Mayıs/Mai 2010 ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8953 Dietikon 2
U17 Milli Takımımız İsviçre’de!
Abdullah Ercan yönetimindeki U17 milli takımımız, 8 Mayısta İsviçre’de kampa giriyor. Başarılı maçların ardından gruptan çıkarak, Avrupa şampiyonasına katılma şansı yakalayan U17 milli takımımız, 18-30 Mayıs tarihleri arasında Lichtenstein’de maçlara çıkacak.
Dini Semboller Kalksın Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’nde Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığı görevine getirilen Türk kökenli Aygül Özkan’ın okullarda dini sembollere karşı olduğunu söylemesi tartışmalara yol açtı. Devamı s.4
55 Kişilik Çete Çökertildi! Bankaları ve sigorta şirketlerini yaklaşık 18 milyon frank dolandıran 28 kişi, Wil Bölge Mahkeme’sinde hesap veriyor. Dolandırıcılığın elebaşılarının üç Doğu İsviçreli emlakçı olduğu belirtildi. Devamı s.8
Hapishaneler Taştı!
İsviçre’nin hapishaneleri bütün dikişlerinden sökülüyor: Özellikle de icraya verilmelerine ve iciz kararı alınmasına rağmen borçlarını ödemeyen kişiler, hapishanelerin yükünü taşınamaz hale getirdiler. Devamı s.5
PHOTO © BDMEDIA.CH
Devamı s.34
Tarihin Akışını Değiştiren Anneler Hoşgörünün, karşılıksız emeğin ve sevginin kaynağı olan annelerimiz dünyanın en değerli varlıklarıdır.Sevgi, şefkat ve merhamet dolu yürekleriyle yaşamı güzelleştiren, anlamlaştıran bütün anneler aynı zamanda fedakarlığın da simgesidir. Devamı s.34
Böcek Sokmalarına Dikkat!
Böcek sokmaları özellikle ilkbahar ve sonbaharda tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı, bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olabiliyor. Seyrek de olmasına rağmen, böcek sokmaları, insanlarda bir veya iki hafta sonra serum hastalığı veya anafilaksi (alerji) ortaya çıktığı belirtildi. Devamı s.35
Sunay Akın’la Yaşanan Saatler Farklıdır... Gazetemizin sevilen yazarı Sunay Akın, düzenlemiş olduğumuz sohbet akşamında bir kez daha bizlerle oldu. 17 Nisan Cumartesi akşamı Swissotel Zürich’te gerçekleştirdiğimiz organizasyona gazetemizin okurları ve davetlileri katıldılar. Program öncesinde düzenlenen kokteylde Sunay Akın’la biraraya getirdiğimiz vatandaşlarımız kendi aralarında bol bol sohbet etme fırsatı da buldular. Devamı s.27
2
EDİTÖR
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)
Teşekkürler Sunay Akın
REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85 PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse : Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH
Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 50.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Uluç Vatansever Rechtsberater/in: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol Gestaltung: DESCOM-M.COM / TK Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Gülter Locher
Fotoredaktion: Grafiker: Druckerei: Adressierung: Anzeigen :
Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91
Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol, Kader Turgay.
Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.
Gazetemizin kültürel etkinlikler kapsamında gerçekleştirmiş olduğu ‘’Sunay Akın ile Sohbet Akşamı’’ 17 Nisan Cumartesi akşamı Swissotel Zürich’te gerçekleştirildi. Üç yıl önce başladığımız bu programların halen devam ediyor olması ve toplumumuzun gösterdiği ilgi bizi gerçekten çok mutlu ediyor. Çok iyi hatırlıyorum, sevgili Yazı İşleri Müdürümüz Gülter Locher’la ilk Edebiyat Akşamını gerçekleştirmek için yola çıktığımızda bir çok insan ne yapmak istediğimizi dahi anlamamıştı. Şimdi geldiğimiz noktada Pusula gazetesi bu tür etkinliklerin İsviçre`deki en büyük adresi haline geldi. Bugüne kadar daha çok derneklerimizin düzenlemiş olduğu kültürel organizasyonların, bir gazete tarafından da devam ettiriliyor olması sanırım çok önemli olsa gerek. Sevgili Sunay Akın hem bizim gazetemize yazılarıyla katkıda bulunan hem de düzenlemiş olduğumuz etkinliklerde bizi asla yanlız bırakmayan çok değerli bir dostumuz. İlk programda kendisini Ayşe Kulin ve spor yazarı Ahmet Çakır ile birlikte konuk etmiştik. Kendisinden o gün bu gündür kopamadık ve ilişkilerimizi geliştirerek devam ettirdik. Bizim için elinden geleni yapan, hemen hemen her yerde gazetemize olan desteğini açık yüreklilikle sergileyen Sunay Akın`a vermiş olduğu destek için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Sunay Akın ve ekibinin prog-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
ramdan bir gün önce İsviçre`ye gelmeleri de bizim için büyük bir şanstı. Cuma günü açık olan Zürich Havaalanı, cumartesi günü tüm uçuşlara kapatılmıştı. Birçok okuyucumuz bizi arayarak Sunay Bey`in İsviçre`ye gelip gelmediğini sordu. Gelen telefonların yoğunluğundan programın çok büyük ilgi göreceğini anlamıştık. Swissotel`de 450 kişilik salon almıştık. Yaklaşık 380 kişilik katılım oldu. Programa katılan ve bize destek veren tüm okurlarımıza teşekkürlerimizi iletiyoruz. Onların sayesinde enerjimiz bitmiyor. İşimize daha da konsantre oluyoruz. Programa katılmayan ya da o gün için başka işleri olan okurlarımıza da sadece şunu söylemek istiyorum: ‘’Muhteşem bir sohbet akşamını kaçırdınız, sizin adınıza üzgünüm.’’ Ekipteki arkadaşlarımızla birlikte bu yıl içinde başka etkinlikler de planlıyoruz. Gerçekten çok sürpriz isimler var. Hepimizin çok sevdiği, görmek, dinlemek istediği bu isimlerle kontak halindeyiz. İsimler kesinleştiğinde hemen gazetemizden duyurusunu yapacağız. Ayrıca bu yılki etkinliklerimizin içine tiyatroyu da katmayı düşünüyoruz. Bu konuda da görüşmelerimiz devam ediyor. Okurlarımızdan en büyük isteğimiz, yapmış olduğumuz organizasyonlarda bizi yanlız bırakmamaları ve bize daha çok destek vermeleri. Pusulacard Aylardır duyurusunu yaptığımız, İsviçre`de yaşayan vatandaşlarımız için gerçekleştirilen en güzel projelerden birine bu ay start veriyoruz. Sadece gazetemize abone olan okurlarımıza verilecek olan Pusulacard ile alışverişte yeni bir dönem başlıyor. Bu proje ile alakalı altyapı çalışmalarımızın sonuna geldik. Şirketlerle olan anlaşmalarımız devam ediyor. Bunun içinde abone olan okurlarımıza posta yoluyla ilk Pusulacard`lar ulaştırı-
lacak. Yeni projemiz ile işyerlerine daha çok müşteri, okurlarımıza indirimli alışveriş ve gazetemize daha çok abone kazandırmayı hedefliyoruz. Planlarımıza göre bir yıl içinde Pusulacard çok iyi bir noktaya gelecek. Hem okurlarımızın hem de şirketlerimizin Pusulacard`a destek vermelerini bekliyoruz. Bu ay içinde yeniden başlayacağımız Telemarketing sistemiyle okurlarımıza telefonla ulaşıp Pusulacard tanıtımı yapacak ve kısa süre içerisinde projemizi daha yaygın hale getireceğiz. Pusulacard için seçtiğimiz pilot bölge Zürich kantonu. İlk çalışmalarımızı burada yapacak ve daha sonra projemizi tüm İsviçre geneline yayacağız. Abonelik Gazetemizin mart sayısında start vermiş olduğu Abonelik Kampanyası devam ediyor. Kampanyada daha önceden duyurusunu yapmış olduğumuz hediye çekilişi 17 Nisan tarihinde düzenlemiş olduğumuz Sunay Akın programında gerçekleştirildi. Bu ayki sayımızda kazanan okurlarımızı sizlere açıklıyoruz. İlerleyen aylarda abone olan okurlarımız için yeni çekilişler organize etmeyi düşünüyoruz. Daha önceden de yazdığım gibi keşke sizlere gazetemizi ücretsiz olarak göndermeyi sürdürebilseydik. Ancak geldiğimiz noktada yüksek maliyetler ve maddi giderlerle uğraşmak bizi oldukça zorluyor. Okurlarımızdan bizi desteklemelerini ve abone olmalarını istiyoruz. Biz Pusula Ekibi olarak okurlarımıza en iyi hizmeti verebilmek için geceli gündüzlü çalışıyoruz... Bazen bizler de siz değerli okurlarımızın bizleri takdir ettiğini bilmek istiyor ve desteklerinizi hissetmek ihtiyacı duyuyoruz... Ekibim ve kendi adıma saygılar sunuyorum... 1494
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
4
İSVİÇRE HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Pegasus Kargo, Bir ‘Alo’ Uzaklığında... Pegasus Hava Yolları kargo satış ve rezervasyon çağrı merkezi hizmete açıldı. Pegasus Kargo Çağrı Merkezi, 0090 212 444 15 93 numara ile mesai saatlerinde hava kargo ile ilgili tüm sorularınıza yanıt veriyor.
gili tüm sorulara çözüm önerileri sunuyor.
Pegasus Kargo, ‘’Zamanında ve kaliteli hizmet’’ felsefesiyle her geçen gün artan hizmet noktaları ile büyümeye devam ediyor. Boeing 737 tipi uçaklar ile Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Türkiye içinde ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerine kargo gönderimi gerçekleştirmeye devam eden Pegasus Kargo, çağrı merkezini de hizmete açtı. Pegasus Kargo Çağrı Merkezi, hava kargo ile il-
‘’Daha uygun fiyata, kaliteli hizmet’’ misyonu ile yola çıktıklarını belirten Pegasus Hava Yolları Kargo Direktörü Aydın Alpa, “Müşterilerimize sürekli pozitif çözümler ve alternatifler sunuyoruz. Sektörde gittikçe artan pazar payımız doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Zamanında teslim performansıyla önümüzdeki dönemlerde de göz doldurmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 1479
Utanmazlar Utanmaya Başlamışlar! Dört yaşlı bakıcısı, ZürichWollishofen Entlisberg Yaşlılar Evi’nde çalışmaktayken (2009 şubat), demenz hastası savunmasız yaşlı insanların aşağılayıcı filmlerini ve fotoğraflarını çekmişlerdi. Yaşlı ve savunmasız, bakıma muhtaç hastaların resim ve filmlerini çıplak, duş yaparken; vücutları dışkılara bulanmış hallerde çekerek aşağılamışlar, yaşlıların bu durumlarıyla eğlenmişlerdi. Bakıcıları avukatlığını yapan ünlü ceza avukatı Valentin Landmann, müvekillerinin davranışlarını “ümitsizliğe karşı koruyucu bir duvar” şeklinde savunarak, sözü geçen yaşlılar evinin çalışma şartları içinde, çalışanların kendilerini ‘kendi hallerine bırakılmış’ hissettiklerini iddia ediyor. Yaşlılara aşağılayıcı muamele eden bakıcılardan 25 yaşında olanı, “O anda yaptıklarımı çok eğlenceli buluyordum, bugün ise yaptıklarımdan çok utanıyorum.”
ZÜRICH - Entlisberg İhtiyarlar Evi’ndeki savunmasız demenz hastalarının aşağılayıcı filmlerini çeken bakıcı kadınların mahkemesi başladı. diyor. Demenz hastalarına nasıl muamele edileceği konusunda diploma çalışmasını yapmış olan 33 yaşındaki diplomalı yaşlı bakıcısı ise, “Ben de onlarla birlik olacağıma onları engellemeliydim” şeklinde ifade veriyor.
Kendilerine yapılan insanlıkdışı muameleden zarar gören yaşlı demenz hastalarının temsilcisi, bu kişilere yüksek para cezaları verilmesinin yanısıra, mesleki cezaya tabi tutulmalarını da talep ediyor. 1459
YORUM - HABER
Türk Bakan, ‘Dini Semboller Kalksın’ Dedi Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’nde Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığı görevine getirilen Türk kökenli Aygül Özkan’ın okullarda dini sembollere karşı olduğunu söylemesi tartışmalara yol açtı. Özkan’ın, Focus dergisine yaptığı açıklamada, devlet okullarında haç ve baş örtüsü gibi dini sembollere karşı olduğunu dile getirmesi, kendi partisi içinden de tepkilere neden oldu. Deutsche Welle’nin haberine göre, Özkan’ın dini sembollerin okulların tarafsızlığına uygun olmadığı düşüncesini dile getirmesi, Aşağı Saksonya Eyaleti’nin Hrıstiyan Demokrat Başbakanı Christian Wulff’un tepkisine de yol açtı. Wulff, Saksonya Eyalet Yönetimi’nin okullarda bulunan haçları memnuniyetle karşıladığını kaydetti. Wulff, Alman Haber Ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, “Aşağı Saksonya’da Hrıstiyanlığa ait sembollerin, özellikle de haçın yer alması, Hrıstiyan değerleri temelindeki toleranslı bir eğitim anlayışı çerçevesinde memnuniyetle karşılanmaktadır” dedi. Bunun din özgürlüğü temelinde baş örtüsü takan öğrenciler için de geçerli olacağını ifade eden Wulff, “Sayın Özkan, dünyaya tarafsız gözle bakan kişisel görüşlerini dile getirmiştir” şeklin-
de konuştu. Bu Politikacıya Bakanlık Verilmesi Doğru mu ? Özkan’ın önerisine en büyük eleştiri Hrıstiyan Sosyal Birlik üyelerinden geldi. Birlik partilerinin meclis grubunun uyum sorumlusu Hristiyan Sosyal Birlik Üyesi Stefan Müller, okullardan haçı atmayı savunan bir politikacıya, bir Hırıstiyan partisinde böyle bir görev verilmesinin doğru olup olmadığının iyice düşünülmesi gerektiğini savundu. Özkan’ın, açıklaması basında da geniş yer buldu. Nordwest Zeitung konuyla ilgili şu yorumu yaptı: “Aşağı Saksonya’nın müstakbel Sosyal İşler Bakanı daha yemin etmeden, kendi partisinde büyük tepkiye neden oldu. 2004 yılından bu yana Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi’ne üye olan 38 yaşındaki Özkan, hafta sonunda okullarda haç ve diğer dinî sembollerin yasaklanmasını talep etti. Hristiyan sembollerin devlet okullarında yeri olmadığı yönündeki açıklaması, partisinde de kızgınlığa sebep oldu. Özkan’ın bu göreve atanmasının partisinin kamuoyuna yönelik bir halkla ilişkiler çalışması olduğu izlenimi doğdu. Özkan’ın daha şimdiden 60 televizyon programı ya da buna benzer etkinliğe davet edilmesi
Almanya’nın ilk Türk kökenli bakanı Aygül Özkan’ın okullarda dini sembollerin yasaklanmasını önermesi, partisinin ve basının tepkisini çekti. de bunu gösteriyor. Hannoversche Allgemeine Zeitung ise konuyu bir başka açıdan ele aldı: “Aygül Özkan, radikal ya da tehlikeli değil. Radikal ve tehlikeli olanlar, ona karşı olanlardır. Genç kadın, daha şimdiden polis korumasına alındı; çünkü aşırı sağcı Almanlar’la kökten dinci yabancılar onu tehdit ettiler. Bu, Özkan’ın Başbakan Wulff’a verdiği, Hannover’daki zorlu görevi deneme yönündeki sözün ne kadar cesur olduğunu
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
gösteriyor. Özkan bu durumda polis korumasından daha fazlasını hak ediyor. Liberal bir hukuk devletinde, barışcıl bir ortak yaşamı savunan herkesin onu aralarına alıp, korumalarını hak ediyor.” Ölüm Tehditleri de Alıyor Almanya’nın ilk Türk kökenli bakanı olarak dikkatleri üzerine çeken 38 yaşındaki Hristiyan Demokrat Politikacı Aygül Özkan, yemin ederek görevine resmen başladı. Aşağı Saksonya Eyaleti’nde Sosyal İşler,
Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığı görevine atanmasından bu yana ölüm tehditleri aldığı belirtilen Aygül Özkan’a polis koruması sağlandı. “Bild am Sonntag” gazetesinde Özkan’ın, iki polis tarafından korunduğu belirtilerek “Özkan, bakanlık görevine getirildiği günden bu yana radikal Almanlardan somut ölüm tehditleri alıyor” denilmişti. Ölüm tehdidi aldığı ortaya çıkan Özkan ise “Ben bu tehditlere boyun eğmem. Aksi takdirde bu yola hiç çıkmamam gerekirdi” dedi. 1482
5
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Hapishaneler Borçlarını Ödemeyenler Yüzünden Taştı! Geçtiğimiz aylarda Bern kantonunda toplam 20 000 kişiye, ikaz mektubu ve icraya rağmen borçlarını ödemediklerinden dolayı hapis çağrısı gönderildi. Ceza infaz yetkililerinin tahminine göre, bu kişilerin arasından 17 000 kişi son anda borçlarını ödeyecekler. Şu anda Bern kantonu hapishanelerinde para cezalarını ödemeyen 3000 kişi hapis cezasını çekiyor. 2007 senesinde çıkarılan yeni ceza yasası durumu iyileştireceğine daha da kötüleştirdi: Aslında para cezalarını kısa hapis cezasına çevirerek, hapishanelerin yükü azaltılmak isteniyordu. Ne var ki zamanında uzmanların da ikaz ettiği gibi para cezası ödemek yerine kısa hapis cezalarını tercih edenler çığ gibi çoğaldı. Bekleme salonlarında yataklar...
Zaten tıklım tıklım dolu olan hapishaneler, şimdi bir de borçlarını ödemeyenlerle iyice taştı. Hapishanelere bu akının nasıl durdurulacağı belirsiz. Bern Bölge Hapishaneleri Yöneticisi Marlise Pfander, “Artık bekleme salonlarına dahi yataklar koymak zorundayız.” dedi. Can sıkıcı durum tüm ülkenin sorunu haline geldi... Durum İsviçre’nin genel sorunu haline geldi. Tüm kapalı cezaevleri komple doldu. Bir başka sorun da psikolojik hasta suçluların yeni yasaya göre uzmanlaşmış ve sıkı güvenlik tedbirleri alınmış bölümlere getirilmeleri nedeniyle yaşanıyor. Kanton Zug Ceza ve Tedbir Şefi Toni Amrein bunun nedenini, “Terapi yerlerinin olmaması ya da yetersiz olması nedeniyle bu kişiler de normal hapishanelere getiriliyorlar.”
İsviçre’nin hapishaneleri bütün dikişlerinden sökülüyor: Özellikle de icraya verilmelerine ve iciz kararı alınmasına rağmen borçlarını ödemeyen kişiler, hapishanelerin yükünü taşınamaz hale getirdiler.
şeklinde açıklıyor. Uzmanlar, psikolojik hasta suçlular için en az 200 terapi yerine ihtiyaç olduğunu tahmin ediyorlar. 1438
Deutsche Zusammenfassung. Die Schweizer Haftanstalten platzen aus allen Nähten. Verschärft wird die Situation durch Personen, die trotz Betreibung und Pfändung ihre Rechnungen nicht begleichen können.
Ya şimdi ya hiç: CREDIT-now ile hayalleriniz çabucak gerçek oluyor. 0800 40 40 13 no’lu ücretsiz telefon hattını arayın ya da www.credit-now.ch internet adresinden doğrudan sözleşme yapın. CHF 10’000.– tutarındaki bir kredi % 9.9 ile % 13.9 arasındaki bir efektif faizle 12 ay için CHF 521.– ile CHF 723.20 arasında toplam masraf yükü oluşturmaktadır. Yasal uyarı: Aşırı borçlanmaya neden olacağı durumlarda kredi verilmesi yasaktır (Haksız Rekabet Yasası UWG 3. md.) CREDIT-now, BANK-now AG, Horgen şirketine ait bir ürün markasıdır.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
6
İSVİÇRE HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
İsviçre’de Seyyar Fakirlik Sergisi SKOS, bu proje ile İsviçre’deki fakirliği kamuya sergileyecek. Organizasyon tarafından gezici sergide yapılan açıklamasına göre, İsviçre’de tahmini olarak her on yetişkin kişiden birisi fakirleşme ve her 20 çocuktan birisi sosyal yardıma muhtaç olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sergi, bir kısmı kamusal alanlara yerleştirilmiş olan 15 çekirdek objeden meydana geliyor. Bu şekilde buradan gelip geçenlerin fakirliğe dikkatlerinin çekilmesi ve buna bağlı olarak duyarlılaşmaları sağlanmak isteniyor. Sergide sosyal yardım alan insanların, muhtaç duruma düşmelerinin nedenlerini ve bu durumun kendileri için ne demek olduğunu anlattıkları video gösterilerine de yer veriliyor. İlginç olan bir başka obje de bir kompüter oyunu: Ziyaretçiler bu oyunla, alış-veriş dünyasında 960 frank olan aylık sosyal yardım parası ile ihtiyaçlarını alabilmeyi başarmaya çalışı-
yorlar. Oyunun amacı; insanlara az parayla yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu hissettirmeyi hedefliyor. Sergide çeşitli etkinliklere de yer veriliyor. Bu etkinliklerin amacı; halkın fakirlik konusunda tartışmalarını ve düşünce alış-verişi yaparak konuya ilişkin duyarlılık geliştirmelerini sağlamak. Tüm projenin ana hedefi, sosyal yardım alan kişilerle, diğerleri arasındaki köprüleri oluşturmak. Gezici sergi, mümkün olabildiğince İsviçrelinin görebilmesi amacıyla, “Avrupadaki Fakirlik ve Sosyal Sınırlarla Savaş Yılı” çerçevesinde kalan sürede, İsviçre’nin Alman ve Fransız bölgelerindeki 20 yeri dolaşacak. 1437
İsviçre Sosyal Yardım Konferansı (SKOS), fakirliğin nedenleri konusunda halkı bilgilendirmek ve onların duyarlılıklarını artırmak için ülke genelinde seyyar bir girişim başlattı. Fakirliğin nedenlerini sergileme turuna, “Im Fall” adı altında Bern ve St. Gallen’da start verildi.
Deutsche Zusammenfassung.
startet. Mit diesem Projekt macht die SKOS alltägliche Armut in der Schweiz öffentlich. In der Schweiz sei schätzungsweise jede zehnMit einer Wanderausstellung will die Schweizerische Konferenz für te Person von Armut bedroht - und jedes 20. Kind ist auf die UnterSozialhilfe (SKOS) die Ursachen von Armut aufzeigen. Die Tournee stützung durch Sozialhilfe angewiesen, teilte die Organisation zum der Ausstellung «Im Fall» ist am Dienstag in Bern und St.Gallen ge- Auftakt der Wanderausstellung mit.
İsviçre’de Saatte 320 Km. Hızla Tren Seyahati Düzenlenmemiş hedeflerle bir ‘patchwork’ olarak İsviçre Demir Yolları ağı, 2030 yılında sert bir tampona çarpma tehlikesiyle karşı karşıya. Açık bir konzeptin eksikliği, mali sorumluluğu olmayan kantonların egoizmini de yaygınlaştırıyor. Kamu ise demir yolu seyahatlerinde sadece sürate ve koltuk sayısına odaklanıyor. Bundan birkaç yıl öncesine kadar kadar İsviçre hızlı trenlerinde yeterli koltuk yani oturma olanağı son derece doğaldı. Nüfusun çok artması ve demir yolu taşımacılığına olan yoğun talep, 2000 yılında sorunların başlamasına neden oldu. Aslında bir tek yolcunun iki hatta dört kişilik yer hakkının (mantolar, çantalar ve ayaklar için) biraz kısıtlanması yeterli olacakken, 2013 yılından itibaren 400 metre uzunluğunda iki katlı trenler trafiğe çıkarılacak. Hızlı trenler yanında, 2013 yılında Zürich bölgesel trenlerinde de (S-Bahn), kapasite artırılmasına gidilecek. Altı bölümlü çift kat trenler önümüzdeki yıldan itibaren demir yolu trafiğine çıkarılacak. 2030’da demir yolları taşımacılığı, şu anda yaşanmakta olan daralmayı aşmak ve daha da hızlanmak zorunda. Daha fazla yolcu kazanmak ve dolayısı ile kazancı artırmak için, seyahat sürelerinin kısaltılması şart görünüyor. Heitersberg ve Zürichberg hattı, yeni yapılan Mattstetten-Rothrist hattı ve Lötschberg-Basis tüneli çok iyi sonuçlar verdi. Yüksek ve rahatsız etmeyen (his-
sedilmeyen) hız ve tam güvenlik yeni demir yolu taşımacılığının en önemli özelliği olacak. İtalya’da, Fransa’da, İspanya’da, Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da ve İngiltere’de saatte 300 ile 320 arasında sürat yapan trenler artık günlük yaşamın en normal parçaları oldular. İsviçre de bu süratteki trenleri, günlük yaşama taşımaya yetecek kadar uzun mesafeleri olan bir ülke; Appenzell’den Cenevre’ye mesafe 4¾ saat, Davos’tan ise daha da fazla: 5¼ saat. Bu süre içinde Brüksel’den Marsilya’ya, Paris’ten İspanya sınırına ve Milano’dan Napoli’ye gidiliyor. Hızlanmış Vallis seferlerinin ve Basis Gotthard ve Ceneri tünellerinin çok yüksek masraflarını şimdi de batı-doğu hattı takip edecek. Yeni hatların yararı, en çok yeni Bern-Zürich hattında hissedilecek. Batı İsviçre’den, Interlaken’dan veya Brig’den Basel’a; batı bölgesinden veya aksi istikametten batı istikametine seyahat edenler, yeni hatların avantajlarından yararlanacaklar. Bern-Zürich hattının yeni inşa edilmesindense, bu hattın da ‘Bahn-2000’ projesi içine alınarak, yeni hat MattstettenRothrist’e dahil edilmesi çok daha ucuza gelecek. Şu anda bu hattın sürati saatte 200 kilometre. Bu limitin nedeni, teknik değil politik: Trenler, ‘Bahn 2000’ projesi için 1987’de alınan karara göre, (Bern-Zürich arasındaki seyahat süresini 1 saat aşağı düşürebilmek için) “Sadece gerektiği kadar sürat” yapabilirler.
İsviçre Demir Yollarının yenilenmesiyle, 2020 senesinden sonra daha hızlı seyahat etmek mümkün olacak. TGV normlarına göre, direkt hat 35 promille kadar çıkabilecek (Gotthard 26 Promille) ve bu saate 320 km. hızı mümkün kılacak. Bahn-2000 Yeni Hatlar projesinin inşaat giderleri için, yapılacak olan tünellerin, projenin büyük bölümünü meydana getiriyor olması nedeniyle, paranın şimdiki değerine göre 1,9 milyar frank
gerekiyor.
de neden olmuyor).
Demir yolu seyahatlerinin yaygınlaştırılmasının getirileri düşünülünce, yapılacak masraflara değeceği de bir gerçek; herşeyden önce en çevreci seyahat araçları demir yolu araçları (havaya kirli gazlar salmıyor, ihtiyacı olan yol, otobanların yarısı kadar bile değil, modern trenler ses kirliliğine
Seyahat süresinin kısalması çalışanların üretim gücünü de artıracak. 1987’de halk tarafından onaylanan Olten’de üçüncü Jura-Kanalı açılması sayesinde, Zürich’ten Basel’a yaklaşık 1 saatte ulaşabilen TGV, ICE ve IC trenleri nihayet hızlanacaklar. 1436
Deutsche Zusammenfassung. Beim Ausbau des schweizerischen Schienennetzes nach 2020 sollte die Priorität auf der Geschwindigkeit liegen. Im S-Bahn-Bereich wird ebenfalls 2013 die Zürcher Durchmesserlinie einen Kapazitätssprung bringen. Sechsteilige Doppelstockzüge sollen bereits nächstes Jahr in Betrieb gesetzt werden. Nach langem Zögern hat sich zudem die BLS erstmals für Doppelstockkompositionen entschieden. Die Bahn 2030 muss betriebliche Engpässe beseitigen, aber auch schneller werden. Um zusätzliche Fahrgäste zu gewinnen und substanzielle Mehr-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
erträge zu erzielen, sind kürzere Reisezeiten unerlässlich. Die Heitersberg- und die Zürichberglinie, die Neubaustrecke Mattstetten–Rothrist und der Lötschberg-Basistunnel lieferten eindeutige Resultate. Hohe Geschwindigkeiten bei voller Sicherheit und ohne den Beigeschmack der Raserei bilden eine Stärke der Bahn. In Italien, Frankreich, Spanien, Deutschland, Belgien, den Niederlanden und England sind 300 bis 320 Stundenkilometer erreichende Züge alltäglich geworden. Das ist für die Schweiz auch möglich; weil Schweiz hat auch genug lange Strecken : Von Appenzell bis Genf sind es 4¾, ab Davos 5¼ Stunden.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
8
İSVİÇRE HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
55 Kişilik Bir Dolandırıcı Çetesi Çökertildi! Wil Bölge Mahkemesi, davanın şimdilik iki hafta süreceğini öngörüyor. Davanın ilk oturumunda 600 sayfalık suçlama okundu. Dolandırıcılığın elebaşılarının üç Doğu İsviçreli emlakçı olduğu belirtildi. Dava konusu, St. Gallen, Thurgau ve Schaffhausen kantonlarında yapılan 136 ev ve daire satışlarından kaynaklanıyor. Davalılar 2000’den 2004 yılına kadar, üzerinde ustaca oynadıkları dökümanlarla, değerlerini 70 milyona kadar çıkardıkları emlakların ipotek fiyatlarını yükselttiler. Dolandırıcılar çok profesyonel çalıştılar: Piyasa değeri çeşitli nedenlerle -mesela tadilata ihtiyacı nedeniyle- düşmüş emlakları hayali bir kişi ya da emlakçı firması üzerinden çok ucuza satın alıyorlardı. Daha sonra bu emlaklara gazete ilanıyla müşteri arıyorlardı. Kendilerini başarılı bir emlak börosu olarak gösteren dolandırıcılar, “Bizimle bir yıllık süre içinde bir milyon frank kazanınız” benzerinde bir ilanveriyorlardı. İlana ilgi gösteren saf kişilere ya da İsviçrelilerin kendi tabiriyle saf anlamına gelen ‘’mavi gözlü / blauaugige’ kişilere her satış anlaşması başına 5000 frank’a kadar prim vaat edi-
liyordu. Bu üç dolandırıcı bu şekilde 12,7 milyon frank kazandılar. Emlakları satın alıp daha sonra yüksek kar yaparak satmayı uman bu saf kişiler ise büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Deneyimsiz ve maddi durumları zaten çok iyi olmadığı için bu işe giren bu kişiler, değeri olduğundan çok daha fazla gösterilmiş olan emlakları satamadıkları gibi bunların banka faizleri ve diğer masraflarını karşılayamayarak genellikle iflas ettiler. 2004 yılının bu dolandırıcılık olayına karışan bu kişiler maddi olarak çökmelerinin yanısıra bir de adalet karşısında hesap vermek zorundalar. Polisin sistemli bir harekatı ile dokuz kişi tutuklandı, 55 kişiye karşı da soruşturma açıldı. Bunlardan bir kısmı suçlu bulun-
Bankaları ve sigorta şirketlerini yaklaşık 18 milyon frank dolandıran 28 kişi, Wil Bölge Mahkeme’sinde hesap veriyor.
du bile. Dolandırıcılık olayının ele başılarından olan 52 yaşındaki sabıkalı kişi yedi yıl hapis cezasına çarptırıl-
Deutsche Zusammenfassung. 28 Personen stehen in Wil vor Gericht. Sie sollen Banken und Versicherungen um knapp 18 Millionen Franken geprellt haben. Die Verhandlung am Kreisgericht Wil dauert voraussichtlich zwei Wochen. Am ersten Prozesstag legte der Untersuchungsrichter für Wirtschaftsdelikte die Anklage vor, die über 600 Seiten umfasst. Hauptangeklagte sind drei Ostschweizer Immobilienhändler. Es geht um 136 Haus- und Wohnungsverkäufe in den Kantonen St. Gallen, Thurgau und Schaffhausen in den Jahren 2000 bis 2004. Mit raffiniert gefälsch-
dı. Diğer iki kişi de üç ve iki buçuk yıl hapis cezalarına çarptırıldılar. Dolandırıcılık çetesine yardım eden
ten Dokumenten erschlichen die Betrüger weit überhöhte Hypothekarkredite für insgesamt über 70 Millionen Franken. Sie arbeiteten laut Anklage professionell: Über Strohmänner oder Immobilienfirmen kauften sie Eigentumswohnungen, Ein- und Mehrfamilienhäuser, die zum Beispiel wegen Sanierungsbedarfs auf dem Markt günstig angeboten wurden. Zeitungsinserate als Köder Danach warben sie über Zeitungsinserate Käufer an. «Mit uns (erfolgreiches Immobilienbüro) innert Jahresfrist eine Million Franken verdienen», lautete etwa die Versprechung. Interessenten wurden mit Prämien von bis zu 5000 Franken pro Kaufvertrag
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
ve emlakları satın alanların ise para cezalarına çarptırılmaları bekleniyor. 1435
geködert. Gegen 50 Personen liessen sich zu einem oder mehreren Käufen überreden. Die Käufer waren laut Anklage «unerfahren, finanziell angeschlagen, manipulierbar und blauäugig». Sie hofften darauf, ihre Liegenschaften mit Gewinn weiterzuverkaufen - ein Versprechen, das in allen Fällen bitter enttäuscht wurde. Die drei Drahtzieher sollen 12,7 Millionen Franken kassiert haben. Die geprellten Käufer hingegen blieben auf ihren überteuerten Liegenschaften sitzen, konnten Bankzinsen und andere Kosten nicht bezahlen und mussten in den meisten Fällen Konkurs anmelden.
9
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
İsviçreliler Askerlik Nedeniyle Haksızlıklara Uğruyorlar Zürich Üniversitesi Ökonomi Profesörü Bruno S. Frey’e göre İsviçreliler haksızlığa uğruyorlar. Profesör, İsviçrelilerin yabancılara nazaran ülke için çok daha fazla zaman ve enerji harcamak zorunda olmalarını eleştirdi. Serbest geçiş hakkı ve globalleşme sonuçlarına bağlı olarak bu durum çok dikkat çekici bir problem haline geldi. Bir ülke vatandaşlarının en önemli vatandaşlık görevi olan askerlik hizmeti, seçme ve seçilme gibi görevlerini yerine getirme zorunlulukları iş piyasalarında kendilerini engelleyen bir dezavantaj olmaya başladı. Üstelik işin paradox olan bir başka yani da, askerlik görevlerini yerine getirmeyen kişilerin de İsviçe’de yaşayan yabancı kişilere karşı dezavantajlı olmaları, toplumda ve iş piyasasında pek de makbul olmamaları. Ayrıca askerlik görevlerini yerine getirmeyen İsviçreliler maaşlarının %3’ünü devlete vermek zorunda. Yabancılar burada da avantajlı durumdalar.
Bruno Frey için bu durum çok sakıncalı. Ona göre genç yabancılara da İsviçrelilere yapılan muamele yapılmalı. Konu üzerine endişe belirten bir başka kişi de Freiburg Üniversitesi’nden Reiner Eichenberger; O da bu konuda Bruno Frey gibi düşünüyor. Profesör Frey ve Profesör Eichenberger’e göre, yabancıların iş piyasalarındaki rekabet şanslarının daha yüksek olmaması için, onların da vergi ödemeleri gerekmeli ya da İsviçrelilerin askerlik yapma zorunlulukları kaldırılmalı. SVP, “ayrımcılık” olarak niteliyor... SP, “askerlik kaldırılsın” diyor... SVP’li milletvekili Alfred Heer, “İsviçre vatandaşlarına karşı yapılan ayrımcılığı durdurun” başlığındaki bir inisiyatifi geçtiğimiz Mart ayında parlamentoya ulaştırdı. Alfred Heer’in inisiyatifini SVP milletvekillerinin çoğu ve yeşil liberallerin başkanı Martin Bäumle imzaladılar. Bäumle dışında, SVP dışındaki partilerden hiç kimse bu inisiyatife imzasını koymadı.
Almanlar’ın İsviçre’deki durumları İsviçrelilerden daha iyi; özellikle de askerlik görevi söz konusu ise: Almanlar askerlik yapmak zorunda değiller. Bu durum onların İsviçrelilerle iş piyasasındaki rekabet şanslarını çok daha güçlü kılıyor. İsviçreliler yıllık tatil haklarının dışında bir de yılda üç hafta askerlik görevi için işyerlerinden uzaklaşmak zorunda kalıyorlar. Almanların ve diğer yabancıların bu sorunları olmadığı için çoğunlukla bu onların İsviçreliler karşısında şanslarını artıran bir faktör oluyor. SP’liler yabancıların askerlik vergisi ödemelerine karşı olmakla beraber, tıpkı SVP gibi İsviçrelilerin ve yabancıların bu konuda eşitliği için çabalıyor. SP’ye göre çözüm, zorunlu askerliğin tamamen kaldırılıp, askerliğin isteğe bırakılmasıdır.
Deutsche Zusammenfassung. Niedergelassene Ausländer müssen in der Schweiz weder Militärdienst noch Wehrpflichtersatz leisten. Ökonomieprofessoren, die SVP und der GLP-Präsident wollen das nun ändern.
SP’nin geçtiğimiz ay sunduğu programında “zorunlu askerliğin kaldırılması” da partinin konuları arasında. Zorunlu as-
kerliğin kaldırılması ile sadece yabancılar ve İsviçreliler değil kadın ve erkek de eşit duruma gelecek. 1434
Her Yıl 300 ile 400 Arasında Yabancı İsviçre’den Atılıyor! Kantonlar Meclisi (Ständerat), “ Yabancıları Dışarı Atma İnisiyatifine / Ausschaffungsinitiative”’ne karşı hazırladığı “Karşı Öneri”sinde, sadece sosyal yardım kurumlarını dolandıran yabancıların değil, vergi suçları işleyen yabancıların da dışari atılmasını istiyor.
FDP’li Ständerat Üyesi Rolf Büttiger ise bu karşı öneriyi, “Bu bir yabancılar politikası değil bir dışarı atma politikasıdır!” diyerek, sert bir dille eleştirdi. Büttiger’e göre SVP’nin girişimi olan “Dışarı Atma” inisiyatifi çok büyük kusurlarla dolu ve “Halklar Hakları Yasaları”nı yaralıyor. Bu nedenle de küçük meclis yani Ständerat bir karşı öneri hazırladı. SVP’den farklı olarak Ständerat, sadece bir yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmış olan ağır suçlularla mali suç işlemiş yabancıların dışarı çıkarılmasını istiyor. SVP’nin inisiyatifine göre beş ya da on senedir İsviçre’de yaşayan yabancılar, hafif bir suç işlese bile İsviçre’den çıkarılabilecekler. Ständerat yabancıların dışarı çıkarılmasında Halklar Hakları Yasaları’nın yaralanmamaı için önlem almak zorunluluğu gördü. Bu nedenle de halka sunulacak olan referandum için karşı bir öneri hazırladı. Ne var ki Ständerat’in hazırladığı karşı öneri inisiyatifin bazı bölümlerini daha da sertleştiriyor. Mesela Ständerat, sa-
dece sosyal yardım kurumlarını ve sosyal sigortalarını kandıran yabacıları değil, vergi suçu işleyen yabancılarla mali suç işleyen yabancıları da dışarı atmak istiyor. “Karşı Öneri”, “Dışarı Atma İnisiyatifi’”nden daha da sert! Ständerat’ın önerisi tüm kantonların uyması gereken standart kurallar getiriyor. Şimdiki duruma göre kantonlar, yabancıların dışarı çıkarılması konusunda kendilerine nasıl uyuyorsa o şekilde karar alıyorlar. Hatta bir yabancı ağır bir şiddet suçu işlemiş ve 15 yıl hapse mahkum olmuşsa bile kanton bu kişinin dışarı çıkarılıp çıkarılmaması konusunda özgürce karar verebiliyor. Halen yılda 300 ile 400 yabancı İsviçre’den çıkarılmaktadır... CVP-Fraktion
Şefi
Urs
Schwaller’in ifadesine Ständerat’ın karşı önerisi her yıl dışarıya atılan yabancı sayısını ikiye katlayacak. Bu inisiyatif kabul edilirse her yıl en az 1500 yabancı işlediği suçlar nedeniyle İsviçre’den atılarak ülkesine gönderilecek. Neden Ständerat SVP’nin İnisiyatifini Geçersiz Kabul Etmiyor? FDP’li Ständerat Üyesi Rolf Büttiger’in bu soruya verdiği yanıt şöyle: “Biz halkın isteğini ciddiye almak zorundayız. Bu inisiyatif 200.000 İsviçreli tarafından imzalanmış durumda.” Ne var ki bir uygulanamaz ya da uygulanması zor ve sakıncalı bir halk inisiyatifi prezente edildiğinde, parlamento bu inisiyatife karşı bir “Karşı Öneri” hazırlayarak inisiyatifin değiştirilebilir ve uygulanabilir hale getirilmesini sağlamaya çalışır. 1427
Deutsche Zusammenfassung. Nicht nur ausländische Sozialhilfebetrüger sollen ausgeschafft werden, sondern auch Ausländer, die gravierende Steuerbetrugsdelikte begehen. Dies will der Ständerat in seinem Gegenvorschlag zur Ausschaffungsinitiative.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
10
İSVİÇRE HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Zengin Yabancılar İsviçre’ye Kaçıyorlar Yabancı vergi memurları, vatandaşlarının kara paralarının peşine düşünce, özellikle Schwyz, Cenevre ve Wallis kantonlarına taşınan Alman ve Fransız zenginlerin sayısı çok büyük ölçüde artış gösterdi.
“Show Starları, Firma Sahipleri ve Sporcular: Vergiden Kaçış Sakandalı!” başlığı altında yer aldı.
tık Paris yerine Cenevre’de yaşayarak, Fransız vergi memurlarına karşı kendilerini emniyete alıyorlar.
Haberin resimlerinde İsviçre Haçı ve haritası vardı.
Banka sırlarına ataklar İsviçre’nin işine yaradı...
Capital isimli dergi, İsviçre’de yaşayan 50 varlıklı Fransız’ın isimlerinin ve mal varlıklarının listesini verdi. Cenevreli Avukat Philippe Kenel, geçtiğimiz yıldan beri banka hesaplarını deklare etmediklerini, ülkelerinde vergi nedeniyle bir problem yaşamamak için, İsviçre’de yaşamak istediklerini söyleyen pek çok Fransız’ın kendisiyle kontak kurduklarını söyledi.
Yine aynı dergiye göre banka sırlarına karşı yapılan ataklar, İsviçre’nin yaşanacak yer olarak reklamını da yapıyor: Bu sürpriz etkiyi Almanlar da İsviçre’ye akın akın taşınarak kanıtlıyorlar. Schwyz Finanz Müdürü Georg Hess (CVP): “Ben bu yeni trendi kanıtlayabilirim. Ben buraya taşınmayı düşünen varlıklı Almanlarla konuşmuştum. Şimdi bunlar gerçekten de kantonumuza taşındılar. Politikacılara göre “zengin vergi kaçakçısı avı” bu zengin kişilerin ülkelerine karşı kontrprodüktiv olmalarına neden oluyor. 1426
Capital’e göre, banka sırlarının açığa çıkması, vergi kaçışlarını durduracağına daha da körüklüyor; paralarını İsviçre’de saklayan zengin Fransızlar, ar-
Yabancı zenginler bu kantonlarda kendilerini emniyette hissediyorlar. Sonntag gazetesinin haberine göre sadece Almanlar değil, ilk banka hesap-
ları CD’sinin çalınmasından beri her ay 60 varlıklı Fransız bavullarını toplayıp, paralarının ardından İsviçre’ye taşınıyor.
Vergiden İsviçre’ye kaçış, Fransa’da iki ekonomi dergisinde skandal haberi olarak verildi. Haber baş sayfa haberi olarak;
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Deutsche Zusammenfassung. Die Jagd ausländischer Steuerbehörden auf eigene Bürger und ihr Schwarzgeld wird zum Eigentor: Derzeit ziehen ungewöhnlich viele Deutsche und Franzosen nach Schwyz, Genf oder ins Wallis.
11
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
SVP ve CVP: Yabancı Öğrenciler Daha Fazla Ödesinler SVP bu konuda çok sert; yabancı ülkelerden İsviçre’ye üniversite eğitimi için gelen öğrencilerin yıllık öğrenim harcının 46.000 frank’a kadar yükseltilmesini talep ediyor. Şu anda yabancı bir üniversite öğrencisi Zürich’te yıllık öğrenim harcı olarak 1578 frank ödüyor. Bu miktar Kanton Zürich’te ikamet eden bir öğrencinin ödediğinden 200 frank daha fazla. SVP’li Matthias Hauser bu öğrencilerin ebeveynlerinin öğrenim giderlerini vergilerden de düşürdüklerini, böylece de yabancı öğrencilerin aslında bedava okuduklarını iddia ediyor. Hauser bu haksızlığın artık sona ermesi gerektiğini de sözlerine ekliyor. Partisinin (SVP) konuyu kasıtlı olarak kışkırtıcı şekilde formüllendirdiğini açıklayan Hauser, bu şekilde çoktan beri yapılması gereken konuya ilişkin tartışmaların açılmasını istediklarini belirtiyor. CVP de SVP’yi bu talebinde yalnız bırakmıyor. Ayrıca kısa süre önce Zürich Kanton Meclisi’ndeki FDP ve GLP’liler de SVP’nin bu talebini desteklemeye başladılar. CVP yabancı öğrencilerin yıllık harçlarının ikiye hatta üçe katlanmasını istiyor çünkü bu yıl Almanya’da lise-
ler iki yıl kısalacak, bu da Almanya’dan İsviçre’ye bir öğrenci akınına neden olacak. Bu şekilde bu akın durdurulabilecek.
SVP ve CVP partileri İsviçre’ye yabancı üniversite ögrencisi akınını yavaşlatmak için yabancı öğrencilerin yıllık harçlarının yükseltilmesini talep ediyorlar.
Şu anda tüm İsviçre’de üniversite harçlarının yükseltilmesi çok sıcak bir tema. Bu kez CVP, SVP’den de aktif bir durumda. Grafik çizgileri İsviçre’deki yabancı öğrenci sayısının sürekli yukarılara tırmandığını gösteriyor. 2000 ve 2009 yılları arasında yabancı üniversite öğrencilerinin sayısı ikiye katlandı: 19.700 olan öğrenci sayısı 40.300’e kadar çıktı. CVP Milletvekili Gerhard Pfister meclisin yaz oturumlarında bu konuyu -şimdilik sadece ETH için- meclisin göndemine getirecek. Pfister “Bu model diğer kanton üniversiteleri için de yol gösterici olabilir. Ayrıca eğitim İsviçre’nin önemli bir export ürünüdür, bunu böylesine ucuza satmamalıyız “ dedi.
Basel Üniversitesi Rektörü ve İsviçre Üniversite Rektörler Konferansı Başkanı Antonio Leporino ise yabancı öğrencilerinin hepsinin aynı kategoride ücret artışına tabi tutulmasına karşı. Leporino’ya göre üniversite harçlarının miktarı yabancı öğrencinin geldiği ülkeye göre -AB ülkeleri ve
AB ülkeleri dışı- kategorilendirilmeli. Çünkü İngiltere dışında tüm AB ülkesi öğrenci-
leri üniversite harcı olarak sadece sembolik bir rakam ödüyorlar. 1425
Deutsche Zusammenfassung. SVP und CVP wollen die Beiträge «substanziell erhöhen», um den Zustrom der ausländischen Studenten einzudämmen. Folgt dann die Retourkutsche aus den EU-Staaten?
Winterthur’da 23 Nisan Kutlamaları Yapıldı Türk okullarının katılımıyla, 25 Nisan Pazar günü Winterhur’da 23 Nisan kutlamaları yapıldı. Zürich Başkonsolusu Hakan Kıvanç’ın da katıldığı kutlamalara yalnız Türk çocukları değil, başta İsviçre olmak üzere pek çok ülkeden çocuk grupları da katıldı. Dans gösterilerinin yapıldığı, açılan stantlarda Türk mutfağına özgü yemek çeşitlerinin tadıldığı bir şölen havasında geçen kutlamalar, herkese güzel ve anlamlı saatler yaşattı. Zürich Kantonu’ndaki Türk okullarının başlattığı ve her geçen sene başka kantonlardaki Türk okullarının da katılımıyla genişleyen bu organizasyon, Atatürk’ün Türk ve dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramı giderek daha da yaygınlaşıyor ve güzelleşiyor. Biz de Pusula gazetesi olarak
destekçiler arasında yer aldığımız bu anlamlı ve özel bayramın her sene daha da geniş kitlelerin katılmasıyla daha da büyümesini arzu ediyoruz. Programa kimler katıldı? Bayram kutlamasına, 53 Türk okulundan 15 Türkçe öğretmeni ve toplam 1106 öğrencisi katıldılar. Programa katılan okullar şunlardı: Affoltern am Albis, Au, Bassersdorf, Bülach, Dallikon/Regensdorf, Dietikon, Effretikon, Embrach, Friesenberg, Glarus, Horgen, Im Herrlig, Im Isengrind, Käferholz, Kloten, Letten, Limmattal, Oberuster, Opfikon, Pfungen, Ruti, Schlieren, Schwamendingen, Schwyz, Schaffhausen, Seebach, Uster, Utogrund, Volketswil, Wetzikon, Winterthur, Turbenthal ve Wald Türk okulları ile 34 Okul Aile Birliği. 1500 PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Uygun fiyata kaliteli ürünler! Argentinos ızgaralık sosis
Tavuk salamı 400 gr.
acılı, 8 tane
4.45
3.75 Danica dana etinden kahvaltılık
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
200 gr.
2.95 Kec¸ i sütünden beyaz peynir
Vitaminka biber filetosu 2400 gr.
6.95
200 g
3.80 Bu ürünler tüm Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklar tükeninceye kadar. www.denner.ch
˙Indirimli fiyata cep telefonunuza kontör! Konus¸ma kontörü
Denner fiyatı
10.–* 30.– 50.– 100.–
9.90 29.50 49.– 97.50
* sadece Swisscom, Sunrise ve Yallo ic¸in gec¸erlidir.
Sadece Denner s¸ubelerinde satılır. Denner Sattelit s¸ubelerinde bulunmaz.
˙I svic¸ re’nin Discount Marketi
13
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Rezalet! İsviçre’de16 Yaşındaki Kızların Fahişelik Yapması Yasal İsviçre’de 18 yaşından küçüklerin porno filmlere bakması yasak, ama 16 yaşındaki kız çocuklarının fahişelik yapması ve porno filmerde oynamasına yasalar izin veriyor. Sonntag Zeitung’un bir araştırmasına göre, İsviçre’de çalışan fahişelerin çoğu Doğu Avrupa ülkelerinden (Macaristan, Romanya, Bulgaristan), Asya’dan (Tayland), Afrika’dan (Nijerya ve Batı Afrika) ve Latin Amerika ülkelerinden (Brezilya ve Dominik Cumhuriyeti) geliyor. Bunların çoğu İsviçre pasaportuna sahip. Küçük yaştakilerin fahişelik yapmalarına karşı inisiyatif... İsviçre, tüm Avrupa’dan gelen seks turistleri için son derece cazip bir ülke. Çünkü Avrupa’nın en genç fahişeleri İsviçre’de serbestçe çalışabiliyorlar. İsviçre’de
16 yaşından itibaren fahişelik yapmak serbest. Çoktan beri pek çok politikacının gözüne diken gibi batan bu durum son günlerde gündemden düşmüyor. Cenevreli milletvekili (CVP) Luc Barthassat, bu duruma bir son vermek için harekete geçti. “Eğer hükümet temsilcileri bir önlem almazlarsa bu konuyu halka götüreceğiz. Ben şundan eminim ki halkımızın büyük bir çoğunluğu bu yasağı isteyecektir.” dedi. Ve “reşit yaşta olmayan bu genç kızlarla seks yapan müşteriler de tıpkı pedofililer gibi en sert şekilde cezalandırılmalılar.” şeklinde sözlerini sürdürdü. Barthassat Teenie fahişeliğinin her türünün yasaklanmasını istiyor: Sadece organize olmuş Teenie fahişeliği değil, son derece normal genç kızların, öğrenci kızların bir Gucci çanta için ya da
Deutsche Zusammenfassung. Die Schweiz lockt Sextouristen aus ganz Europa an - mit den jüngsten Prostituierten. Ab 16 Jahren ist das heute noch legal. Dem will der Genfer CVP-Nationalrat Luc Barthassat nun endlich einen Riegel schieben. «Wenn der Bundesrat nicht handelt, werden wir eine Volksinitiative lancieren. Ich bin sicher, dass die Mehrheit der Bevölkerung ein solches Verbot möchte», sagt er im SonntagsBlick. «Freier, die mit Teenagern Sex haben, müssen genauso hart bestraft werden wie Pädophile.» Barthassat will alle Arten von Teenie-Prostitution verbieten: Nicht nur organisierte Prostitution, sondern auch den so genannten Labelsex - junge Mädchen, oft ganz normale Schülerinnen, die für eine Gucci-Tasche oder teure Schuhe sexuelle Gefälligkeiten anbieten. An der Spitze der Sex-Statistik stehen Genf (2705 Prostituierte), Zürich (1995 Prostituierte) und Basel (1850 Prostituierte). Das sind die offiziellen Zahlen. Bisher nicht bekannte Schätzungen von Beratungsstellen, die «Sonntag» vorliegen», gehen alleine in Zürich jedoch von 3700 Prostituierten aus (Bern: 18003000, Luzern: 400).
Reklamların Gücü İsviçre’nin büyük şehirlerinde yıllardır yaşayan yabancıların arasında, ‘’Graubünden’i bilir misin?’’ diye sorduğumuzu varsayalım: Alacağımız yanıtların çoğu kendinden emin olmayan bir yanıttır:
‘’Neresi dedin? Haa, evet-t… tabii... hı,hı…’’ Bu tarz yanıt, sorulan sorunun yanıtını bilmeyenlerin ve bilmedikleri bu yanıtın cehaletle ne kadar yakın ilişkisi olduğunu kestiremeyenlerin yanıtıdır. Uzun süren, düşünme zamanı içeren, temkinli bir yanıttır. İnsanların “Herşeyi bilmeme hakkı’’ da olduğunu kabul edenlerin ya da bilmemeyi sorun olarak görmeyenelerin vereceği yanıtlar kısa bir ‘’Hayır!“ hatta ‘’Hiç duymadım!’’ olacaktır. Ama öyle değil de şöyle sorsak: İsviçre televizyon reklamlarında kayalık dağlara tırmanan dağ keçilerini bilir misin? Hemen hemen her yaştan, her milletten insanın gözleri aniden ışıl ışıl parlayarak coşku ile yüksek perdeden bir
‘’Evett!!’’ patlatıverir. Graubünden Alplerinin kayalıklarına çevik ayaklarıyla, haşmetli boynuzlarıyla mitolojik tanrılar gibi tırmanan; her türlü modern donanımına rağmen sınırlı yetenekleriyle ağır film çekimindeki gibi tırmanmaya çalışan insanları küçümseyerek izleyen, hatta onlarla alay eden kendini beğenmiş dağ keçilerini kim bilmez? Dağ keçilerinin güzelliği ve esprili reklam içeriği yediden yetmişe herkesin Graubünden Alplerinin çekiciliğini farketmesine neden oluyor. Oralara gitme özlemi yaratıyor. Bu özlemi yaratmakla reklam kısmen amacına ulaşmış oluyor. Sonuç: Agentur Jung von Matt/ Limmat’ın dağ keçilerini angaje ederek yaptığı bu reklam, insanların İsviçre’nin turistik bölgeleri söz konusu olduğunda en önce Bündnerland’ı hatırlamalarını sağladı. Bu reklam izlenmeye başladığından beri bölgede geceleyen turistlerin sayısı çok belirgin şekilde artış gösterdi (Forschzungsinstitut Bak Basel).
pahalı bir ayakkabı karşılığında cinsel istekleri yerine getirmeleri de yasaklarla engellenmeli. İsviçre Avrupa’nın seks cenneti... İstatistiklere göre Cenevre (2705 fahişe), Zürih (1995 fahişe) ve Basel (1850 fahişe) şehirleri seks ticaretinin en yaygın olduğu şehirler. Bunlar resmi rakamlar. Resmi olmayan rakamlara göre ise, sadece Zürih’te 3700 fahişenin çalıştığı tahmin ediliyor (Bern’de: 1800 - 300 arası, Luzern’de: 400 civarı). Resmi makamlar Doğu Avrupa’dan gelen fahişelere karşı çaresiz... Yetkili makamların elleri bağlanmış durumda: çünkü Doğu Avrupa’dan gelen kadınların AB vatandaşı olmalarından dolayı İsviçre’de kalma hakları var. Federal Göçmen Dairesi (BfM)’nin Sonntags gazetesine yaptığı açıklamaya göre, Alman kantonları bu duruma müdahale etmek istediler; fakat bir başarı elde edemediler. İçinde bulunduğumuz yılın başında BfM, kanton göçmen uzmanlarını erotik milieu hakkında bilgi alışverişinde bulunmak üzere davet etmişti. İsviçre’de 25. 000 fahişe AB Komiserliği tarafından da desteklenen uluslararası bir araştırma projesi TAMPEP’e göre, İsviçre’de 25.000 kadın paralı seks hizmeti veriyor. Bunların yarısı İsviçre’de illegal olarak kalıyor. Federal Polis Dairesi (fedpol), 2007 yılında ülkede 6300 illegal fahişenin yaşadığını söylüyor.
Bir diğer başarılı reklam kampanyası da pillerin satış yerlerine geri getirilmesini amaçlıyordu. Inobat (Interessenorganisation Batterienentsorgung)’ın reklamlarına ve türlü çabalarına rağmen kullanılmış pillerin sadece %60’ı imha edilmek üzere satış yerlerine ya da toplama noktalarına geri getiriliyordu. Problem, daha çok pil tüketen gençlerin tembelliğinden ya da ilgisizliğinden kaynaklanıyordu. Agentur Wirz tarafından yeni bir kampanya başlatıldı: Bahanesi yok! / Keine Ausrede! Bir genç kız önüne çıkan saldırgan köpek, köşede bekleyen soyguncu, kafasına düşmekte olan saksı, ayağının altındaki çukur gibi tüm engelleri aşarak, satış yerlerinden bedava verilen yeşil renkli pil torbası içine toplamış olduğu eski pilleri imha edilecek yere götürmeyi başarıyor. Sonuç: Pillerin geri toplanma oranı iki yıl içerisinde %71 oranına yükseliyor. Bunların dışında daha iki İsviç-
Seks tacirleri seks işcilerinin sırtından milyonlar kazanıyorlar... Ekonomi Profesörü Friedrich Schneider’e göre, kadın satışları kazançlı bir iş; İsviçre’de seks piyasasından ve masaj ticaretinden yaklaşık 1.5 milyar frank para, kaçak olarak (kara para)
kazanılıyor. İsviçre’deki seks ticaretinin çığ gibi büyümesi, danışma dairelerinin işine de etki ediyor. Zürich Kadın Danışma Merkezi (FIZ)’in on yıl öncesine kadar sadece 25 danışma bürosu varken, 2009 yılında bu sayı 180’e çıktı. 1502
Reklam Ajansları yaptıkları işlerin sonuçlarını belgeleyerek, gerçekleştirdikleri kampanyaların amaçlarına ne kadar yakınlaştıklarını sık sık ortaya koymak zorunda kalıyorlar. İsviçre’de her iki yılda bir Effie ödülü veren uluslararası bir jüri, bu sonuçların nasıl ortaya çıkarılacağını belirliyor. reli reklam kampanyası son dört yılın en iyi reklam kampanyaları seçilerek Effie’ye layık görüldüler. Bilim insanlarından, ajanslardan ve reklam veren şirket yetkililerinden oluşan 25 kişilik jüri, 95 reklam kampanyası arasından en iyilerini seçti. Effie basit bir reklam ödülü değil. Reklamların etkisini değerlendi-
ren uluslarası bir ödül. Wirz-Grubu Sefi Geri Aebi, ‘’Effie, reklam kampanyası başarılarının ölçülen sonucudur, Effie, yaptığımız işin başarısına dair soruya yanıtıdır’’diyor. Effie’ye proje göndermek isteyen kişilerin, yaptığı reklam kampanyasının başarısını da kanıtlaması gerekiyor. 1495
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
14
İSVİÇRE HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
İsviçre Hava Yolu Şirketleri Volkan Patlamasının Sonuçlarına Direniyorlar Hava sahasında kül bulutları
İzlanda’daki Eyjafjallajökull Yanardağı’nın patlaması geçtiğimiz ayın son haftasında tüm dünyanın gündemine oturmuş, büyük heyecan yaşanmasına neden olmuştu. Yanardağ patlamasından en çok Avrupa ülkeleri etkilendi. Yanardağdan atmosfere yayılan kül bulutları nedeniyle Avrupa hava sahası kullanılamamış uçak seferleri iptal edilmişti. 16 Nisan 2010 tarihinde başlayan uçak seferlerinin iptaliyle dünya havacılık endüstrisi günde 200 milyon doların üzerinde zarar etti. Association of European Airlenes (AEA), birçok havacılık şirketinin iflas edeceğinden endişe ediyor. En büyük İsviçre Hava Yolu şirketleri ise son derece rahat. Lufthansa’nın ortağı Swiss, Martin Ebner’in Helvetic Airways’ı ve Moritz Suter’in ‘’Hello’’ adlı hava yolu şirketleri bu doğal afetten kaynaklanan global krizin etkisine kendi güçleri ile direnebildiler. Hello ekstra işler yaptı… Basellı hava şirketinin Sales & Marketing-Menageri René Don-
no, Hello’nun doğa faciasından çok ucuz kurtulduğunu söyleyerek, « Şimdiki duruma göre hava sahası açık kalacak, 29 Nisan Perşembe gününden itibaren tekrar normal seferlere başlayabiliriz. » açıklamasında bulundu. Ayrıca şirket, seyahat acentalarından ve havayolları araçlarından ad-hoc uçuşlar organize etmesi için teklifler alıyor. Mesela; Mısır Uzmanı Express Travel ‘den Repatriirung teklifi aldı. Bunun için üç adet MD-90 uçağı boş olarak Kızıldeniz’e uçtu ve burada kalmış tatilcileri ülkelerine geri götürdü. Handelszeitung’un para kaybına ilişkin sorusuna Donno’nun verdiği yanıt ise şöyle: « Yapılan zararların bir kısmını çıkarıyoruz; çünkü iptal edilmiş olan uçuşların pek çoğunu tekrar alıyoruz ve bunun yanı sıra pek çok extra iş teklifleri alıyoruz .» Hello küçük bir hava şirketi olarak, büyük hava şirketlerine nazaran havaya karışmış olan küllerden daha az etkilendi. Ne de olsa bu daha küçük olan şirketin günde 100.000 frank’tan fazla para kaybetmesi mümkün değil.
Helvetic 80 uçusu iptal etmek zorunda kaldı…
Helvetic Hava Yolları’nın Finanz Şefi Tobias Pogorevc, «Zararımızı henüz belirleyemiyoruz , bu bize acı veriyor elbette; ama firma olarak yaşamımız tehlikede değil. » dedi. Hava şirketlerinin bu rahatlıklarına rağmen uzmanlar, Hello ve Helvetic Airways normal uçuşlarına başladı. İsviçre İsviçre hava şirkethava şirketlerinin zararı belirli bir çerçeveyi aşmadı.. İsviçre lerinin yüksek nitelikli; ama düşük finanshava sahasının 20 Nisan 2010’da saat 8:00’den itibaren tekrar manlı şirketler oldukaçılmasına rağmen, diğer Avrupa ülkelerinin çoğunda uçak larını göz ardı etmiseferlerinin iptal edilmesi durumu devam ediyordu. yorlar. Bu nedenle de ad-hoc uçuşuçus demek yaklaşık 200.000 ruz, daha sonra da normal işlerilar, seyahat acentalarının charter teklifleri ve Repatrii- yolcunun da biletlerinin iptal edil- mize döneceğiz. » dedi. « Normal rung gibi extra işler sayesinde bu mesi demek oluyor. Lufthansa’nın işlerin eskisi gibi tekrar düzenkrizi atlatıp atlatamayacaklarını kardeşi Swiss yine de diğer Av- le yürütülmeye başlaması günler şimdiden tahmin etmekte çekim- rupa ülkelerinin hava şirketleri ile hatta haftalar sürebilir» diyerek ser kalıyorlar. Helvetic 80 civarın- karşılaştırıldığında yine de örnek de endişelerini belirtti. Sözlerini, bir durumda. Şirketin Communi- « Elbette ki bizim mali zararımız da uçuşu iptal etti. cacisons of Corporate’i Jürg Din- milyonlarca yükseklikte. Yine de Swiss : Milyonlarca zarar… ner « Biz ilk planda müşterilerimi- henüz bir rakam söylemek yanlış Swiss, 1600 uçusu iptal etti. 1600 zi bilgilendirmeye öncelik veriyo- olur. » diyerek bitirdi. 1501
İSVİÇRE SPOR GÜNDEMİNDEN
U17 Milli Takımımız Avrupa Şampiyonası İçin İsviçre’ye Geliyor! Abdullah Ercan yönetimindeki U17 milli takımımız, 8 Mayısta İsviçre’de kampa giriyor. Başarılı maçların ardından gruptan çıkarak, Avrupa şampiyonasına katılma şansı yakalayan U17 milli takımımız, 1830 Mayıs tarihleri arasında Lichtenstein’de maçlara çıkacak. Milli takım, şampiyonadan önce, 13 Mayıs 2010 tarihinde İsviçre U17 milli takımıyla bir hazırlık maçı yapacak. Maç, Zug şehrinde saat 17.00’de oynanacak. Tüm vatandaşlarımızın hem hazırlık maçlarına hem de Lichtenstein`de düzenlenecek olan Avrupa şampiyonasına büyük ilgi göstermesi bekleniyor. U17 Avrupa Şampiyonası kuraları çekildi 2009-2010 U17 Avrupa Şampiyonası finallerinin kura çekimi Liechtenstein’nın başkenti Vaduz’da yapıldı. Türkiye’yi temsilen TFF Dış İlişkiler Müdürü Metin Tunçer’in katıldığı kura çekimi sonunda U17 Milli Takımımız, İngiltere, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti ile birlikte B Grubu’nda yer alırken, A Grubu Fransa, İspanya, Portekiz ve İsviçre’den oluştu. UEFA U17 Avrupa Şampiyonası finalleri 18-30 Mayıs 2010 tarihleri arasında Liechtenstein’da oynanacak. UEFA U17 Avrupa Şampiyonası finalleri 18-30 Mayıs’ta Liechtenstein’da 28 Takımın 7 grupta mücadele ettiği 20092010 U17 Avrupa Şampiyonası Elit Tur karşılaşmaları sonunda gruplarını 1. sırada tamamlayan Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Yunanistan, İspanya ve İsviçre fi-
nallere katılmaya hak kazandı. Liechtenstein ev sahibi olmasına rağmen UEFA ve
ülke federasyonunun ortak kararı ile finallere katılmayacak.
Kaynak: Galatasaray Zürich, Suat Durmuş / 1504
Milli Takımın Maç Programı: 18 Mayıs 2010
Saat: 20:30 Yunanistan - Türkiye Stadyum: Sportpark Eschen-Mauren / Lichtenstein
21 Mayıs 2010
Saat: 17:00 Çek Cumhuriyeti - Türkiye Stadyum: Sportpark Eschen-Mauren / Lichtenstein
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
24 Mayıs 2010
Saat: 20:00 Türkiye - İngiltere Stadyum: Rheinpark Stadion, Vaduz
15
İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Türk-İsviçre Seyahat Acentaları Kapadokya’da THY Zürich Müdürlüğü, ANAHİTA TRAVEL ve TİSAB ortaklaşa gezi düzenledi Ortaklaşa düzenlenen bu geziye, üye 15 acentanın temsilcileri katılarak, bölgedeki turizm tesislerini yakından tanıma fırsatını buldular. Acentalar, seyahatleri sırasında Kapadokya’daki güzellikleri keşfettiler: Bölgedeki, en derin ve detayların en iyi görülebileceği bir yeraltı şehri olma özelliğine sahip Derinkuyu ziyaret edildikten sonra volkanik aktiviteler neticesinde oluşumu başlamış olan ve büyüleyici manzaraların yakalanacağı, freskli kiliselerin bulunduğu kanyon, Ihlara Vadisi ziyareti; sabah gün doğumu ile birlikte ‘Balon Uçuşu’; gözetleme kulesi olarak da kullanılmış olan Uçhisar Kalesi’ne tırmanış… Vadi yamaçlarına oyulmuş Güvercinlik Vadisi; Hristiyanlar tarafından kazılmış olan, İncil’den alınma sahnelerle ve İsa’nın hayatını konu alan fresklerle dekore edilmiş kiliselerin bulunduğu ve yine Hristiyanlıkça yarı haç yeri olarak kabul gören Göreme Açık Hava Müzesi; Hitit tekniği ile halen yapımı devam eden geleneksel el sanatlarımızdan çanak, çömlek ve aynı zamanda seramik ve çini örnekleri için Avanos ziyareti; Soğanlı Vadisi için depar. Yol üzerinde, Rum eski yerleşim yeri SİNASOS ( Mustafapaşa) ziyareti… Tüm bunlardan sonra çok yeni bir keşif olan Geç Roma Dönemi antik şehri SO-
BESOS kazı alanı ziyareti, Asmalı Konak filminin çekildiği binanın ziyareti gezi programında yer alan bölgelerin gezilmesi gerçekleştirildi. TİSAB Başkanı Hüseyin Samsunlu, gezi ile ilgili yaptığı açıklamada; dünyada bir benzeri olmayan Kapadokya’nın Türk turizminin arka bahçesi olmaktan çıkması gerektiğini ve bu bölgenin Türk turizmi için çok farklı özelliklere sahip olduğunu belirterek, hem kendi vatandaşlarımızı hem de İsviçrelileri bölgeye gönderme konusunda zengin programlar hazırladıklarını ve üye acentalar vasıtasıyla bölgeye turların düzenleneceğini söyledi
TİSAB üyesi acentalar, Kapadokya bölgesinde, turizmcilerin davetlisi olarak tanıtım gezisi düzenlediler. Bilinen Kapadokya ile tanınan Kapadokya arasındaki farkı yaşayan acentaların temsilcileri bölgenin dünyada eşi benzeri olmayan doğa, tarih ve kültürel zenginliklerini yerinde görerek, Kapadokya’ya daha fazla turist göndermek için incelemeler yaptılar.
TİSAB Başkan Yardımcısı Fikret Tunç, yaptığı açıklamada; bilinen Kapadokya ile tanınan Kapadokya’nın çok farklı olduğunu herkesin gelerek bölgenin güzelliklerini tanımasının çok önemli olduğunu söyledi. THY Zürich Marketing Şefi Okan Küfeci ise ,THY olarak İsviçre’den bölgeye ulaşımda büyük kolaylıklar sağladıklarını ve bu şekilde Türk turizmine önemli katkıda bulunduklaını belirterek ilerde THY’nin bölgeye olan bağlantılarının daha da artacağını söyledi Anahita Travel sahibi Metin Gökşen, yaptığı açıklamada; bölgemize Avrupalı turistlerin ilgisinin arttığını ilerde daha çok İsviçreli turisti ağırlamak istediklerini ve TİSAB üyesi acentaların bölgeye yaptık-
ları gezi dolayısıyla çok memnun olduklarını söyledi Geziye; Adelya Travel, Altay Reisen, As Reisen, Avrupa Reisen, Aydeniz Reisen, Blue Dolphin Reisen, Handeys Reisen, Toros Reisen, Tüm Reisen, Yetişti Reisen temsilcileri katıldı. 1472
S ¸imdi kazançlı çıkın: yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸un!* Üstelik 120.– CHF hediye!*
* Mayıs ayı sonuna kadar tek seferde en az 30.– CHF deg˘erinde yükleme yapan kontörlü hat sahipleri, 2010’un Ag˘ustos ayı . sonuna kadar Isviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸abilirler. 2010’un Mayıs ayı sonuna kadar abonelik sözles¸mesi yapmaları durumunda, yallo müs¸terilerinin faturadaki haberles¸me ücretlerinden 1 yıl süre ile aylık 10.– CHF deg˘erinde . indirim uygulanır ve bu müs¸teriler de 2010’un Ag˘ustos ayı sonuna kadar Isviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸abilirler. Dig˘er bilgileri ve tüm tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz
www.yallo.ch
SIM kartlar ve cep telefonları as¸ag˘ıdaki yallo is¸ ortaklarından temin edilebilir: center
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
16
KÜLTÜR & SANAT
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
İstanbul Oyuncak Müzesi 5 Yaşında Dünyanın çeşitli ülkelerinden toplanan ve farklı kültürleri simgeleyen antika oyuncaklara ev sahipliği yapan İstanbul Oyuncak Müzesi’nde; Lehmann, Schuco, Fleischmann, Gunthermann, Arnold, Carette ve Louis Marx gibi oyuncak tarihinin en önemli markaları sergileniyor. Bunun yanı sıra 18501910 yılları arasında yapılan porselen bebekler, bebek evleri ve bir başka örneği olmayan Monalisa’nın bebeği, sergilenen önemli eserler arasında yer alıyor. İstanbul Oyuncak Müzesi vitrinlerinde, Türk oyuncaklarına da yer veriliyor. 2. Abdülhamit Dönemine ait HacivatKaragöz gölge oyunu karakterleri, 1950’li ve 70’li yıllarda üretilen Gürel, Alaysa, Nekur ve Fatoş markaları ile tarihi Eyüp oyuncakları, oyuncak tarihimize tanıklık eden figürlerden sadece bir kaçıdır. Müze, her geçen gün bu
23 Nisan 2005 yılında Şair/Yazar Sunay Akın’ın kurduğu ‘’İstanbul Oyuncak Müzesi’’ bu yıl beşinci yaşını kutluyor.
eserlere yenilerini ekliyor. Gerçekleşen etkinlikler, günden güne gelişen oyuncak hazinesi ile birlikte dünyanın en iyi oyuncak müzeleri arasındaki yerini alıyor.
Müzede var olan etkinlikler: Theo Dede ile Tahta Oyuncak Boyama Atölyesi, Fosil Keşif Atölyesi, “Deniz Kızı” adlı gölge oyunu, usta illüzyonistler tarafından gerçek-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
leştirilen İllüzyon gösterileri, Fotoğrafçılık ve Yaratıcılık Atölyeleri, Yaratıcı Drama ve Diksiyon Atölyesi, Dinozorları Tanıyalım adlı sunum, büyüklere yönelik Oku-
ma Günleri, çocukların masal eşliğinde müzeyi gezdikleri “Ozmo Düşler Ülkesi”, FaberCastell ile eğlenceli Cumartesiler” adlı atölye çalışması yer almaktadır. 1478
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
18
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
İsviçre’nin Yüksek Tahsilli Yardımcı İşçileri yorlar. Bu kişilerin çoğu mesleklerinde çalışmalarını sağlayacak bir işyeri bulamadıklarını, kimisi mesleğini yapabilecek kadar iyi Almanca öğrenemediğini, öğreninceye kadar da mesleki yetkinliklerini ve kendine olan güvenini kaybettiğini, çoğunluğu da diplomalarının İsviçre’de tanınmadığını söylediler.
Gülter Locher konuyla ilgili olarak vatandaşlarımızın görüşlerini aldı Konservatuvar mezunu bir müzik öğretmeni olan Frau A., küçük bir Denner şubesinde kasiyer olarak çalışıyor. Frau A. ile dertleşmek üzere iş çıkışı kendisinden randevu istiyoruz. A. daha rahat edeceğimizi söyleyerek iş çıkışı bizi evine çaya davet ediyor. A. on katlı bir apartmanın parter dairelerinden birinde oturuyor. Kendisi eve bizden erken gelmiş. Kapıyı açtığında evin sıcacık havasına karışmış mis gibi çay kokusu alıyoruz. Kendisinden bir hayli büyük yaşlardaki eşi ile sıkıştıkları bu 60 metrekarelik iki odalı mütevazi dairede 5 yıldır yaşıyorlar. Çocukları yok. Ne iş bulursa yapan hukuk tahsilli kocasının, sık sık işsiz kalması nedeniyle geçim sıkıntısına da sık sık düşüyorlar. Bu durumda, -çocukları çok sevmelerine rağmen- çocuk özlemlerini bastırmak zorunda kalmışlar. Ayten Hanım, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra yıllardan beri İsviçre’de yaşayan ailesinin yanına gelmiş ve burada eşi ile tanışıp evlenmiş. Türkiye’de hukuk fakültesini bitirmiş olan S. Bey’de, eşi gibi yıllar önce tahsil hayatını tamamladıktan sonra İsviçre’de yaşayan ailesinin yanına gelmiş. O gün bu gündür mesleğinin dışında ne iş varsa yapmış: Za-
man gelmiş garson olmuş; daha iyi maaş verdikleri için bir mobilya mağazasına şoförlük yapmış; mobilya mağazası iflas etmiş, bir fabrika deposunda kuvvetli vücudu ile ağır paketler taşımış… ve nihayet Almanca’yı biraz öğrenmeye başlayınca bir gazete bayiinde satış elemanı olmuş, sonra daha lüks mağazalarda tezgahtarlığa kadar terfi edebilmiş… Oysa bir gün bu işleri yapacağı, hukuk fakültesinin sıralarında dört - beş yıl boyunca dirsekleri çürürken hayalinden bile geçmemiş doğal olarak. Ya A.? Biz kendisi ile dertleşmeye gelmiştik oysa eşi daha da dertliymiş. Tavşan kanı çaylarımızı dudaklarımız yanmasın diye höpürdete höpürdete içip S. Bey’i dinlerken, A.Hanım da, ordan burdan toplama ucuz eşyalarla döşenmiş fakir salonda, ilk defa şehirden köye gelmiş şık birisinin yabancılığı ve şaşkınlığı ile duran piyanonun başında kendinden geçmişti… Mozart’tan çalıyordu… Yüksek müzik eğitimi almış Ayten Hanım’la, hukuk fakültesi bitirmiş Sedat Bey, geleceklerini kaybettiklerini, bir hedefe sahip olmadıklarını söylüyorlar. Zaten yıllardan beri mesleklerini yapamadıklarından mesleki yeteneklerini de yitirdiklerini
düşünüyorlar. Umutsuzlar…
Mutsuzlar…
İsviçre’de Türkiye’den alınan diplomalara değer verilmiyordu onlara göre… Daha sonraki incelemelerimizde restoranlarda garsonluk, fabrikalarda işçilik, yol inşaatlarında amelelik yapan yabancıların arasında ülkesinden yüksek tahsilli ya da mesleki eğitim diploması olan çok kalifiye kimselerin hiç de az olmadığını gördük: Hastabakıcılık yapan Afrikalı bir doktor hanıma, çiftlikte hayvan bakıcılığı yapan bir Türk öğretmene, ekonomist bir Filipinli temizlikçiye, bir otelde oda temizleyen matematikçiye rastladik… Konuştuğumuz bu kişilerin çoğu yetişkin yaşlarda İsviçre’ye göç etmişler. Bu göçmenler ülkelerinde öğrenmiş oldukları mesleklerindan çok daha farklı branşlarda çalışıyorlar. Kendilerine olan güvenlerini tamamen kaybetmiş, İsviçre’de kabul görmeyen diplomaları nedeniyle gelecek umutlarını yitirmiş, sadece karnını doyurabilmek için ne iş bulursa yapmak zorunda kalan eğitimli göçmenlerin, İsviçre toplumuna entegre olmalarını da bekleyemeyiz. Bu çok önemli yaraya merhem var mı acaba? diye düşünerek, önce Kantonale Fachstelle für Integrationsfragen’a sor-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
PHOTO © BDMEDIA.CH
Bu kişilere diplomasının tanınması için bir girişimde bulunup bulunmadıklarını sorduk.
duk. Bizleri bu konularda bilgi alabileceğimiz yerlere yönlendirmelerini istedik. Çeşitli kurumlardan, bazen telefonla, bazen web sayfalarında araştırma yaparak, bazen de bizzat giderek bilgi edindik. Bizzat deneyimler yaşamış göçmenlerin sorunlarından yola çıkarak iki ana soru geliştirdik ve bunların yanıtlarını aradık: 1. Herşeyden önce kalifiye kişilerin hedeflerini değiştiren bu duruma gelmeleri nasıl bir sürecin sonunda gerçekleşiyor? 2. Bu durumun değiştirilebilmesi mümkün mü? Nasıl? ... Ve bunlara benzer soruların yanıtlarını bulduk: Önce ilk sorumuz olan “yüksek tahsilli ve mesleki eğitimli yabancılar neden mesleklerinde çalışma olanağı bulamıyorlar?“ sorusuna bir açıklık getirmeye çalışacağız: Yapılan bir istatistik bilgiye göre İsviçre’de yaşayan her dört yabancıdan sadece bir tanesi ülkesinde öğrendiği ya da yüksek öğrenim sonucu sahip oldugu mesleğini yapabiliyor. Diğer çoğunluk ise ne iş bulsa yapmak zorunda kalıyor. Genellikle gerçekte kazanabileceği maaşının çok daha azına razı olarak, niteliklerinin son derece altında işlerde çalışı-
Aldığımız yanıtlar çok şaşırtıcıydı: Çoğu hiçbir girişimde bulunmamış bile. Bunların arasında bir girişim yapmadan önce dil öğrenmeyi beklemiş ve yıllarını geçirmiş kişiler vardı; ya da diplomasının tanınması için bir yerlere müracaat etmesi gerektiğini hiç bilmeyenler vardı… Hatta hiçbir girişim yapmaya ya da aklına bile getirmeye gerek görmeyenler vardı... Çünkü bunlar zaten ülkelerinin diplomalarının tanınmadığını biliyorlar (?) ve tanınmayacağından da eminler (!). Bu kişilerin İsviçre üzerine önyargılar da geliştirmiş olduklarını farkettik; mesela şöyle düşünceler dışa vuruyorlardı: “Benim ülkemin üniversite dipolomasının İsviçre’de bir değeri yok!“ ya da; “Avrupa Birliği dışındaki ülkelerle eşdeğerlik anlaşması yok!“ veya; “eğitimime uygun iş bulamadım, artık ümidim yok, başka olanakları değerlendirmek zorundayım.“ Bu yanıtlar, göçmenlerin çoğunlukla dil sorunları ve bilgi eksiklikleri olduğunu ortaya çıkarıyordu. Oysa, İsviçre’ye yeni gelen ve Zürich kantonunda yaşayan göçmenler için soru(n) larının yanıtlarını alabilecekleri ya da doğru yönlendirilebilecekleri pek çok kurum var, bunlardan birisi de Kantonale Fachstelle für Integrationsfragen’dır.
19
www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Kantonale Fachstelle für Integrationsfragen’dan Proje Şefi Olivia Zeier’in yönlendirmesiyle randevu aldığımız Zürich Yüksek Okullar Müdürü Dr. Sebastian Brändli, bizimle yapmış olduğu söyleşide sorularımızı yanıtlarken, aynı zamanda da konuya ilişkin detaylı açıklamalarda bulundu. lıklar gösterir: Genellikle tüm ülkelerde de olduğu gibi İsviçre’de de diplomaların “akademik tanınması”, diplomalı kişinin tahsilini devam ettirmesi, mesela yükseğini yapması ile ilişkili olduğundan direkt olarak yüksek okulların sorumluluğundadır.
Pusula: “Reglementierte Berufe“ nedir, hangileridir?
Dr.Brändli: Bunlar kendi yasalarına göre düzenlemiş olan meslekler olup, mesleğe giriş ve mesleğin icrası, belirli kanun ve yönetmeliklere bağlıdır. Kendi yasalarına göre düzenlemeleri olan bu mesleklerin İsviçre’de icra edilebilmeleri için, mecburi olarak resmi mercilerce veya Yabancı ülke diplomalarının “mesleki tanınmameslek kurumlarınca tanınmış olmaları yasal sı“ ise mesleğin İsviçre’de icra edilebilmesine bir zorunluluktur. yani mesleğini yapabilmesine ilişkin izinle ilişkilidir. Eğitimli ve düzenlenmiş olan başlıca meslekler şunlardır: Meslekler de reglementierten ve nichtreglementierten meslekler olarak adlandırılan • Eğitici (Pädagogische Berufe) gruplara ayrılırlar; bunlardan birincisi olan reg- • Sağlık (Gesundheitsbereich) lementierten Berufe, İsviçre’nin kendi yasalaZürich Yüksek Okullar Müdürü • Teknik Meslekler (Technische Berufe) rına uygun şekilde düzenlenmiş mesleklerdir. Dr. Sebastian Brändli ve • Hukuk Meslekleri Öncelikle belirtilmesi gereken bir nokta da, Gülter Locher Bu mesleklere ait bir üniversite ya da yüksek İsviçre’deki mesleklerin çoğu herhangi bir kuPusula: Herr Brändli, İsviçre’de AB ülkeleri dı- rala göre düzenlenmemiş mesleklerdir. Bu de- okul diplomasına sahip göçmenlerin, bu meslek ile sorumlu olan resmi kurumlara müracaşından gelen göçmenlerin diplomalarının tanın- mektir ki mesleklerin çoğu yaş, okul eğitimi, milliyet gibi şartlara bağlı değildir. Bu meslekle- at ederek, mesleklerini İsviçre’de yapabilmek maması sorunu var mi? rin tanınmasının sorumluluğu tamamen işvere- için (diplomalarının tanınması için) takip etmeDr. S. Brändli: Herşeyden önce diplomalane bırakılmıştır. Bir iş müracaatında bulunan ki- leri gereken yolu belirlemeleri gerekmektedir. rın tanınması ve / veya Äquivalenz (denklik) duşinin niteliklerinin yeterli olup olmadığına karar (Yazımızın sonunda bazı önemli adresleri bularumları, akademik ve mesleki alanlarda farklıcaksınız.) verecek kişi işverendir.
Göçmenler, önyargılarını yenerek mesleki gelecek planlarını olabildiğince erken yapmalılar… Önyargılar, genellikle hangi alanda olursa olsun insanların önlerini kesen engellerdir. Önyargı sahibi insanlar araştırma yapmazlar, yargıları nedeniyle pek çok şanslarını da kaçırırlar. İsviçre de tüm diğer ülkeler gibi özellikle insan yaşamını yakından ilgilendiren konularda kendi kural ve yönetmeliklerini belirlemiştir ve bunları titizlikle uygular. Diğer ülke vatandaşlarının mesleki niteliklerine ya da başka ülkelerin
eğitim sistemlerine ve diplomalarına değer vermemesi söz konusu değildir. Diplomaların denklik ve tanınması sorunu eğitim sistemlerinin sürelerinin farklılığından ve farklı eğitim yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. Kendi ülkesi dışında mesleki yaşamını sürdürmek isteyen göçmen bir kişinin, bu ülkeye varır varmaz ilk yapması gereken şey mesleğinin bu ülkedeki durumunu analiz ettirmesidir. Bunu yaptık-
tan sonra bu ülkedeki mesleki yaşamını adım adım şekillendirmesi mümkün olacaktır.
tionsorganizasyonen, Kantonale Fachstelle der Integrationsfragen, Berufsberatungsstellen vs.
Sonuç: Bilgi edinmek çok faydalıdır… Önyargılar çok zararlıdır...
Eğer diplomaların tanınması ile ilgili hedefe giden yol doğru belirlenirse, seneler kaybetmeden mutlu bir mesleki yaşam sürdürmek mümkün olacaktır.
Kilit noktalardaki kişilerden ve yetkili kurumlardan edindiğimiz bilgileri ve sorunları yaşayan göçmenleri dinlediğimizde çok yararlı iki sonuç elde ettik: 1-Bilgi edinmenin yararı! 2-Önyargıların zararı! Sorunla ilgili bilgiler yetkin organizasyonlar yardimı ile genişletilmelidir, mesela; Ausländerdienste, Integra-
Önemli adresler: BBT (Bundesamt für Berufsbildung): www.bbt.admin.ch CRUS (Generalsekreteriat der Rektorenkonferenz der Schweiz): Akademik diplomaların tanınması ve denkliği konusunda bilgi alabileceğiniz kurum. www.crus.ch
SRK (Schweizerische Rotes Kruz): Hasta bakıcılığı, hemşirelik, fizik tedavi, beslenme uzmanlığı gibi mesleklerin diplomalarının tanınması ile sorumlu bir kurumdur. BAG (Bundesamt für Gesundheit): Tıp Doktorluğu gibi sağlık mesleklerinin eğitiminden sorumlu bakanlıktır. www.bag.admin.ch EDK (Die Konferenz der kantonalen Erziehungsdirektoren) Eğitici ve sosyal mesleklerden sorumlu olan kurumdur. www.edk.ch 1476
Deutsche Zusammenfassung
des freien Marktes. Die Mehrheit der Berufe in der Schweiz sind nicht reglementiert. Die meisten Berufe können also ausgeübt werden, ohne dass irgendwelche VorbeBerufliche und Akademische Anerkennungen ausländischer Diplome in der dingungen (Ausbildung, Alter, Nationalität usw.) erfüllt sein müssen. Für ausländische Schweiz Universitätsabschlüsse, die in einen nicht-reglementierten Beruf ausführen, kann das Wie in den meisten Ländern wie auch in der Schweiz liegt die Zuständigkeit für die Swiss ENIC Anerkennungsempfehlungen ausstellen, sofern es an einer Schweizer akademische Anerkennung (Zulassung, Fortsetzung des Studiums) direkt bei den Universität einen vergleichbaren Studiengang bzw. Abschluss gibt. Hochschulen selbst. Unter der beruflichen Anerkennung versteht man, die Berufsausübung oder Berufszulassungen in der Schweiz. Bei den berufsbezogenen An- Wichtige Adressen erkennungen unterscheidet man zwischen reglementierten und nicht-reglementier- Kantonale Fachstelle für Integrationsfragen ten Berufe. Bei den reglementierten Berufen ist wichtig zu wissen, welche Behörde Neumühlequai 10 diesen Beruf reglementiert. Meistens, die Behörde, die eine Ausbildung regelt und Postfach 8090 Zürich auch zuständig für die Anerkennung von ausländischen Diplomen ist. Ist eine Aus- www.integration.zh.ch bildung oder ein Berufsgang nicht geregelt, liegt die berufliche Anerkennung in der Kompetenz des Arbeitgebers. Er entscheidet, ob die Qualifikation, die der BewerAlle wichtigen Integrationsangebote finden Sie in der Angebotsdatenbank ber mitbringt, für eine bestimmte Arbeitsstelle ausreicht. Dies gilt für Schweizer soauf der Website der Fachstelle für Integration: wie für ausländische Staatsangehörige. Für Selbständigerwerbende entfällt die Anwww.integration.zh.ch unter dem Menüpunkt: Integrationsangebote. erkennung bei nicht-reglementierten Berufen; für sie gelten allein die Mechanismen
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
20
DÜNYADAN
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Nuh’un Gemisi Bulundu mu? Tarihin en çok merak edilen efsanelerinden biri olan Nuh’un Gemisi’nin bulunduğu iddia edildi. Hong Konglu ve Türk bilim adamlarından oluşan 15 kişilik bir grup, Ağrı Dağı’nda 4 bin metre yükseklikte, 12 metre boyunda, 5 metre yükseliğinde bir ahşap yapı bulduklarını ve içine girerek araştırma yaptıklarını da açıkladı. Grup, ahşap yapıdan alınan ahşap parçaların karbon testi yapılmasından sonra, bunların 4 bin 800 yıllık olduğunu, bunun da kutsal kitaplarda anlatılan Nuh Tufanı’nın tarihiyle uyuştuğunu savundu. South China Morning Post gazetesine göre Hong Konglu Evangelical Media, Noah’s Ark Ministry International ve Türk bilim adamlarından oluşan grup, daha sonra Hong Kong’da yaptıkları basın toplantısında müthiş iddiayı açıkladı. Grup, Nuh’un Gemisi’ne ait olduğunu öne sürdükleri parçaları, gemide hayvanların bir arada tutmak için kullanılan ipleri ve çivi benzeri birçok parçayı da gazetecilere gösterdi. Yeri gizli tutuluyor... Basın toplantısına, gruba çalışmalarının başından beri destek veren Ağrı Vali Yardımcısı Murat Güven, Ağrı İlk Turizm Müdü-
rü Muhsin Bulut ve Doğu Beyazıt Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü İbrahim Şahin de katıldı. Toplantıda, şu anda yeri gizli tutulan Nuh’un Gemisi’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması ve üzerinde bilimsel araştırma yapılması çağrısı yapıldı. Grup, yapının yerinin Türk yönetiminin bilgede arkeolojik kazı için gerekli önlemleri alana kadar gizli tutulacağını da söyledi. Hong Konglu araştırmacı grup, aşırı muhafazakar evanjelist Hristiyan kuruluşları olan ’Media Evangelism’ ve Uluslararası Nuh’un Gemisi Birliği, NAMI’den oluşuyor. Türk hükümetinin destek verdiği ilk Nuh’un Gemisi araştırma grubu olduklarını söyleyen grubun lideri Man Fai Yuen, basın toplantısında şöyle konuştu: “Bizim girdiğimiz bölüm, tarihte anlatılan gemiye çok benziyor. Biz, bu ahşap yapının içini bulan ve görüntüleyen ilk ekip olduk. 38 milimetre uzunluğundaki bir tahta parçasına İran’da karbon testi yaptırdık. Bunun 4 bin 800 yıl öncesine ait bir selvi ağacına ait olduğu ortaya çıktı.”Tevrat’a göre Nuh’un Gemisi, gofer ağacından yapılmıştı. Yuen, bu iki ağaç arasındaki benzerliklerin test edildiğini de söyledi.
Ağrı Dağı’nda araştırma yapan Türk ve Hong Konglu araştırmacılar Nuh’un Gemisi’ni bulduklarını hatta içine girdiklerini öne sürdüler. Hong Kong’da, Ağrı Vali Yardımcısı Murat Güven’in de katıldığı bir basın toplantısı düzenleyen grup, Nuh’un Gemisi’ne ait olduğunu söyledikleri ip, tahta parçası ve çivileri de dünyaya gösterdi. Gemiyi buzullar korudu Araştırmaya katılan ve daha önce birçok kez Ağrı Dağı’nda araştırmalar yapan Hollandalı Gerrit Aalten, gemiyle ilgili verileri değerlendirirken, “Elimizde efsanevi Nuh’un Gemisi’ni bulduğumuza dair güçlü kanıtlar var” diye konuştu.İstanbul Üniversitesi’nden Arkeolog Prof. Oktay Belli de, bu ahşap yapının bir insan yerleşim biriminden kalmasının müm-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
kün olmadığını, 3 bin 500 metreden daha yüksek bir yerde, bugüne kadar hiç insan yerleşimi bulunmadığını söyledi. Grubun bir diğer üyesi Sütçü İmam Üniversitesi Jeoloji Bölümü’nden Dr. Ahmet Özbek de buzulların ve volkanik maddelerin düşük ısıda bu bölgenin bozulmadan kalmasına yardım etmiş olabileceğini söyledi. Basın toplantısında hazır bulunan Ağrı İl Turizm Müdürü Muhsin Bulut, “Bu dünyayı şok ede-
cek bir haber. İki bin yıldan fazla süredir tarih ve görgü tanıkları bize bir geminin tufandan kurtularak Ağrı Dağı’na oturduğunu söylüyor. İnsanlar bunun Nuh’un Gemisi olduğuna inandı. Ben bu grubun nihayet bu gemiyi bulduğuna ve bunun Nuh’un Gemisi olduğuna inanıyorum” dedi. Ağrı Vali Yardımcısı Murat Güven tarafından da, gruptan 4 Hong Konglu’ya Ağrı’nın fahri hemşehriliği verildi. 1485
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
22
DÜNYADAN
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Avrupa İslami giysi kanunuyla boğuşuyor Belçika’da burka takan bir kadınla karşılaşma olasılığı, Suudi Arabistan’da yürürken bir içki dükkânına rastlama olasılığından biraz daha fazla. Ancak bu durum, Belçika’nın burkayı ve kadınların yüzüyle vücudunu tamamıyla örten diğer İslami giysileri yasaklayan ilk ülke olma yolunda ilerlemesine engel değil. Diğer yandan Belçika’nın komşusu Fransa ve Hollanda da, birçok Batı ülkesinde kadınlar için bir aşağılama olarak görülen giysileri yasaklayabilir. Radikal İslam’a bir geçiş kapısı olarak da kabul edilen bu tarz giysiler, Avrupa genelinde sağcı görüşlerin güçlenmesine neden olan bir korku yaratmış durumda. Belçika Parlamentosu’nun İçişleri Komitesi’nin muhafazakâr üyesi Leen Dierick, 31 Mart tarihinde teklif edilen yasağa oybirliğiyle destek verildiğini söyledi. Girişimin temmuz ayında yasalaşması ve sokaklar dahil bütün kamusal alanlarda geçerli olması bekleniyor. Avrupa’da İslam Fobisi İslam’ın görünür sembollerinin ulusal kimliğe zarar verdiğine yönelik inanış, son onyılların en kötü ekonomik krizinin yaşandığı dönemde göçmenlerin gittikleri ülkelerdeki iş olanaklarını çaldıkları şikâyetleriyle birleşerek küçük-büyük tüm Avrupa ülkelerinde Müslümanların toplumdaki rolleri hakkında bir rahatsızlık doğuruyor. Dahası, Hz. Muhammed’in karikatürlerini çizen sanatçılara yönelik tehditler, Avrupa’da Batı’nın ifade özgürlüğü anlayışıyla İslam’ın uyumlu olmadığı endişesini oluşturuyor. İsviçre’de seçmenler kısa bir süre önce minare inşasının yasaklanması için oy kullandı. Son yıllarda İsveç, Fransa, İtalya, Avusturya, Yunanistan, Almanya ve Sloven-
Belçika burkaya yasak getiren ilk ülke olma yolunda. Fransa başta olmak üzere birçok Batı Avrupa ülkesinde ise İslami giysileri yasaklamaya yönelik tartışmalar devam ediyor. Ancak Avrupalıların endişelerine dikkatle bakıldığında, asıl sorunu başka bir yerde aramak gerekliliği ortaya çıkıyor. ya gibi ülkelerde cami ve minare inşaatları, bazıları şiddet içeren, protestolara neden oldu. Belçika ve Hollandalıların aksine, konuyu net ve dürüst bir kamu güvenliği sorunu olarak tartışan Fransa’da, Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy burka yasağını, örtünün kadının haysiyetini lekelediği gerekçesiyle desteklediğini belirtti. Dierick de insanların yüzlerini kamu alanlarında göstermelerinin gerekli olduğunu, meselenin kamu güvenliğiyle ilgili olduğunu söyledi ve ekledi: “Konunun dini özgürlükle bir bağlantısı yok.” Müslümanlara Yönelik Baskı “Biz Burada Kalıyoruz” sitesinin editörü 22 yaşındaki Umar Mirza, Hollanda’da Müslümanlara yönelik fikirlerin son 10 yılda değişme-
ye başladığını belirtti. Kendi neslinin bu sorunla büyüdüğünü belirten Mirza, Müslümanlara yönelik görüşün gittikçe daha zor, sert ve bir o kadar da çözümsüz bir hal aldığını ifade etti. Anketler, ırkçı lider Geert Wilders’ın İslam karşıtı Özgürlük Partisi’nin Haziran ayındaki seçimlerde parlamentodaki koltuk sayısını üç katına çıkarabileceğini gösteriyor. Wilders ve aşırı sağcı destekçileri Müslümanların başörtüsü ve vücudu örten daha muhafazakâr elbiseler giyerek Avrupa’nın değerlerini tehdit ettiğini savunuyor. Onlara göre, Avrupa daha fazla göçmen ve mültecinin özgürlük karşıtlığını karşılayacak durumda değil. Avrupalı İslam’a inanmadığını belirten Wilders, İslam-
cılığın yayılmasının Hollanda ve Batı Avrupa’nın bugün sahip oldukları özgürlüğü elinden alacağını öne sürüyor. Sınıfları yükselse de, Müslümanlar Batı Avrupa’da hala küçük azınlıklar halindeler. En çok Müslüman nüfusa sahip olan Fransa’da, Müslümanların nüfusun yüzde 7.5’ini oluşturuyor. Müslümanların oranın yüzde 3 olduğu Belçika’da Müslüman kadınların kamu alanlarında başörtüsü takabilmsi için uğraşan aktivist Maryam H’madoun, “Belçika’da burka yasağı getirmek kolay. Çünkü Müslüman kadınların çoğu zaten burka kullanmıyor” dedi. Dini Özgürlük Meselesi Mirza gibi Müslümanlar, İslami giysinin dini özgürlüklerini
temsil ettiğini savunuyor. Mirza, İngiltere’de kadın polisler için başörtüsü olan özel üniformalar olduğuna değinerek, bunun burka kullanan grupların topluma katılımını isteyen hükümetlerin destekleyici bir hareketi olduğunu ifade etti. Belçika Müslümanları Dairesi yöneticisi Isabelle Praile ise, burka yasağının çok az kadını hedef aldığını ancak diğer Müslümanlara yönelik bir korkuyu, yani İslam korkusunu ortaya çıkardığını belirtti. Praile, Avrupalıların aksine Avrupalı Müslümanlar için ekonomi, yaşam maliyeti ve güzel bir eve sahip olmanın burkadan çok daha baskı oluşturan unsurlar olduğunu vurguladı. Kaynak AP / 1471
Amerika’nın ÖLÜM Listesi Mart ayında ABD’ye karşı ‘Cihad’ ilan ettiği iddia edilen ve Yemen’de gizlendiği tahmin edilen Amerikan vatandaşı Enver el-Awlaki, CIA’nin öldürülecekler listesine kaydedildi. Obama, Vaiz el-Awlaki’nin ölü ya da diri ele geçirilmesini istiyor. ‘Washington Post’ gazetesinin verdiği haberde belirtildiğine göre ilk olarak bir Amerikan vatandaşı terör zannıyla öldürülecekler listesine alındı.
Vaiz el-Awlaki
38 yaşındaki el-Awlaki’nin ABD vatandaşı olduğundan suikast listesine kaydedilebilmesi için Beyaz Saray’ın onaylaması gerekiyordu. ‘Washington Post’ gazetesinin ismi gizlenen bir hükü-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
met sözcüsünden aldığı bilgilere göre, vaiz olduğu bilinen Enver’in Amerika’da doğduğu, aslen Yemen’li olduğu ve kısa bir süre önce El-Kaide’nin önemli yönetici kadroları arasına girdiği bildirildi.
11 Eylül’den sonra George W. Bush tarafından çıkarılan bir kanun, CIA ajanlarına ve askerlerine terör zanlısı oldukları iddia edilen insanları öldürme izni veriyor. Ölüm listesinde şu anda yirmiden fazla kişinin ismi bulunuyor. CIA sözcüsü, yaptıkları operasyonlarda ajanlarının kanuna uygun olarak hareket ettiğini söyledi. 2002 yılına kadar Virginia’da bir camiide vaaz veren el-Awlaki uzun süredir ABD istihbarat ör-
gütleri tarafından takip ediliyormuş. El-Awlaki, kısa bir süre önce CNN’de yayınlanan ses kaydıyla ABD’nin Irak işgaline değinerek, ‘Her Müslüman gibi ben de Amerika’ya karşı cihad etmekle mükellefim.’ dedi. El-Awlaki’nin bir süre önce Texas’da bir askeri üssü basarak 13 askeri öldüren Amerikan subayı Nidal Malik Hasan ile ilişkisi olduğu da iddia ediliyor. Yılbaşında Amerika’ya giden bir uçağı kaçıracağı zannıyla tutuklanan 23 yaşındaki Nijeryalı Ömer Faruk Abdulmuttalib’le bağlantısı olduğunu vaizin kendisi itiraf etmişti. 1432
23
RÖPORTAJ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Lösemili Çocuklara Yardım Konseri Nasıl Yapıldı? Fatih Bey, sizi yakından tanıyabilir miyiz? 7 senedir, İsviçre’de yaşamaktayım. Memleketim Sivas. Zürich’te bulunan Kokosh Beauty ve oyun salonu Game Town’un sahibiyim. Lösemili çocuklar için konser düzenlemek nereden aklınıza geldi, fikir nasıl ortaya çıktı? -Konser fikrinin ortaya çıkmasını sizler de biliyorsunuz. Facebook’ta İsviçre Türk Topluluğu adına bir grup kurdum ve bu grup adına etkinlikler yapmayı düşünürken, birilerinin Volkan Konak’ı İsviçre’ye getireceğini; fakat vazgeçtiklerini öğrendim; bunun üzerine bir başlangıç yapmak gerekir diye düşünerek Volkan Konak konseri için arkadaşlarım Hülya Cengiz ve Sırma Yıldız ile çalışmalara başladık. Volkan Konak konseri, organize ettiğim arkadaşlarla ortak tercihimizdi, başka bir isim üstünde düşünmeye bile gerek duymadık. Lösemili çocuklara yardım etme fikri ise sanatçı ismi belirlendikten sonra ortaya çıktı. İlk aklıma gelen bu konser farklı ve faydalı bir konser olmalıdır, düşüncesiydi. Arkadaşlarıma böyle bir öneri sundum ve kabul ettiler. Ve böylece ilk adımı atmış olduk. Bu organizasyonu kimler gerçekleştirdi.? Öncelikle bu organizasyonun gerçekleşmesinde bizlere inanan ve konsere gelen insanlara tekrar teşekkür ediyorum. Bu yüzden bu sorunuza başından beri söylediğim ve her zaman organizatörler kim denildiğinde verdiğim cevabı vermek istiyorum. Bu organizasyonu bize inanan ve destek olan insanlarla birlikte (Bizler) gerçekleştirdik. Organizasyon esnasında ne gibi sorunlarla karşı karşıya kaldınız? İlk aşamada bir hafta konseri erteleme durumunda kaldık. Sanatçımız Volkan Konak’ın isteği üzerine 20 Martta gerçekleştireceğimiz konser, 28 Mart Pazar gününe ertelendi. Pazar günü konser düzenlenmesinin de rizikoları vardı; çünkü insanlar ertesi gün çalışmak zorundaydı. Ayrıca FenerbahçeGalatasaray derbi maçı aynı gündeydi; fakat bunlara rağmen muhteşem bir gece yaşayıp yaşattığımıza inanıyorum. Zaten bu olumsuz diye gördüğümüz konular olmasaydı, sanı-
28 Mart Pazar günü Basel’de düzenlenen Volkan Konak konserinin tüm gelirleri Lösemili çocuklara bağışlanmıştı. Yardım amaçlı düzenlenen bu konserin nasıl düzenlendiğini ve nasıl sonuçlandığını sizler için araştırdık ve organizasyon ekibinden Fatih Güler ile konu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.”
rım asıl sorunlar o zaman başlardı. 1500 kişilik salona sığamazdık diye düşünüyorum. Bunun dışında; 1- Lösev Vakfı ile sorunlar yaşadık; fakat bunlar tamamen ufak tefek yanlış anlaşılmalardan ibaretti; ancak bu durum bizleri çok üzdü. Lösev Vakfı bizlere destek olmadı, yanlış anlaşılan konuların düzeltilmesini beklemeden Avrupa’daki üyelerine böyle bir konserin olmayacağı ve konsere destekçi olmayıp, gitmemelerini belirten bir mail gönderdi. Bu mail de Facebook’ta yayınlandı. İnsanlar, bizlere ağır şekilde eleştirilerde bulundu. 2- Konserden önce konser salonu Stadt Gasino Basel’ı arayıp orada konser olup olmayacağını soran kişiler oldu. Açıklama yaptık, salon yetkilileri böyle bir bilgi vermek zorunda değiller. 3- ‘’Volkan Konak’ın resmi web sitesinde konserle alakalı bilgi yok’’ dediler. Bu yorum yapıldıktan sonra menajerle temasa geçtik ve sitede Basel konseri diye etkinliğimiz yer aldı. 4- Menajeri arayanlar, konserle ilgili bilgi almak isteyenler olmuş. Volkan Bey’in menajeri arayanlara ‘’konser yok’’ demiş. Bunun üzerine kendim aradım ve bana da aynı cevabı verdi, ‘’konser yok ‘’dedi. Kendimi tanıtınca Fatih Bey, ‘’Üçüncü kişilere bilgi vermek zorunda değiliz, konser günü merak eden-
ler gelir görür’’ dedi. Ben de bu konuşma üzerine insanlara yine bilgi verdim. ‘Menajerler üçüncü şahıslara bilgi vermiyorlar’ dedim. Lösev’le de aynı sorun yaşandı; fakat ben Lösev’e sözleşmenin kopyasını gönderdim. Tutup herkese bunu yapamazdım. 5- Bu olaylardan dolayı olsa gerek diye düşünmek istiyorum sponsor bulmakta çok zorluk çektik. Böyle anlamlı ve önemli bir etkinlikte güçlü sponsor bulmak şart; fakat biz bunu başaramadık. Sponsorlarımız olmadı değil, oldu tabii ki, onlara da çok teşekkür ediyorum, en azından bizlere inanıp yanımızda oldular ve bizler de onlar için elimizden gelenin en güzelini yapmaya çalıştık. Burada sizler aracılığı ile bir özür dilemek istiyorum. Sponsorlarımızdan Honda Baumann ve Paradies Reisen’ın logolarını arkadaşımızın dikkatsizliğinden dolayı ekranda yayınlamayı unuttuk, kendilerinden tekrar özür diliyoruz. Organizasyonda sanatçı kendi fiyatından indirim yaptı mı? Hayır, bu konuda bir indirim olmadı. İstenilen miktar sanatçının menajerine ödenmiştir. Fakat şu konuya değinmek istiyorum: Bildiğiniz gibi Volkan Konak senelerdir verdiği emeğin karşılığını şu an alıyor, popülaritesinin zirvesinde ve yoğun bir çalışma programı var. Birebir görüşmemde, ‘’gecenin anlam
ve öneminden dolayı burada sizlerle olduğum için çok mutluyum, ben gerekli yardımımı yapıyorum’’ dedi. Tüm organizasyon bittiğinde Lösemili çocuklara ne kadar yardım yapıldı.?
ler yapmamız, biraraya gelmemiz gerekir. Ben yedi senedir, İsviçre’deyim ve böyle yoğun bir katılımın olduğu yardım konserini ilk defa bizler organize ettik. Sizce, bu bir eksiklik değil midir ?
25.016.80 CHF Lösev Vakfı’na bağışta bulunduk. Konserde elde edilen tüm miktar 74.668.10 CHF olmakla birlikte, bu paradan sanatçıya, tekniğe,
Bundan sonra da inşallah Allah nasip eder, bu işi senelerdir yapan bu işin içinde olan insanlarla daha başarılı işleri toplum olarak gerçekleştiririz.
konser salonuna, uçak biletlerine (14 kişi), otele (14 kişi), Security, TV ve gazete reklamlarına, 14 kişinin yemeği ve buna benzer masraflar karşılanmıştır.
Ben sanal ortamda şu an çalışmalarıma devam ediyorum. Öncelikle Facebook’ ta İsviçre Türk Topluluğu grubuna insanları davet ediyorum.
Bu harcamalar ise 49.659.90 CHF tutmuştur.
Bunun dışında bir internet sitesi kurdum, bu site üzerinden kendimize ait radyo yayını yapıyoruz. İnsanları biraraya getirip sohbet ortamı sağlıyoruz.
Kalan miktar ise tamamen Lösev Vakfı’na bağışlanmıştır. Bundan sonraki hedefler ve projeler neler? Bizler, kendi vatanımızdan uzakta yaşarken bizlere has olan değerleri de yanımızda getiriyoruz. Bunlardan birkaçı da toplum olarak yardımlaşmayı, dayanışmayı ve paylaşımı bilen bir millet olmamız. Bu değerleri yitirdiğimizde buralarda kendimizi birgün yalnız bulacağımızı bilmemiz gerekir. Bu nedenle yukarıda saydığım sorunlar şunu gösteriyor ki toplum olarak birbirimize inancımızı yitirmeye başlamışız ve bu kaybı bir an önce en aza indirmemiz gerekir. Bunun için de bizlere kendi değerlerimizi hatırlatacak etkinlik-
Zamanı geldiğinde de sizin de içinde olacağınız projelerde güzel işler yapacağımıza tüm kalbimle inanıyorum. ‘Sizin de içinde olacağınız’ diyorum; çünkü Volkan Konak konserinde sizin de emeğiniz, desteğiniz oldu; bu yüzden size ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Fatih bey sizi ve organizasyonda yer alan diğer arkadaşlarınızı, yapmış olduğunuz güzel organizasyondan dolayı tebrik eder, başarılarınızın devamını diliyoruz. Umarız sizin gibi hayırseverler bu tür organizasyonları devam ettirirler. 1491
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
24
RÖPORTAJ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
SADIK KARAN’LA SÖYLEŞİ
Mine Ayman
Değerli Pusula okurları bundan böyle her ay Türkiye muzik piyasasından önemli haberler ve özel sanatçı röportajları ile sizlerle birlikte olacağım. Ve bu ay Bak Gidersem Dönmem” ve “Aman” şarkıları ile geniş bir hayran kitlesine sahip olan SADIK KARAN’ın 3. stüdyo albümü üzerine konustuk.
Yeni albümünüzün ismi “Tanıdık”, albümde de böyle bir şarkı var, bu şarkının hikayesini ve nasıl albüm ismi olduğunu anlatır mısınız? “Tanıdık” samimi görünümlü samimiyetsizliklere bir gönderme aslında. Küçük yerlerde hala devam eden ama İstanbul gibi büyük metropollerde git gide kaybettiğimiz samimiyet duygusuna gönderme. Dışarıdan bakıldığında çok yakın görülen ikili ilişkilerin içine girdikçe ne kadar uzak olduğuna ve dışarıdan arkadaşlık gibi görünen ilişkilerin daha önce yaşanmış seks ilişkileriyle bağlantısına işaret eden bir yanı da var. Yani seks ilişkisiyle gerçek dostluk arkadaşlık ilişkisi arasında keskin ayrımın dizelere dökülmüş hali. Çok sevdiğim arkadaşım dediğiniz biriyle birlikte olmuşsanız orada tezat bir durum ortaya çıkıyor! Adı konmuş bir ilişki sonrası gelen ayrılıktan sonraki arkadaş kalma durumu değil ama anlatmak istediğim. Çok yakın arkadaşım, eski dostum demekle, eski sevgilim ama şu an çok iyi arkadaşım demek farklı anlamlar içeriyor bence. “Dost Kazığı” üçüncü albümümün ilk çıkış şarkısı ve “kazık” sözcüğü estetik açıdan kulağa hoş gelmeyeceği için Tanıdık’ı albüm adı olarak seçtim.Biz zaten okumayan ve okumadığımız gibi her şeyi eleştirmeyi seven bir millet olduğumuz için albümün adını “kazık” koymak riskli bir durum olacaktı. Bu durumdan kurtulmak adına bu isim daha iyi oldu albüm adı olarak. İlk klip “Dost Kazığı” adlı şarkınıza çekildi, bu şarkıyla birilerine gönderme yapıyor musunuz? Bu şarkının yazılma hikayesini anlatır mısınız? Hiçbir zaman gönderme amaçlı bir şarkı yazmadım. Ben şarkılarımı kurgular kadar, hayatın içindeki gerçek samimi duygulardan da beslenerek yazıyorum. Biriyle özel bir sorunum olsa karşımdakinin beni anlaması için albüme şarkı yapıp, anlamasını bekleyeceğime, açar telefonu kendisiyle halletmeyi tercih ederdim. Ben hayatın içindeki sinir bozucu anlarla dalga geçiyorum. Kendime dert etmek yerine, her insanın başına gelen normal bir şey bu, nasıl olsa hepimiz ölüp gideceğiz deyip, şarkı yazarak kendimi tedavi ediyorum aslında. Bir yandan da her hangi bir şarkıda söylenmeyeni söylemek hoşuma gidiyor. Herkes kazık yer ama
kimse bunu şarkı yapmaz. Halbuki çok olağan ve insani bir duygudur yediğiniz kazıktan şikayet etmek. Tabulaştırılan her durum beni yoruyor hayatta. Her şarkıda aşk meşk temasını işlemek zorunda olmadığımı düşünüyorum. Aşk şarkılarım da var evet ama kazık yemek de aşk kadar gerçek bir duygu hayatın içinde. Sözlerindeki ironi hayata bakışım konusunda da ip uçları veriyor. Sadık Karan’ın 3. albümü çıkalı yaklaşık olarak 4 ay oldu ama hala çıkış şarkınız tam olarak fark edilmedi. Yeni bir isim olmamanıza rağmen siz de şarkılarınızı tanıtırken zorluklar yaşıyor musunuz? Bu konuya iki farklı pencereden bakmak lazım, ilki şu; alışılmış bir söz yapısı ve alışılmış bir aranje mantığından uzak şarkılar yapıyorum. “Dost kazığı” gibi bir konuyu bir şarkıda duymak ve kulağa oturması zaman alabilir. “Aman” şarkımda da aynı şeyleri yaşadım ben. Aşkı farklı bir pencereden anlatmıştım orada da. Aşkın içindeki gerçek ama fazla dillendirilmeyen yanlarından bahsetmiştim şarkımda. Çekip gitmek istediğimiz, bunaldığımız,bitsin deyip kıyamadığımız ve tekrar döndüğümüz, birbirine benzer konularda tartışmaktan yorulmadığımız v.s. gibi aşkın içindeki yaşanan anlardı anlatılan şarkıda.”Gitme, seni seviyorum, benimsin, beni bırakma”…gibi klasik söylemlerden uzak bir söz yapısı vardı Aman’ın.Yine kendi içinde bir ironisi vardı. Anlaşılması zaman aldı ama hala sevilen bir şarkı olarak dinleniyor popüler müzikte. Onca çabuk tüketilen şarkı içinde kendini koruyabildi. Dost Kazığı da böyle bir şarkı. Tam tadının alınabilmesi için biraz kulaklarda demlenmesi gerekiyor sanırım. İkinci konu da şu; şarkı ne kadar çok dinlenir ve ne kadar çok yayınlanırsa gerek radyolarda gerekse televizyonlarda o kadar kolay oturuyor kulaklara. Bu da basın desteğinden geçiyor. Basın tarafından desteklenmesi yeteneğe göre değil de aradaki ilişkilere ve tanıdık olma durumuna göre değerlendirildiği için günümüzde, bu noktada söylenecek bir şey kalmıyor! Bir radyo ya da televizyon kanalı şarkınızı 10 kere çalarsa mı daha kolay ulaşır dinleyiciye, 2 kere mi? Bu konu çok derin mevzu! “Dost Kazığı” adlı şarkınızda bağlama kullanmışsınız, türküleri sevdiğini için mi bu enstrümanı kullandınız?
Benim için müzikte tür yok, müziğin kendisi var. Emek verildiğine inandığım, ruhuma hitap eden her şeyi seviyorum müzikle ilgili. Enstrümanların belli bir türe hapsedilmesini doğru bulmuyorum. Dünyada da örnekleri çok fazla. Nelly Furtado ve Justin Timberlake şarkılarında da bağlama sesini duyabilirsiniz mesela. Asıl olan o enstrümanın şarkıya nasıl oturduğudur. Başka bir örnek, kemanı en acılı bir arabesk şarkıda da duyarsınız, senfonik bir düzenlemede de örneğin. Doğu-batı harmanlamasını seviyorum. Şarkılarımda, fikir olarak uyuşabildiğim aranjörüm Gürsel Çelik’in katkısı büyük. Albümdeki bütün şarkıların söz ve müzikleri size ait, bu şarkılar ne kadar zamanda ortaya çıktı? Çevre, yaşadıklarım, kurgular, hayaller, başkalarının yaşadıkları, birikimler, farkında olmadan yaptığım gözlemler, içten gelen tanrısal yeti, anlatılanlar v.s. hepsi şarkılarımın oluşumunda rol oynuyor. 32 yaşındayım, o zaman şarkılar 32 senede çıkıyor demek yanlış olmaz sanırım. Şarkılarımı düşündüğümde de hiçbir şarkıma tarih zaman atmadım bugüne kadar. Bazen bir şarkımı bir saatte yazarken, bazen de bir şarkı günleri hatta aylarımı alabiliyor. İkinci klip hangi şarkıya çekilecek? Albümde hangi şarkılar öne çıkıyor sizce? Her programcının programına davet ettiğinde şarkılar hareketi olsun gibi bir takıntısı var ama bütün klasik oldu diye anons edilen şarkılar slow! Yıllar önce söylenmiş bir şarkı, bir dizi ya da filmin içinde geçince bir anda hit hale gelebiliyor. Yani bir şey yaratmak yerine var olandan nemalanmak durumu bu durum. “Anlamazdın
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
- Issız Adam” ilişkisi gibi… Bu şarkı vardı ama kimsenin haberi yoktu, radyolarda en çok çalınan şarkı ödülünü verdiler sonra! Bu ne yaman çelişki değil mi? Bunları neden söylüyorum biliyor musun, ben şarkılarımı ayırmıyorum. Radyoda çok çalınırsa öne çıkıyor çalınmazsa dinleyeni yok. Bu demek değil ki şarkılar çirkin. Mesela “Aman” albümümde 12 şarkı var. Tek çalınan şarkı “Aman”. Başka şarkım yokmuş gibi. Bu bir haksızlık. Aynı albümden bir tane şarkını çok izlenen bir diziye koy ertesi gün şarkı hit oluyor. Bunun için de araya sokulan tanıdıkların olması gerekiyor tabii! Kriter bu olmamalı. Neden iki üç şarkılık albüm yapılıyor diye soranlara, neden albümleri almıyorsun diye sormak lazım o zaman. Şu ana kadar, “Bana Kalan” isimli slow şarkım internet ortamında çok sevildi. Hareketli olarak da “Tanıdık” ve “Tövbeliyim” baş başa gidiyor. Ben hepsini seviyorum. Dinleyici en doğru kararı verecektir. Şarkıların tamamını dinlesinler de başka bir şey istemiyorum. İndirsinler en azından bir yerlerden ve görsünler tek şarkılık albümler yapmadığımı! Son dönemde yapılan albümleri nasıl buluyorsunuz? Beğendiğiniz isimler kimler? Dinleyici olarak sahiplendiğim albümler var. İşin içinde olduğum ve verilen emeği bildiğim için beğendiğim albümleri en azından arşiv olarak saklamak için alıyorum. Soner Sarıkabadayı bestelerini sevdim mesela son dönemde. Gülşen’in albümü var beğendiğim.Yine şu an aklıma gelen Burak Kut “Ben Yokum” şarkısı. Eurovision şarkı yarışması hakkında ne düşünüyorsunuz? Manga’nın şarkısını nasıl buldunuz ve sizce nasıl bir derece elde edecek?
Bülent Özveren’in sunduğu bütün milletçe ekrana kilitlenip de hezimet sonuçlarla döndüğümüz vatan millet sorunu haline getirdiğimiz çocukluğumun Eurovision’larını daha çok seviyordum diyebilirim. Sonuçlar kötüydü ama alternatifsizliğinden midir nedir daha heyecanla seyredilirdi. Artık biliyoruz ki bize 12 puan vereceklerle 0’ı basacaklar belli! Siyaset ve komşuluk ilişkilerinin müziğe bu denli yansımasını doğru bulmuyorum. Bana tek hoş gelen yanı müzik adına bir organizasyon oluşu. Sonucuyla ilgilenmediğimi söyleyebilirim. Manga bu yarışmadan birinci de dönse sonuncu da dönse aynı Manga’dır. Zaten başarılı işlere imza atıyorlar. Albümünüzün promosyonu dışında şu günlerde uğraştığınız başka bir proje var mı? Bu ara yoğunluktan dolayı başka bir şeylere pek fırsat bulduğumu söyleyemem. Kendi adıma karaladığım bazı şeyler var ama bitip ortaya somut bir şeyler çıkmadan konuşmak doğru olmaz. Konserleriniz başladı mı? Gece mekanlarından birinde sahne almayı düşünüyor musunuz? Konserler henüz başlamadı. Şu an görüşmeler devam ediyor. Yaza doğru daha da yoğunluk kazanacaktır. Sürekli olarak bir mekanda sahne almayı kendi adıma pek doğru bulmuyorum. Memuriyet gibi her hafta aynı saatte aynı yerde birbirine benzer programlar yapmak müziğin ruhuna ters gibi geliyor benim için. Daha çok geniş kitlelerle bir arada olabilmeyi istiyorum. Gece kulübü olacaksa da nasıl bir kulüp olduğu, dinleyici potansiyeli ve işletmenin müziğe bakışı çok önemli benim için. 1489
Vitrin
890.- CHF
690.- CHF
Sideboard
1‘050.- CHF
850.- CHF
1
Sideboard
790.- CHF
590.- CHF
2
Beyaz Vitrin Seti
Direk Fabrikadan Evinize!
2‘490.- CHF
3
4 3‘500.- CHF
2‘290.- CHF
SARAH yatak odası 2‘990.- CHF
5
1‘990.- CHF
1‘490.- CHF
NENA yatak odası 3‘290.- CHF
DİKKAT!
Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.
2‘290.- CHF Yatak fonksiyonlu
6
7
fiyatını sorunuz!
Gerçek Deri köşe koltuk 2‘900.- CHF
1‘900.- CHF
info@moebel-thema.ch - www.moebel-thema.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Hem Kaliteli, Hem Ucuz!
26
ETKİNLİKLER
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kreuzlingen’de Kutlandı Doğu İsviçre’deki Kreuzlingen Türk Okul Aile Birliği’nin düzenlemiş olduğu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına yaklaşık 500 vatandaşımız katıldı. 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı Isviçre’nin çeşitli bölgelerinde kutlandı. Bunlardan birisi de Kreuzlingen’deydi. Organizasyonda, Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluğuyla bugünün çocuklarının yaşadıkları, sinevizyon gösterisiyle karşı-
laştırılmalı olarak anlatıldı. Ardından çocukların hazırlamış olduğu dans, şiir, marş ve folklor gösterileri izleyenlere hoşça vakit yaşattı. İzleyenler, yıllardır Kreuzlingen’de yapılan bu etkinliklerin çok başarılı geçtiğini ve sürdürülmesini arzu ettiklerini söylerken, Okul Aile Birliği Yöneticileri de yaptıkları birçok faaliyet ile İsviçre’nin en etkin Türk derneklerinden biri olduklarını ve eğitim konusundaki proje ve çalışmalarının devam edeceğini bildirdi. 1484
Morges Tulip İsviçre’nin Morges şehrinde bu yıl 40’ıncısı düzenlenen geleneksel ‘Lale Festivali’ Türkiye’den BITDEFE (Batı İsviçre Türk Federasyonu) öncülüğünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Çağdaş Yaşam Destekleme Derneği ile Cenevre Başkonsolosluğunun katılımı ile renkli görüntülere sahne oldu.
23-25 Nisan tarihleri arasında düzenlenen ‘’23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı’’ organizasyonunda, Batı İsviçre Türk Dernekleri Federasyonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin katkıları ile Morges’de Türk lalelerinin yanı sıra çeşitli kültür ve sanat etkinlikleriyle Türkiye’nin tanıtımını gerçekleştirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi etkinliğe, hediye olarak 50 bin lale yolladı. Organizasyon Komite Başkanı Baz M.Favez’in açılış konuşmasının hemen ardından başla-
yan Lale Festivali’nde Cenevre Başkonsolosu Ayşe Nur Kurttekin ve Zürih Turizm Ataşesi Pınar Bilgen’in de hazır bulunduğu kortej şehir turuna katıldı. 17 ilkokulun katıldığı “Yapma Lale” yarışmasında birinci olan laleye de ‘İstanbul’ adı verilirken, yarışmada elde edilen gelir, Kardelen Projesi’ne ve İsviçre Kanserli Çocuklar yararına çalışan derneklere eşit olarak aktarıldı. T.C.Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yarışmaya katılan tüm çocukları çeşitli hediyeler ile ödüllendirdi. 1483
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
27
ETKİNLİKLER www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Sunay Akın’la Yaşanan Saatler Farklıdır... Gazetemizin sevilen yazarı Sunay Akın, düzenlemiş olduğumuz sohbet akşamında bir kez daha bizlerle oldu. 17 Nisan Cumartesi akşamı Swissotel Zürich’te gerçekleştirdiğimiz organizasyona gazetemizin okurları ve davetlileri katıldılar. Program öncesinde düzenlenen kokteylde Sunay Akın’la biraraya getirdiğimiz vatandaşlarımız kendi aralarında bol bol sohbet etme fırsatı da buldular.
Türkiye’den gelen bir başka misafirimiz, tiyatro oyuncusu Mehmet Ali Tuncer, programın sunuculuğunu üstlendi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Turgut Karaboyun’un konuşmasından önce Pusula için hazırlanmış olan Video klip gösterimi yapıldı. Turgut Karaboyun yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “Yaklaşık 3 yıldır siz değerli okurlarımıza hizmet vermenin mutluluğunu yaşıyoruz. Tüm İsviçre geneline yayılmış kadromuz ve Dietikon’da bulunan gazete merkezimiz sayesinde en ciddi haberleri sizlere aktarıyoruz. Yeni başlatmış olduğumuz abone kampanyasına destek vererek bize katkı sağlamanızı bekliyoruz. Abone olan okurlarımıza gelecek aydan itibaren projesini tamamlamış olduğumuz ‘Pusulacard’ dağıtımı yapacağız. Abone olan okurlarımız Pusulacard sahibi olarak hem bize katkı sağlayacaklar hem de indirimli alışveriş yapabilecekler. Tüm bu projeler devam ederken artık geleneksel bir hale gelen organizasyonlarımıza da devam ediyoruz. Bugün burada bu organizasyonların gerçekleşmesine büyük katkı sağlayan tüm sponsorlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Onların bize verdikleri destek olmasa bu programları tek başımıza tertiplemekte çok zorlanırdık. Değerli yazarımız Sunay Akın’a bizi yanlız bırakmadığı için tekrar teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.’’ diyerek konuşmasını bitirdi. Genel Yayın Yönetmenimiz Turgut Karaboyun’un konuşmasının hemen ardından programa destek veren tüm sponsorlara sahnede Plaket takdimi yapıldı. Bu yılki programın ana sponsorluğunu Murat Akaras’ın sahibi olduğu Nextshop ve Nextone firmaları üstlenirken, uçuş sponsorluğunu Türk Hava Yolları Zü-
rich Müdürlüğü ve Vatan Reisen üstlendi. Programa destek veren diğer şirketlerin isimleri şöyle; Joker GmbH, Sisus Ho-
ge, Mytatil, Stargold, Network, Honda Baumann, Semes Garage, Rüya Halı ve Suchpool.
konulardan inanılmaz detaylar aktararak birkez daha salondaki misafirleri şaşırtmayı başardı. Sunay Akın, tarihimiz-
Düzenlemiş olduğumuz sohbet akşamını kaçıran okuyucularımız pişman olacaklar. Çünkü Sunay Akın’ın anlattıklarını duymak ve onu sahnede izlemek bambaşka bir zevkti.
Programdan sonra Aboneler için çekiliş yapıldı Sunay Akın’ın anlatıkları herkesi şaşırttı
Vatandaşlarımız düzenlenen programa büyük ilgi gösterdiler
Açılan Pusula Stantlarında Abonelik İşlemleri yapıldı tel Çeşme, Mediacom Durmuş AG, Pegasus, Swisslife, Canan Kredit, My Handy Shop, SunExpress, Güngör Gara-
Plaket takdiminin hemen sonrasında Sunay Akın sahneye davet edildi. Sunay Akın, yaklaşık iki saat boyunca farklı
den çok önemli konuları seçip, bilinmeyen ve duyulmayan detayları aktardı. Programın son bölümünde Japonya’da ba-
tan Ertuğrul firkateyni hakkında yaptığı konuşması, salonda çok duygulu anlar yaşanmasına sebep oldu. Programın sonuna doğru gazetemize de değinen Sunay Akın, kendisine Türkiye’nin en büyük gazetelerinden sürekli olarak yazarlık teklifi geldiğini; fakat hiçbirini kabul etmeyerek tek bir yerde yazdığını, o gazetenin de Pusula olduğunu dile getirdi. Salondaki herkese Pusula gazetesine abone olarak destek vermeleri gerektiğini söyledi. Sunay Akın ile geçen muhteşem iki saatin sonunda Genel Yayın Yönetmeni Turgut Karaboyun kendisine desteğinden dolayı bir plaket takdim etti. Daha sonra abone olan okurlarımız için çekiliş yapıldı. Şanslı okurlar Sunay Akın’ın yapmış olduğu çekilişle belirlendi. Kazanan okurların isimleri salonda anons edilerek, sahnede kazanmış oldukları ödüller kendilerine takdim edildi. Salon içinde sona eren sohbet akşamının devamı ise dişarıda Pusula stantlarında devam etti. Sunay Akın hayranları ünlü yazar ile bol bol resim çektirip, kitap imzalattılar. Yazarın son kitabı olan ‘Ay Hırsızı’ organizasyon akşamında Pusula stantlarından okuyucularıyla buluştu. Gece yarısına kadar devam eden program, katılımcılar tarafından çok beğenildi. İsviçre’ye 16 Nisan Cuma günü gelen Sunay Akın ve ekibi şanslı geçen bir yolculuğun ardından Zürich Havalimanı’na ulaştılar. Organizasyon günü olan cumartesi günü havadaki kül bulutlarından dolayı İsviçre havaalanları uçakların inişlerine kapatılmıştı. Konukların bir gün önce gelmiş olması organizasyonun sorunsuz ilerlemesini sağladı. Sunay Akın ve beraberindekiler pazartesi akşamı yerine salı akşamı geriye dönüş yapabildiler. Özel teşekkür: Pusula gazetesi olarak bizi program boyunca destekleyen ve her konuda yanımızda yer alan Joker GmbH’nin sahibi Sevgili Hakan Avincan başta olmak üzere, Ana sponsorumuz Murat Akaras’a, diğer sponsorlarımıza, Bern Büyükelçiliğimizden katılan Konsolos Ahmet Denk’e, Basın Ataşesi Şaziye Kuleli’ye, Zürich Başkonsolosu Hakan Kıvanç’a, yardımlarından dolayı THY Zürich Müdürü Levent Selvili ve ekibine sonsuz teşekkür ediyoruz. 1477
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
28
UNIA HABERLERİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Migros Çalışanı Mahke- Kaza Sigortasının Olmadığı me İle Hakkını Arıyor Durumlarda, Kaza 2006 yılından bu yana, erkek ve kadın çalışanlar arasındaki ücret eşitsizliği tüm çabalara karşın yeniden artmaya başladı ve fark %19.4 e kadar yükseldi. Bu yüzden eşit ücret mücadelesi sürüyor. Kadın çalışanlar, 13 Mart’ta kadınların ücretlerinin yükseltilmesi ve yönetici primlerinin azaltılması amacıyla proteso eylemleri yaptılar. Ücret eşitsizliği özellike satış işkolunda daha da belirgin; bu işkolunda ücretler arasındaki eşitsizlik % 20’nin üzerinde. Buna bir son verilmesini isteyen cesaretli bir Migros işçisi, kendisi ile aynı işi yapan daha genç bir işçiye 300 Fr. daha fazla ücret verdiği için, ayrıldığı işyerini mahkemeye verdi. Ücret farkı az da olsa sonuçları ilerisi için önemli. Düşük ücret, emekli olduktan sonra da düşük emekli aylığı almayı getiriyor. Migros’a karşı dava Catherine Reid adlı kadın işçinin Neunburg’ta Migros aleyhine açtığı bu dava pek çok açıdan önem taşıyor. Şubat ayında yapılan duruşmada dinlenen tanıklar, açılan davanın haklı olduğunu ortaya çıkardı. Esas işinin ne olduğunu anlatan Bayan Reid, diğer çalışma arkadaşları gibi, depodan malzeme getirdiğini, raflara dizdiğini ve kasada durduğunu anlattı. İşyerinde çalışan bazı erkek işçilerin buna ek olarak sabah
kamyonla gelen malları depoya taşıdıklarını anlatan Bayan Ried, buna karşın erkek çalışanların kasada durmadıklarını söyledi. Mahkeme, kasada durmak ile, kamyondan mal indirmek işinin aynı değerde olup olmadığı konusunda bir karar verecek. Her iki işin de aynı değerde olduğunun kabul edilmesi durumunda, işyeri, Anayasa’nın bir hükmü olan ‘’eşit işe eşit ücret’’ ilkesi gereği, kadın çalışana da aynı ücreti vermek zorunda bırakılacak. Mahkemenin alacağı kararla, diğer çalışanlara da bu hakkın tanınması zorunlu olacak. Ayrıca diğer işyerleri için de bu karar örnek teşkil edeceğinden çok önemli. Mahkeminin kararını bir kaç ay içinde vermesi bekleniyor. İsviçre’de az dava İsviçre’de bugüne kadar bu konuda çok az davanın açılmış olması nedeni ile dava, gerek basın, gerekse kamuoyunda büyük ilgi gördü. Bugüne kadar açılmış olan bu türden davaların özel sektörde daha da az olması dikkat çekici. Unia Sendikası bunun nedeninin, mevcut yasa ve sözleşmelerde, çalışanların işten çıkışlara karşı haklarının az olması olduğunu söylüyor. İşten çıkarılma korkusu, bu tür davaların açılmasını engelleyen bir neden olarak görülüyor. Buna ek olarak, ücret eşitsizliğinin, davayı açan taraf tarafından ispat edilmesi gerekiyor. 1488
Masraflarını Kim Öder? Küçük bir işyerinde çiçek satıcısı olarak çalışıyorum. İşe giderken, kaldırımın buzlanması nedeniyle düşerek kolumu kırdım. Hastalık Sigortası, çalıştığım için kaza sigortamın olması gerektiğini ve bu sigortanın bu kazadan dolayı ortaya çıkan masrafları ödemesi gerektiğini bana bildirdi. Çalıştığım işyeri ise, sadece üç kişinin çalıştığı işyerinde, gerek masraf gerekse de formalitelerin çok olduğu gerekçesi ile işyerinde kaza sigortası yaptırmadıklarını söyledi. Bu durumda hastane ve ilaç masraflarının masrafalarını benim ödemem mi gerekli?
taya çıkan masraflarını, -resmi kaza sigortası olan SUVA tarafından ödenmemesi halinde-, ödemekle yükümlüdür. Bu kasa aynı zamanda, bir sigorta şirketinin, masrafları ödeyemeyecek durumda olması halinde, masrafları ödemek durumundadır. Çalıştığınız işyeri ise bu sigor-
ta şirketine müracaat ederek sizi, geriye dönük olarak sigorta ettirmek ve bu primleri cezalı olarak ödemek zorundadır. Sizin masraflarınız da bu kasa tarafından ödenecektir. 1487
Daha fazla bilgi için: www.ersatzkasse.ch.
Hayır, siz ödemek zorunda değilsiniz. Yasalar her işyerini çalıştırdıkları işçileri kazaya karşı sigortlanmasını zorunlu hale getirmektedir. Ancak pek çok küçük işyerinin, çalışanlar için sigorta yaptırmadıkları da biliniyor. Bu nedenle yasa, bu durumda olan çalışanlar için ek bir sigorta oluşturmuştur. Bir vakıf niteliğinde olan bu sigorta, işçi, işveren ve sigorta şirketi temsilcileri tarafından yönetilir. Bu sigorta, yasalar gereği sigortalanması gereken, ancak sigortası yaptırılmamış çalışanların, bir kaza sonucu or-
Kağıtsız Göçmen Gençlere Eğitim Hakkı Mart ayı içinde, çeşitli dönemlerde göçmenlere ilişkin meclise getirilen yasa değişikliklerinin görüşülmesi yapıldı. Milletvekilleri Luc Barthassat ve Antonio Hodgers tarafından, kağıtsız göçmen gençlere eğitim imkanı tanınmasını talep eden yasal düzenlemeler az bir oy farkıyla kabul edildi. Bu değişiklik, Kantonlar Meclisi tarafından da kabul edilirse, kağıtsız göçmenler iönemli bir hak sahibi olacaklar. Ulusal Meclis’in gündeme aldığı yetmişten fazla yasa değişikliği önerileri arasında bulunan diğer önemli bir konu da, göçmen gençlerin çıraklık eğitimine ilişkin uğradıkları ayrımcılığa karşı alınan ön-
lemler oldu. Bu konuda verilen ortak bir öneriye göre, hükümetin dikkate alınması gereken bu soruna hükümet tarafından gereken tedbirlerin alınması gerektiği kabul edildi. Hükümet bu konuda önümüzdeki dönem gerekli tedbirleri almakta yükümlü olacak. Bu iki olumlu gelişmenin dışında, göçmenlerin toplum içindeki durumlarını iyileştirmeyi amaçlayan bir dizi öneri ise, fazla tartışmaya açılmayarak ret edildi. Kağıtsız Göçmenler İsviçre’de oturma izni olmayan ve kağıtsız göçmen (sans papier) olarak adlandırılan insanların içinde bulundukları zor
durum biliniyor. Bu insanların çocukları ise daha da büyük sorunlarla karşı karşıya. Daha önce bu çocuklara ilk öğretim hakkı tanınmıştı, ancak ilk öğretimlerini bitirdiklerinde, örneğin mesleki eğitim imkanları yoktu. Oysa İsviçre tarafındana da imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Anlaşması, bu gençlere eğitim imkanı hakkı tanımaktadır. Özellikle Unia Sendikası bu soruna daha önce dikkat çekmiş ve meclise bu konuda öneriler sunmuştu. Benzer şekilde gene Unia Sendikası’nın desteği ile kurulan‚ ‘Çocuklar Yasadışı Olamaz’
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
kurumu bu konuda önemli bir çalışmaya imza atmıştı. Mart ayında meclisin konuyu gündeme alması üzerine, parlamentoda görüşüleceği gün meclis binası önünde bir gösteri düzenlenerek, milletvekillerine açıklamalarda bulunuldu ve İsviçre’nin bu anlaşma ile kabul ettiği yükümlülükler hatırlatıldı. Nitekim, göçmenlerin sorunları söz konusu olduğunda sürekli önyargılı hareket eden bazı milletvekillerinin de olumlu tavır alması sonucu, bu öneri parlementoda az da olsa bir çoğunluk bularak kabul edildi. Meclisin aldığı bu karar, toplum içinde sayılarının on bin civarında olduğu tahmin edi-
len kağıtsız göçmenler için çok önemli olduğu gibi, meclisin göçmenlere bakış açısının en azından bu konuda değiştiğini göstermesi açısından da önem taşıyor. Unia Sendikası’nın üyelerinin yarısından fazlasını oluşturan göçmenlerin politik haklara sahip olmaması, göçmen haklarının politika sahnesinde temsil edilmesi gibi çok kompleks bir sorumluluğu sendikaya yüklüyor. Unia Sendikası da, son kazanılan örnek girişimde de görüldüğü gibi, üzerine düşen görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmek için çaba sarfetmektedir. 1486
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
30
KÜLTÜR SANAT
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI ‘’Ben 19 Mayıs’ta doğdum’’ M.Kemal Atatürk
Atatürk’ün doğum günü olarak kabul ettiği 19 Mayıs 1919 tarihi; laik, demokratik, çağdaş, aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına uzanan sürecin ilk adımıdır. 19 Mayıs bu yönüyle, Atatürk’ün ve ulusumuzun yazgısının kesiştiği bir dönüm noktasıdır. Bugün aynı zamanda 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın kutlandığı gündür. Hazırlayan: Pervin Tekin Bizler, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 91. yıldönümü nedeniyle Pusula gazetesi olarak, sözde değil özde duygularla, Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu vatan için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyor; gençlerimizin bayramını kutluyoruz. MUSTAFA KEMAL PAŞA SAMSUN’DA Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldi. Bir süre çalıştıktan sonra kentin postahanesine gitti. Görevli bulunan PTT memuru o günü söyle anlatıyor: Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi (yıldırımdan korunma sistemi) olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor... O sırada, Mustafa Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa kalktım. — Buyurun Paşam. — Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor, dedi. — Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem! — Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim, “Ya ölürüz ya vatan kurtulur“ dedi. Ceketin cebinden ipek mendi-
lini çıkarıp maniplenin üzerine koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı. — “Sen ölürsen ben de ölürüm“ dedi. Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı, elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kağıda çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi. Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı ve sonra; «Oh! çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.» dedi ve maiyetiyle gitti. Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa, hayatını ortaya koyan bir kişiydi. Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte... Atatürk’ün Samsun’a ayak basışı, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemli olaylardan biridir. Türk milleti, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider, Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıktı ve Samsun’a ayak basarak “Kurtuluş” yolunu açtı. Bu nedenle Atatürk’ün 16– 19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği, İstanbul’dan başlayan yolculuğu bir kurtuluş dönemini simgeler. Ata’nın Samsun’a ayak basışının taşıdığı önemi, onun “Büyük Nutku”nu 19 Mayıs 1919 tarihi ile başlatmasından da anlayabiliriz. Samsun’a çıkışını Mustafa Kemal, Nutuk’ta şu şekilde anlatmıştır: “1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve manzara : Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum, Dün-
ya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, Şartları ağır bir ateşkes Antlaşması imzalamış, büyük harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşı’na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, Ordunun elinde silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes Antlaşmasının hükümlerine uymağa lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalya askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ve ajanlar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün önce 15 Mayıs 1919’da itilaf Devletleri’nin uygun
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
görmesiyle Yunan ordusu İzmir’e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafından Hıristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını gerçekleştirmeğe, devletin bir an evvel çökmesine, çalışıyorlardı.” Atatürk’ün, Samsun’a çıktığında görmüş olduğu manzara -Nutuk’ta da anlattığı gibi- pek de parlak değildi. Ama onda ve onun gibi düşünenlerdeki azim, kurtuluş mücadelesinde hiçbir engel taşımamıştı. Bu yolculuk, Türk milleti için bir dönüm noktası, kurtuluşun başlangıcı olmuştu. Atatürk Gençlere Güveniyordu... Atatürk, Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs1919 tarihinin önemi nedeniyle bugünü Türk gençliğine armağan etti. Atatürk: “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken, Türk gençliğine olan güveni ifade ediyordu. Onun şu sözleri de hepimiz için bir rehber olmalıdır: “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir.
Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir”..demiştir. Atatürk, Millî Mücadele Dönemi’nde, Türk milletini ileri götürecek ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştü. Bu nedenle de “gençlik” kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşıyordu. Atatürk gençlerden bahsederken sık sık, yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmekteydi. Onun şu sözü çok anlamlıdır: “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.” Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği , “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan 19 Mayıs’ın önemini anlayabilmek için siz gençler, onun 16–19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu bir kez daha hatırlamanız ve okumanız gerekiyor. Büyük fedakarlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti siz gençlere kutsal bir emanettir. Bu değerli emaneti yaşatmak ve sonsuza kadar korumak ,gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmak, en başta gelen görev ve sorumluluğunuzdur. 1428
31
KÖŞE YAZARLARI www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
BİKİNİ’DEKİ GÖBEK BAĞI!.. Kadın ve erkeğin yarı çıplak bir halde denize girdiklerini gösteSunay AKIN ren fotoğrafların Avrupa’daki gazete ve dergilerde yayınlanması, büyük bir şaşkınlık yaratıyordu ülkemizde. Gerçi, İstanbul’da da denize giriliyordu yüz yıl öncesinde ama, harem ve selamlık uygulaması bu “kamusal alan” için de geçerliydi. Üstelik, o yıllarda plajlar “Deniz Hamamı” olarak anılıyordu. Osmanlı insanının, yüzmek ile yıkanmak arasındaki farkı kavrayamayıp, “hamam” tanımını kullanmasının nedeni, cumbasız evleri andıran, içinden denize girilmesi amacıyla suya yapılan garip yapılardı… Bahar aylarında, havaların ısınmasıyla birlikte, uzun donlu adamlar, denize çaktıkları kazıkların arasını tahtalarla örerlerdi. Evinin penceresinden deniz görünmese bile, keser seslerini duyan bir İstanbullu, deniz hamamının hazırlanmaya başlandığını anlardı. 19. yüzyılın ortalarında görünmeye başlayan, kıyıya iskeleyle bağlı olan deniz hamamları, haremlik/selamlık geleneğinin denize inmesinden başka bir şey değildir.
Deniz hamamının kadınlar kısmından yükselen şarkılar çapkın erkekleri yağ gibi eritirdi. Bir çok erkeğin, Hezarfen Ahmet Çelebi gibi kanat takıp uçmayı deneme olasılığı düşünüldüğünden, kadın kısmının üstü örtülürdü. Yüzen kadınların kahkahalarını daha yakından duymak isteyen erkekler, asılırlardı sandalların küreklerine. Ne var ki, deniz hamamının bekçileri de sandal içinde pusuya yatar, balık tutma numarasıyla yaklaşan erkekleri düdük sesiyle uyarırlardı. Ahlak bekçilerinin hepsi de tabi ki erkekti!.. Erkeklerin yüzmek için giydiklerine “Deniz banyosu donu”, kadınların giydiklerine ise “Denizlik” denilirdi. Çatılarına kurutulmak üzere bayrak gibi asılan peştemal ve donlarıyla deniz hamamlarını birer “Ortaçağ kalesi” ne benzeten yazar Ekrem Işın, kadınların giydiği denizliği şöyle tanımlar:”Bir tek feracesi eksik olan bu deniz kıyafeti, kadının boğazına kasnak gibi oturur, kolları dirseğe kadar örterek dizaltına, bazan da ayak bileklerine kadar uzanırdı. Bu tür bir kıyafetle denize girmek, sokağa çıkmaktan farksızdı.” Deniz hamamları Moda, Fenerbahçe, Yeşilköy, Bebek, Salıpazarı’nda kurulurdu. En il-
ginci ise Galata rıhtımı, evet yanlış okumadınız Galata rıhtımında kurulan deniz hamamıdır. Giriş 60 para, loca 100 paraydı. Yok ille de lüks loca isterim derseniz, girişteki kulübede oturan bekçiye 5 kuruş ödemeniz gerekirdi. Zaman geçtikçe, deniz hamamlarının plajlara dönüştüğünü görürüz. Bu geçişi, 1923 devrimine borçlu olduğumuzu yazmamıza sanırım gerek yoktur! Cumhuriyet sonrasında, yıldızı parlayan yerlerin başında Florya kıyıları gelir. Denize girmek tutkusu insanları yüreğinde dalgalanmaya başlamadan önce, Florya kıyılarının İstanbullu için ne anlama geldiğini öğrenmek üzere şair Ziya Osman Saba’nın anılarına bir göz atalım:”O zamanların Arap harfleriyle Fulurya’sın berisinde uzanan, bugünün latin harfleriyle Florya’sı ise, ‘başınıza güneş geçer’ tehdidiyle gitmemiz, ilerlememiz menedilen, merak veya cesaret edip birkaç adım atacak olsak, süslü iskarpinlerimizin içine, kabahatimizi ne de çabuk meydana çıkaracak, bizi hemen de eleverecek müzevir kum tanelerinin doluverdiği, zaten bir iki adımdan sonra ilerleyemez olduğumuz, gözlerimimz kamaşmış, tabanlarımız kızışmış, kendimizi hemen çayırların ‘sahil-i selamet’ine attığımız, yasak, yal-
nız yasak mı, yasak olduğu kadar da korkunç bir bölgeydi.” Florya kıyılarında denize ilk girenler, Bolşevik devriminden kaçarak 1920’lerin başında İstanbula’a gelen beyaz Ruslardı. Bu semte yerleştirilen Rusların sıcak yaz günlerinde denize girmeleriyle Florya, erkeklerin gözdesi oluverir. Anastas adlı bir Rum’un açık hava meyhanesi kurmasıyla hareketlenmeye başlayan Florya, yine Rumlar tarafından açılan “Solaryum” ve “Haylayf” plajlarıyla mayosunu kapanın koştuğu bir semte dönüşür. 1936 yılının sıcak bir Haziran gününde, Florya’nın denizi gören sırtında üç araba durur. Yolculardan biri şu soruyu sorar yanındakilere:”Bu deniz bize küskün görünmüyor mu?”… Atatürk’ün bu sorusu kaderini değiştirir Florya’nın. Atatürk, yaptırdığı deniz köşkünde denize girmeye başlayınca, toplumun mayoya olan bakışı da değişir. O yıllar, mayonun “Deniz banyosu elbisesi” adıyla anıldığı, gazetelerde ithal mayo reklamlarının yer aldığı yıllardır. 5 Temmuz 1946, kadın mayolarında büyük bir devrimin yaşandığı tarihtir. O gün, Fransız modacı Louis Reard, koleksiyonun da “Bikini” adını verdiği iki parça mayoyu
sergiler. Reard’ın, buluşuna bu adı vermesinin nedeni, ABD’nin dört gün önce Pasifik’teki Bikini adasında yaptığı atom bombası denemesidir. Modacı, buluşunun atom bombası gibi patlama yapacağını düşünerek onu “Bikini” adıyla sunar. Kadınların göbeğini açığa çıkaran mayonun adınin konulmasina nice kadının, göbek bağının kesilmesiyle dünyaya getirdiği çocuklarıni öldüren bir savaş silahının neden olması sizce de düşündürücü değil mi? Şair ve yazar Necati Cumalı’ya bir arkadaşından, “19.2.1940” tarihini taşıyan bir mektup gelir. Mektubun içinde bir de şiir vardır. Şiir şu iki dizeyle başlar: Karpuz kabuğu suya değinceye dek, Mayo düşünülmez Mayonun adının geçtiği az sayıdaki şiirlerden biri, belki de ilki olan bu dizeler Rüştü Onur’un imzasını taşır. Rüştü Onur, denize girmeye doyamadan, yirmi iki yaşında veremden ölen bir şairimizdir. Ortaköy mezarlığında, senatoryumda tanıştığı ve kendinden üç hafta önce ölen karısının yanına gömülüdür!.. 1490
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
32
KİTAP DÜNYASI
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Kitapların Dünyasından Ayın Seçkileri Babil Şifresi
Öteki Kraliçe
Uwe Schomburg / Pegasus Yayınları
Philippa Gregory / Artemis Yayınları
Brida
Paulo Coelho / Can Yayınları
Yıl 1916... Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, Babil’de, dünyanın en büyük ve korkunç sırrını taşıyan tabletler çalınır. Bu tabletlerde, kilisenin temelini sarsacak şaşırtıcı gerçekler ve insanlığın en büyük hayali vardır...
Tehlikeli, heyecan ve gerilim dolu, soluksuz bir macera... Usta bir kurgu... heyecan yüklü... inanılmaz sürükleyici... Uwe Schomburg, bu müthiş romanıyla diğer gerilim yazarlarına şapka çıkarttırıyor. Hayatın sırrı çözülüyor. Sınır tanımayan bilim adamları bu sırra hayat vermek için ellerini kana bulamaya hazırlar. Bu müthiş sırrı yok etmek için Vatikan ve papa harekete geçiyor...
2005 yılında Forster, ölmeden önce, dedesinin çaldığı yazıtları güvenli bir yere taşımak ister ve bunun için eski polis Chris’i kiralar. Bu yazıtların peşinde birçok bilim adamı ve papa vardır. Babil’de bulunan bu yazıtlar inancın temsilcisi ile bilimin temsilcilerini karşı karşıya getirecek ve onları büyük bir ihanet ve cinayet girdabı içine sokacaktır.
“Ruh-eşimi nasıl tanıyacağım?”
Peki bu sır nedir? Dünyanın en büyük gizemi üzerine, Uwe Schomburg’dan hafızalardan silinmeyecek, son sayfasına kadar heyecanın hiç bitmediği, inanılmaz sürükleyici bir roman...
Leyla
Tarih hiç bu denli eğlenceli, canlı ve bağlayıcı olmadı... Mary, kuzeni Elizabeth’e inanmıştı. İnancı, genç kadını büyük bir esarete sürükleyecektir. Aynı erkeğin
Acının Eşiğinde Yaşama Felsefesi
Alexandra Cavelius / Pegasus Yayınları
Oktay Taftalı / Destek Yayınları yüzünü anlatan bir kadın... Onun isyankâr öyküsü ve acıyla dolu dokunaklı kaderi...
Bosnalı bir kızın yüreğinizi burkacak ve tüylerinizi ürpertecek gerçek hayat öyküsü... Bosnalı Leyla, büyük bir kâbusu atlatmıştı: Bosna’daki toplama kampında geçirdiği iki yılı. Binlerce kadının travma geçirmesine neden olan savaşın karanlık ve baskıcı
aşkı için savaşan iki kadın , güç yarıştıran iki soylu prenses ve özgürlüğünden vazgeçmektense ölmeyi yeğleyecek unutulmaz bir kraliçe...
“Bu kitabın kapağını açmadan önce, cehenneme açılan bir kapının eşiğinde olduğunuzu bilmelisiniz. İnsan denilen yaratığın bütün kötülüklerini sergiye çıkarttığı bir coğrafyaya, Balkanlara adım atacaksınız… Kadınların beden ve ruhlarının nasıl lime lime edildiğini okurken “insan uygarlığı” denilen barbarlıktan kaçıp, en vahşi hayvanların şefkatli uygarlığına sığınmak isteyeceksiniz.”
Wicca, Brida’ya “Riske girerek” dedi. “Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın; ama aşk arayışından hiç vazgeçmeyeceksin. Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın.” Brida, güzel bir İrlandalı
Hayat karşısında insanın düşünce geliştirmesi, aynı zamanda bir yaşama kültürü inşa etme çabasıdır. İnsanın hayata, kendine özgü belli bir açıdan bakıp, kendi algısı ve kendi tercihleri doğrultusunda onu yorumlaması ve bunu ifade etmesi “yaşama felsefesi”nin yöntemini oluşturuyor. Bu yöntemi uygularken, insanın dünyaya adım atmasını mümkün kılan “aşk”tan başla-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Brida kendi yazgısını ararken, kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır. Usta romancıdan çarpıcı bir aşk, tutku ve gizem öyküsü.
Merhaba Anne Ben Geldim Payan Çizioğlu / Güncel Yayınları
dan kurgulanmıştır.
yarak, onun hayatının belli başlı durakları üzerinden süregiden kronolojik bir dizge ele alınmıştır. “Aşk” ve “doğum”la başlayan maceramız, “aile”, “eğitim”, “çalışma” vb. ana duraklar üzerinden devam ederek, tüm canlıların karşı konulmaz kaderi “ölüm”le sonuçlandı. Ölümün “acı” olması, tüm yaşama felsefemizi bu “acı” eşiğini dikkate alarak temellendirmemizi öngörüyor. Yaşarken sahip olduğumuz her şeyin, aslında bir “kiracılık” durumundan öteye gitmediğini bu eşik sayesinde idrâk ediyoruz. Eğer insan olarak bu dünyanın kiracısı isek, mutluluğa ve özlediğimiz ‘haz’lara bakışımız, yaygın mülkiyet tutkusunun doğurduğu yanılgıların ötesinde bir anlam içermelidir.
kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır. O iki kişi Brida’da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler.
“... Bu kitap ‘Anneler Günü’nde’ annelik yolculuğunun farklı duraklarında olan, olabilen, olmayı isteyen ya da istemeyen, pişman olmuş ya da olmamış, mutlu ya da mutsuz; fakat koşulsuz ve karşılıksız başka bir insanı büyütmüş, büyütmeye aday ya da büyütmeye çalışan annelerimizin öyküleridir. Gerçek isimler ve yer açıklanmamıştır; ancak hepsi gerçek yaşanmış annelik anıların-
Sizin de zevkle ve keyifle biraz düşünerek, biraz acı bir tebessümle, biraz hayretle, biraz kendinizi bularak, biraz merak ederek, biraz özleyerek , biraz hüzünlenerek, biraz annenizin kıymetini bilmeniz gerektiğine inanarak, biraz iyi bir evlat olmanın huzuru içinde şükrederek Allah’a, biraz anne olmanın yorgunluğu ve gururu, biraz evlat olmanın mutluluğu ile okuyacağınızı ve her bölümde değişik insanlar tanınmanın ilginçliğini yaşayacağınızı umuyorum. Bir anneye evlat ya da evlada anne olmuş herkesin bir şeyler bulması dileğiyle...”
Û‚te SunExpress: Íimdi Basel ve Zürih’ten haftada 12 uçu‚la Türkiye’ye
90
* CHF ’dan itibaren Ûzmir
Basel ve Zürih’ten Antalya’ya 120* CHF’dan itibaren
Tel.: 0900 444 797 (0,36 CHF/dk. Ûsviçre sabit hatlarından)
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
* Tek yön fiyatı, tüm servis ücreti, uçak yakıt ücreti, vergiler ve harçlar dahildir. Kontenjanlar sınırlıdır.
34
BİLİM & TEKNOLOJİ
Yanardağ Patlamasının Suçlusu Bulundu: Küresel Isınma
Sivrisinekler ‘Aşı’ Oldu
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch larının normal bir aşı olmuş gibi hastalığa karşı korunduğunu, ayrıca bu yöntemin “ücretsiz ve acısız” olduğunu belirtti. Yoshida, ileride, sıtma taşıyıcısı sivrisineklerin sıtmaya ve başka tropik hastalıklara karşı aşı olarak kullanılabileceğini kaydetti.
Henüz spekülasyon düzeyinde olsa da küresel iklim değişikliğinin daha çok depremi ve yanardağ faaliyetini tetikleyebileceği savunuluyor.” Suçlu küresel ısınma mı? Ağırlıkla insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan küresel iklim değişikliğinin daha çok yanardağı harekete geçirebileceği ve depremlere yol açabileceği yönündeki uyarılar henüz spekülasyon düzeyinde. Ancak bilim insanları bu tehlikeli ihtimali ciddiye almak için yeterince kanıt olduğu düşüncesindeler. İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre, bilim adamları tarafından, küresel ısınma nedeniyle artan sıcaklıkların daha fazla yanardağı, depremi, toprak kaymalarını ve tsunamileri tetikleyip tetiklemeyeceğinin ortaya çıkarılması için geniş kapsamlı bir araştırma yapılması talep edildi. Uzak geçmişte atmosferde önemli bir ısınmanın, jeolojik aktivitedeki değişikliklerle ilişkilendirebileceğini belirten bilim insanları, gelecek yıllar için tahmin edilen iklim değişikliğinin benzer değişikliklere neden olabileceği yönündeki önermelerin spekülatif olduğunu, ancak söz konusu tehditin ciddiye alınması için yeterince kanıt bulunduğunu kaydetti. Bazı uzmanlar, küresel ısınmanın mevcut seviyelerini, şimdiden, dağlık bölgelerde toprak kaymalarıyla ilişkilendiriyorlar. Ancak Met Office Hadley Centre’daki iklim uzmanı Richard Betts, küre-
sel ısınmanın şu andaki haliyle Çin’de geçen hafta meydana gelen depremi ve İzlanda’daki yanardağ patlamasını etkilediğini söyleyebilmek için herhangi bir kanıt bulunmadığını söyledi. Diğer taraftan bilim insanları, küresel ısınmanın Yerküre’nin yüzeyine büyük ölçüde yük bindirebileceğinden, depremler gibi jeolojik tehlikeleri etkileyebileceğini belirtirken, eriyen buzullar ve yükselen deniz suyu seviyelerinin, Yerküre üzerindeki baskıları artıran ve azaltan, devasa miktarda suyun dağılımını değiştirdiğini belirttiler. Bu değişimlerinin, çatlaklara ve sismik değişiklere yol açması ihtimalinin daha fazla olduğu ifade edilirken, tropik kasırgalar, kar yağışı ve gel-gitlerdeki değişiklerin hepsinin, sismik aktivitedeki değişimlerle bağlantılı olduğu kaydedildi. 1465
Dünyanın En Derin Çukuru Bulundu Dünyanın su altındaki en derin volkanik çukuru, Cayman Adaları’nın açıklarında bulundu. Bugüne kadar rastlanan en derin sualtı çukurunda çok farklı canlı türleri olabileceği tahmin ediliyor.
Keşif gemisi RRS James Cook’daki uzmanlar, volkanik çukuru Karayip Denizi’nde Cayman Koyağı diye bilinen yerde, su yüzeyinin 5 kilometre altında bulduklarını açıkladılar.Çukurun derinliği ve izole durumda olması, yeni sualtı canlı türlerinin bulunması ümidini artırdı. Keşfedilen volkanik bacalar sıcak su püskürtüyor. Deniz jeofizikçisi Maya Tolstoy, yeni bulunan çukurun şimdiye kadar bilinen en derindeki çukurdan 1 kilometre daha derin olduğunu söyledi. Keşiflerde iki derin deniz robotu kullanıldı. Önce Autosub6000 adlı araçla deniz dibinin
çok detaylı haritası çıkarıldı. Daha sonra daldırılan HyBIS, taşıdığı yüksek çözünürlü kameralarla bacaların görüntülerini çekti. 1463
Japonya’nın Osaka Üniversitesinde geliştirilen Android robot, gerçek insanla mimiklerine kadar benzemesiyle dikkat çekiyor...
Daha önce insan görünümlü birçok robot üreten ve hatta bir robot ailesi kurmayı hayal eden Profesör Hiroşi İşiguro’nun geliştirdiği yapay kadının hareketleri, daha önceki robotlara oranla çok daha doğal. Profesör İşiguro, tanıtım sırasında yaptığı açıklamada, ekibiyle birlikte insan duygularını ifade edebilen robotlar yapmak istediğini söyledi.
Gerçek insanın yüz ifadelerinin bir kamerayla filme alındıktan sonra elektrik sinyalleriyle robota gönderen bir teknoloji kullanıldı. Gerçek kadınla androidi ayırmanın gerçekten güç olduğu tanıtımda, model kadın gazetecilere, “Bir ikiz kızkardeşim olduğu hissine kapıldım” dedi. Dişlerini göstererek gülmesinin, robota gerçek bir insan görünümü kazandırdığını söyleyen Prof İşiguro, daha önce geliştirilen bu tip robotların çok
Araştırmayı yöneten Prof. Shigeto Yoshida, genetik değişime uğratılmış sineklerin ısırdıkları kurban-
Her yıl dünyada yaklaşık 1 milyon kişi sıtmadan hayatını kaybediyor; her 30 saniyede, 5 yaşın altında bir çocuk bu hastalıktan ölüyor. 1460
Geleceğin Günahları Televizyon ve internet gibi medya araçları bizi daha tembel, açgözlü, şehvetli, hatta yedi günahın yedisine de daha yatkın hale getirmekle kalmayıp, bunları işlemeye de teşvik ediyor.
Teknoloji bizi günahkar mı yapıyor?
Bu Robotlar İnsana Çok Benziyor
Uzun siyah saçlı ve siyah etekli robot kadın, tanıtım sırasında, model olarak kullanılan 20’li yaşlardaki genç bir kadının gülümseme, öfkelenme gibi tüm hareketlerini hemen ve gerçeğinden farksız şekilde taklit etti.
Japon bilim adamları, genetik değişime uğrattıkları sivrisinekleri “uçan aşılara” çevirdiler. Japonya’nın başkenti Tokyo’ya yakın Jichi Tıp Fakültesi araştırmacıları, genetik değişimle sivrisineklerin tükürüklerinde tatarcık hummasına karşı aşı üretmelerini sağladı. Bu sineklerin ısırdığı farelerin hastalığa karşı antikor ürettiği tespit edildi.
“Uçan aşıların” bazı problemlere yol açabileceğini belirten uzmanlar ise genetik olarak değiştirilmiş sivrisineklerin doğaya salınması halinde bunun kontrolsüz aşılama anlamına geleceğini, aşının dozunun ayarlanmasının zor olacağını ve insanların, rızası alınmadan aşılanmaya muhtemelen karşı çıkacaklarını ifade ediyor.
sayıda ekleminin olmasından ötürü daha karmaşık ve masraflı olduklarını belirtti. Japon bilim adamı, geliştirdikleri yeni teknoloji sayesinde insan görünümlü robotları üretmenin daha da kolaylaştığını söyleyerek, bu robotlardan daha çok alanda faydalanmanın mümkün olacağını düşündüğünü açıkladı. Yüzü sentetik deriden yapılan ve bir hastanede deneme amacıyla hastalara eşlik etmesi düşünülen “Geminoid-TMF” adlı robot 115.000 CHF’ye satılacak. Robota ayrıca bir bilim müzesinde de deneme amaçlı bir görev verilmesi bekleniyor. 1462
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Hiddet, en iyi örnek. Çeşitli anonim teknolojik arayüzlerin ardına sığınıp dünya ile giderek daha fazla etkileşime girdikçe, bir zamanlar davranışlarımıza yön vermiş olan toplumsal kurallar da birer birer çöpe atılıyor. “Chat” seansları, karşılıklı sözel savaşlara dönüşürken, normalde sakin olan sürücülerin bir anda trafik canavarlarına dönüştüğüne tanık oluyoruz. Başkalarının başarısı karşısında duyulan kıskançlık, ikinci bir örnek. Televizyon ve internet bilgiye ulaşımı kolaylaştırdıkça, özellikle de zengin ve ünlülerin pırıltılı dünyasıyla giderek daha fazla haşır neşir olmak, dünyaya da bir süre sonra o gözle bakmak sonucunu getiriyor. Kıskançlık bir başka günahı, hırs ve açgözlülüğü de beraberinde getirebiliyor. Sahip olamadığımız ya da olamayacağımız maddi varlıklara tanıklığımız arttıkça, onlara sahip olma isteğimiz de o ölçüde artıyor. Teknoloji, iş dünyasında da hırsı körükleyen bir etken. Büyük şirketlerin, otomasyon eğilimine girip maaştan kesmeye çalışmaları, biraz da bu hırsın sonucu. Sonra, şehvet var; sanki internetin uğruna yaratıldığı günah. İnternetin bu konudaki rolü sadece sınırsız pornografi içeriği değil, evlilik dışı ilişkiler için de sunduğu sayısız fırsat. Üç boyutlu sanal dünya “İkinci Hayat”ta kullanılana benzer yeni teknolojiler, gelecekbilimci Ian Pearson’a göre insanları gerçekten de aldatmaya teşvik ediyor.
Üç boyutlu teknolojilerin gerçek yaşamı taklit yeteneklerinin artmasıyla “siber-ilişki”lerin de hızla kurulmaya başlamasına şaşırmamak gerek. Böyle bir ortamda partnerlerine sadık kalmayı seçen kişiler için eğer bir avuntu olacaksa, teknoloji onlara da yardım elini uzatıyor; sadakatsiz eşlerin izini sürüp ne işler karıştırdığını keşfetmek gittikçe kolaylaşıyor! Pearson’a göre internet, kibir için de bir davetiye demek. Kişisel web siteleri, bloglar, Facebook sayfaları... Hepsi kişisel kibir ve gösterişi teşvik edici nitelikte. Oburluk bile kaçamıyor internet ve televizyonun teşvik gücünden; ancak “bağımlısı haline geldiğimiz şey, yiyecekten çok bilgi” diyor Pearson; “en sevdiğimiz program ya da siteden alacağımız günlük doza duyduğumuz ihtiyaç. İster bir internet poker oyunu, isterse Second Life olsun.” İnternet üzerinden alışveriş, bankacılık işlemleri, hatta evden çalışma olanakları, dışarı çıkmaya duyduğumuz ihtiyacı zamanla azaltarak son günaha davet ediyor bizi: tembellik. Gerçi, internet etkinliklerini günlük egzersizle birleştiren Nintendo Wii gibi yeni aygıtlar bu etkiyi biraz düşüreceğe benzer. “Wii, düzenli olarak kullanıldığında yılda 17 kg kadar yağdan kurtarıyor sizi” diye açıklıyor Pearson. “Tabii, onu kullanacak irade gücünü toplayabilmeniz koşuluyla.” 1456
35
SAĞLIK www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
İlkbahar Keyfiniz Zehir Olmasın; Böcek Sokmalarına Dikkat!
Bebeklerin ısırıklara genellikle reaksiyon göstermediklerini, çocukların ise aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterdiğini belirten Görgülü, şöyle konuştu: ‘’Ağrı, şişme ve sokulan bölgenin etrafında oluşan renk değişikliği olağan reaksiyonlardır. Böceğin soktuğu bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, dilde şişme gibi reaksiyonlar ise ciddiye alınması gereken alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve bunlar birkaç dakika içinde ortaya çıkarlar. Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır.’’ Böcek Sokmalarından Korunmak
için Neler Yapmalıyız? Herşeyden önce otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemesi gerekmektedir. Ayrıca pikniğe veya çocuk bahçelerine parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyeceklerle gidilmemelidir. Yakınımızda uçuşan arı nedeniyle paniğe kapılıp kaçması için saldırıya geçmemek gerekiyor. Yaban arıları yalnızca saldırıldığında sokmaktadırlar. Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir. Çöp tenekelerinin kapakları sıkıca kapalı tutulmalıdır. Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır. Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır. Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır. Böcek Sokunca Ne Yapılmalı? Böceğin soktuğu yerde küçük bir şişlik oluştuysa, buzla kompres yapılmalıdır. Sabunlu suyla yıkamak veya antihistaminik pomat sürmek yeterlidir. Sokulan bölgenin çevresinde daha geniş bir
İspanyol Hastaya Yeni Bir Yüz
Böcek sokmaları özellikle ilkbahar ve sonbaharda tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı, bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olabiliyor. Seyrek de olmasına rağmen, böcek sokmaları, insanlarda bir veya iki hafta sonra serum hastalığı veya anafilaksi (alerji) ortaya çıktığı belirtildi. şişme olursa veya yaygın kaşıntı görülürse yine normal tedavi uygulanabilir. Ağızdan alınan bazı ilaçlar da şikayetleri giderebilir.
Bilinen ciddi alerjik reaksiyon riskiniz varsa doktorunuzun önermiş olduğu hazır epinefrin enjektörlerini yanınızda taşımalı, bun-
ları uyguladıktan sonra en yakın hastaneye gitmelisiniz. 1480
kermes'E
davet
İsviçre İslam Kültür Merkezleri Birliği Fribourg ve Burgdorf Şubelerimizde Kermes tertip edilmiştir. Kermese Herkes Davetlidir. Kermesimizde yiyecek, içecek ve tekstil ürünleri sergilenmektedir. Canı gönülden herkesi bekliyoruz...
FRİBOURG Şubemizde
Gözleme
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adnan Görgülü, böcek sokmasından sonra kişiden kişiye ve hangi böceğin soktuğuna göre değişen reaksiyonlar ortaya çıkabileceğini söyledi.
YER
Association Islamique SAAT Centre Culturel de Fribourg 10:00 - 20:00 Route de jura 18 1700 Fribourg
İspanya’da geçirdiği bir travmaya bağlı olarak yutkunma, nefes alma ve konuşma güçlüğü çeken bir hastaya tam yüzlü nakli yapıldığı açıklandı. Barcelona’daki Vall d’Hebron Hastanesi, beş yıldır deforme olmuş yüzüyle yaşayan, adı açıklanmayan bir hastaya geçtiğimiz mart ayında yüz nakli yapıldığını belirtirken, bu ameliyatın dünyadaki ilk ‘tam yüz’ nakli olduğunu belirtti. Bugüne kadar yapılan 11 yüz nakli ameliyatının ‘’kısmi nakiller’’ olduğunu ileri süren hastanenin açılamasında, 22 saat süren ameliyata otuz
kadar doktorun girdiği, hastaya bütün deri, yüz kasları, burun, dudak, diş, ek çene kemiği, elmacık kemiği, damak ve alt çene nakledildiği belirtildi. Ameliyattan bir hafta sonra ayna isteyen hastanın, önümüzdeki haftalarda konuşmaya ve yemek yemeğe başlayacağı açıklandı.
TARIH
(Cumartesi ve Pazar)
KONTAKT
08 ve 09.05.2010 Tel. 026 422 14 94
BURGDORF Şubemizde
YER
Verband der Islamischen Kulturzentren Burgdorf SAAT Gysnauweg 11 09:00 - 20:00 3400 Burgdorf
TARIH KONTAKT
(Cuma, Cumartesi ve Pazar) Tel.: 034 423 55 04
28/29 ve 30.05.2010 Cep: 078 93 97 12
Kaynak . AA / 1481
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
36
İSVİÇRE TARİHİ
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Eugen Huber ve İsviçre Medeni Kanunu’nun 5. Bölümü Hazırlayan: Hüseyin Türkkan
Üçüncü prensip ahlâka uygunluk (moralite) prensibidir Hukuk fikri akla dayanır Bu, ne bir bilgi vasıtası olmak sıfatıyla muayyen bir realiteyi sezen ve illiyet (causahte) prensiplerine tevfikan tanzim eden ve ne de mahdut gayeler takipte ve fertlerin ihtiyaçlarını tatminde insan-fullerini finalite prensiplerine göre bir zekâ vasıtası olmak sıfatıyla idare eden akıldır. Bu şeyler üzerinde hükümler şavk eden, insan fullerini tekâmül ettiren ve takip edilmesi icap eden hareket tarzları hakkında kararlar almak kudretine malik olan ve her hususî gayenin takibinde ferde yüksek değerde emirler vererek onu hayır ve adalet yoluna sürükleyen akıldır. Şu halde hukukun ilk unsuru ethosdur. Hukukun bir zorlama vasıtası olduğu doğrudur. Lâkin gayesi insanı iyi bir hareket tarzına sevk etmek olan bir vasıta. Hukuk nizami (Reglementation juridique) ne bizatihi kendiliğinden iyidir ve hatta iyiliği (bien - hayır) yaratabilecek bir, kabiliyettedir. O, ancak kendi haricinde zaten mevcut olan iyiliği (bien - hayır) himaye ve ileriye götürmek vazifesiyle mükelleftir (27). Hukuk insanın iyiye tevfikan hareket etmesi lâzım geldiği postulasından çıkar (das postulat des rigitigen Hanedlm). Şu halde o “iyi hareket etmek” (bien âgir) (28) fikrini tahakkuk ettirmelidir. Bu kanaat (Conviction inanış) Medeni Kanunun içine de işlemiştir. Kanun koyucunun vazifesi halk ahlâkiyetini (moralite public) aynı seviyede tutmak ve yükseltmektir. Kanun hukuki münasebetleri âhlâkileştirmek (moraliser) emelindedir. Hürriyet, her yerde ahlâkî zaruretler dolayısıyle tahdit edilmiştir. Şahsi hürriyet örf ve âdetten (bonne moeurs), başkasının şahsına hürmetten olduğu kadar aile münasebetinden çıkan vazifelerle de sınırlanmıştır. Vasiyet tarikiyle tasarruf hürriyeti yakın hısımların mahfuz hisseleriyle tahdit edilmiştir. Akit serbestisi de, kamu intizamı ve örf ve âdetle (bonne moeurs) sınırlanmıştır. Kanunun, ahlâkî temayülünü gösteren nişaneler pek çoktur. Erkek ve kadın arasındaki müsavat; tabiî çocuğun himayesi; evli kadının himayesi; hakkın suistimalinin men’i. Bu temayül ikinci maddede ifadesini bulmuş olan ve bütün hususî hukuka hâkim olan objektif hüsnüniyet prensibinde en yüksek derecesini bulur. Birinci maddenin yazılı kanunun (loi eerit) mutlak hâkimiyetini yıkması gibi ikinci maddede de hakların (a) mutlakiyetini reddeder. Medeni kanun tesanüt icaplarını da inkâr etmez. Bunlar hüsnüniyet ve örfü âdet (bonne moeurs) mefhumları içinde mündemiçtir ve gayrimenkul mülkiyeti bahsinde açık olarak ifade edilmiştir. Malik geniş bir mikyasda arazisinin üstündeki hava tabakasının olduğu kadar arazisinin altındaki toprak tabakasının da (Madde 667 TMK 644) başkası tarafından kullanılmasına tahammül etmek, kanal ve mecraların tesisine müsaade etmek (Madde 691. TMK 668); komşulara zaruri geçit bırakmak (Madde 694, TMK 671); düşen şeylerin aranmasına müsaade etmek (Madde 700, TMK 676) ve bazı hallerde kaynağının su-
lannı başkalarıyla paylaşmak (Madde 709vd. (b) mecburiyetindedir. İşte bunun içindir ki bazı yazarlar mülkiyeti bir hak olarak değil de bir hak ve borçlar kompleksi olarak telâkki ederler. Ferdin hürriyeti onun diğer fertlerle birleşerek bir hususî hukuk topluluğu (Communaute) meydana getirmesini de mültelzimdir. Medeni Kanun dernekler (assocition) sahasında çok liberaldir. İdeal gayeli dernekler, amele sendikaları, patron toplulukları, her nevi iktisadi birlikler, kooperatifler, anonim şirketler serbest bir surette inkişaf edebilmişlerdir. Lâkin hürriyetin bir neticesi olan menfaatler çarpışması da (Colision des interets) bunlara iltihak etmemiş olan fetlerin hürriyetini tahdit eder. Ferdi; kartel, trust veya sendikalar gibi kendisini zorlamaya veya ezmeye çalışan en kuvvetli gurupların salâhiyetlerini suistimal etmelerine karşı da himaye etmek lâzım gelir. Burada da yine kanun içinde ifadesini bulmuş olan etik kaideler sayesindedir ki hal çaresi bulunmuş ve hususi hukuk topluluklarının hürriyetlerinin hudutları çizilmiştir. Azalarının iradeleriyle organize edilmiş topluluklar haricinde tesadüfler veya tabiat tarafından ihdas edilmiş fiili topluluklar da mevcuttur. Bunlardan çıkan tesanüt bağları bazan kanun tarafından da kabul edilmiştir. Meselâ, ilk önde gelen aile böyledir. Lâkin bundan başka olarak ev reisliği (Communaute domestique) (Madde 333, 606; Co. 334 -TMK 320, 585, TBK 337) komşular topluluğu (Madde 684, 689, 695, 703, 708 TMK 661, 666, 678, 682 (c) hattâ aralarında bir kısımlık olmayan mirasçılar arasındaki topluluklarda (602, 607 vd, 610; TMK 581, 586 vd, 589) vardır. Eğer burada iş münasebetinden çıkan bağlara temas etmiyorsam, bunun sebebi bunların tam mânasıyla Medeni Kanuna değil de, Borçlar Kanunu’na ve hususi kanunlara tabi olmasından ileri gelmektedir. Medeni Kanunu, hususi hukuk topluluklarına (Collectivit & privees) vermiş olduğu mevki ve umumi menfaate (bien general) atfettiği ehemmiyet hasebiyle ferdiyetçi bir kanun olarak vasıflandırmak doğru olmaz. Eugene Huber, ferdî haklarla kollektif menfaatlar arasında mesut bir uzlaştırma yolu bulmağa çalışmıştır. Fert Medeni Kanun içinde bir hakimi mutlak değildir; lâkin onun kanun içinde bikes bir durumu da yoktur. O, hemcinsleri ile binlerce hayatı bağlarla birleşmiştir ki bunlardan kendisi için de bir takım vazifeler çıkmaktadır. Bütün bunları belki de İsviçre Medeni Kanunu itimada dayanan bir kanundur demek suretiyle hülâsa etmek imkânı vardır. Bu kanun, kendisini hazırlayanın insanların tabiî iyiliğine (bonte naturelle) değilde akla (raison) ve hukuka uygun hareket etmek hususundaki umumi temayüllerine olan itimadını; müesseselerin serbest faaliyetine; serbestçe teşekkül etmiş topluluklara, serbestçe aktedilmiş anlaşmalara adaletin ve manevi terakkinin bir hazinesi olan yazılı olmayan hukuka olan itimadını ve nihayet geniş bir ölçüde hakkaniyetperver olan hâkimlere karşı beslediği itimadını izhar eder. Medeni Kanunun ruhu hürriyet yolu ile adaleti ve itimat sayesinde hürriyeti teminden ibarettir (La justice par la liberte, la liberte â cause de la confiance). Bugünkü kanun koyucu insanlara karşı aynı derecede bir itimat beslememektedir. Kefalet ve toprak (agraire) hakkında yeni kanunlar bunu ispat eder. Hususi hukuk sahasındaki itimat seviyesindeki bu düşük-
lüğün sebeplerinin tahlil edileceği yer burası değildir. Bu, büyük bir kısmı itibariyle iki cihan harbinin sebep olduğu iktisadi güçlükler ve içtimai ve manevi karışıklıkların neticesidir. Lâkin büyük bir kısmı itibariyle de insanların gafletinden (aveuglement) hotbinliğinden, hafifliklerinden mütevellittir. İşte bunun içindir ki bugün hususi hukukun, âmme hukuku karşısında yavaş yavaş bir geri çekilişine şahit olunuyor. Hukuki etik düsturlar tarafından ferdi hürriyete konmuş olan sınırların her zaman için kâfi gelmemiş olmasından dolayıdır ki, umumi mefhaatlerin muhafızı olan Kamu Hukuku buraya zecri usulleriyle müdahale etmiştir. Eugene Huber’in eseri yıkılmaya mı mahkûmdur? Hayır. Bu eser mükemmelleşmek (perfectible) kabiliyetine haizdir. Onu hazırlayan, hukukun hiç durmayan bir tekâmüle tabi olduğunu biliyordu. Medeni Kanun kapalı değil açık bir kanundur. Hükümlerinin umumiliği (generalite) sayesinde o aşağıdan ekonomik, demografik ve maddi icaplara, yukarından da modern şuurun (conscience moderne) yeni temayüllerine (aspiration) açıktır. Medeni Kanunun ruhu, içtimai hayatı hürriyet içinde tanzim etmek ve bu hürriyeti devletin menfaati için değil de adalet ve ahlâk menfaati namına medeni hukuk vasıtalarıyla sınırlamaktır. Hukukumuz fikirlerin ve olayların tekamülüne uyabilmek için tekâmül edecektir. O, daha fazla bir değer gamlığa (altruisme) ve içtimai tesanüde, maddî menfaatler çarpışmasında ve iktisadi rekabet sahasında daha sert vasıtaların intibahına doğru ilerlemelidir. Medeni Hukukun yerine getirmeyeceğinden dolayı kamu hukukuna bırakılması icap eden bazı vazifeler belki de vardır. Lâkin insan hürriyeti, insan şahsiyetinin haysiyeti gibi Medeni Kanun’un ruhunu teşkil eden hususların muhafaza edilmesi ve yerine getirilmesi tabiî olarak Medeni Kanuna düşen vazifelerin kendisinden alınmaması temenniye şayandır. Hususi Hukuku’n Kamu Hukuku tarafından tamamiyle massedilerek mahvolması, cebir zihniyetinin hürriyet zihniyetinin ve hikmeti hükümet (raison d’Etat) mülâhazasının hüsuüniyet kaidelerinin yerine geçmesi ve içtimai hayatın serbestçe rıza gösterilmiş hukukî tasarruflarla değil de idari tasarruflarla idare edilmesi acınacak birşey olur. Çünkü hususi hukuk, verilen söze sadakat, ferdin kendi fiillerinde mesuliyet, başkasının şahıs ve mallarına hürmet, haksız zenginleşme memnuniyeti, hüsnüniyete riayet gibi bütün hukukun baştan başletini yapan prensiplerin kaynağı ve hazinesidir. İnsanların haksızlıklarından veya iktidarın keyfî hareketlerinden kendimizi vikaye için daima bu prensiplerden medet umarız. Medeni Kanun’un ruhuna sadık kalmak isteniyorsa bunları, adalete ve tesanüde doğru yöneltilmiş millî birlik içinde idame ve inkişaf ettirmeye ve memleketimizin menfaati için temadilerini temin etmeğe çalışmalıdır. Eugene Huber’in hayatından önemli bazı tarihler 18 Temmuz 1849’da Stammeim’de doğdu; 1868 sonbaharında Zürich Üniversitesi Hukuk Fakültesine öğrenci olarak kaydedildi ve Mart 1872’de magna cum landa hukuku doktora imtihanlarında muvaffak oldu; 1872-1873 kış sömestresi için Geneve’de ikamet etti. 1873’de Nouvelle gazette de Zürich’e muhabir olarak girdi; 1873 yaz
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
sömestresi içinde, hukuk tarihi privat docent’i olarak, Zürich Üniversitesi’ne girmek ehliyetini kazandı. 1873-1874’te Nouvelle gazette de Zürich’in Berne muhabiri ve Berne Üniversitesi privat - docent’idir. 1875 ilkbaharında yeniden Zürich’e muharrirliğe döndü. 1876’da Nouvelle gazette de Zürich’in yazı işleri müdürü oldu. 1877 mayısından Trogen’e Appenzell Rhodas – exterıeurs kantonuna, sulh hâkimi ve kanton polis müdürü tayin edildi. 1880 sonbaharında Bale Üniversitesine profesör (professeur exctra ordinaire) ve 1811’de de İsviçre Medeni Hukuku, İsviçre hukuk tarihi ve İsviçre âmme hukuku ordinarius profesörü tayin edildi. 1882’de Speiser ile beraber A. Husler’in idaresi altında bulunan İsviçre hukuk mecmuasına (Zeitschrift für Schweizerches Recht) yazı işleri müdürü oldu. 1884’de İsviçre Hukukçular Cemiyeti komitesi tarafından İsviçre kantonları medeni hukukunun tam bir etüdünü yapmakla vazifelendirildi. 1888’de Halle’e profesör tayin edildi. 1892’de Berne Üniversitesine İsviçre Medenî Hukuk Profesörü oldu ve federal meclis tarafından Medeni Kanunun ilk projesini hazırlamakla mükellef kılındı. 1902 de Millî Konsey’e milletvekili seçildi; 1922 de Berne Üniversitesi’nden emekliye ayrıldı 23 Nisan 1923’de Bern’ de öldü. Eugene Huber’in başlıca eserleri Die schweizerischen Erbrechte in ihrer Entwicklung seit der Ablösung des alten Bundes vom deutschen Reich (eski federasyonunun Alman Devleti’nden ayrılışından beri İsviçre miras hukukunun inkişafı) doktora tezi 1872; Die historische Grundlage des ehelichen Güterrechts der Berne Handfeste (Kanun hükmünü haiz eski Bern nizamnamelerinde aile mallan rejiminin tarihi menşei) 1884; System und Geschichte des schweizerischen Privatrecht (İsviçre Hususî Hukukunun sistem ve tarihi) 4 cilt 1886-1893; Die Bedeutung der Cewere im deutschen Sachenrecht (Alman Hukukunda aynî haklarda zilyetliğin ehemmiyeti) 1894; Erläuterungen zum Vortentwurf des shcweizerischen Zivilgesetzbuches (İsviçre Medenî Kanunu’nun ilk tasarısı hakkındaki gerekçe) 1902: Die Eigentümerdienstbarkeit, (malikin kendi gayrimenkulünde irtifak hakkı) 1902; Bewährte Lehre (Müstekar ilmî içtihatlar) 1910; Ueber die Realien der Gesetzgebung (Kanun koymanın gerçekleri hakkında.) 1913; Zum scweizerischen Sachenercht (İsviçre Aynî Hakları hakkında) 1914; Recht und Rechtsvervrirklichung (Hukuk ve hukukun tahakkuk ettirilmesi) 1921; Das absolute im Recht (Hukukta mutlak şeyler) 1922. Bundan başka Eugene Huber’in hukuk tarihinin muhtelif mevzularıyla İsviçre Medenî hukuku hakkında türlü monografileri vardır. Bunların listesini Muntzer’in Zeitsch. Für Schweizeirsche Recht sene 1942, Sa. 41’de intişar eden Huber hakkındaki makalesinde bulunabilir. Bu listeye Huber’in mütehassıslar komisyonuna vermiş olduğu raporlarla oradaki müzakereler sırasındaki konuşmalarını ve Millî Meclisteki müdafaalarını ve bilhassa 6 Haziran 1905 tarihinde kanununun müzakereye konması hakkında Meclisin oyuna müracaattan evvel irat etmiş olduğu Medeni Kanunun, kanton ve yabancı hukuklarla olan münasebetleri hakkındaki önemli nutkunu ilâve etmek icap eder. 1467
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
38
YAŞAM
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Tarihin Akışını Değiştiren Anneler
Hazırlayan: Pervin Tekin
Her yıl mayıs ayının ikinci haftasında, tüm dünyada Anneler Günü kutlanmaktadır. Bu özel günde, öncelikle bütün annelerin, Anneler Günü’nü Pusula gazetesi olarak tüm içtenliğimizle kutlarız. Hoşgörünün, karşılıksız emeğin ve sevginin kaynağı olan annelerimiz dünyanın en değerli varlıklarıdır.Sevgi, şefkat ve merhamet dolu yürekleriyle yaşamı güzelleştiren, anlamlaştıran bütün anneler aynı zamanda fedakarlığın da simgesidir. Bu nedenle dünyada anne sevgisinin yerini alabilecek başka bir sevgi de yoktur. Bizleri bu dünyaya getiren ve bu kutsal görevi en iyi şekilde yapmaya çalışan annelerimizi sadece bir gün değil, her gün hatırlamamız gerektiğine inanıyoruz. Anneler Günü’nü fırsat bildik, heyecan duyarak okuyacağınıza emin olduğumuz bir yazı hazırladık. Tarihe yön veren kişiliklerin yaşamı hep merak konusu olmuş, merakla okunmuştur. Biz de bu kişiliklerin annelerini merak ettik ve araştırdık. Sizlerin de keyif alarak okuyacağınızı umarak, tarihin seyrini değiştirmiş bu şahsiyetlerin annelerinden bahsetmek istedik:
1. Fransuva
Fatih Sultan Mehmet
Cengiz Han
Cengiz Han’ın annesi Ulun Hatun Türk-Moğol İmparatorluğunun kurucu Cengiz Han’ın annesi Ulun Hatun, büyük bir imparatorluğun temellerini atmıştır. Kocası Hegüsay Bahadır, öldüğünde Cengiz Han henüz 10-12 yaşlarındadır. Kocasının ölümüyle obası dağılmaya başlayınca Ulun Hatun, gücünü göstermiş ve oba idaresini ele almıştır. Obasını dağılmaktan kurtaran Ulun Hatun, çocuklarını da Türk örf ve geleneklerine göre yetiştirmiştir. Bir anne olarak Ulun Hatun çocuklarına ve obasına sahip çıkarak imparatorluğun kurulmasına sebep olmuştur. Cengiz Han, en güçlü dönemlerinde bile yaşlanan annesine saygıda kusur etmemiş, ayrıca her önemli olayda ona danışarak fikrini almıştır. Anadolu’nun Kapılarının Türklere Açılmasını Sağlayan Anne Altuncan Hatun Selçuklu Devleti kuruluş aşamasında iken, üvey kardeşlerden İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’e karşı isyan çıkartmıştır. İsyankarı yakalamak için peşine düşen Tuğrul Bey, Hemedan’da hiç beklemediği bir anda Yınal’ın orduları tarafından kuşatılmıştır.Tuğrul Bey, kendisini ortadan kaldırmak isteyen üvey kardeşine karşı birçok kişiden yardım istemiştir. Malazgirt Zaferi’nin ünlü komutanı Alpaslan’ın annesi Altuncan Hatun’un, topladığı orduyla Tuğrul Bey’le birleşerek İbrahim Yınal’ı yendikleri tarihi kaynaklarda yer almaktadır. Tuğrul ve Çağrı Beyler daha sonra Selçuklu Devleti’ni sağlam temeller üzerine oturturlar. Altuncan Hanım olmasaydı belki de Selçuklu Devleti yıkılacak ve Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Alpaslan büyük zaferi yaşayamayacaktı. Taht Mücadelesini sona erdiren, Sultan Mahmud’un annesi Terken Hatun Selçuklu Sultanı Melikşah’ın eşi Terken Hatun, eşinin ölümü sonrası ortaya çıkan taht mücadelesini sona erdirmiştir. Kendine ait ordusu bile olan Terken Hatun, Selçuklu idaresinde çok etkin bir yere sa-
Mustafa Kemal Atatürk hipti. Melikşah tarafından büyük saygı ve sevgi gören Terken Hatun, birçok meseleyi kendi divanında görüşüp, Melikşah’ın onayına sunmuştur. Birçok devlet adamı ve komutan yetiştiren Terken Hatun, Melikşah’ın ölümünden sonra başlayan taht mücadelesinde çok etkin bir rol oynamıştır. 1092 tarihinde küçük yaştaki oğlu Mahmud’u sultan ilan etmiş ve saltanatının devamı için büyük mücadele vermiştir. Bir suikasta kurban giden Terken Hatun’un yetiştirdiği emir ve komutanlar Selçuklu Devleti’nin sonraki döneminde önemli işlere imza atmışlardır. Esir Fransa Kralı annesi tarafından kurtarıldı Fransa Kralı 1. Fransuva, Alman Kralı Şarklen tarafından esir alınınca, annesi Düşes Dangolen, Kanuni Sultan Süleyman’a mektup yazarak, oğlunun kurtarılması için yardım istedi. Annenin oğlu için yazdığı yardım mektubu üzerine, Kaptan-ı Derya Barboros Hayreddin Paşa, Fransa’nın, Akdeniz kıyısındaki şehri Nice’e giderek, Şarklen’in donanmasını yenip, Fransa Kralı Fransuva’yı kurtardı. Bir annenin mektubu, özellikle Fransa’da tarihin gelişimi ve seyri açısından çok önemli yer tutuyor.
Mevlana Celalettin Rumi Fatih Sultan Mehmet’i doğurarak çağ değiştiren anne Hüma Sultan Osmanlı Sultanı 2.Murad’ın eşi Hüma Sultan’ın 29 Mart 1432’de Edirne’de yaptığı doğum, insanlık tarihi için çok önem taşıyor. Hüma Sultan, çektiği doğum sancılarından sonra dünyaya getirdiği Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethederek Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ın başlamasına neden olacağını bilmiyordu elbette. Nene Hatun çocuklarını bırakıp düşman üstüne gitti Kahraman Türk kadınının simgelerinden olan Nene Hatun, iki çocuğunu evde bırakarak, düşmana karşı çarpışmak üzere Türk askerinin yardımına koşmasıyla büyük bir kahramanlık destanının yazılmasına öncü olan kadınlardan biri olarak dikkat çekiyor. ‘’Efsane Kadın Nene Hatun’’ romanının yazarı Talat Uzunyaylalı, 1877 yılının 8-9 Kasım tarihlerinde Rus ordularının Top Dağı’ndaki Aziziye Tabyaları’na saldırı haberinin şehre ulaşması sonrası Nene Hatun’un üç aylık kızı ile dört yaşındaki oğlunu evde bırakarak baltasıyla düşmana karşı çarpışmak üzere tabyalara koştuğunu belirtmiştir. Erzurum halkıyla birlikte Rus askerine karşı kahramanlık destanı yazmış, ‘’Nene Ha-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
tun 93 Harbi’nin simgesi olmuştur.’’ Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin annesi Mümine Hatun Mümine Hatun, 1207 yılında Belh şehrinde dünyaya getirdiği oğlunun tüm dünyayı etkileyeceğini bilmiyordu. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin annesi Mümine Hanım, 30 Eylül 1207’de yaptığı doğumla, dünyaya sevgi ve hoşgörüyü aşılayan bir evladı doğuran ender annelerden biri... Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, çağımızın en büyük lideri. Büyük başarılara imza atmış, ülkesi için hayatı pahasına savaşmış, çökmüş bir imparatorluktan yeni, çağdaş bir ülke yaratmış, Türk halkına tek bir bayrak altında bağımsız bir yaşam sağlamış olan Atatürk’ü dünyaya getiren Zübeyde Hanım, sadece Mustafa Kemal’in değil, Türk milletinin de annesiydi. Dünyadaki bütün annelerin “Anneler Günü” kutlu olsun.... 1433
39
SİNEMA www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Ayın Flimlerinden Seçtiklerimiz Kardeşler (Brothers) Madalyalı bir asker denizaşırı görevde kaybolunca, ailenin kara koyunu olan küçük kardeşin, ağabeyinin karısı ve çocuklarıyla ilgilenmesi, tüm aileyi kökünden sarsacak sonuçlar doğuracaktır. BROTHERS / KARDEŞLER iki kardeşin vurucu öyküsünü anlatıyor: Otuzlarındaki Yüzbaşı Sam Cahill (Tobey Maguire) ve küçük kardeşi Tommy Cahill (Jake Gyllenhaal), birbirleriyle taban tabana zıt kişiliklere sahiptir. Dördüncü seferine çıkmak üzere olan Sam, lisede aşık olduğu Grace’le (Natalie Portman) evlenmiş ve iki küçük kız (Bailee Madison, Taylor Geare) babası olmuştur. Karizmatik kardeşi Tommy, zekâsı ve etkileyiciliğiyle yolunu bulan, hapisten yeni çıkmış bir serseridir. Hapishanenin dışında geçirdiği ilk gece, ebeveynleri Elsie (Mare Winningham) ve eski bir asker olan Hank Cahill (Sam Shepard)’ın da katıldığı, Sam için verilen veda yemeğinde aileyi kışkırtmayı kolayca başarır. Black Hawk helikopteri Afgan Dağlarında vurulduğunda, Sam’in öldüğü varsayılır. Banliyöde yaşayan Cahill ailesi, sarsıcı bir boşluğa düşer ve Tommy kendisine, Grace’e ve çocuklara karşı yeni keşfettiği bir sorumluluk duygusuyla, ağabeyinin yerini doldurmaya çalışır.
2001: Uzay Yolculuğu (2001: A Space Odyssey) 2001 : Uzay Yolculuğu yarınlara doğru bir geri sayış, insanlığın kaderinin bir haritası, sonsuzluğun aranışı. Bu göz kamaştırıcı ve Oskar Ödüllü görsel yapıt, müzik ve hareketin şaşırtıcı bir birleşimi ve, o kadar etkileyici bir çalışma ki Steven Spielberg için kendi kuşağındaki yönetmenlerin başlangıç noktası olarak değerlendiriliyor. Film, Stanley Kubrick’in insanları kuşaklar boyu heyecanlandıracak ve ilham verecek baş yapıtlarından biri.” Kubrick, gelecek doğru yolculuğuna, maymun atalarımızın yaşadığı geçmişimizi ziyaret ederek başlıyor. Daha sonra da (belki de sinema tarihinin en vurucu geçiş sahnelerinden birisiyle) bin yıl ileriye, uzay kolonilerine geçiş yapıyor ve sonunda da Astronot Bowman’ı uzayın keşfedilmemiş derinliklerine, belki de ölümsüzlüğe gönderiyor. “Çıkış kapılarını aç, Hal” ile sakladığı sırlar ve onu saran esrar perdesi aralanıyor ve başka hiçbir filmde bulamayacağınız bu yolculuk başlıyor.
Ejderhanı Nasıl Eğitirsin? (How to Train Your Dragon?) Hikâye, ejderhalarla savaşmanın bir yaşam biçimi olduğu Berk Adasında yaşayan Hıçkıdık adlı bir Viking gencinin etrafında geçiyor. Gencin ilerici görüşleri ve sıra dışı espri anlayışı, kabilesine ve Hıçkıdık’ın kabile reisi olan babası Kayıtsız Zebella’ya pek uymamaktadır. Hıçkıdık, diğer Viking gençleri olan Astrid, Südüklü, Balıkayak, ikizler Tersceviz ve Sertceviz ile beraber Ejderha Eğitimi’ne dahil olduğunda, bir savaşçı olabileceğini kanıtlamak için bunun tek şansı olduğunu anlar. Ama yaralı bir ejderhayla karşılaşınca dünyası altüst olur. Hıçkıdık’ın kendini kanıtlama şansı, tüm kabilenin geleceğine yeni bir yön çizmek için bir fırsata dönüşür.
Ama Sam ölmemiştir, bir başka askerle birlikte Afganistan’ın zorlu, ücra Pamir Dağlarında Taliban militanlarına esir düşmüştür. Sam’in maruz kaldığı travmalar, onu insanlıktan çıkaracak düzeydedir. Yabancı bir ülkede Sam’in benlik duygusu yok olurken, evde Tommy’nin benliği güçlenmektedir. Yeni yaşamlarının getirdiği üzüntü ve yabancılıkla, Grace ve Tommy doğal olarak yakınlaşır. Aralarında uzun süredir var olan soğukluk ortadan kalkar; ama ikisi de, bu soğukluğun yerini alan karşılıklı çekimi korku ve utanma duygularıyla karşılar. Sam beklenmedik biçimde Birleşik Devletlere döndüğünde, ailede tedirgin bir hava hakim olur. Kendisinden beklenmeyecek şekilde içine kapanık ve değişken bir ruh haline bürünen Sam, kardeşinden ve karısından şüphelenmeye başlar. Ailede roller değişmiştir. Sam ve Tommy yüzleştiğinde, fiziksel ve zihinsel açıdan en büyük sınavdan geçerler. Değişen aile dinamiklerinde, kim baskın çıkacaktır? Kardeşler sevgi, sadakat ve erkeklik ve aralarında kalan kadın konusunda nasıl hesaplaşacaktır?
Tek Başına Bir Adam (A Single Man) Hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından övgüyle karşılanan bu dramın yönetmeni, dünyaca ünlü moda tasarımcısı Tom Ford. Christopher Isherwood’un aynı adlı romanından uyarlanan filmde, uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisinin ölümünün ardından orta yaşlı, eşcinsel bir İngilizce öğretmeninin bir günü anlatılıyor. İlk uzun metraj denemesi olduğu için Tom Ford’un finansmanını bizzat karşıladığı bu filmdeki performansıyla Colin Firth, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi. Aldığı Ödüller:
• 2009 Venedik Eşcinsel Aslan,
Volpi Kupası (En İyi Erkek Oyuncu: C. Firth)
• 2009 Satellite Ödülleri
En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Yapım
• 2009 Santa Barbara
En İyi Performans Ödülü (C. Firth)
• 2009 San Francisco Film Eleştirmenleri Birliği: En İyi Erkek Oyuncu (C. Firth) • 2010 BAFTA En İyi Erkek Oyuncu (C. Firth)
Sex and the City 2 Filmin konusu, ünlü dizinin HBO TV’deki bitişinden dört yıl sonrasında başlıyor. Diziyi sevenlerin bildiği gibi, Sarah Jessica Parker’ın oynadığı Carrie Bradshaw karakterini en son Chris Noth’un oynadığı Big karakteriyle sağlam ve kalıcı bir ilişki kurma peşindeyken bırakmıştık. “Bu ilişkinin ilk başladığından beri artık 10 yıl geçmiştir. Artık çıtalar daha yüksektir. Daha çok güven ve potansiyel vardır. Bu nedenle uzun metrajlı filmde zaten var olanın üzerine çok sürprizli yeni gelişmeler eklenir. Tipik romantik komedilerin karbon kopyası gibi değildir” diyor Sarah Jessica Parker…
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
40
NE PİŞİRELİM
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Yemek Tarifi Sütlü Havuçlu Çorba
Bahar Kebabı Hazırlanışı : Havuçları soyup yuvarlak doğrayın. Soğanları piyazlık olacak şekilde doğrayın. İki yemek kaşığı yağda havuç ve soğanları 3-4 dakika kadar kavurun. 1 bardak et suyunu ilave edip havuçlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Havuçları piştiği su ile beraber püre haline getirin. Kalan suyu kaynar olarak ilave edin. Tuz, karabiber ve bir tutam hint cevizini çorbanıza katın. Terbiyesi için
Malzemeler :
• 3 adet büyük havuç • 6 bardak et suyu • 3 yemek kaşığı margarin • 1 adet soğan • 3 yemek kaşığı un • 2 bardak süt
• 3 yumurta sarısı • Hint cevizi tozu • Tuz ve karabiber
Kalan margarinde unu kavurun. Soğuk sütü karıştararak ilave edin. Yumurtayı bir kasede çırpın. Sütlü karışımdan bir kaç kaşık katıp, iyice karıştırın. Bu karışımı tenceredeki sütlü karışıma ilave edin. Hazırladığınız terbiyeyi; havuçlu karışıma karıştırarak ilave edin. Çorba kaynamaya başlayınca ocağı kapatın. Sıcak olarak servis yapın.
Malzemeler :
Hazırlanması :
• 2 kuru soğan veya 8-10 adet arpacık soğan • yarım kg bonfile, kuşbaşı doğranmış • 2 adet patates • 2 adet kereviz • 2 adet havuç • 1 su bardağı dondurulmuş veya konserve bezelye • kaynamış su
Soğanları soyup etlerle beraber kavurun. Kapağını kapatıp bıraktığı suyu çekmesini sağlayın.
Profiterol Malzemeler: Hamuru İçin: • 1 su bardağı su (büyük olmasın) • 100 gram margarin • bir tutam tuz • 1 çay kaşığı toz şeker • 4 tepeleme yemek kaşığı un (mümkün olduğunca dolu olsun) • 3-4 yumurta
Hazırlanması: İncikleri tuz ve karabiberle harmanlayın. Yağlarla beraber tencere alıp her tarafını kızartın. Küp doğradığınız havuç, kereviz, patates ve soğanı, ince kıydığınız sarımsağı, küp doğradığınız kırmızı biberi, domatesi ve defne yapraklarını ekleyin. En son suyunu ayarlayarak 30 dakika pişirin. Diğer taraftan bayat ekmek içi için gereken malzemeleri bir kapta karıştırın. Fazla geniş olmayan bir fırın kabını yağlayıp mazlemeleri yayın ve kaşıkla düzleyin. Üzerine susam serpip 180C fırında 30 dakika pişirin. Servis tabağına bir parça incik dizmesi, bir parça bayat ekmek püresi yerleştirerek servis yapın.
Malzemeler:
• • • • •
4 parça kuzu incik 1 tatlı kaşığı tuz Yarım çay kaşığı karabiber 3 yemek kaşığı sıvıyağ 2 yemek kaşığı tereyağı Birer adet havuç, patates, kereviz ve soğan (ben kereviz eklemedim 5-6 arpacık soğan kullandım) 3 diş sarımsak 1 adet kırmızı biber 2 adet defne yaprağı 2 adet domates 2 su bardağı su
Eğer dondurulmuş bezelye kullanıyorsanız, tencereye ilave edin. Üzerlerini geçecek kadar kaynamış su ekleyin. Konserve kullanıyorsanız, sebzeler pişip etler iyice yumuşadıktan sonra da ekleyebilirsiniz. En son tuzunu ilave edip servis yapın.
Bayat Ekmekli İncik Dizme
• • • • • •
Sebzeleri soyup küp küp doğrayın. Sırayla patates, havuç ve kerevizi ekleyip kavurmaya devam edin.
Ekmek Püresi İçin: • 2 su bardağı bayat ekmek içi • 3 adet yumurta • 1 demet soğan • 3 diş sarımsak • 1’er yemek kaşığı kıyılmış fesleğen, nane • 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri • 1 çay bardağı süt • 1 yemek kaşığı tereyağı üzerine:
• susam
Krema İçin: • 5 yemek kaşığı un • 5 yemek kaşığı şeker Hazırlanması: Su, margarin, tuz ve şekeri bir tavaya alın. • 3 su bardağı süt İyice kaynayıp margarin eriyene kadar yük- • 50 gram margarin sek ateşte tutun. • 2 yemek kaşığı toz krem şanti Unu ekleyip ocağı hafif kısın ve sürekli karıştırarak unu 5-7 dakika kavurun. Karışımı ocaktan alın ve ılıyana kadar bekletin. Bir yumurtayı ekleyip elinizle hamura iyice yedirin. Yumurta hamurla özleşince hamur ele yapışmayan bir kıvama geliyor. Hamur ele yapışan bir hale gelene kadar yumurta eklemeye devam edin. Çoğunlukla 3 yumurta yeterli geliyor. Hamurdan tatlı kaşığı ile alarak yağlı kağıt serili tepsiye diğer bir kaşık yardımıyla parçalar dizin. 180 dereceli önceden ısınmış fırında hamurlar şişip kızarana kadar pişirin. Fırının kapağını açmadan 15 dakika bekletin. Bu arada krema malzemelerini krem şanti hariç pişirin, koyu bir kıvama gelince ocaktan alın. Ilıtın. Ilıyınca krem şantiyi katın ve mikserle çırpın.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
Üzeri İçin: • 1 paket tarifine göre hazırlanmış çikolata sosu Hamurları bıçakla tam kopmayacak biçimde ortadan ikiye kesin ve içine kremadan doldurun. Hazırlayıp soğuyan çikolata sosuna kaldıysa kremadan katın ve güzelce karıştırın. Profiterollerin üzerine dökerek servis edin. Not: Hamurları pişirerek dondurucuda muhafaza edebilirsiniz. Kremasını sürerek çikolata sosu kullanmadan bir gün buzdolabında bekleyebilir. Pişirme sırasında fırının kapağını kesinlikle açmayın.
41
www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Sünnet Yaşı Neden Önemli? Komplikasyonsuz olması ve gelecekte cinsel sorunlar yaşatmaması için sünnet zamanlamasında yaş büyük önem taşıyor.
Sünnet zamanlamasının önem taşıdığını belirten Dr. Eroğlu, sünnet hakkında merak edilen diğer noktalara açıklık getiriyor.
Sünneti, “Konumuzdaki anlamıyla erkeklerde penis uç kısmını (başını) örten ve koruyan üstderinin (prepusyum) kesilip alınmasıdır” diye tanımlayan Amerikan Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Egemen Eroğlu, sünnetin neden yapılması gerektiğini şöyle anlatıyor:
“Hekim olarak en sık karşılaştığımız soru, sünnetin gerekli olup olmadığından ziyade, eninde sonunda sebebi ne olursa olsun, sünnet yaptırılacağı durumunda karar verilemeyen noktanın zamanlama meselesi olmasıdır.
“Dünyanın değişik bölgelerinde, gerek sosyal sebeblerden, gerek dini nedenlerden, gerekse tıbbi açıdan daha sağlıklı olduğu düşünüldüğü için değişik nedenlerle bu cerrahi işlem uygulanmaktadır. Tarihte köleleri belirlemek, yeniden doğuş ve uzun yaşam için adak, sembolik kastrasyon amaçlı sebeblerden yapılmış olmakla beraber, günümüzde bazı kabile ve toplumlarda karşı cinse çekici olmak, hijyen, ana kuzusu olmaktan kurtulmak, cesaret gösterisi, erişkinliğe geçiş ve menstruasyonu taklit gibi türlü amaçlarla yapılmaktadır. Çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkemizde ise ilk neden, sünnetin dini gereklilik ve geleneksel olarak toplumda sosyal bir yükümlülük olarak görülmesidir. Son zamanlarda artan yenidoğan sünneti yaptıran ailelerde ise durum biraz farklıdır. İki yıllık bir sürede hastanemizde yenidoğan sünneti yaptırmış çocukların ailelerine doldurttuğumuz anket formlarında hijyen ve daha sağlıklı olduğunun düşünülmesinin ön plana çıktığını gözlemledik.” Mutlaka sünnet yaptırılmalı mı? Sünnetin yararlı bir cerrahi işlem olup olmadığı konusunun tartışmalı olduğunu belirten Dr. Eroğlu, bu konuyu ise şöyle açıklık getiriyor: “Son günlerde erkek sünnetinin HIV virüsü taşıyıcılığına karşı oldukça etkin bir korunma yöntemi olduğu tartışması şiddetle büyümektedir. Bu konuyla ilgili olarak biz çocuk cerrahlarına, aileler tarafından gerek telefon ve gerekse faks ve e-mail yolları ile türlü sorular gelmektedir. Bizler geçmişten günümüze sünnetin tarihine baktığımızda çok net bir cevap verememekteydik. Evet sünnetin kesinlikle gerekli olduğu tıbbi durumlar mevcuttu ama her erkek çocuğu sünnet edilmeli miydi? En son Amerikan Çocuk Akademisi bildirgesine göre hareket ettiğimizde, sadece potansiyel yararları olduğunu söylüyorduk. Bugün son popüler yaklaşım sünnetin HIV’e ve bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyuculuğu olduğu şeklindedir. Yine de bu görüşe tamamen karşı olan ve sünnetin zorunlu haller dışında yapılmamasını savunanlar da mevcutttur.”
Hastane deneyimlerimiz ve literatürler ışığında yaptığımız değerlendirmede, yenidoğan döneminde (doğumdan ilk bir aya kadar geçen süre), çok yüksek oranda yenidoğan sünneti yönünden memnuniyet belirtilmiş ve bu deneyimi yaşayanlar işlem sonrasını çok rahat geçirdikleri için tüm ailelere önermişlerdir. Yenidoğan döneminde sünnet işlemden 45 dakika kadar önce sürülen anestezik bir kremden (EMLA) sonra, halk arasında “çan” adı verilen (Gomco Clamp) bir alet yardımıyla yapılmaktadır. Sünnet derisinin iki metal parça arasında sıkıştırılması sonucunda bu işlem yapıldığı için sıklıkla ek dikiş konulmasına gerek kalmamaktadır. Sünnete en uygun yaş Yenidoğan döneminde sünnet yapılmaması durumunda önerdiğimiz yaş 1.5 sonrasıdır. Bu dönemde önermememizin sebebi, bebeklerin oldukça kilo aldıkları süt çocukluğu döneminde, iyileşme sürecinde pubis önündeki yağ dokusu içerisine gömülebilen peniste yapışıklık gibi problemlerin ortaya çıkabilmesidir. Her ne kadar düzgün bakımla bu problem en aza indirgenebilse de, medikal gerekliliği olmadıkça bu dönemde sünnet yapmama tarafındayız. Bebekler 1 yaşlarında yürümeye başladıktan sonra yağ dokusu azalmaya başlayacak, dolaylı olarak bu komplikasyon riski de ortadan kalkacaktır. Psikologlar, üç ile altı yaşları arasında, erkek çocuğunun psikolojik gelişim süreci içerisinde babayla yarış içerisinde olduğu dönem olmasından dolayı sünnet önerilmemektedir. Ancak bunlar daha çok lokal anestezi altında yapılan sünnetler için geçerlidir. Çocukluk yaş gruplarındaki sünnetler genel anestezi altında yapılmakta, böylece bu zarar ortadan kalkmış bulunmaktadır. Biz ön muayene esnasında hem çocuğun sünnet olmasını engelleyecek bir problem olup olmadığını kontrol ediyoruz, hem de çocuğa sünnet günü ve sonrasında neler yaşayacağını aşama aşama anlatıyoruz. Daha sonra anestezi muayenesi için ameliyathaneye gönderiyor, anestezist ile tanışmasını, gideceği yeri görmesini sağlıyoruz. Sünnet tarihi belirlendikten sonra, yarım saat öncesinde hastanemize aç olarak gelindiğinde uygulanacak bir ilaç yardımıyla, çocuk rahatlayacak ve sünnet stresininden uzaklaşacaktır. Bu ilacın kısa bir hafıza kaybı özelliği sayesinde, sün-
netten sonra da girerken hissettiği korkuları hatırlamayacaktır. Sünnetten önce, yapılacak penis sinirlerinin uyuşturulması sayesinde, işlem sonrasında 12-14 saat ağrısı olmayacaktır. Sünnet sonrası sadece üç gün süreyle, penisin iç çamaşır ya da alt bezine yapışmasını önlemek amaçlı vereceğimiz kremi sürmek yeterli olacaktır. Hiçbir hareket kısıtlamasında bulunulmayacaktır. Genel Anestezı mi lokal anestezi mi? Gelişmiş ülkelerde sünnet genel anestezi altında yapılmaktadır. Genel anestezi, bir gaz yardımıyla çocuğun işlem esnasında uyumasını sağlamakta ve bu sayede çocuk korkmadan, hiçbirşey hissetmeden sünnet olabilmekte, cerrah da işini daha rahat yapabilmektedir. Unutulmamalıdır ki lokal anestezi altında çocuk acı hissetmese bile dokunmaları hissetmektedir. Bu da korkmuş bir çocukta yine acı gibi algılama-
ya neden olabilir. Nedense ebeveynler tarafından en sık sorulan soru anesteziye alerji olup olmaması konusudur. Halbuki ameliyathane ortamı gelişebilecek her türlü allerjik reaksiyona karşı müdahelenin en rahat yapılabileceği yerdir. Bu açıdan rahat olunabilinir. Biz yine de her türlü olası soruları için işlem öncesi anestezistlerimizle mutlaka görüşülmesini sağlıyoruz. En önemli komplikasyon kanama ve enfeksiyon Oldukça sık yapılan bu cerrahi işlemin komplikasyon oranı %2’ye kadar çıkabilmektedir. Rapor edilenler arasında kanama, enfeksiyon, frenulum ülseri, penil yapışıklıklar, uzun kalmış sünnet derisi, uretral fistül, tetanoz ve lokal anestezi amaçlı ilaç durumunda methemoglobinemi bulunmaktadır. Bu kadar çok komplikasyonun bulunması, bu işlemin basit bir işlem olmadığının, ciddiye alınması gereken cerrahi bir girişim olduğunun göstergesidir. 1498
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
42
KADIN VE MODA
Mayıs/Mai 2010
www.pusulaswiss.ch
Kadınların Yaz Kâbusu: SELÜLİTLER! Bu yazımızda, kadınların en büyük sorunlarından biri olan selülit konusunu ele aldık. Selülit, sadece bir estetik sorunu değil, aynı zamanda da psikolojik bir sorundur. Selüliti olduğu için istediği gibi giyinemeyen, alay edilme korkusu yaşayan, kendine saygısı azalan kadınların varlığından da söz edebiliriz. Çünkü ne kadar ince ve düzgün bir vücudunuz olursa olsun, bacaklarınızda,vücudunuzun çeşitli bölgelerinde sırıtan selülitler olduğu sürece sorun var demektir. Selülitle mücadele adı altında çok ciddi paralar harcanmakta, sonuçlar da yüz güldürmemektedir. Her geçen gün kadınlar, çıkan yeni kozmetik ürünlerle, teknolojik gelişmelerle bu dertten kurtarılmak isteniyor; fakat çoğu zaman yüzde yüz başarı sağlanamıyor. Oysa sağlıklı beslenerek, egzersiz yaparak, uzmanların da önerdiği doğal formüllerle selülit oluşumunu önlemeniz mümkün... Hazırlayan: Pervin Tekin Tatil hazırlıklarına erken başlamak ve iyi bir vücuda kavuşmak isteyen okuyucularımız için 15 günde selülitlerle vedalaşma kürleri ve formülleri hazırladık. Bu kürleri uygulamaya başlamadan önce önerilerimizi dikkate alırsanız daha iyi sonuç alabilirsiniz. Selülitten kurtulmanın yolları ve dikkat etmeniz gerekenler: Doymuş yağ ve karbonhidrat alımını en aza indirin. Su açısından zengin, tuz açısından zayıf beslenin. Protein zengini gıdalar (balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta) ödemi önler. Haftada iki kez balık tüketmeye çalışın çünkü balıkta bulunan fosforun, dokuları kuvvetlendirici etkisi vardır. Tuz ve tuzlu gıdaları kısıtlayın. Günlük 0,5 gramdan daha fazla tuz almayın, diyet tuzunu tercih edin. Yiyeceklerinizi tuz yerine baharat ve limonla tatlandırabilirsiniz. Vücudun fazla suyunu atması için bol bol beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek, lahana ve enginar yiyin. Alkol ve nikotinden kesinlikle uzak durmalısınız. Günde en az iki litre su içmelisiniz. Sabah kahvaltıdan önce, gece yatarken iki bardak su için. Sıvı ihtiyacınızı kahve, çay, kola gibi selülit yapan içeceklerle karşılamak yerine su ya da ayran için. Vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum metabolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir. Yapay tatlandırıcılardan, renklendiricilerden ve besin desteklerin-
den uzak durun. Bol bol sebze ve meyve yiyin. Özellikle koyu renkli olanlarını tüketin. Koyu kırmızı (karpuz, domates, elma ve kırmızı greyfurtportakal, siyah üzüm), koyu yeşil (elma, ıspanak, brokoli, biber), koyu sarı (mango) sebze ve meyvelere öncelik verin. Meyveleri yemekten en az iki saat sonra tüketin.
etmeyin. Uzmanlar, selülit sorunu olan kadınlara, bol sebze ve meyve yemelerini, doğal gıdalar tüketmelerini öneriyor. Malzemeler, 2 yemek kaşığı biberiye yağı 2 yemek kaşığı kekik yağı 1 yemek kaşığı badem yağı Hazırlanışı ve Uygulaması,
Şekeri kesin. Şekerlemelerden, tatlılardan uzak durun.
Tüm malzemeleri cam bir kâsede karıştırın.
Patates, pirinç, elma, havuç su tutucu gıdalardır. Bunlardan tüketmemeye gayret edin.
Karışımı selülit olan bölgeye masaj yaparak sürün.
Günlük gıdanın yüzde 75′ini sebze, meyve ve baklagillerden, geri kalanını ise hayvansal gıdalardan olacak şekilde düzenleyin. Dil peyniri hariç diğer peynirleri suda bekleterek yiyin. Rezene, elma kabukları ve yeşil çayı karıştırarak hazırladığınız bitki çayını günde en az dört kere içmeye çalışın. Yemeklerde kızartma yerine haşlama ya da buğulamayı tercih edin. Yemek yerken su içmeyin, yatma saatlerine yakın bir şey yemeyin.Yemeklerinizi ayakta değil, oturarak yemeye özen gösterin. Birçok antiselülit kremleri deriye hemen girmeyi ve doğrudan doğruya yağ hücrelerini etkilemeyi amaçlıyor. Selülit tamamen kaybolmasa da bu ürünlerden bazıları sayesinde azalabiliyor. Selülitin yok edilmesi için masaj en etkili yöntemlerden biridir. Evde kendi kendinize masaj yapabilirsiniz. Antiselülit kremlerinin dokulara etkisi, daha önce masaj yapıldığı takdirde iki kat daha fazla olur. Nedeni, lenf ve kanın harekete geçmesidir. Sürekli yüksek topuklu ayakkabılar giymek, yanlış şekilde yürümek ya da kambur şekilde oturmak da selülitin oluşma nedenleri arasındadır. Çünkü bunlar toplardamarlarda ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını olumsuz yönde etkilerler. Fazla güneşte kalmak selüliti artırıyor, bu nedenle çok fazla güneşe maruz kalmamalı ve güneş koruyucu kremlerde yüksek faktörlüleri tercih etmelisiniz. Selüliti azaltabilecek en iyi yol egzersiz yapmaktır. Özellikle haftada en az 3 kez 35 dakika sürecek aerobik aktivite yapın. Yürüyün, bisiklete binin, yüzün, dans edin. Bunun yanı sıra dar ve bacaklarınızı sıkan kıyafetler giyinmekten kaçının.
Streç filmle sıkıca sarın. 3 saat boyunca bekleyin. Sürenin sonunda banyoya girip selülit olan bölgelere soğuk su tutun. Kan dolaşımını hızlandırmak için gerçek liften üretilmiş keseyle ovun. Bilgiler: Selülit kürünü 15 gün boyunca her gün yapmalısınız. İhtiyacınıza göre malzeme miktarlarını artırarak daha fazla bitkisel karışım elde edebilirsiniz. Uzmanların önerdiği diğer pratik çözümler ve şifalı yağlardan oluşan bir karışım: Öncelikle selülitli bölgeye kan gitmesini sağlamak gerekir: 1 adet kabak lifini ve 1 adet ipek keseyi temin ettikten sonra duşta bunlarla kalbe doğru yani aşağıdan yukarıya doğru kese yaparak kan dolaşımını sağlayınız. Daha sonra aşağıdaki bitkisel yağlardan oluşan karışımı sürünüz: Malzeme: -1 çorba kaşığı lahana tohumu yağı
yukarıya doğru çimdiklenerek sürülür. Sürme işlemi bittikten sonra bir şişe sarılan pamuk üzerine kolonya dökülerek yakılır yanan pamuklu şiş bir su bardağının içersinde dolandırılır. Bardak hemen selülitli bölgeye yapıştırılr (bardak çekme işleminde oldu-
2010 Bahar Modasında Yeşil Hakimiyeti 2010yılının ilkbahar - yaz modasında yeşilin her tonu beğenimize sunuluyor. Yeni sezonun ilk dönemlerinde su yeşili, turkuvaz gibi yeşil açık tonları; ilerleyen dönemde askeri yeşil tonları önce vitrinleri sonra hanımları süsleyecek. Bugüne kadar yeşil renkli kıyafetiniz olmadıysa, gözünüzü alıştırmak için aksesuarların etkisinden faydalanabilirsiniz. Yüzük, küpe, bileklik gibi takılarınızla birlikte fular, kemer gibi aksesuarlarda yeşil tonlarını tercih ederek, yeni sezona yavaş ama güzel
-1 çorba kaşığı biberiye yağı -1 çorba kaşığı bal -1 çorba kaşığı kil - Süt Hazırlanışı: Kil, bal ve yağları bir kaba koyup iyice karıştırıldıktan sonra sürülecek kıvama gelene kadar süt ilave edilir. Bu karışım, keselendiken sonra selülitli bölgeye aşağıdan yukarıya doğru sürülür ve streç-flim sarılıp, 1015 dakika bu şekilde beklettikten sonra yıkanır. Selülitten kurtulmak için bitkisel yağlar -1çorba kaşığı susam yağı -1çorba kaşığı buğday yağı
Mümkün olduğunca stresten uzak durmaya çalışın. Uyku düzeninize özen gösterin.
-1 çorba kaşığı üzüm çekirdeği yağı
Doğal Selülit Kürleri
-1çorba kaşığı biberiye yağı
Doğal ve hızlı çözüm sunan selülit kürünü uygularken bol su içmeyi, egzersiz yapmayı, tuz ve şeker kullanımını azaltmayı ihmal
-1çorba kaşığı portakal yağı
-1çorba kaşığı limon yağı
Masajın yapılışı: Bütün yağlar karıştırlıp selülitli bölgeye aşağıdan
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
ğu gibi) ve bardak bacakta aşağıdan yukarı doğru hareket ettirilir. Bu sayede bacağa kan gitmesi sağlanmış oluyor. Bu arada her gün egzersiz yapmak gereklidir. Özellikle bacaklardaki selülitler için makas hareketi çok etkilidir. 1430
Güneş gülen yüzünü gösteriyor, bahar; doğadaki muhteşem değişimleriyle kendini müjdeliyor! Baharın habercisi yeşil; 2010 ilkbahar modasında da hâkimiyetini ilan ediyor!
bir geçiş yapabilirsiniz. Yeşil rengi diğer renklerle kombine etmek zor görünse de aslında bu doğru değildir! Doğanın temel rengi yeşili yine doğanın renkleriyle birlikte kullanmanızı önerebiliriz: Yeşille uyumlu renkler; krem, beyaz, gri, turuncu, mavi, lacivert, siyah olarak sıralanabilir. Yeşil kombinlerinde dikkatli olmanız gereken önemli renk kırmızıdır: Şayet kırmızının tonunu yanlış seçerseniz rüküş görünebilirsiniz. 1441
43
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ www.pusulaswiss.ch
Mayıs/Mai 2010
Çocukta Cinsel Gelişim ve Eğitim Küçük çocuklar, kendi bedenlerine çok ilgi gösterirler. Okul öncesi çocukların, çevreleri ve kendileri hakkında bilgi sahibi olma istekleri çok güçlüdür. İki ya da üç yaşındaki çocuklar, bakma ve dokunma yoluyla birçok şey öğrenirler, ancak; beşinci yaşlarına kadar sadece en yalın sözlü açıklamaları anlayabilirler. Bebekler ise ben merkezcidirler. Kendi duygu ve gereksinimlerine karşı son derece duyarlı oldukları halde, başkalarınınki ile pek ilgilenmezler. Yaşamın en başında beri bedenler onlar için en büyük öneme sahiptir. Bebeğini kucağında tutan annenin sıcaklığından, rahatlığından ve gücünden güven ve haz duyarlar. Bebek için, annenin yüz ifadesi, ses tonu , ten dokusu, kendisini tutuşu; açlık, üşüme ve yalnızlık gibi hoş olmayan, acı veren duyguların anında ortadan kalkmasıyla bağlantılıdır. Yıkanma ve altının değiştirilmesi, bebeğin hoşlandığı şeylerdir; kucakta sallanmanın ya da arabada götürülmenin yarattığı ritmik duyumsamalar (sensation) da bebeğin hoşuna gider. Bebeklerde emme yoğun bir gereksinmedir ve yalnızca biberonlu şişe ya da annenin göğsü bu ihtiyacı uygun bir biçimde karşılayabilir. Bebeğe, ana ve babasının ilettiği en önemli duygular sıcaklık, rahatlık ve yakınlıktır. Doğumdan sonraki birinci yılda bebeğin ilk cinsel duyguları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar. Bebek bezinin genital bölgedeki baskı ve hareketi, bebeğin hoşlandığı, haz verici duyumsamalardır. Bebek el ve kol hareketlerini daha iyi kontrol edebilecek kadar büyüyünce, kazara cinsel organlarına dokununca, insana özgü ve doğal olan bu haz verici duyguyu tekrar yaşamak isteyeceğinden, cinsel organlarına dokunmaya çalışır. Erkek bebekler penislerini çekiştirirler; fakat kız bebekler cinsel organlarının gizli olması nedeniyle dokunmakta daha güçlük çekerler, bu nedenle kız bebeklerde cinsel organlarına dokunma daha az görülür. Bazı ana babalar bu erken cinsel ilgiden rahatsız olurlar ve bunun anormal olduğundan endişelenirler. Oysa bebeklerin bu davranışı tümüyle doğal, normal ve sağlıklıdır: Cinsel eğitim bu noktada başlar. Ana babaların akıldan çıkarmamaları gereken nokta şudur: Sizin tarafınızdan çocuğu şaşırtıcı ve korkutucu olabilecek öfkeli bir tepkinin gelmesi, duygusal gelişim açısından zararlıdır ve henüz ortaya çıkmamış mastürbasyon için de engelleyici değildir. Tuvalet eğitimi ve cinsel duygular... 18. aydan 2,5 yaşına kadar uy-
gulanan tuvalet eğitimi, hem çocuğun, hem de annenin ilgisini yeniden cinsel organlara yöneltir. Bebek, altının ıslak olmaması gerektiğini öğrenirken, mesanesinin dolu olduğunu ve onun yakınındaki organlarda bir tür cinsel duygular uyanmasına neden olan baskıyı fark etmeye başlar. Tuvalet eğitimi sırasında bebek, bezi çıkartılıp oturağa ya da tuvalet yerine oturtulan çocuk, bebek bezi tarafından yalıtılmadığından, baskı ve dokunmayı daha iyi hissedecektir. Şimdi bebek, çişinin idrar yolundan geçişine daha çok dikkat edecek ve bundan hoşlanacaktır. Erkek çocukların akışı kontrol etmek için çiş ederlerken penislerini tutmak hoşlarına gidecektir. Tuvalet kağıdıyla silinmek, özellikle idrar yolu çıkışının çok duyarlı olan klitoris ve vajinanın hemen yanında bulunması nedeniyle, kız çocukları için hoşa giden yeni bir duyumsama olacaktır. Küçük erkek çocuklar tuvalet eğitimi sırasında, soğuk oturağa oturduklarında husyelerini örten derinin (skrotum) büzülmesi ve husyelerinin refleks olarak yukarı çekilmesinin verdiği garip duyumsama nedeniyle, bu organlarının daha çok farkına varacaklardır. Eğer küçük oğlunuz oturağa oturmak istemiyorsa, bu durumu göz önüne alarak kendisine her şeyin yolunda olduğunu, endişe edilecek bir şey bulunmadığını anlatmalısınız. Daha ayrıntılı açıklamaya gerek yoktur, çünkü o yaştaki çocuk daha bedeninin içini ve dışını tam ayrıt edememektedir. Tüm iyi niyetinize karşın, detaylı açıklamalar onun aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Aynı şekilde çocukların cinsel konulardaki soru(n)larına yaşlarına göre anlama yetenekleri göz önünde bulundurularak yanıt verilmelidir. Cinsel eğitimde açıklık ya da gizlilik ve bunların sonuçları... Hemen her ana babanın aklına takılan soru şudur: -Çocuklarımızı cinsel hayat konusunda aydınlatmamız gerekli mi? Günümüzde bu soruya kesin olumlu cevap verilir. Eğer çocuk, doğum, cinsiyet farkı, ana ve babanın rolü gibi konuları ana babasından öğrenmese, başka kaynaklardan cevaplar aramaya başlayacaktır. O zaman sonuç hiç de istendiği gibi olmayabilir. Çocuğun merak ettiklerini yetkin bir kişi açıklamazsa ortaya çıkacak sonuçlar pek olumlu olmayabilir. Bugün yalnız orta yaşa yaklaşmış kişiler değil, genç ana babaların pek çoğu da cinsel bilgilerin sır olarak saklandığı bir ortamda yetişmişlerdir. Ana babaları onlara, doğum olayı ve annebabanın çocukların oluşmasındaki rolü hakkında hiç birşey söylememişlerdir.
Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik ya da kaçamak cevaplar vermek neredeyse bir gelenektir. Bazen de bu cevaplar iyi niyetli , ama beceriksizcedir: Mesela ‘nasıl doğduğu’ sorusunu soran küçük bir kıza, annesinin, bir çocuğu olduğu zaman hissettiği sevinç yerine, çektiği korkunç sancıları anlatması gibi. Leyleğin getirdiği, kapının önünde bulunduğu, lahanadan çıktığı masalları da hala yaygındır. Doktordan ya da çingenelerden alındığı masalı da... Çocuğa nereden gediği konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman da susarak gösterilir. Bu yasak o kadar ağırdır ki, çocuk soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hisseder. Sorusuna yanıt aldığı kimi zaman, ana babanın konuşma biçimleri, esrarlı ses tonları bu konuyu açıklamada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklarca ‘bununla ilgilenmek yasaktır’ şeklinde anlaşılır. Ne var ki çocukların merakları daha da fazla artar, araştırmalarını derinleştirir. Bu da içlerinde yaptıklarından dolayı bir hata duygusu uyandırır. Cinsel bilgi konusunda yardımsız olan çocuk, sonuçta doyumsuz bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla dolar. En kötüsü de, cinsel olayların pek güzel bir şey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi gerektiği sonucuna varır. Sonuçta ilgilenilen konunun yasak, pis ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinç altına itilen bu inanç, bir çok yetişkin insanın hayatını etkiler. Böyle bir yasaklar ortamında, hata ve utanç kavramlarıyla gelişen cinsel istek, gereksinim ve davranışlar, kişiyi ileride kuracağı evlilikte güzel, sağlıklı, mutlu bir fizik sevgi kavramına götürebilir mi ? Bir ergene evliliğin güzel bir şey olduğu; duyguların, sevginin fizik yanını güzelleştirdiği iyi anlatılmazsa, bu fizik yan üzerinde bir kaygı ya da iğrenme kalıcı olabilir. Çocukluklarında fizik sevgiye yanlış hazırlanan kişilerin, bunu
bütünüyle dışladıkları ve cinsel işlevlerini sadece zevkli bir görev gibi yerine getirdikleri birçok uzman tarafından da saptanmıştır. Cinsel olaylardan hiç söz etmemekö çocuğa bu duyguları daha çok bastırması gerektiği izlenimini verir. Cinsellik tabu durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır. Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden, bebeklerin nereden geldikleri,erkekler ve kızlar arasındaki farkı, niçin yalnız evli insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük tehlike, bu soruları daha bilgili(?) bir arkadaşının yanıtlamasıdır; bu cevaplar öncelikle çocuğun ana babasına olan güvenini kaybettirir. Ayrıca çocukta saplantılara yol açabilir. Çocukta cinsiyet farkıyla ilgili sorular 2. yaşında, doğumla ilgili olanlarsa 3-4. yaşlarında başlar. Çocuk, kendince bazı varsayımlar da üretir; annenin şu ya da bu meyveyi yiyip hamile kalması vb. gibi. Çocuk kendi kendine sorduğu soruları yalnız hayal dünyasında aramaz. Kardeşiyle ya da oyun arkadaşlarıyla ilişkisinde, tahmin ettikleriyle bildiklerini doğrulama fırsatı arar. Genelde çocuğun bu tür bilgi edinmesi yanlıştır. Arkadaşların yanında bazen daha büyükler ve bakıcılar da bulunur. Bunların verdikleri bilgi de doğru, en azında doğal değildir. Bazen cinsel ilgiler 7-8 yaş ve erinlik arasında diner. Ve cinsel olgunlaşmayla bedensel değişikliklerin belirmesi ve genital bezlerin üretime başlamasıyla yeniden canlanır... Çocukluğunda ana babasının bilgi vermediği ergenin bu zorlu dönemde pek az şansı vardır... Çocukken soruları yanıtlanmadığı ya da yanlış cevaplandığı, ihtiyaçları olduğunda yardım edilmediği için zorda kaldıklarında da ana babalarına başvurmazlar. Artık ana babaya karşı bir güvensizliğin yerleşmesi söz konusudur. Ve ergen, zorlu sorunlarında
rehbersiz kalmıştır. Annesinden yanlış bilgi alan bir genç kız, bir uzmana sorununu şöyle dile getirmiştir: ‘’Benimle böyle konuşanlara bir daha hiçbir şey sormam.’’ Çocukluğunda bilgi verilmeyen genç, ne yeni bir merakla ortaya çıkan sorunu aydınlatmak için, ne de öğüt istemek için ana babasına başvurur. Yalız başına okuduklarıyla yetinir. Oysa basit birkaç açıklamayla her şey daha kolay olabilir. Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu, dünyayı tanıma ihtiyacından doğmaktadır. Aslında sağlıksız merak yoktur... Ancak merakın sağlıksız doyumu vardır. Bu, ana babanın pek de doğal ve açık yürekli olmayan davranışıyla benimsettiği gereksiz gizleyişlerin doğurduğu doyumdur. Kınanan merak, saplantı durumuna gelir. Kimi ana babalar, ‘’bu benim çocuğumu ilgilendirmiyor’’, ‘’çocuğum bunlarla hiç ilgilenmemiştir’’, ‘’eminim ki, bunları hiç düşünmüyor’’ derler. Ama çoğunlukla yanılırlar... Çocukların ilgilenmeyişleri yalnızca görünüştedir. Gerçekten meraklarını ya içe atarlar, ya da bilinçli olarak saklar ve bastırırlar. Oysa çocukların kimi şeyleri anlaması için çeşitli olanaklar da vardır: Örneğin yeni bir kardeşin doğumu, çocukların nereden geldiklerini açıklamak için en uygun fırsatı sağlar. Hayvanlar da çocukları ilgilendiren canlı bir örnektir. Kız ve erkek kardeşlerin bir arada yıkanması, küçük bebeğin günlük temizliği cinsiyet ayrımını anlatmakta yardımcı olabilir. Sonuç olarak en kolay ve basit yöntem, çocukların sorularına cevap verme gereğine inanmaktır. 1457 / Kaynak: cocukpsikolojisi.net
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
44
ÇOCUK SAYFASI
Mayıs/Mai 2010 yeterince koruyabileceklerine inanıyor.
Dünyayı Kurtaracak Projeler
Deniz Ormanları: Planktonlar ve yosunlar okyanusların meraları. Karbondioksiti emiyor, ölüyor sonra da emdikleri karbondioksitle birlikte deniz dibine iniyorlar. Bu alanların sayısını artırmak, atmosferden daha çok karbondioksit emilimini sağlayacak.
Sentetik ağaçlar: Bu ağaçlar büyümüyor, çiçek vermiyor; ama karbondioksiti emiyorlar. Sülfür örtüleri, Nobel Ödüllü Profesör Paul Crutzen’in önerisi. Crutzen, güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engelleyecek bir sülfür örtü yaratmak gerektiğini belirtiyor. Bunun için de sülfür dolu yüzlerce roket stratosfere gönderilecek. Yaklaşık bir milyon ton sülfür, dünyayı kurtarmak için yeterli olacak. Ancak bu fikir, bu kadar fazla sülfürün, asit yağmurlarına yol açacağını ve ozon tabakasına zarar vereceğini iddia eden bilim adamlarını endişelendiriyor. Bulut kalkanı: Deniz suyundan spreyler kullanarak bulut miktarını yüzde dört artırırlarsa, dünyayı güneşin radyoaktif ışınlarından
Sorular... Cevaplar...
Kitapların Dünyası
Neden Yüzümüz Kızarır Korkunca, heyecanlanınca, utanınca, sinirlenince neden yüzümüz kızarır hiç düşündünüz mü? Vücudumuz stres, utanma veya kaygı sonucunda aniden oluşan yüksek ısıyı, derinin yüzeyine yakın kan damarlarını genişleterek atmaya çalışır. Bu da bazı kişilerde yüzün kızarmasına neden olur. Egzersiz, sıcak bir duştan sonra yüz kızarması, aşırı olmadığı sürece, normal bir reaksiyondur.
Alkol alınması, sıcak içecekler, çok baharatlı yemekler ya da bazı hazır yemeklerde ve lokanta yemeklerinde bulunan monosodyum glutamat yüz kızarmasına neden olabilir. Göz Merceği, Yaşı Ele Veriyor Danimarkalı bilim adamları, bir kişinin yaşının göz merceğine bakılarak anlaşılmasının yolunu buldular. Danimarkalı araştırmacılar, buldukları yeni yöntemde, doğum zamanında gelişen ve hayatın geri kalanında değişmeden kalan göz merceği olarak bilinen özel proteinleri ölçmek için radyo karbon kullandıklarını kaydetti. Gözlerden yaşın bulunması yönteminin, ölenlerin kimliklerinin belirlenmesi için adli uzmanlara ve bilim adamlarına yardım edebileceğine dikkat çekiliyor.
1. Ben giderim o gider; üstümde gölge eder
4. Gökte gördüm bir köprü rengi var yedi türlü
7. Mavi atlas, iğne batmaz, makas kesmez, terzi biçmez
2. Ben varmadan o varır; her şeyden çok yol alır
5. Kapıyı açar, kapamadan kaçar
8. Bir kızım var, yeşil mantolu kırmızı elbiseli, siyah düğmeli
3. Bir ağacı oymuşlar içine sesleri koymuşlar. Yanlış yalan söylemiş, kulağını burmuşlar
6. Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk
9. Dereler tepeler, şık şık küpeler
‘’Kücük Prens’’’in özel basımını herkes sevecek Mavi Bulut Yayıncılık’tan çıkan Antoine de SaintExupéry’nin ölümsüz romanı Küçük Prens’in üç boyutlu, hareketli sayfalardan oluşan, büyük boy özel basımını küçük büyük tüm okurlar çok sevecek! Özgün resimleriyle ve tam metin olarak hazır-
Cevaplar:
Bilim Dünyasından Haberler...
1.Şemsiye, 2. Işık , 3.Saz, 4. Gökkuşağı, 5.Rüzgar, 6.Limon, 7.Gökyüzü, 8.Karpuz, 9.Kiraz
BİLİYORMUDUNUZ?
www.pusulaswiss.ch
lanmış bu basım tüm dünya ile birlikte Türkiye’de ilk kez yayımlanıyor. Yazarın özgün resimleriyle ve tam metin olarak hazırlanan Küçük Prens’in üç boyutlu bu basımı, kitabı küçük yaş grubunun ilgisini çekecek bir hale getiriyor. Küçük Prens’le tanışmış olanlar için yepyeni bir okuma deneyimi, tanışmamış olanlar içinse bir tanışma fırsatı bu kitap...
BOYAMA KÖŞESİ FIKRA
Bir gün, Temel’in canı sıkılmış ve sokağa çıkmış, geziyormuş ve bir mısır koçanı görmüş. Bir tekme atmış sıkıntısı geçmemiş. Sonra da bir şişe bulmuş ve ona da tekme atmış. İçinden bir cin çıkmış ve ‘’Dile benden ne dilersen’’ deyince Temel, özür dilerim demiş.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
45
GÜLELİM EĞLENELİM www.pusulaswiss.ch
Bir gün, aşkı öyle büyümüşki.. Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.. Eğilivermiş boynu.. Toprağa bakıyormuş artık.. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş.. Ayaklarını görüyormuş.. Bunada şükür diyormuş.. Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.. Zaman akıp gidiyormuş.. Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.. Ne var sanki boynumu kaldırsa.... Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş... Ve işte bir gün...Bahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış.. İncecik bedenini ellerinin arasına almış.. Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.. Hala göremiyormuş onu, ama bedeni kurtulmuş.. Uzun bir müddet sonra, bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.. Gelen giden yokmuş.. Kahrından ölecekmiş papatya..
FIKRA KUŞ Beyinli Fadime kumar oynuyormuş. Temel de arada sırada gidip soruyormuş: -Nasıl gidiyor kanaryam? -Kaybediyorum. Bir müddet sonra yine: -Nasıl gidiyor güvercinim?
SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır. Bir kromozom bir genden daha büyüktür.
Amerika’da her saat 40 kişi kanserden hayatını kaybediyor.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
Amerika’da satışa sunulan ilk cd, Bruce springsteen`in “Born in Theusa” albümüdür.
Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda her tepsiden bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40 bin dolar kar etmiştir.
Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır. Buckingham sarayında 602 oda bulunuyor.
Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg
Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır. Avustralya’daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar. Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar. Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini... Teşekkür etmiş ona içinden.. Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş artık....
Baykuş mavi rengi görebilen tek kustur Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini...
-Kaybediyorum Bu konuşma bülbülüm, serçem diye devam edince Cemal sormuş: -Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun? -Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!” diye fısıldamış Temel.
9
2
1
6
5
6
Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
3
ANAHTAR KELİME: ANADOLU
En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
Filler zıplayamayan tek memelidir. Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır. Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak. Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır. Gözlerimiz hiçbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve kulaklarımızın büyümesi asla sona ermez.
8
9
9
1
5
1
8 6
8
2
1
2
8
4
1 7
2
6
9
9
4
3
7 6
7
9
3 3
Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir.
9
7
04.2010
Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır.
3
8
9
Eğer Barbie gerçekten yaşasaydı vücut ölçüleri 97–72 82 cm olacaktı.
Fareler kusamaz.
5
2
Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90 cm kadar uzuyor.
Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
7
8
Dünyanın en büyük şeker ihracatçısı Küba’dır.
Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır.
Döllenmeden sonra çocuğun boyu 5 milyon kat buyur...
Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden
Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi cinliler.
Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
Bir Erkek Hayatının Ortalama 3350 Saatini Tıraş Olmak İçin Harcar.
Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven’da yayımlanmıştı.
Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
En yakin oldukları noktada, Rusya ve Amerikanın birbirlerine uzaklıkları dört km `den daha azdır.
Çocuklar baharda daha fazla buyuyor.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
Dünyada insan başına düşen karınca sayısı bir milyondur.
Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın İshigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
Central park`ta yüzmek yasalara aykırıdır.
Bir Big Mac hamburgerin ekmeğinde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
SUDOKU
GEÇEN AYIN
Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir kopeğinki kadar gelişmiştir.
Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
Sevgi, emek istermiş...
win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.
Bir karınca kendi ağırlığının elli kati ağırlığı kaldırabilir.
Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
Papatya anlamış artık...
Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, 160x230 ebatlarında Halı kazanın! SMS 1.50 CHF.
Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
ABD’de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.. Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.. Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış.. Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış.. Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış.. Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini.. O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.. Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş.. Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.. O her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.. Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep sevmiş....
Çengel Bulmacayı çözüp bize yollayan 1 okuyucumuz Rüya Halı’dan 160x230cm büyüklüğünde bir halı kazanacak.
dokuz gün yaşayabiliyor.
KOLAY
Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya.. Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana.. Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, kırmızı güllerden, sarı lalelerden, mor menekşelerden.. zambaklardan... Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını...
Bunları Biliyormuydunuz
Ama işte bir sabah... Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.. Derin bir oh çekmiş.. Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.. Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.. Başka birisiymiş.. Adamın elinde bir de makas varmış.. Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru....
ZOR
Gercek Sevgi
Mayıs/Mai 2010
6
1 5
2
4
İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.
Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.
E-Mail: haber@pusulaswiss.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
ANAHTAR KELİME
Ceylân
İlişkin
Mukavele
Eşlik etme
Bir sayı
Lenf tüberkülozu
Yiğit
Pis
İhtiyacı karşılamayan
Kudret
Allah'ın (cc) adlarından biri
Eski Rus krallarının sanı
Şampiyon haltercimiz (altta)
Dişi deve
Birim
Yalıtılmış
6
Bir sayı
1 2
Gösterme sıfatı
3
Kirpik boyası
Bayram
Tavır, davranış
Merdiven
Keşif gemisi
Aydınlık, iç açıcı
Şart edatı
Yarar, fayda
Gözlem
Baryumun simgesi
Kökten, köktenci
Bir organımız
Dağ keçisi
Hayvansal gıda
8
Yatay güneş saati
“Hakan…” (aktör)
Hamur topağı
Kiloamper (kısa)
2
Oruç ayı
Çok uçta, uzakta olan
4
Ordu görevlisi
3
Nota durak işareti
7
Uzlaştıran
Sarp geçit
Ergenlik sivilcesi
Tasdik etme
5
Tesirli
Türkü, şarkı
İnce dantel
5
6
İlâç
Destan
Tütün sergisi
Sahip
Buğday tenli
10
Bir Uzakdoğu sporu
Karmaşa
Tibet öküzü
Yardakçılar
Bir jimnastik aracı
Meslek, uzmanlık
7
İncelik, naziklik
Gezici tiyatro topluluğu
Adale
Milli İstihbarat Teşkilâtı (kısa)
Senaryo özeti
Burçlardan biri
Telefon sözü
8
İyi bakım ve ilâç tedavisi
En uzun mesafe koşusu
Kılıç kılıfı
Eserdeki ana konu
Hararet
9
Sağlam, dayanıklı
Gökyüzü
Tarla sınırı
Güzel koku
Prensip
Real Madrid'li futbolcu
Yüzyıl
Genişlik
1
Mantar meşesi
Kalayın simgesi
Karadeniz yelkenlisi
Sodyumun simgesi
Bulaşıcı bir hastalık
Dram
4
Uysal, itaat eden
Geçirimsiz yağlı toprak
Arkadaş, yakın dost
Gösterişi seven zengin
Yavru, çocuk
Sinek
Baba
Su
Hayvanı iğdiş etme
9
Gençliği, körpeliği kalmamış
Acınma, üzülme
Afrika'da bir başkent
Müslümanlık şartı
Bir renk
Okyanusların en derin yerleri
Üstü kapalı pazaryeri
Yabancı
Bir takımın gözde oyuncusu
Bir meyve ağacı
AYLİN DAŞDELEN
Gizli görevli
Keçeden kalın kumaş
Kabaca evet
Bir yağış şekli
Askerlik görevini geciktirme
Titanın simgesi
Familya
Kıyamette İsrafil'in öttüreceği boru
Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, 160x230 ebatlarında Halı kazanın! SMS 1.-CHF. win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.
Güzel sanat
Karakter
Keçinin erkeği
Büyük gövdeli yelkenli
10
Büyük taş kütlesi
Delikli balık ağı
Büyük zoka
Pek, katı
Kilometre (kısa)
Anakara
Gelecek
Sazın en kalın teli
Mayıs/Mai 2010
Küçük kanak
Deriden Eskimo kayığı
Soru sözü
Eyerin arka bölümü
Tahıl ölçüsü
Numara (kısa)
Uğursuz
NURCAN TAYLAN
Yol yiyeceği, azık
Büyük piliç
Şampiyon haltercimiz (üstte)
Bir et yemeği
Çengel Bulmaca
46 BULMACA
www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Mayıs/Mai 2010 - www.pusulaswiss.ch