Sayı
#11
Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi
Oda spreyini kendiniz yapın
2015’in alameti farikaları
Dünyadan
organik bakımlar
5 yıllık diyabet planı hazır
2015 i ç i n güzellik yeminleri ORGANİK BESLENİYOR MUYUZ?
En iyi organik alışveriş noktaları
VİZYON
2015
Kapakta k Lave i mankene ile makyra ürünleri aj yapılm ıştır
OCAK 2015 Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen Yayın Koordinatörü Eda Zortul Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Gök Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit Art Direktör Deniz Germiyan Sosyal Medya Enderun Digital Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan
Editör
MEHMET AKİF DİLMEN
Herkes doğal olur, “kolaysa” organik olun! Gelişmiş ülkeler “Organik” kelimesini yaşamlarının tam ortasına almışken bizde yeni yeni yeşeren bir kavram.
H
erkesin ağzında organik kelimesi dolaşıyor ama gördüğüm kadarıyla çoğunuzun organiğin tam olarak ne olduğunu, organik yaşamanın ne anlama geldiğini anlayabilmiş değil. Köyden gelen ürünede, bir hanımın çiftliğinden gelen ürünün üzerinde doğal yazana da organik demek gibi bir alışkanlık söz konusu... Organik sertifikalı ürünlerin aksine doğal ürünlerin herhangi bir sertifikasyon ve kontrol süreci yok. Örneğin bahçesinde herhangi bir yöntemle sebze yetiştiren bir üretici bunu organik ürün diye tüketicilere pazarlayabiliyor. Firmaların çeşitli yanıltıcı etiketler ile satış yapmaları da hiç de zor değil. Bu durum sadece bilgi yetersizliği ile açıklanabilecek bir durum iken tüketici olarak artık araştırmalı ve sorgulamalıyız. Üretici olarak da tanıtım ve uygun yollar ile organiği anlatmamız gerekiyor. Bunun yanında çakma organikçilerle de mücadele edilmeli. Bu yıl
Köyde yetişen her ürünün başına organik ifadesi koyuluyor. Oysa organik ürünlerin üretimi oldukça meşakkatli. Organik ürün sertifikasını almak için bir çok şartı yerine getirmek gerekiyor.
yeni bir yıl... Her şey yeniden başlayacak...
Sevdiklerinize verebileceğiniz en değerli hediyelerden biri saf yetiştirilmiş ürünler olsun. Yalnız bu ürünü satın almadan önce arkasını çevirip sertifikalarını araştırın ve üzerindeki ibarelere asla aldanmayın.
Ma Dilmen
Organik Türkiye Her Yerde! Dijital ortamda zengin bir dergi deneyimi yaşayın...
Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Funda Göker Rahmi Aydın Murat Denizel Atila Ertem Dilek İnce Özenel Temsilciler New York John Flavin Londra Reza Motevalli Tokyo Yasuaki Higashi www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@1001ajans.com Abone Sorumlusu Ayşe Yaman Kemal Akıncı info@1001ajans.com OFİS İnönü Cad. No:14 Akarpalas Kat:1 Gümüşsuyu – Taksim/İstanbul 0 212 297 25 63 YÖNETİM YERİ Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul MATBAA TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Akçaburgaz Mahallesi 116. Sokak No:2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır.
PA R T N E R S H I P
Organik Türkiye Dergisi iPad’te Apple AppStore’da Organik Türkiye adı ile aratabilirsiniz. Ayrıca iPhone ve Android cihazlardan da indirebilirsiniz
Bu derginin üretim aşamasından, elinize ulaşana kadar kullanılan kimyasallar için üzgünüz... Çabalarımız doğal hayata toplamda tükettiğimizden çok daha fazla yararlı olabilmek.
İÇİNDEKİLER Röportaj
OCAK 2015
12
26
“Sağlıklı gıdayı, sağlıklı ürünlerde tüketin” Sebze, meyve ya da hayvansal ürünlerin en sağlıklı olanlarını tüketmeye çalışıyoruz. Peki, onları yemek için hazırlarken kullandığımız ürünler ne kadar sağlıklı? Bambum Sağlıklı Ev Gereçleri, gıdaların vitaminlerinin korunmasına yardımcı olarak sizi sağlıklı bir yaşama bir adım daha yaklaştırıyor.
Nektar Organik sahibi Korkut Köyman ile müşterilerine güvenilir ve sertifikalı ürünlerden oluşan marketini ve daha birçok sorular sorduk.
20
40
36
36 Sağlıklı Yaşam İçin 2 Önemli Kriter: Dengeli Beslenme ve Fiziksel Aktivite
Bilinçli Sağlık Platformu sözcüsü Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ile sağlıklı yaşam konusunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sağlık 30
Yeni yılda yeni kararlar
Uzm. Dr. Özgür Şamilgil, yeni yılda sağlık adına alınması gereken karaları sıraladı.
06
4
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
En iyi organik alışveriş noktaları
“Ataşehir’de organiğin ilk adresi olmayı hedefliyoruz”
ORGANİK BESLENİYOR MUYUZ?
28
Biz sa¤lkl gdaya ve topra¤n tüm canllarla beraber korunmas gerekti¤ine inanyoruz Elta-Ada çiftliğinde mısır tohumu toprağa düşer, hasat edilir yem olur, inekler beslenir, süt sağılır, mayalanır, yoğurt sizlere ulaşır…
Elta-Ada Çiftliği
Elta-Ada Organik Butik
Merkez Ofis
Fatih Mah. Çiftlik Cad. No:12 Gökçeada / Çanakkale T. 0 286 887 45 81 F. 0 286 887 32 87 ilcin@elta.com.tr
Caferağa Mahallesi Yeni Fikir Sok. No:3/A Moda, Kadıköy / İstanbul T. 0 216 336 23 76 moda@elta.com.tr
Kumrular Sok. No: 28/7 Kızılay, Çankaya / Ankara T. 0 312 231 57 10 F. 0 312 232 21 63 info@elta.com.tr
elta-ada.com.tr
inovatasarim.com
Ürünlerimizin yaşadığı tüm bu serüveni kendimiz gerçekleştiriyoruz.
ÜRÜN TANITIMI
Organik
MARKET
6
4 tahıllı topaklar
ORGANİK PEYNİR
ORGANİK BİBER SALÇASI
ORGANİK SAÇ BAKIMI YAĞI
Bjorg
Elta-Ada
Bey Organik
Ecowell
Pirinç, buğday, darı ve karabuğday tahıllarını içeren Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar aynı zamanda lif kaynağıdır. Adedi 25 kilokaloridir. Oldukça fazla tüketicisi olan Bjorg Organik 4 Tahıllı Topaklar’ın Türkiye’de alternatifi bulunmayan oldukça lezzetli bir atıştırmalıktır.
Peynire sağlık ve lezzetini veren; içindeki sütün kalitesi, miktarı ve üretim tekniğidir. Organik süt Elta-Ada çiftliğinde yaşayan ineklerden sağıldıktan sonra bekletilmeden üretime alınarak işlenir. Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır.
% 100 biber. Üretiminde hiç bir koruyucu ve katkı maddesi kullanılmamıştır. Kutu açıldıktan sonra salça üzerine 2 cm kadar bitkisel sıvı yağ ilave edilerek buzdolabında saklanmalıdır.
Organik shea yağı ile doğa eşsiz onarıcı gücünü bize sunuyor. Kuru ve yıpranmış saçlarınız artık Ecowell Saç Bakım Kremi ile daha parlak, daha yumuşak ve daha sağlıklı. Düğüm açıcı özelliği ile çocuklarınızın saçına şekil vermek daha keyifli.
Organik Fındık Ezmesi
ORGANİK MEYVE PÜRESİ
SİYAH ÜZÜM SİRKESİ
ORGANİK DÖNER
Grünn
Hipp
Ralila
Orvital
Organik tarım esaslarına göre üretilen pekmez ve fındığın geliştirilen tarif üzerine karıştırılarak üretilen ekmek üzeri sürülebilen yeni fındık kremasıdır. Dışarıdan şeker ve yağ ilavesi yoktur. Şeker pekmezden gelen glukoz ve fruktozdur. Yağ fındığın kendi yağıdır.
Çocukları düşünen HiPP atıştırmalık ürünleri arasına bir yenisini daha ekledi.. Organik Muzlu Elmalı Armutlu ile Organik Çilekli Muzlu Elmalı raflarda yerini alıyor.
Doğal yapım yöntemleri ile yapıldığından hiçbir katkı maddesi yoktur içilebilir niteliktedir. Yemeklerde, salatalarda, işkembe çorbası, kelle, paça gibi türlerde lezzet verici, turşularda uzun koruma yapar
Orvital Organik İşlenmiş Gıda ürünleri, Kaz Dağları’nın eteklerinde yaşayan hayvanlardan elde ediliyor. Dana ve tavukları organik sertifika kuruluşlarınca sertifikalandırılmış alanlarda geziyor. GDO yoktur. Ürünlerinin, tamamı organik etten üretiliyor.Hiçbir koruyucu ve katkı maddesi içermiyor.
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
1-3 YAŞA ÖZEL ‘HiPP Organik Domatesli Kabaklı Midye Makarna’ HiPP’ten yepyeni bir lezzet. 1-3 yaş arası çocukların ana öğünlerde yiyebilecekleri, yepyeni bir ürün çeşidiyle tanıştırıyor. HiPP Organik Kabaklı Domatesli Midye Makarna çeşidiyle artık Türkiye’de… Çocukların en sevdiği lezzet makarna, HiPP’in renkli tasarımı sayesinde, kimi zaman çocuklarına yemek yeme alışkanlığında zorlanan annelerin işini kolaylaştıracak. Üstelik 1-3 yaş arası küçük çocuklar, bu ürünü kendi başlarına kolayca yiyebilecekler. İçerisinde organik sebzeler kullanılmış, özel kabı sayesinde mikrodalga fırında veya benmari usulü olarak kolayca ısıtılabilir. Bol vitamin içerikli HİPP Organik Kabaklı Domatesli Midye Makarna’nın bir diğer önemli özelliği ise, buhar ısısında yavaş olarak besin değerlerini kaybetmeden pişirilmiş olmasıdır. BIO sertifikalı, GDO’suz ve sanayi bölgelerinden uzak özel organik çiftliklerde yetiştirilen ürünleriyle HiPP Organik Hazır Soslu Çeşnili Makarna ‘Migroslar, Macro’lar ve Ebebek’lerde satılıyor.
Organik atıştırmalık glutensiz mısır topakları Sağlıklı bir yaşam için en önemli unsur sağlıklı beslenmedir. Daha fazla sebze, meyve, tahıl tüketmekten ziyade gıdaların sağlıklı koşullarda üretilip üretilmediği, GDO içermemesi, hormonsuz güvenli topraklarda yetiştirilen, besin değeri yüksek olan yiyecekler tüketmek daha büyük önem arz etmektedir. Organik beslenmenin faydaları ise, vücuda yüksek kalitede vitamin, protein ve minerallerin alınması sağlanır. Toksinlerin vücuttan kolaylıkla atılması sağlanır, kişinin kilosunu dengede tutar. %100 organik olan ve dünya organik pazarında lider konumda olan Bjorg ürünleri organik beslenmede size büyük ölçüde katkı sağlayacaktır. %99,75 oranında mısırdan oluşmuştur. Ayrıca lif, protein ve karbonidrat kaynağıdır. 1 adedi 20 kaloridir. Bjorg Organik Glutensiz Mısır Topakları’nın Türkiye’de alternatifi yoktur ve en önemli özelliklerinden biri aynı zamanda glütensizdir.
KLAR–ALMAWİN ORGANİK TEMİZLİK ÜRÜNLERİ Klar – Almawin temizlik ürünleri insan ve doğaya uyumlu bulaşık, çamaşır ve ev temizlik ürünlerini kapsamaktadır.ECO GARANTİ-VEGAN-DAAB (Deutscsher Allergie - und Asthmabund e.V.) sertifikalarına sahip temizlik ürünleridir. Optik ağartıcılar, fosfat, klor ve renk verici içermez. Petrokimya maddelerinden muaftır. Hammadde olarak WASHNUSS kullanılmaktadır. Klar – Almawin temizlik ürünleri kuvvetli temizlik sağlar, aynı zamanda sağlığınızın ve çevrenizin dostudur. www.klar.org • www.almawin.de
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
7
YENİLİK:
Aktif klorofil... Gençlik kaynağı Şimdi Türkiye’de
www.aloree.fr
Organik Kozmetik, Temizlik, Gıda ve Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 220 44 50 Fax: 0212 222 84 47 E-posta: zuhal.biomarket@gmail.com
ORGANİK KOZMETİK
Limon Kabuğu Yağı:
Limon yağının dinginlik verici bir kokusu vardır. Ayrıca havadaki asılı mikropların etkisiz hale gelmesinde etkindir. Bu nedenle kışın limon yağını hem evinizde hem de iş yerinizde gün boyu kullanmanız size çok iyi gelir.
Oda spreyini kendiniz yapın Evinizin mis gibi kokmasını ama oda spreyinin soluduğunuz havaya kimyasal madde karıştırmamasını istiyorsanız, bu basit yöntemi deneyebilirsiniz.
Portakal Kabuğu Yağı:
Portakal yağı keyif verir, sizi dinlendirir ve günlük stresten arındırır. Ayrıca ortamın temizlenmesinde etkindir. Portakal yağını da evinizde, hatta çocuklarınızın odasında kullanabilirsiniz.
Nane Yağı:
Nane yağı ortamı ferahlatır ve canlandırır. Enerjinizi yükseltir. Ayrıca baş ağrılarına karşı iyi gelir. Nane yağından miktarın çok olmamasına dikkat ederek kışın etkin şekilde faydalanabilirsiniz. Oda spreyleri ya da kokuları, kokuyu yok etmek yerine bizim koku alma duyularımızı bloke eder. Ancak bu esnada içlerinde bulunan zararlı kimyasalları solumuş oluruz. Oysa oda spreyinizi evinizde doğal ve kolay yoldan rahatlıkla hazırlayabilirsiniz. Bir litre suyu kaynatıp soğutun. İçine, yarım limon suyu, bir çay kaşığı karbonat ve portakal, nane veya yasemin gibi sevdiğiniz kokuları taşıyan bitki yağlarından birkaç damla damlatın ve bu spreyi evinizin her tarafına püskürterek kullanın. Okaliptüs, çam, karanfil ya da biberiye yağından damlattığınızda aynı zamanda dezenfektan vazifesi de göreceğini unutmayın.
www.happymoments.com.tr
Panjur temizliği Panjurları temizlemek için, önce küçük plastik bir süpürgeyle tozunu alın. Daha sonra tornavida gibi ince uçlu bir aletin üzerine nemli bir bez veya ıslak mendil sarıp bununla temizleyin. Bunun daha da pratik yolu ise elinize bir eldiven geçirip, sabunlu sulara batırarak panjurları temizlemektir. Vantilatör temizliği Tavan vantilatörlerini temizlerken tozdan korunmak için saçınıza plastik bir duş başlığı geçirmeniz ilk adım olsun. Ardından vantilatörün altına eski bir örtü serin. Üzerine yapışan toz ve kirleri temizlemek için minik plastik bir el süpürgesine ıslak mendil ya da sabunlu suya batırılmış bez geçirip sabitleyin. Kanatların altını üstünü bu bezle silin. Aynı temizliği, elinize yün bir eldiven geçirerek de yapabilirsiniz. Portatif vantilatörleri temizlemek bundan daha kolaydır. Bunun için vantilatörünüzün dış yüzeyinin vidalarını çıkarıp kanatlarını ılık sabunlu suyla bir güzel silin. Silme işlemi bittikten sonra püskürtmeli bir şişenin içine koyacağınız su ve hoş kokulu bitki yağlarını çalkalayıp kanatlarına sıkın ve ıslak mendille silin. Sevdiğiniz aromaterapi yağlarından püskürtmeli şişenin içine koyup sıktığınızda vantilatörünüz çalıştıkça havaya hoş kokular yayılacaktır. Yeni bir tavan vantilatörü alacağınız zaman, kolay temizlemek için çıkarılabilir kanatları olanları tercih edin.
Oda spreyi için doğal reçete Doğal Oda spreyi için gerekli malzemeler ve tarifi: 500 ml suya 1 çay kaşığının ucuyla karbonat 2-3 damla limon suyu 2-3 damla portakal yağı bir adet çiçek sulama fısfısının içine su koyunuz ve suya çay kaşığının ucuyla karbonat ilave ediniz. 2-3 damla limon suyu ve 2-3 damla portakal yağı ilave ettikten sonra çalkalayınız. Fısfısın içine 500 ml kadar su koyun. Çay kaşığının ucuyla karbonat ilave edin. 1-2 damla limon suyu, 1-2 damla portakal suyu ilave ettikten sonra evde bulunan nane yağından birkaç damla damlattın. Siz de evde bulunan güzel kokulu yağlardan veya beğendiğiniz çiçek veya meyvenin yağı ile oda spreyi yapabilirsiniz. Kullanmadan önce her sefer şişeyi çalkalamayı unutmayınız.
Bu kokulardan
nasıl
faydalanabilirsiniz? Bulunduğunuz ortama bu kokuları verebilirsiniz. Elektrikli hava yayıcılar ya da seramik yakıcılar sayesinde yağların etkileri ortaya çıkacaktır. Bu yağları Happy Moments Tatlı Badem ya da Happy Moments Kayısı Çekirdeği Yağı ile karıştırarak, vücudunuza kısmen uygulayacağınız masajlar da çok etkili olacaktır. Avucunuzun içerisine 2 pompa Happy Moments Tatlı Badem ya da Happy Moments Kayısı Çekirdeği Yağı koyduktan sonra seçtiğiniz kokulu yağdan da (örneğin limon) birkaç damla ekleyin. Bu karışım ile yapacağınız masaj koku olarak da etkili olacaktır.
www.happymoments.com.tr
DOSYA VİZYON 2015
12
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
YENİ YIL HEDEFİ DAHA FAZLA TÜKETİCİYİ SAĞLIKLI ÜRÜNLERLE BULUŞTURMAK Organik sektörü her alanda hızlı olmasa da emin ve kararlı bir büyüme sergilediği bir yılı geride bıraktı. Yeni yılda bütün firmaların ortak hedefi daha fazla tüketiciyi sağlıklı, organik ürünlerle, daha uygun fiyatlarla buluşturabilmek. Bunun için tanıtım çalışmalarına ağırlık verilmesinin yanında, kamudan, gereken yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi ve tüketicilerin bilinçlendirme çalışmalarına öncülük edilmesi de sektörün yeni yıldan en önemli beklentisi.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
13
DOSYA VİZYON 2015
Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı arasında işbirliğinin hemen başlatılması. İlk etapta okul öncesi eğitim kurumları ile yataklı tedavi verilen sağlık birimlerinde Organik Gıda tüketme zorunluluğu getiren yasal düzenlemelerin yapılması. Niye bu birimler, çünkü insan sağlığı açısından son derece önemli olan savunma sistemleri en zayıf olan bireylerin bulunduğu yerler olduğu için” diye konuştu. Atila Ertem, 2015 yılının insan ve doğaya saygılı, sevgi içinde bir yıl olması dileklerini de paylaştı. Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) Derneği Başkanı Atila Ertem
“ORGANİK TÜKETİMİNİ ZORUNLU HALE GETİREN YASAL DÜZENLEME YAPILMALI”
Organik üretimin nitelik ve nicelik açısından gelişmesine büyük katkı vereceğine inandığımız ‘organik girdi listesi’ paydaşlara sunulacak.
ETO Derneği Başkanı Atila Ertem okul öncesi eğitim kurumları ile yataklı tedavi verilen sağlık birimlerinde Organik Gıda tüketme zorunluluğu getiren yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtiyor. Organik gıda sektöründe 2014 yılını değerlendiren ETO Genel Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Atila Ertem, sektörde olağan gelişmelerin dışında ticari anlamda fazla bir ivmenin 2014 yılında da yakalanamadığının altını çizdi. Ertem, bunun yanında sektöre katkı verecek güzel gelişmelerin de yaşandığına değinerek, “Organik Türkiye dergisi sektör paydaşlarının buluşma noktası oldu. IFOAM uluslararası kongresi ilk kez İstanbul’da gerçekleştirildi. Sektör iş arayanların buluşabileceği bir iş portalı oluştu ve birkaç güzel olay daha. Gelecek adına güzel şeyler. 2014 yılı için ise daha koordineli ve devlet destekli eylemler gerekiyordu” dedi. 2015 yılında ETO’nun bir STK olarak sektöre katkı vermeye devam edeceğine vurgu yapan Atila Ertem, şunları söyledi: “Tüketici güven endeksinin artmasına katkı sağlayacak Türkiye’nin ilk ‘özel organik standartları’ yayınlanacak. Türkiye’deki organik semt pazarları ile ilgili bir ortak akıl toplantısı ile bir standardizasyona ulaşılmaya çalışılacak. Organik üretimin nitelik ve nicelik açısından gelişmesine büyük katkı vereceğine inandığımız ‘organik girdi listesi’ paydaşlara sunulacak. ETO 2023 strateji toplantısı ile uzun vadeli sektörel öngörüler doğrultusunda planlama yapılacak.” “KANUNİ DÜZENLEMELER GEREKİYOR” Organik ürünlerin daha fazla tüketiciye ulaşması için izlenmesi gereken stratejilere de değinen ETO Başkanı Atila Ertem, her ne kadar organik ürün ticareti bu işle uğraşan kişi ve şirketler tarafından gerçekleştiriliyorsa da, kamunun bu işin başında ve her yerinde olduğunun altını çizdi. Ertem, “Kanun ve yönetmelikler ile gerekli düzenlemeler yapılamaz ise gelişmeler de kısır bir döngü içinde kalacaktır, son 3-5 yıldır olduğu gibi. Yapılması gereken 2 temel nokta var; Organik şeker ithalatına izin verilmesi. Neden bu kadar önemli çünkü ürün çeşitlendirmesi yaparak iç piyasayı derinleştirebilmek ve katma değerli ürünler ile ihracatımızı büyütebilmek için.
14
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
HappyMoments Genel Müdürü Fatma Apaydın
“ORGANİK SEKTÖRÜNDE STK’LARIN DAHA AKTİF VE GÖRÜNÜR OLMASI ÖNEMLİ” HappyMoments Genel Müdürü Fatma Apaydın, tüketicilerin organik ürüne olan inancının sağlanması ve sektörün büyümesi için, organik sektöründe STK’ların daha aktif ve görünür olması önemli olduğuna vurgu yapıyor.
Organik sektörünün büyümesini 2014 yılında da sürdürdüğünü kaydeden HappyMoments Genel Müdürü Fatma Apaydın, yine de bu büyümenin beklentilerin altında bir hızda gerçekleştiğini ifade etti. Bunun nedeninin kısmen genel olarak ekonomide yaşanan sıkıntılar ile ilgili olduğunu belirten Apaydın, “Ancak bunun yanında sektörel olarak yaşanan bazı sorunlar da hızlı büyümenin önünde engel oldu. Kanımca sektörün daha iyi anlatılmasına ihtiyacı var. Organik ürüne olan şüpheli bakış, yaşanan birkaç talihsiz olay ile kendine destek buldu. Bir diğer gözlemim de organik ürün satışlarının, organik mağazalardan daha çok geleneksel zincir mağazalardan karşılandığı yönünde. Ayrıca organik sertifikası olmayan ama kendi çiftliklerinden doğrudan ürün satışı yapan da bir pazar oluşmuş durumda” dedi. “MARKA BİLİNİRLİĞİNE EĞİLECEĞİZ” 2015 yılının da 2014 yılından daha farklı geçmeyeceğini savunan Fatma Apaydın, organik sektöründe izlenmesi gereken stratejilerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Organik sektöründe bir büyüme olur ama bu bizleri heyecanlandıracak bir oranda olmayacak diye düşünüyorum. Organik sektöründe güçlü markaların ve güçlü firmaların yer alması çok önemli ve gerekli. Bu sayede tüketicilerin organik ürüne olan inançları sağlanabilir. HappyMoments olarak 2015 yılında marka bilinirliğine daha çok eğileceğiz ve farkımızı gösterecek daha çok çalışma yapacağız. Organik sektöründe STK’ların daha aktif ve görünür olması önemli. Şu anda bu konuda önemli eksiklik var. Sektörde yer alan her firma kendi markasını daha iyi ve daha görünür yapmak için çaba harcamalı. Bunun yanındaki kollektif çalışmalar ancak bir STK çatısı altında anlamlı olur. Şu anda organik olmadığı halde organik olduğunu iddia eden firmalarla ilgili yasal düzenleme eksikliği var. Eğer bu konu ele alınırsa, sektör için çok güzel gelişmeler olur. Tüketicilerin organik ürüne olan inancı sağlanır. Sektör büyür ve gelişir. HappyMoments Genel Müdürü Fatma Apaydın, yeni yıl mesajında ise “2015 yılının ailemize, sektörümüze, ülkemize ve dünyamıza çok keyifli ve sağlıklı günler getirmesini diliyorum. Bu da ancak kendimize, ailemize, ülkemize ve dünyamıza önem ve değer vermekle yani organik ürünler ile mümkün. Organik ürün üretelim ve tüketimini teşvik edelim” dileklerini iletti.
Şu anda organik olmadığı halde organik olduğunu iddia eden firmalarla ilgili yasal düzenleme eksikliği var. Eğer bu konu ele alınırsa, sektör için çok güzel gelişmeler olur.
Orvital Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan
“HEDEFİMİZ ORGANİK ÜRÜNLERİ FİYAT AÇISINDAN DAHA ULAŞILABİLİR HALDE SUNMAK” Orvital Kurucu Ortağı Muharrem Doğan, 2014 yılında belirledikleri tüketicilere organik ürünleri fiyat açısından daha ulaşılabilir halde sunmak hedefi kapsamında, 2015 yılında da çalışmalarını devam ettireceklerini söyledi. Organik sektörünün istikrarlı ve emin adımlarla ilerlediğini ifade eden Orvital Kurucu Ortağı ve Gıda Mühendisi Muharrem Doğan, organik beslenmeye inanan sadık bir kitlenin varlığına dikkat çekti. Bu kitlenin her geçen gün büyüdüğüne vurgu yapan Doğan, “Hangi markayı tercih ederlerse etsinler, organik beslendikleri sürece üreticiler desteklenecek, pazar büyüyecek ve işini iyi yapan tüm organik markalar kazanacak” dedi. Orvital açısından 2014’ün verimli bir yıl olduğunu da sözlerine ekleyen Doğan, şöyle konuştu: “Organik ürün yelpazemize bakliyatı (fasulye, nohut, kırmızı mercimek, pirinç, bulgur) ve makarnayı dahil ettik. Şarküteri ürünlerinde sucuk ve sosis üretmiştik, bu gruba 2014 yılında organik salamı ekledik. Büyüklerden daha çok çocukları ön planda tuttuğumuzdan onların sevdiği gıdalara öncelik verdik. Anneler içleri rahat sucuk, sosis yedirsinler diye sadece karabiber ve baharat içeren hiçbir katkı maddesi bulunmayan şarküteri ürünleri ürettik. Sosisin en iyi arkadaşı kim; makarna diye düşünüp makarnayı organik ürettik. Gökçe Ada’da yaptığımız organik kuzu üretim denemesi gibi 2015’in yeni ürünlerinin Ar-Ge’sini yaptık. Organik dana eti, tavuk ve sebze suyu ile raflara girerek Ocak 2015’e yeni sürprizlerle başladık. Cam ambalajda ürettiğimiz kullanıma hazır et/tavuk ve sebze sularını, anneler istedi biz ürettik diyebiliriz.” 2015 yılından beklentilerinin de büyük olduğuna vurgu yapan Muharrem Doğan, Orvital markalı organik ürünleri Avrupa’daki perakende zincirlerinde raflarda görmeyi hedeflediklerini belirterek, “Önceliğimiz bakliyat ve makarna olacak. Avrupa’ya sonra Orta Doğu’ya ve
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
15
DOSYA VİZYON 2015
ardından Amerika’ya organik makarna ihracatı yapacağız. Amerika’daki İtalyanların organik makarna hakimiyetini kıracağız. İtalyanlar’dan %30 daha ucuza organik makarna satacağız. 2015 yılında makarna üretimimizin %70’ini ihraç etme hedefimiz var. İleri işlenmiş ürünler ile ilgili de Ar-Ge’ler yapacağız” diye konuştu. “SEKTÖR KAYGISI TAŞIMADAN SAĞLIĞI ÖN PLANDA TUTMALI” Organik ürünlerin daha fazla tüketiciye ulaştırılması için yapılması gerekenler konusunda “Sektör kaygısı taşımadan toplumsal sağlığı ön planda tutarak atılacak her adım organik üreticiye destek verecektir” mesajını veren Muharrem Doğan, doğal tavuk, iyi tavuk, en iyi tavuk, organik köy tavuğu gibi kimseye faydası olmayan kafa karıştıran kavramlardan uzak durulmasını istediklerini belirtti. Türkiye’de 2 tip tavuk bulunduğunun altını çizen Doğan, şunları söyledi: “Konvansiyonel tavuk ve organik tavuk. Organik üretimin en başarılı uygulandığı Almanya’da bugün organik tavuk pazarı toplam pazarın sadece yüzde 6’sı. Organik üreticilerin büyümesi, organik beslenmeye yönelimin artması konvansiyonel üreticileri korkutmasın. Yapılan her karalama organik tavuğu değil toplam pazarı etkiliyor. Organik tüketenlerin kemik bir yapısı var. Onlar okuyor, araştırıyor, deniyor, en iyisini buluyor ama her şekilde organik besleniyor. Biz “çocuğuma tavuk yedirmeyi yasaklamıştım” diye annelerden teşekkür alarak büyüdük, büyümeye devam ediyoruz. Kafaların karışması kimin zarar hanesine yazıyor? Sektörü bunu düşünmeye davet ediyorum. Diğer açıdan hedeflerimizden birisi de tüketicilerimize organik ürünleri fiyat açısından daha ulaşılabilir halde sunmak olacak ve bu yolda çalışmalara devam edeceğiz. Bu stratejimizi 2014 yılında uygulamaya başladık ve başarılı olduk, 2015’te daha etkin hale getirme planlarımız var.” Muharrem Doğan, Organik Türkiye okuyucularına 2015 mesajında ise şunları paylaştı: “Çocuklara küçük yaştan itibaren katkısız, hormonsuz, GDO’suz besinler yedirelim. Avrupada binlerce adet sadece organik satan “organik market”ler var. Bazı Avrupa ülkelerinde özellikle anaokulu seviyesinde organik ürün kullanımı mecbur tutulmaktadır, bunun mutlaka bir sebebi olmalı. Nedenleri ortada: hormonal bozukluklar, erken ergenlik, obezite… tüm bunlar sağlıksız beslenmenin sonuçları. Kendimizi düşünmüyorsak çocuklarımızı düşünelim.”
Organik üreticilerin büyümesi, organik beslenmeye yönelimin artması konvansiyonel üreticileri korkutmasın. Yapılan her karalama organik tavuğu değil toplam pazarı etkiliyor.
16
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
Grünn Genel Müdürü Hasan Candan
“ÜRÜNLER DAHA FAZLA TANITILMALI” Grünn Genel Müdürü Hasan Candan, organik ürünlerin daha fazla tüketiciye ulaşması için daha fazla tanıtımının yapılması gerektiğinin altını çizdi. Organik sektörünün Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ettiğini belirten Grünn Genel Müdürü Hasan Candan, Mart sonu Nisan ayı başında yaşanan mevsimsel don olayının tarım ürünlerine çok büyük zarar verdiğini, özellikle de kayısı ve fındıkta çok önemli rekolte kayıplarına neden olduğunu anımsattı. Bu durumun iç piyasada fiyatların yükselmesine ve ihracatın azalmasına neden olduğunu belirten Candan, “Bunun yanında organik satış yerlerinin artması organik ürünlere ilginin arttığı anlamına gelmektedir” dedi. Organik ürünlerde tüketim alışkanlıklarına bakıldığında büyükşehirlerde satışların gerçekleştiğine de vurgu yapan Candan, şunları söyledi: “Son yıllarda bilinçli tüketicinin artması ile Anadolu şehirlerinde de organik ürün talebi artmaktadır. Yerel mağaza ve marketler azda olsa raflarında organik ürünlere yer vermektedirler. Mevsim şartlarının normal gitmesi halinde özellikle tarım ürünlerinde iyi mahsul alınmasını, bunun sonucu olarak fiyatları düşürecek ve tüketimin daha da artacağını beklemekteyiz. Yapmış olduğumuz pazar araştırması sonucu; Firma olarak ihracata başlamış bulunmaktayız. Üretmekte olduğumuz organik fındık kreması, pazardaki diğer kremalara göre farklı olması büyük ilgi görmüş bunun sonucu olarak da ihracatımızın devamını getirmiştir. 2015 yılında satış noktalarımızı artırmayı, ihracatımızı 2014 yılına göre en az %50 oranında artışla gerçekleştirmeyi beklemekteyiz.”
“KAMU SPOTLARI KULLANILMALI” Organik ürünlerin, mevcut organik mağazalar, pazarlar ve zincir marketlerin raflarında yer aldığının altını çizen Hasan Candan, bilinçli tüketicilerin bu ürünleri bu merkezlerden aldığını, daha fazla tüketiciye ulaşması için ise tanıtımın daha fazla yapılması gerektiğini söyledi. Candan, “Zincir marketlerin, iyi tarım uygulaması reklamları gibi, marka ön plana çıkarmadan organik ürün tanıtımı ve bilgilendirmesi yapması gerekir. Son yılarda kanser
hastalıkları artmaktadır. Kamu spotu olarak neden organik tüketilmelidir sorusunu açıklayıcı bilgilendirme yapmalıdır. Sektör olarak en fazla fiyatların yüksek olmasından yakınırız. Yapılacak olan bilgilendirme ve tanıtım organik ürünlerin daha fazla tüketiciye ulaşması üretimi artıracak ve bunu sonucu olarak da fiyatların düşmesine sebep olacaktır” diye konuştu.
Organik satış yerlerinin artması organik ürünlere ilginin arttığı anlamına gelmektedir.
Egem Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uzunoğlu
“ÜRETİCİLER ARASINDA BİR BÜTÜNLÜK, DAYANIŞMA VE İŞBİRLİĞİNİN OLMASI GEREKİR” Egem Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uzunoğlu, organik sektöründe aynı amacı güden tüm üreticilerin arasında bir bütünlük, dayanışma ve işbirliğinin, sektörün büyümesi için önemine dikkat çekti. Organik Sektörü geniş kapsamlı ele alındığında büyük bir sektör olduğunu ve bu anlamda her gün genişlemekte ve gelişmekte olduğunu belirten Egem Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uzunoğlu, “Organik denilince her ne kadar akla ilk gelen sektör gıda sektörü olsa da organik ürün alışkanlığının ve bilincinin artması ile yeni ürünlere yönelimde artmakta. Yeni ürünlere yönelim de tüketime paralel olarak artmaya devam etmektedir” dedi. Bu anlamda organik ev tekstili sektöründe 2003 yılında bu yana faaliyet gösterdiklerini ve bugün belli bir noktaya geldiklerini ifade eden Uzunoğlu, şunları söyledi: “Bu alanda gerçekleştirdiğimiz araştırmalar ve çalışmalar neticesinde ecocotton markasıyla Türkiye’nin ilk organik ev tekstili ürünlerini tüketicilerle buluşturduk. Ama bu ecocotton markamızla planladığımız hedeflerimiz doğrultusunda bulunmak istediğimiz nokta değil. Bunun için insanların belli bir bilinç düzeyine ve ekonomik anlamda alım gücüne sahip olması gerekir. Organik tekstil ürünlerini en çok talep eden ülkeler başta ABD, İsviçre, Almaya, İngiltere, Fransa ve Japonya gibi gelişmiş, gelir düzeyi yüksek olan ve çevre bilinci yaygın ülkeler. Tabii ki Türkiye’de de organik ürünlere olan talep her geçen gün yükselen bir ivme kazanmakta. ecocotton olarak bu taleplere cevap verebilmek için şuan Türkiye genelinde 180 bayimiz var ve 10 ülkeye ihracat gerçekleştirerek organik sektörüne dolayısıyla da ihracata ekonomik anlamda katkı sağlıyoruz. Bu da bize şunu gösterir ki dünyadaki tüketim zorluklarına rağmen organik sektörü her geçen yıl ivme kazanarak dünya pazarında kendini konumlandırmayı başarmıştır.” “YENİ UMUTLAR, YENİ HEDEFLER, YENİ BEKLENTİLER” Dünyadaki ekonomik çalkantılar ve krizler göz önüne alındığında 2015 yılında ilk altı ayının sektör açısından durağan geçeceğini ifade eden İbrahim Uzunoğlu, yılın geri kalan kısmı için zor olsa da bir hareketlilik beklediklerini ve umut ettiklerini belirtti. “2015
yılı, her yeni yılda olduğu gibi, yeni umutlar, yeni hedefler, yeni beklentiler…” diyen Uzunoğlu, yeni yıl ile ilgili hedeflerini ise şöyle sıraladı: “Yeni yılla birlikte beklentilerimiz, heyecanlarımız ve yapmak istediklerimiz de yenileniyor. Her geçen yıl insanları bir yaş daha yaşlandırır ama biz ekip olarak organik ev tekstili alanında ecocotton markamızla yenilikler peşindeyiz. Ne yapsak daha iyi olur, tüketicilerimize daha yakın nasıl oluruz, kendimizi daha iyi nasıl ifade edebiliriz, tüketicilerimiz için en kalitelisi, en zarifi ve tabiî ki en doğalını sunmak için çabalıyoruz. Bizim yapmak istediğimiz bir yerde ticaretin de ötesinde bir sosyal sorumluluk aslında. İnsanları ekolojik yaşama yönlendiriyoruz. Tüketicilerimizin daha sağlıklı ve mutlu bir ömür sürmesi için çabalıyoruz. Bu sektörde daha fazla tüketiciye ulaşmak için öncelikle Organik sektöründe yer alan üreticiler arasında bir bütünlük, dayanışma ve işbirliğinin olması gerekir. Hepimiz aynı çatı altında aynı düzeydeki insanlara hitap ediyoruz. Bizimle alışveriş içinde olan tüketiciler sağlıklı olmak, ekolojik yaşamın içinde yaşama ve kendilerine zarar vermeyen ürünler tercih ettikleri için bize ulaşıyor. Dolayısıyla bu sektörde birbirimizden bağımsız değiliz.” Tüketicilerin bilinçlendirilmesinin önemine de vurgu yapan İbrahim Uzunoğlu, “Doğru yerde ve doğru zamanda olmak, insanlara güven duygusunu hissettirmek ve itibarlarını kazanmak ehemmiyetle üzerinde durduğumuz hedeflerimizden biri. İnsanlara doğru bir şekilde ulaşmanın yolu da sosyal ağları doğru ve etkin kullanmakla mümkün çünkü şuan genç neslin tamamı ve yetişkin insanların birçoğu akıllı telefon ve sosyal ağ kullanıcısı. Bu nedenle çağın gerektirdikleri ile hareket ederek, yazılı ve görsel medya, sosyal paylaşım siteleri ile interaktif pazarın içinde yer alarak kendimizi ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.
Bizim yapmak istediğimiz bir yerde ticaretin de ötesinde bir sosyal sorumluluk.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
17
ORGANİK KOZMETİK
D ünyanın dört bir yanından en özel bakım önerilerini SİZLERE getiriyoruz! Bizde nasıl ki Türk hamamları ve kese paha biçilmez bir peelIng İSE, dünyanın çeşitli ülkelerinde de FARKLI organik bakım taktikleri var. Üstelik her biri uygulaması kolay; bulunması ve hazırlanması çok pratik ürünlerle… O halde sen de dünyanın farklı ülkelerinde öne çıkan organik bakım taktikleriyle güzelliğine güzellik kat, yeni yılDA harika ışıl ışıl bir ten ve saçlarA SAHİP OL.
Dünyadan
organik bakım önerileri 18
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
BREZİLYA YÖNTEMİ İLE BRONZLAŞ Brezilya’da kadınların brozlaşmak için bol bol organik havuç suyu içtiğini biliyor muydunuz? Haksız da sayılmazlar, çünkü havuç beta-keroten deposu olduğundan cildine turunculuk verir; fazlasını da idrar yoluyla atarsın. AVUSTRALYA YÖNTEMİ İLE SİVİLCEYLE SAVAŞ Avustralya’nın deve kuşlarına verilen bir ad, emu. Emu yağı, Avustralyalı kadınlarca cilt ve saç bakımı için kullanılıyor. Emu yağının aynı zamanda sedef, egzama, akneye de iyi geldiği, yanıkları yatıştırdığı da söyleniyor. HIRVATİSTAN YÖNTEMİ İLE KALIN SAÇLAR Eğer sizin de saçlarınız cansız ve güçsüzse, aynı zamanda da dökülüyorsa, Hırvatistanlı kadınlar gibi siz de haşlanmış ısırgan otu suyu ile saçlarını yıkayın! Tabii karşımı hazırlarken ellerinizi korumayı sakın unutmayın. ESKİ MISIR YÖNTEMİ İLE PEELING Cildinizin yumuşacık olmasını istiyorsanız Eski Mısır Kraliçesi Kleopatra gibi siz de sıcak organik süt kullanın! Suyun içine katacağınız sıcak süt, lastik asit özelliği ile ölü hücrelerini tutan proteinlerin çözülmesine yardımcı olacak ve sizi ölü hücrelerden kolayca arındıracak. JAPONYA YÖNTEMİ İLE LEKELERDEN KURTUL Japonya’da kadınlar, yüzyıllardır cilt lekeleri ve kırışıklıklar için pirinç tozu kullanıyor. Aslında pirinç tozu çok bilindik ve bakım ana maddesi. Piyasadaki pek çok bakım ürününün ana maddesini oluşturuyor. HİNDİSTAN VE YÖNTEMİ İLE IŞILTILI CİLT Hindistan ve Pakistan’da, gelinlerin ortak geleneksel törenlerinde zerdeçal, sandal ağacı, nohut ununu karıştırıp gelinlerin yüz ve vücutlarına maske yapıyorlar. Bu karışım, onların cildini temizliyor ve aydınlatıyor. ALMANYA YÖNTEMİ İLE PARLAK SAÇLAR Almanya’da, bira festivalinde sadece bira içilmiyor; kadınlar su ile karıştırıp bira ile saçlarını da yıkıyorlar. Kuru saçlarına uyguladıkları bu karışımla, saçları ışıl ışıl oluyor. TAYVAN YÖNTEMİ İLE NEMLİ CİLT Antik Ming Hanedanı kadınları, pürüzsüz ve nemli bir cilt için inci tozu kullanırlarmış. İnci tozu hidrat özelliği ile cilt kusurlarını en aza indiriyor. İnci tozu bazı pahalı cilt bakım ürünlerinde de kullanılıyor. DOMİNİK YÖNTEMİ İLE GÜÇLÜ TIRNAKLAR Dominikli kadınların güçlü tırnaklar için sarımsak sürdüğünü biliyor muydunuz? siz de ojenizi sürmeden önce sarımsağı ikiye bölüp tırnaklarına güzelce sür. Sonra ojeni uygula. Merak etme, oje, tırnaklarındaki sarımsak kokusunu yok edecektir. Üstelik sarımsak antibakteriyel özellik taşıdığı için tırnaklarının mikrop tutmasını da engelleyecek. SİBEL ÇELEN AĞIRGÖL
Ödülleri FİDAN DİKİN DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR ENERJİYE GEÇİN ORGANİK BESLENİN
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
19
ORGANİK KOZMETİK
Geçen yıl cildiniz ve güzelliğiniz için aldığınız kararları bir türlü uygulayamadıysanız, yeni yılda güzelliğiniz için edeceğiniz bu 9 yeminle, yeni bir siz yaratmaya ne dersiniz?
2015 için güzellik yeminleri Her yeni yıl; yeni kararlar, yeni hedefler ve yeni başlangıçlar demek. Yeni bir siz, yeni bir hayat demek. 2015 yılı için alacağınız kararların arasında güzelliğiniz için edeceğiniz bu 9 yemini de eklemeye ne dersiniz?
20
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
İşte yeni yıl için güzellik yeminleri... “Cildimi her gün temizleyip nemlendireceğim” Cildi her gün temizlemek ve nemlendirmek, cilt uzmanlarının her zaman üzerinde durduğu bir konu. Bu konuda üşengeçlik yapmayıp aynı dişlerinizi fırçaladığınız gibi cilt temizlemeyi önemli bir rutin haline getirmelisiniz. Bu işlemleri uygularken cilt tipinize uygun temizleme ürünü ve nemlendirici seçmeye özen göstermelisiniz. Uzmanlar, yağlı bir cildiniz varsa yağ içermeyen ürünleri kullanmanızı öneriyor. Kuru bir cilde sahip olanlar ise ekstra nemlendirici yağ içeren ürünleri kullanmalı. “Saçlarımı şekillendirirken saç tellerime daha az zarar vereceğim” Saçlar, şekillendirme ve boyama işlemlerinde fazla ısı ve kimyasallar nedeniyle çok fazla zarar görebiliyor. Yeni yılda saçlarınıza daha iyi davranın ve düzleştircinizin ısısını 200 dereceden yukarı çıkarmayın. Saçlarınıza gereken bakımı yapın, maske uygulayın ve nemlendirin. Saçlarınızda hangi ürünleri kullancağınız konusunda kararsızlığa düşüyorsanız, bir saç uzmanına danışın. Saç uzmanları, kuru ve yıpranmış saçları olanlara argan yağıyla bakım yapmayıı öneriyor. Saçı daha parlak ve yumuşak yapan argan yağı, saç tellerini pürüzsüz bir görünüme kavuşturuyor. “Organik ürünler kullanacağım” Yeni yılda içeriğinde zararlı kimyasallar bulunan güzellik ürünleri yerine doğal ve organik olanları kullanmayı deneyin. Saçınızdan cildinize kadar her noktada organik ürünler kullanarak sağlığınızı tehlikeye atmamış olursunuz. Özellikle içeriğinde paraben bulunan ürünlerden mutlaka uzak durmalısınız. “Makyaj fırçalarımı temizleyecek ve kullandığım ürünlerin son kullanma tarihlerini kontrol edeceğim” Makyaj fırçalarınızı en son ne zaman temzilediniz? Ya da ne kadar süredir aynı maskarayı kullanıyorsunuz? Bunun gibi sorulara verdiğiniz cevaplar çok uzun tarihler içermemeli. Yeni yılda uzun süredir kullandığınız ürünlerin son kullanma tarihlerini kontrol edin ve eskimiş ürünleri makyaj çantanızdan çıkarın. Cilt uzmanları, uzun süre kullanılan makyaj fırçalarınn hijyenik olmadığını ve cildinize zarar verebileceğinizi söylüyor. Makyaj fırçasını temizleme konusunda ise bebek şampuanlarıyla yıkamayı öneriyor.
“Diş bakımıma özen göstereceğim” Hepimizi sağlıklı ve bembeyaz dişlerin hayalini kurarız. Peki, diş konusundaki bu hayelleri gerçekleştirmek için gerekli özeni gösteriyor musunuz? Yapılan araştırmada diş fırçalama işlemi esnasında dişlerin %35’nin kirli kaldığını ortaya koydu. Yanlış fırçalama yöntemleri ve arkada kalan dişlere ulaşamama hem diş etlerinde hem de dişlerde soruna yol açabiliyor. Diş eti hastalıkları, diyabet, erken doğum ve kalp hastalıkları gibi önemli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Bu sebeple yeni yılda alacağınız en önemli kararlardan biri diş sağlığına özen göstermek olsun. “Yeni makyaj teknikleri uygulayacağım” Bugüne kadar kullanmaya hiç cesaret edemediğiniz kırmızı ruju, yeni yılda makyaj çantanıza eklemeye ne dersiniz? Yeni yılda yorgun yüzünüzü biraz canlandırın ve bugüne kadar hiç yapmadığınız şeyleri deneyin. Her zaman kullandığınız makyaj ürünlerini değiştirin ve daha canlı renkleri deneyin. Makyaj yapma konusunda yeteneksiz olduğunuzu düşünüyorsanız, makyaj blogları ve video sitelerinde adım adım yapılan makyaj tekniklerini izleyerek kendinizi geliştirebilirsiniz.
“Su içeren yiyecekler tüketeceğim” 2015 yılında günde 2 litre su içmenin yanı sıra beslenme listenizde bir değişiklik yapın ve daha çok su içeren besinler tüketin. Uzmanlar, sağlıklı ve yaşlanmayan bir cildin sırrının sağlıklı hücreler odluğunu söylüyor. Günde bir porsiyon, su içeren çiğ sebze ve meyveler tüketmek, vücudunuzun ihtiyacı olan suyu karşılarken yeterli miktarda antioksidan ve lif almanıza da yardımcı olur. “Asla makyajımı çıkarmadan uyumayacağım” Ne kadar yorgun olursanız olun, geceleri makyajınızı çıkarmadan asla uyumayın. Banyoya kadar gidip yüzünüzü suyla temizleyemeyecek kadar yorgun ve üşengeçseniz, makyaj temizleme mendilleriyle günü kurtarabilirsiniz. Cilt uzmanları, makyajı temizlemeden uyumanın ciltteki sebum dengesini bozduğunu ve akne gibi cilt sorunlarının ortaya çıkabileceğini söylüyor. Özellikle göz makyajını temizlemediğinizde kaz ayağı denilen kırışıklıklar ve ince çizgiler daha çabuk oluşur. Cildiniz uyku esnasında kendisini yeniler ve tazeler. Ancak makyajınızı çıkarmazsanız, erken yaşlanma belirtilerinin oluşmasına zemin hazırlarsınız.
“Ellerime de gereken özeni göstereceğim” Yünüzünüzün ve vücudunuzun bakımına özen gösteriyor olabilirsiniz. Ancak pek çoğunuzun atladığı bir nokta var: Elleriniz! Ellerinize gereken bakımı göstermediğiniz taktirde; çatlaklar, yaralar ve kırışıklıkların oluşması kaçınılmaz olacak.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
21
Çuvaldız M U R AT D E N İ Z E L muratdenizel@gmail.com
Organik Türkiye dergisi hariç Gözle görülür, elle tutulur, tarlalardan başlayıp taa tüketicinin memnuniyetine kadar etkili bir atak yapabildik mi organik yaşamdan yana bitirdiğimiz yıl? iye sorgulamak lazım. Organik ürün tüketicilerinin çok büyük bir kısmı, organik sektör paydaşlarından çok daha da bilinçli desem, bu iddiama karşı duran bir teziniz var mı? Yani, diyebilirmisiniz ki, organik ürün üreticileri, işleyicileri, dağıtıcıları, satıcıları, denetimcileri, yatırımcıları, tanıtımları yapanları başta toplam kalite olmak üzere ve devamında organik ürünlerin geliştirilmesi, çoğaltılması, tanıtılması açısından tüketiciden çok daha fazla bilinçli ve bilgilidirler diye? Ben diyemiyorum. diyemiyorum, çünkü sorguluyorum. 2014 Ocak ayından 2014 yılı sonuna kadar 12 aydır ne değişti sizce organik ürünlerin satıldığı marketlerin raflarında? Ne değişti organik ürünlerin satıldığı dükkanlarda? Şöyle gözle görülür, elle tutulur, ağızlara ekstra tatlar veren, organik ürün tüketicilerinin yaşamlarını daha da zenginleştirerek daha da heveslendirip daha da coşturan? Bence çok şey değişmedi. Birkaç marka üç beş yeni ürün ekledi, birkaç yeni marka girdi pazara, birkaç yeni dükkan açıldı koskoca ülkede. O kadar. Sor neden diye? Hep aynı söylem, organik ürünleri tüketen insan sayısı az bu ülkede. Neden peki? Senin yüzünden olabilir mi acaba? Sonuç; Belirli ölçeklerin üzerinde maddi, manevi, vizyon, kalite, çeşitlilik adına çok fazla yatırım yapmak doğru değil. Neye göre? Eldeki verilere göre. Peki eldeki verilerin karşılığı geçmişte ve bitirdiğimiz yıl, hangi yöne doğru? Hangi doğru plan programla? Hangi kalite anlayışında? Neye göre ne gibi bir vizyonun karşılıklarını en tepeye yazıp, hangi yöne doğru konuldu hedefler de, bu yılda neredeyse aynısı gibi geçti bir evvelki yılın? Aslında hiç de yeterince harcanmamış çabalar karşılığı oluşmuş verileri esas kabul edip, sonrada bu veriler doğrultusunda 2015 yılı için plan program yapmak ne kadar doğru acaba? Göreceğiz hep beraber. 2015 yılı gerçek anlamda atağa geçme yılı olmalı organik sektörünün. Ürün kalitesi ile, ürün çeşitliliği ile, perakende noktalarının müşteri memnuniyetinde zirve yaptığı bir yıl olmalı. Yepyeni markalar girmeli pazara. Yepyeni ürün grupları. 2015 yılı çoğalmak, müşteri memnuniyetini esas alarak büyümek için yeniden bir başlangıç olmalı organik sektöründe. Yıllardır üzerine biriktirdiği tozu atmalı sektör, silkinmeli ve yeniden çıkmalı insanların karşısına. Yeni yüzler çıkmalı sahneye mesela. Yeni
D
22
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
bakış açıları. Gençler çıkmalı mesela sahneye. Gençlerin gözüyle aklıyla beklentileriyle gençleşmeli organik sektör. Aksi takdirde bugünün yüzleri bugünün tüketicisi ile birlikte yaşlanır gider organik sektörü. Eskinden kendini çağa uydurmak denirdi. Eskiden çağ yeterli bir zaman dilimiydi insanlara güncel kavramlarla ulaşmak adına. Şimdi çağ yok artık. Yıl var sadece. Hatta her ay var. Hatta her bir gün. Şimdi çağa değil, güne ayak uydurmanın zamanı geldi artık organik sektöründe. Her gün yenilenen gelişen değişen hayatın içinde, hep aynıları ile ayakta ve hayatta ancak bu kadar kalabilir organik sektörü. İthal veya yurt içinde üretilmiş on yirmi yeni ürünle, açılmış birkaç yeni dükkanla ne yeni insanı yakalar organik sektörü, ne de günü. Karamsar değilim. Katiyen. Ümitsiz hiç değilim. Tam tersi ümitlerim artıyor daha da her geçen gün. Nedeni çok basit. Arkadan gençler geliyorlar. Kendi bildikleri gibi. Şimdilik öne çıkamıyorlar, benim biraz üstüm biraz altı yaş gurubum insanların yönettiği şirketler ve markalar ekonomik güçlerini, marka bilinirliklerini kullanarak setler çekiyorlar şimdilik önlerine. Sivil toplum örgütlerinden de çok fazla bir beklentim yok bu değişimle gelecek gelişime kaynak olmaları ve güç vermeleri anlamında. Onlarında hali yıllardır üstüne biriken tozların altında rengini yitirmeye başlamış organik sektöründen çok farklı değil. Gelen oturuyor ve kalkmıyor yerinden. Bizim ülkenin birçok yönde güne ayak uydurmasına, hatta günün önüne geçerek gelişmesine en büyük engeldir, insanların beceremediğini fark edip, kabullenip kalkıp gidememesi yerleştikleri koltuktan. Günü yaşayan, günü belirleyenlere terk edememek mührü yani. İster özel, ister devlet kuruluşları, ister sivil toplum örgütleri, ister siyaset, hepsi aynıdır. Bizim ülkenin organik sektörü de, yine bizim ülkenin insan özelliklerini taşıyor ister istemez. Bu yüzden yüzü eskiyor her geçen gün. Rengini yitiriyor. Rakamlara aldanmayın, büyüyoruz diye. Matematiği iki türlü okumak lazım. Büyüyoruz doğru, da neye göre sevinelim hepimiz. Bize sektörün büyüdüğünü göstererek yüzleri güldürmeye çalışan yine aynı matematik nedense ne şirketlerin bilançolarında, ne de sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinde aynı derecede yüzümüzü güldüremiyor. Demek ki, Güne ayak uyduran, hatta yetmez, günün önüne geçecek gelişim için gereken değişim kararlarını verenler, günün gerisine düşmüşler. Bu gerçeği görünce insan, istemez aklıma ilk gelenle, gönlüme ilk düşenle, gencecik, çok renkli, çok heyecanlı, çok dinamik, çok yeniliklerle dopdolu yepyeni bir yıl diliyorum 2015 de organik sektörüne ve yaşamına.
Yeşil Bakış AT İ L A E R T E M
Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) Derneği Başkanı
Organik tarımda nereden nereye? İkinci dünya savaşı, bilinen tarihsel sonuçları dışında başka gerçeklerin de görülmesini sağlamıştır insanlığa; avaşların, insanların kendi yaşamlarını daha iyi sürdürebilmeleri için bir çözüm getirmeyeceğini, maddi ve manevi hasarlarının savaşları kazanmış olan ülkelerde dahi büyük olduğunu göstermiştir. İşte bu yıllardan sonra başlayan soğuk savaş yıllarında dünya nüfusu hızla artmaya başlamıştır. Bilim adamları yaptıkları doğru hesaplar ancak aldıkları panik kararlarla bilerek yada bilmeyerek dünyamızın yavaş yavaş yok olmasına yol açacak tarihsel süreci başlattılar. Önce sanıldı ki; doğal kaynaklar (güneş, toprak, hava su…) adı üstünde doğal olarak vardır ve biz ne yaparsak yapalım tükenmez kaynaktırlar insanlık için. Bunun için bu doğal kaynakları istediğimiz gibi kullanalım ve artan nüfusun aç kalmasını önleyelim. İşte bu iyi düşünce ama yanlış hipotez ile başlayan süreçte, bir çok hata yapıldı; • Tarımda kimyasalların (ilaç ve gübreler) kontrolsüz kullanılması, • Su kaynaklarının bilinçsizce kullanılması, • Toprak canlılığını göz ardı eden tarım yöntemleri ile tarım yapılması, • Atmosferdeki Ozon tabakasına dahi zarar verecek gerek sanayideki gerekse tarımsal yapılanmadaki gelişmeler. Hatırlayacağınız gibi bu süreçte bulunan DDT adlı kimyasal, Nobel ödülüne bile layık görüldü ve geri kalmış ülkelerde insanların başlarının yıkanıp bitlenmesini önlemede bile kullanıldı. Ancak çok geçmeden 1970’li yıllarda yasaklandı. Maalesef bugün yaşamakta olduğumuz ve ileride yaşayacağımız pek çok bağışıklık sistemi (kanser, allerji v.b.) rahatsızlığının altında bu kimyasal vardır. Vücuttan atılamaz, depolanır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, bugün dahi soluduğumuz havada DDT kalıntılarına (partiküllerine) rastlanıldığı ifade edilmektedir. Tüm bu yanlışlıkların gelişmiş ülkelerde ortaya çıkardığı ilk olumsuz yansımalar, 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde başlamış olan ekolojik tarım çalışmalarının önemini insanlığa göstermiştir. Bu şekilde ekolojik hareket hızlanmış ve doğayı yol etmeden insanlığın yeterli şekilde beslenmesinin mümkün olabileceği görülmüştür, en azından kimi bilim insanları tarafından.. Bu sürecin dünyaya yayılması ile 1985-86 yıllarında ekolojik tarım (organik tarım) ile Türkiye tanışmıştır. Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların sağlıklı beslenmeye olan taleplerinin artması ile her türlü gıdayı organik olarak temin etme isteğinin bir uzantısı olarak kendi ülkelerinde yetiştirilemeyen ürünler (fındık, çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı v.b.) nedeniyle ülkemiz bu ürünleri organik olarak üretmeye başlamıştır. İlk başında dahil olduğum bu ekolojik hareketin Türkiye’deki tarihsel gelişimine farklı pencerelerden bakacak olursak; Önce ön pencereden ne görülüyor bir bakalım. Ön pencere, ihracat
S
pazarı. Çünkü ekolojik tarım dış satış ile başladı ve dış satış lokomotif güç olarak da işlevini sürdürüyor hala ülkemizde. Türkiye’nin karakteristik tarım ürünleri olan kurutulmuş meyve (üzüm, incir, kayısı) ile başlayan ürün zincirine daha sonra 1990’lı yılarında başında kabuklu yemişler ( fındık, Antep fıstığı, çam fıstığı, badem, ceviz, kayısı çekirdeği) ve pamuk eklenmiştir. 1995-96 yıllarında kuru meyve çeşitleri artmış (elma, erik, armut) ve başta domates olmak üzere kurutulmuş sebze üretimleri ile aromatik bitkiler ve baharatların (kekik, defne, gül, biberiye, rezene) üretimi de başlamıştır. Yatay ve dikey olarak büyümeye devam eden organik üretim 2000’li yılların başında iç piyasada organik ürünlerin satılmaya başlanması ile yeni bir sürece girmiştir. Bu yeni sürece girmeden ekolojik yaşamı, organik tarımı iyi anlamak adına bir parantez açmak isterim. Ekolojik yaşam salt olarak insanların sağlıklı beslenmelerini sağlamak üzerine kurulmuş bir sistem değildir. Özünde doğayı korumak ve doğanın bir parçası olan - dikkat ediniz hakimi olan değil, bir parçası olan- insanları diğer canlılar gibi (bitki, hayvan) koruyarak sürdürülebilir bir yaşam sağlamaktır. Bu nedenle organik sektörde tarımsal proje danışmanlığı yaptığım ilk yıllarda bana sıkça sorulan Neden organik pamuk üretiyoruz, pamuk yenilmez ki? Sorusunun yanıtını bu bağlamda açıklamış oldum. Çünkü Dünya’da kullanılan tarımsal kimyasalların 1/3’ü pamuk üretiminde kullanılıyor. 2000’li yıllar ile başlayan yeni süreci Arka Pencere olarak adlandırıyorum, MAALESEF! İç piyasa talebinin başlaması ile organik üretimde kralın çıplak olduğu görüldü! Çünkü organik tarım üretim zincirimiz ihracata dayandığı için günlük tüketimde sıkça kullandığımız ürünler, hayvansal ürünler (süt, yoğurt, peynir, yumurta, sucuk, et), yaş meyve sebze, zeytin yağı gibi ürünler üretilmiyordu ülkemizde o yıllara kadar. Bu arka pencere bu ürünlerin üretilmesini başlattı ve sektör farklı bir ivme kazandı. Şimdi geldiğimiz noktada yeni açılımlara gereksinim var, ve olacak, yeni girişimciler ile… Bebekler, çocuklar ve gençler için ürünler üretmeliyiz onları değiştirmek yerine anlayarak. Organik sektör iç piyasada ihmal ettiği bu büyük (nüfusumuzun %60’ı) ve önemli (geleceğimiz) grubu dikkate almak zorunda. Biliyormusunuz İtalya’da organik gıda tüketiminin 1/3’ü okul kantinlerinde tüketiliyor. 5060 Milyon USD civarında olan iç pazarın bu yeni açılım ile 100 Milyon USD bir Pazara birkaç yıl içinde ulaşması mümkündür ve olmalıdır. Sağlıklı nesiller ancak sağlıklı bir doğada üretilen sağlıklı gıdalar ile mümkündür. Bu sürdürülebilir döngüyü sağlayacak olan da Organik YaşamÜretim modelidir. Bunun için organik sektörün geleceği çok parlaktır. Sürdürülebilir Yaşam için… Sevgiyle olun,
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
23
ORGANİK GÜNDEM
Sütteki
Gizli Tehlike!
Onkolog Dr. Yavuz Dizdar, süt ve süt ürünlerindeki kanser ve GDO riskine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bu röportajdaki açıklamaların iyice okunmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü gerçeği bilmek hakkımız. Kanser. Ne kadar ürkütücü bir sözcük değil mi? Bir diğer ürkütücü yanı ise, artık yaşamın içine çokça nüfuz etmesi. Oysa bizler sadece ‘savaş’ değil, aynı zamanda ‘kanser’ çağındayız da. Ve bunu söylemek üzücü… Onkolog Yavuz Dizdar ile görüştüm. Kendisi hakikaten cesur bir doktor. Bu sebeple sizlerin her bir açıklamayı iyice okumanız gerekiyor. Çünkü gerçeği bilmek hakkımız. Ve bitirirken, sağlıcakla efendim demek istiyorum. Şifa ile…
Ben kendi çevremden de tanık oluyorum. Sanki bir artış söz konusu. Siz de bir doktor olarak kanser vakalarında bir değişim gözlemliyor musunuz? Evet ne yazık ki olağanüstü bir artış var, bu durum Sağlık Bakanlığı’nın istatistikleriyle de doğrulanmakta. Kanser eskiden çok ender görülen bir hastalıktı, Yeşilçam filmlerinde bile ana hastalık veremdi. Bugün her ailede neredeyse iki kanser hastası var. Ancak daha kötüsü, yaş değişimleri gözlenmekte. Meme kanseri gibi ileri yaşlarda olan hastalıklar yirmili yaşlarda görülür hale geldi. Çocukluk çağında görülen bazı kanserleri ise artık erişkin yaşlarda da görüyoruz. Bu artışı neye bağlıyorsunuz? Bu değişim sigara, alkol, kilo fazlası gibi nedenlerle açıklanamaz. Yirmili yaşlarda ne kadar sigara içmiş ya da duman teneffüs etmiş olabilir ki. Dolayısıyla elimizdeki en önemli açıklama gıdadır. Gıdanın endüstrileşmesi hastalıkları artıran ana faktör. Bugün marketlerde satılan “hijyenik, ambalajlı” denen ürünlerin içerikleri uzun raf ömrü sağlamak amacıyla değiştirilmiş durumda. Normal beslenirse 45 günde ancak bir yumruk büyüklüğüne gelebilen piliçleri, bir buçuk kiloya ulaştırmayı başarıyorlar. Bir tavuk günde üç yumurta nasıl verebilir, bunu da mümkün hale getirmişler. Doğanın tamamen dışına sapmış bu üretim, köylerdeki beslenme sistemine bile girdi, köylü marketten alışveriş yapıyor. Bir de tarım ilaçları sorunu var ki, denetim hiç yok. Geçtiğimiz haftalarda üç arkadaşım ortaya soyulmuş bir tek portakaldan zehirlendi, analize gönderdik, içi dışı tarım ilacı artığı üstelik “güvence veren marketten” alınmıştı. Dünya nüfusu giderek artıyor ve yaşamak için gerekli gıda azalıyor. O nedenle seçili kitle harici belli bir kitlenin yok edilmesi gerekir. Komplo teorisi çerçevesinden bakarsak, tüm bu işlemleri “kitleleri yavaşça öldürme” politikası olarak algılayabilir miyiz? Evet dünya nüfusu artıyor, ama dünya bu nüfusun çok daha fazlasını besleyecek kaynaklara sahip. Yeter ki kaynaklar adaletli dağıtılsın, New York’un bir günde çöpe attığı yiyecekler Afrika’nın bir yıl doyacağını söylüyorlar,
24
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
inanın doğrudur. Bu nüfusun azaltılmasına yönelik komplo teorilerine eskiden inanmazdım, artık mümkün olduğunu düşünüyorum. Bunu bilerek ya da bilmeden yapabilirler. Genetiği değiştirilmiş tarım böyle manipülasyonlara olanak sağlıyor, patent belgelerini okuyorum, akla hayale gelmedik ucubeler geliştirmişler ve her yere sokmaya çalışıyorlar. İlaç endüstrisi bundan para kazanıyor, ancak daha kötüsü en büyük ilaç şirketlerinin hem tohum, hem tarım ilacı hem de insan tedavisinde kullanılan ilaçlar alanında aynı anda faaliyet göstermeleri. Bu durum aslında yasal değil, komplo teorilerini de fazlasıyla destekliyor. Ambalaj içinde satın aldığımız süt hangi teknik işlemlerden geçiyor? Süt doğanın mantığı gereği aslında hiçbir işleme tabi tutulmamalıdır, ancak hayvanların sağlıklı olmadığı koşullarda pastörizasyon işlemi Pastör’den bu yana kullanılmakta. Pastörizasyonda sütün eriştiği sıcaklık hastalık oluşturabilecek etkenlerin ortadan kaldırılması için yeterlidir, Whey proteinleri gibi besleyici unsurlar kabul edilebilir bir miktarda kaybedilir. Ancak uygulama “ultra high temperature” (UHT) denen “çok yüksek sıcaklık” aşamasına geldiğinde durum değişir. Çünkü süt düz bir besin değil, aslında yeni doğan bebeğin dış dünyaya adaptasyonunu gerçekleştiren sıra dışı bir biyolojik sistemdir. Yapılan bütün araştırmalar anne sütü ile beslenen çocukların, bu adaptasyonun daha iyi olması nedeniyle formül mamalarla beslenenlere göre daha sağlıklı bir yaşam geçirdiklerini göstermektedir.
Hem sağlığımız için hem de bir bilinç uyandırabilmek adına neler yapabiliriz?
Doğrusunu isterseniz bir genellemeye giderek aşırı endüstriyel işlemden geçmiş bütün gıdalardan uzak durmalıyız. Organik olanlar, tercih edilmeli. UHT süt ve ekşimeyen yoğurtlar, endüstriyel tavuklar, tarım ilacı kullanımının ne boyut olduğu bilinmeyen sebzeler ve meyvelerden uzak durulmalı. Her şey mevsiminde tüketilmek zorunda, çünkü biz de aynı mevsimlerin etkisi altında yaşıyoruz, bu bizim dışına çıkamayacağımız bir düzen. Hububat (buğday, darı vb.) ve bakliyat (yeşil mercimek, nohut ve fasulye) öncelikli tercih edilmesi gerekenler. Sütü pastörize almalıyız, bulamıyorsak güğüm sütü en iyi seçenektir. Sterilizasyona varan bir hijyen saplantısından da uzak durmamız gerekiyor, çünkü bakteriler bizim vücudumuzun zaten doğal, olması gereken bir parçası. Onların dengesi ve sağlığı bozulursa, bizlerin de sağlığı gider.
Süt düz bir besin değildir demek, onun aslında düz bir besinmiş gibi işleme alındığına vurgu yapmaktır. Burayı biraz açabilir miyiz? Günümüz süt endüstrisinin en büyük hatası da sütü düz bir besin maddesi olarak kabullenmesi ve ona “yüksek teknolojik işlem” yapabileceğini zannetmesi. Bu uygulamanın başlangıç aşaması sütün homojenizasyonudur. Normal koşullarda kaymak oluşturan süt içerisindeki yağ kürecikleri, süt 85 derece sıcaklıkta, 140 bar basınç altında (1400 metresu basıncı) çok ince bir delikten püskürtülerek sütün içerisine karıştırılır. Endüstri bunun zararsız bir yağ küreciklerinin parçalanması işlemi olduğunu düşünmektedir, ancak homojenizasyon sonrasında süt başta karakteristik kokusu olmak üzere pek çok özelliğini yitirir. Bu işlem aslında homojenizasyonun ötesinde bir kataliz işlemidir, sütün bebek için koruyucu özelliklerini de ortadan kaldırır. Ekşime özelliği de bahsettiğiniz dahilinde sanırım. Elbette. Piyasada “homojenize” olarak satılan yoğurtların da ekşime özelliği bu kataliz işlemi nedeniyle ortadan kalkmaktadır. Bu aynı zamanda yoğurdun vücut için “koruyucu antioksidan özelliğini” de ortadan kaldırmaktadır. Oysa antioksidan özellik yaşlanmanın geciktirilmesi açısından Nobel ödüllü
‘Homojenizasyon sonrasında süt başta karakteristik kokusu olmak üzere pek çok özelliğini yitirir.’
Rus Kimyacı Elie Metcnikof tarafından ortaya atılmıştır, çünkü etkinliğini kaybetmemiş yoğurt, vücuda öyle ya da böyle alınan toksik maddelerin etkisizleştirilmesi için gereklidir. Dahası gerçek yoğurt bağırsak florasının sürdürülmesi için de çok önemlidir. Burada vurgulamam gereken bir diğer üzücü nokta, homojenize sütten yapılan yoğurdun kaymak oluşturamamasına karşılık, piyasadaki endüstriyel homojenize yoğurtların çoğunun kaymaklı olmasıdır. Evet, kaymaklı yoğurtları raflarda görmek mümkün. Bu kaymaklar yoğurdun üzerine sonradan eklenen “çakma” kaymaklardır (endüstri de karşılıklı görüşmelerimizde durumu kabul etti.) Bunu yapabilmek için genellikle margarin kullanıldığı kabul edilmektedir. Süte uygulanan diğer aşama nedir? Sütün endüstriyel işlenmesindeki diğer aşama olan UHT işleminde ise sıcaklık 140 derece civarına çıkarılır, süt su bazlı bir sistem olduğundan bu sıcaklığa çıkması kaynama nedeniyle mümkün olmayacağından basınç uygulanması gerekir. Bu basınç 5 bar düzeyinde, yani gıda mühendisi arkadaşlarımızın ifadesiyle şebeke suyu basıncı seviyesindedir. İşte bu işlem
Bu “mikrop histerisi” endüstrinin küçük üreticiyi boyunduruğu altına almasının bir yöntemi. sadece süt içerisindeki uyku halindeki mikroorganizmaları ortadan kaldırmakta kalmamakta, sütün yapısında da ciddi değişikliğe neden olmaktadır, zira UHT sütler doğal bozulma yolu olan ekşime özelliğini kaybederler, proteinlerin nasıl bir forma katlandığı da bilinmemektedir. Ne akademi, ne de endüstri bugüne kadar sütün fizyolojik etkilerini hemen hemen hiç incelememiştir. Örneğin sütün ana proteini olan kazeinden oluşan beta-casomorphin-7 sindirim sistemi örtüsünün (mukus tabakası) oluşturulmasını uyarır. Aynı şey sütün fermente biçimi olan yoğurtta da vardır. Kazein midede tamamen özgül bir şekilde kesilip, biçilir, vücuda bir bütün olarak emilir. Tekrar söyleyeyim, sütün ve yoğurdun fizyolojik etkileri henüz yeni araştırılıyor, kan şekeri seviyelerini bile düzenlediğine dair veriler henüz iki yıllık. İşte ekşimeyen homojenize yoğurtlar ve UHT sütlerde bu özellikler biter, çocuklarını uzun ömürlü UHT sütle ve ekşimeyen homojenize yoğurtla beslemeye çalışanlar, onları sütün ve yoğurdun fizyolojik etkilerinden tamamen mahrum bıraktıklarını bilmeliler. Bu işlem sütün yapısını bozmak için zaten yeterlidir, ama sütün ömrünü uzatmak için içine paraben denilen koruyucular konulduğu, UHT işleminin enerji sarfiyatının azaltılması için bazı kimyasal katalizörler kullanıldığı da gıda mühendisi arkadaşlarımız tarafından anlatılıyor. Ambalajlı sütte bizi bu tehlikeler bekliyor ise, başka bir tehlike de ambalajsız ürünlerde bizi bekliyor olamaz mı? Örneğin günlük ve açıkta satılan süt daha mı az risk taşır? Açık sütün kaynağını iyi sorgulamak durumundayız. Bugün artık teknoloji gelişti, herkesin fotoğraf makineli cep telefonu var. Tüketici açık süt satıcısından en azından hayvanlarıyla çekilmiş bir fotoğrafını isteyebilir, hatta mandırasını pikniğe açan üreticiler de oldu. Ambalajlı ürünün anlattığım sakıncalarının yanında “enfeksiyon riski” inanın marjinal kalır. Bunun yöntemi sütün kaynatılmasıdır. Brusella ve diğer olası bakteriler kaynatmayla zaten ölür, Anadolu’daki asıl sorun kaynatılmamış sütten hazırlanan “taze” peynir. Peynir olgunlaştığında bu risk de ortadan kalkar. Sokakta satılan sütlerin mikroorganizma olasılığı hep vardır, asgari hijyene dikkat edilip kaynatılarak ortadan kalkar. Biz de bu sütle büyüdük, salgın hastalık mı vardı? Bu “mikrop histerisi” endüstrinin küçük üreticiyi boyunduruğu altına almasının bir yöntemi. Aynı yöntemi bol bol satmaya çalıştıkları temizlik malzemelerinde de uyguluyorlar. Burçin İvren
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
25
ORGANİK FİRMA
“Sağlıklı gıdayı,
sağlıklı ürünlerde tüketin” Sebze, meyve ya da hayvansal ürünlerin en sağlıklı olanlarını tüketmeye çalışıyoruz. Peki, onları yemek için hazırlarken kullandığımız ürünler ne kadar sağlıklı? Bambum Sağlıklı Ev Gereçleri, gıdaların vitaminlerinin korunmasına yardımcı olarak sizi sağlıklı bir yaşama bir adım daha yaklaştırıyor.
S
ağlıklı bir yaşam sürmenin yolu, öncelikle sağlıklı beslenmeden geçiyor. Bu konuda son yıllarda oluşan bilinç, tüketicileri organik veya doğal ürünlere yönlendiriyor. Ancak sadece organik ürün kullanmanın yeterli olmadığını, mutfak malzemelerinin doğallığının da önemli olduğunu gösteren bir buluşun sahiplerine bu ay sayfalarımızda yer verdik. Bambum Sağlıklı Ev Gereçleri markası, yaklaşık 4 yıldır bambudan üretilmiş mutfak araç gereçlerini tüketicilerle buluşturuyor. Yemek hazırlarken kullanılan neredeyse tüm mutfak gereçlerini ürün yelpazesinde bulunduran Bambum, tüketicilerden olumlu notlar alan bir marka. Bambum Operasyon Yönetmeni Fatih Köleoğlu ile Türkiye’de ve dünyada ilk olan bambu bıçak üretimi ile başlayan Bambum markasını, “bambudan bıçak olur mu?” ve “bambu ürünler neden daha sağlıklı?” sorularının yanıtlarını konuştuk. Bambum’un kuruluş hikâyesini anlatarak başlayan Köleoğlu, bu işe ortağı Ahmet Selman Yar ile bütün birikimlerini yatırdıklarını belirtirken, “geçmişi olmayan ve geleceği tamamen bize bağlı olan bir işe inandık,” diyor. Bunun büyük bir risk olduğunu ancak ürettikleri ürünlere çok inanarak yola çıktıklarını da sözlerine ekleyen Köleoğlu, şöyle devam ediyor: “Selman Bey ve ailesi doğal yaşama çok önem verirler. Evlerindeki her şey ahşap veya diğer doğal maddelerden üretilmiştir. Sadece bıçaklar, dünyada o zamanlar böyle bir ürün olmadığı için metaldi. Uzakdoğu’ya yapacağımız bir seyahat öncesinde annesi “o kadar yurtdışına gidip geliyorsun, bana tahta bıçak bul,” diyor. Biz de uçakta giderken düşündük. Eğer bu ürünü bir kişi istediyse, birçok kişinin ihtiyacı olabilirdi. Sağlıklı bir araştırmanın ardından bu işle ilgilenmeye karar verdik. Bambunun da çok dayanıklı ve güçlü olduğunu biliyorduk. Bunun için uzun bir araştırma dönemi geçirdik. Birçok üretici bıçak işine sıcak bakmıyordu. Kesme tahtası yapılır, kase yapılır ama bambu ağacının lifli yapısı nedeniyle kırılır, ayrılır, bıçak olmaz deniyordu. Olur mu olmaz mı derken numuneler yapılmaya başlandı. Uzun çalışmaların ardından karar verdiğimiz numuneleri Türkiye’ye getirdik. Patentlerini aldık, ürünü satışa hazır hale getirdik. Üzerine keskin olduğuna dair herhangi bir uyarı yazmak aklımıza bile gelmediği için birçok kişi dekor sandı. Bıçakların gerçekten keskin olduğunu herkese ayrı ayrı anlatmak zorunda kalıyorduk. Ürünlerimizi tanıtmak istiyorduk ama reklam bütçemiz yoktu. Zaten kısıtlı bir sermaye ile işe başlamıştık. Bu arada bir süre sonra Bilal Öztürk’te ortak olarak işe dahil oldu. Zaten çok yoğun çalışıp işe olan inancını yitirmeyince birçok kapı açılıyor. Tanıtım için elimizden gelen her yolu denerken ürünler televizyonlardaki sağlıklı yaşam programlarında yer almaya başladı. Bu programların etkisiyle aktarlarda satışlar
26
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
Soldan sağa: FATİH KÖLEOĞLU BİLAL ÖZTÜRK ve AHMET SELMAN YAR
artmaya başlayınca alternatif boylar soruldu ve yeni modeller geliştirmeye başladık. Şu anda meyve ve sebze bıçakları, şef bıçakları, salata bıçakları ve ekmek bıçakları olmak üzere altı modelimiz mevcut. Körelmeye başlayan bıçaklar için bıçak bileyicimiz de bulunuyor. Artık bıçaklarımızın ambalajlarında “dikkat keskindir” ibaresi var. VİTAMİN DEĞERLERİ KORUNUYOR Bambu bıçakları metal bıçaklardan ayıran en önemli özellik nedir diye sorduğumuz Köleoğlu, bambunun bakteri barındırmayan bir bitki olmasının en önemli özellik olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bambu bıçağın en önemli özelliği, doğallığı. Metal bıçakların içerisinde nikel de bulunuyor. Nikel barındıran bir metal, vitamin içeren bir besinle temas ettiğinde vitamin değerlerinin minimum seviyelere düşmesine neden oluyor. Bununla ilgili hem Avrupa’da hem Türkiye’de yapılmış araştırmalar var. Bambuda herhangi bir metal olmadığı için, tamamen doğal davranıyor ve temas
Bambuyu diğer ağaçlardan ayıran en önemli özelliği, bakteri barındırmaması.
ettiği besinlerin vitamin değerlerini korumuş oluyor. Bu da kullanıcının tükettiği besinden olması gerektiği kadar yararlanmasını sağlıyor.” Bambudan bıçak üretimini nasıl gerçekleştirdikleriyle ilgili bilgiler de aldığımız Köleoğlu, bambunun çok hızlı yetişen bir ağaç olmasının yanında, aynı zamanda sabır gerektiren bir bitki olduğunun da altını çiziyor. Çin’in güneydoğusu, Vietnam ve Endonezya’da yetişen bambuları üretimde kullandıklarını anlatan Köleoğlu, üretim aşamalarını şöyle açıklıyor: “Bambunun en önemli özelliklerinden biri, çok hızlı yetişmesi. Mesela bir meşe 70 yılda olgunluğa erişirken, bambu birkaç ayda 30-40 metre boya ulaşabiliyor. Ancak bambunun ilk aşamaları çok sabır gerektiriyor. İlk ekimde bambuyu ekiyorsunuz, suluyorsunuz. Suyu çok seviyor. İlk 3 yıl toprağın yüzeyine hiçbir şey çıkmıyor. 4. yıl filizlenmeye başlıyor. Bu filizler yemek olarak da tüketilebiliyor. Beşinci yılın son aylarında çok hızlı şekilde boylanarak 30 metreyi aşıyor. Biz, bambum ürünlerini kendimiz tasarlıyor ve bambunun yoğun olarak yetiştiği bölgelerde ürettirip, Türkiye’ye getiriyoruz. Bunun için farklı üreticilerle çalışıyoruz. Her üretici her ürünü yapabiliyor ama biz kendi ürünlerimizi o ürün konusunda uzmanlaşmış fabrikalara yaptırmayı tercih ediyoruz. İmalat aşamasını adım adım takip ediyoruz. Böylece ortaya türünün en kaliteli ürünleri çıkıyor. Ürünler Türkiye’ye geldikten sonra Tarım Bakanlığı’nın onayı alınıyor. Antibakteriyel ve doğal ürün sertifikalarımız ve SGS raporlarımızın hepsi tam. Ürünlerimizi tüketiciye güvenle sunabiliyoruz. Bambunun yanı sıra kayın ve zeytin ağacından da denemeler yaptıklarını, ancak ahşapların sıyrıklarının arasında bakteri barındırdığını sözlerine ekleyen Köleoğlu, “bambuyu diğer ağaçlardan ayıran en önemli özelliği bakteri barındırmaması. Aynı zamanda çok da ekolojik bir bitki. En fazla karbondioksit soluyan ve doğaya en fazla oksijen yayan bitkilerden biri. Yıllardır araştırıyoruz, hala bir negatif özelliğini bulamadık,” diyor. ELDE YIKAMA ÖMRÜNÜ UZATIYOR Bambum ürünlerinin uzun yıllar kullanılabilmesi için gerekenleri de sıralayan Köleoğlu, ürünlerin elde yıkanması gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Normalde suyu çok seven bir bitki ama bulaşık makinesinde hem sıcak hava hem de deterjanın etkisiyle birlikte formu bozulabiliyor, çatlaklar oluşabiliyor. O nedenle elde yıkanıp kurulanmasını tavsiye ediyoruz. Bu şekilde kullanım ömrü de uzuyor. Ayrıca 3-4 ayda bir yüzeyinin zeytinyağı ile temizlenmesi de Bambum ürünlerinin ömrünün uzamasına katkıda bulunacaktır.” Bambum markası altında yer alan ürünler konusundaki bilgileri de Köleoğlu şöyle aktarıyor: “Bıçaklarla başladık. Sonradan bileme aparatı eklendi, kesme tahtası, kase derken 200 kalem ürüne ulaştık. Türkiye’de buna ciddi bir ihtiyaç olduğunu gördük. Avrupa ve ABD’de bambu yoğun bir şekilde talep görüyor. Türkiye’de ise züccaciye sektörü yıllardır cam ve porselen arasında dönüyordu. Bambum’un başarısı rakiplerin de çıkmasına neden oldu. Biz buna seviniyoruz. Rakiplerimizin varlığı bayilerimizle iletişimimizi veya satışlarımızı olumsuz etkilemedi. Bu ürünlere pazarda ihtiyaç var ve onlar da pazarın gelişiminde bize yardım ediyorlar. Sağlıklı olduğu, bakteri barındırmadığı duyuldukça daha fazla talep ediliyor.”
DOĞAL ÜRÜN PAHALIDIR ALGISINI YIKACAĞIZ Bambum ürünlerinin ilk başlarda aktarlarda satıldığını ancak şimdi organik marketler, AVM’ler ve lüks züccaciye mağazalarında tüketiciye sunulduğunu belirten Köleoğlu, 2015 yılında kendi butik mağazalarını açacaklarının da müjdesini veriyor. “Bizim ana noktamız sağlık. Sağlıklı olacak ürünleri biz her zaman pazara sunacağız” diyen Köleoğlu, mutfak dışındaki alanlarda da bambu ürünler üretmeye devam edeceklerini ifade ediyor. Ürünlerin fiyatları konusunda da bilgiler veren Köleoğlu, “Bizim en küçük bıçağımız 9.50 TL, en büyük bıçağımız ise 13.50 TL. Yani fiyat olarak gayet ekonomik. Ürün gamımıza baktığınızda fiyatlar 5 TL ile 110 TL arasında değişiyor. Modeline göre 7 liraya da, 45 liraya da kesme tahtamız var. Ürün doğal olunca pahalı olur diye bir algı var tüketicide. Biz onu kırmayı hedefliyoruz. Aslında böyle bir şey yok. O tamamen kâr marjı ile alakalı. Biz burada büyük kar marjları gütmüyoruz. İşimizi minimum kadro, maksimum bilgi ve verimle yapmaya çalışıyoruz. Maliyetlerimizi düşük tutuyoruz. Ürünlerimizi piyasaya en makul fiyatlardan sunmaya çalışıyoruz. Tüketicilerden aldığımız geri dönüşler de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor” diyor. Her ürünün çıkışının altında tüketici talebinin yattığına ve her ürünün ayrı bir çıkış hikayesinin olduğuna da değinen Köleoğlu, satış danışmanları aracılığıyla hem bayileri hem tüketicileri bilgilendirdiklerini de kaydediyor. Köleoğlu, bir süre önce Taşev markasıyla doğal taşlardan ürünler üretmeye başladıklarını, yakın vadede Taşev’e de birçok yeni ürün ekleneceğini ifade ediyor.
DOMATES TESTİ Fatih Köleoğlu, bambu bıçak ve metal bıçak arasındaki farkı anlamak için basit bir test yöntemi paylaşıyor. Bu testi evinizde kolaylıkla deneyerek, aradaki farkı görebilirsiniz. Bir domatesi metal bıçakla kesin, diğerini de bambu bıçakla kesin ve buzdolabına koyun. 24 saatte bir domates üzerindeki değişimi gözlemleyin. 3 günün sonunda bambu bıçakla kesilen domates ile metal bıçakla kesilen domates arasındaki farkı kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
27
ORGANİK MARKET
“Ataşehir’de
organiğin ilk adresi
olmayı hedefliyoruz”
Nektar Organik sahibi Korkut Köyman ile müşterilerine güvenilir ve sertifikalı ürünlerden oluşan marketini ve daha birçok sorular sorduk.
Türkiye’de İlk!
Organik Fındık Ezmesi
Korkut Bey kimdir? 1967 İstanbul doğumluyum. Kadıköy Anadolu Lisesini bitirdikten sonra, İTÜ Makine Mühendisliği Fakültesi’nden mezun oldum. Daha sonra, Sydney Teknik Üniversitesi’nden İleri Finans ve Uluslararası İş Yönetimi Yüksek Lisans Diploması aldım. Tekstil, Otelcilik, E-Ticaret ve Otomotiv sektörlerinde 22 sene çalıştıktan sonra, 2013 senesinde kendi işimi kurmaya karar verdim. Eşim Avukat Sevinç Şener ve ablam Doktor Sinem Köyman’ın bana verdiği destek sayesinde de, Nektar Organik hayalden gerçeğe dönüştü. Organik ile nasıl tanıştınız? Organik sektörüne ilgim çevreciliğe olan ilgimle başladı. Avustralya’da yüksek lisans öğrenimime devam ederken, insanların ve Avustralya devletinin çevreye karşı derin hassasiyetleri, beni fazlasıyla etkiledi. 1998 senesinde Avustralya’ya vardığımda, tüm eyaletlerde evlerin ve binaların önünde, aynı standartları sahip geri dönüşüm kutuları görmüştüm. Türkiye’de bugün bile, en ileri sayacağımız belediyelerin sınırları içinde dahi, böyle bir standarttan bahsetmek olukça zor. Tabi bu, oldukça üzücü bir durum. Çevreye karşı geliştirdiğim bilinç ve 2000’li senelerin ortalarında sertifikalı organik ürünlerin çeşitli mecralarda ortaya çıkışı, bu tür ürünlere olan ilgimi arttırdı. Temel olarak organik sektörü ile tanışmamız ise, 2008 senesinde kurulmuş olan ve Manisa’da sertifikalı organik meyve sebze, badem ve ceviz üretimi yapan Prunus A.Ş.’ye hissedar olmamız neden oldu diyebilirim. 2009 senesinde kızımız Selin’in dünyaya gelmesiyle birlikte de, sertifikalı organik ürünlere olan ilgimiz katlanarak arttı. Nektar Organik Nasıl doğdu? 2012 senesinde, kendi işimi kurmayı düşündüğümde, Prunus AŞ’nin kurduğu “Tarladan Eve” Organik Market zincirinin hızla büyümesi beni oldukça heyecanlandırmıştı. Ancak 2013 senesinde, üretim işine odaklanmak isteyen Prunus, Tarladan Eve adlı organik market zincirinden çekince, kendi başıma neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Bu bağlamda, öncelikle organik ürün sektörünü inceledim. Ürünler, üreticiler ve distribütör firmalar hakkında bilgi edindim. Bir taraftan e-ticaret modülü, diğer taraftan işe başlamak için hangi bölgelerin uygun olacağı üzerine araştırma yaptım. Prunus A.Ş’den Burak Gürdal ile bu konuda bazı görüşmelerimiz ve fikir alışverişlerimiz oldu. Nektar organik için başlangıç noktasının Ataşehir olmasına bu anlamda da, Burak bey neden oldu da diyebilirim. Tüketicilere ne gibi kolaylıklar sağlıyorsunuz? Tüketicilere sağladığımız kolaylıklar arasında pek çok başlık sayabilirim. Öncelikle, Ataşehir sınırları içinde, eve teslimat ve kapıda ödeme seçeneği sunuyoruz. Ayrıca, Internet sitemiz üzerinden alışveriş yapanlara tüm Türkiye çapında kargo ile teslimat hizmeti sağlıyoruz. Her ay dükkanımızda, farklı organik ürünler için ürün tadım, test veya promosyon aktiviteleri düzenliyoruz. Çevre ve organik ürünlere ilgi duyan kurumsal müşterilerimize, organik pazar aktivitesi düzenliyoruz. Bu bağlamda da, Novartis, Pfizer ve Türkiye Finans ve Katılım Bankası için düzenlediğimiz organik pazar aktivitelerinden, bahsetmem mümkün. Ek olarak, müşterinin memnun kalmadığı ürünlerin iadesini veya değişimini kabul ediyoruz.
Pekmezin fındıkla harmonisi... Organik kavrulmuş iç fındık ve organik üzüm pekmezinin ezilmesi ile elde edilmektedir. Kahvaltılık olarak ve direkt tüketim için uygun, organik ve bir o kadar da besleyici bir üründür. Klasik fındık ezmelerinden farklı olarak şeker yerine besleyici organik üzüm pekmezi kullanılmıştır.
SİNEM KÖYMAN
KÜRŞAT KÖYMAN
Yeri geldiğinde de, müşterilerimizin arayıp bulamadığı organik ürünlerin temini için, elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz. Bütün bunların dışında, müşterilerimize organik ürün ve sertifika süreci ile ilgili edindiğimiz bilgi ve deneyimi aktarmak için tüm kanalları kullanıyoruz. Sosyal medya üzerinden müşterimizle direkt iletişim kurarak, onların istek ve arzuları doğrultusunda, şirketimize yön veriyoruz. Dükkanımızda yer alan kafeterya bölümünde ise, sertifikalı organik ürünlerimizden hazırladığımız yiyecek ve içecekleri müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Neden sizi seçmeli tüketici? Nektar Organik, gelişmiş ülkelerde sıkça görülen, öncelikle bölgesine hizmet götüren ama global hizmetlere de sahip bir organik markettir. Nektar Organik, müşterilerine güvenilir ve sertifikalı ürünlerden oluşan bir portföy sağlar. Satışı yapılan ürünleri en iyi koşullarda saklamaya özen gösterir. Market zincirlerinde yer alan organik ürünlerin ötesinde, butik üretim yapan küçük ve orta ölçekli üreticiler ile doğrudan çalışır. Bu bağlamda, herhangi bir market veya süpermarkette bulamayacağınız pek çok organik ürün, yelpazemizde yer alır. Nektar Organik, özellikle taze meyve ve sebze konusunda titizdir. Kaliteli, güvenilir, lezzetli ve sertifikalı organik ürünleri üreten üretici ile direkt çalışmak, firmamızın temel prensibidir. Organik ürün yelpazenizi öğrenebilir miyiz? Hali hazırda ürün yelpazemizde, 1760’dan fazla ürün yer almaktadır. Bu ürünleri, taze meyve ve sebze, bakliyat, baharat, kuruyemiş, et ve süt ürünleri, tavuk ve yumurta, sos ve salçalar, pekmez ve sızmalar, ekşiler ve sirkeler, zeytin ve zeytinyağı, bal ve arı ürünleri, kişisel bakım ürünleri, genel temizlik, çamaşır, bulaşık, çay ve bitkisel çaylar, makarna ve erişte, hazır besin, çikolata, bisküvi ve şekerleme, meyve suları olarak kategorize etmek mümkündür. Eklemek istediğiniz birşey varsa…. Marketimizde kullandığımız POS modülümüz olan Unicenta oPos, java tabanlı ve açık kaynaklıdır. Bu yazılımın Türkçe’ye çevrilmesi ve ek modüllerin programlanmasını, şahsen yürütmekteyim. Market ve kafe işleten veya işletmek isteyen girişimcilere, bu bedelsiz yazılımın entegrasyonu için yardımcı olmaya hazırım.
w w w . g r u n n . c o m . t r
/grunnorganik
ORGANİK SAĞLIK
sağlıklı Yeni yılda
olmak için yeni kararlar
Uzm. Dr. Özgür Şamilgil, yeni yılda sağlık adına alınması gereken karaları şöyle sıraladı:
1- Organik taze sebze meyve ağırlıklı besleneceğim Uzun ve sağlıklı yaşayan insanlar Dünya’nın çok farklı yerlerinde, oralara özgü, çok farklı bitki, meyve ve hayvanlarla besleniyor. Ortak yanlarıysa, hareketli bir yaşam ve mevsiminde yetişen organik ürünlerle beslenmeleri... Çevre kirliliğinden uzak yerlerde, böcek ilacı ve yabani bitki öldürücü ilaçların mümkün olduğunca az ya da hiç kullanılmadığı, geleneksel tarım ürünlerinin tüketiminin kanser ve kronik hastalıklardan korunmada çok büyük rolü olduğu düşünülüyor. Gelişmekte olan vücudların hassasiyeti nedeniyle gebelerde ve çocuklarda organik beslenmenin çok daha önemli olduğu biliniyor. 2- Kilo vereceğim insülin direncini yeneceğim Diyabet, erken ölüm, kalp-damar hastalıkları, inme, böbrek hastalığı ve körlüğün önde gelen nedenlerindendir. Tip 2 diyabet hastalarının çoğu fazla kiloludur. Fazla kilolu veya obez olmak kolon, göğüs, rahim ve safra kesesi kanserleri için riskimizi yükseltir. Kemiklerde eklemlerde yıpranma ve kireçlenme, Uyku Apnesi (Uykuda nefes duraklaması beynin ve kalbin oksijensiz kalması) Obezite solunum yetersizliği sendromu, kısırlık sorunları ve safra taşları ile ilgili hastalıklardan bu sene uzak yaşamak istiyorum.
30
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
3- Bilgisayar ve cep telefonu kullanmadan yüzyüze sosyalleşeceğim Bağışıklık sistemi dahil vücuttaki birçok sistem kişinin ruhi durumuyla yakından irtibatlı çalışıyor. İyimser kanser hastalarının kandaki bağışıklık hücrelerinin kemoterapiye daha iyi yanıt verdiğini gösteren birçok araştırma var. Sindirim sistemi hastalıkları, Kalp damar hastalıkları hipertansiyon romatizmal hastalıklar ve cilt hastalıkların hatta böbrek taşının dahi stres ile tetiklenebildiği biliniyor. Hobisi fazla olan, yüzyüze görüşerek sosyalleşen, çevresi geniş olanların daha sağlıklı ve hastalıklarla baş etmede başarılı olduğu, stres hormonları düzeylerinin daha düşük olduğu bildiriliyor. 4- Sigaradan uzak duracağım Sigara damarları daraltıyor, iç tabakasını tahrip edip kolesterol yapışmasını tetikliyor, kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıyor. Kalp krizine, inmeye, çeşitli organların damarlarında tıkanmalara yol açıyor. Kanseri tetikliyor. Sevdiklerimle kaliteli bir hayat sürdürmek için dumansız hava sahası istiyorum.
7- Alkol tüketimi Uzun süre fazla tüketilen alkolün depresyon hafıza zayıflaması veya sara nöbeti riskini, karaciğer sirozu, kalp hastalıkları, hipertansiyon, inme ve hatta ağıziçi, gırtlak, karaciğer, pankreas, meme kanseri riskini artırabileceği biliniyor.
5- Daha çok hareket edeceğim, egzersizi hayat tarzı haline getireceğim Egzersiz yapılmadan yapılan diyetlerin metabolizmayı yavaşlatıcı etkisi nedeniyle az yense de kiloların geri alınmasına neden olduğu biliniyor. Kilolu kişilerin kilo veremese de egzersize devam ettiklerinde kalp krizi, felç ve kansere yakalanma oranlarının düştüğü biliniyor. Yapılan 1 saatlik egzersizin ömrü 2 saat uzattığı da bir gerçek. Egzersiz ayrıca beynin yaşlanmasını geciktiriyor mikrobik ve romatizmal hastalıklara yakalanma olasılığını azaltıyor. Bunun için hiçbirşey yapamasam da işe giderken vasıtaya 1 durak geç binip dönerken de 1 durak erken ineceğim, asansör yerine merdiven kullanacağım, saatte bir masa başından kalkıp 2 dk da olsa adım atacağım. 6- Yeni şeyler öğrenmeye çalışacağım, akıllı telefonumun beni akılsızlaştırmasına izin vermeyeceğim Yeni birşeyler öğrenmeye çalışan, çeşitli kurslara katılan, çok farklı konularda bulmaca çözen, orta ve üstü yaştaki bireylerin bunama, alzheimer gibi beyin hastalıklarına yakalanma oranlarının daha düşük olduğu biliniyor.
8- Yeterli ve kaliteli uykuya özen göstereceğim 6-8 saatlik iyi bir gece uykusunun sağlık için önemi çok büyük. Bölünmüş, kalitesiz, eksik ya da fazla uyku şunlara yol açabiliyor: Bağışıklık sistemini ciddi derecede bozuyor. Hafızayı önemli ölçüde zayıflatıyor, dikkat dağınıklığı yaratıyor. Zihinsel ve fiziksel performansı düşürüp problem çözme yetisini azaltıyor. Şeker Hastalığı’na yatkınlığa, tokken bile sık acıkmaya (gece nöbeti tutanlarda) kilo artışına neden oluyor. Hayvan deneylerinde tümör gelişimini 2-3 kat arttırıyor. Biyolojik iç saate bağlı (uyku hormonu ve antioksidan olan) Melatonin gibi hormonların dengesini bozup kansere neden olan oksidasyon yapıcı maddelere karşı dayanıksızlığa yol açıyor. Stresle ilişkili, kalp, tansiyon, mide, barsak, psişik hastalıkları arttırabiliyor. Uykuda (ve spor yaparken) salgılanan yaşlanmayı geciktirici, hastalıklara karşı dayanıklılık sağlayan gençlik hormonu denen Büyüme Hormonu’nun azalmasına neden oluyor. Kronik uykusuzluk herhangibir nedenden ölüm riskini 3 kat arttırıyor. 5 saatten az veya 9 saatten fazla uyumak kalp krizi, inme riskini %50 kadar arttırıyor. 9- Akdeniz diyetine uyacağım Her yıl uzun yaşayan ülkeler sıralamasında Akdeniz ülkeleri ve Japonya çoğunlukla başı çekiyor, bunda en çok zeytinyağı, balık, mevsiminde tüketilen taze sebze, meyve, az miktarda alkol (şarap), fermente ürünler (peynir, turşu, soya sosu vb), sarımsak, soğan, az yağlı kırmızı et tüketiminin önemli olduğu düşünülüyor. Çiğ veya buğulama, haşlama pişirme yönetiminin tercihi de önemli görülüyor. Girit’te bunların dışında bol miktarda keçi peyniri tüketiliyor. Uzun yaşayan Kafkas ırkının av eti ve kımız, yoğurt gibi fermente gıda tüketimi yüksek. Eskimolar ise bol miktarda yağı av hayvanı ve soğuk su balığı tüketiyor. 10- Çevremdekileri, ailemi, dostlarımı da bu konularda teşvik edeceğim Yalnız başına uygulanan bu kararlara uyum, ilk haftalar yüzde 75 iken 6 ay sonra yüzde 40 civarına düşüyor. Üstelik dostlarımı çok seviyorum”.
Serenay Sarıkaya iyi besleniyor Medcezir dizisinin başrol oyuncusu Serenay Sarıkaya, Organik ürünler satan bir restoranda yemek yedi ve alışveriş yaptı. Güzel oyuncu “Elimden geldiğince, her şeyin sağlıklı ve doğal olanını kullanmaya dikkat ediyorum” dedi.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
31
Fitoterapi P R O F. D R . E K R E M S E Z İ K Türk Fitoterapi Derneği Başkanı
Bitkiler çay olarak asırlardır kullanılıyor Bitkilerin çay olarak çok uzun yıllardır hem şifa bulmak hem de keyif almak için kullanıldığını biliyor muydunuz? ok eski kaynaklarda, bitkilerin çay olarak hem sağlık hem de keyif için kullanıldığı kayıtlıdır. Zaman ilerledikçe çaylar önemli bir ilaç şekli haline gelmiş, hekimler, değişik bitkileri tek veya karışımları halinde, çay hazırlamak için kullanmışlardır. Bu çayların içine bazı saf maddeleri de ilâve ederek hızlı etki sağlamak üzere pek çok reçeteler düzenlemişlerdir. Bu tip kullanımlar, 50’li yıllardan sonra azalmaya başlamış ve 60’lı yıllarda az kullanılır hale gelmiştir. Seksenli yıllarda “tabiata dönüş” ile bitkilerin şifa amaçlı kullanımının ve bitkisel çayların da tüketiminin arttığını ama bu sefer hekim reçeteleri ile değil, halkın tercih ettiği bir kullanım şekli olarak… Halen bitki ve meyve çayları, keyif için, koruyucu olarak veya şifalı etkilerinden yararlanmak amacı ile tüketilmektedir.”
Ç
Bitki çaylarının kullanım şekilleri şöyle: Keyif için Çoğu kişi günün değişik saatlerinde farklı bir aroma ve lezzet bulmak için kuşburnu, adaçayı, elma, ıhlamur gibi bitkilerden hazırlanmış bitki çayları içmektedir. Kullanım kolaylığından dolayı, poşet çaylar tercih edilmektedir. Tüketici okulda, işte, evde kaynar su doldurulmuş kupaya poşet çayı daldırmakta, damak zevkine göre 3-4 dakika tutup, poşeti çıkarıp içmektedir. Koruyucu veya şifalı etkilerinden yararlanmak amacı için Bitkilerin sağlığı koruyucu pek çok madde taşıdığının anlaşılması, bu maddeleri tabiattan doğrudan almak isteyenleri bitki çayı içmeye yönlendirmiştir. Antioksidan etkideki maddeleri çay içerek almak gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Değişik antioksidan maddeleri taşıyan bitki kısımlarından hazırlanan poşet bitki çayları piyasada bulunmaktadır. Bu
32
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
yüzden son yıllarda ülkemizde de yeşil çay tüketimi oldukça artmıştır. Yeşil çay, çay bitkisinin fermantasyon uygulanmamış yapraklarıdır. Yapraklar toplanır ve kurutulur. Kimyasal yapısı siyah çaya benzer ama antioksidan etki gösteren polifenoller daha fazladır. Dolayısıyla bu amaçla daha çok kullanılmaktadır. Günde 3-4 kupa yeşil çay içilmesi, uygun miktarlarda antioksidan madde alınmasına yetmektedir. Rahat uyku uyumak isteyenler, tek bitkili veya değişik bitkilerin karışımı olan bitki çaylarını tercih etmektedir. Melisa yaprağı veya valeriyan kökü, şerbetçiotu, melisa yaprağı karışımı çaylar bu amaca yönelik hazırlanmıştır. Akşam yatmadan önce hem sıvı ihtiyacını gidermeye hem de bu bitkilerin uykuya dalmayı kolaylaştırıcı, rahat uyku verme gibi etkilerinden yararlanmayı mümkün kılmaktadır . Nezle, grip, soğuk algınlığı gibi günlük rahatsızlıklarda da ıhlamur, ada çayı gibi bitkilerin hastanın sıvı ihtiyacını sağlamanın yanında, şifalı etkilerinden yararlanılmak üzere kullanılmasında yarar vardır. Bitki çaylarında keyif ve şifa yan yana. Bu beraberlikten yararlanın.
Tarif DİLEK İNCE ÖZENEL dilekozenel@hotmail.com
Limonlu haşhaşlı kek Malzemeler • 4 organik yumurta • 1 su bardağı agave şurubu • 1 su bardağı organik süt • 1 su bardağı yağ • 1 çay kaşığı karbonat • 2 su bardağı elenmiş un • 1 adet organik limonun kabukları • Yarım limonun suyu • 3 yemek kaşığı haşhaş Yapılışı Yumurta ve agave şurubu iyice çırpın. Süt ve yağı ekleyip karıştırmaya devam edin. Limon suyunu ilave edin. Kuru malzemeler olan un , karbonatı ekleyin. Limon kabukları ve haşhaşları ilave edin. Önceden ısınmış fırında 180 derecede 40 dakika pişirin. PORTAKALLI PEYNİRLİ KEK Malzemeler Tabanı için • 1 paket bisküvi • 1 çay bardağı file badem • 2 yemek kaşığı tereyağ Kreması için • 6 organik yumurta • 1 su bardağı agave şurubu • 2 su bardağı süzme yoğurt • 1 paket krema • 1 paket labne peyniri • 2 organik portakalın kabuğu • 2 yemek kaşığı portakal suyu Hazırlanışı Bisküvileri rondodan geçirip un haline getirin. File badem ve yağ ile karıştırıp kek kalıbına sıkıca yayın. Dolgu malzemesini hazırlayana kadar tabanı buzdolabında tutun. Yoğurt ve labne peynirini karıştırın. Tüm dolgu malzemelerini ilave edin. Önceden ısıtılmış fırında 180 dererecede kek tabanını 5 dk pişirin. 5 dk sonra tabanı alın, dolgu malzemesini üzerine dökün. Su dolu bir tepsinin içinde fırına tekrar verip 150 derecede 1 saat pişirin. Tamamen soğuttuktan sonra buzdolabında bir gece dinlendirilip ertesi gün servis edin. Afiyet Olsun.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
33
SAĞLIK
5 yıllık diyabet planı hazır Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de sayısı 7 milyon 43 bine ulaşan diyabet hastası için 2015-2020 Eylem Planı hazırladı.Türkiye’de her yıl 60 bine yakın ölümün yaşandığı diyabeti önlemek için önemli projeler hayata geçirilecek. Hayati riski bulunan diyabet hastalarına acil müdahale edilmesi için ‘Diyabet Kimlik Kartı’ hazırlanacak.
P
landa dünya ve Türkiye’ye özgü rakamlar sunuldu. Dünyada 382 milyon diyabetli hasta yaşarken, 2035 yılında bu sayının 592 milyona ulaşacağı tahmini yapıldı. Dünya diyabet nüfusunun yarısının üç ülkede (Çin, Hindistan, ABD) yaşadığı ifade edildi. 2035 yılı tahminlerine göre Türkiye’nin, diyabetli nüfus itibarı ile
34
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
diyabetin dünyada en yüksek olacağı ve ilk 10 ülke arasına gireceği bilgisi verildi. Türkiye’de ise 20-79 yaş arası 7 milyon 43 bin 290 vaka bulunuyor. Diyabete bağlı ölümler ise 59 bin 786 olarak kayıtlara geçiyor. Kişi başı ortalama diyabet harcaması 866 dolar olarak belirleniyor. Yaş gruplarına göre de en büyük grubu yüzde 52 ile 46-54 yaş arası hasta grubu oluşturuyor.
6 adım: Bakanlığın 5 yılda yapılmasının planladığı 6 önemli adım şöyle: 1) Kimlik kartı: Hayatı tehdit edebilecek riski olan diyabetliler için acil durumlarda erken müdahale edilmesini sağlayacak ‘Diyabet Kimlik Kartı’ hazırlanacak. Kimlik kartları hasta hakkında bilgiler verecek. 2) İzleme kartı: ‘Elektronik Sağlık Kaydı’ (ESK) ile hastaların kendi sağlık durumlarını takip etmelerini teşvik etmek ve farklı merkezlerde benzer tetkik ve muayenelerin gereksiz tekrarlarını önlemek için Sağlık Bakanlığı tarafından standart bir ‘Diyabet İzlem Kartı’ oluşturulacak. Bu kart gereksiz tedavileri ve hastanın hastanelerde dolaşmasını engelleyecek. 3) Hutbede diyabet: Camilerde imamların vaazlarında fiziksel aktivite, sağlıklı yaşam, beslenmenin ve diyabetin önemine yer verilecek. 4) Merkezi sınavlar: Merkezi sınavlarda diyabetli çocukların özel durumlarını dikkate alarak gerekli desteklerin sağlanacak. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından ortak bir rehber hazırlanacak. 5) Cezaevinde eğitim: Kamu kurumları, ilk ve orta öğretim okulları, üniversiteler, yaşlı bakım evleri, cezaevleri, aile sağlığı merkezleri, halk eğitim merkezleri, toplum merkezleri ve silahlı kuvvetler bünyesindeki kurum ve kuruluşlarda diyabet eğitimi verilecek. ‘Diyabet Eğitim Modülleri’ hazırlanarak toplumun farklı kesimlerine eğitimlerin ulaştırılması sağlanacak. 6) Rol model: Toplumsal farkındalığın artırılması için rol modeller sahnede yer alacak. Siyasi liderler, kanaat önderleri, bilim adamları, sanatçılar, medya mensupları gibi rol modeller kamu spotlarında oynayarak diyabet hakkında bilgiler verecek. Toplu taşıma araçları ve cadde üzerlerindeki reklam panolarında diyabet hakkında bilgilendirici afişler yer alacak.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
35
RÖPORTAJ
Sağlıklı Yaşam İçin 2 Önemli Kriter:
Dengeli Beslenme ve Fiziksel Aktivite Bilinçli Sağlık Platformu sözcüsü ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ile sağlıklı yaşam konusunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Uzman olmayan birçok kişinin her gün beslenme ve sağlıkla ilgili bilgilendirmeler yaptığını belirten İlhan, “Şu anda sağlıkta en çok konuşulan konular beslenme ve fiziksel aktivite. Pek çok mecrada bilimsel kaynaklara dayanmayan birçok bilgi yer alıyor ve bunlar özellikle de internet kullanıcıları arasında şehir efsanesine dönüşüyor. Biz Bilinçli Sağlık Platformu olarak toplumu sağlıkla ilgili konularda bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz” dedi.
36
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
Beslenme biçimleri başta olmak üzere sağlıkta ve özellikle gıda konusunda yazılı ve görsel basında, internet sitelerinde yer alan yanlış bilgilendirmeler vatandaşları yanlış yönlendiriyor. Sağlıklı yaşam konusunda bilgi kirliliğini önlemek için yola çıkan uzmanlar, “Bilinçli Sağlık Platformu”nu kurdu.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
37
RÖPORTAJ
Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan kimdir?
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor. Yakın zamanda Türkiye Antibiyotik Araştırması ve Toplumda Akılcı İlaç Kullanımı, Türkiye’de Uyuşturucu Madde Kullanımının Belirlenmesi araştırmalarını yürüten Prof. Dr. İlhan, 20’ye yakın Halk Sağlığı projesi yürütmüş, uluslararası ve ulusal alanda 150’ye yakın araştırması yayınlanmış, 20 yıldır hekim ve 10 yıldır öğretim üyesi olan bir bilim insanı. Halk Sağlığı yaklaşımı ve sektörlerarası işbirliği ile pek çok sağlık sorunun ortaya çıkmadan engellenebileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, sağlık bilincini geliştirmeyi amaçladıklarını bildiriyor. İlhan, toplumda sağlığı korumak ve geliştirmek konusunda tüm taraflarla ortak politikalar üretmeyi amaçladıklarını ifade ediyor.
B
izim bir sivil toplum kuruluşu olarak harekete geçirdiğimiz Bilinçli Sağlık Platformu toplumu, sağlık alanında doğru bilgiye eriştirmeyi amaçlıyor. Günümüzde sağlık, sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme ve hastalıklar konusunda pek çok bilgi paylaşılıyor. Hangi televizyon kanalını açsak, pek çok kişi bilimsel dayanağını açıklayamayacağı yorumlarda bulunuyor. Bu yorumlar dolayısı ile toplumun aklı karışıyor. Söylenen bilgiler ne kadar doğru? Tıpta kullandığımız ve geçerli olan, bilginin kanıta dayalı olmasıdır. Acaba gerçekten söylenen bilgiler kanıta dayalı mı? Bu konuda araştırma yapılmış mı? Epidemiyolojik bir araştırma var mı? Sistematik derlemeler var mı? Örneğin Obez olanlar kalp hastalığına yatkındır, biliyoruz. Bu, kanıta dayalı bilgi olduğu için rahatız. Ancak Obez olanlarda baş ağrısı olur gibi pek çok kanıta dayalı olmayan bilgide olduğu gibi, sağlıkla ilgili pek çok konuşulan konu kanıta dayalı değil.
Şehir Efsaneleri İnsan Hayatında Telafi Edilemez Sonuçlar Doğuruyor
“Konusunda uzman olmayan insanlar sağlıkla ilgili açıklamalar yapıyor. Biz toplumu, hastaları ve hasta yakınlarını bilgilendirmek istiyoruz. Sağlık ve beslenme üzerinden prim yapılmaya çalışılıyor. Sağlığın korunmasının pek çok boyutu var. Yanlış bilgilendirmelerin insanlar üzerinde fiziksel ve psikolojik olarak da ciddi etkileri doğuruyor. Bu sayede hastalığını takip eden doktora
38
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
danışmadan ilaç bırakanlar, duyduğu gıdaların sağlığına iyi geleceğini düşünerek tüketmeye çalışanlar, tek yönlü beslenenler kısa vadede ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyor. Hatta ölümle sonuçlanan telafi edilemez durumlarla karşılaşılması bile olağan. Akademisyen arkadaşlarımızdan oluşan halk sağlığı, genetik, beslenme, endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarımız ile bir araya gelerek bir platform oluşturduk. Bir sivil toplum kuruluşu olarak bizim amacımız toplum sağlığını tehdit eden bilgi kirliliğinin önüne geçmek ve bunlarla savaşmak RTÜK ve Sağlık Bakanlığı bu konuda önemli adımlar atıyor ancak sivil toplumun da bu konuda harekete geçmesi gerekiyor, zira topluma ulaşmakta sivil toplum kuruluşları önemli bir araç.”
Düşündüğümüz Devlet Politikası Haline Geldi
“Sağlığı korumak, hastalananları tedavi etmekten daha kolay, ekonomik ve acısızdır. Bizim sağlığı koruyucu ve geliştirici uygulamaları bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor. Sağlık Bakanlığı bu konuda önemli derecede yol aldı, artık daha büyük kitlelere Halk Sağlığı yaklaşımını ulaştırmamız gerekiyor. Başbakanlık tarafından “Çok Paydaşlı Sağlık Sorumluluğunu Geliştirme Programı Genelgesi’’ yayınlandı. Burada konunun sadece kamu kurumlarıyla değil üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar ile birlikte yürütülmesi yaklaşımı belirlendi. Sayın Başbakan bizim düşündüğümüz şeyi devlet
politikası haline getirdi. Sağlık alanında sadece hekimlerle başarılı olamayız. Çok sektörlü ve toplumun ihtiyaçlarını anlayacak şekilde ilerlememiz gerekiyor. Pek çok uzmanlık derneği var. Alanlarında çok yetkin kişiler ve dernekler var. Akademisyenler olarak sahip olduğumuz bilginin topluma ulaştırılması ortak amacımız olmalı.”
Medyada Yer Alan bazı Kişiler Alanlarında Uzman Bile Değil
“Medyada kim daha çok yer alırsa bunlar dinleniyor. Bu kişiler ne kadar yetkin önemli bir tartışma konusu. Hatta kendi uzmanlık alanında olmayan açıklamalar yapmaktan bile çekinmiyorlar. Eğer bu iş böyle devam ederse çok ciddi sorunlar doğacak. Uzmanınlık alanı olmayan kişiler kolestrol ilaçlarını bırakın diye medyada yer alırken ben Kardiyolog arkadaşlarımızın “İlaçlarını bırakan hastalarımız var ölümler artacak” kaygısı yaşadığına şahit oluyorum. Bunlar çok tehlikeli durumlar. İlaç kullanırken rastgele başka bir ürün tercih ediliyor, vücutta ilaç etkisiz hale geliyor. Bunların hepsinin önüne geçmek gerekiyor. Bırakın hastalanmayı, ölümcül sonuçları olabilecek sorunlara neden olunuyor.”
“Dengeli beslenmek ve egzersiz yapmak, tütün ve diğer bağımlılık yapıcı etkenleri kullanmamak sağlıklı bir yaşam için ön şart.
Bilimi Hiçe Sayarak, İnternetten Hastalık Araştırılıyor
“Dengeli beslenmek ve egzersiz yapmak, tütün ve diğer bağımlılık yapıcı etkenleri kullanmamak sağlıklı bir yaşam için ön şart. Bu üç ana faktörden sonra bir de olabildiğince stresten uzak durmak gerekiyor. Kişilerin sağlık durumlarını uzmanlarına başvurarak düzenlemesi gerekiyor. Bir şikâyetleri varsa hekime başvurmaları gerekir. Pek çok hasta internete erişimin fazla olduğu bugünlerde deyim yerindeyse hastalıklarına çalışarak geliyor. Bilgi sahibi oluyorlar ama o bilgi ne kadar geçerli ve kanıta dayalı? Arama motorları reklam bazlı çalışıyor, kim daha çok parayı verirse onun görüşü en üstte yer alıyor çoğunlukla. Böyle çalışıp gelenler kendilerini tedavi yoluna gidebiliyor. Sağlık bilgisi için denetim ve bilinçlendirme şart. Ayrıca hekim tarafından verilen önerilere mutlak uyulması gerekir.”
Bilinç Yaratmaya Çalışıyoruz
“Fakülteden Profesör bir arkadaşım var bana diyor ki, “Annem babam beni değil televizyona çıkanları dinliyor.” Medya kuruluşlarının bu kişileri denetimden geçirmesi gerekli. Vatandaş, bunu söyleyen kişinin uzmanlığına bakmalı. Bugün öyle şeyler oluyor ki mesleği diyetisyenlik olmayan kişiler gıda öneriyor, hekim olmayan kişiler hastalıklar için tedavi öneriyor, şu hastalığı yenersin diyor. Gıda tabi ki hayatımızın içinde olmazsa olmaz. Yasaklamadan ama ölçülü ve dengeli yemeyi tavsiye ediyoruz. Gitgide artan hareketsiz yaşamın önüne geçmek için mesajlar vereceğiz. Yani onu yeme bunu yeme yerine ölçülü ye, ama hareket et bilincini yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Biz hem vatandaşlarda hem de bu alandaki üreticilerde bilinç yaratmaya çalışacağız. Aradaki köprü olacağız. Devletin ya da akademisyenlerin ürettiği bilgiyi vatandaşın anlayacağı şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Platform kurulalı daha bir ay oldu ama onlarca e-posta, mektup, telefon alıyoruz. Biz vatandaşlara sosyal medya, facebook, twitter, web sitesi, televizyon gibi yaygın iletişim araçları ile ulaşmaya çalışacağız. Üreticileri ve tüketicileri bir araya getirebileceğimiz bir ortam kurabiliriz. Bu nedenle daha fazla görünür olmayı amaçlıyoruz. Ben ve arkadaşlarım doğru bilginin topluma ulaştırılması üzerine yola çıktık ve bu yolda bilimsel bilgilerin toplumla paylaşılmasını sağlayacağız.”
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
39
ORGANİK YEŞİL
Canon ve WWF iklim değişikliği araştırmasının sonuçlarını açıkladı
Görüntüleme çözümlerinde dünya lideri Canon Europe ve WWF InternatIonal ortak bir açıklama yaparak, Kuzey Kutup Bölgesinde çevre durumu ve iklim değişikliğini inceleyen iki araştırma programının bulgularını kamuoyuyla paylaştı. Araştırma ekibi, bu yıl içinde toplam 29 dişi ayının sadece 3 tanesinin yavruladığını tespit etti.
W
WF, Canon ve Norveç Kutup Bölgesi Enstitüsü’nün bu yıl Svalbard adalarına yaptığı keşif gezisinin amacı, Avrupa’nın en batısında yaşayan ayı popülasyonu ve bu ayıların doğum yaptıkları mağaraların konumlarındaki değişikliklere dair kritik veriler toplamaktı. Araştırma ekibi, bu yıl içinde toplam 29 dişi ayının sadece 3 tanesinin yavruladığını tespit etti. Araştırmacılar bu bulgudan çok fazla anlam çıkarmamaya dikkat ediyor ancak deniz suyu çekilmesinin Kuzey Kutbu’nun diğer kısımlarında da ayıların üreme başarılarını olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Araştırma ekiplerince toplanan numunelerin, bir ilk olmak üzere, kutup ayısı DNA’sının karda bırakılan bir ayak izinden ayrıştırılması için DNA uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından incelenmesine de izin verildi. SPYGEN’deki laboratuvar için bir sonraki adım, bu şekilde elde edilen DNA’nın, ayak izi bırakan hayvanlar hakkında araştırmacılara daha fazla veri sunup sunamayacağını görmek olacak. Bu yeni teknik, bu iş için gereken yatırımı ciddi oranda azaltabilir ve bilim insanlarının bu tür bilgiler elde etmek için kullanmakta oldukları yöntemlerin yol açtığı zorlukları ortadan kaldırabilir ve böylelikle ayı popülasyonlarını izlemek gelecekte daha kolay olabilir. WWF ve Canon’un 2013 yılında Rusya’nın Sibirya bölgesine yakın Laptev Denizi’ndeki Taimyr Yarımadasına yaptığı bir önceki keşif gezisinde, Laptev bölgesine özgü genetik açıdan farklı mors popülasyonları olup olmadığını görmek veya buradaki hayvanların civardaki popülasyonların biri veya daha fazlası ile ilişkili olup olmadığını belirlemek amaçlanmıştı. Bilim insanlarının, her iki tür için de etkili durum izleme sistemleri geliştirmek ve ticari deniz taşımacılığının artış gösterdiği bir alanda bu türlerin korunması için yapılması gerekenleri belirlemek üzere bu soruyu cevaplamaları gerekiyordu. Laboratuvarda yapılan ilk testlerden alınan sonuçlar, Laptev’deki morsların genetik yapı olarak Atlantik morslarından çok Pasifik morslarına benzediğini ancak her iki bölgedeki türlerden ayrı bir popülasyon olarak değerlendirilmeye yetecek farklılıklara da sahip olduklarını gösterdi.
Keşif gezilerinde Canon ekipmanları kullanıldı
Svalbard ve Laptev Denizi’ne yapılan keşif gezilerinden önce 2012 yılında Grönland’dan Kanada’nın Üst Kutup Bölgesine bir
40
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
“Siku’ya Seyahat” gezisi yapılmıştı. Bu gezinin amacı gelecekteki yönetim opsiyonlarını değerlendirmeye yardımcı olmak ve yaz denizi buzullarının erimesini önlemek için Son Buzul Alanı konusunda bilinçliliği artırmaktı. Bu keşif gezilerinde Canon’un sponsorluk yaptığı profesyonel fotoğrafçılar şunlar: Thorsten Milse, Alexey Ebel ve Brutus Östling. Keşif ekipleri, bu gezilerin her üçünde de karşılaştıkları vahşi yaşamı fotoğraflamak ve faaliyetleri kaydetmek için Canon’un görüntüleme ekipmanlarını kullandılar. WWF’nin Küresel Kuzey Kutbu Programından Clive Tesar şunları söyledi: “Canon ile ortaklığımız bize değerli bir miras bıraktı. Bizim yeni bilimsel veriler üretmemize yardım etti, dünya çapında milyonlarca insanın dikkatini küresel ısınma sorunları yaşayan Kutup Bölgesindeki zorluklara çekti ve Kuzey Kutbu’nun güzelliğini ve önemini başka milyonlarca insana gösterebileceğimiz bir görüntü hazinesi bıraktı.” Canon Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Sürdürülebilirlik Direktörü Susan Stuart ise şöyle yorum yaptı: “Bilimsel araştırmaların desteklenmesinde görüntüleme önemli bir role sahip ve Canon’un uzmanlığının WWF’ye veri toplamada ve iklim değişikliğine dair farkındalığın artırılmasında yardımcı olmasından gurur duyuyoruz. En son Kuzey Kutbu keşif gezilerimizden alınan sonuçlar, WWF International’ın araştırmasının, dünyanın bu en az keşfedilen bölgeleri için ne kadar önemli olduğunu gösterdi.” Canon Europe, 1998 tarihinden beri WWF International’ın doğayı koruma ortağı.
2015’in alameti farikaları:
Yeşil ve sosyal olan kazanacak 21’inci yüzyıl zor. Siyaset, ekonomi, sanayi, kültür-sanat, bilim hiç olmadığı kadar iç içe, alt alta, üst üste... Zaten teknoloji neler olup bittiğini çözemeden değişiyor; yıllar birbirini takip ederken çağ atlanıyor, yeni bir yıl yeni bir dünya oluveriyor. Peki 2015’te ne olacak? Kozmetikten dekorasyona, teknolojiden ulaşıma, iş dünyasından kültür-sanat âlemine bizi neler bekliyor?
S
on yıllarda şirketler herkesin beğenisine ulaşmak için kişiselleştirilmiş ürünler geliştiriyor ama bir yandan da aşırı tüketime karşı tepkiler artıyor. İnsanlar daha fazla paylaşım istiyor ve şirketlerden daha fazla sorumluluk istiyor. Böylesi bir ortamda nasıl iş yapılır? Danimarkalı fütürist Anne Lise Kjaer (52), teknoloji, toplum ve örgütlenme modellerindeki değişimlerden yola çıkarak, 2015 ve sonrasına ilişkin makro trendleri belirledi. 2015’te nasıl bir tüketici profili ile karşı karşıya kalacağını, hangi kavramları bilmesi gerektiğini merak eden girişimciler için derledik...
Gerçek zamanlı veri Hedef kitle tespiti için pazar araştırması,
anket, reklam, sosyal medya filan bunları unutun: Bugünün iş yaşamının sihirli kutusu, “Gerçek zamanlı veri”. Çünkü akıllı cep telefonları ve giyilebilir teknoloji ürünleri patlama yaptı. Bunlar sayesinde, insanlar ne yer, ne içer, nasıl seyahat eder, ne izler, nasıl harcar ve en önemlisi nasıl tercih yapar öngörmek mümkün. İsterseniz insanların nabzını, vücut sıcaklığını, kalp sorunu olup olmadığını bile görürsünüz. Nitekim mobil sağlık hizmetlerinde kullanılan cihazların sayısı 40 bini aştı. Sağlık takip sistemleri pazarı 2017’de 11.5 milyar doları bulacak.
Döngüsel ekonomi Şakası yok durum vahim: Dünya 2014’te en sıcak yılı yaşadı. En sıcak 10 yılın 8’i 2000’den sonra... Dünya kaynakları hızla tükeniyor. Sürpriz değil: Bugün 150 yıl öncesine göre 26 kat fazla tüketiyoruz. Vahametin farkında mıyız? Hayır. İnsanların sadece yüzde 28’i “sürdürülebilir”, “sorumlu”, “çevre dostu” ve “yeşil” gibi kavramları biliyor. Büyük markaların sadece yüzde 44’ü üretim ve satışlarını gerçekten “yeşil” hale getirdi. Ama böyle süremez. Çok yakında, belki de bu yıl şirketlere “döngüsel ekonomi” sorulacak. “Yeşil büyümeyi sağlamak için ne yaptın” denilecek. Atık yönetimi ve geri dönüşüm sistemleri aranacak. Burada da fırsat gani: Çin’in geri dönüşüm sanayisinin cirosu 2015’te 250 milyon doları geçecek. Radikal şeffaflık Bilgi özgürlüğünü savunan hareketler, toplumu, nasıl iş yaptığımızı ve bizi yönetenleri nasıl seçtiğimizi etkiliyor. 30 ülkede 97 bin kişiyle yapılan bir ankete yanıt verenlerin yüzde 48’i, çalıştığı iş alanları ve işyerlerini “kimseye önermiyor”. Günümüzün akıllı şirketleri, dış dünyaya karşı duvar örmektense köprü kurmanın, açıklık ve işbirliğinin öneminin bilincine vardılar. Aynı ankete yanıt verenlerin yüzde 65’i şeffaf ve dürüst iş uygulamalarının şirketin ünü için çok önemli olduğunu düşünüyor. Katılımcı kültür Devir değişmek üzere: 20’nci yüzyıl mülkiyete odaklanırken, 21’inci yüzyıl erişimle ilgileniyor. Paylaşma, hareketlilik ve yakın ilişkiler ağı norm haline geliyor. Halkının yüzde 60’ının akıllı telefonu olan Güney Kore’nin başkenti Seul,
dünyanın ilk “paylaşım ekonomisine” sahip kenti oldu. Kentte sosyal sorunları çözmek için geliştirilen aplikasyonlar sayesinde muazzam bir katılımcı kültür gelişmiş durumda. Avrupa’da kooperatif sayısı 300 bini geçti. Üstelik bunlar sadece üretim için değil tüketim için de kuruluyor. 2015, insanları bir şeyler paylaşmak isteyen insanlarla bir araya getiren platformların patlama yılı olabilir.
Kadın gücü yükseliyor AB bugün girişimciliği bir kariyer
olarak destekliyor. Amaçları Avrupa’da daha fazla istihdam sağlayacak startup’ların ortaya çıkması, inovasyon ve rekabet gücünün desteklenmesi. Girişimci 2.0, dirençli, kendine güvenen, aşırı yetenekli ve geleceği inşa ediyor. Tek başına veya bir takım halinde çalışıyor. Avrupa’da girişimcilerin sadece yüzde 30’u kadın. Ancak 2020’de gelişmiş ekonomilerde 3 üniversite mezunundan ikisi kadın olacak. Sıkı bir rekabete ve daha çok kadın istihdam etmeye hazır olun....
Yaşam boyu eğitim Üniversite diplomasi artık iş mülakatlarında önemini yitiriyor. “Ne okudun?” sorusunun yerine “En son ne okudun?” sorusu geliyor. Eğitimi üniversitede bırakanları, iş piyasasında zorlu günler bekliyor. Şimdi yaşam boyu eğitim zamanı. Kampuslar de dijitalleşti. Kitlelere Açık Online Kurslar (MOOCs) hızla yayılıyor. Bu kurslar, müfredat sunmuyor, kişiye hangi alanda ne eğitime ihtiyacı varsa onu sunuyor. Bu nedenle bu derslere ilgi çığ gibi büyüyor. Dijital eğitim kurumları, haklı olarak yeni inovasyon kaynağı olarak da görülüyor. Bilinçli kapitalizm Kâr odaklı girişimci 20’inci yüzyılda kaldı. Şimdi “bilinçli girişimci” dönemi. Nielsen’in yaptığı bir araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 49’u topluma “olumlu katkısı” olan, sadece şirket çıkarlarını değil “toplumsal iyiliği” düşünen kuruluşların ürünlerini tercih ettiklerini söyledi. Bu oran birkaç yıl içinde yüzde 75’e çıkabilir. Bilinçli kapitalizm kâra ulaştırır mı? Elbette. Sisoda’nın yaptığı bir araştırmaya göre, sponsorluk ve bağışlara bütçesinden cömert pay ayıran şirketlerin son 10 yılda yüzde 10 bin 245 büyüdüğünü ortaya koydu. Amaç güdülü olmak Yeni bin yılın gençleri kariyer kararlarını alırken açıkça tanımlanmış amaç kültürü olan kuruluşları tercih ediyor. Bu yüzden şirketlerin, insan kaynakları şirketlerine para akıtmaları yerine, bütün hissedar, paydaş ve toplumun çıkarlarını sürdürecek iş prensiplerini kurumsallaştırmaya yönelmesi daha doğru olabilir. Simon Simek’in dediğini unutmamakta fayda var: “İnsanları sadece işinizi yapması için alıyorsanız, paranız için çalışırlar. Ama sizin inandığınız şeylere inanan insanları işe alırsanız, sizin için kan ter içinde kalıncaya dek çalışırlar.” Mustafa ALKAN
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
41
ORGANİK YEŞİL
Dünyanın
en çevre dostu kentleri Siemens’in Yeşil Kentler Endeksi’ne başvurarak dünyanın en çevre dostu kentlerini belirledi. Karbondioksit emilimi, ulaşım, su ve atık idaresi ve genel çevre politikaları bakımından liste başı beş kent…
Vancouver – Kanada
San Francisco – ABD
Curitiba – Brezilya
Cape Town – Güney Afrika
Yeşil enerjiyi teşvik nedeniyle kentteki hava oldukça temiz. Kent idaresi, 2020’de karbondioksit emilimini üçte bir oranında azaltma vaadinde bulunuyor. Çevre örgütü Greenpeace’in doğum yeri olarak biliniyor. Kentte yayalara, bisiklet yollarına, kamu alanlarına, sanat stüdyolarına öncelik veriliyor.
Güney Amerika’daki kentler arasında yalnızca Curitiba yeşil ortalamasının üzerinde yer aldı. Brezilya’nın güneyindeki kent 1960’larda dünyanın ilk geniş çaplı hızlı transit otobüs hatlarını kurdu, 1980’lerde geri dönüşüm girişimlerine öncülük etti. Toplu taşımacılığa yapılan yatırımlar sayesinde kentin hava kalitesi endeksin en üstlerinde yer alıyor. Girişimler arasında metro sistemi ve 300 km’lik yeni bisiklet yolu da var; fakat finansman sıkıntısı projelerin tamamlanmasını geciktiriyor.
Kopenhag – Danimarka
San Francisco, Kuzey Amerika’nın en yeşil kenti. Yüzde 77 ile dünyanın en başarılı geri dönüşüm oranına sahip. Kent halkı arasında çevre korumacı girişimlerin tarihi 19. yüzyıla kadar gidiyor. Kent halkı kendi bölgesinde üretilen ürünleri tüketme konusunda oldukça dikkatli. Birçok mahallenin kendi köy pazarı bulunuyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ikinci en büyük kenti olan Cape Town, enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji çalışmalarıyla Afrika’da çevreci girişimlerin başını çekiyor. 2008’de ülkede rüzgar enerjisinden yararlanan ilk kent oldu. 2020’de yenilenebilir enerji kaynaklarını yüzde 10’a çıkarmayı, bu şekilde sık elektrik kesintilerine de çözüm bulunmasını hedefliyor. Bisiklet yolları yaygınlaşıyor, köy pazarları giderek daha popüler hale geliyor.
Oslo ve Stockholm gibi diğer İskandinav kentleri de endekste üst sıralarda yer almakla birlikte Kopenhag yıllardır Avrupa’nın en yeşil kenti seçiliyor. Dünyanın en etkili toplu taşımacılık sistemlerinden birine sahip olan kentte nüfusun yarısından fazlası ulaşım amacıyla bisiklet kullanıyor. Bu nedenle karbondioksit oranı oldukça düşük. Kent halkının bisikletin yanı sıra önem verdiği diğer şey ise geri dönüşüm ve enerji tasarrufu.
42
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
LG Inverter klimalar ile kışın tasarruflu ısınmanın keyfini yaşayın
Yazın hızlı soğutma özelliğiyle yaşam alanlarını konforlu hale getiren LG Inverter klimalar, üstün ısıtma performansları sayesinde kışın da enerji tasarrufu yaparak ısınmayı sağlıyor. Gerçek yeni nesil klimalar olarak gösterilen LG klimalar, soğutma ve ısıtmayı ortam sıcaklığına bağlı olarak uygun bir şekilde kontrol edebilen özgün teknolojik yeniliklerden faydalanıyor. Sıcak ve ferah bir ortam yaratmak için kısa sürede geniş bir alanı ısıtabilecek niteliklere sahip klimalar, dört yöne hava salınım özelliğiyle mekanlarda homojen bir ısı dağılımı sağlıyor. Inverter teknolojili klimalar, kolay kullanımı ve hızlı çalışmasıyla istenen hava sıcaklığına hızla ulaşmayı mümkün kılıyor. Sahip olduğu teknik özelliklerle diğer klimalardan 4 kat daha hızlı şekilde ısıtma yapabiliyor. Akıllı teknolojinin en büyük örneklerinden olan LG klimalar, oda sıcaklığını güvenilir bir şekilde ve sadece 5-6 dakikada 5°C değiştirebiliyor.
Enerji tasarrufu ve yüksek performansı buluşturan bulaşık makinesi
Bosch Active Water Eco² Bosch Ev Aletleri, doğal kaynaklarımızı koruyan ve sürdürülebilir bir yaşamı destekleyen “Doğa Dostu Teknoloji” yaklaşımı ile enerji ve su tasarrufunda öncü bir rol üstleniyor. Bosch Active Water Eco² Bulaşık Makinesi, Zeolit® kurutma teknolojisi sayesinde daha az enerji harcıyor, daha yüksek performans ve mükemmel temizlenmiş bulaşıklar elde etmeyi sağlıyor. Doğa dostu teknolojileriyle gelecek nesilleri düşünen, doğal kaynakları korurken aynı zamanda tüketicilerinin hayatını kolaylaştıran Bosch Ev Aletleri, SMS69U78TR Active Water Eco² Bulaşık Makinesi ile Enerji Tasarrufu Haftası’nı kutluyor. Tüketicilerin beklentilerini karşılarken insanlara ve doğaya karşı saygılı ürünler üretme anlayışından taviz vermeyen ve bu anlayışı “Doğa Dostu Teknoloji” yaklaşımıyla bir adım ileriye taşıyan Bosch, minimum kaynak kullanımı ile maksimum performans ve temizlik sunan SMS69U78TR Active Water Eco² Bulaşık Makinesi ile, hem doğayı hem de aile bütçesini koruyor.
Daha az enerjiyle daha yüksek performans
A+++ enerji sınıfından bile %10 daha tasarruflu olan Bosch SMS69U78TR Active Water Eco² Bulaşık Makinesi yıllık ortalama 194 kWh’lık elektrik harcayarak yıkama yapıyor.7 litre suyla 13 kişilik bulaşığın en verimli şekilde yıkanmasını sağlayan eşsiz teknolojisinin yanı sıra nemi hapsedip enerjiye çevirebilme özelliği ile bulaşıkları çok daha hızlı bir şekilde ve çok daha az enerji tüketerek kurutan ödüllü Zeolit® kurutma teknolojisi sayesinde daha az enerji harcıyor ve daha yüksek performans sunuyor.
Türkiye’nin İlk Yeşil Stadyumu;
Beşiktaş Vodafone Arena
Beşiktaş Vodafone Arena yağmur suyu biriktirme alanları, güneş enerjisi panelleri, enerji tasarruflu aydınlatma sistemi gibi özellikleriyle Türkiye’nin ilk “yeşil stadyumu” olacak. Vodafone Türkiye’nin yapımı süren Beşiktaş Vodafone Arena’yı 4G teknolojisine hazırladığı kaydedildi. Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu olacağı ileri sürülen Beşiktaş Vodafone Arena’nın, gelişmiş 4G sistem ve ekipmanlarıyla donatılacağı belirtildi. İç ve dış mekânlarına özel stadyum sistemleri yerleştirilecek olan Beşiktaş Vodafone Arena’nın, Türkiye’nin ilk 4G bağlantılı stadyumu olacağını ifade edildi. Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile Türk spor tarihinin en çok büyük sponsorluk anlaşmasına imza atan Vodafone Türkiye, yapımı süren ve tamamlandığında Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu olacak.
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
43
ORGANİK YEŞİL
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTE DİJİTAL DÖNÜŞÜME LİDERLİK EDEN VODAFONE TÜRKİYE, 4’ÜNCÜ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORUNU YAYIMLADI
Vodafone, karbon ayak izini 4 yılda %20 azalttı
T
ürkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik eden Vodafone Türkiye, mobil teknolojilerin sürdürülebilir bir gelecek oluşturmada üstlendiği dönüştürücü etkiyi yansıtan faaliyetlerini ve elde ettiği performansı, bu yıl dördüncüsünü yayımladığı Sürdürülebilirlik Raporu’nda açıkladı. Sürdürülebilirliği sosyal sorumluluk olarak değil temel iş stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak gören şirket, her yıl olduğu gibi bu yıl da “şeffaflık” ve “hesap verebilirlik” prensipleri doğrultusunda hazırladığı 2013-14 Sürdürülebilirlik Raporu ile Türkiye’de “AA1000AS” ve “GRI G4 Materiality Matters Check” onaylarını aynı anda alan ilk kuruluş ve telekomünikasyon sektöründe “GRI G4 Materiality Matters Check” onayı alan ilk firma oldu.
Yenilenebilir enerji kullanımında %21 artış
Sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini en aza indirerek daha sürdürülebilir bir toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmayı öncelikli sorumlulukları arasında gören Vodafone, bu kapsamda, son 4 yılda, birim elektrik tüketimini %11, tüm faaliyetlerinden kaynaklanan karbon ayak izini %20 azaltırken, yenilenebilir enerji kullanımını %21 artırdı. Araç başına yakıt tüketimini %27 oranında azaltan firma, son 4 yılda, yaklaşık 490 ortalama aracın yıllık karbon emisyonu kadar tasarruf etti. Ayrıca, atık fatura geri dönüşümü ve e-fatura programları sonucunda, 2013-14 mali yılında, toplam 877 ton kâğıt kullanımını önlerken, 15 bin 116 ağacın kesilmesinin önüne geçmiş oldu. Vodafone’un e-faturayı tercih eden faturalı müşterilerinin oranı, %50’den %57’ye yükseldi.
M2M ile yakıtta %20 tasarruf
“Vodafone İş Ortağım” ile kurumsal müşterilerinin rekabet güçlerini artırmaya ve işlerini sürdürülebilir şekilde büyütmelere indestek olan Vodafone, makineler arasında kablosuz iletişimi
sağlayan makinelerarası iletişim (M2M) çözümleriyle, farklı sektörlerde faaliyet gösteren müşterilerine iş süreçlerinde verimlilik, yakıt ve enerji tasarrufu sağlama ile karbon salımında azalma gibi önemli faydalar sunmaya 2013-14 mali yılında da devam etti. “Vodafone İş Ortağım” hizmetleri arasında yer alan ve Vodafone M2M teknolojisi aracılığıyla Ford Cargo müşterilerine filolarında yakıt tüketimini ve şoför sürüş performansını takip etme imkânı veren Ford Otosan Filo Yönetim Sistemi (Filobil), filo sahiplerine, araç sahiplik maliyetlerinin %60’ını izleme ve %20’lere varan yakıt tasarrufu yapma avantajı sundu. Diğer yandan, yine bir “Vodafone İş Ortağım” hizmeti olan ve Unilever’in Lipton Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi kapsamında Karadeniz’deki çay üretimine ait veri toplama, denetim ve analiz süreçlerini kâğıt ortamından dijital ortama aktaran bir tablet uygulaması olan ECOTAB ise denetim formları için harcanan yaklaşık 50 bin kâğıdın kullanımını ortadan kaldırdı.
Bağımsız güvence görüşü aldı
Vodafone’un dördüncü sürdürülebilirlik raporu, ağırlıklı olarak müşteriler, çalışanlar, düzenleyici kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve toplum tarafından önemli ve öncelikli bulunan konular çerçevesinde hazırlandı. Raporda, şirketin sürdürülebilirlik stratejisi temel alınarak, öncelikli çevresel, sosyal, ekonomik ve etik konular kapsamında, 2013-14 mali yılında hayata geçirilen uygulamalara ve elde edilen performansa yer verildi. Ayrıca, bir sonraki mali yıl için belirlenen hedefler ile geçmiş yıllara ait hedeflere yönelik performans değerlendirmesi de yapıldı.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, şunları söyledi: “Vodafone olarak, Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik ederken en ileri mobil iletişim teknolojileriyle sürdürülebilir bir gelecek sunmak için çalışıyoruz. Sürdürülebilirliği temel iş stratejilerinin odağına yerleştiren bir şirket olarak, Dijital Dönüşüm Hareketi kapsamında ürün, hizmet ve teknolojimizle içinde bulunduğumuz toplumun refah seviyesini artırmayı ve çevreyle uyumlu bir ekonomik büyümeye destek olmayı hedefliyoruz. Diğer yandan, küresel iklim değişimine karşı çevrenin korunmasında bilgi ve iletişim teknolojilerinin anahtar rolünü kullanarak doğadaki kendi faaliyetlerimizden kaynaklanan ayak izini azaltmak için çalışıyoruz. Uzun vadede kurumsal başarımızın sürekliliğini, dönüşüm ve değişim yaratan çözümler sunmak kadar, faaliyetlerimizi sorumlu ve etik şekilde yürütmek ile sağlayabileceğimizin farkındayız. Bu doğrultuda, paydaşlarımızla karşılıklı diyalog halinde olmak ve şirketimizin performansını şeffaf bir şekilde onlara duyurmak amacıyla dördüncü sürdürülebilirlik raporumuzu yayımladık. Raporumuz, sürdürülebilir değer yaratma yolundaki çalışmalarımızın iş modellerimiz, çevre, toplum ve çalışanlarımız üzerindeki önemli yansımalarına odaklanıyor.” dedi.
44
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ TALKIM NEDİR? Talkım, sürgün uçların, çiçekle sonuçlandığı durumdur. NEDEN TALKIM? Çiçekle sonuçlanan sürgün, çiçekten hayat bulan meyve, bu meyveden üretilen sirke ve bu sirkeyle gelen sağlık.
www.ralila.com.tr
ORGANİK TÜKETİCİ
Organik besleniyor muyuz?
Organik beslenme denince aklımıza ne geliyor? Beslenme konusunda bireylerin farkındalığı artıkça doğal beslenme, organik beslenme gibi kavramlar öne çıkmaya başladı. Ancak organik ürünler konusunda hâlâ kafa karışıklığı var. Bu sayımızda sokak sohbetimiz için Beşiktaş’a gittik ve halkın organik gıdalar için ne düşündüğünü ve hangi organik ürünleri tükettiklerini sorduk.
Berk Kaya - 30- Spor Eğitmeni Organik ürünleri sağlıklı yaşamanın önemli bir parçası olarak görüyorum. Son yıllarda birçok gıda ürününde katkı maddelerinin olması bizleri organik gıdaya yönlendirdi. Ekonomik durumum elverdiği ölçüde organik bir yaşam tarzını benimsemekteyim. Aynı zamanda kullandığım gıda dışı bazı ürünlerin de organik olmasına dikkat ediyorum. Örneğin organik sabun tercih ediyorum. Gıda ürünlerinde ise kahvaltılık ve sebzelerde organik ürün seçmeye özen gösteriyorum.
Ekin ERGİN- 27- Mühendis Organik ürünler yetişirken hiç bir kimyasal madde kullanılmıyor diye biliyorum. Çocuğum küçük olduğu için özellikle sebze ve meyvelerini organik almaya çalışıyorum. Ancak fiyatları diğerlerine göre pahalı. Bununla birlikte özellikle internetten eve taze meyve sebze gönderen sitelerden sipariş veriyorum. En azından çiftlikte daha doğal ortamda yetişen ürünleri tüketiyorum.
46
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
Selin Ersan - 23- Bilgisayar Teknisyeni Ben vejeteryanım bu nedenle sebze ve meyve ağırlıklı besleniyorum. Tükettiğim ürünlerin organik olmasına özen gösteriyorum ancak bu sadece evde geçirdiğim zaman içinde gerçekleşebiliyor. Dışarıda yediğim ürünlerde bunu sağlamak zor organik ürünler kullanan çok az mekan var. Olanlarda çok pahalı geliyor.
Ayşe Çınar - 40- Ev hanımı Organik ürün tüketmiyorum. Daha ziyade evde kendi yaptığımız ürünleri tüketiyoruz. Paketli ya da konserve ürün kullanmayarak ailemi koruduğumu düşünüyorum. Güvenilen büyük marketlerin sebze meyve reyonundan alışverişi yapıyorum. Salça, tarhana, ekmek, yoğurt gibi ürünleri evde kendim yapıyorum. Hem daha sağlıklı hem de daha ekonomik oluyor.
Yörünge R A H M İ AY D I N
Düzce Organik Güvenilir Gıdalar Derneği Başkanı
Gelecekte sağlık organik ile gelecek Yeni bir yıla girerken, geçtiğimiz yılların sağlığımıza ne kazandırıp, ne kaybettiğimize bakmakta yarar var. Çünkü açlıktan ölen az kişi gördüm, ama yemekten ölen çok kişi gördüm diyen Franklin, günümüzde adeta çok yemek için yarışan bir mide yapısına ve doyum hissi vermeyen gıdalara bakılırsa hakikaten, yemekten daha çok insanın sağlığını kaybettiğini görüyoruz. u çok yemek yemekle değil, bazen az yemek için diyet uygulama ile de önüne geçile bilir değil, ancak bunun için öncelikle, doğallığın önemine dikkat ederek, besinlerin hem üretimde, hem de tüketimde Doğal (ORGANİK) olmasına dikkat etmek sağlığımız için, geçtiğimiz yılların muhasebesini yapmak demek olur. Yine çok kıymetli bir söz ile devam edelim, İçimizdeki Doğal iyileştirici güç düzelmemiz için en büyük güçtür. Bunu Tıbbın babası addedilen Hipokrat söylemiştir. Hipokrat’ın hastalarına söylediği bu söz hasta insanın, doğallık anlamında çok önem verdiği sağlığın kazanılması, içimizdeki, doğallık iyileştiren en büyük güçtür dediği, içimizin Doğal beslenmesi, Doğal hali ile yaşaması zaten sağlıklı ve Doğal yaşamı getirir, Bu da sağlıklı ömrü getirir. Sağlıksız acı çekilecek bir ömrü kimsenin isteyeceğini düşünemiyorum. Geçen ömürler içinde, her günüm sağlıklı diyen insanlara, yine sağlıklı yıllar diliyorum. Ancak unutmamak lazım sağlığım yerinde iken kıymetini bilmek çok önemlidir, kaybedildiğinde kazanılması zor, onun için günümüzde gıda konuları ile ilgili, birçok tehlikelerin kol gezdiği bir zamandayız. Organik üretim Türkiye’de yeni olmasına rağmen, yine de birçok ürünü bulmak mümkün oluyor. Bazı ürünlerin üretim noktasında, takip sistemleri gün geçtikçe artıyor ve gelişiyor. Sağlık varken değerini bilmek, Organik Güvenilir Gıdalar ile beslenmekle mümkün olabilir. Sağlık ve gençlik için uygulayacağımız diyet, en azından % 60-65 oranında çiğ meyve ve çiğ usulüne uygun pişirilmiş ( buharda kaynama gibi) sebzelerden oluşmaktadır. Her hangi bir gıdayı, bilhassa çiğ olarak tüketmek için hiç bir kimyasal kalıntı olmamasına mutlak dikkat etmek gerekir. O nedenle bu ürünleri mümkün olduğu kadar, Organik olarak tüketmek daha güvenli olur, GDO’lu tohumlar ve üretimde kimyasallar, zirai ilaçlar, Organik ürün üretiminde yasaktır. Yeni Yılda Yaşlanan Bir Takvim Yılı, ama Organik Beslenme ile ilgili her gün, gençleşen bir sağlıklı ömür ile Nice Yıllara… Organik Beslenmek Vücuda verilen Hürriyettir.
B
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
47
En iyi organik alışveriş noktaları Organik bir ürünü nasıl ayırt edebilirim? Ambalajında Tarım ve Köyişleri Bakanlığını logosu ile Kontrol ve Sertifikasyon Firmasının logosu ile organik tarım esaslarına göre üretilmiştir yazısı bulunmalıdır. Organik ürünleri nereden sağlayabilirim? Doğal ve organik ürün satan dükkanlardan, market ve hipermarketlerden satın alabilirsiniz. Organik ürünler neden pahalıdır? Kontrol ve sertifikalı üretim olan organik tarım ürünlerinde gıda güvenliğinin sağlanması için yapılan masraflar nedeniyle özenle yetiştirilen sağlıklı ve güvenilir organik ürünlerde Dünya’nın her yerinde fiyat farkı mevcuttur. Organik ürünlerin doğal ürünlerden farkı nedir? Organik ürünlerde sentetik kimyasal girdiler kullanılmaz ve bu durum üretimden taşımaya kadar her aşamada kontrol edilerek belgelendirilir yani sertifikalandırılır. Organik ürünler organik tarımın esasları ve uygulanmasına ilişkin yönetmeliğe uygun olarak organik tarım esaslarına göre yetiştirilir, ambalajlanır ve etiketli olarak satılır. En önemli fark budur.
48
ADANA BİRBEYAZ ORGANİK MAHFESSIĞMAZ MAH. 79132 SOK. ÇAGDAŞ APT. NO:9 Çukurova EAT PRAY LOVE ORGANIC Güzelyalı Mahallesi Ugur Mumcu Caddesi Duygu Sitesi No:9 Çukurova LOLİPOP PARTİ DÜNYASI NAZLI SOK. NEO STUDIO SİTESİ DÜKKAN 10 Göktürk SEDEN ÖZVEREN CEMALPAŞA MAH. GZİPAŞA BLV. GEN PLAZA NO:45 K:6 Seyhan ANKARA DOĞAL ÇİFTLİK ÜRÜNLERİ FERİR RECAİ ERTUĞRUL CAD. NO:2 ORAN KÜÇÜK ÇİFTLİK PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOK. ANSERA MİGROS A.V.M. NO:17/3 YUKARI AYRANCI ÇANKAYA NAR ORGANİK ÇAYYOLU MAH. 2432. CAD. NO:159/B YENİMAHALLE NATURAVİTA ORGANİK ÜRÜNLER BEYSUKENT PLANLAMACILAR SİT. ANGORA CD. 62/A ÇANKAYA NATUREL BAHÇE Birlik Mah. 428.Cad. No:41 Yıldız-Çankaya SİRYANA AZİZİYE MAH. HOŞDERE CAD. NO:159/A ÇANKAYA TARMEG İNÖNÜ BLV. GÖKKUŞAĞI PARKI KÜME EVLERİ NO:13 ÇANKAYA ANTALYA CORNELİA DE LUXE RESORT OTEL İLERİBAŞ MEVKİİ BELEK GLORIA RESORT ACISU MEVKİİ BELEK SERİK/ ANTALYA BELEK MARCO POLO TATİL KÖYÜ ÇAĞLAYAN MAH. 2056 SOK. NO:14 MURATPAŞA BARINAKLAR MAXX ROYAL HOTEL BELEK İSKELE MEVKİİ BELEK SERİK RIXOSS PREMIUM İLERİBAŞI MEVKİİ BELEK SERİK RIXOSS PREMIUM RIXOSS PREMIUM BELEK İLERİBAŞI MEVKİİ BELEK SERİK STAR MARINE ÇAĞLAYAN MAH. 2050 SOK. NO:12/1 LARA / FETHİYE AYDIN DEĞİRMEN RESTAURANT & ORGANİK MARKET DAVUTLAR YOLU 4.KM. ATATÜRK CD. KUŞADASI BALIKESİR TARLAKUŞU İSMETPAŞA MAH. CUMHURİYET CD. NO:53 Ayvalık ÇANAKKALE SAKLICENNET GÖKÇEADA FATİH MAH. İNÖNÜ CAD. NO:30 GÖKÇEADA ESKİŞEHİR HEKİMLER ORGANİK ATATÜRK BULVARI AKARBAŞI MAH. DEDELER AP. NO:52/C MERKEZ İSTANBUL ABANT ŞARKÜTERİ GÖKTÜRK BELDESİ BELEDİYE CAD. MERKEZ MAH. NO: 26 / 235 EYÜP ABRA NATUREL ZÜHTÜPAŞA MAH. BAĞDAT CAD. VEDAT HAN İŞ MRK. NO: 41/35 KADIKÖY AK ORGANİK KARLIKTEPE MAH. SPOR CAD. NO:16/B KARTAL AMBAR İSTİKLAL CAD. KALLAVİ SOK.NO:6
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
BEYOĞLU BAHÇE ORGANİK TEPEÖREN MAH. FIRAT CAD. F-1 YOLU MILLENIUM BAZAAR NO : 54 ORHANLI TUZLA BAHÇEŞEHİR GURME KAHVALTI PRESTİJ AVM YANI DOĞA PARK CAD. GÖLET PARK NO:11/D-E B.ÇEKMECE BAKIRKÖY ORGANİK 10 TEMMUZ CAD. IŞIK AP. NO: 15 D: 2 YENİMAHALLE BAKIRKÖY BALZEY BİODEPO H.RIFAT PAŞA MAH. PERPA TİC. MERKEZİ A71 / 225 ŞİŞLİ BARIŞ DOĞAL ÜRÜNLER BAHÇEŞEHİR PARK ÇARŞI ŞELALE CD. BARIŞ SOK. D2 BAHÇEŞEHİR CİHANGİR YOGA MECLİSİ MEBUSAN YOKUŞU NO:15 K:4 BEYOĞLU ÇİFTSARMAL MERKEZ MAH. FIRIN SOK. FULYA AP. NO:10/5 AVCILAR DOĞA EVİNİZDE NÜZHETİYE CAD. YUVAM AP. NO: 10-12 D:1 BEŞİKTAŞ DOKA TARIM ORGANİK VE DOĞAL ÜRÜNLER ESENKENT MAH. ŞAİR FUZULİ SOK. NO:1 ÜMRANİYE ECEM NATUREL KOZMETİK KİŞİSEL BAKIM VE SAĞLIK ÜRÜNLERİ ÇAKMAK MAH. İKBAL CD. TÜRBE SOK. ECEM CENTER NO:62/2-3 ÜMRANİYE ECOLİFE SIRASELVİLER CAD.SOĞANCI SOKAK NO:8/C CİHANGİR BEYOĞLU
ECOORGANİK BÜYÜKDERE CD. CEVAHİR A.V.M.NO:22/A K:1 KOÇTAŞ KARŞISI ŞİŞLİ EKO ORGANİK BARIŞ MAH. ZAFER CAD. KULE ÇARŞI NO:1 D:41 BEYLİKDÜZÜ EKOZEL AKŞEMSETTİN MAH. LALE SOK. BARIŞ AP.NO:3/9 EYÜP ELTA ADA CAFERAĞA MAH. YENİ FİKİR SOK. SUN AP. NO:3/A KADIKÖY FESTİVAL ORGANİK MEHMET AKİF MAH.KUBİLAY CAD.NO:3 D-3 ÇEKMEKÖY ÇEKMEKÖY FOR SEASONS ÇIRAĞIN CAD. NO:28 BEŞİKTAŞ FOUR SEASONS HOTEL TEVKİFHANE SOK. NO:1 SULTANAHMET GAİA YÖRESEL SÜREYYAAĞAOĞLU SOK. NO:31 LOFÇA PALAS AP. TOPAĞACI ŞİŞLİ GARAGE GOURMET MERKEZ MAH. GÖRKEM SOK. 93. BLK NO:9/C TURİN İŞ MERKEZİ KAĞITHANE GİMTAŞ SUADİYE GİMTAŞ MARKET BAĞDAT CADDESİ PLAJ YOLU SOKAK NO:2/16 KADIKÖY GOURMET SLOW FOOD Köybaşı cad.No:145 Yeniköy Sarıyer GREEN PARK PENDİK DOĞU MAH. TEMENYE MEVKİİ ANKARA CAD. NO:200 PENDİK GREEN SPOT ATAŞEHİR KARAMAN ÇİFTLİĞİ YOLU CD. GÖÇER AP. NO:60/A2 ATAŞEHİR GREENGOODS.COM BAĞDAT CAD.BOZKIR SOKAK. NO:2/25 ONUR APT B BLOK KADIKÖY
ORGANİK MAĞAZAM 2010 yılında faaliyetlerine başlayan Organik Mağazam; gıda,sağlık ve kozmetik alanında Türkiye’de temin edilebilen sertifikalı organik ürün çeşitlerini en ekonomik şekilde siz değerli müşterilerimize sunmaktadır. Misyonumuz; Türkiye’de henüz olgunlaşmamış olan organik ürün tüketimini çevreye ve sağlığa duyarlı olan siz değerli müşterilerimizin de desteği ile yaygınlaştırmaktır. Bunun yanında; Organik Mağazam, daha sağlıklı bir yaşam arzulayan ve daha güvenilir gıdalarla beslenmek isteyen müşterilerimize en iyi ürünleri en uygun fiyatlara temin edebilmeyi prensip edinmiştir. Organik Mağazam olarak sizlere %100 müşteri memnnuniyeti sağlamak hedefimiz olup herhangi bir sorununuzda sizlere en iyi şekilde yardımcı olmayı taahhüt ederiz. Merkez Mh. Menekşe Sk No:17 34320 Avcılar/İstanbul (0212) 590 9290 www.organikmagazam.com
GURMETEK ORGANİK MARMARA UYUMKENT SİT. TİCARET MERKEZİ NO:9 KINALI MEVKİİ NO:9 SİLİVRİ GURUNZİ KERESTECİLER SİT. FATİH CAD. YILDIRIM SOK. MEHMET ELMAS İŞ MERKEZİ NO:39 MERTER HAPPY CAKING CAFE ANADOLU HİSARI GÖKSU GÖZTEPE YOLU 6-38 SOK. BEYKOZ HASAD ORGANİK Tahtakale mah.Vatan cad. No:20/1 Avcılar ITIR ECZANE SIRASELVİLER CAD. NO:9B1 K:3 BEYOĞLU İLK ORGANİK SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. CUMHURİYET MAH. SADIK ŞENDİL SOK. NO:35 / A ŞİŞLİ İMECE EKOLOJİK PTT EVLERİ MAH. CAMİ SOK. NO:9 SARIYER İSTANBUL DORS L mah. Büyükdere cad. No:168 Beşiktaş İYE SPA Merkez mah. Efnan sok.Yunus apt. No:15/3 Çekmeköy İYİ DÜKKAN KAPTAN ARİF SOK. NO: 28 / C SUADİYE KATRE ZEYTİNYAĞI & SOĞAL ÜRÜNLER KOZYATAĞI CAN SOK. NO: 28 / 2 KADIKÖY KELİF RESTAURANT SARAH MAH. DR.ADNAN BÜYÜKDENİZ CD. NO:6/1 ÜMRANİYE KEMER COUNTRY MACROCENTER GÖKTÜRK MAH KEMERBURGAZ YOLU KEMER COUNTRY EYÜP KIRIKAMBAR DOĞAL ÜRÜNLER VE BAHARAT KÖYİÇİ CD. KOZAN SOK. GÜRÜN HAN NO:9 BEŞİKTAŞ LA VİTA NİŞANTAŞI VALİKONAĞI CAD. NO:58 ŞİŞLİ MAKİ ORGANİK GÖKTÜRK MAH. İSTANBUL CAD. NEO ÇARŞISI NO:14/A EYÜP MİHRİBAH SULTAN RESTORAN KUMBARACI YOKUŞU NO:77 BEYOĞLU NAMLI GURME ATAKÖY ATAKÖY KONAKLARI ADNAN KAHVECİ BULVARI 6. KISIM ZK1-17 BAKIRKÖY NAMLI GURME BAĞDAT CADDESİ GÖZTEPE MAH. BAĞDAT CAD. NO:272 KADIKÖY NAMLI GURME BAKIRKÖY ATAKÖY KONAKLARI ADNAN KAHVECİ BULVARI 6. KISIM ZK1-17 BAKIRKÖY NAMLI GURME EMİNÖNÜ HASIRCILAR CAD. NO: 14-16 EMİNÖNÜ NAMLI GURME GÖZTEPE GÖZTEPE MAH. BAĞDAT CAD. NO:272 KADIKÖY NAMLI GURME KARAKÖY RIHTIM CAD. KAT OTOPARK ALTI NO: 1 / 1 KARAKÖY NARKÜTERİ RUMELİ HİSARI BALTALİMANI CAD. NO:13A SARIYER NATİF TERAPİ AYAZMADERE CD. DİKİLİTAŞ MH. NO:10/11 MEDYA PLAZA DİKİLİTAŞ BEŞİKTAŞ NATURA TERAPİA BAHÇELİEVLER MAH. ADNAN KAHVECİ BLV.NO:107-A BAHÇELİEVLER NATURA TÜRK İNTERNET PAZARLAMA İSTİKLAL MAH. ŞADIRVAN SOK. NO:19 / A ÜMRANİYE NATURELSEPETİM Şemsettin günaltay cad. Afşar sok. Arzu apt. No:17/1 Kozyatağı NEV-İ CAFE HARAÇÇIBAŞI SOK. NO:29 Fatih OLİVE FARM OF DATÇA MERKEZ MAH. REŞİTPAŞA CAD. MENEKŞE SK. NO:17 AVCILAR OLİVMARE ORGANİK MARKET HALASGARGAZİ
MAH. ZAFER SOK. NO:34/A ŞİŞLİ ORGANİK DÜKKAN BEBEK MAH. MANOLYA SOK. NO:7/A BEŞİKTAŞ ORGANİK TAZE MADEN MAH. KİLYOS CD.NO:156/A SARIYER ORGANİKS KOZYATAĞI MAH. BUKET SOK. NO:20/1 B2/40-41 KOZZY ALIŞVERİŞ MERKEZİ 1. KAT KADIKÖY PAGA GURME EVİ ATATÜRK CD. NO:59/1 KOZYATAĞI Kadıköy PANAYIR GURME BARBAROS MAH. KARANFİL SOKAK 3351 ADA ÇARŞI BİNASI K.1 ATAŞEHİR PARK PEYNİR İSTİNYE PARK İSTİNYE BAYIRI CAD. 34460 İSTİNYE PETİT PAİN KAVACIK MAH HÜLAGÜ CAD NO 27 PİNTİ CAFE GAZETİCİLER MAH. MATBUAT SOK. NO:8 MECİDİYEKÖY ŞİŞLİ PLATO M.Y.O. SEYRANTEPE MAH. ALTINAY CD. NO:23 İSTANBUL POLENEZ GURME ŞARKÜTERİ PINAR MAH. İSTİNYE BAYIRI CD. ABC YOLU ENKA OKULLARI KARŞISI İSTİNYEPARK A.V.M. Sarıyer POWER PLATE BAĞDAT CAD. GÜZEL SOK. NO:2/8 SELAMİÇEŞME KADIKÖY ROYAL ÇİKOLATA FABRİKA SATIŞ MAĞAZASI CUMHURİYET MAH. FIRIN SOK. NO:6/A ŞİŞLİ SAFRAN VALİ KONAĞI CAD. NO: 60 / A NİŞANTAŞI ŞİŞLİ SAKLICENNET MİMARSİNAN MERKEZ MAH. SULTAN MURAT CAD. AKA SOK. NO:2 İSTANBUL SAKLICENNET AKATLAR AKATLAR MAH. ZEYTİNOĞLU CD. YEŞİM SK. NO:19 K: 1 AKATLAR BEŞİKTAŞ SAKLICENNET BAĞDAT CADDESİ BAĞDAT CAD. NURAL AP. NO:127/C FENERYOLU KADIKÖY SAKLICENNET ÇENGELKÖY NATOYOLU ÜZERİ ATA 2 SİTESİ ÖNÜ MAXİCİTY A.V.M NO:06-038-A+1 ÜSKÜDAR SAKLICENNET MERTER OSMANİYE MAH. ÇIRPICI YOLU TEKZEN YANI BAKIRKÖY SAKLICENNET OPTİMUM İSTİKLAL SOK. NO:10/4 OPTİMUM A.V.M. YENİSAHRA SAKLICENNET PERLAVİSTA MİMAR SİNAN MERKEZ MAH. SULTAIN MURAT CD. AKA SOK. NO:2 B.ÇEKMECE SAKLICENNET SİLİVRİ E-5 KARAYOLU ÜZERİ KARA ALİ ÇEŞME MEVKİİ MAXİ CİTY A.V.M. NO:5003-A+3 SİLİVRİ SAKLICENNET TORYUM MİMAR SİNAN MERKEZ MAH. SULTAIN MURAT CD. AKA SOK. NO:2 B.ÇEKMECE SERENTE ORGANİK HAYDAR ALİYEV CAD NO 2 2B BEŞİKTAŞ SWISS OTEL THE BOSPHORUS İSTANBUL SWİSSOTEL THE BOSPHORUS İSTANBUL BAYILDIM CAD NO:2 BEŞİKTAŞ TARLADAN EVE SÖĞÜTLÜÇEŞME CD. NO:82/402 ALTIYOL KADIKÖY TİRYAKİ MARKET ACARLAR MAH. 3.CADDE 12 SOK. NO:16/1 BEYKOZ TOPRAK ORGANİK PERPA TİC.MERKEZİ A BLOK NO:1332 K:11 ŞİŞLİ VİTAMİNERA ATAKÖY 9. KISIM ATRİUM ÇRŞ. NO:107 ATAKÖY BAKIRKÖY
w w w . t a z e d i r e k t . c o m
w w w . b i o o r g a n i k . c o m
w w w . b a s a k o r g a n i k . c o m YALKIN CADDEBOSTAN TOPAĞACI SOK. NO:19/1 A ÇINAR AP. GÖZTEPE KADIKÖY
YEŞİL NOKTA TEMİZLİK KOZMETİK GIDA TEKSTİL DAN.TİC. 7080 SOK. NO: 7 PINARBAŞI BORNOVA
YOGA TIME HALASKARGAZİ CAD. YILMAZLAR PASAJI HÜSEYİN HİLMİPAŞA İŞL HANI NO:153 K:1 ŞİŞLİ
KAYSERİ
İZMİR EGE ÇÖLYAKLA YAŞAM DERNEĞİ ANKARA CAD. BAHAR AP. NO:237 K:1 D:2 BORNOVA GREEN SPOT 7080 SOK. NO:7 PINARBAŞI Bornova
YAŞAMSAL ORGANİK KİÇİKAPI MAH. ŞEKERCİLER CD. NO:3 MELİKGAZİ KONYA RASAYANA MELİHŞAH PAZARI MELİKŞAH MAH. AKKONAK SOK. NO:21/H MERAM MERSİN
JADU CAFE MİTHATPAŞA CAD. NO:47 NARLIDERE NEİLSON CLUB PHOKAIA NEİLSON CLUB PHOKAIA 2. MERSİNNAKİ KOYU ESKİFOÇA
EKOLOJİK YAŞAM GİRİŞİMCİLERİ VE GÖNÜLLÜLERİ DER. PALMİYE MAH.1216 SK. NO:6/B YENİŞEHİR MUĞLA
ORGANİKS LİFE 6440 / 4. SOK. NO: 4/ A BOSTANLI
BODRUM ORGANİK GIDA ADLİYE CAD. ADALET İŞ MERK. A BLOK NO:3 BİTEZ BODRUM
ÖNCE KAHVALTI KÜLTÜR MAH. 1379 SOK. TEVFİK BEY APT. NO: 18/D ALSANCAK
CERİ CAFE BURUNCUK MEVKİİ NO:A/75 SELİMİYEKÖYÜ MARMARİS
SY KOZMATİK GIDA SAĞLIK DOĞAL YAŞAM ÜRÜNLERİ MİTHATPAŞA CD. 765/B GÖZTEPE
DELİ MEZE ESKİÇEŞME MAH. CAFERPAŞA CD. NO:45/B BODRUM
www.organikturkiye.com.tr
Ocak 2015
49
ORGANİK TEST
Test edildi... deneyebilirsiniz! Bilgi
Organik Türkiye ailesi olarak sizler için test ettik
Evde Organik Tereyağ Yapın
O mis gibi süt kokulu köy tereyağları, her zaman, herkesin hoşuna gitmiştir. Ama hazır aldığımız tereyağlarında umduğu tadı bulamayanlar, tereyağını tamamen katkısız kendi yapmak isteyenler için çok pratik, ucuz ve lezzetli bir tarifimiz var. İnanın o kadar kolay yapılıyor ki, poğaça yapmak bile daha çok vaktinizi alır. Gerekli olan sadece, süt kreması yani bildiğimiz krema. Kremanın biraz yoğun olması gerekiyor dolayısıyla marketlerde satılan kutu kremalar yerine, özellikle süt -yoğurt fabrikalarının fabrika satış mağazalarında ya da şarküterilerde satılan kremalardan bulursanız kaçırmayın derim. Hem daha lezzetli oluyor, hem de daha az sıvı süt çıktığından, daha fazla tereyağ elde ediliyor. Gelelim tarifimize: Malzemeler: 2 adet 500 gramlık krema. 1 kg lık kremayı yoğurma kabımıza boşaltıyoruz. Ve yoğurmaya başlıyoruz. Krema gördüğünüz gibi yoğun bir kıvamda, Kremamız yoğurulmaya başladıkça kıvam alıp toparlanacak, bir yandan da sütünü bırakacak. Sütünü bıraktıkça, ayrı bir kaba alıyoruz ve böylelikle daha rahat toparlanacaktır. Artık süt çıkmayınca ve kremamız adeta tereyağ-margarin kıvamına gelince, şekillendirmek istediğiniz, kapaklı bir kaba alıyoruz ve dinlenip donmasını sağlıyoruz. Afiyet olsun.
Evde Organik Çikolata Yapımı
Kakao yağını yakmayacak şekilde eritiyoruz. (ben benmari usulu yaptım) içerisine pudra şekeri ve kakao koyup, pütür pütür olmayacak şekilde çırpıcıyla karıştırarak çırpıyoruz. Son olarak buzdolabımıza koyacağımız kalıbımıza koyarak (bu esnada içerisine üzüm, badem ve bal katmak isteyenler koyabilir) buzdolabında soğumaya bırakıyoruz. Not:kakaoyağı 30 derecede eriyebilme özelliğine sahiptir. Malzemeler: 100-150 gram kakaoyağı(organik) 1 çay bardağından biraz az pudra şekeri(organik) bitter için: 4 yemek kaşığı kakao(organik) normal için: 2 yemek kaşığı kakao (organik) isteğe göre; fındık, fıstık, üzüm, kayısı, badem ve bal.
50
Ocak 2015 www.organikturkiye.com.tr
18 Aralık 2014 - 30 Ocak 2015 tarihleri arasında, Migros mağazalarından Money Club kart ile tek seferde her 25 TL’lık Orvital Organik Gıda (Organik Tavuk, Şarküteri, Bakliyat ve Makarna) alışverişinizde bir çekiliş hakkı kazanın.
5 ADET
5 ADET
iPod nano
iPhone 6
16 GB Space Grey
16 GB Space Grey
5 ADET
iPad Air
WiFi + Cellular 16 GB Space Grey