Nr. 027 * 02.2010 Pusula Zeitung

Page 1

Şubat/Februar 2010 - Gerçek haberin adresi - www.pusulaswiss.ch ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8953 Dietikon 2

İsviçre Hapishaneleri Doldu!

On yıldan beri herhangi bir suç ya da şüphe nedeniyle özgürlüğü kısıtlanan kişilerin sayısı 5000 ile 6000 arasında gidip geliyor. 2005 yılında 6137 tutuklu sayısı ile en yüksek rakama ulaşılmıştı. Devamı s.4

Yabancıların Oy Hakkına Ret!

Bern kantonunda yabancılar belediye seçimlerinde oy kullanamayacaklar. Bern Kanton Parlamentosu Bern halkına, bu inisiyatif söz konusu olduğunda, ‘hayır’ oyu kullanmaları önerisinde bulunmuştu. Devamı s.5

Eurovisiona Manga Gidiyor

TRT, bu yıl Norveç’te düzenlenecek olan Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecek olan grubu belirledi. Geçen yıl MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde, Avrupa’nın ‘en iyi sanatçısı’ seçilen Manga, Oslo biletini aldı. Devamı s.29

Mavi Adamlar Grubu Zürich’te

Grubun yaratıcılarının showlarında ilettikleri ana düşünce insanın şehirdeki izolasyonu. İnsanlar, beş, altı, yedi ya da sekiz milyonluk şehirlerde birlikte yaşıyorlar ve birbirlerini tanımıyorlar ama su borularını ortak kullanıyorlar. Devamı s.31

Ekonomik Krizin Türk Şirketlerine Etkisi Ne Oldu? Minare Yasağı Geri Dönecek mi?

Avrupalıların Gözüyle Türkiye

AB üyesi beş ülkede yapılan ‘Türkiye’ araştırmasında ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Avrupa’da Türkiye ile ilgili en çok İstanbul biliniyor. Araştırma Avrupadaki gençlerin Türkiye’ye bakışını da ortaya koydu. AB üyesi 5 ülkede yapılan araştırma sonuçlarına göre, genç nesil Türkiye’nin AB üyeliğine daha çok destek veriyor. Devamı s.13

PHOTO © KTD

İsviçreli hukukçuların düşüncelerine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AIHM) İsviçre halkı tarafından onaylanan minare yasağını doğrudan şikayet eden Cenevre Cami’si eski basın sözcüsü Hafid Ouardiri’nin şansı çok az. Hukukçular, Strassbu”rg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayette bulunabilmek için şikayetçinin bizzat kendi... Devamı s.11

2009 yılında etkili olan ekonomik kriz sebebiyle dünya genelinde birçok şirket iflas etmiş ve on binlerce insan işsiz kalmıştı. Pusula gazetesi ekonomik krizin İsviçre`deki boyutlarını

araştırdı. Halen ticaretin içinde olan şirketlerimizin 2009 yılında ne gibi zorluklar çektiklerini ve 2010 yılında ne gibi hedeflerinin olduğunu sizler için soruşturduk. Farklı sektörlerden firma

temsilcileri ile gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın sonucu gösterdi ki, geçtiğimiz yıl ekonomik krizden en az etkilenen sektör turizm olmuş.

Devamı s.24


2

EDİTÖR

İçindekiler

İsviçre Haberlerİ..........................................4-21 Eğitim..............................................................22 Pusula Özel Haber.....................................24-25 Sosyal Yaşam & İnsan.................................... 26 Sinema Haberleri............................................28 Kültür ve Sanat................................... 29, 31, 41 Turizim & Havacılık.........................................30 Köşe Yazarları................................................. 32 UNİA-Haberleri................................................34 Dernek Haberleri............................................. 35 Kadın & Aile Yaşamı.......................................36 İsviçre Tarihi....................................................38 Bilim-Teknoloji................................................ 39 Cocuk köşesi............................................40, 43 Kitap Köşesi.................................................... 42 Gülelim Eğlenelim..........................................45 Bulmaca...........................................................46 REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85

PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse : Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH

Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 25.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Şendoğan Hoş Rechtsberater/in: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol Gestaltung: DESCOM-M.COM / TK Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Gülter Locher

Fotoredaktion: Grafiker: Druckerei: Adressierung: Anzeigen :

Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91

Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.

www.pusulaswiss.ch

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 CH - 8953 Dietikon / ZH Tel.: +41 43 322 90 82 Fax: +41 43 322 90 89 www.pusulaswiss.ch reklam@pusulaswiss.ch

Abone Kampanyamız, yeni hizmetlerimizle birlikte başlıyor... Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)

Gazetemiz her yıl düzenlemiş olduğu Abone Kampanyası’na bu ay start veriyor. Geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz çalışmaları daha da geliştirerek, bu yıl farklı bir kampanya ile karşınıza çıkıyoruz. Yaptığımız yeni çalışmalar ile tüm okurlarımıza yeni hizmetler vereceğiz. Bütün bu yenilikleri sizlere aktarmadan önce, niçin Abone Kampanyası düzenliyoruz, bu konunun üzerinde biraz durmak istiyorum. Gazetemiz 2007 yılının haziran ayından itibaren okurlarına hizmet vermeye başladı. İki buçuk yıldır tüm ekibimizle birlikte, her türlü sorunla savaşarak çalıştık ve gazetemizi sizlere ulaştırmayı başardık. Ancak geçen yıl tüm dünyada büyük etki yaratan ekonomik krizden bizim çalışmalarımız da -tüm dünya piyasaları gibi- etkilendi. Yine de Pusula gazetesi olarak, Zürich / Dietikon`daki İsviçre`nin ilk profesyonel gazete merkezini 2009 yılında açmayı başardık. Merkezimizin içinde haber, reklam, grafik ve abone hizmetleri veren bölümler oluşturuldu. Yeni açmış olduğumuz gazetemizin merkeziyle siz okurlarımıza daha güzel ve içerikli bir gazete ulaştırmanın hesaplarını yapıyorduk. Fakat son aylarda maddi sorunlar sık sık karşımıza çıkmaya başladı. Bu sebepten dolayı konuyu okurlarımıza açmaya ve sizlerden destek almaya karar verdik. Bu ay start vereceğimiz kampanya ile size vermiş olduğumuz hizmetleri daha da büyüteceğiz. Geçtiğimiz aylarda da bu köşeden konuyla ilgili sizlere küçük bilgiler aktar-

mıştım. İsviçre`de ilk kez Pusula gazetesi tarafından çıkarılacak olan bir kart ile, tüm abonelerimiz anlaşmalı olduğumuz işyerlerinden indirimli alışveriş yapacaklar. Bunlara örnek olarak, seyahat acentalarından indirimli uçuş biletleri, benzin ve diğer alışverişleri sıralayabiliriz. ‘Pusulacard’ ile okurlarımız ödemiş oldukları abone ücretini ilk yapacakları alışverişlerde geri kazanmış olacaklar. ‘Pusulacard’ projesinin çok kısa bir zamanda büyüyeceğini ve daha büyük avantajlar sağlayacağını düşünüyoruz. Abone olan tüm okurlarımıza bu kartlardan dağıtacağız. Abone olan okurlarımız için gazetemizi her iki haftada bir çıkarmak ise bir diğer hedefimiz. Yapacağımız bu kampanya ile ciddi abone rakamlarını yakalayabilirsek, en kısa zamanda gazetemizin yıllık baskı adedini 24`e çıkarıp, her 15 günde bir İsviçre’deki aktüaliteyi sizlere daha erken ulaştıracağız. Diğer taraftan gazetemizin orta kısmında yer alan iki sayfada sadece Pusula aboneleri için, şirketlerin hazırlayacakları özel kampanyalara yer verecek, bu şekilde de alışverişte tasarruf dönemini başlatacağız. Düzenleyeceğimiz kampanya önceki yıllara göre daha farklı bir sistemle ilerleyecek. Abone kampanyamız için gazetemizin merkezinde Tele-Marketing ekibi kuruyoruz. Her ay gazete gönderdiğimiz tüm okurlarımızı tek tek arayarak kampanyamız hakkında detaylı bilgiler verecek ve sizlerin desteğini isteyeceğiz. Kampanyamızın sonunda yapacağımız çekilişle şanslı

bir okuyucumuz bizden 2 kişilik tatil kazanacak. Evet sevgili okurlarımız, geldiğimiz noktada sizlerin vereceği desteğe oldukça ihtiyacımız var. Tüm okurlarımızdan bu kampanyaya destek vermelerini ve İsviçre’de gurbeti ortak yaşayan Türkler olarak hepimizin olan gazetemize sahip çıkmalarını bekliyoruz. Aboneliğini hemen başlatmak isteyen okurlarımız doğrudan gazetemizi arayarak kayıtlarını yaptırabilirler. İsviçre`de yanlız kalmak istemiyorsak, kendi lobi faaliyetlerimizi güçlendirmek ve sesimizi İsviçreli makamlara duyurmak istiyorsak, kendi basınımıza sahip çıkmalıyız. Gazetemiz şimdiye kadar tüm sayılarında en doğru haberleri, İsviçre`de özellikle bizleri yakından ilgilendiren yenilikleri ve gelişmeleri vatandaşlarımıza aktararak, Türk vatandaşlarının da yaşadığı ülke hakkında daha çok bilgilenmesi uyanması, aydınlanması için olağanüstü bir gayretle çalıştı. Bundan sonra da sizler için, bizler için, hepimiz için çalışmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Sizlerin desteği, sizlerin sesi olan gazetenizi daha da güçlü yapacaktır. Kampanyamızın hedefi en az 10 bin aile olacaktır. Çalışmalarımızı beğenen ve bizi okuyan herkesin hem abone olarak hem de bizi kendi çevresine tavsiye ederek kampanyamıza destek vermelerini arzuluyoruz. Saygılar... 1294

Pusula Gazetesine Reklam Verin, Kazançlı Çıkın! Müşterilerinize kendinizi daha iyi tanıtmak, işletmenizin saygınlığını ve imajını artırmak İSTİYORSANIZ…

Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak, tüketimini hızlandırmak ve hizmetleriniz hakkında herkesi bilgilendirmek İSTİYORSANIZ…

Yani; Siz de kazanmak İSTİYORSANIZ hemen bizi arayın! Pusula gazetesi, işletmecilerimizle müşterileri arasında bir köprüdür! Siz reklama karar verin A’dan Z’ye tüm çalışmaları biz yapalım. Profesyonel reklamcılık, bizim işimiz…

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


5

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

5 5 5 5 5 5 5 5 5 5


4

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre Hapishaneleri Doldu! Kısa adı BFS olan Devlet İstatistik Dairesi’nin açıkladığı istatistik rakamlara göre 2009’da tutuklanan kişilerin sayısı bir önceki yıla kıyasla %5 arttı. On yıldan beri herhangi bir suç ya da şüphe nedeniyle özgürlüğü kısıtlanan kişilerin sayısı 5000 ile 6000 arasında gidip geliyor. 2005 yılında 6137 tutuklu sayısı ile en yüksek rakama ulaşılmıştı. Tutukluların yaklaşık 3/2’si suçu kesinleşmiş, 371’i de henüz soruşturma altındakilerden oluşuyor. Tutukluların %70’i yabancılar, %6’sı da kadınlar. Soruşturma altındaki tutukluların sayısında artış...

Soruşturma altındaki tutukluların sayısı bir önceki yıla kıyasla %6 arttı. BFS’den Daniel Laubscher, basına verdiği bilgilerde, bu rakamın çok hareketlilik gösterdiğini belirtti. Özellikle Batı İsviçre’deki hapishanelerde soruşturması yapılan tutukluların, çoğunlukla da İsviçre’de kalma izni olmayan yabancıların büyük artış kaydettiği açıklandı. Bunların yanı sıra suçu kesinleşen tutukluların sayısında da artış (%5) oldu. 2009 yılındaki tutuklu sayısındaki artışın, askıda kalan ceza davalarından kaynaklanabileceği de belirtilenler arasındaydı. İsviçre’de diğer Batı Avrupa

Deutsche Zusammenfassung. Die Zahl der Häftlinge in Schweizer Haftanstalten hat 2009 wieder leicht zugenommen - auf 6084 Personen. Dies ist der zweithöchste Stand innerhalb der letzten zehn Jahre. Vor allem die Zahl der Untersuchungshäftlinge wuchs.Dies geht aus der Statistik über Freiheitsentzug hervor, die das Bundesamt für Statistik (BFS) am Dienstag veröffentlichte. Demnach wuchs die Zahl der Häftlinge 2009 gegenüber dem Vorjahr um rund 5 Prozent. Seit zehn Jahren schwankt die Zahl grob zwischen 5000 und 6000. Der Höchststand war 2005 mit 6137 Inhaftierten registriert worden. Knapp zwei Drittel der Inhaftierten befinden sich im Strafvollzug, knapp ein Drittel in Untersuchungshaft. Beim Rest liegen andere Haftgründe vor. 70 Prozent der Inhaftierten sind Ausländer, 6 Prozent Frauen.

İsviçre tutukevlerindeki tutukluların sayısı 2009 yılında hafifçe yükseldi (6084 kişi). Bu rakam son on yılın ikinci yüksek rakamı. Özellikle de soruşturma tutuklularının sayılarında artma dikkat çekiyor. ülkelerine kıyasla daha az tutuklu var.

deki tutukluluklar, kanton adalet makamları ve polis memurlukları tarafından uygulanıyorlar. Bu kurumlar 6683 tutuklu kapasitesine sahipler. Bu rakam İsviçre’de100 seneden beri çok az değişikliğe uğradı.

Güney ve Batı İsviçre Hapishaneleri daha kalabalık... İsviçre’deki 114 hapishane ve ıslahevi türündeki enstitüler-

2009’da tüm İsviçre’deki tutuklu kapasitesinin %91’i dolmuştu. Hatta İsviçre’nin Latin bölgeleri komple doluydu bazıları da kapasitesinin üzerinde tutukluyu barındırmak zorunda kalmıştı. 1263

Sigorta Ajanları Yurt Dışında da Takip Ediyorlar! gorta şirketi, 2005 senesinde bu kişiyi takibe almaya karar verdi. Özel sigorta dedektifleri sigortalının, Almanya’da ve Avusturya’da tenis oynadığını ve kayak yaptığını tespit ettiler. Proje şefi olan sigortalı ayrıca 10 kilonun üzerinde ağırlık taşıyabiliyor ve iki saatten fazla otomobil sürebiliyordu. Sigorta şirketi, sigortalıya yaptığı ödemeleri hemen kesti. Buna karşılık sigortalı da mahkemeye başvurdu. Mahkemede ülke dışında izlenmesinin yasalara aykırı olduğunu, bunun kişilik haklarına saldırı olduğunu iddia etti.

Anayasa Mahkemesi, sigortalının açtığı davayı reddetti. Sigorta şirketi diğer tüm sigortalıların zarar almamaları için, bir kimsenin sigortadan haksız yere para çekmesini engellemek zorundadır. Hakim, sonuç olarak sigortalının yurt dışında da izlenmesinin yasalara uygunluğuna karar verdi. Sigortalının Almanya ve Avusturya’da kamuya açık alanlarda filme alınmış olmasında da bir sakınca görmeyen hakim, sigortalının, kişilik haklarına ağır bir saldırının yapılmış olduğu iddiasını da reddetti. 1260

Deutsche Zusammenfassung. Sigortaları dolandırdıklarından şüphelenilen kişiler, sigorta ajanları tarafından yurt dışında da izlenebilecekler. Anayasa Mahkemesi, tarafından alınan bu kararın kişisel haklara saldırı olmayacağını kabul etti. Luzern’deki Federal Sigorta Mahkemesi, 2001 yılında önce kayak kazasında sonra da

merdivenden düşerek iki kez kaza geçirmiş, 60 yaşındaki bir kişiyi yargıladı. Kazaze-

de, 2006 yılına kadar sigortadan gündelik para (Taggelder) ve tedavi masraflarını aldı. Si-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Um Betrügern auf die Spur zu kommen, dürfen Versicherungen auch im Ausland Observationen von Verdächtigen vornehmen. Dies hat das Bundesgericht entschieden und einen unzulässigen Eingriff in die Persönlichkeitsrechte verneint. Das Eidgenössische Versicherungsgericht in Luzern hatte den Fall eines heute 60-jährigen Mannes zu beurteilen, der im Jahre 2001 gleich doppelt verunfallt war. Erst verletzte er sich beim Skifahren an der Wirbelsäule und später erlitt er nach einem Sturz auf einer Treppe einen Riss der Achillessehne.


5

İSVİÇRE HABERLERİ

Yabancıların Oy Hakkına Bern`den Ret! Waadt kantonunda ikamet etmiş ve etmekte olan yabancılara kanton seçimlerinde oy kullanma hakkı tanıdı. “Beraber Yaşamak, Beraber Karar Vermek” inisiyatifi CVP, yabancı organizasyonları ve sendikalar tarafından desteklendi. İnisiyatif sonuçları en az 85.000 yabancıya oy kullanma hakkı tanıdı. Sekiz kanton yabancıların seçme ve oy kullanma hakkını tanıyor... Şimdiye kadar sadece Neuenburg ve Jura kantonları, yabancılara, kantonlar ve belediyeler dü-

Bern kantonunda yabancılar belediye seçimlerinde oy kullanamayacaklar. Bern Kanton Parlamentosu Bern halkına, bu inisiyatif söz konusu olduğunda, ‘hayır’ oyu kullanmaları önerisinde bulunmuştu. Bern’de halka getirilen, “Beraber Yaşamak, Beraber Karar Vermek” başlıklı inisiyatif 70’e karşı 81 ‘hayır’ oyu ile ret edildi. SVP, BDP, FDP ve EDU’nun çoğunluğu inisiyatife karşıydı. Pek çok konuşmacı, yabancıların zaten böyle bir hakka ilgi duymadıklarını söyledi. Yeşiller. PSA ve SP partilerinin, yabancıların belediye seçimlerinde oy hakkına sahip olmaları-

nın, onların integrasyonuna ilişkin önemine halkı ikna etme çabaları ise boşa çıktı. Bu partilere göre yabancılar da yaşadıkları belediyede -mesela- yeni yapılacak bir spor salonu için oyunu kullanma hakkına sahip olmalıdır. Aslında inisiyatifi kaleme alanlar, kanton anayasalarında yapılacak bir değişiklikle, yabancıların belediye seçimlerinde oy kullanabilmeleri için sadece gerekli şartla-

rı oluşturmak istemişti. Belediyelerin bunu uygulamaları ise kendi tercihlerine bırakılacaktı. Bu değişiklikten uzun süreli oturma iznine (Niederlessung) sahip yabancılar yararlanacaklardı. Bu yabancıların en az 10 yıl İsviçre’de, en az 5 yıl Bern kantonunda ve en az 3 yıl oy kullanacakları belediyede ikamet etmiş olmak şartları olacaktı. Waadt kantonunda ise 14.000 kişi, 10 yıldır İsviçre’de, 3 yıl da

zeyinde oy kullanma hakkı tanıyordu. Sadece belediyeler düzeyinde ise Waadt, Freiburg ve Cenevre kantonları yabancılara seçme ve oy hakkı veriyordu. Appenzell Ausserrhoden, Graubünden ve Basel-Stadt kantonları, yasalarında, kendilerine bağlı belediyelere, (belediyeler düzeyinde) yabancılar için seçme ve oy kullanma hakkı uygulama izni verdi. Appenzell Ausserrhoden kantonunda toplam 20 belediye bu uygulamaya geçti. 1259

Deutsche Zusammenfassung Ausländerinnen und Ausländer sollen im Kanton Bern auf Gemeindeebene nicht abstimmen dürfen. Das Kantonsparlament empfiehlt dem Stimmvolk, eine entsprechende Volksinitiative abzulehnen. Der Entscheid gegen die Berner Initiative «zäme läbe - zäme schtimme» fiel mit 81 zu 70 Stimmen eher knapp aus. Die Mehrheit im Rat war der Ansicht, das Stimm- und Wahlrecht müsse ans Bürgerrecht gekoppelt sein. SVP, BDP, FDP, EDU und die Mehrheit der EVP stimmten gegen die Initiative.Mehrere Sprecher zeigten sich auch überzeugt, weder die ausländischen Mitbürger noch die Gemeinden seien an dem zusätzlichen Recht interessiert. Grüne, PSA und SP setzten sich vergeblich für das Begehren ein und betonten, das Ausländerstimmrecht auf Gemeindeebene wäre der Integration zuträglich. So sollen ausländische Steuerzahler etwa mitbestimmen, ob in ihrer Wohngemeinde eine Turnhalle gebaut werde. Auch der Regierungsrat stellte sich hinter das Ansinnen.

DELUXE Hem çok kaliteli hem çok hesaplı! Ev tanıtımları için bizi aramanız yeterlidir!

K FRAN... IYLA KAN

. 0 5 Dİ 2

ŞİM KSİT İM TA

!

Ev hanımlarının vazgeçemediği, su ile çalışan bu temizlik robotuna siz de sahip olun. Hepimizin sağlığı için temizlik çok önemli

Robo-Clean daha temiz ve Hijyenik evler için en mükemmel çözüm. Halınızı yıkar Yatak ve Halıda ki bakterileri temizler. Tıkanan lavobalarınızı açar Yastık ve Yorganlarınızı vakumlar Şişirme işleri yapar Evinizin havasını sudan geçirip temizler Astım, bronşit ve alerji etkilerini yok eder

Robo-Clean süpürgesini evinize kadar getirip, tanıtım yapıyoruz.

Roboclean ile temizlik çok daha kolay

Roboclean ve Aura marka temizlik robotları`nın servis ve tamiri yapılır.

Yıkama makinası

Haushaltartikel

Vakum torbası

İsa Macit - Sandgasse 11 - 5734 Reinach - Mobile: 078 766 73 46 PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


6

İSVİÇRE HABERLERİ

İSVİÇRE’DEN KISA KISA... Boşanmada Sadece İsviçre’de Yaşanan Süre Sayılıyor Gemeindeden göçmen kadına inanılmaz bir talep!

İsviçre’ye evlilik nedeniyle gelip burada oturum sahibi olan yabancılar, en az 3 yıl sürekli olarak evli kalıp, evlilikleri süresince İsviçre’de yaşamış olmak şartıyla, boşanırlarsa İsviçre’deki oturum haklarını kaybetmiyorlar.

İsviçreli olmak isteyen Bosnalı bir kadına yaşadığı belediye inanılmaz bir şart koştu: Kriminel kocasını boşaması. Aksi takdirde İsviçre vatandaşı olma müracaatı geri çevrilecek. Kanton Graubünden’e bağlı Scharans belediyesinin İsviçre pasaportuna karşılık kocasından boşanması şart koşulan Bosnalı kadın, derhal kantonun İdari Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme davacının şikayetini her bakımdan haklı bularak, Bosnalı kadının pasaport müracaatının reddi ile ilgili nedeni son derece keyfi ve despot buldu. Boşanma talebinin ise anayasaya aykırı olduğu belirtildi. Hakim Scharans belediyesinden Bosnalı göçmenin vatandaşlık isteğinin garanti altına alınmasını talep etti. Avukat ve mahkeme masraflarını da Scharans belediyesinin ödemesini karara bağladı.

Anayasa Mahkemesi’nin yabancılarla evlilik yasasına bu ilaveyi yapmasındaki nedenler: Lozanlı hakimlerin ifadelerine göre yurt dışında yaşanmış evliliklerin çoğu hakkında yeteri kadar bilgi almak ve bir karara varmak çok zor. Bu durumlarda yetkili makamlar verecekleri kararlarda sadece eşlerin anlattıklarına güvenmek zorunda kalıyorlar. Yasaların istismar edilmesi olayları çok sık yaşanıyor. Bu nedenle bu kuralın ilave edilmesi zorunlu görüldü.

Kiliseden değerli tablolar çalındı... 18 Ocak Pazartesi / Lugano TI Lugano Gölü kıyısındaki Croce in Riva San Vitale Kilisesi’nden kimliği bilinmeyen dört kişilik bir hırsız çetesi tarafından 10 adet çok değerli tablo çalındı. İtalyan ressam Camillo Procacini’ye (1561 -1629) ait olan tabloların tahmini değeri 200.000 frank olarak belirtildi. Polisin ifadesine göre hırsızlar çalacakları tabloları önceden belirlediler. Tamirat inşaatı olan kiliseye bir yan kapıdan giren hırsızlar, tabloları dikkatli bir şekilde keserek çerçevelerinden ayırdılar. Dört kişi olan hırsızlar tabloları götürürlerken bir kişi tarafından görüldüler ve bu kişi tarafından polise ihbar edildiler. Ne var ki polisler olay yerine geldiğinde hırsızlar çoktan kaybolmuşlardı.

İsviçre’de 3 yıl evli yaşamadığı için oturumu uzatılmadı...

Migros hatalı oyuncak helikopterleri geri alacak... 20 Ocak Çarşamba Migros, uzaktan kumandalı Challenger H siyah oyuncak helikopterleri, hatalı olmaları nedeniyle geri alıyor. Migros yertkililerinin ikazlarına göre, helikopterlerin uçuş esnasında parçaları gövdesinden ayrılabilir ve yaralanmalara neden olabilir. 2008 yılından beri satışta olan bu oyuncak helikopterlerden satın almış olan müşteriler bunları Migros şübelerinden birine geri götürerek paralarını geri alabilirler.

Yaşamını hırsızlıktan sağlıyordu... Zürich - Bir hırsız Zürich kantonunda 24 soygun gerçekleştirerek 165.000 frank gelir elde etti. Eşyaya verdiği zarar ise yuvarlak hesapla 200.000 frank ediyor. 41 yaşındaki Portekizli gçcen yıl eylül ayında bir garaja soygun amacıyla girmeye çalışırken polis tarafından yakalandı. 20 Ocak Çarşamba günü polisin basına verdiği bilgiye göre uyuşturucu da kullanan hırsız, çoğunlukla kioskları, dükkanları ve garajları soyuyor buralardan çaldığı eşyaları satarak uyuşturucu madde satın alıyor ve geçimini sağlıyordu. Soygun yapacağı dükkanlara girmek için alet kullandığı gibi çalıntı bisikletleri kapılara sürerek kırıp açıyor ve içeri giriyordu. 1276

şanmış olması ve söz konusu yabancı uyruklu kişinin İsviçre’ye çok iyi uyum sağlamış olması gerekiyor. Evliliğin üç yıl dolmadığı halde bitirildiği durumlarda çok önemli nedenler olması gerekir ki (mesela ev içi şiddet) istisnai bir uygulama söz konusu olabilsin.

Anayasa Mahkemesi’nin açıklamasına göre evlilerin yurt dışında yaşadıkları evlilik süresi İsviçre’deki oturum süresi içinde sayılmıyor. Yabancı uyruklu kişilerin, evlendikleri İsviçre vatandaşı veya Niederlassunglu (C kimlikli) göçmen eşleriyle İsviçre’de yaşama hakları var. Bu kişilere İsviçre’de yaşama izni (Aufenthaltsbewilligung) veriliyor. Eğer evlilik sürdürülemez de bitirilirse ve belirli şartlar da oluşmuşsa, bu kişi İsviçre’de kalmaya devam edebilir. Evlilik süresi ve integrasyon Yabancılar Yasası’na göre, bu du-

rumdaki kişilerin oturum sürelerinin uzatılabilmesi için, evliliğin en az 3 yıl devam etmiş olması, bu süre içinde İsviçre’de birlikte ya-

Bir Kosovalı Ocak 2005’te, İsviçre’de yaşayan Niederlassunglu Kosovalı bir kadınla Kosova’da evlenmiş, evlilikten üç ay sonra da İsviçre’ye gelmişti. 2008 şubatında resmi makamlara eşinden ayrıldığını bildirmiş, oturumunun uzatılması için müracaatta bulunmuştu. Oturumunun uzatılması reddedilen kişi Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş ve mahkeme tarafından da evliliğin İsviçre’de yaşanmış süresinin 3 yılı doldurmadığı gerekçesiyle, kişinin itirazı reddedilmişti. 1264

Deutsche Zusammenfassung Aus dem Ausland nachgezogene Ehepartner behalten nach dem Scheitern ihrer Ehe nur dann ein Aufenthaltsrecht, wenn die eheliche Gemeinschaft in der Schweiz mehr als drei Jahre bestanden hat. Die im Ausland verbrachte Ehezeit zählt laut Bundesgericht nicht. Ausländische Ehepartner von Schweizer Bürgern oder von Personen mit Niederlassungsbewilligung haben das Recht, mit ihrer Gattin oder ihrem Gatten in der Schweiz zusammen zu leben. Sie erhalten dafür eine Aufenthaltsbewilligung. Scheitert die Ehe, dürfen die Nachgezogenen unter Umständen weiter in der Schweiz bleiben.

Radyo ve Televizyon Vergisi Herkesten Alınacak Hükümet, radyo ve televizyonu olmayanlar da dahil, herkesten vergi alacak. Bakanlar Kurulu parlamentoya her evden radyo ve televizyon vergisi alınmasını tavsiye etti. Bakanlar Kurulu, parlamentoya yazılı olarak verdiği tavsiye mektubunda, her evden alınacak radyo televizyon vergileri sayesinde, kişi başına düşecek vergilerin ucuzlamasını beklediğini de belirtti.

Günümüzde evinde televizyon ve radyosu olmayan kişilerin de televizyon ve radyo dinleyebilmeleri için çok çeşitli imkanları var ve bunları tespit etmek artık mümkün değil. Cep telefonları, bilgisayarlar ve daha pek çok değişik modern alıcılarla televizyon

seyretmek radyo dinlemek mümkün. Bu nedenle devlet, evinde televizyon ve-ya radyosu olsun olmasın her evden vergi almak istiyor. Bundan böyle -pek çok kimsenin hiç hoşlanmadığı- bu aletlerin olup olmadığını kontrol etmek için, memurlar tarafından evlere zi-

yaretler de yapılmayacak. Devlet yardımı ile geçinenlerden, şimdi olduğu gibi, yeni sistemde de vergi alınmayacak. Yeni sistemin yürürlüğe girebilmesi için radyo ve televizyon yasalarında bir revizyon yapılması gerekiyor. 1274

Deutsche Zusammenfassung Radio- und Fernsehgebühren soll künftig auch bezahlen müssen, wer kein Empfangsgerät hat. So möchte es der Bundesrat. In einem Bericht an das Parlament empfiehlt er, eine allgemeine Abgabe für Haushalte und Betriebe einzuführen.Der Bundesrat will Radio- und Fernsehgebühren unabhängig davon einziehen, ob jemand ein entsprechendes Gerät besitzt. Das aktuelle System sei überholt, schreibt er in einem Bericht ans Parlament. Er erwartet, dass mit einer allgemeinen Abgabe der Betrag pro Gebührenzahler sinken wird. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


8

İSVİÇRE HABERLERİ

Biolojik Çeşitlilik Hayattır! “ Yaşamımız bitkilere ve hayvanlara bağlı” diyen bakan, örnek olarak arıların bitki dünyasının yaşamında ve dolayısıyla da besin maddelerinin üretiminde çok önemli olan rolünü gösterdi. Leuenberger Einstein’in “son arı öldüğünde insanlık da ölecek” sözlerine de konuşmasında yer verdi. Bakan, türlerin çeşitliliğinin öneminin de nazarı itibara alındığı bir strateji planı teklifini, 2011 senesi başından itibaren uygulamaya konulması talebiyle, en geç içinde bulunduğumuz yıl ortasına kadar hükümete sunacak. İsviçre çok kötü bir örnek...

Bakan Leuenberger’e göre İsviçre’de çevrecilik konusunda yapılması gereken çok iş var. Türlerin çeşitliliği konusunda uluslararası alanda iyi bir örnek olmayan İsviçre, OECD tarafından da ikaz edildi. Mesela 1900’lerin başından bugüne kadar kuru çimlikler ve otlak alanlar %90 küçüldü; nemli alanlar kayboldu, su yollarının geniş kısımları tıkandı.

Dünya üzerinde çok çeşitlilik gösteren bitkiler ve yaşam alanları, birçok insanın ve hayvanların yaşaması için oldukça önemli. Çevre Bakanı Leunberger Uluslararası Biodiversität (biyolojik çeşitlilik) yılı nedeniyle medyaya yaptığı bir konuşmada tüm bunların yokolmasının insanlığın da yokolması anlamına geleceğini söyledi.

Biyolojik çeşitliliğin gerilemesi her coğrafyada olduğu gibi İsviçre’de de insanların doğal yaşam alanlarının sürekli daha çok yokolmasına neden olacak. Yerleşim alanlarının sürekli genişlemesi, doğal

Deutsche Zusammenfassung Ohne die Vielzahl von Pflanzen und Tieren und ohne die vielfältigen Lebensräume sei die Zukunft der Menschheit in Gefahr, sagte Bundesrat Leuenberger zum Auftakt des Internationalen Jahres der Biodiversität. «Wir sind auf Pflanzen und Tiere angewiesen, auch um das eigene Überleben zu sichern», sagte Bundesrat Leuenberger in Bern vor den Medien. Als Beispiel dienten ihm die Bienen, die für die Pflanzenwelt und damit die Nahrungsmittelproduktion eine ungemein wichtige Rolle einnehmen. Einstein habe in diesem Zusammenhang einmal gesagt, dass am Tag an dem die letzte Biene sterbe, auch die Menschheit sterbe, erklärte Leuenberger.

alanların aldığı zararları da çoğalıyor. Bakan Moritz Leuenberger insanlığın doğaya karşı sorumlululuğunun sadece etik nedenlerine değinmedi; ayrıca “Biodiversität bizim rahatımızı da garanti altına alıyor” diyerek şu şekilde devam

etti: “Biyolojik çeşitlilik olmasa avcılar, balıkçılar hatta marangozlar hobilerini ya da mesleklerini yapamazlar.” Bakan son olarak çevre-ekonomi bağlantısı ile ilgili olarak, tehlikede olanın sadece yıllık üretimi 10 milyar frank olan ziraat ve tarım en-

düstrisinin değil, yılda 70 milyar frank volümlü turizm endüstrisinin de tehlikede olacağına dikkat çekti. Ayrıca ecza endüstrisinin, ilaçların yaklaşık yarısını bitki ve hayvanlar sayesinde üretebildiğini belirtti. 1255

Çılgın Gençlik Eğlencelerinin Şehri Zürich Hafta sonları İsviçre’nin dört bir yanından Zürich’e akan gençlik çılgıncasına eğlenmek, bütün bir hafta süren çalışma ya da okul stresini Zürich’teki eğlence yerlerinde, sokaklarda ya da halka açık yerlerde boşaltmak istiyor. Ne var ki bu çılgın eğlencelerin yan etkileri de var: Zürich şehri her hafta, hiç istisnasız gençlerin aşırı alkol almasının da etkisiyle gürültüye, şiddet olaylarına, kamuya ait binaların kapı ve camlarının kırılmasına, bırakıldıkları park yerlerinde sakince duran otomobillere zarar verilmesine, sokakların boş şişeler, bira kutuları ve cam kırıklarıyla dolmasına, çöp konteynerlerinin devrilmesine ve daha pek çok zarar ve huzursuzluklara maruz kalıyor. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de cadde ve sokaklar kusmuklarla, duvarlardan kaldırımlara akmış, giderek kalınlaşmış idrar izleriyle dolarak, basacak temiz bir yer kalmıyor. Zürich Sosyal Departmanı Güvenlik ve Müdahale Servisi (sip) devriyelerine ve polise bu çılgın hafta sonlarında çok iş düşüyor. Her köşede sürekli devriye dolaşıyor. Zürich polisinin ve sip devriyelerinin en stresli çalışma günleri cuma akşamlarından başlayan hafta sonları. Cuma akşamlarından itibaren devriye gezen sip

ekipleri bazen de ellerinde fenerlerle karanlık köşelerde de kontroller yapıyorlar. Devriyeler, saat 22:00’de aldıkları görevlerine sabah 8:00’e kadar devam ediyorlar. Silahsız olan bu güvenlik güçlerinin verdikleri bilgilere göre gençler, eskiden Niederdorf çevresini tercih ederlerken, bir süreden beri giderek daha cok Kreis 5’de toplanmaya başladılar. Kreis 5 eskiden bir endüstri bölgesiydi, şimdi ise bu bölgede 50’nin üzerinde bar açılmış durumda. Barlara gidenler genellikle genç yetişkinler, çok gençler ise kaldırımlarda, parklarda ya da çimlik alanlarda toplanıyorlar; çünkü bunlar için barlar pahalıya geliyor. Gençler, dükkanlardan satın aldıkları biralarını, şaraplarını buralarda içiyorlar, bira kutularını, şarap şişelerini her tarafa atıyorlar. Sonra da aşırı alkol almaktan yalpalayarak sokaklarda çok gürültü yapıyorlar, kavga ediyorlar, sağa sola sataşıyorlar. Devriyeler dolaşmaya çıktıklarında ilk önce benzin istasyonlarının yakınındaki parklara ve büyük tren istasyonuna (Hauptbahnhof) dikkatlice bakıyorlar çünkü gençler alkollerini buralardan satın alıyorlar. Zürich Sosyal Deparmanı Güvenlik ve Müdahale Servisinin (sip) devriye ekipleri aşırı davranışlar-

Deutsche Zusammenfassung Jedes Wochenende strömen bis 80’000 Jugendliche in die Partystadt Zürich. Die Nebenwirkungen ihrer Feiern im öffentlichen Raum sind beträchtlich: Sachbeschädigungen, übermässiger Alkoholkonsum, Lärm oder Gewalt. Mit Patrouillen soll dies vermindert werden.

Çılgın eğlencelerin şehri Zürich’e, her hafta, İsviçre’nin birçok yerinden 80.000 civarında genç insan geliyor. Elbette ki bu çılgın eğlencelerin, partilerin şehri Zürich, özellikle hafta sonları her türlü eğlence için mıknatıs gibi çektiği genç insanların yaratacağı nahoş olaylara da hazır olmak zorunda kalıyor. Bu gençlerin eğlencelerinde, partilerinde içki, uyuşturucu madde gibi ürünler de eksik olmuyor... Durum böyle olunca, sürekli yaşanan bu tatsız olaylara karşı güvenlik ekipleri, daha tedbirli davranıyor. da bulunan gençlerle konuşuyorlar. Devriyeler, “Gençler büyük şehirde anonim hale gelmediklerinin farkında olmalılar; bizim onları, onların bizi görmeleri gerekiyor” şeklinde konuşuyorlar. Bu devriyeler silahsızlar ve “sip-Züri” ceketleriyle “yarı resmi-üniformalı” olarak dolaşıyorlar. Eğer konuştukları gençler kendileriyle iletişim kurmakta direniyor ya da şiddete yönleniyorlarsa, polis çağırıyorlar. En zor durum gençlerin 16 yaşından küçük ve çok sarhoş olmaları; bu durumdaki çocukların anne

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

ve babalarını haberdar etmek ve çocuklarını almalarını istemek gerekiyor. Ne var ki devriyeler hüviyet kontrolu yapma yetkisine sahip değiller, bu nedenle de gencin kendi isteğiyle yaşını ve ebeveynlerinin telefon numarasını vermesi gerekiyor. Bu gençlerin çoğu, ebeveynlerinin haberdar edilmesinden korkuyorlar; ama ebeveynler minnettar kalıyorlar. Hatta bazı gençler bile devriylerin kendilerini kontrol etmelerinden dolayı minnettar kalmışlar, mesela bir sip devriyesinin anlattğına göre, 15

yaşındaki bir genç kız teşekkür etmiş ve bir pasta getirmiş ve şu şekilde konuşmuş: “Olayları hiç hatırlamıyorum; ama eve sip ekipleri sayesinde sağ salim gelebildiğim için şu anda çok minnettarım.” Sip sözcüsüne göre, bu gençlerin çoğunlukla iş, eğitim, aile içi problemleri ve iletişim sorunları var. Tüm bu sorunlar için yetkililerin bu gençleri dinlemeye açık kulakları var ve onlara yardım etmeye her zaman hazırlar. 1256


9

İSVİÇRE HABERLERİ

Sahte Psikolojik Hastalara Karşı Test Uygulaması rumlarda, şüpheli kişilere mi yoksa sistemli bir şekilde bütün malulen emeklilere mi yapılacağı ise şimdilik belli değil.

Malulen emekli olma nedenlerinin başında psiklojik hastalıklar geliyor. Malulen emeklilik sigortasını dolandıranların çoğunluğu da sahte psikolojik hastalar. Hükümet bu sahte psikolojik hastaları ortaya çıkarabilmek için bir test uygulamasına başlayacak. Malulen emeklilerin %40’ını psikiyatri hastaları teşkil ediyor; bu hastalıklar çoğunlukla kişilik bozuklukları ve depresyon hastalıkları, daha seyrek olarak şizofrenler ve uyuşturucu / alkol bağımlıları şeklinde belirtiliyor. Psikolojik hasta olarak IV sigortasından para alan sigortalıların hepsinin, hastalık semptomu olarak kabul edilen şikayetleri gerçekten doğru mu? Yoksa aralarında hastalık semptomları uydu-

rup sigortayı istismar ederek haksız yere para alanlar var mı? Gelecek aylarda deneme mahiyetinde, sahte psikolojik hastaları tespit etmek için yeni bir standart test uygulanacak. Bu şekilde malulen emekli olmaya hakkı olmayan sahte psikolojik hastalar ortaya çıkarılacak. BSV (Federel Sosyal Sigortalar Dairesi) konuşmacısı Rolf Camenzind’in açıklamasına göre, bu testlerin sadece şüpheli du-

Emeklilik hakkı olmayan sahtekarların tespit edilmesiyle yaklaşık 50 milyon frank tasarruf edileceği tahmin ediliyor. Bu rakam IV’nin 9,5 milyarlık masraflarına karşılık çok küçük bir rakam ama sahte maluller sürekli tartışma konusu oldukları gibi politikacıların da sık sık halkı kışkırtmak için kullandıkları bir ateşleme fitili oldular. Psikiyatri hastalıklarını sistemli bir şekilde test edebilmek şimdiye kadar pek de mümkün olmuyordu. Yaklaşık 10 ile 30 dakikalik nöro-psikolojik ödevlerden hazırlanmış bir test, bu sahtekarları tespit edebilmeyi mümkün kılacak. Renk testleri veya hafıza ölçümleri veya iş yapabilme yetenekleri gibi testlerden hazırlanacak ödevlerle bu kişilerin hasta olup olmadıkları ya da hastalık dereceleri tespit edilebilecek. Mesela bir kişi bazı konulardaki testlerde (aslında psikoloji hastalarında hiç de tipik olmayan), kötü bir sonuç almayı hedefleyerek soruları yanıtlıyorsa, bu kişinin hasta rolü yaptığı ortaya çıkacak. Ya da abartılı ya da inanılmayacak

söylemlerde bulunuyorsa bu kişiler de şüpheliller olarak incelenecek. Pro Mente Sana Hasta Organizasyonu şefi Jürg Gassmann standart teste karşı endişelerini belirtti. Psikolojik rahatsızlıkların ve bunların semptomlarının karmaşıklığı nedeniyle bu testlerin başarılı olacağından şüphe duyduğunu belirten Gassmann’a göre, bu kişilerin testlerde de uzmanları yanıltıp yanıltamayabilecekleri de ayrı bir soru işareti. Yine de Pro Mente Sana, testler sayesinde psikolojik rahatsızlıkları olan insanların çalışma potensiyellerini de ortaya çıkaracak olan bu girişime olumlu yaklaşıyor. Uzmanlar psikolojik rahatsızlıkları olan insanların iş hayatı ve diğer insanlarla kontak halinde olmalarının sağlıkları için de daha iyi olduğu konusunda birleşiyorlar. BSV’nin açıklamasına göre, psikiyatri hastalarının Job-Coaching (işci ve işveren için indivudiel destekli sistem) sistemiyle iş hayatına integre edilmelerinin başarısı kanıtlandı. Ayrıca basit önlemler de mesela çalışma saatlerinin azaltılması, yöneticilik pozisyonundan alınması vs. de uygun

görülüyor. Çünkü yapılan analizlerde psikolojik nedenlerden dolayı sakat hale gelmiş kişilerin alınacak tıbbi önlemler nedeniyle mesleki durumlarını ve itibarlarını ihmal ettikleri ortaya çıktı. BSV’nin açıkladığına göre IV doktorlarının eğitimleri için de yeni önlemler alınacak. Psikiyatri hastalarının en önemli sorunlarından birisinin de yeteneklerinin ortaya çıkarılması ve bunların derecesinin değerlendirilmesi. Bu nedenle BSV ve Uzman Psikiyatri Doktorları birlikleri ortak bir çalışma grubu oluşturdular. Medisyenlerin okul sonrası eğitimlerinin de iyileştirilmesi isteniyor. Uzmanları en çok endişelendiren ise 18 ve 19 yaşlarındaki nörolojik hastaların artışları. Gençlerdeki sorunun değerlendirilmesi çok zor; ruhsal sorun bir hastalık mı, uyuşturucu kullanımı mı yoksa büyüme sorunları mı? Gençlerin ruhsal durumlarında etkili olabilecek faktörlerin çeşitliliği, uzmanların sorunun hastalıktan mı yoksa geçici bir gençlilk sorunundan mı kaynaklandığı konusunda teşhis koymalarını zorlaştıran nedenler. 1258

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


10

İSVİÇRE HABERLERİ

Yılın İlk Halk Oylamaları 7 Mart 2010’da Yapılacak Bu yılın ilk referandumlarında halkın oyuna sunulacak olan sorunlar arasında gerçekten de çok önemli konular var:

savunmakla sorumlu olacak. Ayrıca yasada, hayvanların da “hissedebilen canlılar” olarak belirtilmesi isteniyor.

1 - ”Verfassungsartikel

Hayvanlara karşı suç işleyen kişilerin, hayvanlardan daha fazla haklara sahip olmaları haksızlık. Bu önerinin halkın onayından geçmesi bu haksız durumu değiş-

zur Forschung am Menschen”

İnsanların deney ve bilinmsel araştırmalarda kullanılmaları, ülke çapında geçerli olacak yasalarla düzenlenecek. Halk referandumda tasarıya onay verirse, yapılacak en önemli değişiklikler şunlar olacak:

Tasarının taraftarlarının argümanları:

Tasarıya: EVP, Grü­ne, SP “Evet” denilmesini önerirken; Bakanlık ve Parlamento, BDP, CVP, FDP, SVP reddedilmesini öneriyor.

3 -

“Bundesgesetz über die berufliche Alters-, Hinterlassenen und Invalidenvorsorge” Üçüncü sorun herkesi kişisel ola-

ler. Bu durumda pansiyon kasa paralarına verilen faiz miktarları düşürülerek bu açığın kapatılması için referanduma gidilecek. Bugünkü mesleki sigorta (Pensionkasse) faizlerine verilen minimum faiz fiyatı % 6.8. Eğer referandumlarda halk çoğunluğu “evet” oyu verirse, bu % 6.4’e düşürülecek. Yani şu anda emekli olan kişinin pansiyon kasasında

İnsanlarla yapılacak olan araştırma ve deneyler federal hükümet tarafından düzenlenecek. Araştırmaya katılacak olan her kişi, iradesi ile bu araştırmada yer aldığını bildirmek zorunda. Kendi kendine karar verebilme yetkisi olmayan kişilerin araştırmalara katılmaları durumunda ise çok yüksek koruma önlemleri alınacak.

Ülke genelindeki düzenlemeleri, çok çeşitlilik gösteren kantonal düzenlemelere tercih ediyorlar.

Araştırmalarda insanların kişilikleri ve insanlık onurları emniyet altında olacak.

İsviçre’nin araştırmacılık olanakları güçlenecek.

Bu tasarıya karşı olanların argümanları:

Kendi kendine karar vermek yetkinliğinde olmayan kişilerin, araştırma sonuçlarından bir yararları olmasa dahi araştırmada kullanılmalarına izin verilecek.

İnsanlık onuru, bilim ve araştırma özgürlüğüne tâbi kılınacak.

Yeni yasa ile araştırmalar çok masraflı olacak.

SVP dışında tüm partiler, bakanlıklar ve parlamento, halka bu tasarıyı onaylamalarını tavsiye ediyor.

2 -

“Gegen Tierquälerei und besseren Schutz der Tiere” Hayvanları Koruma Avukatı inisiyatifi, STS (İsviçre Hayvan Koruması) tarafından lanse edildi. STS, hayvanların işkenceden ve kötü muameleden daha iyi korunmalarını ve yasal haklarının güçlendirilmesini istiyor. Eğer halk bu yasa önerisine onay verirse, gelecekte tüm kantonlar birer hayvan koruma avukatlığı organize etmekle yükümlü olacaklar. Bu organ, hayvanları koruma yasalarına aykırı olaylarda, hayvanları korumak ve haklarını

Ayrıca İsviçre halkı gittikçe daha uzun ömürlü oluyor. İsviçre’de bugünkü ortalama yaşam beklentisi 85.37. Bu durum yani yaşamın uzamış olması, emeklilik sigortalarının emniyete alınmasını gerektiriyor. Eğer önlem alınmazsa, bugünkü gençler emeklilik yaşına geldiklerinde emeklilik kasalarında para kalmayacak. Eğer inisiyatif kabul edilirse pansiyon kasaların da (2. direk emeklilik) güvenliği sağlanmış olacak. Böylece her emekli kişi çalışırken aldığı maaşının %60’ını emekli maaşı olarak alabilecek. İnisiyatife karşı olanların argümanları:

Bu tasarının taraftarlarının argümanları:

kü faizleri çok yüksek buluyorlar. Bu yüksek faizler, pansiyon kasaları riskant finansman stratejileri geliştirmeye zorlayacak ve bu da mesleki sigorta kapitallerini tehlikeye sokacak.

Bu yılın ilk refarandumlarında halkın oylamasına sunulacak üç konu var, bunlar: 1. İnsanlarla yapılan deneylerde İsviçre genelinde geçerli olacak yasal düzenlemeler, “Verfassungsartikel zur Forschung am Menschen” başlığıyla; 2. Hayvanlara işkence ve kötü muamele edilmesine engel olmak için hayvanların yasal haklarının iyileştirilmesi amaçlı sorun, “Gegen Tierquälerei und besseren Schutz der Tiere” başlığıyla; 3. Emeklilik kesintilerine verilen yıllık faizlerin kademeli olarak düşürülmesini konu alan sorun ise, “Bundesgesetz über die berufliche Alters-, Hinterlassenen und Invalidenvorsorge” başlığıyla halkın oylamasına sunulacak. tirecek. Şu anda hayvanları koruma yasalarının ihlali durumunda çok az olay mahkeme ediliyor ve cezalar çok yumuşak. Eğer yasalarla hayvanlar daha iyi korunma altına alınırlarsa, çiftlik hayvanları da daha sağlıklı olacağından, bundan ülkenin ziraat endüstrisi de yarar sağlayacaktır. Karşıtların argümanları: İnisiyatif gereksiz ve etkisiz. Hatta hayvanlara kötü muamele edenlerin cezaları yükselse bile, bu, hayvanların acılarını azaltmayacak. Ayrıca özel alanlarda hayvanlara kötü davranılmasını bu inisiyatif engelleyemez. Kantonlar, şimdi de hayvanları koruma yasalarını ihlal edenlere karşı önlem almakla yükümlü oldukları gibi, bir hayvan avukatı tutmaları da olanak dahilinde. Hayvanlar zaten yasalar tarafından yeterince korunuyor.

rak ilgilendiriyor. Pansiyon Kasa (Pensionskasse) tasarruflarının faizleri düşürülecek. Pansiyon Kasa ya da “Meslekî Emeklilik Sigortası (Berufliche Vorsorge)” şeklinde açıklayabileceğimiz ikinci direk (2.Säule) emeklilik kesintileri, ölüm ve sakatlık-hastalık rizikolarını finansiyel olarak emniyete almak ve -emeklilikte en düşük yaşam emniyetini sağlayan AHV’nin yanında-, çalışanların yaşlılıkta da alışmış oldukları yaşam kalitesini devam ettirebilmelerini amaçlıyor. Mesleki emeklilik, Mesleki Emeklilik Yasaları (Berufliche Vorsorge Gesetz /BVG) tarafından düzenlenmiştir ve yıllık geliri 19.890 frankı bulan herkes sigortalı olacaktır (2007 tarihli düzenleme). Geçtiğimiz son 12 yılda pansiyon kasalar hedeflediklerinden çok daha az faiz geliri elde edebildi-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Tasarının karşıtları herşeyden önce Bakanlar Kurulu’nu ve Parlamento’yu son derece pesimist bululyor. Ayrıca İsviçre halkının yaşam beklentisi ilk BVG revizyonu yapıldığında 83.65 olarak hesaplanmıştı ve bu doğruydu, şu ana kadar da büyük bir sıçrama olmadı. Faizlerin düşürülmesiyle emekli maaşları da düşecek, bu da günlük harcamaların da düşmesi anlamına geliyor. Özellikle de düşük emekli maaşı ile yaşamak zorunda olan kişiler daha da fakirleşecekler. Hatta sosyal yardım alacak ya da sosyal ödeneklerini çekmek zorunda kalacak kadar fakirleşecek olan emekli insanlar çoğalacak ve bu da tüm ülkenin sosyal kurumlarının üzerine büyük bir yük olacak. Dahası, yüksek maaş niveusundaki kişilerin alıştıkları yaşam standartlarını emeklilikte de sürdürebilmeleri tehlikeye girecek. Sonuç olarak bu tasarı, emekliliğin tehlikeye girmesine karşı olan korku ile bağlantılı olarak, düşünmeden, çok acele alınmış bir önlem kararı.

eğer 100.000 frank birikim olmuşsa, yılda alacağı emeklilik parası 6.800 frank olacak. Eğer inisiyatif kabul edilirse bu miktar 6.400’e düşecek. Bu da yaklaşık olarak emeklilik maaşlarının en az % 6 kesintiye uğraması demek olacak. Birikmiş olan kapital küçülmeyecek ama yıllık emekli maaşları kesintiye uğrayacak.

Pansiyon kasaların hedefledikleri kazanca gelecekte de ulaşamamaları durumunda, şu anda alınmaya çalışılan önlemi almak için yeterince zaman var.

Tasarıyı isteyenlerin argümanları:

SP ve Yeşiller ise tasarının kabul edilmesini istemiyorlar ve halka “Hayır” oyu kullanmalarını tavsiye ediyorlar. 1293

Tasarıyı destekleyenler bugün-

Tasarıya “Evet” oyu kullanılmasını hükümet temsilcileri ve parlamento ile BDP, CVP, EVP, FDP, SVP partileri tavsiye ediyorlar.

Deutsche Zusammenfassung Bundesbeschluss zu einem Verfassungsartikel über die Forschung am Menschen vom 25. September 2009 Bundesbeschluss über die Volksinitiative «Gegen Tierquälerei und für einen besseren Rechtsschutz der Tiere (Tierschutzanwalt-Initiative)» vom 25. September 2009 Bundesgesetz über die berufliche Alters-, Hinterlassenenund Invalidenvorsorge (BVG) (Mindestumwandlungssatz) Änderung vom 19. Dezember 2008


11

İSVİÇRE HABERLERİ

Minare Yasağı Şikayeti AİHM’den Geri Dönecek mi? İsviçre’de 29 Kasım 2009 referandum sonuçlarında alınan minare inşaatının yasaklanması kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüldü. Bu davayı açan Cenevre Cami’nin eski basın sözcüsü Hafid Ouardiri’nin şikayet gerekçesi, İsviçre’nin minare yasağını uygulamaya koyarak, Müslümanların din özgürlüğünü ihlal etmesi, uygulamanın yalnızca İslam’ı hedef alması nedeniyle de bunun ayrımcılık olmasıdır. Bütün iç hukuk yolları tüketilmiş olmalı... Freiburglu Avrupa Hukuku Profesörü Astrid Epiney’in açıklamasına göre, minare yasağı nedeniyle açılan dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ret edilecek. Epiney’in verdiği bilgilere göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, bizzat kendi insan hakları yaralanmış, kurban durumuna düşmüş kişiler başvu-

rabiliyorlar. Mesela; bir yabancı kendi ülkesine geri gönderildiğinde işkenceye uğrama ihtimali varsa, bu mahkemeye kendisini sınır dışı eden ülkeyi şikayet edebilir; ama minare yasağı davacı kişinin insan haklarını bizzat yaralayan bir olay değildir.

İsviçreli hukukçuların düşüncelerine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AIHM) İsviçre halkı tarafından onaylanan minare yasağını doğrudan şikayet eden Cenevre Cami’si eski basın sözcüsü Hafid Ouardiri’nin şansı çok az. Hukukçuları, Strassburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayette bulunabilmek için şikayetçinin bizzat kendi insan haklarının istismar edilmiş olması gerektiğini belirttiler.

Olay şu şekilde cereyan etmiş olsaydı durum farklı olabilirdi: minare inşaatı için izin istenip bu izin verilmemiş olsaydı şikayetçi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açabilirdi. Böyle bir durumda da davacının söz konusu ülkenin tüm iç hukuk yollarına başvurmuş olmasını ve buralarda hakkının verilmemiş olmasını kanıtlaması gerekiyor. Bunun için de tüm mahkemelerin karar belgelerini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ibraz etmek zorunda. Ayrıca henüz Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin alacağı karar tam olarak belirli değil. Epiney’e göre, yeni kararın uygulanamaz olması hala mümkün.

Deutsche Zusammenfassung Die Beschwerde an den Europäischen Gerichtshof für Menschenrechte, die der frühere Sprecher der Genfer Moschee, Hafid Ouardiri, anhängig gemacht hat, dürfte wenig Chancen auf eine inhaltliche Behandlung haben. Um Beschwerde in Strassburg führen zu können, muss der Beschwerdeführer selber Opfer einer Verletzung der Europäischen Menschenrechtskonvention (EMRK) sein. Allein wegen des Abstimmungsergebnisses ist dies nach Meinung eines ausgewiesenen Kenners der Materie noch nicht gegeben. Eine kleine Unsicherheit besteht freilich, ob der Menschenrechtsgerichtshof allenfalls eine potenzielle Betroffenheit als Opfer doch annehmen könnte. Bei der Frage, ob jemand bei Rückweisung in sein Heimatland der Folter ausgesetzt sein könnte, genügt nämlich jeweils der Nachweis der Gefährdung. Doch in diesen Fällen ist die Situation weit schlüssiger als beim Minarettverbot. Die Freiburger Professorin für Europarecht, Astrid Epiney, erachtet denn auch die direkte Beschwerde an den Menschenrechtsgerichtshof für unzulässig.

AIHM Başkanı ümit verdi... Öte yandan İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Jean-Paul Costa, çok küçük de olsa bir ümit veriyor. Daha önce bir ülkenin referandum sonuçları nedeniyle kendilerine dava açılmadığını belirten mahkeme başkanı, bir referandumda alınan karara karşı İsviçre Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamayacağını belirterek,

referandum sonucunun uygulanmasından dolayı din özgürlüğünün ihlal edildiğini hisseden kişinin kendilerine doğrudan başvurabileceğini söylemesi, davanın kabul edilebileceğine dair küçük de olsa bir ışık verdi. Davanın kabul edilip edilmeyeceğine dair karar alınması ise aylarca sürebilir. Hükümet, davacı haklı çıkarsa memnun olacak...

İsviçre Hükümeti’nin ise davacıyı haklı bulmasından memnunluk duyacağı söylentileri siyasi kulislerde yaygın. Çünkü bilindiği gibi İsviçre Hükümeti, minare yasağı referandumuna karşıydı ve halka “hayır” oyu kullanmalarını önermişti. Ne var ki İsviçre Hükümeti minare yasağının din özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini de kabul etmiyor. 1246

Halk Kriminel Yabancılara ‘Sınır Dışı’nı İstiyor Ständerat, teklifi Devlet Politikası Komisyonu’na bir kez daha geri göndermişti. Komisyon Başkanı Alain Borset, inisiyatifin şubat ayında bir kez daha tartışmaya konulacağını açıkladı. Komisyon içindeki bir soruşturmaya göre, hazırlanacak karşı öneride, inisi-

yatifte istenen sınır dışı etme önlemi çok ağır kriminal suç işleyenler için kabul edilecek; ama mutlaka insan hakları açıklamalarına uygunluğu göz önüne alınacak. İnisiyatifin geçersizliğine karar verilmesi ise mümkün görülmüyor. 1245

Deutsche Zusammenfassung İsviçre’de şu anda oylama yapılması durumunda, İsviçreli seçmenlerin çoğu, suç işleyen ve sosyal kurumları dolandıran yabancıların sınır dışı edilmesi inisiyatifini kabul edecek. Yorumlara göre, bu sonuç da tıpkı minare yasağının getirdiği problemleri getirecek. Kanton Luzern ve Zug’da yapılan bir anket, ankete katılanların % 68’inin kriminal yabancıların İsviçre’den çıkarılmasına ilişkin inisiyatife olumlu yanıt vereceğini ortaya çıkarttı. SVP’nin girişimi olan inisiyatife göre sosyal yardım kurumlarını dolandıran ve ağır suç işleyen yabancılar derhal sınır dışı edilecek. Araştırma-

nın yöneticisi Werner Reimann’a göre, bu anket tüm İsviçre genelinde de yapılsa, benzer sonuca varılacak. Minare yasağının halk tarafından kabul edilmesinden sonra bu inisiyatifin kabul edilmesi, halk iradesi ve insan haklarının tekrar çatışacağını gösteriyor. Bu nedenle, bu kez Devlet Politikası Komisyonu inisiyatife kar-

şı öneri hazırlıyor. SVP lideri Toni Brunner, bu hazırlık için, “Böyle bir karşı öneri bizim inisiyatifimizi sulandırır. Bir suçlunun ülkesine geri yollanmasını engellemek için hazırlanacak olan karşı öneri, bir katili ve tecavüzcüyü korumak anlamına gelecek” dedi. Karşı öneri planlanıyor; ama şimdilik Ausschaffungs-Initiative’nin (sınır dışı etme inisiyatifi) ne zaman oylanacağı belli değil. Geçtiğimiz yılın aralık ayında

Eine grosse Mehrheit der Schweizer will die Ausschaffungs-Initiative annehmen. Ähnlichen Problemen wie bei der Minarett-Initiative zum Trotz.Eine repräsentative Umfrage von Demoscope in den Kantonen Zug und Luzern zeigt: Würde jetzt über die Ausschaffungs-Initiative abgestimmt, wären 68 Prozent der Befragten dafür. Die Initiative sieht vor, dass Ausländer, die Sozialbetrug oder eine schwere Straftat begangen haben, sofort ausgeschafft werden. «Es ist davon auszugehen, dass das gesamtschweizerische Resultat heute ähnlich ausfallen würde», so Studienleiter Werner Reimann. Bei der thematisch vergleichbaren Minarett-Initiative lag der Ja-Stimmen-Anteil von Zug und Luzern nur knapp 1,5 Prozent über dem Schweizer Schnitt. «An der Urne werden die Entscheide eher noch konservativer ausfallen als in der Umfrage», sagte Reimann zur «Zentralschweiz am Sonntag»

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


12

İSVİÇRE HABERLERİ

Davos 2010 Ekonomi Forumu Bir İntihar Haberiyle Başladı Bu çok üzücü olan haberden sonra verilen müjdeli haberler, özellikle de işsizleri ümitlendirdi.

50 iken, önümüzdeki yılda da çalışan sayısını azaltmayı planlayan şirketlerin sayısı giderek azalıyor.

28 Ocak 2010 tarihinde 1200 CEO ile yapılan anketler şirketlerin %40’ının yeni elemanlar almayı düşündüklerini ortaya çıkarınca 40. Davos Zirvesi moralli başladı...

Zirvenin açılış konuşmasını Fransa Cumhurbaşkanı yaptı...

Geçtiğimiz yılın zirvesine damgasını vuran “One minute” skandalı nedeniyle, Türkiye’den hükümet düzeyinde katılımcı olmadı... Yapılan araştırmalardan çıkan bir diğer sonuca göre gelişmekte olan ülkelerde işe alımlar başladı bile. Ayrıca 90 ülkeden 2500 kişinin katıldığı 40. Davos Forumu’nda açıklanan anket sonuçları, 2009’da küresel ekonomik kriz nedeniyle azalan güvenin de arttığını ortaya çıkardı. Geçen yıl dünya genelinde yaşanan karamsarlık, ekonomideki canlanmayla birlikte yavaş yavaş yerini geleceğe dönük iyimserliğe bırakıyor. Geçen yıl çalışan sayısını azaltmak zorunda kalan şirketlerin oranı %

31 Ocak’ta sonra eren zirve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin konuşmasıyla başladı. Zirveye 30’un üzerinde devlet ve hükümet başkanıyla, 60 kadar bakan katıldı. Türkiye’den ise Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz dışında, hükümet düzeyinde katılım olmadı. Ekonomik krizin aşılmasına ilişkin en umutlu ülkeler Çin (% 91) ve Hindistan (% 97). Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun raporuna göre, 2009 yılı, dünyada 27 milyon kişinin işini kaybettigi zor bir yıldı... Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2009’da 27 milyon kişinin işsiz kaldığını açıkladı: Kuzey Amerika, Japonya ve Batı Avrupa’da 12 milyon kişinin daha işsiz kaldığını açıklayan örgüt, Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki işsizlik oranlarının ise yavaş bir

Davos’un güvenliğinden sorumlu Güvenlik Müdürü Markus Reinhardt (61), kaldığı otel odasında başına kendi tabancasıyla sıktığı kurşunla öldü. Polis Müdürü Markus Reinhardt’ın ölümümün intihar olduğu, polis tarafından yapılan tahkikattan sonra belirtildi. seyir izlediğini ifade etti. ILO’ya göre, dünya genelinde işsizlikle mücadeleyi artırabilmek için ‘Küresel Istihdam Paktı’na ihtiyaç var. ILO işsizlikle ilgili sorunların bu

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

yıl da devam etmesinin beklendiğini, özellikle gelişmiş ülkelerde daha 3 milyon kişinin işini kaybedeceğini belirtti. İşsizlik oranlarının artış nedenleri yalnızca işten çıkarılmalar değil; son iki yıl içerisinde işsizler or-

dusuna 10 milyonu aşkın genç de katıldı. ILO, devletlerin hükümetlerinden, istihdam yaratılmasını ve daha yüksek işsizlik maaşı ödemelerini talep etti. 1296


13

İSVİÇRE HABERLERİ

Türk Vatandaşlarının Vizesiz Gidebileceği Ülkeler!

Neandertalerler’in de Gururları Vardı... Homo Sapiens’in akrabası olan Neandertaler’in, yaygın klişelere göre kaba ve vahşi olmadıklarına dair pek çok kanıt bulundu. Onlar da güzelden anlıyorlar ve onların da güzele karşı duyguları vardı: Makyaj yapıyorlar, süs eşyaları kullanıyorlardı.

Türkiye’nin son zamanlarda yürüttüğü diplomatik atak ve komşularla sıfır problem politikasının ardından son üç ayda altı ülke, Türk vatandaşlarına uyguladığı vize uygulamasını kaldırdı. Suriye, Pakistan, Arnavutluk, Libya ve Ürdü’den sonra son olarak Lübnan’ın da eklenmesiyle, Türkiye’ye vize uygulamayan ülkelerin sayısı 57’ye yükseldi. Türkiye’ye vize uygulamayan ülke ve özel idare bölgeleri şöyle: Antigua-Barbuda, Arjantin, Arnavutluk, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Bosna-Hersek, Brezilya, Ekvador, El Salvador, Fas, Fiji, Filipinler, Guatemala, Güney Afrika Cumhuriyeti, Gürcistan, Haiti, Hırvatistan, Honduras, Hong Kong, İran, Ja-

maika, Japonya, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kolombiya, Kore Cumhuriyeti (Güney Kore), Kosova, Kosta Rika, Libya, Lübnan, Makau Özel İdare Bölgesi, Makedonya, Maldivler, Malezya, Mauritus, Nikaragua, Pakistan, Palau Cumhuriyeti, Paraguay, St. Vincent-Grenadines, Singapur, Solomon Adaları, Sri Lanka, Suriye, Svaziland, Şili, Tayland, Trinidad-Tobago, Tunus, Tuvalu, Uruguay, Ürdün, Venezuela. 1244

Araştırmacılar İspanya’da Neandertalerler’e ait bir “Beauty Case” buldular. Araştırmacıların bu yeni keşifleri, onlar üzerine primitif ve kaba şeklinde klişeleşmiş yargılar üzerinde düşünülmesini gerektiriyor. Bristol Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi Güney-Doğu İspanya’da iki mağarada Neandertalerler tarafından prepare edilmiş çeşitli midye kabukları buldular. Bazı midye kabukları delinmişti, bunlar büyük bir ihtimalle Neandertalerler tarafından boyun veya elbise süsleri olarak kullanılıyorlardı. Bir başka midye kabuklarında da, eski Mısırlılar’ın kozmetik olarak kullandıklarına benzeyen kırmızı, sarı ve siyah boya pigmanları buldular. Bilim dergisi “PNAS”’in konuya ilişkin haberine göre, bu midye kabuklarının boyaları karıştırmak

için kullanıldıkları muhakkak. Araştırma ekibinden Zilhão’ya göre, bulgular, yaklaşık 50.000 yıl önce Neandertalerler’in süs eşyaları ve semboller kullandıklarına dair ilk ve emin kanıtlar. Ve Neandertaler’in bunları Homo Sapiens’ten öğrenmediği de aşikar: Moden insan Neandertaler’den tam 10.000 yıl sonra ilk kez Avrupa kıtasına ayak basmıştı. Şimdiye kadar Neandetrtaler ve Homo Sapiens’in birlikte yaşadıkları zaman periyodla-

rına ait bulgularda çıkan antik süs eşyalarının hep modern insana ait olduğu, hatta Neandertaler mezarlıklarında ve bölgelerinde bulunsalar dahi bunları Homo Sapiens’den aldıkları ya da kopyaladıkları düşünüldü. Modern insanla Neandertaler’in ortak yaşamları bundan yaklaşık 300.000 yıl önce bitmişti. Aşağı yukarı 30.000 yıl önce de Neandertaler’in izleri tamamen yok oldu. 1252

Avrupalıların Gözüyle Türkiye Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi tarafından Madrid Özerk Üniversitesi, Granada Üniversitesi ve Avrupa Diyalog Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘’5 AB Ülkesi Kamuoyu Türkiye’nin Tam Üyeliğine Nasıl Bakıyor?’’ araştırmasının sonuçları, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsünde düzenlenen toplantıda açıklandı. Proje koordinatörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz, bu araştırmanın AB-Türkiye sivil toplum diyaloğu kapsamında yapıldığını ve fonların da AB’den geldiğini söyledi. Araştırmanın 2009 yılı eylül ayında Fransa, İngiltere, Almanya, İspanya ve Polonya’da biner kişiyle yapıldığını ifade eden Yılmaz, ‘’Çalışmada ortaya çıkan sonuç, Türkiye’nin AB’ye girişi söz konusu olduğunda en önemli değişken, yaş ve nesil olarak ortaya çıkıyor. Yaş düştükçe destek artıyor, yükseldikçe destek düşüyor. Nesil çok önemli bir faktör’’ diye konuştu.

Araştırmaya göre, üniversite mezunu ve bunun üzerinde eğitim seviyisine sahip kişilerin Türkiye’nin AB’ye girişine verdikleri destek %50 iken, eğitim düzeyi düştükçe bu desteğin de azaldığını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu: ‘’Ülkeler açısından baktığımızda ise Türkiye’nin AB’ye girişine Polonya ve İspanya’da %50’nin üzerinde destek görülüyor. İngiltere’de %46, Fransa ve Almanya’da ise çok düşük. Türkiye hakkındaki algılamaları belirleyen en önemli faktörler arasında kültür geliyor. Yani Türkiye kültür açısından değerlendirilen bir ülke olarak öne çıkıyor. Türkiye’yi kültür açısından istemeyenlerin en önemli argümanı ise din ve din esasından oluşan farklılıkların Türkiye’yi Avrupa kültür dairesinin dışına çıkardığı şeklinde. Öte yandan popüler kültür açısından bakıldığında, özellikle genç nesiller açısından, Türkiye Avrupa’nın içine giriyor. Yani kültür din olarak anlaşıldığında dışlanan, po-

AB üyesi beş ülkede yapılan ‘Türkiye’ araştırmasında ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Avrupa’da Türkiye ile ilgili en çok İstanbul biliniyor. Araştırma Avrupadaki gençlerin Türkiye’ye bakışını da ortaya koydu. AB üyesi 5 ülkede yapılan araştırma sonuçlarına göre, genç nesil Türkiye’nin AB üyeliğine daha çok destek veriyor. püler kültür olarak anlaşıldığında ise içlenen iki uçlu bıçak gibi. Yani şöyle bir algılama var; onların kafasındaki Müslümanlık geleneklerine bağlandıkça, Avrupa’dan uzaklaşan bir Türkiye, ama onların beğendiği, sev-

diği müzik, yemek gibi şeylerle kendini tanımladıkça Avrupa kültürünün bir parçası haline gelen bir Türkiye.’’ Yılmaz, araştırmanın bir başka sonucuna göre de Türkiye ile ilgili en çok İstanbul’un bilindiğini,

bunun ardından sırasıyla Truva, Galatasaray, Antalya, Atatürk, Efes, Tarkan, Recep Tayyip Erdoğan, Hadise, Yaşar Kemal, Fatih Terim, Orhan Pamuk ve Nazım Hikmet’in geldiğini kaydetti. 1278

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


14

İSVİÇRE HABERLERİ

OECD: “İsviçre, Ekonomik Krize En Dayanıklı Ülke” OECD, İsviçre’nin, diğer ülkelere nazaran global ekonomik krizi daha az zararla yaşamasını, ekonomik işbirliğine ve ekonomik gelişmesine (OECD), bazı alanları daha az hassas olan export sektörüne ve yurt içi sağlam kredi piyasasına bağlıyor. OECD İsviçre hükümetinin büyük UBS bankasını kurtarma operasyonunu da takdir etti. Organizasyon, geçtiğimiz yılın kasım ayındaki prognozlarını da hafif yükseltti: İsviçre ekonomisi yıl içersinde %1 oranında büyüyecek (önceki prognoz %0,9) ve 2011’deki büyüme %2’ye çıkacak (önceki prognoz %1,9 idi). Yine OECD’nin raporlarına göre kriz İsviçre’yi etkilemeye daha çok uzun süre devam edecek: İşsizlik, -yakın geçmişte hiç olmadığı kadar- çok yükselecek ve kolay ve çabuk bir şekilde de düşürülemeyecek. 2011 senesinin OECD işsizlik prognozu %5. OECD İsviçre’ye para ve vergi politikasından, öğrenim sistemlerine kadar tavsiyelerden büyük bir buket sundu. OECD’nin dikkatini çeken bir başka konu da İsviçre’deki ikametin diğer ülkelere nazaran çok daha pahalı olması (maaşların yaklaşık 1/4’ü ikamete harcanıyor). Bu nedenle İsviçre kantonal kurallarla ev inşaatları kurallarını harmonize etmeli. OECD’nin gözüne bir diken gibi batan bir başka şey de kiracı hakları: Ev sahipleri kiracı değiştiğinde kiraları yükseltip uzun süreli olarak piyasa fiyatlarına uyum sağlamalılar. Ayrıca ver-

OECD’den yapılan açıklamada, İsviçre global ekonomik krize diğer ülkelere oranla daha iyi dayandı. Krizin daha uzun süre devam edeceğini açıklayan OECD İsviçre’ye krizi yumuşatması için ikametgah piyasasında reform yapmasını önerdi. gi sistemlerinin emlak transferlerine çok güçlü yönelmesi tavsiye edildi. İki büyük bankanın daha sert kurallarla, daha yoğun uluslararası kooperasyonla, daha iyi bir finansiyel bakışla kurtarılması sağlanmalı. Eğitim alanında ise İsviçre’de küçük çocukların bakımı için çocuk yuvalarının çoğaltılması önerildi. Bu şekilde kantonal HarmoS- Konkordat önlemleri ile öğrencilerin eğitim şansları

da yükseltilmiş olacak. Böylece İsviçre’nin eğitim alanındaki niveusu uluslararası alanda yükselecek. Öğrencilere çeşitli eğitim formlarının sunulmasına da en geç 13 yaşlarına bastıklarında başlanmalı. Okullar, öğrencinin hedefi olan eğitimin süreci hakkında rapor tutmakla mükellef edilmeliler. Bu önlemlerle İsviçre’de eğitimde başarı sağlanabileceği gibi zayıf sosyal tabakadan çocukların da şans eşitliği sağlanacak. 1257

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Deutsche Zusammenfassung Die Schweiz hat gemäss der OECD die globale Wirtschafskrise besser überstanden als manch anderer OECD-Staat. Dennoch werde sie noch lange darunter leiden. Zur Linderung empfiehlt die Organisation unter anderem Reformen im Wohnungsmarkt. Dass die Schweizer Wirtschaft der internationalen Rezession vergleichsweise gut widerstanden habe, schreibt die Organisation für wirtschaftliche Zusammenarbeit und Entwicklung (OECD) dem teilweise wenig konjunkturempfindlichen Exportsektor und dem robusten inländischen Kreditmarkt zu. Auch kam es zu keiner Blase auf dem Immobilienmarkt. Die Rettungsaktion des Bundes für die Grossbank UBS wird von der OECD in ihrem am Freitag veröffentlichen Bericht ebenfalls gelobt; dies mit Blick auf die Bedeutung des Finanzsektors für die Gesamtwirtschaft.


15

İSVİÇRE HABERLERİ

Sigara Yasağı: Kalp Krizleri Azaldı Graubünden - Kanton Graubünden’ de 1 Mart 2008 tarihinden itibaren kamuya açık tüm kapalı alanlarda sigara içmek yasaklandı. Kardiyolog Piero Bonetti başkanlığında, Graubünden Kanton Hastanesinden bir ekip önemli araştırma yaptı. Araştırmanın sonucuna göre, sigara yasağının, kalp krizlerinin azalmasında etkili olduğu görüldü Sigara yasağından iki yıl önce kanton genelinde 242 kalp krizi olayı yaşandığını ve yasağın ilk yılında kalp krizi sayısının 183’e düştüğünü ifade eden Bonetti, kalp krizindeki 22 kişilik azalmanın daha çok sigara içmeyenler arasında görüldüğünü belirtti. İsviçre’de bu araştırma ilk defa yapıldı... Yapılan araştırmada, sigara yasağından sonra, daha önce kalbiyle ilgili sorun yaşamış olanla-

rın kalp krizi geçirme olaylarının azaldığı ortaya çıktı. Ayrıca kalp krizi geçirenlerin sayısı sadece bu kantonda sürekli yaşayanlar arasında değil, buradaki tatilcilerde (% 21oranında) de azaldı. Kanton genelinde sigara yasağına bağlı olarak erkeklerde %24, kadınlarda %17 oranındaki kalp krizi gerilemesi, erkeklerde hala kalp krizi oranının kadınlara oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. Sigara yasağının kamuya açık kapalı alanlarda uygulanmaya başladığından bu yana pek çok ülke kalp krizi ile ilgili araştırmalar yapmaya başladı. Bu tarz istatistikler yapan ülkelerin çoğunluğunda benzeri sonuçlar alındı. İsviçre’de ilk defa yapılan araştırma, sigara yasağıyla birlikte kalp krizlerinin gerilediğini açık bir şekilde ortaya koydu. 1242

Deutsche Zusammenfassung Seit der Einführung des Rauchverbots in öffentlichen Gebäuden ist die Zahl der Herzinfarkte in Graubünden um gut einen Fünftel zurückgegangen - vor allem bei Nichtrauchern.Seit dem 1. März 2008 sevgililer_gunu_zurih 250x170.pdf 1

Graubünden’de yapılan bir araştırmaya göre, kamuya açık yerlerde sigara içilmesinin yasaklanmasından bu yana - özellikle sigara içmeyen kişilerde kalp krizlerinde azalma kaydedildi.

darf im Kanton Graubünden in öffentlichen Gebäuden nicht mehr geraucht werden. Ein Team am Kantonsspital Graubünden unter der Leitung des Kardiologen Piero Bonetti hat nun untersucht, wie sich dieses Verbot auf die Häufigkeit von 27.01.2010

Herzinfarkten im Kanton ausgewirkt hat. In den zwei Jahren vor der Einführung des Rauchverbots traten im Kanton 229 respektive 242 Herzinfarkte auf. Im ersten Jahr nach Einführung des Rauchverbots sank die Zahl der Herzinfarkte auf

183, was im Vergleich zu den zwei Vorjahren einer Abnahme von 22 Prozent entspricht. Diese Abnahme ist laut Bonetti in erster Linie durch eine Verminderung der Herzinfarkte bei Nichtrauchern bedingt gewesen.

18:11

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


16

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçreliler Erotik Maceraları Seviyorlar... reliler, esas olarak yaşamlarını paylaşacakları rüyalarındaki kişiyi aramalarına rağmen bu arama esnasındaki süre içersinde birkaç erotik maceraya da açıklar. Sitenin basın sözcüsü Daniel Balzar’ın görüşüne göre, bu durum sitelerin çok sevildiğinin de kanıtıdır. Yine Balzar’a göre bekarlar, özellikle de kadınlar sadece bir gecelik macera değil, sürekli beraberlikler arıyorlar. Hayat arkadaşı ya da sadece cinsel amaçlı beraberlik arayanların öncelikli olarak uygun bir portal bulması gerekiyor. Balzar, pek çok arkadaşlık randevu sitelerinin ilk bakışta

İsviçrelilerin üçte ikisi internette tanıştıkları kişilerle en az bir kez cinsel ilişkide bulunuyor. singleboersen-vergleich.ch adlı site tarafından, bu sitenin 628 katılımcısı arasında yapılan araştırma sonucuna göre, birbirleri ile flört eden kişiler için buluşmak son derece normal: Flört borsasından araştırmaya katılanların %56’sı sanal

alemde tanıştığı kişilerle gerçek yaşamda da buluştuğunu söyledi. Buluşunca neler yaptıkları da soruldu: Buluşmayı gerçekleştirebilenlerin % 62’si buluştukları kişilerle yatak macerası yaşadık-

larını itiraf ettiler. % 38’i ise daha böyle bir macera yaşamadıklarını söylediler. İsviçreli bekarlar uzun süreli erotik beraberlik arayışı içindeler... Araştırmacılar, sanal alemde partner arayanların iki amaçlı olduklarını söylediler. İsviç-

çok çekici göründüğünü; ama beklentilere yanıt veremediğini söylüyor. Özellikle de “Erotik kontak” siteleri konusunda dikkatli olmak gerekiyor. s i n g l e b o e r s e n - ve r g l e i c h . ch, Online-Dating-Markt, sanal alemdeki arkadaşlık sitelerinin İsviçre’deki bağımsız gözlemcisidir. Burada, internetteki partner siteleri ile ilgili araştırmalar ve testler yapılıyor, internette flörtle ilgili bilgiler ve tavsiyeler veriliyor. singleboersen-vergleich.ch, Almanya Köln çıkışlı olup, Metaflake Network’a ait ve 10 ülkeye yayın yapıyor. 1241

Deutsche Zusammenfassung Fast zwei Drittel der Schweizer, die sich via Internet zu Blinddates verabredeten, hatten mit mindestens einer dieser Bekanntschaften Sex. Das ergab eine aktuelle Online-Studie unter 628 Teilnehmern, die auf singleboersen-vergleich.ch durchgeführt wurde. Die Mehrheit (62%) der aktiven Blinddater gab zu, mit einer (29%) oder sogar mehreren (33%) Internet-Bekanntschaften im Bett gelandet zu sein. Lediglich bei 38% mündete noch kein Blinddate in ein sexuelles Intermezzo. Damit ist die Schweiz Europas Schlusslicht - die Niederländer (78%) und Schweden (75%) sind beim Online-Dating deutlich abenteuerlustiger.

Crashrecorder’le Genç Sürücüler Daha Dikkatli AXA Winterthur sigorta şirketinin SonntagsZeitung’da çıkan bir haberine göre, araçlarına bu sistemi monte ettiren sigortalıların kaza yapma oranları %15 azaldı. 18 - 25 yaş arasındaki genç sürücüler şayet araçlarına Crashrecorder monte ettirirlerse, AXA’dan sigorta primlerine %15 indirim yapılacak. İki yıl içinde 13.000 genç sürücü araçlarına Craschrecorder monte ettirince kazalar küçümsenmeyecek oranda azaldı. Sigorta uzmanları bu memnuniyet verici durumu iki nedene bağlıyorlar; birincisi bu aleti arabası-

na takmayı seçen kişilerin zaten daha dikkatli olmayı istemeleri, ikincisi ise alet sayesinde yüksek güvenlik duygusuna da sahip olmalarıdır. Sigorta şirketinin sözcüsüne göre, olaya bir başka açıdan bakıldığında Craschrecorderin kazaları önleyici etkileri olduğu muhakkaktır. Araştırmalar ve sigorta müşterileriyle yapılan konuşmalar gösteriyor ki, kim aracına böyle bir aleti bilinçli olarak taktıysa otomobilini daha dikkatli sürüyor; ayrıca müşterilerden de sigorta uzmanlarının saptamalarını doğrulayan söz-

Deutsche Zusammenfassung Junglenker mit einem Crashrecorder sind vorsichtiger unterwegs. Eine Versicherung hat bei ihnen in einem gross angelegten Test weniger Unfälle registriert. Die AXA Winterthur registriert laut einem Bericht der «SonntagsZeitung» 15 Prozent weniger Schadenfälle bei jenen Versicherten, die sich ein solches Gerät in ihr Auto einbauen liessen. 18- bis 25-Jährige können ihr Auto mit einem solchen ausrüsten und erhalten dafür 15 Prozent Rabatt auf der Versicherungsprämie. Das Modell ist laut der Versicherung ein Erfolg: Innerhalb von knapp zwei Jahren liessen sich 13‘000 Junglenkerinnen und Junglenker einen Crashrecorder einbauen, wie Unternehmenssprecher Pascal Hollenstein bestätigte. Dass diese deutlich weniger Unfälle verursachen, dürfte zwei verschiedene Gründe haben: Sicher entschieden sich eher Leute für den Recorder, so Hollenstein, die ohnehin vorsichtiger fahren und ein ausgeprägtes Sicherheitsbewusstsein haben.

lerin çok duyulduğu belirtiliyor. Craschrecorder: Craschrecorder, “Black Box” da denilen bir kaza kayıt cihazı. Bu alet sürekli kalıcı kayıt yapmıyor sadece kaza /çarpışma anından 20 saniye öncesi ile 10 saniye sonrasını kalıcı olarak kaydediyor. Kayıt iki taraflı olarak gerçekleşiyor. Bu kayıtlar mesela otomobilin kaza anında gitmekte mi yoksa durmakta mı olduğunun

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Araçlarında Craschrecorder olan genç sürücülerin daha az kaza yaptıkları tespit edildi. Bir sigorta şirketinin yaptığı geniş kapsamlı bir testin sonuçlarına göre, arabalarında Craschrecorder olan gençler, otomobillerini daha dikkatli sürüyorlar. ve gider vaziyette ise hızının belirlenmesini sağlıyor. Craschrecorder sürekli kayıt yapıyor; ama bu kayıtları da sürekli siliyor, sadece kaza anlarının 20 saniye öncesi ile 10 saniye sonrası kayıtlı kalıyor ve bu kayıtlar

hiçbir zaman silinmiyor. Çarpışmanın şiddeti, kaza anında çıkılan sürat, kazanın saati ve tarihi, kazaya neden olan arabanın sürülme anındaki hız ölçüleri gibi bilgiler kalıcı olarak kayıt oluyor. 1237


17

İSVİÇRE HABERLERİ

Kuş Gribi, Domuz Gribinden Daha Pahalıya Mal Oldu Sağlık Memurluğu (BAG), artan domuz gribi aşılarını satmak istiyor. 13 milyon kutu aşının, 84 milyon frank değerindeki 4,5 milyon kutusu, dış ülkelere satılmak isteniyor. Aşıların bir kısmına Dünya Sağlık Örgütü (WHO) talip oldu. BAG’ın sözcüsü Jean-Louis Zurcher, ısmarlanmış ama henüz gelmemiş olan aşıların iptal edilmesi konusunda da üreticilerle anlaşmaya çalışacaklarını söyledi. Şimdiye kadar kantonlara 3 milyon aşı verildi. Aşıların dışarıya satılması ve ısmarlanıp da henüz gel-

memiş olanların iptal edilebilmesi sayesinde, H1N1-Virüsü için ayırılmış olan paradan tasarruf edilecek. Sağlık Memurluğu, ne yazık ki kuş gribi (H5N1) aşılarından bu tasarrufu yapmanın artık mümkün olmadığını belirtti. 90 milyon franklık 8 milyon kutu kuş gribi aşısı ısmarlanmıştı. Bunların 5 milyon kutusu, 2007 yılının ortalarından bu yana askeriyenin ecza deposunda bekliyordu. Üstelik hükümet, emniyet açısından Glaxo Smith Kline üre-

Deutsche Zusammenfassung Neben Impfstoff gegen die Schweinegrippe lagert der Bund weiterhin 8 Millionen Dosen für die Vogelgrippe-Impfung. Der 90 Millionen Franken teure Stoff ist kaum mehr verwertbar.Den überschüssigen Impfstoff gegen die Schweinegrippe will das Bundesamt für Gesundheit (BAG) ver-

Devlet, domuz gribinin yanında, ayrıca kuş gribi için de 8 milyon kutu aşı depoluyor.

kaufen. Rund 4,5 Millionen der ursprünglich bestellten 13 Millionen Dosen im Wert von 84 Millionen Franken will die Schweiz ins Ausland weitergeben, einen Teil davon über die Weltgesundheitsorganisation WHO, einen Teil direkt an interessierte Käufer. Solche seien vorhanden, «Verhandlungen stehen kurz vor dem Abschluss», sagt BAG-Sprecher Jean-Louis Zurcher.

ticisine 90 milyonluk 8 milyon kutu daha sipariş etmişti. Kuş gribi, korkulduğu ve beklendiği gibi pandemiye dönüşmeyince yeni siparişler durdurulabildi. Uzmanlar, depodaki aşıların hala etkilerini koruduklarından şüpheliler. Aşıları saklama süreleri, satın alındıktan itibaren

bir buçuk ile üç yıl arasında sınırlıdır. Swissmedic, düzenli periyodlarda bu ilaçların etki durumlarını kontrol ediyor ve en fazla beş yıl saklama süresi veriyor. İlaçların depo kirası olarak da yıllık 6000 frank hesaplanıyor. 1238

Çin’den İsviçre’ye Uyarı! Bern’deki Çin Büyükelçiliği, Çin Hükümeti olarak, Çin- İsviçre ilişkileri konusundaki endişelerini İsviçre’nin ciddiye almasını umut ettiklerini belirtti. İsviçre, “Doğu Türkistan İslami Hareket” örgütünün terör sanıkları konusunda dikkatli olmaya çağrıldı. Çin, Guantanamo tutuklularının İsviçre’ye kabul edilmesine karşı...

Çin, Amerika’daki terör sanıklarının üçüncü bir ülkeye verilmesine itiraz ediyor. Çin, ayrıca bu terör sanıklarını kabul eden bütün ülkelere de karşı olduğunu belirtti. Bütün ülkeler tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunun 1373 sayılı kararının 7. kapitaline uyulmasını ve aktif olarak terör olaylarına katılan, planlayan ya da yapan kişilerin ilticacı olarak kabul edilmemelerini istedi. Açıklamalara göre Bern Çin Elçiliği konuyla ilgili mektubu Federal Adalet ve Polis Bakanlığına (EJPD) gönderdi. EJDP Bakanı Evelyn Widmer-Schlumpf, geçtiğimiz 16 Aralık 2008 tarihinde insani nedenlerden dolayı bir Özbek’in İsviçre’ye ilticasının kabul edildiğini hatırlattı. Özbek ilticacı Cenevre kantonuna yerleştirilecek. Ayrıca Bakanın açıklamasına göre, iki Uygurlu’nun da güvenlik, uyum ve sağlık konularında sakıncasız bulunduğu belirtildi.

Çin’in Bern Büyükelçiliği’nden, İsviçre Dış İşleri Bakanlığına Gunatanamo’dan İsviçre’ye kabul edilecek olan Uygurlu tutuklularla ilgili uyarı yapıldı. Jura kantonu, hükümete insani nedenlerden ötürü bir Guantanamo tutuklusunu kabul etmek istediğini bildirdi. Batı Çin’deki Müslüman Uygur azınlıkla Çin Hükümeti arasında büyük çatışmalar halen devam etmektedir. Çin Hükümeti Guantanamo’daki Uygurları terörist olarak suçlamış ve Çin’e gönderilmelerini istemişti. Uygurlu aktivistler ise tutukluların Çin’de hapsedileceklerini, işkence göreceklerini hatta öldürüleceklerini bildirdiler. 1240

Deutsche Zusammenfassung Nach der Botschaft in Bern hat auch das chinesische Aussenministerium seiner Besorgnis über eine allfällige Aufnahme von uigurischen Guantánamo-Häftlingen Ausdruck gegeben - mit deutlichen Worten.«Wir hoffen, dass die Schweizer Seite erkennt, welche erhebliche Gefahr von den Verdächtigen ausgeht», teilte das Aussenministerium der AP am Freitag mit. Man hoffe, dass die Schweiz die Bedenken Chinas ernst nehme, ihre internationalen Verpflichtungen wahrnehme und die chinesisch-schweizerischen Beziehungen pflege. Laut dem Aussenministerium sind die Terror-Verdächtigen Mitglieder der «Islamischen Bewegung Ostturkestan». PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


18

İSVİÇRE HABERLERİ

Savunma Bakanı Maurer Çıplak Tarayıcılara Karşı “Herkese çırılçıplak bakılması gerekmez!”

Bir televizyon kanalında, abartılı bir reaksiyona karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Savunma Bakanı Ueli Mauerer, uluslararası teröre karşı savaşta ön uyarı sistemlerinin iyileştirilmesini, daha güçlü bir işbirliğini ve daha iyi uluslararası bilgi alışverişini talep etti. Mauerer, söylediklerine, vücut tarayıcılarının çok etkili aletler olup, şu andaki güvenlik önlemlerinin tamamlayıcısı olduğunu da sözlerine ekledi. Şu an Federal Sivil Hava Taşımacılığı Dairesi (BAZL), çıplak tarayıcıları uluslararası İsviçre hava limanlarında işleme sokmayı planlamıyor. Eğer çıplak tarayıcılar tüm Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılmaya başlarsa, BAZL’da bu aletleri İsviçre hava limanlarında kullanmaya başlayacak. Emekli Güvenlik Politikası Profesörü Kurt Spillman, çıplak tarayıcıların iki ile beş yıl arasında İsviçre’de de kullanılmaya başlayacağını söyledi. Spillman’a göre, yolcular da bu daha zor ve zaman alan seyahat kurallarına alışacaklar; bu kurallara alışamayanlar ise evlerinde kalacaklar. Şimdiye kadar gelen kurallara (sıvıların el çantalarında taşınması, ayakkabıların çıkarılması gibi) nasıl uyulduysa, vücut tarayıcına da alışalacağını belirten Spillman, insanların güvenlik önlemlerini onayladıklarını da söyledi. Çıplak tarayıcı teklifi AB ülkelerinde itirazlara neden olmuştu...

2008 tarihinde, İsviçre, uluslararası hava liAmsterdam’dan hamanlarında çıplak tarayıcılavalanan Amerikan Delta / Northwest rın kullanılması konusunda çeuçağını Detroit’de kimser kaldı. İsviçre Federal havaya uçurmak iste- Sivil Hava Taşımacılığı, Avrumesininin ardından, pa Birliği’nin konuya ilişkin orçıplak tarayıcıları kul- tak bir çözümüne İsviçre’nin lanmaya başlayan ilk de uyabileceğini belirtti. SaAvrupa ülkesi Hollan- vunma Bakanı Ueli Maurer da oldu. Amsterdam- ise abartılı bir reaksiyona karSchiphol Hava Ala- şı dikkatli olunması gerektiğinı şu anda 15 çıplak ni ifade etti. tarayıcıya sahip (Bilindiği gibi Nijeryalı bombacı yolcular ve uçak personeli tarafından zararsız hale getirilmişti.). Gerçekte de çıplak tarayıcı yolcuların güvenliklerini çok daha fazla arttıracak. Bu tarayıcılar sayesinde sadece tehlikeli olabilecek metalik aletler değil, diğer tehlikeli şeyler de tespit edilebilecek. Hollanda İçişleri Bakanı, vücut tarayıcılarının kişilerin kişilik haklarını ve mahremiyetlerini yaralayıcı olduğunu söyleyenlere yanıt olarak, çıplak resimlerin bigisayarlar tarafından analiz edileceğini açıklayarak, yolcuların mahremiyetlerine ve kişilik haklarına hiçbir şekilde dokunulmayacağına dair güvence verdi. Nijerya, Büyük Britanya ve İtalya da çıplak tarayıcıları kullanmaya başlayacak.

Avrupa Birliği Komisyonu, 2008 ekiminde çıplak tarayıcıların kullanılması teklifini getirmiş, üye ülkeler arasında çok şiddetli itiDeutsche Zusammenfassung razlara neden olunca da teklifini geri çekDie Schweiz reagiert abwartend auf die Einführung von Nacktscannern auf internationalen Flughäfen. Für das Bundesamt für mişti. Tarayıcıların Zivilluftfahrt ist eine einheitliche EU-Lösung denkbar. Bundesrat cinsel organları, vüMaurer warnt vor einer Überreaktion.“Man muss nicht jede Percut silüetini ve protez son splitternackt anschauen“, sagte Verteidigungsminister Ueli organları da ortaya Maurer in einem Fernsehinterview. Man müsse aufpassen, dass çıkarması bu şiddetman nicht überreagiere, so Maurer. Für den Kampf gegen den li itirazların nedeniyinternationalen Terrorismus forderte er stattdessen eine Verbesdi. Modern aletler ise serung des Vorwarnsystems, eine stärkere Zusammenarbeit der kontrolörlerin sadece Nachrichtendienste und einen besseren internationalen Inforşüpheli şeyleri görmemationsaustausch. Damit widersprach Bundesrat Ueli Maurer lerini, vücudun diğer dem Bundesamt für Zivilluftfahrt (BAZL), das den Einsatz von kısımlarının ise kaKörperscannern als “wirkungsvolles Werkzeug“ und als “kommufle edilmesini sağplementäres Werkzeug zu den bestehenden Sicherheitsmasslıyor. 1236 nahmen“ bezeichnet.

23

yaşındaki

Nijeryalı’nın,

25

Aralık

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


20

İSVİÇRE HABERLERİ

Devlet, Cadde Masrafları İçin Kaynak Arıyor Hükümet, en geç 2015 yılında mineral yağ vergisini yükseltecek. Bugünkü fiyatı yaklaşık 1 frank 60 rappen olan benzin fiyatları, litre başına 4 ile 7 rappen arasında artış gösterecek.

Öte yandan bugünkü otomobiller, daha az benzin yaktıkları gibi, gelecekte daha çok Hybrid veya elektirikli araçlar trafiğe çıkacak. Hal böyle olunca da yağ vergileri çok para getirmeyecek.

Federal Caddeler Memurluğu Müdürü Rudolf Dieterle’nin açıklamasına göre, cadde ve sokakların inşa edilmesi zorunluluğu tek sorun değildir. Aynı zamanda da bu cadde ve sokakların bakımının da çok masraflı olduğunu ve bu paranın bir şekilde finanse edilmesi gerektiğini söyleyen Rudolf Dieterle, şu anda İsviçre caddeler ağının masraflarının mineral yağ vergileri, otomobillerin yıllık vergileri ve yıllık otoban vinyetleriyle karşılanmakta olduğunu açıkladı. Buralardan elde edilen gelirler, on yıl öncesine kadar yeterliydi. Bugün ise caddelerin bakımı ve inşaat masrafları çok yükseldi.

Köklü değişiklik: Road Prising

Astra sözcüsü Thomas Rohrbach’in ifadesiyle, caddelerin bakım ve inşaat finansmanının nasıl yapılacağı konusu politik bir sorundur. Rohrbach’a göre rejim, parlamento ve halk üç sorunun yanıtını vermek zorunda: • Hiçbir şey değiştirmek istemiyor muyum? • Daha fazla ödemeye hazır mıyım ve nasıl ödeyebilirim? • Köklü ve yeni bir sistem istiyor muyum? Köklü bir yeni sistem değişikliği-

Deutsche Zusammenfassung Der Bund braucht mehr Geld für Ausbau und Unterhalt von Strassen und Autobahnen. Als Finanzierungsquelle kommt für den obersten Schweizer Strassenbauer eine Benzinpreiserhöhung und längerfristig das Road Pricing in Frage. Spätestens 2015 wird der Bund die Mineralölsteuer anheben, was den Benzinpreis um 4 bis 7 Rappen pro Liter - der heutige Preis liegt bei knapp 1 Fr. 60 Rappen pro Liter - erhöhen wird. Dies sagte Rudolf Dieterle, Direktor des Bundesamtes für Strassen (Astra), in einem Interview mit der SonntagsZeitung (03.01.2010). Das Problem bei den Strassen ist nicht nur, dass sie gebaut werden, sondern auch unterhalten werden müssen. Dazu fehlt in der Schweiz schlicht das Geld. Irgendwo muss es gefunden werden.

ne Astra şefi Dieterle’nin getirdiği öneri Road Prising: Otomobilistler yaptıkları kilometre kadar devlete para ödemeliler. Yani kim otomobil kullanıyorsa parasını da ödemelidir. Ödenecek paranın miktarı zaman ve yere göre hesaplanmalıdır. Astra şefine göre, bu uygulamada teknik olarak sorun çıkmaz; ama böylesine köklü bir sistemin getirilmesi için birkaç yıla hatta on yıla gerek var. Pricing sisteminin otomobil kullananlar için de avantajları olacak Rohrbach’in ifadesine göre; otomobilistler mobil olmalarının fiyatını kendileri belirleyebilirler; trafiğin yoğun olduğu saatlerde daha çok ödemek zorunda olmalarından dolayı otobüs ve trenleri seçebilirler, böylece de trafik kaosuna da çözüm gelebilir. Ecopalan’dan Felix Walter’de bu sisteme sıcak bakanlardan; Walter, bugün insanların araçları ile ne kadar büyük masraflara yol açtıklarının farkında bile olmadıkları görüşünde. Pricing sistemi, otomobilistlerin iş ve ikamet semtlerinin seçimi üzerinde düşünmelerini de sağlayacaktır. Ayrıca video konferansları, elektronik haberleşme, telefon gibi teknikleri kullanmak bir büroda çalışmaktan çok daha ucuza gelecektir. İnsanlar şehirlerde yaşamaya ya da şehire otobüs ve tren bağlantısı iyi olan yerleri seçmeye başlayacaklardır.

Hükümetin cadde, otoban inşaatları ve bakımı için daha çok paraya ihtiyacı var. Finans kaynağı olarak benzin fiyatlarına zam yapılması söz konusu. Uzun zamanlı olarak da Road Pricing düşünülüyor. Road Pricing’e karşı olanlar da var...

Bir de Road Pricing’e karşı olanların görüşlerine bakalım: 2007 yılında hükümetin şehirlere ve aglomerasyonlara yaptığı benzeri bir pilot proje teklifine parlamentodaki sağcı ve orta partiler tarafından büyük tepki gösterildi. Ekonomi Çatı Derneği Economiesuisse, Road Pricing’i “saçma, pahalı ve etkisiz!” ola-

rak nitelendirdi. Ayrıca İsviçre Anayasası’nda caddelerin ücretsiz olduğunun açıklanmış olduğu hatırlatıldı. Rohrbach ise, halkın Road Pricing’le ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığını söyleyerek, gelecekle ilgili bir açıklama yaptı: “Eğer konu ileride tekrar gündeme gelirse, biz masaya birkaç yanıt veya evrak koyabilmek için çalışıyoruz.” 1235

Normal Kazananlar İçin İkamet Çok Pahalı Oldu... Arsalar daire inşaatları için sınırlandığında, belediyeler bu arsaların belirli bir kısmını ortak kullanılacak dolayısı ile de ucuz daire inşaatları için ayırılmasını talep edebilirler. Hükümet, böyle bir yönetmeliğin eylül 2009’da Zug şehrinde uygulandığını belirtti. Arsaların sınırlanmalarında belediyeler arsanın bir kısmının,

ortak kullanılacak daire inşaatları için satılmasını veya inşaat hakkının bırakılmasını garanti altına alabilir. Bu konudaki bir kuralı Zug kantonundaki Oberägeri belediyesi uygulamıştı. Çocuklar azaldı...

İsviçre Arsalar Planlama Birliği Müdürü (VLP-ASPAN) Lukas

Deutsche Zusammenfassung Die «Seefeldisierung» gibts nicht nur in Zürich: In einzelnen Regionen der Schweiz sind Wohnungen so teuer geworden, dass Normalverdienende sie sich nicht mehr leisten können und wegziehen müssen. Das müsste laut einer Studie nicht sein.Wird Land für den Bau von Wohnungen eingezont, könnte die Gemeinde vorschreiben, dass ein bestimmter Teil der Fläche für gemeinnützige und darum preisgünstige Wohnungen reserviert ist. Eine solche Regelung hiess die Stadt Zug im September 2009 gut, wie das Bundesamt für Wohnungswesen am Donnerstag mitteilte. Bei Einzonungen könnten sich Gemeinden auch das Recht auf einen Teil des Landes sichern, um es zu bebauen oder es gemeinnützigen Wohnbauträgern zu verkaufen oder im Baurecht zu überlassen. Diese können bei der Finanzierung eines Projekts auf Subventionen des Bundes zurückgreifen. Eine entsprechende Regel kennt Oberägeri ZG.

Bühlmann kendisine sorulan bir soruya yanıt olarak normal gelirli vatandaşların pahalı ikamet sorunu yalnızca Zug kantonu tarafından bilinmiyor. Zürich Gölü ve Cenevre Gölü’nün İsviçre kıyıları da aynı problemlerden dolayı çare arayışında. Bühlmann örnek olarak gösterdiği Zürich Gölü belediyeleri Rüschlikon (ZH) ve Wollerau (SZ)’da oturanların giderek çoğalmasına rağmen, çocuk sayısının azaldığını belirtti. Bühlmann’ın açıklamasına göre bu belediyelerdeki okulların dolması çok zor oluyor, bu pahalı semtlerde dernekleşme de kalmadı ve özel otomobil trafiği ise gittikçe artıyor. İkamet alanlarının daralmasının ve dairelerin pahalılaşmasının en başlıca nedeni olarak göçler ve parası artan insanların gittikçe daha büyük evlerle, daha geniş özel yaşam alanları istemeleri. Bühlmann’ın ifadesiyle, bazı yerleşim bölgelerinin vergi cenneti olarak ünlü olması

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

“Seefeldleştirmek” yalnızca Zürich’e özgü değil: İsviçre’nin bazı bölgelerindeki daireler öyle pahalı oldu ki, normal kazancı olan kimselerin bütçeleri artık bu pahalı daireleri ödemeye yetmiyor ve bu kişiler taşınmak zorunda kalıyorlar. nedeniyle pek çok kişinin buralarda sadece bir posta kutusuna ihtiyaç duymaları ve aslında bu-

ralarda kiraladıkları dairelerde hiç oturmamaları da yaygın olarak rastlanan sorunlardan. 1234


21

İSVİÇRE HABERLERİ

İsviçre Ekonomik Krize Rağmen, Cazip Bir İş Ülkesi En fazla yabancı Cenevre Gölü çevresinde yaşıyor... İsviçre’nin en yeni iş güçleri olarak ikamet izni olan Almanlar en büyük çoğunluğa sahipler (%18), onları Fransızlar izliyorlar (%9,7) ve Fransızların hemen ardında Portekizliler var (%9,2). Devlet İstatistik Dairesi’nin verileri, İsviçre’de çalışmakta ve oturmakta olan yabancıların 3/2’sinin eski Avrupa Birliği vatandaşları olduğunu açıklığa çıkarıyor. Yılın ikinci üç aylık döneminde ise 4,28 milyon toplam çalışanın

% 23’ünü İsviçre’de ikameti olan yabancılar teşkil ediyordu. Bu yabancıların çoğunluğu Cenevre Gölü bölgesinde (%33) ve Tessin (%28)’ de yaşıyorlardı. Almanlar ve Fransızlar iyi eğitimli... Eğitim açısından, İsviçre’de çalışan yabancıların eğitim oranları İsviçrelilerin eğitimli halkı ile hemen hemen aynı oranda: İsviçrelilerin yüksek eğitimli halkı %34 iken, İsviçre’de çalışan yabancıların ise %33’ü yüksek tahsilli. Yüksek tahsilli ya da iyi bir baş-

Deutsche Zusammenfassung In der Schweiz arbeiten und wohnen trotz Wirtschaftskrise immer mehr Ausländer. Im letzten Frühling waren es 974’000, fünf Prozent mehr als im Vorjahr. Besonders stark gestiegen ist unter anderem die Zahl der Deutschen, die weniger häufig arbeitslos werden als Schweizer. Die Schweiz ist auch in der Krise ein attraktiver Arbeitsort für Ausländerinnen und Ausländer. Zu den 974‘000 Beschäftigten mit Wohnsitz in der Schweiz kamen im letzten Frühling 282‘000 Ausländer – meist Grenzgänger, die nicht zur ständigen Wohnbevölkerung zählen. Ihr Anteil an den Beschäftigten nahm im Gegensatz zu den Ausländern mit Wohnsitz (+5 Prozent oder fast 50‘000 Personen) im Vergleich zum Vorjahr jedoch leicht ab (-1,4%).

ka eğitim almış yabancıların çoğu Almanlar ve Fransızlardan meydana geliyor (%60). Bu konudaki oran Batı Balkan ülkeleri ve Portekiz’den gelen yabancılarda ancak %7’ye ulaşabiliyor. Yabancılar arasında işsiz sayısı daha az... Tahsil konusundaki oranlama görüntüsü işsizlik konusunda da benzer bir tabloyu ortaya çıkarıyor: İstatistiklere göre, geçen yılın ikinci üç ayında, İsviçre’de ikamet eden yabancıların % 7,22’si işşizdi. Bu rakam, işsiz İsviçrelilerin oranından iki kat daha fazla. Batı Balkan ülkelerinden gelen yabancılarla Portekizliler, işsizlikten en çok etkilenen yabancı işçiler olarak dikkat çekti. İsviçre’deki Alman iş gücü işsizlik oranlarında en düşük olan rakamları gösteriyordu: BfS’in açıklamasına göre, sadece iş bulabilmek konusunda değil, bir de çalıştıkları işlerin iyi pozisyonu konusunda da şanslı olan Almanların bu şansı, yapmış oldukları iyi tahsilden kaynaklanıyor. Bunun dışında, uzun süreli işsiz-

Ekonomik krize rağmen İsviçre’de yaşayan ve çalışan yabancılar durmadan artıyor. Geçtiğimiz yılın ilkbaharında İsviçre’deki yabancı sayısı 974.000’in üzerine çıkmıştı (bir önceki yıla nazaran %5 fazla). Özellikle Almanların sayısı çok arttı. İsviçre’deki Almanlar İsviçrelilerden daha az işsiz kalıyorlar. İsviçre ekonomik krize rağmen yabancılar için çok çekici bir çalışma ülkesi. Geçtiğimiz ilkbaharda, İsviçre’de ikameti olan 974.000 yabancıya ilave olarak, sınır ülkelerden İsviçre’de ikameti olmayan 282.000 yabancı günü birlik olarak çalışmaya gelmiş. likler İsviçlelilerden ziyade, daha çok yabancılar arasında bir sorun olarak görülüyor. Geçtiğimiz yıl

%36 oranında yabancı işsiz kalırken, İsviçrelilerde bu oran sadece %25 idi. 1275

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


22

EĞİTİM

Türkiye’nin En İyi Üniversiteleri Hangileri? Hazırlayan: Abbas Güçlü

“En iyi üniversite biziz diye hemen herkes bir birini kandınıyor. Keşke öyle olsalar. Ama durum ortada. Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasına giren üniversitemiz yok gibi. Bazen İstanbul, Hacettepe, ODTÜ giriyor o kadar.“

En iyi üniversite biziz diye hemen herkes bir birini kandınıyor. Keşke öyle olsalar. Ama durum ortada. Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasına giren üniversitemiz yok gibi. Bazen İstanbul, Hacettepe, ODTÜ giriyor o kadar. Başka sıralamalara giren üniversitelerimiz de var. Ama yine de hepsini toplasanız bir elin parmakları kadar. Zaten onlara niye bu durumdasınız diye kızmaya da fazla hakkımız yok. İlk 500’deki üniversiteler ile bizimkileri, bütçeleri ve öğrenci sayıları açısından kıyasladığımız zaman durum kendiliğinden ortaya çıkar. Onlarda bütçe fazla öğrenci az, biz de ise tam tersi. Son yıllarda üniversite sayımız giderek artı. Hatta ikiye katlandı diyebiliriz. Ama ayrılan kaynaklar neredeyse aynı. Durum böyle olunca da, kalite erezyonunun şiddeti daha da artıyor. Hükümet yeni üniversiteler açılması konusundaki başarısını, üniversite bütçelerini artırma konusunda da göstermelidir. Yoksa ortada övünecekleri bir durum söz konusu olmaz. Bu arada üniversitelerimizin de hastanelerin döner sermayeleri ve öğrenci harçları dışında kendi kaynaklarını artırmaları gerekir. Sadece devletten alınan bütçe ile daha üst sıralara tırmanmaları ve iddialı konuma gelmeleri hem çok zor hem de çok uzun zaman alır. Vakıf üniversitelerine gelince, kurucuların gösterdikleri azim ve gayreti, rektör ve öğretim üyelerinin de gösterdiğini söylemek abartılı olur. Nasıl olsa değirmenin suyu bir yerlerden geliyor diye, binlerce kontenjan açığına seyirci kalıyorlar. Bu konuda çok daha gayretli olmaları gerekir. Ama o heyecanı pek çoğunda görmek mümkün değil. Vakfıyla, devletiyle tüm bu üniversiteler, bizim üniversitelerimiz. Gençlerimizin ve ülkemizin gelecekleri. Bu yüzden onları bir yandan eksikleri ya da yanlışları nedeniyle eleştirirken, bir yandan da gözümuz gibi korumalıyız. Yayınladığımız listelerin eksikleri, fazlaları olabilir. Zaten dünyadaki tüm listeler de tartışmalı. Ama olmaları, olmamalarından çok daha iyidir. ... “Her sıralamaya olduğu gibi, üniversitelerin başarı sıralamasına da eleştiriler var”. Umduklarından daha da iyi bir sırada olanlar, hallerinden memnun. Ama popülariteleriyle, sıralamadaki yerleri taban tabana zıt üniversiteler ya suskunlar ya da kriterleri objektif bulmuyorlar. Gelin bir de şu kritere göre sıralama yapın, bakın her şey nasıl da değişecek diyorlar... Gerçekten de kriter sayısı arttıkça ya da farklılaştıkça sıralamalar da değişiyor. Ama yeni kriterler esas alındığında, kesinlikle onlara da karşı çıkanlar olacaktır. Ural Hoca ve arkadaşlarının yaptıkları değerlendirmede, üniversiteler, bir bilim

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

ve araştırma merkezi olarak ele alınmış. Doğru olan o ama sanki bizdeki işlevi ve algılanması, daha çok meslek adamı yetiştiren kurumlar şeklinde. Böyle olunca da tabii ki mezunların piyasadaki kabul edilirliği öne çıkıyor. Önemsiz bir kriter mi? Hayır, kesinlikle önemli. Ama çok sübjektif. Tıpkı fakültelerin taban puanları gibi... Öğrenci sayısı, pek çok üniversite için handikap. Öğrenci sayılarının azlığı nedeniyle çok ön sıralarda yer alan üniversiteler gibi, sırf öğrenci sayısı yüzünden çok arka sıralara düşün üniversiteler de var. Örneğin Sakarya Üniversitesi. Önümüzdeki yıl Avrupa Kalite Ödülü’ne aday. Kampüsüyle, öğretim kadrosu ve araştırmalarıyla fazlasıyla dikkat çeken bir üniversite ancak 50 binin üzerindeki öğrenci sayısı nedeniyle hiç hak etmediği bir sırada. Tıpkı üç beş bin öğrencisi ve devasa bütçesiyle ön sıralarda yer alan üniversiteler gibi... Bütün dünyada dikkate alınan önemli kriterlerden biri de doktora yapan öğrenci sayısı. Bizde de öyle. Ama gelin görün ki YÖK öyle üniversitelere doktora izni ve abartılı kontenjan verdi ki, hiçbir manası kalmadı. Üstelik haksız rekabet ortamı da yaratarak. Yani hak edenlere değil de, hiç hak etmeyenlere bu izni vererek. Aslında en doğru sıralama, fakülteler bazında yapılan sıralama olacaktır. Ama bunun için de yeterli veri bulunmuyor. Eminim ki Ural Hoca ve arkadaşları yakında, bu konuda da bir çalışma yapacaklardır. Bu arada YÖK’ün verilerinden bazılarının doğruları yansıtmadığı, bu nedenle aşağı sıralara düştüklerini hatırlatanlar da oldu. Üstelik YÖK’e kaç defa düzeltme yazısı gönderdikleri halde. Haksızlar mı haklılar. Ama araştırmacılar da YÖK’ün verilerine güvenmeyecekler de neye güvenecekler!.. Mezunların mümkün olan en kısa sürede yüksek maaşla iş bulabilmeleri, dünyanın en iyi üniversitelerine yüksek lisans ya da doktora için kabul edilmeleri, ÖSS giriş puanları ve en önemlisi de bilimsel eserlerin uygulamaya dönüşü ve ülkeye katkıları. Bunlar hepsi de birer kriter olabilir. Tıpkı çıkarttığı bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, holding patronu, sanatçı, yazar, çizer, futbolcu ve diğer mezunları gibi... Listelerde öyle ya da böyle oynamalar olabilir. Ama sonuçta bir fikir veriyor. Gönül ister ki bu tür sıralamalar çok daha fazla yapılsın ve farklı bakış açıları getirilsin. Ama olabildiğince, bağımsız ve objektif listeler hazırlanarak. Ve listelerin hazırlanmasına herkes katkı sağlamalıdır. Listelerin ayrıntısına ve puanlamalara abbasguclu.com.tr ya da uralakbulut. com.tr’den ulaşabilirsiniz. Özetin özeti: Ulusal ya da uluslararası herkesçe kabul edilebilir akreditasyonlar, üniversiteler için olmazsa olmazların başında geliyor. Popülizm gelip geçer ama onlar kalıcı... 1231


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


24

PUSULA » ÖZEL « HABER

PUSULA ÖZEL HABER

Ekonomik Krizin Türk Şir

2009 yılında etkili olan ekonomik kriz sebebiyle dünya genelinde birçok şirket iflas etmiş ve on binle ticaretin içinde olan şirketlerimizin 2009 yılında ne gibi zorluklar çektiklerini ve 2010 yılında ne gibi h diğimiz araştırmamızın sonucu gösterdi ki, geçtiğimiz yıl ekonomik krizden en az etkilenen sektör tu Suat Durmuş / Mediacom

1999 yılından bu yana Telekomünikasyon sektöründe çalışmalarımız başladı. 2010 yılına kadar şirketimiz büyüyerek yoluna devam etti. Kendi sektörümüzde herhangi bir krizle karşı karşıya kalmadık. Son 10 yıl içinde internet ve telekomünikasyon sektöründeki yenilikler şirketimizin kısa sürede büyümesini sağladı. Dünyanın ekonomik krizi en çok yaşadığı yıl olan 2009 yılını iyi bir şekilde geçirirken, 2010 yılı başında krizi yavaş yavaş hissetmeye başladık. Yakın zamanda gerçekleştirilecek olan yeni projeler ve ortaya çıkacak yeni ürünlerle kısa dönemde sıkıntılarımızı aşacağımızı düşünüyoruz. Kriz gösteriyor ki kaliteli hizmet veren ve çalışmalarında titiz olan şirketler ayakta kalmayı başaracaklar.

Ahmet Örge / Merve Döner

Merve Döner 2005 yılından bu yana hizmet vermekte. Her yıl %30-35 büyümeyle buralara geldi. Ancak 2009 yılına gelindiğinde büyüme oranı % 10`larda kaldı. Tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz 2009 yılında yaptığımız çalışmalarda bizi de etkiledi. Ekonomik krizi zararsız atlatmamızın en büyük sebebi çalışmalarımızda titiz olmamız, kaliteyi ve hijyeni öne çıkarmamızdır. Artık vatandaşlarımızın birçoğu Merve tabelasını gördükleri restaurantlara gidip rahatlıkla yemek yemektedir. 2010 yılında kriz devam edecektir. Bu yıl içinde yapacağımız yeni projeler ile yeniden

trendimizi yükseltecek, farklı ürün gruplarıyla vatandaşlarımıza hizmet vereceğiz. Aramıza katılan yeni arkadaşlarımızla birlikte daha başarılı bir yıl geçireceğimizi umut ediyorum. İsviçre`de yaşayan vatandaşlarımızdan birlik ve beraberlik konusunda daha pozitif adımlar bekliyoruz. Hepimiz vatanımızdan uzaklarda başka bir ülkede yaşıyoruz. Birbirimize güvenerek, destek vererek çok kısa sürede büyük işler yapabilir ve bizden sonrakilere daha güzel bir gelecek hazırlayabiliriz. Bu ülkede ekonomik güce sahip olmazsak her zaman ezilmeye mahkum oluruz.

Sıddık Canan / Canan Kredit

Canan Kredit kriz yılı olarak kabul edilen 2009 yılında çalışmalarına start verdi. Başlangıcında bizi tedirgin eden ekonomik krize rağmen beklenmedik şekilde başarılı ve kazançlı bir yıl geçirdik. Ekonomik krizin etkilerini 2009 yılı içinde fazla hissetmedik ancak 2010 yılıyla ilgili şu an bir tahminde bulunmak çok zor. 2010 yılında müşterilerimize daha kaliteli ve farklı hizmetler vermeyi planlıyoruz. Düzenleyeceğimiz büyük organizasyonlarla müşterilerimize keyifli saatler geçirtmeyi ve onlara hediyeler dağıtmayı planlıyoruz. 2009 yılında bizi destekleyerek krizden uzak kalmamızı sağlayan tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Onların verdiği büyük desteğe, daha kaliteli hizmetler vererek layık olmaya çalışacağız.

Rıza Çelik / Network Mode

2009 yılında krizden etkilendiğimizi düşünüyorum. Satışları-

mız geçtiğimiz yıllara göre aynı olmasına rağmen kazancımızın geçen yıllara göre az olduğunu gördük. Bence kriz söylemleri toplumu çok etkiledi. İsviçre`yi diğer ülkelere göre kıyasladığımız zaman krizin çok fazla hissedilmediğini görüyoruz, maaşlar aynı kaldı ve işsizlik çok büyük seviyede artmadı. Buna rağmen insanlar tasarrufa gitme ihtiyacı duydular. Bu da birçok sektörde 2009 yılının az kazançlı geçmesini sağladı. 2010 yılında ise Zürih`te yeni bir şube açarak vatandaşlara daha cazip fiyatlarla hizmet vermeyi düşünüyoruz. Diğer taraftan vatandaşlarımızın bize olan ilgisinden hiç memnun değiliz. Bir İtalyan vatandaşının yaptığı gibi kendi ürünlerimize ve esnafımıza sahip çıkamıyoruz. Vatandaşlarımız şunu hiçbir zaman unutmasınlar, Türkiye tekstil sektöründe dünyanın en kaliteli üretim yapan ülkelerinden biridir. Türk ürünleri kalitesiz değildir. Bir an evvel kendi kendimizi olumsuz eleştirmekten vazgeçerek, Türk malına sahip çıkmamız gerekiyor. Düşük kaliteli uzak doğu ürünlerinden vazgeçip, yapılan alışverişlerde Türk Malı logosuna dahi dikkat edip öyle almamız gerektiğini düşünüyorum.

bir şekilde yansıdı. Beklentimiz bu yıl işlerimizin daha iyi olacağı şeklinde.

Okan Küfeci / THY Zürich Reklam Müdürü

2009 yılını oldukça başarılı geçiren Türk Hava Yolları, aynı yıl içinde 24 milyon yolcu taşıyarak, yolcu sayısını % 30 artırdı. 2010 yılında çok farklı çalışmalar yapacağız. Geçen yıl 4 kişiden itibaren geçerli olan aile indirimimiz, bu yıl 3 kişilik aileler için de geçerli olacak. Uçuş ücretlerinde geçen yıla göre bu yıl biraz daha düşüş olacak. Bunun yanısıra yeni kampanyalar ve sponsorluk çalışmalarımız da devam edecek.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Sami Hayim / Avrupa Reisen

Ender Turgut / Sun Express

Mehmet Güngör / Güngör Garage

2009 yılını geçtiğimiz yıllara göre kıyaslayacak olursak işlerimizin yaklaşık % 30 oranında gerilediğini görüyoruz. Son yıllarda sürekli kendini geliştirip, büyüme konusunda ciddi gelişimler gösteren firmamız için 2009 zor bir yıl oldu. Ben vatandaşların krizden çok büyük bir şekilde etkilendiğini düşünmüyorum. Medyada çıkan kriz haberlerinin insanları psikolojik yönden etkilediğini ve onları tasarruf yapmaya zorladığını düşünüyorum. Tüm bunların yanında içinde bulunduğumuz 2010 yılına iyi start verdiğimizi düşünüyorum. ilk haftalardan itibaren piyasalardaki canlılık bizim işlerimize de olumlu

Geçtiğimiz yıl turizm adına oldukça başarılı geçti. Altay Reisen olarak geçtiğimiz yılı % 15`lik bir büyümeyle geçirdik. Diğer taraftan turizm tüm dünyada yara alırken, Türkiye, turist sayısını artırarak krizi başarıyla atlattı. Bu yıl da turizm çok iyi start aldı. Erken rezervasyonların oldukça arttığını ve ilginin beklenen seviyeden daha büyük olacağını düşünüyorum. Bu da bizi oldukça ümitlendiriyor. Bu yıl içinde yapacağımız yeni çalışmalar ile kültür turizmini ve turları daha da artırmayı planlıyoruz. Online satış üzerine de çalışmalarımızın sonuna geldik.

1 Nisan 2010 tarihinden itibaren haftanın her günü Zürich`ten Antalya`ya direk seferlere başlıyoruz. Programımızda Basel olduğu gibi devam ediyor, Cenevre için de yeni çalışmalar yapmaktayız. 2010 yılından beklentilerimiz oldukça yüksek. Artık şirketimizin bir İsviçre temsilciliği var, burada bir yapılanma içine girdik ve İsviçre`de yapılan çalışmaların daha kaliteli ve organize olabilmesi için çalışmalarımız olanca hızıyla devam ediyor.

2009 yılı Birleşmiş Milletler’in yapmış olduğu açıklamaya göre dünyada turizmin çok zarar gördüğü bir yıl oldu. Ancak Türkiye turizmi geçtiğimiz yıl içinde oldukça başarılı bir sezon geçirdi. 2010 yılının şimdiden nasıl geçeceğini tahmin etmek çok zor. Minare oylamasının turizm çalışmalarına nasıl yansıyacağını zaman içinde göreceğiz. Bu yıl içinde Kuzey Kıbrıs ve Kapadokya`ya yoğunluk gösterip kültür turizmini artırmayı düşünüyoruz. Son zamanlarda özellikle Kapadokya için ilginin oldukça arttığını görebiliyoruz.

Aydın Canbek / Vatan Reisen

Mehmet Göktaş / Altay Reisen

Daha önceki yıllara göre 2009 yılı beklentilerimizin altında


PUSULA » ÖZEL « HABER

PUSULA ÖZEL HABER

25

rketlerine Etkisi Ne Oldu?

erce insan işsiz kalmıştı. Pusula gazetesi ekonomik krizin İsviçre`deki boyutlarını araştırdı. Halen hedeflerinin olduğunu sizler için soruşturduk. Farklı sektörlerden firma temsilcileri ile gerçekleştirurizm olmuş. 1290

geçti. Ancak bu yıl için beklentilerimiz olumlu. Bu yıl, psikolojik krizin atlatılacağını ve geçtiğimiz yıllara göre işlerde artış olacağını düşünüyorum. Zaten 2010 yılının ilk haftalarında yaşanan hareketlilik, piyasaların daha iyi olacağının bir göstergesi.

Hakan Gürova / My Tatil

Bu yıl ülkemizi kültür turizminde öne çıkarmayı düşünüyoruz. İlk kez kadınlar için turlar, şarap turları ve çocuklu aileler için alternatif doğa turları organize edeceğiz. Yapacağımız çalışmalarla ülkemizi İsviçrelilere de en iyi şekilde tanıtmayı, ülkemizin tüm zenginliklerini onlara gösterebilmeyi hedefliyoruz. My Tatil ekibi olarak 2010 sezonuna en iyi şekilde hazırlandığımızı düşünüyorum.

Hüseyin Samsunlu / As Reisen

dukça önem veriyor ve iyi bir tatil için araştırmalar yapıyor. Herşeyi toparlayacak olursak ben 2010 yılının turizm acentaları için, geçtiğimiz yıllara göre daha başarılı ve kazançlı bir yıl olacağını düşünüyorum.

Ali Güney / Classic Reisen

ladı. 2010 yılının da kötü geçeceğini düşünmüyoruz. Bana göre korkulacak, endişe edecek bir durum yoktur. Otel grubu olarak İsviçre`de daha aktif olmayı ve bu pazardaki müşteri sayımızı artırmak istiyoruz. Bununla ilgili olarak çalışmalarımız olanca hızıyla devam etmektedir.

Diğer taraftan otelimiz tüm Avrupa genelinde, 2007-2008 sezonunun en kaliteli SPA merkezi seçilmiştir.

Ayşe Savaş / Ela Quality Resort

Ahmet Çevik / Terrace Otel

Bu yıl beklentilerimiz oldukça iyi. Classsic Reisen olarak futbol, golf ve Karadeniz turizmi üzerine yoğunlaşmış bulunmaktayız. Geçtiğimiz yıl dünyada varolan ekonomik krizden sektörün etkilenmediğini düşünüyorum. Bu yılki Zürich Turizm Fuarı da oldukça güzel başladı. Son 10 yılda düzenlenen tüm fuar organizasyonlarında Türkiye stantının her yıl büyümekte olduğunu da görüyoruz. Bu da bizi oldukça sevindirmekte. 2010 yılının bizim sektörümüz açısından oldukça iyi geçeceğini düşünüyorum.

Kadir Uğur / Bentour CO

2009 yılında Türkiye`ye giden İsviçre`li sayısında % 14`lük bir artış oldu. Bu artışta tanıtımın ve yapılan titiz çalışmaların etkisi oldukça büyük. Diğer taraftan bu başarının devam edebilmesi için tanıtım çalışmalarına daha büyük bütçelerin ayrılması gerekiyor. Ülkemizin güneş ve deniz haricinde pazarlanacak bir çok ürünü de mevcut. Tarihi ve kültürel yapıları barındıran şehirlerin yanı sıra, sağlık turizmi ve kültür turizmi üzerine son zamanlarda ilginin bir hayli arttığını görüyoruz. Diğer taraftan İnternet üzerinden bilet ve tatil alan kişilerin daha sonra acentalara geri döndüklerini görüyoruz. Yeni gelen neslin tatil anlayışı da eskilere göre daha farklı. Yeni nesil tatile ol-

Kai Uwe Leonhardt / Almanya`nın Zürich Turizm Müdürü

Geçtiğimiz yıl dünya için oldukça zor geçti. İsviçre`den Almanya`ya gelen turist sayısında % 3.5 oranında bir düşüş oldu. Şu an 2010 yılı için özellikle kültürel turizm için yeni çalışmalar ve projeler geliştiriyoruz. İsviçre`de yaşayan Türk vatandaşları için de yeni tanıtım çalışmaları yapacağız. Şimdiye kadar Türkiye`den çok fazla turist aldık. Misafirlerin birçoğu kendi akrabalarını ziyaret etmek için Almanya`ya geliyorlar. Türkiye`den yıllık ortalama 314 bin turist Almanya`ya geliyor. 2010 yılında Türkiye ve Avrupa`da yaşayan Türk halkının ilgisinin daha büyük olacağını düşünüyorum. Bu sayıyı artırabilmek için elimizden geleni yapacağız. Turizm sektöründe 2009 yılının oldukça başarılı geçtiğini giriş yazımızda belirtmiştik. Zürich`te düzenlenen turizm fuarına Türkiye`den katılan otellerin temsilcileri de 2009 yılının oldukça başarılı geçtiğini söylediler.

İsviçre pazarında 2009 bizim açımızdan bir önceki yıla göre oldukça başarılı geçti. 2010 yılında da beklentimiz pazarın daha da büyüyeceği şeklinde. Side Kumköy bölgesinde bulunan oturmuş bir tesise sahibiz. Otelimizi 3 yıl önce büyük bir tadilattan geçirdik. % 20 oranında bir İsviçreli müşteri grubuna sahibiz. Avrupa`nın diğer ülkelerine göre İsviçreli müşterimizin az olduğunu düşünüyorum, bunun da en büyük sebebi İsviçre`de bulunan tur operatörlerinin sürekliliğinin fazla olmayışı.

Geçtiğimiz yıl tüm dünyada kriz yılıydı. Biz krizden herhangi bir şekilde etkilenmedik. Geçtiğimiz yıl yaptığımız çalışmalar sayesinde Avrupa`da daha çok tanınan bir otel haline geldik. Zürich fuarındaki ilgiye de bakacak olursak 2010 yılında İsviçre`den daha çok misafir alacağımızı düşünüyoruz. Şu an İsviçre bizim için bir bebek gibi. Kendimizi burada yavaş yavaş tanıtarak 2010 yılı içinde misafir sayımızı yükseltmeyi hedefliyoruz.

Mustafa Kadıoğlu / Granada Luxury Resort

Seval Ceyhan / Xanadu High Class

Eyüp Kökce / Crystal Hotels Geçen yıl sezonu tam istediğimiz gibi kapatamadık ancak bu yıl daha hareketli bir sezon geçireceğimizi düşünüyorum. Bu yıl çalışmalarımızda birçok yenilikler yaptık. Fiyatlarda % 25`e varan indirimler yaptık. Uçuş sayılarımızı da artırdık, her gün Türkiye`nin önemli noktalarına uçuşlarımız var. Otellerdeki servislerimizi iyileştirdik. Erken rezervasyonlarda da % 30`a varan indirimlerimiz var. Yeni sezonun oldukça başarılı geçeceğini düşünüyorum.

Biz Cristal Oteller grubu olarak 4 yıldır piyasada hizmet vermekteyiz. Toplam yedi otelimiz bulunmakta. 2009 tüm dünyada korku yılı oldu diyebiliriz. Ancak şunu söylemeliyim ki Türkiye turizmi 2009 yılını yara almadan başarılı bir şekilde tamam-

2009 yılı bizim adımıza oldukça güzel geçti. Sürekli otelimize gelen müşterilerin yanısıra yeni müşteriler de kazandığımız bir yıl oldu. 2010 yılında da bu gelişimin devam edeceğini düşünüyoruz. Bu yıl içinde Bodrum`da yeni bir otel açılışı daha yaparak hizmetimizi diğer bölgelere de taşımak istiyoruz.

Geçtiğimiz yıl turizm sektörünün büyük bir başarı yakaladığını görüyoruz. Türkiye turizmi her geçen yıl kendini geliştirmekte ve bu sektöre yeni hareketlilik kazandırmakta. Turizm artık bir hizmet yarışı haline dönüşmüştür. Biz de kendi çalışmalarımızda her zaman titiz davranıp müşteri memnuniyetini ön plana çıkartmaya gayret gösteriyoruz. Otelimiz 1 Mayıs 2010 tarihinden itibaren Alanya`da tatilcilerin hizmetine girecektir. Kaliteli bir tatile önem veren tüm vatandaşlarımızı yeni açacağımız otelimize bekliyoruz.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


26

SOSYAL YAŞAM & İNSAN

Tarihten Aşk Mektupları tüm alnıma koydum seni, kutsadım. Aşk büyüdü, aşk! Sen hastanedeyken her gün yazacağım sana. Seni nice sevdiğimi anlatacağım.

larını yenip u t k e m şk a nan Yıllarca sakla anlar o çağın ıl z a y , a d z u m den okuduğu uygularını d i, in r le e c n düşü insanlarının yansıtmaktai iy k o ç ı ın r tla ve yaşam şar ların, besm a ss e r , ın r la azar dır. Büyük y uygularını öğ d li iz g e v in r e tecilerin en d lü kişilerin n ü , ın r la lu y ın, so renir; krallar ruz. Aşk mek lu o i ib g ış lm a d e özgü bir yaşamlarına in d n e k in in ir rb inde, iniç tuplarının he u r o k e d ın . Zaman üslubu vardır değişmeyen u y o b r la ıl y üz kuyucusanoğlunun y O li r e ğ e D . ir ile getir tutkularını d iler Günü’ne il g v e S a d ız azım k aşkları e larımız, bu y n r ö , in r e il iş ünlü k özel, tarihten tırlar bulasa ı z a b n a d ın lar yazarın r ve aşk mektup la p u t k e m da bu caksınız. Aslın nuz. Onların su r o ıy n ta i ok iy u çok özel b larını sizler ç ı r la ık d z a y lerine eşlerine, sevdik aştırdık. r a in iç r le z si mektupları

Hazırlayan: Pervin Tekin

Sofya’dan, Fransız bir hanıma, Fransızca yazılmış, altında Mustafa Kemal imzası olan bir mektup: “Son mektubun da ondan evvelkiler gibi beni çok sevindirdi. Onları ne kadar dikkate layık bulduğumu ve ne kadar sabırsızlıkla beklediğimi söylemek lüzumsuzdur. Kapıcı bana senin mektuplarından birini getirdiği zaman, içimde büyük bir sevincin uyanması için, zarfın üzerinde senin yazını görmek kafi idi... Benim oraya gelmem için dileklerimi, senin tarafından, beni daha sık görmek için izhar edilmiş bir arzu şeklinde yorumlamama müsaade et; çünkü senin o kadar geçici telakki ettiğin bir kombinezona iştirak ettiğim tarzında bir düşünceye sahip olduğunu tasavvur edemem. Bundan evvelki mektuplarında sen bu vazifeyi bir saman yığınının husule getirdiği ışığa benzetiyordun, ben de onun kıvılcımından başka bir şey değildim, değil mi? Bana daima kendinden haber ver... Bütün kalbimle...”

İsmet İnönü’den bir aylık eşi Mevhibe Hanım’a Diyarbakır’dan yazılmış bir mektup: “Allah’ın bana ihsanı olan sevgilim, Neredesin? İnsaf et, şimdiye kadar postaya benim için bir kelime, bir teselli, bir selam bırakmadın mı? Ben sürekli feryat ediyorum. Hep seni arıyorum, benim kıymetli, bir tanecik sevgilim... Bir tek kelimeni alsam, “Sıhhatteyim, rahattayım” dediğini okusam, en büyük saadetime nail olacağım. Uzat dudaklarını ruhum... Yanaklarını uzat... Benim nurum ve saadetim olan o ismet yuvalarından ruhumun bütün hasret ve özlemiyle öpeyim. Aklımda, hayallerimde yalnız “sen” varsın. Bütün varlığımı sen dolduruyorsun, meleğim. Uçsana... Cenab-ı Hak seni daima başımın ucunda bulunasın diye yarattı. Neden uçup başımın üstüne konmuyorsun?

Mevhibe Hanım’ın 1917 kışında yazdığı cevap: “Bu mektubun yerine ah ne olur, ben gitmiş olsaydım. Emin ol, götürmüş olsaydınız, katiyyen, zer-

re kadar kalbime korku, tereddüt gelmiyor. Bilakis koşa koşa uçarak gitmek, size kavuşmak istiyorum. Sizi daima memnun ve mesut görmek istiyorum. Gece gündüz Cenab-ı Hak’tan gözyaşlarımla afiyetini ve muzafferiyyetini temenni ediyorum.”

Cemal Süreya’dan eşi Zuhal’e: 12 Temmuz 1972 Zuhal’im, Hayatım! ....Duygulu bir adamım ben. Bir film görmüştüm eskilerde, bir Fransız filmi; adı: “Je suis un Sentimental.” O filmdeki adam gibi miyim nedir? Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da, sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür. Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yaşayacağız. Her şeyimi sana borçluyum. Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öp-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Yüzüğünden öperim.

Cemal Süreya Hürrem Sultan’dan Kanuni’ye Hazret-i Sultanım, Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesini gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından (öyle) bir halim var ki Hak kafir olan kullarına dahi vermesin. Benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. Hak en çok bilenlerin bilenidir ki bu gidişle, rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtan geceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim. ...... Bütün emriler peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. Bütün dünya mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar.

Voltaire’den, Catherine Olympe Du Noyer’e Voltaire, genç bir delikanlı iken, babası tarafından Fransız elçiliğinde çalışmaya gönderilir. Hafif meşrep bir kadının kızı olan, Olympe‘e vurulur. Büyükelçi tarafından hapsedilir. Sevgilisiyle kaçmak istese de başaramazlar. Voltaire kötü bir sicille Fransa’ya döner. 28 Kasım 1713 “Burada kral adına hapsedilmiş durumdayım. Ama ancak canımı alabilirler, size olan sevgime dokunamazlar. Evet sevgili, ‘tatlı sahibem’, başımı kaybetmek pahasına bu gece seni göreceğim”

Napolyon Bonaparte’dan, Josephine’e Napolyon, 1794 yılında küçük bir subay, Josephine ise, Paris sosyetesinin gözdelerinden genç bir dul... birbirlerine aşık olurlar. Birkaç yıl sonra Josephine imparatoriçelik tacını giyer. Çocukları olmaz, ilişkileri fırtınalı geçer, 1810’da boşanırlar. Napolyon, özellikle seferlerde olduğu zamanlar ona birçok mektup yazar. Işte, 29 Aralık 1795 tarihli Napolyon’dan Josephin’e buram buram özlem kokan satırlarla dolu bir mektup:

‘’....Seninle dopdolu olarak uyandım. Güzel yüzün, bir an bile aklımdan çıkmıyor. Tatlı, eşsiz Josephine! Nasıl da garip bir biçimde oynuyorsun kalbimle? Kalbim paramparça, sana olan aşkım dinlenmeme izin vermiyor. Demek üç saat sonra yeniden göreceğim seni. O ana kadar binlerce öpücük sana, “mio dolce amor!” Ama öpücüklerimin hiç birini bana geri verme.’’

John Keats’den Fanni Braune’ a John Keats’in yazdığı mektuplar sevgi ve tutku doludur. Keats bu mektupları yazdığı sırada, ağır bir verem hastasıdır, iki yıl sonra İtalya’da ölür. Mart 1820 “Bazen seni senin istediğin ölçüde, sevemediğimden korkuyorsun. Sevgilim, seni çok ve şartsız seviyorum. Her durumda, en ağır hastalık nöbetim sırasında bile, senin için ölebilirim, En son öpücüklerin; en tatlısı, son gülümsemen en parlağı, son hareketin en incesiydi.

“Adnan Menderes” imzalı, idamdan tam üç gün önce Yassıada’dan eşine yazılmış: “Hayatım, Dün o kadar bekledim, mektupların gelmedi. Hüznüm bir kat daha arttı. Bugün alırım inşallah... O dayanılmaz hasretini bir derece hafifleten, ayrıca heyecan veren, sevgini getiren, nefes alma imkanı veren mektupların... Uykumda da, uyanıkken de hep onlar beni meşgul etti, en büyük acılara onlar sayesinde katlanabildim. Binlerce teşekkür ve minnet.... Görülmemiş bir sevgi ve iştiyakla güzel yüzünü öperim.

“Berin Menderes’in adaya yazdığı mektuplardan birisi : “Asıl ben sana minnettarım ve müteşekkirim... Beni habersiz bırakmıyorsun. Bugün beş mektubunu birden alınca bayram çocuklarına döndüm. Kaç günlük yakıcı intizardan sonra bu mektupları almak ne büyük memnuniyet oldu. Gözümden boşalan yaşlarla ıslattım onları. Senin söylediğin gibi, günlerce susuz kalan, çatlayan toprak nasıl suya kanamazsa, ben de onlara kanamıyorum işte... Kaçar defa okuyorum bilsen... Benim de hayalimde yalnız ilk günlerimiz canlanıyor. ‘Bazen yanımda nefes alışını duyar gibi oluyorum’ diyorsun. Şu birkaç kelimen beni ta.... içimden sarıyor, heyecanlandırıyor. Ya ben seni nasıl büyük bir iştiyak, hasretle özlüyorum... bunu bir ben, bir de Allah bilir.” Sevgililer Günü’nü onların anısına ve onlardan kalan sevda satırlarıyla Pusula gazetesi olarak kutluyoruz. 1233


Değişik renkleri mevcuttur

1

Hem Kaliteli, Hem Ucuz!

3

Direk Fabrikadan Evinize!

2

4 + 3 + Hocker değişik renklerde gerçek deri

Koltuk takımı

4‘990.- CHF

3‘390.- CHF

2‘990.- CHF

1‘990.- CHF

4

Koltuk takımı

5

Vitrin 2'390.- CHF

1'390.- CHF

Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir. www.moebel-thema.ch - info@moebel-thema.ch

Yatak odası

3‘500.- CHF

2‘290.- CHF

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Golden Yatak odası (değişik renk ve modeller mevcuttur)


28

SİNEMA HABERLERİ

Acı Aşk

3 Boyutlu ‘Garfield’ Oyuncular: Cansu Dere, Halit Ergenç, Ezgi Asaroğlu, Ozan Osmanpaşaoğlu, Songül Öden Yönetmen: A. Taner Elhan Senaryo: Onur Ünlü A. Taner Elhan’ın yönettiği ve Halit Ergenç, Cansu Dere, Songül Öden ile Ezgi Asaroğlu’nun oynadığı Acı Aşk, Tiglon Film dağıtımıyla Tims Productions - Eflatun Film tarafından vizyona çıkarıldı. Eskişehir’de edebiyat öğretmeni olan Orhan, evlenmeyi planladığı Ayşe’yle yollarını ayırıp İstanbul’a gelir, Oya ile evlenir. Evliklerinin ilk günlerinde kendini zor bir aşk üçgeninin ortasında bulur. Bir yandan da yeni tanıştığı öğrencisi Seda, Orhan’ı çıkılması güç bir yola sürüklemektedir. Üç kadın arasında kalan ve hayatı alt üst olan Orhan’ı zor günler bekler.

Başka Dilde Aşk İlksen Başarar’ın yönettiği film, işitme engelliler için Türkçe altyazılı vizyona giren ilk Türk filmi. İşitme engelli bir gencin çağrı merkezinde çalışan bir kıza aşık olmasını şiirsel bir dille anlatan film, aşkın hiçbir engel tanımayacağını birbirinden ilginç anekdotlarla beyazperdeye aktarıyor. Örümcek misali kendi etrafına ağ ören ve kendini kendine kapatan insanların öyküsü. Film, sosyal sorumluluk konularında daha duyarlı olmaya davet eden mesajlarıyla dikkat çekiyor.

Dünyanın en komik, en ünlü ve en sevilen kedisi ‘’Garfield’’, üç boyutlu olarak seyirci karşısına çıkacak. Senaryosunu Garfield’in yaratıcısı Jim Davis’in yazdığı ve ‘’Cesur Balık’’, ‘’Garfield Geri Dönüyor’’ ‘’Garfield Komedi Festivali’’ filmlerinin yönetmeni Mark Dippe’in yönettiği film, ‘’Garfield Pet Force 3D / Garfield 3 Boyutlu Süper Kahraman’’ adıyla vizyona girecek. Filmin konusu kısaca şöyle: Garfield, köpek arkadaşı Odie ve ev sahipleri Jon ile ‘Karikatür

Avatar Oyuncular: Sam Worthington, Sigourney Weaver, Michelle Rodriguez, Zoe Saldana Sinemanın ödül avcısı yönetmenlerinden James Cameron’ın üzerinde yıllardır çalıştığı proje nihayet seyirciyle buluşuyor. Gerçek oyuncularla sanal kahramanları kusursuz bir şekilde buluşturmayı amaçlayan film, dünyalılar ile başka bir gezegende kendi kurallarına göre yaşayan Na’vi uygarlığı arasındaki ilişkileri anlatacak...

Testere VI Testere serisinin başrol oyuncusu Tobin Bell, ürkütücü akıl oyunları ile yine izleyenleri dehşete düşürüyor. Kevin Greutert’in yönettiği ve Tobin Bell, Costas Mandylor, Mark Rolston ile Betsy Russell’ın oynadığı Testere VI (Saw VI), Warner Bros. dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı. Özel Ajan Strahm ölmüştür ve Dedektif Hoffman da Jigsaw’ın tartışmasız varisi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, FBI, Hoffman’a yaklaştıkça o da bir oyun başlatmaya zorlanır. Böylece Jigsaw’ın asıl büyük plânı sonunda anlaşılmıştır. Yönetmen Kevin Greutert, “‘Testere VI’nın, bir adamın yolculuğunu anlatmasını istedim ve bunun için en iyi yaklaşımın, seriye yeni bir karakter eklemek olacağını düşündüm.” diyor.

Dünyası’nda yaşayan, tembel bir ev kedisidir. Garfield, hayatını kendini salmış bir halde geçirmektedir ve herhangi bir çaba gerektiren herhangi bir şeye dahil olmaktan veya karışmaktan sakınmaktadır. Bir süper kahraman ile bir kötü ‘Çizgi Roman Dünyası’ndan çıkagelip huzurlu dünyasına girince, Garfield istemeden de olsa onların arasındaki savaşa dahil olur. Tüm zorluklara rağmen ‘Karikatür Dünyası’nı kurtarmak adına verilen bir savaşın ön saflarında yer almak veya arka planda kalmak arasında bir seçim yapması gerekecektir.

Konusu Bir gaz devinin yörüngesinde dönen Pandora, on ayak uzunluğunda, mavi insansı görünümlü, kabile kültürünü benimsemiş, saldırıya uğramadıkları sürece barışçıl olan Na’vi halkına ev sahipliği yapmaktadır. İnsanlar, Pandora’nın havasını solunamadıkları için, akıl bağlantısı aracılığıyla kontrol edilebilen insan ve Na’vi karışımı Avatarlar üretirler. Felç olan Deniz Piyadeleri mensubu Jake Sully (Sam Worthington), bir Avatar olarak Pandora’da yaşamaya gönüllü olur. Bir Na’vi prensesine aşık olan Sully, kendisini Pandora’yı gün geçtikçe tüketen insan ordusu ile Na’vi halkının arasındaki çatışmanın ortasında bulur.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


29

KÜLTÜR VE SANAT

Eurovisiona Manga Gidiyor Bu yıl Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenecek olan 55. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecek olan grup belli oldu. Mayıs ayında düzenlenecek olan yarışmada Türkiye’yi rock grubu Manga temsil edecek. Geçen yıl MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde Avrupa’nın En İyi Sanatçısı seçilen 5 kişilik grup, Ferman Akgül’ün solistliğinde Özgür Can Öney, Yağmur Sarıgül, Efe Yılmaz ve Cem Bahtiyar’dan oluşuyor. Geçen yıl Hadise’nin “Düm Tek Tek” şarkısıyla Türkiye’yi temsil ettiği yarışmada, yaşanan kıyafet tartışması ve birtakım aksaklıklar nedeniyle TRT, özellikle bu yıl Eurovision’a bir erkek solist göndermeye karar verdi. Açıklamaları etkili oldu Bu kararı verirken Avrupa’daki trendleri de göz önüne alan TRT, Manga’nın yurt dışından aldığı ödülü ve ardından

Türkiye’ye dönüşlerinde hava limanında yaptığı “Eurovision teklifi gelirse ülkemizi seve seve temsil ederiz” açıklamasının kararlarında etkili olduğunu açıkladı. Bu yıl geçen yıllara göre şarkı ve şarkıcı seçiminde geciken TRT, internet üzerinden yaptığı anketten de fikir sahibi oldu ve kararını halkın fikri doğrultusunda verdi. TRT ile Manga karşılıklı yaptıkları ön görüşmede anlaştılar. Taraflar, önümüzdeki günlerde yarışma ile ilgili anlaşma yapacaklar. 1249

TRT, bu yıl Norveç’te düzenlenecek olan Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edecek olan grubu belirledi. Geçen yıl MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde, Avrupa’nın ‘en iyi sanatçısı’ seçilen Manga, Oslo biletini aldı. Grup, Ferman Akgül, Özgür Can Öney, Yağmur Sarıgül, Efe Yılmaz ve Cem Bahtiyar’dan oluşuyor.

13. Februar 2010 in Zürich

Hotel Spirgarten Lindenplatz 5 - 8048 Zürich - Tel.: 044 438 15 15

Einlass ab 19:00 Uhr Konzertbeginn 20:00 Uhr Vorverkaufsstellen INFO LINE 076 723 04 53

An allen Manor-, Migros-Kundendienst und SBB Ticketvorverkaufstellen

www.starticket.ch MEDIA PARTNER

www.pusulaswiss.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


30

TURİZİM & HAVACILIK

Sevgilinizle Pegasus’tan % 50 İndirim! Pegasus acenteleri, çağrı merkezi ve flypgs.com’dan, 11-15 Şubat tarihleri arasında uçmak üzere, 27 Ocak’tan 13 Şubat’a kadar biletlerini satın alırlarsa, çiftlerden birisi %50 indirimli seyahat edecek. Bu kampanya, iki kişilik yapılan rezervasyonlar için geçerlidir; dolayısıyla %50 indirimden sadece ikinci kişi faydalanabilecek.

Pegasus, Sevgililer Günü’ne özel bir kampanya hazırlad. 11-15 Şubat tarihlerinde, Pegasus’tan çift kişilik bilet satın alan iki kişiden birisi, %50 indirimle uçma fırsatı yakalayacak.Yani ister sevgili, ister eş, ister dost olsun, iki kişi seyahat eden tüm yolculardan, (yurt içi veya yurt dışı) birisi %50 indirimli uçacak.

Pegasus’un Sevgililer Günü kampanyasıyla, Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Dalaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Mardin, Samsun, Trabzon, Van, Amsterdam, Atina, Berlin, Brüksel, Basel-Mulhouse, Düsseldorf, Frankfurt, Kopenhag, Köln, Krasnodar, Lefkoşa, Londra, Münih, Stuttgart ve Zürih uçuşlarıyla sevenleri ağırlayacak.

Pegasus Hava Yolları Türkiye’nin en köklü özel hava yolu şirketi olan Pegasus, 1990 yılında kuruldu.Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Ali Sabancı, Genel Müdürlüğü’nü ise Sertaç Haybat yürütmektedir Pegasus, 1 Kasım 2005 tarihinde, iç hat tarifeli uçuşlarına başlayarak, hava yolunda hayata geçirdiği “low cost modeli” uygulamalarla, Türkiye’de bir ilke imza attı. İstanbul Sabiha Gökçen Hava Limanı’nı ana üs seçerek, Türk halkını, ekonomik fiyatlarla uçmanın kolay yolu ile tanıştırdı. Artan rekabet ortamında, Referans gazetesi ve Türk Ekonomi Bankası,Türkiye’nin en yenilikçi ve en hızlı firmalarını bulma hedefiyle, her yıl düzenlenen ‘Hızlı Balık” yarışmasında, Pegasus

Hava Yolları, 2008 yılının “En Hızlı Balığı” seçildi. Pegasus’’un en büyük destekçisi ve sahibi olan ESAS Holding, Sabancı ailesinin fertleri tarafından kuruluyor. Holding, havacılığın yanı sıra sağlık ve gıda sektöründe de faaliyetler gösteriyor.2009 Nisan ayında, Almanya’nın ikinci, Avrupa’nın beşinci büyük hava yolu şirketi olan Air Berlin’in yüzde 18.3 hissesini satın alarak en büyük hissedarı oldu. 1288

Bilgi İçin: Godd Media / Seyhan Yigit Kurfürstendamm 138 10711 Berlin Tel: 0049 30 859 759 41 E-Mail: seyhan.yigit@goddmedia.de

Zürich Turizm Fuarı’na Türkiye Damgası... gimizda gecen yil 285 bine yakin bir turizm hareketi oldugunu görüyoruz. Ülkemiz turizm acisindan oldukca zengin bir ülke. Kültür, saglik ve inanc turizmi gibi önemli konularin daha ön plana cikarilmasi gerektigini düsünüyorum. Bu sayede elde edilen basarinin daha da ileriye tasinabilecegine inaniyorum. 2010 yilinin öncelikle turizm`le ugrasan seyehat acentalari ve daha sonra ülkemiz acisindan basarili bir turizm yili gecirmesini temenni ediyorum. Zürich kültür ve tanitma ataseligi tarafindan konuklara farkli ikramlar sunuldu. Standlari ziyaret eden katilimcilar Türk kahvesi basta olmak üzere, Zeytinyagi, Leblebi ve lokumlari tatma sansi buldular. Bunun yanisira konuklara Gümüshane bölgesinin geleneksel tatlari olan Pestil ve Köme ikrami da yapildi.

28-31 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilen Zürich Turizm Fuarı’nda her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye standları büyük ilgi gördü. Zürich Türk Kültür ve Tanıtma Ataşeliği’nin açmış olduğu 180 m2. büyüklüğündeki tanıtım stantının yanısıra Türk Hava Yolları ve Sun Express firmaları da aynı katta kendi tanıtım stantlarını açtılar. Türkiye adına yaklaşık 30 turizm şirketinin yer aldığı fuarda, bu yıl Avrupa`nın kültür başkentlerinden birisi olan İstanbul öne çıkarıldı. Türkiye stantında ‘İstanbul 2010’ için hazırlanan büyük bayraklar asıldı. 28 Kasim Persembe günü acilisi yapilan Zürich Turizm fuarinin Türkiye standinda Baskonsolosumuz Hakan Kivanc bir acilis konusmasi yapti. Baskonsolos yaptigi konusmasinda sunlari söyledi; Gectigimiz yil ülkemiz turizm

alaninda % 12`lik bir artisla büyük bir basari yakalamistir. Bu basarinin en büyük sebebi güclü altyapiya sahip olmamiz, modern tesisler insaa etmemiz ve uzmanlasmis bir kadroya sahip olmamizdir. Isvicre acisindan bakti-

Diger taraftan Cumartesi günü Isvicre`nin taninmis sanatcilari Mali ve Firat Yigitbas tarafindan konuklara güzel bir müzik ziyafeti sunuldu. Pazar günü standi ziyaret eden konuklar da Zug derneginin Folklor ekibini izleme sansi buldular. Isvicre`de görevine kisa süre süre önce baslayan Zürich kültür ve tanitma atasesi Pinar Bilgen ile kisa bir söylesimiz oldu. Kendisinin fuar ve calismalar hakkindaki görüsleri su sekilde; „Bu yil fuar calismalarimiza Cenevre fuariyla basladik, simdi Zürich`teyiz, bundan sonra Basel ve St. Gallen fuarlarina katilacagiz. Bern ve Montrö fuarlarina bu yil katilmama karari aldik. Bugün baslayan Zürich fuari oldukca hareketli geciyor ve yeni sezona girerken bu hareket bizi oldukca sevindirdi. Gectigimiz yili Isvicre`de % 12`lik bir artisla kapattik. Isvicre pazari oldukca zor bir pazar buna rag-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Zürich kültür ve tanıtma ataşesi Pınar Bilgen men bu yükselis trendinin devam etmesi icin cok calisacagiz. Bu yil Istanbul 2010 ve Kapadokya`ya olan büyük ilgi oldukca güzel. Yapacagimiz yeni etkinlikler ve tanitimlarla kültür turizmini belli bir noktaya tasimayi hedefliyoruz. Yalniz sunu unutmamak gerekiyor, yapilan tanitim faaliyetlerinde devlet olarak tek basimiza yaptigimiz calismalar yeterli degil. Sivil toplum örgütlerinin ve vatandaslarimizin ülke tanitimina katkida bulunmalari ve yapilan tanitim calismalarina destek verme-

THY Stantı büyük ilgi gördü

leri gerekiyor. Zürich`te düzenlenen Turizm fuarina katilarak ülkemizin tanitim faaliyetlerine destek veren Zürich kültür ve tanitma ataşesi Pınar Bilgen basta olmak üzere, tüm turizm sirketlerine ve yetkililere tesekkür ediyoruz. Fuar organizasyonunda bizi bilgilendiren ve eksiklerimizi gidermekte yardimci olan Zürich kültür ve tanitma ataseligi calisnalarindan Serap Bircan`a da ayrica tesekkür ediyoruz. 1289


31

KÜLTÜR VE SANAT

Mavi Adamlar Grubu Zürich’te İlk Defa

Herşeyden önce intelektüel gösterilerle izleyenleri hayran bırakan showlarında, Jackson Pollock ve Marc Rothko gibi ünlü ressam ve heykeltraşlara ait elementlere de yer veriyorlar. Sahne showları üstün bir sanat eseri olan “Kel kafalı üç mavi adam” şimdiden kült statüsüne sahipler. Orijinal adıyla Blue Man Group, izleyenleri teknik ve görsel olarak tüm duyulara inanılmaz etkiler yapan gezilere kaçırıyorlar. Showları için özel olarak kendilerinin geliştirdikleri müzik aletleri ile yarattıkları, hiçbir başka dinletiyle kıyaslanamayan ya da benzeşmeyen modern ritmler ise büyülüyor.

Matt Goldman, Phil Stanton ve Chris Wink, Blue Man Group’un kaşifleri olarak, 1991’de ilk sahne gösterilerini New York’taki Astor Place Theater’da yaptılar. Başlangıçtan bu yana Blue Man timi tüm dünyada 40 kişiye yükseldi, müzisyenlerin sayısı ise 60 kişiye çıktı. 1991’de üç kişi olarak başlayan Blue Man grubu bugün 500 kişilik bir organizasyon haline geldi.

USA’lı ünlü kel kafalı “mavi adamlardan” kurulu üç kişilik show grubu, “Die Bleu Man Group”, 17 Ocak’tan itibaren Zürich’deki Theater 11’de gösterilere başladı.

Grubun yaratıcılarının showlarında ilettikleri ana düşünce insanın şehirdeki izolasyonu. İnsanlar, beş, altı, yedi ya da sekiz milyonluk şehirlerde birlikte yaşıyorlar ve birbirlerini tanımıyorlar ama su borularını ortak kullanıyorlar. EU Artistic / Musik Direktörü Jens Fischer’e göre, su boruları bir sembol olarak, birlikte oluşturduğumuz ağı açıklıkla gösteriyor olmasına karşın, gerçekte birbirimize bağlı olmadığımızı bir paradox olarak ortaya koyuyor.

Gösteri adresi: Zürich, Theater 11

(17 Ocak - 28 Mart 2010)

EU Training Direktörü Matthias Messmer Blue Ma’in rolü üzerine biraz felsefe yapıyor: “Mavi adamın rolü üzerine çeşitli teori-

Biletler 0900 800 800 numaralı telefondan (Dakikası 1.19 frank) ya da; www.ticketcorner.com adresinden temin edilebilir.

Deutsche Zusammenfassung Zeit der 17. Januar 2010 sind „die drei Blauen“ nun das erste Mal in Zürich im Theater 11 zu sehen. Diese Tage wurde der Vorverkauf für zusätzliche Shows bis 28. März 2010 eröffnet. Die BLUE MAN GROUP zeigt eine Mischung aus: Comedy und Wissenschaft, Entertainment und Kunst sowie modernes Rockkonzert und Bühnenshow. Weltweit zählte die Bühnenshow bereits über 17 Millionen Besucher. Und räumte in den USA zahlreiche Preise ab, u.a. den Tony Award in der Kategorie: „Unique Theatrical Production“ In der Show findet man einige Elemente von namenhaften Malern und Bildhauern wieder, wie z.B. Jackson Pollock und Marc Rothko.

© Photo bluemangroup.ch

Die Bleu Man Group, izleyicilere karışık bir show sergiliyor: Komedi, bilim, eğlence, sanat ve modern rock konserleri gibi çok çeşitli sahne gösterileri sunarak, tüm dünyada 17 milyon kişi tarafından izlenmiş olan grup, Amerika’da, aralarında Tony Award Unique Theatrical Production kategorisi de olan, pek çok da ödüle sahip.

Diğer bilgiler için www.bluemangroup.ch veya www.musical.ch adresine bakılabilir. ler kurulabilir elbette: Mavi adam bir uzaylı olabilir, süper bir kahraman olabilir ama çeşitli şeyleri deneyen içimizdeki bir çocuk da olabilir... Blue Man, tam da normal olarak günlük yaşamda ya-

pılmayanları yapan bir karakter ya da bir bir figür.” Böylece showun sonuna kadar izleyenler çeşitli sahnelerle oradan oraya sürükleniyorlar... En

sonunda da show esnasında ortalıkta uçuşan ve saçılan kağıtlar seyirciler tarafından hep birlikte toplanıyor. 1280

Anne Frank Ailesine Yardım Eden Miep Gies Öldü Miep Gies İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi ailesi Frank’ları Amsterdam’daki bir evde Naziler’den saklamıştı. Gies, Frank ailesine ve saklanan diğer Yahudiler’e yaşamını tehlikeye atma pahasına yardım etmişti. Miep Gies 15 Şubat 1909’da Hermine Santrouschitz adıyla Viyana’da doğmuş, Hollanda vatandaşlığına geçmişti. Genç bir Yahudi kızı olan Anne Frank’ın Gestapo tarafından çalışma kampına götürülmeden önce, 1942’den 1944’e kadar saklandığı evde yazmış olduğu günlük defterini Gies muhafaza etmişti. Frank ailesinin 4 Ağustos 1944’de tutuklanmalarından birkaç saat sonra, ailenin yaşamış olduğu eve giderek Anne Frank’en hatıra defterini almıştı. Anne Frank, Bergen-Belsen’deki çalışma kampında, savaşın bitmesine birkaç hafta kala, 16. doğum gününde tifodan öldü.

Gies, Anne Frank’ın defterini savaştan sonra ailenin hayatta kalan tek üyesi olan baba Otto Frank’a verdi. Daha sonraları çok meşhur bir kitap olacak olan günlük defterinde Anna Frank, Miep Gies’den 11. Temmuz 1943 tarihli anısında şöyle söz ediyor: “Miep bir yük eşeği gibi, hemen hemen hergün bir yerlerden bulduğu sebzeleri büyük alış-veriş çantalarına koyup bisikletiyle bize getiriyor. Her cumartesi kütüphaneden beş adet kitap alıyor. Büyük bir özlemle cumartesi günleri kitaplarla birlikte onu bekliyoruz.”

Naziler tarafından öldürülen Anne Frank’ın günlüklerini yazdığı defterini kurtaran Miep Gies 100 yaşında öldü.

Gies Hollanda Şövalyeler Tarikatı von Oranien-Nassau tarafından birçok defalar onurlandırıldı. Gies’i onurlandıranlar arasında İsrail’de bulunmaktaydı. Gies uzun yıllardan beri toplumdan kendisini soyutlamış bir şekilde Hollanda’daki evinde yaşıyordu. 1253 PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


32

KÖŞE YAZARLARI

İstanbul’u İlk Kez Görmek Sunay AKIN Annem, cumartesi günleri, ağabeyim ve benim kara ö n l ü k l e r i m i zle köşe başında görünmemizi pencereden iple çekerdi. Hazır olan sofrada öğle yemeğimizi yer yemez sokağa çıkar hızlı adımlarla yürümeye başlardık. Ucu ucuna yetişirdik As sinemasındaki Türk filmine... Gong sesiyle birlikte ışıklar sönüp perde açılmaya başladığında annem, hasta olmamamız için terli sırtımıza mendil koyardı. İlk kez Türk filmlerinde görmüştüm o büyülü kenti! Manifaturacı dükkanına mal almak için giden babamın anlattığı kadar güzelmiş. İstanbul: Oyuncaklar kenti... Her gidişinde oyuncaklar getirirdi babam. O yıllarda benim için koca bir oyuncakçı dükkanından başka bir şey değildi İstanbul. Aşk filmlerini izlerken sırtımdaki mendil terden, annemin elindeki ise gözyaşlarından ıslanırdı!.. 18. yüzyılın başlarından itibaren İstanbul’a gelen Avrupalı şairler, yazarlar ve gezginlerin İstanbul’u ilk gördüklerinde duyguları çok değişik olmuştur. 1850’de yayınlanan Constantinople adlı kitabında Albert Smith, buharlı bir Fransız vapuru olan Scamandra ile İstanbul’a gelişini şöyle anlatır: Eski İstanbul’a yaklaştığımız zaman ilk izlenimim beni gerçekten düş kırklığına uğratmıştı. O kadar çok şey duymuş, okumuştum ve beklentilerim o derece yüksekti ki, Ayasofya Camii’ni, önümüzdeki sulara kadar inen servi ağaçlarının ardında Padişahın Haremi olduğunu ve bu mavi suların Boğaziçi olduğunu bildiğim halde, kendi kendime söylediğim ilk şey ‘Hepsi bu mu?’ oldu.”

Birçok Avrupalı İstanbul’u ilk gördüğünde Albert Smith gibi kendilerine aynı soruyu sordular: “Hepsi bu mu?..” Ama çoğunun düşüncelerinde oluşturduğu kara bulutlar birkaç dakika sonra dağılır. Tıpkı Julia Pardoe’nun 1838’de çıkan Bosphorus kitabında yazdığı gibi: “Ama Sarayburnu’nu dönüp de süzülerek Haliç’e girdiğimizde bütün o güzellik önümüzde açılırken şaşkınlık ve hayranlık duygusu üzerimize çökmüştü... Gemi ilerledikçe görkemli kubbeler ve yüksek minareler kendilerini saran binalardan ayrılıyor ve parlak mavi gökyüzü önünde beyaz rölyefler gibi yükseliyorlardı.” İngiliz Büyükelçiliği’ne atanan Robert Walsh elçilik binasının penceresinden İstanbul’u içine çekerek duygularını şöyle dile getirir: “Bu canlı gölün öteki yanında İstanbul kenti yükseliyor. Göz alabildiğine uzanan evler, ufukta kesintisiz bir çizgi olarak görünen yedi tepe... Bunlar çevrelerindekilerle öylesine orantısız ki, bu çelişki onlara üzerlerinde durdukları tepeler kadar bir boyut veriyor... Sarayın penceresinden gördüğüm bu manzara o kadar eşsiz bir güzellikteydi ki, böylesine davet edici başka bir yer görmüş değilim.” Şair dostu Gerard de Nerval’in İstanbul gezintisinden etkilenmiş olsa gerek, Theophil Gautier’i de 1852 yılının haziran ayında, Boğaz’a yaklaşan Leonidas adlı Fransız gemisinin güvertesinde rüzgârın uçurmasından korktuğu için sıkıca tuttuğu defterine şunları yazarken görürüz: “Uzaklarda, İstanbul’un Heyeres adaları olan ve pazar günleri gezintiye gidilen Prens adaları mavi mavi beliriyordu; birkaç dakika sonra İstanbul bütün haşmetiyle görülecekti. Şimdiden, solumuzda, sisin gümüş tülü arasından birkaç minarenin mızrakları göğe doğru fışkırıyor; eskiden elçilerin hapsedildiği birbirine maz-

gallı duvarlarla bağlı Yedikule’nin kunt kuleleri beliriyor; Yedikule ayağını denize daldırırken sırtını tepelere dayıyor; Eyüp’e kadar şehri çevreleyen tabyalar buradan başlıyordu.” Deniz yoluyla gelen Avrupalılar için gizem dolu bir kent olan İstanbul düşüncelerde birçok soru işaretinin oluşmasına yol açar. İşte Gautier’in vapuru Topkapı Sarayı’nın yakınından geçerken düşündükleri: “Duvarın bir oyuğundan denize doğru inen bir geçiti bize gösterdiler. Söylendiğine göre, sadakat göstermeyen, padişahın gözünden düşmüş olan odalıklar, içinde bir kedi ile bir yılan bulunan bir torbaya konup bu yoldan Boğaz sularına gönderilirmiş... Bu mavi ve derin sular, bu sert akıntılar kim bilir kaç güzelin vücudunu yalayıp yutmuştur?” Vapurla İstanbul’a gelen yazarlardan biri de, Edmondo de Amicis’dir. İtalyan yazarın 1874’te yayınlanan İstanbul eserinden kenti ilk gördüğü bölümü okuya-

lım: “Az sonra şehrin iki mil uzunluğundaki bir kısmı ortaya çıktı; fakat, doğrusunu söylemek gerekirse, beklediğim manzara bu değildi. Lamartine’nin “İstanbul bu mu?” diye sorduğu ve ‘Ne hayal kırıklığı’ diye bağırdığı yerdeydik. Tepeler hâlâ örtülüydü, ancak deniz kenarı görülüyor, evler sonsuz bir dizi halinde sıralanıyor, şehir dümdüzmüş gibi geliyordu. Ben de; “Süvari, İstanbul bu mu?” diye haykırdım. Süvari kolumdan yakalayıp elini ileriye doğru uzattı: “Ümitsizliğe kapılmayın” dedi, “Şuraya bakın!..” Ve, süvarinin dediği yöne doğru bakan Amicis sis dağılıp, İstanbul gözler önüne serildiğinde şunları yazar: “Şimdi anlat bakalım zavallı; bu ilahi hayali anlatabilmek için kafi gelmeyen kelimelerinle günaha gir! İstanbul’u anlatmaya kim cüret edebilir? Chateaubriand, Lamartine, Gautier diye mi mırıldandınız? Tasvirler, tabirler akla dolaşırken kalemden kaçıp uzaklaşıyor.”

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Trabzon’dan kalkan otobüsümüz İstanbul’a vardığında babamın seslenişiyle gözlerimi açtım: “Uyan oğlum geldik...” Annemle gittiğimiz Türk filmlerinde Beyoğlu’nun ışıklı gecelerinin görüldüğü sahneler çokça vardı. Bir gece kulübünün neon ışıklarında kırmızı 18 rengin yanıp sönmesiyle oluşan dönen yeldeğirmenini gözlerimi şu an kapasam görürüm! Babamın kucağında doğrulup, dışarı baktığımda hava kararmıştı. Karşımda birden filmlerdeki ışıklı tabelaları görünce korktum! Sekiz yaşındaki yüreğim kötü adamların ve kötü kadınların dolaştığı Beyoğlu’nda sandı kendini. Uyku sersemliğinden kurtulunca anladım ki, Beyoğlu’nun arka sokaklarında değil. Harem Otogarı’ndaymışız... İstanbul’u ilk gördüğümde çok korkmuş, sonradan sevinmiştim. Biz kötü aile olmamıştık. 1291


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


34

UNİA HABERLERİ

Emekli Maaşlarından Hırsızlığa ‘HAYIR!’ Emekli aylıklarına, on binlerce franklık kesinti yapılması planlanıyor: 7 Mart 2010 tarihinde, halk oylamasına sunulacak olan yasanın kabul edilmesi halinde, 3.5 milyon çalışanın emekli aylıkları, önemli miktarlarda azalacak. Mesela; 50 yaşında ve 5800 frank maaş alan bir kadın işçi, emekli olduktan sonra 36.900 frank kaybedecek; 36 yaşında ve 6000 frank maaş alan bir erkek işçinin kaybı 51.600 frank, 26 yaşında ve 5000 frank ücret alan bir kadın işçinin kaybı ise 62.200 frank olacaktır. rini sağlamaktır. Ne var ki emekli aylıklarının düşürülmesi ile, bu hedef tehlikeye girecektir. Sigorta şirketlerinin amacı ise daha farklıdır: “Resmi emekli sigorta ve Pensionskasse emekli aylıkları, şu anki gelirinizin ancak %40 ile %60’ına denk düşer. Aradaki farkı kapatmak istiyorsanız, özel sigorta yaptırmanız gereklidir.” (Winterthur Versicherung) Bütün sigortalılar kaybedecek Emekli aylıklarının düşmesi, insanca emekli yaşamını tehlikeye atmaktadır. İsviçre Anayasası’na göre, Pensionskasse’nin hedefi, insanlara emekli olduğunda, alışık oldukları yaşamı sürdürmele-

Düşük ve orta gelirliler: Aylık emekli geliri; ancak günlük ihtiyaçları karşılamaya yetecek düzeydedir. Orta ve yüksek gelirliler: Bu kesimin emekli aylıkları daha önce düşürüldü (zorunlu sigorta fazlası). Dö-

Cinsel Tacize Son Isviçre’de üç kadından biri veya on erkekten biri cinsel tacize uğruyor. Unia Sendikası, işverenlerden cinsel tacize karşı daha etkin önlemler alınması talebi ile bir kampanya başlattı. Unia üyesi kadın işçiler, geçtiğimiz yıl aralık ayında hükümet binasının önüne üzerinde siyah eller olan kırmızı t-shirtlerle gelerek, iş yerlerindeki cinsel tacizlere dikkat çekmek amacıyla bir eylem yaptılar. İş yerlerindeki cinsel tacizlerin sanılandan daha yaygın olduğuna dikkat çeken kadın çalışanlar, her üç kadından birinin ve her on erkekten birinin çalışma yaşamı boyunca, en az bir kez cinsel tacize maruz kaldığına dikkat çektiler. Politik tavır gerekli Eşit ücret talebinden sonra kadın çalışanların ikinci önemli sorununun, iş yerindeki cinsel tacizler olduğunu dile getiren Unia üyesi kadınlar, parlementonun bu konuda daha etkin yasalar çıkarması ve işverenlerin daha etkin önlemler alması gerektiğini ifade ettiler. Unia Kadın Komisyonu üyesi ve milletvekli Franziska Te-

uscher, cinsel taciz durumunda tacize uğrayanın bu durumu ispat etmesi zorunluluğu olduğuna dikkat çekerek, bu durumun yasal bir değişikle ispat zorunluluğunun taciz yapana verilmesi gerektiğini dile getirdi. Yani Broşür Unia Sendikası açısından konunun tartışılmaya açılması önem taşımaktadır. Bu amaçla, iş yerlerinde cinsel tacizi konu alan bir broşür sendika tarafından hazırlanmış bulunuyor. Bu broşür konuya açıklık getirmek ve cinsel tacize uğrayanların ne gibi haklarının olduğunu çalışanlara göstermek istemektedir. Çeşitli dillerde yayınlanan broşürü sendika bürolarından veya doğrudan aşağıdaki mail adresinden talep edebilirsiniz. frauen@unia.ch. 1269

nüşüm oranı da düşürülürse, bir kez daha zarara uğrayacaklardır. Emekliler: Umwandlungssatz yani dönüşüm yasası kabul edilirse, emekliler arasında sefalet yayılacak. Gençler: Daha fazla prim ödeyip, daha az emekli aylığı alacaklar. Sigorta şirketlerine yağlı kazançlar Emekli aylıkları ne kadar çok düşerse, sigorta şirketlerinin kazançları, o kadar artmaktadır. 2007 yılında çalışanların ödedikleri 20 milyar primin, 2 milyardan fazlasını kendilerine ayırdılar: 700 milyon kar ve 1,3 milyar idari masraflar gösterdiler. Ekonomik krizin başladığı 2008 yılında, Pensionskasse işleriyle uğraşan sigorta şirketlerinin yarıdan çoğu kar etti. Üst yöneticilere çok yüksek ücretler ve primler ödendi (Mesela,

Swisslife Başkan Yardımcısı Gerold Bührer, katıldığı on bir Yönetim Kurulu toplantısına karşılık 300.000 frank kazandı); Economiesuisse Başkanı, halk oylaması için 10 milyon frank para ayırdı. Basler Versicherung’dan Rolf Schäuble, özel sigorta şirketleri içinde Prim Kralı ünvanını hak ediyor: 2008’de, geçen yıla göre 1,8 milyon frank artışla, 6.2 milyon frank kazanç kaydedildi. Swisslife’da sahip olduğu 10-12 oranındaki kar payı ile hisse sahiplerini kendine çekmek istiyor. Zürich Versicherung’da 11,6 oranında kar payı. Emeklilere % 4 oranı çok mu? Sigortalar, emeklilik primlerine artık %4 prim faiz vermeyeceklerini söylü-

yorlar. Oysa, 1985’ten bu yana ortalama %6’dan fazla kar ettiler. Nüfusun gelişimine ve yaşamın uzamasına gelince: İnsanlar daha da fazla yaşasalar bile, emeklilikler de insanca yaşamaya devam etmeliler! Hayat, onlar için de ucuz değil. Ödediğimiz primler, emekli aylıkları yerine, sigorta şirketlerinin karları için kullanılmayacaksa, bu kısıntlamaya gerek yoktur. Genel olarak, insan yaşamının uzamış olması dikkate alınarak, gerekli yasa değişiklikleri, 2003 yılında zaten yapılmış durumdadır. İsviçre Anayasası, emekli aylıklarının, insanca yaşamı garanti etmesini öngörüyor; bugün ise bu hedef tehlikeli bir hal almıştır. Sigorta şirketleri, daha fazla kar etmek için emekli aylıklarını düşürmek istiyorlar. Oysa ki bu yasa değişikliği gereksizdir; çünkü yukarıda da değinildigi gibi, yaşama süresinin uzaması dikkate alınarak gerekli düzenlemeler yapılmış durumdadır. Kar paylarının düşmesi halinde bile bugünkü emekli aylıkları garanti altına alınmıştır. 1272

Avrupa İslam Karşıtlığı İsviçre’de minare inşaatının yasaklamasının yankıları sürerken; İslam ve yabancı karşıtlığı, Avrupa’daki afişlerde hala devam ediyor. New York Times gazetesinde yer alan bir haber analizinde, Avrupa genelinde milliyetçi hükümetlerin, modası geçmek üzere olan poster gibi modası geçmek üzere olan propaganda araçlarıyla ve popülist söylemlerle, kalabalıklar arasında daha fazla ses getirdiğine dikkat çekti. İsviçre’deki minare yasağı için tasarlanan posterde, minareler İsviçre bayrağı üzerine dikilmiş füzeler olarak tasvir edildi ve minarelerin füzelerin yanında kara çarşaf içinde bir kadın resmedildi. Posterin üst kısmına ise büyük harflerle “DUR” yazıldı. Poster, İsviçre kamuoyu arasında “Minareler Şeriat’ı Getirecek” algısı yarattı. Analizde, Avrupa genelinde sağcı partilerin güçlendikleri ve teknolojinin nimetlerinden yararlanmak yerine, eski poster yöntemiyle kampanyalarına destek verdikleri belirtildi.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Örneğin; İtalya’da, Rosarno kasabasında göçmen işçilere yönelik saldırılar, ülkenin son yıllarda gördüğü en büyük ayaklanmalardan birini başlattı. Buna rağmen, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin koalisyon ortaklarından olan Lega Nord, göçmen işçilere karşı birçok afişin basılmasını sağladı. Hatta posterlerden birinde, Kızılderili bir göçmen işçi kullanıldı ve posterle azınlıkların kısa zamanda Avrupa’yı göçmenlerin hakimiyetinde olan bir kıta haline getireceği korkusu empoze edildi. Molotof Kokteyli Kadar Etkili Analizde, Fransa ve Avusturya’da da özellikle göçmenleri hedef alan kampanyaların başlatıldığı vurgulandı. Ancak posterlerin Avrupa’da yarattığı etki, ABD’dekinden daha fazla. Üretimi televizyon reklamlarına kıyasla bir hayli ucuz olan bu propaganda araç-

larını dağıtmak çok kolay ve özellikle İsviçre gibi az nüfuslu küçük ülkelerde büyük siyasi olayların seyrini değiştirecek kadar etkili olabiliyor. Duygulara Hitap Etmeli Haber/analizde görüşlerine başvurulan minare yasağı posterinin tasarımcısı Alexander Segert, “Posterlerde insanların mantıklarından çok duygularına hitap ederek, başarılı olabilirsiniz. Korku, sağlık, para, güvenlik gibi özel hisselerle bağlantılı mesajlar vermeniz gerekiyor. Hedef kitlenize odaklanıp, onların anlayabileceği dilde konuştuğunuzda, kampanyanızın işe yaradığını göreceksiniz” dedi. İsviçre’de minare yasağını destekleyen poster için birçok farklı seçeneğe sahip olduklarını belirten, kendisi de bir Alman göçmeni olan Segert, ‘’posterde minare ve İsviçre bayrağını kullanarak, bu iki şeyin birbiriyle uyum sağlamadıklarını göstermek istedik… İnsanlar baktıkları zaman bu durumun değişmek zorunda olduğunu anlamalıydılar” diye konuştu. 1267


35

DERNEK HABERLERİ

İsviçre Türk Kültür ve Dayanışma Derneği Haber: Nermin Dingiloğlu Dernek, dil, din, ırk ve mezhep ayırımı yapmadan, bu ülkeye yerleşen vatandaşlarımızın toplumsal ve ulusal sorunlarına çözüm bulmak, Bassersdorf ve çevresinde yaşayan yurttaşlarımıza çeşitli konularda hizmet vermek, onların sesi olmak ve aralarında dayanışmayı sağlamak amacı ile kurulmuştur. Dernek, kesinlikle politik amaçlı değildir; çalışmalarını İsviçre kanunlarına uygun ve saygılı bir şekilde yürütmektedir. Kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içinde, gerek halkımızdan gerekse yerel yönetimlerden büyük destek görmüş, özellikle derneğin 6. döneminde Bassersdorf belediye başkanının kendilerine çok büyük desteği olmuştur. “Birlikten kuvvet doğar” anlayışını paylaşıyorlar... Derneğin bünyesi Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu olmak üzere üç ayrı çalışma grubundan oluşuyor. 5 asil ve 2 yedek üyeden oluşan Yönetim Kurulu yılda en az altı kez toplanıyor. Derneğin ‘Olağan Genel Kurul Toplantısı’ iki yılda bir kez yapılıyor. Dernek tüzüğünde belirtilen tarihlerde yapılan genel kurul toplantılarında üyelerin katkıları ve desteği alınarak yıllık çalışma programı belirleniyor ve bu program doğrultusunda faaliyetlerini sürdürüyorlar. 18 yaşını dolduran, İsviçre’de çalışma ve oturma izinine sahip olan, dernek tüzüğünü okuyup benimseyen, yıllık aidati ödemeyi kabul eden, her vatandaşımız derneğe üye olabilir. Dernek yöneticileri ve üyeleri ülkemizin bütünlüğünü savunan, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, çağdaş yaşamı benimseyen, çoğunluğu çifte vatandaş olup, bulunduğu toplumla uyum içinde yaşayan kişilerden oluşmaktadır. Dernek yöneticileri, eskiden basit şeylerin günümüzde büyük ihtiyaç haline gelmesinden ve bu ülkede kök salmanın sonucu olan nedenlerden ötürü, dernekçiliğin yaşam koşulu haline geldiği ve toplumun gereksinimi olduğu görüşündeler ve “Birlikten kuvvet doğar” anlayışını paylaşıyorlar. ‘’Dağınık olduğunuzda hakkınızı arayamazsınız...’’ Dernekçiliğin temel taşının da birliktelik olduğunu belirterek; ‘’Dağınık olduğunuzda hakkınızı arayamaz, sesinizi duyuramazsınız; ancak birlikte olduğunuz zaman sesinizi duyurabilir ve saygıyla karşılanırsınız” şeklinde düşüncelerrini ifade ediyorlar. Dernek yöneticileri, bu birlikteliği sağlamak, dernek üyelerini ve destekçileri arasında dayanışma ruhunu yaşatmak amacıyla çeşitli aktiviteler düzenliyorlar. Ulusal ve dini bayram kutlamala-

Soldan sağa Başkan yardımcısı Ali Mutaf, Sayman Selma Öztuna, Denetleme kurulu üyesi Mertol Gürzel, Başkan Seyran İpekgül ve Pusula Gazetesinden Nermin Dingiloğl.

Dernek kurma düşüncesi Bassersdorf’ta yaşayan Cem Kubak, Ali Mutaf, Yalçın Gezsat, Ceyhun Mutaf, Ali Alan, Coşkun Esen ve Bülent Tacettin Topaloğlu’dan oluşan yedi kişilik bir arkadaş grubu içinde ortaya çıktı. 15 Eylül 2002 tarihinde altyapı çalışmalarını hazırlamak için toplanma kararı alan grup, 24 Kasım 2002 tarihinde ilk Genel Kurul toplantısını yaparak, derneğin kuruluşunu gerçekleştirdiler. 2002 yılının kasım ayında çıkılan dernek yolculuğunun bu yıl yedinci yılına ulaşıldı. rı, Anneler Günü için düzenledikleri brunch, derneğin gelenekselleşen mangal partisi, ilköğretime devam eden çocuklarımıza yönelik düzenledikleri okul destek kursları, gerçekleştirdikleri organizasyonlar arasında bulunuyor. Gençlerin potansiyelini görüyorlar... Bunların dışında, bulunulan bölgede dernek olarak kendilerini ve Türkleri tanıtmak, Avrupa’da Türkler hakkındaki yanlış düşünce ve inanışları yıkmak, çağdaş bir ulus olduğumuzu göstermek amacıyla eğlenceler, kermesler düzenliyorlar. Weihnachtsmarkt, Jahresmarkt gibi pazar yerlerinde kendi sergileriyle yer alıyorlar. Böyle güzel çalışmalar yapmalarına rağmen yaptıklarını yeterli görmüyorlar ve elele daha iyiye, daha güzele doğru ilerlemek amacındalar. Bunun için de ilk önce yıllık rutin çalışma programlarına eklentiler yapmak ve alışıla gelmişin dışına çıkmak, özelllikle gençleri dernek çalışmalarına çekmek istiyorlar. Dernek bünyesinde kültürel ve sanatsal etkinliklerin olmayışının gençler adına bir eksiklik olduğunu, bu potansiyelin gençlerimizde var olduğunu görüyor ve bunu harekete geçirmeği düşünüyorlar. Bu nedenle önümüzdeki yıldan sonraki hedeflerinin, kültür ve sanat ağırlıklı çalışmalar olduğunun, 2010 yılının sanatsal faaliyetler yılı olacağının müjdesini veriyorlar. Örf, adet ve geleneklerimizi skeçlerle yaşatarak gençlerimizin milli duygularını harekete geçirebilmek, onların kendi kültür ve dininden utanmayan gençler olarak yetiştirmeleri-

ni sağlamak istiyorlar. Gençlerimizin tiyatro ve müzik ile uğraşmalarının, onları kötü alışkanlıklardan uzaklaştıracağını, iyiye ve güzele yönelteceğini belirtiyorlar. 2009 yılında yapılan Genel Kurul topantısında görevi devralan dernek yöneticileri, yeni bir ekip olarak gençlere güzel örnek teşkil edebilmek amacıyla uyum, hoşgörü ve dayanışma ruhuyla çalışıyorlar. En etkili eğitimin uygulamalı eğitim olduğunu belirten yeni yönetici ekip, yetişkinlerin gençlere sözleri ile değil, davranışları ile örnek olması gerektiğini ifade ediyorlar. Yaptıkları çalışmalarla gençlere güzel bir çalışma örneği bırakabilmek ise en büyük istekleri. Dernek Başkanı Seyran Hanım: ‘’Haklarımızı bilmeliyiz!’’ Böylesi uyumlu bir yönetici kadrosu içinde dernek başkanı olarak görev alan Seyran İpekgül’e görevinin kendisi için ne ifade ettiğini soruyoruz: ‘Sorumluluk’ diyor ve ‘sorumluluk almaktan çok memnunum, bana kıvanç veriyor’ şeklinde devam ediyor. İnsanlara hizmet vermekten ve birlikte çalışıyor olmaktan son derece mutlu Seyran Hanım. Yaptıkları çalışmaların sonunda saygınlık ve ilgi gördüklerini, olumlu tepkiler aldıklarını belirtiyor. Seyran Hanım, yaşadığı beldede yapılan belediye çalışmalarına devamlı katılıyor ve bu ülkede yerleşen yabancı azınlık olarak bizleri de ilgilendiren gelişmeleri yakından takip ediyor. Yaşadığımız ülkedeki haklarımızı bilmemizin şart olduğunu, gelişmeleri takip edip bunlara duyarsız kalmamamız gerektiğini söylüyor.

Ali Muaf Bey: ‘’Uyumlu çalışan yönetimler başarılı olurlar...’’ Derneğin kurucu üyelerinden, 2002 - 2004 ve 2006 - 2008 yılları arasında dernek başkanı olarak görev yapan Ali Mutaf Bey ise, bu dönemde başkan yardımcısı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Tecrübeli kişilerle birlikte iş yapıyor olmaktan büyük keyif aldığını belirtiyor. Bu dönem yönetici kadrosunun bayan ağırlıklı olması nedeniyle geleceğe daha olumlu bakıyor. ‘’Yönetim Kurulu olarak güven verici çalışmalar yaparak insanlarımıza güven vermeyi istiyoruz’’ diyor. Derneğin başarısının dernekle gönül bağı kurulmasına ve uyumlu çalışmalara bağlıyor. ‘’Uyumlu çalışmalar başarılı olur; uyumlu çalışan yönetimler başarıya ulaşır’’, diyerek düşüncelerini ifade ediyor. Mertol Gürzel’in en büyük dileği bir gencimizi başkan olarak görmek... Derneğin Denetleme Kurulunda görev alan Mertol Gürzel, Yönetim Kurulunda herkesin görevini başkan sorumluluğu içinde yaptığını, birlikte ahenk içinde çalıştıkların belirtiyor. Dernek faaliyetlerini arttırmaları gerektiğini düşünüyor. Kendisinin en büyük dileği 20 yaşında bir gencimizi dernek başkanı olarak görmek. Selma Öztuna insaları mutllu görünce yorgunluğunu unutuyor... Sayman olarak görev yapan Selma Öztuna, dernekçilik konusunda tecrübesinin olmadığını söylese de koordinasyon çalışmalarında önemli bir görev yapıyor. İn-

sanları monotonluktan kurtarmanın, onları bir araya getirmenin güzel ve mutluluk verici olduğunu söylüyor. ‘’Yaptığımız organizasyonların sonunda insanlar mutlu ayrılıyorlarsa bütün yorgunluğumu unutuyorum’’, diyor. Ve... dernekten güzel bir müjde: 2010 ‘Kültür ve Sanat Yılı’ olacak Gelecek için hedefleri İsviçre’de yerleşmiş bir Türk derneği olmak, üye sayılarını yükseltmek ve gençlerin derneğe ilgilerini arttırmaya yönelik çalışmalar yapmak. Üyelerine yönelik yaptıkları çalışmalar gibi üye olmayanlara yönelik organizasyonlar düzenlemek. Aynı çevrede birbirlerinden habersiz yaşayan vatandaşlarımızın birbirleriyle buluşmalarını sağlamak derneğin bundan sonraki projeleri arasında yer alıyor. Yaptıkları çalışmalarla dopdolu bir yılı geride bırakan, sanat yılı olacağını belirttikleri 2010 yılına merhaba demek üzere üyeleriyle beraber kutladıkları yeni yıl balosu derneğin 2009 yılının içinde düzenledikleri son organizasyonlarıydı. ‘’Derneğimiz üyelerinden aldığı inanç ve güvenle, yuttaşlarımızın desteğiyle bulunduğu beldede sürekli yenilenerek var olacaktır’’, diyor ve gazetemiz aracılığıyla bütün vatandaşlarımzın yeni yılını kutluyorlar. Pusula gazetesi olarak, kendilerine bize ayırdıkları zaman için teşekkür ediyor ve yeni yılda yeni hedeflerine en güzel şekilde ulaşmalarını diliyoruz. 1243

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


36

KADIN VE AİLE YAŞAMI

Kış Aylarında Kuruyan Ciltler! Özellikle kış aylarında cilt çabuk gerilir ve çatlar. Cilt kuruluğunun nedenlerini ve alacağınız önlemleri biliyor musunuz?

olarak cildi yumuşatmak ve parlatmak için kullanırlar. Bal cildin yorgun ve yıpranmış görüntüsünü alır ve geriye ışıl ışıl bir cilt bırakır.

Brezilya: Brezilyalı kadınların güzellik sırlarıysa, Brezilya’nın mükemmel plajlarında saklıdır. Çünkü dünyada en güzel kadınların güneşlendiği yer olarak nam salmış bu plajlarda, kadınlar avuç dolu kumlarla vücutlarını ovarlar ve bol bol güneşlenirler. Kumlar, selüliti gidermekte ya da sülülite karşı cilteki kan dolaşmını hızlandırmakta. Pürüzsüz bir cilte sahip olmak açısından faydası olan bu “kumla ovma”dan esinlenmiş olmalı ki, son zamanlarda, İngiltere’de bazı ticari firmalar tarafından kumların bu özelliğinden faydalanılarak kozmetik ürünleri piyasaya sürülmüş. Hİndistan: Hindistan’da, her gece yoğurt ve bademden yapılan maskın yapılması zorunludur. On adet badem ezilir ve sonra yoğurtla karıştırılarak cilde sürülür. 25 dakika bekledikten sonra cilt temizlenir. Avustralya: Avustralya’da kadınlar

, yalınayak yürümek ve ayak parmağını açan sandallet giymeyi severler. Ayaklarının pürüzsüz olması için avakado ile ovarlar. Avakodo kuru ciltlere yumuşaklık kazandırır.

ispanya: İspanya’da kadınlar za-

Hazırlayan: Pervin Tekin Kış aylarında cildi korumak çok kolay değildir. Sıcaktan soğuğa geçişler çok sık olduğu için, ciltte kızarıklık ve damarcıklar meydana gelir.Havanın soğuyup kuruması, cildin nem oranını kaybetmesine, dudaklarda çatlaklara, ellerde pürüzlere sebep olur.

Cildin Kuruma Sebepleri: Soğuk havalarda, cilt nemini kaybeder ve susuz kalır. Yağ tabakası gözenekli ve ince olduğunda, cilt daha fazla su kaybeder ve kurur. Yağ tabakasının olmaması, kullanılan parfüm ve diğer kozmetik maddelerin, cilde ulaşmasını kolaylaştırır ve cildi tahriş eder. Güneş ve rüzgar, cilde direkt temas ettiğinde, cildi kurutur. C, E, F vitaminlerinin eksikliği cildi kurutur. Yaşlanma da cildin kurumasında etkilidir. Ayrıca aşırı cilt temizliği de cilde zarar verir. Kullanılan temizleme jelleri ve kremler, kiri çıkarırken, cildin öz yağlarını yok eder. Cilt Kuruluğunu Önlemenin Yolları: Cildin içten beslenebilmesi için, mutlaka günde 2-3 litre su içmelisiniz. Bitki çayları, cilt üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Sıvı tüketiminde, bitki çaylarına yöneliniz. Bulunduğunuz ortamların nem oranını arttırın. Su dolu kaseler ve bitkileri kullanabilirsiniz. Sıcak günlerde, en az günde bir defa duş alın. Bu duşlar sırasında hiçbir jel, sabun vs.. kullanmayın. Suyun cildinizle temasına izin verin. Tüm vücudunuzu ve cildinizi banyodan sonra mutlaka kremleyin.

Kimyasal maddeler içermeyen, doğal kremler ve parfümler kullanın. Solaryumdan uzak durun. Ultraviyole ışınları cildi kurutur.

Dünyadaki Kadınların Doğal Güzellik Sırlar Her kadın güzeldir ve her kadının kendine özgü bir güzelliği vardır. Bu güzelliği korumanın yöntemleri dünyanın her yerinde aynı değildir. İşte dünyanın farklı yerlerinden, şaşırtıcı doğal formüller...

İtalya: Ninelerinin ve annelerinin eskiden sıkça uyguladığı ve kullandığı hintyağı cilt bakımı, şu aralarda İtalya’da yine popüler. Hintyağı özellikle saçları güçlendirmede ve cildi beslemede çok etkilidir. Çin: Bir çay kaşığı biberiye yağı, bir

fincan yeşil çayla karıştırılır. Bir süre beklenir ve en son saçlar durulanır.Yıkanan saçlar gürleşip, güzelleşir. Saçlara doğal bir parlaklık verir. (Güzellik kremlerinin bazılarının bileşiminde de vardır) Ayrıca şampuanla yıkanmaktan yıpranan saçları canlandırır. Bir bez torbaya konulan biberiye yaprak ve taze sürgünleri banyo musluğunun altına asılarak üzerine sıcak su akıtılıp böylece doldurulan küvette banyo yapıldığında cildi derinden temizler, teni kayganlaştırır ve güzelleştirir. Çin beyaz çayı ise gençleştirici gizemi taşır! Gıda, sağlık ve kozmetikte yeni yeni popüler olmaya başlamıştır. Yaşlanma, kırışıklık ve sarkmalara karşı kullanılmaktadır. Cildi kuvvetlendirici, yeni cilt hücre yetişmeyi destekleyicidir. Çevre ve günlük cilt yıpranmalara karşı cildi koruyucudur. Pürüzsüz ve yumuşak bir deri oluşumunda etkin rol oynar.

Yunanistan: Yunan kadınları, vücutlarını bebe yağı ile ovarak ölü deriyi kumsala bırakırlar. Ve denizde durulanırlar. Polonya: Balı, bir güzellik ürünü

man zaman göz kapaklarını dinlendirmek içn patatesten yararlanırlar. Çok ince dilimler halinde kestikleri patatesi, 10 dakika boyunca gözlerde tutarlar.

Jamaika: Karayip Adalarında, so-

yulmuş muz kabuklarını cilt bakımlarına uygularlar. Güneş yanıklarına karşıda iyi gelen muz kabuklarında, bazı proteinler sayesinde cilde yumuşaklık ve dirilik kazandırmaktadır.

Rusya: Soğuk bir iklime sahip Rusya’da kadınlar, ciltlerini soğuktan korumak için kaliteli paltolar ve kotlar giyerler. Ve özelikle sarımsak yağıyla ciltlerini sıklıkla ovarlar. Sarımsak antibiyotik, antiseptik özellikleri ile akneye karşı savaşırken antioksidan özelliği ile de cildi korur ve onarır. Ayrıca sarımsak suyu uçuğa da iyi gelmektedir.

Japonya: Japonya’da cilt bakı-

mında kamelya yağı sıklıkla kullanılır. Beyaz kamelya ve fındık yağı cildi nemlendirmek, beslemek, yumuşaklık vermek için kullanırlar. Doğum sonrası oluşan cilt kırışıklıklarını gidermekte ve saçları gürleştirmekte kullanırlar.

Türkiye: Türkiye’de, yeni yeni popüler olan kefir artık doğal güzellikte de kullanılmakta. Bir bakteri kültürü olan kefir, özelikle içerdiği etkin maddeleriyle cilde de faydalı olmaktadır. İskandinavya: İskandinav kadınları, güzel ciltlerini korumak için saf memba sularından isitifade ederler. Her gün en azından 1.5 litre buz gibi memba madensuyuyla, yüzlerine 1520 kere yıkarlar. Bu ciltlerine canlılık verir. Pahalı losyonlara ihtiyaç duymadan, buz gibi bu memba sularıyla da ciltlerini diri tutabilmektedirler.

Makyaj Teknikleri Her kadın makyaj yapar. Kimi ara sıra, kimi her gün, kimi belli belirsiz ama mutlaka makyaj yapılır. Makyajın vazgeçilmezleri ise fondöten, pudra, allık, rimel ve rujdur.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Fondöten, pudra, allık, rimel ve ruju doğru uygulama teknikleri nelerdir? Renk seçiminde nelere dikkat etmek gerekir? İşte size uzmanların makyaj sırları. Fondöten: Fondöten, yüzünüze pürüzsüzlük sağlar ve onu makyaja hazırlar. Düzgün görünümlü bir ten ve makyajda başarılı bir sonuç için fondöten seçimi çok önem taşır. Kullandığınız fondötenin yapısı ve rengi cildinizin tipine ve rengine uygun olmalı; cilt renginizden daha açık bir fondöten rengi seçmek daha doğru olur. Fondötenin her zaman temiz ve nemlendirilmiş cilde uygulanması gerekir. Uygulama Kompakt fondöten dışında tüm fondötenleri sürerken parmak uçlarınızı kullanın. Elin ısısı fondötenin akıcılığını artırdığı için hem cilde yedirmek daha kolay olur hem de dayanıklılığı artar. En önemlisi daha doğal bir görünüm sağlar. Fondöteni alnınıza, burnunuza, yanaklarınıza ve çenenize benek benek sürün. Az miktar ile başlayın, gerekirse ilave edersiniz. Çok fazla miktar, sürülmeyi zorlaştıracağı gibi maske etkisi de yaratır. Cildinize parmaklarınızla basınç uygulayarak ortadan kenarlara doğru tüm yüzünüze yayın. Boyun ve kulaklara doğru rengi iyice yedirin. Yüzde renk bütünlüğü sağlamak için göz kapaklarınızın üzerine ve gözün alt kısmına da (kirpiklere değmeden) sürün. Profesyonel bir sonuç istiyorsanız, nemli bir sünger ile yüzün dışına doğru fondötenin üzerinden geçin. Diğer uygulamalara geçmeden önce fondötenin cildinize iyice oturması için bir süre bekleyin. Fondöteni yeni sürmenize rağmen sivilce veya göz altı halkaları tam kapanmamış olabilir. Bir kapatıcı ( concealer ) ile bu hataları düzeltmek gerekir.

Uygulama: Gülümseyin ve allığı yanağınızın en yüksek noktasına sürün. Yoğun görünmemesi, ayrı bir bölüm gibi durmaması için rengi azar azar ve fırçadaki fazlalıkları üfleyerek uygulayın. Yüzün dışına doğru, dairesel ve hafif hareketlerle uygulamayı sürdürün. Görünümde bütünlük sağlamak için, fırçanızı burun ucu, çene ve alnınıza da hafifçe dokundurun. Renginiz çok koyu veya yoğun kaçtıysa ten renginizden daha açık bir pudra ile yoğunluğu azaltın. Rimel: Rimel, bakışlarınıza yoğunluk, anlam ve güç kazandırır. Yorgun görünümü bir anda yok eder, canlılık verir. Seçtiğiniz rimelin özelliğine göre, kirpiklerinizi uzatabilir, kıvırabilir ya da onlara hacim kazandırabilirsiniz. Seçim sizin! Rimelinizin fırçasını düzenli olarak temizleyin. Böylelikle daha önceki kullanımlarınızdan kalmış olan artıklar kirpiklerinizin üzerinde topçuklar oluşturmaz. Uygulama: Rimelin iyi tutması için kirpikleriniz temiz ve kuru olmalı. Eğer lens kullanıyorsanız, rimeli sürmeden önce lenslerinizi takmayı unutmayın. Uygulamaya üst kirpiklerden başlayın. Aşağıdan yukarı yani köklerden uçlara doğru fırçayı sürekli döndürerek ilk katı sürün. Kirpiklerinizin kurumasını bekleyin, daha sonra ikinci katı uygulayın. Alt kirpiklerinize hacim kazandırmak istiyorsanız, fırçayı kirpik diplerinde yatay olarak gezdirin. Eğer uzun görünsünler istiyorsanız, fırçayı dik olarak tutup kirpikleri tek tek boyayın. Kirpik fırçası ile fazlalıkları alın ve kirpikleri birbirlerinden ayırın. Uygulama sırasında göz çevrenize rimel bulaştırdıysanız bir kaç saniye bekleyin ve bir pamuklu çubuk yardımıyla temizleyin.

Pudra: Pudra, makyajın vazgeçilmezidir. Teni matlaştırır, bütünlüğü sağlar ve fondöteni sabitler. İki türü vardır: Toz pudralar, çok ince ve hafif bir yapıya sahiptir; fondöteni matlaştırır ve şeffaf bir görünüm sağlar. Kompakt pudralar ise, taşınma ve kullanım kolaylığından dolayı daha çok tercih edilir. Makyajı sabitlemek ve gün boyu rötuş yapmak için idealdirler; toz pudralara göre daha pudralı bir sonuç verirler.

Ruj: Makyajı tamamlayan son dokunuştur. İyi uygulanmış bir ruj yüzünüzü anında canlandıracak hatta gözlerinizin parlaklığını bile vurgulayacak güçtedir. Renk seçiminiz zevkinize, kıyafetinizin rengine ya da moda renklere göre değişse de dudaklarınızın biçimini de göz önünde bulundurmalısınız.Dudaklarınız dolgunsa, yumuşak tonlarda mat rujları tercih edin. İnce ise, koyu renkli parlak rujlar kullanın.

Uygulama: Toz pudra kullanıyorsanız uygulama için pudra ponponu tercih edin. ( Ponpon yoksa, bir pamuk pedin arasını açıp biraz toz pudra koyarak geçici bir ponpon yapabilirsiniz. )

Uygulama: Rujunuza uygun renkte bir dudak kalemi ile ortadan uçlara doğru dudaklarınızı çevreleyin. Dudak kaleminizin ucu iyice açık olmalı.

Pudrayı hafif vuruşlarla, tüm yüzünüze uygulayın. Daha sonra, büyük bir fırçayla fazlalıkları alın. Kompakt pudra için fırça kullanmak en uygunudur. Pudrayı uygularken fırçayı yüzünüzde hızlı hareketlerle sağdan sola ve yukarıdan aşağıya dolaştırın. Böylece pudra yüzünüze eşit olarak dağılacaktır. Allık: Allık, yüze mutlu bir görünüm verir ve cilde canlılık kazandırır. Göz ve dudaklar arasındaki renk dengesini koruduğu için seçtiğiniz rengin ruj renginizle uyumuna özen gösterin.

Dudağınızın her tarafını kalemle doldurun. Böylece hem rujunuzun ömrü uzayacak hem de silinmeye başladığında dudaklarınız cansız görünmeyecektir. Artık rujunuzu sürebilirsiniz. Uygulamayı fırçayla yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız. Kalıcılığını artırmak için ilk katı sürdükten sonra fazlasını kağıt mendille alın ve ikinci katı sürün. Işıltılı görünüm için, dudaklarınızın tam ortasına renksiz bir parlatıcı dokundurun. 1229


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


38

İSVİÇRE TARİHİ

İsviçre Tarihi 21. Bölüm Eugen Huber ve İsviçre Medeni Kanunu’nun 2. Bölümü

Halle de dört seneden bu yana öğretim mesleği ile meşgul bulunan Eugene Huber, Ruchonnet’nin daveti üzerine memlekete döndü. Bern Hükümeti aynı zamanda Bern Üniversitesinde kendisine bir kürsü verdi. Huber, çok büyük bir vazife karşısında bulunuyordu. Yapılacak iş, müttehit (birleşik) bir devlette (Etat ünitaire) yapılan, derleme gibi dağınık bir halde bulunan kanunları bir tek kalıp haline sokmaktan ibaret olmamasından dolayı ve değişik kanton mevzuatı yerine federal birliği (uniformite) ikame edecek ve İsviçre gibi birbirinden farklı kısımlardan terekküp eden bir devletin her kısmına uygun gelebilecek bir kot meydana getirmek olması bakımından çok güçtü.

Hazırlayan: Hüseyin Türkkan

Evlenme, boşanma, nesep, velayet ve babalığın tayini hakkındaki kanunlar herkesin şahsi ve hissi hayatı üzerinde en yüksek bir öneme haizdir. Aile içindeki huşur ve anlaşma, evlenme malları rejimleri, miras veya ölüme bağlı tasarruflar hakkındaki iyi bir kanuna bağlı olabilir. Mülkiyetin ve ipotek kredisinin tanzim tarzları memleket iktisadiyatının gelişmesi ve maddi servetin iyi kullanılması için esastır. Kanun vazıınm insan zekâsının kudretine ve insanın iyiyi kö-

empoze edilmiş ise de müşterek hayatın ne şekilde cereyan etmesi lâzım geldiği akıl (raison) ve irade tarafından tayin edilebilir.

benzeyemez. Bunun tamamiyle hilâfına olarak bir kanun her şeyden evvel kendisi için yapılmış olduğu halkın hususi hassalarına uymak mecburiyetindedir.

Huber, hukuk fikrinin tanzim edici (ordonnateur) kudretinden bahsetmektedir. Vicdan tarafından sezilen adalet fikri mecburi hukuk kaideleri halinde ifade edilebilmek ve hukukî müesseseler teşkil edebilmek için bir şekil iktisap etmek ve terkip edilmek zorundadır . Akıl ile (raison) mücehhez insanın ter-

Biz bunu Montesquieu ve tarihi mektepten beri biliyoruz, iyi bir kanun koyucu vaz eylediği kanunların tatbik edileceği muhitteki realiteleri göz önünde tutmak mecburiyetindedir. Bu realitelerin başlıcalarından biri halen yürürlükte olan hukuktur.

Huber’in bu güç vazifenin başarılması hususunda zaruri olan vasıflara çok yüksek bir derecede malik olduğu meydana çıktı; bunlar Millî Hukuk hakkındaki bilgi, pratik zaruretler ve iş hayatının icapları hakkındaki görüş; hukukun etik kıymeti hakkındaki kanaat ve bazı Alman hukukçularının hayranlığını çekmiş olan muharrir ve redaktör olarak haiz olduğu maharet ve nihayet en yüksek bir bilginin bile sahip olmadan eserini meydana getiremiyeceği irade ve yapıcı kuvvet gibi öyle vasıflardı ki, bunlar sayesinde Medeni Kanun ifadesinin sadeliği, ağırlıktan, arkaizmden (archaisme) lüzumsuz teknik terimlerden ve bilgiçlikten (pedanterie) de azade olmasıyla temayüz eder. Huber, yirmi sene zarfında bütün imanını, çalışma kudretini, ikna kabiliyetini kanunu hazırlamaya ve onu septiklere ve bozgunculara (detracteur) karşı müdafaa etmeye, mütehassısları ve parlâmentoyu kendi fikirlerine imale ettirmeye hasretti. Bunun için bütün mütehassıslar komisyonlarında bulundu ve bir Zürichli olan kendisini 1902’den itibaren Millî Meclise milletvekili olarak intihabeden Bernli Mittelland köylüleri sayesinde kendi eserini bizzat kendisi kanunun Almanca mazbata muharriri olarak Meclis karşısında müdafaa edebildi. Huber, vazifesinin kutsiliğine müdrikti. Kanun koyucu, sadece metinleri hazırlayan, maddeleri numaralayan bir insan değildir. O, bir mütefekkir ve bir rehberdir. Doğum, eğitim (education) rüşt, evlenme, ölüm gibi insan hayatının bütün mühim hâdiseleri hukukî neticeleri mucip olurlar veya kanunun iradesine tabi olurlar.

tüden ayırmak hususundaki temyiz kabiliyetine imanı olması gerektir. Eugene Huber’in bu imanı vardı. İnsan aklına (raison humain) inanıyordu. Hukuk netice olarak hukukî muhakeme ve hukuk vicdanına istinadeder (des vermünftigen Rechtsbewusstsein). Hukukî muhakeme ve hukuk vicdanı muhtelif derecelerde olmakla beraber her ferdin mutlaka haiz olduğu fakültelerdir. Bunlar iradeyi sevkeden öyle müessir ve yapıcı kuvvetlerdir ki cemiyet halinde yaşayan insanlara hukuk yaratma kudretini verirler. Çünkü her ne kadar müşterek hayat vakıası insan iradesinden müstakil ve tabiat tarafından

kip edici meleklerine (faculteorganısatrice) karşı olan bu imanı, Huber, Kant vasıtasıyle tabiî hukuk mektebinden tevarüs etmişti. Lâkin Huber’in kanun koyucunun rolünü anlayış tarzı tefahur ve rasyonalizmden azadedir. Kanun koyucu, mücerret bir aklın kendisine keyfî olarak ilham eylediği kanunları vaz etmez. Hiç kimse ihtiyatlı kanun koyucuya, Descartes’ın teşbih eylediği bomboş bir sahada fantazisine göre, muntazam meydanlar çizen bir mühendisten ve hele Rousseau tarafından insan tabiatını değiştirecek ve baştan aşağı yepyeni bir cemiyet yaratacak kudrete fevkalâde ve âlî bir insan olarak tafsir edilen kanun vazıından, daha az

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Bir tarihçi olan Eugene Huber, mücerret rasyonalizmin tesirlerinden tarihi ve millî gelenekler hakkındaki duygusu sayesinde masun kalmıştı. O, yazılı kanunun (loi ecrite) bir milletin hayatındaki rolünü mübalağa etmemiştir. Medeni Kanunu’nun gerekçesinde bu rolün mütevazi olduğunu teyit eder. Tatbikat ve mahkeme içtihatlarının hukukun tezahüründe esaslı bir mevkileri vardır. Hukukun birleştirilmesi (tevhidi) ve terakkisi için mevzuatın zaruri olduğu yerlerde yazılı kanunlar, “halk vicdanının temayüllerini belirtmeye mahsus vasıtalardan başka bir şey olmamalıdır. Kanunlar halkın vicdanından çıkmalıdır, tâ ki devrinin ihtiyaçlarını kavramış her zeki adam onların kendi kalbi ve kendi aklı (raison) tarafından emredilmiş olduğu hissine varabilsin. Hiçbir taklit, hiç bir ilim, hiçbir muhayyele kuvveti bu sahada hayatın mübrem htiyaçlarının yerini tutamaz”. Şu halde Medeni Kanun eski hukukun bütün otentik ve yaşayan kısımlarını muhafaza edecek ve onların bir sentezini imal etmekle beraber hükümden düşmüş olan (desuetude) müesseselerle yabancı memleketlerden alınmış olmalarından dolayı millî vicdana kök salmamış olanları atacaktır, “istikbal maziyi devam ettirmelidir”. İsviçre Medeni Kanunu, millî bir kanun ve baştan aşağı İsviçre halkının bir eseri olacaktır. Federal Meclis’e gönderilen mesajda şöyle denilmektedir: “Bir kaç asırdan beri gösterilebilecek bütün ayrılıklara rağmen kantonlarımız tamamiyle hayat ihtiyaçlarından doğan bir hukuk yaratmışlardır, hukukun, halkın ferasetine ve karakterine uygun olmakla beraber ananevi ve millî hukuku yabancı modellerin taklidinden korumak gibi bir üstünlüğü de vardı. İşte bunun içindir ki konfederasyonun ilk vazifesi mümkün olduğu nisbette kanton hukukunu nazarı itibare almak, onun ruh ve mahiyetini meydana çıkarmak, Medeni Hukuk’u bu Kanton Hukuku’nun normal inkişaf seyrine uygun olarak birleştirmek ve bir memleket halkını kanunlarına (lois) bağlayan rabıtayı koparmamak ve nihayet görevini İsviçre milletinin ruhuna ve isteklerine tevfikan yerine getirmektir.” 1261


39

BİLİM-TEKNOLOJİ

Devrimin Adı ‘’iPad’’

Sunumda, iPod, iPhone ve Mac satışlarına işaret ederek, “Dünyanın en büyük cihaz üretecisi biz olduk; Sony, Samsung, ve Nokia’yı geride bırakarak rakiplerimizi alt ettik’’ şeklinde açıklama yaptıktan sonra elindeki 9.7 inç boyutundaki oyuncağı gösterdi. İçinde yok, yok... Steve Jobs daha sonra şunları söyledi: “İşe laptopla (Mac) başladık ardından iPhone geldi. Şimdi laptoptan daha iyi bir ürünle karşınızdayız. iPad, video seyredeceğiniz, fotoğraf görüntüleyeceğiniz, müzik dinleyeceğiniz, e-kitap okuyacağınız, oyun oynayacağınız bir cihaz.” Sunumu 1 saati aşan iPad’in özellikleri şunlar: • Ağırlık 680 gr. • 9.7 inç çoklu dokunmatik ekran • 13.4 mm. inceliğinde • 16, 32, 64 GB’lık flaş hafıza • Dolu bataryayla 10 saatlik pil ömrü • Wi-Fi ve Bluetooth teknolojisi • Cihaz dik veya yatay formda kullanılabiliyor. iPad çevrildiğinde otomatik olarak ekran ve programlar da bu forma giriyor. • Mac OSx işletim sistemi kullanıyor. • Tuş takımı iPad ekranının alt bölümünde sanal olarak gömülü şekilde tasarlanmış. Bu iPhone kullanıcılarına yabancı bir sistem değil. • Sanal klavye kullanmak istemeyenler veya masaüstünde cihazı kullanmak isteyenler kablosuz Mac klavyesini tercih edebilir. • iPad’in içerisinde iTunes var. • Müzikçalar olarak da kullanılıyor: MP3 ve AAC formatlarını destekliyor. iPad’den internet yoluyla direkt olarak şarkı satın alınabilecek. Şarkı, sanatçı ve albümle ilgili detaylar, açılan bir ekranda gösteriliyor. • Dokunmatik ekrandaki geçişleri ve programların açılışı, çalışması, ekranlar arasındaki geçişler oldukça hızlı. • Youtube videolar, HD yani yüksek çözünürlük kalitesinde izlenebiliyor. • iPad ile film de izleniyor. Cihaz yan çevrildiğinde film ve videolar 16:9 ekranda izlenecek. • iPad’e, Apple’ın uygulama mağazasından programlar yüklenecek. iPhone’larda olduğu gibi iPad için de üçüncü parti firmaların uygulama geliştirmesi gerekiyor.

Merakla beklenen Apple’ın tableti iPad görücüye çıktı. Bilgisayar, müzikçalar, video oynatıcı, GPS cihazı, oyun üssü, elektronik kitap okuyucu ve çok daha fazlası artık tek bir cihazda. iPad fiyatta da oldukça iddialı • Bu uygulamalar arasında iPad için hazırlanan gazeteler dikkat çekiyor. Burada iPhone’dan farklı olarak normal gazetelerde olduğu gibi sayfalar çevrilerek okunacak. Bunun için gazetelerin iPad için program geliştirmesi gerekiyor. • Cihazın e-kitap okuyucu olarak tanıtımına başlayan Jobs, iPad ekranında bir sürpriz yaparak Amazon.com’un Kindle’ını gösterdi. “Amazon e-kitap işinde öncü bir rol üstlendi” diyen Jobs, “Fakat Apple bu ürünle onun omuzlarının üzerinde duruyor” diyerek iddialı bir giriş yaptı. • Apple dünyanın en büyük 5 yayıncısıyla el sıkıştığını açıkladı. Bunlar arasında Pearson Plc’s Penguin, News Corp’s HarperCollins, CBS Corp’s Simon&Schuster MacMillan var. • iPad’de kablosuz internet tarafında Wi-Fi teknolojisi bulunuyor. Bu sayede Wi-Fi erişim ağları üzerinden hızlı internet bağlanıtısı sağlanıyor. • Siyah ve beyaz olmak üzere iki farklı renkte tasarlandı. • Apple iPad’in ABD’deki satış fiyatı 499-699 dolar aralığında. • 16 GB hafıza kapasiteli modelin fiyatı 499 dolar, 32 GB’lık ürünün fiyatı 599 dolar, 64 GB’lık model ise 699 dolar olarak satışa çıkacak. • Wi-Fi destekli ilk modeller mart ayının sonunda piyasaya çıkacak. • Nisan sonunda ise 3G destekli iPad modelleri ise satışta olacak. • 3G özellikli modeller 130 dolar ek fiyatla satılacak. • GPS özelliği var. Bu sayede büyük ekranda detaylı haritaları ve cadde görüntülerini görmek mümkün oluyor. • Cihaz çevreci olarak tasarlandı; kullanılan malzemeler içerisinde arsenik, civa ve PVC yok. • Cihazda şimdilik 3G teknolojisi yok. Lakin, Steve Jobs’un açıklamasına göre 3G teknolojisi 90 gün sonra cihazda olacak ve bu modeller daha pahalı bir fiyatla satışa çıkarılacak. • Amerika’da AT&T ile birlikte satılacak. Uluslararası versiyon

haziran-temmuz 2010’da satışa çıkacak. • Cihazlar kilitli gelecek. 3G teknoloji destekli modeller SIM kartıyla kullanılacak. AT&T’nin WiFi erişim noktalarından da internete bağlanabilecek. • Pusula uygulamasıyla geliyor. • USB ve adaptör yardımıyla cihazı şarj etmek mümkün olacak. • Windows ve Mac sistemleriyle birlikte kullanılabiliyor. • Tablo ve grafik yapmak, yazı yazmak, sunum yapmak oldukça kolay. Projeksiyon cihazı bağlanarak iPad’deki görüntüler de yansıtılabilir. Oyunseverlerin keyfi tam olacak! • İpod ve iPhone’da olduğu gibi iPad, iTunes programıyla senkronize şekilde kullanılabiliyor. Karşılıklı olarak veri (uygulama, doküman, video, fotoğraf, rehber, takvim, ajanda, vs.) transferi yapılabiliyor. • iPad resim ve boyama ekranı olarak da kullanılabiliyor (Bunun için özel bir programla birlikte gelecek). • Oyunlar iPad için geliştirilecek. Sunumda ‘Need for Speed’ sergilendi. • Batarya ömrü (internette kalma süresinde) 10 saate işaret ediyor . • Işık ve hareket sensörü var. • 3.5 milimetrelik stereo girişi, yerleşik hoparlörler ve mikrofon var. • LED arka ışıkla birlikte gelecek. Karanlık ortamlarda cihaz düşük ışıkla kolaylıkla kullanılabilecek. • Cihazın fazla ısınmaması için özel bir teknoloji kullanıldı. Böylece dizüstünde uzun süreli kullanımlarda sorun yaşanmayacak. Gözler rakiplerde...

dından gözler rakiplere çevrildi. Aslında Apple böylesine önemli açıklamalarda ürünü aynı gün piyasaya çıkaran bir şirket olarak biliniyor. Bazı düşüncelere göre HP, Microsoft, Dell, Acer hatta Nokia gibi firmaların bu alanda çalışmaları hızlandırması, Apple’ın ürünü şimdiden duyurmasına yol açmış olabilir. Eleştiriler başladı bile... Teknoloji çevrelerinde şimdiden beğeni toplayan ürünle ilgili eleştiriler de gelmeye başladı. Cihazda video kamera dolayısıyla video konferans özelliği olmaması eleştirilirken, yoğun kullanımda fanı bulunmayan tabletin aşırı ısınabileceği iddia ediliyor. İPhone’daki özelliklerin üzerine çok az teknoloji eklendiğini belirtenler olduğu gibi, iPad’in yazılım tarafında da ağır çalışabileceğini öne sürenler de var. iPad’in sunumundan önce şirketin borsadaki hisseleri yüzde 3’lük düşüş yaşamıştı. Yeni tablet ürünün ardından Apple hisseleri yüzde 0.6 arttı. Analistler, ortalama 600 dolarlık fiyatla 5 milyon iPad satışının yakalanabileceğini, bunun da şirketin gelirlerinde 3 milyar dolarlık bir artı olacağını belirtiyorlar. Analistler ayrıca, iPhone ve Mac satışlarının zirve yaptığı bir dönemde çıkan iPad’in şirkete gelir ve karlılıkta önemli avantaj sağlayacağını belirtiyorlar. 2001’de iPod’u, 2007’de de iPhone’u pazara sunmuş olan şirket, bu dönemlerin ardından ciddi çıkış yakalamıştı.

Orjinal büyüklüğü 242.8 mm

Teknoloji dünyası uzun süreden bu yana sabırsızlıkla beklediği oyuncağına kavuştu. Apple CEO’su Steve Jobs dünyanın merakla beklediği yeni tablet bilgisayarı San Francisco’da düzenlenen MacWorld etkinliğinde tanıttı. Bu cihaz iPhone kullanıcıları için hiç yabancı değil: Hatta “Büyük iPhone” olarak da tanımlanabilir. Bu cihazı basit ve zevkli kullanım için tasarladıklarını söyleyen Jobs, “iPad, Mac ile iPhone arası bir ürün” dedi.

499 dolarlık fiyata alkışlar... Sunumun ilk 1 saati dolduğunda Steve Jobs katılımcılara dönerek, “Çok iyi değil mi?” diye sordu. Bunun yanıtı salondan gelen alkış sesleri oldu. Salondaki ikinci alkış sesleri ise Jobs’un ‘iPad’in fiyatını açıklamasından sonra koptu. Jobs bu fiyatı düşük buluyor (499 dolar) ve bunu ‘inanılmaz’ olarak nitelendiriyor. 1286

Apple’ın tablet bilgisayarını mart sonunda uygun bir fiyata piyasaya çıkaracağını açıklamasının ar-

Orjinal genişliği 189.7 mm PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


40

ÇOCUK KÖŞESİ

Çocuğunuz Hırsız Değil... Çocuklar mülkiyet ve kişilik haklarına ait kurallara ben merkezci oldukları için beş yaşına kadar uymazlar. Dört yaşındaki bir çocuk kendi oyuncağını da paylaşmak istemez, arkadaşınınkine de sahip olmak ister. Anne babaların bu dönemde çocuklarına başkalarına ait eşya ve oyuncağın alınmayacağını öğretmeleri gerekir. Aldığını gördüğünüzde ise geri vermesi sağlanmalıdır. Eğer uyarı ve bu yaklaşımlarınıza rağmen almaya devam ederse, özgüven ve sevgi eksikliğiyle ilgili olabilir. Yeterli sevgi ve ilgi göremeyen çocuk, anne babasına ait eşyaları da alarak bu eksikliği tamamlamaya çalışabilir. Hırsızlık amacı olmayan bu durumlar ihtiyacı olan sevgi ve ilgi ile beraber düzelir. Okul çağı çocuklarında çalma nedenleri, temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, sevgi yoksunluğu, mülkiyet fikrinin yerleşmemiş olması, ailesi ya da öğretmeni tarafından başkalarıyla kıyaslaması sonucu intikam alma isteği, anne babanın çocuğun bu davranışını görmezden gelmesi, özgüvenini arttırmak, değer bulmak için annesinin çantasından para alarak arkadaşlarına yiyecek, içecek ısmarlayarak gücünü göstermek, akademik olarak ondan daha başarılı arkadaşının oyuncak ya da eşyasını alarak hissettiği yetersizlik ve başarısızlığı azaltmak, anne baba ile hesaplaşmak ve yeni doğan bir kardeş, aile içindeki çatışma gibi evdeki durumların yarat-

tığı streslerden olabilir. Alma davranışı için çocuğun eşyaları zaman zaman kontrol edilmelidir. Bazen gerçekten karışmış olabilir. Düzenli olarak yabancı eşyaların geldiği, yalanlarla bazı açıklamaları öğrendiğinizde aşırı tepki göstermeden bunu onaylamadığınızı söylemelisiniz. Fiziksel bir ceza verilmemeli, çocuk “hırsız” diye damgalanmamalıdır. Çocuk değil yaptığı davranış değerlendirilmelidir. Aldığının geri verilmesi istenmeli, özür dilemesi ya da bedelini harçlığından ödemesi sağlanmalıdır. Başkalarına ve onların eşyalarına, haklarına saygı gibi değerler öğretilerek, anne baba olarak model olunarak önlenebilir. Otel odasından havlu alan aile çocuğuna bu konuda örnek olamaz. Çocukla iletişimi güçlendirecek sorunlarını dile getirmesi sağlanarak, okul çağında düzenli haftalık harçlık verip istekleri için kullanması, gerekirse biriktirerek isteklerini düzenleme ve kontrol etmesine yardımcı olacaktır. Sevginizi bakışlarınızla, fiziksel yakınlığınızla, onunla paylaşacağınız özel zamanlarla göstermek, onun fikrini, düşüncesini, onayını alarak değerli hissetmesini sağlamak, başarı beceri ve olumlu özellikleriyle yeterliliğini fark ettirmek ruhsal alanını tatmin edecektir. Şeyda Özdalga Psikolog 1297

Çocuğunuz eve ona ait olmayan, ilk defa gördüğünüz bir kalem veya silgi ya da bir oyuncakla mı geliyor? Ona bunun hesabını sormak, hırsız etiketiyle suçlamak bu konuda çaresiz kalmak yerine bu durumun uyum ve davranış bozukluğu olarak sebepleri araştırılmalıdır.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


41

KÜLTÜR VE SANAT

Sertab, Eurovision’da ilk 3’e girdi! Belgovision.com, 3minutes.me, Songfestival.web-log.nl ve Eurovisionfanclub.gr gibi önemli internet sitelerinin organize ettiği “En İyi 250 Eurovision Şarkısı” yarışmasında, Erener’in şarkısı üçüncü sırada yer aldı. Birinciliği ise 2009 yılında Eurovision’da ikinci olan İzlanda’nın “Is it True” şarkısı elde etti. Ülkemizi geçtiğimiz yıl temsil eden Hadise, “Düm Tek Tek” ile 35’inci sıraya yerleşti. En iyi 250 Eurovision şarkısı arasında başka Türk şarkıları da yer aldı. 1997 yılında Eurovision’da yarışan Şebnem Paker’in şarkısı “Dinle” 46’ncı, 1980’de yarışan Ajda Pekkan’ın şarkısı “Petrol” 134’üncü, 2006’da yarışan Sibel Tüzün’ün şarkısı “Süper Star” 150’nci, 2007’de yarışan Kenan Doğulu’nun “Shake It Up Şekerim” 153’üncü, 2008’de yarışan Mor ve Ötesi şarkısı “Deli” 176’ncı, 2004’te yarışan Athena şarkısı “For Real” 182’nci, 2005’te yarışan Gülseren şarkısı “Rimi Rimi Ley” 193’üncü ve 1993’te yarışan Arzu Ece şarkısı “Sev” ise 230’uncu oldu. 1295

İşte ilk 10 1. Yohanna: “Is It True” (2009, İzlanda) 2. Danijela: “Neka Mi Ne Svane” (1998, Hırvatistan) 3. Sertab Erener: “Everyway That I Can” (2003, Türkiye) 4. Helena Paparizou: “My Number One” (2005, Yunanistan) 5. Zeljko Joksimovic & the Ad Hoc Orchestra: “Lane Moje” (2004, Sırbistan) 6. ABBA: “Waterloo” (1974, İsveç) 7. Marija Šerifovic: “Molitva” (2007, Sırbistan) 8. Edsilia: “Hemel En Aarde” (1998, Hollanda) 9. Ani Lorak: “Shady Lady” (2008, Ukrayna) 10. Secret Garden: “Nocturne” (1995, Norveç)

İnternette düzenlenen “En İyi 250 Eurovision Şarkısı” yarışmasında Sertab Erener, “Everyway That I Can” ile üçüncü oldu. 2003 yılında Eurovision’da “Everyway That I Can” adlı şarkıyla ülkemizi temsil eden ve yarışmada Türkiye’ye ilk kez birinciliği kazandıran Sertab Erener, bu şarkıyla yeni bir başarıya daha imza attı.

) PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


42

KİTAP KÖŞESİ ‘Utanıyorum Ama Gazeteciyim’ Yazar: L. Doğan Tılıç Yayınevi: İletişim Kitabın konusu: Kitleleri yönlendiren, aydınlatan ve hatta bazen de karartan, hakkındaki tartışmalar hiç dinmeyen 4. güç medya... Son zamanlarda vergi cezaları, gazetecilere açılan davalar derken, medyaya geniş bir çerçeveden bakmayı unuttuk, noksanları fark edemedik... İşte o noksanları dolduracak bir kitap: L. Doğan Tılıç’ın kaleminden çıkan “Utanıyorum Ama Gazeteciyim” isimili kitap güncellenmiş baskısıyla kitabevi raflarında... ‘Utanıyorum ama Gazeteciyim’ isimli kitap; medya sektörünün işleyişini, sorunlarını, eksikliklerini ve karmaşık yapısını ele almakla birlikte, Türk-Yunan ilişkileri ve medyanın bu ilişkiye etkisini ilgi çekici örneklerle okuyucularına sunuyor.

’Bilinmeyen Defter Codex’

‘Sarı Gelin’

Yazar.:Leonardo da Vinci

Yazar: Eyüphan Kılıç

Yayınevi: Marsık Yayıncılık

Yayınevi: Karınca yayınevi

Kitabın Konusu:

Kitabın konusu:

Leonardo da Vinci, yalnızca makineler icat edip resimler yapmış, eski eserleri onarmış bir dâhi değildir. Aynı zamanda fabllar, hikâyeler, fantastik hayvan masalları ve fıkralar da yazmış bir yazın ustasıdır. Anlaşılması kolay, düş gücünün hızlı gelişmesi için yazılmış bu hikâyelerin gerçek kahramanı hep doğadır. Mitolojik hayvanlar, bitkiler, su, hava gibi bu doğa öğelerinde hep onun bakışıyla bir bilgelik yetisine rastlanır...

Gazeteci-Yazar Eyüphan Kılıç’ın Sarı Gelin romanı, okuyucuyla buluşuyor. Karınca yayınevi tarafından yayımlanan ve tarihi aşk romanı şeklinde kaleme alınan eser, çok sayıda kaynak eserlerin araştırılmasıyla ortaya çıktı.Topluma mal olan ‘’Sarı Gelin’’ türküsü hakkında ortaya atılan ‘’Sarı Gelin’in sarı bir kız olduğu ve aslen Ermeni olduğu’’ yönündeki iddialara, romanda açıklık getiriliyor. Kitapta, Sarı Gelin’in esmer, yeşil gözlü ve annesinin Ermeni olduğu gerçeğinin yanı sıra ona aşık olanın da Bağdat’tan gelen bir Şeyh olduğu, bu türkünün de Şeyh tarafından yazıldığı anlatılıyor.

İşte bu kitap, Leonardo’nun daha çok yetişkinler için yazdığı ve Fabllar, Efsaneler, Fantastik Hayvanlar ve Fıkralar olarak 4 başlıkta topladığı 98 kısa öyküden oluşmaktadır.

‘Mevlana Işığında Düşünce Yönetimi’ Yazar: Oğuz Saygın Kitabın konusu: Düşünce Yönetimi, iletişimi mükemmelleştiren metotları ve bilinçaltını etkileyen teknikleri ile güçlü, sağlıklı, mutlu ve başarılı olmanın yollarını anlatan bir sistemdir.Düşünce Yönetimi’ni Mevlana’nın engin düşünceleri, etkili sözleri, insana çok şey anlatan öyküleri ve anlamlı şiirleriyle zenginleştirilmiş, bir kitap. Mevlana’nın yüzyıllar önce söyledikleriyle şekillenen DÜŞÜNCE YÖNETİMİ prensiplerini daha kolay hatırlanması için açılımı aşağıda verilen BOŞ YAŞAMA akrostişi ile sıralanmış. Büyük Düşün, Olumlu Düşün, Şimdiyi Yaşa, Yararlı Ol, Affet, Şükret, Amaç Belirle, Mantıklı ve Esnek Ol, Azimli ve Sabırlı Ol. Bu kitapta DÜŞÜNCE YÖNETİMİ’nin 9 prensibi anlatılmaktadır. Her prensip ayrı bölümde işlenmistir. ‘Kardeşim. Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsün, gülistan olursun. Diken düşünürsün, dikenlik olursun.’ Mevlana

‘Görünmeyen’ Yazar: Paul Auster Yayınevi: Can Yayınları Kitabın konusu: Paul Austerın yeni romanı ‘Görünmeyen’, dünya eleştirmenlerinin değerlendirmesinde yılın en iyi kitapları arasına alınmakla kalmadı, yazarın en önemli romanı olarak da tanımlandı. Paul Auster, bu romanında gerçekle bellek, yazarlıkla kimlik arasındaki belirsiz sınırı irdeleyerek Amerika’nın en görkemli yaratıcı yazarlarından biri tanımını gerçekten hak ettiğini bir kez daha kanıtlıyor. 1967 baharında New York’ta başlayan roman, iç içe geçen dört bölüm boyunca Parise ve Karayip Adalarına kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler zincirini anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversiteli Adam Walker, siyasal bilimler profesörü Rudolf Born ve sevgilisi Margot ile başlayan aşk üçgeni, Walkerın ablasını, Bornun üvey kızını da içine alan dörtgenlere, beşgenlere dönüşüyor. Vietnam savaşına öfkeli 68 Kuşağını, enseste kadar varan coşkulu bir cinsel açlığı, sürekli bir adalet arayışını felsefi göndermelerle ören ‘Görünmeyen’, bir solukta okuyacağınız ve unutamayacağınız bir başyapıt.

‘Avare Yıllar’ Yazar: Orhan Kemal Yayınevi: Everest Yayınları Kitabın konusu: Avare Yıllar, halkına inanan bir yazarın dilinden, bireyin, zorlu bir çocukluğun ardından yetişkinliğe geçişte yaşadığı, doğruları bulma mücadelesindeki korkularının, kaçışlarının ve geri dönüşlerinin romanıdır. Edebiyatımızda “insan meselesini” her yönüyle en iyi anlatan yazarlardan biri olan Orhan Kemal’in, Baba Evi’nin ardından kaleme aldığı ‘Avare Yıllar’, bir aydınlanmanın da romanıdır aynı zamanda... Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal’in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


43

ÇOCUK KÖŞESİ Orman Perisinin Gülleri HİKAYE

Yemyeşil ağaçlarla kaplı ormanın birinde genç bir peri yaşarmış. Bu peri çiçeklerden en çok gülleri severmiş. Evinin bahçesinde renk renk güller yetiştirirmiş. Bu güller o kadar taze ve güzellermiş ki gören herkes perinin güllerine hayran kalırmış. Peri de güllerini çok sever, her sabah onları hem sular hem de onlarla konuşurmuş. Genç peri gülleriyle çok mutluymuş, ama onu üzen bir durum varmış. Peri güllerini çok sevdiği için onların solmalarına dayanamazmış. Güllerin bir süre sonra solması çok doğalmış, fakat genç peri güllerinin solmasına çok üzülüyor, güllerinin hep ilk günkü gibi taze ve diri kalmalarını istiyormuş. Kendi kendine “güllerim hep böyle güzel kalsa! O zaman hiç mutsuz olmam.” diyormuş. Bir sabah çiçeklerini yine sularken perinin dikkatini sarı renkte bir gül tomurcuğu çekmiş. Bu tomurcuk da diğer gül tomurcukları gibi pek güzelmiş. Fakat rengi

diğerlerinden apayrıymış. Çok daha güzel ve değişik bir tondaymış tomurcuğun rengi. Bu yüzden, genç peri sarı tomurcuğa daha özenli bakmaya başlamış. Her sabah ona “küçük sarı tomurcuk büyüyecek, kocaman güzel bir gül olacak” diye güzel sözler söylüyormuş. Tomurcuk da bunu anlıyormuş gibi günden güne daha da güzelleşerek büyümüş. Kocaman bir gül olduğunda ise bahçedeki diğer güllerin arasında tıpkı gökyüzündeki güneş gibi ışıldıyormuş. O kadar güzelmiş ki onu görenler sarı güle bakmaya doyamıyorlarmış. Peri de bunun farkındaymış ve çok mutluymuş. Fakat sarı gülün de bir gün solacağını bildiği için, içten içe bir üzüntü duyuyormuş. Aradan bir gün geçmiş, bir hafta geçmiş, bir ay geçmiş. Bu süre içinde bahçedeki bütün güller solmuş, yerlerini yeni tomurcuklara bırakmışlar: güzel, sarı gül dışında! Bir ay geçmesine rağmen sarı gül solmamış, benzersiz güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Peri ilk başta bu işe çok şaşırmış fakat yine de sevinçliymiş. Çünkü

güllerinin en güzeli solmamışmış. İyi yürekli peri, her gün onu evinin penceresinden seyrediyor, onu özenle suluyor, ona güzel sözler söylüyormuş. Gel zaman git zaman; peri, bu işten sıkılmaya başlamış. Sarı gül hiç solmuyormuş, fakat bu periye artık mutluluk vermemeye başlamış. Çünkü peri sarı güle dair hiçbir umut taşımıyormuş içinde. Önceden gülleri solduğu vakit, yeni tomurcukların ne zaman çıkacağını merak ederek onlarla sabırla ilgilenir, umutla güllerinin açılacağı zamanı beklermiş. Fakat şimdi sarı gül hiç solmadığı için böyle düşünceleri kalmamış. Bu da periyi bir zaman sonra mutsuz etmiş. Yetiştirdiği güllerinin solmamasını isteyerek ne kadar yanlış düşündüğünü anlamış. Her şeyi doğal haliyle sevmek en güzeliymiş. Bu yüzden o günden sonra orman perisi, doğadaki her şeyi olduğu gibi kabul etmeye karar vermiş. Orman perisi uzun yıllar, bahçesinde yetiştirdiği güllerle beraber evinde mutlu bir hayat sürmüş.

BOYAMA KÖŞESİ

FIKRA

Avucunu yala bir gün çocuk basından para alması için kahveye babasının yanına gitmiş. babası oğlum bugün maaşımı aldım demiş. cocuk babasına elini aç demiş baş parmağınla işaret parmağını üst üste koy demiş ve birbirinin üzerinde sürüt demiş. babası paramı istiyon demiş. evet demiş. o zaman elini aç yala bakim oğlum yala... demiş.

Baba Yüreği Ali babasina sormus: - Baba ben nasil dünyaya geldim? - Gece annenle yatmaya gittigimizde yatagin çevresine seker koyduk. Sabah kalktigimizda sen gelmistin. Bu fikir Ali’nin ilgisini çekmis ve denemeye karar vermis. Yatarken yataginin çevresine seker koymus. Sabah bütün karinca, böcekler, vs yatagin çevresindeymis. Ali: - Ulan demis, simdi size elimin tersiyle bir korum. Ama baba yüregi iste!

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

DISPLAY


45

GÜLELİM-EĞLENELİM tan bezmiş bir mermer yontucusu varmış...

Kadının, biri evine yeni bir mikrodalga fırın almış. Kadının, bir de çok sevdiği bir kedisi varmış. Bir gün kadının, kediyi yıkaması gerekmiş. Tabi kediyi yıkadıktan sonra bir de kurutmak lazım. Aklına bu isi çabucak halledebileceği parlak(!) bir fikir gelmiş. Islak kediyi alıp, mikrodalganın içine koymuş. Tabi zavallı kedi, mikrodalganın kapağı tekrar açıldığında ölü bir şekilde fırının içinde boyluca yatıyormuş. Bu durum karsısında kadın, sevgili kedisini kaybetmenin intikamını almak için mikrodalga üreticisi firmanın aleyhinde yüklü bir tazminat davası açmış. Mahkemenin kararı ise su: Üretici firma, fırının kullanma kılavuzunda ”İçinde kedinizi kurutmayınız” yazmadığı için suçludur ve istenen tazminatı ödemekle yükümlüdür.

BENZİN TASARRUFU YAPMANIN YOLLARI (PRATİK BİLGİLER) Alçak vitesle araç kullanmak, şehir içinde trafik ışıklarında ya da sıkışık trafikte motoru durdurup alıştırma ve kalkışlarda gaz pedalına gereğinden fazla basmak, aracın daha fazla yakmasına neden oluyor. Aniden hızlanmak, gereksiz yere gaza ve frene fazla basmak, motoru çalıştırırken marşa gereğinden fazla basarak motoru boğmak ve yakıt sisteminde oluşan (bilgi yelpazesi) sızdırmalar da, yüzde 50”ye kadar varan ekstra benzin sarfiyatına yol açıyor. Fren ayarlarının bozuk, yağlamanın yetersiz olması, yüksek hızla gidilmesi, taşıtın düşük vitesle seyretmesi de benzin tüketimini artırıyor.

hissedebilir.

‘Bu hayattan bıktım artık... Yontmak! Devamlı mermer yontmak... Öldüm artık! Üstelik bir de bu güneş, hep bu yakıcı güneş! Ah! Onun yerinde olmayı ne kadar çok isterdim, orada yükseklerde her şeye hakim olur, ışınlarımla etrafı aydınlatırdım...’ diye söylenir dururmuş yontucu.

5. i harfinin üzerindeki noktaya ingilizler “Dedikodu” derler. 6. Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır. 7. Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese onun tadını anlayamayız.

‘Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli olduklarına göre benim güneş olmam neye yarar!’ diye isyan etmiş... ‘Madem ki bulutlar güneşten daha kudretli bulut olmayı tercih ederim...’ demeye kalmadan hemen bulut olmuş... Dünyanın üzerinde uçmaya başlamış, oradan oraya koşturup yağmurlar yağdırmış, fakat birdenbire ortaya çıkan rüzgar bulutları dağatmaya yetmiş.

Bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmak-

2. Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı

Kayıp Arama

Sosisli Sandviç: Kansere sebep verebilecek olan nitran bu besinde oldukça fazla bulunmakta. İşlenmiş et ve pastırma: Sosisli sandvinçte bulunan işlenmiş ette yüksek seviyede sodyum nitrat barındırdığı için kanser ve aynı zamanda kalp hastalığı riskini de yükseltir. Yağda kızarmış lokma: Bu besin maddesi kanser riski taşıyan en güçlü yiyecek olmakla birlikte beyaz undan, şekerden ve hidrojene yağdan yapılır. Kızarmış patates: Kızarmış patates te lokma gibi hidrojene yağdan yapıldığı ve yüksek ısıda kızartıldığı için kansere neden olan akrilamid maddesinin ortaya çıkmasına sebep verir. Buda kanserle savaş için yeterince tehlikeli bir maddedir

Pusula Gazetesi Bulmaca Köşesi Bernstrasse 88 8953 Dietikon SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ 01.2010

9

5

4

8

1 6

5

3

7

2

1

4

7

6

5

- Asıl sen kusura bakma, ben de karımı arıyorum, demiş. Daha sonra madem ikimiz de karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak birbirimize haber veririz demişler. Bir tanesi başlamış karısını tarif etmeye: - Benim karım, sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1. 75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor, demiş. Sonra da, peki senin karın nasıl biri ? diye sormuş. Diğer adam biraz düşündükten sonra : - Boş ver benimkini, seninkini arayalım...

9 1

2

7

5

3

4

6

8

2 2

5

9

1 6

8

5

9

8

3

6 3

7 5

7 3

8

4

7 8

1

6

7

3

- Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum, demiş. Diğeri :

KOLAY

Bulmacaları çözüp bize yollayan 1 okuyucumuz Rüya Halı’dan 160x230cm büyüklüğünde bir halı kazanacak. Kendine güvenen okurlarımız için adresimiz:

İki adam mağazada karılarını kaybetmiş hararetle aranıyorlarmış. Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış, birisi:

Kansere Sebep Veren Besinler

SUDOKU 7

Sırada biraz daha ilerleyince, masanın diğer ucunda büyük bir çikolatalı çörek yığını vardı. Bir çocuk not yazmıştı.

9. George Washington evinin bahçesinde marijuana yetiştirirdi.

12. Mc Donalds’ın karının % 40’ı çocuk menüsü satışından gelir.

İLGİNC BİLGİLER

“Sadece bir tane alın. Tanrı izliyor”

“İstediğiniz kadar alın. Tanrı elmaları gözlüyor.

11. Lübnan’da dişi bır hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir ama erkek hayvanla yasaktır.

‘Basit bir dağ beni durdurmaya yettiğine göre benim rüzgar olmam neye yarar...’ diye düşünmüş... Bu sefer de dağ oluvermiş... Ve o anda bir şeyin ona durmadan vurduğunu hissetmiş... Kendinden daha güçlü olan, onu içinden oyan şey... Bu, küçük bir mermer yontucusuymuş....

Çocuklar öğle yemeği için Katolik ilkokulunun kafeteryasında sıraya girmişlerdi. Masanın başında büyük bir elma yığını vardı. Rahibe bir not yazıp, elma tepsisinin üzerine asmıştı:

8. Erkek Peygamber Devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.

10. Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

‘Ah! Rüzgar geldi beni dağıttı, demek ki en kuvvetlisi o. Öyleyse ben rüzgar olmak istiyorum...’ diye karar değiştirmiş bu sefer... Ve dünyanın üzerinde esip durmuş, fırtınalar estirmiş, tayfunlar meydana getirmiş. Fakat birdenbire önünde kocaman bir duvarın ona mani olduğunu görmüş... Çok yüksek ve çok sağlam bir duvar... Bu bir dağmış...

Bir İbrani Öyküsü

Gözlem

4. insan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır aksi halde kendi kendini sindirir.

Bir mucize eseri olarak dileği kabul olmuş ve yontucu o an güneş oluvermiş. Dileği kabul edildiği için çok mutluymuş. Fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırada ışınlarının bulutlar tarafından engellendiğini fark edince...

1. Suudi Arabistan’da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir.

FIKRA

3. Bır fare bir deveye oranla daha uzun sure susuzluğa dayanabilir.

2

9

5 ZOR

YAŞANMIŞ GERCEK OLAYLAR…

6

5 2

7

7

4

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.

E-Mail: haber@pusulaswiss.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

Rütbesiz asker

Ünlü ozanımız (altta)

Elastiki

İlâç

Rüzgâr

Kuşun yuvasına taşıdığı yem

Kerestelik orman ağacı

Piston

Altın

Engel

Ödeme, verme

Takma ad

İsim

Gizli tutulan şey

Şaşma ünlemi

Talih, baht

Karışıklık

Metal sarnıç

Müstahkem mevki

Fayans

Açık toprak rengi

Çölde yaşayan göçebe

Kaygı, sıkıntı

Çocuk bakımevi

Radyo oyunu

Bir nota

Diyarbakır'ın eski adı

Dini musiki

Panama plakası

Güzel koku

Porselen

Kavgacı

Maçın rakamlı sonucu

Gözlem

Soylu

Paydaş

Zati

Haber Ajansı (kısa)

Duman karası

Bir kan grubu

Bir arazi şekli, yazı

Kaynak, pınar

Bir süt tatlısı

Türk müziği makamı

Asya'da bir ülke

Tavır, davranış

Ölümlü

Bir arazi ölçüsü

Vilayet

Tarla sınırı

Yaban kazı Bir ekşi meyve

Kamyonet

Bir gaz adı Toplardamar genişlemesi

Tahıl ayıklama kalburu

Dizemli

Uskumrunun ufağı

Güneydoğuda yetişen koyun

Cin fikirli

Ev, yurt

Yumuşak peynir

Sınav

İdare lâmbası

Müspet ilim

Taşıt sürücüsü

Özen

Başlangıcı belli olmayan zaman

Bayramdan önceki gün

Fidan, taze sürgün

Dolaylı anlatım

Yivli çivi

Trabzon'da manastır

Bakış

Gidilecek yol üzerinde olmayan

İran'da eski bir hükümdarlık

Pişman

Gümüş

Duadan sonra söylenir

İyiden iyiye Sınır geçiş belgesi

Değerinden ucuza alınan

Katışıksız, saf

Deride oluşan bere

Bir pirinç yemeği Kefiye bağı

Bir ses sanatçımız

Meleke

Kıta adı

Anma

Bir şeye karşı çıkma

Kötü, çirkin

Sanayi

Sarp geçit

G. Amerika’da ırmak

Güç, kuvvet

Acıklı olay, afet

Keçi yavrusu

Yeni Toplu hayvan ölümü

Halat ucu Kesilen hayvan bacağı, iç organı

Pasak

Çare

İradesine güvenilen

Sultanlar

“Peyami …” (hikâyecimiz)

Hafif sis

Küçük kitap, broşür

Donmuş su

Bir tür şekerleme

Dağınık, perişan

YUNUS EMRE

3.Selim döneminde kurulan ordu

Blöf

Tasavvuf şairi (üstte)

Cengel Bulmaca

Sermaye

Binek hayvanı

AŞIK VEYSEL

Bir nota

Çayın tavı

Kaonun simgesi

Öfke, kızgınlık

Alış verişte durgunluk

Bir ilimiz

Açık sarı

Bir çoğul takısı

46

BULMACA


Ag˘zının tadını bilenler ic¸ in. Sucuk*

Kore strudel hamuru*

2 x 240 gr.

500 gr.

2.65

4.95 Podravka ¸sehriye ¸corbası Demet Ceylon • tavuklu, 4 x 62 gr. siyah ¸cay • sıg ˘ ır etli, 4 x 65 gr.

3.95 6.95 Bambi lane bisküvi 300 gr.

2.75 *Bu ürünler sadece «taze ürün reyonu» bulunan Denner �s¸ ubelerinde satılır. www.denner.ch

˙Indirimli fiyata cep telefonunuza kontör! Konus¸ma kontörü

Denner fiyatı

10.–* 30.– 50.– 100.–

9.90 29.50 49.– 97.50

* sadece Swisscom, Sunrise ve Yallo ic¸in gec¸erlidir.

Sadece Denner s¸ubelerinde satılır. Denner Sattelit s¸ubelerinde bulunmaz.

˙I svic¸ re’nin Discount Marketi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch

1 kg


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Şubat/Februar 2010 - www.pusulaswiss.ch


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.