Eylül / September 2009 - Gerçek haberin adresi - www.pusulaswiss.ch ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8048 Zürich
İsviçre’de Hayat Ucuzladı
Malûlen Emeklilik Artıyor !
Malûllük Sigortası ile ilgili aktüel istatistik şaşırtıyor; örneğin İsviçre toplumunun %40’ı psikolojik rahatsızlıklar yüzünden malulen emekli olmuşlar. 50 yaş üzeri erkekler en büyük grubu oluşturuyorlar. Devamı s.9
İsviçre’deki sezon sonu satışları sayesinde temmuz ayında hayat yeniden ucuzladı. Yıllık vergilendirme, beşinci aydan sonra tekrar inişe geçti ve gerileme %1,2 oranında tespit edildi. Devamı s.21
Unia’dan Miting Çağrısı
Ekonomik krizin yükü göçmenlerin omuzlarına yıkılamaz! Buna karşı hep beraber sokaklara çıkalım! 19 Eylül 2009’da, Saat 13.30‘da, Bern’de buluşuyoruz.Tüm halkımızı bu önemli günde bekliyoruz. Devamı s.30
Domuz Gribi İçin Aşı Merkezleri
Endişeler gerçeğe dönüşür ve İsviçre’de domuz gribi salgını başlayacak olursa, tüm ülkeye dağılmış bir şekilde 200 aşı merkezi kurulacak. Bu sırada Novartis aşı maddesi için testlerine başladı bile. Devamı s.32
Yaz Ayları Boşanma Mevsimi...
İsviçreli çiftlerin tatil zamanlarında birbirlerine tahammülleri iyice azalıyor olmali ki boşanmalar da özellikle uzun yaz tatillerinde bir hayli artıyor. Bunu, cüzdanlarını bu aylarda tıka basa dolduran boşanma avukatları da tasdikliyor. Devlet İstatistik Kurumu 2008 eylül ayında 2500 boşanma kaydetti. Devamı s.5
Lernfestival Eylül’de Yapılacak!
İsviçre Türk Toplumu (ITT) bu yılki İsviçre Öğrenim Festivali’ne 12. Eylül Cumartesi günü Bülach ve Aarau şehirlerinde gerçekleştireceği iki Kültür ve Tanitim Projesi‘yle katılmaktadır. Programa katılanlarla birlikte iftar yemeği yenecek ve her iki dinin mensupları arasında bu konular ikili sohbet halinde konuşulacaktır. Devamı s.39
İsviçre Cumhurbaşkanı Kaddafi’den Özür Diledi İsviçre Cumhurbaşkanı Hans Rudolf Merz, uluslararası ilişkilerde diplomasi yerine pazularını kullanan Kaddafi’den özür dileyerek, sadece bir hükümet krizine yol açmakla kalmadı; İsviçre’nin zaten iyice yıpranmış olan uluslarara-
sı arenadaki imajına büyük bir darbe de “O” vurdu. Onuru yaralanan İsviçre halkı şokta.Demokratik yasaları uygulayan Cenevre Adaleti şaşkın ve öfkeli. Olayda şiddete ve aşağılamalara uğrayan insanların haklarını korumuş olan
yasa uygulayıcıları derinden yaralandı, vs. vs... ama aynı zamanda kendi politik kaderini Kaddafi’nin eline bırakarak bir nevi Kaddafi’nin rehinesi oldu… Devamı s.14
Her türlü Grafik tasarımı ve Reklam işleriniz için bizi arayabilirsiniz. Kartvizit tasarımı
İnternet Sayfası
DESCOMM D E S I G N & C O M M U N I C AT I O N M A N A G E M E N T
Katalog tasarımı Animasyon reklamlar Grafik tasarım
Afiş ve Broşür Logo tasarımı Gazete ilanları
Fotoğraf çekimleri Katalog tasarımı Kurumsal kimlik
www.descom-m.com DESCOM Management - Bernstrasse 88 - CH-8953 Dietikon / ZH - Tel.: +41 43 322 90 80 - Fax: +41 43 322 90 89 - grafik@descom-m.com
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 1
26.08.09 05:09
2
EDİTÖR
İçindekiler
İsviçre Haberlerİ .................................................................. 4-20 Ekonomi ...................................................................................21 Isviçre Gezi Rehberi ...............................................................22 Spor Haberleri .........................................................................24 Spor Haberleri .........................................................................25 Hukuk köşesi ...........................................................................26 Kadın ve Aile yaşamı ..............................................................28 Köşe Yazarları ...........................................................13 / 29 / 34 UNIA Haberleri ........................................................................30 Sağlıklı yaşam .........................................................................32 Yaşadığımız Dünya .................................................................35 Isviçre Sanat Rehberi .............................................................36 Kitap Köşesi ............................................................................37 İsviçre Tarihi ............................................................................38 Dernek Haberleri .....................................................................39 Sinema Haberleri ....................................................................40 Bilim ve Teknoloji ....................................................................42 Cocuk köşesi ...........................................................................43 Ne Pişirelim?............................................................................44 Gülelim Eğlenelim ...................................................................45 Bulmaca ...................................................................................46
REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 83 DÜŞÜNCELERİNİZ VE ELEŞTİRİLER: info@pusulaswiss.ch veya 043 322 90 82 PUSULA IMPRESSUM / 2009 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse : Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH
Erscheinungweise: Abonementpreis: Inhaber: QM: Rechtsberater/in: Gestaltung: Autoren:
12 Mal Jährlich CHF 25.- / Jahr Turgut Karaboyun Şendoğan Hoş Yetkin Geçer, Mehmet Akyol DESCOM-M.COM / TK Prof. Dr. Üstün Dökmen Sunay Akın Gülter Locher
Fotoredaktion: Druckerei: Adressierung: Anzeigen :
Tamer Karaoğlu Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91
Freie Journalisten: Gülter Locher, Ender Turgut, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Şendoğan Hoş, Bora Erbil, Sibel Arslan, Mehmet Turan, Hüseyin Dereli, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Sinan Subaşı, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Hilal Albayrak, Nurcan Durmuş, Nuray Uçar.
Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.
Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch) Pusula Ekibi olarak içinde bulunduğumuz Ramazan Ayı`nın tüm halkımıza sağlık ve huzur getirmesini temenni ediyoruz. Yeni yayın dönemine böylesine mübarek bir ayda girmenin mutluluğu var üzerimizde... Sevgili okurlarımız bu ay farklı bir gazete ile karşınıza çıkıyoruz. Yayına başladığımız günden bu yana ilk kez gazetemizin görünüşünde farklı bir dizayn uyguladık. Yeni bir görünüş kazanan gazetemiz, sadece grafiksel olarak değil, haber ve içerik olarak da yeni bir çalışmanın içine girmiştir. İlk kez bu ay gazetemizde spor sayfalarına yer vermeye başladık. Bunun yanısıra İsviçre Kültür Rehberi sayfasında konser ve etkinliklerin yanısıra İsviçre’nin kültürel zenginlikleri ile ilgili olarak da çeşitli bilgiler bulabileceksiniz. İlerleyen aylarda bu bölümümüze kendi vatandaşlarımızın yaptığı organizasyonları da ilave ederek, gazetemizin bu sayfalarını gerçek bir kültür rehberi haline getirmeyi düşünüyoruz.
Çocuklar için yeni bir köşe ! Yeni yayın döneminin başka bir sürprizi ise «Çocuk Köşesi». Bu köşe içinde çocuklarımızın okuyabilecekleri ve zevkle vakit geçirebilecekleri konulara yer veriyoruz. Buradaki hedefimiz, onları küçük yaşlarda okumaya yönlendirebilmek, ana dillerinden uzaklaşmamalarını sağlamak ve gazete kültürünü aşılamak. Sinema, Ne Pişirelim, Bilim ve Teknoloji, İsviçre Gezi Rehberi gibi yeni kategoriler dolu dolu içerikleriyle sizlerin hizmetinizde olacak. Siz okurlarımıza iyi bir
gazete okutabilmek için tüm ekipteki arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Biz İsviçre`de yayın yapan geçici bir gazete değil, kalıcı bir gazete olmayı hedefliyoruz. Sizlerden tek isteğimiz bizi okuyarak bize destek vermeniz. Çalışmalarımız hakkında bizlere yardımcı olmak istiyorsanız lütfen düşüncelerinizi bizimle paylaşın, info@pusulaswiss.ch adresine düşüncelerinizi gönderebilirsiniz.
İsviçre`de Ekonomik Kriz ve Göçmenler Son zamanların belki en çok konuşulan konularının başında küresel ekonomik kriz geliyordur. Krizden etkilenen birçok İsviçre firmasının ilk işi öncelikle bünyesinde çalıştırdıkları yabancı göçmenleri işten çıkarmak oluyor. Yapılan son araştırmalar, işsiz kalan göçmenlerin oranının İsviçreliler’e göre 3 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Tabii ki bu durum göçmen işçilerin yaşamlarını oldukça kötü şekilde etkilemektedir. Özellikle oturum güvencesinin tehlikeye girmesi, vatandaşlarımızın işsiz kalmaları durumunda en büyük sorunlardan bir tanesi oluyor.
Peki hiç düşündük mü biz bu ülkeye neler veriyoruz ve karsılığını nasıl alıyoruz.? Kendi imkanlarımızı kullanarak İsviçre`de sağlam bir eğitim almazsak, zor işlerin bir numaralı adamı haline geliyoruz. Fabrikalarda en çok göçmenlerin çalışmasının sebebi de budur. İsviçre`nin uygulamış olduğu göçmen politikasında ülkeye göç eden yabancılar için düzgün bir eğitim sistemi yoktur. Kendimizi geliştirebileceğimiz mesleki ya da dil kurslarına ancak kendi imkanlarımızı zorlarsak gidebiliyoruz. Bunun yanısıra Türkiye`den gelen ve yüksek eğitim yapmış olan vatandaşlarımızın diplomaları da tanınmamaktadır. Hatta diplomaların tanınması için özel bir sınav sistemi dahi düşünülmemiştir. Her şeyi bir kenara bırakın, aynı işte çalışan iki farklı kişinin maaşları bile farklıdır. Norveç, ülkeye kabul edilen göçmenleri hemen dil
eğitimine tabi tutarak, iki yıl boyunca tüm ailenin eğitim ve bazı temel giderlerini karşılamaktadır. Bizler burada kendi kaderimizle başbaşa bırakılıyoruz. Bütün bu sorunları yaşarken tartışılan başka konularda halkımızın moralini bozmaktadır. işsizliğin ve işten çıkarılmanın en büyük kurbanı olan vatandaşlarımız IV konusunda da zor günler geçirmeye hazır olsunlar. İsviçre basınında çıkan haberlere bakacak olursak IV`dan en çok Balkan ülke vatandaşlarının ve Türkler’in emekli oldukları lanse ediliyor. Özellikle Arnavutluk ve Makedon göçmenlerin çok yoğun bir şekilde IV`dan emekli oldukları ve bu konunun üzerine gidilerek gerekli önlemlerin alınması isteniliyor. İsviçre`nin en zor ve ağır sektörlerinden birisi inşaat sektörü. Bu sektörde çalışan insanlar en çok Arnavutluk, Makedonya ve Türkiye`den gelen göçmenler. Sizce IV`dan emekli olan ülkeler sıralanırken bir yerde hata yapılmış mı? Çalıştıkları sektöre bakacak olursak bu insanların sakatlıktan emekli olmaları son derece normaldir. Bazı sektörler için özel önlemler alınmalı hatta onların emeklilik yaşları daha öne çekilmelidir. İsviçre pasaportları biyometrik olsun mu? tartışmaları sürerken şimdi de ülkede yaşayan göçmenlerin kimlikleri biyometrik yapılmak isteniyormuş. Schengen`e üye olan ülkeler kendi sınırlarında yaşayan göçmenlere biyometrik kimlik uygulaması yapmak zorundalarmış. Ancak Unia`nın gazetemizde yer alan haber sayfasında şimdiye kadar bu uygulamanın hiçbir Schengen ülkesinde gerçekleştirilemediğini yazıyor. Bu konuda ve diğer önemli konulardaki yorumları gazetemizde yer alan UNIA haber sayfasında bulabilirsiniz. Diğer yandan tüm bu haksızlıklara karşı sendikanın 19 Eylül tarihinde Bern`de yapacağı mitinge tüm okurlarımızın ilgi göstermesini bekliyoruz. Bizler orada olacak haksızlıklara karşı sesimizi yükselteceğiz. Saygılar 912
Resmi Partnerlerimiz
Bernstrasse 88 • 8953 Dietikon • Tel: +41 44 745 90 90 • E-Mail: info@media-com.ch • www.media-com.ch
Kominikasyon Güvenlik sistemleri Santral sistemleri Artık Mediacom Yanınızda! Şirketiniz için gerekli olan tüm teknik işlerde bizi aramanız yeterli. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 2
26.08.09 05:09
Canan Kredit / Sıddık Canan • Walenbüchelstrasse 1-3 • 9000 St. Gallen
Telefon: +41 (0) 71 278 01 62 Mobile: +41 (0) 76 365 30 60 +41 (0) 79 350 69 99 Telefax: +41 (0) 71 278 01 64 E-Mail: info@canankredit.ch Web: www.canankredit.ch
Yeni Şubemiz: Hellgasse 42 • 6460 Altdorf • Tel.: 041 871 47 47 • Mobile: 076 578 61 61
Kararınızı verin gerisini bize bırakın! Tüm Kredi ihtiyaçlarınız için bizi aramanız yeterlidir!
Araç kredisi
24 Saat Ücretsiz Arayabileceğiniz Acil Kredi Hattı
Konut kredisi
0800 26 27 28
Kredi Miktarı, Faiz Oranları ve Aylık Ödemeler Kredi Miktarı
1 Yıllık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)
36 Aylık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
60 Aylık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
10000
521.00
876.75
1527.20
320.20
2594.00
209.90
20000
1041.40
1753.45
3056.20
640.45
5188.00
419.80
30000
1562.40
2630.20
4583.40
960.65
7782.00
629.70
40000
2082.80
3506.90
6112.40
1280.90
10379.00
839.65
50000
2603.80
4383.65
7639.60
1601.10
12973.00
1049.55
Dikkat: Kredi tabelasında verilen tüm rakamlar %9.9 faiz oranıyla hesaplanmı tır. Faiz oranları ki inin siciline ve durumuna göre de i kenlik göstermektedir.
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 3
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Tatil kredisi
26.08.09 05:09
4
İSVİÇRE HABERLERİ
Sigara Tiryakileri Devlete Ucuza Geliyor Artık dünyanın birçok yerinde toplum içinde sigara içmek yasaklandı. Bu yasak gerçekten iyi bir şey mi? Kısa bir süre önce Türkiye’de de katı bir sigara yasağı konularak lokantalarda bile sigara içilmesine izin verilmiyor. Böylelikle sigara içici topluma karşı zaferler sürüyor. İstatisDeutsche sung
Zusammenfas-
Aus dieser Studie mit dem Titel «Tabakbedingte Todesfälle in der Schweiz» geht unter anderem hervor, dass in der Schweiz jährlich über 9000 Personen an den Folgen des Rauchens sterben. Das sind 15 Prozent aller Todesfälle. Je 41 Prozent entfielen auf Herzkreislaufkrankheiten oder Krebs, inklusive Lungenkrebs. Die restlichen 18 Prozent sind auf Lungenkrankheiten ohne Lungenkrebs zurückzuführen. Gemäss einer anderen Studie der Universität von Helsinki leben Raucher im Schnitt sieben bis zehn Jahre weniger lang als Nichtraucher. Die Website des Bundesamts für Gesundheit (BAG) ist zwar vollgestopft mit Informationen über das Konsumverhalten von Rauchenden, das Passivrauchen,
tik Bakanlığı’nın güncel anketinde, ‘‘İsviçre’de önlenebilinecek ölüm vakalarının sebebi sigara.’’ sonucu var. Böylelikle, bu yasak maratonunda sigaranın çıkardığı maliyetler gözler önüne serilmiş oluyor. ‘‘İsviçre’deki Tütüne Bağlı Ölüm Vakaları’’ başlıklı anketten, her yıl İsviçre’de 9000 kişinin sigara sonucuyla öldüklePr ävent i o nsp r o gr amm e oder tabakbedingte Todesfälle. Nur über die Kosten des Tabakkonsums ist kaum etwas in Erfahrung zu bringen. Die einzigen Schätzungen gehen auf das Jahr 1995 zurück und sind daher heute kaum mehr brauchbar. . Gemäss der Schweizerischen Sozialversicherungsstatistik beliefen sich 2006 die jährlichen durchschnittlichen Altersrenten der Pensionskassen auf 30’522 Franken. Ein Rentner belastet also die Sozialwerke im Schnitt mit 53’514 Franken im Jahr. Geht man nun davon aus, dass Raucherinnen und Raucher gemäss der Helsinki-Studie im Schnitt sieben bis zehn Jahre weniger lang leben als Nichtraucher, sparen die Schweizerischen Sozialversicherungen pro Raucher 374’598 bis 535’140 Franken.
ri ortaya çıktı. Bu oran toplam ölüm oranının %15’ini oluşturmakta. Her 41. kişinin kalp ve kan dolaşımı hastalıklarından veya akciğer kanserinden öldüğü söyleniyor. Geriye kalan %18’lik oran, akciğer kanserinin dışında oluşan akciğer hastalıklarına yakalanmıştı. Helsinki Üniversitesi’nin yaptığı bir anket sonucunda, sigara içicilerinin sigara içmeyen kişilere nazaran yedi ve on yıl daha az yaşadığı ortaya çıktı. Geçmişte yapılmış tahminler artık kullanılmayacak bir hal aldı Sigara içicilerinin genel anlamda halk ekonomisine ve sosyal sigortalara çıkardıkları masraflar, neredeyse tahmin edilemeyecek bir duruma geldi. İsviçre Sağlık Bakanlığı’nın web sitesinde tonlarca sigara içicisi hakkında, pasif içiciler, sigarayı bırakma programları ve tütüne bağlı ölüm vakaları hakkında bilgi veriliyor. Web sitesinden tütün kullanımının masrafları hakkında bilgi verilmiyor. Bu konuda, 1995 yılında yapılan tahminle de artık günümüzde pek fazla işe yaramıyorlar.
da on milyon Frank tasarruf edebilecekleri belirtiliyor.
Bu konudaki masraflar ayrı bir konu, yapılan tasarruflar çok daha ayrı bir konudur. Sigara içicilerinin on yıl daha az yaşamaları ve buna bağlı olarak sosyal sigortalardan faydalandıkları için maddi sıkıntı çeken sosyal kurumların, yıl-
Helsinki araştırmasından yola çıkarsak sigara içicileri ortalama yedi ve on sene arası daha az yaşıyor ise İsviçreli Sosyal Sigorta Kurumları, kişi başına sigara içen bir kişiden 374.598’den 535.140 Frank'a kadar masraftan kurtulmuş
NOT:Bu makaleyi hazırlayan yazar hayatında hiç sigara içmemiş sadece bir kez esrar çekmiş. Fakat kendisi o zamanların deyimi ile çekmiş ve Bill Clinton gibi dumanı içine çekmemiş. 867
selecek. Bunlar alınacak pek çok önlemin içinde ana önlemler olacak.
(kadınlar) Frank arasında. Evli çiftler (her ikisi de emekli), ortalama 3280 Frank alıyorlar. Emeklilerin üçte biri 2280 Frank olan en yüksek maaşı alıyor. Evli çiftlerin %63’ü en yüksek maaş olan 3420 Frank alıyorlar. 869
Emeklinin maliyeti yüksek Ortalama AHV- Emekliliği şu anda yıllık 22.992 Frank’a denk geliyor. Bunun üstüne de mesleki ihtiyatın emeklilik parası ekleniyor. İsviçreli Sosyal Sigorta İstatistikleri'ne göre 2006 yılında Emeklilik Sigortası'nın ortalama yıllık yaşlılık emeklilik parası 30.522 Frank’a tekabül ediyordu. Sonuç itibariyle bir emekli kişi sosyal kurumlara yılda 53.514 masraf çıkarıyor.
oluyor. Eğer ki bir kıyaslama yaparsak, bir kemo- terapinin masrafı 100.000 Frank’ı buluyor. Tabiî ki çalışamama durumunun masraflarını da hesaba katabiliriz, ama diğer yandan da devlet hazinesinin 2 milyar Frank’lık bir tütün vergisi alması kaçınılmaz bir gerçek. Sigara içenlere böyle bir yasağın konulması, sağlıkları ve uzun yaşamaları için faydalı görünse de aslına bakılırsa sosyal kurumlar için pek de olumlu sonuçlar çıkarmıyor.
AHV’nin Durumu Kötü: 2,3 Milyar Açık AHV’nin durumu kötü görünüyor; yıllardan beri yıl sonlarında artı rakamlar veren İhtiyarlık Sigortası, 2008 yılını 2,3 milyar açıkla kapattı. Devlet Istatistik Kurumu’nun Sosyal Sigortalarla ilgili yaptığı istatistiklerinden alınan bilgilere göre 2 milyon kişinin emekli olduğu ortaya çıktı. Yine devlet istatistiklerine göre AHV (Emeklilik-İhtiyarlık Sigortası), 2008 yılında 31,6 milyar gelire karşılık, 33,9 milyarlik gider kaydetti. Giderlerin 97,5 oranındaki aslan payı emeklilere Deutsche Zusammenfassung Die AHV hat ihre Rechnung 2008 mit einem minus von 2,3 Milliarden Franken abgeschlossen - dies nach mehreren Jahren mit Gewinnen. Über zwei Millionen Menschen bekommen Rentenlohn. Die AHV hat ihre Rechnung
gitti. Giderlerin geriye kalanı yardıma muhtaç yaşlılarla, yaşlılara yardım eden organizasyonlara aitti. 2008 yılındaki gelirin %84’ü sigortalılarla işverenlerden sağlandı. Devletin, %7,5 oranında katma değer vergisi ve %1,4 oranında gazinolardan (kumarhanelerden) aldığı vergilerden elde ettiği gelirin %21’i AHV’nin gelir hanesine aktarıldı. AHV ilk kez 2002 yılında 2,3 milyar açık vermişti. Daha sonraki yıllarda ise 1,5 milyardan 2,7 milyara kadar artıya geçmiş olan olan AHV’nin, 2008 yılında yine 2008 mit einem minus von 2,3 Milliarden Franken abgeschlossen. Bei den Einnahmen stammten 84 Prozent aus Beiträgen von Versicherten und Arbeitgebern. 21 Prozent steuerte der Bund bei, 7,5 Prozent die Mehrwertsteuer und 1,4 Prozent die Spielbankensteuer.
2,3 milyar açık verdiği kaydedildi. IV (Malûllük Sigortası), yıllardan beri AHV’ye büyük bir yük oluyor. AHV üzerindeki yükünün kaldırılması amacıyla IV’nın reorganize edilmesi gerekiyor. Bunun gerçekleşebilmesi için de, 27 Eylül Halkoylama’larında halkın olumlu oy kullanması şart. Ocak 2009’da yapılan sayımlara göre 1’875’600 kişi emeklilik maaşı, 114’800 kişi de dulluk maaşı alıyor. Yani toplam olarak, AHV, 2’099’100 kişiye emekli maaşı ödüyor. Geçtiğimiz yıla oranla emeklilerin sayısı %3 (61’700) arttı. AHV ödemelerinin yarısından fazlası yurt dışına gidiyor. AHV demografik gelişimden en çok etkilenen kurum; şu anda İsviçre’de çalışan her dört kişi bir yaşlının emekli maaşını ödüyor. 2050 yılına kadar her yaşlıya karşı iki çalışan kişi olacak. Bu durum ilerde alınacak önlemleri de belirliyor: Katma değer vergileri artacak, sigorta prim fiyatlari yük-
Ortalama aylık emekli maaşı, yalnız yaşayanlar için 1971 Frank (erkekler), ile 1980
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 4
26.08.09 05:09
5
İSVİÇRE HABERLERİ Aldi`den Yeni Yatırımlar Geliyor… Aldi Suisse merkezini Jonschwil (SG)’e taşıyacak. Kantonların gerekli mercileri, Jonschwil ve Uzwil belediyeleri bina yapımı için onay verdiler. Jonschwiler Belediye Kurulu Aldi‘nin sonbahar ayında inşaata başlamak istediğini açıkladı. Jonschwil yakınlarındaki Schwarzenbach / Niederstetten Bölgesi’nde bulunan eski çakıl fabrikası alanında, Aldi’nin ana merkezi ve Aldi Suisse’in mal dağıtım merkezi kurulacak. İnşaatın yapımı için 100 milyon Frank harcama yapılacağı ve aynı zamanda 300 kişiye iş imkanı sağlanacağı belirtiliyor. Aldi, İsviçre’deki yüzüncü şubesinin açılışını temmuz sonunda yaptı. Alman alışveriş marketleri zincirinin İsviçre’ye üç buçuk senede girmesi ve bu ilkbahar döneminde rakibi Lıdl’ın da onu takip etmesiyle, İsviçreli perakende pazarında bir devrim yaşatmasalar bile hissedilebilir etkileri olduğunu söylememek yanlış olur. 854
Her İki Kişiden Birinde Domuz Gribi Korkusu... İsviçre halkı henüz bir Domuz Gribi histerisi içine girmedi, buna rağmen yapılan bir anket sonucu insanların yaşadığı korkuyu gözler önüne serdi. İnsanların bu konuda yaşadığı korkuyu doktorlar da onaylıyorlar. İsviçre’nin neredeyse yarısı Domuz Gribi”ne karşı kendisini güvende hissettiğini belirtiyordu. Yakın zamana kadar yapılan anket sonuçları İsviçreliler’in salgından korkmadıklarını ortaya çıkarıyordu; ne var ki bu korkusuzların oranı gittikçe gerilemeye başladı: Daha iki ay öncesine kadar halkın %64’ten fazlası Domuz Gribi hastalığının yaratacağı etkilerden korkmadıklarını ve anlamsız bulduklarını belirtmişti. Son günlerde ise durum tersine dönmeye başladı. 852
Kanton Waadt’da Kurt Avı Son haftalarda kurtların Bern, Freiburg, Luzern ve Wallis Kantonları’nda koyun sürülerine saldırmaya başladığı haberleri geldikten sonra, Waadt’te de bir kurt saldırısının meydana geldiği haberi ulaştı. Grand Muveran bölgesinde bu kurt iki tane keçiye saldırdı. Waadt bölgesindeki orman görevlilerinin verdiği habere göre son bahardan beri kurtlar, komşu eyaletler Bern ve Freiburg da bile toplam 38 tane koyun parçaladı. Koyunların sahipleri gerekli önlemleri almadıklarından bu hayvanlar kolayca öldürürüldüler. Waadt’li orman görevlileri, Waadt bölgesinde besi hayvanı yetiştiren kişileri bu yüzden yazılı bir şekilde uyarıyor ve sürülerinin güvenliği için gözlerini dört açmalarını tavsiye ediyor. Luzern Kantonu’nda kurtları vurmak serbest Temmuz
ayı
ortalarında
Wallis’deki yetkili makamlar, bir kurdu vurma için talep edilen izni kabul etmediler. Çünkü hayvanları besleyen kişinin yeteri kadar güvenlik önlemi almadığını savundular. Luzern’daki yetkili makamlar, Entlebuch’da bir sürü sahibine, yeteri kadar güvenlik önlemi almamasına rağmen sürüsüne saldıran kurdu vurma izni verildi. Yetkili makamlar bu kararlarını 200 yıl sonra 2009’un ilkbahar ayında Luzern’a göre döndüğünü ve bu yüzden kurt konseptinin henüz tutarlı bir şekilde uygulanmadığını söylediler. 837 Deutsche Zusammenfassung Nachdem Wölfe in den letzten Wochen in den Kantonen Bern, Freiburg, Luzern und Wallis Schafherden attackiert haben, vermeldet nun auch die Waadt einen Angriff eines Wolfes. Alle getöteten Tiere seien dem Wolf schutzlos ausgeliefert gewesen, da die Züchter keine Mass-
nahmen getroffen hatten.Der Waadtländer Wildhüter appellierte deshalb an die Wachsamkeit der Waadtländer Züchter und forderte sie in einem Brief auf, alle nötigen Vorkehrungen zum Schutz der Herden zu treffen. Im Wallis hatten die Behörden Mitte Juli eine Abschussbewilligung für einen Wolf verwe-
igert, weil der betroffene Züchter keine Schutzmassnahmen getroffen hatte. Im luzernischen Entlebuch wurde der Abschuss eines Wolfes derweil bewilligt, obwohl die angegriffenen Herden nicht genügend geschützt waren.
İsviçre’de Yaz Ayları Boşanma Mevsimi... İsviçreliler en çok yaz aylarında boşanıyorlar... Bern - İsviçreli çiftlerin tatil zamanlarında birbirlerine tahammülleri iyice azalıyor olmali ki boşanmalar da özellikle uzun yaz tatillerinde bir hayli artıyor. Bunu, cüzdanlarını bu aylarda tıka basa dolduran boşanma avukatları da tasdikliyor. Bilgisayar çağının çiftleri için boşanmak artık zor da değil, rutin bir iş; İsviçreli’lerin para kazanma konusundaki yaratıcılıkları dünyaca meşhurdur: İsviçreli boşanma avukatı Roger Groner, birbirlerine tahammülleri kalmayan çiftlere, web sayfasından tekrar özgürlüklerine kavuşma çabalarında refakat ediyor. Boşanma avukatı Groner’in web sayfası para basıyor adeta. Avukat bütün yaz ellerini ovuşturuyor olmali ki, diyor ki: “Yaz aylarında müşterilerimin sayısı %50 artıyor.” İstatistikler Av. Groner’i doğruluyor Ağustos ve eylül aylarındaki boşanmalar diğer ayları ikiye katlı-
yorlar: Devlet İstatistik Kurumu 2008 eylül ayında 2500 boşanma kaydetti (boşanma tarihine kadar iki aylık düşünme zamanı var, bu da çiftler arasında boşanma kararının yaz aylarında alındığını gösteriyor), buna karşılık aynı yılın haziran ayında ise sadece 1000 boşanma kaydı var (çiftler soğuk aylarda daha az boşanma kararı almışlar). Eğer çiftler maddi konularla çocukların bakımı üzerinde anlaşırlarsa, dünyanın herhangi güneşli bir ülkesinde, denizin iyot kokularını içlerine çekerek, sıcak kumların üzerinde, bıktıkları ya da artık istemedikleri eşlerini başlarından atabiliyorlar ve özgürlüklerine tekrar kavuşabiliyorlar. Hem de internette boşanmak sadece 1000 Frank. Oysa internet dışındaki boşanmalarda avukatlar ortalama 2500 Frank istiyorlar. Elbette ki web sayfasından eşleri özgürlüğüne ucuz ve rahat bir şekilde kavuşturan Avukat Groner, İsviçre Avukatlar Birliği’ni hoşnut etmiyor. Avukatlar Birliği Başkanı Michael Hüppi, “Bu ça-
Deutsche Zusammenfassung Im Sommer lösen Schweizer Ehen am häufigsten auf Ferienzeit ist eine Belastung für Ehepaare. Vor allem im August und September, nach Ablauf der zweimonatigen Bedenkfrist, ist lışma şeklini güvenli bulmuyoruz.” diyor ve özellikle çok karmaşık boşanma davalarında avukat-
die Anzahl der Scheidungen teils doppelt so hoch wie in anderen Monaten. Das Bundesamt für Satatistik registrierte im September 2008, 2500 Scheidungen (im Juli nur 1000).
larla yüzyüze temasların önemine de değiniyor. 855
KATİNE
RIN DİK IRIMCILA
YAT
BU FIRSATI KAÇIRMAYIN!
İSVİÇRELİ BİR MOBİLYA MAĞAZASINI SATIN ALABİLİR VEYA ORTAK OLABİLİRSİNİZ... Zürihte hizmet veren mağazamız yüksek kazançlı ve iyi bir müșteri potansiyeline sahiptir... Ciddi yatırımcıların dikkatine!
Email : bruno.wohnstil@gmail.com
(Bașvurular gizli tutulacaktιr.)
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 5
26.08.09 05:10
6
İSVİÇRE HABERLERİ
IV Şefi: “En Sahtekârlar Türkler ve Yugoslavlar!” Alard du Bois-Reymond, malullük sigortasının suiistimal edilmesine karşı savaş açtı. Bu sosyal kurumu tekrar sağlıklı hale getirmek için sadece bu uğraş yeterli olmayacak. Malullük sigorta şefi, vergileri de arttırmak istiyor. 27 Eylül’de halk kararını vermek zorunda kalacak: Malullük sigortası yararına alınan katma değer vergi oranı %7,6’dan %8’e çıkarılmalı mı? Sigortanın şefi Alard du BoisReymond’da göre başka bir şansları yok. Bois-Raymond’a göre, eğer ki halk yapacağı oylamada ‘‘hayır’’ cevabını Deutsche Zusammenfassung
Am 27. September muss das Volk entscheiden: Soll die Mehrwertsteuer zugunsten der Invalidenversicherung von 7,6 auf 8 Prozent angehoben werden? Alard du Bois-Reymond will bei der Invalidenversicherung Missbrauch bekämpfen. Um das Sozialwerk gesund zu machen, reiche dies jedoch nicht: Der IV-Chef will die Steuern erhöhen. Die Frage, ob nicht zuerst die Missbräuche
verirse o zaman durum gerçekten kritikleşecek. Bois, ‘‘ ‘Hayır’ cevabı ile bizi tehlikeye sokabilir, yani IV ve AHV, emeklilik paralarını ödeyemeyecek duruma gelebilirler.’’ dedi. Bu vergi artışının alım gücüne aşırı bir etki göstermeyeceği de özellikle belirtildi. Halktan gelecek bir ‘‘Evet’’ cevabı ile malullük sigortasına sağlanacak ek finansman nedeniyle 100 Frank’lık bir satış ürününe sadece 40 Frank ekleneceği açıklandı. Gıda ürünlerinde ise yapılacak bu zam daha da küçük olacak, yani indirgenmiş vergi oranı sadeausgemerzt werden müssten, bevor der Bund mehr Steuern verlangt, verneint der IV-Chef. «Ich warne vor dem Kurzschluss, über Betrugsbekämpfung alleine könne die IV finanziell genesen.» Die Betrugsquote belaufe sich auf etwa 1 Prozent; würde diese auf Null gesenkt, könne man gerade mal 50 Millionen Franken sparen – bei einem jährlichen Defizit von 1,4 Milliarden Franken. Auch das
ce %0,1 artırılacak. Sadece sahtekârlığa açılan savaş yeterli değil ‘’Devletin vergi artırımından önce ilk olarak suiistimalleri gün yüzüne çıkarması daha doğru olmaz mı?’’ sorusuna, Malullük Sigortası şefi ‘’hayır!’’ cevabını verdi ve açıkladı: “...sahtekârlığa açılan savaş ile bu sigorta finansal anlamda düzelebilir fakat ortaya çıkabilecek kısa devreden uyarıyorum.’’ Sahtekârlık oranı %1 olarak «Ausländerproblem» bei der IV spricht Du Bois-Reymond an: «Wir haben in der Tat Indizien dafür, dass es bei bestimmten Nationalitäten mehr Betrügereien gibt, insbesondere bei Türken und ExJugoslawen.» Er betont jedoch, dass die Dimensionen im Auge behalten werden müssten: Die Masse der Rentner seien jedoch Schweizer und lebten in der Schweiz: Nämlich 200’000 Personen.
belirlendi. Eğer ki bu oran sıfırlanırsa yaklaşık 50 milyon Frank tasarruf yapılabilir. Buna karşın oluşan yıllık açık 1,4 milyar Frank’ı buluyor. Bois-Reymond, malullük sigortasında her şeye rağmen sahtekârlıkların gün yüzüne çıkması için her şeyi yapacaklarını belirtti. Kendisi Aargau Gazetesi’ne verdiği demeçte, ‘‘Biz neredeyse bir senedir sigorta sahtekârlıklarını şimdiye kadar yapılmamış şekilde açıklığa kavuşturmaya çalışıyoruz.’’ dedi. Bunun yanı sıra sigorta sahtekârlarının izini daha detaylı takip etmek için
yurt dışında bile dedektiflerin devreye sokulduğunu belirtti. Du Bois-Reymond, ‘‘yabancı kökenli insanların oluşturduğu sorunu’’ da dile getirdi: ‘’Sahtekârlık olaylarında hangi ülkenin insanlarının daha ağır bastığına dair elimizde sağlam kanıtlar var; bunlar Türkler ve eski Yugoslavya vatandaşları. Yine de olaya toplam bir rakamdan bakılırsa, emeklilerin büyük çoğunluğunu İsviçreliler teşkil ediyor. Malulen emekli kişilerin 200’000’i kişi İsviçre’de yaşıyor.’’ şeklinde açıklama yaptı.
İsviçre’nin En Popüler İsimleri İsviçre’nin Almanca konuşulan bölgesinde yaşayan insanların geçen sene isimler konusunda yaptığı seçimlere bakılırsa, bu insanların çizgi film kahramanlarını veya bilgisayar oyunu karekterlerini örnek alarak çocuklarına isim verdiklerini söyleyebiliriz. 2008 yılında İsviçre’nin Almanca konuşalan kesimindeki insanların çocuklarına verdikleri top on listesindeki favori isimlerden ikisi Lara ve Tim.
İstatistik Bakanlığı BFS’nin yaptığı açıklamada, bu bölgede bir zamanlar Lena isminin rağbette olduğu ve şu an onun yerine Lara isminin aldığı belirtildi. En çok beğenilen bayan isimlerinin ilk altısı arasında Sara, Leonie, Laura ve Nina yer alıyor. Erkek çocuklarına severek verilen Tim adı geçen yılki pozisyonunu korumayı başardı. Tim adının hemen ardından Luca, Leon, David, Noah ve Nico yer alıyor.
Deutsche Zusammenfassung
Wenn man die beliebtesten Vornamen in der Deutschschweiz des vergangenen Jahres anschaut, könnte man meinen, die Deutschschweizer hätten eine Vorliebe für Comic- und PC-Spielfiguren. Lara und Tim haben 2008 die Hitparade der beliebtesten Vornamen bei Neugeborenen in der Deutschschweiz angeführt. Lara verdrängte in der Deutschschweiz die letztjährige Spitzenreiterin Lena auf den zweiten Platz, wie das Bundesamt für Statistik. Das BFS wertet seit 1987 im Rahmen der Analyse der natürlichen Bevölkerungsbewegung die Vornamen der in der Schweiz geborenen Kinder aus. Im letzten Jahr wurden insgesamt 76’691 Lebendgeburten registriert. Davon waren 37’142 Mädchen und 39’549 Knaben.
Romandie Bölgesi’nin favorileri: Emma ve Nathan 2006 yılından beri Romandie Bölgesi’nde en çok tutulan kız ismi Emma oldu. Sıralamanın devamında Chloe, Eva, Clara, Lea ve Sara yer alıyor. Erkek isimlerinde ise geçen yılki şampiyon “Nathan’’ bu yıl da yerini korumayı başardı. Sıralamanın devamında ise Luca, Lucas, Maxime, Thomas ve David yer alıyor. Tessin Bölgesi’nin favorileri: Giulia ve Alessandro İtalyan Bölgesi’nin en çok sevilen kız isminin “Giulia’’ olduğu ortaya çıktı. Geçen yılın şampiyonu Sara, bırakın ilk üçe girmeyi altıncı sıralara kadar düştü. Martina, Alice, Emma, Elisa ve Alessia ilk altıya giren isimler oldu. Erkek isimleri arasında iki yıldır beğeniyle kullanılan Alessandro isminin hemen ardından Matteo, Leonardo, Mattia, Davide ve Gabriel yer alıyor. Romanca İsviçre’nin favorile-
ri: Giulia und Gian Romanca konuşulan bölgedeki düşük doğum oranları yüzünden kullanılan isimlerde sürekli değişilik yaşanıyor. 2008 senesinde rağbet gören kız isimleri Giulia, Lina ve Lorena ön sıralarda yer alırken erkek çocuklarına daha çok Gian, Nevio ve Simon adları kullanıldı.
BFS, 1987 yılından bu yana toplumdaki değişiklikleri analiz ederek İsviçre’de dünyaya gelen çocuklar için verilen isimleri inceliyor. Geçen seneki doğum oranı 76.691 olarak kaydedildi. Bu orandan 37.142’sinin kız, 39.549’unun da erkek olarak bellirlendiği söylendi. 858
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 6
26.08.09 05:10
DİKKAT: Yarışmaya katılmak için son gün 21 Eylül 2009
Fotoğraf Yarışması! Tüm Pusula okurlarının dikkatine! Yarışma şart la
1
2 3
: resimiz d a u r u Başv
si Gazete Pusula ilim köşesi at Benim t . 88 Bernstr ikon iet swiss.ch la u s 8953 D u p tilim@ enimta b : l i a E-M
rı:
Katılımcıların 18 yaşını bitir miş olması gerekiy or. Çekilen fotoğ rafların görün tü kalitesinin yü ksek olması g erekiyor. Fotoğrafların bizzat yarışm acı tarafından çe kilmiş olması gerekiyor.
Dikkat: Gazetemize ulaşan tüm fotoğraflar ön jüri tarafından seçilecek ve finale kalan tatil resimleri okurlarımızın gönderecekleri kısa mesajlarla belirlenecektir. En çok SMS alan tatil resmi birinci olacaktır. Başka yerler yerlerden alındığı anlaşılan çalıntı fotoğraflar yarışma dışı bırakılacaktır bırakılacaktır.
MyTatil Travel Services GmbH - Bernstrasse 88 - 8953 Dietikon/ZH Tel.: +41 (0)43 322 97 97 - Fax: +41 (0)43 322 97 99
www.mytatil.ch
Önemli not: My Tatil tarafından verilecek olan İstanbul tatili yüksek sezon içinde geçerli değildir.
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 7
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
İlginizi çekeceğini düşündüğümüz bir yarışma düzenledik. Yarışmamızın sponsoru olan MyTatil tarafından birinci gelen okurumuza iki kişilik İstanbul tatili hediye edilecektir. Fotoğraf yarışmasına katılmak isteyen okurlarımız tatil resimlerini en geç 21 Eylül 2009 tarihine kadar bize yollamak zorundalar. Başvurular E-Mail ya‘da Posta yoluyla yapılacaktır.
26.08.09 05:10
8
İSVİÇRE HABERLERİ
Mega TIR’lar İsviçre’den Geçemeyecekler Bu aralar Avrupa Birliği’nde 60 ton ağırlığında olan ‘‘Mega TIR’ların” iznine yönelik müzakereler sürüyor. Warner’in değimine göre bu mega ağır vasıtalar yollarda hasar oluştuyorlar ve buna bağlı olarak da masrafların ardı arkası kesilmiyor. Alp Dağları bölgesinde, cumartesiyi pazara bağlayan gecelerde birçok uyarı ateşi yakılıyor. Bu uyarı ateşleri şu aralar Avrupa Birliği Ülkeleri’nde test edilen 60 ton ağırlığındaki TIR’ları protesto etmek için yakılıyor. Buna benzer bir eylem Basel’da da gerçekleşti. Uluslararası Alp Dağlarını Koruma Komisyonu sözcüleri (CIPRA), 60 ton ağırlığındaki bu ‘‘Mega Tır’lar’’a ilişkin yeni bir alt yapı çalışması için yüksek masraflar gerektiğini sinirli bir şekilde dile getirdiler. Ayrıca Alp Dağları Komisyonu’na göre bu Tır’lar, İsviçre’de yasadan beklenen Alp transit trafiğinin yer değiştirmesini engellemiş oluyorlar. Her yerde sıkıntı yaşanıyor Alp Dağları Komisyonu, aynı zamanda kentsel yığışım alanlarının da bu durumdan rahatsız olacağını Communiqué’ye bildirdi.
Bu rahatsızlığı dile getirmek için Basel’da bir uyarı ateşi yakıldı. Bununla birlikte Basel Valisi Guy Morin, yaptığı bir konuşmada Alp Dağları girişimcilerine diğer bölgelerde de trafiğe yönelik yapılan sıkıntının farkına varıp bir şeyler yaptıkları için teşekkür etti. Bakanlar Kurulu üyesi Anita Lachenmeier (Yeşiller/BS) ve Alp Dağları girişiminin müdürü Alf, 60 tonluk TIR’lara karşı çıktıklarını belirttiler. 30 tane uyarı ateşine karşı çıkılıyor ‘‘Alp dağlarında ateş’’ başlığı altında bir koordinasyon yapan CIPRA’nın verdiği bilgiye göre, cumartesi akşamları Alp Bölgesi’nde 30 tane uyarı ateşi yakılacağı belirtildi. İsviçre’nin dışında Avusturya, Almanya, İtalya ve Slovenya da bu eyleme katılacak. Bu uyarı ateşleri 1988 yılından bu yana her ağustos ayının ikinci hafta sonunda yakılıyor. Bu eylem, Graubünden’deki Elektrik Santralı Projeler’ine karşı yapılmış ve başarılı bir sonuç elde edilmişti. Bu eylemlerle Alp Dağları alanındaki doğa ve kültür miraslarıyla, çevre sisteminin yok edilmemesinin simgelenmesi amaçlanıyor. 859
İsviçre, Dünyayı Ağır Silahlarla Donatıyor! 2009 yılının ilk yarısında İsviçre’nin savaş ürünleri ihracatı, başta ağır silahlar olmak üzere biraz gerilemişti. İsviçre, İsrail’den sonra dünyanın ikinci büyük silah ihracatçısı ülkesi sıfatını koruyor.
İsviçre Dünya İnsanlarını Ağır Silahlarla Donatıyor… Geçtiğimiz yıl İsviçre ağır silah ihracatında doruk noktasına ulaşmıştı. 2009’un ilk yarısında silah ihracatı biraz gerilemişti: Federal Gümrük Müdürlüğü’nün (EWZ) istatistiklerine göre yılın ilk yarısında, 331,4 milyon Frank tutarında ağır silah ihraç edildi; yani geçtiğimiz yılın aynı periyodundaki ihtracattan 16 milyon Frank daha az, ya da oran olarak belirtmek gerekirse, %4,8 oranında azaldı. Yılın ilk yarısının en büyük müş-
Deutsche Zusammenfassung Im Alpenraum werden mehrere Mahnfeuer entzündet. Sie stehen dieses Jahr im Zeichen des Widerstandes gegen die 60-Tonnen-Lastwagen, die derzeit in EU-Ländern getestet werden. Eine Aktion fand auch in Basel statt. Die bis zu 60 Tonnen schweren «Megatrucks» würden eine neue Strasseninfrastruktur mit immensen Kosten verlangen, rügte die Internationale Alpenschutzkonvention (CIPRA). Gegen 60-Tönner Stellung nahmen zudem Nationalrätin Anita Lachenmeier
Köpek Saldırıları Her Geçen Gün Artıyor!
terileri Almanya, Danimarka ve Suudi Arabistan oldular. Suudi Arabistan bu yılın ilk yarısında İsviçre’den ağır silah ithalatını 947’859 Frank’tan 34 milyon Frank’a yükseltti.
Kantonların, 2008 yılında yaptığı araştırmanın sonucuna göre, köpek saldırılarına daha çok çocuklar maruz kalıyorlar.
Yeşiller’den sert tenkit…
Araştırmanın ortaya çıkardığı rakamlar basına sırasıyla şu şekilde yansıtıldı:
İhracatın hafif geri gitmesine rağmen İsviçre, dünya insanlarını silahlandırmada bir hayli başarılı. Sadece İsrail, dünya insanlarını İsviçre’den daha çok silahlandırabiliyor. İsviçreli Yeşiller’in ‘Askeriyesiz bir İsviçre (GSoA)’ grubu, silah ihracaatını sert eleştiriyor. GSoA’ya göre İsviçre, ağır silahlarını insan haklarını çiğneyen, ya da çatışmalara neden olan ülkelere ihraç ediyor. GSoA, halkı 29 Eylül referandumlarında, ‘’für ein Verbot Kriegsmaterial-Export (Savaş ürünleri ihracatına yasak)’’ başlıklı tasarıya « JA !» demeye davet ediyor. 850
(Grüne/ BS) und Alf Arnold, Geschäftsführer der Alpen-Initiative. Laut der CIPRA, die unter dem Titel «Feuer in den Alpen» die Höhenfeuer koordiniert, sind für Samstagabend im Alpenraum gegen 30 Höhenfeuer angekündigt. Ausser der Schweiz sind bei der Aktion auch Österreich, Deutschland, Italien und Slowenien mit dabei. Gesetzt werden soll damit ein Zeichen für die Erhaltung des Natur- und Kulturerbes des Alpenraums und gegen Zerstörungen des Ökosystems.
Kanton Zürich’te 2007 Mayıs ayından, 2009 Nisan ayına kadar yapılan araştırmadan çıkan değerlendirmeye göre, yaşanan köpek saldırılarının %12’sinin çocuklara yönelik olduğu belirlendi. 2008’de 564 köpek saldırısı yaşandığı ortaya çıktı. Aargau Kantonu Veteriner Hekimi, geçen sene 179 kişinin bir köpek saldırısına uğradığını ve ısı-
rıldığını açıkladı. Her altıncı saldırıdaki mağdur kişinin 16 yaşından küçük olduğu belirlendi. 2009 yılının ilk altı ayında ise 72 kez yaşanan köpek ısırma vakasının her üçüncü kişisinin yine küçük çocuklar olduğu açıklandı Luzern Kantonu’nda ise 2008 yılı için yapılan araştırmada, 292 köpek saldırısı tespit edilirken, çoğu köpeğin saldırgan yapıda olduğu belirlendi. 130 kişi köpek tarafından ısırıldı, 12 yaşından küçük 22 çocuğun ise köpek ısırmasıyla yaralandığı belirlendi. St. Gallen Kantonun’da ise 2008 yılı köpek saldırı vakaları 148 olarak kaydedildi. Her dördüncü kişinin 15 yaşından küçük olduğu belirlendi. Hatta on vakada,
bir ve beş yaş arası çocukların bir köpeğin saldırısıyla yaralandığı tespit edildi. 841 Deutsche Zusammenfassung Die noch unveröffentlichten Zahlen der Kantone zu Hundebissen auf Menschen im Jahr 2008 zeigen, dass bei überdurchschnittlich vielen Hundeattacken Kinder die Opfer sind. Im Kanton Zürich zeigt eine interne Auswertung von Mai 2007 bis April 2009: In 12 Prozent der Vorfälle waren Kinder die Opfer. Im Kanton Aargau registrierte die Kantonstierärztin im vergangenen Jahr 179 Hundebissfälle beim Menschen. In jedem sechsten Fall war ein Kind bis 16 Jahre betroffen. Im Kanton Luzern verzeichnet man 2008 insgesamt 292 Meldungen über Hundebisse und allein 22 Kinder waren jünger als 12 Jahre – jedes fünfte Opfer war also ein Kind. Im Kanton St. Gallen gab es im vergangenen Jahr 148 gemeldete Fälle – in jedem vierten Fall waren Kinder bis 15 Jahre die Opfer
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 8
26.08.09 05:10
9
İSVİÇRE HABERLERİ
Malûlen Emekli Olanlar Sürekli Artıyor !! Malûllük Sigortası ile ilgili aktüel istatistik sonuçları, şaşırtıyor; örneğin İsviçre toplumunun %40’ı psikolojik rahatsızlıklar yüzünden malulen emekli olmuşlar. 50 yaş üzeri erkekler, malullük sigortasında en büyük grubu oluşturuyorlar. Aynı zamanda eğitim seviyesi düşük olan bir kişinin daha iyi bir eğitim alan kişiye göre malullük sigortasından yararlanma riski daha büyük. Sigortalıların çoğu ise psikolojik sebepler yüzünden bu sigortadan emekliliğe uygun görüldü. İstatistiklerden çıkan bilgiye göre, malullük sigortasından 1985 yılında 135’000 kişi emekli olmuşken, 2006 senesinde 298’000 kişiyle bu rakam ikiye katlandı. 2008 senesinde ise bazı çeşitli tasarruf önlemleri yüzünden 294’000 kişiye düşürüldü. Mallülen emekli olma ihtimali, 1992’den 2007 senesine kadar %3,2’den 5,3’e kadar çıktı. Malullük sigorta hizmetinden yararlanan kişiler toplanırsa, 2007 senesinde 490’000 kişinin emekli olduğu gerçeğiyle karşı karşıya
kalınır; yani on sene önceki sayıya göre 50’000 kişilik bir artış ortaya çıkar. Her dört emekliden üçü tam emekli statüsünde 2008 senesinde malullük sigortasından emekli olan kişilerin %86’sı İsviçre’de, %14’lük oran yurt dışında yaşamaktaydı. Bu orandaki kişilerin dörtte üçü tam emekli maaşı, yani yaklaşık 1800 Frank alıyor. Bu rakamı alabilmek için ise kişinin çalışmaya en az %70 oranında uygun olamadığına dair rapor alması gerekiyor. İsviçre’deki malullük sigortasından (IV) emekli olan kişilerin %54’ü erkek. Erkeklerin bu sigortadan emekli olma ihtimali kadınlara göre daha yüksek. Emeklilik yaşına varmadan erkeklerin %18’si, kadınların da %12’si yine bu emeklilikten yararlandılar. Son on yılda ise psikolojik rahatsızlıktan kaynaklı zorunlu emeklilik durumları oldukça büyük artış gösterdi; %30’dan %40’a kadar bir artış gözlemlendi. Oranın üçte birini yabancılar oluşturuyor
Bu sigortanın toplam emekli sayısının üçte birini yabancılar oluşturuyorlar. 2007 senesinin rakamlarına göre %28’ini İtalyanlar, %8’ini Yugoslavya, Portekiz, İspanya ve Türkiye vatandaşları oluşturuyor. Oldukça yüksek olan bu emeklilik tipinin büyük bir oranını eski Yugoslavya vatandaşlarının oluşturmasının sebebini hükümet, bu kişilerin daha çok kalifiye olmayan veya inşaat işlerinde çalışmalarından kaynaklandığını savunuyor. Onların sakatlık riskinin daha iyi bir eğitim alıp büroda çalışanlara göre beş kat daha fazla olduğu belirtildi. 872 Deutsche Zusammenfassung Neuste Statistiken bringen bemerkenswerte Einblicke in die Invalidenversicherung. Zum Beispiel: 40 Prozent der Bezüger sind aus psychischen Gründen bei der IV. Männer über 50 sind die grösste Bezüger-Gruppe. Personen mit tiefem Ausbildungsniveau haben tendenziell ein höheres «IV-Risiko» als Gutaus-
gebildete. Viele Bezüger wurden aus psychologischen Gründen «berentet».54 Prozent aller IV-Rentner in der Schweiz sind Männer. Deren Wahrscheinlichkeit, eine Rente zu beziehen, lag gesamthaft um einen Fünftel höher als jene der Frauen. Kurz vor der Pensionierung bezogen knapp 18 Prozent der Männer, aber nur 12 Prozent der Frauen eine IV-Rente. Rund ein Drittel der IV-Bezüger sind
Ausländer. Den relativ hohen IV-Rentneranteil vor allem von Personen aus dem früheren Jugoslawien erklärte der Bundesrat in der Antwort auf eine Interpellation in erster Linie mit der Tatsache, dass diese Personen überwiegend in unqualifi zierten Jobs und auf dem Bau tätig sind. Sie hätten ein bis fünf Mal höheres Invaliditätsrisiko als Personen mit hohem Schulabschluss und Büro-Jobs
İsviçreliler Sempatiktir Ama Zürich’teki İnşaatlar, Dayanışma Ruhları Yok Geçecek Yol Bırakmadı Ekonomik kriz... Berlin’le vergi kavgası... Yargı önündeki UBS...! Buna benzer konular İsviçre’nin imajını başta Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde olmak üzere ulusal alanda zedeledi.
Bazı medya kurumlarının yaptığı araştırmalar, İsviçreliler’in Almanya’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde -sempati değerleri bir miktar yüksek görünse de (Alman gençlerin %17,9’u İsviçreliler’i sempatik buluyor) imajının çok zedelengiğini ortaya çıkardı. 55 yaş üzerindeki Almanlar’ın %28,2’lık bir kısmı İsviçreliler’i sempatik buluyor. Dayanışma ruhu olmasa da maddiyatçı değiller Habere göre Almanlar, İsviçre’nin imajını ‘’dayanışma ruhu olmayan bir ülke’’ olarak değerlendirdiler. Bu değerlendirme özellikle 15 ve 34 yaş arasında olan kişiler tarafından yapıldı. Bu yaş grubu İsviçre’yi genel olarak bencil gördüklerini belirttiler. Buna rağmen ne kuzeydeki komşularımız ne de Amerikalılar, İsviçre halkını maddiyatçı bir toplum olarak görmüyorlar. Her iki ülkede de 1000’er kişi ankete katıldı Almanya’da 998 ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 1000 kişi bu ankete katıldı. Yapılan bu anket ise Gallup International üyesi İsviçreli Kamuoyu Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştirildi. 839
Zürich, şantiye çalışmaları yüzünden eleştiriliyor. Siyasetçiler, Zürich şehrinin bundan böyle altyapı çalışmaları konusunda bir talepte bulunmaması gerektiğini ifade etti.
Deutsche Zusammenfassung Meinungsumfragen in Deutschland und den USA zeigen, dass sich die Sympathiewerte der Schweiz verändert. Zwar sind sie sowohl in Deutschland als auch in den USA noch recht hoch – doch von den jungen Deutschen finden uns nur 17,9 Prozent sehr sympathisch. Bei den über 55-Jährigen liegt dieser Anteil auffallend höher, dort sind es 28,2 Prozent. Besonders deutlich zeigt sich dies bei den 15- bis 34-jährigen: Sie halten die Schweiz für besonders egoistisch. Immerhin: Weder unsere Nachbarn im Norden noch die Amerikaner halten die Schweizer für besonders geldgierig. Befragt wurden in Deutschland 998 und in den USA 1000 Menschen. Die Umfrage wurde vom Schweizer Meinungsforschungsinstitut Isopublic, Mitglied von Gallup International, durchgeführt.
Zürich’in şehir manzarası bu aralar kırmızı beyaz tahtalarla dolmuş vaziyette. Yolların birçoğu inşaat ve yapım aşamasında olduğu için kapalı. Zürich Kantonu’un SVP Parti Başkanı Alfred Herr: ‘‘Belediye yolları kapatıyor ve dolayısıyla insanlar bu yolları kullanamıyor.’’ dedi. Belediye bireysel trafik alanını boğmak ve kamuoyuna açık hale getirmek istiyor. Fakat kamuoyuna açık trafik, asıl önemli zamanlarda aşırı yoğun bir hal alıyor. Şimdiyse SVP Partisi, yol kanunlarını değiştirmek istediğini açıkladı. SVP: “Belediye, mevcut trafik akışı konusunda sorumsuzca davranıyor. Parti olarak belediyenin bu yetkisini elinden almak istiyoruz.’’ dedi. FDP’li Kanton Vekili Carmen Walker Späh de mevcut yol kanununun artık eskidiğini ve değişmesi gerektiğini savundu: ‘‘Şehri bir harabe haline getirDeutsche Zusammenfassung Zürich steht wegen den Baustellen in der Kritik: Bürgerliche Politiker wollen nun, dass die Stadt in Sachen Tiefbau nichts mehr zu melden hat. Heute will die kantonale SVP
temeyiz, çünkü inşaatlara alınan önlemlerin toplumun üzerinde de etkileri var.’’ dedi. Her iki siyasetçi, özellikle en son yapılan köprü projesiyle ilgili tepkilerini yoğun bir şekilde dile getiriyorlar: Heer: “Bu inşaatta varihre Forderung präsentieren, das Stras sengesetz zu ändern: «Die Stadt geht verantwortungslos mit dem Verkehr um. Wir wollen ihr das Zepter aus der Hand nehmen.» Auch Kantonsrätin Carmen Walker Späh (FDP) findet das Gesetz
diyalı çalışılmaması ve cumartesi günleri de çalışılması çok garip bir durum.’’ dedi. Walker Späh de Bay Heer’in söylediklerine katılıyor: “Tren çalışmaları için gece ve gündüz çalışmalar yapılıyor.’’ dedi. 881 veraltet und verlangt, dass der Kanton künftig mehr Kompetenzen beim Strassenbau erhält. «Die Stadt kann sich nicht abschotten, denn bauliche Massnahmen haben Auswirkungen auf die gesamte Agglomeration.»
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 9
26.08.09 05:10
Memleket fiyatına memleket ürünleri. ˙I negöl köfte
S¸ am fıstıklı baklava
Dondurulmus¸, 500 gr.
300 gr.
7.95
5.95
Macaristan’dan biber kreması
Jelen Pivo Bira Kutu, 50 cl
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Acı, 160 gr.
1.95
1.40 yerine
1.20
Argeta sürme c¸ es¸ itleri • Tavuk eti • Tavuk eti, hafif acı • Ton balık 4 x 95 gr.
7.40 yerine
4.95 Bütün ürünler tüm Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Aksiyon 26 Agustos 01 Eylül 2009 tarihleri arasında geçerlidir. www.denner.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 10
˙Indirimli fiyata cep telefonunuza kontör! Konus¸ma kontörü
Denner fıyatı
10.–* 30.– 50.– 100.–
9.90 29.50 49.– 97.50
* sadece Swisscom, Sunrise ve Yallo ic¸in gec¸erlidir.
Sadece Denner s˛ubelerinde satılır. Denner Sattelit s˛ubelerinde bulunmaz.
˙I svic¸ re’nin Discount Marketi
26.08.09 05:10
11
İSVİÇRE HABERLERİ
Ekonomik Kriz, Çalışanların Sağlığını Bozuyor Çalışanların üzerindeki psikolojik baskı, bedenen hissettikleri baskıdan daha zararlı olmaya başladı. İsviçreli çalışanların büyük bir bölümü kendilerini sağlıklı hissediyor. SECO’nun verdiği bilgiye göre ise, ekonomik kriz ortamının oluşturduğu baskı sebebiyle insanların sağlığında risk oluşma imkânı yüksek. Genel anlamda bakılırsa, bedensel rahatsızlık yerine psikolojik rahatsızlıkların sayısı artıyor. Her 13. çalı-
şan, iş arkadaşı tarafından rahatsız edilme durumuyla karşı karşıya olduğu tespit edildi.
Deutsche Zusammenfassung
Jeder 13. wurde mit Mobbing konfrontiert. Das Seco geht davon aus, dass sowohl die psychischen wie die physischen Belastungen in der Rezession eher steigen. In der Krise wachse die Angst vor dem Arbeitsplatzverlust, was beispielsweise dazu führen könne, dass Angestellte zur Arbeit erschienen, obwohl sie eigentlich krank seien und dann schlechtere Leistungen brächten. Insgesamt dürften laut dem Bericht mit den zusätzlichen Belastungen auch die Kosten der esundheitsbeeinträchtigungen zunehmen, die durch die Arbeit mitverursacht sind. Diese Kosten werden auf rund zehn Milliarden Franken pro Jahr geschätzt.
93 Prozent der Erwerbstätigen betrachten ihren allgemeinen Gesundheitszustand als sehr gut oder gut, wie das Staatssekretariat für Wirtschaft (Seco) mitteilte. Und gemäss seinem Bericht «Arbeit und Gesundheit» zu den Resultaten der Gesundheitsbefragung 2007 sind 77 Prozent auch zufrieden mit ihren Arbeitsbedingungen. Die grosse Mehrheit der Erwerbstätigen in der Schweiz fühlt sich gesund. Laut Seco bestehen aber dennoch gesundheitliche Risiken, die in der Krise mit dem steigenden Druck noch zunehmen könnten. Generell sind psychische und nervliche Belastungen deutlich häufiger als körperliche.
Ekonomiden sorumlu müsteşarlığın (SECO) basına yaptığı açıklamasında, çalışanların %93’ünün sağlık durumlarını çok iyi veya iyi olarak değerlendiği ortaya çıktı. 2007 yılında aynı kurumun yaptığı anket sonucunda varılan‘‘İş ve Sağlık’’ adlı raporun sonucuna göre, çalışanların %77’si bulundukları çalışma koşullarından memnun olduklarını belirtti. Ankete göre memnuniyet derecesi en yüksek alanlar %86 oranıy-
la tarım ve eğitim - öğretim oldu. Hemen ardından kamu çalışanlarının %82’si ve sağlık sektöründe çalışanların %80’i çalışma ortamlarından memnun olduklarını belirttiler. Çalıştıkları ortamdan çok fazla hoşnut olmayan sektörün, %70 ile otelcilik sektörü olduğu belirlendi. İşçilerin üçte ikisi stresten ve zaman darlığından şikâyet ediyor Hizmet sektöründe ağırlıklı olarak psikolojik ve sinirsel baskılar yaşanıyor. Bu sektörde çalışanların yaklaşık %41’i bedensel rahatsızlıklarının dışında, çok daha fazla yaşadıkları psikolojik veya ruhsal baskıyı dile getirdiler. Üçte ikisi ise stres veya zaman darlığından şikâyet ederken, üçte birlik oran gerginlik ve huzursuzluktan şikâyet etmekteydi. Hatta yüzde onluk bir oran, iş yerinde yaşadıkları korkuyu bile dile getirdiler. SECO, çalışanlarda sıkıntı yaratma riski yüksek sektörlerin trafik, haber aktarımı, banka, sigorta, sağlık ve sosyal yapı olduğunu açıkladı. Hatta ankete katılanların %7,7’si geçen sene iş yerindeki iş arkadaşları tarafından rahatsız edildiklerini bile dile getirdi. 2002 senesinde ‘‘Mobbing’’ adıyla bilinen aynı ortamda bulundukları kişiler tarafından rahatsız edilme durumu araştırıldı ve o seneki oran %4,4 olarak tespit edildi. 2005 senesinde ise bu oranın %7,1’lerde olduğu açıklandı.
Otelcilik sıkıntılı bir iş Bu sektörde çalışanlarda en sık görülen bedensel sıkıntıların daha çok el ve kol hareketlerinde yaşadığı belirtildi. SECO’nun raporunda belirlenen tespitlere göre, otelcilik alanında çalışan kişiler hem psikolojik ve sinirsel sorunlar yaşıyorlar, hem de çok fazla fiziksel sıkıntılarla mücadele veriyorlar. Her üçüncü çalışan, ağrı yapan ve yoran beden duruşundan şikayet ederken, ağır yükler her dördüncü çalışanı ve her beşinci çalışanı da yüksek dereceli sıcaklık ve yüksek ses rahatsız ediyor. Bu şikâyetler daha çok orman, tarım, endüstri ve inşaat alanlarında çalışan kişilerde görülmekte. Yine SECO’nun ortaya çıkardı-
ğı sonuca göre psikolojik sıkıntıların yanı sıra, fiziksel sıkıntıların da arttığı söylenebilir. Yaşanan ekonomik kriz ortamında, örneğin çalışanın hasta oldukları halde ve buna bağlı olarak verimliliği düşük olsa bile iş yerini kaybetme korkusu yaşadığı için mesaisini devam ettirmesinin bunlara bir etken olabileceği söyleniyor. Raporun geneline bakılırsa, iş ortamında yaşanan bu sıkıntılarla birlikte, kişinin çalıştığı iş yeri sağlık masraflarının artmasına neden olabiliyor. Bu masrafların her yıl yaklaşık 10 milyar Frank’a ulaştığı tahmin ediliyor. Kamuoyuna sunulan bu sağlık anketi, 1992 yılından beri her beş senede bir İstatistik Kurumu tarafından ‘İş ve Sağlık’ konularını baz alarak yenilenen sorularla uygulanıyor. 870
İsviçre’de 100 Yıldır Sonuçsuzca Aranan PETROL! 1912 ve 1913 yıllarından beri İsviçre’de petrol ve doğal gaz aranıyor. Ama şimdiye kadar sadece Finsterwald LU’daki Entlebuch’ta küçük bir doğal gaz hazinesi bulundu ve orada bulunan doğal gaz bir kaç yıldır ticari anlamda kullanılıyor. Petrol ve doğal gaz arayışlarına özellikle ikinci dünya savaşı sıDeutsche Zusammenfassung In der Schweiz wird seit 1912/13 nach Erdöl- und Erdgas gesucht. Aber bisher konnte nur in Finsterwald LU im Entlebuch ein kleines Erdgasvorkommen während einiger Jahre kommerziell ausgebeutet werden. Eine Ausnahme bildete eine Lagerstätte im Kanton Luzern (Finsterwald), wo zwischen 1985 und 1994 insgesamt 73 Millionen Kubikmeter Erdgas (das entspricht rund 3 Prozent des jährlichen Konsums in der Schweiz) gefördert und ins Gasnetz eingespiesen wurde.
rasında stratejik ilgiler nedeniyle yatırımlar yapıldı. 1956 yılında Avrupa petrol tedarikinin müsaadesiyle Suez krizinden hemen sonra Swisspetrol Holding AG kuruldu. Kendisi ve ‘‘Leag’’ gibi kardeş firmalar, 1956’dan 1994 yılına kadar İsviçre’de petrol ve doğal gaz arayışı içine girdiler. 1983 yılından itibaren bu kez devlet devreye girerek bu çalışmalara kredi sağladı. Bu yardım ile o günlerde parasal bir kaynak Das Lager versiegte aber Mitte der neunziger Jahre. Anfang der neunziger Jahre entdeckte das Nationale Forschungsprogramm 20 (NFP) über die geologische Tiefenstruktur der Schweiz verschwundene Seen, verborgene Täler und bisher unbekannte Gesteinsdecken, in denen Erdgas vorkommen könnte.Diese Erkenntnisse weckten neue Hoffnungen auf Erdgasvorkommen in der Schweiz. Mehrere Unternehmen wie Seag, Timetan, und Petrosvibri lancierten an verschiedenen Orten der Schweiz Bohr-Projekte.
oluşturulmuştu fakat o dönemin düşük petrol ve gaz pazarı fiyatları ekonomik bir teşvike izin vermiyordu. Bulunan yatak çok çabuk tükendi 1985 ve 1994 yılları arasında istisnai bir durumu Luzern Kantonu’ndaki Finsterwald’de bulunan yatak oluşturdu. Bu doğal gaz yatağından toplam 73 milyon metre küp, yani İsviçre’nin yıllık toplam tüketiminin %3’ünü oluşturacak miktarda doğal gaz çıkarıldı ve doğal gaz ağına bağlandı. Fakat bu yatak doksanlı yılların ortasına doğru tükendi. Bunun üzerine Swisspetrol ve birçok kardeş şirket dağıldı. Sadece ayakta kalabilen, arayışlarını 35 yıldır belgelendirebilen Zürich’deki İsviçreli Doğal Gaz Şirketi SEAG oldu. Halen çeşitli sondaj projeleri yürüyor Doksanlı yılların başında Ulusal Araştırma Programı 20 NPP, içinde doğal gaz bulunabilme ihtimali olan kaybolan göller, dere yatakları ve henüz bilinmeyen taş ya-
taklarının jeolojik yapılarını buldular. Bu yeni buluşlar İsviçre’de doğal gaz umudunu yeniden canlandırdı. SEAG, Timetan ve Petrosvib-
ri gibi şirketler, İsviçre’nin birçok yerinde sondaj projeleri sundular. 843
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 11
26.08.09 05:10
12
İSVİÇRE HABERLERİ
İSVİÇRE POLİTİKASI - 2 Değerli Okuyucularımız Tatil sayılarımız nedeniyle ara verdiğimiz ISVİÇRE POLİTİKASI başlıklı seri yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz... DOĞRUDAN DEMOKRASİ Ya da ÇOK HAKLARA SAHİP BİR HALK
dır: 18 yaşını doldurmuş ve ruh hastalığı nedeniyle kendi kendini idare etme yeteneğini kaybetmemiş ve bu hak yasal olarak elinden alınmamış her İsviçre vatandaşı oy kullanma hakkına sahiptir. Genel olarak yılda dört kez, oy hakkına sahip vatandaşlara Federal Hükümet tarafından tasarılar gönderilir. Tasarılarda onaylanmak ya da reddedilmek üzere ortalama üç – dört konu bulunmaktadır.
İsviçreliler’in devlet yönetimindeki politik hakları:
Federal Hükümet’in Anayasa‘da değişiklikler yapabilmesi için ya da uluslararası bir organizasyona katılabilmesi için, halk insiyatifiyle ya da referandumla halka onaylatması zorunluluğu vardır. Buna göre böyle bir karar almak isteyen hükümet, referanduma gitmek zorundadır. Böyle bir tasarının gerçekleştirilmesi için çift çoğunluğa (doppelte Mehr) ihtiyaç vardır: Geçerli tüm ülke halkının oy çoğunluğu ve Ständemehr (yani, halkının tasarıyı kabul etmiş kantonların çoğunluğu).
Oy Hakkı: Seçme hakkına sahip olan herkesin oy hakkı da var-
Değiştirilmiş ya da yeni koyulmuş bir yasa veya parlamen-
Hazırlayan: Gülter Locher Dünyanın hiçbir ülkesinde ülke yönetiminde bu kadar çok hakka sahip bir halk yok. Çok uzun yıllara dayanan demokrasi geleneğiyle birlikte, -diğer ülkelerle kıyaslanınca- nüfus açısından küçük bir ülke olmasının yanında, medyatik çeşitlilik, bu çok özel devlet şeklinin işlemesini sağlayan baş faktörler olarak sayılabilir.
tonun benzeri bir işi ya da belli halk haklarına dayanan anlaşmalar, referandum istendiği takdirde halk oylamasına gidilir. Bu tarz tasarıların gerçekleştirilmesi için halkın oy çoğunluğu yeterlidir. Seçme Hakkı: Halk her dört yılda bir kez 200 milletvekilini yeniden seçer. 18 yaşını bitirmiş İsviçreliler’in aktif ve pasif seçim hakları vardır. Yani seçme ve seçilme hakları vardır. Bund’da (Federal Daire) görevli memurlar seçildiklerinde, görevlerinden ayrılmak zorundadırlar. Kantonlarda ise seçilenlerin olanakları daha geniştir. İnsiyatif Hakkı: Halk Anayasa’da bir değişiklik veya bir yasa ilavesi yapılması için referanduma gidilmesini isteyebilir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için oy hakkı olanlara, 18 aylık imza toplama zamanı verilir. Bu zaman zarfında en az100‘000 geçerli imza toplanması gerekiyor.
rilmiş bir iş ya da kararla ilgili bir insiyatif olabilir; devlet mensupları bazen böyle bir insiyatife, halk ve stände (kantonlar meclisi) tarafından kabul edileceğini umarak bir “karşı tasarı’’ geliştirirler. Halk insiyatifleri, rejim ya da parlamento tarafından değil halk tarafından başlatılan eylemlerdir.
mek hakkından başka bir şey değildir. Devlet yasaları, devlet kararları ve bazı devlet anlaşmaları referandumlardaki halk çoğunluğunun kararı ile gerçekleştirilir. Halk, referandum hakkı ile devletin eylemlerini kabul ederek ya da etmeyerek yönetir, istemediği kararların alınmasını engeller.
Halkın arzusu (Volksbegehren) genel bir istek olarak formüllendirilebilir. Ya da (daha sık görülen durum), parlamentonun ve rejimin artık değiştiremeyeceği biti-
Referandum Hakkı: Referandum hakkı, aslında İsviçre halkının hükümetin almak istediği kararlarına, ‘’böyle olmaz ya da bunu size yaptırmam!“ diyebil-
Referandum hakkı bu nedenle halk arasında sık sık ‘’Halkın El Freni’’ ya da ‘’Halkın Elindeki Fren’’ olarak da adlandırılır. 863
Zug ve Zürich Zirvede Kalmaya Devam Ediyor Credit Suisse, ekonomik açıdan en cazip bölgelerin listesini açıkladı; ekonomik açıdan en yüksek kalitede yaşam şartları sunan kantonlar hala Zug ve Zürich. Üçüncü sırada olan Nidwalden’ın yerini ise şimdilerde Basel aldı. Credit Suisse bu yılki karşılaştırma araştırmasıyla bu sonuçlara vardığını belirtti. Eyaletler ve Bölgeler bir biriyle yatırım, iş yeri kurma ve nüfus konusunda bir yarış içerisindeler. Credit Suisse 2004 yılından bu yana her yıl SQI adı al-
tındaki yerleşim yeri kalite göstergesini hesaplıyor. Bu sistem, hangi şehirlerin daha cazip olduğunun veya olmadığının bir göstergesi sayılıyor. Credit Suisse’in yaptığı araştırma, İsviçre dışında, alanı dar bir ülkede, bu kadar çok çeşitli koşulların sunulmadığını da ortaya çıkardı. Bu sebebe dayanarak yerleşim yerleri sürekli bir rekabet içerisinde oluyorlar. Bunun üzerine artan mobil hareketlilik dönemi sayesinde şirketlerdeki idari engeller kalkıyor ve kişiler birey bazında daha esnek bir çalışma içerisine giriyorlar. Bu olgular bölgeler arasındaki rekabeti daha çok arttırıyor. 887
Deutsche Zusammenfassung Die höchste wirtschaftliche Standortqualität in der Schweiz weisen weiterhin die Kantone Zug und Zürich auf. Neu folgt auf Rang drei BaselStadt, das den Kanton Nidwalden abgelöst hat. Zu diesem Schluss kommt die Credit Suisse bei ihrem diesjährigen Vergleich der Schweizer Regionen. Kaum ein Land kenne auf so kleinem Raum so viele Unterschiede in den Rahmenbedingungen wie die Schweiz, schreibt die CS in ihrer Studie. Deshalb spiele der Standortwettbewerb hierzulande auch ausgesprochen stark.
Dr. Fikret Taygun’u Kaybettik... Başımız Sağolsun İsviçreli Türkler’in yakından tanıdığı, sayılan ve sevilen simalardan Dr. Fikret Taygun, dopdolu bir dünya yaşamını ardında bırakarak Tanrı’nın Rahmeti’ne kavuştu. Kendisine Allah’tan Rahmet, tüm ailesine, dostlarına ve tanıyan tüm İsviçre’deki Türk vatandaşlarına da başsağlığı diliyoruz. Yakın dostlarından Profesör Azmi Güran’ın değerli dostunun ardından kaleme aldığı veda yazısını olduğu gibi yayınlıyoruz: “Almanya’da TH Aachen’de yüksek mühemdislik tahsili bitiminde bir müddet fakültede kaldıktan sonra esas mesleki hayatıma İsviçre’de Brown Boveri’de başladıktan sonra, bir gün, ETH Zürich
Öğrenci Derneği’nin toplantısına gitmiş ve Dr. Fikret Taygun’la ilk defa karşılaşmıştım. İyi hatırlıyorum, mehtaplı güzel bir gecede şehir lokantasında kalmaktansa, Meilen’de Luft Restaurant’a gitmeyi daha uygun bulduk ve arabalarla doğru oraya gittik. Bu sayede bana, çarşaf gibi suyun üzerinde kayan yelkenli ve vapurlarıyla, ikinci dünya harbinden önceki Boğaziçi manzarasını hatırlatan Luft Restaurant’ın yeri hatırımda bugün bile İsviçre’nin en güzel yeri olarak kaldı. Dr. Fikret Taygun, askerliğinden sonra, emekliliğine kadar Escher Wyss Türbin firmasında prokurist olarak çalıştı. Aynı zaman-
da Société Turco-Suisse kültürel derneğinin başkanlığını uzun zaman elinde tuttuğu devir, derneğin en verimli zamanlarından biridir. Tanınmış bilim adamlarını dernekte misafir etti. “Untersuchungen über den Einfluss der Schaufelzahl auf die Wirkungsweise eines Freistrahlrades” başlıklı ilmi çalışmasının yanında, Türkiye’de kurulan Karakaya ve Atatürk baraj santrallerinde kullanılan su türbinlerinin inşasında rol oynadığını biliyorum. Zevkle kullandığı 70 model siyah Cadillac otomobilinden ayrılmak onun için pek kolay olma-
mıştı, fakat artık bırakma zamanının geldiğinin farkına varmıştı. Sonra tamamiyle kendini oturduğu daireye çekti ve günlerini yürüyüş ve televizyon izlemekle geçirmeye başladı. Duvara asılacak resimleri asmak, satın aldığı video makinesini televizyonuna bağlamak gibi işlerde kendisine yardım ettim. Kendisini uzun müddet görmedim. Bir arkadaşından Krankenheim Rehalp’a gönderildiğini işittikten sonra kendisini ziyaret ettiğimde, halinden hiç memnun
olmadığının farkına vardım. Vefatından bir hafta önce tekrar ziyaret etmeyi planlarken, vefat haberini arkadaşlarından işittim...” Azmi Güran 880
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 12
26.08.09 05:10
13
KÖŞE YAZARLARI
Sevdiğimiz İsviçre... İkinci Vatan’ımız... rısının bütün ailesini doğramış, bir diğeri alacağını vermeyen kişinin evini yakmış, bir baskasi küçük yaştaki kızı kaçırmış, tecavüze uğrayan bu kız aile meclisinde alınan kararla infaz edilmiş, iki yolcu otobüsü çarpışınca 35 kişi ölmüş, ehliyetsiz sürücü otomobille dereye uçmuş, sokaklarda birkaç soygun, vurgun, sarkıntılık haberi falan filan işte. Gülter Locher Bu ay yine cok yüklü bir gazete ile karşınızdayız değerli okurlarımız… Aslında sizlerle köşemden sohbet etmeyi çok özlüyorum, fakat, aramızdaki amansız yarışta, zaman beni hep geçiyor. Siz değerli dert ortaklarımla paylaşmak istediğim, sizlere anlatmak istediğim öyle çok şeyim birikiyor ki... Ama İsviçre gündemi artık eski günlerdeki gibi değil, bizleri çok yoruyor, ardından koşturuyor. Haberler, olaylar bir günde hatta birkac saatte önemini bir diğerine devrediyor, biz gazeteciler de şaşırıp kalıyoruz hangi habere öncelik verecegimize… Bundan yıllar önce bir İsviçreli dostum beni Hürriyet Gazetesi’nin rengarenk sayfalarına gömülmüş vaziyette görerek, merakla, biraz da özenerek sordu: „Ne okuyorsun böyle?“ Geçmis gün, ne okuduğumu hatırlayamayacağım ama Hürriyet Gazetesi’nin o meşhur ikinci sayfasını okuyordum. Hani, dayak yemiş insanların mosmor olmuş suratlarıyla, kırılmış burunlarıyla, patlamış dudakları, dökülmüş dişleriyle süslenmiş, daha çok kırmızı ve morun çeşitli tonlarının hakim olduğu tecavüz, soygun, cinayet haberlerinin yayınlandığı ikinci sayfa… Bir yakınımın „Psiko Sayfası“ adını takmış olduğu bu sayfadan birkaç haber tercüme ettim İsviçreli dostuma… Sıradan şeyler: Birisi ka-
Aman ! İsviçreli dostum ne özendi, ne özendi… ‘’Ne heyecanlı bir gündem’’miş bizimki ! Onların gazeteleri çok sıkıcıymış ; hep borsa haberlerini, kâr yapan firmaların böbürlenen patronlarını, hükümet mensuplarının görevlerini nasıl da başarıyla yaptıklarını, başarılı dış ilişkileri, İsviçre’nin dünyadaki prestijini, İsviçreliler’in ne kadar mutlu, ne kadar uzun ömürlü, ne sağlıklı, ne iyi eğitilmiş, ne sakin bir ulus olduğunu ve tüm bunları onlara sağlayan ülkesi ile ne kadar onur duyduğunu ; üretim, teknoloji, temizlik, ikamet, sağlık, gıda, insan hakları, sosyal sigortalar gibi bilumum konularda nasıl da dünya standartlarının tepesinde olduğunu , düşük enflasyon oranlarını, düşük işsizlik, yüksek sosyal haklar, İsviçre’nin ihracat ve ithalat başarılarını, hükümetin halkın parasını halka hizmet olarak nasıl geri verdiğini ve benzeri konuları okumaktan İsviçreliler’e fenalıklar geliyormuş artık. Gazeteler konu sıkıntısı çekiyorlar, halk da gazete okumaktan sıkılıyormuş. İsviçre‘de herşeyin, dünyada en iyisini ürettikleri saatleri gibi tıkır tıkır aksamadan, teklemeden işlediği günler mazide kaldılar; Bir gün saydım:Tek bir günde küçücük İsviçre’nin altı ayrı yerinde bıçakla yaralama olayları olmuş. Bundan birkaç ay önce şiddete meyilli kişilerin göçmenler olduğunu kanıtlayan bir araştırma sonucu yayınlanmış-
tı; hemen ardından İsviçreli liseli gençler Almanya’da önlerine çıkanı dövdüler, hatta savunmasız bir sakata bile acımadılar. Benzer olaylar artık sıradan gündemi meydana getirmeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda bir İsviçreli pizza lokantacısı dükkanına gelen Alman öğrencileri silahla kovaladı, bıçakla tehdit etti. Evet… şiddet olayları öylesine konrtoldan çıktı ki artık, herkes sebepsiz bir saldırı kurbanı olabilir : Genç, iri yarı bir erkek olmanız, ya da çok yaşlı bir nine veya dede olmanız, bayan ya da bay olmanız, çocuk olmanız hiç bir şekilde koruyucu bir unsur değil artık. Yani neredeyse öyle hale geldik ki, her gün evden çıkarken ailemizle helallaşsak olur artık. İsviçre’nin romantik rüyalar misali geçmişte kalan konumuna göre ayarlanmış yumuşacık, hatta suç işleyeni koruyucu yasaları bugüne uymuyor artık. Cezalar vazgeçirici olacağına davetkar oluyor… doğru söylüyorum, içeri davet ediyor adeta cezalar: Hiç de az duymadım, «içeri girmek istiyorum, arkadaşlar arasında prestijim artacak » diyen genç dayakçıları. Lucy’nin psikopat katili de buna benzer sözler sarf etmişti bir ara; kendisini hapishanede daha iyi hissettiğini, hapise girmek için de Lucy’yi öldürdüğünü söylemişti. Ya caddeleri ölüm pistine çeviren trafik canavarları ? Ninelerin çantalarını kapıp kaçan ya da ellerinden zorla alanlar, ya da onları dolandıranlar, çocuklar(ın)a çeşitli işkenceler yapanlar, hatta öldürenler, pedofiller, … İsviçre’nin güvenliğini sağlayan kurumlar, ya da daha doğrusu : İsviçre’nin güvenliğini sağlayamayan kurumlar, -öyle görülüyor ki- günümüz İsviçresi için bir hayli pasif ve yetmezleşmişler.
Peki, ya Bern’dekiler ne alemde ? Ne olacak ? Balık baştan kokarmış ; elbette ki ülke gündemleri devletin başındakilerinin yeterlilikleri oranında ve yönünde belirleniyor. Bu tüm ülkelerde böyle. Artık İsviçreliler ülkelerinin özerkliğinden şüphe eder oldular. Ülke politikalarının özgürce, kendileri tarafından belirlendiğinden kuşku duyar oldular… İsviçre halkı şüphelerinde haksız mı sizce? Cumhurbaşkanı bir hafta içinde anlaşmazlık yaşadığı iki ayri ülkenin karşısında boyun eğdi ve -aslında Isviçre’ye baskı yapan- bu ülkelerin getirdiği çözümleri uysalca kabul etti: UBS’in USA mahkemelerinden kurtarılması için, 5000 banka müşterisinin daha kayıtları bu ülkeye verildi. (Hatırlarsınız.... geçtiğimiz şubat ayında da yine Amerika’nın tehdidi üzerine alelacele 255 UBS müşterisinin dosyaları USA’ya gönderilmişti.) Büyük özel banka UBS’i kurtarmak için gözünü bile kırpmadan halkın 68 milyonunu kullanan devlet, zaten çok zor geçinen sakat emeklilerin maaşlarından yüzde kırk kesmeyi planlıyor, eğer halk 27 Eylül referandumlarında „hayir“ oyu kullanırsa… Bu da ayrı konu, UBS deyince kısaca değinmeden geçemedim; biz kaldığımız yerden konumuza devam edelim: ...Yine aynı hafta içinde, Cumhurbaşkanı Merz aniden Libya’ya uçuyor (üstelik Libya Lideri Kaddafi tarafından karşılanmıyor bile), orada Kaddafi’den İsviçre adına özür diliyor ve Kaddafi’nin bu olayda tüm istediklerini yerine getiriyor. Libya ile bir anlaşma imzalayıp, elleri boş bir şekilde İsviçre’ye geri dönüyor. Boynunu Demokles’in kılıcının altına kendi rızasıyla koymuş olan
Merz’in imzaladığı anlaşma, İsviçre’nin diğer hükümet yetkilileri ile anlaştıkları maddeleri içermiyor, hatta tersini içeriyor. Ayrıca rehinelerin bırakılmasına dair bir hüküm de yok yazılıimzalı kağıtlarda. Kaddafi’nin sözüne güvenmek ve beklemekten başka çare yok… Hem Merz’in politik kaderi, hem de Libya’da bir hapishanede rehin tutulan iki İsviçreli’nin kaderi Çöl Kabadayısı’nın dudakları arasından çıkacak bir kelimeye bağlı durumda. Yaa değerli dostlarım… İsviçre politikası, diplomasisi bu durumda işte. Yalnız İsviçreli yerel halk değil; buralarda yıllardır çalışan, ülke ekonomisine katkıda bulunan, vergi ve sosyal primler ödeyen, çalışan, ülkenin ekmeğinden yiyen, suyundan içen, çocuklar dünyaya getirip, onları bu ülkeye vatandaş olarak büyüten, yetiştiren biz göçmenler de derinden yaralı ve endişeliyiz… Nasıl endişelenmeyelim ki, sevdiğimiz, ikinci vatan edindiğimiz İsviçre şamar oğlanı olmuş sanki, gelen vuruyor, giden vuruyor: İsviçre’nin vahşi ve gayrımedeni olduğuna gönderme yapan Alman Bakan Steinbrück, İsviçreliler’i *Kızılderililer’e kendisini de elinde kırbacı ile İsviçreliler’i terbiye edecek süvariye benzetmemiş miydi? *Kızılderililer’le (ya da başka insan topluluğu da olabilir), vahşi ve gayrı- medeni gibi aşağılayıcı kavramları, genelleme yaparak ilişkilendirmesi, bu kişinin düşünce mekanizmasının hiç bir geliştirici ve genişletici eylemle karşılaşmadığını göstermesi açısından ibret verici bir örnektir. Saygılar... Sevgiler... 913
PEGASUS BASEL-MULHOUSE’DAN İSTANBUL’A UÇURUYOR Pegasus Havayolları 26 Ekim’den itibaren haftanın dört günü 49.99 CHF’den başlayan fiyatlarla BaselMulhouse’dan İstanbul’a uçacak.
çarşamba, perşembe ve cuma günleri gerçekleşecek.
Türkiye’nin, mimarisi, Asya ve Avrupa yakasını birbirine bağlayan Boğaz manzarasıyla en çok turist çeken ve gelenleri kendine hayran bırakan İstanbul’a uçuşlar pazartesi,
Cuma günleri İzmir’den BaselMulhouse direk uçuşlarına başlayan Pegasus, 26 Ekim’den itibaren ise Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Diyarbakır, Dalaman, Gaziantep, Lefkoşa, İz-
Pegasus Havayolları, haftanın dört günü Basel’den İstanbul’a 13:50 ve İstanbul’dan Basel’a ise 10:50’de uçuş yapacak.
mir, Kayseri, Samsun ve Trabzon’dan İstanbul bağlantılı Basel uçuşlarını haftanın dört günü gerçekleştirecek. * Tarife fiyatı web sitesinden alınan biletler için geçerlidir. Çağrı Merkezi ve acentelerden yapılan satışlardan hizmet bedeli farkı alınacaktır. 904
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 13
26.08.09 05:10
14
İSVİÇRE HABERLERİ
İsviçre Cumhurbaşkanı Kaddafi’den Özür Diledi İsviçre Cumhurbaşkanı Hans Rudolf Merz, uluslararası ilişkilerde diplomasi yerine pazularını kullanan Kaddafi’den özür dileyerek, sadece bir hükümet krizine yol açmakla kalmadı; İsviçre’nin zaten iyice yıpranmış olan uluslararası arenadaki imajına büyük bir darbe de “O” vurdu. Onuru yaralanan İsviçre halkı şokta.Demokratik yasaları uygulayan Cenevre Adaleti şaşkın ve öfkeli. Olayda şiddete ve aşağılamalara uğrayan insanların haklarını korumuş olan yasa uygulayıcıları derinden yaralandı, vs. vs... ama aynı zamanda kendi politik kaderini Kaddafi’nin eline bırakarak bir nevi Kaddafi’nin rehinesi oldu… Yukarıdaki yorumlar, ilgili kurumların ve halkın basına yansıyan çığlıkları, feryatları, dile getirdikleri düşünceleri... Peki Cumhurbaşkanı Hans Rudolf Merz tüm bunları nasıl başardı? Aslında Merz’in Libya’nın başşehri Tripoli’ye seyahati ani verilmiş bir karar değildi; tam tersine çok uzun süredir itinayla planlanıyor, hazırlanıyordu. Bakanlıkta bu konu ile ilgili olarak saptanan davranış planının tam tersi hareket eden Cumhurbaşkanı, yaptığı bir basın toplantısında bu anlaşmanın sadece iki maddesine uymadığını iddia etti. Oysa Merz hükümet yetkililerinin ortak olarak hazırladığı maddelerin hiçbirisine uymadığı gibi bazı maddelerin de tam tersine hareket etti. Hükümete yakın güvenilir kaynaklar olayın Merz’in dile getirdiğinden çok daha farklı geliştiğini belirtiyorlar: Kesin olan, Merz’in mayıs sonundan beri, Libya’da bir yıldır tutuklu (rehin) bulunan iki İsviçreli’nin dosyası ile yoğun bir şekilde meşgul olduğuydu. Cumhurbaşkanı, o zamanlar (mayıs ayında) Abu Dhabi’ye bir ziyaret gerçekleştirerek ziyareti süresince Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı ile kontak geliştirip Libya Lideri Kaddafi ile İsviçre arasında arabuluculuk yapılmasını isteyecekti. Yine kesin olan diğer bir nokta da Merz’in bu yolu izlediği ve Libya ile anlaşma çabalarıydı. Ne var ki Dış İşleri Bakanı Micheline Calmy Rey, Libya krizi dosyasında bir türlü ilerleyemiyor, bu konu O’nu aşıyor görüntüsü veriyordu. Ayrıca Rey olaylardan sonra bir ara Kaddafi’den gelen uluslararası tarafsız bir hakem mahkeme teklifine de yanaşmıyordu. Netice olarak İsviçre suç işleyen birini tutuklamıştı. Burada yapılan tek hata normal bir vatandaş böy-
le bir suç işlemiş olsaydı en az iki ay tutuklu kalacaktı; ama yanında çalışan aciz ve fakir insanlara hakaret eden, onurlarını hiç bir şekilde ka’ale almayan, hatta onları döverek yaralayan kişi Çöl Diktatörü Kaddafi’nin oğluysa iki gün içinde tekrar salınır. Üstelik buna rağmen İsviçre’nin anasından emdiği sütü burnundan getirir Bugün gelinen durum çok hazin... şu anda hükümet yetkililerinin hazırladıkları dört maddeli hareket planındaki maddelerin birisi, geçmişte Libya Lideri’nin reddettikleri teklifi: Uluslararası hakem mahkemede olayı açıklığa kavuşturmak. İsviçre olarak Kaddafi’yi zamanında yeterince ciddiye almayan İsviçre, ne büyük bir hata işlediğini bir yıldır diplomasi ile alakası olmayan, çeşitli alt düzey katmanlarında uğradığı hakaretlerle, tehditlerle (mesela oğul Kaddafi elinde atom bombası olsa İsviçre’yi haritadan sileceğini söylemişti.) yaşıyor! Uluslararası ilişkilerde diplomasinin inceliklerine alışkın olan İsviçre’nin, zarif ama Cumhurbaşkanı’na, -tabiri caizse- çölde diz çöktürüldü.
Cumhurbaşkanı, Libya’da EDA (Federal Dışişleri Bakanlığı)‘nın kararlarını uygulamıyor… EDA konuyla ilgili dört nokta üzerinde kağıt üzerinde kesin karar almıştı: 1 - İsviçre Hannibal Kaddafi ile ilgili olarak iki ülke arasında gelişen anlaşmazlıklarla ilgili üzüntülerini belirtecek. 2 - İsviçre konuyla ilgili olarak uluslararası tarafsız bir hakem mahkemeye çıkarak olayın açıklığa kavuşturulmasına hazır olduğunu belirtecek. 3 - Libya‘da tutuklu bulunan iki İsviçreli derhal serbest bırakıla-
cak. 4 - İsviçre ile Libya arasındaki ikili anlaşmalar derhal normale dönecek. Bütün ticari ve seyahat kısıtlamaları derhal kaldırılacak. Cumhurbaşkanı Merz ise bütün bu resmi olarak saptanmış maddelerin tersine ya da bu maddelerde ifade edilmeyen şekilde hareket etti: 1 - Üzüntülerini bildirmek yerine özür diledi. Hannibal Kaddafi’nin tutuklanmasının „yakışıksız ve gereksiz“ olduğunu söyledi. 2 - Uluslararası hakem mahkemesinin sözünü etmedi. 3 - Sadece sözlü olarak hapis-
İki ülke arasında Merz tarafından imzalanan anlaşmada tutuklu İsviçreliler’le ilgili hiç yazılı ifade geçmiyor. İkili anlaşmalar da derhal normale dönmeyecek. İsviçre adına imza atan Merz, imzalardan önce ise ne İsviçre’nin ilgili makamlarını ne de Dış İşleri Bakanı Calmy Rey‘i bilgilendirdi. Siyasi hukukçular Merz’in yetkilerini aştığını söylediler:
St. Gallen’li devlet hukukçusu Rainer J. Schweizer de Profesör Rhinow’a katılıyor : „Cumhurbaşkanı İsviçre Hükümeti’ni temsil ediyor ama bu anlaşmayı imzalayarak yetkilerini aşmıştır.“ Schweizer, böyle bir anlaşmayı kendisinin hiçbir şekilde imzalamayacağını, hele iki tutuklu İsviçreliler’in derhal serbest bırakılmadan böyle bir imzanın atılmasının çok yanlış olduğunu söyledi.
Hans Rudolf Merz
Eğer rehin tutulan İsviçreliler serbest bırakılıp İsviçre’ye gönderilmezlerse ne olacak? Bu ihtimal Merz’in başının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi duruyor: Merz’in politik geleceği buna bağlı; Adalet Bakanı Evelyn Widmer Schlumpf: „Eğer, rehineler geri gelmezlerse, politik durum çok zora girecek.“ diyor. Hükümet temsilcilerinin çoğu bu durumda Merz’in geri çekilmesi gerektiğini söylüyorlar. Çoğunluk Cumhurbaşkanı’nın yasalara karşı suç işlediği konusunda hemfi kirler.
Bu olay iki ülke arasında halen devam eden bir krize yol açtı. Libya derhal sudan bir bahane ile Libya’daki iki İsviçreli işadamını tutuklamıştı Bu işadamları hala Libya’da cezaevinde tutuklu bulunmaktalar. Gelelim gündemimize... Merz bir gecede Libya’ya gitmeye karar verdi… 19 Ağustos Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Merz, bir oturumda, şimdilik Libya’ya gitmeyi düşünmediğini, çünkü orada rehin tutulan iki İsvçireli’yi, İsviçre’ye getirebileceğine inanmadığını söylemişti. Bu umutsuz konuşmasından birkaç saat sonra fikrini değişiren Merz, aceleyle bir delegasyon hazırlayarak, ertesi gün Libya’ya gitti. (Güvenilir kaynaklar Merz’in toplantıdan sonra Libya’dan bir telefon almış olabileceğini söylüyorlar.)
4 - İlişkilerin 60 günlük bir zaman içinde tekrar normale dönmesi için karar alındı.
Devletler Hukuku Profesörü René Rhinow: „Merz Bakanlar Kurulu’nun oyunu almadan imzalamış olduğu bu anlaşmayla yetkilerini aşmıştır. Bu şekilde de İsviçre yasalarına karşı gelmiştir.“ dedi. Uzmanların ifadelerine göre tüm Bakanlar Kurulu’nun oyunu almadan hiçbir bakan devletlerarası anlaşmalara imza atamaz, bu kişi cumhurbaşkanı da olsa.
Libya ise ultimatomlarına yenilerini eklemeye devam ediyor: Son olarak oğlunu tevkif eden üç polisin, -isimlerini de telaffuz ederekgörevden alınmalarını talep etti. Libya Lideri Kaddafi, Cenevre yetkililerini oğluna karşı kanunsuz davrandıkları şeklinde suçluyor. Bir yıldır iki ülke arasında gündemden düşmeyen olaylar ve giderek düzeysizleşen ilişkiler biliniyor ama yine de kısa bir hatırlatma yapalım: Cenevre Polisi geçtiğimiz yılın temmuz ayında, Kaddafi’nin oğlu Hannibal’i ve o sırada hamile olan karısını, kaldıgı lüks otelde hizmetkarlarına kötü davrandıkları, onları dövdükleri için tutuklamış, daha sonra bu hizmetkarlar yaralamadan dolayı davacı olmuşlardı.
te rehin tutulan iki İsviçreli’nin 1 Eylül’den itibaran serbest bırakılmalarını istedi. Oysa anlaşmaya göre tutuklular derhal serbest bırakılmalıydı.
Bu durumda öyle görülüyor ki, İsviçre Cumhurbaşkanı’nı da sayarsak, Libya Lideri Kaddafi’nin rehineleri üç kişi oldular, Merz’in boynunun ipi Kaddafi’nin elinde.
Muammer Kaddafi
Ama şu anda en önemlisi Libya hapishanelerinde belki de hayatları tehlikede olan iki İsviçreli’nin serbest bırakılması. Siz bu satırları okurken belki de mutlu sona ulaşılmış olur... hatta bugün tüm İsviçre’nin bir kaşık suda boğmak istediği Cumhurbaskanı Merz Kahraman ilan edilir. 906
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 14
26.08.09 05:10
Bilhan Market - Siegfriedstr. 6 D-79787 Lauchringen/Almanya Tel. 00 49 174 33 14 297 YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ - YENİ AÇILIŞ
Dost alışveriş geri döndü! ´a varan indirimler sizleri bekliyor
Sebze , Meyve ve Et ürünleri Her türlü kuru gıda ve Züccaciye ürünleri Günlük taze Döner ve Ekmek çeşitleri.
Döner 3.- EUR
Unutmayın ! Gıda çeşitlerinde % 7, Hediyelik eşyalarda % 19`luk Gümrük iadesi mevcuttur.
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 15
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
%40
Yeni adresimizde
26.08.09 05:10
16
İSVİÇRE HABERLERİ
Yurt Dışı Paketlerde Her Türlü Sürpriz Var! İçinde yılan turşulu ThaiWiskisi, sahte marka saatler, uyuşturucular veya ampul içerisinde doping ilaçları... Bunların hepsi neredeyse her gün İsviçre gümrüğünün Müllingen posta merkezine gönderilen postaların içinden çıkan illegal ürünler. Gayet zarif bir atlayışla uyuşturucu eğitimi alan köpek Rex, hareketli bandın üzerine zıpladı ve her paketi tek tek koklamaya başladı. Birden bir pakette takılı kaldı ve bir şey bulduğunun işaretini verdi. Rex’in sahibi gizlice yanında getirdiği yün yumağını ona ödül olarak verdi. Posta merkezinde bir tur atan Aargau / Zürich gümrük kontrol baş sorumlusu Atilla Lardori, uyuşturucu konusunda eğiDeutsche Zusammenfassung Fast täglich konfisziert der Schweizer Zoll im Briefzentrum Mülligen unerlaubte Waren, die per Post in die Schweiz geschickt werden. Allein in den ersten sechs Monaten des laufenden Jahres wurden im BZI Mülligen 130 Sendungen mit Betäubungsmitteln sichergestellt. Mit immer raffinierteren Methoden versuchten Absender den Zoll hinters Licht zu führen. Zwei bis dreimal jährlich führt das BZI mehrtägige Schwerpunktkontrollen durch. Dabei wird sämtliche Post aus so genannten Risikoländern einer genauen Kontrolle unterzogen. Seit Dienstag richteten die Fachspezialisten ihr Augenmerk auf Sendungen aus dem Nahen und Fernen Osten, aus Asien und aus Südamerika. Wo die manuelle Suche nicht oder nur schwer möglich ist, durchlaufen Verpackungen ein Röntgengerät. Bei der Kontrolle am Donnerstag blieb den Röntgenstrahlen eine Ampulle mit Doping nicht verbor-
tim alan bu köpek için, uyuşturucu maddelerini bulmanın çocuk oyunu olduğunu açıkladı. Köpeği daha çok heveslendirmek için, posta paketlerinin arasına arada bir uyuşturucu paketleri karıştırdıklarını itiraf etti. Bu köpeklerin sık sık başarılar elde etmeleri gerekiyormuş ki yaptıkları işe olan heveslerini kaybetmesinler. 130 tane uyuşturucu gönderisi Sadece bu yılın ilk altı ayında BZI Mülligen’de, 130 tane uyuşturucu madde içeren paket tespit edildi. Aargau / Zürich Bölgesi’nin Yardımcı Gümrük Kontrol Komiseri Hansruedi Vogel, göndericilerin sürekli yeni kurnazca metotlar ile gümrüğü alt etmeye çalıştıklarını ifade etti. Örneğin postayla gönderilen uyuşturucu maddelerinin küçük porsiyonlar halinde veya parti uyuşturucularının haplar halingen, die zusammen mit einem Buch versandt wurde. Im ersten Halbjahr 2008 fanden Mitarbeiter der Grenzwachregion Aargau/Zürich zudem über 60 gefälschte Ausweise und Dokumente. Laut Hansruedi Vogel handelte es sich in vielen Fällen um gefälschte Fahrausweise, die von Asylbewerbern für ein paar Franken in ihrem Heimatland bestellt wurden.Per Post den Weg in die Schweiz finden aber auch immer wieder Waffen, Munition oder Feuerwerkskörper. Gefunden wurden aber auch schon lebende Vogelspinnen in Briefumschlägen. Das Auslandgeschäft sei für die Post mit rund einer Milliarde Franken Umsatz ein lukratives Geschäft Von den täglich 35 000 Warensendungen seien durchschnittlich 1700 zollpflichtig. Mit dem Ende 2008 in Kraft getretenen neuen Zollgesetz hat die Post die volle Verantwortung für die Verzollung und die Erhebung der Mehrwertsteuer übernommen.
de gönderildiği söyleniyor. Paket alıcısının paketi alma şansının da oldukça düşük olduğu belirtildi. Buna fırsat vermemek için Mülligen Postane Merkezi’nde yaklaşık 100 uzman kişi dört gözle yurt dışından gelen postaları inceliyorlar ve şüpheli paketleri ve zarfları açıp gözden geçiriyorlar. Bu uzman kişilere Zürich Gümrük Müfettişliği’nden ve Aargau / Zürich Bölgesi’nin gümrük kontrolü alanında uzman kişiler destek veriyor. Kahve kavanozlarıyla ilaç gönderiliyor Yılda iki veya üç kez BZI, günlerce sürebilen ve belirli ağırlık noktaları baz alınan kontroller gerçekleştiriyor. Bu kontrollerde riskli ülkelerden gelen postalar daha detaylı bir şekilde inceleniyor. Örneğin Yakın ve Uzak Doğu’dan, Asya Bölgesi’nden ve Güney Amerika’dan gelen paketlere yoğunlaşılmış durumda. Uyuşturucu ve patlayıcı maddeler alanında eğitim almış köpeklerin yanı sıra modern yardımcı teknik aletlerin de kullanıldığı belirtiliyor. Bu aletlerle, örneğin çok az miktarda uyuşturucu madde veya patlayıcı madde tespit edilip kanıtlanabiliyor. Elle yapılan aramaların zor veya hiç mümkün olmadığı durumlarda, paketler bir röntgen makinesinden geçiyor. Mesela bir kitap içerisine yerleştirilen ampul içerisindeki doping maddesi röntgen aletinin ışınları sayesinde ortaya çıktı. Hong Kong’dan gelen bir paketin içinde eski bir hoparlör içerisine yerleştirilen pahalı marka bir saat, yine bu röntgen makinesi sayesinde bulundu. Brezilya’dan gelen bir kahve kavanozunda da bir yığın ilaç tespit edilmişti. Kontrollerde sayısız sahte kimlik bulundu Zürich Gümrük Müfettişliği bölümünün sorumlusu Hansjörg Brönnniman, bu internet devrinde artık kanunlara uygun olma-
yan bir çok ürünün satın alınabilineceğini ifade etti. Aynı zamanda internetten satın alınıp İsviçre’ye sokulmak istenen illegal ürünlerin arasında iktidar arttırıcı ve güçlendirici maddelerin ve ilaçların yakalandığı bilgisini verdi. 2008 yılının ilk altı ayında Aargau / Zürich gümrük sınır kontrolündeki personel, 60’dan fazla sahte kimlik ve doküman yakaladı. Hansruedi Vogel, yakalanan bu kimliklerin çoğunun, mültecilerin kendi ülkelerinde bir kaç Frank’a yaptırdıkları sahte sürücü ehliyetleri olduğunu söyledi. Yine posta yoluyla İsviçre’ye sokulmak istenen nesnelerin arasında silahlar, monisyon veya patlayıcı maddeler yer alıyor. Kontrollerde zarfların içinde ülkeye sokulmak istenen örümcekler de, gümrük memurları tarafından yakalandı. Yurtdışından günde 35.000 gönderi geliyor BZI, Mülligen’e iki yıldır Doğu
İsviçre’nin mektup postası haricinde yurtdışından gelen en fazla iki kilo ağırlığındaki paket ve zarflar gümrükleniyor ve alıcıya gönderiliyor. Uluslararası Posta Bölümü’nden Patrick Maier’ın verdiği bilgiye göre, yurtdışından her gün yaklaşık 35.000 tane zarf ve paket bu dağıtım merkezine geliyor. Aynı zamanda Maier, yurtdışına bağlı bu posta alım ve gönderi işinin bir milyar Frank ciro yaptığı konusundaki bilgiyi vermeden geçmedi. Günde 35.000 tane postanın arasında 1700’ünün gümrüklenmesi gerekiyormuş. 2008 yılının sonlarına doğru yürürlüğe giren gümrük kanunuyla, posta gümrükleme işinin tüm sorumluluğunu alarak katma değer vergisini tahsil ediyor. Maier’in verdiği bilgiye göre postane, her gönderiyi bir nakliyeci gibi gümrüklüyor. Geçmişte ise bu işi bant başında duran gümrükçüler yapıyordu. 830
Fiyat Denetimcilerine Hiç Bu Kadar Rağbet Olmadı İnsanlar kriz döneminde fiyatlara daha çok dikkat ediyor. Buna bağlı olarak fiyat denetimcilerine gelen şikâyetler bir hayli arttı. Fiyat denetimcisi olarak çalışan Stefan Meierhans 2009 yılının ilk yarısında tüketicilerden 1535 şikâyet aldı. Böylelikle bu yılın ilk yarısında gelen şikâyetler geçen yılın ilk yarısında gelen şikâyetlere göre iki katına çıktı. Meierhans ‘‘Sonntag’’ Gazetesi ile yaptığı röportajda bu şikâyet furyasını, insanların kriz döneminde fiyatlara daha hassas yaklaşmalarına bağlıyor. Meierhans:
“Bu yüksek konjonktür döneminde bir çok tüketici ve şirket, su veya benzeri tüketim faturalarını çok fazla dikkate almamıştı. Şimdiyse durum değişti ve insanların gözü açıldı.’’dedi. Gümrükleme vergileri süreklilik gösteren bir konu Deutsche Zusammenfassung In der Krise achten die Menschen stärker auf die Preise. Darum haben die Beschwerden an den Preisüberwacher massiv zugenommen. Im Interview mit der Ze-
‘‘Sonntag’’ Gazetesi’nin yayınladığı haberde su, çöp ve elektrik faturalarının posta kutularını kabarttığı söylenirken, kamuya açık araçlara ödenen paralara ve sağlık sektörüne dökülen ücretlerin yanı sıra cep telefonu faturalarına fiyat denetimcisinin çok fazla müdahale edemeyeceği belirtildi. itung «Sonntag» führt Meierhans die Beschwerdeflut darauf zurück, dass die Menschen in einer Wirtschaftskrise mehr auf die Preise achten. «In der Hochkonjunktur haben viele Konsumenten und
Buna karşın, süreklilik gösteren bir konu olan gümrükleme vergileriyle ilgili insanların yurt dışında alış veriş yapıp aldıkları ürünü posta yoluyla göndermeleri örnek gösterildi. 818
Unternehmen gewisse Rechnungen wie die Wasser- oder Entsorgungs-Rechnungen gar nie richtig angeschaut. Das hat sich geändert», sagt Meierhans.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 16
26.08.09 05:10
17
İSVİÇRE HABERLERİ
Artık Akrabalar da İzinsiz Çocuk Bakamayacak Bundan böyle sadece kreşler ve çocuğa günlük bakan kişiler değil, tanıdık ve akrabaların çocuklarına bakan kişiler için de gerekli makamlardan izin alınması gerekecek. Bugünlerde çocukların huzuru ve güvenliği hükümetin uğraşları arasına girdi. Devlet temsilcileri bu açıklamayı, yeni çocuk bakımı yönetmeliğine göre belirlenen kalite standartlarına güvenilmesi için yaptıklarını belirtti. Deutsche Zusammenfassung Nicht nur Tagesmütter und Krippen, auch Bekannte oder Freunde, die regelmässig Kinder hüten, sollen melde- und bewilligungspflichtig werden. Dies verlangt die neue Verordnung über die Kinderbetreuung, die der Bundesrat in die Vernehmlassung geschickt hat. Das Wohl und der Schutz des Kindes bei dessen Betreuung ausserhalb des engsten Familienkreises steht im Zentrum der Bemühungen der Landesregierung. Gerade dort müssten sich die Eltern auf Qualitätsstandards verlassen können, begründet der Bundesrat die neuen Vorschriften der revidierten Pflegekinderverordnung. Was die bisherige Pflegekinderverord-
Beklenmedik olumlu karşılamalar oldu Bakanlar Kurulu’nun çocuk bakımı yönetmeliğinde yaptığı bu değişiklik kimseyi rahatsız etmedi. Bundan böyle her kantonda çocuk bakıcılığı yapacak kişilere danışmanlık ve eğitim konularında yardımcı olacak uzman merciler kurulacak. İsviçre’deki Sosyal Demokrat Partisi (SP), çocuk bakıcılığının profesyonelleştirilmesini onaylıyor ve destekliyor. Aynı zamanda nung betrifft, rennt der Bundesrat offene Türen ein, denn niemand stört sich daran, dass jeder Kanton künftig eine Fachbehörde schaffen soll, welche die Weiterbildung und Beratung von Betreuungspersonen sicherstellt. Bisher waren nur Krippen und Kindertagesstätten bewilligungspflichtig. Unumstritten ist, dass neu auch Tagesmütter und Pflegefamilien eine Bewilligung brauchen und einen Einführungskurs absolvieren müssen. Opposition macht sich allerdings breit bei der Auflage, wonach Verwandte, Freunde einer Familie oder Nachbarn, die ein Kind regelmässig mehr als 20 Stunden pro Woche hüten, neu auch bewilligungspflichtig werden sollen.
parti üyeleri, çocuk bakıcılığını meslek haline getiren kişilere ve bu işi sürekli yapan kişilere destek verilmesini doğru buluyorlar. Şimdiye kadar sadece kreşlerin ve günlük bakım evlerinin bir ruhsatı olması gerekirken artık evlerde çocuklara bakıcılık yapan kişilerin veya bakıcı ailelerin de bir ruhsata veya izine sahip olması gerekiyor. Amcaların ve teyzelerin de mi eğitim görmesi gerekecek? Muhalefet bu yeni düzenlemede özellikle bir çocuğa haftada yirmi saatten fazla bakan akrabaların, arkadaşların veya komşuların bir izin belgesi veya ruhsata sahip olmaları gerektiğini düşünüyor. Birçok İsviçre siyasi partisinin temsilcileri bu yeni düzenlemeyi yerinde buluyor, fakat daha detaylı incelenmesi gerektiğini düşünüyor. Bazıları da bu yeni düzenlemenin yersiz ve gereksiz bulduğunu ifade etti. Garantisi yok Çocuklarını yakınlarına, arkadaşlarına veya komşularına emanet eden bazı anneler, kararlarından emin olduklarını ve böyle formalite kriterler üzerine kurulan bir düzenlemenin çocuklarının güvenliği için yeterli olamayacağını düşünüyorlar. Bazı anneler, çocuklarını emanet edecekleri kişileri annelik hisleri doğrultusunda
seçebileceklerini söylerken, bazıları da akrabalara bile güvenilmeyecek bir dönemde yaşadığımızı, bu yüzden de çocuk bakımı konusunda titiz davranılması gerektiğini uygun bulduklarını belirttiler. Neden büyük anne ve büyük baba da kontrol altında olmasın?
Yeni düzenlemeyi kapsayan akraba, arkadaş ve komşu denetimi bazı anneler tarafından yetersiz görülüyor. Bunların yanı sıra, çocukların emanet edildiği büyük anne ve büyük babaların da bu yeni düzenlemenin içine alınması gerektiğini düşünüyorlar. 831
Tessin’liler de Sonunda Kemeri Keşfetti ! Tessin ve kemer takma alışkanlığı arasında gerçekten can sıkıcı bir hikâyeyle karşılaşıyoruz. Yıllardır güneyli İsviçreliler’in kemer takma oranının diğer İsviçreliler’e göre oldukça düşük olduğu biliniyordu. Fakat geçen yıl Tessinliler gaza basarak sollama sinyalini verdi ve İsviçre’nin batısında bulunan Romand’ları solladı geçti. Ulusal Kemer Takma KampanDeutsche Zusammenfassung Die nationale Kampagne zum Gurtentragen scheint im Tessin Wirkung zu zeigen. Laut der diesjährigen repräsentativen Erhebung der Beratungsstelle für Unfallverhütung (bfu) ist eine markante Zunahme der Gurtenträger im Tessin festzustellen. Bei den Tessiner Lenkern stieg die Tragquote im Vergleich zum Vorjahr um sieben Prozent auf heute 83 Prozent; bei den Beifahrern um fünf Prozent auf 84 Prozent. Somit befinde sich der Südkanton ers-
yaları Tessin’de etkilerini göstermeye başladı. BFU, yani Kaza Önleme Danışmanlık Dairesi’nin bu yılki temsili araştırmasında, Tessin Kantonu’da kemer takan kişilerin sayısında bir artış olduğu açıklandı. İsviçre genelinde İsviçreli sürücülerin %87’si ve aracın ön koltuğunda oturanların % 88’i emniyet kemerini takarak trafiğe çıkıyorlar. Fakat BFU istatistiklerine göre açıklanan bu oranlarda bir önceki yıla nazaran yüzde birlik bir düşüş yaşandığı tespit edildi. Araştırmada ilgi çeken bir diğer nokta, Tessin Kantonu’nda hem sürücü tmals auf dem Niveau der Romandie. Dort seien 2009 wie im Vorjahr 82 Prozent der Lenker und 84 Prozent der Beifahrer, zwei Prozent weniger als 2008, angeschnallt. Immerhin zeige sich bei den Rücksitzpassagieren schweizweit eine Steigerung von 65 auf 68 Prozent, schreibt die bfu. Bedenke man allerdings, dass auch auf den Rücksitzen ein Gurtenobligatorium gelte, sei eine Quote von 68 Prozent noch immer unbefriedigend tief.
hem de ön koltukta oturanların kemer takma oranlarındaki artış oldu. Tessin’li sürücülerin kemer takma oranı geçen yıla göre %7’lik bir artış gösterdi ve son rakamlara göre toplam emniyet kemer takma oranında %83’e çıkmayı başardı. Böylelikle İsviçre’nin güneyinde bulunan Tessin Kantonu ilk kez batıdaki Romandiler’i geçti çünkü orada 2008 yılına göre 2009 yılındaki oranlar %2 gerileyerek, sürücülerin kemer takma oranı %82’ye ve yan koltukta oturanların kemer takma oranı %84’e düştü. Orta İsviçre’nin oranında da bir düşüş yaşandı Geçen yıl Romandie Bölgesi’nde yaşanan düşüşün aynısı İsviçre’nin orta kısımlarında da hafif bir şekilde kendisini gösterdi. 2008 yılında Orta İsviçreli sürücülerin ve ön koltukta oturanların %90’ı kemerlerini takıp direksiyon başına geçerken, 2009 yılında bu oran %89’a düştü. BFU, ne büyük bir şans ki arka koltukta oturanların kemer takma oranının tüm İsviçre çapında %65’ten %68’e kadar artış gösterdiğine dair bir açıklama yaptı. Yine de arka koltukta oturan yolcuların da bir
kemer takma zorunluluğu olduğunu düşünürsek, bu %68’lik oran çok tatmin edici bir rakam değil. ‘‘Hayat İçin Bir Kemer!’’ kampanyası, BFU tarafından 2005 yılında TCS Trafik Kulübü’ne ve Trafik Güvenlik Kurulu’na sunuldu. Polis kontrolü altında ilerleyen kampanya bu sene sona eriyor. BFU’nun açıkladığı bilgiye göre, kampanyadan önce sürücülerin %82’i ve arka kol-
tukta oturan yolcuların sadece %53’ü emniyet kemerini takıyordu. BFU’nun bir diğer varsayımına göre aracın içinde bulunan tüm yolcular ve sürücü kemerini takmış olsaydı, İsviçre’de her yıl yaklaşık 40 insan daha hayatta kalabilirdi ve aynı zamanda trafik kazaları sonucu ağır yaralanan 150 kişi bu ağır yaralanmalardan muaf kalabilirdi. 811
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 17
26.08.09 05:10
18
İSVİÇRE HABERLERİ
Basel’in da Devasa Bir Alış-Veriş Merkezi Oldu Metrelerce uzunluktaki mağazalar ve restoranlar bir çatı altında toplandı. Önümüzdeki ay Basel’ın en büyük alış veriş merkezi açılacak. Buranın başarısı konusunda olumlu tahminler yapılıyor. Bugünlerde yaklaşık 3000 işçi, Basel’daki yeni alışveriş merkezinin beton yığını için el birliğiyle çalışıyor. 24 Eylül’de ise alışveriş merkezinin açılması planlanıyor. Bu alışveriş merkezinin benzerleri Zürich ve Bern’de yıllardır tanınıyor. Fakat bu beton yığınının görüntüsü şimdilik hiç sempatik bir görüntü sergilemiyor. 120 mağaza ve günde 20 000 ziyaretçi Deutsche Zusammenfassung ie Dimensionen des neuen Centers sind riesig: Auf 32 000 Quadratmetern finden sich 120 Läden, und um an allen Schaufenstern vorbeizuflanieren, lege man zwei Kilometer zurück. Gegen 3000 Arbeiter sind derzeit dabei, den neu erstellten Rohbau auf dem Gelände der ehemaligen Stückfärberei im Basler Aussenquartier Kleinhüningen in eines der grössten Schweizer Shoppingcenter zu verwandeln. Für die Stadt ist die Eröffnung der «Stücki» am 24. Septem-
İsviçre’de bulunan diğer büyük alışveriş merkezleriyle kıyaslandığında Basel’da kurulan alışveriş merkezinin alanının diğerleriyle hemen hemen aynı büyüklükte olduğu belirtildi. Tek bir farkla: Basel’da, 32’000 metrekare alanın üzerine içinde 120 mağaza barındıran bir AVM kurulacak. Mağazaların dışında bir çok eğlence merkezi ve çeşitli aktivitelerin gerçekleştirilebileceği imkanlar sunulacak. Avrupa ülkelerinin arasında en çok alış veriş yapan ülke olarak bilinen İsviçre’nin alış veriş merkezlerinin sayısı gitgide artıyor. Basel halkı, alışveriş ihtiyaçlarını yıllardır şehir merkezinden gideriyor ve her ne kadar bu alışkanlıklarından zor vazgeçecek ber. Die Eröffnung der «Stücki» fügt sich nahtlos in die Entwicklung ein, die in der Schweiz seit Jahren zu beobachten ist: Die Zahl der Shoppingcenter nimmt stetig zu, und dies obwohl die Schweiz im europäischen Vergleich bereits über die grösste Verkaufsfläche pro Kopf verfügt. Ob sich die Kunden im dafür notwendigen Ausmass in die immer zahlreicheren Einkaufstempel locken lassen, ist bei allem Optimismus der Investoren und Betreiber zweifelhaft.
gibi görünüyor olsa da; Pazar Araştırma Enstitüsü’nden bir perakendecilik uzmanı, zamanla Basel’lıların da bu alış veriş merkezi furyasına ayak uyduracaklarını belirtti. Dünya çapında etkisini gösteren ekonomik krize rağmen AVM’nin işletmecileri, bu işe girişmekten korkmadıklarını dile getirdiler. Açılış dönemi için her ne kadar daha iyi bir konjonktür durumu dilenmiş olsa da, başarısız olacaklarına inanmıyorlar. Aynı zamanda bu alışveriş merkezlerinin devamını getirmeyi planladıklarını da belirttiler. Mağaza alanları genişliyor İşletmeciler müşterilerin mağaza çokluğuna yönelik tepkilerinden tam emin olmasalar da, bazı uzmanlar bu sistemin beş ve yedi yıla kadar oturacağını tahmin ediyorlar. Mağazaların artan metrekare sayısının artışı da aynı zamanda ciro artışı veya düşüşü konusunda işletmecilerin kafasında soru işareti oluşturuyor, çünkü bazı perakendecilik uzmanları, bu rekabet ortamında mağazaların metre kare artışının mağazaların cirosunu düşüreceği fikrini savunuyorlar. İsviçre içinde ve İsviçre’nin komşu ülkelerinde buna benzer dört tane daha proje planı yapılıyor. Hatta komşu ülke Fransa’nın bir
şehrinde 90’000 metrekarelik bir alan üzerinde bir alış veriş merkezinin kurulması planlanıyor. Bu projelerle birlikte kaygılar da artıyor tabi ki. Çünkü sürekli artan bu merkezler, tüketicilerde bir doyum noktasına ulaşmayı sağlayabilir. Bununla birlikte AVM sahipleri, merkezlerin içinde bulu-
nan bazı mağaza işletmecilerinin kira kontratları sona erdiğinde, yeteri kadar kazanç sağlayamadıkları için bulundukları yerden çıkma tehlikesi ile karşılaşabilirler.877
İsviçre’de İlk ‘‘Alış-Veriş Hücumu’’ Aksiyonu Basel’daki bir mağazada etkili bir organizasyonla gerçekleştirilen İsviçre’nin ilk ‘‘alış veriş hücumu’’, İngilizcesi ‘‘Carrot Mob’’ aksiyonu gerçekleştirildi. Öğle saatlerine kadar 200 kişi yapılan çağrılara gelerek gıda ürünleri kârına tavan yaptırdı. Elde edilen kazancın yarısı enerji tasarrufu önlemlerinde yatırım olarak kullanılacak. İngilizcesi «Carrot Mob» olarak bilinen ve birebir çevrildiğinde ‘‘havucun etrafını istila et’’ anlamına gelen bu harekeDeutsche Zusammenfassung Die Idee des «Carrot Mob», frei übersetzt «die Karotte umzingeln», stammt aus den USA und wurde in Europa bisher nur in Berlin aufgenommen. Konsumenten verpflichten sich dabei, an einem bestimmten Tag zu einer bestimmten Zeit in einem zuvor ausgesuchten Quartierladen einzukaufen und so zu versuchen, ihrer Kaufkraft mehr Gewicht zu geben. Mit einer organisierten Einkaufsaktion in einem Basler Quartierladen ist am Freitag der erste «Carrot Mob» der Schweiz angelaufen. Bis Mittag folgten über 200 Mens-
tin anlamı ‘‘alış veriş hücumu’’ demek. İlk olarak Amerika’da başlayan bu kampanyalı alış veriş aksiyonu şimdiye kadar Avrupa’da sadece Berlin’de yapılmıştı. Bu girişimde tüketiciler, belirlenen bir günde ve belirlenen bir alışveriş mekanında toplanarak alış veriş yapıyorlar. Mağaza sahibi ise elde ettiği kazancın bir kısmını şirketin gereksinim duyduğu yerlere yatırım amaçlı kullanıyor. Tüketicilerin dikkatini çekmek ve mağazalara yönlendirmek için her türlü modern iletişim araçları, örneğin chen dem Aufruf und trieben so den Lebensmittelumsatz in die Höhe. Die Hälfte des Mehrertrags soll in Energiesparmassnahmen investiert werden. Der Ladenbesitzer seinerseits verpflichtet sich, einen Teil des Mehrertrags in nachhaltige Massnahmen im Betrieb zu investieren. Um möglichst viele Menschen anzulocken, werden alle modernen Kommunikationsmittel genutzt, vor allem Facebook und SMS-Handy-Alarm. Mundzu-Mund-Propaganda im Quartier sorgte am Tag der Aktion für zusätzlichen Betrieb.
facebooklara veya cep telefonlarına gönderilen kısa mesajlar kullanılıyor. Bunun yanı sıra aksiyon gününde sokakta insanlara sözlü bilgi verilmesi satışlara ayrıca artış kazandırdı.
Bu aksiyona ön ayak olan kişiler Raphael Fäh ve Klaus Bernhard, asıl amacın, insanların ilgilerini sıradan indirimlerle değil, farklı bir yöntemle çekmek olduğunu anlattılar. Bu yöntemle insanların uyarıcı bir başparmak göstermek yerine kışkırtarak ve teşvik ederek alış-verişe çekildiğini ve bunun daha mantıklı olduğunu belirttiler. Basel’daki Tasarım ve Sanat Yüksek Okulu’ndan olan öğrenciler, bu aksiyon işine girişmeden önce geniş çaplı bir çalışma yapmışlardı. Küçük Basel şehrindeki beş tane mağazaya ‘’bu olaya katılmak ister misiniz?’’ diye sorduklarında, beşi olumlu bir cevap vermiş. Olumlu cevap verenlerin arasında Fadil Jakupaj’in Arnavut Marketi de yer aldı; bir cuma gününe denk gelem aksiyon gününde, marketinde saat 10 ve 21 arasında yapılan olan
alışverişten elde edilen kazancın yarısını enerji tasarruf önlemlerine yatırım yapması gerekecek. Basel’daki endüstriyel şirketin danışmanlığı altında marketin ışıklandırma sistemi yenilecek. Arnavut Market, aksiyonunun başladı-
ğı ilk üç saatte bir cuma günü gelebilecek sıradan müşteri sayısının dört katı olan 200 müşteri rakamına ulaştı. 898
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 18
26.08.09 05:10
MyTatil Travel Services GmbH Bernstrasse 88 - 8953 Dietikon/ZH Tel.: +41 (0)43 322 97 97 Fax: +41 (0)43 322 97 99 www.mytatil.com
Tatilcilerin yeni buluşma noktası Aşağdaki fiyatlar 26 Eylül ile 17 Ekim 2009 arasında geçerlidir
1390.Stella Beach 4* 990.Kaya Belek 5* 1290.Paket turlar 990.WoW Topkapı Palace 5*
CHF ´den
Herşey dahil, tek kişilik fiyat
başlayan fiyatlarla
CHF´den
başlayan fiyatlarla
Herşey dahil, tek kişilik fiyat
CHF´den
başlayan fiyatlarla
Herşey dahil, tek kişilik fiyat
CHF´den
Antalya & İzmir Direk seferler
İstanbul Direk sefer
590.-
İ
BİZ
CHF´den
238.-
başlayan fiyatlarla
IN Y A AR
CHF ´den
başlayan fiyatlarla
UÇAK BİLETİNİZİ KAZANIN www.mytatil.ch İnternet sayfamızdaki Newsletter‘imize ücretsiz abone olun ve çekilişimize katılın.
Yakınınızdaki seyahat acentasına MyTatil ürünlerini sorun !
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 19
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
başlayan fiyatlarla
26.08.09 05:11
20
İSVİÇRE HABERLERİ 1000 Adet Sahte Giacometti Yontusu Yakalandı
Almanya’nın Mainz kentinde bir depoda, 1000 adet sahte skulptur yakalanarak bunlara el konuldu. 59 yaşındaki bir kişi, İsvicreli ünlü yontu ve resim sanatçısı Alberto Giacometti taklitlerinin tanesini, meraklılarına iki haneli milyonluk fiyatlarla satmaya çalışırken yakalandı. Almanya içinde ve dışında sahte Giacometti’leri satmaya çalışan 59 yaşındaki kişi ile birlikte onun suç ortağı olduğu anlaşılan 61 yaşındaki bir kişi tutuklandılar. 896
Ekonomik Krize Rağmen Kredi Kartlarına İlgi Büyük
ZÜRICH –İsviçre halkı ekonomik krize rağmen yine de çoğu kez kredi kartına el atıyor. Comparti internet forum hizmetinin yaptığı açıklamaya göre, İsviçrelilerin sadece %10’u kredi kartı kullanımını azalttı.Ankete katılan 990 kredi kartı kullanıcısından %82’si hala ödemelerini kredi kartıyla yapmaya devam ettiğini belirtti. Anketin bir diğer sonucuna göre, geliri düşük olan kişilerin alışverişlerini geçmişe göre daha az kartla yaptıkları ortaya çıktı. 842
Dikkat! Ren Nehri’nde Piranha Balıkları Ren Nehri’ne dökülen bir ırmaktan, Elsass’lı bir balıkçının oltasına Piranha Balığı takılınca, balıkçı derhal yetkililere haber verdi. Yetkililer, anavatanı Güney Amerika suları olan keskin dişli et yiyici vahşi balığın Ren Nehri’ne nasıl geldiğini henüz açıklayamadılar. Et yiyen ve “canavar balık” olarak da bilinen balığın, balığı evindeki akvaryumda bulunduran bir kişi tarafindan nehire atıldığı tahmin ediliyor. Büyük bir ihtimalle yasal olmayan bir şekilde akvaryumunu tehlikeli baliklarla birlikte nehire boşalttığı tahmin edilen kişinin aranmasına başlandı.895
Sadece Malullük Emekliliği ile Yaşam 17 Ağustos`ta yayınlanan Tagesanzeiger Gazetesi önemli bir konuya değindi... Eğer halk önümüzdeki referandumlarda malullük sigortası için alınacak önlem paketini ret ederse, emeklilik ödemeleri azalacak. Bir çok malullük sigortası emeklisi bugün bile neredeyse açlık sınırına yakın yaşarken emeklilik parasından ne kadar kesilebilir ki? Malullük maaşı ile geçinen Bernhard Rüdisüli sitem etmek istemiyor fakat durumu da ortada: “Elimizde çok fazla para kalmıyor, fakat bir kaç tatil yapabileceğiz galiba.’’ diye söze başlayan Rüdisüli 56 yaşında ve doğuştan beri engelli bir insan. Her ay malullük sigortasından gelen 1600 Frank emeklilik parasıyla yaşıyor. Bunun yanı sıra yarı zamanlı olarak Zürich’de engelsiz inşaat yapımı için İsviçreli uzman dairede çalışarak 2000 Frank kazanıyor. Yani ayda toplam 3600 Frank geliri olmuş oluyor. Bay Rüdisüli: “Öğretmenlik ve teknik yönetici olarak yaptığım eski işime göre bu para daha iyi. Eğer ki bir engelli olmasaydım bunun iki katı kadar kazanırdım.’’ dedi. İşin en kötüsü Rüdisüli hiç bir zaman bir emeklilik sigortası tarafından bünyesine alınmamış. Eğer işini kaybederse yaşam şartlarını zorlayacak büyük sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Bay Rüdisüli’nin eşi: “Ek gelir talebinde bulunmalıyız aynı zamanda da araç ve tatilden vazgeçmeliyiz.’’ şeklinde bilgi verdi. Rüdisülis’in eşi de aynı zamanda bedensel özürlü ve 1600 emeklilik parasının yanı sıra bugünlerde sadece ek çalışmalarla bir kaç yüz Frank kazanabiliyor. Vahim bir durumdalar Sosyal sigortalar kurumu, malullük durumu her zaman için ‘‘zor bir ekonomik durumundaki riskini’’ içinde barındırıyor, şeklinde bir tanım yaptı. Çünkü çoğu kişinin arkasında bir emeklilik sigortası yok ve malullük sigortasının emeklilik maaşı tek başına yetmiyor. Bu IV olarak bilinen malullük emekliliğinin en yüksek maaşı 2200 Frank’ı buluyor, fakat ortalama maaş 1600 Frank civarında. Açıklanan bu bilgilere bakılırsa her ikinci IV emeklisinin neden ek bir gelir talebinde bulunduğu net ortada, ki bu oran git gide daha fazla artıyor ( 2008 senesinde bu oran %41’lerde idi). Yani: IV emeklilerinin sosyal durumu, AHV emeklilerine göre daha vahim, çünkü AHV emeklilerinin sadece %12’si ek gelir talebinde bulunuyor. Malullük sigortasında ek gelir alan bu
100’000 kişiye yaklaşık 1,6 milyar Frank para harcanmakta. Kuzey Batı İsviçre’de bulunan bir yüksek okulun yaptığı araştırmaya göre, 2004 yılında IV emeklilerinin beşte birinin ‘‘vahim bir durumda’’ oldukları ortaya çıkmış. Bu kişiler açlık sınırına çok yakın ve sosyal yaşamdan izole edilmiş şekilde yaşıyorlar. Kendi verecekleri kararları veremiyor ve bu yüzden ruhen yaralanıyorlar. Araştırmanın yazarları ve Entegrasyon ve Katılım Enstitüsü’nün yöneticisi Daniel Gredig, geçmişte IV emeklileri için yapılan bu araştırma sonucunun bugün hala geçerli olduğunu savunuyor. 60 yaşındaki mühendis Leo Wegmüller: “Sadece IV emeklilik parası ile kesinlikle geçimimi sağlayamazdım.’’ diyor. Kendisi bir kas hastalığından rahatsız ve 1100 Frank yarı emeklilik parası alıyor. Bunun yanı sıra ufak giderleri karşılayacak part time işler yaptığını dile getirdi. Geçmişte yapılan birikimler yardımcı oluyor Bay Wegmüller, emeklilik sigortası ve geçmişte yaptığı birikimler sayesinde orta halli bir yaşam tarzı sürdürdüğünü belirtti. Eğer IV, yapmak istediği tasarrufları gerçeğe dönüştürecek olursa, durum kritik bir hal alabilir. Çünkü emeklilik sigortası sakatlılık derecesine göre ayarlanıyor ve ayarlamayı Malullük Sigortası yapıyor. ‘‘Daha fazla kesintiyi kaldıramam.’’ diyor emekli adam üzgün bir şekilde. Çünkü kendisinin bu saatten sonra kalifiye bir iş bulması mümkün değil. “Eğer bir engelliysen kalifiye bir işte çalışmak mümkün olmuyor.’’ Eğer Halk 27 Eylül’de oylamaya sunulacak katma değer vergisindeki artırımı ret edecek olursa, Malullük Sigortası daha büyük bir baskı altına girecektir. Ve sadece tasarruf önlemleri ile yeniden yapılandırma çalışması içerisine girecek olursa da emeklilik paralarının %40 oranında azaltılması gerekecek. Sosyal yardımın en son konferansı, böyle bir durumun sosyalsiyasi açıdan üstlenilemeyeceğini dile getirdi. Bu kadar büyük boyutta yapılacak olan bir tasarruf önleminin on binlerce emekliyi yoksulluğa ve sıkıntılı bir duruma iteceğini belirtti.
Deutsche Zusammenfassung Verweigert das Volk der IV Mehreinnahmen, drohen massive Rentenkürzungen. Viele IVRentner leben aber schon heute an der Armutsgrenze. Invalidität birgt weiterhin das «Risiko einer wirtschaftlichen Notlage», wie das Bundesamt für Sozialversicherungen festhält. Denn nicht alle haben eine Pensionskasse im Rücken. Vor allem Frauen müssen oft ohne berufliche Vorsorge auskommen. Die IV-Rente allein reicht jedoch nicht zum Leben. Die maximale Rente beläuft sich auf 2200 Franken, im Durchschnitt macht sie 1600 Franken aus. Das erklärt, warum fast jeder zweite IV-Rentenbezüger (2008 waren es 41 Prozent) eine Ergänzungsleistung (EL) beansprucht – bei stark steigender Tendenz. Das heisst: Die
Kesintiler yapılırsa kötü olur
şıyor. Şu an 44 yaşında olan hukukçu ve başkan yardımcısı soruyor: “Peki çalışamayacak duruma gelirsem ne olacak?.’’ Tekerlekli sandalyede oturan kişilerin 50 ve 60’lı yaşları arasında eklem sorunları çekerek çalıştıkları işten ayrılmaları riski oldukça yüksek.
Olga Manfredi 29 yaşındayken gittiği açık hava konseri esnasında rüzgarın şiddetiyle bir ağacın belini kırması sonucu sakat kaldı. O günden beri kendisi felçli. Bayan Manfredi IV emeklilik parası almıyor, çünkü Zürich eyaletinin engelliler konferansının yönetiminde %80 aktif çalı-
Bütün bu sebeplere bağlı olarak Bayan Manfredi’ye göre IV’de yapılayacak kesintiler kabul edilebilir gibi değil. ‘‘IV emeklisi olarak onurumla yaşamak istiyorum ve varlığımın sınırlandırılmasına karşıyım.’’ diye tepkisini dile getirdi. Sakatlar ne kadar çok tasarruf yapmaya çalışır-
soziale Lage der IV-Rentner ist um einiges prekärer als jene der AHV-Rentner. Von diesen bezieht jeder Achte (12 Prozent) eine Ergänzungsleistung. Für die rund 100’000 EL-Bezüger der IV werden 1,6 Milliarden Franken ausbezahlt. Sollte das Volk am 27. September die vorgeschlagene Erhöhung der Mehrwertsteuer ablehnen, würde die IV noch stärker unter Druck geraten. Würde sie ausschliesslich über Sparmassnahmen saniert, müssten die Renten um 40 Prozent gesenkt werden. Das sei sozialpolitisch nicht zu verantworten, erklärte jüngst die Schweizerische Konferenz für Sozialhilfe (Skos). Denn ein derart rigoroser Sparkurs würde «Zehntausende von Bezügerinnen und Bezüger in Armut und Prekarität treiben».
sa evden o kadar çok çıkmama riskleri artıyor. Dolayısıyla dışarıdaki sosyal yaşamdan kendilerini dışlamış oluyorlar. Bayan Manfredi bugün bile birçok engelli kişinin yaşama nedeni az ve ölme sebebi çok açıklamasını yaptı. Bernhard Rüdisüli ortalama bir hesap yaparak son on yılda yaklaşık 51’000 saatini tekerlekli sandalyede geçirdiğini söylüyor. Şimdiyse ona yeni bir tekerlekli sandalye alındı. Fakat ona kolaylık sağlayacak olan tekerlerin 250 Frank’lık bedelini kendisi karşılamak zorundaydı. 897
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 20
26.08.09 05:11
21
EKONOMİ
İsviçre’de Hayat Ucuzladı İsviçre’deki sezon sonu satşları sayesinde temmuz ayında hayat yeniden ucuzladı. Yıllık vergilendirme, beşinci aydan sonra tekrar inişe geçti ve gerileme %1,2 oranında tespit edildi. Bu gerileme, mart ayından beri gerçekleşen en büyük gerileme oldu. 2008 senesinin temmuz ayındaki pahalılık oranı rekor bir seviyeye çıkarak %3,1’e çıkmıştı. İstatistik Kurumu BFS, rekor oranının sonradan düşmeye başladığını açıkladı. Aydan aya fiyatlar %0,7 azalmaya geçti. Ülke endeksindeki tüketici fiyatları 103 puan durumuna yükselmeyi başardı. 2005 yılının aralık ayı puan durumu 100’dü. BFS’nin verdiği bilgiye göre fiyat gerilemesi daha çok yaz kıyafetlerindeki sezon sonu satışları sayesinde gerçekleşti. Özellikle elbiseler ve ayakkabılardaki %10,7 oranındaki fiyat azalması bu konuda etkili oldu. Buna rağmen bu seneki değerlerin %2,4 oranıyla geçen yılki seviyenin üzerinde olduğu belirtildi. Oturma ve yatak odası mobilyalarında ve de dekorasyon ürünlerindeki düşük fiyatlar sayesinde, haziran ayındaki fiyatlara nazaran ev bütçesine harcanan paraların %1 oranında azaldığı belirtildi. Kalorifer yakıt fiyatları düştü Bahsi geçen indirimlerin yanı sıra, kira ve enerji ücretlerinde %0,4 düşüş yaşandı. Bunun sebebi kalorifer yakıtlarının, gaz ve
benzeri tüketim unsurlarının fiyat düşüşüne bağlanıyor. Gıda ürünleri ve alkolsüz içeceklerin de fiyatları toplamda %0,4 oranında azalarak düşüşe geçti. Nektarin, şeftali ve rezene ucuzlarken, marul ve çilek fiyatlarında artış tespit edildi. Gıdaların yanı sıra eğlence ve kültürel unsurların fiyatlarında da düşüş yaşandı. Örneğin bilgisayar, spor ve kamp ürünlerinin yanı sıra, televizyonlarda bile %0,2 oranında fiyat gerilemesi görüldü. Alkol ve tütün ise pahalılaştı Tabiî ki, her üründe bir gerileme yaşanmadı. Fiyatı artan ürünler de oldu. Bunlar alkollü içeceklerin yanı sıra tütünlü ürünler oldu. Bu ürünlerde %0,4 oranında bir artış kaydedildi. Özellikle kırmızı ve beyaz şarap alanlar, geçen aya göre daha fazla para ödemek zorunda kaldılar. Sağlık hizmetleri de ücreti artanlar kategorisine giriyor. Bu alanda da %0,2 artış kaydedildi. Bu artış özellikle laboratuar, hastane masrafları, ilaçlar ve diş doktoru tedavilerinde görülebilir. Fiyat artışı ve düşüşünün yanı sıra sabit kalanlar da oldu. Bu durum özellikle trafik alanı için geçerli. Dizel yakıtının ücreti %2 oranında çıkmış olsa da, benzin fiyatlarında %1,4 düşüş yaşandı. Pahalılaşan ise uçak biletleri ve otomobillerin fiyatları oldu. Buna karşılık kullanılmış araçlar ucuzladı. Lokanta ve otel ücretlerinde de neredeyse fiyatlar hiç değişme-
di. Lokantada yemek ve şarap içmenin ve de evlere paket olarak götürülen gıdaların fiyatları artarken, otel ücretlerinde az da olsa bir gerileme yaşandı. Petrol fiyatlarının düşüşü ithalatı ucuzlattı Petrol fiyatlarının gerilemesiyle ithal edilen mallarda %2,2 oranında artış yaşanırken, İsviçre’de üretilen mallarda %0,1 gerileme yaşandı. Bir yıl karşılaştırılması yapıldığında ortaya çıkan fark daha net görülüyor. Yurt içi mallardaki fiyatlarda %1,3 artış görülürken, ithal edilen ürünlerin fiyatında %7,2 oranında bir gerileme yaşandığı ortaya çıkıyor. 838
Deutsche Zusammenfassung Dank des Ausverkaufs ist das Leben in der Schweiz im Juli erneut günstiger geworden. Die Jahresteuerung sank den fünften Monat in Folge. Der Rückgang betrug 1,2 Prozent. Der Preisrückgang ist laut BFS insbesondere dem Ausverkauf für Sommerbekleidung zu verdanken: Günstiger wurden namentlich Kleider und Schuhe (-10,7 Prozent). Sie lagen aber immer noch 2,4 Prozent über dem Vorjahresniveau. Daneben sanken auch die Preise für Wohnen und Energie (-0,4 Prozent). Dies ist insbesondere auf die tieferen Preise für Heizöl, Gas und Fernwärme zurückzuführen.Nahrungsmittel und alko-
holfreie Getränke wurden insgesamt ebenfalls günstiger (-0,4 Prozent). Die Gesundheitspflege verteuerte sich um 0,2 Prozent. Dies lag inbesondere an gestiegenen Preisen für Labor- und Spitalleistungen, Medikamente und für den Zahnarzt. Wegen der sinkenden Erdölpreise war der Preisrückgang bei den importierten Gütern mit 2,2 Prozent viel grösser als bei den Gütern, die aus der Schweiz stammten (-0,1).Im Jahresvergleich wird dieser Unterschied noch deutlicher: Hier verzeichneten die Inlandgüter sogar eine Preissteigerung um 1,3 Prozent, während die Importprodukte um 7,2 Prozent zurückgingen.
İsviçreli Firmalar Maaşları Düşürmeye Başladı Rieter ve Alu Menziken firmalarını örnek alarak diğer firmalar da aynı uygulamaya geçmeye başladılar. Kriz sebebiyle işçilerinden, dayanışma ruhunu kuvvetlendirmek için maaşlarının bir kısmından vazgeçmelerini istediler. «Sonntag» gazetesinde bu yıl içerisinde işçilerinin maaşını %10 azaltan beş şirketin adı belirtildi. Bu firmalar, kamuoyunda oldukça iyi biliniyor: Tamirat araç gereçleri üreten Hilti, St. Gallen’lı Metal endüstri şirketi SFS ve küçük çaplı firmalar arasına giren kağıt imalatçısı Landqart, sensor uzman firması Cedes ve Basel bölgesinde üretim yapan ve isminin açıklamaması gereken bir firma bunların arasında yer alıyor. İşin iç yüzünü bilen bazı kişiler, ismi açıklanmayan birçok firmanın daha işçilerin maaşlarını azaltma sistemine geç-
miş olduklarını bildirdiler. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin maaş azaltma sistemi neredeyse gizli ve kamuoyuna yansıtılmadan gerçekleştiriliyor. Konjonktüre bağlı maaş azaltılması birçok firmayı kapsıyor ve İsviçre’de ilk kez yaşanan bir durum. Alınan bu önlem için şirket sahipleri siparişlerin azalmasını sebep gösterirken, aynı zamanda kısa zamanlı çalışan ve daha az maaş alan kişileDeutsche Zusammenfassung Insider berichten, dass etliche weitere Unternehmen, deren Namen nicht bekannt sind, ebenfalls die Gehälter zusammengestrichen haben. In Klein- und Mittelbetrieben geschieht die Lohnsenkung klammheimlich und wird gar nicht publik. Der Zeitung «Sonntag» sind fünf Unternehmen bekannt, bei denen in diesem Jahr sämtliche Mitarbeiter mit bis zu 10 Prozent weniger Lohn auskom-
rin dışında normal şirket çalışanlarından şirket için bir dayanışma ruhu beklediklerini açıkladı. Dayanışma ruhu adı altında git gide daha çok firma, tam zamanlı çalışanlarından gönüllü olarak maaşlarının azaltılmasına yönelik talep arttı. ‘‘Sonntag’’ gazetesinin verdiği bilgiye göre, OC Oerlikon ve Arbonia Forster gibi büyük endüstri şirketlerinin de bu listede yer aldığı bildirildi. 883 men müssen. Die Chefs begründen die Massnahmen mit massiven Auftragseinbrüchen – aber auch mit der Solidarität jener Angestellten, die nicht kurzarbeiten, gegenüber den Produktionsmitarbeitern, die wegen Kurzarbeit Lohneinbussen hinnehmen müssen. Aus «Solidarität» fordern ausserdem immer mehr Unternehmen ihre Kadermitarbeiter zu einem freiwilligen Lohnverzicht auf.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 21
26.08.09 05:11
22
İSVİÇRE GEZİ REHBERİ
Bern’li Jura Dağları Bern’li Jura dağları size iki kültür arasında yerleşmiş, içinde balıklarla dolu dereler ve akarsular bulunan derin vadiler, rengarenk çiçeklerle süslenmiş çayırlık alanlardan oluşan dağlar arasında vadilerin içinde sayısızca yürüyüş yolu ile sizi dinlendirme imkanları sunuyor. Bölgenin en yüksek alanı olan Chasseral, içinde bir doğa parkı barındırıyor; 1607 metre yüksekliğindeki bu zirveye ulaşanlar eşi benzeri olmayan doğal koruma alanını, vadileri ve gölleri içine alan manzara ile karşılaşınca hayranlıktan nefesleri kesiliyor. Burası doğa sevenler için adeta bir dinlenme cenneti...
Jura Bu doğal ve saf bölgede, insanlar ve atlar binlerce metre yükseklikle beraber yaşıyorlar. Yaylalar ve yamaçların arasından akarsular geçerlerken, deli akışlarının izlerini kayalara bırakmışlar. Binlerce senelik Clos-du-Doubs Doğal Parkı’nın mucizelerini veya Franches-Montagnes yüksekliğini keşfetmek özellikle de çocuk maceracılar için müthiş heyecanlı: Préhisto-Parkı, çocuklara bir zamanlar Watch Valley’i geçen dinozorların izlerini takip etmek fırsatını sunuyor. Freiburgerland Bölgesi, yön farklılıklarıyla çılgın bir bölge. Çünkü güney bölgesinde serin dağlar ve kuzey bölgesinde de sıcak göllerle karşılaşabilirsiniz. Bunun dışında bölgede iki farklı dil ve bu küçük alanda üç farklı tatil bölge-
si ile karşılaşmanız mümkün. ‘‘Heidi’’’nin vatanı olan Ön Alp dağları, İsviçreli masal kahramanının yaşadığı eski zamanlarla bizim yaşamakta olduğumuz modern zamanları bir arada yaşatıyor: İçinde bir kale barındıran Gruyères ve Alien-Kreators H.R. Giger’deki bir müzede bu mistik havayı bol bol içinize çekebilirsiniz... Eşi benzeri olmayan bisiklet yolları ve gezi yolları ile Schwarzsee, Charmey, Bulle, Moléson, Les Paccots... Buraları gerçek birer hafta sonu tatili cenneti...
Pay de Neuchâtel Pays de Neuchâtel: Doğa turzmini tercih edenler, yürüyüş yolları, patika yolları, birbiriyle bağlantılı bisiklet yolları, doğaya uygun konaklama tesisleri, özel pansiyonlar, herkese açık trafik ulaşım araçları ve doğa parkları ile zamanlarını en güzel değerlendirme fırsatlarını burada bulabiliyorlar. Su ve buz erozyonları sayesinde oluşan devasa amfi tiyatrosu Creux-du-Van’da sunulan sirk atraksiyonu gerçekten görülmeye değer bir olay. Ayrıca dağ keçilerine bırakılan doğal alan ile Neuenburger Gölü ve Jura vadilerine bakan, insanın nefesini kesecek bir manzara sunuluyor. Hemen yakınında Areuseuçurumlarından Noiraigue’den Boudry’ye kadar gezerek muhteşem manzarayı izlemek mümkün. Devamında şelaleler, kayalıklar ve mağaralar zaman zaman yaya köprüleri, basamaklar ve de romantik köprüler gelmekte. Val-de-Travers’dan Neuenburg Dağlarına ilerlerken görülmeye
değer 27 metre yüksekliği olan Saut-du-Doubs şelalesinin derinlere akan sularını izleyebilirsimiz. Şelaleden oluşan bu barajı arkada bırakarak aynı adı taşıyan Les Brenets gölünün manzaralı mekânına ulaşılıyor. Dağ turumuz, Finlandiya’nın düzlük alanına benzeyen Les Pontsde-Martel vadisine kadar devam ediyor. Boş bir patika yol kırmızı bataklığa kadar devam ediyor. Val-de-Ruz’de, ülkede eşi benzeri olmayan Site de Cernier pro-
jesinin ilk görüntüleri ortaya çıkmaya başlıyor. Burada Eyologia adındaki hayvan evcilleştirmeleri yapılıyor. Hayvan evcilleştirmenin tarihçesini gösteren bir serginin yanı sıra burada beyaz domuzları, bir dana sürüsünü, Tessin’li gri keçileri, Brahma’lı tavukları ve dışı şeffaf bir arı kovanlarını görmek mümkün. İnsanlar tarafından kullanılabilir hale getirilen iki tane doğa parkı oldukça ilgi çekmekte. Üç yüz senedir asfaltı bugüne kadar ge-
tiren asfalt ocağından daha derinlere giden yoldan ziyaretçiler, maceralı bir yolculuk yapabilir. Endüstrileşme devrinin bu değerli maddesinin tarihçesi, insana maden labirentiyle bir bağlantı kurdurtuyor. Col-des-Roches/Le Locle’deki yeraltı değirmenleri bir yeraltı dünyasına götürüyor. Bu yer altı değirmenleri ilk başta su kuvveti ile oyulmuş ve sonradan insanların yaratıcılığı ve cesareti ile kullanılabilir hale getirilmiş. 882
Aradığınız her çeşit takılar bulunur veya istediğiniz model 10 gün içinde getirilir. Bijouterie
14, 18, 22 ayar bilezik, takım, yüzük, küpe, kolye, künye, çeyrek, yarım veya tam altın bulunur. Hediyelik, nişan, düğün ve sünnet için zengin takı çeşitlerimiz her zaman mevcuttur. Eski altınlarınız uygun fiyata alınır. Telefonla bilgi alabilirsiniz.
Elmas GmbH / İbrahim Şahin - Langstr. 211 / 8005 Zürich - Tel.: 044 272 18 56 Fax: 044 272 18 57- www.elmasgold.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 22
26.08.09 05:11
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 23
26.08.09 05:12
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
24
SPOR HABERLERİ
İyi ki Doğdun USAIN BOLT 21 Ağustos 1986’da doğan Usain Bolt’a, en güzel doğum günü hediyesi kendisinden geldi. Jamaikalı süper atlet, 200 metre finalindeki 19.19’luk derecesiyle dünya rekoruna imza attı. O bir fenomen. O şimdiden bir efsane. O artık koştuğu her yarışta spor tarihine adını altın harflerle yazdırıyor.
Onun adı: Usain Bolt. Berlin’deki Dünya Atletizm Şampiyonası’ndaki “Bolt fırtınası” dinmek bilmiyor. 100 metre finalindeki 9.58’lik derecesiyle tüm insanlığı şaşkınlığa uğratan Jamaikalı atlet, hakkında çıkan “Doping yapmadan bunu yapması mümkün değil” şeklindeki sözlere en güzel yanıtı, en iyi bildiği yöntemle, koşarak, çok ama çok hızlı koşarak verdi. 200 metredeki en büyük rakibi Tyson Gay’in çekilmesinin ardından bu daldaki mutlak favori haline gelen 23 yaşındaki yıldız atlet, bugün yapacağı doğum günü kutlamalarına erken başladı! 200 metreyi inanılmaz bir şekilde 19.19’da koşan Bolt, Pekin Oyunları’nda elde ettiği 19.30’luk dünya rekorunu 0.11 saniye geliştirdi.
Tarihe geçti Jamaikalı atlet, dün kırdığı rekorla birlikte 100 ve 200 metrelerde hem dünya hem de olimpiyat şampiyonluklarını dünya rekorlarıyla birlikte elinde bulunduran tarihteki ilk sporcu oldu. “Bu gece bir dünya rekoru beklemiyordum” diyen Bolt, “Kalbim yerinden çıkacak gibi koştum. Zaferimin anahtarı çıkışımı doğru yapmaktı. Sürekli doping testlerine giriyorum. İnsanlara dopingden uzak durduğumu kanıtlamak için daha ne yapmalıyım bilmiyorum” diye konuştu. Jamaikalı atlet, doğum gününü nasıl geçireceğini soran gazetecilere “Kendimi çok yorgun hissediyorum. Bol bol uyuyacağım” cevabını verdi. Yarışta, Panama’dan Alonso Edward 19.81 ile 2., ABD’den Wallace Spearmon ise 19.85 ile 3. oldu. 894
Erkekler 200 metre dünya rekorları* 16 Ekim 1968
Tommie Smith
(ABD)
19.83
12 Eylül 1979
Pietro Mennea
(İtalya)
19.72
23 Haziran 1996
Michael Johnson (ABD)
19.66
01 Ağustos 1996 Michael Johnson (ABD)
19.32
20 Ağustos 2008 Usain Bolt
(Jamaika) 19.30
20 Ağustos 2009 Usain Bolt
(Jamaika) 19.19
*Elektronik olarak ölçülen rekorlar
Yeri Göğü İnleten Çifte Kupa Kutlaması Siyah - Beyaz balonlar ile süslenmiş girişten içeri giriyorsunuz. Eşikten içeri adımınızı attığınız an, siyah ile beyazın muhteşem buluşması sizi büyüsü altına alıyor. Süslemeler, bayraklar, balonlar... Haber: Hilâl Albayrak Kurutaş
Yer: Reinach / Basel Tarih: 01.08.2009 Saat: 19.03 Her yer Siyah - Beyaz. Siyahlar ve beyazlar, „Yer Siyah Gök Beyaz bu olsa gerek’’ dedirtecek kadar hakim alana. 7`den 77`ye bütün davetliler, siyah ile beyaza bürünmüş, kutlamanın başlayacağı anı, fonda çalan Beşiktaş marşlarına birine eşlik ederek heyecan ile bekliyorlar. Saatler 19.03`ü gösterdiğinde, birbirinden şeker dört yavru kartal, İsviçre kartallarının alkışları eşliğinde, stada çıkan futbolcu edaları ile sahnedeki yerlerini alıyorlar. Sessiz bir bekleyiş başlıyor. Eller kartal pençesi gibi havaya kalkıyor. Yavru kartallar, aynı anda sus işareti yapıp, ‘’birrrr... ikii-
ii... üçççç... BEŞİKTAŞ’’ diye var güçleri ile bağırarak, bütün davetlilere üçlü çektirip, çifte kupa kutlamalarını başlatıyorlar. Dj Ömer Akyollu, Grup Deli Mavi ile davetliler şampiyonluk coşkusunu yaşıyor. 300`ü aşkın davetlinin katıldığı kutlamada, Beşiktaş Şampiyonluk şarkılarını besteleyen sanatçı Birol Can, alkışları bastıran, coşkulu bir tezahüratla sahneye çıkıyor. El ele, kol kola, hep bir ağızdan şarkılar söyleniyor. Meşaleler yakılıyor, hoplaya zıplaya kutlamalar doruk noktasına ulaşıyor. Harlayan bir ateş gibi şarkılar daha da yüksek sesle söyleniyor. İsviçre`nin tanınmış seslerinden sanatçı Özer Canses`in sahne almasıyla, yaşanılan coşku perçinleniyor. Dur durak tanımayan Beşiktaşlılar, gecenin hakkını sonuna kadar vererek, doyasıya eğleniyorlar. Yemekler yeniliyor, danslar edilip, halaylar çekiliyor. Sıra kutlamanın damaklarda tatlı bir tadı, akıllarda tatlı bir anı olarak kalacak Beşiktaş amblemli pastanın kesilmesine geliyor. Sanatçıların ve İsviçre kartallarının elleri tıpkı gönül-
leri gibi birleşip, tek bir elden pastayı kesiyorlar. Gecenin sonunda her davetli yüzünde bir tebessüm, yüreğinde yeni başlayacak ligin heyecanı ile ayrılıyor mekandan. Şayet siz de Beşiktaşa gönül verenlerden iseniz, www.isvicrekartallari.com`dan buradaki etkinlikleri takip edebilir veya İsviçre`de bir tribün havasında maç izlemek isterseniz, Oristalstrasse 87, 4410 Liestal / Basel `daki İsviçre Kartalları lokaline gelebilirsiniz. Beşiktaş`a gönül veren biri olarak, sanatçılarımıza ve organizasyonda emeği geçen herkese, katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunuyor ve yazımı Sevgili Birol Can`ın „Anlayamaz Kimse Bu Aşkı“ şarkısının bir kıtası olan: Beşiktaşlıyız, Beşiktaşlı; Anlayamaz kimse bu aşkı. Bekçisiyiz kopsa kıyamet, Siyah - Beyaz bize emanet... diyerek noktalıyorum. 884
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 24
26.08.09 05:12
25
SPOR HABERLERİ
Hepimizin Gururu Şener Cinoğlu! Pusula Gazetesi bu aydan itibaren yeni bir bölüm açıyor. Spor bölümümüzde başarılı sporcularımızı sizlere tanıtacak ve çalışmaları hakkında bilgiler vereceğiz. Söyleşi: Turgut Karaboyun Vücut geliştirme sporuyla uğraşan ve bu dalda katıldığı turnuvalarda büyük başarılara imza atan Şener Cinoğlu bu ayki konuğumuz. Şener Cinoğlu kimdir, bize kendinizi tanıtır mısınız? Ben İsviçre`de doğdum. Memleketim Adapazarı. İlkokul, ortaokul ve meslek eğitimimi İsviçre`de yaptım. Şu an elektronik işleriyle uğraşan büyük bir şirkette çalışmaktayım ve vücut geliştirme sporuyla profesyonel olarak ilgilenmekteyim. Şener Cinoğlu vücut geliştirme sporuna nasıl başladı? Benim spor hayatım 9 yaşında Judo ve Karate ile başladı. Bunun yanısıra hafta sonları da futbol oynadım. 16 yaşında Karate branşında yakalamış olduğum bir İsviçre şampiyonluğum var. 16 yaşından sonra Judo ve Karate sporundan vazgeçerek Thaibox
sporuna başladım ve 22 yaşına kadar bu sporla ugraştım. Thaibox sporu çok çalışmayı ve antrenman yapmayı gerektiren bir spor. Sürekli olarak aletli sporlarla çalışma yaparken gelişmiş bir vücuta sahip oldum. 22 yaşına geldiğimde bana vücut geliştirme sporuyla ilgili düzenlenen şampiyonalara katılmam için teklifler geldi. Gelen teklifleri olumlu karşıladım ve katıldığım ilk profesyonel turnuvada İsviçre şampiyonu oldum. 10 yıldır vücut geliştirme sporuyla ilgili çalışmalarım yoğun şekilde devam etmektedir. Aynı zamanda İsviçre vücut geliştirme milli takımında da yer almaktayım. Vücut geliştirme sporunda ne gibi başarılara imza attınız? İlk şampiyonluğu 22 yaşında yaşadım. Sonra turnuvalara her yıl katılarak farklı başarılara imza attım. Şu ana kadar İsviçre şampiyonluğu, Avrupa şampiyonları turnuvasında 2 kez Avrupa üçüncülüğü ve dünya şampiyonasında 1 kez dördüncülük derecem var. En son 2009 yılının Mayıs ayında Sırbistan`da gerçekleştirilen Avrupa şampiyonasında 3. oldum. Bu yıl
Kasım ayında Katar`da düzenlenecek olan Dünya şampiyonası için çalışmalarıma olanca hızıyla devam etmekteyim. Düzenlenen şampiyonalarda ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsun? Vücut geliştirme sporunda maalesef cok fazla politika var. Düzenlenen şampiyonalara düzenli katılmak aynı zamanda sporcunun daha popüler olmasını sağlıyor. Ne kadar çok turnuvaya katılırsanız o kadar çok tanınır ve jüriden daha fazla puan alırsınız. Rusya ve Katar ülkelerinin sporcularına daha çok tölorans gösterilmekte. Daha çok bu ülkelerin sporcuları ilk 3 dereceyi paylaşmaktadır. Düzenlenen şampiyonalarda jüri kararını nasıl veriyor? Podyuma 3 sporcu yanyana çıkıyor. İlk bakılan bölüm karın kasları oluyor. Hangi sporcu daha gelişmiş karın kaslarına sahipse daha iyi puan alıyor. İkinci önemli husus ise, vücudun üst kısmında yer alan kaslar ile bacak kaslarının uyumu. Bazı sporcuların üst kasları cok gelişmiş olmasına rağmen bacak kasları yeterli gelişmemiştir,
bu da göze hoş gelmediği için o sporcunun puan kaybetmesine sebep olur. Önemli olan vücudun dengeli gelişmesidir. Şampiyonalara katılan sporcular da jürinin en çok dikkat ettiği husus iyi gelişmiş dengeli bir vücut görebilmektir. Ben bütün bunlara çok dikkat ettiğim için, dengeli gelişmiş formda bir vücuda sahibim. Hatta daha evvel bazı spor dergileri tarafından örnek gösterilen bir sporcu olmuşumdur. Şener Cinoğlu`na kimler destek vermektedir? Şu an çok büyük bir destekçim yok. Ben kendi kendimin destekçisi ve sponsoruyum. Antrenmanlarımı yaptığım spor salonu bana küçük destekler ve malzemeler sağlıyor. İsviçre Milli Takım’ı düzenlenen şampiyonalar için uçuş ve konaklama desteği veriyor. Ancak benim ciddi anlamda bir sponsor arayışım var. İlgilenen büyük şirketler bu konuda benimle kontağa geçebilirler. Çalışmalarınız ve hedefleriniz hakkında neler söylemek istersiniz? Enerjinizi tamamen spora aktardığınız zaman daha büyük başarılara imza atabilir-
siniz. Ben şu ana kadar normal bir işte çalışarak hayatımı kazandım ve sporu hobi olarak sürdürdüm. Benimle sürekli çalısan bir antrenöre sahip değilim, kendim araştırıp okuyarak daha başarılı olmaya, daha iyi işler yapmaya çalışıyorum. Diğer yandan ben hergün antrenman yapan birisiyim. Yapmış olduğunuz çalışmaları yılda 1-2 sefer büyük şampiyonalarda test etme şansı yakalıyorsunuz. Kasım ayında Katar`da düzenlenecek olan dünya vücut geliştirme şampiyonasında iyi bir derece yapmak ve başarılı olmak istiyorum. Diğer yandan kendime çok büyük hedefler koyarak sporu zevksiz bir hale getirmek de istemiyorum. Şener Cinoğlu bu sporu severek yapan bir kişi, disiplinli çalışarak yakalayabildiğim en büyük başarıya ulaşmak istiyorum. Vücut geliştirme sporuyla uğraşan ve başarılarıyla bizleri gururlandıran Şener Cinoğlu`na bundan sonraki hayatında başarı dolu günler diliyoruz. Önümüzdeki sayıda başka bir sporcu ile bu bölümde tekrar karşınızda olacağız. 907
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 25
26.08.09 05:12
26
HUKUK KÖŞESİ
PROBLEMLERİNİZİ BİZE YAZIN!
Pusula Gazetesi, Hukuk Kösesi,Bernstrasse 88, 8953 Dietikon Tel.: 043 322 90 80, E-Mail: hukuk@pusulaswiss.ch
Sorular ve Cevapları Zürich`ten ismini vermek istemeyen bir okuyucumuz: Soru: Eşim İsviçre Pasaportu’na sahip bir Türk. 2 senedir İsviçre’de yaşıyoruz. Ben istemediğim halde eşim boşanma davası açmış. 1 haftalığına başka bir ülkedeyken evi kendi üstüne boşaltmış. Şimdi gidecek evim yok, param yok. Ne yapmam gerek? Sınır dışı edilir miyim? B oturuma sahibim. Çalışmaya başlayacağım, çalışmaya devam ederken boşanmam durumunda beni sınır dışı ederler mi? Ya da 2 sene ayrılmama hakkımı kullansam 4 sene İsviçre’de kalmış olacağım. C oturumu için gerekli zaman 5 sene, benim 4 olacak. Beni gönderirler mi? Lütfen yardım edin. Cevap: İsviçre Yabancılar Kanunu’nun (AuG/LEtr) Mad. 41, 42, 43, 44 ve 45’e göre İsviçreli veya meşru oturum iznine sahip olan yabancılarla evli eşlerin oturma hakları, eşlerin beraber yaşamaları şartı altında veriliyor. Beraber yaşama, nesnel bir gerekçe gösterilmedikçe, aynı evde veya apartmanda kalma şartını içeriyor. Bu oturma hakkı eşlerin boşanmadan evvel ayrıldığı an ortadan kalkar. Yani mevcut oturma izni bir mahkemenin boşanma kararının kesinleşmesinden çok daha evvel, eşler fiili olarak ayrıldıktan sonra uzatılamaz hale geliyor. Sırf evlilikten kaynaklanan oturma izniniz, yabancılar hukukunun öngördüğü başka bir şartını yerine getirmedikçe, maalesef uzatılamıyor. Eşinizin sizin yurtdışında bulunduğunuzu fırsat bilerek, beraber yaşadığınız evi boşaltması ise, hem aile hem ceza hukukuna göre son derece sakıncalı bir tavırdır. Eşiniz sizi resmen sokağa attığı gibi, sizi maddi ve manevi zararlarla yüzleştirmiştir. Bu durumda sizin bir an evvel İsviçre’ye geri dönüp oturduğunuz belediyenin sosyal hizmetleri dairesine müracaat edip, size geçici bir sığınak verilmesini talep etmeniz gerekir. Sizin ayrıca, eğer aile evinizden uzaklaştırılması sebebi yok ise, polise gidip suç duyurusunda bulunmanız da gerekiyor. Son olarak aksaksız bir bicimde güvendiğiniz bir
avukat kanalıyla, ihtiyadi tedbir kararı ile mahkeme zoruyla evinize geri dönebilme talebinde bulunmanız lazım. İsviçre Medeni Kanunu’nun (ZGB/ CC), boşanma davalarında Mad. 137, aile koruma davalarında ise Mad. 176’ya göre, mahkeme, uygun gördüğü eşe evde oturma hakkı verir. Eşiniz sebepsiz bir iddiayla evinizi boşaltmış ve reşit olmayan çocuklarınız yoksa mahkeme evi büyük bir ihtimalle size verebilir. Solothurn’dan Cemil Akyazı; Soru: Bundan 5 yıl önce yüksek hızdan dolayı 6 aylığına ehliyetimi almışlardı. Geçen yıl bir kez daha radar cezası ve uyarı geldi. Uyarımın olduğu bir durumda yeniden radara yakalandım, bu sefer ki hızım 60`lık bir caddede 97 hız yapmış olmamdı. Bu durumda ehliyetim alınır mı? Ceza süresini ortadan kaldırmak ya da kısaltmak için ne yapmam gerekiyor? Cevap: Trafik kuralların ihlallerin derecesi hafif olmadığı takdirde, karayolları trafik kanunlarına aykırı davrananlara iki değişik ve birbirinden bağımsız prosedür açılır: ihlalin işlendiği yerin yetkili ceza takip makamı tarafından açılan ceza davası ve ikamet ettiğiniz kantonun Trafik Tescil ve Denetleme Dairesi (Strassenverkehrsamt/Office de la Circulation Routière) tarafından yürütülen idari tedbir davası. İki dava sanık tarafından dava masraflarını ödeme yükümlülüğünü öngörür. Başka bir deyimle trafik kuralları ihlali daima birbirinden bağımsız olan ve iki ayrı merci tarafından yürütülen iki davanın açılmasına sebep olur. Ancak bu iki merci polis tarafından hazırlanmış aynı rapora dayanırlar. Olay yerinde yetkili hakim ceza yüksekliğini (para cezası ve/veya hapis cezası, ceza siciline kayıt) kararlaştırır. İkamet ettiğiniz idari makam ise idari tedbirler (ikaz, sürücü belgesinin geri alınması) hakkında karar verir. Ceza davasındaki para cezasının yüksekliği sizin ekonomik ve şahsi hayat durumunuza bağlı olarak, hakimin takdir yetkisine kalmış bir durum.
İsviçre Karayolları Kanunun Mad. 16a (SVG/LCR) sadece hafif ihlallerde ihtar, yani uyarı, cezasını içerir. İki sene içinde bir defa ihtar edilir. Hafif ihlallerinin tarifi ise sürücünün hafif kusurlu davranarak trafik kuralların ihlalleriyle başkalarının güvenliğini az bir biçimde tehlikeye sokması. Tekerrür durumlarda, yani ihlallerin tekrarlanmasında, cezalar ciddi bir boyutta artmaktadır. Tekrarlanmış orta boyut ihlallerinde sürücü belgesinin geri alınma (Ausweisentzug/Retrait des Permis) müddeti basamak basamak artar. Derecelendirmede güncel ihlal ile tekrarlanan ihlallerin sayısı, şiddeti ve evvelki ihlallerin zamanı ele alınır. Mad. 16b (SVG/LCR) orta boyut ihlalleri trafik kurallarının ihlali ile başkalarının güvenliğini tehlikeye sokmak veya bu tehlikeyi ihtimali kast etmekle tanımlar. Orta boyut ihlallerde ehliyetin geri alma süresi, son iki senede orta boyut veya ağır ihlaller sebeplerinden sürücü belgesi geri alınmadığı takdirde, en az bir aydır. Son iki senede orta boyut veya ağır ihlaller sebepleriyle ehliyet geri alındığı halde, geri alma müddeti en az dört ay sürer. Daha başka trafikle ilgili herhangi bir vaka söz konusu olduğu hallerde, sürücü belgesi an azından 9, 15 hatta 24 aylık bir müddet için geri alınabilinir. Mad 16c (SVG/LCR) ağır ihlalleri trafik kurallarını çok kaba bir biçimde ihlal ederek başkalarının güvenliğini ciddi nitelikte tehlikeye sokmak veya bu tehlikeyi ihtimali kast etmekle belirler. Ağır ihlallerde sürücü belgesinin geri alma süresi, son beş senede orta boyut veya ağır ihlaller sebeplerinden sürücü belgesi geri alınmadığı takdirde, en az üç aydır. Son beş senede orta boyut ihlalleri sebeplerden ehliyet geri alındığı halde, geri alma müddeti en az altı ay sürer. Son beş senede ağır ihlalleri sebeplerden ehliyet geri alındığı halde, geri alma müddeti en az 12 ay sürer. Ceza süresini ortadan kaldırmak veya kısaltmak, bazı Avrupa ülkelerinde belirli şartlar altında mümkün olsa ise, İsviçre’de mevcut değildir.
Aarau’dan Nafiz Aksoy; Soru: Alt kata yeni taşınan komşum ile sürekli olarak sorun yaşıyoruz. Bizim 3 çocuğumuz var ve evdeki her türlü gürültüden dolayı bizi şikayet ediyor. Bu konuda ev bürosuna yazmış olduğumuz mektuba ev bürosu; ‘’... sorunu kendi aranızda çözün.’’ şeklinde bir cevap yollamış. Komşum sürekli olarak en küçük gürültüde dahi duvarlara vurarak çocuklarımızın korkmasına sebep oluyor, bu durumda benim ne yapmam gerekiyor? Cevap: İsviçre Borçlar Kanunu Mad. 257f (OR/CO) 2. fıkrasına göre bir kiracı oturduğu evin kullanımına özen göstermesini ve ev sahibine ve diğer komşularına karşı nazarı itibara almasını, yani saygılı olmasını, yükümlü kılar. Başka bir deyimle kanun komşuluk ilişkilerinin karşılıklı hoşgörü içinde sürdürülmesini hükmeder. Bu karşılıklı hoşgörü her komşuyu müsamaha mükellef kılar, yani belirli dereceye kadar göz yumma zorunluluğu getirir. Bu göz yumma zorunluluğu ister istemez beraber yaşam kavramından ve sosyal hayatın verdiği şartlardan kaynaklanır. Konunun asıl püf noktası, bu hoşgörünün ve göz yummanın sınırlarıdır. Belirli bir dereceye kadar çocuk gürültüsü her ne kadar doğal karşılanması gereken bir husus ise de, tabii bir çocuksu çığlık yüzünden şiddetle duvarlara vurmak ve hatta çocukları kendi evlerinin içinde korkutmak o kadar da yanlıştır. Sizin çocuklarınızın toplumsal ve insani ortamda gelişmesine engel olmaya başladığı an, komşunuzun şiddetle duvara vurup çocuklarınızın sessiz olmasını istemesi, kiralık evinizin kusursuz kullanımına engel olmaya başlar. Böyle bir durumda borçlar kanunu, ev sahibinizi bu eksikliği gidermekle yükümlü kıldığı gibi size tenkisi bedel dava açma hakkını getirir, yani mahkeme yolluyla kira bedelini düşürebilme hakkı. Galiba ev sahibi şirket sizi ciddiye almadığından komşunuzla olan ihtilafı kendi aranızda çözmenizi öneriyor. Size tavsiyem böyle durumlarda kiracı derneklerine (Mieterverband/Association des Locata-
Yurt dışında doğup büyümüş bir Türk olarak, haksızlığa ve dışlanmaya şahsen maruz kaldığımdan tahammül etmediğim için. İnsanların, haksızlığa uğramış ve dışlanmış bireylerle aynı duruma düşmelerini önlemek için ve insanlara daha çok faydalı olabilmek ve onların problemlerini çözebilmek için Avukatlık mesleğini seçtim. Yetkin Geçer ires) başvurup ve yıllığı Fr. 50 ile Fr. 100 arası değişen aidatla üye olmaktır. Üyelik karşılığında kiracı derneği sizin haklarınızı müdafaa etmekle yükümlenir. Kiracı dernekleri sırf kira hukuku üzerinde uzmanlaşmış hukukçu ve avukatlar kanalıyla çok etkin bir danışmanlık verdiği gibi kendi bölgesindeki mazeretli ev sahiplerini çok iyi tanımaktadır. Kiracı dernekleri sizin ev sahibinize ihtarname gönderdikten sonra, durumunuz hala düzelmediği halde, sizin namınıza ev sahibinize karşı Ev Sahipleri ve Kiracılar Tahkim Kurulu’na (Schlichtungsstelle für Miete und Pacht/L’autorité de Conciliation en Matière de Bail à Loyer Immobilier ou à Ferme non Agricole) dava açar. Bu davalar ücretsiz olduğu gibi, en geç bu merci önünde ev sahibiniz sizi ciddiye almaya başlar. Altını çizmek gerekir ki tahkim kurulu kamuoyuna kira hukuku üzerinde haftanın belirli günlerinde ücretsiz hukuki danışmanlık vermektedir. Bu makam önünde de kiracı derneğine üye olmayanlar da dava açabilir. 844
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 26
26.08.09 05:12
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 27
26.08.09 05:12
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
28
KADIN VE AİLE YAŞAMI
Dünyanın En Zeki İnsanı Bir Kadın Amerikalı Marilyn vos Savant, dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alıyor. IQ’su ise, bugüne kadar ölçülen en yüksek seviyede, tamı tamına 228. Zeki insan denildiğinde akla Alman bilimadamı Albert Einstein geliyor. Ancak artık biri var ki, IQ’su ile neredeyse Einstein’ı, yanında ilkokul öğrencisi durumuna sokuyor. Adı, Marilyn vos Savant. Bugüne kadar hesaplanan en yüksek IQ seviyesine sahip olan 62 yaşındaki Amerikalı kadın bir süre dünya çapındaşi şöhretinin tadını çıkardıktan sonra, şimdi zekasını başkalarının hizmetine veriyor. Savant, New York’un ünlü ‘Para-
de’ dergisinde “Ask Marilyn / Sor Marilyn’e’’ köşesinde okuyucuların çözmekte zorlanarak kendisine gönderdiği soruları yanıtlıyor. 10 yaşında ailesinin Missouri kentindeki bakkalında çalışmaya başlayan Savant’ın hayatı, 10 yaşında okulda girdiği bir IQ testinde değişmiş. Testin sonucunun 228 çıktığını gören öğretmenler, buna inanamamışlar. İnanılmasının zor olmasının nedeni, Savant’ın 10 yaşında ölçülen “beyin yaşı”nın aslında 23 yaşındaki bir genç kızla aynı seviyede olmasıydı. 30 yıl boyunca, birçok işte çalışan Savant şöhretini, 1986’da Guinness Rekorlar Kitabı’na “Dünyanın en zeki insanı” olarak başvurması sonucunda kazanmış. O zamandan beri yapılan birçok IQ testinde aynı skoru koruyan kadının, belli bir uzmanlık alanı
da yok. Boş zamanlarında, böceklerin evriminden, ekonometriye, sosyolojiden, kuantum fiziğine kadar birçok farklı alanda kendisini eğitiyor. “Bu kadar zeki olmak nasıl bir şey?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor: ‘’Zeka da güzellik gibi. Ne kadarına sahip olursanız, hayat da o kadar kolaylaşıyor.’’ Peki, bu kadar zeki bir kadın kiminle evli derseniz, kocası da ondan geri kalmıyor. Savant, 1987’den beri, “yapay kalbin” mucidi Amerikalı ünlü kalp doktoru Robert Jarvik ile evli. Dünyanın en zeki isimleri Koreli fizikçi Kim Ung-Yong 210, İngiliz fizikçi Isaac Newton 190, Fransız yazar ve filozof Voltaire190, Rus Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov 190, İtalyan bilimadamı ve sanatçı Leonardo Da Vinci 180, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu 180, Alman mü-
zisyen Johann Wolfgang von Goethe 179, Alman teolog Martin Luther 170, İtalyan astronom Galileo Galilei 165, Alman müzisyen Ludwig van Beethoven 165, Alman fizikçi Albert Einstein 160
İngiliz fizikçi Stephen W. Hawking 160, Amerikalı sinema artisti Sharon Stone 154 IQ’ya sahipler 864
Okulda Başarı: Ebeveynlerin Almanca Bilgisi Önemli Çocuklar çok kolay dil öğreniyorlar. Ama çocukların bulundukları yabancı ülke toplumuna uyumu söz konusu olduğunda, anne ve babanın da dil bilmesi birinci derecede önemli oluyor. Anne ve babaların dil bilmemelerinden, çocukların okul başarıları çok olumsuz etkileniyor. Okuldan ya da öğrencinin öğretmeninden gelen mektupları okuyamayan, veli toplantılarına katılmayan, katılsa bile konuşulanları anlamayan anne babalar, çocuk için çok önemli olan bilgilerden yoksun kalıyorlar. Çocuklarının öğretmenleri ile iletişim kuramıyorlar. Çocukları için gerekli ve yararlı etkinlikleri kaçırıyorlar. Ayrıca böyle anne babaların çocukları, çocuklarının kontrolü altına giriyorlar. Çocuk anne ve babasını işine geldiği gibi yönlendirebilir; çünkü ebeveynler Alman-
ca bilmediklerinden çocuklarının anlattıklarına inanmak zorunda kalıyorlar. Anne ve babaların Almanca bilmeleri çocukların okul başarısını çok etkilediğinden Kanton Zürich, ebeveynlerin Almanca öğrenmeleri için geçen yıldan beri kurslar düzenliyor. İlk kez geçtiğimiz yıl bu kurslar 130 anne ve baba tarafından ziyaret edildi. 100 derslik bir dil kursu sezonunu arkalarında bırakan bu anne babalar, şimdi çevrelerinde olan bitenleri daha iyi anlamanın mutluluğunu yaşıyorlar. Dil kurslarını veren Fachschule Viventa’nın konuşmacısı, gelecek öğrenim sezonunda geçen yılki öğrenci ebeveyn sayısının ikiye katlanmasını umduklarını söylüyor. Geçen yılki kurs yılının bilançoları olumlu olsa da, hedef kitleye beklendiği kadar ulaşılamadı. Zürich şehrinin bu girişimi, Latin
harflerini kullanabilen, en azından zorunlu eğitimini yapmış, biraz da Almanca bilgisine sahip ebeveynler için tasarlanmıştı. Fakat kurslara, okur-yazar olmayanlardan, yüksek tahsilli göçmen ebeveynlere kadar, çocuklarına eğitimleri süresince daha aktif şekilde yardımcı olabilmek isteyen, çok geniş bir niveu yelpazesinde katılım oldu. Kurslara katılan bazı ebeveynler, evlerinde çocuklarının kendi aralarında anne ve babalarının anlamasını istemedikleri şeyleri konuştukları zaman, İsviçre diyaleği konuştuklarını ve bu durumdan rahatsız olduklarını söylediler. Kurslarda çok çeşitli toplumsal ve eğitimsel katmanlardan kimselerin olması ise hiç kimseyi rahatsız etmedi. Hatta bu kurslarda tanışan pek çok kimse daha sonra da görüşmek, hatta birlikte tatile gitmek için sözleşerek ayrılmışlar, kimileri de ilerde çocuklarının eğitim sorunları ile ilgili konuları paylaşmak üzere görüşme plan-
ları yapmışlardı.
Deutsche Zusammenfassung
Babaların kurslara katılımı ise sadece %10’lardaydı. Kurs yetkilileri gelecek yıl, babaların da hem çocukları hem de kendileri için çok yararlı olan bu kurslara daha çok ilgi göstermelerini bekliyorlar. 865
Die Integrationschansen von Schulkindern hängen von den Deutschkenntnissen der Eltern ab. Die Stadt Zürich unterrichtet die Eltern. Im letzten Schuljahr bei diesem Deutschkurs haben erstmals 130 Eltern teilgenommen.
Organizasyonu ‘’Alliance F’’ tarafından organize ediliyor. Zürich, organizasyonun ön projesine katılan tek kanton. İleride yapılacak sergi için toplam 15 milyon tuta-
cak masrafların tüm kantonlar arasında paylaştırılması gerekirse, her kantona düşen pay ayrıca hesaplanacak. 866
50 Yıl Sonra Saffa Ulusal Kadın Sergisi İlk kez Bern’de (1928) ve daha sonra ikincisi Zürich’te (1958) yapılmış olan Saffa Ulusal Kadın Sergisi’nin ön projesine sonbaharda start veriliyor. Ön proje için hükümet yarım milyon Franklık destek verecek. Ön Proje masraflarının diğer yarısını ise Lotto Fonu karşılayacak. Deutsche Zusammenfassung Nach über 50 Jahren soll es wieder nationale Frauenausstellung Saffa geben. Sie knüpft an die Saffas 1928 (Bern) und
Proje Şefi Regula Zweifel’en ifadesine göre, 2012 senesinde yapılacak olan serginin şekli ve yapılacağı yer henüz belirlenmedi. Öncelikle bir konteynırla İsviçre turu düzenlenecek. Konteynırın ilk durağı 29 Eylül’de Fraunmünster Kilise’si olacak. Burada konteynır çevresinde etkinlikler yapılacak ve ulusal sergi için düşünceler geliştirilecek. Konteynırlı İsviçre turları tamamlandığında, 1958 (Zürich)an und nun wird 2012 durchgeführt. Für die Vorpojekt beteiligt sich Zürich als einziger Kanton. Der Betrag soll angerechnet werden, wenn
Üçüncü Saffa’nın nerede yapılacağına karar verilecek. Zweifel, ‘’sergi sabit bir noktada da yapılabilir, bir gezi de olabilir, bir internet projesi de hazırlanabilir ya da tamamen farklı bir proje de olabilir.’’ diyor. Etkinliğin konusu Kadın ve Ekonomi olacak. Amaçlanan konular, kadının mesleki ve ailevi durumları ile kadın gözüyle gelecekteki toplumsal konumlar. Etkinlikler, Federal İsviçre Kadın später alle Kantone um einen Beitrag an die Gesamtkosten von 15 Millionen für die Landesausstellung angefragt werden.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 022 - September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 28
26.08.09 05:12
29
KÖŞE YAZARLARI
İÇİ SÜT DOLU BİBERON… şafların arasında gizli gizli öpüşürken, annelerimizin kopardığı gürültüyle yakalandığımızı sanırdık. Hayır efendim, yakalandığımız falan yok! Beyaz gemi ışıklarını yakmıştır yalnızca!.. Limanın lacivert sularına İstanbul’dan gelen beyaz geminin ışıkları yansıyınca, çaylar bardaklara doldurulur, pastalar mideye indirilirdi.
Sunay AKIN Benden bir yaş büyük ağabeyim okula başladığında, kadın günlerine giden annemin bir eli boş kaldı. Misafirliğe gittiğimiz evde oynayacak bir çocuk olursa benim için sorun yoktu. Ama çocuksuz evlerde canım sıkılır, ağabeyimi özlerdim. Üstelik annem, babamın İstanbul’dan getirdiği oyuncaklardan birini bile yanımızda götürmeye izin vermezdi.
O yıllarda, benim için İstanbul üç şey demekti: Oyuncak, Kız Kulesi ve beyaz bir gemi. İstanbul’u ilk kez, okula başlayacağım yılın yazında gördüm. Babamın “uyan oğlum, geldik” sesiyle gözlerimi açtığımda, rengarenk ışıklar gözüme aldı otobüsün ön camından. Türk filimlerinde Beyoğlu’nun neon ışıklarını karşımda görünce, kötü aile olduğumuzu sandım. Sonradan öğrendim ki, orası Harem Otogarı’ymış!..
kaklarını, ağaçlarını, otomobil plakalarını ezberledim. Yedi yaşında, yirmi gün süren İstanbul tatili sırasında çektiğimiz fotoğrafları, annem, Trabzon’a döndüğümüzde bir albüme koyup gelen tüm misafirlere gösterirdi. Öyle ki, yalnızca fotoğraflara bakmak için gelenler bile vardı evimize. Albümün sayfaları çevrildikçe, bir örnek giydirildiğim ağabeyimin yanında poz veren ben de, bir filmin başrol oyuncusu olarak görürdüm kendimi. Fotoğraflar Emirgan Korusu, Boğaz, Adalar, Rumeli Hisarı gibi Türk filimlerinde görmeye alıştığımız yerlerde çekilmişti. Fotoğraflar arasındaki en komik sahne de, Büyük Ada’da eşek üstünde poz veren uzun boylu babamın, yere değen ayaklarıydı. Böylesi bir albümde yer almayanların “İstanbul” sözcüğünün büyüsünü anlayamayacağına inanıyorum.
Ayasofya Kilisesi’nin doğuya bakan duvarında buluruz; bu duvarda kesici bir aletle çizilen gemi resimleri vardır. Gemi mimarisinin tarihi konusunda uzman bir Amerikalı biliminsanı yaptığı çalışma sonunda, gemi resimlerinin Akdeniz uygarlıklarına ait olduğunu ve de doğru olarak çizildiğini söyler. Resimlerden biri de, bir Mısır kalyonudur!.. Bu bilgi bizleri alır, Mısırlı denizcilerin tarihini incelemeye götürür; orada şunu öğreniriz; Mısırlı denizciler uğradıkları her kıyıya kutsal saydıkları timsah yumurtaları bırakırlardı!.. Strabon’un gördüğü, o yumurtalardan çıkan timsahlardan biri olsa gerek!.. Biz bu konuda, Mısırlıların İstanbul’a geldiğini söyleyebiliriz yalnızca; çünkü Trabzon Limanı’na giden bir Mısır kalyonu İstanbul’dan geçecektir elbette. Trabzon’daki Ayasofya Kilisesi’nin duvarında bir Viking
Yine bir gün, ağabeyimi okula gönderdikten sonra, elimi tutan annemle birlikte Trabzon’un yokuş sokaklarından birini çıkarak, yeni evli bir kadının kapısını çaldık. Evde “yeni gelin” olması önemli. Çünkü tüm kadınlar ev eşyalarını, ortaya serilen çeyizleri görebilmek için oraya üşüşmüşlerdi. Evde her şey yerli yerindeydi ama eksik olan bir şey vardı: Oynayabileceğim bir arkadaş!.. Çay tabaklarıyla oynamaya başladım ben de. Altı çay tabağını toplayarak arabalar, trenler yaptım onlardan. İçlerindeki resimler dikkatimi çekti çok geçmeden. Elime aldığım bir çay tabağını anneme göstererek “Bu ne?” diye sordum. Yanıt kısa, kısa olduğu kadar da şaşırtıcıydı:”Kız Kulesi” Kız kulesi’nin İstanbul’da, deniz içinde olduğunu öğrendiğimde, çay tabakları birer vapura dönüşüverdi. İstanbul beyaz bir gemiydi o yıllarda. Yaz günlerinde, mahalledeki tüm kadınlar, evimizin limana bakan terasında toplanırlardı. Çay demlenir, börekler, çörekler dilimlenir ama hiç birine el sürmeden beklenilirdi. O sırada biz çocuklar, kurumaları için asılan koca çar-
İstanbul’da doğmadım. Doğmamış olmakta bir avantajdır benim gözümde. Çünkü İstanbul’da doğanlar, denizde olup, denizden habersiz balık gibidirler. Ben ise bir çocuğun panayırda denizkızına bakması gibi baktım İstanbul’a!.. İstanbul’dan gelen saç maşası, gece lambası, pikap, ayakkabı çekeceği, meyve sıkacağı!.. Eşyalarda sevdim İstanbul’u önce. Kadınlar matinesinde izlediğim Türk filimlerinde İstanbul’un so-
Kimler gelip geçmedi ki İstanbul’dan!?.. Coğrafya’nın kurucusu kabul edilen Strabon, “Coğrafya” adlı kitabında, İstanbul’da timsah gördüğünden bahseder. Gördüğü yer de, Kalamış Koyu’dur!.. Eee, koskoca Strabon bu, “gördüm” diyorsa doğrudur; ama, timsah da, İstanbul’da yaşayan bir hayvan değildir!?. Nedir öyleyse bu işin sırrı? Bu sorunun yanıtını Trabzon’daki
Online Sat ış Eleman ı Konusunda tecrübeli internet satış elamanı arıyoruz.
İnternet dünyasına hakim; Almancayı çok iyi konuşup yazabilen; üretici firmalarla ve müşterilerle iletişimi sağlayabilecek elaman alınacaktır.
kalyonunun resmi de vardır! Öyleyse, Karadeniz’e akan nehirleri takip eden Vikingler’in İstanbul’a geldiğini düşünebiliriz!?. Bu düşüncemizi haklı çıkaran belgeler Bizans kaynaklarında çıkar karşımıza: Vikingler 9. ve 10. yüzyıllarda bir kaç kez kuşatırlar İstanbul’u. Sonunda, bir Viking birliği sarayın “özel muhafızı” olarak İstanbul’da kalır. Ayasofya Kilisesi’nin bririnci katındaki korkuluk üstüne yazılı “Halvdan” sözcüğü de, bu birlik-
teki bir Viking’in adı olsa gerek! Göç etmeden önce iki kez tatile gelmiştim İstanbul’a. Birinde Harem’de oturan akrabalarımızda, diğerinde ise Çemberlitaş’daki Erzurum Oteli’nde kalmıştık. Sultanahmet’te iş yapmayı kafasına koyan ve başarılı bir terzi olan babamın yanında İstanbul’a yerleşmek üzere adım attığımda on yaşındaydım. Harem’deki Nuhkuyusu Sokağı’ndaydı evimiz. İlk gün eşyaları yerleştirme telaşındaki annem, ağabeyim ve benim ayak altında dolaşmayıp, sokağa çıkmamızı söyledi. Arkadaşlık kurmakta benden daha becerikli olan ağabeyim, köşebaşında toplanmış bir grup çocuğun yanına giderken, ben, duvara yaslanmış beyaz bir bisikleti seyre daldım. Yaz güneşi ne de güzel parlıyordu zilinde! Birden arkamda duyduğum sesle irkildim:”Binmek ister misin?”.. Annemin dizlerine oturtup, sarı saçlarını taramayı düşlediği Ömercik tam karşımda duruyor ve ben ona siyah, kıvırcık saçlarımla ağzım bir karış açık bakıyordum!.. İstanbul’daki ilk arkadaşım olan ve dostluğumuz bugünde devam eden Ömercik’in bisikletiyle, Harem setüstünden Salacak’a kadar pedal çevirdiğim yaz, İstanbul’da yaşadığım en güzel mevsimdi. Evlerin arasından bir görünür, bir kaybolurdu İstanbul. Bu kentte oturulacak en güzel yer benim için, Harem setüstündeki evlerden biridir. Çünkü o evlerden birinin penceresinden baktığınızda, tarihi yarımada, Galata ve Kız Kulesi gözünüzün önündedir. Bu büyülü manzaraya bakmak için gözümü yoldan ayırdığımdan, iki de bir düşerdim, acemisi olduğum bisikletten. O Kız Kulesi ki, yıllar sonra şu dizeleri yazacaktım onun için: Çocuğunu asma köprüde sallayan bir annedir istanbul ki onun içi süt dolu biberonudur Kız Kulesi soğusun diye suya tutulan 908
WWW MEKO GmbH Vera Möbel Lerzenstr 20 8953 Dietikon
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 29
26.08.09 05:12
30
UNİA HABERLERİ
Unia Sendikası acil tedbirlerin artırılmasını istedi İşsizlik artmaya devam ediyor
imkanlarının arttırılması için, gerekli finansmanı sağlaması gerekmekte.
Ekonomik krizin etkileri kendini hissettirmeye devam ederken, en son açıklanan işsizlik rakamları durumun ciddiyetini daha da net bir şekilde ortaya koydu. Özellikle gençler arasında işsizliğin artması endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Unia Sendikası bir kez daha hükümetten işsizliği azaltacak somut önlemler alınması talebinde bulundu.
Vergi indirimi yerine iş güvenliği
Temmuz ayı sonunda açıklanan işsiz sayısı 145’364 rakamına ulaşmış bulunuyor. Son iki ayda %7.6 oranında artmış durumda. Özellikle 15 ila 24 yaşları arasındaki işsizlerin bir yıl öncesine göre %73.6 artmış olması dikkat çekiyor. Unia Sendikası’nın hükümete önerisi olan , işsizlere iş bulmak için 10 milyar Franklık yeni yatırım projeleri , aciliyetini korumaya devam etmekte. Mali piyasalarda başlayan kriz, kısa zamanda ihraca yönelik endüstriyel işyerlerine sıçramış iken, şimdi tüm ülke ekonomisi krizin etkisi altına girmiş durumda. Sendikalar daha bu gelişmelerden önce hükümete, işsizliğin yaygınlaşmasına engel olacak bir dizi önerilerde bulundular: Bu öneriler içinde ekonominin çevreyi koruyacak bir şekilde yeniden yapılandırılması, çalışanların alım gücünü desteklemek için hastalık sigorta primlerinin yükselmesine karşı önlemler, üretime destek olmak için mesleki eğitimin yaygınlaştırılması bulunmaktaydı. Meslek eğitimine yatırım Açıklanan işsiz rakamları, sendikaların bu önerilerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor, özellikle meslek eğitimini tamamalayan gençlerin iş bulmakta güçlük çektikleri her gün biraz daha açığa çıkıyor. Federal Hükümet’in kanton yönetimleri ile birlikte, gerek meslek eğitiminin yaygınlaştırılması gerekse çıraklık eğitim
Sendikaların bu taleplerinin gerçekleştirilmesi için gerekli finansman mevcut durumda. Ama hükümetin bu yatırımlara yönelmek yerine özel bir bankayı kurtarmak için halka ait 68 milyarı gözünü kırpmadan kullanması haklı olarak tepkilere neden olmaktadır. Bu, hükümetin çalışma imkanı yaratmak yerine bankaların istekleri doğrultusunda devletin imkanlarını kullandığını, işyerlerine ve zenginlere vergi indirimi yapmayı tercih ettiğini göstermektedir. Bu tutumun değişmemesi halinde bir yıl içinde işsiz sayısının 250’000’i aşmasının sözkonusu olabileceği tahmin edilmekte, bunun tek sorumlusu ise hükümet olacak.
Biyometrik Göçmen Kimliği Geliyor
bul edildi. Buna göre sadece isteyenlere biyometrik pasaport verilmesi sözkonusu. Biyometrik Pasaport vize konusunda bir kolaylık getirmesine karşın, gerek şahsa ait özel bilgilerin tek bir merkezde toplanması ve bunların amacı dışında kullanılması tehlikesi olması açısından, gerekse de daha pahalı olması açısından, sadace sınırlı olarak kullanılacak gibi görülmekte. Benzer şekilde hükümetin tüm kimlikleri biyometrik olarak hazırlama isteğinde olduğu, ancak bunun gerçekleşmesinin pek mümkün olmadığı da çoktan beri biliniyor. İçinde kişiye ait parma izi ve benzeri bilgilerin olduğu elektronik bir cipsin olduğu biyometrik kimlikler, daha çok ABD tarafından suçluları takip ve kontrol için geliştirilmiş bir yöntem. Ancak bu bilgilerin güvenlikli bir şekilde bir merkezde toplanması, çok büyük yatırımları gerektiriyor. Üstelik mevcut verilerin artması yanılgı imkanlarını da artırabilecek. Bu anlamda İsviçre hükümetinin, tüm göçmenlere biyometrik kimlik taşıma zorunluluğu getirmek istemesi, onlara potansiyel bir suçlu gözü ile baktığını göstermektedir. Göçmen kurumları hükümetin bu girişimine tepki göstererek, hükümetten bu girişiminden vazgeçmesi önerisinde bulundular.
Haziran ayı içinde sessiz sedasız bir şekilde göçmen kimliklerinin biyometrik olarak hazırlanmasına ilişkin bir kararname hükümet tarafından kamuoyuna açıklandı. Hükümet mevcut Schengen anlaşması çerçevesinde, göçmen kimliklerinin bu şe‘‘Daha fazla kâr hırsı ve kilde hazırlanmaaçgözlülük yerine, herkese sı gerektiği görüiş ve ücret güvencesi!’’ şünde. Gerçekten de Schengen anlaşması gerek pasaport gerekse de kimliklerin biyometrik olarak hazırlanmasını öngörüyor. Ancak bugüne kadar hiç bir Schengen ülkesi bu gerekliliği yerine getirebilecek bir hazırlığa başlamadığı gibi pek çok ülke bu konuda oldukça çekimser bir tavır almış durumda. Bu arada İsviçre’de bu yıl başında pasaportların biyometrik olarak hazırlanması konusunda, ilk girişimlerin başlatılması için bir hallkoylaması yapıldı ve bu ka-
Gündemdeki ekonomik kriz, gözünü kâr hırsı bürümüş sermayedarların ve bu kardan pay alma peşindeki işbirlikçilerinin mali piyasadaki pervasızca tutumlarından ortaya çıkmış ve üretim sektörünü de ağır bir krize sürüklemiştir. Herşeyden önce kriz, göçmen emekçileri vurmuş, kriz bahanesiyle işten ilk çıkartılanlar yine göçmen işçiler olmuştur.Göçmen işçilerin işsiz kalma oranı İsviçreli işçilerden 3 kat daha fazladır (Göçmenlerde %6,6,İsviçrelilerde %2,5). Bu durum göçmen işçi ve
emekçilerin yaşam standartlarını daha da kötüleştirmekte ve sosyal izolasyona yol açmaya devam etmektedir. Bu skandal tabloya karşı koymak için; - Ayrımcılığa son verilmelidir; Göçmenler için iş piyasalarına uyum önlemleri alınarak,mesleki ve dil becerisini arttıran, yetenek geliştirme kurslarına ağırlık verilmelidir. Göçmenlerin ülkelerinde hak ettikleri diplomaları tanınmalıdır. Kriz gerekçesiyle işin kaybedilmesi durumunda,oturum güvencesi AB ülkeleri vatandaşı olmayan göçmenlere de tanınmalıdır. - İş güvencesi için daha fazla bütçe Yenilenme programı çerçevesinde daha etkili önlemler paketi hayata geçirilmelidir. Genç nüfusun işsizliğine karşı daha radikal önlemler alınmalıdır. İşten çıkarma yerine kısa süreli çalıştırma uygulaması hayata geçirilmelidir. - Satın alma gücü korunmalıdır
Satınalma gücünün arttırılması için ücretler yükseltilmelidir. Sağlık sigortası primlerinde yapılan artışlar ücretlere yansıtılmalıdır. Eşit işe eşit ücret ödenmelidir. - Krizin bedelini biz ödemek istemiyoruz Sosyal fonlardan (emekli sandığı ve AHV) yapılan kesintilere hayır! Kadınların emeklilik yaşının yükseltilmesine hayır! İşsizlik sigortasında yapılan yıkıma hayır! Sernayedarların açgözlü saldırılarına karşı gözlerini kapatarak sessiz kalan politikacılar, şimdi de yer aldıkları parlamentoda yabancılar yasasının sertleştirlmesi için çaba harcamaktadırlar. Bu kabul edilecek bir durum değildir. Krizin yükü göçmenlerin omuzlarına yıkılamaz! Buna karşı hep beraber sokaklara çıkalım! 19. Eylül 2009 13.30 Uhr, Schützenmatte/Bahnhofplat z /Bärengraben, Bern 901
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 30
26.08.09 05:12
İstanbul`u Keşfedin! www.istanbul.com Tarih, Kültür, Sanat, Lezzet, Moda ve Eğlence Sizleri Bekliyor
Fiyatlarımız yüksek sezon için geçerli değildir (25.06. ve 03.08.2009 arası). Ücretlere THY ucuşu, Havaalanı vergileri, Otel konaklama ve kahvaltı dahildir.
Golden Crown 3* 3 gece CHF
490.-
Santa Sophia 3* 3 gece CHF
490.-
goldencrownhotel.com
santasophia.com
Antea Hotel 3*
Arcadia Hotel 4*
3 gece CHF
490.-
3 gece CHF
610.-
anteahotel.com
hotelarcadiaistanbul.com
Richmonds Hotel 4*
Swiss Hotel 5*
3 gece CHF
619.-
richmondhotels.com.tr
THY yetkili satış acentası
3 gece CHF
1058.-
swisshotel.com.tr
Fiyatlarımız Çift kişilik Oda’da tek kişi için geçerlidir.
Yılın en büyük Halı kampanyası ! FIRSATI KAÇIRMAYIN! Halı reyonumuzun kapanışından dolayı, tüm çeşitlerde %50 indirim uyguluyoruz.
Tüm halı çeşitlerinde
İNDİRİM
Pierre Cardin
Mağazamızda neler mi var? Y OK Y OK !
Ansan GmbH Schulstr. 60 8952 Schlieren Tel.: 044 731 13 44 www.ansan.ch - info@ansan.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 31
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Rezervasyon: Tel.: 044 454 81 81 - ZH Havalimanı Tel.: 043 816 50 85 - info@vatan.ch
26.08.09 05:12
32
SAĞLIKLI YAŞAM
Domuz Gribi: En Az 200 Yeni Aşı Merkezi Kurulacak Endişeler gerçeğe dönüşür ve İsviçre’de domuz gribi salgını başlayacak olursa, tüm ülkeye dağılmış bir şekilde 200 aşı merkezi kurulacak. Bu sırada Novartis aşı maddesi için testlerine başladı bile. Domuz Gribi salgınının büyüklüğüne göre ağırlıklı olarak spor salonlarında, belediye binalarında veya itfaiye binalarında olmak üzere tüm ülkede 200 tane aşı merkezinin kurulması planlanıyor. Aargau’da 34, Thurgau’da 30 ve Basel şehrinde 10 tane aşı merkezi hizmete sunulacak. Konuyla ilgili olarak birçok kanton net raDeutsche Zusammenfassung Grippe Pandemie: Impfrisiko für Schwangere Schwangere sind von der Schweinegrippe besonders gefährdet. Doch es ist unklar, ob der Impfstoff genügend sicher ist für werdende Mütter. Für die Forscher ist eine schwierige Situation: Einerseits brauchen Schwangere eine Impfung am nötigsten, andererseits gibt es keine Daten zu den Nebenwirkungen bei Schwangeren. Klinische Tests mit schwangere Frauen werden sehr selten genehmigt.
kamlar veremedi. Novartis Domuz Gribi aşısının maddesine testler yapmaya başladı İsviçreli ilaç üreticisi Novartis, Domuz Gribi aşısında bulunan maddenin üretimi için testlere başladı bile. Novartis sözcüsü Eric Althoff’un bildirdiğine göre, on gün önce İngiltereli bir kişiye bu madde enjekte edildi. Aşı maddesinin bir yıl boyunca Almanya’da, İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 6000 kişi üzerinde deneneceği açıklandı. Ayrıca Althoff, bu aşının testlerinin bitmeden önce pazara sürüleceğini bildirdi. Hamileler İçin Aşı Tehlikeli mi? Uzmanlar hamile kadınların aşılanması konusunda fikir birliğine varamıyorlar. Domuz Gribi salgınında hamile kadınlar riziko gurubuna dahiller. Ne var ki uzmanlar hamileleri aşılama konusunda fi kir birliğine varamıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Domuz Gribi salgınına karşı en yüksek seviyedeki tehlike alarmını iki ay önce vermiş olmasına rağmen, İsviçreliler sakin. Resmi Sağlık Kurumları’nın verdiği son rakamlara göre İsviçre’de hasta sayısının 600’ün üzerine çıkmasına rağmen yeni grip henüz zararsız görünüyor. Riziko grupları var; bu gruplarda-
kilerin hastalanması hayati tehlike taşıyor. Bunlar hamile kadınlar, yeni doğanlar ve kronik hastalıklara sahip olanlarla bağışıklık sistemi zayıf olanlar. Nisan ve Haziran aylarındaki bulaşımlarla ilgili değerlendirmeler yapan ABD Tıp Dergisi Lancet’in haberine göre, bu zaman sürecinde altı hamile kadın Domuz Gribi’nden öldü. Hamile kadınlar, ciğer iltihaplanması ve bağışıklık sistemlerinin kendilerini koruyamayacak kadar zayıf olması nedeniyle yaşamlarını kaybettiler. Avrupa’da yaşamını kaybeden ilk hamile kadın İspanyol’du ve yedi aylık hamileydi. Bu grubun korunması, hastalığın bulaşmasının önlenmesi ve tedavisi santral bir problem: ‘’Hiçbir uzman şu anda test edilen aşıların bu grup için emniyetli olup olmadığını bilmiyor. „Hala test edilen çeşitli aşıların emniyeti ve etkisi konusunda bir sonuç alınmış değil.’’ seklinde ifade veren ‘Robert Koch Institut Berlin’’den Ulrich Heininger, hiç de ümit verici konuşmuyor. Heininger, konu-
ya ilişkin olarak ellerinde hamileler için de kesin bir veri olmadığını sözlerine ekliyor. Böyle bir veri de -en azından yakın bir zamana kadar- ellerinde olmayacak, çünkü klinik testler (yasalarla çok sıkı sınırlandırılmış olduğundan) hamilelerle çok nadiren yapılabiliyor. Şu anda Zürich Üniversite’sinde Novartis’in
aşılarını 200 kişi üzerinde deneyen İsviçre Studie’si de hamileler üzerinde test yapabilme olanağına sahip değil. Bir yandan hamilelerin aşıya herkesten çok daha fazla ihtiyacı var, öte yandan aşının neden olabileceği yan etkilerle ilgili hiçbir bilgi yok. 845
Kış Mevsiminde Ağır Grip Vakaları Arttı! İsviçre halkı, geçen yıllara nazaran 2008/2009 kış aylarında orta ve ağır dereceli grip vakaları atlattı. Bu sezonluk grip vakası Ocak ayından Mart ortalarına kadar olan 11 haftalık sürede neredeyse bir salgın hastalık derecesine kadar geldi. BAG grip furyasıyla ilgili açıkladığı bilançoda, bu yılki grip aşısının A tipi virüse karşı ŞIgayet etki ettiğini bildirdi. İkinci grip furyasında ancak yeni bir virüs tipi çok sık bir şekilde ortaya çıktı ve bu aşı etkisini gösteremedi. Bu yüzden devlet bu ikinci virüs tipine uygun bir aşının hazırlanmasını istiyor. Aşının daha çok ve özellikle 65 yaş üstü kişilere uygulanDeutsche Zusammenfassung Die Schweiz hat einen im Vergleich zu den Vorjahren mittleren bis starken Grippewinter 2008/2009 erlebt. Während elf Wochen erreichte die saisonale Grippe von Januar bis Mitte März gar Epidemiestärke. Am Montag stellte das BAG fest, dass der diesjährige Impfstoff habe das auftretende Virus des
ması tavsiye ediliyor. Aşıyı üreten firma, geçen yılki kışa göre İsviçre’ye yine aynı oranlarda yaklaşık 1,24 Milyon adet aşı sattı. 2006 yılında yapılan bir ankette 65 yaş üzerinde olan kişilerin %60’ının aşı vurdurduğu sonucu çıkmıştı. Gribe yakalanıp bir doktor tarafından muayene edilme ihtiyacı duyan 210’000 kişi tespit edildi. BAG, bu yüksek oranın, en sık görülen A/H3N2 virüs tipinin kuvvetli semptomlar göstermesinden kaynaklandığını açıkladı. Yılbaşından Mart aylarına kadar yapılan doktor ziyaretlerinin sayısı normal değerleri aşarak gribin bir salgın hastalığı haline gelmesine yol açtı. Bu değerlerin en yükseği Ocak ayında yaşandı.
Typs A gut abdeckte. Erst im zweiten Teil der Grippewelle sei ein Virustyp häufiger aufgetreten, den die Impfung nicht abdeckte. Als Folge will der Bund den Impfstoff anpassen. Wegen der Grippe kam es zu rund 210 000 Arztbesuchen. Dieser hohe Wert sei auch damit begründet, dass der häufigste Virussubtyp A/H3N2 starke Symptome aus-
Ölümle sonuçlanan 1000’den fazla vaka yaşandı Dört yaşından küçük çocukların en sık grip hastalığına yakalanan grup olduğu belirlendi. Yine sıklık oranına bakıldığında hastaların üçte ikisi 15-65 yaş arasında olan kişiler olup 65 yaş üstü kişilerin en az sıklıkla gribe yakalandıkları belirlendi. BAG’nın açıkladığı istatistik ihtimallere göre 65 yaş üstü 1100 ve 1200 arası kişinin grip hastalığı ölümle sonuçlandı. Fakat grip ve ölüm bağlantısı konusunda henüz net sonuçlara varılmadı, çünkü ölümle sonuçlanan grip vakalarını farklı sebeple rde tetiklemiş olabilir diye bir ihtimal ortaya atıldı. ‘‘Grip Furyası’’ yaşandığı dönemlöst, stellte das BAG fest. Zwischen Anfang Jahr und Mitte März überschritten die Arztbesuche den Schwellenwert für eine Grippe-Epidemie. Der Höhepunkt war Ende Januar erreicht. Nicht eingetreten war während der Grippewelle die Schweinegrippe (A/H1N1). Der erste Fall trat erst nach der Welle der saisonalen Grippe auf.
lerde henüz ‘’Domuz Gribi’’ (A/ H1N1) hastalığı ortaya çıkmamıştı. Domuz gribinin ilk hasta teşhisi kış sezonuna bağlı olan dönemden sonra gün yüzüne çık-
tı. Devlet, domuz gribi yüzünden ‘‘Sentinella-Uyarı Sistemi’’ sayesinde 2009 yaz döneminde de denetlemelere devam edeceğini belirtti. 812
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 32
26.08.09 05:12
Fırsatı kaçırmayın yepyeni bir Honda sahibi olun!
Benzinli Motor 2.4 L. 201 PS
i
3000.- CHF
n
l e d o M
im r i d in e ‘d
V
CR-
i n e Y
Ins a d Hon
0.- CHF‘den başlayan fiy 0 9 ‘ 8 atla 2 rla ight
DİKKAT ! 1 Depo (42 lt.) Benzin ile ortalama 900km yol gidebilirsiniz Hybrid Motor 4.6 lt. Yakıt ortalaması
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 33
Diesel Motor 6.5 lt. Yakıt ortalaması
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Yeni Honda Accord Type S
26.08.09 05:13
34
KÖŞE YAZARLARI
HALKLA İLİŞKİLER REKLAM MIDIR? Oysa halkla ilişkilerde ağırlık bilgilendirme, eğitim ve bilgi yoluyla anlayış yaratmaktır. Önceden girişilen bir halkla ilişkiler eyleminin, mal ya da hizmet için yarattığı bilgi ve anlayışın ardından yapılan reklam çabaları daha büyük başarı sağlar. Yeni bir pazara girilirken, yeni ve bilinmeyen bir mal ya da hizmet pazara sunulurken yalnızca reklama dayanmak yetersiz kalır. Pazara sunulan pek çok mal ya da hizmetin başarısızlığının ardında halkla ilişkilerin yetersizliği yatar.
Prof. Dr. Rıdvan Karalar Halkla ilişkiler işletmelerde ve öbür örgütlerde yürütülen çeşitli konu ve kavramlarla zaman zaman karıştırılmaktadır. Bu kavramlar halkla ilişkiler gibi belli kesimlere yönelik belli sonuçlara ulaşmayı amaçlar. Kullanılan yol ve yöntemlerin birbirine benzemesi ve aynı hedef kitlelere yönelmesi halkla ilişkilerle bu kavramların aynı olduğu izlenimini yaratabilmektedir. Bu kavramlardan belli başlıları şunlardır: Reklam, duyurum, pazarlama, tutundurma, propaganda. Bu yazımızda reklam üzerinde durarak halkla ilişkilerle ilgisini ve farklılıklarını değerlendireceğiz.
Reklam ve Halkla İlişkiler Halkla ilişkiler konusunda yeterince bilgisi olmayanların genellikle halkla ilişkilerle karıştırdıkları işlev reklamdır. İşletmeler reklam ve halkla ilişkiler arasında uyum sağlamak zorundadırlar. Ancak, bunu yaparlarken her iki etkinliğin de birbirinden çok farklı yönleri olduğunu unutmamaları gerekir. Reklam, bir mal ya da hizmetin, en düşük giderle en inandırıcı satış iletisini (mesajını) doğru yönleriyle sunmaktır. Reklam en inandırıcı olacağı varsayılan satış iletisini çok çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirir. Reklamda temel ağırlık satışların arttırılması üzerindedir.
Konumuzu güncel bir örnekle açıklayalım: Bugünlerde Türkiye’de iletişim alanında devrim diye nitelenen 3G teknolojisi sunulmaya başlandı. Türkiye’de bulunan üç ayrı cep telefonu operatörü pazardan pay kapma yarışına girdiler. Bu yarışta yararlanacakları iki araç var. Bunlardan biri reklam ve öbürü de halkla ilişkiler. Şirketler her iki aracı da yoğun biçimde kullanmaya başladılar. Reklam anlamında tüm TV kanallarında, yazılı basında, birbirinden çarpıcı sloganlar ve görüntülerle 3G teknolojisini tanıtıp, bireyleri abone olmaya çağırdılar; daha doğrusu bireylerin akıllarını çelerek kendilerine gelmesini istediler. Ayrıca tüm Türkiye’de alışveriş merkezlerinde, kentin kalabalık yerlerinde standlar kurup reklamlarını sürdürdüler.
Duvarlar, direkler, reklamlardan geçilmez oldu. Bütün bunlar yeterli mi? Hayır yeterli değil. İşin bir ayağı daha var, o da halkla ilişkiler! Bu ayak kullanılmadan reklamlardan yeterli sonuç alınıp, satışlar istenen hedeflere ulaşamaz. O yüzden operatörler halkla ilişkiler etkinliklmerine de giriştiler. Önce medyanın en etkin adlarını bir araya getirip tümüne 3G uyumlu telefon hediye ettiler. 3G’nin marifetlerini göstermek için tümünü deniz kıyılarına tatile çıkardılar. Buradan yayın merkezleriyle 3G teknolojisiyle bağlantılar kurulmasını sağlayıp, gösteriler yaptılar. Tüm gazeteciler bu teknolojiyi kullanıp iyiliklerine ilişkin yazılar döktürdüler, TV programları yaptılar. Pekçok övücü haberler yayınladılar. Kimi haberler öyleydi ki Dünya’da
sanki bir tek Türkiye’de bu teknoloji var ve biz birden en ileri ülke oluverdik. Bu arada basın toplantıları, kokteyller, seminerler, geziler de düzenleyerek halkla ilişkiler çabalarını arttırıyorlar. Bu çabalar bugünlerde tüm hızıyla sürüyor. Görüldüğü gibi reklam yetmiyor, halkla ilişkiler daha inandırıcı, daha güvenli olarak algılandığı için ağırlıklı olarak kullanılıyor. Özetleyecek olursak: Reklam ve halkla ilişkiler arasındaki önemli bir fark işlevlerin özellikleri açısındandır. Reklam bir pazarlama işlevi, halkla ilişkiler ise bir yönetim işlevidir. Reklama, bir işletmenin mal ya da hizmetlerini satmak için gerek duyulur ve pazar koşulları çerçevesinde pazarlama stratejileri ile gerçekleştirilir. Halkla ilişkiler ise, bir işletme örgütünün kendisini satmayı amaçlar ve bunu gerçekleştirmek için yönetim kararlarına dayanır.
Benetton Çeşitli Reklamlarıyla Toplumsallığı Bütünleştirir
Halkla ilişkiler ve reklamcılık arasındaki başlıca farkları şöyle sıralayabiliriz: 1. Halkla ilişkiler bir reklam çeşidi değildir ve reklamdan daha boyutlu bir eylem olarak kabul edilir. Halkla ilişkiler tüm örgütün her türlü iletişimiyle ilgilidir; oysa ki reklam temelde pazarlama işleviyle sınırlıdır. Reklamcılık, mal ve hizmetlerin satışıyla ilgilidir. Halkla ilişkiler, kamuoyu yaratır ve bir örgüt için olumlu görüşler oluşturur. 2. Reklamcılık hemen hemen tümüyle kitle iletişim araçlarını kullanır. Halkla ilişkiler ise belirli iletişim araçlarına daha çok ağırlık verir (yazılı ve görsel araçlar, özel geziler, konuşmalar, toplantılar vb. gibi). 3. Reklamcılık işletme dışı kitleye, özellikle mal ve hizmetlerin tüketicilerine yönelmiştir. Halkla ilişkiler ise iletilerini hem işletme dışı kitleye iletir (girdi sağlayanlara, topluluk önderlerine, çevreci kümelere vb.) hem de işletme içi kitleye iletir (işletmede çalışanlara, ortaklara). 4. Reklamcılık, özel bir iletişim işlevi olarak ele alınır. Halkla ilişkiler ise daha geniş bir ufukta değerlendirilir. Halkla ilişkiler tüm
Halkla İlişkiler İzlenimi Veren Bir Reklam örgütün politikaları ve işleyişi ile ilgilidir. Halkla ilişkiler herkesi ve her eylemi kapsar; reklama göre daha boyutlu ve daha yaygındır. Reklam ise doğrudan mal ve hizmetlerin satışına ilişkin iletiler oluşturur. 5. Reklamcılık çoğu kez halkla ilişkilerle bütünleşen bir iletişim aracı olarak değerlendirilir. Halkla ilişkiler çoğu kez reklam kampanyalarını destekleyici olur. Reklamcılığın işlevi mal ve hizmetleri satmak, halkla ilişkilerin işlevi ise örgütün sağlıklı olarak yaşayabileceği bir ortam yaratmaktır. Halkla ilişkilerin böyle bir ortam yaratması için, bir örgütü etkileyebilecek her türlü ekonomik, toplumsal ve siyasal etkeni irdelemesi gerekir. Bu ayırım her zaman keskin sınırlarla yapılamaz. Halkla ilişkiler, bir malın satışı için kullanılabilir ya da reklam halkla ilişkiler amacıyla kullanılabilir. Her ikisi de karşıdakini inandırma tekniğidir ve kitle iletişim araçlarını kullanmaktadır.
6. Halkla ilişkiler, “ücretsiz reklam” anlamına gelmez. Halkla ilişkilerde hiç bir didinme “bedelsiz” değildir. Halkla ilişkiler anlamında iletişim organlarında yer alan bir haber, reklam gibi belli bir ücret ve alan tarifesine göre ücretlendirilmez. Olağan durumda, reklam, istenen zaman ve yerde gerçekleştirilir, çünkü bunların karşılığı ödenir. Oysa halkla ilişkiler, gazete, televizyon ve radyoda karşılık ödenmeden yer alır; ancak yer almaya ilişkin güvence her zaman yoktur. Öte yandan, halkla ilişkilerin özel olarak kullandığı broşür, yıllık rapor, film ve çeşitli tutundurma araçları harcama yapmayı gerektirir. Halkla ilişkilerde çalışanların ücretleri, donanım giderleri ve işleyişle ilgili çeşitli giderler de bulunmaktadır. Bütün bunlara karşın reklama yapılan harcamalar halkla ilişkilere yapılan harcamaların çok üstündedir. 909
Tüm okurlarımızın dikkatine! Geçtiğimiz ay gazetemizde yer alan Ramazan İmsakiyesi’nde bazı hatalar tespit edilmiştir. Sizin için Türk Diyanet Vakfı`ndan almış olduğumuz imsakiye bilgilerinde “İmsak ve Yatsı” bölümlerinde süreler yarımşar saat az verilmiştir. Bizim yayınlamış olduğumuz İmsakiyeleri kullanan okurlarımızın İmsak ve Yatsı bölümlerine yarım saat daha ilave etmeleri rica olunur. Bu hatamızdan dolayı tüm okurlarımızdan özür diler saygılar sunarız. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 34
26.08.09 05:13
35
YAŞADIĞIMIZ DÜNYA
MODERN DÜNYAMIZDA ‘’MODERN KÖLELİK’’ “… Bir gün kaldığımız sığınma kampına bir adam geldi. Benden başka beş tane daha kız seçti. Bizi Khartum isimli bir yerde bir eve götürdü. Hapsedildiğimiz bu evde bütün gün çalışmak zorunda bırakıldık. Daha sonra bütün diğer kızlar teker teker birileri tarafından götürüldüler. Bir gün bir kadın geldi ve beni aldı. Bu kadının evinde çok ağır işler yapmak zorunda bırakıldım, bütün gün her türlü işi yapıyordum; evin temizliği, koskoca çiftliğin tertemiz ve düzenli tutulması, çamaşırların elde yıkanması, çocukların bakımı (kaldığım sürece çocuklar beş oldular) gibi akla gelebilecek her türlü ağır işi yapmak zorundaydım. Çocuklarla oynamak da benim görevlerim arasındaydı. Bu işi severek yaptım; ne de olsa o zamanlar ben de bir çocuktum. Çocukluğum elimden alınmıştı. Eskiden okula gidiyordum, artık gitmiyordum. Her fırsatta dayak yiyordum.” Hazırlayan: Gülter Locher Yukarıdaki sözlerin sahibi Mendi, Sudan’daki halk savaşı sırasında köyünden kaçmak zorunda kaldığında daha on iki yaşındaydı. Kalmış olduğu sığınma kampından zorla alınıp götürüldükten sonra, altı yedi sene köle olarak yaşadı. Sahibi olan kadın kendisini Londra’ya getirmiş, kendisini çalışmaya gönderince, kaçmak için fırsat bulabilmişti. 19. yüzyıl hikayelerini hatırlatan bu yaşam hikayesi günümüz modern dünyasında yaşandı ve milyonlarca kez yaşanmakta ve yaşanmaya da devam ediyor. Dünyamızın pek çok yerinde köle ticareti devam ediyor. Özellikle de Sudan gibi savaşlarla harabeye dönmüş ülkelerde insan hakları kavramı hiçbir şey ifade etmiyor. Kökleri kaybolmuş olan bu insanlar, insan tacirleri için kolay av olarak alınıp satılıyorlar. Hikayesine örnek olarak değindiğimiz Mendi, 1986’dan beri Sudan’da köleliğe zorlanan -tahmini olarak- 14 milyon insandan birisi. İnsanlık tarihinin tartışmasız en barbar, en aşağılayıcı, en utanç verici lekesidir kölelik. Kölelik, toplumsal yasama geçiş kadar eskidir Eski kültürlerde köleler genellikle savaş esirleri olurlardı. Zenginliği büyük oranda gümüşten oluşan Atina’nın antik çağlarında, gümüş madenlerinde köleler çalıştırılırlardı. İslam öncesi Arap toplumlarında (mesela sanatçılar) özellikli köleler olurdu. Arap toplumlarında köleler çoğunlukla hadım edilirlerdi. Orta Çağ Avrupası’nda köleler sahiplerinin topraklarında çalışırlardı. Afrika’da kölelik çok yaygındı; Afrikalı köleler yabancı ülkelere zorla getirilirlerdi. 18. yüzyıl sonlarında Batı Afrikalı kölelerin sömürgeci ülkelere ticareti zirveye ulaşmış-
tı. En az 13 milyon insan Batı Afrika ülkelerinden gemilerle kolonilere getirilmişti. Köleliğin insani ve ahlaki olmadığı ilk olarak Aydınlanma Çağında anlaşılmaya başlanmıştır. İlk kanunlar İngiltere`de ve Birleşik Devletler`de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde (1807) çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa`da İngiltere`den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu`dur. Osmanlı`da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde (1847) bir fermanla yasaklanmıştır. ‘’...kölelerine ve cariyelerine kötü davranan Avrupalılar‘dır.’’ İstanbul`daki Fransız Büyükelçisi `Vergeuennes`in damadı olan Baron de Tott şöyle demiştir: “İtiraf etmeliyiz ki, kölelerine ve cariyelerine kötü davranan Avrupalılar‘dır. Bunun sebebi de doğuluların köle satın almak için para biriktirmeleri, Avrupalılar‘ın ise para biriktirmek için köle satın almalarıdır.” Büyük Britanya’da kölelik 1838’de kaldırıldı. Birleşik Devletleri’nde Amerikan Anayasası’nın 13. Ek Maddesi’ne göre kölelik yasaklandı. 1926`da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyit etmiştir. Anlaşmayı imzalayan tüm devletler köle ticaretine engel olacaklar ve köleliğin her türlü şeklinin kesinlikle yok edilmesine çalışacaklar. 2 Numaralı Madde bunu tüm ülkelerden talep ediyor. Nihayet 1956 yılında Milletler Cemiyeti, kölelik ticaretini, köleliği, kölelik benzeri durumları ve uygulamaları bütün dünya devletlerinde yasakladı; artık borçtan dolayı kölelik, vücutların satılması, kadınların evlilik müessesesinde satışları, çocuk köleliği sona ermelidir.
kaçamazlar, kurtulamazlar. Yaşadığımız modern dünyada bu utanç hala capcanlı olarak vardır. İnsanlar bir mobilya gibi hala alınıp satılmaktadırlar.’’ Sudan’daki isyancılar geçimlerini köle ticaretiyle sağlamaktadırlar; çocukları ve kadınları kaçırıp satmaktadırlar. Pek çok ülkenin köleliği kaldırması yirminci yüzyılın ortalarına kadar sürmüş olup, bu ülkeler çok ciddi önlemler de almamışlardır. Borç kölelerinin bedenleri, ölünceye kadar alacaklının malıdır... Dünyada en yaygın olan kölelik şekli, borçlanma ve borcunu ödeyememe nedeniyle gerçekleşiyor. Bu şekilde köleleşmiş 20 milyon insan var. Çoğunlukla bu köleler kredi tuzağıyla borçlandırılmış, ödeyemedikleri borçları karşılığında bedenleri alınmıştır. Bedenleri ile borçlarını ödemeleri imkansızdır, bu nedenle de çoğunlukla, bedenleri ölünceye kadar alacaklının malı olarak kalır. Zaten çalışma şartları öyle güçtür ve borca karşılık yapılan ödeme şartları öyle ağırdır ki, kendilerinin ömrü yetmezse, arkasında kalan aile fertleri (çocukları) köleliğe devam etmektedir. Borç köleliği en çok Güney Asya ülkelerinde yaygındır... Pakistanlı Kesro, bu kölelerden birisidir. İlk defa Anty-Sklavery Internatinal (Uluslararası Kölelik Karşıtları) Örgütü ile karşılaştığında 12 yaşında bir erkek çocuğuydu. Kesro’nun sahibinin yüzlerce erkek çocuk ve kadın kölesi vardı ve bunlar 24 saat boyunca zincirlerle bağlanmış şekilde çalıştırılırlardı. İyi çalışamayanlar dövülürlerdi. Kesro’nun kız kardeşi ve erkek kardeşi hastalanmışlar ve tedavi edilmediklerinden dolayı da ölmüşlerdi.
Bu ülkeler tüm yasaları uyguladılar mutlaka, insanlık tarihinin bu utanç verici döneminin ebediyen kapanması için gerekenleri yaptılar, belki… Ama, yaşadığımız modern dünyada tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok köle yaşamaktadır!
Kesro, “Kardeşlerim öldüler, çünkü babamın onlara baktıracak parası yoktu, ölürlerkenki yüzleri hala gözümün önünde…” diyor. Kesro’nun diğer aile fertleri başka bir sahibe satılmışlardı. Orada da dayak vardı. Kadınlara cinsel taciz yapılıyor, sahipleri tarafından tecavüz ediliyordu.
Kölelik karşıtlarının tahminlerine göre Antarktis dışındaki tüm dünya kıtalarında Batı Dünyası’nın günlük ihtiyaçlarını üreten 27 milyon köle var. 1926 Anlaşması köleliği tanımlarken;
Kesro “Okula gitmek ister misin?” sorusuna, “Elbette isterim ama, bana kim bu izni verecek? Hem sonra benim işlerimi ben okuldayken kim yapacak?” diye cevap verdi.
“…bir kişinin bir başka kişinin malı ve mülkü olması”
Bir diğer kölelik şekli ise zorla çalıştırmak: Büyük şehirlerde veya başka ülkelerde iyi kazançlı güzel işlerde çalıştırılmak üzere kandırılan insanlar köleleştirilirler. İnsan ticaretinin bu son derece kazançlı şeklini örgütlenmiş çeteler yaparlar. Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, bu yasadışı insan taciri örgütleri her yıl en az bir milyon insanı sınır ötesi ülkelere kaçırıyorlar.
ifadesini kullanıyordu. Ama Uluslararası Kölelik Karşıtı Hareket kölelik kavramına, günümüz köleliğini diğer insan hakları yaralamalarından ayıran ilaveler getiriyor: ‘’Günümüzdeki kölelerin insanlık haysiyeti zorla alınır, bunlara birer eşya, alet muamelesi yapılır; tıpkı diğer eşyalar gibi alınıp satılırlar. Zorla, tehditle çalıştırılırlar, sahiplerinin kontrolü ve sürekli baskısı altındadırlar. Hareket özgürlükleri sınırlanmıştır; gidemezler,
Irshad, o zamanlar dört yaşında bir erkek çocuğuydu. Babasının bir arkadaşı tarafından Bengaldeş’ten Arap Emirlikleri’ne
kaçırılmıştı. Kendisini satın alan sahibi onu deve jokeyi olarak yetiştirmek istiyordu. Deve yarışları son derece tehlikelidir: Dört yaşındaki Irshad, iki metreden daha yüksek ve saatte 60 km. hıza ulaşabilen bir devenin üzerine sıkıca bağlanıyordu. Çocuğun kilo almaması için çocuğa çok az yemek yediriyorlardı, bazen de sadece su veriyorlardı. Irshad’in ailesi çocuklarını en sonunda Dubai’de bulmuşlardı. Ne var ki çocuğu satan arkadaşı Irshad’in babası olduğunu söylemişti, bu nedenle de aile, cocuklarını alabilmek ve kendi çocukları olduğunu ispatlamak için Bangaldeş makamlarına müracaat etmek zorundaydılar. Yeryüzünde milyonlarca çocuk sağlığa aykırı şartlarda ve hayati tehlikesi olan işlerde çalıştırılıyor. Pek çokları da seks kölesi olarak seks tacirlerinin ya da pornografi endüstrisinin ellerine düşüyorlar. Bu yeni kölelik şekilleri insan haysiyetini ve haklarını, eski kölelik şeklinden çok daha fazla yaralamaktadır. Eskiden köle-efendi ilişkisi uzun süreli bir ilişkiydi. Efendinin kölesine azıcık da olsa iyi muamele etme umudu vardı. Ne de olsa kölesini çalıştırmak istiyordu. Elbette ki kölelik her halükarda utanç verici, insan onurunu yokedici bir olaydır, ama eskiden köleefendi arasında daha farklı ilişkiler vardı ve kölenin bir gün serbest bırakılması da söz konusu olabiliyordu. Bugünkü köleler ise « kullanılıp atılan eşyalar » olarak görülüyorlar: Her zaman değiştirilebilir, satılabilir ve çok ucuz. Mesela eski zamanlarda bir kölenin Güney Amerika eyaletlerindeki fiyatı 40 000 Dolar’dı. Bugün ise ortalama 90 Dolar’a bir köle sahibi olmak mümkün. Kölelik karşıtı aktivist ve «Modern Kölelik » isimli kitabın yazarı Kevin Bales, her şeye rağmen çok da ümitsiz değil. Bales’e göre, dünyadaki diğer insan hakları yaralanmlarıyla kıyaslanacak olursa -mesela kadınların sünnet edilmesi- en azından, köleliğe karşı yasal savaş kazanılmıştır, bu gün tüm dünya ülkeleri anayasalarına köleliğin yasak olduğunu almıştır; hem de köleliğin kaldırılmasına karşı sa-
vaş, 19. ve 20. yüzyıllarda yasal olarak kazanılmıştır. Kölelik karşıtı aktivist Kevin Bales, köleliği yok etmek için üç şeyin daha yapılması gerektiğini söylüyor : 1 - İlk önce tüm dünyada, çok geniş kitlelerin köleliğe karşı birleşmesi, aktif olarak tavır alması ve bunu tüm politikacıların kafasına çivi gibi çakması gerekiyor ki, kölelik kesin olarak tüm dünyadan kalksın. 2 - İkinci olarak, bu konuya para harcamak gerekiyor. Ama Bales’in söylediğine göre bu, sanıldığı kadar çok fazla para gerektiren bir şey değil. 3 - Üçüncü olarak, tüm devletlerin köleliği yasaklayan yasaları çok ciddi şekilde uygulaması, gerekiyorsa sertleşmesi ve köleliğin yok edilmesi için çok aktif olması, aksi takdirde uluslararası mecslisten dışlanması. Tüm dünyada köleliği yok etmek için çalışan aktivistler, köle ticaretine karşı belirli bir başarı elde ettiler. Kurtarabildikleri insanlar var. Kurtarabildikleri bu insanların hayata yeniden başlamaları için, tekrar kazanılmaları için onlara yardım ediyorlar. Ama insanlığın bu en büyük ayıbının kesin olarak yok edilmesi için herkese düşen görevler var. Hepimiz bir şeyler yapabiliriz. Yaşadığımız ülke politikacılarının dikkatini bu konuya çekebiliriz, köleliğin açıkça yapıldığı ülkelere baskı uygulanmasını, kınanmasını isteyebiliriz... Bu işe kendilerini adamış olan aktivistlere katılmamız mümkün olmayabilir belki ama onlara maddi destek verebiliriz... ...ve daha neler gelir elimizden, yeter ki şu gerçeği hiç unutmayalım: DÜNYADA TEK BİR KÖLE BİLE VARSA İNSANLIĞIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN VE ONURUNDAN SÖZ EDEMEYİZ!
Kaynaklar: - Fakten, die die Welt verändern sollten / Jessica Williams - Modern Kölelik / Kevin Bales - Çeşitli medya yayınları 892
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 35
26.08.09 05:13
36
İSVİÇRE SANAT REHBERİ
Sizin için seçtiğimiz!
İsviçre’deki Etkinlikler / Eylül 2009 Sirk Yer
Etkinlik
Tarih
Saat
Chiasso
Circus Nock
1 ve 2 Eylül
20:30
Cenevre
Cirque Knie
1-7 Eylül
20:15
Cirque Knie
13 Eylül
20:15
Locarno
Circus Nock
4-6 Eylül
20:30
Altdorf
Circus Nock
13 Eylül
15:00
St. Maurice
Septembre musical 2009 Georges Athanasiadès
1 Eylül
20 :00
Windisch
Libibigs çocuk konseri
6 Eylül
14:00
Zürich
Mohammad Reza Shajarian & Shahnaz Ensemble
18 Eylül
20:30
Maximilian Hecker
20Eylül
20:00
Diego El Cigala Flamenko
30 Eylül
20:00
Rigi Staffel
Alp Senfonisi / Alpensinphonie
19 Eylül
16:00
Montreux
BBC Senfoni Orkestrası
20 Eylül
15:00
Solothurn
Elijah & Raggabund
25 Eylül
21:00
Luzern
Dixie Night / World Band Festival
26 Eylül
20:00
Bing Band Matinee World Band Festival
27 Eylül
11:00
Entertainment-Gala World Band Festival
29 Eylül
19:30
Brass & Comedy World Band Festival
30 Eylül
19:30
Amriswil
Benny Goodman
28 Eylül
20:00
Pratteln
Tarja Turunen
29 Eylül
20:15
Konser
Müzikal Zürich
Stomp 09 - Stomp 09
1-3 Eylül
19:30
Olten
SILO 8
17 Eylül
20:15
Lozan
Sefiller / Les Misérables
18 Eylül
19:30
Birrhard
Pub ve Bar Festivali
4-9 Eylül
21:00
Schupfahrt
Schupfahrt Festivali
25-27 Eylül
19:30
Von Hagens Körperwelten Vücut Dünyası
15-31 Eylül
09:00
WALKING WITH DINOSAURS
23-31 Eylül
19:00
Zürih
Olaf Schubert & Arkadaşları
15 ve 16 Eylül
20:00
Winterthur
Massimo Richi
18 Eylül
20:00
Arosa Humar Festivali
21 Eylül
20 :00
Festival Sergi Zürih
Tiyatro
Marco Rima
22 ve 23 Eylül
20:00
Olten
Marco Rima
19 Eylül
20:00
Mazieres
LES FOURBERIES DE SCAPIN
25 Eylül
20:00
Basel
Oliver Pocher
28 Eylül
20:00
Béjart Ballet Lausanne
23-25 Eylül
19:45
Bale Zürih
Eğlence Zürich
Bayram Eğlencesi (Dilaila)
26 Eylül
23:00
Miss Ìsviçre Seçimi
26 Eylül
20:05
Gösteri Cenevre
Oyunun Adı: Gösteri tarihi: Saat: Yer:
Sefiller 18 Eylül 2009 19:30 Lozan
Sefiller (özgün adı: Les Misérables), 1987 yılında Broadway’de sahnelenen ve dünyada en çok gösterimi yapılan müzikallerden biridir. Victor Hugo’nun 1862 yılında yazdığı roman olan Sefiller’den uyarlanan yapıt, 1980 yılında Fransız besteci Claude-Michel Schönberg tarafından bestelenmiştir. 8 Elim 2006 tarihinde 21. yılıdönümü kutlanan müzikal, dünyanın bir çok yerinde yıllarca sahnelendi. Çeşitli ödüller kazanarak, eleştirmenlerin olumlu yazılarına konu oldu. Aynı isimle sinema filmleri de çevrilmiştir. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı –yalnızca- bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz senelik hapisten sonra inançlarını yitirmiş, topluma öfke ve kin duyarak tahliye olmuştur. Sefil bir halde geldiği “D” kasabasında, kasabanın piskoposundan gördüğü iyilikle aydınlanır ruhu. Hayata ahlak ve fazilet sahibi iyiliksever bir insan olarak yeniden başlayan Valjean, Fransa’nın kuzeyinde ucuz mücevher imalatçılığı yaparak yaşamaktadır şimdi; geçmişini gizlemiş, zenginleşmiş ve herkesin sevgisini kazanıp kasabanın belediye başkanı olmuştur. Valjean’ın gizlediği geçmişten şüphelenen detektif Javert, araştırmaya koyulur ve “D” kasabasındaki hırsızlık olayına kadar ulaşır. Oysa, isim benzerliğinden, bir başkası Jan Valjean’ın yerine tutuklanmış, mesele kapanmıştır. Ne var ki Valjean’ın ahlakı, ken-
di yerine bir başkasının hapsedilmesine izin vermez. Teslim olur ve yeniden küreğe gönderilir. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra bir kez daha kaçmayı başaran Valjean, teslim olmadan önce sakladığı –namusuyla kazanılmış- paralarını alır, Fantiana’nın kızı Cosette’i bulur ve bir manastırda bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Evlat edindiği Cosette ise rahibe okuluna gitmektedir. Müfettiş Javert’ten kurtulmuş gibidir Jan Valjean. Bu sakin hayat, Cosette’in genç ve güzel bir genç kız olmasıyla değişir. Babası Napolyon ordusunda subaylık yapmış bir delikanlı; Marius’a aşık olmuştur Colette. Zengin dedesi tarafından büyütülen Marius, 1832’de isyan eden sosyalistlerin safındadır. Her zaman haklıdan yana olan Jan Valjean da öyle. Paris kanla yıkanırken, Javert ile Jan Valjean karşı karşıya gelirler. Valjean Javert’in hayatını bağışlar. Ancak bu yüce gönüllük karşısında bütün inandığı değerleri yıkılan Javert, intihar eder. İsyancıların durumu da pek parlak değildir. Marius ağır yaralanır ve Valjean tarafından kurtarılır. Cosette’in bu genci sevdiğini anlayan Valjean, onun eski bir kürek mahkumunun kızı olarak bilinmesini istemez ve ortadan kaybolur. Oysa Marius, hayatını kurtaran kişinin Valjean olduğunu öğrenmiştir. İki genç, son anlarını yaşayan Valjean’a koşarlar….
Ana Fikir Yazar, bize bir insanın hapisten çıktıktan sonra insanlara kendini kabullendirmek için çektiği güçlükleri ve insanların onu dışlamalarını anlatmış. Ayrıca insanlığın, yoksulluk sorunuyla gelen sefilliğine de değiniyor. Hazırlayan: Hüseyin Türkkan
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 36
26.08.09 05:13
37
KİTAP KÖŞESİ
Kitaplardan Seçmeler
900/903
Çivisi Çıkmış Dünya (Amin Maalouf)
Nefes Nefese (Ayşe Kulin)
Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez ‘Medeniyetler Çatışması’ adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor.
Tarihi ve güncel gerçekleri kurguyla harmanlamaktaki ustalığı ile bilinen Ayşe Kulin, Nefes Nefese adlı bu romanında okurlarına bir kez daha dünyanın farklı bir yüzünü aktarıyor; İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan bir öykü Nefes Nefese. Avrupa’yı kasıp kavuran ve tarihin en acımasız gerçeklerinden biri olan Nazizm’i, dönemin Türk diplomasisinin korumaya özen gösterdiği ince dengeyi ele alırken, bu tarihi planın ön yüzünde de Osmanlı vezirlerinden birinin kızıyla evlendiği Yahudi gencin aşkını ve kaçışını da dile getiriyor. Son dönemlerde yazılmış, bireylerin tarihi ile insanlığın tarihi arasındaki o kaçınılmaz kesişime ışık tutan en önemli romanlardan biri olan Nefes Nefese, usta bir yazarın başyapıtları arasında yer almaşını da haklı çıkartıyor böylece.
Yazar, yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ediyor insanlığı... ‘Çivisi Çıkmış Dünya’ bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap Siyasi Tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor. Maalouf’un bu eseri, her şeye rağmen birbirimize saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula.
Her zamanki sürükleyici anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla Ayşe Kulin bir kez daha, okurlarının gösterdiği ilginin nedenini açıklamış oluyor.
İçinde Aşk Var (Rachel Gibson)
Kiralık Adam (Yazgülü Aldoğan)
Çok başarılı bir aşk romanları yazan olan, ancak kendi hayatında aşktan yana şansı gülmeyen İare, tam mutluluğu bulduğunu sanırken nişanlısını başka biriyle -üstelik bir erkekle! yakalar ve yıkılır. Annesinin tüm baskılarına karşın bir daha aşık olmamaya yemin eden genç kadın hayatının en kötü gecelerinden birinin sabahında kendini Sebastian’la aynı otel odasında bulur. Üstelik Sebastian hiç de yabancı olmadığı biridir. Clare, bahçıvanlarının oğlu olan Sebastian’la birlikte büyümüş, onun her türlü yaramazlığına katlanmıştır. Yıllardır görmediği adamı birdenbire karşısında bulan Clare kadar Sebastian da şaşkındır. Çünkü karşısında örgülü saçlı, gözlüklü küçük kıza hiç benzemeyen biri vardır.
“Bir kadınla erkeğin birbirini anlaması, birbirini istemesi, birbiriyle anlaşması, birbirlerini çok seviyor olsalar bile neden bu kadar zor?” diye düşündü Hayal. Evet, Uğur’u seviyordu, onunla sevişmekten zevk alıyordu ama niye her sevişmelerinde sorun çıkıyordu? Birbirlerini bu kadar sever ve vazgeçemezken neden yatakta da, hayatta da an itişiyorlardı? Uğur ve Hayal mi anlaşamıyordu, yoksa ta başından beri Adem’le Havva da mı anlaşamamıştı?
Tüm direnmelerine, engellere karşın kaderleri kaçınılmazdır: MASAL GİBİ BÎR AŞK..
Güçlü, başarılı ve çekici iş kadını Hayal, tutkuyla âşık olduğu genç, duyarlı, yakışıklı sevgilisi Uğur’u cinsel terapi yaptığı kadın hastalarıyla ne kadar paylaşabilecek? İkisinin de vazgeçemediği bu büyük aşkın öyküsünü bir solukta okuyacaksınız.
İhanet
Türkler ve Kızılderililer/Kızılderililer Türk mü?
Yazar: C. Cast/ Kristin Cast
Ord.Prof.Dr. Reha Oğuz Türkkan
Bir Gece Romanı
“Türkler ve Kızılderililer” kitabının yazarı Columbia Üniversitesi eski öğretim görevlisi Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, 25 yıl yaşadığı (1947-1972) Amerika’da ve dolaştığı Meksika’da Kızılderilileri ve Kristof Kolomb öncesi uygarlıkların kalıntılarını araştırır. Bunlar One America (Prentice Hall – 1954) kitabında, dergi ve gazetelerde (Amerika’da ve Türkiye’de) yayınlanmıştır. Bu konuda konferanslar da veren Türkkan’ın “Carnegie Endowment” Enstitüsündeki tebliğinde Kızılderililerle Türklerin ilişkilerini gösteren dialı semineri NewYork Times’ın Bilim (science) dergisine konu olmuştur.
KIŞKIRTICI BİR İHANET, ŞAŞIRTICI BİR TEHLİKE... GECE EVİ SERİSİNİN BÜYÜLEYİCİ İLK KİTABI İŞARET’TEN SONRA İHANET KİTABINDA DA HEYECAN ARTARAK DEVAM EDİYOR Zoey için Hayat harika bir şekilde akıp gitmektedir. O sonunda vampir tanrıçasının ona verdiği büyük güçlerle barışık hale gelmiştir ve okulun bir parçası olduğunu içtenlikle hisseder. Fakat ardından hesapta olmayan bir şey gerçekleşir: Küçük yaştaki çocuklar öldürülür ve bütün deliller Gece Evi’ni işaret etmektedir. Zoey kendisini eşsiz kılan yeteneklerin sevdiklerine karşı bir tehdit unsuru olabileceğini anlar. Gece Evi serisinin ikinci kitabı İHANET ürkütücü, seksi, güzel, şaşırtıcı ve müthiş heyecanlı.
Kitap bir yanıyla “keşif” dönemindeki (15-16. yy.) ve “Altına Hücum” dönemindeki (19. yy.) insanlık tarihinin en büyük soykırımlarını anlatırken, öte yandan bu talihsiz ırkın köklerini yarattıkları uygarlıkların izlerini sürüyor. Konuya ilişkin yanlış bilgi ve izlenimleri eleştirel bir yaklaşımla irdeleyerek bilimsel gerçeğin peşinde yürüyor. Çalışma Amerikan Yerlileri ile Türklerin soybirliği değil onların medeniyetlerinin oluşmasında rol oynayan Türk veya Ön-Türk göçmenlerinin izlerini arıyor. Bu kitabı okuduktan sonra çok şaşıracaksınız.Belgeleriyle Kızıldereli’lerin Türk olduğunu öğrenip, Atatürk’ün bu konuyla neden bu kadar çok ilgilendiğine belgeleriyle tanık olacaksınız. Bu müthiş kitabı kaçırmayın! PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 37
26.08.09 05:13
38
İSVİÇRE TARİHİ
Yasama Meclisi Dönemi (1 Ekim 1791-22 Eylül 1791) Kurucu Meclis, “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni ilan ettikten sonra anayasayı yapma hazırlıklarına girişmişti. Kurucu Meclis, iki yıl süren bir çalışmadan sonra anayasayı hazırlamıştı. Bu anayasa, 14 Eylül 1791 tarihinde Kral 16. Louis tarafından onaylanarak yürürlüğe sokulmuştu. Anayasa, egemenlik hakkının ulusa ait olduğunu belirtmiş, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olduğunu açıklamıştı. Buna göre kral, yürütme gücünün başında yer alıyordu. Ancak, yetkileri anayasa ile sınırlandırılmıştı. Yasama gücü meclise, yargı gücü de halk tarafından seçilen yargıçlara verilmişti. Anayasanın kabul edilmesi, Fransa’da mutlak monarşinin sona ermesini, meşruti monarşinin kurulmasını sağlamıştı. Kurucu Meclis de, anayasayı yaptıktan sonra kendini feshetmişti. Böylece, Yasama Meclisi için seçimler yapılmış ve 745 üye meclise girmeye hak kazanmıştı.Yasama Meclisi, 1 Ekim 1791’de toplanarak çalışmalarına başlamıştı. Bu yeni dönemde kral, veto hakkına sahipti. Ayrıca, meclisteki kral taraftarları da sayısal olarak daha fazla idi. Mecliste çok az cumhuriyet yanlısı vardı. Bu nedenle, meclis, tutucular ve ilericiler olmak üzere iki kanada ayrılmıştı. Yasama Meclisi döneminde iç karışıklıkların yanında, yeni rejimi yıkmak isteyen dış güçlerle de mücadele edilmiştir. Zira, kral ve kraliçe, kendilerini kısıtlayan anayasadan kurtulmak ve mutlak monarşiyi yeniden kurmak için yabancı krallardan gelecek yardımları beklemişlerdi. Fransa’dan kaçan asiller ve rahipler de, eski düzene dönülmesi için Avusturya ve Prusya’yı kışkırtmışlardı. Yasama Meclisi, kışkırtıcı asiller ve rahiplerin belirli bir süre içinde Fransa’ya dönmemeleri halinde mal ve mülklerine el konulacağı kararını almıştır. Ancak kral veto hakkını kullanarak bu kararı onaylamamıştır. Bunun üzerine cumhuriyet yanlıları, kralın oturduğu sarayı basarak 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette’iyi tahttan indirmiş ve Luxemburg şatosunda göz hapsine almışlardır. Yürütme yetkisini de altı bakandan oluşan geçici yürütme komitesine devretmişlerdir.Danton, bu komitenin en önemli kişilerinden biri olmuştur. İç ve dış olayların yoğun olduğu bir dönemde, Yasama Meclisi 20 Eylül 1792’de yerini Konvansiyon Meclisi’ne bırakmıştı. Konvansiyon Meclisi (20 Eylül
1792 - 26 Ekim 1795) Konvansiyon Meclisi, genel oy ve iki dereceli bir seçim sonucu meydana gelmişti. 20 Eylül 1792’de ilk toplantısını yapan meclis, 749 milletvekilinden oluşmuştu. Bu meclis ilk olarak 21 Eylül 1792 tarihli oturumunda krallığı kaldırmış ve cumhuriyeti ilan etmiştir. Konvansiyon Meclisi’nin bu kararı, Fransa’da 1. Cumhuriyet olarak adlandırılmıştır. Kral, 1792 yılının kasım ayında cumhuriyet yönetimine karşı ihtilâl hazırlıkları içinde olmakla suçlanmış ve ölüme mahkum edilmiştir. Mecliste önemli tartışmalar yaratan idam cezası, 21 Ocak 1793’te infaz edilmiştir. Arkasından da Kraliçe Marie Antoinette 16 Ekim 1793’te aynı suçtan idam edilmiştir. Kralın idamı, Fransa’daki ihtilâl ve ihtilâl karşıtları arasındaki mücadeleyi arttırmıştır. Bununla birlikte, Avrupalı krallıklar da Fransa’daki rejimi ortadan kaldırmak için kendi aralarında koalisyon kurmuşlardır. Cumhuriyet’in içte ve dışta tehlikelerle karşılaşması üzerine meclis, rejimi korumak ve karışıklıkları önlemek üzere çeşitli komiteler kurulmasına karar vermiştir. Danton, Robespierre ve Marat gibi radikallerin öncülüğünde “İhtilâlci Gözcü Komiteleri”, “İhtilâl Mahkemesi”, “Kamu Selâmeti Komitesi” ve “Siyasi Komiserlikler” oluşturulmuştur. İhtilâlci Gözcü Komiteleri’nin yabancıları göz altında bulundurmak, kuşkulu kişilerin listesini hazırlamak, gerekli gördüklerinde de bu kişileri tutuklama yetkileri vardı. İhtilâl mahkemeleri ise; ihtilâl düşmanı her girişimi, özgürlük, eşitlik, birlik, cumhuriyetin bölünmezliği, devletin iç ve dış güvenliği aleyhindeki her suikastı ve krallığı yeniden kurmak amacını güden bütün komploları yargılama” hakkına sahip olacaktı. Verdiği kararlar bozulamayacak ve temyiz edilemeyecekti. Kamu Selameti Komitesi’nin görevi de, meclise bağlı Geçici Yürütme Kurulu’nun yönetimine yardımcı olmak, gerektiğinde genel savunma önlemleri almaktı. Ordulara gönderilen siyasi komiserlikler de, orduda düzeni sağlamak ve gerekli gördüklerinde de generalleri tutuklamak yetkisine sahiptiler. Bu siyasi organlar, terör yöntemine başvurarak yeni rejimin yerleşmesini sağlamaya çalışmışlardır. Bu arada Konvansiyon Meclisi, diktatörlük suçlamalarından kurtulmak, taşra halkına ve illere güven vermek amacıyla bir anayasa hazırlama yolu-
na gitmiştir. 24 Haziran 1793 tarihinde kabul edilen anayasanın başına, “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi” konmuştur. Bu bildiri, 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nden daha eşitlikçi ve daha sosyal içerikli idi. Fransız İhtilâli içinde halk egemenliği görüşünü gerçekleştirmeye çalışan anayasa, güçler birliği ilkesine dayanmaktaydı. Yasama, yürütme ve yargı gücü, meclisin elinde toplanmaktaydı. Ancak bu anayasa yürürlüğe sokulamamıştır. Fransız ihtilâlcileri bir yandan bu iç siyasi gelişmelerle uğraşırken, diğer yandan dış düşmanlarla mücadele etmişlerdir. İhtilâlin düşmanlarını sınırlarda durdurmak amacıyla gençler kitleler halinde askere alınmışlardır. Ülkede yaratılan bu heyecan dalgası sonucu, rejim dış güçlerden korunmuştur. Ancak, şiddet ve baskının dayanılmaz hale gelmesi, ılımlı cumhuriyetçilerin orduyla işbirliğine gitmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda, 27 Temmuz 1794’te terör uygulamalarıyla tanınan Robespierre ve yandaşları yakalanarak idam edilmişlerdir. Ilımlı cumhuriyetçiler yeni bir anayasa hazırlamaya başlamışlardır. Yeni anayasayı hazırlama çalışmaları 22 Ağustos 1795 tarihine kadar devam etmiştir. Bu tarihte “3. Yıl Anayasası” denilen anayasa kabul edilmiştir. 26 Ekim 1795’de de Konvansiyon Meclisi dağılmış ve Direktuvar Dönemi başlamıştır. Direktuvar Dönemi (28 Ekim 1795-9 Kasım 1799) Bu dönemde yürütme gücünün kullanılması, meclis tarafından seçilen beş üyeye verilmesi kararlaştırılmıştı. Yürütme gücünü elinde bulunduran bu kurula “Direktuvar” adı verilmiştir. Yasama gücü ise, meclise aitti. Ancak, meclis diktatörlüğüne engel olmak için iki meclis oluşturulmuştur. Bu meclislerden biri 500 üyeli “Beşyüzler Meclisi’’, diğeri de 250 üyeli senato niteliğindeki “İhtiyarlar Meclisi” idi. Direktuvar Dönemi’nde meydana gelen siyasal ve iktisadi olaylar, halkın giderek yoksullaşmasına yol açmıştır. Bu nedenle yeni rejimden krallık taraftarları da, cumhuriyetçiler de hoşnut kalmadılar ve halkı ayaklanmaya kışkırttılar. Bu tarihlerde meydana gelen ayaklanmaların büyük kısmını genç bir general olan Napolyon Bonapart bastırmıştır. Ayrıca Napolyon, Direktuvar Dönemi’nde Avusturya ve Mısır’a da askeri seferler düzenlenmiştir. Fransa, Napolyon’un seferleri sonucu İtalya
ve Dalmaçya kıyıları ile Mısır’a yerleşmiştir. Ancak Direktuvar Yönetimi, iç politikada başarılı olamadı. Napolyon, siyasi belirsizliğin yoğun olduğu bir dönemde, 7 Ekim 1799’da Mısır’dan gizlice ayrılarak Fransa’ya döndü. Halk, Napolyon’un içte ve dışta düzeni sağlayacağına inanıyordu. Nitekim, Napolyon, hükümet karşıtlarıyla birleşerek 9 Kasım 1799’da bir darbe yaparak Direktuvar Yönetimi’ne son vermiştir. Konsüllük Dönemi (10 Kasım 1799-18 Mayıs 1804) Napolyon Bonapart’ın önderliğinde gerçekleştirilen darbe sonucu “İhtiyarlar Meclisi” dağılmış, beş kişilik Direktuvar Kurulu da kaldırılarak yerine üç konsülden oluşan geçici bir hükümet kurulmuştu. Görevlendirilen iki komisyon da, yeni bir anayasa yapmak için çalışmalara başlamıştı. Napolyon Bonapart, kendisini dört yıl süreyle konsül seçtirmişti. Bu tarihten sonra Napolyon, Fransa’nın yönetimini eline almıştır. Napolyon, ilk iş olarak görevlendirilen iki anayasa komisyonunun hazırladığı anayasa taslağına son şeklini vererek ilan ettirmek olmuştur. Cumhuriyeti esas alan ve dört meclisli bir parlamento meydana getiren bu anayasa, Napolyon’un kişiliğinde toplanan merkeziyetçi bir yönetim anlayışına sahipti. Bu nedenle “Despotik Cumhuriyet” olarak da adlandırılabilir. Napolyon, anayasadan yararlanarak kendisini ömür boyu konsül seçtirmiştir. 2 Aralık 1804’te de imparatorluğunu ilan etmiştir. Fransız İhtilâli’nin Avrupa’da Etkileri Avrupa Devletleri, başlangıçta Fransa İhtilâli’ni bu ülkenin iç sorunu olarak yorumlamışlardır. Hatta, ihtilâl sonucunda Fransa’nın zayıf düşeceği tahmininde bulunmuşlar ve Fransa’yı kendi sorunlarıyla baş başa bırakmışlardır. Ancak Fransız İhtilâli ve ihtilâlin getirdiği yeni ilkeler, Avrupa’nın monarşik düzenlerini tehdit etmeye başlayınca bu tavırlarından vazgeçmişlerdir. Fransız İhtilâli sonucunda köylülerin derebeylik düzenini yıkması, tamamen özgür ve aynı zamanda emeklerinin karşılığını alacak şekilde toprak sahibi olması, egemenliğin tanrısal bir nitelikten kurtarılarak dünyevi bir hale getirilmesi, burjuvazinin siyasal iktidarı ele geçirmesi, laik bir anlayışın benimsenmesi, medeni hukuk alanında önemli düzenlemelerin yapılması ve milliyetçiliğin yayılması gibi etkenler,
Avrupalı monarşik devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları sona erdirerek, ittifaklar kurmalarına yol açmışlardır. 1792 yılından itibaren Fransa’ya savaş açmışlardır. Fransa’ya karşı bu dönemde verilen savaşlara İhtilâl Savaşları ya da Koalisyon Savaşları adı verilmiştir. 1792 yılında başlayıp 1815 yılına kadar süren koalisyon savaşlarında, Fransa, “krallık baskısı altında inleyen ulusları kurtarmak”, Avrupalı monarşik devletler ise, “Fransa’da mutlak krallığı yeniden kurmak” amacı ile hareket ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Son dört sayımızda ince detaylarıyla işlediğimiz Fransız İhtilali konusunun sonuna geldiğimizde bu konuyu şu şekilde özetleyebiliriz: 18. yüzyılda koyu bir mutlakıyetle yönetilen Fransa, siyasi, sosyal ve ekonomik çöküntü yaşamıştır. Halkın büyük bir kısmı ayrıcalıklı sınıfların -aristokratlar ve ruhbanlar- baskısı altında yer almıştı. Ticari ilişkilerin sonucu gittikçe zenginleşen burjuvazi de siyasal iktidara ortak olmak istemişti. Akılcı düşünüşü savunan Fransız düşünürleri de egemenliğin kaynağının, tanrısal olmaktan çıkartılarak halk iradesine dönüştürülmesini savunmuşlardır. Siyasi, sosyal ve ekonomik nedenlerle başlayan Fransız İhtilâli, kısa sürede eşitlik, özgürlük ve kardeşlik gibi siyasal kavramlara sahip çıkarak evrenselleşmiştir. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nde belirtilen ilkeler yeni bir düzeni gündeme getirmiştir. Ancak, ihtilâl sonunda, Fransa’da uzun süre siyasi, sosyal ve ekonomik dengeler yerine oturmamıştır. Mutlakiyetten halk egemenliğine geçiş, kral yandaşları tarafından benimsenmemiştir. Küçük burjuva ve geniş halk yığınları da daha eşitlikçi bir düzen talep etmişlerdir. Bu talepler, Yasama Meclisi, Konvansiyon Meclis, Direktör Dönemi ve Konsüllük Dönemi gibi süreçlerin yaşanmasına yol açmıştır. Fransız İhtilâli, kısa bir süre içinde yalnız Fransa’yı değil, tüm Avrupa’yı etkilemiştir. Cumhuriyet, anayasa, halk egemenliği, demokrasi ve ulusçuluk gibi siyasal değerlerin yayılmasına katkıda bulunmuştur. Bu şekilde tüm Avrupa ve özellikle İsviçre üzerinde çok etkisi bulunan Fransız İhtilali`ni bitirmiş bulunuyoruz. Gelecek sayımızda tekrar İsviçre Tarihi*ni işlemeye devam edeceğiz. 868
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 38
26.08.09 05:13
39
DERNEK HABERLERİ
ÖĞRENİM FESTİVALİ 2009 (Tüm halkımız davetlidir) İsviçre Türk Toplumu (İTT)’nin İsviçre Öğrenim Festival`inde (LERNFESTIVAL 2009) Kültür Programı İsviçre’de 7’den 70’e bütün yaş kategorilerine eğitim ve ögrenmenin ne kadar önemli olduğunu güzel ve ilgi çekici programlarla göstermek ve toplumun bireylerini yeni şeyler öğrenmeye teşvik etmek için her sene düzenlenen Öğrenim Festivali 2009 (Lernfestival), bu sene 11/12 Eylül Cuma/Cumartesi günleri İsviçre`nin çeşitli şehirlerindede gerçekleştirilecektir. İsviçre Türk Toplumu (ITT) bu yılki İsviçre Öğrenim Festivali’ne 12. Eylül Cumartesi günü Bülach ve Aarau şehirlerinde gerçekleştireceği iki Kültür ve Tanitim Projesi‘yle katılmaktadır. İTT`nin bu festivalde birbirine bağlı iki amacı vardır: 1 – Bu yılki festivalin Ramazan Ayı‘na rastlaması nedeniyle, dinimizin İsviçre Toplumu‘na daha iyi tanıtılması, İTT`nin programlarında ağırlık noktalarından birini oluşturmaktadır. Amaç: Kültürlerimiz arasındaki ortak noktaları göstererek, sağlıklı bir diyaloğun gerçekleşmesini sağlamaktır. Böylece, aynı zamanda Türk Toplumu’nun İsviçre Toplumu‘yla daha iyi uyuşmasına (Integrasyon) da katkı sağlanacaktır. 2 - Festivalin konusu eğitim ve öğrenim ağırlıklı olduğu için her iki dinde (İslam ve Hristiyanlık) eğitim ve ögrenimin yeri ve önemi araştırılacak, böylelikle dinimizin ilim ve eğitime verdiği önem ortaya çıkacaktır. Yine eğitim ve öğrenimle ilgili olarak gençlerimizin çıraklık ve mesleki eğitimi konusunda karşılaştıkları
sorun ve zorlukları konu eden bir seminer de düzenlenecektir. Birinci Program, Aarau`da İTT`nin yeni üyesi Turquisse tarafından gerçekleştirilecek: Konu: Eğitim ve öğrenimin İslam ve Hıristiyanlık’taki yeri ve önemi (Bildung, Erziehung und Religion im Christentum und Islam) Her iki dinin yetkili temsilcilerinin yer alacağı bir podyum toplantısında önce bu konular konuşmacılar tarafından anlatılacak ve arkasından toplantıya katılan misafirlerle konuşmacılar arasında müzakere edilecektir. Podyum toplantısının ardından hep birlikte iftar yemeği yenecek ve her iki dinin mensupları arasında bu konular ikili sohbet şeklinde sürdürülecektir. 12 Eylül Cumartesi günü (saat 15.30 – 21.30) gerçekleştirilecek programda podyum toplantısı saat 17.30 da başlayacaktır. Yer: Kanton Aargau, Grossratsgebäude, 5000-Aarau.
ki benzerlik ve ortak noktalar ele alınacak ve arkasından toplantıya katılan misafirlerle konuşmacılar arasında müzakere edilecektir. Podyum toplantısı saat 17.00’ de başlayacaktır
Toplantı Dili: Almanca İletişim: Burak Akyol; 078 948 05 86. (E-Mail: burak@akyol.ch) **************************** İkinci Program Bülach`ta İTT ve İTT`nin üyesi TDB (İsviçre Türk Kültür Derneği Bülach ve Çevresi) tarafından gerçekleştirilecek ve iki ayrı konu işlenecektir. A – İslam ve Hristiyanlık dinlerinde müşterek noktalar (Gemeinsamkeiten der Religionen Islam und Christentum): Her iki dinin yetkili temsilcilerinin yer alacağı bir podyum toplantısında özellikle her iki dinin ahlak ve moral değerleri arasında-
B – Çıraklık Semineri (Seminar über Lehrlingsfragen) : Gençlerimizin çıraklık eğitimi konusundaki sorunları (çıraklık yeri bulma, çıraklık esnasındaki problemler ve çıraklık eğitimi bittikten sonra iş arama ve bulma vb.) konudlarında uzmanlaşmış İsviçre kurumlarının (Kabel ve Berufsberatung Kanton ZH, Zweigstelle Dielsdorf) temsilcileri tarafından kısaca anlatıldıktan sonra gençlerimiz ve aileleriyle konuşmacılar arasında soru-cevap şeklinde müzakere edilecektir.
Podium toplantısı saat 15.15 – 16.45 arasında gerçekleştirilecektir Her iki programa katılanlarla birlikte iftar yemeği yenecek ve her iki dinin mensupları arasında bu konular ikili sohbet halinde konuşulacaktır. Yemekten sonra Türk Müziği ve Folklor gösterisi olacaktır. Ayrıca İsviçre Türk Diyanet Vakfı (İTDV) ve Türkiye Kültür ve Tanıtım Ateşeliği programa birer stant ile katılacaklardır. Her iki program (A ve B) 12 Eylül Cumartesi günüdür (saat 14.30 – 22.30) Yer: Ref. Kirchgemeindesaal, Grampenweg 5, 8180 Bülach Toplantı Dili: Almanca Akşam Namazı kılma imkanı da vardır.
İletişim: Kahraman Tunaboylu: Telefon: 079 720 09 86 E-Mail: tbuk@gmx.ch Programa katılmak isteyen vatandaşlarımız İsviçreli dostlarını da davet edebilirler. Böylelikle Ramazan‘ı birlikte yaşayarak entegrasyona verdiğimiz önemi en güzel şekilde göstermiş oluruz. Aarau ve Bülach`ta yapilacak faaliyetlerin ayrıntılı programları ilgili adreslere gönderilecek davetiyelerde belirtilecektir. Ayrica www.lernfestival.ch WEB sayfasından ‚‘‘Veranstaltungen‘‘ bölümünde de program okunabilir. Kahraman Tunaboylu, Türk Toplumu Başkanı
İsviçre
905
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 39
26.08.09 05:13
40
SİNEMA HABERLERİ Gerilim Hattı - Vertige
Kan Gölü (Eden Lake)
Tür : Aksiyon / Macera / Gerilim
Tür : Gerilim / Korku
Gösterim Tarihi : 21 Ağustos 2009
Gösterim Tarihi : 14 Ağustos 2009
Yönetmen : Abel Ferry
Senaryo : James Watkins
Senaryo : Johanne Bernard, Louis-Paul Desanges Görüntü Yönetmeni : Nicolas Massart Müzik : Jean-Pierre Taieb Yapım : 2009, Fransa , 90 dk. Oyuncular : Justin Blanckaert (Anton) , Nicolas Giraud (Fred) , Raphaël Lenglet (Guillaume) , Johan Libéreau (Loïc) , Fanny Valette (Chloé) , Maud Wyle (Karine) Bir grup arkadaş eğlenceli olacağını düşündükleri bir tırmanış yapmaya karar verir. Ancak yolun başına vardıklarında tırmanış rotasının kapalı olduğunu görürler, yine de yollarına devam ederler. Göze aldıkları bu tırmanış, gittikçe daha riskli ve tehlikeli bir hal alır ve kazalar birbirini izler. Yolun kapalı olmasının bir nedeni vardır! Önce Fred kaybolur, ardından hava kararmaya başlar. Bu macera dolu yolculuk korkunç bir kâbusa dönüşür…
Yönetmen : James Watkins Müzik : David Julyan Yapım : 2008, İngiltere , 91 dk. Oyuncular : Kelly Reilly (Jenny) , Tara Ellis (Abi) , Jack O’Connell (Brett) , Finn Atkins (Paige) , Jumayn Hunter (Mark) , Michael Fassbender (Steve) Gerilim-korku türünün örneklerinden ‘’Kan Gölü-Eden Lake’’ de sinema sevenlerle buluştu. James Watkins’in yönettiği ve senaryosunu yazdığı filmde, Kelly Reilly, Michael Fassbender, Tara Ellis, Jack O’Connell, Finn Atkins ve Jumayn Hunter’ın rol alıyor. Anaokulu öğretmeni Jenny ve sevgilisi Steve, romantik bir hafta sonu için orman içinde bulunan bir göl kenarına giderler. Fakat bu sakin ve huzurlu yerde ortaya çıkan gençler kendilerini bu genç çifte kanıtlamak için güç gösterisine girip şiddet uygulamaya başlayınca, olaylar kendiliğinden gelişir çiftin eşyalarını ve sonra da arabalarını çalarak kaçmalarını imkânsız hale getiren gençler, sonrasında Jenny’yi de alıp Steve’i bir kedi-fare oyununun ortasında bırakırlar. İngiliz korku ve gerilim filmi olan Kan Gölü, sadece korkutma boş içerikli filmlerden öte şiddeti de sorguluyor.
Kız Kardeşimin Hikayesi - My Sister’s Keeper
Tıkanma - Choke
Tür : Dram
Tür : Dram / Komedi
Gösterim Tarihi : 14 Ağustos 2009
Gösterim Tarihi : 14 Ağustos 2009
Yönetmen : Nick Cassavetes
Yönetmen : Clark Gregg
Senaryo : Jeremy Leven , Nick Cassavetes , Jodi Picoult (Kitap) Müzik : Aaron Zigman , Caleb Deschanel Yapım : 2009, ABD , 109 dk Oyuncular: Abigail Breslin (Andromeda ’Anna’ Fitzgerald) , Walter Raney (Pawn Shop Proprietor) , Sofia Vassilieva (Kate Fitzgerald) , Cameron Diaz (Sara Fitzgerald) , Heather Wahlquist (Aunt Kelly) , Jason Patric (Brian Fitzgerald) , Evan Ellingson (Jesse Fitzgerald) , Alec Baldwin (Campbell Alexander) Ünlü aktris Cameron Diaz’ın, kızı kanser hastası olan bir anneyi canlandırdığı ‘’Kız Kardeşimin Hikayesi-My Sister’s Keeper’’ gösterime girdi. Yönetmenliğini Nick Cassavetes’in yaptığı filmin senaryosu, Jeremy Leven ve Nick Cassavetes imzasını taşıyor. Jodi Picoult’nun kitabından beyaz perdeye uyarlanan filmde, Diaz’ın yanı sıra, Abigail Breslin, Walter Raney, Sofia Vassilieva, Heather Wahlquist, Jason Patric, Evan Ellingson ve Alec Baldwin rol alıyor. Sara ve Brian çiftinin hayatı, Kate’in lösemi hastası olduğunu öğrendiklerinde sonsuza kadar değişir. Çocuklarının sadece bir kaç yıl ömrü kalmıştır. Ebeveynlerin tek umudu, yeni bir çocuk daha doğurmaktır. Bunun üzerine çift Kate’e donör olması için Anna adında bir bebek sahibi daha olur. Anna doğduktan sonra kızlar ilgi odağı olur ve tek oğulları Jesse neredeyse unutulur. İlk yaptıkları şey Anna’nın göbek bağından alınan kanı kullanmak olur. Yıllar geçtikten sonra artık Anna’dan Kate’e kemik iliği nakli yapılması gerekmektedir. 11 yaşındaysa, Kate’in böbrek nakline de ihtiyacı vardır. Tıbbi açıdan özgürlük isteyen Anna 11 yaşına geldiğinde, bir avukat tutarak Kate’in tükenen vücudunu kaderin ellerine teslim edebilecek bir dava açar.Bu karar tüm aileyi parçalamıştır, çünkü Kate’e böbrek nakli yapılmazsa ölecektir.
Senaryo : Clark Gregg , Chuck Palahniuk (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Tim Orr Müzik : Jonathan Larson Yapım : 2008, ABD , 89 dk. Oyuncular : Sam Rockwell (Victor Mancini) , Anjelica Huston (Ida Mancini) , Kelly MacDonald (Paige Marshall) , Brad William Henke (Denny) , Paz de la Huerta (Nico) , Bijou Phillips (Ursula) Tüm dünyada büyük yankı uyandıran Dövüş Kulübü’nün (Fight Club) Chuck Palahniuk’un “Tıkanma” adlı romanından uyarlanan ahlaksız, hınzır ve psikotik bir komedi. Clark Gregg’in yönettiği ve Sam Rockwell, Anjelica Huston, Kelly MacDonald ile Brad William Henke’in oynadığı Tıkanma ‘’Choke’’, seks bağımlılığı, aşk, anne-oğul çekişmesi, yaşlanma korkusu gibi konuları incelikli şekilde işleyen başarılı bir kara mizah örneği. Modern aileyi ve bencil toplum düzenini yerden yere vuran film Sundance Film Festivali 2008 Özel Jüri Ödülü aldı. Sex bağımlısı olan ve her türlü işte çalışan Victor Mancini, Alzheimer hastası olan annesinin hastane faturasını ödemek için çeşitli dümenler çevirir. Tıp fakültesini bırakan Victor Mancini gündüzleri Kolonyal Dönem’in canlandırıldığı tematik bir parkta çalışan bir seks bağımlısıdır. Pahalı bir bakımevinde kalan Alzheimer hastası annesi Ida’nın masraflarını karşılamak için “ilginç” bir yol bulmuştur. Pahalı lokantalarda boğazına bir şey kaçmış numarası yapar ve onu kurtaran kişilere minnet borcu duyduğunu söyleyip yakasını bırakmaz. Böylece bu insanları maddi olarak sömürmeye başlar. Victor’ın, annesinin hastalığına sebep olan çarpıcı gerçekleri öğrenmesiyle hayatı hiç beklemediği şekilde değişir. Kült film Fight Club’ın kitabının yazarı Chuck Palahniuk’ın bir başka kitabından sinemaya uyarlanan film, yine adından çok söz ettireceğe benziyor.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 40
26.08.09 05:13
Değişik renkleri mevcuttur 1 Aventis 3+2+1 2‘590.- CHF
1‘690.- CHF
Direk Fabrikadan Evinize!
2
4
3
Echt Leder Hardrock 3+2 2'990.- CHF
1'990.- CHF
5
Yatak Odası 2‘990.- CHF
Eco Leder Mistela 3+2+Hocker 2‘900.- CHF
1‘990.- CHF
6
2‘190.- CHF
TV Vitrin 1‘890.- CHF
Yatak Odası 2‘990.- CHF
1‘590.- CHF
7
1‘290.- CHF
Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir. www.moebel-thema.ch - info@moebel-thema.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 41
TV Vitrin 1‘990.- CHF
1‘390.- CHF
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Hem Kaliteli, Hem Ucuz!
26.08.09 05:13
42
BİLİM-TEKNOLOJİ
Rüyalar Resme Dökülecek Sıcak bölgelerde dağlar daha yüksek Beyinde ses ve görüntülerin aynı sinir hücresi koduna sahip olduğu ortaya çıktı. Montreal Üniversitesi ve Montreal Nöroloji Enstitüsü’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, beyinde aynı sinir hücresi kodunun söz ve müzik gibi farklı sesler ile görüntüleri nasıl ayırdığını gösterdi. Bilim adamları, beynin farklı müzik aletlerinin sesini, konuşmadaki kelimeleri ve çevredeki sesleri nasıl algıladığını anlamak üzere 3 saat boyunca katılımcılar üzerinde fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) sistemini kullandı.
sındaki farkı nasıl “bulduğu” araştırılacak. Bilim adamları, onlarca yıllık çalışma gerekse de bu aşamanın da tamamlanmasıyla bir gün fMRI’nin okunmasıyla kişinin duyduğu şarkının yeniden “yazılabileceği” ve ardından uykudaki beyin faaliyetlerinin kaydedilerek, rüyaların “resmedilebileceği” umudunu taşıyor. Araştırma, Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisi ve Fransız Le Nouvel Observateur dergisinin internet sitesinde yayımlandı.
Araştırmaya imza atanlardan Marc Schonwiesner, beynin sesleri ve farklı görüntüleri kodlamak için aynı yöntemi kullandığını belirtti. Schonwiesner, kişinin aynı nesneye ait sesi ve görüntüleri daha kolay birleştirdiğini de ifade etti.
Dağların yüksekliğinin bölgenin sıcaklığına göre değiştiği ortaya çıktı. Danimarka’nın Aarhus Üniversitesi’nden bilim adamı David Egholm ve meslektaşlarının Nature dergisinde yayımlanan araştırması, sıradağların yüksekliğindeki farklılıkların tektonik güçlerden çok, bölgedeki sıcaklık farklılıklarını yansıttığını gösterdi. Bu durumun, buzulların erozyona uğrayarak dağları kısaltmasıyla açıklanabileceğini belirten Egholm, Norveç’te dağların zirvesinin erimeyen, kalıcı karların sınırında testereyle kesilmiş izlenimi vermesinin nedeninin bu olduğunu ifade etti. Himalayalar’ın Alpler’den daha yüksek olmasını da, kalıcı karların sınır seviyesinin Himalayalar’da daha yüksek olmasına bağlayan bilim adamları, kaleme aldıkları makalede, iki istisnadan da bahsetti.
Araştırmacı Egholm, bu kurala göre daha yüksek olması gereken Trans-Antarktika Dağları’nın alçak olmasının buzulların yapısı nedeniyle aşınma ihtimalinin bulunmamasından kaynaklanıyor olabileceğini belirtti. Egholm, çok soğuk olduğunda buzulların erimediğini ve altlarındaki dağın yüksekliğini etkilemediğini kaydetti.
Egholm, ikinci istisna olan volkanların durumuna bakıldığında da lavların birikimiyle meydana gelen jeolojik oluşum sürecinin çok hızlı olduğunu, bu nedenle tepede buzulların oluşamadığını vurguladı. Araştırmacıların bu olayı anlatan “The glacier buzzsaw” adlı animasyon filmi Youtube’dan izlenebiliyor.
İkinci aşamada, beynin rock parçasındaki davul ile bir senfonideki çalgıların sesi veya Fransızca ya da İngilizce bir konuşma ara-
Az yada çok uyumak genlerle bağlantılı çıktı
Beyni en fazla yoran hareketler
Gendeki bir mutasyonun, bazı insanların daha az uykuyla yetinme nedenini açıklayabileceği bildirildi.
Birden fazla işi aynı anda yapmayın. ABD’de yapılan bir araştırma, birkaç işi aynı anda yapmanın, insanı zihinsel olarak yorduğunu, strese ve öfkeye neden olabildiğini ortaya koydu. İtalyan La Stampa gazetesinde yayımlanan habere göre, Massachussets Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan araştırmanın başındaki Earl Miller, insan beyninin sadece tek bir eylem üzerinde yoğunlaştığını belirterek, “Diğer eylemler ise dikkatimizi dağıtıyor
ve hızımızı kesiyor” dedi. Bu konuda kendine güvenen insanların dahi bu nitelikte olmadığını ifade eden Miller, insan beyninin bu şekilde işlemediğini söyledi. Miller, gerçekten de çok gerekli olmadığı sürece çok sayıda işin bir arada yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, “Bunun şart olduğu durumlarda ise bu işleri öğleden sonra yapmaktan kaçınmalıyız” diye konuştu.
California Üniversitesinden nöroloji profesörü Ying-Hui Fu başkanlığında bir ekip, uykuyla ilgili kapsamlı bir araştırma yaparken, gece sadece altı saat uyuyan ve yorgunluk hissetmeyen bir kadın ve kızında bir genin değişime uğradığını saptadı. Profesör, ekibin, kadın ve kızının yaşamları boyunca diğer çoğu insandan daha az uykuya ihtiyaç duyduğunu saptadığını belirtti. Uyku evrelerini düzenlemesiyle tanınan DEC2 adlı gen üzerinde yapılan analizlerin, bu kişilerdeki genin değişime uğradığını gösterdiği kaydedildi. Araştırmacılar, bu hipotezlerini doğrulamak için değişime uğramış bu geni farelere verdi ve fa-
relerin uykularını gözlemledi. Profesör Fu, gözlemleri sonucunda farelerin daha az uyuduğunu ve uykudan yoksun kaldıklarında da bunu daha az telafi etmeye ihtiyaç duyduğunu açıkladı. Fu, farelerdeki bu durumun, az uyku sendromuna bağlı diğer
davranışların veya psikolojik durumların bulunup bulunmadığını daha açık bir şekilde araştırma olanağını kendilerine vereceğini söyledi. İnsana gerekli ortalama uyku süresinin sekiz ila sekiz buçuk saat, tatil günlerindeyse yedi saat 45 dakika olduğu belirtiliyor. 874
Türk mühendis hata avını 1 dakikaya indirdi ALMAN otomotiv şirketi BMW’de mühendis olarak çalışan Muammer Özkul, geliştirdiği bilgisayar denetimli optik kontrol cihazı ile daha önce 5 dakikada yapılan hata bulma işlemini, 1 dakikaya indirmeyi sağladı. BMW’nin Ar-Ge bölümünde endüstriyel ölçmeler alanında çalışan 31 yaşındaki Özkul, geliştirdiği sistemle Alman markaya milyon Euro’yu bulan tasarruf sağladı. Tasarlanan yeni kontrol cihazı BMW otomobillerinin üreti-
minde devreye sokuluyor. Yeni sistemle sadece üretimin ilk aşamasındaki yüzeysel hatalar bulunmuyor, bu hataların otomobilin en son aşamasında devam edip etmeyeceğı önceden tespit ediliyor. 911
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 42
26.08.09 05:13
43
ÇOCUK KÖŞESİ Özü tatlı, Sözü tatlı, Candan daha kıymetli.
Anne kırkayagın en çok yoruldugu gün hangisidir?
Cevap: Enna
Cevap: Çocuklarının ayagını yıkadıgı gün.
Tarlada biter, Makine büker,
BİLMECELER
Sabah aksam Elimizi yüzümüzü öper. Cevap:: Havlu
Tavuklar en çok hangi ülkeyi sever? Cevap: Mısır Hangi kalemle yazı yazılmaz?
Cevap: Kontrol kalemiyle
anlamıs, neden?
Düsünen file ne denir?
Cevap: Kuru saçlar için yazıyormus!
Cevap: Filozof Servis yapıldıgı halde yenmeyen sey nedir?
En temiz böcek hangisidir? Cevap: Hamamböcegi
Cevap: Tenis Topu
insan ne yiyince üzülür?
Adam saçını ıslatmadan sampu-
Cevap: Kazık
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?
- Ana arı (Kraliçe) bir günde 2500 yumurta atabilir ! - Bütün işçi arılar dişidir ve çalışma mevsiminde 45 gün ömürleri vardır ! - Bir işçi arı ömrü boyunca ancak bir çay kaşığı bal toplayabilir!
OYUN ŞARKILARI
1. Incilerim döküldü, Toplayamadım.
- Arılar uyumaz !
Küçük hanım geldi,
- Bal, son kullanma tarihi olmayan tek yiyecektir !
Saklayamadım.
- Bir işçi arı bulduğu çiçeğin yerini dans ederek diğerlerine öğretir.
Kız saçların kıvırcık,
- Bir işçi arı, kovanından 3 km uzaktaki nektar ve poleni toplayabilir. - Erkek arıların iğnesi yoktur ! - Bir bal arısının, yaklaşık olarak saatte 24 km hızla uçabilir. - Petek hücreleri altıgendir.
Ikırcık mıkırcık, Sana dedim “Sen çık.”
2. Igne battı,
Canımı yaktı. Tombul kus Arabaya kos; Arabanın tekeri Istanbul’un sekeri. Hop hop altın top, Bundan baska oyun yok. Allı ballı kiraz, Bana gel biraz. Kiraz vakti geçti. Esim seni seçti. Oyunun bası Su çesmeden su tası. Çesmenin suyu acı, Kovanın dibi delik Bana geldi ebelik.
3. Dama çıktım, BOYAMA KÖŞESİ
Çalı kestim.
Bir alaca yılan gördüm. Yılan bizim nemiz olur? Sokaklar da temiz olur. Al çık, Balçık, Sana dedim: “Sen çık.”
ÇOCUK FIKRALARI
Çocuk annesine sormus birgün;
sebepsiz degil!
Hindinin Tüyleri
tüyü vardır?
-AnneciGim kafandaki saçların neden beyazlıyor senin?
Çocuk annesinin duyacagı tonda baslamıs cevabı yorumlamaya;
Ögretmen,Ögrencilere:
-9567 tane tüyü vardır Ögretmenim!
Annesi;
Hıı simdi anlasıldı, anneannemin saçları neden bembeyaz olmus!
-Yavrum, sen beni her üzdügünde saçımın bir tel beyazlıyor, elbette
-Sizlere sorular soracagım.Birinci soruyu bilene ikinci soru sorulmayacak. Simdi söyle bakalım Ahmet,bir hindinin kaç tane
-Nereden ögrendin bunu? -Ögretmenim, hani ikinci soru sorulmayacaktı.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 43
26.08.09 05:13
44
NE PİŞİRELİM
Sizin İçin Seçtiğimiz Birkaç Değişik Lezzet
875
ORMAN KEBABI
TALAŞ BÖREĞİ
İşte leziz bir orman kebabı tarifi; deneyenler eminiz lezzetini biliyordur denemeyenlere de tavsiye edilir…
Talaş böreğini bir de bu şekilde denemenizi öneriyoruz. Yapımı da oldukça basit, zamandan kazanmanız için harika bir tarif…
Malzemeler:
Malzemeler:
1. 1 kg. kuşbaşı et (kuzu veya dana eti)
1. 15 adet milföy hamuru
2. 2- 3 yemek kaşığı sıvı yağ
2. 1 su bardağı konserve bezelye
3. 2 soğan
3. 2 adet haşlanmış küp küp doğranmış havuç,2 adet soğan
4. 3 patates
4. ½ kg hindi eti (dana eti,kuzu eti ve tavuk eti de kullanabilirsiniz)
5. 3 havuç
5. karabiber,tuzot,kekik,2 yemek kaşığı zeytin yağı
6. 1 su bardağı konserve bezelye
6. 1 yemek kaşığı salça, üzerine sürmek için 1adet yumurta sarısısusam veya haşhaş
7. 1 çorba kaşığı salça 8. tuz,kekik,karabiber
Yapılışı: 1- Küçük küçük doğranmış soğan, et ve yağı tencereye koyup ateşte karıştırarak kavuralım. 2- Salçayı koyup biraz daha karıştırdıktan sonra 2- 3 bardak su ilave ederek, etler yumuşayıncaya kadar orta ateşte pişirelim. 3- Patates ve havuçları soyup küp küp doğrayalım.
4- Yumuşayan ete sebzelerimizi ilave edelim, tuzunu, baharatlarını ilave edip 10 dakika kadar kaynatalım. Ben, daha sonra karışımı bir borcama alıp bezelyeleri de ilave edip önceden ısıttığım 190 C fırına koyup yaklaşık 15-20 dakika daha pişirdim. Bu şekilde lezzeti 2 kat daha artıyor, denemenizi öneriyorum. Afiyet olsun
Yapılışı: Bir tavanın içine zeytinyağını, so-
Ortalarına bir yemek kaşığı kadar etli harcımızdan koyup zarf şeklinde kapatalım. Yağladığımız tepsiye dizelim, üzerine yumurta sarımızdan sürüp susam, çörek otu veya haşhaşla süsleyelim.
Bütün baharatları da ilave edip ateşten alarak soğumaya bırakalım.Milföylerimizi bir tezgah üzerinde merdaneyle yavaşca biraz açalım.
Önceden ısıttığımız 180 C fırınımızda üzerileri kızarana kadar pişirelim.
ğanları ve salçayı koyup kavuralım. Etlerimizi de ilave edip 5 dakika kadar kavurduktan sonra bezelyemizi ve havuçları da ilave edelim.
Afiyet olsun.
ERİŞTELİ MERCİMEK ÇORBASI
MEYVELİ KEK
Tropik sıcakların ardından, soğumaya başlayan havalar kışın habercisi. Biz de sizlere kapımızdaki kışa küçük bir hazırlık olsun diye içimizi ısıtacak leziz bir, çorba tarifi verelim: İsıcacık dumanı üstünde, erişteli mercimek çorbası. Buyrun afiyet olsun….
En az görüntüsü kadar leziz bir kek, sizlerin de denemenizi isterim..
Malzemeler:
Malzemeler: 1.4 adet oda ısısında yumurta
1. 1 su bardağı ev eriştesi
2.1 çay bardağı yoğurt
2. 1 su bardağı yeşil mercimek
3.1 çay bardağı sıvı yağ
3. 2 orta boy soğan
4.1 paket kabartma tozu,1 paket vanilya
4. 50 gram kıyma
5.1 çay bardağı portakal suyu
5. 1 çorba kaşığı domates salçası
6.kuru meyve şekerlemesi,kuru üzüm,kayısı,portakal kabuğu rendesi
6. 3 çorba kaşığı sıvı yağ veya tereyağ
7.1,5 su bardağı toz şeker,2,5 su bardağı un
7. 6 su bardağı su 8. tuz karabiber 9. kuru nane
Yapılışı: Mercimekleri tencereye alıp su ekleyerek yumuşayıncaya kadar haşlayın. Ayrı bir tencerede, ince doğranmış soğanları yağda pembeleşinceye kadar kavurun.
Kıymayı ekleyerek soteleyin. Salçayı ekleyin, daha sonra mercimekleri ekleyin, karıştırın. 4 bardak su ekleyin ve kayna-
maya başlayınca erişteleri ekleyin. Tuz ve karabiberi ekleyerek erişteler yumuşayıncaya kadar ara sıra karıştırarak pişirin. Üzerine nane ekleyerek servis yapın. Afiyet olsun
Hazırlanışı: Derin bir kabın içerisine yumurtaları ve şekeri koyup mikserle köpük köpük olana dek çırpıyoruz.
yısımızı, üzümleri, poratakal kabuğu rendemizi, meyve şekerlemelerimizi ilave edip bir kaşıkla karıştırıyoruz.
Daha sonra yoğurdu, sıvıyağı ve diğer malzemeleri ilave edip tekrar karıştırıyoruz. Kayısıları ve üzümleri ılık su içerisinnde biraz bekletip yumuşatıyoruz.
Malzemeleri bolca kullanmanızı öneririm. İstediğiniz şekildeki kek kalıbımızı yağlayıp malzememizi kalıba döküyoruz.
Daha sonra kayısılarımızı küp küp minik bir şekilde doğruyoruz. Karışımın içerisine ka-
Önceden ısıttığımız 180 C fırınımızda üzeri kızarıp içi hamur kalmıycak şekilde pişiriyoruz.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 44
26.08.09 05:13
45
GÜLELİM-EĞLENELİM Aptal Hancı
Zararsız bir deli ile bir general bir handa aynı odada misafir olurlar. Deli hancıya sabah erken yola çıkması gerektiğini söyler ve sabah ezanında uyandırılmasını rica eder. Hancı deliyi istediği vakitte uyandırır. Karanlıkta giyinmeye çalışan deli yanlışlıkla generalin elbiselerini giyer ve yola revan olur. Epey yol katettikten sonra ortalık aydınlanınca üzerindekileri fark eder. Şöyle söylenir: “Vay aptal hancı! Benim yerime generali uyandırmış!”.
Penguen
İki Karadenizli, buldukları bir penguenin boynuna tasma takmış, gezdiriyorlarmış.Bunu gören adamın biri:-Zavallı hayvanı tasma ile gezdireceğinize, onu bir hayvanat bahçesine götürsenize, demiş.Aynı adam bir saat sonra onları yeniden penguenle görünce sormuş:-Hani hayvanat bahçesine götürecektiniz?Götürdük, şimdi da sinemaya götürüyoruz.
Kedilerin sırrı
ABD’li otomotiv üreticileri Dünya üzerindeki otomobil fabrikalarını dolaşıp yeni teknolojiler ve uygulama durumunu inceliyorlarmış. Japonya’da Mazda fabrikasının girişinde bir çok kafes ve içinde kedi olduğunu görüp ilgili mühendise sormuşlar. Japon mühendis şüöyle açıklamış: - Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden bir tanesinin içine bir kedi koyup kapılarını ve camlarını kapatıp akşam
eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi havasızlıktan öldüyse yalıtımba bir problem yoktur, ama eğer kedi yaşıyorsa üretimde bir sorun olduğunu anlayıp tüm üretim kademelerini gözden geçiririz. Deyince ABD’li mühendisler hayran kalmışlar. Daha sonra Türkiye’deki fabrikaları gezerlerken TOFAŞ’ın girişinde benzeri kafesleri ve içindeki kedileri görmüşler. Teknolojiyi hemen öğrenip uyguladığı için TOFAŞ’a hayran kalmışlar. Yinede Türk mühendisten
açıklama istemişler. Bizim mühendis anlatmaya başlamış: - Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden birisinin içine bir kedi koyup akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi arabanın içinde ise bir sorun yoktur. Eğer kedi kaçtı ise üretimde bir sorun olabilir diye düşünürüz ama yinede üretime devam ederiz...
Kıssadan Hisse…
Temel ile Turist
“ DERS ALINMIŞ BAŞARISIZLIK EN BÜYÜK BAŞARIDIR.”
Temel İstanbul boğazında tekneyle turist gezdiriyormuş. Bir gün bir Amerikalıyı almış, başlamışlar tura. Adam bir saray görüp sormus: - Bu ne kadar zamanda yapıldı? Temel:- 10 yılda demiş. Adam:- Yazık, bizde olsa 5 yılda biterdi. Derken bir cami görüp sormus: - Bu ne kadar zamanda yapıldı? Temel:- 5 yılda demiş. Adam tekrar:- Yazık, bizde olsa 2 yılda biterdi demiş. Temel sinirlenmeye başlamış. Bir tarihi yapı daha görmüşler, turist tekrar sormus, Temel:- 2 yılda demiş. Adam:- Vah vah! bizde olsa 1 yılda biterdi demiş. Derken tam o sırada Boğaz Köprüsü`nün altına gelmişler. Amerikalı köprüyü göstererek tekrar sormus: Peki bu ne kadar zamanda yapıldı?. İyice sinirlenen Temel cevabı yapıştırmış: - Hangisi? Bu mu? Bilmem, vallaha dün burada yoktu!!!...
şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır! Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir. Sıkıntılarımızın herbiri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.
1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin. 2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez. 3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin. 4. Daha çok verin. 5. Daha az bekleyin.
SUDOKU 5
3
4
7
3
1
4
4
8 5
6
9
1
2
2
8
1
9
2 9
6
3
7
1 7
8
5
2
3
6
5 4
8
3 2
1
8
7
5
1
ZOR
Mutlulugun 5 basit kuralını unutmayınız:
KOLAY
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Herbiri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftci kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir
5
2
1
4
7 7 6
4
8
İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 45
26.08.09 05:13
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 46
Kırda yenen yemek
Babanın kız kardeşi
Mevsimlerden biri
Jimnastik ayakkabısı
Bir nota
Titanın simgesi
Kömür türü
Zamklı cilâ
Mürekkep balığı türü
Bir uzunluk ölçüsü
Numara (kısa)
Top oyunu karşılaşması
Samanlık
Vilayet
Çiftlik uşağı
Lityumun simgesi
Taraça Kısa kılıç
Politikacı
Büyük, derin karavana
Baryumun simgesi
Bir nota
Bir bağlaç
Temelsiz, çürük, kof Maden Tetkik Arama (kısa)
Türk müziği makamı
Usta gemici
Satrançta bir taş
Orman ağacı
Hükümdar başlığı
ABD basketbol Ligi
Hayat arkadaşı
Kopça
Bulaşıcı
Adıyaman'ın bir ilçesi
Maharet
Tarla sulama olukları
Tropikal meyve
Rusçada evet
Bilgisizlik
Kaz dağları (mitolojik adı)
Bir nota
Yeraltı su deposu
Barındırma
Temayül
Güzel sanatların bir kolu
Ölüleri mezarda sorgulayan melek
Nazım Hikmet'in soyadı
Aday
Hastalıkta dinlenme süresi
Film gösterilen yer
Masallarda adı geçen dağ
Niğde'nin bir ilçesi
Uzak
Uyarı
Son, en son
Trabzon'un bir ilçesi
Buğday tenli
Rutenyumun simgesi
Deniz generali
Alttaki aktör
Kilometre (kısa)
Müzik yazısı
Eski dilde gün
Lokanta
Papağan
Su
Yardım parası
Kurala uygun
Bir nota
Tebrik etme
Arnavutluk para birimi
İspanya'da bir kent
Bir tür sinek
Ünlü sanatçı
Yazılı duyuru
Yasal
Tarihi harabelik
Merak, kuşku sözü
Komisyoncu
Atletizm sporcusu
Üye
Olmamış kavun karpuz
Ürdün'ün başkenti
Yankı
Japon halk türküsü
Onur kırma
Bin kg. lık ağırlık ölçüsü
Çağdaş
Hamam
Saça, ele sürülen bir toz
fiaşma ünlemi
Savaş silâhı
Bağlama
Küçük yelkenli
Küçük bir sinek türü
Kareli kumaş
Vaka, hadise
fiart edatı
Sarılgan bir bitki
Merasim
Boyutlar
İlgisiz
Ders
Yabani hayvan vurma
Ruhsal gerilim
Bir çalgı
Çanakkale'nin bir ilçesi
GÜLRİZ SURURİ
Kurtçuk
Üstteki sanatçı
Uyanık
Enerji
Bağımsız
Cengel Bulmaca
Kesin
Dilek
Tenis oynama aracı
Gazete
Radyumun simgesi
Tekil birinci kişi
Yıldız
Borudan kol alan eklenti parçası
Fikir
Tantalın simgesi
ENGİN CEZZAR
Kâfi gelmeyen
Tavır, davranış
Karagöz oyununda çalınan düdük
Kiloamper (kısa)
Güzel sesli bir kuş
İçine kurşun dökülmüş oyun kemiği
Gam, keder
46
BULMACA
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
26.08.09 05:13
CHF 80'000.-'den itibaren tüm Krediler 1 gün içinde ödenir !
031 312 13 20 Acil Kredi talepleriniz için bizi arayın!
Araba Konut
İhtiyaç
Tatil
Emekliler, saat ücreti ile çal çalışanlar, anlar, B ve C oturum belgesine sahip olanlar ve ini yapan firma sahipleri bizi aramadan kredi ba kendi işini başvurusu yapmayın!
Uzman ekibimizle profesyonel hizmet veriyoruz !
GMBH
Kredi başvurularınızı Telefon, Faks, E-Mail ya da Posta yoluyla gerçekleştirebilirsiniz. Yazışma adresi: Potfach 103, 3000 Bern 7 Büro: Neuengasse 5, 3011 Bern Tel 031 312 13 20 Fax 031 311 79 64 24 h Natel 076 346 88 87 info@aslanfinance.ch www.aslanfinance.ch
Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 47
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch
EKSPRES KREDİ
26.08.09 05:13
09_0876_Pusula_250x350.indd 1
Nr022 - 09.2009_PusulaGazete_BOOK.indb 48
24.08.09 07:43
26.08.09 05:13
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Eylül/September 2009 - www.pusulaswiss.ch