antalya dergisi

Page 1

Toroslardan Akdeniz’e From the Taurus Mountains to the Mediterranean

SERİK Yeni hedef: Kış turizmi New target: Winter tourism Golfun kalbi Belek’te atıyor The heart of golf beats in Belek

ISSN 977-1309-890X

ALABİLİRSİNİZ YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE Yıl / Year: 1 Sayı / Issue: 3 Aralık / December 2010 - Ocak / January 2011


global travel services with a smile ...


ANTALYA

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011

1


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni Publisher / Executive Editor İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı Publication Editor and Chairman of Editorial Board: A.Kerim ATILGAN İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Aylin KALINTAŞ İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

54

Prof.Dr.Bekir DENİZ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean

Zengin Aspendos Prosperous Aspendos!

Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniv. Fen Ed. Fakültesi Arkeoloji B.Öğ.Ü./Sos.Bilm.Enst.Md. Akdeniz Univ. Fac. Of Sci. and Lett. Department of Archaeology Lecturer/Dir.of Ins of Social Sci. Doç.Dr.Mustafa ORAL Akdeniz Üniversitesi Fen Ed. Fakültesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dep. Of History Lecturer Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Serpil DÖNMEZ İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V. Deputy Director of Antalya Museum Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar-(Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.)

YAPIM / PRODUCTION Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri Ltd. Şti.

S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE

Beysun GÜNERİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate

Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sabriye MERCAN BOLULU

Sezen G.TAŞÇIOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate ISSN: 977-1309-890X

2

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN - Rahşan AKSOY

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri / Customer Represantatives Seyhan GEDİK - Rasim MUTLU Hakan KÜL

Renk Ayrım / Color Seperation Faik KALKAN

İletişim / Contact 0242.247 76 60 www.rktanitim.com e-posta:bilgi@rktanitim.com

Haber Merkezi / Interviewer Hamit SEÇİL - Çiğdem ASKERİ - Ceyda ADAR

Yayın Türü: Süreli Yerel

Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri Hizmetleri

Baskı Yeri / Printing : Neşa Ofset Baskı Tarihi / Printing Date:


38 Adrasan ‘yavaş şehir’ olmak istiyor Adrasan wants to be a ‘slow city’

erkezi tedavi m ş Cave ir b i ic Damlata Büyüley

72

Keyifli kongre organizasyonları için: Belek For pleasant congress organizations: Belek

62

10 14 16 22 28 34 48 60 68 76 86 94 100 102 112

Antalya Dünya Miras Listesi’nde Antalya is on the World Heritage List

“Turizm barış projesidir”

“Tourism is a project of peace”

Gazipaşa örnek olacak

Gazipaşa to set an example

Kaleiçi evlerinde yaşam Life in Kaleiçi houses

Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Museum

Yeni hedef: Kış turizmi New target: Winter tourism

Toroslardan Akdeniz’e: Serik

From the Taurus Mountains to the Mediterranean

Üç dinin hoşgörülü bahçesi

The Garden of Tolerance for Three Religions

Golfun kalbi Belek’te atıyor The heart of golf beats in Belek

Tarihe Yolculuk: Side

A Travel into the History: Side

İskender’in Şelalesi: Düden Alexander’s Waterfall: Düden

Antalya’nın senfonik sesi Symphonic voice of Antalya

Piyano sesleri yükseliyor Piano swells

Yaban keçilerinin yurdu Gidengelmez Mountains

Antalya’nın yeni vizyonu Health tourism

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

3


Attalia: Paradise on Earth Called by the Pergamon King, Attalos II, as the “paradise on earth”, “Attalia”, in other words our beautiful Antalya is at the position of a host which has left the first eleven months of 2010 behind and welcomed 9,5 million tourists. This host embraces us and guests coming from all over the world, with its clean sea, gorgeous natural beauties, bays, parks, beaches, mountains and cities which have witnessed civilizations. We have left both the hot days of summer months and a successful tourism season behind. With the help of the new scheduled and charter flights from different destinations, which are applied to the airport of our province this year, and with the importance we attach to security and quality, we have recorded an increase of twelve percent in the number of tourists, compared to previous years. Our target for the years to come is to make the number of tourists above ten million through spreading tourism into the whole year. Because Antalya deserves this. In terms of its climate, technical infrastructure, quality of accommodation facilities, accessibility and diversity, the city can compete not only in the Mediterranean basin, but also with all tourism destinations in the world. Our studies are maintained mainly at tourism fairs during these months. Antalya was a star at the London Fair of the World Travel Market WTM, which is one of the five largest tourism fairs of the world, during the previous days. The number of the expected guests from the English market appears to increase significantly for the season of the year 2011, compared to 2010. The harmonious and arduous works of our Governorship and the sector for spreading the tourism into twelve months shall give positive results at the forthcoming fairs as well.

4

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

The fact that the number of flights from different destinations to our province during the winter months will increase is quite pleasing. By this way, the occupancy of May – October shall be spread towards October – May. A large number of congresses which are planned especially in 2011 shall fill the hotels, the golf courses in Belek, which was chosen the best golf destination of Europe in 2008, shall regale the guests under sun, many football teams shall have the opportunity to make training on the turf without getting cold. We, of course, should not forget Kaleiçi, the attraction center of our city. Kaleiçi has a warm atmosphere with its garden houses of hundreds of years, having bougainvilleas in the gardens, streets and marina. In the meantime, mentioning Kaleiçi, I would like to thank well-respected Suna – İnan Kıraç. Because, “Suna İnan Kıraç Museum”, which was restored by this couple with great efforts after being purchased as a ruin and which is consisted of two old Turkish houses and a church, is a value gained for the world of culture and tourism. I hope that their works becomes a model for many people who have set their hearts on our city. Since a different district is handled in each issue, we mainly give place to district of Serik and of course, Belek in this issue of our magazine. Our province expect you to read the details about the district of Serik, whose powerful and special position within the tourism shall be expressed one more time and expect your efforts. I would like to thank those who contributed to the third issue and wish success for our tourism professionals. Dr. Ahmet Altıparmak Governor of Antalya


Attalia: Yeryüzündeki Cennet Bergama Kralı II. Attalos’un “yeryüzündeki cennet” diye adlandırdığı “Attalia” yani güzel Antalya’mız, 2010 yılının ilk on bir ayını geride bırakan ve 9,5 milyon turisti ağırlayan bir ev sahibi konumundadır. Bu ev sahibi tertemiz denizi, muhteşem doğal güzellikleri, koyları, parkları, plajları, dağları, uygarlıklara tanıklık etmiş kentleri ile bizleri ve dünyanın her yerinden gelen misafirleri şefkatle kucaklamakta. Yaz aylarının sıcaklıklarını da, başarılı bir turizm sezonunu da geride bırakmış bulunmaktayız. Bu yıl farklı destinasyonlardan ilimiz havalimanına konulan yeni tarifeli ve charter seferlerle, güvenliğe ve kaliteye verdiğimiz önemle birlikte geçen yıllara oranla yüzde on ikilik bir artış kaydettik turist sayısında. Hedefimiz; önümüzdeki yıllarda turizmi tüm yıla yayarak turist sayısını on milyonların üstüne çıkarmaktır. Çünkü Antalya bunu hak ediyor ve iklim, teknik altyapı, konaklama tesislerinin niteliği, ulaşılabilirliği, çeşitlilik anlamında sadece Akdeniz çanağında değil tüm dünyadaki turizm destinasyonları ile rekabet edebilir konumdadır. Çalışmalarımız bu aylarda daha ziyade turizm fuarlarında devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük beş turizm fuarından biri olan World Travel Market WTM Londra Fuarı’nda Antalya bir yıldızdı. İngiliz pazarından 2011 yılı sezonu için beklenen misafir sayısı 2010 yılına oranla belirgin oranda artacak gibi görünüyor. Turizmin on iki aya yayılabilmesi için Valiliğimiz ile sektörün uyumlu ve gayretli çalışmaları, önümüzdeki fuarlarda da olumlu sonuçlar verecektir.

Kış aylarında farklı destinasyonlardan ilimize konacak uçuş sayılarının artacak olması oldukça sevindiricidir. Böylece Mayıs - Ekim aylarında yer alan yoğunluk Ekim - Mayıs aylarına doğru yayılabilecektir. Özellikle 2011’de planlanan çok sayıda uluslararası kongreler otelleri dolduracak, 2008’de Avrupa’nın en iyi golf destinasyonu seçilen Belek’teki golf sahaları, güneş altında misafirlere hoşça vakit geçirtecek, birçok futbol takımı üşümeden çim sahalarda antrenman yapma olanağı bulacaktır. Elbette ki şehrimizin cazibe merkezi olan Kaleiçi’ni unutmamak gerekir. Yüzlerce yıllık begonvil bahçeli evleri, sokakları, yat limanı ile sıcacık bir atmosfere sahiptir Kaleiçi. Bu arada Kaleiçi demişken çok saygıdeğer Suna - İnan Kıraç’a teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Zira harap halde iken satın alıp büyük emeklerle restore ettirdikleri iki eski Türk evi ve bir kiliseden oluşan “Suna İnan Kıraç Müzesi” kültür dünyasına ve turizme kazandırılmış bir değerdir. Dilerim bu çalışmaları ilimize gönül vermiş birçok kişi için örnek olur. Her sayıda farklı bir ilçemiz ele alındığından, dergimizin bu sayısında Serik ilçemiz ve tabii Belek’e ağırlıklı olarak yer verilmektedir. İlimiz turizmindeki güçlü ve özellikli konumunun bir kez daha ifade edileceği Serik ilçemizle ilgili ayrıntıları okumanızı ve tabii gayretlerinizi beklemektedir. Üçüncü sayıya katkı sağlayanlara teşekkür ediyor, turizmcilerimize başarılar diliyorum. Dr. Ahmet Altıparmak Antalya Valisi

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

5


Apollon Tapınağı restore edilecek Apollon Temple shall be restored

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Antalya Valiliği’nin katkılarıyla, Side’nin simgesi olan tarihi Apollon Tapınağı restore edilecek. Side’nin tarihi varlığını korumak üzere çalışmaların devam ettiğini belirten Side Belediye Başkanı Abdülkadir Uçar, tarihi tapınağı restore etmek için çalışmaya başlayacaklarını belirtti. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya Valiliği’nin de katkılarıyla proje hazırlıklarına başladıklarını belirten Uçar, “Apol-

lon Tapınağı 1960’lı yıllarda restore edildi. Bu dönemde kullanılan restorasyon malzemeleri günümüzde kullanılmaz hale geldi. Daha sağlam bir sistemle tapınağın yeniden restore edilmesi gerekiyor” dedi. Ayrıca Side Müzesi karşısında bulunan Tykhe Tapınağı’nda da restorasyon çalışmalarının başlatılacağı haberini veren Uçar, bölgedeki kazı çalışmalarının Anadolu Üniversitesi tarafından devam ettirildiğini kaydetti.

The historical Apollon Temple, which is the symbol of Side, shall be restored with the contributions of the Ministry of Culture and Tourism and Antalya Governorship. Stating that the works of protecting the historical assets of Side are maintained, the Mayor of Side, Abdülkadir Uçar indicated that they would start the works of restoring the historical temple. Stating that they had started the preparations of the project with the contributions of the Ministry

of Culture and Tourism and Antalya Governorship, Uçar said, “Apollon Temple was restored during 1960s. The restoration materials used during this period are out of condition today. The temple shall be restored with a tougher system.” Additionally, announcing that they will also start the restoration works of the Tykhe Temple across the Side Museum, Uçar reported that the excavation works in the region are maintained by Anadolu University.

6

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Hıdırlık Kulesi çekim merkezi olacak Hıdırlık Tower to be the centre of attraction Antalya Büyükşehir Belediyesi, kentin en önemli tarihi değerlerinden Hıdırlık Kulesi’ni kültürel bir turistik çekim merkezi haline getirecek proje kapsamında arkeolojik kazı başlattı. Kazıdan elde edilen veriler, M.S. 2’nci yüzyılda yapıldığı sanılan tarihi kulenin restorasyon ve çevresinin yeniden düzenlenmesi projesine altlık oluşturacak. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla, Antalya Müzesi Başkanlığı’nda yapılan sondaj kazılarının birinci bölümü tamamlandı. Yürütülen kazılarda, dolgu topraktan arındırılan Hıdır-

lık Kulesi’nin, mimari karakteristik özellikleri ortaya çıkarıldı. Kazılarda, tarihi yapının üç basamaklı bir podyum üzerine yerleştirildiği görüldü. Kulenin çevresinde gerçekleştirilen kazıda, eski sur bağlantıları ile olan ilişkisini ortaya koyan sur kalıntıları bulundu. Ayrıca tarihi bir su kanalı gün yüzüne çıkarıldı. Projenin üç aşamalı olduğunu belirten Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Aktekin, “Burayı yerli ve yabancı ziyaretçilerin görmeden gitmek istemeyecekleri bir çekim merkezi haline getirmek istiyoruz.” dedi.

Antalya Metropolitan Municipality have initiated an archaeological excavation, as part of the project to make Hıdırlık Tower, one of the city’s most important historical values, a cultural tourist centre of attraction. The data uncovered from the excavation will form the basis required for the project to renovate the historical tower, thought to be built in the 2nd century A. D., and to restructure its surroundings. In accordance with the resolution of the Antalya Region Cultural and Natural Heritage Conservation Board, the first part of the inquiry excavation, carried out at the Directorate of the Museum of Antalya, was completed. Once cleared of the fill dirt, the

architectural characteristics of the Hıdırlık Tower were uncovered during excavations carried out. Excavations proved that the historical building was founded on top of a three-step podium. Wall ruins that prove its relationship with the old wall connections were uncovered during excavations carried out in surrounding areas. A historical water channel was also uncovered. Professor Doctor Mehmet Aktekin, General Secretary of the Metropolitan Municipality, indicated that the project had three stages, and went on to say, “Our aim is to turn this area into a centre of attraction, which both domestic and foreign tourists will want to see before the leave.”


global travel services with a smile ...

ANTALYA

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011

7


Alo 179 Antalya’da! Call 179 is in Antalya! Antalya Valiliği, turizm sektöründeki hizmet kalitesini artırmak için turizm hattı kurdu. Muğla’da geçmiş dönemde hayata geçirilen Alo 179 Turizm Hattı, Valiliğin girişimleriyle Antalya’da da kuruldu. Rusça, Almanca, İngilizce turiste hizmet veren çağrı merkezi, geçtiğimiz günlerde hayata geçirildi. Turizm hattının resmi açılışı sezon

başında yetkililerin de katılımıyla yapılacak. Turizm sektörüyle ilgili her türlü şikayetin 24 saat boyunca ücretsiz olarak aktarılabileceği hatta, turistler ihtiyaçları olan bilgilere üç ayrı dilden ulaşabilecek. Alo 179’a gelen her türlü olumsuzluk aynı gün değerlendirilerek, çözümü için ilgili kuruluşlarla temasa geçilecek.

Alltours 300 bin turist getirecek Alltours will bring 300 thousand tourists Alltours yurtdışında Turkish Riviera olarak bilinen Antalya – Mersin – İzmir- Aydın – Muğla bölgesine 2011 yılında 300 bin Alman turist getirerek bölgede çalışan en büyük tur operatörü olmayı hedeflediğini açıkladı. Alltours, Türkiye’de bu sene Alltours explained they aim to be the biggest tour operator functioning in the region by bringing 300 thousand tourists to the region of Antalya – Mersin – İzmir – Aydın – Muğla, which is known as the Turkish Riviera abroad, in 2011. Alltours has added fifteen more hotels to its

yeni anlaştığı on beş oteli daha portföyüne ekledi. Almanya’nın dördüncü büyük tur operatörü Alltours’un sahibi Willi Verhuven 2010 – 2011 sezonunda müşteri sayısını yüzde 7.5, gelirleri ise yüzde 10 artırmayı hedeflediklerini açıkladı. portfolio in Turkey, which they compromised this year. Willi Verhuven, owner of Alltours which is the fourth biggest tour operator of Germany, explained that they aim to increase the number of customers at the rate of 7.5 percent and revenues at the rate of 10 percent, during 2010 – 2011.

En büyük golf turizmi fuarı IGTM, Belek’te yapılacak IGTM, the largest fair of golf tourism will be held in Belek

Golf turizminin dünya çapındaki en büyük etkinliği olarak değerlendirilen IGTM 2011 (International Golf Travel Market) Belek’te yapılacak. 14-17 Kasım 2011 tarihleri arasında düzenlenecek, Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin ev sahipliği yapacağı IGTM Uluslararası Golf Turizm Fuarı’na dünyanın dört bir yanından 350 golf tur operatörü, 1400 delege ve golf medyasının önde gelen temsilcileri katılacak. Belek’in IGTM 2011’in ev sahibi ilan edildiği Valencia Fuarı’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Gü8

ANTALYA

ven Taşbaşı ve Belek Turizm Yatırımcıları Birliği Başkanı Cemil Uğurlu da hazır bulundu ve resmi açıklamanın sonrasında bu başarı onuruna bir kokteyl verildi. Dünyanın en prestijli golf fuarını Belek’e getirmekten büyük gurur ve mutluluk duyduklarını ifade eden Belek Turizm Yatırımcıları Birliği Başkanı Cemil Uğurlu, “Türkiye’nin golf turizm merkezi Belek’in ünü dünyada da her geçen gün artıyor. Ev sahipliği yapacağımız Uluslararası Golf Turizm Fuarı, Belek’in ve Türkiye’nin tanıtımında çok önemli bir rol oynayacak.” dedi.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

In an effort to increase the quality of service in the tourism industry, the Governorship of Antalya has established a tourism line. Call 179-Tourism Line, first established in Muğla, is now available in Antalya thanks to the Governorship. The call centre that provides service for Russian, German, and English tourists came into effect a couple of days ago. The formal opening of the tourist

line, which authorities will attend, will take place at the beginning of the season. The line, open 24/7 to all tourism-related complaints free of charge, will provide tourists with the information they need in three different languages. All complaints filed using Call 179 will be evaluated within the same day, and the relevant organisations will be contacted immediately to resolve the issue in question.

Antalya otellerine beş ödül Five awards for Antalya hotels Avrupa finali Ekim ayında Türkiye’de gerçekleştirilen World Travel Awards’ın büyük finali İngiltere’nin başkenti Londra’da yapıldı. Tüm dünyadan otellerin değerlendirildiği büyük finalde Türkiye’deki beş otel yedi ayrı kategoride ödüle layık görüldü. Türkiye’de ödül alan otellerin üçü Antalya’da bulunuyor. Ödül alan

oteller şöyle: “Dünyanın En İyi Her Şey Dahil Golf Resort Oteli: Cornelia Diamond Golf Resort & Spa, Dünyanın En İyi Dizayn Oteli: Adam & Eve Hotel, Dünyanın En İyi Otel SPA’sı: Mardan Spa, Mardan Palace, Dünyanın En İyi Lüks Oteli: Mardan Palace, Dünyanın En İyi Kral Dairesi: Mardan Palace”

Having its European final held in Turkey in October, the great final of the World Travel Awards was held in the capital of England, London. In the great final, where hotels from all over the world were evaluated, five hotels in Turkey were deemed worthy of awards in seven separate categories. Three of the hotels that received an award in Turkey reside in Antalya. The hotels that

received awards are as follows: “The Best All-Inclusive Golf Resort Hotel of the World: Cornelia Diamond Golf Resort & Spa, The Best Design Hotel of the World: Adam & Eve Hotel, The Best Hotel SPA of the World: Mardan Spa, Mardan Palace, The Best Luxurious Hotel of the World: Mardan Palace, The Best King Room of the World: Mardan Palace”.

Evaluated as the greatest activity of golf tourism worldwide, IGTM 2011 (International Golf Travel Market) will be held in Belek. IGTM International Golf Tourism Fair, which will be organized between 14-17 November 2011 and hosted by the Belek Tourism Investors Association, will be participated by 350 golf tour operators, 1400 delegates and primary representatives of the golf media, from all corners of the world. Publicity General Director of the Ministry of Culture and Tourism, Cumhur Güven Taşbaşı and the Chairman of Belek Tourism Investors Association, Cemil Uğurlu were also present at the Valencia Fair

where Belek was declared as host of IGTM 2011 and following the pronouncement, a cocktail was organized in honour of this achievement. Stating that they feel a great pride and happiness, thanks to bringing the most prestigious golf fair of the world to Belek, the Chairman of Belek Tourism Investors Association, Cemil Uğurlu said, “The fame of Belek, which is the golf tourism center of Turkey, is increasing in the world with each passing day, as well. The International Golf Tourism Fair, which shall be hosted by us, will obviously play a very important role in the advertisement of Belek and Turkey”.


ANTALYA

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011

9


Güncel / Actual

Antalya

Dünya Miras Listesi’nde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bir eserle yer alan Antalya’dan sekiz eser de geçici listede bulunuyor.

Antalya is on the World Heritage List While Antalya has one artefact on the UNESCO World Heritage List, it has another eight on the nomination list.

Perge

Türkiye’nin dokuz eserle yer aldığı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Antalya’dan da bir eser bulunuyor. Geçici listede ise Türkiye’den 23 eser arasındaki sekiz eser ise Antalya sınırları içerisinde yer alıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kaş’a bağlı Kınık Beldesi’ndeki Xanthos-Letoon Antik Kenti’nin ardından listeye girmeye en yakın ikinci eserimiz ise Karain Mağarası. Efes Antik Kenti’nin hemen ardından listede ikinci sırada yer alan Karain Mağarası’nı, beşinci sırada Aziz Nikolaos Kilise10

ANTALYA

si, dokuzuncu sırada Selçuklu Kervansarayları, 11’inci sırada Alanya Alanya Kalesi ve Tersanesi, 18’inci sırada Kekova Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı, 20’nci sırada Antik Kentler Likya Medeniyeti ve 23’üncü sırada Perge Antik Kenti takip ediyor.

PERGE

Antalya’nın 18 km doğusunda, Aksu İlçesi sınırları içinde bulunan bir antik kenttir. M.Ö 12. yüzyılda kuzey Anadolu’dan güney kıyılara büyük bir Yunan göçü oldu. Bu gelenler modern Antal-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

One artefact from Antalya is listed in the UNESCO World Heritage List, on which there are nine artefacts from Turkey. Among the 23 artefacts from Turkey, listed in the nomination list, eight are within the borders of Antalya. The second artefact most probably to enter the UNESCO World Heritage List after the Ancient City of XanthosLetoon, located in the Kınık town of Kaş, is Karain Cave. Karain Cave, which is second on the list immediately after the Ancient city of Ephesus, is followed by the Church of Saint Nicholas in fifth place, the Caravansaries of the Seljuks in ninth place, Alanya Castle and its dockyard in

eleventh place, Mount Kekova Güllük-Termessos National Park in eighteenth place, the Ancient Cities of the Lycian Civilisation in twentieth place, and the Ancient City of Perge in twenty-third place.

PERGE

Perge is an ancient city within the borders of the Aksu district, 18-kilometres east of Antalya. In the 12th century B. C. the southern shores of north Anatolia experienced a great Greek migration. Those that migrated settled down in the east of modern Antalya, and named the region Pamphylia, which means “The Country of Races” in Greek. As it is located on the Kilikya-Pisidia


ya şehrinin doğusuna yerleştiler ve bu bölgeye Yunancada “Irkların Ülkesi” anlamına gelen Pamphylia denildi. Perge de, Kilikya - Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir. O dönemde yaygın olan korsan saldırılarından korunma amacıyla iç kesimde kurulmuştur. Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (M.Ö. 7 yüzyıl). Ana tanrıçası Perge Artemisi olan Perge Hıristiyanlar için önemli bir kentti. M.S. Aziz Paulos ve Barnabas Perge’ye gelmiştir. Magna Plancia gibi kimi zenginler Perge’ye önemli anıtlar kazandırmışlardır.

lunan bu iki kent, antik çağda Likya’nın idari ve dinî merkezi olarak biliniyor. Kınık olarak da anılan Xanthos (Arnna), Fethiye-Kaş yolu üzerinde, Fethiye’ye 46 kilometre uzaklıkta, Kınık Beldesi yakınındaki Eşen Çayı’nın ayırdığı Muğla-Antalya il sınırında. Kent, Likya Bölgesi’nin (Teke Yarımadası) idarî ve dinî merkeziydi. Tarihi M.Ö. 8. yüzyıla kadar geri giden Xanthos, M.Ö. 545 yılındaki Pers istilasına kadar bağımsız bir şehir devletiydi.

trade road, Perge is an important Pamphylian city. Due to private invasions, which were common at the time, the city was founded inland. The date Perge was established coincides with the other cities in Pamphylia (7th century B. C.). It is an important city for Perge Christians, whose main goddess was Perge Artemis. Saint Paul and Barnabas visited Perge after Christ. Some wealthy individuals such as Magna Plancia donated important monuments to Perge.

KARAİN MAĞARASI

XANTHOS-LETOON

Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından biri olan Karain Mağarası’nın deniz-

Xanthos-Letoon, an entry from Antalya in the World Heritage List, is the oldest and biggest

as Kınık, is 46-kilometres from Fethiye, on the Fethiye-Kaş highway, at the provincial border of Muğla and Antalya that is separated by Eşen Stream near Kınık. The city used to be the administrative and religious centre of the Lycian Region (Teke Peninsula). Xanthos, whose history dates back to the 8th century B. C., was an independent city state until the Persian Invasion in 545 B. C.

KARAIN CAVE

Karain Cave, one of Turkey’s biggest natural caves, is between 430 and 450 metres above sea level. It is located within the borders of Yağca Village, situated 56-kilometres from the old Antalya-Burdur motorway, 30-kilometres northwest of Antalya. Entrance to the road to Karain Cave is the left turn after the Karain signpost at the 13th kilometre on the Antalya-Burdur motorway. It is 27 kilometres from Antalya. Excavations have been underway since 1946. In conclusion of the excavations carried out, its settlement history dates back 50000 years. It is the biggest inhabited cave in Turkey.

THE CHURCH OF SAINT NICHOLAS

Karain Mağarası

XANTHOS-LETOON

Antalya’nın Dünya Mirası Listesi’ndeki Xanthos-Letoon, dağlık Likya eyaletinin en eski ve en büyük kentidir. Anadolu’nun batısında, Likya bölgesinin iki önemli antik kenti, Xanthos ve Letoon içerdikleri arkeolojik değerler açısından dünya mirasının önemli parçaları olarak görülüyor. Aralarında yaklaşık 4 kilometrelik bir mesafe bu-

den yüksekliği 430-450 metre. Antalya’nın 30 km kuzeybatısında eski Antalya-Burdur karayoluna 56 km uzaklıkta bulunan Yağca Köyü sınırları içinde bulunur. AntalyaBurdur karayolunun 13’üncü kilometresinde Karain işaret levhasından sola dönülerek Karain Mağarası yoluna girilir. Antalya’ya uzaklığı 27 km’dir. 1946 yılından beri kazılar yapılmaktadır. Yapılan kazılar-

city of the Lycian Highlands. Located to the west of Anatolia, Xanthos and Letoon, two important ancient cities of the Lycian region, are seen as important parts of world heritage in terms of their archaeological values. The said two cities, located 4-kilometres apart, are known as the administrative and religious destinations of Lycia during ancient times. Xanthos (Arnna), also known

While the Church in Myra, where Saint Nicholas from Patara lived and worked as bishop of Myra during the reign of Constantius (337 A. D. – 361 A. D.), a Byzantine Emperor, used to be the centre of attraction for Christian pilgrims, today, it is the centre of attraction for tourists. Nicholas became famous for his miracles during his own era; later on, he became the saint of children, sailors, those unjustly imprisoned, and tradesmen. Nowadays, he is more famously known as Santa Clause, who delivers children presents. Saint Nicholas was ANTALYA 11

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


dan, bölgenin günümüzden 50 bin yıl kadar önce de yerleşim merkezi olarak kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Türkiye’nin içinde insan yaşamış en büyük mağarasıdır.

AZİZ NİKOLAOS KİLİSESİ

Bizans İmparatoru Konstantinons (MS 337 - 361) zamanında Myra Piskoposu Pataralı Aziz Nikolaos`un yaşadığı ve görev yaptığı yer olan Myra Kilisesi, eskiden Hıristiyan âlemindeki hacıların, bugün ise turistlerin ilgi odağıdır. Gerçekleştirdiği mucizelerle kendi zamanında ünlenen Nikolaos daha sonra çocukların, denizcilerin, haksız yere hapsedilenlerin ve tacirlerin azizi haline gelmişti. Günümüzde ise özellikle çocuklara hediyeler veren Santa Klaus olarak bilinir. MS 4. yüzyılın ikinci yarısında Aziz Nikolaos öldüğünde görev yaptığı kiliseye gömüldü. Bu yüzden Myra Kilisesi yüzyıllar boyunca Aziz`in hem mezarı olarak kabul ve saygı gördü hem de onun adı ile anıldı.

SELÇUKLU KERVANSARAYLARI

Yolcuların ve kervanların konaklamaları ve ihtiyaçlarını görmeleri için Selçuklular döneminde ticaret yolları üzerine kurulan kervansaraylardan Antalya sınırları içerisinde yedi adet bulunuyor. Antalya’dan kuzeye Eğirdir’e doğru yol üzerinde Evdir Han, Kırkgöz Han, Susuz Han, İncir Han isimli kervansaraylar var. Alanya’dan batıya Antalya’ya doğru yol üzerinde ise Şarafsa Han, Alara Han, Karga Han bulunuyorlar. Ayrıca, Isparta’nın Eğirdir İlçesi’ndeki Eğirdir Han ile Ertokuş Han da kervansaraylar arasında.

ALANYA KALESİ VE TERSANESİ

Alanya’nın Helenistik dö12

ANTALYA

Aziz Nikolaos Kilisesi

nemlere dek tarihlenen kalesi Roma, Bizans ve son olarak da Selçuklulara ev sahipliği yapmıştır. Kalede bulunan Selçuklu sarnıcı, Bizans Kilisesi, Sultan Sarayı ve Selçuklu hamamı kalıntıları geleneksel kent dokusuyla bütünleşmiştir. Tarihi Alanya Tersanesi ise Selçuklular tarafından yapılmış ve bugüne dek korunabilmiş tek tersane olma özelliğini taşımaktadır. Denize doğru uzanan Kale kırmızı taş ve tuğladan 33 metre yüksekliğinde sekizgen bir kule ile korunan bir ortaçağ gemiliği ile çevrelenmiştir.

KEKOVA-TERMESSOS

Arkeolojik Üçağız ve Kaleköy yerleşmeleri ve adayı çevreleyen batık kentin yanı sıra, gerek görsel, gerekse doğal özellikleriyle Kekova çok önemli jeolojik oluşumlar, oluklu kıyı hattı, hidrobiyolojik özellikleri ve görsel güzelliğe sahiptir. Denizden yaklaşık 1050 m yükseklikte Antalya’nın kuzeyinde dağlar arasında gizli Termessos (Güllük Dağı Milli Parkı) antik kenti, yerleşim biçimi, savunma sistemleri ile doğanın sunduğu olanakları en

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

laid to rest in the church he served after passing away in the last half of the 4th century A. D. This is why, for years, people have accepted and respected the Church in Myra as the Saint’s grave and given the church his name.

THE CARAVANSARIES OF THE SELJUKS

There are seven caravansaries, which were built on trade roadsides during the Seljuk era to facilitate for the needs and accommodation requirements of travellers and caravans located within the borders of Antalya. The names of the caravansaries along the roadside stretching from Antalya to Eğirdir, in the north, are Evdir Inn, Kırkgöz Inn,

Susuz Inn, and Incir Inn. The names of the caravansaries along the roadside stretching from Alanya to Antalya, in the west, are Şarafsa Inn, Alara Inn, and Karga Inn. Eğirdir Inn and Ertokuş Inn, located in the Eğirdir District of Isparta, are among the caravansaries.

ALANYA CASTLE AND ITS DOCKYARD

Alanya Castle, which dates back to the Hellenistic era, has been home to the Romans, the Byzantines, and the Seljuks throughout history. The ruins of the Seljuk cisterns, the Byzantine Church, the Sultan Palace and Seljuk Turkish Bath found in the castle are all integrated with the traditional urban texture. The


Alanya Kalesi

Kekova

Perge

iyi şekilde kullanan kentlerden biridir. Alanın en önemli kalıntıları şehir surları, kuleler, kral yolu, Hadrian kapısı, spor salonu (gymnasium), agora, tiyatro, mezarlar, kemerler ve drenaj sistemidir. Güllük Dağı’nın dik yamaçları ise Güver Uçurumu ve tipik Akdeniz bitki örtüsünün yanı sıra soyu tükenmekte olan hayvanları da barındıran özel bir bölgedir.

ANTİK KENTLER LİKYA MEDENİYETİ

Günümüzden yaklaşık üç bin yıl önce bölgede kurulmuş ve dünyadaki ilk de-

mokrasi örneği ile yönetilen Likya Uygarlığı’nın yaşadığı ve sayısız kentler kurulmuş olan, Antalya ile Fethiye arasındaki toprakların hemen hemen ortasında bulunan beldede bu döneme ait şehir kalıntısı veya yerleşim olmamasına rağmen yakın çevresinde pek çok antik kent ve kalıntı bulunmaktadır. Fethiye’den Antalya’ya kadar süren 509 km’lik Likya Yolu’nun üzerinde olan Kalkan, Fethiye’ye doğru Patara, Xanthos, Letoon, Pınara ve Tlos antik kentlerine, Antalya’ya doğru ise Simena ve Myra antik kentlerine çok yakındır.

historical Alanya Dockyard was built by the Seljuks and remains to be the only dockyard to preserve its characteristics to date. The Castle, which stretches towards the sea, is surrounded with a dockyard, from the Middle Ages, protected with a 33-metre high octagonal tower, made from red stones and tiles.

the gymnasium, agora, the theatre, the graves, and the aqueducts and drainage system are the most important ruins in the region. The steep slopes of Mount Güllük are special region that is not only home to Güver Cliff and typical Mediterranean vegetation, but is also a shelter for animals on the verge of extinction.

KEKOVA-TERMESSOS

THE ANCIENT CITIES OF THE LYCIAN CIVILISATION

Apart from the submerged city that surrounds the island and its archaeological settlements, Üçağız and Kaleköy, Kekova has important geological formations, a grooved shoreline, hydro-biological properties and visual beauty thanks to its visual and natural beauties. The ancient city of Termessos (Mount Güllük National Park), located among the mountains, north of Antalya, approximately 1050 metres above sea level, is one of the cities that utilises the opportunities offered by nature, such as its settlement layout and defence mechanisms, to the maximum. The city walls, the towers, the royal road, Hadrian’s gate,

Even though there are no ruins in the town, located at centrepoint between Fethiye and Antalya, where numerous cities were established and the home of the 3000-year old Lycian Civilisation, the first democratic example worldwide, dating back to that era, there are many ancient cities and ruins within its close vicinity. Kalkan, located on the 509-kilometre Lycian Way, which stretches from Fethiye to Antalya, is very close to the ancient cities of Patara, Xanthos, Letoon, Pınara, and Tlos, towards Fethiye, and very close to the ancient cities of Simena and Myra, towards Antalya. ANTALYA 13

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Güncel / Actual

“Turizm barış projesidir” Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Turizm bugün dünyada ekonomik bir gelişme kapısı ama sadece ondan ibaret değil. Turizm bir barış projesidir.” dedi. Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanları Daimi Konseyi 28’inci Dönem Toplantısı Antalya’nın Lara Turizm Bölgesi’nde hizmet veren Concorde Hotel’de gerçekleştirdi. TÜRKSOY Teşkilatı toplantısına dokuz ülkeden başbakan yardımcısı, bakanlar ve genel müdür düzeyinde temsilciler katıldı. TÜRKSOY Teşkilatı’nın kardeş toplumlar arasında tarihten gelen kültür bağlarını güçlendirmeyi ve sağlam te14

ANTALYA

meller üzerinde geleceğe taşımaya çalıştığını belirten TÜRKSOY Dönem Koordinatörü Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Kültürümüze sahip çıkmak, onu zenginleştirmek ve gelecek nesillere aktararak kalıcı hale getirmek hepimiz için kaçınılmaz bir gerekliliktir.” dedi. Son dönemde turizmin dünyada önemli bir ekonomik gelişme kapısı haline geldiğinin altını çizen Günay, Türkiye’nin her yıl turizmden

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

“Tourism is a project of peace” The Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay said, “Tourism is an economic development door in the world today, and it is even more than that. Tourism is a project of peace”. The 28th Period Meeting of the Culture Ministers Standing Council of Countries Speaking the Turkish Language was held at the Concorde Hotel that serves in the Lara Tourism Region of Antalya. Vice prime minister, ministers and general directorial representatives from nine countries participated in the meeting of the TÜRKSOY Organization.

Stating that they want to try to strengthen the culture connections of the TÜRKSOY Organization among the sister societies coming from history and carry them to the future on solid basis, the Period Coordinator of TÜRKSOY and the Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay said, “It is an inevitable necessity for all of us to adopt and en-


önemli gelir elde ettiğini belirterek, “Turizmin ekonomik öneminden ziyade çok daha özel bir anlamı var: Turizm bir barış projesidir. Turizm halkların, toplumların, medeniyetlerin birbirini tanıma projesidir.” dedi. Turizmin halkların birbirini tanımasında etkili bir olgu olduğunu altını çizen Günay, savını Halk Ozanı Yunus Emre’den “Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım” sözleriyle açıkladı. Turizm sayesinde insanların birbiriyle tanıştığını söyleyen Günay, “Turizm sayesinde dünya umuyorum ki barışa doğru ilerliyor. Bundan hem gelir elde ederiz hem de barışı temellendirmiş oluruz.” dedi.

ruz, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültür Mirası’na dahil edilmişti. Bu yıl Nevruz kutlamaları ilk kez, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kutla-

Kaseinov’a Devlet Nişanı

rich our culture, maintaining it through handing down to the next generations”. Emphasizing that tourism has become an important economic development door recently and that Turkey obtains a considerable income from tourism every year, Günay said, “Beyond the economic importance tourism, Turkey has a much more special meaning: Tourism is a project of peace. Tourism is the project for people, societies, civilizations to know one another”. Emphasizing that tourism is an efficient phenomenon for people to know one another, he explained his claim with the quotation from the Folk Poet, Yunus Emre,

Toplantının açılış oturumunun sonunda, Başkurdistan Başbakan Yardımcısı Zuhre Rahmatullina, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov’a halklar ve kültürler arası ilişkilerin güçlendirilmesi konusundaki çalışmalarından dolayı Başkurdistan Devlet Başkanı adına, “Halklar Dostluğu Devlet Nişanı”nı takdim etti. Nişanı alan Düsen Kaseniov da, “Bu, aslında TÜRKSOY’daki tüm meslektaşlarıma ve kültür adamlarına verilmiş bir ödüldür.” dedi.

New York’ta Nevruz kutlaması Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanları Daimi Konseyi’nin 28. Dönem toplantısının sonuç bildirgesini açıklayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2011 yılında Nevruz Bayramı’nın New York’ta, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kutlanması kararlaştırıldığını açıkladı. Bakan Günay, “Geçtiğimiz yıl, bizim de içinde bulunduğumuz ön Asya coğrafyasının çeşitli ülkelerinin ortak bir kültür mirası olan Nev-

nacaktır.” diye konuştu. Bakan Günay, TÜRKSOY Genel Sekreterliği’nin, 2011 Abdullah Tukay Yılı etkinlikleri programını kabul ettiğini de duyurdu. Toplantının sonunda, Bakan Ertuğrul Günay, TÜRKSOY Dönem Koordinatörlüğünü Kazakistan Kültür Bakanı Muhtar Kul-Muhammed’e devretti. Günay görev devrini temsilen, Dönem Koordinatörlüğü Asası ve TÜRKSOY Bayrağını da Kazak Bakan Muhtar Kul-Muhammed’e takdim etti.

which follows as “Come and let’s meet. Let’s make things easier”. Stating that people are acquainted with each other with the help of tourism, Günay said, “I hope that with the help of tourism, the world is progressing towards peace. We not only obtain income from this, but also ground the peace”.

State Legion for Kaseinov At the end of the opening sitting of the meeting, the Vice Prime Minister of Baskurdistan, Zuhre Rahmatullina

presented the “State Legion of Brotherhood of People” to the General Secretary of TÜRKSOY Düsen Kaseinov, for his contributions regarding the reinforcement of the relations between the people and cultures, in the name of the President of Baskurdistan. Receiving the legion, Düsen Kaseniov said, “This actually is an award given to all of my colleagues and culturalists in TÜRKSOY”.

Celebration of Nawruz in New York The Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay, who explained the final declaration of the 28th Period Meeting of the Culture Ministers Standing Council of Countries Speaking the Turkish Language, explained that they had decided to celebrate the Festival of Nawruz at the United Nations General Assembly in New York, in 2011. The Minister Günay reported, “The Nawruz, which is a common cultural heritage of various countries of the Asia minor geography, in which we are included as well, was included in the Intangible Cultural Heritage of UNESCO last year. This year, the Nawruz celebrations shall be held at the United Nations General Assembly, for the first time”. The Minister Günay also announced that the General Secretary of TÜRKSOY had accepted the program of 2011 Abdullah Tukay Year activities. At the end of the meeting, the Minister Ertuğrul Günay handed the Period Coordinatorship of TÜRKSOY on the Culture Minister of Kazakhistan, Muhtar Kul-Muhammed. On behalf of the duty transfer, Günay presented the Sceptre of the Period Coordinatorship and Flag of TÜRKSOY to the Kazakh Minister, Muhtar KulMuhammed. ANTALYA 15

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Güncel / Actual

Gazipaşa to set an example

Gazipaşa örnek olacak Gazipaşa Havaalanı’nın uluslararası uçuşlara açılmasının bölge turizmi açısından büyük önem taşıdığını söyleyen Gazipaşa Kaymakamı Muhittin Pamuk, bin 825 metre uzunluğundaki pistin boyunun 2 bin 400 metreye çıkartılabilmesi için Ulaştırma Bakanlığı ile görüşmelerin devam ettiğini söyledi. Gazipaşa Havalimanı’nın pist uzunluğunun artırılmasıyla bölgedeki turizmin gelişeceğini belirten Pamuk, “Gazipaşa, Alanya ve Anamur'un yıllık yaklaşık 500 bin civarındaki yolcu kapasitesini Gazipaşa Havaalanı’nın kullanacağı kesindir. Antalya Havaalanı’nın rantının önemli bir bölümünün 16

ANTALYA

Gazipaşa Havaalanı’na akacağı ve dolayısıyla Gazipaşa Havaalanı’nın da Türkiye’de en karlı havaalanlarından biri olacağının göstergesidir.” dedi. Alanya, Anamur ve Gazipaşa ilçelerinin Antalya Havaalanı’na uzak olmasından dolayı bölgedeki yatak fiyatlarının turizm piyasasının oldukça altında olduğunu belirten Pamuk, “Gazipaşa Havaalanı büyütüldüğü takdirde; Alanya ve Anamur’un şu an çok ucuz olan turistik yatak fiyatları değerini bulacaktır” öngörüsünde bulundu. Gazipaşa Havalimanı’nın tam kapasite çalışması durumunda bölgedeki turizm mevsiminin

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Muhittin Pamuk, District Governor of Gazipaşa, stated that Gazipaşa Airport opening its doors to international flights will have an important effect on the region in terms of tourism, and went on to indicate that negotiations with the Ministry of Transportation are ongoing to increase the 1,825-metre long airstrip to 2400 metres. Pamuk indicated that tourism in the region would develop together with the longer airstrip at Gazipaşa Airport, and went on to say, “It is certain that the annually 500000-passenger capacity that travels to Gazipaşa, Alanya, and Anamur will use Gazipaşa

Airport. The fact that a portion of the income generated by Antalya Airport will transfer to Gazipaşa Airport is a sign that Gazipaşa Airport will become one of Turkey’s most profitable airports.” Pamuk stated that accommodation prices in the region were considerably under the tourist market rate because the districts of Alanya, Anamur, and Gazipaşa were a fair distance from Antalya Airport, and went on to say, “In the event that Gazipaşa Airport is expanded, the accommodation prices that are currently low in Alanya and Anamur will reach their true value.” Pamuk emphasised that the tour-


uzayacağını altını çizen Pamuk, “Antalya Havaalanı’na yakın bölgelerdeki otellerin doluluk oranları yüzde 80 –90’larda bulunmasına rağmen, Alanya bölgesindeki otellerin doluluk ortalaması daha düşük kalmaktadır. Gazipaşa Havaalanı’nın pistinin büyütülmesi ve tam kapasite kullanılması ile birlikte mevsimsel doluluk oranı yükselecektir.” dedi.

Herkes havaalanını bekliyor Atıl durumda turizme kazandırılamamış Gazipaşa ve Anamur'un turistik ve doğal güzelliklerinin turizme kazandırılarak yeni istihdam olanakları yaratabileceğini söyleyen Pamuk, “Turizm gelirlerine büyük umut bağlamış ekonomik kriz içindeki ülkemize zarar yerine kazanç getirecek olan Gazipaşa Havaalanı’nın artık atıl durumdan kurtarılması noktasında her bir kurumun ve yetkili kişinin üzerine düşeni yapmasını bölge halkı ve turizmciler beklemektedirler.” diye konuştu. Türkiye’de “Yeni ve Hatasız Turizm Noktaları” oluşturma-

sı gerektiğini belirten Gazipaşa Kaymakamı Muhittin Pamuk, havaalanın açılmasından ötürü Gazipaşa İlçesi’nin pilot bölge uygulamasına çok uygun olduğunu söyledi. Gazipaşa Havalimanı’nın hinterlandında Mersin’in Anamur ve Silifke ilçelerinin yanı sıra Alanya’nın da bulunduğunu belirten Pamuk, “Gazipaşa Havaalanı’nın tam kapasite hizmete girmesiyle birlikte yeni oluşacak turizm merkezlerinde toplam 50 bin700 yatak kapasitesinin kısa bir zaman diliminde devreye gireceği planlanmıştır.” dedi.

ism season in the region will extend once Gazipaşa Airport works to its full capacity, and went on to say, “While the occupancy rate of hotels in regions near Antalya Airport are 80 – 90%, the occupancy rate of hotels in the region of Alanya is a lot lower. The seasonal occupancy rate will increase when the airstrip at Gazipaşa Airport is expanded and it is used to its full capacity.”

Everyone is waiting for the Airport

Pamuk stated that new employment opportunities could be created by utilising the tourist and natural beauties of Gazipaşa and Anamur, which are currently in an inert state, and went on to say, “ At a time when our country is suffering an economical crisis and has high hopes tied to income generated from tourism, the locals and tourism professionals of the region expect every organisation and authorised person capable of rescuing Gazipaşa Airport, which will generate profit not loss for our country, from its inert status, to do what is necessary.” Muhittin Pamuk, District Governor of Gazipaşa, indicated that “New and Flawless Tourism Points” need to be created in Turkey, and stated that together with the opening of airport the district of Gazipaşa would be an ideal pilot region. Pamuk expressed that as well as the districts of Anamur and Silifke in Mersin, Alanya also fell under the hinterland of Gazipaşa Airport, and went on to say, “We plan to implement an accommodation capacity of 50700 in the newly established tourism destinations within a short time once Gazipaşa Airport starts working to its full capacity.” ANTALYA 17

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Güncel / Actual

Kaleiçi için buluştular Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, turistlerin gittikleri ülkelerde farklılıklar aradıklarını belirterek, kentin kendi farklılığını yaratması ve pazarlaması gerektiğini söyledi.

They came together for Kaleiçi Stating that tourists seek differences in countries they visit, the Governor of Antalya Dr. Ahmet Altıparmak told that the city was supposed to create and commercialize its own difference.

18

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Antalya Sanayi ve Ticaret Odası (ATSO) tarafından düzenlenen Kaleiçi Buluşmaları’nın ikincisi, Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nde gerçekleştirildi. Toplantıya Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi İnan Kıraç, bilim adamları, Kaleiçi sakinleri ile Kaleiçi’ndeki işletmeciler katıldı. Kaleiçi Buluşmaları kapsamında konuşan Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, “Kaleiçi için her gayret bizim için büyük bir sevinçtir. Kaleiçi benim de 90’lı yıllardan beri önem verdiğim bir göz ağrımdır.” dedi. Geçmiş dönemde Valilik bünyesinden Kaleiçi sokaklarının düzenlenmesi için yaklaşık 18 milyon lira aktarıldığı belirten Altıparmak, “Biz kent yöneticilerinin görevi görünen tarihi koruyarak onu sunabilmektir.” dedi. Kaleiçi’ni öncelikli olarak kendimiz için geliştirmek zorunda olduğumuzun altını çizen Vali Altıparmak, “Turist gelsin, neyi talep ediyorsa ona göre oluşturulalım şeklinde düşünmemeliyiz” dedi. Turistlerin farklılık aradıklarını belirten Altıparmak, “Biz eğer biz olmaktan çıkarsak turistin tercih etme şansı azalır. Biz turistlere bizim olanı sunmalıyız.” vurgusunu yaptı.

İki müze açılacak Kaleiçi’nde mimari düzenlemede bazı sıkıntılar olduğunu belirten Altıparmak, “Valilik açısından sorumlu olduğumuz alanda mevzuat çerçevesinde herkesin önünü açacağız. Herkese destek sağlanacaktır” dedi. Vali Altıparmak Kaleiçi’nde İl Kültür ve

İnan Kıraç

Turizm Müdürlüğü’ne ait iki binadan birini etnografya müzesine, diğerini ise radyo müzesine dönüştürecekleri müjdesini verdi.

Antalya sevdalısı Kıraç İşadamı İnan Kıraç da, Kaleiçi’ne yerleşmesinin arkasındaki nedenlerin başında, Kaleiçi’ni Türk lobiciliğinin merkezi haline getirme isteği olduğunu söyledi. İnan Kıraç, bu düşüncenin tohumunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Boutros-Ghali’nin attığını belirterek şöyle konuştu: “Boutros-Ghali, bana ‘Türkler lobiciliği hiç bilmiyor. İyi okumuş varlıklı ailelerin lobi-

The 2nd Kaleiçi Meetings, organized by the Antalya Chamber of Commerce and Industry (Antalya Sanayi ve Ticaret Odası -ATSO), was held at the Research Institute of the Mediterranean Civilizations. The Governor of Antalya, Dr. Ahmet Altıparmak, Antalya Metropolitan Mayor, Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Mayor of Muratpaşa, Süleyman Evcilmen, Board Member of Koç Holding, İnan Kıraç, scientists, dwellers of Kaleiçi and enterprisers in Kaleiçi participated to the meeting. Making a speech within the context of Kaleiçi Meetings, the Governor of Antalya Dr.

Ahmet Altıparmak said, “Every effort made for Kaleiçi is a great happiness for us. Kaleiçi is apple of my eye to which I have attached importance since 90s”. Stating that approximately 18 million liras were transferred from the body of the Governorship for the arrangement of Kaleiçi streets during the previous period, Altıparmak said, “The mission of us, the city administrators, is to be able to protect and present the apparent history”. Emphasizing that they have to develop Kaleiçi primarily for ourselves, the Governor Altıparmak said, “We should not think that tourists shall come and we shall constitute what they require”. Stating that tourists are in search of difference, Altıparmak emphasized, “If we are not ourselves, the chance of preference for tourists decreases. We shall present the tourists what is ours”.

Two museums shall be opened Stating that some troubles have occurred in the architectural arrangement in Kaleiçi, ANTALYA 19

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Altıparmak said, “We shall clear the way for everyone in the field we are responsible of, in terms of Governorship, within the frame of legislation. Everyone shall be supported”. The Governor Altıparmak has given the good news of transforming one of two buildings, which belong to the Provincial Directorate of Culture and Tourism in Kaleiçi, into an ethnography museum and the other into a radio museum.

cilik yapması gerekiyor. İyi lisan konuşan, varlıklı bir ailenin çocuğusun. Gel bu işe el at. Sana bir liste vereceğim. Dünyayı yönetenler bir grup insandır. Bunları memleketine çağır ve ağırla’ dedi. Bu evin alınmasının ve bu şekle getirilmesinin nedeni bu” diye konuştu. İnan Kıraç, evde dört kez misafir ağırladıklarını ancak Suna Kıraç’ın hastalığı nedeniyle kendilerinin evi kullanamadıklarını söyledi. İnan Kıraç, bu nedenle evin Antalya’daki yöneticilerin hiz-

20

ANTALYA

Kaleiçi Instructions

The businessman İnan Kıraç told that among the top reasons of settling in Kaleiçi was the desire to make Kaleiçi the center of the Turkish lobbying,

The Antalya Metropolitan Mayor, Mustafa Akaydın claimed that there was a chaotic situation in the historical Kaleiçi region and that the authorities and related institutions coincided with each other. Stating that, as the Municipality, they had

as well. Stating that the United Nations Secretary-General, Boutros-Ghali had planted the seeds of this idea, İnan Kıraç reported the following, “Boutros-Ghali told me, ‘The Turks have no idea about lobbying. Well educated, wealthy families are supposed to perform lobbying. You are the child of a wealthy family and you speak languages well. Do this business. I will give you a list. The managers of the world are a group of people. Invite them to your country and show hospitality to them. That’s the reason of purchas-

prepared the “Kaleiçi Instructions” concerning the administration of Kaleiçi, Akaydın said, “Kaleiçi Instructions shall be carried into action, as from 1 January 2011”. Indicating that Kaleiçi contains an area of 40 thousand square meters and stating that they need the support of everyone, Akaydın said, “A resource shall be transferred to the dock arrangement. There are 57 yachts and 90 fishing boats. The income acquired from here is inadequate. We have a deficit of 250 thousand TL. We required the servitude

Antalya-lover Kıraç

Çetin Osman Budak

ing this house and restoring in that way”. İnan Kıraç told that they had hosted guests in the house four times, however they could not use the house, due to the illness of Suna Kıraç. Therefore, İnan Kıraç told that the house was at the command of the administrators in Antalya.

metinde olduğunu söyledi.

Kaleiçi Yönergesi Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da, tarihi Kaleiçi bölgesinde kaotik bir durumun olduğunu, yetkili ve ilgili kurumların birbirleriyle çatıştığını iddia etti. Belediye olarak Kaleiçi'nin yönetimi konusunda “Kaleiçi Yönergesi” hazırladıklarını ifade eden Akaydın, “Kaleiçi Yönergesi 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren uygulamaya

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


girecek.” dedi. Kaleiçi’nin 40 bin metrekare alanı kapsadığını belirten Akaydın, herkesin desteğine ihtiyaçları olduğunu belirterek, “Rıhtım düzenlemesine kaynak aktarmak gerekir. 57 yat, 90 balıkçı teknesi var. Buralardan elde edilen gelir yetersiz. 250 bin TL zarar var. Kaleiçi rıhtımının irtifak hakkının 49 yıllığına belediyeye devredilmesini istedik” dedi. Yaşlılar için asansör yapılacağını söyleyen Akaydın, Hıdırlık Kulesi'nde kazı çalışmaları tamamlandığını belirtti.

Ödüllü Kaleiçi Geçmişte 24 saat yaşayan bölgenin artık eskisi gibi olmadığını söyleyen Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen, “Ödül aldığı dönemdeki koşulları tekrar Kaleiçi’nde sağlamalıyız” dedi. Kaleiçi’nin 1990’lı yılların başındaki duruma tek-

rar döndürebilmenin mümkün olduğunu belirten Evcilmen, “Herkesin yüzü güler” dedi.

Müze Kent olmalı Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak da Antalya'yı müzeler kentine dönüştürmek için çalıştıklarını belirtti. ATSO olarak Hıdırlık Kulesi'nin restorasyon çalışmalarına destek verdiklerini anlatan Budak, Kaleiçi’nde Etnografya Müzesi kurulmasını istediklerini söyledi. Müzeler Projesi’nin hayata geçtiği takdirde Kaleiçi’nin eski ruhuna yeniden kavuşacağını belirten Budak, “Dünyanın en eski tarihi kenti Kaleçi'nin geleceğe aktarılmasını amaçlıyoruz. Kaleiçi, müze kent haline gelmeli. Antalya Müzesi Etnografya Bölümü, Kaleiçi'ne ayrı bir müze olarak taşınmalı. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanı müjde verdi.” dedi.

of the dock of Kaleiçi to the municipality for 49 years”. Stating that an elevator would be constructed for the elders, Akaydın indicated that the excavation works have been completed on Hıdırlık Tower.

Awarded Kaleiçi Stating that the region, which used to be awake for 24 hours in the past, was no more as before, the Mayor of Muratpaşa, Süleyman Evcilmen said, “We have to provide the same conditions in Kaleiçi, like in the period when it received awards”. Indicating that it was possible to rehabilitate Kaleiçi like during the beginning of 1990s, Evcilmen said, “Everyone will be happy”.

A Museum City shall be made The Chairman of the Antalya

Chamber of Commerce and Industry, Çetin Osman Budak also reported that they were working on transforming Antalya into a city of museums. Relating that as ATSO, they supported the restoration works of Hıdırlık Tower, Budak said that they wanted to establish an Ethnography Museum in Kaleiçi. Stating that Kaleiçi would resume its old spirit through the actualization of the Project of Museums, Budak expressed, “We aim to transfer Kaleiçi, the oldest historical city of the world, to the future. Kaleiçi shall be made a museum city. Ethnography Department of Antalya Museum shall be carried to Kaleiçi as a separate museum. The Minister of Culture and Tourism has given the good news concerning this subject”.

ANTALYA 21

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Mimari / Architecture

Kaleiçi evlerinde

yaşam

Kaleiçi’nde yerleşim zengin tarihinden miras anıtları, geleneksel evleri ve sokaklarıyla kent merkezi içinde gizem ve sürpriz dolu bambaşka bir dünya sergiler.

Life in Kaleiçi houses The settlement in Kaleiçi displays an utterly different world full of mystery and surprise, with the heritage monuments from its rich history, traditional houses and streets. Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

22

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Toplumsal kültürün temel anlatımı olan geleneksel sivil mimarlık bir yandan geliştiği toplumun ekonomik ve sosyal yapısı, inançları, yaşam şekli hakkında bilgi verirken bir yandan da global dünya düzeni içinde standartlaşan yaşam şekli ve konut kavramına karşın geçmişin çeşitliliğini yansıtır. Antalya Kaleiçi yerleşimi de zengin tarihinden miras anıtları, geleneksel evleri ve sokaklarıyla kent merkezi içinde gizem ve sürpriz dolu bambaşka bir dünya sergiler. Kaleiçi’nde evlerin yerleşim ve biçimlenişini belirleyen temel unsur bölgenin sıcak iklimidir. İnsan ölçeğindeki dar sokakların iki yanında sıralanan evlerin çıkma ve çatılarıyla birbirlerine yaklaşması sonucu sıcaklığın oldukça yüksek olduğu aylarda bile Kaleiçi sokakları gölgelidir. Kaleiçi’nde yaz aylarında, yaşamın büyük bölümü avlu ve taşlıkta geçer. Evlerin alt kısmı taşlıktır. Bu katın tavanı hava sirkülâsyonunu iyi sağlamak amacıyla yüksek tutulmuştur. Isınan havanın yükselmesiyle yaşayanlar için serin mekânlar oluşmaktadır. Taşlıkların zemininde, beyaz, siyah, gri gibi farklı renklerle desenler oluşturacak şekilde dizilmiş çakıl taşı döşemeler vardır. Sıcak havalarda bu döşemelerin ıslatılmasıyla çakıl taşları arasında kalan ıslaklık uzun süreli bir serinlik sağlar.

Kapılarda antik dönem figürleri Taşlığa, avluya ya da bahçeye girişi sağlayan kapılar, geleneksel Türk evlerinde olduğu gibi geleneksel Kaleiçi evlerinde de ahşap ve çift kanatlıdır. Bu kapılar genellikle kemerli taş söveli veya kemersiz düz ahşap sövelidir.

Bazılarının üstüne yarım daire nişler yapılarak taç kapı görünümü kazandırılmıştır. Bu nişler içinde de kitabeler, antik dönemden kalma taşlar, bitkisel motifli ve hayvan figürlü taşlar kullanılmıştır. Zaman içinde bu taşların çoğu yok olmuş, bugün yerleri boştur. Zamanla harap duruma gelen kapıların bazılarının yerini günümüzde demir saç levha kapılar almıştır.

While the traditional civil architecture, which is the basic expression of the social culture, gives information about the economic and social structure, beliefs, lifestyles of the society it developed from, it also reflects the diversity of the past in spite of the lifestyle which has been standardised

of the region. Due to the convergency of houses, which are arranged on both sides of the narrow streets that are as large as a human with their outings and roofs, the streets of Kaleiçi are shady even during the months when the temperature is quite high. During summer months, the large part of life is spent in the backyards and stony places in Kaleiçi. The sub-section of houses is stony. The ceiling of this storey is kept high in order to provide the air circulation. As the warm air gets high, cool places are constituted for the dwellers. On the ground of the stony area are pebble floorings which are arranged in such a way to form designs with different colours, such as white, black, and grey. Damping these floorings during hot days, the wetness which remains between the pebbles provides a long-continued coolness.

Geleneksel Kaleiçi evlerinde girişin iki yanındaki odalar köyden getirilen erzakın konulduğu depolardır. Ocak, ahır ve depoların yer aldığı avlu ve taşlık kısmı yüksek duvarlarla çevrilerek mahremiyet sağlanmıştır. Toplum kuralları yüzünden içerisiyle dışarıyı kesin olarak ayıracak şekilde yükseltilen duvarların

Figures of the ancient period on the doors

within the global world order and the concept of housing. The settlement of Antalya Kaleiçi displays an utterly different world full of mystery and surprise, with the heritage monuments from its rich history, traditional houses and streets, at the city centre. The basic element which determines the settlement and configuration of the houses in Kaleiçi is the warm climate

The doors which enable the entrance into the stony place, backyard or the garden are wooden and double in the traditional houses of Kaleiçi, just like in the traditional Turkish houses. These doors generally have arched stone door frames or straight wooden door frames without arch. Some of them are given the impression of a crown door through applying semi circle niches. Epigraphs, stones from the ancient time and stones with plant motives and animal figures are used within these niches. Most of these stones have disappeared in the course of time and their places are empty today. Iron steel plate doors have replaced some of the ruined doors, in due course. ANTALYA 23

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


ardındaki bahçelerde meyve ağaçları (özellikle portakal, nar) yetiştirilir. Her evde bir de kuyu bulunur ve bu kuyular genellikle sarnıçlıdır. Taşlığı üst kata bağlayan merdivenler tümüyle ahşap olduğu gibi ilk birkaç basamağı taş olan tipleri de mevcuttur. Merdiven, ara kata geçiş olanağı verir. Basık tavanlı ara kat genellikle depo olarak kullanılan yerlerdir.

Çıkmaların altındaki sokak Sokak sınırına uygun olarak yapılan zemin kat, üst katta çıkmalarla düzeltilmiştir. Çıkmaların yapılma nedenleri odayı büyütmek, içeriden daha iyi perspektif ve görünüş elde etmek, çıkmaların altını, girişleri, merdivenleri güneş ve yağmurdan korumaktır. Odanın ve sokağın durumuna göre tasarlanan bu çıkmalar, yapılara güçlü mimari ifadeler ve Kaleiçi’nin dar sokaklarına farklı bir profil kazandırmaktadır. 24

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

In the traditional Kaleiçi houses, the rooms on both sides of the entrance are the storerooms where the foodstuff brought from the village are kept. The part, where the stove, barn and storerooms are situated, is surrounded by high walls and so that privacy is provided. Fruit trees (especially orange, pomegranate) are grown in the gardens behind the walls which are kept high in such a way to decisively separate the interior world from the exterior, by reason of the social rules. Every house also has a well and these wells generally have a cistern. Since the stairways, which connect the stony place to the upstairs, are completely made of wood, some of them would have stones on the first steps. The stairway enables to pass through the mezza-


Çıkmalar, ahşap karkas olup dökme demir veya üzeri sıvanmış bağdadi eliböğründelerle, bazen de altları eğrisel olarak kapatılıp sıvanarak zenginleştirilmiştir. Bağdadi olarak yapılarak sıvanan bazı çıkma altlarında kalem işi bezemeler, yazılar ve alçı süslemeler vardır. Cephede iki adet simetrik çıkması olan evlerde çıkmaların saçakla birleştiği köşelerde yapılan süslemelerin ve çıkma altında yapılan süslemelerin bütünlük oluşturacak şekilde kullanıldığı görülmektedir.

Dekoratif pencere kafesleri Pencereler düşey sürme olup bazen alt katlarda yan dönel olanları da görülmektedir. Pencerelerde kemerli düz taş sövelerin yanı sıra ahşap sövelerde mevcut olup alt kat

nine. Having a low ceiling, the mezzanine is generally used as storeroom.

Street down the outings The ground floor, which is constructed according to

Üst katlar giriş kata oranla daha alçak tavanlıdır, böylece kışın daha kolay ısınır. Odalar çok amaçlı olarak oturma, yatma, yemek yeme, ibadet etme, yıkanma gibi çeşitli amaçlar için kullanılmıştır. Seki altı adı verilen oda giriş bölümleri, odadan bir-iki basamak daha aşağıdadır. Zemini kademesiz odalar da mevcut olup her odada sergen, niş bulunmaktadır. İklim nedeniyle her odada ocağa ihtiyaç duyulmaz, ancak bir veya iki odada ocak vardır. Mutfaklar, genelde sofanın bir ucunda yer alır ve normal bir oda genişliğindedir. Yazın, bahçenin bir köşesinde yer alan ocak da mutfak olarak kullanılmaktadır. Geleneksel Türk evlerinde olduğu gibi Kaleiçi evlerinde de gusülhane bulunmaktadır. Gusülhaneler, odaların bir yüzeyini kaplayan dolapların içinde ve yerden 50-60 cm yükseklikteki dolap kapağı açılarak içine girilen mekânlardır. Bazı evlerde de sofanın bir ucunda tuvaletle birlikte yer alan ve küçük bir hole oradan da sofaya açılan bir mekânda banyolar mevcuttur.

pencerelerinde ahşap kepenkler, demir parmaklıklar, üst kat pencerelerinde ahşap kafesler, kısa tornadan çıkmış korkuluk ve kepenkler vardır. Pencerelerdeki kafes tüm geleneksel mimarimizde olduğu gibi burada da evin mahremiyetini sağlar ve dekoratif bir unsurdur. Kepenkler, ahşaptan olup çift veya tek kanatlıdır. Kullanılmayan odalarda kepenkler hiç açılmaz, oturulan odalarda ise soğuk kış günlerinde kapatılırdı. Evin dış etkilerden

the street border, is restored with outings upstairs. The reasons of constructing the outings are to enlarge the room, obtain a better perspective and appearance from inside and protect the sub-section of the outings, entrances of the outings and stairways from sun and rain. Being designed according to the situation of the room and the street, these outings gain strong architectural expressions for structures and a different profile for the narrow streets of Kaleiçi.

The outings are made of wooden carcass and enriched with cast-iron or plasterboard knee braces which are plastered, and sometimes through being closed and puddled from below in a curvilinear way. At the bottom of some of the outings, which are puddled through being constructed in a plasterboard way, are hand-drawn adornments, scriptures and gypseries. It is seen that the adornments which are applied in the corners where outings unite with eaves and adornments applied under the outings are used in such a way to form a unity in the houses which have two symmetrical outings in the front facade. Compared to the ground floor, the upstairs have lower ceilings, by this way it gets warm more easily in the winter. The rooms were used for various purposes, such as living, sleeping, eating, worshipping, and bathing. The sections of the room entrances called terrace are situated beneath the room with one or two steps. There are also rooms with stepless ground and each room has shelves and niches. Due to the climate, the stove is not required in every room, there are stoves only in one or two rooms. Kitchens are generally situated at one end of the sofa and they are as large as a normal-size room. The stove, which is located in a corner of the garden, is used as the kitchen during summer. Just like in the traditional Turkish houses, the houses of Kaleiçi have bathing cubicles as well. Bathing cubicles are places within the cupboards which cover one surface of the rooms, have a height of 50-60 cm from the ground and which ANTALYA 25

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


are entered through opening the cupboard door. In some of the houses, there are bathrooms in a place which opens to a small hall and then to the sofa, that are situated together with the toilet at one end of the sofa.

Decorative window screens

korunmasını ve emniyetini sağlamak amacıyla yapılan kepenkler içeriden demir çengellerle pencere demirine bağlanmıştır. Kepenkler sade cepheli Kaleiçi evlerine görsel zenginlik kazandırmaktadır. Bazı evlerin cümle kapılarının üzerlerinde kafesli “kim o” pencereleri vardır.

taş, tuğla, kerpiç ile doldurulmuş ya da boş bırakılmıştır. Bazı yapılarda sıvanın birinci katında aktoprakla saman karışımı, ikinci katta ise kıtık, kum ve kireç karışımı kullanıldığı görülmektedir. Oturtma ya da asma çatıların üstü alaturka kiremitle örtülmektedir.

Saçaklar cepheden ortalama 60 cm çıkıntılı ve altları düz ahşap çıtalarla kaplanır. Bazı saçakların giriş kapısının aksında bir göbekle süslendiği görülmektedir. Cephede iki adet çıkma varsa çıkmaların saçakla birleştiği köşeler bağdadi tekniğiyle iç bükey olarak bitirilir ve kalemişi motiflerle veya alçı süslemelerle bezenir.

Köşe parsellerinde bulunan yapıların zemin kat köşeleri, dönüşlerin kolay sağlanması amacıyla 45˚ olarak yaklaşık 2 metre yüksekliğe kadar pahlanır ve pah iç bükey olarak üçgen şeklinde tamamlanır. Üçgen şeklindeki bu köşelere kabartma tekniğiyle işlenmiş taşlar oturtulmuştur. Bu köşe taşlarında çoğu zaman bitkisel motifler, bazen figürler, bazen de yazılar dikkati çeker. Bu farklı motiflerdeki köşe taşlarının eski zamanlarda sokakların birbirinden ayrılması amacıyla da kullanıldığı bilinmektedir.

Çatılara alaturka kiremit Yapıların temel ve zemin kat duvarları moloz veya kesme taş ile örülmüş, 50, 80, 100 cm aralıklarla da bağlayıcı ahşap hatıllar atılmıştır. Üst katlarda genelde ahşap çatkı sistemi kullanılmıştır. Ahşap çatkı arası ahşap, 26

ANTALYA

SELVİHAN KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzmanı – Mimar

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

The windows are doublehung sash and sometimes lateral rotary in the downstairs. As well as arched straight stone frames, there are also wooden jambs on the windows; windows of the downstairs have wooden shutters, iron gratings and windows of the upstairs have wooden frameworks, railings and shutters made by short revolver. The window screen provides the privacy of the house, as in the whole traditional architecture and it is a decorative element. The shutters are wooden and they have double or single wings. The shutters never used to be opened in the spare rooms; in the living rooms, on the other hand, they used to be closed during the cold winter days. The shutters, which are constructed in order to protect the house from external influences and provide its security, are attached to the window railing with iron hooks from inside. The shutters gain a visual richness to the rusticfaceted Kaleiçi houses. The main doors of some of the houses have framed windows of “who is this”. The eaves have an asperity of approximately 60 cm from the facade and their bottoms are covered with straight wooden lathes. Some of the eaves seem to be decorated with a core at

the shaft of the main door. If there are two outings on the facade, the corners where the outings unite with eaves are finished in a concave way with the plasterboard technique and decorated with hand-drawn motives or gypseries.

Pantile for the roofs Ground and floor walls of the structure are bonded with rubble or face stone and connective wooden timbers are put at intervals of 50, 80, 100 cm. Wooden carcass system is generally used upstairs. The space between the wooden carcasses is filled with wood, stone, brick, and adobe brick or left unfilled. It is seen that the mixture of white soil and fodder are used on the first floor and the mixture of stuffing, sand and lime are used on the second floor of some structures. Top of seating or suspension roofs are covered with the pantiles. Ground floor corners of the structures, which are situated at the corner parcels, are bevelled as 45˚ and up to a height of approximately 2 meter, in order to enable the rotations and the bevel is completed as a triangle in a concave way. Stones, engraved with the technique of embossment, are placed onto these triangular corners. Plant motives, figures and sometimes scriptures attract attention on these corner stones usually. It is known that these corner stones, having different motives, were also used in the separation of the streets during the old days. SELVİHAN KÖLEOĞLU Specialist of Culture and Tourism – Architect


C&H HOTELS Antalya

C&H HOTELS Capadocia

C&H HOTELS Pamukkale

Kaleiçi | Antalya T: 0 242 248 65 91 F: 0 242 241 94 19

Ortahisar | Ürgüp | Nevşehir T: 0 384 343 34 70 F: 0 384 343 34 80

Yukarışamlı Köyü T: 0 258 381 73 81-82 F: 0 258 381 73 83

www. chhotels.net • info@chhotels.net

ANTALYA 27

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

www.rktanitim.com

C&H HOTELS TÜRKEVİ & RESTAURANT


Müze / Museum

Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi

Fotoğraflar / Photographs: HAMİT SEÇİL

Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Museum 28

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi, Antalya Kaleiçi'nde korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli iki binada yer almaktadır. Suna ve İnan Kıraç tarafından harap durumda satın alındıktan sonra, 1993 - 1995 yılları arasında onarılan bu yapılardan ilki, geç döneme ait geleneksel dış sofalı Türk Evi'nin iki katlı tipik bir örneğidir. Bahçenin, evin altına doğru sokulmuş taşlık adı verilen bölümü her Antalya evinin vazgeçilmez bir öğesidir. Günlük yaşam daha çok taşlıkta ya da hayatta geçer. Küçük çakıl taşlarının tatlı kireç harç üzerine tek tek döşenmesiyle oluşturulan bitkisel ve geometrik bezekli mozaikler, binlerce yıllık bir geleneğin uzantısıdır. Bu dekoratif zenginlik, çakıl taşları arasında kurumadan kalabilen ıslaklığın gün boyu sağladığı serinlikle özlenen bir yarara dönüşür.

Kiliseden müzeye 19. yüzyılın ikinci yarısı Kaleiçi yaşamından kesitlerin özel efektlerle sunulduğu değişik bir etnografya müzesi olarak düzenlenmiştir. Odalarda sırasıyla Misafir Kabulü, Kahve İkramı, Damat Tıraşı ve Kına Gecesi gibi günümüze

kadar süregelen geleneksel Türk Halk Kültürü öğeleri konu alınmıştır. Müze bahçesindeki ikinci bina ise, Aya Yorgi (Agios Georgios) adına inşa edildiği bilinen bir Ortodoks Kilisesi'dir. Grek alfabesiyle Türkçe yazılmış kapı yazıtından, eskiden var olan kilisenin 1863 yılında bir onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Kaleiçi'nin anıtsal nitelikli kültür varlıkla-

rından biri olan bu yapı, dikdörtgen planlı, tek hacimli ve üzeri tonoz örtülüdür. İç duvarları ile tavanı kalem işi bezemelerle süslüdür. Onarım sonrası bir sergi mekânı olarak düzenlenen kilisede Suna - İnan Kıraç Koleksiyonu’na ait kültür ve sanat eserleri sergilenmektedir.

Suna – İnan Kıraç Kaleiçi Museum is located on two buildings which are certified as cultural assets to be protected in Kaleiçi, Antalya. The first one of these buildings which was repaired by Suna and İnan Kıraç between 1993 1995 after being purchased in a desolate state, is the typical two-storey sample of the traditional outer-sofa Turkish House

of the late period. The part of the garden which is dismantled towards the beneath of the house and called stony is an indispensable element of every Antalya house. Daily life is usually spent on the stony or on the porch. Mosaics covered with botanic and geometric patterns which are consti-

tuted through laying the small pebbles on the lime grout one by one are the offsets of a tradition of thousands of years. This decorative richness turns into a much missed advantage with the coolness provided by the wetness among the pebbles all day long.

From the church to the museum

It is organized as a different ethnography museum where sections from the Kaleiçi life during second half of the 19th century are presented with special effects. In the rooms, elements of the Turkish Popular Culture which have continued until today, such as respectively Guest Greeting, Coffee Entreating, Groom’s Shave and Henna Night were used. The second building in the museum garden, on the other hand, is an Orthodox Church which is known to have been constructed in the name of Agios Georgios. From the door scripture written in Turkish with the Greek alphabet, it is seen that the church which had existed before went through a restoration in 1863. This building, which is one of the cultural assets of Kaleiçi having a quality of monument, has a rectangular plan, single volume and is ANTALYA 29

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


covered with vault. The inner walls and ceiling is ornamented with hand-drawn adornments. In the church which was organized as an exhibition venue after the restoration, cultural and art works of the Suna – İnan Kıraç Collection are on display.

Henna Night

Kına Gecesi Eskiden Antalya'da genellikle bir hafta süren düğün eğlenceleri kız evinin hazırlamış olduğu çeyizin güvey evine gönderilmesiyle başlardı. Atlı arabalara yüklenen çeyiz, klarnet ve davul önde olmak üzere eğlenceli bir alay halinde caddelerden geçirilerek eve getirilir, kızın yakınları tarafından yerleştirilir ve övünçle misafirlere gösterilirdi. Salı günü her iki tarafın akrabaları, kızın arkadaşları topluca kentin bir hamamına giderlerdi. Buna Gelin Hamamı denilirdi. Hamamda oyun ve eğlencelerden sonra, gelin misafirlere dağıtılan mumların arasından türkülerle hamama sokulurdu. Gelinin ayağında mutlaka sedef işlemeli bir nalın ve belinde de ipek futa (peştamal) olurdu. Çarşamba akşamı kız evinde kına gecesi düzenlenirdi. Gündüzden damadın akrabalarından bir kaç kişi kınayı gümüş tepsi içinde ve üzerine iki mum dikerek gelin evine getirirlerdi. Kına ge30

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

During the old days in Antalya, wedding entertainments, which generally lasted for a week, used to start with sending the dowry prepared by bride’s family to the groom’s family. The dowry, loaded on carriages would be brought into the house after passing through the streets with an entertaining parade accompanied by clarinet and drum, being in front, it would be placed by the relatives of the bride and displayed for the guests in pride. On Tuesdays, relatives of both parties and friends of the bride would go to a bath of the city, as a group. This was called the Bride’s Bath. After the games and entertainments in the bath, the bride would be brought into the bath with folksongs among the candles distributed to the guests. The bride definitely used to have a pearl-embroidered clog on her feet and a silken loincloth on her waist. Henna night would be organized in the house of the bride on the Wednesday evening. A few people from the relatives of the groom would bring the henna, having two candles, within a silver tray to the house of the bride in the afternoon. On the henna evening, the bride, young girls and sister-in-laws used to wear rich dresses called “bindallı”, which is embroidered on velvet or atlas with silver wires. After the dinner served for the guests, the bride, whose face would


be covered with a red veil, used to be taken in with music and folksongs through the accompany of the paranymph and her friends with flaming candles in their hands, kiss the hands of the elders and be made sit on a high seat left for her. After the games and entertainments participated by all of the guests, the bride would be taken to the centre of the room and the ceremony of Applying Henna would be started with folksongs and poems about henna this time. A few ladies would hardly open the right hand of the bride which she would purposely squeeze as a fist and a ball of henna would be put in the middle of her palm by another lady who definitely had to have a happy marriage. Hereupon, some of the guests would put gold coins within the henna as a gift. This was called Putting Henna. Afterwards, henna would also be applied to the fingertips and toes of the bride. It was a tradition for the friends of the bride to apply the remnant henna to cesinde gelin, genç kızlar ve yengeler, bindallı adı verilen, kadife veya atlas üzerine sırmalarla işlemeli ağır elbiseler giyerlerdi. Misafirlere sunulan bir akşam yemeğinden sonra, gelin, yüzü al duvakla örtülü olarak sağdıç ve ellerinde yanan mumlarla arkadaşlarının eşliğinde, çalgılar, türkülerle içeri alınır, büyüklerin elini öper ve kendisine ayrılan yüksekçe bir yere oturtulurdu. Tüm misafirlerin katıldığı oyunlar ve eğlencelerin ardından, gelin odanın ortasında bir yere alınır, bu kez kına türküleri ve manileri söylenerek Kına Yakma törenine başlanılırdı. Birkaç hanım, gelinin özellikle yumuk halde tuttuğu sağ elini zorla açar ve mutlaka mutlu evliliği olması gereken bir diğer hanım tara-

their own hands for good luck and to make bride dance in between. That night, finally, the bride who would be staying in her mother’s house for the last time and her mother would be made cry through sentimental poems read from time to time…

Coffee Entreating Coffee was brought to İstanbul by Muslim merchants in 1519, right after the Egypt Expedition of Sultan Selim the Stern and it spread in daily life after the second half of the 16th century. However, coffee drinking was prohibited in various periods with different reasons. Coffee used to be entreated to the guests in the rich Ottoman mansions with a ceremony. Firstly, jam would be presented within a silver dessert service. A capped dessert bowl in the middle, spoon bowls filled with water on both sides and water glasses which used to be drunk after the coffee would be showed around in a tray. And then, three young girls

fından da avucunun ortasına bir top kına konurdu. Bunun üzerine bazı davetliler hediye olarak getirdikleri altın paraları kınanın içine basarlardı. Buna Kına Basması denilirdi. Daha sonra gelinin parmak uçlarına ve ayak parmaklarına da kına yakılırdı. Gelinden artan kınadan arkadaşlarının da kısmetleri açık olsun diye kendi ellerine yakmaları ve gelini aralarına alarak oynatmaları adettendi. O gece son olarak anne evinde kalacak olan gelin ve annesi zaman zaman söylenen duygulu manilerle ağlatılırdı da...

Kahve İkramı Kahve, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından 1519 yılında Müslüman tüccarlar tarafından İstanbul'a geANTALYA 31

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


tirilmiş, günlük yaşamda 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlaşmıştır. Fakat kahve içmek çeşitli dönemlerde farklı gerekçelerle yasaklanmıştır. Osmanlı zengin konaklarında misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi. Önce gümüş tatlı takımı ile reçel sunulurdu. Ortada kapaklı tatlı çanağı, iki yanında su dolu kaşık çanakları ve tatlının üzerine içilen su bardakları bir tepsi içinde dolaştırılırdı. Ardından üç genç kız kahve ikramına başlardı. Kahvenin soğumaması için güğüm, ortasında kor ateş bulunan stile oturtulur ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı. İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız, stil örtüsünü kenardan iki eli ile önlük gibi önünde tutar, ikinci kız stil takımını taşırdı. Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır, kahveyi doldurur, zarfa yerleştirir ve misafirlere ikram ederdi.

Damat Tıraşı Gelinin güvey evine gideceği gün, damat arkadaşlarıyla beraber eğlenerek damat tıraşı olurdu. Damat tıraşında gelin tarafından hediye olarak gönderilen bohça içindeki tıraş önlüğü, peşkiri ve tıraş tası kullanılırdı. Uzun dikdörtgen, boyun kısmı yuvar32

ANTALYA

lak oyuntulu, üzeri serpme işlemeli tıraş önlüğü ve peşkiri keten veya çoğunlukla ipekli kumaşlardan yapılırdı. Damat tıraşında tıraş tası, leğen-ibrik ve ustura başlıca malzemelerdi. Berberler 16. yüzyıldan itibaren müşterilerini kahvelerin bir köşesinde tıraş ediyorlardı. Zaman zaman kahvehanelerin açılıp kapanmasıyla açık havada da çalışan berberlerin bir kısmı, II. Abdülhamid döneminde Avrupai tarzda dükkânlarda çalışmaya başlamışlardır. Seyyar berberler ise müşterilerini bir duvar dibinde veya köşe başında tıraş etmeye devam etmişlerdir. Berberlerin tıraş dışında dişçilik, sünnetçilik ve hacamatçılık da yaptıkları bilinir. KAYHAN DÖRTLÜK Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi Müdürü

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

would start the coffee entreating. In order to keep the coffee hot, the jug would be put into the style having coal fire in the middle and carried through holding three chains on sides. The girl carrying the tray with the coffee cup and envelopes on it would hold the style cover with two hands from the sides as an apron and the second girl would carry the style service. The third girl, on the other hand, would take the porcelain cup from the tray, fill the coffee, put into the envelope and entreat it to the guests.

apron having a round cove on the neck part and embroidered with scattering on the surface and the towel would generally be made of linen or mostly silken fabrics. Shaving basin, bowl-kettle and razor were the primary materials used during the groom’s shave. Since the 16th century, the barbers had had shaved their customers in the coffee houses. A part of the barbers who also used to work outside, due to the opening and closing of the coffee houses from time to

Groom’s Shave

time, started to work in the European style shops during the period of II. Abdulhamid. Portable barbers, on the other hand, continued to shave their customers at a wall’s foot or a corner. Outside of barbering, the barbers are known to perform dentistry, circumcision and knifing, as well.

On the day when the bride would go to the groom’s house, the groom would have the groom’s shave accompanied by an entertainment with friends. Inside of the package sent by the bride as a gift for the groom’s shave, there would be a shaving apron, towel and a shaving basin to be used. Long, rectangular shaving

KAYHAN DÖRTLÜK Director of Suna İnan Kıraç Kaleiçi Museum


www.rktanitim.com

...

• Alp Paşa Butik Hotel Barbaros Mh. Hesapcı Sk. 30 Kaleiçi - Antalya ANTALYA 33 • T: 0 242 247 56 76 • F: 0 242 248 50Aralık 74 / December 2010 - Ocak / January - 2011 • info@alppasa.com • reservation@alppasa.com

www.alppasa.com


Röportaj / Interview

Röportaj - Fotoğraflar: Interview - Photographs: HAMİT SEÇİL

Yeni hedef:

Kış turizmi Deniz, güneş, kum turizmiyle yazın bölgede yatacak yer kalmazken, 2023 yılında hedefi 25 milyon turist olan Antalya’nın bu rakama ulaşabilmesi için tek yol kış turizmi olarak görünüyor.

New target:

Winter tourism As no place is left for accommodation in the region during summer with the sea, sun and sand tourism; the only way for Antalya, aiming to receive 25 million tourists in 2023, to reach this number seems to be winter tourism. 34

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Akdeniz çanağında turizmin en tepe noktasında olan Antalya’yı İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar’la konuştuk. Antalya turizminin son yıllarda büyük bir atağa kalktığını belirten Acar, Akdeniz’de Antalya’nın tek rakibinin yine kendisi olduğunu söyledi. Bölgede 12 ay turizmin yapılabilmesinin alternatif kış turizminden geçtiğini söyleyen Acar, ‘turistler her şey dahil sistem yüzünden otel dışına çıkmıyor’ eleştirisine, “Biz bakanlık olarak bölgedeki ören yerlerini restore ettik ve gelen turist sayısını arttırdık. Bu şu demek; herkes kendi sorumluluk alanında üzerine düşen görevi yerine getirirse, insanları otellerin dışına çıkartabiliriz” dedi. Antalya 9 milyon barajını aştı ve 10 milyon hedefine ilerliyor? 2011 nasıl bir yıl olacak? Antalya marka bir turizm destinasyonu olarak istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Bundan 5 yıl önce 5-6 milyonlarda olan turist sayısı bugün 10 milyona ulaştı. Bu istikrarlı yürüyüş, 2011yılında da devam edecek. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yaptığı tanıtım atakları, fuarlarda alınan sonuçlar ve özel sektörün birebir yaptığı görüşmeler bunu gösteriyor. 2010’lu yıllar Antalya markasının yerini sağlamlaştıracağı dönem olacaktır. Antalya Bölgesi’ne gelen turist sayısı her geçen yıl artsa da, gelirlerdeki artış aynı oranda olmuyor. Bunun sebebi nedir? Biz istiyoruz ki Antalya’ya gelen her misafir ortalama 1000 Euro civarında para harcasın ve turizmden beslenen 50’ye yakın sektör de bu pastadan payını alsın. Vizyonumuz bu-

dur. Ama 2009 yılında dünyada yaşanan global kriz sonrasında dünyadaki ilk 10 turizm destinasyonu geriye giderken sadece Türkiye ayakta kalmayı başardı ve Türkiye 2009 yılını artı ile kapattı. Bu çok önemli bir noktadır. Dünyadaki turizm konseptleri göz önünde bulundurulduğunda ‘herşey dahil’ sistemine yönelik bir talep var. Ancak yaşana global krizle birlikte dünya üzerindeki turistler daha ucuz destinasyonları tercih etti. Gelirlerin artmamasındaki ana unsuru yaşanan ekonomik kriz olarak gösterebiliriz.

Tek rakibimiz Antalya Antalya Akdeniz turizm çanağının neresindedir? Dünyanın her tarafından misafir bir şekilde Antalya’ya geliyor. Antalya’yı tercih eden turistler arasında yapılan antketler gösteriyor ki; Antalya bu çanağın tam başındadır. Her yıl belirlenen Akdeniz çanağının en iyi 100 oteli arasında en az 30 – 35 otel Antalya’dan seçiliyor. Biz bu durumu çok iyi kullanıp turizmde sürdürülebilirliği sağlamalıyız. Şu aşamada Antalya’nın rakibi sadece yine Antalya’dır. 12 ay turizm Belek’te kısmen uygulanıyor. Adrasan ve Kaş alternatif oluşturmak için Yavaş Şehir olmayı planlıyor. Turizmi 12 aya nasıl yayarız? Öncelikli olarak buna inanmak gerekiyor. Deniz, güneş, kum üçlüsüyle kendisini dizayn etmiş ve tesisini oluşturmuş birçok turizmcimiz var. Bunu aşmak lazım. Antalya çok büyük bir doğal güzeliğe, tarihi ve kültürel altyapıya sahip bir şehir. Sadece Adrasan ve Kaş gibi sahildeki yerlerde marka oluşturmakla yetinmeyip, dağlara da çıkmamız gerekiyor. İbradı’da,

We talked about Antalya, which stands at the top of tourism in the Mediterranean basin, with the Provincial Director of Culture and Tourism, İbrahim Acar. Stating that Antalya tourism has considerably gone on attack in recent years, Acar told that the only rival of Antalya in the Mediterranean is itself. Went on “performing tourism for 12 months in the region is possible with alternative winter tourism” Acar replied to criticism “ tourists do not go out of hotels because of allinclusive system” as following: “ We, as ministry, have renovated ruins in the region and increased number of coming tourists. This means that if everyone carries out duties in their own responsibility field, we are able to attract tourists out of hotels.” Antalya has exceeded the threshold of 9 million and is progressing towards the target of 10 million. How will be 2011? As a brand tourism destination, Antalya proceeds on its way consistently. The number of tourists, which was about 5 - 6 million 5 years ago, has reached 10 million as of today. This consistent progress will continue in 2011 as well. Because, the introduction attacks performed by the Ministry of Culture and Tourism, the results obtained in the fairs and one-to-one interviews carried out by the private sector prove this. 2010s shall be the period when Antalya brand will secure its position. Even though the number of tourists coming to Antalya region increases each year, the increase on the revenues are not in the same rate. What is the reason of this condition? What we want is that each guest who comes to Antalya

shall spend approximately 1000 Euro and nearly 50 sectors taking advantage of tourism shall get a slice of this cake. This is our vision. However, while the first 10 tourism destinations in the world regressed after the global crisis of 2009, only Turkey became able to survive and Turkey closed the year 2009 with a plus. That is a very important point. Considering the tourism concepts in the world, there is a demand for the ‘allinclusive’ system. However, as a result of the global crisis, the tourists in the world chose cheaper destinations. We can show the economic crisis as the key element of the nonincrease of revenues. What is the significance of Antalya in the Mediterranean tourism basin? Guests from all over the world somehow come to Antalya. The surveys carried out among the tourists who prefer Antalya show that Antalya is right at the top of this basin. Among the best 100 hotels of the Mediterranean basin determined every year, at least 30 – 35 hotels are chosen from Antalya. We shall use this condition very well and provide the sustainability in tourism. At this stage, the only rival of Antalya is itself. The tourism for 12 months is partially applied in Belek. In order to create an alternative, Adrasan and Kaş are planning to become Slow Cities. How could we spread tourism to 12 months? We primarily need to believe this. We have many tourism enterprisers who have designed themselves with the trio of sea, sun and sand and constituted their facilities. We need to get used to it. Antalya is a city with an enormous natural beauty, historical and ANTALYA 35

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Akseki’de yayla turizmini geliştirmeliyiz. Ayrıca golfle ilgili yeni alanlar oluşturulmalı, spor turizmine yönelik sahaları arttırarak turizmi 12 aya yayabiliriz. Yeni golf merkezleri oluşacak mı? Bakanlığımız tarafından planlandı. Milli parklarla yazışmalar devam ediyor. Kemer, Göynük ve Beldibi’nin faydalanabileceği bir alan oluşturuyoruz. Sadece golf sahası değil, spor kompleksleri oluşturulması gibi bir planlama söz konusu. Ayrıca Bakanlığımızca Alanya’da yedi adet golf sahası tespit edildi. Türkiye turizmini başlangıç noktalarından birisi olan Alanya, Akdağ Kayak Turizm Merkezi ve tescil edilen golf alanların planlanmasıyla birlikte yeni bir nefes alacak. Bu çok önemli. Torosların içerisinde turizme hazır o kadar çok alanımız var ki… Bir Elmalı var mesela; kültürüyle…

Keşfedilmemiş bir Gündoğmuş… Buralar bakir kalmış ve insanlar tarafından görülmesi gereken yerler olduğunu düşünüyorum. Bu alanlarda yayla turizmine yönelik çalışmalar da yapılmakta. Zaten çalışmalar, Türkiye turizminin 2023 yılındaki hedefi olan 75 milyon turiste ulaşmamızı sağlayacak.

Turizm çeşitlendirilmeli Hali hazırdaki sistemle gelecekteki hedefe ulaşmak zor mudur? Tabii ki zor olur. Deniz, kum ve güneş dediğimiz zaman mayıs ayında başlayan ve eylül ayı sonunda biten yaz sezonundan bahsetmiş oluruz. Temmuz ve ağustos aylarında bölgede yatacak yer kalmıyor zaten. Bu dönemde o kadar çok talep var ki Antalya’ya… Bu dolu sezonun dışındaki dönemi de yükseltmeliyiz. Bu da ancak yeni ürünleri kullanarak gerçekleşir. Antalya Bölgesi’ne 25

İbrahim Acar İl Kültür ve Turizm Müdürü

36

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

cultural infrastructure. We not only shall create a brand at locations on coasts, such as Adrasan and Kaş, but we also need to take the mountains. We shall develop the plateau tourism in İbradı, Akseki. Besides, new areas shall be created for golf and through increasing the fields for sports tourism, we can spread the tourism to 12 months. Will there be new golf centres? They have been planned by our Ministry. The correspondences with national parks have been proceeded. We are constituting an area which could be utilised by Kemer, Göynük and Beldibi. We are planning not only golf courts, but also sport complexes. Additionally, seven golf courts have been determined in Alanya by our Ministry. Being one of the starting points of the Turkish tourism, Alanya will take a fresh breath to-

gether with Akdağ Ski Tourism Centre and the planning of the registered golf areas. This is very important. We have so many areas ready for tourism inside of Toros mountains… For instance, we have Elmalı, with its culture… An unexplored Gündoğmuş… I consider these regions untouched and worth seeing by people. Works intended to the plateau tourism have been carried out in these areas. As a matter of fact, these studies shall enable us to reach 75 million tourists which is the target of the Turkish tourism in 2023. Tourism shall be diversified Would it be challenging to reach out to the target in the future with the available system? Of course, it would. When we talk about sea, sand and sun, we talk about the summer season which starts in May and ends at the end of September. No place is left for accommodation in July and August. We have such a great demand for Antalya during this period… We need to boost the period outside of this full season. And this could only be actualised through using new products. The way of actualising the demand to bring 25 million tourists to Antalya Region is winter tourism. That’s to say we will spread tourism over 12 months. Are there new assignment areas? There are currently 350 thousand beds with ministry license in Antalya. No new tourism areas have been opened in Antalya. We have sufficient bed capacity. Our trouble does not originate from facilities. It is completely about the time. We certainly need to constitute the alternatives. We need to think about


milyon turist getirme isteği kış turizminden geçmektedir. Yani turizmi 12 aya yayacağız. Yeni tahsis alanları var mı? Antalya'da şu anda bakanlık belgeli 350 bin yatak var. Antalya’da yeni turizm alanları açılmadı. Yatak kapasitemiz yeterli. Bizim sıkıntımız tesisten kaynaklı değil. Tamamıyla süreden. Alternatifleri muhakkak oluşturmalıyız. Otellerin kış aylarında kapanmaması için ne yapılması lazım onu düşünmeliyiz. Her şey dahil sistem mi turisti otellerden dışarıya çıkartmıyor? Hayır, kesinlikle değil. Bu arz talep meselesidir. Eğer biz otel dışarısında da sunumumuzu iyi yaparsak her şey dahil siteminde bile insanlar dışarı çıkar. 2009 yılının ilk 10 ayında ören yerlerine giriş sayısı 2 milyon 200 bin iken bu rakam 2010 yılında 2 milyon 800 bine çıkmıştır. Bu artışın bir sebebi var. Kültür ve Turizm Bakanlığımız bölgede son yıllarda büyük bir yenileme çalışmasına başlamışır. Ayrıca son yıllarda turizmcilere tarih ve kültür bilinci kazandırılmıştır. Eğer bugün bu noktalara geldiysek, Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın büyük katkısı sayesinde olmuştur. Son yıllarda bölgedeki tarihi eserlerin yenilenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca önemli bir mali destek aktarılmış-

tır. Antalya’da bu yıl 20 milyar liranın üzerinde bir ödenek restorasyon çalışmalarına ayrılmıştır. Turist yıkıntıya gelmiyor, tarihi esere geliyor. Gelecekte bölgedeki tüm antik tiyatroların proje çalışmalarını tamamlayarak restore çalışmalarına başlayacağız. Bu şu demek; herkes kendi sorumluluk alanında üzerine düşen görevi yenine getirirse insanları otellerin dışına çıkartabiliriz. Etiketsiz malların artık vitrinlerde olmaması lazım. Belediyeler şehir merkezlerinde cazibe merkezleri oluşturmalı.

Patara bölgede ışık olacak Dünyanın ilk demokratik meclisinin 2011 Nisan ayında açılması Patara Bölgesi’ne nasıl bir katkı sağlayacak? Patara Likya’nın başkenti ve dün ya demokrasilerine yön vermiş bir şehirdir. Burada restore edilen meclis binası ve tamamen elden geçirilen Patara Antik Kenti açılışın ardından dünya gündemine oturacaktır. Oradan yeniden doğacak olan ışık sadece Likya’yı değil, Letonya’yı da aydınlatacaktır. Antalya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir kent. Bu topraklara ait ne varsa Valimiz Sayın Dr. Ahmet Altıparmak’ın “Bu konuda büyük bir talep patlaması ile karşı karşıyayız, gereğini yapacağız” talimatıyla Antalya Özel İdaresi, Belediyeler aracılığıyla tarihi eserlerde restorasyona gidilecek.

Likya Yolu yenilendi Likya Yolu’yla ilgili çalışmalaranız hangi aşamada? Bakanlığımız aracılığıyla daha önce sponsor olmuş bir firma aracılığıyla yolları tekrar düzenledik. Yol temizliğini yaptırdık. Yürüyüşe bir engel kalmadı. Geçtiğimiz aylarda bir maraton yapıldı tarihi yolda. Şu an için Likya Yolu yürümeye müsait artık. Turizmciler de artık turistleri bu yola yönlendirebilir. Likya önemli bir tarihi bölge ve bu alan çok iyi değerlendirilmeli.

what to do to prevent the hotels from closing during winter months. The all-inclusive’ system does not allow the tourists to go out? No, definitely not. It’s a matter of supply and demand. If we make our presentation well outside of the hotel, too, then the people will go out even in the all-inclusive system. While the number of entrance to the ruins was 2 million 200 thousand during the first 10 months of 2009, this number increased to 2 million 800 thousand in 2010. This increase has a reason. Our Ministry of Culture and Tourism has started a great restoration work in the region in recent years. Besides, tourism professionals have gained the consciousness of history and culture in recent years. If we are at this position today, our esteemed Minister, Ertuğrul Günay has had great contributions. An important financial support has been transferred by the Ministry of Culture and Tourism for the restoration of the historical artifacts in the region, in recent years. A fund more than 20 billion liras has been allocated for the restoration works in Antalya, this year. The tourists do not come to the ruins, but to the historical artifacts. In the future, completing the project studies of all ancient theatres in the

region, we shall start the restoration works. That means; if everyone does their duty within their own responsibility areas, we can make the people go outside of hotels. The goods without labels shall no more be on the shop windows. The municipalities shall constitute attraction centres at the city centres. This is a process… Patara will be the light in the region What kind of a contribution shall the fact that the first democratic parliament of the world will be opened in April 2011 provide for Patara Region? Patara is the capital of Lycia and is a city which directed the world democracies. The parliament building, which has been restored and the Ancient City of Patara, which has completely been handled here shall come to the fore in the world, after the opening. The light which will be reborn there shall enlighten not only Lycia, but also Latvia. Antalya is a city which has hosted various civilisations. All of the historical artifacts of these lands shall be restored through the agency of the Special Provincial Administration of Antalya and Municipalities with the direction of our Dear Governor, Dr. Ahmet Altıparmak “we have faced to face with a demand boom in this subject and will do what is necessary.

The Lycian Way has been renewed At which stage are your works, concerning the Lycian Way? We have reconstructed the roads through the agency of a company, which had previously sponsored through our Ministry. We have had the roads cleaned. No obstacle has been left for walking. A marathon was held on the historical way during the previous months. Lycian Way is convenient for walking right now. The tourism professionals might direct the tourists to this way, by then. Lycia is an important historical region and this area shall be evaluated very well. ANTALYA 37

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Güncel / Actual

Adrasan ‘yavaş şehir’ olmak istiyor Doğal sit alanı olması nedeniyle kitle turizmine kapılarını kapatan Adrasan’da, Citta Slow’un salyangoz amblemini alabilmek için çalışmalara başlanıyor.

Adrasan wants to be a ‘slow city’ Closing its doors to the mass tourism due to being a natural protected area, Adrasan starts studies to be able to take the snail logo of Citta Slow.

Fotoğraflar / Photographs : Nahide Namal Arşivi

38

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Antalya’ya yaklaşık 100 km uzaklıktaki tatil beldesi Adrasan’da ‘yavaş şehir’ olma çalışmaları başlatıldı. Ekim ayında gerçekleştirilen Adrasan Şenlikleri’nde kamuoyuyla paylaşılan fikir, bölgede büyük destek topladı. İki Adrasan sevdalısı; Nahide Namal ve Mine Çaltı’nın başlattığı hareket, beldenin doğal ve kültürel zenginliklerinin korunmasını amaçlıyor.

tanıştık. Önce otelcilerin kapısını çaldık. Adrasan’ı koruyalım dedik, ‘yavaş şehir’ statüsünden bahsettik. Herkes

Studies of becoming a ‘slow city’ have been started in Adrasan, which is a holiday destination having a distance

Namal, who states that Adrasan, located in the west of Antalya, is among the rare regions which is not opened to the mass tourism since it is a natural protected area, says, “No concrete jungles are seen in Adrasan where the structuring is not allowed. Since mass tourism is not carried out, there is almost no environmental pollution. However, the fact that the region is a protected area does not constitute a warranty, in terms of protecting the natural and cultural structure of Adrasan. Even though the mass tourism is not carried out, unconscious tourism movements set a danger for the beauties of Adrasan.”

Antalya’nın batısında bulunan Adrasan’ın, doğal sit alanı olmasından dolayı kitle turizmine açılmayan ender bölgelerden olduğunu söyleyen Namal, “Yapılaşmaya izin verilmeyen Adrasan’da beton yığınları yok. Kitle turizmi yapılmadığı için çevre kirliliği yok denecek kadar az. Ancak bölgenin sit alanı olması Adrasan’ın doğal ve kültürel yapısının korunması anlamında bir garanti teşkil etmiyor. Her ne kadar kitle turizmi yapılamıyorsa da bilinçsiz turizm hareketleri Adrasan’ın sahip olduğu güzellikler için tehlike oluşturuyor.” dedi. Yaklaşık dört ay önce Adrasan için bir şeyler yapmaya karar verdiklerini söyleyen Namal, “Kimlerle ne yapabiliriz diye baktık, çok insanla

of approximately 100 km from Antalya. The idea, which was shared with the public opinion during the Adrasan Festivals held in October, was greatly supported in the region. The movement, started by two Adrasan lovers; Nahide Namal and Mine Çaltı, aims to protect the natural and cultural beauties of the town.

Yapılaşmaya izin verilmeyen Adrasan’da beton yığınları yok. Kitle turizmi yapılmadığı için çevre kirliliği yok denecek kadar az. No concrete jungles are seen in Adrasan where the structuring is not allowed. Since mass tourism is not carried out, there is almost no environmental pollution.

Expressing that they had decided to do something for Adrasan approximately four months ago, Namal says, “We thought about what we could do and with whom we could do those things, we met many people. We primarily applied to the hotel keepers. We talked about protecting Adrasan and the status of ‘slow city’. Everyone approached quite willingly, excitingly. Everyone wants Adrasan to be kept unspoiled. ANTALYA 39

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Yavaş Şehir (Cittá Slow)

çok istekli, heyecanla yaklaştı. Herkes Adrasan’ın bozulmadan kalmasını istiyor. Kimse buna karşı çıkmadı. Ancak turizmcilerin çoğu uygulamada bunun nasıl olacağına dair bilgiden yoksun. Biz de ‘yavaş şehir’ olmanın getirisi götürüsü nedir onu anlatmaya çalıştık. Kitle turizminden ziyade bölgede doğa turizmini daha da geliştirmek istiyoruz.” dedi. Adrasan’da oluşturmayı planladıkları turizm modelini kültürel unsurlarla beslemek istediklerini bellirten Namal, “Yörenin yemeklerini ön plana çıkaran, eski pehlivanların ve gençlerin yağlı güreş tuttuğu, Adrasan kökenli ekolojik tarım ürünlerinin ve yöre halkının sazlardan ürettiği gölgelik, şemsiye, hasır şapka gibi eşyaların sergilendiği bir festival alanı oluşturmak istiyoruz.” dedi. 40

ANTALYA

İtalya’da daha çok yemek kültürünün korunması amacıyla başlatılan ve küreselleşme tehdidinden uzak yaşanabilir şehirler oluşturmayı amaçlayan hareket bugün tüm dünyada hızla yayılıyor. Yavaş Şehirler, ekoloji ve sürdürülebilirlik alanında bilimin son buluşlarından da faydalanarak, tarihi değerleri ve doğal güzellikleri korumaya çalışıyor. Yavaş Şehir Bildirisi, gürültü kirliliğini ve trafiği azaltırken yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkan ve lokantaları desteklemek ve yerel estetik öğeleri korumak gibi 50’den fazla taahhüt içeriyor. Yavaş Şehir olarak adlandırılmak ve salyangoz logosunu kullanabilmek için de, şehrin önce kontrol edilmesi, daha sonra da düzenli olarak denetlenmesi gerekiyor. Bu bildiriye göre bir kentin ‘Yavaş Şehir’ olup olmadığını belirleyen hareketin resmi danışmanı İtalya Urbino Üniversitesi.

Slow City (Cittá Slow) The movement, which was started in Italy in an attempt to protect the cuisine culture and which aims to constitute livable cities far from the threat of globalisation, has rapidly spreading in the whole world today. Utilising the latest inventions of the science in the fields of ecology and sustainability, Slow Cities try to protect the historical values and natural beauties. The Declaration of Slow City includes more than 50 undertakings, such as increasing the green and walker sites while decreasing the noise pollution and traffic, supporting the farmers who make local production, stores and restaurants which sell these products and protecting the local aesthetical elements. In order to be called a Slow City and use the snail logo, the city shall primarily be checked, and then inspected regularly. According to this declaration, the official consultant of the movement which determines whether a city is a ‘Slow City’ or not is the Italian Urbino University.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Noone objected this. However, most of the hotel keepers lack information about the practice of this idea. We tried to relate what the advantages and disadvantages of being a ‘slow city’ would be. Rather than the mass tourism, we want to improve the nature tourism even further in the region.” Stating that they want to support the model of tourism, they are planning to constitute in Adrasan, with cultural elements, Namal says, “We want to create a festival area where the food of the region are kept into prominence, old wrestlers and the teenagers perform greased wrestling, Adrasan-origin ecological agricultural products and wares produced by the community from the nutgrass, such as shading, umbrella, straw hat are exhibited.”


ANTALYA 41

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


SERİK

Toroslardan Akdeniz’e:

Serik

Tarım ve turizmin kol kola girdiği, Toroslara sırtını yaslamış olan Serik’te günlük yaşam sakin olmasına karşın, turizm merkezleri capcanlıdır.

Yazı / Article HAMİT SEÇİL Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil, Serik Kaymakamlığı / District Governorship of Serik, Belek Belediyesi / Belek Municipality, BETÜYAB / Belek Tourism Investors Association

From the Taurus Mountains to the Mediterranean 42

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Even though daily life in Serik, located on the shoulder of the Taurus Mountains, and where agriculture and tourism are hand in hand is tranquil, the tourism locations are vivacious.


Toroslardan esen rüzgârlar çam kokusunu narenciye bahçelerinin üzerinden geçip ilkin Serik’e, pamuk tarlalarının üzerinden geçtikten sonra da Akdeniz’e ulaştırdı. Serik’te ekonominin can damarını tarım oluştursa da, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Belek, ilçeyi dünya vatandaşlarıyla buluşturuyor. Tarihin iki önemli antik kenti olan Sillyon ve Aspendos’u sınırları içerisinde barından Serik, Toroslardaki doğal güzellikleriyle doğaseverlere kucağını açıyor. Serik’te ilk yerleşim yeri, M.S. 2’nci yüzyılda Bergama Krallığı’na bağlı olarak bugünkü Yanköy yakınlarında bulunan Sillyon’da ve Belkıs Beldesi sınırlarındaki Aspendos’ta başlamıştır. Büyük İskender tarafından M.S. 334 yılında ele geçirilen bölge tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 1207 yılından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti’nin ve 1392 yılından itibaren de Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde olan Serik, Osmanlı kayıtlarında Serikli, Seriklü cemaat ya da aşiret boyunun yerleştiği ve ismini verdiği ilçe olarak bilinir. Girit Savaşı sonrası Girit Türkleri, Balkan Savaşı sırasında ise muhacir olarak Batı Trakya Türklerinin iskân edildiği Serik, Cumhuriyetimiz ile birlikte gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Bir yanını tarıma diğer yanını turizme dönen kent merkezinde tüm yolların çıktığı Çınaraltı Meydanı Serik’in kalbi durumundadır. Serik’e bağlı tüm yerleşim alanlarına giden toplu taşıma araçlarının geçtiği meydanda, gün boyu bir koşuşturmaca yaşanır. Özellikle meydandaki lokanta ve kafeteryalar Seriklilerin buluşma

noktası olurken, meydan kentin kültürünü hissedebilmek için soluk alınması gereken bir mekândır.

Beş yıldızlı tatil: Belek - Kadriye Merkezi, Antalya’nın 38 km doğusunda olan Serik, Akdeniz’ de 22 km kıyı şeridine sahiptir. İlçe merkezinin denizden uzaklığı 8 km’dir. İlçede turizm yoğun olarak Belek ve Kadriye beldelerinde yapılmaktadır. Aspendos Antik Kenti’ni bünyesinde barındıran Belkıs Belde-

si de günübirlik turistlerin uğrak mekânıdır. Belek ve Kadriye beldeleri son dönemlerde gerek ülke genelinde, gerekse dünya çapında turizm açısından sayılı yerlerdendir. Bölge özellikle çağdaş tesisleri ve golfla anılan lüks tatil köyleriyle ünlüdür. Antalya’ya gelen turistin yüzde 15’inden fazlasını misafir eden Belek ve Kadriye bel-

The winds blowing from the Taurus Mountains first spread the smell of the pine trees over the citrus gardens to Serik, and then over the cotton fields to reach the Mediterranean. Even though agriculture is the heart of Serik’s economy, Belek, one of Turkey’s most important tourism destinations, brings the district and world citizens together.

lisations throughout history. Serik, ruled by the Anatolian Seljuk State as of 1207 and the Ottoman Empire after 1392, is known as Serikli, a town named after the Seriklü community or Seriklü tribe, in Ottoman records. Serik, inhabited by Cretan Turks after the Cretan War and by Western Thrace Turks during the Balkan War as immigrants, developed together with the Republic to its current state.

Serik, which holds Sillyon and Aspendos, the two most important ancient cities in history, within its borders opens

All roads from the city centre, where one half is dedicated to agriculture and the other half

its arms to nature lovers with its natural beauties in the Taurus Mountains. The first places of settlement in Serik are Aspendos, located within the borders of Belkıs town, and Sillyon, located near Yanköy, as it is known today, ruled by the Pergamon Kingdom in the 2nd century A. D. Captured by Alexander the Great in A.D. 334, the region has been home to many civi-

to tourism, lead to Çınaraltı Square, the heart of Serik. Throughout the day, there is a constant rush in the square, which all forms of public transport pass through when travelling to all of the residential areas connected to Serik. While especially the restaurants and cafeterias in the square form the meeting point for the locals in Serik, the square is the place to visit ANTALYA 43

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


delerinde 50’ye yakın beş yıldızlı otel bulunmaktadır. Deniz turizmi dışında Serik’in dünyaca bilinen tarihi ve turistik ören yerleri olarak, Aspendos ve Sillyon gibi yerler sayılabilir. Bunlar dışında turizme kazandırılması için çalışmalar sürdürülen Akbaş Köyü’ndeki Zeytintaşı Mağarası da ilçe turizmi için önemli bir merkezdir. Ayrıca, Gebiz Bucağı’na bağlı Akçapınar Köyü’nde bulunan Uçansu Şelalesi önemli bir doğa harikasıdır. İlçede Köprülü Kanyon ve Toros Dağları’nın uzantıları da mevcuttur.

Pehlivanlar diyarı

The main tourism locations in the district are the towns of Belek and Kadriye. The town of Belkıs, home to the Ancient City of Aspendos, is a popular destination for daytrip tourists. In recent years, whether it is nationwide or worldwide, Belek and Kadriye are among the special places in terms of tourism. The region is famous for its modern facilities, especially its luxurious holiday resorts known for golf. There are about 50 five-star hotels in towns of Belek and Kadriye, which welcome more than 15% of the tourists visiting Antalya. Apart from its sea tourism, Serik is also home to Aspendos and Sillyon, just two of its world-known historical and tourist ruins. In addition to the attractions listed, works are underway to add Zeytintaşı Cave, located in Akbaş Village, an important site for district tourism. Uçansu Waterfall, located at Akçapınar Village of Gebiz township, is also an important natural wonder. The district also has a Köprülü Kanyon (Bridge Canyon) and extensions of the Taurus Mountains.

Serik’te ata sporu olarak bilinen güreşin tarihi, Aspendos’ta gün yüzüne çıkan güreşçi figürleriyle, çok eskilere dayanıyor. Bugüne kadar birçok ödüllü sporcu yetiştiren Serik’te pehlivanlığın yerinin ayrı olması şehir merkezine yerleştirilen heykelle pekiştiriliyor.

Serik pamuğu Turizmle tanışmadan önce ilçenin en önemli ekonomik değeri olan tarım, halen önemini yitirmiş değil. Örtü altı tarımın yanı sıra, narenciye ve kesme çiçek yetiştiriciliği tarımda önemli ürünlerdir. Serik Ovası’nın bir dönem kültürel ürünü olarak gösterilen pamuk, son iki yılda aldığı teşvikle beraber tekrar ovaya dönerek Serikli üreticilerin yüzünü güldürdü. Tarıma dayalı ufak çaplı sanayinin de bulunduğu Serik’te 453 bin 360 dekarlık alanda tarım gerçekleştiriliyor.

Serik Cotton

Serik bıçağı Serik İlçesi’nin en önemli simgeleri arasında el yapımı bıçaklar geliyor. Keçiboynuzunun işlenerek kabzalarının yapıldığı bıçaklar dünyada büyük bir üne sahip. Serik’teki en tecrübeli bıçak ustası Veli Usta, Serik bıçaklarının en önemli özelliğinin paslanmaz çeliğin yüksek ateşte dövülerek yapılması olduğunu söylüyor. Serik’e gelen turistlerin büyük bir çoğunluğunun kendisinden hediyelik olarak bıçak aldığını söyleyen Veli Usta, bu geleneği kendisinden sonra yaşatacak çıraklar yetiştiriyor. 44

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

in order to get a feel of the urban culture.

A five-star holiday: Belek - Kadriye Serik, whose city centre is 38-kilometres east of Antalya, has a 22-kilometre long coastal strip along the Mediterranean. The district centre is 8-kilometres from the sea.

Agriculture, which was the main form of income in the district before it was exposed to tourism, has not lost its importance. As well as greenhouse agriculture, citriculture, and cut flower cultivation are also important in agriculture. In the last two years, cotton, which was the cultural product associated with Serik Lowland in the past, has made a comeback to the lowland together with the incentives it has received, which has put a smile on the faces of producers in Serik. Agriculture is carried out on 453360 decares of land in Serik, which has a small agriculture-based industry.


Her çağda gözde: Aspendos Aspendos, Serik İlçesi’nin 8 kilometre doğusunda, Köprüçayı’nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin zengin kentlerinden birisidir. Buradaki tiyatro M.S. 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur. Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin Agruslularca kurulduğunu yazarlar. Bölgeye M.Ö. 1200’den sonra Yu-

nan göçleri olmuştur. Iysa Aspendos adının kaynağı Rumlardan önceki yerli Anadolu dilidir. Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay Irmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır. Aspendos’un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunarak bugüne gelmiş bir açık hava tiyatrosudur. Bu tiyatro Anadolu’daki Roma tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir.

Serik knives Handmade knives are among the most important symbols of the Serik district. The knives, whose handles are made from processing locust, are known worldwide. According to Veli Usta, the most experienced knife-maker in Serik, the most important property of Serik knives is that they are made by beating stainless steel under high heat. Veli Usta, who stated that the majority of tourists visiting Serik buy knives from him as souvenirs, is training apprentices to carry on the tradition after him.

The land of wrestlers According to the wrestling figures uncovered at Aspen-

dos, the history of wrestling, known as the ancestor sport in Serik, dates back significantly. The statue in the city centre confirms that wrestling has a different place in Serik, who has trained numerous sportsmen to date.

Popular through every era: Aspendos

Aspendos

Located 8-kilometres east of the Serik district, Aspendos, founded by the Akas in 10th century B. C., is situated at the point where the rocky

region of Köprüçay levels and is one of rich cities during ancient times. The theatre here was built during the 2nd century A. D. by the Romans. The city is founded on two hills; one of which is large, and the other small. According to geographers Strabo and Pomponius Mela, the Greeks from Argos founded the city. Greeks started migrating to the region after 1200 B. C. The name Iysa Aspendos comes from the local Anatolian language used before the Greeks. Throughout every era, Aspendos has always been one of the cities everyone desires because of its important location on the path of trade and because of its connection to the port via Köprüçay Stream. The

most important structure in Aspendos is the theatre. It is an open-air theatre that is one of the best-kept theatres to date among all of the ancient theatres. This theatre is the oldest and most stable example of all Roman theatres in Anatolia that remains standing together with its stage.

Aqueducts Another of the most important ruins still standing in the Ancient City of Aspendos is the aqueducts, located 25-kilomeANTALYA 45

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Su kemerleri Aspendos Antik Kenti’nin bugüne ulaşmış en önemli kalıntılarından biri de kente 25 kilometre uzaklıktaki Toros Dağları’ndan ve vadilerinden kaynak suyu getiren Aquadukt / Su Kemerleri’dir. Birleşik kaplar sistemine göre çalışan bu su kanalları, düz platolarda 15 metre, bazı noktalarda da 30 metre yüksekliğinde kemerler üzerine inşa edilmiş ve yer yer çift katlı yapılarak, dönme noktalarına da yüksek kuleler eklenmiştir. Bu su kanalları, günümüzde, dünyanın sayılı Roma dönemi su kanalları örneklerinden sayılmaktadır.

ğara alttan ve yanlardan geçirimsiz birimlerce kuşatılan Jura - Kratase yaşlı kireç taşları içinde belirgin bir fay hattı üzerinde gelişmiştir. Mağara 14 metre derinlikte ve çift katlı olup üst kat uzunluğu yan dehlizlerle birlikte 136 metre,

Korunaklı kent: Sillyon Antalya-Alanya karayolunun 29. kilometresinden kuzeye dönen yolun 8. km.’sinde yer alan önemli bir Pamphylia şehridir. Perge ve Aspendos antik kentler arasında, her iki kentten de görülebilen bir tepe düzlüğü (akropolis) üzerinde kurulmuştur. Deniz seviyesinden yaklaşık 100 metre yükseklikte olan akropolis 750x400m boyutlu ve oval şeklindedir. Üç kenarı dik, sadece güney-batısı çıkışa elverişlidir. İ.Ö. 3. yy sikkelerinde şehrin adı Selyuiis olarak geçer. Anadolu kökenli bu ad, şehrin çok eskilerde yerleşim gördüğünü kanıtlar.

Yaşayan mağara: Zeytintaşı Zeytintaşı Mağarası Serik’in 15 km kuzeyinde bulunan Akbaş Köyü’nün Gökçeler Mahallesi’nin güneydoğusunda, Zeytinlitaş tepenin güney yamacında yer almaktadır. Mağaraya Serik’ten Üründü Deniz Tepesi - Kızıllar - Gökçeler - Akbaş yoluyla gidilmektedir. Mağara Antalya’ya 54 km, Serik’e 16 km ve Aspendos’a 10 km’dir. Ma46

ANTALYA

Zeytintaşı Mağarası - Zeytintaşı Cave

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

tres from the city, which carried spring water from the Taurus Mountains and their valleys. These water channels, built according to the communicating vessels system, are built on 15-metre aqueducts, on level plateaus, and 30-metre high

aqueducts in some areas. In places they are double-layered, and high towers can be found at turning points. Today, these water channels are considered to be one of the world’s numbered water channels belonging to the Roman era.


Uçansu Şelalesi - Uçansu Waterfall

ANTALYA 47

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


alt kat 97 metre uzunluğundadır. İçinde oluşumu devam eden sarkıt, dikit ve sütunlar her türden damlataşları ile kaplıdır. Ayrıca büyük sütunlar arasında yer alan gölcükler, mağaranın görünümünü daha da ilginç şekle dönüştürmektedir. Mağara eni 0.03 metre ve uzunluğu 0.70 metreyi bulan makarna sarkıtları ile eşi ve benzeri bulunmayan

mete değecek. Uçansu Şelaleleri, Toroslar üzerinde iki ayrı noktadan her biri 45-50 metre yükseklikten, yeşillikler içine süzülerek dökülüyor. Uçansu Şelalesi’ni benzerlerinden ayıran en büyük özelliği o yükseklikten dökülmesine karşın çok yavaş bir şekilde sonunda oluşturduğu havuzlara inmesi.

The safeguarded city: Sillyon Located at the eighth kilometre on the northbound road that exits off the twenty-ninth kilometre of the AntalyaAlanya motorway, Sillyon is an important Pamphylian city. It stands on an acropolis between the two ancient cities of Perge and Aspendos, and

Sillyon

Uçansu Waterfall

karakteristik özelliklere sahiptir. Çevrede yürüyüş, tırmanma ve safari turu ile doğal ve yabani hayvan foto safarisi yapılabilir.

Uçansu Şelalesi Şelaleye Antalya-Alanya karayolu üzerinde, Abdurrahmanlar - Gebiz sapağından sapılarak ulaşılıyor. Ancak; Gebiz Bucağı’na bağlı Akçapınar Köyü’ndeki bu tabiat harikasına ulaşmak için, Gebiz’den sonra 17 km’lik bir stabilize yolu geçmek gerekiyor. Bu yolun özeliği safari turları için özel olarak hazırlanmış olmasıdır. Ulaşmak biraz güç olsa da, ulaştığınızda göreceğiniz muhteşem manzara, çektiğiniz zah48

via Üründü - Deniz Tepesi Kızıllar - Gökçeler – Akbaş from Serik. The cave is 54 kilometres from Antalya, 16 kilometres from Serik, and 10 kilometres from Aspendos. The cave, girded by impermeable elements at the bottom and at the sides, is located within old Jura-Cretaceous limestones and established on a distinctive fault line. The 14-metre deep cave has two floors; the length of the top floor is 136 metres, including the side halls, and the length of the ground floor is 97 metres. The stalactite, stalagmite, and columns, still developing inside, are covered with all types of dripstone. The ponds between the large columns give the cave a very interesting look. The 0.03-metre wide and 0.70-metre long macaroni stalactites give the cave a unique and rare look. Walking, climbing, and natural and wild animal photography with the safari tour are the activities available in the area.

ANTALYA

Aspendos Festivali Serik’in en önemli kültür sanat etkinliği olan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali 1994 yılından itibaren Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nce her yıl haziran ayında düzenlenmektedir. İki bin yıllık Aspendos Antik Tiyatrosu’nun sunduğu olağanüstü akustik, Antalya’nın doğal güzellikleri ve beraberinde sanatın dil, din, ırk ve sınır tanımayan yapısı ile uluslararası iletişime, barışa ve kültürsanat alanına önemli katkılarda bulunan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali bugün dünyanın tanınmış festivalleri arasında anılmaktadır. İlk yıllardan itibaren izleyicilerinin yüzde 70’ini yabancı turistlerin oluşturduğu festiva-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

can be seen from both cities. The 750 m x 400 m acropolis, which is about 100 metres above sea level, is oval shaped. Three of its sides are steep, and its only available exit is in the southwest. On the coins belonging to the 3rd century B. C. the city is stated as Selyuiis. This name, which is of Anatolian origin, proves that the settlement in the city dates back many years.

The living cave: Zeytintaşı Zeytintaşı Cave is on the south slope of Zeytinlitaş hilltop, located southeast of Gökçeler Neighbourhood in Akbaş Village, situated 15-kilometres north of Serik. The cave can be accessed

Access to the waterfall is available via the Abdurrahmanlar-Gebiz turnout on the Antalya-Alanya motorway. However, to reach this natural wonder, located in Akçapınar Village of Gebiz township, you need to pass a 17-kilometre stabilised road after Gebiz. The most important property of this road is that it was specially built for the safari tours. Even though the journey is not easy, it becomes worthwhile when you reach the breath-taking view. The Uçansu waterfalls flow through the greenery from two separate points on the Taurus Mountains, from a height of 45 – 50 metres. The thing that separates Uçansu Waterfall from other waterfalls


Anadolu Ateşi (The Fire of Anatolia)

lin, her temsili ortalama 4 - 6 bin kişi izlemektedir.

is that even though it flows from a great height, it flows extremely slowly.

Anadolu Ateşi İlçenin bir diğer kültürel aktivitesi ise Anadolu Ateşi Dans Topluluğu’nun her yıl MayısKasım dönemlerinde Antalya Gloria Aspendos Arena’da haftada iki gün sahne almasıdır. Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, Anadolu Ateşi projesiyle medeniyetler buluşmasını hedeflediklerini belirterek, “Anadolu Ateşi, halk danslarını bale, modern dans ve dansın diğer disiplinleri ile sentezleyerek dünyaya modern standartlarda bir gösteri ve bir kültür şöleni sunmaktadır. Kaynağını Anadolu’nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihinden alan Anadolu Ateşi hemen hemen her yöreden derlenmiş üç bin halk dansı figürü ve halk müziğini içinde barındıran özgün bir projedir.” dedi.

Ne yenir? Göçebe Yörük kültürünün hâkim olduğu Serik mutfağında daha çok kırmızı et yemekleri öne çıksa da, denize

Aspendos Festival

Anadolu Ateşi The Fire of Anatolia

doğru gidildikçe balık çeşitleri de bulabilmek mümkün. Serik geniş bir mutfağa sahip olsa da ilçe merkezinde köfteyi tüm restoranlarda düşünmeden yiyebilirsiniz.

Nasıl gidilir? Serik, Antalya’ya 38 km, Manavgat İlçesi’ne 40 km. uzaklıkta yer alıyor. Bölgeye direk hava ve deniz ulaşımı olmamakla birlikte, Antalya Havaalanı’nın yakın bir mesafede olması ulaşmayı kolaylaştırıyor.

As of 1994, the Aspendos International Opera and Ballet Festival, the most important culture and art event in Serik, organised by the General Directorate of the State Opera and Ballet, takes place in June every year. With the magnificent acoustic the 2000-year old Aspendos Ancient Theatre has to offer, the natural beauties of Antalya, and its important contributions towards international communications, peace, and the field of culture and art thanks to its structure that has no restrictions regarding language, religion, race, and boundaries, the Aspendos International Opera and Ballet Festival is among festivals known worldwide. The festival, whose spectators have mainly been foreigner (70 %) since its early years, is watched an average of 4 – 6 thousand spectators.

Other cultural activity of the district is the performances staged by Anadolu Ateşi Dance Group, twice a week between the months of May and November every year at the Antalya Gloria Aspendos Arena. Mustafa Erdoğan, General Art Director of Anadolu Ateşi, stated that the aim of the Anadolu Ateşi project was to bring together different civilisations, and went on to say, “Anadolu Ateşi offers the world a performance and cultural feast at modern standards by synthesising folk dancing with ballet, modern dance, and other forms of dancing. Anadolu Ateşi, whose source is the mythology and cultural history of Anatolia that dates back thousands of years, is an authentic project that incorporates 3000 dance figures and folk music from nearly every region.”

What to eat? Even though the majority of Serik cuisine, dominated by the Nomadic Yoruk culture, is made up of red meat dishes, it is possible to find fish dishes as you progress towards the sea. Even though Serik cuisine has many dishes to choose from, you can eat meatballs at all of the restaurants located in the city centre without giving it a second thought.

How to get there? Serik is 38 kilometres from Antalya and 40 kilometres from the district of Manavgat. Even though there is no direct access available by air or by sea, it is within a close range to Antalya Airport. ANTALYA 49

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Keşfedilmesi gereken

Serik

The Serik that needs to be discovered

AHMET ÜMİT Kaymakam / District Governor Binlerce yıllık tarihinde çeşitli medeniyetlere beşiklik eden, bu devirlere ait birçok eseri hâla sinesinde yaşatmayı başaran, diğer yandan tarımı, turizmi, tarihi, doğal güzellikleri ve eşsiz kıyıları ile yerli ve yabancı istisnasız gören herkesi büyüleyen yeryüzü cenneti Antalya’nın en önemli ilçelerinden birisidir Serik. Bugün, çağdaş dünyanın ve insanların ihtiyacı olan bütün değerlere sahip olan Serik bu yönüyle ülkemizin ve bölgemizin dünyaya açılan en önemli pencerelerinden birisi durumundadır. Öyle ki bu güzel memleketi tanıyabilmek için neresinden başlayacağınız hususunda zorlanırsınız. Gezilip görülebilecek sayısız güzellikleri bağrında barındıran Serik; Şairin ifadesiyle “çağların ortasında hâla dimdik” Aspendos Tiyatrosu, Aspendos ve Sillyon Antik Kentleri, Su Kemerleri, Sarnıçları, halen oluşumu devam eden Zeytintaşı Mağarası, Uçansu şelaleleri, botanik bahçelerini aratma50

ANTALYA

Ahmet Ümit Serik Kaymakamı

yan birçoğu endemik zengin bitki türleri, Belek, Kadriye ve Boğazkent kıyılarında bulunan; Kuş Cenneti, üç dinin inananlarının aynı anda kendi kıblelerine yönelerek özgürce ibadetlerini yapabildikleri Dinler Bahçesi, Caretta Caretta kaplumbağaları üreme alanları, 60 bin

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Serik is one of the most important districts in Antalya, a heaven on earth, which has been home to various civilisations throughout history and continues to keep alive many of the artefacts belonging to the past eras, and charms everyone, local or foreign, with its agriculture, tourism,

history, natural beauties, and one of kind coasts. Today, Serik, which holds all values required by the modern world and its people, is one of the most important windows that open our region and country to the world with such values. So much


yatak kapasitesine ulaşan ultra lüks otelleri, tatil köyleri, kongre salonları, güzellik merkezleri, mavi bayraklı plajları, parasailling-rafting ve su üstü spor imkânları, dünyanın en seçkin golf sahaları, futbol alanları, tenis kortları, bilardo salonları, gibi sahip olduğu sınırsız turizm potansiyeli ile ayrı ve tartışılmaz bir performansa sahiptir.

eski ve köklü olduğunun da açık ifadesi olsa gerek. Nitekim bu tutku bütün heyecanı ile halen devam etmektedir. Yakın tarihimizde 1964 Tokyo Olimpiyatları Şampiyonu İsmail Ogan, 2006 yılı Kırkpınar Başpehlivanı Osman Aynur, yine 2009 ve 2010 yılları başpehlivanı Mehmet Yeşilyeşil bu memleketin bağrından çıkmış değerlerden bazılarıdır.

Bu potansiyel doğrultusunda her yıl bir buçuk milyona yakın yerli ve yabancı turist otellerimizde ağırlanmaktadır. Diğer yandan bölgemiz dünya çapında yüzün üzerinde üst düzey futbol takımlarının devre arası kamplarına, golf, futbol, tenis, bilardo ve benzeri birçok uluslararası spor müsabakaları ile ekonomik, sosyal, kültürel ve sportif alanlarda gerçekleştirilen çok sayıda bilimsel kongreye ev sahipliği yapmaktadır. Pehlivanlar diyarı olarak bilinen Serik’te güreşin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Havasından mı suyundan mı bilinmez ama Aspendos kentinde M.Ö basılmış sikkelerin üzerinde güreşçi figürlerinin görülmesi bu memlekette güreş sporunun ne kadar

Bir memleket üzerinde yaşayan insanları ile kıymetli olur. Dünyanın neresine giderseniz gidin aklınız, gönlünüz ve hatıralarınız hep memleketinizde kalır. Ancak unutulmamalı ki gidemediğiniz ve tanıyamadığınız yer sizin değildir. Sevgi iletişim ile başlar, tanıma ile devam eder. Geleneksel Türk misafirperverliğinin en güzel örneklerini sergileyerek bütün ziyaretçilerini insan olarak kucaklayan, yüzleri de gönülleri de pırıl pırıl, sıcakkanlı insanlarımızı, yine tarımı ile doyuran, turizmi ile dinlendiren, tarihi ile bilinçlendiren… Her sabah “Güneşin âdeta sevinerek üzerine doğduğu, akşamları ise üzülerek battığı” ilçemizi tanımanızı tavsiye ederiz.

so, you will have a hard time trying to decide where to start discovering this beautiful country. The number of places to see in Serik is unlimited. Aspendos Theatre, described by a poet as “still standing strong among the eras,” the Ancient cities of Aspendos and Sillyon, the Aqueducts, cisterns, the still-developing Zeytintaşı Cave, the Uçansu waterfalls, and its rich endemic vegetation type, which are as good as botanic garden are among the places to go and see. With the bird sanctuary, the Garden of Religions, which allows members of three different religions to pray freely in their own houses of worship, the breeding area of Caretta Caretta turtles, the ultra luxury hotels with a capacity of up to 60000 beds, the holiday resorts, the conference halls, the beauty salons, the blue-flagged beaches, the possibility of parasailing, rafting, and water sports, the world’s most elite golf courses, the football grounds, the tennis courts, and the snooker halls located on the shores of Belek, Kadriye, and Boğazkent, Serik has unlimited tourism potential, which makes it different. In line with such potential, our hotels welcome 1.5 million domestic and foreign tourists. In addition, our region is the address where some of more than one hundred the world’s leading football teams choose to spend their mid-season break, home to many international sports competitions

such as golf, football, tennis, and snooker just to name a few, and hosts numerous economic, social, cultural, and sport themed scientific conferences. Wrestling has a different place and holds a different kind of importance in Serik, known as the land of champion wrestlers. Whether it is to do with the air or water of the region, the wrestler figures on the coins, minted in Aspendos during the period before Christ, ultimately prove how old and long-established wrestling is in our country; hence, why it continues to be a passion. Ismail Ogan, an Olympic champion (1964 Tokyo Olympics), Osman Aynur, Champion Wrestler of Kırıkpınar (2006), Mehmet Yeşilyeşil, Champion Wrestler (2009, 2010) are some of the champions this country has produced. A country becomes valuable with the people living in it. Wherever you go in the world, your mind, heart, and memories will always stay in your hometown. Never forget that a place you have never visited or been introduced to cannot be yours. Love starts with communication, and continues by getting know it. The warm-hearted people that welcome visitors with open arms, glistening faces and hearts, displaying the most beautiful examples of traditional Turkish hospitality are the same people that feed you with their agriculture, allow you to rest with their tourism, and add to your knowledge with their history. We recommend the whole of our district where “the sun comes out happily every morning, but is reluctant to go down ever evening.” ANTALYA 51

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Turizmin değişen yüzü YUSUF MECEK Belek Belediye Başkanı /

Mayor

Turizmin değişen yüzü sloganıyla 1999 yılında başladığımız çalışmalarımıza,2006 yılında da aynı hızla devam ediyoruz.7 yıl öncesine kadar bir köy görünümüne sahip olan günümüzde ise modern mimari yapısıyla bölgenin etnik özelliklerini, tarihi ve antik yapısını aynı harmoni içerisinde, yerli ve yabancı halka sunabilen ayrıcalıklı bir belde olmuştur. Alt yapısı tamamlanmış; çevre düzenlemeleri, ulaşım, su temizlik ve eğitim gibi temel sorunlar, modern kent standartlarına uygun bir şekilde giderilmiş, ileriye dönük, yeni ve çağdaş projelerin çalışmalarına imza atılmıştır. Önümüzdeki yıllarda en büyük amacımız; Belek’i daha çok tanınan ve tercih edilen bir marka haline getirmek ve beldemizde yaşayan siz değerli halkımızın yaşam konforunu yükseltmektir.

52

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

The changing face of tourism In 2006, the works started in 1999, under the slogan of “the changing face of tourism,” continue as fast as ever. Nowadays, the district, which resembled a village 7 years ago, has become a preferred district with its modern architecture that brings together the ethnic characteristics of region, its history, and its ancient structure under the same harmony for locals and foreigners. Its infrastructure is complete, issues regarding fundamental subjects such as landscaping, transportation, clean water, and education have been resolved in accordance with modern urban standards, and new and modern projects regarding the future have been signed off. Our biggest objective for future years is to make Belek a well-known and preferred brand, as well as increasing the comfort of life for our valuable community.


ANTALYA 53

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


Ören Yeri / Ruin

Zengin Aspendos!

Fotoğraflar / Photographs: HAMİT SEÇİL

Muhteşem antik amfi tiyatrosuyla dünyaca tanınan, dönemin her yönden en zengin kentlerinden birisi olan Aspendos’un farklı ve gerçek karakteriyle buluşturulması yönündeki çalışmalar sürüyor.

Prosperous Aspendos! The studies of bringing Aspendos, the worldwide known city with its spectacular ancient amphitheater and which is one of the most prosperous cities of the period, together with its different and real character continue. 54

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Antik Aspendos Kenti, Türkiye’nin güneyindeki antik Pamphylia Bölgesi’nde, bugünkü Antalya İli Serik İlçesi Belkıs Beldesi’nde, Akdeniz’e dökülen antik Eurymedon (Köprüçay) Nehri kenarındaki kayalık bir tepenin üzerindeki düzlükte kurulmuştur. Ancak kentin teritoryum sınırları çok daha geniş alana yayılmıştır. Güneyde Eurymedon (Köprüçay) ağzına kadar, kuzeyde ise Torosların en güneyde Aspendos’a bakan kesimlerine kadar ulaşıyor olmalıydı. Keza kente suyu getiren su kemerleri bu dağlık kesimlerde yer almaktaydı. Antik kaynaklardan anlaşılan Aspendos’un Pers döneminde çok önemli bir Pampylia liman kenti olduğudur. Pers donanması Aspendos’da konumlanmıştı. Herodot bazı Aspendosluların Pamphylialılar arasında MÖ 483 yılında Xerxes’e yardım ettiğini, 30 gemi yapıp donattığını yazar. Aspendos sadece Pamphylia olmayıp klasik çağın önemli bir kenti olmalı ki aynı zamanda

hem Aegina ve hem de Pers standardında MÖ 5. yy’da sikke darp etmiştir. Kentte olasılıkla Büyük İskender tarafından da hüküm sürülmüştür. MÖ 188’deki Apameia barışına rağmen, Attalos’ların krallıklarını MÖ 133’de Roma’ya miras bırakmasına kadar barış bu topraklara gelmemiştir. Bir süre için kent özgürlüğünü yaşamışsa da, Roma’nın Asia eyaleti kurulduğunda Roma topraklarına geçer. Aspendos’daki kalıntılar çok etkileyici olmalarına rağmen, eski gezginler ya kente ilgi duymamışlar, görmemişler, sadece geçerken ilgilenmişler ya da başka bir Pisidya kenti olan Pednelissos ile karıştırmışlardır. Kent ilk defa Texier tarafından 1836’da tanımlanmış, Schönborn ve Daniell tarafından kısaca araştırılmıştır. Ancak en kapsamlı çalışmayı Lanckoronski gerçekleştirmiştir.

The Ancient City of Aspendos was established on a rocky hill near the ancient river Eurymedon (Köprüçay) which flows into the Mediterranean, in the Belkıs Town of the Serik District of today’s province of Antalya, in the ancient region of Pamphylia in the south of Turkey. However, the territorium borders of the city have spread to a broader area. It must have reached into the mouth of Eurymedon (Köprüçay) in the south, the Taurus Mountains in the north and into the sections facing Aspendos in the furthest south. Likewise, the aqueducts which brought water to the city were situated in these mountainous sections. According to the ancient resources, Aspendos was a very important coastal town of Pamphylia during the period of the Persians. The Persian navy was situated in Aspendos. From the writings of Herodotus, it is seen that some of the Aspendosians helped Xerxes among the Pamphylians and they built and equipped 30 ships in 483 BC. Aspendos must not just have been Pamphylia but also an important

city of the classical age; they mint coins both in Aegina and Persian classes during the 5th century BC. The city was probably reigned by Alexander the Great as well. In spite of the peace of Apameia in 188 BC, the peace did not come to these territories until the time when the Attalos bequeathed their kingdom to Rome in 133 BC. Even though the city experienced freedom for a while, it came under the rule of the Romans when the Asia province of Rome was established. Although the ruins in Aspendos are very impressive, former travelers were neither interested in the city, nor saw it; they showed interest only while they were passing through or confused it with Pednelissos which was another Pisidia city. The city was described by Texier for the first time in 1836 and was shortly researched by Schönborn and Daniell. However, the most comprehensive study was carried out by Lanckoronski.

Palace of Alaadin Keykubat The studies in Aspendos fall behind the studies in Perge and Side; the city theater which was restored and partly reconstructed by the Seljukian Sultan Alaeddin Keykubat as a palace was visited by approximately 300 thousand domestic and foreign tourists in 2009. The

ANTALYA 55

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


also with its two syphons which are still in good condition and which adjust the flow of water. The aqueducts in Aspendos are mentioned in most of the studies concerning the aqueducts, even briefly. The structure is also interesting due to the scarcity of brick structures captured in the Asia Minor.

Three storey market

Alaadin Keykubat’ın sarayı Aspendos’taki araştırmalar Perge ve Side’deki araştırmaların çok gerisinde kalmakla birlikte, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın saray olarak kullanması amacıyla restore ve kısmen yeniden inşa ettiği kent tiyatro-

56

ANTALYA

su, 2009 yılında yaklaşık 300 bin yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmiştir. Tiyatro binasının iyi korunmuş vaziyeti kuşkusuz bu ilgi odağının sebebi olmuştur. Yazıtından mimarının Aspendoslu Theodorus’un oğlu Zenon’un olduğu anlaşılan yapı Antoninler döneminde yapılmıştır. Mimari süslemeleri de bu dönemi desteklemektedir. Aspendos’u ziyaret edenlerin görmeden dönmediği bir diğer yapı kente yaklaşık 15 km uzaktan suyu ge-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

well-protected condition of the theater building has no doubt been the reason of this focus. The structure, whose architect appears to be Zenon, the son of Theodorus from Aspendos, as written on its epitaph, was constructed during the period of the Antonins. Its architectural decorations also support this period. Another structure which is worth visiting by the visitors of Aspendos is the aqueducts which bring water to the city from a distance of approximately 15 km. The aqueducts have become a center of interest for tourists and scientists in terms of not only its well-protected condition, but

As a result of the examination determination studies performed in an area within today’s Belkıs in the southeast of the hill on which the city ruins of Aspendos are situated, where Eurymedon makes a protrusion towards inside, it was seen that being carved, the rocks formed straight surfaces. Especially the fact that the territory in this area is introverted as a semicircle reveals the possibility that there was a harbor in this area during the ancient age. Concerning these rock arrangements, we thought that this area would either be used as a stone pit and belong to the harbor. The ruins of the wall which could be the seaport, claimed to be seen in this area in previous years, could not be found in spite of all the searches. The geophysical surface studies, which were carried out with magnetic and electrical methods in this area that was thought to be an ancient harbor, revealed some results which made us think that this area could


tiren su kemerleridir. Su kemerleri sadece iyi korunmuş vaziyeti ile olmayıp aynı zamanda bugün halen ayakta duran, suyun debisini ayarlayan iki sifonuyla da sadece turistlerin değil aynı zamanda bilim adamlarının da ilgi odağı olmuştur. Su kemerleri hakkındaki çoğu çalışmalarda Aspendos su kemerlerinden kısaca da olsa bahsedilmiştir. Yapı Küçük Asya’da ele geçen tuğla yapıların azlığı nedeniyle de ilginçtir.

Üç katlı market Aspendos’un kent kalıntılarının bulunduğu tepenin güneydoğusunda bugünkü Belkıs’ın içinde ve Eurymedon’un içeri çıkıntı yaptığı bir alanda yapılan inceleme tespit çalışmalarında kayaların oyularak düzgün satıhlar oluşturulduğu görülmüştü. Özellikle bu alandaki arazinin yarım daire şeklinde içe dönmesi bu alanda antik dönemde bir liman olma ihtimalini ortaya koymaktadır. Bu kaya düzenlemeleri için hem bu alanın taş ocağı olarak kullanıldığına hem de limana ait olabileceği görüşündeydik. Bu alanda daha önceki yıllarda görüldüğü rivayet edilen iskele olabilecek duvar kalıntısı t ü m aramaları-

mıza rağmen bulunamamıştı. Antik liman olabileceğini düşündüğümüz bu alanda manyetik ve elektrik yöntemleriyle gerçekleştirilen jeofizik yüzey araştırmaları bu alanın gerçekten de liman olduğu sonucuna götüren neticeler ortaya çıkarmıştır. Nehir kuşkusuz sadece Aspendos’un kendi ticareti için olmayıp aynı zamanda tepe iç bölgelerdeki Pisidya kentlerinin ticareti için de önem ihtiva etmekteydi. Şarap, buğday, at yetiştiriciliği ve tuz ticareti ile ünlü Aspendos, bu gelirlerini nehir taşımacılığı ile Eurymedon ağzında yer almış olması ön görülen bir deniz limanı sayesinde uzak Akdeniz kentlerine ulaştırmış olmalıydı. Keza hem Helenistik dönemdeki üç katlı market binası ve hem de olasılıkla şimdilik Roma dönemi olduğu düşünülen iki katlı dükkan sırasında oluşan agoranın batısındaki yapı, bu zengin ticaretin boyutlarını göstermesi açısından önemlidir. Çalışmaların bir diğer ayağını Aspendos ile ilgili her türlü antik yazılı belge ve kaynak araştırması oluşturmuştur. Bu amaçla kent içinde ve dışında gezilerek yazıtlı blokların dokümantasyonu yapılmıştır. Bu çalışmalar esnasında şimdiye dek gerek Belkıs’ta ve gerekse Camili Köy civarında sayıları 20’nin üzerinde Aspendos’a özgü geleneksel bir mezar formuna ait mezar stelleri

Akustik harikası

Aspendos’taki tiyatro olağanüstü akustiğiyle de meşhurdur. Orkestranın ortasında çıkartılan en ufak bir ses bile en üst sıradaki galerilerden rahatça duyulabilir. Aspendos Tiyatrosu ile ilgili hikayeye göre; Aspendos Kralı, şehre kimin en fazla hizmet sunabileceğini görmek için bir yarışma düzenleyeceğini ve kazananın kızı ile evlenebileceğini ilan eder. Bunu duyan sanatkarlar son hız çalışmaya koyulurlar. Nihayet karar günü geldiğinde, kral herkesin çabasını inceler ve iki aday seçer. Bu adaylardan birincisi, şehre su kemerleri yolu ile çok uzak mesafelerden su getiren bir sistemi kurmayı başarmıştır. İkinci aday ise tiyatroyu inşa etmiştir. Kral birinci adaydan yana karar vermek üzere iken tiyatroya bir daha bakması istenir. Tiyatronun en üst galerisi civarında gezinirken nereden geldiği belli olmayan bir sesin derinden ve defalarca “Kralın kızı bana verilmeli.” dediğini duyar. Büyük bir şaşkınlık yaşayan kral, sesin nereden geldiğini arar ancak kimseyi bulamaz. Bu kişi, tabii ki, yarattığı şaheserin akustiği ile övünen ve sahnede çok kısık bir sesle konuşan tiyatronun mimarının ta kendisidir. Sonunda güzel kızı mimar kazanır ve düğün töreni de bu tiyatroda yapılır.

Wonder of acoustics The theatre in Aspendos is also famous with its incredible acoustics. Even the lowest sound made in the middle of orchestra could easily be heard from the peanut galleries. According to the legend about the Aspendos Theater; the King of Aspendos declares that he is going to organize a competition in order to see who presents the greatest service for the city and that he is going to give his daughter to the winner. Hearing this, the artists start to study at full speed. When the decision day comes finally, the king examines the efforts of everyone and chooses two candidates. The first of these candidates succeeds to build a system which brings water to the city from long distances through aqueducts. The second candidate, on the other hand, builds the theater. When the king is about to make a decision on behalf of the first candidate, he is asked to look at the theater again. While wandering around the peanut gallery of the theater, he hears a strange voice with an unknown source, which deeply and repeatedly says “The daughter of the king shall be given to me”. Being astonished, the king searches the source of the voice but can find no one at all. This person is of course the architect of the theater, who is proud of the acoustic of his masterpiece and who speaks in a very low voice on the stage. Finally, the architect wins the beautiful daughter and the wedding ceremony is organized at this theater. ANTALYA 57

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


ve parçaları bulunmuştur. Üzerinde dörtgen bir çukur ihtiva eden yine dörtgen bir kaideye oturtulan bu mezar payeleri üçgen alınlıklı olup, üzerlerinde mezar sahiplerinin isimlerini basit formları ile: “....’nın oğlu...” ya da “....’un

kızı...” şeklinde içeren yazıtlar taşımaktaydılar. Çalışmalarımız sonucunda birçok yeni ve şimdiye dek bilinenden farklı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Aspendos bir Pamphylia liman ken-

actually be a harbor. The river was important not only for the commerce of Aspendos, but also for the commerce of Pisidia cities on the hills within hinterlands. Famous with its wine, wheat cultivation, horse breeding and salt commerce, Aspendos must have transmitted these revenues to the far Mediterranean cities with river transportation, with the help of a sea harbor which is anticipated to be on the mouth of Eurymedon. Likewise, both the three storey market building of the Hellenistic period and the structure in the west of agora which was constituted on the line of the two storey shop that is thought to belong to the Roman period for now are significant in terms of showing the dimensions of this rich commerce. Another foot of the study was constituted by all kinds of ancient written documents and resource studies concerning

58

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Aspendos. For this purpose, touring inside and outside of the city, the documentation of blocks with epigraphs was made. During these studies, more than 20 grave steles and pieces, which belong to a traditional grave form special to Aspendos, have been found around both Belkıs and Camili Village so far. Being placed on a rectangular pedestal which contained a square hole on it, these grave degrees had triangle frontals and carried epigraphs which contained the names of the grave owners with simple forms, such as: “son of…” or “daughter of…”. As a result of our studies, many new and different results have been revealed. Aspendos is a coastal town of Pamphylia. Economically, this harbor and Eurymedon have a great importance not only for the city of Aspendos, but also for other urban and upcountry lives in internal


tidir. Ekonomik açıdan bu liman ve Eurymedon sadece Aspendos kenti için değil iç ve dağlık bölgelerdeki diğer kent ve taşra yaşantıları için de büyük önem ihtiva etmekteydi. Aspendos’un zenginliğinin nedeni bu ticaret ağına sahip olmasında yatmaktaydı. Bu ticaret endüstriyel manada olabildiği gibi (o dönemin endüstri anlayışı, keramik üretim ve ticareti gibi), ayrıca tarım ve hayvancılıktaydı. Kent teritoryumunun dağlık kesimlerinden elde ettiği ağaçlar ile bu ağaç ticaret ağına ve bundan başka Toroslar’dan getirdiği suyu verimli topraklarında tarım amaçlı kullanarak ünü antik kaynaklara geçmiş tahıl zenginliğine sahipti. Böylece çalışmalarımız Aspendos’u sadece ünlü tiyatrosu ile anılan kent olmaktan çıkarıp, farklı ve gerçek karakteriyle buluşturarak makus tarihiyle barıştırmaktadır.

and mountainous regions. The reason of the wealth of Aspendos lied in this commerce network. This commerce could be industrial (the sense of industry of that period, such as production and commerce of stoneware) and it also was about agriculture and stockbreeding. The city had trees obtained from the mountainous sections of the territorium, trade network of trees and besides, a richness of cereals which were produced through using the water brought from the Taurus mountains on rich soils for agricultural purpose and whose fame was mentioned in ancient resources. By this way, preventing Aspendos from being a city mentioned only with its famous theater, our studies bring it together with its different and real character and reunite it with its inverted history.

Doç. VELİ KÖSE Kazı Başkanı Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü

Instructor VELİ KÖSE Head of Excavation Hacettepe University Department of Archeology

ANTALYA 59

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


İnanç Turizmi / Belief Tourism

Üç dinin

hoşgörülü bahçesi Tarih boyunca çok tanrılı ve tek tanrılı dinlere beşiklik etmiş olan Anadolu toprakları günümüzde de bu özelliğini sürdürüyor. Antalya’daki Hoşgörü Bahçesi bunun en güzel örneklerinden biridir.

The Garden of Tolerance for Three Religions Today, Anatolian lands continue to be the cradle of polytheistic and monotheistic religions, as it was throughout history. The Garden of Tolerance (Hoşgörü Bahçesi) in Antalya is one of the best examples.

60

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Üç semavi dinin ibadethanelerini bir arada bulunduran Hoşgörü Bahçesi son dönemde tırmanan dinler arası diyalogsuzluğun tam aksine, bu dünyanın yaşanılabilir olabilmesi için birbirimize karşı hoşgörü, sevgi ve saygının bir sonucunu gösteriyor. Belek Turizm Yatırımcıları Birliği tarafından yapılan ve aynı avlu içerisinde cami, kilise ve sinagogu barındıran Hoşgörü Bahçesi 2004 yılında ibadete açıldı.

revlisi bulunmadığından dolayı sadece gezi yapılmaktadır.” dedi.

The Garden of Tolerance, which accommodates the house of worship for three

Antalya’nın Kadriye Beldesi’nde bulunan Hoşgörü Bahçesi’nin imamı Sonay Yıldırım, Hoşgörü Bahçesi’nin yanı sıra tarih boyunca tüm Anadolu topraklarında beraber yaşayabilmenin onlarca simgesi olduğunu vurguluyor. Sonay, “Bilindiği gibi tarih boyunca çok tanrılı ve tek tanrılı dinlere beşiklik etmiş olan Anadolu toprakları günümüzde de var olan bu özelliğini sürdürmektedir ve bu gelecekte de devam edecektir” dedi. Tüm insanların Adem ve Havva’dan geldiği düşüncesiyle birbirimize karşı hoşgörülü olmamızın gerekliliğine dikkat çeken Yıldırım, Hoşgörü Bahçesi’yle yüzlerce yıllık Anadolu kültürünü devam ettirdiklerini söyledi. Cami kapasitesinin 150, kilisenin 36 ve sinagogun ise 38 kişi olduğunu belirten Yıldırım, “Camide cuma namazlarında toplu olarak ibadet yapılmakta, diğer zamanlarda geziye gelenlere bilgi verilmektedir. Kilisede ibadet her ayın iki ve dördüncü haftalarında yapılmaktadır. Ayrıca Noel ve Paskalya zamanında ibadetler düzenlenmektedir. Sürekli bir papazı bulunmayan kiliseye Antalya Saint Nikolas ve Alanya Evangelis Kilisesi’nden papazlar dönüşümlü olarak gelmektedir. Sinagogta din gö-

Bölgeyi ziyaret eden turistlerin Hoşgörü Bahçesi’ne yoğun bir ilgi gösterdiğini belirten Yıldırım, “Bahçemizi ziyaret eden konuklarımız burada rahat bir nefes alabilmektedir. Dünya üzerinde var olan dinsel çatışmaların aslında olmaması gerektiğini buraya gelen konuklarımız rahatlıkla görebiliyorlar.” diye konuştu.

monotheistic religions, proves that the only way for everyone to live together, during a time when there is no dialogue between leading religions, is for everyone to love, respect, and tolerate each other. The Garden of Tolerance, built by the Belek Tourism Investors Association, which has a mosque, a church, and a synagogue in the same courtyard, opened for worship in 2004. Sonay Yıldırım, the imam of the Garden of Tolerance, located in Kadriye Town of

Antalya, emphasised that there were tens of symbols apart from the Garden of Tolerance that signified how different religions lived together throughout history in Anatolia. Yıldırım went on to say, “Today, Anatolian lands continue to be the cradle of polytheistic and monotheistic religions, as it was throughout history, and it will continue to do so in the future.” Yıldırım, who drew attention to the fact that everybody should be complaisant towards each other considering all humans are children of Adam and Eve, stated that they were continuing the 100-year old Anatolian culture with The Garden of Tolerance. Yıldırım indicated that the capacity of the mosque was 150, the capacity of the church was 36, and the capacity of the synagogue was 38, and went on to say, “The mosque is open for Friday Prayer and on other days information is given to visitors. Worship takes place in Church on the second and fourth week of every month, as well as at Christmas and Easter. The Church does not have a regular priest; therefore, priests from the Saint Nicholas Church in Antalya and priests from the Evangelist Church in Alanya take turns to perform the service at the church. As the synagogue has no rabbi, it is only open to visit.” Yıldırım indicated that tourists visiting the region showed a great interest in The Garden of Tolerance, and went on to say, “Those visiting our garden have the chance breathe a sigh of relief and see how unnecessary the religious conflicts experienced in the world are, and how it does not have to be like that.” ANTALYA 61

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Kongre Turizmi / Convention Tourism

Keyifli kongre organizasyonları için:

Belek

Belek Türkiye’nin golf merkezi olarak öne çıksa da; kongre turizminden deniz, güneş, kum üçlüsüne, futbol turizminden spa turizmine birçok farklılığı konuklarına sunuyor.

Fotoğraflar: Hamit Seçil, Belek Belediyesi Arşivi, BETUYAB Arşivi Photographs: Hamit Seçil, Belek Municipality Archive, BETUYAB Archive

Röportaj / Interview: HAMİT SEÇİL

Kamu-özel sektör ortaklığının turizmdeki ilk örnek modeli olan Belek, Antalya Bölgesi’nde turizm sezonun en uzun dönemde yapılabildiği bölge konumunda… Deniz, güneş kum turizminin yanı sıra kongre, spor ve golf turizminin örnek destinasyonu olan Belek, 2008 yılında “Avrupa’da Yılın En İyi Golf Destinasyonu” ödülüne layık görüldü. Yıl boyunca Antalya’ya gelen turistlerin yüzde 15’ini ağırlayan bölgeyi Belek Turizm Yatırımcıları Birliği Başkanı Cemil Uğurlu ile konuştuk. Uğurlu, “Kamuözel sektör ortaklığının turizmdeki ilk örnek modeli olan Belek, Turizm Bakanlığı ile Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin yarattığı başarılı işbirliği neticesinde dünya 62

ANTALYA

ölçeğinde bir turizm merkezi haline geldi” dedi. Belek bölgesini Antalya’daki diğer turizm merkezlerinden ayıran en büyük özeliği nedir? Belek’in doğal güzelliği 1984’te keşfedildi ve merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal sayesinde bölge Turizm Merkezi ilan edildi. Belek’in entegre bir turizm projesine dönüşmesi Belek’te tahsislerini alan yatırımcılar tarafından 1989 yılında Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin kurulmasıyla gerçekleşti. Kamu-özel sektör ortaklığının turizmdeki ilk örnek modeli olan Belek, Turizm Bakanlığı ile Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin yarattığı başarılı işbirliği neti-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Being the first sample model of the publicprivate sector cooperation in tourism, Belek is the region where tourism season could be kept the longest in the Antalya region… Belek, which is the sample destination of congress, sports and golf tourism, as well as sea, sun and sand tourism, was deemed worthy of the award of “The Best Golf Destination of the Year in Europe” in 2008.

We talked about the region, which hosts 15 percent of the guests coming to Antalya all the year round, with the President


For pleasant congress organizations Although Belek comes to the forefront as the golf center of Turkey; it presents many differences from the congress tourism to the trio of sea, sun, sand; from football tourism to spa tourism for their guests.

cesinde dünya ölçeğinde bir turizm merkezi haline geldi. Belek; bugün 10’u golf olmak üzere 47 tesisi ile dünya turizminde Türkiye’yi başarıyla temsil ediyor. Her yıl yüz binler-

ce turist tatilleri için Belek’i tercih ediyor. Türkiye’deki golf turizminin merkezi olan Belek, tatilcilere ne tür imkanlar sunmaktadır? Türkiye’nin golf turizm merkezi Belek’in ünü dünyada da her geçen gün biraz daha artıyor. Türkiye’nin en büyük ve kaliteli golf sahalarına sahip Belek, yaz-kış binlerce golfçuyu ağırlıyor. Uluslararası standartlara ve her türlü modern imkanlara sahip golf tesisleri, birey ve gruplara dört mevsim golf oynayabilme olanağı sunuyor. Ilıman iklimiyle özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinden de golfçuları çeken Belek’te, ölü sezon olarak değerlendirilen kış aylarında golf otelleri yüzde 70 doluluk oranını yakalıyor.

of Belek Tourism Investors Association (Belek Turizm Yatırımcıları Birliği-BETUYAB), Cemil Uğurlu. Uğurlu said, “Being the first sample model of the public-private sector cooperation in tourism, Belek has become a tourism center across the world as a result of the successful cooperation constituted by the Ministry of Tourism and Belek Tourism Investors Association.” What is the most distinctive feature that sorts the Belek region from other tourism centers in Antalya? Natural beauty of Belek was discovered in 1984 and owing to our deceased President Turgut Özal, the region was declared a Tourism Center. Belek was turned into an integrated

tourism project when Belek Tourism Investors Association was established by the enterprisers who received their assignments in Belek in 1989. Being the first sample model of the public-private sector cooperation in tourism, Belek has become a tourism center across the world as a result of the successful cooperation constituted by the Ministry of Tourism and Belek Tourism Investors Association. Today, Belek represents Turkey successfully in the world tourism, with their 47 facilities, 10 of them which are used for golf. Each year, hundreds of thousands of tourists prefer Belek for their vacations. What kind of facilities does Belek, the center of the golf toANTALYA 63

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


- Rakiplerinizle kıyaslandığımızda golf açısından bölgeniz hangi noktadadır? Belek’te tahsislerini alan yatırımcılar tesislerini tamamlamışlardır. Belek’te planlanan yeni bir golf yatırımı bulunmamaktadır. Belek’te uluslararası standartlara ve her türlü modern imkanlara sahip 10 golf tesisinde 14 saha bulunuyor. Avrupa, Orta ve Uzakdoğu’da böyle bir golf merkezi, yani 14 golf sahasının bir arada bulunduğu bir turizm destinasyonu bulunmuyor. Farklı golf sahalarında oynamayı tercih eden golf oyuncusu için bu büyük bir avantaj. Belek’te golf sahaları bir birine oldukça yakın, en fazla 15 dakikalık bir mesafede. Belek’teki golf tesislerinde dünyaca ünlü golf oyucularının ve golf mimarlarının izi var. 2008 yılında IAGTO Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği’nden “Avrupa’da Yılın En İyi Golf Destinasyonu” ödülünü alan Belek, 2012 yılında golfun olimpiyatı olarak tanımlanan

64

ANTALYA

Dünya Amatör Takım Golf Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak. Kış döneminde bölgedeki otellerde yapılan kongrelerle turizm, bölgenizde canlılığını yitirmemektedir. Bölgenizde yılda kaç kongre düzenlenmektedir? Çeşitlilik hangi sektörlerdedir? Anında tercüme yapabilme özelliğine sahip, şu ana kadar sayısız ulusal ve uluslararası konferansa başarıyla ev sahipliği yapan Belek, Türkiye’nin kongre turizmi merkezi olmaya aday. Belek’te 500 kişiden üç bin 500 kişi kapasiteye kadar anında tercüme yapabilme özelliğine sahip toplam 204 kongre/toplantı salonu mevcut. Belek, teknolojik altyapının yanı sıra, lüks tesisleri, masmavi denizi, yemyeşil çam ormanları ve tarihi mekanlara yakınlığıyla da kongre turizmi açısından ideal bir destinasyon. Sene boyunca, ulusal tıp, bilim kongrelerine, Türkiye’nin en prestijli

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Cemil Uğurlu


urism in Turkey, present for the holidaymakers? The fame of Belek, the center of the golf tourism in Turkey, is gradually increasing with each passing day in the world. Having the largest and high-class golf fields of Turkey, Belek hosts thousands of golfers in summer and winter. The golf facilities, which have international standards and all kinds of modern potentials, offer an opportunity the individuals and groups to play golf four seasons. In Belek, which draws golfers especially from the Northern European countries with its mild climate, golf hotels get 70 percent occupancy rate during winter months which are considered “dead season”.

firmalarının toplantılarına ev sahipliği yapan Belek, son yıllarda önemli uluslararası toplantıların da adresi olmaya başladı. 68. Dünya Uluslararası Turizm Profesyonelleri Derneği (SKAL) Kongresi, Alman Tur Operatörleri ve Seyahat Acenteleri Birliği (DRV) 57. Yıllık Genel Kurulu, Dünya Münazara Şampiyonası bu organizasyonlardan birkaçı. 2009 yılında Belek’te gerçekleşen kong-

re/toplantı sayısı ise 587 rakamına ulaşmıştır. Antalyalı turizmcilerin en büyük talebi beş bin kişi ve üzeri kongre merkezidir. Sizce böyle bir merkeze ihtiyaç var mıdır? Böyle bir merkezin varlığı Antalya’ya ve Antalya ili çevresindeki turizm merkezlerine önemli bir artı değer yaratacaktır. Ulusal ve uluslararası çapta büyük organi-

Compared to your opponents, at which point is your region in terms of golf? The investors, who received their assignments in Belek, have completed their facilities. There is no new golf investment being planned in Belek right now. There are 14 fields in 10 golf facilities which have international standards and all kinds of modern potentials in Belek. There is no such a golf center, in other words a tourism destination where 14 golf fields are available all together, in Europe, Middle and Far East. This is a great advantage for a golf player who prefers to play in different golf fields. Golf fields are very close to each other in Belek; they have a distance of 15 minutes at the utmost. There are traces of the worldwide known golf players and golf architects in the golf facilities in Belek. Receiving the award of “The Best Golf Destination of the Year in Europe” from the IAGTO International Association of Golf Tour Operators in 2008, Belek shall host the World Amateur Team Golf Championship which is described as the olympiad of golf, in 2012.

Tourism does not lose its spirit in your region with congresses held in the hotels during the winter season. How many congresses are organized in your region in a year? Which sectors do have variety? Belek, which has so far successfully hosted numerous national and international congresses, that have the feature of simultaneous translation, is a nominee to be the convention tourism center of Turkey. There are totally 204 congress/ meeting halls in Belek, with a capacity from 500 people to three thousand 500 people, which have the feature of simultaneous translation. As well as technological infrastructure, Belek is an ideal destination for convention tourism in terms of their luxurious facilities, deep blue sea, green pinewoods and being close to historical places. Hosting the national medical, scientific congresses and meetings of the most prestigious firms of Turkey all the year round, Belek has started to be the address of significant international meetings in recent years, as well. 68th World International Association of Travel and Tourism Professionals (SKAL) Congress, 57th General Assembly of German Tour Operators and Travel Agencies Union (DRV), World Discussion Championship are a few of these organizations. The number of congresses/meetings held in Belek in 2009 has reached to 587. The greatest demand of the tourism enterprisers in Antalya is a congress center of five thousand people and above. Do you think that such a center is necessary? Existence of such a center would sure gain an important additional value for Antalya and the tourism centers around the province of Antalya. Such a congress center, that would ANTALYA 65

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


zasyonlara ev sahipliği yapacak böyle bir kongre merkezi Antalya’nın marka değerini de yükseltecektir. Belek bölgesi başta futbol olmak üzere birçok farklı branşta kulüplerin de kamp bölgesi olarak bilinmektedir. 12 ay boyunca bölgenizde aralıksız turizm devam ediyor demek mümkün müdür? Bölgenin bu başarısı ne ile açıklanabilir? Belek, deniz-kum-güneş konsepti ile hizmet veren bir turizm merkezi olmanın yanında yerli ve yabancı futbol kulüplerinin antrenman ve devre arası tatillerini geçirdikleri önemli bir kamp yeri. Yerli futbol takımlarının yanı sıra Avrupa’nın en ünlü futbol takımları devre aralarında kamp dönemleri için Belek’i tercih ediyor. Belek’te kış sezonunda ön plana çıkan diğer turizm çeşitleri kongre ve spa… 12 ay aralıksız, sürdürülebilir turizm bizim hedefimiz. Belek bu hedefi gerçekleştirecek turizm çeşitliliğine ve altyapıya sahip. Ancak tabii ki sürdürülebilir turizmi sağlamak bunu destekleyecek tu66

ANTALYA

rizm politikaları ve yaklaşımına da bağlı. Belek Turizm Bölgesi’nde acil halledilmesi gereken bir altyapı sorunu mevcut mudur? Belek’in altyapı çalışmaları BETUYAB’ın kurulduğu günden bu yana kamu ile işbirliği içinde yürütülmüştür. Mevcut yolların genişletilmesi, bir kısmı tamamlanmış olan elektrik hatlarının yer altına alınması, Serik’i Belek’e bağlayan yolun duble yol olarak yapımı şu an BETUYAB’ın gündeminde olan altyapı konularıdır. Belek’in Antalya genelindeki turizm gelirlerine katkısı ne boyuttadır? Antalya’ya gelen turistin yaklaşık yüzde 15’ini Belek ağırlamaktadır. Gelirler anlamında ise bunun üzerinde bir orandan söz etmek mümkündür. Bunda Belek’in diğer destinasyonlara oranla daha üst bir fiyat segmentinde yer alması etkili diyebilirim, turist başına harcamayı artıran diğer unsur ise golf turizmidir.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

host great national and international organizations, shall also increase the trademark value of Antalya. The region of Belek is known to be the camp site of many clubs from different branches, football being in the first place. Is it possible to say that tourism continues in your region for 12 months relentlessly? Through what could this success of the region be explained? As well as being a tourism center providing service with the concept of sea-sand-sun, Belek is also an important camp site where local and foreign football clubs spend their trainings and half time vacations. Besides local football teams, the most famous football teams prefer Belek for their camp periods during the half time. Other tourism types that come into prominence in Belek during the winter season are congress and spa… Our target is continual, sustainable tourism for 12 months. Belek has the tourism variety and infrastructure to actualise this target. However of course, providing the sustainable tourism depends on the tourism politics

and approach that would support this. Is there an infrastructure problem in Belek Tourism Region to be immediately removed? Infrastructure studies of Belek have been performed in cooperation with the public, since the day BETUYAB was established. Extending the current roads, putting the electric lines underground, a part of which has now been completed, working on the highway which connects Serik with Belek as the double highway are among the infrastructure issues on the agenda of BETUYAB now. What is the dimension of the contribution of Belek to the tourism incomes throughout Antalya? Approximately 15 percent of the tourists who come to Antalya are hosted by Belek. In the meaning of income, on the other hand, it is possible to talk about a greater rate. I can say that the fact that Belek is on a higher price segment compared to other destinations is effective on this condition; another element which increases the expense per tourist is the golf tourism.


ANTALYA 67

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


Spor / Sports

Röportaj / Interview HAMİT SEÇİL

Golfun kalbi

Belek’te atıyor Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği tarafından 2008 yılında “En iyi Golf Destinasyonu” seçilen Belek Turizm Merkezi, bu yıl 115 bin golfçuyu ağırlamaya hazırlanıyor.

68

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği tarafından 2008 yılında “En iyi Golf Destinasyonu” seçilen ve bu yıl 115 bin golfçuyu ağırlamaya hazırlanan Belek Turizm Merkezi’ni Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu ile konuştuk. Belek’e olan ilginin her geçen artığını belirten Ağaoğlu, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte popülaritesini artıracağını düşünüyor. Daha çok Kuzey ve Batı Avrupalı golfçuların tercih ettiği Belek’te gözler 750 bin golfçunun bulunduğu Hindistan pazarına çevrildi. Antalya bölgesinde kış döneminde oluşturduğu alternatiflerle öne çıkan Belek’te 2012’de düzenlenecek olan “Dünya Amatör Golf Şampiyonası”nın Belek’in daha fazla tanıtımında etkili olacağı düşünülüyor. Bölge turizminde golfun payı nedir? Gelişim süreci ve gelecek beş yılda varılması öngörülen hedef nedir? Antalya Belek’te gerçekleşen golf yatırımları Türkiye turizmini geliştirme çabaları için son derece ümit veren yatırımlardır. Son yıllarda golf turizm merkezi olarak adını duyuran Belek, 2008 yılında Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği tarafından Avrupa’nın “En iyi Golf Destinasyonu” seçilmiştir. Avrupa’dan yapılan doğrudan uçak seferlerinin artması, golf sezonunun uzaması ve Euro’nun değer kazanması ile Antalya’daki turizme golfun hayat verdiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Nisan 2010’da gerçekleştirilen 4. Belek Turizm Paneli’nde yapılan sunumlardan edindiğim bilgilere göre; 2009 yılında golf turizminden Belek’te toplam 100 bin golfçudan 130 milyon 230 bin 914 Euro gelir elde edilmiştir. 2010 yılında ise bölgeye ge-

lecek 115 bin golfçudan 155 milyon Euro gelir elde edilmesi planlanıyor. Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği’ne (IAGTO) kayıtlı 80 acente tarafından 21 Avrupa ülkesinde yapılan anket sonucuna göre Türkiye’nin Portekiz ve İspanya’nın ardından gelecek yıllarda önemli bir golf destinasyonu olacağı saptandı. Bölgede 12 aya yayılması düşünülen turizm faaliyetlerinde golf ne derece etkilidir? Golfun etkisi bu konuda oldukça önemlidir. Güney bölgemizdeki hava şartlarının golf sporunun oynanmasına uygunluğu nedeniyle bu bölgedeki turizmin 12 aya yayılmasında önemli bir etkendir. Türkiye’ye yabancı golf turistini getirecek önemli bir neden Akdeniz ikliminin Belek bölgesinde hakimiyet sürdürmesidir. İklim şartlarına ek olarak, golf sahalarının da mimari mükemmelliği sonucu Belek yabancı golf turisti içinde tercih edilen golf destinasyonu haline gelmiştir. Ekim ayı başı ve mayıs sonuna dek yüksek sezon yaşayan golf tesisleri Belek’te çok popülerdir. Sadece bir sahada günde 250-300 kişinin golf yaptığına tanık olunan Belek’te golfçuların yüzde 98’ini başta İskandinav ülkeleri ve Almanya’dan gelen turistler oluşturuyor. Turizm yatırımcılarının golfa önem vermesiyle saha sayısı son üç yılda 10’dan 16’ya çıktı. Belek’teki oteller uluslararası nitelikteki sahaların artmasıyla kış aylarını dolu geçiriyor. Özellikle kasım-mart döneminde otellerin müşterilerinin yüzde 70’ten fazlasını golfçular oluşturuyor. Ayrıca golf tutkunları yaz sezonunda gelen normal turiste göre 10 kat daha fazla para harcıyor.

The heart of golf beats in

Belek

Having been chosen as the “Best Golf Destination” in 2008 by the International Association of Golf Tour Operators, Belek Tourism Center is preparing to host 115 thousand golfers this year. Ahmet Ağaoğlu

We talked with Ahmet Ağaoğlu, the Chairman of Turkish Golf Federation, about Belek Tourism Center which was chosen as the “Best Golf Destination” in 2008 by the International Association of Golf Tour Operators and is now preparing to host 115 thousand golfers this year. Stating that the interest in Belek has been increasing day by day, Ağaoğlu thinks that the popularity of Turkey shall definitely increase in future process. Being the favorite destination of especially Northern and Western European golfers, now the eyes in Belek are all on Indian market

which has itself 750 thousand golfers. Making a difference with the alternatives that it creates during the winter season in Antalya, Belek is considered to widely benefit from “World Golf Amateur Teams Championship” that shall be held in Belek in 2012 in terms of promotion. What is the share of golf in the regional tourism? What are the development process and the targets that are foreseen to be reached in five years? The golf investments in Belek, Antalya are extremely promising investments for

ANTALYA 69

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


the attempts of improving the tourism in Turkey. Having earned itself a name as a golf tourism center recently, Belek was chosen as the “Best Golf Destination” of Europe by the International Association of Golf Tour Operators in 2008. The increase in the number of direct flights from Europe, extension of golf season and the appreciation in Euro are all evidences of the fact that golf vivifies tourism in Antalya.

Son dönemde Antalyalı turizmcilerin Hindistan pazarına yöneldiği hatta pazardan ilk kafilenin Eylül ayında Antalya’ya geleceği bekleniyor. Pazar umut vaat ediyor mu? Hedef 750 bin golfçunun bulunduğu Hindistan pazarı. Dubai, İspanya ve Portekiz’e giden golf tutkunu zengin Hintlilerin yeni adresi Belek oldu. İlk etapta 500 golfçu Hintlinin geleceği belirtilmekte ve önümüzdeki dönemde bu sayının 5 bine çıkarılması hedeflenmektedir. Bu potansiyeli değerlendirmek için Hintli operatörlerle anlaşma yapılmıştır.

Geçtiğimiz yıl golf turizminden 130 milyon 230 bin 914 Euro kazanan ve 2010 yılı sonunda bu rakamı 155 milyon Euro’ya çıkarmayı planlayan belde; 2012’de Dünya Amatör Golf Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak. Tüm bunları birleştirdiğimizde Belek’in

Ne tür tanıtım faaliyeti ve organizasyonlarla bölge tanıtımı yapılmaktadır? Son yıllarda uluslararası birçok turnuvaya ev sahipliği yapmış olan Antalya yabancı basının ilgisini çekmiş, Türkiye’nin golf sporunda varlığını vurgulamıştır. Antalya’nın Serik İlçesi’ne bağlı Belek Beldesi, geçtiğimiz mayıs ayında iki önemli organizasyona ev sahipliği yaptı. Biri Avrupa Bayanlar Golf Turnuvası’nın Türkiye ayağı ‘Turkish Airlines Ladies Open’, diğeri European Challenge Tour’un Türkiye ayağı ‘Turkish Airlines Challenge 2010’… 70

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

According to the information that I obtained from the presentations in 4th Belek Tourism Panel in April 2010; the town earned 130 million 230 thousand 914 Euros income from totally 100 thousand golfers in 2009 in Belek. In 2010, on the other hand, it is expected to earn 155 million Euros

from 115 thousand golfers who will come to the region. According to the results of the survey that was conducted in 21 European countries by 80 agencies registered in the International Association of Golf Tour Operators (IAGTO), it can be seen that Turkey shall become an important golf destination in future after Portugal and Spain. What is the role of golf in tourism activities that are planned to be equally distributed throughout 12 months in this region? Golf has a great effect in this respect. Since the climate in our south region is extremely suitable for golf, it shall become an important factor in distributing the tourism in this region to 12 months. One of the most important factors that shall bring foreigner golf tourists to Turkey is that Mediterranean climate prevails in Belek. In addition to climate conditions, the architectural excellence of golf courses has made Belek a golf destination that is preferred by foreign tourists. The golf facilities that are at their peak season starting from the beginning of October until the end of May are extremely popular in Belek. Hosting approximately 250300 persons on a course daily, Belek is mainly visited by tourists from Scandinavian countries and Germany with a percentage of 98%. The number of courses has increased from 10 to 16 in the last three years with the interest of tourism investors in golf. The hotels in Belek enjoy a full season even in winter with the increase in the number of courses that meet


Golf turistleri kazandırıyor Yapılan araştırmalara göre; golf turisti kısa süreli seyahatlerde günlük ortalama 150-180 Euro, yedi gün ve üzeri seyahatlerde ise ortalama 250 euro harcama yapıyor. Belek’te bulunan toplam 16 sahada 2009 yılında 100 bin oyuncu tarafından 437 bin kez oyun oynandı. 2010 yılında ise 115 bin oyuncu tarafından 502 bin oyunun oynanması öngörülüyor. 2009 yılında sadece oyun geliri olarak 33 milyon 2 bin 240 Euro’nun elde edildiği Belek’te golf turizminden toplam 130 milyon 230 bin 914 Euro elde edildi. 2010 yılında ise golftan 155 milyon 590 bin 910 euro gelir hedefleniyor.

Golf tourists bring in profit According to the researches; golf tourists spend 150-180 Euros daily on average in short term visits and 250 Euros on average in visits of seven days and longer. 100 thousand golfers played 437 thousand games in 2009 in 16 courses in total in Belek. In 2010, on the other hand, it is estimated that 502 thousand games shall be played by 115 thousand golfers. Having earned 33 million 2 thousand 240 Euros in 2009 only as income of game, Belek totally earned 130 million 230 thousand 914 Euros from golf tourism. It is expected to earn 155 million 590 thousand 910 Euros from golf in 2010.

golf konusunda kısa zamanda ne kadar yol kat ettiğini görüyoruz. Turnuvaların yanı sıra bu yıl düzenlenen “Golf Business Forum” da yurtdışında golf konusunda profesyonel olarak hizmet veren işadamı ve uzmanları Antalya’da ağırlamış, Türkiye’deki golf sahalarının ve ülkemizin tanıtımına bir kez daha destek olmuştur. Ayrıca “Dünya Amatör Golf Şampiyonası”nın 2012 yılında Antalya Belek’te düzenlenecek olması çok önemli bir tanıtım imkanıdır. Şampiyonaya oyuncular dahil gelmesi beklenen izleyici ve yabancı basın mensupları

5 bin civarındadır. Bu şampiyonanın dünya basını tarafından takip edilecek olması da ülkemiz turizmi ve tanıtımına bir ivme katacaktır. Kısa mesafede 13 golf sahasının olması sayesinde Belek, golfta dünyada en iyi tanınan yerlerinden biri oldu. Golf dünyasında artık Belek tanınmakta ve Belek’e golf oynamaya bir kez gelen tekrar gelmektedir. Belek’te düzenlenen uluslararası golf turnuvaları, Belek’in tanınmışlığını artırdı. Otel ile golf sahası arasında uzun mesafeler de yok. Bazı tesislerde golfçular yürüyerek sahaya ulaşabiliyorlar. Bu çok büyük bir avantajdır.

international standards. Especially in the periods between November and March, more than 70% of the hotel guests are golfers. Furthermore, golf enthusiasts spend 10 times more money compared to regular tourists coming in summer season. It is known that tourism operators of Antalya have recently tended towards Indian market and it is expected that the first group shall arrive in Antalya in September. Is this market promising? The target is to enter Indian market that features 750 thousand golfers. The new destination of rich Indian golf enthusiasts that used to travel to Dubai, Spain and Portugal is now Belek. At the first phase, it is stated that 500 Indian golfers will arrive and this number shall reach 5 thousand in future. There are agreements concluded with Indian operators in order to benefit from this potential. What kind of promotional activities and organizations have been undertaken to promote the region? Having hosted many international tournaments in recent years, Antalya achieved to attract the attention of foreign press and emphasized the presence of Turkey in golf sport. The Town of Belek that is located in Serik District of Antalya hosted two important organizations in the last month of May. One of these organizations was “Turkish Airlines Ladies Open” that is Turkish leg of European Ladies Golf Tournament and the other one is “Turkish Airlines Challenge 2010” that is Turkish leg of European Challenge Tour… Having earned 130 million 230 thousand 914 Euros

from golf tourism the last year and planning to increase this number up to 155 million Euros by the end of 2010, the town will host World Amateur Teams Golf Championship in 2012. When all these clues come together, we can easily see how long a distance Belek has covered in a very short span of time in the matter of golf. In addition to various tournaments, the “Golf Business Forum” held this year has also hosted businessmen and experts that serve to golf professionally abroad in Antalya and thus contributed to the promotion of golf courses in Turkey as well as the country itself. Moreover, it is an extremely important promotion opportunity that “World Amateur Teams Golf Championship” will be held in Belek, Antalya in 2012. The total number of visitors that are expected to attend this event including in the players, spectators and the press members is around 5 thousand. The tourism and promotional activities of the country shall definitely accelerate with the fact that this championship shall be followed by the world press. Belek has become the most best-known golf places in the world thanks to 13 golf courses in a short distance. Now Belek is known in golf world and the golfers that come to Belek to play golf prefer it again. The international golf tournaments that are organized in Belek have increased the recognition of Belek. The distances between hotels and golf courses are not so far. In some hotels, golfers can go to courses on foot. This is a great advantage. ANTALYA 71

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Mağaralar / Caves

Büyüleyici bir tedavi merkezi:

DAMLATAŞ MAĞARASI Alanya Kalesi’nin bulunduğu tepenin altında yer alan Damlataş Mağarası, sürprizleriyle gezenleri büyülüyor. Mağara aynı zamanda astım hastalarına reçete olarak öneriliyor.

Fotoğraflar / Photographs: Alanya Belediyesi / Alanya Municipality

72

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Such a fascinating treatment center: Alanya İlçesi’nde bulunan Damlataş Mağarası’nda bulunan sütunların 15 bin yılda oluştuğu hesaplanırken, mağaradan içeri girdiğinizde sizi karşılayan sarkıt ve dikitler bir rüyanın kapılarını aralıyor. Damlataş Mağarası, yurtiçi ve yurtdışından gelen ziyaretçilerin en özel durağını oluştururken, mağaradaki sarkıt ve dikitlerin M.Ö. 20 bin- 15 bin yılları arasında meydana geldiği sanılıyor. Damlataş Mağarası, 1948 yılında Alanya İskelesi’nin yapım çalışmalarında inşaatta kullanılması için taş ocağı olarak tespit edilen yerde patlatılan dinamitle gün yüzüne çıkıyor. Bu patlamanın ardından masallardaki gibi binlerce sarkıt ve dikitten oluşan Damlataş Mağarası’nın kapıları yeniden aralanıyor. Alanya’da turizm ilk olarak Damlataş Mağarası’nın bulunmasıyla başlamıştır. Çökme ihtimali neredeyse olmayan mağaranın toplam uzunluğu 30 metredir. Yatay mağara tipinde olan Damlataş Mağarası, 200 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Çok sayıda sarkıt ve dikitin ahenk içinde yer aldığı mağaranın yüksekliği 15 metredir. Mağaranın iki katlı olan boşluğu 2 bin 500 metreküp hava kapasitesine sahiptir. Yüzde 90’ın üzerinde bir neme sahip olan Damlataş Mağarası’nın içerisindeki sıcaklık tüm yıl boyunca yaklaşık 23 derece civarındadır.

Mağaranın etrafındaki 10 metrelik kalınlık, çökme ihtimalini neredeyse sıfıra indiriyor ve güvenlik açısından önemli rol oynuyor.

DAMLATAŞ CAVE

Astım hastalığının doğal doktoru olan mağarada bulunan karbondioksit gazı, yüksek ölçüde nem, düşük ısı ve radyoaktif hava, astım hastalarına doğanın bir hediyesi. Mağara içerisindeki sıcaklığın solunum yolu rahatsızlığı ve as-

Located below the hill on which Alanya Castle is situated, Damlataş Castle fascinates the visitors with surprises. The cave is also suggested as a prescription for the asthma patients.

While the columns within Damlataş Cave in the District of Alanya are counted to have been formed in 15 thousand years, stalactites and stalagmites, which greet you as soon as you enter the cave, open the doors of a dream. While Damlataş Cave constitutes the most special station of the visitors coming from the inland and abroad, the stalactites and stalagmites in the cave are presumed to have been formed between 20 thousand – 15 thousand years, B.C. Damlataş Cave was brought to light with the dynamite detonated on a site where a stone pit was determined for being utilized during the constructional works of Alanya Seaport in 1948. Following this detonation, the doors of Damlataş Cave, consisted of thousands of stalactites and stalagmites just like in legends, are being opened again. ANTALYA 73

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


tım problemi olan hastalarda iyileştirici etkiye sahip olduğu söyleniyor. Doktorlar hastalarına mağara ziyaretlerini tavsiye ederek reçetelerine ekliyorlar ve mağara belli saatler arasında sadece reçeteli hastalara açılıyor. Bu nedenle astım hastaları mağaranın en yoğun ziyaretçi gruplarını oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl 215 bin 722 turistin ziyaret ettiği Damlataş Mağarası’nı, 2010 yılının ilk 10 ayında 197 bin 908 turist ziyaret etti. 74

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

The tourism in Alanya primarily started together with the exploration of Damlataş Cave. The total length of the cave, which has almost no possibility of collapse, is 30 meters. Having a horizontal cave type, Damlataş Cave covers an area of 200 meters. The height of the cave, where many stalactites and stalagmites are situated in harmony, is 15 meters. The space of the cave, which is twolayered, has an air capacity of 2 thousand 500 cubic meters. Having a moisture over 90 percent, the temperature within Damlataş Cave is approximately 23 degrees all the year round. The10 meters thickness around the cave reduces the possibility of collapse almost down to zero and plays an important role in terms of security. Being the natural doctor of

the asthma patients and available within the cave, the carbondioxyde gas, high-rate moisture, low temperature and radioactive weather are the gifts of the nature for the asthma patients. The temperature within the cave is said to have a healing effect upon the patients with respiratory tract diseases and asthma problems. The doctors suggest cave visits for their patients, add it to their prescriptions and the cave is opened only to the prescriptive patients between certain hours. Therefore, asthma patients constitute the most crowded visitor groups of the cave. Having been visited by 215 thousand 722 tourists last year, Damlataş Cave has been visited by 197 thousand 908 tourists during the first 10 months of 2010.


ANTALYA 75

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


Gezi / Travel

Tarihe Yolculuk: Apollon Tapınağı’na çıkan tüm sokaklar insan selinden geçilmiyordu. Tüm canlılar gözünü Akdeniz’e çevirmiş, güneşin batışını seyretmek için sıraya geçmişti.

Side

A Travel into the History All the streets ending in the Apollo Temple could not be passed due to the flood of people. All the creatures turned their heads towards the Mediterranean and got in the line in order to watch the sunset.

Yazı ve Fotoğraflar / Article & Photographs: HAMİT SEÇİL

76

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Havanın kararmasının hemen ardından vardığım Side’de sokakları sessizlik kaplamıştı. Yoğun geçen yaz sezonunun ardından artık Side’nin keyfini sürmek isteyenler kalmıştı sokaklarda. Köşe başları ıssız, sokakları deniz kokusu kaplamıştı. Bulduğum ilk pansiyona yerleştim ve tüm yorgunluğumu atmak üzere gözlerimi kapadım. Penceremden esen yelin odama girmesine müsaade ettim o gece. Giritlilerin Osmanlı egemenliğinden kurtulmasının ardından adada yaşayan bazı Türkler 1800’lü yılların sonunda resmi adı Selimiye Köyü

olan Side Yarımadası’na iskan etti. Ada’dan yarım adaya geldiklerinde kendilerini Roma Medeniyeti’nin kalıntıları içinde bulan göçmenler, geçen yüzyılda kendi köylerini tekrar oluşturdu. Bugün bölgenin en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Side’ye ilk turistler 1960’lı yılların başlarında sırtlarında çantalarıyla gelmeye başladı. Turunç meyvelerinin keskin kokusuyla gözlerimi açtığımda yorgunluğumdan eser kalmamıştı. Sabahın erken saatlerinde soluğu 103 yaşındaki Fatma Çoban’ın evinde aldım. Rumca bana “Hoş geldin” dedi. Anlamadığımı

fark ettiği bu kez Türkçe selam verdi. Başladık konuşmaya. Yarı Türkçe yarı Rumca kurduğu cümleleri, torunu Onur tercüme etti. “Burada doğdum, burada büyüdüm burada evlendim. Side’deki değişikliklerden memnunum.” dedi. “Hiç Girit’i gördün mü?” diye sorduğumda ise, “Bu yaştan sonra nereye gideyim ay oğlum! Ama bir kez olsun gidip görmek isterdim. Nasip olmadı görmek” dedi. Kalkmaya hazırlandığımda elimden tuttu ve tekrar somyaya oturtturup, ses kayıt cihazımı açmamı istedi. Başladı Rumca mani okumaya:

In Side, where I arrived right after it got dark, the streets were covered with silence. After a busy summer season, only the people who wanted to enjoy Side were left on the streets. Corners were deserted and the streets were covered with the scent of the sea. I immediately settled in a lodging I found and closed my eyes in an attempt to relieve my tiredness. I allowed the wind blowing outside my window come into my room that night. After the Cretans were departed from the Ottoman sovereignty, some of the Turks living on the island inhabited the Side Peninsula, which was offi-

cially called Selimiye Village at the end of 1800s. The immigrants, who found themselves among the ruins of the Roman Civilization when they came to the peninsula from the island, reestablished their villages during the previous century. The first tourists started to come to Side, which is one of the most important tourism centers of the region today, during the beginning of 1960s with their backpacks. When I opened my eyes with the strong odor of the bitter oranges, no shadow of my tiredness was left. I got to the house of Fatma Çoban,

Ne istiyorsun, çamlarımın kozalaklarından Senin sevgini yüreğimin içinde taşıyorum Senin sevgini damarımın içine yazdım kara kalemle Senin hatıralarını imanımda gezdiriyorum. Fatma Teyze’nin evinden ayrıldıktan sonra köyün dışına çıkıp gündüz gözüyle keşfetmek için gece arabayla geçtiğim yolu bu kez yürüyerek aldım. Tarihi kentin ana kapısından içeri girmeden yaklaşık bir kilometre önce başlayan tarihi eserler modern dünyadan sizi alıp ANTALYA 77

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Ali Tori

İsa’dan önceki zamanlara götürüyor. Yapılan yenileme çalışmalarıyla ayağa kaldırılan Side, tüm görkemiyle karşılıyor sizi. M.Ö 7’nci yüzyılda yaşamın başladığı Side’de bugün ayakta kalan eserlerin birçoğu Roma dönemine ait. Kymeliler tarafından kurulan Side yerel dilde ‘Nar’ anlamına geliyor. Nar motiflerini halen birçok tarihi eserde de görmek mümkün. Ana yolun özelikle sol tarafına bulunan tarihi yapılara bakarken

şaşkınlığımı gizleyemedim. Ana kapıdan içeri girmeden önce Side Müzesi’nde bölgedeki eserleri görmek mümkün. Helenistik mimarinin hüküm sürdüğü giriş kapısı eşsiz işçiliğiyle karşıladı beni. İki kule ile korunan ana giriş kapısından geçtikten sonra dünya değişiyor. Ana caddenin sağında bulunan sütunlu yol, modern ile tarihi aynı anda yaşatırken, yolun sağında bulunan amfi tiyatro ise bölgedeki diğer tiyatroların aksine kuzeye bakıyor. Amfi tiyatrodan tüm şehri görebilmek mümkün… Tipik Akdeniz mimarisinin aksine, daha geniş sokaklara sahip olan Side sokaklarında yürümek daha kolay. Şehrin en dışından başlayan ana cadde, amfi tiyatronun karşısında araç trafiğine kapatılmış durumda ve limana kadar devam ediyor. Sağlı sollu hediyelik eşya dükkanla-

Fatma Çoban

aged 103, in no time flat during the early morning hours. She said “Welcome” in Greek. When she realized that I did not understand, she greeted me in Turkish, this time. We started a conversation. Her sentences, half Turkish and half Greek, were translated by her grandson, Onur. She said, “I was born here, grew up here, married here. I am pleased of the changes in Side.” When I asked her, “Have you ever seen Crete?”, she said, “Where shall I go at this age, my son! But, I would like to go and see, even for once. I could not.” As I was about to leave, she held my hand and made me sit on the mattress again, she asked me to switch on my recorder. She started to read a poem in Greek: 78

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

What do you want from the cones of my pines I carry your love within my heart I wrote your love into my veins with a charcoal I carry your memories in my faith. After leaving Aunt Fatma’s house, I got out of the village and walked the road I had passed on car in the night, in order to discover it in daylight. Historical artifacts, which start approximately one kilometer before entering the gateway of the historical city, take you from the modern world and bring you back to the times before Christ. Being renewed with the restoration studies, Side greets you with its whole splendour. Most of the artifacts which have remained


until this day in Side, where the settlement started during the 7th century B.C, belong to the Roman period. Side, which was founded by the Kymes, means ‘Pomegranate’ in the local language. It is still possible to see the pomegranate motives on most of the historical artifacts. I could not hide my astonishment when I looked at the historical artifacts particularly on the left side of the highway. It is possible to see the artifacts of the region in the Side Museum, before entering the gateway. The gateway, which is prevailed by the Hellenistic architecture, greeted me with its unique workmanship. The world literally changes as soon as you enter the gateway protected by two towers. While the highway with columns on the right of the main road keeps the modern and history at the same time, the amphitheater on the right of the road faces north, in contrast with other theaters

in the region. It is possible to see the whole city from the amphitheater… In contradistinction to the typical Mediterranean architecture, it is easier to walk on the streets of Side, which has wider streets. The main road that starts from the outside of the city is closed to the vehicle traffic across the amphitheater and it continues until the harbor. Having souvenir shops, restaurants and cafeterias on both sides, the main road opens to a square in the harbor just like other streets. While a few fisherboats are anchored on the harbor, which has an important place for the Side people who had long earned their lives through fishing, the boats organizing one-day tours are weighted on the harbor. The seafood is served worthily for Mediterranean in Side, where you can find many tastes of the Turkish cuisine, as well as the Mediterranean

ANTALYA 79

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


rı, lokantalar ve kafeteryaların bulunduğu ana cadde diğer caddeler gibi limanda bir meydana açılıyor. Uzun süre balıkçılıkla geçimini sağlamış olan Side halkı için önemli bir yere sahip olan limanda artık az sayıda balıkçı teknesi demirlemişken, günübirlik tur yapan tekneler ise limanda ağırlıklı. Akdeniz mutfağının yanı sıra Türk mutfağının birçok lezzetini bulabileceğiniz Side’de deniz ürünleri Akdeniz’e yakışır bir şekilde servis ediliyor. Grida, bölgenin en ünlü balığı olarak gösterilirken Akdeniz’deki tüm balıkları Side’de tatmanız mümkün. Ayrıca diğer deniz ürünleri ise tadılmaya değer. Ben de öyle yapıp soluğu Ali Tori’nin küçük koy mevkiinde bulunan lokantasında aldım. Kendine özel sosla servis ettiği kalamarlar ‘ye beni’ diyerek bakarken bir yandan da bir zamanların meşhur balıkçısı Ali Tori ile sohbete başladık. “Hippiler gelmeye başladı ilkin köyümüze, 60’lı yılların ortasında ve Side’de değişim başladı. Herkes turizme yöneldi. Dünyanın farklı yerlerinden insanlarla tanışmaya başladık turizmle birlikte. Köydü Side eskiden, turizmle birlikte belde oldu. Yalnız nar bahçelerimiz kalmadı, tek üzüntüm o. 25 yıl balıkçılık yaptım Akdeniz’de. Tüm gücümü denize bıraktım. Şimdi buradayım.” “Denize geri döner misin?” diye sorduğumda, “Yaşlandım artık ama hep gözüm denizde” dedi. İngilizce, Almanca ve Yunanca bilen 63 yaşındaki Ali Amca, turizm aracılığıyla bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesinden dost edindiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bizim köyün en güzel zamanı ekim ayında başlar ta ki haziran ayına gelene dek sürer. Yazı ayrı, kışı 80

ANTALYA

ayrı güzeldir. Kafasını dinlemek isteyenler kışın gelsinler. Side’nin tadına o vakit varırlar.” Ali Amca’nın yanından ayrıldığımda gün bitmek üzeriydi. Küçük plajda denizin keyfini çıkartanlara imrenerek baktım. Olta balıkçıları nasiplerini beklerken, büyük balıklardan kaçan küçük balıklar zıplamaya başladı suyun üstünde. Şaşkınlıkla seyre koyuldum. Kış güneşi Akdeniz’in üzerin-

cuisine. While white grouper is depicted as the most famous fish of the region, it is possible for you to taste all the fish in the Mediterranean in Side. Besides, other seafoods are worth tasting, as well. I did so and immediately got to the restaurant of Ali Tori, located on the small bay site. While the calamaries, served with a special sauce, almost seemed to say ‘eat me’, we started a conversation with the famous fisher-

M.Ö 7’nci yüzyılda yaşamın başladığı Side’de bugün ayakta kalan eserlerin birçoğu Roma dönemine ait. Most of the artifacts which have remained until this day in Side, where the settlement started during the 7th century B.C, belong to the Roman period.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

man of the previous periods, Ali Tori. “Firstly, the hippies started to come to our village, in the middle of 1960s, and Side began to change thereafter. Everyone was directed at tourism. Together with tourism, we started to meet people from different countries of the world. Side was a village before, and became a town with tourism. But, none of our pomegranate gardens has remained, that’s the only point I am sad about. I have earned my living by fishery for 25 years in the Mediterranean. I have left all my power on the sea. And now, I am here.” When I asked him, “Would you go back to the sea?”, he said, “I am old now, but I always have my eyes on the sea.” Speaking English, German and Greek, the 63-year-old Uncle Ali says that he has had friends from various countries of the world so far, through tourism, and he adds: “The best season of our village starts in October and continues until the month of June. The summer and the winter are separately beautiful here. The ones who seek to rest should come in the winter. By then, they can enjoy Side.” When I left Uncle Ali, the day was about to end. I looked at the people enjoying the sea on the small beach, with envy. While the anglers were expecting their portions, the small fish which were left over the big fish started to jump on the water. I started watching with astonishment. While the winter sun was glittering on the Mediterranean, all of a sudden, a group of people walking towards the same direction attracted my attention. I followed them. And we were followed


de parıltılar saçarken, bir an dikkatimi kalabalıklar halinde aynı yöne yürüyen insanlar çekti. Peşlerine takıldım. Ardımıza kediler, köpekler, börtü böcekler takıldı. Herkes susmuş sadece hızlı hızlı yürüyordu. Bir şeye yetişmenin telaşı vardı tüm canlılarda. Vakit gelmişti anlaşılan. Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından Apollon Tapınağı’nın bulunduğu meydana çıktık. Meydana bağlanan tüm yollar kalabalıktan geçilmiyordu. Herkes kendince yerini seçmiş, yüreğini Akdeniz’e çevirmişti. Güneşin tapınakla aynı hizaya geldiği anda, kuşlar, güneşe doğru kanat çırptılar. Tüm insanlar kol kola girip tek vücut oldu. Tüm canlılar selama durdu güneşe karşı. Gözlerine inanamadılar. Güneşin batışıyla Side’de bir gün daha tarih oluyordu.

by cats, dogs and creepy crawly. Everyone was only walking in silence quickly. Every creature had the urgency of catching up something. It seemed as though it was the good time. After walking for five minutes, we got to the square where the Apollo Temple was located. All the streets ending in the square could not be passed due to the crowds. Everyone had chosen their locations in their opinions and turned their hearts towards the Mediterranean. The moment when the sun was aligned with the temple, the birds fluttered towards the sun. Arm in arm, all the people banded together. All the creatures salute the sun. They could not believe their eyes. Another day was becoming history, with the sunset.

ANTALYA 81

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Röportaj / Interview

10 milyon turist ağırlıyoruz TÜRSAB Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Kerim Çavuşoğlu, son 30 yılda kitle turizmine yönelik yatırımlar yapılan Antalya’nın misafirperverliğiyle rakiplerinin arasından sıyrıldığını vurguluyor.

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs:

HAMİT SEÇİL

We welcome ten million tourists Kerim Çavuşoğlu, Chairman of the Board of Directors for the Antalya region of the Association of Turkish Travel Agencies (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği - TÜRSAB), emphasised that Antalya, where investments in mass tourism have continued for the last thirty years, stands out among its rivals with its hospitality. 82

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Akdeniz çanağının en önemli turizm destinasyonlarının başında gelen Antalya’yı Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Kerim Çavuşoğlu ile konuştuk. Antalya markasının geçen 30 yılda büyük bir yol kat ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, turizmin bölgede 12 aya çıkartılmasının formülünü şu şekilde açıkladı: Otel standartlarıyla yerli halkın hayat standardının eşitlenmesi gerekiyor. Şu an arada uçurum var. Bunlar eşitlendiği takdirde turizm 12 aya çıkar. Geçen 30 yılda Antalya’da ne değişti? 1980’den sonra özelikle Antalya Bölgesi’nde turizm amaçlı yatırımlar yapılmaya başlandı. 80 öncesinde de turizm vardı. Konyaaltı sahilinde belediyeye ait olan bungalov evler, ekim ayında gelen üçüncü yaş grubu turistlere kiralanırdı. 1980’den sonra kitle turizmine yönelik yatırımlar yapıldı ve 2010 yılında varılan nokta 10 milyon turist… Bölgemizde dünya standartlarının üzerinde hizmet sunuyoruz. Özelikle tesislerimizin kalitesi ve Türk toplumunun misafirperverliğinden kaynaklı verdiğimiz hizmet kalitesi açısından rekabet ettiğimiz ülkeler arasında en iyiyiz. Her şey kötüye gitmiyor. Ancak daha iyi olmasını isteyip de başaramadığımız bazı aksaklıklar var. Yıl boyu turizm hareketi hedefi gerçekleştirilirse bu rakam çok daha yükseklere çıkacaktır. Antalya bunu kaldırabilir mi? Neler yapılabilir bu konuda? Eğer mevcut kapasitemizle biz turizmi 12 aya yayabilirsek, bugün ağırladığımız turistin iki katını Antalya’da ağırlarız. Golf her yıl ciddi şekilde artarak devam ediyor.

the Antalya region. Tourism existed before 1980. The bungalows on the coast of Konyaaltı, which belonged to the municipality, were rented out to third age group tourists visiting in October. After 1980, investments started to be made in mass tourism and the point we have reached in 2010 is ten million tourists...We provide services in our region that exceed world standards. We are the best among our rival countries in terms of the quality of the service we provide, based on the hospitality of the Turkish community, and the quality of our facilities in particular. Not everything is taking a turn for the worst, there are just a couple of hitches that we want to achieve but have not yet succeeded in doing so. Kerim Çavuşoğlu

Ancak kongre turizmini daha etkili hale getirmek için bahsettiğim altyapı eksikliklerini tamamlamalıyız. Otel standartlarıyla yerli halkın hayat standardının eşitlenmesi gerekiyor. Şu an arada uçurum var. Bunlar eşitlendiği takdirde turizm 12 aya çıkar. Biz deniz, kum, güneş ve tarihi güzelliklerimizi öne çıkartarak turizm yapıyoruz. Deniz, kum ve güneş mevsimsel bir olaydır. Bu nedenle gelen turist sayısında yaz döneminde yüksek bir ivme yakalıyoruz. Bu yılsonunda 10 milyon civarında turist bekleniyor. Bu sayının yaklaşık 6 milyonu dört aylık dönemde, 1 Haziran ve 15 Eylül tarihleri arasında geldi. Kendinizi turist yerine koyun ve düşünün. Kışın Antalya’ya bir aylığına tatile geldiniz. Nasıl vakit geçirirsiniz? Bütün mesele bu… Ulaşamadığımız, kültür turizmi yapan destinasyonlar var. Uzakdoğu ülkeleri ve

We spoke to Kerim Çavuşoğlu, Chairman of the Board of Directors for the Antalya region of the Association of Turkish Travel Agencies (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği - TÜRSAB), about Antalya, one of the leading tourism destinations of the Mediterranean Basin. Çavuşoğlu stated the significant amount of headway made by the brand of Antalya in the last 30 years, and explained the formula to increase the tourism in the region to 12 months as “Hotel standards need to match the local’s quality of life. At the moment there is a rift between the two. Once these standards are equal, tourism will extend to 12 months.” What has changed in Antalya in the last 30 years? After 1980, investments started to be made for tourism purposes, especially in

If you achieve your goal in spreading tourism over twelve months this figure will increase to reach new levels. Can Antalya deal with this? What can be done regarding the subject? If we had the opportunity to spread tourism over twelve months with our current capacity we would be welcoming twice as many tourists in Antalya. Golf continues to increase significantly every year. However, in order to make convention tourism more effective, we need to resolve the infrastructure issues I have touched upon. We need to equalise hotel standards with the local’s quality of life. At the moment there is a rift between the two. Once they are on par with each other, tourism will spread over twelve months. Currently our idea of tourism is focusing on sun, sea, sand, and historical beauties. Sun, sea, and sand are seasonal; as a result, the number of tourists visiting ANTALYA 83

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Amerika kültür turizmine daha meraklı... Bu kitlere ulaşmamız gerekiyor. Bu pazarlara ulaştığımız takdirde turizmi 12 aya çıkartabiliriz. Kültürümüzü, golfu, kongre turizmini daha iyi anlatmalıyız dünyaya. Ancak turizm sadece otelde ve acentelerde çalışanların işi değil, bu şehirde yaşayan herkesin işi. Herkes üzerine düşen görevi yerine getirmek zorundadır. Aşılmayacak bir sorun yok ortada. Zamanla insanlar bilinçlenerek standardı şehir merkezine de getirecektir. Bu ancak eğitimle sağlanır. Dünya değişiyor, bu değişime ayak uyduranlar standardı yakalayacak ya da yok olacaklar. Gelecek, daha güzel bir Antalya üzerine kuruluyor.

Akdeniz çanağında Antalya, en yeni tesislere sahip. ‘Her şey dahil’ sistemle diğer destinasyonların önündeyiz. Dünyada ciddi bir ekonomik bir kriz olmasına karşın sayısal olarak büyümekteyiz ancak gelir olarak aynı şeyi söylemek mümkün değil. ‘Her şey dahil’ sistemle turist cebinden çıkacak olan parayı biliyor. Bu, tercih edilmemizdeki birinci faktördür. Mavi bayrak açısından çok öndeyiz, otellerimizin hizmet kalitesi çok iyi. Biz Avrupa Birliği ülkelerinde kitle turizmi yapan destinasyonlara göre yüzde 25 civarında daha ucuzuz. Ayrıca coğrafi güzellik ve tarihi bir zenginliğe sahibiz. Bu da Antalya’nın tercih edilmesinde önemli bir etken.

‘Herşey dahil’ sistemi yüzünden turistlerin otel dışına çıkmadığı yönündeki inanışa katılıyor musunuz? Ben buna katılmıyorum. Eğer dışarıda otelden daha kalitelisini bulursa insanlar, dışarı çıkarlar. Neden çıkmasınlar? Otel dışındaki fiyat politikası çok önemli.

TÜRSAB’ ın içinde bulunduğu bir konsorsiyum müze ve ören yerlerinin girişini aldı. Ağırlık verilmesi düşünülen kültür turizmi bu durumdan nasıl etkilenecek? Biz TÜRSAB olarak uzun yıllardır Türkiye’de kültür turizminin öne çıkması çabasındayız. Turizmi 12 aya çıkartmak istiyorsak, bunun yolu kültür turizminden geçiyor. Yeni yılda Türkiye genelindeki bazı ören yerleri bize devredilecek. Biz bu anlaşmayla ören yerlerinin bakımını da üstleneceğiz. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de sahip olunan ören yerlerinin üçte biri ziyarete açık. Kültür turizmi artarak devam edecek. Bu yerlerin ziyaret edilmesini arttıracağımızı düşünüyorum.

gains serious momentum during summer months. The expected number of tourists at the end of year is ten million. Six million of this ten million visited the region over a four month time span, between the 1st June and the 15th September. Imagine you are the tourist and think about what you would do in Antalya if you visited for a month during the winter. This is the whole problem... There are destinations that offer culture tourism, which we have yet to reach. They are more interested in the Far East and American culture tourism... We need to reach out to these masses. Once we reach these markets, we will be able to spread tourism over twelve months. We need to explain our culture, golf, and convention tourism better to the world. However, tourism is not just based on the work done by those working at hotels and agencies; it involves everyone living in the city. Everyone has a responsibility to do the necessary. No problems exist that cannot be overcome. In time, the people’s awareness will increase, which will bring the standard to the city centre. This can only be achieved through training. The world is changing; those who can keep up with change will catch the required standard, those that do not will simply be annihilated. The future lies in a better Antalya.

TÜRSAB Antalya’nın tanıtımı için ne yapıyor? 2011 çalışmaları nedir? Biz TÜRSAB olarak Türkiye’nin geneli tanıtımını yapıyoruz. Bu yıl 65 ülkeyi ziyaret edeceğiz. Bu ziyaretlerde bölgesel tanıtımlar yapılıyor. Artık Antalya’nın tanıtıma ihtiyacı kalmadı. Dünyanın

Do you agree with the belief that tourist do not venture out of their hotels because of the “All Inclusive” concept? Personally I do not agree with this argument. If people find better quality outside the hotel they will venture outside the hotel. Why shouldn’t they? The pricing policy im-

Aynı ürünlerin fiyatları belli bölgelerde standartlaştırılabilinir mi? Bizde serbest piyasa ekonomisi denilip karışılmıyor. Avrupa da serbest piyasa ekonomisi uyguluyor ancak orada bir standart var. Serbest piyasa ekonomisinden dolayı Rekabet Kurulu’nun bir hükmü var: Bir mal maliyetlerinin altında satılamaz. Bunu uygulamayan işletmeler, kendilerinin yanı sıra beraberinde diğer işletmeleri de batırıyorlar. Bunlar kontrol edilmeli. Aynı sokakta birbirinin benzeri işletmelere verilen ruhsata sınırlama getirilmeli. Antalya turistlere ne sunuyor? Turistler neden Antalya’yı tercih ediyor? 84

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

plemented outside the hotel is of grave importance. Can the prices of the same products be standardised in certain regions? Our reason for not getting involved is free market economy. Europe also has a free market economy; however, they have standards. The Competition Board has enforcements in place due to free market economy; one of them states that a product cannot be sold at a price below its cost. Businesses that do not abide by this application sink and take the other business down with them. These need to be monitored. Limitations should be applied to licences given to similar business located on the same street. What does Antalya offer to tourists? Why do tourists prefer Antalya? Antalya has the newest facilities in the Mediterranean Basin. We are ahead of other destinations that have implemented the “All-Inclusive” concept. We continue to grow in numbers even though there is a serious global economic crisis; however, the same cannot be said for growth in income. With the “All-Inclusive” concept tourists know exactly how much money they will be spending. This is the top factor that people are choosing us. In terms of blue flagged beaches we are top of the list, and our hotels offer service of the highest quality. We are 25% cheaper that other EU countries that offer mass tourism. On top of everything else we have geographical beauties and a rich history. These are also important factors that make Antalya the preferred holiday destination.


birçok yerinde Antalya markası biliniyor. Ama bu markanın bazı eksiklikleri var. Örneğin otelden çıkan bir turistin merkeze özgür iradesi ile gelmesi mümkün değil. Turist otelden çıktıktan sonra bir dolmuşa ya da otobüse binip istediği yere gidemiyor. Turistlerin TÜRSAB üyesi acentelerden hizmet satın alması onlar açısından nasıl bir fayda sağlar? Biz kanunlar çerçevesinde hareket ettiğimiz için kokartlı rehberler aracılığıyla hizmet veriyoruz. O turist grubunun ana dilinde yerinde tanıtım yapıyoruz. Yapılan istatistiklere göre; en etkili tanıtım yöntemini yerinde tanıtım oluşturmaktadır. İnsanlar memnuniyetini çok yakındaki birkaç kişiyle paylaşır, memnuniyetsizliğini ise herkese söylermiş. Turistlere turunu maksimum memnuniyetle tamamlatmak zorundayız. Bu şu anlama geliyor: İlgili yasa gere-

ği bu hizmet sadece seyahat acentalarının işidir. Antalya’nın doğusu tamamen kitle turizmine yönelse de batısındaki bazı merkezler münferit turistlere hizmet veriyor. Antalya yoluna nasıl devam etmelidir? 1980’den sonra yapılan yatırımlar kitle turizmine yönelik oldu. Bu arada bu işin lokomotifinin seyahat acenteleri olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü 500 bin yatağa sahip olan Antalya, mevcut düzen içerisinde mevcut tarifeli uçaklarla bu yatakların bir operatörün yönlendirmesi olmaksızın münferit turist ile doldurulması mümkün değildir. Bu kadar yatırımın ardından biz küstük oynamıyoruz deme şansımız yok. Ciddi bir yatım var ve bu işliyor da. Turizm sektörü diğer sektörlere göre az maliyetle ciddi gelir getiren bir sektör. Türkiye’nin döviz girdilerin üçte biri turizmden kazanılıyor.

The Association of Turkish Travel Agencies (TÜRSAB) are part of a syndication that has been given the right to enter museums and ruins. How will this be affect during the process of developing culture tourism? For years, we, as the Association of Turkish Travel Agencies, have been making an effort to bring culture tourism in Turkey to the forefront. If our aim is to spread tourism over twelve months, we need to focus on culture tourism. Some ruins throughout Turkey will be transferred over to us in the New Year. Together with such an agreement we will take on board the maintenance of these ruins. As far as I know a third of the ruins in Turkey are open to the public. Culture tourism will continue to prosper onwards and upwards. I believe that we can increase the number of people that visit ruins. What is the Association of Turkish Travel Agencies doing to promote Antalya? What are their projects for 2011? As the Association of Turkish Travel Agencies we promote Turkey in general. We will visit 65 countries this year. Regional presentations are made on these visits. Antalya does not need to be presented or promoted. The brand “Antalya” is known in most places worldwide; however, there are deficiencies in the brand. For example, there is no chance that a tourist will leave their hotel and travel to the city centre at their own will. Tourist cannot get on a bus or minibus once they leave the hotel, to go wherever they want to go. What are the benefits for tourists when they purchase

services from agencies that are members of the Association of Turkish Travel Agencies? As we are bound by legal framework we provide services via licensed tour guides. We provide presentations in the mother tongue of the tourist group. According to statistics, the most effective form of presentation is in situ presentation. People share their satisfaction with a couple of people; whereas they tell everyone about their disappointment. We have an obligation to make sure that tourists complete their tour with maximum satisfaction. In short, this means that in accordance with the relevant laws, the travel agencies are the only ones responsible for this service. Even though Eastern Antalya caters for mass tourism, some locations in western Antalya provide services for individual tourists. How should Antalya continue along its way? Investments made after 1980 focused on mass tourism. In the meantime, we should not forget that the steam engine behind this job is the travel agencies. In the absence of hotel recommendations, made by operators to those who book a scheduled flight, Antalya would not be able to fill its 500,000-bed capacity solely on individual tourists. After so many investments, we do not have the luxury to say that we are not playing along. There is a serious amount of investment at stake and it is working. In comparison to other industries, tourism sector generates serious income at low costs. Tourism makes up a third of Turkey’s currency income. ANTALYA 85

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Şelale / Waterfall

Alexander’s Waterfall The two huge waterfalls formed by Düden Stream, which springs in northern Antalya and flows underground from time to time, before meeting the sea present a visual feast for eyes.

İskender’in Şelalesi:

Düden

Antalya’nın kuzeyinde doğan ve zaman zaman yeraltından yoluna devam eden Düden Çayı’nın denize dökülmeden oluşturduğu iki büyük şelale, görsel bir ziyafet sunuyor.

Yazı ve Fotoğraflar / Article & Photographs: HAMİT SEÇİL

86

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Antalya’nın Kepez İlçesi sınırlarında bulunan Düden Çayı, Burdur Karayolu’nun 30’uncu kilometresinde doğar ve iki farklı noktada şelale oluşturduktan sonra Akdeniz’e dökülür. Yaz sıcaklarında şehir merkezinden yaklaşık 6-8 derece daha az sıcaklığa sahip olan ve İskender Şelalesi olarak da bilinen Yukarı Düden Şelalesi yaklaşık 20 metre yüksekten dökülerek yoluna devam eder.

Düden Stream within the borders of Kepez District of Antalya springs at the 30th kilometre of Burdur Highway and meets the Mediterranean after forming waterfalls in two different points. Being approximately 6-8 degrees cooler than the city centre in hot summer days, Upper Düden Waterfall – also known as Alexander’s Waterfall – continues in its course falling from a height of 20 metres.

Antalya merkeze 7 kilometre uzaklığındaki Yukarı Düden Şelalesi Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından oluşturulan park içerisinde ziyaretçilere açıktır. Antalya’nın en güzel şelalelerinden birisi olan Düden Şelalesi’ni dünyanın dört bir yanından yılda 500 bin civarında turist ziyaret etmektedir. Park içerisinde oluşturulan piknik ve dinlenme alanlarında ziyaretçilere serinleme imkanı sunun Düden Şelalesi Parkı, aynı zamanda içerisinde tarihi eserlerin bulunduğu bir bölüme de sahip.

Being 7 kilometres away from Antalya Centrum, Upper Düden Waterfall is open for visitors inside the park made by Antalya Metropolitan Municipality. Düden Waterfall which is one of the most beautiful waterfalls of Antalya is visited by around 500 thousand tourists from all over the world every year. Allowing its visitors to freshen within the picnic and recreation areas formed inside the park, Düden Waterfall Park has also a section containing historical artworks.

Yukarı Düden Şelalesi’nin Kepez İlçesi’nin en önemli doğal güzelliklerinden birisi olduğunu söyleyen Kepez Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, “Düden Şelalesi cennetten akan bir doğa harikası. Çevresindeki bitki örtüsü ve kuşları ile turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Antalya’nın en güzel şelalelerinden biridir Düden. Burada; piknik yerlerinin yanı sıra restoranlar, kafeteryaların bulunduğu mesire yerleri ve bölgenin bolca turist çekmesinden dolayı, hediyelik eşyalar satan dükkanlar var. Gelecekte çay boyunca yapılacak projelerle, Düden Çayı’nın her alanından insanların faydalanmasını bekliyoruz.” dedi. Kepez İlçesi sınırları içerisinde Yukarı Düden Şelalesi’nin döküldüğü noktada bir de mağara bulundu

Mehmet Ali Özyiğit, District Governor of Kepez, says that Upper Düden Waterfall is one of the most significant natural beauties of Kepez County and continues: ‘’Düden Waterfall is a wonder of nature flowing from Heaven. It attracts tourists’ attention widely with its flora and birds around it. Düden is one of the most beautiful waterfalls of Antalya. Beside picnic areas; there are restaurants, resorts with cafeterias within and souvenir shops here as the region is visited by a great number of tourists. With the projects to be realized along the stream in the future, we expect that people will benefit from all aspects of Düden Stream.’’ Indicating that there is also a cave at the place where Upper Düden Waterfall falls ANTALYA 87

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


within the borders of Kepez District, Özyiğit emphasizes that Upper Düden Waterfall is a place worth visiting. Mehmet Ali Özyiğit Kepez Kaymakamı

ğunu söyleyen Özyiğit, yukarı Düden Şelalesi’nin görülmeye değer bir yer olduğunu belirtti. 20 metre yükseklikten döküldükten sonra güneye devam eden Düden Çayı, Muratpaşa İlçesi sınırları içerisinde 40 metrelik falezlerin üzerinden Akdeniz’e dökülmektedir. Karpuzkaldıran Şelalesi olarak da bilinen Aşağı Düden Şelalesi, günübirlik tekne turlarının mola yeri olup tatilcilere büyük bir görsel ziyafet sunmaktadır.

Düden Stream, which continues to flow in its course towards the south after falling from a height of 20 metres, meets the Mediterranean over cliffs that are 40m high within borders of Muratpaşa District. Lower Düden Waterfall, which is also known as Karpuzkaldıran Waterfall, is a pull up for daily boat tours and presents a tremendous visual feast for the eyes of visitors.

Nasıl gidilir?

How to go?

Yukarı Düden Şelalesi’ ne halk otobüsleri ve minibüsler ile şehir içinden ulaşım mümkün. Özel aracı ile gidenler için; Antalya-Alanya çevreyolu üzerindeki Kepez kavşağından kuzeye dönerek 4 km’lik bir yolculuğun ardından şelaleye ulaşabilir.

It is possible to get to Upper Düden Waterfall by public buses and minibuses from the city centre. For those to use their private vehicles: By turning to north at Kepez crossroads on AntalyaAlanya Highway, you can reach the waterfall after a 4km journey.

88

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


ANTALYA 89

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


El Sanatları / Handicrafts

Yaşayan insan hazinesi!

Kendisini Fethiye’den Serik’e kadar “her yerin ustası” olarak tanımlayan çarıkçı Kemal Kabaklı, Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Sözleşmesi kapsamında “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak önerildi.

Kemal Kabaklı

Kemal Amca 71 yaşında ve okuma yazması yok ama bülbüllerin bile gıpta edeceği öyle bir dilden konuşuyor ki hayran olmamak elde değil. İnanç, emek, sevgi ve sabır gibi erdemli harfleri olan bu dilin en iyi ustalarından biri hem de. Anadolu’da çok az kalan, neredeyse bitme aşamasında “Çarık Sanatı”nın 90

ANTALYA

son erbaplarından. 8 yaşında geçirdiği çocuk felcinden sonra bacaklarını kaybedince okula gidememiş. Babası da onu 1965’te Gömbe’de ayakkabıcı dükkânı olan -kendi deyimiyle- Kaşlı Memmed Usda’nın yanına çırak vermiş. O günden sonra Yaradan bacak

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

At the age of 71, even though he is illiterate, uncle Kemal talks in such a language, which even nightingales would envy, it is hard not to admire him. In fact, he is the master of this language that consists of righteous letters such as belief, effort, love, and patience. He is one of the last connoisseurs left in

the “Art of Sandals,” which in on the verge of extinction in Anatolia. He was unable to continue going to school after losing his legs at the age of 8 due to polio. In 1965, his father sent him to a shoe shop in Gömbe, which he describes in his own words as Master Memmed


ve ayaklarının gücünü ellerine vermiş olacak ki deyimin tam anlamıyla dört elli olmuş, hayata dört elle sarılmış. Ustası ve onun kalfası ile bir ay Gömbe’de, altı ay Kaş’ta karın tokluğuna çıraklık edip mesleği öğrendikten sonra tekrar Gömbe’ye gelip terfi ederek günde 1 lira yevmiye ile çalışmayı sürdürmüş. Günlerden bir gün köylünün biri pabuç diktirmek için bir parça şaplı gön getirmiş. Kendisinden bu gön ile bir çarık dikmesini istemişler. Pek güzel dikmiş olacak ki ustası bunun üzerine, “Sende ekmek var” demiş. Bu ekmek öyle bereketliymiş ki böylece pişmeye başlayıp yıllarca mis gibi tütmüş. Ancak gelin görün ki üç ayın sonunda ustası 1 liradan 90 lira eden yevmiyesini vermeyince zaten sevmediği ayakkabı tamirciliğini bırakıp önce kendi köyünde, sonra da Yeşilbarak Köyü’nde açtığı dükkânlarda tabaklanmış deriden tasarlayıp yaptığı ve hayatı boyunca bir kez bile ayağına giyemediği bu özgün çarıklarla tam 25 sene sürecek çetin bir yolculuğa çıkmış. Ustasından öğrenip kendi yeteneği ve gayreti ile geliştirdiği sanatla, yıllarca insanüstü bir azim ve çaba ile günde ortalama altı çift çarık dikmiş. Halk bu çarıkları öyle sevmiş ki köyün büyük çoğunluğu kırıp sarıp bugün bile pahalı sayılabilecek bu çarıkları almış. Çünkü birçok sağlık sorununa yol açan lastik pabuçlarda hamlayıp börten, yara, sızı bulan ayakları, ayağı yakmayan, terletmeyen ve koku yapmayan bu doğal deriden çarıklar içinde nefes alıp, rahat etmiş. Genç Kemal Usta ilk işine babasının İzmir’den getirdiği “şaplı”, “tabaklanmış” ya da “beyaz gön” denen yumuşak ve kılsız derileri bir kış günü

işleyerek başlamış. İlk aldıkları 300 kilo deri kilosu 8 liradan 250 liraymış, sonra bu kilo fiyatı üçer beşer artıp gitmiş, bugün 35 lira dolayında. Bir kilo deriden iki çift çarık yapıp her birini 12 liraya satan Kemal Amca bir günde 35 çift çarık sattığını anımsıyor. Çarık yapmak için; önce şaplı deriyi 10 dakika suya ıslayıp keser, deride açtığı deliklerden “sırım” dediği ve yine deriden yaptığı ipleri çuvaldız gibi sivrilttiği teneke bir

parça yardımıyla geçirir, çıtlık ağacından kendi yaptığı kalıplara “vurup” sırayla 10 numara bakır çivilerle burnunu ve “kulak” dediği topuk tarafını yaparak dikermiş. Kalıba vurduktan sonra üç saat kadar güneşte bekletir (bu işleme “atmaklamak” diyor) ondan sonra müşteriye verirmiş. Bunu kişilere ayağın ölçüsünü alarak değil, babasından öğrendiği numaralara göre uyarlarmış. Kemal Amca yalnız çarık yapmakla kalmaz, sattığı çarıklar eskidiğinde plastik parçalarla pençe yapıp, kopan sırımlarını yenileyerek tamir de edermiş.

A Living Human Treasure! Kemal Kabaklı, a sandal maker, who describes himself as “the master of all locations” from Fethiye to Serik, has been recommended as a “Living Human Treasure” within the concept of the Intangible Cultural Heritage (Somut Olmayan Kültürel Miras - SOKÜM) Agreement.

from Kaş, as an apprentice. Ever since that day, the God has given the strength of his legs and feet to his arms, allowing him to have four hands and helping him to cling to life. After working for a month in Gömbe with his master and his qualified workman, and then learning his profession as an apprentice working for peanuts in Kaş for six months, he returned to Gömbe, where he continued to work, having been promoted, for a daily wage of 1 lira. One fine day, a villager brought in a piece of leather to have his shoe repaired.

They asked him to make a sandal with the said piece of leather. He must have done a fine job because on the back of it his master said, “You have the potential to make money.” The money he would make was so exuberant that the income started generating that day and continued for many years. However, after his master did not pay his daily wage of 90 lira, dropped from 1 lira, he left repairing shoes, which he had hated all along, and opened shops, first in his own village, then in the vilANTALYA 91

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


İşin önemli bir ayrıntısı bu çarıkları kendi deyimiyle; “ileşber olan, orak biçen gadınlar” dışında sadece erkekler giyermiş. “Sadece erkeklere yönelik mi?” sorumuza, “Turistlere yönelik” diye cevap veriyor. Daha sonra kastettiğinin o yıllarda Dalaman gibi turistik yerlerdeki otellerde yapılan Türk Geceleri’nde sahne alan halk dansları ekipleri tarafından kullanılması olduğunu anlıyoruz. Çarığın bir şartı da yün çorapla ve sadece yazın giyilmesiymiş. Kemal Amca’nın özgün çarıklarında boncuk, ayna gibi süs ve aksesuarlar yok. Bu çarıkların kullanıldığı zamanlarda ayakkabı boyası olmadığı için yumuşatılıp daha çok dayanması için püse sürülürmüş. Püse yapmak için kıyılmış çam çıraları bir tenekeye doldurulup ağzı yine teneke bir kapak ile kapatılır, çamur ile de sıvanırmış. Daha sonra dışında ve üstünde yakılan ateşin sıcaklığıyla çıranın özü eritilip akıtılırmış. Bu halde eriyip akan yağlara “püse” denir ve bu haliyle çarığa sürülürmüş. Kemal Amca yazları sipariş üzerine, kışları stok için 300 taneden az olmamak üzere durmaksızın çarık yapmış. O günleri; “Çok para kazandım, saymadan gatardım, işim çoğudu” diye anlatıyor. Kazandıklarıyla önce tarla - tokat almış daha sonra evlenip ev-dünek yapmış, çor-çocuk yetiştirmiş. Bekâr zamanlarında bir yandan çalışırken yaşamdan da kopmamış. Sabahları 50 -60 yaşlarındaki köylüler, akşama doğru da gençler gelirmiş yanına; düğün, dernek, eğlence olunca da onu sırtlarına alıp götürürlermiş. 25 yaşında iken evlenip yedi senedir çalıştığı Yeşilbarak Köyü’nden ayrılan Kemal Amca kendi köyün92

ANTALYA

deki baba evinin altında açtığı dükkânda çalışmayı sürdürmüş. Kemal Amca 10 yıl önce ölen, kendisinin ondan ayakkabıcılığı, onun da kendisinden çarıkçılığı öğrendiğini söylediği ustasını da vefa ile yâd ediyor. Kendisi için çalışmaktan oturup yemek bile yiyemediği ustasının yaptığı haksızlıkla bugün; “Bir lira yevmiye vermedi emme bir milyar olsa da halel olsun” sözleriyle, gözleri dolu dolu helalleşiyor. Onun ustası olarak yaşama dair kendisine neler öğütlediğini merak ediyorum: “Bi sattığın malı bi daha sat-

ma” derdi, diyor. “Bu ne demek?” diyorum, “Yani beş lira fazla buldun mu başkasına satma derdi. Bu arkadaş geliyo, 10 lira veriyo. Sen geliyon 15 veriyon, satıldıktan sonra” diyor. “Başka?” diye soruyorum. “Sonra ‘On liraya mal ettiğin çarığı on beş liraya satabilirsin ama yirmi liraya satamazsın. Çünkü üstü haram olur.’ derdi.” Kemal Amca gerek eşini kaybettikten sonra üzüntüden gerekse hep karnına dayayarak yaptığı çarıkların olumsuz etkisinden geçirdiği mide kanamasından sonra 20 yıldır çarık yap-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

lage of Yeşilbarak, where he designed and made authentic sandals from tanned leather, which he would never be able to wear himself. This was the beginning of a compelling journey that would last 25 years. With his art, which he developed by adding his own skill and effort to what his master had taught him, he made, on average, six pairs of sandals everyday for years thanks to his superhuman determination and ceaseless effort. The public loved these sandals so much that the majority of the village broke and wrapped

in order to by these sandals that are considered expensive even today. They preferred the sandals made of natural leather as they were comfortable and allowed their feet to breathe, they did not make the feet sweat and their feet did not smell, as opposed to the rubber shoes that caused health problem, sores, irritation. A young Master Kemal started his first job one winter’s day, using the soft and smooth leather, known as “alumed,” “tanned,” or “white

leather,” brought to him from İzmir by his father. They bought their first 300-kilograms of leather for 250 lira, at 8 lira per kilogram; the price per kilogram continued to rise, and today it stands at 35 lira per kilogram. Uncle Kemal, who made two pairs of sandals from a kilogram of leather and sold them for 12 lira, remembers the days when he used to sell 35 pairs of sandals a day. To make his sandals he first wet the alumed leather for ten minutes and cut it, he then used a sharpened piece of tin to weave the “leather

strips” through the holes he made in the leather. He would then shape the shoes by hitting them into shape on the moulds he made out of wood, and sew leaves to toe and heel of the shoe using number ten copper nails. After shaping them he left them in the sun for three hours (this process is called “lasting”) before handing them over to the customer. He adjusted this system according to the numbers his father had taught him, not by measuring his customer’s feet. Uncle Kemal would not just make


sandals, he would make plastic talons together with the sandals he sold, and repair broken leather strips.

mıyor. Bu kadar benzersiz bir ustanın hiç çırağı da olmamış üstelik. Kimse O’ndan bu sanatı öğrenip para kazanmaya, kendi deyimiyle “havas etmemiş”. Sanatının sırlarını (babası kadar olmasa da) bilen tek kişi; büyük oğlu Cemil. O’da sürekli bu işle uğraşmıyor, sadece geçen yıl Denizli’den toplu bir sipariş gelince çarık yapmış. Sağlam bir insanın yaptığından çok fazla şeyi başarmış bu eli öpülesi insan şükür ki bugün hayatta ama o sonsuzluğa göçünce eşsiz sanatı, hüneri, sırları da kendisi gibi, sahip çıkamadığımız her değer gibi yok olacak. Sanatı öksüz, şimdi iyi kötü varlık gösteren çarıkları sus pus olacak. Antalya Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığımıza ülkemizin de taraf olduğu Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Sözleşmesi kapsamında İlimizde “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak kabul edilmesi için önerdiğimiz Kemal Amca’ya güzel bir ömür diliyor, Anadolu’nun tüm duyarlı yürekleri adına ellerinden saygıyla öpüyorum. ÖZNUR TANAL Antalya Kültür ve Turizm Müdürlüğü Halk Kültürü Araştırmacısı

In his own words he states that one of the most important details of the job is that other than “female farmers that sickle,” only men wore these sandals. In answer to our question “Were they only design for men?” he answered “No they were directed at tourists.” We later understand that what he meant was that they were worn by dance groups performing at the Turkish Nights at the hotels in the tourist areas of Dalaman back in those years. Other condition that applied to wearing the sandals was that they were only worn in summer with wool socks. Sandals specific to Uncle Kemal have no accessories such as beads and mirrors. As shoe polish did not exist during the time these sandals were made, püse was applied to the soften leather for durability. The püse was made by placing pine firewood in a tin, closing it with a lid, and smearing mud around it. The fire lit around and on top of it enabled the essence of the firewood to melt and transfer. The oil that melts and flows is “püse,” which is smeared on the sandal in that state. Uncle Kemal made at least 300 pairs of sandals during the winter as stock in accordance with the orders he received during the summer. He describes those days as, “I earned a lot of money, but I

never counted it as I had a lot to do.” He bought land with his earning, built a house after he got married, and brought up his children. As a bachelor he never isolated himself from living, even though he was extremely busy. In the mornings, between 50 and 60 elders, and in the evenings the youngster would visit him and drag him away to weddings, celebrations, and organised entertainment events. After getting married at the age of 25, he moved away from the village of Yeşilbarak and continued to work in the shop below his father’s house in his home village. Uncle Kemal remembers his master, who passed away ten years ago, as the person who taught him shoe making, and the person who learnt sandal making from him. His eyes fill up as he says, “He never paid me my daily wage of 1 Lira, but even if it was a trillion all is forgotten,” when forgiving his master’s injustice, who he worked for without eating in order to complete orders. I am intrigued about the wisdom his master passed on to him so I ask, he responded by saying, “He told me never to sell the same product twice.” When I asked him “What does that mean?” He explained it as, “It meant you should not sell the product to someone else just because they offered five lira more. In other words, someone is willing to pay 10 Lira, and then you come along and offer 15 Lira for a good that is already sold.” I ask him if there is anything else, he responds, “You can a sell a sandal for 15 Lira if the cost to make it is 10 Lira, but never sell it for 20 Lira because the excess is ill-gotten.”

Since it is the gastrointestinal bleeding due to the adverse effect of making sandals pushed against his stomach and because of his wife passing away, he has been unable to make sandals for the past 20 years. The most saddening thing is that such a rare master never had an apprentice. Nobody had the urge to learn the art from him, and earn money from it. The only person that knows the secrets of his trade (even though not as much as his father) is his eldest son, Cemil. He does not execute the job on a daily basis; he only made sandals when a bulk order came in from Denizli last year. Thank God that this person, who has succeeded in more things than healthy people, is still alive today; however, when he closes his eyes to the world and passes away, his rare art, skills, and secrets will be lost forever, just like all the other values we are unable to hold on to. The sandals, which are more or less extinct thanks to being an orphaned art, will remain as silent. We wish Uncle Kemal, who Antalya Directorate of Culture and Tourism has recommended as a “Living Human Treasure,” in 2010 to the Ministry of Culture and Tourism, within the concept of the Intangible Cultural Heritage (Somut Olmayan Kültürel Miras - SOKÜM) Agreement, which our country is party to, a happy life, and thank him with respect on behalf of all the sensitive hearts in Anatolia. ÖZNUR TANAL Antalya Directorate of Culture and Tourism Researcher of Folk Culture

ANTALYA 93

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Sanat / Art

Antalya’nın senfonik sesi Antalya’nın kültür yaşamında önemli yeri olan Antalya Devlet Senfoni Orkestrası bölgenin ve ülkemizin tanıtılmasında ve ülke turizminin gelişmesine önemli katkılar sağlıyor.

Symphonic voice of Antalya Antalya State Symphony Orchestra, which has an important place in the cultural life of Antalya, contributes to the presentation of the region and our country and development of the country tourism.

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs: HAMİT SEÇİL

94

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Son iki ay içerisinde üç farklı eserle Antalyalılarla buluşan Şef Orhan Şallıer yönetimindeki Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Antalya sanat yaşamına yeni bir renk kattı. Şef Şallıer, “Her ülkede toplumlar köklerini ve tarihlerini yavaş yavaş unutmaya meyillidirler. Yeni kuşaklara bu değerleri aktarabilmenin en güzel ve doğru yoludur sanat.” dedi. Şallıer, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın yerel yönetim ve devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Bir orkestrayı yönetmek ne anlama geliyor? Bir orkestrayı yönetmek aslında bir enstrüman çalmak gibi bir şey. Tek farkı enstrümanınız canlı insanlardan ve birçok enstrümandan oluşuyor. Ben sadece bir müzisyenim desek yeterlidir sanırım. Rumi’nin doğuşunun 800’üncü yılında ‘Mevlana Celaleddin-i Rumi Etnosenfonik Buluşma’yı yönettiniz. Rumi hayatınızın neresinde? Mevlana Celaleddin-i Rumi Etnosenfonik Buluşma’nın tekstini ve müziğini de ben yazdım. Bazı yerlerinde İsmail Tunçbilek, Hüsnü Şenlendirici, Murat Uncuoğlu’nun parçaları da vardı. Rumi hakkında bir-iki kelam edebilmek için çok kitap okudum; üç yılımı aldı teksi hazırlayabilecek bilgiye sahip olmak. Rumi felsefesi inanılmaz, tanış oldukça insanı içine çekiyor. Bakıldığında da ülkemizin çok dışında, tüm dünyada daha da büyük ilgi görüyor. 800 yıl önce aslında tüm cevapları vermiş, günümüz insanının nasıl barış ve uyum içinde yaşayabilmesinin anahtarlarını vermiş. Türk halkının senfoniye olan ilgisizliği sizi bir sanatçı olarak nasıl etkiliyor? Ne olur-

san ol dinle demek ne derece mümkün? Önce eğitim gerekli. Sistemin radikal adımlar ile değişiklikler yapması şart. Konservatuarların bile bu konuda doğru adımlar atmadığını düşünüyorum. Sanat kurumları da bu konuya yönelmeli. Ancak bunlar yapılmaya başlanırsa 15- 20 yıl içinde düzelme olabilir bu konuda.

Dünyada yapılanı yapıyorum 90’lı yılların başından bu yana dünyanın çeşitli ülkelerinde orkestralar yönettiniz. Son dönemde artık Antalya sokaklarında bir orkestra dinleyebiliyoruz. Şallıel markası Antalya’da senfoniye olan algıyı ne şekilde değiştirdi? Bir sanat kurumu toplumun nabzını da algılayabilmeli ve onunla senkron olabilmeli. Bunu dünyanın sayılı kurumları bile dikkate alıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu konularda çok somut ve kalıcı adımlar atılamamış. Ben aslında tüm dünyada yapılan yolları kendi insanımıza uygulayarak yapıyorum. Orkestra da bunun doğru bir yol olduğuna inanı-

Antalya State Symphony Orchestra, which has come together with the people of Antalya via three different works under the baton of the Conductor Orhan Şallıer within two months, has lent a new color to the art life of Antalya. Conductor Şallıer said, “The societies are inclined to forget their roots and histories gradually in every country. Art is the best and the most accurate way of transmitting these values to the new generations”. Şallıer also emphasized the necessity of Antalya State Symphony Orchestra to be supported by the local administration and the government. What does directing an orchestra mean? Directing an orchestra is actually just like playing an instrument. The only difference is that your instrument is consisted of living human beings and many instruments. I think it would be sufficient, if I said that I am just a musician. You directed ‘Ethno-symphonic Meeting of Mevlana Celaleddin-i Rumi’ in the

800th year of the birth of Rumi. What is the significance of Rumi in your life? I also wrote the text and music of the Ethno-symphonic Meeting of Mevlana Celaleddin-i Rumi. There were also works by İsmail Tunçbilek, Hüsnü Şenlendirici, Murat Uncuoğlu in some parts. I have read many books in order to say something about Rumi; it took my three years to have enough knowledge in order to prepare the text. The philosophy of Rumi is incredible, it pulls you in as you know it better. When examined, it attracts a greater attention outside of our country, in the whole world. He actually gave all of the answers 800 years ago, he gave the key of how to live in peace and harmony for today’s humans. How does the fact that the Turkish people are not interested in symphony affect you as an artist? To what extent is it possible to say “listen, whatever you are”? First of all, education is essential. The system is

Şef Orhan Şallıer

ANTALYA 95

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


What was your starting point at the concert called “Nutuk” (Sermon) which was performed on the 10th November? How long time did it take to carry out the project? It actually was a work I wrote, in an attempt to understand Mustafa Kemal Atatürk better. The preparations lasted for a year.

supposed to make changes through radical steps. I think that even conservatories do not take the right steps, concerning this matter. Art institutions should direct at this subject, as well. A recovery seems to be possible within 15 – 20 years, only if these are made.

I do what is done in the world

yor ve güzel bir sinerji oluştu aramızda. Bu da seyirciye her geçen gün artarak yansımaya devam ediyor. 10 Kasım’da gerçekleştirmiş olduğunuz “Nutuk” isimli konserde çıkış noktanız neydi? Proje ne kadarlık bir süreçte hayata geçti? Aslında Mustafa Kemal Atatürk’ü biraz daha iyi anlayabilmek için yazdığım bir eserdi. Bir yıl sürdü hazırlıkları. Kaçıranlar için siz anlatabilir misiniz? Sahnede anlatılmak istenilen neydi? Her ülkede toplumlar köklerini ve tarihlerini yavaş yavaş unutmaya meyillidirler. Yeni kuşaklara bu değerleri aktarabilmenin en güzel ve doğru yoludur sanat. Yaptığım 96

ANTALYA

bu tür projelerde hep o konuda hiç bilgisi olmayanın merak etmesini, az bilenin biraz daha anlamasını, bilenin bilgilerini tazelemesini ve teyit etmesini amaçlıyorum. Elimden geldiğince tabii…

Gelemeyene gideceğiz Turizmin başkenti olarak adlandırılan Antalya’da yerleşik halkın senfoniye ilgisi ne yönde? Gayet pozitifler ama bizim daha çok tanıtıma ihtiyacımız var. Toplumun her kesimine göre projeler üretip onlara gitmesi gerek orkestranın. Onlar gelmiyor ya da gelemiyorsa biz gitmeliyiz önce sonra da aralarından iade-i ziyaret edecek sanatseverleri konser salonumuzda görmeye başlamak güzel bir yol bence.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Since the beginning of 90s, you have conducted orchestras in various countries of the world. We have recently been able to listen to an orchestra in the streets of Antalya. In what way has the brand of Şallıer changed the perception of symphony in Antalya? An art institution shall also be able to perceive the pulse of the society and become synchroneous with it. Even the special institutions of the world take this into consideration. No concrete and permanent steps could be taken about these issues, in previous years. I actually follow the ways, which are already followed in the whole world, through applying them to our own people. Orchestra believes that it is a right way as well and a good synergy has been constituted between us. This continues to be reflected on the audience incrementally each day.

Can you tell about the concert for the people who missed it? What was tried to be related on the stage? The societies are inclined to forget their roots and histories gradually in every country. Art is the best and the most accurate way of transmitting these values to the new generations. With such projects I carry out, I aim to make the people who have no idea about that subject wonder, make the ones who have a little idea understand a little bit more, make the ones who know refresh and confirm their knowledge. Of course, as far as in me lies… We shall go to the ones who can not come What is the aspects of the interest of the inhabitants in symphony in Antalya, which is called the capital of tourism? They are quite positive about it, however we need to introduce it much more. The orchestra is supposed to produce projects for every section of the society and go to them. If they don’t or can’t come, we shall go first, and then it would be a good way to start to see the art-lovers, who would visit back, at our concert hall.

Symphony is a good presentation instrument What about the people of the world… With how many


Senfoni iyi bir tanıtım enstrümanıdır Peki ya dünya insanları… Antalya’ya gelen 10 milyon turistin kaçıyla buluşabiliyorsunuz? “Her şey dahil” uygulaması ile otelin dışına çıkmayan çok sayıda turist var. Bizim seyircimizin üçte biri yabancılardan oluşuyor. Ben Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın hem devlet tarafından hem de belediye tarafından çok az desteklendiğini düşünüyorum. Her şeyden önce kadro sayısı yeterli değil. Turistleri düşündüğünüzde onların kasabalarında bile tam teşekküllü 80120 kişilik kadrosu olan ve enstrümanlarında eksik olmayan orkestralar onlar için çok normal. Biz ne yapıyoruz, Bakanlık ve Belediye olarak koskoca Antalya şehrinde onca turist misafirin olduğu bir şehirde kadro ve enstrüman açısından büyük eksiklerle bir Senfoni Orkestrası’nı vitrine çıkarıyoruz. 40 kişilik bir kadro ve takviye sanatçılar toplayarak 60 kişiye zar zor varıyoruz. Şimdi düşünelim biz misafirperverliği ile tanınan bir millet değil miyiz? Evimize bir misafir geleceği zaman en güzel ikramları hazırlarız, vitrinimizde sakladığımız takımları, masa örtüsünü vs. onlara çıkarmaz mıyız? Antalya dünyanın gözbebeği ve dört bir yandan misafirlerin görmeye gezmeye geldiği sayılı şehirlerden birisi. Senfoni Orkestrası diye önlerine koyduğumuz şey aslında bir maket gibi. Ama işin aslı öyle değil; bu orkestra dünyadaki en iyi

emsallerinin boyutunda olmadığı zaman olmuyor. Kendimizi kandırıyoruz, avutuyoruz aslında. Ben Belediye Başkanı veya Bakan olsaydım şayet, bu vitrini öyle bir destekler ve donatırdım ki; turistler geldiğinde ve ülkelerine döndüklerinde “Ben Antalya’da öyle bir senfoni konserine gittim ki dünyadaki emsalleri ile hiçbir farkı yok ve hatta birçok yönde onların bize öğretecekleri yeni şeyler de yapmışlar” desinler. Bu kalitede olduğumuzu düşünüyorum. Tek ihtiyaç destek ve bu orkestrayı yüceltmek için yetki sahibi devlet büyüklerimizin

people, among 10 million tourists who come to Antalya, can you come together? There are many tourists who do not go out, due to the all-inclusive application. One third of our audience is consisted of foreigners. I think that Antalya State Symphony Orchestra is not adequately supported by the government and the municipality. Above all, the number of the staff is not sufficient. Considering the tourists, the general orchestras with a capacity of 80 – 120 people and complete instruments even in their towns are very normal for them.

dört elle sarılması. Biz burada harika yemekler pişirebiliyoruz ancak servis yapamıyoruz, elemanımız yok. Çatal, bıçak, tabak yok yani enstrümanlarımız yeteri kadar değil, kadromuz yok. Aslında bize bir lütuf olarak verildiğini düşündüğüm bu şehri ve bu şehrin orkestrasını yüceltmeyerek, desteklemeyerek gerektiği gibi Antalya’ya borçlu olduğumuz görevleri yerine getiremiyoruz. Umarım bu söyleşi bile bazı şeyleri daha iyiye götürme yolunda bir sebep olur.

What do we do? We, as the Ministry and Municipality, showcase a Symphony Orchestra which greatly lacks staff and instrument in a city, Antalya, where this much tourists are received. Collecting a staff of 40 and additional artists, we hardly reach 60 people. Now let’s think about it; aren’t we a nation known with our hospitality? We prepare the best entreatings when a guest is about to come to our house; don’t we bring out the services, table cloth, etc. kept within our

glass case for them? Antalya is the apple of the world’s eye and one of the special cities where guests from all around the world come and visit. What we present them as the Symphony Orchestra is actually just like a model. But the truth of the matter is not like that; when this orchestra is not as great as the best precedents in the world, then it does not go. We deceive and actually relieve ourselves. If I were the Mayor or Minister, I would support and reinforce this show glass in such a way that; the tourists would say, “I went to such a symphony orchestra in Antalya that it has no difference from its precedents in the world and they even have made new things to teach us in many aspects.” when they come and go back to their countries. I think that we are of this quality. The only necessity is the support and the heart of the statesmen in charge, in order to glorify this orchestra. We can cook great food here, however, we can not serve them; we have no personnel. We have no fork, knife, plate; in other words, we don’t have sufficient instruments, we have no staff. We actually can not fulfill our missions we owe to Antalya as required, by not glorifying and supporting this city, which I think is given to us as a pleasure, and the orchestra of the city. I hope that even this interview becomes a reason in the way of changing for the better. ANTALYA 97

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Sanat / Art

Göçebe sanatçıların öyküsü: IL TROVATORE Yeni sanat sezonunda oldukça güçlü eserlerle perdelerini açan Antalya Devlet Opera ve Balesi (ANTDOB); Verdi’nin ünlü eseri Il Trovatore ile sanatseverlerle buluştu.

The Story of Itinerant Artists Antalya State Opera and Ballet (Antalya Devlet Opera ve Balesi-ANTDOB), who opened its curtains with extremely powerful performances in the new art season, staged Verdi’s famous Il Trovatore (The Troubadour) for art lovers.

98

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


ANTDOB’un bu sanat sezonundaki yeniliklerinden biri olan eserin prömiyeri; Kasım ayı içerisinde gerçekleşti. Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde yapılan, dünya opera repertuarında ilk sıralarda yer alan Il Trovatore müzikteki ateşli anlatımı, melodilerin akıcılığı ve etkileyici aryaları ile popülerliğini korumaya devam ediyor. Giuseppe Verdi'nin bestelediği, Antonio García Gutiérrez'in "El Trovador" adlı tiyatro oyunundan uyarlanan, İtalyanca librettosunu Salvatore Cammarano'un yazdığı dört perdelik opera eseri Il Trovatore, Verdi’nin müzikal açıdan en kusursuz yapıtları arasında yer alıyor. Ortaçağ Avrupasında köyleri ve kentleri gezen şarkıcıların ve şairlerin adı olan ‘Trovatore ‘, bunlardan birinin acılı öyküsünü anlatıyor. Eser 15. yüzyılda geçtiği için dönemin atmosferini yansıtırken; ışık olgusunu ön plana çıkardıklarını belirten eserin Rejisörü Kenan Korbek, “Karanlık bir atmosfer, sırlar, büyüler, büyücüler gibi temalarla işlenen eserde, ışık düzeniyle sırlı ve gizemli bir dünya yaratmaya çalıştık.” diyor.

Antalya’da ilk kez sahnelendi Kenan Korbek’in sahneye koyduğu eserde; Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı Şef Alexandru Samoila yönetiyor. Caner Ruhselman ve Kras-

tin Nastev’in koro şefi olduğu eserde, dekor Nihat Kahraman’a, kostüm tasarımı Nursun Ünlü’ye, ışık ise Mustafa Eski’ye ait. Il Conte Di Luna’yı Tamer Peker, Leonara’yı Sevinç Bilgin ve geçtiğimiz sene ‘Yılın Kadın Opera Yorumcusu ‘ seçilen Feryal Türkoğlu dönüşümlü olarak seslendiriyor. Eserin merkez karakterlerinden biri olan Azucena’da ise Serap Çiftçi, Arzu Mecidova ve Anna Chubuchenko, Manrico karakterinde ise Koray Damcıoğlu ve Göksay Yaran dönüşümlü olarak sanatseverlerin karşısında olacak. Ferrando’yu Şafak Güç ve Engin Suna, Ines’i Sinem S. Baddal, Ruiz’i Özhan Gümüş, Unvecchio Zingaro’yu Emre Aytekin ve Un Messo’yu ise Ferdi Uslu seslendirecekler. Eser sezon boyunca çeşitli aralıklarla perdeye çıkacak.

The premiere of the performance, one of the novelties of ANTDOB (Antalya State Opera and Ballet) for the new art season, took place during November. Staged at Haşim Işcan Culture Centre, Il Trovatore (The Troubadour), top of the world opera repertoire, continues to maintain its popularity with its fiery music, its flowing melodies, and its enchanting arias. Il Trovatore, an opera in four acts composed by Giuseppe Verdi, whose Italian libretto is by Salvatore Cammarano, based on the play “El Trovador” by Antonio García Gutiérrez, is among Verdi’s flawless musicals. “Trovadore,” the name given to artists and singers that travelled through the cities and villages in Europe during medieval times, tells the heartbreaking story of one such artist.

While the opera reflects the atmosphere of the 15th century, the era it is set in, Kenan Korbek, director of the opera, stated how the lighting features, and went on to say, “In the opera, which portrays a dark atmosphere, secrets, witchcraft, and witches, we tried to create a mystical and enigmatic world using the lighting.”

Staged for the first time in Antalya Alexandru Samoila is the conductor of the Antalya State Opera and Ballet Orchestra in the opera staged by Kenan Korbek. In the opera, the choir is lead by Caner Ruhselman and Krastin Nastev, Nihat Kahraman is responsible for the setting, Nursun Ünlü designs the costumes, and Mustafa Eski is responsible for the lighting. The role of Il Conti di Luna is played by Tamer Peker, while the role of Leonora is vocalised alternately by Sevinç Bilgin and Feryal Türkoğlu, last year’s “Best Female Opera Performer.” Azucena, one of the leading roles, will be alternated between Serap Çiftçi, Arzu Mecidova, and Anna Chubuchenko, while the role of Manrico will be vocalised alternately between Koray Damcıoğlu and Göksay Yaran. The role of Ferrando is played by Şafak Güç and Engin Suna, Ines is played by Sinem S. Baddal, Ruiz is played by Özhan Gümüş, Unvecchio Zingaro is played by Emre Aytekin, and Ferdi Uslu is Un Messo. The opera will be staged at various intervals throughout the season.

ANTALYA 99

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Sanat / Art

Piyano sesleri yükseliyor 11. Uluslararası Antalya Piyano Festivali 16 Aralık’a kadar Antalyalı sanatseverlere müzik şöleni yaşatacak. 11th International Piano Festival of Antalya shall give a feast of music to the art-lovers of Antalya until the 16th of December.

Piano swells Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 11. Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nin açılışı festivalin sanat yönetmenliğini yapan besteci ve piyanist Fazıl Say’ın “Nirvana Burning”in Türkiye prömiyeri ile gerçekleşti. 26 Kasım’da başlayan festival 16 Aralık’ta son bulacak. Dünyaca ünlü sanatçıları ve grupları Antalya’da buluşturan festival, 11. yılında da sanatseverlere unutulmaz bir klasik müzik şöleni yaşatacak. Ana sponsorluğunu Volkswagen’in yaptığı 11. Uluslararası Antalya Piyano Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da geniş repertuarı ve renkli programı ile dikkat çekiyor. Festival sadece sahnedeki konserlerle de sınırlı kalmıyor. Festivale katılan sanatçılar; okullarda düzenlenecek workshoplarla öğrenciler ile buluşacak. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da, şehrin uzak bölgelerinde düzenlenecek halk konserleri ile 100

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

konserlere gelme şansı olmayanlar klasik müzik ile tanışma fırsatı yakalayacaklar. Bir Antalyalı olarak bu etkinlikten gurur duyduğunu söyleyen Prof. Dr. Akaydın, “Türkiye’nin ‘Sanat Güneşi’ Fazıl Say’a binlerce kez teşekkür ediyorum. Bizim için özellikle, okullarda yapılacak etkinlikler, workshoplar ve halkla buluşma bölümü çok önemli. Biz bu festival aracılığıyla klasik müziğin halkımızla buluşmasını istedik. Bu kapsamda 19 konserin sekizi ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.” dedi. Festivalin sanat yönetmenliğini yapan Fazıl Say da, Türkiye’de bir piyano festivalinin 11’inci yılına gelebilmiş olmasını “güzel bir aydınlanma hikayesi” olarak niteledi. Festival boyunca konserlerin tamamen dolmasının büyük bir başarı olduğunu söyleyen Say, “Bu festival ‘iyi’ ile yapılan bir alışveriştir. Şehir festivale sahip çıktı.” dedi.


Genç yetenekler Kamuran Gündemir anısına her yıl geleneksel olarak düzenlenen Genç Yetenekler konserinde; bu yıl da piyanonun genç yetenekleri Antalya Piyano Festivali’nde izleyici karşısına çıktı. 28 Kasım’da Antalya Kültür Merkezi’nde yapılan ücretsiz ‘Genç Yetenekler’ konserinde; Hakan Aksoy, Barış Yılmaz, Nikita Mndoyants ve Ferhat Altıntaş sanatseverlerle buluştu.

Konserler Üniversitede Festival 11. yılında sadece konser salonunda gerçekleşecek konserlerle sınırlı kalmayarak, kentin her yerine

ulaşıyor. Festivalin sanat yönetmenliğini yapan Fazıl Say ve keman sanatçısı Patricia Kopatschinskaja Akdeniz Üniversitesi’nde halk konseri verdiler. 27 Kasım’da ücretsiz olarak gerçekleştirilen konserde, sanatçılar Say’ın ve ünlü bestecilerin eserlerini birlikte seslendirdiler.

The opening of the 11th International Antalya Piano Festival organized by Antalya Metropolitan Municipality was performed by the Turkey premiere of “Nirvana Burning” by the composer and pianist Fazıl Say, who also is the art director of the festival. Starting on the 26th November, the festival shall end on the 16th December. Bringing the worldwide known artists and groups together in Antalya, the festival shall give an unforgettable feast of classical music for art-lovers on its 11th year as well. Sponsored by Volkswagen, the 11th International Antalya Piano Festival attracts attention with its broad repertoire and colorful program this year as well, just like every year. The festival is not limited only with the concerts on the stage. The artists who participate in the festival shall come together with students via workshops that will be organized at schools. With the help of public concerts that will be organized in uptown regions, the people who have no opportunity to go to concerts shall get the chance to be acquainted with classical music this year as well, just like in previous years. Stating that he feels pride of this activity as a person from Antalya, Prof. Dr. Akaydın said, “I would like to thank Fazıl Say, the ‘Art Sun’ of Turkey, a thousand times. What especially matters for us are the activities, workshops to be performed at schools and the part of meeting with the

public. By means of this festival, we have wanted the classical music to be acquainted with our people. Within this context, eight of 19 concerts shall be free”. The art director of the festival, Fazıl Say described the case of the piano festival in Turkey which has been able to reach its 11th year as “a beautiful enlightment story”. Stating that it is a great success that all the concerts could be filled throughout the festival, Say said, “This festival is a shopping performed with ‘good’. The city has owned the festival”.

Young talents At the concert of Young Talents, which is traditionally organized in memory of Kamuran Gündemir every year, the young talents of piano confronted the audience at the Piano Festival of Antalya, this year. At the free concert of ‘Young Talents’, which was organized at Antalya Culture Center on the 28th November, Hakan Aksoy, Barış Yılmaz, Nikita Mndoyants and Ferhat Altıntaş met with confronted the art-lovers.

Concerts are at the University The festival shall not be limited with concerts which will be held only at the concert hall; it reaches to every part of the city for 11th year of the festival. The art director of the festival, Fazıl Say and the violin artist, Patricia Kopatschinskaja gave a public concert at the Akdeniz University. At the concert, which was free for public and was held on the 27th November, the artists performed the works of Say and famous composers, together. ANTALYA 101

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Yaban Hayatı / Wild Life

Home of the Capra Aegagrus:

Gidengelmez Mountains An American hunter who hunted a 13 year-old male goat having a horn of 145 cm during a hunting organization held in the Wild Life Development Site of Gidengelmez Mountains retains the world record.

Yaban keçilerinin yurdu:

Fotoğraflar / Photographs: Akseki Doğa Koruma ve Milli Parklar Arşivi Akseki Nature Conservation and National Parks Archive

Gidengelmez Dağları Gidengelmez Dağları Yaban Hayatını Geliştirme Sahası’nda yapılan bir av organizasyonunda 13 yaşında ve 145 cm uzunluğunda trofesi bulunan tekeyi avlayan Amerikalı bir avcı dünya rekorunu elinde bulunduruyor. 102

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Gidengelmez Dağları Yaban Hayatını Geliştirme Sahası’nın (YHGS) büyük bir kısmı Antalya İli’nin Akseki İlçesi sınırları içerisinde, küçük bir kısmı da Konya İli’nin Seydişehir İlçesi sınırları içerisinde kalmaktadır. Gidengelmez Dağları Ak Dağ, İçeri Dağ ve Esereyrek Dağı dağ silsilesinden oluşmaktadır. YHGS’ler flora ve fauna açısından özellikli yerlerdendir. Yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip bu sahalar bir veya birkaç tür hedef tür seçilerek koruma altına alınırlar. Gidengelmez Dağları YHGS’de Yaban Keçisi (Capra aegagrus) hedef tür olarak seçilmiştir. Fauna olarak oldukça zengin olan sahada yaban keçisi yanında başlıca yaban hayvanı olarak ayı, kurt, yaban domuzu, vaşak, karakulak, kaya kartalı, şahin ve kınalı keklik sayılabilir. Sahada koruma altında olan hedef türün yanında her türlü avcılık da yasak olduğu için diğer türler de korunmakta popülasyonları her geçen yıl artış göstermektedir. Saha kayalık ve kokurdanlık (taşlı saha) bir yapıya sahip olduğundan özellikle yaban keçisi için oldukça verimli beslenme ve barınma şartları sağlamaktadır. Bu nedenle saha, Türkiye’nin yaban keçisi popülasyonu yoğunluğu açısından en zengin YHGS’dir. 2010 yılında son yapılan envanter sonuçlarına göre sahada iki bin civarında yaban keçisi tespit edilmiştir. Gidengelmez Dağları Ekim 2005’te Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayınlanması ile YHGS olarak ilan edilmiştir. Sahanın büyüklüğü 16 bin 134 hektardır. Akseki Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği emrinde çalışan altı adet saha bekçisi ve bir adet orman muhafaza memuru genelde Akseki ve İbradı

ilçelerinin tamamında, özelde ise Gidengelmez Dağları YHGS’de 7 gün 24 saat esasına göre sürekli koruma ve kontrollerde bulunmakta, kaçak avcılıkla mücadele etmektedir.

Sadece erkek bireyler avlanabiliyor Sahada her türlü avcılık faaliyeti 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile yasaklanmış ol-

While the large part of the Wild Life Development Site of Gidengelmez Mountains (WLDS) is within the boundaries of the Akseki District of Antalya, the small part is within the boundaries of the Seydişehir district of Konya. Gidengelmez Mountains is consisted of the ridge of Ak Mountain, İçeri Mountain and Esereyrek Mountain. WLDSs are special places in terms of

flora and fauna. Having a high biological variety, these sites are put under protection after choosing one or some more species as the target species. In the WLDS of Gidengelmez Mountains, Capra Aegagrus has been chosen as the target species. In this site which is rich in fauna, bear, wolf, wild boar, lynx, catamount, golden eagle, falcon and rock partridge could be counted as the primary wild animals, besides the capra aegagrus. Since all kinds of hunting is prohibited in the site, besides the species under protection, other species are protected, as well, and consequently their population increases each passing year. Since the site has a rocky and rugged structure, it provides quite efficient nourishment and sheltering conditions, especially for the capra aegagrus. Therefore, the site is the richest WLDS of Turkey, in terms of the capra aegagrus population intensity. According to the most recent inventory results performed in 2010, about two

ANTALYA 103

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


masına rağmen yine aynı kanun uyarınca sadece av turizmi kapsamında avcılık yapılabilmektedir. Av turizmi kapsamında yapılan avcılık gelişi güzel yapılmamakta, belli kurallar dahilinde icra edilmektedir. YHGS’de her yıl iki defa yapılan envanterde sahada var olan yaban keçisinin erkek, dişi ve yavru bireylerinin sayıları ayrı ayrı çıkarılmaktadır. Avlanma faaliyetinde erkek bireylerin sayısı ve yaş grupları önemli olup erkek birey sayısına göre yıllık avlanma planları hazırlanmakta, bu planlar çerçevesinde belirlenen kotalar dâhilinde boynuz uzunluğu (trofe) en az 100 cm 8 yaş ve üzeri erkek bireyler avlanabilmektedir. Av sezonu 1 Ağustos’ta başlamakta, takip eden yılın 31 Mart’ında sona ermektedir. Dolayısı ile yavrulama döneminde av yapılmamaktadır.

Dünya rekortmeni Gidengelmez’den çıktı Av turizmi kapsamında 8 yaş ve üzeri erkek bireyle-

104

ANTALYA

rin avlanmasının iki sebebi bulunmaktadır. Birinci sebebi bu tür planlı avcılık bir tür hasat işlevi gördüğünden, popülasyondaki üreme yeteneği düşük bireyler sahadan alınmakta, bu sayede popülasyon daha dinamik ve sağlıklı bireylerden oluşmaktadır. İkinci sebebi ise dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen usta avcılar yaban keçisi avında daima en uzun trofeli ve en yaşlı bireyi avlayıp rekor kırma peşinde koşmaktadırlar. Nitekim 2007 yılında Akseki İlçesi’nin Kuyucak Beldesi’nde yapılan bir av organizasyonunda 13 yaşında ve 145cm uzunluğunda trofesi bulunan tekeyi avlayan Amerikalı bir avcı dünya rekorunu elinde bulundurmaktadır. Gidengelmez Dağları’nın YHGS, yaban keçisi popülasyonu yoğunluğu açısından Türkiye’nin en zengin sahası olması, av turizmi açısından da bir numaralı YHGS’si olma özelliğini beraberinde getirmektedir. Gidengelmez

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

thousand capra aegagrus were determined in the site. Gidengelmez Mountains was declared WLDS after being published in the Official Gazette by the decree of the Council of Ministers in October, 2005. The size of the site is 16 thousand 134 hectares. Six site guards and one forest enforcement officer working under the command of the Akseki Nature Conservation

and National Parks Engineering constantly perform conservations and controllings and struggle with poaching in the whole districts of Akseki and İbradı in general and in the WLDS of Gidengelmez Mountains in private, on the basis of 7 days 24 hours.

Only male individuals can be hunted Although all kinds of hunting activities have been prohibited in the site according to the Land Hunting Law, numbered 4915, hunting could be performed only within the scope of hunting tourism, again according to the same law. Hunting performed within the scope of hunting tourism is not made by chance; it is performed within the compass of some certain rules. In the inventory which is carried out twice in a year in the WLDS, the numbers of male, female and youngster individuals of the capra aegagrus available in the site are calculated, separately. The number and age groups of male individuals are important in the hunting activities and annual hunting plans are prepared according to the number of the male in-


Dağları YHGS ile birlikte Akseki geneline dünyanın çeşitli ülkelerinden yılda ortalama 40 - 50 kadar yabancı avcı gelmektedir. Bu avcılar hem yöre turizmine hem de Türkiye turizmine katkıda bulunmaktadır.

Gelirler köylere aktarılıyor Başta Bakanlığımız olmak üzere Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü kırsal kalkınmaya çok önem vermektedir. Bu nedenle av turizmi gelirlerinden önemli bir kısmını YHGS’lerde mülki hududu bulunan köy beldelere koruma ve kontrolde iş birliği karşılığında aktarmaktadır. 2009 - 2010 av sezonunda Akseki’de bu kapsamdaki köy ve beldelere toplam 115 bin 204 TL aktarılmıştır.

Av turizminden 12 milyon dolar Ülkemiz av turizmi faaliyetleri açısından henüz emekleme aşamasındadır. Bu işi daha teknik ve sistemli yapan Amerika ve Avrupa ülkeleri sadece av turizminden milyar dolarlar kazanmaktadır. Ülkemizde ise av turizmi faaliyetlerinden dolayı yurda giren döviz miktarı 12 milyon dolar seviyesindedir. İlerleyen yıllarda kırsal kalkınmaya daha fazla önem vererek halkın işin içine çekilmesi, koruma ve kontrollerin eğitilmiş personelle daha etkin yapılması ve verimli bir sistem kurulması ile bizimde av turizmi gelirlerimiz milyar dolarlarla ölçülebilecektir. MUSTAFA YALIM Akseki Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisi

dividuals; within the compass of quotas determined within the frame of these plans, only the male individuals with a horn length of at least 100 cm, being 8 years and older can be hunted. Hunting season starts on the 1st of August and ends on the 31st of March of the following year. Therefore, no hunting is performed during the breeding period.

The world record holder comes out of Gidengelmez Within the scope of the hunting tourism, there are two reasons of hunting the male individuals being 8 years and older. The first reason is that, since such planned hunting functions as a kind of harvest, the individuals with a low ability of breeding within the population are taken from the site, by this way, the population is consisted of more dynamic and healthier individuals. The second reason is that, proficient hunters from different countries of the world always pursue to hunt the oldest individual with the longest horn during the hunt of the capra aegagrus and break a record. Thus, an American hunter, who hunted a 13-year-old male goat having a horn of 145 cm during a hunting organization which was held in the Kuyucak Town of the Akseki District in 2007, holds the world record. The fact that Gidengelmez Mountains is the richest site of Turkey, in terms of WLDS and capra aegagrus population brings along the property of being a number one WLDS, in terms of the hunting tourism, as well. Approximately 40 – 50 foreign hunters come to Akseki, as well as the WLDS of Gidengelmez Mountains from various countries of the

world in a year. These hunters contribute to both region tourism and the tourism of Turkey.

Revenues are transmitted to the villages General Directorate of Nature Conservation and National Parks pays a great attention to the rural progress, our Ministry being in the first place. Therefore, it transmits an important part of the hunting tourism revenues to villages and towns which have territorial borders in the WLDS, in exchange for cooperation of conservation and controlling. Totally, 115 thousand 204 TL was transmitted to the villages and towns in Akseki within this scope, during the hunting season of 2009 – 2010.

12 million dollars from the hunting tourism Our country is yet in the stage of crawling, in terms of hunting tourism activities. American and European countries, which perform this activity in a more technique and systematic way, earn billion dollars only from the hunting tourism. In our country, on the other hand, the amount of foreign currency inflowing into our country owing to the hunting tourism activities is at the level of 12 million dollar. With drawing the public into the work through paying more attention to the rural progress, performing the conservations and controllings more efficiently with the help of educated personnel and founding an efficient system in the years to come, our revenues of hunting tourism shall be measured by billion dollars, as well. MUSTAFA YALIM Engineer of Akseki Nature Conservation and National Parks

ANTALYA 105

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Ekoturizm / Ecotourism

Atlarla gelen

ÖZGÜRLÜK

Hem yerleşik, hem göçebe medeniyetlerin kültüründe özgürlük ve asaletin sembolü olan ata binmek günümüzde terapi amaçlı olarak da kullanılıyor.

Yazı / Article: HAMİT SEÇİL Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil, Orfe Atlıspor Kulübü Arşivi Archive of Orpheus Riding Club

106

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Freedom that comes with the horses Riding a horse, which is the symbol of freedom and nobility in the culture of both settled and migratory civilizations, is also used for therapy today.

ANTALYA 107

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


Orpheus Farm, which was established as a production centre of Angora Rabbit and ostrich in the Yeşilbayır Quarter of the Central Döşemealtı District of Antalya at the beginning of 2000s, has become a prominent riding centre of the region, since 2005. Today, the disabled children are treated through therapy with Ponies at Orpheus Riding Sports Facilities where many horse enthusiasts from all around the world camp out. Tourism professionals from Antalya, who realised the significance of alternative tourism after 2000s, began to make investments directed at different tastes in the region. Orhan Sarıyer tells about the story of his enterprise, which was a centre of rabbits and ostriches and then transformed into a riding club in 2005, as follows:

Antalya’nın Merkez Döşemealtı İlçesi, Yeşilbayır Mahallesi’nde 2000’li yılların başında Angora tavşanı ve devekuşu üretim merkezi olarak kurulan Orfe Çiftliği, 2005 yılının ardından bölgenin önde gelen atlı spor merkezine dönüştü. Bugün dünyadan birçok at tutkununun kamp kurduğu Orfe Atlı Spor Tesisleri’nde, Midilli atlarıyla engelli çocuklara terapi gerçekleştiriliyor. 2000’li yılların ardından alternatif turizmin önemini fark eden Antalyalı turizmciler, bölgede farklı zevklere yönelik yatırımlara başladı. Tavşan ve devekuşu üretim merkeziyken, 2005 yılında atlı spor kulübüne çevirdiği işletmesinin hikayesini Orhan Sarıyer şu şekilde anlattı: “2004 yılında tesisimi daha da büyütme kararı almıştım. 108

ANTALYA

Bir üretim merkezinden bir spor kompleksine dönüştürme düşüncem uzun zamandır vardı. O yıllar ve öncesinde birçok Avrupa ülkesini gezerek atlı spor hakkında bilgi topladım. Oluşturacağım kompleks turizmin başkentine yakışır dünya standartlarında bir yer olmalıydı. İnsanlar tesisimde biniciliğin yanı sıra farklı aktivitelerde de bulunarak hoş vakit geçireceği alternatif bir turizm merkezi oluşturmalıydım.”

At çiftliğinde zengin hizmet Bugün 100 bin metrekarelik bir alanda hizmet veren Orfe At Çiftliği, bin 500 kişiye hizmet verebilen dört restoran, bir şömineli bar ve restoran, yarı olimpik havuz ve çocuk havuzu, dünya standartlarında yapılmış 800 metrekare kapalı, 4 bin metrekare açık manej, özel olarak yetiştirilmiş konkur ders atları, midilli ku-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

“In 2004, I decided to extend my facility even further. I had had the idea of transforming it from a production centre to a sports complex for a long time. In those years and before, visiting many European

countries, I collected information about the riding sports. The complex I was about to constitute had to be a world class complex befitting the capital of tourism. I had to constitute such an alternative tourism centre that people would spend good time through different activities, as well as riding horses at my facility.”

Rich service at the horse ranch Orpheus Horse Ranch which provides service on an area of 100 thousand square meters today includes four restaurants, a bar with fireplace and restaurant, semi olympic swimming pool and kiddy pool, world class closed manege of 800 square meters and open manege of 4 thousand square meters, peculiarly raised competition horses, pony club and ‘pony’ horses for children, tennis courts with natural dirt surface having international standards, meeting and organization halls which can serve for one thousand and 500 people.


lübü ve çocuklara özel ‘pony’ atları, uluslararası standartlarda doğal toprak zeminli tenis kortları, toplantı ve organizasyon salonlarını bünyesinde bulunduruyor.

America, Netherlands, Germany, Belgium origin and purebred Arabian horses were organized during the instructions. Indicating that there are six ponies and 15 riding horses at their ranches, Sarıyer reported that as Orpheus Horse Ranch, they host many championships. Sarıyer, who underlined that they have created an alternative for sea, sand, sun tourism within the past five years, told the relationship of horses and humans, as follows: “Riding horse is the symbol of freedom and nobility in the culture of both settled and migratory civilizations. It is a truth that the contributions of this sport, which dates back to thousands of years, to the human body and soul can not be compared with any other sports.”

Arap atlarıyla eğitim 2005 yılından bu yana profesyonel eğitmenler aracılığıyla yerli ve yabancı turistlere eğitim verdiklerini söyleyen Sarıyer, eğitimlerde İngiltere, Amerika, Hollanda, Almanya, Belçika orijinli ve safkan Arap ders atlarının düzenlendiğini söyledi. Çiftliklerinde altı midilli ve 15 binek atın olduğunu belirten Sarıyer, Orfe At Çiftliği olarak birçok şampiyonaya ev sahipliği yaptıklarını kaydetti. Geçen beş yıllık sürede deniz, kum, güneş turizmine alternatif oluşturduklarının altını çizen Sarıyer, atlar ve insanoğlunun ilişkisini şu şekilde anlattı: “Hem yerleşik, hem göçebe medeniyetlerin kültüründe ata binmek; özgürlük ve asaletin sembolüdür. Kökü binlerce yıl öncesine dayanan bu sporun insan bedenine ve ruhuna kattıklarının bir başka spor ile sağlanamayacağı bir gerçektir.”

Effective in child development Orhan Sarıyer

Telling that since the first day of the foundation of Orpheus Riding Club, they have provided the instruction of “Developmental Riding Therapy” for the disabled children through Ponies, Sarıyer said, “With these instructions, the self confidence of the disabled children increases.” Besides, telling that they want to inspire the spirit of riding for children at young ages at the Pony Club they constituted for children, Sarıyer explained the importance of riding for the psychology of children, as follows:

Çocuk gelişiminde etkili Orfe Atlıspor Kulübü’nün kuruluşunun ilk gününden bu yana Midilli atlarıyla engelli çocuklara “Gelişimsel Binicilik Terapisi” eğitimi verdiklerini söyleyen Sarıyer, “Bu eğitimlerle engelli çocukların kendilerine olan güvenleri artıyor” dedi. Ayrıca çocuklar için oluşturdukları Midilli Kulübü’nde küçük yaşta çocuklara binicilik ruhunu aşılamak istediklerini söyleyen Sarıyer, atların çocuk psikolojisindeki önemini şu şekilde açıkladı: “Özellikle çocukların atlarla olan duygusal ilişkisi inanılmazdır. Ata binmek

çocuğa paylaşma duygusu, doğa ve hayvan sevgisi kazandırmakla birlikte onun sosyalleşmesine de katkıda bulunmaktadır. Ata binmenin sağladığı meditasyonun yetişkinlerde gündelik yaşamın stresinden

Instruction through Arabian horses Reporting that they have trained domestic and foreign tourists through professional instructors since 2005, Sarıyer told that England,

“Especially the emotional relationship of children with horses is incredible. Riding a horse not only gains the feeling of sharing, love of nature and animals, but it also contributes to the socialising of the child. The meditation provided by riding horse ANTALYA 109

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


uzaklaştırdığı gibi çocuklarda da fiziksel ve psikolojik faydaları artarak görülmektedir. Düzenli olarak ata binmenin çocukların kas ve kemiklerini güçlendirdiği, sağlıklı bir görünüm kazandıkları uzmanlar tarafından kesin olarak kanıtlanmıştır. Atla içli dışlı olan çocuklar, çalışmalar sırasındaki atmosferin etkisiyle katılımcı bireylere dönüşmekte ve hayvan korkularını yenmek110

ANTALYA

tedir. Böylece sosyal, doğa ve hayvan sevgisi gelişmiş bireyler olmaktadırlar.” Orfe At Çiftliği olarak ISO 9001- 2000 Kalite Yönetim Sistemleri ve ISO 22000 2005 Gıda Güvenlik sertifikalarına sahip olduklarını kaydeden Sarıyer, 12 ay turizm sürekliliğini sağlayabilmek için alternatif işletmelere desteğin gerekli olduğunu kaydetti.

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

suspends the grown ups from stress of daily life and its physical and psychological benefits on children are seen increasingly. It is implicitly proven by the specialists that regular horse riding strengthens the muscles and bones of children and gains a healthy look. The children who are close to horses turn into participatory individuals during the studies with the effect of the atmosphere and they overcome the fear of animals.

By this way, they become individuals with developed love of society, nature and animal.” Sarıyer, who reported that they have the certificates of ISO 9001 – 2000 Quality Management Systems and ISO 22000 – 2005 Food Security as Orpheus Horse Ranch, told that support for alternative enterprises is required in order to sustain the consistency of tourism for 12 months.


Antalya’da sa¤l›¤›n›z için yan›n›zday›z yak›n›n›zday›z SGK RININ ALILA T R S‹GO

EY‹Z!

‹ND ‹ZMET

H

ET DEVL ININ A L R R MEMU

TANI VE TEDAV‹ ÜN‹TELER‹M‹Z • A¤ız ve Di Sa¤lı¤ı • Genel Cerrahi • Anesteziyoloji ve • Göz Sa¤lı¤ı ve Reanimasyon Hastalıkları • Beslenme ve Diyet • ‹ç Hastal›klar› • Check-Up • KBB • Çocuk Sa¤lı¤ı ve • Kadın Hastalıkları Hastalıkları ve Do¤um • Endoskopi - Kolonoskopi • Klinik Laboratuvar

• Nöroloji - Uyku Laboratuvarı • Ortopedi ve Travmatoloji • Radyoloji • Yeni Do¤an (Neonatal) Yo¤un Bakım • 24 Saat Acil Servis

LARA HASTANES‹ BSK LARA ÖZEL SA⁄LIK H‹ZMETLER‹ A.. Havaalanı Bulvarı Güzeloba Mahallesi, Sevinç Sokak No: 9 P.K. 07230 Muratpaa, Antalya BSK Adana Metropark Hastanesi BSK Eskiehir Anadolu Hastanesi

T: 0242 349 40 40 F: 0242 349 26 26

BSK Antalya Lara Hastanesi BSK Ayd›n Anka Hastanesi BSK Konya Hastanesi BSK Kütahya Anadolu Hastanesi

0242 444 4 275 (BSK) www.bsklara.com BSK Denizli Cerrahi Hastanesi ANTALYA 111

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Sağlık Turizmi / Health Tourism

New vision of Antalya:

Health tourism

Antalya aims at becoming the leader in health tourism with its modern healthcare facilities and expert human resources.

Antalya’nın yeni vizyonu:

Sağlık turizmi Antalya, modern sağlık tesisleri ve uzman insan kaynağıyla sağlık turizminin de lideri olmayı hedefliyor. Yılda yaklaşık 10 milyon turiste tatil keyfi yaşatan Antalya’da yeni hedef, sağlık pazarından da hak edilen payın alınması. Kamu hastaneleri ve özel hastanelerin sağlık turizmine yöneldiği son yıllarda Antalya, yurtdışından yabancı hastaları sağlıklarına kavuşturmaya başladı bile. Turizmin 12 aya yayılması çalışmaları kapsamında Antalya’da kongre ve sağlık turizmi olmak üzere iki başlık öne çıkıyor. Ulusal ve uluslararası birçok sağlık kong112

ANTALYA

resine ev sahipliği yapan Antalya’da ibre artık sağlık turizmine kaymaya başladı. Sağlık Bakanlığı’nın da ülke bazında sağlık turizmine yönelik somut adımlar atması bu eğilimde etkili oldu. Bakanlık bünyesinde sağlık turizmi ile ilgili yeni bir koordinatörlük oluşturulduğunu söyleyen Antalya İl Sağlık Müdürü Dr. Adem Bilgin, “Birim Medikal Turizm (Tıp Turizmi), Termal Turizm ve SPA-Wellnes, Yaşlı ve Engelli Turizmi, Yurtdışı Koordinasyon olmak üzere dört bölümden oluşturulmuş-

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

The new target in Antalya, which makes approximately 10 million tourists have an enjoyable holiday in a year, is to get the deserved share from the health market. In recent years, in which public hospitals and private hospitals have directed at health tourism, Antalya has already started to rehabilitate the foreign patients from abroad. Two titles come into prominence in Antalya as convention and health tourism, within the scope of the studies of

spreading the tourism into 12 months. In Antalya, which has hosted many national and international health congresses, the indicator has started to change into the health tourism. The fact that the Ministry of Health has taken concrete steps for the health tourism on the basis of the country has become effective in this inclination. Stating that a new coordinatorship has been constituted within the body of the ministry, concerning the health tourism, the Provincial Health Director of Antalya,


tur. Sağlık Turizmi Birimi öncelikle; sağlık alanında diğer ülkeler ile uluslararası kuruluşlarla işbirliğini sürdürmek, Türkiye’yi bölgesinde cazibe merkezi haline getirmek ve sınır ötesi sağlık hizmetleri sunum kapasitesini arttırmayı amaçlamaktadır. Sağlık Turizmi Birimi ilgili Bakanlık arası koordinasyonu sağlamak, mevzuat çalışmalarını tamamlamak, sağlık turizmine hizmet verecek sağlık kurumlarının planlamasını yapmak, konu ile ilgili insan kaynağını organize etmek gibi önemli hedefleri gerçekleştirmek üzere kurulmuştur.” dedi.

Rakamlarla Antalya’nın sağlık altyapısı

Eksiğimiz yok Hizmet kalitesi ve teknolojik alt yapı noktasında Antalya’nın hiçbir eksiğinin olmadığını belirten Bilgin, “Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında hizmet kalite standartları belirleyerek önce kamuda daha sonra da özel hastanelerde uygulamaya başladı. Uluslararası standartlara ulaşan sağlık hizmetleri hem alt yapı hem anlayış olarak çok değişti ve gelişti. Dolayısıyla turizm amaçlı ülkemizde bulunan konuklar yanında sadece sağlık hizmeti almak üzere ülkemizi tercih eden yabancılar bu de-

• 13 devlet hastanesi • Bir eğitim ve araştırma hastanesi • İki üniversite hastanesi • 24 özel hastane • 31 özel poliklinik • 21 tıp merkezi • 9 dal merkezi • 157 faal sağlık ocağı • Sağlık Bakanlığı’na bağlı toplam 7 bin 705 personel • 887 pratisyen hekim, 766 uzman hekim • Kamu ve özel hastaneler bazında yaklaşık 10 bin 129 sağlık personeli • Kamu, üniversite ve özel hastanelerde toplam 4 bin 601 yatak kapasitesi ğişimin farkında. Hem kamu hem özel sağlık kurumları en modern cihazlarla ve en iyi yetişmiş insan gücüyle hizmet veriyor. Yoğun bakımlar, ameliyathaneler yüksek standartta hizmet sunuyor, hizmet alan her bireyin memnuniyetini önemsiyoruz.” dedi. Son üç yılda 87 bin 360 turistin Antalya’da tedavi gördüğünü söyleyen Antalya İl Sağlık Müdürü Dr. Adem Bilgin, Antalya’nın tüm branşlarda yabancı turistler tarafından tercih edildiğini kaydetti.

Neden Antalya?

Why Antalya?

• Her bütçeye uygun sayısız konaklama alternatifi • Doğal ve tarihi güzellikler • Dünyaca ünlü plajlar, kumsallar • Elverişli, sıcak bir iklim • Uluslararası bir havaalanı, deniz ve karayolu ulaşımı • Thalassoterapi olanakları (Deniz yosunu gibi denizin birçok farklı özelliği ve sıcaklık kullanılarak yapılan bir “yeniden canlandırma” terapisi)

• Numerous accommodation alternatives for every budget • Natural and historical beauties • World-famous beaches, coasts • Suitable and warm climate • An international airport, access by sea and land route • Thalassotherapy opportunities (a “revitalizing” therapy that is performed with different features of sea such as sea weed and heat)

Dr. Adem Bilgin said, “The unit has been constituted of four departments, which are Medical Tourism, Thermal Tourism and SPA-Wellnes, Elderly and Handicapped Tourism, Abroad Coordination. The Unit of Health Tourism primarily aims to sustain the cooperation with other countries and international institutions in the field of health, make Turkey an attraction center in its own region and increase the presentation capacity of cross border health services. The Unit of Health Tourism has been founded in an attempt to perform important targets, such as providing the coordination with the related Ministry, completing the studies of legislation, carrying out the planning of health institutions which shall serve for the health tourism, organizing the human resources in relation with the issue.”

We have no deficiency Stating that Antalya has no deficiency at the point of service quality and technological infrastructure, Bilgin said, “Determining the service quality standards within the context of the Transformation Program in Health, the Ministry of Health started to practice it firstly in the public and then in the private hospitals. Health services, which have reached the international standards, have changed and developed a lot, in terms of both infrastructure and understanding. Thus, as well as the guests who are in our country for tourism, the foreigners who prefer our country just for receiving health service are aware of this change, too. Both public and private health institutions provide services with modern devices

Dr. Adem Bilgin İl Sağlık Müdürü

and the best labor force. Intensive cares, operation rooms provide high-standard service, we take the pleasure of an individual who receives service into consideration.” Stating that 87 thousand 360 tourists have been treated in the last three years in Antalya, the Provincial Health Director of Antalya, Dr. Adem Bilgin reported that Antalya is preferred by tourists in all branches. Health infrastructure of Antalya with numbers • 13 state hospitals • A training and research hospital • Two university hospitals • 24 private hospitals • 31 private polyclinics • 21 medical centers • 9 branch centers • 157 active health centers • Totally 7 thousand 705 personnels subject to the Ministry of Health • 887 practising physicians, 766 specialist physicians • Approximately 10 thousand 129 health personnels on the basis of public and private hospitals • Totally 4 thousand 601 bed capacity in public, university and private hospitals ANTALYA 113

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


Mutfak Kültürü / Cuisine Culture

Antalya’nın milli yemeği: National food of Antalya:

Şiş Köfte Ağır olmaması için ustaları tarafından yaz-kış kuzu ve keçi eti oranı dengelenen Şiş Köfte, Antalya’ya geldiğinizde tadına bakmanız gereken bir lezzet…

Shish Meatball

Having its rate of lamb and goat’s meat balanced in summer and winter by the masters in order to prevent it from being heavy, Shish Meatball is a flavour to be tasted when you come to Antalya…

Gerekli malzemeler:

Ingredient:

∆ Kuzu eti

∆ Lamb ∆ Goat’s meat ∆ Salt (Arbitrarily)

∆ Keçi eti ∆ Tuz (İsteğe göre)

Yapılışı:

Cooking:

Kuzu ve keçinin kaburga bölgesinden alınmış etler zırh yardımıyla kıyılır ve karıştırılır. Kıyma haline getirilen etler yeteri kadar tuzla yoğrulduktan sonra iki saat kadar dinlendirilir. Şiş Köfte pişirilmeye hazırdır. Mangalda koru düşürülen ateş üzerinde şişe sarılan köfte yaklaşık beş dakikada pişirilir ve servis edilir.

The meat taken from the spare rib section of the lamb and the goat is chopped with the help of armour and mixed. Being kneaded with salt sufficiently, the minced meat is rested for approximately two hours. The Shish Meatball is ready to be cooked. Being wrapped around a shish, the meatball is cooked on fire with a low glowing on the barbecue for five minutes and then served.

Antalya’da 1970 yılından bu yana hizmet veren Şişçi Ramazan’ın ikinci kuşak işletmecisi Turan Özalp, şiş köftede mükemmel lezzeti yakalamanın sırrının kullanılan etin cinsi olduğunu söyledi. Keçi ve kuzu etinin karışımından elde edilen kıymada daha çok keçi eti kullandıklarını söyleyen Özalp, mevsimine göre kuzu etinin miktarında değişiklik yaptıklarını söyledi. Kışın soğuk havalarda daha çok kuzu eti kullandıklarını belirten Özalp, yaz sıcaklarında ise karışımda kullanılan kuzu eti miktarını azatlıklarını belirtti. Özalp keçi etinin ise her dönem kuzu etinden daha fazla kullandıklarını söyleyerek, işin püf noktasının bu olduğunu belirtti. Ayrıca köfte karışımında yağ kullanılmaması gerektiğini söyleyen Özalp, etin kendi yağının köfte için yeterli olduğunu belirtti. 114

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Turan Özalp, the second generation manager of Şişçi Ramazan which has been giving service since 1970 in Antalya, told that the secret of acquiring the perfect taste in shish meatball is the type of the meat being used. Stating that they mainly use goat’s meat within the mince which is obtained from the mixture of lamb and goat’s meat, Özalp told that they make a change in the amount of the lamb, according to season. Indicating that they mainly use lamb during the cold days of winter, Özalp stated that they decrease the amount of the lamb used in the mixture during the hot days of summer. Özalp also told that goat’s meat is always used more than the lamb in all seasons and that it is the key point of this process. Besides, stating that oil should not be used in the meatball mixture, Özalp indicated that the oil of the meat is sufficient for the meatball.


ANTALYA 115

Aral覺k / December 2010 - Ocak / January - 2011


INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

110 112 154 155 156 177

(242) 243 97 91 (242) 243 52 60 (242) 247 76 60 (242) 249 50 00 (242) 345 41 00

(242) 227 96 00 (242) 249 44 00

(242) 321 59 26 (242) 330 30 30

(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29

Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association

(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10

DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07

ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00

FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00

(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62

(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14

(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32

GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09

GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

(242) 514 34 74

DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital

AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

116

(242) 513 48 41 (242) 513 12 40 (242) 511 94 98


İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15

KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15

KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12

KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 746 44 80 (242) 753 12 65

MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate

(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68

SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery

(242) 248 70 76

Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library

(242) 243 15 43

Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / (242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02

(242) 229 94 90 (242) 259 09 26 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07

Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery

(242) 248 48 93

AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery

(242) 238 54 44

Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery

(242) 249 54 00

Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery

(242) 310 21 92

ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery

(242) 248 00 08

Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery

(242) 248 38 52

Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery

(242) 313 19 13

2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery

(242) 312 48 69

Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / (242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44

(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80

(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06

Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall

(242) 247 87 27

Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall

(242) 325 91 31

Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall

(242) 238 56 88

AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery

(242) 316 53 00

Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery

(242) 311 40 82

Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center

(242) 322 77 23

Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery

(242) 237 86 94

Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House

(242) 247 62 37

Lara Sanatevi / Lara Art House

(242) 248 87 70

Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop

(242) 244 37 26

Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery

(242) 312 50 14

Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery

(242) 243 84 77 ANTALYA 117

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011


ANTALYA GUIDE

KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com

BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com

MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com

KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok. No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr

TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr

Bulmacanın Çözümü

ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr

CANYON ANTALYA KONYAALTI PLAJLARI Hilside Su Hotel Karşısı ANTALYA Tel: +90 242 230 46 30 Fax: +90 242 230 46 36 www.canyonantalya.net

ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com

OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com

BSK ÖZEL SAĞLIK HİZMETLERİ Havaalanı Blv. Güzeloba Mh. Sevinç sokak No:9 ANTALYA Tel: +90 242 349 40 40 Faks: +90 242 349 26 26 bsk@bsklara.com www.bsklara.com

ADOPEN

Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL

Tarih:

/

/ 20..........

AD,I SOYADI

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ ŞEHİR

ÜLKE

E-MAIL

POSTA KODU

TELEFON

VERGİ DAİRESİ

FAX VERGİ NO

Yıllık abonelik bedeli olan 60 TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 09000473 nolu RK Tanıtım Hizmetleri hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz. ABONE TELEFON

118

ANTALYA

(0232) 463 75 40

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@rktanitim.com


Antalya Organize Sanayi Bölgesi son yıllardaki yoğun talep doğrultusunda 384 ha’dan 691 ha’ya çıkmıştır. Bölgenin; 1. Kısım alanında bulunan 91 parsel in 90 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 1 ad) 2. Kısım alanında bulunan 65 parsel in tamamı tahsis edilmiştir. 1 no lu tevsi de bulunan 39 parselden 33 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 6 ad ) 2 no lu tevsi de bulunan 50 parselden 27 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 23 ad) 3 no lu tevsi alanı ve revizyon imar planı ile 64 adet sanayi parseli daha bölgemize ilave edilmiştir. Yeni oluşan 64 parsel ile tahsis edilecek boş parsel sayısı 94 adet olmuştur, bölgenin toplam parsel sayısı da 309 adede ulaşmıştır. Bu parseller Bölgemizin kriterlerine uygun olan Ulusal ve uluslararası sanayicilere tahsis edilecektir. Bölgemiz kurumsal yapısı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının tescil ettiği 263 organize Sanayi Bölgesi içerisinde ilk 10 ‘da yer almanın gururunu taşımaktadır. Organize Sanayi Bölgemizde; Modifiye asfalt yolları,İçme ve kullanma suyu şebekesi,AG/OG enerji şebekesi ve enerji trafoları,Doğalgaz, kanalizasyon ve yağmursuyu şebekeleri, Haberleşme altyapısı,Evsel ve endüstriyel atıksu arıtma tesisi gibi Alt yapı yatırımları ile sanayicilere çeşitli hizmetler vermektedir. Yangın hidrantları her fabrikaya kolayca ulaşılabilecek şekilde sıklaştırılmış ve yenilenmiştir. Ayrıca Alışveriş merkezi, Anadolu Endüstri Meslek lisesi ve Atölye binaları, Kademe dükkânları, 2 araçtan oluşan itfaiye teşkilatı gibi üst yapı yatırımları da bulunmakta ve hizmet vermektedir.

www.antalyaosb.org.tr

ANTALYA 119

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011

Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Pk: 338 Tel: 0 242 258 11 00 Pbx Faks: 0 242 258 11 04 e-mail: akorsan@antalyaosb.org.tr


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

Bulmacanın çözümü 118. sayfadadır.

120

ANTALYA

Aralık / December 2010 - Ocak / January - 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.