Parc des Bastions`da Türk Günü Coşkusu! Geçtiğimiz yıllarda Zürich ve Bern şehirlerinde kutlanan Türk Günü şenlikleri, bu yıl Cenevre`de Parc des Bastions`da her zamanki gibi büyük bir coşkuya sahne oldu. Parc des Bastions`ta kutlanan Türk Günü`ne gün boyunca yaklaşık 7 bin civarında kişinin konuk olduğu tahmin ediliyor.
tarafından gerçekleştirildi. İsviçre Türk Toplumu’nun (ITT) yanı sıra Cenevre Başkonsolosluğu, organizasyonun problemsiz gerçekleştirilebilmesi için yoğun çaba gösterdiler. Aldığımız bilgilere göre, Cenevre Belediyesi organizasyonun sorunsuz yürütülebilmesi için her konuda tam destek sağladı. Devamı Sayfa 17’de
AZB - 8048 Zürich
Yıl:3 - Sayı:19 - Juni 2009 - Gerçek haberin adresi
Fransa’da yaşayan vatandaşlarımız da Cenevre`deki kutlamalara büyük ilgi gösterdiler. Özellikle, Lyon ve Paris kentlerinden yaklaşık 300 civarında ailenin kutlamalara katıldığı tahmin ediliyor.Bu yılki Türk Günü şenlikleri geçen yıllarda olduğu gibi Bern Büyükelçiliği’nin himayesinde kurulan organizasyon komitesi
www.pusulaswiss.ch
‘UN KATKILARIYLA
17 Mayıs Referandum Sonuçları
Hükümet, 17 Mayıs’ta yapılan halk oylaması sonucundan memnun kaldı. Halk oylamasına katılanların %50,14’ü, kişisel bilgileri elektronik ortamda saklayan pasaportların kullanımına ‘’evet’’ dedi. %67 si alternatif tıbba yönelik tasarıya ‘’evet’’ dedi. Oylamaya katılım %38,8’lerdeydi. Devamı s.14
ÜSTÜN DÖKMEN HAYRANLARI SALONDA YER BIRAKMADI
Fiyatlarda Ucuzlama Bekleniyor
Profesör Üstün Dökmen konuşmalarında çocuk eğitimine ağırlıklı olarak yer verdi. Bilimsel açıklamalarını halka sıkılmayacağı ve her eğitim düzeyinden kişinin anlayacağı şekilde anlatan,
aralara da müthiş güldüren, nitelikli espriler sıkıştıran Dökmen sık sık alkışlandı. O akşam çok müthiş bir sahne yaşandı. Bir ara salondaki genç, yaşlı herkes ayağa kalkarak Prof.Dr. Üstün
Dökmen‘i dakikalarca alkışladı…Halkın sevgilisi, halkın tabiriyle “Hoca“, vatandaşlar kendisini alkışlarken o da aynı anda sahneden vatandaşlarını alkışladı: Müthişti!… Devamı s.10
Bakanlar Kurulu, ‘‘Pahalı Ülke İsviçre’’’ye savaş açtı ve *Cassisde- Dijon Prensibi’ni, yani açık ve liberal pazarlamayı kabul etti. IG Perakendecilik’ten Martin Schläpfer, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı. “Bu durum güçlü bir rekabet havası oluşturacak ve fiyatlara olumlu yansıyacak.’’ Devamı s.8
Reka-Çekleri Çok Avantajlı
A3 Kara Yolu Ayrımı Açıldı
Konserlerin Adresi Dilaila!
Youth Cup Sona Erdi
İsviçre’de iki milyondan fazla insan, tatillerini ve boş zamanlarını Rekaçekleri sayesinde daha tasarruflu hale getirerek bu anların tadını çıkarıyorlar. Tatil evleri, organizasyonun temel direğini oluşturmakta Devamı s.29
3 Mayıs Pazar gününü 4 Mayıs Pazartesi’ye bağlayan gece yarısı, Zürich’e giden ve Batı-Zürich ve GüneyZürich’i birleştiren A3 yol ayrımı, trafiğe açıldı. Devamı s.22
Yaklaşık bir buçuk saat boyunca sahnede kalan Kıraç,coşkulu kalabalığın ısrarına dayanamayarak konser bitiminden hemen sonra tekrar sahneye gelerek bir şarkı daha seslendirdi. Devamı s.16
Prizma Versicherung & Kreditservice
Rautistr. 60 • 8048 Zürich • www.prizma.ch • info@prizma.ch
Türkiye`den Fenerbahce genç takımı başta olmak üzere, Bejing Guon FC ile ilk kez Çin’den gelen bir takımla birlikte toplamda yedi ayrı ulustan gelen on takım, turnuvaya insanları çekmeye başardı. Devamı s.5
0848 888 505 - 076 383 33 55
Bizi aramadan araç sigortası yaptırmayın.
2
Editör
kitaplar yarım saat içinde Üstün Hoca’nın hayranları tarafından tüketilmişti. Saat 20:15 başlayan konferans gece saat 23:00`te sona erdi. Daha önce Üstün Bey’le bir araya gelerek 1 saat 30 dakika’lık bir konferans olmasını kararlaştırmıştık. Salondaki izleyicinin çok oluşu ve Prof. Dr. Üstün Dökmen`in keyifli sohbeti üzerine konferans tam iki buçuk saat sürdü. Anlatılan her şey o kadar güzel ve önemli şeylerdi ki programın bu kadar uzamış olması kimseyi rahatsız etmedi. Üstün Hoca esprileriyle de salondaki topluluğa oldukça keyifli dakikalar yaşattı.
Pusula taşındı Yeni Adresimiz Bernstr. 88 8953 Dietikon Telefon: 043 322 90 80 Reklam Telefonu: 043 322 90 82 076 342 90 91 Abone Telefon 043 322 90 83 E-Mail: info@pusulaswiss.ch
Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)
Okurlarımıza… Tüm okurlarımıza teşekkür ederek bu ayki yazıma başlamak istiyorum. Prof. Dr. Üstün Dökmen 16 Mayıs`ta çok başarılı bir konferans gerçekleştirdi. Konferansın düzenlendiği Volkshaus Weisersaal tüm Pusula okurları tarafından tamamen dolduruldu. O gün Eurovision Şarkı Yarışması’nın olduğu, İsviçre`de başka organizasyonların yapıldığı yoğun bir akşamdı. Korkmuştuk! Acaba Prof. Dr. Üstün Dökmen yarısı boş olan bir salonda mı konferans verecekti? Ama tüm korkularımızı okurlarımız saat 17:00`de atmamızı sağladılar. Akşam saat 20: 15`te başlayacak olan programdan tam üç saat önce salona gelmeye başlayan okurlarımız, programın ne kadar dolu geçeceğinin de müjdecisi gibiydiler. Program saati yaklaşmıştı. Prof. Dr. Üstün Dökmen salona geleceği saat olan 20:15`ten daha erken bir zamanda salona gelerek isteyen vatandaşlarımıza Pusula stantlarında satılan değişik kitaplarından imzaladı. 100 adet kitapla açmış olduğumuz standı yarım saat sonra kapatmak zorunda kaldık. Çünkü
PUSULA IMPRESSUM / 2009 Geht an alle Mitglieder des türkischen Journalistenverein Pusula. Verlegeradresse : Pusula türkischer Journalistenverein Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH Erscheinungweise: 11 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 9.90 / Jahr Chefredaktor: Turgut Karaboyun Redaktionsleiterin: Gülter Locher QM: Taner Karapekmez Rechtsberater/in: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol
Cumartesi günü sabahı Türkiye`den yola çıkan Prof. Dr. Üstün Dökmen ve ailesi yorucu bir yolculuğun ardından Zürich`e ulaştılar. Bu onların İsviçre’ye ilk gelişleri ve aynı zamanda Pusula ile ilk tanışmalarıydı. İlk tanışmaların kolay olmadığını hepiniz bilirsiniz. Prof. Dr. Üstün Dökmen çok sempatik ve cana yakın bir insan. Kendisiyle iletişim kurmak oldukça kolay. Karşısındaki insanı hemen çözebilen ve çok iyi anlayan bir yapıya sahip. Cumartesi akşamı program sona ermiş ve pazar günü kahvaltıda Prof. Dr. Üstün Dökmen ve ailesiyle ana sponsorumuz Nextshop`ta bir araya geldik. Güzel bir kahvaltının ardından birlikte küçük bir İsviçre turu gerçekleştirdik. Luzern sokaklarında dolaşırken sık sık sohbet etme şansımız oldu. Prof. Dr. Üstün Dökmen`in bana sorduğu bir soru beni çok heyecanlandırmıştı. “Turgut bey iyi bir gazeteniz var dün otelde inceleme ve okuma şansım oldu; düşündüm ki ben de sizin için bir şeyler yapmalıyım, size nasıl yardımcı olabilirim? Bu soru üzerine konuşacak çok fazla bir şey yoktu. Üstün Hoca’mıza gazetemize aylık yazı yazabileceğini ve bunun bize çok büyük katkı sağlayacağını, söyledim. Aslında bana gelen bu sorunun ardından belki Prof. Dr. Üstün Dökmen`den en zor olanını istemiştim. Türkiye`de ondan yazmasını isteyen o
Gestaltung: Autoren: Fotoredaktion: Druckerei: Anzeigen :
DESCOM-M.COM Prof. Dr. Üstün Dökmen Sunay Akın Gülter Locher Dereli Color Sun Print 076 342 90 91 - 043 322 90 82
Freie Journalisten: Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Şendoğan Hoş, Bora Erbil, Sibel Arslan, Didem Aras, Mehmet Turan, Hüseyin Dereli, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Sinan Subaşı, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Kader Turgay, Tamer Karaoglu, Hilal Albayrak, Nurcan Durmuş, Dr Meral Acar, Nuray Uçar.
kadar büyük yayınları kabul etmeyen bir kişi bu konuya ne kadar sıcak bakabilirdi ki? Ama korkulanın tam aksine, Üstün Dökmen yapmış olduğumuz çalışmalara destek olabilmek amacıyla hayatındaki ilk köşe yazarlığını Pusula Gazetesi’nde yapmayı kabul etti. Evet sevgili okurlarımız geçtiğimiz ay sevgili Sunay Akın ve şimdi de Prof. Dr. Üstün Dökmen gazetemizin köşe yazarları oldular. Bu ne kadar güzel bir onur ve gurur size anlatamam. Çok sevdiğiniz insanlarla birlikte aynı gazetenin aynı sayfalarında paylaşmak inanılmaz bir durum. Pusula Ekibi olarak önümüzdeki günleri iyi değerlendirecek ve siz değerli okurlarımıza daha kaliteli hizmet verebilmek açısından çalışmalarımızı sürekli olarak gözden geçireceğiz. Hedeflerimizi kısa sürede gerçekleştirmek değil, sağlam temeller üzerinde yıkılmayacak çalışmalar yaparak büyümek istiyoruz. Şimdiye kadar organize etmiş olduğumuz tüm programlarda desteklerini bizden esirgemeyen okurlarımıza ve sponsorlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. 7 Kasım Tiyatro Akşamı Haziran ayına yeni girdiğimiz şu günlerde okurlarımıza başka bir müjde daha vermek istiyorum: 7 Kasım 2009 Cumartesi günü düzenleyeceğimiz Tiyatro Akşamı’nda Duru Tiyatro Ekibi Hotel Spirgarten`de bizlerle olacak. Tanınmış bir oyuncu olan Emre Kınay ve ekibi “Aşk Her Yerde” isimli romantik komedi türünde bir oyun sergileyecekler. Tüm okurlarımızı 7 Kasım`da düzenleyeceğimiz Tiyatro Akşamı’nda görmek bizleri memnun edecektir. Bu oyunla ilgili tüm ayrıntıları ilerleyen sayılarda sizlere aktaracağız. Saygılarımla….
Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları Pusula türkische Journalistenverein`e aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.
Resmi Partnerlerimiz
Bernstrasse 88 • 8953 Dietikon • Tel: +41 44 745 90 90 • E-Mail: info@media-com.ch • www.media-com.ch
Kominikasyon Güvenlik sistemleri Santral sistemleri Artık Mediacom Yanınızda! Şirketiniz için gerekli olan tüm teknik işlerde bizi aramanız yeterli. PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Canan Kredit / Sıddık Canan • Walenbüchelstrasse 1-3 • 9000 St. Gallen
Telefon: +41 (0) 71 278 01 62 Mobile: +41 (0) 76 365 30 60 +41 (0) 79 350 69 99 Telefax: +41 (0) 71 278 01 64 E-Mail: info@canankredit.ch Web: www.canankredit.ch
Yeni Şubemiz: Hellgasse 42 • 6460 Altdorf • Tel.: 041 871 47 47 • Mobile: 076 578 61 61
Hayat sizin için yeniden başlasın ! Tüm borçlarınızı bir yerde toplayarak sıkıntılara son verin!
Araç kredisi
24 Saat Ücretsiz Arayabileceğiniz Acil Kredi Hattı
Konut kredisi
0800 26 27 28
Kredi Miktarı, Faiz Oranları ve Aylık Ödemeler Kredi Miktarı
1 Yıllık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)
36 Aylık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
60 Aylık Toplam Faiz
Aylık Ödeme
10000
521.00
876.75
1527.20
320.20
2594.00
209.90
20000
1041.40
1753.45
3056.20
640.45
5188.00
419.80
30000
1562.40
2630.20
4583.40
960.65
7782.00
629.70
40000
2082.80
3506.90
6112.40
1280.90
10379.00
839.65
50000
2603.80
4383.65
7639.60
1601.10
12973.00
1049.55
Dikkat: Kredi tabelasında verilen tüm rakamlar %9.9 faiz oranıyla hesaplanmı tır. Faiz oranları ki inin siciline ve durumuna göre de i kenlik göstermektedir.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Tatil kredisi
4
İSVİÇRE’DEN HABERLER
İsviçre Haberleri Sosyal Yardıma Muhtaçlar Azaldı. 2008 yılında Basel Kantonu’nda sosyal yardım parası alan insanların sayısı yine azaldı. Baselbiet Finans ve Kilise Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaDeutsche Zusammenfassung Die Zahl der Sozialhilfeempfänger ist im Kanton Baselland 2008 weiter zurück gegangen. Die Finanz- und Kirchendirektion teilte mit, dass insgesamt 4103 (Vorjahr: 4430) Personen Sozialhilfe, 5,2 Prozent weniger als
ya göre, 2007 yılında sosyal yardım alan insanların sayısı 4430 iken bu sayı 2008’de 4103’e düştü, yani 2007 senesine göre %5,7 bir azalma yaşandı. Sosyal yardım alan kişilerin sayısı 2007 senesinde, Baselbiet Bölgesi’ndeki nüfusun yaklaşık %1,7’sini oluşturuyordu. Bu rakamlar 2007 bezogen. Angesichts der aktuellen Wirtschaftslage erwartet das Sozialamt jedoch einen erneuten Anstieg der Zahl der Sozialhilfebezüger. Derzeit sei dies erst schwach bemerkbar, insbesondere weil die Arbeitslosenversicherung verzögernd wirke.
31 Aralık 2008’de belirlendi. Kanton en yüksek oranda sosyal yardımı 2005 senesinde 5210 kişiye vermişti. Sayıda artış bekleniyor Yaşanan bu gerileme, hemen hemen aynı rakamlarla toplamda beş Baselbiet Bölgesi’nin sadece dört tanesinde görüldü. Laufen Bölgesi’nde ise fazladan 13 kişi kaydedildi Sosyal Yardım Bakanlığı ise güncel ekonomik kriz sebebiyle sosyal yardım parası alan kişilerin sayısında bir artış beklediklerini ifade etti. Özel-
likle işsizlik sigortasının geç devreye girmesinden dolayı bu durumun şimdilik çok net bir görüntüye sahip olmadığı belirtildi. 669
İsviçre’deki İşsiz Alman Sayısı İki Katına Çıktı Geçen senenin ilk yarısına oranla İsviçre’de ikamet eden işsiz Almanlar’ın sayısı ikiye katlandı. Ama buna rağmen Almanlar iş bulmakta zorlanmıyorlar. İsviçre’de yaşayan yabancı kökenli işsiz insanların sayısı, İsviçre kökenli insanlara nazaran giderek artıyor. Mayıs ayının sonunda, yabancı kökenli insanların %6,9’unun işsiz olduğu kaydedildi. 2008 eylül ayında ise bu rakam, sadece %4,6’lardaydı. Aynı zaman dilimi içerisinde, İsviçre kökenli insanların işsizlik oranı %1,8’den %2,4’e çıktı. İşsizlik oranında müthiş bir artış Avrupa Birliği ile yapılan ‘Serbest Dolaşım Hakkı’, özellikle Almanlar’ın İsviçre’ye daha çok göç etmesinden sonra, doğal olarak Almanlar’ın işsizlik oranının hangi seviyede olduğu meraklara neden oluyor. Zürich Kanton’u, geçen yılın mayıs ayından bu yılın mayıs ayına kadar işsiz Almanlar’ın oranının %82 arttığını bildirdi. Aynı tablo, tüm İsviçre genelinde görülüyor. Yani işsiz Almanlar’ın oranı, geçen yılın ağustos ayından itibaren, bu yılın mayıs ayına kadar neredeyse ikiye katlandı. Rakam olarak 2685’den 5213’e kadar, oran olarak ise %2’den %3,6’ya kadar artış gösterdiği kaydedildi. Fransızlar’da ise bu oran %5,3 ve İtalyanlar’da ise %4,3. İşsizlik oranının en üst seviyelerde ol-
duğu toplulukların ise %7,1 ile Portekizliler ve %8,4 ile Balkanlılar olduğu belirtildi. SECO Ekonomi Müsteşarlık sözcüsü Rita Baldegger: “Almanlar, rakamsal olarak sadece en az düzeyde issizlik ortalamasına yaklaşıyorlar.’’ dedi. Bunun sebebini, Almanlar’ın genel olarak iyi bir eğitime sahip olmalarından dolayı kolay iş bulabilen bir toplum olmalarına bağlıyor. Bayan Baldegger, bu yüzden Almanlar’ı işsizlik konusunda riskli bir toplum olarak görmüyor. Tam tersine, Portekizliler ve Balkan ülkelerinden gelen insanlar, genelde eğitim açısından çok tatmin edici bir seviyede olmadıkları için işsizlik konusunda riskli görülüyorlar. Kesin rakamlar açıklanmıyor SECO, insanların uyruklarına göre işsizlik rakamlarını henüz altı aydır açıklamaya başladı. Bunun nedeni ise medyanın ve siyaset platformunun bu konudaki ısrarcı tavrı oldu. Baldegger, SECO’nun bu rakamları kendi isteğiyle açıklamadığını, ancak bir talep geldiğinde bir açıklama yaptığını belirtti. Bazı kantonlar, -örneğin Aargaukişilerin uyruklarına göre işsizlik oranı hakkında bir açıklama yapmak istemiyorlar. Aargau Knatonu’nun Ekonomi Resmi Dairesi’nden Guido Pfister, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Sadece uyrukları baz alarak açıklama yaparsak ortaya hoş bir durum çıkmaz.’’ 659
Deutsche Zusammenfassung Die Zahl der Arbeitslosen steigt bei den Ausländern deutlicher an als bei den Schweizern. Ende März waren 6,9 Prozent aller erwerbstätigen Ausländer in der Schweiz arbeitslos. Ende September 2008 waren es noch 4,6 Prozent gewesen. Im selben Zeitraum stieg die Arbeitslosenquote bei den Schweizern von 1,8 auf 2,4 Prozent. Die Deutschen seien zahlenmässig nur «minimal über dem Durchschnitt», sagt Rita Baldegger, Sprecherin des Staatssekretari-
ats für Wirtschaft (Seco). Da sie in der Regel gut ausgebildet seien, gälten sie generell auch als gut vermittelbar. «Sie sind an sich keine Risikogruppe.» Ganz im Gegensatz zu den Portugiesen und Menschen aus dem Balkan, die oft auch schlecht ausgebildet sind. Angaben nach Nationalitäten publiziert das Seco erst seit einem halben Jahr, weil die Politik und die Medien danach verlangten. Das Seco publiziert diese Zahlen nicht von sich aus, sondern gibt sie auf Anfrage bekannt.
Yarım yada tam gün mesai
GRAFIKER ARANIYOR
Adobe InDesign, Illustrator ve Photoshop Programlarını tanıyan uzman elemanlar arıyoruz. En az 5 yıllık meslek tecrübesi yada Grafik eğitimi olmış kişilerin başvurması rica olunur. Görevler: Gazete, Dergi, Flyer, Kartvizit, Broşür çalışmaları, Fotoraf çekimleri vs. Başvuruların yazılı yapılması rica olunur: DESCOM Management, Bernstrasse 88, 8953 Dietikon PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
İSVİÇRE’DEN HABERLER
5
Fenerbahce Futbol Takımı Youth Cup`ta 9. Oldu Yeni yetişen ilgi çekici bir futbol takımı ve yaz havasının sıcaklığında oynanan bir maç. 71. Blue Stars/FIFA Youth Cup, her yönden başarılı geçti ve turnuva günleri boyunca 12.000’den fazla seyirciyi Zürich Altsttten`de bulunan Buchelern tribünlerine taşımayı başardı. İsviçre Cup finaliyle günler çakışsa bile çarşamba günü 4000 kişi stada koştu. Perşembe günkü seyirci sayısı toplam 8.000 kişiyken, sadece final günü bile 6.000 futbol fanatiği sayesinde biletler tamamen satılmıştı. Geçen yıl hava koşulları iyi gitmemişti, ama bu sene güneş yüzünü gösterdi. Türkiye`den Fenerbahce genç takımı başta olmak üzere, Bejing Guon FC ile ilk kez Çin’den gelen bir takımDeutsche Zusammenfassung Trotz Terminkollision mit dem Schweizer Cupfinal strömten schon am Mittwoch 4’000 Zuschauer aufs Gelände. Am Donnerstag waren es total 8’000 – allein der Final war mit 6’000 Fussballfans restlos ausverkauft. Nach dem Wetterpech im letzten Jahr stand das Turnier dieses Jahr also wieder auf der Sonnenseite. Vor allem die Schweizer Vertreter verkauften sich teuer: Mit Basel (1.), Grasshopper (2.) und Vorjah-
la birlikte toplamda yedi ayrı ulustan gelen on takım, iki gün süren turnuvaya insanları çekmeye başardı. Özellikle İsviçre’yi temsil edenler, oldukça iyi başarılar elde ettiler. Basel birinci, Grasshopper ikinci ve iki yıl önceki şampiyon FC Zürich üçüncü sıraları kaptı. Dördüncü sırayı kapan ise Brezilyalı CR Flamengo oldu. Turnuvaya ilk kez katılan Fenerbahçe futbol takımı ise 9. sırada yer aldı. İyi bir takıma sahip olan Fenerbahçe, bu tür Turnuva’larda daha çok yer alarak tecrübesini arttırmalı.
mış oldu.
Finalde, Basel ile Grasshoppers ucu ucuna giden zorlu bir maç yaptılar. Basel takımından Xherdan Shaqiri’nin attığı muhteşem gol, görülmeye değerdi. Basel takımı, 2008 yılında FC Zürich ile yaptığı final maçındaki yenilginin ardından bu yıl, 1997 yılında kazandığı turnuvayı yeniden kazan-
4.C.R. Flamengo
ressieger FC Zürich (3.) holten sie gleich sämtliche Podestplätze. Bestes Nicht-Schweizer-Team waren die Brasilianer von CR Flamengo (4.) Den totalen Schweizer Triumph beim diesjährigen Turnier komplettierten die Auszeichnungen zum besten Spieler und besten Torhüter. Ausführliche Informationen zu den Hintergründen und Fakten des Blue Stars/FIFA Youth Cup finden Sie im Kapitel «Hintergrund».
10. Hertha BSC Berlin
İsviçre, başarısını bu yılki turnuvada ödüllendirilen en iyi kaleci ve en iyi oyuncu unvanlarını alarak tamamlamış oldu. FC Basel oyuncusu Pascal Schürpf, en iyi oyuncu ve GC’de oynayan Steven Deana, en iyi kaleci unvanını aldı. Turnuvada kazananların listesi 1. FC Basel 2. Grasshopper Club 3. FC Zürich 5. Manchester United 6. Real Madrid 7. FC Blue Star 8. Beijing Guoan FC 9. Fenerbahçe İstanbul Blue Stars/FIFA Youth Cup’ın renkli tarihi 1898’de kurulan FC Blue Stars, Zürich’in en geleneksel dernekleri arasında yer alıyor. 1921 yılında FC Blue Stars’ın, İsviçre’de ilk kez genç futbolculardan oluşan bir bölüm kurduğu söyleniyor. 3 Aralık 1938 yılında FC Blue Stars’ın
yönetim kurulu toplantısından sonra Blue Stars Turnuvası yapılması kararı verildi. Fakat yönetim kurulu üyelerinin kuşkulu düşünceleri arasında bu turnuva düşüncesine yeşil ışık yaktırmak ve onayını almak çok kolay olmadı. 1991 yılında FIFA yönetimi ele aldı. 1995 yılında bu uluslar arası futbol turnuvasının adı, Blue Stars/FIFA Youth Cup olarak değiştirildi ve günümüze kadar kullanılmaya devam ediyor. 713
Hareketler Gerçekten Çok Güzeldi! Avrupa Turnesi çerçevesinde “Çok Güzel Hareketler Bunlar” adlı oyunlarıyla 2. Mayıs 2009’da Basel‘de sahne alan BKM Mutfak Oyuncuları, Isviçre’nin dört bir yanından Baselae akın eden tiyatroseverlerden tam puan aldı.
izleyeciler kapıda kuyruk oluşturdular, salonda ise adeta izdiham yaşandı.
hüratlar eşliğinde salondan ayrıldı.
Binlerce seyircinin, salonun her santimetrekaresini doldurduğu oyunda zaman zaman, oyunculara yapılan alkışlar ve tezahüratlardan gösteriye ara verildi. Kahkahalar ise oyun esnasında hiç dinmedi.
Mehmet Aslan / BASEL
Seyircinin coşkusundan dolayı menmuniyetlerini dile getiren genç tiyatrocu Eser Yenerler, kendilerine gösterilen ilgiden gurur duyduklarını dile getirdi.
Geniş bir seyirci kitlesine hitap eden BKM Mutfak Oyuncuları Avrupa turnesine Nürnberg, Frankfurt, Berlin, Hamburg, Duisburg, Köln ve Amsterdam`da devam etti. Yapılan güzel organizasyondan dolayı 4doors Productions’un sahibi olan Atilla Arslan`ı tebrik ediyoruz. 722
Sunuculuğunu genç tiyatrocu Eser Yenerler`in yaptığı, yaklaşık üç saat süren gösteride, BKM Mutfak Ekibi “Çok Güzel Hareketler Bunlar” adlı gösterisiyle İsviçreli Türkler’i adeta gülme krizine soktu. Oyun öncesi, Congress Center Basel’da
Oyuncular gösterinin ardından hayranlarıyla fotoğraf çektirdiler. BKM Mutfak Oyuncuları, alkışlar ve teza-
Tüm Vatandaşlarımızın Dikkatine! Bundan böyle tüm sorunlarınız için Pusula Gazetesini aramanız yeterli olacaktır. Tüm önemli yazışmalar (Hukuki metinler, Mahkeme kararları, Bewerbung ve Lebenslauf) Şirket kurulumu ve Şirket muhasebesi Dil sorununuz mu var, işlerinizi takip etmekte
yorlanıyor musunuz ? Özel işlerinizin takibi artık daha kolay, bizi aramanız yeterli! Sorununuz her ne olursa olsun dert etmeyin, bizi arayarak her türlü konuda yardım ve danışmanlık alabilirsiniz. Uzman ekibimiz büromuzda hizmetinizdedir.
Pusula Gazetesi / Şendoğan Hoş Bernstr. 88 8953 Dietikon Telefon: 043 322 90 80 Mobile: 076 384 80 68 danismanlik@pusulaswiss.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
6
İSVİÇRE’DEN HABERLER
SVP’nin Afişi Beraat Etti Anayasa Mahkemesi SVP”nin afişlerinde ırkçı unsur bulunmadığına karar verdi. Anayasa Mahkemesi 27 Nisan 2009’da halka açık olarak yaptığı oturumunda, 2007 senesine ait seçim afişinde, Ceza Kanunu’nun (STGB) 261. Maddesi’nde belirtilen ırk ayrımcılığı suçunun işlenmediğine karar verdi. Mahkemeye göre, SVP’nin tepkilere yol açan seçim afişinde resimleri bulunan Müslümanlar’ın insanlık onurları aşağılanmadığı gibi diğer dinlere mensup insanlardan ayrıcalıklı muameleye maruz bırakılmamışlardır. SVP’nin 2007 yılı Wallis Bölgesi afişlerinde, Bern Bundesplazt’da Deutsche Zusammenfassung Das Bundesgericht hat in seiner öffentlichen Sitzung vom 27. April 2009 ein Wahlplakat aus dem Jahre 2007 als nicht rassendiskriminierend im Sinne von Artikel 261bis des Strafgesetzbuches
(Konfederasyon Meydanı) toplanmış dua eden Müslümanlar’ın resmi kullanılmış, afişin üzerine de büyük harflerle ‘‘Kafanızı Kullanın’’ yazılmıştı. Bu çirkin afişe tek bir Müslüman tepki gösterip ırk ayrımcılığı, inanç ve kültür özgürlüğüne baskı veya onur yaralanması gibi nedenlerle mahkemeye başvurmadı ama Unterwallis Savcılığı, Kanton Soruşturma Hakimliği’ ne Ceza Kanunu’nun 261. Maddesi’ne göre ırk ayrımcılığı suçu işlendiğine dair ihbarda bulunmuş ve dava açılmasını talep etmişti. Soruşturma Hakimi, savcının dava talebini reddedince Unterwallis Savcılığı da Anayasa (StGB) bezeichnet. Die auf dem Plakat abgebildeten Muslime wurden in ihrer Menschenwürde weder herabgesetzt noch im Verhältnis zu anderen Religionsangehörigen unterschiedlich behandelt.
Mahkemesi’ne başvurmuştu. 261. Madde’ye göre (STGB Art.261), ‘kim alenen bir kişinin ya da bir grubun inanç ve kültür özgürlüğüne, onuruna veya ırkına(milliyetine) sözle, yazıyla, resimle, işaretle, şiddetle ya da daha farklı bir şekilde rahatsızlık verirse, aşağılayıcı bir şekilde ayrımcılık yaparsa, 3 yıla kadar hapis ya da para cezasına çarptırılır.’’ Mahkemeye verilen afişin politik bir hedefi olduğunu da belirten mahkeme kararında, söz konusu afişin ne İslam dinine mensup toplumu ne de diğer dinlere mensup
kişilerin insani onurlarını yaralayıcı şekilde aşağılamadığı belirtildi. Bu nedenle, savcılığın suç duyurusu Anayasa Mahkemesi tarafından da geri çevrilmiş oldu. 662
İSVİÇRE’DE SİYASİ YAPI Değerli Okuyucular… Yaşadığımız ülkenin politikasını tanımak hepimiz için çok önemli. Ne var ki, yaptığımız anketler sonucunda pek çok vatandaşımızın bu konuda bilgilerinin yetersiz olduğunun farkına vardık. Oysa göçmen olarak yaşadığımız bu ülkenin politikasında, bizleri yakından ilgilendiren pek çok olay gerçekleşmektedir. Çoğumuz, dil yetersizliği nedeniyle, kimimiz de İsviçre’nin çok kendine özgü bir politik yapısı olması nedeniyle, bu konuya yabancı kalıyoruz. Vatandaşlarımızın aydınlanmasına ve bilgilenmesine hizmet etmeyi amaç edinmiş bir gazete olarak, bu sayımızdan itibaren İsviçre politikası ile ilgili bir yazı dizisine başlıyoruz. İlk bölümde, İsviçre’nin siyasi yapısına kısaca değindikten sonra, gelecek sayılarımızda politikanın işleyişine, siyasi partilere, bakanlıklarda görev dağılımına, referandumlara, kanunlara, meclislere…. değineceğiz. Hazırlayan: Gülter Locher İSVİÇRE KONFEDERASYONU - 1 Almanca ‘‘Bundesstaat“ olarak da söylenen, bu devlet şekli pek çok küçük devletin (İsviçre’de kantonların) birleşmesinden meydana gelir. Konfederasyonu meydana getiren küçük devletler (kanton) bütünden ayrılamazlar, böyle bir girişim askeriye tarafından engellenir (istisna: eğer
diğer tüm kantonlar bir kantonun konfederasyondan ayrılması konusunda karar birliğine varırlarsa, ayrılma gerçekleşebilir). Resmi bir anlaşma ile, devletin bütünü ve küçük devletlerin görevleri belirlenmiştir; buna göre devlet, tüm küçük devletleri ortak olarak ilgilendiren, dış ülkelerle ilişkiler, para politikası, ülke sınırları gibi görevleri üstlenir ve çözümler. Konfederasyonun parçaları olan devletler, (kantonlar), genel ulusal görevler ve sorunlar dışında- kendi sınırları içinde tamamen özgür bir şekilde kendi kendilerini yönetirler, sorunlarını kendileri çözerler; örneğin, okul-eğitim sorunları, vergi, polis gibi konularda her kanton kendisi yetkilidir. Devletin bütününü yöneten, hükümetin ve tüm ülkede geçerli olan yasaların yanı sıra, her küçük devletin de ayrıca kendi hükümeti ve kendi yasaları vardır. Ama her kanton, kendi sınırları içinde devletin bütününün izin verdiği ölçüde özgür ve yetkilidir. Buna göre, her küçük devlet yani kanton, devletin bütünü içerisinde mümkün olabildiğince özgür kalmaya ve kendi özelliklerini korumaya çalışır. Bu şekilde organize olmuş devlet şekline Konfederasyon adı verilmektedir. İsviçre, 26 küçük devletin (kanton) birleşmesinden meydana gelmiş bir konfederasyondur. Konfedere devlet şeklinin avantajlı yanları olduğu gibi dezavantajları da vardır: Avantajlı yanlar: Her küçük devlet, ilgilendiren konularda kullanabilir,
kendisini yetkilerini
Federe devletlerde azınlık haklarına karşı daha çok saygı vardır, azınlıklar ve sorunları daha iyi gözlemlenir ve
gözetilir. Devlet yönetimi daha iyi kontrol altına alınabilir, yöneticiler halka daha yakındırlar (adaylar küçük bir bölgeden olacakları için daha iyi tanınırlar). Dezavantajlar: Küçük devletler (kantonlar) arasındaki çeşitliliğin birlikte yaşamayı zorlaştırdığı konular ve zamanlar da vardır: Okul sistemlerindeki farklılıklar, tatil günlerinin birbirine uyumsuzluğu gibi konular, rahatsızlık verici olabileceği gibi çeşitli vergi yüksekliklerinin haksızlık şeklinde yorumlanması da tartışılan konular arasındadır. Federal organize olmuş bir devletin pek çok işi de yavaş yürümektedir. Kararların alınması kolay değildir, öncelikle kantonlar arasında tartışılması, anlaşmazlıkların çözümlenmesi gerekmektedir. Çoğulculuk Çeşitlilik
(Pluralismus)
=
İsviçre, öteden beri coğrafi yapısıyla, tarihiyle, toplumsal ve kültürel gelişimiyle, politik ve ekonomik katmanlarıyla zengin bir çeşitliliğe sahip ülkelerdendir. İsviçre’nin çoğulculuğuna yönden kısa bir bakış:
her
Coğrafya Ülke toprakları: 10% Jura, 30% Mittelland, 60% Alpler Dağ Bölgeleri, vadiler Şehirlere bağlı küçük bölgeler, agromasyonlar, kırsal bölgeler Tarih
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
26 Kanton (üçü yarım kanton) Çeşitli dinler Toplum Alt tabaka, orta tabaka, yüksek tabaka İsviçreliler, yabancılar Kültür 4 dil ve çeşitli diyalektler Örf ve adetler Medya (basın, radyo, televizyon) Dernekler, organizasyonlar Politika Siyasi partiler Ekonomi Birlikler, işverenler, çalışanlar, kiracılar, kiralayanlar, mülk sahipleri Eğitmenler, emekliler
meslek
sahipleri,
İsviçre’de politikada çoğulculuk = Pluralizm Bilgi edinme ve düşünce özgürlüğü (BV Art. 16), seçim serbestliği (BV Art. 34, 39, 136) ve medya özgürlüğü politik çoğulculuğun esaslarındandır. Demokratik prensip, azınlıkların çoğunluğa uymasını gerektirir. 663
06.2009_thy_reklam_255x355mm_v2.pdf
1
27.05.09
19:17
Zürich, Basel ve Cenevre‘den direk seferler... İSTANBUL ANKARA GAZİANTEP ANTALYA İZMİR
ZÜRİCH
ANKARA
BASEL
GAZİANTEP
CENEVRE
ISTANBUL
Çağrı merkezimizde 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz. Biletlerinizi havalimanı ofisimizden ve yetkili acentalarımızdan alabilirsiniz.
0848 444 849 www.thy.com
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
ADANA
8
İSVİÇRE’DEN HABERLER
Luzern’liler 3483 Adet Silah Teslim Etti Luzern halkı, polisin olumlu karşılamadığı ya da kullanmadıkları silahları ve mühimmatları teslim etti. Luzerliler’in kendi hür iradeleriyle yaptıkları bu hareket sonucunda, toplam 3483 silah ve 700 kilo Deutsche Zusammenfassung Die Luzerner Bevölkerung die Gelegenheit rege genutzt, der Polizei unerwünschte oder nicht mehr gebrauchte Waffen und Munition freiwillig abzugeben und so kamen 3483 Waffen und 700 Kilogramm Munition
mühimmat toplandı. Luzern Kanton Polisi, silahların arasında daha çok Karabinyer, saldırı silahları, bajonette ve tabancaların bulunduğunu bir basın açıklamasıyla bildirdi. Teslim edilenlerin arasında yine yasaklı bıçaklar, dövüş esnasında kullanılan zusammen. Zudem nahm die Polizei 23,9 Kilogramm Sprengstoff diverser Art sowie 501 Sprengkapseln entgegen. Das eingesammelte Material wird nun fachgerecht entsorgt. Waffen können auch ausserhalb dieser Aktion kostenlos bei jedem Polizeiposten zur Entsorgung abgegeben werden.
yüzükler ve otomatik tabancaların da bulunduğu söylendi. Aynı zamanda 23,9 kilo patlayıcı maddenin ve farklı çeşitleri bulunan 501 tane patlayıcı kapsülün teslim alındığı belirtildi. Biraraya gelen bu tehlikeli araçlar, profesyonelce ve kurallara uygun şekilde düzenlemeye alındı. Polisin basın aracılığı ile yaptığı duyuruya göre, her zaman ve hiç bir ücrete tabi tutulmadan silahlar
teslim edilebilecek. 664
Bern’li Çiflter, Düğünlerinde Cimri Değiller Krize rağmen Bern’liler, en güzel günlerinde para harcamaktan kaçınmıyorlar ve en mutlu günlerinde başta otel sahipleri olmak üzere pek çok kişiyi de mutlu ediyorlar. Weddingconsulting Firması’nın Bern’li sahibi ve düğün organizatörü Janine Schmidt’in işleri bugünlerde oldukça yoğun: “Çiftler bu yaz döneminde de evleniyorlar ve ekonomik kriz onlara Deutsche Zusammenfassung Trotz Krise sparen die Berner an ihrem schönsten Tag nicht. Im Gegenteil – Geld spielt meist keine Rolle. Davon profitieren nicht nur die Hotels. „Paare heiraten auch diesen Sommer – Wirtschaftskrise hin oder her. Durchschnittlich gebe ein Brautpaar über 30 Jahre rund 30 000 Franken für
vız geliyor.’’ dedi. Yaş ortalaması otuzun üzerinde olan bir çiftin, düğün masrafları olarak yaklaşık 30.000 Frank harcadığı söyleniyor. Bayan Schmidt, bazı çiftlerin de, hiçbir detayın aksatılmadan, büyük bir düğün töreni talep ettiklerini söylüyor. Yine birçok detay içeren bir düğün yapmayı amaçlayanlar arasında bulunan Hans ve Jacqueline, düğünlerini eylül ayı içinde yapmayı planlıyorlar. Müstakbel damat Hans G.: “Bu günümüz eşsiz die Hochzeit aus.Die meisten wollen ein richtig grosses Fest mit allem Drum und Dran“ sagt die Berner Hochzeitsplanerin Janine Schmidt, Inhaberin der Firma Weddingconsulting. Hotelière Catherine Mao vom Romantikhotel de l’Ours in Sugiez: „Wir sind jeden Samstag bis Mitte Oktober ausgebucht. Brautpaare mussten teilweise sogar auf einen Freitag ausweichen.
olmalı, dolayısıyla masraftan da kaçınmamalı.’’ dedi. Düğüne katılacak olan 70 kişiye güzel bir düğün töreni sunmak istiyorlar. Sugiez’deki Romantikhotel de l’Ours’un finas sorumlusu Catherine Mao: “Şu andan itibaren, ekim ortalarına kadar bütün cumartesileri doluyuz. Bazı çiftler bu yüzden düğünlerini cuma gününden yapmak zorunda kalıyorlar.’’ diye bilgi verdi. Mao, güzel yemekli, müzikli ve danslı şaşaalı düğünlerin gerçekleştiğini ve çiftlerin böyle bir günde tasarruf etmeyip tadını çıkardıklarını özellikle belirtti. Açıklama Kutusu Dağ veya Gemi Düğünleri Eiger Ambassador Express trenin bir nostalji havasında, küçük Scheidegg’de, Thuner Nehri’nin
üzerinde büyük bir gemide, ya da Kayak ve Gezi alanı olarak tanınan Meiringen- Hasliberg’deki AlpenTower’da, Interlakner’daki Hausberg Harder Kulm veya Schilthorn’da...! Temmuz 2005’ten beri sade bir nikâh dairesinde evlenmek istemeyen Bernli çiftler, bol seçenekli farklı bir havayla dünya evine girebiliyorlar. Evlendirme dairesinin verdiği bilgiye göre çiftler, bu romantik seçeneklerden yoğun bir şekilde istifade ediyorlar. 665
Fiyatlarda Ucuzlama Bekleniyor Avrupa Birliği’nde izin verilen ürünlerin fiyatlarının artık İsviçre’de de indirime geçmesi bekleniyor. Bakanlar Kurulu, ‘‘Pahalı Ülke İsviçre’’’ye savaş açtı ve *Cassisde-Dijon Prensibi’ni, yani açık ve liberal pazarlamayı kabul etti. IG Perakendecilik’ten Martin Schläpfer, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Bu durum güçlü bir ithalat-rekabet havası oluşturacak ve fiyatlara olumlu Deutsche Zusammenfassung Der Nationalrat hat der «Hochpreisinsel Schweiz den Kampf angesagt» und der Übernahme des Cassis-de-DijonPrinzips zugestimmt. Produkte, die in der EU zugelassen sind, dürfen bald auch in der Schweiz vermarktet werden. Martin Schläpfer von der IG Detailhandel sagt zu diesem Thema: „Das führt zu einem verstärkten Importwettbewerb und wird sich positiv auf die Preise auswirken“. Vom Cassis-de-DijonPrinzip sind laut Schläpfer hauptsächlich Waschmittel, Kosmetika und gewisse
bir şekilde yansıyacak.’’ Schläpfer’in verdiği bilgiye göre, Cassis-de-DijonPrensibi’nden deterjan, kozmetik ve hamur işi olarak üretilen ürünler istifade edecek. Migros’un Yardımcı Müdürü Jürg Maurer ise konu bağlamında ortaya çıkacak olan etkilerden bahsetti: “Bu prensibe bağlı olarak artık İsviçre’de satılacak olan yumurta içeren hamur işleri 135 gram yerine 100 gram yumurta ve meyve sularındaki meyve verarbeitete Produkte wie Teigwaren betroffen. Jürg Maurer, stellvertretender Leiter Migros Wirtschaftspolitik, nennt Beispiele mit konkreten Auswirkungen: «Eierteigwaren können in der Schweiz künftig pro Kilo nur noch 100 statt 135 Gramm an Eiern enthalten» und in einem Sirup könne der Fruchtanteil nur noch 10 und nicht mehr 30 Prozent betragen. Für ein Ende der Schweiz als Hochpreisinsel reicht das Cassis-deDijon-Prinzip aber nicht. Schläpfer: «Es braucht neue Abkommen mit der EU im Bereich der Agrarprodukte.»
veya sebze oranı %30 değil sadece %10 olacak.’’ dedi. Derin dondurucuda satılan pizalarda da bir değişiklik yaşanacak; Mauer: “Günümüzde, gerçek domuz eti salamıyla süslenen bir pizanın bu prensibin kabul edilmesiyle domuz eti benzeri ürünleriyle üretilmesine izin verilecek. Bu bağlamda üreticiler, ürünlerini daha az maliyetle üretebilecekler.’’ diye fikrini belirtti Pahalı memleket imajı taşıyan İsviçre’nin, sadece Cassis-deDijon-Prensibini kabul etmesiyle konu kapanmıyor. Schläpfer: ‘‘Aynı zamanda bunun için Avrupa Birliği alanında yeni bir tarım ürünleri anlaşması yapılması gerekiyor.’’ dedi. 666
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Açıklama Kutusu İsviçre, 2 milyar Frank tasarruf yapıyor... *Cassis-de-Dijon-Prensibi, İsviçre’de satışa sunulabilen ürünlerin Avrupa Birliği Ülkeleri’nin belirlediği kurallara uygun üretilmesini ve izin verilmesini ön görüyor. İsviçre’nin belirlediği onay kriterlerinin iptal edilmesiyle, 2 milyar Frank tasarrufa geçilecek. Cassis-de-DijonPrensibi, 1979’da Avrupa Mahkemesi’nin Almanya’da aynı isim altında satışa sunulabilen Fransız Likörü’nün pazarlanmasına yönelik verdiği karar ile başlangıcını yapmıştı.
İSVİÇRE’DEN HABERLER
9
ZÜRICH POLİSİ’NDEN GENÇLERE TAVSİYELER Özellikle genç erkekler, sokaklarda sıklıkla şiddet olaylarıyla karşılaşıyorlar, kavgalara karışıyorlar, saldırganlar tarafından yaralanıyorlar. Sokakların huzurunu bozan saldırgan gruplar giderek daha da çoğalıyor ve daha da cüretkarlaşıyorlar; 1991’den 2006 yılına kadar şiddet olaylarında yaralanmaların sayısı iki katına çıktı. SUVA’nın yaptığı açıklamaya göre, şiddet olaylarının sonucu olan sağlık masrafları yıllık 65 milyon Frank’ı buluyor. Gençlik Polis Şefi Rolf Stucker, her hafta sonu en az beş fiziksel şiddet içerikli kavganın olduğunu söylüyor. Tabi ki bunlar polise intikal eden olayların bilançosu. Polise intikal etmeyen olayların ise sayısı oldukça karanlık. Kaza sigortalarının istatistik araştırması, 1991 ve 2006 yılı arasında 15 ve 64 yaşındaki çalışanların sigortaya bildirdikleri şiddete dayalı yaralanmalarını inceledi; araştırmaya çocuklar, öğrenciler, üniversite öğrencileri, ev hanımları ve emekliler dâhil edilmedi. Araştırmanın odak noktası, gençlerin oluşturduğu şiddet oldu. Şiddet vakaları neredeyse ikiye katlandı Sigortalı olup da yaşadığı şiddet vakasını sigortalarına bildiren kişilerin sayısı 1991 ve 2006 yılları arasında, yıllık ortalama 5000’den 9300’e çıkarak neredeyse iki katı bir orana yaklaştı. Şiddet olaylarına karışanların yaşları ise 15 ile 24 yaş arası olarak belirlendi. 1991 yılında 1000 sigortalıdan ortalama 2 kişi şiddetten dolayı yaralanırken, 2006 yılında 1000 sigortalının arasından 3 kişinin bu tarz bir durumla karşı karşıya kaldığı tespit edildi. Bu oran, toplam rakam üzerinden üçte ikilik bir artışa tekabül ediyor. Araştırmada, genç erkeklerin şiddetli kavgaların sonrasında yaralanma oranı ise neredeyse üç katına çıktığı ortaya çıktı. Genç erkekler daha çok hafta sonları açık havada ya da eğlence ortamlarında kavga veya tartışma sonrası yaralanıyorlar. Kadınlar ise daha çok ev ortamı gibi kapalı mekanlarda şiddete maruz kalarak yaralanabiliyorlar. 35 ve 44 yaş arası işsiz kaza sigortasına sahip kadınların ölümle sonuçlanan vakalarının neredeyse dörtte birinin şiddete bağlı olarak gerçekleştiği ortaya çıktı. Araştırmanın tahminlerine göre, kadınlara uygulanan şiddeti tetikleyen sorun daha çok eşler arasındaki geçimsizlik sorunu. Aynı araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi de, İsviçreli gençler ve yurtdışından İsviçre’ye göç eden gençlerin yaşadığı yaralanmalar, aynı şekilde şiddete bağlı. Her yıl 15 ile 27
yaş arasıdaki her 1000 gençten 7’si, şiddete bağlı yaralanmalar yaşıyor. Şunu da belirtmek gerekiyor ki, yabancı kökenli erkekler İsviçreliler’e göre ev ortamında daha fazla şiddete maruz kalıyorlar. Her yaş grubundaki yabancı kökenli kadınlar, İsviçreli kadınlara göre daha ağır yaralanmalara maruz kalıyorlar. Hem İsviçreli hem de yabancı kökenli kadınlar için geçerli bir gerçek şu ki; genç evlenen kadınların şiddetten dolayı yaralanma riski, bekar olan kadınlara göre üç veya dört kat kadar daha yüksek. Pahalıya mal olan şiddet vakaları 2006 yılında kaza sigortaları, şiddete bağlı kazaların sonucunda doktor ve hastane masraflarıyla, kişinin çalışamadığı günler için ve malulen emeklilik için ortalama 65 milyon Frank ödedi. Her yıl 30 kişi aşırı şiddetli bir vaka sonucunda malulen emekliliğe ayrılacak duruma geldi. 24 kişi ise yaşadıkları şiddetten dolayı hayatını kaybetti. Sadece bir azınlık söz konusu İstatiksel açıdan bir artışın gözlemlenmesine rağmen, genç erkeklerin 2006 yılında sadece %0,7’si şiddete dayalı yaralanma yaşamış. Yine de asıl rakamların karanlıkta kaldığı tahmin ediliyor. Zürich Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya katılan öğrencilerin %70’i, son 30 ayda şiddete dayalı bir durum yaşamadıklarını ve karşı karşıya kalmadıklarını belirttiler. Zürich Polisi’nin açıklamasına göre daha çok hafta sonları meydana gelen şiddet olaylarında kurban olmak her an herkesin başına gelebilir, özellikle de genç erkeklerin. Bakın Zürich Polisi hafta sonu gezmelerimizden sonra evimize sağlıklı bir şekilde dönebilmemiz için, bu olayların içine girmememiz ya da girdiğimizde nasıl davranmamız gerektiği konusunda
neler tavsiye ediyor: Dışarı çıkmaktan vazgeçmeyin: Gençler, korku nedeniyle evlerinde kalmamalılar, dışarıya çıkmak istediklerinde çıkmalılar. Grup olarak dolaşın: Yalnız dolaşmaktansa grup olarak dolaşmayı tercih edin. Mümkün olduğunca iyi ışıklandırılmış ana caddelerde dolaşın, karanlık ve yan sokaklara mümkün olduğunca girmeyin. Tahriklere kapılmayın: Sizi çeşitli şekillerde kızdırmaya ya da tartışmaya çekmek için tahrik etmeye çalışanlara aldırmayın, kendiniz de böyle davranışlarda bulunmayın. Bu tarz davranışlarla karşılaştığınızda, durmayın ya da bir reaksiyon göstermeyin, konuşmadan uzaklaşın. Kendinize güvenerek davranın: Birisi yolunuzu keserse sakin ve soğukkanlı bir şekilde çekilmesini ya da sizi rahat bırakmasını söyleyin. Asla ittirmeyin, şiddete başvurmayın. Kahramanlık yapmayın: Saldırıya uğrarsanız kesinlikle kahramanlık taslamayın. En iyisi kaçmayı deneyin ya da bağırıp yardım çağırın. Kaçan saldırganların peşinden asla takip etmeyin bunun yerine derhal polisi arayın ya da Notruf 117’yi arayın. Polise yardımcı olacak bilgilere dikkat etmeye çalışın: Saldırganın özellikleriDeutsche Zusammenfassung Jugendliche erleiden immer häufiger gewaltbedingte Verletzungen. Die Zahl aller Gewalt-Verletzungs-Fälle hat sich zwischen 1991 und 2006 fast verdoppelt. Diese Verletzungen kosten die Versicherungen besonders viel. Insgesamt hat sich die Gesamtzahl der den Unfallversicherern gemeldeten Gewaltfälle zwischen 1991 und 2006 von jährlich rund 5000 auf 9300 Fälle nahezu verdoppelt. Zahlenmässig dominieren die Gewaltfälle bei den 15- bis 24-Jährigen.
ne dikkat etmeye çalışın, mesela isim, tip, kıyafet gibi. Eğer bir saldırgan grubu ise grubun ele başına dikkat etmeye çalışın. İyi bir tarifle polisin zaten genellikle tanıdığı bu kişileri bulması zor olmayacaktır. Polise ihbarda bulunun: Bir şiddet olayı ile karşılaştığınızda güvendiğiniz bir kişi ile bu konuda konuşun. Mutlaka ve her türlü şiddet olayında polise ihbarda bulunun. Polisin bu kişileri nasılsa bulamayacağını ya da böyle şeylerin nadiren başınıza gelebileceğini düşünerek ya da böyle düşünenlerin etkisinde kalarak polise ihbarda bulunmaktan asla vazgeçmeyin. Grubunuzda örnek olun: Arkadaşlarınızın arasında polise ihbarda bulunduğunuzu söyleyerek örnek olunuz. Böylece size karşı ya da başkalarına karşı şiddete tolerans göstermeyeceğinizi göstermiş olursunuz. Baskıdan korkmayın: Stucker’in tecrübelerine dayanarak yaptığı açıklamaya göre, ihbarda bulunulduktan sonra saldırgan tarafından ihbar edene çok nadir olarak baskı yapılıyor. Rolf Stucker, pek çok şiddet kurbanının polise ihbarda bulunmayışından dolayı çok üzüldüğünü söylüyor. Böylece de suçluların işledikleri suçlar yanlarına kalıyor. 681
Junge Schweizer und junge Ausländer sind gemäss der Studie gleichermassen von gewaltbedingten Verletzungen betroffen. Bei den 15- bis 27-Jährigen waren es jährlich 7 von 1000. Allerdings erleben männliche junge Ausländer häufiger häusliche Gewalt als Schweizer. Die Folgen von Gewaltunfällen kosteten die Unfallversicherer im Jahr 2006 rund 65 Millionen Franken für Arzt- und Spitalkosten, Taggelder und Invalidenrenten. Dies sind 2,5 Prozent der jährlichen Gesamtkosten der Freizeitunfälle.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
10
ORGANIZASYONLAR
DÖKMEN AKŞAMINDA VOLKSHAUS SALONU TAŞTI! Evet, evet değerli okurlar 16 Mayıs’taki Üstün Dökmen Akşamı’nı en iyi ifade eden sözler bunlar. Biz zaten Üstün Dökmen’in ne kadar sevilen ve güvenilen bir aydınımız olduğunu biliyorduk ama yine de bu kadar ilgi olacağından şüpheliydik; çünkü aynı akşam Eurovisyon Şarkı Yarışması naklen yayınlanacaktı ve Türkiye de favori gösterilen ülkelerdendi. Hazırlayan: Gülter Locher Genellikle olduğu gibi Eurovizyon Şarkı Yarışması olduğu akşamlar sokaklar ıssız olur, insanlar evlerinde yılda bir kez olan bu büyük organizasyonu izlemek isterler. Ülkelerini desteklemek isterler. Böyle bir akşamda bir organizasyon yapmak cesaret işidir. Dahası o akşam birkaç önemli organizasyon daha vardı. Bu nedenlerle tuttuğumuz 400 kişilik salonun dolup dolmayacağı konusunda endişeliydik; ne büyük bir yanılgı: Sevgili vatandaşlarımızın “Üstün Dökmen Sevgisi“ ne müthişmiş meğerse! Çok daha büyük bir salon tutsak da dolacakmış. Özellikle de etkinliğin olduğu akşam Pusula Gazetesi’nin mobil telefonları kilitlendi adeta: telefonların ucundaki sorular endişeli, sesler genellikle telaşlıydı: Kimisi inanmaz bir tonla, “gerçekten Hoca gelecek mi?“; kimisi de içinde hafif bir hayal kırıklığına uğrama korkusuyla, “programda bir değişiklik yok değil mi?“ benzeri sorular soruyorlardı. Büyük bir kısım da (bunlar Cenevre, St.Gallen gibi uzak kantonlardan, ya da Almanya, Avusturya ve Fransa‘dan geliyorlardı) etkinliğin yapılacağı yerin adresini soruyorlar ya da tarif ettiriyorlardı. Vatandaşlar iyi bir yer kapmak telaşı ile saat üçte (yani beş saat önceden!) gelmeye başladılar ama geçen yıllardaki tecrübelerimize dayanarak, kapıları ilanlara yazdığımız saatte açarak, yer konusunda herkese eşit şans sağladık. Ne var ki salondaki aralık yerlere kırk kadar sandalye sıkıştırmak zorunda kaldık; yine de yetmedi; programın ikinci yarısına kadar gelmeye devam eden vatandaşların bir kısmı da Üstün Dökmen‘i ayakta izlemek daha doğrusu dinlemek zorunda kaldılar, yani kelimenin tam anlamıyla salon taştı. Öyle ki havalandırmalar çalışmasına rağmen ileri saatlere doğru salonda alınacak nefes kalmadı, camları açmak zorunda kaldık. Ama hiç kimse durumdan şikâyetçi değildi ki Dökmen’i son sözlerine kadar dinlediler; Dökmen son sözlerini söyler söylemez de pek çok vatandaş yanına giderek sevgi gösterilerinde bulundu, fotoğraflar çektirdiler, gazetemizin organize ettiği kitaplarından satın alarak imzalattılar. Profesör Üstün Dökmen konuşmalarında çocuk eğitimine ağırlıklı olarak
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in Konferansını yaklaşık 450 kişi takip etti yer verdi. Bilimsel açıklamalarını halka sıkılmayacağı ve her eğitim düzeyinden kişinin anlayacağı şekilde anlatan, aralara da müthiş güldüren (bazen acı acı), nitelikli espriler sıkıştıran Dökmen sık sık alkışlandı. O akşam çok etkileyici bir anı olarak aklımda hep kalacak olan, çok etkilendiğim müthiş bir sahne yaşandı: Bir ara salondaki genç, yaşlı (çocuklar bile) herkes ayağa kalkarak dakikalarca alkışladı…Halkın sevgilisi, halkın tabiriyle “Hoca“, vatandaşlar kendisini alkışlarken o da aynı anda vatandaşlarını alkışladı sahneden: Müthişti!… Sevilen bilim adamımız özellikle aile yaşamı, aile içindeki sorunlar, iki kişilik ilişkiler, ülkesinden uzakta yaşayan insanların sosyal ve psikolojik konumu gibi konularda akılda kalıcı çok önemli düşünceler, bilgiler verdi. İzleyenlerini de birlikte düşünmeye teşvik ederek, programı bir seminer havasında sürdürdü. Prof. Üstün Dökmen`in programına destek veren Ana Sponsor Nextshop firması`nın sahibi Murat Akaras başta olmak üzere, Mediacom, Vatan Reisen, My Handy Shop, Joker Team, Türk Sound, Aslan Finance, Honda Baumann Baden, House Of Bagalali ve Limuzin servis Erol Kılıçkaya`ya tüm okurlarımız adına teşekkür ediyoruz. Diğer firmalarımızdan da bundan sonraki organizasyonlarımızda destek bekliyoruz.
Nextshop’un sahibi Murat Akaras plakat takdiminde bulundu
Katılımcılar Konferans’tan önce kitap imzalatma şansı buldular
Hepimizin çok yararlandığı etkinliklerimizi sürdürmemiz için bizlere cesaret veren değerli okurlarımıza ve programlarımıza ilgi gösteren vatandaşlarımıza da teşekkür ediyoruz. Hep birlikte, ülkemizden gelecek daha nice değerli konuklarımızı ağırlamaya devam edeceğiz. 719
Yazı işleri müdürümüz Gülter Locher ile Üstün Dökmen birarada
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
11
NEREDEN NEREYE.... İsviçre’de Zürich’te yayınlanmakta olan Pusula adlı gazetenin sahibi olan Turgut Karaboyun bir kaç ay önce benimle irtibat kurup, Pusula’nın organizasyonu altında Zürich’te halka açık, ücretsiz bir seminer vermemi istedi. Memnuniyetle kabul ettim. Böylece Zürich’te yeni dostlar edindik, buradaki ülkedaşlarımızın, kendileri yetinmeseler de başarılarını gördük, mutlu olduk.
Profesör Dr. Üstün Dökmen
Sayın Turgut Karaboyun Pusula Gazetesi’ne belli aralarla (aranın uzunluğunu bana bıraktı), Köşe Yazısı yazmamı istedi. Hayatta ilk kez bunu kabul ettim. Sevgili Sunay Akın da Pusula’ya Köşe Yazısı yazmaya başlamış. Benim de bir köşem oldu. Şimdi sevgili Sunay Akın’la (ikimiz
de oyunu ve oyuncağı severiz), köşe kapmaca oynayacağız. Köşemin adını “Nereden Nereye” koymayı düşündüm. Bu başlık bana zamanda ve mekanda, yolda ve fikirde, bir noktadan başka bir noktaya ulaşmayı, gelişmeyi çağrıştırıyor. Umarım, Türkiye’den kalkıp İsviçre’lere ulaşmış dostlarım gibi, ben de -en azından zihnimde-, bir yerlerden bir yerlere ulaşırım. Düşünen, alet yapan insanın bir başka önemli özelliği ise yolculuk etmektir. Dünyanın bütün kıtalarında, bütün noktalarına ulaşmış, bu arada aya gidebilmiş tek canlı, insandır. Adım adım dünyaya yayılan, gemilere binip okyanusları aşan insanın bu zorlu yolculukta iki önemli şeye ihtiyacı vardır: Birincisi bilinç ve istek, ikincisi maddi ve mecazi anlamda pusuladır. Pusula, insani hedeflerine ulaştırır.
Belirli bir hedefe ulaşma konusunda kararlı olan insanın yol göstericiye, yol göstericilere ihtiyacı vardır. Pusula, şu an elinizdeki gazete gibi size yol gösterir; en azından yol gösterme potansiyeline sahiptir. Aslında bir pusula size doğru yolu, doğru hedefi göstermez; pusula size dünyadaki konumunuzu bildirir. Bu konum içinde, hedefinizi, yolunuzu, yönteminizi siz belirlersiniz. İzleyen günlerde, Pusula’nın aracılığıyla, Pusula sayfalarında, birlikte, güzelliklere, esenliklere, Türkiye için, İsviçre için, bizler için ve dünya için güzel hedeflere ulaşmaya çalışacağız. Çabamız keyifli, hedefimiz yararlı olsun… Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle…
721
Solothurn Hız Tutkunlarının Arabalarına El Koyacak Solothurn yönetimi, hız sebebiyle verilen cezalarda sürücünün arabasına el koymayı planlıyor. Belirli bir süre elinden ehliyeti alınan hız tutkunlarının araçlarına ‘‘black box’’ adı verilen aletler yerleştirilmek isteniyor. Bu ve benzeri önlemleri, ‘‘hız tutkunları’’ adı altında toplanan etüt grubu, bugün açıkladıkları raporda bildirdiler. Solothurn yönetimi, bu önerileri olumlu karşıladı ve hemen uygulamaya geçirilmesi için emir verdi. Gelecekte meydana gelecek olan aşırı hız sebebiyle kazalarda polis, detaylı incelemesini kaza yerinde yapıp hemen tespitini koyacak ve polisin gerekli tedbirleri alması gerekecek. Bir kaza gerçekleşmiş olsa da olmasa da polis, bir aşırı hız durumundan şüphelendiği anda araca el koyabilecek. Bu öneriyi yapan etüt grubu, yapılacak olan bu önleme, aracın bir kanıt olarak tutulmasını sebep olarak gösterdi. Solothurn Baş Savcısı Mattias Welter, konu bağlamında sorulan sorulara: “Aracın bağlanması için aşırı hız konusunda bir sürekliliğin tespitinin olması gerekiyor.’’ dedi. Tespitlerin arasında, trafik kurallarını zedeleyici uzun bir listenin olması gerektiği örnek olarak verildi. Güvenlik sebebiyle el konulan ehliyetlere ‘‘Black-box’’ Güvenlik sebebiyle ehliyete el konulduktan sonra, aracın içerisine ‘‘Blackbox’’ adı verilen aletler yerleştirilecek. Bu alet, hız derecesini ölçecek ve aletin 1800 ve 2400 Frank arası montaj ücretinin sürücü tarafından ödenmesi gerekecek. Bunun yanı sıra, ehliyeti elinden alınan sürücüler daha sıkı bir denetim
altına alınacak. Yine konu bağlamında bilgi alınan Solothurn Eyalet Polis Komutanı ve Etüt Gurubu Başkanı Thomas Zuber, ehliyetine el konulan kişilerin bilgilerinin trafikte sorumlu dairelere de iletilmesi gerektiğini söyledi. Zuber, şimdiye kadar polisin sadece sürücünün adı altında bir ehliyet sahibi olup olmadığını denetleyebildiğini belirtti. Fakat polisin elinde, ehliyetine el konulanların listesi olursa, polis, durdurduğu sürücü hakkında daha detaylı işlem yapabileceğini açıkladı. Daha yüksek cezalar isteniyor Etüt grubu yaptığı çalışmada, ölümle sonuçlanan kazaların ceza hukukunda daha ağır cezalandırılması gerektiğini belirtti. Bu öneriyle ilgili hem kamuda hem de uzmanlar tarafından savunulan, ölümle sonuçlanan trafik kazalarının yeteri kadar ağır cezalandırılmadığı düşüncesine katıldıklarını ifade ettiler. Bu yüzden, ceza süresinin üç yıldan beş yıla çıkarılmasını talep ettiler. Bunun yanı sıra hızlı araç kullanan sürücüler, belirli çalışma programlarına gitmek zorunda kalacaklar. Grup aynı zamanda, kamumun hızlı araç kullanma suçları konusunda hassaslaştırılarak kampanyalar yapmak istiyor. Belirlenen bazı yollarda ise daha sıkı trafik kontrolleri yapılması gerek-
tiği söylendi. Taammüden öldürme için dava açılacak ‘‘Hız Tutkunları’’ adı altında kurulan çalışma gurubu, Schönenwerd SO’da aşırı hız sebebiyle bir ölümle sonuçlanan kazadan sonra kuruldu. 2008 senesinin 8 Kasım gecesinde, sürücülerle hiç bir alakası olmayan 21 yaşında bir bayan hayatını kaybetti. Hız tutDeutsche Zusammenfassung Die Solothurner Regierung will bei Raserdelikten künftig die Autos einziehen. Rasern, denen der Führerausweis vorübergehend abgenommen wurde, soll eine Blackbox ins Auto eingebaut werden. Diese und weitere Massnahmen hält die Arbeitsgruppe «Raser» in ihrem Bericht fest, der heute veröffentlicht wurde. Die Solothurner Regierung begrüsst die Vorschläge und hat deren Umsetzung in Auftrag gegeben. Nach einem Sicherungsentzug des Führerausweises
kunu iki kişi, taammüden adam öldürme sucuyla sorumlu tutuldular. Solothurner Savcılığı, bu davada trafik teknikleri bağlamında hazırlanan bir rapora dayanarak işlem yapıyor. Bu raporda, aracı kullanan sürücünün kazanın gerçekleştiği yoldaki 50 km hız limiti kuralına uyması durumunda, İsviçreli bayanın hala hayatta olabileceğini açıkladı. 672 soll eine so genannte Blackbox ins Auto eingebaut werden. Diese zeichnet Daten wie Geschwindigkeit auf. Die Kosten zwischen 1800 Franken und 2400 Franken für den Einbau soll der Raser übernehmen. Im Strafrecht müsse die Strafe für ein Raserdelikt mit Todesfolge verschärft werden, hält die Arbeitsgruppe weiter fest. Raser sollen zudem zu Lernprogrammen verpflichtet werden. Die Arbeitsgruppe schlägt auch Kampagnen zur Sensibilisierung der Öffentlichkeit gegenüber Raserdelikten vor.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Reyonumuzda yeni. Argeta Tonbalık ezmesi
Bambi lane bisküvi 300 gr.
95 gr.
1.85
2.75 Siyah zeytin
çekirdekli, 400 gr.
Böreklik peynir PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Kutuda, % 45 yag˘ oranı, 800 gr.
6.95
4.75 Hindi salamı Dilim, 100 gr.
Pinar Kashkaval Peynir 400 gr.
4.95 Bu ürünler her s¸ubemizde mevcut olmayabilir.
2.25 ˙I svic¸ re’nin Discount Marketi www.denner.ch
İSVİÇRE’DEN HABERLER
13
Otoban Geçiş Yapışkanı Kaldırılmayacak Bakanlar Kurulu elektronik sisteme karşı çıktı. Kanun yenilendi, fakat gerçek anlamda değişen bir şey de yok; yenilenen kanun, Bakanlar Kurulu tarafından Ulusal Yollara yapılacak harç ödemelerine aldığı kararı içeriyor. Bahsi geçen bu harç yapışkanı,1985 yılından bu yana otomobilin veya diğer vasıtaların ön camının köşesine yapıştırıldığında ödenmiş olarak görülüyor. 1995 yılından beri harcın ücreti 40 Frank. Devlet bu harç ödemesinden yaklaşık 350 milyon Frank kazanıyor ve bu kazancı yol yapımı ve benzeri işlemleDeutsche Zusammenfassung Ein neues Gesetz, aber dennoch bleibt fast alles beim Alten: So lässt sich die Vorlage über die Nationalstrassenabgabe zusammenfassen, die Eintretensdebatte geführt hat. Die federführende Zollverwaltung hatte in den Vorarbeiten auch die Einführung eines elektronischen Systems geprüft, mit dem Missbräuche vermindert und eine flexiblere Erhebung (Abstufung nach Fahrzeugkategorien, Teilgebühr für kürzere Zeiträume als ein Jahr) möglich würden; Finanzminister Merz schubladisierte später jedoch das Projekt. Im Nationalrat wollten nun SP und Grüne die sogenann-
re harcıyor. Harç ödeme sistemi eski bir anayasaya ve yönergeye dayanıyor. Yeni yönergenin geçerliliği için bu durumda yeni bir kanun hazırlanması gerekiyor. Bu konuda söz sahibi ve yönetici olan Gümrük Bakanlığı, ön çalışma olarak elektronik geçiş sistemini denetlemişti. Bu sistemle suiistimaller azaltılacak ve daha esnek tahsilatlar yapılmış olunacaktı. Örneğin aracın kategorisine göre ve bir yıldan daha az kullanılmak istenen harçların ücretlendirilmesi gerçekleşecekti. Maliye Bakanı Merz ise sonradan bu projete E-Vignette wieder aus der Schublade hervorholen. Sie scheiterten aber klar mit 51 zu 98 Stimmen. Ebenso deutlich verworfen wurden Anträge der SVP, auf ein Gesetz ganz zu verzichten und den Preis der Vignette von 40 Franken dauerhaft in der Bundesverfassung festzuschreiben. Einzig die Busse für die Autobahnbenützung ohne Vignette wollen Bundesrat und Verkehrskommission von 100 auf 200 Franken erhöhen. Dies soll vorab bei seltenen Autobahnbenützern im Transit, die heute versucht sein können, das Risiko einzugehen in der Hoffnung, nicht erwischt zu werden, die abschreckende Wirkung erhöhen.
yi beklemeye aldı. SP ve Yeşiller Partisi bu elektronik geçiş sistem projesini yeniden Bakanlar Kurulu’nda gündeme getirmek istedi. Bu çaba, yine toplam 98 oydan 51 ret oyu alınca karşılık göremedi. SVP’nin bu kanunun kaldırılması ve yapışkanın 40 Frank olan ücretinin sürekli olarak Federal Anayasa’da sabitleştirme talepleri de olumsuz sonuçlandı. Tek değişiklik ceza artırımı oldu Yeşiller, yıllık ücreti 120 Frank’a çıkarmak istiyor ve sadece iki defa kullanılabilen 40 Frank değerinde bir harç yapışkanı talep ediyorlar. FDP, CVP ve BDP partilerinin temsilcileri ise ne bir harç ücreti değişikliği ne de bir sistem değişikliği istediklerini açıkça dile getirdiler. Aynı zamanda SP de, elektronik geçiş sistemi kabul edilmediği sürece, bu eskimiş sistemde bir değişiklik yapılması taraftarı olmadığını belirtti. Yol trafiği konusuyla çok fazla alakalı olmadığı bilinen komisyon sözcüsü Ruedi Aeschbacher, çoğunluğun verdiği karara katılarak böyle bir sistemi uygulamaya geçirmenin he-
nüz zamanının gelmediğini savundu. Otoban geçiş harcı için kullanılan bir yapışkanın hem kolay hem de çoğu yerde kabul edilebilir bir sistem olduğunu söyledi. Bir elektronik geçiş sistemi ise belediye partilerinin şehir için yol harcının kabul edilmemesi kararının üzerine gidilmesi anlamına geldiğini belirtti. Kurul ve Trafik Komisyonu, sadece otobanın, harç yapışkanı olmadan kullanılması sebebiyle uygulanan cezaların 100 Frank’tan 200 Frank’a yükseltilmesini istedi. Fakat bu uygulama, otobanı çok sık kullanmadıklarından, yakalanmama ümidiyle rizikoya girip, arada bir otobanı kullananlar için için etkili olacak. 690
İsviçre’de Araçlar Çok Fazla Benzin Yakıyor İsviçre’de, 2008 yılında satılan yeni otomobillerin ortalama yakıt miktarının 100 kilometrede anlaşıldığı ve belirlenen yakıtın 6,4 litre değil de 7,14 litre olduğu tespit edildi. Bu azaltma hedefi 2002 senesinde İsviçre Otomobil İthalatçıları ve UVEK yani Federal Çevre,Trafik, Enerji ve İletişim Departmanı’nın kendi istekleri ile ve gönüllü belirlediği anlaşmaya dayanıyor. Yapılan bu anlaşmaya göre, ortalama yakıt miktarı 2000 ve 2008 seneleri arasında 100 kilometrede kullanılan yakıtın 8,4 litreden 6,4 litreye düşmesi gerekiyordu. Kanun yoluyla azaltma hedefi BFE Enerji Bakanlığı, hedef anlaşmanın kendi istekleriyle belirlenmesinden dolayı, devletin otomobil ithalatçılarına herhangi bir yaptırımda bulunamadığını açıkladı. Bu yüzden UVEK, belirlenen hedef kotaya yönelik kanuni bir yaptırım uygulamak istiyor. Bu yaptırıma aynı zaman aralık 2008’de Avrupa Birliği tarafından belirlenen CO2 limit değerleri eklenecek. Belirlenen bu limit değerleri ile Avrupa’daki üreticiler ve İthalatçılarının, yeni otomobillerin ortalama CO2 atıklarını 2015 senesine kadar 130 gram CO2/km ve 2020 senesine kadar 95 g CO2/km’ye düşürmeleri gerekiyor. İthalatçılara ceza uygulanacak
Otomobil üreticileri veya ithalatçılarının yeni otomobillerin %65’ini 2012 senesine kadar belirlenen hedefe ulaştırmaları gerekiyor. 2013 senesinde bu oranın %75 ve 2014 senesinde yeni otomobillerin %80 oranında belirlenen hedefe ulaşmış olması gerekiyor. Eğer ki otomobil üreticileri veya ithalatçıları hedeflenen bu rakamlara ulaşamazlar ise para cezası ile karşılaşacaklar. BFE yaptığı yazılı açıklamasında, UVEK’in bu öneri üzerinde çalıştığını ve ‘‘Arazi araçları- girişimine’’ karşı dolaysız yoldan öneri olarak, Bakanlar Kurulu’nun Enerji Komisyonu’nun önergesinde gerçekleştiğini belirtmişti. 12 yıldan beri ilk kez boş ağırlık azaldı Geçen yıl 1996’dan beri ilk kez otomobillerin ortalama boş ağırlığı 29 kilo azaldı. Yani %1,93 ile 1473 kiloya düştü. 2007’de ise bu oran,1502 kg idi. BFE’nin yaptığı açıklamaya göre, bu olumlu bir gelişme olmanın yanısıra birlikte yıl sonu sonuçlarına da iyi bir etki bıraktı. Bu gelişmeye karşın, ağır ve yakıt tüketimi fazla araçlarla ilgilenen İsviçreliler, ‘’daha hafif ve az tüketen araç modasına ayak uydurabilecekler mi?’’ sorusunun cevabı önümüzdeki yıllarda alınacak. CO2-emisyonu da azalacak
2008 senesinde, üretilen yeni otomobillerin ortalama CO2emisyon değeri 175 g/ km’de. 2007’de ise bu oranın değeri 183 g/ km olduğu için 2008 senesinde %4,37 azalma yaşanmış oldu. Bir kıyaslama yapacak olursak: 2007 senesinde Avrupa Birliği Ülkeleri’ndeki ortalama CO2-emisyon değeri 160 g/km’ lerde idi. Benzin ile çalışan araçların yakıt değeri %4,89 ile 175 g/km düştü. 2007’de ise bu oran 184 g/km idi. Dizel-araçlarda ise 176 g/km düşüş yaşanırken, 2007’de bu oran 181 g/km Deutsche Zusammenfassung Der durchschnittliche Verbrauch der im Jahr 2008 in der Schweiz verkauften neuen Autos beträgt 7,14 Liter statt wie vereinbart 6,4 Liter pro 100 Kilometer. Das Reduktionsziel beruht auf einer im Jahr 2002 unterzeichneten freiwilligen Zielvereinbarung der Schweizer Autoimporteure und des Eidg. Departements für Umwelt, Verkehr, Energie und Kommunikation (UVEK). Demnach sollte der durchschnittliche Treibstoffverbrauch zwischen 2000 und 2008 von 8,4 auf 6,4 Liter pro 100 km sinken. Im Jahr 2012 sollen bereits 65 Prozent der Neuwagen eines Herstellers/Importeurs das Ziel erreichen, 2013 müssen
idi. Dizel araçların CO2-atık değeri ilk kez benzinli araçların bu kadar üstüne çıktı (%0,56). İsviçre’deki dizel araçların sayısı küçük bir artış göstererek, 2007’de %32,2’lerde olan oranın 2008 senesinin sonunda toplamın %33’ünü oluşturduğu söylendi. 673 es 75 Prozent und 2014 schon 80 Prozent sein. Wenn die Hersteller und Importeure diese Ziele nicht erreichen, werden Geldbussen fällig. Im vergangenen Jahr sank das durchschnittliche Leergewicht der Autos erstmals seit 1996 um 29 kg (1.93%) auf 1473 kg (2007: 1502 kg), was laut BFE «wesentlich zum guten Jahresergebnis beitrug».2008 lagen die durchschnittlichen CO2-Emissionen der Neuwagen bei 175 g/km, was einer Abnahme von 4,37% gegenüber dem Vorjahr entspricht (2007: 183 g/km). Bei den Benzin-Fahrzeugen sank der Wert um 4,89% auf 175 g/km (2007: 184 g/km), bei den Diesel-Fahrzeugen auf 176 g/km (2007: 181 g/km).
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
14
İSVİÇRE’DEN HABERLER
17 Mayıs Referandum Sonuçları: Devlet Memnun Hükümet, 17 Mayıs’ta yapılan halk oylaması sonucundan memnun kaldı. Halk oylamasına katılanların %50,14’ü, kişisel bilgileri elektronik ortamda saklayan pasaportların kullanımına ‘’evet’’ dedi, %67 si alternatif tıbba yönelik tasarıya ‘’evet’’ dedi. Oylamaya katılım %38,8’lerdeydi. Uzun zamandır ilk kez böyle bir sonuç elde edildi; İsviçre halkının %50,14’ü büyük bir tartışma konusu olan yeni elektronik pasaportların kullanımına onay verdi. Adalet Bakanı Eveline Widmer-Schlumpf, açıklanan sonuçla ilgili olarak: “Çıkan sonuçtan memnunuz. Temsilciler Meclisi bu kararı olumlu karşılıyor.’’ şeklinde yorum yaptı. Bu tasarının bir zamanlar birçok kanton tarafından ret edileceği aslında belliydi; lakin ülke çapındaki halk oylamasının genel sonuçları geçerli olduğundan, tasarıya karşı olan bu kantonlar, yapılan referandumda çok az bir farkla da olsa tasarıya olumlu oy veren halkın çoğunluğunun isteğini kabullenmek zorunda. Seyahat özgürlüğü kalacak Bayan Widmer-Schlumpf, Bern’de oylama sonuçlarının belli olduğu akşam basına yaptığı açıklamada: “Bu pasaport daha güvenli olacak ve seyahat özgürlüğümüzün elimizde kalmasını sağlayacak.’’ dedi. Adalet Bakanı konuşmasına şu sözleri de ekledi: “Bu kişisel bilgileri en iyi şekilde korumak için elimizden geleni yapacağız ve hassas davranacağız. Daha önceleri de bu bilgiler ile ilgili hiç sorun yaşamadık.’’ Bu sonuçla Schengen-Anlaşmasına yönelik katılım kuvvetlendirilmiş oldu. Widmer-Schlumpf: “Şimdi Schengen ülkeleri ile çalışmamızı sürdürebiliriz.’’ dedi. Açıklama Referandum Yandaşlar hassasiyet bekliyor FDP’li milletvekili Hugues Hiltpold, İsviçre’nin artık Schengen alanından atılma tehlikesi altında olmadığını belirtti.
Yaşanan endişeler konusunda ise insanların içinin rahat olması gerekiyor; bu nedenle, meclisin, merkez vergi bankasındaki yüz ve parmak izi bilgilerinin sadece pasaportlar için kullanılacağı konusunda güven kazandırması gerekiyor. Hristiyan Demokratik Halk Partisi CVP ise, ‘evet’ oylarını bir güven kanıtı olarak değerlendiriyor. Aynı zamanda yeni elektronik pasaportların kişisel güvenliği daha sıkı korumaya yaradığı belirtiliyor; İsviçre, Schengen kaynaşmasındaki sorumluluklarını ciddiye aldığını ispatlamış oldu ve merkezi veri bankası sayesinde kaybolan pasaportların yeniden çıkarılması kolaylaşacak. Temsilciler Meclisi’nin en küçük partisi Demokratik Halk Partisi BDP, bir korku unsuru haline gelen bu kampanyanın olumsuz sonuçlanmadığını belirtti. Parti, kişisel bilgilere hassas davranılması konusunda yardımcı olacaklarını açıkladı. Ekonomi çatı örgütü Economiesuisse, yeni Kimlik Kanunu’nun kabul edilmesini olumlu karşıladığını belirtti. Ticari açıdan önem taşıyan seyahatler bu durumda güvenlik altına alındı. Alınan sonucun aynı zamanda Schengen-Kuralları’nın devam etmesi anlamına da geldiği belirtildi. Avrupa Birliği de, İsviçre’nin halk oylamasıyla yaptığı elektronik pasaportların uygulamaya geçmesi için çıkan olumlu sonucu sevinçle karşıladı. Avrupa Birliği Büyükelçisi Michael Reiterer çıkan sonucu, açılan yolun bir onayı olarak gördüğünü belirtti. Karşıtlar ise hala endişeli
İsviçre Halk Partisi SVP’nin yaptığı bir açıklamasında, Temsilciler Meclisi’nin vergi bilgisinde göstermesi gereken hassasiyetin yanı sıra bu uygulamaya yapılacak masraflar konusunda da mantıklı bir çözüm bulması gerektiğini belirtti. Karşıtlardan biri olan Yeşiller Partisi, yeni elektronik pasaportta dijital parmak izinin merkezi vergi bankasında bulunup bulunmayacağı konusunda, kişinin kendisinin karar vermesi gerektiğini söyledi Genç Sosyal Demokratik Partisi’nin Başkanı ve Genç Komite’nin Yardımcı Başkanı Cédric Wermuth da yeni pasa-
Deutsche Zusammenfassung Die Landesregierung ist zufrieden mit dem Abstimmungsresultat vom 17. Mai. 50,14% der Stimmbevölkerung heissen die Einführung biometrischer Pässe gut, 67,0% sagem Ja zur Vorlage über die Komplementärmedizin. Die Stimmbeteiligung betrug 38,3%.”Der Pass wird sicherer, er ist besser geschützt vor Missbräuchen und ermöglicht uns, die Reisefreiheit zu behalten”, erklärte Widmer-Schlumpf vor den Medien in Bern. Die Schweiz laufe nun nicht mehr Gefahr, aus dem Schengen-Raum geworfen zu werden, so der freisinnige Nationalrat Hugues Hiltpold.”Wir werden höchste Sorgfalt anwenden, um diese Daten zu schützen. Wir haben noch nie Probleme mit diesen Daten gehabt”, so die Justizministerin. Die Grünen, eben-
portun karşıtlarından; çıkan ‘evet’ sonucunun kıl payı kazanılmasını, halkın bu tasarıya yönelik hala endişeleri olduğunun bir göstergesi olduğu şeklinde yorumladı. Demokratik Hukukçular Birliği’nden Bayan Catherine Weber de çıkan sonucun, kişisel verilerin güvenliği konusunu insanların ne kadar ciddiye aldığının ve bu konuda kafalardaki soruların netleşmediğinin bir göstergesi olduğunu söyledi. Couchepin, burun kıvırdı İkinci Tasarı olarak oylanan ‘Alternatif Tıp’’ üzerine hazırlanan kanun belirlemesi %67’lik bir çoğunluk ile kabul edildi. Alternatif Tıp, İsviçre’nin tüm eyalet-
falls im Gegnerlager, verlangten, dass beim biometrischen Pass alle frei entscheiden könnten, ob ihre digitalen Fingerabdrücke in der zentralen Datenbank gespeichert würden oder nicht. Die zweite Vorlage, die Verfassungsbestimmung über die Komplementärmedizin, wurde mit 67,0% deutlich angenommen. Die Alternativmedizin war in allen Schweizer Kantonen unbestritten. Kein einziger sagte Nein zu dieser Vorlage. Trotz dem klaren Ja liess Gesundheitsminister Pascal Couchepin offen, ob die fünf gestrichenen Methoden wieder kassenpflichtig werden. Die betroffenen Fachgesellschaften hätten bis Ende Oktober Zeit, diesen Nachweis zu liefern. Die Prüfung durch die Expertenkommission beginne dann sofort, könne aber längere Zeit dauern.
lerinde herkes tarafından kabul ediliyordu. Kimse bu tasarıya ‘hayır’ demedi. Bu kesin evet sonucuna rağmen Sağlık Bakanı Pascal Couchepin, kaldırılan beş metodun yeniden sağlık sigortasının zorunluluğu altına girmesi konusunda net bir şey söylemedi. Basının önünde geçerli kanundan bahsetti. Bu kanunun etkinliğini, amacını yerine getirip getirmediğini ve güvenilirlik sağlaması gerektiğini belirtti. Bu konudan sorumlu uzmanların, ekim ayına kadar ispatlarını ortaya koymaları gerekiyor. Hemen ardından denetim komisyonu, denetim çalışmalarına başlayabilecek. Fakat denetim süresinin uzun sürebileceği de açıklaNdı. 702
Kuaför Check In Hizmete Girdi 3 Nisan 2009 tarihinde Füsun Özkızılırmak tarafından Kloten’da açılan Kuaför Check In, hizmete girdi. Erkek ve Bayan Kuaförlüğü üzerine İsviçre’de meslek eğitimi yapan ve şimdiye kadar büyük kuaför firmalarında yönetici ve eğitmen olarak çalışan, kendisini sürekli yenileyerek modayı yakından takip eden Füsun Özkızılırmak, amacının, ferah bir ortamda aile havası yaşatarak insanlara hizmet vermek olduğunu söyledi. Uzun yıllar boyunca kazanmış olduğu tecrübeleri insanlara kendi işyerinde
sunma kararı alan Füsun Özkızılırmak, vatandaşlarımıza Kloten’de en iyi hizmeti uygun fiyatlarla vereceklerini söyledi. Uzman ellerde kaliteli hizmet almak isteyen herkesi kuaför salonuna bekleyen Füsun Özkızılırmak, müşterilerin gelmeden önce randevu almalarını tavsiye ediyor çünkü bu sayede kendilerine daha geniş zaman ayırabildiğini belirtiyor. Pusula olarak Füsun Özkızılırmak’a açmış olduğu bu yeni yerinde başarılar diliyoruz. Adres: Kuaför Check-In, Schaffhauserstr. 76, 8302 Kloten Randevular için Telefon numarası: 043 819 47 77
Füsun Özkızılırmak Açılış Saatleri: Pazartesi günleri kapalı Salı ve cuma günleri 09:00 ile 19:00 arası,
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
cumartesi günleri 09:00 ile 15:00 arası hizmet verilmektedir. 645
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
16
AHV’de ‘‘Evlenme Cezası’’ Kalacak Bakanlar Kurulu’nun Sosyal Komisyonu (SGK) AHV emekliliğinde, yaşam biçiminin göz önünde bulundurulmadan değerlendirmeye alınmasına karşı çıktığını belirtti. 15 oyda 6’sı Deutsche Zusammenfassung Die Sozialkommission (SGK) des Nationalrates ist dagegen, die AHV-Renten unabhängig von der Lebensform zu bemessen. Sie stellt sich mit 15 Stimmen bei 6 Enthaltungen gegen eine Standesinitiative des Kantons Zürich. In der kle-
çekimser olan sonuçta, Zürich kantonu*nun girişimine karşı çıktı. SGK’nın düşüncesine göre, çiftlerin evlilik ve evlilik dışı birlikte yaşama durumunu Sosyal Sigorta’nın bugüninen Kammer hiess es immerhin, die Benachteiligung der Ehepaare sollte mit der 12. AHV-Revision angegangen werden. Unter den gleichen Voraussetzungen könne die Differenz wegen der Plafonierung der Ehepaarrente über 1000 Franken im Monat ausmachen.
lerde yaşadığı finansal sıkıntısında eşit tutmak çok büyük maliyetlere yol açacak. Bu girişim daha önceleri de, mesela geçmiş mart döneminde Kanton Meclisi tarafından ret edilmişti. Küçük Meclis, en azından evli çiftlere yapılan haksızlığın 12. AHV revizyonu ile kaldırılmasını istedi. Aynı koşullar altında AHV’nin belirlediği miktarın, evli kişilerden birinin azami emeklilik parasından %150 oranında
daha fazla olmama şartını belirleyen kuraldaki farkın aylık 1000 Frank’a kadar çıkabileceği söylendi. 689
İsviçre`de Konserlerin Adresi Dilaila! 9 Mayıs Cumartesi akşamı Dilaila`da hayranlarıyla buluşan Kıraç, muhteşem bir konser verdi. O gün Club Dilaila`nın büyük bölümünü dolduran Kıraç hayranları, sanatçının en güzel şarkılarını canlı orkestra eşliğinde dinleme şansı buldu. Saat 00:30` da başlayan konser, gerçekten görülmeye değerdi. Konseri izleyen büyük kalabalık, sanatçının seslendirmiş olduğu bütün şarkılara hep bir ağızdan eşlik etti. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca sahnede kalan Kıraç, coşkulu kalabalığın ısrarına dayanamayarak konser bitiminden hemen
sonra tekrar sahneye gelerek bir şarkı daha seslendirdi. Büyük konserlerin mekanı olan Dilaila, böylece büyük bir isimle daha müşterilerine hizmet verdi. Daha önceki aylarda, Türk müziğinin en popüler isimlerinin katıldığı konserlere önümüzdeki aylarda yeni isimlerle devam edilecek. 6 Haziran`da düzenlenecek olan konserde, Demet Akalın hayranlarıy-
la buluşacak. Yeni konser takvimini merak eden okurlarımız, www. dilaila.com adresinden detaylı bilgi alabilirler. Kıraç gibi önemli bir ismi,
İsviçre’deki hayranlarıyla buluşturan Club Dilaila ve ekibine başarılar diliyoruz. 698
İsviçre’ye Göç Durdu 2008’i 2009’a bağlayan kış döneminde ‘‘eski’’ Avrupa Birliği ülkelerinden, İsviçre’den oturma izni talep edenlerin sayısı ilk kez %40 oranında azalma gösterdi. Meclis, önümüzdeki haftalarda 1 Haziran’dan itibaren, 15 eski Avrupa Birliği ülkesi ile Malta ve Kıbrıs vatandaşları için yeniden bir kontenjan açıp açmama konusunda karar vermek zorunda kalacak. Serbest Dolaşım Anlaşması’nda öngörülen koruma hükmü kontenjanın yeniden düzenlenmesini, belirli bir yıldaki oturma izni sayısının geçen son üç yılın sayısının toplam ortalamasından %10’unu geçmesi durumunda izin veriyor. Bu koşul, beş yıl geçerliliği olan B-Kabulüne göre yerine getirilmiş durumda. 2007 yılında 94.000 B-Kabulü 2007 mayıs sonuna kadar B-Kabullerin sayısı, 15.000 kontenjanı ile sınırlandırılmıştı. Kontenjan haziran 2007’de kaldırıldığında İsviçre’de kısa süre bulunan birçok B-Kabulünü talep etmek için eyleme geçildi. Bunun üzerine, ekonominin iyi bir durumda olduğu dönemde on binlerce yeni göçmen buraya akın etti. İsviçre, eski Avrupa Birliği Ülkeleri’nden, toplam, (2007 haziranından 2008 mayısına kadar)
B-Kabullü 94.000 kişi aldı. Bu duruma paralel olarak kısa süreli oturma izni talepleri yarıya inerek yaklaşık 62.000’e düştü. SVP, meclisten koruma kalkanını devreye sokmasını istedi, ama SP ile İşçi ve İşveren Kurumları bunun gerekli olmadığını düşünüyorlar. Onların düşüncesine göre, göçmenlerin sayısı meclisin koruma kalkanı olarak koyabileceği limitin daha da altına düşecek, çünkü son üç yılın ortalamasına artı %5’lik bir azalma uygulanacak. Konjonktüre bağlı gerileme Bahsedilen gerilemenin olup olmayacağı net olarak söylenmiyor. Çünkü 2007 yılının mayıs ayına kadar geçerli olan kontenjanlar, ortalamanın oldukça altında. Fakat sadece net olan şu ki; şuan B-Kabullerinin sayısı oldukça geriledi. 2008 yılının ekim ve 2009 yılının mart ayları arasındaki aylık göçmen sayısı neredeyse 4900’lerdeydi. Yani bir yıl önce aynı aylardaki oranlara göre %40’lık bir gerileme kaydedildi. Bu gerilemede aynı zamanda kısa oturma izinlerinin uzun süreli oturma izinlerine dönüştürülmemeleri önemli faktörlerin arasında yer alıyor. Ortaya çıkan bu sonuçlara bağlı olarak, Göçmen Bürosu’nun sözcüsü Jonas Montani, ‘‘Gerileme, mevcut konjonktüre bağlı.’’ diye bir açıklama yaptı. 684
Deutsche Zusammenfassung Im Winterhalbjahr 2008/2009 haben rund 40 Prozent weniger Bürger aus «alten» EU-Staaten eine fünfjährige Aufenthaltsbewilligung erhalten als ein Jahr zuvor.In den kommenden Wochen muss der Bundesrat entscheiden, ob er ab 1. Juni wieder Kontingente für Staatsangehörige der 15 «alten» EU-Länder sowie Malta und Zypern erlassen will. Bis Ende Mai 2007 war deren Zahl nämlich auf 15’300 pro Kontingentsjahr beschränkt. Als das Kontingent im Juni 2007 wegfiel, nutzten viele Kurzaufenthalter die Möglichkeit, eine B-Bewilligung zu beantra-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
gen. Dazu kamen Zehntausende neuer Zuwanderer, die in der damals noch florierenden Wirtschaft eine Stelle fanden. Insgesamt stellte die Schweiz von Juni 2007 bis Mai 2008 gut 94’000 BBewilligungen an Staatsangehörige der «alten» EU-Länder aus. Parallel dazu ging die Nachfrage nach Kurzaufenthaltsbewilligungen etwa um die Hälfte auf knapp 62’000 zurück. Die SVP forderte den Bundesrat am Montag auf, er solle die Schutzklausel aktivieren, um den Zugang von Ausländern zum Arbeitsmarkt und zu den Sozialleistungen in wirtschaftlich schlechten Zeiten regeln zu können.
ORGANIZASYONLAR
17
Parc des Bastions`da Türk Günü Coşkusu! Geçtiğimiz yıllarda Zürich ve Bern şehirlerinde kutlanan Türk Günü şenlikleri, bu yıl Cenevre`de Parc des Bastions`da her zamanki gibi büyük bir coşkuya sahne oldu. Parc des Bastions`ta kutlanan Türk Günü`ne gün boyunca yaklaşık 7 bin civarında kişinin konuk olduğu tahmin ediliyor. Fransa’da yaşayan vatandaşlarımız da Cenevre`deki kutlamalara büyük ilgi gösterdiler. Özellikle, Lyon ve Paris kentlerinden yaklaşık 300 civarında ailenin kutlamalara katıldığı tahmin ediliyor. Bu yılki Türk Günü şenlikleri geçen yıllarda olduğu gibi Bern Büyükelçiliği’nin himayesinde kurulan organizasyon komitesi tarafından gerçekleştirildi. İsviçre Türk Toplumu’nun (ITT) yanı sıra Cenevre Başkonsolosluğu, organizasyonun problemsiz gerçekleştirilebilmesi için yoğun çaba gösterdiler. Aldığımız bilgilere göre, Cenevre Belediyesi organizasyonun sorunsuz yürütülebilmesi için her konuda tam destek sağladı. Bu yıl düzenlenen Türk Günü’nde hazırlanan stantların, geçtiğimiz yıllara göre daha düzenli olduğunu gördük. Ancak vatandaşlarımız yiyecek ve içecek stantlarında satışların bon karşılığında yapılmasından oldukça rahatsız oldular. Aynı sistem geçtiğimiz yıllarda düzenlenen Zürich Türk Günü Şenlikleri’nde de büyük tepki toplamıştı. Organizasyon yerinde kurulan tuvalet konteynırları da temiz olmadığı için böyle bir güne yakışmadı. Geçen yıllardan edinilen tecrübeler bu yıl işe yaredı: şenlik alanında görevlendirilen gezici temizlik ekipleri, atılan çöpleri sürekli toplayarak çevre kirliliğinin önüne geçtiler. Umarız gelecek yıllarda da tuvaletlerin bakımı konusuna etkili bir çözüm getirilir. Cenevre halkının Türk Günü’ne olan ilgisinin artırılabilmesi amacıyla, şehrin en önemli müzik gruplarından biri olan Le Beau Lac de Bale organizasyonda sahne aldı. Grubun sahnede verdiği konseri Türkler ve İsviçreli`ler bir arada seyrettiler. Program başlangıcında bir açılış konuşması yapan Bern Büyükelçimiz Alev Kılıç, düzenlenen bu şenliğin İsviçre’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kucaklamaya yönelik olduğunu söyledi. Türk Günleri sayesinde İsviçre`de yasayan Türk toplumunun varlığının ve öneminin daha iyi şekilde anlaşılacağını, tarihi Türk kültürünün tüm zenginliklerinin tanıtılmasına da katkı sağlanacağını belirtti. Büyükelçimiz Alev Kılıç, İsviçreliler’le uyum içinde yaşayan toplumumuzun gelenek ve görenekleriyle Türk Günü Şenliği’ne sahip çıkmalarının oldukça sevindirici olduğunu belirtti.
Türk Günü Şenlikleri’nde kurulan stantlarda kültürümüzü daha iyi tanıtabilmek amacıyla Türk el sanatlarından seramik, gümüş, cam, sedef ve bakır işlemelerinin yanı sıra, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıtım çalışmalarını içeren broşürler sergilendi. Diğer stantlarda ise İsviçre`de yer alan bazı Türk şirketleri kendilerini tanıtma şansı buldular. Türk Kahvesi’nden lokum çeşitlerine, zeytinyağı çeşitlerinden geleneksel Türk yemeklerine varıncaya kadar birçok çeşit, gelen ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Şenlik kapsamında düzenlenen tombala çekilişi ile vatandaşlarımıza THY biletleri, tatil gibi sürpriz hediyeler verildi. Sahnede gerçekleştirilen etkinlikler ise programın sonuna kadar hiç bitmedi. MG Monthey Kolbastı Grubu`nun sergilediği kolbastı rüzgarı büyük beğeni topladı. Ritim ustası Burhan Öcal ve New Oriental Ensemble Grubu finalde sahne alarak katılımcılara güzel bir konser sundular. Ancak, finalde konser veren Burhan Öcal ve arkadaşları final grubu olarak beklenen ilgiyi bulamazken, Azerbaycan Devlet Folklor Ekibi’nin verdiği konser ve yaptıkları danslar, herkes tarafından ilgiyle takip edildi. Grup Üç Boyut, Makale, DJ Şahin, İsviçre’nin en tanınmış ve sevilen orkestrası BLB Grubu, İstanbul Jazz Quartet, Özcan Kılıç ve Alain Richaud (Bağlama & Gitar), gösteri ve şovlarıyla izleyenlere coşkulu anlar yaşattı. Türk Günü Şenliği’nin sonunda organizasyon komitesi başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu ile konuştuk: Tunaboylu, düzenlenen şenlikle ilgili olarak sorularımıza yanıt verdi: Sayın Tunaboylu, Türk Günü Organizasyon Komitesi çalışmalarına nasıl başladı? Geçen senenin ekim ayında çalışmalara başladık. Amacımız iyi işleyen ve profesyonel çalışabilecek bir komite oluşturmaktı. Bunun için farklı gruplar için uygun elemanlar hazırlandı ve çalışmalar bu şekilde başladı. Komisyonumuz sürekli toplantılar yaparak eksikleri tespit etti ve çalışmalarımız eksik konular üzerine yoğunlaştırıldı. Cenevre Belediyesi’nin katkıları ne oldu? Şimdiye kadar düzenlemiş olduğumuz diğer Türk Günü Şenlikleri’nde hem Zürich hem de Bern Belediyeleri bizden katkılarını esirgemediler. Ancak, Cenevre Belediyesi’nin vermiş olduğu desteği çok ayrı tutmak gerekiyor. Şenlik yeri olan Parc des Bastions`u herhangi bir ücret almadan bize tahsis ettiler. Güvenlik ve alt yapı temininde her zaman yanımızda oldular ve iyi niyetli şekilde bizi desteklediler. Cenevre`deki Türk Günü’ne daha çok İsviçre`li katıldı. Bunun sebebi nedir? Bizim Türk Günü yapmamızda herkesin bildiği gibi iki önemli amacımız
Azeri dans topluluğu Türkgünü şenliklerine renk kattı vardı: Birincisi, kendi aramızda birlik beraberlik içerisinde güzel bir gün geçirmek, ikincisi ise kendi kültürümüzü İsviçreliler’e tanıtmaktı. Ancak İsviçreliler’i bu organizasyona çekmek kolay değil. Biz de onların sevdiği Cenevre`de çok tanınan ve dinlenen BLB grubunu programımıza dahil ettik. Bugün, bu grup saye- Parc des Bastions çok beğenildi. sinde İsviçreliler’in yoğun ilgisiyle karşılaştık. Bundan liklerine destek olabilecek olan herkesonra düzenleyeceğimiz şenliklerde sin katılmasını ve çalışmalarda bizleyabancı müzik gruplarıyla çalışmaya re yardımcı olunmasını istiyoruz. devam edeceğiz. Azerbaycan Grubu programa nasıl dahil oldu? Azerbaycan Grubu’nun katılmasını biz özellikle istedik. Onlar bizim kardeşimiz. Onların mutlaka bizim düzenlemiş olduğumuz şenliklerde yer alması lazım. Bu aynı zamanda bizim kardeşliğimizin de bir ifadesi. Bizden hiçbir ücret dahi istemeden programımıza katkıda bulundular. Bugün sahne programı içinde en çok ilgi gören ve alkışlanan ekiplerden bir tanesi de onlar oldu. Sayın Tunaboylu, Türk Günü organizasyonunda kimler size destek verdi? Cenevre Başkonsolosluğu’nun tüm çalışanları canla başla uğraş verdiler. Cenevre konsolosu Ayşenur Kurttekin ve çalışma arkadaşları, her konuda bizlere yardımcı oldular. Cenevre`de bazı önemli bankalar, Türk Diyanet Vakfi, EGL firması, ve İsviçre’de yayın yapan Türk basını bizi destekleyen sponsorlar oldular. Bundan sonrası için ne gibi mesajlar vermek istersiniz? Kültürümüzü daha iyi tanıtabilmek için çok daha geniş içerikli ve uzun süreli Türk Günleri`nin düzenlenmesi gerekiyor. Büyük kitlelere ulaşabilmek için el ele vermek ve birlikte hareket etmek gerekiyor. Maalesef şimdiye kadar bu gerçekleştirilemedi. Bundan sonra yapılacak Türk Günü şen-
Türk Günü’ne katılan bazı vatandaşlarımıza programı nasıl bulduklarını sorduk. Gördükleri eksikler nelerdi, daha önceden düzenlenen şenliklere katılmışlar mıydı? Hülya Türkmen Ben organizasyonu fazla beğenmedim. Özellikle yiyecek stantlarında bon alınması hiç hoşumuza gitmedi. Bence Zürich`te yapılan Türk Günü, şu ana kadar yapılan şenliklerin arasında en iyi olanıydı. Programa baktığımızda, müzik grupları güzeldi ancak böyle bir günde daha ünlü kişileri görmek isterdik. Hilmi Aksoy İlk kez bir Türk Günü’ne katıldım. Çok hevesli geldiğim bir gündü, ancak sahneden yapılan anonslar genelde Fransızca, anlamakta çok güçlük çektik. Programı tam olarak takip edemedik. Hazırlanan programdan tatmin olmadık. Elçiliğimizin bünyesinde yapılan böyle bir şenliğin çok daha kaliteli olması gerekirdi. Muharrem Temel Çok güzel ve doyurucu bir program yapılmış. Herkese hitap eden bir program düzenlenmiş. Ben ilk kez bir Türk Günü’ne katıldım. Hazırlıkta emek veren herkese teşekkür ederim. 708
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
18
SAĞLIK
Sağlık Bakanı Couchepin‘in “Telefon-doktor” Teklifi Herkese bedava Telefondoktor: Sağlık Bakanı Pascale Couschepin, bu yeni fikirle hastaların çok sık doktora gitmelerini önleyerek, sağlık giderlerinden tasarruf etmek ve hastalık kasalarının prim fiyatlarını yükseltmelerini engellemek istiyor.
yorlar. Kasaların çoğunluğu Telmed-Modellen, Medgate veya Medi24 ile çalışıyorlar. Bu firmaların hepsi 24 saat sağlık danışma hizmeti veriyorlar. Tıp alanında uzman kişileri çalıştıran bu firmalardan Medgate, şu anda Schweine Grippe (Domuz Gribi)-Hotline) hizmeti veriyor.
Gelecek yıl en az yüzde 14 oranında pahalılaşması beklenen hastalık kasası primlerine karşı önlem olarak acil bir paket hazırlayan Couchepin’e göre, pahalılıktan, doktora çok sık giden hastalar sorumlu. Bundan böyle herkes, hasta olunca telefon ederek hastalığı hakkında bilgi alabilecek. Telefon doktoru, doktora ya da hastaneye gitmemesi gerekip gerekmediğini söyleyecek, hatta reçete bile yazabilecek. Diğer yandan, doktora gidecek olanlar -hamileler, bazı özel ağır hastalık durumları ve çocuklar hariç- doktor ücretinin 30 Frank’ını ceplerinden ödeyecekler.
6 Mayıs’ta Bakanlar Kurulu’ndan teklif ile ilgili destek alan Sağlık Bakanı, hastaları koruyan çevrelerden ve bu branşın çalışanlarından tepki aldı. Couchepin için özellikle kendi partisinin (FDP) tepkisi çok ağır oldu: FDP senatörü ve sağlık politikacısı Felix Gutzweiler, Couchepin’in teklifini “büyük bir ihtimalle yararı olmayacak bir önlem” şeklinde yorumladı. Gutzwiler’in çalışma grubundaki bir arkadaşı olan Christiane Egerszegi, daha da sert tepki gösteriyor; ona göre, Couchepin‘in görevinden geri çekilme zamanı çoktan geçmiş bile. Couchepin’in önlem paketinde en çok tepkiyi çeken ise hastaların 30 Frank ödeme zorunluluğu; bu şekilde yılda 450 milyon Frank tasarruf edilecek.
30 Frank ödemek istemeyenler, telefondaki uzman kişilere danışarak hastalığı hakkında bilgi alabilir, reçete yazdırabilir, ne yapması gerektiğine dair tavsiyeler alabilir. Couchepin, bu sistemin İskandinav ülkeleriyle, İngiltere’de başarıyla uygulandığını da belirtiyor. Tıp tahsili yapmış uzman kişilerin yanıt verdiği telefonlar ise hastalık kasaları tarafından organize edilecek. Hastalık kasaları, bu hizmetleri için hastalardan para talep edemeyecekler. Öyle görülüyor ki, hastalık kasaları bu işten pek de hoşlanmayacaklar. Ama Sağlık Bakanı, bu şekilde çok tasarruf edileceğini, çünkü doktor ziyaretlerinin ve hastanelerin acil servislerinin çok daha pahalı olduğunu söylüyor; 2008’de bir doktor ziyaretinin ortalama ücreti 159 Frank’tı. Hastaneler ise hastane ziyareti için 375 Frank, ilaç için de 50 Frank para alıyorlar. Ayrıca Couchepin, hastaların da avantajlarını şu şekilde sıralıyor: Telefon sayesinde doktora ulaşmak çok daha çabuk ve kolay, çünkü bu gün herkesin yanında bir de cep telefonu var; doktora gitmek için yollara düşmeyecek, doktorun bekleme salonunda beklemek zorunda kalmayacak. Oysa pek çok hastalık kasasının zaten bir telefonla danışma servisi var; kasalar bu servis paketlerini en ucuz yollu satın alı-
“Couchepin‘in görevinden geri çekilme zamanı çoktan geçmiş bile”
Pek çokları için bu ödeme sosyal değil, SP ise bunu kesinlikle yararsız buluyor. Ayrıca bu önlemelerin tam tersine sağlık harcamalarını daha da yükselteceğinden korkuluyor. Çünkü administratif çalışmalar çoğalacak, hastalar doktor ziyaretlerinde çok daha fazla beklemek zorunda kalabilecekler. CVP ise “dağ fare doğurdu!“ şeklinde görüşünü tek bir cümlede toparladı. Couchepin paketinde neler var? Paketin, içindekilere tepkiler neler? 1 - Telefonla Danışma (Telefondoktor): Doktor ziyaretlerini azaltmak amacıyla kasalar, hasta üyelerine telefonla ücretsiz hastalık danışma hizmetleri sunacak. Yani kim kendisini hasta hissediyorsa, önce telefon doktoruna müracaat edecek. Bern Insel Hastanesi bu sistem üzerine bir araştırma yaptı; 10 hastadan 8’inin acil servise gelmesi gereksizdi. 10 hastadan 9’unun hastalığı telefonla tedavi olabildi. Telefonla Danışmaya Tepkiler: Genellikle olumlu tepkiler alan bu sistem önerisini doktorlar da yararlı buluyorlar. Doktorlar Derneği FMH’nin tek bir itirazı var, o da bu hizmetin ücretinin kasalara bırakılması. Bunun yerine bu hizmetin acil bir vaka
olarak görülmesi daha mantıklı geliyor FMH’ya. 2 - Muayene Ücreti: Bu teklif yasalaşırsa, artık doktora giderken cebimizde paramız olması gerekiyor. Hastaların en ufak bir sıkıntılarında doktora koşmalarını önlemek için düşünülen bu önlemle hastalar, doktor ziyaretlerinde danışma ücreti olarak 30 Frank ödemek zorunda kalacaklar. Bu 30 Franklık ücret, doktor faturasında belirtilecek. Yılda, her hastanın en fazla altı defa ödemesi gerekecek olan bu paralarla yılda 350 ile 450 Milyon arasında tasarruf hedefleniyor. Tepkiler: Couhepin, bu teklifle tekrar tekrar tepkiler alıyor. Partiler, tıp çevreleri ve doktor dernekleri başta olmak üzere konuyla ilgili her çevreden “kesinlikle yararsız“ bir önlem olarak değerlendiriliyor. SPO Hastaları Koruma Vakfı, bu önlemin hiçbir yararı olmayacağını söyleyerek, administratif masrafların yükselmesinden de endişe duyduğunu belirtiyor ve kesinlikle geri çeviriyor. 3 – Muayene Ücretlerinin Düşürülmesi: Sağlık Bakanı, doktor muayene ücretlerinin ortalamanın üzerine yükselmesi durumunda bu ücretleri düşürebilmek için yetki istiyor. Bunun anlamı şu oluyor: Geçtiğimiz beş yıl içinde sağlık hizmetlerinin her branşında yükselmiş olan fiyatları ucuzlatabilmek mümkün olmalı. Tepkiler: Tepki ülkenin ilgili kesimlerinin hepsinden geliyor. Hiç kimse bakanlıkların fiyatları düşürmekle ilgili yetkisine katlanmak istemiyor. Hastaneler Derneği H+ bu öneri ile ilgili olarak iki ana tepki gösteriyor: 1-Hukuki haklara güvensizliğin artması, 2-Devletin arzu edilmeyen müdahalesi. Aynı tepkiler doktor derneklerinden de geliyor; Onların da devletle pazarlık yapmaya ihtiyaçları yok. 4 - Hastane Tedavileri: Hastanelerdeki ayakta tedavi masraflarının daha iyi planlanmalarını ve masrafların düşürülmesini istiyor Sağlık Bakanı. Çoğunlukla hastane sahiplerinin kantonlar olduğunu Couc-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
hepin, geçtiğimiz yıllarda hastane hizmet ücretlerinde patlama olduğunu belirterek, “Biz kantonların bu konuda aktif bir şekilde önlem almalarını istiyoruz.” dedi. Tepkiler: Kantonlar kendilerine çok zor bir görev verildiğini düşünüyorlar. Sağlık Müdürleri Konferansı’ndan Michael Jordi, “Biz bakım kalitesini düşürerek acil servislerin kapılarında kuyruklar oluşmasını istemiyoruz.“ diyor. FMH’ya göre, ayakta tedavi ücretlerinin fiyatları her yıl yüzde üç, dört oranında artış gösteriyor. 11 Mayıs’ta Sağlık Bakanı, doktorlar, hastaneler, hastalık kasaları, hasta organizasyonları, kantonlar ve partilerle 3,5 saatlik bir görüşme yaptı. Herkesin tepkilerini büyük bir nezaketle dinledi; kendisini her zaman destekleyen partisi FDP özellikle 30 Franklık muayene ücreti teklifine tepkili yaklaştı. FHM’in sözcüsü olarak toplantıya katılan Jaques De Haller: “Doktor ziyaretlerinde 30 Frank muayene ücreti alınması çok yanlış olacak. Tıbbi araç ve gereçlerle, ilaçlardan fiyat düşürülmesi çok daha iyi olur.“ şeklinde görüş bildirdi. Katılımcıların çoğunluğunun düşünceleri bu yöndeydi. Tüm bunları nezaketle sonuna kadar dinlemesine rağmen Couchepin, tartışmalı reform paketini parlamentoya götürmekte kararlı. 683
SWISS
SWISS
SÜPER İNDİRİM !
200.-
KİŞİ BAŞ I VE HER ÇOCUK İ ÇİN !
CHF
26.05- 24.09 tarihleri arasında Beş yıldızlı Belek Gloria Resort Oteller‘de en az 1 hafta Swiss uçuşlarıyla Pazartesi/ Salı / Perşembe / Cuma, Zürich – Antalya hattında 200.- CHF indirim uygulanır.
779.-
herşey dahil
ALANYA
1 hafta 2 kişi Eko. Oda +1 hafta uzatma 399.-
Stella Beach
herşey dahil
CHF
1 hafta 2 kişi Eko. Oda +1 hafta uzatma 459.-
839.-
CHF
Otele giriş en geç 22.06.2009
Otele giriş 23.06.2009‘dan sonra
Lyra Resort
Mukarnas Resort
899.-
herşey dahil
1 hafta 2 kişi Club Oda +1 hafta uzatma 559.-
Ultra herşey dahil
CHF
26.05- 24.09 tarihleri arasında her türlü BENTOUR SWISS, katalog ve sadece uçuş biletleri için Swiss uçuşlarıyla Pazartesi/ Salı / Perşembe / Cuma, Zürich – Antalya hattı için hem yetişkin hemde çocuk biletlerinde 100.- CHF indirim uygulanır.
1 hafta 2 kişilik Oda +1 hafta uzatma 539.-
İndirim 11 Temmuz 2009 tarihine kadar geçerlidir.
919.-
CHF
En çok tercih edilen GLORIA RESORTS Otellerinde büyük indirim
959.-
1 hafta 2 kişilik Oda +1 hafta uzatma 589.-
Mukarnas Resort
Ultra herşey dahil
CHF
1 hafta 2 kişilik Oda +1 hafta uzatma 779.-
1159.-
Otele giriş 26.06.2009‘dan sonra
Maritim Club Alantur
Maritim Club Alantur
herşey dahil
1 hafta 2 kişi Club Oda +1 hafta uzatma 589.-
949.-
herşey dahil
CHF
1 hafta 2 kişi Club Oda +1 hafta uzatma 669.-
Barcelo Tat Beach & Golf Club
Barcelo Tat Beach & Golf Club
959.-
1 hafta 2 kişilik Oda Kara tarafi +1 hafta uzatma 579.Otele giriş en geç 19.06.2009
CHF
herşey dahil
Örnek hesaplama:
Gloria Verde Resort
AI
SWISS ile 7 Temmuz tarihinde Zürich- Antalya hattında bir hafta süreyle 6 ve 9 yaşlarında olmak üzere iki çocuklu bir ailenin tatil fiyatı:
1059.-
Otele giriş 26.06.2009‘dan sonra
herşey dahil
Böylece SWISS ile Pazartesi, Salı, Perşembe ve Cuma uçuşlarıyla iki çocuklu bir aile bir, iki veya üç haftalık GLORIA RESORTS tatillerinde inanılması güç 800.- CHF tasarruf yapmış olacak.
6’511.- 400.- 400.-
CHF
Otele giriş en geç 25.06.2009
Belek’deki lüks oteller zinciri hem büyük hem de küçük BENTOUR SWISS müşterilerine 11 Temmuz 2009 ve 24.09.2009 tarihleri arasında yapılacak rezervasyonlarında 100.- CHF bir indirim kampanyası sağlıyor. Bu indirim en az yedi gece kalacak olan tüm GLORIA RESORTS (Golf, Serenity ve Verde) müşterilerine uygulanır.
CHF
Otele giriş 17.06. ile 25.06.2009 arası
ALANYA
ALANYA
SIDE
Ultra herşey dahil
BELEK
ALANYA
Mukarnas Resort
BELEK
ALANYA
Otele giriş en geç 16.06.2009
Katalog fiyatı (Yüksek sezon D) Bentour Süper indirim Gloria Resorts indirimi
= 5’711.- Super indirim fiyatı
(bütün vergiler ve ekstralar dahil)
*
1029.-
CHF
1 hafta 2 kişilik Oda Kara tarafi +1 hafta uzatma 649.Otele giriş 20.06.2009‘dan sonra
*Rezervasyon iptal edildiği durumda müşteri masrafların tamamını üstlenmek zorunda. Çocuk biletlerine uygulanacak indirim sadece iki yetişkin olması şartıyla geçerli olacak. Bebek biletlerine 0-2 yaş arası -50 CHF uygulanır. Tüm fiyatlar CHF olarak geçerlidir, gerektiğinde değişiklik yapılabilir.
Bilgi ve Rezervasyon için bizi aramıınz yeterlidir:
SWISS
HOTLINE: 043 243 46 83 – info@bentour.ch – www.bentour.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
ALANYA
Stella Beach
ALANYA
ALANYA
Uçuşlar 13.06 ile 05.07.2009 arası
20
İSVİÇRE’DEN HABERLER
Ev Sahipleri Oturdukları Eve Vergi Ödemeyecek Hükümet Meclisi, ev sahiplerinin oturduğu mekâna bir kira değeri biçilerek, bunun vergilendirilmesinin kaldırılmasını onayladı. Eyalet Meclisi, FDP’nın ve SP Partisi’nin önergelerini yerine getirmeyi kabul etti. Rolf Schweiger (FDP/ZG), ve Simonetta Sommaruga (SP/BE), bundan böyle ev sahiplerinin oturduğu mekânDeutsche Zusammenfassung Der Bundesrat ist damit einverstanden, dass der Eigenmietwert nicht mehr versteuert werden muss. Rolf Schweiger (FDP/ZG) und Simonetta Sommaruga (SP/BE) verlangen, dass für die Besteuerung des selbst genutzten Wohneigentums kein Eigenmietwert mehr versteuert werden muss und keine Abzüge für Hypothekarzinsen, Unterhaltskosten, Versicherungsprämien und Verwal-
larına bir kira bedeli biçilip vergilendirilmemesini ve ipotek faizlerinden, bakım masraflarından, sigorta primlerinden ve idari masraflardan kesintilerin yapılmamasını talep ettiler. Meclisin açıkladığı bir bildiride, vergilendirme konusunda bir kolaylık sağlanacağı ifade edildi. Ev sahiplerine yönelik vergilendirmede bir sistem değişikliğinin söz konusu olabileceği söylendi. Hatta bu şekilde dolaytungskosten zulässig sind. Der Hauseigentümerverband Schweiz (HEV) begrüsst es, dass der Bundesrat die Besteuerung des Eigenmietwertes abschaffen will. Die in den zur Diskussion stehenden Motionen, welche die Abzüge für Schuldzinsen und Unterhalt weitestgehend streichen wollen, ist für ihn jedoch nicht akzeptabel. Dieses Volksbegehren ist beim Bundesrat hängig. Das letzte Wort haben Volk und Stände.
sız yoldan devlet vergisine daha fazla gelir getirilmiş olunacak. HEV, yani İsviçre Ev Sahipleri Derneği bu vergilendirmenin kaldırılmasını gayet olumlu karşıladıklarını belirttiler. Fakat dernek, Communique’ye yaptığı açıklamada, borç faizlerinden ve geçim parasından alınan kesintileri kaldırma önerisini kabul edilemez bir durum olarak gördüklerini ifade etti Ev sahibinin kendi evi veya dairesine biçilen kira bedeli üzerine ödediği ver-
ginin kaldırılmasını İsviçre HEV, ‘‘Yaş itibariyle güvenli yaşamak’’ başlığı altında açtıkları ve hala geçerli olan federal halk girişimine onay verdiğini belirtti. Bu halk talebi mecliste görüşülüyor. Son sözü ise yine halk ve kantonlar söyleyecek. 697
1,2 Milyon İnsan Aşırı Gürültüden Rahatsız
BAFU Çevre Bakanlığı, ilk kez gürültü kirliliğinin ana kaynakları olarak görülen caddeleri, trenleri ve uçak trafiğini ele alarak, gürültü oranlarını araştırdı. Çıkan sonuçlar korkutuyor.
BAFU Çevre Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre, İsviçre’deki gürültü kirliliği oranı konusunda daha önce sadece tahminler yapılıyordu. Bakanlık şimdi bu aşırı gürültünün ana kaynaklarını -örneğin yolları, trenleri ve uçak trafiğini- incelemeye aldı ve gürültü oranını hesapladı. Çıkan hesaplara göre en çok ve en önemli gürültü kaynağı yol veya cadde trafiğinden kaynaklanıyor. BAFU’in açıkladığı bilgiye göre, İsviçre’de bulunan insanların %16’sı veya rakamlarla belirtecek olursak, yaklaşık 1,2 milyon insan, gündüzleri zararlı ve can sıkıcı trafik gürültüsüne maruz kalıyor. Gece saatlerinde ise İsviçre toplumunun %10’u trafik gürültüsüne maruz kalıyor. Zararlı ve rahatsız edici gürültünün sınır değerleri, kullanım alanına bağlı olarak gündüzleri 55 ve 70 desibel ve geceleri 45 ve 60 desibel olarak belirleniyor. Uzmanlar bu oranların altında olan değerlerin, insanın huzurunu kaçırmayacağını belirtiyorlar. Demiryolu trafiğinin oluşturduğu gürültü, sınırlı alanlarda meydana geldiği için gürültü ana kaynakları kategorisinde ikinci sırada yer alıyor. Rakamsal olarak BAFU, demiryolu trafiği gürültüsünden gündüzleri 70.000 kişinin ve geceleri 140.000 kişinin rahatsızlık duyduğunu kaydetti. Yaklaşık 35.000 ev, gündüzleri aşırı veya rahatsız edici gürültünün etkisi altında kalıyor. Geceleri ise bu oran 75.000’e çıkıyor. BAFU,
çıkan bu sonucu geceleri yük trenlerinin daha sık geçmesine bağlıyor ki, gelecekte bu yük trenlerinin sayısı daha da artacak. Uçak trafiğinin oluşturduğu gürültü, ağırlıklı olarak Zürich, Cenevre ve etrafında bulunan havalimanlarından kaynaklanıyor. Bu gürültüden gün içerisinde 65.000 kişi ve 30.000 ev veya dairenin rahatsız olduğu belirtildi. Duruma bölgesel açıdan bakılırsa, şehirler ve şehirlerin etrafındaki yerleşim alanları gürültüye en çok maruz kalan bölgeler ve bu sonuç kimseyi şaşırtmıyor. BAFU’nun açıkladığı bilgiye göre, gündüzleri bu zararlı ve can sıkıcı trafik gürültüsüne maruz kalan insanların %85’i bu bölgelerde yaşıyor. Yine bu bölgelerdeki insanların %90’ı demiryolu trafiğinden ve %95’i uçak trafiğinin oluşturduğu gürültüden rahatsız oluyor. Gürültü kirliliğini önlemek çok zor
Çıkan sonuçlara dayanarak BAFU, binaları yenileme çalışmalarında ve yeni binaların yapımında alınan önlemlere rağmen yine de gürültü kirliliğini önlemek konusunda amaçlanan hedefe ulaşılamadığını belirtti. Buna bağlı olarak, 1,35 milyon insan bu sorunun altında eziliyor. Bütün yenilemeler bitse bile, yine birçok insanın gürültüden kurtulamayacağı olmayacağı söyleniyor. Ses geçirmeyen duvarlar gibi teknik önlem stratejilerinin alınması muhtemelen çok fazla yeterli gelmemiş olabilir. Şuan bu önlemlerin arasında modern teknolojinin nimetlerinden yararlanarak ‘‘az ses çıkaran’’ lastikler, yol asfaltları, demir yolu rayları veya
trenlerin dönüş rayları hakkında bilgi toplanmaya çalışılıp üzerinde çalışmalar yapılmak isteniyor. BAFU’nun sistematik envanter tespiti ve sesin kontrol altına alınmasıyla ilgili verdiği bilgiler, SonBase’in ses veri bankasına dayanıyor. SonDeutsche Zusammenfassung Das Bundesamt für Umwelt (Bafu) hat erstmals die Lärmbelastung flächendeckend für die Hauptquellen Strassen, Bahn und Flugverkehr berechnet. Die Zahlen sind alarmierend. Diese Berechnungen zeigen, dass der Strassenverkehr die bedeutendste Lärmquelle darstellt. Rund 1,2 Millionen Menschen oder 16 Prozent aller Schweizer sind laut Bafu tagsüber schädlichem oder lästigem Strassenverkehrslärm ausgesetzt. Während der Nacht sind es immer noch rund zehn Prozent der Bevölkerung. Die Grenzwerte für schädlichen oder lästigen Lärm liegen je nach Nutzung des Standorts zwischen 55 und 70 Dezibel am Tag und zwischen 45 und 60 Dezibel in der Nacht. Das Bafu folgert aus den Ergebnissen, dass trotz
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Base, bilimsel olarak temellendirilmiş ve güncel gürültü kirliliği oluşturan ana kaynaklar ve -örneğin yol, tren ve uçak trafiği gibi- etkenler hakkında tespitler yaparak, gürültü kirliliğinin son durumu hakkında bilgi verilmesini sağlayacak. 694 erheblicher Sanierungsanstrengungen und Massnahmen bei Neubauten das Ziel der Lärmbekämpfung mit 1,35 Millionen stark betroffenen Menschen nicht erreicht ist. Auch wenn alle Sanierungen abgeschlossen sein würden, blieben viele Menschen dem Lärm ungeschützt ausgesetzt, heisst es. Offensichtlich reiche die bisherige Strategie, die primär auf technische Massnahmen wie Lärmschutzwände ausgerichtet war, nicht aus. Das Bundesamt erarbeitet deshalb verschiedene Massnahmen. Diskutiert werden beispielsweise eine stärkere Sensibilisierung und bessere Information über die Lärmsituation oder die Förderung neuer Technologien wie «lärmarmer» Reifen, Strassenbeläge, Schienen oder Drehgestelle bei Eisenbahnwagen.
soft car.pdf
1
27.05.09
19:30
SOFT CAR
Waschen ohne Kratzer
Willestrasse 13 8957 Spreitenbach Mobile: 079 820 94 12
! n u s l O l ı r ı P l ı r ı P z ı n ı c 0 a r 4 A 8 e 0 ind ç İ Daha Sık a ik Yıkama Yapın, 0 4 7
4 Da k
E N I L 0 T HO 84
Daha Az Ödeyin
% 15 indirim
Artık yıkama ve kurutma işlemleri için uzun zaman uğraşmaya gerek yok. Spreitenbach`ta bulunan ve Cengiz Özmen`e ait olan Oto yıkama merkezinde 4 dakika gibi kısa bir sürede Araç`lar hem yıkanıyor hem de kurulanıyor. • 32 Metre uzunlugunda Oto Yıkama sistemi • Arka ve ön Paneller • Jant temizliği • Alt bölüm (Arabanızın alt kısmında yer alan Çamur ve Tuz gibi kirli tabakalar zamanla küflenme yapar. Özel bir karışım ile yaptığımız alt kısım temizliği sayesinde uzun süren bir koruma sağlıyoruz. Müşterilerimize yılda en az iki sefer bu temizliği yaptırmalarını tavsiye ediyoruz.
sizleri bekliyor
1
2
3
4
5
6
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
www.delli.ch
Cengiz Özmen
22
A3 Kara Yolu Ayrımı Trafik Sıkışıklığı Yaşattı 3 Mayıs Pazar gününü 4 Mayıs Pazartesi’ye bağlayan gece yarısı, Zürich’e giden ve Batı-Zürich ve Güney-Zürich’i birleştiren A3 yol ayrımı, trafiğe açıldı. Otoban yolunda yapılan bu yeni bölgenin trafiği sorunsuz bir şekilde ilerledi, fakat Sihlhochstrasse-Brunau bölgesinin otoban çıkışında metrelerce trafik sıkışması yaşandı. Viasuisse’in verdiği bilgiye göre, Sihlhochstrasse-Brunau’da ilerleyen sürücülerin Zürich şehrine ulaşabilmek için neredeyse bir saat beklemeyi göze almaları gerekiyordu. Ardından, Zürich Trafik Polis Memuru Heiko Ciceri’nin akşamüstü verdiği bilgiye göre, sürücülerin bekleme süresi 40 dakikaya düştü. Ciceri yaşanan bu trafik sıkışmasının sebebini bir yandan Zürich şehrine ulaşmak isteyen sürücülere, diğer yandan da alışkanlıklarından vazgeçemeyen ve hala daha aynı yolu kullanarak Zürich’in içinden geçmek isteyen sürücülere bağlıyor. Durumun sakinleşmesi altı ila sekiz haftayı bulur Zürich Şehir Polisi, hafta sonu yeni batı yol ayrımının trafiğini sürekli bir kullanıma hazır hale getirmek için gerekli önlemler aldı. Bu şekilde şimdiye kadar kullanılan transit geçiş yolları Seebach ve Weststrasse’nın iki şeritli yolları tek şeride düşürüldü. Ciceri’nin ‘‘büyük değişim’’ olarak adlandırdığı bu tabirle, muhtemelen sürücülerin alışkanlığını kastetmek istedi. Trafik İdaresi, bu yeni yoldaki trafik akışının rayına girmesi için gereken zamanı altı ila sekiz hafta olarak tahmin etti. Açılış problemsiz geçti Zürich Eyaleti’nin yol yapımından sorumlu memuru Dominik Bonderer, konuyla ilgili açıklamasını yaptı: “Pazar günü saat 23.59’a yakın bir zamanda, Batı’dan Doğu’ya giden ve UetlibergTüneli’nin yanından geçen batı yol ayrımının geçiş startı verildi.’’ Bu şekilde Urdorf’dan itibaren Wettswil Ba-
tı-Zürich yol ayrımı Brunau’daki Günay-Zürich’teki yol ayrımına kadar akan trafiğin yolu açılmış oldu. Saat 00.31’den itibaren ise polis, karşı şeritten gelecek olan trafiğin de yolunu açtı. O saatten itibaren Aescher ve Uetliberg Tüneli’nden geçen yeni otoban yolundaki bölüm, her iki yönde kullanıma açılmış oldu. Yolu kullanan ilk sürücü bir Alman oldu Bonderer’in verdiği bilgiye göre, saat 23.59’da verilen startta yeni Uetliberg Tüneli’nden geçen ilk sürücü, aracının arkasında bir karavanla yolculuk yapan Alman bir sürücü olmuş. Yetkili makamlar, yolun gerçek açılış saatini daha önce de açıklamamıştı ve gizli tutmuştu. Gizli tutmalarındaki amaç ‘‘yeni yoldan ilk ben geçmek istiyorum’’ durumunu engellemekti. Eyalet Polisliği, açılış saatinin gizli tutulmasıyla olumlu sonuçlar elde ettiklerini söyledi. Çünkü bu şekilde, açılış saatlerindeki çalışmalar sakin bir şekilde ilerledi. Yol ayrımı için dikkat çekici sinyaller yerleştirildi ve yolu ayırıcı barakalar kaldırıldı. Yeni otoban yolunun tahliye edilmesiyle, trafik akışına yönelik gözlemlerin sonucunda sürücülerin bu yeni yolda zorluk çekmedikleri ortaya çıktı. Sürücülerin dikkatli ilerlemesi gerekiyordu Yeni açılan yolda, toplam 40 kişi inşaat altyapı hizmetindeyken, 10 polis de devriye görevindeydi. Yol denetimcisi Reto Färber, dört saat içinde 200 sabit trafik işaretinin değiştirildiği bilgisini verdi. Değişiklik gösteren işaretler, Trafik Merkezi tarafından elektronik ortamda yönlendirildiler. Trafik Polis Şefi, batı yol ayrımının karışık bir yapı olduğunu ve bu yolu kullanan sürücülerden bu konuda dikkat beklediklerini özellikle belirtti. Şu andaki tüneller arasındaki sürüş mesafesi kısa ve uyarı levhaları da kısa aralıklarla yerleştirildiği için sürücülerin dikkatlerini toplayarak buradan geçmeleri gerekiyor. Batı yol ayrımının ilk iki haftasında bu
Deutsche Zusammenfassung Die A3 Westumfahrung Zürich ist in der Nacht auf Montag (3.5 -4,5) zwischen den Verzweigungen Zürich-West und Zürich-Süd für den Verkehr freigegeben worden. Der Verkehr auf dem neuen Autobahnabschnitt rollte störungsfrei. Auf der alten Ausfahrt im Raum Sihlhochstrasse-Brunau gab es dagegen lange Staus. Verursacht worden seien die Staus einerseits von Automobilisten, die in die Stadt hinein gelangen wollten, anderseits von Automobilisten, welche aus jahrzehntelanger Gewohnheit die bisherige Ausfahrt genommen hätten, um durch die Stadt hindurchzufahren. Am späten Sonntagabend um 23.59 Uhr wurden die Signale der Westumfahrung von Westen Richtung Osten und gleichzeitig am Uetliberg-Tunnel erstmals auf Grün geschaltet. Dadurch erhielt der Verkehr ab Urdorf über die Verzweigung ZürichWest bei Wettswil bis zur Verzweigung
yolun azami sürüş hızı 80 kilometre olarak belirlendi. İlerde (açılıştan iki hafta sonra) hız limiti 100’e çıkartılacak Şehir merkezinde trafik sıkışıklığı Batı yol ayrımının, Zürich şehrini içinden geçen transit trafik akışından kurtarması bekleniyor. Trafik planlamasından sorumlu kişiler, şehirden geçen toplam araç sayında bir azalma olacağını belirtiyorlar. Yani bu yeni yol ayrımı sayesinde 16.000 araçlık bir azalmanın olacağı tahmin ediliyor. Fakat açılış gününün sabahında, yani pazartesi sabahı bu azalma beklentisinden eser yoktu. Zürich’in Şehir Trafik Departmanı Sözcüsü Heiko Ciceri,
Zürich-Süd bei Brunau freie Fahrt. Um 00.31 Uhr am Montag gab die Polizei auch die Fahrspuren in die Gegenrichtung frei. Ab diesem Zeitpunkt war damit der neue Autobahnabschnitt durch den Aescher- und den Uetlibergtunnel in beide Richtungen offen. Insgesamt standen 40 Personen des kantonalen Tiefbauamtes sowie 10 Polizeipatrouillen im Einsatz. Die Tunnels hätten nur eine sehr kurze Anfahrzeit und die Signale folgten sich in kurzen Abständen. Das erfordere von den Autofahrern grosse Aufmerksamkeit. Auf der Sihlhochstrasse bildeten sich im morgendlichen Berufsverkehr längere Staus und die Wartezeiten waren länger als sonst, wie Heiko Ciceri, Sprecher der Dienstabteilung Verkehr der Stadt Zürich sagte. Daran werde sich in nächster Zeit wohl kaum etwas ändern. Bis sich alle an das neue Verkehrsregime gewöhnt hätten, werde es sechs bis acht Wochen dauern.
Sihlhochstrasse’da oluşan sabah trafiğinin normalden daha sıkışık ve yolda takılı kalanların bekleme süresinin daha fazla olduğunu belirtti. Sürücülerin yeni trafik akışına alışma süresinin altı ila sekiz hafta arası süreceği için önümüzdeki günlerde bu trafik yoğunluğunda henüz büyük değişiklik olmayacağını Ciceri özellikle belirtti. Batı yol ayrımının açılışından önceki cumartesi günü Zürich şehri, ön tedbir olarak şimdiki eski transit yol olarak tabir edilen Seebahn ve Weststrasse’nın yol şeritlerini tele düşürmüştü. Yol kapasitesinde yapılan bir değişiklik, yollarda bir sıkışıklığın yaşanmasına neden oldu. 686
Aşırı Bağımlılara Az Dozda Eroin Verilecek Aşırı bağımlı kişilere verilecek olan az dozdaki eroin uygulaması önümüzdeki yılın başında yürürlüğe girecek. Bakanlar Kurulu’nun aldığı bu karar ile bağımlı kişilere uygulanan terapi şeklinin tekrar kanunlara uygun şekilde uygulanması amaçlanıyor. Geçen yıl kasım ayında bir referandum oylaması sonucunda uyuşturucu
madde yasasında yapılacak değişiklikler onaylanmıştı. Uyuşturucu maddeleri kapsayan kanun tekrar gözden geçirildikten sonra, geriye kalan değişiklikler, muhtemelen 2011 yılında yürürlüğe girecek. 2011 yılında yürürlüğe girecek olmasının nedeni olarak, ‘’yönetmeliğin daha kapsamlı bir şekilde yerleştirilmesinin gerektiği’’ şeklinde açıklandı. 699
Deutsche Zusammenfassung Die Bestimmungen zur Heroinabgabe an Schwerstsüchtige treten Anfang nächsten Jahrs in Kraft. Die rest-
lichen Änderungen im revidierten Betäubungsmittelgesetz, das das Stimmvolk Ende November letzten Jahrs in einer Referendumsabstimmung gutgeheissen hat,
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
werden dann voraussichtlich erst auf 2011 in Kraft gesetzt, weil sie umfangreiche Anpassungen im Verordnungsrecht nötig machen.
RÖPORTAJ / SÖYLEŞİ
23
Anneler Günü ve 23 Nisan Coşkusu Birarada 10 Mayıs Pazar günü SolothurnCultur Arena’da, Solothurn Türk Okulu Aile Birliği bünyesinde Anneler Günü ile 23 Nisan Çocuk Bayramı, coşku ve sevinç içinde kutlandı. Bu yıl, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Anneler Günü ile birlikte kutlanması, Solothurnlu aileler tarafından Kültür Merkezi’nin tıklım tıklım dolmasını sağladı. Bu kez sahnede yalnızca çocukların sevinçlerine değil, annelerin çocuklarıyla aynı sahneyi paylaşmalarından kaynaklanan heyecanlarına ve mutluluklarına şahit olduk. Annelerin çocuklarıyla aynı sahneyi paylaşmaları, annelere şüphesiz en güzel hediyeydi bu yıl. Program, kalabalık bir çocuk korosunun “anamız başımızda, her öğün aşımızda” parçasıyla açıldı. Koronun hemen ardından bir açılış konuşması yapan Solothurn Türk Okul Aile Birliği Başkanı (TOABF) Ferit Sümer; çocukları nereden geldikleri, nerede yaşadıkları, nereye gidecekleri konusunda bilinçlendirmek, kültürlerarası ön yargıları ortadan kaldırmak için çalışmalar yapıp, kültürleri tanımak ve kültürümüzü tanıtmak olduğunu belirtirken, çocukların bayramını ve annelerin anneler gününü bir kez daha gazetemiz aracılığıyla kutladı. Şiirler, folklor-dans gösterileri, tiyatrolar, skeçler, anaokulu çocuklarının anneleriyle sahnede ‘’masallar dünyasına yolculuk’’ adlı bir oyun sergilemesiyle devam eden programda, öğrenciler tarafından annelere kırmızı güller dağıtıldı. Bu yıl, Solothurn-Cultur Arena’da görülmeye değer bir 23 Nisan ve Anneler Günü, bize bakıp bugünlere getiren analarımıza ve bize böylesine güzel bir bayramı armağan eden Atatürk’ümüze teşekkür ederek kutlandı. Ve bizler de bu özel günde annelerle ve geleceğimizin teminatçısı çocuklarımızla röportajlar yaptık. Röportajımıza katılan annelerimize ve küçücük yüreklere bir kez daha teşekkürler. 693
Beyhan Tütüncü: 3 çocuğum var ve hepsi de sahnede olacak bugün. Bana en güzel hediye, bugün çocuklarımla aynı sahneyi paylaşmak oldu. Onları çok seviyorum ve sizin aracılığınızla bütün annelerin anneler gününü kutluyorum.
Nurcan Tütüncü: Hem 23 Nisan Çocuk Bayramı, hem de Anneler Günü’nün bir arada kutlanması çok iyi oldu. Bebeğimle sahneye çıkmak, unutamayacağım ayrı bir mutluluk oldu benim için. Günün en güzel armağanı, oğlumla aynı sahneyi paylaşmak oldu.
Melek Dağcı: Annelik duygusu anlatılmayacak kadar güzel bir duygu. Çocuklarımızın gösterilerini izlemek için buradayız. Bana göre, çocuklarını mutlu görmek, annelere verilebilecek en güzel hediye. Çocuklarımız her şeyimiz ve onları gelecek için en iyi şekilde yetiştirmek gerekiyor. Onları çok seviyorum.
Ümran Ünlü: Anneler Günü’nün sadece bir güne sığdırılmaması gerekir. Ben de bir anneyim ve benim de bir annem var. Annem Türkiye’de. Burada gurbetteyiz ve özlem çekiyoruz. Onu çok sevdiğimi, onu çok özlediğimi ve anneler gününü bir kez daha sizin aracılığınızla kutladığımı belirtmek istiyorum. (Duygulanıyor Ümran Hanım) Annelerimizin hakkını asla ödeyemeyiz. Annelerimizi sevelim sayalım. Ayrıca, bütün annelerin Anneler Günü’nü de kutluyorum.
Yaren-Burak Ateş: (Yaren) Annemi çok seviyorum ve Anneler Günü’nü bir kez daha kutluyorum.
Sibel Düş: Bugün gerçekten iki mutluluğu birden yaşıyoruz. Böylesine özel iki günün bir arada kutlanması çok güzel oldu. İki kızım var. İkisi de sahneye çıkacak bugün. Onları sahnede görmek ayrı bir mutluluk. Ve onlarla aynı sahneyi paylaşmak, hayatım boyunca unutamayacağım bir anı. Umarım bu mutluluğumuz hep böyle daim olur.
Burak: Annemiz bizi bugünlere getirdiği için, bize bakıp büyüttüğü için, ona ne kadar teşekkür etsek azdır. Onun için, çocukları olarak annelerimizin isteklerini yerine getirmeye özen göstermeliyiz. Annemi çok seviyorum. Bana vücudumdaki hangi organıma annemi yerleştirebilirim diye bir soru sorarsanız, tabi ki kalbimin en güzel köşesinde benim canım annem.
Gizem Yıldız: Annemi çok seviyorum. O benim bir tanem. Anneler Günü’nü kutluyorum. Bugün bir de Atatürk’ün bizlere armağanı 23 Nisan var. Onun için de bütün arkadaşlarımın 23 Nisan Çocuk Bayram’ı kutlu olsun.
Ferda Karabaş: Annemin Anneler Günü’nü sizin aracılığınızla bir kez daha kutluyorum. Anneciğim, seni çok seviyorum. Sen benim her şeyimsin. Sana her şey için teşekkür ederim. Babacığım, seni de çok seviyorum.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
24
İSVİÇRE’DEN HABERLER
İsviçreliler Otomobil Sigortalarını Değiştirmiyor Büyük Britanya Krallığı’nda iki sene içerisinde İngiltere şoförlerinin neredeyse yarısı, otomobil sigortasını değiştirdi. İsviçre’de bu tablo çok farklı, farklı olmasının da iyi bir sebebi var. Deutsche Zusammenfassung Schweizer Autofahrerinnen und Autofahrer wechseln im Gegensatz zu den Fahrzeuglenkerin in den Nachbarländern selten ihre Autoversicherung. Im letzten Jahr waren es gerade mal 5,1 Prozent. In der EU gab bei einer kürzlich erschienenen Eurobarometer-Umfrage ein Viertel der Versicherten an, ihre Autoversicherung innerhalb der letzten beiden
İsviçreli kadın ve erkek sürücüler, komşu ülkelerdeki sürücülere nazaran otomobil sigortalarını çok nadir değiştiriyorlar. İnternet platformunda istatiksel değerleri açıklayan Comparis.ch, Sigorta değişikliği yapanların oranını %5,1 olarak açıkladı. Kısa bir süre önce yayınlanan EURO-Ba-
rometre anketinde, Avrupa Birliği ülkelerinde otomobil sigortası olan kişilerin dörtte birinin son iki yıl içerisinde sigorta şirketini değiştirdiği sonucu çıktı. İngiltere’de ise aynı zaman diliminde sigortalıların %46’sının değişiklik yaptığı açıklandı.
Jahren gewechselt zu haben. In Britannien wechselten in der gleichen Zeitspanne gar 46 Prozent ihre Assekuranz. Der Hauptgrund für die geringe Fluktuation in der Schweiz lege darin, dass die Versicherer ihre Kunden mit Mehrjahresverträgen an sich binden. Die Autofahrerinnen und Autofahrer seien deshalb mit ihren Versicherungen aber nicht unzufrieden,
Comparis.ch, İsviçre’de gerçekleşen az orandaki bu dalgalanmanın asıl sebebi olarak, İsviçre’deki sigorta şirketlerinin müşterilerine bir yıldan fazla geçerliliği olan anlaşmalar ile müşterileri şirketlerine bağlamaları olarak açıkladı. Fakat bu yöntem, İsviçre’deki sigorta müşterilerinin sigorta şirketlerinden memnun olmadıkları anlamına gelmi-
yor. Memnuniyet derecesinin asıl sonucunu öğrenmek için geçen şubat ve mart ayında, İsviçre’de yaşayan toplam 6000 kişiye telefon yoluyla bir anket yapıldı. 4773 araç sahibinden sadece 244’ü geçen yıl otomobil sigorta şirketini değiştirdiklerini bildirdi. 676
Pjetri Ailesi’nin Vatandaşlığı Yine Onaylanmadı Benon Pjetri ve annesi üçüncü kez, Oberriet’te İsviçre vatandaşlığı için başvurdular. St.Gallen Kantonu ilk kez bir belediyeyi, yabancı kökenli kişileri vatandaşlığa alması için zorladı. Oberrieter Halk Toplantısı’nın üzerinden haftalar geçmiş olsa da, 35 yaşındaki Benon Pjetri ve 54 yaşındaki annesi Franceskina’nın kafası hala karışık. Oberrieter Belediyesi yine onlara İsviçre pasaportu verilmemesi kararı aldı. Çocukluğundan beri tekerlekli sandalyede oturan Benon Pjerdi: “Bize, vatandaşlığa alınmamamızın nedenleri yine söylenmedi.’’ dedi. Bir açıklama yerine Arnavutlar’a ve sakatlara karşı önyargılı konuşmalar yapıldı.
«Ah, şu Arnavutlar!...» Belki de, Pjetris ailesi 15 yıl önce sığınma kampından çıktıklarında Oberriet Belediyesi’nin dışında bir yere yerleşmelilerdi; çünkü son yıllarda yaptıkları vatandaşlık başvurularından ‘‘Ah, şu Arnavutlar’’ diyerek oy veren halk tarafından hep ret cevabı aldılar. Son Halk toplantısında bir İsviçreli: “Ben bu ülkeden gelen insanları sevmiyorum.’’ diye bir açıklama yaptı. Hani azıklıkta olduklarında yine kabul edilebilirlermiş, fakat çoğunluk oluşturduklarında ‘‘ahlaksız ortamlar’’ meydana geliyormuş. Sonuç itibariyle, 500 kişiden sadece 50 kişi Benon’a evet oyu verdi. Annesine verilen evet oylarının ise ilginç bir şekilde daha fazla olduğu söyleniyor. CVP’li Hıristiyan Sosyalist olan Oberriet’in Belediye Başkanı Walter Hess, bu olumsuzluğu güzelleştirme konusunda çaba harcıyor. Kendisi yıllardır vatandaşlık verme konusunda sorun yaşamadıklarını belirtti. Ta ki 2003 senesinde Yüksek Mahkeme,
‘vatandaşlığa alınan kişilerin talepleri sebepsiz geri çevrilmeyecek’ kararına varıncaya kadar. O günden beri işler tersine dönmeye başladı. SVP Merkeziyetçiliği Yine o günden beri Balkan ülkelerinden gelen insanların vatandaşlık talebine karşı, 7800 nüfuslu SVP merkezini bir heyecan bastı. “Arnavutları dışlayın’’ ve ’‘zorbalık“ gibi argümanlarla, bu uluslara karşıt politika yapanlar, halkın çoğunluğunu kolayca saf larına çektiler. ‘‘Pjetri Olayı’’ şu an İsviçre çapında bir örnek olarak ele alındı ve halk oylaması ile vatandaşlığa alınma konusunun irdelenmesine sebep oldu. sakatlar derneği ‘’Egalité Handicap’’, bu konuya tepkisini dile getirerek bu tarz vatandaşlığa alınma süreçlerini, sakatlara karşı yapılan bir haksızlık olarak değerlendirdi. Eleştiriler çoğaldı Oberrieterliler’e yapılan eleştiriler çoğaldı. Innerhordlular bir zamanlar kadınlara oy hakkı verilmesine nasıl karşı çıktılarsa, bugün de Oberrieterliler Pjetris Ailesi’nin vatandaşlığa alınma konusunda direniyorlar. Appenzellerliler, Yüksek Mahkeme’yi bu konuda uyardılar. Buna bağlı olarak Rheintalerlılar, kantondan bir uyarı mektubu alabilirler. İçişleri Bakanlığı, geçen yıl Benon Pjetri’ye, yaptığı şikâyetin başarılı olacağını söylemişti. Milletvekili Kathrin Hilber, konuyla ilgili şöyle bir açıklama yaptı: “Oberrieter Belediyesi’nin tekrarlanacak olan bir ret cevabı ile belediye ve vatandaşlık hakları kanunlara uygun şekilde gözetlenecek.’’ dedi. SP’li Bayan Hilber, Pjetri durumunda karar vermeden önce kanton oylamasının sonucunu bekleyecek. Bu oylamada St. Gallen halkı belediyeyle ilgili vatandaşlık kurulu hakkında kararını verecek. Eğer ki birisi bu oylama
sonucuna karşı çıkmak isterse, yasal yollara başvurması gerekecek. Hilber son olarak: “Çekişmeli bir vatandaşlığa alım yine de bir halk oylamasına sunulur ise devletin ilkeleri kabul edilmiş olarak görülmüş olunacak. FaDeutsche Zusammenfassung Dreimal wollten sich Benon Pjetri und seine Mutter in Oberriet einbürgern lassen. Auch Wochen nach dem Entscheid der Oberrieter Bürgerversammlung, Benon Pjetri (35) und seiner Mutter Franceskina (54) ein drittes Mal den Schweizer Pass zu verweigern. Es wurden wieder keine begründeten Argumente gegen unsere Einbürgerung vorgebracht. Der Kanton St. Gallen könnte nun erstmals eine Gemeinde zur Einbürgerung von Ausländern zwingen. Oberriets Gemeindepräsident Walter Hess, ein Christlichsozialer in der CVP, ist bemüht, den Schaden in Grenzen zu halten. Jahrelang habe es in der Gemeinde mit Einbürgerungen nie Probleme gegeben, sagt er. Erst seit das Bundesge-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
kat şu an böyle bir durum henüz yok.’’ dedi. Benon Pjetri ve annesi henüz Oberriet engelini aşamadı. Fakat tünelin sonunda ufak da olsa ışık görünmeye başladı. 692 richt 2003 entschied, Einbürgerungen könnten nicht mehr ohne Begründung abgelehnt werden, habe sich das Blatt gewendet. Der «Fall Pjetri» ist mittlerweile zum nationalen Beispiel für die Fragwürdigkeit von Einbürgerungen durch Bürgerversammlungen geworden. «Die politische Gemeinde Oberriet wurde darauf aufmerksam gemacht, dass bei einer erneut rechtswidrigen Ablehnung der Einbürgerungsvorlage die Erteilung des Gemeinde- und Ortsbürgerrechts aufsichtsrechtlich angeordnet werden könnte», sagt Regierungsrätin Kathrin Hilber. Noch haben Benon Pjetri und seine Mutter den Oberrieter Hindernislauf nicht hinter sich gebracht. Doch sehen sie langsam «Licht am Ende des Tunnels».
Tatiliniz Honda ile daha güzel olacak
Fırsatı kaçırmayın yepyeni bir Honda sahibi olun! irim
i n e Y
Ins a d Hon
Hybrid Motor 4.4 lt. Benzin Ortalaması
300 0.CH
0.- CHF‘den başlayan fiyatl 0 9 ‘ arla 9 1 z az
F ACCORD
Mo d V CR
irim d n i e d n ‘ e li
aJ
3000.- CH F
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Limu. Modeli‘nde in d r o c dirim Ac
Yen i Ho nd
Civ ic
00.- CHF`ye kadar ind
0 5 e d i‘n l e d o M
0.- CHF‘den başlayan fiy 0 9 ‘ 8 atla 2 t h rla ig
26
SAĞLIK
KENDİ KATİLİNİZİ YARATMAYIN Yaşamımız boyunca hiç durmaksızın çalışan kalbimizin en büyük düşmanı yağlar hakkında neler biliyoruz? KALBİMİZİN EN BÜYÜK DÜŞMANI: YAĞLAR Hazırlayan: Gülter Locher Gelin düşmanımızı iyice tanıyalım, ne de olsa düşmanı tanımadan ondan korunmak mümkün değil. Kalbimiz vücudumuzun en çalışkan ve en önemli organı, vücudu yani bizi yaşatan o. Öyleyse onun düşmanını çok iyi tanımamız ve kalbimize saldıran düşmana karşı bilinçli strateji geliştirmemiz gerekiyor. Amerika’nın keşfettiği en tehlikeli silah nedir biliyor musunuz? Hemen hepinizin aklına çeşitli kimyasal ve teknolojik silahlar geliyor, biliyorum; ama yanılıyorsunuz. Beslenme uzmanlarına göre, ne salgın hastalıklar, ne savaşlar, ne otomobil kazaları ne de açlık belası onun kadar çok insan öldürüyor dünyada; bu en öldürücü silahın formülü şöyle: 200 gram şeker, 50 gram tereyağı, 300 gram beyaz un, iki yumurta, kızartmak için de 1 litre yağ: Donut! Donut, 400 kalori içeren, insanlığın icat ettiği en tehlikeli silah. Beslenme uzmanlarına göre hiçbir silah ve neden donut, muffin, burger ve benzerlerinin öldürdüğü insan kadar insan öldürmemiş dünyada. Dünyadaki her altı kişiden birisi yukarıdaki formülün içindeki katılaştırılmış yağlar ve kohlenhidratlar nedeniyle ölüyorlar. Birleşmiş Milletler, yanlış beslenmenin -yağların- neden olduğu sağlık rizikolarını, tütünün sebep olduğu sağlık rizikoları ile kıyaslıyorlar. ‘Acaba insanlığın tütünden sonraki yeni düşmanı yağlar olabilir mi?’ sorusunu soruyorlar. Gerçekten de yıllarca en az bir milyon denek üzerinde yaptıkları araştırmalardan sonra Oxford Üniversitesi bu soruya yanıt verdi: ‘‘Evet, yağlar da sigara kadar tehlikelidir!’’ Şişmanlık, yaşamı ortalama on yıl kısaltıyor, tıpkı sigara gibi. En ürkütücü gerçeklerden birisi de gelecek nesillerin şişman bir nesil olacağı; mesela Almanya gençliğinin şimdiden %20’si normalin üzerinde kiloya sahip, yani şişman. Yunanistan ve İtalya’da ise bu oran %30’larda. En ‘‘yağlı’’ AB ülkeleri olan İngiltere ve Polonya ise ABD niveausunu yakalamış bile. Bu ülkelerde her iki çocuktan biri çok şişman. Sosyologlar bunların patlamaya her an daha çok yaklaşan milyonlarca saatli bomba olduklarını söylüyorlar.
manlar için gerekli olan yağ deposu, avcılık yaparken de enerji verici olarak gerekliydi. Adypoziten da verilen bu yağ hücreleri, milyonlarca yıl insanlara hizmet etti. Hayati önemi olan yağlar, endüstriyel beslenmenin gelişiminden sonra vücudumuzda tehlikeli bir düşmana dönüştüler. Yağlar vücudumuzu kaplayınca vücudumuzda ne oluyor? Bu sorunun yanıtı zamanımızın tıp araştırmacılarının en çok meşgul olduğu konu. Vücudumuza yağ ataklarının çok yıkıcı sonuçları var: vücudun yağ deposu ne kadar dolarsa sağlık için riziko da o kadar büyük oluyor. Gittikçe daha fazla yağ kana pompalanarak, kaçınılmaz olarak kalbe ulaşıyor. Burada bu yağlar bir saniyeliğine kalp kas hücrelerine depolanıp hemen sonra yine boşaltılır. Bu kısa depolama olayı kalbe sabit bir enerji sağlar. Ama ne var ki bu sürekli ‘’Yağ-Tsunamisi’’’ne, en sağlıklı hücrelerin bile dayanabilmesi mümkün değildir. Kalbe ataklar üç cepheden yapılmaktadır: Önce kırmızı kalp hücrelerine sürekli artarak yağ depolanır, bunlar süt beyazı yağ depolarına dönüşürler. Aynı anda da vücudun güvenlik sistemleri zarar görmeye başlar; vücudu düşman organizmaların ataklarından koruyan makrophagen hücreleri yağların içinde boğularak, arteriosklerose olarak kalpte birikirler. Bundan kısa süre sonra da kesin ölüme götüren ceramid hücreleri oluşurlar. Bundan sonraki gelişim galibi olmayan, tarafların eşit olmadığı halk iç savaşlarına benzer: Sürekli Donut ve benzeri besinlerin üretimleri nedeniyle her saniye kalp hücreleri fett-tsunamisinin dev dalgalarında ölüyorlar, ta ki tüm organlar savaştan çekilene kadar… WHO’nun verdiği bilgilere göre, yağlar, her yıl dünyada 20 milyon insanı öldürüyor
mi
Aslında bu katil düşmandan korunmak çok da kolay: Donut yemeyin, fastfoodtan uzak durun, tatlılara hiç yüz vermeyin ve alkolü yaşamınızdan çıkarın. Sadece bu önlemlerle bile vücudunuzdaki yağ bombasının tesirini bir hayli zayıflatırsınız. Ne var ki, rejim yapmayı denemiş herkes, bu işin ne kadar zor olduğunu da bilir. Başarılı bir diyet gerçekten de sık rastlanan bir olay değil, yağlara karşı savaşı kazanmak çok zor…
Her insanın vücudunda 50 ile 140 milyar arasında yağ hücresi depoludur (yağ deposu). Bu yağ hücreleri bir ordu görevi yapmaktadır. İnsanlığın ilk zamanlarında bu yağ ordusu, insanın yaşaması için çok önemliydi. Kötü za-
University of Western Ontario’dan Profesör Kaiping Yang‘n bu soruya verdiği cevap bir hayli şaşırtıcı: ‘‘Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda yağlar yeterince ciddiye alınmadı.
Yağlar vücudumuzu programlıyorlar?
ölüme
Yağlara karşı savaşmak ve kazanmak neden bu kadar zor?
Yağ hücrelerinin basit bir enerji deposu olduğu zamanlar geçti artık. Yağ aptal değil. Adipozyten özel bir akıl formuna sahip, hatta direnme gücüne bile sahip.“ Her yağ hücresinde sürekli en az yirmiden fazla protein, yüzlerce botenlar, hormonlar ve enzimler üreten çok küçük fakat yüksek tesirli birer kimya fabrikası var. Bu üretimlerin tek bir hedefi var: Beynimizin hypotalamus bölümü. Buraya ulaşan Adipozyten açlık, stres, teselli, üzüntü, öfke gibi duygularımızı kendi çıkarına çevirir. Zayıflamak mı istiyorsun? Sana karşı direnen 50 milyar hücre var… Ohio Üniversitesi’nden Psikolog Catherine Stoney’in ilginç bir bulgusu var: Hiçbir neden, diyet ya da öğle yemeği eksik bir beslenme kadar vücudu strese sokmuyor; psikolog, beynimizde 50 milyar aç adipozyten hücresi olduğunu söylüyor. Mesela diyetimizde ‘‘Donut’’ yememeye karar verdiğimizi farz edelim: Adipozytenler derhal karşı taşıyıcılar (Botenstoffe) aracılığıyla atağa geçerek ilk basamak olarak donuta karşı dayanılması güç bir açlık yaratırlar. Neuropeptid Y hormonu beynin hypothalamus bölümüne yönlendirilir. Bu hormon, orada korku duygusunu bloke ederek kan damarlarımızı etki altına alır. Vücuttaki insülin çalkalanarak boşaltılır; bunun sonucu olarak da alınacak enerji daha da çoğalarak vücutta depolanır. Stoney’e göre, diyet yapanların çoğu eninde sonunda açlık hücrelerine yenilirler. Direnenlere ise yağ hücreleri öyle çok kimyasal bomba hazırlıyor ki, diyet yapan kişi yemekten başka hiçbir şey düşünemez hale geliyor. En sonunda diyet yapan kişi, tamamen taşıyıcılar tarafından yönlendirilen yağlar ve psikolojik stres arasında gerçek bir şeytan üçgenine hapsolur. Stres, vücuttaki hormonların sarsılmasına neden olurken, açlık ateşi yükselir, vücutta biriken enerji de göbek çevresinde yağ olarak depolanır. Stres ve hareketsizlik nede-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
niyle biriken tam da bu yağlar, ‘‘YAG ORDUSU’’nun elit askerleridir. Bunlar adiposin, interleukin-6, tumornekrosefaktor-a gibi vücut için en tehlikeli taşıyıcıları ve hormonları üretirler. Bunlar yüksek tansiyon, göğüs veya prostat kanserleri rizikosunu yükseltmeye yeterlidirler. Neden vücudumuz böylesine tehlikeli katil hücreler geliştiriyor? Bilim insanlarının yanıtı gayet basit: Bu taşıyıcıların her birinin en birinci görevi, enerji ihtiyacını gidermek amacıyla açlık duygusunu yönetmektir. Ne var ki bu pozitif olayın yan etkileri de vardır. Yağ ordusunun en önemli hedefi emirler zincirinin eksiksiz işlemesidir. Texas Üniversitesi Molekül Biyoloğu Jonathan Graff, emirler zincirinin taşıyıcılar aracılığıyla fevkalade işlediğini söylüyor. Bu taşıyıcılar sayesinde bütün hücreler yağ ordusunun emirlerini eksiksiz yerine getirirler. Eğer yağ hücreleri yağ alamamaya başlarlarsa taşıyıcılar aracılığıyla yardım isterler. Biyologlar böyle durumlar için, yağ bezlerinde milyarlarca ham yağın depo edilmiş olduğunu tespit ettiler. « Yağlardan genler değil davranışlar sorumludur… » Çok yaygın bir inanç vardır vücuttaki yağların genetik olduğu konusunda ; ‘’Hayır’’ diyor bilim insanları, ‘’vücudumuzdaki yağların miktarından da nerede depolanacağından da davranışlarımız sorumludur.’’ Yağ korkusu şişmanlatır mı ? Yağsız yiyeceklerden sakınarak şişmanlıktan korunacağınızı düşünüyorsanız, Amerikan halkına bir göz atmanızı tavsiye ederiz: Amerikalılar kelimenin tam anlamıyla ulusça diyet çılgınlığına kapılmış bir halk olmalarına ve diyet ürünleri tüketmelerine rağmen geçtiğimiz on yıl boyunca şişmanlamaya devam ettiler. Amerikan Resmi Sağlık Kurumları’nın yaptığı istatistikler bu gerçeği açıkça kanıtladı. Milyonlarca insan üstelik de yağları
SAĞLIK beslenme programlarından çıkardıktan sonra çok daha fazla şişmanladı. Beslenme bilimleri uzmanları bu para-
doksal durumun nedenini çözmüş bulunuyorlar: Yağları yemek listesinden çıkaran kişiler, yağların yerine kohlenhidratlı besinler alıyorlar. Kohlenhidratların enerjiye dönüştürülmeleri çok zor olduğundan, insülin bunları yağ olarak vücuda kaydediyor. Sağlıklı bir beslenme için ne kadar yağa ihtiyaç var ? Belenme bilimcisi Gary Taubes, alınan kalorinin yüzde 40’ı yağ olarak alınmalıdır diyor. Oysa Amerikalılar daha da az yağ alıyorlar, ne var ki menülerinin sadece yüzde 25’i yağdan oluşmasına rağme, en yüksek enerji taşıyıcısı olan alkollü içecekleri çok tükettiklerinden göbek çevreleri de genişliyor. Ayrıca doymamış yağ asitleri vücudumuz tarafından üretilemeyeceğinden, bu hayati önem taşıyan yağlar (mesela Omege-3) yiyeceklerle alınmalıdır. Şişman kalçalar, göbek çevresindeki can kurtaran simitleri, selülitler, bilinçsiz beslenmenin eserleri olarak kadınlar kadar erkeklerin de sorunudur. Yağlar seks açlığını da yönetiyorlar… Nörobiyologlar ise yağ hücreleri ve cinsiyet hormonları arasındaki ilişkiyi inceliyorlar. Yağ hücrelerinin taşıyıcıları beynimizin hypothalamus bö-
lümünden cinsel duyularımıza da ulaşıyorlar. Erkek cinsel hormonlarının stres faktörleri daha yüksek olduğu ve doğrudan kalbi etkilediğinden, erkekler çok daha fazla zararlı yağ depolarlar ve daha çok da göbek bölgesinde. Bu nedenlere bağlı olarak da erkeklerde arteriosklerose rahatsızlıkları ve kalp krizi daha sık görülür. Yağlar, kadınların hormonlarında, fiziksel ve psikolojik değişimlere neden olan çok daha büyük hasarlar meydana getirirler. Yağ hormonları sadece duyguları değil cinsel organları da etkisi altına alırlar; üreme, menopoz, cinsel olgunluk gibi pek çok cinsel durum değişikliğe uğrar. Hatta cinsel organlardaki kanser ile yağların ilgisi üzerinde halen araştırma yapılmaktadır. Yağların en önemli hasar bilançosu ise genç kızlara... Michigan Üniversitesi‘nden Endokrinolog Joyce Lee yaptığı araştırmalara dayanarak, genç kızlardaki şişmanlığın direk olarak büluğ çağını etkilediğini söylüyor. Yağlar büyüme hormonlarına turbo etkisi yapar; çok erken şekilde büluğ çağına girildiği gibi bu çağ son derece süratli bir şekilde yaşanır. Bu durum genç kızın fiziksel ve psikolojik (duygusal) gelişiminde büyük atlamalara (eksikliklere) neden olur. Küçük yaşlardaki hamilelikle yağların ilgisi var mı? ‘‘Kesinlikle ilgisi var…’’ diyor, Dr. Lee. İncelemeler gösteriyor ki, şişmanlık nedeniyle erken gelişmiş genç kızların yüzde 15’i, eğitimi ya da maddi durumu hangi niveuda olursa olsun, 16 yaşında hamile kalıyor. Ayrıca bu genç kızlar çok sık alkolik, depresif oluyorlar, davranış bozukluklarından muzdarip oldukları gibi, yetişkinlik yaşlarına geldiklerinde küçük yapılı, olabi-
27
FAYDALI YAĞLARLA ZARARLI YAĞLAR ARASINDAKİ FARKLAR: Tekli doymamış yağlar: Tekli doymamış yağ asitleri sindirim enzimleri tarafından doymuş yağlara nazaran daha kolay sindirilirler. Aynı zamanda taşınan kolesteril çalkalandığından kalp ve dolaşım hastalıkları rizikosu da azalır, kandaki yağ stabilize olur. Tekil doymamış yağlar çoklu doymamış yağlara nazaran sıcağa daha dayanıklıdırlar, bu bakımdan sakıncasızca ısıtılabilir. Tekil doymamış yağların bulunduğu besinler:
Doymuş yağlar: Bu yağ asitleri kolesterini yükseltir ve damarlarda çok çabuk birikirler. Hayvansal yağlarda bulunan bu yağ asitleri kalp krizi ve felç rizikosunu yükseltirler. Bu yağlardan sadece yüzde 10 alınması yağ ihtiyacını karşılamak için yeterlidir.
· Bitkisel yağlar mesela zeytinyağı, yer fıstığı yağı · Macadamia fıstığı · Avocado · Zeytin · Tohumlar
- - - -
Çoklu doymamış yağlar: Çoklu doymamış yağlar vücut tarafından üretilemez bu nedenle de besinlerle alınması gereklidir. Vücut tarafından çok çabuk kullanılması nedeniyle kandaki yağ oranını düşürürler. Ayrıca bu yağ asitleri hücre duvarlarını inşa eden yapı taşları olarak kullanılırlar. Kalp krizi rizikosunu azaltırlar, tansiyonu düşürürler. Çok yararlı olan Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitleri bu gruba girerler. Bu yağların bulunduğu besinler: · Bezir yağı (keten tohumu = leinsamen öl), ceviz yağı, ayçiçek yağı, soya yağı, buğday yağı · Ringa balığı (Hering), Uskumru balığı (Makrele), Laks · Yeşil sebzeler · Darılar
liyorlar. Ve çok yüksek oranlarda da kanser hastalığına yakalanıyorlar. Bu gençlerin yağ hücrelerinin şeker, yağ ve alkol istekleri öyle güçlü ki, zaten
Bulundukları besinler: - - - -
Et, salam Kaymak, sert peynir, tereyağı Kokos yağı Sert yağlar (mesela hazır yemeklerde) Yumurta Tatlılar Pasta Pizza
Trans yağlar: Bunlar kimyasal yollarla değişikliğe uğratılmış endüstriyel yağlardır. Çoklu doymuş yağ asitlerinden meydana getirilen bu yağlar, endüstriyel olarak ısıtılır ve sertleştirilir. Kandaki yağ oranını yükselten bu trans yağlar şişmanlatırlar. Bu yağlar nedeniyle kandaki faydalı kolesterin HDL oranı düşerek, zarar verici kolesterin LDL yükselir. Bulunduğu besinler: - Pommes frites, kızartılmış yiyecekler - Donut - Cips, - Gipfeli - Margarinler - Popcorn - Kavrulmuş fıstıklar Kaynak: Welt der Wunder Sayı: 4/09
ruhsal olarak labil oldukları dönemlerinde bu çocuklara yardımcı olabilmek çok zor. 678
Gala Beauty Birinci Yılını Kutladı 23 Mayıs Cumartesi günü düzenlenen Apero`yla Gala Beauty birinci yıl kutlaması yaptı. Firma yöneticisi Gaffar Budak`ın görüşlerini aldık: Gaffar Bey, bize geride kalan bir yılı anlatır mısınız? Bir yılı doldurmak kolay olmadı. Henüz yolun başındayız. Medical sektörü içinde bir yıl kalabilmek kolay geldi. Çok zor ve başarılı bir yıl geçirdiğimizi düşünüyoruz. Epilasyon ve kalıcı makyaj yapmak isteyen müşterilerimiz de, çok yeni tecrübeler edindiler. Bize gelen müşteriler, genellikle başka yerlerde yanlış tedavi gören sorunlu müşterilerdi. Bu müşteriler sayesinde hem tecrübemizin hem de kalite standartımızın çok arttığını düşünüyoruz. Gaffar Bey, bundan sonraki hedef-
leriniz nelerdir? Tabi ki her sektörde olduğu gibi daha ileriye gitmeyi ve 5-10 yıllık bir süre içerisinde Avrupa`nın diğer ülkerlerinde de şubeler açmayı va başka yerlerde de Gala Beauty kalitesini götürmek istiyoruz. Pusula okurlarına mesajlarınız nelerdir? Biz, sadece epilasyon ve kalıcı makyaj branşlarında çalışıyoruz. Bunun yanında, kendimizi sürekli geliştirebilmek için çalışmalar yapıyoruz. Pusula okurlarına tavsiyem, bu tarz önemli işlemleri, bu alanda uzman ve kaliteli yerlerde yaptırmaları. Unutmasınlar ki epilasyon, medical bir tedavidir ve ancak uzman kişiler tarafından uygulanabilir. En kaliteli cihazlarla Zürich`te vatandaşlarımızın hizmetindeyiz. İsteyen kişiler bize gelerek, epilasyon ve
Jonas Erdoğan, Nursel Budak ve Gaffar Budak birarada kalıcı makyaj hakkında detaylı ön bilgiler alabilirler.
Birinci yılını dolduran Gala Beauty ekibine bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyoruz. 723
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
28
YAZARLAR
İSTANBUL BOĞAZI’NIN ŞİFRESİ!.. altından, ne de üstünden… İstanbul Boğazı yürünerek ilk kez suyun üstünden geçilmiştir!.. Evet, yanlış okumadınız; İstanbul Boğazı yürünerek ilk kez denizin üstünden, bizzat suya basılarak, dalgalar arasında adım atılarak aşılmıştır. Nasıl mı?.. Yakışıklı deniz subayı Atilla Hülagü, dünyalar güzeli eşinin de yardımlarıyla Boğazı karşıdan karşıya geçmesini sağlayacak özel ayakkabıların yapımına koyulur.
Sunay AKIN Araba vapuru yeni hareket etmektedir… Son sürat gelen 1956 Chevrolet model bir polis arabası ranpadan havalanarak uçar ve kıyıdan on altı metre açıkta olan araba vapurunun içine konar!.. İzleyenleri hayrete düşüren bu olay 1965 yılının Temmuz ayında yaşanmıştır. Kent İstanbul, iskele de Sirkeci’dir… İstanbul Boğazı’nın geçilmesi konusunda yaşanılan bu ilginç sahne istenirse hala görülebilir. Bunun için Fransız yapımı “Coplan F. X 18 Ölmelidir” adlı filmi bulmak yeterli olacaktır. Hareket halindeki “Kız Kulesi” adlı vapura uçan arabanın şoförü de, başrol oyuncusu Richard Wyler’in dubrölü olan Gil Delamere’dir. Geçtiğimiz aylarda tarihi bir olay yaşandı İstanbul’da… Boğaz, bir uçtan öbür uca yürünerek geçildi!.. Kentin iki yakasını deniz altından birleştiren tüp geçidin tamamlanmasıyla Başbakan ve bir gurup insan Asya’dan Avrupa’ya yürüdüler. O yürüyüşte hiç kimse bir İstanbul efsanesinin gerçekleştiğinin farkında değildi. Sarayburnu’ndan Kız Kulesi’ne bir gizli dehliz olduğu söylencesi tüp geçit sayesinde gerçeğe dönüşmüş olmadı mı? İki kıta arasındaki ilk yürüyüşün 1973 yılında Boğaz Köprüsü’nün açılışıyla yaşanıldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz!?. Ne suyun metrelerce
Beylerbeyi Astsubay Okulu’nun önünde küçük birer kayığı andıran deniz ayakkabılarını deneyen Atilla Hülagü, aylar süren hesaplar ve çizimler sonucunda kendisini başarıya götürecek ayakkabıları yaptığına ikna olur. Vapurların üstüne asma köprünün gölgesinin düşmediği 1963 yılında İstanbullular bir gün, su üstünde yürüyen bir adam görürler!.. O gün, kaç insanın ve kaç martının şaşkınlıktan birbiriyle çarpıştığı bilinmemektedir!.. Leanorda da Vinci’nin Haliç’e bir köprü yapmak istediği ve bu önerinin dönemin padişahı II. Beyazıt tarafından reddedildiği bilinir. Bu köprünün yakın tarihte yerine konulması planlanıyor. Ama asıl bilinmesi gereken, ünlü sanatçının bir hayalinin İstanbul Boğazı’nda gerçekleştiğidir; bunu başaran da Atilla Hülagü’dür. İnsanın su üstünde yürümesini sağlayan bir ayakkabıyı Leanorda da Vinci de düşünmüş, hatta bunun çizimini de yapmıştır. Bunun şifresini çözen ise Atilla Hülagü’dür!
ları korkuya dönüşür aniden!.. Genç kadın Yeniköy sahilinde arabasının direksiyonunu denize doğru kırar… İnsanlar, Boğaz’a düşen arabanın sularda kaybolacağını sanırken, yüzlerindeki korku ve telaş yerini şaşkınlığa bırakır… Üstü açık araba ardında köpükler bırakarak su üstünde yol almaya başlar!.. Bundan sonrasını Agah Özgüç’den dinleyelim:”Bir süre kıyıyı takip etti. Bu arada bütün kıyı villaların balkonları Yeniköylüler’le dolmuştu. Hala mavi otomobilin içinden el sallayan Hülya’yı selamlıyorlardı. Birçoğu ilk defa denizde bir otomobilin yüzebildiğini görüyordu… Yeniköy’ün karşı kıyıları Çubuklu ve Kanlıca. Biz de motoru çevirip, sulara yarı yarıya gömülmüş otomobilin peşine düştük. Yakınımızdan gelip geçen bütün motorlar yavaşlayıp, Hülya’ya yol veriyorlardı.” Fotoğraflarını Erol Dernek’in çektiği bu olay, 24 Temmuz tarihli Ses dergisine kapak olur. İstanbul Boğazı’nı geçen arabanın direksiyonundaki güzel kadın ise Hülya Koçyiğit’ten başkası değildir. Dört tekerleği ve iki pervanesi olan “Amphicar Own” marka arabanın o yıllarda ülkemizde satış fiyatı 60 bin TL olsa da, gemileri karadan yürütmekle övünen bir milletten
ilgi görmemiştir. Hep derim, ömrüm el verdikçe diyeceğim de; İstanbul’a bir Boğaz Müzesi lazım… Köşemin el verdiğince anlattığım ve daha nice şaşırtıcı tarihi olayın, öykülerin, resimlerin, objelerin, deniz canlılarının sergileneceği bir Boğaz Müzesi!.. Üstelik bir benzeri dünyanın bir başka yerinde asla kurulamayacak olan bir müze!.. Boğaz’ın iki yanında müzeler açıp, bu müzeler arasında gidip gelen vapur seferleri koymak mı?.. O, en doğru olan düşüncedir. Paşabahçe fabrikası, Beykoz’daki kundura fabrikası, Üsküdar’daki Tekel binası, Haydarpaşa Garı, Kız Kulesi… Dünyanın en güzel yeri olan İstanbul Boğazı’nı müzelerin birer boncuk gibi dizildiği bir mücevhere çevirmek çok mu zor? Günümüz edebiyat dünyasının beklentilerini ödül heveslileri, çok satma kaygısı, Pazar eklerinde tam sayfa röportaj meraklıları, kıskançlıklar belirliyor olsa da, bu hayalin gerçekleşmesi için gerekli olan entelektüel birikimimizin, duyarlığımızın, beynimizin ve en önemlisi de yüreğimizin varlığına inanıyorum.
Araba taşıyan ilk vapur Boğaz’da yüzdürülmüştür. Adını Namık Kemal’in koyduğu “Duhulet” 1872 yılında dünya denizcilik tarihinin araba taşıyan ilk vapuru olmuştur. Ama, İstanbul Boğazı’nda karşıdan karşıya vapursuz geçen bir araba da vardır!!!.. Boğaz tarihinin ilginç olaylarından biri olan suda giden araba öyküsü için, 1965 yılının Temmuz ayına gitmeliyiz… Mavi renkli arabanın içindeki kırmızı tişört ve şort giyen kadın güzelliğiyle herkesi büyülerken, kendisini hayran hayran seyredenlerin bakış-
Tüm Vatandaşlarımızın Dikkatine! Bundan böyle tüm sorunlarınız için Pusula Gazetesini aramanız yeterli olacaktır. Tüm önemli yazışmalar (Hukuki metinler, Mahkeme kararları, Bewerbung ve Lebenslauf) Şirket kurulumu ve Şirket muhasebesi Dil sorununuz mu var, işlerinizi takip etmekte
yorlanıyor musunuz ? Özel işlerinizin takibi artık daha kolay, bizi aramanız yeterli! Sorununuz her ne olursa olsun dert etmeyin, bizi arayarak her türlü konuda yardım ve danışmanlık alabilirsiniz. Uzman ekibimiz büromuzda hizmetinizdedir.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Pusula Gazetesi / Şendoğan Hoş Bernstr. 88 8953 Dietikon Telefon: 043 322 90 80 Mobile: 076 384 80 68 danismanlik@pusulaswiss.ch
Reka-Çekleri ile tatiliniz daha da ucuz! İndirimli Reka-çeklerini birçok işyerinden, (UNIA) sendikalardan ve COOP mağazalarından temin edebilirsiniz. Ayrıca, İsviçre çapında benzin istasyonları ve birçok seyahat acentesi dâhil olmak üzere toplam 8000’den fazla iş yeri Reka-parasını kabul ediyor.
Reka- Sisteminin çalışma şekli nasıl gerçekleşiyor? 1939’dan beri hizmet veren İsviçreli Tatil Organizasyonu Reka, özellikle aileleri hedef kitlesi olarak seçen ve onların tatil zamanlarını desteklemeyi amaçlayan kooperatif bir kuruluştur. Reka-ödeme şekilleri ve Reka-tatillerinin geniş bir çeşitlilik yelpazesine sahip tatil evleri, organizasyonun temel direğini oluşturmakta.
Reka- çekleri nereden temin edilebilir? 4000’den fazla işveren, işçilerine Rekaçeklerini maaş ücreti dışında ortalama %20 indirim ile veriyorlar. Yani işvereninizden Reka-çek konusunda bilgi almanız sizi oldukça karlı çıkaracaktır. Diğer alım yerlerinin arasında UNIA gibi Sendikalar veya Birlikler
de bulunmakta. Birçok UNIA- şubeleri, üyelerine Reka-çeklerini %5’den %10’a kadar varan indirimler ile satışa sunuyorlar. COOP SUPERCARD sahipleri, sevilen Rekaseyahat parasını marketin müşteri temsilci hizmetlerinden %3 indirimli temin etme hakkına sahipler.
Reka- parası ile nerelerde ödeme yapabilirsiniz? Reka-Para kullanıcıları, birçok yönleri olan tatil ve dinlenme sunumlarının da hesaplı bir şekilde tadını çıkartabilirler. Çünkü cazip tekliflerin birçoğu Reka-parası ile ödenebiliyor. Reka-parası hiç fark gözetmeksizin kamuya açık trafik, Avia ve BP benzin istasyonları, dağ ve kayak teleferiği, otel ve restoranlar, RailAway-tarifeleri, tatil ve dinlenme parkurları, Fitnes ve Spor salonları, sirkler veya müzelerde kullanılabilir. Tabiî ki, İsviçre içinde ve yurtdışındaki ailelere uygun RekaTatil tesislerinde yüzde yüz Reka- parasıyla ödeme yapma imkânına sahipsiniz.
rağbet gören alanımız, Reka-tatil köyleri. Tatil köylerimizde hesaplı fiyatlar dâhilinde aktivitelerle hem çocukları hem de yetişkinleri eğlendirecek ve dinlendirecek hizmetler sunulmakta. Reka’nın tatil önerileri altı farklı katalog halinde sunuluyor: İsviçre Reka-tatili, RekaYüzme tatili, Selectcamp Yüzme tatili, Almanya/Avusturya, Center Parcs ve Çiftlikte tatil.
Reka-kılavuzu ve de Reka-tatil kataloğunu telefon numaramızdan (031 329 66 33) ulaşarak veya internet sitemizi ziyaret ederek www.reka.ch sipariş edebilirsiniz. Aynı zamanda sürekli güncellenen özel tatil tekliflerimizi takip edip bilgilendirmeleri hakkında bilgi edinebilirsiniz. 642
Reka-parasının kabul şubeleri hakkındaki detaylı bilgiyi internet sayfamız www.rekaguide.ch veya Reka-kılavuzdan öğrenebilirsiniz.
Tüm aileye uygun Reka-tatili İsviçreli tatil kuruluşu Reka, hem İsviçre içerisinde hem de yurtdışında aile tatili konusunda bir numaradır. Özellikle büyük bir
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
İsviçre’de iki milyondan fazla insan, tatillerini ve boş zamanlarını Rekaçekleri saye-sinde daha tasarruflu hale getirerek bu anların tadını çıkarıyorlar.
tst a b a k R 3 % eka-Chec Fr. limite auf R Tages
1000.–
Mit Reka-Checks ist’s günstiger. Reka-Check und Reka-Card: Mehr Geld für Freizeit und Ferien. 1291_Pusula_250x175_d_4c.indd 1
21.4.2009 13:12:14 Uhr
30
İSVİÇRE’DEN HABERLER
Yabancılar İsviçreliler’den Daha mı Krimineller? Yabancılar, istatistikleri yanıltıcı faktörler göz önüne alındığında İsviçreliler’den daha fazla kriminel değiller fakat cinayet ve yaralama suçlarını yabancılar daha çok işliyorlar.
ya başladılar. Oysa Batılı bir intellektüel olan Aleksander Dumas çok güzel bir sözle genellemelerin ne kadar yanlış olduğunu açıklamaktadır:
Gülter Locher
Ama sorumsuz medya da tıpkı sağcı politikacılar gibi belli bir başarıya ulaştı dersek yanlış olmaz. İsviçreli yerel halk yabancılardan korkmaktadır, artık pek çok mahallede sadece yabancılar veya İsviçreliler oturmaktadırlar; okullarda, oyun bahçelerinde yabancı ve İsviçreli çocuklar eskiden olduğu kadar çok karşılaşmamaktadırlar.
İsviçre’de yaşayan yabancıların özellikle de saldırı yaralama, cinayet, tecavüz gibi son yıllarda giderek artan fiziksel şiddet içerikli kriminel eğilimleri ve eylemleri her gün çeşitli ortamlarda en çok tartışılan konulardan oldu. Yazılı, işitsel ve görsel haber kaynaklarının baş gündemine oturan özellikle gençlik şiddet olayları, yabancılarla yerel halk arasında giderek genişleyen bir uzaklaşmaya neden olmaya başladı. İsviçreli ebeveynler çocuklarını yabancıların yoğun olduğu okullara göndermekten çekinmeye, hatta oturdukları mahallenin belediyelerine yabancılar için ayrı okullar ya da sınıflar açılması için baskıda bulunmaya yönlendiler. Durumu fırsat bilen sağ politikacılar seçim propagandalarında yabancıları baş konu yaptılar: Ekonomik sıkıntılardan, işsizlikten, okulların ve dolayısı ile eğitimin kalitesinin düşmesinden, sokakların huzurunun ve modern görüntüsünün bozulmasından, pislikten, düzensizlikten… ve daha pek çok olumsuzluktan yabancı nüfusu suçlayarak ve bu durumu çözeceklerine dair sözler vererek oy avına çıktılar. Başarısız oldukları da pek söylenemez. İsviçre (özellikle sansasyon gazetecileri) Medyası da okuyucu sayısını yükseltmek için tıpkı politikacılar gibi durumdan yararlanmasını bildi: Bir örnek verelim: Bir Türk trende kendisine sigarasını söndürmesini söyleyen yaşlı İsviçreliyi dövünce Blick Gazetesi bu olayı manşetlerine “Türk, İsviçreli ihtiyar emekliyi döverek hastanelik etti!” şeklinde kocaman bir başlıkla taşıdı. Gazetenin başlığında ilk dikkati çeken dayakçı saldırganın bir Türk olmasıydı. Bu manşeti okuyan sıradan bir kişinin dayak, şiddet ve Türk ifadelerini harmanlayarak düşünmeye başlaması çok muhtemeldir. Oysa bu saldırgan Türk olmak zorunda değildi, her milletten olabilirdi, İsviçreli de olabilirdi. Bir suçlu kişinin suç eyleminin nedenini, milliyetinden, ırkından, cinsiyetinden, sosyal durumundan vs. kaynaklanıyormuşçasına kamuya dikte edilmeye çalışılması son derece tehlikelidir. Burada suçu işleyen kişi arka planda bırakılarak bu kişinin milliyeti öne çıkarılmak istenmiştir. Halk arasında bir genelleme zihniyeti yaratılması istenmektedir: Türkler adamı döverler! Ya da yabancılar tehlikelidir! Hatta toplumların yönlendirilmesinde büyük rolü olan bu sansasyon medyası, yabancı gençlerin olaylarını ve aslında suç olmayan sorunlarını dahi bir suç haline getirerek abartılı şekilde manşetlerine taşıma-
“Bütün genellemeler hatalıdır; hatta bu bile”.
Peki, gerçekten yabancılar İsviçreliler’den daha fazla mı suç işlemektedirler acaba? 2007 senesi sayımlarında İsviçre’de 1.7 milyon yabancı yaşadığı açıklanmıştı; bu rakam tüm İsviçre nüfusunun %22.1’ini teşkil ediyor. Bu rakamdan kısa kalanlarla, iltica talebi halen işlemde olanları çıkarırsak (40‘700), yerleşik nüfusun %21`1’ini yabancı toplulukları meydana getirmektedir. Bu sayımlarda, yabancı nüfusun çoğunluğunun sırasıyla İtalyanlar, Almanlar ve Sırplar olduğu ortaya çıkmaktadır. İstatistiklerin ortaya çıkardığı bu rakamlar İsviçre’nin Avrupa ülkeleri arasında en fazla yabancı nüfusa sahip olan ülkelerden olduğunu gösteriyor. İlk sıralarda Liechtenstein ve Luxemburg var. Yabancı nüfus yoğunluğundan kısaca söz ettikten sonra sorumuza tekrar dönelim: Gerçekten yabancılar İsviçrelilerden daha mı krimineller? Buna karar vermeden önce çok ve yönlü düşünmek gerekir… Her şeyden önce kriminalitenin kesin ölçümlerini bulmak üç nedenden ötürü çok zordur: · Yasa dışı olayların önemli bir kısmı hiçbir zaman ortaya çıkmamaktadır. Şiddete uğramış bir insan şikayetçi olmamışsa, bir ceset bulunamamışsa, ya da faili belirlenememişse; veya sürat yapan bir sürücünün sürat yaptığı yerde radar yoksa,… ve daha pek çok nedenden ötürü pek çok suç ortaya çıkmamaktadır. Böyle olunca da suçun kim tarafından işlendiğini bilmek olanaksızdır. · Bazı mahkeme kararları ve 5‘000 Frank’in altında ceza almış suçlar kayıtlara geçmemektedir. · Bazı rahatsızlık vermeler, ciddi olmayan yaralama olayları gibi hafif suçlar takibe dahi uğramıyorlar. Yukarıdaki üç nedeni unutmadan düşünmeye devam edelim: Yine 2007 senesinin istatistiklerinde, tüm İsviçre nüfusunun sadece beşte birini teşkil etmelerine rağmen, herhangi bir suçtan hüküm giymiş kriminellerin %49‘u yabancıydı. Bu tabloya göre, çok doğal olarak yabancıların İsviçreliler’den daha kriminel oldukları düşünülüyor.
Oysa *bir bakışta, öyle görülüyor… Kriminal istatistiklerin kendilerine özgü formları „yabancılar mı yoksa İsviçreliler mi daha kriminel?“ sorusunun cevabını bulmamıza pek yaramıyorlar; bunun da üç nedeni var: Kriminal turizm: İsviçre’de suç işleyip hüküm giymiş yabancıların %20 ’si İsviçre’de yerleşik yabancılar değil: turistler, iltica talebinde bulunanlar bir de İsviçre’ye çevre ülkelerden çalışmak için günlük giriş-çıkış yapanlar da polis istatistiklerinde yabancı suçlular olarak kayıt ediliyorlar. Ama istatistikler, bu kişilerin suçlarını da İsviçre’de yerleşik yaşayan yabancıların hesabına geçiriveriyorlar. İşte bu nedenle yukarıda işaretlediğim „“*bir bakışta…“ ifadesini kullandım. ANAG (Bundesgesetz über Aufenthalt und Niederlassung der Ausländer) ve askeri ceza yasalarına göre hüküm giymiş kişiler de bu istatistiklerde sayılmamalıdırlar; ANAG suçlarını sadece yabancılar işleyebileceği gibi askeri yasaları da sadece İsviçreliler çiğneyebilirler. Sosyo-demogratif faktörler: İstatistikler erkeklerin kadınlara nazaran çok daha fazla suç işlediklerini gösteriyor (2007 yılında erkekler kadınlara oranla 5-8 kat daha fazla yaralama olayından hüküm giymişler). Aynı oran farklılıkları gençler ve yaşlılar arasında da var. Yabancılar arasındaki genç erkek sayısı İsviçreliler’den çok daha fazla. Suç işlemenin şiddet kısmı istatistik olarak incelenirken demogratif faktör olarak bu durum da göz önünde tutulmak zorundadır. İstatistiklerin çarptırılmasına neden olan bu faktörler göz önüne alındığında, yabancıların İsvçireliler’den daha kriminel olmadıkları açık ve seçik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yanıltıcı faktörler olmasa hangi tarafın daha kriminel olduğu konusu çok daha açık görülecek. İstatistiklerin yanıltıcılığına verilecek örnekler o kadar çok ki, mesela kısa süre önce İsviçre vatandaşlığına geçmiş bir yabancı suç işlerse, istatistiklere göçmen geçmişi ile geçmiyor.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Yabancılar daha mı çok şiddet suçu işliyorlar? Yukarıdaki istatistikleri çarptıran faktörler göz önüne alınırsa yabancılar, İsviçreliler’den daha fazla suç islemiyorlar. Peki olayları tek tek ele alırsak durum nasıl görünüyor? Bu sorunun yanıtına polis kayıtlarından ulaşabiliriz; 2007 yılının polis kayıtlarına bakarsak (bu sonuçlar yıllarca çok stabil olarak kalıyor), İsviçre’de yerleşik yaşayan yabancıların şiddet olaylarında oldukça yüksek bir oranı teşkil ettikleri görülüyor: Yabancılar, %50.3 oranında tecavüz suçundan, %48.3 oranında şantajla haraç suçundan, %46 oranında yaralama suçundan hüküm giymişler. Yabancıların, nüfusun %21’ini teşkile ettikleri düşünülürse şiddet içerikli olayların daha çok yabancılar tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkar. İsviçreliler’de ise en fazla işlenen suçlar olarak, güveni kötüye kullanmak (%52.8), dolandırıcılık (%52.5) ve seksüel suçlar (%62.5) yabancılara oranla daha yüksek oranlarda görülüyor. Tüm bu bilgiler sadece İsviçre’de ikameti olan yabancıları kapsıyor. Yukarıda sayılan faktörler nedeniyle özellikle de sosyo-demografik (yaş ve cinsiyet) faktör çok yanıltıcı olabilir. 2001 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçları çok ilginçti: 18-26 yaş arasındaki yabancıların fiziksel şiddete dayalı yaralama ve cinayet suçlarını İsviçreliler’den 2,3 kat daha fazla işledikleri ortaya çıkmıştı. Yaşlar ilerledikçe işlenen şiddet suçları da azalıyor; mesela yine bu araştırmaya göre 29 yaşın üzerindeki yabancı kişiler 1.8 kat daha fazla şiddet suçları işlediler. Neden...? Yabancıların bazen de büyük suç işleme nedenleri nelerdir? İstatistikler yabancıların yaralama ve öldürme suçlarını İsviçreliler’den daha fazla işledikleri ortaya çıkınca bu kez de “…peki ama neden?“ sorusu takılıyor zihinlere. Şimdi olayı çöz-
İSVİÇRE’DEN HABERLER dükten sonra nedenleri incelemek, ikinci safha olarak çok önem taşıyor çünkü eğer bir çözüm üretilmek isteniyorsa nedenler bilinmeden çözüm olanaksızdır. Şimdi şöyle bir çevremize bakarsak İsviçreliler’i sosyal katmanların hepsinde görebiliyor olmamıza rağmen, daha çok da orta ve ortanın üzerindeki yaşam kalitesine sahip oldukları gerçeği var. Oysa yabancılar ekonomik açıdan büyük bir çoğunlukla toplumun en alt katmanlarını teşkil ediyorlar. Yaşam kaliteleri oldukça düşük. Bu durumun başlıca nedenleri olarak, kötü bir eğitim almış olmalarından dolayı mesleksiz olmalarını, iş piyasasında şanslarının çok düşük olmasını veya ailevi yapılarını gösterebiliriz. Çalışan yabancılar ise İsviçreliler’e nazaran işlerini kaybetme tehlikesine iki misli daha fazla sahipler. Bu ekonomik dezavantajlar, yabancıların yaşam kalitelerini, oturdukları mahalle ya da ev bakımından etkiliyor. Yabancıların çoğunluğu genellikle belirli bölgelerde toplanıyorlar. Kendi aralarında kendi dillerini konuşarak yaşıyorlar. Bu da ülkenin dilini öğrenmelerini zorlaştırıyor, uyum sağlamalarını engelliyor. Uyumsuzluğun ekonomik zayıflığın, iş yaşamından
dışlanmışlığın sonucu olarak da suç işlemeye yatkın hale geliyorlar. Sosyal gözlemciler bir başka neden olarak da son yıllardaki göçlerin çoğalmasını ileri sürüyorlar; bu kişiler gerektiği gibi ülkeye uyum sağlayamıyorlar. Üstelik yeni gelen göçmenler tamamen farklı kültürlerden geldiklerinden çok yüksek uyum problemi yaşıyorlar (mesela İsviçre’nin hukuk sistemini kavrayamıyorlar), bu da onların suç işlemelerine neden oluyor. Ne(ler) yapılabilir? Yabancıları suç işlemeye iten çok çeşitli nedenler var. Bu çeşitli nedenlere rağmen politikacılar tek noktada birleşiyorlar: Bir şeyler yapmak gerek ! Çeşitli siyasi partiler çeşitli çözüm önerileri getiriyorlar. Bu önerileri iki grupta toplayabiliriz: Önleyici (Präventive), Bastırıcı (Repressiv)
sıkı bir şekilde ele alınmalı, dikkat çekici gençlerin ebeveynlerinin de dikkati çekilmelidir. Yabancı kriminalitesinin ana nedeni onların sosyal sorunları olduğundan solcu partiler ve politikacılar yabancıları integrasyonuna önem verilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Daha iyi bir Integrasyonun, yabancı kriminalitesini düşürecek yüksek bir potansiyele sahip olduğuna inanıyorlar. Bunun için de başta dil kursları vermek, daha iyi okul eğitimi imkanları sağlamak, boş vakitlerini dolduracak güzel olanaklar sunmak ve İsviçre hukuk sistemini çok iyi anlatmak gerektiğini savunuyorlar. Ayrıca sol kesim gençlik şiddetini ve agresyonunu önleyici uzman kişilerin görevli olarak okullara yerleştirilmelerini de öneriyorlar.
Präventiv (önleyici) Önlemler: Bu gruba giren yabancı kriminalitesini önleyici öneriler, sağcıların ve solcuların çok farklı düşündüklerini ortaya koyuyor:
Son olarak, her iki taraf da yabancı şiddet olaylarına maruz kalan bölgelerde polislerin caydırıcı olmak amacıyla kontrollerini sıkılaştırmaları önerisinde bulunuyorlar.
Sağcı partiler ve politikacılar daha sıkı sınır kontrolü isterlerken, aynı zamanda da kriminel kişilerin seyahat özgürlüklerinin mümkün olduğunca engellenmesi taraftarılar. Buna ilişkin olarak okullardaki düzen ve disiplin tekrar
Repressiv (baskı) Önlemler: Bu önlemleri daha çok sağcılar talep ediyorlar. Sert yasalar ve çok sert cezalarla İsviçre’yi kriminel kişiler için çekici olmaktan çıkarmak ve bu şekilde de yabancıların İsviçre’ye gelme isteklerini
31
azaltarak yabancı kriminalitesini önlemek. Mesela yabancılara karşı en sert turumu gösteren SVP, ağır suç işlemiş yabancıların İsviçre’den çıkarılmasını talep ediyor. Zaten ANAG ve buna bağlı yasalar, kantonlara, hüküm giymiş (belirli bir ağırlıkta) yabancıları İsviçre’den çıkarma olanağı veriyor; halen, iltica başvurusu yapmış bir kişinin suç işlemesi durumunda başvurusu iptal ediliyor ve bu kişi İsviçre’den çıkartılabiliyor. Çıkarılan yabancı kişiler bir daha İsviçre’ye giremiyorlar. Sonuç: Yabancılar, istatistikleri çarpıtıcı faktörler göz önüne alındığında İsviçrelilerden daha fazla kriminel değiller. Cinayet ve yaralama suçlarını yabancılar daha çok işliyorlar. Yabancıların sosyal ve ekonomik sorunları suç işlemeye yatkınlıklarını artırıyor. Eğer göçmen nüfusun sorunlarına akılcı çözümler getirilebilirse suç işleme oranlarında düşme olacak. Bunlar da ancak her iki tarafın da iyi niyetli olarak birlikte üretebileceği çözümler olmalı. Bundesamt für Polizei [fedpol] (2008). Polizeiliche Kriminalstatistik 2007 Bundesamt für Statistik [BfS] (2008). Verschiedene Presse 712
PC Oyunu Karşıtlarına Karşı Oyuncu Hakları Derneği Toplumda ‘‘Gamer’’ adı altında bilinen yetişkin bilgisayar oyunu fanatikleri, çevreden aldıkları kötü imajın altında ezilmenin sıkıntısını yaşıyorlar. Bu kötü imajı değiştirmek için atağa geçtiler. Bahsi geçen kişiler bir dernek kurarak, bilgisayar oyunu karşıtlarına savaş açıp, gençleri koruma yasasını daha da güçlendirmeyi planlıyorlar. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, Nisan ayının başında Thomas Riediker bir kaç arkadaşıyla birlikte Online-Community Gamerights.ch sitesini açtı. Riediker: “Birçok Online-Forum sitesinde çevrenin, ‘‘Gamer’’lar hakkında oluşturduğu imajı sınırlıyorlar. Artık biz de bu tepkimizin sesini duyurmak istedik ve gündeme getirdik.’’ dedi. Yaptıkları eylem olumlu sonuçlandı. Çünkü İsviçre’de yaşayan 190 yetişkin bilgisayar oyunu fanatiği bir ay içerisinde bu eyleme katıldı. Avrupa çapındaki yaş sınırlaması sağlamlaştırılmalı İsviçre’li oyuncular, ikinci hamlelerini yaptılar; Riediker ve beş yandaşı daha Zürich’te ‘‘Gameright’’ yani ‘‘Oyuncu Hakları’’ derneğini kurdular. Bu derneği kurmalarındaki amacın, bilgisayar oyunlarının ve bu oyunları oynayanların olumsuz imajlarını ortadan kaldırmak olduğunu belirttiler. Riediker: “Bu konuda İsviçre’de sesimizi duyurmak için internet ortamından daha çok derneğin kurulması daha uygun bir hareket.’‘ dedi. Rie-
diker, derneğin finansal işleriyle ilgilenecek bir kişi arıyor. Derneğin gerekli diğer üyeleri tamam ve asil üyeler de derneğe katılmaya başladılar bile. Şimdiyse Riediker gençleri korumaya yönelik yasayı güçlendirmek istiyor. Kendisi şöyle bir açıklama yaptı: ‘‘Ebeveynlerin gözlerini açmayı amaçlıyoruz.’’ Bunun için örneğin oyun konsollarından 16 yaş sınırlaması olan oyunların kapatılmasını doğru buluyorlar. Fakat Riediker’in açıklamasına göre birçok ebeveyn, bunun nasıl kapatıldığını bilmiyor. Aynı zamanda Riediker, internet ortamında oyun satan kişilerin yaş sınırlanmasını dikkate almadan satış yaptıklarını ve bu kişilere herhangi bir ceza yaptırımı uygulanmadığını eleştiriyor. Bu yüzden kendisi Avrupa çapında geçerli yaş sınırlamasını kuvvetlendirerek bunu kanunlarla sabitleştirmek istiyor. Gamer- karşıtı Näf’in hoş görüsüz tavrı Gamer derneğinin işleri yaptıkları taleplerle kolay olmayacak. Çünkü bir hafta önce ‘‘20 Minuten Online’’ haberlerinde, savaş ve şiddeti tetikleyen oyunlara karşı çıkan bir derneğin kurulduğundan bahsedilmişti. Yıllardır şiddet içerikli oyunların karşıtı olan derneğin Başkan Yardımcısı Roland Näf’in ‘’20 Minuten Online’’ ile yaptığı röportajı okuyan okurlar şok oldu. Bu okurların birçoğu yetişkin oldukları için istedikleri oyunları oynama hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Yine birçok yetişkin okur ve bilgisayar oyuncusu, oyunlar ve cinnet olay-
ları arasında bir bağlantının olmadığını düşünüyorlar. Näf’in düşüncesine göre yetişkinler de, ölüm ve şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının etkisinden korunamayabilirler. Oyuncunun yaşı ne kadar küçük ise oyunun etkisinde o kadar çok kalabileceğini düşünüyor. Näf: “Burada ikinci ana faktör ise kişinin bu tarz oyunları ne kadar sıklıkla ve ne kadar uzun süreyle oynadığı.’’ dedi. Aynı zamanda yetişkinlerin özgürlüğü konusundaki sınırlamanın, toplumu ilgilendiren bir unsur olduğunu belirtti. Näf:“ Çocuk pornografisi ve Deutsche Zusammenfassung Die erwachsenen Gamer leiden unter ihrem negativen Image. Das soll sich jetzt ändern: In einem Verein kämpfen sie gemeinsam gegen die Gegner von Computerspielen und für einen verstärkten Jugendschutz. Es ging alles ganz schnell: Anfang April schaltete Thomas Riediker zusammen mit Freunden die Online-Community Gamerights.ch auf. «In diversen Online-Foren regen sich Gamer über die falsche Wahrnehmung in der Öffentlichkeit auf. Wir fanden, diese Empörung muss man zentralisieren», sagt Riediker. Der Erfolg gibt ihm recht. In einem Monat haben sich bereits rund 190 Spieler eingetragen, alles Erwachsene mit Wohnsitz in der Schweiz. Ri-
alkollü sürücülerin tehlikeli oldukları konusunda hemfikiriz.’’ dedi. Riediker ise Näf’in yaptığı bu açıklamayı saçma bularak: “Bu kıyaslama ile Näf, çocuk pornografisini masumlaştırıyor.’’dedi.
ediker möchte den Jugendschutz stärken: «Wir wollen die Eltern aufrütteln.» So sei es bei Spielkonsolen beispielsweise möglich, alle Spiele zu sperren, die eine Altersbeschränkung von 16 Jahren haben. «Nur wissen das viele Eltern nicht.» Für Kopräsidenten und langjährigen Gegners von gewalttätigen Computerspielen sagt Roland Näf, dass Erwachsene nicht automatisch vom schädlichen Einfluss von Killergames geschützt. Zwar sei der Einfluss je grösser, desto jünger der Spieler ist, sagt er. «Aber der zweite Hauptfaktor ist, wie häufig und lange jemand solche Spiele spielt.» Zudem sei es die Grundfrage der Gesellschaft, wie weit die Freiheit des erwachsenen Individuums gehen darf.
Çocuk pornografisinin gerçek dünyada bir şiddet unsuru olduğunu ve oyunlardaki şiddetin gerçek anlamda kimseye de zarar vermeden gerçekleştiğini belirtti. 691
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
32
İSVİÇRE’DEN HABERLER
Akaryakıttan, Karbondioksit Harcı Alınmayacak Meclis, mazot ve dizel akaryakıtından karbondioksit harcı almaktan vazgeçti. Verilen bu söz, ancak amaçlanan çevre hedefleri diğer türlü yerine getirilmez ise gerçekleşecek. Yaz tatilinden sonra, Karbondioksit Kanunu’nun revizyonu için parlamentoya bir bildiri gönderilecek. Kanton Temsilciler Meclisi, İsviçre’nin uluslararası iklim politikasına yönelik katılımı için bina ve trafik konularından oluşan bir önlem paketi sunmak istiyor. 2012 yılında değişecek olan Karbondioksit Kanunu’nu da dikkate alarak, bu öneriyi yasa yapım sürecine gönderdi. Meclis, iki farklı varyantı tartışmaya sundu. Karbondioksit kanunundaki değişikliği dolaysız yoldan karşı öneri olarak ‘‘sağlıklı bir iklim’’ başlığı altında halk oylamasına sunacak. Bu talepte 2020 yılına kadar karbondioksit emisyonunun %30 oranında azaltılması isteniyor. Avrupa Birliği’yle eşit adımlarda ilerlemek ‘‘Bağlayıcı İklim Hedefleri’’ adı altındaki birinci seçeneğin kabul edilmesi daha olası bir durum çünkü Avrupa Birliği’nin şartlarına uyuyor ve 2020 yılına kadar havadaki gazların %20 azaltılmasını amaçlanıyor. ‘‘İklim temizliği için bağlayıcı şartlar’’ adı altındaki ikinci seçenekte % 50’ye dayanan bir azalma hedefi belirlendi. Kantonlar Meclisi Temsilcisi Moritz Leuenberger, basın mensuplarına
meclis binası önünde yaptığı açıklamada, İsviçre’nin İklim Politikası’nın 2012 yılından sonra dünya çapındaki iklim rejimi üzerinde şu anda görüşülen uluslar arası müzakerelerde hesap vermesi gerektiğini belirtti. Bu konunun, 2009 senesinin sonunda Kopenhagen’da bitmesi gerektiğine yönelik bir açıklama daha yaptı. Leuenberger: “Kanton Temsilcileri Meclisi, Karbondioksit Kanunu’ndaki revizyona yönelik ek değerlerini belirledi.’’ dedi. Havada dolaşan gaz emisyonunun azaltılması hedefi Avrupa Birliği’nin belirlediği hedeflerine bağlı olarak İsviçre’deki oranların da aynı oranlarda belirleneceğini söyledi. Atık gazlar, 1990 yılı oranlarına nazaran 2020 yılına kadar %20 oranında azaltılacak. Bina yenilemesi için 200 milyon harcanacak Aynı zamanda, yenilenen karbondioksit kanunu için gönderilecek bildirimde 1990 yılına kıyasla 2020 yılına kadar indirim hedefini %30’lara kadar çıkarma stratejisi de açıklanacak. Yanıcı maddelere yönelik harç oranı aynı kalacak. Burada kazanılan 200 milyon Frank, bina yenilemeleri yatırımında kullanılacak. İsviçre’de yeni kaydedilen araçlar, Avrupa Birliği’nin belirlediği karbondioksit atık oranına göre İsviçre’ye alınacak. Akaryakıt ithalatçıları ithal ettikleri oranın bir miktarındaki karbondioksit atıklarını, eskimiş akaryakıt ile bazı önlemleri göz önünde bulundurarak yurt içinde veya yurt dışında değiştirmek zorunda kalacaklar.
Leuenberger, karbondioksit harcının mazot ve dizelde arttırılması olanağının ancak kanunlar yolunda gerçekleşebileceğini söyledi. Fakat havadaki atık gazları farklı yöntemlerle azaltmanın yolları bulunur ise akaryakıttaki karbondioksit harcı kaldırılabilir, diye bir açıklama ekledi. Emisyon meseleDeutsche Zusammenfassung Der Bundesrat verzichtet auf eine CO2Abgabe auf Benzin und Diesel. Dies aber nur, wenn die Klimaziele anders nicht erreicht werden können. Nach den Sommerferien wird dem Parlament eine Botschaft zur Revision des CO2-Gesetzes vorgelegt. Wie Bundesrat Moritz Leuenberger vor den Bundeshausmedien erklärte, muss die Klimapolitik der Schweiz den laufenden internationalen Verhandlungen über das weltweite Klimaregime nach 2012 Rechnung tragen. Dieses sollte Ende 2009 in Kopenhagen verabschiedet werden.Der Bundesrat hat die Eckwerte für die Revision des CO2-Gesetzes festgelegt, wie Leuenberger darlegte. Es wird ein ver-
si ise devam ettirilecek. Kanton Temsilcileri Meclisi’nin, işlem süresi sebebiyle bu iklim girişimi için hazırlayacağı bildirimini en geç 26 Ağustos’a kadar parlamentoya teslim etmesi gerekiyor. 688
bindliches Ziel zur Reduktion der Treibhausgasemissionen festgeschrieben, das sich an den Zielen der EU orientiert. Der Ausstoss soll bis 2020 um mindestens 20 Prozent im Vergleich zu 1990 gesenkt werden. Die Möglichkeit, eine CO2-Abgabe auf Benzin und Diesel zu erheben, bleibt laut Leuenberger im Gesetz. Solange die Reduktion der Treibhausgasemissionen mit anderen Massnahmen erreicht werden könne, werde jedoch auf die Einführung der CO2-Abgabe auf Treibstoffen verzichtet. Der Emissionshandel werde beibehalten.Wegen der Behandlungsfristen der Klimainitiative muss der Bundesrat die Botschaft spätestens am 26. August zuhanden des Parlaments verabschieden.
GSoA: Yeni Savaş Uçaklarına Karşı 126.000 İmza Askeriyesiz bir İsviçre için toplanan bir grup, Tiger savaş uçaklarının alımına karşı savaşıyor. Grubun, gerçekleştirilmesi planlanan yeni halk girişimi için yaptığı imza kampanyası henüz yeni bitti. GSoA adıyla bir araya gelen ‘‘Askeriyesiz Bir İsviçre’’ grubu, on bir ay içerisinde 126.000 imza toplamayı başardı. Toplanan imzalar, önümüzdeki aylarda belediyeler tarafından onaylanacak. Böylelikle bu girişim, haziran ortalarında Bern Hukuk Dairesi’ne iletilmiş olacak. Bir halk girişimini devreye sokmak için 100.000 imzanın yeterli. GSoA, bu girişimle, 31 Aralık 2019 yılına kadar, yeni savaş uçaklarının alınmasını engellemeyi amaçlıyor. ‘‘Yeni’’ ile kastedilen 1 Ocak 2010 ve 31 Aralık 2019 yılları arasında alınması planlanan savaş uçakları. GSoA’nın verdiği bilgiye göre,
yapılan girişim etkisini göstermeye başladı. Hava Kuvvetleri aslında 33 tane yeni savaş uçağı almayı amaçlarken, şimdiki alım hacmiyle ilgili olarak 2,2 milyar Frank’tan söz ediliyor ve bu hacmin ancak, 20 yeni savaş uçağının alımına yeteceği belirtiliyor. Aynı zamanda meclis, bir aydan öncesine kadar savaş uçaklarının alımını altı ay ertelediğini açıklamıştı. Bu ertelemenin kesinlikle yapılan itirazlara dayandığı söyleniyor. GSoA, 1993 yılında FA-18 savaş uçaklarının alımına karşı yaptığı girişimde başarılı olamamıştı. 660 Deutsche Zusammenfassung Die Gruppe für eine Schweiz ohne Armee bekämpft den Teilersatz der Tiger-Kampfflotte. Jetzt hat sie die Unterschriftensammlung für ihre neue Volksinitiative beendet.Innerhalb von elf Monaten seien 126’000 Unterschriften gesammelt worden, heisst es in einer Mitteilung der Gruppe für eine Schweiz ohne Armee (GSoA). Die Unterschriften werden nun im kommenden
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Monat bei den Gemeinden beglaubigt. Damit sollte die Initiative Mitte Juni bei der Bundeskanzlei in Bern eingereicht werden können. Nötig sind für eine Volksinitiative 100’000 Unterschriften. Die Initiative zeigte laut GSoA bereits Wirkung: Ursprünglich habe die Luftwaffe 33 neue Kampfflugzeuge beschaffen wollen. Inzwischen sei von einem Beschaffungsvolumen von 2,2 Milliarden Franken die Rede, was noch rund 20 neuen Kampfjets entspreche.
06.2009_reklam-haber_nextshop.pdf
1
26.05.09
22:27
Nextshop - Hohlstr. 561 - 8048 Zürich - Telefon: 044 431 72 01 - www.nextstop.ch
Yeni açılan Pastane köşemiz hizmete girmiştir Şekerpare
Spangüle
Tatlı ve Tuzlu Kuru Pasta çesitleri Yaş Pasta çesitleri
Açma
Sütlac Poaça
Kazandibi Türk Ekmekleri
Börek çeşitleri
Tiramisu
Simit
Sütlü Tatlılar
Doğum günü Pastası r
ne ihi
a 9t
Özel günleriniz için vereceğiniz siparişler itina ile hazırlanır.
2 uz
m
30
k
5.00
m Te
r
a ad
er
ç ge
.
ir lid
Gutschein
Baklava
Fr.
20 Fr.‘lık alışverişlerden itibaren geçerlidir.
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Özlenen tatlar artık size çok yakın!
34
Nasıl bir “Eğitim Anlayışı”na sahibiz? Pusula Gazetesi’nin önem ve ilgi gösterdiği Çocuklar ve Gençlik Köşesi’nde, siz değerli Pusula Gazetesi okuyucuları ile birlikte çocuklarımızı ve gençlerimizi daha iyi tanıyabilmek ve onları anlamaya çalışarak, onların hayaDr. Meral Acar tında iyi bir rehber olabilmek için neler yapabiliriz? Onlara nasıl imkanlar sunabiliriz? Bu soruları aklımızda tutarak, onların eğitimindeki temel konuları anlamaya çalışmak üzere bu köşede sizlerle birlikte olmaktan mutlu olduğumu ifade ederek yazıma başlamak istiyorum. Çocuklarımız ve gençlerimizin gelişim dönemleri, “Gelişim ve Öğrenme Psikoloji”si açısından baktığımızda son derece önemle bilinmesi gereken dönemlerdir. Bu durum, çocuklarımız iki ve çok kültürlü ortam dediğimiz çevrede büyüyorlarsa eğer, siz anne - baba ve eğitimcilerin sorumluluklarının bir kat daha arttığını ve öneminin daha da büyüdüğünü eminim hissediyor ve yaşıyorsunuzdur. İsviçre’de yasayan Türkler olarak, çocuklarımızın, kendi kültürünün değer ve yargılarını benimsemiş, farklı kültür ve toplum yapılarına kolaylıkla uyum sağlayabilen, özgüveni gelişmiş ve katılımcı bir birey olarak içinde yaşadığımız iki kültürlü toplumda yer alması için, bize düsen görevlerin bilincine varmaya çalışmak ve çocuklarımıza “en iyi rehber olmak” temel hedefimiz olacak. Bu köşemizde, çocuklarımıza ve gençlerimize yönelik önemli bulduğum konuları ele alırken, aynı zamanda burada yaşadığımız eğitim sorunları; eğitimde başarının yükseltilmesi, okul, aile ve çocuk üçgeninde iletişim, okulda ana dilin önemi ve iki dillilik, ergenlik ve beraberinde gelen iletişim sorunları, meslek seçimi olacağı
gibi, çocuklukta ve ergenlikte sıklıkla karşılaşılan psikolojik sorunlar üzerinde durmak istiyorum. “Nasıl bir eğitim anlayışına sahibiz? Ünlü bir İsviçreli pedagog (eğitimci) olan Pestalozzi, eğitim ortamında güvene, sevgi ile bağlanmaya dayalı bir aile ortamı oluşturulmasının önemi ve gerekliliği üzerinde durur. Çünkü asıl olan çocuktaki iyiyi, özü ve sahip olduğu yetenekleri ortaya çıkarmaktır. Bir ailede sevgi ve güven ortamının, eğitim ve öğretimin gerçekleştirilmesinin önemini Pestalozzi söyle özetler: Çocuk bir bütündür. Bu konuda çocuğun ebeveynleri, eğitim ve öğretimde çocuğunu yeteneklerine uygun çok yönlü eğitmelidirler. Biz çocuklarımızı ne kadar iyi tanıyabilirsek, onlara o kadar çok eğitim imkanı sunabiliriz. Bu nasıl olur? Diyelim ki üç yaşındaki çocuğumuz, öğretilen şarkı ve tekerlemeleri çok hızlı öğreniyor veya okuduğunuz hikayeyi hemen olduğu gibi hatta detayları ile size geri anlatabiliyorsa, bu onun hafızanın güçlü olduğunu ve hızlı öğrendiğini ortaya koymaktadır. Çocuğun bu yönü fark edilip, ilgi ve alakanızla ödüllendirilirse, çocuğun bu yönü cesaretlendirilmiş, güçlendirilmiş olur. Neler yapılabilir? En yakınınızdaki kütüphaneye gidip, kitap ve cd’ler alarak, onlara gerekli imkanların verilmesi sağlanır. Bu tür imkanların, temel olarak bütün çocuklara sunulması gerekir, çocukların ilgi ve ihtiyaçları ölçüsünde, buna daha da çok zaman ayrılabilir. Benzer başka etkinlik ve faaliyetlere katılınır. Bu tür örnekleri, müziğe, spora, çeşitli bilim alanlarına örneğin fizik, kimya, bilim ve teknik alanlarına yönelik, çocukların ilgi ve yetenekleri göz önüne alınarak yapılabilinir. Yine eğitim felsefesinde tanınmış ve saygı duyulan eğitim filozofu John Dewey, -kendisi Atatürk`ün daveti üzerine 1924 yılında ülkemize gelmiş ve eğitim sistemimizi inceleyerek tavsiyelerde bulunmuş olan bilim adamı-,
eğitim hakkında şöyle örnek veriyor; “Bir vazoya su koymak demek, vazoyu suyla doldurmak değil, bir çiçeğe kendi tarzında büyüyebilmesi için yardımcı olmaktır.” Çocuğun eğitiminde sorumlu olanlar önce aile, daha sonra da okuldur. Aile açısından çocuğa verilen eğitime baktığımızda, anne, baba çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında, çocuğunun ruhsal açıdan da sağlıkli ve huzurlu olmasından sorumludur. Kendine özgüveni gelişmiş, katılımcı ve girişimci bireylerin yetiştirilmesinde, okul ve yaşadığı çevrenin etkisiyle birlikte, asıl önemli olan 0-6 yaş dönemi, çocuğun eğitiminin temelini oluşturmaktadır. İşte burada, aileye önemli sorumluluklar düşmektedir. Freud ve Adler gibi birçok psikolog, kişilik gelişiminde çocuğun ilk altı yaşına kadar yaşadıkları ve edindikleri tecrübelerin önemli rol oynadığını ve daha sonraki hayatını belirlediğini vurgulamaktadırlar. İlk altı yaşındaki tecrübeler aile içinde olduğu için, çocuğun kişilik gelişiminde ailenin okul ve çevre etkilerinden daha baskın olduğunu söyleyebiliriz. Yukarda bahsettiğim gibi, anne babanın çocuğun beslenmesi, güzel giydirilmesi, aşıları ve sporları yapmalarına kadar önem göstermeleri güzel şeyler, fakat bunlar kadar çocuklar için önemli olan sevgi, ilgi ve güven ihtiyaçlarının karşılanması gerekliliğine inanırsa, çocuk sağlıklı ve mutlu bir birey olacaktır. Yeni doğmuş bir bebek, zamanında beslenir, altı alınır ve anne ile babanın kucağında sıcaklığını hissettiğinde mutlu olur ve kendini güvende hisseder. Sonraki yaşlarında ise, örneğin dört ile altı yaş döneminde, çocuklardaki merak duygusu ve araştırma, öğrenme isteği ve bitmek bilmeyen sorularıyla dış dünyayı algılamak ve keşfetmek istekleri desteklenerek, sorularına cevaplar bularak anne ve babanın destek ve teşvik edici olması gerekmektedir.
Bu dönemde aşırı baskıcı anne baba tutumları, çocukların kendileri ile ilgili kuşkuya kapılma ve davranışlarından dolayı suçluluk ve utanç duygularının oluşmasına neden olacaktır. Bu duygular, çocuğun yetişkinlik yıllarına taşınarak, kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Çocuklarımızın sağlıklı, kendisine güvenen bireyler olabilmesi, ilk altı yaşta aile içinde eleştirme, kınama ve suçlamalar yerine, çocuğun araştırma ve merak ettikleri soruları cevaplandırarak güven verici bir ortamda olumlu tecrübeler edinmesini sağlamakla mümkündür. Çocuk soru sorduğunda, ebeveyn tarafından, “sus bakalım, sen onu büyüyünce öğrenirsin, simdi aklın ermez” şeklinde cevap alır ve bir de azar işitirse, okul çağı dönemimde sınıfta belki öğretmenine soru yöneltmede kendine güvenemeyip soru soramayacak, aman yanlış soru sorarım da azar işitirim şimdi, şeklinde düşünüp, kendine güven duyamayacaktır. Sonuç olarak, çocuk kendine güvenen bir birey olmak yerine, suçluluk duygusu gelişmiş bir birey olacaktır. Bu da yetişkinlik döneminde yaşadığı toplumda katılımcı olmayan ve kendini ifade etmede yeterli olmayan hatta kendi kararını kendi alamayan, örneğin meslek seçiminde bile kendine özgüveni olmadığından, kişinin karar vermekte güçlükler çekmesine neden olacaktır. Anne ve baba olarak eleştirme, kınama ve suçlamalar yerine, çocuğunuzu dinlemek, onların duygularını ifade etmeye teşvik etmek ve saygı duymak, aranızdaki saygı ve güveni pekiştirmek, güçlendirmek, aranızdaki iletişimi açık tutmak, çocuklarınız için en etkili eğitim yaklaşımlarıdır. Bu eğitim yaklaşımlarına zaman zaman tekrar döneceğiz. Dr. Meral Acar, Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi alanındaki öğrenimini ve bilimsel araştırmalarını Almanya/ Freiburg Üniversitesi’nde yapmıştır. Türkiye ve Almanya üniversitelerinde Araştırmacı ve Doçent olarak görev yapmıştır. 717
Ravika-House of Olives by Bagalali Açıldı Geçtiğimiz aylarda İsviçre piyasasında dağıtıma başlayan Ravika Zeytinyağları, şimdi daha emin ellerde. House of olives by Bagalali, 23 Mayıs Cumartesi günü Zug-Baar`da ilk şubesinin açılışını gerçekleştirdi. Kendisiyle görüştüğümüz firma sahibi Aytunç Bağalalı, çalışmalar hakkında bilgiler verdi: “İlk şubemizi açtık. Tüm insanları, yeni açmış olduğumuz şubemize bekliyoruz. Hedefimiz, 2010 yılının sonuna kadar 10 yeni şube daha açarak hizmet alanımızı genişletmek. Türkiye`nin güzel ürünlerini getiriyoruz. Ravika Zeytinyağları’nı her
çeşidiyle vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruz. Zeytinyağının satıldığı bir yerde zeytin çeşitlerinin olmaması da mümkün değildi. Vatandaşlarımız limonlu, çeşnili ve değişik baharatlar bulunan zeytin çeşitlerini bizden temin edebilirler. Zeytinyağından üretilmiş kozmetik ve banyo ürünlerinin yanısıra, porselenden ve cam`dan imal edilmiş yağdanlıklar da her çeşidiyle bizden temin edilebilinir.” Kalitesi ve fiyatıyla herkesin çok sevdiği Ravika Zeytinyağları, tüm İsviçre`de marketlerde ve önemli satış noktalarında bulunabilir. İsviçre`nin ilk zeytinyağı evi olan House of Olives by Bagalali çalışanlarına açmış oldukları yeni yerlerinde başarılar diliyoruz. 724
Aytunç Bağalalı yeni açtığı Zeytin evinde hizmet veriyor
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
EKONOMİ
İSVİÇRE’NİN HIGH-TECH KUMAŞLARI KRİZE KARŞI İsviçre Kumaş Endüstrisi 2008 yılında çalışanlar için %1,8 oranında daha fazla iş imkanı yarattı. Şu anda bu piyasa çalışanlarının sayısı 16 700. Hatta İsviçre Kumaş Sanayi, dış ülkelerde daha da fazla kişiye ekmek kapısı oldu: 117 000 kişi İsviçre’nin yüksek teknoloji kumaş ürünlerinin üretiminde çalışıyor. İSVİÇRE KUMAŞ NANO TEKNOLOJİ
SANAYİNDE
İsviçre tekstil branşı özellikle de 2008 yılının 4. çeyreğinde ekonomik krizden çok sert şekilde etkilendi. Bu branştaki ithalattan kazanç oranı 2008’in ilk üç çeyreğinde %5,1’ iken, aynı yılın son çeyreğinde %3,2’ye düştü. Seri imalattan para kazanmak artık mümkün değil. Ama spor dünyası için veya modacılar için değerli kumaş ihtiyacını karşılayan innovativ ürünlerin üretimlerindeki kazanç kalıcılık gösterdi. Yüksek innovativ (yenilikçi) higtech kumaşların üretiminde sürekli yenilik ve yaratıcılık geliştirilir. Özellikle de dantel işleri çok önemlidir: St. Gallen işi bu kategori içerisinde sayılabilir. Ayrıca İsviçre’de iplik üreticileri, dokumacılar ve tekstil branşı için malzeme üreticileri var. Tüm bu branşlar krizden şiddetli şekilde etkilendiler. Tekstilciler Derneği (TVS) Müdürü Thomas Schweizer, şimdiki durumun geçmişteki gibi olmadığını, pek çok firma-
35
Ekonomi
nın kapandığını söylüyor. TVS‘nin yöneticisi Max Hungerbühler ise aslında tekstil branşının İsviçre‘de çok iyi oturduğunu söyledi. Ama ne var ki finans krizi ile birlikte müşteri endişeye kapıldı ve tasarruf etmeye başladı. Pek çok firma kapandı veya satın alındı. Spor ve tatil kıyafetlerinin müşterileri hala aynı tempoda alış-verişlerini sürdürüyorlar. Islatmayan ve vücudun nemini dengeleyen kumaşlar, leke ve toz tutmayan kumaşlar Tekstil branşında en büyük başarıyı ise Schoeller Textil AG’nin CEO’su Hans-Jürgen Hübner, kalite konusundaki iddia ve titizlik tercihi nedeniyle elde etti; firmanın en son ürünü, su geçirmeyen, ama vücut neminin de dengesini koruyan Higtech-Membrane dünyanın her yerine ihraç ediliyor. Hübner bu kumaşları tarif ederken, çam kozalaklarını örnek gösteriyor; bu hightech kumaşlar tıpkı kozalaklar gibi havanın durumuna göre açılıyorlar ve kapanıyorlar. Bu yüksek teknoloji ürünlerinin devamında nano teknoloji kullanılarak üretilmiş kumaşlar var sırada: Yeni üretilecek olan kumaşların yüzeyleri nano teknoloji kullanımıyla çok daha kaliteli olacak, mesela ketçap lekelerinin ya da tozların bu kumaşlar üzerinde hiç şansları yok. Yüksek teknoloji kumaşlar üreten Scholler’in müşterileri yüksek: Arma-
ni, Bogner, Bugatti, Hechter, Escada, Boss, Mammut, Nike… Elektro-manyetik dalgalardan koruyan kumaşlar Bir başka İsviçre tekstil firması Spoerry & Co AG ise elektro-manyetik dalgalardan koruyan kumaşların üretimine konsantre olmuş durumda. Firmanın Pazarlama Menajeri Henrik Tvenge, ‘‘Tıpkı Faraday kafesi gibi, kumaşlarımız elektro-manyetik dalgaları sağlığa zarar vermeyecek kadar azaltabiliyorlar.“ şeklinde açıklama yapıyor. Masa örtüsü ve mutfak bezlerinde bir dünya markası: Meyer-Meyer Kumaş sanayinin bu dantelli işlemeli ince bölümünde Meyer Meyer Firması bir dünya markası. Uluslarara-
sı üne sahip Segelstrars Firması, Meyer Meyer ürünleri için her fiyatı ödüyor ve ödemeye de hazır. Lakin Meyer Meyer yöneticisi Andre Meyer’in gözü daha yukarılarda, gökyüzünde; Sıcak hava balon kumaşları üretmek istiyor ve ‘‘(…) insan bu piyasada yaratıcı olmak zorunda“ diyor. Ünlüler de İsviçre’nin high-tech kumaşlarını tercih ediyorlar… First Lady Michelle Obama, -Amerika Cumhurbaşkanı Barack Obama’nın eşi- bir kutlamada İsviçreli Firma Forster Rohner tarafından üretilmiş St. Gallen işi Guipure dantel kumaştan bir Prada kostüm giymişti. Angelina Jolie ve Fransız First Lady’si de sık sık İsviçre Firması Labels Akris kreasyonları ile kırmızı halıda salınıyorlar. 679
Kassensturz Ekibi’ne Gizli Kayıt Cezası Zürich Yüksek Mahkemesi İsviçreli televizyon kanalında çalışan dört kişiye gizli kayıt yaptıkları gerekçesiyle ceza verdi. Dava, 2003 senesinde başladı; daha çok tüketici haklarını araştırarak koruyan ‘’Kassensturz’’ adlı magazin programının, sigorta sistemindeki yanlışlıklar konusunu araştıran ekibinden bir grup, o yıllarda gizli kamerayla çekim yapmıştı. Gizli çekime alınan kişiler, Oberglatt’daki bir apartman dairesinde çalışan Deutsche Zusammenfassung Das Zürcher Obergericht hat vier Mitarbeiter des Schweizer Fernsehens im zweiten Anlauf wegen Aufnehmens fremder Gespräche verurteilt , aber mit geringeren Strafen.Der Fall geht ins Jahr 2003 zurück, als ein Team der Sendung «Kassensturz» bei Recherchen zum Thema Missstände im Versicherungswesen eine versteckte Kamera einsetze. Dabei wurden mehrere Versicherungsberater in einer Wohnung in Oberglatt heimlich gefilmt. Einer der Berater erstattete später Strafanzeige. Das Zürcher Obergericht
sigorta danışmanlarıydı. Daha sonra bu danışmanlardan birisi, gizli çekim yapan kişiler hakkında şikâyette bulundu. Dielsdorf Bölgesi’ndeki ceza davalarından sorumlu hâkim, 29 Ağustos 2006’da özel konuşmaların çekildiği suçlamasından dolayı yargılanan Televizyon Şef Redaktörü Ueli Haldimann’ı, o zamanların Kassensturz programlarının yönetiminden sorumlu eski Program Şefi Hansjörg Utz’u, söz konusu programın redaksiyonundan sorumlu bayan çalışanı ve aynı befand sie dagegen mit Urteil vom 5. November 2007 des Aufnehmens fremder Gespräche und der Verletzung des Geheim- oder Privatbereichs durch Aufnahmegeräte schuldig und verurteilte sie zu bedingten Geldstrafen. Das Bundesgericht hiess Mitte Oktober 2008 eine Beschwerde der Fernsehleute teilweise gut und wies den Fall zur Neubeurteilung ans Obergericht zurück. Dieses hat nun gemäss dem am Mittwoch veröffentlichten Urteil die Strafen leicht gesenkt, weil es sie vom Vorwurf der Verletzung des Geheimbereichs freisprach.
anda izinsiz çekim yaparak röportajı gerçekleştimekten suçlanan kişiyi serbest bıraktı. Zürich Yüksek Mahkemesi davayı yeniden inceledi Zürich Yüksek Mahkemesi ise verdiği kararda bu kişileri, 5 Kasım 2007’de yabancı kişilerin özel konuşmalarını kaydetmeleri ve bu konuşmaları şâhısa özel bir alanda ses kayıt cihazlarıyla dinlemeleri sebebiyle suçlu buldu. Kişilere koşullu para cezası verilmesi uygun bulundu. Gelirine göre saptanan para cezası birimi ile Haldimann 15 gün boyunca 350 Frank’a, Utz 15 gün boyunca 200 Frank’a, redaktör yine 15 gün boyunca 100 Frank’a ve yarım gün çalışan Bayan 5 gün boyunca 30 Frank cezaya çarptırıldı. Şahsın özel alanı ihlal edildi Federal Mahkeme, 2008 ekim ayı ortalarında televizyon çalışanlarının şikayetinin bir kısmını kabul ederek, davanın yeniden Yüksek Mahkeme tarafından incelenmesini istedi. Buna bağlı olarak, karar bir nebze de olsa hafifletildi. Çünkü verilen son kararda
davalılar, ‘‘şahsın özel alanını ihlal’’ suçlamasından beraat ettiler Haldimann bu son karar ile gelirine göre saptanan para cezası birimine göre 12 gün boyunca 350 Frank, Utz yine 12 gün boyunca 200 Frank ve Redaktör de yine 12 gün boyunca 100 Frank tecilli ceza aldılar. Yarım gün çalışan kişiye ise dört gün boyunca 30 Frank olarak koşullu ceza uygun görüldü. 687
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
36
TARİH
İsviçre Tarihi 15. Bölüm İhtilâlin Başlaması ve Gelişmesi Etats Généraux’nun Toplantıya Çağrılması Fransa Kralı 1. Philippe, 10 Nisan 1302’de toplanacak vergilerle ilgili bazı kararlar almak üzere asillerden, ruhban sınıfının ileri gelenlerinden ve imtiyazlı kent temsilcilerinden oluşan bir grubu, Paris’in Notre-Dame Kilisesi’nde toplantıya çağırmıştı. Kralın bu girişimi, Fransa tarihinde önemli bir yere sahip olan Etats Généraux’un temellerini atmıştır. Zamanla temsili bir meclis niteliğini kazanan Etats Générauxlar’ın hukuksal yetkileri sınırlıydı. İktidarın, mutlak biçimde kralın elinde olması nedeniyle bu meclisler daha çok bir danışma kurulu niteliğindeydi. İhtilâlden önce Etats Généraux, hangi gerekçeyle toplantıya çağırılmıştır? 18. yüzyılın sonlarına doğru, Fransa’nın içinde bulunduğu iktisadi ve toplumsal koşullar, ülkenin büyük bir mali bunalımla karşılaşmasına yol açmıştır. Bir yandan halk yoksulluk çekerken, öte yandan kral da, bütçe açığını kapatabilmek için yeni vergiler koymayı planlamıştır. Kral, mali bunalıma bir çözüm bulabilmek amacıyla 1614 yılından beri toplanmayan Etats Généraux’u toplantıya çağırmıştır. Mecliste asillerden, ruhban sınıfından ve burjuvalardan temsilciler vardı. Her sınıfın birer oyu vardı. Ancak, 18. yüzyılın sonlarında TiersEtat’ı oluşturan burjuva ve köylüler meclise, iktisadi ve toplumsal güçlerine ve ödedikleri vergiye uygun olarak, öteki iki ayrıcalıklı sınıfın iki katı temsilci göndermek istemişlerdir. Kral, bu istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır. Böylece, Etats Généraux’u oluşturan 1200 üyenin 600’u halk tarafından seçilecekti. Halkın isteklerini Etats-Généraux’a bildirmek ve seçimleri yönlendirmek üzere Paris’te ‘Otuzlar Kurulu’ oluşturulmuştu. Bu kurul; asillere hukuk eşitliğinin kabul ettirilmesi, krala bir anayasa ilan ettirilmesi, özgürlüklerin güvence altına alınması, bürokrasinin hafifletilmesi, vergi koyma ve kanun yapma yetkisinin millet temsilcilerine verilmesi gibi istekleri öne sürmüştür. Etats Généraux bünyesinde ortaya çıkan sorunun kaynağı nedir? Etats Généraux’un üyelerinin saptanması için 1789 yılının ilk aylarında seçim yapılmıştır. Toplumsal sınıfların kendi durumlarını iyileştirmek üzere çok şey bekledikleri Etats Généraux, 16. Louis’in çağrısı üzerine 5 Mayıs 1789’da Versailles Sarayı’nda toplanmıştır. Mecliste 300 ruhban sınıfı temsilcisi, 300 asil ve 600 Tiers-Etat temsilcisi vardı. Kralın açılış konuşmasında, meclisin yalnızca ülkenin mali yapısını düzeltmesini talep etmesi üyeler arasında huzursuzluk yaratmıştır. Ayrıca, meclisteki ruhban ve asillerin eski yönteme göre oy kullanılmasında ısrar etmeleri, Tiers-Etat temsilcilerinin itirazlarına neden olmuştur. Zira Tiers-Etat temsilcileri, Etats Généraux’da sınıfların ayrı ayrı toplanmalarına şiddetle karşı çıkmışlardır. 10 Haziran 1789’da TiersEtat temsilcileri, asiller ve ruhban sınıfının üyelerine, aynı salonda toplanıp çalışmaya başlamayı önermiştir. Asiller, bu öneriyi kabul etmediler, ruhban sınıfının
Hazırlayan: Hüseyin Türkkan
üyeleri ise çekimser kalmayı tercih etmişlerdir. Ancak, bir süre sonra ruhban sınıfının bazı temsilcileri Tiers-Etat’ın saflarına katılmışlardır. Emmanuel Sieyes, 15 Haziran 1789’da Tiers-Etat temsilcilerine vakit kaybetmeden bir anayasa hazırlamalarını önermiştir. Sieyésé’e göre ülke nüfusunun %96’sını temsil eden bu meclis, halkın kendisinden beklediği bu görevi en kısa zamanda yerine getirmeliydi. Hatta Sieyés, meclisin adının da değiştirilmesini önermiştir. Yapılan görüşmelerden sonra, Tiers-Etat, 17 Haziran 1789’da Etat Généraux’un adını “Ulusal Meclis” olarak değiştirdi. Yeni meclisin ilk kararı, vergilerin halk tarafından onaylanma zorunluluğunu ilan etmek olmuştur. Tiers-Etat temsilcileri, asiller ve ruhban sınıflarının temsilcilerini de yeni meclise katılmaya davet etmişlerdir. TiersEtat’ın kararlı tutumu karşısında ruhban sınıfının temsilcileri, 19 Haziran 1789’da 137’ye karşı 149 oyla, onlara katılma kararı almışlardır. Ancak, asiller daveti kabul etmemişlerdir. Bu gelişmeler karşısında Kral 16. Louis, yeni meclisin toplanmasına engel olmak için, Versailles Sarayı’ndaki toplantı salonunu kapatmıştır. Kralın bu tavrı, Ulusal Meclis üyelerinin birbirlerine daha fazla bağlanmalarına yol açmıştır. 20 Haziran 1789’da “Jeu de Paume” salonunda toplanarak ant içmişlerdir. Meclis üyeleri antlarında, “hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmamaya, anayasayı tamamlayıncaya kadar nerede olursa olsun, koşulların elverdiği her yerde toplanmaya” karar vermişlerdir. Bir anayasanın hazırlanması isteğinde bulunulması ve yüzyıllardan beri sürmekte olan mutlak monarşinin değiştirilmek istenmesi, Ulusal meclisi ihtilâlci bir niteliğe büründürmüştü. Kurucu Meclis (Assemblee Constituante) Dönemi Kral, ulusal meclisin olayları yönlendirir hale gelmesi üzerine 27 Haziran 1789’da diğer sınıflara da yeni meclise katılmalarını emretmiştir. Kralın bu politik manevrası bir sonuç vermemiştir. Ulusal meclis, anayasa yapmak üzere otuz üyeden oluşan bir anayasa komisyonu oluşturmuştur. Komisyonun temel işlevi, bir hukuk beyannamesi hazırlamak ve kralın yetkilerini açıklığa kavuşturmak olarak saptanmıştı. Ulusal meclis kurucu meclis oluyor Anayasa komisyonunun çalışmalarının devam ettiği bir sırada kralın askeri güçleri, meclisi kuşatarak anayasa yapma çabalarını sona erdirmek istemişlerdir. Ancak ulusal meclis, kralın bu girişimine boyun eğmeyerek ihtilâlci tavrını sürdürmüş ve 9 Temmuz 1789’da adını “Kurucu Meclis”e çevirmiştir. Kurucu meclis, öncelikli olarak kendisini halkın temsilcisi ilan etmiş ve yasama yetkisini elinde toplamıştır. Bu arada, iktisadi bunalım içinde bulunan halk, meclisin dağıtılacağı söylentileri üzerine ayaklanmış ve 13 Temmuz 1789’da Paris Belediyesi’ni ele geçirerek Commune (Komün) adlı bir şehir yönetimi kurmuştur. 14 Temmuz 1789’da da hapishane olarak kullanılan Bastille Kalesi’ne saldırmış ve ele geçirmiştir. Bastille Kalesi’nin düşmesi, mutlak monarşinin yıkılması olarak değerlendirilmiştir. İhtilâlciler, kralın yabancı uyruklu koruma askerlerine karşı ulusal ordu kurarak, or-
dununm komutanlığına Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na katılmış olan La Fayette’i getirmişlerdir. Bununla birlikte, Fransa’nın birçok kentinde Commune (Komün) adlı şehir yönetimleri kurularak ihtilâl yaygınlaştırılmıştır. Kurucu meclisin çalışmaları nelerdir? Kurucu meclis, son gelişmeler sonucu 4 Ağustos 1789’da feodalite döneminden kalma bazı önemli ayrıcalıkları ortadan kaldırma kararı almıştır. Alınan bu kararlar içerisinde; derebeyliğin kaldırılması, mali imtiyazların ve angaryanın kaldırılması, herkesten eşit vergi alınması, sivil ve askeri görevlere girişte imtiyazların kaldırılması gibi önemli noktalar vardı. Böylece, feodal düzen kaldırılarak siyasi, sosyal ve ekonomik eşitliğin sağlanması konusunda önemli bir adım atılmıştır. Kurucu meclisin ikinci önemli çalışması ise, 28 Ağustos 1789’da “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni yayımlamış olmasıdır. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, Amerikan Haklar Bildirisi’nden sonra, çağımıza ve çağımızın insanına ışık tutan temel belgelerden biridir. Giriş ve 17 maddeden oluşan bildiri; sosyal ve siyasi hayatın tüm kötülüklerinin tek nedenini, insanın doğuştan sahip olduğu ve her zaman için var olan haklarının unutulmasına, bu haklara gereken saygının gösterilmemesine bağlamaktadır. Bildiriye göre; insanlar, hukuk bakımından, hür ve eşit doğarlar, hür ve eşit yaşarlar. Her insan, başkalarının özgürlüğüne saygı göstermek şartı ile istediğini yapabilme serbestliğine sahiptir. Düşüncelerini ve kanaatlerini başkalarına serbestçe açıklama, insanın en değerli haklarından biridir. Bu nedenle her insan, serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir. Kamu hizmet ve görevlerinin herkese açık olması, kimseye ayrıcalıklı işlem yapılmaması esastır. Bildiride, bireysel özgürlükler ve bu özgürlüklerin kullanılması açıklandıktan sonra, devlet ve yurttaş ilişkisi de açıklığa kavuşturulmuştur. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimseyerek, devletin bireyler üzerindeki etkisini azaltmış, yasama, yürütme ve yargı organları arasında denge kurmaya çalışmıştır. Buna göre, hükümet ya da devletin temel amacı, insanın doğal ve zaman aşımına uğramayan haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, insanoğlunun eşitlik ve özgürlük mücadelesine yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu nedenle, daha sonra yayınlanmış olan özgürlük bildirgelerini ve insan hakları belgelerini derinden etkilemiştir. Yasama Meclisi Dönemi (1 Ekim 179122 Eylül 1791)
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Kurucu Meclis, “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni ilan ettikten sonra anayasayı yapma hazırlıklarına girişmişti. Kurucu meclis, iki yıl süren bir çalışmadan sonra anayasayı hazırlamıştı. Bu anayasa, 14 Eylül 1791 tarihinde Kral 16. Louis tarafından onaylanarak yürürlüğe sokulmuştu. Anayasa, egemenlik hakkının ulusa ait olduğunu belirtmiş, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olduğunu açıklamıştı. Buna göre, kral, yürütme gücünün başında yer alıyordu. Ancak, yetkileri anayasa ile sınırlandırılmıştı. Yasama gücü meclise, yargı gücü de halk tarafından seçilen yargıçlara verilmişti. Anayasanın kabul edilmesi, Fransa’da mutlak monarşinin sona ermesini, meşruti monarşinin kurulmasını sağlamıştı. Kurucu meclis de, anayasayı yaptıktan sonra kendini feshetmişti. Böylece, yasama meclisi için seçimler yapılmış ve 745 üye meclise girmeye hak kazanmıştı. Yasama meclisi, 1 Ekim 1791’de toplanarak çalışmalarına başlamıştı. Bu yeni dönemde kral, veto hakkına sahipti. Ayrıca, meclisteki kral taraftarları da sayısal olarak daha fazla idi. Mecliste çok az cumhuriyet yanlısı vardı. Bu nedenle meclis, tutucular ve ilericiler olmak üzere iki kanada ayrılmıştı. Yasama meclisi döneminde iç karışıklıkların yanında, yeni rejimi yıkmak isteyen dış güçlerle de mücadele edilmiştir. Zira, kral ve kraliçe, kendilerini kısıtlayan anayasadan kurtulmak ve mutlak monarşiyi yeniden kurmak için yabancı krallardan gelecek yardımları beklemişlti. Fransa’dan kaçan asiller ve rahipler de, eski düzene dönülmesi için Avusturya ve Prusya’yı kıştırtmışlardı. Yasama meclisi, kışkırtıcı asiller ve rahiplerin belirli bir süre içinde Fransa’ya dönmemeleri halinde mal ve mülklerine el konulacağı kararını almıştır. Ancak kral, veto hakkını kullanarak bu kararı onaylamamıştır. Bunun üzerine cumhuriyet yanlıları, kralın oturduğu sarayı basarak 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette’i tahttan indirmiş ve Luxemburg Şatosu’nda göz hapsine almışlardır. Yürütme yetkisini de, altı bakandan oluşan geçici yürütme komitesine devretmişlerdir. Danton, bu komitenin en önemli kişilerinden biri olmuştur. İç ve dış olayların yoğun olduğu bir dönemde, Yasama meclisi 20 Eylül 1792’de yerini konvansiyon meclisine bırakmıştı. 670
HUKUK KÖŞESİ
37
HUKUK KÖŞESİ PROBLEMLERİNİZİ BİZE YAZIN!
Pusula Gazetesi, Hukuk Kösesi,Bernstrasse 88, 8953 Dietikon Tel.: 043 322 90 80, E-Mail: hukuk@pusulaswiss.ch
Sorularınız ve Cevapları Vatandaşlarımızın bu ayki sorunları ve sorularına hukuk danışmanımızdan aldıkları yanıtlar:
Erkan C. Soru: Eşimin ve benim ilk evliliklerimizden birer çocuğumuz var. Her ikimiz de evlenmeden önce edinmiş olduğumuz birer gayrimenkul sahibiyiz. Çocuklarımızın haklarını korumak ve yaşamımız süresince her ikimizin de mağduriyet yaşamaması için mal paylaşımımızı nasıl yapmalıyız? Eşiniz ile varlık paylaşımınızı düzenlemek için, yaşamınız süresince aile hukukunun mal rejimi kuralları geçerlidir. Herhangi bir uygulama yapılmadıkça İsviçre Medeni Kanunu (ZGB/CC) Mad. 181 ele alınır. Buna göre, müktesep mallara münhasır ortaklık rejimi uygulanır, yani evlilik esnasında iki eşin mal artışları boşanmada paylaşılır. Diğer bir sözle, evlilik öncesi elde edinmiş mülkiyet boşanmada bile her eşin şahsına kalır. Evlilik öncesi edinilmiş menkullerin tespitinin en kolay yollarından biri, eşinizle beraber bir demirbaş defteri tutmaktır. Ancak vefat durumunda ilk evliliğinizden kalan çocuklarınızı da ilgilendiren miras hukuku söz konusu olduğu için, size hem yaşamınız sürecinde mal rejiminizi hem de vefat anında geçerli olan noter tasdikli bir evlilik sözleşmesi ile vasiyetnamenin hazırlanmasını tavsiye ederim. Bu konuda güvendiğiniz herhangi bir Türk veya İsviçreli notere başvurmanız mümkündür. ***
Mehmet S. Soru: İş yerinde şefimden sürekli olarak ağır hakaretler içeren sözler duyuyorum. Kendisi yabancı düşmanı olan bir kişi. Yabancı düşmanlığına karşı nasıl mücadele edebilirim? İşyerinde yabancı düşmanlığına karşı mücadele etmek, mağdurlar için son derece zor bir mübadele. Hukuken ırkçılığa karşı size yardımcı olabilecek ve sadece medeni iş hukukunu kapsayan İsviçre Borçlar Kanunun (OR/CO) Maddeleri 19, 20, 328, 328b, 336 ve İsviçre Medeni Kanunun (ZGB/CC) 2.
Maddesi mevcuttur. İşyeriniz kamuya açık bir yer ise İsviçre Ceza Kanunun (StGB/CP) Mad. 261bis söz konusu olabilir. Hakaretler ise aynı ceza kanunun Mad. 173 ve 177 ele alınır. Ancak yaptığınız her girişimde patronunuz sizi asılsız gerekçelerle ve dayanaksız sebeplerle işinizden atabilir veya en iyi ihtimalle iş hayatınızı zorlaştırabilir. Bu konuda hem müdafaa haklarınızdan feragat etmeden ve aynı zamanda ekmek ocağınızı tehlikeye atmadan bir girişimde bulunabilmeniz için, çok dikkatli olmanız gerekiyor. Konuyu detaylı bir şekilde ırkçılığa karşı mücadele eden uzman sivil toplum kuruluşlarına danışmanızı tavsiye edebilirim. Bu tür sivil toplum kuruluşları, Federal İçişleri Bakanlığı’nın Irkçılığı Yenme Uzman Şefliği’nin (Fachstelle für Rassismusbekämpfung / Service de lutte contre le racisme) İnternet sayfasından size en yakın olan kurumu bulabilirsiniz. Bu konudaki uzman sivil toplum kurumları, -çok kaba bir çerçeve çizersek- ırkçı ifadelerde bulunan kişilerle, ilk başta irtibat kurmanızı ve sizi inciten sözlerini kırıcı ve ırkçı olarak nitelendirdiğinizi dile getirmenizi tavsiye eder. Bu durum yetersiz kalırsa, bir üst yetkiliye başvurmanızı ve ırkçı ifadelerde bulunan bireylerin işyeri huzurunu bozduklarını öne sürerek şikâyette bulunmanızı önerirler. Bu da yetersiz kaldığında, tahkim ya da en son çare olarak resmi makamlara şikâyet etmeniz kalır. İlave olarak, kadın erkek ayırımcılığında İsviçre eşit haklar kanununda (Gleichstellungsgesetz / Loi sur l’égalité) daha kapsamlı haklar mevcuttur. Son olarak, bu tür sivil toplum kurumları işyerinde maaş haksızlılarını, ırkçı sebeplere dayanan işe almamazlık gibi uzman bilgi ve tecrübe gereken hassas konularda ırkçılığa mağdur kalanlara danışmanlık hizmetini vermektedirler.
İlk adımda sizin ve ailenizin temel ihtiyaçlarınızı ve buna karşılık gelirinizi tespit etmek gerekiyor. Temel ihtiyaçların (Betreibungsrechtliches Existenzminimum / Budget selon l’Office des poursuites avec extension) tam olarak nasıl tespit edildiğini sizin ikamet ettiğiniz icra dairesine danışabilirsiniz. Gelirinizden temel ihtiyaçları düşürdüğünüz zaman, alacaklıların borcunu kapatmak için kalan aylık bir meblağ elde etmiş olursunuz. İkinci adımda açık olan tüm borçlarınızı ve hangi alacaklının borcunun öncelik taşıdığını tespit etmektir. Yüzeysel olarak vergi borçları birinci sırada, sosyal sigorta borçları ikinci sırada olmak üzere diğer borçlardan önemli olduğu söylenebilir. Üçüncü adımda, öncelik olan alacaklılarla, akabinde diğer alacaklılarla gelirinizden temel ihtiyaçları düşürdüğünüz hesabı sunarak, borçların kapatılması için size kalan aidatların takside bağlanmasını veya borcun bir kısmında indirim yapılmasını rica edeceksiniz. Ancak altını çizmek gerekiyor ki, burada takdim edilen üçüncü adım yüksek ve orta oranlı maaşlar için geçerli olan bir yöntem. Düşük ve çok düşük gelirlere İsviçre İcra İflas Kanunu’nun (SchKG/LP) Mad. 191 öngördüğü özel iflas etme imkânı söz konusu olabilir. Bu yöntem, borçlarınızın kapatılmasında her ne kadar yardımcı olursa da, mahkemeye ödenmesi gereken masrafların yanı sıra iflas edenlerin güvenilirlik kayıbı gibi diğer dezavantajları da beraberinde getirmekte. Her halükarda bu konuda uzman borç danışmanlığı veren ve kamuoyuna açık olan kuruluşlara müracaat etmenizi tavsiye edebilirim. Bu tür kuruşların adresleri ve konuyla ilgili daha kapsamlı bilgi www.schulden.ch / www. dettes.ch ve benzeri İnternet sayfalarında mevcuttur.
***
***
Fatma K. Soru: Son yıllarda çok büyük maddi problemlerimiz var. Her ay ödememiz gereken faturaları ödemekte çok zorlanıyoruz. Birikmiş borçlarımız ve icralar için ne gibi bir yol izlememiz gerekiyor?
Muharrem B. Soru: Komisyon karşılığı başladığım bir işte yaklaşık 2 yıl boyunca çalıştım. Başlangıçta işverenle aramızda herhangi bir anlaşma yapmadık. Ancak aylık kazancımın AHV kesintileri ödendi. Hiçbir anlaşma yapmadığım bu firmadan istediğim zaman ayrılma şansım var mı? Bu firmaya karşı ne gibi sorumluluklarım vardır?
Borçlarınız ve maddi sıkıntılarınız büyüdüğü zaman yapmanız gerekenler sorusunun cevabı, her ailenin durumu çok farklı olduğu için çok zor. Size ipucu verebilmek maksadıyla şu yöntemi önerebilirim.
Cevap: İsviçre Borçlar Kanunun (OR/
CO) Mad. 320’ye göre, iş sözleşmeleri ilkesel olarak rızaî, yani şekle bağlı olmayan, bir biçimde akdedilir. Sizin aylık kazancınızdan, işveren tarafından sosyal sigorta primleri kesildiği için, sizin işverenle sözlü bir iş sözleşmesinin varlığına bir emaredir. İşvereninizden ayrılmak istediğiniz an, şayet tersi veya başka mutabık olunmadığı şartı altında, bütün iş sözleşmeleri için kanuni feshi ihbar müddetleri (Kündigungsfrist / Délai de congé) geçerlidir. Bunlar Mad. 335b göre, tecrübe müddeti (Probezeit / Le temps d’essai) esnasında yedi gün, tecrübe müddetinden sonra (Mad. 335c) ilk senesinde ay sonuna bir ay, 2 ile 9 seneleri arasında ay sonuna iki ay, 10. senesinden sonra ay sonuna üç aydır. Bu müddetlere uyarak işvereninizden istediğiniz zaman ayrılabilirsiniz. Tabii ki bu konuda iki tarafın mutabık olduğu şartı altında feshi ihbar müddetlerinden daha erken ayrılabilirsiniz. Ancak bu durumda işsizlik maaşının bağlanmasında sorunlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Sizin işvereninize karşı olan sorumluluklar temelinde size emanet olarak verilen ve işvereninizin mülkiyeti olan her şeyi, iade etmekten, (Mad. 339a)’dan ötürü şirketin sırlarını saklamanız söz konusu olabilir. 696
Yurt dışında doğup büyümüş bir Türk olarak, haksızlığa ve dışlanmaya şahsen maruz kaldığımdan tahammül etmediğim için. İnsanların, haksızlığa uğramış ve dışlanmış bireylerle aynı duruma düşmelerini önlemek için ve insanlara daha çok faydalı olabilmek ve onların problemlerini çözebilmek için Avukatlık mesleğini seçtim. Yetkin Geçer
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
38
SAĞLIK
Domuz Gribi’ne Yakalandı, Hastane Evine Gönderdi Yine bir hata yapıldı! İsviçre’de, Domuz Gribi’ne yakalanan ilk kişi, yanlışlıkla hastaneden taburcu edildi. Laboratuvar sonuçlarının yanlış değerlendirildiği söyleniyor. İsviçre’de domuz gribine yakalandığı şüphesi ile bakıma alınan ilk kişiye kesin teşhis konuldu: Domuz Gribi!
rine başvurmaları gerektiği söylendi. BAG, önlem ve tedbirlerini almaya devam edecek BAG*ın bildirdiğine göre, İsviçre’de başlangıçta 26 şüpheli vaka tespit edilmişti. Bunlardan yalnızca bir tanesine kesin teşhis konuldu. Yani İsviçe’de sadece bir domuz gribi vakası tespit edildi.
Aargau Sağlık Bakanlığı, önce bir tehlikenin olmadığını belirterek bu genci hastaneden taburcu etti. Daha sonra hastanın bir yanlış anlaşılma sebebiyle evine gönderildiği anlaşıldı. Pozitif test sonuçları, Cenevre’deki Grip Hastalıkları Başvuru Merkezi tarafından hastanın taburcu edildiği aynı günün akşamında geldi. Kanton Hastanesi ise, yeniden negatif sonuçlu bir grip teşhisi koydu. Yayınlanan bildiride, laboratuvar sonuçlarının yanlış yorumlanmasıyla oluşan bir yanlış anlama sonucu hasta taburcu edildi. Şimdi ise genç adam, karantina altına alınmış bulunmakta.
Devletin salgın planına göre 5. tehlike seviyesine gelindiği zaman, salgının İsviçre’de dağılmaması için oldukça yoğun önlemlerin alınması gerektiği belirtildi. İlk önlem tedbirlerinin arasında, dış ülkelerden yeni gelen kişilerin hastalığa yakalanma ihtimali nedeniyle yapılacak erken teşhis. Aynı zamanda beşinci seviyede, Devletin TAMIFLU grip ilacının yedek rezervlerinin açık olması ve gerektiğinde de özel depolarda bulunan bu ilacın kullanıma sunulması sağlanacak.
Hastayla yakın temasta bulunan herkes, bulunan test sonuçları hakkında bilgilendirildi ve gerekli önlemler alındı. Kanton Hastanesi, daha sonra yaptığı bir medya açıklaması ile konuyla ilgili bilgileri açıkladı. Baden’lı hasta, İsviçre’de domuz gribi şüphesiyle hastane gözetimi altına alınan ilk kişi olarak bildirildi. Genç adamın durumunun hastaneye gelmeden önce gayet iyi olduğu bildirilerek, TAMIFLU adı altında bir grip ilacıyla tedavisine devam edildiği açıklandı.
BAG Sağlık Müdürü Thomas Zeltner’e göre, İsviçre’de tespit edilen bu ilk domuz gribi vakası nedeniyle insanların büyük bir telaş ve endişe altına girmesi gerekmiyor. Zürich’in yerel radyo yayını –Radyo 1’de yaptığı bir açıklamada: ‘‘Domuz gribi salgınının Avrupa Birliği ülkelerinde de yayılmaya başlamasıyla, İsviçre’de de bir iki veya bir kaç vakanın ortaya çıkabileceği hesaba katılmalı.’’ dedi.
Yeni bir karara kadar evde kalmaları gerekiyor Son günlerde Blick Gazetesi’nin yayınladığı röportajlarda açıklanan bilgilere göre, 19 yaşındaki Baden’lı öğrencinin grip semptomları, Meksika tatilinin dönüşü sonucunda ortaya çıkmaya başladı. Baden Hastanesi, domuz gribine yakalanan hastayla herhangi bir şekilde temasta bulunan kişilerin yeni bir karara kadar evlerinden dışarı çıkmamalarını istedi. Haberin devamında, hastayla yakın bir temasta bulunmayan kişilerin tehlikede olmadığı ve herhangi bir önlemin alınması gerekmediği açıklaması yapıldı. Eğer ki bu kişilerde de aynı belirtiler ortaya çıkmaya başlarsa, hemen aile hekimle-
BAG-Müdürü: ‘‘Paniğe gerek yok!’’
Zeltner, yetkili makamların gerekli bilgileri toplayarak medya mensuplarını konu hakkında sürekli bilgilendireceklerini söyledi. Virüs hiç yılmadan yoluna devam ediyor Amerika’da ise virüs hiç yılmadan yoluna devam ediyor; sadece 10 Mayıs Pazar günü 300 yeni kesin vaka bildirildi. Salgın Cin’e de ulastı: Bir Üniversite öğrencisi A/H1N1 virüsünü kaptı. Güney Amerika’da ise durum çok daha ciddi. Uzmanlar endişe içindeler; bu kış A/H1N1 virüsü diğer gripal virüslerle karışıp çok daha tehlikeli bir hale gelebilir. Zürich Üniversitesi’nden Virolog Wrner Wunderli domuz gribinin salgın hale gelmesine sasırmıyor: ‘’Ben
Deutsche Zusammenfassung In der Schweiz ist der erste Fall von Schweinegrippe bestätigt worden. Es handelt sich um den 19-jähriger Mann, der am vergangenen Montag wegen Verdachts auf eine Erkrankung im Kantonsspital Baden isoliert worden war, wie das Spital am mitteilte. In seinem Fall hatten die Aargauer Gesundheitsbehörden am Mittwochnachmittag zunächst Entwarnung gegeben und ihn aus dem Spital entlassen. Alle Personen, die Kontakt mit dem Patienten gehabt hätten, wurden laut den Angaben über den Befund des Tests und die einzuleitenden Massnahmen informiert. Der Zustand des Mannes war stets stabil. Er wurde mit dem Grippemittel Tamiflu behandelt und stand unter Beobachtung. Das Spital in Baden forderte Personen innerhalb und ausserhalb des Spitals, die unmittel-
bunu bekliyordum, Meksiıka’da bu virüsü cok geç tespit ettiler. Gelişmekte olan bir ülke, temizlik ve kontrol yetersiz. Tam da virüsün gelişebileceği fevkalade bir ortam.’’ Ayrca Wunderli İsviçre’nin sadece bir vaka ile kurtulabileceğine inanmıyor: ‘’Virüs tüm dünyayı dolaşıyor, bizim sınırlarımıza da tekrar gelecektir. Ama İsviçre çok iyi hazırlandı.’’ Domuz gribinden korunmak için alınması gereken önlemler (Halka Yönelik) 1- Grip temel olarak enfekte kişilerden öksürük ve aksırıkla kişiden kişiye bulaşır 2- Grip bulaşını önlemek için günlük
baren Kontakt mit dem Patienten gehabt hatten, auf, bis auf Weiteres zuhause zu bleiben. Sollten gleichwohl Symptome auftreten, wird ihnen empfohlen, den Hausarzt zu kontaktieren. Laut dem Pandemieplan des Bundes sind in der Phase 5 grösstmögliche Anstrengungen zu unternehmen, um eine Ausbreitung in der Schweiz zu verhindern. Es geht dabei unter anderem um die Früherkennung allfällig eingereister Erkrankter. In der Phase 5 ist auch die Freigabe der Notreserve des Bundes mit dem Grippemittel Tamiflu und, falls nötig, die Freigabe der Pflichtlager vorgesehen. Für den Direktor des Bundesamtes für Gesundheit (BAG), Thomas Zeltner, besteht auf Grund des ersten Falls von Schweinegrippe in der Schweiz «kein Grund für irgendeine grössere Aufregung».
olarak a. Öksürük ve aksırık sırasında tek kullanımlık mendille ağız ve burnunuzu kapatınız, kullandıktan sonra mendili çöpe atınız b. Özellikle öksürük ve aksırıktan sonra ellerinizi su ve sabun ile yıkayınız. El hijyeni için alkollü el dezenfektanları da kullanılabilir c. Ağız, burun ve gözünüze dokunmaktan kaçınınız d. Eğer grip iseniz diğer insanlara bulaştırmayı önlemek için evinizden çıkmayın, işe gitmeyin. Çocuğunuz grip ise okula göndermeyin 674
PUSULA SİZE ULAŞMIYOR MU ? Abone olmak için bizi arayın
043 322 90 83
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Vitrin 790.- CHF
1
27.05.09
19:13
Masa 450.- CHF
Sandalye (Deri) 229.- CHF
1
2
4
3
Değişik renkler mevcuttur
2‘490.- CHF
1‘490.- CHF
5
2‘990.- CHF
1‘290.- CHF
Yatak odası
%40 indirimli
1‘990.- CHF
6
Pepe yatak odası 2‘490.- CHF
Sideboard 699.- CHF
7
4‘650.- CHF
2‘790.- CHF
3‘500.- CHF
2‘290.- CHF
Satın aldığınız ürünler en geç 1 ay içerisinde teslim edilir. www.moebel-thema.ch - info@moebel-thema.ch
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
06.2009_1-1_reklam_moebelthema.pdf
40
RÖPORTAJ / SÖYLEŞİ
Fizik dedektifliktir, zeka işi yani...
Türk Bilim kadını Dr. Bilge Demirköz, Dünyanın en büyük Nükleer araştırma organizasyonu olan CERN’de çalışmalar yapıyor Dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarı olan CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu), dünyanın en etkili parçacık hızlandırıcısı olan LHC’yi (Large Hadrons Collider) geliştirerek, evreni anlamamızı sağlayacak bulgulara ulaşacak ve çözümü bekleyecek yeni keşif noktaları ortaya çıkaracak. Yerin 100 m. altında ve 27 km. çapındaki Fransa ve İsviçre arasında bulunan tünele yerleştirilmiş olan LHC projesinde, 80 ülkeden 7000 bilimadamı görev alıyor. Bu bahar tekrar deneylerine başlanacak olan LHC, dört büyük dedektörden oluşmakta; ALICE, ATLAS, CMS ve LHCb. Dr. Bilge Demirköz, Atlas dedektöründe çalışmalarını sürdüren bir Türk bilim kadını. Bilge Hanım’la CERN’deki işi, Türkiye’nin CERN içindeki geleceği, kadın fizikçi olmanın zorlukları, evrenin sırları, bilim ve daha birçok konu hakkında konuştuk. Söyleşi: Nuray Uçar Dr. Bilge Demirköz, insanların mankenlere duyduğu ilginin birazını bilime göstermelerinin çok daha iyi olacağını söylüyor.
‘’Fizik dedektifliktir, zeka işi yani... Bilim bir soğan kabuğu gibidir, bir tanesini soyuyorsunuz içinden bir tane daha çıkıyor. Amacımız evrenin bütün sırlarını ortaya çıkarmak değil bir tane daha kabuğu çözebilmek... Müzik ve fizik aynı kavramın değişik yansımaları, fakat bir tanesi evrenin ruhumuza olan iz düşümü, diğeri de evrenin maddesel olarak iz düşümü... Türkiye’de gençlerin önündeki en büyük iki engel; sınav sistemi ve dil...” şeklinde konuşan Türk bilim kadını ile tanışmaktan ve sohbet etmekten Pusula Gazetesi olarak bizler büyük zevk aldık. Sizlerin de ilgiyle okuyacağınızdan kuşku duymadığımız bu zevkli söyleşiyi siz değerli okurlarımız için yayınlıyoruz: Nuray Uçar: Öncelikle bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Dr.Bilge Demirköz: İlkokulu bitirdikten sonra büyük zorluklarla Robert Koleji’ne girdim ve orada hocalarımdan çok destek gördüm. Çünkü orada gerçekten çok yaratıcı bir ortam vardı. Ve o yaratıcı ortamın benim gelişmemde çok etkisi oldu. Ben, Avrupa’daki Türkler’in en büyük eksikliklerinin dil olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanlara kendimizi Türk olarak anlatamamışız. Türk gençlerinin önündeki en büyük iki engel; sınav sistemi ve dil. Ben hiçbir zaman eğitim süreçlerine uymadım, okulda birçok zorluk-
la karşılaştım. İlkokuldayken sınavlarda hep başarısız oldum. Sınav sistemi hiçbir zaman bana göre olmadı, çünkü ezbere dayalı bir sistem ve bu ezbere dayalı sistemin bana hiç yaramadığını, Türkiye’deki sınav sisteminin bilim insanları için gerekli olan yaratıcılığı öldürdüğünü düşünüyorum. Annem ve babamın bana destekleri olmasaydı, ben bugün fizikçi olamazdım. Çünkü Türkiye’deki o sistemden iyi bir bilim insanının, iyi bir sanatçının çıkması mümkün değil ve bu sistemin acilen değişmesini istiyorum. Üniversite sınavında İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) matematiğe girmiştim. İTÜ Matematik, Türkiye’nin en yüksek puanlı bölümü değil ama MIT (Massachusetts Institute of Technology) dünyanın en iyi üniversitesi ve MIT’ye tam bursla gittim. Oxford’da bir yıl kaldım. Doktoramın bir yılını Oxford’da iki yılını da CERN’de geçirdim. Son iki yıldan beridir de CERN’in elemanı olarak çalışıyorum. LHC deneyindeki konumunuz nedir? Biliyorsunuz, LHC deneyinde dört tane dedektör var: Atlas, Alice, CMS ve LHCb. İşte ben Atlas projesinde iki yıldan beridir çalışıyorum. Atlas dedektörü, hacim olarak dedektörlerin en büyüğü. Ancak ağırlık olarak en büyüğü değil. Atlas ve CMS dedektörlerinde toplam 3.000 kişi çalışıyor. Yanlızca gezi turları yapmak için mi iniyorsunuz tünele, yoksa aynı za-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
manda çalışıyor musunuz burada? Ben normalde kontrol odasındayım ama yerin altında çok vakit geçirdim. Buradaki dedektörün yapımında üç yıl çalıştım. Aynı zamanda tanıtım turları için de tünele iniyorum. Sizin için yerin 100 metre altında çalışmak zor olmadı mı? Zor ama eğlenceli. Amacı iyi bilmek lazım, fiziği sevmek lazım. Biz burada evrenin sırlarını keşfetmeye çalışıyoruz. Keşfetmek çok büyük bir amaç, yani ancak amacı zaten %100’üyle gerçekleştiremeyiz. Yeni bir şey öğrendiğimiz zaman, yeni bir şey daha ortaya çıkıyor. Bilim bir soğan kabuğu gibidir, bir kabuğu soyuyorsunuz içinden bir tane daha çıkıyor, bir tane daha çıkıyor, bir tane daha çıkıyor. Bunun sonu yok. Olmadığı için de sürekli çalışmak lazım. Amacı iyi anlamak lazım, bizim amacımız evrenin sırlarını tümüyle ortaya çıkarmak değil, bir tane daha kabuğu çözebilmek. Bilim sırlarla dolu, yani şu anda hele hele bu son deneylerle de daha da ortaya çıkıyor. Evet, parçacık fiziğinde şu anda sırlar var. Mesela ağırlığın nerden geldiğini biliyoruz değil mi, yer çekiminden. Fakat, kütlenin nerden geldiğini bilmiyoruz. Kütleyle ilgili iki teorimiz var elimizde: Bir tanesi Higgs Teorisi, bu teorinin doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışıyoruz.
RÖPORTAJ / SÖYLEŞİ Bu deney onu da kapsıyor yani... Tabi onu da kapsıyor. Mesela şunu da bilemiyoruz: Karanlık madde denen bir şey var evrende. Bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Örneğin LHCb dedektörü b parçacığını en iyi şekilde ölçmek için kurulmuş. Evrende madde var, maddeden yapılmışız, anti-maddeye ne oldu? Madde varsa maddenin karşıtı birşeyin de varolduğunu biliyoruz. Fakat evrende neden anti-madde yok? Eğer büyük bir patlama olmuşsa evrenin, maddenin ve anti-maddenin eşit halllerinden oluşması gerekiyor. Fakat anti-maddeyi göremiyoruz. Bu LHCb deneyi, anti-maddenin neden olmadığını araştıran bir deney. Bunu öğrendik zaten biliyoruz ama bunu daha iyi ölçmek istiyoruz. Çok hassas şeylerden bahsediyorsunuz, bazı şeyleri bildiğiniz halde onların bir ötesine gitmek istiyorsunuz. Evet, bunun dışında Alice dedektörü, evrenin en başına gitmeye ve Big Bang’teki (evrenin oluşması esnasındaki büyük patlama) durumu anlamaya çalışıyor. Alice deneyinde iki tane kurşun atomunu çarpıştırıyorlar. Çünkü bir proton çok düşük, kurşun koskocamandır. İki kurşunu çarpıştırdığınızda gerçekten ortaya büyük bir etkileşim çıkıyor. Yani bu çarpışmadan sonra ortaya çıkan parçacıkların arasındaki etkileşimi anlamaya çalışıyoruz. Evrenin %4’ü maddeden oluşuyor. Şu an siz evrenin %4’ünü oluşturuyorsunuz, %30’u karanlık maddeden ve yaklaşık %70’i de karanlık enerjiden oluşuyor. Bu deney sonucunda oluşabileceği tahmin edilen karadelikler hakkında basında yayınlanan sansasyonel haberler hakkında neler düşünüyorsunuz? Güneş, evrenin içindeki yıldızlara göre çok küçük bir yıldız. Güneşin binler-
ce katı büyüklüğünde yıldızlar var. Bu yıldızlar çok büyük ve hızlı şekillerde patlıyorlar. Bu patlamalara süpernova diyoruz. Bu süpernova patlamalarından çıkan çok yüksek enerjili parçacıkları var ve bu parçacıklar gelip bizim atmosferimize vuruyorlar. Yani bizim burda yapacağımız çarpışmalardan daha yüksek enerjili çarpışmalar, bizim atmosferimizin en üst katmanlarında gerçekleşiyor zaten. Ve eğer ki karadelik oluşacaktıysa çoktan oluşmuştu ve şu anda dünya burada değildi. Evren zaten bunun deneyini yapmış. İşte onun için bu kadar eminiz. Evren 13.5 milyar yıldan beri var, fakat dünya halen burada. İşte fizikçiler o yüzden bu karadelik saçmalarına gülüyorlar. LHC’de ilk denemeler esnasında, 19 Eylül 2008’de meydana gelen kaza sonucunda deneylere ara verildi, bu kazanın ortaya çıkmasına ne neden oldu? Süperiletken mıknatıslardan ikisinin bağlantı kablosunda, süperiletkenlikten iletkenliğe bir geçiş olmuş. Bu da çok büyük bir enerjinin iki bağlantı kablosunu eritmesine neden oldu. Eriyen metalde -271° likit helyum var. Buradan çıkan basınç dalgası çok yoğun, tabi bu da birçok mıknatısı yerinden oynatmış. Peki deneyler tekrar ne zaman tam olarak start alacak? Sonbaharda deneylere tekrar başlanacak. LCH’nin bütçesi ne kadar? 8 milyar İsviçre Frankı. CERN’de bir bayan olarak yaşadığınız zorluklar nelerdir? Fizik, karakter olarak erkeklerin alanı olarak görülüyor. Bunun nedeni de deneysel olması. Bazen gece vardiyasına kalıyorum. Gece 12’den sabah 8’e
kadar çalışıyorum. Evli olsam çocuğum olsa bu çok zor olacak, bundan gelen bir önyargı var kadınlara karşı. Kadınlar fizikçi olmamalı diye bir yargı var. Ancak fizikte de kadın oranında bir artış var. Fakat artış olmayan tek dal parçacık fiziği, çünkü uzun yıllar gerektiriyor. Mesela ben 5 yıldan beridir Atlas deneyindeyim. Peki, parçacık fiziğinde sizin gibi Türkiye’den gelen bayanların oranı ne kadar? CERN’de dışardan gelen bayan yüzdesinin en fazla olduğu ülke Türkiye. Türkiye’den gelen fizikçilerin %40’ı bayan. Peki bunlar Türkiye’nin girişimleri sonucunda mı gelmişler yoksa kendi çabalarıyla mı? CERN’e Türkiye’den gidip gelen toplam 80 kişi var. CERN’ün kuruluşundan bu yana 53 yıl geçti ve Türkiye yaklaşık 40 yıldır gözlemci üye konumunda. Türkiye, gözlemci olduğu sürece TÜBİTAK bazı Türkler’i CERN’e yolladı. Yaklaşık 3-4 yıl önce bu işler TÜBITAK’tan (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu) TAEK’a geçti (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu). Bundan sonra çok büyük bir hareketlilik oldu. Sayın Engin Arık’ı tanıyorsunuz, uçak kazasında yitirdiğimiz profösörümüz. Onun Türkiye’nin CERN’e üye olması için yaptıklarını hiç kimse yapmadı. TAEK bize çok destek oldu ve bu yıl enerji bakanımızın de imzasıyla Türkiye CERN’e tam üyelik için süreci başlattı. Gelecek ay CERN’ün yönetim kurulu toplantısı olacak ve bu toplantıda bir kurul oluşturulacak ve bu kurul Türkiye’ye gidecek. Türkiye’de bilimin ne aşamada olduğunu araştıracak ve bir rapor oluşturacak ve bu rapor sonucunda Türkiye’nin kaç yıl içinde üye olabileceği karara bağlanacak. Bunun, 3-5 yıl arasında bir süreç olacağı tahmin ediliyor. Türkiye CERN’e
41
üye olduğu zaman yıllık 20 milyon dolarlık bir rakam ödeyecek. Bu, Türkiye için küçük bir rakam ama önemli olan bunun karşılığını alabilmek. Birincisi, mesela CERN’de geliştirilen teknolojiler var, mıknatıs teknolojisi, superiletkenlik teknolojisi, bilgisayar teknolojisi gibi. Bu tip teknolojilerin Türkiye’ye gelmesiyle ancak bu karşılık sağlanabilir. İkincisi, Türk şirketlerinin gelip CERN’de ihale alması lazım. Örneğin şu anda CERN’e en büyük katkıyı Almanya yapmakta. Bu rakam yüksek, sanırım yıllık 400 milyon dolar. Bu ülkeler, verdikleri rakamlarla orantılı olarak ihale almakla yetkililer. CERN’den ihale alan şirketlerin değerleri çok artıyor. Türkiye’nin CERN’e birçok katkısı var. CMS dedektörünün son kalorimetresi Türkiye’de yapıldı. Türkiye bunu karşılıksız, yalnızca deneye bir katkı sunmak için yaptı. Matematik ve fizik dışında müzik eğitimi de almışsınız? Müzik ve fizik arasındaki ilgiyi ögrenmek istiyordum. İkisi de aynı kavramın değişik yansımaları. Müzik, insanın doğasından gelen ve bizim dünyayı evreni görebildiğimiz kadar anlatabildiğimiz bir ortam. Bizim yaptığımız fizik de öyle, görebildiğimiz kadar anladığımız şeyi oturup denklemlere yazıyoruz. Onu anlatabilimek için matematik dili yarattık, nasıl müzik dili varsa, bu da bir dil. Fakat bir tanesi evrenin ruhumuza olan izdüşümü, diğeri de evrenin maddesel olarak izdüşümü ama yine içimizdeki izdüşümü. Ben buna felsefik yaklaşıyorum biraz, evren o kadar büyük ve biz o kadar küçüğüz ki, bence müzik bizim evrene bir çağrımız, ‘biz burda yalnızız, hey gel bizi dinle.’ Fizik de o yanlızlığın maddesel olarak ifadesi. Şan ve piyano dersleri aldım. Son zamanlarda tangoya merak saldım, yaklaşık 6 yıldan beridir de tango yapıyorum. Bu kadar eğitimi bu kadar yıla nasıl sığdırdınız? Pek uyumam ben, herşeyin başı az uyumak, az uyumak çok düşünmek. CERN’deki göreviniz bittikten sonra neler yapmayı planlıyorsunuz? Şu an hiçbir şey belli olmadığı için, görüş belirtmek istemiyorum. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı Bilge Hanım?
Pusula Muhabiri Nuray Uçar (sağda) yerin 100 metre altında Dr. Bilge Demirköz ile röportaj yaptı.
World Wide Web (www), CERN’ün geliştirmiş olduğu bir teknoloji bunu herkes bilmiyor. Biz bunu dünyaya bedava olarak verdik. www’in dünyaya parasal olarak faydasını hesaplayabilir misiniz? Amaç burdan çıkan datayı fizikçiler arasında paylaşmaktı. Amaç farklı ama sonuç ortada. Bilim böyle bir şey amaç sonuç ilişkisi yok. Amacınız birşey olabilir ama sonuç farklı birşey çıkabilir, çünkü bilmiyorsunuz. Gözlerinizi kapadığınızda ve yalnız kaldığınızda insanın kendisine soracağı sorulara cevap bulmaya çalışıyoruz, ‘ben nerden geldim, nereye gidiyorum?’ 709
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
42
PSİKOLOJİ
KİŞİSEL BAŞARIDA ZİRVEYE ULAŞMANIN YOLU BAŞARI: Çok ve sık gülmek; çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak; içten eleştirilerin kıymetini anlamak ve kötü arkadaşların yoldan çıkarma girişimlerine dayanabilmek; güzeli anlamak; başkalarında en iyiyi bulmak; sağlıklı bir çocukla, güzel bir bahçe ya da saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek; hatta bir tek kişi bile olsa, birilerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını öğrenmektir. Hazırlayan: Nurcan Durmuş Güç, heyecan verici bir kavram. İnsanların bu kavrama yaklaşımları farklıdır. Bazıları için güç, olumsuz ve itici bir anlam taşır. Bazıları gücü elde etmek için hırslanırlar. Bazıları da sanki güç, şüpheli, sadece para için kullanılan bir olguymuş gibi ondan korkarlar. Ne kadar güç istiyorsunuz? Kazanmak ya da gelişmek için sizce ne kadarı yeterlidir? Sizce güç, gerçekten ne anlama geliyor? Bana göre asıl güç, istediğiniz sonuçları yaratabilme ve olaylar içerisinde diğer kişilere hak ettikleri değeri verebilme yeteneğidir. Güç, düşüncelerinizi amacınıza uygun olacak şekilde yönlendirebilmek için, hayatınızı değiştirebilme yeteneğidir. Gerçek güç paylaşılır, mutlak hakimiyeti gerektirmez. Güç, sizin ve değer verdiğiniz kişilerin ihtiyaçlarını tanıma ve giderme yeteneğidir. Bir çoğumuz, şimdiye kadar içinde yaşadığımız çağın bilgi çağı olduğunun farkındayız. Artık biz endüstriyel kültürü değil, iletişim kültürünü yaşıyoruz. Modern dünyayı karakterize edebilecek bir şey varsa, o da hayal edebileceğinin ötesinde muazzam bilgi akışı ve bunun getirdiği değişikliklerdir. Endüstri toplumuna hız kazandıran şey paradır. Fakat bilgi toplumunu hızlandıran ve güce ulaştıran bilgidir. Bilgi insanın eline geçtiğinde iyi kullanılırsa yararlı bir potansiyel güçtür. Gerçekte gücün kelime anlamı da eylem yeteneğidir. Eylem, sonuçları hazırlayandır. İnsanların çok aşırı başarılı olmaları ve bulundukları yerlere gelmeleri için, kendilerine tanrının özel yetenekler hediye ettiği düşüncesinin tuzağına sıkça düşeriz. Fakat yakından bakıldığında görülür ki; sıradanlığın üzerinde özelliklere sahip olduğunu düşündüğünüz kişilerin diğerlerinden farkı, kendilerini eyleme geçirme yeteneğine sahip olmalarıdır. Bu da aslında kendi içimizde geliştirebileceğimiz bir yetenektir. Dış dünya ile iletişim düzeyiniz; diğer insanlara göre kişisel, sosyal, duygusal ve finansal başarı düzeyinizi belirler. Daha da önemlisi mutluluğunuz, eğlenceniz, sevinciniz, sevginiz, iç
deneyimlerdeki başarı düzeyiniz; kendi kendinizle nasıl iletişim kurduğunuzu gösterir. Hissettikleriniz, yaşantınızdaki olayların sonucu değildir. O sadece sizin olayları açıklama biçiminizdir. Tüm başarılı kimselerin yaşam öyküleri, yaşam düzeyinin olaylara değil, daha çok olaylar karşısında neler yapıldığına bağlı olduğunu göstermiştir. “Hayatın gerçek amacı bilgi değil eylemdir.“ “Her disiplinli çabanın birden çok ürünü vardır.“ Mükemmele ulaşan insanlar, sürekli olarak başarıya giden yolu izlerler. Ben buna ‘‘Asıl Başarı Formülü“ diyorum. Bu formülün birinci basamağı, amaçlarınızı bilmek; yani ne istediğinizi kesin olarak ortaya koymaktır. İkinci basamak ise eyleme geçmektir. İnandığınız hareket tarzlarını uygulamak, büyük bir olasılıkla istediğiniz sonuçlara ulaşmanızı sağlayacaktır. Tuttuğunuz yol, sizi her zaman arzuladığınız hedeflere ulaştırmayabilir. Öyleyse üçüncü basamak da, faaliyetlerinizden elde ettiğiniz nedensonuç ilişkilerini tanımak için, hassasiyetinizi geliştirmek ve günlük hayatınızdaki alışkanlıklarınızdan gelse bile, davranışlarınızın size neler kazandırdığını bilmek zorundasınız. Kazandıklarınız istedikleriniz değilse; her deneyiminizden faydalanmak için, davranışlarınızın ne sonuçlar doğurduğuna dikkat etmelisiniz. Sonra dördüncü basamağı uygularsınız ki, bu da istediğinizi elde edinceye kadar, davranışlarınızı değiştirebilme esnekliğini geliştirmektir. Başarılı insanlara baktığınızda, bu basamakları izlediklerini görürsünüz. Onlar, bir hedef seçerek başladılar çünkü hedef olmadan atış yapılamaz. Eyleme geçtiler çünkü sadece bilmek yeterli değildir. Tepkilerini öğrenmek için insanları tanıma yetenekleri vardı. Neyin işe yaradığını buluncaya dek davranışlarını değiştirmeye, düzeltmeye, uyarlamaya devam ettiler. Başarıyı sağlayacak yedi temel tetikleyici; Birinci özellik; Hırs: Tüm bu insanlar kendilerini yükseltmeye, gelişmeye ve daha iyi olmaya yöneltecek; üretici, enerji verici hemen hemen hiç akıldan çıkmayan bir neden keşfettiler! Bu keşif onları başarıya ulaştıran aracın yakıtını veriyor, gerçek potansiyellerini körüklüyor. Hırs, insanları geç yatıran, erken kaldırandır. Hırs, kişiler arası ilişkilerde istenendir. Hırs, hayata güç, enerji ve anlam verendir. İkinci özellik; İnanç: Yeryüzünde-
ki her kutsal kitap; gücün, sadakatin, inancın insanoğlu üzerindeki etkilerinden bahseder. Büyük başarılara ulaşanların başarılı olamayanlardan farkı, inançlarıdır. Ne olduğumuz ve ne olacağımız hakkındaki inançlarımız; büyük ölçüde ne olacağımızı da belirler. Üçüncü özellik; Strateji: Strateji, kaynakları organize etme yöntemidir. Strateji, yetenek ve tutkulara doğru yolu göstermektir. Bir kapıyı kırarak da açabilirsiniz anahtarla da. Dördüncü özellik; Değerlerin Açıklığı: Vatanseverlik, onur, hoşgörü duygusu, özgürlük aşkı, bunlar neyin en doğru, neyin en önemli olduğu hakkında vereceğimiz kararlar için temel ahlaki, toplumsal ve pratik yargı değerleridir. Değerler, kendi yaşantımızda neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda sahip olduğumuz özel inanç sistemleridir. Hayatı daha saygın kılmak için, bizim yarattığımız yargılardır. Birçok insan, kendileri için neyin önemli olduğunu açıklıkla bilmez. Bireyler, kendileri ve diğerleri hakkında bilinçsizce inandıkları şeylerin doğru olup olmadıklarından tam emin olmadıkları için, sık sık daha sonra mutsuzluk duyacakları işleri yaparlar. Büyük başarılara ulaşanlara baktığımız zaman, çoğunlukla neyin önemli olduğu hakkında sağlam hislere sahip olduklarını görürüz. Bu başarılı insanlar kim olduklarını, ne yaptıklarını ve niçin yaptıklarını iyi bilirler. Değerleri anlayabilmek, başarıya ulaşmak için en yararlı ve en kuvvetli anahtarlardan birisidir. Beşinci özellik; Enerji: Mükemmele gevşek adımlarla ulaşmak olanaksızdır. Mükemmel insanlar sorumluluk alır ve onları şekillendirir. Kafaları her an muhteşem fikirlerle doluymuşçasına yaşarlar. Tek sorunları bunları gerçekleştirmeye yetecek kadar zamanlarının olmamasıdır. Dünyada tutkularına inanan birçok kişi vardır ve bunları gerçekleştirebilecek doğru strate-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
jileri bilirler; her şey yolundadır; fakat doğru bildiklerini gerçekleştirebilecek fiziksel eylem gücüne sahip değillerdir. Başarı, düşüncede sahip olduklarımızı gerçeğe aktaracak fiziksel, düşünsel, ruhsal enerjiler ile ayrılmaz bir bütündür. Altıncı özellik; Bağlayıcı Güç: Hemen hemen bütün başarılı kimseler; değişik inançlara sahip farklı çevrelerin insanlarıyla ilişki kurma, birleştirme ve ahengi sağlama konusunda harikulade bir yeteneğe sahiptirler. İnsan, tüm zamanını belli bir uğraşı ile geçirirse, sadece bir yönde başarılı, diğer yönlerde başarısız olur. Büyük başarı sahibi kişilerin hepsi, milyonlarca insanı birleştirecek bağları kurma yeteneğine sahiptirler. Büyük başarılar gözle görülmezler, onlar kalbimizin derinliklerinde saklıdırlar. İç dünyamızda diğer insanlarla birlikte olma ve bu ilişkiyi sürekli kılma arzusu bulunmaktadır. Bu olmadan başarı ya da mükemmelliğe ulaşmak mümkün değildir. Yedinci özellik; İletişimin Mükemmelliği: Diğer insanlarla ve kendinizle iletişim yönteminiz, eninde sonunda yaşam düzeyinizi belirleyecektir. Başarılı olan kimseler, hayatın kendilerine sunduğu herhangi bir zorluğu nasıl aşacaklarını ve deneyimlerini kendilerine yardımcı olacak şekilde nasıl kullanacaklarını iyi bilenlerdir. Başarısızlığa uğrayanlarsa; sürekli hayatın kötü yönlerini görür ve bunları sınır olarak kabul ederler. Hayatımızı ve kültürümüzü yönlendirenler, aynı zamanda diğerleriyle iletişim kurmada da üstündürler. Genelde sahip oldukları bir yetenek de bir görüş, bir araştırma, bir sevinç ya da bir görev hakkında iletişim kurabilmeleridir. Gelecek yazımda bu özellikleri uygulamalı olarak hayata nasıl geçirebileceğimizi yazacağım. Birinci bölümün sonu... Devam edecek… 680
İSVİÇRE’DEN HABERLER
43
İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği İlk çalışmalarına 1996-1997 yılları arasında Zürich’te başlayan İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği, İsviçre Dernekler Yasası gereğince onaylanmış, politik ve dini bakımdan tarafsız bir dernektir. Zürich ve Bern’de olmak üzere faaliyette bulunan iki şubesinin yanında, 3. şubesi nisan ayında Freiburg’ta faaliyetlerine başlamıştır. İ.A.D.Derneği, Türkiye’deki Atatürkçü Düşünce Dernekleri’nden bağımsız olarak çalışmalarını sürdürmekte, Türkiye ile yalnızca bilgi alışverişinde bulunan dernek, zaman zaman Türkiye’den destek istiyor ve Türkiye’den konuk olarak davet ettikleri kişilerle konferanslar düzenlemektedi. Derneğin Kuruluş amacı, bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığımızı borçlu olduğumuz, bizi ümmet toplum olmaktan kurtarıp ‘‘ULUS“ olmamızı sağlayan, ülkemizin içinde bulunduğu karanlık dönemde vatanımızın ve halkımızın üstüne güneş gibi doğan ve ışığıyla ‘‘TÜRK ULUSU`` olarak yürüyeceğimiz aydınlık yolu açan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk`ün bize emanet ettiği ilkelere sahip çıkmak, İsviçre’de yaşayan Türkler’in karşılıklı yardımlaşmalarını, üyelerin bu ülke toplumu ile uyum içinde yaşamalarını sağlamak, Türk kültürüne, geleneklerine, sanatına ilgi duyan İsviçreliler’e bunları tanıtmak için olanaklar hazırlamak ve en önemlisi, hukuk devletine, demokratik, laik cumhuriyete ve ülkemizin tam bağımsızlığına sahip çıkmak ve bu amaçla çalışmalar yapmaktır. Dernek, Başkan Sayın Hasan Kemahlı olmak üzere beş kişilik yönetim kurulu üyesinden oluşuyor ve kurul ayda bir kez olmak üzere toplanıyor. Derneğin, düzenlenen konferanslara katılan ve faal olarak çalışan 100`e yakın üyesi, bunun dışında üye olmasalar da düşünce bazında çalışmalara destek veren 100-150 civarında destekçisi bulunuyor. Dernek Yönetim Kurulu, yapılan faaliyetlerde, düzenledikleri konferanslarda üyeleriyle bir araya geliyor ve beraber büyük bir dayanışma örneği sergiliyorlar. Gerçekleştirdikleri organizasyonlara katılım yönünden (konuk olarak) ve düzenlenen etkinliklerin daha geniş çevrelere duyurulmasını sağlamak için en büyük destek, Bülach Türk Kültür Derneği, Winterthur Türk Gücü, Uster , I.T.T. (İsviçre Türk Toplumu) Dernekleri ile konsolosluktan ve sponsorlardan geliyor. Derneğin çalışmaları arasında milli bayram kutlamaları, düzenlenen sohbet toplantıları, konferanslar, laikliğin kabulü gibi önemli günleri kutlamak üzere düzenlenen programlar yer alıyor. Kuruluş aşamasından günümüze kadar geçen zaman içinde, gerçek-
leştirdikleri organizasyonlar arasında en önemlilerinden bir tanesi, bir ay gibi kısa sürede hazırlıkları tamamlanan, Lozan Antlaşması’nın 82. Yıldönümü dolayısı ile 26-Temmuz-2005 yılında başta (eski) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sayın Rauf Denktaş olmak üzere, siyasal parti temsilcileri, eski milletvekilleri, üniversite rektörleri, dekanlar, profesörler, emekli generaller ve subaylar, işçi ve kamu emekçisi sendikalarının, meslek odalarının ve demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri olmak üzere, Türkiye’den davet edilen 250 kişilik grubun ve İsviçre`de yaşayan Türkler’den 6-7 bin kişiye yakın vatandaşımızın katıldığı mitingtir. Lozan Antlaşması’nı kutlama çalışmaları için İsviçre`de faaliyette bulunan çeşitli Türk derneklerinin yöneticileri ve başkanları ile toplantılar yapılmış ve miting büyük bir başarı ile gerçekleştirilmiştir. Lozan Antlaşması, milletimizin Atatürk`ün önderliğinde, İstiklal Savaşı ile kazandığı ve İsmet Paşa’nın (İnönü ) başkanlığındaki Türk heyetinin Lozan’da yapılan bir antlaşma ile ihtilaf devletlerine onaylattığı, bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, milli birliğimizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşunun teminatıdır, tapusudur, nüfus cüzdanıdır. Bu nedenle bizim için büyük önem taşımaktadır. 2 Mayıs 2009 Effretikon`da (Zürich) düzenlediği, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ümit Zileli`nin konuşmacı olarak konuk olduğu ‘‘Türkiye Nereye Gidiyor“ konulu konferans, derneğin son organizasyonlarından bir tanesidir. 9 Mayıs`ta Cenevre`de yapılan ‘‘Türk Günü’’ kutlamaları nedeniyle yapılan etkinliklere de Bern Atatürkçü Düşünce Derneği, bir stantla katılmıştır. Bu yıl, Atatürk`ün Milli Mücadele’yi başlatmak amacıyla 19 Mayıs 1919`da Anadolu`ya geçişinin 90.yıldönümüdür. Ata’mızın Türk Gençliği’ne bayram olarak armağan ettiği bu önemli gün dolayısıyla I.A.D.Derneği’nin desteği ile Atatürk Gençlik Grubu 24 Mayıs`ta ‘‘Atatürk`ü Anma ve Anlama“ konulu bir konferans düzenlemiştir. İsviçre Türk Toplumu (I.T.T) Başkanı Kahraman Tunaboylu`nun, günün anlam ve önemini belirten konuşmasıyla başlayan konferans, Türkiye`den konuk olarak davet edilen Sayın Ceyhan Mumcu`nun konuşmasıyla devam etmiştir. 19 Mayıs`ın cumhuriyetimizin temel taşı olduğunu, insanlığı hedef alan emperyalizme karşı yapılan mücadelenin nasıl büyük bir zaferle kazanıldığını, bu tarihin Türk Ulusu için ne kadar büyük önem taşıdığını, salonu dolduran konuklara Sayın Mumcu engin tarih bilgisiyle anlatmıştır. Derneğin yaptığı çalışmalar bunlarla sınırlı değil. Önlerinde hayata geçirmek üzere hazırlıklarını yaptıkları projeleri bulunuyor. Bunlardan bir tanesi önümüzdeki eylül-ekim ayları içersinde Türkiye`den televizyon programcı-
Ümit Zileli’nin konuşmacı olarak katıldığı konferans’tan bir görüntü sı Banu Avar’ın konuk olarak katılacağı programdır. Halkımız ve ülkemiz adına böylesine büyük ve anlamlı çalışmalar yapan derneğin, İsviçre`de yaşayan vatandaşlarımıza ulaşmada zaman zaman sorun yaşadıklarını öğreniyoruz. Bu sorunu, internette yıl sonuna kadar hazır olacak web sitesi ile aşmayı hedefliyorlar. Web sitesinde, derneğin gündemi ve gündeminde yer alan konularla ilgili bilgiler yayınlanacak. EMail aracılığıyla da halkımıza ulaşmayı, çalışmalar hakkında onları bilgilendirmeyi istiyorlar ve halkımızdan, örgütlenerek toplumsal mücadeleye katılmalarını bekliyorlar. Katılım ne kadar büyük olursa, çalışmaların o denli güçlü olacağını ve ses getireceğini belirtiyorlar. Düzenlenen organizasyonlarda aktif olmalarını, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki çalışmalarında, gerçekleştirecekleri projelerde kendilerine destek vermelerini bekliyorlar. Halkımıza güveniyorlar ve Atatürk`ün bizlere bıraktığı değerlere sahip çıkacaklarına inanıyorlar. İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği’ne üye olmak isteyenler için üyelik şartları hiç de zor değil. 18 yaşını bitiren, derneğin kuruluş nedenini, amaç ve ilkelerini benimseyerek bu doğrultuda çalışmayı kabul eden, içinde cumhuriyet ve vatan sevgisini taşıyan herkes üye olabilir. Bunun dışında, 50 Fr.`lık giriş ücreti ve yıllık 50 Fr.’lık üye aidatını ödemeleri gerekiyor.
Derneğe 2002 yılında üye olarak katılan Sayın Hasan Kemahlı, 2005-2007 yılları arasında dernek başkanı olarak, 2007-2009 yılları arasında başkanlık görevine ara vererek çalışmalara üye olarak devam etmiş. 2009 yılı mart ayında yapılan genel kurul toplantısında yeniden dernek başkanlığı görevine seçilen Kemahlı, görevine büyük şevk ve özveri ile devam ediyor. Görevinin kendisi için ne ifade ettiğini sorduğumuzda, bunu kısa ama içeriğinde çok büyük anlam ifade eden tek bir kelimeyle dile getiriyor ve “SORUMLULUK“ diyor. Kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti ve yaptığı devrimlerle çağdaş, uygar bir ülke olarak, başımız dik ve özgür bir Türk ulusu olarak, dünya coğrafyasındaki yerimizi bize emanet eden yüce insan M.K. Atatürk`ün ilke ve değerlerine sahip çıkan ve bunları koruma yolunda önemli hizmetler sunan İsviçre Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, bundan sonraki çalışmalarında da başarılarının devam etmesini diliyoruz. Pusula Gazetesi olarak biz de daha aydınlık, özgür, bağımsız bir Türkiye için bütün vatandaşlarımızı derneğe destek olmaya, el ele vererek bu aydınlık yolda beraber yürümeye davet ediyoruz. Vatandaşlarımız derneğe www.iadd.ch adresinden ulaşabilirler. Nermin Dingiloğlu 718
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
6LJRUWD GH\LS JHoPH\LQ Krankenkasse değişiklikleri başladı !
Her ay sağlık sigortanıza ne kadar ödüyorsun uz? Sağlık sigortanızın hizmetlerini biliyor musun uz? Sigortanız yeterlimi, gereksizmi, abartılı mı?
Doğru bilgi ve hızlı çözüm için bizi arayın Ahmet GÜLTEKİN
078 739 30 65
Bülent ATALAY
.
076 490 60 61
ÖZEL İNDİRİM: • Çocuklarda ek sigortalar ücretsizdir. • Büyüklerin ek sigortalarında %75’e varan özel indirim. • Çocuklarda Halbprivat sigortası Aylık sadece 4 Frank’tır.
a+b consulting - Dufourstr. 4 - 9500 Wil - Office: 071 910 10 00
İstanbul`u Keşfedin! www.istanbul.com PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Tarih, Kültür, Sanat, Lezzet, Moda ve Eğlence Sizleri Bekliyor
Fiyatlarımız yüksek sezon için geçerli değildir (25.06. ve 03.08.2009 arası). Ücretlere THY ucuşu, Havaalanı vergileri, Otel konaklama ve kahvaltı dahildir.
Golden Crown 3* 3 gece CHF
490.-
Santa Sophia 3* 3 gece CHF
490.-
goldencrownhotel.com
santasophia.com
Antea Hotel 3*
Arcadia Hotel 4*
3 gece CHF
490.-
3 gece CHF
610.-
anteahotel.com
hotelarcadiaistanbul.com
Richmonds Hotel 4*
Swiss Hotel 5*
3 gece CHF
619.-
richmondhotels.com.tr
THY yetkili satış acentası
3 gece CHF
1058.-
swisshotel.com.tr
Fiyatlarımız Çift kişilik Oda’da tek kişi için geçerlidir.
Rezervasyon: Tel.: 044 454 81 81 - ZH Havalimanı Tel.: 043 816 50 85 - info@vatan.ch
BİLGİ & EĞLENCE
B’alık Yolculuk sırasında mola vermek isteyen yaşlı bir adam, bir hana girdi, bu sırada hana bir başka yolcu daha girdi ve ikisi birden hancıdan yiyecek bir şeyler istediler. Fakat hancı yiyecek olarak yalnızca bir balık olduğunu söyledi ve bunu paylaşmalarını önerdi. Bunun üzerine yaşlı adam, hancıya, “Ben balığın yalnızca başını yiyeceğim” dedi. Hancı bunun nedenini sordu, yaşlı adam da, “Balık başı zekâyı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur” dedi. Bunun üzerine öteki yolcu hemen atıldı ve yaşlı adama: “Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum” dedi. Yaşlı adam da itiraz etmedi ve balığın koca gövdesini yedi ve bir güzel karnını doyurdu. Öteki yolcu ise yalnızca balığın başını yedi ve sonra yaşlı adama seslendi: “Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun ben yalnızca kafayı yedim aç kaldım” dedi. Yaşlı adam da bu sözlere şöyle karşılık verdi: “Bak nasıl akıllandın.”
ÜÇ ÇOCUKLU BARMEN Bara gelen adam barmenin ikisi ikiz üç çocuğu olduğunu öğrenir. Yaşlarını sorar. Barmen çocukların yaşlarının çarpımının 72 olduğunu söyler. Adam bu yetersiz der. O zaman barın kapı numarasına bak çocukların yaşlarının toplamını göreceksin der barmen. Bakar gelir adam. Adam ‘Bu da yetersiz der’ ve biraz daha ipucu vermesini ister barmenden. ‘En küçük çocuğum dondurmaya bayılır’ der barmen. Adam çocukların yaşlarını anlamıştır bu sefer. Siz de anladınız mı çocukların kaç yaşında olduklarını… CEVAP: Çocukların yaşları 6 6 ve 2. Neden mi? Önce çarpımları 72 yi veren üçlü sayı gruplarına bakın. Adam toplamlarını bildiği halde yetersiz dediğine göre aynı toplamı veren iki gruptan bahsediyor. Bunlar 8 3 3 ve 6 6 2 . En küçük çocuktan bahsettiğine göre geriye tek ihtimal kalıyor 662.
Duygusal Sayılar 1. Önce, 1’den 11’e kadar sayıları yukarıdan aşağıya bir sütun halinde yazın. 2. Sonra 1’in ve 2’nin yanlarına istediğiniz herhangi iki sayıyı yazın. 3. 3 ile 7’nin yanına karşı cinsten birer kişinin adını yazın. 4. 4, 5 ve 6’nın yanına (arkadaşlarınızdan ya da ailenizden) istediğiniz kişilerin adlarını yazın. 5. 8, 9, 10 ve 11’in yanına istediğiniz şarkıların isimlerini yazın.
1. 2’nin yanına yazdığınız sayıda kişiye bu oyunu anlatmak zorundasınız. 2. 3’ün yanına yazdığınız kişiyi seviyorsunuz. 3. 7’nin yanına yazdığınız kişiden hoşlanıyorsunuz ama onunla olmaz. 4. En çok önem verdiğiniz kişi 4’ün yanına yazdığınız kişi. 5. 5’in yanına yazdığınız kişi sizi çok iyi tanıyor. 6. 6’nin yanına yazdığınız kişi sizin uğurunuz. 7. 8’in yanına yazdığınız şarkı 3’ün yanına yazdığınız kişiyle bağdaşıyor. 8. 9’un yanına yazdığınız şarkı 7’nin yanındaki kişinin şarkısı. 9. 10’un yanına yazdığınız şarkı sizi ve düşüncelerinizi anlatıyor. 10. 11’in yanına yazdığınız şarkı yaşamla ilgili duygularınızı ifade ediyor.
Sizce bilgisayarın cinsiyeti nedir? Amerika’da kadınlar ve erkekler bilgisayarın dişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışıyorlarmış... Kadınlar bu aletin erkek olduğunu savunmuşlar. “Çünkü” demişler,”bilgisayarlar aslında sorunları çözmek için yaratılmış olmalarına rağmen ömürlerinin dörtte üçünü sorun yaratarak geçirirler....Daha da önemlisi, bunlardan bir tane aldığınız an, biraz daha sabretmiş olsaydınız çok daha gelişmiş bir modeline sahip olabileceğinizi görüp pişman olursunuz....” Erkekler tabii tam ters görüşte...”Bilgisayar dişidir” diyorlar,”çünkü onun mantığını yaratıcısından başka hiç kimsenin anlaması mümkün değildir, bu bir. Yaptığınız en küçük hatayı bile derhal hafızasına kaydedip tekrar tekrar önünüze koyar bu ikiii...Ve bir bilgisayar aldıktan kısa bir süre sonra fark edersiniz ki, bir o kadar daha parayı ona gereken aksesuarlar için harcamaktasınız, bu da uuuççç....”
NASIL GEÇİNİYORLAR? Bir gün Amerika başkanı, İngiltere başkanı ve Bülent Ecevit buluşurlar. Biraz havadan sudan konuştuktan sonra Amerika başkanı şöyle der: -Amerika’da işçilere aylık 1000$ verilir.500 yüzünü harcarlar geriye kalan 500doları da ne yaparlar bilemem. İngiltere başkanı: -bizim ülkede işçiye 1000 sterlin verilir. 50’ünü harcarlar 500’ünü de ne yaparlar bilmiyorum. Sıra gelir bizim Ecevit’e. O da şöyle der: -Türkiye’de yoksulluk sınırı 500.000.000 tl. Ben 250.000.000 tl veriyorum. Diğer 250.000.000 tl’yi nereden buluyorlar anlamıyorum...
Ünlülerin Sözleri “Benim düşünebildiğim en mutlu evlilik, sağır bir erkekle kör bir kadının evlenmesidir.” Calvin Coleridge “Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz” Socrates
45
da bir milyondan fazla arasına karışacaksınız ve taa ileride bir yerlerde Papa’ yı, bir nokta gibi göreceksiniz. Tabii ona da görmek derseniz… Tanrı gerçekten yardımcınız olsun, çünkü orada, Tanrı’nın yardımına gerçekten gereksinim duyacaksınız…”
“Evlendikten sonra karınızın sizinle nasıl konuşacağını öğrenmek isterseniz, şimdi erkek kardeşiyle nasıl konuştuğuna bakın.” G.J.Nathau
Aradan bir ay geçtikten sonra aynı iş adamı, yine saç tıraşı olmak için aynı berber dükkanına geldi. Berber, Roma gezisinin nasıl geçtiğini sordu. “Her şey harikaydı” diye anlatmaya başladı iş adamı. “Fazla bilet satıldığı için kimi yolcular ayakta kalınca TWA uçağında bizi, birinci sınıf bölüme aldılar. Uçağımız tam zamanında kalktı. Hostesler, genç ve birer film yıldızı kadar güzeldi. Uçuş süresince bize hizmet için sanki yarışa girdiler. Pilotlar ise, çakı gibiydiler. Otele geldiğimizde ise, karşımızda küçük bir saray yavrusu bulduk. Oteli yenilemek için 25 milyon dolarlık yatırım yapmışlar. Otel tümüyle doluydu. Fakat bizi geri çevirmediler. Normal oda fiyatına, kral dairesini açtılar bize.” Müşterisini anlattıklarını dişlerini gıcır tarak dinleyen berber, sözcüklerinin üstüne basa basa sordu:
“Evlenme-boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikâh sağlam kalmazdı.” Dostoyevski
“Fakat Vatikan’ ı doğru dürüst gezemediniz, hele hele Papa’ yı doğru dürüst göremediniz, tabi…”
“Evlenme kafese benzer, içindekiler çıkmak için, dışındakiler girmek için uğraşırlar.” Lard Mary Montagu “Evlilik hayatında ara sıra kavga etmelidir, çünkü insanlar ancak, böyle birbirlerini anlarlar.” Goethe “Kadın kocasını daha az sevmeli, fakat daha çok anlamalı; erkek, karısını daha çok sevmeli, fakat anlamaya çalışmamalıdır.” Oscar Wilde “Kocaların düştükleri biricik hata, evli olduklarını unutmalarıdır.” Lady Effingham
İş adamı, Roma gezisinin o bölümünü anlattı:
Berber New Yorklu bir iş adamı, Roma’ ya gidecekti. Uçağa binmeden birkaç saat önce saç tıraşı olmak üzere bir berber dükkanına gitti. “Gerçekten Roma’ ya mı gideceksiniz?” diye dudak büktü berber. “Roma, dünyanın en kalabalık kenti değil, ayrıca en pis kentidir de… Roma’ ya gitmeye karar verebilmesi için insanın çılgın olması gerekir.” Berber, Roma hakkındaki bu görüşünü açıkladıktan sonra, müşterisine sordu: “Hangi havayoluyla Roma’ ya?”
gideceksiniz
Ve iş adamının “TWA uçağıyla” demesiyle birlikte, bu kez bu havayolu hakkındaki görüşlerini açıkladı: “TWA dünyanın en berbat havayoludur. Uçakları eskidir, hostesleri çirkindir, pilotları yaşlıdır. Üstelik hiçbir zaman zamanında kalkmazlar… Peki Roma’ da nerede kalacaksınız?” İş adamı, canın sıkıldığı belli eden bir ifadeyle yanıtladı: “İnternation Marriot Oteli’ nde kalacağım.”
“Vatikan deyince bizim de aklımıza yalnızca bir meydan gelirdi. Fakat uzman bir rehber, bize Vatikan’ ı tüm binalarıyla gezdirmeye başlayınca, Vatikan’ ı bambaşka özellikleriyle tanıdık… Rehberimiz öncülüğünde gezerken bir ara birinin, hafifçe omzuma vurduğunu gördüm. Bu kişi, bir kardinaldi. Vatikan’ ı ziyaret etmekte olan topluluktan sekiz kişiyi, Papa’ nın, şahsen kabul etmek istediğini bildirdi. Kardinal, bu sekiz kişiden biri olarak beni de davet etti. Özel bir odaya götürüldük. Beş dakika kadar sonra odanın kapısı açıldı, içeri papa girdi ve… Bana doğru yürüdü, yanıma geldi, elimi sıktı, sonrada kulağıma eğilerek bana özel bir soru sordu.” Berber çok heyecanlanmıştı. “Gerçekten mi?” dedi. “Pek size ne dedi, size ne sordu Papa?” New York’ lu iş adamı, Papa’ nın sorusunu aynen nakletti: “Bu berbat saç tıraşını hangi berber yaptı böyle?” Aşağıdaki Renkleri Söyleyin, Kelimeleri Değil
Berber yine konuşmaya başladı:
Mavi Sarı Turuncu Siyah Kırmızı Mor Yeşil Sarı Turuncu Siyah Mor
“Roma’ nın en kötü otelidir, orası… Odaları çok küçüktür, servisi berbattır, üsteli oda fiyatları çok yüksektir. Peki Roma’ ya ne yapmaya gidiyorsunuz?”
Sağ beyniniz renkleri söylemeyi dener; fakat sol beyniniz kelimeleri söylemekte ısrar eder.
İş adamı beraberindeki arkadaşlarıyla Vatikan’ a gideceklerini ve Papa’yı görmek istediklerini söyledi. “Tanrı yardımcınız olsun” diye başladı berber ve sözlerini gülerek sürdürdü. “Vatikan dediğiniz yer, bir meydandan başka bir şey değil. Avuç içi kadar bu meydan-
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Ülkemizin plaka işareti
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
Lantanın simgesi
Yufka
Hayvanlara vurulan damga
Soluk borusu
Müzik türü
Dolaylı anlatma
Kahve kreması
Kur'an da bir sure
Brezilya para birimi
Alttaki aktris
Bir kürk hayvanı
Fırın temizleme sırığı
Radyumun simgesi
Ararot kamışı
Sofra gereci
İlâç
Hattat cilâsı
ABD'de bir eyalet
Bir ilimiz
Muğla ilçesi
Güney Afrika plakası
Daha sonra
FATMA GİRİK
Bağırsaklar (e.dil)
İsviçre'de bir ırmak
Osmanlılarda haber çavuşu
Bir arazi ölçüsü
Takunya
Boyun bağı
Peçe, yaşmak
Yılan (e. dil)
Arap alfabesinde harf
Namaz çağrısı
Eğreti dikiş
Deniz ordusunda bir aşama
Siirt ilçesi
Numara (kısa)
Afrika'da bir ülke
Müstahkem mevki
Meyve kokusu
Binek hayvanı
Yükseklik
Genişlik
Long Play (kısa)
Korunmaya alınmış yer
Delikli keten bezi
Telefon sözü
Ana, baba, çocuklar
Hak ve hukuka uygunluk
Bir nota
Kiloamper (kısa)
Ayak direme
Süs için yapılmış giysi kıvrımı
Bir tür salça
Gümüşün simgesi
Küçük kanal
Yıl
Irmak kayığı
Bir ilimiz
Durum, vaziyet
Değerli eski eser
Küçük para torbası
Tekirdağ ilçesi
İtalya'da ırmak
Tahıl tozu
Taraftarları coşturan kimse
Derviş selâmı
Maden değer derecesi
Bir ses sanatçımız
Nesnel, objektif
Satrançta taş
Böbreküstü bezi salgısı
Avşa üzümü
Köpek
Tarz
İşlenmiş timsah derisi
Taş mezar
Bağışlama
Fayda
Bir nota
Bir nota
Öykü
Ünlü şarkıcı
Hak aşığı
Koyulaştırılmış pekmez
Bayramdan önceki gün
Uzaklık anlatır
Bir müzik aleti
Tugay (Osmanlılarda)
Ayakkabı kalıbının çapı
Dümen kolu
Bir ilimiz
Ruh durumu
Üstteki aktris
Cengel Bulmaca
Gözde sarıya çalar renk
Eserdeki ana konu
Bir bağlaç
Karışık renkli
Tesirli
Duyuru
Anlak Kriptonun simgesi
Arka
Kaside
Kötüleme
Vilâyet
En fazla
Göçüşme
3,14 sayısı
Cilt
Borç
Hainlik etme
Taşınabilir dolap
Nikelin simgesi
Terazi gözü
Nevşehir'in bir ilçesi
Parazit
Kansızlık hastalığı
Lüfer balığının küçüğü
Bir nota
Yasaklama
Masallarda adı geçen dağ
NEVRA SEREZLİ
Zıtlık
“… Burak” (şarkıcı)
Yetersiz
“… Sunal” (aktör)
Gizli görevli
İlâve
Mavikantaron
Güzel sesli bir kuş
Slav alfabesi
46 BULMACA
06.2009_reklam_aslan_finance_1-1.pdf
1
22.05.09
S E R SP
EK
000
0' CHF 8
İ D E KR
ir !
den ö e d n
çi
ün i g 1 r e
dil
Kre m ü t n
bare
iti n e d ' .-
14:19
150'000.-
Frank'a kadar anında Kredi !
5 . 6 %
DİKKAT
İsviçre genelinde temsilcilikler verilecektir.
İlgilenen kişilerin bizimle kontağa geçmesi rica olunur.
Emekliler, saat ücreti ile çalışanlar, B ve C oturum belgesine sahip olanlar ve kendi işini yapan firma sahipleri bizi aramadan kredi başvurusu yapmayın!
İnanılmaz ama Gerçek! 24 Ay`a kadar tüm Krediler sadece % 6.5 faiz oranıyla Aslan Finance`de. Bizi hemen arayın.
Uzman ekibimizle profesyonel hizmet veriyoruz !
GMBH
Kredi başvurularınızı Telefon, Faks, E-Mail yada Posta yoluyla gerçekleştirebilirsiniz. Yazışma adresi: Potfach 103, 3000 Bern 7 Büro: Neuengasse 5, 3011 Bern Tel 031 312 13 20 Fax 031 311 79 64 24 h Natel 076 346 88 87 info@aslanfinance.ch www.aslanfinance.ch
Gesetzeshinweis: Die Kreditvergabe ist unzulässig, falls sie zur Überschuldung des Konsumenten führt.. (Art. 3 UWG)
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Nr. 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
İhtiya
Tatil
Araba
Konu t
ç
r kada a ' y 24 A oranı faiz
Hayalinizin Otomobilini keşfedin… EntdeckenSie Sieden den neuen neuen Entdecken
Opel Insignia Opel Insignia. Insignia. Opel
Yüksek müşteri Avantajı 4`000.Fr. takas indirimi* Mit maximalem Kundenvorteil Mit von CHF 5’000.–**! von
OPEL INSIGNIA OPEL INSIGNIA INSIGNIA OPEL
PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - 019 - Juni 2009 - www.pusulaswiss.ch
• 110 PS ve 260 PS arası Motor 6 Kademeli Otomatik yada 6 Kademeli Manuel Vites seçeneği • Adaptiver 4 x 4 çekiş sistemi • FlexRide Premium ile rahat sürüş
www.opel.ch www.opel.ch www.opel.ch • Adaptives Far sistemi (AFL+) • Premium Spor koltuklar • 36`000 Fr.`tan başlayan fiyatlarla (1.8 ECOTEC® Motor, Limuzin 4 kapılı) ® ®
2009 yılının en iyi Otomobilini test edin. Uzman satıcımız Metin Wir laden Sie herzlich zu zu einer einer unverbindlichen unverbindlichen Probefahrt Probefahrt ein. ein. Sie Sie werden werden beWir laden Sie herzlich beÇokluk size tüm konularda yardımcı olacaktır. Ayrıntılı bilgiler için geistertsein. sein. geistert kendisiyle görüşebilirsiniz. Direk Telefon: 044 804 68 43 - Cep: 079 634 73 82 ® ® *Örnek fiyatlar : Insignia, 1.8 ECOTEC ® , 103 kW/140 PS, Manuel 6 Vites, Fiyatı : CHF 36`000.- ; Müşteri Avantajı (Takas indirimi Opel): CHF 4`000 ; İndirim sonrası satış fiyatı : CHF 32`000.- (%7,6 MwSt. Fiyata dahildir). D sınıfı enerji tüketimi, 184 g/km CO - itiş gücü, 7,8 l/100 km ortalama yakıt tüketimi.
Ernst Ruckstuhl AG - Industriestrasse 10 - 8302 Kloten Ernst Ruckstuhl Elite AG - Harzachstrasse 4 - 8404 Winterthur
www.ruckstuhlgaragen.ch