Sağlık Dergisi 8. sayı

Page 1

Soğuk Havalarda Sağlığınıza Dikkat Grip Sonrası Çocuğunuzun Kulak Sağlığına Dikkat Soğuk Algınlığına Karşı Önemli Öneriler Sinüzit Soğuk Havaları Seviyor

Ses Estetiği İle İdealinizdeki Sese Kavuşabilirsiniz

Diyabet İçin 9 Beslenme Önerisi

Sayı 8 | 2017 Kostenlos zum mitnehmen

Türkçe Sağlık Dergisi | Türkisches Gesundheitsmagazin



Platform- Sağlık

Bizler büyüklerimizden öğrendik: “Her şeyin başı sağlık.” Platform Sağlık Dergisi olarak da her şeyin başına “Sağlık” kelimesini getiriyoruz. Bu bizim hayat felsefemiz. Biliyoruz ki sağlık konusu bazı mevsimlerde daha önemli hale geliyor. Kış mevsimindeyiz. Kısaca sağlık koşullarımızın bozulmasına en müsait iklim şartları oluştu. Bu nedenle sağlığımıza her zamankinden daha fazla önem vermek durumundayız. Çünkü bozulan sağlık beraberinde birçok sorunu da getiriyor. Bir hastalık bin kötü sonuca yol açabiliyor. Tedbirli olmak her zaman avantaj.

Impressium

+49 30 589 106 98 www.platform-saglik.com info@platform-saglik.com

Redaktion:

İçinde bulunduğumuz mevsimde özellikle grip, nezle ve soğuk algınlığı kişiyi aniden yatağa düşürüp, yasam kalitesini bozabiliyor. Soğuk algınlığını daha ciddi tablolara yol açmadan hafif bir şekilde atlatmak mümkün. Sizin için bu konuda bazı pratik önerilerimiz var. Yine mevsimsel hassasiyetler sebebiyle yaşanan sinüzit rahatsızlıklarında da artış oluyor. Bu ciddi rahatsızlık modern yöntemlerle kalıcı olarak tedavi edilebiliyor. Nasıl mı? Yazımıza bir göz atmakta yarar var.

Reklam:

Platform Sağlık bu sayısı ile de birçok okurumuza ilaç gibi gelecektir. Siz bu sayfaları okurken biz daha sağlıklı ve mutlu yaşam için önümüzdeki sayıyı hazırlamaya başladık bile. Her türlü kötülük ve hastalıktan uzak, sağlıklı bir mevsim geçirmenizi diliyoruz. Kapak Shutterstock.com, Christo| Sayfa 5, Shutterstock.com, udra11 | Sayfa 6, Shutterstock.com, Vladimir Gjorgiev | Sayfa 7, Shutterstock.com, nito | Sayfa 8, Shutterstock.com, Kotin | Sayfa 9, Shutterstock.com, charless | Sayfa 10, Shutterstock.com, AnnaVel | Sayfa 12, Shutterstock.com, adike | Sayfa 13, Shutterstock.com, Albina Glisic | Sayfa 12-13, Shutterstock.com, alt chombosan | Sayfa 14, Shutterstock.com, pathdoc | Sayfa 15, Shutterstock.com, George Rudy | Sayfa 16, Shutterstock.com, kwanchai.c | Sayfa 17, Shutterstock.com, Marius Pirvu | Sayfa 18-19, Shutterstock.com, Prazis Images | Sayfa 20, Shutterstock.com, Africa Studio | Sayfa 22, Shutterstock. com, Sergio Monti Photography | Sayfa 23, Shutterstock.com, SARAVOOT LENG-IAM | Sayfa 24, Shutterstock.com, Evan Lorne | Sayfa 25, Shutterstock.com, Voinau Pavel | Sayfa 26, Shutterstock.com, Romolo Tavani | Sayfa 28, Shutterstock.com, Medical Art Inc | Sayfa 29, Shutterstock.com, corbac40 | Sayfa 30 - 31 Gökhan Aydogdu | Sayfa 31-32 Estetik international | Sayfa 34, Shutterstock.com, Kateryna Kon | Sayfa 35, Shutterstock. com, phugunfire | Sayfa 38, Shutterstock.com, Jurij Krupiak | Hakan Yazanel

Dergisi

Werrastr. 36 12059 Berlin

Platform Sağlık olarak biz de mevsim hastalıkları başta, sağlımız için almamız gereken tedbirler derlemeye çalıştık. Bunlardan en önemlisi solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı hastalıklar. Bu sayımızda ele aldığımız önemli konulardan biri özellikle çocuklarımızda medyana gelebilecek orta kulak enfeksiyonu. Bilindiği üzere orta kulakta sıvı birikmeleri, çocuklarda zamanla duyma kaybına yol açabiliyor. Bu konuda nelere dikkat etmemiz gerektiğini ilgili yazımızda bulacaksınız.

Kış hastalıkları deyince sadece tedavi akla gelmesin. Genel olarak sağlık sorunlarında artık tedavi değil, önleme çalışmaları başta geliyor. Sağlığın bozulmasının önüne geçmek için ise ilk yapılacak şey sağlıklı beslenme. Kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin yolu antioksidan besinleri tüketmekten geçiyor. Biz de bu sayımızda antioksidan besinleri mercek altına aldık. Bu sayıda diş sağlığı, çocuk gelişimi, çocuklarda obezite sorunu, burun estetiği, ses estetiği gibi daha birçok başlıkta birbirinden ilginç ve önemli konuları sizlerle paylaşıyoruz.

foto

Künye / Impressium

Editörden

Değerli okurlar,

Hakan Yazanel Erdem Nedim Ayşe Altuğ

Hakan Yazanel reklam@platform-saglik.com Danışman: Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Hastaneleri, Memorial Sağlık Grubu, Tasarım ve düzenleme: Ajans B, Berlin Baskı: Concept Medienhaus GmbH Bülowstraße 56 - 57 10783 Berlin www.conceptmedienhaus.de Platform- Sağlık Dergisi Berlin‘de 10.000 Adet basılmıştır. PlatformDergisi bir Ajans B yayın organıdır. Dergide çıkan yazıların ve içerikleri, sorumluluğu ve doğruluğu yazara aittir.

Gelecek Sayıda Çocuğunuzu kış hastalıklarından koruyun

Anne Adaylarının Yeni Tercihi: Suda doğum

Antibiyotiğin Azı Karar Çoğu Zara

Cep Telefonlarına Dikkat!

Bakışlarınızı Gençleştirmek Elinizde!

Okullardaki Alerji Tehlikesi


İÇİNDEKİLER

6

Burun Estetiği

20 22 24

Soğuk Algınlığına Karşı Önemli Öneriler Soğuk Havalarda Dişleriniz Sızlıyorsa... Kış Hastalıklarına Karşı Bu Besinleri Tüketin

Sırt ve Omurga ağrısı

Göz Enfeksiyonlarından Korunun

10 14

12 16

Grip Sonrası Çocuğunuzun Kulak Sağlığına Dikkat

Ses Estetiği İle İdealinizdeki Sese Kavuşabilirsiniz

Obezite Çocukların Ruh Sağlığını da Bozuyor

18 28

26

Yetişkinlerde Görülen Çocuk Hastalıkalrına Dikkat! Gebelik Serüveninde Babalara Düşen Görevler

Soğuk Havada Yüz Felcinden Korunun

Doğadaki En Güçlü Antibiyotik Propolis

30

38 Hepatit B Karaciğer Sirozuna Dönüşebilir

34


Diyabet İçin 9 Beslenme Önerisi Obezitenin yaygınlaşmasıyla diyabetin görülme sıklığı da her geçen gün artıyor. Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, kontrol altına alınamadığında ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor.

Şeker hastalığı, pankreastan salgılanan insülin hormonun yetersiz olması sonucu glikoz yani kan şekeri değerinin artması sonucunda ortaya çıkmaktadır. İleri yaşlarda görülen Tip II diyabet hastalığının sebeplerinin başında; genetik faktörler, fiziksel aktivite azlığı ve kilo fazlalığı gelmektedir. Şeker hastalığı kontrol altına alınmadığında; böbrek yetmezliği, katarakt, kalp damar rahatsızlıkları, sinir hasarı, diyabetik ayak, enfeksiyonlara ve hastalıklara yatkınlık gibi rahatsızlıkları beraberinde getirmektedir. Hastalığın kontrol altına alınması için sağlıklı beslenme ilkelerine dikkat etmek gerekmektedir. Bu rahatsızlığı kabullenmek ve onunla yaşamayı öğrenmek tedavi başarısını artırmaktadır. Diyabet hastalarının dikkat etmesi gereken beslenme ilkeleri şu şekilde sıralanabilir: 1. Beslenme programı kişiye özel belirlenmelidir: Bu diyet geçici olmamalı, beslenme alışkanlığı haline getirilerek yaşam boyu devam ettirilmelidir. 2. Boy ve yaşa uygun kiloda olunmalıdır: Sahip olunan fazla kilolardan kurtulmak; şeker hastalığını kontrol altına almayı sağlayan en önemli ilkelerden biridir. 3. Öğünler 3 ara 3 ana

6. 7.

olmak üzere düzenlenmelidir: Öğün araları 2-2,5 saati aşmamalı, öğünlerde alınan kalori dengeli olmalıdır. 4. Diyetteki posa içeriği artırılmalıdır: Öğünlerde alınan posa yüzdesinin fazla olması karbonhidrat emilimini yavaşlatacağından şeker seviyesinin düzenlenmesine olumlu etki edecektir. Bu açıdan yemeklerin yanına salata eklenmeli, ekmek çeşidi olarak posa içeriği yüksek; çavdar, kepek veya tam buğday ekmeği tercih edilmelidir. Ayrıca kabuklarıyla yenebilen meyveler soyulmadan tüketilmelidir. 5. Glisemik indeksi yüksek yiyecekler tüketilmemelidir: Patates, havuç, pirinç, beyaz

8.

9.

ekmek gibi kan şekerini hızlı yükselten, glisemik indeksi yüksek besinlerden kaçınılmalıdır. Su tüketimi artırılmalıdır: Gün içerisinde en az 2-2,5 litre su tüketmeye dikkat edilmelidir. Şeker ve şekerli yiyeceklerden uzak durulmalıdır: İlaç kullanıyorum, şekerim yükselmez düşüncesiyle, şeker ve şekerli yiyecekler tüketilmemelidir. Şeker hastalığı kronik bir rahatsızlıktır, geçti diye düşünülmemelidir. Ayrıca bal, pekmez gibi doğal tatlı olarak kabul edilen yiyecekler de masum değildir. Pekmezin üzümden yapıldığı, balda da şeker olduğu unutulmamalıdır. Diyabetik ürünlerin de zararlı olabileceği unutulmamalıdır: Diyabetik ürünler zararsız gibi kabul edilmemelidir. Çeşidi ve miktarı diyetisyene sorulmadan tüketilmemelidir. Yemek hazırlanırken sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılmalıdır: Diyabet hastalarında günlük alınan kalori miktarı ve bu kalorinin karbonhidrat, protein ve yağ yüzdesi dağılımı orantılı olmalıdır. Alınan yağ miktarını artırmamak için yemekler; ızgara, haşlama veya fırınlama yöntemi kullanılarak pişirilmelidir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 5

Dyt. Emine YÜZBAŞIOĞLU Beslenme ve Diyet


BURUN ESTETIĞI Rinoplasti ameliyatı burnun şeklini düzeltmek, iç ve dış tarafındaki eğrilikleri gidermek ve burnun yüzün diğer yapılarına göre daha uygun görünmesini sağlamak için yapılan bir işlemdir.

Op. Dr. Orhan ERBAŞ Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Estetik burun operasyonu ile burnunuzun boyutu, eğriliği, kemeri düzeltilebilir, büyük burun delikleri küçültülebilir, burun ucunun şekli değiştirilebilir, burnun alın ve dudak ile

yaptığı açılar düzeltilebilir. Aynı zamanda doğumsal veya yaralanmaya bağlı şekil bozukluğu düzeltebilir, veya soluk almanızdaki bazı problemleri giderilebilir. Burnunun dışında eğriliği olan kişilerin genellikle içeride de eğriliği olabilir ve bu da nefes alma problemine neden olabilir. İçerideki eğriliği düzeltmeden burnun dışındaki eğriliklerin düzeltilmesi çok zordur. Burun bütündür ve bu yaklaşımla hem nefes problemleri hem de estetik kusurlar düzeltilmiş olur.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 6

Burun Estetiği Ameliyatı hangi yaştan itibaren yapılabilir? Burnun yeni şekli yüz anatominize göre planlanacaktır, bu nedenle gelişme çağındaki gençlerin gelişimlerini tamamlayana kadar ameliyatın ertelenmesi tercih edilir. Bu bekleme süresi, genç kızlar için 16 yaş civarı, erkekler için ise biraz daha geçtir. Ameliyat kararının aile tarafından değil, bizzat kendisinin hayata geçirmek istediği bir karar olduğundan emin olmak


için, gençlerin sosyal ve ruhsal uyumunu dikkate almak önemlidir. Burun estetiği ameliyatı uzun süredir, tüm dünyada en sık uygulanan estetik cerrahi prosedürlerden biridir. Rhinoplasty birçok bilimsel çalışmayla, güvenle ve yaygın olarak uygulanır hale gelmiştir. Burun Estetiği için uygun muyum? Burnunuzu saklamayın.. Burun estetiği için en iyi adaylar olağan dışı beklentileri olmayan, yapılan girişimi burnu yüzü ile uyumlu, daha iyi bir görünüme kavuşmak için bir düzeltme değişikliği olarak düşünen kişilerdir. Burun estetiği, görünüşünüzü daha güzel hale getirir, özgüveninizi artırır toplum içinde daha iyi görünmeniz ve kendinizi daha iyi hissetmeniz konusunda yardımcı olur. Burun Estetik Ameliyatında Neler Hedeflenir? Estetik olarak ideal bir burun, yüz hatları ve ölçüleri ile uyumlu, doğal ve ameliyat edildiği belli olmayan burundur. Burun, yüzün diğer yapıları ile birbirini tamamlamalı ve bu yapılarla uyum içinde olmalıdır. Bunun yanı sıra, burun ucu, burun sırtı, burun kanatları ve burun delikleri gibi bütünü oluşturan burun yapılarının da birbirleriyle orantılı ve uyum içinde olması gereklidir. Burun estetiğinde hedefimiz , yüzünüze yakışan, doğal ama güzel, beklentilerinize en uygun sonuca ulaşmaktır. Operasyon Öncesi Doktorunuzla sizin aranızda, iyi bir iletişim esastır ve çok önemlidir. İlk görüşmede cerrahınız size burnunuzun neye benzemesini veya

nasıl görünmesini arzu ettiğinizi soracak; burnunuzun ve yüzünüzün yapısını inceleyecek ve sizin için uygun olan ihtimalleri anlatacaktır. Burun kemiklerinizin ve kıkırdaklarınızın yapısı, yüzünüzün şekli, cildinizin kalınlığı, yaşınız ve beklentileriniz temel tartışma konularıdır. Digital ortamda yapılacak planlama sizin fikir sahibi olmanızı ve kendiniz ifade edebilmenizi kolaylaştıracaktır. Estetik burun ameliyatı olma düşüncesi olan bir kişinin ilk olarak yapması gereken inanacağı ve güveneceği bir estetik cerrahi uzmanını belirlemesi ve muayene olmasıdır. Bu aşamada cerrah seçimi çok önemlidir. Çünkü estetik burun ameliyatları iyi yapılırsa çok iyi sonuç verirken, kötü yapılırsa düzeltilmesi ve telafisi zor sonuçlar verebilir. Burada cerrahın el becerisi ve tecrübesi çok önemlidir. Bu görüşme ve muayane esnasında kişinin burun şekli, deri, kıkırdak ve kemik yapısı, fonksiyonel durumu hakkında bir değerlendirme yapılır. Ameliyat olması durumunda olası sonuç konusunda ayrıntılı bilgi edinilir. Ameliyat öncesi yapılacak tetkiklerle, kullanacak anestezi ve ameliyat tekniği, riskleri, maliyeti ve


varsa diğer seçenekler size açıklanacaktır. Çoğu sağlık sigortası poliçeleri , tamamıyla estetik amaçlı olan bu ameliyatı kapsamına almaz. Bununla beraber, ameliyat bir solunum problemini veya yaralanma sonrası kalan belirgin bir şekil bozukluğunu düzeltmek amacı ile yapılıyor ise, sigorta kapsamı içine dahil edilebilir. Uzun yıllar önce dahi olsa, daha önce geçirdiğiniz herhangi bir burun ameliyatını veya burun tedavisini, varsa alerji veya solunum güçlüğünüzü, kullandığınız ilaçları ve (şayet kullanıyorsanız) sigara kullandığınızı işlem öncesi söylediğinizden emin olmalısınız. Özellikle, ameliyatla ilgili beklentileriniz ve ameliyatın sonuçları hakkında aklınıza gelen tüm soruları Doktorunuza sormaktan çekinmeyiniz. Planlama ve Bilgisayar Çalışması:

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 8

Burada bize günümüzün teknolojik olanakları büyük kolaylıklar sunmaktadır. Yüzün fotoğrafını çekip bilgisayara aktararak görüntü üzerinde yapmış olduğumuz çalışmada, ameliyat sonrası burun

şeklinin nasıl olabileceği ve yüzün diğer hatlarıyla uyumu görülebilmektedir. Ayrıca bu çalışma esnasında kişinin beklentilerini daha iyi irdelemekte ve bu beklentinin, isteğin gerçekçi olup olmadığını daha kolay anlayabilmekteyiz. Bütün bunlar oldukça deneyim gerektiren işlemlerdir. Yine bu görüşme safhasında hastanın ihtiyaç duyabileceği diğer operasyonlar varsa bunlar da tartışılabilir: mentoplasty (çene ucu estetiği), dudak kalınlaştırma veya yanaklarda yapılacak işlemler gibi. Burun ile yüz arasında büyük uyumsuzluklar var ise yüzün diğer bölgelerine yapılacak olan müdahaleler burun ameliyatının sonucunu daha iyi hale getirmektedir. Bu uyumsuzluklardan en çok karşılaştığımız çenenin burun ve alına göre geride olmasıdır. Böyle bir durum söz konusu ise burun ameliyatı ile aynı anda çeneye yapılacak müdahale ile yüzün profil görünümünden daha iyi sonuç alınmaktadır. Hastalarımızın yaklaşık %30’unda bu uyumsuzluğu tespit ederek, yaptığımız doku enjeksiyonu ile çene ucunu büyü-

tebilmekteyiz. Burun ameliyatının planlanması safhası yani doktor-hasta görüşmesi hem doktorun hastayı tanıması hem de hastanın dokoru tanıması açısından da önemlidir. Bu görüşme esnasında cerrah, kullanılacak teknik, anestezi, ameliyatın nerede yapılacağı, olası sonuçlar ve ameliyat sonrası süreç hakkında gerekli bilgileri verecektir. Anestezi, Operasyon Şekli ve Yeri Estetik burun ameliyatını, küçük müdahaleler dışında, kendim ve hasta için daha konforlu olduğunu düşündüğüm genel anestezi altında yapmaktayım. Tüm Estetik Cerrahi müdehalelerim gibi, estetik burun ameliyatlarımı da hastane ortamında ve steril ameliyathane koşullarında gerçekleştirmekteyim. Operasyon süresi ve saatine bağlı olmakla beraber, genellikle operasyon günü hasta taburcu edilmektedir. Operasyon kapalı ya da açık teknik dediğimiz iki teknikle de yapılabilir. Kapalı teknikte tüm kesiler burun içinden yapılır ve dışarıda her-


Ameliyat süresi hastanın deformitesine bağlı olarak 1 – 2 saattir. Burnundan ciddi nefes alma problemi olmayan hastalarda ameliyattan sonra burun içine çok küçük ve yapışmayan pansuman malzemeleri kullanılmaktadır. Bu malzemeler yapışmadığı için rahatlıkla ameliyattan sonra ikinci veya üçüncü gün alınmaktadır. Nadiren silikondan yapılan özel splintler konulmaktadır. Dolayısı ile hastaların korktukları tampon alma rahatsızlığı olmamaktadır. Operasyon Sonrası Süreç ve Normal Hayata Dönüş Operasyondan sonra özellikle göz etrafında şişlik ve hafif morarma olağan bir süreçtir; ağrı ise genellikle olmaz. İlk 24 – 48 saat bu bölgeye aralıklarla uygulanacak buz tatbiki şişliği önemli derecede azaltmaktadır. Ayrıca önerilecek bazı kremler ve güneş koruyucular

ile de morarmalar daha az olmakta ve daha hızla iyileşmektedir. Bu şikayetler en fazla ameliyattan bir sonraki gün görülüp 3. günden itibaren azalmaya başlarlar. Gün

ğişebilir. Genellikle 2 hafta sonra işe dönülebilir fakat kişi isterse 1. haftadan sonrada çalışabilecek durumdadır. Alçı çıkarıldıktan sonra kozmetik ürünler kullanılarak daha rahatlıkla iş ve sosyal hayata dönülebilinir. Estetik burun ameliyatı zor fakat hem çok yapılan hemde iyi yapıldığında yüzünüzün görünümünü güzelleştiren bir ameliyattır. Bu ameliyat ile varsa solunum probleminize de müdahale edilmektedir.

be gün burnunuz daha güzel görünmeye başlayacak ve moraliniz gittikçe yükselecektir. Ancak iyileşme hâlâ kademeli olarak ilerleyen bir süreçtir. Burun ameliyatından bir iki gün sonra günlük aktivitelere geri dönülebilir. Genellikle 2. gün ve 1. hafta kontrole çağrılır. 1. hafta dolduktan sonra alçı çıkarılıp burun üzerine ince bir bant yapıştırılması şişliklerin azalmasına katkıda bulunur. 2. hafta dolduktan sonra klinik duruma göre bant çıkarılıp burun açıkta bırakılır. Bu dönemde şişlikler çevredekilerin fark edemeyecekleri seviyelere iner. 3. haftanın sonunda burnunuzu önceki deformitenizin derecesine göre eski burnunuzdan daha güzel görmeye başlar ve çevrenizden de olumlu tepkiler alırsınız. İşe geri dönme kararı kişinin yaptığı işe, sosyal konumuna, şişlik ve rahatsızlık derecesine göre de-

İyi yapıldığında gerçekten iyi sonuçlar verir. Kötü yapıldığında ise telafisi zor sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden ameliyatı yapacak cerrahı seçmek son derece önemlidir. El becerisi cerrahi için çok önemlidir. İyi el becerisine sahip bir cerrahın elinde komplikasyonlar nadir ve küçüktür. Çok düşük riskler de olsa bunlar; kanama, enfeksiyon ve ameliyat sonrası deformitelerdir. İyi planlanmış ve el becerisi iyi olan bir cerrahın ellerinde burun, her zaman önceki halinden daha iyi hale getirilir. Bununla birlikte burnun zor 3 boyutlu anatomisi ve beklenmeyen iyileşme problemleri nedeniyle estetik burun operasyonu ile amaçlanan sonuca ulaşılamayabilir ve % 5 oranında ikinci bir müdahale olma olasılığı her zaman vardır. Bu oran dünya standartlarında normal bir oran kabul edilir. Bu işlem deformitenin durumuna göre küçük bir rötuş işlemidir. Müdahale süresi ve iyileşme süresi oldukça kısadır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 9

hangi bir iz kalmaz. Açık teknikte ise burun içi kesilerine ilaveten burun columellasına küçük bir kesi de dahil edilir. Hangi tekniğin uygulanacağı cerrahın deneyimi ve tercihi ile ilişkilidir. Ben hastalarımın hemen hemen tamamında kapalı rinoplasti tekniğini kullanıyorum. Sekonder ameliyatlar veya travma sonrası burun estetiğinde ise açık tekniği tercih ediyorum.


GÖZ ENFEKSIYONLARINDAN KORUNUN Havaların gün geçtikçe soğumasıyla birlikte alerjik göz hastalıkları yerini mikrobik göz hastalıklarına bırakmaya başladı. Bunun temel nedeni ise insanların daha sık kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmaları olarak gösteriliyor. Ancak basit birkaç önlemle göz sağlığımızı korumak mümkün. Doç. Dr. Barış SÖNMEZ Göz Hastalıkları Kış mevsiminde üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla birlikte sıklıkla gözlerin de kızarık olduğunu ve çapaklandığını görmek mümkündür. Üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla birlikte seyreden ve viral etkenler nedeniyle ortaya çıkan kırmızı göz, sıklıkla ek bir tedavi gerektirmemektedir. Bazı kırmızı göz olguları ise aksine daha şiddetli seyreder ve oldukça bulaşıcıdır. Bunun en önemli örneği de adenovirus konjonktiviti salgınlarıdır. Okullar ve toplu taşıma araçları en sık bulaşım alanları

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 10

Adenovirus nedeniyle gelişen kırmızı göz genellikle kreşler, okullar, hastaneler ve toplu taşım araçla-

rında hızla yayılır. Gözlerde oldukça yoğun kızarıklık ve çapaklanma ile seyreden bu hastalık bir hafta, on gün gibi bir süreçten sonra iyileşir. Ellerinizi sık yıkayın, sürekli tokalaşmaktan kaçının Hastalık süresince yapılması gerekenler, belirtilere göre yön değiştirmektedir. Antibiyotikli damlalar adenovirus enfeksiyonlarını ve diğer viral göz enfeksiyonlarını iyileştiremezler. Yalnızca bakteriyel göz enfeksiyonu şüphesinde kullanılmaktadır. Hastalığın bulaşmasını engellemek için eller sık yıkanmalı, kırmızı gözü olan kişilerle tokalaşmak ve öpüşmekten kaçınılmalıdır. Bu göz enfek-

siyonuna yakalanmış kişilerle, aynı havlu ve makyaj malzemeleri kullanılmamalıdır. Adenovirus enfeksiyonu bazı hastalarda gözün kornea tabakasının da tutulmasına neden olmakta ve görmeyi azaltabilmektedir.

Karlı ve rüzgarlı havalarda gözlük takmayı unutmayın Soğuk ve rüzgarlı havalarda göz yaşı kanalı tıkanıklığı olan hastaların şikayetlerinde de artış olur. Göz yaşı kanal tıkanıklığı, gözde sulanmaya neden olur ve devamlı bir hal aldığında ise ameliyatla tedavi edilecek kadar ileri bir boyuta gelebilmektedir. Karlı havalarda, özellikle kayak merkezlerinde dikkat edilmesi gereken çok önemli bir konu da ultraviyole blokajlı güneş gözlüklerinin kullanılmasıdır. Kardan yansıyan güneş ışınları, gözün kornea, lens ve retina tabakalarına zarar vermektedir. Bu nedenle uzun süre karlı ortamda vakit geçirenlerin mutlaka UV korumalı güneş gözlüğü kullanması gerekir.


Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 11


Sırt ve Omurga ağrısı Son yıllarda bilgisayarın hayatımıza daha fazla girmesi nedeniyle özellikle genç ve orta yaştaki kişilerde sırt ağrıları sıklıkla görülmektedir. Genellikle sırt bölgesindeki kaslarda, ağrının basınçla tetiklendiği rahatsızlık, daha çok masa başı çalışan kişileri etkilemektedir. Dr. Nuri ÖNDER Sana Klinikum Hameln-Pyrmont

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 12

Sırt ağrıları sıklıkla duruş bozukluğundan kaynaklandığı gibi; vücudun farklı bölgelerindeki rahatsızlıklar veya kalp hastalıklarının habercisi olabilir. Birçok hastalıkta da olduğu gibi sırt ağrılarından değil, geç kalınmaktan korkulmalıdır.

Teknolojinin çok hızlı ilerlemesi ve hayatımızın hemen her alanında etkili olması, makineleşmeyle birlikte insan gücü gerektiren işlerin giderek hafiflemesi, aşırı stres, iş ve günlük hayatta uzun süre bilgisayar ile masa başında çalışılması ve insan vücudunu fonksiyonel olarak aktif tutan günlük fiziki hareketlerin bir hayli azalması ile özellikle gelişmiş ülkelerde toplumun ortalama yüzde yirmi gibi çok büyük bir kesiminde görülen, yaşamı olumsuz yönde etkileyen ve işgücü kaybına yol açan sırt ve omurga rahatsızlıkları sıklığı giderek artmaktadır. Tanım olarak, sırt ağrısı sırt bölgesinde omuzlardan kaburgaların bitimine kadar görülen ağrı olarak tarif edilmektedir. Gençlerde ve her yaş grubunda ortaya çıkabilmektedir.

Sırt ağrılarına yaklaşımda, hastanın yaşı, cinsiyeti, mesleği varsa geçirmiş olduğu travmalar ve ek hastalıkları önemli rol oynar. Bu nedenle her hastaya sosyokültürel düzeyi de göz önünde bulundurularak tanı ve tedavi planlanması yapılması gerekir.

Omurga eğriliği sırt ağrısıyla karışmasın Çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde omurganın üç boyutta eğrilmesi olarak adlandırılan “skolyoz” sırt ağrısıyla kendini belli etmektedir. Bu sırt ağrıları hareketle artan, dinlenmeyle geçen özelliktedir. Son yıllarda bilgisayarın hayatımıza daha fazla girmesi nedeniyle özellikle genç ve orta yaştaki kişilerde sırt ağrıları

sıklıkla görülmektedir. Genellikle sırt bölgesindeki kaslarda, ağrının basınçla tetiklendiği rahatsızlık, daha çok masa başı çalışan kişileri etkilemektedir. Kadın hastalarda daha sık görülen yumuşak doku romatizması (fibromiyalji) boyun ile sırt bölgesi başta olmak üzere yaygın vücut ağrısına neden olmaktadır. Sırt fıtığı da ağrı nedenidir. Boyun ve bel fıtığına göre daha seyrektir. Daha çok sırtın alt bölgesinde görülmektedir. Çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde omurganın üç boyutta eğrilmesi olarak adlandırılan “skolyoz” sırt ağrısıyla kendini belli etmektedir. Bu sırt ağrıları hareketle artan, dinlenmeyle geçen özelliktedir. Yaşlı ve kadın hastalarda kemik erimesi (osteoporoz), sırt kemiklerinde kırılmalar ve sırt ağrısına neden olmaktadır. Omurgaları tutan omurga tümörleri gibi hastalıklar da sırt ağrısına neden olabilir. Bu


Bel veya boyun fıtığı zemininde gelişen kol ve bacaklara yayılan

ağrı, kol ve bacaklarda görülen his veya güç kaybı, karıncalanma veya uyuşukluk hissi gibi semptomlar da kalıcı sinir hasarını önlemek adına acilen hekime başvurulması gereken durumların başında gelir. Özet olarak sırt ağrısı günümüzde sıklığı giderek artan, omurilik sinirleriyle ilişkili olması sebebiyle de hayati öneme sahip olan rahatsızlıklardandır. Dinlenmekle ve ağrı kesiciyle geçmeyen veyahut sık tekrarlayan durumlarda hekime başvurmak önerilir. Ancak hayat kalitesini artırmak anlamında, aşağıdaki hususların düzenli olarak uygulanması önerilir. Stresten kaçınmak, kilo

vermek, sırt ve karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz yapmak, ani hareketlerden veya kas zorlamalarından kaçınmak, öne eğilerek değil, mümkün olduğunca çömelerek ağırlık kaldırmak ve soğuktan kaçınmak önemlidir.

Sırt ağrısından korunma önerileri • Stresten kaçınmak, kilo vermek, sırt ve karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz yapmak, ani hareketlerden veya kas zorlamalarından kaçınılmak önemlidir. • Sırtüstü yüzmek, yoga, pilates gibi spor aktiviteleri özellikle sırt ağrısı çekenler için yararlı olacaktır. • Güneş, deniz, sıcak kum ve kaplıcalar çok faydalıdır. Soğuktan mümkün olduğunca korunulmalıdır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 13

nedenle; ağrı gece başlıyorsa, sürekli ya da şiddetliyse ve hastada kilo kaybı varsa zaman kaybetmeden doktora başvurmak gerekmektedir.


Ses Estetiği İle İdealinizdeki Sese Kavuşabilirsiniz

Birçok insan cinsiyet ya da fiziksel özelliklerine uygun olmayan ses tonu yüzünden hem estetik hem de psikolojik kaygılar yaşayabiliyor. İnceltme ya da kalınlaştırma şeklinde yapılan ses estetiği operasyonları, kişiye istediği ses tonuna sahip olabilme şansı sunuyor. Op. Dr. Elad AZİZLİ Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 14

Hızla gelişen teknolojiye rağmen ses en önemli iletişim aracı olmaya devam etmektedir. Ses tonunun genellikle kişinin yaşamına, cinsiyetine ve özellikle fiziksel yapısına uygun olması istenir. Bu uyumun sağlanmadığı durumlarda kişi psikolojik olarak bundan

etkilenebilmektedir. Bu uyumsuzluk durumlarında sesi yapılandırma ve daha estetik hale getirmek için inceltme, kalınlaştırma şeklinde ses estetiği operasyonları uygulanmaktadır. Seskalınlaştırma operasyonlarını genellikle ince sese sahip oldukları için bundan psikolojik olarak etkilenen erkekler, ses inceltme operasyonlarını ise özellikle sigara kullanımına bağlı olarak kalınlaşan

sesi inceltmek için kadınlar tercih etmektedir. Ses estetiği kişiye uygun sesi sağlıyor Estetik ses, kişinin dış görünüşüne, fiziksel yapısına, cinsiyetine uygun bir ses demektir. Örneğin fiziksel olarak yapılı, uzun boylu bir erkekten çıkan ince ve tiz bir ses, ya da genç, minyon bir kadından çıkan tok ve kalın bir ses estetik bir algı yaratmamaktadır. Ses estetiği kişiye uyumlu sesin elde edilmesini


İsteyene yönetici, isteyene sunucu sesi Bir kadın telefonda konuşurken erkek olarak algılanacak kadar kalın sese sahipse ya da erkekken kadın cinsiyetine geçmiş bir kişi artık eski kalın sesini istemiyorsa ses inceltme ameliyatları uygulanabilmektedir. Bu ameliyatlara sigara kullanımı nedeniyle sesi çok fazla kalınlaşan bireyler, yönetici adayları, siyasiler, spiker, sunucu ve seslendirme sanatçısı olmak isteyen kişiler ile öğretim üyeleri sıklıkla başvurmaktadır. Hasta ameliyat sırasında kendi sesini duyup kararını verebiliyor Ses inceltme ameliyatları, genel anestezi altında 30-40 dakikalık bir süreç içersisinde gerçekleştirilmektedir. İnceltme ameliyatları, çoğu zaman dışarıdan herhangi bir kesi olmadan ağız içinden girilerek ses telleri üzerinde

yapılmaktadır. Kimi zaman da dışarıdan birkaç dikiş atılarak ya da lazer uygulaması ile yapılabilmektedir. Ameliyat sırasında hastanın sesi dinlenir. Hasta ve doktor sesin kalınlaşmasını duyar ve karar verdikleri kalınlaşmada işlem sonlandırılır. Böylece hasta sesinin ne kadar kalınlaştığını ameliyat sırasında duyar ve operasyon sırasında cerrahı ile konuşabilir. Operasyon sonrası ağrı yaşanmamaktadır. Genellikle hastalar aynı gün taburcu edilebilmektedir. Birkaç günlükses istirahati sonrasında yeni seslerini kullanmaya başlayabilirler; ancak gerçek sesin tam olarak oturması bir kaç ayı bulmaktadır. Ergenlik sonrası ses tiz ve ince kalmışsa… Dış görünümü ve cinsiyeti ile uyumlu olmayacak kadar ince sese sahip kişilerde ses kalınlaştırma işlemine başvurulmaktadır. Ses kalınlaştırma işlemi iki şekilde yapılmaktadır. Bunlardan ilki erkeklerde ergenlik sonrasında sesin kalınlaşmayıp tiz ve ince kalmasına neden olan mutasyonel falsetto hastalığında

yapılan ses terapisidir. Bir ameliyat gerektirmeyen bu durumda ses bir erkek için fazla tizdir. Bu hastalığın tedavisi, ses terapisi ile yaklaşık 30-40 dakika içinde kalıcı olarak sağlanmaktadır. Bir başkasının sesine sahip olmak henüz mümkün değil Sesin ortaya çıkışında sadece ses telleri görev almamaktadır. Ham ses, ses telleri tarafından ortaya çıkar. Ancak ses rengi; dil, damak, dişler, dudaklar ile şekillendirilmektedir. Bu yapılar değiştirilemediği için sesi herhangi birinin sesine benzetmek teknik olarak şuan için mümkün değildir. Ses inceltme ve kalınlaştırma ameliyatları özel bir alan olduğu unutulmamalıdır. Her kulak burun boğaz uzmanının rutinde uyguladığı bir cerrahi değildir. Bunun için özellikle ses hastalıkları konusunda deneyimli bir uzman tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 15

sağlayan tıbbi bir tedavi şeklidir. Hem estetik kaygılar hem de kimi zaman sağlık sorunları yüzünden birçok kişi tarafından tercih edilen bir tedavi yöntemidir.


Grip Sonrası Çocuğunuzun Kulak Sağlığına Dikkat Solunum yolu enfeksiyonları sonrasında orta kulakta meydana gelen sıvı birikmeleri, çocuklarda zamanla duyma kaybına yol açabiliyor. Tekrarlayan kulak ağrılarını ve işitme kayıplarını önlemek için orta kulak sıvılarının erken dönemde tedavi edilmesi gerekiyor. Doç. Dr. Engin ACIOĞLU Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Orta kulakta sıvı genellikle nezle, grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları nedeni ile kulağın etkilenmesi sonucu ortaya çıkar. Kulakta sıvı birikimleri en sık ilk 5 yaş çocuklarında görülmektedir. İlk 5 yaş içinde çocukların neredeyse yüzde 90’ı orta kulak iltihabı yaşar. Bu dönemde görülmesinin en önemli sebebi okul çağına gelen çocuklarda başlayan sık üst solunum yolu enfeksiyon ataklarıdır. Bu ataklara bağlı olarak geniz etinde büyüme meydana gelir. Çocukların anatomik olarak geniz ile kulak arasındaki östaki

kanalı daha kısa ve yataydır. Bu açıdan geniz bölgesindeki iltihap ve bakteriler daha sık orta kulak enfeksiyonu ya da sıvı toplanmasına neden olur. Televizyonunun sesini çok açıyorsa. Orta kulakta sıvı birikmesi işitme problemleri ile belirti verebilmektedir. Erişkinler bunu kulakta kapanma, sanki perde var hissi, konuştuklarımı yankılı duyuyorum gibi şikayetlerle ifade

ederler. 8-16 yaş arası çocuklar da kendini kısmen ifade edebilse de, çoğunlukla 5-6 yaş grubu çocuklar kendini ifade etmekte zorlanabilir, hatta durumu fark etmeyebilir. Bu durumu genellikle ebeveynler ilerleyen safhalarda; çocukların konuşulanları duymadığı için sözleri tekrarlatması, televizyonun sesini çok açması, seslendiklerinde hemen dönüp bakmaması ile fark ederler. Orta kulak problemleri genetik olabilir Çocukluk çağında orta kulak problemleri yaşamış ebeveynlerin genellikle çocuklarında da bu problemler ortaya çıkmaktadır. Kısacası genetik olarak çocuklarda orta kulak iltihapları, kronik sıvı toplanmaları görülebilmektedir. Özellikle anne ya da babada var olan alerjik hassasiyet de bu yatkınlığın artmasına yol açar. Çevresel faktörler de önemli bir etkendir. Bebeklik döneminde sigara dumanı maruziyeti, biberon ve emzik kullanımı, ailede okul çağında abi ya da ablanın olması orta kulak iltihabı riskini artıran nedenlerdir.


Orta kulağın gelişimi için ilk 4 yaş çok önemlidir. Bu yaşlarda tekrarlayan orta kulak iltihapları ve sıvılarının doğru bir şekilde tedavi edilmesi ve sonrasında takip edilmesi gerekir. Orta kulakta uzun süreli sıvının ve tekrarlayan iltihapların varlığı; kulağın havalanmasını engeller ve gelişimini bozarak kalıcı hasarlar yaratabilmektedir. Tedavi edilmediği takdirde, ileride yaşayacakları herhangi

bir nezle ya da grip sonrası yine kulakta tıkanma, sıvı birikimi, işitme kaybı, basınç travması ve baş dönmesi gibi problemlerle karşı karşıya gelebilirler. Ayrıca çocuğun bir alerjik hastalığı da varsa bu kontrol altına alınmalıdır. Alerjik durumlar iyileşme süreci geciktirebilmekte, tablonun daha ileri boyutlara ulaşmasına yol açabilmektedir. Şikayetler azalsa da kontrolleri aksatmayın Ebeveynler, genellikle çocuklarında ağrı ve ateş gibi şikayetlerin düzelmesi ile kontrol muayenelerine gelmemektedirler. Oysaki kulak ağrısı, ateş ile doktora başvuran ve orta kulak iltihabı geçiren her çocukta,

ağrılar geçmiş olsa dahi bir süre daha orta kulakta sıvının varlığı devam eder. Bu süreçte önemli olan kulak ağrısının geçmesi değil orta kulakta sıvının tamamen düzelmesidir. Orta kulaktaki sıvı zamanla daha koyu ve yoğun bir hale gelmektedir. Erken dönemde tedavi edilmezse artık kendiliğinden düzelmesi de mümkün olmaz. Bu da zamanla işitme kaybı, kulak zarı deformasyonları gibi birçok problemi beraberinde getirir.

Cerrahi müdahale gerekebiliyor Orta kulak sıvılarında çocuk, ilaç tedavisi ve alınan önlemlere rağmen iyileşemiyorsa, takip süresi ve atak sayıları artıyorsa halk arasında “kulağa tüp takma” işlemi olarak bilinen cerrahi müdahale gerekebilir. Ventilasyon tüpü denen ve kulak zarına yerleştirilen bu mikroskobik aparat ile orta kulağın tek çıkış kapısı olan ve genze açılan, tam olarak çalışamadığı tespit edilmiş östaki kanalına alternatif geçici bir pencere yaratılır. Zarda açılan ufak bir deliğe bu tüp yerleştirilir. Orta kulak düzeldikçe tüp kendiliğinden atılır; ancak genellikle 6 ay-1 yıl kalması istenir. Bu süre zarfında çocuk duş alabilir, denize girebilir; ancak havuza girmesi doğru değildir.

Orta kulakta sıvı birikmesi riskini artıran faktörler • 2-6 yaş grubundaki çocuklarda 6-7 defa ya da daha sık tekrarlanan üst solunum yolu enfeksiyonları, • Nazofarenks denilen bölgeyi tıkayarak solunum güçlüğü yapan geniz etinin büyüklüğü, • Çocukta herhangi bir alerjik hastalık olması, genel ve lokal bağışıklık sistemi bozuklukları, • Prematüre doğum, • Yüz gelişim anomalileri, • Vücut ağırlığının normalden düşük olması, • Anne sütünün erken bırakılması, • Kalabalık ortamlarda sıkça bulunulması, • Yaşanan bölge ve iklim koşulları, • Nem derecesi, • Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların yaz aylarında düzelmesi ve yetersiz tedavi görmeleri de orta kulakta sıvı birikmesine neden olabilir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 17

Erken dönemde tedavi önemli


OBEZITE ÇOCUKLARIN RUH SAĞLIĞINI DA BOZUYOR Son yıllarda tüm dünyada ve özellikle gelişmiş ülkelerde obezitenin hızla artması, insan sağlığını ciddi anlamda tehdit ediyor. Yetişkinler kadar çocuklarda da yaygın olan obezite; diyabet, kalp hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıkların yanı sıra önemli psikolojik sorunlara da neden olabiliyor.

Obez çocuklar, obez olmayan yaşıtlarına göre daha sık psikolojik ve fiziksel sağlık sorunlarına maruz kalabilmektedir. Obez olan çocuklar kendileri ile barışık bir hayat sürebildikleri gibi, bazen de içe kapanabilmekte, özgüvenini yitirmekte ve daha çok besin tüketme eğilimine girerek bir kısır döngüye yakalanabilmektedirler. Aynı şekilde bu çocuklar zaman zaman arkadaşları tarafından dışlanabilmekte, kendileri ile alay edilebilmekte bu da doğal olarak çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebilmektedir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 18

Diyabet çocuklarda da görülebiliyor Obezitenin neden olduğu fiziksel hastalıklar arasında en sık görülenler diyabet, kalp hastalıkları ve astımdır. Bunlardan Tip 2 diyabet obez çocuklarda ve yetişkinlerde daha sık görülen bir rahatsızlık olup, tedavi edilmediği

takdirde çeşitli doku ve organ hasarlarına neden olabilmektedir. Uygun diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde hastalık erken evrelerde kontrol altına alınarak tedavi edilebilmektedir. Çocuklarda kalp krizi riski artıyor Obez çocuklarda kolesterol ve tansiyon yüksekliği akranlarına göre daha sık görülen bir durum olup, bu da uzun vadede çeşitli kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlamaktadır. Bunun sonucunda çocuklarda hayatın erken dönemlerinde kalp krizi ve inme riski daha çok artmaktadır. Astım yaşam kalitesini düşürüyor Astım, akciğerdeki havayollarının enflamasyonu ve daralması ile seyreden bir rahatsızlıktır ve çocuklar arasında da hızla yaygınlaşmaktadır. Kronik bir rahatsızlık olan astım, diğer tüm kronik rahatsızlıklar


gibi kişinin yaşam kalitesi ve süresini ciddi anlamda olumsuz etkileyebilmektedir. Yapılan araştırmalarda nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, obez çocuklarda astım sıklığının daha fazla olduğunu görülmektedir. Uyku bozukluklarına yol açıyor

Yemeklerden aldığı kaloriyi hareketle dengelemeli Çocuğun sağlıklı bir kiloya sahip olması için gereken en önemli şey onların yedikleri ve içtikleri gıdalardan aldıkları kalorinin günlük aktivite ve fiziksel egzersizlerle dengelenmesidir. Kilo fazlası olan çocukların normal büyüme ve gelişimine engel olmayacak şekilde günlük aldıkları toplam kalori miktarı azaltılmalı ve bunu yaparken mutlaka bir beslenme uzmanına danışılmalıdır.

Çocukları obeziteden korumanın yolları Çocuk sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanması için motive edilmelidir. Yüksek kalorili besinleri fazla tüketmesi önlenmelidir. Yüksek şeker içerikli besinlerden ve tuzlu atıştırmalıklardan uzak durması sağlanmalıdır. Çocuklar fiziksel aktivitenin faydaları konusunda bilinçlendirilmelidir. Çocukların günlük hayatta aktif olmaları sağlanmalı, haftanın 5 günü en az 60 dakika orta düzey efor gerektiren fiziksel aktivitelerde bulunmaları desteklenmelidir. Çocuğun hareketsiz geçen zamanı azaltılmalıdır. Okumak ve ev ödevi yapmak için sessiz ve sakin bir ortam önemli olmakla beraber, çocuğun bilgisayar ya da televizyon karşısında geçirdiği zaman günlük 2 saat ile sınırlandırılmalıdır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 19

Obez çocuklarda aşırı horlama ve uyku apnesine daha sık rastlanmakta, bu da kalp-damar ve sinir sistemi üzerinde olası sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Ayrıca gün içinde yorgunluğa ve konsantrasyon bozukluğuna neden olabilmektedir. Kilolu çocuklarda eklem sertliği ve eklemlerde ağrı, karaciğerde yağlanma, safra kesesinde taş oluşumu, ergenliğe daha hızlı girme, kız çocuklarında aşırı tüylenme ve adet bozukluğu gibi problemler de görülebilmektedir.


Soğuk Algınlığına Karşı Önemli Öneriler Soğuk havaların etkisi ile kış hastalıkları da artış gösteriyor. Özellikle grip, nezle ve soğuk algınlığı kişiyi aniden yatağa düşürüp, yaşam kalitesini bozabiliyor. Soğuk algınlığını daha ciddi tablolara yol açmadan hafif bir şekilde atlatmak bazı pratik önerilerle mümkün olabiliyor.

• •

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 20

Soğuk algınlığı herkesin zaman zaman yenik düştüğü kronik bir rahatsızlıktır. Nezle-grip virüsleri nedeniyle; kırgınlıkla birlikte burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırma ve hatta öksürük şikâyetleri baş gösterebilir. Ne yazık ki soğuk algınlığına birden etki edebilecek mucizevi bir tedavi şekli yoktur. Bakteri enfeksiyonlarında etkili olan antibiyotikler ise bu virüslere etki etmemektedir. Kişi genellikle sürekli burnunu çekmekte, kendi kendine ilaç almakta ve belirtilerin geçmesini beklemektedir. Ancak soğuk algınlığını biraz daha konforlu

geçirebilmek ve çevreye bulaştırmamak için alınabilecek bazı tedbirler vardır. Bu sayede hastalığın üstesinden daha da çabuk gelinebilir.

Öneriler • Stres bağışıklık sistemini zayıflatarak kolay nezle-grip olmamıza neden olabilir. Her türlü stresten uzak durmaya çalışmak bu açıdan da önemlidir. • Olumlu düşünün. Olumlu düşünmek çok önemlidir; yapılan çalışmalar hayata olumlu bakan insanlarda

bağışıklık sisteminin daha iyi çalıştığını göstermektedir. Vücudumuzun dirençli ve dayanıklı olduğunu düşünmek iyileşmeyi kolaylaştırabilir. İstirahat ve gevşeme, belki de nezle ve gribin en eski tedavi önerisidir. Kendinizi sıcak tutun. Bu durumda aşırı terlemeye yol açmadıkça, vücudun bağışıklık sistemi enerjisini enfeksiyona karşı savaşta kullanmak için odaklayabilir. Hafif, yorulmadan yürüyüş yapın. Bu şekilde kan dolaşımı artırılarak enfeksiyon bölgesine akyuvarların gelmesine katkıda bulunulur. Açık havada yapılan kısa yürüyüşler havasız bir odada yorganın altında yatmaktan daha iyidir. Beslenmenize dikkat edin. Soğuk algınlığı sırasında enfeksiyona karşı önlem almaya çalışan vücudun metabolizması, hazmı zor gıdalarla yorulmamalıdır. Az yağlı gıdalar, et ve süt ürünleri, taze meyve ve sebzeler yenmelidir. Tavuk çorbası burundaki salgının kıvamını azaltarak, tıkanıklığı gidermektedir. Ayrıca özellikle sıcak tavuk çorbası salgı üretimini artırır, hapşırma ve sümkürme yoluyla mikropların vücuttan dışarı atılmasına yardımcı olur.


Mikroplardan korunma ve çevrenizdekilere bulaşmasını önlemenin yolları • Ellerinizi yıkayın. Ellerin yıkanması mikropların uzaklaştırılmasında oldukça

• •

önemlidir. Sabun ve akan sıcak su ile nezle virüsleri el ve parmak cildinden temizlenir. Sabun ve deterjanlar nezle virüsünü etkilemezler; virüsler yıkama ile mekanik olarak ortamdan uzaklaştırılır. El yıkama nezle olan kişi veya eşyaları ile temastan sonra çok önemlidir. Özellikle çocuklara hasta olan kişi ile temas ettiklerinde, ellerini yıkamaları öğütlenmelidir. Fincan veya bardakları paylaşmayın. Tek kullanımlık kağıt bardaklar, özellikle okul ve iş yerlerinde mikropların yayılımını önlemede başarılıdır. Kağıt mendil kullanın. Kağıt mendili bir kez kullanıp atmak önemlidir; zira masaya, koltuğa, sandalyeye vs. temas ile başkasına virüs bulaşabilir. Gözlerinize burnunuza ve ağzınıza elinizi götürmeyin. Nezle olan biriyle temas edildiyse kişi elini gözlerine, burnuna ve ağzına sürmemelidir. Çocuğunuza sık el yıkamasını öğütleyin. Kağıt havlu kullanın. Mutfak veya diğer yerlerde, özellikle nezle olunduğunda pamuklu havlu yerine kağıt havlu tercih edilmelidir. Oyuncakları temiz tutun. Oyuncaklar mikropları barındırabilir. Oyuncaklar düzenli olarak sıcak, sabunlu suyla yıkanmalıdır. Başka yöne hapşırın. Diğerlerinden uzağa veya mendile hapşırılması önemlidir. Ağzınızı elleriniz ile kapadıysanız, sonrasında mutlaka elinizi yıkayın. Bu durumu çocuklarınızın da örnek almalarını sağlayın. Bulunduğunuz ortamı havalandırın. Mikroplar durağan havada asılı kalır. Pencereler açıldığında temizlenir Ayrıca oda nemlendirilmelidir. Kaloriferin üzerine ıslak bez konulması yeterli olur. Burun mukozasının

kuruması önlenir. • Mikropları temizleyin. Mikroplar üç saate kadar, kapı kollarında, trabzanlarda, ışık düğmelerinde, telefon, uzaktan kumanda gibi sıkça dokunulan yüzeylerde yaşayabilirler. Bunların ara sıra dezenfektanlarla silinmesi faydalıdır. Bu uygulamalar dışında belirtiler ağırlaşmaya devam ediyorsa veya geçmiyorsa mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Ciddi hastalık belirtileri olmayan basit nezlede, belirtileri azaltmak amacıyla semptomatik tedavi uygulanır. Ek olarak yatak istirahati, bol sıvı alınması, ılık tuzlu su ile gargara, akıntı kesici ilaçlar ve parasetamol gibi ağrı kesici ve ateş düşürücüler önerilir. Grip belirtileri olduğunda ise ev istirahati gereklidir. Nezle tedavisinde kullanılanlara ek olarak nadiren ve zorunlu kalındığında gereksinim duyulan virüslere karşı (antiviral) ilaçlar, belirtilerin süresini ve ciddiyetini azaltmak için kullanılabilir. Bu ilaçlar, genellikle yaşlılar ve gribe bağlı komplikasyon riski yüksek olan genel durumu bozuk hastalar için kullanılır. Bu gibi durumlarda belirtilerin ikinci gününde mutlaka doktor önerisiyle başlanır. Antibiyotikler ise virüslere etki etmezler. Antibiyotikler gibi reçeteye tabi olan ilaçlar, bakteriyel enfeksiyonun bulunduğu orta kulak iltihabı ve sinüzit gibi durumlarda, doktor tarafından teşhis edildikten sonra reçete edilir. Basit nezle ve grip durumlarında antibiyotik kullanımının bir yararı olmadığı gibi, hastanın karaciğer ve böbreklerinin işlevlerini ağırlaştırır ve ayrıca mikropların antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesine de neden olur.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 21

• Bol bol sıvı alın. 6-8 bardak su, meyve suyu, çay ve diğer içecekler ile nezleye bağlı kaybedilen sıvı yerine konabilir. Ayrıca yabancı maddelerin vücuttan atılması kolaylaşır. • Su buharıyla odanın havasını nemlendirmek çok iyi bir yöntemdir. • Sigara içmeyin, içilen ortamdan uzak durun. Sigara içilmesi veya dumanına maruz kalınması zaten enfeksiyon nedeniyle duyarlı olan boğazın daha kötüye gitmesine neden olur. Sigara dumanı enfeksiyona karşı mikropları solunum yollarımızdan temizlemeye çalışan hücrelere olumsuz etki yapar. • Yeterli miktarda C vitamini alın. Öksürük, hapşırma ve diğer belirtilerin azalmasını sağladığına eskiden beri inanılmaktadır. Yüksek doz C vitamini doktor gözetiminde, kısa süreyle kullanılabilir. Fakat sıvı alımını da artırmak açısından portakal, mandalina, kivi ve greyfurt gibi C vitamininden zengin meyvelerin suları içilebilir. • Tuzlu su ile burnunuzu temizleyin. Burun içindeki ödemin azalmasına ve burun tıkanıklığında azalmaya yardımcı olur. Ayrıca mikropların mekanik olarak temizlenmesini sağlar. Eczanelerde alınabilecek bu tip tuzlu su spreyleri kullanılabilir veya evde de basitçe hazırlanıp kullanılabilir. Bir bardak suya bir çay kaşığı saf tuz koyup karıştırdıktan sonra burun damlalıkları ile buruna damlatılarak belirgin rahatlık sağlanır.


Soğuk Havalarda Dişleriniz Sızlıyorsa... Hatalı yapılan diş temizleme işlemleri, yanlış beslenme alışkanlıkları, diş sıkma, gıcırdatma ve strese bağlı durumların yarattığı diş hassasiyeti kış aylarındaki ani ısı değişimleri ile birlikte artış gösterebiliyor.

Dr. Dt. Hacer Esved ALIREISOĞLU Ağız ve Diş Hastalıkları

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 22

Burun tıkanıklığı diş sağlığınızı olumsuz etkileyebilir Özellikle kış aylarında ani ısı değişimlerine bağlı olarak ya da mevcut bir rahatsızlık nedeniyle burun tıkanıklığı şikayetlerinde artış görülmektedir. Ayrıca üst solunum yolu enfeksiyonları da burun tıkanıklığı ile beraber ağız solunumuna neden olabilir ve buna bağlı ağız kuruluğu görülebilir. Burun solunumu yapamayan kişide havadaki mikroorganizmalar kolaylıkla ağza ulaştığından diş çürükleri ve diş eti problemleri ortaya çıkabilir.

Dişinizi doğru fırçalamayı biliyor musunuz? Diş fırçasının özelliklerine çok dikkat edilmelidir. Fırçanın ne çok sert ne de çok yumuşak olması önerilmemektedir. Doğru seçilmeyen fırça, olması gerekenden fazla kullanılan diş macunu ve gereğinden çok sert fırçalama diş yüzeyinde aşınmalara neden olabilir. Beslenme alışkanlıklarınıza dikkat ederek dişlerinizi koruyun Şekerli veya şekersiz tüm asitli içecekler, taze sıkılmış ve hazır meyve suları, bazı meyveler ve gazlı içecekler ciddi bir şekilde dişlerde erozyona yol açıyor. Asitli içecekler içildikten hemen sonra dişler en kısa sürede

temizlenmelidir ancak asit nedeniyle yumuşayan diş minesi fırçalama ile zarar görür. Bu nedenle diş hemen fırçalanmamalıdır. Tükürük üretimini artırdığından şekersiz sakız çiğnenmesi ya da suyla ağzın çalkalanması asidik olan ortamın temizlenmesini sağlar. Bruksizm hastalığına dikkat! Hastalığın psikolojik ve fizyolojik sebepleri vardır. Diş sıkma ve gıcırdatmanın nedenleri arasında stres önemli bir faktördür. “Malokluzyon” adı verilen dişlerin diziliş ve sıralanışındaki bozukluklar, kapanış bozuklukları da bu durumun sebepleri arasındadır. Bruksizmli vakalarda semptomlar uzun vadede ortaya çıkar ve bunlar çıkana kadar kişi durumunu farkında değildir. Düzenli yapılan diş kontrolleri sırasında durum hekim tarafından fark edilip gerekli önlem ve tedaviler yapılabilir. Diş doktorunuza başvurmakta gecikmeyin Soğuk havalar ve kişisel ya da çevresel faktörlerin etkisi ile dişlerde sızlama, hassasiyet gibi problemler ortaya çıktığı takdirde vakit kaybetmeden diş doktoruna gidilmelidir. Bu süre zarfında doğrudan soğuk havaya maruz kalmamak gerekir.


Sinüzit Soğuk Havaları Seviyor Hava sıcaklığının aniden düşmesiyle ortaya çıkan grip ve nezle ile birlikte baş ağrısı ve burun tıkanıklığıyla kendini belli eden sinüzit, yaşam kalitesini düşüren önemli sağlık sorunlarının başında geliyor. Seste bozulma, yüzde dolgunluk hissi ve burun akıntısı gibi sorunların kronik hale gelmesine neden olan sinüzit, modern yöntemlerle kalıcı olarak tedavi edilebiliyor. Op. Dr. Murat KOÇ Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Kapalı cerrahi sinüzit tedavisinde önemli konfor sağlıyor Endoskopik sinüs cerrahisi (ESC); kronik sinüs iltihapları, sinüs tümörleri, ön kafa kaidesi yaralanmaları, travmaya bağlı göz çukuru hasarları ve görme siniri basısı gibi sorunların tedavisinde ilk seçenek olarak tercih edilen cerrahi bir yöntemdir. İşlem, girişimsel olarak yapıldığından gözyaşı kesesi drenaj ameliyatlarında ve hipofiz bezi hastalıklarının cerrahi tedavisinde de kullanılmaktadır. Tıp alanındaki gelişmelerle birlikte son yıllarda öne çıkan cerrahi

yöntemlerinden biri olan yöntem hastaya önemli ayrıcalıklar sunmaktadır. Kapalı yöntemle yapılan cerrahide iltihap temizleniyor Yüz kemiklerinin içindeki boşluklardan oluşan sinüslerin, sağlıklı olabilmesi için burundan hava girişi ile sinüslerde üretilen salgıların buruna boşaltılması gerekmektedir. Ancak kronik sinüzit hastalarında, buruna salgıların boşaltılmasını sağlayan kanalcıklar tıkalıdır. Endoskopik sinüs cerrahisi sayesinde daralmış veya tıkanmış olan bu kanalcıklar genişletilir, havanın kolayca girebileceği ve salgıların buruna boşalabileceği geniş bir alan

oluşturulur. İşlemin uygulandığı kronik sinüzit hastalarında ameliyat sırasında iltihaplı dokular ve polipler temizlenir, sinüsleri buruna bağlayan boşalma kanalları açılır ya da genişletilir. Endoskopik sinüs cerrahisi sonrası hastanın iyileşme ve günlük yaşama dönüş süresi kısalmaktadır. İşlem tamponsuz olarak yapıldığında hastalar ameliyattan 1 gün sonra normal yaşamına dönebilmektedir. Sinüzitten korunmak için burun içi düzenli yıkanmalı Öte yandan, sinüzitten korunmak için alerjik olmayan hastaların burun içini düzenli olarak yıkaması önerilmektedir. Tuzlu su ya da okyanus suyu spreyleri ile işlemin sıkça uygulanması yararlı olacaktır. Alerjik hastalarda önemli olan alerjinin alevlendiği dönemlerde sprey kullanmasıdır. Sinüsler ısı değişikliğinden etkilenmektedir. Isı değişikliği olan ortamlarda mümkünse bir mendille ağız ve burun kapatılmalıdır. Soğuk havalarda mutlaka bere ile ağız ve burunu kapatacak atkı kullanılmalıdır. Özellikle kış aylarında, sinüsler kafa derisine çok yakın olduğundan banyo sonrası saçlar nemli bırakılmamalıdır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 23

Yüz kemiklerinin içerisindeki boşlukların iltihaplı doku ile dolması sonucunda ortaya çıkan sinüzit; baş ağrısı, burun tıkanıklığı, sarı-yeşil renkteki burun ve geniz akıntısıyla kendini belli edebilmektedir. Üst solunum yolu enfeksiyonları ve basit soğuk algınlığı da sinüzite neden olabilmektedir. Özellikle alerjik rinit sorunu olanların, sinüzite yakalanmamaları için tedavi olmaları gerekmektedir. Sigara ve alkol kullananlar ile burun içinde anatomik bozukluğu olanların da sinüzitle karşılaşma riski yüksektir.


Kış Hastalıklarına Karşı Bu Besinleri Tüketin Kış aylarında soğuk algınlığı, grip gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmenin yolu ise antioksidan besinleri tüketmekten geçiyor. Uzm. Dyt. Sevil ÜRER VEFALI Beslenme ve Diyet

Hastalıklardan korunmak için öncelikle güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak gerekir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için ise öncelikle antioksidan besinlerle yeterli ve dengeli bir şekilde beslenilmelidir. Taze sebze ve meyvelerin tüketilmesi, besin çeşitliliğinin sağlanması hastalıklarla savaşmak için önemlidir. Bu dönemde vücut direncini artırmak için antioksidan özelliğe sahip A, C, E vitaminlerin, selenyum, çinko, magnezyum gibi minerallerin, omega-3 ve 9 yağ asitlerinin alımı arttırılmalıdır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 24

C vitamini güçlü bir antioksidan Güçlü bir antioksidan olan C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirir ve toksinlerin atılmasını sağlar. Maydanoz, ıspanak, yeşilbiber, tere, roka, portakal, mandalina, limon, kivi, greyfurt, kuşburnu gibi turuncu ve yeşil sebze, meyveler bol

miktarda C vitamini içermektedir. E vitamini kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar, kırmızı-mor meyveler ve kuru baklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir. E vitamini soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmaktadır. Enfeksiyon savar besinler Enfeksiyona karşı koruyucu olarak bilinen A vitamini; balık yağı, yumurta, havuç, brokoli, ıspanak, marul, domates ve sarı sebzelerde bulunur. Bir orta boy patates günlük A vitamini ihtiyacının yaklaşık iki katını karşılamaktadır.

Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3 yağ asitleri güçlü bir antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Ayrıca zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlarda bulunan omega-9 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler. Kefir, yoğurt gibi probiyotik olan besinler bağırsaklardan vitaminlerin emilimini arttırarak hastalıklara karşı koruyucu etki sağlamaktadır. Çinko eksikliği hastalıkları beraberinde getirir En iyi çinko kaynakları; kırmızı et, kabuklu deniz ürünleri, karaciğer gibi hayvansal kaynaklı besinler, fındık, ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt, peynir ve kuru baklagillerdir. Vücutta çinko eksikliği olması hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Yine hızlı zayıflama amacı ile uygulanan yanlış diyet uygulamaları da bağışıklık sistemini zayıflatarak daha kolay hastalanmaya zemin


hazırlamaktadır. Bunun için bu diyet uygulamalarının mutlaka kontrollü olarak yapılması gerekir. Bal ve sarımsak doğal ilaçtır

Vücut ısısını dengelemek için sıvı tüketimi önemli Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışması ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle her gün en az 1.5-2 litre (8-10 su bardağı) su içilmeli ve sıvı alımını desteklemek amacıyla süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları ya da bitki çayları tercih edilmelidir. Hastalıklardan korunmak ya da hastalıkları daha çabuk atlatabilmek için bitki çaylarından faydalanılabilir.

Grip çayı:1 bardak sıcak su içine adaçayı, ıhlamur, birkaç tane karanfil ve tane karabiber atılıp sonrasına 1 çay kaşığı bal eklenerek tüketilebilir. Kış çayı:1 bardak sıcak su içine 1 parça taze zencefil, 1 dilim limon, 1 dilim portakal, 1 tane çubuk tarçın, 1 çay kaşığı bal katarak bir kış çayı hazırlanabilir. Soğuk algınlığı ve öksürük çayı:Zencefil ve kuşburnu kısık ateşte 5-10 dakika kaynatıldıktan sonra adaçayı, kekik ve nane yaprakları ilave edilip, 15-20 dakika demlenebilir. Bu çay günde 4-5 defa içilebilir. Boğaz ağrısı için:1 tatlı kaşığı bal içine rendelenmiş taze zencefil eklenerek tüketilebilir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 25

Doğal ilaç olarak nitelendireceğimiz bal ve sarımsak da kış aylarında tüketilmesi gerekir. Bal, soğuğa ve soğuk algınlığına karşı ağız, boğaz ve bronşlardaki rahatsızlıklarda ve enfeksiyonlarında doğal bir ilaç olarak kullanılabilir. Sarımsak önemli bir antioksidan kaynağıdır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Soğuk kış aylarında çorbalarda ve yemeklerde kullanılabilir.


Yetişkinlerde Görülen Çocuk Hastalıkalrına Dikkat! Suçiçeği, kabakulak gibi hastalıklar çocukluk çağı hastalıkları olarak biliniyor. Ancak bulaşıcı olan ve dikkat edilmezse hızla yayılan bu hastalıklar yetişkinler için daha riskli olabiliyor.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 26

Uzm. Dr. Serap BOS ÇETİNER Memorial Şişli Hastanesi

Suçiçeği çocukluk çağında geçirilmemişse yetişkinlik döneminde de görülebilmektedir. Hastalığa yakalananların çoğu doğal bağışıklık edinerek kendiliğinden iyileşmektedir. Çocukluk çağında geçirilen suçiçeği enfeksiyonu, yetişkinlikte geçirilenlere göre daha hafif seyretmektedir. Yetişkinlerde ortaya çıkan suçiçeği enfeksiyonu bazen kanama ve pıhtılaşmayla ilgili sorunlara neden olabilmektedir. Trombosit denilen hücrelerin sayısında azalmaya sebep olan suçiçeği, pıhtılaşma faktörlerini etkileyebilmektedir. Bu durum ha-

yati riske bile yol açabilmektedir. Bununla birlikte suçiçeği virüsü, beyne sıçrama yaptığında menenjit ve beyin iltihabına, akciğerde de enfeksiyona neden olabilmektedir. Anne adayları, özellikle gebeliğin son aylarında, suçiçeği hastalığına yakalanırsa mutlaka doktora başvurmalıdır. Gebelik sırasında geçirilen suçiçeği, bebekte ciddi sakatlıklar, zeka geriliği, göz problemleri, kol ve bacak anomalileri hatta bebeğin kaybına bile neden olabilmektedir. Bütün bunların önüne geçilebilmesi için en az bir doz suçiçeği aşı olunması önemlidir.

Kabakulak yetişkinlerde kısırlığa neden olabilir Bulaşıcı bir hastalık olan kabakulak, daha çok kış sonunda ve ilkbaharda ortaya çıkabilmektedir. Sıklıkla 5-10 yaşlarındaki çocuklarda görülmektedir. Kabakulak çocukluk çağı olarak bilinmesine rağmen erişkinlerde de görülebilir. Tükürük bezi, beyin, böbrek, pankreas ve sinirlerde iltihap oluşumuna neden olabilmektedir. Kabakulak hastalığına yakalanan erkeklerde testislerin iltihaplanması olarak bilinen orşit gelişebilmektedir. Ergenlikten önce geçirilen kabakulakta bu


durum söz konusu değildir. Özellikle erişkin erkeklerde kabakulak %25 oranında orşite neden olmaktadır. Sık rastlanmamakla birlikte iki taraflı orşit durumunda kısırlık gelişebilmektedir. Bunun yanı sıra hastalığın şiddetli seyrinde ve yayılmasından sonra sağırlık yaşanabilmektedir. Kadınlarda yumurtalıkların iltihaplanması sonucu kısırlığa neden olabilen kabakulak, gebeliğin erken döneminde ortaya çıkarsa düşük riskine yol açabilmektedir.

nedenle genellikle enfeksiyonu geçiren çocuklar önce ebeveynlerine hastalığı bulaştırmaktadır. Bu hastalık çocuklarda hafif ateşle ortaya çıksa da yetişkinlerde daha şiddetli ateş ve ciddi belirtilerle gözlemlenmektedir. Nadiren de olsa beyinde iltihaplanmaya yol açabilmektedir. Ateş başladıktan 1-2 gün sonra ağızda ağrılı yaralar oluşmaktadır. Boğazda ağrı ve iştahsızlıkla birlikte; ayak tabanı kalça, kol, bacak ve yüzde isilik meydana gelebilmektedir.

Çocuklar ebeveynlerine bulaştırabilir

Kızamık ve kızamıkçık gebelerde daha tehlikeli hale geliyor

El, ayak ve ağız hastalığı, çocuklarda oldukça yaygın olarak görülen virüslerin yol açtığı bir rahatsızlıktır. Genellikle okul öncesi çocuklarda görülmektedir. Hastalığa neden olan virüs burun ve boğaz salgısından geçebilir. Bu

Kışın son döneminde ve ilkbaharda daha çok ortaya çıkan kızamık, ateş ve deride döküntülerle kendisini göstermektedir. Çocukluk çağı hastalığı olarak bilinse de, önceden bu hastalığı geçirmeyen yetişkinlere bulaşabilmektedir.

Für alle Bezirke Berlins Bir telefon kadar yakınız! İ. Mısırlıoğlu Geschäftsführung

Persönliche Beratung Zur Beratung kommen wir gerne auch zu Ihnen nach Hause.

Evde Bakım Hizmetlerinde Güvenilir Kuruluş !

Evde Bakım Servisi

Pflegedienst Mitte Bergfriedstr. 20 10969 Berlin Tel.: 030 - 695 694 64 Fax: 030 - 695 694 65 info@pdmitte.de www.pdmitte.de

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 27

Leben mit Vertrauen!

İshal, akciğer, gırtlak ve orta kulakta iltihaba yol açabilen kızamık, bazı durumlarda tehlikeli olabilmektedir. Kızamık virüsü gebelikte bebekte bir anomaliye sebep olmamakla birlikte düşük ve erken doğum riski arttırmaktadır. Gebelik öncesi bağışıklığı olmayan kadınlar aşılanmalı ve aşıdan sonra 3 ay içinde gebe kalmamaları gerekmektedir. Gebelik sırasında kızamık aşısı yapılamamaktadır. Döküntü, hafif ateş ve lenf bezlerinde şişme gibi belirtilerle kendini gösteren kızamıkçık hastalığı da her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Gebelikte kızamıkçık hastalığına yakalanılması durumunda hastalık, anne karnındaki bebeğe geçebilmektedir. Kızamıkçık virüsü, anne üzerinde olumsuz bir iz bırakmazken bebekte kalp problemleri, duyma kaybı, zeka geriliği ve beyin hasarı gibi kalıcı etkilere neden olabilmektedir.


Soğuk Havada Yüz Felcinden Korunun Soğuk hava ve ayaz, yüz bölgesindeki sinirleri olumsuz yönde etkileyerek yüz felcine neden olabiliyor. Yüz felci sonrasında ağızdaki kaslar ve beyin fonksiyonları da olumsuz etkileniyor. Tedavi edilmeyen yüz felci ise kalıcı hale gelebiliyor.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 28

Op. Dr. Murat KOÇ Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Her yaştan insanların yüz felcine yakalanma riski bulunmaktadır. Özellikle aşırı soğuk ve ayaz bu hastalığa zemin hazırlamaktadır. Yüz felci, kulak arkasındaki kemiğin (temporal kemik) içinden geçen yüz sinirinin (fasial sinir) etrafında ödem veya enflamasyon olması sonucunda oluşmaktadır. Yüz felci geçirenlerin yüzündeki kaslar çalışamaz hale gelmekte ve hastalık, kulak arkasında ağrı ve uğultu şeklinde kendini göstermektedir. Yüz felci her bireyde aynı belirtileri vermez. Yüz felcini hafif derecede geçirenlerde mimik ve kaslarda hareketsizlik ortaya çıkar. Yüz felcinin oluştuğu alana yakın olan göz bir süre sonra kapanmaz, dudak sağlam tarafa kayar, hasta ıslık çalmakta zorlanır. Yüz felci olan bölgede, dilin yarısında tat duyusu kaybolurken, hastalığın daha ağır seyrettiği durumlarda; yeme ve içmede zorlanma, konuşmada bozukluk, aşırı

sese duyarlı olma, gözyaşında ve tükürük salgısında belirgin derecede artış görülür. Şiddetli kulak ağrısı yüz felcinin habercisi Yüz felci bazen kulak-boğaz enfeksiyonlarından hemen sonra

da ortaya çıkmaktadır. Soğuk ve ayaz, kulağın arkasındaki kemiğin içinde ödem yani sıvı birikmesine ve iltihaplanmaya neden olmaktadır. Bu duruma ‘bell paralizisi’ adı verilir. Özellikle şiddetli kulak ağrısı, yüz felcinin habercisi olabilmektedir. Sadece yüz bölgesinin değil, kulağın arkasındaki kemiğin de korunması yüz felci riskini azaltır. Soğuk havalarda kalın giymek, kaşkol veya eldiven kullanmak bedeni korurken, yüz bölgesi için bu durum farklıdır. Yüz bölgesi direkt olarak havayla temas ettiğinden dışarıdan gelen herhangi bir müdahaleye karşı daha hassastır. Bu nedenle yüz felci en çok soğuk havayı sever ve kendini iyi koruyamayan kişileri seçer. Saçınızı kurutmadan sokağa çıkmayın Kış aylarında soğuğun fazla hissedildiği saatlerde dışarıya mümkün olduğunca çıkmamak gerekmek-


Yüz felcinin kalıcı olmaması için ilk 24 saat önemli Yüz felci, birkaç saat veya gün içerisinde maksimum seviyeye ulaşır. Yüz felcinin kalıcı olmaması için ilk 24 saat önemlidir. Her hastalıkta olduğu gibi yüz felcinde de er-

ken teşhis ve tedavi önem taşır. Bu nedenle yüz felci belirtileri yaşayan bir hastanın vakit kaybetmeden kulak burun boğaz uzmanına başvurması gerekir. Yüz kasları için yapılan masaj ve egzersizler, tedaviyi büyük ölçüde hızlandırır. Yüz felci nadir de olsa tekrar edebilir. Eğer yüz felci tekrarlıyorsa, başka bir hastalık veya risk faktörünün olup olmadığı tespit edilmelidir.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 29

tedir. Yüzün direkt olarak rüzgar veya cereyanda kalmamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca banyo sonrası hemen dışarı çıkılmamalıdır. Özellikle saçlar ıslak bırakılmamalı ve iyice kuruduğundan emin olunduktan sonra sokağa çıkılmalıdır. Aşırı soğuk hava ve ayazdan korunabilmek için kar maskesi, bere gibi aksesuarlar kullanılmalı ya da kapüşonlu montlar tercih edilmelidir. Kaşkol veya atkıyla boyun ve yüz bölgesinin büyük bir kısmı da korunmalıdır.


DOĞADAKİ EN GÜÇLÜ ANTİBİYOTİK PROPOLİS İnsanlar arıların uzun süre sadece bal ürettiklerini biliyorlardı. Günümüz de halen arıların sadece bal ürettiğini söyleyen kişi sayısı oldukça fazladır. Oysa arılar insan sağlığı için öyle bir madde üretirler ki; bu maddenin doğadaki en güçlü antibiyotik olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Dr. Gökhan AYDOĞDU Akupunktur ve Apiterapi uzmanı

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 30

Aslında işçi arıların kovanlarını steril etmek ve içeride hijyeni sağlamak amacıyla ürettikleri bu madde insan sağlığı içinde bugün umut ışığı olma yolunda. Dünya genelinde bir çok üniversite propolis ile ilgili çok önemli araştırma ve çalışma yapmaktadır. İşçi arılar propolisi bazı ağaçların reçinelerinden ve yapraklarından toplarlar. Propolisin yapısında balmumu da vardır. Arılar bu maddeyi olması gereken kıvama ancak balmumu kullanarak getirirler.. Binlerce yıl önce eski medeniyetler propolisi tıbbi amaçlarla kullanıyorlardı. Eski Mısırlılar ölülerini propolis ile mumyalıyorlardı. Bu nedenle propolisin koruyucu etkisinin olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Propolisin içeriği bölge ve doğanın yapısına göre değişkenlik gösterir. Ancak ortak düşünce ve bilimsel çalışmalar bileşimindeki ajanların hemen hemen bütün çeşitlerde var olduğudur. Propolis, özellikle flavonoidler

polifenol kendi içinde çok geniş ve üstün özelliklere sahiptir. Polifenollerin en önemli özelliği kanda reaktif oksijen türlerinin yıkımlarına karşı koruma sağlayan antioksidan oluşlarıdır. Başka bir deyişle, kanda bulunan serbest radikalleri bloke ederek hücre hasarlarını önlerler.

olarak adlandırılan polifenolleri içerir. Bilim insanları propoliste 300 den fazla bileşik madde olduğunu söylüyor. Bu bileşiklerin çoğu polifenollerdir. Polifenoller bitkilerde bulunan doğal kimyasallardır. Vücuttaki hücre bozulmalarını önleyen antioksidanların çok önemli bir parçasıdırlar. Bu nedenle, vücutta hastalıklarla savaşan ve hasarlı hücreleri onaran antioksidanlardır diyebiliriz. Polifenoller aynı zamanda fenolikler olarakta bilinirler. Yapılan araştırmalar bitkilerde 8000 den fazla polifenol olduğunu yönündedir.Her bir

Propolis’in antibakteriyel, antiviral, antifungal ve anti-inflamatuar özelliklere sahip olduğu nu söylemek mümkündür. Bugün bilim, bu maddenin içeriğinde bulunan daha bir çok ajanı çözememiştir ve halen kayıtlarda bilinmeyen madde olarak geçmektedir. Propolis, anti-mantar görevi gören bir flavonoid olan pinocembrin adı verilen özel bir bileşene sahiptir. Bu anti-inflamatuar ve antimikrobiyal özellikler, propolisin bir çok yaranın iyileşmesinde etkisi olduğunu gösteriyor. Yapılan bir başka çalışma da, propolisin özellikle travmatik yanıklarda doku kayıplarını iyileştirip, sağlıklı hücrelerin çoğalmalarını sağlamasıdır.


• Emodin İmmunomodülatör (Bağışıklık sistemini uyaran ve güçlendiren) etkiye sahip olanlar; • Kafeik asit fenetil ester Antiinflamatuar (Yangı ve ağrı azaltıcı) etkiye sahip olanlar; • Pinosembrin • Apigenin

Günümüzde propolis içerikli ürünlerin güvenli olup olmadığı ile ilgili henüz yeterli kanıt yok, ancak yüksek risk altında sayılmıyor. Bununla birlikte propolis uzun süre kullanıldığında alerjik reaksiyona neden olabilir. Bu sebeple koruyucu anlamda uzun süre kullanılmaması ve ara verilmesi önerilmektir. Propolis ve yan ürünleri bugün bir çok ülkede eczane ürünü olarak satılmaktadır. Kapsül, tablet ve sıvı formları ayrıca kozmetik ürünleri olarak satın alınabilir. Propolis ile ilgili araştırmalar tüm hızıyla devam ediyor. Şu anda günlük önerilen bir doz yok. Ancak başka bir araştırma da günlük 70 mg lık bir dozun yeterli olduğu yönündedir. Dışarıdan satın aldığınız ürünlerin üzerinde ne kadar da kullanım önerisi yazsa da siz mutlaka konunun uzmanı bir hekime danışmadan kullanmaya başlamayın. Şimdi Propoliste bulunan fenolik bileşikler ve sahip oldukları etkilerine bakalım; Antikanser/Antitümoral etkiye sahip olanlar; • Kafeik asit fenetil ester • Kafeik asit • Sinamik asit • Gallik asit • Ferulik asit • Apigenin

• Naringenin

• Naringenin

• Galangin

• Kuarsetin

• Kuarsetin

• Kaemferol

• Kaemferol

• Luteolin

• Luteoilin

• Rutin

• Kalkon

• Epikatesin

• Ellagik asit

• Kuersetrin

• Isorhamnetin

• Emodin

• Emodin

• Antiülser (Mide koruyucu) etkiye sahip olanlar;

Antibakteriyal (Mikroplara ve bakterilere karşı) etkiye sahip olanlar; • Kafeik asit fenetil ester • Kafeik asit • Sinamik asit • Apigenin • Naringenin • Kuarsetin • Kaemferol • Kalkon • Pinosembrin • Galangin • Rutin • Ferulik asit • Protokateuik asit • Emodin • Antiviral virüslere karşı etkiye sahip olanlar;

• Kafeik asit fenetil ester • Kafeik asit • Kumarik asit • Sinnamik asit • Ferulik asit • Apigenin Antidiabetik (Şeker hastalığına karşı) etkiye sahip olanlar; • Kafeik asit fenetil ester • Ferulik asit • İsoferulik asit • Kaemferol Antifungal (Mantarlara karşı) etkiye sahip olanlar; • Galangin • Pinosembrin Hepatoprotektif (Karaciğeri koruyucu) etkiye sahip olanlar;

• Kafeik asit fenetil ester

• Kuersetin

• Kafeik asit

• Rutin

• Kuarsetin

• Ellagik asit

• Galangin • Kafeik asit fenetil ester • Kafeik asit • Rutin

Kardioprotektif (Kalbi koruyucu) etkiye sahip olanlar; • Kaemferol

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 31

Yapılan araştırmalar, propolisin anti kanser etkisinin olduğunu ve kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediğidir.


Sağlıklı, Doğal ve Gür Saçların Sırrı Estetik International Sağlık Grubu laboratuvarlarında 2 senelik bir ARGE çalışması sonucunda geliştirdiğimiz Organik Saç Ekimi, saç ekimi işleminden maksimum faydanın ve en doğal sonuçların alınmasını sağlıyor çünkü işin sırrı saç tellerinde değil, sağlıklı saç derisinde. Op.Dr.Bülent CIHANTIMUR Estetik International Sağlık Grubu

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 32

Günümüzde, ekim teknikleri ve saç tellerinin ekim için hazırlanması süreçleri son derece başarılı bir şekilde yapılıyor. Fakat fark ettik ki, geliştirilen saç ekimi tekniklerinin hiç birisi ekim zemininin iyileştirilmesi üzerine odaklanan çalışmalar değil. Oysaki saç foliküllerinin toplanması, ekime hazırlanması ve ekim süreçlerine

ek olarak, mutlaka kellik sorunu yaşayan ekim alanının da iyileştirilmesi gerekir. Doğal saç ekimi illaki bunu gerektiriyor. Sonuçlar çok başarılı Test ve deney grupları arasında incelemeler yaptık ve aldığımız sonuçlar son derece başarılı oldu. Çünkü Organik Saç Ekiminde saçsız deriyi, kel

alanı hedef aldık, öncelikle beslenemeyen köklerinin verimli hale getirilmesini amaçladık. Bu araştırmalar sonucunda, hastanın kendi bedeninden alınan ve kök hücreden zengin hale getirdiğimiz yağ enjeksiyonunun, saç dökülmesi ve kellik sorunu yaşayanlar üzerinde son derece etkili ve doğal sonuçlar verdiğini gözlemliyoruz. Bu enjeksiyon ayrıca klasik saç ekiminde rahat çalışabilmek adına yapılan kimyasal enjeksiyonun da ortadan kalkmasına vesile oluyor. Yeni ekilen saçlar, verimli bir tarlaya kavuşuyorlar, besleniyorlar ve tutunma oranları da haliyle artıyor. Organik Saç Ekimi sonrasında yaşananlar. Şimdi sırasıyla Organik Saç Ekiminin sonrasında yaşanan olumlu gelişmeleri anlatacağım: Organik Saç Ekimi sonrasında kök hücrenin avantajlarını sonuna kadar hissediyoruz. Her ekim işleminde haliyle oluşan ödem, yara kabuklanma gibi yara

iyileşme süreci çok hızlı oluyor Lokal anestezi altında uygulanan Organik Saç Ekimi süresince hastalarımız herhangi bir acı hissetmiyorlar ve sonrasında da ağrı olmuyor. Mesleği saç bakımı ve saç şekillendirme olan profesyoneller dahi, Organik Saç Ekimi yapılmış bir alanı anlayamıyor çünkü sonuçlar oldukça doğal Saç dökülme minimal seviyede gözlemleniyor çünkü ekilen saçların tutunma oranı çok yüksek, bu sayede tekrar tekrar saç ekiminin yapılmasının önüne geçiliyor. Mutlaka bir doktor kontrolünde işlem yapılıyor ve bu da Organik Saç Ekiminin emniyetini artırıyor Sonuçlar çok daha kaliteli, hastalarımız için son derece konforlu ve memnuniyet derecesi maksimum seviyelerde oluyor Eğer kellik sorununuz yoksa ve sadece yoğun bir saç dökülme problemi yaşıyorsanız, sadece Organik Enjeksiyonu yaptırarak da dolgun ve sağlıklı saçlara kavuşmanız mümkün. Dediğim gibi işin sırrı saçlarda değil, beslenemeyen saç köklerinde, işte Organik Saç Ekimi en doğal haliyle bunu başarıyor.


PRP ile Fue Saç Ekimi Saç dökülmesi erkeklerde genetik olarak görülen bir sorundur. Bu sorun ilerleyen yaş ile beraber saçları besleyen kılcal damarların saç köklerini besleyememesi ile giderek artar. Saç ekimi öncesi ve sonrasında saçların beslenmesi için saç prp kliniklerde başarıyla uygulanmaktadır.

PRP Tedavisi Avantajları Saçların verici alandan alınıp transfer edilmesi arasında geçen zamanda ölen saç köklerdeki kayıpları azaltır, ekilen köklerin tutunma oranlarını artırır ve saç ekimi sonrası iyileşmeyi hızlandırır. FUE yönteminde saç kökleri yerinden çıkarılıp tekrar transfer edilene kadar solüsyonda bekletilir. Bu süre içerisinde çıkartılan saçın yüzde 5-15’i henüz transfer edilemeden kaybedilmektedir. Yapılan araştırmalar, saç köklerinin ekim yapıldıktan sonra ilk

bir haftalık sürede kılcal damarlara ulaşamadıklarından öldükleri görülmüştür. İşte bu sorunlara PRP yöntemi bir çözüm getirmektedir. Çıkarılan saç kökleri PRP ile işlemden geçirildiklerinde çok uzun süre canlı kalabilmektedir. Ekim sonrasında ise PRP hücrelerin salgıladığı Growth Faktörler (Büyüme Faktörleri) sayesinde hemen büyümeye ve beslenmeye başlar. Ayrıca PRP içerisinde bulunan VEGF hormonu ekilen saç kökü etrafında yeni kan damarları oluşumunu başlatır ve yeni ekilen saç kökünün beslenme sorununu ortadan kaldırır. Bu sayede hem kökün ekime kadar canlı kalması hem de ekildikten sonra yaşama oranı çok daha yüksektir. PRP sadece ekim yapılan saçların değil saçların alındıkları bölgelerin iyileşmesinde de hızlanma ve iz kalmamasını sağlamaktadır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 33

Öndeki saçlar dökülürken arkadaki saçların dökülmemesi genetik yapılarının bir göstergesidir. Aynı sebeple arkadan alınan saç kökleri dökülme eğiliminde bir genetik yapıya sahip olmadıkları için ekildikleri bölgede dökülmezler.


Hepatit B Karaciğer Sirozuna Dönüşebilir Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Koşar, pek çok insanın farkında olmadan Hepatit B ve C virüsü almış olabileceğini ve hiçbir belirti olmaksızın bu virüsü taşıyor olabildiğini belirterek, ‘’Tedavi edilmez ise her iki virüs de karaciğer sirozuna neden olabilir’’ uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Ali KOŞAR Hematoloji Uzmanı

Çoğunlukla virüslerden bulaşan hepatit hastalığının 7 türü bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Koşar, A, E, F tipi hepatitlerin enfekte olmuş su ve besin maddelerinin ağızdan alınması ile bulaştığını, B, C, D, G türü hepatitlerin ise kanla temas, tükürük ve cinsel ilişki yoluyla bulaştığını kaydetti. Genellikle okul çağı çocuklarında sık görülen hepatit A virüsünün (HAV) karaciğeri tutan bulaşıcılığı yüksek bir virüs olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ali Koşar, ‘’Hepatit A virüsü, virüsle enfekte yiyecek

ve içeceklerin sindirim sistemine alınması ile bulaşır. Ayrıca direkt yakın temas ile (aile içi bireyler, partnerler vs) direkt dışkı yolu ile de (tuvalet sonrası ellerin yeterince temizlenmemesi nedeni ile) bulaşabilir. Hepatit B ve C hastalığına sebep olan virüsler sessizdir. Pek çok insan farkında olmadan bu virüsü almış olabilir ve hiçbir belirti olmaksızın bu virüsü taşıyabilir. Tedavi edilmez ise her iki virüs de karaciğer sirozuna neden olabilir. Siroz ise kanama, asit, koma, karaciğer yetmezliği gibi yaşamı tehdit eden hastalıklara yol açar ve ölüm

ile sonuçlanabilir. Uzun süreli Hepatit B hastalığında siroz ortaya çıkmadan önce de karaciğer kanseri görülebilir’’ diye konuştu. Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Koşar, hepatit hastalığına ilişkin ayrıca şu uyarılarda bulundu: Hepatit B ve Hepatit C hastalıklarının bulaşma yolları: Kan ve diğer vücut sıvılarıyla bulaşma, deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda (kesikaçık yara vb) mikrobun bulaşması, cinsel ilişki, hepatit taşıyıcı gebeden bebeğine bulaşma.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 34

Hepatit B Belirtileri Ateş, halsizlik, iştahsızlık, bulantıkusma, karın ağrısı, idrar renginde koyulaşma, sarılık (göz ve ciltte sararma) ve eklem ağrısı. Hepatit B Risk Grupları • Hepatit B‘li anneden doğan bebekler, • Hepatit B taşıyıcısı ile aile içi temas edenlerden aşısız olanlar, • Kan ve kan ürünleri


Hepatit B ve Hepatit C tipi sarılık mikroplarından korunmak için dikkat edilmesi gereken kurallar • Tıraş bıçağı, diş fırçası, küpe, tırnak makası gibi kişisel malzemeleri diğer insanlarla paylaşmaktan kaçınılmalı, • Dövme veya piercing yaptırırken temiz iğneler kullanıldığından emin

olunmalı, • Berbere gidildiğinde kullanılmamış traş bıçağı ve steril edilmiş ustura kullanıldığından emin olunmalıdır, • Cinsel ilişki sırasında, özellikle çok eşli durumlarda, mutlaka prezervatif kullanılmalıdır, • Uyuşturucu kesinlikle kullanılmamalı, • Sağlık görevlileri enjeksiyon uygulamasını güvenli yöntemlerle gerçekleştirmeli, tek kullanımlık enjektör kullanılmalı, • Gebeler mutlaka B tipi sarılık mikrobu olup olmadığına ilişkin test yaptırmalı, • Ailede (özellikle anne baba kardeş eş gibi yakın akrabalarda) sarılık hastası, siroz veya karaciğer kanseri hastası varsa mutlaka test yaptırmalı,

Porf. Koşar, tıraş bıçağı, diş fırçası, küpe, tırnak makası gibi kişisel malzemelerin diğer insanlarla paylaşılmamasını önerdi.

Korunma Yolları Acil kan nakillerinden kaçının. Kan bankalarında, verilen tüm kanlarda hepatit B taraması yapılır. Korunmasız riskli cinsel ilişkiden kaçının. Cinsel ilişki ve kan yoluyla hepatit B bulaşma riski, AIDS bulaşma riskinden çok daha yüksektir. En kolay ve en etkili korunma yöntemi hepatit B’ye karşı aşılanmaktır.

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 35

kullananlar, • Eşcinseller • Birden fazla kişi ile cinsel ilişkisi olanlar • Hemodiyaliz uygulanan kişiler, • Damar içi ilaç bağımlıları, • Hasta ve hasta çıkartıları ile teması bulunan tüm sağlık personeli • Toplu halde bulunulan yerlerde (okullar, kreşler, kışlalar, yurtlar, huzurevleri, v.b.) yaşayanlar • Hemodiyaliz hastaları • Steril olmayan aletlerle yapılan sünnet ve kulak delme gibi işlemler de Hepatit B‘nin bulaşması için önemli bir risk oluşturmaktadır. • Sağlık personelleri • Berberler, kuaförler, manikürpedikürcüler, itfaiye personeli, askerler, polis memurları, kazalarda ve afetlerde ilk yardım uygulayan kişiler de risk grubunda yer almaktadır.


Ayaklarımda nasır oluşumunu engellemek için ne yapabilirim?

SORU | CEVAP

Nasırdan korunmak için çok yüksek olmayan ve geniş burunlu ayakkabılar tercih etmek, düzenli olarak ayak bakım kremlerini uygulamak, kemik çıkıntısı olan alanlara destekleyici malzemeler kullanmak faydalı olmaktadır. Tedavide lokal olarak uygulanan nasırı eritici etkisi olan ilaçlar ya da “kriyoterapi” denilen sıvı azot ile dondurma tedavisi uygulanabilir.

Çok zayıfım. Kilo almak ama aynı zamanda sağlığımı da korumak istiyorum. Ne yapabilirim? Sağlıklı kilo alabilmek için günün en önemli öğünü olan kahvaltı muhakkak yapılmalıdır. Kilo almak isteyenler kesinlikle öğün atlamamalıdır. Düzenli ve kaliteli beslenme olmazsa kilo alımı gerçekleşmez. Kas dokusunun artırılması için protein ve karbonhidrat alımına dikkat etmek gerekir.

Şeker hastasıyım ve insülin kullanıyorum. İnsülinin bağımlılık yaptığı doğru mudur? İnsülin ilaç değil, hormondur. Çoğunlukla insülin üretilemediği için diyabet ortaya çıkar. Bu nedenle kullanılması bağımlılık yapmaz. Aslında toplumda `İnsüline başlandığında bırakılamaz` gibi bir düşünce var. Bu düşünce yanlıştır. İnsülin kullanımının zorunluluğu, hapların artık yetersiz hale geldiği durumlarda vardır.

Hamilelik döneminde mide bulantısından korunmak için ne yapabilirim? Rahatsız eden kokulardan uzak durulmalı, az ve sık öğünler tüketilmelidir. Sabah saatlerinde kuru gıda alınmalı, bulantıyı uyaran yiyecekler bir dönem tüketilmemelidir. Mide yanma ve ekşimelerinin yoğun olduğu dönemlerde ise soda ve soğuk içecekler tüketilmelidir. Doktorun uygun gördüğü dozda B6 vitamini, bulantı önleyici ve mide asidini azaltıcı ilaç kullanılabilir.


Çocuğum astım hastası ve bu yüzden spor yapmasına müsaade etmiyorum. Doğru mu yapıyorum?

SORU | CEVAP

Astımlı çocuklara doğru teşhis konulduktan sonra başarılı bir tedavi ile normal çocuklardan hiçbir farkı kalmaz. Spor yapmalarında sakınca olmadığı gibi sporun faydası da vardır. Sadece nasıl spor yapmaları ve ne tür önlem almaları gerektiğini bilmelidirler. Astımlı çocukları terleyince kötü olur diye evlere hapsetmemek gerekir.

Lazer epilasyon kalıcı sonuç verir mi? Vücudun hangi bölgelerine uygulanır? Lazer epilasyon büyük oranda kalıcıdır. Dört-altı seans sonrasında tüylerde % 70-90 oranında azalma olur. Tüyler daha ince ve açık renkli hale gelir. Bu azalma yıllarca sürecektir. Tüm vücut bölgeleri lazer ile tedavi edilebilir. Kadınlarda en çok üst dudak, çene, bikini bölgesi kol, bacak ve koltukaltı bölgelerine; erkeklerde ise sırt, omuz, göğüs bölgesi ve sakal bölgesine uygulanır.

Yaklaşık 1 senedir otomobile binince midem bulanıyor. Araç tutmasının nedeni nedir? Araç tutmaları iç kulaktaki denge organının bazı insanlarda daha hassas olması ile ilgilidir. Büyük çoğunluğu herhangi bir hastalığa bağlı değildir ki, bunu anlamak için muayene olmanız gerekmektedir. Böyle ise, seyahatlere çıkmadan önce ilaç kullanmak doğru olur. Bir de posturografi denilen bir aletle rehabilitasyon uygulanabilir.

Kabızlık problemi yaşıyorum. Midemde hep yanma ve bulantı hissediyorum. Ne yapmalıyım? Kabızlık oldukça sık görülen ve tedavi edilmezse ciddi fiziksel, psikolojik ve sosyal sıkıntılara neden olan bir durumdur. Birçok nedeni vardır. Öncelikle nedenin ne olduğu araştırılmalı ve ortaya çıkarılmalıdır. Neden ortaya çıkarıldıktan sonra ancak doğru tedavi yapılabilir. Bilinçsizce alınan ilaçlar durumu daha da kötü hale getirebilir.


Gebelik Serüveninde Babalara Düşen Görevler Hamile eşin en büyük destekçisi olan babalar, kısa gebelik yolculuğunda her fırsatta eşinin yanında yer almalı ve bunu ona hissettirmelidir

Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 38

Op. Dr. Adnan KAYA Kadın Hastalıkları ve Doğum

Eşinizin düzenli ve sağlıklı beslenmesi için onu teşvik edin. Bulantı ve kusmasının olduğu dönemlerde mümkün olduğunca mutfağa girmemesini sağlayın, bu süreçte yemekleri kısa bir süreliğine de olsa sizler yapabilirsiniz. Eşinizin sağlıklı bir gebelik geçirmesi için destekçi olun, onunla birlikte egzersiz yapın, birlikte yürüyüşe çıkın, böylelikle eşinizi de motive etmiş olursunuz. Eşinizin yanında sigara içmeyin, alkol kullanmayın. Özellikle gebeliğin ilk aylarında eşiniz kendini çok yorgun hissedebilir, bunu anlayışla karşılayın, bu dönemde ev işlerinde eşinize biraz daha fazla

Doğumda yapacağınız en güzel şey sakin olmak, ne zaman nerede ne yapacağınızı bilmektir. Acil durumda nereye gideceğinizi, yanınıza neleri almanız gerektiğini bilin. yardım etmenizi öneririm. Eşinizin gebelik boyunca ruh hali çok değişken olabilir, bir gün çok mutlu olurken başka bir gün çok mutsuz, gergin veya tükenmiş olabilir. Bu dönemde siz sabırlı olun, eşinize sık sık sarılın ve ona onu sevdiğinizi söyleyin, eşiniz bu duruma çok mutlu olur. Doktor kontrollerinize birlikte gidin, doğum hakkında bilgiler edinin, böylelikle doğuma daha hazırlıklı olmuş olursunuz.

Doğum sonrasında eşinizi emzirme konusunda teşvik edin, emzirme sırasında eşinizin yanında olun, emzirdikten sonra bebeğinizin gazını siz çıkarın, bu arada eşinizde dinlenmiş olur. Bebeğinizi hayatınızın bir parçası haline getirin, onunla birlikte uyuyun, ona ninniler, şarkılar söyleyin, onunla konuşun. Bu şekilde bebeğinizle olan bağınızın çok daha güçlü olmasını sağlamış olursunuz.


Platform-Sağlık | 8. Sayı 2017 | Sayfa 39



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.