Nr025 - 12.2009 - Pusula Gazetesi

Page 1

Aralık/Dezember 2009 - Gerçek haberin adresi - www.pusulaswiss.ch ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8953 Dietikon 2

Mithat Bereket Bizlerle Olacak!

Gazeteniz Pusula’nın 2009 yılı son etkinlik programında, sürpriz bir isim var: Türkiye ve dünya gündemini en iyi bilen gazetecilerden biri olan Mithat Bereket 19 Aralık Cumartesi günü Zürich`te bizlerle olacak! Devamı s.7

Çocuk Askerlere Silah İhracatı...

Sonntag gazetesine Bakanlar Kurulunun gizli bir dökümanı iletildi. Yalanlanmasına rağmen bu dökümanda İsviçre devletinin çocuk askerleri yetiştiren ülkelere silah sattığı belirtilmiş. Devamı s.9

Kızların Alkol Tüketimi Arttı

Gençler arasındaki alkol tüketimi endişe verici boyutlarda yükseliyor. Kısa adı SFA olan alkol ve diğer uyuşturucu madde problemleri uzmanlık kurumundan açıklanan bilgilere göre günde en az altı genç aşırı alkol aldığı için hastanelik oluyor. Devamı s.11

Üçüncü Dinler Haftası Yapıldı

Bu yıl İsviçre genelinde 1-8 Kasım tarihleri arasında Dinler Haftası’nın üçüncüsü düzenlendi. Organizasyon yetkililerine göre; Dinler Haftası’nın amacı, farklı dinlere mensup insanların bir araya gelmesi... Devamı s.17

Miss Turkey Sona Erdi...

Pegasus Havayolları’nın ana sponsorluğunu yaptığı ve Grand Casino Baden’de düzenlenen “Miss Turkey Of Switzerland 2009” yarışması, 21 Kasım Cumartesi gecesi saat 23:00’te başladı. Dokuz Türk kızının finale kaldığı yarışmada; birinciliği Tülay Cansever, ikinciliği Handan Özdemir, üçünlüğü ise Berna Demir kazandı. Devamı s.22

12 Dakikada Zürich-Bern Hayalinin Sonu mu? Zug Türk Derneği’ni Ziyaret Ettik!

Zug Türk Derneği’nin ilk temelleri 1968 yılında Türk Futbol Kulübü olarak atılmıştı. 1972 yılına gelindiğinde Futbol kulübü Nihat Sümer ve Nihat Tatlıcı`nın çabalarıyla Zug Türk Derneği olarak son şeklini almıştır. Devamı s.24

On iki dakika içerisinde Bern’den Zürich’e gitmek Swissmetro’nun hayaliydi. Fakat bu proje, Anonim Şirketin verdiği bilgilere göre şu anki mevcut şartlarda maalesef gerçekleşemeyecek. Pro Swissmetro Birliği ise hızlı tren rüyasının gerçekleşeceğine hala inanıyor. Swissmetro Anonim Şirketi basına yaptığı açıklamada şirketin

tasfiye edileceğini ve ETH Lausanne Projenin haklarınınn geri verileceği bildirdi. Swissmetro, yayınladığı bilginin devamında İsviçre’nin merkezi yerlerini yüksek hızla birbirine bağlayacak ve yeraltından geçecek olan toplu taşıt sistemine şimdiye kadar yaklaşık on bir milyon frank yatırım yapıldığını da belirtti. Bu yatırımın

yaklaşık yarısı da devlet tarafından karşılanmıştı. Lausanne - Cenevre arasındaki yol için izin dilekçesi 1997 yılında Ulaşım Bakanlığı’na verilmişti ve Eyalet Temsilciler Meclisinin isteği üzerine BaselZürich hatının havalimanı ile bağlantılı yapılabilirliği değerlendirmeye alınmıştı..

Devamı s.13


2 Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)

Tüm Okurlarımızın Mübarek Kurban

Bayramını Kutlarız

REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85 DÜŞÜNCELERİNİZ VE ELEŞTİRİLER: info@pusulaswiss.ch veya 043 322 90 82 PUSULA IMPRESSUM / 2009 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse : Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH

Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 25.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Şendoğan Hoş Rechtsberater/in: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol Gestaltung: DESCOM-M.COM / TK Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Gülter Locher

Fotoredaktion: Grafiker: Druckerei: Adressierung: Anzeigen :

Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91

Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Sibel Uygun, Mehmet Turan, Hüseyin Dereli, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Sinan Subaşı, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Hilal Albayrak, Nurcan Durmuş, Nuray Uçar, Memduha Tüfekçi, Pervin Tekin.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.

www.pusulaswiss.ch

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 CH - 8953 Dietikon / ZH Tel.: +41 43 322 90 82 Fax: +41 43 322 90 89 www.pusulaswiss.ch reklam@pusulaswiss.ch

Gazetemiz her şeyin en iyisine layık olan halkımıza, layık olduğu gibi hizmet etmek amacıyla sürekli yenilenmeyi, gelişmeyi ve daha iyi olmayı prensip edinmiştir. “Daha iyi olmanın ve gelişmenin kesinlikle son bir noktası yoktur.” düşüncesinde olan uzman ekibimiz, sizlerin manevi desteğinin verdiği güçle hiç yorulmadan gece ve gündüz çalışmaktadır. Evet, değerli okurlarımız sizlerin manevi desteğinizin etkisiyle bugünlere geldik; bizler sizlere haberin ve bilginin doğrusunu, kalitelisini yabancı dil konuşulan bir ülkenin önümüze çıkardığı türlü zorluklara insanüstü bir çabayla göğüs gererek, ana dilimizde ulaştırmayı başardık. Yabancı dildeki yayınları izleyemeyen, anlamakta zorlanan vatandaşlarımıza yapmış olduğumuz bu çok önemli hizmetin karşılığında gördügümüz takdir, minnet ve memnuniyet ifadeleri, gazetemizi okuyan vatandaşlarımızın pek çoğunda fark edilir derecedeki bilmekten, öğrenmekten ve anlamaktan kaynaklanan güven duygusunun gelişmesi, Pusula gazetesinde okudukları İsviçre gündemine ait haberleri aralarında tartışmaları ve paylaşmaları bizim tüm zahmetlerimizin en değerli ödülü oldu… Gazetemizden özellikle biz göçmen topluluklarını yakından ilgilendiren haberleri ve bilgileri detayları ile kendi dilimizde iletmemiz, vatandaşlarımızın bu yabancı ülkede kendilerini daha emniyette hissetmelerine neden oldu. Gazetemizde yalnızca gündem haberlerine yer vermedik; kültürel haber ve yazılar sunduk, bilim dünyasından haberler verdik, sağlıkla ilgili çok önemli bilgilerle, haber-yorumlar da gazetemizde yer aldı. Dopdolu bir gazete ile her ay vatandaşlarımızın posta kutularında, evlerinde olduk… Başı sıkışan, sorunlardan içi daralan vatandaşlarımızı yalnız bırakmadık, dertlerine birlikte çözümler aradık, avukatlarla, danışmanlarla… “Bir avuç Türk’üz gurbette“ dedik; çeşitli eğlenceler, konferanslar, düzenleyerek bir araya gelelim istedik ve bu güzel etkinliklerde bir çatı altında barış içinde dirsek dirseğe oturarak birbirimizin vatan kokan sıcaklığını hissettik… hasret giderdik,

EDİTÖR tanıştık… Kültürel faaliyetlerle soğuk ve yabancı gurbette donmaya yüz tutmuş kanlarımız yine alevlendi, canlandık… paylaşımlarla çoğaldık… Tüm bu hizmetleri yalnızca ve yalnızca yüreklerimizdeki sevgiyle, halkımızın manevi desteğiyle hiçbir maddi karşılık beklemeden yaptık. Değerli iş adamlarımızın maddi desteği ve sanatçı ve yazarlarımızın gurbetçi vatandaşlarımıza duydukları şefkatle, para istemeden gelmeleri sayesinde bu güzel etkinlikleri sizlere ücretsiz sunabildik. Bu böylece devam edecek. Ne var ki değerli okurlar, hepimizin olan gazetemizin yaşamını devam ettirebilmesi için yeterli bir gelire de ihtiyacı var; bu nedenle bugüne kadar bedava ya da sembolik bir fiyatla dağıttığımız gazetemiz için, abone ücreti olarak yıllık 40 ile 50 frank arasında bir ücret almaktan başka çare bulamadık. Ancak abone sayımız kadar gazete basılacağından, gazetemizi bugüne kadar ücretsiz olarak alan okuyucularımıza yeni seneden itibaren gazete göndermemiz de mümkün olamayacak. Okuyucularımızın gazetemize abone olarak ‘Pusula’ya’ sahip çıkacaklarından ve bizleri anlayışla karşılayacaklarından kuşku duymuyoruz. Pusula gazetesinden projeler!

büyük

Gazetemiz kendini geliştirme çabalarına, yeni projeler üreterek devam etmektedir. En geç önümüzdeki yılın mart ayına kadar tamamlamayı düşündüğümüz bu yeni projeyle, siz okurlarımıza daha kaliteli hizmet vermenin araştırmalarını yapmaktayız. Sizlere öncesinde bilgi vermek, yapılan çalışmalar hakkında bazı açıklamalar yapmak istiyorum. Gazetemizi her iki haftada bir sizlerin posta kutusuna ulaştırmayı, gündemdeki sıcak gelişmeleri daha kısa sürede sizlere aktarmayı hedefliyoruz. Böylelikle okurlarımıza 1 yıl içerisinde ulaştıracağımız gazete sayısı 24’e çıkmış olacaktır. Bu projenin en önemli yanlarından biri de abonelerimize vereceğimiz ‘Pusula üyelik kartı’ olacaktır.

Abonelerimiz için hazırlanacak olan bu özel kartlar kişinin sadece gazete aboneliğini göstermeyecektir. Bu kart ile abonelerimiz anlaşmalı olduğumuz şirketlerden indirimli alışveriş yapıp, ödedikleri abonelik ücretinin fazlasını yaptıkları alışverişlerden, indirimli olarak geri kazanacaktır; Mesela tatile gidecek olan bir abonemiz, anlaşmalı olduğumuz şirketleri arayarak uçak biletini indirimli alabilecek ya da indirimli benzin, ucuz sigorta vs. gibi olanaklar sağlayacak olan bu kartlar abone olan tüm okurlarımıza verilecektir. Ayrıca abone olmak isteyen okurlarımıza göndereceğimiz fatura ile birlikte sürpriz olarak bazı şirketlerden hediye çekleri yollayacağız. İsviçre’de bir Türk gazetesi tarafindan ilk kez Pusula tarafından abonelere verilecek olan kart sayesinde, okurlarımız büyük avantajlar elde edecektir. Bu kampanya ile gazetemizi daha da geliştirmeyi ve sizlere daha kaliteli hizmetler sunmayı hedefliyoruz. Mithat Bereket Bizlerle Olacak! Gazeteniz Pusula’nın 2009 yılı son etkinlik programında, sürpriz bir isim var: Türkiye ve dünya gündemini en iyi bilen gazetecilerden Mithat Bereket. Kendisini daha çok yaptığı televizyon programları ve dünya liderleriyle gerçekleştirdiği özel röportajlarından tanıyoruz. Programda, Mithat Bereket’in Atatürk için hazırlamış olduğu belgesel filmi izleyecek, sonrasında da vereceği konferansı dinleyeceğiz. Son yıllarda Atatürk için yapılan belgesel filmler çok tartışılmaktadır. Mithat Bereket, hazırladığı bu belgeselin mutlaka izlenmesi gerektiğini, bilinmeyen birçok konunun bu filmin içinde yer aldığını söyledi. 19 Aralık 2009 Cumartesi günü Zürich Volkshaus’ın Weissersaal’ında gerçekleştireceğimiz program her zamanki gibi ücretsitz olup, tüm vatandaşlarımız davetlidir. Programla ilgili detayları gazetemizin sayfalarında okuyabilirsiniz. Saygılar sunuyorum..

Bize reklam verin kazançlı çıkın.. Tüketicilere kendinizi daha iyi tanıtmak İşletmenizin saygınlığını ve imajını artırmak

Pusula gazetesi, işletmecilerimiz ve okurlarımız arasında bir köprüdür.

Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak ve tüketimini hızlandırmak

Siz reklama karar verin, A’dan Z’ye ütün çalışmaları biz yapalım.

Hizmetleriniz hakkında insanları bilgilendirmek

Siz de kazanmak istiyorsanız hemen bizi arayın.

Bütün bu konularda tüm işletmelerimize Profesyonel hizmet veriyoruz.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


4

İSVİÇRE HABERLERİ

Cenevre’de SVP Yenilgisi Cenevre Yönetim Meclisi seçimlerinde solcular, oluşturdukları çoğunluğu halk ittifakına kaptırdılar. MCG’nin, başarılı sağcı protesto hareketinin adayı Eric Stauffer’in ise hiç şansı yoktu. Cenevreli seçmenler halkın hükmettiği bir yönetime karar kıldılar. Seçimin en büyük mağlubu SP Partisi oldu. Sağcı Mouvement Citoyens Genevoise (MCG) ve SVP Partilerinin, solcuların yönetiminde olan sayılı kantonlardan olan Bern, Basel-Stadt ve Cenevre’de hiç şansları yoktu. Bu durum son seçimlerden sonra ‘geçmiş’ oldu; Cenevre Meclisinde çoğunluk olan solcular (2 koltuk SP, 2 koltuk Yeşiller), Cenevre’deki dört koltuklarını koruyamadılar. Bu seçimi kazananlar CVP, FDP ve Liberaller oldu. Bu birlik kazandıkları dört koltuk ile hükümette çoğunluğu oluşturan yeni gücü oluşturdular. Böylelikle de 2005 senesinde solculara kaptır-

dıkları oyları geri alarak amaclarına ulaşmış oldular. Duble yenilgi Solcular yeni yasama döneminde üç koltukla yetinmek zorunda kalacak. İki kat yenilgiye uğrayan ise SP Partisi oldu; üç parti müvekkilinden ikisi Yeşillere gitti ve kendilerine sadece bir tane kalmış oldu. Komünistlerin yalnız ilerlemesi sosyalistlere zarar vermiş oldu. Onlar seçime kendi adaylarını gönderdiler; çünkü solcu tarafı ‘’çok uysal’’ bulduklarını belirtmişlerdi. Yenilgiye uğramalarının bir diğer tahmini nedenleri arasında protestocu seçmelerin Mouvement Citoyens Genevoise (MCG)‘e geçmeleri olduğu söyleniyor. Bu seçim sonuçları Cenevreli SP Partisi için ilk yenilgi değil; bu seçimlerden beş hafta önce yapılan Parlamento seçimlerinde de koltuk sayıları düşmüştü. Böylelikle Cenevreli SP Partisi de günümüzde tüm sosyalist partilerin içinde bulunduğu duruma düştü.

Deutsche Zusammenfassung. Bei den Genfer Regierungsratswahlen hat die Linke ihre Mehrheit an das bürgerliche Bündnis verloren. Eric Stauffer, Kandidat der zuletzt erfolgreichen rechten Protestbewegung MCG, hatte keine Chance. In Genf gelang es der linken

Yönetimde yine kadınlar var 16 erkek ve kadın aday arasından liberal Isabel Rochat (42’000 oy) ve Yeşiller Partisi’nden Michele Künzler (39’700 oy) yönetime girmeyi başardılar. 55 yaşındaki Politolog Rochat, şu an Thönex Belediyesi’nin yürütme organının üyesi olarak görev alıyor. Bir kaç sömestr ilahiyat tahsili yapmış olan 47 yaşındaki Künzler, yaklaşık on senedir Cenevre Şehir Parlamentosunda görevliydi ve 2001 yılından beri Yeşiller Partisi’ni Kanton Parlamentosunda temsil ediyordu. Her iki kadın siyasetçi evli ve çocukları var. Dört yıldan sonra ilk kez yeniden iki kadın Cenevre yönetimine girmiş oldu. SP Partili Veronique Pürro ise (38.500 oy) Künzler’in aldığı fazladan 1000 oy sayısı sonucunda seçimi kaybetti. Pürro’yu MCG-adaylarından Mauro Poggia 32.000 oy ile Eric Stauffer 29.400 oy ile takip ettiler. Böylelikle sağcı popülist hareketinin zaferi frenlenmiş oldu. Daha beş hafta önce MCG, Parlamen-

Mehrheit nicht, ihre vier Sitze - SP und Grüne zählten je zwei - zu verteidigen. Gewinnerin dieser Wahlen ist die Entente, bestehend aus CVP, FDP und den Liberalen. Sie stellt neu mit vier Sitzen die Mehrheit in der Regierung. Damit hat sie ihr Ziel erreicht, die 2005 an die Linke verlorene Mehrheit zurückzuerobern.

to seçimlerinden gayet iyi sonuçlar elde etmişti. SVP’nin şansı yoktu SVP Bakanlar Kurulu üyesi Yves Nidegger (18.900 oy) yönetime girmek istiyordu; fakat amacına ulaşamadı. Baştan beri şansız olan üç komünist adayın yanı sıra, bağımsız seçime katılan Paul Aymon ve Olivier Brawand’ın da şansı yoktu. Tekrar aynı koltuğa seçilmek üzere katılan beş üye görevlerine devam edebilecekler. En iyi sonucu alan ise 53.000 oy ile Yeşiller Parti üyesi David Hiler oldu. Finans yöneticisi Cenevre’nin finansmanını düzenlemişti ve bu yüzden de bölgede yaşayan birçok kişinin oyunu kazandı.

Gençler, Hükümetten Reform İstedi Kantonlar Meclisinde (Ständerat) yapılacak olan reformu ve Ötanazi Organizasyonu’nun yasaklanmasını tartışmak üzere Bern’de toplanan 18. Gençlik Oturumuna tüm İsviçre’den 200 genç katıldı. Kasım 2009 Gençlik Oturumuna katılan 14 ile 21 yaş arasındaki gençler, 7 Bakandan oluşan hükümet temsilcilerinin sayısının 9’a çıkarılmasını ve bakanlıkların görevlerinin reorganize edilmesini oy çokluğuyla kabul ettiler. Gençlik Birlikleri’nin İsviçre Çalışma Kooperatifi yaptığı açıklamada, 9 kişilik bir Bakanlar Kurulunun ve yapılacak olan reform niteliğindeki yenilenmelerin devlet yönetimindeki etkisinin daha büyük olacağını ifade etti. Gençlerin basın sözcüsü, hükümette yapılacak bu yenilenmelerle farklı siyasal, kültürel ve çeşitli

dil gruplarının daha iyi temsil edileceği düşüncesine sahip olduklarını belirterek, Bakanların görev süresinin sekiz yıla düşürülmesi talebinin ise ret edildiğini sözlerine ilave etti.

Yardım Organizasyonu ile hayatına son verme kararını almış olan herkese, önce intihar alternatifleri hakkında bilgi verecek bir uzman kişiyle görüşme şartı da kanunda yer alacak.

Ötanazi

Kantonlar Meclisi Başkanı Alain Berset, gençlerin dilekçelerine ve düşüncelerine cevap vermek için yardımcı oldu. ‘18. Gençlik Oturumu’ katılımcılar için sona ermek üzereyken Gençlik Oturumu’nun forum çalışması başlad. Yaklaşık 20 üye, oturumlar arasında istenen taleplerin siyasetçiler tarafından ilgi görmelerini sağlıyor.

Gençler, ‘İntihar Yardımı’ konusundaki şiddetli tartışmalardan sonra, Ötanazi Organizasyonları’nın yasaklanmasına karşı çıktıklarını belirttiler; daha az caydırıcılık ve daha az vesayet içeren düşüncelerini dile getirdiler. Gençler, Hükümete sunulan, ‘ölümcül bir hastalığa yakalanmamış veya ölümle sonuçlanma ihtimali düşük olduğu halde, hastalık ya da sakatlık durumunun yaşam kalitesini yüksek derecede etkilemesi nedeniyle ölmek isteyenlere de İntihar yardımının açık olması’ şekindeki kanun teklifini de kabul ettiklerini belirttier. Aynı zamanda Otanazi

İlk Gençlik Oturumu 1991 yılında İsviçre’nin 700’üncü Yılı Kutlamaları’nda Gençlik Birlikleri’nin İsviçre Çalışma Kooperatifi (SAJV) tarafından organize edilmişti. Bu oturumlara 14 -21 yaş arasındaki gençler katılabiliyorlar. 1120

Deutsche Zusammenfassung

ausgesprochen. Die Jugendlichen haben mit deutlicher Mehrheit einem Vorschlag zugestimmt, 200 Jugendliche aus der ganzen Schweiz ha- der verlangt, den Bundesrat auf neun Mitglieder ben sich an der 18. Jugendsession in Bern un- aufzustocken und die Departemente zu reorgater anderem für eine Reform des Bundesrats und nisieren. gegen ein Verbot von Sterbehilfeorganisationen PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

İkinci sırada ise 49.200 oy ile FDP’li François Longchamp ve hemen ardından 47.200 oyla Hıristiyan Demokrat Parti üyesi Pierre-François Unger yer alıyor. Liberal Mark Muller elde ettiği 43.000 oy sayısı ile dördüncü sıraya geçmeyi başardı. SP Partili Charles Beer ise 42.500 oy ile beşinci sıraya yerleşti. Yedi kişilik Cenevre Yönetimi’nde iki koltuğa yeni bakanların yerleştirilmesi gerekiyordu. Bu koltuklardan birisi Adalet Bakanı Laurent Moutinot‘un (SP) diğeri ise Enerji ve İmar Bakanı Robert Cramer’in (Yeşiller) idi. Cenevre seçimlerine katılım oranın %46,5 olduğu belirtildi. 1121


5

İSVİÇRE HABERLERİ

Psikolojik Rahatsızlıklar, Emekli Sayısını Arttırdı! İsviçre’deki Malullük emeklilerin sayısı abartılı bir oranda değil. Çalışan kesimin içindeki kısıtlı oranda çalışabilen emekli kişilerin oluşturduğu oran diğer Batı Avrupa ülkelerine göre orta seviyelerde yer alıyor. Fakat geçen yıllarda özellikle psikolojik rahatsızlıklardan dolayı sayılarda artış yaşandı.

çerçevesinde Almanya, Avusturya, Hollanda, İngiltere, Norveç, İsveç ve İsviçre’de yaşayan emeklilerin oranı ve 1990–2007 yılları arasındaki gelişimleri karşılaştırıldı. BSV bu araştırmanın (OECD) Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütünün verdiği önemli bilgiler doğrultusunda hazırlandığını belirtti.

Sosyal Sigorta Bakanlığının (BSV) açıkladığı bir araştırma

Sayı artıyor İsviçre son yıllarda malulen emek-

Deutsche Zusammenfassung Im Rahmen einer veröffentlichten Studie des Bundesamts für Sozialversicherungen (BSV) wurden die Rentenbezugsquoten und deren Entwicklung in den Jahren 1990 bis 2007 in Deutschland, Österreich, den Niederlanden, Grossbritannien, Norwegen und Schweden mit jenen in der Schweiz verglichen. Sie stützt sich massgeblich auf Daten der OECD ab, wie das BSV mitteilte. Die Schweiz verzeichnete in den letzten Jahren eine ausserordentlich starke Zunahme der Anzahl der Invalidenrentnerinnen und -rentner. Ihr Anteil an der erwerbsmässigen Bevölkerung liegt im Vergleich mit anderen westeuropäischen Ländern im Durchschnitt. Allerdings kamen in den letzten Jahren immer mehr Bezüger dazu, vor allem wegen psychischer Erkrankungen. Als Hypothek für die Invalidenversicherung könn-

lilerin sayısında oldukça büyük bir artış kaydetti. Araştırmanın devamında İsviçre’deki çalışan kesimde oluşturdukları bu oran 90’lı yılların başında oldukça düşük seviyedeyken, 2007 yılındaki %5,4 oranındaki artış ılımlı bir ölçüt olarak değerlendirildi. Ortaya çıkan bu oran ülke nüfusu ile bir ölçütleme yapıldığında, ortalama seviyelerde olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra 2003 yılından beri, malülen emekliliğe geçenlerin sayısın-

te sich zukünftig erweisen, dass die Schweiz im Vergleich mit den anderen sechs Staaten den höchsten Anteil psychischer Erkrankungen an den Zugangsdiagnosen aufweist, wie es in der Studie weiter heisst. Das Verhältnis der Anzahl der Bezüger von Invalidenrenten zur erwerbsmässigen Bevölkerung, die IV-Quote, ist in der Schweiz seit 1990 am stärksten in den mittleren Altersgruppen gestiegen. Unter den Zugängen zur Invalidenversicherung habe in den letzten Jahren hingegen der Anteil der jüngeren Altersgruppen zugenommen. Die in der Schweiz mit der 5. IV-Revision eingeführten Integrationsmassnahmen, die gezielt insbesondere die Wiedereingliederung von Menschen mit psychischen Problemen fördern, sowie die Frühintervention sind laut dem BSV eine adäquate Antwort auf dieses Problem.

da %46 oranında azalma yaşandığı belirtiliyor.

tekleme önlemleri BSV’ye göre bu sorunun cevabı olarak görülüyor.

Çok fazla Psikolojik Hastalar var

Malullük sigortasından emekli olan kişilerin sayısından çalışan kesime kadar olan ilişki yani Malullük oranı 1990 yılından beri özellikle orta yaşlı insanlarda artış gösterdi. Geçen yıllarda ise daha fazla genç insanın Malullük sigortasına giriş yaptıkları tespit edilmişti. Bu büyüme psikolojik rahatsızlık yaşayan insanların sayısının devamlı artmasına bağlanıyor.

Araştırmanın devamında psikolojik rahatsızlık sonucunda emekli olan kişilerin sayısının diğer altı Avrupa Ülkelerine göre en yüksek seviyede olduğu kanıtlanabilir açıklaması yapıldı. Yine de bu oranın bazı komşu ülkelerde de yükseldiği belirlendi. Örneğin İsveç’deki seviyenin İsviçre seviyesine hızlı adımlarla yaklaştığı söyleniyor. Özellikle psikolojik sorunları olan insanların tekrar iş hayatına yerleştirilmesini hedef alan İsviçre’de 5. Malullük Sigorta Revizyonu ile getirilen Entegrasyon önlemleri ve hastalık öncesi des-

Aynı zamanda BSV, İsviçre’deki Malullük ve İşsizlik Sigortasındaki oranların bazı ülkelerle paralel ilerlediğini belirttiler. Yani işsizlik oranı düştüğünde otomatikman Malullük Emeklilik oranı artışa geçmiyor veya tam tersi. 1126

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


6

İSVİÇRE HABERLERİ

Nalbandian İsviçre’yle Anlaşmaları İmzaladı Dış İşleri Bakanı Micheline Calmy-Rey bir iş görüşmesi için Ermeni meslektaşı Eduard Nalbandian’ı Bern’deki ‘’von Wattenwyl’ evinde ağırladı. EDA dış işlerinden sorumlu Federal Dairenin verdiği bilgiye göre bu görüşmede bir hava trafiği ve vize anlaşması imzalandı. İmzalanan ilk anlaşma, 1998 yılında sadece paraflanan ve imzalama fırsatı bulunamayan ‘Hava Trafiğine Uygunluk Anlaşması’ oldu. Diplomat pasaport sahipleri için ise zorunluluğun kaldırılmasıyla ilgili anlaşma, Ermenistan ile şu an uygulanan geri iade etme anlaşmasının devamı niteliğinde imzalandı. EDA yaptığı açıklama-

nın devamında, ilerideki CalmyRey ve Nalbandian görüşmelerinin çift taraflı ve çok taraflı sorular üzerinden devam edeceğini belirtti. Öncelikli konuların başında DEZA’nın Ermenistan’daki faaliyetleri, bölgesel sorunlar, Avrupa Kurul Başkanlığı esnasında İsviçre’nin hedefleri ve OSZE etkinlikleri yer alıyor. Bu görüşmede resmi olmayan bir konunun ise Türkiye- Ermenistan arasındaki yakınlaşma olduğu belirtildi. Her iki ülke arasındaki yüz yıllık düşmanlıktan sonra, İsviçre’nin aracılığı ile diplomatik ilişkiler kuulmasını ve 16 yıldır kapalı olan sınırların açılmasını sağlaması beklenen tarihi bir anlaşma bir ay önce Zürich‘te imzalandı. 1109

Deutsche Zusammenfassung Aussenministerin Micheline Calmy-Rey hat ihren armenischen Amtskollegen Eduard Nalbandian zu einem Arbeitsbesuch im von Wattenwyl-Haus in Bern empfangen. Bei diesem Treffen wurden ein Luftverkehrs- und ein Visa-Abkommen unterzeichnet, wie das Eidgenössische Departement für auswärtigen Angelegenheiten (EDA) mitteilte.Bei dem ersten Abkommen handelt es sich um eine Anpassung des Luftverkehrsabkommens von 1998, das zwar paraphiert, aber nie unterzeichnet worden war. Das Abkommen über die Aufhebung der Visumspflicht von Inhaberinnen und Inhabern von Diplomatenpässen ist eine Ergänzung zum bereits gültigen Rückübernahmeabkommen mit Armenien. Nicht offizielles Gesprächsthema des Arbeitsbesuchs war, wie berichtet, die Annäherung zwischen Armenien und der Türkei.

Zürich’in 3200 Metre Derinine İnilecek Zürich’in trafik kilit noktası olan Triemli’de jeotermal yeraltı araştırma delme işlemleri başladı. Bu şekilde Zürich’in yeraltı ısıtmaya uygun olup olmadığı konusu açıklığa kavuşmuş olacak. Zürich elektrik santrali EWZ’nin verdiği bilgiye göre Sonnengarten yapı kooperatifi alanının yeraltı araştırmasıyla 3200 metre derinliğe inileceğini bildirdi. Bu delme işlemi ile kristal yer oluşumuna kadar inilmiş olunacak ve geniş çaplı jeolojik ve hidrolojik taş veya kaya araştırmaları gerçekleşecek. Bu araştırmaların sonucunda Zürich’in yeraltı yapısının jeotermik kulanıma uygun olup olmadığı öğrenilecek.

Triemli bölgesindeki son teknolojiye uygun delme makineleri, tüm Avrupa’da jeotermik delme işlemleri yapan ve çevre hizmeti konusunda uzman olan Alman şirket Daldrup & Söhne AG’ye ait. İlk delme işlemleri için belediye 2008 yılının aralık ayında 19,9 milyon franklık bir krediye onay vermişti. Eğer ilk delme işleminde jeotermal kullanımı için uygun sinyaller alınırsa, ikinci bir delme işlemi gerçekleşecek ve enerji santralının yapımına başlanacak. Bu bir sonraki adımlar için 18,8 milyonluk kredinin 38,7 milyon frank’a çıkarılması gerekecek. Bu konudaki kararı ise 29 Kasım’daki referandumlarda oy yetkisine sahip olan Zürich halkı verecek. 1104

Deutsche Zusammenfassung Im Zürcher Triemli-Quartier sind die GeothermieErkundungsbohrungen aufgenommen worden. Mit der Bohrung werden umfangreiche geologische und hydrologische Gesteinsuntersuchungen bis auf die Tiefe der kristallinen Formationen ermöglicht. Sie sollen zeigen, ob sich der Zürcher Untergrund für die Nutzung von Erdwärme eignet. Sofern sich aus der Erkundungsbohrung positive Signale für die Nutzung der gefundenen Erdwärme ergeben, soll danach eine zweite Bohrung und der Bau einer Energiezentrale erfolgen. Für diese nachfolgenden Schritte muss der Objektkredit um 18,8 auf auf 38,7 Millionen Franken erhöht werden. Darüber entscheiden die Stadtzürcher Stimmberechtigten am kommenden 29. November.

Yeni Bir İslam Karşıtı Girişim Harekete Geçiyor Anti Minare insiyatifine bağlı olarak, Evangelik (Protestan) Halk Partisi (EVP) de İslam karşıtı yeni taleplerle harekete geçerek, Federal Anayasa’da değişikliker istiyor. Bir din maddesi Hıristiyanlığı yön verici kültür fonksiyonu olarak ele alacak... Minare karşıtlığı hareketinin içerisinde şimdi de Protestan Halk Partisi (EVP) harekete geçti. EVP, İslam karşıtı tartışmalara bir anayasa değişiklik talebiyle katıldı. EVP Partisi’nin Genel Sekreteri Joel Blunier Sonntag gazetesine konuyla ilgili: “Anayasa’da bir din maddesi için girişim başlatacağız. Bu yeni madde din topluluklarının ortak yaşamlarını düzenleyecek ve Hıristiyan geleneğini öncü bir kültür olarak anayasaya kenetleyecek.’’ diye bir açıklama yaptı. Parti yönetimi bu hareketi son Kurul toplantısında görüştü. Blunier: “Bu girişimi ya Parlamentoya göndeririz ya da konuyu halk oylamasına yansıtırız.’’ dedi. Bu taleple anayasanın değişmesi gerektiği için bu din maddesi mutlaka halk tarafından onaylan-

mak zorunda. ‘Devlet kalitesi’ sertifikalı imamları Özellikle imamları hedef alanına alan EVP bu yeni girişim ile Müslümanlara ve diğer dinlere yönlendirmeler yapmak istiyorlar. EVP Partisi, ‘’İmamların aldığı eğitimlerin devlet kalitesi ile denetlenmesini’’ talep ediyorlar. Blunier, ‘’camilerde vaaz veren imamlar bundan sonra aynı Hıristiyan meslektaşlarında olduğu gibi bir üniversitenin fakültesinde eğitim görmek zorunda kalacaklar ya da zorunlu dil ve ülke bilgisi veren kurslara katılıp sertifikalandırılacaklar.’’ dedi. İmamları devlet kontrolünden geçirme fikrinin amacı Müslüman din adamlarını İsviçre Hukuku’na uyum içerisine sokmak olduğu belirtildi. Blunier, İsviçre’deki camilerdeki vaaz içeriklerinin net olmadığını söylerken, aynı zamanda bazı resmi din adamlarının yaptıları bazı vaazlarda İsviçre’de bir şeriat uygulama arzu ettiklerine dair imalar yaptık-

larını iddia etti. EVP Parti Başkanı ‘’Bunu kesinlikle kabul edemeyiz.’’ dedi. Temel baskı yapıyor EVP Parti Yönetimi, minare yasağına ‘Hayır’ cevabı verdiğinden beri partinin temeli sarsılmaya başladı. Blunier, “Minare girişimine verilen hayır cevabından sonra bazı üyelerimiz istifa etti.’’ diyerek parti içinde yaşananları onayladı ve sözlerine şöyle devam etti: ‘’Bu üyeler ‘EVP Partisi’nin Hıristiyanlığı savunması gerekiyor’ şeklinde düşündüklerinden istifa ettiler. Tam da bu nedenle insiyatife karşı olunamaz’’ 1115

Deutsche Zusammenfassung

ner Verfassungsänderung in die Islam-Debatte ein: «Wir werden einen Vorstoss für einen ReligiIm Sog der Anti-Minarett-Initiative macht jetzt onsartikel in der Bundesverfassung aufstarten», auch die Evangelische Volkspartei (EVP) mobil sagt Joel Blunier, Generalsekretär der EVP. – und schaltet sich mit der Forderung nach ei-

Çok Yakında TV Tahsilatçıları Gereksiz Olacaklar Kaçak televizyon kullananlar bundan sonra herkese kapılarını açabilecekler; çünkü çok yakında evlerinde kaçak yani vergisini ödemeden izledikleri radyo ve televizyonlarını yakalamak amacıyla kimse kapılarını çalmayacak. Kisa adı BAKOM olarak bilinen Kominikasyon (İletişim) Bakanlığı Müdürü Martin Dumerhuth, ‘’Berner Zeitung’a’’ vermiş olduğu bir söyleşide bakın nelerden söz etti: Büyük bir ihtimalle, çok yakında, evlerinde olsun olmasın her aile ya da yalnız oturan kişi televizyon ve radyo vergisi ödeyecek. BAKOM Müdürü Dumermuth, gelecek Ocak ayına kadar

hükümete konuya ilişkin sunacakları teklifi detaylarıyla hazırlayacaklarını belirtti. Müdür yaşadığımız zamanda artık evlerdeki televizyon ve radyo kontrollerinin önemini yitirdiğini, zaten herkesin çoğunlukla bilgisayarlardan hatta cep telefonlarından radyo ve televizyon izlediğini söyledi. Amaçlarının daha çok vergi almak olmadığını söyleyen Dumermuth, bütün evlerin vergi ödemeleri durumunda vergilerin tek kişiye indirgendiğinde daha da ucuza geleceğine dikkat çekti. Ayrıca Billag kontrolörlerine de ihtiyaç kalmayacağından -doğal olarak burada da bir tassarruf olacak- buna bağlı olarak vergi fi-

Deutsche Zusammenfassung Die Gebührenerhebung pro Haushalt stehe bei der gegenwärtigen Überprüfung im Vordergrund, sagte der Direktor des Bundesamts für Kommunikation (Bakom), Martin Dumermuth, in einem Interview mit der «Berner Zeitung». Das Bakom

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

yatlarının bir miktar daha ucuzlamasi bekleniyor. Ayrıca Dauermuth Billag’ın işine son verilmesi taleplerine karşı olduğunu belirtti; eğer bu görev Billag’tan alınıp kantonların vergi dairelerine ya da elektrik idaresine devredilirse çok pahalıya gelecek. Şu andaki gibi merkezi bir çözüm çok daha verimli ve daha ucuz. 1113

muss dem Bundesrat bis im kommenden Januar Vorschläge unterbreiten. Dumermuth begründete die Ausdehnung der Gebührenerhebung auf alle Haushalte mit dem Umstand, dass der Begriff Empfangsgerät unscharf geworden sei, weil TV-Empfang heute oft auch mit einem PC oder einem Handy möglich sei.


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


8

İSVİÇRE HABERLERİ

Ahlaki Çöküş, Yabancılaşma ve Suç Korkutuyor İsviçre’deki polisiye olaylar, yabancıların ve yabancılaşmanın artması, ahlakın ve değerlerin düşmesi İsviçre halkını giderek daha fazla korkutuyor olmasına karşın, küresel ısınma ve insanların bencilliğine yönelik korkuları hala yüreklerindeki korkuların ilk sıralarında.. Suç

eğilimlerine

yönelik

kor-

ku 0,6 puandan 5,6 puana çıktı. Bu sonuç Zürich Araştırma Enstitüsü’nün (gfs-Zürich), “2009 Korku Barometresi” başlıklı anketi sonucunda ortaya çıktı. Enstitü, araştırmasında, büyük bir sorun haline getirilen şiddet suçları konusunda medyal yardım aldığını belirtti. İşlenen suçlar yabancıların üstüne atılıyor... İnsan dövme, spor musabakalarındaki taşkınlıklar veya silahlı

Deutsche Zusammenfassung Die Angst vor Kriminalität, Überfremdung und Sittenzerfall steigt in der Schweiz. Nur vor der Klimaerwärmung (6,2) und dem Egoismus der Menschen (5,9) haben die Schweizer noch mehr Angst. Weil Gewaltdelikte wie das Verprügeln von Menschen, Ausschreitungen an Sportanlässen oder Waffendelikte zudem oft in Verbindung mit ausländischen Gruppierungen gebracht würden, münde dies in einer Angst vor Überfremdung. Diese kommt im aktuellen Angstbarometer auf 5,1 von 10 möglichen Zählern. Abgenommen haben gemäss dem Barometer die Angst vor einer Rezession und die Angst vor einer Energieverknappung.

suçlar gibi şiddet olaylarının genelde yabancı kökenli insanlara yüklenmesi, İsviçrelierin, yabancıların artmasına karşı olan korkusunu artırıyor. Ahlaki ve toplumsal değerlerin çöküşü korkusu ise geçen yılın rakamı olan 0,4’den, bu yıl 5,3’e tırmandı. Endişe hissi aynı kaldı gfs - Zürich araştırmasının sonucu, İsviçre halkının geçen seneye göre aynı endişe derecesi içinde kaldıklarını ortaya çıkardı. Toplam tehdit korkusunu yansıtan endeksin 2008 yılına karşın, 2009 yılında da 4,5 puan ile aynı kaldığı tespit edildi. Araştırma Enstitüsü çıkan sonucu şöyle yorumladı: “Olumlu ve olumsuz bildirimler aynı seviyededir.’’ dedi Barometre’nin çıkardığı diğer sonuçların arasında insanların ekonomik gerilemeye ve enerji azalmasına yönelik korkularının azaldığı görülüyor; gfs-Zürich bunu ekonominin olumlu sinyallerine bağlıyor. 1112

Rüya Halı`dan Muhteşem Kampanya! Kaçak İşçiliğe Karşı “Eski halılarınızı çöpe atKampanya Başarıyla Bitti mayın!” diyen Rüya Halı’nın sahibi Bülent Dağlı, sürekli yeni kampanyalar düzenleyerek bir hayli ses getireceğe benziyor.

Kasım ayı boyunca düzenlenen kampanyayla müşterilerine çeyrek altın dağıtan ve gösterilen ilgiden oldukça memnun kalan Rüya Halı’nın sahibi Bülent Dağlı, yeni kampanyaların da müjdesini verdi. Kampanya düzenlemeden önce araştırmalar yapan Rüya Halı, halkımızın en büyük sorunlarından biri olan, halı yıkama ve eski halıları çöpe atma konusunda yeni bir çalışma başlatıyor. Bülent Dağlı, düzenleyecekleri yeni kampanya ile eski halıları geri alarak peşinata sayacaklarını ve yerine 3 taksitle en yeni model halılardan vereceklerini, böylece vatandaşların hem eski halılarından kurtulacağını, hem de hiç peşinat ödemeden yeni bir halı sahibi olacaklarını söyledi. Bülent Dağlı ile yaptıkları çalışmalar konusunda küçük bir söyleşi gerçekleştirdik. Şirketinizin vizyon ve misyonundan bahseder misiniz? Rüya Halı”nın öncelikli prensibi, müşterilerine karşı dürüst ve gerçekçi olmaktır. Müşteri odaklı bir firma olmanın sorumluluğuyla hareket etmekteyiz. Rüya Halı, müşterileriyle kurduğu ilişkinin ticaretten daha önemli olduğunu düşünmektedir. Dünyada trend haline gelen antibakteriyel halılar hakkında bilgi verir misiniz?

Antibakteriyel özellik, mikroorganizma oluşumunu engelleyen akrilik emülsiyon esaslı özel kimyasalların ürünün üretiminden sonra, ürünün yüzeyine püskürtülmesi ya da enjekte edilmesi ile sağlanır.Bu kalıcı uygulama sayesinde bakteri ve mikroorganizmaların uzun süre üründen uzak tutulmasını sağlar. Antibakteriyel halılarda böylece gözle görülmeyen insan sağlığına zararlı bakterilerin oluşumu engellenmiş olur.

Devletin başlattığı ‘’Kaçak çalışmaya hayır! Herkes bunu (yasal işi) hak ediyor!’’ kampanyası başarıyla sonuçlandı. gfs. Bern’in bir değerlendirme anketine göre, kampanya sayesinde insanların kaçak işçilik konusundaki düşüncelerinin, bilgilerinin ve fikirlerinin değiştiği belirtildi. Aynı zamanda İsviçre nüfusu ve işverenler, kaçak işçiliğin işçilere zarar verdiğini, sosyal sigortayı zayıflattığını, piyasa rekabetini olumsuz etkilediğini ve bunun büyük bir suç olduğu gerçeğini kabul ettiler.

İsviçre’de antibakeriyel halılara ilgi nasıl?

Kantonların AHV (yaşlılık sigortası) bürolarına kolaylaştırılan hesaplaşma yönetimi ile 12.000 tane yeni başvurunun gerçekleştirilmesi de bu kampanyanın başarısı olarak görülüyor. Fakat

Tüketiciler, bu halılarla yeni tanışmasına rağmen, antibakteriyel halılara ilgi beklenenden fazla olmuştur. Halkın sağlığını düşünmesi bu ekonomik kriz ortamında çok sevindirici bir durumdur. Piyasalardaki durgunluğu aşmak için ne gibi düşünceleriniz bulunmaktadır? Mevcut müşteri portföyü ile satışları artırmak için ürün çeşitliliğini artırmak, bir diğeri ise müşterilerimize tanınacak ekstra avantajlarla, müşteriye daha cazip alım imkanları sunmaktır. Bu kriz gösterdi ki satışlardaki daralmanın

SECO’ya göre kaçak işçiliğe karşı yapılan bu hareket mevcut ekonomik durum yüzünden olumsuz bir etki içine girebilir. SECO şu anda kampanyanın devamının getirilmesinin ve olumlu verilerin ne şekilde sabitleneceğinin ve genişletilebileceğinin yollarını araştırıyor. Daha doğrusu kampanyanın bir sene uzatılma ihtimali var mı diye araştırılıyor? Kasım 2007 yılında başlatılan kampanyada afişler ve ilanlar kullanıldı ve aynı zamanda bir online platformu kuruldu. 1107

Deutsche Zusammenfassung

asıl sebebi; ekonomik değil, psikolojiktir. İşlerini kaybetme korkusu ve maddi durumlarındaki değişiklik korkusu insanları alışverişten uzak tutmaktadır. Rüya Halı olarak çeyrek altın kampanyasından sonra taksitli satış kampanyasıyla satışlarımızı artırmayı düşünmekteyiz. Bu kampanya 2010 yılında da devam edecektir. 1145

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Die Kampagne «Keine Schwarzarbeit. Das verdienen alle» des Bundes ist erfolgreich. Laut einer Evaluationsstudie von gfs. bern ist es gelungen, den emotionalen Umgang mit Schwarzarbeit zu verändern, das Wissen darüber zu verbessern und die Meinungen zu beeinflussen. So habe sowohl bei den Einwohnerinnen und Einwohnern als auch bei den Arbeitgebenden die Einsicht zugenommen, dass Schwarzarbeit den Arbeitnehmenden schade, die Sozialversicherungen schwäche, Wettbewerbsnachteile mit sich bringe und ein schwerwiegendes Vergehen sei. Seco prüft wie der Erfolg der Kampagne weiter gefestigt und ausgebaut werden könnte. Geprüft wird etwa die Verlängerung der Kampagne um ein Jahr. Die Kampagne wurde im November 2007 gestartet und beinhaltet unter anderem Plakate, Inserate und eine Online-Plattform.


9

İSVİÇRE HABERLERİ

Sağlıklı Bir Yaşam İçin Artık Daha Az Tuz ve Şeker Büyük gıda toptancıları halk sağlığına katkıda bulunmak istiyor. Büyük gıda toptancıları Coop ve Migros, ürün çeşitleriyle halkın sağlığına daha çok katkıda bulunmak istiyor. Bu iki şirket, devletin ‘’Actionsante’’, ‘’Sağlıklı gıda, sağlıklı yaşam’’ kampanyası çerçevesinde ürünlerindeki tuz ve şeker oranını azaltmak, kalp hastalıkları ve diyabet hastalığına karşı açılan savaşı desteklemek istiyorlar.

Büyük gıda toptancıları Migros ve Coop, halkın sağlığına destekte bulunmak istiyorlar. Sağlık Bakanlığı (BAG), Coop firmasının taze ekmek ve patates içerikli garnitürlerindeki tuz oranını azaltacağını bildirdi. Aynı zamanda hazır yemeklerdeki, hazır salatalardaki sosların yağ oranını azaltacaklarını söyledi. Son olarak Coop firması meyveli yoğurtlardaki şeker oranını azaltmayı planladığını belirtmişti. Bunların yanı sıra Migros firması da yıl sonuna kadar ekmek çeşitlerindeki tuz oranını azaltacağını belirtmiş oldu.

Deutsche Zusammenfassung Die Grossverteiler Coop und Migros wollen mit ihren Sortimenten vermehrt zur Volksgesundheit beitragen. Die Konzerne haben sich im Rahmen der «actionsante» des Bundes verpflichtet, den Salz- und Zuckergehalt in ihren Produkten zu reduzieren und so den Kampf gegen Herzkreislaufkrankheiten und Diabetes zu unterstützen. Die beiden Konzerne entsprechen damit der «Salzstrategie» im Nationalen Programm Ernährung und Bewegung (NPEB 2008 - 2012). Das BAG

Her iki şirket bu tuz stratejisiyle (NPEB 2008 - 2012) Ulusal Beslenme ve Hareket Programına uyum sağlamış oluyorlar. BAG yüksek bir tuz tüketiminde insanların kalp ve kan dolaşım sistemindeki kan basıncının yükseldiğini hatırlatıyor ve WHO’nun tavsiye ettiği günlük 5 gram tuz tüketimine dikkat çekiyor. İsviçre’de insanların günde yaklaşık 10 gram tuz tüketimi ile ortalamanın oldukça üzerine çıktıkları açıklandı. BAG, bulaşıcı hastalıklara karşı yapılan savaşta ekonominin

weist darauf hin, dass die Wirtschaft eine Schlüsselrolle im Kampf gegen die nicht übertragbaren Krankheiten spielt und mit freiwilligen Aktionen zu einem aktiveren Lebensstil und ausgewogener Ernährung beitragen kann. Denn wie in den meisten europäischen Ländern stünden auch in der Schweiz fünf der sieben wichtigsten Risikofaktoren mit Ernährung in Verbindung. Die «actionsanté» wird vom Wirtschaftsdachverband economiesuisse wie auch von der Konferenz der Kantonalen Gesundheitsdirektorinnen und -direktoren (GDK) unterstützt.

önemli bir kilit noktası olduğuna ve aynı zamanda gönüllü faaliyetlerle daha aktif bir yaşam tarzı ve dengeli bir beslenme alışkanlığı oluşacağına dikkat çekti. Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi İsviçre’de de toplam yedi riskli hastalığın beşinin beslenmeyle alakalı olduğu söylendi. Bu risk faktörleri: Yüksek tansiyon, kandaki yüksek kolesterol değerleri, aşırı kilo, düşük oranda meyve ve sebze tüketimi ve hareketsizlik.

Örneğin; aşırı kilo ve Adipositas hastalıklarına harcanan sağlık masraflarının 2001 yılındaki 2,7 milyar frank’a, 2006 yılında 5,7 milyar frank’a çıktığı açıklandı. “Actionsanté” programı Economiesuisse Ekonomi Derneği ve Kantonal Sağlık Müdürleri Konferansı (GDK) tarafından destekleniyor. 1103

İsviçre, Çocuk Askerlere Silah Gönderiyor mu? Sonntag gazetesine Bakanlar Kurulunun gizli bir dökümanı iletildi. Yalanlanmasına rağmen bu dökümanda İsviçre devletinin çocuk askerleri yetiştiren ülkelere silah sattığı belirtilmiş. Sonntag gazetesine iletilen Meclisin bu gizli dokümanında, 2009 yılı için Hükümet tarafından onaylanan silah ihracat listesinin detayları görülmektedir. İlk kez hangi tip silahların hangi İsviçreli silah şirketleri tarafından nereye gönderildiği kamuya böylece açıklanılmış oldu. İnanılması güç bir skandal; İsviçre’nin durumun yetkililerce yalanlamasına rağmen bu dökümanlarla, çocukları savaşta asker olarak kullanan ülkelere silah ihracatı yaptığı tespit edilmiştir. Silah çeşitleri 824.000 frank değerindeki tip MP9 PDW Kaliber 9 milimetre 400 adet makineli silahın yanı sıra 910.000 frank değerinde tip SG 553 Kaliber 5,56 milimetre taaruz tüfekleri Hindistan’ın Jharkhand bölgesindeki polis güçlerine verildi. 25 Mart 2009’daki Bakanlar Kurulu otrumunda verilen bu silah ithalatı izninin yanı sıra, Chhattisgarh devletinin polis güçlerine tip MP9 PDW 10 adet makineli silah verilmesine de yeşil ışık yakıldı. Bu silahların üreticisinin Thunlu şirket Brügger & Thomet AG olduğu tespit edildi. Bu sevkiyatın değeri ise 20.000 frank’tır. Maocu İsyancılar Hindistanlı Federal Devlet Chhattisgarh’da Hindu-ulusçu hükümet yıllardır Maocu isyankârlarla savaşıyor. 4 Eylül 2008 yılında yayınlanan 58 sayfalık «Human Rights Watch» uluslararası insan hakları yazısında, burada hem devletin polis teşkilatı ta-

rafından hem de isyankarlar tarafından on sekiz yaş altı çocukların silahlı operasyonlara katılmaları için eğitim verdikleri yazıyor. Meclisin onayı ile İsviçre’den silah alan polisler, çocukları «Special Police Officers» yani ‘’Özel polis memurları’’ olarak operasyonlara alıyorlar. Çocuklar cephelerde savaşıyorlar. Çocuk askerlere rağmen Seco yasaklanacak bir sebep görmüyor ! Sonntag gazetesinin araştırmaları ile yüz yüze gelen Ekonomi Müsteşarlığı, SECO savaş bölgelerine giden silah ihraç iznini onayladı. Seco’nun ihracat kontrolünden sorumlu Recherchen bestätigt das Staatssekretariat für Deutsche Zusammenfassung Simon Plüss: “BakanWirtschaft Seco die Exporterlaubnis von Kriegslar Kurulu, Hindistan’ın Ein vertrauliches Dokument des Bundesrats, das material in das Krisengebiet. Das Thema Kinyarı federal ülkesi olan der Zeitung «Sonntag» vorliegt, listet im Deta- dersoldaten müsse bei der Prüfung von WaffeChhattisgarh’a silah ihil auf, welche Rüstungsexporte der Bundesrat nexportgesuchen zwar «berücksichtigt» werden, raç onayını verdi.’’ diye für 2009 bewilligt hat. Erstmals ist damit detail- entscheidendes Kriterium für Bewilligungen sei bir açıklama yaptı. Siliert ersichtlich, welche Waffentypen von welc- aber, «ob im Bestimmungsland die Menschenlah ihracatı yapılmadan hen Schweizer Rüstungsfirmen wohin geliefert reche systematisch und schwerwiegend verletzt önce tabii ki çocuk aswerden. Das Dokument belegt, dass die Schwe- werden.» Dies ist in Chhattisgarh trotz den Bekerlerin görevlendirilmeiz trotz anderslautenden Beteuerungen Kriegs- richten über Kinder als Soldaten nicht der Fall: si konusu kontrol edilimaterialexporte in Gebiete bewilligt, in denen «Nach unserer Beurteilung liegen keine Gründe yor; fakat ihracat yapıKindersoldaten in bewaffneten Konflikten einge- vor, die eine Ausfuhr verbieten würden.» lacak ülkede ağır ve sissetzt werden. Konfrontiert mit den «Sonntag»tematik bir şekilde insan haklarının zedelenChhattisgarh‘da çocukların asker olarak zim değerlendirmelerimize göre silahlamediğine ilişkin kontrollar ihracat kararının alınması için büyük kullanılmaları hakkındaki rapor, Seco için rın satılmasında yasaklanacak bir sebep önem taşıyor denildi. Bu demek oluyor ki çok fazla önem taşımıyor. Son olarak: “Bi- yok.’’ dedi. 1102 PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


Tatildeymis gibi alıs¸ veris¸ imkanı. Denner hindi burgeri

Truta salata salamı 500 gr.

2 x 100 gr.

2.25

3.95

Podravka dana ¸corbası s¸ehriyeli, 4 x 62 gr.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

3.95 Vegeta baharat karımı 500 gr.

4.35 Göral kavrulmus¸ kabak ¸cekirdeg˘i 400 gr.

3.95

Tüm ürünler Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklar tükeninceye kadar. www.denner.ch

Kore strudel hamuru 500 gr.

2.65 Bambi Lane bisküvi çekilmis¸ , 300 gr.

2.45

Kampanya fiyatı

˙I svic¸ re’nin Discount Marketi


11

İSVİÇRE HABERLERİ

Kızların Alkol Tüketimi Arttı Gençler arasındaki alkol tüketimi endişe verici boyutlarda yükseliyor. Kısa adı SFA olan alkol ve diğer uyuşturucu madde problemleri uzmanlık kurumundan açıklanan bilgilere göre günde en az altı genç aşırı alkol aldığı için hastanelik oluyor. Basın manşetlerinden düşen bir konu haline gelmiş olsa da bu konu hala bir problem. Gençlerin alkol tüketimini son zamanlarda yine artışa geçti. Alkol ve diğer uyuşturucu madde problemleri ile ilgilenen uzman mercilerin araştırmasında, İsviçre’de her gün ortalama altı gencin aşırı alkol yüzünden hastaneye getirildiği ortaya çıktı. Yüzde 60’ı genç erkekler SFA 2006/2007 yılında yapılan bir araştırmayı açıkladı; bu araştırmaya göre yıl bazında 2100 genç ve 10–23 yaş arasında kişiler aşırı alkol tükettikleri için hastaneye sevk edilmişti. Bu sayının %60’ını ise reşit olmayan erkek çocuklar ve reşit olan gençler oluşturuyordu. Alkol zehirlenmesi veya yüksek dozdaı uyuşturucu kullanımı yüzünden hastaneye sevk edilenlerin büyük çoğunluğunu erkekler oluştursa da SFA, genç kadınlara ve kızlara dikkat çekiyor: Çünkü 2005 ve 2007 yılları arasında kadınların ve genç kızların alkol vakalarında %35’lik bir artış görüldüğü ve erkeklerde ancak %6 oranında bir artış yaşandığı tespit edildi. Genel anlamda bakılırsa son üç yılda aşırı alkol tüketiminden hastaneye sevk edilen

vakaların %16 oranında arttığı açıklandı. Aynı zamanda alkol sorunu yaşanan kızların yaşlarının erkeklere göre daha küçük olduğu belirlendi. Yani araştırmalara göre alkol zehirlenmesi geçiren kızların yaşlarının en çok 14 ve 15 yaş arasında olduğu söylenebilir. Genç erkeklerdeki yaş oranı ise 18 ve 19 yaş olarak tespit edilmişti. Bağımlılık, 14 yaştan itibaren başlıyor Kızlar ve kadınlardaki alkol bağımlılığında da %20 oranında bir artış görüldüğü ve genç erkeklerde bu artışın ancak %16 oranında olduğu açıklandı. 2006/2007 yıllarında yapılan araştırmada belirlenen alkol bağımlılık vakası her yıl başına 540 kez görülmüştü. Alkol bağımlılığına yakalanan gençlerin başlangıç yaşı 14. SFA bağımlılık tedavilerin haftalarca sürebileceğine dikkat çekerken bir kerelik aşırı sarhoşluk durumlarının kısa süreli hastane tedavileriyle giderildiğini belirtti. SFA’nın açıkladığı kayıtlı rakamların dışında, gençlerin alkol kullanımının gerçekte daha fazla olduğu tahmin ediliyor; çünkü araştırmayla ilgilenen kişiler sadece hastaneye getirilen kişilerin sayısını baz aldılar. Polis tarafından evlerine teslim edilen ve hastane dışındaki doktorlar tarafından tedavi altına alınan gençlerin sayısı bu araştırmada göz önüne alınmadı. Ölümle sonuçlanan durumlar da var

Bu konuyla ilgilenen danışma bürosunun sorumluları gençlere alkol satışı yasağının kesinlikle gevşetilmeden devam etmesini istiyor. Büro genç insanların alkol alkol tüketiminin önemsiz bir durum olmadığını belirtti. SFA’ya göre çoğu genç olan, aiırı alkol kullanan bu bağımlılar alkolün ne derece kötü olduğunun farkında bile değiller: Aşırı alkol tüketimi hafıza kaybına, baş ağrısına veya aşırı mide bulanmasına neden oluyor. Alkolün yarattığı olumsuz sonuçların arasında okulda başarısızlığa neden olmas, kazalar, yaralanmalar, şiddet, agresif davranışlar ispatlanan bulgular arasında yer alıyor. Ve birçok genç alkol zehirlenmesinin ölüme kadar gittiğinin farkında değil. 1098

Deutsche Zusammenfassung Der Alkoholmissbrauch unter Jugendlichen hat in jüngster Zeit wieder zugenommen. Gemäss einer Erhebung der Fachstelle für Alkohol- und andere Drogenprobleme (SFA) werden pro Tag in der Schweiz durchschnittlich sechs Jugendliche wegen übermässigen Alkoholkonsums in ein Spital eingeliefert. Die SFA hat Zahlen aufgrund einer Erhebung aus den Jahren 2006/2007 vorgelegt. Demnach landeten pro Jahr insgesamt 2100 Jugendliche und junge Erwachsene zwischen 10 und 23 Jahren auf einer Notfallstation, weil sie zu viel Alkohol getrunken hatten. In 60 Prozent der Fälle handelte es sich um Knaben und junge Männer. Zwischen 2005 und 2007 nahm bei Mädchen und Frauen die Zahl der registrierten Fälle um 35 Prozent zu, bei den Knaben und jungen Männern betrug die Steigerung 6 Prozent. Insgesamt stieg die Fallzahl innert den drei Jahren um 16 Prozent. Die Verantwortlichen der Beratungsstelle fordern, das Verkaufsverbot von Alkoholika an Jugendliche rigoros durchzusetzen. Viele Jugendliche sind sich nach Ansicht der SFA nicht über die Folgen des Missbrauchs im Klaren. Übermässiger Alkoholkonsum führt zu Gedächtnislücken, Kopfschmerzen oder starker Übelkeit. Nachgewiesene Folgen sind auch abnehmende Schulleistungen, Unfälle, Verletzungen, Gewalt und aggressives Verhalten. Und vielen ist nicht bewusst, dass eine Alkoholvergiftung auch tödlich sein kann.

Leuenberger, Türkiye ile Anlaşmayı İmzaladı İsviçre ve Türkiye enerji sorunları konusundaki ortak çalışmalarını derinleştirmek istiyorlar. Enerji Bakanı Moritz Leuenberger ve Türk meslektaşı Taner Yıldız İstanbul’da buna yönelik anlaşmayı imzaladılar. Çevre, Trafik, Enerji ve İletişim Federal Bakanlığı UVEK’in açık-

ladığı bildiride, her iki ülke de yenilenen enerji, enerji etkinliği ve Türkiye’deki elektirik ağları üzerinde birlikte çalışmalar yapmak istediklerini söylediler. Aynı zamanda “Memorandum of Understanding” adı altındaki anlaşmada, doğal gaz taşıması da konu alındı. Türkiye, merkezi Asya ve İran’dan getirilen gaz taşıması için önemli bir ülke ve buna bağlı olarak Rusya kontrolü altında-

Deutsche Zusammenfassung Die Schweiz und die Türkei wollen ihre Zusammenarbeit bei Energiefragen vertiefen. Energieminister Moritz Leuenberger und sein türkischer Amtskollege Taner Yildiz unterzeichneten in Istanbul ein entsprechendes Abkommen. Wie das Eidgenössische Departement für Umwelt, Verkehr, Energie und Kommunikation (UVEK) mit-

ki doğal gaz konusunda önem taşıyan bir alternatif olabileceğini söyledi.Anlaşma, İsviçre-Türkiye Ekonomi Forumu ve İstanbul’daki uluslararası yenilenebilen Enerji Fuarı’nda imzalandı. Leuenberger aynı zamanda Marmaray Demiryolu Tüneli’nin inşaat alanını da ziyaret etti. Bu inşaatın Asya ve Avrupa yakasını birleştirecek bir proje olduğu belirtildi. 1099

teilte, wollen die beiden Länder bei den erneuerbaren Energien, den Gas-Transit, der Energieeffizienz sowie beim Aufbau eines Stromnetzes in der Türkei zusammenarbeiten Die Unterzeichnung erfolgte am Rande des SchweizerischTürkischen Wirtschaftsforums und der internationalen Messe für erneuerbare Energien in der Bosporus-Metropole Istanbul.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

+ +


13

İSVİÇRE HABERLERİ

12 Dakikada Zürich-Bern Hayalinin Sonu mu?

Yoğun Trafik Saatleri Cepleri Yakacak

On iki dakika içerisinde Bern’den Zürich’e gitmek Swissmetro’nun hayaliydi. Fakat bu proje, Anonim Şirketin verdiği bilgilere göre şu anki mevcut şartlarda maalesef gerçekleşemeyecek. Pro Swissmetro Birliği ise hızlı tren rüyasının gerçekleşeceğine hala inanıyor.

İsviçre’nin 135 milyar tutarındaki trafik altyapısının finanse edilebilmesi için yeni bir finans modeli masaya yatırıldı. Bu model sayesinde özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde yolda olan araç sürücüleri veya tren yolcuları daha fazla para ödeyecekler.

Swissmetro Anonim Şirketi basına yaptığı açıklamada şirketin tasfiye edileceğini ve ETH Lausanne Projenin haklarınınn geri verileceği bildirdi. Swissmetro, yayınladığı bilginin devamında İsviçre’nin merkezi yerlerini yüksek hızla birbirine bağlayacak ve yeraltından geçecek olan toplu taşıt sistemine şimdiye kadar yaklaşık on bir milyon frank yatırım yapıldığını da belirtti. Bu yatırımın yaklaşık yarısı da devlet tarafından karşılanmıştı.

demir yolunun kapasite eksikliğinin bir nebze olsun ortadan kaldırılacağı söyleniyor. Pro Swissmetro bu projesini son yıllarda başarıyla tanıttı ve mühendisler vasıtasıyla denemişti. Bir sonraki adım ‘’Hagerbach Swissmetro Pilot Denemesi’nin” deneme ve uygulama projesini gerçekleştirmekti. Bu denemede birebir ölçekli bir araçla kısa mesafeli bir Swissmetro Tüneli yapılacağı söylendi.

30 yıllık eski bir fikir Yaklaşık otuz sene önce ortaya atılan Swissmetro konsepti mıknatıslı zemine değmeyen bir tren düşüncesi içeriyor. Bu tren yeraltında yerleştirilecek küçük çaplı bir tünelin içerisinde saatte 400 km’den fazla bir hızla seyir ederek, Bern ve Zürich arasındaki seyahat süresini yaklaşık 12 dakikaya düşürecekti. 1096

Geleck 20 yıl içerisindeki cadde ve demiryollarının bakımı ve yenilenmeleri için yaklaşık 135 milyar frank gerekiyor. Trafik ve ulaşımdan sorumlu Bakan Moritz Leuenberger’e göre şu andaki finans kaynakları ile bu masrafların karşılanması mümkün değil. Bu nedenle yeni kaynaklara ihtiyaç var. Ulaştırma ve Trafik Bakanı Luenberger, gelecekteki ulusal trafik altyapısı ağı ile ilgili açıklamalarını yaptığı basın toplantısında amacın yeni bir vergi getirmek olmadığını söyledi. Bundaki amacın daha çok şimdiye kadarki kaynaklara katkı sağlanması ve trafikten elde edilen gelirin trafik altyapısına dağıtılması olduğunu belirtti.

Lausanne - Cenevre arasındaki yol için izin dilekçesi 1997 yılında Ulaşım Bakanlığı’na verilmişti ve Eyalet Temsilciler Meclisinin isteği üzerine Basel-Zürich hatının havalimanı ile bağlantılı yapılabilirliği değerlendirmeye alınmıştı. Parlamentonun Ulaşım Komisyonu, projeye gayet olumlu baktığını ve birçok Parlamento girişiminin partililer dikkate almadan desteklendiğini söyledi.

Otomobi sürücüleri ve tren yolcuları, çok sık kullanılan caddeler ve tren hatlarına az kullanılanlardan hissedilir oranda daha fazla para ödeyecekler. Ayrıca trafiğin yoğun olduğu saatlerde yolda olanlar daha fazla yol parası verecekler. Leuenberger, her saatte ve hemen hemen her yolucukta çok farklı tarifelerin uygulandığı Fransa modelinin örnek alınmayacağını belirtti. Yeni sistemin, masrafları daha çok kapatacak bir amaç güttüğünü belirtti.

Tasfiye isteniyor Swissmetro AG’nin yoğun çalışmalarına rağmen sonradan siyasi ve ekonomik seviyede gerekli destekleri almayı başaramadılar. Sonuç itibari ile Yönetim Kurulu yaptığı incelemelerden sonra projenin şu anki İsviçre şartlarında gerçekleştirilemeyeceği sonucuna vardı. 1992 yılında kurulan Swissmetro AG’nin Yönetim Kurulu, 20 Kasımda yapılacak yüksek genel kurul toplantısında şirketin tasfiyesini istiyor. Aynı zamanda proje yönetimi ve projenin her türlü hakları tekrardan ETH Lausanne’a ( EPFL) geri verilecek; çünkü şimdiye kadar yapılan tüm araştırma ve gelişme çalışmalarında teknik bilgiye sahip oldukları ortaya çıktı. Swissmetro AG bu konuda EPFL ile gerekli çalışmaların yapıldığını da belirtti. Hala şansları olabilir mi? Pro Swissmetro Birliğinin yönetimi ise durumu çok farklı değerlendirdi. Şu an Swissmetro projesinin gerçekleştirilmesi için fırsatlar olduğunu düşünüyorlar; çünkü bugün bile yük ve insan taşıma alanındaki demir yolları ağlarındak kapasitesinin neredeyse dolduğu düşüncesini savunuyorlar. Fazla derine inmeden yerleştirilecek olan tünel boruları içerisinde yer alacak raylara değmeden mıknatıslı sistem projesiyle

İsviçre’de trafik altyapısının finansmanını sağlayabilmek için yeni bir model uygulanacak; trafiğin yoğun olduğu saatlerde trafikte olan tren ve özel araç yolcuları daha fazla yol parası ödeyecekler.

Deutsche Zusammenfassung In zwölf Minuten von Bern nach Zürich - das war der Traum von Swissmetro. Das Projekt lässt sich gemäss Aktiengesellschaft angeblich in absehbarer Zeit leider nicht realisieren. Dagegen hält der Verein Pro Swissmetro, der weiterhin an den Traum der Speedbahn glaubt. In das geplante unterirdisch verkehrende Transportsystem, das die Zentren der Schweiz mit hohen Geschwindigkeiten verbinden sollte, wurden bisher rund elf Millionen Franken investiert, wie die Swissmetro AG schreibt. Davon stammten knapp die Hälfte aus Mitteln des Bundes. Der Verwaltungsrat der 1992 gegründeten Swissmetro AG beantragt deshalb der ausserordentlichen Generalversammlung vom kommenden 20. November die Liquidation der Gesellschaft. Gleichzeitig sollen die Projektführung und sämtliche Rechte am Projekt wieder an die ETH Lausanne (EPFL) zurückgehen. Völlig anders schätzt der Vorstand des Vereins pro Swissmetro die Lage ein. Mittelfristig bestünden gute Chancen für eine Realisierung des Projekts Swissmetro. Denn bereits heute stosse der Personen- und Güterverkehr auf dem bestehenden Schienennetz an die Kapazitätsgrenzen. Das auf Tunnelröhren in geringer Tiefe und von kleinem Querschnitt mit berührungsfreier Magnetschwebetechnik basierende Projekt trage dazu bei, die Kapazitätsengpässe der Bahn auf nachhaltige Weise abzubauen.

Uzmanlara göre sabah 7 - 9 arasındaki tren bileti fiyatlarının %20 oranında pahalılaşması mümkün. Diğer taraftan insanları tren yolculuğundan tamamen ürkütmeden, hedeflerine bazen yaya olarak gitmelerinin amaçlandığını ekledi. Talepler artıyor Leuenberger, bu yeni uygulamaya, trafik ağına olan talebin gitgide artması nedeniyle zorunlu kalındığını iddia ediyor. Uzmanlar önümüzdeki yıllarda nüfus ve ekonomik artış beklentileri içerisinde bulunduklarını ve 2030 yılında kara yollarında %20 oranında ve demir yollarında %45 oranında bir yolcu artışının yaşanacağını belirttiler. Bugün bile yeterli bir trafik ağının olmadığını belirten yetkili merciler, yenilemeler için finansman sorunu yaşadıkları konusunda uyarı verdiler. 2010 ve 2030 yılları arasında

Deutsche Zusammenfassung In der Schweiz kommt ein neues Modell zur Finanzierung der Verkehrsinfrastruktur auf den Tisch. Wer in Stosszeiten unterwegs ist, soll mehr zahlen. Betroffen sind Autofahrer sowie Zugreisende. Mit den heutigen Finanzierungsquellen ist das laut Bundesrat Moritz Leuenberger die Kosten für den Ausbau und Unterhalt von Strasse und Schiene in der Schweiz von 135 Milliarden Franken nicht zu bezahlen, deswegen fordert er neue Instrumente. kara ve demir yolları için harcanacak 126 -135 milyar frank arasındaki masraf meblağının yarısının yol altyapı çalışmaları için kullanılacağı söyleniyor. Leuenberger, bu strateji raporunu 2010 yılının başında Meclise onaylatmak istiyor. Altyapı çalışmalarının sadece trafikle sınırlı olmadığı, ayrıca elektirik, doğal gaz ve telekomünikasyon ağlarının yüksek kalitede yeniden yapılandırılacağı belirtildi. Leuenberger bu yüzden gerekli tüm yatırımlarının düzenlenmesini istediğini belirtti. Bu şekilde altyapı eksikliğini kapatmayı amaçladıklarını ifade etti. VCS git gelcilere sahip çıkıyor VCS Sözcüsü Gerhard Tubandt’ın yaptığı açıklamada, ÖV – yolucularının yani işyeri, ikamet ettiği şehirden farklı bir şehirde olan kişilerin tarife ücretinde bir artış yapılmamasını talep ediyor. Çünkü bu insanların yoğun trafik saatleri dışında seyahat etmeleri konusunda şansları yok. TCS Başkanı Niklaus Lundsgaard-Hansen ise 2030 yılına kadar planlanan bu altyapı projesinin gerçekleşemeyeceğini düşünüyor, çünkü bu sistemin oldukça zor ve problemli bir teknik yapıya sahip olduğunu düşünüyor., Economisuisse ise gelecek mart ayına kadar kendileri de bir altyapı politikası geliştirerek kendi planlarını sunacaklar. 1095

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


14

İSVİÇRE HABERLERİ

Domuz Gribi, isviçre’den İlk Kurbanını Aldı! İsviçreliler, domuz gribinden ölen dört buçuk aylık bebeğin yasını tutuyor.

Babasının kollarında son nefesini veren Basel-Landli erkek bebek; dudak,çene ve damak yarığıyla doğmuş ve ayrıca kalbi de doğuştan kusurlu olduğu belirtildi. 4,5 aylık bebeğin ölümünden sonra Devlet Sağlık Memurluğu (BAG) şefi Thomas Zeltner, bir gazetecinin sorusu üzerine altı aydan küçük bebeklere bağışıklık sistemlerinin yeteri kadar güçlü olmaması nedeniyle aşı yapılamayacağını söyledi. Yine Zeltner’in ifadesine göre dünya genelinde 6250 kişiyi öldüren do-

muz gribi salgını İsviçre’de oldukça yavaş ilerliyor,dedi. Domuz gribinden ölen bebekten, bebeklerin salgından korunmasi için alınacak önlemlerden ve davranışlardan bahsetti. Biz de sizler için konuyu daha detaylı araştırdık ve yetkili kurumlarla görüştük.

Bebeklere altı aydan önce aşı yapılması mümkün değildir. Altı ayını doldurmuş çocuklara Focetria aşısı yapılıyor. Pandemrixli aşı ise genç yetişkinlere (18 yaşını aşmış genç insanlar) uygulanıyor. 3 yaşından itibaren çocuklara üçüncü aşı olan Celtura yapılıyor. Altı aydan küçük çocuklar için ise Avrupa Birliği ülkelerinde Bebeğimizi domuz gribinden ve İsviçre’de aşı denasıl koruyabiliriz? nemesi yapılmadığı gibi izin de verilmedi. BAG’in ilk ve en önemli tavsiyesi, beÇünkü bebekler rabeğin bakımından sorumlu kişilerin ve himde almış oldukları ebeveynlerinin mutlaka aşılanmalarıyantikorları hala taşıdı. Zeltner altı aydan küçük bebekleri maktadırlar; eğer bir olan anne ve babalara bebeklerini biraz bebek aşılanırsa bu izole etmelerini, çocuk bakım yerlerine antikorlar yapılan aşıgöndermemelerini önerdi. Ev Doktorlaya hemen karşı dururı Derneği Başkanı Margot Enz, çocukyorlar. la yakın temasta bulunan kişilerin kendilerinde grip belirtileri hissettikleri anda çocuktan uzaklaşmaları gerektiğini söyledi ve sık sık el yıkanmasının gerekliliğini hatırlattı.

Ölen Basel-Landli bebeğin doğuştan sağlık kusurlarının olduğu belirtildi. Bu nedenle de bağışıklık sisteminin özellikle çok dayanıksız olduğundan söz edildi. Ne var ki her yeni doğanın bağışıklık sistemi, ilk altı ay gelişme döneminde olacağından BAG, şu anda hamile olan tüm anne adaylarına aşı olmalarını öneriyor. Doktor Enz, ‘’Önümüzdeki kış doğum yapacak anne adayları aşı olarak çocuklarına salgın zamanlarında büyük ölçüde koruma sağlayacaktır.“ dedi.

Doktor Margot Enz’in tavsiyelerine göre; bebeklerin çok iyi gözlemlenmeleri gerektiğini söyledi. “Mesela; yeterli içecek alıyor mu, ya da yorgun mu görünüyor? Bu belirtileri gösteren çocuklara çok dikkat edilmeli, sık ölçülmesi gereken ateşi 39 civarına çıkarsa derhal doktora ya da hastaneye götürülmelidir.” dedi.

Domuz gribinin kurban aldığı 4,5 aylık bebek zaten doğuştan şanssızdı. Sakat ve hasta olarak dünyaya gelen bebeğin kısacık yaşamı çok çetin geçti; dudak, çene ve damak yarığından dolayı insana yaşam veren havayı küçücük ciğerlerine doyasıya çekebilmek, yutkunmak bir işkenceydi.Tek gıdası olan incecik anne sütünü bile yutamıyordu. Annesinin koynunda, şefkatli kolları arasında,Tanrı’nın onun için verdiği ilk gıdasını yani sütünü sağlıklı bebekler gibi kana kana içemedi. Şanssız bebeğin derdi bu kadar da değildi, kalbindeki rahatsızlık nedeniyle bağışıklık sistemi diğer bebeklere göre çok daha zayıftı. Kısacık yaşamında sık sık infeksiyon hastalıkları kapmış ve sürekli doktor gözetimi altına alınmıştı. Ölümünden iki gün önce sürekli hasta olan bebekte bir iyileşme görülmüş, çevresindekileri sevince ve umuda boğmuştu. Nihayet iştahla sütünü içmeye başlamış; yaşama belirtileri göstermişti. Ama ertesi gün yine bir infeksiyon kapmış, ateşi yükselmişti. Talihsiz bebeğin üzüntülü ebeveynleri telaşla doktora koştu. Doktor bir antibiyotik yazdı; fakat bebek iyileşemedi... Babasının kolları arasındayken, zorlukla alıp verdiği nefesleri giderek azaldı ve nihayet durdu. Sağlık memuru olan dedesi, tekrar nefes alma-

sını sağlamak için ilk yardım denemesi yaptı. Çağrılan cankurtaran ekibi de dedenin bıraktığı yerden devam etti.… Bruderholz Hastanesi’nin şok odasına getirildiğinde artık çok geç kalınmıştı… Yine de 20 dakika kadar, yeni başlamış bu yaşamın devam etmesi için çaba gösterildi… Ama ‘’Neden geldi ve hemencecik neden gitti ?’’ diye sormadan edemedigimiz bir çabuklukla henüz adını bile bilemediğimiz bebek dünyadan göçmüştü.

Bebeği büyük bir çabayla yaşama döndürmeye çalışan doktorlardan birisi, bebeğin ağız ve boğaz yapısındaki sakatlık nedeniyle boğazında biriken balgamın onu boğmuş olduğunu söyledi. Viral ciğer iltihabının teşhisi çok zor olduğundan, ilk müdahaleyi yapan çocuk doktoru antibiyotik vererek en doğrusunu yapmış-

tı; çünkü infeksiyounun nereden geldiği bilinmemekteydi. Doktorların ifadesine göre, bebek daha erken getirilmiş olsa bile tedavi olanaklarının çok kısıtlı olduğundan ve ona Tamiflu ile dahi yardımcı olunamayacağından bahsetti. Domuz gribi virüsünün neden olduğu ciğer iltihabı nedeniyle ölen bebeğin ailesine başsağlığı dileyen Sağlık Bakanı Didier Burkhalter, aşı kampanyasının hızlandırılması için yetkili kurumlara uyarıda bulundu. Çok yakında iki milyon aşının hazır olacağını belirten Sağlık Bakanı,bundan böyle mümkün olursa sadece riziko gruplarının değil, isteyen herkesin aşılanması çağrısında bulundu.”Bazı kantonların, halkı aşılamaya başladığını, bazı kantonların ise hiçbir harekette bulunmadığını” söyledi. 1119

H1N1-Virüsü Hızla Yayılıyor Birçok ülkede domuz gribi hastalarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Sadece Almanya’da binlerce hasta tespit edildi. Aynı zamanda İsviçre’de bir hafta içinde virüse yeni yakalananların sayısı ikiye katlanmış durumdadır. Şu an Ukrayna’da yaşanan bu durum, insanın aklına Avrupa’daki domuz gribi vakasının hala muallâkta olduğunu gösteriyor. Rusyalı acente Ria Nowosti’nin verdiği bilgiye göre, 255.000 grip hastasının sadece 22’sinde H1N1 virüsü olduğu tespit edilirken, yine de sokakta dolaşan bir çok insanın maske taktığı, okulların ve sinemaların kapatıldığı ve konserlerin iptal edildiği bilgisi verildi.

İsviçre, henüz bu senaryodan oldukça uzak görünüyor. Şimdiye kadar 1440 kişide domuz gribi vakası onaylandı. Sağlık Bakanlığının temmuz ve ağustos aylarından sonra uç değerleri açıklamasından sonraki haftalarda daha az kişinin virüse yakalandığı tespit edildi. 27 ülkenin 17’sinde virüsün sürekli yayıldığı belirlendi Bu virüsün Avrupa’nın bir çok yerinde büyük bir hızla yayılmasından sonra İsviçre’nin de grip dalgasına yakalanmasının an meselesi olduğu görünüyor. Avrupa Salgın Hastalıklar Kontrol makamı, 27 Avrupa ülkesi arasında 17 ülkede H1N1 virüsünün gitgide yayıldığını açıkladı. Şimdiye kadar Avrupa çapında 320’nin üzerinde kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti. İsviçre’de kısa süre önce bir

bebek ve iki kadın olmak üzere henüz üç ölüm vakası yaşanırken, ölen birçok kişinin İngiltere, Fransa ve İspanya’da yaşadıkları belirlendi. Özellikle İsviçre’nin komşu ülkelerinde domuz gribinin sürekli yayıldığı gözleniyor. Almanya’da ise ölüm vakalarının sayısında artış beklendiği açıklandı. Robert Koch Enstitüsünün düşüncesine göre, sonbaharda beklenen salgın dalgası başladı; çünkü bir hafta içinde virüse yakalananların sayısının 30.000 kişiye çıkarak neredeyse ikiye katlandığı açıklandı. Enstitü Başkanı Jörg Hacker, dört çocuklu sağlıklı bir annenin grip yüzünden ölmesinin uyarıcı bir durum olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Almanya’da

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

virüse yakalananların daha çok Bayern ve MecklenburgVorpommern eyaletlerinde görüldüğü açıklandı. Avusturya’nın %30’u virüse yakalanmış olabilir Aynı şekilde Avusturya’da da virüs gitgide yayılıyor. Ülkenin Sağlık Bakanlığı bir hafta için-

de toplumun %30’unun bu salgın hastalığa yakalanmış olabileceğini açıkladı. Daha önceleri gribe yakalananların sayısı 2 iken, son haftalarda 10 kişiye kadar çıktı. Bu durum Almanya ve Avusturya’nın aşıyla ilgili çekimser davranışlarında bir değişikliğe neden olacaktır. 1093

Deutsche Zusammenfassung In vielen Ländern steigt die Zahl der Schweinegrippe-Kranken täglich an: Alleine Deutschland rechnet mit Tausenden Erkrankungen. Und in der Schweiz hat sich binnen einer Woche die Zahl der Neuansteckungen verdoppelt. Nachdem das Bundesamt für Gesundheit im Juli und August Spitzenwerte verzeichnete, steckten sich danach während einiger Wochen weniger Personen an. In der vorletzten Woche gab es allerdings wieder doppelt so viele Neuansteckungen wie in der Vorwoche. Ob dieser Trend anhält, kann das Bundesamt zurzeit nicht sagen. Die Europäische Seuchenkontrollbehörde teilt mit, dass in 17 von 27 EU-Ländern die Aktivität des Virus zunimmt.


Industriestrasse 5 5604 Hendschiken

TZ E RE E II E TM ZEG EGR Merve Dönerproduktion AG güvencesi

Regensdorferstr. 14 8108 Dällikon / Zürich Tel. : Mobile: E-Mail:

044 401 01 77 076 362 06 10 info@safametzgerei.ch

Bütçenize uygun, taze ve güvenli alışverişin adresi

Yarım veya Tam Kuzu 1 kg

12,50 CHF Avrupa ülkelerinden ithal ettiğimiz etler, tamamen islami usullere göre kesilmiş olup İsviçre devleti tarafından ‚Helal‘ tescili verilmiştir.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Tel: 062 891 01 60 / 61 Fax: 062 891 01 62 Web: www.merve.ch E-Mail: info@merve.ch


16

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre’de İşsizlik Yüzde Dörde Çıktı Ekonomik gerileme iş piyasasında gitgide daha derin izler bırakmaya başladı. Ekim 2009’un sonlarında %3,9’luk işsizlik oranı %4’e çıktı. En son 2005 yılının şubat ayında bu seviyelere çıkmıştı. Ekonomi Bakanı Leuthard, 2010 yılında %5’e çıkacak olan işsizlik oranıyla ilgili öngörüyü onayladı. Ekonomi Bakanı Doris Leuthard, ekim ayı işsizlik oranındaki artışın insana rahatsızlık veren düz bir rakama çıktığını, yani %4’e tırmandığını açıkladı. Sezon kapanışı yüzünden özellikle otelcilik sektöründe artış görüldüğünü belirtti. Önümüzdeki kış aylarında ise bu artışın sabitlenmesi bekleniyor; çünkü piyasa dalgalanmasının özellikle inşaat sektöründe olmak üzere sonraki sezonlardan etkilenmesi bekleniyor.

rakamlarında Doğu İsviçre’nin rakamları göze batıyor. Durgunluk buradaki makine endüstrisini de vurdu. Aynı zamanda saat kantonu Neuenburg ve Jura’daki işsizlik oranında da artış görüldü. Leuthard, biraz da olsa rahatlamasına rağmen, ihracat piyasasında da kısa sürede bir rahatlama beklemiyor. Ona göre rahatlama ancak 2010 senesinin sonlarına doğru yaşanacak. Bunun yanı sıra her bölgede farklı oranların yaşanacağının beklendiğini belirtti.

İşsizlikten en çok yabancılar nasibini aldı

Gençler için endişe ediliyor

İşsizlik durumundan özellikle yabancılar ekileniyor. Yalnız ekim ayında bile 3035 yabancı kökenli kişi işsizlik kasalarına müracaat etti (Yaklasık olarak işsizlik kasalarına müracaat edenlerin 3/5’i yabancı pasaportlu) Bu yabancı kişilerden oluşan işsizlik oranı 0,3 artarak, olması gereken ortalamanın %7,6 üzerine çıktı. İşviçreli işsizlerin oluşturduğu grubun işsizlik oranı ise değişmeden aynı şekilde, %2,9’larda kaldı. Büyük bir tereddüt yaşanıyor 2010 yılında tüm eyaletlerin işsizlik oranlarının %5’lere kadar artmasına hazırlıklı olmaları gerektiğini ifade eden Bakan Doris Leuthard, böylelikle Ekonomi Devlet Sekreterliğinin öngörüsünü onaylamış oluyordu.Yine de tereddütlerin büyük olduğu söyleniyor. En büyük artış Doğu İsviçre’de Leuthard’a göre güncel ekim ayı

Leuthard, açıklamasının devamında şu an bile beş kanton %5 işsizlik oranını aştıklarını dile getirdi. Bu kantonlar 400 frank’lık işsizlik parasının 520 frank’a çıkması için talepte bulunabilecekler. Ufak çaplı bir rahatlamaya rağmen gençlerdeki işsizlik sorunu Leuthard’ın canını sıkıyor. Rahatlatıcı durumu staj yerlerinin açılmasıyla başladı. En azından gençler yavaştan önlemlerini almaya başlamış oldular. Bakan, ufak ve orta çaplı işletmelerin probleme duyarlı davranarak bu konuda ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Leuthard’ın aylık işsizlik oranını bildirmek için medyalar önüne çıkması alışılmamış bir durumdur. Normalde Ekonomi Müsteşarlığı SECO’nun yöneticisi Serge Gaillard bu rakamları açıklıyordu. Leuthard’ın bu hareketi, insanı psikolojik açıdan rahatsız eden %4 rakamına ister istemez odaklıyor. 1100

SVP’nin Eğitim Planı Yayılıyor... Yeni ortak müfredat planının en erken 2014 yılında uygulamaya geçmeden önce birsürü komik özel isteklerin ayıklanması gerekiyor. İsviçre’nin Almanca konuşulan bölgeleri için hazırlanan müfredat projesinde önemli bir adım atıldı. Kanunlaştırma süresindeki eleştirilere rağmen tüm eğitim kurumlarındaki müdürler bu müfredatı destekliyor. Alman dili konuşulan 21 eyalette uygulanacak olan ortak müfredat projesi, SVP sayesinde yayıldı. Partinin eğitim politikasına ilişkin iktidar takımı, Ulrich Schlüer zamanında Yüksek Okullara ( Harmos) karşı yapılan uyumluluk kurslarının zamanını neredeyse kaçırdıkları için, bu kez zamanında harekete geçmek istiyorlar. Okula erken başlama konusuyla ilgili SVP partisi, insanların damarına basan bir kampanya sayesinde özellikle merkezi İsviçre olmak üzere kantonların kalbine Harmos-uyumlu bir hançer vurmayı başardı. Devlet tarafından belirlenen, İsviçre çapında gerçekleştirilecek olan Harmosamaçlarının yerine getirilmesi için gerekli olan göze kestirilmiş 18 kanton sayısı artık toparlanamayacak gibi görünüyor. Bunu şansızlık olarak görmemek gerekir; çünkü ‘’Harmossuz bir uyumlaştırma da yapılabilir; örneğin ortak eğitim planları ile. ‘’Anti-Harmos-Deprem Merkezinde’’ Müfredat 21 Projesi sorumlularının, kanunlaştırma süresinin sonuçları ve projenin seyri konusunda bilgi vermeleri oldukça eğlenceliydi. Yer seçiminin bahanesi Luzernli Eğitim Müdürü Anton Schwingruber’in, projenin yönlendirici fonksiyonu olan grubu takdim etmesine bağlanıyor. Aynı zamanda SVP’nin Harmos’a göre Almanca konuşulan 21 İsviçre kantonunun müfredatına karşı kurulan muhalefetin neden zorlanacağını açıkladı. Innerhorder Eğitim Müdürünün ka-

tılmadığı Plenum’da tüm seçilmiş olan eyaletlerin tüm müdürlerinin yeni müfredat projesine giriş için toplandıkları bildirildi. Bunun yanı sıra” müfredat sadece proje anlaşması çerçevesinde incelenecek”dedi. Kantonlar yönetim düzeyi gözetiminde önümüzdeki ilkbahar dönemine kadar ‘’müfredat 21’e” katılma isteklerini bildirecekler. Harmos’da gerekli olan rapotörler burada gerekli olmayacak. Schwingruber’e göre yine de müfredatın oluşumu demokratik kalacak; çünkü bu eser 2014’te sunulduğunda kantonlar bunun uygulamada

cak.’’ dedi. Gerçekten de masraflar kişi başı üzerine dağıtılacak.

Deutsche Zusammenfassung Der neue gemeinsame Lehrplan kommt frühestens 2014 und muss vorher noch viele skurrile Sonderwünsche loswerden. Das Projekt eines Lehrplans für die Deutschschweiz hat eine wichtige Hürde genommen. Trotz kritischen Stimmen in der Vernehmlassung stehen alle Bildungsdirektoren dahinter. Breit bekannt wurde das Projekt für einen gemeinsamen Lehrplan der 21 Deutschschweizer Kantone erst «dank» der SVP. Es ist der SVP dank einer emotionalisierten Kampagne mit Fokus Früheinschulung dennoch gelungen, einen beachtlichen Keil in die HarmosHarmonie der Kantone zu treiben, der in der Zentralschweiz besonders dick ist. Der Luzerner Bildungsdirektor Anton Schwingruber rechnet damit, dass zwei Drittel der Kantone den Lehrplan akzeptieren: «Je mehr mitmachen, desto tiefer fällt bei Gesamtkosten von 6 Millionen Franken die Steuerpauschale der einzelnen Kantone aus.» Tatsächlich werden die Kosten proportional zur Einwohnerzahl erhoben. Die Hürden für den Lehrplan 21 dürften indes weniger finanzieller als inhaltlicher Natur sein.

kalması konusunda karar verebilecekler. Bu şekilde kantonların okullar ve ana okulları üzerindeki egemenliği korunmuş olacak. Bu müfredatın aynı zamanda sadece bir yıllık ana okul eğitimi veren kantonlarda da kullanılabilecek şekilde tasarlandığı açıklandı. Schwingruber bu sebeplere dayanarak kantonların üçte ikisinin yeni müfredatı kabul edeceğini düşünüyor: “Ne kadar çok kanton bu plana uyarsa 6 milyon frank’lık toplam masraftan her kantona düşecek vergi götürüsü o kadar düşük oranda ola-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

‘’Müfredat 21’’ masraf konusundan daha çok içeriği ile ilgili olarak engellere takılabilir. Burada asıl önemli olan öğretmenlerin bu projeye destek vermeleridir. Beat W. Zemp Çatı Derneği’nin başkanı ise bu konuda olumlu haberler verdi. “Öğretmenler müfredatın çalışmasında aktif rol almak istiyorlar.” dedi. Buradaki asıl amaç sağlam ve çok yoğun olmayan bir müfredat oluşturmak. Zemp aynı zamanda müfredatın çalışması başlamadan önce EDK’nın Harmos-sözleşmesindeki eğitim standartlarını çıkarmasını talep etti. 1101


17

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre Genelinde Üçüncü Dinler Haftası Bu yıl İsviçre genelinde 1-8 Kasım tarihleri arasında Dinler Haftası’nın üçüncüsü düzenlendi. Organizasyon yetkililerine göre; Dinler Haftası’nın amacı, farklı dinlere mensup insanların bir araya gelmesi, iletişim kurması ve birleştirici güç olan dinlerin küresel barışa katkı sağlamasıdır. Bu amaçla 40’ı aşkın şehirde kültürel faaliyet, karşılıklı ziyaret ve dinler arası dua olmak üzere etkinlikler düzenlendi. Dinler Haftası kapsamında 7 Kasım 2009’da Bern, Basel, Appenzell, Freiburg, Graubünden, Luzern, Schaffhausen, St. Gallen, Thurgau, Waadt, Winterthur ve Zürich gibi pek çok şehirdeki camilerde yabancı konuklara, cami imamları ve tecrübeli tercümanlar aracılığıyla, İslam dini ve camileri hakkında bilgiler verildi. Haber: Memduha Tüfekci

Winterthur Türk Gücü Derneği’ne ait Diyanet Cami’nin organizasyonuna Pusula gazetesi olarak bu yıl biz de katıldık. Saat 1418 arasında, her saat başı turlar düzenlenerek, gelen yabancı ziyaretçilere açıklamalar yapıldı. İlk gruptaki elli kadar İsviçreli ziyaretçiyle birlikte, İsviçreli basın mensuplarına ve gazetemize cami imamı Murat Taşçıoğlu ve cami rehberi Cem Çetinkaya aracılığılıyla İslam dini ve camiler hakkında genel bilgiler verildi, sorular cevaplandırıldı. Çetinkaya, “Biz bugün politika hakkında değil, inancımız, dinimiz hakkında konuşmak istiyo-

ruz.” diye söze başladı. Camideki bölümler, İslamın Esasları, namaz ve oruç hakkında genel bilgiler verildi. Gelen yabancı konuklar, camiler ve namaz hakkındaki genel sorular hariç, genellikle bayanların camiye ne sıklıkta geldikleri, oruçun hangi sebeple ve ne şekilde tutulduğu gibi sorular yönelttiler. Cami imamı Murat Taşcıoğlu bütün soruları tek tek, karşı tarafı tatmin edecek bir şekilde cevaplandırdı. İsviçreli bir ziyaretçinin, ‘’İslamı seçen kişi tekrar eski dinine geri dönebilir mi?’’ sorusu üzerine Taşcıoğlu, “Herkes kendi hür iradesiyle Müslüman olur, biz kimsenin peşinden gidip Müslüman olun diye zorlamayız.” diyerek ziyaretçileri etkiledi. Daha sonra camiye gelen ziyaretçiler, cemaatin kıldığı ikindi namazını ilgiyle takip etti. Yapılan turlardan sonra İsviçreli ziyaretçiler, caminin lokalindeki kermese yönlendirildi. Winterthur Türkgücü Derneği tarafından düzenlenen kermeste, ziyaretçilere Türk mutfağının farklı tatları ikram edildi. Tura katılan İsviçreli konuklar programı çok be-

OECD: İsviçre Fakir Ülkelere Yardım Etsin

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) İsviçre’ye fakir ülkelere yapılan kalkınma yardımlarını arttırmasını tavsiye etti. Bunun yanı sıra daha az ülkeye ve alana yoğunlaşmasını önerdi.

ğendiklerini, camilerin açık olmasının kendilerinde İslam dini hakkında çok pozitif bir etki bıraktığını, İslam hakkında temel noktaları öğrendiklerini belirttiler. Winterthur Türkgücü Derneği Yönetimi ise yaptıkları kermesin amacının camilerimizin tanıtımının yanısıra, Türk kültürü ve misafirperverliğinin ziyaretçilere gösterilmesi olduğunu belirtti. Cami rehberi, sorduğumuz soru üzerine, “Bu programla İslam hakkındaki ön yargıları kırmaya çalışıyoruz.” dedi. .Landbote gazetesinin muhabiri, Türkgücü Derneği Başkan Yardımcısı Turhan Yıldırım’a minare girişimi oylamasıyla kasım ayında böyle bir program yapılması arasında bir bağlantı olup olmadığını sorması üzerine Yıldırım, “Dinler Günü her yıl kasım ayında düzenleniyor, referandumun aynı ayda olması tamamen tesadüf.” şeklinde cevap verdi. Pusula gazetesi olarak Winterthur Türkgücü Derneği ve İmam Murat Taşcıoğlu’nun vermiş olduğu bilgilerden dolayı ve dinimizi en güzel şekilde temsil ettikleri için çok teşekkür ediyoruz. 1117

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün açıkladığı tavsiye listesinin devamında, iktisat ve dış işler departmanının gelişim ve kalkınma çalışmalarındaki çift anlamlılığı kaldırmalarını önerdi. OECD, İsviçre’nin gelişim ve kalkınma çalışmalarını her anlamda parmakla gösterilecek şekilde tanımlarken, aynı zamanda İsviçre’nin bazı zayıf noktalarının olduğundan da bahsetti. İsviçre, 2007 yılına göre 2008 yılındaki yardım hizmetini yüzde 6 oranında artırarak 2,2 milyar frank’a çıkardı. Bu oran gayrisafi yurt içi hâsılanın ( BNE) %0,42’si anlamına geliyor. İsviçre böylelikle amaçladığı %0,4’ü hafifçe geçmiş oldu. OECD şimdiyse yüzde 0,5 oranı için çaba gösterilmesi ve yüzde 0,7 Uno-hedefini göz önünde bulundurması gerektiğine yönelik bir tavsiyede bulundu. Parlamento, 2008 yılından 2015 yılına kadar yapılması gereken bir artış kararı almıştı. Bakanlar Kurulu ise mevcut kötü ekonomik şartlar yüzünden artı paraların onayı için tereddüt ediyor. Çabalar boşuna gitmesin Diğer ülkelere yapılan resmi gelişim yardım paralarının üçte ikisi fakir ülkelere gidiyor. OECD’nin düşüncesine göre büyük uğraş ve yoğunlaşmalara rağmen İsviçre, çalışmalarında çok fazla ülkeye ve alana el atıyor. Çalışmaların ağırlıklı olarak fakirlik konusuna yapılması gerektiğini belirtildi. İsviçre’nin Resmi Ge-

lişim Yardım İşlemleri Dış İşleri Departmanı’ndaki Gelişim ve Orta İş Birliği (Deza) müdürleri ve İktisat Departmanı’ndaki Ekonomi Müsteşarlığı SECO tarafından yönetiliyor. Birbiri arasında uyum sağlama çabaları olsa bile her iki departman arasındaki stratejik düzenleme çalışmalarının iyileştirilmesi gerekiyor. OECD bu şekilde bir işin iki kez yapılmayacağına ve masrafların düşeceğine dikkat çekti. Kontroller artmalı Bu tavsiyelerin yanı sıra ortak standartlar belirlenmeli ve çıkan sonuçların kontrol aşaması düzeltilmeli tavsiyesinde bulundular. Aynı zamanda İsviçre’nin, bazı uluslararası standartlarını daha etkin gelişim çalışmaları için değiştirmesi gerektiği söylendi. Sonuç itibariyle; İsviçre gelişim çalışmaların olumlu sonuçlarını dışarıya yaymalı ki, kamuoyunun ve siyasetin desteğini ayakta tutabilsin, açıklaması yapıldı. OECD’nin gelişim ve kalkınma kurulu üyelerinin ulusal gelişim siyasetlerini sürekli denetliyor. İsviçre için yapılan “Peer Review” denetim projesi ekim ayı ortalarında Belçika ve Hollanda yönetimi altında yapılmıştı. OECD daha önceki raporlarında da İsviçre’ye iyi notlar vermesine rağmen yardım hizmetlerinin arttırılmasını talep etmişti. 1108

Deutsche Zusammenfassung Die OECD empfiehlt der Schweiz, ihre Entwicklungshilfe weiter zu erhöhen. Ausserdem soll sie ihre Hilfe auf weniger Länder und Bereiche konzentrieren. Die Schweiz hatte 2008 ihre Entwicklungshilfeleistungen gegenüberdem Vorjahr um 6 Prozent auf auf 2,2 Milliarden Franken gesteigert. Das entspricht 0,42 Prozent des Bruttoinlandeinkommens (BNE). Die Schweiz hat damit ihr eigenes 0,4-Prozent-Ziel leicht übertroffen.Gleichwohl sollte sie die Quote von 0,5 Prozent anstreben und dabei das Uno-Ziel von 0,7 Prozent im Auge behalten, empfiehlt die OECD. Zwei Drittel der öffentlichen Entwicklungshilfe fliesst an die ärmsten Länder. Trotz Bemühungen um Konzentration ist die Entwicklungszusammenarbeit der Schweiz laut OECDMeinung immer noch auf zu viele verschiedene Länder und Sektoren verteilt. Priorität müsse weiterhin die Armutsbekämpfung haben. Nach empfelung solle die Schweiz die positiven Ergebnisse der Entwicklungszusammenarbeit besser kommunizieren. So könne man die starke Untersütztung in Öffentlichkeit und Politik aufrechterhalten. Der «Peer Review» für die Schweiz wurde Mitte Oktober unter der Leitung von Belgien und den Niederladen durchgeführt. Schon in früheren Berichten hat die OECD der Schweiz gute Noten ausgestellt, aber eine Erhöhung der Hilfeleistungen gefordert. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


18

İSVİÇRE HABERLERİ

Cern Tekrar Faaliyette Dolandırıcılık İnisiyatifinin Onaylanması Şaşırttı Cenevre’deki tesis bir yıldan sonra tekrar faaliyete geçti Cenevre’de bulunan dünyanın en büyük Parçacık Hızlandırıcısı bir yıldan fazla süren onarım çalışmalarından sonra tekrar faaliyete geçirildi. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’ın 27 kilometre uzunluktaki tüneline ilk kez proton ışınları gönderildi

2008 yaz döneminde gerçekleştirilen sansasyonel birinci denemede yaşanan arızanın yarattığı fiyasko sonrası bu denemede her şey planlandığı gibi gerçekleşti. Hatta ilk proton ışını beklenen süreden dokuz saat önce akmaya başladı. CERN Sözcüsü James Gillies proton ışınlarının beklenenden daha erken aktığı için:“ Bazı bilim adamlarımızı bu yüzden evden geri çağırmak zorunda kaldık“ dedi. Bir kaç saat sonra Proton çarpışmasının önemli adımı olan ikinci proton ışını ters yöne yönlendirildi açıklaması yapıldı. Bir kuş ekmek parçasını tesise düşürünce işler stop etti Geçen sene kamuoyunun bü-

Bakanlar Kurulu Adalet Komisyonu’nun Dolandırıcılık İnisiyatifine verdiği ucu ucuna onay kararı, hem inisiyatif karşıtlarını hem de yandaşlarını hayrete düşürdü.

yük ilgisi altında başlatılan Large Hadron Collider (LHC) faaliyete geçirildikten 36 saat sonra Transformatör aletinde oluşan bir sorun nedeniyle kapatılması gerekiyordu. Tesisatın 9300 mıknatısından 53’ü zarar görmüştü. Son olarak kasım ayının başlarında bir kuş, ekmek paarçasını tesisin dış cephesine düşürdüğü için çalışmalar acilen durdurulmuştu. Tamiratlar ve güvenliği artırıcı önemler için tekrardan yaklaşık 27 Milyon Euro para harcanmıştı. Bilim adamları bu tesis sayesinde evrenin oluşumu ve yapısı hakkındaki sorulara cevap bulmayı ümit ediyor. İlk bilimsel denemelerin önümüzdeki sene yapılması planlanıyor. 1127

Deutsche Zusammenfassung Der weltgrösste Teilchenbeschleuniger in Genf ist nach mehr als einjährigen Reparaturen wieder hochgefahren worden. In der Nacht wurden erstmals wieder Protonenstrahlen in den 27 Kilometer langen Tunnel am Europäischen Kernforschungszentrum (Cern) geschickt. Nachdem Pannen den Erststart des spektakulären Projektes im Sommer 2008 zum Fiasko hatten werden lassen, lief diesmal im Teilchenbeschleuniger alles nach Plan. Der erste Protonenstrahl floss sogar neun Stunden früher als erwartet. Wenige Stunden später wurde ein zweiter Protonenstrahl in entgegengesetzter Richtung auf den Weg gebracht, der entscheidende Schritt für die Protonenkollision. Zuletzt hatte Anfang November ein Brotstückchen, das ein Vogel in einer Aussenanlage verloren hatte, einen Notstopp ausgelöst. Die Reparaturen und zusätzliche Sicherheitsmassnahmen kosteten rund 27 Millionen Euro. Die ersten Experimente sollen im kommenden Jahr durchgeführt werden.

Ekonomi Çatı Birliği Economiesuisse, ‘’anlaşılması zor’’ onaya şaşkınlıkla bir tepki verirken, inisiyatifin başlatıcısı Thomas Minder ve tüm arkadaşları olumlu bir hayret içinde olduklarını açıkladı. Minder, verilen bu kararın bir tesadüf kararı olduğunu belirterek: “Bakanlar Kurulu Komisyonunun olumlu tavrını devam ettirmesini sağlamak için daha fazla ikna edici çalışmalar yapmamız gerekiyor.’’ dedi. Daha sonraq sözlerine şöyle devam etti: ‘’Hisse senedi hukukunun revizyonunu girişimden ayırmak dürüstlüktür. İlk olarak halk karar vermeli ve ardından revizyon kaldırılmalı.’’ Minder’e göre daha sonraki işlemler yıllarca sürebilir. Minder, halkın bu girişimi öyle ya da böyle kabul edeceğini belirterek gerçek düşünceleri ortaya çıkaracak bir ankete gerek olmadığını açıkladı. İsviçre ‘’sınırlayıcılık’’ konusunda tek Ekonomiden sorumlu temsilcilere göre bu karar, halk meclisinin halkla daha yakın politize olduklarını gösteriyor. İnisiyatif sahipleri Bakanlar Kurulu’nun kararını Ständerat’ın yani Kantonlar Meclisinin de değiştiremeyeceğini, çünkü bu konuda Economiesuisse’in baskısının çok güçlü olduğunu düşünüyorlar. SP Partisi de bu yeni ilerlemeyi takdir ettiğini söyledi. Bu şekilde halk dolandırıcılık konusunda hemen karar verip son sözü söyleyebilir denildi. Bir yıl önceki tarihin en büyük banka vakasından

sonra, kendi kendine iş yapma zihniyeti patlak verdi. Şimdiye kadar hisse senedi hukuku için alınan karar da bu durumu değiştirememişti. Ekonomi Çatı Birliği (Economiesurisse) ise tekrar bir karşı önerinin gelmesini ümit ediyor. Economisuisse İşletme Üyesi Thomas Pletscher, hisse senedi haklarının şirketlerin uluslararası rekabetine zarar vermeden güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Pletscher: “Aslında Dolandırıcılık (Abzocker)-İnisiyatifine ‘evet’ cevabı İsviçre’yi bir kenara iterek, borsaya bağlı şirketleri bir mengene içine sokar.’’ açıklaması-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

nı yaptı. ‘’Eğer halk girişime evet derse İsviçre, Anayasasına bu kadar katı kurallar koyan dünyadaki tek ülke olacak.“ diye ekledi. Info-Box Schaffhausen’lı işletme sahibi Thomas Minder ‘’Dolandırıcılığa karşı’’ yapılacak olan halk referandumunda borsaya bağlı şirketlerin yönetim kurulu ve şirket yönetiminin her yıl hisse sahiplerine tanzim edilmesi için onay alması teklifinde bulundu. Sunulan tasarı aynı zamanda kıdem tazminatı’ ve devralma öncesi belirlenen şartların yasaklanmasını içeriyor. 1125


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


20

EKONOMİ

GM Opel’i Satmaktan Vazgeçti

İsviçreli Firmalar Tünelin Sonundaki Işığı Gördü

Amerikalı otomobil şirketi General Motors, Alman kardeş şirketini Kanada - Avusturya kökenli şirketi Magna’ya satmaktan vazgeçti. Verdiği ani karar değişikliğini ise GM’in bir kaç aydır iyi giden işlerine ve Avrupalı Opel ve Vauxhall yan şirketlerinin stratejik konumuna bağladığını açıkladı.

İhracat Firmalarının durumu hala kötü. ETH Zürich’in konjonktür araştırmacıları İsviçre ekonomisine daha da kötümser bakıyorlar. Bu kötümser bakış açısı branşlar arasındaki büyük farklılıklar gösteriyor. İhracat işleri hala zayıf giderken, iş piyasasının durumu hala rahatsızlık verici seyrine devam ediyor.

GM devlet desteği ümit ediyor General Motors Şefi, Opel’in yaralarını kendi imkanları çerçevesinin yanı sıra Avrupa’dan gelecek olan devlet desteği ile sarmak istediklerini belirtti. GM, yeniden yapılanma planlarını Almanya’ya ve başka ülkelere en kısa zamanda sunmak istiyor. Henüz eylül ayında GM Yönetim Kurulundan bazı kişiler, Opel’in %55’ini Magna’ya satmayı teklif etmişti. Fakat Almanya böyle bir durum gerçekleştiğinde finansal yardımda bulunmayacaklarını açıklayınca planları bozuldu. Diğer Yönetim Kurulu üyeleri ise Opel’i satmak istemediklerini ve her iki şirketin birbirine ihtiyaç duyduklarını ifade etmişti. Berlin ise bu duruma tepkisini dile getirdi. Opel’i satın alacak yatırımcılar için altı ay yoğun bir şekilde sürdürülen çalışmaların hiçe sayılarak GM’e verilen 1,5 milyar euro’luk köprü kredisinin belli bir süre sonra geri ödenmesini talep etti. CDU partili Hessen Eyalet Başkanı, GM’ın aldığı karara oldukça

sinirlenerek, aylardır çözüm bulma arayışı içine girildiğini, süren uğraşların boşuna gittiğini ifade etti. Aynı zamanda kendisi GM’in şirket politikasının şimdiye kadar yaptığı olumsuz tecrübelere dayanarak, Opel şirketinin geleceği hakkında endişe ettiğini belirtti. İşletme kurulu: Şirketler tehlike altında! Opel’in Genel İşletme Kurul şefi Bochum, Kaiserslauten ve Antwerpen’da bulunan şirketlerin kapanma tehlikesi altında bulunduklarını ifade etti. Kendisi alınan bu karardan sonra devletin destek vermeyeceğini düşünüyor. Aynı şekilde GM’in diğer ülkeler tarafından da finansal destek alamayacağını savunuyor; çünkü şu ana kadar verilmesi planlanan paralar ancak Magna ile yapılacak olan ortaklıkla gelecekti. Merkel’ın yenilgisi Angela Merkel, Magna Firmasına destek verdiği için General Motors’ın aldığı bu karar onun yenilgisi anlamına geldi. GM’in bu sürpriz kararı, Amerikalı makamlar ile yaptıkları görüşmeden sonra açıkladığı söyleniyor. Dolayısıyla Amerikan hükümetinin şirket üzerinde büyük bir etkisi olduğu için ancak devlet yardımı ile kurtarıldığı açıklandı. 1094

Deutsche Zusammenfassung Der Verwaltungsrat des US-Autokonzerns General Motors entschied , das deutsche Tochterunternehmen doch nicht an den kanadisch-österreichischen Zulieferer Magna zu verkaufen. Als Gründe für die überraschende Kehrtwende nannte der teilverstaatlichte US-Konzern in einer Erklärung das sich seit Monaten «verbessernde Geschäftsumfeld» für GM und die Bedeutung der beiden europäischen GM-Töchter Opel und Vauxhall für die «globale Strategie» des Unternehmens. Die Bundesregierung reagierte mit Bedauern auf die Verlautbarungen aus Detroit. Mit dieser Entscheidung wäre ein Investorenprozess abgebrochen worden, der über einen Zeitraum von mehr als sechs Monaten von allen Beteiligten - einschliesslich GM - intensiv geführt wurde. Die Regierung erwarte, dass GM den gewährten Überbrückungskredit von 1,5 Milliarden Euro fristgerecht zurückzahlt. Der Chef des Opel-Gesamtbetriebsrats, Klaus Franz, sieht die Werke in Bochum, Kaiserslautern und Antwerpen von der Schliessung bedroht. Nun sei «der alte GM Plan wieder auf dem Tisch», sagte Franz. Das bedeute, dass die drei Werke «akut gefährdet sind». Der Betriebsratschef erwartet, dass die von der Bundesregierung im Fall des Opel-Verkaufs zugesagten Finanzhilfen nicht gezahlt werden. Für Bundeskanzlerin Angela Merkel kommt die Kehrtwende von GM einer Niederlage gleich. Sie hatte sich persönlich für den Investor Magna stark gemacht. Der überraschende Entscheid von GM kam kurz nachdem die Kanzlerin die seltene Ehre erfahren hatte, vor beiden Häusern des US- Kongresses zu reden. Auch mit US-Präsident Barack Obama hatte sie gesprochen

İsviçreli firmalar, tünelin sonunda ışığı gördü. ETH Konjonktür Araştırma Bürosu (KOF)’nun endüstri iş sektöründen ve bazı hizmet sektörlerinden oluşan toplam 11.000 şirkette yaptığı bir araştırma, eksiye düşen rakamların yılın son aylarında inişe geçtiğini ortaya çıkardı.

alanlarında da ekonomik gerilemenin devam ettiği belirtildi. Bu sektörler geriye kalan hizmet sektörleri ile birlikte önümüzdeki aylarda bir talep artışı bekledikleri açıklandı. Beklenti yok İşsizliğin önlenmesi konusunda ise henüz olumlu haberler verilemiyor: KOF uzmanları, endüstri, bankalar ve toptancılık sektörlerinde henüz yeni eleman alımlarının açılmasını beklemiyorlar; la-

kin inşaat sektöründeki işten çıkarmaların yavaşlayacağını belirttiler. KOF’un değerlendirmesine göre yurt içi ticarete yoğunlaşmış şirketlere nazaran, ihracat yapan şirketlerin durumu daha kötü. 1097

Deutsche Zusammenfassung

Fakat KOF yaptığı açıklamada branşlar arasında oldukça büyük farkların olduğunu da belirtti. Tasarım sektöründeki gelişimin ve buna bağlı olarak işyeri bulma durumunun her zaman olduğu gibi şu anda da iyi olduğunu açıkladılar. Bankalar da tam 2 yıl sonra ilk kez olarak ekonomik durumlarının iyiye gittiğini belirttiler.

Die Konjunkturforscher der ETH Zürich sehen vermehrt Zeichen von schwindendem Pessimismus in der Schweizer Wirtschaft. Die Branchenunterschiede sind aber gross. Die Exporte schwächeln weiter. Ungemütlich bleibt die Lage am Arbeitsmarkt. Die Unterschiede zwischen einzelnen Branchen seien aber beträchtlich. Für die Stellensituation insgesamt ist das noch keine gute Nachricht: In der Industrie, im Gastgewerbe, bei den Banken und im Grosshandel gebe es keine Entwarnung, erklärten die KOF-Experten. Im Baugewerbe dürfte sich der Stellenabbau aber verlangsamen, auch die Dienstleister zeigten sich optimistischer. Weiter schlecht ist die Lage der Exportwirtschaft: Exportorientierte Firmen schätzen laut KOF ihren Geschäftsgang schlechter ein als aufs Inland konzentrierte Unternehmen. Tief sei auch die Kapazitätsauslastung von 76,5 Prozent. Ein so tiefer Wert habe zuletzt in den 1970er Jahren bestanden, schreiben die ETH-Ökonomen.

Ne var ki perakende, inşaat sektörü ve çeşitli hizmet sektörlerinden (trafik, bilgi-iletişim ve çeşitli hizmet dalları) durgunluğun devam ettiği şeklinde olumsuz sinyaller alındı. Ayrıca otelcilikturizim, sigortacılık gibi endüstiri

Türk Hava Yolları, Basel’deki 30. Yılını Kutladı Son yıllarda yaptığı atılımla Avrupa’nın en büyük 4. Hava Yolu Ş̧ irketi konumuna yükselen Türk Hava Yolları, 3 Kasım 2009 tarihinde Basel’a başlattığı seferlerin 30. Yılını vatandaşlarla birlikte kutladı.

Basel Havaalanı gibi bir yerde 30. Yılın önemli bir geçmiş olduğunu vurgulayan Büyükyılmaz, “ Yolcularımıza şimdiye kadar sunduğumuz hizmeti daha da kalitelileştireceğiz, hizmet kalitesi anlamında yeni dönem çok daha farklı bir dönem olacak” diye konuştu.

Kasım 1979 yılından bu ana Basel’e sefer düzenleyen THY 30. yıl kutlamalarını Baselİstanbul seferini alan yolcu ve davetlilerle birlikte Basel Europort Havaalanı’nda kutladı. Sefere katılanları gül ve çikolata ile karşılayan THY havaalanı personeli, yolcuları 30. Yıl nedeniyle THY hakkında bilgilendirdi.

26,5 milyon yolcu taşımayı hedefliyoruz THY Genel Müdürü Temel Kotil, basına ilk yaptığı açıklamada 11,2 milyona ulaşan yolcu sayısının, bu yılın sonuna kadar (2009) 26,5 milyona çıkarmayı hedeflediklerini söylemişti. Kaliteyi artı-

Kutlamada THY Basel Şubesi Genel Müdürü Altan Büyükyılmaz kısa bir konuşma yaptı. Kutlamaların 30 Kasımdan itibaren bir yıl boyunca özel ürünler ve fırsatlar sunarak devam edeceğini ifade eden Büyükyılmaz “ Basel gibi görece kenarda kalmış bir havaalanında bile 30 yıldır uçuyor olmamız, buradaki vatandaşlarımıza ne kadar önem verdiğimizin iyi bir göstergesidir” dedi.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

ran, giderleri çok iyi yöneten bir hava şirketi olduklarını söyleyen Kotil, Avrupa’da her geçen gün yolcu sayısını artırdıklarını belirterek, “Bu yılın sonunda 26,5 milyon yolcu taşımayı hedefliyoruz” demişti. Aviation Week araştırmasıyla ilgili olarak da Kotil, 5 parametrenin göz önüne alınarak puan verildiği araştırmada THY’nin dördüncü olduğunu belirtmiş, “İlk kez böyle bir listeye giriyoruz. Böyle bir sıralama, yolcunun bize yönelmesinde katkı sağlayacaktır. 2009’da daha pozitif bir değerlendirme ve konumlama bekliyoruz” açıklamasında bulunmuştu. 1151


21

EKONOMİ

Swisscom Kazancını Yüzde 17 Arttırdı Telekom kuruluşu Swisscom, ilk dokuz ayda normalden fazla kazandı. Saf kazanç miktarını %16,6 oranında artarak 1,534 milyar frank’a çıkarmayı başardı. Fakat Swisscom, özel yaptırımlar olmasaydı bunun gerçekleşemeyeceğini açıkladı.

lemler alınmasaydı kazanç stabil kalacaktı. Açıklamanın devamında bir yıl önceki sonuçların uzun süreli leasing anlaşmalarının iptal edilmesi yüzünden ağır bir yük altına girdiği belirtildi.

Amortizasyonlar (EBITDA) öncesi işletme marjının sonucu %1 gerileyeElde edilen bu kazanç artışının özel- rek 3,58 milyar frank’a düşmüştü. likle düşük amortismanlar yüzünden Ciro ise %1,8 gerileyerek 8,925 milyar gerçekleştiği belirtildi. Eğer özel ön- frank’a düştü. Bunun yanı sıra İsviçre frankı’nın gücü şirkeDeutsche Zusammenfassung ti büyük oranDer Telekomkonzern Swisscom hat in den ersten neun Monaten da etkilemiş mehr verdient. Der Reingewinn stieg um 16,6 Prozent auf 1,534 oldu. Eğer Mrd. Franken. Die Gewinnsteigerung sei vor allem die Folge von kurlar sabit geringeren Abschreibungen. Zudem sei das Vorjahresergebnis kalsaydı cidurch die Auflösung von langfristigen Leasingvereinbarungen belastet worden. Damit hat der Konzern die Erwartungen des Fironun değeri nanzmarkts ziemlich genau getroffen oder sogar etwas übertrof%0,3 oranınfen. Analysten hatten laut der Finanznachrichtenagentur AWP da düşecekti im Durchschnitt mit einem Umsatz von 8,931 Mrd. Fr. und einem ve bu şekilde Reingewinn von 1,5 Mrd. Fr. gerechnet. Die Swisscom erwarişletme marjı tet für das laufende Jahr unverändert ein rückläufiges Schweiçok az oranzer Geschäft. Dies sei die Folge des anhaltend hohen Wettbewerbdrucks, der Entbündelung der so genannten «letzten Meida artmış olale» und des abflachenden Wachstums im Mobilfunk und Breitcaktı. Bu oranlar ile

Rekabet ortamı ve düzenleme işlemleri yüzünden fiyatlara uygulanan baskı nedeniyle İsviçre ticaret ortamında 240 milyon frank yok yere kaybedildi. Bu rakamı Swisscom müşteri sayısının artışı ve yeni indirim teklifleri ile telafi edemedi. IT Servisleri de, bankaların bilgi işlem konusunda geri durmaları ve ekonomik krizin IT Proje pazarına vurmasıyla, büyük sıkıntılar çektiklerini belirtiyorlar.

Swisscom bu senenin devamında İsviçre piyasasının gerilemeden sabit kalmasını bekliyor; çünkü bunun sonucunda ‘’yüksek rekabet baskısı, son adımlar’’ olarak görülen hizmetlerin birbirinden ayrılması ve mobil telefon ve geniş band internetinin büyümesinde bir azalma anlamına geliyor. 1106

Webspecials

bandinternet.

Swisscom finans pazarının beklentilerini tam olarak tutturmuş hatta biraz geçmiş oldu. Finans haberleri ile ilgilenen AWP Haber Ajansı’nın analizcileri, cironun ortalama 8,931 milyar ve net karın 1,5 milyar frank’a çıkacağına dair hesaplar yapmışlardı.

Size özel tarife, Daha fazla yarışma, Daha fazla eğlence – Şimdi yalnızca credit-now.ch’de

Ya şimdi ya hiç: CREDIT-now ile hayalleriniz çabucak gerçek oluyor. 0800 40 40 42 no’lu ücretsiz telefon hattını arayın ya da www.credit-now.ch internet adresinden doğrudan sözleşme yapın. CHF 10’000.– tutarındaki bir kredi % 9.9 ile % 13.9 arasındaki bir efektif faizle 12 ay için CHF 521.– ile CHF 723.20 arasında toplam masraf yükü oluşturmaktadır. Yasal uyarı: Aşırı borçlanmaya neden olacağı durumlarda kredi verilmesi yasaktır (Haksız Rekabet Yasası UWG 3. md.) CREDIT-now, BANK-now AG, Horgen şirketine ait bir ürün markasıdır.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch Pusula_250x190_tuerk_SCHUHE.indd 1

24.11.09 15:16


22

ORGANİZASYONLAR

Swiss Otel’de Muhteşem Balo... 21 Kasım’da Zürih Swiss Otel’de, İsviçre Türk Kadınları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin 31.Geleneksel Balosu gerçekleşti. Haber: Memduha Tüfekçi Balo, Dernek Başkanı Hacer Doğan’ın konuşmasıyla başladı. Doğan sözlerine Baloya katılmakla bizi onurlandıran Sayın Başkonsolosumuz Hakan Kıvanç Bey’e , dernek üyelerine ve diğer misafirlere,’ Ata’ya Vefa balomuza hoşgeldiniz.’ diyerek başladı. Hacer Doğan,sözlerine şöyle devam etti, bundan 75 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı veren Atatürk’ün ismini vermek istedik diyerek, balonun ismini vurguladı. Doğan sözlerine biz Atatürk’e olan vefa borcumuzu sadece balomuzun ismine “Ata’ya Vefa Balosu” olarak adlandırmakla değil, onun değerlerine, ilkelerine göre yaşamakla göstermeye çalışıyoruz, diyerek tüm misafirleri etkiledi. Doğan, Atatürk için eğitim çok önemliydi, onun takipçileri olarak bizim için de öyle, bu yüzden balomuzdan elde edeceğimiz tüm geliri ÇESAV bünyesindeki Terkedilmiş Kız Çocuklarını Koruma ve Kurtarma Projesi’ne bağışlayacağız diyerek balonun amacına dikkat çekti. Çevre Eğitim Sağlık ve Sosyal

Yardımlaşma Vakfı, 1989 yılında eski Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanımız Dr.İmren Aykut tarafından “Mutlu, sağlıklı ve yarınlarından emin bir Türkiye için” sloganıyla ortaya çıkmıştı. Amacı çevre, eğitim ve sağlık konularında toplum bilincini geliştirmek, çözüme yönelik projeler üreterek kamu yararına çalışmalar yapmak olan bir kuruluştur. Gençlerimizin eğitimleri ve yaşama hazırlanmaları konularında pek çok projeye imza atan vakfın en önemli projelerinden biri de Terkedilmiş Kız Çocuklarını Koruma ve Kurtarma Projesi’dir. Bu Proje ile Çocuk Esirgeme Kurumu yurtlarında yasal kalma süresi dolmuş olan veya daha ileri eğitim heves yeteneği olan genç kızlar içinden seçilenler, ÇESAV tarafından kurulan Vakıf Evlerinde uzmanlar yardımıyla yaşama hazırlanmaktadır.

re güzel bir akşam yemeği ikram edildi. Güçlü sesi ve güzel sahne programıyla sanatçı Gönen, baloya renk kattı. Grup Mehmet Ali ve arkadaşları baloya katılan tüm misafirlerin eğlenceli bir gece geçirmelerine katkı sağladı. Ayrıca baloda ödüllü bir tombala düzenlendi. Pusula gazetesi olarak böyle güzel bir amaçla düzenlenen geceyi organize eden, İsviçre Türk Kadınları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’ne, bize gösterdikleri misafirperverliklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyor ve gelecek çalışmalarında başarılar diliyoruz. 1150

Dernek Başkanı Doğan’ın konuşmasından sonra, sözü Başkonsolosumuz Hakan Kıvanç Bey aldı. Sayın Kıvanç, Zürih’teki görevine başlayalı kısa bir süre olduğunu, böyle güzel bir amaca hizmet eden balonun özellikle bayanlar tarafından kurulmuş bir dernekçe organize edilmesinin kendisini mutlu ettiğini belirtti ve derneğin üye sayısının artmasını temenni etti. Konuşmalardan sonra misafirle-

Miss Turkey Of Switzerland Sona Erdi... Dokuz Türk kızının finale kaldığı yarışmada; birinciliği Tülay Cansever, ikinciliği Handan Özdemir, üçünlüğü ise Berna Demir kazandı. Pegasus Havayolları’nın ana sponsorluğunu yaptığı ve Grand Casino Baden’de düzenlenen “Miss Turkey Of Switzerland 2009” yarışması, 21 Kasım Cumartesi gecesi saat 23:00’te başladı. Jüri koltuğunda; İsviçre Bodensee güzeli Funda Önem, Casino Baden’in Ceo’su Detlef Brose, Çınar Güzellik Salonu’ndan Hacer Çınar, BoBeauty’nin sahibi Yasmin Bo, Rudy Felder, Bento-

ur firmasından Deniz Uğur, Massimo Dimasi ve Lale Dumlupınar yer aldı. Dokuz Türk kızının finale kaldığı yarışmada üçünlüğü; Berna Demir, ikinciliği; Handan Özdemir, birinciliği ise Tülay Cansever aldı. Swarovski’nin hazırlamış olduğu taçları, birinciye 2006 İsviçre Türk güzeli Funda Önem, ikinciye Ayla Özyurt, üçüncüye ise BoBeauty’nin sahibi Yasmin Bo takdim etti. Yarışmanın birincisi Tülay Cansever’e, Tuğba Tacan Ajansı’na ait reklam ve oyunculuk anlaşması, ayrıca Bentour’dan dört adet uçak bileti verildi. İkin-

ci güzele, Sisus Hotel’den bir hafta çift kişilik tatil, üçüncü güzele ise; Baden Casino tarafından sekiz kişilik akşam yemeği davetini kazandı. Ayrıca Perrier Jouet firması, üç güzele şampanya hediye etti. Kalabalık bir ortamda gerçekleşen yarışmadaki konuklar, Dj Hamdi, Son Prens ve Dj Tay eşliğinde geç saatlere kadar eğlendiler. Yetkililer, bundan böyle her yıl

düzenli olarak gerçekleştirilmesi planlanan ‘Miss Turkey Of Switzerland’ yarışmasının başvuruları için yakın bir zamanda duyuru yapılacağını söylediler. Ana sponsorluğunu, Pagasus’un üstlendiği yarışmanın diğer sponsorları; Sisus Hotel, Swarovski, Binboa, Bentour, Casino Baden, Ege Kuaför, Progress Mining ve Perrier Jouet olarak sıralanmaktaydı. Media Partneri olan Pusula gazetesi yarışmayı sonuna kadar takip etti.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Grand Casino Baden’de ilk kez düzenlenen güzellik yarışmasındaki organizasyonda birtakım eksiklikler göze çarpıyordu. Organizasyon salonunun küçük olması sebebiyle izleyicilerin büyük bir bölümü yarışmayı yakından takip edemedi. Konuştuğumuz bazı misafirler, bu tür organizasyonların daha büyük salonlarda ve daha profesyonel hazırlanması gerektiği şeklinde ortak görüş belirttiler. 1144


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


24

DERNEK HABERLERİ

Zug Türk Derneği’ni Ziyaret Ettik! Zug Türk Derneği’nin ilk temelleri 1968 yılında Türk Futbol Kulübü olarak atılmıştı. 1972 yılına gelindiğinde Futbol kulübü Nihat Sümer ve Nihat Tatlıcı`nın çabalarıyla Zug Türk Derneği olarak son şeklini almıştır. Haber: Nermin Dingiloğlu

Derneğin kuruluş amacı, İsviçre`nin bu bölgesinde yerleşmiş olan Türk vatandaşlarını bir araya getirmek, onların birbirleriyle bilgi alış verişinde bulunmalarını sağlamaktır. Derneğin yaptığı çalışmalar kesinlikle politika amaçlı değil ve bu amaçla yapılan yaklaşımlara karşı da tepkilidir; yöneticiler, “Burada politika yapmak için değil, ülkemiz insanına yardımcı olmak için varız.” diyorlar. Derneği ‘Türkün Evi’ olarak tanımlıyorlar. 1972 yılında başlayan dernek yolculuğundan günümüze kadar geçen sürede bir çok yönetim görev yapmış ve kurucularından devralınan dernek bayrağı, gençler tarafından bugünlere taşınmıştır. 2009 yılının mart ayında yapılan genel kurul toplantısında bu bayrak, Yunus Renda ve Ümit Sarıgeçili’ye emanet edilmiştir. Dernek yedi kişilik yönetim kurulu, bir yedek üyeden oluşuyor. Yeni yönetim kadrosu olarak ilk hedefleri, devraldıkları bu bayrağı daha ileri, daha iyi bir yerlere taşıyabilmek ve Türk toplumunun güçlenmesini, bu toplum içinde değer kazanmasını sağlamak için çalışmalar yapmaktır. Dernek tüzüğünü kabul etmek,18 yaşını bitirmiş olmak, yıllık 100 frank olan aidatı ödemek dernek üyeliği için istenen şartlardır. Derneğe aktif üyelik için Türk vatandaşı olmak gerekiyor, yabancıların üyelikleri ise pasif üyelik oluyor. Kuruluşunda aile bazında 130 olan üye sayısı bugün 200 kişiye ulaşmıştır. Amaçları daha fazla katılım sağlamak ve çeşitli nedenlerle kaybettikleri eski üyelerini geri kazanmaktır. Üyeleri, sadece Zug şehrinde yaşayan vatandaşlarımız değil; daha önce bu kentte yaşamış, çeşitli nedenlerle başka kantonlara göç etmiş vatandaşlarımızın da derneğe üyelikleri halen devam etmektedir. Derneğe destek olmak amacı ile Almanya’dan üye olan, üye olmak isteyen vatandaşlarımız da mevcuttur. Daha önce hizmet verdikleri binanın yetersiz, aktiviteler için elverişsiz olması nedeni ile 2009 martında bugünkü binasına taşındılar. Ş̧ imdi faaliyetlerini geniş bir ortamda uygulama imkanına sahipler ve bundan son derece mutlular. Zug Gölü’nün kıyısında yer alan yeni mekan gerçek-

ten güzel ve herkesi imrendirecek tarzdadır. Derneğin lokalinde oturup, sıcak bir ortamda, sıcacık çayınızı içip Zug Gölü’nün ve karşıda uzanan Alpler’in sunduğu o eşsiz manzarayı seyredebilmeniz mümkündür. Derneğin faaliyetleri oldukça zengin Derneğin faaliyetleri arasında, vatandaşlarımızı biraraya getirmek ve eğlenmek amacı ile düzenlenen geceler, yapılan piknikler, bu yıl içinde iki kez düzenlenen ‘Türk Sinema Günleri’, 15 Kasım Pazar günü düzenledikleri ‘Masa Tenisi Turnuvası’, her yaş grubu ve her ülkeden insanın katılmasının mümkün olduğu, 5-6 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek ‘Langırt Turnuvası’ gibi sosyal faaliyetler de yer alıyor.

Arkadışımız Nermin Dingiloğlu dernek yöneticilerle...

Kuruluş amacı, Tük vatandaşlarına hizmet olsa da, ülkemizin coğrafyasını, tarihini ve kültürel zenginliklerini tanıtma amacıyla yabancılara yönelik programlar da düzenleniyor. Bu amaçla gerçekleştirmiş oldukları programlara yabancıların tepkilerini soruyoruz. İlk tepkileri şaşkınlık, yabancılama, çekinme olmuş, sonrasında sıcak bir ortam oluşmuş ve memnun kalarak ayrılmışlar. ‘’Türkiye’yi sadece Türk mutfağı, Antalya ve sahil olarak tanıyorlardı, bizim hazırladığımız slayt gösterileri, müziğimiz ve folklor ekibinin sunduğu halkoyunları gösterileri ile onlara ülkemizi daha iyi tanıma imkanı vermeye çalıştık.’’ diyorlar. Dernek Başkanı Yunus Renda ve Yardımcısı Ümit Sarıgeçili gençlere ve çocuklara büyük önem veriyorlar. Gençlerin cumartesi günleri maç izlemek, masa tenisi, langırt ve dart oynamak için derneğe gelmelerinden çok memnunlar. Yönetim olarak onlara, okul ve meslek seçimlerinde karşılaştıkları zorlukları aşmalarında yol gösterici oluyorlar. Gençler için bilgilendirme toplantıları da düzenlemişler, onların çalışmalarını yakından takip ediyorlar. Derneğin Abdullah Erdoğan Bey tarafından işletilen geniş kapasiteli bir de lokali bulunuyor. Lokalde pazar günleri kahvaltı veriliyor ve haftanın her günü ailece rahat bir ortamda yemek yeme imkanı bulunuyor. Ailelerin monoton geçen yaşamlarını renklendirme amacıyla ayda iki kez eğlence ve yarışmalar düzenliyorlar. Derneğin çalışmaları çok yönlü ve projeler her yaş grubu düşünülerek hazırlanıyor. Önlerinde hayata geçirmek istedikleri projelerinden birkaçını şöyle sıralıyorlar: Emeklilik yaşantısında olanların yaşamlarını renklendirebilmek için birşeyler sunmak, derneğin kadın kolunu tekrar faaliyete geçirmek, çocuklar için

çocuk sineması kurmak, gençlerden gelen talep üzerine ayda bir kez olmak üzere dernek lokalini disko olarak kulanmalarına imkan vermek, vatandaşlarımız için düzenledikleri Türk Günü gibi, sadece İsviçrelilere ait olacak bir gün düzenlemektir . 2010 yılının haziran ayında, 1968 yılında kuruluşundan bu güne kadar çeşitli başarılara imza atmış, 3. Lige kadar yükselmiş, İsviçre`deki Türk takımlarının en başarılılarından bir tanesi olan Zug Türk Futbol Kulübu’ ̈ nün eski futbolcularının da katılacağı bir Futbol turnuvası da projeler arasında. 2010 Türk Günü’ne ev sahipliği için talipler 2010 yılında düzenlenecek Türk Günu’ nün Zug’ta, kendi mekanlarında yapılması için adaylıklarını koymuşlar ve tüm Türk Dernekleri’nin katılacağı dernekler toplantısına da ev sahipliği yapmak istiyorlar. Görevlerinin kendileri için ne ifade ettiğini soruyoruz: Dernek başkanı Yunus Bey, ‘’Yorgunluk.’’ diyor ama hemen arkasın-

dan, ‘’Bundan şikayet etmiyeceğimi biliyordum.’’ diye de ekliyor. ‘’Burada dernekçiliği, insanlara hizmet vermeyi öğreniyorum, bu görev bana çok şeyler öğretiyor, bütün hafta sonlarım yoğun geçiyor, ama yaptığım görevi kesinlikle zaman kaybı olarak görmüyorum.’’ diye sözlerini sürdürüyor. Yönetim kurulundaki arkadaşları, dernek üyeleri ile iyi dialog içinde olmak kendisi için büyük önem taşıyor. Başkan yardımcısı Ümit Sarıgeçili, bir buçuk yıl önce Almanya`dan İsviçre’ye işi gereği gelmiş, burada dernek yönetiminde görev yapmaktan son derece mutlu. Yaptığı görevin kendisine tecrübe kazandırdığını, eşi ve kendisi için çevre edinme, bu ülkedeki yaşama alışma açısınndan büyük bir avantaj teşkil ettiğini ifade ediyor. Beraber gerçekleştirdikleri çalışmaların sonunda aldıkları güzel övgülerin kendilerini çok mutlu ettiğini söylüyor. Halkımızdan derneğe sahip çıkmalarını bekliyorlar... Halkımızdan beklentilerini soruyoruz; Zug şehrinde halkın çok

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

ileri görüşlü olduğunu belirtiyorlar, onlardan yaptıkları çalışmalara destek vermelerini bekliyorlar. Gençlerden, gelecekte kendilerine kalacak derneğe, dernek çalışmalarına şimdiden sahip çıkmalarını istiyorlar. Bu ülkede yerleşmeye karar vermiş Türklerin kendilerine verilen oy haklarını kullanmalarını, yapılan çalışmalara, sosyal faaliyetlere katılmalarını ve değişimlerde aktif rol almalarını, bütün Türklerin birlik beraberlik ve dayanışma içinde, birbirine destek olmalarını, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza iyi örnek teşkil etmesi bakımından çok önemli olduğunu belirtiyorlar. Bu bayrak tek bayraktır, bu bayrağı beraber taşıyacağız, diyorlar ve bütün vatandaşlarımızı bu güzel mekanlarına davet ediyorlar. Pusula Gazetesi olarak bizi de konuk edip ağırladıkları, bizlere derneklerini tanıma şansı verdikleri için kendilerine teşekkür ediyor, yaptıkları başarılı çalışmaların devamını diliyoruz. 1148


25

DERNEK HABERLERİ

Zürich’te Ünlü Gazeteci Banu Avar Konferans Verdi! İsviçre Atatürkçü Düşünce Dernekleri tarafından 15 Kasımda Effretikon Stadthaus Saal’da, Gazeteci Banu Avar’ın konuşmacı olarak katıldığı ve vatandaşlarımızın yoğun ilgi gösterdiği ‘Türkiye Nereye Gidiyor?’ başlıklı bir konferans düzenlendi. Konuşmacı Banu Avar, gazetecilik hayatına ‘Süreç’ dergisinde başladı. BBC Türkçe Yayınlar Bölümü’nde programcı ve spiker olarak çalıştı. BBC ve Discovery Channel’da bazı belgesellerde Türkiye yapımcısı olarak görev aldı. Avar’ın Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Orta Asya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika’dan dosyalarla TRT1 ekranlarına gelen ‘Sınırlar Arasında’ adlı programı, özellikle Avrasya coğrafyasında birbirine kardeş halkların benzer özelliklerinin vurgulanmasına çalışarak bu coğrafyada yer alan ülkeler arasındaki ilişkilerin artmasını amaçladı. Banu Avar, konuşmasının ilk bölümünde Türkiye’deki dış siyasetmedya ilişkisinden bahsetti ve günümüzde medya üzerinde

Türkiye’deki Batılı büyükelçiliklerin ne kadar etkili olduğunu başından geçmiş olaylarla anlattı. Avar’a göre; dış siyasette, dışa bağımlı olmak zorunda bırakılan Türkiye’de medya, bu bağımlılık sebebiyle Batı’nın prensiplerine ters düşemiyor. Medyada batının isteklerine, menfaatlerine aykırı haberler, yayınlar fazla yapamıyor. Avar, bu yüzden Türk izleyicilerine medyayı takip ederken daha seçici ve dikkatli olunması gerektiği vurgusunu yaptı. Daha sonra Banu Avar, Batılı devletlerin ikiyüzlülüğünü göstermek amacıyla, daha önce TRT’de yayınlanan ‘Hangi Avrupa’ adlı programından kısa bir bölümünü izletti. Programda Avar’ın Batılı siyasetçiler, akademisyenler ve sivil toplum örgütü yöneticileri ile yaptığı söyleşilerinde, Fransa’nın Cezayir ve Ruanda’da, Belçika’nın Kongo’da, Danimarka’nın Grönland’da, İtalya’nın Libya’da ve İskandinav ülkelerinin kendi topraklarında yerli halka karşı yaptığı kanlı tarihini konuşmak istemediklerini, ama Türkiye’ye sözde Ermeni soykırımını dayatmak istediklerini, ayrıca Türkiye’de etnik kim-

likleri öne çıkarmak isteyen Fransızlar gibi Batılılar, asla kendi etnik kökenlerini öne çıkarmak istemediklerini ve ulus devlet yapılarından taviz vermediklerini söyledi. Emperyalist Batı’nın sömürgelerini yönetirken, insan haklarını, demokrasinin tüm ilkelerini görmemezlikten gelirken, Türkiye’yi, anti demokratiklikle, soykırımla suçluyorlar. Avar gösteriden sonra sözlerine “Batı insan hakları ,demokrasi diyerek dünyanın petrol ve enerji coğrafyasını hedefliyor, kendisinde olmayan kendi uymadığı prensiplerle Türkiye’yi suçluyor, ama Batılılar için maddi çıkarları, tüm değerlerin önünde.” diye devam etti. Avar’ın, üzerinde durduğu bir başka önemli nokta ise, dış mihrakların eğitimde yapmaya çalıştıkları oyunlardı. Avar’a göre, emperyalist Batılılar, özellikle üniversitelerde etkili olmaya çalışıyor. Bazı, gençlerimizi Erasmus Bursu adı altında Avrupaya gönderiyorlar ve gençlerin çoğu gittikleri yerlerde sözde Ermeni Soykırımı’na ya da Türkiyeyi bölmek isteyen birtakım güçlerin hazırladıkları kurgu Türkiye haritalarına sıcak bakan insanlar

olup çıkıyor ve ilerde Türkiye’de bu güçlerin maşası oluyorlar. Böylece Avar eğitim alanında da dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Avar, konuşmasından sonra izleyicilerin sorularını cevapladı. İzleyicilerin en çok merak ettiği ve sorduğu konu, Türkiye’nin şu Banu Avar andaki durumu ve gelecekte ne olacağıydı. Banu Avar’a göre Türkiye şu an bir çamura batmıştır, bu çamura batmanın sorumlusu da Atatürk’ten sonra gelen bütün politikacılar ve basiretsiz politikalarıdır. Fakat bu çamurdan çok yakın bir zamanda kurtulacak; çünkü Türk halkı sahhip çıkmalı, kendisiyle gurur duyte dayatmaların farkında ve çok yakında bu dayatma- malıdır. Banu Avar sözlerini “Üllardan silkelenecektir. Batı, artık kemizin güçlenmesi için hangi sosyal ve ekonomik açıdan za- şekilde olursa olsun, Türkiye’de yıflamıştır, gelecek doğu ülkeleri- ya da Avrupa’da ülkemizin mennindir. Bu amaçla milletimiz önce faatleri doğrultusunda örgütlenkendi Doğulu Türk kimliğine sa- meliyiz” diyerek konuşmasını noktaladı. 1116

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


26

İSVİÇRE SANAT REHBERİ

Sizin için seçtiğimiz yapıt

İsviçre’deki Etkinlikler / Aralık 2009 Konser Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Zürih

Widder Bar-Hotel Widder

ANKE HELFRICH TRIO

20:00

01.12.09

Zürih

Dynamo

Assemblage 23 & Grendel

20:00

06.12.09

Dietikon

Stadthalle

Dino Merlin

21:30

12.12.09

Cenevre

Arena

ALAIN SOUCHON

20:00

04.12.09

Pratteln

Konzertfabrik Z7

BLAZE

20:00

05.12.09

Pratteln

Z7

BJÖRN AGAIN

20:00

09.12.09

Zuchwil

Sportzentrum

BLIGG

20:00

05.12.09

Zürih

Kaufleuten

Dellé (Seeed)

19:30

12.12.09

Pratteln

Konzertfabrik Z7

Darkness Over X-Mas Tour

18:00

29.12.09

Luzern

KKL Luzern

Furbaz Nadal

17:00

06.12.09

Sursee

Stadthalle

Paldauer Weihnachten 09

19:00

12.12.09

Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Bellinzona

Teatro Sociale

Anima blu

16:00

13.12.09

Bern

Theater Szene

Der Räuber Hotzenplotz

20:00

01.12.09 -20.12.09

Solothurn

Kulturfabrik Kofmehl

Chaostheater OROPAX (DE)

19:00

30.12.09

Bellinzona

Teatro Sociale

Gospel & Spirituals

20:45

23.12.09

Bellinzona

Teatro Sociale

La misteriosa scomparsa di W

20:45

02.12.09

Bellinzona

Teatro Sociale

Pigiàmi

16:00

22.12.09

Tiyatro

Müzikal / Gösteri

Evita müzikali, Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron ’un eşi Eva Peron ’un hayat hikâyesini anlatan müzikaldir.Andrew Lloyd Webber in müzikallerindendir. Don’t Cry For Me Argentina! (Benim İçin Ağlama Arjantin!) adlı bölümü, müzikalle birlikte anılıyor olup, ismiyle özdeşleşmiş hale gelmiştir. 1996 yılında Alan Park tarafından beyaz perdeye yansıtılan bu müzikalin başrollerini Madonna ve Antonio Banderas paylaşmıştır.Madonna bu rol ile en iyi kadın oyuncu Altın Küre ödülünün sahibi olmuştur. María Eva Duarte de Perón, bilinen adıyla Eva Perón, (7 Mayıs 1919 – 26 Temmuz 1952), Arjantin başkanı Juan Domingo Perón’un ikinci eşidir. Arjantin halkının çok sevdiği Eva, İspanyolca “Küçük Eva” anlamına gelen Evita lakabıyla bilinirdi. Arjantin’in Los Toldos kentinde, beş çocuklu fakir bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasını yedi yaşındayken kaybetti ve 14 yaşında aktrist olmak için Buenos Aires’e gitti. Buenos Aires’te bir süre işsiz ve parasız kaldıktan sonra radyolarda çalışmaya başladı. Radyoda şovlar yaparak ve tiyatroda küçük rollerde oynayarak hayatını devam ettiren Evita, 1944 yılında Juan Domingo Peron ile tanıştı. Genç bir subay olan Juan Peron, 1943 yılında ülke yönetiminde önemli bir görev üstlendi. “Teniente Coronel” yani albay unvanlı

Juan Domingo Peron, 1943 yılındaki askeri darbede rol oynayarak siyasete girdi. Çalışma Bakanı olarak hükümette yer aldı ve ‘emekçi babası’ olarak tanındı. Düşük gelirli işçilerin durumlarını düzeltmeye yönelik çalışan Juan Domingo Peron, 1944 yılındaki darbenin ardından tutuklansa da Eva Peron ve arkadaşlarının işçileri yanlarına alarak başlattıkları grevler neticesinde serbest bırakıldı. Bundan çok kısa bir süre sonra da Eva ile Juan Peron evlendi. Juan Peron, 1946 tarihinde de Başbakan oldu, iki defa seçildi ve 1955 yılında gene bir askeri darbe ile ayrıldı. Birkaç darbe daha geçtikten sonra 1973 yılında Peron bir kere daha seçimle başa geldi, 1974 yılında ise öldü. Bu sefer Evita’nın ölümünden sonra evlendiği yeni eşi Isabel Peron başa geçti. 1976 yılında ise Isabel de hükümetle beraber düştü. Evita, kocasının diktatörlüğü döneminde kadın hakları için çalıştı ve aktif anlamda siyasetin içinde yer almamasına karşılık, her zaman siyasetle ve halkla içiçe oldu. İşçi sendikalarının örgütlenmesinde önemli rol üstlendi ve 1947 yılında kadınların oy verme hakkı elde etmesini sağladı. Fakir halka yiyecek, para ve ilaç yardımında bulundu, çocuklar için de yardım kampanyaları düzenledi. Evita Peron, 26 Temmuz 1952’de 33 yaşında kanserden öldü. Peron’un iktidardan

Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Winterthur

City Halle

Alapilio

19:45

04.12.09 -24.12.09

Kriens

Le Théâtre

Evita

19:30

14.12.09 -31.12.09

Cenevre

Arena

Il était une fois Joe Dassin

20:30

08.12.09

Festival Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Morgins

Salle de la Jeur

C’est l’Hiver! Morgins Festival

19:00

05.12.09

Neuchâtel

Salle Métropole

OPEN MIND FESTIVAL KERY JAMES

22:00

12.12.09

Biberis

Culturarena Biberist

Winter Music Festival Solothurn

22:00

04.12.09-05.12.09

Zürih

Schützenhaus

You Raise Me Up Christmas Concert

19:00

19.12.09

Zürih

Dynamo

Totentanz - der dunkle Sylvesterball

20:00

31.12.09

Sirk Gösterisi Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Zürih

Bauschänzli

Circus Conelli 2009

14:30

01.12.09-29.12.09

Prilly

Théâtre du Léman

CIRQUE IMPERIAL DE CHINE SUR GLACE 20:00

01.12.09

Cenevre

Gemeindeparkplatz

CIRQUE ELOIZE - RAIN

15:00

26.12.09-31.12.09

Winterthur

Eishalle Deutweg

Imperial China Zirkus on Ice

20:00

27.12.09

Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Zürich

Puls 5

KÖRPERWELTEN

9:00

01.12.09 - 24.12.09

Sergi Eğlence / Parti Nerede

Yeri

Etkinlik Adı

Ne Zaman

Tarih

Basel

St. Jakobshalle

Big Bang Sylvester Party

20:00

31.12.09

Huttwil

Nationales Sportcenter

Pubfäscht

20:00

31.12.09

Solothurn

Kulturfabrik Kofmehl

Bodyshaker

21:00

19.12.09

Solothurn

Kulturfabrik Kofmehl

Breakmasta

21:00

18.12.09

Ben

UPtown - Der Klub über Bern Silvester Disco

22:00

31.12.09

Ben

UPtown - Der Klub über Bern Eltern John up at the Gurten

22:00

04.12.09

Laax

Riders Palace Club

21;00

25.12.09

Dizzee Rascal Live-Konzert

Eva Peron, 1950 yılında halka bir konuşma yaparken düşmesinden sonra gömüldüğü yerden çıkartılan cesedi 16 yıl saklandıktan sonra önce eşinin yanına, sonra da aile mezarlığına defnedildi. Haya-

tını anlatan “Evita müzikali yıllar sonra sahnelendi. İsteyen okurlarımız 14 ile 31 Aralık 2009 tarihleri arasın-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

da gösterime girecek olan bu müzikali Kriens’te izleyebilirler. Ayrıntılı bilgiler için etkinlik tabelasına bakınız! 1124


1

MUHTEŞEM ORGANİZASYONLAR SİZLERİ BEKLİYOR! HANDE YENER CONCERT SA 23. Januar 2010 @ RED FLOOR Schlieren Music selcted by: GEKKO TOLGA 22.00 - 04.00 Res. 076 369 19 99

19.12.2009 20: 00 19.12.2009 20:00 Wirtschaft Doktorhaus Wirtschaft zum zum Doktorhaus Alte Winterthurerstrasse Alte Winterthurstrasse 3131 Wallisellen Zürich Wallisellen Zürich

4 CLUB INDOCHINE

CLUB INDOCHINE, LIMMATSTRASSE 275, 8005 ZÜRICH WWW.CLUB-INDOCHINE.COM

usgang.ch

INFO & RES.: 076 369 19 99 www.orientallounge.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Info Infound und Ticketbestellung Ticketbestellung Sebnem 36919 1999 99 SebnemKazanci: Kazanci: 076 076 369 Burhan 70019 1903 03 BurhanKarabacak: Karabacak: 076 076 700


28

HUKUK KÖŞESİ

PROBLEMLERİNİZİ BİZE YAZIN!

Sorularınız ve Yanıtları SORU 1:

Ramazan Berdani / ZH 6 aydan bu yana çalışmakta olduğum işyerinde şefimin maaş kesintilerini ve sigortamı yatırmadığını öğrendim. Kendisi ekonomik krizden dolayı ödemeleri yapamadığını söylüyor. Bu durumda ne yapmalıyım, hakkımı nasıl arayabilirim?

Cevap 1:

İlk başta sizin yazılı olarak yetkili sosyal sigortalar kurumuna (Ausgleichskasse/Caisse de Compensation) sosyal sigorta numaranızı (AHV-Nummer/ numéro de l’AVS) beyan ederek müracaat edip, şahsi hesabınızdan bir hülâsa, yani özetin, verilmesini talep etmeniz gerekiyor. Size verilen bu özete göre, işvereninizin sizin namınıza ne kadar prim yatırdığını görebilirsiniz. Genellikle bulundu-

ğumuz senenin ödenmiş primleri, önümüzdeki senenin Ekim ayında hesabınıza geçer. Eksik ödemelerin elinizdeki maaş kayıtları veya banka hesabınıza mahsuben yapılan ödemeleri, yani hesaba giren paralarla, sosyal sigortalar kurumuna göstererek, eksik ödemelerini kanıtlayabilirsiniz. Sosyal sigortalar kurumu eksik ödemeler hakkında bilgilendikten sonra, işvereninize karşı idari ceza davasına kadar gereken kararnameyi ve primlerin ödenmesi için her türlü hukuki tedbirleri alır. Eğer işvereninizin prim ödemelerinde aksaklıklarından şimdiden kesin bilginiz varsa ise bunu hemen sosyal sigortalar kurumuna ihbar etmek te yararlı olabilir.

SORU 2:

Hakan Çağlar / SG

Eşimle ekonomik anlamda kendi aramızda anlaşmazlıklar içine giriyoruz. Bu sorunları ortadan kaldırabilmemiz için “Ehevertrag” yapmamız söyleniyor. Bu anlaşmanın bize ne gibi yarar ve zararları vardır?

bir eş ile mülkiyeti hiç paylaşmamak olabilir. Eşinizle ekonomik anlamda hemfikir olmadığınızda kesinlikle güvendiğiniz bir notere gidip, sorunuzu detaylı olarak izah edip bütün malvarlıklarınızı beyan ederek sağlıklı bir hukuki mütalaa almanızı önemle tavsiye ederim.

Cevap 2:

İsviçre borçlar kanunun (OR/ CO) mad. 257c’ye göre kira en geç ay sonunda ödenir. Kira ödemelerinde aksamalar söz konusu olduğunda ev sahibi size mad. 257d’ye göre eksik veya ödenmemiş kirayı otuz gün içinde ödenmesi için son bir ihtarname göndermesini ön görür. Bu son müddet içinde ödeme yapılmadığı halde ev sahibi size, yine otuz günlük bir müddet içinde, evden çıkış verebilir. Kira ödemelerin çok sık olarak gecikmeli ödendiğinde ev sahibiniz olağanüstü bir sebep öne sürerek size mad. 266g’ye göre yine otuz günlük bir süre içinde çıkış verebilir.

İsviçre medeni kanununun (ZGB/CC) mad. 182 göre karı ve kocalar kendi aralarında bir evlilik sözleşmesi (Ehevertrag/ Contrat de Marriage) akdedebilirler. Ancak bu sözleşme bir noter tarafından tasdik edilmiş olması gerekiyor. Bir evlilik sözleşmesi, tarafların boşanmasında veya ölümde evlilikte elde edinmiş mülkiyetin paylaşmasını etkiler. Bunun sebepleri bir eşin vefatından sonra hayatta kalan eşi kayırmak, komplike ve karmaşık malî vaziyeti erken bir etapta düzene sokmak veya

SORU 3:

Cevap 3:

Kira ödemelerinde zorlandığınız an ev sahibi ile irtibata geçmeniz yararlı olur. Aynı zamanda kiracılar derneğine üye olup ve onların aracılığı ile bir çözüm yolu bulmanın faydalı olması gerek.

da, işsizlik sigortası bu karara göre, işsizlik parasının ne kadar olacağı konusunda yeni bir karar almak durumundadır. Maluliyet maaşı alıp almamaya hak kazanıp kazanmadığınız bunu herhangi bir şekilde değiştirmez. İşsizlik Yasasının 40. Maddesi, bir işsizin sağlık durumunda bir değişiklik ortaya çıkması halinde, işsizlik parasının, o an işsizin ne kadar çalışabileceği dikkate alınarak, işsizlik parasının yeniden hasaplanması gerektiğini belirlemektedir. Başka bir de-

yişle maluliyet sigortasının aldığı karar göre işsizlik parası yeniden hesaplanır.

ve ortalama 800 Fr. aylık almakta, bu durumda ne yapabilirim?

Çocuk Parası

Cevap: Yeni yasa ile aylık ücreti 570 Fr. tan fazla olan tüm çalışanların çocuk parası alma hakkı ortaya çıkmıştır. Ve bu çocuk paralarının, çalışılan işyeri üzerinden tam olarak verilmesi gereklidir. Bu durumda eski eşiniz çalıştığı işyerinden çocuk parasını tam olarak alacağı için, işsizlik sigortasının size çocuk parası vermesi söz konusu olamaz.

Ümmühan Akbaş AG Son aylarda ev kirasını zamanında ödeyemiyoruz. Bağlı olduğumuz verwaltung bize uyarı mektubu gönderdi. Eşimin kendine ait bir işi var, ancak son zamanlarda işleri yolunda gitmiyor. Zamanında ödeyemediğimiz kiralar için kendimizi nasıl savunabiliriz?

İki Soru, İki Cevap İşsizlik Sigortası, maluliyet sigortasının aldığı bir karar sonucu işsizlik parasını değiştirebilir mi?

SORU:

Ocak ayından bu yana işsizim ve tam gün çalışmaktaydım, ancak sağlık sorunları nedeni ile maluliyet sigortasına da başvurmuştum. Kısa bir süre önce maluliyet sigortası, %12’lik maluliyetimin olduğunu ve ancak %88 oranında çalışabileceğime karar verdi. Bunun sonu-

cu olarak bir maluliyet maaşına hak kazanmamış olmama rağmen, işsizlik sigortası, işsizlik paramı 4600 Fr. tan 4100 Fr.’ a düşürdü. Hala tam gün çalışmak üzere iş aramama rağmen, işsizlik sigortasının aylığımı düşürme hakkı var mıdır?

Cevap: Evet işsizlik sigortası bunu yapmak zorundadır. Maluliyet sigortasının, sizin müracaatınız sonucu, sizin maluliyet durumunuzla ilgili bir karar alması durumun-

SORU: Eşimden ayrıldıktan sonra çocuk paralarını almaya devam etmekteydim. Eşim iki çocuk ile beraber yaşadığı için çocuk paralarını ona gödermekteydim. Şimdi ise işsiz kaldım ve işsizlik sigortası çocuk paralarının eşim tarafından doğrudan alınması gerektiğini belirtti. Oysa eski eşim kısmi olarak çalışmakta

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

1139


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


30

KÜLTÜR VE SANAT

GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI? Prof. Dr. Üstün Dökmen

Avrupa’da katıldığım konferanslarda, kardeşlerimizle bir araya gelip sohbet ettiğimde, %95’inin yurt dışında yaşamak istemediklerini ve genelde şöyle dediklerini duydum. Avrupa’daki kardeşlerimin “Ah ne hata ettik de buralara geldik; keşke memleketimizde kalsaydık.” gibi sözlerine karşılık, Türkiye’de yaşayanlar ise şöyle diyorlardı; “Ah ne hata ettik de zamanında biz de gitmedik. Şimdiki aklım olsa hiç burada kalır mıydım.” gibi pişmanlık dolu sözler ettiklerini birçok kişiden duyabiliyordum. Bu iki farklı gözlemi birleştirince; ortaya çok ilginç bir sonuç çıkıyor. Gittikleri ve kaldıkları için pişman olanlar. Yıllar önce yaptığım bir araştırmada şu sonuca varmıştım. Ankara’daki üniversite öğrencileri, yurtta kalıyorlarsa; durumlarından şikayetçi olduklarını, aileleriyle yaşayanlar ise aynı şekilde şikayet ettiklerini ve hatta yurtta kalan arkadaşlarına özendiklerini tespit etmiştim. Bu iki farklı alandaki iki gözlem, bize şunu anlatıyor: Kim nerede olursa olsun o yerden memnum kalamıyor. Bu bize yurtların ya da Avrupa’nın kötü olduğu sonucunu göstermez. Düşündüğümde bu durum bana, Milan Kundera’nın bir romanını hatırlatıyor. Kundera’nın söz konusu romanının adı, “Yaşam Bir Başka Yerde” idi. Galiba insanın doğası gereği nerede yaşıyor olursak olalım, aklımız hep o başka yerlerde kalıyor. İnsanların bu ikilemli, ikircikli tercihlerinin arkasında neler var ? Sorusunun cevabı şu sanırım: Ö̈ lümlü olmak ve dünyadaki mümkün olan hiçbir yaşantıyı kaçırmamak isteğinden dolayı bu farklı düşünceleri ve duyguları yaşamaktayız. Mümkün olabilseydi, aynı anda hem Avrupa’da, hem Türkiye’de yaşamak isterdik. Yaşam kısadır; ne yapsak da yaşama doyamayız. İnsan hayatını kısa bulan, İstanbul’a doyamayan bizler, aslında Yahya Kemal Beyatlı gibiyiz; Üstat, İstanbul’u kastederek şöyle demiştir: “Yalnızca bir semtini sevmek için bile ömrümüz kısa.” Mümkün olabilseydi, büyük üstadımız Paris’te ve İstanbul’un bütün semtlerinde yüz yıllar boyunca yaşamak isterdi. Bence tercihlerimizden hoşnut olmamamızın sebebinin, gittiğimiz her yerde aklımızın hep diğer yerlerde kalması ve kısa ömürlerimize pek çok şey sığdırma telaşından kaynaklanıyor düşüncesindeyim. Ben, meslek olarak psikolojiyi ve yazarlığı tercih ettim; fakat aklım hep başka mesleklerde kaldı. Birbirine eklenebilen beş ömrüm olsaydı, birincisinde psikolog-yazar, ikincisinde mimar, üçüncüsünde arkeolog, dördüncüsünde tarihçi, beşincisinde de tiyatro dekorcusu olmak isterdim. Şu an mesleğimden memnunum ama aklım her zaman diğer mesleklerde kalmıştır ve kalacak da. Bu tavır insancadır. O halde bunun bilincinde olalım ve şikayet etmenin aslında gerçekçi olmadığını düşünelim. Eğer köşemi kaptırmazsam, bir başka konuda görüşmek dileğiyle. (Bu yazıyı yazmak hoşuma gitti; acaba köşe yazarı da mı olsam? diyorum.) 1118

İsviçre’yi İlk Kez Üç Kadın Yönetecek İsviçre’de şimdiye kadar hiç yaşanmamış bir durum! Kış oturumlarında Parlamentonun ve Bakanlar Kurulunun başkanlığını üç kadın üstlenecek. Pascale Bruderer, Erika Forster ve Doris Leuthard ile Parlamento ve Bakanlar Kurulunun başında artık kadınlar da olacak. Bu çok zor görevin üç kadına verilmesi İsviçre siyasi tarihinde ilk kez oluyor. Doris Leuthard Cumhurbaşkanı? Her iki kurulda da tarım politikasıyla ilgili olağanüstü bir sezon başlayacak. 23 Kasım’da başlayacak olan kış sezonu oturumlarının merkezinde geleneksel bütçe konusu olacak. Başlangıç olarak sezonda yeni Meclis başkanlıklarının yerleşimi konusu ele alınacak. Bakanlar kurulunda Aargaulu Sosyal Demokrat Parti üyesi Pascale Bruderer en üst konuma geçecek. İsviçre Parlamento bölümünde büyük bir ihtimalle St.Gallenlı FDP’li temsilci Erika Forster hükmünü sürdürmeye başlayacak. İlk kez Başkanlık şerefine ulaşacak olan Ekonomi Bakanı Doris Leuthard ise sezonun ikinci haftasında Cumhurbaşkanı seçilecek gibi görünüyor. Bakanlar Kurulunda yeni işler için oluşturulan listede İşsizlik Sigorta Kanunu’nun dördüncü revizyonu yer alıyor. Fakat tasarı Ekonomi Komisyonu tarafından çok az bir oy farkıyla ret edilmişti. Ortak bir karar alınamamasından dolayı ödemeler arttırıldı ve hizmet kısıtlamaları oldu. Büyük Meclis, 11. AHV’yi tekrar (yaşlılık sigorta revizyonunu) elden geçiriyor. Komisyon, erken kurul kararına karşı, sosyal güvenlik ve emeklilik maaşına sosyal hafifletme konu-

Deutsche Zusammenfassung In der Wintersession sollen drei Frauen Pascale Bruderer und Erika Forster sowie Doris Leuthard an die Spitze von Parlament und Bundesrat gewählt werden, was es noch nie gab. Anschliessend stehen schwierige Geschäfte auf

sunu ele aldı. Listedeki maddelerin arasında “ Yeni savaş uçaklarına karşı girişim“ konusu da yer alıyor. Eyalet Temsilciler Meclisi tarafından tavsiye edilen ret kararının girişimi 2019 yılına kadar sürecek bir erteleme gerektireceği belirtildi. Parlamento, daha çok parlamenter girişimlerin çalışmalarına zaman ayırmak istiyor. Adil vergi isteniyor İsviçre Parlamento Dairesi, bunların yanında Ceza Hukuku’yla da uğraşmak istiyor. Bakanlar Kurulu, yaz sezonunda tecavüzcüler, hız limitini aşan hız tutkunları ve kısa süreli hapis cezalarının uygulamaya geçirilmesiyle ile ilgili konularda sert bir davranış şekli sergilemişti. Bunun yanı sıra şiddet içeren bilgisayar oyunlarının yasağı ile ilgili girişimler, görüşmesi gereken konuların arasında yer alıyor. İş listesinin devamında ise Posta Kanunu da yer alıyor. Önceden bilgilendirilen komisyon, Eyalet Temsilciler Meclisini bu konuda destekleyeceğinin sinyallerini de vermişti. Komisyon, posta piyasasını dosyasını adım adım açmak istiyor.

Doris Leuthard

Erika Forster

Aynı zamanda kitap ücretlerinin düzenlenmesi görüşülecek. Ekonomi Komisyonu Bakanlar Kuruluna göre kitap fiyatlarının düzenlenmesi konusuyla ilgilenmediğini kanunlaşma sürecine girilmemesini talep ediyor. “Vergi rekabetinin suistimal edilmesini durdurun. Adil vergiler getirin!“ adı altındaki halk girişimi de İsviçre Parlamento Dairesinin listesinde yer alıyor. SP Partisi tarafından ileri sürülen girişimde 250.000 frank kazanan kişilerin en az yüzde 22 ve 2 milyon frank’tan fazla mülke sahip olan der Traktandenliste. Anschliessend stehen schwierige Geschäfte auf der Traktandenliste wie z.B. Im Nationalrat findet sich auf der Liste der neuen Geschäfte unter anderem die 4. Revision des Arbeitslosenversicherungsgesetzes. Allerdings wurde die Vorlage in der vorberatenden Wirtschaftskommission knapp abgelehnt.

Pascale Bruderer kişilerin en az 5 promil miktarıyla vergilendirilmesi isteniyor. Aynı zamanda sağlık alanında harcanan masrafların engellenmesine yönelik önlemler de ele alınacak. Her iki Kurulda da olağanüstü bir sezon gerçekleşecek. Bakanlar Kurulunun ikinci sezon haftasında ve Parlamento Dairesinin üçüncü haftasında süt fiyatları ve tarım politika konularının da görüşüleceği belirtildi. 1110

Profesyonel ekibimizle..

Konser ve Organizasyonlar`da • Sahne kurulumu • Işık sistemleri

• Ses düzeneği kurulumu yapılır.

Bizi aramadan karar vermeyin! PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


31

KÜLTÜR VE SANAT

Avusturya’da ‘’KARİKATÜRDE TÜTÜN’’ Sergisi Avusturya’nın Krems Karikatür Müzesi, “Tabak in der Karikatür” (Karikatürde Tütün ) adı altında bir karikatür sergisinin açılışını yaptı.

14 Eylül 2009 tarihindeki açılışa katılanlar yaklaşık 160 eseri ilgiyle izlediler. 15 Kasım 2009 -7 Nisan 2010 tarihleri arasında izlenmeye açık olan sergideki eserlerin büyük çoğunluğu JTI / Austuria Tabak koleksiyonuna ait olmakla birlikte, Hannover Wilhelm-Busch- Müze-

sine, Aşağı Avusturya Bölgesi Krems Karikatür Müzesi koleksiyonuna ve nihayet özel kişilerin koleksiyonlarına ait eserler de bulunuyor. William Hogarth, Honorè Daumier, Wilhelm Busch, Fritz Schönpflug, Edward Sorel, Rudi Klein, Manfred Deix, Tex Rubinowitz, Gerhard Haderer başta olmak üzere dünyaca ünlü eski ve yeni pek çok karikatür sanatçısının son derece ilginç çizimleri gerçekten de izlenmeye değer. Sergilenen eserler , günümüzden, tütünün çeşitli

Deutsche Zusammenfassung Das Karikaturmuseum Krems lädt zur Eröffnung der Ausstellung “Tabak in der Karikatur” am Samstag, 14. November 2009 Das Karikaturmuseum Krems präsentiert vom 15. November 2009 bis 7. April 2010 in Zusammenarbeit mit der Sammlung JTI/ Austria Tabak eine umfassende Ausstellung zum Thema TABAK in der KARIKATUR. Im Rahmen dieser Ausstellung werden ca. 160 Werke, großteils aus der Sammlung JTI/ Austria Tabak, aber auch aus den Beständen des Wilhelm-Busch-Museums Hannover, aus dem Karikaturmuseum Krems/ Sammlung des Landes Niederösterreich und aus Privatbesitz präsentiert.

formlarda kullanılmasını satirik olarak konu alan ilk karikatür örneklerinin görüldüğü 17. yüzyıla kadar geri gidiyor. Sergideki eserleri izleyenler büyük zevk almalarının yanı sıra, 17.yüzyıldan günümüze kadar uzanan eserlerden Avrupa’daki tütün kullanımının başlangıcı, tarihçesi, sosyal konumu ve gelişimi hakkında pek çok bilgi ve düşüncelere sahip oluyorlar; mesela günümüzdeki sigara içenlerle içmeyenlerin çatışmasının yeni başlamadığı farkediliyor. Tütün kullanımının çeşitli formlarını (buruna çekmek, çiğnemek, tüttürmek), aşırı dozda alınması durumundaki sağlığa zarar vericiliğini, sosyal uzlaşımlarını ve kadının güç ve özgürlüğünün sembolize edilmesi ile bağlantısını temaları arasına alan “TABAK in der KARİKATÜR“ sergisi sigaranın tüm dünyada yasaklanmaya çalışıldığı, en şiddetli tepki-

ye neden olduğu günümüzde bir hayli ilgi çekmesi bek-

leniyor.

1114

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


32

KÖŞE YAZARLARI

Gerçek Bir Kahraman: Besim Ömer Paşa

Nefes nefese diyorum, çünkü bu Besim Ömer’e yetişmek hiç de kolay değildir. Öyle hızlı yürümektedir ki, sanki arkasından atlı koşturuyor. Oysa ki, beş yaşına kadar yürümek şöyle dursun, ayağa bile kalkamamıştır. Yürümeyi geç öğrenmenin hırsından olsa gerek, Besim Ömer Bey’i durdur durdurabilirsen… Evet!.. Bir daha baktım, mektup zarflarının üstünde “Besim Ömer” yazıyor! Yanlışlık nerede mi?.. O yıllarda iki Besim Ömer yaşamaktadır İstanbul’da: Biri, Doktor Besim Ömer, öteki ise ünlü atlet Besim Ömer… Ülkemizi uluslar arası müsabakalarda başarıyla temsil eden Besim Ömer Koşalay, adaşının mektuplarının kendi adresine getirilmesine o kadar üzülmüştür ki, “Koskoca Besim Ömer Paşa kim, ben kimim?” diyerek bu yanlışlığa bir son vermek için adını “Ömer Besim” olarak değiştirmiştir. Yağmurlu bir gece, Besim Ömer Paşa’nın Cağaloğlu’ndaki evinin kapısı öylesine yumruklanır ki, sokak kedileri gizlendikleri yerde iki büklüm olurlar. Doktor Besim Ömer Bey, kapıyı açtığında karşısında saray askerlerini görür. Besim Ömer’in bindiril-

Elit

Besim Ömer Paşa, tıp eğitimini İstanbul’da birincilikle tamamladıktan sonra Paris’e gitmiş, orada da kadın doğum konusunda dört yıl eğitim almıştır. 1891 yılında İstanbul’a geri döndüğünde, doğum esnasında ölen kadınlar, sakat kalan çocuklar konusunda bir an önce bir şeyler yapma konusunda kararlıdır. Dönemin padişahı II. Abdülhamit doğumevini reddetse de, Besim Ömer Paşa insan hayatının en önemli, en güzel anı olan doğum olayının hatalar sonucunda kabusa dönüşmemesini istiyor ve bu gerçeğin

Gülhane Parkı tarihimizde bir çok yeniliğe sahne olmuştur. Gülhane Hatt-ı Hümayunu Mustafa Reşid Paşa tarafından burada okunmuş, ilk Atatürk heykeli bu parkın içine, Sarayburnu kıyısına konmuştur. 1892 ise yalnızca Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olan bu parkın tarihinde değil, ülkemizin aydınlanma tarihinde çok önemli bir yıldır. Bu yılda, Besim Ömer Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda ilk doğumevi (Viladethane) açılmıştır. Oysa o dönemlerde kadınlar evlerde ebeler tarafından doğum yapıyorlardı. Bu yüzden, bilime sırtını dönen çevreler Besim Ömer Paşa’yı “Piçhane” kurmakla suçlarlar… “Öyle ya, hangi kadın gider de doğum yapar, Besim Ömer Paşa’nın hastanesinde!?. Doğacak çocuğun babası belli olmayan!..”

yolunda karşısına çıkacak ham taşları yontacak gücü kendisinde görüyordu. Gülhane Parkı’nda bulunan Askeri Tıbbiye’nin yanındaki “üç oda ve bir sofa”dan oluşan küçük bir binada “gizli” olarak açılan ilk doğumevine doğum yapacak kadın bulmak için kolları sıvayan Besim Ömer Paşa, gerçeği bulma yolunda en büyük güç olan yazıyı kullanır. Besim Ömer Paşa gazetelerde yazdığı yazılarla bilimin çatısı altında yapılacak doğumun yararlarını halka anlatır ve cehalete karşı büyük bir savaş başlatır. Tüm bunları yaparken, doğumevinde görev yapacak doktorları, hemşireleri de eğitmekte, adeta büyük bir sağlık ordusu hazırlamaktadır.

ma kabul ettirmiştir. 17 yıl hizmet veren, içinde Besim Ömer Paşa gibi bir devi barındıran bu küçük bina 1909 yılında terk edilir… Doğumevi, II. Meşrutiyet’in getirdiği soluklanma fırsat bilinerek Kadırga’da inşa edilen daha büyük bir binaya taşınır. Eğer bir gün yolunuz Gülhane Parkı’na düşecek olursa, koca ağaçların altında yürürken etrafınızı iyice dinleyin… Besim Ömer Paşa’nın doğumevinden yükselen seslere kulak verin… Yaşamı kurtarılan annelerin mutluluktan ağlayışlarını, sapasağlam doğan bebeklerin dünyaya merhaba diyen çığlıklarını duyacaksınız.

Besim Ömer Paşa’nın hakarete uğradığı, kimileri tarafından “şeytan” ilan edildiği ve bir gün doğumevinin kapısında taşlanırken, içeri girmesini söyleyen öğrencilere “Bunların karşısında bir adım dahi geri atmayacaksınız” dediği dilden dile anlatılır…

Günümüzde kadınlar bilimin ellerinde doğum yapmakta, erkekler bilimin kapısı önünde baba olmanın müjdesini beklemektedirler. “Bu millet her şeyi hazır aldı, bu yüzden kıymetini bilmiyor” sözü çok yanlıştır. Biz, gerçeğe ulaşma yolunda çok büyük bedeller ödedik, hala da ödüyoruz. Sorun şudur ki, ödenen bedelleri unuttuk. Doğumhanelerin kapısı önünde yaşanan mutlulukların bedelini de Besim Ömer Paşa ödemiştir. Bilimin ışığı altında anne olan her kadının, bilimin eşiğinde baba olmayı bekleyen bu toplumdaki her erkeğin Besim Ömer Paşa’ya bir teşekkür borcu vardır.

Tıbbiye son sınıf öğrencilerinin altışar kişilik gruplar halinde 24 saat nöbet tuttuğu ilk doğumevi tahmin edebileceğiniz tüm zorluklara karşı gelmeyi başarmış ve kendini toplu-

Ülkemizde karaman diye elleri kanlı katiller sunuluyor topluma… Oysa, bu milletin gerçek kahramanları Besim Ömer Paşa gibi bilim insanları, sanatçılarıdır. Kahraman olmak için ille de “kan” gerekiyorsa kabul… Besim Ömer Paşa’nın da elleri doğumevinde her gün kan içinde kalıyordu! 1146

Kardeþlik, Dostluk ve Mutluluk dolu bir bayram geçirmenizi temenni eder, Mübarek Kurban Bayramýnýzý Kutlarýz. 395.-

Uhren & Bijouterie Her türlü altýn çeþitlerini bizden temin edebilirsiniz

Frank'tan baþlayan fiyatlarla..

Gümüþ Taký Seti: CHF 180.Yerine

X

B e s i m Ömer elinde mektup zarfları Cağaloğlu’nun yolunu tutar. Postacı yine yanlış mektuplar atmıştır, kapı aralığından… Mektup zarflarına bir göz attığımızda üstlerinde “Besim Ömer” yazdığını okuruz, nefes nefese…

diği at arabası İstanbul sokaklarında akortsuz bir piyanonun tuşlarında yol alır gibi geçerek sarayın Harem kapısının önünde durur… Padişahın gözdelerinden olan bir kadın o gece doğum yapmaktadır… Doğumun zorlu olacağı ebeler tarafından söylenince Fransa’ya başvurulmuş, Fransız uzmanlardan “İstanbul’da Besim Ömer varken, bize ihtiyaç yoktur” yanıtı alınmıştır. Doğumu başarıyla gerçekleştiren Besim Ömer, böylelikle Osmanlı Haremi’ne giren ilk kadın doğum doktoru ünvanını da alır.

90.-CHF

Rado Ceramica CHF 2100.Yerine

X

Sunay AKIN

990.- CHF

Ýstediðiniz model her ne olursa olsun, 10 gün içinde teslim ediyoruz. Yeni yada Eski her türlü saat markasý, uygun fiyatlarla temin edilir (Rolex, Breitling, Longines, Rado vs.)

Her Bütçeye Uygun Tek Taþ Pýrlantalar Mevcuttur. Elit Kuyumculuk | Langstr. 193 8005 Zürich | Tel. 043 366 87 81

1.Kalite

Gümüþ Taký Setlerinde

%50 indirim

Elit

Uhren & Bijouterie

Türkiye fiyatýna Altýn Çeþitleri!

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


33

KÜLTÜR VE SANAT

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için bugünü fırsat bildik ve Pusula gazetesi olarak bizleri geleceğe hazırlayan öğretmenlerimiz için özel bir köşe hazırladık.

menlerimizi bir kez daha hatırladığımız, onlara olan sevgi ve saygımızı gösterdiğimiz, kutlamaların yapıldığı önemli bir gündür. Bu vesile ile dünyanun en saygın insanları olan bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlarız. 1149

Hazırlayan: Pervin Tekin Öğretmenlik insanlık tarihinin en anlamlı ve ölümsüz mesleğidir. Ürünü insan olan ve başlı başına bir amaç olmaktan öte, bizleri yüce gayemize ulaştıran en önemli vasıtadır. Öğretmenin vazifesi, gücü nispetinde erdemli toplum gayretine katkı sağlamaktır. İnsan yaratılmışların en seçkini, en donanımlısı, en bilinçli olanı; ama aynı zamanda en vahşi, en acımasız, en anlaşılmaz davranışların da sahibidir. Onun için insan hayatında eğitim; davranışları doğru yönlendirmede ve diğer hemcinslerinin haklarına tecavüz etmesinin engellenmesinde birinci derecede etkilidir. Öğretmen işlevini yerine getirirken bu önceliği asla ihmal etmez. “Bir insanı kötülüklerden alıkoyup iyiliğe sevk etmek, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır.” sözü icra ettiğimiz mesleğin ne kadar onurlu ve yüce bir gayeye hizmet ettiğini göstermesi bakımından anlamlıdır. İnsan dünyaya geldiğinde, çevresindekileri hissetmeye çalışır. Yemeği, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Kendisini ve çevresini algılamaya çalışır. Tüm bunlara karşın yine de yardıma ihtiyaç duyar. İnsanın yaşamdaki ilk yardımcıları ise ailesidir. Büyüyüp gelişen çocuk, bilgilenme sürecine girer. Bu nedenle aile içi eğitim yetersiz kalır. Çocuk bu dönemde ihtiyaç duyduğu bilgilere; ancak okulda, öğretmen kılavuzluğunda ulaşır. İşte öğretmen kişilere yaşamları boyunca kendilerine gerekebilecek bilgileri kazanmalarına yardımcı olan ve topluma arkasını dönmeden toplumun sürekli önünden giden bir gönül eridir. Madem ki gönül eridir, öyleyse karşısına çıkabilecek zorluklar kendisini hiçbir zaman yıldırmayacaktır. İşte gerçek öğretmen zorluklarla başa çıkabilen doğru insandır. Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin bilimsel yöntemlere dayandırılmasıyla ancak mümkün olabilir.. Eğitim sorunlarını çözen uluslar; kültür, sanat, bilim, teknoloji gibi alanlarda daha hızlı ilerleyebilmiştir. Eğitim, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin üzerinde büyük bir titizlikle durdukları önemli konulardan biridir. Eğitim sistemlerini oluşturan ve bunu çağın gereklerine göre yenileyen ülkeler, diğer ülkeler arasında önemli bir yer edinir. Çünkü ülkelerin gelişmişlik ve saygınlık dereceleri, eğitilmiş insan gücü ile çok yakından ilgilidir. Bugün İsviçre, Fransa, Norveç, Japonya, Almanya gibi teknoloji ve sanayi ülkelerinin, ülkeler arası refah düzeyi sıralamalarında ilk başlarda olmaları da tesadüf değildir. Geçmişten günümüze kadar devam etmekte olan en büyük davamız, eğitimdir. Sürekli değişen, gelişen bilimsel ve teknolojik alandaki yeniliklere ayak uydurabilmemizin tek yolu hiç şüphesiz ki eğitimden geçmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu çocuklarımıza ve gençlere doğru bir şekilde anlatmak, laik ve demokratik bir eğitim ortamı sunmak, yeni yetişen nesillerin, özgür ve bilimsel düşünce yapısına sahip kişilikte bilinçli bireyler olarak yetiştirmek, hepimizin görevi ancak öncelikli olarak öğretmenlerimizin görevidir. Bu anlamda öğretmenlerimizin her zamankinden daha fazla sorumluluk taşıdığı da bir gerçektir Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmada toplumu şekillendirme adına öğretmenlere nasıl önemli görevler düştüğünü şu sözlerle açıklamıştır: “Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerlik, siyaset ve yönetim alanlarındaki devrimler, sizin; sayın öğretmenler, sizin toplumda ve düşünce yaşamınızda yapacağınız devrimlerdeki başarılarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki Cumhuriyet sizden ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller ister. Böylesine mühim görevi olan öğretmenlere toplumsal açıdan çok önemli görevler düşmektedir.

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçekleri getirin buraya, Öğrencilerimi getirin, getirin buraya, Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya, Son bir ders vereceğim onlara, Son şarkımı söyleyeceğim, Getirin, getirin… ve sonra öleceğim. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum. Kaderleri bana benzeyen, Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları, Geniş ovalarda kaybolur kokuları… Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri, Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni, Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım, Ben bir bahçe suluyorum gönlümde, Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden Ne güller fışkırır çilelerinde, Kandır, hayattır, emektir benim güllerim Korkmadım, korkmuyorum ölümden, Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum En güzellerini saymadım çiçeklerin, Çocukları, öğrencilerimi istiyorum Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini, Köy okullarında açan, gizli ve sessiz, O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek. Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Okulun duvarı çöktü altında kaldım, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta. Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta, Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım. Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya, Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini, Bacımın suladığı fesleğenleri, Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini, Avluların pembe entarili hatmisini, Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın, Aman Isparta güllerini de unutmayın, Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Başkonsoloslukta, Ögretmenler Günü kutlandı! Zürih ve çevresindeki Türkçe Öğretmenleri ve Okul Aile Birlikleri Temsilcileri, 24 Kasim Salı günü Başkonsolosluk binasında Öğretmenler Günü’nü kutladı. Kutlamada Başkonsolosumuz Hakan Kıvanç Bey’in konuşmasını, vekaleten Muavin Konsolos Orkun Ersoy yaptı. Ersoy konuşmasında, “Kutsal bir mesleği icra eden öğretmenler, tarih boyunca sevgi ve özverinin simgesi olmuş, bilimin ışığıyla hurafeleri yıkıp zihinleri aydınlatmış ve insanlığın bugünkü uygarlık düzeyine ulaşmasına en büyük katkıyı sağlamışlardır.“ diyerek öğretmenlik mesleğinin önemine dikkat çekti.

Haber: Memduha Tüfekçi Orkun Ersoy, konuşmasına günümüzde diplomanın tek başına yeterli olmadığını mesleki bilginin diğer üstün vasıflarla da desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Bu hususta Ulu Önderimiz Başöğretmen Atatürk’ün “Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.“ sözünden alıntı yaparak, milletleri kurtaranların öğretmenler olduğuna ve bu kutsal görevin önemine dikkat çekti. Ayrıca sayın Ersoy, konuşmasında şu mesajları da iletti: “İsviçre’de öğretmenlerimiz çocuklarımızı en az iki ana dil bilen, her iki vatanını da iyi tanıyan, içinde yaşadıkları toplumların saygın birer üyesi durumuna gelmiş örnek vatandaşlar ve İsviçre ile Türkiye arasındaki ilişkileri her alanda pekiştirecek hem bir köprü hem de bir elçi olarak yetiştirmek gibi kutsal bir görev üstlenmiş durumdadır.Ancak; bu görev sadece öğretmenlerimize ait değildir. Eğitim sürecinin diğer önemli unsuru olan anne, baba ve velilere, bunun yanı sıra tüm yetişkinlere tutum ve davranışlarıyla çocuklarımıza örnek olma ve onların eğitimine katkıda bulunma yönünde

önemli sorumluluklar düşmektedir. Ulu Önderimiz Atatürk’ün “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacak” sözü ışığında, yurdunu ve milletini seven, açık fikirli, çağdaş, aydın, kendi kültürünü ve öz benliklerini koruyabilmiş, “iyi insan”, “iyi vatandaş” ve iyi donanımlı “iyi meslek sahibi” nesiller yetiştirme konusunda öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ersoy, konuşmasını Öğretmenlerizin öğretmenler gününü kutlayıp ve görevleri başında şehit düşen öğretmenlerimizi rahmetle anıyoruz.“ diyerek noktaladı. Daha sonra sözü Türkçe ve Kültür Dersleri Öğretmeni Sultan Örten aldı. Topraklarımızın ve kutsal saydığımız tüm değerlerimizin kurtarıcısı, dünyanın en anlamlı ve en önemli yerinde sınırlarımızı çizen, bize bin bir renkten ve kardeş kültürlerden tek bir millet olmayı öğreten, kara tahta başında ak bir tebeşirle kötü giden talihimizi yenen ,ulusumuzun Başöğretmeni ve sonsuz önderi sevgili Atatürk’ümüzü bu 24 Kasım’da da saygı ve sevgiyle anıyor, onun nezdinde bize armağan edilen Öğretmenler Günü’nüzü kutluyorum, diyerek sözlerine başladı. Daha sonra öğretmenlik mesleğinin nesilleri hayata hazırlama yolunda ne kadar değerli bir meslek olduğunu ve bu yolda öğretmenlere çok iş düştüğünü belirten etkili bir konuşma yaptı. Kutlamanın sonunda 23 Nisan Grubu’ndan Kürşat Doğan, kutlamada 23 Nisan Grubu olarak emeği geçen herkese teşekkür etti ve tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladı. Ayrıca gazetemize İsviçre’de yaşayan veliler ve öğrencilerimizin gelecek 23 Nisan’da yapılacak aktiviteleri www. 23nisanzurich.ch adresinden takip edebileceklerini belirtti. Pusula Gazetesi olarak biz de tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyoruz. 1153

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Baharda Polatlı kırlarında açan, Güz geldi mi Kop dağına göçen, Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen, Muş ovasından, Ağrı eteğinden, Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden Çiçek getirin, örtün beni, Eğin türkülerinin içine gömün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Ben mezarsız yaşamayı diliyorum, Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum, Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın, Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın, Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım, Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim, Çiçeklerde açar benim gizli arzularım. Ceyhun Atuf KANSU

İşte 24 Kasım böylesine önemli bir işi yapan öğretPUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


34

UNİA HABERLERİ

Beslenme Hakkı Konferansı İsviçre’de ilk defa sendikaların da katılması ile beslenme hakkı konusunda kasım ayı başında bir konferans düzenlendi. Aynı zamanda beslenme bağımsızlığı olarak da adlandırılabilecek bu hak, belli bir ülke veya halkın beslenme hakkını kendinin belirlemesi ve bu konuda tarım ve tüketim poltikalarını bağımsız olarak tespit etmesi olarak kabul edilmektedir. İsviçre gibi tarımın ekonomik hayatta hemen hemen hiç bir rol oynamadığı ülkeler ve kalkınmakta olan ülkeler için bu konu giderek önem kazanmaktadır. Bern’de yapılan ve tarım kuruluşlarının yanı sıra sendikalar ve tüketici kurumların katıldığı konferansta, aynı zamanda tarım işçilerinin sorunları da dile getirildi. Beslenme bağımsızlığı nedir? Konferansa katılan kurumlar, her şeyden önce tarım üretiminin desteklenmesi ve halkın beslenmesinin garanti altına alınması anlamına geldiğini belirttiler. Bunun için tarım üretimi yapanların toprak, su, tohum, üretici kredisi gibi ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasının ve gerekli reformların yapmasının gerektiği gibi konular tartışılırken; son günlerde dünyada en çok konuşulan besin maddelerinin genlerinde yapılab değişiklikler de

gündem maddeleri arasındaydı.

masına engel olunması,

Beslenme hakkı aynı zamanda, köylülere tarım ürünleri üretme hakkı tanınması ve tüketicilerin ihtiyaçlarına göre hangi besinlerin üretileceği konusunda da bağımsızca karar alma imkanı tanınması anlamına gelmektedir. Besinlerin ucuza ithal edilerek, yerli tarımın ortadan kaldırılmasına engel olmak da devlete düşen bir görev olmaktadır. Bu anlamda devlet, ucuza ithal edilen besinlere ithal vergisi koyma hakkını elde tutmak durumundadır. Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar ise, her türlü ithal vergisinin kaldırılmasını istemektedirler. Konferansa katılanlar benzer şekilde, insanların beslenme hakkının garanti altına alınması için, tarım ürünlerinin fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesinin de gerekli olduğunu belirttiler.

- Besinlerin kar getirici bir spekülasyon malzemesi haline getirilmesine engel olunması,

Her ülkenin kendi tarım poltikasını belirlemede, halka söz hakkı tanınması ve tarımla uğraşanlara belli haklar verilmesi, konferansta dile getirilen talepler arasında yer aldı. Unia Sendikası konferansta şu talepleri dile getirdi,

- Kötü çalışma koşullarının sona erdirilmesi,

- Dünyada bugün 1.2 milyar insan açlıkla karşı karşıyadır, buna son verilmesi,

- Asgari ücretin tarım işçileri için 3500 Fr. olarak tesbit edilmesi,

- Tarım ürünlerinin üretiminin birkaç tekelin eline geçmesine engel olunması,

- Az gelişmiş ülkelerin %70’inin beslenme için ithal yapma zorunda kalmış olmalarına son verilmesi. Bu hakkın gerçekleşmesi için tarım işçilerinin çalışma koşullarının da düzeltilmesi gerektiği Unia tarafından dile getirildi. Bunun için sadece üreticilerin değil ama aynı zamanda çalışanların haklarının da verilmesi gerekli; - Çalışma süresi ve ücretler ülke ortalaması düzeyinde olmalı, - Çalışanların aleyhine olan düzenlemelere gidilmeli, - Bu sektörde çalışan göçmen işçilere de haklarının verilmesi,

- Aile birleşimi önündeki engellerin kaldırılması, - Oturum hakkının güvenli hale getirilmesi,

- Fazla mesailerin sınırlandırılması, sağlık koşullarının iyileştirilmesi, - Tarım işçilerinin iş yasası kapsamına alınması. 1141

- Küçük tarım üreticilerinin yok ol-

Yabancılara ‘Böcek’ Diyen SVP’liye İstifa Çağrısı İsviçre’de ırkçı politikalarla oy avcılığı yaptığı herkes tarafından bilenen SVP Partisinin milletvekillerinden Dominik Bättig, hükümete yönelttiği bir soru önergesinde, göçmenleri zararlı böceklere benzeterek, göçmenlerin İsviçre toplumuna verdiği zararların hesap edilmesini istemişti.

19.09.2009 tarihinde SVP’nin Jura Kantonu milletvekili Dominique Bättig, yabancı böceklerin belli bölgelere girerek, çevreye zarar verdiklerini, bu konuda Avrupa Birliği tarafından yapılan bir araştırmanın bu zararın yılda 10 Milyar Euro’yu aştığını belirterek, buna benzer bir zararın da, bölge yabancısı göçmenler tarafından yapıldığını söyleyerek, bir yılda yabancıların İsviçre toplumuna ne kadar zarar verdiklerinin hesaplanmasını istedi. Soruyu cevaplamak için hazırlıklara başladılar! Göçmenleri, bölgeye yabancı zararlı unsurlar olarak gören bu mantık, İsviçre kamuoyunda, sadece göçmenlerin çatı örgütü FIMM tarafından tepki görürken, bir gazete dışında bu haber hiç bir yerde yer

almadı. Gazete haberine göre, İsviçre hükümeti bu soru önergesini ciddiye alarak, önergeyi göçmenlerden sorumlu müsteşarlığa iletti. Müsteşarlık yetkilileri önce bu soru önergesinde bir yanlışlık olduğunu düşünerek, soru önergesi veren milletvekiline, bu sorudan ne kast edildiğini bir kez daha sordular. Irkçı milletvekilinin sorusunda yanlışlık olmadığını belirtmesi üzerine de, bu soruyu cevaplamak için hazırlıklara başladılar! Oysa İsviçre’deki yasalar, ırkçılığı yasaklamakta ve ırkçı tesbitlerde bulunan bu soru önergesi hakkında savcının, görevi gereği dava açması gerekmekte. Resmi makamlar ise bu soru önergesini cidiye almakla suça ortak olmaktadırlar. FIMM tarafından yapılan açıklamada, resmi makamlara çağrıda bulunularak bu suça ortak olmama çağrısı yapıldı. Anlaşıldığı kadarı ile yanlış zamanda yanlış yerde olan bir tek ırkçı SVP milletvekli değil, resmi makamlar da kendilerini 70 sene öncesi Almaya’sında sanıyorlar. Böylesine bir

soru önergesini ancak Hitler’in de dahil olduğu bir meclis ciddiye alabilir. Ama sorun daha da ciddi, gerek toplumdan bir tepki gelmemesi, gerekse de resmi makamların tavrı, göçmenler açısından oldukça düşündürücü, artık ırkçılık bir kılıfa bile sokulmadan resmi makamlarda aleni olarak yapılmakta ve kimse sesini çıkarmamaktadır.

M. Akyol / 1134

Ücret Eşitsizliği Sürüyor 2008 Ekim ayında yapılan İsviçre ücret istatistiği sonuçları Kasım 2009’da resmi makamlar tarafından açıklandı. Buna göre İsviçre’de ücretler 2006’dan 2008’e kadar ortlama 149 Fr. arttı ve ortalama ücret tüm çalışanlar için 5823 Fr. a yükseldi. Ancak bu yükseliş ücretler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak bir yana daha da fazlalaştırıdı. Söz konusu iki yıl içinde örneğin kadın çalışanların ücretleri, aynı işi yapan erkek çalışanların ücretlerinden %19.3 daha az. Bu oran iki yıl önce %18.9 idi. Göçmen çalışanlar için de aynı ücret eşitsizliği sürmektedir. Ortalama göçmenlerin ücretleri 5315 Fr. iken bu miktar İsviçreli işçiler için 6093 Fr. Ortalama göçmen ücretleri ise göçmenlerin oturma iznine göre değişmekte. Kısa süreli oturma iznine sahip olan göçmenler 4385 Fr. ortalama ücret alırken, B Oturumu olanlar 5167, C Oturumu-

na sahip olanlar ise 5292 Fr. ücret almaktalar. Ücret eşitsizliği işkollarına göre de değişiyor; endüstriyel işkollarında ortalama göçmen ücreti C Oturumu olanlar için 5417 Fr. buna karşın İsviçreli çalışanların ortalama ücreti 6309 Fr. Yapı, ticaret ve benzeri işkollarında da benzer bir durum görülmektedir. İşyeri yöneticiliği yapan veya informatik gibi özel meslek eğitimi gerektiren işlerde ise göçmenler İsviçrelilerden daha fazla ücret almaktalar. Gene sağlık işkolunda bazı durumda göçmen çalışanlar daha fazla ücret almaktadırlar. Göçmenlerin yoğun olarak çalıştığı yardımcı işçi kategorilerinde ise ücretler arasındaki fark % 22.6’ya kadar çıkıyor. Meslek eğitimi gerektiren işlerdeki ücret farkı ise % 8.0’e kadar düşüyor. Bu arada özellikle sınır işçilerinin ücretleri çoğu yerde İsviçreli iş arkadaşlarına çok yaklaşıyor. M. Akyol / 1140

Pazar, İş Günü Değildir! Unia Sendikası pazar günü çalışmasının yaygınlaştırılmasına karşı... Satış yerlerinin pazar günü açılmasının giderek yaygınlaşmasına karşı Unia Sendikası Satış İşkolu Konferansı, gerekli önlemlerin alınmasını talep etti. Pazar günü, çalışanların dinlenme günü olmasına karşın giderek daha fazla işyeri pazar günü de işyerlerinin açık olmasını istemekteler. Unia Sendikası, pazar günü çalışmak zorunda bırakılan satış elemanlarının haklarını savunmak için mücadele kararı aldı. Esas olarak bakıldığında, satış işyerlerinin pazar günü açık olması gerekli değil, ekonomik olarak ve çevre açısından tam bir saçmalık, pazar günü alışveriş yapılması halinde, toplumun daha fazla tüketecek duruma gelmesi sözkonusu değil, çünkü hem alım gücü sınırlı hem de tüketim ihtiyacı sonsuz değil. Buna rağmen bu işkolunda rekabet giderek artıyor, her satış işyeri daha fazla pazar kapma uğruna pazar günü de açık kalmayı gündeme getiriyor. Migros, Coop, Denner gibi satış işyerlerinden gelen işçilerin katıldığı işkolu konferansı, satışların akşam en geç saat 20.00’de bitirilmesini, pazar günü satış yapılmasına izin verilmemesini talep etmeye karar verdi. 2005 yılında, İş Kanununda yapılan bir değişiklikle ilk defa, toplu taşımacılığın yoğun olduğu tren istasyonu, havaalanı gibi yerlerde, satış işyerlerinin kısmen açık kalması kabul edilmişti. 2008 yılında ise tüm satış yerlerine özel izinle yılda 4 defa açma imakanı da tanınmıştı. Bu uygulama kantonlara göre değişiklik gösterse de, pazar günü satış yerlerinin açık kalması talebi takrar gündemde. Unia Sen-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

dikası ise bu değişikliklere, daha fazlasına izin verilmemesi şartı ile karşı çıkmamıştı. Çalışanlar arasında yapılan araştırmalar, hemen hemen tüm çalışanların pazar günü çalışmaya karşı olduğunu göstermekte. Çalışanlar istemiyor Buna karşın işverenler sürekli olarak, pazar günü çalışmasının çalışanların lehine olduğunu tekrarlamaktan vazgeçmiyorlara. İşyerlerinin kar hırsı uğruna çalışanların sosyal yaşantıları ve aile hayatları hiçe sayılıyor. Hangi anne veya baba pazar günü çocukları ile olmaktan vaz geçmek isteyebilir? Pazar günü açık olan işyerlerinde yapılan satışların artmasına karşın diğer günlerdeki satışlar da buna bağlı olarak düşüyor. Üstelik bu durum pazar günü açık kalma imkanı olmayan küçük işyerlerinin de kapanmasına neden olmaktadır. Pazar günü işyerlerinin açık olması ile daha fazla insana çalışma imkanı yaratıldığı iddiası ise bu anlamda gülünç; kısmi çalışanların sayısının artması çalışma koşullarının daha da kötü hale gelmesine neden olmaktadır. Çevre için de sakıncalı Pazar günü satış yerlerinin açık kalması çevre kirliliğinin artmasına da neden olmakta, açık olan alışveriş merkezlerine giden arabaların neden olduğu ek kirlenme ve bu işyerlerinin açık olması için harcanan enerji, özellikle günümüzde artık hoşgörü boyutlarını aşmış durumda. Bu nedenle Unia Sendikası, pazar günü çalışmasının giderek yagınlaşmasına karşı mücadele ediyor. Robert Schwarzer / 1136


35

UNİA HABERLERİ

Ücret Zammı Görüşmeleri

18 Aralık Uluslarası Göçmen Günü Aralık 2000’de toplanan Birleşmiş Milletler Kurulu, 18 Aralık gününü Uluslarası Göçmen Günü ilan etti. Göçmenler bir yandan insan haklarının çiğnenmesinin kurbanı olurlarken, ayrımcılık, göçmen düşmanlığı artmakta, işverenler tarafından da acımasızca sömürülmektedirler. Göçmenelerin de insan olarak hakları oldukları kabul edilmedikçe, göçmenlerin barışçı bir şekilde toplumların bir parçası haline gelmesi süreci tamamlanmadıkça, özellikle dünyanın bugün içinde bulunduğu durum dikkate alınırsa, sürekli bir barışın sağlanamayacağı açıkça gözükür.

Birleşmiş Millerler’in 18 Aralık’ı Göçmen Günü ilan etmesinin nedeni ise, 18 Aralık 1990’da göçmen işçiler ve aileleri ile ilgili uluslarası anlaşmayı kabul etme tarihi olmasıdır. Bugüne kadar 42 ülke bu anlaş-

mayı imzaladı ve 15 ülke daha bu anlaşmayı imzalamak istediğini belirtti. 10 Ekim 2003 tarihinde milletvekili Rechtsteiner, İsviçre’nin de bu anlaşmayı imzalaması konusunda bir soru önergesi verdi. Hükümet ise o dönem yeni bir göçmen yasası çıkarma hazırlığında olduklarını belirterek, bu yasanın çıkmasından sonra bu anlaşmayı imzalama konusunda karar verceklerini bildirdi. Yeni göçmen yasası iki yıl önce yürülüğe girmesine karşın hükümet hala bu konuda bir çalışmaya başlamış değil. Buradan hareketle göçmenlerin çatı örgütü FIMM, geçen yıl aralık ayında bir imza kampanyası başlattı. Toplanan bu imzaların 19 Aralık 2009 tarihinde İsviçre Parlementosu’na verilmesi bekleniyor. M. Akyol / 1132

İşverenlerin ekonomk krizi gerekçe göstererek 2010 yılı için ücret zammı yapmayacaklarını ısrarla tekrarlamalarına rağmen, sonuçlanan görüşmelerden sonra sendikalar, %1 ila %2 arasında ücret zammı elde etmeyi başardılar. Pek çok işkolunda ise ücret zammı görüşmeleri henüz sonuçlanmadı. Ekonomik kriz ile birlikte artan işsizlik, bu yıl yapılan ücret zammı görüşmelerini çoğu kez çıkmaza soktu. İşverenler artan işsizliği, ücret zammı taleplerine karşı bir tehdit unsuru olarak kullanarak, ücret zamlarının daha fazla işsizliğe neden olacağını, bu nedenle ücret zammı istenmemesinin doğru olacağını öne sürdüler. Bu arada kriz sonucu, siparişlerin azaldığı, bunun da daha fazla işsizliğe neden olacağı söylenmeye başlanıldı. Gerçekten de ihracata yönelik üretim yapan işyerlerinin aldıkları siparişlerde hissedilir bir düşme olmasına karşın, inşaat ver benzeri işkolla-

rında daha fazla iş, daha fazla çalışma söz konusu. Buna rağmen ücret zammı görüşmeleri hemen hemen tüm işkollarında bu gerekçelerle oldukça sıkıntılı geçmekte. Sonuçlanan Görüşmeler Ücret zammı görüşmelerinin sonuçlandığı ilk işkolu temizlik işkolu oldu. Yaklaşık 35.000 işçinin çalıştığı bu işkolunda çalışanlara %2 ücret zammı yapılması kararlaştırıldı. Coop işyerinde çalışanlara ise ortalama %2.5 ücret artışı kararlaştırıldı. Buna göre 6000 Fr. altında maaş alan tüm çalışanlar ücret zammı almaya hak kazanırken, en düşük asgari ücretlerdeki artış ise 100 Fr. civarında olacak. Öte yandan Lidl işyeri, şimdiye kadar ücretlerin çok düşük olması nedeni ile çalışanların ücretlerini %5 arttırmaya karar verdi, bu işyerindeki asgari ücretler bununla 3800 Fr. a yükseldi. Yapı İşkolu Her yıl olduğu gibi bu yılda yapı

işkolunda ücret zammı görüşmeleri oldukça hareketli başladı, hatta işverenler görüşmeleri terk etme nokatasına kadar durumu gerginleştirdiler. Ancak daha sonra görüşmelere devam edildi ve çalışanların tümüne %1 ücret zammının yanısıra, öğle yemeği zamlarının da bir Frank arttırılması kararlaştırıldı. Unia Sendikası İşkolu Konferansı bu öneriyi onaylarken, delegelerin önemli bir kısmı bu sonucu tatmin edici bulmadıklarını açıkladılar. Bir sonraki yıl yapılacak olan ücret zammı görüşmelerinde bu sonucun asgari olduğunun ve benzer bir sonucun kabul edilemeyeceği de dile getirildi. Diğer işkollarında da görüşmeler çoğu kez tıkanma noktasına geldi. Ancak Unia Sendikası ekonomik krize rağmen ücret artışlarının gerekli olduğu ve bu konuda sendikanın ısrarlı olduğunu her fırsatta dile getirerek ücret zammı için mücadelesini sürdürmeye kararlı olduğunu belirtti. M. Akyol / 1133

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


36

KÜLTÜR VE SANAT

Tango, Koruma Altına Alındı BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Arjantin genelevlerinden kökenini alan tango müziğini ve dansını dünya kültür mirasının bir parçası ilan etti. BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), kökenini Arjantin genelevlerinden alan tango müziğini ve dansını dünya kültür mirasının bir parçası ilan etti. Tango, dünya üzerinde hızla yayılan bir dans olduktan sonra Arjantin ve Uruguay sahiplenme kavgaları içine girmişti. Unesco’nun aldığı bu karar Arjantin ve Uruguay’ın ortak isteği üzerine 24 üyeli Hükümetler Arası Kültürel Miras Komitesi tarafından alındı. Abu Dahabi’de yapılan ve 400 uzmanın katıldığı toplantıda tango insanlar için koruma altına alınmaya değer gelenekler arasında görüldü. Şimdi bu karardan mutlu olanlar ile birlikte hoşlanmayanlar da var. Onlar tangonun içinin boşalacağını düşünen kişiler. Ancak sevinen kısım binlerce kaydedilmemiş şarkıyı arşivlemek ve tangonun özgünlüğünü kaybetmemiş bir sanat formu olarak kalmasını sağlamak için dünya çapında akademiler kurma hayalini kuruyor. Bir de iki ülkenin ortaklaşa verdiği öneri var, topraklarından geçen nehrin adını taşıyacak Rio de la Plata Tango Orkestrası’nın kurulması. Zaten tangonun koruma altına alınma isteği Arjantin ile Uruguay arasında uzun süredir süren bir savaşı bitirmişti. Tangonun esas doğum yeri Rio de la Plata. Burası iki ülkenin topraklarından geçen nehrin adı. Tangonun Tarihçesi Dans dergisi Genel Yayın Yönetmeni Cemal Atila’nın tangonun tarihçesi üzerine söylediklerine kulak verelim: “İspanyollar tarafından 1580’li yıllarda kurulan Buenos Aires, 19.yüzyıl sonlarında çarpıcı ekonomik gelişmelerin yaşandığı bir liman kenti haline gelmişti. Bu türden liman kentlerinin neredeyse tümünde karşımıza çıkacağı üzere, ekonomik cazibenin bir sonucu olarak, Buenos Aires’de yoğun bir göçmen nüfusa ve dolayısıyla onların heterojen kültürlerine ev sahipliği yapıyordu. Genellikle kalifiye olmayan işlerde çalışan göçmen nüfus kentin banliyölerinde, adına “arabal” denilen derme çatma mahallelerde yaşamaktaydı. Hakim Arjantin kültürüne karşılık, bu yoksul banliyölerde tümüyle farklı bir kültürel iklim hüküm sürüyordu. Erkek nüfusun ağır bastığı göçmenler arasında “compadrito” (genç kabadayı) olarak tabir edilen bir figür ön plana çıkıyordu. Yüksek topuklu ayakkabı giyen, fötr şapka ve boyun fuları takan ve bellerinden bıçaklarını eksik etmeyen compadritolar pek de tekin tipler olarak görülmüyordu. Öte yandan, ağırlıklı olarak bu erkek göçmen nüfusa hitap etmek üzere, Buenos Aires’te pek çok genelevi kurulmuştu.

Genelevlerin etrafında oluşan eğlence sektörü, göçmenlerle birlikte Avrupa, Afrika ve Küba gibi ülkelerden gelen müzik ve dans akımlarının iç içe geçtiği ortamlar yaratıyordu. Arjantin’in yerel dansları arasında compadritoların favorisi olan milonga dansı tüm bu etkileşimle birlikte yeni bir çehre kazanıyor ve Afrika ya da Portekiz kökenli olduğu sanılan tango sözcüğü bu yeni dansın adı olarak öne çıkıyordu. Yoksul genç kabadayılar ile genelev ahalisinin kaderlerinin kesiştiği sefil ve bir o kadar da katı koşullarda ortaya çıkan tango, hiç kuşkusuz Arjantin’in üst ve orta sınıfları ve hatta işçi sınıfının belli kesimleri tarafından şiddetle reddedilecekti. Ne var ki, Arjantin yüksek sosyetesinin iyi eğitimli erkekleri de genelev ziyaretçileri arasında olduklarından, bu yeni akım onlara da sirayet ediyordu. Yüksek tabakaya mensup erkekler, gözden ırak küçük mekanlarda veya garsoniyer tarzı özel mekanlarda tango yapmaya başlıyordu. Bu kısmi kabul yavaş yavaş tangonun nispeten daha ‘temiz’ gece kulüplerinde ve dans salonlarında icra edilmesine yol açacaktı. Bu aynı zamanda, tangonun doğduğu orijinal ve kapalı ortamdan koparak dışa doğru bir yolculuğa çıkması anlamına geliyordu. Ve bu kopuşun bir sonucu olarak, compadritolara has kaba saba agresif figürler yerlerini daha kabul edilebilir yumuşak, daha az erotik olan hareketlere bırakıyordu. Kendi beşiği olan sefil mahallelerden koparak, figürlerini yumuşatarak ehlileşen tango artık hızla popülerleşebilirdi. Nitekim 1900’lü yılların başında, geniş bir müzik repertuarına kavuşan tango, saygın gece kulüplerinden tiyatro salonlarına dek uzanan geniş bir mekan yelpazesinde kendisine hayat alanı bulmuştu.

bu yasaklar hiçbir işe yaramayacak ve özellikle Paris’te daha da ehlileşen, hatta kimilerine göre Fransızlaşan tango birkaç yıl sonra Arjantin’e geri dönecek, üst sınıflardan gönülsüz bir kabul görecek ve Buenos Aires, günümüzde köklü bir gelenek haline gelmiş ilk tango festivallerine ev sahipliği yapmaya başlayacaktı.” Tangonun Büyücüsü CARLOS GARDEL Buenos Aires ve Montevideo’nun işçi sınıfı dans salonlarından doğan ve tutkunun dansı olarak bilinen tangonun en büyük isimlerinden biri kuşkusuz Carlos Gardel. “Carlitos”, “Tango’nun Kralı”, “El Mago” (Büyücü) gibi adlarla anılan Gardel’in doğum yerinin Arjantin, Uruguay ya da Fransa olduğu konusunda iddialar var ama iki yaşından itibaren Arjantin’de yaşadığı kesin. Tango’nun en büyülü seslerinden birine sahip olan Gardel’in doğum yılı, doğduğu yer tam olarak bilinmiyor. Ancak maço tarzıyla bilinen Gardel tangoda bir devrim yaptı ve ilk kez tangoda, aşık olduğu kadın için ağlayan erkeğin dramını seslendirdi. Gardel ile birlikte tango ABD’de de tanındı ve 1935 - 1952 yılları arasında “al-

Bu yaygınlaşma henüz Arjantin’de tangoya meşruiyet kazandırmamışken, birinci dünya savaşından hemen önce Londra ve Paris’te tango dans ortamlarının gözbebeği olmaya başlıyordu. Üstelik bu kez alt tabakalar falan değil, doğrudan doğruya Londra ve Paris sosyetesi adeta tango çılgınlığına kapılmış görünüyordu. Tangonun Avrupa’da bu şekilde popüler olması, Avrupa’da yaşayan seçkin Arjantinliler için adeta bir kabusa dönmüştü. Kendi ülkelerinde aşağıladıkları bu ucube dansın Avrupa’da aralarında kraliyet aileleri mensuplarının bulunduğu geniş kesimler tarafından benimsenmesini kendileri için bir utanç kaynağı olarak görüyorlardı. Öyle ki, Paris tangoyla coşarken, Paris’teki Arjantin büyükelçiliğinde tango yasaklanmıştı. Kısa bir süre sonra tango artık belli başlı Avrupa şehirleri ile sınırlı kalmayıp Amerika ve Rusya’ya da sıçrıyordu. Dünya çapındaki bu yaygınlaşma yine kökenini Arjantin’den alan çeşitli ret ve yasakları da beraberinde taşıyordu. New York Katolik Kilisesi tangoyu günahkar dans olarak ilan ederken, Almanya’da Kaiser Wilhelm II askerlerinin üniforma ile tango yapmalarını yasaklıyordu. Ancak

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

tın çağı”nı yaşadı. Bunda 1946 yılında Arjantin’de iktidara gelen Juan Peron ve eşi Evita’nın da rolü büyüktü. Altı yıl sonra Evita’nın ölümü ile popülaritesi düşüşe geçen tango bir de Arjantin’deki askeri yönetim tarafından yasaklanınca neredeyse unutulmaya yüz tuttu. 1980’lerle birlikte sahnelerde yeniden yerini alan tango eski ününü yeniden kazanmaya başladı. Tango Nedir? Peki Tango denilen şey nedir? Sözü bir Tango ustasına, koreograf ve dansçı Juan Carlos Copes’e bırakalım: “Tango birbirini arayan erkek ile kadındır. Erkeğin erkek olduğunu kadının dişi olduğunu hissettiği zamanlarda bir kucak arayışı, bir birliktelik biçimidir. Kadın yönlendirilmek ister; erkek yönlendirmek ister. İleride bazı anlaşmazlıklar çıkabilir ama o an geldiğinde önemli olan, eşit, olumlu ve üretken bir diyalog kurabilmektir. Yükselen ve insana ıstırap veren müzik eşliğinde iki insanın oluşturduğu çift danseder; çift dünyaya karşı savunmasız ve bir şeyleri değiştiremeyecek kadar güçsüzdür. İşte Tango budur.” 1131


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

VATA N


38

İSVİÇRE TARİHİ

İsviçre Tarihi 19. Bölüm 1870 - 1871 Alman Fransız Savaşları

Almanya ve Fransa Avrupa’da daha fazla etkin olmak istiyordu. İki ülkenin birçok konuda çıkarları çakışıyordu. Bu tür konular üzerindeki tartışmalar, Fransa’nın Almanya’ya savaş açmasıyla büyük bir krizin çıkmasına neden oldu. Güney Almanya’daki prenslikler Prusya’ya destek sundular. İsviçre, bu savaşta tarafsızlığını açıkladı. Fransa, büyük kayıplar verdi ve Almanların bu başarısı, diğer Alman prensliklerinin Prusya egemenliği altında büyük bir Alman Devleti oluşturmalarına neden oldu. Her ne kadar İsviçreliler tarafsız kaldıklarını iddia etseler de (bunu hep yaparlar zaten), bu savaşta Fransızları destekledikleri açıkça ortadaydı. İsviçreliler bu desteği savaşı kaybetmekte olan Fransız askerlerinin sefaletini ve ölmelerini önlemek için verdiklerini ve sadece Fransız askerlerinin İsviçre’de barınmalarını sağladıklarını açıklamışlardı. Fakat savaş sonrasında Fransızların İsviçrelilere yaptığı (bilinen miktar 12 milyon frank) ödeme, bu işin sadece insanlık namına yapılmadığını göstermektedir. İsviçre’deki gelişmeler: 1848 Anayasası’nın getirdiği yenilikler ve liberal akımın gelişmesi bu dönemden sonra İsviçre’de sanayinin ve ticaretin hızlı bir şekilde gelişmesine neden oldu. Bu gelişim özellikle ticaret ile ilgili konularda yeni yasal düzenlemeleri de zorunlu kılıyordu. Bu liberal gelişmelerin toplumun üzerinde de etkisi oluyordu ve toplumsal konularla ilgili de yeni yasal düzenlemeler zorunlu hale gelmişti.

1874 Anayasası

1874 Anayasası’nda ilk göze çarpan hususlar şunlardır: - Federal Devletin yetkileri artırılmış ve her kantonda ayrı olan bir çok uygulama standartlaştırılmıştır. - Serbest Ticaret Hakkı herkese sunulmuştur. - Federal alanda da referandum hakkı sunulmuştur. Yine bu anayasa oylamasını da daha önce ayrılıkçı girişimde bulunan muhafazakar (LU, UR, SZ, OW, NW, ZG, FR, VS) kantonların reddettiğini görmekteyiz. Ancak % 63 halk oyu ve kanton sayısı çoğunluğuyla bu anayasa kabul edilmiştir. Kültür savaşı denilen kantonların dini inanışlarındaki farklılardan dolayı meydana gelen anlaşmazlıklar, 1874 Anayasası’nda da kendini gösterdi. Özellikle papaya sadık olan Cizvitlere karşı kullanılacak bir madde eklendi. Bu madde kapatılmış olan tekkelerin tekrar açılmasını yasaklıyor, her türlü dini kurumun kuruluşunun devletin izni çerçevesinde gerçekleşebilmesini ön görüyordu. Muhafazakar kantonların yeni anayasaya karşı çıkmalarının esas nedeni de buydu. Bu düzenlemeler yakın tarihimize kadar geçerli kalmış ve geçerliliğini kısmen de olsa hala korumaktadır. İsviçre’de de temel haklara kısıtlama getirildiğini ve her şeyin bu ülkede de toz pembe olmadığını görmekteyiz. (Bugünkü minare yasağı kampanyası da ayrıca bunu göstermektedir.) Çeşitli konulardaki değişik kantonal düzenlemeleri bütün ülkede uygulanabilir şekilde düzeltme girişimlerinin bazıları onaylanmış, bazılarıysa kabul görmemiştir.

Hazırlayan: Hüseyin Türkkan

Bugün hala konuşuyor olduğumuz konulardan birisi, İsviçre’de okul sisteminin her kantonda farklı olmasıdır. 1882`de de bu hususta girişimlerde bulunulup, okul sistemi standart hale getirilmek istenmiştir; ancak büyük bir çoğunluk tarafından reddedilmiştir. Özellikle bizim gibi çok taşınan ve kanton değiştiren yabancılar, tarihte yapılan bu hatanın dezavantajlarıyla sürekli karşı karşıya kalkmaktadır. 1912 yılında hem kanunu standartlaştırmak adına, hem de toplumsal değişikliklerden dolayı ihtiyaç duyulan düzenlemelerin eklenmesi için Medeni Kanun ve Borçlar Hukuku yürürlüğe sokuldu. Sanayileşme ve Aydınlanma Dönemi, hem toplumda değişikliklere sebep olmuş, hem de ticareti hızlandırmıştı. Bu yeni düzenlemeler de zaruri hala getirilmişti. Cumhuriyet Döneminden sonra ‘İsviçre Medeni Kanununun’ Türkiye tarafından da alındığını biliyoruz. Eugen Huber tarafından hazırlanan İsviçre Medeni Yasası o günün şartlarında, düzenli ve modern bir yasaydı. Tabii ki bir çok madde hem Türkiye’de, hem de İsviçre’de zaman içerisinde defalarca değiştirilmiştir. Türk Medeni Kanunu 17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak, TBMM’de kabul edilen Türk Medeni Kanunu, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe konmuştur. Türk Medeni Kanunu ile: - Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı. - Evlilikte resmî nikâh zorunluluğu getirildi. - Tek eşle evlilik esası getirildi. - Kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı. - Mahkemelerde tanıklık yap-

ma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşit hale getirildi. - Patrikhanelerin, din işleri dışındaki yetkileri kaldırıldı. Siyasal alanda kadınlara tanınan haklar - Belediye seçimlerine katılma hakkı (1930) - Muhtarlık seçimlerine katılma hakkı (1933) - Milletvekili seçme ve seçebilme hakkı (1934) Medeni Hukuk, şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen, şahısların doğumdan, (tüzel kişilerde kuruluşundan) ölümüne (tüzel kişilerde sona ermesine) ilişkilerini düzenleyen özel hukuk dalıdır. Kişiler hukuku, aile hukuku, eşya

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

hukuku, miras hukuku medeni hukuk kapsamında yer alır ve medeni kanunla düzenlenirler. Borçlar hukuku ve ticaret hukuku da aslında medeni hukukun uzantısıdır. Medeni hukuk salt bir hukuk dalı olmaktan öte hukukun özüdür. Türkiye’de Medeni Kanun, İsviçre Medeni Kanunundan iktibas edilmiştir. Kazuistik metoda sahip Prusya Kanunu ile devrimci bir felsefeye sahip katı Fransız Kanunu arasında kalarak ortalama bir yol izlemiştir. Kanuna öncelik tanımakla birlikte hakime takdir hakkı da tanımaktadır. 1 Ocak 2002 tarihinde tümüyle gözden geçirilerek yenilenmiş ve Yeni Medeni Kanun yürürlüğe girmiştir. 1130


39

BİLİM-TEKNOLOJİ

Japonları da geçtiler ! Teknolojiye en hızlı ayak uyduran ülke...

Geçen yıl Zürich Havalimanı’ndan 22,1 milyon yolcu geçti. Bu rakam, 2007 yılına göre %6,6 oranında bir artış olduğunu belirliyor. Aktarma trafiğinin %11’lik artışının yanı sıra, uçuşların sayısı da arttı.

Teknolojiye en çabuk ayak uyduranların Japonlar olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İşte o ülke... Teknoloji gün geçtikçe daha da gelişiyor ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak insanoğlunun dijital bağımlılığı da bugün için doruk noktasına ulaşmış durumda. Yapılan birçok araştırma, telefonlardan bilgisayarlara kadar birçok teknolojik cihazın artık insan hayatı için vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor. Ofcom tarafından yayınlanan bir rapora göre dünyanın dijital çağa en çabuk ayak uyduran toplumu ise sanılanın aksine Japonya değil, İngiltere. Örneğin cep telefonunu bir kamera olarak kullanan İngilizlerin sayısı dünya geneliyle kıyaslandığında oldukça yüksek bir rakama ulaşıyor. Bunun yanında Facebook ve Bebo gibi günümüzün popüler

sosyal ağ platformları da yine İngilizler tarafından yoğun bir şekilde kullanılıyor. Hatta yine aynı rapora göre İngiliz internet kullanıcılarının neredeyse yarısının bir Facebook hesabı bulunuyor. Ofcom’un raporunda ABD’de yaşanan Facebook fenomeni de dikkat çekiyor; buna göre İngiltere’nin yanında ABD internet kullanıcılarının yaklaşık 4 milyonu da sosyal ağ sitelerinden en az birinde kaydı bulunuyor.

Ülkede önemli bir sağlık problemi olarak gündeme gelen konu, “Independent on Sunday” gazetesinin kapak haberi oldu. Sağlık Koruma Dairesi Başkanı Sir William Stewart, ülke çapında okullara yerleştirilen “Wi-Fi” adlı kablosuz şebekeler radyasyon yaydığı için öğrencilerin sağlık kontrolünden geçirilmesini istedi. Sir William, kansere ve erken yaşlanmaya yol açabileceği söylenen “Wi-Fi” sisteminin

Araştırmanın bir diğer çarpıcı sonucu ise cep telefonlarıyla ilgili. Buna göre cep telefonunu kamera olarak kullanan kullanıcıların oranı İngiltere’de %59’u bulurken, İtalya ve Japonya’da bu oranlar sırasıyla %58 ve %52’ye kadar çıkıyor. Kısacası internet başta olmak üzere dijital devrimin getirdiği birçok araç, artık hayatımızın olmazsa olmazı olmuş durumda.

Havalimanı İşletme Sorumlusu Unique’nin geçtiğimiz günlerde verdiği bilgiye göre, geçen yıl toplamda 271 991 uçak havalandı. Bu zaman dilimi içerisinde bagaj yükünün artması da göze çarptı. Yıllık rapordaki bilgilere göre, 388 000 ton yolcu bagajı taşınmış. Bu oran, 2007 senesine göre %3,6 daha fazla. 7,8 milyon yolcu (%11), Zürich Havalimanı’nı kullanarak başka bir uçağa geçiş yaptı. Toplam yolcu sayısının yarısından

fazlası, yani 14,3 milyon kişi ( %4,5) ya uçağa Zürich’ten bindiler ya da Zürich’e uçtular. Yayınlanan haberde, 2008 yılının aralık ayında kasım ayına göre uçuşlarda % 3,2 oranında bir azalmanın görüldüğü açıklandı. Bu zaman zarfı içinde sadece toplam yolcu sayısında bir değişiklik oldu: 1,6 milyon, %0,2 azalma. Zürich’te ise Noel döneminde çok fazla yolcu indi bindi yaptı: 623 138 kişi, %10,5. 390

Suyun Kulağı Var!

Kablosuz İnternette radyasyon uyarısı

İngiliz sağlık yetkilileri, okullarda kablosuz bilgisayar ve internet bağlantılarının çocuklar için radyasyon tehlikesi oluşturduğu konusunda uyardı.

Zürich Havalimanı’nda Yolcu Sayısında Artış Görüldü

iyice denetlenmesi için baskı yapıyor. Bilgisayarların telefonlara bağlanması için kablo gerektirmeyen “Wi-Fi” sistemi, İngiltere’deki ilköğretim okullarının yarısından fazlasında, orta öğretim okullarının ise beşte dördünde kullanılıyor. Bazı Avrupa ülkeleri “Wi-Fi” sistemini yasaklama ve sınırlama yönünde önlemler almaya başladı. İngiltere’de bir okulda bir öğretmenin hastalanması üzerine kablosuz internet kısmen kaldırıldı. Sir William’ın baskıları üzerine yapılan araştırmalar baz istasyonlarının kansere neden olduğunu ortaya çıkarmış bulunuyor.

Japon bilim adamı Emoto’nun araştırmasına göre sevgi sözcükleri ve klasik müzik, su kristallerini güzelleştiriyor. Kötü sözler ve sesler kristalin yapısını bozuyor. Masaru Emoto adlı Japon bir araştırmacı, insan vücudunun ve yaşamış olduğumuz yer kürenin yüzde 70’inden fazlasını kaplamakta olan suyun moleküler yapısının insanların düşüncelerinden, sözcüklerinden ve dinlemiş olduğu müzikten etkilendiğini belirledi. Tokyo’da bulunan HADO Enstitüsü’nün internet sitesinde yer alan çalışma ve habere göre, insanların yaşam kalitesinin, vücutlarındaki ve yerküredeki suyun kalitesiyle bağlantılı olduğunu savunan Emoto, yaşama geçirilen pozitif düşünceler sayesinde insanın vücudunda yeralan suyun, kişiyi mutlu ve esen kılabileceğini bildirdi. Araştırmaya göre, Emoto, müzik terapisinin son zamanlarda popüler olmasıyla birlikte müziğin suyun yapısı üzerindeki etkilerini görmeye karar verdi ve iki müzik ho-

parlörü arasına birkaç saatliğine arıtılmış su koyarak suyun donduktan sonraki kristal formlarını fotoğrafladı. Aynı tip su kristallerine önce Bethoven’ın pastoral müziğini dinleten Emoto, su kristalinin çok güzel şekillendiğini, Bach’ın “Air For The G String” parçası dinletilen su kristallerinin nispeten düzgün olduğunu, Heavy Metal müzik dinletilen su kristalinin ise tamamen şekilsiz ve dağınık olduğunu fotoğraflarla tespit etti. Bu çalışmayla, düşüncelerin ve kelimelerin su kristallerinin formasyonları üzerindeki et-

kisini tespit eden Emoto, bazı sevgi ve nefret kelimelerini kasete kaydederek cam şişelere gece boyunca dinletti. Bu deneyde ise sevgi, takdir ve teşekkür sözcükleri dinletilen şişelerdeki su kristallerinin çok simetrik ve güzel olduğunu, kin ve nefret sesleri dinletilen kristallerin ise tanınamayacak kadar dağınık olduğunu belgeledi. Japon bilim adamı Masaru Emoto, sitesinde yaptığı açıklamada, “Kelimeler doğanın titreşimidir, böylece güzel kelimeler güzel doğa, çirkin kelimeler çirkin doğa yaratır, bu da kainatın köküdür” dedi. 1092

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


40

EKONOMİ

Maaş Uçurumu Hafif Şekilde Açıldı Devlet İstatistikçileri’nin hazırladığı güncel İsviçre verilerinin özel değerlendirmesine göre, 1990 yılının ortalarından beri maaşlar arasında denge sağlanmış olsa da istenen seviyeye henüz ulaşılamadı. Bu gerçeği İsviçre Ulusal Ekonomisi’nde yapılan maaş araştırmasına yönelik güncel değerlendirmeler ortaya çıkardı. ‘’Üst’’ ve ‘’Alt’’ tabaka arasında git gide büyüyen maaş uçurumu düşüncesi insanlar arasında oldukça yaygın. Özellikle 1990 yıllarından beri büyük şirketlerin şef katlarındaki kişilerin artan maaşları insanların düşüncelerini onaylıyor. Tüm İsviçre ulusal ekonomisinin içinde yer alan maaş dağılımı hakkındaki düşünceyi İstatistik Bakanlığı değerlendirdi. İstatistikçiler, 1,7 milyon kişi baz alınarak, bu kişilerin maaş bilgileriyle ilgili 2008 yılı için yapılan araştırmanın ilk güncel verilerini açıkladı (18.11.2009 NZZ). Veriler üzerinde hazırlanan özel bir değerlendirme raporu sayesinde maaş dağılımının gelişimine daha net bakmak mümkün oldu.

Teori ve uygulama Teorik anlamda bakılır ise maaşlar arasındaki farklılık şaşırtmamalı: Teknoloji alanındaki ilerlemeler ve Doğu Avrupa ve Asya’da gelişmekte olan ülkelerin ekonomiye sürekle artan entegrasyonu, duruma göre kalifiye elemanlar için yararlı olurken, fazla rağbet görmeyen iş yerleri tehlikeye girmiş oluyor. Uygulamaya bakılır ise maaş dengesinin artırılması bir doğa kanunu değil, çünkü geniş halk tabakasındaki eğitim ve kalifiye seviyesi gibi etken maddeler bu kanuna ters gelebilir. Sendikaların düzenlediği düşük maaşların yükseltilmesine yönelik kampanyalar, düşük kalifiyeli elemanlar için işsizlik oranı riskini artırsa da bu maaş çelişkisine karşı çıkıyorlar. İstatistikçileri dengesiz maaş dağılımının 0 ve 1 arasında tek bir rakamda toparlayan ölçütün Gini-Katsayısı olduğu söyleniyor. Bu da 2000 -2008 yılları arasında 0,23’den 0,26’ya çıkan hafif bir dengesizliğin var olduğunu ispatlayan bir gerçek. Ekonomik İş Birliği ve Kalkın-

ma Örgütü’nün görüşüne göre, diğer ülkelere göre İsviçre ülkesi en düşük maaş uçurumu olan ülkeler arasında yer alıyor. Çeşitli maaş seviyesinin büyümesi farklı noktalara da dikkat çektiriyor. Son on iki yılda sekiz farklı maaş seviyesi incelendi. Yüzde 95’i geçen seviye ile dağılımda %95’lik oranını kapsayan oran ve yüzde 90., 80. ve 70. Düşük maaşlar ise yüzde 5., 10., 20. ve 30. Dört yüksek maaş oranı ve dört düşük maaş oranının sayıları gelirler arasındaki uçurum düşüncesini onaylamış oluyor. Yine de bu artışın belirli seviyelerde olduğuna dikkat çekmek gerekir . Aynı zamanda erkekler arasındaki maaş dengesi, kadınlar arasındaki maaş dengesine karşın daha çok yükseldi. Maaşlar arasında oluşan uçurumun asıl sebebi düşük maaşların ortalamanın altında büyümesinden kaynaklanmıyor. Tam tersi, yüksek maaşların süreklilik gösteren artışı buna bir sebeptir. Yani maaş seviyesi ne kadar yüksekse o kadar çok artış gösteriyor. Örneğin sadece yüz-

de bir çalışanın aldığı (2008 yılında) 23.579 franklık brüt aylık maaş dört sene içerisinde yüzde 20 arttı. Fakat orta seviyenin maaşı ise ancak yüzde 5 arttı. Çok düşük gelirli insanların maaşı hakkındaki istatistik değerler ise fazla sağlam değil, çünkü yeteri kadar bilgi edinilemediği söyleniyor.

5823 franklık orta seviyeli maaş Maaşlar statiksel bir dağılımla ilerlememiş, daha çok üst sevi-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

yelere çıkmış durumda. Bu yüzden ortalama maaş (yani maaş oranı tam saat çalışma sayısına bölünüyor) orta seviye maaşının oldukça üzerinde ( yani toplam çalışan sayısının yarısın aştığı ve altında kaldığı maaş oranı). 5823 frank olan orta seviyeli maaş ve 6879 frank ortalama maaş oranı geçen sene yaklaşık 1000 frank fark gösterdi. Orta seviyeli maaş halkın büyük kısmına önemli bir referans notu veriyor. Buna karşın yüksek maaşlar ortalama değerde büyük bir çöküntüye uğruyor. 1128


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


42

KİTAP KÖŞESİ

Gökyüzüne Bakma Durağı; AY HIRSIZI Karadeniz’de o uzak sahil kasabasında şöyle bir şeyler söylemiştim gökyüzünün genişliğine bakarak; “Denizkenarı karanlığında rüya görmek gibi bir şeydi bizim için yıldızlar!” Sunay Akın’da bulduğum tam da buydu işte. Aynı kıyının “uşakları” içlerindeki atlıkarıncaya binip fır dönmeye başladıklarında dünyanın yörüngesine oturmuştuk; Uçacaktık. Aklımıza koymuştuk; yıldızlara gidecektik. Çocukluğunun ilk evrelerini yıldızların varlığıyla şaşırmadan geçiren kaç kişi vardır? Herkes parmağını kaldırsın önce. Sırayı bozmayalım. Sunay Akın kendi içinden başlattığı ‘o edebi seyahatin’ duraklarında bizi gökyüzüne bakmaya davet ediyor. Çocukça bir oyun gibi duruyorsa da onu okurken Turgut Uyar ustanın dizeleri geçiyor aklımdan; “Göğe bakma durağında/ göğe bakalım göğe bakalım!” Evet; Ay Hırsızı adlı kitap-yolculuğunda Sunay’ın yapmak istediği tam da buydu işte. Şaşırmak az geliyor artık. Her cümlede her sayfada başka bir ilginçlikle buluşmanın karşılığı başka bir kelimeyle ifade edilmeli artık; Göğe bakıyoruz çünkü. Yüzümüzü gökyüzüne çeviriyor ‘aya seyahatin’ tadını çıkarıyoruz. Defalarca izledim onu sahnede… Kitaplarının tümünü okudum neredeyse; her biri ayrı bir yol hikâyesi tadındaki kitaplarınışiirleri derkenar bir çocuğun öyküsüdür onun kitapları- İnsanın kendine yolculuğundan bahseder aslında yazıları; buluşmaların o büyük tadını taşır. Haydi ben de onun yaptığını yapayım; arkanıza yaslanın ve bir kitabın-yolculuğun mu demeliyim?ne anlattığını ‘duyumsamaya’çalışın. Anlatı bir dinletme gerekçesiyken duyumsama bir anlama gerekçesi olmalı Sunay’ı okurken.

zete veya bir örtü… İşte Piri Reis’in haritasının elimizdeki 1/5’lik hikâyesi bu. Peki, geri kalan dört parça? Onların akıbetini de tahmin edersiniz herhalde! Ay seyahatlerinin tarihi çok gerilere dayanmıyor. Ama aya gidenlerin aya gitmeden önce gelecek düşlerimizi süslediğini hepimiz biliyoruz. Sunay Akın; bir gün aya gidilecek roketleri evinin teras kenarlıklarına işleyen Bartınlı demir ustası Aziz Ağartan’la büyük şair Nazım Hikmet’i buluşturuyor Ay Hırsızı’nda. Ne demişti Nazım Hikmet; “Aya gidilecek/ daha da ötelere/teleskopların bile görmediği yere!/.. Merih’e giden kosmos gemisinde turistler/ yeryezüyce yazılmış şiirler okuyacak/her göz beste beste renk renk kat kat uçarak/ en sırlı çekirdeğe ulaşabilecekler…” Büyük usta bir gün başka yıldızlarda başka canlıların olduğuna inandırmaya çalışan dizeleri de dökecektir o büyük gökyüzünün altında; “Ve yıldızlardan birinde / hangisinde bilmiyorum / yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz/hangi dilde bilmiyorum/yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla/Tovariş diyecek/söze böyle başlayacak biliyorum!” Aziz usta Nazım ve bizi Ay Hırsızı’nda buluşturuyor Sunay Akın ‘Göğe Bakma Durağı’nda… En büyük hazinemiz beleğimiz çünkü… Kız Kulesi’yle Sarayburnu arasında bir dehlizin olduğuna dair söylenti; bir şehir efsanesi vardı ve bunu neredeyse hepimiz duymuşuzdur. Tamam biliriz ki bir efsane olarak dolaşır dillerde ama şunu da biliriz; efsaneler efsanedirler aslında. Efsane deniz altından açılan tünelle gerçeğe dönüştü. Siz sözü edilen yolun ilk defa 1973’te Boğaz Köprüsü’nü ya da bu deniz altı tünelinden yürünerek aşıldığını sanıyorsanız aldanıyorsunuz demektir; çünkü iki kıta arasındaki ilk yürüyüş bizatihi suyun üzerinden yürünerek yapılmıştır. Ay Hırsızı’na başvuralım; Deniz Subayı

Atilla Hülagü aylar süren çizim ve yapım aşamalarından sonra özel ayakkabılarıyla 1963 yazında Beylerbeyi’nden karşı kıyıya yürüyerek geçer. Sunay’ın anlatımıyla; “O gün kaç insan ve kaç martının şaşkınlıktan çarpıştığı bilinmemektedir!” 1965 yılının temmuz ayında özel yapım bir otomobille Yeniköy sahillerinden denize direksiyon kıran Hülya Koçyiğit’i bu şaşkınlığın duraklarına katarsak. Bayrağımızda Ay resmi var ama bilim insanlarımızın hiç birinin Ay’da sureti daha görünmedi gözümüze. Çünkü bilim yolunun çok uzağında yürüyoruz Sunay Akın’a göre; “Önce bayrağımızdaki ‘insan’ı göreceğiz!” Bütün mesele işte insan unsurunun tarihimizdeki yerini keşfedebilmekte. Çünkü yazarımıza göre mehtabı seyretmek güzeldir ama yeterli değildir. Çünkü ancak; “Belleğini önemseyen, güçlendiren, geleceği için müzeler, bilgi mabetleri kuran bir toplum mehtaba çıkar!” Okul duvarlarının çoğunda ya da kitaplarda Fatih Sultan Mehmet’i atını denize sürerken temsil edilmiş resmi yar alır. Oysa Sunay Akın bizi başka bir tanıklığa davet eder 2. Mehmet’i anlattığı bölümde; “Fatih Sultan Mehmet Rumeli Hisarı yapılırken bizzat başında bulunmuştur. Çünkü hisar onun imzasıdır!” Ayrıntıları Ay Hırsızı adlı çalışmanın sayfaları arasında yer alan bu anekdotun en güçlü yeri de şurası bana göre; “Denize atını süren Fatih’ten çok Topkapı Sarayı’nın mahzenlerine terk edilen ve 2. Mehmet’in yani Fatih Sultan Mehmet’in resim defterleri ve yaptığı çizimler okul duvarlarına geçirilmelidir!” Fatih Sultan Mehmet’in fetihle ilgili görüşleri kadar şu sözlerine de belki en çok şu sözlerine itibar edilmelidir; “Üç şey vardır bir kenti kent yapan; Kanalizasyon, hamam ve kütüphane!” İşte Sunay Akın’ın asıl değeri de burada. Görülmeyeni göstermek; “Hayallerin tarihi tozlu raflara mahkûm edi-

Ay Hırsızı mecazda ‘Mustafa Kemal’in Pilot Oğlu’ Gürol Kutlu’ya armağan edilmiştir. 28 Eylül 1973’te Ankara’da düşen uçaktan yaşamı boyunca taşıyacağı rahatsızlıklarla ayrılan Gürol Kutlu’ya. Uzun ve sancılı tedavi süreçlerinden sonra yaşama tutunan Kutlu bugün İstanbul Oyuncak Müzesi’nin Dış Hatlar Terminali’nde görev yapmaktadır. Bir gün o güzel müzenin bahçesine tek kanadı kırık bir martı ‘düşer’. Gürol kaptan ilgisini eksik etmez yaralı martıdan. İyileşir martı. Ayrılık günü tören havasındadır; Caddebostan sahilinden Adalar’a doğru uçan martının arkasından iki damla yaş dökülür ‘Kaptan’ın gözlerinden ve uzaklara bakarak konuşur; “Düşen, parçalanan uçağımın bağlı bulunduğu filonun adı; “Martı’ydı..!” ‘Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin!’ dizeleri geçti içimden; içinden kuşların geçtiği bu gurbet akşamında büyük kentin… Bu tarih yorgunun ülkenin en önemli eserlerinin birer tesadüf eseri elimizde kaldığını yine b.aşka bir durakta anlatıyor Ay Hırsızı; Topkapı Sarayı’nın müzeye dönüştürme çalışmalarının devam ettiği 1929 yılında işçiler mola verirler ve yemek yedikleri masaya oradan geçmekte olan müdürlerini de davet ederler. Ethem Erdem masaya yaklaşır ve gözü yemeklerin serili olduğu beze takılır; “Kaldırın derhal yiyecekleri!” Piri Reis’in o ünlü haritası işte böyle bulunur… Yemek yediğimiz yerlere mutlaka bu tür örtüler sereriz. Çoğun gaPUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

lirken, padişahın komposto takımı parlatılarak sergileniyorsa, Ay da bize uzak, çok uzak demektir!” Biz aya neden gidemiyoruz diyenlere yanıttır Sunay’ın bu dip notu. Çünkü; “Tarihi tarih yapanın düşler, hayaller olduğunu unutanlar, masalların içindeki gerçekleri küçümseyerek kendilerinin ciddiye alınması isteyenlere verilecek en güzel yanıt; Piri Reis’in haritasına yazdığı ve resimlediği masaldır.” Sultanahmet Camii’ni uzaya roket gönderen bir üsse benzetir Sunay; “Bunun nedeni belki de 1. Ahmet’in, camiinin mihrap duvarına Kâbe’den getirttiği üç parça Hacer-ül Esved taşı koydurttuğunu bilmemdir. Söz konusu taş, Hz. İbrahim’in Kâbe’yi tamir ederken kullandığı, uzaydan düşmüş bir göktaşıdır!” İşte Mustafa Kemal’in Pilot Oğlu, Piri Reis, denizi yürüyerek geçen o deniz subayı, 2. Mehmet, Nazım Hikmet, Atila İlhan ve Turist Ömer, Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’nin yapımında çalışan Don Kişot’un yazarı ünlü Cervantes, tablosunun bir kenarına ay yıldız işleyen Van Gogh aynı mahyanın; Mahyadaki Uçak’ın önünde buluşurlar Sunay’ın Ay Hırsızı’nda; “İki minare arasındaki boşluğu ateşten resimlerle doldurmayı düşünen bir toplumun hayal pisti büyük, çok büyüktür. Yeter ki milletin geleceğini belirleyen siyasetçiler, pistin ucunu görecek yükseklikte bir kontrol kulesi inşa edebilsinler!” Ay Hırsızı’nın yolculuğuna biz de katılalım. Kim bilir; belki bir kanadımız yaralı düşeriz İstanbul Oyuncak Müzesi’nin bahçesine; martılar gibi… Ay Hırsızı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Yazı: Hakan Dilek 1147


43

ÇOCUK KÖŞESİ Şaşırtan Yasaklar BUNLARI

Biliyor musunuz?

ABD ve çeşitli ülkelerde uygulanan ilginç yasakları bir araya getirdim. İşte ABD eyaletleri ile bazı ülkelerde bir dönem uygulanan ilginç yasaklar: Kaliforniya’da Pasifik kıyısında kelebekleri rahatsız etmek, San Francisco’da kirli iç çamaşırıyla arabanın camını silmek, kilisede günah çıkartırken ağlamak yasak.

Kentucky eyaletinde aynı erkekle 4 kez evlenip boşanmak yasaklanırken, Michigan’da kadının saçı kanunen kocasına ait sayılıyor. Indiana eyaletinde, maymunlara sigara içirilmesi ve tiyatro saatinden 4 saat öncesine kadar sarımsak yenilmesi yasak. Teksas’ın Utah bölgesinde kuşların otobanlarda yol önceliği bulunuyor. Kanada’da yağmur yağarken çimler sulanamıyor, Kanata bölgesinde de kapı

İlginç Davalar BİRAZDA GÜLELİM BOYAMA KÖŞESİ

Korsan film davasına tanık olarak Disneyland’dan Tweety çağrıldı. İtalya’da görülen bir korsan film davasının hakimi verdiği garip kararla herkesi şaşırttı. Mahkeme tarafından davaya taraf olan Walt Disney’in avukatlarına ilettilen yazıda, ‘Mickey Mouse, Tweety ve Varyemez

ve pencerelerin pembe renge boyanması zorunlu tutuluyor. İskoçya’da kapıyı çalarak tuvalet ihtiyacı olduğunu belirten kişiyi içeri almak zorundasınız. Pazar günleri İsviçre’de çamaşır asmak, İskoçya’da ise balık tutmak yasak. Tayland’da iç çamaşırsız gezmek yasaklanırken, Singapur’da metroda sakız çiğneyen tutuklanıyor.

Amca Donald Duck’ın tanık olarak dinlenmesine karar verildi’ denildi. Mahkeme celbini alan Walt Disney yetkilileri ise yaptıkları açıklamada, “Tanık olarak çağırılanlar Disneyland’da oturdukları için ne yazık ki İtalya’daki duruşmaya katılamayacaklardır” diyerek mahkeme kararını ti’ye aldı.

ÇILDIRTAN SORULAR

Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar nerede yanlış yapıyorlar? Süper yapıştırıcı her şeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu tüpün iç çıdarlarını yapıştırmamaktadır? Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz? Eğer bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır? Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır? Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre karanlık hangi hızla çökmektedir? Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur? Niçin fare kokulu kedi maması yok? Teflona hiçbir şey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır? Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır? PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


45

GÜLELİM-EĞLENELİM

Neden bozulan otobüsün yolcuları bizim otobüsümüze aktarıldığında onlara mültecilermiş gibi bakarız? Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye’yi bulmaya çalışırız? Neden insanlar birbirlerine sarılınca sağa-sola sallanırlar? Neden öğrenciler ilköğretimin beşinci sınıfına kadar öğretmene “öğretmenim” diye seslenirken altıncı sınıfta biranda “hocam” diye seslenmeye başlarlar? Neden sınavlarda “4 yanlış bir doğruyu götürür” şeklinde bir uygulama ile öğrenciler cezalandırılırlar da “4 doğru bil, bir doğru da bizden şeklinde bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez? Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur

Bir programı kurarken neden “kabul ediyorum” ya da “kabul etmiyorum” seçenekleri vardır? O kadar parayı bayılıp bir bilgisayar programı satın aldıktan sonra “kabul etmiyorum” seçeneğini işaretleyen bir takım kişiler mevcut mudur? Neden ilanlarda “doktordan temiz araba” diye yazılır? Hipokrat yemininde “arabamı temiz kullanacağım” şeklinde bir madde mi vardır?

Politikacılar Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için Amerika’yı dolaşıyormuş. Otobüs yolda büyük bir çiftliğin yanından geçerken, şoförün dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçmuş. Bir çiftçi koşarak gelmiş, gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah, şerif soruşturma için çiftliğe gelmiş. Çiftçiye sormuş: “Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek... Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?” Çiftçi cevap vermiş: “Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz; Nasıl da yalan söylerler.”

MİNE ÇİÇEĞİNİ SULAMAK Hakim yetmişlerine merdiven dayadıkları halde boşanmak için

Öteki adam bunu kabul etmiş, ikisi birlikte yandaki odaya girmişler kapıyı kapatmışlar, sonra kadının kocası öteki adama fısıldamış;

“Hakim bey bir ay öncesine kadar aklımda böle bir şey yoktu.Eşim bana mine çiçeği getirdi ,ben de çiçekleri çok severim çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi.Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım.Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde ,bir gün fark ettim ki kocam bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı.Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.” Hakim kadına hak vermiş ama adettendir diye bir de adama sormuş: “Senin söyleyecek bir şeyin var mı?” Yaşlı adam cevaplamış: “Eşimin anlattığı her şey doğru ,tek bir şey dışında.Mine çiçeği çok sulandığında ölür.Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum .”Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı.O her uyanığında ben de uyanık olurdum,işini bitirip uyuduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltır,peçetelerle tprağını kuruturdum.Sonra da yatağa gelip ,bana hayatı bahşeden,canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya severdim......”

DUELLO Adamın biri işten eve gelmiş bir bakmış, karısı başka bir adamla yatakta. Hemen tabancasını almış ve öteki adama:

SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ 11.2009

9 3 4 2 6 8 5

- ’Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü..!!!!

BİLMECELER Sadece bir tek kibritiniz var, içinde bir gaz lambası, bir gaz sobası ve bir de mum bulunan karanlık ve soğuk bir odaya girdiniz... Önce hangisini yakarsınız? Doktorunuz size 3 hap verir, bunları yarımşar saat arayla almanızı tavsiye ederse, ilaçların tamamını bitirmeniz ne kadar sürer? Mantarlar niçin şemsiye şeklindedir?

Bize ait olduğu halde başkalarının kullandığı şey nedir? En temiz böcek hangisidir?

KOLAY

2

1 4 6 8

3

6

4

7

2

1

5

9

8

9

1

3 9 7

7 2 1 8

9 5 1

8

3 5 9

8

8 4

1

9

6 3 2 1 9

9 3 1 ZOR

Pusula Gazetesi Bulmaca Köşesi Bernstrasse 88 8953 Dietikon

5 3 8 7 1

Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen kendilerini yere atmışlar... Kadın silah sesini duyar duymaz koşarak içeri girmiş... Yere yatan iki adama bakmış ve bağırmış.....:

- ’Madem karımı istiyorsun onu benden erkek gibi al. Seni düel-

SUDOKU

Bulmacaları çözüp bize yollayan 1 okuyucumuz Rüya Halı’dan 160x230cm büyüklüğünde bir halı kazanacak. Kendine güvenen okurlarımız için adresimiz:

- ’Aslında kimsenin canının yanmasına gerek yok, ikimizde havaya ateş edelim sonra ölmüş gibi yere yatalım, karım ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur’...

(cevap: hamamböceği)

NEDEN?

Cumartesi ve Pazartesi’nin neden kendi isimleri yoktur?

“Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?”Yaşlı kadın cevaplamış:

(cevap: adımız)

Böylece adam çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar. Sonra nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle... Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir...

Neden gözlerinden öperim denir? İnsan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var mıdır? Kimse kimseyi gözünden öpmüş müdür?

loya davet ediyorum’...

(cevap: kibriti)(cevap: yağmurlu yerlerde yetiştikleri için)

Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Peki nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmış? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalı.

Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya “10 dakika sonra döneceğim” yazar, ne zaman gittiğini nasıl anlarız?

başvurmuş çifte sormuş:

(cevap: 1 saat)

Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır da kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce.

yağan alana çıkınca kafalarını eğerler? Yağmura duyulan saygıdan mıdır yoksa ondan korktuğumuz için midir?

(cevap: kibriti)

KERTENKELE

4

5 7 4 3

5

2

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.

E-Mail: haber@pusulaswiss.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Temdit

Sessiz, rahat, sakin

Bir bağlaç

Kâinat, evren

Kabaca evet

Güney Afrika plakası

3,14 sayısı

Bir sayı Bir takımın gözde oyuncusu

Başlıca içeceğimiz Düzen

Laboratuar tüpü

Taş dibek

Kısa namlulu top

Ekvatordaki çayırlar

Şifalı sularla yapılan tedavi

Bir nota

Tanıtım etkinliği

Afrika'da yaşayan bir antilop türü

Atın ayağındaki beyazlık

Telsiz telgrafın mucidi

Hint irmiği

Sabote etmek

Başlangıçta yer alan

Bolu ilimizde bir göl

Sodyumun simgesi

Uçma organı

Sinir sistemi hastalığı

Nikelin simgesi

Duman karası Yerine getirme, yürütme

Gedik, yarık

Bayağı

Zigana dağlarında geçit

Oybirliği

Ders

Keçi yolu

İlişkin

Gürbüz kundak çocuğu

Boyun eğme

At oturmalığı

Tavlada üç sayısı

Şube (kısa)

Katılım

Bir organımız

Bağışlama

Sudan sebep

Otomobil (kısa)

Kahve kreması

Asalak bir hayvan Su ile çevrili kara

Çayın etkili maddesi

Seyrüsefer

Reçine

Uyma

Temiz

Lityumun simgesi

Tüzük

Zerdali, kayısı kurusu

Üstteki futbolcu

Geçmiş, bilinmeyen tarih

Hamur tahtası

Son, en son

Hardal kokulu savaş gazı

MEHMET TOPUZ

Boşa gitme

Gizli, saklı

Alttaki futbolcu

Giresun'un bir ilçesi

Cengel Bulmaca

İlkel deniz taşıtı

Sebze adı

Bir tavuk ırkı

Osmanlılarda sınır nişanı

Bir sınav türü

Amerikan Basketbol Ligi

Avrupa'da bir ülke

Pozitif elektrot

Güzel sanatların bir dalı

Beyaz

Üvey ana

Öğütülmüş tahıl

Aslında, esasen

Takımada

Başıboş, avare

“… Sam” (şarkıcı)

Konu

Bizmutun simgesi

Tahlil

Çikolatalı, üzümlü çörek

Akciğerin patolojik sesi

Ülkemizin Avrupa kıtasındaki bölümü

Ülke, yurt

Karışık renkli

Kastamonu'nun turistik ilçesi

Mayasıl

Gelenek

Tavır davranış

Babanın kız kardeşi (yöresel)

Oruç ayı

Kefiye bağı

Saksağan

Herkes el gün

Vücut ısısı

Gözü doymaz, haris

Gözleri görmeyen

Yağlı güreşte bir oyun

Kaynak, pınar

Gazetecilikte haber kaçırma

Gösterişsiz, yalın

İki tarla arasındaki sınır

Küçük Karadeniz yelkenlisi

Doğan çocuk için kesilen kurban

Su

Sevgiden yoksunluk

Cetvel türü

Mercanada

Alaylı halk şiiri

Paramızın simgesi

Akıl

Ödeme

Kalın bükülmüş sicim

İyiden iyiye

AYHAN AKMAN

Çocuk sahibi kadın

Kayseri'nin mitolojik adı

Sergen

Boğa güreşi alanı

Kalça kemiği

Lüks otel veya gösterişli yapı

Doğanın neden olduğu yıkım

46

BULMACA


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch

Spezialist


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Aralık/Dezember 2009 - www.pusulaswiss.ch


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.