Sağlık Dergisi 7. sayı

Page 1

Sayı 7 | 2017

Türkçe Sağlık Dergisi | Türkisches Gesundheitsmagazin

TATİLDE KEYFİNİZ KAÇMASIN Tatil keyfiniz hastalıkla son bulmasın Çocuğunuzla sağlıklı tatilin püf noktaları Bronzlaşmak için ne yemelisiniz?

Cildinizde yılların izlerini dolgu ile silmek mümkün

Epilepsi ile ilgili bilmeniz gereken 10 gerçek



Platform- Sağlık

Yeni bir sayı ile sizlere merhaba emeninin mutluluğunu yaşıyoruz. Altıncı sayımızı yine yoğun bir çaba ile dopdolu bir şekilde sizlere ulaştırmayı hedefledik. Umarız elinizde tuttuğunu bu yeni sayı da sağlıklı yaşam için bir nebze olsun sizlere katkı sunar. Kısaca göz atacak olursak bu sayımızın ana konusu yaz sağlığı. Yaz sağlığı derken de tatil günlerinde yaşanacak olası sağlık risklerine dikkat çekiyoruz. Ne demişler, önce sağlık… Bu sayımızda ele aldığımız ilk başlık „Unutkanlık“ hasatlığı. Lokmanhekim Hastaneleri’nden doktorumuz Savali Eryılmaz gençlerin unutkanlık halinin ciddiye alınmasını öneriyor. Hatta bu tür şikayeti gençlerin ciddi bir nörolojik değerlendirme ile gerekirse bir takım testlerden geçirilmeleri gerektiğini belirtiyor. Estetik önemli başlıklarımızdan biri olmaya devam ediyor. Bu ayda estetik bölümümüzün konusu hemen her inansın merak ettiği, ilgi duyduğu hatta uygulatmayı düşündüğü karın germe estetiği. Konuyla ilgili Op. Dr. Orhan Erbaş’ın yazısını 9. sayfamızda okuyabilirsiniz.

Impressium

+49 30 589 106 98 www.platform-saglik.com info@platform-saglik.com

Redaktion:

Hakan Yazanel Erdem Nedim

Ve tatil… Tatil denince sağlık ikinci panda kalır. Akla genelde dinlence ve eğlence gelir. Öte yandan unutmamak gerekir ki ancak sağlıklı bir beden dinlenmenin ve eğlenmenin hakkını verebilir. Lokman Hekim Hastaneler grubundan bir aile hekimimiz tatil keyfini hastalığa terk etmemeniz için bir yazı kaleme aldı. Biz konuya ayrıca bir de çocuklar açısından yaklaşan yazı hazırladık. Yine tatilde beslenme ve sağlıklı bronzlaşma da bu sayımızın diğer önemli başlıkları.

Reklam:

Sadece bunlar değil, dergimizin sayfalarını çevirdikçe birçok sağlık, estetik ve spor konusunda ilginç yazılar, soru cevaplar, öneriler sizleri bekliyor. Sağlıklı bir yaşam için hayatımızda yapacağımız küçük değişikliklerin, doğru bilgi ve davranışların ne kadar önemli olduğunu unutmayalım. Gelecek sayımızda buluşmak bileğiyle sağlık ve mutluluk diliyoruz. Kapak Shutterstock.com, NataSnow | sayfa 4, pixabay.com | sayfa 6, Shutterstock.com, Billion Photos | sayfa 8 Shutterstock.com, Sergey Nivens | sayfa 9 Shutterstock.com, Andrei_R | sayfa 10 Shutterstock.com, Lucky Business | sayfa 12 Shutterstock.com, Syda Productions | sayfa 13 üst, Shutterstock.com, schankz | sayfa 13 alt, Shutterstock.com, Oksana Kuzmina | sayfa 14 Shutterstock.com, David Tadevosian | sayfa 16 Shutterstock.com, Yuganov Konstantin | sayfa 18-19, Shutterstock.com, Marko Poplasen | sayfa 20, Shutterstock. com, Teresa Kasprzycka | sayfa 21, Shutterstock.com, wavebreakmedia | sayfa 22 Shutterstock.com, Maridav | sayfa 23 üst, Schutterstock.com, LElik83 | sayfa 23 alt, Shutterstock.com, AstroStar | sayfa 24 Shutterstock.com, Marcie Fowler - Shining Hope Images | sayfa 25 Shutterstock.com, cunaplus | sayfa 26- 27 Shutterstock.com, Irina Bg | sayfa 30 Shutterstock.com, Soyka| sayfa 31 Shutterstock.com, Gökhan Aydogdu| sayfa 32 Shutterstock.com, Nikuwka| sayfa 33 Shutterstock.com, Africa Studio | sayfa 34 Shutterstock. com, Sergey Nivens| sayfa 35 Shutterstock.com, ESB Professiona |sayfa 35 Shutterstock.com, Sergey Nivens | sayfa 35 Shutterstock.com, goodluz | sayfa 38 Shutterstock.com, Green Apple |Hakan Yazanel | pixabay.com

Dergisi

Werrastr. 36 12059 Berlin

Sağlık deyip de aşırı kilo hatta obeziteye değinmemek neredeyse imkansız hale geldi. Obezite artık bir sorun değil hastalık olarak görülüyor. Çünkü kendi başına birçok hastalığı tetikliyor. Obezite sizi değil, siz obeziteyi yenmelisiniz. Konuyu doktorumuz Gülsemin Ertürk Çelik ele aldı. keyifle okuyun.

Memorial Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Prof. Dr. Aygül Demirol bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin en önemli sorunlarından biri olan tüp bebek tedavi yöntemlerine değinen bir makale yazdı. Doktorumuz modern yöntemlerle nasıl çocuk sahibi olunacağı sorusunun cevabını veriyor.

foto

Künye / Impressium

Editörden

Değerli okurlar,

Ayşe Altuğ

Hakan Yazanel reklam@platform-saglik.com Danışman: Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Hastaneleri, Memorial Sağlık Grubu, Tasarım ve düzenleme: Ajans B, Berlin Baskı: Concept Medienhaus GmbH Bülowstraße 56 - 57 10783 Berlin www.conceptmedienhaus.de Platform- Sağlık Dergisi Berlin‘de 10.000 Adet basılmıştır. PlatformDergisi bir Ajans B yayın organıdır. Dergide çıkan yazıların ve içerikleri, sorumluluğu ve doğruluğu yazara aittir.

Gelecek Sayıda Gebelik Sırasında Babalara Düşen Görevler

Geçmeyen Mide Ağrısı Ve Hazımsızlığa Dikkat

Hepatit B Karaciğer Sirozuna Dönüşebilir

Yetişkinlerde Görülen Çocuk Hastalıkalrına Dikkat!

Burun Estetiği

Çocuklar ve Çikolata


İÇİNDEKİLER

6

Yaşlılık değil Hastalık belirtisi unutkanlık

22 20 18

Tatilde ipin ucu kaçmasın

Tatil keyfiniz hastalıkla son bulmasın Çocuğunuzla sağlıklı tatilin püf noktaları

Epilepsi ile ilgili bilmeniz gereken 10 gerçek

Beyin Yorgunluğunu Önlemenin Yolları

8 10

14 16

Obeziteye yenilmeyin harekete geçin

Göbek eritmek için tavsiyeler

Dişlerin sağlıklı olması beyaz olmasından daha önemlidir

12 26

24

Bronzlaşmak için ne yemelisiniz?

Oyunun Unutulmuş Gücü

Cildinizde yılların izlerini dolgu ile silmek mümkün

Bal ile gelen mucİze; apiterapi

30

28 Modern yöntemlerle Bebek sahibi olabilirsiniz

32


QURBAN - TEILE SEGEN

KURBANLA MERHAMETİ PAYLAŞIN

Gruppe

A

GRUP Gruppe

B

GRUP Gruppe

C

GRUP Gruppe

D

GRUP Gruppe

E

GRUP Gruppe

F

Tanzanya, Moğolistan, Zimbabve, Ruanda, Çad, Burkina Faso, Togo

Somali, Nepal, Kenya, Sudan-Darfur, Sri Lanka

Mali, Keşmir, Hindistan, Pakistan

Kamboçya, Arakan, Avusturya

Makedonya, Bosna, Lübnan

Türkiye

Tansania, Mongolei, Zimbabwe, Ruanda, Tschad, Burkina Faso, Togo

Somalia, Nepal, Kenia, Sudan-Darfur, Sri Lanka

Mali, Kaschmir, Indien, Pakistan

Kambodscha, Arakan, Österreich

Mazedonien, Bosnien, Libanon

Türkei

60€

80€

100€

120€

160€

250€

Online-Spende

ONLİNE BAĞIŞ www.wefa.org

Telefon-Spende

TELE BAĞIŞ

+ 49 (0) 221 880 64 80 + 49 (0) 178 325 62 07

SMS-Spende

SMS BAĞIŞ

SMS ile BAYRAM yaz, 81190‘a gönder,10 € ile bir yetimin bayram harçlığını karşıla!

Überweisung

HAVALE

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 5

GRUP

IBAN: DE30 3716 0087 0252 5250 25 BIC: GENODED1CGN


UNUTKANLIK YAŞLILIK DEĞIL HASTALIK BELIRTISI

Gençlerin unutkanlık halinin ciddiye alınması ve ciddi bir nörolojik değerlendirme ile gerekirse bir takım testlerden geçirilmeleri gerekiyor

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 6

Dr. Savili ERYILMAZ Lokmanhekım Hastanelerı / Nöroloji

Genellikle yaşın ilerlemesiyle birlikte gündeme gelen unutkanlık, sadece yaşlılarda değil, gençlerde de rastlanan bir olgu haline dönüşmeye başladı. Gençlerde, vitamin eksiklikleri, hormon bozuklukları ya da depresyon gibi zihinsel yeteneklerde bozulma ile seyreden pek çok ciddi hastalığın ilk ya da en önemli belirtisi unutkanlıktır. Unutkanlık şikâyetinin ciddiye alınması ve fark edildiğinde tıbbi yardıma başvurulması gerekir. Genç ve orta yaşlarda ortaya çıkan unutkanlığın nedenleri ileri yaştaki unutkanlıklara göre farklılıklar gösterir. GENÇ UNUTKANLIĞI Gençlerde unutkanlık genellikle kişinin kendisi ya da çevresi


tarafından iş yükü yoğunluğu ve stresle ilişkilendiriliyor. Bu kısmen doğru olmakla birlikte her zaman doğru olmayabilir. Bazen asıl neden; iç salgı bezlerinde fonksiyon bozukluğu, kansızlık, vitamin eksiklikleri veya bedensel kaynaklı olabiliyor. Bu durumda ayırt edici nokta, kişinin unutkanlığına eşlik eden, altta yatan asıl nedene bağlı başka şikâyetler olup olmadığıdır. Bu nedenle, gençlerde unutkanlık halinin ciddiye alınması ve ciddi bir nörolojik değerlendirme ile gerekirse bir takım testlerden geçirilmesi gerekiyor. Özellikle genç ve orta yaşlarda görülen, iş stresi, yoğunluk ve uyku sorunlarıyla ilişkilendirilen unutkanlık geçici olabiliyor. Yaşlılarda ise ilerleyiciliği gözlenmeyen unutkanlıklarda kaygılanmaya gerek olmasa da düzenli izlemin ihmal edilmemesi gerekiyor. YOL BULAMIYORSANIZ DİKKAT! Giderek artan unutkanlık dışında yol bulamama, aritmetik yapamama, içe kapanma, canlı hayaller görme gibi ek bulguları olan, ailesinde Alzheimer hastası bulunan, felç ve ciddi kazalar geçiren kişilerde unutkanlığın ihmal edilmemesi gerekiyor. Bilinen bir nörolojik hastalığı olan (Beyin damar hastalığı, MS, epilepsi gibi) veya farklı tıbbi hastalıklara sahip (Şeker hastalığı, kalp krizi, kanser vb) kişilerdeki unutkanlığın altında farklı hastalıklar yatabildiği için daha titiz bir inceleme ve izlem gerekiyor. ARA SIRA OLUYORSA ENDİŞE ETMEYİN Ara sıra unutkanlık sorunu yaşanıyorsa endişelenmeye gerek bulunmuyor. Bu durumda kişinin günlük yaşantısının, uyku düzeninin, beslenme tarzının gözden

geçirilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Yeni bilgi edinme ve hatırlamada zorluk çekenler, yemek yapma, ev düzenini sürdürme, araba kullanma, karar verme, bütçelerini planlama gibi önceden yaptıkları işleri yapmakta zorlananlar, bulunduğu yeri veya yolu şaşıranlar, eskisine oranla daha durgun olanlar ya da kontrolsüz davranışlar gösterenler ile konuşmasında tutukluk ve kelime bulmada güçlük yaşayanların zaman geçirmeden hafıza bozuklukları ünitelerine müracaat etmeleri öneriliyor. HAFIZAYI CANLI TUTMAK İÇİN 10 ÖNERİ Sağlıklı bir beyne sahip olmak ve unutkanlığı önleyebilmek için uyku ve beslenme, egzersiz ve spor gibi aktiviteler büyük önem taşıyor. Alkol, sigara, aşırı çay ve kahve gibi besinler ile aşırı gerginlik genel sağlığımız gibi düşünce sağlığımızı da etkiliyor. Bunun dışında beyin işlevlerini canlı tutmak için okumak, bulmaca çözmek gibi zihin aktiviteleri çok olumlu sonuç veriyor. Hafızayı canlı tutmak için şu 10 öneriyi dikkate almanızda yarar var 1. Hesap makinesi kullanmayın, hesaplarınızı elle yapın. 2. Şiir veya şarkı sözü ezberleyin. 3. Telefon numaralarını ezberlemeye çalışın. 4. Kâğıt oyunlarını deneyin. 5. Benzer olmayan nesneler arasında bağlantılar kurmaya çalışın. 6. Çapraz bulmaca çözün. 7. Cep telefonu konuşmalarınızı azaltın. 8. Yağlı yemeklerden uzak durun. 9. Aşırı alkol tüketmeyin. 10. Sigara içmeyin ve düzenli spor yapın.

BU BESİNLERE DİKKAT! • Demirden zengin yiyecekler olan; et, yumurta, kuru baklagiller, pekmez, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru meyveler tüketin. ( Demir eksikliği, kişide dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon eksikliğine neden oluyor.) • B12 vitamininin eksik alınması unutkanlığa yol açtığı için; dana eti, süt ve süt ürünleri gibi besinleri yiyin. • E vitamininin, beynin hassas ve yağlı dokularını koruduğunu unutmayın. • Beyin fonksiyonlarını koruyan; kayısı, kırmızıbiber, ıspanak ve portakal gibi besinlere beslenmenizde daha çok yer verin. • Yaban mersini gibi meyvelerin bol miktarda, ‘Polifenol’ içerip beyin hücrelerini serbest radikallere karşı korudu- ğunu unutmayın. • Elma, böğürtlen, kiraz, kırmızı erik, ahududu ve çileğin en iyi antioksidan kaynakları olduğunu hatırlayın. • Güçlü antioksidanlar olarak; kayısı, kırmızı ve yeşil üzüm, portakal, kırmızı greyfurt, şeftali, armut ve mandalina da tüketin. • Ceviz, Omega 3 yağ asidi açısından en zengin kaynaklar oldukları için beslenmenizde mutlaka yer verin.


Beyin Yorgunluğunu Önlemenin Yolları Dikkat eksikliği, algılama bozukluğu, unutkanlık gibi belirtilerle ortaya çıkan beyin yorgunluğu, iş ve sosyal yaşamı olumsuz etkiliyor. Beyin yorgunluğunu atmak ve beyin sağlığını korumak için günlük yaşam içinde uygulanabilecek birkaç basit öneriyi dikkate almak önem taşıyor. Uzm. Dr. Abdullah ÖZKARDEŞ Nöroloji Memorial Şişli Hastanesi

Beyin yorgunluğunun belirtileri genellikle Alzheimer hastalığı ile karıştırılmaktadır. Ancak Alzheimer hastalığı genetik faktörlere dayanmıyorsa genellikle 65 yaş sonrası ortaya çıkmaktadır. Beyin yorgunluğu ise özellikle yoğun iş yaşamı olan herkesin karşılaşabileceği bir durumdur.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 8

Beyin yorgunluğuna neden olabilecek birçok faktör bulunmaktadır. Rahatsızlığın giderilebilmesi için beyin yorgunluğuna neden olan faktör ya da faktörlerin belirlenebilmesi gerekmektedir. • Fazla stres yükü • Çalışma alanın konforsuz olması • Uyku kalitesi ve süresinin az olması • Elektronik cihazlar • Kişinin kendisine ve ailesine yeteri kadar zaman ayıramaması • Yanlış beslenme alışkanlıkları • Bazı metabolizma hastalıkları

kısmından uzaklaşıp insanların kendisine zaman ayırması gerekmektedir. Bu zamanlarda özellikle toprakla zaman geçirmek ve çıplak ayakla toprağa basmak vücuttaki elektro manyetik yükün boşalmasını sağlamaktadır. ve çeşitli rahatsızlıklar Sevdiğiniz kişiler ve işlerle vakit geçirin Beyin yorgunluğundan kurtulmanın ve zihni temizlemenin en iyi yolu kişinin kendisine zaman ayırmasıdır. Troitin yeterince çalışmaması gibi beyin yorgunluğuna sebep olan başka bir rahatsızlık varsa bu hastalığın da belirlenip tedavi edilmesi gerekir. Mesai saatlerinin dışında işle ilgili düşüncelerden uzak durmak ve hobilerle uğraşmak beyin yorgunluğunun tedavisinde önemli bir yer tutmaktadır. Günün yorucu ve stresli

B,C ve E vitamini alın Beyin yorgunluğu yaşamamak için düzenli beslenmek ve öğünleri atlamamak gerekmektedir. Zihin yorgunluğu yaşayan kişilerde unutkanlık görüldüğü unutulmamalıdır. Bununla başa çıkabilmek için ceviz, fındık, damarlı yeşil sebzeler ve zeytinyağlı yiyecekleri tüketmek önemlidir. Bunların yanında B,C ve E vitaminleri desteği ya da bu vitaminleri içeren belinlerin tüketilmesi ihmal edilmemelidir. Sporun da beyin yorgunluğuna iyi geldiği bilinen bir gerçektir. Günlük yapılan egzersizler özellikle unutkanlık yaşanmasının önüne geçebilmektedir.


ESTETİK:

KARIN GERME Karın, vücudun görünümünü direkt olarak etkileyen önemli bir estetik ünitedir. Hamilelik süreci ve doğum kadınlarda karın derisi ve kaslarının gevşemesine, sarkmasına ve deride hızlı oluşan gerilme sonucu çatlakların oluşumuna neden olur. Op. Dr. Orhan Erbaş Lokmanhekim Hastaneleri Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi

Karın ön duvarını yapan ve iç organları içeride tutarak karnın düz görünmesini sağlayan kasların arasında bulunan dokuların yırtılması ile kaslar birbirinden ayrılır ve içeriden organların itmesi ile karın dışarı fırlak ve sarkık görünür. Karnınız sadece yağlanmakla kalmamış, ayrıca kasların araları açılmış ve sarkmıştır. Bu deformite kişide kıyafetlerinin tam olmaması, yazın rahat bikini, mayo giyememesi gibi sıkıntıların yanı sıra, fazla kilolardan ve sarkıklıktan dolayı bel ve sırt ağrıları gibi genel sağlık problemlerine de neden olabilmektedir.

Bu problemden karın germe (abdominoplasti) ameliyatı ile kurtulmanız mümkündür. Abdominoplasti, karın bölgesindeki fazla deri ve yağ dokusunun alınmasını, karın duvarı kaslarının eski gerginliğine ulaşmasını sağlayıcı bir ameliyattır. Çoğu zaman bel inceltme amaçlı liposuction (yağ çekme) ameliyatı ile kombine edilmesi daha iyi sonuçlar verir. Sonuç olarak bu ameliyat hem karnınızdaki çatlak derileri yok eder, hem fazla yağlarınızı yok eder hem de karın duvarınızı tekrar eski gerginliğine kavuşturur. Karın germe ameliyatı sadece kilosu fazla olan insanlara

uygulanan bir yöntem değildir. Zayıf ama karın derisi sarkmış ve çatlak oluşmuş kişiler için de son derece fayda sağlar. Eğer aşırı kilo ile birlikte karında da sarkma varsa karın germe operasyonu liposuction ile birlikte yapılır. Karında sarkma yoksa sadece liposuction yeterlidir. Karın germe işlemi sırasında eski sezeryan izinin düzeltilmesi, göbek fıtığı gibi bazı rahatsızlıkların da tedavisi mümkündür. Karın düzleşir, bel incelir, karın içi hacmi azaldığından ameliyat sonrası insanlar daha az bir yiyecek ile doyma duygusuna erişirler. Bu da zayıflamayı kolaylaştıran ve şişmanlığı azaltan bir etkidir. Zayıflamayı planlayan hastalar ameliyatı ertelemelidir ve bu ameliyattan önce mümkün olan tüm kilolar verilmelidir.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 9

Bunun yanı sıra yine genellikle kadınlarda daha sık olmak üzere erkeklerde de aşırı kilo alma sonucunda karın derisi ve kaslarında oluşan deformasyona bağlı olarak karın deri ve kaslarda sarkma ve gevşeme olmaktadır.


GÖBEK ERİTMEK İÇİN TAVSİYELER

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 10

Karın bölgesindeki yağlar hayati organlarımızı çevreler ve kas yapısının altında bulunur. Göbek yağlarını eritmek için, fiziksel aktiviteleri arttırmak, karın kaslarını güçlendirmek, ve alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklardan uzak duracağınız bir beslenme programı uygulamak şarttır.

Karın yağlarını azaltabilmek için, yediğiniz yemek miktarının ve aldığınız kalorilerin farkında olmalısınız.

haşlayarak, buğulayarak, fırında, buharda veya ızgarada pişirmeye özen gösterin. Kızartma ve yağlı soslardan kaçının.

Meyve, sebze, tam tahıllılar ve natürel sızma zeytinyağı gibi doğal besinleri tüketin. Yağsız etler, özellikle tavuk, derisiz hindi ve balık tavsiye edilir. Beyaz ekmek, rafine makarna, gazlı içecekler, ısıl işlem görmüş ürünler, tatlılar ve doymuş yağlar gibi karbonhidrat bakımından zengin besinlerden uzak durun. Diyetinize, kuşkonmaz gibi idrar sökücü özelliği olan sebzeleri dahil edin. Bu vücutta su tutulmasını önleyerek, karın şişmesi ve iltihaplanma gibi durumların önüne geçer. Salatalık vücuda su attırdığı gibi, tokluk hissi de vererek aşırı yemenize engel olur. Kara lahana kan şekerini düzenleyerek sıklıkla yeme isteği duymanızı ve gereksiz kalori almanızı engeller. Yemeklerinizi

Bol miktarda su içerek (günde en az 2 litre) cildinizi ve vücudunuzu nemli tutun. Böylece vücutta biriken toksin miktarı azalıp, sindirim sisteminiz düzene girerken, sağlıklı kilonuzu da korumuş olacaksınız. Günde 500 kalori eksik tüketin. Bu şekilde haftada yaklaşır 1 kilo vermiş olacaksınız. Önerilen Egzersizler Diyet ile birlikte, bir takım güçlendirici egzersizler ve aerobik antrenmanlar da yapmalısınız. Bunlar yağ yakımını hızlandıracaktır.

Aerobik ve Güç Arttırıcı Antrenmanlar Yürüyüş ve koşu gibi aktiviteler yaparak kardiyo seanslarınızı mümkün olduğu kadar büyütün. Normal bir hızda sabit bisiklet ile başlayın. Bu şekilde birkaç dakika ısındıktan sonra, ağırlığı arttırarak antrenmanı yoğunlaştırın. Bu egzersizi en az 30 dakika boyunca uygulayın. Güç antrenmanlarını iyi bir karın kası programı ile birleştirin. Karın hareketleri bittikten sonra, koşu, ip atlama gibi yoğun kardiyo hareketlerine girin. Karın egzersizlerini ve yoğun kardiyo programını en az 30 dakika boyunca bir arada sürdürün. Karın Egzersizleri Bu karın bölgesine yoğunlaşan egzersizler, sadece yağları yakarak değil, aynı zamanda kasları da güçlendirerek göbeğinizin küçülmesini sağlar. Bu sayede çok daha fazla kilo verebilirsiniz.


Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 11


DİŞLERİN SAĞLIKLI OLMASI BEYAZ OLMASINDAN DAHA

ÖNEMLİDİR

Gönül rahatlığı ile gülümsemek, kahkaha atmak için bembeyaz, sağlıklı dişler gerekir. Düzenli olarak diş fırçalamak, diş sağlığı için önemli olsa da yeterli değil. Ağız ve diş hijyenini sağlamak için dişlerin doğru fırçalanmasını, fırçalama periyodunu ve hangi yan ürünleri kullanmak gerektiğini de bilmek gerekiyor.

Ayşe DİNLEMEZ Lokman Hekim Hastaneleri / Diş Hastalıkları ve Tedavisi

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 12

Dişler, sadece besinleri parçalamaya ya da koparmaya yardım etmez, aynı zamanda sesimizin doğru çıkmasını da sağlar. Kendini çevreleyen dokuları korur ve bu dokuların gelişmelerine de yardımcı olur. Ama en önemlisi estetik açıdan verdiği özgüvendir. Yüzümüzde ön planda olan dişlerimizin sağlıklı ve parlak olması elimizde. Doğru bakımla, ağız hijyenine dikkat ederek ışıl ışıl gülüşlere, sağlıklı diş etlerine sahip olmanız mümkün. ‘Her beyaz diş sağlıklıdır’ düşüncesi yaygın olsa da yanlıştır. Çünkü her insanın ten rengine göre diş rengi vardır. Dişin rengi sarıya yakın olsa da çürüksüz ve hastalıksız ise sağlıklı sayarız. Toplumda en sık görülen yanlış ise dişlerimizde ağrı ya da hastalık hissetmeden doktora gitmemektir. Diş kontrollerini her 6 ayda bir düzenli olarak yaptırmak gerekiyor. Böylece dişteki çürükler başlangıç

aşamasında fark edilebilir, daha kolay ve ağrısız tedavi edilebilir. Unutmamak gerekiyor ki diş tedavileri ne kadar ertelenirse diş kaybetme riski de o kadar artıyor. Doğru diş fırçalama tekniği Günde 3 kere diş fırçalamanın gerekliliğini bilmeyen yok. Ancak çok az kişi dişlerini doğru teknikle fırçalıyor. Diş ve

diş eti sağlığı için sadece diş fırçalamak da yetmiyor, temizliği destekleyecek diş ipi, ara yüz fırçası gibi malzemeleri de düzenli kullanmak gerekiyor. Dengeli beslenmek, öğün aralarında atıştırmaları azaltmak ve florür içeren diş temizlik ürünlerini kullanmak ağız hijyenimizi sağlamak açısından büyük önem taşıyor.


Dişinizi yemeklerden hemen sonra fırçalamayın

Diş fırçasını üç ayda bir değiştirin Diş fırçalamanın ilk ve en önemli adımı doğru fırça seçimidir. Naylon, orta sertlikteki diş fırçalarını tercih edin. Uç kısmındaki kıl sayısı fazla olan ve ağız içinde rahat hareket ettirmek için ucu kısa olan fırçalar kullanın. Kullanılan diş fırçasını 3 ayda bir değiştirmek de çok önemli. Çünkü kılları yıpranan fırçalar dişlerden plak çıkarmada etkili olmuyor. Gevşek kıllar da dişlerdeki köşe

kısımlara ulaşmayı güçleştiriyor. Diş fırçalarının kılları arasında zamanla mantar ve bakteri üreme ihtimali olması da diş fırçanızı değiştirmeniz için yeterli bir sebep. Dişleri doğru fırçalamanın ipuçları: • Dişlerinizi günde en az 2 defa florür içeren bir macun ile fırçalayın. • Diş fırçanızı dişinize 45 derece eğimle tutun. • Diş macununu nohut büyüklüğünde sürün. • Dişleri yukardan aşağı oval bir süpürme hareketiyle fırçalayın. • Her yüzeye en az 4-6 fırça darbesi gelecek şekilde fırçalayın. • Arka dişleri fırçanın ileri geri hareketiyle temizleyin. • Dil yüzeyini fırçalamayı unutmayın. • Diş fırçasının temizleyemediği diş araları için diş ipleri veya ara yüz fırçaları kullanın.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 13

Diş etlerinin pembe olduğu, kanama ve şişlik olmayan ağızlar sağlıklı olarak kabul edilir. Bunun yanı sıra ağızda kötü koku da olmaması gerekir. Dişlerimizi koruyabilmek için ise şekerli ve asitli gıdalardan kaçınmalıyız. Bilinenin aksine dişlerimizi yemeklerden ya da asitli içeceklerden hemen sonra değil en az yarım saat sonra fırçalamalıyız. Çünkü asitli ve şekerli yiyecekler diş yüzeylerini aşınmaya uygun hale getirir. Dişler, bu hassasiyete sahipken fırça darbeleriyle diş yüzeyinde aşınmayı artırmamalıyız. Yemeklerden hemen sonra ağzımızı sadece suyla çalkalamak, yaklaşık yarım saat sonra da fırçalamak en doğrusudur. Öte yandan çay, kahve ve sigaradan da hem genel sağlığımız hem de diş sağlığımız için kaçınmalıyız.


EPİLEPSİ İLE İLGİLİ

10 GERÇEK

Halk arasında “sara” olarak bilinen epilepsi hastalığı erken tanı, doğru tedavi ve düzenli takipler sayesinde kontrol altında tutulabiliyor. Epilepsiyle ilgili doğru bilinen yanlışlar ise hastaların tedavi sürecini ve tüm yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Uzm. Dr. Abdullah ÖZKARDEŞ Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji

1-Bilinç kaybı olmadan nöbet geçirilebilir

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 14

Epilepsi beyinde yaşanan anormal elektriksel faaliyet sonucu ortaya çıkan bir tür kriz türüdür. Epilepsi denilince ani çığlıkla birlikte şuuruna kaybedip, yere düşen, sert kasılmalarla ağızdan salyalar akan nöbetler akla gelmektedir. “Grand mal” denilen klasik epilepsi nöbetlerinin yanı sıra şuur kaybı yaşanmayan, hastanın kolunda hafif bir atma ya da titreme gibi lokal epilepsi nöbetleri de olabilmektedir. Bazen nöbet çeşitleri arasında farklılıklar ve kaymalar yaşanabilse de genelde hasta aynı tip nöbetleri geçirmektedir. 2-Sadece çocuklarda değil her yaşta görülebilir Epilepsi hastalığında ailesel yatkınlık önemli olsa da nedeni belli olmayan hastalık grubundadır. Epilepsi hastalığının çocukluk çağı hastalığı olduğu yanılgısı toplumda yaygındır. Her yaş grubunun değişik epilepsileri vardır. Genellikle çocukluk epilepsileri çoğu erişkin çağa geçerken düzelmektedir. İdiopatik epilepsi denilen nedeni

belli olmayan epilepsiler ise her yaşta yaşanabilmektedir. Azınlık bir grupta olsa da kafa travması, beyin kanaması, anevrizma gibi hastalıklar da epilepsiye neden olabilmektedir. Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte epilepsi artık ileri yaşlarda daha fazla görülebilmektedir. 3-Her travma ve yüksek ateş epilepsiye neden olmaz Yataktan düşen, kafa travması yaşayan ya da yüksek ateşli hastalık geçiren çocukların

epilepsi hastası olacağı gibi bir inanış bulunmaktadır. Kafatasında kırık, beyin kanaması gibi hasarlara neden olmayan travmaların ileride bir sorun çıkartacağı görüşü yanlıştır. Önemli olan travmanın şiddeti değil beyinde bıraktığı hasardır. Bununla birlikte ateşli hastalıklar uzun sürmezse, çocuğun bedeninin bir tarafından güçsüzlük yapmıyorsa, aşırı ve uzun ateşlenmeler yaşanmıyorsa epilepsi yaşanma ihtimali bulunmamaktadır.


Epilepsi nöbetleri sırasında kasılan ve çenesi kilitlenen hastanın dilini ısırmasını engellemek için çene sert bir cisimle açılmaya çalışılmaktadır. Nöbet geçiren hastanın ağzına sert bir cisim koymak ya da çeneyi açmaya çalışmak dişlerin kırılmasına ve ağızda yaralar oluşmasına neden olabilmektedir. Ağza yerleştirilen cismin boğaza kaçarak nefes almayı engellemesi, çok daha ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Epilepsi nöbetinin kendi kendine geçtiği ve sınırlı olduğu unutulmayarak, hastayı koruyacak unsurlara başvurmak gerekmektedir. Titreme yaşayan hastanın başını sert zemine vurması engellenmeli, ağızda oluşan köpük ve salyaların boğaza kaçmasının engellenmesi için hasta yan yatırılmalıdır. Hastanın çevresinde kendisine zarar verecek eşyalar uzaklaştırılması ve varsa gözlükleri çıkartılmalıdır. Gerekli önlemler alındıktan sonra genellikle 1-1,5 dakika süren epilepsi nöbetinin geçmesi beklenmelidir. Daha uzun süren nöbetlerde hasta ambulansla bir sağlık merkezine ulaştırılmalıdır. 5-Soğan koklatmak hastayı ayıltmaz Nöbet geçiren hastaya soğan koklatmak en çok yapılan yanlışlar arasındadır. Epilepsi nöbetleri geçici koma durumudur. Epilepsi nöbeti geçiren hastaya ne koklatılırsa koklatılsın hiçbir faydası olmayacaktır. 6- Epilepsi hastaları spor yapıp, otomobil kullanabilir Halk arasındaki yaygın inanışın aksine epilepsi hastalarının spor yapmaları ya da otomobil kullanmalarında bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak

vücudun direncini düşüren belirli durumların, nöbetlerin ortaya çıkmasında etkin olduğu unutulmamalıdır. Aşırı yorgunluk, enfeksiyon, stres, uykusuzluk ve açlık nöbet seviyesini düşürmektedir. Grup halinde yapılan, risk içeren ve vücudu yorgun düşürebilecek futbol, basketbol, maraton, dağcılık gibi sporlardan hastaların uzak durması gerekmektedir. Yaşanan nöbetler kontrol altına alınmışsa ve hasta ilaçlarını aksatmıyorsa otomobil kullanımında bir sakınca yoktur.

Epilepsi hastalarına öneriler • Düzenli takipler ve ilaç alımı aksatılmamalıdır. • Uyku ve beslenme düzenine dikkat edilmelidir. • Yorgunluk, stres, depresyon nöbetleri tetikleyebilir. • Televizyon ve bilgisayar başında uzun zaman geçirilmemelidir. Işığa duyarlı fotoepilepsi hastalarında parlayan ışıklar nöbetleri harekete geçirebilir. • Ateşli hastalıklar uygun şekilde uzman hekim tarafından tedavi edilmelidir • Alkol kullanımı hastalığın seyrini olumsuz etkileyebileceği için uzak durulmalıdır. 7- Düzenli takiple anne olabilirler Epilepsi hastalarının anne olamayacağı gibi, gerçekle ilgisi olmayan inanışlar halk arasında oldukça yaygındır. Epilepsi yani sara hastası kadınların anne olmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak, gebelik planlayan epilepsi

hastaları en az 6 ay öncesinden doktoruyla konuşmalı ve asla ilaçlarını bırakmamalıdır. Epilepsi tedavisinde kullanılan bazı ilaçların anne karnındaki bebekte doğumsal bozukluklara neden olabileceği unutulmamalıdır. Gebelik sırasında birden bırakılan ilaçlar şiddetli nöbetlere ve nöbetlerin neticesinde düşüklere neden olabilmektedir. 8- Epilepsi hastası kendisine uygun meslek seçmelidir Epilepsi hastalarının çalışmasında doğru meslek seçimi yapıldığı sürece bir sakınca bulunmamaktadır. Asker, pilot, güvenlik görevlisi, avcı ya da balıkçı olmak yerine daha sakin ve tehlike içermeyen meslekler seçilmelidir. 9- Epilepsi zihinsel bir bozukluk değildir Halk arasında epilepsinin zihinsel bir bozukluktan kaynaklandığı veya hastalık ortaya çıktıktan sonra zihinsel kapasite kaybına yol açtığını düşünülmektedir. Ancak epilepsinin zihinsel bozukluklarla ilgisi yoktur. Ancak bazı istisnai durumlarda zeka gerilemesine yol açabilmektedir. 10- Epilepsi tedavi edilebilir bir hastalıktır Epilepsinin yaşam boyu sürdüğü ve tedavisinin olmadığı zannedilse de tedavisi mümkündür. İlaç tedavisiyle epilepsi hastalarının büyük bir çoğunluğunda yaşanan nöbetlerin önüne geçilebilmektedir. 2 yıl nöbet geçirmemek kaydıyla ilaçlar yavaş yavaş kesilebilmektedir. Bazı hastalarda ilaç kesildiğinde nöbetlerin tekrar başlaması mümkündür. Bu tür hastalar ömür boyu ilaç kullanarak epilepsi nöbetlerinden korunabilmektedir. İlaçlara dirençli epilepsi hastalarında ise cerrahi ile tedavi yolları bulunmaktadır.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 15

4-Kilitlenen çeneyi açmaya çalışmak yerine nöbetin geçmesini bekleyin


OBEZİTEYE YENİLMEYİN

HAREKETE GEÇİN Obezite günümüzde en önemli sağlık sorunlarının başında gelirken birçok hastalığın da kaynağı olarak gösteriliyor. “Yüzyılın Hastalığı” kabul edilen obezite ile çok yönlü mücadeleyi esas alan Lokman Hekim Hastaneleri de Obezite (Zayıflama) Merkezi ile dünya standartlarında hizmet vermek üzere yola çıktı Dr. Gülsemin ERTÜRK ÇELİK

Lokmanhekim Hastaneler Grubu / Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon

Dünyada giderek yaygınlaşan ve dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen obezite, önlenebilir bir sağlık problemidir. Obezite, yani aşırı şişmanlık, yaşam kalitesini

ve süresini anlamlı derecede etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı miktarda yağ birikmesi olarak tanımlamıştır.

Obezite sadece kozmetik bir sorun değil, kompleks bir hastalık olup, ciddi sosyal ve psikolojik etkileri bulunmaktadır. Her sosyoekonomik düzeyden, her yaş grubundan insanı etkilemektedir.


OBEZİTENİN SEBEP OLDUĞU HASTALIKLAR • Diyabet ve insülin direnci, • Kalp damar hastalıkları ve tansiyon, • Solunum hastalıkları (uyku apnesi), • Bazı kanserler (meme, bağırsak, prostat kanserleri v.s), • Safra kesesi hastalıkları, • Bel ve diz ağrıları, kireçleme gibi kas iskelet sistemi hastalıkları, • Psikolojik problemler, • Yaşam kalitesinde azalma, • Erken ölüm. OBEZİTENİN NEDENLERİ NELERDİR? • Kötü beslenme • Aktivite yetersizliği • Genetik nedenler KİMLERE OBEZ DENİR? İnsanların sağlıklı ağırlıklarının ne olduğunu belirlemek için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) kullanılmaktadır. Vücut kitle indeksi, yetişkin bir insanın kilosunun boyuna göre normal olup olmadığını gösteren bir değerdir. Vücut kitle indeksi vücut ağırlığınızın boy uzunluğunuzun karesine bölünmesi ile elde edilir. Örnek: 80 kg ağırlığında ve 1.60 m boyunda olan kişinin vücut kitle indeksinin hesaplanması: VKİ = 80 / 1.60x1.60 = 31.2 kg/ m2 Vücut Kitle İndeksi bu kişinin 31’dir ve bu kişi obez sınıfına girmektedir. VKİ 30’un üzerinde olan bir kişi obez, 25’in üzerinde olan ise vücut ağırlığı fazla olarak tanımlanmaktadır. Yağ dağılımını ölçmenin bir yolu da bel çevresi ölçümüdür. Eğer bel çevresi kadınlarda 88 cm’in, erkeklerde 102 cm’in üzerinde ise, VKİ değerleri normal değerlerde olsa bile, bu kişilerin

sağlık problemleri açısından yüksek risk grubunda olmalarına neden olan fazla karın içi yağları olduğunu göstermektedir. OBEZİTE TEDAVİSİ Obezite ile mücadelede ilk akla gelen hep diyet tedavileri olmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu, obezite tedavisini fizik tedavi ve rehabilitasyon içinde ödeme kapsamına almıştır. Böylece obezite hastalarına, OBEZİTE TEDAVİ PROGRAMININ FAYDALARI • Kas kütlesini koruyarak yağ dokusunu azaltır, • Diyet tedavisini destekleyerek sağlıklı zayıflamaya yardımcı olur, • Tekrar eski kiloya dönmeyi engeller, • Kan şekeri kontrolünü sağlar, • Kolesterolü düzenler, • Kan basıncını düşürür • Kardiyovasküler hastalık ve inme kaynaklı ölüm riskini azaltır, • Kalın bağırsak ve meme kanseri riskini azaltır, • Kemik, kas ve eklemlerinizin sağlıklı gelişimini sağlar, • Özgüveni artırır.

zayıflamak ve obezitenin neden olduğu hastalıklardan korunmak için farklı bir seçenek sunulmuştur. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekiminin gözetimi altında egzersiz terapistleri tarafından hastalara

30 seanslık terapi programları uygulanmaktadır. Bu tedavi programında, fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları yer almakla birlikte diyet, davranış tedavisi, ilaç tedavisi gibi diğer tedavilerle de desteklenmektedir. OBEZİTE TEDAVİ PROGRAMINDA UYGULAMA ADIMLARI Obezite; ortaya çıkış nedenleri açısından birçok branşın ortak çalışması ile üstesinden gelinebilecek bir hastalıktır. Bu nedenle Obezite tedavi programı, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekim öncülüğünde, dahiliye uzmanı, kardiyoloji uzmanı ve diyetisyen iş birliği ile yürütülmektedir. Vücut Kitle İndeksi ve bel çevresi ölçümlerine göre bu tedavi programına alınacak hastalar belirlenir. Hastaların gerekli inceleme ve tedavileri uzman hekimler tarafından yapılmaktadır. Hastalara uygun diyet tedavisi diyetisyenler tarafından verilmekte ve kilo kontrolleri takip edilmektedir. Aynı zamanda sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırılarak davranış tedavisi de uygulanmaktadır. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimi tarafından tüm bu değerlendirmelerin sonucunda obezite tedavi programı başlatılır. Bu program kişiye özel olarak planlanan egzersizleri kapsamaktadır ve hekim gözetiminde uygulayıcı personel tarafından yapılmaktadır. Obezite rehabilitasyonu konusunda hizmet verecek fizik tedavi ve rehabilitasyon kliniklerinin, bu hastaların tedavisini yürütecek donanımda ekipman ve insan kaynağını bulundurmaları gerekir. Lokman Hekim Sincan Hastanesi Obezite Merkezi, 1.11.2013 tarihinde hizmete girmiştir. Bu hastaların toplam 30 seanslık rehabilitasyon uygulaması, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmaktadır.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 17

Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada obezite sıklığı gittik- çe artmaktadır.


ÇOCUĞUNUZLA SAĞLIKLI TATİLİN

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 18

PÜF NOKTALARI


Birçok anne baba için küçük bir çocukla evde kalmak bile yeterince yorucu olabilirken, tatile birlikte çıkmak hayal bile edilemeyebilir. Dinlenmek, yılın yorgunluğu atmak için çıkılan tatil bir anda yorucu ve stresli bir hal alabilir. Ancak bazı önemli noktalara dikkat ederek tatilin keyfini çıkarmak mümkün.

Koruyucu krem güneşe çıkmadan sürülmelidir Güneş ışınları 10:00-16:00 saatleri arasında çok etkilidir. Güneş şemsiyeleri veya ağaçlar güneşin etkilerinden korunmak için yeterli değildir. 0-12 aylık çocukların ciltleri özellikle ince olduğundan güneş ışınlarına karşı çok hassastır. Bu dönem içinde gelişen önemli bir güneş yanığı, çocuğunuzun ileriki yaşamında ölümcül cilt kanseri riskini ikiye katlamaktadır. Açık tenli ve açık göz renkli çocuklar daha çok risk altındadır. Yaşamın ilk 6 ayında bebeklerin doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalarına dikkat edilmelidir. Doktora danışılmadan güneş kremi sürülmemelidir. Çocuklar

için bariyer tarzı yani titanyum ve çinko içeren, koruyucu faktörü 30 olan, UVA ve UVB koruma sağlayan, mümkünse waterproof (suya dayanıklı) olan ve ciltte beyaz katman bırakan güneş kremleri tercih edilmelidir. 9 yaşından küçük çocuklar tek başlarına suya girmemelidir Yaz tatilinin büyük bir bölümü havuz ya da deniz kenarında geçmektedir. Ancak masum görünen bu eğlenceli ortam bazen üzücü sonuçlara yol açabilmektedir. Suyun bulunduğu her ortamda çocuklara dikkat edilmeli, ebeveynler su yakınında veya suya giren küçük çocuktan en fazla bir kol mesafesi kadar uzak olmalıdır. Çok sığ olan bebek havuzlarında dahi çocukların yalnız oynamalarına izin verilmemelidir. Ayrıca girilen suyun temizliği de çok önemlidir. Çok veya az klor çocuklara zarar vereceğinden havuzların temiz ve bakımlı olmalarına dikkat edilmelidir. Havuzlar çocukların kendi başlarına giremeyecekleri şekilde parmaklıklarla çevrili olmalıdır ve yaz mevsimi dışında kullanılmadıkları süre içinde çocukların suya düşmelerini engellemek amacıyla brandalarla kapatılmalıdır.

Böcek ısırmaları ve sokmaları da unutulmamalı Yaz aylarında sinek sokmalarına çok sık rastlanır. Kapalı alanda sprey şeklinde böcek öldürücü kimyasalların kullanılması küçük bebekler için zararlı olabilir. Bebeklerin kollarını ve bacaklarını koruyan giysiler seçilmelidir. Pencereler ince tül storlarla kaplanarak, çocuk beşikleri cibinlik denilen tüllerle korunmalıdır. Arı sokmalarında ise arının iğnesi, iğnenin girdiği yönün zıttına doğru, iğne ucunu dışarı ittirerek çıkarılmalıdır. İğneyi tırnak veya cımbızla yakalamaya çalışmak kalan zehrin de yaranın içine sızmasına neden olabilmektedir. Kene sokmasında ise iğne özellikle ilk 9-12 saat içinde çıkarılması gerekir. Arı ve kene sokmalarında vakit kaybetmeden tıbbi yardım alınmalıdır. Sıcak Havalar Keyfinizi Kaçırmasın • Sıcak havalarda sıvı tüketimine özen gösterilmelidir. • Çok sıcak ve nem oranı yüksek havalarda çocukların koruyucu krem sürülse bile 20 dakikadan fazla güneşte kalmasına izin verilmemelidir. • Çocuklar yalnız olarak arabada bırakılmamalıdır. Camları yarı açık bir aracın iç ısısı 15 dakikada 35 dereceden 40 dereceye çıkmaktadır. Camlar kapalı ise bu ısı 65 derecedir.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 19

Siz nasıl giyiniyorsanız çocuğunuzu da öyle giydirin. Güneşten koruyan bir şapka ve ince pamuklu giysiler yazın çocuklar için idealdir. Soğuk eller ve ayaklar çocukların üşüdüğünü göstermez fakat ter onların sıcakladığının en önemli göstergesidir. Klima ve vantilatörler çocukların rahatlamasını sağlayacaktır fakat uzun süre doğrudan üzerine hava gelmesine izin verilmemelidir. Bebeklerdeki; kuru cilt, ateş, ishal, sinirlilik veya uykuya eğilim, havale gibi belirti ve bulgular onun aşırı derecede ısındığını ifade eder. Bu durumda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.


TATİL KEYFİNİZ HASTALIKLA SON BULMASIN Bütün yıl heyecanla beklenen yaz tatili ortam değişikliği, hijyen ve dikkat eksikliği gibi nedenlerle hastalıklara davetiye çıkarabiliyor. Ortak kullanılan eşyalar, kuma serilen havlu ya da kalabalık havuzlar tatilin erken sonlanmasına neden olabiliyor. Aile Hekimi

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 20

Lokman Hekim Hastaneler Grubu

Plajlar da deniz ve özellikle de havuz gibi ortak kullanım alanı olduklarından temiz ortamlar değildir. Kuma serilen havlu ile kurulanmak enfeksiyon etkenleri ile temas riskini artırır. Bu nedenle kurulanmak için kullanılan havlu ile şezlong üzerine ya da kuma serilen havlunun ayrı olmasına dikkat edilmelidir.

mantar enfeksiyonları, ishal, idrar yolu enfeksiyonu, hepatit A, göz, kulak ve cilt enfeksiyonları havuz suyunun neden olduğu hastalıklardır. Deniz suyu tuzlu olduğu için hastalık yapıcı mikroorganizmaların yaşaması daha zordur. Ancak durgun, kirli ve yüzeyi köpüklü denizler de aynı havuzlar gibi enfeksiyon riski taşır.

Havlunuzu sermeden şezlonga oturmayın

Havuz kalabalıksa kenarda oturmayı tercih edin

Tatilde enfeksiyon kapmamak için havuz çevresi, duşlar, soyunma kabinleri ve şezlongların temizliğine dikkat edilmelidir. Günde en az bir kez bu alanların temizliği yapılmalıdır. Şezlonglar da ortak kullanım alanında olduğu için direkt temastan kaçınılmalıdır. Mutlaka üzerine örtü veya havlu serilmeli, şezlong için kullanılan havlularla yüz ve vücut kurulanmamalıdır.

Hepatit A, birçok ishal ve bağırsak paraziti etkeni ağız yolu ile

Durgun ve köpüklü deniz hasta edebilir İyi temizlenmeyen ve sirkülasyonu fazla olmayan durgun havuzlarda birçok hastalık tehlikesi vardır. Genital

bulaşır. Kirlenmiş havuz ve deniz suyunun yutulması ile mikroplar sindirim sistemine ulaşmakta ve hastalıklar oluşmaktadır. Özellikle kapasitesini aşan havuzlarda ve çocuk havuzlarında bu risk çok fazladır. Tatilden son birkaç gün içinde ishal olanların ve özellikle de çocukların havuza girmemesi gerekir. Her suya girip çıktığınızda mayonuzu değiştirin Genital mantarların en önemli nedeni nem ve ıslaklıktır. İyi temizlenmeyen ortak kullanım


alanlarında bu hastalıklar çok daha kolay bulaşır. Islak mayo ile beklememek, havuzdan çıktıktan sonra duş alıp iyi kurulanmak ve mayoyu değiştirmek olası enfeksiyon riskini azaltacaktır. Açık büfe yiyeceklerin cazibesine kapılmayın

Leben mit Vertrauen!

uygun koşullarda yapılmadığında; mantar gibi enfeksiyonlara zemin hazırlar. Bunun için havlu ve terlik gibi kişisel malzeme kullanımına dikkat etmek gerekir. Grip tehlikesi yazın da devam etmektedir. Farklı iklim, kalabalık, plajlar, klimaların da etkisi ile

özellikle çocuklar, yaşlılar ve gebeler daha fazla risk altındadır. Buna sebep olan virüsler kışın görülen grip virüslerinden farklı değildir. Bu durumda bol sıvı tüketimi ve yatak istirahatı çok önemlidir.

Für alle Bezirke Berlins Bir telefon kadar yakınız! İ. Mısırlıoğlu Geschäftsführung

Persönliche Beratung Zur Beratung kommen wir gerne auch zu Ihnen nach Hause.

Evde Bakım Hizmetlerinde Güvenilir Kuruluş !

Evde Bakım Servisi

Pflegedienst Mitte

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 21

Tam pansiyon ya da her şey dahil otellerde açık büfelerde sunulan yiyeceklere dikkat edilmelidir. Uzun süre açıkta kalan özellikle sütlü, kremalı, mayonezli, etli yiyeceklerde sıcağın etkisiyle çoğalan bakteriler gıda zehirlenmesi ve ishale sebep olabilir. Su tüketimine de özen gösterilmelidir. Kapalı kapaklı su şişeleri kullanılmalıdır. İçeceklere konulan buzların da temiz sulardan hazırlandığından emin olunmalıdır. Havuzlarda bulaşabilecek hastalıkların yanı sıra; sauna, hamam gibi ortamların da temizliği ve bakımı

Bergfriedstr. 20 10969 Berlin Tel.: 030 - 695 694 64 Fax: 030 - 695 694 65 info@pdmitte.de www.pdmitte.de


TATİLDE İPİN UCU

KAÇMASIN

Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte tatil planları yapılıyor. Özellikle daha rahat tatil yapabilmek için seçilen “her şey dahil” konseptler ise kilo alma kabusu ile karşı karşıya bırakabiliyor. Bazı kurallara dikkat ederek hem güzel bir tatil yapabilir hem de tatilden kilo almadan dönebilirsiniz. Dyt. Pınar Yetimoğlu Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü

havalara ve gün içerisindeki yemek seçimlerine uyumunu kolaylaştıracaktır.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 22

Aktivitelere dalıp ara öğünleri atlamayın

Son yıllarda büyük şehirlerde yaşayan ve dinlenmeye az zaman ayırabilen çalışan insanların tatil anlayışı „her şey dahil“ hizmetlerin yer aldığı bir kavrama dönüştü. Ancak sınırlı da olsa bu tatil günleri bazen kilo konusunda sıkıntılara hatta sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta 1-2 dakikada yenilen kalorili bir yiyeceğin yakılması için 2 saatten uzun süre egzersiz yapılması gerektiğidir. Bu nedenle tatil

döneminde nasıl olsa yüzüyorum diyerek besin alımını artırmak doğru bir davranış değildir. Kahvaltıya yetişmeye çalışın Kahvaltı, yaz tatillerinde en çok atlanan öğündür. Özellikle gece geç saatlerde yatıp, sabah uykuyu bölmemek adına yapılmayan kahvaltılar, yaz aylarında güne yanlış başlanmasına sebep olmaktadır. Özellikle peynir, bol yeşillik, zeytin vb. Akdeniz tipi bir kahvaltı sağlıklı bir başlangıç olup, bedeninizin sıcak

Tatilde sık yapılan hatalardan biri de günü 2 öğünle geçiştirmektir. Öğün sayısı azaldıkça, her öğünde yenilen miktarların artmaktadır. Tatilde özellikle öğleden sonra deniz-havuz etkinlikleriyle yorulup akşama kadar ara öğün yapmadan beklemek, akşam yemeğinde gereğinden fazla yemeye hatta daha fazla karbonhidrat tüketmeye sebep olabilir. Öğle yemeğinden sonra hafif atıştırmalıklarla ara öğün yapılabilir. Yaz meyveleri, 2 top dondurma veya şekersiz limonata gibi tatile uygun ara öğünler planlamak günü doğru programlamanıza yardımcı olacaktır. Mayonezli meze ve salatalara dikkat! Özellikle öğle ve akşam yemeklerinde çok çeşitli yemekler sunulmakta ve bunların


içerisinde hazırlanma ve pişirme yöntemleri sebebiyle potansiyel tehlikeye dönüşebilecek ürünler yer almaktadır. Özellikle mayonez tüketimi, sıcak havalarda sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olabilir. Bu nedenle, mayonezle hazırlanmış özellikle salatameze gibi alternatiflerden uzak durulmalıdır. Yazın zehirlenme riski fazla Yaz tatillerinde, sadece kilo alma değil çeşitli sağlık problemleri de kendini gösterebilir. Özellikle sıcak havanın etkisiyle zehirlenme riskinin en yüksek olduğu dönem yaz aylarıdır. Sindirim sisteminin rahat çalışabilmesi, tatil boyunca konforunuzun bozulmaması için önemli bir kriterdir. Bu nedenle tatilde de bedeni yormayacak şekilde, dengeli ve planlı beslenmeye özen göstermek önemlidir.

kilogram başına 40 cc olarak tüketilmelidir. Tatil konseptlerinin en cezbedici kısımlarından biri de sınırsız alkol seçeneğinin olmasıdır. Özellikle alkol oranı yüksek içeceklerin sınırlandırılması bu dönemde son derece

konseptine girilmesi, tatili alkol kaynaklı ciddi kilo alımlarıyla sonuçlandırabilir. Baharatlar iştah açıyor Yemeklerle beraber en çok tüketilen besin ekmek olduğundan tatildeyken masada ekmek bulundurmamak veya 1-2 dilim tahıllı ekmeği tabağa almak yeterli olacaktır. Yemeklere konulan baharatlar tat değiştirerek iştah artışına neden olabilmektedir. Özellikle bol baharatlı ve acılı besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.

Böbrek ve kalp sağlığınız için bol su için Sıcak havalarda günlük sıvı alımı son derece önemlidir. Sıvı alımındaki eksiklik, böbrek fonksiyonlarında sorunlara neden olabilir. Sıvı tüketimi çay, kahve, soğuk içecekleri de kapsasa da en önemli unsur su tüketimidir. Yaz aylarında özellikle terleme yoluyla daha da fazla vücuttan su kaybı olacağı için, kilogram başına 30 cc olarak planladığımız normal su tüketimi, yaz aylarında

önemlidir. Tansiyon, kalp, böbrek rahatsızlıkları gibi sağlık problemleri olan kişilerin havanın en sıcak olduğu gündüz saatlerinde alkol tüketmesi tehlikeli sonuçlara sebep olabilir. Fazla alkol tüketimi, vücuttan fazla su atımına neden olup kan basıncını artırabilir. Bu da özellikle öğle saatlerinde sağlık açısından ciddi bir risk oluşturabilmektedir. Tatil öncesinde alkol tüketimi sınırlı ölçülerde ya da yokken tatil süresince her gün limitsiz alkol

Vücut suyunu dengede tutabilmek için günde en az 2-3 litre su içilmelidir. Her yemekten önce 1 bardak su tüketmeyi alışkanlık haline getirmek önemlidir. Yaz günlerinde serinletici alternatifler olan meyveli sodalar ve karışımlar serinlemeye yardımcı olacaktır. Egzersize ara verilmemeli “Tatil dinlenmek demektir” düşüncesi ile fiziksel aktivitelerden kaçınmamak önemlidir. Yazın yüzme, hafif yürüyüşler ve bisiklet binme gibi aktiviteler tatilde de formunuzu korumaya yarımcı olacaktır.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 23

Günde en az 2- 3 litre su için


Bronzlaşmak için ne yemelisiniz? Bronzlaşmanızın yediğiniz yiyeceklerle herhangi bir alakası var mı? Bazı insanlar yediklerinizin ve beslenme düzeninizin bronzlaşmanızla hiçbir alakası olmadığını söylüyor. Aralarında uzmanların da bulunduğu başkaları ise, yediğiniz veya yemediğiniz yiyeceklerin bronzlaşmanıza yardımcı olduğunu söylüyorlar. Doktorlar güneşte kısa süre kalmanızı önerdiğinden dolayı, bronzlaşma şansınızı belirli yiyecekleri yiyerek arttırabilirsiniz. Hatta, bir sonraki öğününüzde yanlış bir şey yiyerek bronzlaşmanızı engelleyebilirsiniz bile! Peki o zaman, bronzlaşmak için ne yemek lazım?

karoten, cildin güneş tarafından kararmasını sağlayan melanini de destekler. Ayrıca suni bronzlaşma ürünlerinde de kullanılır. Biber, kabak ve domates gibi

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 24

Mango ve diğer meyveler Mango, güneş ışınlarını cildinize çekerek bronzlaşmanızı sağlayacak ve cildinize sağlıklı bir parıltı verecek A vitamini açısından zengindir. Şeftali ve kavun da A vitamini içerir. Karpuz pek fazla vitamin içermese de, çok fazla su içerirve bu da bedeninizi ve cildinizi güneşe maruz bıraktığınızda sizin için çok yararlı olacaktır. Su, cildinizi güneşin ısısına karşı nemlendirir. Ayrıca karpuzun içindeki B vitaminleri ve B6 vitamini, cildinizin bronzlaşma kapasitesini arttırır. Havuç ve diğer sebzeler Yüksek karoten içeriğinden dolayı, çiğ havuç bronzlaşmak için birebirdir. Havucun içindeki beta karoten tüm vücut tarafından A vitaminine çevrilir ve bu da cildinizi güneş yanıklarına karşı korur ve cildinizin güçlenmesi için gereken besini sağlar. Ayrıca

Bronzlaştırıcı etkiye sahip A vitamini, karoten, kalsiyum ve tirozin içeren besinleri Şeber şöyle sıralıyor: Karpuz: Ferahlatıcı bir yaz meyvesi olan karpuz aynı zamanda C vitamini de içeriyor. Kavun: Tatlı tadı ile yaz meyvelerinin en sevilenlerinden biri olan kavun, yüksek karoten içeriği ile bronzlaştıran besinlerin başında geliyor. Kayısı: Aynı zamanda kabızlığı önleyici etkisi var ve yüksek potasyum içeriği ile kas kramplarını engelleyici etkiye de sahip. Şeftali: Bronzlaştırmanın yanında, yaz ishallerine karşı koruyucu etkisi var. Havuç: Yüksek karoten içeriği sebebiyle bronzlaştırıcı besinler listesinin en başında yer alıyor. Peynir: İyi bir kalsiyum kaynağı olan peynirin bronzlaştırmayı hızlandırıcı etkisi olduğu biliniyor. Ispanak: Aynı zamanda iyi bir folik asit kaynağı.

diğer sebzeler de cildinizi bronzlaşmaya hazırlar. Yumurta Yumurta cildin ve bedenin dinçleşmesi ve yenilenmesi için gerekli olan A, B, D ve E vitaminleri açısından zengindir. Yumurta sarısı cildi dinçleştiren ve bronzlaşmak için hazırlayan B6 vitamini, Omega-3 ve Omega-6 gibi yağ asitleri içerir. Yumurtanın içine biraz peynir, özellikle de beyaz peynir ekleyerek, kalsiyum açısından da zenginleştirip bronzlaşma ihtimalinizi arttırabilirsiniz. Kalsiyum açısından zengin besinler daha çabuk bronzlaşmanızı sağlar. Izgaralar Izgarada pişirilen yiyecekler, düzgün hazırlandıkları sürece bronzlaşmanıza katkıda bulunabilirler. Daha çok bronzlaşmak için et veya balığın üzerine zeytinyağı, soya sosu veya balzamik sirke sürebilirsiniz. Izgarada pişirmek etin yağsız olmasını sağlar, cilde sürüldüğünde cildin dinçleşmesini ve yenilenmesini sağlayan zeytinyağı ve diğer tekli doymamış yağlar da, cildinizi nemlendirip sağlıklılaştırarak içten yardımcı olur. Izgara yaparken limon, maydanoz ve rokadan uzak durun çünkü bunlar bronzlaşmanızı önleyebilir.


Güneş lekesi ihmale gelmez. Hiç tartışılmaz Güneş, hayatımızın önemli değerlerindendir..Sağlığımız için D vitamini kaynağı olan güneş bizi olumlu yönde etkilerken, psikolojimiz açısından da önemli fayda sağlamaktadır.

Evet! bu muhteşem yaz günlerini iple çekiyor ve güneşin verdiği enerji ile doluyoruz. Peki; güneşlenmek güzel de; güneşten bilinçsiz faydalanmak doğrumu? Güneşin yararlarının yanında, birtakım zararlarının olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Güneş etkisinde uzun süre kalındığında cildimizde kahverengi lekelere yol açacaktır. Açık tenli, sarışın ve yaşlı insanlarda daha sık görülen güneş lekeleri genç yaşlarda kanser öncüsü olarak nitelendirilmez, fakat; özellikle kadınlarda kozmetik bir sorun olarak karşımıza çıkar. Özellikle üç yaş ile altındaki

çocuklar havuz ve deniz kenarlarında gölgede tutulmalıdır. Güneşe hassas ciltlerin mutlaka önlem alması sağlık açısından zorunludur. Güneşten korunmak için kullanılan ürünün UVA ve UVB‘ ye karşı koruyucu olmasına dikkat edilmelidir. Tedavileri konusunda Laser ve Kriyoterapi gibi yöntemlerin olduğunu belirten uzmanlar, önlemin baştan alınması gerektiğini de vurguluyorlar. Sizde sağlığınıza önem veriyor ve kahverengi lekeler ile yaşamak istemiyorsanız, gereğinden fazla ve korunmasız olarak güneş ışınlarına maruz kalmayınız.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 25

Uzm. Dr. Hacer SAVAŞ Lokmanhekim Hastaneleri


Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 26

CİLDİNİZDE YILLARIN

İZLERİNİ DOLGU İLE

SİLMEK MÜMKÜN


Kırışıksız, genç ve sağlıklı görünen bir yüze sahip olmak birçok insanın hayali… İlerleyen yaşla birlikte, ciltte ve cilt altı yağ dokusunda oluşan erime ile incelmeler ise yüzde doku kayıplarının oluşmasına neden oluyor. Uzm. Dr. Fulya FINDIKÇIOĞLU Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi

Ağrısız ve pratik bir uygulama Ameliyat gerektirmeyen, kolay uygulanan, sonuçları hemen görülen ve ciddi yan etkileri bulunmayan dolgu uygulamaları, günümüzde yüz gençleştirmede en pratik yöntemlerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Dolgular; geçici, yarı kalıcı ve kalıcı olmak üzere üç gruba ayrılabilir. Bunlar arasında özellikle geçici, eriyebilen, “hyaluronik asit” içerikli dolgular, sık kullanılmaktadır. Bunun sebebi, kalıcı dolguların belirgin yan etkilerinin olabilmesidir. Hyaluronik asit, vücutta çok miktarda bulunan doğal bir moleküldür. Eskiden hayvansal kaynaklı üretilirken, günümüzde yüksek teknoloji ile bakteri kaynaklı elde edildiği için alerji ve kızarıklık yapma olasılığı daha düşüktür. 1 gram hyaluronik asit, 6 litre su tutabilmektedir. Dolgular akışkan oldukları için enjektör yardımıyla kolayca uygulanabilir. Dolgu herhangi bir bölgeye uygulandığında o bölgeden geri alınması mümkün değildir.

Dolgu maddeleri uygulama yapılacak bölgeye uygun olmalı Hyaluronik asidin değişik bölgelere ve değişen amaçlarla enjekte edilmek üzere farklı molekül büyüklüklerinde ve çapraz bağlantı miktarlarda olan çeşitleri vardır. Her birinin kullanım amacına göre, uygulanacağı yer ve deride enjekte edileceği derinlik farklıdır. Örneğin elmacık kemiği bölgesinde hacim elde etmek için çok çapraz bağlı ve yüksek molekül büyüklüğünde ürünler kullanılırken; göz altı morluklarını gidermek için daha az çapraz bağlı, daha akıcı, içinde vitamin olan ürünler tercih edilmektedir. Bu nedenle dolgu uygulamalarının alanında uzman ve deneyimli hekimler tarafından yapılması büyük önem taşımaktadır. Hyaluronik asit içerikli dolguların avantajları şu şekilde sıralanabilir: • Vücutta bulunan organik ve doğal bir maddedir. Hayvansal kaynaklı olmadığı için alerji yapmaz. • Ön hazırlık olmadan, hıza uygulanabilir. İşlemi uygulamak için 20-30 dakika yeterlidir. • Aynı anda farklı bölgeler için farklı ürünler kullanılarak bir seansta birden fazla sorun çözülebilir. • Çok küçük iğnelerle enjekte edilebilir. Etkisi 8-12 ay devam eder. Bu süre, uygulama bölgesi ve kullanılan ürüne göre değişim gösterebilir. • Zaman içinde vücut

tarafından doğal olarak parçalanıp, yok edilir. Dolayısıyla artık istenmediğinde geri dönüş, doğal yollarla mümkündür. Hacim gerektiren tüm bölgeler için kullanılabiliyor Uygulama sırasında ağrı hissedilmemesi için bazı ürünlerin içine ağrı kesici maddeler eklenmektedir. Bunun dışında uygulama öncesi ağrı kesici kremler ya da diş tedavisi sırasında olduğu gibi sinir blokları yapılarak uygulamanın ağrısız olması sağlanmaktadır. Dolgular en sık yüz bölgesinde kullanılır. Bunun dışında el, meme ya da vücutta hacim istenen pek çok bölge için kullanılması mümkündür. Işık dolguları göz çevresinde daha aydınlık bir görünüm sağlıyor Günümüzün stresli ve yoğun yaşam temposu nedeni ile henüz orta yaş döneminde bile göz etrafında morarma ve halkalanmalarla görülebilmektedir. Göz altı ışık dolguları, özellikle bu bölgeler için kullanılmaktadır. Hyaluronik asitle birlikte vitaminler ve mineraller de içerdiğinden dolgu özelliğinin yanı sıra; derinin beslenmesini ve gençleşmesini de sağlamaktadır. Tekrarlayan uygulamalar sayesinde, cilt rengi açılmaya, göz çevresindeki çukur alan dolmaya başlar, istenilen görünüm bu şekilde elde edilebilir.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 27

Kaybolan hacmi ve dolgunluğu yüze geri kazandırmak, kırışıkları azaltmak için kullanılan dolgu uygulamaları, cildin canlı bir görünüme kavuşmasını sağlayabiliyor.


OYUNUN UNUTULMUŞ GÜCÜ

Dükkânların oyuncak bölümünü gezerken genelde anne ve babalar her seferinde çocuklarına “Oyun yaşını çoktan geçtin oğlum/kızım...” gibi cümleler söylerler. Eğitim sisteminin ağırlığı ile zaten çocuklar oyunu unutmuş; tamamen derslere, sınavlara ve ev ödevlerine eğilmiş durumdalar. Uz. Psk. Elit Bilge Bıyıkoğlu Çocuk ve Ergen Psikolojisi

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 28

Okulda kısıtlı olan oyun oynama zamanı, evde de çalışan annebabaların yoğun hayat tarzı ile engellenebiliyor. Anne-babalar da çocuğun akademik başarısına bir hayli yoğunlaşarak oyunun gücünü ve önemini unutmuş durumdalar. Hafta sonları, bazı anne-babalar çocuğu sosyal aktivitelere göndererek bir nebze olsun çocuğa nefes aldırdıklarını düşünüyorlar. Oysa bir spor/sanat aktivitesi oyunun yerini tutmamaktadır. Örneğin; bir spor aktivitesi genellikle bir yetişkin tarafından kontrol edildiği için çocuk kendi kararlarını verme ve kendi davranışının sorumluluğunu alma gibi fırsatlardan yoksun kalmış oluyor. Buna karşın, çocuk kendi oyununu oynarken kendisi kurallar koyuyor, takım kuruyor ve kendi davranışının sorumluluğunu alıyor. Oyun çocuk için önemli! Çocuklar sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel becerilerini geliştirmek için oyun oynamaya ihtiyaç duyarlar. Oyun çocukların kendi becerilerini test etmeleri için uygun bir ortam sunar. Oyun,

çocuklara diğer insanlarla nasıl iletişim kuracaklarını öğretir, çocukların problemlerini çözmeye ve içsel çatışmalarını çözümlemeye yardımcı olur. Oyun, yetişkinlerin öğretemeyeceği gerçek hayatın korkulu, cüretkâr ve çekingen taleplerini öğrenme yoludur. Oyunlar sayesinde çocuk, diğer insanlarla yaşamayı ve yaratıcı düşünmeyi öğrenir. Oyun ile sağlanan bütün bunlar, çocuğun sağlam bir gelecek oluşturması için önemli temelleri oluşturur. Oyunlar sayesinde çocuklar: • Beceri geliştirme ve koordinasyon • Zihinsel gelişim ve problem çözme • Hayal gücü ve yaratıcılık • İletişim ve sosyal beceriler • Benlik gelişimi ve kendine güven kazanıyorlar. • Bunların yanında, yapılan araştırmalarda; • Babasıyla oyun oynayan çocukların, babası oyun oynamayan çocuklara oranla daha geniş bir hayal gücüne ve bilişsel beceriye sahip olduğu; • Annesiyle oyun oynayan

çocukların, çocuğuyla oyun oynamaya zaman ayıramayan annelerin çocuklarına göre annesiyle daha sağlam/ güvenli bir bağ kurduğu ve daha olumlu gelişme gösterdikleri; • Ailesiyle beraber oyun oynayan daha büyük çocukların, ailesi oyun oynamayan çocuklara oranla okulla daha olumlu bir bağ kurduğu, ruhsal olarak daha sağlıklı olduğu, arkadaşları ile ilişkilerinin daha güçlü olduğu ve ailevi yakınlıktan daha fazla keyif aldıkları bulunmuştur. Oyun sadece çocuklar için değil! Yaşınız ne olursa olsun, oyun oynamak için asla yaşınız ileri değildir. Oyun sadece çocuklar için değildir; yetişkinler de oyun oynayabilirler. İnsanlarda, oyun oynarken salgılanan hormonlar bireyin gevşemesine ve sakinleşmesine yardımcı olmaktadır. Oyun, yetişkinleri stresten uzaklaştırarak, kendilerini iyi hissetmelerini ve yaratıcı çözümler üretmelerini sağlar. Anne-babaların işten geldiğinde çocuğuyla oyun oynaması hem


Oyun sağlıklı aileler için önemli bir güçtür. Ailecek oynanan oyunlar, çocuklar ve anne-baba arasındaki iletişimi ve bağı kuvvetlendirir. Hep beraber oynayan ailelerin

birbirlerine karşı daha işbirlikçi, destekleyici olduğu ve birbirleri ile iletişimi daha güçlü olduğu görülmektedir. Ailede yaşanan günlük problemler (kavga, tartışmalar, kabalık, tembellik, öfke nöbetleri gibi) oyunun gücüyle aşılabilir. Anne-Babalara öneriler Birçok anne-baba çocuklarıyla nasıl oyun oynayacaklarını bilememektedir. Oyun yaratıcıdır, bir kural gerektirmemektedir ve her seferinde öğretici olması gerektirmemektedir. • Çocuklarınıza serbest, yapılandırılmamış, yaratıcılığını yansıtabileceği yeterli oyun zamanları

sağlayın. Bu serbest zamana siz de katılarak çocuklarınızla oyun oynayın. • Fiziksel aktiviteden, yaratıcılıktan yoksun bilgisayar ve televizyon yerine, çocuğunuzun aktif oyunlar oynamasını sağlayın. Çocuğunuzun bilgisayar ve televizyona maruz kalma zamanını kısıtlayarak ona yardımcı olabilirsiniz. • Çocuğunuzun yaşına uygun, onların hayal gücünü ve yaratıcılığını destekleyen (bloklar, bebekler gibi) oyuncaklar alın. • Okulda aktif bir rol alarak çocuğun yeterli serbest oyun zamanı aldığına emin olun.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 29

aralarındaki bağı kuvvetlendirir, hem de yoğun bir iş gününün ardından stres atmaya birebirdir. Çocuğunuzla beraber gülmek, gevşemek, eğlenmek sizin sağlığınıza da iyi gelecektir. Aynı zamanda, önemsendiğini, ilgilenildiğini hisseden çocuğun kendine olan güveni artar. Çocuk, bu dünyada bir yeri olduğu hissini kazanır.


BAL İLE GELEN MUCİZE:

APİTERAPİ Bal, bal arılarının (Apis mellifera) çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarı kimyasal değişime uğratarak peteklere yerleştirdiği bir kovan ürünüdür. B2, B3, B5 gibi vitaminler; bakır, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum, çinko gibi mineraller, antioksidan kapasiteye sahip polifenolik bileşikler ve proteinlerin yapıtaşı olan aminasitler açısından zengindir. Dr. Gökhan Aydoğdu Akupunktur ve Apiterapi uzmanı

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 30

Bal arıları hakkında bilmenizde fayda olacağını düşündüğümüz bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. Bal arıları sosyal canlılardır. Ana, erkek ve işçi arılardan oluşan bal arısı ailesi, koloniler halinde yaşam sürerler. Bir bal arısı kolonisi; bir ana arı (kraliçe arı), birkaç yüz erkek arı ve sayıları on bin ile seksen bin arasında değişen işçi arıdan oluşur. Kraliçe ve işçi arılar dişidir. Bir işçi arının ortalama ömrü 52 gündür. Kraliçe arıların ömrü 3-4 yılı

bulabilmektedir. Kraliçe arı diğer arılara göre, daha özel ve besin değeri daha yüksek olan arı sütüyle beslenir. Bu beslenme sayesinde kraliçe arı diğer arılara göre yetişkinlik dönemine daha kısa sürede ulaşır. Erkek arılar bal yapmaz ve enteresandır ki erkek arıların iğneleri de bulunmaz. Erkek arıların koloni içerisindeki tek görevi kraliçe ve dişi arıların döllenmesini sağlamaktır. Bir işçi arı ömrü boyunca sadece yarım çay kaşığı bal üretir. Bir kavanoz bal için 40 bin arının bilfiil çalışarak yaklaşık 6 milyon çiçekten polen toplaması gerekir. Bal arıları ile ilgili binlerce kitap yazılsaydı eğer yine de kaleme alınmayan eksik birçok şeyler kalırdı sanıyorum. Mısırlı doktorlar balı 5 bin yıl önce ilaç olarak kullanıyorlardı. Balayı aşkın gıdası olan baldan gelmektedir. Balın rengi ve kokusu bölgenin florasına göre farklılıklar gösterir. Koyu renkli ballar

antioksidan aktivitesi bakımından en yüksek değere sahip olan ballardır. Yüksek besin değerlerine sahip bu muhteşem gıdayı üreten bal arıları ile ilgili kısaca bilgi vermeye çalıştık. İsterseniz şimdi gelin, balın sağlığımız için ne kadar önemli bir besin maddesi olduğunu işleyelim. Bal, yüksek enerjili ve karbonhidratlı bir madde olması, tadı, aroması ve diğer üstün özellikleri nedeniyle insanlar tarafından besin ve enerji kaynağı olarak en iyi bilinen ve tüketilen arı ürünüdür. Çeşitli bal türleri halk arasında birçok hastalığa karşı tedavi amacıyla da kullanılmaktadır. Balın kimyasal içeriği ve geleneksel tıpta kullanımı konusundaki çalışmalara giderek artan bir ilgi oluşmaktadır. Her geçen gün sonuçlanan araştırmalar balın insan sağlığı açısından faydalarını doğrulamakta ve apiterapik önemini artırmaktadır. Bal, hem gıda, hem ilaç ve hem de kozmetik sanayinde


Vitaminler; A, B1, B2, B3, B5, B6, C, D, E, K, Niasin. Mineraller; Potasyum, fosfor, kalsiyum, sodyum, selenyum, krom, sülfür, magnezyum, demir, çinko, manganez, bakır.. Balın doğal antibakteriyal ve antienflamatuar etkileri mevcuttur. Balın antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı güçlü invitro aktivitesi ve antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen kronik yara enfeksiyonlarında başarılı uygulamaları ilgiyi yeniden bala yöneltmiştir. Balın antibakteriyal etkisi, içerdiği bileşenlere ve balın botanik kökenine dayanmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, balın 7 tip zararlı mikroorganizma üzerine katalaz enzimi ile birlikte etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada balın bu bakterilerin gelişmesini yavaşlattığı ve özellikle Bacillus cereus’un üremesini tamamen durdurduğu tespit edilmiştir. Koyu ve açık renkli balların kullanıldığı bu çalışmada, koyu renkli balların açık renkli ballara göre gıda kaynaklı patojenlerin üremesini önleyici etkilerinin daha fazla olduğu da bildirilmiştir. Balın içeriğinde bulunan çok sayıda flavonoid ve fenolik asit, güçlü antioksidan etkiye sahiptir. Balın antioksidan özelliği yüksek

Bal dünyada geleneksel

halk tıbbında yaygın olarak kullanılmasına karşın, bilimsel verilerin eksikliği nedeniyle modern tıpta sınırlı kullanım alanına sahiptir. Balın antioksidan özelliklerinin gün ışığına çıkması yakın zamanlarda olmuştur. Gerçekte antioksidanların kanser, koroner hastalıklar, inflamatuar hastalıklar, nörolojik dejenerasyon, yaşlanma gibi farklı hastalıklara karşı önleyici etkilere sahip olması, antioksidanlardan zengin besinler arasında balın araştırılmasını teşvik etmiştir. Balın ülser ve diğer mide hastalıkları, kalp yetmezlikleri, çarpıntı, kemik hastalıkları, öksürük, alerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir sistemi hastalıkları ve bazı cilt hastalıkları gibi 500’e yakın

hastalığın tedavisinde olumlu etkileri olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca kabızlığı giderdiği, damarları genişlettiği, kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ sindirimini kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de bilinmektedir. Bal, içeriğinde yaklaşık %1 oranında bulunan çeşitli sekonder metabolitlerin gösterdiği pek çok biyolojik aktivitelerden (antioksidan, antiradikal, antibakteriyal, antiviral, ant-inflamatuar, antitümoral vs) dolayı yaraların tedavisinden üst solunum yolu enfeksiyonlarına, yaşlanmadan kanser oluşumunun engellenmesine kadar giderek artan sayıda pek çok fitobiyolojik aktiviteden sorumlu doğal bir gıda maddesidir. Balın apiterapi yönünden kullanılması birçok hastalığın tedavisinde veya önlenmesinde, pahalı ve yan etkileri olan diğer ürünlere nazaran alternatif, etkili ve ekonomik bir yoldur. Şu ana kadar balın sağlığımız için önemine değindik. Ancak şunu unutmayalım.. Tükettiğimiz balın analizlerinin yapılmış ve gıda kodeksine uygunluğunun olması gerekmektedir. Aksi halde sağlığımızı bozabiliriz.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 31

kullanılmaktadır. Balın içeriğinde 200’den fazla bileşen vardır. Ayrıca içeriğinde doğal şekerler, enzimler, vitamin ve mineraller, proteinler, aminoasitler ve diğer bilinmeyen maddeler mevcuttur.

duygusal, fiziksel ve zihinsel streste antidepresan etki göstermesini sağlamaktradır. Balın antioksidatif etkisi, yapısında bulundurduğu askorbik asit ve diğer fenolik – enzim bileşenleriyle sağlanmaktadır. Bal ayrıca flavonoid ve karotinoidleri de içermektedir. Bu bileşiklerin yüksek seviyelerde olması balın antioksidan düzeyinin de yüksek olmasını sağlamakta ve oksidasyona karşı olan etkisi bazı kronik hastalıkların önlenmesinde oldukça etkin olabilmektedir. Bunlar arasında balın özellikle kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve diyabete karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir.


MODERN YÖNTEMLERLE BEBEK SAHİBİ

OLABİLİRSİNİZ Bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin en önemli sorunlarından biri de tüp bebek tedavi yöntemlerinden hangisinin uygulanması gerektiğine karar verememeleridir. Tam donanımlı bir merkezde doğru seçenekler uygulanmadan gerçekleştirilen denemeler genellikle başarısızlıkla sonuçlanmadır. Prof. Dr. Aygül Demirol Memorial Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 32

Gebeliğe giden yolda kendiliğinden kolaylıkla sonuca ulaşılamıyor ise tüp bebekmikroenjeksiyon teknolojileri, annenin yumurtası ve babanın spermini laboratuvar ortamında sağlıklı ve kontrollü şekilde birleştirerek çiftlere yardımcı olmaktadır. Tüp bebek ve kısırlık tedavisinde en önemli unsur, çiftlerin doğru değerlendirilmesi ve ardından nedene yönelik tedavi seçeneklerinin doğru bir şekilde sunulmasıdır. Çiftlere yeterli zaman ayrılarak tüm soruları cevaplanmalı ve tedavi yöntemi bireyselleştirilerek aileye özel olarak uygulanmalıdır.

Tüp bebek tedavisinde merkez seçimi çok önemli Tüp bebek hizmetinin tam donanımlı bir hastanede sunulması, çiftlere birçok yönden avantaj sağlamaktadır. Bu avantajların başında hastaların, hastanenin tüm alt yapı imkanlarından faydalanabilmesi gelmektedir. Tüp bebek uygulamasının tam donanımlı bir hastane ortamında gerçekleştirilmesi, tedavinin kalitesini ve başarısını artırmaktadır. Bunun yanı sıra hastanedeki tüm bölümlerle

işbirliği halinde çalışılması daha başarılı sonuçlar alınmasına büyük katkı sağlamaktadır. Tekrarlayan başarısızlıkların nedeni iyi araştırılmalı Tekrarlayan tüp bebek tedavisi başarısızlıklarında öncelikle bu sonuçların hangi faktörlere bağlı olabileceği detaylı iyi bir şekilde araştırılmalıdır. Ardından bu süreç çifte en doğru şekilde aktarılmalı ve yeni bir tedavi planı çizilmelidir. İlaçsız tüp bebek yöntemi(IVM): IVM, tüp bebek teknolojilerinde çığır açan önemli ve yeni bir yöntemdir. Tıbbi olarak ispat edilmiş, güvenilir bu yöntem sayesinde dünyada şuan anda doğan 1000 üzerinde bebek vardır. Bu bebeklerde herhangi bir sağlık sorunu ve genetik bir probleme de rastlanmamıştır. IVM, dünyada az sayıda saygın merkezde uygulanmaktadır. Üst düzey bir teknoloji, profesyonellik, yoğun uğraş ve sabır gerektirdiği için tüm merkezlerde henüz yoğun uygulamaya geçmemiştir. Tanım olarak; herhangi bir yumurtlama tedavisi için uygulanan


IVM tekniği ile elde edilen embriyolar, aynen normal tüp bebek tekniklerinde olduğu gibi, genetik tanı yani PGD ile analiz edilebilmekte, ileri evre transfer yani blastosist transferi yapılabilmektedir. Ayrıca tedaviden artan embriyolar daha sonra kullanılmak üzere saklanabilmekte yani dondurulabilmektedir. Ko-Kültür yöntemi: Ko-kültür, embriyo gelişimini destekleyen ek bir besi ortamıdır. Bu yöntemde, yumurta ve spermin döllenmesinden embriyonun gelişimine ve anne rahmine yerleştirilmesine kadar embriyo, laboratuvarda özel sıvılar içerisinde geliştirilmektedir. Bu sıvılar anne rahmi ve tüplerdeki sıvıları taklit eden niteliktedirler. Ko-kültür vasatı ek bir besi ortamı olarak embriyonun gelişimine salgıladığı büyüme faktörleri ile katkıda bulunmaktadır. Böylece daha kaliteli embriyolar elde edilerek gebelik şansı yükseltilmektedir. Gebelik aşısı: Anne rahminin gebeliği kabul edecek şekilde bağışıklık sistemi ile hazırlandığı yöntemdir. Anne adayından alınan

kandan “lenfosit” denilen kan hücreleri ayrıştırılmaktadır. Bu hücreler özel kültür sıvılarında CRH hormonunun desteği ile özel işlemlere tabi tutulmaktadır. Elde edilen sıvı, embriyo rahme yerleştirilmeden 1-2 gün önce yada bazı vakalarda aynı gün rahim içine verilmektedir. Bu yöntem ile rahim içi bağışıklık sistemi üzerinden embriyoyu daha kolay kabul eder duruma gelmektedir ve böylece embriyo daha kolay gebelik oluşturacak şekilde tutunmaktadır. Embriyoya genetik analiz yapılması: Bu yöntemde, embriyolar rahme yerleştirilmeden önce genetik açıdan değerlendirilmektedir. Böylelikle sağlıklı embriyolar seçilerek transfere götürülmektedir. Genetik analiz her vaka için uygun ve gerekli değildir. Bu nedenle çiftlere iyi bir bilgilendirme ile sunulmalıdır. ERA testi: Rahim içinin embriyoyu kabul etme potansiyelinin saptanarak tedavinin planlanmasıdır. Embriyo gelişiminin takip edilerek transfer için ideal embriyonun seçilmesi yöntemi: Embriyonun gelişimi video kayıt sistemi ile sürekli izlenerek, bölünme hızı ve hücre yapısına göre değerlendirilir ve gebelik şansı en yüksek embriyo seçilir. Bu sistem embriyonun genetiği hakkında da bilgi verdiği için oldukça önemlidir. Değerlendirmeyi yapan ekibin bu konuda eğitimli ve deneyimli olması gerekmektedir.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 33

enjeksiyonlar verilmeksizin, yumurtalıklardan ufak yani olgunlaşmamış yumurtaların alınıp laboratuvar koşullarında olgunlaştırılması, (bu aşama 2448 saat almaktadır) olgunlaşan yumurtalara mikroenjeksiyon yöntemi ile spermin enjekte edilmesi sonucu, embriyoların elde edilerek transferi anlamına gelmektedir.


CEP TELEFONLARINA

DİKKAT! Ev ve iş yerlerimizde gün boyu kullandığımız teknolojik ürünler, hayatımızı kolaylaştırmasına rağmen, yanlış veya fazla yararlanıldığında çevre ve insan sağlığını olumsuz etkileyen elektromanyetik alanların oluşmasına yol açar.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 34

Cep telefonu alırken SAR değeri düşük olan telefonlar tercih edilmelidir. Aynı şekilde elektronik cihazlar da yapay elektromanyetik alan yaratmaktadır. Örneğin; cep telefonu, kablosuz internet ağı, baz istasyonları, bilgisayar ekranı, televizyon vericileri, radyo, saç kurutma makinesi, buzdolabı, mikrodalga fırınlar, elektrikli ev aletleri, nükleer santraller, yüksek gerilim hatları, röntgen makineleri, trafolar, floresan ve ekonomik lambalar elektromanyetik alan oluşturan cihazlar arasındadır. ELEKTROMANYETİK TEHLİKE Cep telefonları, elektromanyetik alan yaratan radyo frekans dalgaları ile çalışır. Radyo frekans dalgaları, frekansı yüksek

X-ışınları veya gama ışınları gibi iyonize edici radyasyon değildir. Yani, vücudumuzda kimyasal bir bağı çözme ya da iyonlaştırma etkisi yoktur. Ancak cep telefonunu kullandığımızda çevrede elektromanyetik alan oluşturmuş oluruz. Elektromanyetik dalgalar vücuttaki dokuları ısıtarak ya da kimyasal değişimlere uğratarak zarar verirler. Bu dalgalara maruz kalma süresi ve maruz kalınan uzaklık vücuttaki hasar oranını belirleyen en önemli faktörlerdir. Elektromanyetik radyasyonun, beynin elektriksel yapısında ve dikkat, hatırlama, tepki verme gibi algılama fonksiyonlarında kısa süreli değişimlere neden


KANSERE NEDEN OLABİLİR Mİ? İyonlaştırıcı olmayan radyo frekans dalgaları, atomlardan elektron kopararak iyonizasyon yapacak güçte değildir, dolayısıyla DNA hasarına yol açmaz ve kansere neden olduğuna dair bilimsel bir kanıt da bulunmamaktadır. Ancak yapılan çalışmalar henüz yeterli düzeyde olmadığından, ‘zararsızdır’ demek doğru değildir. ‘Bilimsel olarak yüzde 100 sağlıklıdır’ açıklaması yapılıncaya dek elektromanyetik alanlara karşı ihtiyatlı bakılmalıdır. ELEKTRONİK TEHLİKEYE KARŞI PRATİK ÖNERİLER • Kullanmadığınız elektrikli aletleriya kapalı tutunuz ya

da fişten çıkarınız. • LED, LCD veya plazma bilgisayar ekranlarını ve televizyonları kullanmaya özen gösteriniz. • Bilgisayar ekranı ile klavye arasına 1 metre mesafe koymaya çalışınız, ekran filtresi kullanınız. • Ekonomi lambalarını okuma lambası olarak kullanmamaya özen gösteriniz. • Yatak odasında TV ve bilgisayar bulundurmamalı, eğer varsa yatarken kapatmalısınız. • Bebek odaları, yatak odaları ve çocukların yakınında cep telefonu bulundurulmamalıdır. • Cep telefonlarını sohbet amaçlı kullanmayınız, kullanmadığınız sürede mümkünse kapalı tutunuz. Açıkken, kalp üzerinde, göğüste taşımamaya

• •

dikkat ediniz. Kalp pili kullanıcılarının telefonu üzerlerinde taşıması önerilmemektedir. Cep telefonunu kesinlikle kablolu kulaklıkla kullanınız. Açık durumda iken vücudunuzdan mümkün olduğunca uzakta taşımaya özen gösteriniz. SAR değeri 1 W/kg’dan az olan veya sıfıra en yakın telefonları tercih ediniz. Hamilelerin cep telefonu kullanması önerilmemektedir. Kablosuz telefonlar ve kablolu modem kullanılmalıdır. Kablosuz interneti kullanmadığınızda bilgisayarın Wi-Fi özelliğini kapatmayı unutmayınız. Restoran, otel, tatil sitesi gibi yerlerde kablosuz internet erişimi olmayanları tercih ediniz. Cep telefonlarının hareketli araçlar içinde kullanılması ve taşınması önerilmemektedir. Araç içinde metal çeperlerden içeri yansıyan elektromanyetik alan şiddeti yolculara açık havadakinden daha fazla elektromanyetik dalga maruziyeti verebilmektedir. Uyurken cep telefonları kapatılmalı, kapatılmayacaksa başucundan en az 1 m uzağa konulması önerilmektedir.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 35

olduğu bilinmektedir. Buna bağlı olarak, üzerimizde oluşan etkileri yorgunluk, huzursuzluk, sinirlilik, depresyon ve uyku bozuklukları, baş ağrısı, baş dönmesi, hafıza kaybı, kulak çınlaması ve eklem ağrıları olarak sayılabilir. Yapılan araştırmalarda, cep telefonuna bağlı elektromanyetik dalgaların beyine ulaşmasının yaş ile birlikte azaldığı, 5 yaşındaki bir çocukta bu dalgaların beyine yüzde 75 oranında ulaştığı, erişkinde bu oranın yüzde 25 olduğu deneysel çalışmalarda gösterilmiştir. Bu nedenle 16 yaş altındaki çocukların cep telefonu kullanmamaları, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilmektedir.


Hamilelikte karın veya kasık ağrısı olması düşük riski göstergesi midir?

SORU | CEVAP

Lekelenme veya kanama olmadıktan sonra sadece kasık ağrısı olması düşük riski olduğunu göstermez. Rahmin büyümesine bağlı olarak zaten çoğu gebede görülür kasık ağrısı. Lekelenme veya kanama olması düşük tehlikesi olduğunu gösterir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda bir Kadın Doğum uzmanına görünmenizde yarar var.

Gebe kalmak için cinsel ilişkinin sıklığı ve zamanı önemli midir? Cinsel ilişki sıklığı da çiftin bebek sahibi olmasında önemli bir faktördür. Önemli olan ilişki sayısının az ya da çokluğu değil, yeterliliğidir. Bunun için optimum sayı haftada 3 ilişkidir. Cinsel ilişki sıklığının yanı sıra ilişkinin zamanlaması da önemlidir. Yumurtlamanın olduğu günlerde girilecek olan ilişki, gebelik olasılığını artıracaktır.

Kan şekerim düştüğünde nasıl önlem alabilirim? Kan şekerinin çok düşmesi istenmeyen bir durumdur. Hızla emilen ve kan şekerinin hızla yükselmesini sağlayacak olan bir besin almalısınız. Örneğin; 1 çay bardağı hazır meyve suyu veya 3-4 adet kesme şeker olabilir. Çikolata gibi yağ oranı yüksek şekerli besinler kan şekerinin daha geç yükselttiği için tercih edilmesi doğru değildir.

Göz sağlığı için beslenmemde ne tür değişiklikler yapmalıyım? Daha az omega-6 içeren zeytinyağını tercih edin. Bolca balık, sebze ve meyve tüketin. Doymuşyağlar ve margarinden kaçının. Kızartılmış besinlerden kaçının. Bolca yeşil yapraklı sebze, haftada iki porsiyon balık, fındık, sarı/turuncu meyve ve sebze tüketimi; vücut sağlınız için olduğu gibi göz sağlığınız için de yararlı.


Varislerimden kurtulmak için neler yapmalıyım?

SORU | CEVAP

Varis tedavisi basit kompresyon çorabı kullanımından başlayıp, cerrahi tedaviye kadar değişmektedir. Hastanemizde tüm varis tiplerine yanıt veren tedaviler ile birlikte en başta hasta eğitimi ve hastanın iyi bilgilendirilmesi sağlanmaktadır. Hangi tedavinin uygulanacağı ise varisin tipine, hastanın şikayetlerine ve beklentilerine göre değişiklik göstermektedir.

Kısırlık erken yaşlarda teşhis edilip önlem alınabilir mi? Kız çocuklarında adet gecikmesi, aşırı tüylenme, erken yaşta ergenliğe girme, erkeklerde ise göğüs büyümesi tarzı belirtiler ilerleyen yıllarda kısırlık riskini arttırabilir. Bu belirtileri gösteren çocuklar, doktora görünmeli. Ergenlik döneminde ortaya çıkabilecek bazı problemler daha sonraki yıllarda kısırlığa yol açabilir.

Zayıflamak için sürekli diyet yapıyorum. Sağlığım açısından bu bir risk oluşturur mu? Zorlayıcı diyet ve aktivitelerle hızlı şekilde kilo vermesi sağlık açısından risk oluşturuyor. Diyet; dengeli, uygun kalorisi hesaplanmış beslenme şekliyle ve uygun egzersizlerle sürekli bir yaşam biçimi haline getirilerek yapılmalıdır. Sürdürülebilir bir kiloya sahip olmak için hayat tarzı ve beslenme alışkanlıkları sürekli organize edilmelidir.

Hızlı yemek mide için zararlı mıdır? Hızlı yemek yeme alışkanlığı olanlarda mide yanmaları önemli derecede artar. Ağzınıza küçük lokmalar almak midenin sindirim için gerekli salgıları daha kolay üretmesine yardımcı olur. Lokmaları uzun uzun çiğneyiniz. Bu, midenizde şişkinlik ve ağırlık hissetmemenizi sağlar. Mide yanması şikayeti durumunda bir hekime görünün.


Spor Fıtık Nedeni Kasık ve göbek bölgesindeki dokuların zayıflığından dolayı oluşan fıtıklar ağrı ve hareket güçlüğü ile kendini gösterebiliyor. Ağır kaldırma, ısınmadan mekik ya da şınav çekme gibi nedenlerle tetiklenebilen fıtıklar tedavi edilmediği takdirde diğer organlara zarar verebiliyor.

Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 38

Uz. Dr. İncilay Üstündağ

Karın duvarı fıtıklarının % 90’ını kasık fıtıkları oluşturmaktadır. Fıtık, o bölgede bulunan dokuların zayıflığından dolayı oluşan ve o bölgeye zaman zaman girip çıkan veya sabit şekilde bulunup hissedilebilen şişlikle kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Bu şişlikler ıkınma ile birlikte ara ara meydana gelir ve kaybolur. Kasık fıtığı erkeklerde kadınlara göre 7 kat daha sık görülürken, göbek fıtığına da kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Karın bölgesi fıtıkları; kasık, göbek ve ameliyat olmuş hastaların ameliyat bölgesinin zayıf noktalarından bağırsak gibi karın içi organlarının dışa doğru çıkmasıyla meydana gelir. Fıtık, şişlik dışında ağrı ve o bölgede rahatsızlık hissi ile kendini belli eder. Hiçbir belirti vermeyen fıtıkların teşhis edilebilmesi için muayene ile birlikte karın bölgesine yapılan görüntüleme yöntemlerinden

yararlanılmaktadır. Tedavi edilmeyen fıtıklar diğer organlara zarar verebilir Tedavi edilmeyen karın bölgesi fıtıklarında en kaçınılmaz risk, fıtığın aniden o bölgede sıkışmasıdır. Fıtığın oluştuğu bölgede bağırsaklar sıkıştığı takdirde, bu durum hasta için tehlikeli olmakta ve acil ameliyat gerektirmektedir. Ameliyat edilmeyen fıtıklar, diğer organlara zarar verebilmektedir. İçerideki organlar bu zayıf bölgelerden dışarı çıkarak sıkıştığı ve içeri giremediği için organın beslenmesi bozulur. Bu durum organların kangren olmasına neden olabilir. Normalde çok basit yöntemlerle yapılabilecek bir fıtık ameliyatı, geç kalınmış fıtıklarda zorlu hale gelebilmektedir. Fıtık bu kişilerde daha sık görülür;

• Ağır iş yapanlarda • Ağır spor yapanlarda • Geçmeyen kabızlık şikayeti olanlarda • Prostatı olanlarda • Bronşit, astım gibi öksürüğe neden olan kronik hastalarda Ameliyat 1 cm’den küçük 3 delikten yapılıyor Çocukluk çağında görülen göbek fıtıkları kendi kendine kapanabilmekteyken, ileri yaşlarda meydana gelen tüm fıtıklar için tek tedavi cerrahidir. Karın duvarında gerçekleşen fıtık ameliyatı, 1 cm’den küçük 3 delikten kapalı yöntemle yapıldığı için hastanın ağrısı çok az olmaktadır. Tek taraflı kasık fıtıklarında ameliyat süresi 30 dakika iken çift taraflı fıtıklarda da ameliyat maksimum 45 dakika sürmektedir. Hasta ertesi gün taburcu edilmekte ve günlük yaşantısına rahatlıkla geri dönebilmektedir.


Platform-Sağlık | 7. Sayı 2017 | Sayfa 39



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.