antalya dergisi

Page 1



ANTALYA

Ĺžubat - Mart / February - March 2011

1


İÇİNDEKİLER / ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE

CONTENTS

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni Publisher / Executive Editor İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı Publication Editor and Chairman of Editorial Board: A.Kerim ATILGAN İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Aylin KALINTAŞ İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

50

Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean

Kent Müzesi’nde yaşayan tarih

Doç.Dr.Mustafa ORAL Akdeniz Üniversitesi Fen Ed. Fakültesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dep. Of History Lecturer

Living history in the City Museum

Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Education Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Melike GÜL Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Director of Regional Committee of Cultural and Natural Heritage Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V. Deputy Director of Antalya Museum Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar-(Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.) S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Beysun GÜNERİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Sezen G.TAŞÇIOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate

YAPIM / PRODUCTION

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sabriye MERCAN BOLULU Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN - Rahşan AKSOY Renk Ayrım / Color Seperation Faik KALKAN

Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate

Haber Merkezi / Interviewer Hamit SEÇİL (Antalya Temsilcisi) Çiğdem ASKERİ COŞKUN - Ceyda ADAR

ISSN: 977-1309-890X

Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri Hizmetleri

2

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri / Customer Represantatives Seçil SOLMAZ - Rasim MUTLU - Hakan KÜL İletişim / Contact 0242.247 76 60 www.rktanitim.com e-posta:bilgi@rktanitim.com Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Neşa Ofset Baskı Tarihi / Printing Date:


Gelidonya Feneri

Gelidonya Lighthouse

70 Antalya’da bir anıt mezar: Hıdırlık Kulesi A Mausoleum in Antalya: Hıdırlık Tower

inin yırsever

nı: armağa

efactor:

a ben history önem h s Antik d ift of the ancient odiapoli h R g The

42

Bereketli topraklar Fertile soils: KUMLUCA

26

14 16 20 22 36 54 58 60 66 76 84 88 94 110 120

Antalya’da mutlu son Happy ending in Antalya

Ören yerlerine büyük ilgi A great interest in ruins

Patara Meclisi açılıyor

The Patara Council is opening

25 milyon turist için birlik çağrısı!

A call for solidarity for 25 million tourists!

Beşinci Mevsim: Olympos Fifth Season: Olympos

Hayvanları keşfedin! Discover the animals!

Geleneksel Kumluca mutfağı Traditional Kumluca cuisine

Kültürel zenginliklerimizi öne çıkartmalıyız We shall bring our cultural richness to the fore

Fenerin son bekçisi!

The last keeper of the lighthouse!

Alakır’ın incisi: Altınyaka Yaylası Pearl of Alakır: Altınyaka Plateau

Kültürümüzün çınlayan sesi: Bakır

The ringing sound of our culture: Copper

Manevi aşkın aynası: Hat Sanatı

Mirror of the spiritual love: Calligraphy

Döşemealtı’nın asırlık geleneği: Altın halılar Centenary tradition of Döşemealtı: Golden carpets

Torosların tınısı

Resonance of the Taurus Mountains

Sıcak kuşağın soğuk cenneti: Saklıkent Cold paradise of the hot zone: Saklıkent

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

3


EDITORIAL 4

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

The Light of the World Tourism, Antalya Our Antalya, which has been embracing all richnesses of the nature with its bays extending across the Mediterranean for thousands of years, has been continuing to welcome guests from all corners of the World for almost half a century now. The tourism professionals of Antalya, who closed 2010 that has just been left behind with an increase on the number of guests, just like the previous years, aim to gradually maintain this success in 2011, as well. Having welcomed more than approximately 10 million world people in 2010, our city will continue to welcome guests with the slogan of “Four Seasons Tourism” in 2011, as well.

area in Kumluca which is the ‘Capital of Greenhousing’ is more than 600 million TL, including the seed plots as well.

Like Gelidonya Lighthouse which has been leading the way for mariners for half a century, our Antalya is a light for the World tourism… Living on these territories which has hosted many civilizations, from the first man of Anatolia to the ‘brave’ Lycian people, from the Seljukians to the Ottomans is an important privilege.

While the centenary tradition, Döşemealtı Carpets still arouse in Kovanlık Village, we also represent the “Reflection of Love on the Calligraphy”.

Our magazine, which introduces a district of Antalya in each issue, has opened its pages to Kumluca, the “Homeland of Fertile Soils” in this fourth issue. The producers of Kumluca, which is the most important centre of Antalya that has the quality of a trademark in agriculture as well as tourism in terms of greenhousing, are also placed on the top in the exportation of greengrocery. The production value of the greenhouse

In Kumluca, which holds one of the most beautiful routes of the historical Lycian Way within its boundaries, it is possible to go fishing in Adrasan and enjoy the ‘Fifth Season’ in Olympos. The Ancient City of Rhodiapolis, which started to be brought to light by the cooperation of the Ministry of Culture and Tourism, Akdeniz University and Kumluca Municipality in 2006, rises in the northwest of Kumluca.

Additionally, preparing the digital attachment issue in Russian and German languages for “ITB Berlin Tourism Exchange Fair” which shall be held in the city of Berlin of Germany on 09 - 13 March, 2011 and “MITT Moscow Fair” which shall be held in the capital of Russia, Moscow on 16-19 March, 2011, it is aimed to enable our province to be introduced to greater masses, which is particular to this issue. We would like to thank those who have contributed and supported and wish success for the tourism enterprisers in the period of contracts and fairs.


EDİTÖRDEN

Dünya Turizminin Işığı Antalya Binyıllardır Akdeniz’e salınarak uzanan koylarıyla tabiatın tüm zenginliklerine kucak açan Antalyamız, neredeyse yarım yüzyıldır Dünya’nın dört bir yanından misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Geride bıraktığımız 2010 yılını da, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi misafir sayısındaki artışla kapatan Antalyalı turizmciler, 2011 yılında da bu başarısını arttırarak sürdürmeyi hedefliyor. 2010 yılında yaklaşık 10 milyonu geçen dünya insanını ağırlayan kentimiz, “Dört Mevsim Turizm” sloganıyla 2011 yılında da misafirlerini ağırlamaya devam edecektir. Yarım asırdır Akdeniz gemicilerine yol gösteren Gelidonya Feneri misali Dünya turizmine ışıktır Antalyamız… Anadolu’nun ilk insanından ‘cesur’ Likya halkına, Selçuklulardan Osmanlıya kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bu topraklarda yaşamak, önemli bir ayrıcalıktır. Her sayımızda Antalyamızın bir ilçesini tanıtan dergimiz bu dördüncü sayısında, sayfalarını “Bereketli Toprakların Yurdu” Kumluca’ya açtı. Turizmde olduğu kadar tarımda da marka niteliği taşıyan Antalya’nın seracılıktaki en önemli merkezi olan Kumlucalı üreticiler, sebze ve meyve ihracatında da ilk sıralarda yer alıyor. ‘Seracılığın Başkenti’ Kumluca’da örtü altı alanının üretim

değeri fidelikler de dahil olmak üzere 600 milyon TL’nin üzerindedir. Tarihi Likya Yolu’nun en güzel güzergahlarından birini sınırları içerisinde barındıran Kumluca’da, Adrasan’da balık tutup, Olympos’ta ‘Beşinci Mevsim’in keyfine varmak mümkündür. 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Akdeniz Üniversitesi ve Kumluca Belediyesi’nin işbirliğiyle gün yüzüne çıkartılmaya başlanan Rhodiapolis Antik Kenti, Kumluca’nın kuzeybatısında yükselmektedir. Yüzyıllık bir gelenek olan Döşemealtı Halıları, Kovanlık Köyü’nde halen hayat bulurken, “Aşkın Hüsn-i Hat Sanatına Yansımasını” da sunuyoruz. Ayrıca bu sayımıza özel; 09 - 13 Mart 2011 günlerinde Almanya’nın Berlin şehrinde yapılacak “ITB Berlin Turizm Borsası Fuarı” ile 16-19 Mart 2011 tarihlerinde Rusya’nın başkenti Moskova’da yapılacak “MITT Moskova Fuarı” için, Rusça ve Almanca dillerinde digital ek sayısı hazırlanarak, İlimizin daha çok kitlelere tanıtımının sağlanması hedeflenmektedir. Katkı ve destek verenlere teşekkür ediyor, kontrat ve fuarlar dönemindeki turizmcilerimize başarılar diliyoruz.

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

5


3 bin 500 kişiye aşure ziyafeti Banquet of Noah’s pudding for 3 thousand 500 people

“Mevlânâ Celaleddin-i Belhi Rumi” anıldı “Mevlânâ Celaleddin-i Belhi Rumi” was memorialized Mevlana Kültür ve Sanat Vakfı Antalya Şubesi ve Antalya İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nün işbirliği ile ‘Mevlana’nın 737. Vuslat Yılı’ adıyla konser düzenlendi. Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konsere protokol üyeleri, sanatçılar ve çok sayıda vatandaş katıldı. Konser öncesi konuşma yapan Mevlana Kültür ve Sanat Vakfı Antalya Şubesi Başkanı Osman

Şener, Mevlana’nın öğretisinin bir gecede anlatılmasının mümkün olmadığını belirterek, “Biz burada sadece Hz. Mevlana’nın hatırlatılması için etkinlik yapıyoruz. Sizi de Vakfımızla birlikte onu öğrenmeye davet ediyoruz.” dedi. Şener’in konuşmasının ardından İlahiler ve Ney diye iki bölümden oluşan konser büyük ilgiyle izlendi.

With the cooperation of the Antalya Branch of Mevlana Culture and Art Foundation and Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya, a concert was organized under the name of ‘737th Meeting Year of Mevlana’. The concert, which was performed at Haşim İşcan Culture Centre, was participated by the protocol members, artists and a large number of citizens. The President of the Antalya Branch of Mevlana Culture and

Art Foundation, Osman Şener, who gave a speech before the concert, indicated that it was not possible to tell the teaching of Mevlana in a night and said, “We are conducting an activity here only for the purpose of reminding Mevlana. We invite you to learn him with our Foundation, as well.” After the speech of Şener, the concert that was consisted of two parts as Hymns and Reed was watched with a great attention.

6

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Akdeniz Öğrenci Yurdu, geleneksel hale getirmeyi amaçladığı birinci Aşure Günü’nde 3 bin 500 kişiye ziyafet çekti. Üniversite öğrencilerinin yanı sıra YURTKUR personelinin de katıldığı kutlama üç gün sürdü. Akdeniz Öğrenci Yurdu Müdürü Rama-

zan Tatlı, “Amacımız bereketin bollaştığı, çeşitli tahılların bir araya gelmesi suretiyle yapılan ve geçmişten mirasımız olan aşureyi korumak. Kültürel bağlarımızı da güçlendiren aşuremiz hoşgörünün de sembolüdür.” dedi.

Akdeniz Student Residence threw a banquet for 3 thousand 500 people on the first Noah’s Pudding Day, which is aimed to be made traditional. The celebration, which was participated by the personnel of YURT-KUR as well as university students, lasted for three days. The Director of Akdeniz Student Resi-

dence, Ramazan Tatlı said, “Our purpose is to protect Noah’s pudding, in which the prolificacy widens and which is cooked through bringing various cereals together and which is our inheritance from the past. Noah’s pudding, which strengthens our cultural connections, is also the symbol of tolerance as well”.


ANTALYA

Ĺžubat - Mart / February - March 2011

7


Sky Airlines’tan sürpriz fırsatlar Surprise opportunities from Sky Airlines Dış hatlarda sunduğu hizmet anlayışını, 15 Ocak 2011’de başlattığı tarifeli uçuşlarla iç hatlara taşıyan Sky Airlines’ı 18 Ocak - 26 Mart 2011 tarihleri arasında tercih edenleri birbirinden özel hediyeler bekliyor. Belirtilen tarihler arasında, Sky Airlines ile 11 kez uçuş gerçekleştiren kişiler, tek yön bilet kazanacaklar. 15 kez uçuş gerçekleştirenleri ise

“Dünyanın En İyi Dizayn Oteli” seçilen Adam&Eve Hotel’de unutulmaz bir hafta sonu tatili bekliyor. Bu tarihler arasında, 21 defa uçan Sky yolcuları ise gidiş-dönüş bilet hediyelerine hak kazanacaklar. Kampanyadan faydalanmak isteyenlerin Call Center ve yetkili acenteler üzerinden alım işlemlerini gerçekleştirmesi gerekiyor.

Special presents await those that prefer Sky Airlines, which carried the service offered on its international flights to domestic flights with scheduled flights started on the 15th January 2011, between the 18th January 2011 and 26th March 2011. Those that fly with Sky Airlines 11 times within the stated dates will win a one-

way ticket. Those that fly 15 times will win an unforgettable weekend getaway at Adam & Eve Hotel, recently chosen “The World’s Best Design Hotel.” Sky passengers that fly 21 times will win a return ticket. Those that wish to benefit from this campaign must purchase their tickets from Call Center and authorised agencies.

Kayıtur araç filosunu genişletti Kayıtur are expanding their vehicle fleet Geçen yıl dört adet 2010 model, her biri 39 koltuklu Otokar Doruk aracı alan Kayıtur, 2011’de yoğun bir turizm sezonu beklediği için 10 adet Otokar Doruk marka aracı daha filosuna ekledi. Düzenlenen törene Kayıgroup CEO’su Tahir Görgülü, Kayıtur Genel Müdürü Hamit Kuk ve Kayıtur Genel Müdür Yardımcıları Erkut Özen ve Gül Küçükboyacı, Otokar Antalya Yetkili Bayisi Hüseyin Yıldırım, Satış Müdürü Kemal Kaçar, Satış 8

ANTALYA

Birim Yöneticisi Murat Torun ve Bölge Satış Yöneticisi Tanju Paker katıldı. Töreninin ardından araçlar Kayıtur operasyonlarında hemen görev almaya başladı. Yaptığı yatırımlarla sektöre ve ülke turizmine destek veren Kayıgroup’un bünyesinde; Adam&Eve Hotels, Sky Airlines, GTI Travel Almanya-Polonya, DTI Travel Hollanda olarak dört ayrı ülkede tur operatörlüğü, KayıTur ile TG Otelcilik bulunuyor.

Şubat - Mart / February - March 2011

Kayıtur, who bought four 2010 model 39-seat Otokar Doruk vehicles last year, added another 10 Otokar Doruk vehicles to their fleet in preparation for the expected busy tourism season in 2011. Tahir Görgülü (CEO of Kayıgroup), Hait Kuk (General Manager of Kayıtur), Erkut Özen (Deputy General Manager of Kayıtur), Gül Küçükboyacı (Deputy General Manager of Kayıtur), Hüseyin Yıldırım (Otokar Dealership,

Antalya), Kemal Kaçar (Sales Manager), Murat Torun (Manager of the Sales Unit), and Tanju Paker (Regional Sale Manager) attended the ceremony. The vehicles started providing services immediately after the ceremony. Adam&Eve Hotels, Sky Airlines, GTI Travel Germany-Poland, DTI Travel Holland, KayıTur, and TG Otelcilik are all subsidiaries of Kayıgroup, which contributes to the industry and the country’s tourism with its investments.


ANTALYA

Ĺžubat - Mart / February - March 2011

9


SOKÜM Antalya’dan iki öneri Two suggestions from SOKÜM Antalya

Tarihi sarnıçlar restore edilecek Historical cisterns to be renovated Antalya Yörüklerinin kışlıklarına ve yazlıklarına göç ederken, su ihtiyaçlarını karşılayan sarnıçların restorasyonu Kepez Belediyesi’nce gerçekleştirilecek. Antalya’nın göç kültürünün yok olmasına karşı duyarsız kalmayacaklarını belirten Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, “Tarihi mirasına sahip çıkamayanlar, tarihlerini bilmeyen, öğrenmeyenler, öğretmeyenler asla gelecek inşa edemezler, geleceği tasarlayamazlar” dedi. Kepez Belediye Başkanı Tütüncü’ye sunulan ve Kepez’de 15 adet sarnıcın tespit edildiği bilgisinin bulunduğu

raporda, şu tespitlere yer verildi: “Sarnıçlara, arsa olarak koruma çevresi belirlenmeli. Belirlenen arsada Osmanlı- Selçuklu tarzını yansıtacak bahçe düzenlemesi yapılmalı. Fotoğraf çektirilebilecek bir ortam hazırlanmalı. Yıkık ve harap olanların benzer malzeme ile destek ve onarım işlemleri hızla yapılmalı. Eserin hangi yolun ve güzergâhın parçası olduğunu anlatan Türkçe, Rusça, İngilizce ve Almanca dillerinde bir tanıtım tabelası ve Kepez sarnıçlarının hikâyelerini içeren bir kitapçık hazırlanmalı.”

Kepez Municipality will renovate the cisterns that met the water need of Antalya Yoruks (Turkish nomad) while they immigrated from and to their winter and summer houses. Stating that they will not stay indifferent to the extinction of immigration culture of Antalya, Kepez Mayor Hakan Tütüncü said that “Those who can not protect their historical heritage, and don’t know, learn and teach their history can never build or design their future”. In a report that was presented to the Mayor Tütüncü with the information that there are 15 cisterns in

Kepez, following conclusions have been made: “A protection border should be determined for the cisterns as lands. This particular land should be landscaped in Ottoman-Seljuk style. An environment should be designed where photos can be taken. Ruined and damaged cisterns should be supported and repaired. There should be a signboard in Turkish, Russian, English and German explaining to which route and road that particular cistern belonged and a booklet should be prepared including the stories of Kepez cisterns.”

10

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) listesine Antalya’dan serenler ve tahıl ambarları önerildi. SÖKÜM İl Komisyonu tarafından Kredi Yurtlar Kurumu Akdeniz Öğrenci Yurt Müdürlüğü Ahmet Sütçü Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen SÖKÜM İl Komisyonu toplantısına Antalya

İl Kültür Turizm Müdür Yardımcısı Kerim Atılgan başkanlık yaptı. Komisyon üyelerince verilen kararla Kumluca, Korkuteli, Elmalı ve Kaş İlçelerinde görülen, Likya tipi mezar anıtlarının benzeri kara kovanlarının üzerinde bulunduğu serenler ve tahıl ambarlarının önerilmesi kararlaştırıldı.

Booms and grain elevators were suggested from Antalya for the list of the Intangible Cultural Heritage (Somut Olmayan Kültürel Miras-SOKÜM) of UNESCO. SOKÜM Provincial Commission meeting, which was held at the Credit and Dormitories Institution Akdeniz Student Residence Directorate Ahmet Sütçü Meeting Hall by the SOKÜM Provincial Commis-

sion, was presided by Deputy director of Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya, Kerim Atılgan. As a result of the decision made by the commission members, the suggestion of granaries and “Serens” on which the natural honeycombs of Lycian-style grave monuments seen in the districts of Kumluca, Korkuteli, Elmalı and Kaş are situated was agreed.


ANTALYA 11

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Ören yerlerinin TÜRSAB’a devri başladı Ruins are being assigned to TÜRSAB Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca geçen yıl yapılan ihaleyle Türkiye’deki 50 ören yerinin modernizasyonu ve bilet gelirlerinin Bakanlık adına tahsili Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’ne (TÜRSAB) verilmişti. Yapılan anlaşma gereği ören yerlerinin TÜRSAB’a devri başladı. Demre’deki Noel Baba Müzesi ve Myra Antik Kenti TÜRSAB’a devredildi. Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, Antalya’da 13 ören yerinin mo-

dernizasyon sonrası TÜRSAB’a devredileceğini söyledi. İhale kapsamında Antalya bölgesinde Kaş’taki Patara Antik Kenti, Santhos Antik Kenti, Demre’de Simena Antik Kenti, Noel Baba Müzesi, Myra Antik Kenti, Kumluca’daki Olimpos Antik Kenti, Kemer’deki Phaselis Antik Kenti, Antalya Müzesi, Perge, Termessos Antik Kenti, Side Müzesi, Side Tiyatrosu ile Alanya Kalesi’nin işletmesi ve giriş kontrol sistemi TÜRSAB’a devredildi.

The Association of Turkish Travel Agencies (TÜRSAB) was given the right to modernise 50 ruins in Turkey, and collect ticket fees on behalf of the Ministry as a result of a tender held by the Ministry of Culture and Tourism last year. In accordance with the signed agreement, these ruins are being assigned to TÜRSAB one by one. The Museum of Santa Claus and the Ancient City of Myra in Demre have already been assigned to TÜRSAB. Ibrahim Acar, the Provincial Director of Culture and Tourism in Antalya, stated that 13 ruins in Antalya will be assigned to

TÜRSAB once they have been modernised. Within the context of the tender the management and entrance control system for the Ancient City of Patara (Kaş), the Ancient City of Santhos (Kaş), the Ancient City of Simena (Demre), the Museum of Santa Claus (Demre), the Ancient City of Myra (Demre), the Ancient City of Olympos (Kumluca), the Ancient City of Phaselis (Kemer), Antalya Museum, Perge, the Ancient City of Termessos, Side Museum, Side Theatre, and Alanya Castle, all located within the region of Antalya, have been assigned to TÜRSAB.

12

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

2011 hedefi: 11 milyon turist The Objective for 2011: 11 million tourists Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Sururi Çorabatır, 2011 hedeflerinin 11 milyon turist olduğunu açıkladı. Turizmde geride bırakılan yılı ve 2011’i değerlendiren AKTOB Başkanı Sururi Çorabatır, Antalya’ya 2010 yılında havalimanıyla gelen turist sayısının 9 milyon 759 bin 44 kişi olarak gerçekleştiğini, İstanbul aktarmalı konuklar ve deniz yoluyla gelenlerin dahil edilmesiyle bu rakamın 10 milyon 300 bin seviyesine ulaştığını belirten Çorabatır, İngiltere, Hollanda

ve İskandinav pazarının 2010 yılının yıldızı olduğunu kaydetti. Çorabatır, 2011 hedeflerini ise 11 milyon turist olarak açıkladı. Yılın sloganı ise “11’de 11” olarak belirlendi. Çorabatır, Antalya’nın artık bir kez gelenin bir kez daha gelmek istediği bir alışkanlık haline gelmeye başladığını belirterek, “Bu noktada hizmet kalitesini korumak için çaba sarf etmeliyiz. Bu çabayı sadece otelciler değil, turizmden ekmek yiyen Antalya’nın sarf etmesi lazım. Tanıtımda esas olan iyiyken tanıtımı artırmaktır.” diye konuştu.

Sururi Çorabatır, Chairman of the Association of Mediterranean Touristic Hoteliers and Managers (AKTOB), expressed that the objective for 2011 was 11 million tourists. Sururi Çorabatır, Chairman of AKTOB, assessed the past year of tourism and talked tourism in 2011. Çorabatır expressed that nine million 759 thousand and 44 tourists visited Antalya by air in 2010, after adding those visiting from İstanbul and via sea he stated that the total number reached 10 million and 300 thousand. He explained how the English, Dutch, and Scandinavian

markets became the stars of 2010. Çorabatır indicated that the aim for 2011 was 11 million tourists. The slogan for the year was determined as “11 in 2011.” Çorabatır stated how Antalya was gradually becoming a place that people wanted to come back to after their first visit, and went on to say, “At this point, we must make an effort to sustain the quality of service. All of Antalya that makes money from tourism must make an effort, not just the hoteliers. The fundamental rule of promotion is to increase promoting when you are in a good place.”


ANTALYA 13

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Güncel / Actual

Antalya’da mutlu son 2010 yılında 2 milyon 537 bin 765 Alman, 2 milyon 464 bin 269 Rus, 460 bin 990 Hollandalı, 441 bin 192 İngiliz, 356 bin 200 Ukraynalı turist tatil için ‘turizmin başkenti’ Antalya’yı tercih etti.

The capital of tourism, Antalya was preferred by totally 9 million 760 thousand 117 people for holiday in 2010. While Antalya, which closed 2010 with an increase of 10 percent compared to 2009, was mostly visited by the Germans, the Russians ranked number two. An increase of 408 percent was experienced in the Syrian market in 2010, after the direct flight application of the Turkish Airlines from Damascus to Antalya via Anadolu Jet, within 2010.

Turizmin Başkenti Antalya’yı 2010 yılında toplam 9 milyon 760 bin 117 kişi tatil için tercih etti. 2009 yılına oranla 2010 yılını yüzde 10 artışla kapayan Antalya’yı en fazla Almanlar ziyaret ederken, Ruslar ikinci sırada yer aldı. 2010 yılı içerisinde Türk Hava Yolları’nın Şam’dan Antalya’ya Anadolu Jet’le direk sefer başlatmasının ardından Suriye pazarında 2010 yılında yüzde 408 oranında artış yaşandı. Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü verilerine göre; 14

ANTALYA

2010 yılında havayoluyla 9 milyon 164 bin 324, Gazipaşa, Kaş, Antalya, Finike ve Kemer limanlarından da denizyoluyla 170 bin 918 olmak üzere 9 milyon 335 bin 242 yabancı, 424 bin 875 de gurbetçi olmak üzere toplam 9 milyon 760 bin 117 turist Antalya’yı ziyaret etti. Geçen yıl Antalya’da tatil yapan Alman turist sayısı 2009’a göre yüzde 10.4, Rus turist sayısı yüzde 16.6 ve İngiliz turist sayısı da yüzde 37.9 artış gerçekleşti.

Şubat - Mart / February - March 2011

Artışlar devam ediyor 2010 yılında 2 milyon 537 bin 765 Alman, 2 milyon 464 bin 269 Rus, 460 bin 990 Hollandalı, 441 bin 192 İngiliz, 356 bin 200 Ukraynalı turist tatil için ‘turizmin başkenti’ Antalya’yı tercih etti. Oransal artışın en fazla yaşandığı Suriye pazarından ise toplam 14 bin 205 kişi Antalya’ya geldi. İsveçli turist sayısı yüzde 28,3 artarak 276 bin 810’a, Fransız turist sayısı yüzde 25,9 artış ile 275 bin 261’e, Avusturyalı turist sayısı da yüzde 4 artışla

According to the data of Antalya Provincial Directorate of Culture and Tourism; 9 million 335 thousand 242 foreign tourists, 9 million 164 thousand 324 of which used the airways and 170 thousand 918 of which used the seaways through the ports of Gazipaşa, Kaş, Antalya, Finike and Kemer; and 424 thousand 875 guest tourists visited Antalya in 2010, which makes 9 million 760 thousand 117 tourists in total. The number of German tourists who spent their holiday in Antalya increased with a rate of 10.4 percent, the number of the Russian tourists increased with a rate of 16.6 percent and the number of the English tourists increased with a rate of 37.9 percent, compared to 2009.


256 bin 600’e ulaştı. Polonyalı turist sayısı yüzde 3,8, Norveçli turist sayısı yüzde 19,1, Danimarkalı turist sayısı da yüzde 20 arttı.

İranlı turist sayısı artıyor Türk turizm şirketlerinin İran’da yaptıkları tanıtım çalışmaları sonucunda Antalya’ya gelen İranlı turist sayısı 2007 yılından bu yana sürekli artış gösterdi. 2007 yılında 13 bin 791 İranlı turist Antalya’ya gelirken, 2008 yılında 28 bin 167, 2009’da da 33 bin 666 İranlı Antalya’yı tercih etti. 2010 yılında bölgeye gelen İranlı turist sayısı bir

önceki yıla göre yüzde 133,2 artarak 78 bin 864’e ulaştı.

İsrailli turist azaldı Antalya’ya gelen İsrailli turist sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 65,2 azaldı. 2007 yılında 300 bine yakın İsrailli Antalya’ya gelirken, 2008 yılında bu rakam 330 bin 153’e ulaştı. Ancak, Türkiye ile İsrail arasında yaşanan olumsuzluklar nedeniyle bu ülkeden Antalya’ya gelen turist sayısı 2009 yılında 182 bin 177’ye, 2010 yılında ise 63 bin 284’e düştü. Litvanya, İtalya, Ermenistan ve İspanya pazarlarında da azalma yaşandı.

Happy ending in Antalya 2 million 537 thousand 765 German, 2 million 464 thousand 269 Russian, 460 thousand 990 Dutch, 441 thousand 192 English, 356 thousand 200 Ukrainian tourists preferred Antalya, the “capital of tourism” in 2010. The increases continue The ‘capital of tourism’, Antalya was preferred by 2 million 537 thousand 765 German, 2 million 464 thousand 269 Russian, 460 thousand 990 Dutch, 441 thousand 192 English, 356 thousand 200 Ukrainian tourists for holiday in 2010. On the other hand, totally 14 thousand 205 people came to Antalya from the Syrian market, which had the greatest proportional increase. The number of the Swedish tourists reached 276 thousand 810 with an increase of 28,3 percent, number of the French tourists reached 275 thousand 261 with an increase of 25,9 percent and number of the Austrian tourists reached 256 thousand 600 with an increase of 4 percent. The number of the Polish tourists increased 3,8 percent, number of the Norwegian tourists increased 19,1 percent and number of the Danish tourists increased 20 percent.

The number of the Iranian tourists is increasing As a result of the promotional activities performed by the

Turkish tourism companies in Iran, the number of the Iranian tourists coming to Antalya has depicted a continual increase since 2007. While 13 thousand 791 Iranian tourists came to Antalya in 2007, 28 thousand 167 tourists came in 2008 and 33 thousand 666 Iranians preferred Antalya in 2009. The number of the Iranian tourists coming to the region increased 133,2 percent in 2010 compared to the previous year and reached 78 thousand 864.

The Israeli tourists have decreased in number The number of the Israeli tourists coming to Antalya, on the other hand, decreased 65,2 percent compared to the previous year. While nearly 300 thousand Israeli citizens came to Antalya in 2007, this number reached 330 thousand 153 in 2008. However, due to the problems between Turkey and Israel, the number of tourists coming from this country to Antalya decreased to 182 thousand 177 in 2009 and to 63 thousand 284 in 2010. Lithuanian, Italian, Armenian and Spanish markets experienced a decrease, as well. ANTALYA 15

Şubat - Mart / February - March 2011


Güncel / Actual

Ören yerlerine büyük ilgi:

3.003.948

ziyaretçi

Antalya’da alternatif turizmin en önemli mekanları olan ören yerlerini 2010 yılında ziyaret eden 3 milyon 3 bin 948 turist toplam 7 milyon 505 bin 399 TL gelir bıraktı.

A great interest in ruins: 3.003.948

visitors

3 million 3 thousand 948 tourists that visited ruins, which are the most important sites of alternative tourism in Antalya, left 7 million 505 thousand 399 TL income in 2010.

16

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Turizmin başkenti Antalya’da kültür turizminin en önemli durakları olan ören yerlerine ilgi Müze Kart’la birlikte artmaya devam ediyor. 2010 yılında Antalya’nın ören yerlerini bir milyon 395 bin 720’si yabancı, 1 milyon 608 bin 228’i yerli olmak üzere toplam 3 milyon 3 bin 948 turist ziyaret etti. Yıl boyunca ören yerlerine yapılan ziyaretler sonucunda 7 milyon 505 bin 399 TL gelir elde edildi. Bu gelirin 882 bin 410 TL’lik bölümü Müze Kart aracılığıyla elde edilirken, yıl boyunca 35 bin 153 tam, 17 bin 551 indirimli, 768 personel olmak üzere toplam 53 bin 472 Müze Kart satıldı. Demre’de bulunan Noel Baba Müzesi 2010 yılında 359 bin 812 turistin ziyareti ile yabancı turistlerin en fazla ziyaret ettiği ören yeri olarak kayıtlara geçti. Noel Baba Müzesi aynı zamanda yerli turist sayısıyla beraber toplam 445 bin 462 ziyaretçi alarak, Antalya’nın en fazla ziyaret edilen ören yeri oldu. Noel Baba Müzesi’ni 343 bin 383 yabancı, 83 bin 53 yerli olmak üzere toplam 426 bin 436 turistin ziyaret ettiği Myra Antik Kenti izledi.

668 turist ziyaret etti. Antalya Müzesi ve Alanya Kalesi de yabancı turistlerin ilgisini çeken tarihi mekanlar olarak kayıtlara geçti.

The interest in ruins that are the most important sites of cultural tourism in Antalya, which is the capital of tourism in Turkey, has been

Noel Baba Müzesi Museum of St. Nicholas

steadily growing thanks to the contribution of Museum Card. In 2010, the ruins of Antalya have been visited by 1 million 395 thousand 720 foreign and 1 million 608 thousand 228 domestic tourists totalling up to 3 million 3 thousand 948 tourists. As a result of the visits to ruins throughout the year, 7 million 505 thousand 399 TL income has been generated. 882 thousand 410 TL of this income has been obtained thanks to Museum Card and 53 thousand 472 Museum Cards have been sold in total with 35 thousand 153 full, 17 thousand 551 discount and 768 personnel cards. Museum of St. Nicholas in Demre has been recorded as the most visited ruin by foreign tourists – the figure being 359 thousand 812 in 2010. Museum of St. Nicholas has been the most visited ruin of Antalya with a total of 445 thousand 462 visitors with the addition of domestic tourists. Museum of St. Nicholas is followed by Myra Ancient City which was visited by 426 Aspendos

Perge’ye de ilgi yoğundu Antalya’nın en önemli ören yerlerinden olan Aspendos da yoğun ilgi gördü. Aspendos’u 237 bin 177 yabancı, 163 bin 546 yerli olmak üzere toplam 400 bin 664 turist ziyaret etti. Yerli turistlerin ziyaret ettiği ören yerleri arasında Aspendos ikinci sırada yer aldı. “Pamphylia’nın yüce kenti” olarak bilinen Perge’de 2010 yılında yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanlarından biri haline geldi. Perge’yi 222 bin 790 yabancı, 67 bin 878 yerli olmak üzere toplam 290 bin ANTALYA 17

Şubat - Mart / February - March 2011


En fazla gelir Alanya Kalesi’nden Alanya Kalesi yerli turistler tarafından en çok ziyaret edilen ören yeri olurken, 235 bin 45 yerli, 98 bin 267 yabancı olmak üzere toplam 333 bin 313 ziyaretçiyi ağırladı. Ören yerlerine yapılan ziyaretlerde en fazla gelir elde edilen ören yeri olarak da lisedeki birinci sırayı alan Alanya Kalesi’nden 2010 yılında bir

milyon 707 bin 210 TL’lik gelir elde edildi. Elde edilen gelir bakımından Alanya Kalesi’ni, 1 milyon 150 bin 306 TL’lik geliri ile Aspendos izledi. Aynı zamanda 15 bin 748 Müze Kart satılması nedeniyle Aspendos en fazla Müze Kart satılan ören yeri olarak da kayıtlara geçti. 2010 yılında ören yerleri arasında en az ziyaret edilen mekan ise 2 bin 734 ziyaretçi ile Arykanda oldu.

Noel Baba Müzesi Museum of St. Nicholas Myra

18

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

thousand 436 tourists including 343 thousand 383 foreign and 83 thousand 53 domestic tourists.

Intense interest in Perge too Being one of the most important ruins of Antalya, Aspendos has also attracted intense interest. Aspendos was visited by 237 thousand 177 foreign and 163 thousand 546 domestic tourists totalling up to 400 thousand 664 tourists. Aspendos took the second place among the ruins visited by domestic tourists. Known as the “glorious city of Pamphylia”, Perge became one of the most popular places among domestic and foreign tourists in 2010. Perge was visited by 290 thousand 668 tourists in total divided as 222 thousand 790 foreign and 67 thousand 878 domestic tourists. Antalya Museum and Alanya Castle have been recorded as historical places

that attract the attention of foreign tourists.

Highest income from Alanya Castle While Alanya Castle was the ruin to have been visited the most by domestic tourists, it hosted 235 thousand 45 domestic and 98 thousand 267 foreign tourists totaling up to 333 thousand 313 visitors. In 2010, 1 million 707 thousand 210 TL income was generated from Alanya Castle which is on the top of the list of highest income generating ruins. Aspendos followed Alanya Castle in respect of income with a total figure of 1 million 150 thousand 306 TL. At the same time, Aspendos has been recorded as the site where Museum Card selling figure is the highest with 15 thousand 748 Museum Cards sold. The least visited site in 2010 was Arykanda with 2 thousand 734 visitors in total.


ANTALYA 19

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Güncel / Actual

Patara Meclisi’nde çalışmalar sürüyor Restorasyon çalışmaları tamamlanmak üzere olan Patara’daki dünyanın ilk demokratik meclis binasının açılışı günümüzün parlamento başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilecek.

Studies have been maintaining in the Patara Council The world’s first democratic council building in Patara, whose renovations are about to end, will be opened with the participation of the current presidents of parliament. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mehmet Ali Şahin, Antalya’nın Kaş İlçesi’ne bağlı Kalkan Beldesi’ndeki Patara Antik Kenti’nde kazılar sonucu ortaya çıkan ve dünyanın ilk demokratik meclis binası olduğu belirtilen Likya Birliği Dönemine ait meclis binasını, dünya parlamento başkanlarını davet ederek açılış yapacaklarını söyledi. Şahin, Patara Antik Kenti’nde bulunan ve restorasyon çalışmaları süren Likya Birliği Meclis Binası’nda incelemelerde bulunarak, Kazı Başkanı Prof. Havva Işık İşkan’dan bilgi aldı. Antik Kenti gezen Şahin’e, TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Sadık Yamaç, Antalya Valisi Ahmet Altıparmak ve diğer yetkililer de eşlik etti. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, incelemenin ardından yaptığı açıklamada, bilim insanlarının ifadeleri ve verilere göre, Patara bölgesindeki tarihi kalıntıların, dünyanın ilk demokratik meclis binası 20

ANTALYA

olduğunun ortaya çıktığını, antik bölgenin şehir devletlerden kurulu Likya Birliğine bağlı demokratik usulle çalışan bir parlamento olduğunu kaydetti. İlk meclis binasında uzun süredir çalışıldığını belirten Şahin, kendisinden önceki TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Anadolu’nun uygarlıkların beşiği olduğunu bütün dünyaya göstermek için bu binaya sahip çıktığını ve kaynak aktardığını hatırlattı. Restorasyon işini üstlenen firmanın Nisan ayının ortalarında çalışmalarını tamamlamayı vaat ettiğini söyleyen Şahin, “Burası bittiğinde dünya parlamento başkanlarını buraya davet etmeyi planlıyoruz. Ancak nisan ayı TBMM’nin de açıldığı aydır. Burayı hangi ayda, hangi tarihte açacağımız konusunu henüz belirlemedik. Meclisimizin açılması ve açıldığı günün kutlanması bizim için son derece önemlidir, bunu gölgelemek de istemeyiz.” dedi.

Şubat - Mart / February - March 2011

Mehmet Ali Şahin, President of the Grand National Assembly of Turkey (TBMM), stated that world parliament presidents will be invited to the opening of the council building belonging to the Lycia League Era, which is the world’s first democratic council building that was uncovered during excavations at the Ancient City of Patara, in the town of Kalkan in the Kaş district of Antalya. Şahin carried out assessments at the Lycian League Council Building, located in the Ancient City of Patara and whose renovations are still ongoing, and obtained information from Prof. Havva Işık İşkan, Head of the Excavation. Sadık Yamaç, Deputy Secretary General of TBMM, Ahmet Altıparmak, Governor of Antalya, and other authorities accompanied Şahin on his tour of the Ancient City. In a statement he made after his assessment, Mehmet Ali Şahin, President of TBMM, stated that according to the data and statements presented by scientists, the historical

ruins uncovered in the Patara region belonged to the world’s first democratic council, and reported that it was a democratic parliament belonging to the Lycian League, established by the city-states of the ancient region. Şahin expressed that he had worked in the first council building for a long period, and reminded everyone how Köksal Toptan, former president of TBMM, stood up for this building and increased resources in order to show the world that Anatolia is the cradle of civilisations. Şahin stated that the company carrying out the renovations had promised to complete their job by mid-April, and went on to say, “We plan to invite all world parliament presidents once the building is complete. However, April is the month TBMM opened. We have yet to confirm the date as to when we will open the building. We do not want to overshadow the first day of our council and its celebrations, as it is highly important to us.”


ANTALYA 21

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Röportaj / Interview

25

milyon turist için birlik çağrısı!

Müsteşar İsmet Yılmaz: Türkiye turizminin amiral gemisi olan Antalya’nın 2011’de bu çıtayı daha da yükselteceğini tahmin ediyoruz. Antalya’ya yüzde 20 artışla yeni yılda 12 milyon turistin gelmesi beklenebilir.

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs: HAMİT SEÇİL

Türkiye turizm ekonomisinin dünyada ilk on içerisinde olduğunu belirten Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, rekabetçi bir sektör olan turizmde hedefin ilk beşe girmek olduğunu vurguladı. Antalya’nın 25 milyon turist hedefine ulaşabilmesi için yeni kapasiteler oluşturularak, yeni yönetim 22

ANTALYA

ve pazarlama stratejilerine ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Yılmaz, Antalya Kültür ve Turizm Dergisi’nin sorularını yanıtladı. Türkiye turizmi geçen 25 yıllık süreçte hak ettiği noktaya ulaştı mı? Şu anda nerede? Gelecekte hedef nedir? Türkiye son 25 yılda turizmde

Şubat - Mart / February - March 2011

Stating that Turkish tourism economy is included within the top ten in the world, the Undersecretary of Culture and Tourism Ministry İsmet Yılmaz emphasised that the target is to be among the top five in tourism which is a highly competitive sector. Stressing the fact that new management and marketing strate-

gies are needed by establishing new capacities in order to reach the target of 25 million tourists in Antalya, Yılmaz answered the questions of Antalya Culture and Tourism Magazine. Has Turkey reached the point in the last 25 years that it deserves? Where do you


büyük mesafeler kaydetti. Hak ettiği noktaya ulaşmıştır. Bilindiği üzere Türkiye turist sayısı bakımından dünyada yedinci sıradadır. Turizm geliri bakımından ise dokuzuncu sıradadır. Türkiye 2023 yılında dünyadaki en büyük ilk 10 ekonomi arasında yer almayı amaçlamaktadır. Turizm açısından bu hedefe bugünden ulaştığımızı söyleyebiliriz. Hangi sektör olursa olsun dünyada ilk on arasına girmişseniz o sektörde başarılısınız demektir. Bu noktayı korumak hatta ileri götürmek amacımız. Dünyadaki en rekabetçi sektör, turizm sektörüdür. Her gün yeni bir aktör turizm sahnesine çıkmakta ve farklılıklarına vurgu yaparak fark edilmek istemektedir. Bu gerçeklerin farkında olarak dünyada ilk beşe girmeyi amaçlamaktayız. Türkiye her bakımdan bunu başaracak kapasiteye sahiptir. Turizmin ülke çapında yaygınlaşmasının ve başarının yolu doğal, arkeolojik ve tarihsel değerlerin altyapı ve üstyapının dâhil olduğu toplam kalite yönetiminden geçmektedir. Türkiye turizm stratejisinde, 2023 kapsamında turizm sektörünün güçlendirilmesine yönelik stratejiler ve mevcut turizm alanlarının rehabilitasyonu başlığı altında kitle turizminin yoğun olarak geliştiği alanların altyapısının öncelikli olarak ele alınarak güçlendirilmesi ve bu bölgelerdeki turizm sezonunun tüm yıla yayılabilmesine yönelik düzenlemelerin yapılması strateji olarak yer almıştır. Ayrıca Bakanlığımız “turizm bölgelemeleri” şeklinde bilinçli ve kapsayıcı bir planlama yapılmasını sağlamıştır. Bu etüt ile yatırımlar belirli bölgelerde yoğunlaştırılırken pek bilinmeyen yatırım projelerinin karakterleri, optimum büyüklükleri ve yerleşme düzenleri de ortaya çıkarılmıştır.

2011’de 12 milyon turist Bu yıl yaklaşık 10 milyon turist ağırlayan Antalya’nın 2011 beklentileri nedir? Ülkemize gelen her üç turistten biri Antalya’yı ziyaret etmektedir. Türkiye turizmi her yıl yenilikçi ve dünya gündemini takip eden uygulamaları ile ilerlemeye devam etmektedir. Türkiye turizminin amiral gemisi olan Antalya’nın 2011’de bu çıtayı daha da yükselteceğini tahmin ediyoruz. Antalya’ya yüzde 20 artışla yeni yılda 12 milyon turistin gelmesi beklenebilir. 2023 yılında Antalya Bölgesi’nin hedefi 25 milyon turist. Hali hazırdaki turizm ürünleriyle bu hedefe erişmek mümkün müdür? Değilse bu rakama ulaşmanın yolu nedir? Bugün turizmde geldiğimiz nokta oldukça etkileyici… Artık daha yüksek hedeflere kararlı bir şekilde bakıyoruz. Antalya’nın 25 milyon turist hedefini gerçekleştirebilmesi için yeni kapasiteler oluşturmasının yanı sıra yeni yönetim ve pazarlama stratejilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Turizm çeşitlendirilmeli ve tüm yıla yayılmalıdır. Bunun için herkesin el ele çalışması gerekmektedir. Kongre turizminin bölgede daha da yaygınlaşması için Bakanlık olarak yatırımlarınız içerisinde ne tür planlamalarınız mevcuttur? Son yıllarda turizmimizin geliştirilmesi çalışmaları kapsamında odaklandığımız önemli başlıklardan birisi turizmin 12 aya yayılması başlığıdır. Kongre turizmi bu alanda anahtar bir role sahiptir. Kongre turizminin gelişimi, her şeyden önce kongre tesislerine ve altyapısına bağlıdır. Bir kongrenin ülkeye kazandırılabilmesi için önce

A call for solidarity for 25 million tourists! Undersecretary İsmet Yılmaz: We foresee that Antalya will raise the threshold in 2011 as the flagship of Turkish tourism. It can be expected that 12 million tourists visit Antalya in the new year with an increase of 20 percent. locate it right now? What is the future target? Turkey has covered a huge distance in tourism in the last 25 years. It has reached the point that it deserves. As it is widely known, Turkey is on the seventh place in respect of tourist numbers. However, it is at the ninth place in respect of tourism income. Turkey is planning to be among the top 10 economies of the world by 2023. We can say that we have reached that target in respect of tourism by now. If you are listed among the top ten, in whatever sector, that means you are successful in that sector. It is our objective to maintain this position and to develop it further. The most competitive sector in the world is tourism. Everyday, a new player embarks on the tourism sector and wants to be recognized by emphasizing on its differences. In the light of these realities, we are aiming to be among the top five in the world. Turkey has the capacity to achieve this objective in every respect. The road to success and making tourism widespread throughout the country passes through total quality management in which natural, archaeological and historical values as well as superstructure and infrastructure are involved. It has been included in the tourism strategy of Turkey to reinforce

the infrastructure of Turkey as a priority in the areas where mass tourism is intensely developing and to spread tourism season in such region to whole year under the section of strategies and legislation for reinforcing tourism sector and rehabilitation of current tourism areas within the scope of 2023. Furthermore, our Ministry has prepared a conscious and comprehensive planning as “tourism zoning”. Thanks to this study, investments have been concentrated on certain regions and the characters, optimum magnitudes and layouts of investment projects that are not very widely known have been revealed.

12 million tourists in 2011 What are the expectations of Antalya for 2011 having hosted approximately 10 million tourists this year? One out of three tourists visiting our country visits Antalya. Turkish tourism has been continuing its growth with innovative and up-to-date applications every year. We foresee that Antalya will raise the threshold in 2011 as the flagship of Turkish tourism. It can be expected that 12 million tourists visit Antalya in the new year with an increase of 20 percent. The target of Antalya region in 2023 is 25 million tourANTALYA 23

Şubat - Mart / February - March 2011


ists. Is it possible to reach this target with current tourism products? If not, how can this figure be obtained? Today, the point that we have reached is quite impressive… Now we are looking at higher targets in a more determined way. New management and marketing strategies are required in addition to establishing new capacities so that Antalya can achieve its 25 million tourist target. Tourism should be diversified and spread to whole year. For this reason, everyone should work together.

Kaleiçi

ülkenin, bölgelerin ve kentin imajının olması gerekmektedir. Ülkede barış olacak, istikrar olacak itibar olacak. Bugün bu unsurların hepsine Türkiye sahiptir. Bunu daha da artırarak sürdürmemiz gereklidir. Antalya kongre turizmi açısından yeterli bir ürün imajına sahiptir. Belek Turizm Merkezi’nde Bakanlığımızca kongre turizmi amaçlı tahsisler hazırlanmış ancak tek başına kongre merkezi kullanımı yeterli talep görmemiştir. Burada kongre turizminin tesisler bünyesinde mi olması gerektiği yoksa ayrı bir büyük kongre merkezinin mi olması gerektiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Farklı noktalarda her ikisinin de önem kazanması gerektiğini düşünüyoruz. Bakanlığınızın başta İstanbul olmak üzere çeşitli illerde yoğun bir restorasyon ve planlama çalışmaları sürüyor. Bakanlığınızın özellikle Antalya Kaleiçi’ne dönük özel bir çalışması var mı? 24

ANTALYA

Turizm merkezi olarak Antalya bölgesine ve Kaleiçi’ne özel bir önem verilmektedir. 1972 yılında Antalya iç limanı ve Kaleiçi, özgün dokusu nedeniyle “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” tarafından “Sit Bölgesi” olarak koruma altına alınmıştır. Turizm Bakanlığı’na “Antalya- Kaleiçi Kompleksi” restorasyon çalışmasından dolayı, 28 Nisan 1984’de Uluslararası Turizm Yazarları Birliği (FIJET) tarafından Altın Elma Turizm Oskarı ödülü verilmiştir. Günümüzde Kaleiçi, yaşayan değerleri ile önemli bir kültür-sanat ve turizm merkezi haline gelmiştir. 2004 yılında Antalya Kaleiçi Turizm Merkezi’ni de içine alan Antalya Kent Merkezi Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi yürürlüğe girmiş, 2010 yılında Antalya’yı ziyaret eden 10 milyon turistin bir bölümünün de kent merkezi içerisinde nitelikli alanlarda hizmet alması için kentsel yenilemeye yönelik planlama ve projelendirme

Şubat - Mart / February - March 2011

What kind of plans do you have among your investments as the Ministry in order to make convention tourism more widespread? One of the most important headings on which we have concentrated within the scope of studies of developing our tourism in recent years is the heading of spreading tourism to 12 months. Convention tourism plays a key role in this area. Development of convention tourism is dependent on convention facilities and infrastructure above all. In order to win a certain convention, firstly the country, region and city should have an image. The country should be at peace, stable and prestigious. Today, Turkey is in possession of all these qualities. We need to improve and sustain this status. Antalya possesses sufficient product image in respect of convention tourism. In Belek Tourism Centre, convention tourism-oriented allocations have been prepared

by our Ministry, however using solely convention centre didn’t receive much demand. Here, we face the question whether convention tourism should be embeded within the facilities or there should be a big separate convention centre. We believe that both should become important at different points. Your Ministry has been conducting an intense restoration and planning activity in various provinces, especially in İstanbul. Does your Ministry have a special study for Antalya Kaleiçi? As a tourism centre, Antalya region and Kaleiçi are given a special attention. In 1972, Antalya marina and Kaleiçi were taken under protection as “Protected Area” by “High Board of Immovable Antiquities and Monuments” due to its authentic structure. The Ministry of Tourism was awarded with “Golden Apple Tourism Oscar” by the World Federation of Travel Journalists & Writers (FIJET) on April 28th 1984 thanks to the renovation works on “Antalya – Kaleiçi Complex”. Today Kaleiçi has become an important culture-art and tourism centre with its living values. In 2004, Antalya City Centre Culture and Tourism Protection and Development Region, that covers Antalya Kaleiçi Tourism Centre as well, entered into force and certain planning and project studies have been conducted for urban renewal so that 10 million tourists visiting Antalya in 2010 can receive services within the city centre. The “Kaleiçi Urban and 3rd Degree Archaeological Protected Area Protection Planning and Application Zoning Plan” was approved by our Ministry in December 2008. The activities as per the plan have been conducted by


çalışmaları yürütülmektedir. Kaleiçi Kentsel ve III. Derece Arkeolojik Sit Alan Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Bakanlığımızca Aralık 2008’de onaylanmıştır. Plana ilişkin işlemler Bakanlığımız Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü, Antalya Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesi Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB), Muratpaşa Belediyesi ve Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğünce yürütülmektedir. Alan içindeki sağlıklaştırma ve rehabilite çalışmaları ilgili birimlerce yürütülmektedir.

Yeni yol haritası gerekiyor AB tarafından başta İspanya ve Yunanistan olmak üzere çeşitli ülkelere teşvikler verilmesi Türk turizmini olumsuz etkiler mi? Küresel kriz nedeniyle turizmde sıkıntı yaşayan AB ülkelerine 14 milyon Euro fon ayrıldığı ve bunun 2011’de kullanılmasının planlandığı duyumları alınmıştır. İki yıldır kriz nedeniyle turizmi kötü giden rakiplerimiz Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkeler bu fondan, tesis yenilenmesinden personel giderlerine, enerjiden havayolu şirketlerine kadar çeşitli teşviklere kavuşacaklar. 2011 yılı rezervasyonlarının şu an için yapılmış olması nedeniyle önümüzdeki yıla etkisi nispeten daha az olabilir. Ancak bu ülkeler birbirlerine destek olarak fiyatları aşağı çekerek bizimle olan fiyat farkını düşürebilirler. Bu konuda çalışmak ve yeni bir yol haritasının çizilmesi gerekmektedir.

Kruvaziyer turizmi Antalya Limanı’na bu yıl yaklaşık 100 bin turist geldi. Denizyolu önümüzdeki süreçte nasıl bir önem kazanacak? Antalya Limanı’na 2010 yılın-

da deniz yoluyla gelen turist sayısı 107 bin 242’dir. Geçen yılın 13 bin 842 olan turist sayısı ile karşılaştırıldığında büyük artış görülmüştür. Bu artışın artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Antalya’ya yeni bir kruvaziyer limanın kazandırılmasına yönelik çalışmaların da sürdürülmesi gerekmektedir. .

Kültür turizmi Antalya’daki deniz, güneş, kum ağırlıklı turizm, yapılan çalışmalar sonucunda, turizmin 12 aya çıkartmanın önemli bir ayağı olan kültür turizmine kayacak mı? Antalya bölgesinde turizmin 12 aya yaygınlaştırılmasının önemli sacayaklarından biri olan kültür turizminin istenilen ölçüde ağırlık kazanamadığından söz edilebilir. Bu oran yüzde 10 olarak ifade edilmektedir. Antalya kültür turizminin öğeleri olan inanç turizmi, tarihi yapıların, kervansarayların, hanların turizme kazandırılması, müzeler ve antik kentler ve çekim merkezleri bakımından ülkemizin en önemli potansiyeline ve gelişmişlik düzeyine sahip olmasına rağmen yılın sekiz ayında sunduğu deniz-kumgüneş imkanlarının genişliği nedeniyle kültür turizmi olması gereken seviyede değildir. Kültür turizminin öneminin arttırılmasında yeni turizm ürünlerinin oluşturulması ve sunuş biçiminin şekillendirilmesi gerekmektedir. Antalya’da son yıllarda kültür turizminin geliştirilmesi ve kültür varlıklarımızın gelecek nesillere aktarılmasıyla ilgili çalışmalara hız verilmiştir. Bölgede halen Bakanlar Kurulu kararıyla 12 Türk ve üç yabancı kazı çalışması sürdürülmektedir. Gerçekleştirilen çalışmaların Antalya bölgesinde kültür turizminin gelişmesine büyük katkısı olacağı şüphesizdir.

the General Directorate of Investment and Establishments under our Ministry, Protection, Application and Audit Office of Zoning Administration of Antalya Metropolitan Municipality (KUDEB), Muratpaşa Municipality and Directorate of the Board of Protecting the Cultural and Natural Assets of Antalya. The rehabilitation and sanitization works have been conducted by relevant authorities.

A new road map is needed Do various countries’ receiving incentives from the EU, like Spain and Greece in particular, negatively affect Turkish tourism? It has been reported that 14 million Euro fund has been allocated to EU countries that are encountering problems in tourism due to global crisis and that it is planned to be used in 2011. Our competitors Greece, Spain and Portugal, which have encountered a downward trend in tourism for two years, will obtain certain incentives from facility renovation to personnel costs and from energy to airway companies within the scope of this fund. Its contribution in the next year might be relatively lower since the reservations for 2011 have already been made. However, these countries can reduce the price difference by lowering the prices and supporting each other. We need to work on this issue and establish a new road map.

Cruise tourism Approximately 100 thousand tourists came to Antalya Port this year. How important is seaway going to become in the next years? The number of tourists coming to Antalya Port in 2010 was 107 thousand 242.

Comparing to last year, which was 13 thousand 842, there is a huge increase. We believe that this increase will continue. We also need to continue the operations of constructing a new cruise port in Antalya. Culture tourism Is the tourism that is heavily dependent on sea, sun and sand in Antalya going to slide towards culture tourism as an important leg of spreading tourism to 12 months? We can say that culture tourism, which is one of the most important branches for spreading tourism to 12 months in Antalya, hasn’t been given necessary importance yet. The ratio is around 10 percent right now. Although belief tourism, historical buildings, khans and caravansaries, which are the important elements of Antalya culture tourism, have been used in tourism and the city possesses the most important potential and development level in the country in respect of museum, ancient cities and attraction centres, culture tourism hasn’t reached the level that it deserves since sea-sand-sun opportunities in this region for 8 months are very widespread. New tourism products should be established and presentation method should be developed so that the importance of culture tourism can increase. In Antalya, there have been important studies for developing culture tourism and conveying cultural assets to next generations. There are currently 12 Turkish and three foreign excavation teams as per the decree of the Council of Ministers. It is no wonder that these studies shall greatly contribute to the development of culture tourism in Antalya region. ANTALYA 25

Şubat - Mart / February - March 2011


KUMLUCA

Bereketli topraklar Antalya’nın en önemli seracılık merkezi olan Kumluca, turizm bölgelerinde ise tatilin tadını doğada arayanlara kucağını açıyor. 26

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Yazı / Article: Hamit Seçil, Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil, Kumluca Belediyesi Arşivi / Kumluca Municipality Archive


Fertile soils! As the most important greenhouse agriculture centre of Antalya, Kumluca welcomes those who look for the taste of holiday in the cradle of nature as a tourism centre, too. ANTALYA 27

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Torosların üzerinden Akdeniz’e akan parça parça bulutlar, Kumluca Ovası’na karşı selama durdu. Yağmur olup dereleri taşırdı. Bereket olup toprağa aktı. Masmavi denizlere uzandı. Güneş oldu ardından, tarihler boyunca bir anıt gibi ayakta duran Rhodiapolis’in üstünde. Adrasanlı balıkçılar, karıncanın su içtiği koyda, nasiplerini ararken, Olympos kış güneşiyle keyif çatıyordu. Bereketli toprakların denizle kucaklaştığı burunda, dört mevsim rüzgarları bekliyordu Gelidonya Feneri. Berrak suları, geniş verimli sebze bahçeleri, denizden elde ettiği zenginlikleriyle tarihe bereketiyle geçen Kumluca, Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar, Selimler, Teke Beyleri ve Osmanlılara yurt olmuştur. Yüzyıllar boyunca kaşiflerin, tarihçilerin verimli topraklarıyla kaydettiği

Kumluca’da bugün 85 bin dekarlık alanda sebze ve meyvecilik yapılmaktadır. Antalya’nın 90 km doğusunda olan Kumluca, dünyadaki en önemli seracılık merkezlerinden biridir. İlçe halkının büyük bir kısmı geçimini turfanda sebze ve narenciye üretimiyle sağlamaktadır. Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Antalya’da, Kumluca sebze ve narenciye ambarı görevini üstlenmektedir. İlçenin 31 bin 600 dekar alanında portakal, 6 bin 100 dekar alanında nar, 4 bin 500 dekar alanında zeytin, 2 bin 30 dekar alanında elma, 380 dekar alanında limon, bin 15 dekar alanında diğer meyveler olmak üzere toplam 45 bin 915 dekar alanda meyve üretimi yapılmaktadır.

The pieces of clouds that flow above Taurus Mountains down to Mediterranean Sea saluted Kumluca Plain. They turned into rain and overflew the brooks. They turned into fertility and flew into soil. They reached the deep blue seas. Then they turned into sun rising on Rhodiapolis standing just like a monument

throughout centuries. While the fishermen from Adrasan were looking for their bread in the bay where ants drink water, Olympos was enjoying the winter sun. At the cape where fertile soils met seas, Lighthouse of Gelidonya was waiting winds for the four seasons.

Örtü altı tarımı olarak 6 bin

Kültür Merkezi

28

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


700 dekar alanda cam sera, 30 bin 400 dekar alanda plastik sera olmak üzere toplam 37 bin 100 dekar alanda örtü altı seracılığı yapılmaktadır. Örtü altı sebze üretiminde en büyük yüzde 53 ile domates ve yüzde 22 ile biber almaktadır. Ürünlerin ortalama yüzde 40’ı başta Rusya olmak üzere, birçok Avrupa ülkesine de ihraç edilmektedir. İlçe nüfusunun yüzde 42’si tarımsal alanda istihdam edilmektedir. İkinci ekimlerle birlikte 52 bin 550 dekar olan örtü altı alanının üretim değeri fidelikler de dahil olmak üzere 600 milyon TL’nin üzerindedir. Bu değerin yapılacak olan modernizasyon çalışmalarıyla 2 milyar TL’ye ulaşması hedeflenmektedir.

Alternatif turizm Antalya genelinde bulunan antik kentlerin yüzde 20’sini boynuna inci gibi dizen Kumluca kıyıları mavi bayraklı koylarla sarılmıştır. Doğa ile iç içe bir tatil imkanı sunan Kumluca bu özelliğiyle alternatif turizmin cazibe merkezlerini yaratmıştır. Pansiyon, butik otel ve ağaç evleriyle turizme hizmet veren Kumluca’da bir tane beş yıldızlı tesis bulunmaktadır. Toplam 6 bin yatak kapasitesi bulunan Kumluca’da turizm dört mevsim yapılabilir özelliğiyle dikkat çekmektedir. Turizm, ilçe ekonomisinin ikinci can damarı konumundadır.

Tarım ve Seracılık Festivali Kumluca Belediyesi tarafından düzenlenen ve 11 yıldır aralıksız olarak devam eden “Tarım ve Seracılık Festivali” bölgenin en önemli kültürel ve ekonomik etkinliğidir. Batı Antalya Bölgesi’nin sanat, kültür, tarım ve sosyal

Yörük Göçü

etkinliklerini içeren festival, her yıl yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı bir şölene dönüşür. Festivalde, domateslerin döküldüğü havuzda pehlivanlar peşrev çeker. Kumluca’da yapılan yağlı güreşler Türkiye’nin en önemli güreş müsabakası olan Kırkpınar’a referanstır. İki hafta boyunca birbirinden eğlenceli yarışmalar, oyunlar ve konserlerle devam eden festival kültürler arası diyalogu güçlendirir.

Yörük göçü Göç, bu toprakların bahar resitaliymiş. Her bahar geldiğinde ısınan ovalardan serin yaylalara göç edermiş Yörükler. Önde baharın renkleriyle süslenen develer, ardı sıra tüm canlılar Toroslar’a çıkarmış. Bugün unutulmaya yüz tutmuş olan Yörük kültürü, Tarım ve Seracılık Festivali’nde canlandırılıyor. Geleneksel kıyafetlerini giyen Yörükler, develeri, atları, keçileri ve çadırları eşliğinde yönlerini Toroslar’a çevirip, atalarının izinden gidiyor.

Having embarked its name on history with its fresh waters, large fertile vegetable gardens and richness of its seas, Kumluca has been the homeland of Lycians, Phoenicians, Romans, Selims, Teke Beys and Ottomans. There is vegetable and fruit growing activities on an area of 85.000 decares in Kumluca which has been cited for its fertile lands by explorers and historians throughout centuries. Being located 90 km east to Antalya, Kumluca is one of the most important green-

house agriculture centres of the world. Majority of people living here earn their living from vegetable and citrus growing out of season. Kumluca acts as the vegetable and citrus storehouse of Antalya which is visited by millions of tourists every year. There is fruit growing on an area of 45.915 decares with following proportions in the district; orange on 31.600 decares, pomegranate on 6.100 decares, olive on 4.500 decares, apple on 2.030 decares, lemon on ANTALYA 29

Şubat - Mart / February - March 2011


Tarımdan turizme dört mevsim Kumluca SALİH IŞIK Kumluca Kaymakamı

Kumluca halkının büyük çoğunluğu geçimini turfanda sebze ve narenciye üretimiyle sağlamaktadır. Kumluca’da seracılıkla üretilen ürünlerin ilk aylardaki üretiminin yüzde 90’ı yıllık ortalamada ise yaklaşık yüzde 40’ı Rusya başta olmak üzere yurt dışına ihraç edilmektedir. Antalya genelinde bulunan antik kentlerin yüzde 20’si Kumluca sınırları içinde bulunmaktadır. Bu kentler içerisinde Olympos, Corydella, Rhodiapolis, İdbessiois ve Gagae öne çıkmaktadır. Olympos ve Rhodiapolis antik kentlerinde 2005 yılından bu yana kazı çalışmaları devam etmektedir. Kumluca ilçesi sahilinde bulunan önemli turizm merkezleri ise yıl boyunca dünyanın çeşitli milletlerinden ziyaretçiler tarafından tercih edilmektedir. Adrasan, Olympos ve Karaöz Koylarında bulunan turistik işletmelerde 5 bin civarında yatak kapasitesi mevcuttur. Öte yandan ilçemize bağlı Mavikent Beldemizde bir adet beş yıldızlı tesis hizmet vermektedir.

Kumluca for all seasons From agriculture to tourism SALİH IŞIK District Governor of Kumluca

A great majority of the people of Kumluca earns their lives through the production of early vegetable and citrus. 90 percent of the products produced with greenhousing in Kumluca during the first months and approximately 40 percent of them in the annual average are exported abroad, primarily Russia. 20 percent of the ancient cities throughout Antalya are located within the boundaries of Kumluca. Among these cities, Olympos, Corydella, Rhodiapolis, İdbessiois and Gagae come to the forefront. Excavation works have been maintained in the ancient cities of Olympos and Rhodiapolis since 2005. Important tourism centres on the coast of the district of Kumluca, on the other hand, are preferred by the visitors from various nations of the world all the year round. These touristic enterprises on the bays of Adrasan, Olympos and Karaöz have a bed capacity of about 5 thousand. On the other hand, a 5-star facility gives service in the Town of Mavikent from our district. 30

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Kumluca Beldeleri ADRASAN: Antalya’dan 95 km uzaklıkta olan Adrasan, eşsiz kumsalı ve bakir doğasıyla görenleri kendisine aşık eder. Üç yanı çam ormanlarıyla kaplı olan Adrasan Koyu tüm yıl boyunca su ısısı yüksek ve su altı görüşü 30 metreyi bulan berraklıkta olduğu için Adrasan ve çevresi su sporlarını sevenler için harika alternatifler sunar. Adrasan, bakir koyu ile yeşilin ve mavinin her türlü tonunu görebileceğiniz ender güzelliklerde doğal bir cennettir. Kış aylarında bile rüzgarın uğramadığı bu koyun sahili gezginlerin uğrak yeridir. Otel, motel ve pansiyonların yaz kış açık olduğu Adrasan kıyılarında olta sallayıp kısmetinizi bekleyebilirsiniz. Aynı zamanda kültür turları, dalış eğitimi, trekking, tekne turu ve zıpkıncılık etkiliklerine katılabilirsiniz. MAVİKENT: Merkeze yaklaşık 3 km mesafede bulunan Mavikent Beldesi’nin ekonomisi tarıma dayalıdır. Kasaba topraklarının yüzde 95’inde örtü altı sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Kasaba sınırları içerisinde değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış Gagae ve Melanippe antik kentleri bulunaktadır. Antik kentler

380 decares and other fruits on 1.015 decares. There is greenhouse cultivation on a total area of 37.100 decares with glass greenhouse on 6.700 decares and plastic greenhouse on 30.400 decares. The highest percentage in greenhouse vegetable cultivation belongs to tomato with 53% and pepper with 22%. Approximately 40% of products are exported many European countries with Russia taking the lead. 42% of population is employed in agriculture. With second plantations, the production value of greenhouse area that is 52.550 decares is above 600 million TL including the seedbeds. It is targeted to reach this value to 2 billion TL with modernization efforts.

Alternative tourism Having worn 20% of ancient cities around Antalya just like a pearl necklace, Kumluca shores are surrounded by blue flag bays. Presenting a holiday opportunity that is intertwined with nature, Kumluca has created the centres of attraction of alternative tourism. There is only one five star hotel in Kumluca which serves tourism with hostels, boutique hotels and tree top houses in general. With a total bed capacity of 6 thousand beds, Kumluca


Adrasan

important wrestling event of Turkey. The festival that continues with competitions, games and concerts for two weeks reinforces the dialogue between the cultures.

attracts attention with the availability of tourism activities in all seasons. Tourism is the second vital point of district’s economy.

Agriculture and Greenhouse Festival

Olimpos

yerli ve yabancı turistler tarafından ilgiyle gezilmektedir. Kasabada Karaöz Koyu, Korsan Koyu, Papaz İskelesi, Aktaşlar Koyu, Karataşlar Koyu denizin tadının çıkartılacağı ormanla iç içe geçmiş plajlardır. Likya Yolu’nun en güzel rotalarından biri Mavikent sırtlarından geçmektedir.

BEYKONAK: Kumluca’ya 22 km uzaklıkta bulunan Beykonak’ta tüm bölgede olduğu gibi tarım ön plandadır. Tarım arazilerinin yüzde 75’in de seracılık geri kalan topraklarda ise narenciye üretimi gerçekleştirilmektedir.

Ören yerleri OLYMPOS: Kumluca’nın

Yoruk immigration

Having been organized by Kumluca Municipality for 11 years and continuing without interruption, “Agriculture and Greenhouse Festival” is the most important cultural and economical activity of the region. Including the artistic, cultural, agricultural and social activities of western Antalya region, the festival turns into a great feast attended by approximately 100 thousand people every year. In this festival, wrestlers prelude in the pool covered with tomatoes. The oil wrestling competitions in Kumluca are a reference to Kırkpınar that is the most

Immigration used to be the spring recital of these territories. With the arrival of each spring, Yoruks would immigrate to cool plateaus from hot planes. The camels that would be ornamented with the colours of the spring would take the lead and all other living creatures would follow them up to Taurus Mountains. Yoruk culture, which is almost forgotten today, is revived in Agriculture and Greenhouse Festival today. Wearing their traditional clothing, Yoruks turn their face towards Taurus Mountains with their camels, horses, ANTALYA 31

Şubat - Mart / February - March 2011


Rhadiopolis’ten Seracılığın Başkentine

From Rhadiopolis to the Capital of Greenhouse Cultivation

HÜSAMETTİN ÇETİNKAYA Kumluca Belediye Başkanı

HÜSAMETTİN ÇETİNKAYA Kumluca Mayor

İlk olarak adı XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait Teke Sancağı’nın Defter-i Evkaf-ı Liva-ı Teke adlı vakıf defterinde geçen Kumluca; aynı zamanda, bin yıllar öncesinin Wedrei, Rhodiapolis, Olympos, Kitanaura, İdebessos, Gagai gibi en az 12 antik kenti sınırları içinde saklamaktadır. Kumluca, Fenikeliler, Likyalılar, Grekler, Romalılar gibi farklı kültür, inanç ve medeniyetlere beşiklik ederek, geçmişin esintisini bugüne taşıyan bir açık hava müzesidir.

Having been cited for the first time in history in the book of the foundation called “Defter-i Evkaf-ı Liva-ı Teke” in Teke District dating back to the second half of the century XVI, Kumluca hosts at least 12 ancient cities such as Wedrei, Rhodiapolis, Olympos, Kitanaura, Idebessisos, Gagai that stretch back to thousands of years. Kumluca was the hometown for various cultures, beliefs and civilizations such as Phoenicians, Lycians, Greeks and Romans and now acts as an open air museum that brings the breeze of the past up to date.

Tarihin en büyük hayırseveri “Opramoas”ı bağrında taşıyan Rhodiapolis Antik Kenti, 2006 yılı yaz döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Akdeniz Üniversitesi ve Belediyemiz arasında yapılan işbirliğiyle gün yüzüne çıkarılmaya başlamıştır. Kazı çalışmaları devam eden antik kent dünya turizminin büyük ilgisini çekmektedir. İnşallah önümüzdeki yıllarda, burası insanlarımızın daha çok ziyaret edebilecekleri bir konuma gelecektir. Kumluca, coğrafyası nedeniyle mikro klima özelliği göstermektedir. İklimi, turfanda sebze ve meyve üretiminde Antalya ölçeğinde olduğu kadar, Türkiye’de de önemli bir paya sahiptir. İlçemiz coğrafyasının sağladığı avantajları Kumluca çiftçisi, yeteneği ve modern teknoloji ile bütünleştirmiştir. Şu anda ulaşılan maksimum kalite, ilçemizin en büyük ekonomik potansiyelini oluşturmaktadır.

Rhodiapolis Ancient City, which is the home of “Opramoas” that is the greatest benefactor of the history, started to be brought into light with the cooperation of the Ministry of Culture and Tourism, Akdeniz University and our Municipality in the summer season of 2006. This ancient city attracts the attention of the world tourism with excavations still ongoing. We hope that this particular area will be visited by our people more in near future. Kumluca has a micro climate thanks to its geography. It has a great share not in Antalya’s but also in Turkey’s vegetable and fruit production out of season. The farmers of Kumluca have combined the advantages of the geography of our town with their skills and modern technology. The maximum quality that has been reached today is the greatest economical potential of our town.

Bu çerçevede biz Kumluca Belediyesi olarak; ilçemizin kucaklaştığı, kaynaştığı, buluştuğu, birleştiği ve Kumluca’nın güzel insanlarından aldığı güç ile her yıl önceki yıllardan daha zengin, verimli ve kucaklayıcı olarak yaptığımız Geleneksel Tarım ve Seracılık Festivalimiz gibi kültür etkinlikleri düzenleyerek, destekleyerek ilçemizdeki kültür ve sanat çalışmalarını her geçen gün arttırmaktayız.

In this context, as Kumluca Municipality, we are increasing the cultural and artistic activities in our town by organizing and supporting cultural events such as the Traditional Agriculture and Greenhouse Festival that we organize with more richness, productivity and embrace compared to previous years with the support from the great people of Kumluca where our town embraces, merges, meets and comes together.

Kültürel değerlerimizin kaybolmasını engellemek, kültürel değerlerimizin genç kuşaklara aktarılmasını sağlamak ve katılımcılar sayesinde kültürlerarası ilişkilerin güçlendirilmesi, gelecek neslimiz çocuklarımız için kültürel bir mirastır.

Preventing the disappearance of our cultural values, ensuring that our cultural values are conveyed to young generations and reinforcing the relationships between the cultures thanks to the participants is a cultural heritage for our children, future generation

32

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


fishhook and wait for your fortune. At the same time, you can participate in culture tours, diving training, trekking, boat tour and spear gun activities.

Kasap Çayırı

doğusunda yer alan Olympos, merkezden 25 km uzaklıktadır. Hellenistik devirde kurulmuş olan bu şehir, sit alanı olarak koruma altındadır. Alternatif turizmin en önemli merkezi olan Olympos’u şehrin ortasından akan bir dere ikiye ayırır. Derenin güney yakasında Bizans dönemine ait mahkeme salonu yer alır. Onun gerisinde tiyatro, tiyatronun batısında nekropol vardır. Derenin kuzeyinde ise deniz tarafında 50 metre yükseklikte akropol, onun batısında kubbeleri mozaiklerle kaplı hamam ve daha batıda sadece anıtsal kapısı kalmış olan mabet yer alır.

goats and tents and follow the trace of their ancestors.

Towns of Kumluca

ADRASAN: Being located 95 km to Antalya, Adrasan charms people with its unique beach and virgin nature. Being surrounded by pinewood from three sides, Adrasan Bay has warm waters through the year and transparency under water reaching 30 meters visibility Adrasan

and its surrounding present magnificent alternatives to the fans of water sports. Adrasan is a natural heaven to be rarely seen with each tone of blue and green as well as its virgin bay. This particular bay receives no wind even in winter months and its coast is a frequent destination of travellers. With hotels, motels and hostels open throughout the year, you can use your

MAVİKENT: Being located approximately 3 km to the centre, Town Mavikent’s economy is based on agriculture. In nearly 95% of the soils, greenhouse vegetable and fruit production is conducted. There are Gagae and Melanippe ancient cities, which hosted various civilizations, within borders of the town. Ancient cities are visited by domestic and foreign tourists with great enthusiasm. In this particular town, Karaöz Bay, Korsan Bay, Papaz Seaport, Aktaşlar Bay, and Karataşlar Bay are beaches which are intertwined with forest and where you enjoy sea. One of the most beautiful routes of Lycian Way passes through Mavikent ridges. BEYKONAK: Being located 22 km to Kumluca, Beykonak’s economy is dominated by agriculture too just like

CORYDELLA: Kumluca’nın batısında, ilçe merkezine 1 km uzaklıkta bulunan şehir, iki tepe üzerine kurulmuştur. Kazılarda bulunan sikkeler, Roma ve Likya birliği dönemine aittir. Şehir Bizans ve geç Bizans çağında, gelişme göstermiştir. Fakir bir köylü kadının, keçisinin ayağına bir zincirin takılması ile ortaya çıkan ve “Kumluca Definesi” diye tanınan define, bu ören yerinde çıkmıştır. Eserlerin bir kısmı Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Karaöz

ANTALYA 33

Şubat - Mart / February - March 2011


Otomobil Sporları Federasyonu (FIA) tarafından düzenlenen Dünya Ralli Şampiyonası’nın Türkiye ayağı iki yılda bir Kumluca sınırları içerisinde yapılmaktadır. The Turkish leg of World Rally Championship that is organized by Federation Internationale de L’Automobile (FIA) is organized within the borders of Kumluca once in two years.

many other towns of the region. Greenhouses cover 75% of agricultural fields while the remaining portion is dominated by citrus agriculture.

Ruins

RHODİAPOLİS: Kumluca’nın batısında, şehre 4 km uzaklıkta, bir dağın yamacına kurulmuş olan şehirde kazı çalışmaları devam ediyor. Rodoslular tarafından kurulduğu belirtilen şehir, ismini, Mopsos’un kızı Rhodos’tan almıştır. Yoğunlukla Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılara ev sahipliği yapan şehirde; tiyatro, hamam, agora/stoa, sebasteion, tapınaklar, kilise, sarnıçlar, kenotaph, nekropoller ve konutlar bulunuyor. İDEBESSİSOS: Alabakır Barajı kenarından 35 km uzaklıkta olan İbedessisos antik kenti, geç Bizans dönemine aittir. Kentte; bir tiyatro ile hamam, suyolu, kilise ve kitabeli-kabartmalı aile mezarları, gözetleme kulesi bulunmaktadır. Kentin en önemli özelliği lahitlerin U planı oluşturacak şekilde, üç mezarın yan yana konulmasıyla, aile mezarlarının meydana getirilmiş olmasıdır. GAGAE (GAGAİ): Şehir, Kumluca’nın yaklaşık 10 km kuzeydoğusunda, 180 Kumluca Yazırı metre yükseklikte bir tepenin 34

ANTALYA

üzerine kurulmuştur. Yukarı ve aşağı Akropolis ile düzlükteki şehir olmak üzere üç kısımdan oluşur. Su kemeri kalıntıları, kilise kalıntıları, tiyatroya ait bir çukurluk ve birkaç işlenmiş taş bloklar bulunmaktadır.

Nasıl gidilir? Kumluca-Antalya arasındaki uzaklık 96 km’dir. Ulaşım D-400 karayolundan sağlanmaktadır. Beldibi-Göynük-Kemer-Çamyuva-Tekirova güzergahı izlenerek Kumluca’ya varılır. AntalyaKumluca arasındaki karayolu rahat ve konforlu bir yolculuk sunmaktadır.

Şubat - Mart / February - March 2011

OLYMPOS: Olympos is located on the east of Kumluca and only 25 km away from the centre. Having been founded in Hellenistic era, this city is under protection as a protected area. Being the most important centre of alternative tourism, a brook that flows through the city centre divides Olympos into two. There is the court house dating back to Byzantine era on the south of the brook. There is the theatre behind that house and a necropolis on the west of the theatre. On the north of the brook, on the other hand, there is an acropolis at 50 meters high and a bath covered with mosaics on the west of that acropolis and finally a temple with only the monumental gate remaining further to west. CORYDELLA: Being located on the west of Kumluca and only 1 km to city centre, this town is founded on two hills. The coins that were uncovered during the excavations belong to Roman and Lycian periods. The city flourished during Byzantine and late Byzantine era. The treasure that was found when a chain strangled to the feet of the goats of a poor female villager and that is referred as “Kumluca Treasure” was found in this area. Some of the ruins are displayed in Antalya Museum.

RHODIAPOLIS: The excavations are still ongoing in this city that was founded on the hills of a mountain which is 4 km away from the city on the west of Kumluca. It is suggested that the city was founded by the residents of Rhodes island and it was named after Rhodos, daughter of Mopsos. Featuring the remnants of Roman and Byzantine eras, the city is covered with theatre, bath, agora/stoa, sebasteion, temples, church, cisterns, kenotaph, necropolis and houses. IDEBESSISOS: Being located 35 km to Alabakır Dam, Idebessisos ancient city dates back to late Byzantine period. In this city, there are a theatre, bath, duct, church and family graveyards with epitaphs and reliefs and an observation tower. The most important feature of the city is that family graves have been established by putting three graves next to each other in such a way to form U shape. GAGAE (GAGAİ): This city is founded on a hill that is 180 meters high 10 km northeast of Kumluca. It consists of three parts as upper and lower Acropolis and the city on the plains. There are the ruins of the aqueduct, church ruins, a cleft belonging to the theatre and a couple of processed stone blocks.

How to go? The distance between Kumluca and Antalya is 96 km. Transportation is achieved through D-400 land route. You can reach Kumluca by following the route BeldibiGöynük-Kemer-ÇamyuvaTekirova. The land route between Antalya and Kumluca is quite comfortable.


ANTALYA 35

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Gezi / Travel

Beşinci Mevsim:

Olympos

Hiçbir mevsim değildir Olympos. Ne yazı bildik yaz ne de kışı bildik kıştır. Mevsimlerin ezberini bozar Musa Dağı’nın eteklerindeki Olympos.

Fifth Season: Olympos Olympos is none of the seasons. Nor its summer neither its winter is how we know them to be. On the bottom of Musa Mountain, Olympos goes beyond the ordinary seasons.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

36

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya merkezden yaklaşık bir saat süren minibüs yolculuğunun ardından, Olympos yol ayrımına geldim. Hedefe ulaşmak için önümde tek engel kalmıştı. 15 dakika sonra gelen köy minibüsü beni 11 kilometrelik yolculuğun ardından Kumluca’ya bağlı şimdiki adı Yazır olan Olympos’a ulaştırdı.

Soluğu köy muhtarı Halil Karataş’ın işlettiği pansiyonda aldım. Beni başındaki kovboy şapkasıyla karşılayan muhtar alışık olduğum ‘kasketli muhtar amca’lara hiç benzemiyordu. Olympos, muhtarını da çemberin dışına çıkartmıştı. Buyur etti bahçesine ve başladı anlatmaya:

After one hour minibus drive from the city centre of Antalya, I reached the Olympos junction. There was only one obstacle in front of me to reach my target. The village minibus that arrived 15 minutes later took me to Olympos, which is now called Yazır, within the borders of the district Kumluca after a journey of 11 km. I immediately arrived in the hostel being operated by the headman Halil Karataş. Having greeted me with his cowboy hat, this headman wasn’t much like the “headmen with cap” that I was used to. Olympos also made its headman to go beyond the ordinary. He welcomed me in the garden and started speaking: “In Olympos, sea, history, nature and village follow each other. No villager here approaches his/her enterprise professionally. The reason people choose here is that everything is natural here. 80% of enterprise owners here were born here. People come to Olympos for accommodation, daily visits and night entertainments. The village hosts 70 establishments and 3 thousand beds and everyone coming here is our guest. Olympos serves its guests throughout the year and those who come to Olympos in summer prefer here for sea and history while those coming in winter prefer here for fishing or trekking on the historical Lycian Way.” After my pleasant conversation with the headman, I left there to take a walk in history. I walked beside Olympos Brook, after which the whole region is named and currently named as Akçay, watching the wooden houses that have

been built on both sides of the brook without disrupting the natural texture. I reached Olympos ruins after a 10-minute walk. This ancient city, the exact foundation date of which is not known, embarked its presence in the records of history with Lycian Union Coins that were coined in 168-78 B.C. Being one of the most important cities of six provinces of Lycian Union, Olympos hosted many civilizations throughout the history. It is related that Olympos means “high mountain, grand mountain” which is thought to be derived from ancient Anatolian languages. After having passed through the turnstiles at the entrance of the ruins, a very old but beautiful world greeted me. I started my quest from the north of the ancient city that is divided by Olympos Brook. The road that led to the beach was getting more crowded at each step and the number of curious eyes around me was increasing by each tick of the clock. While the historical structures that surrounded the path were capturing me with their grandeur, I realized that the real richness was laden in the forest very soon. Following the route within the forest, I first saw the church that is assumed to have been built in 5th-6th century A.D. and then the Roman Temple. Even though external walls of the church are about to collapse, the entrance of the Roman Temple is still standing just like in the very first day. On the information board, it read that the height of the entrance of the temple is 4.88 meters and it is in the typical architectural style of Lycia. While moving further into the temple, I encountered a grave that, in my opinion, was excavated rather recently compared to others. ANTALYA 37

Şubat - Mart / February - March 2011


“Olympos’ta deniz, tarih, doğa ve köy birbirini izler. Burada hiçbir işletmeci yaptığı işe profesyonel gözle bakmaz. İnsanların buraya gelme sebebi tamamıyla her şeyin doğal olmasındandır. Buradaki işletmecilerin yüzde 80’i buranın köylüsüdür. Olympos’a insanlar konaklamak, günübirlik ziyaret ve gece eğlencesi için gelirler. 70 işletme ve 3 bin civarında yatağın bulunduğu köyümüzde, gelenler bizim misafirimizdir. Tüm yıl boyunca hizmetin devam ettiği Olympos’a yazın gelenler deniz ve tarih, kışın gelenler ise genelde balık tutmak ve tarihi Likya Yolu’nda yürümek için köyümüzü tercih ederler.” Muhtarla sohbetimizin ardından yanından ayrıldım ve geçmişe doğru yürümeye koyuldum, bölgenin adını aldığı ve yeni adı Akçay olan Olympos Çayı’nın kenarından. Çay yatağının iki tarafına kurulmuş ve doğal dokuyu bozmayan ahşap evleri seyrederek yürüdüm. 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından Olympos ören yerine ulaşmıştım. Kesin olarak ne zaman kurulduğu bilinmeyen antik şehir, tarih sahnesindeki yerini, ilk kez M.Ö. 168-78 yıllarında basılmış olan Likya Birlik Sikkeleri’yle almış. Likya Birliği’nin de altı önemli kentinden biri olan Olympos, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Adının eski Anadolu dillerinden geldiği düşünülen Olympos’un ‘yüksek dağ, ulu dağ’ anlamına geldiği söylenir. Ören yerinin girişine kurulan turnikeleri geçtikten sonra eski ama güzel bir dünya karşıladı beni. Olympos Çayı’nın ikiye böldüğü antik kentin kuzeyinden başladım gezmeye. Sahile kadar açılan yol, her attığım adımda kalabalıklaşıyor, her geçen zaman meraklı gözlerin sayısını artırıyordu etrafımda. Patika yol boyunca ardı 38

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Having been the popular site for the pirates of the Mediterranean Sea for a while, Olympos has become the popular venue for those who are escaping from the crowd of the city today. Bearing the footsteps of different civilizations of the world, this city was the preference of those who wanted to escape from noise and take a fresh breath. Olympos was a village where humanly passions could be found free from showing-off and luxury. When I reentered the forest, a stone route absorbed me instead of a path this time. I was suddenly greeted by the mausoleum belonging to the family of Marcus Aurelius Arkhepolis of Olympos that ruled the Lycia Union once. Then, I found a church with a ceramic bottom and a tomb that was built in the name of Antimachos. I followed the route back and continued walking towards the beach. Firstly I headed towards the point where Göksu Brooks embraces sea. As drew close to the sea, Göksu Brook was increasing its flow on its bed and reaching Mediterranean Sea. Hosting the bluest waters of Mediterranean Sea, Olympos Port would welcome Loggerhead sea turtles (Caretta caretta) in their egg laying period and host fishermen in winter in its safe waters. Now it was time to return to the village. Although I followed a reverse route of sea-history-nature-village that was depicted by the headman, the conclusion was the same: Happiness. On the way back, I ran into Aunt Şükriye with her white kerchief that was smiling at me. Şükriye Karataş said that she had been living among the ruins for 52


ardına sıralanmış tarihi yapılar ilk günkü görkemiyle insanı içine çekerken, asıl zenginliğin orman içerisinde olduğunun geç olmadan farkına vardım. Orman içerisindeki yolu takip ederek önce M.S. 5-6. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen kilise, ardında Roma Tapınağı karşıladı beni. Kilisenin dış duvarları yıkılmaya yüz tutsa da, Roma Tapınağı’nın giriş kapısı ilk günkü gibi ayakta duruyordu. Tapınağın giriş kapısının yüksekliğinin 4.88 metre olarak yazdığı bilgilendirme levhasında, Likya Mimarisi’nin tipik özeliği olduğundan da bahsediyordu. Tapınaktan içeri doğru ilerledikçe diğerlerine göre daha yeni gün yüzüne çıkartıldığını düşündüğüm bir mezar karşıma çıktı. Bir dönem Akdenizli korsanların uğrak yeri olan Olympos bugünlerde şehrin kalabalıklarından kaçanların gözde mekanı olmuştu. Dünyanın farklı milletle-

years. She welcomed me in her house and started to tell her story: “My husband was the first guard of the ruins. There was no tourist in our village in the past. Tourists have been visiting here only recently. We used to have goats and camels in the past. We would go to the plateau in the beginning of summer and return to the village at the end of November. When tourists started to visit our village, everything changed. In the past, we used to have orange gardens here. Wheat and barley would be planted in these fields. My husband protected these ruins for 30 years. In 1975, there were just a few tourists visiting here. There was no hotel to stay. They would visit here with their backpacks and tents. We would host them in our houses.”

ANTALYA 39

Şubat - Mart / February - March 2011


rinin ayak izlerini taşıyan tarihi kent, gürültüden kaçıp sakin bir nefes almak isteyenlerin tercihiydi. Gösteriş ve lüksten uzak, insanca özlemlerin bulunabileceği bir köydü Olympos. Bir kez daha orman içerisine girdiğimde bu kez patika bir yol yerine, taş bir yol çekti beni içine. Bir dönem Likya Birliği’ne başkanlık yapmış Olymposlu Marcus Aurelius Arkhepolis’in ailesine ait anıt mezarı karşımda buldum. Ardından tabanı çini işlemeli bir kilise ve son olarak Antimachos adına yaptırılan bir lahit karşıladı beni. Geldiğim yolu izleyerek sahile doğru yürümeye devam ettim. İlk olarak Göksu Çayı’nın denizle kucaklaştığı yere yöneldim. Denize yaklaştıkça, kıvrımı artan Göksu Çayı daralan yatağında debisini artırarak Akdeniz’e kavuşuyordu. Akdeniz’in en mavi sularını içinde barındıran Olympos Limanı yumurtlama döneminde Caretta Carettalara bağrını açıyor, kışın ise balıkçıları barındırıyordu; korunaklı sularında. Artık köye dönme vakti gelmişti. Muhtarın tarif etiği deniz, tarih, doğa ve köy istikametinin tersine bir rota çizsem de, varılan sonuç aynıydı: Mutluluk. Dönüş yolunda beyaz yazmasıyla bana gülümseyen Şükriye Teyze’yle karşılaştım. Şükriye Karataş, son 52 yıldır ören yerinin içerisinde oturduğunu söyledi. Beni evine buyur eden Şükriye Teyze anlatmaya başladı: “Kocam ören yerinin ilk bekçisiydi. Eskiden turist yoktu köyümüzde. Turist yeni yeni gelir oldu buralara. Evveli bizim davarımız (keçi), devemiz vardı. Yaylaya çıkılırdı yaz başı, kasım sonu köye dönülürdü. Turist gelince her şey değişti köyümüzde. Önceden portakal bahçelerimiz vardı buralarda, bu gördüğün alana arpa, buğday ekerdik. Kocam 30 yıl 40

ANTALYA

boyunca burayı bekledi. 1975 yılında tek tük turist gelirdi buralara. Kalacak otel yoktu köyde. Sırtlarında çantalarıyla gelirlerdi buralara. Gelen turistleri biz kendi evimizde misafir ederdik.” Şükriye Teyze’yle vedalaştıktan sonra kaldığım pansiyona yürümeye devam ederken, yolda Ahmet Amca’yla göz göze geldik. Dikkatini çekmişim. “Ne yapıyorsun buralarda?” dedi ve anlattım. 80 yaşında olduğunu söyledi Ahmet Karataş ve başladı anlatmaya: “Bu gördüğün derede bundan 30 yıl önce çobanlardan başka hiç kimse yoktu. Onlar da Ekim ayından sonra yayladan gelirlerdi. Buralarda in cin top oynardı. Evveli bu plajın kumlarına Ağustos ayının ortalarında girmeye gelirlerdi. Romatizma hastalığına iyi gelirmiş. Başka da deniz kenarına inen olmazdı. Turistler ilk buraya geldiklerinde ben burada keçilerle beraber kalırdım. Birçoğunu ben taşıdım merkeplerimle. Bence turistlerin köyünüze gelmesi iyi oldu. Herkes burayı görmek istedi, görüyor. Yolları açıldı, meşhur oldu gitti. Buradan hastaneye gidecek yolumuz yoktu. Herkesin her yeri görmesi, her şeyi bilmesi iyi benim için. Bilimin, sanatın gelişmesi çok güzel…” Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı, Antalya’nın batısındaki tarihi köyde. Yazır Köyü’nde gün boyu yaşanan hareketlilik, yemek vaktinde biraz durulmuştu. Birçok pansiyonun akşam yemeği vakti aşağı yukarı aynıydı. Turunçgillerin süslediği pansiyon bahçelerinde akşam yemeği hareketliliği yaşanırken, köyün ana caddesini her dilden çalınan müzikler süslemişti. Otel, pansiyon ve kamping üçlemesinin sonucunda kendine has bir model geliştiren köy esnafı, huzuru ilk servis olarak sunmuşlardı misafirlerine.

Şubat - Mart / February - March 2011

After having said goodbye to Aunt Şükriye, while I was on my way to my hostel, I caught the eyes of Uncle Ahmet. He said I attracted his attention. He asked me what I was doing there and I related my story. He said he was 80 years old and started speaking: “There was no one except for the shepherds in this brook 30 years ago. They would come here after the month of September. There was no one here. In the past, people would come in the middle of August to swim in this beach. They would say it is good for rheumatism. And there was no one else that would go to sea. When tourists first started to come here, I would stay here with my goats. I carried most of them with my donkeys. I think it is very good for our village to be visited by tourists. Everyone wanted to

see this place, and now they do. New roads have been built and the town became very famous. There was no road to go to hospital. I think it is nice for everyone to see everywhere. It is very good that science and art have developed…” It was getting dark slowly in the historical village on the west of Antalya. The dynamism of the day in Yazır Village started to calm down by dinner. The dinner time of most of the hostels was quite same. While the excitement of dinner was being encountered in the gardens of hostels full of citrus trees, the main street of the village was filled with music in various languages. Having adopted a peculiar model as a result of hotel, hostel and camping trio, the villagers served peace to their guests as their first amenity.


ANTALYA 41

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Ören Yeri / Ruins

Antik dönem hayırseverinin armağanı:

Rhodiapolis

Likya, Pamfilya ile Pisidya gibi üç farklı kültürün kavşağında bulunması ve bu olgunun kent yerleşimine farklı zenginlikler katmış olması Rhodiapolis’i diğer Likya kentlerinden ayırmakta ve özel kılmaktadır.

Fotoğraflar / Photographs: HAMİT SEÇİL

42

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya’ya 90 km uzaklıktaki Kumluca’nın 4 km kuzeybatısında, Sarıcasu Köyü arkasındaki tepeler üzerine kuruludur Rhodiapolis. Mevcut orman yolu ıslah edilerek kente ulaşım sağlanmıştır. 1842’de oldukça fazla kalıntıyla karşılaştığını söyleyen Spratt, literatürde ilk bilimsel ziyaretçi olarak bilinir. Daha sonra Avusturyalı bilimcilerin depremde yıkılmış durumdaki Opramoas Anıtı’nın yazıtlı bloklarını keşfedip yayınlamaları ile bilim dünyasına kazandırılmış fakat aradan geçen uzun yıllar tekrar unutulmasına neden olmuştur. Rhodiapolis yılların yorgunluğu, depremlerin ve illegal kazıların tahribatı ile virane hale gelmişken 2000 yılında yaşadığı bir yangın ile daha

The gift of the ancient history benefactor:

Rhodiapolis The fact that it is located at the crossroad of three different cultures such as Lycia, Pamphylia and Pisidia and this fact has added different richnesses to the city settlement separates Rhodiapolis from other Lycia cities and makes it special.

da kötü bir duruma düşmüş fakat bu talihsiz olayın ardından yeni bir sürece girerek tekrar arkeoloji gündemine düşmüştür. Kumluca Belediye Başkanı Sayın Hüsamettin Çetinkaya’nın öngörüsü ve yoğun çabası sonucu burada başlatılması sağlanan arkeolojik kazılar ile Kültür

Rhodiapolis is settled on the hills behind Sarıcasu village which is in 4 km northwest of Kumluca that has a distance of 90 km from Antalya. Access to the city was enabled through rehabilitating the present forest road. Spratt, who claims that he had run across many remnants in 1842, is

known to be the first scientific visitor in literature. Once the Austrian scientists explored the tablet blocks of Opramoas Monument that were ruined by the earthquake and published them, it was brought in the science world, but the long years have caused it to be forgotten again.

ANTALYA 43

Şubat - Mart / February - March 2011


ve Turizm Bakanlığı, Akdeniz Üniversitesi, Kumluca Kaymakamlığı gibi kurumların önemli destek ve katkıları, kazı ekibinin emeği, sevgisi ve özverisiyle hızla toparlanan yerleşimin tarihi yeniden yazılmaktadır. “Rhodiapolis Kazıları ve Çevresi Yüzey Araştırmaları“ adıyla, kentin arkeolojisi ve tarihi üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi adına ilk kez kapsamlı bir arkeolojik proje başlatılmıştır. 2006 yılında başlanan çalışmaların amacı yerleşimi günyüzüne çıkarmak, uygun olan yapıları restore etmek, aşırı tahrip olmuş diğerlerini ise sağlamlaştırmak, buradan elde edilen bilgi ve bulgular ışığında günümüz yaşamının geçmişle hesaplaşmasını yaparak gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır. Likya, Pamfilya ile Pisidya gibi üç farklı kültürün kavşağında bulunması ve bu olgunun kent yerleşimine farklı zenginlikler katmış olması Rhodiapolis’i diğer Likya kentlerinden ayırmakta ve özel kılmaktadır. Kenti cazip kılan diğer birçok özellik, bilimsellikten ödün vermeden en kısa zamanda ayağa kaldırılmasına yönelik plan ve projeler üretilmesine teşvik etmekte ve bu heyeca-

44

ANTALYA

nı kazı ekibine vermektedir. Maddeler halinde aşağıda sıralanmış olan bu özellikler aynı zamanda Opramoas gibi “Dünyanın en büyük hayırseverini” yetiştirmiş olan Rhodiapolis’i tanıtan ve önemli kılan tespitlerden bazılarıdır: Kazılarla ele geçen bulgulara göre kentin şimdilik İ.Ö. 9. Yüzyıla dek geri giden bir geçmişinin olması ve bu bilgilere göre “Rhodiapolis” adında bir koloni kenti değil “Wedrei-Wedren(n)ehi” adlı yerli Anadolu halklarının yaşadığı ve bu yaşam izlerinin de 1800 yıl kesintisiz sürdüğünün kesinleşmesi. Şehircilik planlamasının kompakt yapısı ile bölgede örneksiz olması, sergilediği belediyecilik örneği nedeniyle demodern yöneticilerce öğretici bir yerleşim olarak benimsenmesi. Arkeoloji ve turizm dünyasında yeni fakat hızla popüler olmaya başlaması. Yüzyıldan fazla süredir kazılarla karşılaştırıldığında gün yüzüne henüz yeni doğmuş bir yerleşim olan Rhodiapolis’in bu güne kadar yapılan çalışmalar ve uygulanan projeler ile şaşırtıcı bir görsellik sergilemesi. Yapıların mimari karakteri nedeniyle ayağa kaldırma

Şubat - Mart / February - March 2011

Becoming a ruin as a result of the tiredness over years, destruction of the earthquakes and illegal excavations, Rhodiapolis got worse after a fire that broke out in 2000, however, entering into a new process, it regained currency in archaeology after this unfortunate event. With the help of the archaeological excavations which was managed to be started here as a result of the anticipation and intense effort of the Mayor of Kumluca, Dear Hüsamettin Çetinkaya, important supports and contributions of institutions, such as the Ministry of Culture and Tourism, Akdeniz University, District Governorship of Kumluca, the endeavour, love and self-devotion of the

excavation team, the history of the settlement that has been rallied rapidly is rewritten. For the first time in history, a comprehensive archaeological project has been started on behalf of the Ministry of Culture and Tourism and Akdeniz University with the name “Rhodiapolis Excavations and Surface Researches Around“, which is about the archaeology and history of the city. The purpose of the studies, which started in 2006, is to bring the settlement to light, restore the convenient structures, reinforce others that are extremely ruined, account the present life with the past in the light of the information and findings obtained from


ve restorasyon işlemlerinin aşırı büyük bütçeler gerektirmeden ve hızla yapılabilir özellikte olması. Yerleşimde bulunan Asklepieion (Sağaltım Merkezi), Tholos (Yuvarlak Formlu Yapı) ve Kütüphane gibi yapıların Likya Bölgesi’nde şimdilik bilinen tek örnek olmaları. Anadolu Roma egemenliğinde iken Rhodiapolis’in üst düzey yöneticisi olan Opramoas gibi yardımsever ve aynı zamanda banker bir kişiliğin yaptırdığı Agora Stoası ve İmparator Hadrian’a adanmış Sebasteion (İmparator Kült-Tapınım Merkezleri), ailesine adadığı Heroon gibi mimari yapıların kazısının ta-

mamlanmış ve restorasyona hazır olması. Yazıtbilimciler tarafından Anadolu’nun bilinen en uzun eski Hellence yazıtlarından biri olarak ifade edilen belgelerin “Opramoas Tapınak Formlu Anıtı”nda yer alması ve bu bağlamda dünya arkeoloji ve epigrafi bilimcilerinin ilgi odağında bulunması. Erken Hıristiyanlık Dönemi içerisinde yapılmış bir kilisenin ilgili bilimcilerin şaşkınlıkla karşıladığı çok zengin döşemleri ile birlikte mozaik zemininin korunmuş olarak gün yüzüne çıkması ve büyük bölümünün restore edilmiş olması. Herakleitos gibi (yaşadığı

ANTALYA 45

Şubat - Mart / February - March 2011


dönem içerisinde Mısır, Roma ve Hellenistan’da ünlenen ve yazdığı 60 cilt tıp kitabı bu ülkelerde okutulan ve adı geçen uygarlıklarda görev almış) ünlü bir hekimin Rhodiapolis vatandaşı olduğunun tespit edilmiş olması. Hekim Herakleitos’un Rhodiapolis’e bir Sağaltım Merkezi yaptırmış olması, sağlık tanrıları Asklepios ve Hygeia adına bir kült kurması ve bu bağlamda başrahip olması. Herakleitos’un yaptırdığı bu kompleks yapıya ilaveten aynı tanrılar için bir tapınak yaptırmış olması ve içerisine heykellerini diktirmesi. Bulunan yazıtlara göre aynı yüzyıl (İ.S. 2. Yüzyıl) içerisinde “Enteimos” adında Likya Birliği Genel Sekreterliği ve Lykiarch (Likya’da yönetici46

ANTALYA

lik-beylik yapmış kişi) olma mertebesine erişmiş bir kişiliği Rhodiapolis’in yetiştirmiş olması. Yeni bulgulara göre yerleşimde “Athena Pollias”a adanmış bir tapınağın bulunmuş olması ve antik dünyada en az dört yüz yıl hizmet vermiş olduğunun yazıtlarla kesinleşmesi. İ.S. 2. Yüzyıl için kentte 7-8 bin nüfus düşünülmesi ve bu sayıya uygun 1500 kişilik tiyatrosu bulunması, kazısı tamamlandıktan sonra 2100 yaşında olmasına karşın hala kullanılabilecek durumda olması. Yazıtlara göre, parlak dönemlerinde kentte parfüm üretildiği ve Eski Yunan kadınlarının bu parfümü kullanmaktan gurur duyduklarının bilinmesi.

Şubat - Mart / February - March 2011

here and hand it down the next generations. The fact that it is located at the crossroad of three different cultures such as Lycia, Pamphylia and Pisidia and this fact has added different richnesses to the city settlement separates Rhodiapolis from other Lycia cities and makes it special. Many other properties that make the city attractive encourages the production of plans and projects directed at restoring it as soon as possible without compromising the scientific and gives this excitement to the excavation team. These properties, which are specified below, are also among some of the determinations that introduce Rhodiapolis that raised “the greatest benefactor of the world” like Opramoas and make it important:

According to the findings acquired by means of excavations, the city has a past that dates back to the 9th Century B.C. for now and according to these information, it has become definite that rather than a colonial city called “Rhodiapolis”, it is a city where native Anatolian peoples named “Wedrei-Wedren(n)ehi” lived and these life traces continued for 1800 years without interruption. It is unique in the region due to the compact structure of the urban planning and adapted as an informative settlement for demodern managers due to the municipal work model it displays. It has recently but rapidly started to be popular in the world of archaeology and tourism. When compared to the excavations that have


Bu özellikleri taşıyan Rhodiapolis’in en başta kompakt yapısı ve diğer mimari özellikleri, maddi desteklerin yeterli olması ve zamanında yerine ulaşması durumunda ayağa kaldırılacak yapılarla “2000 yıl önce antik bir kent nasıldı?” sorusuna, yüzyıl beklenmeden önümüzdeki ilk on yıl içerisinde yanıt verebilecek bir kent olması kazı ekibini heyecanlandırmaktadır. Bu heyecan geliştirilen projelerle günbegün artmaktadır. Bilkent Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Enis Çetin’in geliştirdiği bir proje Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programınca desteklenmiş ve model alan olarak seçilen Rhodiapolis kentinde uygulanmıştır. Bu proje ile çevresi ormanla çevrili kent erken uyarı sistemiyle donatılması sonucu yangınlardan etkilenmeyecek duruma getirilmiştir. Bir başka proje olan, Akdeniz Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ertuğrul Arpaç’ın geliştirdiği nano teknolojik ürünlerle tarihi eserlerin korunması dünyada ilk kez Rhodiapolis’te uygulanacaktır.

been maintained for more than a hundred year, Rhodiapolis, which is a settlement that has just been born on the earth, displays an astonishing visuality with the works that have been performed so far and the projects that have been applied. Due to the architectural characteristics of structures,

the proceedings of recruitment and restoration could be performed without enormous budgets and rapidly. The structures in the settlement, such as Asklepieion (Treatment Centre), Tholos (Round-Formed Structure) and Library are the only samples that are known in the Lycian Region.

The excavations of architectural structures, such as Agora Stoa that was constructed by a philanthropic and at the same time banker personality like Opramoas who was the senior executive of Rhodiapolis when Anatolia was under the reign of Rome and Sebasteion (Emperor Cult-Worship Centres) that was dedicated to the Emperor

Kazı ekibi ve diğer bilimcilerin heyecan ve şevkle gerçekleştirdiği ve uyguladığı projeler yanında yeni bulgularla tespit edilen kişilikler bir başka heyecan ve geçmişi yakalama şansı vermektedir. Bunların bulunup bilinmesi Rhodiapolis’in sosyo ekonomik durumunu ve bununla birlikte komşu kent-devletlerle ilişkilerini anlamada da önemli ipuçları olmaktadır.Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile ören yeri statüsüne kavuşturulacak Rhodiapolis, yenilenen çehresi dışında açılacak olan yeni turizm yolu ve karşılama merkezi ile ziyaretçilerini 2011 yılından itibaren beklemektedir. Yrd. Doç. İSA KIZGUT Kazı Başkanı

ANTALYA 47

Şubat - Mart / February - March 2011


Hadrian and Heroon that was dedicated to his family, have been completed and they are ready for restoration. The documents, that are stated to be the longest old Hellenic tablets of Anatolia by the tablet scientists, are involved in “Opramoas TempleFormed Monument” and in this context, they are in the attention centre of the world’s archaeology and epigraphy scientists. Together with the very rich floorings of a church constructed within the Period of the Early Christianity which was found astonishing by the related scientists, the mosaic ground have been uncovered in a protected way and the large part of it has been restored. It has been determined that a famous physician like Herakleitos (who became famous in Egypt, Rome and Hellenic world during his period, whose 60-volume medicine books were studied in these 48

ANTALYA

countries and who took office in the aforesaid civilizations) was a citizen of Rhodiapolis.

the tablets that it had served for at least four hundred years in the ancient world.

The physician Herakleitos made a treatment centre in the Rhodiapolis, established a cult in the name of the gods of health Asklepios and Hygeia and in this context, became a high priest.

A population of 7-8 thousand was thought for the 2nd century A.D. in the city, it had a theatre of 1500 people which was convenient for this number and it is still suitable for use after the completion of its excavation in spite of being 2100 years old.

In addition to this complex structure, Herakleitos also made a temple for the same gods and erected their statues inside. According to the tablets that were found, Rhodiapolis raised a personality called “Enteimos”, who graded into the General Secretary of the Lycian Union and Lyciarch (the person who was a executive/ruler in Lycia) within the same century (2nd century, A.D.). According to the recent findings, a temple that is dedicated to “Athena Pollias” has been found in the settlement and it has become definite by

Şubat - Mart / February - March 2011

According to the tablets, it is known that perfume was produced in the city during its bright eras and the Ancient Greek women were proud of using this perfume. Primarily the compact structure and other architectural characteristics of Rhodiapolis which has all these properties, the fact that financial supports are adequate and it is a city that is able to answer the question, “How was an ancient city 2000 years ago?” within the first forthcoming ten years without waiting for a hundred year, together with the structures to be

restored in case it arrives in time excites the excavation team. This excitement is gradually increasing with the projects that are developed. A project, that was developed by one of the lecturers of Bilkent University, Prof. Dr. Enis Çetin, was supported by the European Union 7th Framework Program and applied in the city of Rhodiapolis which was chosen as a model. By means of this project, the city surrounded by forests was made in such a way that it would not be affected by fires as a result of being provided with the early warning system. Another project, which was developed by one of the lecturers of Akdeniz University Department of Chemistry, Prof. Dr. Ertuğrul Arpaç and which includes the protection of historical artefacts by nano-technological products, will be applied in Rhodiapolis for the first time in the world. As well as the projects that are performed and applied by the excavation team and other scientists with excitement and enthusiasm, personalities that are determined with new findings give the chance to catch some other excitements and the past. Finding and realising them comprise important clues for the comprehension of the socio-economic condition of Rhodiapolis and also their relations with the neighbour cities-states. Rhodiapolis, which will gain the status of a ruin with the permission from the Ministry of Culture and Tourism, is expecting its visitors as from 2011, with its new tourism road to be opened apart from its renewed view and its reception centre. Assistant Prof. İSA KIZGUT Head of Excavation


ANTALYA 49

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Müze / Museum

Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

Kent Müzesi’nde

yaşayan tarih

Kumluca Kent Müzesi üç bin parçalık koleksiyonuyla yaklaşık 150 bin kişinin ziyaret ettiği aktif bir müze olarak dikkatleri çekiyor. Kent belleğinin oluşmasında önemli bir paya sahip olan Kumluca Kent Müzesi geçmişi bugüne taşıyor.

Living history in the City Museum Kumluca City Museum attracts attention as an active museum with a collection of three thousand pieces visited by approximately 150 thousand people. Having a major share in the formation of city memory, Kumluca City Museum carries past into today. 50

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Kumluca Kent Müzesi 2008 yılının Ekim ayında Kumluca Belediyesi tarafından oluşturulmuş olup 50. Yıl Kültür Merkezi içerisinde hizmet vermektedir. Müze içerisindeki malzemeler hayırsever vatandaşlarımız tarafından temin edilmiştir. Açılışından bu yana yaklaşık 150 bin kişinin ziyaret ettiği Kumluca Kent Müzesi içerisinde yaklaşık üç bin parça eser bulunmaktadır. Müze girişinde halk müziği çalgıları misafirlerimizi karşılamaktadır. Eski Kumluca evlerinin dış kapı kanatları üzerindeki dövme demir kapı tokmakları, müzemizde halen sergilenmektedir. Erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı kullanımına ayrılmış olan, kalın ve ince sesler çıkartan bu tokmaklar, gelenekler doğrultusunda bezenmiş “Ayna”ların üzerinde yer alır. Müzemizde 1950 ile 1970 yılları arasında kullanılan radyolar ve plakçalarlar mevcuttur. Bunların yanında ise taş plak çalan gramofon bulunmaktadır. Büro malzemeleri ve eski paraların bulunduğu bölümde ise 1950 ile 1980 yılları arasında kullanılmış daktilolar, fotoğraf makinesi, facit hesap makineleri, manyetolu ve çevirmeli telefonlar yer almaktadır. Bir diğer bölümde ise 1900 ile 1970 yılları arasında kullanılan tarım aleti olan döven ve ulaşım aracı olarak kullanılan kağnılar minyatür olarak sergilenmektedir. Anadolu kadınının el emeği göz nuru ipek üzerine yapılmış ve yaklaşık 120 yıllık iğne oyaları müzemize ayrı bir renk katmaktadır. Folklorun konuları arasında yer alan geleneksel dokumalar, kıyafetler ve el sanatları gösterişli maddi kültür ürünleridir. Giyim kuşam insanın

içinde yaşadığı zamana, topluma, geleneklere ve zevklere göre biçimlenmektedir. Günümüzde yöresel kıyafetler sandıklarda yer almakta ancak özel günlerde giyilmektedir. İlimizde kullanılmış olan geleneksel kıyafetler aynı zamanda birer

Kumluca City Museum was formed in October 2008 by Kumluca Municipality and has been serving its guests within the complex “50th Year Culture Centre”. The equipment within the museum has been provided by benevolent individuals. Having been

visited by approximately 150 thousand people since its opening, Kumluca City Museum features approximately three thousand pieces. The instruments of folk music greet the visitors at the entrance. The iron door knockers on the outer door wings of old Kumluca houses are still being displayed in the museum. Delivering deep and sharp sounds, allocated separately to women and men, these door knockers are placed on “Mirrors” that are decorated according to traditions. In the museum, there are radios and record players that were used between 1950 and 1970. A gramophone that used to play vinyl records is next to them. In the section that displays office materials and old coins, there are typewriters, cameras, Facit calculators, magneto and dial phones used between 1950 and 1980. In another section, there are miniature examples of threshing sled that were used as agricultural tools and bullock carts that were used as means of transportation between 1900 and 1970. The handicraft point laces of 120 years that were ornamented on silk by Anatolia women colour up the museum. Traditional textiles, clothing and handicrafts, among subjects of folklore are all products of the pretentious material culture. Clothing is shaped according to time, society, traditions and preferences that people live in. Local clothing is stored in chests today and only worn at special days. The traditional clothing that was used in our city is also an example of handicraft. Women used to weave their cloths on their ANTALYA 51

Şubat - Mart / February - March 2011


el sanatı örneklerdir. Kadınlar giyecekleri kıyafetleri yıllarca kendi dokuma tezgahlarında el emeği göz nuru dökerek dokumuşlar hatta ihtiyaç fazlasını satarak evlerinin geçimlerine de katkıda bulunmuşlardır. Kıyafetlerini aksesuarlarla süslemişler, duygu ve düşüncelerini nakışla, oya

ile dile getirmişlerdir. Yöremize özgü bu kıyafetler müzemizde oluşturulan bir bölümde hayat bulmaya devam etmektedir. İnsanlık tarihinde demircilerin toplumdaki yeri önemlidir. Bu mesleğin piri Davut Peygamber’dir. Demirci çoğu

own weaving looms with a great effort and also even contributed to the economy of their houses by selling them. They ornamented their clothing with accessories and expressed their feelings and opinions with lace. These local clothings spring to life in a special corner of the museum. Blacksmiths hold a very important position in the history of humanity. The master of this profession was the Prophet David. Blacksmith is cited in the pages of history as the wise man and instructor many times. The story of blacksmith is the story of civilization. As Kumluca City Museum, we are still continuing to keep this almost forgotten profession alive. There are three separate exhibition areas in the museum for ceramic artefacts. The first one of

52

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

these is the life in the village, the second is the Mevlevi and the third one is the miniatures of the Janissary band which is the first band in the world. A camera that was operated by only daylight without electricity or charging and that made everyone in the district happy between 1945 and 1970 is now displayed in our museum. Moreover, there is a nostalgic album consisting of our district’s photographs taken between 1892 and 2008. The first printing machine that was used in 1970s in Kumluca and the first newspaper – Kumluca’nın Sesi (Voice of Kumluca) – that was printed on December 17th 1973 using this press machine and other newspapers printed are on display in a special corner. ÖMER ADANALI Museum Supervisor


kez bilge ve yol gösterici olarak tarih sayfalarında karşımıza çıkar. Demirciliğin öyküsü medeniyetin öyküsüdür. Kumluca Kent Müzesi olarak, unutulmaya yüz tutmuş bu mesleği müzemizde yaşatmaya devam etmekteyiz. Seramik çalışmaları olarak müzemizde üç ayrı teşhir alanı bulunmaktadır. Bunlardan ilki bir köy yaşantısı, ikincisi Mevlevileri ve son olarak da dünyanın ilk bando takımı olan mehteran takımının minyatürleri bu alanlarda sergilenmektedir.

ilçemizde birçok insanımızın yüzünü güldüren elektriksiz ve şarjsız olan sadece gün ışığı ile çalışan bir fotoğraf makinesi şimdi müzemizde bulunmaktadır. Ayrıca ilçemize ait 1892 ile 2008 yılları arasında çekilen fotoğraflardan oluşan nostaljik bir albüm sergilenmektedir. Kumluca’da 1970’li yıllarda kullanılan ilk matbaa makinesi ve o makinenin 17 Aralık 1973 tarihinde bastığı ilk gazete ‘Kumluca’nın Sesi’ ve basılan diğer gazeteler için ayrı bir köşe oluşturulmuştur.

1945 ile 1970 yılları arasında

ÖMER ADANALI Müze Sorumlusu

ANTALYA 53

Şubat - Mart / February - March 2011


Ekoturizm / Ecotourism

Hayvanları keşfedin! Kanatlı ve memeli hayvan türlerinden toplam 484 adet hayvan bulunduran Kumluca Hayvanat Bahçesi’ni, yılda ortalama 50 bin kişi ziyaret ediyor.

Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil 54

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Discover the animals! Featuring 484 poultry and mammal animals, Kumluca Zoo is visited by approximately 50 thousand people per year. Kumluca merkezden 4 km uzaklıkta ve 285 metre yükseklikteki Sarnıç Tepesi’nde 2007 yılında kurulan Kumluca Hayvanat Bahçesi, Antalya’nın batısında bulunan tek hayvanat bahçesidir. Batı Akdeniz Bölgesi’nin hayvan çeşitliliği ve kullanılan alan bakımından ikinci büyük parkı olan Kumluca Hayvanat Bahçesi, her geçen gün artan hayvan çeşitliliğiyle doğal bir park olma yolunda ilerlemektedir. Hayvanat bahçemizde kanatlı ve memeli hayvan türlerinden toplam 484 adet hayvan bulunmaktadır. İçerisinde piknik alanının da bulunduğu Kumluca Hayvanat Bahçesi, 18 dönümlük arazi üzerine kurulmuştur. Özelikle hafta sonlarında Kumlucalılar başta olmak üzere civar merkezlerden de birçok vatandaşın eğlenmek ve dinlenmek üzere geldiği Kumluca Hayvanat Bahçesi’ni yılda ortalama 50 bin kişi ziyaret etmektedir. Girişlerin ücretsiz olduğu hayvanat bahçesinde özel piknik alanlarının yanı sıra, kafeteryalar ve çocukların rahatça hareket edebileceği alanlar bulunmaktadır. Hayvanat bahçemizde bulunan hayvanlarımızın günlük bakım ve beslenmesi hayvanat bahçemizde çalışan görevlilerimiz tarafından itina ile yapılmaktadır. Hayvanlarımızın her gün rutin sağlık kontrolleri yapılmakta, hastalanan hayvanların sağaltımları veteriner hekimlerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Bölgede yaşayan hayvanların yanı sıra Türkiye’den ve Dünya’dan da hayvan türlerini barındıran Kumluca Hayvanat Bahçesi’nde öne çıkan bazı hayvanların özelliği şu şekildedir:

Having been founded in 2007 on Sarnıç Hill with an altitude of 285 meters only 4 km to Kumluca city centre, Kumluca Zoo is the only zoo that is located on the west side of Antalya. Being the second largest park of Western Mediterranean Region in respect of animal variety and area of utilization, Kumluca Zoo proceeds in the direction of becoming a natural park with its ever increasing animal variety. There are totally 484 animals from poultry and mammal animal species in our zoo. Featuring a picnic area too, Kumluca Zoo is founded on an area of 18 decares. Being visited by many people from surrounding areas, but especially from Kumluca, at weekends for entertainment and recreation, Kumluca Zoo is visited by 50 thousand people on average per year. The zoo is free and features cafes, picnic areas and lands where children can move freely. Daily care and feeding of animals are conducted by the personnel working in the zoo very carefully. The routine health controls of animals are performed everyday and treatments of animals that get sick are conducted by veterinaries. In addition to the animals living in the region, the Zoo hosts other species from Turkey and world and the features of some prominent animals are as follows: ANTALYA 55

Şubat - Mart / February - March 2011


Pleymut Tavuğu: Et verimliliği yüksek ve iri bir tavuk cinsi olan Pleymut’un yumurtalarının da diğer türlere nazaran iri olması tercih edilmesinde etkendir.

Plymouth Rock: Having a high meat productivity as a large chicken, Plymouth Rock’s eggs are also larger compared to other species, which is preference reason of this species.

Sarnıç Cochin: Hayvanat bahçemizde uzun yıllar Cochin ve Brahma tavuklarının melezlenmesi sonucunda elde edilmiş olan et ve yumurta verimi yüksek bir mutasyondur.

Sarnıç Cochin: This is a mutation that has been obtained as a result of hybridization of Cochin and Brahma chickens for long years in our zoo and features a high productivity of meat and egg.

Angıt Kazı: Angıtlar tek eşli hayvanlardır. Bir kez eş seçtiği zaman ölünceye kadar eşine sadık kalırlar. Eşi öldüğü zaman da genellikle kendi yaşamlarına son verirler. Aksis Geyiği: Yılda bir kez nisan ayında boynuz döküp ağustos ayına kadar tekrar boynuz çıkartırlar. Saanen Keçisi: İsviçre kökenli bir ırk olup, süt verimi çok yüksektir. Saf bir keçi günde 7 kiloya kadar süt verebilir.

56

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Ruddy Shelduck: These are monogamous animals. Once they choose a spouse, they stay loyal to their spouse until death. When their spouse dies, they also end their lives. Axis Deer: They shed their antlers annually in April and grow them again in August. Saanen Goat: Being of Swiss origin, they have a very high milk productivity. A pure goat can provide milk up to 7 kg daily.

Yeleli Koyun: Yılda bir kez yavru yaparlar ve genellikle çoğul yavrulama özeliğine sahiptirler.

Barbary Sheep: They give birth once a year and breed more than one in general.

Beagle Av Köpeği: Tilki ve tavşan avında kullanılıp dünyanın en iyi izci köpeği olarak kabul edilir.

Beagle Dog: They are used in hunting for fox and rabbit and they are the best tracker dogs of the world.

SÜLEYMAN FALAY Veteriner Hekim Başkan Yardımcısı

SÜLEYMAN FALAY Veterinary Doctor Deputy Chairman


ANTALYA 57

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Lezzet / Taste

Geleneksel

Kumluca mutfağı Kumluca ve çevresinde, ülkemizde bilinen yemek çeşitlerinin hemen her çeşidi yapılmakla birlikte sebze ağırlıklı yemeklerin daha çok olduğu görülmektedir. Bölge halkının göçebe hayat tarzı, yöreye has belirgin bir yemek çeşidinin oluşumuna izin vermemiştir. Kumluca’nın geleneksel yemekleri; köylerine, yaylalarına ve alışkanlıklarına göre farklılıklar gösterir. Yörenin en önemli geleneksel etli yemeği topak kızartmadır. Kış günlerinde buğday, mısır, nohut ve fasulyeden yapılan köle, hamuru

58

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

mısır unundan, eti de lökeşe adlı kuş veya tavuk etinden hazırlanan Arabaşı çorbası, genellikle düğün ve mevlit gibi toplu yemeklerde buğdaydan yapılan Keşkek, yaz aylarında çokça pişirilen fesleğenli ince patlıcan yemeği, yayla kesimlerinde yapılan höşmerim, hazırlanışı yöreye özel olan tarhana çorbası; kırdan toplanan otlardan hazırlanmış ot yemekleri ve tatlı çeşidi olarak kabak tatlısı yöreye ait gelenekselleşen yemeklerden bazılarıdır.


Traditional Kumluca cuisine While almost all kinds of dishes that are known in our country are cooked in Kumluca and its surrounding, it can be seen that vegetable dishes dominate the cuisine of this particular area. The nomadic lifestyle of the region didn’t permit the formation of a specified dish that is peculiar to this area. The traditional dishes of Kumluca vary according to its villages, plateaus and habits. The most prominent meat dish of the region is “Topak Kızartma”. Some of the dishes that have become traditional in this region

TOPAK KIZARTMA Malzemeler: ∆ Keçi eti (kol ya da bacak) ∆ Soğan (iki baş) ∆ Zeytinyağı (Bir fincan) ∆ Salça (1\2 Yemek Kaşığı) ∆ Toz Kırmızı Biber (1\2 Yemek Kaşığı) ∆ Arpacık soğan (5 adet) ∆ Tane karabiber (6-7 adet) ∆ Defne yaprağı (2 adet) ∆ Kabuk tarçın ∆ Tuz (İsteğe göre)

Yapılışı: Kemikli keçi eti 70 - 80 gr gelecek kadar doğranır. Hafi tuz ile zeytinyağında kızartılır. Tencereye alınır.

Sosun Hazırlanışı: Bir baş soğan ince doğranarak zeytinyağında kavrulur. Yarım yemek kaşığı salça ve kırmızı toz biber kavrulmuş soğana ilave edilir ve iki su bardağı kadar ılık su tencereye eklenerek bir müddet kaynatılır. Hazırlanan sos diğer tenceredeki etin üzerine ilave edilir ve yaklaşık bir saat kadar kısık ateşte pişirilir. Yemeğin pişme aşamasının 30’uncu dakikasında tane karabiber, defne yaprağı ve kabuk tarçın yemeğe ilave edilir. Yemek ocaktan inmeye 5 dakika kala arpacık soğan ilave edilir.

include “Köle” that is made of wheat, corn, chickpea and bean in winter days; “Arabaşı Soup” that is made of corn flour and the meat of bird called “lökeşe” or chicken; “Keşkek” that is made of wheat in feasts such as wedding ceremonies; “fine eggplant dish with basil” that is cooked very often in summer months; “höşmerim” that is cooked in plateaus; “Tarhana Soup” that is peculiar to the region; herbal dishes that are made of fresh herbs collected from the meadows and finally pumpkin dessert.

TOPAK KIZARTMA Ingredient: ∆ Goat meat (arm or leg) ∆ Onion (two) ∆ Olive Oil (One cup) ∆ Tomato Sauce (1\2 Spoon) ∆ Powdered Red Pepper (1\2 Spoon) ∆ Shallot (5) ∆ Black peppercorn (6-7 units) ∆ Laurel (2 leaves) ∆ Cinnamon sticks ∆ Salt (Depending on your choice)

Preparation: Chop the boned goat meat to weigh 70 – 80 gr. Roast it in olive oil with a little bit salt. Put it in the pot.

Preparation of sauce: Chop one onion very thin and roast it in olive oil. Add ½ spoon tomato sauce and red pepper in the roasted onion and add two glasses of warm water in the pot and boil them for a while. Add the prepared sauce on the meat in the other pot and cook them for an hour at low heat. At the 30th minute of the cooking, add black peppercorn, laurel and cinnamon stick. Add shallot 5 minutes before the cooking finishes. ANTALYA 59

Şubat - Mart / February - March 2011


Röportaj / Interview

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs: HAMİT SEÇİL

Kültürel zenginliklerimizi öne çıkartmalıyız Antalya Rehberler Odası Başkanı Hasan Uysal: Deniz, kum, otel Mısır’da da, İspanya’da da var. Onlardan en büyük farkımız Anadolu’daki 36 ayrı medeniyetin izleri…

We shall bring our cultural richness to the fore Chairman of Antalya Guides Chamber, Hasan Uysal: Sea, sand and hotel are also available in Egypt and Spain. Our greatest difference from them is the traces of 36 different civilizations in Anatolia… 60

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya’yı ziyaret eden turistlerin Kaleiçi’ni muhakkak görmesi gerektiğini belirten Antalya Rehberler Odası Başkanı Hasan Uysal, “Perge’yi, Aspendos’u, Phaselis’i, Termessos’u görmeliler. Buralar, görüldükleri zaman pişman olunmayacak tarihi yerler.” dedi. Antalya’nın tanıtımında daha çok deniz, güneş ve otelin ön plana çıktığını belirten Uysal, Likya Yolu’nun bölge turizmi için önemli bir potansiyel olduğunu belirtti. Uysal, dünyada bir benzeri daha olmayan Perge’yi afiş fotoğrafı yapıp, tanıtımda kültürel ve tarihi değerlerin öne çıkartılması gerektiğini söyledi. Antalya’ya gelen turist ilk olarak sizce nereyi görmeli? Turist, Antalya kent merkezine geliyorsa mutlaka Kaleiçi’ni görmelidir. Çünkü Kaleiçi Antalya’nın tarihi ve kültürel değerlerini aynı anda barındıran bir mahalledir. Yeterince ilgi görüyor mu peki Kaleiçi? Rehberler, ellerindeki program dâhilinde Kaleiçi’ni tanıtmaya çalışıyor. Sonuçta, biz de güzel bir şey gösterdiğimiz zaman gurur duyuyoruz. Turisti Kaleiçi’nden memnun bir şekilde çıkarttığımız zaman biz mutlu oluyoruz. Kaleiçi sokaklarında turistlerle birlikte yürüdüğümüz vakit rahat olmamız gerekiyor. Geçmişte yaşanan sıkıntılar son zamanlarda azaldı. Artık güvenlik noktasında bir sorun yok ama bazı esnaf halen gruba laf atıyor. Bundan vazgeçilmeli. Bu yıl gelen 10 milyon civarındaki turistin kaçını Kaleiçi’nde gezdirdiniz? 10 milyon turistin yüzde 20’si kent merkezine yakın bölgelerdeki otelleri tercih ediyor. Yıl boyunca bu 10 mil-

Antalya, all at the same time. Does Kaleiçi attract adequate attention? The guides are trying to introduce Kaleiçi within the scope of their programs. Consequently, we get proud when we show something beautiful. We get happy when we see a tourist leaving Kaleiçi in a pleased way. We are supposed to be confident while walking together with the tourists in the streets of Kaleiçi. The troubles of the past have recently decreased. There is not a problem at the security issue anymore, but some of the shopkeepers still keep dissing at the group. This shall be given up.

Hasan Uysal

yon turistin yüzde 10’u ancak Kaleiçi’ni ziyaret ediyordur. Turistler nasıl gezdiriliyor Kaleiçi’nde? Zamanımız müsaitse belirli bir güzergâhı grupla beraber yürürüz, belli bir yerden sonra turistlere tek başlarına da gezme fırsatı sağlıyoruz. Ancak; bu durumda turistin kaybolma riski var Kaleiçi sokaklarında. Verilen serbest zamanda turistler dilediği gibi geziyor. Turistler grup olarak mı gezmek istiyor yoksa tek başlarına mı? Tercih hangi yönde? Genelde grup olarak yürümek istiyorlar. Çünkü bilmedikleri bölgede kaybolmak istemiyorlar. Kaleiçi’ni tercih eden turistlerin genelde yaş ortalaması yüksek olduğu için onlar kendi başlarına yürümeye çekiniyorlar “Acaba düşer miyim, kaybolur muyum?”

Stating that the tourists who visit Antalya should definitely see Kaleiçi, the Chairman of Antalya Guides Chamber, Hasan Uysal said, “They should see Perge, Aspendos, Phaselis, Termessos. These are historical places that are worh seeing.” Stating that mainly sea, sun and hotel come into prominence in the advertisement of Antalya, Uysal indicated that Lycian Way is an important potential for the regional tourism. Uysal also said that they needed to make Perge, which is unique in the world, the affiche photograph and bring cultural and historical values to the fore. Where do you think a tourist should see first in Antalya? If a tourist comes to the centre of Antalya, then s/he should definitely see Kaleiçi. Because Kaleiçi is a quarter that involves both the historical and cultural values of

How many of approximately 10 million tourists, who have come this year, were showed around in Kaleiçi? 20 percent of 10 million tourists prefers the hotels in the regions that are near the city centre. Only 10 percent of 10 million tourists is able to visit Kaleiçi all the year round. How are the tourists showed around in Kaleiçi? If we have time, we walk a particular route together with the group, we give the tourists the opportunity to tour alone after a certain location. However, the tourists have the risk to get lost in the streets of Kaleiçi in this case. The tourists rove around as they wish during the free time given to them. Do the tourists want to tour in groups or alone? On which side is the preference? They generally want to walk in groups. Because they do not want to get lost in an unfamiliar region. Since the age average of tourists who prefer Kaleiçi is generally high, they abstain from walking ANTALYA 61

Şubat - Mart / February - March 2011


düşüncesiyle. Genelde rehber arkadaşlar Cumhuriyet Meydanı’nda ön bilgiyi verip turistleri bir buçuk saat kadar serbest bırakıyorlar. Bugün şehir merkezine gelen tur otobüslerini en az yarısı Cumhuriyet Meydanı’na uğruyor. Bu az bir rakam değil. Esnaf turistin gelmemesinden dert yanıyor? Kaleiçi denilen yer geniş bir bölge. Cumhuriyet Meydanı’nda indirilen turistler genelde meydana yakın olan sokakları tercih ediyor. Atatürk Caddesi’nde otobüsten yolcu indirme imkânı olsa belki Kaleiçi’nin farklı sokakları da tercih edilebilir. Ancak; turistler mutlaka limanı görmek istiyor. Bu yüzden Cumhuriyet Meydanı tercih ediliyor. Kaleiçi’ndeki çekim merkezi yat limanıdır. Yat Limanı bu talebi karşılayabiliyor mu? Aslında biraz daha canlanması gerekiyor. Atıl durumda binalar var Yat Limanı’nda. Bu binaların yaşama adapte edilmesi gerekiyor. Oralar canlanırsa turist sayısı da artacaktır. Turistin çoğunda 62

ANTALYA

“Kaleiçi’ni görmem gerekiyor” algısı yok. Dolayısıyla biz onları yönlendiriyoruz. “Kaleiçi’ni görmeniz gerekir” diyoruz. Yani orası canlanırsa bu sefer turist talep edecektir Kaleiçi’ne gitmeyi. Şu anda Antalya’ya gelen turistlerin sadece yüzde 20’si talep ediyor Kaleiçi’ni görmeyi. Antalya’ya gelen turist ”Kaleiçi’ni görmeliyim” demiyor. Nereyi görmek istiyor turistler? Turistin gözünde hep pazar canlanıyor. İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı duyan turist Antalya’da da böyle bir yer bekliyor. Mısır Çarşısı’nı yaptılar. Orası bir düzene girerse çekim merkezi olabilir. Turistler çok mu alışveriş meraklısı? Onların gözünde Türkiye bir Ortadoğu ülkesi… Bu yüzden renkli pazarları ve yerli halkın o pazarlarda olmasını hayal ediyorlar. Turist hep o algıyla geliyor Antalya’nın merkezine. Bir Mısır’a, Tunus’a ya da Fas’a gidin oralarda böyle pazaryerleri var. Ama burada öyle bir şey yok.

Şubat - Mart / February - March 2011

alone with the thoughts “I doubt whether I will fall down, get lost?” The guide fellows generally give the preliminary information at the Republic Square and set the tourists free for about half an hour. At least half of the tour buses that come to the city centre stops round the Republic Square today. This is not an insufficient number. Do the shopkeepers complain when the tourists do not come? The place called Kaleiçi is a wide area. The tourists, who are dropped off at the Republic Square, generally prefer the streets near the square. Different streets of Kaleiçi could be preferred as well, if only there was an opportunity to drop passengers off the bus at the Atatürk Street. However; the tourists absolutely want to see the harbour. That is why the Republic Square is preferred. The attraction centre in Kaleiçi is the marina. Is the marina able to meet this demand? It actually needs to liven up

a bit more. There are idle buildings at the Marina. These buildings shall be adapted to life. If these areas get activated, the number of the tourists shall increase as well. A majority of the tourists does not have a perception like, “I need to see Kaleiçi”. Therefore, we direct them. We say, “You should see Kaleiçi”. In other words, if that place gets activated, this time the tourists will demand to go to Kaleiçi. Only 20 percent of the tourists who come to Antalya demands to see Kaleiçi. The tourists who come to Antalya do not say, “I need to see Kaleiçi”. Which locations do the tourists want to see most? The tourist always visualizes the bazaar place. Hearing the Grand Bazaar in İstanbul, the tourist expects such a place in Antalya, too. They built the Egyptian Bazaar. If that place rallies, then it can be a centre of attraction. Are the tourists too interested in shopping? In their eyes, Turkey is a Middle Eastern country…


Neden kaynaklanıyor bu durum? Turistin kafasında bu imaj varsa; demek ki bizde bir eksiklik var. Biz tanıtımı yeterince iyi yapamamışız. Türkiye’yi daha iyi tanıtmalıyız. Biz şu durumla çok karşılaşıyoruz.

bizim bölgedeki diğer ülkelerden farkımızı ancak buraya gelince fark ediyorlar. Demek ki; ülkemizi iyi tanıtamıyoruz. Antalya’da tarihi yer olarak turistler nereyi görmeli? Perge’yi, Aspendos’u, Phaselis’i, Termessos’u görmeliler. Buralar, görüldüğüne pişman olunmayacak tarihi yerler. Bana göre; Antalya gibi turizmin başkenti olarak adlandırılan bir destinasyonun tanıtımında kültürel değerlerinin ön plana çıkarılmaması büyük bir kayıp. Antalya’nın tanıtım fotoğrafında neresi olmalı sizce? Perge’deki ana caddenin dünyada bir örneği yok. Fotoğraf bu olabilir.

Örneğin; Antalya’dan çıkıp İstanbul’a kadar gittiğimiz kültür turlarının sonunda turistler şok oluyor. Bu güzergâhta İzmir’i, Efes’i, Çanakkale’yi, Truva’yı ve İstanbul’u görüyoruz. Turun sonunda birçok turist “Ben Türkiye’yi böyle beklemiyordum” diyor. Nasıl bekliyordunuz diye sorduğumuzda, “Ben Türkiye’yi daha çok bozkır bir ülke bekliyordum. Böyle yeşil olacağını düşünmemiştim. Bu kadar modern olacağı aklıma gelmemişti.” diyor. Özellikle Avrupalılar hiç beklemedikleri bir Türkiye ile karşılaşıyor. Türkiye’ye ilk kez gelen bir Avrupalı özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde çok etkileniyor, Konya ve Kayseri’yi çok beğeniyorlar. Turistler

Tarihi yerlerin tanıtımı ne sağlayacak? Türkiye’ye gelen turistin profili değişecek bir defa. O değerleri bilerek gelen turist dünyada daha üst gelir grubuna dâhildir. Turizm sektörü en büyük şikâyeti olan düşük gelirli turistten farklı bir potansiyelle karşılaşacak böylelikle. Denizi, güneşi sunarak sadece gelir seviyesi düşük turisti çekeriz. Biz bunu öne çıkarttık, onu isteyen turist geliyor Antalya’ya. Türkiye kendini fuarlarda tanıtırken daha çok denizi, güneşi ve oteli tanıtıyor. Biz tarihi, kültürel ve doğal değerlerimizi yeteri kadar tanıtamıyoruz. Deniz, kum, otel Mısır’da da, İspanya’da da var. Ama onlardan en büyük farkımız Anadolu’daki 36 ayrı medeniyetin izleri. Biz fiyatımızdan dolayı değil, sahip olduğumuz potansiyelimizden dolayı tercih edilmeliyiz. Dünyada böyle bir turist potansiyeli var mı? Var tabii ki. Biz kültürel ve tarihi değerlerimizi ön plana

Therefore, they dream of colourful bazaar places and the locals there. The tourists always come to the centre of Antalya with this perception. There are such bazaar places in Egypt, Tunisia or Morocco. But there is none here.

As for me; being unable to bring cultural values to the fore in the introduction of such destination like Antalya, which is called the capital of tourism, is a great loss.

What is the reason of this condition? If the tourists have this image in their minds; then we must have a deficiency. We could not have made the introduction well enough. We should introduce Turkey in a better way. We usually come across with the following situation. For example; at the end of the culture tours, which start in Antalya and end in İstanbul, the tourists get shocked. We see İzmir, Ephesus, Çanakkale, Troy and İstanbul on this route. At the end of the tour, many tourists say, “I was not expecting Turkey to be like this”. When we ask them about how they were expecting, they say, “I was rather expecting Turkey to be a steppe country. I did not think that it would be in such greens. I did not even conceive that it would be this modern”. Especially the Europeans come across with a Turkey that they never expect. A European, who comes to Turkey for the first time gets influenced especially by the Central Anatolia Region, they like Konya and Kayseri very much. The tourists realize our difference from other countries only when they come here. That means; we can not introduce our country well. Where should the tourists see in Antalya as a historical place? They should see Perge, Aspendos, Phaselis, Termessos. These are historical places that will never leave a sense of regret because of visiting.

Which place do you think should take part in the advertisement photographs of Antalya? The main road in Perge is unique in the world. The photograph could be that road. What shall the introduction of historical places enable? Above all, the profile of the tourist who comes to Turkey will change. The tourist, who comes knowing those values, is included in a higher income group in the world. By this way, the tourism sector will experience a different potential from the low-income tourist, which is its greatest complaint. Through offering the sea and sun, we only attract the low-income tourists. We have brought this to the fore; so the tourist who wants it comes to Antalya. While introducing itself at fairs, Turkey mainly presents the sea, sun and hotel. We can not introduce our historical, cultural and natural values effectively. Sea, sand, and hotel are also available in Egypt and Spain. But our greatest difference from them is the traces of 36 different civilizations in Anatolia. We are supposed to be preferred not for our price, but for the potential we have. Is there such a tourist potential in the world? Of course there is. If we do not bring our cultural and historical values to the fore, then we can not bring the tourist. There are tourists who are unaware that Troy and Ephesus are in Turkey. We need to introduce them. Today, millions of tourists want to take a walk. ANTALYA 63

Şubat - Mart / February - March 2011


çıkartmazsak turisti getiremeyiz. Truva’nın, Efes’in Türkiye’de olduğunu bilmeyen turistler var. Bunları tanıtmalıyız. Bugün milyonlarca turist yürüyüş yapmak istiyor. Likya Yolu biliniyor mu? Çok bilinmiyor ama bilenler de geliyor. Mart - Mayıs döneminde Olympos ve Adrasan Bölgesi’nden günde 20 - 30 grup çıkıyor yürüyüşe. Burası Likya yolunun sadece küçük bir bölümü. Geçmişte bölgeyi bilen yürüyüş rehberi eksiğimiz vardı ancak geçtiğimiz ay (Ocak) Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte rehberlere uzmanlık eğitimi verdik. Artık Likya Yolu için uzman rehberlerimiz var. Talep her geçen gün artıyor. Burası bölge turizmi için büyük bir potansiyel. Bu yolun tanıtımını çok iyi yapmalıyız. Artık tanıtım aşamasında rehberlerin de dâhil olması gerekiyor. Bizler turistlerin en yakınındakileriz. Bizlerden yeterince faydalanılmıyor. Biz tanıtıma destek vermeye hazırız.

64

ANTALYA

‘Her şey dâhil’ içerisinden insanları çıkartıp gezdirebiliyor musunuz? ‘Her şey dâhil’ yaz döneminde yoğunlaşıyor. Dolayısıyla 10 milyon turistin 6 milyona yakını üç aylık dilimde geliyor Antalya’ya. Ama rehberlerin yarısı da iş bulamıyor bu dönemde. Çünkü turist otelden dışarı çıkmıyor. Bu dönemdeki hava sıcaklığı turisti dışarı çıkarmakta bir dezavantaj ama sistem de etkili. Turist dışarı çıkarsa para harcayacağını biliyor. Otelde her şey var. Ekstra para harcamıyor. ‘Her şey dâhil’ sistemi geniş bir kitleyi olumsuz etkiliyor. Eskiden otellerin çevresinde restoran cafe olurdu, şimdi tekstil ve hediyelik eşyacı oldu hepsi. Buna bir an önce çözüm getirilmeli. Bu sistem bir standarda kavuşturulmalı. Sistem, turistler tarafından talep ediliyorsa sunulması gerekiyor ancak tüm işletmelere bu imkân verilmemeli. Her tesisin bu sistemi sunması bence yanlıştır.

Şubat - Mart / February - March 2011

Is the Lycian Way known? It is not much known, but the people who know it go there. Daily 20 – 30 groups start walking in the Region of Olympos and Adrasan during the period of March – May. Here is just a small part of the Lykia road. We lacked a walking guide who was supposed to know the region in the past, however, we provided a specialization education for the guides together with the Ministry of Culture and Tourism last month (January). We now have professional guides for the Lycian Way. The demand is increasing each day. Here is a great potential for regional tourism. We have to introduce this road very well. The guides shall be included in the introduction phase as well. We are the people who are closest to the tourists. Not adequate advantage is taken from us. We are ready to support the introduction. Are you able to pick up the people from ‘all-inclusive’ and show them around? ‘All-inclusive’ gets intensified

during the summer season. Consequently, almost 6 million of 10 million tourists come to Antalya within the time zone of three months. But half of the guides can not find a job during this period. Because the tourists do not get out of the hotel. The high temperature during this period is a disadvantage for tourists to get out, but the system is effective, as well. The tourists know that if they go out, they will spend money. Everything is available at the hotel. No extra money is spent. ‘All-inclusive’ system affects a large mass negatively. There used to be restaurants, cafeterias around the hotel before, and now they have all been transformed into textile and souvenir shops. This shall be solved immediately. This system needs to be standardized. If the system is demanded by the tourists, then it shall be presented, however not all the enterprises shall be given this opportunity. I think it is wrong for every facility to present this system.


ANTALYA 65

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Portre / Portrait

Fenerin son bekçisi! Mustafa Demir: Ben burada doğdum, burada büyüdüm ve şimdi denizi bekliyorum. Bütün geçmişim burada benim. Fener’de yıllardır dinlemeyi öğrendim.

The last keeper of the lighthouse! Mustafa Demir: I was born here, grew up here and now I am watching over the sea. All my past is here. I have learned how to listen at the Lighthouse. 66

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL


Gözümü açtığımda beni bu fener karşıladı. 35 yıl önceydi. Çocukluğum Gelidonya’da geçti. Hep burada oyun oynayarak büyüdüm. Çocukken keçilerle, oğlaklarla vakit geçirir, balığa çıkardım. Denize karşı oturup, dinlemeyi öğrendim ben. Kuş seslerini, fırtınanın sesini, balıkların sesini ben bilirim. 68 yıldır bekliyoruz denizi. Fener bekçiliği dedemden yadigâr bana. Ben fenerin son bekçisiyim.

zarası itibariyle Türkiye’nin en güzel fenerlerinden birisidir. Fener’in hayata geçmesinin ardından 1942 yılında bekçi olarak işe başlayan dedemin 70’li yıllarda emekliye ayrılmasıyla babam devam ettirdi feneri beklemeyi. 1975 yılında dünyaya geldim ben. Daha doğrusu gözümü fenerin ışığıyla açtım. Ben burada doğdum, burada büyüdüm ve şimdi denizi bekliyorum. Bütün geçmişim burada benim.

Antalya’nın Akdeniz’deki en uç noktasına 1936 yılında oturtulan Taşlıkburnu Feneri bulunduğu mevkiinin adıyla özdeşleşti artık. Burası halk arasında Gelidonya Feneri olarak bilinir. Gelidonya Burnu, denizcilerin en korkulu rüyalarından birisidir. Akdeniz’de fırtına çıkınca sığınılacak iki limanı barındırır sırtlarında. Denizden 227 metre yükseklikte bulunan fener, man-

İlk zamanlarda bu fener gazyağı ile çalışıyormuş. Farklı bir sistemi varmış. Ben o sistemi tam olarak bilmiyorum. Çünkü hiç görmedim. O zamanlar Fener’i mecburen beklemek gerekiyormuş. Gece alevlenirmiş, tıkanırmış Fener. Temizlenmesi gerekirmiş. Daha sonra tüp gaz sistemine geçilmiş. Ben bu sistemi hatırlıyorum. Ben de mesleğe ilk başladığımda bu sistemi kullandım. O dönemde de Fener’de kalmak gerekiyordu.

ther, who started to work as a keeper in 1942 right after the actualisation of the lighthouse, retired during the 70s, my father maintained the wardership of the lighthouse. I was born in 1975. Or rather, I opened my eyes with the light of the lighthouse. I was born here, grew up here and now I am watching over the sea. All my past is here.

When I opened my eyes to the world, this lighthouse welcomed me. It was 35 years ago. I spent my childhood in Gelidonya. I grew up here playing games all the time. When I was a kid, I used to spend my time with goats, yeans and go fishing. I learned how to sit towards the sea and listen. I know the sounds of birds, storm, and fish. We have been watching over the sea for 68 years. Lighthouse wardership is a heirloom from my grandfather. I am the last keeper of the lighthouse. Being constructed at the end point of Antalya in the Mediterranean in 1936, Taşlıkburnu Lighthouse has now been identified with the location it is situated at. Here is known as Gelidonya Lighthouse by the locals. Gelidonya Cape is one of the nightmares of the mariners. It lodges two ports of refuge in case of a storm in the Mediterranean at the ridges. Being located 227 meters above the sea level, the lighthouse is one of the best lighthouses of Turkey, in respect of its scenery. When my grandfa-

Early on, this lighthouse used to work with gas oil. It had a different system. I don’t precisely know that system. Because I have never seen it. It had been a necessity to watch over the Lighthouse those days. It had inflamed and bunged up. It had to be cleaned. And then, the bottled gas system came. I remember that system. I used this system when I first started the business, as well. We had to stay at the Lighthouse during that period. The Lighthouse worked with a system called revolving at those times. We set up a weight, the light was turned irremovably and once the lenses around the light turned, it seemed as if it was flashing. At that time, the Lighthouse had to be rewinded up every evening, at a certain hour. Therefore, we had to stay at the Lighthouse.

ANTALYA 67

Şubat - Mart / February - March 2011


Mustafa Demir

O zaman Fener, devvar denilen bir sistemle çalışıyordu. Ağırlık kuruyoruz, ışık sabit yanıyor ve ışığın etrafındaki mercekler dönünce uzaktan yanıp sönüyormuş gibi gözüküyor. O dönem Fener’in her akşam belli bir saatte tekrar kurulması gerekiyordu. O yüzden Fener’de kalmamız şarttı. 2000 yılının ardından güneş enerji sistemine geçildi ancak kurma sistemi gene devam ediyordu. Geçtiğimiz yıllarda otomatik fenerler kullanılmaya başlanınca görev yerimi değiştirdiler. Haftada bir gün gelip fenerin genel kontrolünü yapıyorum artık. Güneş enerjili aküler kullanılıyor şimdilerde. Gündüz güneşle şarj oluyor, akşam da bu enerji kullanılıyor. Fener, geceleri fotoselli sistemle yol gösteriyor denizcilere. Artık feneri bekleme işi ağır ağır bitiyor. Anlayacağınız, ben bu denizin son bekleyeniyim. 1998 yılında askerden döndükten sonra resmi olarak başladım denizi beklemeye. Keşke daha da sürdürebilseydik! Burası 68 yıldır bizim ailemize ait. Fener girişindeki 68

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

The solar energy system started after 2000, however, the wind up system still continued. With the utilisation of automatic lighthouses during the recent years, they changed my duty station. Now, I only come once a week and perform the general control of the lighthouse. Batteries with solar energy are being used today. They are charged with the sun during the day and this energy is used in the evening. The lighthouse leads the way for mariners with photo-cell system at nights. The work of keeping the lighthouse is gradually ending up now. As you see, I am the last keeper of this sea. After completing my military mission and returning here in 1998, I officially started to watch over the sea. I wish we could do it even more! This place has belonged to our family for 68 years. When people read the scripture at the entrance of the Lighthouse and ask “Are you a member of the Demir Family?”, it makes me proud to say “Yes”. Above the government, this is our Lighthouse. I consider here my own property. This lighthouse has everything that belongs to a house. I started this job intentionally. I love loneliness. I can’t live in the city. Loneliness is much better… We have been leading the way for mariners for three generations. Lighthouses enable the safe passage of the ships. As you see, we are the guiding light. We were here even during the worst of times. However; it was hard to wait here when a storm broke out. There is nothing but noise. You lock yourself in the room and just listen to the sounds. The storm does


yazıyı okuyan insanlar “Siz Demir Ailesi’nden misiniz?” diye sorduğunda “Evet” demek bana gurur veriyor. Burası devletten önce bizim Fener’imiz. Burayı kendi malım gibi görüyorum. Bir eve ait her şey var bu fenerde. Ben bu işe isteyerek başladım. Ben yalnızlığı seviyorum. Ben şehirde yapamıyorum. Yalnızlık daha güzel… Biz üç kuşaktan beri denizcilere yol gösteriyoruz. Fenerler gemilerin güvenli geçişlerini sağlıyor. Biz yol göstericiyiz anlayacağınız. En kötü zamanda bile biz buradaydık. Ancak; fırtına oldu mu zor olu-

yordu burada beklemek. Gürültüden başka bir şey yok. Kapanıyorsun odanın içine ve hep ses dinliyorsun. Fırtına ürkütmüyor beni ama dingin havaları daha çok seviyorum. İnsan bu manzaraya bakınca aklına her şey geliyor. Ufka bakınca kafanda sorun da kalmıyor. Dert yok tasa yok, kafan rahat. Denizin sesi, kuşların sesi… Gülmeyi bu yüzden seviyorum.

not scare me, but I love the quiet weathers better. When a person looks at this scenery, he remembers everything. There is no problem left in your head when you look at the horizon. No complaint, no worry; your mind is light. The sound of the sea, the sound of birds… That’s why I love smiling.

Likya Yolu buradan geçtiği için bahar dönemlerinde geleni gideni eksik olmaz Fener’in. Çok imrenen oluyor bana. Genelde buradan geçip gidenler şehir hayatından bıkmış olmalı ki, burada yaşamak istiyor. Ben de onlara diyorum ki; “Güzel ama bir de burada yaşayana sor. Yalnızlık zor. Yalnızlık nedir? İnsanın ruhu sıkılıyor yalnız olduğunda. O anda şehirlere gitmek, kalabalıklara karışmak istiyorum. Yemek, içmek istiyorum. Burada istediğini yiyip içemiyorsun. Ne yiyebilirsin ki dağın başında!

Since the Lycian Way passes through here, the Lighthouse never lacks passers by during the spring time. There are a lot of people who envies me. The passers must generally be done with the city life, because they want to live here. And I tell them; “It’s fine but, tell me about it. Loneliness is hard. What is loneliness? When a person is alone, his spirit is bored. At such moments, I want to go to cities and mingle with crowds. I want to eat and drink. You can not eat and drink everything you wish here. Above all, what can you possibly eat in the wild!

Şimdi beni Finike’de bulunan Baş Teknisyenliğe aldılar. Orada dört kişiyiz. Arkadaşlar oturup konuşuyorlar, sohbet ediyorlar. İnan ki ben ne muhabbet edeceğimi bilemiyorum. Şimdi de onları dinlemekle vakit geçiriyorum. Çünkü ben Fener’de yıllardır dinlemeyi öğrendim.

Now I have been appointed as the Chief Technician in Finike. We are four people there. The friends sit and chat. Believe me, I don’t know what to talk about. Now I spend my time listening to them. Because I have learned how to listen at the Lighthouse for years.

ANTALYA 69

Şubat - Mart / February - March 2011


Mimari / Architecture

Antalya’da bir anıt mezar:

HIDIRLIK KULESİ

Hıdırlık Kulesi, gerek formu, gerekse anıtsallığı ile Roma Dönemi’nin geleneksel mausoleum tipini en iyi şekilde yansıtan ve Kent Roma’ya özgü tipi ile Anadolu için tek örnek olan bir anıt mezardır.

Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

70

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Hadrianus Kapısı’yla birlikte, Roma Dönemi Attaleiası’ndan büyük oranda sağlam ve özgün olarak günümüze ulaşmış iki yapıdan birisi olan Hıdırlık Kulesi, Antalya merkez Kaleiçi, Kılınçarslan Mahallesi’nde konumlanır. “Hıdırlık Kulesi” adlandırılmasını, Hıdrellez kutlamalarının günümüzde de sürdüğü bir yeşil alan olan anıt civarının “yeşil, sulak alan” tanımına uyan yapısı, olasılıkla Hıdrellez kutlamaları ile ilintili olarak Türk devrinde almıştır. Yapı, küçük onarım ve kullanıma bağlı bazı değişikliklere karşın özgün formunu oldukça iyi korumuş olup, bugün Hıdırlık Kulesi’nde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Yapı, kuzeydoğu-güneybatı ve güneydoğu-kuzeybatı aksında yerleştirilmiş; altta 17,20 x 17,30 metre ölçülerinde kareye yakın bir plana sahip kaide bölümü ve kare planlı kaidenin merkezine yerleştirilmiştir, 7,95 metre çapında silindir formundaki üst kattan oluşmaktadır. Kuzeydoğu cephesi ana giriş cephesi olup, hem altta hem de üstte cephe merkezine yerleştirilmiş kapılar vardır. Mezar odasına giriş kapısı İon tarzında bir kapı olup, özellikle yapının bu cephesinde görülen yoğun dolgudan dolayı, kapının orijinal yüksekliği günümüzde tespit edilememektedir. Kapının her iki yanında, altışar tane, “faskes” olarak adlandırılan

kabartmalar yer almaktadır. Güneydoğu cephesinde üç, güneybatı cephesinde tespit edilebilen iki ve kuzeybatı cephesinde de bir tane olmak üzere, cephelere yansıyan mazgal açıklıkları göze çarpmaktadır. Ayrıca, kuzeybatı cephesinde, ana kapıdan daha küçük olup orijinalde üst kata çıkışı sağlayan bir kapı daha yer almaktadır. Cephe merkezine yerleştirilmiş bu kapının da orijinal yüksekliği

A Mausoleum in Antalya:

HIDIRLIK TOWER With both its form and monumental feature, Hıdırlık Tower is a mausoleum which reflects the conventional mausoleum type of the Roman Period ideally and is the unique sample for Anatolia with its type that is peculiar to the City of Rome.

Being one of two buildings, which have reached today steadyingly and originally in a substantial way from the Attaleia of the Roman Period together with Hadrianus Gate, Hıdırlık Tower is situated in the Kılınçarslan Quarter of Kaleiçi of Antalya centre. The denomination of “Hıdırlık Tower” was taken in relation with the fact that the neighbourhood of the monument that is a green field on which the Hıdrellez celebrations are also maintained today has a structure that fits in with the description of “green, watery field” and probably with Hıdrellez celebrations, during the Turkish period. In spite of some changes depending on minor restoration and usage, the structure has protected its ANTALYA 71

Şubat - Mart / February - March 2011


zemin dolgusundan dolayı tespit edilememektedir. Kaleiçi’ne dönük ana cepheden, ana mezar odasına ulaşımı sağlayan dromos şeklindeki giriş koridoruna girilir. Bu koridorun sonundaki -bu gün mevcut olmayan- bir kapıyla ana mezar odasına ulaşılır. Bu mekana açılan üç adet büyük niş bulunmaktadır. Bu nişlerden güneybatı cephesindekinin dışa bakan duvarında, yaklaşık 1,90 x 2,15 metre boyutlarında, modern onarımlarla sonradan kapatılmış büyük bir açıklık göze çarpmaktadır. Ayrıca, güneybatı ve güneydoğu nişlerde bulunan yükseltilmiş platform, güneybatı niş içinde dağılmış durumdadır. Giriş koridoru ve mezar odası içindeki bütün mekanların üstü, yarım daireye yakın formda tonozla örtülmüştür. Kuzeybatı cephesindeki kapı moloz taşlarla doldurulduğu 72

ANTALYA

için, üst kata çıkış günümüzde ana mekanın güneydoğusundaki niş içinde sonradan açılan açıklık aracılığı ile sağlanmaktadır. Bu açıklık kaide üstüne ulaşılan taş bir merdivene açılmaktadır. Kuzeydoğuya dönük, üstü yarım daire formunda kemerli bir girişin açıldığı dairesel bir merdivenle üst kata ulaşılmaktadır.

Şubat - Mart / February - March 2011

original form very well and the restoration works, which are performed by Antalya Metropolitan Municipality at Hıdırlık Tower, are maintained today. The building is situated at the axe of northeast-southwest and southeast-northwest; on the ground part that has

a plan of a square of almost 17,20 x 17,30 meters and on the centre of the squareplanned pedestal at the bottom and is consisted of a cylinder-form upstairs having a diameter of 7,95 meters. The north-eastern front is the main entrance and the centre of the front includes


Üst katın merkezinde zeminden yükseltilmiş ve orijinalde mezar sahibinin bir heykelini taşıyan kare formunda bir kaide yer almaktadır. Seyirdim yolu ile kaide arasındaki döşeme oldukça deforme olmuş, yer yer tuğla ile kaplanmış, orijinal döşeme kotu tespit edilememiştir. Seyirdim yolu kenarındaki den-dan bloklarının bir kısmı in situ konumundadır: Bu blokların arasındaki korkuluk bloklarının ise büyük bir kısmı -kuzeydeki üç blok dışında- yok olmuştur. Yapının sur sistemine dahil edildiği dönemde, den-dan blokları arası, güneybatı, güney ve güneydoğu yönlerinde moloz taşlarla doldurularak yükseltilmiştir. Hıdırlık Kulesi hakkındaki ilk bilgileri aldığımız ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin “Kız Kulesi” olarak adlandırdığı ve savunma sisteminin bir parçası olarak gördüğü yapının bir mezar yapısı olduğunu 1874 yılında ilk kez W. Hirschfeld ileri sürmüştür. K.G. von Lanckoronski’nin ardından pek çok araştırmacı ve bilim adamı tarafından incelenen yapının, Romalılara ait bir mezar yapısı olduğu; benzerlerini Roma mezarlarında ya da mausoleumlarında bulunduğu, konsüllük makamını simgeleyen fasceslerden dolayı kentin yerlisi bir Roma konsülünün mezarı olabileceği ve yapının M.S. 1. ya da 2. yüzyıl içlerine tarihlenmesi gerektiği kanısına varılmıştır.

leumu ile bulmuştur. Hıdırlık Kulesi, gerek formu gerekse plan şeması ile Anadolu’da gelenekselleşen mausoleum tipinden uzak olup, benzerlerine büyük ölçüde İtalya’daki anıtsal mezar yapılarında rastlanmaktadır. Özgün işlevi mezar olan ve bu işlevini Geç Antik Dönemin sonuna kadar sürdüren yapı, Hıristiyanlığın tüm antik dünyaya egemen olması ve çok tanrılı dinin yasaklanması ile en geç İ.S. 4. yy. sonlarında ve en azından pagan mezarı işlevini yitirmiş olmalıdır. Yapı, zamanı günümüz verileri ile kesin olarak saptanamasa da, olasılıkla 7. yüzyılda savunma sisteminin bir parçası haline getirilmesi ile farklı bir amaca hizmet etmeye başlamıştır. Erken Bizans Dönemi ile birlikte işlevi değiştirilerek, önce dinsel bir yapı sonra da kentin savunma sisteminin parçası haline getirilmiş ve bu işlevini 19. yy.’a kadar sürdürmüştür. Son olarak da 1950’li yıllarda Antalya Belediyesi’nin malzeme deposu olarak kullanılan, günümüzde de genel kullanıma kapalı olan yapı, Büyükşehir Belediyesi’nin sınırlı süre-

doors at both bottom and upper parts. The entrance door of the grave door is an Ion-style door and the original height of the door can not be determined today, due to the intense filling especially at this front of the building. There are six embossments called “fasces” for each side of the door. Porthole spaces, which are determined as three at the south-eastern front, two at the south-western front and one on the north-western part and which reflect at the fronts, attract attention. Besides, the north-western part includes another door which is smaller than the main entrance and enables going upstairs originally. The original height of this door, which is situated at the centre of the front, can not be determined due to the ground filling. Dromos-shaped hallway, which enables the access to the main burial chamber, is entered from the main front which faces Kaleiçi. Through a door – which is not present today – at the end of this

hall, the main burial chamber is reached. There are three great niches that open to this chamber. A big space having a size of approximately 1,90 x 2,15 meters which was closed after the modern restorations attracts attention on the wall of the niche at the south-western front facing outside. Besides, the elevated platform on the south-western and south-eastern niches is dispersed within the southwestern niche. The upper side of all places on the hallway and in the burial chamber is covered with vault in a form that is almost a semi circle. Since the door at the northwestern front is filled with rubble stones, access to the upstairs is enabled through the space, which has been opened afterwards, within the niche in the southeast of the main location today. This space opens to a stone stairway through which the upper side of the pedestal is reached. Upstairs is reached via a circular stairway where an arched entrance, that

Hıdırlık Kulesi, gerek formu, gerekse anıtsallığı ile Roma Dönemi’nin geleneksel mausoleum tipini en iyi şekilde yansıtan ve Kent Roma’ya özgü tipi ile Anadolu için tek örnek olan bir anıt mezardır. Çok katlı mezar anıtı tipinin en erken ve en anıtsal örnekleri Erken Klasik Dönem’den itibaren Anadolu’da görülmeye başlanmış, en anıtsal örneğini Halikarnas MausoANTALYA 73

Şubat - Mart / February - March 2011


ture. It was surmised that the building, which was examined by many researchers and scientists after K.G. von Lanckoronski, was a Roman grave structure; the likes of it were available in the Roman graves or mausoleums, it could be the grave of a Roman consul due to the fasces symbolising the consulate chair and the building had to be dated in the 1st or 2nd century, A.D.

lerde düzenlediği kültürel ve sanatsal etkinliklerde ziyarete açılmaktadır. Yapı ilk bakışta tüm özgün özelliklerini koruyor gibi algılansa da, özellikle ikinci kullanım evresinin beraberinde getirdiği eklemeler ve değişiklikler ile orijinalde var olan bazı özellikler ortadan kalkmıştır. Söz konusu eklemeler, doğal aşınma ve kayıplar yanında, özellikle 1930’lu yıllardaki sur duvarlarının yıkımına yönelik uygulamalar sırasında büyük ölçüde yapıdan uzaklaştırılmıştır. Bu süreçlerdeki uygulamaların, her iki kattaki özgün donanımların yitirilmesinde etken olmasına karşın; günümüzde izlenemeyen bazı orijinal ayrıntıların rekonstrüksiyonu yapılabilmektedir. Kalan izler de yapının mezar işlevi yanında, değişik dönemlerde savunma kulesi ve kutsal mekan olarak kullanıldığına işaret etmektedirler. Kent Roma’ya özgü tipi ile Anadolu için tek örnek olan anıt mezarın (Hıdırlık Kulesi), içinde ve çevresinde kazı çalışmalarının tamamlanmasından sonra, bir an önce restorasyonunun yapılmasında fayda vardır. Yazı: ŞEBNEM ALP Mimar - M.A (Antalya Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü)

74

ANTALYA

faces the northeast and has a semi-circle upper side, opens. The centre of the upstairs includes a squareform pedestal that is elevated from the floor and carries a statue of the grave owner in the original. The flooring between the walkway and the pedestal has been considerably deformed, covered by brick from place to place and the original flooring elevation could not be determined. A part of merlon blocks on the side of the walkway is in the position of in situ: - except for three blocks in the North - majority of the banister blocks between the blocks, on the other hand, has been destroyed. During the period when the building was included in the wall system, the area between merlon blocks was elevated through filling with rubble stones from the directions of southwest, south and southeast. It was claimed for the first time by W. Hirschfeld in 1874 that the building, which was called “Maiden’s Tower” by the famous traveller Evliya Çelebi, from whom we got the first information about Hıdırlık Tower, and which was seen as a part of the defence system, was a grave struc-

Şubat - Mart / February - March 2011

With both its form and monumental feature, Hıdırlık Tower is a mausoleum which reflects the conventional mausoleum type of the Roman Period ideally and is the unique sample for Anatolia with its type that is peculiar to the City of Rome. The earliest and the most monumental samples of multi-storey grave monument type started to be seen in Anatolia, as from the Early Classical Period and found the most monumental sample with the Halicarnassus Mausoleum. With both its form and plan schema, Hıdırlık Tower is far from the conventional mausoleum type in Anatolia and the likes of it are largely seen in the monumental grave structures in Italy. The building, which originally has a function as a grave and maintained this function until the end of the Late Ancient Period, must have lost its function at least as a pagan grave through the end of the 4th century A.D. at the latest, together with the Christian domination over the whole ancient world and prohibition of the polytheistic religion. Although the date can not be precisely determined with today’s data, the building started to serve for a different purpose, probably after it became a part of the defence

system during the 7th century. Having its function changed together with the Early Byzantine Period, it firstly was made a religious building and then a part of the defence system of the city and maintained this function until the 19th century. Finally, the building, which was used as a material store by Antalya Municipality during 1950s and is closed to the general use today, is opened to visits at cultural and artistic activities planned by the Metropolitan Municipality in limited periods. Even though the building is perceived to be protecting all of its authentic features, additions and changes which were brought especially together with the second usage phase have removed some features in the original. As well as natural abrasions and losses, the aforesaid additions were largely removed from the building during the applications aimed at destroying the city walls, particularly during 1930s. Although the applications within these processes were effective upon the loss of the original furnishings on both storeys; some of the original details which can not be followed today can be reconstructed. As well as its function as a grave, the remaining traces point to the fact that the building was used as a defence tower and a sacred space in various periods. The mausoleum (Hıdırlık Tower), which is a unique sample for Anatolia with its type that is peculiar to the City of Rome, shall immediately be restored after the completion of the excavation works within and around. Article: ŞEBNEM ALP Architect - M.A (Regional Board Directorate of Antalya Protection)


ANTALYA 75

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Yaylalar / Plateaus

Alakır’ın incisi:

Altınyaka Yaylası Altınyaka, büyük turizm merkezlerine yakın bir konumda bulunmasına rağmen geleneksel kültürel dokunun bozulmadığı yerleşim birimlerinden biridir.

Fotoğraflar/Photographs: Hamit Seçil

76

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Pearl of Alakır: Altınyaka Plateau Although Altınyaka is situated close to large tourism centres, it is one of the settlements where traditional culture texture hasn’t been spoiled.

ANTALYA 77

Şubat - Mart / February - March 2011


There are many rural settlements concealed behind the mountainous strip that rises just like a wall on the north and northwest of Antalya Gulf and that is situated very close to the shore. In other words, there are many villages scattered on both sides of Alakırçayı valley which is included in the mountainous range right behind the mountain range on the shore. One of such villages is Altınyaka (Gödene) Village that makes itself seen with its unique natural and human geography. Altınyaka is situated at 950 meters high on the western feet of Shore Mountain range on the north of Kumluca. It is a very pleasant plateau with trout breeding farms, cedar forests and plentiful spring waters just 27 km to Kumluca. The old water mill and

Antalya Körfezi’nin kuzey ve kuzeybatısında bir duvar gibi yükselen dağlık kuşağın gerisinde gizlenmiş, kıyıya çok yakın mesafede birçok kırsal yerleşim birimi yer alır. Başka bir deyişle Kıyı Sıradağları ile hemen gerisindeki dağlık silsilenin içersinde yer alan Alakırçayı vadisinin her iki yanında serpilmiş birçok köy vardır. İşte bunlardan bir tanesi doğal ve beşerî coğrafyası ile hemen kendisini belli eden Altınyaka (Gödene) Köyü’dür. Altınyaka, Kumluca’nın kuzeyinde, Kıyı Sıradağlarının batı eteklerinde, 950 metre yükseklikte yer alır. Kumluca’dan 27 km uzakta, alabalık üretme çiftliği, sedir ormanları ve bol kaynak suları ile güzel bir yayladır. Yayladaki eski su 78

ANTALYA

değirmeni, asırlık çınar ağaçları görülmeye değerdir. Kumluca ilçe sınırları içerisinde bulunan Altınyaka; Antalya, Kumluca ve Kemer şehir merkezlerine çok yakın mesafede ve Güney Antalya Turizm Gelişim Bölgesi’nin hemen yanı başında yer alır. Altınyaka Yaylası, sayfiye amaçlı kullanılır. Yaylaya, en çok Kemerliler ve Kumlucalılar rağbet ederler. Hatta Antalya’dan da gelenler olur. Eski bucak merkezi de olan Altınyaka’da yaz kış oturulur. Yaylanın kış nüfusu 287 (2009 yılı) kişidir. Yaz nüfusu oldukça fazladır. Bu mevsimde yaylada nüfus günübirlik gelip gidenler ve hafta sonu çıkanlarla iki hatta üç katına ulaşır. Ziyaretçilerin her türlü

Şubat - Mart / February - March 2011

plane trees of centuries in the plateau are worth seeing. Being located within the district borders of Kumluca, Altınyaka is very close to Antalya, Kumluca and Kemer city centres and to Southern Antalya Tourism Development Zone. Altınyaka Valley is used as a summer resort. The plateau is most frequently visited by the residents of Kemer and Kumluca. There are even people coming from Antalya too. There are residents living in Altınyaka, which was township centre once upon a time, both in summer and winter. The population of the plateau is around 287 (2009 year) in winter. Summer population is very high. The population doubles or even triples in summer with people coming


ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri Altınyaka’da cami, bakkal, restoran, orman yangın söndürme merkezi, sağlık ocağı ve jandarma karakolu vardır. Yaylada, son yıllarda çok katlı betonarme binalar çok yaygınlaşmıştır. Elektrik, su ve telefon vardır. Altınyaka Yaylası ve yakın çevresinde kırsal turizm olanakları oldukça fazladır. Asfalt bir yolla ulaşılabilen bu köyde, kamp kurulabilecek, piknik yapılabilecek birçok alanın varlığı yanında, doğa yürüyüşü meraklıları için de alternatifler mevcuttur. Diğer taraftan, Altınyaka, büyük turizm merkezlerine bu kadar yakın bir konumda bulunmasına rağmen geleneksel kültürel dokusunun bozulmadığı yerleşim birimlerinden biridir. Köyde,

for one day or for weekends. There are mosque, grocery, restaurant, forest fire centre, healthcare centre, and gendarmerie station in Altınyaka where you can meet any kind of need. Multi-storey concrete buildings have become very widespread in this plateau recently. There are electricity, water and telephone services. Rural tourism opportunities in Altınyaka Plateau and periphery are plenty. In this particular village, which is accessible through an asphalt road, in addition to the presence of many areas where you can camp or do picnic, there are various alternatives for the fans of trekking. On the other hand, although Altınyaka is situated so close to large tourism centres, it is one of rare places whose traditional culture textures ANTALYA 79

Şubat - Mart / February - March 2011


ilaç ve suni gübre kullanılmadan yapılan bazı tarım ve bunun yanında küçükbaş ve büyükbaş hayvan besiciliği, ağaç işlemeciliği (tahta kaşık ve çeşitli süs eşyaları) kırsal turizm için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Haftada bir iki kez gelen turistlere (safari turları ile) gösterilen yakın ilgi ise halkın turizme olumlu bakışının birer göstergedir.

ve Dörtçam gediğinden, Kesmeboğazı’ndan Kemer’e dönülür. Bu turlar günü birlik turlardır. Safari turlarının düzenlendiği yollar üzerinde bir otel dışında (Dörtçam güneyi) başka bir otel, motel ve pansiyon gibi konaklama tesisi yoktur. Sadece yöre insanları tarafından kısıtlı imkânlarla gerçekleştirilen birkaç lokanta ve dükkân vardır. Bu

Yaz aylarında bu yayla, safari turları için önemli bir güzergâhtır. Kemer’den Kesmeboğazı üzerinden, Altınyaka Köyü dahil birkaç köyü içine alan safari turları düzenlenmektedir. Kemer’den başlayan turlar Söğütcuması’ndan geçer ve Büyükalan Köyü’ne (Karaağaç mevkiine) kadar devam eder. Dönüşte, Karaağaç’tan güneye Alakırçayı boyunca bir süre ilerledikten sonra Altınyaka Köyü’ne ulaşılır

80

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

haven’t been spoiled. The agricultural activities that are conducted without any pesticide and artificial fertilizer, cattle and sheep breeding, wood carving (wooden spoons and various souvenirs) are important potentials for rural tourism. The sincere interest in tourists that drop by once or twice in a week (with safari tours) is the indicator of the

positive approach of residents for tourism. In summer months, this plateau becomes a very important route for safari tours. There are safari tours covering a couple of villages including Altınyaka Village from Kemer through Kesmeboğazı. The tours starting from Kemer pass through Söğütcuması and continue up to Büyükalan Village (Karaağaç location). On the way back, tours reach Altınyaka Village after having driven for a while though Alakırçayı from Karaağaç and return to Kemer through Kesmeboğazı from Dördüçam rift. These are only day-trips. There aren’t facilities such as hotels, motels or guest house on these routes except one hotel (in the south of Dörtçam). There are only a few restaurants and stores that are operated by the lo-


organizasyonlar profesyonel ve örgütlü değil; tamamen köylülerle bazı doğa meraklısı rehberlerin kişisel beceri ve çalışmalarıyla yürütülmektedir. Ayrıca Altınyaka (Gödene) Köyü’ne, Antalya Konyaaltı

İlçesi Hurma Mahallesi’nden başlayarak (50 km) Hisarçandır – Üçoluk - Ağalar köylerini geçerek, eşsiz doğal manzaralı ve piknik mekanları olan yoldan giderek de ulaşılabilmektedir.

cals with limited opportunities. These are not professional or organized enterprises; these are conducted with the personal skills and operations of villagers and some nature lovers.

Village is reached over a route starting from Hurma Quarter in the district Konyaaltı, Antalya and passing through Hisarçandır-Üçoluk-Ağalar villages with unique outstanding scenery and picnic areas.

Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Moreover, Altınyaka (Gödene)

Asst. Prof. Cemali SARI Akdeniz University Faculty of Education

ANTALYA 81

Şubat - Mart / February - March 2011


İnanç Turizmi /Belief Tourism

İbadethaneler

denize benzer Tekelioğlu Mehmet Paşa Camii imamı Ali Şahbaz, “İbadethaneler insan ruhunun rahat ettiği mekânlardır. Tıpkı; balığın suda rahat ettiği gibi... Herkes eşittir buralarda.” dedi.

82

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

Houses of Worship are like the sea Ali Şahbaz, the imam at Tekelioğlu Mehmet Paşa Mosque, states, “Houses of worship are places where people’s souls are at ease; just like a fish is at ease in water. Everyone is equal around here.”


Şahbaz expressed that the entrance gate, located in the middle of the mosque’s north facade, was arched and accommodated a niche formed by its surrounding profiles. He also explained that the dome, covering the house of worship, was supported by four semi-domes, one for every one of the four corners. Şahbaz stated that after the extensions, built recently, the last congregation place has been closed to worship, and went on to say, “With its marble mihrab and marble minbar, it is extremely simple. Inside, the wall above the door, and the pediments above the windows are covered with navy, white, red and pale blue coloured 18th century ceramics. A cut stone minaret has been built adjacent to the main walls, located in the northwest corner of the mosque. The niches and mouldings add movement to the minaret.”

Antalya’nın Kaleiçi semtinde 18. yüzyıldan bu yana ibadete açık olan Tekelioğlu Mehmet Paşa Camii İmamı Ali Şahbaz, “Bu cami Antalya’nın en eski ibadethanelerinden birisidir” dedi. Osmanlı Dönemi’nde Antalya Mütesellimi (*) Tekeli Mehmet Ağa tarafından yaptırılan ve onun adını taşıyan cami, bölgedeki Osmanlı mimarisinin en güzel eserlerinden biri olarak gösterilmektedir. Caminin kareye yakın dikdörtgen bir planı olduğunu söyleyen İmam Ali Şahbaz, “Camiinin beden duvarları giriş kapıları, pencere üzerindeki alınlıkları kesme taştan, diğer kısımlar da moloz taştan yapılmıştır” dedi. Caminin kuzey cephesinin ortasındaki giriş kapısının yay kemerli olup, çevresinde profillerden oluşan bir niş içerisine alındığını belirten Şahbaz, ibadet mekânını örten kubbenin dört köşedeki dört yarım kubbe ile desteklendiğini belirtti. Sonraki dönemlerde yapılan ilavelerle son cemaat yerinin ibadete kapatıldığını belirten Şahbaz, ”Mihrap ve minberi mermerden olup, oldukça sadedir. İç mekânda, kapı üzerinde, pencere üzeri alınlıklarında lacivert, beyaz, kırmızı, açık mavi renklerde 18. yüzyıl çinileri ile kaplanmıştır. Caminin kuzeybatı köşesine, beden duvarlarına bitişik olarak kesme taştan minaresi yapılmıştır. Nişlerle ve silmelerle minareye hareket kazandırılmıştır.” dedi. Tekelioğlu Mehmet Paşa Camii İmamı Ali Şahbaz, “İbadethaneler insan ruhunun rahat ettiği mekânlardır. Tıpkı; balığın suda rahat ettiği gibi. Herkes eşittir buralarda.” dedi. Camiyi her gün binlerce Müslüman ve Müslüman olmayanların ziyaret ettiğini belirten Şahbaz, 2010 yılında

iki kişinin Müslümanlığı bu camide tercih ettiğini kaydetti. Antalya’nın bir hoşgörü kenti olduğunu dile getiren Şahbaz, Antalya’da her inancın ibadethanesinin mevcut olduğunu söyledi. (*) Tanzimat’tan önce beylerbeyi ve sancakbeylerinin, bölgelerindeki sancak ve ilçeleri kendi adlarına yönetmekle görevlendirdikleri kimse.

Ali Şahbaz, the imam at Tekelioğlu Mehmet Paşa Mosque, located at Kaleiçi, in Antalya and open for worship since the 18th century, states, “This mosque is one of the oldest houses of worship in Antalya.” This mosque, named after its founder Tekeli Mehmet Ağa, the lieutenantgovernors (*) of Antalya during the Ottoman Era, is said to be one of the most beautiful examples of Ottoman architecture in the region. Imam Ali Şahbaz stated that the mosque had a nearsquare rectangular plan, and went on to say, “The main walls, the entrance gates, and the pediments above the windows of the mosque are made from cut stone, which the remaining sections are made from rubble stone.”

Ali Şahbaz, the imam at Tekelioğlu Mehmet Paşa Mosque, states, “Houses of worship are places where people’s souls are at ease; just like a fish is at ease in water. Everyone is equal around here.” Şahbaz stated that thousands of people, both Muslims and people of other religions, visited the mosque every day, and went on to explain that during 2010, two individuals chose to become Muslims at this mosque. Şahbaz expressed how Antalya was a tolerance city, and explained that there was a house of prayer for every religion in Antalya. (*) Before Tanzimat reform era, the person was assigned by governor of a sanjak and governor in order to rule sanjaks and districts in their region on behalf of them. ANTALYA 83

Şubat - Mart / February - March 2011


El Sanatları / Handcrafts

Kültürümüzün çınlayan sesi:

BAKIR

Mustafa Usta’nın el emeğiyle sanata dönüştürdüğü bakır işçiliği, Demirciler Çarşısı’nda çekiç sesleriyle hayat buluyor.

Haber ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

The ringing sound of our culture: Copper Copperworks, which is transformed into art with the hand work of Master Mustafa, spring to life with the hammer sounds at the Blacksmiths Bazaar. 84

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya’nın ilk sanayisi olarak gösterilen Demirciler Çarşısı, yeni yüzüne kavuşmasının ardından eski günlerini yeniden diriltmeye çalışıyor. 75 yıllık tarihiyle bu günlerde şehrin merkezinde kalan Demirciler Çarşısı’nda hayat, çekiç çınlamalarıyla sürüp gidiyor. Demirciler Çarşısı’nın en ünlü bakırcı ustalarından biri olan Mustafa Kasapkara, 7 yaşında Kahramanmaraş’ta başladığı mesleğine son 20 yıldır Antalya’da devam ediyor. Günün ilk ışıklarıyla birlikte dükkanını açtığını söyleyen Mustafa Usta, hava kararıncaya dek bakıra şekil veriyor. 40 yıldır mesleğin her aşamasında bulunduğunu dile getiren Mustafa Kasapkara, son yıllarda bakırdan yapılan mutfak eşyası ve hediyelik eşyalara talebin yeniden oluştuğunu belirtiyor. Geleceğe umutlu bakan Mustafa Usta, kültürümüzün önemli el sanatlarından birisi olan bakır işçiliğinin unutul

Depicted as the first industry of Antalya, the Blacksmiths Bazaar is trying to resurrect the old days after convergence with the new face. The life goes on with the hammer sounds at the Blacksmiths Bazaar, which is at the centre of the city with its history of 75 years today. Being one of the most famous coppersmith artisans of the Blacksmiths Bazaar, Mustafa Kasapkara has been maintaining his job, which he started when he was 7 years old in Kahramanmaraş, in Antalya for the last 20 years. Master Mustafa, who says that he opens his shop with the first lights of the day, gives shape to the copper until the sunset. Expressing that he had been in every phase of the job for 40 years, Mustafa Kasapkara indicates that the demand for the copper kitchen utensils and souvenir has been regenerated in recent years. Looking to future with hope, Master

ANTALYA 85

Şubat - Mart / February - March 2011


maması için oğlu Ekrem’e el vermeye hazırlanıyor.

Mutfakların en sağlıklı aracı Anadolu Kültürü’nde bir zamanlar mutfakların en

önemli araç ve gereçlerinin yapıldığı bakırın, çeliğin mutfağa girmesiyle, ikinci plana atıldığını söyleyen Mustafa Kasapkara, yüksek ateşte kullanmayıp, kalayı zamanında yapıldığı takdirde bakır

Mustafa gets prepared to replace with his son Ekrem in order to prevent the copperworks, which is one of the important handcrafts of our culture, from being forgotten.

The healthiest utensil of the kitchens Stating that the copper, from which the most important utensils were made once upon a time in the Anatolian Culture, became of secondary importance when the steel entered the kitchens, Mustafa Kasapkara indicates that as long as they are tinned timely and not used at high temperature, the copper utensils are the healthiest utensils in the kitchen. Expressing that copper utensils become much more elegant with embroidery and tinning, Kasapkara tells that he is proud of seeing the reserve of his effort in the kitchens.

The old people appreciate the value Master Mustafa, who tells that as well as kitchens, the copper utensils have also been used in various places as decoration for the last five years, indicates that they process the patterns of all cultures that lived in Anato-

86

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

lia onto the copper utensils. Underlining that especially the decorative-purpose usage has come into fashion in recent years, Kasapkara says that he makes copper usable in every field of life; from coffee cup to signboard. Stating that the people take their old copper utensils out of the chests, Kasapkara emphasizes that mainly the people who had previously got acquainted with copper give more importance to his art.

“The most important symbol of our culture” Stating that “giving shape to copper starts in the brain. You take the hammer in your hands and start processing the mine placed within the anvil. We give shape to the copper not only with our hand, but also with the patterns processed in our memory”, Master Mustafa indicates that copper processing is a handicraft job and explains that the government shall protect this artisanship, as follows: “Copperworks is one of the most important symbols of our culture. In order to maintain this culture, my father raised me and I, on the other hand, raised my son. If I do not hear the copper ringing, then I instantly have a headache.”


kapların mutfakta en sağlıklı araçlar olduğunu belirtiyor. Bakır mutfak araçlarının üzerine yapılan işlemeler ve kalayıyla daha şık bir görünüm kazandığını dile getiren Kasapkara, emeğinin karşılığını mutfaklarda görmekten gurur duyduğunu söylüyor.

Eskiler değer biliyor Son beş yılda bakır kapların mutfakların yanı sıra çeşitli mekanlarda dekor olarak da kullanıldığını söyleyen Mustafa Usta, Anadolu’da yaşamış tüm kültürlerin motiflerini bakır kaplara işlediklerini belirtiyor. Özelikle dekor amaçlı kullanımın son yıllarda moda haline geldiğinin altına çizen Kasapkara, bakırı kahve fincanından tabelaya yaşamın tüm alanında kullanılabilir hale dönüştürdüğünü söylüyor. İnsanların eski bakır kaplarını sandıklarından çıkarttığını

belirten Kasapkara, daha önce bakırla tanışmış olan insanların kendi sanatına daha çok önem verdiğini vurguluyor.

“Kültürümüzün en önemli sembolü” “Bakıra şekil vermek beyinde başlıyor. Eline çekici alıyorsun ve örse yerleştirdiğin madeni işlemeye başlıyorsun. Sadece elimizle değil, hafızamıza işlediğimiz motiflerle bakıra şekil veriyoruz” diyen Mustafa Usta, bakır işlemeciliğinin el emeği göz nuru bir meslek olduğunu belirterek, devletin bu zanaata sahip çıkması gerektiğini şöyle açıklıyor: “Bakır işçiliği kültürümüzün en önemli sembollerinden biridir. Bu kültürü devam ettirebilmek için babam beni, ben de oğlumu yetiştirdim. Bakırın çınlamasını duymazsam başım ağrır benim.” ANTALYA 87

Şubat - Mart / February - March 2011


Sanat / Art

Manevi aşkın aynası:

Hat Sanatı

Toplumumuzun sanata olan düşkünlüğünün tezahürüdür hat sanatı. Bu sanat insana sabır, azim, gayret hislerinin yanı sıra ‘hiç’liği öğretir. Hat sanatının sırrı tek kelimeyle “Aşk”tır.

Mirror of the spiritual love: Calligraphy Calligraphy is the manifestation of our society’s addiction in art. As well as the feelings of patience, ambition and struggle, this art teaches a person the concept of ‘nothingness’. With just one word, the secret of calligraphy is “Love”.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

88

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Yazının ihtişam ile tevazuu aynı anda taşıdığı tek sanat biçimidir Hüsn-i Hat. Hüsn-i Hat sanatının tek ilham kaynağının ‘Aşk’ olduğunu belirten Antalya’nın sayılı hat sanatçılarından Müfit Sekmen, “Ben yaşanılması gereken aşkları yaşayamadım ama yazıda Aşk’ı yaşadım” diyor. Atölyesinin duvarlarında asılı olan hat eserlerinden gözlerini ayırmayarak bu sanatın inceliklerini anlatan Üstat Sekmen, kusursuz bir hat icrasının duygu, teknik ve doğru yazının yan yana gelmesiyle oluşabileceğini belirtiyor.

Müfit Sekmen

Hat sanatına nasıl başladınız? Lise dönemlerimde resim çalışıyordum. Resim yapmaya meraklıydım. O dönemler hat sanatına karşı içimdeki şevki bilmiyordum. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’ne girdiğim yıl Prof. Dr. Uğur Derman’ın hat sanatıyla ilgili bir konferansı oldu. Bu konferansı izlerken bu sanata bağlandım. ‘Aşk’ı yaşadım. Konferansın bitiminde hocamın ofisine giderek “Ben hat

dersi almak istiyorum. Resim yapmayı bırakıyorum. Benim için önemli olan yazı yazmak.” dedim. Hocam bana bir kart verdi ve Hasan Çelebi’ye bir mektup yazdı. Hasan Çelebi de alaylıdır. Ona gittim. 20 Ocak 1982’de ilk meşkimi Hasan Hoca’dan aldıktan sonra büyük bir aşkla hat sanatına başladım. Meşk, hocanın öğrencisine verdiği derstir. Hat sanatının ilk meşki de Rabbi Yessir duasıdır. “Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırma, Rabbim hayırla sonuçlandır” manası olduğu için Rabbi Yessir duasıyla başlanır hat sanatına. Her hafta dersi geçmek ümi-

Calligraphy is the only art form in which the scripture carries the magnificence and modesty at the same time. Stating that the only inspiration source of Calligraphy is ‘Love’, Müfit Sekmen, who is one of the special calligraphers of Antalya says, “I could not experience the loves that were supposed to be experienced, but I experienced the Love with scriptures”. Telling about the specifics of this art without taking his eyes off the calligraphy works on the walls of his workshop, the Master Sekmen indicates that a perfect performance of cal-

ligraphy could be accrued on condition that feelings, technique and accurate scripture come together. How did you start the calligraphy? I studied painting during the high school period. I was interested in painting. I was not aware of the enthusiasm for calligraphy inside of me those days. In the year when I entered the Department of Turcology of İstanbul University, Prof. Dr. Uğur Derman gave a conference about calligraphy. I instantly got addicted to this art while I was watching this conference. I experienced ‘Love’. At the end of the conference, I went to the office of my master and said, “I want to receive calligraphy lessons. I am giving up painting. Writing is what matters to me”. My master gave me a card and wrote a letter to Hasan Çelebi. Hasan Çelebi is an old hand, by the way. I went to him. After receiving my first practice from the Master Hasan on 20 January 1982, I started calligraphy with a great love. Practice is the lesson given by the master to the student. The first practice of calligraphy is the prayer of Rabbi Yessir. Since it means, “God! Make it easy, not difficult, God, conclude it with the best”, the calligraphy starts with the prayer of Rabbi Yessir. I took the lessons each week with hopes of passing. After two, three and finally five months, I still could not manage to pass the lesson. Since I was bored, I had a break. My master said, “What are you doing?” I said, “I think I can’t make it”. He said, “Go on”. Together with ambition, it took the form of an obstinacy. I studied the prayer of Rabbi Yessir for 13 months. I did my best to write a single-line prayer day and night for 13 ANTALYA 89

Şubat - Mart / February - March 2011


“Güzel bir hat sanatı için hattatın ‘doğru’ ruh halinde olması gerekir.” diyor Müfit Sekmen. Müfit Sekmen says, “For a beautiful calligraphy, the calligrapher is supposed to be in the ‘right’ mood”.

diyle derse gidiyordum. İki ay, üç ay derken beş ay oldu ama dersi geçemedim. Bir bıkkınlık oldu ondan sonra ara verdim. Hocam “Ne yapıyorsun?” dedi. “Olmayacak herhalde.” dedim. “Devam et.” dedi. Sonra azimle beraber inada bindi iş. Rabbi Yessir duasını 13 ay boyunca çalıştım. 13 ay boyunca tek satır duayı yazmak için gece gündüz uğraştım. 13 aydan sonra harflere geçtik. Bu şekilde devam etti meşklerimiz. Aynı zamanda fakültede Prof. Dr. Ali Alpaslan hocamız vardı. Necmettin Efendi’nin talebesiydi. Ali Hoca hat sanatının Tal’ik ve Rik’a tarzı yazımlarında iyiydi. Ondan da Tal’ik meşkleri alıyorduk. Hat sanatının konusu nedir? Hat sanatında Allah ve Peygamber sevgisi üzerine yazılar yer alır. Bizim inancımızda eskiden gelen resim yapılmasına karşı bir tavır vardır. Bu nedenle Peygamber Efendimizin resmi yoktur. Onun siması ifadelerle, sözcüklerle anlatılıyor. Hat sanatı, sanata çok yatkın olan Türk toplu90

ANTALYA

munda resim yapılmasına iyi bakılmadığı için ortaya çıkmıştır. Hat sanatçıları imanı, Allah ve Peygamber sevgisini İslam’a olan düşkünlüklerini, o aşkın getirdiği feyiz ile bir sanata dönüştürmüşler. Toplumumuzun sanata olan düşkünlüğünün tezahürüdür; hat sanatı. Hat sanatının teknik özellikleri nelerdir? Hat sanatı ölçüdür. Milimetreden daha hassas bir ölçüye sahiptir. Bazen hocam meşklerimi düzeltirken “Bak pirenin ciğeri kadar uzun olmuş, yamuk olmuş.” derdi. Bu çaba anlam kaymasına değil, sanatın estetik özelliğine yönelik bir çabadır. Zamanında ölçüler tespit edilmiş ve her yazı karakterine özgü ölçü belirlenmiştir. Hat sanatında 12-13 çeşit yazı karakteri vardır. Günümüzde ise altı çeşit yazı karakteri kullanılmaktadır. Bunların başında Sülüs gelir. Tal’ik, Nesih, Rika divani güncel olanlarıdır. Bazen modern mimaride Kufi tarzı çalışmalar da oluyor.

Şubat - Mart / February - March 2011

months. After 13 months, we started to study letters. Our practices continued that way. There was also our another master, Prof. Dr. Ali Alpaslan at the faculty. He was the student of Necmettin Efendi. Master Ali was good at Tal’ik and Rik’a styles of calligraphy. We received the practices of Tal’ik from him. What is the subject of calligraphy? Calligraphy includes scriptures about the love for Allah and Prophet. In our belief, there is an attitude against painting which comes from the past. Therefore, we do not have the picture of our Prophet. His figure is expressed through statements, words. Calligraphy was born due to the fact that painting was not favoured by the Turkish society which was very prone to the art. The calligraphers transformed the faith, love for Allah and Prophet, their affection for Islam into an art with the “feyiz (enlightenment)” brought by that love. Calligraphy is the manifestation of our society’s addiction in art.

What are the technicalities of calligraphy? Calligraphy is a measure. It has a measure that is much more sensitive than millimetre. While correcting my practices, my master would sometimes say, “Look, it is as tall as a flea’s lung, it is oblique”. This effort is directed at the aesthetical characteristic of art, rather than the semantic shift. In due course of time, measures peculiar to each scripture character were specified. Calligraphy includes 12-13 types of scripture characters. Today, on the other hand, six types of scripture characters are used. “Sülüs” is the primary one among them. “Tal’ik”, “Nesih”, “Rika divani” are the current ones. Kufi-style works could also take place in modern architecture occasionally.

‘Feelings should adjoin the technique’ Could everything be written in calligraphy? Starting from the beauty and nobility of the sentence, we write everything from hadith to a versicle of the Quran. Its starting point was from hadith and verses. Then, Noble Words and phrases from the couplets of great poets and masters started to be written. Once the affinity of our society for art and pleasure taken from Islam united, the calligraphy emerged. You express the moments experienced in life, things that touch and words that affect you in your life in writing, as well. But when you express them in writing, the expected result may not emerge all the time. A perfect performance of calligraphy could be accrued on condition that feelings, technique and accurate scripture come together at the very same time.


Hat sanatında her şey yazılabilir mi? Cümlenin güzelliği ve kibarlığından başlayarak Hadis-i Şerif’ten Ayet-i Kerime’ye kadar her şeyi yazarız. İlk çıkış noktası Hadis-i Şerif’lerden ve ayetlerden olmuştur. Sonra Kibar-ı Kelamlar, büyük şairlerin, ustaların beyitlerinden cümleler yazılmaya başlanmıştır. Bizim toplumumuzun sanata olan eğilimi ile İslam’dan alınan haz birleşince hat sanatı ortaya çıkmıştır. Hayatın içinde yaşanan anlar, yaşamınızda sizi duygulandıran şeyleri, etkilendiğiniz sözleri de yazıya döküyorsunuz. Ama yazıya döktüğünüz zaman ortaya istediğiniz gibi bir sonuç çıkmayabiliyor. Kusursuz bir hat icrası için hem duygunun, hem tekniğin hem de yazının aynı anda yan yana gelmesi gerekiyor. Hat sanatının maneviyatını betimleyebilir misiniz? Hat sanatında doğru ruh halini yakalayınca yazıyı oturtursunuz. O ruh halinin dışında olursanız içinizden bir şey gelmez. Kalem size küskündür. Kağıt küskündür. O durumda zaten bir şey icra edemezsiniz. İçinizden yazı yazma sevdası geldiğinde, kaleminiz güzel, mürekkebiniz güzel, zamanınız da müsaitse yazılan yazıdan çıkan güzelliklerin hazzını başka hiçbir şey vermez.

eserlerin bir kısmı kalıp kopya eserlerdir. Tabiî ki orijinal olmadığı için hat sanatından alınan hazzı da tam olarak yansıtamıyor. Son dönemlerde hazır kalıplarla camilerde bile hat yazısı uygulanıyor. Doğal olarak, bu uygulamalar çok sağlıklı olmuyor, görsel manada haz vermiyor.

Hat yazısıyla sadece camilerde karşılıyoruz. Farklı mekanlarda da hat eserlerini görebilir miyiz? Hat sanatı 14’üncü yüzyıldan beri öncelikle camiler, saraylar, malikaneler, ibadethanelerde daha çok kullanılmıştır. Ancak fazla gündemde olmamış, göze batmamıştır. Günümüzde de tam tersi bir gelişme yaşanıyor. Tablolar şeklinde olan hat eserleri daha çok yaygınlaşıyor. Bu

Hat sanatında ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Tamamen klasik tarzda kargı kalemler, asırlarca parlaklığını koruduğu için is mürekkebi kullanılıyor. İs mürekkebiyle yazılan eseler 300 - 400 yıldır ilk günkü canlılığıyla izleyenleri etkilemeye devam ediyor. Hat sanatını yapabilmek için önce malzemeyi tanımak gereklidir. Her yazı karakterinin kendine göre bir eğimi vardır. Kalemi ve kağıdı

Can you describe the spirit of calligraphy? You manage to place the scripture in calligraphy once you catch the right mood. If you are out of that mood, then you do not feel like to do anything. The pen is resentful with you. So is the paper. After all, you cannot perform anything in that condition. When you feel like writing, the pleasure of beauties coming out of the written scripture is given by nothing, if your pen and ink are fine and time is convenient. We see the scriptures of calligraphy only in mosques. Can we see the calligraphy works in different places, as well? Since the 14th century, the calligraphy has been

mostly and primarily used in mosques, palaces, mansions and sanctuaries. However, it has never been on the front burner and attracted attention much. A total opposite development is experienced today. Tableaux-shaped calligraphy works have been increasingly spreading. A part of these works are mould copy works. Of course, they cannot precisely reflect the pleasure taken from calligraphy, since they are not original. Recently, calligraphy scripture is applied even in mosques, with the help of ready moulds. Naturally, such applications are not very healthy, they do not give visual pleasure. What kind of materials do you use in calligraphy? Completely classical-style ANTALYA 91

Şubat - Mart / February - March 2011


tanıyacaksınız. Malzemeleriniz size ruhsat verecek, halet-i ruhiyeniz güzel olacak o zaman yazabilirsiniz. Azmederek gayret ederseniz ve bu gayreti sabırla yoğurursanız hat sanatı yapabilirsiniz.

point is not about holding an exhibition. During the first times of the practice, I used to resent when the master found a mistake on my scripture. I could not ask where the mistake was. Now sometimes, I take my scripture to my master and he looks. I say, ‘I wish my master would rewrite it and I would see’.

‘ Hat, insana hiçliği öğretiyor’ Hat eserlerinden oluşan sergilere neden sık rastlayamıyoruz? Ben kişisel ve karma toplam üç sergi açtım. Önemli olan sergi açmak değil. İlk meşke başladığımda, hoca yazımda hata bulduğu zaman gücüme giderdi. Soramazdım hatanın nerede olduğunu. Şimdi bazen hocama yazı götürüyorum bakıyor. ‘Keşke hocam bunu yeniden yazsa da görsem’ diyorum. O zamanlar insan kendini bir şey zannediyordu. Ama zaman ilerledikçe ‘hiç’ olduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu sanatta insanın hem sanat yönünden bir ‘hiç’ olduğunu, hem de varlık olarak bir ‘hiç’ olduğunu anlıyorsunuz. Bu sanat insana sabır, azim, gayret hislerinin yanı sıra ‘hiçliği’ öğretiyor. Daha ‘hiç’ olamadık. İnsan yokluk sahibi olabilmeli. ‘Hiç’ olabilirseniz, hep olursunuz. ‘Hiç’lik kısaca insanın kendi nefsini terbiye etmesidir. Hat sanatı bir deryadır. Adımınızı atıyorsunuz ve sizi içine çekiyor. Bu sanatın sonu yok.

A person would consider himself important those days. But as the time progressed, you realize that you are ‘nothing’. In this art, you understand that the human being is ‘nothing’, both in terms of art and creation. As well as the feelings of patience, ambition and struggle, this art teaches a person the concept of ‘nothingness’. We could not manage to be a ‘nothing’ yet.

Hat sanatının sırrı tek kelimeyle nedir? Aşk! Aşksız meşk olmaz lafı buradan geliyor. Aşık olacaksınız. Ben yaşanılması gereken aşkları yaşayamadım ama yazıda Aşk’ı yaşadım. Antalya’ya geldikten sonra 10 yıl bu sanata ara verdim. Bu aşk içimde hep depreşti, söndüremedim. Bunu da burada bırakayım diyemedim. Aşk bu, küllenen bir şeyi söndüremiyorsunuz. İçimdeki aşk devam ediyor.

spear pens and since it protects its splendour for centuries, fume ink are used. With their fresh state, the works written with fume ink still continue to impress the onlookers for 300 – 400 years. In order to perform calligraphy, one needs to recognize the material first. Each typeface has its own specific inclination. You will recognize the pen and paper. Your materials will permit you, you will have a good state of mind and then you will be able to write. If you get determined and strain, work this effort with patience, you can perform calligraphy. ‘Calligraphy teaches a person the concept of nothingness’ Why cannot we see the exhibitions of calligraphy works frequently? Personal and group, I held three exhibitions in total. The

92

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

A person should own nonentity. If you can become ‘nothing’, then you will become always. In short, nothingness is the way a person disciplines his own self. Calligraphy is an ocean. You take a step and it draws you in. This art is endless. What is the secret of calligraphy with just one word? Love! The statement of ‘practice cannot be without love’ comes from here. You will fall in love. I could not experience the loves that were supposed to be experienced, but I experienced the Love with scriptures. I had a break of this art for 10 years, after coming to Antalya. This love always relapsed inside of me and I could not put it out. I could not say, I will give this up here. This is love and you cannot put out something that is cool. The love inside of me still proceeds.


ANTALYA 93

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Kültürel Miras / Cultural Inheritance

Döşemealtı’nın asırlık geleneği:

Altın halılar

Kasnak seslerinin büyüleyen armonisi eşliğinde, halı tezgâhlarına elden emek, gözden nur akar. Renkli yazmalarıyla tezgâhların başına oturan kadınlar ince ve zarif elleriyle ipliğe can verir.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

94

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Centenary tradition of Döşemealtı: Golden carpets Endeavour overflows from the hands and glory from the eyes to carpet looms in company with the fascinating sounds of embroidery frames. Women, who sit at their looms with their colourful scarves, vivify the thread with their slim and beautiful hands. Doğadaki bitkilerden elde edilen boyalarla renk verilen ve koyunyününden yapılan Döşemealtı halısı, 150 yıllık bir geleneği anneden kıza aktararak sürdürüyor. Kullanıldıkça değeri artan ve 30 yılda antika görünümünü kazanan Döşemealtı halısı, 100 yıl kullanılabilir olması nedeniyle altın değerini taşıyor. Döşemealtı Kovanlık Köyü’nde 150 yıldır sürdürülen el dokumacılığının ustaları olarak, yine kadınlar çıkıyor karşımıza. Eskiden Kovanlık Köyü’nde kız çocukları ya okurlarmış ya da halı dokurlarmış. Kız çocuklarına halı dokumayı anneleri öğretir, bu meziyet anneden kıza nesilden nesile aktarılır. Yerleşik yaşamın ustalığı değildir halı dokumak. Evlerini sırtında taşıyan Yörük kadınlarının göç yaşamını kolaylaştırma çabasının ürünüdür halı. Yörük kadınları yaşamı kolaylaştırırken, kadın olmanın zarafeti ve inceliği siner dokuma tezgâhlarına. Sadece halı mı? Kilim, sili, çuval, heybe, azık torbası dokunur tezgâhlarda.

150 yıl önce doğan kültür Konya üzerinden gelen Karakoyunlu Yörükleri, Antalya’nın Serik İlçesi’ne, buradan da Burdur’un Kapaklı Yaylası’na göçerler. Bu göç yolu üzerinde bulunan Kovanlık Köyü’nü bu Yörüklerin bir boyu 150 yıl önce mesken tutar. Ve bugün güzelliğiyle dünyaya ün salan

Döşemealtı Halıcılığı bu şekilde doğar. Her dokuma biçiminin ayrı bir anlamı vardır. Sili dokuma tarzı, gelin olacak kızlara özeldir. Gelin göçü giderken en öndeki devenin üstüne serilen bu halı türünün büyüklüğü, gelin giden kızın ailesinin maddi gücünün de simgesi olur.

Motif ve malzemeler doğadan Kadınların ilk olarak doğada gördüklerini resmederek oluşturdukları halı motifleri, zamanla geleneksel bir hal alır ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Döşemealtı halılarında bulunan akrep, deve, İslam’ın beş şartı, koçboynuzu, kediayağı, öküz sidiği motifleri asırlık bir geleneğin ürünüdür. Yörük kadınları sa-

Döşemealtı carpet, which is encoloured with the dyes obtained from the plants in the nature and made from the fleece, maintains a tradition of 150 years passing from the mother to the daughter. Döşemealtı carpet, which rises in value as it is used and become an antique in 30 years, is as valuable as gold since it could be used for 100 years. Women appear again, as the masters of hand weaving, which has been maintained in Döşemealtı Kovanlık Village for 150 years. Once upon a time, the girls used to go to school or weave carpet in Kovanlık Village. Their mothers taught them how to weave carpet and this virtue passed down from mother to

daughter, from generation to generation. Weaving carpet does not connotate to the mastership of the settled life. The carpet is the product of the effort of the Yoruk women, who carry their houses at their backs, for facilitating the immigrant life. While facilitating the life, the Yoruk women reflect the dainty and slimness of being a woman on the weaving looms. Is it just carpet? Rug, sili (zili), gunnysack, saddlebag, food bag are also woven at the loom.

The culture which sprang 150 years ago The Karakoyunlu Yoruks, who came through Konya, migrated to Serik District of Antalya and to Kapaklı Plateau of Burdur from here. One ANTALYA 95

Şubat - Mart / February - March 2011


dece motifleri değil, dokuma yapacakları malzemeleri de doğadan elde ederlermiş. Keçilerinden kırptıkları kılları çul ve çadır, koyunyünlerinden ise halı ve halı türlerini dokurlarmış. Bu tercihin nedeni ise yine doğada gizli; kıl çadır su geçirmez, yün halı sıcak tutarmış.

Bitkiler renk veriyor Dokunan halıların işlevleri kadar renkleri de önemlidir. Kovanlık Köyü sakinlerinden Celil Şahan halılarda kullanılan renklerin doğadan elde edildiğini belirterek, renk cümbüşünün hikâyesini şöyle anlatıyor: “Yörük kadınları doğadan topladıkları otlarla dokumalarına renk verir, doğadan kırmızı, yeşil, mavi, siyah, kahverengi ve sarı renklerini elde ederler. Bugün de Döşemealtı halıları doğadan elde edilen

renklerle dokunur. Kırmızı kök boya aracılığıyla elde edilir. Kökboyası serin yerlerde olur. Kıyı kısmında bu bitki yetişiyor ama istenilen ton elde edilemiyor. Kökboyasından iyi bir kırmızı elde edebilmek için sıcaklık 20 derecenin altında olmalıdır. Siyah renk palamut ve sumaktan, yeşil renk ise asma yaprağı ve hayıttan elde edilir. Karışımlar sonunda sarı ve kahverengi ortaya çıkar. Farklı yöntemlerle de renk tonlandırılmasına gidilir. Bitkilerin toplama zamanına göre bile renk ve ton farkı yaşanır. Örneğin en güzel yeşil ilkbahara yakın dönemde elde edilir. Asma yaprağından ise sonbahar döneminde en güzel yeşil elde edilir.”

Antika değerini taşıyor Döşemealtı halısının yapımında koyunyünü, beyazlatılmak için önce kül suyunda

Emektir halı, sabırdır halı, kimi zaman sevda sözü, kimin zaman da genç bir kızın çeyizidir halı. Ama hep kadındır halı. Carpet is an endeavour, patience, sometimes a love word and sometimes the dowery of a young girl. But the carpet is always a woman.

96

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

clan of these Yoruks settled in this Kovanlık Village, which is located on this migration route, 150 years ago. And Döşemealtı Carpet Making, which is today worldwide famous with its beauty, sprang this way. Each weaving style has a different meaning. Sili (zili) weaving style is special to the bride-to-be young girls. The size of this carpet, which is laid on the leading camel when the bride migrates, is also the symbol of the financial power of the bride’s family.

Patterns and materials are from the nature Carpet patterns, which were created by women who portrayed what they saw first in the nature, became traditional in the course of time and were transformed from generation to generation. The patterns of scorpion, camel, five pillars

of Islam, ramshorn, cats foot, cows urine on Döşemealtı carpets are the products of a centenary tradition. The Yoruk women used to obtain not only the patterns, but also the materials to be weaved from the nature. They used to weave cloth and tent from the goat hair and carpet and its types from the fleece. The reason of this preference is hidden within the nature as well; hair tent prevents water and fleece carpet keeps warm.

Plants encolour As well as their functions, the colours of the woven carpets are important as well. Stating that the colours used on the carpets are obtained from the nature, Celil Şahan, who is one of the dwellers of Kovanlık Village, tells the story of the riot of colour as follows:


yıkanıyor. Yün kurutulduktan sonra ayrılıyor ve bu yünler kıl tarağından geçiriliyor. Böylece koyunyünleri üçe ayrılıyor. En uzun ve sağlam elyaflar tezgâha gerilmek üzere ayrılır. İkinci elyaflar ise düğüme kullanılır. Üçüncü elyaf en kısa olanıdır o da halının atkısına kullanılır. Döşemealtı halısını önemli yapan bir diğer unsur ise, renklerin elde edildiği bazı doğal bitkilerin asitli oluşudur. Bu asitler en az 30 yıl gibi bir sürede halı üzerinde kırılmalar yapar. Bu kırılmaların ardından halı üzerinde yüksek ve alçak alanlar oluşur. Buna da antikleşme denir. Döşemealtı halısı bu nedenle kullanıldıkça değer taşır, zaman içinde altın değerini kazanır. Üç kişinin 15 günde büyük bir emek ve sabır ile dokuduğu Döşemealtı halısı 100 yıl kullanılabilir.

“İlgisizlik üzücü” Döşemealtı’nın bu özel halısına hayat veren Ayşe Taç da annesinden öğrenmiş halı dokumayı. Halı dokuyan kadınların gözlerinde ve sürekli oturmaktan dolayı kaslarında problemler yaşadığını söyleyen Taç, “Zordur bu halıyı yapmak. Ama bizi bu işin zorluğu değil, halılarımıza her gün daha da azalan ilgi üzüyor” diye konuşuyor. Bu yoğun emeğin karşılığını alamamaktan dert yanan Taç, günde 11 saat halı dokuduğunu ve bu çalışma temposuna rağmen bir ayda ancak bir halı dokuyabildiğini söylüyor. İşindeki ustalığıyla halı tezgâhına art arda düğümler atan Taç, “Şekillerin hepsi hafızamızda, bakmadan dokuyoruz halıyı. Ama yeni nesil artık halı dokumayı öğrenmiyor. Emeklerinin karşılığını alamayan insanlar küstüler dokumaya.” diyor.

“The Yoruk women encolour their weavings with the plants they pick up in the nature; they obtain red, green, blue, black, brown and yellow from the nature. Döşemealtı carpets are weaved with the colours obtained from the nature today. Red is obtained through the madder. Madder is found in cool areas. This plant grows on the coastal part, but the intended tone can not be obtained. In order to obtain a good red from the madder, the temperature shall be below 20 degrees. The colour black is obtained from acorn and sumac and colour green is obtained from the grape leaf and vitex. Yellow and brown are acquired as a result of the mixtures. Colour posterization could also be made with different methods. Colour and tone differ even according to the picking season of plants. For example, the best green is acquired around the spring. On the other hand, the best green during the fall season is required from the grape leaf.”

It is as valuable as an antique During the making of Döşemealtı carpet, the fleece is firstly washed in the lye in order to whiten. After the drying, the wool is separated and this wool is hackled. By this way, the fleece is divided into three. The longest and the most durable fibres are separated for the purpose of stretching on the loom. The second fibres, on the other hand, are used for the knot. The third fibre is the shortest and is used for the wrap of the carpet. Another element that makes Döşemealtı carpet important is that some of the natural plants from which the colours are obtained are acidic. These acids make diffractions on the carpet within

Döşemealtı’nın ismini dünyaya duyurdular NURETTİN TURSUN Döşemealtı Belediye Başkanı “Dünyaca ünlü halımız geçmişimizin bize mirasıdır. 12’nci yüzyıldan sonra Anadolu’ya gelip Antalya ve çevresine yerleşen Teke Yörükleri, yöremize adını verdikleri gibi kültürlerini de yaymışlardır. Döşemealtı Halısı, göçebelik hayatında yaşamın temel parçası olmuş ve büyük bir önem kazanmıştır. Analarımız bacılarımız tezgâhlarda, zaman olmuş barışı anlatmışlar, zaman olmuş motiflerle mutluluklarını, acılarını, hasretlerini dokumuşlar kalemle çizer gibi. Bazen bir kekliği, bazen devenin çanını kendisini, doğanın güzelliğini işlemişler ilmik ilmik. Altlarına yazgı, genç kızlara çeyiz yapmışlar. Biliyorum emeklerinin karşılığını alamadılar ama Döşemealtı’nın ismini dünyaya duyurdular. Ne kadar teşekkür etsek emeklerinin karşılığını ödeyemeyiz.”

They made Döşemealtı worldwide famous NURETTİN TURSUN Mayor of Döşemealtı “Our worldwide famous carpet is the inheritance of our history. The Teke Yoruks, who came to Anatolia and settled in Antalya and surrounding after the 12th century, not only gave their names to our region, but also spread their culture. Döşemealtı Carpet became the major part of the migratory life and gained a great importance. Our mothers and sisters sometimes told about the peace and sometimes weaved their happiness, sorrow, longing with patterns on their looms, just as drawing with a pencil. They sometimes weaved a partridge, the bell of a camel and sometimes the beauty of the nature. They made rugs to sit on and dowery for young girls. I know they could not receive the recompense of their endeavour, but they made Döşemealtı worldwide famous. We can never remunerate, no matter how we thank them.” ANTALYA 97

Şubat - Mart / February - March 2011


Döşemealtı carpet, which is woven by three people with a great endeavour and patience within 15 days, could be used for 100 years.

“Lack of interest is upsetting”

150 yıllık geçmişe uzanan Döşemealtı halıcılığı, anneden kıza devredilen bir gelenek. Tracing to a past of 150 years, Döşemealtı carpet making is a tradition assigned from the mother to the daughter.

Japonlara dokumayı öğrettiler

Antalya halısına sahip çıkıyor

Bir yandan tezgâha düğüm atıp sıkıştıran Ayşe Taç, diğer yandan yüzündeki gülümsemeyle Döşemealtı’na 14 yıl önce gelen bir Japon kafilesine sözü getiriyor. “O Japonlara küçük bir tezgâh yapmıştık. Şimdi o tezgâhta halı dokuyorlar ve bize dokudukları halıların fotoğraflarını gönderiyorlar” diyor gururlanarak. “Zaten” diyor Ayşe Taç, “Ben onları görmeseydim bu işi bırakmıştım ama onların halı dokuduğunu görünce ve kısa sürede öğrendiklerine tanık olunca devam ettim. Onların bu şevki bana güç verdi. Durdum düşündüm. Dedim ki kendi kendime: Onlar benim yaşımda dokumayı öğrenmeye çalışırken, ben bu işten vazgeçeceğim. Vazgeçmedim ama.” Herkesin halı dokuyamayacağını da sözlerine iliştiren Ayşe Taç, “Bu işin ustalığı gergin dokumakta. Halı aynı hizada kilitlenmelidir.” diyerek dokumanın sırrını da bizimle paylaşıyor.

Dokuma tezgâhının yanından ayrılırken Kovanlık Köyü Muhtarı Bekir Şimşek heyecanla geliyor yanımıza. Döşemealtı halısının geleceğinden umutlu, heyecan duyarak anlatıyor bu kültürün yaşaması için ne tür projeler yürütüldüğünü. İl Özel İdaresi ile bir proje yürüttüklerinden bahseden Muhtar Şimşek, “Valiliğimizin bizi desteği ile köyümüzde bir halı yapım merkezi oluşturulacak. Köylüler halı dokuyacak burada. Turlar getirip, küçük tezgâhlarda turistlere eğitim verme ve o anda halı dokutma gibi planlarımız var. Kim tarafından dokunduğu ve hangi motiflerin kullanıldığını gösteren şecereler tutacağız her halı için. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası da bizi destekliyor” diyor.

98

ANTALYA

Bilimsel araştırma yapılabilir Dokumacılığın Kovanlık Köyü için eskiden bir yaşam tarzı olduğunu belirten Muhtar Şimşek, “Yeni jenerasyon

Şubat - Mart / February - March 2011

a period of at least 30 years. Following these diffractions, high and low areas occur on the carpet. This is called antique. Due to this reason, Döşemealtı carpet is valuable as long as it is used and it gets as valuable as gold in the course of time.

Ayşe Taç, who gives life to this special carpet of Döşemealtı, had learned how to weave a carpet from her mother as well. Stating that the women who weave carpet experience problems with their eyes and muscles due to continual sitting, Taç says, “It is challenging to make this carpet. But what makes us upset is not the difficulty of this job, but the interest in our carpets which gradually subsides with each passing

day.” Complaining about the fact that they can not receive a recompense of this intense endeavour, Taç tells that she weaves carpet for 11 hours a day and she can weave only one carpet in a month in spite of this work tempo. Tying knots on her carpet loom


halı dokumayı bilmiyor artık. Bilenler de istemiyor. Eskiden halı bizim kaynağımızdı. Halı satarak yapardık düğünlerimizi. Yeni nesil emeğinin karşılığını aldığı takdirde halı dokumaya razı. Onun için projelere önem veriyoruz. Halı dokumak bizim yaşam tarzımız, işimiz aşımız, çocuklarımız için de öyle olsun istiyoruz. Şu an halı doku-

yanların yaş ortalaması 40 civarında. Gün geçtikçe bu ortalama yükseliyor. Bir şey yapılmazsa halı dokuyan kalmayacak.” diye konuşuyor. Halılarının bilimsel anlamda da incelenmesi isteğini dile getiren Muhtar, “Akdeniz Üniversitemizden destek bekliyoruz. Gelsinler halımızı incelesinler.” diye sözlerine son veriyor.

Bir asır boyu mekânları süsleyebilen halılar, kullanıldıkça daha da değerleniyor. The carpets, which can decorate the places for a century, rise in value as they are used.

with her mastership successively, Taç says, “All of the patterns are in our memories, we weave the carpet without looking. However, the new generation does not learn to weave anymore. The people who cannot receive a recompense of their endeavour have now become offended with weaving.”

They taught the Japans how to weave Ayşe Taç, who ties a knot and tightens the loom on one hand, leads up to a Japanese group that came to Döşemealtı 14 years ago with a smile on her face on the other. She says with pride, “We had made a small loom for those Japans. They weave carpet on that loom now and send us photographs of the carpets they weave.” Ayşe Taç adds, “After all, if I hadn’t seen them, I would have quitted this job, but when I saw them weaving carpets and witnessed how they learned it in a short time, I just continued. Their enthusiasm sustained me. I kept my options open. I said to myself: I will give up this job when they try to learn weaving at my age. But I did not.” Adding on her words that not everyone is able to weave carpet, Ayşe Taç shares the secret of weaving with us with the following sentences, “The mastership of this job is tight weaving. The carpet shall be locked on a line.”

Antalya protects its carpet As we are about to leave the weaving loom, the Headman of Kovanlık Village, Bekir Şimşek comes to us with excitement. He tells the projects that are performed in order to keep this culture alive, with a hope for the

future of Döşemealtı carpet and a great excitement. Mentioning that they carry out a project with the Special Provincial Administration, the Headman Şimşek says, “With the support of our Governorship, a carpet manufacturing centre will be constituted in our village. The villagers will weave carpets here. We have plans about bringing tours, training the tourists on small looms and make them weave carpets at that moment. We will keep genealogies for each carpet that show by whom the carpet is weaved and which patterns are used. We are supported by Antalya Chamber of Commerce and Industry as well.”

Scientific researches could be performed Stating that once upon a time, weaving was a lifestyle for Kovanlık Village, the Headman Şimşek says, “The new generation does not know how to weave carpet anymore. The ones who know, on the other hand, do not want it. The carpet used to be our source before. We used to make our weddings by selling carpets. The new generation agrees to weave carpet, as long as they receive the recompense of their endeavour. Therefore, we attach importance to projects. Weaving carpet is our lifestyle, job and food; we want it to be like this for our children as well. The age average of the weavers is about 40 right now. This average increases each passing day. There will be no weavers left, unless something urgent is made.” Mentioning that carpets shall also be examined scientifically, the Headman finishes his words as follows, “We are expecting support from our Akdeniz University. They should come and examine our carpet.” ANTALYA 99

Şubat - Mart / February - March 2011


Röportaj / Interview

Hiçbirimiz ‘yabancı’ değiliz Antalya Kültürlerarası Diyalog Merkezi, yaşamak için Antalya’yı seçen yabancıların kente adaptasyonunu hızlandırıyor.

Röportaj / Interview: HAMİT SEÇİL

100

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Turizmin başkenti Antalya son yıllarda başta Almanya ve BDT ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen insanların ikinci vatanı oldu. Antalya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AKDİM) Genel Sekreteri İbrahim Kundak, dernek olarak amaçlarının Türk kültürünü tanıtmak olduğunu söyledi. Kundak, “Geçmişte daha çok denize yakın ve sessiz sakin yerleri tercih eden yerleşik yabancılar, son yıllarda şehir merkezine doğru kaydılar. Aslında hiçbirimiz birbirimize ‘yabancı’ değiliz. En başta insanız.” dedi. AKDİM olarak neyi amaçlıyorsunuz? AKDİM’in yaptığı faaliyetler, aslında Türkiye sevdalısı herkesin yapması gereken faaliyetlerdir. Yurtdışından gelmiş, yeni hayatlarına Antalya’da devam eden, geçen yılın resmi kayıtlarına göre 30 bin kişiye, kültürümüzü nasıl daha iyi bir şekilde tanıtabiliriz gayreti içerisinde olan bir sivil toplum örgütüyüz. Antalya’yı yaşamak için tercih eden insanların millet olarak dağılımına baktığımızda; Almanlar ve Ruslar sayı olarak öne çıksa da Küba, Cezayir, Mısır, Finlandiya, Nijerya gibi ülkelerden gelen insanlarla birlikte son yıllarda çeşitlilik bir hayli arttı.

Avrupa’dan gelenler ise; Türkiye’yi emeklilik sonrasında tercih edip, daha rahat yaşamayı düşünenlerden oluşuyor. Türkiye’de yaşamak, geldikleri ülkelere göre hem ekonomik anlamda ucuz hem de iklimsel koşullardan dolayı daha rahat. Son yıllarda ise ABD ve Avrupa’dan genç nüfus da yaşamak için Türkiye’yi seçmeye başladı. Belki beş yıl sonra bu oranlama değişecek. Yerleşim için seçilen bölgeler nereler? Geçmişte daha çok denize yakın ve sessiz sakin yerleri tercih eden yerleşik yabancı, son yıllarda şehir merkezine doğru kaydı. Yani nitelik anlamında daha kapalı çevrelerde kendilerince ‘hijyenik’ olan yerlere yerleşen yabancılar, artık yerleşik halkın yaşadığı mahallelere doğru kayıyor. Bize karşı oluşmuş önyargı ne şekildeydi? Yerleşik yabancıların önyargısı olumsuzdu. Zaten turizm şehrindeyiz. Maalesef

None of us are ‘foreigners’ Antalya Intercultural Dialogue Centre accelerates the adaptation of the foreigners who choose Antalya for dwelling to the city. The capital of tourism, Antalya has become the second motherland of the people coming from various countries of the world, primarily from Germany and Commonwealth of Independent States, in recent years. The General Secretary of Antalya Intercultural Dialogue Centre (Antalya Kültürlerarası Diyalog MerkeziAKDİM), İbrahim Kundak expressed that as an association, they aim to introduce the Turkish culture. Kundak said, “The settled foreigners, who mostly preferred waterfront and quiet places in the past, have moved to the city centre in recent years. Actually, none of us are ‘foreigner’ to each

other. First and foremost, we are human beings”. What do you aim as AKDİM? The activities carried out by AKDİM are actually the activities to be performed by every Turkey-lover. We are a nongovernmental organisation which strains to find the best ways of presenting our culture to people, who come from abroad, maintain their new lives in Antalya and whose number is 30 thousand according to the register of the previous year. Considering the national distribution of the people who prefer Antalya for dwelling; although the

Diğer dünya milletlerinin yaşamak için Antalya’yı tercih etme sebepleri nedir? Şöyle bir genelleme yapmak daha doğru olur. Bu insanlar; Türkiye’yi ve Türk insanını sevmişler ve yerleşmişler. Eski SSCB bloğundaki ülkelerde yaşayan insanların Antalya’ya yerleşmesinin asıl nedeni iş. Bu insanların çoğunluğu genç ve eğitimli insanlar. Amaçları daha iyi ekonomik koşullara ulaşmak… Ancak ABD ve ANTALYA 101

Şubat - Mart / February - March 2011


beş parmağın beşi bir değil. İnsanlar ticari kaygılarla yanlış işlere girebiliyor. Zaten bundan turizm sektöründe bulunan herkes rahatsızdır. Dernek olarak bizim işimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın resmi olarak yaptığı tanıtımı, bir sivil toplum örgütü olarak yapmak. Bizim yaptığımız işlerden bir tanesi de eski SSCB, ABD ve Avrupa’daki çeşitli vakıflar ve kurumlarla protokoller imzalayıp, o

ülkelerin kanaat önderlerini Türkiye’ye getirip daha iyi tanımalarına aracılık etmek. Adapte olabildiler mi? Buradaki yaşama kısmen adapte oldular. AKDİM olarak burada önem kazanıyoruz. Türkiye iyi bir şekilde tanıtıldığı zaman, bizim dünyadaki olumsuz imajımız düzeldikçe uyum problemi ortadan kalkıyor. Biz dünyanın her yerine dağılmış bir milletiz. Buraya İbrahim Kundak

Germans and Russians come to the forefront numerically, the diversity has considerably increased in recent years together with the people coming from countries, such as Cuba, Algeria, Egypt, Finland and Nigeria.

Antalya’nın yerleşik yabancıları artık şehir merkezini tercih ediyor. The settled foreigners of Antalya prefer the city centre now.

What are the reasons of other world nations to prefer Antalya for dwelling? It would be more precise to make a generalization as follows. Those people have loved Turkey and the Turkish people and settled here. The

actual reason of the people living in the countries of the former USSR block to settle in Antalya is about employment. Majority of these people is consisted of young and educated people. Their purpose is to reach better economic conditions… On the other hand, the people coming from the USA and Europe are consisted of those who prefer Turkey after retirement and dream of a more comfortable life. Living in Turkey is comfortable, in terms of the fact that it is both cheaper economically and peaceful climatically, compared to their own motherlands. In recent years, young populations from the USA and Europe have started to prefer Turkey for dwelling as well. This rating may change five years later. What are the places that are chosen for settlement? The settled foreigners, who mostly preferred waterfront and quiet places in the past, have moved to the city centre in recent years. In other words, the foreigners, who – in their own opinion – settle in more ‘hygienic’ places in more enclosed environments, are now moving to the quarters where the settled locals live. In what way was the preju-

102

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


gelen insanlar bizi bir şekilde tanıyorlar. İyi referanslarla tanıdıkları zaman daha kolay adapte oluyorlar. Biz, yerleşik yabancıların Antalya’ya adaptasyonlarını hızlandırmak için buradayız.

Rus gelin bindallı giydi Türk örf ve adetlerine göre evlenmek isteyen Rus gelin için Antalya’da kına gecesi düzenlendi. Rusya’dan Antalya’ya tatil için gelirken uçakta tanıştığı Serdar Şener’le hayatını birleştiren Anastasia Şener (23) için Antalya Kültürlerarası Diyalog Merkezi’nde (AKDİM) gelinin isteğiyle kına gecesi düzenlendi. Kınaya, merkezde bulunan diğer milletlerden çok sayıda davetli ile gelinin arkadaşları katıldı. Giydiği bindallıyla söylenen türküler eşliğinde oynayan Anastasia, ellerine kına yakılmasını ve söylenen “Ben köyümü özledim” türküsünü şaşkınlıkla izledi. Türk geleneklerinin uygulandığı bir ortamda bulunmaktan son derece memnun olduğunu anlatan Anastasia Şener, “Bu kostümü giyip böyle bir ortamda Türk müzikleriyle oynamak çok güzel, çok mutluyum” dedi.

Neler yapıyorsunuz? Bizim insanımız yardımsever ve misafirperverdir. Düzenlediğimiz yemek kurslarında yerleşik yabancıları kadın platformu üyelerimizle bir araya getiriyoruz. Üyelerimiz evlerini açıyor. Yerleşik yabancılar 5 - 10 kişilik gruplar halinde üyelerin evlerine gidiyorlar. Bu buluşmalar karşılıklı önyargıları yıkıyor. Bu sadece bir örnek. Bu tür buluşmalarla önemli yollar alıyoruz. Ayda bir ya da iki kez bu buluşmaları sağlıyoruz.

dice against us? The prejudice of the settled foreigners was negative. In any case, we are in the city of tourism. Unfortunately, men are not all alike. People might do wrong businesses with commercial concerns. Everyone in the tourism sector is already uncomfortable with this. Our duty as an association is to make the introduction, which is performed by the Ministry of Culture and Tourism officially, as a nongovernmental organization. One of our works includes signing protocols with various foundations and institutions in the former USSR, USA and Europe, bringing the conviction leaders of those countries to Turkey and intervening in making them know Turkey better.

Tepkiler ne şekilde peki? Bizim insanımızın tepkisi “Ben yabancıları böyle bilmiyordum, içten ve samimilermiş” şeklinde oluyor. Yerleşik yabancılar ise gösterilen ilgiden memnun olduklarını söylüyorlar. İki taraf da birbirini tanıyınca şaşırıyor. Biz insandan önce millet ve dil kavramlarını kafamızda oturtturduğumuz için bu

Have they managed to be adapted? They have partially been adapted with the life here. We are gaining importance as AKDİM here. When Turkey is presented well and as our negative image in the world is ameliorated, the problem of adaptation is removed. We are a nation that has spread all over the world. The people

The Russian bride wore bindalli A henna night was organized in Antalya for the Russian bride, who wanted to get married according to the Turkish customs. A henna night was organized for Anastasia Şener (23), who married Serdar Şener whom she had met on the plane during her holiday-purpose flight from Russia to Antalya, at Antalya Intercultural Dialogue Centre (AKDİM), at the request of the bride. The night was participated by many invitees from other nations who were present at the centre and the friends of the bride. Anastasia, who danced with the folk songs with her bindalli she wore, watched the process of applying henna on her hands and the folk song “I have missed my village” sung in astonishment. Stating that she was utterly pleased to be in an environment where the Turkish traditions were applied, Anastasia Şener said, “It is very nice to wear this costume and dance with the Turkish music in such an environment, I am very happy”. ANTALYA 103

Şubat - Mart / February - March 2011


ciddi önyargılarımız oluşuyor. Hepimiz önce insan olarak doğuyoruz, sonra millet ve dil özeliklerimizi kazanıyoruz. Aslında hiçbirimiz birbirimize yabancı değiliz. En başta insanız. Bizim önceliğimiz ırk ya da dil değil. Birbirimizin dilini bile öğrenmesek her kültürün önemli günleri vardır. Bunları hatırlamamız bile yeterlidir. Derneğimizde din,

ticaret ve siyaset üçlüsünü göremezsiniz. Bunların ayrıştırıcı şeyler olduğunu biliyoruz. Herkesin dini inancı kendi için kutsaldır. Bunlar üzerinden bir birliktelik kuramayız. Ancak insan olgusu üzerinde birleşebiliriz. Birbirimizi sadece insan olduğumuz için sevmek yeterlidir. Milletten, dilden önce hepimizin kalbi var.

who come here somehow get acquainted with us. When they get acquainted with good references, they get adapted more easily. We are here to accelerate the adaptation of the settled foreigners to Antalya. What do your works include? Our people are helpful and hospitable. At the cooking courses that are organized, we bring the settled foreigners together with the members of our women’s platform. Our members open up their houses. The settled foreigners go to the houses of the members in groups consisted of 5 – 10 people. These meetings destroy the reciprocal prejudices. This is just an example. We are seeking important ways with the help of such meetings. We provide these meetings once or twice a month. Well then, how are the reactions? The reaction of our people is like “I did not know the foreigners to be that way, they are kind and sincere”. The settled foreigners, on the

AKDİM, çeşitli sosyal faaliyetlerle karşılıklı oluşan önyargıları yıkmaya çalışıyor. AKDİM tries to destroy the prejudices that are constituted correlatively with various social activities.

104

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

other hand, express that they are pleased with the interest showed to them. Both of the parties get astonished when they get acquainted with each other. Since we place the notions of nation and language before the human, such serious prejudices are formed. First and foremost, we all are born as human beings and then obtain the properties of nation and language. Actually, none of us are foreigner to each other. We are primarily human beings. Our priority is neither about race, nor language. Every culture has their own important days, even if we do not learn the language of each other. Even remembering them is enough. You cannot see the trio of religion, commerce and politics at our association. We know that they are discriminating things. The religious belief of everyone is divine for them. We cannot possibly establish a union over them. However, we can unite over the phenomenon of human. Even loving each other since we are human beings is enough. Above nation and language, we all have a heart.


ANTALYA 105

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Sanat / Art

Güzel Sanatlar’da yoğun program

Busy schedule in Fine Arts

Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi 2011 yılında yoğun bir programla sanatseverlere kapılarını açacak. Yıl boyunca resim başta olmak üzere fotoğraf vb. sergilerinin de yer alacağı Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi fuayesinde yıl boyunca 31 ve bahçesinde de birçok sergi ve benzeri etkinlik gerçekleşecek.

Antalya State Fine Arts Gallery will open its doors to its art-lovers with a very busy schedule in 2011. Foyer of Antalya State Fine Arts Gallery will host 31 events like photograph exhibitions in particular painting and its garden will be home for many exhibition and activities throughout the year.

03 - 12 Ocak: Hüsnüye Çelikbaş /Resim 13 - 22 Ocak: Akdeniz Çağdaş Sanat Karma Sergi (Fatma Kolay - Bilgen Özerdem) / Resim (Karma) 24 Ocak - 02 Şubat: Sedat Ertüzün - Yalçın Süman / Resim 03 - 12 Şubat: Adil Durukan / Fotoğraf 14 - 23 Şubat: Semih Kazek / Resim 24 Şubat - 05 Mart: Osman Özirkin / Resim 07 - 16 Mart: Hasan Kırdı / Resim 17 - 21 Mart: İl Kültür ve Turizm (Çanakkale ve Nevruz) / Resim 22 - 31 Mart: Tahsin Hancıoğlu / Resim 01-11 Nisan: Güsad Karma Sergi (Esen Emekçil Anısına) / Resim 12-14 Nisan: Galeri Koleksiyon 15 - 22 Nisan: İl Kültür ve Turizm Müd. (Turizm Haftası) 25 Nisan - 04 Mayıs: Bermin Bardakçıoğlu / Resim 05 - 14 Mayıs: Sadrettin Özcimi / Resim 16 - 25 Mayıs: Hülya Topakbaş - Emel Balım / Resim 26 Mayıs - 04 Haziran: İrfan - Nesrin Sönmezışık / Resim 06 - 15 Haziran: Bilgör Akdoğan Güven / Resim 16 - 25 Haziran: Memik Kibarkaya / Resim 26 - 30 Haziran: Galeri Temmuz – Ağustos: Yönetmelik gereği tatil 05 - 14 Eylül: İsmet Gökcek / Resim 15 - 24 Eylül: Hacı Demirci / Resim 26 Eylül - 05 Ekim: Benan Sümer / Resim 07 - 15 Ekim: Aksav Altın Portakal Sergisi 10 Ekim: Ahilik Haftası Kutlaması 17 - 26 Ekim: Meneviş Resim Atölyesi Karma Sergisi / Resim 27 Ekim - 04 Kasım: Selahattin Demir / Resim 10 - 19 Kasım: Güsad (Ata’ya Saygı) Karma Sergisi / Resim 21 - 30 Kasım: Lütfiye Ertuş / Resim 01 - 10 Aralık: Özden Gönür / Resim 12 - 21 Aralık: Mustafa Düzgün / Resim 22 - 31 Aralık: Mehmet Rıza Ünlü / Resim

January 3rd – 12th: Hüsnüye Çelikbaş / Painting January 13th – 22nd: Mediterranean Contemporary Art Group Exhibition (Fatma Kolay - Bilgen Özerdem) / Painting (Group) January 24th – February 2nd: Sedat Ertüzün - Yalçın Süman / Painting February 3rd – 12th: Adil Durukan / Photograph February 14th – 23rd: Semih Kazek / Painting February 24th - March 5th: Osman Özirkin / Painting March 7th – 16th: Hasan Kırdı / Painting March 17th – 21st: Provincial Culture and Tourism (Çanakkale and Nevruz) / Painting March 22nd – 31st: Tahsin Hancıoğlu / Painting April 1st – 11th: Güsad Group Exhibition (In the Memory of Esen Emekçil) / Painting April 12th – 14th: Gallery Collection April 15th – 22nd: Provincial Directorate of Culture and Tourism (Tourism Week) April 25th - May 4th: Bermin Bardakçıoğlu / Painting May 5th - 14th: Sadrettin Özcimi / Painting May 16th – 25th: Hülya Topakbaş - Emel Balım / Painting May 26th – June 4th: İrfan - Nesrin Sönmezışık / Painting June 6th - 15th: Bilgör Akdoğan Güven / Painting June 16th – 25th: Memik Kibarkaya / Painting June 26th – 30th: Gallery July – August: Official Holiday September 5th – 14th: İsmet Gökcek / Painting September 15th – 24th: Hacı Demirci / Painting September 26th – October 5th: Benan Sümer / Painting October 7th – 15th: Aksav Golden Orange Exhibition October 10th: Celebration of Ahi Community Week October 17th – 26th: Meneviş Drawing Workshop Group Exhibition / Painting October 27th - November 4th: Selahattin Demir / Painting November 10th – 19th: Güsad (Respect for Atatürk) Group Exhibition / Painting November 21st – 30th: Lütfiye Ertuş / Painting December 1st – 10th: Özden Gönür / Painting December 12th – 21st : Mustafa Düzgün / Painting December 22nd – 31st: Mehmet Rıza Ünlü / Painting

Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Cumhuriyet Cad. No: 55 0 (242) 248 70 76

Antalya State Fine Arts Gallery Cumhuriyet Cad. No: 55 0 (242) 248 70 76

106

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


ANTALYA 107

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Güncel / Actual

Great interest in the Book Fair

Kitap Fuarı’na

yoğun ilgi Konyaaltı Belediyesi tarafından düzenlenen, 1. Antalya Konyaaltı Kitap Fuarı, Konyaaltı Kent Meydanı’nda sanatseverlere kapılarını açtı. Fuar açılışında konuşan Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül’ün himayelerinde okuma kampanyası düzenlendiğini hatırlatarak daha çok kitap okumamız gerektiğinin altını çizdi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise Antalya’nın, tarım ve turizmin başkenti olduğunu belirterek ve son yıllarda buna kültürün de eklendiğini ifade etti. Konyaaltı Belediyesi olarak bir ilke imza attıklarını, “Okumak lazım” sloganı ile kitap fuarı düzenlediklerini belirten Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek de, 108

ANTALYA

“Dört gün açık kalacak fuarda 40 stant bulunuyor. Fuarda ayrıca bir rekora da imza atmayı hedefledik. 2 bin 500 öğrencinin kompozisyon ve hikâyelerinden bir kitap hazırlandı. 1643 eserin bulunduğu bu kitapla Dünya Çocuk Rekorları literatürüne girmesini hedefledik. Bu hedefimize ulaştığımız için mutluyuz.” dedi. 2 bin 500 çocuğun A4 kâğıdına yazdığı kompozisyon ve hikayelerinin yapıştırılmasıyla uzunluğu 2 metre 40 santimetre, eni 1 metre 22 santimetre olan “Dünyanın en büyük çocuk kitabı” oluşturuldu. Rekor danışmanlığı yapan Prof. Dr. Orhan Kural da bu kitabın Guinness Rekorları için yapılmadığını, kitabın, Dünya Çocuk Rekorları literatürüne “Dünyanın En Büyük Çocuk Kitabı” olarak girdiğini söyledi.

Şubat - Mart / February - March 2011

The 1st Antalya Konyaaltı Book Fair, which was organized by Konyaaltı Municipality, opened doors to the artlovers at the City Square of Konyaaltı. The Governor Dr. Ahmet Altıparmak, who spoke at the opening ceremony of the fair, reminded that a reading campaign was being organized in the charge of the President Abdullah Gül’s wife, Hayrunnisa Gül and emphasized that we had to read more. On the other hand, Mayor of Antalya Metropolitan Municipality, Mustafa Akaydın stated that Antalya was the capital of agriculture and tourism and expressed that culture has also been added to this in recent years. Besides the Mayor of Konyaaltı, Muhittin Böcek, who stated that they brought in something new as Konyaaltı Municipality and organized the book fair

with the slogan of “We must read”, said, “The fair which shall be open for four days includes 40 stands. We also aimed to break a record in the fair. A book was prepared from the essays and stories of 2 thousand 500 students. We aimed this book, which includes 1643 works, to enter into the literature of the World Children Records. We are happy that we have achieved this goal”. Through sticking essays and stories written by 2 thousand 500 children on A4 papers, “the biggest children’s book of the World”, which has a length of 2 meters 40 centimetres and a width of 1 meter 22 centimetres, was created. The record counsellor, Prof. Dr. Orhan Kural told that this book was not made for the Guinness Records and it entered into the literature of the World Children Records as “the Biggest Children’s Book of the World”.


ANTALYA 109

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Kültür / Culture

Torosların tınısı Teke Yöresi’nin Yörükleri, yaylalara göçerken ardı sıra müziklerini de götürürler. Bugün Toroslardan sahile inen sipsi sesi, gurbet havalarını yüreğimize işler.

Ayş

-Boğ e Ordu

az-Yeş

ilkaram

an Ayşe Doğhan - Kovanlık Köyü

Resonance of the Taurus Mountains When they migrate to the plateaus, the Yoruks of the Teke Region take along their music as well. The sound of the reed that goes down the coast from the Taurus Mountains tug the homesickness atmosphere at our heartstrings. Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

110

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya, özellikle turizm alanında gelişmiş olması nedeni ile çevre il ve ilçelerden (özellikle Burdur, Isparta ve doğu illerinden) sürekli göç alan bir kent halindedir. Bu göçler sonucu ve komşu yerleşimlerle olan bağlantıları ile de kültürel alanda bir mozaik durumundadır. Antalya’mızın da içinde bulunduğu, Burdur, Isparta, Muğla’nın doğusu, Denizli’nin güneydoğusu, Afyon’un güneyini kapsayan bölgeye “Teke Bölgesi” adı verilmektedir. Bu bölge; Yörük yaşamının ve iskânının yoğun olduğu bir yerdir. Bölgede yüzlerce yıl sosyal ve kültürel kimliklerini geliştiren Yörükler yazın yaylada, kışın da sahilde sürdürdükleri konar-göçer yaşamın etkisiyle çok fazla iç içe girmiş bir kültürel yapı gösterir. Bölgemizde konargöçerlik kalmasa da Yörük kültürüne ait kültürel birikimin

Keman

izleri müziğimizde, sözümüzde, oyunumuzda devam etmektedir. Yörük müziğinin izlerini bulmak amacıyla Etnomüzikolog ve Etnoorganolog Oktay Yılmaz ve Kameraman Sadık Erdoğdu ile Toroslara doğru yola çıktık.

Yörüklerde müzik Göçebe yaşam ve hayvancılık Yörük müziğinin pek çok yönünü anlamak bakımından da önem taşır. Çalgıları genellikle küçük ve hafiftir, böylece yaylaya göçerken yanlarına alabilirler (üçtelli cura, kabak kemane, kaval ve sipsi). Çalgı çalma genellikle erkeklere özgüdür ve çocukluk çağlarında başlar; türkü söyleme içinse bir cinsiyet sınırlaması yoktur. Kadınların sesi: Boğaz çalma Yerel söyleyişlerde boğaz çalma, hollu, hada gibi adlar verilen edim, türkü söyleme-

Antalya is a city that constantly allows immigrants from the neighbour provinces and districts (especially from Burdur, Isparta and eastern provinces), since it is developed particularly in terms of tourism field. As a result of these migrations and its connections with the neighbourhood settlements, the city is a mosaic in the cultural field, as well. The region, in which Burdur, Isparta, east of Muğla, southeast of Denizli, south of Afyon and besides, Antalya are included, is called the “Teke Region”. This region is a place where the Yoruk life and settlement are intensive. With the effect of the unsettled life they maintained on the plateau in summer and on the coast in winter, the Yoruks, who had developed their social and cultural identities in the region for centuries, show

Mevlüt

Öner -

Döşe

Yağca mealtı

a cultural structure which is very much intertwined. Even though the nomadic life no longer exists in our region, the traces of the cultural richness related to the Yoruk culture are still effective on our music, statements and dances. In order to find the traces of the Yoruk music, we have taken the road towards the Taurus Mountains with the Ethnomusicologist and Ethnoorganalogue Oktay Yılmaz and Cameraman Sadık Erdoğdu.

Music of the Yoruks Migratory life and stockbreeding are also important, in terms of understanding many aspects of the Yoruk music. The instruments are generally small and feathery, by this way they could take them along while migrating to the plateau (three stringed cura, calabash violin bow, pipe and reed). Playing an instrument

Köyü -

Kemik

Düdük

ANTALYA 111

Şubat - Mart / February - March 2011


Serik-Gebiz-Töngüçlü-Demirciler Köyü-Emin Kök-Kabak kemane

de sesin özel teknikle kullanılmasıdır ve yalnızca belli Yörük aşiretlerinde görülür. Kadınlar tarafından, dağlarda davarın ardında, zaman zaman mesajlaşma olarak da kullanılan başparmağın ya da işaret parmağının boğaza (gırtlağa) bastırılması suretiyle çıkarılan sesler boğaz havalarını meydana getirir. Yörede bilinen maniler, türküler kaval sesine benzer boğazdan çıkarılan bu ses eşliğinde söylenir. Dere tepe düz olsa Ak koyunum yüz olsa Ben koyunu güderim Arkadaşım kız olsa eea oooa (sözlerden sonra boğazdan çıkarılan sesler) Dere tepe düz değil Ak koyunum yüz değil Ben koyunu güdemem Arkadaşım kız değil eea oooa. 112

ANTALYA

Dağda davar güderim Eve haber ederim Amcam kızını vermezse Malı alır giderim oooa eea eea oooa. Yörük göçer keklik öter Kaldır anam kollarını Harpıt sıkmış bellerini Çok özledim yollarını Bülbül sandım dillerini oooa oooa oooa eeea eeea eeea.

Yaylı çalgıların atası: Iklığ Yaylı bir halk çalgısıdır. Yörelere ve biçimlerine göre farklılık göstermektedir. Kabak kemane, Iklığ, Rabab, Hatay ilinde Hegit, Güneydoğu’da Rubaba, Azerbeycan’da Kemança ve Orta Asya Türklerinde Gıcak, Gıccek veya Gıjek adıyla bilinen bu çalgıların aynı kökten oldukları bilinmektedir. Tekne kısmı genellikle su kabağından yapılmaktadır. Ayrıca ağaçtan yapılanı da yaygındır. Sap kısmı sert

Şubat - Mart / February - March 2011

Korkuteli-Avdan Köyü-Sipsi

is generally peculiar to men and it starts during childhood; singing, on the other hand, does not limit the gender.

Sound of the women: Singing throat The performance, which is called singing throat, hollu, hada in local sayings, is the use of the sound with a special technique in singing and it is only seen in some particular Yoruk tribes. The sounds, which are used by women on mountains while shepherding and sometimes as a messaging method by pressing the thumb or the index finger onto the throat (larynx), constitute the throat melody. The common poems, folk songs of the region are sung in company with this pipe-like sound that is made out of the throat. If only it was Up hill and down dale

My white sheep was a hundred I would herd the sheep If only my friend was a girl eea oooa (the sounds made out of the throat after the lyrics) It is not up hill and down dale My white sheep is not a hundred I can not herd my sheep My friend is not a girl eea oooa. I herd the cattle on the mountain I send news to my home If my uncle does not give his daughter I will take the asset and leave oooa eea eea oooa. The Yoruk migrates, the partridge sings Mom, raise your arms The harpit tightens your waists


ağaçlardan yapılmaktadır. Tekne kısmının altında ağaçtan veya metalden yapılmış mil vardır. Yay ise bir çubuğun bir ucundan diğer ucuna atkuyruğunun kıllarının bağlanması ile yapılmaktadır. Kabak kemaneye önceleri bağırsaktan yapılan “kiriş” adı verilen teller takılırken günümüzde madeni teller kullanılmaktadır. Serik İlçesi Demirciler Köyü’nde yaşayan Emin Kök, otuz yıllık ıklığı (yaylı çalgıların atası) diğer bir adıyla kabak kemanesi ile hiç tanımadığı bizleri karşısında görünce şaşırdı. Tanışıp, derdimizi anlattıktan sonra tek isteği, kendi deyimiyle “bi cigara” oldu. Kendi yaptığı, sapı diken ardıcı, gövdesi su kabağı olan ıklığı ile Yörük havalarını hem çaldı hem de söyledi.

kemiğinden yapılır. Daha çok çobanlar tarafından kullanıldığı bilinen bu çalgı, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş çalgılardandır. Altısı üstte birisi altta olmak üzere toplam yedi tane ezgi perdesi vardır. Boyu yaklaşık 15 - 30 cm kadardır.

Çoban çalgısı: Kaval Anadolu’da özellikle Yörükler arasında yaygın olarak

I have missed the roads leading to you I resembled your voice a nightingale oooa oooa oooa eeea eeea eeea.

The ancestor of the strings: Iklığ It is a stringed folk instrument. It differs according to the terrains and their forms. It is known that these instruments,

Emin Kök, who lives in Demirciler Village of Serik District, got surprised upon seeing us, with whom he is not familiar, with his ıklığ (ancestor of the strings), in other words the calabash violin bow of thirty years in his hand. After we got acquainted and made ourselves understood, he only asked for, with his own words “a cigara (cigarette)”. He both played and sang the Yoruk melodies with his ıklığ, which he had made by himself through using the awn juniper on the neck and calabash on the body.

Aktaşı kaldıralım Yılanı öldürelim Seni seven oğlanı Cennete gönderelim.

Shall we remove the white stone Kill the snake And send the boy who loves you To heaven.

Akkese’nin yoğurdu Kız seni kimler doğurdu Seni doğuran anneler Ballaha mı yoğurdu

Gurbet havalarının sesi: Sipsi Teke yöresi gurbet havaları açılışlarında sıkça duyduğumuz sipsi sesi başta Burdur olmak üzere, Fethiye’nin kuzeyi, Antalya’nın kuzeybatısından Denizli’ye kadar yayılan geleneksel müzik aletidir. Sipsi 15–25 cm uzunluğunda ince bir kamıştan yapılır. Tek parça veya iki ayrı parça halinde olabilir ama iki parçalı sipsiler daha yaygın ve kullanışlıdır.

Kartalların kemik sesi: Çığırtma Üflemeli bir halk çalgısıdır. Çığırtma, kartalın kanat

wood are common, as well. The neck part is made from firm trees. The bottom part holds a wooden or metal pin underside. The string is made through binding the hairs of the horsetail on a stick from one end to the other. While strings made from bowels and called “catgut” were attached to the calabash violin bow aforetime, metallic strings are used today.

The yoghurt of Akkese Girl, who gave birth to you Was the mother who gave birth to you Kneaded with honey.

Sound of the foreign land melodies: Reed

Serik-Eski Yörük Köyü-Kaval

kullanılan üflemeli bir halk çalgısıdır. Halk arasında çoban çalgısı olarak da bilinir. Değişik yörelerde Guval, Kuval adlarıyla bilinmektedir. Çobanın kaval ile koyun sürüsünü yönlendirdiği inanışı yaygındır. Günümüzde geleneksel müziğin, çalgı topluluklarının önemli bir renk çalgısı olarak kullanılan Ka-

which are known as calabash violin bow, Iklığ, Rabab, Hegit in the province of Hatay, Rubaba in the Southeast, Kemancha in Azerbaijan and Gıcak, Gıccek or Gıjek among the Middle Asian Turks, are from the same origin. The bottom part is generally made from the calabash. The ones that are made from

The reed, whose sound is frequently heard during the intros of the foreign land melodies of the Teke region, is a traditional musical instrument spreading primarily from Burdur through the north of Fethiye, northwest of Antalya and Denizli. The reed is made from a thin straw having a length of 15-25 cm. It may have one or two separate ANTALYA 113

Şubat - Mart / February - March 2011


Shepherd’s instrument: Pipe It is a wind folk instrument which is commonly used in Anatolia, especially among the Yoruks. It is also known as the shepherd’s instrument colloquially. It is known with the names Guval, Kuval in different terrains. The belief that the shepherd directs the sheep herd with the help of the pipe is common. The pipe, which is used as an important colour instrument of the traditional music and the musicians today, is generally made from firm, non-fibrous trees such as the plum tree and so on. Its size varies between 30 and 80 cm.

Favourite of the Yoruks: Karghy Tuiduk Being the most known wind instrument of Anatolia, shepherd’s pipe, in other saying the karghy Tuiduk is also common among the Yoruks of Antalya.

The instrument that is closest to the human sound: Violin

Serik-EskiYörük Köyü Düdük

val, genellikle erik ağacı ve benzeri sert, lifsiz ağaçlardan yapılmaktadır. Boyutları 30 ile 80 cm arasında değişen bir yapı göstermektedir.

Yörüklerin favorisi: Kargı Düdük Anadolu’nun en çok bilinen üflemeli çalgısı çobandüdüğü, diğer bir adıyla kargı düdük Antalya Yörükleri arasında da yaygındır.

İnsan sesine en yakın çalgı: Keman Keman yaylı çalgılar ailesinin en önemli üyesidir. Sesi, 114

ANTALYA

öteki çalgılara göre birçok bakımdan insan sesine daha yakındır. Aksu İlçesi Kurşunlu Köyü Dedemolla Mahallesi’nde yaşayan Bayram Kaplan’ın kendi ifadesiyle bu çalgının adı “Kıbrıs kemanesi’dir. Yazılı kaynaklarda bu adı nereden aldığına dair bir bilgiye rastlanılmamıştır. Ancak, alışılagelmiş keman çalınışından farklı olarak bu çalgı, tıpkı kabak kemane gibi dize dayayarak çalınmaktadır. AYSUN ÇOBANOĞLU Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Şube Müdürü

Şubat - Mart / February - March 2011

pieces, but the reeds with two pieces are more common and convenient.

Bone sound of the eagles: Çığırtma It is a wind folk instrument. Çığırtma is made from the wing bone of the eagle. This instrument, which is known to be mostly used by the shepherds, is among the instruments sinking into oblivion today. It has totally seven keys of tune, six of which are on the top and one of which is at the bottom. It has a length of approximately 15 – 30 cm.

Violin is the most important member of the stringed instrument family. Its sound is closer to the human sound compared to other instruments, in terms of many aspects. According to the statement of Bayram Kaplan, who lives in Dedemolla Quarter of Kurşunlu Village of Aksu District, the name of this instrument is “Cyprus violin bow”. No information related to the source of this name has been encountered in the written sources. However, being different from the conventional violin playing, this instrument is played through reclining upon the knee, just like the calabash violin bow. AYSUN ÇOBANOĞLU Branch Manager of the Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya


ANTALYA 115

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


Sağlık Turizmi / Health Tourism

Röportaj / Interview: HAMİT SEÇİL

Hem tatil hem tedavi! Antalya’da uzun yıllardan beri tartışma konusu olan sağlık turizmi konusunda turizmcilere çağrı yapan SGK Antalya İl Müdürü Selim Erol “Turisti siz getirin, sağlık hizmetleri bizden” dedi. Antalya’da turizmi 12 aya yayma çalışmalarını değerlendiren Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İl Müdürü Selim Erol, turizmcilerin sağlık hizmeti veren temsilcilerle ortak çalışmaları sonucunda sağlık turizminin oluşturabilineceğini kaydetti. Erol, Türkiye’nin 22 ülkeyle 116

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

iş gücü anlaşması olduğunu belirterek, sağlık hizmetlerinin alt yapısının olduğuna dikkat çekti. Avrupa ülkelerinde sağlık turizmi için yılda ortalama 15 milyon kişinin gezdiğini belirten Erol, bu gezen 15 milyon Avrupalı turistin

The Provincial Director of the Social Security Institution (SSI) Antalya, Selim Erol, who assessed the works of spreading the tourism to 12 months in Antalya, reported that health tourism could be constituted as a result of the cooperation of the tourism enterprisers with the

representatives that provide health service. Stating that Turkey has a labour force agreement with 22 countries, Erol emphasized the fact that health services had an infrastructure. Indicating that annually approximately 15 million


kış aylarında Antalya’ya da gelebileceğini belirtti. Sağlık turizmi alanında konseptler oluşturulması gerekliliğine de dikkat çeken Erol, “Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde ciddi boyutlarda yaşanan depresyon hastalığının tedavi merkezi Antalya olabilir. Kış mevsiminde güneşi görmeyen bu ülkelerin yurttaşları hem Antalya’da tatil yapıp hem de tedavilerini sürdürebilirler.” dedi. Türkiye’nin iş gücü fazlılığı nedeniyle yurt dışına işçi gönderen ülkelerden biri olduğunu dile getiren Erol, işçi isteyen ülkelerle Türkiye arasında yapılan “İşgücü Anlaşmaları”na dikkat çekti. Erol, bu anlaşmalar çerçevesinde yürürlükte olan 22 sosyal güvenlik sözleşmesinden dokuzunun yalnızca uzun

vadeli, 13’ünün hem uzun vadeli hem de kısa vadeli sigorta kollarına ait düzenlemeleri kapsadığını belirtti.

Ortak çalışma Antalya’da sağlık sunucularının arttığını ve sağlık hizmeti sunucularının kendi branşlarında uzman, kaliteli olduğunu belirten Erol, sağlık turizmine ağırlık verildiği takdirde her sezonda doluluk yaşanacağının altını çizdi. Turizmciler ile sağlık hizmeti sunucularının ortaklaşa yapacakları çalışmalar ile yurtdışından tedavi amaçlı turist getirilmesine yönelik adımların kolaylıkla atılabileceğini dile getiren Erol, “Özellikle aşağıda adı geçen 22 ülke vatandaşının ilimizde tedavi olmaları yoluna gitmeleri halinde dolu bir kış sezonu yaşanacaktır” dedi.

Hangi ülkeler? Kısa ve uzun vadeli sözleşme imzalanan 13 ülke: Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, K.K.T.C., Makedonya, Azerbaycan, Romanya, Çek, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Lüksemburg Tüm sigorta kolları bakımından uzun vade imzalan ülkeler: Azerbaycan, Danimarka, Gürcistan, İngiltere, İsveç, İsviçre, Kanada, Kebek (Kanada’da bir eyalet), Libya, Norveç Sözleşme çalışmaları devam eden ülkeler: Avustralya, Çin, Hırvatistan, İsrail, Mısır, Moldova, Özbekistan, Rusya, Beyaz Rusya, Sırbistan Karadağ, Slovakya, Ukrayna

Which countries? 13 countries with which short and long term contracts have been signed: Germany, Netherlands, Belgium, Austria, France, T.R.N.C., Macedonia, Azerbaijan, Romania, Czech, Bosnia-Herzegovina, Albania and Luxembourg Countries with which long term contracts have been signed in terms of all insurance branches: Azerbaijan, Denmark, Georgia, England, Sweden, Switzerland, Canada, Quebec (a state in Canada), Libya, Norway Countries with sustaining contract works: Australia, , China, Croatia, Israel, Egypt, Moldova, Uzbekistan, Russia, Belarus, Serbia and Montenegro, Slovakia, Ukraine

Holiday and treatment all at the same time! Convoking the tourism enterprisers in terms of the health tourism which has been a matter of debate in Antalya for a long time, the Provincial Director of SSI Antalya, Selim Erol said, “You will bring the tourists and we will provide the health services”. people travel in the European countries for health tourism, Erol stated that these 15 million European tourists could also visit Antalya in winter months. Drawing the attention also to the necessity to create concepts in the field of health tourism, Erol said, “The treatment centre of the disease of depression, which is experienced seriously especially in the Northern European countries, could be Antalya. The citizens of these countries, which are not sunny during winter, can have a holiday and maintain their treatments in Antalya all at the same time”. Articulating that Turkey is among the countries that sends workers abroad due to the surplus of labour force, Erol drew the attention to the “Labour Force Agreements” signed between the countries demanding workers and Turkey. Erol stated that nine of 22 social security contracts, which were in effect within the frame of these agreements, include regulations related to only the long term insurance branches and 13 of them include regulations related to both long and short term insurance branches.

Joint work Stating that health providers had increased in Antalya and health care providers were professional, qualified in their

own branches, Erol underlined that every season would be full in case of focusing on the health tourism. Articulating that steps, aimed at bringing treatment-purpose tourists from abroad with the help of cooperative works between the tourism enterprisers and health care providers, could be taken easily, Erol said, “We will have a full winter season, in case that the citizens of especially the following 22 countries come to our province for treatment”. Drawing the attention also to the financial dimension of health tourism, Erol said, “Benefits with very high financial dimensions will be provided, in terms of enterprises that are active in fields of both tourism and health. Since these enterprises are active intensely all the year round, dismissals and informal employment will have been prevented”. Stating that besides Antalya, health tourism could also be applied in the whole Turkey due to the agreements signed, Erol said, “However, the fact that Antalya has many features, a coastal line of 640 km and a coast on the sea and that it is a natural tourism city with historical areas has made our city a leading actor”. Erol added that the works of health contracts are also maintained in 14 countries. ANTALYA 117

Şubat - Mart / February - March 2011


Sağlık turizminin maddi boyutuna da dikkat çeken Erol, “Hem turizmde faaliyet gösteren hem de sağlık alanında faaliyet gösteren işletmeler açısından maddi boyutları çok yüksek olan faydalar sağlanacaktır. Bu işletmelerin yıl boyunca yoğun faaliyette olması sebebiyle işten çıkarılmaların önüne geçilmiş ve kayıt dışı istihdam önlenmiş olacaktır.” diye konuştu. Sağlık turizminin yapılan anlaşma-

lar nedeniyle Antalya’nın yanı sıra tüm Türkiye’de uygulanabileceğini belirten Erol, “Ancak, Antalya’nın sahip olduğu birçok özelliklerin yanı sıra birisi 640 km sahil şeridi ve denize kıyısı bulunması, doğal turizm kenti ve tarihi alanların bulunması şehrimizi baş aktör konumuna getirmiştir” diye konuştu. Erol 14 ülkede daha sağlık sözleşmelerinin çalışmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi.

Nasıl yararlanılır? Türkiye ile Sosyal Güvenlik Sözleşmesi imzalayan ülkelerin kurumlarına prim öderken Türkiye’de ikamet eden kişiler, ikamet ettikleri illerde bulunan Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne müracaat ederek alacakları Yardım Belgesi ile SGK ile anlaşması bulunan tüm sağlık kuruluşlarında bakmakla yükümlü olduğu kişiler de dahil olmak üzere muayene olabilirler. Türkiye ile Sosyal Güvenlik Sözleşmesi imzalayan ülkelerin kurumlarından emekli olanlardan Türkiye’de ikamet eden kişiler, ikamet ettikleri illerde bulunan Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne müracaat ederek alacakları Yardım Belgesi ile SGK ile anlaşması bulunan tüm sağlık kuruluşlarında muayene olabilirler. Tedavileri neticesinde Kurumca kendilerine verilen belge ile çalışanlar yüzde 20, emekliler ise yüzde 10 katkı payı ödemek suretiyle eczanelerden ilaçlarını alabilirler. Türkiye’de tatil, ziyaret için geçici olarak bulunanlar için de aynı şartlar geçerlidir. Sosyal Güvenlik Kurumu kısa vadeli sigorta kollarına tabi sözleşme imzalanan 13 ülke vatandaşlarına sağlanan sağlık hizmetlerini karşılamakta ve yılsonunda o ülke ile ikili sözleşme kapsamında mahsuplaşma işlemi yapılarak hesaplar kapatılmaktadır. Uzun vadeli sözleşme imzalanmış olan ülke vatandaşlarının Türkiye’de bulundukları sırada aldıkları sağlık hizmetlerinden dolayı sağlık hizmet sunucularının tahakkuk ettireceği ücretler, ilk etapta kendileri tarafından ödeniyor. Daha sonra ülkelerine döndükleri zaman o ülkenin sosyal güvenlik sandıklarına faturaları ile başvurdukları takdirde harcamalarını geri alabiliyorlar.

How to avail? While paying premium to the institutions of countries which have signed the Social Security Contract with Turkey, the people who reside in Turkey are able to get examined with the Aid Certificate to be obtained through applying to the Provincial Directorate of Social Security in the provinces they reside, including the dependants to be cared by all healthcare organizations that have an agreement with SSI. The people who are among the pensioners of the institutions of the countries that have a Social Security Contract with Turkey and reside in Turkey are able to get examined in all healthcare organizations that have an agreement with SSI, with an Aid Certificate to be obtained through applying to the Provincial Directorate of Social Security in the provinces they reside. With a certificate given to them by the Institution, at the end of their treatments, the employees can get their medicine from the pharmacies by paying a contribution of 20 percent and pensioners can get it by paying a contribution of 10 percent. The same conditions are also valid for those who are temporarily present in Turkey for holiday, visit. Social Security Institution meets the health services provided for the citizens of 13 countries with which a contract that is subject to the short term insurance branches has been signed and at the end of the year, the accounts are closed through performing the proceeding of settlement with that country, within the scope of the bilateral contract.

Selim Erol SGK İl Müdürü

118

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

The costs to be recognized by the health care providers due to the health services received by the citizens of the country which has a long term contract during their stay in Turkey are paid by them at the first phase. And then when they return to their countries, they are able to get back their expenditures as long as they apply to the social security boxes of their country with their invoices.


Antalya’da sa¤l›¤›n›z için yan›n›zday›z yak›n›n›zday›z SGK ININ LILAR ORTA

S‹G

‹Z!

DEY MET‹N

H‹Z

ET DEVL ININ AR L R U MEM

TANI VE TEDAV‹ ÜN‹TELER‹M‹Z • A¤ız ve Di Sa¤lı¤ı • Genel Cerrahi • Anesteziyoloji ve • Göz Sa¤lı¤ı ve Reanimasyon Hastalıkları • Beslenme ve Diyet • ‹ç Hastal›klar› • Check-Up • KBB • Çocuk Sa¤lı¤ı ve • Kadın Hastalıkları Hastalıkları ve Do¤um • Endoskopi - Kolonoskopi • Klinik Laboratuvar

• Nöroloji - Uyku Laboratuvarı • Ortopedi ve Travmatoloji • Radyoloji • Yeni Do¤an (Neonatal) Yo¤un Bakım • 24 Saat Acil Servis

LARA HASTANES‹ BSK LARA ÖZEL SA⁄LIK H‹ZMETLER‹ A.. Havaalanı Bulvarı Güzeloba Mahallesi, Sevinç Sokak No: 9 P.K. 07230 Muratpaa, Antalya BSK Adana Metropark Hastanesi BSK Eskiehir Anadolu Hastanesi

T: 0242 349 40 40 F: 0242 349 26 26

BSK Antalya Lara Hastanesi BSK Ayd›n Anka Hastanesi BSK Konya Hastanesi BSK Kütahya Anadolu Hastanesi

0242 444 4 275 (BSK) www.bsklara.com BSK Denizli Cerrahi Hastanesi

ANTALYA 119

Şubat - Mart / February - March 2011


Spor / Sports

Fotoğraflar / Photographs: Cem Özdel

Sıcak kuşağın soğuk cenneti:

Saklıkent

Dünyanın en güzel ikliminde sıcak kumsalların yanı başında, kar keyfini yaşatıyor Saklıkent Kayak Merkezi.

Cold paradise of the hot zone Saklıkent Ski Centre enables you to experience the snow pleasure in the best climate of the world, at the elbow of hot sands. 120

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011


Deniz, güneş ve kum temalı turizmiyle tüm dünyanın ilgi odağı olan Antalya’da, Saklıkent Kayak Merkezi kış döneminde de yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı. Toroslar’ın zirvesinde yer alan Bakırlıdağ’ın kuzey yamacına kurulmuş 500 dağ evi ve kayak tesislerinden oluşan Saklıkent Kayak Merkezi, Akdeniz’e ve Ekvator’a en yakın kayak tesislerinden birisi ve Aralık 10 - Nisan 10 tarihleri arasında yaklaşık 120 gün kaliteli kayak yapmak mümkün. Dünya coğrafyasında sıcak kuşağın hemen yamacında bulunan Saklıkent Kayak Merkezi’nde, ılıman iklim

sayesinde sıcaklık gündüzleri eski beş derecenin altına ender olarak düşüyor. Güneşli gün sayısının ortalama 70 - 80 gün civarında geçtiği Saklıkent Kayak Merkezi’nde ortalama kar kalınlığı 100 230 santimetre olup, zirvede zaman zaman kar yüksekliği 5 metreye kadar ulaşıyor.

Kayak Merkezi’nde, ılıman iklim sayesinde sıcaklık gündüzleri eksi beş derecenin altına nadir olarak düşüyor. Owing to the mild climate, the temperature rarely drops to minus five degrees during the day at the Ski Centre.

Saklıkent Kayak Merkezi Antalya’ya 45, havaalanına 60 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Portakal venar bahçelerinin arasından geçen, eşsiz Antalya manzaralarının olduğu, güzel birdağ yolunun sonunda bir saatlik sürede merkeze varılabiliyor. Deniz seviyesinden bin 850 metre yükseklikteki

In Antalya, which is an interest point for the whole world with its sea, sun and sand-themed tourism, Saklıkent Ski Centre is a focus of interest for the domestic and foreign tourists also during the winter season. Consisted of 500 mountain huts and ski facilities that are established on the northern side of Bakırlıdağ which is situated at the summit of the Taurus Mountains, Saklıkent Ski Centre is one of the ski centres closest to the Mediterranean and Equator and it is possible to perform a quality ski for approximately 120 days between December 10 – April 10. Owing to the mild climate, the temperature rarely drops to minus five degrees during the

day at Saklıkent Ski Centre which is just at the shoulder of the hot zone on the world geography. At Saklıkent Ski Centre, where the number of the sunny days is averagely 70 – 80, the average snow depth is 100 – 230 centimetres and the snow height reaches 5 meters at the summit occasionally. Saklıkent Ski Centre has a distance of 45 kilometres from Antalya and 60 kilometres from the airport. At the end of a fine mountain road which passes through orange and pomegranate groves and has unique Antalya sceneries, the centre could be accessed in an hour. The centre, which is one thousand 850 meters above the sea level and has a capacity of ANTALYA 121

Şubat - Mart / February - March 2011


Antalya merkeze bir saat uzaklıktaki Saklıkent’te, zirvenin kar kalınlığı zaman zaman beş metreye ulaşıyor. The snow thickness of the summit in Saklıkent, which is an hour distant from the centre of Antalya, reaches five meters occasionally.

merkezde, 800 kişi/saat kapasiteli telesiyej, 400 kişi/ saat kapasiteli teleski, 100 kişi/saat kapasiteli babylift farklı kar tecrübeleri yaşatıyor. Lisanslı eğitmenlerin yanı sıra her türlü malze-

meyi bulabileceğiniz kayak odaları ile Antalya’nın tek kayak merkezi Saklıkent’te en kolaydan en zora kadar oluşturulan pistlerde, kayak ve snowboard zevkini doyasıya yaşayabilirsiniz.

Kayak ve Snowboard Tesisleri İsim Karakaya Telesiej Saklıbel Teleski Baby Lift Snowtubing Pist 122

ANTALYA

Yükseklik Uzunluk 1900-2400 m 1400 m 1890-2100 m 645 m 1850-1900 m 200 m -

Şubat - Mart / February - March 2011

800 person/hour for chairlift, 400 person/hour for teleski and 100 person/hour for babylift, gives you different snow experiences. In Saklıkent, which is the only ski centre of Antalya with its ski rooms

where you can find all kinds of equipments as well as licensed instructors, you can have the joy of ski and snowboard to your heart’s content on the tracks which are created from the easiest to the hardest.

Ski and Snowboard Facilities Kapasite 800 Kişi/Saat 400 Kişi/Saat 100 Kişi/Saat 250 m

Name Height Length Karakaya Chairlift 1900-2400 m 1400 m Saklıbel Teleski 1890- 2100 m 645 m Baby Lift 1850-1900 m 200 m Snowtubing Track -

Capacity 800 Person/Hour 400 Person/Hour 100 Person/Hour 250 m


ANTALYA 123

Ĺžubat - Mart / February - March 2011


INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

110 112 154 155 156 177

(242) 243 97 91 (242) 243 97 98

(242) 249 50 00 (242) 345 41 00

(242) 227 96 00 (242) 249 44 00

(242) 321 59 26 (242) 330 30 30

(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29

(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32

ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09 (242) 513 48 41

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011

(242) 513 12 40 (242) 511 94 98 (242) 514 34 74

DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10

DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07

ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00

FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00

GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62

GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14

(242) 247 76 60

AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

124

Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association


İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15

(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15

KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12

KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02

KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 229 94 90 (242) 259 09 26 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07

KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44

KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80

MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06 (242) 746 44 80 (242) 753 12 65

MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate

(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68

SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery 2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House Lara Sanatevi / Lara Art House Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery

(242) 248 70 76

(242) 243 15 43 (242) 248 48 93 (242) 238 54 44 (242) 249 54 00 (242) 310 21 92 (242) 248 00 08 (242) 248 38 52 (242) 313 19 13 (242) 312 48 69 (242) 247 87 27

(242) 325 91 31 (242) 238 56 88 (242) 316 53 00 (242) 311 40 82 (242) 322 77 23 (242) 237 86 94 (242) 247 62 37 (242) 248 87 70 (242) 244 37 26 (242) 312 50 14 (242) 243 84 77

MÜZELER VE ÖNERİLEN DİĞER GEZİ MEKANLARI Antalya Müzesi / Antalya Museum (242) 238 56 88 Alanya Müzesi / Alanya Museum (242) 513 12 28 Side Müzesi / Side Museum (242) 753 10 06 Atatürk Evi Müzesi / Museum of Atatürk’s House (242) 241 15 27 Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi / Suna Inan Kıraç Kaleiçi Museum (242) 243 42 74 Minicity (242) 230 46 30 Kaleiçi Karatay Medresesi Güzel Anadolu Sergisi / Kaleiçi Karatay Medresesi Beautiful Anatolia Exhibition Kum Heykeller (Mayıs - Ekim Dönemi) / Sand Sculptures (May - October)

ANTALYA 125

Şubat - Mart / February - March 2011


ANTALYA GUIDE

KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com

BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com

MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com

KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok. No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr

TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr

Bulmacanın Çözümü

ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr

CANYON ANTALYA KONYAALTI PLAJLARI Hilside Su Hotel Karşısı ANTALYA Tel: +90 242 230 46 30 Fax: +90 242 230 46 36 www.canyonantalya.net

ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com

OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com

BSK ÖZEL SAĞLIK HİZMETLERİ Havaalanı Blv. Güzeloba Mh. Sevinç sokak No:9 ANTALYA Tel: +90 242 349 40 40 Faks: +90 242 349 26 26 bsk@bsklara.com www.bsklara.com

ADOPEN

Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL

Tarih:

/

/ 20..........

AD,I SOYADI

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ ŞEHİR

ÜLKE

E-MAIL

POSTA KODU

TELEFON

VERGİ DAİRESİ

FAX VERGİ NO

Yıllık abonelik bedeli olan 60 TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 09000473 nolu RK Tanıtım Hizmetleri hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz. ABONE TELEFON

126

ANTALYA

(0232) 463 75 40

Şubat - Mart / February - March 2011

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@rktanitim.com


Antalya Organize Sanayi Bölgesi son yıllardaki yoğun talep doğrultusunda 384 ha’dan 691 ha’ya çıkmıştır. Bölgenin; 1. Kısım alanında bulunan 91 parsel in 90 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 1 ad) 2. Kısım alanında bulunan 65 parsel in tamamı tahsis edilmiştir. 1 no lu tevsi de bulunan 39 parselden 33 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 6 ad ) 2 no lu tevsi de bulunan 50 parselden 27 adedi tahsis edilmiştir. (Boş 23 ad) 3 no lu tevsi alanı ve revizyon imar planı ile 64 adet sanayi parseli daha bölgemize ilave edilmiştir. Yeni oluşan 64 parsel ile tahsis edilecek boş parsel sayısı 94 adet olmuştur, bölgenin toplam parsel sayısı da 309 adede ulaşmıştır. Bu parseller Bölgemizin kriterlerine uygun olan Ulusal ve uluslararası sanayicilere tahsis edilecektir. Bölgemiz kurumsal yapısı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının tescil ettiği 263 organize Sanayi Bölgesi içerisinde ilk 10 ‘da yer almanın gururunu taşımaktadır. Organize Sanayi Bölgemizde; Modifiye asfalt yolları,İçme ve kullanma suyu şebekesi,AG/OG enerji şebekesi ve enerji trafoları,Doğalgaz, kanalizasyon ve yağmursuyu şebekeleri, Haberleşme altyapısı,Evsel ve endüstriyel atıksu arıtma tesisi gibi Alt yapı yatırımları ile sanayicilere çeşitli hizmetler vermektedir. Yangın hidrantları her fabrikaya kolayca ulaşılabilecek şekilde sıklaştırılmış ve yenilenmiştir. Ayrıca Alışveriş merkezi, Anadolu Endüstri Meslek lisesi ve Atölye binaları, Kademe dükkânları, 2 araçtan oluşan itfaiye teşkilatı gibi üst yapı yatırımları da bulunmakta ve hizmet vermektedir.

www.antalyaosb.org.tr

ANTALYA 127

Şubat - Mart / February - March 2011

Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Pk: 338 Tel: 0 242 258 11 00 Pbx Faks: 0 242 258 11 04 e-mail: akorsan@antalyaosb.org.tr


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

Bulmacanın çözümü 126. sayfadadır.

128

ANTALYA

Şubat - Mart / February - March 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.