Organik Türkiye Dergisi / SAYI 19 / Mart-Nisan

Page 1

Organik Hayata Önem Verenlerin Dergisi

ISSN2149-293X

Sayı

#19



Editör

MEHMET AKİF DİLMEN

3’ün 5’in hesabını yapmak! Pestisit ve kimyasallar sağlığımızı tehdit ediyor. Uzmanlar, Sağlıklı yaşam için ‘Organik ürün tüketmemiz şart’ diyorlar.

S

ebze-meyve ya da genel olarak yiyecek alışverişine çıktığımızda, işlenmiş organik besinler arasındaki uçurum her ne kadar azalıyor olsa da, çoğu zaman gördüğümüz fiyatlar karşısında organik reyonunu pas geçiyoruz. Cebimize giren parayı ve hayat pahalılığını düşünerek sağlığımız için yararlı olan harcamalardan bile kısıyoruz. Ancak, yapılan çalışmalar gösteriyor ki yalnızca bir hafta bile organik besinlerle beslenerek vücudun tarım ilaçlarına %90 daha az maruz kaldığını ve hayatınızı olumlu yönde etkilediğini ortaya koydu. Bu örnek, organik besinlerin faydalarından yalnızca biri. Eğer mümkünse, üç beş kuruşun hesabını yaparak ömrünüzden çalmayın; organik ürünleri mümkün olduğunca daha çok kullanın.

Ma Dilmen Sizleri 4-5 Haziran 2016 tarihleri arasında bu yıl ikincisini düzenleyeceğimiz Organik Yaşam Festivali’nde yerinizi almaya davet ediyoruz.

Organik Türkiye Organik Hayata önem verenlerin dergisi Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Akif Dilmen akif@organikturkiye.com.tr | Yayın Koordinatörü Eda Zortul eda@organikturkiye.com.tr MART - NİSAN 2016 | Haber Merkezi Ahmet Kaynak, Elif Duru, Duygu Mercan | | Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan | Tasarım Binbir Basın Yayın | Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit | İdare Merkezi Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul 0 212 297 25 63 e-posta: info@1001ajans.com Baskı TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Osmangazi Mahallesi 3112 Sokak No: 2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır. Yerel Süreli Yay›n | ISSN 2149-293X

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 3


İÇİNDEKİLER Röportaj

mart - nisan 2016

26

22

durumda!

34

30

Röportaj 25

Yaşasın 90 kuşağının küçük kadınları

36 32

90 kuşağından iki zıpkın gibi, duyarlı, akıllı, başkalarına fayda sağlamak için çırpınan, çevreye duyarlı, çocuk seven bir de üzerine kendi tasarımları ile iş kuran, iki genç kadın var kadrajımda.

DÖNÜŞÜM 36

Naylon poşetle mücüdelede 8 ülke 38 CAM ŞİŞE SU NEDEN TERCİH EDİLMELİ

4 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

Neden Hasta oluyuroz

Tasarladığı her ürün ‘Made in Turkey’ etiketine sahip. Yüzde 100 yerli organik kıyafetler yaratıyor. Her tasarımı ekolojik standartlara uygun. Üstelik dünya onu bizden önce keşfedip çok kez ödüllendirmiş

Organİk Gençlİk Köyü Avcala Yaylası

“Organik kıyafetler yeniyor sanıyorlardı”


ORGANİK TARIM NEDİR?

şunlar olmadan yetiştirilir

Organik olmayan yemler

Çiftlik hayvanları

Büyüme hormonları

İyi bir gelecek için sağlıklı ve iyi beslenmek gereklidir. Organik tarım size sağlıklı, temiz, güvenilir, GDO’suz ve hormonsuz ürünler sunar. Organik Tarım, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan sürede T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları tarafından kayıt altına alınarak izlenmekte ve denetlenmektedir. Tüketici aldığı ürüne ait sertifika ile ürünün kim tarafından nerde ve nasıl üretildiğini sorgulayabilir. Laboratuvar analizleri ile ürünün sağlıklı olduğu belgelenmektedir.

Antibiyotikler

NEDEN ORGANİK TÜKETMELİYİZ?

Ürün etiketleri Organik ürün

Organik ürün

Ürün içindeki bileşenlerin organik olması anlamına gelir. Tüm paketleme işlemlerinde T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın logosu kullanılmalıdır.

Ayrıca T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkilendirdiği sertifasyon kuruluşlarının logosunu taşıması zorunludur.

ORGANİK ÜRÜN ALIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER • •

Organik ürünler ile ilgili yasa bu ürünlerin ambalajsız satılamayacağını bildirir. Organik ürünlerin üzerinde, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Organik Tarım” logosu ve ürünü denetleyen bağımsız sertifikasyon kuruluşunun logosu olması zorunludur. Organik ürünlerdeki, Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerin kullanıldığının garantisidir. “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy ürünü, Saf, gibi tanımlanan ürünler Organik ürün değildir. Tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Organik ürünlerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Bu nedenle organik ürün alırken mutlaka ürünlerin etiketi ve logosuna dikkat etmeliyiz.

GIDADAN, KIYAFETE, TEMİZLİKTEN, KOZMETİĞE KADAR YÜZLERCE ORGANİK ÜRÜNE ULAŞABİLİRSİNİZ

İyonlaştırıcı radyasyon

Arıtma çamuru

şunlar olmadan yetiştirilir

Suni gübreler

Meyve ve sebzeler

Genetik modifikasyon

Standartlar

Tarım ilaçları

Dünya’da havayı, suyu ve toprağı kirletmeksizin, erozyonu, toprağın tuzlulaşmasını, diğer hastalık ve zararlıların etkisini en aza indirecek tarımsal tekniklerin geliştirilmesine her geçen gün duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılayacak, doğaya dost üretim metodu “Organik tarım” olarak nitelendirilmektedir. Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Doğal dengeyi koruyarak hava ve su gibi yaşamsal kaynakların ve doğal hayatın korunmasını amaçlayan bir üretim yöntemidir.

Ekilebilir arazinin organiklestirilmesi 1.Yıl

Gelecek 2 sene boyunca arazinin verimliliği arttırılır. Mahsül, organik olarak etiketlenemez.

2.Yıl

İkinci yılda, mahsül “Organikleşme Aşamasında” şeklinde etiketlenebilir.

3.Yıl

Üçüncü yıla kadar, mahsülün tam organik olduğu belirtilemez. Toprağın verimlileştirilmesi ve natürel verimliliğin arttırılması, organik tarımın önemli parçalarıdır.

Organik çiftlikler genellikle geleneksel çiftliklerden daha küçüktür Bu nedenle daha geniş araziye sahip olan yetiştiricilerin

faydalandığı ekonomik tasarruflardan yararlanamazlar.

Organik ürünler neden daha maliyetlidir? Geleneksel yöntemlerle tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanırken, organik tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanamaz. Bu nedenle organik besinlerin fiyatı, gerçek maliyet masraflarını yansıtmaktadır.

Organik tarım daha yoğun bir emek gerektirir Çünkü gübreleme uygulaması ve toprak erozyonu karşıtı çevre düzenlemesi gibi yöntemler çok yoğun bir çalışma ve emek gerektirir.


ÜRÜN TANITIMI

Organik

MARKET 4 tahıllı topaklar

ORGANİK PEYNİR

ORGANİK BİBER SALÇASI

ORGANİK SAÇ BAKIMI YAĞI

Bjorg

Elta-Ada

Bey Organik

Ecowell

Pirinç, buğday, darı ve karabuğday tahıllarını içeren Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar aynı zamanda lif kaynağıdır. Adedi 25 kilokaloridir. Oldukça fazla tüketicisi olan Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar’ın Türkiye’de alternatifi bulunmayan oldukça lezzetli bir atıştırmalıktır.

Peynire sağlık ve lezzetini veren; içindeki sütün kalitesi, miktarı ve üretim tekniğidir. Organik süt Elta-Ada çiftliğinde yaşayan ineklerden sağıldıktan sonra bekletilmeden üretime alınarak işlenir. Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır.

% 100 biber. Üretiminde hiç bir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır. Kutu açıldıktan sonra salça üzerine 2 cm kadar bitkisel sıvı yağ ilave edilerek buzdolabında saklanmalıdır.

Organik shea yağı ile doğa eşsiz onarıcı gücünü bize sunuyor. Kuru ve yıpranmış saçlarınız artık Ecowell Saç Bakım Kremi ile daha parlak, daha yumuşak ve daha sağlıklı. Düğüm açıcı özelliği ile çocuklarınızın saçına şekil vermek daha keyifli.

Organik bebek bezi

ORGANİK MEYVE PÜRESİ

SİYAH ÜZÜM SİRKESİ

ORGANİK DÖNER

Bambino Mio

Hipp

Ralila

Orvital

Kullan-at bezler kadar rahat kullanılır. Doğumdan tuvalet eğitimine kadar ayarlanarak kullanılabilir. Sürekli bez almak zorunda kalmazsınız. Süper emiş gücü ve kuru kalan iç yüzeyi ile bebeğinizin hassas cildi ıslak kalmaz. Defalarca yıkansa da kumaşı yumuşacık kalmaya devam eder.

Çocukları düşünen HiPP atıştırmalık ürünleri arasına bir yenisini daha ekledi.. Organik Muzlu Elmalı Armutlu ile Organik Çilekli Muzlu Elmalı raflarda yerini alıyor.

Organik yapım yöntemleri ile yapıldığından hiçbir katkı maddesi yoktur içilebilir niteliktedir. Yemeklerde, salatalarda, işkembe çorbası, kelle, paça gibi türlerde lezzet verici, turşularda uzun koruma yapar

Orvital Organik İşlenmiş Gıda ürünleri, Kaz Dağları’nın eteklerinde yaşayan hayvanlardan elde ediliyor. Dana ve tavukları organik sertifika kuruluşlarınca sertifikalandırılmış alanlarda geziyor. GDO yoktur. Ürünlerinin, tamamı organik etten üretiliyor.Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi içermiyor.

6 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16


Organikte Lider Bjorg’dan Fransız Gurme Lezzetler

Organik Pirinç Patlağı

Organik Yulaf Gevreği

Organik Mısır Patlağı

Organik Mısır Gevreği

Organik Yulaf Kepeği

Organik Şeker Eklenmemiş Müsli

Organik Sürmelik Fındıklı Çikolata

Çok beğenilen organik ürünlerimiz Macrocenter’dan sonra Migros mağazalarında... İlgili mağaza listemizi www.nustil.com sitesinde “Perakende Satış Ağı” menüsünde bulabilirsiniz.


ORGANİK KOZMETİK

Güzelleşeyim derken sağlığınızdan olmayın Kullandığımız cilt bakımı ve makyaj malzemeleri arasında en dikkatli kullanmamız gerekenler göz çevresi ürünleridir. Bu malzemeler bizi güzelleştirmek, gençleştirmek gibi amaçlarla satılmakta, fakat içerdikleri kimyasallar nedeniyle zarar verebilmektedirler.

KULLANDIĞINIZ ÜRÜNLERİN İÇERİĞİNE DİKKAT! Göz kapakları, vücudun dışarıdan tatbik edilen maddelere en duyarlı bölgesidir. Çünkü göz kapaklarını kaplayan deri vücudumuzdaki en ince deri tabakasıdır ve üzerine uygulanan kimyasallar çok kolay emilerek kana karışabilmektedir. Dahası, göz kalemi, rimel gibi ürünler gözümüzün yüzeyine de yayılacağından gözyaşı tarafından da emilir. Bu nedenle makyaj yaparken kirpikli kenarların her zaman dışında kalınmalıdır. Her gün kullandığımız bir göz çevresi kreminin ambalajında,

8 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

içeriğinde neler olduğu yazar. Çoğu zaman bu içeriği okumaya başlayıp, uzayıp giden kimyasal madde isimlerine göz atar ve ne olduklarını anlamadığımız için okumaktan vazgeçeriz. Bu liste okuyamayacağımız kadar uzundur çünkü. Oysaki deriden emilen zararlı maddelerin, ağızdan alınanlardan daha fazla zarar verebileceği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu nedenle özellikle göz çevresine uyguladığımız kozmetiklerde bulunabilecek bazı zararlı kimyasallara göz atalım ve “içindekiler” kısmını incelerken karşımıza çıkması halinde o ürünü hemen rafa geri bırakalım.

ÜRÜNLERİN İÇERİĞİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN MADDELER NELERDİR? 1. PETROKİMYASALLAR 2. PARABENLER 3. FORMALDEHİT 4. SODYUM LAURİL SULFAT 5. TALK 6. PROPİLEN GLİKOL, POLİETİLEN GLİKOL (PEG) 7. ETANOLAMİN BİLEŞİKLERİ: DİETANOLAMİN (DEA), TRİETANOLAMİN (TEA), MONOETANOLAMİN (MEA) 8. ÇİNKO OKSİT –TİTANYUM DİOKSİT NANOPARTİKÜLLERİ: 9. BUTİLLENDİRİLMİŞ HİDROKSİTOLUEN VE HİDROKSİANİSOL (BHT ve BHA) 10. SENTETİK BOYALAR Sonuç olarak; göz çevresi bakım ve makyaj malzemeleri alınırken çok dikkatli olmalıyız. Organik olduğundan emin olduğumuz kozmetik malzemeleri kullanmalıyız.


Kozmetikte Organik Düzenlemesi Yapılıyor “Sağlık Bakanlığı, kozmetik ürünlerin kullanımına ilişkin bilgilendirme kılavuzu hazırladı. Kılavuza göre, sertifikasız kozmetik ürünlerin ticari adında “organik” ya da “doğal” ibaresi kullanılamayacak, ürünlerin organik bileşenler içermesi durumunda ise “içindekiler listesi”nde organik bileşenler belirtilecek.”

S

ağlık Bakanlığınca hazırlanan kozmetik ürünlerin kullanımına ilişkin bilgilendirme kılavuzuyla, sertifikasız ürünlerin ticari adında “organik” ya da “doğal” ibaresi kullanılması önlendi. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Osman Arıkan Nacar’ın onayıyla yürürlüğe giren kılavuz, tüketicileri kozmetikler hakkında bilgilendirmek, kozmetik ürünlerin yanlış kullanımından kaynaklanabilecek tehlikeleri önlemek ve güvenli şekilde kullanılmasına yol göstermek amacıyla hazırlandı. Kılavuza göre kozmetik ürünlerin ambalajlarında yer alan bilgiler silinemeyecek, kolayca okunabilecek ve imalatçı hakkında bilgiler içerecek. Kozmetik ürün ambalajında, herhangi bir hastalığı tedavi etme veya önleme, teşhis etme veya bir fizyolojik fonksiyonu düzeltme, düzenleme veya değiştirmeye ilişkin ibare veya görseller yer alamayacak. Ürünün, “kozmetik dışı işlevlere sahip olduğu, yeni saçlar çıkardığı, istenmeyen kılları birkaç seansta tamamen yok ettiği, yağları yakıp kasa dönüştürdüğü” gibi iddialara da yer verilemeyecek. Kozmetik, organik veya doğal ürün özelliği (sertifikalı olup ilgili kuruluşun logosunun olması) taşımıyorsa, ticari adında “organik” ya da “doğal” ibaresi kullanılamayacak. Ürünün ticari adında, tüketiciyi yanıltıcı ibarelere yer verilmeyecek. Kozmetiklerin organik bileşenler içermesi durumunda, “içindekiler” listesinde organik bileşenler belirtilecek. Kozmetik ambalajında, ürünün organik veya doğal olduğunu belirten ifade, şekil veya sembol yer alması halinde bunu kanıtlayan sertifika veya belge aranacak. Kozmetik mevzuatı gereği özel kullanım amaçlı diş beyazlatıcı ürünler, sadece diş hekimlerince satılabilecek ve bu kişilerin tavsiyesi ile kullanılabilecek. Bu kozmetik ürünleri 18 yaşın altındakilerin kullanmaması için ambalajında uyarı olacak.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 9


ORGANİK TAVUK

Organik beslenme ile sağlıklı

anne ve bebekler

Anne adaylarının gebelik boyunca yeterli ve dengeli beslenmesi, sağlıklı üretilmiş ve mevsiminde besinleri tercih etmesi önemli...

O

rganik beslenme son yıllarda öyle yada böyle hepimizin hepimizin ilgisini çekiyor. Özellikle hamilelik ve emzirme döneminde büyük önem taşıyan beslenme sürecinde organik ürünlere yer vermek gerekiyor. İşte uzmanların tavsiyeleri… Ekolojik ve organik beslenme aynı anlama geliyor; besinlerin, suni gübre, böcek ilacı, antibiyotik, çeşitli hormonlar, kimyasal katkı maddeleri kullanılmadan üretilmesi ve bizim bu gıdalarla beslenmemiz demek. Uzman Diyetisyen İdil D. İmamoğlu; “Organik beslenme son yıllarda ülkemizde de oldukça yaygınlaştı. Hatta illerde organik pazarlar kuruluyor.

Her geçen gün organik ürün çeşitliliği artıyor. Ancak organik ürünleri doğru ayırt etmek gerekiyor” diyor. Peki biz gıdaların organik olup olmadığını nasıl anlayacağız? Uzman Diyetisyen İmamoğlu, “Organik tarım hem ulusal hem uluslararası anlamda sıkı denetlenen bir üretim yöntemi. Ülkemizde de üreticiler, organik tarım logosu alabilmek için bir dizi kontrolden geçiriliyor. Bu da organik tarım ürünlerinin diğer ürünlere göre daha fazla kontrol edildiği anlamına geliyor” diyor. Bu yüzden etiketlerin üzerindeki organik logolarını takip etmek gerekiyor. Uzman Diyetisyen İdil D. İmamoğlu, organik ürünlerin bizi koruduğu kadar doğayı da koruduğu görüşünde: “Organik tarım ürünlerinin tercih edilmesinin tüketiciye faydalarının yanı sıra su kaynaklarını ve toprağı korumaya da faydası var. Organik ürünlerin daha iyi kontrollü olmaları, tarım ilaçları, nitrat ve pestisit kalıntılarından yoksun olmaları, özellikle bazı dönemlerde tercih önceliği olabileceği anlamına geliyor.”

10 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16



ORGANİK SÜT

değilsiniz, aldığınız sade yoğurda meyve ya da kuruyemiş ekleyerek kendiniz de tatlandırabilirsiniz. ORGANİK YOĞURT TERCİH EDİLMELİ Evlerimizde yoğurt yapmak, kültürel alışkanlıklarımız arasında yer alıyor. Bu konuda gerçekte şanslı bir milletiz. Ancak evinizde yoğurt yapılmıyorsa organik yoğurt almanızı öneririm.

Yoğurt seçerken dikkat!

Yoğurt seçmenin püf noktaları nelerdir? Hangi tip yoğurdu almak gerek? Aromalı ya da meyveli yoğurtları tüketmek ne kadar doğru?.. En sağlıklısı, yoğurdunuzu sade olanından seçip kendinizin lezzetlendirmesi

Y

oğurt, türk mutfağının keşfettiği en kıymetli gıdalardan biridir. Batı devletleri tarafından fark edilmesiyle hakkında yapılan araştır-

malar derinleşmeye de başladı. Bilim adamlarının sonuçlanan çalışmaları, her geçen gün yoğurt hakkında yeni bilgiler edinmemizi sağlıyor. İçerdiği vitamin ve minerallerin yanı sıra kilo kontrolünde de son derece faydalı olduğunu artık biliyoruz. Bunca faydası bulunan yoğurttan maksimum fayda sağlamak için doğru tercihler yapmak gerekir. Peki yoğurt seçmenin püf noktaları nelerdir? Son yıllarda market rafları, çeşit çeşit yoğurtla doldu taştı. Her türlü aroma ve tadı yakalamak mümkün. Peki aromalı ya da meyveli yoğurtları tüketmek ne kadar doğru? Vanilyalı, muzlu, çilekli ya da tabanı meyve parçalarıyla dolu olanların birbirlerinden farkı yoktur. Tamamı şeker ilavelidir. Aromalı olan yoğurtların büyük bölümünde içerdiği meyve aroması, hazır meyve suyundan gelir ki bunlar meyvenin özünü neredeyse ihtiva etmez, gıda boyası ve tatlandırıcı içeren karışımlardır. Kesinlikle tüketilmemelidirler. Ancak elbette yoğurdunuzu sade tüketmek zorunda

Organik süt ve süt ürünleri pazarı büyüyor Organik süt ve süt ürünleri küresel pazarı, 2019 yılında 26 milyar dolar büyüklüğe ulaşacak. TechNavio araştırma şirketi tarafından yayımlanan rapor dünya çapında organik süt ve süt ürünleri pazarının 2015 – 2019 yılları arasındaki büyüme beklentilerini ortaya koyuyor. Raporda dünya çapında organik süt ve süt ürünleri pazarının gelirini yıllık ortalama yüzde 11’den daha fazla arttıracağı öngörülüyor. 2014 yılında 15 milyar dolar büyüklüğe sahip olan pazarın 2019 yılında hacmini 26 milyar doların üzerine çıkarması bekleniyor. Rapor, tüketicilerin organik gıda ve içeceklere karşı artan ilgisinin, üreticilerin inovatif ve egzotik organik süt ürünlerini piyasaya sürmesi

12 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

Organik sertifikası almaya hak kazanan ürünlerin tüm hammaddeleri de organiktir. Yani organik yoğurtta kullanılan inek sütü de şartlara uygundur. İneğin beslenme şeklinde sağılma koşullarına kadar dikkat gösterilmiştir. Dolayısıyla, toksik kimyasallar ve benzeri zararlılardan muaftır. Bazı üreticiler ineklere, rBGH adı verilen bir büyüme hormonu veriyorlar. Yapılan araştırmalar, bu hormonun prostat, meme ve kolon kanserinin sebeplerinden biri olabileceğini söylüyor. Gelişen teknoloji ve takip sistemleri, organik sertifikalarının güvenilirliğini artırdı. YOĞURDUNUZU LEZZETLENDİRİN Yoğurdunuza ekstra kalori ilave etmeden tatlandırmak istiyorsanız, pirinç patlağı ekleyebilirsiniz. Ya da son yıllarda faydaları saymakla bitmeyen chia seed ekleyerek fazla kalori almadan yoğurdunuza lezzet katabilirsiniz. Taze meyveler, yoğurdunuzu tatlandırmanın en lezzetli yolu. Bir kase yoğurda yarım bardak yaban mersini eklediğinizde sadece 130 kalori ilave etmiş olursunuz. Fındık, ceviz ve badem; yoğurda ekleyebileceğiniz sağlıklı alternatifler arasında yer alıyor. İlla şekerli bir tat istiyorsanız, bal da ekleyebilirsiniz. Ancak bir kase yoğurt için bir kaşık yemiş ve bir çay kaşığı bal yeterli gelmelidir.

yönünde itici bir güç olacağına dikkat çekiyor. Son yıllarda; kuru meyve ve tahıllı organik yoğurt, antioksidan, DHA ve omega 3 içeren organik sütler gibi inovatif organik süt ve süt ürünleri pazarlarda yerlerini aldı. Rapora göre, bu inovasyonlarla birlikte hükümetlerin de üreticileri organik süt ve süt ürünleri konusunda mali açıdan desteklemesi pazarın büyümesini sağladı. TechNavio şirketinden gıda araştırma analisti Arushi Thakur, çevre ve sağlık konularında dünya çapında kaygıların artması ile birlikte pek çok hükümet teşkilatının çiftçilerin geleneksel tarım yöntemlerinden uzaklaşarak organik tarım tekniklerini benimsemeleri için yardımcı olmaya yönelik çeşitli yollar ortaya koyduklarını belirtiyor. Hindistan Tarım ve Gıda Ürünleri İhracat Gelişim Otoritesi ve Amerikan Tarım Bakanlığı gibi kurumlar çiftçilerin organik yöntemlere adaptasyonuna yardımcı olmanın yanı sıra geçiş sürecinde de çiftçilere yardımcı oluyorlar.


ilkbahar / yaz

2016

waka-mono.com


Yörünge R A H M İ AY D I N

D. Güvenilir. Gıda Üreticileri Derneği

Lokmam Hekim Organik beslenmek vücuda verilen hürriyettir, diye cümle kurdum. Tabi ki açtığım parantezin içininin doldurulması gerekiyor, çağımızda obeslenmek isteyen biri bile, basitçe beslenmeye alışmış, başka bir alternatif yok ki diyerek, kendini savunmaya başlıyor.

E

lbette alternatifleri araştırmazsak göremeyiz veya yok sanırız, buda aranmayan talep edilmeyen ürünlerin, pazara gelmesine mani teşkil eder. Ama bizler alternatif organik gıda arama sorma yaparsak inanın bulma imkânımız artar. Bu gün bu konuya farklı bir yönden bakmak ve dikkatinizi çekmek istiyorum, bir ürünü alırken içeriği hakkında hiç bilgi sahibi olma gereği duyulmuyor, içeriği iyi veya kötü evinize götürüp hem kendiniz, hem çocuklarınız hem de misafirleriniz ile birlikte tüketiyorsunuz, o yediğiniz ürün hijyenik mi, GDO’lu mu, kromozon çalışması yapılmış mı, en azından vücut

14 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

için tehlikeli katkı maddeleri var mı, yokmu bunlara bakmadan yediğiniz gıdalardan dolayı hastalanma riski, hastalanırsanız iyi olma imkânı var mı, hiç birini incelemeden aldığınız bu ürünlere, ödenen paraların karşılığı vücudumuz besin maddesi aldı mı, yoksa sadece teknik olarak karnımızı mı doyurduk, hiç aklımıza gelip bizi düşündürdü mü. Belki evet, belki hayır bilmiyorum, ama vücudumuz bize emanet, onu sağlıklı ürünlerle beslememiz gerekiyor. Bu ürünlerin adı Lokmam Hekim yani vücudun beslenmesinde her yudum benim Lokmam Hekimim olmalıdır. Nasıl mı? Sorusunu cevaplamak istiyorum.

Örneğin kendinizi besinler yönü ile yeterli beslenemediğinizi düşündüğünüzde, organik ürünlerle beslenmeyi deneyin, beyaz ekmek yerine Tam buğdayı deneyin, çavdarı, yulafı deneyin, asıl kepeği deneğin, sebzelerde Organik olanı deneyin, Organik fermente ürünler hem antibiyotik hem antiseptiktir. Örneğin, Organik Talkım Elma Sirkesini deneyin göreceksiniz ki, hem içinizde toksinlerden arınacak hem de metabolik balansınızı düzenlemiş olacaksınız. Lokmam Hekim Organik Satış Sitesi hizmete açılmıştır. Organik ürünlerle, gıdanın hekim olduğu ürünlerle Sağlıklı günlere.


ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ


ORGANİK TAVUK

Faruk Çelik:

“Rize’nin Coğrafyası

Organik Tarıma Uygun” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Bu bölgenin iklimi de coğrafyası da organik tarıma son derece uygun. Tüm sivil toplum üreticilerinin ve tüketicilerin kanaatleri bu doğrultuda” dedi

B

akan Çelik, ÇAYKUR Genel Müdürlüğünde düzenlenen ve yaklaşık üç saat süren “Çay Sektörü Değerlendirme Toplantısı”nın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, bütün çay sektör temsilcileri ile bir araya gelerek, üretici sorunları, arazi durumu, özel sektörün yaşadıkları, ÇAYKUR bünyesinde olup bitenleri ve yaşadığı sorunları konuştuklarını belirtti. Sektör temsilcilerinin karşı karşıya bulunduğu tüm sorunları ayrıntılı bir şekilde, kendilerinin görüşlerini alarak değerlendirdikleri verimli bir toplantı olduğunun altını çizen Çelik, “ÇAYKUR son derece başarılı ve üreticiyle iç içe, üretilen çayın neredeyse yüzde 50’sini alan, son derece güzel diyaloğu olan, üretici dostu bir müessesedir. ÇAYKUR ile ilgili sorun alanları ihdas etmeye çalışılıyor ve böyle bir sorun olmadığını vurgulamamız gerekiyor” diye konuştu. Bakan Çelik, çayda yaşanan sorunların çözümü için 1984 yılında çıkmış olan bir yasa olduğuna dikkati çekerek, “Bu yasanın üzerinde özellikle kaçak çayı

16 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

engellemeye dönük, kayıt dışı şekilde ülkeye giren çayla ilgili yapılan çalışmalar var. Bu konuda ne yapılabilir? Aslında son derece verimli ve tecrübelere dayanan bir toplantı yaptık. İnşallah kayıt dışı girişlerin minimize edilmesi için Bakanlık olarak almamız gereken önlemleri arkadaşlarımızla ayrıntılı şekilde paylaştık” ifadesini kullandı. Yasanın yanında yeni teklifler olduğunu dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hangilerinin ana mevzuata, hangilerinin ikinci mevzuata gireceğini tekrar bir toplantıyla teyit edeceğiz. Karadeniz toprağı az olan bir coğrafya. Burada

var olan arazilerimiz bölünmüş, parçalanmış. Nasıl birlikte bir yönetim anlayışını sürdürebiliriz? Çünkü yüzde 95’i 10 bin metrekarenin altında. Araziler parçalanmış ve bu şekilde bir verimden bahsetmek çok zor. Gönüllülük esasına göre işçilerimizle üreticilerimizle konuşarak birlikte sektörü nasıl daha verimli bir yönetime dönüştürebiliriz? Değerlendirme yaptık.” Bakan Çelik, bölgede organik tarım ve organik çay konusunda ittifak olduğunu kaydederek, şunları söyledi: “Bu bölgenin iklimi de coğrafyası da organik tarıma son derece uygun. Tüm sivil toplum üreticilerinin ve tüketicilerin kanaatleri bu doğrultuda. O halde organik tarımla kaliteyi yakalamak, kaliteyi istediğimiz noktaya taşımak, daha sonra da pazarda göğsümüzü gere gere yer almak için çalışma gerçekleştirmek hedefindeyiz. Türk çayı dediğimizde, bahçeden bardağa geldiği ana kadar berrak ve net bir şekilde bilindiği, dünya piyasalarında yer alan bir çaya dönüşüm için verimli bir toplantı oldu.”


4-5 Haziran 2016 / Maçka Demokrasi ParkĹ

Organikyasamfestivali


ORGANİK TAVUK

Gıda Mühendisi Muharrem Doğan aile çiftliklerine seslendi:

Organik tavuk üretimi için

“sabırlı olun”

Organik gıda hiçbir zaman ucuz olmayacak, olamaz da ama “erişilebilir” olacak diyen ve aile çiftliklerine cesaret veren Orvital Organik Gıda Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan “Bugün organik makarna ve yumurtada kuruşlarla ifade edilen fiyat farklarından söz ediyoruz” dedi.

“Organik Nedir” biliyor muyuz?

1. Organik üretim=denetlemedir: Organik çiftlikler, uluslararası sertifikasyon kuruluşları tarafından sertifikalandırılmıştır ve T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Organik tarım toplum sağlığı kadar sürdürülebilir besin zinciri açısından da son derece önemlidir. 2. Organik tarım= ilaçsız ve katkısız

üretimdir: GDO’suz, hormonsuz, zirai gübre kullanmaksızın, ilaçsız ve herşeyden önemlisi katkı maddesiz üretim anlamına gelmektedir.Dünyadaki ve Türkiye’deki organik tarım kanunlarında GDO’lu tohum veya hayvan ırkı tamamen yasaklanmıştır.

3. Organik çiftlikler=ilaçsız doğal tarım alanlarıdır: Organik gıda üretilecek tarlanın organik sertifikası alması için en az 2 yıl hiç bir tarım ilacı ve kimyasal maddeye maruz bırakılmamış olması gerekiyor. 2 yılın sonunda yapılacak toprak analizleri ile teyit alınmaktadır. Kontrollü açık alanda gezen, istediği zaman yem yiyen, yapay hiç bir ışığa maruz kalmadığı gibi dolaşım alanlarında serbestçe gezen hayvanlar, sertifikalı topraklarda gözetim altında üretilmektedir. Organik beslenme, tarım ilacı kalıntıları, hava ve su kirliliği gibi çevresel toksinlerle karşılaşmamızı önemli ölçüde engeller.

“Organik Tavuk Nedir” biliyor muyuz?

18 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

Organik tavuklar, minimum 81, ortalama 90 günde kesime gitmektedir.

Dünyadaki ve Türkiye’deki organik tarım kanunlarında GDO’lu tohum veya hayvan ırkı tamamen yasaklanmıştır.

Organik tavuklar hem kümeslerinde hem de kümes önlerinde kendilerine ayrılmış kontrollü alanlarda serbest bir şekilde dolaşırlar.

Bir tavuğun organik olması için yumurtadan çıktıktan sonra 1. günden itibaren organik tarım yönetmeliğine uygun şekilde beslenmeye ve bu yönetmeliğe uygun çiftliklerde büyümeye başlaması gerekmektedir.

Organik tavuk başına minimum 4 m2 olacak şekilde her kümes önünde 20 dönüm organik dolaşım alanı vardır

Organik üretim anlayışının bir parçası olarak kümesler gibi kümes önü dolaşım alanları da organik olarak sertifikalandırılır.

Organik üretim toplum refahını korur, hayvan refahını ön planda tutar.

Hiçbir sınırlayıcı ekipman, yapay ışık kullanılmaz. Doğanın sunduğu tüm serbestlik ve sağlık organik üretimin temelini oluşturur.

Organik tavuk üretimi, baştan sona Bakanlık ve Uluslararası Organik Sertifikasyon kuruluşları tarafından denetlenmekte, yem ham maddeleri periyodik olarak analize gönderilmektedir.

Konvansiyonel üretimde 25.00030.000 adet tavuğun konulabileceği kümeslere organik üretimde sadece 4.800 adet tavuk konmaktadır.

Organik üretim tesislerinde yetişen tavuklar, kesinlikle hormon, antibiyotik, pestisit ve ağır metal gibi kimyasallar içermez.

4. Organik üretim=hayvan refahı-

dır: Organik üretim toplum refahını korur, hayvan refahını ön planda tutar. Hiçbir sınırlayıcı ekipman, yapay ışık kullanılmaz. Doğanın sunduğu tüm serbestlik ve sağlık organik üretimin temelini oluşturur.



ORGANİK SİRKE

Organik gıdalar daha besleyicidir Açık alanda yemlenen, doğal yollarla yetiştirilen tavuklardan tutun da, yine doğal yollarla yetiştirilen kıpkırmızı domateslere dek tüm doğal gıdalar; besin takviyesi içeren, işlenmiş yiyeceklerden kat be kat daha besleyicidir ve sizi daha çok tok tutar. Geleneksel öğünler ve işlenmiş gıdalar ise, sizi bu gıdaları tükettikten sonra daha aç hissettirebilir ve hatta daha fazla yiyecek tüketmenize yol açabilir.

Organik gıdalar için koruyucu madde gerekmez Organik gıdalar hiçbir işlemden geçmez ve katkı maddesi içermez. Daha lezzetli olmakla beraber meyve-sebze gibi en temel gıdalar, bakteriye ve çürümeye karşı doğal olarak daha az dayanıklıdır. Çoğu zaman bir hafta kadar raf ömürleri vardır. En çok tüketilen gıdalardan biri olan tavukta ise, marketlerden aldığımız dondurulmuş tavuklar organik olanlara nazaran yüksek miktarlarda sodyum içerir. Yiyeceklerin dokusunu, rengini, dayanıklılığını etkileyen gıda boyalarından ve gluten gibi kimyasal katkı maddelerinden bahsetmemize de gerek yok sanırız.

Asıl “fast food”, organik gıdalardır Büyük fast-food zincirleri anında, sıcak yiyecekler

sunduklarını övünmekle dursunlar; uzun süre dayanıklılıklarını korumak adına bu yiyeceklere daha fazla katkı maddesi ve koruyucu ekleniyor. Dahası, bu işlenmiş gıdalar içerdikleri aşırı miktardaki sodyum ve şeker ile şişkinliğe yol açar ve sizi huzursuz hissettirirler. Ancak pişmesi görece daha uzun zaman alan organik et ve sebzeler besinleri sisteminize daha hızlı ulaştırır. Çoğu vegan öğünde, pişirme süresi diğer beslenme şekillerinden daha da kısadır.

Vücudumuz organik gıdaları tüketmeye yöneliktir Vücudumuz doğal besinleri tüketmeye yönelik tasarlanmıştır. Gereken besinden başka bir şey içermeyen gıdaları tüketerek sistemimizin ihtiyacı olan şeyi, gereksiz katkı maddeleri ya da koruyucuları sindirmekle uğraşmadan kaynağından almasını sağlarız. Genellikle sağlıklı olarak sınıflandırılmış çoğu katkı maddesi bulunsa da, ihtiyacınız olan sağlıklı bir beslenme için organik gıdalar tüketmeye çalışın.

Organik gıdalara takviye gerekmez Gıdaların vücudumuza faydalı olması için katkı maddelerine gerek yoktur. Vücudunuzun ihtiyacı olan gıdaları doğru miktarlarda tüketmek, işlenmiş gıdalarda olduğunun aksine katkı maddesi, koruyucu veya tatlandırıcılara gerek duymadan gerçekten ihtiyacınız olanı almanız demektir.


Tarif DİLEK İNCE ÖZENEL dilekozenel@hotmail.com

PANCARLI EKMEK

MALZEMELER • 1 orta boy karnabahar (çiğ) • 2 orta boy pancar (çiğ) • 1 cup (100 gr ) badem unu • 4 organik yumurta • Kekik, deniz tuzu, kara biber, tuz • 2 çorba kaşığı chia tohumu • 1 çorba kaşığı keten tohumu

YAPILIŞI Karnabaharları yıkayın, çiçeklerinİ ayırın, rondodan geçirin. Fazla suyunu elinizle ya da bir bezin içinde sıkıştırarak atın ve daha kuru kalmasını sağlayın. Pancarı da aynı şekilde rondoda çekin. Daha besleyici olması için koyduğum chia ve keten tohumunu taze öğütün. Tüm malzemeleri iyice karıştırıp ıslak bir hamur kıvamı elde edin. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine eşit kalınlıkta olacak biçimde yayın. 200 derecede 30 dakika kadar pişirip, piştiğini kontrol ederek fırından alın. Yağlı kağıdı sıyırarak çıkarın ve ılımaya bırakın.Ilıkken şeritler halinde kesin ve arasına hemen birşeyler koyup yemeye başlayın.

Not 1: Turuncu versiyonu için pancar yerine 2 rendelenmiş havuç koyun.

Not 2 : Yeşil versiyonu için karbanahar yerine 1 büyük brokoli ya da taze otlardan koyun. mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 21


ORGANİK RÖPORTAJ

“Organik kıyafetler yeniyor sanıyorlardı”

Tasarladığı her ürün ‘Made in Turkey’ etiketine sahip. Yüzde 100 yerli organik kıyafetler yaratıyor. Her tasarımı organik standartlara uygun. Üstelik dünya onu bizden önce keşfedip çok kez ödüllendirmiş durumda! Pennsylvania Üniversitesi’nin hazırladığı ‘İlham Veren Hikayeleri Olan Kadın Girişimciler’ kitabındaki 24 kadından biri! Ve tabii ki tek Türk…

22 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16


N

ejla Güvenç’le Nişantaşı’ndaki showroom’u ve atölyesinde buluştuk. Tüm tasarımları yokmuş hissi verecek ölçüde hafif. Üzerindeki ipek bluzu ve keten gömleği toplam 100 gram bile değil sanki! Organik giyimin tahtında oturan Nejla Güvenç’le yolculuğunu konuştuk… “Tamamen organik üretim” deyince benim aklıma filmlerde çıkan “Bu yapımda hiçbir canlı zarar görmemiştir” uyarısı geliyor. Doğru mu? Tamamen kendi doğal şartlarında yetiştirilen ürünleri kullandığımız için evet, doğru. Uçak bile geçmiyor organik üretim yapılan alanların üzerinden. “Organik” çok tüketilen bir kavram haline gelmeye başladı. Artık bilim insanları bile “Organik ürünlere inanmayın” demeye başladı oysa... Şu karıştırılıyor aslında: Her doğal ürün organik değildir. Bir ürünün doğal şartlarda yetişmesiyle organik şartlarda yetişmesi birbirinden farklıdır. Doğal şartlarda yetişen ürünlerde bu tür kıstaslar aranmıyor. Organik üretimde organik gübreleme var, ilaçlama yok. Yetiştirme yapılan alanlarının etrafında sanayi ve yerleşim yok. Bu alanların üzerinden ancak belirlenen feet’ten sonra uçak geçebiliyor. Bu şartları sağlayan ülke sıralamasında Türkiye birinci!

Gıda ürünlerinden bahsetmiyoruz bu arada, giyilebilir ürünlerin hammaddelerinin üretim yolları bunlar... Tabii ki!

“İPEK ASLA TERİ HAPSETMEZ” “ORGANİK KIYAFETLER KANSERİ ÖNLÜYOR” Hangi organik maddenin vücuda nasıl bir etkisi var? Bambudan yapılan bir ürün giydiğinizde, o gün iki fincan yeşil çay içmişsiniz etkisi yaratıyor vücutta. Organik kıyafetlerin kanseri engelleyen etkileri olduğu biliniyor. Bambu, viskon, ipek, pamuk gibi hammaddelerin ortak özellikleri güneş ışınlarını engellemeleridir. Organik ipek, normal bir kumaştan 45 kat daha hızlı reaksiyon gösteriyor. Bazı kadınlar incecik giyinir, üşümez mesela. İpeğin özelliği vücudun özelliğini koruması ve hemen vücut ısısına adapte olması. Terlediğimizde polyester veya diğer ürünlerde ter koltuk altlarında kalır ve kumaşla birleşince koku üretir. İpek, teri 45 kat daha hızlı dışarı atar. Dış etmenleri kurutup dışa verdiği için de sürekli nefes alır kumaş. Organik kumaşların antibakteriyel özelliği de vardır. Bağışıklık koruyucu gibiler! Tedarik sıkıntısı yaşıyor musunuz? Sonuçta her isteyen ulaşamıyor...

Evet, Türkiye birinci sırada organik giyim üretiminde. Ama toptan ihraç yaygın olduğundan küçük metraj bulmak o kadar kolay değil. Birlikte çalıştığım partnerlerim var. Birbirimizi destekliyoruz. Bana kumaş, mazleme ve üretim desteği sağlıyorlar, ben de onlara trendler ve modayla ilgili destek sağlıyorum. Böylece daha küçük metrajlarda alabiliyorum. Çıkış hikayenizi biliyorum, çok etkilendim. 2001 gibi krizin patlak verdiği bir yılda, yokluk zamanında yepyeni bir fikirle çıkıyorsunuz. Yeni dünyada yeni ve farklı olmak çok zayıf bir ihtimal artık. Sıfırdan üretmek nasıl bir cesaret?.. Üstelik üst düzey bir pozisyonu bırakıyorsunuz... Deli cesareti diyebiliriz. Sektörün önde gelen markalarında keyifle çalışıyordum. Birden konfor alanımdan çıktım. Aslında krizlerin fırsatlar doğurduğuna inanıyorum. Ortak akıl zaten hepimizin bildiği ve bir şekilde aynı frekansta toplanıp ürettiğimiz enerji. Yeni akıllar, yeni fikirler lazımdı. Benim gibi niche* alanda kalan bir grup da var. Kendimi bildim bileli, aile kültürümüzde de olan organik beslenmeye düşkündüm. Organik olmayan ürünlere alerjim var. Aslında seçimlerimi organiğe yönlendiren çok etmen vardı. Dünya bir yok oluşa gidiyor. Tabii, bir de “Küçük hareketlerin ne faydası var?” diyenler var. Hep

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 23


ORGANİK RÖPORTAJ

koleksiyon hazırladım, bir yandan da onların üretim organizasyonunu yapmaya başladım. Öyle siparişler gelmeye başladı ki üretim için bir yere ihtiyaç duydum. 8-10 ay sonra, bu sürede kazandığım paralarla ofisimi açtım. İhracatla başladım. Perakende marka yolculuğuma çıkmadan ticaret yaptım. İtiraf etmem gerekirse, kendi markamı kurma hayalim olmadı. Şimdi birkaç tasarım yapan herkese, yeni mezunlara sorsanız “Hedefim kendi markamı kurmak” der. Ama büyük iki markayla çalıştım ve o marka süreçlerinin ne kadar sancılı olduğunu yakından gördüm. O yüzden bu hayali kurmaya cesaret değil, cüret edemedim.

olacaklar. Ama küçük küçük hareketlerle bir bilinç toplanınca büyük faydalar çıkıyor. Hedefim, yaşanabilir bir dünya bırakmak, böyle düşünenlerin yanında olmak ve onlara destek vermek. Bunları yaparken hiçbir şeye zarar vermemek. Doğayı korumak için organik koleksiyon hazırlıyoruz. Bu işi ne kadarlık bir yüzde olarak yaptığımızı bilmiyorum. Ama çoğunlukta olan yüzdenin kullandığı atık kumaşları tekrar parçalayıp üreterek tekstile kazandırdığımız çalışmalarımız da oluyor. Yani, üretilirken de tüketilirken de yok edilirken de çevre dostuyuz. Yok edenleri de kazandırıyorsunuz dünyaya dolaylı yoldan... Kesinlikle...

Yani siz markalaşmaya gitmediniz, artık markanız hazırdı ve size gelmişti.

Dünya devlerinin de sürdürülebilir üretime geçtiklerini duyuyoruz. Evet, artık kimyasal işlem görmeden üretim teknikleri kullanılıyor... Ama dikkat. Ürünlerin de ISO belgesi gibi organik olduğuna dair bir sertifikası olması lazım. ABD ve Japonya’dan alınabiliyor. Doğal ve organik kıyafet arasındaki fark sertifikayla anlaşılır. Ya da marka güvencesiyle anlaşılır. Örneğin, biz sadece kreatif tasarım markası olarak kalmak istediğimiz için sertifikalı üretim yapmamıza rağmen sertifikamızı koymuyoruz. Bir markanın etiketinde sertifikası yoksa ama organik olduğunu söylüyorsa, o zaman da bilinirliğine bakmak gerekiyor. Pennsylvania Üniversitesi’nin İlham Veren Hikayeleri olan Kadın Girişimciler kitabında Türkiye’den tek isimsiniz. Nasıl fark edildiniz? Kendime de sordum bunu, tabii Pennsylvania Üniversitesi’ne de sordum! “Neden ben?” diye. (Gülüyor) Önce şans diyordum ama baktığımda inanarak, güvenerek istikrarlı devam ettiğim için bu sonucu aldığımı düşünüyorum. Düşününce; niche bir alana giriyorsunuz, ülkede böyle bir alan yok, dünyada belli alanlarda var sadece... Kesinlikle zor bir alandı var olmak için. İlk koleksiyon çalışmaları yaptığım zaman “Kıyafetleriniz yeniyor mu?” diye sorular geliyordu. Türkiye bu kadar yabancıydı! Evet. Zaten ilk çalışmalarım buna hazır olan ülkelerdeydi. Çünkü Türkiye gerçekten yabancıydı. Fark edilme hikayenize dönelim... Yaşam tarzıma, vizyonuma uygun bir

24 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

alanda kendimi ifade etmek istedim. İç dünyam ve felsefem buyken başka bir şey yapmak istemedim. Benzerleri olmadığından araştırarak, zorlanara, acı çekerek öğrendik bu süreci. Vazgeçmedim. 2011 yılında Pennsylvania Üniversitesi ve Goldman Sachs’ın dahil olduğu bir projeyle fark edildim. “Dünyadan 10 bin girişimci kadın seçtik. Türkiye’den seçtiğimiz ilk kadınsınız” diye bir e-mail attılar. Gerçekçi düşünecek olursak “Türkiye’de fark yaratmış, ekonomiye değer katmış çok kadın var, “Neden ben?” dedim. Daha büyük değerler katanların yanında seçilmeme pek inanmadım. Türkiye’ye gelip beni ziyaret etmek istediklerini söylediler. 10-15 gün birlikte vakit geçirdik. Bir rapor hazırladık. Giderken, “Biz bu projedeki 10 bin kadından 50 kadının hilkayesini ders olarak okutacağız. Bir araştırmacı da 50 kadından seçtiği 24’ünün hikayesini kitap haline getirecek. Sizin hikayenizi kullanmamız için izin verir misiniz?” dediler. Ben de “24 kadından biri ben mi olacağım?” diye imzaladım verdikleri kağıdı. Ama oldum! Kriterleri, kriz anında farklı fikirler yaratıp sektöre katkıda bulunmak ve sektörün de gelişmesini sağlamak, yapılanın devamını getirmekmiş. Nasıl bir bütçe yarattınız kriz zamanı böyle bir işe kalkışmak için? Burayı kendi birikimimle kurmadım. Böyle bir birikiim yoktu. Altı ay freelance çalıştım işten ayrılınca. Dışarıya

Evet. Bir Fransız müşterimiz ürünlerini seçmek için geldi. “Markanız ne?” dedi. Ben de markam olmadığını söyleyince “Bence artık bir marka çıkarmalısın” diyerek ışık yaktı. Önce olur mu olmaz mı diye düşünürken başladık. Çok hassas, incelikleri olan bir üretim süreci var organik kıyafetlerin. Siz üretimi nasıl yapıyorsunuz? Nasıl ortamlar gerekiyor? Bu atölyede örnek modelleri üretiyoruz. Kalanı fason üretimle çıkarıyoruz. Fason üretim tesislerinde makinelerin bakımları önemli. Yağ bile dokunmamalı. Fabrikanın temizliğinde kullanılan maddeler kimyasal içermemeli. O tür tesisler zaten organik üretim setifikası alıyorlar. Sadece üretmekle bitmiyor. Atıkları ne yaptıkları, enerjiyi nereden alıp tekrar nasıl iade ettikleri de önemli. Fabrikanın her anlamda doğa dostu olması lazım. Ve Türkiye bu anlamda öncü… Evet. Çin’i de geride bıraktık. Türkiye’de organik sertifikayla üretim yapan çok sayıda çok büyük tesisler var. Organik giyinmek ve organik yemek pahalı. Bu ne zaman son bulacak? Artık herkes yenilmediğini biliyor en azından. 10 yıl içerisinde bu farkındalığa ulaştık. Bundan sonra daha ulaşılabilir olacak, çünkü bu farkındalığı yakaladıktan sonra her şey daha hızlı gelişiyor. Kıyafet ihtiyacı dördüncü sıraya gerileyince tüketici en kalitelisini, en iyisini, en uygun fiyata almak isteyecek. Tekstil ve moda disiplinleri de değişmek zorunda kalacak. Bu sirkülasyonda organik de yükselişte olacak.


ORGANİK TEKSTİL

Yaşasın 90 kuşağının küçük kadınları 90 kuşağından iki zıpkın gibi, duyarlı, akıllı, başkalarına fayda sağlamak için çırpınan, çevreye duyarlı, çocuk seven bir de üzerine kendi tasarımları ile iş kuran, iki genç kadın var kadrajımda. Vera ve Valerie Antebi. Hikayenin ismi ise “ANTEBİES”. 90 kuşağının neler yapabileceğini zaten yakın geçmişte görmüştük.

O

radan anladık ki, bunlar durduğu yerde durmayacak, plazalara bizim gibi senelerce tıkılıp kalmayacak. Bir iki sene çıraklık, bir iki sene kurumsal hayat, ondan sonra pırr kendi işleri! Üstelik deli gibi sermaye gerektirmeyen iş fikirleri bularak. Ama burada dur! Dudak uçuklatan sermayeler gerektirmemesi, fikrin daha önce denenmemiş, özgün, fayda sağlayan, hayatı kolaylaştıran bir buluş olmasını gerektiriyor. İşte ancak o fikirler tutuyor ve işe dönüşüyor. Yoksa, herkes butik açıyor. Herkes bebek maması üretiyor. Herkes tahta oyuncak yapıyor. Sen o tahta oyuncağın bacağından evin tozunu alan astronot yapabiliyor musun, bunu yaparken de ihtiyaç sahibi 20-25 kadına iş verip 20-25 ailenin karnını doyurabiliyor musun, esas numara orada. Hikaye nasıl başlıyor? Hikayemize geri dönelim.... Vera ve Valeri, İzmirli tekstilci bir aileden gelen iki kuzen. Uzun yıllar New York’ta tasarım eğitimi alıp bu konuda farklı yerlerde çalışmış. Türkiye’ye geri dönmeleriyle beraber hayallerinde Türk kültürünün en güzel parçalarından biri olan el sanatlarına ve tasarıma olan ilgi ve tutkuları, hatta çocuklar ile birleştirmek var. Ama nasıl? Araştırmalar, çizimler, denemeler, yanılmalar sürerken bir gün yolları bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında Bayraklı’nın, hayatın zor olduğu mahallelerinden birine düşmüş. Önce kumaş işi yapan ailelerinin kullanmadığı kumaşları buradaki ihtiyaç sahibi kadınlara ücretsiz verip onlara dikiş-kalıp öğreterek geçmiş epey bir zaman. Bu farklı nedenlerle çalışma imkanı olmayan fakat çok yetenekli bir grup kadının da verdiği cesaret ve aralarında kurulan dostluk ile başarırız demişler ve onların el emeği ile yaptıkları ürünler, kuzenlere ANTEBİES bebeklerini oluşturmak için ilham vermiş.

ANTEBİES bebekleri de ne? Bana göre dünyanın en tatlı oyuncak bebekleri. Bir karakter yaratmışlar ve sonra bu karakterin kardeşleri de gelmiş. Tasarım aşaması zannettiklerinden çok daha uzun sürmüş. Ardından 3 ay boyunca sürekli emekçi kadınlarla bebeklerin formuna, kumaşlarına ve ifadelerine karar vermeye çalışmışlar. Bu süreçte hiç şikayet etmeden tüm kadınlar birbirine yardımcı olmuş. Kullandıkları malzemeler organik, her bebek kendi bez çantası içinde geliyor. Paketlemede hiç plastik kullanılmıyor ve bu çantaları da bebekleri yapan kadınlar dikiyor. Organik malzemeler ve el emeği ile yapılan bebeklerimizin temel amacı ise kadınlara iş imkanı sağlayarak, geleceğe umutla bakmaları... Avrupa’da satış başladı, sıra Türkiye ve Amerika’da ANTEBİES bebekleri henüz çok çok yeni bir marka ve iş fikiri. Almanya’da satışa sunuldu bile. Türkiye’de ve Amerika’da ise farklı mağazalar ile anlaşma aşamasındalar. Siz bu yazıyı okurken belki satış noktaları belli olmuş olacak. Kısa zamanda internet sitelerinden de satış yaparak daha fazla kadına iş olanağı sağlamayı hedefliyorlar. Şu anki istihdam 25 kadın civarında. Web siteleri www. antebies.com / Türkiye satışı başlamadan hemen önce bebeklere sahip olmak isterseniz de hello@antebies.com’a mail atmanız yeterli. Bir gün belki de ANTEBİES bebekleri bir dünya markası olacak, kim bilir? Kadınlar! Sizler de bu fikirler oldukça, siz başkalarına istihdam yarattıkça bende de ilham veren hikayelerinizi yazmaya devam edeceğim.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 25


ORGANİK ÇAY

Ülkemizde özellikle Rize’de yetişen organik çay hakkında sizlere bilgi vereceğiz. Organik çay Nedir? Üretimi nasıldır? neden organik çay?Organik tarımın faydaları nelerdir? bu gibi bir çok soruya sizler için cevap vereceğiz.Bu konuyu belli sorular halinde başlıklara çevirdik. Bu yazımızı okuduktan sonra konuya hakim olacağınızı düşünüyoruz.

26 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16


1: Organik Tarım Nedir? Kimyasal tarım ilaçlarını,hormonları ve kimyasal gübrelerin kullanımını yasaklayan; kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik; insana,hayvanlara,nebatata ve çevreye dost bir tarımsal üretim yöntemidir. 2: Organik Çay Tarımına Neden Geçmeliyiz? Organik çay tarımına geçerek, ürününüzün tamamını Çaykur’a verme garantisi ile daha yüksek gelir elde edebilir,böylelikle gelecek nesiller ve kendiniz için daha sağlıklı bir çevrenin oluşumuna katkı sağlayabilirsiniz. 3: Organik Tarım Ürünlerini Satmak Zor mu? Organik ürünler artık değişen tüketici tercihleri sonucunda ”aranan ve istenilen ürünler” konumundadır. Dolayısıyla satılma ve ihraç edilme olanağı da bir hayli yüksektir. 4: Organik Çay Tarımıyla Beraber Verimin de Düşeceği Söyleniyor. Bu durum üretici gelirlerini etkiler mi? Uygulanacak toprak ıslahı ve doğru gübreleme sonucunda bitkinin kendini toparlamasıyla verim düşüklüğü ortadan kalkar.Organik çay tarımı yapan üreticiye Çaykur tarafından ”alan bazlı teşvikler” sağlanır.Her yıl teşvik primleri ile verim düşüklülüğü telafi edilmektedir.

7. Çaykur organik çay için de kota uygulayacak mı?

11. Organik çay tarımına başlarken çaylıklar sökülecek/yenilenecek mi?

Çaykur, organik çay için herhangi bir kota uygulamıyor. Üretici ürettiği bütün organik çayı, belirlenecek bir alım programı dâhilinde Çaykur’a verebiliyor. Çünkü Çaykur, organik tarım alanında sözleşme yaptığı çiftçilerin bütün çayını almayı kabul ve taahhüt ediyor.

Hayır. Çaylıklarda yeni bir işlem yapılmayacak. Çay tarımı aynı şekilde devam edecek.

8. Organik çayın Çaykur tarafından alım fiyatı nedir?

5: Hasatta alınan verim düşmeden de organik tarım yapılabilir mi?

Çaykur’un her yıl açıkladığı yaş çay fiyatı ile organik çay alım kilogram fiyatı arasında fark bulunmuyor. Bunlara ek olarak “bazlı” teşvikler uygulanıyor.

Toprak ıslahı ve doğru gübreleme ile gerekli tedbirler alınarak hem verim hem gelir arttırılabilir.

9. Organik çay tarımı için ne kadarlık bir destek var?

6: Geçen sene özel sektöre ve Çaykur’açay veren bir üretici organik çay tarımına geçince aynı miktarda çay verebilecek ve karşılığında aynı bedeli alabilecek mi? Evet. Organik uygulamaya yeni geçen üreticinin özel sektöre ve Çaykur’a verdiği toplam çay için elde edeceği gelirde, verilen teşvik desteklemeleri sayesinde bir azalma olmayacak. Çünkü desteklemeyle ilgili hesaplamalar bütün girdiler dikkate alınarak yapılıyor. Daha az çaya daha yüksek bedel ödeneceğinden, üretici organik uygulama kapsamında satacağı her kilogram çay için daha yüksek bir bedel alacak.

Organik çay tarımı yapan üreticilerden 2013 yılında; Başlangıç yılında olanlar: 260 TL /Dekar 1’inci geçiş yılında olanlar: 300 TL /Dekar 2’nci geçiş yılında olanlar: 350 TL /Dekar Organik çay üreticileri: 500 TL / Dekar olmak üzere “alan bazlı” ve “teşvik bazlı” destekleme aldılar. Bu destekler her yıl kampanya ile birlikte güncellenir.

10. Organik çay tarımı için desteklemeler ne zamana kadar devam edecek? Organik çay tarımına yapılan “alan bazlı” teşvik desteklemeleri bir yıl için değil, organik çay tarımı yapılan her yıl için ödenir.

12. Organik çay tarımına başlarken üretici bütün çaylıkları kesecek mi? Organik çay tarımına başlarken çaylıkların “tamamı” kesilmeyecek/ budanmayacak. 13. Çaylıklarda budama yapılacak mı? Budama Kararnamesi kapsamında 10’da bir oranında budamaya her yıl devam edilecek. Bununla birlikte, ruhsatlandırma çalışmalarında organik alanlar öncelikli olacak. 14. Budama desteklemesi organik tarımda da var mı? Budama Kararnamesi kapsamında budama desteklemesi organik çay tarımı alanları için de yapılacak.

15. Organik tarım için organik gübre mi kullanmak gerekir? Organik tarım uygulamasına geçen üreticilerin sadece organik gübre kullanması yeterli olacaktır. 16. Hayvan gübresi de organik midir? Organik gübre pahalı mıdır? Hayvan gübresi de “organik” olarak değerlendirilebilir. Organik gübreler kimyasal gübrelerden çok daha uygun bir fiyata satılır.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 27


ORGANİK TANITIM

17.Organik gübre olarak neler kullanılabilir? Çiftlik hayvanlarının (büyükbaş ve küçükbaş) gübresi, kanatlı gübresi, çiftlik sıvı atıkları, saman, torf, mantar üretim artığı, organik ev artıkları kompostu, hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, deniz yosunları ve yosun ürünleri, talaş, ağaç kabuğu, odun artıkları, doğal fosfat kayaları, çay fabrikalarının çay atıkları organik gübre olarak kullanılabilir. 18. Bahçelerin bakımı zorlaşacak mı? Çay bahçelerinde yapılan işlerde değişiklik olacak mı? Bahçelerin bakımında herhangi bir zorluk yaşanmayacağı gibi, yapılan işler de değişmeyecek. 19. Çay elle mi yoksa özel bir sistemle mi toplanacak? Çaylar yine makasla toplanacak. Elle toplanması gerekmeyecek.

20. Organik çay tarımı sözleşmeleri ne kadar süreyle devam edecek? Üretici, gönüllülük esasıyla kabul ettiği müddetçe, Çaykur desteğini her yıl devam ettirerek organik çay alımını sürdürecek. 21. Organik çay tarımına geçen üretici sayısında ciddi bir artış var. Bu kadar zamanda çok sayıda üreticiye sertifika nasıl verilecek? Çaykur; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş uluslararası sertifika kuruluşlarıyla anlaştığından, üretici sayısındaki artış ne kadar olursa olsun, sertifika işlemlerinde herhangi bir aksama olmayacak. 22. Sertifika ücretleri hangi kurum tarafından karşılanacak? Çaykur, bütün üretici ve arazi kontrolleriyle beraber sertifikasyon

28 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

ücretlerini de karşılayacağından, üreticiler hiçbir şekilde sertifika ve sertifikasyon ücreti ödemeyecek.

Dünyanın eko-turizm açısından en cazip bölgesini oluşturmak,

Doğu Karadeniz Bölgesi’ni dünyanın en büyük organik tarım havzası yapmak için destekliyor.

23. Organik çayın parası ne zaman ödenir? Organik çay bedelleri, sürgün bitimini takiben, üreticilerin banka hesabına yatırılır. 24. Organik çay tarımına geçmek isteyen bir üretici ne yapmalıdır? Üreticilerin, bulundukları köy/mahalle muhtarlıkları aracılığıyla, Çaykur Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Tarım Dairesi Başkanlığı’na ya da bağlı oldukları Çaykur Yaş Çay Fabrikaları’na müracaat etmeleri gerekir. Organik çay tarımına geçmek isteyen köy ve mahalleler, bu kapsama gerekli incelemeler yapıldıktan sonra alınır.

25. Çaykur organik tarımı neden destekliyor? •

Çevreyi koruyarak yeni nesillere sağlıklı bir gelecek hazırlamak,

Gelecek nesillere sürdürülebilir tarım açısından temiz ve kullanılabilir tarımsal alanlar bırakmak,

Dünyada tercih edilebilir ürünler üreterek ihracatı artırmak,

Bozulan doğal dengeyi yeniden kurmak, Karadeniz’de kimyasal kirliliği önlemek,

26. Organik çay tarımı, Çaykur’un projesi mi, devletin projesi mi? Organik çay tarımına geçiş projesi tamamen Çaykur tarafından yürütülen bir proje olmakla birlikte, devlet tarafından da destekleniyor. 27. Organik çay tarımı için yeni fabrikalar açılacak mı? Çamlıhemşin ve İkizdere bölgesi yatırım kapsamına alındı. Bu bölgelerde yeni fabrikaların açılması planlanıyor. Bunun yanı sıra ihtiyaç duyulması halinde yapılacak yeni fabrikalarda, organik çay alımlarına öncelik verilecek. 28. Organik tarım ile normal tarım arasında fark var mı? İki tarım şekli arasında büyük bir fark bulunuyor. Çünkü organik tarım uygulamaları tamamen çevre dostu olduğundan, doğaya zarar verecek kimyasalların toprağa, suya ve havaya karışmasına hiçbir şekilde izin vermiyor. Eksiksiz uygulanması halinde; •

Tüm insanlığın ve gelecek nesillerin sağlığının ve toprak, su kalitesinin korunması,

Erozyonun önlenmesi,

İklimsel değişikliklerin azalması, Toprağın bünyesindeki canlı ve organik madde kapsamının artması,

Su kaynaklarını ve su havzalarını koruyarak daha sağlıklı hale getirmek,

Hayvancılığın ve arıcılığın gelişmesine katkıda bulunmak,

Hem üreticinin hem de Çaykur’un gelirini artırmak ve bölgenin ekonomik seviyesini beraberce yükseltmek,

Hastalık yapıcı organizmaların ve zararlıların ilaçlara karşı bağışıklık kazanmalarının önlenmesi,

İşletmenin gübre, ilaç girdilerinin azalması,

İlaç ve diğer kimyasalları kullanan


ORGANİK TANITIM

insanların sağlıklarının korunması,

’Küçük’ çiftçilere destek olmak,

Enerji tasarrufu sağlanması mümkün oluyor. Pahalı ve kısa vadeli tarım yerine, ucuz ve uzun vadeli tarım yapılacak; böylece üreticinin gelirinin artması ve elbette insanların daha sağlıklı ürünlerle beslenmesi gibi birçok önemli avantaj sağlanmış olacak.

Daha nitelikli ürün elde etmek,

Gelecek nesilleri korumak,

Güvenilir ürünler tüketmek için organik tarım yapılmalı…

29. Organik tarım yapmaya başlayan bir üretici isterse tekrar normal tarıma geçebilir mi? Organik tarım gönüllülük esasına dayanan bir proje olduğu için normal tarıma dönmek mümkündür.

30. Dünyada organik tarıma hangi ülkeler geçiyor? Dünyada organik tarım uygulamaları hızla artarken Hindistan’da çay, Danimarka’da süt ve süt ürünleri, Arjantin’de et ve et mamülleri, Orta Amerika ve Afrika’da muz, Tunus’ta hurma ve zeytinyağı gibi ürünler organik tarım uygulamalarıyla üretiliyor. Bu ürünlere her gün bir yenisi ekleniyor. 31. Organik tarım ürünlerini hangi ülkeler tercih ediyor? Başta Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Fransa, İngiltere, İtalya, Finlandiya, İsviçre, Kanada ve Rusya olmak üzere tüm dünya ülkeleri organik tarım ürünlerini tercih ediyor 32. Neden organik tarım yapılmalı? •

Toprak erozyonunu önlemek,

Su kirliliğini önleyerek kalitesini artırmak,

Enerji tasarrufu yapmak,

Kimyasalların insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini engellemek,

Çiftçilerin ve tarımsal işletmelerde çalışanların sağlığını korumak,

33. Organik tarımın faydaları nelerdir? Organik tarım uygulamaları çevreyi koruyarak, üreticilerin ürünlerini daha yüksek fiyata satmasına olanak tanıdığından gelirleri artırır, ihracat avantajları sağlar ve bölgenin ekonomisine katkıda bulunur. Bütün bunların yanında, en önemli faydası, gelecek nesillere bırakılacak, sürdürülebilir bir çay tarımı ve daha sağlıklı, daha yaşanılabilir bir dünyadır. 34. Organik tarıma geçen üreticiler için bilgilendirme ve eğitim çalışmaları olacak mı? Çaykur’un uzman personeli ile kontrol ve sertifikasyon kuruluşları “yerinde eğitim ve bilgilendirme” çalışmaları yaparak üreticiyi her konuda bilgilendirir. Üreticiler bu faaliyetlere kendi köylerinde veya mahallelerinde katılır

35. Yetiştirilen diğer ürünler de organik olacak mı? Çaylık alanlarda kullanılan organik gübreyle birlikte organik tarım yapılan bütün alanlarda da organik ürün yetiştirilecek. Bölgemizde yetişen mandalina, kivi, fasulye, armut, salatalık gibi tüm sebze ve meyveler de organik olacak. Arıcılık da organik kapsamına alınacak ve böylece bölgemiz daha sağlıklı, daha doğal bir havza haline gelecek. 36. Organik ürünler de diğer ürünler gibi satılacak mı?

Yetiştirdiği diğer ürünler için sertifika alan üreticilerimiz bu ürünlerini de organik ürün olarak satabilir. 37. Organik tarım ile birlikte meyve ve sebzeler eski kokularına kavuşacak mı? Yöremizde yetiştirilen salatalık, armut, üzüm gibi tüm sebze ve meyvelerin eski kokuları ve tatları geri gelecek. 38. Derelerde balık olacak mı? Toprak ve su doğal dengesinde olacağı için derelerimizde ve denizimizde balık miktarı yeniden artmaya başlayacak, eski dengeler yeniden oluşacak. Yok olmaya yüz tutmuş canlı ve bitki türlerinin yeryüzünden silinmesi önlenecek ve sayıları yeniden artacak. Sağlıklı yaşam ve gelecek projesi olan organik tarım, hem gelirimizi artıracak hem de bize ve çocuklarımıza daha sağlıklı bir yaşam imkânı sunacak. Özet olarak hem maddi kazanç olarak bir azalma olmayacak hatta artış olacak ayrıca bedensel olarak da daha az çay biçeceğimiz için daha az yorulacağız. Bu sayede 2 taraflı olarak organik çay üreticiye fayda sağlayacaktır.

Aklınıza takılan her türlü soru için Çaykur Telefon: 0 464 213 02 11

Organik ürünler sertifikayla satılır.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 29


ORGANİK GERÇEK

Organik Tarım Dünyayı Doyurur mu? Bugün 7.3 milyar olarak hesaplanan dünya nüfusunun bu yüzyılın ortalarına kadar, yaklaşık üçte birlik bir artışla, 9.7 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu büyümenin nerede gerçekleşeceği ve bizim buna nasıl hazırlanacağımız konusu ise değişen iklim kadar önemli bir konu. Peki organik tarım, türümüzün bu denli büyümesi karşısında nasıl bir rol oynayacak?

30 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16


B

irleşmiş Milletler, önümüzdeki 15 yıl içinde, dünyada oldukça fazla sayıda insanın yaşıyor olacağının öngörüldüğü 2015 Dünya Nüfus Raporu’nu yayınladı. Bugün 7.3 milyar olarak hesaplanan dünya nüfusunun bu yüzyılın ortalarına kadar, yaklaşık üçte birlik bir artışla, 9.7 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu büyümenin nerede gerçekleşeceği ve bizim buna nasıl hazırlanacağımız konusu ise değişen iklim kadar önemli bir konu. Peki organik tarım, türümüzün bu denli büyümesi karşısında nasıl bir rol oynayacak? Birleşmiş Milletler’in bulguları esas alınırsa, dünya başka bir açıdan çok net bir şekilde görülebilir. Zengin süpermarket dünyamızın ve çiftçi pazarındaki bereketin dünya çapındaki geçerliliği artık inandırıcılığını yitirmiştir. Birleşik Devletler, dünya nüfusunun küçük bir kısmını temsil etmektedir ve ilerleyen yıllarda aç nüfustaki patlamanın kaynağı da olmayacaktır. Dünya nüfusunun bugün %60’lık bir kısmı (4.4 milyar) Asya’da, %16’lık bir kısmı (1.2 milyar) ise Afrika’da yaşamaktadır. Toplama göre; Avrupa’nın %10, Latin Amerika ve Karayipler %9 ve Kuzey Amerika (358 milyon) ile Okyanusya (39 milyon) birlikte ancak %5’lik bir paya sahiptir. Çin ve Hindistan ise, ayrı ayrı 1 milyarı geçen nüfuslarıyla beraber, sırasıyla %19 ve %18’lik paya denk gelmektedirler. Dünya nüfusu 1804 yılında 1 milyara ulaşmış ve arkasından gelen 123 yıllık süre içinde de 1927 yılında iki milyarı görmüştür. Sadece son 12 yılda ise toplam dünya nüfusu yaklaşık 1 milyarlık bir artış göstermiştir. Gelecekte ise bundan bile fazla bir artış görünüyor. Nüfusun, 2030 yılında 8.5 milyar, 2050 yılında 9.7 milyar ve 2100 yılında da 11.2 milyar olacağı öngörülüyor. Ben ne kadar organik sebzeyle beslenirsem besleneyim, son homo-sapiens topluluğunu göremeyeceğim ancak beni esas düşündüren, o insanların nasıl besleneceği! Beni en çok tedirgin eden iki veri, dünya nüfusunun yaş medyanı, yani dünyanın yarısından büyük ve diğer yarısından genç olduğu yaş ve Afrika’nın 2015 ile 2050 arasındaki dünya nüfus artış hızının yarısından fazlasına katkı yapacağının öngörülüyor olması. İleriki yıllarda yetişkinliğe erişecek ve çocuk sahibi olacak çok sayıda Afrikalı genç, gıda stoklarımızı daha da zorlayacak. En fakir ülkelerdeki nüfus artışının yoğunluğu, yoksulluğu ve eşitsizliği bitirmek ile açlık ve beslenme bozukluğu ile mücadele etmek konularında yöneticilerin işini zorlaştıracak. Tükettiğimiz besinlerin çoğu toprak kaynaklıdır. Ve bizim kalıtsal olarak işlenmiş alg ve mayalardan “gıda benzeri” bazı maddeler elde eden sıradışı işlemlerimiz var ancak temelde birkaç ilkel öğeye sadığız; sağlıklı toprak, temiz su ve dengeli bir iklim. Acaba geleceğimizin temellerini bu üç ortamı esas almak üzerine kurmamalı mıyız? Hangi sistemlere yatırım yapmalı ve bu üç öğenin sağlıklılığı ve dengesine

katkı yapma adına hangilerini öğretmeliyiz? Sustainable Agriculture Research dergisinde yayımlanan yeni bir haber, organik ve geleneksel tarım yöntemlerini karşılaştıran, tahıl ürünü esaslı en eski araştırmaların altısının sonuçlarını inceledi. Uzun vadeli araştırmalar üreticilerin, organik tarım uygulamaları durumunda toprağın sağlığı, verimlilik, su kalitesinde artış ve ekonomik olarak daha çok yarar elde edeceğini ortaya koydu. Haberin yazarları aktarılan sonuçların, organik tarım yöntemlerinin nitrat kaybını azaltacağı, karbon bağlanmasını destekleyeceği ve çiftçilerin piyasada tutunmasını sağlayabileceğini belirtiyorlar.Organik yöntemler genişletilmiş nadasa ve organik toprak değişikliğine dayanarak üretimi düzenlemeyi ve iyileştirmeyi amaçlar. Bütün bu yöntemler toprak kalitesini artırır, karbon bağlanmasını ve azot döngüsünü destekler. Toprak kalitesini artıracak ve besin değeri sağlayacak olan organik maddelerin yönetimi başarılı bir tarımın anahtarıdır. Rapora göre, organik tarım küresel karbon ve azot kullanımı ile su kalitesi, karbon depolanması ve bağlanması için önemli özelliklere sahiptir. Peki aç ve artan nüfusun çözümü organik tarımda olabilir mi? Modern -sanayileşmiş- tarım ileri derecede fosil yakıta ve kimyasal girdilere dayanmaktadır. Bunların çoğu, örneğin GDO’lu tohum, yem, gübre ve zirai ilaçlar düzenlemeleri ve ulaşılabilmeleri açısından pahalıdır. Yüksek fiyatlarının yanı sıra bu yöntemlerin; toprağın fakirleşmesini, su kirliliğini ve toprağın üst tabakasında gerçekleşen kaybı son derece hızlandırdıkları da ortaya konmuştur. Johns Hopkins Bloomberg Halk Sağlığı Okulu’nda bulunan ‘Center for a Liveable Future’ tarafından yayımlanan araştırma, sanayileşmiş yöntemler hakkındaki endişeleri inceliyor. Rapora göre, monokültür, yani belli bir bölgede belli bir bitki türünün uzun yıllar yetiştirilmesi, hem hayvanlar hem de bitkiler arasında biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Sentetik kimyasal zirai ilaçlar ve gübreler ise toprağı, suyu ve havayı kirletmekte ve hem çevreye, hem de insan sağlığına zarar vermektedir. Toprağın üst katmanındaki kayıplar, geri kazanımından hızlı gerçekleşmektedir ve bu toprağın verimini ve hem bitkilerin hem de onlarla beslenenlerin yararlandığı besin maddelerini azaltmaktadır. Su tüketimi ise sürdürelemez düzeyde devam etmektedir. Bu çalışmalar artan nüfusumuzu besleyebilmek adına kesin bir yol gösteriyor: Organik tarım yöntemlerine erişime ve onlar üzerinde daha teknik eğitime yatırım yaparsak, beraberinde ekolojik yararları da getiren, daha fazla miktarda gıda üretebiliriz. Organik tarım, Birleşik Devletler’de yaşayan çoğumuz için önemlidir ancak gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için zorunluluktur. Toplumsal ve çevresel bir felaketin önüne geçmek istiyorsak, artan açlık için sürdürülebilir bir yönteme ihtiyacımız var demektir. Bu yöntem de organik tarımdır.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 31


ORGANİK SAĞLIK

Neden hasta oluyoruz? Yoksa “Bağışıklık fıçımız” mı doldu?

“Neden hasta oldum?”, “Neden şimdi?”, “Neden bu hastalık?” Doktorların cevabı sıklıkla tatminkar değildir: “Genetik faktörler”, “ Bünyen yapıyor”, “Şunu yediğin, bunu içmediğin, az hareket ettiğin, çok üzüldüğün için”. Söylenenlerden genelde tatmin olmayız, sorularımızın çoğu yanıtsız kalır.

Aslında açıklama basit. “BAĞIŞIKLIK FIÇIMIZ” ağzına kadar dolmuş, taşmaya başlamış ve bu durum kendini hastalık olarak gösteriyor.

B

AĞIŞIKLIK FIÇISI elbette bir benzetme. Vücudumuz kendine zarar veren faktörleri temizlemek için bağışıklık sistemini kullanır. Bir çöp kovası gibidir bağışıklık sistemi. Tüm zararlı etkenler bu fıçıya atılır. Zaman zaman atılım organları ile biraz boşaltılıp yer açılır. Ancak fıçının kapasitesi sonsuz değildir, zamanla ağzına kadar dolar, taşmaya başlar, hele ki hoyrat kullanıyorsak.

32 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

Fıçıya attıklarımız çok, fıçıyı boşaltma sıklığımız az ise kısa sürede kapasitesi aşılır. Sonuç “HASTALIK”tır. Hangi hastalığın ortaya çıkacağını, nasıl hastalık bulguları göstereceğimizi belirleyen de genlerimizdir. Genetik yapımız bizi bazı hastalıklara eğilimli kılabilir. Ancak genetik faktörler bizim değiştirilemez kaderimiz değildir. Genler sessizdir; bir yapı planı gibi dosyalarda, raflarda saklanır; ta ki onu harekete geçirecek sinyali alana kadar.

Hastalık ilişkili bir gene sahip olmamız, bir gün mutlaka hasta olacağımız anlamına gelmez. Hastalık genlerini harekete geçirecek olumsuz faktörler azaltılır ve “bağışıklık fıçısının” limitini aşması önlenirse hastalıkların ortaya çıkması önlenebilir. Hasta olduktan sonra da çözümsüz değiliz. “Bağışıklık fıçısı”nı daha çok taşıracak etkenleri azaltmak ya da fıçıyı boşaltacak yolları harekete geçirmek şansımız her aşamada var.


Bağışıklık Fıçımızı Neler Doldurur? 1. ELEKTROMANYETİK MARUZİYET Çağın en büyük ve en tehlikeli kirliliği. En kötüsü pek çok araştırmacı tarafından dikkate alınmadığı için yeterince araştırılmıyor, dahası saptanan veriler hasır altı ediliyor, tıpkı 60-70 yıl önce sigarada olduğu gibi. Elektromanyetik maruziyet denince akla ilk gelenler cep telefonu ve kablosuz internet bağlantıları. Ancak zararlı etkenler bunlarla sınırlı değil. Kablosuz telefonlar, bebek telsizleri, televizyon ve hatta saç kurutma makinesi başta olmak üzere her türlü elektrikli ev aleti. Hayatımıza bu kadar nüfuz eden bu etkenden nasıl kaçınmalı? Bu tür cihazlar bize ne kadar yakınsa o kadar zararlı. Bahsi geçen cihazlara özellikle uyku sırasında yakın olmamak, kullanmadığımız zamanlarda kablosuz internet bağlantısını kapatmak şart. Başucunuzda cep telefonu, elektrikli saat vb ile uyumayın !! Bazı yarı değerli taşların da bu zararlı etkiler azalttığı biliniyor. En güzel çözüm, mümkün olduğunca doğayla buluşmak, şehirde hapsolduğumuz bu elektromanyetik kafesten kurtulmak.

2. ALERJİLER Alerjiler bağışıklık sisteminizi sürekli meşgul eden, bağışıklık fıçımızı hızla dolduran etkenlerin başında geliyor. Özellikle besin alerjileri. Pek çok alerjen giriş kapısından farklı bir yerde etki gösterdiği için gözümüzden kaçabiliyor. Örneğin besin alerjileri kendini solunum yolunda gösterebiliyor. Alerjilerimizi büyük bir tren gibi düşünürsek, bu treni çeken 3 önemli lokomotif alerjen Buğday, Yumurta ve İnek Sütü. Bu lokomotif alerjilerin çözümü sağlanırsa, bağışıklık sistemimiz diğer alerjilerle çok daha kolay başa çıkıyor, fıçımızı fazla doldurmuyor. Özellikle genetiğiyle çokça oynanmış “BUĞDAY” bağışıklığımızı ciddi biçimde zorluyor. Alerjilerin tek çözümü alerji yapan etkenden kaçınmak değil, bu konuda “Biorezonans” gibi farklı çözüm yolları da mümkün.

3.TOKSİK MADDELER VE AĞIR METALLER Gıda koruyucularından, aşılardaki ağır metallere, şehirde soluduğumuz havadaki zararlı gazlardan, kullandığınız kozmetiklerdeki toksik maddelere, sebze meyvelerdeki böcek ilaçlarına her gün binlercesiyle karşılaşıyoruz. Tamamen kaçınmak mümkün değil, ancak en aza indirmek olası. En önemli önerim mümkün olduğunca organik ürünler tüketin. Gıda maddelerinizi, suyunuzu camda muhafaza edin; plastikten kaçının. Kozmetikler ve deodorantlardaki alüminyuma da dikkat!

4. MİKROPLAR Pek çok mikrop, kronik hastalıkların başlangıç tetiğini çekebilir. Bazı romatizmal hastalıklar ve kanserlerde de süreci başlatan mikroplar. Yeni yeni fark edilen bir başka durum ise pek “Fibromiyalji”, “Multipl Skleroz (MS)”, hatta şeker hastalığı gibi pek çok kronik hastalığın aslında mikrobik bir etkenden kaynaklanıyor olabileceği. “CANDİDA” adlı mantar enfeksiyonuna ayrı parantez açmak gerekli. Bu mantar vücudun hemen her yerinde yerleşip beklenmedik bulgularla kendini gösterebilen bir fırsatçı mikrop.

5. STRES Günümüzde bağışıklık fıçımızı en hızlı dolduran etken. Hayatın içinde olup da stresten uzak kalmak hiçbirimiz için olası değil. Stres yapan faktörleri olabildiğince azalttıktan sonra “Stresle başa çıkma” yollarını geliştirmek gerekli. Herkesin kendine ait yöntemleri olabilir. Bir hekim olarak benim fikrim “ANTİDEPRESAN İLAÇLAR ÇÖZÜM DEĞİL”. Bazı hallerde kısa süreli kullanımlar gerekli olabilse de uzun süreli kullanımları doğru bulmadığımı belirtmeliyim. Meditasyon, yoga, benim de zaman zaman hastalarıma uyguladığım psikokinesyoloji, matriks tedavisi, EFT tedavisi daha kalıcı, etkili ve zarar vermeyen yollar.

Bağışıklık fıçısı nasıl boşaltılır?

İlk bilinmesi gereken “VÜCUT KENDİNİ KORUMAYI BİLİR”, yeter ki biz izin verelim. Vücudumuza zararlı etkenlerin atılması için pek çok sistem çalışıyor sürekli: Böbrekler, karaciğer, akciğerler, deri gibi. Yapmamız gereken bu sistemlerin çalışmasına olanak vermek. Öncelikle sistemin çalışmasına engel olmayalım. Nasıl mı? Sigara, fazla alkol, şeker, çok zaman buğday ürünleri tüketmek sistemi bozan etkenler. Tüm atılım sistemlerinin doğru çalışması için “SU İÇMEK” çok önemli bir faktör. Düzenli ve uygun egzersiz, sağlıklı bir ortamda yeterince alınan uyku da bu sistemleri harekete geçiriyor. Fıçıyı boşaltmanın bir başka yolu da etkili ve zararsız bir yöntem olan “biorezonans”, detayları bir başka yazının konusu.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 33


ORGANİK YAYLA

Türkiye’nin İlk Organik Gençlik Köyü

Avcala Yaylası peyzaj çalışması ile yaratıcı temsili bir “Gençlik Köyü” ortaya çıkarılması hedefleniyor.

Birçok gencin derdi olan “Üniversite sonrasında ne yapacağım?” problemine de cevap veriyor Avcala Gençlik Köyü. Birçok gencin derdi olan “Üniversite sonrasında ne yapacağım?” problemine de cevap veriyor Avcala Gençlik Köyü. “Burada her zaman yerimiz var” diyor. “Gelsin kendisini yetiştirsin, yapılan eğitimlere katılsın, projelerde yer alsın” diye de ekliyor. “Organik beslensin, tarla sürsün, kitap okusun, iş arasın, farklı iş alanları keşfetsin, kendi alanında kendini geliştirsin, gitarını alıp ateş yaksın…” Artvin’de oluşturulması hedeflenen bu organik köyün, bir sosyal işletme mantığı ile hareket edecek yapıya bürünmesi hedefleniyor. Kısa vadede herhangi bir turistik tesis amacı bulunmayın bu yer için Erasmus+ Gençlik Değişimi Programı altında projesi hazırlandı. İçerisinde dört ana bölgenin olacağı organik yöntemlerle

34 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

kendini idame ettiren, genç odaklı olmasının yanında toplumun her kesimine açık, hem turistik tesis hem de bir gençlik merkezi hem de ulusal ve uluslararası tanınırlığı ve marka değeri olan, çevreye duyarlı, yenilenebilir enerjiyi benimseyen bir ekoköy oluşturulması hedefleniyor. Gençler, organik ve sürdürülebilir yaşam, doğada hayatta kalma eğitimleri verilip ve yaratıcı spor etkinlikleri gerçekleştirildikten sonra evlerin inşası için tasarım süresine başlayacak. Gençlik Köyü, tahta yük paletlerinin yaratıcı bir şekilde birleştirilmesinden ortaya çıkacak minimal evlere çeşitli nitelikler ve roller kazandırması ile kurulacak. Hazırlanacak olan 2 ev ve etrafında doğa dostu malzemelerle yapılacak

Toplamda 8 ülkeden 42 genç, 15-26 Haziran tarihleri arasında Avcala Yaylası’na gidecek ve Türkiye’nin ilk organik gençlik köyünün temellerini atacak. Faaliyet tablolarını ise şöyle açıklıyorlar:

1. Ekoloji, sürdürülebilir doğal yaşam, doğada hayatta kalma, eko mimarlık, eko girişim, spor alanlarında hazırladığımız kapsamlı eğitim ve atölyeler yapacağız. Bu alanlarla ilgili ekibimizin hazırladığı müthiş eğlenceli etkinlikler gerçekleştireceğiz. Orada gerçekleştireceğimiz tüm etkinlikleri proje sonunda bir kit haline getireceğiz. Daha sonra kendi projelerinizde kullanabileceksiniz.


Ekoloji, spor ve gençlik alanlarında çalışmalar yürüyen Youthlympic ekibi tarafından ortaya atılan bu gençlik köyü; gençlerin kendini geliştirebileceği, yılın her anında gelip kalabileceği, kendi sebzesini meyvesini üretebileceği, projelerine odaklanabileceği, yeni projeler geliştirebileceği, farklı kültürden insanlarla tanışabileceği bir alan yaratmayı hedefliyor. Burası aynı zamanda Youthlympic’in hali hazırda yaptığı yaratıcı spor etkinliklerine de ev sahipliği yapacak.

Tüm bu tatlı etkinlikler devam ederken katılımcılara tahta yük paletleri ile nasıl evler inşa edebilecekleri üzerine sunumlar yapacağız. Bu sunumlar sonrasında katılımcılar 20’şer kişiden gruplara ayrılacak. Burada önemli iki unsur var, inşa edilecek olan evlerden biri “Gençlik Üniversitesi”, diğeri ise “Gençlik Merkezi” olacak. Evlere nitelik kazandırmamızın nedeni ise şu, katılımcılar inşa edecekleri evlerle ilgili gerçekçi etkinlikler geliştirecek ve bunu sunacaklar. Yani “Bir eko köyde Gençlik Merkezi olsa, burada acaba nasıl etkinlikler olur?” gibi. Tabii bu evlere doğadan toplayacakları malzemelerle tabela da yapacaklar. Yaylada Youth Center olsa fena olmaz değil mi? Kendilerine vereceğimiz küçük tahtalarla inşa öncesi model tasarlayacaklar. Bu çalışma da bitince topluca inşa yapılacak olan tarlaya gidilecek ve iş güvenliği eğitimi sonrası inşaya başlanacak. Ortaya nasıl evler çıkacak biz de merak ediyoruz.

Kendilerine vereceğimiz küçük tahtalarla inşa öncesi model tasarlayacaklar. Bu çalışma da bitince topluca inşa yapılacak olan tarlaya gidilecek ve iş güvenliği eğitimi sonrası inşaya başlanacak. Ortaya nasıl evler çıkacak biz de merak ediyoruz. Tabii ki, sadece evleri inşa etmekle kalmayacaklar. O evlerin peyzaj çalışmasını da yapacaklar. Tahta paletlerden oturaklar, sedirler,masalar olacak. Evlerin önünde tohum bahçesi olacak. Evlerin üstüne 8 ülkenin de bayrağını çizecekler. Tahta paletleri boyayacaklar. Demir variller üzerine “Youth Village” yazacaklar. Doğadan toplayacakları malzemelerle toprağın üzerine kocaman bir Youth Village yazısı yazacaklar ve dronelarla çekim yapacaklar. Moss grafitiyi duydunuz mu? İşte son olarak da evlerin toprakla bir bütün olmasını sağlayacak olan moss grafiti devreye girecek. Herhangi bir yere moss graffiti yani yosun grafitisi yaptığın zaman ertesi gün ortalık yemyeşil oluyor. İnternetten araştırabilirsin.

Ve işte final. Her şey hazır olduktan sonra gençlik köyümüzün açılışını düzenleyeceğiz. Kırmızı kurdele? Elbette olacak. Açılışın olduğu gece kültürel gece de olacak. Yani tüm ülkeler kendi geleneksel yiyecek, içecek, elbise, tarih ve danslarını anlatıp gösterecek. Biz de Karadeniz’i tanıtacağız tabii, müthiş olacak.

Gençlik köyü çalışmalarından haberdar olmak ve bilgi almak için projenin resmi sitesi genclikkoyu.com ‘dan ve sosyal medya hesapları - Twitter / Facebook - üzerinden iletişim sağlayabilirsiniz.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 35


ORGANİK DÖNÜŞÜM

Plastik poşet şart değil Pazarda ya da markette plastik poşetler oldukça sık kullanılıyor. Almanya’daki her bir kişi yılda ortalama 71 adet plastik poşet kullanıyor. İçeriğinde tamamen sentetik maddeler bulunan plastik poşetlere karşılık çevre dostu şartlarda üretilmiş birçok alternatif mevcut.

Çevre dostu naylon poşet?

Sonuçlarını düşünmüyoruz

Ekolojik naylon ya da çevre dostu naylon olarak adlandırılan poşetlerin içeriğinin %70’ini ham petrol, %30’unu ise yenilenebilir kaynaklar oluşturuyor. Kulağa hoş gelse de, bu plastik torbalar sadece sınırlı olarak geri dönüştürülebiliyor. Poşetlerin üretiminde kullanılan bitkilerin tarımsal olarak yetiştirilmesi ise oldukça zahmetli.

Sıradan tek kullanımlık plastik poşetler tamamen sentetik, ham petrolden elde edilen polietilenden yapılıyor. Plastik poşetlerin çevreye zararlı olmasının yanında, doğada tamamen çözülebilmesi için 400 ile 500 yıl arasında bir sürenin geçmesi gerekiyor. AB Komisyonu ise plastik poşetlerin yasaklanmasına ilişkin düzenlemeleri destekliyor.

Pratik ve çevre dostu

Diğer çok kullanımlık bir ürün ise polyesterden üretilen, katlandığında bir paket cep mendilinden daha fazla yer kaplamayan çantalar. 30 gramlık ağırlıklarıyla, birçok tek kullanımlık plastik poşetten çok daha hafif olsa da, 10 kiloya kadar ağırlık taşıyabiliyor.

Yüksek geri dönüşüm oranı

Naylon poşetle mücadelede 8 ülke Naylon poşet denizleri kirletiyor, doğayı boğuyor. Naylon poşetle mücadele bu yüzden birçok ülkenin çevre gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. 8 ülkede naylon poşetle mücadelenin geldiği aşamayı derledik.

%70’i geri dönüştürülmüş polietilenden oluşan tek kullanımlık poşetler de var. Bu poşetler, diğer tek kullanımlık poşetlere göre çevreye daha az zarar veriyor. Fakat Almanya’daki birçok plastik poşet geri dönüştürülemiyor.

36 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

Kâğıt torbalar

Kâğıt torbalar, sentetik maddelerden üretilen plastik poşetlerden ekoloji açısından çok da iyi bir konumda değil. Üretiminde, kimyasallardan elde edilen, uzun ve güçlü selüloz liflerinin kullanılması gerekiyor. Fakat bu torbalar geri dönüştürülmüş kâğıttan üretilmişse diğer ürünlere nazaran hâlâ çevre dostu sayılıyor.

Çok kullanımlık plastik torbalar Kumaş torbaların dışında uzun süre kullanılabilen bir diğer alternatif ise hammaddesi sentetik polietilen, polyester ve polietilen tereftalat (PET) olan çok kullanımlık plastik torbalar. Polietilenden üretilen çok kullanımlık bir plastik torba, üç kullanımdan sonra bile tek kullanımlık bir plastik poşetten daha çevre dostu.

Kumaş torbaların dezavantajı

Pamuk, rafya veya ketenden üretilen kumaş torbalar tekrar tekrar kullanılabilme imkanıyla oldukça çevre dostu. Diğer yandan üretimleri için, tek kullanımlık poşetlerden çok daha fazla madde ve enerji gerekiyor. Ayrıca ürünlerin hammaddesi olan bitkiler için büyük ölçekte su ve kaynak gerekiyor.


N

aylon poşet uzun yıllar marketlerin kasalarında ücretsiz olarak dağıtıldı. Naylon poşetlerin içerdiği polietilen ve polipropilen maddelerinin çevreye verdiği zararın birçok araştırmayla kanıtlanması bu alanda bir dönüm noktası oldu. Batılı gelişmiş ülkelerden Hindistan’a, bu alandaki gelişmeleri özetledik:

Almanya:

Almanya’da süper marketlerde naylon poşet yasak değil, ancak genelde ücrete tabi. Bu nedenle tüketicilerin çoğu alışverişe giderken yanına bez poşetleri veya alışveriş çantalarını almayı tercih ediyor. Almanya’da 1 Nisan tarihinden itibaren plastik poşetlerin yüzde 6o’ının ücretli olması bekleniyor. 2020 yılından itibaren kişi başına yılda 90 naylon poşet kullanılmasın hedefleyen bir AB direktifi nedeniyle ücretlerin de poşet başına 20 cente yükselmesi gündemde.

İtalya:

İtalya’da naylon poşet 2011’den bu yana yasak. Poşet kalkınca tüketicilerin birçoğu kendi bez torbası ya da bavuluyla alışverişe çıkar oldu. Vazgeçmeyenler, adet başına 15 cent ödeyerek kağıttan üretilmiş ya da “biyolojik” poşetlerden edinebiliyor. Yasağa hâlâ bazı küçük işyerleri ve pazarlarda uyulmadığı görülüyordu. Bunun önüne geçmek için 2014’te yeni bir yasa daha çıkarıldı. Düzenleme naylon poşet yasasının ihlali durumunda 25 bin euroya kadar para cezası öngörüyor.

Fransa:

Fransa’da geçen yıl 1 Temmuz’dan beri süpermarketlerin kasalarında naylon poşetler yasaklandı. Buna karşılık sebze ve meyve reyonlarında naylon poşet kullanımı devam ediyor. 2017’den itibaren poşetler oradan da kalkacak. Fransa Çevre Bakanlığı’nın verilerine göre 2014’te kasalarda 5, sebze ve meyve reyonlarında ise 12 milyar naylon poşet dağıtıldı.

İngiltere: İngiltere’de geçen yılın ekim ayında naylon poşetler ücretli hale geldi. 6-7 centlik ücret yalnızca büyük marketler için geçerli. Bakkal ve büfeler buna tabi değil. Hükümet, süpermarketlerde naylon poşet kullanımını böylece yüzde 80 oranında azaltmayı hedefliyor. Kasiyerler ücretin etkisini göstermeye başladığını, birçok kişinin çantasıyla alışverişe geldiğini belirtiyor.

Norveç: Poşet başına yaklaşık 10

Hindistan: Hindistan’da naylon

cent ücret ödemek zorunda kalmaları Norveçli tüketiciler üzerinde caydırıcı olmadı. Hemen her alışverişte naylon poşet edinmeye devam ediyorlar. Alışverişe bez torbalarını getirenler ise şaşkınlıkla izleniyor. Norveç’te naylon poşet tüketimi söylece her yıl 1 milyar adede ulaşıyor. Bu, kişi başına 3 kilo plastik anlamına geliyor. Ancak poşetler doğaya bırakılmıyor. Yüzde 80’inden fazlası çöp torbası olarak kullanılıyor.

poşetler “utanç verici nesneler” olarak görülmüyor. Hintliler alışverişten sonra boşaltıp çekmecelere sıkıştırmak yerine, poşetleri içindekilerle birlikte evin sağına soluna bırakmayı ya da duvara asmayı yeğliyor. Daha ince naylon poşetler çöp torbası olarak kullanılıyor. Son yıllarda gerek merkezi hükümet gerekse bazı eyalet hükümetleri naylon poşetle ilgili bazı düzenlemeler çıkardılar. Buna göre belli ebatlardaki naylon poşetlerin üretimi ve belli mekânlarda dağıtımı yasaklandı. Örneğin kutsal Ganj nehrinin 2 kilometre yakınına poşet sokulmasına izin verilmiyor. Gözlemciler, yasakların etkisini cılız olarak değerlendiriyor.

ABD:

Naylon poşet, ABD’de tüketimin adeta ayrılmaz bir parçası. Hâlâ ülkenin geniş kesimlerinde ücretsiz olarak dağıtılıyor. ABD’de naylon poşet kullanımı yılda ortalama 100 milyar adeti buluyor. Ancak son 10 yılda, özellikle yerel düzeyde bu alanda bir değişim gözleniyor. Toplam 20 eyaletteki yaklaşık 180 şehir ve kasabada naylon poşetler ya yasaklandı ya da ücretli hale geldi. San Francisco başı çeken büyük şehirlerden oldu. Los Angeles ve Chicago da onu izledi. Washington DC’de poşet başına 5 cent ücret gelince tüketim de yüzde 60 oranında düştü. New York’ta da benzer bir düzenlemeye gidilmesi gündemde.

Çin: Çin’de naylon poşetler 2008 yılının haziran ayından beri ücretli. Marketten alışverişini naylon poşetle taşımak isteyenler poşet başına 2 – 5 cent arasında ücret ödüyor. Müşterilerine bedava poşet dağıttığı saptanan işyerlerini ise bin 370 euro gibi ağır para cezası bekliyor. Poşetlerin ücretli olmasının kullanımı önemli ölçüde azalttığı belirtiliyor. Yine de Çin naylon poşetlerin neden olduğu çevre kirliliğinden kurtulamadı.

mart-nisan ‘16

OrganikTürkiye 37


ORGANİK DÖNÜŞÜM

Cam şişe su neden tercih edilmeli? Plastik şişelerin zararları, insan sağlığını doğrudan etkilemektedir. Cam şişenin özü doğal olduğu için çevreyi ve sağlığımızı korumak için en sağlıklı ambalaj şeklidir.

P

lastik şişelerin zararları ile ilgili olarak yazılıp söylenebilecek pek çok şey vardır. Astım, kalp rahatsızlığı, kanser, migren, kısırlıktan, obezite gibi bir çok sağlık sorununa neden olduğu bilinen pet şişelerin hammaddesi, bilindiği gibi bir petrol artığıdır. İnternette pet şişenin faydaları diye araştırdığınızda hiç ama hiçbir şey bulamazken, bilinen veya bilinmeyen bir çok zararını bulabilirsiniz. Plastik şişelerin zararları, insan sağlığını doğrudan etkilemektedir. Yapısında yer alan ve sonradan katılan yüzlerce kimyasal madde insan sağlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Kansas üniversitesinde yapılan deneylerde, BPA verilen kobay farelerinin daha az aktif olduğu, ses ve ışığa aşırı duyarlı oldukları tespit edilmiştir. Kimyasal maddelerden nasıl korunuruz ? Pet şişe kullanım alışkanlığı azaltılmalıdır. Market ve büfe önlerinde güneş ışığına maruz kalarak depolan pet şişe suların ambalajından etkilendiği, kimyasal etkileşime girerek koku ve tat değişikliği oluştuğunu, arabamızda kalan pet şişenin birkaç gün içinde tadının ve kokusunun değiştiğini için nasıl içilemez hale geldiğini biliyoruz. Aslında pet şişe ile ilgili yapılan araştırma sonuçları halkın önüne konulmalı, vatandaşla paylaşılmalıdır.

İçme suyunda mutlaka cam ambalaj

38 OrganikTürkiye mart-nisan ‘16

tercih edilmelidir. Cam şişeler veya cam damacanalar içindeki sularda tat değişikliği, koku ve ambalajdan olumsuz etkileşme olmamaktadır. Bilmemiz gereken şey şu, 50 binin üzerinde yeni kimyasal hayatımıza girdi. Vücudumuz bazı kimyasallara karşı kendisini nasıl savunacağını bilmiyor. Son dönemdeki kanser patlamasında plastikler büyük etken. Dünyayla birlikte bedenlerimiz de kimyasal çöplüğe dönmüş durumda.” Bundan dolayı uzmanların tavsiyelerine kulak vermemiz gerekmektedir. Öyleyse uzmanlar neden cam şişeyi öneriyor ? Cam şişe neden tercih edilmeli? Cam ambalajlar, içerisindeki ürünün tadını, kokusunu, aromasını değiştirmez, etkilemez. Özellikle kaynak suları doğadaki haliyle masamıza gelir.

Plastik ambalajda, tetrapakta içerken hissettiğiniz plastik tadını camda almazsınız. Şeffaf olduğu için ürünü net görebilirsiniz. Cam mikroorganizmalar içermez, kimyasal reaksiyon göstermez. Su, nem, hava geçirmeyerek ürünü tüm diğer ambalajlardan daha iyi korur. Isıya karşı dayanıklıdır. Cam sonsuz kez eritilip biçimlendirilebildiğinden geri dönüşümlüdür. Cam özü doğaldır, doğadan gelir yani saf doğal içeriklerden oluşur. Cam şişe çevre dostudur. Çevreyi ve sağlığınızı korumak için en sağlıklı ambalaj şeklidir. Kanserojen maddeler içermez. Anti-ultraviole yaklaşımlarla geliştirilmiştir. Ürün içeriğini radyasyon etkisinden uzak tutar. Doğayı koruma ve doğanın kirlenmesini önlemek için ve de yenilenmeyen doğal kaynaklardan tasarruf etmek için cam şise tercih edilmelidir.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.