Nr31 - 06.2010 - Pusula Gazetesi

Page 1

Haziran/Juni 2010 ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8953 Dietikon 2

İsviçre, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NPT) imza atan ülkelere bu silahlara veda edilmesi çağrısında bulunarak, nükleer silahların meşru silahlar sisteminden çıkarılmasını istedi. Calmy-Rey şimdiye kadar atom silahlarının azatılması çabalarının çok yavaş işlediğini belirterek, bu çabanın “somut, adım adım ve pragmatik” şekilde ilerleyerek çabuklaştırılmasını talep etti Devamı s.6

Göçmenlik ve Sağlık

Yabancı nüfusun, tüm İsviçre nüfusunun sağlık ve sosyal sigortalarına yaptığı ekonomik katkı oldukça büyük. Ne hazindir ki sağlık ve sosyal sigortalara yaptığı büyük finansal katkıya rağmen kendi sağlık durumları, yerli halkın sağlık durumuyla kıyaslandığında iyi bir görüntü oluşmuyor. Devamı s.18

Minare Yasağına Karşı Yeşil Işık

Strassburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’de 29 Kasım 2009’da yapılan halk oylamasına itiraz edenlerin başvurusunu usulen kabul etti. Mahkeme, İsviçre Hükümetinden 15 Eylül 2010 tarihine kadar savunma istedi. Devamı s.19

Askerin Kayıp Mermileri Aranıyor

İsviçre’de son yıllarda askere ait silahlar birçok kez amaç dışı kullanıldı.Bunun üzerine, Parlamento, 2007 yılında yaptığı bir toplantıda, 2009 yılı sonuna kadar askerlerin evlerinde muhafaza ettikleri mühimmatın geri toplanmasına karar verdi. Ancak çok sayıda mühimmatın akibeti bilinmiyor. Devamı s.23 BDMEDIA.CH

Nükleer Silahlar Yasaklansın

Kül Tablaları Toplandı

1 Mayıs 2010. Saat: 00:01. Tarihi gün. Yeni yasa yürürlüğe girdi. Sigarasız yaşam başladı. Sigara tiryakilerinin alanı iyice daraldı. Artık sadece sokaklarda, cadde kenarlarında sigaralarının keyfini (eğer bu keyifse) çıkarabilecekler. Devamı s.11

Rekor! 72 Kişinin İsviçre Pasaportu Geri Alındı! Eğitimde Yeni Bir Devir Başlıyor! Gemini International Scholls of Schwyz`in sahibi Dilara Amitoski yeni başlatmış olduğu çalışmalar ile tüm ailelere yeni imkanlar sunuyor. Eski şubelerine ek olarak BaselPratteln’de açılacak olan yeni okul şubesi tüm vatandaşlarımıza uygun fiyata eğitim imkanı sağlıyor. Devamı s.28

İsviçre Devleti, İsviçre pasaportu almak için sahtekarlık yapanların izini sürerek sahtekarlıklarını ortaya çıkardı ve sadece 2009 yılında 72 kişinin pasaportunu geri aldı. Pasaportu geri alınan yabancıların çoğunun eşi İsviçreli. Eğer bir yabancı en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş ve bu beş yılın üç yılını da bir İsviçreli ile evli olarak geçirmişse, kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçme hakkından yararlanabiliyor. Eğer onradan bu evliliğin sadece formalite olduğu veya resmi makamlara yanlış bilgiler verildiği ortaya çıkarsa devlet vermiş olduğu pasaportu, yani vatandaşlık haklarını geri alıyor ya da başka bir ifadeyle geçersiz kılıyor. Devamı s.14


2

EDİTÖR

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)

Minare Yasağı İptal Edilecek mi? Geçtiğimiz yıl 28 Kasım 2009 referandum sonuçlarında halk, İsviçre’de minare yapımının yasaklanmasını onaylamıştı. Referandumun sonucu dünya çapında ilgi gördü. İslami çevrelerden İnsan Hakları Mahmekesi’ne itirazda bulunup alınan kararın İsviçreli kurumlar tarafından geri çekilmesi isteyenler oldu. Kimi siyasi yorumcular kararın kesin olarak uygulanacağını ve bundan sonra İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu konuda farklı bir karar almayacağını söylerken, yasağın insan haklarına aykırı olduğuna inanan başka bir grup ise bu yanlışın Lahey’de bulunan mahkeme tarafından geri alınacağını savundular. Geldiğimiz noktada ise mahkeme bu dosyayı dava olarak kabul ettiğini ve 15 Eylül 2010 tarihine kadar İsviçreli resmi makamlardan konuyla ilgili olarak bir savunma beklediğini duyurdu.

REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85 PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse :

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 50.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Uluç Vatansever Rechtsberater: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol Gestaltung/Layout: DESCOM-M.COM Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Redaktionsleiterin: Gülter Locher Text Redaktion: Pervin Tekin

Kultur & Kunst: Bildredaktion: Grafiker: Druckerei: Adressierung: Anzeigen:

Yılmaz Akan Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91

Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol, Kader Turgay.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.

www.pusulaswiss.ch

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 CH - 8953 Dietikon / ZH Tel.: +41 43 322 90 82 Fax: +41 43 322 90 89 www.pusulaswiss.ch reklam@pusulaswiss.ch

Şimdi ne olacak? Yapmış olduğumuz bir araştırmaya göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir dosyayı dava olarak kabul ederse, bu gelişme davanın büyük bir ihtimalle pozitif sonuçlanacağını gösteriyor. Uzmanların fikrine göre, büyük bir ihtimalle minare yasağının İnsan Hakları Mahkemesi tarafından geri çekileceği şeklinde. Bizim için minare yasağının İnsan Hakları Mahkemesi’nden

geri dönecek olması oldukça önemli. Aşırı sağcı partilerin minare yasağı konusundaki büyük kampanyasının sonucu olarak referandumdan, hükümetin halka ret oyu kullanmalarını önermesine rağmen, ‘Evet’ kararı çıkmıştı. Şayet bu karar İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri dönecek olursa aşırı sağcı partilere ırkçılık ve başka dinlere gösterilecek saygı hususunda büyük bir ders verilmiş olacak. İsviçre’de yaşayan tüm Müslüman halka büyük bir darbe vuran bu oylama, entegrasyon çalışmalarını da olumsuz etkilemiş hatta birçok kişi bu kararın ardından İsviçre’den ayrılmayı bile düşünmüştü. Umudumuz alınan bu yanlış referandum kararının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin sağlanması. Bizler, insanların inancı ve kültürleriyle ilgili konuların referandum oylamalarına konu olmayacağı günleri yaşamak, toplumlar arasında yaratılmak istenilen ayrımcılık çalışmalarının bir son bulmasını istiyoruz. Araba sigortalarında haksızlık

büyük

İsviçre’de yaşayan biz göçmenlerin sorunlarından biri de araba sigortalarında uygulanmakta olan büyük ayrımcılık. İsviçre vatandaşları ve göçmenler için verilen fiyatlar arasında gerçekten büyük farklar var. Kendi kullandığımız bir otomobil için küçük bir araştırma yaparak farklı sigorta kuruluşlarından fiyat teklifleri aldık. Bize gelen fiyatlarda inanılmaz bir ayrımcılık yapıldığını gördük. Neredeyse İsviçrelilerden iki kat daha fazla sigorta primleri ödüyoruz. Primlerin iltica eden göçmenlerde 10 kata kadar daha fazla olduğu söyleniyor. Unia Sendikası Sekreteri Mehmet Akyol ile yapmış olduğumuz görüşmede, kendilerinin

yaklaşık 4 yıl önce bu sorunu çözebilmek amacıyla bir imza çalışması yaptıklarını; ancak sonunda bir sonuç alınamadığını öğreniyoruz. Konuyla ilgilenen yetkili makamlar toplanan imzaları görmezlikten gelip, sigortaların ticari işlerine karışamayacaklarını belirtmişler. Baskılar sona ermeyince yetkili makamlar tarafından Cenevre Üniversitesinden bir profesöre konuyla ilgili olarak bir araştırma yapması için görev verilmiş. Araştırmasını tamamlayan profesör, konuyla ilgili herhangi bir ayrımcılığın olmadığını, sigorta şirketlerinin kanunsuz bir iş yapmadıklarını rapor etmiş. Bu şekilde konu 4 yıl öncesinde kapatılmış. Mehmet Akyol’a göre, bu konunun çözülebileceği tek makam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Pusula gazetesi olarak üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve önümüzdeki sayımızdan itibaren bu konuyla ilgili detaylı haberler yapacağız. Bu konu eğer İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülecekse hepimizin biraraya gelerek yeni bir kampanya başlatmamız ve daha önce yapılan çalışmaları incelememiz gerekiyor. Haksızlıkların karşısında bir bütün olarak durmak ve birlikte çalışmak çok önemli. İsviçre`de bulunan dernek ve federasyonlarımız başta olmak üzere her bireyin bu konuya hassasiyet göstermesini bekliyoruz. Çalışan ve vergisini ödeyen bireyler olarak başkalarının yapmış olduğu hataların faturasını ödemek istemiyoruz. Araba sigortalarını kim kötü niyetli kullanıyorsa o kişinin cezanladırılması gerekiyor. Pusula gazetesi olarak konuyu sonuna kadar takip edecegiz. 1595

Pusula Gazetesine Reklam Verin, Kazançlı Çıkın! Müşterilerinize kendinizi daha iyi tanıtmak, işletmenizin saygınlığını ve imajını artırmak İSTİYORSANIZ…

Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak, tüketimini hızlandırmak ve hizmetleriniz hakkında herkesi bilgilendirmek İSTİYORSANIZ…

Yani; Siz de kazanmak İSTİYORSANIZ hemen bizi arayın! Pusula gazetesi, işletmecilerimizle müşterileri arasında bir köprüdür! Siz reklama karar verin A’dan Z’ye tüm çalışmaları biz yapalım. Profesyonel reklamcılık, bizim işimiz…

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


4

İSVİÇRE HABERLERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre’de de Polis İşkencesi Var! İnsan Hakları İhlalleri İsviçre’de de yapılıyor. Amnesty Internasyonal’ın 2009 raporunda, İsviçre’deki yasaların insanları ayrımcılıktan yeterince koruyamadığı açıklandı. Eskiden olduğu gibi hala polis kuvvetleri tarafından ırk ayrımcılıklarının ve kötü muamelelerin yapıldığına dair iddialar devam ediyor. Sınırlı yasalar, ilticacıların ve sürekli oturum hakkına sahip olmayan göçmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını yaralıyor. İsviçre İşkenceye Karşı Önlemlerini İyileştirmelidir! Birleşmiş Milletler’in İşkenceye Karşı Sözleşmesi (CAT), İsviçre’ye ait 6. periyodik raporunu inceleyerek, açıklamalarda ve İsviçreli yöneticilere tavsiyelerde bulundu. Amnesty Internasyonal (Uluslararası Af Örgütü), İsviçre İlticacılara Yardım Kurumu (SFH) ve Humanrights.ch/MERS adlı üç NGO (devletler dışı sivil toplum organizasyonu), hükümetten, CAT’in şimdiye kadar dikkate alınmayan tavsiyelerine uymasını talep etti. Amnesty Internsyonal, SFH, ve Humanright.ch/MERS CAT’in İsviçre’nin 6. periyodik raporunu incelemesinden ve tavsiyelerinden memnun kaldılar. CAT, bu üç NGO’nun eleştirilerini dikkate alarak, İsviçre’nin işkenceye karşı daha iyi önlemler almasını talep etti. Üç NGO, zorla sınırdışı olaylarında şiddet uygulandığını, kadınlara karşı yetersiz korunmanın onları insan tacirlerinin ya da ev içi şiddetin kurbanı haline getirdiğini, hapishanelerin çok doldurulduğunu ve tehlikeli kabul edilen mahkumların bulundukları durumları şikayet etti.

Çok sayıda olayda suçluların çok hafif cezalara çarptırıldığını, hatta şiddet uyguladığı iddia edilen polislerin bile serbest bırakıldığını iddia ettiler. Bu durum, İsviçre’nin, işkencenin Art. 3’deki tanımını ceza yasalarının içine dahil etmemesine ve CAT’in 2005 yılındaki tavsiyesine rağmen bağımsız bir şikayet maddesinin bulunmamasına bağlanıyor. Amnesty Internasyonal İsviçre Seksiyonu İlticacılar Koordinatörü Denise Graf, “İsviçre’nin CAT’in tavsiyelerini yerine getirmesinin ve uluslararası sorumululuklarını tanımasının zamanı çoktan gelmiştir!” dedi. Üç organizasyon da CAT’in kendileri ile aynı sonuca varmış olmasından dolayı memnuniyetlerini belirttiler. Organizasyonlar bağımsız bir gözlemcinin ilticacıların sınırdışı edilmesi olaylarını, işlemlerini ve eylemelerini izlemesini talep ettiler. Denise Graf, kısa bir süre önce iltica etmek isteyen bir kişinin zorla sınırdışı edilirken, Zürich Havaalanı’nda ölmesi gibi bir olayın bir daha yaşanmaması için bu önlemlerin alınmasının önemine de değindi.

İsviçre, sığınma isteyenleri “Geri Göndermeme” prensibine (özellikle rizikolu kabul edilen ülkelerden gelen bazı sığınmacıların geri gönderilmemeleri prensibi) her zaman uymuyor . SFH’nin İletişim Şefi Adrian Hauser, “...işkencenin yapıldığı bilinen güvenliksiz ülkelerden diplomatik garanti almak, tüm rizikoları yok etmek için yeterli değildir.” yorumunda bulundu. Amnesty Internasyonal, yaşanmış bir olayı da örnek gösterdi: İadesi istenen bir Ukraynalı, alınan garanti sözlerine rağmen ülkesine geri gönderildiğinde işkenceye uğradı (Aralık 2008). İsviçre yasalarına göre ev içi şiddet veya insan ticareti gibi durumlarda oturum izni uzatılabiliyor. Ne var ki bu yasayı çok az kanton uyguluyor. Raporun sonunda CAT, İsviçreli yetkililerden, kadınların geldikleri ülkelerde yaşamaları mümkün olan rizikoları göz ardı etmemelerini ve sadece integrasyon problemi olanlar konusunda daha dikkatli ve bilinçli davranmalarını talep etti. Üç NGO CAT’in bu talep ve tavsiyelerini destekledi.

Deutsche Zusammenfassung. Die Schweiz ist nicht frei von Menschenrechtsverletzungen Menschenrechtsverletzungen geschehen auch in der Schweiz. Im Report 2009 zeigt Amnesty International auf, dass die Schweizer Gesetzgebung keinen wirksamen Schutz gegen Diskriminierung bot. Nach wie vor gab es Vorwürfe wegen rassistischer Diskriminierung durch Polizeikräfte, darunter auch Misshandlungen. Restriktive Gesetze verletzten die wirtschaftlichen, sozialen und kulturellen Rechte von Asylsuchenden und Migranten ohne regulären Aufenthaltsstatus

Haber: Amnesty International Schweiz / 1578

İsviçre İkinci Kez İnsan Hakları Konseyine Seçildi

13. 05. 2010 İsviçre Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında 2010 - 2013 dönemi üyeliğine seçildi. Seçim sonuçlarından memnun olan İsviçre, bunu geçtiğimiz 2006 - 2009 dönemi üyeliği sırasında insan hakları konusunda gösterdiği aktif angajmanının takdiri olarak değerlendirdi. Basına verilen bilgiye göre İsviçre, gelecek dönem için üstlendiği görevinde de şimdiye kadar olduğu gibi yetkin bir İnsan Hakları Konseyi üyesi olarak, insan hakları ihlalleri karşısında süratli ve etkin şekilde reaksiyon gösterecektir. New York’ta 13 Mayıs 2010 tarihinde toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İsviçre’yi 175 oyla İnsan Hakları Konseyi’nin önümüzdeki dönem üyeliğine seçti. İsviçre, seçilen diğer 13 ülke ile birlikte 47 kişilik konseyde üç yıl sürecek olan görevine 19 Haziran 2010 tarihinde başlayacak. İsviçre, İnsan Hakları Konseyi’ne tekrar seçilmekten dolayı çok memnun; tekrar seçilmesini 2006 - 2009 üyelik dönemi süresince yalnız ya da diğer üyelerle, insan hakları gözlemcileriyle ve NGO (non govermental organizations / hükümetler dışı sivil toplum örgütleri) ile işbirliği yaparak, insan hakları eğitimi alanında ve adalet geçiş süreçlerinde başarılı ve etkili girişimlerinin takdiri olarak değerlendirdi. Ayrıca İsviçre her ülkede insan hakları durumlarının uygunluğunun konsey tarafından izlenmesini ve iyileştirilmesini savunmuştur. Periyodik evrensel gözlemler için gönüllü olarak hazır olduğunu bildiren ilk ülkelerden biri olmasının yanısıra, sivil toplum örgütleriyle çalışmış ve tavsiyelerin

somut hale getirilmesi için çabalar göstermiştir. Genel Kurul toplantısının 60/251 numaralı kararına göre, İnsan Hakları Konseyi’nin durumu, işleyişi ve fonksiyonu açısından, konsey tarafından 2011’de gözden geçirilecek. İsviçre bu gözden geçirme sürecinde aktif bir şekilde rol almak istiyor. Özellikle dünyanın herhangi bir yerindeki insan hakları ihlalleri kurbanlarına ya da gruplarına süratli ve etkili yardım edilmesi için gerekli girişimleri yapacak. İsviçre kendisini özgür ve ciddi bir strateji ile güçlendirecek (mesela belirli konular ve ülkelerle çalışan özel raportörler gibi) ve bütün ülkelerin insan haklarının korunmasına ilişkin iyi işleyen, evrensel periyodik gözlemlerini destekleyerek, bunların insan haklarının korunmasına ve uygulanmasına yarayan bir araç haline gelmesini sağlayacak. Netice olarak İsviçre İnsan Hakları Konseyi’nin çok önemli partneri olan sivil toplum örgütleriyle çalışmaya devam edecek. Haber:

Eidgenössisches

Departement

für

Deutsche Zusammenfassung. 13.5.2010 New York Die Schweiz wurde heute von der UNO-Generalversammlung für die Periode 2010–2013 in den Menschenrechtsrat gewählt. Sie freut sich über diese Wahl, die sie als Zeichen der Anerkennung für ihr allgemeines Engagement zur Förderung der Menschenrechte und für ihre aktive Rolle als Ratsmitglied während der Periode 2006–2009 wertet. Die Schweiz wird sich im Hinblick auf die Überprüfung 2011 weiterhin für einen effizienten und ausgewogenen Rat einsetzen, der fähig ist, rasch auf Menschenrechtsverletzungen zu reagieren, wo auch immer sie verübt werden. auswärtige Angelegenheiten / 1559

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


5

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Oteller İlkbahar Sezonunu Kârlı Kapattılar İsviçre otelleri ilkbahar sezonunu kârlı kapattı. Geçtiğimiz yılın ilkbahar sezonuna oranla bu yıl otel rezervasyonlarının sayısı %5 daha yüksekti. Yurt dışından gelen otel misafirlerinin arasında özellikle Almanlar başı çekiyorlardı. Ekonomik kriz ve euro’nun düşmesi Avrupalı turistleri İsviçre’de kayak tatilinden vazgeçiremedi. Daha şubat ayının başlarında yükselen turist sayısı nedeniyle (%+1,9) İsviçre otelcilerinin yüzleri gülüyordu: Şubat ayının başından itibaren İsviçre otellerinde ortalama 3,2 milyon geceleme oldu. Bu rakam geçtiğimiz yılın mart ayındaki gecelemelerden %5 oranında daha fazla. İsviçre turizmindeki bu sürpriz büyümenin baş aktörleri yabancı turistlerdi: Konaklayan turistlerin 1,9 milyonu yabancı ülkelerdendi. Geçen yıla oranla konaklayan yabancı turist artışı geçtiğimiz yılın mart ayına oranla % +6 daha fazlaydı. Yerli turistlerin İsviçre otellerinde konaklama sayısı ise 1,4 milyondu (geçen yıla oranla %+3,6 daha fazla). 1551

İyi Haber: İşsizlik Azalıyor! Nisan ayında iş bulanların sayısı Mart ayında iş bulanların sayısını geçti. İşsizliğin azalması uzmanların beklediği bir durumdu. İşsizlik hafifçe azalarak, %4,2’den %4’e düştü. İşsizlik en son olarak geçtiğimiz yılın ekim ayında bu kadar düşüktü. Bu sonuç uzmanlar tarafından da bekleniyordu. Devlet Mali Sekreterliğinden (SECO) yapılan açıklamaya göre, geçtiğimiz yıl nisan ayında işsizlik oranı daha da düşüktü: %3,5. Bu yılın nisan ayında geçen yılın nisan ayından %16 oranında (21.740) daha fazla işsiz kişi kaydedildi. Genç işsizlerin sayısı 24.740 (geçen yılın nisan ayına oranla %11 fazla) olarak açıklandı. Nisan ayında, geçen aya oranla 15 - 24 yaşları arasındaki genç işsizlerin sayısı %7,5 oranında düştü. Nisan ayında toplam 113.804 kişinin iş aradığı saptandı (Mart ayından 7693 kişi daha az). Ne

var ki bu rakam geçen yılın nisan ayına oranla %14,9 daha fazla. Mart ayında açık işyeri sayısı 329’dan 17.294’e çıktı. 1549

Deutsche Zusammenfassung.

Deutsche Zusammenfassung.

Die Schweizer Hotels haben einen erfreulichen Frühling hinter sich. Die Buchungszahlen stiegen gegenüber dem Vorjahresmonat markant um 5 Prozent. Hauptsächlich Gäste aus dem Ausland sorgten für die gute Auslastung. Von deutschen Gästen haben die Hotels besonders profitiert.

Im April haben in der Schweiz wieder mehr Personen eine Stelle gefunden als noch im März: Die Arbeitslosenquote sank von 4,2 Prozent auf 4 Prozent. So tief war sie zuletzt im vergangenen Oktober gewesen. Ökonomen hatten diese Entwicklung erwartet.

Ya şimdi ya hiç: CREDIT-now ile hayalleriniz çabucak gerçek oluyor. 0800 40 40 13 no’lu ücretsiz telefon hattını arayın ya da www.credit-now.ch internet adresinden doğrudan sözleşme yapın. CHF 10’000.– tutarındaki bir kredi % 9.9 ile % 13.9 arasındaki bir efektif faizle 12 ay için CHF 521.– ile CHF 723.20 arasında toplam masraf yükü oluşturmaktadır. Yasal uyarı: Aşırı borçlanmaya neden olacağı durumlarda kredi verilmesi yasaktır (Haksız Rekabet Yasası UWG 3. md.) CREDIT-now, BANK-now AG, Horgen şirketine ait bir ürün markasıdır.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


6

İSVİÇRE HABERLERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Nükleer Silahların Yasaklanmasını Talep Etti İsviçre, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NPT) imza atan ülkelere bu silahlara veda edilmesi çağrısında bulunarak, nükleer silahların legitim(meşru) silahlar sisteminden çıkarılmasını istedi. 8. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı (NPT) kontrol etme konferansında konuşan İsviçre Dış İşleri Bakanı ve EDA Başkanı Micheline CalmyRey, bu antlaşmanın altını imzalamış olan ülkelerden antlaşmanın kurallarını ciddiye almalarını istedi. “NTP bir dört yol ağzındadır” diyen Calmy-Rey, atom silahlarından arınmış bir dünya ve aynı zamanda da atom enerjisinden sorumluluk sahibi olarak yararlanmak seçilmesi gereken olanaklardır.’’ dedi. EDA Başkanı ve Dış İşleri Bakanı Calmy-Rey’in konuşmasında ağırlık noktası NPT’nin nükleer silahların yayılmasını önleme ilkelerinin ihmal edilmesiydi. Atom silahlarının kullanılmasının ahlaki olmadığını ve bunların kullanılmasının huDeutsche Zusammenfassung Die Schweiz ruft die Unterzeichner des Vertrags über die Nichtverbreitung von Kernwaffen (NPT) auf, einen Aktionsplan zur nuklearen Abrüstung zu verabschieden. Generell sollen Kernwaffen nicht mehr als legitime Waffensysteme gelten. An der Eröffnung der 8. Überprüfungskonferenz des Atomwaffensperr-

maniter halk haklarına aykırı olduğunu söyledi. Calmy-Rey şimdiye kadar atom silahlarının azatılması çabalarının çok yavaş işlediğini belirterek, bu çabanın “somut, adım adım ve pragmatik” şekilde ilerleyerek çabuklaştırılmasını talep etti. Rey, tüm bunların ötesinde atom silahlarının kullanılmasının legitimitesi (meşruluğu) üzerinde de düşünülmesinin zamanının geldiğini söyledi. “İsviçre, atom silahlarının azaltılması tartışmalarının merkez noktasında insani yönün olmasından yanadır.” diyen Bakan, UNO Genel Sekreteri Ban ki-Moon’un, yeni bir konvansiyon(anlaşma) ile atom silahlarının yasaklanması teklifini destekledi.

nükleer silahlar alanında, konferansın kendisini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı IAEA çalışmalarında desteklemesini bekliyor. Konferans IAEA’nin garanti sistemlerinin kabul edilmesi için çaba göstermelidir. Bakan Rey, uluslararası topluluğun karşısında, bir yanda pek çok ülke atom enerjisinden barışçıl amaçlarla yararlanırken, bir yandan da silahlanma amacıyla kullanılması rizikosunun altını çizdi. 3 Mayıs 2010 tarihinde New York’ta başlamış olan 8. NTPKontrol Konferansı, 28 Mayıs 2010 tarihine kadar devam edecek. Haber: Eidgenössisches Departement auswärtige Angelegenheiten (EDA) / 1525

für

EDA Başkanı Bakan Calmy-Rey vertrags (NPT) hat Bundesrätin Micheline Calmy-Rey, Vorsteherin der Eidgenössischen Departements für auswärtige Angelegenheiten (EDA) am Montag in New York dazu aufgerufen, die Vertragsbestimmung über nukleare Abrüstung ernst zu nehmen. „Der NPT steht an einem Scheideweg“, erklärte Micheline Calmy-Rey. Die Vision einer Welt ohne Kernwaffen und ei-

ner Welt, die gleichzeitig imstande sei, die Kernkraft verantwortlich zu nutzen, liege im Bereich des Möglichen. Die EDA-Vorsteherin legte den Schwerpunkt ihrer Rede auf die nukleare Abrüstung, den „vernachlässigten Pfeiler“ des NPT. Kernwaffen seien unanwendbar und unmoralisch, ihr Einsatz würde dem humanitären Völkerrecht widersprechen. Die neuen Abrüs-

tungsbemühungen hätten bisher nur bescheidene Resultate ergeben und müssten verstärkt werden. Micheline Calmy-Rey forderte von der Überprüfungskonferenz einen Aktionsplan zur „konkreten, schrittweisen und pragmatischen“ Verwirklichung des Abrüstungs-Gebots im Vertrag. Darüberhinaus sei die Zeit gekommen, über die grundsätzliche Legitimität der Anwendung

von Kernwaffen nachzudenken. „Der Schweiz geht es darum, den humanitären Aspekt in den Mittelpunkt der laufenden Debatte über die nukleare Abrüstung zu stellen“, sagte die EDAVorsteherin. Sie unterstützte den Vorschlag des UNO-Generalsekretärs Ban ki-Moon, Kernwaffen in einer neuen Konvention zu verbieten.

THY ve Swissair Ortak Türkiye Uçuşlarına Başladı

Türk Hava Yolları, İsviçre’deki tanıtım çalışmalarını hızlandırdı. Bu amaçla Zürih Hava Limanı’nında 27 Nisan - 7 Mayıs tarihleri arasında tanıtım stantları kurulmuştu. Biz de o tarihlerde Pusula gazetesi olarak THY standını ziyaret ederek tanıtım faaliyetlerini yakından takip etmiştik. THY standında bizi marketing çalışanı Gökçe Schneiter karşıladı. Kendisinden THY’nin çalışmaları hakkında etaylı bilgiler aldık. Gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. Pusula: THY, geniş çaplı tanıtım çalışmalarına başladı. Bu çalışmaların sonucundaki beklentilerinizden söz edebilir misiniz? Gökçe Schneiter: THY, İsviçre’de yeteri kadar tanınmıyor. Bu yüzden son 1 senedir ciddi bir şekilde marketing çalışmalarına başladık. Marketing Müdürümüz Okan Tüfekçi başkanlığında uzman bir ekip oluşturduk. Hedefimiz İsviçreli vatandaşlara Türk Hava Yolları’nın bir Network havayolu şirketi olduğunu, 150’den fazla noktaya uçtuğunu, yüksek kalitede servis verdiğini, 4 yıldızlı olduğunu, Star Alliance üyesi olduğunu anlatmak. Bu nedenle de Zürih Hava Limanı’nın bize verdiği destekle bu 60m2’lik standı kurduk. Standımız 27 Nisan – 7 Mayıs tarihleri arasında burada kalacak. Yolcuların da standımıza ilgisini çekmek amacıyla 1-2 küçük promasyonumuz var. P. : Promosyonlarınız neler? G.S : Promosyonlarımızdan biri Miles & Smiles kartlarına üyelik: Miles & Smiles ile uçtukça mil kazanılıyor. Normalde bu kartı aldığınız zaman açılış olarak 1000 mil hediye veriliyor. Biz, sadece bu standa özel olarak 3000 mil açılış hediyesi verdik. Bir de yarışmamız var: Miles & Smiles formları dolduran yolcular ve buradaki insanlar arasında İstanbul bileti çekilişi yapacağız. ( Pusula’nın notu: Çekiliş 7 Mayıs’ta yapıldı.) Onun dışında ufak tefek hediyele-

rimiz var. Yolcularımız Çağrı Merkezimiz’in 0848444849 numaralı telefonundan bize her an ulaşabilirler. P. : İleriye dönük çalışmalarınız da olacak mı? G.S: Yine aynı şekilde tanıtım amaçlı uzun soluklu bir çalışmamız var. Coop alışveriş merkezleri ile beraber gerçekleştirdiğimiz bu proje, İsviçre’de 5 Coop alışveriş merkezinde 9 gün boyunca ‘Check-in Days’ adı altında gerçekleştirildi. Bu kampanyanın ilki 19 - 27 Nisan tarihlerinde Coop Letzipark’ta kurulmuş olan büyük bir stant idi. Her gün 2 uçak bileti kampanyamız oldu. Oerlikon, Affoltern, Tessin ve Doğu İsviçre’de de olmak üzere Coop ile bu stant çalışmalarımız devam edecek. İleriye dönük projelerimizin arasında, tanıtım turları düzenlemek de var; Bangkog’a, bilet kesen acentalarda çalışan 100 kişik bir grubu götürüyoruz. Buradaki amacımız, acentacılara uzun hat uçuşumuzu göstermek, İstanbul’da yapılacak bir transferin problemsiz olduğunu, transfer uçuşlarda sıkıntı çekmeden 2. uçuşa 1-1.5 saat içinde geçebileceklerini göstermek, servis kalitemizi göstermek. Ayrıca, Türk Hava Yolları’nı satmasını istediğimiz İsviçre’deki acenta yetkililerine kendimizi tanıtmak amacındayız. P. :THY olarak kampanyalarınızda ağırlıklı olarak iletmek istediğiniz bilgiler neler?

Gökçe Schneiter tanıtım çalışması yaparken... G.S : Türk yolcularımıza kendimizi unutturmamak, burda olduğumuzu, kaliteli olduğumuzun yanı sıra uygun ücretlerle Türkiye’ye onları taşıdığımızı belirtmek, aynı zamanda İsviçrelilere kendimizi tanıtmak, sadece İstanbul’a uçmadığımızı 150’den fazla noktaya uçtuğumuzu ve ürünümüzün ne kadar kaliteli olduğunu göstermek en ana amaçlarımız olarak sayılabilir. Havaalanlarında yaptığımız standın aynısını bu sene içinde bir kere daha yapacağız. Değişik kampanyalarla ve reklam çalışmaları ile adımızı duyurmaya devam edeceğiz. Reklam çalışması yapılan şehir içinde tramvaylarımız var. Aynı şekilde havaalanındaki otoparklardan birinde megaposter çalışmalarımız var. Çok büyük bir poster, “Globally Yours”

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

kampanyası ile ilgili olarak. Yine havaalanı içerisinde Barcelona ve Mancester United sponsorluklarıyla ilgili büyük posterlerimiz var. Bunun dışında geçen yıl aralık ayında yapmış olduğumuz televizyon kampanyasını bu sene de sürdürmeyi düşünüyoruz. Son olarak önemle belirtmeliyim ki, 1 Nisan’dan itibaren Swissair ile ortak Türkiye uçuşlarına başlıyoruz. Biz halen 10:45 ve 18:00 saatleri arasında olmak üzere günde 2 kere uçuyorduk. Şimdi 2 sefer Swiss uçuşuna da ortağız. Böylelikle Zürih-İsviçre bağlantı sayısını dörde çıkardık. Yani Swissair, Türk Hava Yolları’nın biletlerini veya THY Swissair’ın biletlerini karşılıklı satabilmektedirler. 1596


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


8

İSVİÇRE HABERLERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Avrupa’da Bir İlk! Artık Yazlık Ev Anlayışı Değişiyor

Türkiye’de yabancılara yönelik emlak projesi geliştirip, yaklaşık 700 aileyi ev sahibi yapan Tuna Grubun, Genel Satış Acentalığını alan M. Tarhan ve A. Cengiz Avrupa’da da yine bir ilke imza atıyor. Şirketleri Ferioo aracılığı ile Olympos Beach Resort isimli projeyi Tuna Grup ile birlikte geliştirerek Türkiye’de güvenli bir yatırımı Avrupalı müşterilere sunuyorlar.“Projemiz sadece yazlık ev projesi değildir“ diyen M. Tarhan bu projenin farklılıklarını böyle dile getiriyor.“İnsanların krizi fırsata çevirebilmesi için inşaat konusunda özellikle Avrupalı müşterilere başarıyla hizmet vermiş olan Tuna Grupla birlikte çok uygun fiyatlar ve ödeme koşullarıyla Antalya-Kumluca`da 308 aileye yuva olacak bir proje geliştirdik. Buradan konut alacak olan insanlar, 5 yıldızlı bir tatil köyü konforunda her türlü hizmeti alabilecekleri gibi, evlerini kullanmadıkları dönemlerde de kiraya verebilme olanaklarına sahip olacak, “Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın geçmiş dönemde bazı projelerde yaşamış oldukları olumsuzluklara değinen Tarhan, “Bizim için en önemli konu projemizin zamanında ve vaat edildiği şekilde teslim edilebilmesidir. Bu nedenle ev sahiplerinin yapacağı her türlü ödeme bir Alman Hukuk Bürosu’nun müşteriler adına açtığı bir hesapta toplanarak bir inşaat denetim şirketinin onayı ile projeye aktarılacaktır. “ Antalya’da ‘Olympos Beach Resort Projesi’ sorumluları Turizmci Aydoğan Cengiz ve projenin sahibi Kahraman Tuna ile geliştirdikleri sistem hakkında söyleşimizi sizlere sunuyoruz. Sayın Kahraman Tuna, şirketiniz ‘Tuna Grup’ hakkında bize bilgi verir misiniz? Tuna Grup, konut sektöründe uzman olan, inşaat ve turizm alan-

larında faaliyet gösteren bir şirketler grubudur. Tuna Grup, özellikle Bodrum Yarımadası’nda gerçekleştirdiği projeleri ile sadece Bodrum’un değil, Türkiye’nin adını ve prestijini yurt dışında gurur verici bir seviyeye çıkartmıştır. Bugün için başta İngiltere olmak üzere İrlanda, Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde 20 yıllık tecrübesinin ve edindiği haklı güvenin eseri olan saygınlğı ile önemli inşaat firmaları arasında yerini almıştır. Tuna Grup bu projede gücünü ‘Ergonomi İnşaat’ ile birleştirmiş ve böylelikle Ergonomi’nin gerek İstanbul gerekse de Çanakkale bölgelerinde edinilmiş tecrübeleriyle de bu ortaklık çok daha güçlü bir hal almıştır. Olympos Beach Resort bir Tuna & Ergonomi Yatırım İş Ortaklığı projesidir. Sayın Aydoğan Cengiz, ‘Ferioo’ şirketini tanıtır mısınız? Nazar Holiday ve Holiday Express şirketlerinin eski sahipleri Aydoğan Cengiz ve Müfit Tarhan’a ait olan bir “Online turistik satış şirketidir“ ve Avrupa genelinde bu projenin tanıtım ve satışından sorumludur. Kahraman Bey, projenin konumu ve boyutu nedir? Projenin Antalya Kumluca beldesinde denize sıfır konumundadır. Projenin toplam alanı 78.173 m² dir. Bu alanın sadece %30’una projemizi konumlandırıyoruz. Türkiye’nin Rivierası olarak adlandırılan harika bir kumsalda, deniz ve güneşin odaklandığı, tarihi kucaklayan yapısıyla tarifsiz renk uyumunu içeren bir cenne-

tin bir köşesi gibidir.Karayolu, havayolu ve deniz yolu ile ulaşılabilinen, Antalya`ya 94 km, Kemer’e 45 km, Kaş’a 95 km mesafededir. Ayrıca Demre’ye 40 km, Olympos şehrine 26 km ve Tahtalı teleferike sadece 45km mesafesindedir. Kumluca’ya ise 7 km’dir. Projenin başlangıç tarihi ne zaman? Müşterilere ev teslimatını hangi tarihlerde gerçekleştireceksiniz? ‘’Olympos Beach Resort Projesi’’nin imarı alınmış olduğu için Kasım 2010 tarihinde başlanacaktır. Teslim tarihi ise Kasım 2012 olarak planlanmıştır. 308 konuttan oluşan Olympos Beach Resort`ta 53m², 67m² ve 93m²’lik konut seçenekleri sunuyoruz. Konutların bulunduğu alanda yüzme havuzu, çocuk havuzu, alışveriş ve galeri alanı, beach club, bilgisayar ve play station oyun odaları, bisiklet ve yürüyüş parkuru, çocuk oyun alanları, kafe, çamaşırhane, house ke-

eping, resepsiyon ve 24 saat güvenlik hizmetleri olacaktır. Bunun yanı sıra Olympos Beach Resort Otel`inde ortak kullanım alanlarıdan yararlanılabilecektir.

üzerinden evlerini kiralayabilirler. Meavilla şu anda da 600 üzerinde evi binlerce internet sitesi ve kataloglar üzerinden, kiralama yapıyor.

Aydoğan Bey, müşteri ödemelerinin güvencesini nasıl sağlıyorsunuz ?

Cengiz Bey, ev teslimatından sonraki aylık aidat ne kadar olur ve neleri içeriyor?

Ödemeler bir Alman Hukuk Bürosu’nun hesabına yapılacaktır. Hukuk bürosu Türkiye’deki bağımsız bir denetim şirketinin onayı doğrultusunda inşaat aşamalarına göre projeye aktarıyor. Özetle inşaat şirketi, inşaat aşamalarına göre 7 taksitte alıyor.

Konut sayısının çok olması ve ticari alanların kira geliri, aidatın yüksek olmayacağını gösteriyor. Şu andaki hesaplamalar doğrultusunda yaklaşık 50,- € civarı diyebiliriz. Tabii ki evinizin boş dönemlerini kiraya verirseniz bu tip yan giderleri kiradan rahatlıkla karşılama olanağınız olur. Aidat 24 saat ve yılın 365 günü evinizin güvenliğini, genel mekanların (bahçe, havuz, sahil vs.) bakımını, sulama ve aydınlatma masraflarını içermektedir. Ayrıca isterseniz evlerin durumu ile ilgili raporlamayı, her türlü anahtar teslim hizmetlerini, havaalanı transferi gibi ek hizmetleri de kapsar.

Cengiz Bey, ev sahipleri evlerini kullanmadıkları dönemi nasıl değerlendirebilirler? Bildiğiniz gibi Türkiye’nin en büyük ‘’ev kiralama şirketi’’ olan, ben ve Müfit Tarhan’ın ortak olduğu Meavilla üzerinden ev sahipleri kullanmadıkları dönemlerde Avrupa’nın en saygın şirketleri (Interhome, Thomas Cook ….)

1604

Zürich: Genç Öğretmenlerin Maaşlarına Zam

İsviçre Hükümeti, öğretmenlerin maaş sistemlerinde değişiklik yaptı. Değişiklikler özellikle yeni işe başlamış genç öğretmenlere avantaj sağlayacak. Şu andaki durumda yeni işe başlamış genç bir ilkokul öğretmeninin yıllık maaşı 80.000 frank. Ortaokul (Sekundar) öğretmeninin ise 88.000 frank. Bu maaşlar ülke çapında değerlendirildiğinde orta halli bir maaş seviyesi olarak değerlendiriliyor. Son yıllarda sınıf atlama garanti altına alınmadığından uzun yıllardır mesleğini icra eden öğretmenlerin durumu daha da kötüye gitti. Artık bu durum değişecek. Hükümet maaş sistemlerindeki kısmi revizyona veda ederek, öğretmenler için çok daha emin bir maaş sistemi getiriyor. Zürich Eğitim Müdürü Regine Aeppli’nin açıklamalarına göre, 2011 yılının başından itibaren öğretmenlerin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin yürürlüğe girecek olan değişiklikler şu şekilde:

Yeni başlayanlar için daha çok para: “En alt maaş sınıfı” artık yok. Bundan böyle bir ilkokul öğretmeni yıllık 90.000 frank, bir ortaokul öğretmeni de yıllık 95.000 frank maaşla ise başlayacak. Maksimum maaşa ulaşabilme şansı: Öğretmenlerin maaş gelişmeleri garanti altına alınacak. Yani bütün öğretmenler maksimum maaşa kadar yükselebilme şansına sahip olacaklar. Emeğin kalitesine göre zam: Personelin çalışmasının değerlendirilerek maaş zammı yapılan yerlerde sadece “iyi” değerlendirmesi yeterli olacak. Şimdiki durumda maaşı etkileyebilmesi için bu değerlendirmenin “çok iyi” olması gerekiyor. 1606

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


9

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

TBMM Başkanı Şahin, İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Vannini İle Görüştü TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini ile TBMM Divan Salonu’nda görüştü. dır. Bu coğrafyada farklı dinden, kültürden insanlar asırlardır barış içinde yaşamışlardır. Süryani vatandaşı olup İsviçre’de yaşayan Süryaniler var. Bunlar Türkiye’nin sosyo ekonomik nedenleri, PKK terörü nedeniyle Türkiye’den ayrılmak durumunda kalmışlardır. Türkiye’de son yıllarda yaşanan olumlu gelişmeler karşısında ise geri dönmeye başlamışlardır.

Kantonlar Meclisi Başkanı Erika Forster-Vannini Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Açıklamaları TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’İsviçre’de, soykırım inkarının hala cezalandırılması bizi üzmektedir. Çünkü 1915 olayları, tarihçilerin çözmesi gereken olaylardır’’ dedi. TBMM Başkanı Şahin, görüşmede yaptığı konuşmada, Türk çocuklarının, ülkeleri dışında tanıdıkları ilk ülkenin İsviçre olduğunu belirtti. ‘’Çünkü, okula başladıklarında cumhuriyetin kurulmasını sağlayan anlaşmanın Lozan Anlaşması ve Lozan’ın da İsviçre’de bir şehir olduğunu öğrenirler’’ diyen Şahin, boğazlardan geçişe ilişkin anlaşmanın imzalandığı şehir olan Montrö’nün de İsviçre’nin bir şehri olduğunu kaydetti. TBMM Başkanı Şahin, hukuk fakültelerinin en önemli derslerinden biri olan Türk Medeni Kanunu’nun da İsviçre’den alındığını söyledi. İsviçre konfederasyon başkanının, 2008’deki Türkiye ziyaretinin, iki ülke ilişkilerinin gelişme-

sindeki önemine işaret eden Şahin, parlamentolarası ilişkilerin, hükümetlerarası ilişkilerden daha önemli olduğunu vurguladı. Mehmet Ali Şahin, ‘’Artık günümüzde ülkeler, ilişkilerini geliştirmek için çok daha fazla parlamenter diplomasiyi kullanıyor. O nedenle bu ziyaretinizin çok önemli olduğunu düşünüyorum’’ dedi. Şahin, iki ülke ilişkilerinin tarihi derinliği olmasına rağmen, hem Türkiye’de hem de İsviçre’de dostluk gruplarının bugüne kadar kurulamadığını belirterek, dostluk gruplarının kurulması ve parlamento başkanları düzeyinde karşılıklı görüşmelerin yapılmasının, iki ülke ilişkilerini daha da geliştireceğini bilirdi. İsviçre’de çok sayıda Türk’ün yaşadığını dile getiren Şahin, şöyle konuştu: ‘’Bizim ülkemizde yaşayan, hangi dinden, ırktan olursa olsun herkes 1.sınıf vatandaştır; temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanır. Anadolu coğrafyası farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafya-

İsviçre, geçen yılın ekim ayında, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bir sorunun çözümüne katkı amaçlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İsviçre, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunların normalleştirilmesi sürecinde, protokollerin imzalanmasına ev sahipliği yaptı. Bunun için şükranlarımızı sunuyorum. Ancak İsviçre’de, soykırım inkarının hala cezalandırılması bizi üzmektedir. Çünkü, 1915 olayları tarihçilerin çözmesi gereken olaylardır. İsviçre’de imzalanan protokolde de tarih komisyonunun kurulması kabul edilmiştir.’’ İsviçre Kantonlar Meclisi Başkanı Vannini de İsviçre’den Türkiye’ye gelen ilk parlamento heyeti olmanın tatlı gururunu yaşadıklarını belirtti. Şahin’in kendisini, hoş bir sürprizle Almanca konuşarak karşılamasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Vannini, ülkesini ziyaret etmesi durumunda kendisinin de Şahin’i, ‘’Hoşgeldiniz’’ diyerek karşılayacağını söyledi. Vannini, parlamentolar arasındaki ilişkilerin mutlaka sıklaştırılması gerektiğine işaret ederek, İsviçre-Türkiye dostluk grubunun kurulması çalışmalarının başladığını, grubun ilk toplantısını 8 Haziranda yapacağını bildirdi. Ülkesinde,

100

Türkün yaşadığını ifade eden Vannini, ‘’Tekstil sanayinde faaliyet gösteren şirketimizde, en memnun olduğumuz, çalışkan işçilerimiz Türk işçilerimiz’’ dedi. Erika Forster-Vannini, iki ülke arasında bazı sorunlar olduğunu ve bunların gözardı edilemeyeceğini belirterek, ‘’Ama bizim sistemimizde de herhangi bir parlamento üyesi, herhangi bir konuyu gündeme getirebilir, bu konuda önerge verebilir ve bunu federal konseye sunabilir. Böyle bir hakka da sahip parlamenterler’’ diye konuştu. Süryani Kilisesi meselesinin, aslında arazi meselesi olduğunu ifade eden Vannini, önemli olanın, görüşmek ve doğ-

ru bilgilenmek olduğunu söyledi. Vannini, ‘’Soykırım meselesi... Haklısınız, İsviçre kanunlarında bir madde var, soykırım inkarını cezalandırmayı da öngören. Bu konuda tarihçiler komisyonu kurulması kararı alındı. Protokolün ülkemizde imzalanmasından büyük gurur duyuyoruz’’ dedi. CHP İstanbul Milletvekili Birgen Keleş de ‘’İki ülke arasında sorunlar olabilir; ama hiçbiri Ermeni sorunu kadar bizi incitmemiştir’’ diye konuştu. ‘’Soykırım iddialarının dayanağının olmadığını biliyoruz’’ diyen Keleş, Türkiye’nin Rusya ile girdiği savaşta, Ermenilerin Rusya’nın yanında yer

aldıklarını, Ermenilerin de Rusya’ya yardım etmemeleri için başka bölgelere sevk edildiklerini kaydetti. Keleş, bu sırada bazı Ermenilerin hastalık gibi bazı nedenlerle öldüklerini, tehcirden sorumlu tutulanların da yargılandıklarını bildirdi. Keleş, ‘’Ermenilerin aldıkları sonuçlar, sadece propagandanın zaferidir, sonucudur’’ dedi. Görüşmelerin ardından TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, konuk heyet onuruna bir öğle yemeği verdi. TBMM Resmi İnternet Sitesi’nin 6. Mayıs 2010 Tarihli Basın Bildirisi. 1555

Şimdi Basel ve Zürih’ten haftada 12 uçuşla Türkiye’ye.

99

*

CHF’den itibaren İzmir

Infoline:

0900 444 797 (0,36 CHF/dk. İsviçre sabit hatlarından) Yiyecekler ve alkolsüz içecekler ücretsizdir!

Basel ve Zürih’ten Antalya’ya 129* CHF’den itibaren

* Tek yön fiyatı, tüm servis ücreti, uçak yakıt ücreti, vergiler ve harçlar dahildir. Kontenjan lar sınırlıdır.

bin

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


11

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Tarihi Gün: 1 Mayıs 2010, Saatler 00:14’ü Gösterirken Kül Tablaları Toplandı

Nisan 2010’un, geri gelmemek üzere son saatlerine doğru ilerlediği gece yarısına doğru sokaklarda insanlar birbirlerine bağırışıyorlardı: “Hey! Sigara yasağı başlamak üzere.” Restoran ve kafe sahipleri müşterilerinin dükkanlarında son sigaralarını ciğerlerine çekmelerini düşünceli düşünceli izliyorlardı. Bundan sonra ne olacaktı? Pek çok kafe ve restoran sahibi salonlarını zaten sigara içilen ve içilmeyen bölümler olarak ayırmıştı. Ve konuştuğumuz pek çok restoran ve kafe sahibi genellikle sigara içilen bölümlerin sürekli dolu olmasına karşın içilmeyen bölümlerin boş kaldığını söylüyorlardı. Gerçekten bizim gözlemlerimiz de bunu doğruluyordu. Evet... 1 Mayıs 2010. Saat: 00:01. Tarihi gün. Yeni yasa yürürlüğe girdi. Sigarasız yaşam başladı. Sigara tiryakilerinin alanı iyice daraldı. Artık sadece sokaklarda, cadde kenarlarında sigaralarının keyfini (eğer bu keyifse) çıkarabilecekler. Restoran sahipleri saat 00:14 olduğunda tüm kül tablalarını topladılar. Restoranda son sigaralarını kül tablalarına bastıran müşteriler teker teker içki bardakları ellerinde kaldırımlarda sigara içmek üzere toplanmaya başladılar. Her akşam aynı kafede karşılaşıp birbirlerini görmelerine karşın birbirleri ile ömürlerinin sonuna kadar iki kelime bile konuşmayacak pek çok kişi, aynı kafenin kapı önündeki kaldırımı üzerinde birden bire kırk yıllık dost misali sıcacık bakışıyorlar, dertleşiyorlardı... Mevzu ortak... Dert ortak... Kaldırım üzerinde ellerindeki sigaraları tüttüren insan yığını şaşkın... Bir tanesi insan yığınına hitaben diyor ki: - İyi ki önümüz yaz. Restoranlar bahçelerini, teraslarını açarlar, kapı önlerine masalar konur. Gelecek kışa kadar da bir çaresi bulunur herhalde. Bir başkası - Ben gelecek kışa kadar sigarayı bırakırım. Bir diğeri; - Ne münasebet kardeşim, ben kendi sağlığımı kendim düşünecek ehliyete sahibim. Her yanı-

mız yasaklarla çevriliyor. Başka bir tiryaki de; - Yasakla bir yere varılmaz, başka çareler de var, mesela sigaranın fiyatını 20 frank yapsınlar, pek çok kişi ya bırakacak ya da azaltacak, şeklindeki görüşünü iyice derinleştirmeye çalışırken, tiryaki yığınından sinirli bir ses yükselerek sözlerini boğazına tıkayıveriyor: - 20 frank’a sigara olur mu? Soygunculuk bu! Yüksek perdeden sinirli sesler çoğalmaya başlıyor ve artık kimsenin ne dediği anlaşılmıyor. ... Ve benzeri tartışmalar bütün kafe ve restoranların önündeki kaldırımlarda yığılmış tiryakiler arasında, tren istasyonlarında, sokaklarda vs. sürüp gidiyor, bütün gece... Gerçekten yasakların yaptırım gücü ne ölçüde işe yarayacak bunu önümüzdeki zamanlarda göreceğiz. Şurası bir gerçek ki, en sağlıklı çözüm sigaradan vazgeçmek elbette. Ama belki de bazı tiryakiler haklı: Sigarayı bırak(a)mamanın en kesin yolu sigarayı yasaklamaktır! Yasağa rağmen restoranlarda sigara içenleri neler bekliyor? Gastronomi müşterileri ve sahiplerinin sigara yasağına uyup uymadıkları kontrol edilecek. 1 Temmuz 2009 tarihinde sigara yasağının uygulanmaya başlamasından beri, Bern kanto-

nunda 11 gastronomi işletmecisi ve sigara yasağına uymayan 4 müşteri cezalandırıldılar. Cezalar kantondan kantona değişiyor: Mesela Zürich’te ve Basel’de sigara yasağına uymayan bir kişi 80 frank ceza öderken, Bern’de 40 frank ödeyecek. Lokal sahiplerine ise sigara içilmesine izin vermek çok daha pahalıya mal olacak; 1000 frank’a kadar yükselen cezalar, suçun(?) tekrarlanması durumunda, lokal sahibinin lisansını kaybetmesine bile mal olabilecek. Nargile içilmesi de yasağa dahil mi? Evet. Anayasa Mahkemesi Bern’deki bir Shisha-Bar’da nargile içilmesi nedeniyle, bu yasağın nargile için de geçerliliğine karar verdi. Nerelerde sigara içilebilir? Açık havada, evde veya yasalara uygun şekilde oluşturulmuş Fumoirlarda (özel sigara odaları) sigara içilmesine izin veriliyor. Yasanın çok sert uygulanmadığı kantonlarda, 80 metre kareden küçük işletmelerin sigara izni alabilme olanakları var. Ayrıca buralarda özel kulüpler de kurabilirler ama yasaların talepleri çok yüksek; mesela böyle kulüplerde servis personeli çalışamaz ve bu kulüpler herkese açık olamaz. Kanton Baselstadt’da, Grauzone der Verein Fümoir’a 105 lokal katıldı. Baselstadt’da 1 Nisan’dan beri sigara yasağı olmasına rağmen, derneğe 10 frank karşılığında üye olan kişiler, derneğin kimlik kartına sahip oluyorlar ve bu

lokallerde sigara içebiliyorlar ya da sigara içmeyen kişiler ise pasif içicileri koruma yasasındaki haklarından feragat ediyorlar. Otellerdeki kurallar? Sigara yasağı oteller için de geçerli. Anayasa, otel odalarına bir ayrıcalık getiriyor: İşletmeci, odalarda sigara içilip içilmemesine kendisi karar verebilir. Lokal sahibi dışarıda sigara içen müşterileri için ısıtıcı koyabilir mi?

Lokalin sigara içilen dış bölümüne ısıtıcı koyması, her belediyeye göre değişen kurallara uymasını gerektiriyor. Zürich yönetimi her gastronomi işletmesine dışarıya sadece bir tane ısıtıcı koyması için izin veriyor. Lakin Zürich’e bağlı şehirlerde ve Winterthur’da kamusal alanlara ısıtıcı konulması kesinlikle yasak. Milllet Meclisi, erken yıl oturumunda sokak ısıtıcılarına genel bir yasak getirmeyi planlıyor. 1532

Deutsche Zusammenfassung. Seit dem 1. Mai, Punkt 00.00 Uhr, gilt laut Bundesrecht in der ganzen Schweiz ein Rauchverbot in allen geschlossenen Räumen, die öffentlich zugänglich sind oder mehreren Personen als Arbeitsplatz dienen. Einzelne Kantone haben das nationale Gesetz gar noch verschärft. Was droht Rauchern, die trotz Verbot in Beizen rauchen? Gäste, die erwischt werden, müssen von Kanton zu Kanton unterschiedlich viel zahlen. In Zürich werden Bussen von 80 Franken verteilt, ebenso in Basel. In Bern hingegen kommen Raucher mit 40 Franken davon. Teurer wird es jedoch für den Wirt. Bis zu 1000 Franken muss dieser bei happigen Vergehen hinblättern, etwa wenn sein Fumoir eine ungenügende Lüftung hat. In Wiederholungsfällen droht den Wirten gar der Patententzug.

İsviçre’nin Çeşme Suları Ucuz ve Kaliteli İçme Suyu İsviçre’nin çeşme suları çok ucuz ve en yüksek içme suyu kalitesine sahip: İsviçreliler ve bu ülkede yaşayanlar çok şanslı; en önemli hayat maddesi su, bu ülkede hem çok ucuz hem de kalitesi çok yüksek. Tüketici organizsyonlarından SKS, ACSI ve FRC Uluslararası Su Günü’nde, İsviçre’nin çeşme suları üzerine bilgi verdi. Dünyanın pek çok ülkesinde çeşme sularını içmek sağlık açısından çok sakıncalı iken, İsviçre’nin her bölgesinde çeşme suları rahatlıkla içiliyor. Finansiyel, kolaylık ve temizlik açısından çeşme suları, dükkanlardan alınan şişe sularına nazaran çok daha avantajlı. Bir şişe su, çeşme suyundan yaklaşık 250-300 kat daha pahalıya gelmektedir. Şişe sularının transportu ve paketlenmesi ekolojik olarak da dezavantajlıdır. Çeşme sularının içilecek hale getirilmesi işlemleri, şişe sularının içilecek hale getirilmesi işlemlerinden çok daha az enerjiye ihtiyaç gerektirmektedir: Çeşme

suları 500 ile 1000 kez arasında daha az enerji sarfı ile musluklarımızdan içilecek kalitede akıtılmaktadır. Üstelik her iki suyun arasındaki kalite farkı mukayese bile edilemeyecek kadar büyüktür. Yukarıda da adı anılan üç tüketici organizasyonu, Uluslararası Su Günü’nde çeşme sularının avantajlarını anlattılar. Tüketici organizasyonları bu avantajların sadece evler için değil gastronomi branşı için de geçerli olduğunu belirtti. Tüketiciyi Koruma Organizasyonları, Kantonal Gastronomi Birliği’ne müracaat ederek,

basit ve anlaşılır kurallarla çeşme sularının kullanılmasını bu iş kolunda da yaygınlaştırmayı teklif etti. Yemeklerde müşterilere çeşme sularının bedava verilmesini önerdi. GastroSuisse, tüketici organizasyonları ile görüş-

mesinde, uyulması zorunlu olmayan bu teklife olumlu sinyal verdi. Tessin kantonunda bu kural çoktan beri uygulanıyor: Bir öğün yemek yiyen müşterilere çeşme suları bedava olarak veriliyor. 1522

Deutsche Zusammenfassung. Günstig und in bester Qualität: Die Einwohner der Schweiz verfügen über sehr gutes Wasser, das bedenkenlos als Trinkwasser genutzt werden kann. Die Konsumentenorganisationen SKS, ACSI und FRC rufen deshalb anlässlich des Internationalen Tages des Wassers dazu auf, den Konsum von Hahnenwasser demjenigen von weit transportiertem und ökologisch aufwändigen Mineralwasser vorzuziehen. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


Uygun fiyata kaliteli ürünler! Sucuk

Gazi Ayran

2 x 240 gr.

330 ml.

4.95

–. 80

Kore taze yufka 500 gr.

Denner bal 500 gr.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

2.65 Vegeta baharat karıs¸ ımı karısımı 500 gr.

Kaliforniya´dan antep fıstıg˘ı

3.30

kavrulmus¸ ve tuzlanmıs¸, 1 kg.

Bambi lane bisküvi 300 gr.

13.90 yerine

4.35

9.95

2.75 % 28 tasarruf

Kampanya 26 Mayıs´tan 1 Temmuz 2010´a kadar geçerlidir. Bu ürünler tüm Denner s¸ ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch

˙I svic¸ re’nin Discount Marketi


13

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Yabancılar İçin Beş Kanton Elele 1 Ocak 2008’de yürürlüğe girmiş olan yeni Yabancılar Yasası, entegrasyonun desteklenmesine çok önem veriliyor. Yabancı azınlıkların şans eşitliğinin ve toplumsal katılımının gerçekleştirilebilmesi hedefine ulaşmak için Aargau, her iki Basel, Solothurn ve Zürich kantonları, yeni yabancılar yasası ile entegrasyonu sağlamakta yararlanılan önlemleri kaynaştırma anlaşması yaptılar. En büyük ağırlık dil öğrenimine verilecek. Adı geçen beş kanton, yaptırımlar konusunda da fikir birliğine vardı: Oturum hakkının geri alınması ya da uzatılmaması için yasal suç işlemenin yanısıra sosyal yardıma muhtaç olmak gibi kriterler de göz önüne alınacak. Proje Şefi Eva Tov, 45 ayrı ulustan 240 kişinin entegrasyon analizlerinden, işbirliği yaptıkları okullar ve danışma kurumlarıyla yapılan söyleşilerden ve entegrasyon konusunda yetkili memurlardan yararlandı. Ayrıca uyum sorunu olan kişilerle de konuşuldu. Uyum sorunu olan grupların en büyüğünü %76 oranı ile kadınlar oluşturuyorlar. Bu araştırmaların ardından, en başta Almanca kursları daha

sonra uyum kursları ve borç danışmanlığı konularına ağrılık verimesine ilişkin anlaşmaya varıldı. Integrasyon anlaşmaları sadece üçüncü ülkelerden (yani AB ülkeleri dışındaki ülkeler) gelen yabancıları hedef almasına rağmen bazı AB /Efta ülkelerinden gelenler için de tavsiye ediliyor. Kanton Zürich bazı AB/Efta ülkelerinden gelen vatandaşlar için de -isteğe bağlı olarak- uyum ve dil kurslarına

Deutsche Zusammenfassung. Mit dem Inkrafttreten des neuen Ausländergesetzes am 1. Januar 2008 hat die Integrationsförderung einen höheren Stellenwert erhalten. Das damit angestrebte Ziel der Chancengleichheit und Teilhabe der ausländischen Bevölkerung am öffentlichen Leben wollen fünf Kantone erreichen, die mit dem im Ausländergesetz verankerten Instrument der Integrationsvereinbarung arbeiten. Entsprechend setzen sie einen Schwerpunkt bei der Sprachkompetenz. Auch in der Frage der Sanktionen sind sie sich einig: Für den Entzug oder das Verweigern einer Verlängerung der Aufenthaltsbewilligung müssen noch andere Kriterien wie Delinquenz oder Sozialhilfeabhängigkeit erfüllt sein. Grosse Unterschiede bestehen jedoch bei den Zielgruppen. Dies hat eine Untersuchung der Fachhochschule Nordwestschweiz ergeben, die sie im Auftrag der Kantone Aargau, Basel-Stadt, BaselLandschaft, Solothurn und Zürich durchgeführt hat. Am Donnerstag sind in Zürich die Ergebnisse und Empfehlungen des vom Bund unterstützten Projekts «Integrationsvereinbarung» im Beisein von Vertretern der fünf Kantone präsentiert worden.

katılmaları için anlaşma yaptı. Ayrıca Solothurn Kantonu Integrasyon Delegasyonundan Albert Weibel, Uzak Doğulu kadınlarla evli olan İsviçreli erkeklerin de, partnerleri için uyumu engelleyici olabileceklerini söyledi. Kanton Aargau, şimdilik aile birleşimi nedeniyle yeni gelmiş kişilerle ilgileniyor. Basel-Land, Solothurn ve Zürich ise bu gruptakilere zaten ağırlık verdiği gibi, İsviçre’de uzun süredir olup da hala integrasyon eksiklikleri olan yabancılarla da ilgileniyor. Kanton Basel - Stadt, uzun zamandan beri İsviçre’de olmasına ve tüm entegrasyon önlemlerinin uygulanmasına rağmen bu çabalara yanıt verememiş yabancılara konsantre olmuş durumda. Tov, sorunlu bu kişilerin kendi ifadelerinden ve bu kişileri entegrasyon anlaşmaları çerçevesinde sorgulayan yetkililerin ifadelerinden çıkardığı sonuçlardan, bu kişilerin pozitif ve istekli olduklarını tespit ettiğini belirtti.

Çok eskiden beri İsviçre’de bir sürü sosyal baskı altında yaşayan yabancı azınlıkların görüntülerinin ise çok farklı olduğu belirtildi. Nord-West Schweiz Yüksek Okulu bu gruplar için,

“aydınlatıcı- refakatçı profesyonel bir hareket tarzı” önerdi. Sorunlu yabancılarla konuşma esnasında profesyonel interkültürel tercümanların da bulunması önerildi. 1550

Hastalık Sigorta Primleri 2011’de de Artmaya Devam Edecek Krankenkassenverband Santésuisse (Hastalık Kasaları Birliği), hastalık sigorta primlerinin 2011 başında %7 ile %10 arasında artacağını hesaplıyor. Santésuisse sözcüsü Felilx Schneuwly bu artışın 2010 yılındaki sağlık alanındaki %4’lük artıştan kaynaklandığını açıkladı. Bu açığın kapatılabilmesi için en az %3’lük bir artışın gerektiğini söyledi. Devlet Sağlık Memurluğu (BAG) primlerin yükselme olasılığı üzerine bir açıklama yapmadı. BAG konuşmacısı bir soru üzerine, artış rakamlarının her zaman olduğu gibi yine sonbaharda açıklanacağını söylemekle yetindi. Geçtiğimiz yıl -2010 yılında geçerli olmak üzere- hastalık kasası primleri yetişkinler için ortalama %8,7 oranında yükselmişti. 2003 yılından beri hastalık kasası primleri bu kadar yükselmemişti. Hükümet temsilcilerinin açıklamalarına

göre bu zamlar zorunlu; çünkü 2008 ve 2009 yılında çok az zam yapıldı ve primler oldukça düşük tutuldu. Sanèsuisse konuşmacısı Schnuewly tasarruf önlem taleplerini açıkladı: 1. Daha fazla Generika ilaçla-

rının kullanılması, 2. Daha ucuz tıbbi araç - gereç, 3. Hastane ve doktor muayenehanelerindeki ayakta muayenelerin fiyatlarının eşit olması. 1547

Deutsche Zusammenfassung. Der Krankenkassenverband prognostiziert den Prämienanstieg für diesen Herbst – und schlägt Sparansätze vor. Die Krankenkassenprämien könnten auf Anfang 2011 um 7 bis 10 Prozent ansteigen. Damit rechnet der Krankenkassenverband santésuisse. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


14

İSVİÇRE HABERLERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Rekor! 72 Kişinin İsviçre Pasaportu Geri Alındı!

İsviçre Devleti, İsviçre pasaportu almak için sahtekarlık yapanların izini sürerek sahtekarlıklarını ortaya çıkardı ve sadece 2009 yılında 72 kişinin pasaportunu geri aldı.

İsviçre pasaportu çok iştah kabartıcı olmalı ki, dünyanın pek çok ülkesinden pek çok kişi ona sahip olabilmek için her türlü sahtekarlığı yapmaya hazır. En çok yapılan sahtekarlık ise İsviçrelilerle sahte evlilik. Özellikle uyuşturucu müptelası İsviçreliler, bu uyanıkların en kolay kurbanları oluyorlar: Çok az bir para karşılığı evlilik formalitelerini tamamlayıp, bu formalite evlilikle resmi makamları kandırabilenler, evlilikteki gerekli süreyi tamamladıklarında kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçme hakkından yararlanıyorlar. Bir diğer kolay kurban grubu ise yaşlı ve yalnız kimseler: 20-30 yaşlarındaki bir yabancı erkek ya da kadının 70-80 yaşlarında yalnız bir İsviçreliyi kendisine aşık olduğuna inandırarak evlenmeyi başardığı da sık rastlanan sahte evlilik olaylarından, hatta bu işi ticaret haline getirenler olduğu bile biliniyor. Ve bu formalite evliliği ticaret haline getiren İsviçreliler olduğu da arada bir basına yansıyor. Yukarıda örneğini verdiğimiz senaryoları çoğaltabiliriz. Ama formalite evliliğin şekli ne olursa olsun devlet de uyumadığını kanıtladı: Bu sahtekarları izlemeye alarak bugüne kadar pek çok kişinin pasaportunu geçersiz kıldı. Devlet Göçmen Dairesi 2000 yılında ilk kez olarak, kolaylatırılmış vatandaşlık hakkından yararlanıp İsviçre pasaportu almış olan 8 kişinin pasaportunu geri çekmişti.

Geçtiğimiz yıl ise bu rakam rekor düzeye ulaştı: 2009 yılında 72 kişinin pasaportu geri alındı! Pasaportu geri alınan yabancıların çoğunun eşi İsviçreli. Eğer bir yabancı en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş ve bu beş yılın üç yılını da bir İsviçreli ile evli olarak geçirmişse, kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçme hakkından yararlanabiliyor. Eğer sonradan bu evliliğin sadece formalite olduğu veya resmi makamlara yanlış bilgiler verildiği ortaya çıkarsa devlet vermiş olduğu pasaportu, yani vatandaşlık haklarını geri alıyor ya da başka bir ifadeyle geçersiz kılıyor. Buna en yeni örnek olayın baş kahramanı 21 senedir bir İsviçreli ile evli olan bir Türk. İsviçreli kadınla evli olan Türk vatandaşı yedi yıl önce İsviçre pasaportu almış. Federal İdari Mahkeme’nin 25 Mayıs 2010 tarihli açıklamasına göre, Türk vatandaşının pasaportu geri alındı. Kararın alınmasının nedenleri olarak şunlar açıklandı: Türk, Türkiye’de bir başka kadınla da yaşayarak, çift birliktelik sürüyor. Verilen vatandaşlık hakkı geleceği olan sağlam bir evlilik nedeniyle değildir. Türk vatandaşının şöyle:

hikayesi

Ahmet (isim gazetemiz tarafından verilmiştir) 12 Temmuz

1982’de İsviçre’ye geldi. İki gün içinde 1 yaşındaki kızının da annesi olan ve kendisinden 20 yaş büyük bir İsviçreli kadınla evlendi. Ahmet, evlilikleri süresince defalarca kolaylaştırılmış İsviçre vatandaşlığına geçmek hakkından yararlanmak için girişimlerde bulundu. Dördüncü müracaatında nihayet arzusu oldu: 2003 yılının sonbaharında Ahmet artık İsviçreliydi. Ahmet evliliği süresince sık sık Türkiye’ye seyahat ediyordu. Türkiye’de gençlik aşkı ile yaşıyor ve iki kız çocuğu sahibi de ondan oluyordu. Kendisinden 20 yaş büyük olan 21 yıllık İsviçreli karısı bu durumu bildiği halde susmayı tercih ediyor, hiçbir tepki vermiyordu... Ne var ki Devlet Göçmen Dairesi (BFM)’nin gözü üzerindeydi. Pasaportun verilmesinden tam 5 sene sonra BFM Ahmet’in İsviçre vatandaşlığını geçersiz olarak açıkladı. Üç hafta önce de Federal İdari Mahkeme kararını bildirdi: “Ahmet pasaportunu geri verecek!” Somalili sabıkalı saklamış...

olduğunu

Ahmet olayı tek değil; BFM’in açıklamasına göre geçtiğimiz yıl yani 2009 yılında benzer nedenlerle pasaportunu iade etmek zorunda bırakılanların sayısı 72’ydi. Pasaportu geri alınanların rakamı 2000 yılından beri neredeyse ona katlanmıştı. Pasaportun geçersiz sayılma nedenlerinden birisi de yanlış verilen bilgilerin or-

taya çıkması; mesela geçen pasaportu geri alınanlardan birisi de sabıkalı olduğunu gizleyen bir Somaliliydi.

reli ile evli olarak en az beş yıl İsviçre’de ikamet etmiş olan göçmenler, bu haktan yararlanabiliyorlar.

Beş yıl İsviçre’de ikamet etmek, kolaylaştırılmış vatandaşlıktan yararlanmak için yetiyor...

Konunun uzmanı Zürichli Avukat Marc Spescha endişeli bir şekilde şu açıklamayı yapıyor: “Yabancıların yaptıkları evliliklerin hepsi formalite evliliği değil.” Avukat, evlilik nedeniyle İsviçre’de kalma hakkı kazanan ve evliliği biten yabancıların ülkelerine gönderilmeleri konusuna dikkatli yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. 1605

Geçtiğimiz yıl 8766 kişi kolaylaştırılmış vatandaşlık hakkından yararlanarak İsviçre pasaportuna sahip oldu. Bu haktan yararlananların çoğunun İsviçrelilerle evli olan yabancı uyruklular olduğu açıklandı. Üç yılı bir İsviç-

Tünellerin Bakımı İçin 1,2 Milyar Frank Tüneller memleketi olan İsviçre’de, tünellerin güvenlik ve havalandırma sistemlerinin çağın gereklerine uygun hale getirilmesi karara bağlandı. Gerekli onarım ve değişiklerin yapılması için 1.2 milyar frank ödenek ayrıldı. 220 Tünelden 126’sının çağın güvenlik normlarına ya uymadığı ya da kısmen uyduğunu belirten karayolları yetkilileri, gerekli bakım ve onarımların 2020 yılına kadar bitirileceğini söylediler. Devlet Karayolları Genel (astra) Müdürü Rudolf Dieterle’nin verdiği bilgide, İsviçre tünellerinin dünyada güvenirliği en yüksek olanlar arasında olduğunu belirtti. Dieterle, tünellerin kullanım yoğunluğu göz önüne alındığında, diğer yollardan daha güvenli olduğunu söyledi. Bu yüksek güvenliğin devamı açısından gerekli bakım ve onarımların yapılmasının gerekliliğini vurgulayan Genel Müdür: 2001 yılında Gotthard Tüneli’nde meydana gelen yangın ve Viamala Tüneli’ndeki ölümlü kazalardan sonra halkın tünellerin güvenliği konusunda daha da duyarlı hale geldi“ dedi. Bakım ve Onarım Planı Astra (Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü) Genel Müdür Yardımcısı Jürg Röthlisberg yaptığı açıklamada, ilk etapta 59 tünelin sin-

yal sistemlerini yenileyeceklerini söyledi. “Tünel içinde bir kazaya uğrayan kişi kendini nasıl kurtaracağını bilebilmeli. Bu nedenle işaret tabelalarının yanında tünel çıkışları da yanıp sönen sinyallerle donatılacak“ dedi. 2011 yılına kadar tamamlanması planlanan bu aşamanın maliyeti 8 milyon frank. En büyük harcama tünel içi havalandırma sistemleri ve çıkışların güvenliği için yapılacak. Bir yangın halinde tünel içindeki biriken dumanı emecek vantilatör sistemi için 610 milyon frank harcanacağı öngörülüyor. Astra’nın verdiği bilgiye göre, 58 tünelin havalandırma sistemi eski. 63 tünelin çıkışı ise çağın güvenlik sistemlerine uymuyor. Çıkış güvenliği için yapılacak çalışmaların 450 milyon frank’a mal olacağı hesaplanıyor. Bu düzenlemelerin de 2016 yılında bitmesi planladı. Parayı Parlamento Veriyor Yetkililer verdikleri bilgilerde, tü-

nellerin yenilenmesi için gerekli çalışmaların uzun zamandır devam ettiğini söylediler. Yapılan açıklamalara göre, halen tünellerin güvenliğini düzenleyen en son yasal değişiklikler 2004 yılında yapılmıştı. Bakım ve onarım çalışmaları için gerekli paranın yıllık 150 milyon-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

luk dilimler halinde parlamento tarafından onaylanması gerektiği yapılan açıklamada yer aldı. Tünellerin yenilenmesi için gerekli para, yakıt vergisinin bir kısmı, otoban markaları gibi kaynaklarla sağlanacak. Federasyon Sorumlu 2008 yılında yapılan bir değişik-

likle İsviçre Karayolları kısa adı ‘Astra’ olan “Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü” ne bağlandı. Daha önce karayolları kantonlara aittti. Karayollarının bakım ve onarım çalışmaları da kantonlar tarafından yürütülüyordu. Yapılan değişiklikle karayollarının bakım ve onarımı Federasyona devredildi. 1603


15

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Zollikon’da Sokak Fahişeleri Rahatsız Edici Olmaya Başladı Zollikon sakinleri sokaklarda fahişelerin çoğalması nedeniyle mahallelerinin adının çıkmasından korktular. Aslında Zürich ile Zollikon arasındaki cadde boyunca dikilen, uzun bacaklarına siyah file çoraplar giymiş kısacık etekli kadınların dikilip müşteri beklemeleri alışılmış bir görüntü olmaya başladı artık. Ama kısa bir süreden beri iki özel güvenlik memuru, vücutlarıyla geçimlerini sağlayan bu kadınların keyfini kaçırmaya başladı. Güvenlik memurları, araba yıkama servisi Meyerstein-Lounge Ellen ile emlakçı Urt Ledermann tarafından angaje edildiler. Güvenlilk görevlileri Zürich’in bu mutena semtinin fuhuş bölgesine dönüşmesini engellemekle görevlendirilmişler. Ne var ki bu hiç de kolay olacağa benzemiyor. Çünkü Janine Meyerstein’a göre, yaşam mücadelesine bu yolda karar vermiş olan bu kadınlar, çok inatçılar. Görevlendirdikleri özel güvenlik memurları sayesinde fahişelerin müşterilerinin burada durmaya çekineceklerini düşünmüşlerdi. Hiç bir caydırıcı etki görülmedi; yol kenarındaki kadınların müşterilerinde azalma olmadı. Ama yine de Janine Meyerstein biraz olsun memnun. Çünkü, fahişelerin tıpkı filmlerdeki gibi bir görüntü verdikleri bu caddedeye, bu yılın başından beri yeni kadınlar eklenmedi. Bu caddede bar da işleten Meyerstein güvenlik memurlarının bar müşterilerine güven duygusu verdiğini, özellikle kadın müş-

terilerin onların varlığından dolayı kendilerini huzurlu hissettiklerini söyledi.

kontrol altında tutulduğunu belirtti. Zaten Gemeinde Polisi şehir sınırlarındaki devriyeleri artırdı.

Zollikonlular olayları şimdilik izliyorlar...

Sihlquai bölgesinin seks işçileri rekabette çok güçlenince, aslında çoktan beri sokak fahişeleri tarafından fark edilmiş olan Seestrasse ile Bellerivestrasse kesiti de kullanılmaya başladı. Janine Meyerstein’ın ifadesine göre, Tiefenbrunnen’de iki üç kadın seks işçisi çalışıyor. 1531

Ledermann ve Meyerstein, özel güvenlik görevlilerinin ücretini aralarında paylaşıyorlar. Şimdiye kadar fahişeler Zollikon’un mahallelerine yaklaşmadılar. Bu nedenle de şimdilik bir önlem almaya gerek görmüyorlar. Zollikon Güvenlik Şefi Jürgen Schütt, sorunun Zürich tarafından çok iyi

Deutsche Zusammenfassung. An den Anblick von langen Beinen in Netzstrümpfen am Strassenrand bei der Grenze zwischen der Stadt Zürich und Zollikon hat man sich bereits gewöhnt. Seit kurzem aber gesellen sich zu den Prostituierten jeweils zwei private Sicherheitsleute. Engagiert haben sie die Besitzerinnen der nahen Autowaschanlage und der Meylenstein-Lounge Ellen, Marlene und Janine Meyerstein, zusammen mit Immobilieninvestor Urs Leder-

mann. Private sorgen sich wegen der Prostitution in Zollikon um den Ruf des Quartiers. Aus diesem Grund haben sie Sicherheitskräfte angeheuert. Sie sollen verhindern, dass sich das Milieu langfristig im Zürcher Seefeld niederlässt. Mit mässigem Erfolg. «Die Prostituierten sind hartnäckig», gibt Janine Meyerstein zu. Man habe gehofft, den Frauen das Geschäft zu vermiesen, weil sich weniger Freier getrauen anzuhalten. «Doch die haben gar keine Hem-

mungen», sagt die Geschäftsführerin des Meylenstein. Immerhin seien seit Anfang Jahr keine neuen Frauen dazugekommen. Für die Gäste ihrer Bar sind die Sicherheitskräfte eine Erleichterung. «Viele Frauen sind froh um deren Präsenz.» Aus der Distanz betrachtet, sei die Szenerie für die Gäste ein bisschen wie Kino. «Immer wenn ein Freier anhält, ist ihm die Aufmerksamkeit für ein Weilchen sicher und das Gesprächsthema gesetzt», so Meyerstein.

S ¸imdi kazançlı çıkın: yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸un!* Üstelik 120.– CHF hediye!*

* Mayıs ayı sonuna kadar tek seferde en az 30.– CHF deg˘erinde yükleme yapan kontörlü hat sahipleri, 2010’un Ag˘ustos ayı . sonuna kadar Isviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸abilirler. 2010’un Mayıs ayı sonuna kadar abonelik sözles¸mesi yapmaları durumunda, yallo müs¸terilerinin faturadaki haberles¸me ücretlerinden 1 yıl süre ile aylık 10.– CHF deg˘erinde . indirim uygulanır ve bu müs¸teriler de 2010’un Ag˘ustos ayı sonuna kadar Isviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸abilirler. Dig˘er bilgileri ve tüm tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz

www.yallo.ch

SIM kartlar ve cep telefonları as¸ag˘ıdaki yallo is¸ ortaklarından temin edilebilir: center

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


16

ORGANİZASYONLAR

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Zürih’te Karadeniz Fırtınası

İsviçre Günebakan Köyü Derneği’nin düzenlemiş olduğu ‘’Karadenizliler Gecesi’’, 8 Mayıs Cumartesi günü Oberglatt’ta gerçekleştirildi.

Haber: Pervin Tekin İsviçre’de yaşayan Karadenizliler, düzenlenen gecede bir araya gelerek doyasıya eğlendiler. Geceye büyük ilgi gösteren katılımcılar, horon teperek türkülere eşlik ettiler ve tanınmış birçok sanatçının söylediği şarkılarla coştular. Karadeniz’in ünlü sanatçıları Cengiz Selimoğlu, Tahsin Terzi, Hülya Polat, Mehmet Tak, Mahmut Turan, Hüseyin Ayyıldız ve piyanist Kerem Karadenizli hemşerilerine performanslarıyla unutulmaz bir gece yaşattı. Günebakan Köyü Derneği yöneticileri ve üyeleri tarafından ilk defa organize edilen geceye ilgi büyüktü ve yaklaşık 1200 davet-

Hülya Polat salondaki topluluğu coşturdu. li katıldı. Şenol Başal tarafından 1993 yılında kurulan derneğin 4 yıldır başkanlığını yapan Şakir Ayyıl-

dız, Başal’ın genç yaşta vefatının ardından görevi devraldığını belirterek, derneğin amacının Karadeniz kültürünü İsviçre’de yaşatmak ve özellikle yeni nesillere

aktarmak olduğunu söyledi. Derneğin 17 yıldır faaliyet gösterdiğini dile getiren Ayyıldız, bu tür organizasyonlarda elde edi-

len gelirleri ihtiyacı olan vatandaşlara ve köylerinin altyapı hizmetleri için kullanacaklarını ifade etti. 1554

Şefika Kutluer ile Naile Ahmedova`dan Muhteşem Konser

Zürich Başkonsolosluğumuz tarafından 6 Mayıs Perşembe günü organizesi yapılan Şefika Kutluer Flüt Konseri yoğun ilgi gördü. Başkonsolosluğumuzun davetine iştirak eden iş adamları, dernek başkanları ve özel davetliler yaklaşık bir saat boyunca muhteşem bir konser izlediler.

Şefika Kutluer‘in performansı çok beğenildi. Programın açılış konuşmasını yapan Başkonsolos Hakan Kıvanç, kendilerini yanlız bırakmayan tüm katılımcılarla konser için gelen Flüt solisti Şefika Kutluer’e teşekkür etti. Başkonsolosun

konuşmasının

hemen ardından sahne alan Şefika Kutluer, piyanoda kendine eşlik eden Naile Ahmedova ile birlikte muhteşem bir konser verdi. Şefika Kutluer’in yanısıra piyanoda Naile Ahmedova’nın performansı da izleyenlere keyifli daki-

Başkonsolos Hakan Kıvanç konseri dikkatle takip etti. kalar yaşattı. Konserden hemen sonra konuşma şansı bulduğumuz Başkonsolos Hakan Kıvanç, Türk kültürünü İsviçre’de en iyi şekilde tanıtabilmek için çalışmalarının sürdüğünü, önümüzdeki aylarda dü-

Ata Demirer Kahkaya Boğdu!

Kongreshaus Zürich’te, Kemal Sönmez tarafından gerçekleştirilen organizasyona vatandaşlarımız yoğun ilgi gösterdiler. Yaklaşık 1100 kişinin katıldığı Ata Demirer’in gösterisini okurlarımız için takip ettik.

Haber: Turgut Karaboyun

Sadece esprileriyle değil, sahnedeki duruşuyla bile herkesi güldürmeyi başaran dev adam, almış olduğu müzik eğitimi sayesinde hem şarkılarıyla hem de birbirinden güzel taklitlerle herkesi güldürmeyi başardı. Kendi çevresinde gözlemlediği olayları komik hikayelerle anlatan Ata Demirer, yaşamın ilk bakışta hiç de komik durmayan hatta bazen acıklı olan yanlarından sızdırdığı detaylarla salondaki insanları bol bol güldürdü.

Konservatuar eğitimi aldığı dönemlerde, derslerde veya kantinde arkadaşlarına show yaparak gösterilerine başlayan Ata Demirer, ilk gösterisini 1994 yılında 500 lira karşılığında gerçekleştirmiş. Aynı yıllarda radyo programları ve Dormen Tiyatrosu’nda ‘Komik Para’ adlı bir oyunda da rol almış. İlk profesyonel gösterisini ise, 1998 yılında Leman Kültür Merkezi’nde gerçekleştiren komedyen, taklitlerden ziyade kendi yarattığı karakterlerle ön plana çıkmayı seviyor.

Böylesine güzel bir organizasyonla bizleri günlük hayatın stresinden uzak tutup bol bol kahkaha atmamızı sağlayan başta Ata Demirer olmak üzere, organizatör Kemal Sönmez`e ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyoruz. Gerçekten Ata Demirerler kolay yetişmiyor. Güldürmenin veya espri yapmanın kolay olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak Ata Demirer bu işi son derece başarılı devam ettiriyor. 1569

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

zenlenecek olan diğer etkinliklerde tanıtım ve kültürel faaliyetlerin devam edeceğini söyledi. Şefika Kutluer kimdir? Şefika Kutluer, Türk flüt sanatçısıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerin-

de konser turnelerine çıktı, uluslararası müzik festivallerine katıldı. Radyo ve televizyon programları yaptı ve çok güzel övgüler aldı. İspanya Sarayı’nda İspanya Kral ve Kraliçesi’nin huzurunda ve Japonya’da Prens Mikasa’nın himayesinde konserler verdi. “Sihirli Flüt” olarak tanınan Kutluer birçok uluslararası televizyon ve radyo programında çaldı. Zubin Mehta, Sir Charles Mackerras, Royal Filarmoni Orkestrası, Berlin Filarmoni, İskoç Oda Orkestrası, Northern Sinfonia, Tokyo Senfoni Orkestrası, Litvanya Filarmoni, European Union Oda Orkestrası, Slovak Filarmoni Orkestrası gibi ünlü şef ve orkestralarla konserler verdi. Şefika Kutluer, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın Flüt solistidir. 1546


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


18

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Göçmenlik ve Sağlık 2008 - 2013 İsviçre‘de yaşayan insanların en az %5’ini yabancılar teşkil ediyor. Çalışan toplumun ise ¼’nü oluşturan yabancı nüfusun, tüm İsviçre nüfusunun sağlık ve sosyal sigortalarına yaptığı ekonomik katkı oldukça büyük. Ne hazindir ki sağlık ve sosyal sigortalara yaptığı büyük finansal katkıya rağmen yabancı nüfusun kendi sağlık durumları, yerli halkın sağlık durumuyla kıyaslandığında iyi bir görüntü oluşmuyor. Göçmen nüfusun sağlıklarını yitirme ve hasta olma rizikoları çok daha büyük. Burada da birinci neden olarak iletişim sorunu yani dil sorunu karşımıza çıkıyor: Yeterince hatta hiç dil bilmeyen göçmenler var… Bunlar yaşadıkları ve çalışarak ekonomisine ve sosyal kurumlarına büyük katkıda bulundukları bu ülkenin sosyal kurumlarının sağladığı olanaklardan yeterince yararlanamıyorlar. İsviçre’nin sağlık sistemlerini öğrenemiyorlar. Bu kurumlarla ve çevreleriyle ileşim kuramıyorlar.

Bu nedenle hükümet, Devlet Sağlık Dairesi’ne (BAG) daha 2007 yılının sonlarında “Migration und Gesundheit 2008 – 2013” başlıklı bir görev vermişti. BAG’ın hükümetin talebiyle üstlendiği göçmen halkın sağlığının iyileştirilmesini ve bu konuda şans eşitiliğinin sağlanmasını amaçlayan söz konusu proje çalışmalarının stratejik vizyonu şöyle özetleniyor: “İsviçre’de yaşayan herkes sağlıklı yaşamalı ve sağlıkta eşit şansa sahip olmalı. Hiç kimse çaresi olan ya da önceden önlenebilir bir sağlık sorunu nedeniyle kısıtlı bir yaşam sürmemelidir. “ Bu strateji, sağlık sistemlerindeki ayırımcı elementlerin iyileştirilmesinden yalnızca göçmen halkın değil, sosyal olanakları kısıtlı olan yerel halkın da yararlanmasına hizmet etmektedir. BAG bu çalışmaları dört ana önlem alanına yaydı: 1. Sağlığa yönlendirme ve ihtiyati tedbirler 2. Sağlık Eğitimleri 3. Sağlık – Bakım 4. Araştırma ve Bilimsel Destek BAG bu çalışmalarında devlet ve kanton memurlarının yanısıra sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli işbirliği yapmaktadır. Göçmenlerin yaklaşık 1/3’ü emekli olduklarında İsviçre’de kalmayı tercih ediyorlar. Geri kalan 1/3’ü ülkesine dönüyor ve 1/3’ü de emeklilik yıllarını iki ülke arasında geçiriyor. Bu kişilerin yaşlandıklarında ne gibi olanaklarının olduğu konusunda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Isvicre’de yasayan 65 yas ve üzerindeki 110.000 göçmen çoğunlukla bakımevlerine, yaşlılar evlerine ya da sosyal ve sağlık destekli enstitülere gitmektedirler. Bu kurumlar bir yandan müşterileri olan bu göçmenlere ilişkin diğer yandan da göçmen kökenli personellerine ilişkin iki taraflı entegrasyon sorunu yaşamaktadırlar. 2002 yılında yapılan istatistik-

ler İsviçre’de yaşayan genç nüfusun en az bir ebeveyninin yabancı pasaportlu olduğunu ortaya çıkardı. 20 yılda, İsviçre’deki 14-17 yaş grubunu teşkil eden genç nüfus arasındaki yabancı kökenli gençlerin sayısı % 14’den %21’ye çıkmış durumda. İsviçre’deki göçmen halkın sağlık alanına giren en önemli problemleri şu şekilde sınıflandırılıyor: Materyal ve psiko-sosyal baskılar: Göçmenlerin iyi olmayan sosyo-ekonomik durumları, ağır çalışma şartları ve belirsiz ya da güvensiz oturum statüleri gibi faktörler nedeniyle, yerel halkla karşılaştırıldığında sağlıklı yaşama konusunda şans eşitliğine sahip olmadıklarını ortaya çıkardı. Aynı zamanda göçmenlik deneyimlerini yaşamak da bazı kişiler için sağlığı olumsuz etkileyen bir faktör olabiliyor. Sağlığı olumsuz etkileyen davranış şekilleri: Yerel halkla kıyaslandığında göçmen kökenli kişilerde sağlığı olumsuz etkileyen yaşam tarzlarına ve davranışlarına daha sık rastlanıyor (sigara kullanımı, sağlıksız beslenme, kilo fazlalığı, az hareket). Göçmenler sağlık sistemleri konusunda yeterli bilgiye ulaşamıyorlar bu nedenle de sağlık konusunda alınan önlemlerden ve yönlendirilmelerden faydalanamıyorlar; mesela kanser muayeneleri buna örnek olarak verilebilir. Sağlık sisteminin şekli: İsviçre sağlık sisteminde göçmenlere yönelik iyileştirilmelerin yapılması gerekiyor. Herşeyden iyileştirilmesi gereken ilk noktalar olarak göçmenlerin de kolayca ulaşabileceği ve uygun sağlık olanakları, transkültürel yetkinliğe sahip sağlık personeli akla geliyor. 2004 yılında göçmen halkın üzerinde yapılan tıbbi bir inceleme özellikle sosyal-epidemik perspektifin riziko taşıdığını ortaya çıkardı: Özellikle savaş bölgelerinden gelen tecavüz ve işkence kurbanlarının sağlık sorunları; sigara kullanmak, kötü beslenmek, aşırı kiloluluk, az hereketlilik gibi davranış şekillerinden dolayı sağlığın bozulma rizikosu, sağlık konusunda yetersiz bilgilendirilme, sağlığı tehlikeye sokan çalışma şartları, sağlık önlemlerin-

den yararlanmaya önem vermemek (mesela kanser hastalığının erken teşhisi) ve sağlıklı yaşam için alınan önlemlerden ve olanaklardan yararlanmamak gibi nedenler göçmen halkın sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Sağlığı bozan etkenler çok çeşitli ve değişkendirler. Yaş, cinsiyet ve genetik dışında politik, ekonomik, çevresel ve toplumsal etkenler de sağlığa etki eden nedenlerdir: Göçmenlerin yaşadıkları ayrımcılık, dışlanma, dil bilmemek nedeniyle entegrasyon sorunu yaşamak sağlığa olumsuz yansıyan etkileşimler yaratırlar. Olanakları kısıtlı olan, toplumsal ve maddesel ulaşımlarda zorluk çeken insanların sağlıklarını da etkileyen bu şartların iyileştirilmesi gerekmektedir.

PHOTO © BDMEDIA.CH

Federal Hükümet göçmen halkın sağlıklarına çok önem veriyor. Hükümet, göçmen halkın sağlıklarının iyileştirilmesini ve “sağlıkta şans eşitligi”ni gerçekleştirmek istiyor.

geliştirilmiş özel eğitim olanakları verildi; interkültürel sertifikalı özel tercümanların yetiştirildiği eğitim şekli geliştirildi.

WHO’nun “Sağlıkta Şans Eşitliği” hedefi İsviçre Anayasası’nda da yer almaktadır.

Bilgilendirme / önleme / sağlıklı yaşama yöneltme alanında, göçmen halkın sağlıklı yaşama yönlendirilmesi ve sağlığın bozulmasını engelleyici önlemlerin yanısıra sağlık sistemine ilişkin bilgilendirmeler yapıldı.

Sağlık alanında çalışanlara transkültürel ve göçmenliğe özgü

Sağlık bakım hizmetleri veren kurumların (mesela hastaneler)

Bunlara bağlı olarak alınan önlemler:

Deutsche Zusammenfassung Migration und Gesundheit 2008 - 2013

hizmetlerine ulaşmanın ve bunlardan yararlanmanın kolaylaştırılmasına çalışıldı. Hükümet, profesyonel interkültürel tercümanların hastanelerde görev almalarını talep etti. Alınan sağlık önlemleri arasında travma yaşayan ilticacılara özel terapi olanakları da var. Gelecek sayımızda “Göçmenlik ve Psikolojik Sağlık“ başlığı altında yazımıza devam edeceğiz… 1592

besser von unserem Gesundheitswesen profitieren lassen.

Massnahmen und Umsetzung der Strategie: Ausländer und Ausländerinnen machen ca. 1/5 von der Gesamtbevölkerung der Schweiz aus.  Gesundheitsförderung und Prävention Ein viertel von der gesamten Erwerbstätigen Be-  Aus- und Weiterbildung im Gesundheitswesen völkerung sind Ausländer. Also Erwerbstätige  Gesundheitsversorgung Emigranten und Emigrantinnen finanzieren somit, einen grossen Teil des Schweizerischen Gesund-  Forschung und Wissensmanagement heitswesen mit. Aber es ist eine Tatsche, dass  Die in der Migrationsbevölkerung bereits vorSie grösseren gesundheitlichen Risiken ausgehandenen Ressourcen sollen vermehrt genutzt setzt sind als die einheimische Bevölkerung. Sie werden. finden auch sehr schwer Zugang zum Schweize Chancengleichheit ist es besonders wichtig und rischen Gesundheitssystem. Warum Eigentlich ? soll systematisch berücksichtigt werden. Merkwürdig ist das natürlich nicht. Die meisten Integrationsprobleme sind auf mangelnde Sprach-  Indem migrationsbezogene Überlegungen in kenntnisse zurückzuführen. Emigranten und Emieine Vielzahl von gesundheitsrelevanten Tätiggrantinnen sind auch einem höheren Gesundkeitsfeldern eingebracht werden. heitsrisiko ausgesetzt als der Rest der BevölkeDas BAG kann bei der Umsetzung dieser Massrung. nahmen auf die Unterstützung auf Bundes- und Das BAG erhielt vom Bundesrat den Auftrag unter Kantonsebene sowie aus der Zivilgesellschaft Einbezug des Bundesamts für Migration (BFM) zählen. und der Eidgenössischen Ausländerkommission Die erfolgreiche Umsetzung der Strategie hängt (EKA) die Strategie «Migration und Gesundheit» vom Einsatz und Engagement aller betroffenen Phase II (2008 – 2013) auszuarbeiten. Organisationen ab. Ziel der Strategie: «Die gesamte Bevölkerung Wichtige Adressen der Schweiz soll eine faire Chance erhalten, ihr Gesundheitspotential zu entfalten. Niemand soll Kantonale Fachstelle für Integrationsfragen durch vermeidbare Benachteiligungen daran ge- Neumühlequai 10 hindert werden.» Dieser Strategie soll unsere Mi- Postfach 8090 Zürich grationsbevölkerung und sozial Benachteiligte www.integration.zh.ch Alle wichtigen Integrationsangebote finden Sie in der Angebotsdatenbank auf der Website der Fachstelle für Integration: www.integration.zh.ch unter dem Menüpunkt: Integrationsangebote.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


19

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Minare Yasağına Karşı Yeşil Işık

Strassburg’ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre’de 29 Kasım 2009’da yapılan halk oylamasına itiraz edenlerin başvurusunu usulen kabul etti. Mahkeme, İsviçre Hükümetine 15 Eylül 2010 tarihine kadar, karara itirazlarını mahkemeye sunmasını bildirdi. Davayı açan Müslüman Derneklerinin Avukatı Ridha Ajimi yaptığı açıklamada, Strazburg Mahkemesi’nin bu “ilk yeşil ışığının” çok anlamlı olduğunu söyledi. Korkuların Sebebi İsviçre Müslümanları Değil İsviçre Müslümanlar Ligi, Cenevre Müslümanlar Cemiyeti Vakfı, Neuenburg İslam Kültür Derneği ve Cenevre İslam Dernekleri 29 Kasım’da yapılan oylamanın sonucunun kendilerini üzdüğünü belirttiler. Dernek yetkilileri sözlerine devamla, minare yasağını destekleyenlerin halkta yaydıkları korkunun, İsviçre Müslümanları ile ilgisi olmadığını söylediler. Ayrıca yetkililer, oylama sonucunun Avrupa İnsan Hakları Anlaşması’na uygun olup olmadığını sorgulayacaklarını sözlerine eklediler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şimdiye kadar ‘’Minare Yasağı’’na karşı altı itiraz başvurusunda bulunuldu. Yukarıda isimleri sayılan Müslüman Der-

nekleri dışında, Cenevre Camii Vaizi Hafid Quardiri ve Cenevreli Avukat Yves-Michel Baechler da mahkemeye itirazda bulunan diğer iki isim. Mahkeme Basın Sözcüsü yaptığı açıklamada, davanın sonuçlanmasının biraz zaman alabileceğini bildirdi. 1601

Haziran/Juni 2010

Amnesty International: “Minare Karşıtı Propagandalar Müslüman Azınlığı Damgaladı” Amnesty Internasyonal, 2010 yılı raporunda İsviçre’deki ırkçılığa karşı yasaların etkisinin sınırlı olduğunu belirtti. Ayrıca, İsviçre’deki minare yasağının halk oylamasından olumlu oy almasının Müslümanların damgalanmasına yol açtığı açıklandı. IA raporuna göre, ‘Minare Yasağı’ karşıtlarının tartışmalı minare yasağı afişleri, İsviçre içinde ve dışında çok büyük bir skandala yol açmıştı. Avrupa Birliği Komisyonu: “İnisiyatifler insan haklarını yaralıyor” IA, 2010 yılı için hazırladığı yıllık raporuna, İsviçre’deki minare karşıtlarının yapmış olduğu propagandaların, Müslüman azınlıkları damgaladığını yazdı. Ayrıca ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) da İsviçre’deki inisiyatiflerin in-

san haklarını yaraladığı üzerine endişelerini şu şekilde belirtti: “İnsan haklarını yaralayıcı bir inisiyatif de halk tarafından onaylanabilir.” ECRI: İsviçre’nin rasizme karşı yasalarının çok etkili olmadıklarını da söyledi. UNO: Sağlığa ilişkin kurumlara ve bilgilere ulaşılması zor Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ise, yabancı kadınlar üzerine duyduğu endişeleri belirtti: ’’Yabancılar yasası yabancı kadınların ev içi şiddete maruz kalmalarına neden oluyor. Çünkü bu kadınlar ev içi şiddet nedeniyle boşandıklarında oturum haklarını kaybediyorlar ya da İsviçre’de kalma belgelerinin uzatılması konusunda zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu nedenle de çoğu zaman eviçi şiddete tahammül ediyorlar.’’ İnsan Hakları Organizasyonu. eski Guantanamo tutukluları-

Deutsche Zusammenfassung Amnesty International: Mehr Rassismus in der Schweiz Muslime seien von den Befürwortern des Minarett-Verbots stigmatisiert worden, heisst es im Jahresreport 2010 von Amnesty International. Auch die Gesetze gegen Rassismus in der Schweiz würden nur bedingt wirken. Mit ihren umstrittenen Plakaten sorgten die Befürworter des Minarett-Verbots letzten Herbst für Aufsehen bis weit über die Landesgrenzen hinaus. EUKommission: Initiative verletzt Menschenrechte Diese politische Propaganda hätte die muslimische Minderheit stigmatisiert, schreibt Amnesty International in seinem Jahresbericht 2010. nın Federal Hükümet tarafından korunma altına alınmasını ise memnunlukla değerlendirdi. 1608

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


20

SÖYLEŞİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Aslı ile Yeni Albümünü Konuştuk... Değerli Pusula okurları, bu ay ‘’Neresindeyim”, “Su Gibi”, “Söylediğim Şarkılarda Saklı” albümlerinin sahibi, rock müziğinin başarılı kadın vokallerinden Aslı (Gökyokuş) ile 10 yıldır devam eden profesyonel müzik yaşantısının 4.stüdyo çalışması “Büyüdük’’ üzerine sizler için konuştuk.

Mine Ayman

Yeni albümünüz “Büyüdük” müzik marketlerdeki yerini aldı, bu albümü hazırlarken nasıl bir ruh hali içinde olduğunuzu ve albümde kimlerle çalıştığınızı anlatır mısınız?

‘’Büyüdük’’ 3 şarkıdan oluşan bir maxi single. 2009 yılında çıkarmayı planlıyordum aslına bakarsanız; ancak ekip değişikliği söz konusu olduğu için bir geçiş dönemi yaşadım. Bazı müzisyenlerle deneme çalışmalarım oldu; ama bu çalışmalardan gerekli verimi alamadığım sonucuna varınca tüm projeyi iptal ettim. Haluk Kurosman ve Yağmur Sarıgül ile çalışmaya karar verince de her şeyi sıfırdan ele aldık ve sonuçlandırdık. İyi ki de bu projede onlar ile çalışmışım. İlk albümünüzden bu yana neler değişti? Hayatınızda ve yaptığınız müzikte nasıl bir değişim yaşadınız? Hayatımda müziğimde olduğundan çok daha fazla şey değişti… 10 sene geçti, ki bunun 22- 32 yaş arası olduğunu düşünürsek birçok şeye bakış açımın da değiştiğini söyleyebilirim. Müziğime gelince, ana hatlarıyla ve özüyle değişmemiş; ama gelişmiş ve gittikçe daha olgunlaşmış olduğunu düşünüyorum. Dördüncü albümünüzle birlikte albümünüzde soyadınızı kullanmaya başladınız, bu kararı almanızda özel bir sebep oldu mu? Evet, Aslı gibi ülkenin en klasik isimlerinden birine sahip olunca isminizin başında sıfatlarla anılıyor olmaktan da kurtulamıyorsunuz. Yaptığım müzik türü ya da şarkılarımın adı ismimin başına konuldu çoğunlukla. Soyadı kişiye elbette bir kimlik kazandırıyor. Aslında 2004 yılında çıkan ‘’ Su Gibi’’ albümünden beri bu düşündüğüm bir değişiklikti, daha doğrusu eklemeydi; ama hem o zamanki hem de ondan sonra birlikte çalışmış olduğum plak şirketleri bu fikre, insanların aklını karıştıracağı düşüncesiyle sıcak bakmadılar. Ben de bu yeni albümle birlikte adımın yanına soyadımı eklemeyi ertelememeye karar verdim. Elbette insanlar bir süre şaşıracaklardır, bu yeni bir “Aslı” mı diye soranlar da olacaktır, bana sadece Aslı demeye devam edecekler de, ancak zamanla alışılacağını ümit ediyorum.

İlk klip, “Kırıp Döktüklerim” adlı şarkıya çekildi, ikinci klip için hangi şarkıyı düşünüyorsunuz? Açıkçası daha karar vermedim. Zaten iki seçeneğim var, onlardan birine çekeceğim. Bir albümde hangi şarkıya klip çekeceğinize karar vermekte çok zorlanıyorsunuz; ancak 3 şarkı içinde elbette karar vermek daha kolay oluyor. ‘’Kırıp Döktüklerim’’ henüz çok yeni, yeni klibi düşünmek için biraz vaktim var. Son dönemde yapılan albümleri nasıl buluyorsunuz? Beğendiğiniz isimler kimler? Doğruyu söylemek gerekirse yeni yapılan albümlerden neredeyse hiçbirinin tamamını dinleme fırsatım olmadı, o yüzden güzel şarkılar var; ama çalışmaların bütünü hakkında fikir sahibi değilim. TNK ve Gripin’in son şarkılarını beğeniyorum. Eurovision şarkı yarışması hakkında ne düşünüyorsunuz? Manga’nın şarkısını nasıl buldunuz ve sizce nasıl bir derece elde edecek? Eurovision’un bir müzik yarışması olmadığını düşünenlerdenim. Daha ziyade bir şov yarışması. Biz, ülke olarak bu yarışmaya anlayamadığım bir anlam yüklüyoruz. En kariyerli sanatçılarımızı oraya yolluyoruz, halbuki rakiplerinin çoğu, ülkelerinde kariyerlerinin başlarındalar. Yunanistan gibi ısrarla birinci olmaya odaklanmış ülkeler, kariyerli müzisyenleri yolluyorlar. Eskiden önemli bir yarışma olmuş olabilir; ama bugünkü noktası bu değil. Siz dünya müzik piyasasını yönlendiren İngiltere’nin her sene sonlarda yer almasını nasıl açıklayabilirsiniz ki? Çünkü önem vermiyorlar. Ya da son senelerde birinci olanların oraya müzik yapmaktan çok olayın özünü anlayıp sadece eğlenmek ve hatta biraz dalga geçmek için geldiğini de görürsünüz. Dağılmış Sovyet ve Yugoslav ülkelerin birbirine oy verdiği, bizim de gurbetçi oylarıyla yükseklerde yer aldığımız bir yarışma. Ancak biz her şeye ‘’Vatan, Millet, Sakarya’’ diye yaklaştığımız için katılan ya da teklif götürülen sanatçılara çok büyük bir sorumluluk ve ağırlık yüklüyoruz. Reddedeni ayıplıyoruz, katılanı önce onure edip, o senenin en çok iş yapan ve bahsedilen sanatçısı yapıp daha sonra da sonuca göre yerden yere vuruyor ve bitirmeye çalışıyoruz. Sertab ile bir kez birinci olduktan sonra bu kompleksimizi aşarız diye düşünmüştüm; ama öyle olmadı. Manga eminim ki müzikalite ve kariyer olarak ora-

İnce Görünmek Zor Değil!

daki birçok sanatçıdan daha ötede olan bir grup; ama sonuç için bir tahminde bulunmak elbette mümkün olmaz. Albümünüzün promosyonu dışında şu günlerde uğraştığınız başka bir proje var mı? Açıkçası şu sıralar başka bir şeyle uğraşmak için pek vaktim olmuyor. Albümün çıkmasından önce başlayan süreçle beraber 3 aydır oldukça yoğunum. Şu sıralarda ise günlerim albümün promosyonu, provalar ve de konserler ile geçiyor. 1594

Hazırlayan: Pervin Tekin

Sizi olduğunuzdan daha geniş gösteren giyim hatalarını bilirseniz, hem daha şık olabilir hem de daha ince görünebilirsiniz. Zayıf ya da şişman, sizi her koşulda zarif ve narin gösterecek şekilde giyinmenin inceliklerine ne kadar dikkat ediyorsunuz? Giydiğimiz kıyafetleri iyi taşıyabilmek ve çevremizden iltifat almak, her zaman biz kadınların arzusu olmuştur. İnce yapılı veya kilolu olmamız fark etmez, hepimiz daima şık olmak ve beğenilmek isteriz. Bunları giymeyin! Öncelikle kaçınmanız gereken şeylere göz atalım. Mesela; sert görünümlü, dik duran ve dökümlü olmayan kumaşlardan, aşırı dar ve vücuda oturan üstlerden, mini eteklerden, çok geniş ve bedene hakim olan yakalardan, çok büzgülü bluzlardan, iri desenler ve enine geniş çizgilerden kesinlikle uzak durulmalı. Türk kadınlarında çok yaygın bir vücut şekline, yani ince üste ve geniş kalçaya sahip olan kadınlar, özellikle dar bodylerden kaçınmalıdır. Dar bodyler, kalça ve beden arasındaki farkın daha çok görünmesine neden olur. Pantolonda ise aşırı dar ve aşırı bol modeller ve belirgin kesimler giy-

memelidir. Dar modeller tüm hatları ortaya çıkarırken, bol modeller ise kişiyi olduğundan iri gösterir. Beyaz gibi çok açık renkler de tek başına tercih edilmemelidir. Bunları giyin! Mutlaka giyilmesi gerekenler listesinde ise bluz, elbise ve eteklerde dökümlü ve ince, pantolonda ise likralı kumaşlar başı çekiyor. Çok belirgin olmayan floral desenler ve Uzak Doğu desenleri, göğüs dekoltesini daha dar, bedeni daha uzun gösteren degaje ve “V” yakalar, hem hoş hem de modern görünüm veren asimetrik kesimler, ince ve dikey çizgili kıyafetler, koyu renkler ve çok açık renkler dışındaki tüm ara tonlar, pantolonlarda sıklıkla

kalçadan belli bir darlıkta inen ve çok geniş paçaları olmayan kuplar, sağlık ve rahatlık açısından doğal kumaşlar, kotonlar ve ketenler, elbiselerde boydan kup ve diz altı modeller var. Giyilecek bluzun boyu, baseni kapatırsa eteğin modeli belirginleşir ve genel görünüm daha hoş olur. Cekette ise her boyu tercih edebilirsiniz; fakat ceketle birlikte kullanacağınız eteğin boyu veya pantolonun kesimi önem taşır. Uzun bir ceket diz altı bir etekle, kısa ceket ise, düz kesim bir pantolon veya dizden yırtmaçlı asimetrik eteklerle güzel kombinasyonlar oluşturur. Bluz, ceket gibi üst grupta açık renkleri, alt gruplarda ise koyu tonları kullanarak hoş bir ikili yaratabilirsiniz. Daha

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

uzun görünümlü bacaklar için de, diz altında etekler giymelisiniz. Uzun etek bacak boyunuzu daha uzun, bedeni ise daha kısa

göstererek estetik bir orantı sağlar. 1507


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


22

DÜNYADAN

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

1 Haziran’da Yeni Pasaportlar Geliyor!

AB standartlarına uygun şekilde hazırlanan ve daha güvenli olan çipli pasaportlar, 1 Haziran 2010’dan itibaren kullanılmaya başlayacak. nu, yani e-pasaportların en fazla 10 yıllık olacağı,pasaport süresi dolduğunda uzatılamayacağını, dolayısıyla yeni pasaport çıkartılması gerektiğini belirtildi.

Avrupa Birliği standartlarında olacak biyometrik pasaportlar hakkında beklenen resmi açıklama yapıldı. Zürih Başkonsolosluğu tarafından vatandaşlara bir bilgilendirme yazısı sunuldu. Başkonsolosluktan bize ulaşan bilgiye göre, yeni pasaportların nasıl olacağı konusunda bilgiler şu şekilde: Vatandaşlarımız e-pasaport başvurularını 23 Mayıs tarihinden itibaren Türkiye’de

Emniyet Müdürlüklerinden, yurt dışında ise bağlı bulundukları konsolosluklardan yapabileceklerdir. Yeni uygulama çerçevesinde ICA standartlarına uygun biyometrik pasaport uygulamasına 1 Haziran’da geçileceğini ve yeni pasaportların bu tarihten itibaren kullanıma sunulacağını belirten Zürih Başkonsolosluğu, pasaportların geçerlilik sürelerinin 1 ile 10 yıl arası olduğu-

2015 yılına kadar e-pasaportlar ile birlikte eski pasaportların birlikte kullanılabileceğini ve bu tarihe kadar e-pasaport alma zorunluluğu olmadığını açıklayan Başkonsolosluk, “Vatandaşlarımız mevcut pasaportlarını bitim tarihine kadar kullanabilecekler. Yani eski pasaportlarının süreleri dolmadıysa, 2015 yılına kadar yeni pasaport almak zorunda değiller’’ dedi. Ayrıca mevcut pasaportlarının süresi dolmadan da, istenirse yeni pasaport almak mümkün olacak. Normal pasaportların rengi bordo, hususi özel pasaportlar yeşil, hizmet pasaportları gri, diplomatik pasaportlar siyah renkte olacak. Yeni pasaportlarda biyometrik fotoğraf, bilgisayarda okunabilen, yüksek kaliteli, belli ölçüleri ve özellikleri olan fotoğraflar kullanılacak.

Makinede okunabilen bu pasaportlarda, klasik pasaportlardan farklı olarak kimlik sayfasının alt kısmında her biri 44 karakterden oluşan ve özel okuyucu cihazlarla okunabilen iki satırlık bir alan bulunacak. E- pasopartların içinde parmak izi ve bazı bilgilerin kayıtlı olduğu çip bulunacak ve bu pasaportlar hiçbir şekilde taklit edilemeyecek. Yeni pasaportlarda şu anda olduğu gibi meslek hanesi bulunmayacak, mevcut pasaportlardaki gibi küçük çocuklar annenin ya da babanın pasaportuna kaydedilmeyecek. Artık her kişi için ayrı pasaportlar düzenlenecek. Yeni pasaportların nerede hazırlanacağı ve ücretlerinin ne kadar olacağı konusunda ise Konsolosluk şu bilgileri verdi: “Eskisi gibi artık dış temsilciliklerde ve konsolosluklarda pasaport düzenlenmeyecek. Bu pasaportlar için parmak izi, fotoğraf ve diğer bilgiler vatandaştan alındıktan sonra Ankara Gölbaşı’nda kurulan merkeze gönderilecek. Bu merkezde bütün pasaportlar hazırla-

nacak ve daha sonra temsilciliklere gönderilip, pasaport sahiplerine teslim edilecek. Yeni pasaportların maliyeti konusunda henüz bir bilgi yok. Maliye Bakanlığı ile Dışışleri Bakanlığı arasındaki görüşmeler sürüyor, o yüzden bu konuda bilgi veremiyoruz.’’ Yurt dışındaki pasaport başvurularında pasaport verme işlemlerini konsolosluklar yürütecek; ancak konsolosluklara uzak olan bölgelere eski pasaportun posta yoluyla iadesi halinde yeni pasaportlar da yine postayla ulaştırılabilecek. Yeni pasaportlar için konsolosluklarda muhtemel yığılmayı engellemek amacıyla internet ve telefonla ulaşabilecek bir merkezden randevu alınması öngörülüyor. E-pasaport almak isteyenler 23 Mayıs 2010 tarihinden itibaren www.epasaport.gov.tr ya da 0090 (216) 4443020 numaralı çağrı merkezinden randevu talebinde bulunabilecekler. 1575

Yogi’nin Şaşırtan Hayatı Gerçek mi? Hindistan’da 70 yılı aşkın süredir yiyip içmediğini söyleyen 83 yaşındaki Yogi’yi iki hafta süreyle testlerden geçiren ve gözlemleyen doktorlar, büyük şaşkınlık yaşıyor.

Ahmedabad kentindeki bir hastanede uzun sakallı Yogi Prahlad Jani’yi inceleyen 30 kişilik nörolog ekibinden Sudhir Şah gazetecilere yaptığı açıklamada, iki haftalık sürede Jani’nin ne yediğini ne de içtiğini; ama işin en ilginci olarak tuvalete hiç gitmeyip, doğal ihtiyaçlarını gidermek zorunda kalmadığını belirtti. Sudhir Şah, “Tuvalete gitmeden nasıl yaşadığını hala anlamıyoruz. Bu konu hala bir sır” dedi. 8 yaşındayken bir “tanrıça” tarafından takdis edileli beri yiyip içmediğini, gıdasız yaşadığını söyleyen Prahlad Jani, Hindistan Savunma Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi (DRDO) tarafından iki hafta süreyle geçen perşembeye kadar 24 saat kameralarla gözlendi. Testlerin sonunda Yogi doğup büyüdüğü Gujarat eyaletinin Ambaji kenti yakınlarındaki köyüne dönerek, meditasyonlarına kaldığı yerden devam etti. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

DRDO adlı kuruma bağlı fizyoloji alanında uzman enstitünün direktörü Dr G. Ilavazahagan da yayımladığı açıklamada, iki haftalık testler sırasında Jani’nin sıvılarla tek temasının gargara yapmak ve yıkanmak olduğunu belirterek, “Eğer Jani enerjisini besinler ve sudan almıyorsa, bunu çevresindeki diğer kaynaklardan sağlıyor olmalı, güneş de bunlardan biri. Tıp alanının bir mensubu olarak, bunun kalorilerden başka bir enerji kaynağı olduğu görüşünü kabul edemeyiz” dedi. Doktorlar, yaşlı Yogi’nin manyetik rezonans (MR) filmlerini çekti, kalp ve beyin faaliyetlerine elektrotlar takarak izledi ve kan tahlilleri yaptılar. Gelecek aylar içinde yayımlanması beklenen sonuçların, askeri dayanıklılık, doğal afetlar, çetin koşullara uyum veya Ay ve Mars’a seyahat gibi uzun uzay seferlerinde hayatta kalma stratejisi hazırlanmasına katkıda bulunabileceği yorumu yapılıyor. 1556


23

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Askerin Kayıp 30.000 Kutu Mermi Aranıyor İsviçre’de son yıllarda askere ait silahlar birçok kez amaç dışı kullanıldı.Bunun üzerine, Parlamento, 2007 yılında yaptığı bir toplantıda, 2009 yılı sonuna kadar askerlerin evlerinde muhafaza ettikleri mühimmatın geri toplanmasına karar verdi. Ancak çok sayıda mühimmatın akibeti bilinmiyor. İsviçre ordusu mensupları, eğitimde kullandıkları ordu malı silah ve mühimmatı evlerinde muhafaza edebiliyor. Savunma Bakanlığı, 2009 yılı sonuna kadar 257.000 İsviçre vatandaşının evlerinde sakladığı bu mühimmatın geri toplanması için gerekli yasal düzenlemenin yapılmasını parlamentodan istedi. Ancak NZZSonntag, aralık ayında verdiği bir haberde, parlamento kararına rağmen, mühimmatın toplanmasında sorunlar olduğunu bildirdi. Bu haber üzerine Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, şimdiye kadar

sadece 198.443 kutu mühimmatın toplanabildiğini onayladı. Bakanlık, geri kalan mühimmatın toplanabilmesi için çalışmalar yapıldığını bildirdi. Ordu, 57.000 kutu mühimmatın akibeti hakkında bilgi veremezken, 100.000 asker mensubu hakkında soruşturma açılmasına karar verdi. Sosyalist Parti Milletvekili Chantal Gallade, kayıp mühimmat hakkında sadece soruşturma açılmasını yetersiz bulduğunu bildirdi. Daha etkin önlemler alınmasını isteyen Gallade, kayıp mühimmatın

Deutsche Zusammenfassung. Nach verschiedenen Vorfällen mit Armeewaffen beschloss der Bundesrat bis Ende 2009 alle Dosen Taschenmunition einzuziehen. Aber noch immer lagern viele Munitionsdosen zu Hause. Bis Ende 2009 wollte das

bir skandal olduğunu söyledi. Milletvekili sözlerine devamla, bir plan çerçevesinde “Askeri personelin elindeki muhimmatın kontrolününün” daha etkili biçimde yapılmasını istedi. 1508 asker, mühimmatın kayıp olduğunu bildirdi SP Milletvekili Gallade’nin sorusuna cevap veren Savunma Bakanlığı, 2010 yılı Mart ayı sonuna kadar 223.913 kutu merminin toplandığını söyledi. Bu sayı 2009 yılı boyunca toplanandan 25.000 kutu daha fazla. Ayrıca 1508 askerin de mühimmatı kaybettikle-

VBS die von 257‘000 Schweizern zu Hause aufbewahrten Blechdosen mit Taschenmunition einziehen. So hatte es jedenfalls der Bundesrat im Juni 2007 entschieden. Doch im Dezember meldete die «NZZ am Sonntag», dass es mit der Umsetzung hapert. Und das VBS musste dann im

rini söylediklerini bildiren Bakanlık, 129 olayın polis tara-

Januar bekanntgeben, dass bis Ende 2009 tatsächlich bloss 198‘443 Dosen Taschenmunition abgegeben worden waren.Über den Verbleib von 57‘063 Dosen konnte das Militär keine Angaben machen und ordnete darum bei rund 100‘000 Armeeangehörigen Abklärungen an. SP-National-

fından araştırıldığını ifade etti.

1600

rätin Chantal Galladé fand, das genüge nicht. Sie sprach von skandalösen Zuständen und verlangte einen Massnahmeplan, mit dem die «völlig unzulängliche Kontrolle der persönlichen Ausrüstung» von Armeeangehörigen behoben werden könne.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


24

GEZİ REHBERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Pusula Roma’dan Bildiriyor!

Sevgili dostumuz Hakan Avincan’dan gelen bir telefon, kendimizi Roma’da bulmamıza neden oldu. Hem daha önce hiç gitmediğimiz şehri görmek hem de okurlarımıza güzel bir haber hazırlayabilmek için yollara düştük. Zürich’e 930 km mesafedeki Roma’ya olan yolculuğumuz, verdiğimiz molalarla birlikte yaklaşık 11 saat sürdü. Yol boyunca Avincan çiftinin küçük kızları Derin sayesinde keyifli bir yolculuk gerçekleştirip, gece yarısından sonra konaklayacağımız otele ulaştık.

Haber: Turgut Karaboyun İtalya’nın başkenti Roma, yüzyılların tarihini görmek için dünyada mutlaka ziyaret edilmesi gereken ender şehirlerden bir tanesi. Gördüğünüz andan itibaren hayran olacağınız bu şehri özellikle tarih meraklılarına tavsiye ediyoruz. Önce bu şehrin en ünlü tarihi yapılarından, orjinal adı Amphitheatrum Flavium olan Collesiumdan başlayalım. 8. yüzyıldan beri Collesium (Kolezum) olarak anılmaya başlayan yapı, Roma’nın sembolü haline gelmiş bir amfi tiyatrodur. Roma Kralı Neron’un ölümünün ardından saraydan amfi tiyatronun yanına taşınan çok büyük boyutlardaki heykelinden esinlenilerek Collesium (eski Yunanca: kolossos) şekinde anılmaya başlandığı sanılıyor. Meşhur gladyatör dövüşlerinin yapıldığı bir arena olarak da kullanılmiş olan bu amfi tiyatro, M.S. 1. yüzyılda inşa edilmiş olup, 75 bin kişilik bir kapasiteye sahiptir. Roma Arenasını gören kişilerin ilk yaptığı gibi biz de hemen fotoğraf makinemizin deklanşörüne basmaya başladık. Sadece arena yani Collesium bölgesinin bulunduğu mevkide yüzlerce resim çektik. Colessium’da yapılan dövüşler 523 yılına kadar devam etmiş ve sonrasında kaderine terk edildiği için taşları çalınmış ve bir yıkıntı halini almış. 18. yüzyılda restorasyon başlamış ve son olarak İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanmış ve bugünkü hali kalmış. Mimarisindeki katlar arasındaki boşluk farkı sonradan kapatılmaya çalışılmış ama o da yarım bırakılmış. Kesinlikle görülmesi gereken önemli bir yapı. 1999*dan beri insan hakları organizaszonlarının ölüm cezalarına karşı yaptıkları protesto gösterilerinin de önemli bir merkezi haline geldi; bir idam cezasının infazından ya da herhangi bir ülkede idam cezasının kaldırılmasından sonra arena, bu organizasyonlar tarafından 48 saat boyunca rengarenk süsleniyor ve aydınlatılyor. Tabii ki arena yanında bulunan eski Roma şehrinin kalıntılarını da iyice gezmenizi tavsiye ediyoruz. Collesiumun hemen yanında bulunan otobüs duraklarından günlüğü 20 euro olan biletlerden alarak şehir turu da yapabilirsiniz. Panorama otobüsleriyle şehrin önemli tarihi noktalarını gezip fotoğraflar çektik. Otobüsler 2 katlı ve üst kısımları açık. Size tavsiyemiz biraz uyanık olup üst bölümden yer kapmanız olacaktır. Otobüsle turlarken tarihi eserlerin çokluğu ve güzellikleri başı-

nızı döndürecek. İstediğiniz yerde inip resimler çekip, sonraki otobüsle tekrar yolunuza devam edebilirsiniz. Biz de otobüs gezisine küçük bir ara vererek, Roma’da görülmesi gereken yerlerin başında gelen, dünyanın en küçük ülkesi konumundaki Vatikan’a gittik. Aslında dünyanın en küçük ülkesine giriş yapıyorsunuz ama kapıda en küçük kontrol dahi yapılmıyor. Kocaman bir meydana sahip olan Vatikan Kilisesi’nin önü pazar ayinleri için hazırlanmış olan sandalyelerle doluydu. Dünyanın her bölgesinden gelen turistlerin doldurduğu Vatikan’da herkesin en iyi yaptığı şey bol bol resim çekmekti. Meydana geldiğinizde, karşınızda kocaman bir kubbe (“Cupola”) sizi karşılayacak ve çevrenizde azizlerin heykelleri sizi çepe çevre sarıyor olacak. Birçok insan, kubbenin üzerine çıkmak için sıradaydı; ancak biz başka yerleri görebilmek için tekrar otobüse binerek İspanyol caddesinin bulunduğu merkeze doğru yol aldık. İspanyol caddesinde gezip biraz alışveriş yaptıktan sonra İtalya’nın en meşhur restauranlarından biri olan Alfredo’ya gittik. Bu restauranın en önemli tarafı ünlü Alfredo soslarının asıl merkezi oluşu. Dünyanın en önemli insanları buraya gelerek yemekler yemişler. Tüm ünlü kişilerin resimleri duvarlara asılmış. Türkiye’den Başbakan Tayyip Erdoğan, iş adamı rahmetli Sakıp Sabancı ve Enis Fosforoğlu’da bu restauranı ziyaret eden ünlüler arasına girmişler. Onların da resimleri çerçevelenip duvarlara asılmış. Çok güzel bir yemek yiyip, doymadan kalktığımız ve yüklü bir hesap ödediğimiz Alfredo Restauran’dan ayrılarak ünlü Aşk Çeşmesi’ne doğru yürümeye başlıyoruz. Bu çeşmenin asıl adı Fontana di Trevi. 1735 yılında yapılan bu eser, İtalya’da çok sık görebileceğiniz binanın ön yüzünü oluşturan çeşme mimarilerinin başını çekiyor. İnanışa göre, eğer havuza para atarsanız Roma’ya bir kez daha geri geleceksiniz. Elinize bir bozuk para alarak sol omzunuzun üzerinden atmanız, yeniden Roma’ya gelmeniz için yeterli. 15 yıl önce buraya para atan dostumuz Hakan Avincan bu gelişinde çeşmeye para atmadan ayrıldı. Galiba bir daha Roma’ya gitmek istemiyordu. Aşıklar çeşmesinin bulunduğu bölge de diğer yerlerde olduğu gibi turistlerin istilasına uğramıştı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Japon turistler burada da fotoğraf çekme konusunda kimseye şans

Roma Arenası hergün binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor tanımayacak kadar önlerdeydi. Aşıklar Çeşmesi’nin hemen ilerisinde bulunan İspanyol Merdivenlerini de görebilirsiniz. Bizim için bu merdivenler diğer tarihi eserlerin yanında oldukça sönük kaldı. Özel Tavsiyeler: Roma gezisi yapmak isteyen okurlarımıza bazı özel tavsiyelerde bulunmak istiyoruz. Eğer kendi aracınızla yola çıkıyorsanız Tessin üzerinden Como, Milano yolunu alıp, İtalya’nın tam ortasından Roma’ya ulaşabilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 11 saat sürüyor. Roma yolculuğunda otoban geçişleri için gidiş-dönüş yaklaşık 100 euro harcanmakta.

İnanışa göre aşk çeşmesine para atanlar Roma‘ya yeniden geliyor

Otel rezervasyonları için okurlarımıza www.trivago.com adresini tavsiye ediyoruz. Bu sayfadan bütçenize uygun fiyatlarla otel rezervasyonu yapabilirsiniz. Yemek konusunda seçimin çok iyi yapılması gerekiyor. Turistlerin yoğun olduğu bölgeler yerine biraz daha dışarıya çıkarak farklı restauranlara gitmek, lezzetli yemekler bulabilmek için büyük avantaj sağlayacaktır. Diğer yandan İtalya’ya gitmeden evvel günlük işlerinizi rahatlıkla görebileceğiniz 15-20 kelime İtalyanca öğrenmek çok iyi olacaktır. Zira herkes sizinle İngilizce konuşamayabilir. Roma gezisi için en az üç gün ayırmayı unutmayın, bu süre içerisinde rahatlıkla şehri gezebilir, alışveriş yapabilirsiniz. Şehrin tarihi yerlerini rahatlıkla gezmek için otelinizden ya da turizm bürolarından harita temin edebilirsiniz. Şehir merkezinde bulunan panorama otobüsleri sizi her yere götürecektir. Bizi Roma gezisine davet edip unutulmaz anlar yaşamamızı sağlayan Hakan ve Nihan Avincan çiftine sonsuz teşekkür ediyoruz. 1541

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Ünlü Alfredo Restaurantına gidip öğle yemeği yedik


Vitrin

890.- CHF

690.- CHF

Sideboard

1‘050.- CHF

850.- CHF

Sideboard

790.- CHF

590.- CHF

1

Beyaz Vitrin Seti

Direk Fabrikadan Evinize!

2 3‘500.- CHF

2‘290.- CHF

Blue Day

3 2‘990.- CHF

1‘990.- CHF

4

Yatak odası takımı

fiyatını sorunuz

DİKKAT! Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir.

info@moebel-thema.ch - www.moebel-thema.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Hem Kaliteli, Hem Ucuz!


26

UNIA HABERLERİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre’de Yaşayan Kosovalılara Haksızlık Emekli Aylığına Dokunma! İsviçre hükümeti, bu yılın mart ayında, tek taraflı olarak İsviçre ile Kosova arasındaki sosyal sigorta anlaşmasını uzatma kararı aldığını açıkladı. İsviçre’de yaşayan 170.000 Kosovalı bu karara büyük bir tepki gösterdi. Yıllardır İsviçre’de çalışan bu insanlar açısından alınan kararın sonuçları gerçekten düşündürücü. Unia Sendikası tarafından başlatılan kampanyada toplanan imzalar mayıs ayı başında Parlemento’ya verildi. 1 Nisan tarihinden itibaren İsviçre’de çalışan; ancak çocukları Kosova’da yaşayan göçmenler, çocuk parası alamıyorlar ve bu tarihten itibaren emekliliğe ayrılanlar ise, İsviçre’de yaşadıkları sürece emekli aylıklarını alabilecek; fakat kendi ülkelerine geri dönmeleri halinde ise bu haktan mahrum olacaklar. İmzaların Parlemento’ya teslimi sırasında Unia Sendikası Yürütme Kurulu Üyesi Rita Schiavi ise, ‘Bu durum kelimenin tam anlamı ile bir ayrımcılıktır, emekli olduktan sonra nerede yaşamak isteyeceğine insanların kendileri karar vermelidir, emekli olan bir insanı bir yerde yaşamaya mahkum etmek insanlık dışıdır’ dedi. Unia Sendikası’nın yanı sıra Gewerkschaften SIT (GE) ve L’autre Syndicat (VD) gibi kurumlarda imza kampanyasına destek vererek, Kosovalı insanların bu haklı talebini takip etmekte kararlı olduklarını açıkladılar. Basına yapılan açıklamada ise, gerek düşük ücretli işlerde çalışma gerekse de yeterli süre İsviçre’de çalışamama sonucu, gerek maluli-

yete gerekse de emekliye ayrılan Kosovalı emekçilerin, düşük emekli aylığı aldığı, bu aylıkla İsviçre’de yaşama imkanları olmadığı, bu nedenle kendi ülkelerine döndüklerine dikkat çekilerek, İsviçre hükümetinin bu kararı ile bu insanların sosyal yardıma muhtaç hale geldikleri belirtildi. Hükümet bu kararını ise, Kosova’daki sosyal sigorta kurumlarının yetersiz olmasına, bu nedenle bir kontrolün mümkün olmadığını öne sürmekte. Oysa İsviçre hükümeti, Kosova Devleti kurulduktan sonra bu devleti ilk tanıyan ülke. Bu nedenle bu devletin sosyal kurumlarını çalışır hale getirmek gibi moral bir görevle karşı karşıya. Oysa yapılan, burada yıllardır çalışan bu ülke insanlarını doğrudan cezalandırmak. Toplanan imzalar aynı zamanda Kosova Devleti’nin İsviçre’deki temsilciliklerini de göreve çağırmakta. İki ülke arasındaki sosyal sigorta anlaşmasının yenilenmesi için sendikalar üzerlerine düşeni yapmaya hazırlar. Kosova resmi makamları bir an önce harekete geçerek, bu anlaşmanın yenilenmesi için gereken hazırlıkları yapmak zorundadırlar. 1566

Zorla Sınır Dışı Etmelere Son! 29 yaşındaki iltica taleplisi Joseph Ndukaku Chiakwa, 17 Mart 2010 tarihinde, el ve ayakları bağlanıp, başına bir torba geçirilerek, ülkesi Nijerya’ya zorla gönderilmek istendi. Chiakwa’nın havasızlıktan boğularak ölmesi ise büyük yankılara neden oldu. Kendi ülkesinde yaşama şansı olmadığı için ülkesinden kaçan ve İsviçre’de yaşamını güvence altına almak isteyen bir iltica taleplisi, zorla kendi ülkesine gönderilmek istenirken hayatını kaybetti. İlk defa 1999 yılında, 27 yaşındaki Filistinli Khaled Abuzarifa, ağzı bantlanarak ülkesine gönderilmek için uçağa bindirilildiği sırada yaşamını kaybetmişti. 2001 yılında, benzer şekilde iltica taleplisi Samson Chukwu, ülkesine gönderilme korkusu ile sınır dışı etme hücresinde tutulurken öldü. Yine benzer bir şekilde, Wallis Kantonu’nda başka bir iltica taleplisi, sınır dışı edilmek üzere elleri polisler tarafından bağlanmaya çalışılırken kalp yetersizliğinden hayatını kaybetti.

Zorla sınır dışı edilmelerin insanlık dışı bir olay olduğu açık. Kendini savunamayacak durumda olan bir insanın elleri ayakları bağlanarak bir uçağa bindirilmek istenmesi ise tam bir trajedi. 2009 yılında İsviçre, 360 iltica taleplisini bu yöntemle İsviçre’den zorla sınır dışı etti. Bu yılın ilk üç ayında zorla sınır dışı edilenlerin sayısı 27 oldu. İsviçre İltica Yasası’nın bu şekilde uygulanması pek çok uluslarası anlaşmaya da aykırı bir durum. Bir insanın yaşamının gereksiz yere tehlikeye atılması kabul edilemez, bu insanın geldiği ülke, amacı, ne yaptığı bu durumu değiştirmez, değiştirmemeli. İsviçre resmi makamları bu konuda kulaklarını tıkamaya, gözlerini kapatmaya devam etmemeli, ırkçılığa yelken açmış bir devlet görüntüsünden uzaklaşmalı. Ana-

yasal haklar, iltica talebi reddedilmiş olsa da tüm insanlar için değer taşımalı. Bir insanın gereksiz yere hayatını kaybetmesi insanı utandıran üzücü bir durumdur. İsviçre hükümeti, Göçmen ve İltica Yasalarının bu şekilde uygunlamasına engel olacak önlemler almak zorundadır. Sonucunun ne olacağı bilinmeyen bir uygulamadan hemen vaz geçilmeli ve zorla sınır dışı etmelere bir son verilmelidir. 1565

İşsizlik Sigortası Değiştirilmek İsteniyor, Göçmenler de Hayır Diyor İşsizlik Sigortası Yasası’nda yapılmak istenen değişiklikler, İsviçreli çalışanlardan ziyade işsizlikten etkilenen göçmenlerin durumunu daha da zorlaştıracak. SGB, Unia, Travail Suisse, SPS, Grüne Partei ve İşsizler Komitelerinden oluşan geniş bir birlik, yasa değişikliğinin halk oylamasına götürülmesi için imza toplamaya başladı. Yeni yasa sosyal değil, günümüz şartlarında tamamen ihtiyaçlara ters bir anlayışla yapılmıştır. İsviçre Parlementosu tarafından bu yılın başında yapılan değişiklik, krize neden olanları mükafatlandırmayı, krizden zarar görenleri ise cezalandırmayı amaçlayan bir yönde. Krize neden olanlar kendi karlarını ve primlerini arttırırken, krizden zarar gören çalışanlar ise haklarını kısıtlamak isteyen bu yasa değişikliği açısından kabul edilemez bir nitelikte. Yasa değişkliği yaşlı, genç tüm işsizlerin haklarını kısıtlamaktadır. Yaşı 55’in üstünde olan işsizlerin şimdiki gibi 520 gün işsizlik parası alabilmeleri için 12 ay yerine en az 24 ay çalışmamış olmaları gerekmekte. Mevcut şartlarda iş bulabilme şansı hemen hemen hiç olmayan bu işsizler, zorunlu olarak geçici işlerde çalışmak zorunda bırakılmakta. Öte yandan meslek eğitimini bitirdikten sonra iş bulamayan gençler ise, işsizlik parası alabilmek için daha uzun bir süre beklemek ve daha kısa bir süre için işsizlik parası alma hakları olacak. Bunun yanı sıra boşanma, eşinin ölümü nedeniyle yeniden çalışmak zorunda olan kadınların hakları da kısıtlanmaktadır. Bu değişiklikle, işsizliğin artması sonucu artan mali sorumlulukların, federal devletten yerel idarelere aktarılması sonucunu da doğuracak ve işsizlikten ortalamanın üstünde etkilenen kanton yönetimlerinin, işsizlik parası alma süresini 400 günden 520 güne çıkarma imkanını da ellerinden alacak. Yapılan hesaplamalar, yeni yasa değişikliği ile her üç işsizden birinin mevcut haklarının bir kısmı ellerinden alınması söz konusu olacak. Başka bir deyişle bu insanlar, işsizlik parası ye-

rine sosyal yardım almak zorunda kalacaklar. Bu değişiklik aynı zamanda ücret dampinginin artmasına, başka bir deyişle işsizlerin daha az ücretle çalışmak zorunda kalmasına neden olacak. Genç işsizler, bu değişikliklerle pratik olarak kendilerine gösterilen her işi kabul etmek zorunda kalacak, öte yandan işsizlik parası alma süresinin azalması sonucu bir an önce bir iş bulmak için işsizleri, ücreti daha az işleri kabul etmeye zorlayacak. Bunun sonucu olarak, sosyal yardım alma durumuna, oturma iznini kaybetme ile karşı karşıya kalmamak için göçmen işsizler de, ne olursa olsun bir işte çalışmak için gene daha az ücretle çalışmaya zorlanmış olacaklar. Yani yeni yasa, işsizlerle çalışanları bir kez daha karşı karşıya getirmiş olacak. Bu değişiklik aynı zamanda işsizlik sigortasının borçlarını azaltmak için hükümete ek imkanlar yaratmak, işsizlik sigortası primlerini her yıl arttırma imkanını vermekte. Mevcut yasa ise zaten hükümete bu yıl primleri en fazla %0.5 oranında artırma imkanı, yani yılda 1150 milyon frank ek gelir getirme imkanı tanımakta. Başka bir deyişle, işsizlik sigortasının gelirlerini arttırmak için hükümetin bir yasa değişikliği yapması gerekli değil. 1560

Herkes İçin Eşitlik ve Onur Yıllardan beri İsviçre toplumu gerici kampanyalarla zehirleniyor. ‘İstismarları’ önleme adı altında temel haklar sınırlanıyor. Örneğin; ‘iltica hakkı istismar ediliyor’ denilerek iltica taleplileri yasa dışılığa itiliyor, insanlık dışı bir acil yardım sistemi içinde yaşamaya mahkum ediliyor. Benzer şeklide ‘sosyal hakların istismar edilmesine’ engel olmak adına sosyal dedektiflerden oluşan garip bir kontrol mekanizması kuruluyor, tüm yoksullar, engelliler zan altında bırakılıyor. Ekonomik krizin faturası ise adeta işsizlere çıkarılmak isteniyor. Düzen partileri sosyal hakları kısıtlamayı devam ettirmek istiyor. Göçmenlerin işsizlikle karşı karşıya kalmaları, onların işlerini kolaylaştırıyor.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, dışlanma artık İsviçre’de günlük hayatın bir parçası haline geldi. SVP gibi yabancı düşmanı partiler,kampanyalarına milyonlar harcayarak halk oylamalarında istediklerini kabul ettirmek istiyor. Toplumun sorunlarına sahip çıkıyor gibi gözükerek hükümete ve Parlemento’ya yabancı düşmanı tavırlarını kabul ettiriyorlar. Suçlu arama ve güvensizlik politikalarına karşı demokratik ve sosyal temel haklarımız için dayanışmacı bir mücadelede çağrıda bulunuyoruz. Talepler:

- Herkese ve aynı zamanda kağıtsızlara da çalışma hakkı, iltica taleplilerine güvence, kağıtsızların durumu yasallaştırılsın, insanlık yasa dışı olamaz. - Herkese ve aynı zamanda kağıtsız olarak burada yaşayanlara da evlenme hakkı, sevgi sınır tanımaz. - İnsan hakları ve insanlık onuru için mücadeleye evet, bu mücadeleye omuz verenler cezalandırılamaz, toplum dışına itilemez, suçlu gözü ile bakılmaz. - Herkese yeteri derecede sosyal yardım imkanı, acil yardım uygula-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

maları hemen kaldırılsın, işsizlik sigortasında yapılmak istenen kısıtlamalar durdurulsun. - Yurt dışı edilme yasa önerisine hayır, Ceza Yasası herkes için aynı uygulansın. Bunların normal olarak görülmeye başlanmasını, ırkçılığın giderek daha çok yasalara, günlük hayata girmesini kabul edemeyiz. Zorla entegrasyona karşı, dayanışma, eşit haklar talep ediyoruz. Temel haklar olmadan demokrasi de olamaz, bunlar toplumun temel taşlarıdır. 1561

Bunun için herkese ‘Özgürlük’, ‘Eşitlik’, ‘Onur’ Mitingi Tarih: 26 Haziran 2010 Saat: 14.30 Toplanma yeri: Waisenhausplatz/ Bern Miting: Bundesplatz


27

UNIA HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Unia Endüstri Sektörü Konferansı

Geçen ay Bern’de toplanan Unia Sendikası Endüstri Sektörü Delegeleri, ekonomik krize karşı İsviçre ekonomisinin sosyal ve çevreci bir anlayışla yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu ve bunun için ilk adımda, iş yerlerindeki sendika temsilcilerine daha fazla güven sağlayacak yasal önlemlerin alınması gerektiğini kararlaştırdılar. Unia Sendikası tarafından önerilen bir ‘Üretim Fonu’nun gerçekleştirilmesi için hükümete çağrıda bulunan delegeler, bu fon ile ekonominin sosyal ve çevreci bir şekilde yeniden yapılanmasının teşvik edileceğini, bunun için pansiyon kasalarda biriken primlerin kullanılması gerektiğine dikkat çektiler. ‘Yeşil teknoloji’ olarak adlnadırılan yöntemlerle üretimin yapılmasıyla, İsviçre’de on binlerce insana iş alanları açılması olanaklı. Hızla gelişen bu alandaki gelişmelerin çalışanların katkıları ile daha da etkin hale getirilmesi ve sürekli bir kalkınma sağlanması mümkün. Yasal düzenlemelerle işçilerin üretim içinde söz hakkının da sağlanması, ekonominin demokratikleştirilmesi ile çalışanlar, üretimin daha verimli ve yararlı hale gelmesi için katkıda bulunma imkanına kavuşacaklar. İşçi temsilcileri bu süreç içinde önemli bir görevi yerine getirme ile karşı karşıya bulunacaklarından, çalışma güvencelerinin sağlanması, başka bir deyişle çıkışlara karşı önlemler alınması bir zorunluluk. Ancak bu şartlarda çalışanlar üretim sürecinin yeniden yapılandırılmasında bir rol oynama imkanına sahip olabilirler ve krize karşı üzerlerine düşen görevleri yerine getirebilirler. Endüstri Eylem Günü Konferansa katılan delegeler, aynı günlerde Deiswil Karton Fabrikası’nın kapatılmak istenmesine de karşı çıktılar. İş yerinde çalışan 253 işçi ile tam bir dayanışma içinde olduklarını açıklayan delegelerin,

iş yeri sahibi tekelin geçen yıl karlarını rekor düzeyde arttırmasına karşılık, bir iş yerini kapatarak yüzlerce insanı sokak ortasında bırakması tam anlamı ile bir skandal. Bu örnek bile Unia Sendikası’nın, bir ‘Üretim Fonu’ oluşturmasının ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeterli. Konfrensa katılanlar, taleplerini kamuoyuna ve politikacılara anlatabilmek için 31 Mayıs’ta bir ‘Endüstri Eylem Günü’ yapılmasını kararlaştırdılar. Bu tarihte başlıyacak olan İsviçre Parlementosu yaz oturumlarında, sendikanın ve çalışanların isteklerinin gündeme alınmasını bu şekilde temin etmeye çalışacaklar. 1562

Kısa Haberler Deiswil. Mart ayı içinde işverenin yeteri kadar kar etmediği gerekçesiyle kapatma kararı alması üzerine Unia Sendikası, iş yerinde çalışan işçilerle birlikte bir dizi eylem düzenledi. Bu çerçevede 100’den fazla Deiswil Karton Fabrikası’nda çalışan işçiler, iş yerinin sahibi durumunda olan Avusturyalı Mayr-Melnhof tekelinin Viyana’daki merkezine giderek görüşme talebinde bulundular. Bilindiği gibi iş yerinin kapanma kararı alınmasından sonra Unia Sendikası, iş yeri yöneticile-

rine çağrıda bulunarak, alternatif çözümler bulunmasını istemişti. Ancak iş yeri yöneticileri, kararın Viyana merkezinden alındığını belirterek, bu görüşme taleplerini geri çevirdirler. Deiswil işçilerini Viyana’da kabul eden MayrMelnhof tekelinin yöneticileri ise, işçilere ve sendikaya bu konuda görüşmeye hazır olduklarını belirttiler. Viyana’dan bu sözle dönen Deiswil işçileri, şimdi iş yerinin kapatılmasına engel olacak yeni çözüm önerileri hazırlamaktalar.

Clariant. Muttenz’de Kurulu Clariant Kimya Fabrikası’nda, iş yeri yönetimi tarafından alınan toplu işten çıkarma kararına karşı Unia Sendikası ve iş yeri komisyonu ile görüşmelere başlayan iş yeri yönetiminin uzlaşmaz tutumu sonucu görüşmeler bir sonuç vermedi. İş yeri yönetimi, sendika ve iş yeri komisyonu tarafından getirilen önerilerin hiçbirini kabul etmedi ve kendi önerisi olan sosyal planın uygulanmasında ısrarlı oldu. Unia Sendikası ise iş yeri komisyonu ile birlikte mayıs ayında bir toplantı yaparak, bundan sonra yapılacakları tartışmaya açmaya karar verdi. Bu toplantının gündeminde bir yanda, iş yerin-

de yürütülecek mücadelenin nasıl olacağı, bir yanda da iş yeri yönetiminin mevcut yasaları çiğneyerek, çalışanlara ve sendikaya konu ile ilgili bilgi vermeden toplu işten çıkarma kararı aldığı için, iş yerine açılması düşünülen dava olacak. Clariant iş yerinin yöneticileri, dünya çapında bir krize neden olan yeni liberal politikaların en seçkin örnekleri, kendi primlerini garanti altına almak için, iş yerinin karlarını kısa süre için de olsa arttırmak, bunun içinse iş yerinin uzun sürede kapanmasına neden olmak.Ne yasaların gereklerini yerine getirmek ne de sosyal sorumluluk taşımayı kabul etmemek.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


28

RÖPORTAJ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Eğitimde Yeni Bir Devir Başlıyor! Gemini International Scholls, şimdi de Basel-Pratteln’de hizmet vermeye başladı.

Gemini International Scholls of Schwyz`in sahibi Dilara Amitoski yeni başlatmış olduğu çalışmalar ile tüm ailelere yeni imkanlar sunuyor. Eski şubelerine ek olarak Basel-Pratteln’de açılacak olan yeni okul şubesi tüm vatandaşlarımıza uygun fiyata eğitim imkanı sağlıyor. Gemini International Scholls, çocuklarının geleceğini düşünen onlara güzel bir eğitim sağlamak isteyen tüm ailelerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde eğitim veren özel bir okul. Okulun daha önceden hizmet verdiği Kanton Schwyz`e bağlı olan Freienbach ve Wollerau kasabalarının yanı sıra yeni hizmet noktası Basel-Pratteln`de bulunan Albanhof oldu. Basel’de açılan yeni okulda diğer şubelerde olduğu gibi çocuklara birçok konuda özel eğitimler verilecek. Şimdiye kadar çocuklarına kaliteli eğitim aldırmak isteyen tüm ailelerin Türkiye’deki okulları seçtiklerini söyleyen Dilara Amitoski, bundan sonra eğitime önem veren ailelerin kendi okullarına gelerek, çocuklarını geleceğe en iyi şekilde hazırlayabileceklerini söyledi. Hem de kendi bütçelerine uygun olan özel ödeme imkanlarıyla... Gemini International Scholls vermiş olduğu özel eğitimle çocuklarınız geleceğe daha güvenli bakacaklar. İşte okulun öne çıkan en büyük özellikleri... Okulun hedefleri: Okulun en önemli hedefi çocukların her alanda mükemmel bir eğitim almalarını sağlamak, çocukların öğrenimleri süresince onları çok yönlü eğiterek gelecekteki yaşantılarını garanti altına almak. Bu amaca ulaşmak için de klasik zorunlu derslerin yanında öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkaran, motive eden, geliştiren sanatsal, sportif ve kreativ alanlarda da eğitime önem veriliyor. Okuldan sonrası gençlerin sosyal yaşamda başarılı ve kendinden emin, iletişim yeteneği gelişmiş ve multi-kültürel hayatı anlayabilen kişiler olmaları hedefleniyor. Okuldan mezun olan öğrenciler İsviçre liselerine, İngiltere ve Amerika’da bulunan ünlü okullara direkt kayıt yaptırabiliyorlar. Okulda verilen yabancı dil eğitimleri: Almanca, İngilizce, Çince, Arap-

ça, Rusça ve Türkçe dillerinde eğitim verilmektedir. Yatılı okul: Wollerau’da bulunan yatılı okulumuz geçen yıl hizmete girmiştir. Çocuklarınız daha yüksek konsantrasyon ve kaliteli eğitim sayesinde bu okullarda daha başarılı olacak, topluma ve meslek hayatına en iyi şekilde hazırlanacaktır. İsteyen aileler günlük servislerle isteyen aileler ise yatılı olarak çocuklarına bizde eğitim yaptırabilirler. Okulumuzda Türkçe Aile Danışmanlığı da vardır. Çocuklarınız hakkında bizden istediğiniz zaman Türkçe bilgi alabilir, onların eğitimlerini daha yakından takip edebilirsiniz. Okul servisi ve öğle yemeği: Okul bünyesinde bulunan öğrenci servisi sayesinde, yakın bölgelerde oturan çocuklar, anne ve babaları olmadan okula gidip gelme imkânı buluyorlar. Okulda çocuklar için kendi kültürlerine uygun öğle yemeği verilmektedir. Çocuk yuvası ve kreş hizmeti: Okul bünyesinde çalışan ailelerin küçük çocuklarını saat 7.30’dan akşam 18.00’e kadar uzman bakıcılara bırakabilecekleri bir yuva ve kreş bulunmaktadır. İsteyen aileler çocuklarını ve 2 aydan itibaren bebeklerini buraya verebilirler. Sosyal faaliyetler: Yılın değişik aylarında kamp organizasyonları sunulan okulda, uzman öğretmenler tarafından müzik dersleri, bale, golf, aikido ve thai box gibi dallarda eğitim verilmektedir. Meslek eğitimi: 9.sınıfı bitiren; fakat meslek eğitimi için herhangi bir yer bulamayan çocuklar bize gelerek özel bir eğitim alabilirler. Kendilerine hem eğitim hem de yeni bir meslek yeri bulma konusunda yardımcı oluyoruz.

Gymnasium ve sekundar okulları: Gymnasium ve Sekundar eğitimi için bize gelebilirsiniz. Dersleri kötü olan ve bu okullara gitme şansı az olan çocukları özel eğitimlerden geçirerek daha üst okullara hazırlıyor ve onlara yükselmelerinde yardımcı oluyoruz. Ders ve ödev yardımı: Okulumuz bünyesinde sadece iyi bir eğitim verilmekle kalmayıp, çocuklarınızın kötü giden derslerinde ödev ve ders yardımı da yapılıyor. Çocuklarını bütün gün okulumuza gönderemeyen aileler bu hizmetimizden her zaman faydalanabilir. Böylelikle çocuklarınızın kötü giden derslerini düzeltmeleri kısa sürede mümkün olacaktır. Çocuklarının uluslararası düzeyde eğitim almasını isteyen tüm aileleri okulumuza davet ediyoruz. Gemini International Scholls’a ilgi duyan tüm aileler okulun sahibi olan Dilara Amitoski ile kontağa geçebilirler.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Dilara Amitoski Bilgi almadan ve okulu görmeden karar vermeyin! Ayrıntılar için: Telefon: 079 415 94 39 (Dilara Amitoski ) Homepage: www.gemini-school.com E-Mail: info@gemini-school.com 1590


29

SOSYAL YAŞAM & İNSAN www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Vücut Dili / Body Tells / Körpersprache

Vücut dili diye bir kavram dolaşıp duruyor tüm dünyada. Vücut dili üzerine kurslar, seminerler düzenleniyor; gazete ilanlarında vücut dilinden anlayan personel şefleri aranıyor; psikologlar vücut dili üzerine sayfalarca bilgiler veriyorlar; yazarlar vücut dili üzerine kitaplar yazıyorlar; insanlar aralarında vücut dili üzerine heyecanlı sohbetlere girişiyorlar… Gerçekten de insanoğlunun beyninden geçenleri anlamak, karşımızdaki kişinin içini okuyabilmek, başkalarının hakkımızdaki gerçek düşüncelerini bilebilmek, fısıldaşanların neden bahsettiklerini duyabilmek, bir bakışta kişinin karakterini çözebilmek… Kısacası insanı saydam halde görebilmek, herkesin intim dünyasını altüst edebilmek pek çoğumuzun merak alanına giren, belki de hepimizin en çok arzuladığı şeydir. Ama ne çelişkidir ki, kendimiz başkalarının içini okumaya büyük bir şehvet duymamıza karşın, kendi iç dünyamıza, düşüncelerimize, intim alanımıza ayna tutulmasından da korkarız; anlaşılamamaktan yakınırken, anlaşılmaktan da ödümüz patlar. Bilim adamları yalan makineleri icat etmişler, CIA’nin elinde insan düşüncelerini okuyan teknolojiler olduğu rivayetleri kulaktan kulağa fısıldanır, uzaydan herkesin izlenmesi mümkündür, sanal alemde artık hiç sır kalmamıştır: herkesin E-Mailleri okunabilir, telefon konuşmaları dinlenebilir… ve daha neler de neler… Yani insanoğlu artık sır sahibi olamayacak, özel alanının keyfini izleniyor olma endişesi olmadan çıkaramayacak mı? Belki de Huxley’in Yeni Dünya isimli SF romanındaki dünyanın benzeri bir dünyanın eşiğinde durmaktayız ve bu dünyaya girmemize bir adım daha kaldı. Değerli okurlar, korku veren, belki de isyan ettiren bir sohbete girdim; ama niyetim bunu

devam ettirmek değil. Amacım, ‘Vücut Dili’ konusunda uzmanların bulgularına ve araştırmalarına dayanan bilgileri sizlerle paylaşmak: Uzmanlara göre insanlar, mesela; korktuklarında bunu ne kadar belli etmemeye çalışırlarsa çalışsınlar ve bu konuda ne kadar başarılı olduklarını sanırlarsa sansınlar gözleri korkularını ele verir. Amerikalı Neurolog Ralph Adolphs, Amygdala hasarı olan bir hastasını muayene ediyordu. Amygdala, beynin duygusal yani duygulardan sorumlu olan bölümüdür. Dr. Adolphs, Amygdalas’i hasar görmüş olan bu hastasının yüzünde korku duygusunu görememişti. Adolphs bu hastalarını sağlıklı insanlarla yani beynin Amygdala bölümü sağlam olan kişilerle kıyasladı. Sonuç: Beyninin duygusal bölümü (Amygdala) sağlıklı olan kişiler, kendilerine gösterilen bir fotoğraftaki insanın duygusal durumunu tahmin etmeleri istendiğinde bu kişiler fotoğraftaki insanın gözlerine konsantre oluyorlardı. Hasta olan kişiler ise yüzün gözler dışındaki bölgelerine dikkat ediyorlardı. Eski FBI ajanlarının, tıp bilim adamlarının ve vücut dili uzmanlarının vücut dili konusundaki araştırmaları, deneyimleri ve bulgularından ortaya çıkan sonuçlara göre, vücudumuz duygularımızı nasıl ele veriyor ve bu esnada vücüdumuzda neler oluyor? Yalan söyleyen insanlar neden burunlarına dokunurlar? (Body Tell Nose Rubbing) Bill Clinton Lewinski ile ilişkisi sorgulanırken da-

kikada tam 26 kez burnuna dokunmuş. Vücut dili uzmanları için durum ortadadır: Bill Clinton, yalan söylemektedir. Çünkü insanlar yalan söylediklerinde burun bölgesindeki kan dolaşımı çok güçlenir bu da burnun kaşınmasına yol açar. (Amerikalı Neurolog Alan Hirsch.) Nahoş durumlarda kendini rahat hissetmeyen insan ellerinden belli olur: (Body Tell: Neck Dimple) Bir kadın boynu ile göğsü arasındaki bölgeye dokunuyorsa (Neck Dimple) kendini iyi, rahat hissetmediğini ele verir. Erkekler ise, böyle durumlarda daha çok enselerini ellerler. Her iki reaksiyon da bilinç altından yönetilmektedir. Bu şekilde rahatsızlık duygusunun dağıtılmasına veya bu rahatsızlık durumuna karşı bir nevi korunma sağlanmasına çalışılmaktadır. Ukala insanların dokunulamaz olma arzuları oturuşlarından belli olur: (Body Tell: Lean Back) Dominant görünmek isteyen ve kendisinin dokunulamaz olduğunu açıkça göstermek isteyen kişiler, arkalarına iyice dayanarak otururlar. Bu oturuş şekli ürkütücüdür, karşısındaki kişiye üstün olduğu sinyalini gönderir. Bir şeylerden hoşlanmadığımızda burnumuz hareketlenir: (Body Tell: Nose Crinkle) Bir insan hoşuna gitmeyen birşey öğrendiğinde , çok kısa birkaç saniye burun kapakçıkları yukarıya doğru hareket eder. Bu hareket bilinçaltı bir reaksiyondur ve beynin limbik sisteminden yönetilir.

Sevincimize ayak parmaklarımız da eşlik eder: (Body Tell: Positive Toes) Bir haberden gerçekten mutlu olduğumuzda ayak parmaklarımız bize hemen eşlik ederler. Joe Novarro “Bizi çok mutlu eden bir haber duyduğumuzda sistemimizden yönetilen bilinçaltımız ayak parmaklarımızı harekete geçirir; ayak parmaklarımız hemen yukarıya doğru işaret etmeye başlarlar.” diyor. Polis sorgusunda dilimizin ihanetine uğrarız: (Body Tell: Tongue Jutting) Poker oynarken, polis tarafından sorgulanırken ya da bir ticari pazarlık yaparken dudaklarımızı birkaç saniye yalamaktan kendimizi alamayız. Bunun nedeni bir şeyleri birilerinden saklarken harcanan çok yüksek dikkat yüzünden dudakların kurumasıdır. Kendine güvenen insan, parmaklarından belli olur: (Body Tell: Seepling) İki elinin parmak uçlarını birbirlerine dokundurararak bir koni şekli veren insan gördüğünüzde biliniz ki bu kişi kendinden ya da o anda savunduğu düşüncesinden, duygularından çok emindir. Boşuna öfkenizi saklamaya çalışmayın, dudaklarınız sizi nasılsa ele verecek: (Body Tell: Pressed Lips) Birbirine yapışmış, iyice kenetlenmiş dudaklar belli edilmemeye çalışılan öfkenin veya korkunun en belirgin işaretidir. Beyin korku ve öfke zamanlarında kendisini otomatikman vücudun konuya karşı tüm etkilerini uzak tutar. Devamı gelecek sayıda...

1567

Zürich`te Binbir Gece Masalı... İsviçre’de gerçekleşecek olan İlk Osmanlı Defilesi, 5 Haziran Cumartesi günü Zürich/Kongresshaus’ta Türkiye’nin ünlü tasarımcı Cemil İpekçi tarafından sunulacak... Dünyaca ünlü modacılarla boy ölçüşen, Cemil İpekçi tasarımlarındaki ilhamı daha çok Anadolu`nun etnik yapısının izdüşümü olan renklerden, motiflerden alıyor. Cemil İpekçi; Anadolu`ya hayranlığını şu sözleriyle ne güzel açıklıyor: ‘’Hele Anadolu...O kadar çok uygarlıkla çarpışmış ve onlarla zenginleşmiş ki, öyle dipsiz ve ulaşılmaz bir kuyu ki, ondan vazgeçmek delilik... Doğu bir masal kadar güzeldir ve benim yapmaya çalıştığım da, bu masalı dinletebilmek için onu çağdaş sözcüklere dökmektir.’’ Türkiye`de moda denildiğinde ilk akla gelen isim olan Cemil İpekçi, farklı tasarımları, Osmanlı giysileriyle bir ekol olma özelliğini koruyor. Yirmi iki mankenin hazır bulunacağı ve ünlü kreasyon “Harem’’ in tanıtılacağı defiledeki mankenlerin birçoğu yine Türkiye`den gelecek olan Cemil İpekçi mankenleri. Osmanlı temasının, Osmanlı estetiğinin, Os-

manlı motiflerinin konu olarak seçildiği bu defile çok yönlü olmasından dolayı o güne damgasını vuracağa benziyor. Sahneye yapılacak otantik dekorla, harem kıyafetleriyle, dans showlarıyla, eski ve modern müziğin harmanlanacağı bu gecenin finalini Cemil İpekçi yine kendi showuyla bitirecek.

Sa. 5. Juni 2010 Kongresshaus Zürich Türöffnung 19.30 Uhr / Showbeginn 20.30 Uhr

Zeki Gastro`nun sahibi Zeki Yıldırım`ın önderliğinde yapılacak olan Osmanlı Defilesi için Türkiye’den 40 kişilik bir ekip Zürih’e gelecekler. Türk tarihinin, kültürünün, bir masalla süslenerek, Türk insanını bir de bu yönüyle tanıtmak amaçlı gösteriyi süpriz bir isim sunacak. Kültürel faaliyet kapsamında olan, şimdiden çok başarılı olacağı gözlenen bu gösteriye İstanbul 2010 Ajansı logo ve haber desteği veriyor. 5 Haziran’da Binbir Gece Masalı’nın yaşanacağı bu görkemli geceyi asla kaçırmayın. 1609

www.ottomanfashionshow.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


30

EKONOMİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

SunExpress`ten Büyük Yenilikler

Türk sivil havacılığı ve turizm sektöründe 20. yılı geride bırakan SunExpress, gelecek 20 yıla, şirketin yeni kurumsal kimliğini temsil eden renkleri ve logosunu taşıyan, Boeing’den satın aldığı 6 adet 737-800 uçağının ilkiyle ‘’Merhaba’’ dedi. SunExpress 20. kuruluş yıldönümünü, 1 Mayıs’ta, kurulduğu ve ilk uçuşunu gerçekleştirdiği Antalya’da büyük bir şölenle kutladı. SunExpress şölende; logo, kurumsal renkler, uçak boyası, üniformalar ve bütün görsel malzemelerin yeniden tasarlandığı yeni kurumsal kimliğini ilk kez kamuoyuyla paylaşırken, müşterilerine değer katacak ve hizmet kalitesini yükseltecek birçok yeni uygulamayı da tanıttı. SunExpress Genel Müdürü Paul Schwaiger, “SunExpress olarak vizyonumuz çok net: Türk turizminin en çok tercih edilen havayolu olmak ve Türkiye içindeki yeni yolcularımıza en fazla değeri sunmak... Bu kapsamda, bugün, SunExpress’in başarı hikayesinin yazılmaya başlandığı ve 20 yıllık tarihimizde, yaklaşık 20 milyon turist taşıdığımız Antalya’da, yeni bir döneme ‘Merhaba’ demenin gururunu yaşıyoruz. Yeni kurumsal kimliğimizle, sadece görünümümüzü değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda müşterilerimizin bizimle gerçekleştirdikleri yolculuğun her adımını daha keyifli kılacak, önemli ve şaşırtıcı birçok yeni uygulamayı hayata geçiriyoruz.” dedi. SunExpress; check-in işlemlerinden uçağa binişe, kabin ekibinin üniformalarından yemek ikramına kadar, yolcusuyla karşılaştığı her alanda sunduğu tüm hizmetlerin niteliğini ve kalitesini geliştirdi, yeniledi. SunExpress ayrıca, “Çocuk Kulübü” konseptiyle, hazırladığı küçük yolcularına yönelik yeni hizmet paketinin duyurusunu yaparken, 2010 yılı içinde “Müşteri Sadakat Programı”na başlayacağını da açıkladı. SunExpress Genel Müdür Yardımcısı Hacı Say ise “SunExpress’ in yüksek kaliteli hizmetini ekonomik fiyatlarla sunarak, müşterilerimizi her gün şaşırtmayı hedefliyoruz. Güvenlik, kalite, müşteri memnuniyeti, kârlılık, ekip uyumu ve çevre bilinci gibi değerlere olan bağlılığımıza; daha enerjik logomuz, yeni ve etkileyici uçak boyamız ve hizmetlerimizdeki yenilikleri de ekleyerek, yolcularımıza farklı bir uçuş deneyimi yaşatacağız. Bu deği-

şikliğin temel amacını, sürdürülebilir büyümeyle, yolcularımızın ‘yeni’ SunExpress’i ilk tercihleri yapma hedefi olarak özetleyebiliriz.” diye konuştu. EK1: SunExpress’te yenilikler… Kurumsal Kimlik Yeni kurumsal kimlik çalışmaları kapsamında, şirketin logosu, uçak boyası, kurumsal renkler ve yazı karakteriyle diğer bütün görsel malzemeler değişti. Yeni bir tasarım anlayışıyla tasarlanan logo daha hareketli hale gelirken, yeni renkler de eklendi. Check-in Yeni check-in kontuarları, sade ve kolay anlaşılır yönlendirmeleri, tüm uçuşlar için ortak check-in yapabilme imkanıyla, yolcuların işlemlerini daha kolay ve hızlı tamamlamasına olanak tanıyacak. Uçuş öncesi ve sonrasında yapılan SMS bilgilendirmeleri, yolculara değerli bir zaman kazandıracak. Yeni tasarlanan resimli biniş kartları ise SunExpress’in uçtuğu destinasyonlara ait turizm odaklı fotoğraflarla, yolcuların uçuşuna renk katacak. Aile ve Çocuklara Özel Ailelerin öncelikli olarak kullanacakları check-in kontuarları, işlemlerin daha hızlı yapılmasını sağlayarak, çocuklu ailelerin işini kolaylaştıracak. Kontuar önündeki çocuk basamakları, küçük yolcuların check-in sürecine dahil olmasına ve bu konudaki merakını gidermesine yardımcı olurken, ailelerin de işlem sırasında çocuklarına daha rahat göz kulak olabilmesini sağlayacak. Küçük Dostlar Kulübü, aileler ve çocuklarla SunExpress arasındaki bağı güçlendirirken, çocuk-

lar nezdinde SunExpress’in marka bilinirliğini ve sadakati artırmaya yardımcı özel bir platform olacak. SunExpress Oyun Parkı ise ilk kez 1 Mayıs’ta Antalya Havalimanı’ndaki SunExpress etkinlik alanında sergilendi, ardından Antalya şehir merkezindeki yerine taşındı. Benzersiz tasarımıyla bir ilk olacak SunExpress Oyun Parkı, çocuklara keyifli dakikalar yaşatacak. Yeni Bir Uçuş Deneyimi Yeni karşılama müziği, uçağa binişte yolcular için keyifli bir ortam sunacak. Hoş Geldin Kartları, Türk sivil havacılığında yepyeni bir konsept yaratacak. Yolcuları uçağın kapısında güleryüzlü bir kabin memuru “Hoş Geldiniz” diye karşılarken, kendilerine küçük bir “Hoş Geldin Kartı” takdim edecek. Yeni ikram konsepti, SunExpress’in üstün kalite anlayışını sergiledi-

ği önemli alanlardan biri olacak. Türkiye’den yurtdışına yapılan uçuşlarda, bundan böyle sıcak yemek ikram edilirken, yurtdışından Türkiye’ye yapılan uçuşlarda soğuk yemek ikramına devam edilecek. İç hat uçuşlarında ise yolcular ücret karşılığında, içeriği zenginleştirilen ve geliştirilen menüden seçimini yapabilecek. Uluslararası uçuşlardaki yemekler, SunExpress’in yeni kurumsal kimliğini yansıtan, özel olarak tasarlanmış kutularda servis edilecek. Yeni kabin içi eğlence sistemi, bilgilendirme ve eğlence odaklı olacak. Süresi kısalan güvenlik videosu, uçuşa geçmeden önceki süre içinde rahatlıkla tamamlanabilecek. Koltuk başlıkları, kabin içinde sıcak bir atmosfer yaratacak şekilde, yeni kurumsal kimliğe uygun olacak. Kabin içindeki broşür ve diğer basılı malzemeler, yeni kurumsal kimliği yansıtacak şekilde dizayn edilecek.

Pilotların ve kabin ekibinin yeni üniformaları, SunExpress’in yenilikçi yüzünü yansıtacak. Yeni Uçaklar SunExpress, 2010 sonuna kadar filoya 6 B737-800 uçağı ekleyerek yaş ortalamasını 5.7’ye indirecek. Bilet Satın Alma Opsiyonuyla Yeni Kiosklar SunExpress’in mevcut kioskları, direkt olarak bilet satın alınabilecek şekilde geliştirilecek. Frequent Flyer Program SunExpress 2010 yılı içinde “Müşteri Sadakat Programı”nı hayata geçirecek. SunExpress’in sunacağı programın en belirgin farkını, uçulan mil bazlı değil, değer üzerinden hesaplanması oluşturacak. 1553

Açılış Ateşi: İsviçre Ticaret Dünyasında 2010 Yılı İyi Başladı

2010 yılının ilk çeyreğinde 9411 yeni firma ticaret siciline kayıt edildi. Bu rakam geçen yılın rakamlarını %7,8 oranında geçti. Hatta bir quartal öncesinde (2009’un son üç aylık dönemi) daha da çok yeni firma açılış yapmıştı: Bu dönemde 9539 yeni firma ticaret siciline kaydedildi. Ekonomik dönüşümün trend değişimi firma açılışlarına da sıçradı.

Kantonlar arasında yeni firmaların açılış çoklu 4. Quartalında birinci sıradayken 2010 yılının ilk üç ayında üçüncü sıraya düştü. Buna karşılık Obwalden kantonu listelerin üst sıralarını zorlamaya başladı. Zug kantonu ise üst sı-

ralara veda etmek zorunda kaldı. Orta İsviçre bölgesinin ağır kantonları listenin ortalarında kalabildi. Yeni firmaların ticaret hayatına getirdiği hareketlilikte, liste başlarında görmeye alıştığımız Cenevre kantonu da, içinde bulunduğumuz yılın ocak ayının yarısını gerilerde kapattı. BIL ANZ-Teledata- Gründüngsindex’in yılda dört kere yaptığı istatistik çalışmasına göre 2010 yılının ilk quartalında Aargau ve Basel-Stadt ilk kez olarak çok pozitif büyüme kaydettiler. Bun-

ların dışında Wallis kantonu da listenin üst sıralarına emin adımlarla ilerlemeye başladı. Quartalın mağlupları arasında ise hafif hareketlilikler gözlemlendi: Glarus’un durumunda pek değişiklik olmamasına rağmen Uri kantonu çok kötü başlayarak, sondan ikinci sırada kaldı. 13. ve 24. sıralara razı olmak zorunda kalan Bern ve Graubünden de listenin mağlupları arasında yer aldılar. En büyük mağluplar arasında Freiburg ve Luzern kantonları var.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Listenin Top-Ten’lerinde yer alan kantonlar arasındaki hareketlilik de çok hafif: Basel, 289 yeni firma ile üçüncü sırayı Zug’dan devraldı. Zürich ve Cenevre ise 439’u yeni

olmak üzere 721 firma ile önceden olduğu gibi listenin en üst yerindeki yerlerini korudular. Kaynak: Das Schweizer Wirtschaftmagazin Bilanz 7/10 1537

Deutsche Zusammenfassung. Im ersten Quartal 2010 wurden 9441 Firmen neu ins Handelsregister eingetragen. Gegenüber dem Vorquartal ist dies zwar en Minus von einem Prozent. Damals wurden 9539 Unternehmen neu eingetragen. Im Vergleich zum Vorjahrquartal ist es indessen ein sattes Plus von 7,8 Prozent.


31

KÖŞE YAZARLARI www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

GÜLCEMAL VE RATİP TAHİR 1893 yılında, Ubeydullah Efendi, Amerika’da düzenlenen Şikago Sergisi’ne görevli olarak gönderilir. Sunay AKIN İngiltere’nin Liverpool limanından yola koyulan Ubeydullah Efendi, bindiği gemiye olan hayranlığına “Amerika Hatıraları” adlı kitabında yer verir:”Vapur yola devam ediyor, saatte 14 mil alıyordu. Vapurun içinde çiçek yetiştirilir bahçasi bile vardı. Yemek masasını donattıkları çiçekler her gün taze taze oradan devşiriliyordu.” Ubeydullah Efendi, yıllar sonra kaleme aldığı anılarında, New York limanının girişindeki “Hürriyet Hanım” heykelinin bir benzerinin Kız Kulesi’ne konulmasını önerir. Okuyalım bakalım, heykelin kime benzetilmesini istemiş Ubeydullah Efendi:”Gönül isterdi ki, Gazi’mizin öyle cesim bir heykeli Kız Kulesi’ne dikilsin ve elinde yine bir fanusla Asya’yı aydınlatıyor gibi gösterilsin ve fanus elektrik ziyasıyla hakiki surette Marmara’yı tenvir etsin!” Bir Jön Türk olan Ubeydullah Efendi’nin yolculuk yaptığı geminin adı “Germanic”dir. Yani, Seyr-i Sefain tarafından satın alındıktan sonraki adıyla Gülcemal!.. Orhan Veli’nin “Sakal” adlı şiirinde sıraladığı maharetlerinde tanıdık bir isimle karşılaşırız: Hanginiz bilir, benim kadar, Karpuzdan fener yapmasını;

Sedefli hançerle, üstüne, Gülcemal resmi çizmesini; Bırakalım karpuzdan yapılan feneri, bir kağıt üstüne bile Gülcemal vapurunun resmini çizebilene aşk olsun!.. Kimde vardır böyle maharet?.. Orhan Veli, İstanbul limanındayken, kimbilir, kaç kez resmini yapmıştır Gülcemal’in? Gülcemal, Karadeniz’de de bir çok sefer yapmıştır. Kazım Karabekir Paşa, 12 Nisan 1919’da, İstanbul’dan Trabzon’a Gülcemal ile gitmiştir. O yıllarda Trabzon’daki spor kulüplerinden biri olan İdman Ocağı’da Gülcemal ile İstanbul’a gelerek futbol karşılaşmaları yapmıştır. Karadeniz insanı tarafından öylesine sevilir ki Gülcemal, Eser Tutel “Seyr-i Sefain” adlı kitabında, bölge halkı tarafından bazı hastalıklara iyi geleceği inancıyla, vapur Rize açıklarında demirlediğinde bir kayığa bindirilen hastaların etrafında yedi kez dolaştırıldığını yazar!.. Her kaptan gemisini sever. Ama, Lütfi Kaptan’ın Gülcemal’e olan aşkı dillere destandır. Lütfi Kaptan öylesine tutkundur ki gemisine, evini güzelleştirsin diye armağan olarak verilen boyalarla Gülcemal’i boyattırır. Gülcemal ile Amerika’ya yaptığı ilk seferde de, Titanik’in battığı bölgede sis ve buzdağlarıyla karşılaşır. Ama Lütfi Kaptan, ilk kez dümen tuttuğu sularda New York limanına ulaşmakta hiç de zorluk çekmez. Ne var ki, bu seferlerinden birinde Gülcemal’i New York limanında kendisine ayrılan yere biraz sert yanaştırır ve rıhtımda hasara yol açar.

Yetkililer gemiye tedbir koymaya kalkışsalar da, Lütfü Kaptan’ın gayretiyle Gülcemal hacizden kurtulur ve gemi İstanbul’da büyük bir törenle karşılanır. Kemanını yanından hiç ayırmayan Lütfi Bey henüz 46 yaşındayken hastalanır ve kaptanlık şapkasını askıda yetim bırakır. Kızına yadigar kalan gümüş sigara tabakası da, İstanbul’a yaptığı bir seferde yolcusu olan Troçki tarafından armağan edilmiştir. Gülcemal’de görev yapan Ratip Tahir adlı denizci fırsat buldukça resim ve karikatür çizmektedir. Yaptıklarını gören bir yolcu “çizgi sahasında daha da ilerleyebilirsiniz” diyerek, çalışmalarını Avrupa’ya giderek sürdürmesini önerir. Ratip Tahir’e bu öneriyi söyleyen, Gülcemal ile Lozan Konferansı’ndan dönmekte olan İsmet Paşa’dır. Ratip Tahir, İsmet Paşa’yla Abdülhak Hamit’in 70. yaş gününde bir kez daha karşılaşır. İnönü’nün “Hani Avrupa’ya gidip resim çalışacaktın?” sözü üzerine de kendisine Paris yolu açılır. Dört yıllık profesyonel kaptanlık hayatına bir nokta koyan Ratip Tahir, ülkeye geri döndüğünde karikatür sanatına emek verir. Demokrat Parti iktidarını çizgileriyle sert bir biçimde eleştirir. Böyle olunca da yargılanır ve Paşakapısı Cezaevi’nde alır soluğu. Ra-

tip Tahir, dört duvar arasındaki gözlemlerini “Hapishane Hatıraları” adlı kitabında biraraya toplar. On altı ay sonunda, sivil polisler tarafından cezaevinden çıkarılan Ratip Tahir, bir otomobille peşlerinde olan gazeteciler atlatılarak Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısına getirilir. Kendisine burada tahliye emri bildirilir. Emir bildirilirken de “Bir daha iktidara karşı gelirsen yerin burası olur” dercesine göz ucuyla mezarlığa bakılır!.. Karikatür sanatımızın usta imzalarından olan Ratip Tahir, Amerika’dan dönerken bindiği geminin Atlas Okyanusu’nda batmasıyla boğularak ölen ünlü güreşçi Koca Yusuf’un yaşantısını da çizmiştir. Gülcemal unutuldu artık… Ne yazık ki, Ratip Tahir’in gül cemali de!.. 1593

‘’Dinlerin ve Dillerin Buluştuğu Kent’’ Türk Devleti’nin“ Dinlerin ve Dillerin Buluştuğu Kent “ adı altında başlattığı Mardin ile çevresini kültürel, dinsel ve sanatsal zenginlikleriyle tanıtmak amacını taşıyan projesine, bu topraklarda doğup büyümüş, yurt dışında ve içinde yaşayan Süryaniler de gönüllü destek veriyorlar. Haber: Mustafa Yoker Midyat doğumlu ve Toros Reisen’in sahibi Edip Mete’nin öncülüğünde gerçekleştirilen beş günlük Mardin ve Midyat kültürel tanıtım gezisine, başta Türk Hava Yolları olmak üzere, Mardin Valiliği, Mardin ve Midyat Belediye Başkanları, bölgenin kalkınması için devlet tarafından yatırım projelerine destek amaçlı kurulan Dicle Kalkınma Ajansı da (DİKA) destek verdiler. Mardin’in çok dinli ve çok dilli kültürel geçmişini ve bugünkü yaşamını tanıtmak amacıyla davet edilen ve aralarında tarihçilerin, din adamlarının, milletvekillerinin, sanatçıların ve iş adamlarının bulunduğu, yirmi kişilik İsviçreli ziyaretçi grubu, önce Mardin’i sonra da Midyat ve çevresini dolaştılar. Mardin ve Midyat sokaklarında dolaşırken, Türkçenin yanında günlük yaşamda Arapçanın, Kürtçenin ve Süryanicenin konuşulduğuna şahit olan İsviçreliler, bu dillerle söylenen türkülerin evlerden ve dükkanlardan dışarıya yankılanması ile büyülü bir masal atmosferine girerek adeta zaman tüneline yolculuk yaptılar. Tarihi geçmişin binlerce yıl öncesine dayandığı bu coğrafyada pek çok kültürün izlerine rastlanıyor; ama özellikle yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşa-

yan Kadim Süryani Cemaati’nin yaşanmışlık izleri ve yarattıkları eserler her yerde sıklıkla göze çarpıyor. Süryani Cemaati, kendileri için kutsal olan bu bölgeye Tanrı’nın hizmetkarları anlamına gelen ‘Turabdin’ diyorlar. Bölgede yaşanmış ve yaşanmakta olan çok dinliliğin sembolü olarak, Midyat’ın ana caddesi üzerindeki dört yol ağzında bir ‘Saat Kulesi’ dikilmiş. Bu Saat Kulesi’nin dört duvarını süsleyen Müslümanların camisi, Hırıstiyanların kilisesi, Ezidilerin Melek Tavus’u ve Türkiye haritası, ülkenin bütünlüğünü temsil ederken, bölgenin kültürel sembolleri olarak gelip geçenleri selamlıyorlar. Süryanilerin bölgeye özgü mimarisi, özellikle Midyat’ta kendini ağırlıklı olarak gösteriyor. Midyat’ın taş evlerinin, kiliselerinin yer aldığı dar sokaklarda, Midyat’ın çevresindeki kilise ve manastırlarda bu mimarinin tüm özellikleri gözler önüne seriliyor. Yöreninin kolay biçimlenen kalker taşı (Katori) ile inşa edilen evlerinin, kiliselerinin iç ve dış mekanlarında, kapı, pencere çevrelerinde, sütunlarında, kemerlerinde taş işçiliğinin oya gibi ince örnekleri hemen göze çarpıyor. Bu muhteşem taş işçiliğinin örneklerini sunan Midyat’ın eski şehrini gezen ziyaretçiler, eski

şehri süsleyen birbirinden güzel taş evlere, kiliselere ve sokaklara hayran kaldılar. Küçük atölyelerde gümüşü nakış gibi işleyerek, gümüşe yeni bir hayat veren Süryani Telkari ustalarının yarattıkları eserlerin nasıl yapıldığını meraklı gözlerle izleyen İsviçreliler, daha sonra bunları satışa sunan Midyat Kuyumcular Çarşısı’nı büyük bir hayranlıkla dolaşıp alış veriş yaptılar. Diyarbakır, Mardin, Midyat Belediye Başkanları ve Mardin Valisi verdikleri yemekli davetlerde misafirleri ağırladılar. İsviçreli ziyaretçiler, Midyat’ta, Bir Bulut Olsam , Sıla ve Aşk Bir Hayal televizyon dizilerinin çekildiği Midyat

Konuk Evi’nde, Mitiat Otel’inde ve Aslanlı Konak’ta bizzat konağın sahibi Hobil Bey tarafından konuk edildiler. Beş gün süren gezi boyunca, Süryani Kilisesi’nin kuruluş yolunu açan Nusaybin’deki Aziz Yakup Manastırı’nı, Mezopatamya’nın Efes’i Dara Ören yerini, Deyrülzafaran Manastırı’nı, Mor Gabriel (Deyrul Umur) Manastırı’nı, Midyat Hıristiyan Mezarlığı’nın da içinde bulunduğu Mor Abraham Manastırı’nı ve Ilısu Barajı inşaatı nedeniyle sular altında kalacağı söylenen Hasankeyf ‘i gezen İsviçreli ziyaretçileri, Midyat’ın hemen yakınındaki Kofru köyünde

hoş bir süpriz bekliyordu: Bu köyün tamamını İsviçre’den geri dönüş yapan Süryaniler oluşturuyor. Terör olaylarının şiddetli olduğu yıllarda, topraklarını terk etmek zorunda kalan ve İsviçre’ye yerleşen köy halkı, yörenin huzura kavuşmasının ardından doğup büyüdükleri Kofru köyüne geri dönmüşler. Tamamen harap hale gelmiş olan köye, birbirinden güzel taş evler yaptırarak, yepyeni bir köy inşa etmişler. İsviçre’den binlerce kilometre uzakta olan bu köyün meydanındaki restorantta kendi lisanları ile ağırlanmanın keyfini yaşayan İsviçreliler, mutlu anılarla Mardin’den ayrıldılar. 1583

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


32

KİTAP DÜNYASI

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Kitapların Dünyasından Ayın Seçkileri Havaalanında Bir Hafta

Kuşatma 1453

Alain de Botton / Sel Yayıncılık

Oktay Tiryakioğlu / Timaş Yayınları

Alain de Botton, sıradan görünen günlük yaşamımıza öyle bir bakış açısı getirdi ki bu evrensel ışık dünyada yirmi beşten fazla dili, ülkeyi aydınlattı. Türk okurları da onun her yazdığını, her söylediğini çok sevdi; Alain de Botton’un tüm kitapları Sel Yayıncılık tarafından Türkçede yayınlandı.

Bir çağı kapayıp başka bir çağı açan İstanbul’un fethi, imparatorlukların ve insanların kaderinde farklı yankılar buldu. Zafer ve yenilgi kutuplarında birbirine zıt öyküler tarihin o unutulmaz anında buluştu. Kuşatma ve fetih, sadece siyasi manevralar, mezhep çatışmaları, askerî hazırlıklar ve çarpışma değil, aynı zamanda sultanların, imparatorların, paşaların ve askerlerin şahsî öyküsü anlamına geliyordu.

Yazarın son kitabı Havaalanında Bir Hafta da yurtdışında yayınlandıktan kısa bir süre sonra, önümüzdeki günlerde okurla buluşacak. Bu kez Londra’daki Heathrow havaalanında her gün yaşanan koşturmacanın, buluşmaların ve ayrılmaların izini sürüyor yazar. Havaalanında Bir Hafta’yı yanınıza alıp sokağa çıkın. Bir havaalanına, vapur iskelesine, tren ya da otobüs garına gidin. Bu kitabı buluşan ve ayrılan insanların, gelen ve giden yolcuların arasında okuyun.

Düşüş

Lauren Kate / Epsilon Yayıncılık Kaderinizdeki kişiyle asla birlikte olamayacağınızı düşünün…Bir ömür boyu birbirinizi bulup bulup tekrar yitirdiğinizi…Düşüş, sonsuzluğa dokunan tılsımlı bir düş gibi sizi derinlerine çekecek...

Stratejik bir deha ve olağanüstü bir komutan olan, aynı zamanda yedi dil konuşup dönemin âlimlerinin terbiyesinden geçen, Avnî mahlasıyla şiirler yazan II. Mehmed, sultan ve fatih olmanın ötesinde iç hesaplaşmaları, tereddütleri, duygusallıkları olan yirmi bir yaşında bir gençti. “Kuşatma 1453” romanı, dünya tarihini değiştiren İstanbul’un fethinin ve fatihinin öyküsünü sürükleyici bir kurgu ve zengin tarihsel verilerle anlatıyor. Konstantiniyye şehri ile sınırlı hale gelen Doğu Roma İmparatorluğu’nun çaresizliği, Latin istilasının Bizans halkında bıraktığı nefret ve bezginlik, gökten inecek Meryem’in şehri koruyacağı efsaneleriyle kendilerini avutan insanlar ve düşmanın hayal bile edemeyeceği donanmalara sahip genç sultan… Okay Tiryakioğlu’nun kaleminden, tarihin orta yerine saplanmış bir kılıç gibi duran muhteşem kuşatmayı soluk soluğa okuyacaksınız.

Ejderha Dövmeli Kız

Steig Larsson / Pegasus Yayınları

Stephenie Meyer’in Alacakaranlık serisinden sonra Lauren Kate’in kusursuz yabancılarına… Meleklerine âşık olacaksınız. Bazı Melekler Düşmeye Mahkumdur. Düşüş’e hazır mısınız?

41 ülkede rekor satış yapan, kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson’un zihne kazınacak sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler, okurları adeta yerlerine çivileyecek sürükleyici bir kurgu ile her sayfasını ağır ağır ve dokuyarak yazdığı Millennium serisinin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız’ı okuduktan sonra, Gefle Dagblad gibi ‘bundan daha iyisi yapılamaz’ diyebilirsiniz. Ama bu erken bir karar olabilir. Son sözü söylemeden ikincisini beklemenizi tavsiye ederiz.

Luce Daniel’ı gördüğü an tuhaf ama tanıdık bir hisle sarsıldı. Onda bilindik bir şeyler vardı. Yeni okuluna adımını attığı ilk gün onun diğerlerinden farklı olduğunu anlamıştı. Fakat Daniel, anlaşılmaz bir şekilde ona karşı mesafeliydi. Luce ise pervane misali ateşe taparcasına onun çekim alanına girdiğini biliyordu. Hislerinin peşine düşüp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydı? Küçücük bir sır hayatlarını ne yönde değiştirecekti? Cevaplar gerçekleri anlamlandırmada yeterli olacak mıydı?

“Olağanüstü… Okuyucular kitabı okurken yerlerinden bile kıpırdayamayacak.” Sunday Times “Bu kitabı okumaya başladığınızda, ilk adımı hiç atmamış olmayı dileyeceksiniz. Çevreniz kararacak ve kendinizi öykünün içinde bulacaksınız…”

Uçurtma Avcısı

Khaled Hosseini / Everest Yayınları Uluslararası ‘Çoksatar’ listesine girmiş ve 8 milyonu aşkın kişi tarafından okunmuş olan, ‘Uçurtma Avcısı’, hem 2006 hem de 2007’de Penguin/Orange Readers’s Group Ödülü’nü kazandı. Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyet işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip, California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı, arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Nefes Nefese

Ayşe Kulin / Everest Yayınları

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Tarihi ve güncel gerçekleri kurguyla harmanlamaktaki ustalığı ile bilinen Ayşe Kulin, Nefes Nefese adlı bu romanında, okurlarına bir kez daha dünyanın farklı bir yüzünü aktarıyor. İkinci Dünya Savaşı Döneminde yaşanan bir öykü Nefes Nefese. Avrupa’yı kasıp kavuran ve tarihin en acımasız gerçeklerinden biri olan Nazizm’i, dönemin Türk diplomasisinin korumaya özen gösterdiği ince dengeyi ele alırken, bu tarihi planın ön yüzünde de Osmanlı vezirlerinden birinin kızıyla, evlendiği Yahudi gencin aşkını ve kaçışını da dile getiriyor. Son dönemlerde yazılmış, bireylerin tarihi ile insanlığın tarihi arasındaki o kaçınılmaz kesişime ışık tutan en önemli romanlardan biri Nefes Nefes’e... Her zamanki sürükleyici anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla Ayşe Kulin bir kez daha, okurlarının gösterdiği ilginin nedenini açıklamış oluyor.


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


34

OTOMOBİL

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Renault Megane Şık Tasarımıyla Çok Konuşuluyor Geliştirme aşamasında her türlü yol, zemin ve iklimde testlere tabi tutulan otomobil, yol tutuş ve konfor özellikleri konusunda önceki modellerinden daha iyi konuma geldi. Tasarımda ise, VW Scirocco ve Volvo C30 gibi modellerin çizgisiyle benzerlikler bulunuyor. Daha az karbondioksit salınımı ortaya koyacak motor tiplerinin kullanılmış olması, Megane modellerinin çevreye olan saygısını gösteriyor. Yeni modellerde kullanılan malzemenin yüzde 95’inin geri dönüşümlü malzemeden üretilmesi ve araçların içinde kullanılan plastik aksamın yüzde 12’lik kısmını oluşturan 22 kilogramlık bölümünün geri dönüşmüş malzemeden oluştuğunu bilmek kullanılan teknolojinin bir ispatı. Renault Mégane Coupé Sport 2.0 Turbo 16V Sport R modeli hız tutkunlarının tercih edeceği mükemmel bir otomobil. 2.0 l motor hacmine sahip araçta, 250 PS güç üreten bir motor var. Güçlü motoruna rağmen, 100 km içinde harcadığı yakıt ise ortalama 8.4 litre. Yeni Megane HB ve Coupe’nin iç mekanlarında ergonomi ve konfora öncelik verilirken; araçlar, renkli animasyonu okumayı kolaylaştıran analojik ve dijital ekranlı gösterge paneline sahip bulunuyor. Yeni Renault Megane eller serbest Renault kart sistemi, çift bölgeli elektronik klima, Bluetooth’lu Radyo, CD, MP3 ve dinamik viraj lambalı Bi-Xenon farlar gibi üst sınıftan gelen bir çok donanımı da miras olarak aldı. Aynı zamanda özel tasarımlı “3D Sound by Arkamys” ses sistemi ilk kez bu iki modelde kullanıldı. Yeni Megane HB, EuroNcap çarpışma testlerinden tam puan (37/37) alarak Renault’nun 5 yıldız alan 11. modeli olurken, Yeni Megane’da ilk kez Laguna III’te

kullanılan çift yan darbe sensörleri ve çift hazneli göğüs/basen hava yastığı kullanıldı.

Renault modellerini Wädenswil‘de bulunan Walter Streuli AG’de bulabilirsiniz. Adres: Schönenbergstr. 139, 8820

Wädenswil Telefon: 044 789 89 99 Internet Adresi: www.renault-streuliag.ch 1589

Honda CR-Z Yollara Çıktı...

Yakıt ekonomisi için diğer üreticilerden farklı olarak dizel motorlardan biraz uzak duran ve hibrid motor sistemlerine ağırlık veren Honda, otomobil fuarlarında tanıtılan CR-Z ile, hem efsane CRX’in ruhunu yeniden canlandırıyor hem de çevre bilincini sportiflikle birleştiriyor. Çevreci olmak eğlenceden uzak durmak mıdır? Ya da tersinden soralım, eğlenceli olmak çevreye zarar vermeyi mi gerektirir? Hiç sanmıyoruz. Honda da bizimle aynı fikirde olmalı ki, hem sportif hem de çevreci yeni coupesi CR-Z’yi seri üretim versiyonuyla piyasaya sürdü. Seksenli yıllarda dünyaya gelip “kült” statüsüne ulaşan efsane CRX’in ilk gerçek selefi olarak da kabul edilebilecek olan sportif coupe, özellikle tavan yapısı ve karoser oranlarıyla bu yönünü ortaya koyuyor. Tasarımı kadar kompakt boyutlarıyla da atası CRX’i hatırlatan CR-Z’nin iç tasarımında modern teknolojisine yakışan fütüristik bir anlayış hakim. Haziran‘da yollara çıkan aracın İsviçre‘de satışlarına başlandı. 4 kişiden çok, sürücü ve yanındaki yolcu düşünülerek şekillenen kabinde, arka koltukların katlanmasıyla düz bir bagaj zemini elde edilmesi aracın günlük kullanıma uygunluğunu ve değişkenliğini arttırıyor. Geçtiğimiz yıl satışa sunulan Honda Insight’ın kısaltılmış platformunda üretilen araçta, 1.5 lt’lik benzinli ve 14 HP’lik elektrikli motorlardan oluşan hibrid ünitesi toplamda 124 HP güç ve 174 Nm’lik tork değerleri sunuyor. Elektrik motorunun, maksimum tork değerini 1500 d/d’de sunması dizelleri hatırlatan bir alt devir çekişi vadediyor. 0-100 km/s hızlanmasını 9.7 saniyede tamam-

layıp, 192 km/s’lik maksimum hıza ulaşan 1160 kg ağırlığındaki sportif hibridin ortalama yakıt tüketimi 5.0 lt/100 km iken, CO2 emisyon değeri 117 g/ km. Dünyanın ilk 6 ileri manuel şanzımanlı hibrid otomobili olan CR-Z’de sunulan 3 sürüş modu sayesinde, direksiyon ve gaz tepkileriyle IMA olarak adlandırılan hibrid

ünitesinin çalışma karakteri ekonomi ve sportiflik arasında değişiyor. CRX’in gecikmeli halefi olarak da görülebilecek olan CR-Z’nin tıpkı atası gibi makul bir fiyat karşılığında yüksek bir sportiflik ve keyif faktörü sunması beklenirken, aracın İsviçre‘deki satış fiyatı 29.900.frank‘tan başlıyor.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Honda CRZ modelini test etmek isteyen okurlarımız Baden‘de bulunan Honda Baumann Autogarage‘yi ziyaret edebilirler. Adres: Brisgistrasse 2, 5400 Baden Telefon: 056 222 36 36 Internet adresi: www.baumann.auto.ch 1588


35

HUKUK KÖŞESİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Sorular ve Cevapları Taşınma sonucu işsizlik parası Soru: Eşim, işi nedeniyle başka bir kantona taşınmak zorunda kaldı. Üç ay sonra ben de işime çıkış verdim ve çocuğumla birlikte eşimin yanına taşındım. İşsizlik sigortası, bu taşınma nedeniyle bana 31 gün işsizlik parası vermedi. Gerekçe olarak; işsizliğe benim neden olduğumu gösterdi, bu mümkün mü?

Cevap: Hayır, bu durumda size veri-

len işsizlik parasının kesilmemesi gerekiyor. İşsizlik Sigortası Yasası, çalışan için uygun olan bir işe çalışanın çıkış vermesi halinde, bunu ağır bir cezalandırma nedeni olarak kabul eder. Bu durumda işsizlik parasının 31 gün kesilmesi söz konusu. İsviçre Uluslarası Çalışma Kurumunun (ILO) İşsizleri Koruma Anlaşması’nda(1991), bir çalışanın bilinçli olarak bir gerekçesi olmadan çıkış vermesi halinde, işsizlik sigortasının haklarda kısıntı yapabilmesini ön görmekte. Ancak ailevi nedenlerden dolayı çıkış verme ise bu kapsama girmez ve çıkış için haklı bir gerekçeniz var. Bu nedenle işsizlik sigortası sizin işsizlik paranızı kesemez.

Tatil sırasında çıkış Soru: Bir restaurantta servis elemanı

olarak çalışmaktayım. Birkaç hafta önce tatile çıktım ve sonra iş yerinden bir mektupla çıkış aldım. Tatil sırasında i yerinin çıkış verme hakkı var mıdır?

Cevap: Hayır, tatil sırasında iş yeri çıkış

veremez. Servis elamanı olarak çalıştığınızdan, Otel Lokanta İşkolu Toplu İş Sözleşmesi, çıkış şartlarınızı belirlemektedir. Bu sözleşmenin 7.maddesi, tatil sırasında çıkış vermeyi yasaklamaktadır. Bu maddeye göre, bir iş yeri, çalışanın deneme süresi bittikten sonra, tatil sırasında çı-

kış veremeyeceğini belirtir. Ancak çıkış tatile çıkmadan önce verilmişse çıkış süresi uzamaz. İş yeri size tatil sırasında çıkış verdiğinden bu çıkış geçerli sayılmaz. Ancak başka bir iş yerinde çalışıyor olsaydınız ve o iş yerinde bir toplu iş sözleşmesi olmaması halinde, İsviçre Borçlar Yasası 336a maddesine göre, tatil sırasında çıkış verme yasağı olmaması nedeni ile bu çıkış geçerli olacaktı. 1564

‘’Postaneden gelen paket çalındı? Ne yapmalıyım?’’ Soru: “Biz müstakil bir evde oturuyoruz. Evde olmadığımız zamanlar postacı büyük paketleri kapının önüne bırakıp gidiyor. Birkaç kez şikayetçi olmamıza rağmen bir yararı olmadı. Paketlerimiz çalınırsa sorumluluk kime ait olacaktır?” Cevap: Yönetmeliğe uygun olmayan

teslimatlarda kaybolan paketlerden normal olarak postane sorumludur. AGB (allgemeinen Geschätsbedienungen), taahhütlü olmayan; lakin üzerinde barcod (Strich-code) olan paketlerin ne şekilde teslim edileceğini belirlemiştir: Eğer paket posta kutusuna sığmıyorsa postacı bu paketi alıcının bir komşusuna teslim edebilir. Ama postacı paketin nereye teslim edildiğini bildiren bir mesajı alıcının posta kutusuna yapıştırmak zorundadır. Postacı paketi tekrar postaneye geri götürebilir; ama bu durumda da alıcıya en yakın postaneden paketin alınabileceğini bildiren bir avis bırakmak zorundadır veya paket ikinci kez adrese ücretsiz olarak teslim edilmek üzere getirilir. Eğer paketlerinizin komşunuza teslim edilmesini istemiyorsanız bunu postanenize ya da Posta Müşteri Hizmetleri Servisi’ne (Kundendienst der Post) bildirmelisiniz. Yazımızın altında ihtiyacınız olan telefon

numaralarını ve adresleri bulacaksınız. Postanenin sorumluluğu AGB’ye göre maddi olarak sınırlandırılmıştır:

edenler oldu. Bu konudaki gerçek bilgileri verebilir misiniz?”

Cevap: ZKB’nin kanuni miras payı ve

Taahhütlü olmayan bir paketin kaybolması ya da hasar görmesi durumunda postane en fazla 500 frank ödemek zorundadır. Zararın kanıtlanması şarttır.

saklı pay arasında belirlediği farkları çoğu insan birbirine karıştırmaktadır. Kardeşler arasındaki saklı miras payı 1988 senesinde kanundan çıkarılmıştır.

Tavsiye: Eğer çok sık paket alıyor ve çok az evde bulunuyorsanız, bedava PickPost hizmetinden yararlanabilirsiniz. Bu servis, size paket geldiğinde SMS ya da E-Mail göndererek haber veriyor. Bu haber geldikten sonra yedi gün içinde postaneden paketinizi alabilirsiniz. Ayrıca bu hizmeti kullanmaya karar verdiğinizde, paketlerinizi almak istediğiniz postane şubesini ya da Post’un çalıştığı diğer teslimat yerlerini de serbestçe seçebilirsiniz. Post, müşterilerine yuvarlak hesapla 300 adet teslimat yeri sunuyor. Bunların arasında postane şubelerinin yanı sıra, hizmet saatleri daha uzun olan tren istasyonları ve benzin istasyonları da var.

Kural olarak, ölen kişi mirasını istediğine bırakabilir. Ancak vasiyetname ile bu yapılırken mirasçıların saklı paylarına dokunulmamalıdır. Başka bir deyişle, vasiyetname hangi yönde olursa olsun mirasçıların miras üzerinde hakkı vardır. Buna ‘saklı pay’ denir. Saklı pay, yasal mirastan garanti edilmiş minimum paydır. Çocuklar, eşler ve kayıtlı partnerler ile anne-babalar saklı miras hakkına sahiptirler. Bir vasiyetname ya da miras bırakanın hayattayken yaptığı bir hediye saklı miras paylarına zarar veriyorsa mirasçılar kendilerini yasal olarak savunabilirler.

İstek ve şikayetleriniz için Merkez Müşteri Hizmetleri Servisi’nin (Zentrale Kundendienst), 0848 888 888 numaralı telefonunu arayabilirsiniz.

Örneğin, eşi hayatta olan tek çocuklu bir kimsenin ölmesi ve 100.000 frank miras bırakması halinde, normal olarak bunun dörtte biri olan 25.000 frank eşe, kalan 75.000 frank da çocuğa kalacaktır. Ölen kişi vasiyetname ile mirasını başkasına bırakmışsa çocuğun saklı payı, yasal miras payı olan 75.000 frank’ın yarısıdır (37.500 frank). Yani, vasiyetnamede bütün mirasın başkasına kalacağına yönelik bir hüküm bulunsa bile ölenin çocuğu, saklı payı kadar mirası da her durumda alacaktır.

PicPost konusunda bilgi alabileceğiniz internet adresi: www.post.ch (burada “Pakete” bölümünü seçerek, “PickPost” ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.)

‘’Kız kardeşim mirasımda hak sahibi midir?’’ Soru: “Benim çocuğum olmadı. An-

nem de babam da hayatta değiller. Hayatta olan bir tek kız kardeşim var. Bugüne kadar kız kardeşimin mirasımda hakkı olmadığını, mirasımın sadece karıma kalacağını biliyordum. Fakat bir arkadaş toplantısında, bunun doğru olmadığını iddia

Saklı pay, altsoy (çocuk ve torunlar) için yasal miras payının yarısıdır.

Sizin durumunuzda ise eşinizin yasal miras payı toplam mirasın dörtte üçüdür. Kalan (mirasın 1/4’ü) miktar ise kız kardeşinizin hakkıdır. Ama siz mirasınızın tamamını eşinize bırakmak istiyorsanız, bunu vasiyetnamenizde belirterek eşinizi tek mirasçınız yapabilirsiniz. Çünkü kız kardeşiniz saklı miras hakkına sahip değildir. 1540

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


36

İSVİÇRE TARİHİ

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Tarihi 25.Bölüm, 1.Dünya Savaşı ve İsviçre Hazırlayan: Hüseyin Türkkan Sevgili Okuyucular... İsviçre tarihi yolculuğumuzda, vatanımız üzerinde de çok önemli etkiler bırakan bir dönemi incelemeye başlayacağız. Önümüzdeki sayılarımızda 1.Dünya Savaşı’nı ve bu savaşın Türkiye ve İsviçre üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz. Her ne kadar İsviçre 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmış olsa da bu savaşın sonuçlarının Türkiye ve Avrupa için önemi açıkça ortadadır. İsviçre’nin nedenleri:

savaşa

katılmamasının

Savaşa giren güçlerden hiçbirinin hedefinde İsviçre yoktu. İsviçre’de savaş için gerekli maden kaynakları da bulunmamaktaydı. Daha önceki savaşlara nazaran (Örneğin; Napolyon Savaşları) İsviçre bir geçit ülkesi olarak önem taşımamıştır. O zamanki harita bilgileri ve İsviçre’nin coğrafi yapısı göz önünde bulundurulduğunda, İsviçre’yi işgal etmenin savaşan güçler için büyük bir külfeti olacağı düşünülmektedir. Nüfus oranına göre düşünüldüğünde büyük bir orduya (?) sahip olan İsviçre’den çekinildiği düşünülmektedir! A- Savaşın Sebepleri I. Dünya Savaşı’nın sebepleri, 19. yüzyıl gelişmelerinde yatmaktadır. 19. yüzyılda kendini gösteren hızlı sanayileşme, Avrupa’yı dünyanın sermaye, sanayi ve üretim merkezi haline getirmişti. Fransız İhtilâli’nin Avrupa’da yarattığı Milliyetçilik Akımı, bu kıtadaki kuvvetler dengesini büyük ölçüde değiştirerek, yeni “ulus-devletlerin” ortaya çıkmasına yol açtı. Almanya ve İtalya, yeni kuvvetler dengesinin iki önemli unsuru olarak ortaya çıktı. Özellikle Alman Birliği’nin kurulması sırasında şekillenen Alman-Fransız uzlaşmazlığı, I. Dünya Savaşı’na yol açan gelişmelerin temelini oluşturmaktadır. Zira, bir Orta Avrupa gücü olan Prusya’nın öncülüğünde doğan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Fransa ile ortaya çıkan çatışmalar sonucunda kurulmuştu. Prusya; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun onurunu koruyarak, onu yanına almayı başarırken “Germen Birliği”nin öncülüğünü de üstlenmişti. Ancak imparatorluğun kurulması, Fransa’ya indirilen ağır bir darbenin sonucunda gerçekleşmiş ve Alman İmparatorluğu’nun kuruluşu işgal edilen Paris’te ilân edilmişti. Fransız onuruna indirilen bu ağır darbe Alman-Fransız uzlaşmazlığının esas sebebidir. Alman Birliği’nin gerçek mimarı olan Prusya Şansölyesi Prens Bismarck, Fransa’nın muhakkak bir intikam savaşına gireceğini tahmin ediyor ve bu ihtimali ortadan kaldırmak için de usta bir diplomasi uyguluyordu. Fransa’nın Avrupa’da yalnız bırakılması esasına dayalı olan bu politika şu mantığa dayanıyordu : Fransa’nın Almanya ile tek başına savaşması mümkün değildi. Avusturya-

Macaristan İmparatorluğu, 1868 Beyaz Garanti Antlaşması’yla Alman politikalarına sıkı şekilde bağlanmıştı. Bu durumda, Fransa’nın işbirliği yapabileceği iki devlet kalıyordu : İngiltere ve Rusya. Bismarck’ın uyguladığı politika, Fransa’nın, Almanya’ya karşı bu devletlerle anlaşmasını önlemek olarak özetlenebilir. Bunun için bir yandan, Rusya’nın Balkanlarda izlediği yayılma politikalarını denetim altında tutmaya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya arasında, söz konusu bölgede devam eden rekabette bu iki devlet arasında olabildiğince dengeli davranmaya özen gösterirken; öte yandan İngiltere ile de bir çatışmadan kaçınıyordu. 19. yüzyıl boyunca İngiltere’nin izlediği dış politika üç temel esas üzerine oturtulmuştu: 1-Avrupa’da “kuvvetler dengesini” korumak, yani kıtada herhangi bir gücün egemen duruma gelmesine mani olmak; ancak Almanya’nın 1870’den itibaren dengeleri sarstığı ortadaydı. 2-Denizlerde rakipsiz bir güç olarak egemenliğini sürdürmek. 3-Sömürgeleri arasındaki bağlantı noktalarının güvenliğini sağlamak. Bismarck, 1890’lı yılların başlarına kadar bu ilkelere saygılı davranmış ve Almanya’nın bir dünya gücü durumuna gelmesi için harekete geçmekten kaçınmıştı. Sömürgecilik rekabetinden kaynaklanan çatışmaları Avrupa dışında tutmayı ve İngiltere’yi ürkütmemeyi önemseyen Bismarck’ın izlediği bu politika, ilk Alman İmparatoru I. Willhelm’in ölümüne kadar başarıyla uygulandı. Uzlaşmazlıklar, diplomasi yoluyla çözüldü ve Fransa’nın Rusya ve İngiltere ile birleşmesi engellendi.

Ancak 1890’da amcasının ölümü üzerine Almanya İmparatoru olarak tahta geçen II. Willhelm, Şansölyenin bu politikasını korkakça buluyor ve bir dünya gücü haline gelmek için harekete geçme zamanının geldiğini düşünüyordu. Bismarck’ı iş başından uzaklaştıran II. Wilhelm, bu hedeflerine ulaşmak için öncelikle güçlü bir donanma oluşturmak üzere hazırlıklara girişti. Hamburg’da kurulan tersanelerde büyük gemiler inşa ederek, denizlerdeki İngiliz egemenliğini tehdit etmeye yöneldi. Osmanlı Devleti ile ilişkilerini geliştirerek, “doğuya doğru atılım” politikasını uygulamaya girişti. Osmanlı ülkesinin sınırları, Arap Yarımadası dolayısıyla Hint Okyanusu’na kadar ulaşıyordu. Almanya’nın Osmanlı Devleti ile yakınlaşması, İngiliz sömürgelerini ciddî şekilde tehdit altına alınması anlamına geliyordu. Bu durumu gören İngiltere, Almanya’nın artık durdurulması gerektiğini düşündüğünden, Rusya ve Fransa arasındaki pürüzleri ortadan kaldırarak bir ittifak oluşturmayı temel siyaset olarak benimsedi. Bu yeni İngiliz politikasının sebeplerinden biri Osmanlı Devleti’nin zayıflığıydı ve 1877/1878 Osmanlı –Rus Savaşı, Osmanlı Devleti’nin tek başına ayakta durmasının artık mümkün olmadığı kanaatini kuvvetlendirmiş bulunuyordu. Bağdat Demiryolu’nun inşası için ortaya çıkan rekabet, Almanya’nın doğuya yönelmekteki kararlılığını iyice göstermiş bulunuyordu ve Sultan II. Abdülhamid’in büyük devletler arasındaki rekabetten yararlanarak Osmanlı Devleti’nin varlığını sürdürme şeklinde özetlenebilecek “denge politikası” aslında Osmanlı ülkesini rekabetlerin neredeyse açık bir çatışma alanı haline getirmişti.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Bu gelişmeler sonucunda Avrupa’da bir bloklaşmanın da temelleri atılmış oldu. Bir tarafta 1868 anlaşmasıyla birbirine sıkı sıkıya bağlanmış olan Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının oluşturduğu Pan Germen Bloku, gevşek bağlarla da olsa İtalya’yı da yanına alarak “Üçlü İttifak”ı ; diğer tarafta ise Avusturya ile rakip durumda bulunan ve Osmanlı ülkesinin “Doğu Anadolu” ve “Balkan Yarımadası”’ndaki topraklarını kendi doğal yayılma alanı olarak gören Rusya, Almanya’dan intikam almak için fırsat kollayan Fransa ve kendi imparatorluk politikalarını tehdit altında gören İngiltere’nin oluşturdukları “Üçlü İtilâf”ı oluşturdular. Bloklar arasında giderek artan silahlanma yarışı, bunalımı tırmandırdı ve 1914 yılında Balkanlarda patlak veren bir kıvılcım, Avrupa’nın “dünya egemenliğinin” sonunu getirecek olan I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine yol açtı. Bir Sırp milliyetçisinin, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu veliahtına suikast düzenleyerek öldürmesi (28 Haziran 1914), bu ülkenin Sırbistan’a saldırmasına, Sırbistan’la anlaşmış olan Rusya’nın Avusturya-Macaristan’a savaş açmasına, Avusturya’ya garanti vermiş olan Almanya’nın Rusya’ya ve bunun üzerine Fransa ile İngiltere’nin de Almanya’ya savaş açmasına yol açtı. Birbirlerine ittifaklar yoluyla bağlanmış olan devletler zincirleme olarak kendilerini savaşın içinde buldular ve tam bir Avrupa savaşı başladı (28 Temmuz 1914). İtalya ve Osmanlı Devleti, savaşın başında tarafsızlıklarını ilân ettiler. Almanya’nın bir baskın savaşla Fransa’yı ele geçirme stratejisi uygulanamadı ve 1914 yılının yaz aylarında Avrupa’daki savaş bir tabya savaşına dönüştü. Almanya, üzerindeki baskıyı hafifletmek ve savaşı geniş bir cepheye yayabilmek için Osmanlı Devleti’ni kendi yanında savaşa sokmak üzere ciddi bir çaba içine girdi. 1571


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


38

KÖŞE YAZISI

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

‘’...Ona Hiç Ummadığı Bir Anda Sarılın... Hiç Umursamadan’’

Sevgililer Günü, Anneler Günü derken sırada Babalar Günü var. Şimdiden “Babama ne hediye alsam“ diye kara kara düşünmeye başladık bile... Sizce özel dediğimiz bugünler gerçekten amacına uygun olarak kutlanıyor mu? Bu kutlamalar anne ve baba sevgisinden çok reklamlar ve çeşitli kampanyalarla para kazanmayı hedeflemiyor mu? Televizyonlarda, gazetelerde yazılıp çizilerek abartılı sözlerle malını satmak isteyenlerin çabalarına ne demeli peki? “Sevgili anneniz, babanız için en güzel hediyeler!!! “ diye başlayan sesli, yazılı ve görsel reklamlar birilerinin ceplerini paralarla doldurmuyor mu? Yazar: Pervin Tekin

kak arayın, eğer çok kızgınsanız bir gün de olsa affedin, görmek ve konuşmak istemiyorsanız birileri ile mesaj gönderin. Ne olursa olsun o sizin babanız...

Evet, onların günü diye annelerimize, babalarımıza hediyeler, çiçekler özel olan ne varsa hak ettiklerini düşündüğümüz herşeyi almak istiyoruz.Yıllarca bizlere verdikleri emeğin karşılığını tek bir günde onlara vermeye çalışarak canla başla o güne hazırlanıyoruz.

Sığmazsın bilirim bir kaç mısraya, Anlatmak isterim seni dünyaya, Acelen neydi ki uçtun semaya, Mezarının başında ağlarım baba,

Bir de ağır şartlar altında asgari ücretle çalışarak zaten iki yakası bir araya gelmeyen evlatları da yok sayamayız. Bu evlatların babalarına, annelerine layık olacak hediyeleri alamayacakları ve kahrolacakları ise hiç düşünülmez. Annelerimizi, babalarımızı, sevdiklerimizi hatırlamak ve onlara hediye almak için bugünleri beklemek zorunda mıyız? Tabii ki bugünleri vesile edip , senede bir gün dahi olsa onları hatırlayıp bir hediye ile gönüllerinin alınması güzel bir davranıştır; ancak bundan daha güzel olan, kişinin her günü Anneler ve Babalar Günü bilip, anne ve baba sevgisini sürekli kalbinde taşıması, her fırsatta onların hal ve hatırlarını sorması çok daha doğru olmaz mı? Sonuç olarak; hem annelerimizin hem de babalarımızın bizler için yaptığı fedakarlıkları şöyle bir düşünelim: O canımızdan çok sevdiklerimizi sadece bir gün için değil, fırsat bulduğumuz her anda hatırlamalıyız. Sevgimizi göstermek, hediye almak için gözlerini para bürümüş birilerinin bize Anneler, Babalar, Sevgililer Günü gibi özel günleri hatırlatmasına gerek duymamalıyız. Peki ya... Annesi, babası olmayan çocuklar, evladını kaybetmiş anneler ve babalar, çocukları olmayanlar… Kapısı çalınmayacak, elinde bir çiçekle karşısında olamayan evlatlarını kaybedenler… Onların açısından bakınca ne kadar acı verici bir durum olduğunu hissedebiliyor muyuz? O günlerde birileri çok mutlu olurken, birilerinin mutsuz olduğu ve belki de hiç gelmesini istemediği gün olması da düşündürücü değil midir??? Bunun yanı sıra babası olduğu halde babasız büyüyen kişilerin de var olduğu bir gerçektir. Biz, herkesin babasını sevdiğini

Gururu sevgiyi senden öğrendim, Mis gibi kokunu özledim baba, Bu kadar genç yaşta ölmemeliydin, Hasretin ciğerimi deliyor baba, Bu kadar acıya nasıl dayandın, Sabırlı olmayı öğrettin baba,

varsayıyoruz. Oysa ki bazıları için durum hiç de düşündüğümüz gibi değildir. Sizce bu kişiler açısından Babalar Günü hüzünlü ve buruk geçmez mi?

Kaç yaşında olursanız olun; kaç hayat, kaç sevinç yaşarsanız yaşayın, yine de kabullenmekte güçlük çekeceğiniz en acı verici durumdur, babasızlık...

Erkeklik gururunun ağır bastığı ve sevgi göstermenin, gururu ayaklar altına aldığı düşünülen bir toplumda yaşıyoruz. Bu yüzden babasına yaklaşamayan,”Baba” deyince, annesinin “Baban kızar”,’’Sakın baban duymasın’’ sözünü hatırlayan, sürekli babası ile arasında hep bir mesafe olması gerektiği öğütlenen bir çocuğun , büyüdüğünde babasının kendisine yeterince sevgi göstermediğini düşünerek ondan uzaklaşmak istemesi hiç de şaşırtıcı değidir.

Hep birşeylerin eksik yaşandığı, hep yarım kaldığınız, birşeylerin boğazınızda düğümlendiği, keşkelerin bir bir sıralandığı, içinizde kalan ve hep sizi acıtan, bir türlü kabuk bağlamayan bir yaradır babasız olmak.

Hastane yolları kaderin oldu,

Her Babalar Günü’nde film şeridi gibi o son Babalar Günü gelir aklınıza... aldığınız o son hediye, o son sarılış, o son veda; nereden bileceksiniz ki, son olacağını günün birinde...

Sen gittin kimsemiz kalmadı şimdi,

Sevgili Babalar, çocuklarınızla geçireceğiniz kısa bir sürede bile onların ne kadar da sizin sevginize muhtaç olduğunu anlayacak ve elbette onlar için eve ekmek getiren birinden daha değerli olduğunuzu da göreceksiniz. Peki ya, babasız Babalar Günü’nü geçirenler... Bir köşeye çekilmiş sessizce ağlayan, suskun seven, özlemini bazen bir albümde, bazen bir resim çerçevesinde arayan; ama hep yüreğinde saklayan bu insanlara ne demeli? En zor dönemde bile yıkılmaz gibi görünen, sırtınızı dayadığınız o heybetli çınar ağacınız yoksa, Babalar Günü’nün de bir anlamı kalıyor mu sizce?

İşte bu yüzden, her Babalar Günü buruk geçer sonraları, etrafınızda olup bitenlere baktıkça, içinizi yakan o son Babalar Günü’ne takılır gider aklınız. ... gözlerinizden boşalan yaşlarla birlikte... Babasız Babalar Günü’nü yaşarken, bizler yaşayan babalarımızın her zaman değerini bilelim. Şu an yanımızda olmayanları sevgiyle analım... Babası uzakta olanlar, hatalarını bir türlü kabul edemeyenler, görüşmek istemeyenler… Ona bir sımsıkı sarılın şöyle, hiç ummadığı anlarda, sarılın ve umursamayın... Babası hayatta olmayanlar, gidin onu mezarında ziyaret edin, uzaktaysa muhak-

Bu koca dünyaya neden sığmadın, Geride bıraktın bizleri baba,

Yanında biz varız üzülme baba, O kanser illeti ecelin oldu, Mevladan ümitler kesilmez baba,

Bizi terketmeye hakkın yok baba, Dostum dediklerin düşmandır şimdi, İyiki namerdi görmedin baba, Ağlarım gizlice sensiz günlerde, Faydasız bilirim ağlamak baba, Yaşamak isterdin sende bizlerle, Sensizken mutsuzuz inanki baba, Sigaran elinde kaşların çatık, Nasıl da sevdiğini gizlerdin baba, Bir dilim ekmeğe soğanı katık, Çayı da çok fazla severdin baba, (Şenol Mersin) Çok geç olmadan sevginizi gösterin o çok sevdiğiniz kişiye, babanıza...

Franz Kafka’nın El Yazmaları Çalındı mı?

20. yüzyıl edebiyatının önde gelen yazarlarından Franz Kafka’nın bazı el yazmalarının, Tel Aviv’deki mirasçılarının evinden çalındığı öne sürüldü. “Soygun” iddiasını, Kafka’dan kalan bazı belgeleri “annesinden kalan miras” olduğunu söyleyen 76 yaşındaki Eva Hoffe yaptı.

su olduğu belirtilen bu belgeleri Naziler’den kaçırarak, 1939’da geldiği İsrail’e getirmişti.

Eva Hoffe, Tel Aviv Bölge Mahkemesi’ne verdiği yeminli ifadesinde, evine girildiğini ve aralarında Kafka’nın el yazmaları da bulunan bazı belgelerin çalındığını iddia etti.

Max Brod, 1968 yılında ölünce, Kafka’nın ünlü romanı “Dava”nın el yazması da dahil pek çok el yazması sekreteri Esther Hoffe’ye miras olarak kalmış, Hoffe de “Dava” dahil bazı el yazmalarının bir bölümünü elinden çıkarmıştı.

Kafka’nın yakın arkadaşı ve meslekdaşı, Yahudi asıllı Alman yazar Max Brod, Kafka’nın kendisine bıraktığı tüm el yazmalarını “yakması” yönündeki isteğine uymamıştı; bir bavul dolu-

“Dava”nın el yazmaları, 1988 yılında Londra’da Sotheby’s’de açık artırmayla 1.98 milyon dolara satılmış ve Stutgart yakınlarında Marbach’taki Alman Modern Edebiyat Müzesi’ne akta-

rılmıştı. Esther Hoffe 2007 yılında öldüğünde geri kalan Kafka belgeleri kızları Ruth ve Eva’ya miras olarak geçmişti. İsrail Milli Kütüphanesi, Kafka’ya ait eserlerin mirasçılarından alınarak kütüphane arşivine verilmesi için yıllardır bir hukuk mücadelesi yürütüyor ve dava halen sürüyor. Haaretz gazetesinin haberine göre, 76 yaşındaki Eva Hoffe, oturdukları apartmana üç kez girildiğini bildirdi. Hoffe, ilk kez geçen eylül ayında evine giren hırsızın bağırması üzerine kaçtığını, geçen hafta içinde de iki

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

kez evine giren birilerinin, kilitli odanın kapısını kırıp Brod’dan kalan bazı kitaplar, mektuplar ve müzik notalarını çaldığını öne sürdü, yine de tam olarak çalınanların mahiyetini bilmediğini kaydetti. Milli Kütüphane yetkilileri, Kafka’nın el yazmalarının kaybolduğundan duydukları endişeyi dile getirirken, Hoffe’nin avukatı Uri Zfat, sadece bazı önemsiz belgelerin kaybolduğunu belirtti. Kafka’nın ünlü “Dava” romanının el yazmaları İsrail ile Almanya arasında da polemik konusu oldu. İsrail, el yazmalarının

kendisine verilmesini talep ediyor. 1582


39

SİNEMA www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Ayın Flimlerinden Seçtiklerimiz Robin Hood Yönetmenliğini Ridley Scott’un yaptığı baş rollerini Russell Crowe, Cate Blanchett, Mark Strong ve Matthew Macfadyen paylaşıyor. 13. yüzyıl İngiltere’sinde Robin Hood ve arkadaşları, yaşadıkları köydeki yozlaşmanın karşısına dikilmiş, krala karşı isyana kalkışarak güçler dengesini sonsuza kadar değiştirmişlerdi. Kimilerince hırsız, kimilerince kahraman olarak nitelenen bu mütevazi adam, kendi halkının özgürlük sembolü oldu. Kral Richard’ın ordusunda Fransızlara karşı hizmet verirken sadece kendi çıkarlarını düşünen Robin, Nottingham’a gittiğinde despot ruhlu şerifin baskısı ve ağır vergilerle inim inim inleyen bir kasabayla karşılaşır. Orada Lady Marion adlı dul bir kadına aşık olur. Ancak Lady Marion’ın, ormanlardan gelen bu adamın hareketleri ve kimliğiyle ilgili bazı kuşkuları vardır. Sevdiği kadının kalbini kazanmak ve kasabayı kurtarmak isteyen Robin, kendi yaşam tarzına uygun insanlardan bir çete kurar. Şerifin adaletsizliğini yok etmek için üst sınıftan iş birlikçileri teker teker avlamaya başlarlar. Robin ve adamları, hayatlarının en büyük macerasına yelken açarlar. Bu sıra dışı kahramanlar ve müttefikleri, ülkeyi kanlı bir iç savaşın içine düşmekten kurtarıp İngiltere’ye bir kez daha zaferle döneceklerdir.

Shrek Forever After

Kötü bir ejderhayla karşılaştıktan, güzel bir prensesi kurtardıktan ve Fiona’nın ailesinin krallığını kurtarmaktan sonra bir deve yapacak ne kalır? Eğer Şrek’seniz birden evcimen bir aile babası oluverirsiniz. Şrek eskiden olduğu gibi köylüleri korkutmak yerine, istemeyerek de olsa kazma küreğe imza atıyor. Bu devin kükremesine ne oldu? Kendini gerçek bir dev gibi hissettiği günleri özleyen Şrek, ağzı iyi laf yapan Rumpelstiltskin’e kanarak onunla bir anlaşma yapar. Şrek birden kendini Uzaklardaki krallığın değişmiş,farklı bir versiyonu içinde bulur. Orada devler avlanmaktadır, Rumpelstiltskin kraldır ve Şrek ile Fiona hiç tanışmamıştır. Dostlarını kurtarmak, dünyasını yeniden kurmak ve gerçek aşkına yeniden kavuşmak artık Şrek’in elindedir.

Green Zone Bourne serisinin yönetmen oyuncu ikilisi Paul Greengrass ve Matt Damon Yeşil Bölge’de üçüncü ortaklıklarına imza atıyorlar. 2003 yılında ABD önderliğinde Bağdat’ın işgâli sırasında, tebligat çavuşu Roy Miller (Damon) ve ordu müfettişlerinden oluşan ekibi, Irak çölünde depolandığından kuşkulanılan kitle imha silâhlarını bulmak üzere görevlendirilir. Bubi tuzaklı bir bölgeden diğerine geçen askerler, ölümcül kimyevi maddelerin peşine düşerler. Ancak bunun yerine, görevlerinin amacını taban tabana değiştirecek bir örtbas olayı ile karşılaşırlar. Farklı amaçları olan ajanlarca çevrilmiş olan Miller, yabancı topraklardaki gizli ve sahte istihbarat bilgilerinin ışığında, zorba bir rejimin yıkılmasına ya da istikrarsız bir bölgede savaşı tırmandıracak yanıtlara ulaşmak zorundadır. Bu hararetli ve tehlikeli yerde, en zor bulunan silâhın, gerçeğin kendisi olduğunu keşfeder.

INCEPTİON ‘Batman Başlıyor’ ve Kara Şovalye’nin yönetmeni Christopher Nolan, listedeki en heyecan verici film ‘Inception’da bu kez rüyaların ve düşüncelerin üstüne gidiyor. İnternetin şekil değiştirip rüyaları ve düşünceleri kontrol altına alabildiği bir dünyada kalan filmde Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı karakter kapana kısıldığı dünyadan kurtulamaya çalışıyor.

Bad Lieutenant

The Last Airbender Hava, su, toprak, ateş… Kaderleri birbirine bağlanmış dört ülkedir. Ateş Ülkesi’nin diğerlerine karşı vahşice bir savaş başlatmasıyla bir anda herşey değişir. Koskoca bir yüzyıl geçtiği halde bu yıkım sürecini değiştirecek en küçük bir umut belirtisi bile yoktur. Nickelodeon yapımı animasyon televizyon dizisini temel alan The Last Airbender, Aang’ın hayatta kalma mücadelesinin açılış bölümü. Kendi kuşağının en yetenekli yönetmenlerinden M. Night Shyamalan’ın son filmi yılın en çok merak edilen yapımlarından.

Bu yıl Berlin’de jüri başkanı olan, sıra dışı, eksantrik yönetmen Werner Herzog’un son filmi Kötü Polis’te Nicholas Cage, McDonagh adında başına buyruk bir dedektifi canlandırıyor. McDonagh, kumar ve uyuşturucu alışkanlıklarıyla baş etmeye çalışırken Senegalli göçmen bir ailenin öldürülmesini araştırmaktadır. Hayatı, bir fahişeye âşık olmasıyla iyice karmaşıklaşır. Katrina, sonrası New Orleans’ta arzuları, dürtüleri, vicdanlarıyla baş başa, hazin ve delice komik bir hayatın derinliklerine doğru birlikte yol alırlar.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


40

NE PİŞİRELİM

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Ev Yemeklerinin Adresi: Bosporus Restaurant St. Gallen merkezde bulunan Bosporus Restaurant yaklaşık üç aydır müşterilerine hizmet veriyor. Bundan iki ay evvel, Canan Kredit’in sahibi olan Sıddık Canan’ın davetlisi olarak yeni açılan Bosporus Restaurant’ı ziyaret etmiş, yemeklerin tadına bakmıştık. Haber: Turgut Karaboyun O günden bu yana gitmek için fırsat kolladığımız Bosporus’u yeniden ziyaret ettik. Bu sefer yanımızda fotoğraf makinemiz ve kayıt cihazımız da vardı... Lezzetli yemekleri, samimi sohbetleri ile gerçekten konuklarını en iyi şekilde ağırlayan Bosporus Restaurant damak tadına önem verenler için oldukça iyi bir adres. Bosporus Restaurant’da konuklar kendilerini evlerinde gibi hissediyor; çünkü burada yapılan tüm yemekler ev yemeği tadında ve çok lezzetli. Soğuk, sıcak bütün yemekler özenle hazırlanıyor. Müşterilere hergün sunulan etli yaprak sarması, kısır, sigara böreği, patlıcan dolması kesinlikle ağzınıza layık. Soğuk mezelerin yanı sıra hergün özenle hazırlanan mercimek ve işkembe çorbaları da menüde mevcut. Yelen ailesi tarafından işletilen restaurana

yapacağımız çok önemli bir eleştiri yok, çalışanların bu kadar sıcak ve samimi olması, bu işi ne kadar çok sevdiklerini gösteriyor. Bu ortamı bu kadar güzel hazırladıkları ve lezzetli yemeklerle birlikte sundukları için onları kutlarız. Lezzet avcılarının oldukça dikkatini çekeceğine inandığımız Bosporus Restaurant’a gidenlere, soğuk mezeleri ve sonrasında ızgarada hazırlanan balık çeşitlerini mutlaka tatmalarını tavsiye ediyoruz. Konuklar için hazırlanmış olan ev baklavası ve kabak tatlısı da herkesin ağzına layık. Ailenizle birlikte rahatlıkla gidebileceğiniz huzurlu bir ortama sahip olan Bosporus’da yemek fiyatları da oldukça uygun. Pusula gazetesi olarak iki kez ziyaret ettiğimiz Bosporus Restuarant’ı tüm okurlarımıza tavsiye ediyoruz. 1586

Bosporus Restaurant’a 5 üzerinden verdiğimiz puanlar şu şekilde:

Lezzet:  Mekan:  Fiyatlar:  Servis kalitesi:  Adres: Restaurant Zum Bosporos Linsebühlstrasse 15 9000 St. Gallen Telefon: 071 222 22 80

İslim Kebabı

Yemek Tarifi Sütlü İrmik Tatlısı Malzemeler :

• • • • • • •

1 litre süt 8 çorba kaşığı irmik 10 yemek kaşığı şeker 1 paket vanilya

Malzemeler : Sebzeler için: • 5 tane kemer patlıcan • 2 domates • 3 çarliston biber • 1 çorba kaşığı domates salçası • 1 fincan sıvıyağ • Tuz, karabiber • Kürdan Köfte için:

• 250 gr. köftelik kıyma • 1 avuç ufalanmış bayat ek-

1 çorba kaşığı margarin 2 çorba kaşığı tarçın 1 su bardağı öğütülmüş ceviz (İsteğe göre fındık ya da fıstık da olabilir.)

Hazırlanması : Sütün içine irmiği ve şekeri koyup; önce yüksek ateşte daha sonra kısık ateşte karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişirin. Daha sonra içine vanilya ve margarini ilave edip iyice çırpın. Boza kıvamına gelince tatlının yarısını suyla ıslatılmış tepsiye dökün. Tepsiye dökülen tatlının üzerine 5 dakika sonra viz ve tarçın karışımının yarısını dökün ve kalan tatlıyı yavaşça gezdirin. En son olarak tepsiyi hafif sallayıp düzleştirin.Kalan cevizce ve tarçın karışımını da serpin. Not: Arzu ederseniz karışımın arasına vişne sosu, çikolata sosu da ekleyebilirsiniz.

mek içi ya da 1 su bardağı kadar galeta unu Yarım demet ince kıyılmış maydanoz (sadece yaprak kısımları) 1 baş rendelenmiş soğan Kıvamını bulacak kadar su (1 kahve fincanı kadar) karabiber, kimyon, tuz.

Hazırlanması :

Patlıcanları alacalı soyup(pijama şeklinde) 24 adet uzunlamasına dilimleyin. Tuzlu suya alıp en az 30 dk. bekletin. Köfte• lik malzemelerinizi yoğurup 12 adet köf• te elde edin. İlk önce patlıcanları kızgın • yağda arkalı önlü kızartın ve havlu peçetenin üzerine alıp yağını çektirin. Köfteleri isterseniz fırında, isterseniz çok az yağ ile yağlandırılmış tavada kızartın. Patlıcanlarınız ve köfteleriniz kızardıktan sonra; 2 patlıcan dilimini alıp (+) şeklinde tezgahınıza dizin. ortasına 1 adet köfteyi koyup bohça şeklinde patlıcanları köftenin üzerine kapatın. Dilimlediğiniz domates ve biberlerden birer parça üzerine yerleştirip kürdanla tutturun. Bu şekilde 12 köfteyi hazırlayın ve tepsiye dizin. 2 su bardağı ılık suda salçayı ezin ve islim kebaplarının üzerine gezdirin. Önceden ısıtılmış fırında domates ve biberler kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun... •

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


41

PSİKOLOJİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

İş İlişkisi Aşk İlişkisine Benzer

İşimizle eşimizle olduğundan daha fazla zaman geçiririz. İşimizle aramızdaki ilişki bir aşk ilişkisi ile mukayese edilebilir: Kendiniz de dahil olmak üzere tüm çalışan insanlara bir dikkat edin: En fazla üzerinde konuştukları konu meslek yaşamlarıdır. Karşılarındaki insanların sıkıldıklarını fark etseler de onun üzerine konuşmaktan kendilerini alamazlar (...tıpkı sırıl sıklam aşıklar gibi). Derleyen: G. Locher Ona olan hayranlıklarını anlattıkları kadar , kızgınlıklarını da anlatırlar; işlerine ne çok emek verdiklerinden ama verdikleri emeklerinin karşılığını alamadıklarından yakınırlar… Bazen de işini terketmek istediğini, hatta ayrılmak üzere olduğunu söyleyen, birkaç gün sonra yine karşılaştığımızda işine eskisinden de sıkı sarılarak, işinin ne kadar iyi olduğunu ballandıra ballandıra, gözleri mutluluktan yana yana anlatan insanlara hiç de az rastlamayız. İşini kaybetme tehlikesi ile karşılaşan bir kişinin hüngür hüngür ağladığına tanık oluruz. Ya da işini kaybetmiş bir yakınımızın alkole, sigaraya sarılıp kendini kapıp koyvermesine üzülürüz. Yani iş yaşamımız sürekli bir stres, kaybetme korkusu, başkasına kaptırma endişesi ve şüphesi, emeklerimizin karşlığını alamamış olmamızın kırgınlığı, sevdiğimiz kadar sevilmememiz şüphesi ve kızgınlığıyla geçen bir huzursuz süreçtir. Yine de bu uzun süreli bir iş ilişkimiz bittiğinde yas tutmaya yakın bir iç sızısı hissederiz. Bazı kimselerin iş yaşamı ise çok sıkıcıdır. Tıpkı uzun yılladır birlikte olan çiftlerin birbirlerinden çok sıkılmalarına rağmen birlikte olmanın rahatlığından ve alışkanlığından vazgeçememeleri gibi işlerinden vazgeçemezler. Ya da güvendikleri, tanıdıkları işlerini bırakıp yeni bir işe girişmeye korkarlar; bu korku uzun yıllardır tanıdıkları alıştıkları eşlerini bırakıp yeni bir ilişkiye girmekten korkan çiftlerde görülen korkuya benzer. İşimizle olan tüm bu ilişkilerimiz, duygularımız ve huzursuzluklarımız bize aşk ilişkilerini hatırlatmıyor mu? İş yaşamımız da aşk yaşamımız kadar heyecanlı, stresli, bazen çok mutlu, bazen çok huzursuz değil mi? Derin bir aşkın ve sevginin olduğu iyi evlikliklerde olduğu gibi rüyalarındaki mesleğe sahip olan insanların iş yaşamları da tatminkar ve mutlu geçer. Tatminkar, insanı mutlu eden meslek ya da iş yaşamı nasıldır? Mesleğimize ya da yaptığımız işe aşık olmamızın ya da yeniden aşık olmamızın imkanı var mıdır? Gallup Amerikan Düşünce Araştırmaları Organizasyonu yıllardan beri çalışanların motivasyonları konusunda araştırma yapıyor. Organizasyon, araştırmalarından elde ettiği son rakamları 2009’un Ocak ayında verdi. Almanya’daki çalışanlara ilişkin olan 2009 Gallup sonuçlarına göre Alman çalışanlarda yukarıda söz ettiğimiz iş aşkı söz konusu değil. Çalışanların %67’si emir altında mecburluk hisleriyle çalışıyor. %20 ’si işine beyninde istifa vermiş bile. Sadece %13’ü iş yerlerine karşı kendilerini gerçekten sorumlu hissederek, bütün güçleriyle çalışıyorlar. Eğer bu rakamlara göre, mesleki yaşam bir aşk ilişkisi olsaydı her yedi evlilikten birisi dahi mutluluk vermeyecekti. Bu rakam gerçekte çok mu? Yoksa az mı? Bunun üzerinde bir düşünce geliştirmeden önce aynı organizasyonun USA için verdiği rakamlara bakalım: USA’da, çalışanların yaklaşık %29’u işlerine içten ve güçlü bağlarla bağlanmışlar. Yani Almanya’dan iki kat daha fazla. Şimdi soruyu sorabiliriz, Amerikalılar neyi daha doğru ya da farklı yapıyorlar da Avrupa ülkesi Almanya ile

aralarında böylesine iki kat daha fazla işine bağlı insan sayısına ulaşabiliyorlar? Amerikalıların doğrusu ne? Almanya’da yanlış yapılan ne? Psikolog Volker Kitz ve Psikolog Manuel Tusch ortaklaşa yaptıkları araştırmalardan sonra yazdıkları Bestseller kitapları “Das Frustjobkillerbuch”’da bu sorunun yanıtını bulduklarını garanti ediyorlar. Psikolog yazarlara göre, gerçek hayal kırıklığı yaşayanlar işsiz olmayanlar yani çalışanlardır. Çalışanların moral bozuklukları yaptıkları işten kaynaklanmıyor. “Biz, insanların çalışma hayatındaki hoşnutsuzluk nedenlerini çok yoğun ve dikkatli bir şekilde araştırdık. Biz, okuyucularımıza garanti ediyoruz ki, günümüzdeki çalışanların huzursuzluğu yaptıkları işten kaynaklanmıyor. Araştırmalarımızdan elde ettiğimiz sonuç çok şaşırtıcı da gelse, yapılan her türlü iş aynı; kimin için çalışıldığının hiç önemi yok.” diyor psikolog yazarlar Kitz ve Tusch. Mesleki memnuniyetin kendi içimizde olduğunu belirten yazarlar, kriz zamanlarında şefe ya da iş arkadaşlarımıza şikayetlerde bulunmak, agresif iletişimlere girmek veya alınganlık göstermek yerine, böyle dönemleri yeteneklerimizi kullanarak, şans olarak değerlendirebilmemiz gerekmektedir. Ne var ki iş-bilim insanları biraz daha farklı düşünüyorlar: Bilim insanları iş yaşamındaki mutsuzluk faktörlerini dış etkenlerde arıyorlar; 1950’lerin sonlarında Psikolog Frederick Herzberg, hala geçerli olan, en etkili teorinin geliştirilmesini sağlayan ilk düşünceleri ortaya koydu. Herzberg’in iki faktör teorisine göre işinden memnun olmayan çalışanların, bu iki faktör yok edildiğinde mutlu çalışanlar haline geldikleri gözlemlendi. Bu iki faktör: Hygienefaktoren ve Motivatoren şeklinde adlandırılıyor. Hygienefaktoren: Kötü Hygienfaktörleri yani güvenliksiz bir iş yeri, iş arkadaşları arasındaki küçük savaşlar veya çok fazla çalışma saatleri çalışanları çok çabuk ve çok etkili bir şekilde demotive eder. Eğer çalışma saatleri iyileştirilirse, kimse çok yüksek randıman için zorlanmazsa çalışanların memnuniyeti, dolayısı ile verimi artar. Ücret de hygienfaktörleri arasında sayılmaktadır. Çalışanlara çok düşük ücret verilmesinden sakınmak gerekiyor; bu teoriye göre az ücret vermek para kaybına yol açmaktadır. Çünkü daha çok para daha çok mutlu etmektedir ve üretimi artırmaktadır. Bu teoriyi İş-Psikoloğu Christian Dormann da doğrulamaktadır. Motivatoren: Çalışanların düzenli şekilde takdir edilmeleri, önemsenmeleri (firma ile ilgili konularda bilgilendirilerek düşüncelerinin alınması ve gerektiğinde çalışmalarda görev verilmesi) çalışanların başarılarının gözle görülür şekilde artmasını sağlar. Günümüzün bilim insanları araştırmalarında Herzberg modelinin çok ötelerine gidiyorlar. Mesela şu sorunun yanıtı üzerine düşünüyorlar: Mutlu bir iş hayatı kişiliğimizle ilişkili midir? Bazı insanlar cennet gibi bir iş yerinde bile şikayetçi olurlarken, bir diğer insan da cehennem gibi bir işyerinde mutlu bir şekilde

çalışır. Dormann ve arkadaşları gerçekten de negatif duygusal duruştaki (neurotismus) insanların iş yaşamlarında da mutsuz olduklarını gözlemlediler. Buna karşılık yaşamlarında aktif davranışlı, yaşam alanında yüksek bir kontrol güvenine sahip kişilerin genellikle mutlu çalışanlar olduklarını belirttiler. Neurotizm de kontrolgüvenine sahip olmak da oldukça sabit kişilik faktörleridir. Bilim insanları çalışanlara günlük iş yaşamlarının kendilerine sunduğu seçme veya tercih olanaklarına dikkat etmelerini öneriyorlar: Önce hangi işimi bitirmeliyim? … ve daha sonraki hangisi olmalı? Yazılarımı hangi programla yazayım? Çalışırken alınan en küçük kararlar dahi kişinin etkisini yükseltir, işinden memnun olmasına pozitif etki eder. Bir de işveren tarafına bakalım: İşveren için çalışanının memnuniyeti önem taşıyor mu? Bu soru iş dünyasında çok sık sorulur ve iş-bilim insanları bu soruyu “Mutlu inek daha çok mu süt verir?” şekline sokarak esprili hale getirmişlerdir. Bu sorunun çok sorulması ve tartışılmasının nedenleri 25 yıl öncesine kadar gitmektedir. O zamanlar Amerikalı araştırmacılardan Michelle Lafalldano ve Paul Mushinsky, çalışanın memnuniyetinin üretimle bağlantısını “reine Illusion” şeklinde değerlendirmişlerdi. Bu iddia pek çok iş adamının zaten inanmak istediği bir şey olduğundan derhal kabul görmüştü: Firmanın başarısı için çalışanların kendilerini nasıl hissettiklerinin hiçbir önemi yoktur. Bugün ise bu tezin doğru olmadığı açıkça ortadadır. İş- bilim insanlarının araştırmalarının tartışmasız en emin olarak vardıkları sonuca göre; “Memnun işçi daha üretkendir”. Ne var ki “İşçinin mutluluğu bir lüks faktörüdür” inancından kaynaklanmış olan yaralar hala tam olarak tedavi olmamıştır. Yüksek performans göstermeye hazır olan mutlu çalışanın dışarıdan görüntüsü nasıldır? Mutsuz çalışandan farkı nedir? Bu sorunun yanıtını Amerikalı Psikolog Dennis Organ’dan alıyoruz: Psikolog Organ, üretmeye hazır ve yüksek motivasyonlu insanları gözlemleyerek onların iş arkadaşlarına ve tüm firmaya çok yararları olduklarını tespit etti. Bilim adamı Organ bize, bu insanlara dair, OCB (Organizational Citizenship Behavior) adı altında toplandığı bir davranışlar buketi sunuyor:

1. İş arkadaşlarına kendiliğinden yardım teklif ediyor. 2. Şef görmediği zamanlarda da işini yapıyor. 3. Her küçük sorunda şikayet etmiyor, arkadaşlarını sürekli şefe gammazlamıyor. Team ruhuna önem veriyor. 4. Çıkabilecek olası sorunları görüyor ve önceden sorunları çözmek için önlem alıyor. 5. Firmayı ileriye götürmek için kendi inisiyatifini ve angajmanını geliştiriyor. OCB araştırmasına göre, firmalar bu çalışanlarını takdir etmeli, önem verdiğini hissettirerek motive etmelidirler bu kişilere kapılar açmalıdırlar. OCB ve pek çok diğer araştırmalar para ikramiyelerinin çalışanların üretimini artıran bir faktör olduğunu da ortaya çıkarıyor. Kısaca söylemek gerekirse; iş yaşamındaki insancıl muamele firmayı ileriye götürmektedir. Çalışan kişi kendisine önem verilmediği duygusuna kapılıyorsa, uzun dönemde sağlığı da bozulmaktadır. İş-bilim insanları bir iş yerinin kalitesini aşağıdaki 15 kategoride ölçüyorlar: 1. İşimde ilerlememi sağlayacak olanaklar var mı ? İşimde bir şeyler öğrenebiliyor muyum? 2. Kendi düşüncelerimi iş yerime götürme ve uygulama olanaklarım var mı? 3. Yükselme olanaklarım var mı? 4. İşimi kendi kendime planlama konusunda kendim etkili olabilir miyim? 5. Benden açık taleplerde bulunuluyor mu, gerekli bütün informasyonlar bana veriliyor mu? 6. Şeflerim ne kadar iyi yönetebiliyorlar? 7. İşletmenin kültürü ne kadar iyi? 8. İş arkadaşlarımdan yardım alabilir miyim? 9. Yaptığım iş toplum için yararlı mı? 10. Çalışma saatlerim dürüstçe, güveneceğim şekilde mi planlanmış? 11. Çalışmalarımda çok sık acele etmem gerekiyor mu? 12. Aşağı görüldüğüm oluyor mu? Duygularımı bastırmak zorunda kalıyor muyum? 13. İşim fiziksel olarak ağır ve sıkıcı mı? 14. Sık sık mesleki istikbalim için korkuya kapılıyor muyum? 15. Kazancımla yaşayabiliyor muyum? Yaptığım işin karşılığı olan ücreti alabiliyor muyum? Kaynak: Psychologie Heute / 7 / 1552

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


42

KADIN VE MODA

Haziran/Juni 2010

www.pusulaswiss.ch

Görünmeyen Aksesuardır: PARFÜM

Hazırlayan: Pervin Tekin

Herkesin kendine özgü özel bir parfümü vardır. Birisi yanınızdan uzaklaştığında, hatta yaşamınızdan gittiğinde, ardından bırakabileceği en kalıcı izdir.“Geçmişle ilgili en güçlü bağımız, geleceğe olan yolculuğumuzda en sadık yol arkadaşımızdır koku ve pekala ebediyetin simgesi olabilir” diyor, Tom Robbins kitabında. Gerçekten de öyledir. Bir anıyı, bir kişiyi ya da bir olayı çoğu zaman kokularla anımsarız. Kimi zaman geçmişle olan bağımızı kokularla şekillendiririz. Burada önemli olan kendiniz için doğru parfümü bulabilmek, hangi grup kokunun kendinize daha çok yakıştığını anlayabilmektir. Öncelikle doğru bir seçim yapabilmeniz için kokuları iyi tanımanız ve hangi kokuların hangi tene uyduğunu tespit etmeniz gerekir. Şu bir gerçektir ki parfüm seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini çoğumuz bilemeyiz ya da önemsemiyiz. Çünkü bizim için önemli olan sadece güzel kokmasıdır. İşte bu yazımızda siz okurlarımız için en doğru parfümü bulmanıza yardımcı olacak, bilmeniz gereken önemli noktalara değindik.Çünkü nasıl koktuğunuz, en az nasıl göründüğünüz kadar önemlidir. Kokuların sınıfları Doğal kokular, elde edildikleri malzemeye göre sınıflandırılıyor: Çiçek kokuları: Manolya, lavanta, gül, orkide, zambak, portakal, limon ve yasemin en fazla kullanılan çiçeklerden. En büyük koku ailesidir. Taze ve neşeli aromalar şeklinde tanımlanırlar. Çiçekler, çiçek yaprakları, yağ ve tohumlarından elde edilir. Meyve kokuları: Taze ve hafif kokulardır. Temel notaları bergamot, limon, portakal, mandalina, greyfurt, portakal çiçeğidir. Genellikle çiçek ve şipre notaları eşlik eder. Taze ve hafiftirler. Şipre kokular: Kuvvetli esansların karışımından oluşurlar, kalıcı ve zengin içeriklidirler. Temel notaları ağaç, meşe yosunu, misk ve patçulidir. Bunlara genellikle çiçek ve meyve notaları eşlik eder. Oryantal kokular: Ağır ve egzotiktir. Sıcak ve şehvet uyandırıcı esansların karışımı. Temel notaları misk, vanilya, amber, değerli ağaçlardır. Bunlara genellikle egzotik çiçek ve baharat notaları eşlik eder. Parfümün İşbirlikçi Ürünleri Parfümler alkolün saflığına, öz yağların yoğunluklarına ve karışımlarını oluşturan notaların dağılımlarına göre ayrılır. En fazla kullanılan 3 konsantrasyon, “parfüm”, “eau de parfum” ve “eau de toilette”: Parfüm (öz): Konsantrasyonlar arasında kokusu en kalıcı olanıdır. Akşamlar için idealdir. Cilde ve özellikle nabız noktalarına uygulanır. Bir günden fazla bile dayanabilir. Eau de parfum: Parfüm özüne çok yakın. Ancak daha az kalıcıdır. Hem cilde hem de kıyafete uygulanır. Uzun süre kullanım için idealdir. Dayanma süresi yarım günle tam gün arasında değişir. Eau de toilette: En hafif koku türü. Fazla kalıcı değildir. Öz yağlar ile alkol saflığı açısından en düşük konsantrasyona sahip. Buna karşılık kolay kullanılır. Spor ve dışarıda kullanılan aktiviteler için ideal. Kıyafete sıkılır. Yarım gün dayanır. Bunların yanı sıra, “eau fraiche”, “eau de cologne” ve yan ürünler olarak adlandırılan deodorant, sabun, vücut kremi, vücut pudrası, duş jeli serileri, parfümü tamamlayan diğer konsantrasyonlardır. Yan ürünlerden süt, losyon, parfümlü yağlar da 3-8 saat arasında kalıcı. Özellikle banyo yan ürünleri, parfümün en önemli tamamlayı-

cıları. Yan ürünler arasında en kokulu ve kalıcılar olanlar banyo köpükleri ve parfümlü vücut pudraları. Parfümün Notaları Parfüm üreticileri “nota”lardan söz eder dururlar. Parfümün içeriğine bağlı notaların vurguları değişir. Bunu da piramit kompozisyonuyla anlatırlar. Baş nota parfüm sürüldükten sonraki ilk 15 dakikanın yarattığı etkidir. Parfüme davet de demek mümkün. Orta nota 2-4 saat arasında dayanır ve parfümün kalbidir. Dip nota piramidin tabanıdır. En uzun süren, parfümün gerçek kişiliğini ortaya koyan ve sürüldükten sonraki 4-6 saat boyunca duyulan kokudur. Parfümdeki notalar tamamen parfümün sürülmesinden itibaren geçirdiği evrelerle, hissettirdikleriyle ve kalıcılığı ile ilgilidir. 1-Baş nota (parfüme davet): İlk 15 dakika kendini gösterir. 2-Orta nota (parfümün kalbi): 2-4 saatte ortaya çıkar. 3-Dip nota (parfümün karakteri): 4-6 saat arasında ortaya çıkar. Ten Renginize Göre Parfümünüzü Seçin Her parfüm her ten renginde farklı kokular verir.Esmer, kumral ve sarışın tenli kişilerin parfüm seçimleri birbirinden farklı olmalıdır. Çünkü esmer bir tende hoş kokan bir parfüm daha açık tenli bir kişi için ağır kaçabilir. Ya da tam tersi açık tenli bir kişide kalıcı olan bir koku, esmer tenli birinde o kadar kalıcı olmayabilir. Koku cinsi teninize uygun olmalıdır. Aksi taktirde koku teninizden hemen uçup gider, kalıcı da olmaz. Esmer tenliler baharatlı, şekerli ve floral kokuları; beyaz tenliler fresh,hafif ve serin kokular kullanmalı. Buğday tenliler de ise floral kokuları, kızıllar ise buruk kokuları tercih etmelidirler. a)Çiçek kokuları: Daha çok bileşiminde kullanılan çiçek kokularını verirler. Bunlar genellikle hafif ve taze kokulardır. Özellikle sarışınların tenine çiçek kokuları daha iyi gidecektir. b)Baharatlı kokular: İçinde safran, kuru ot, nane gibi çeşitli baharatlar kullanılmaktadır. Özellikle sporcular ve kızıllar için ideal kokulardır. c)Ağaç kokuları: Sandal ağacı, çınar ağacı, kayın ağacı kokuları egemendir. Özellikle koyu tenlere ve her zaman dikkat çekmeyi sevenlere uygundur. d)Meyve kokuları: Baskın olarak limon, portakal, mandalina ve vanilya kokusundan oluşmaktadır. Hem sarışınlar, hem de esmerlere uygundur. e)Sıcak parfümler: Misk ve abanoz ağırlıklıdır. Esmerlere çok iyi gider. Gece dışarı çıkarken sıcak parfümler tercih edilmelidir. Bu durum sadece ten rengi değil, ten cinsi ile de ilgilidir. Kuru, normal, yağlı ciltlerde parfüm farklı kalıcılık süreleri gösterir. Kuru ciltler parfüm yağını emer dolayısıyla parfüm kalıcılık göstermez, bu yüzden EDP parfümleri tercih etmelidirler, normal ciltler EDT ve EDP parfümleri diledikleri sıklıkla kullanabilirler. Koku kalıcılığı ürünün özelliğine göre değişir, yağlı ciltlerde parfüm kalıcı olmaz, yağlı ciltlere EDP parfümler önerilir.

Kullanılan bir parfümden alınan koku kişiden kişiye değiştiği gibi, kullandığınız parfüm mevsime, ortama göre de değişkenlik gösterebilir. Mevsimlere Göre Parfüm Seçimi Mevsimlere göre de parfüm seçimi farklılık gösterebilir. Kışın daha şekerli, vanilyalı ve baharatlı kokular ön plana çıkarken, yazın daha hafif sabunsu kokular tercih edilmelidir. Mevsimler de parfüm seçimlerinde bir kriterdir. Arada çok keskin çizgiler olmasa da yazın nasıl hafif ve ferah giysileri tercih ediyorsanız, parfümleriniz de daha hafif ve ferahlatıcı olmalıdır. Kat kat ve kalın giyindiğimiz kışa ise daha ağır, oryantal aileden parfümler yakışıyor. Aslında üretici firmalar kesin bir dille, “bu yaz, bu da kış kokusu” demiyor. Yine de yaz kokularında genellikle alkol oranı ya daha düşük ya da hiç yok. Kışın veya kışa doğru çıkan kokularsa genellikle baharatlı ve daha ağır kokulardır. Hafif parfümler kategorisine yeşillik, okyanus-ozon, çiçek ve meyve ailelerinden bazı parfümler giriyor. Ağırlar kategorisine ise oryantaller ile amber-ağaç ailesi mensupları dahil. Günün hangi saatinde kullanılacağı seçimde etkili: Parfümün ağırlığı ve yoğunluğu, günün ilerleyen saatleriyle artıyor. Bu yüzden hafifler günün erken, ağırlarsa geç saatlerinde kullanılıyor. Giyim tarzına göre parfüm seçimi Parfüm her şeyden önce bir yaşam tarzıdır. Parfüm almaya giderken her şeyden önce bir insan kendi yaşam tarzına göre parfüm seçmelidir. Rahat ve spor bir hayat tarzı varsa fresh kokular kullanılmalıdır. Fresh kokular genellikle meyvelimsi ve çiçek kokulu olur. Takım elbise giyinip kendini iş hayatına adamış ve de eğlenceye düşkün insanların kokusu ise baharatlı ve tatlı kokulardır. Topuklu ayakkabı kullanıyorsanız, gün içinde kaslar daha çok yorulduğundan, daha farklı bir ten kokusu salgılar. Dolayısıyla topuklu ayakkabı giyiyor ve klasik giyimi tercih ediyorsanız, daha çok sandal, paçuli, oryantal, baharat içerikli kokular tercih etmelisiniz. Gün içinde spor ya da düz ayakkabı giyiyorsanız daha fresh, okyanus tarzı kokular hoş durur. Parfümü kolunuzun iç bölgesinde kullanmalısınız. Kolun üst bölgesine geldiğinde, koku çok kalıcı olmaz. Zaman ve Mekana Göre Parfüm seçimi Doğru parfüm kullanımı sadece kişisel özelliklere ve beklentilere bağlı değildir. Zaman ve mekan da belirleyici özelliktir. Size çok yakışan bir parfüm de olsa, doğru zamanda kullanmamanız veya fazla sürmeniz sizi beklediğiniz sonuçtan uzaklaştırabilir. Akşam şık ve pahalı bir restoranda yemeğe gidiyorsanız elbette en sofistike parfü-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

münüzü süreceksiniz! “Farklı etkiler için birçok çiçekten oluşan, belki fazla baskın olmayan bir oryantal veya sıcacık bir amber-ağacı olabilir. Daha çekici olmak istiyorsanız belli belirsiz olan oryantal veya amber-ağaç tonları eklenmiş bir manyetik çiçek kullanabilirsiniz. ‘Sizin kızlarla’ bir öğle yemeğine çıkıyorsanız taze bir yeşillik sürün. Veya hafif bir çiçek ya da zindelik veren okyanusozonu tercih edin” Diyelim ki mülakat veya kariyeriniz için önemli bir görüşmeye gittiniz, tüm işi parfüme bırakmayın. Fazla iddialı olması şansınızı azaltabilir. Kıyafetleriniz gibi parfümünüz de kendinize güveninizi pekiştirsin. Oralarda bir yerlerde olsun ama fazla öne çıkmasın. İşe alınırsanız... Parfümünüz sizden evvel kendini göstermesin. İş arkadaşlarınız ofise geldiğinizi sizi görünce anlasın, kokunuzu duyunca değil. Ayrıca asansöre beraber bindiğiniz insanları bayılacak duruma da getirmeyin. Partiye, kutlamaya gidiyorsanız istediğiniz gibi uçun! Şimdi cesaretin tam zamanı: partiye katıldığınızı belli edin! Düğünler istisna, gelin sizseniz alçakgönüllü kokuları, davetliyseniz çiçek grubundakileri tercih edin. Parfümü akşam kullanacaksanız yoğun kokuları tercih etmelisiniz. Çünkü gün içinde yoğrulan koku molekülleri, akşam kokuyu net almaz, fakat yoğun kokuları daha hoş alır. Mütevazı bir yapınız varsa, baharatlı kokulardan çok, vanilya ve çiçek kokularını tercih etmelisiniz. Meslek gereği yönetici veya otoriter yapınız varsa, oryantal ve sert kokuları tercih etmelisiniz. Karakteristik özelliklerinizi karşı tarafa koku ile verebilirsiniz. 1506


43

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ www.pusulaswiss.ch

Haziran/Juni 2010

Çocuklarla İletişimde ‘’Ben Dili ‘’ ve ‘’Sen Dili’’

Herkesin çevresinde gördüğü; ama bir türlü kabul edemediği birtakım davranışlar vardır. Kişi, bu davranışların hoşuna gitmediğini karşısındakine bir şekilde iletmek ister. Özellikle anne ve babalar, olumsuz gördüğü bu davranışları çocuklarına iletirken çok dikkatli olmalıdır. Çocuğuyla güçlü iletişim kurmak isteyen ebeveynler onların duygularını, düşüncelerini olduğu gibi kabul etmeli ve dinlemelidirler. Maalesef bazı ebeveynler çocuklarıyla nasıl iletişim kuracaklarını bilemedikleri için ben dili yerine sen dilini kullanırlar. Hazırlayan: Pervin Tekin

Çocuk, bunların sonucunda zamanla sevilmediğini, anlaşılmadığını düşünebilir, benlik saygısı azalabilir, içine kapanabilir ve anne babasıyla iletişimi kesebilir.

‘’Ben’’ dili, bireyin karşılaştığı olumsuz davranışlar karşısında kişisel tepkisini gösterdiği, duygu ve düşüncelerini açıkladığı, suçlayıcı ve yargılayıcı olmayan bir anlatım şeklidir. Aynı zamanda paylaşımcı, iletişimci ve insanların hoşuna giden güven verici bir dildir. Bireyleri cesaretlendirir, motive eder ve istendik davranışları yapmaya teşvik ederek, davranışın değişmesinde karşı tarafa sorumluluklar verir. ‘Ben’ mesajını duyan çocuk, anne ve babasına ne hissettirdiğini öğrenir ve eğer bu olumsuz bir duyguysa, kendi isteğiyle davranışını değiştirir ya da değiştirmez. Yani davranışının sorumluluğu tümüyle çocuğa ait olur. Suçlama olmadığı için ‘ben’ mesajı ile gönderilen iletiler, genellikle gönüllü bir davranışa zemin hazırlar. Bu dilin en önemli faydası ise, karşımızdaki kişiye ‘’Ben böyle hissediyorum; ama bu davranışın herkese böyle hissettirmeyebilir’’ anlamını içeren bir ileti gönderildiğinde, onun suçlanmadan kendini gözden geçirmesine olanak tanır. Çünkü kesinlik içeren yargılamalar karşısında özellikle çocuklar, ne yapacaklarını bilemezler. Ebeveynler, kendilerini “Ben”li cümlelerle anlattığı zaman hem çocuklarını incitmemiş hem de verilmesi gereken mesajları da vermiş olur. Örneğin; bir işle uğraşırken çocuğunun çıkardığı sesten rahatsız olan bir baba, “Çok gürültü yapıyorsun” demek yerine “Oyuncaklarını birbirine vurduğun zaman çıkan sesten dikkatim dağılıyor ve işimi iyi yapamıyorum” veya bir anne, oyuncaklarını dağıtan çocuğuna “Oyuncakların dağınık olduğunda toplamaktan yoruluyorum” ya da “Odanı toplamadığın zaman üzülüyorum”, “Gerçekten hayal kırıklığına uğradım”, “Eve geç geldiğin zaman çok merak ediyorum.” dediği takdirde sorunu ben diliyle çözmüş olur. “Sen” dili ise suçlama içerdiği için karşımızdaki kişinin direkt savunmasına neden olur. Yargılayıcı ve suçlayıcı olduğu için dinleyenin savunmacı bir tutum takınmasına yol açararak, kişinin direnmesine, kızmasına ve dolayısıyla söz dinlememesine sebep olur ve hatta sonuç tartışma ve kavgaya kadar gidebilir. Sen diliyle olumsuz duyguları, hoşnutsuzluğu dile getirmek ve eleştirmek, karşı ta-

Ben dili ile yapılan uyarılar, suçluluk hissettirmez, çocuğu savunmaya itmez. Açık olan bir tutum, çocuğun kendini ifade etmesini kolaylaştırır. Ayrıca çocuk, anne babasının duygularının nedenini anlar, bu yolla onları ve başkalarını düşünmeyi de öğrenir. Sen ve ben diliyle örnek diyaloglar: ‘’Başımı ağrıtıyorsun.... televizyonun sesini açmak zorunda değilsin, kıs şunun sesini!’’ dersek sen dilini kullanarak çocuğun kendini suçlu hissetmesine neden oluruz. Bunun yerine, ‘’Çok yorgunum... televizyonun sesi açık olduğu için başım ağrıyor, sesini kısar mısın?’’ diyebiliriz. ‘’Sen hatalısın! Çok yanlış davranıyorsun! (sen dili)’’ yerine; ‘’Senin bu davranışın beni incitti, üzüldüm. (ben dili)’’ demek, rafta olumsuz duygulara neden olmaktadır. Çoğunlukla tepkisel ve öç alıcı davranışları ortaya çıkarır ve benlik saygısına zarar verir. Değişmeye açık olmanın tersine direnmeye neden olur, kişiyi kırar, küstürür ve çoğunlukla cezalandırıldıklarını düşündürür. Örneğin; “Sen ne laf anlamaz çocuksun, sen adam olmazsın, çok terbiyesizsin”, “Ne kadar yaramazsın!”, “Hep huzursuzluk çıkarıyorsun”, “Sen zaten hep böylesin”, “Çok düşüncesizce davranıyorsun”, “ Bu saate kadar neredesin?” gibi ifadeler kullanılarak yapılan uyarılar, olumsuz davranışın ne olduğunu ve anne babayı nasıl etkilediğini açıklamaz. Çünkü bu dil insanlara kendilerini suçlu hissettirir, aşağılama, eleştiri gibi algılanabilir ve karşınızdaki kişiye saygınız olmadığını iletebilir. Şu bir gerçektir ki insanlar sen dilini duymaktan pek hoşlanmaz; ama çoğunlukla da sen dili kullanılır. Verilen örneklerden de anlaşıldığı gibi doğru olan ben dilinin kullanılmasıdır. Sonuç olarak bu iki yaklaşımın özellikleri ile verdiği sonuçları örneklerle karşılaştıralım:

Sen dili ifadelerinde genellikle kızmanın gerekçesi belirtilmez, istenmeyen davranış üzerinde durulmaz ve hemen suçlamaya ve yargılamaya geçilir. Bu nedenle çocuk hangi davranışına kızıldığını ya da düzeltmesi gerekenin ne olduğunu , davranışlarının anne babasını nasıl etkilediğini anlamaz. Bu nedenle olumsuz davranışların azaltılmasında yeterince etkili değildir. “Ne saygısız çocuksun, bu şekilde konuşulur mu?” gibi ifadeler, çocuğa seni kabul etmiyorum, önemsemiyorum, sen iyi değilsin, değersizsin mesajları verebilir. Sen dili yerine “Bu şekilde cevap verdiğin için üzülüyorum. Üstelik bana saygı duymadığını düşünüyorum.” şeklindeki ben dili duygu ve düşüncelerimizi açıkladığı gibi sen dilinin içerdiği saldırıyı da ortadan kaldırmaktadır. Anne babasının sürekli olumsuz davranışları üzerinde durması ve çocuğu olumsuz tanımlaması, onun savunmaya geçmesine, ters tepki yaratıp o davranışlarını değiştirmemesine ve aksi davranışlar göstermesine de neden olabilir.

‘’Çok kabasın! Her zaman sözümü kesiyorsun! (sen dili)’’ yerine; ‘’Bir şeyler söylemeye başladığımda sonunu getiremediğim zaman çok rahatsız oluyorum.(ben dili)’’ demek, Kes şunu!! Çekiştirip durma kolumu!!(sen dili) yerine; ‘’Kolumun çekiştirilmesinden hoşlanmıyorum.(ben dili)’’ demek, ‘’Her akşam aynı şeyi, tutturuyorsun oyun oynayalım diye! Benim yorgun olabileceğim hiç aklına gelmiyor değil mi? Yaramaz ve şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun! (sen dili)’’ yerine; ‘’Bu akşam çok yorgun hissediyorum canım. İstersen oyun oynamayı başka bir akşama erteleyelim (ben dili.)’’ demek, daha doğru yaklaşım olur. Örneklerden de anlaşıldığı gibi çocuklarınızla olan iletişiminizde duygularınızı nasıl ifade ettiğiniz çok önemlidir. Çocuğunuzla nasıl iletişim kurarsanız; size dönen ileti de aynı olacaktır. 1558

BİLİM & TEKNOLOJİ

Twitter’in Açığını Yakalayan Türk Genci Bora: ‘Hacker Değilim’’

İnternetteki en popüler sosyal paylaşım sitelerinden Twitter’da bulduğu açıkla Demi Moore, Megan Fox ve Bill Gates gibi birçok ünlü ismin hayranlarını kaybetme korkusu yaşamasına neden olan kullanıcının, 17 yaşındaki lise öğrencisi Bora Kırca olduğu ortaya çıktı.

Tam bir bilgisayar kurdu olan ve 4 yıldır bilgisayar programcılığına ilgi duyduğunu, Twitter’da krize neden olan açığı tesadüfen bulduğunu söyleyen Bora Kırca, şöyle konuşuyor: “Bir gün okuldan gelirken kulaklığımdan Accept adlı müzik grubunu dinliyordum. Eve gelince ‘Accept Pwnz’ ifadesini tweet olarak girdim. Bunu yazdığım zaman ‘Pwnz’ adlı kullanıcının beni takip ettiğini fark ettim. Ve ondan sonra ‘Ac-

cept Bill Gates’ yazdım. Bir baktım, Bill Gates de beni takip ediyor. Böylece ‘Accept’ adlı kelimenin, birinin seni takip etmesini sağladığını fark ettim” dedi. Bu sırrını, ‘bilo31’ rumuzuyla yazdığı İnci sözlük sitesinde açıklayan Bora Kırca, bu şekilde yüzlerce kullanıcının aynı yöntemi kullanmasını sağladı. ABD’deki birçok ünlü isim de, kendi talepleri olmadığı halde

yüzlerce Türk’ün Twitter mesajlarını takip etmeye başladıklarını fark etti. Twitter’da krize neden olan bu açık, site yönetiminin devreye girmesiyle giderilirken, yapılan araştırmada sorunun kaynağı olduğu tespit edilen Borca Kırca’nın da hesabı kapatıldı. ‘Zarar verme amacım yoktu’ Hesabının kapatılmasının ardından yeni bir Twitter hesabı aldığını belirten Bora Kırca, “Şu

anda yeni hesabım açık. Kimseyi rahatsız etmek için yapmadım bunu. Sadece ünlüleri ekledim. Kimseye zarar verme amacım yoktu. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum” diye konuştu.

disliği okumak istediğini, ardından da yurt dışında master yapmayı hedeflediğini belirten Bora Kırca, hacker olmadığını da sözlerine ekledi. 1581

Twitter’ın yazılımının çok basit olduğunu da savunan Bora Kırca, “Aslında ben de, tek başıma böyle bir sistem yazabilirim” dedi. Üniversitede bilgisayar mühen-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


44

ÇOCUK SAYFASI

Haziran/Juni 2010

BİLİYORMUDUNUZ?

www.pusulaswiss.ch Eskrim Nedir?

uzunluğu 14 metre olan bir pistte yapılır.

Eskrim, kılıçla yapılan bir spordur ve temelini kılıçla dövüş sanatı oluşturur. Eskrimin bir spor dalı olarak gelişmesi, ortaçağda kılıçla yapılan düellolarla yakından ilişkilidir.

Flöre olarak adlandırılan silah, 1,1 metre uzunluğunda, ucunda küçük bir düğme ve çan biçiminde bir koruyucusu bulunan ince bir silahtır. En çok 500 gram ağırlığında olabilir. Eskrimi öğrenmede de flöre kullanılabilir. Flöre silahının ucundaki yaylı noktanın rakibin gövdesine bastırılmasıyla sayı kazanılır. Her iki oyuncu da aynı anda bu vuruşu yaparsa, sayıyı atak üstünlüğü olan kazanır. Vuruşlar yalnızca gövdeye yapılır, kol ve bacaklara ya da başa değen vuruşlar kural dışı sayılır. Karşılaşmalarda eskrimci kısa, hızlı adımlarla ileri-geri hareket eder. Hücum durumundaysa kol, gövde ve

Eskrim üç tür silahla yapılır: Flöre, epe ve kılıç (sabr). Bu üç eskrim biçiminin sayı sistemleri aynıdır, ama karşılaşmalarda farklı yönleri vardır. Eskrim özel giysiler içinde yapılır. Tel kafesten bir maske, koruyucu bir yelek, sağlam keten ya da branda bezinden bir ceket ve yumuşak eldivenler giyilir. Bu giysiler eskrimciyi yaralanmalardan korur. Eskrim karşılaşmaları, genişliği 1.5 metre ve

Timsah Yetişkin bir timsah tam 3 yıl yemek yemeden su içmeden yaşayabilir bir insansa yemek yemeden 5 gün su içmeden 3 gün ancak yaşayabilir.

Hapşırık 1) Hapşırığınızı tutarsanız beyin kanaması geçirebilirsiniz.

Kitapların Dünyası

3) Hapşırdığınız zaman kalbinizde dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarınız bir an için durur.

Bunları Biliyor musunuz? * Farelerin ve atların kusamadıklarını * 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını * Çakmağın kibritten önce bulunduğunu

2) Hapşırık hızı saatte 70km’dir

* Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan

Şamatalı Köy, Astrid Lingren

davet ediyorlar. Ormanda kamp kurmaya, göl kıyısında ateş yakıp, şarkılar söylemeye çağırıyorlar.

Şamatalı Köyde eğlence dorukta. Şamatalı Köyün çocukları eğlenceli oyunlar oynayıp dağlara tırmanıyor, ormanlarda geziniyor. Taş Devri öküzü yakalayıp, biberonla kuzuları besliyorlar. ‘’Şamatalı Köy’ ü görmemiş olanlara üzülüyoruz.”, diyor bizim afacanlar ve dünyanın bütün çocuklarını köylerine

Üç kitaplık serinin ikinci kitabı olan “Şamatalı Köy’de Eğlence”, bizleri paylaşmanın, keşfetmenin ve hayal kurmanın büyülü dünyasına götürüyor. Şamatalı Köy... Köyümüzün adı bu...Çok

bacaklarının hamle denen açılımıyla rakibini dürter. Savunmada ise rakibin hücumunu savuşturarak vuruş hakkı kazanmaya çalışır. Doğrudan yapılan hamleler rakibi tarafından kolayca savuşturulacağı için, eskrimcinin aldatıcı hareketlerle rakibini şaşırtacak hareketler yapması gerekir. Epe, flöreden daha keskin ve ağır bir silahtır. Epede dürtüşler yalnızca silahın ucuyla yapılır ve giyside iz bırakabilir. Karşılaşma genel düello kurallarıyla yapılır ve özel sınırlamalar yoktur. Rakibin herhangi bir yerine yapılan dürtüş puan olarak değer kazanır. Aynı anda yapılan vuruşlar iki tarafa da sayı kazandırır. için benzersiz olduğunu * Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir. * Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler. * Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesi onun özürlü olduğunu düşünmüştür. * Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır...

küçük bir köy burası, sadece üç ev var. Bu köyde altı çocuk yaşıyor: Lasse, Bosse, Olle, Britta, Anna ve Lisa. Şamatalı Köy’de her yeni gün bir macera demek. Altı çocuk kahramanımızın başına gelenleri bize 7 yaşındaki, yakında 8 yaşına basacak olan Lisa anlatıyor. Siz de Şamatalı Köy’ün bir sakini olmaya hazır mısınız? Çocuk edebiyatının çocuk ruhlu yazarı Astrid Lingren ‘den.

FIKRA

BOYAMA KÖŞESİ Atatürk

Baba çocuğuna : - Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfının birincisiydi, demiş. Çocuk babasına cevap vermiş: - Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanı idi...

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


45

GÜLELİM EĞLENELİM www.pusulaswiss.ch

Mantık

Haziran/Juni 2010

Soru & Cevap

Farklı Bilgiler * Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır.

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sına- Soru: Bir gün Büyükada ya vından kalınca doğru hocasına gider.. gidiyordum İskelede bir adam

-Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?

-Yasal olup, mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup, yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir? Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. İddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir.. Ama aklı da soruda kalır.. Sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar. Öğrenci hemen cevap verir:

* Bir kromozom bir genden daha büyüktür.

* Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir. * New York bir zamanlar Amsterdam’dı. * Virginia Woolf kitaplarının çoğunu ayakta yazmıştır. * Pablo Picasso, parasızlık çektiği gençlik günlerinde yaptığı resimleri yakarak ısınırdı. * Suudi Arabistan’da hiç ırmak yoktur.

* Sperm insan vücudundaki en küçük hücredir.

* Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı beş, milyon kat artıyor.

* Ortalama olarak, Amerika’da günde üç adet cinsi-

FIKRA

belki de kırık çıkığı da var, çok acı çektiği de belli, artık kurtarılsa da işe yaramaz düşüncesiyle çıkarmaktan vazgeçmişler ve üzerini toprakla doldurmaya karar vermişler. Herkes eline geçirebildiği ne varsa başlamışlar kuyuyu toprakla doldurmaya.

Kuyudaki Eşek Köyün birinde, bir adamın eşeği kör kuyulardan birinin içine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer diye sormayın. Eşek bu, düşmüş işte.

Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları her seferinde silkinerek üzerinden atmış. Onlar yukarıdan atmış, eşek silkelenerek her defasında toprağı altına almış.

Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, anırmış, sesini duyurmaya çalışmış. Derken eşeğin sahibi gelmiş kuyunun başına. Bakmış zavallı eşek kuyunun dibinde mahzun bakınıyor. Üstelik de yaralı. Bir hal çaresi düşünürken bir koşu gidip köylüleri yardıma çağırmak gelmiş aklına. Ne yapsak, ne etsek de şu eşeği kuyudan çıkarsak derken, bakmışlar ki hayvan zaten yaralı,

Cevap: Su içindeki süt fazladır

FIKRA

Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış.Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.

Einstein, konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş.

Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz..

- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz? Doktor: - Bir küveti su ile dolduruyoruz.. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova.

Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein’a;

Siz ne yapardınız? Adam:

-Efendim, uzun zamandır, siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum, demiş.

- Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan daha büyük.

Einstein, gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:

Doktor:

SUDOKU 9 1 2

Çengel Bulmacayı çözüp bize yollayan 1 okuyucumuz Rüya Halı’dan 160x230cm büyüklüğünde bir halı kazanacak.

6

Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, 160x230 ebatlarında Halı kazanın! SMS 1.50 CHF. win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.

GEÇEN AYIN

SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ

ANAHTAR KELİME: PUSULA CARD 05.2010

3

8

9

9 8

4

-Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip, demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş:

4 7 4

5

3

Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

-Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak, demiş.

-Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar... O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de

- Hayır, normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

3

3

5 4

8

4 2

5

2

3

1

7

6 9 7 8

1

6 2

6 1 7 1

2 1

4

7

7 8

9

5

8 3

ZOR

Adamın biri akıl hastanesini ziyareti sırasında, doktora sorar:

KOLAY

Esas Akıl

Derken, ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her defasında biraz daha yükselmiş ve giderek yukarıya çıkmaya başlamış eşek. Köylüler de şaşırmışlar hayvanın giderek yükselmesine. Onlar atmış eşek yükselmiş derken sonuçta hayvan yukarıya çıkmayı başarmış. arka sırada seni dinlerim, demiş.

Einstein ve Şoförü

FIKRA

* Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.

* Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk körü oluyorlar.

* Zürafalar yüzemez.

Soru: Masada 1 bardak su ve 1 bardak süt var 1 çay kaşığı ile, süt bardağından 1 kaşık süt alıp su bardağına döküyoruz Sonra da su bardağından 1 kaşık su alıp süt bardağına döküyoruz Son durumda, sütün içindeki su mu daha fazladır, yoksa suyun içindeki süt mü?

* İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.3kg.

* Kaşları yukarı kaldırmak için 30 kası harekete geçirmek gerekiyor.

* Sığırların dört tane midesi vardır.

Cevap: Dağda tangırdar => Tüfek Suda cıbırdar => Balık Arşın ayaklı => Tazı Burma bıyıklı => Tavşan

* İleri doğru bir adım atıldığında, insan vücudundaki 54 kas çalışır.

* Yetişkin bir insan günde ortalama olarak 23 bin kez nefes alır.

* Monako’nun ulusal orkestrası ordusundan daha geniş bir kadroya sahiptir.

Soru: Dağda tangırdar suda cıbırdar arşın ayaklı burma bıyıklı nedir?

* Victoria zamanında, kadınlar göğüslerini büyütmek için çilek banyosu yaparlardı * Amerika’da her saat 40 kişi kanserden hayatını kaybediyor.

* Central park’ta yüzmek yasalara aykırıdır.

Cevap: 1 kişi gitmektedir O da kendisidir Diğer kişiler iskelededir

-İyi.. O zaman size bir teklifim var. Bir soruda ben size soracağım. Doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfı geçirteceksiniz. Hocanın keyfi yerinde.. Teklifi kabul eder ve öğrenci sorar

-Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı ama yasal değil. Siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz. Bu ise ne mantıklı, ne de yasal.

* En yakın oldukları noktada, Rusya ve Amerika’nın birbirlerine uzaklıkları dört km ‘den daha azdır.

gördüm, yanında karısı ve üç çocuğu vardı Hepsinin elinde bir sepet her sepette bir kedi ve her kedinin yanında sekiz yavru kedi vardı Adaya kaç canlı gidiyordu?

-Siz beni sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü?

yet değiştirme operasyonu gerçekleşmektedir. * İnsan beyninin % 80’i sudur.

3 6

6

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.

E-Mail: haber@pusulaswiss.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

Saat kadranı

Uskumrunun küçüğü

Takımlar grubu, küme

1-2 m. Yüksekliğinde bitki

Kars ilçesi

Yeknesak, tekdüze

ANAHTAR KELİME

Neonun simgesi

6

Genişlik

İngiliz uzunluk ölçüsü

11

Bazı bazı

Emre hazır

Denizli ilçesi

Sersem, alık

Anlamlı işaret, parola

Lityumun simgesi

Boksta yumruk türü

1

1

Özen

Tıbbi operasyon

Duman karası

Toprak Mahsulleri Ofisi (kısa)

2

3

Yiğit

Yazıya geçirme

Bir kan grubu

4

Güney Amerika devesi

Cet

Alttaki voleybolcu

Vücut salgısı

Tibet öküzü

5

Oyuncunun sahnede yaptığı

Mersiye

ABD Basketbol Ligi

Usta yanında çalışan

fienlik, bayram kemeri

Ekin yığını

Kışla, okul hastanesi

6

Arıtılmış

4

Üstünde hamur açılan tahta

7

Güzel koku

Dava

Trabzon ilçesi

Yağı faydalı balık

10

Etçil

Para dolabı

8

9

Radyumun simgesi

Ayak direme

Doğu Anadolu'da göl

Katışıksız

Uzaklık anlatır

Hattat cilâsı

Önceliği olan haber

9

2 Bir işten anlayan

Bir bağlaç

Zehir

Salgılar

10

Bir ilimiz

Kur'an'da bir sure

Karışık renkli

3

fiarkı, türkü

7

Almanya başkenti

Mikroptan temizleme aleti

Muğla ilçesi

Japon güreşi

Saldırı

Yolcu evi

Bir zaman birimi

Mısır'ın plaka işareti

İspanyol sevinç ünlemi

Sağlık

Kumtaşı

Anlam

Kışın yağar

Bir nota

Aktinyumun simgesi

fiekerleme türü

Lahana

Bir sinir hastalığı

Güney Kıbrıs'ta kent

Zikreden

Hususi

Acıklı

Ömrün sonu

Muhteva

Binek hayvanı

Devlet Malzeme Ofisi (kısa)

Kalsiyumun simgesi

Yabancı

Üflemeli bir çalgı

Onbaşılar çavuşlar, erat

Bir nota

İri kemik

Korunmak için bırakılmış

Sanat

Eski değerli eşya

Tırpana balığı

Küçük kanal

Bir meyve

8

Çanakkale ilçesi

Tespih başlığı

Bayındır duruma getirme

Tavır, davranış

Akarsu yatağı, mecra

Görkem, heybet

Afrika'da ırmak

fiart edatı

5

Övme

NESLİHAN DEMİR

Yanardağ püskürtüsü

Taneli meyve

Sıska, zayıf

Bir nota

Bir şeyin yokluğunu hissetmek

Nemli toprak

Kurnaz

160x230 ebatlarında Halı kazanın! SMS 1.-CHF. win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.

11 Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin,

Nine

Geniş olmayan

Anı, yadigâr

Trabzon ilçesi

Mersin ilçesi

Durum, vaziyet

Haziran/Juni 2010

100 kg’lık ağırlık

Mektup

Obur (yöresel)

Yengeç burcu

Bir mevsim

Yakışır, yerinde, uygun

Büyükbaş hayvanların ortak adı

Sadist

EKATERİNA GAMOVA

Mikroptan arınmış

Tez iş gören

Kısa güldürü oyunu

Üstteki voleybolcu

Çengel Bulmaca

46 BULMACA

www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch

bdmedia.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Haziran/Juni 2010 - www.pusulaswiss.ch


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.