antalya dergisi

Page 1

Yıl / Year: 1 Sayı / Issue:5

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Dünyanın buluşma merkezi Meeting centre of the world

ALANYA Kültürel Miras

Alaeddin’in Kalesi World Heritage : The Castle of Alaeddin Alo 179 açıldı Call 179 is opened

ISSN 977-1309-890X

ALABİLİRSİNİZ YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE



ANTALYA

Nisan - May覺s / April - May 2011

1


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni Publisher / Executive Editor İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı Publication Editor and Chairman of Editorial Board: A.Kerim ATILGAN İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Aylin KALINTAŞ İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

32

Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean

Dünyanın buluşma merkezi:

Doç.Dr.Mustafa ORAL Akdeniz Üniversitesi Fen Ed. Fakültesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dep. Of History Lecturer

Meeting centre of the world:

ALANYA

Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Education Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Melike GÜL Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Director of Regional Committee of Cultural and Natural Heritage Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V. Deputy Director of Antalya Museum

YAPIM / PRODUCTION

Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar-(Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.) S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Beysun GÜNERİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Sezen G.TAŞÇIOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sabriye MERCAN BOLULU Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN - Rahşan AKSOY Sırma AYDIN Renk Ayrım / Color Seperation Faik KALKAN

Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate

Haber Merkezi / Interviewer Hamit SEÇİL (Antalya Temsilcisi) Çiğdem ASKERİ COŞKUN - Ceyda ADAR

ISSN: 977-1309-890X

Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri Hizmetleri

2

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator Seçil SOLMAZ Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives İrfan IŞIK - Hakan KÜL Rasim MUTLU - Derya ÇOLAK Abone Sorumlusu Melda HİÇDURMAZ

Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.247 76 60 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Gülermat Matbaa ve Yay.San.Tic.Ltd.Şti Baskı Tarihi / Printing Date:


Dünya mirası: Alaeddin’in Kalesi World Heritage The Castle of Alaeddin

58

Doğanın

sı Mağara e im D : a av ar iği mağ by nature: Dim C resmett ted

80

pain A cave

Alanya’da dalış keyfi Pleasure of diving in Alanya

88

18 20 22 24 26 28 54 64 66 70 84 96 108 112 120

Kış güneşi Antalya’ya iyi geldi Winter sun does good for Antalya

Alo 179 açıldı

Call 179 is opened

Hoş geldin bahar! Welcome spring!

Dünyanın dördüncü turizm merkezi The fourth tourism centre in the world

Başbakan Gazipaşa’ya indi

The Prime Minister lands in Gazipaşa

Turizmde marka olacağız We will be a brand in tourism

Alanya markadır

Alanya is a trademark

Almanya’dan Alanya’ya From Germany to Alanya

Hızlı koşmak gerek! We must sprint!

Alara Sultan’ın Kalesi The castle of Sultan Alara

Suyun gözüne yolculuk

Walking to the eyehole of water

Kaleiçi’ni yaşamak gerek

Kaleiçi should be experienced

Yazlıkçıların gözdesi: Gökbel Yaylası

The apple of the summer house holidaymakers’ eye

Yaylalardan gelen ses

The sound clanging down from plateaus

Ölümden dirime: Serenler From death to life: Booms

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

3


EDITORIAL

“The most beatiful spring of the world comes Antalya” Our Antalya, which says “hello” to spring and the new tourism season with bitter orange flowers, enjoys the spring sun on the shore that stretches along 642 kilometres from Gazipaşa to Kaş. While the Taurus Mountains, which hold every colour of the rainbow, embrace our Antalya from all aspects, the history is resuscitated from Lycia to Pamphylia, from Pamphylia to Cilicia with spring. You see, “Spring for Three Seasons, Summer for One Season” starts in Antalya… While the Nawruz, which is one of the most important festivals of the Anatolian culture, embraces the whole city with the new day and new hopes, our city also experiences the excitement of the celebrations of the Libraries Week, Tourism Week and Museums Week in the new tourism season. Having welcomed 734 thousand 707 hundreds tourists in the first quarter of 2011, Antalya has proven to the whole world that it is successful and a vision holder at the International Berlin Tourism Exchange Market (ITB) and MITT Moscow Fair that were organised last month, once again. Our magazine, which introduces a district of our Antalya in every issue, has opened its pages to Alanya, “the Meeting Centre of the World” in the fifth issue. Being one of the most important trademarks of Antalya in tourism, Alanya has achieved to be a popular city in every period of history. In the winter capital of the Seljukians, the spring has come with a shining sun to Alaeddin

4

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Castle, with the enthusiasm of the melting snow to Sapadere Canyon and with almond flowers to Alara Castle. In our pages, where we have given place to the people who are aware of the historical and natural beauties of Alanya and try to develop the vision of the city in this direction, you will frequently encounter the emphasis of “Tourism for Everyone” and “An Unobstructed Tourism”. These entrepreneurs, who state that many firsts have been implemented in the region for the tourism introduction of Alanya, cooperate and continue to work for enabling the historical Alanya Castle to be included in the World Cultural Heritage List of UNESCO. The Ancient City of Selinus, which is the sacred city of the Romans, was following the spring falling on the Mediterranean with the solemnity of the first day. Nature lovers welcomed the warmth falling on the ground on the Lycian Way. While Mevlevi Lodge, which has been located in the centre of the city since the 13th century, was opening its doors to the whole humanity in the warmth of the spring morning, Antalya Folk Songs were rising with the merry melodies of the “New Day”. While the spring was strolling in the historical Kaleiçi with all its idleness, Madame Gürkaynak was saying, “Kaleiçi Should Be Experienced.” We thank to those who have contributed and supported; wish success for the tourism enterprisers in the new tourism season.


EDİTÖRDEN

“Dünyanın en güzel baharı Antalya’ya gelir” Turumç çiçekleri eşliğinde bahara ve yeni turizm sezonuna “merhaba” diyen Antalyamız, Gazipaşa’dan Kaş’a kadar 642 kilometre boyunca uzanan sahilinde bahar güneşinin tadını çıkarıyor. Gök kuşağının her bir rengini barındıran Toroslar bir boydan bir boya Antalyamızı kucaklarken, Likya’dan Pamfilya’ya, Pamfilya’dan Kilikya’ya tarih baharla yeniden canlanıyor. İşte Antalya’da, “Üç Mevsim Bahar, Bir Mevsim Yaz” başlıyor… Anadolu kültürünün en önemli bayramlarından birisi olan Nevruz, yeni gün ve yeni umutlarla tüm kenti sararken, şehrimiz yeni turizm sezonunda, Kütüphaneler Haftası, Turizm Haftası ve Müzeler Haftası kutlamalarının da heyecanını yaşıyor. 2011 yılının ilk çeyreğinde 734 bin 707 turisti ağırlayan Antalya, geçtiğimiz ay düzenlenen Uluslararası Berlin Turizm Borsası (ITB) ve MITT Moskova Fuarı’nda başarılı ve vizyon sahibi olduğunu tüm dünyaya bir kez daha kanıtladı. Her sayısında Antalyamızın bir ilçesini tanıtan dergimiz beşinci sayısında sayfalarını “Dünya’nın Buluşma Merkezi” Alanya’ya açtı. Antalya’nın turizmdeki en önemli markalarından biri olan Alanya, tarihin her döneminde gözde bir şehir olmayı başarmıştır. Selçukluların kışlık başkentine bahar,

Alaeddin’in Kalesi’nde ışıl ışıl bir güneşle, Sapadere Kanyonu’nda eriyen karların coşkusuyla, Alara Kalesi’nde ise badem çiçekleriyle gelmiştir. Alanya’nın tarihi ve doğal güzelliklerinin farkında olan ve şehrin vizyonunu bu yönde geliştirmeye çalışan kişilere yer verdiğimiz sayfalarımızda, “Herkes İçin Turizm” ve “Engelsiz Turizm” vurgusuna sıklıkla rastlayacaksınız. Alanya’nın turizm tanıtımında bölgede birçok ilkin gerçekleştirildiğini belirten bu girişimcilerin, el ele verip tarihi Alanya Kalesi’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması için çalışmaları devam ediyor. Romalıların kutsal şehri Selinus Antik Kenti, ilk günkü heybetiyle Akdeniz’e düşen baharı izliyordu. Doğa tutkunları Likya Yolu’nda karşıladı toprağa düşen cemreyi. 13’üncü yüzyıldan bu yana şehrin merkezinde bulunan Mevlevihane bahar sabahının sıcaklığında kapılarını tüm insanlığa açarken, “Yeni Gün”ün neşeli ezgileriyle yükseliyordu Antalya Türküleri. Tarihi Kaleiçi’nde bahar tüm haylazlığıyla gezinirken, “Kaleiçi’ni Yaşamak Gerek” diyordu, Madam Gürkaynak. Katkı ve destek verenlere teşekkür ediyor, yeni turizm sezonunda turizmcilere başarılar diliyoruz.

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

5


EXPO 2016 Aksu’da kurulacak EXPO İcra Kurulu, EXPO 2016 organizasyonu için Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün (BATEM) Aksu’daki arazisini belirledi. EXPO 2016 için son kararı merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) verecek. Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, EXPO’nun dünyanın en önemli organizasyonlarından birisi olduğunu belirterek, “Başta Antalya Valiliği olmak üzere Antalya Büyükşehir Belediyesi, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO), 30’u aşkın sivil toplum kuruluşu ve Antalya milletvekillerinin de içinde yer aldığı özenli ve arzulu çalışma ile dünyanın önemli bir organizasyonunun Antalya’da lâyığı ile gerçekleştirilmesi konusunda sevindirici bir aşamaya ulaştık.” dedi. EXPO 2016’nın “Çocuk ve

Çiçek” teması üzerine oluşturulacağını söyleyen Altıparmak, “1850 turizm tesisi, 730’u Bakanlıktan belgeli olmak üzere yaklaşık 500 bin yatak kapasitesi olan Antalya, bu ev sahipliği içerisinde tüm tarihî, coğrafî, kültürel güzelliklerini değerlendirmesini bilmiştir. Antalya, dört saat uçuş mesafesinde yaklaşık 2 milyar nüfusa hitap eden bir bölgedir. Bu özelliği dolayısıyla 2016 yılında gerçekleştirilecek EXPO’da 6 ayda 8 milyon konuğa ev sahipliği yapmayı hedeflemektedir.” diye konuştu. EXPO 2016 Antalya’nın toplam 900 dönümlük bir alanda kurulmasının planlandığını belirten Vali Altıparmak, bu alanın 700 dönümlük kısmının kullanılacağını, 200 dönümlük alanın ise opsiyonel alan olarak değerlendirileceğini kaydetti.

En İyi Turizm Valisi Dr. Ahmet Altıparmak Tourexpi Destination Management tarafından “En İyi Turizm Bölgesi Valisi” seçilen Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’a ödülünü Türk ve yabancı turizm sektörünün en üst düzey yöneticilerinin katıldığı ITB Berlin Turizm Fuarı’nda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay verdi. Turizm sektörüne hitap eden tourexpi.com adlı internet sitesi tarafından 21 bin 250 turizmcinin oy kullandığı ankette Vali Altıparmak’a bu ödül, görev yaptığı Muğla ve

Antalya’da “turizmde gelişmenin ancak herkesin ve her kesimin katılımıyla gerçekleşebileceği bilincini yerleştirme, turizmde yeniden yapılanmayla ilgili geliştirdiği stratejik yaklaşım, farklı ve önyargısız bakış açısı, en yeni teknolojik olanaklarla turistlerle interaktif iletişim sistemi kurarak turistlerin kendilerini güvenli, huzurlu ve tatil memnuniyeti yüksek bir ortamda bulmalarını sağlaması” için yaptığı çalışmalarından dolayı verildi.

Dr. Ahmet Altıparmak, the Best Tourism Governor Dr. Ahmet Altıparmak, the Governor of Antalya, who was selected as “The Best Tourism Region Governor” by Tourexpi Destination Management, was given his award by Ertuğrul Günay, the Minister of Culture and Tourism, during the ITB Berlin Tourism Fair with the participation of senior managers from the Turkish and international tourism sectors. This award has been given to Governor Altıparmak as a result of a questionnaire where 21 thousand 250 tourism entrepreneurs voted, organised by the internet site tourexpi. com, a site accessed mainly 6

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

by the tourism sector, for his efforts to create awareness that development in the tourism sector can only be achieved by the participation of every one and different segments of the public, for the strategic approach developed by him for the restructuring of tourism with a different viewpoint without prejudices and for establishing an interactive communication network with the newest technological opportunities, insuring that the tourists feel themselves in a secure and tranquil environment spending their holidays in high satisfaction.

EXPO 2016 will be established in Aksu EXPO Executive Board determined the land of the West Mediterranean Agricultural Research Institute (BATEM) in Aksu for the organisation of EXPO 2016. The final decision concerning EXPO 2016 will be made by the International Exhibitions Bureau (BIE) which has headquarter in Paris. Stating that EXPO is one of the most important organisations of the world, the Governor of Antalya Dr. Ahmet Altıparmak said, “We have attained a pleasing step in terms of implementing an important organisation of the world in Antalya adequately with an attentive and ambitious work, in which primarily the Governorship of Antalya, Metropolitan Municipality of Antalya, Antalya Chamber of Commerce and Industry (ATSO), more than 30 non-governmental organisations and parliamentarians of Antalya

are included, as well.” Saying that EXPO 2016 will be constituted on the theme of “Child and Flower”, Altıparmak told, “Antalya, which has 1850 tourism facilities and a bed capacity of approximately 500 thousand 730 of which are certificated by the Ministry, has known how to evaluate its all historical, geographical, cultural beauties within this home ownership. Having a flight distance of four hours, Antalya is a region that addresses to a population of nearly 2 billion. Due to this specialty, it aims to host 8 million guests in 6 months during EXPO, which will be organized in 2016.” Stating that EXPO 2016 Antalya is planned to be established on an area of totally 900 decares, the Governor Altıparmak noted that 700 decares of this area would be used and the area of 200 decares would be evaluated as the optional area.


ANTALYA

Nisan - May覺s / April - May 2011

7


ICF, müşteri memnuniyetini belgeledi

Antalya Havalimanı’nı işleten ICF Airports, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından verilen ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetimi Sistemi Belgesi’ni aldı. ICF Airports aldığı bu belgeyle havacılık sektöründe dört TSE standardına sahip tek firma oldu. ICF Airports Kalite Müdürü Musa Güngören, Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetimi Belgesini almaya hak kazanmalarının en önemli nedeninin yolculardan gelen talep

ve şikâyetleri göz önüne alarak strateji oluşturmalarının olduğunu söyledi. ICF Airports’un ulusal ve uluslararası standartlara uygun terminal hizmetleri sunduğunu belirten Güngören, “Bu doğrultuda toplam kalite anlayışının devamı olarak modern yönetim anlayışını ve müşteri memnuniyetini, iş sağlığı ve güvenliğine verdiğimiz önemi, doğal ve sosyal çevreye olan duyarlılığımızı da kararlılıkla hayata geçirdik.” dedi.

ICF documented customer satisfaction

İstiklal Marşı’nın 90’ıncı yılı kutlandı İstiklâl Marşı’nın Kabul Edilişinin 90. Yıldönümü Kutlamaları ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Programı bu yıl Atatürk Anadolu Lisesi tarafından hazırlandı. Programda Mehmet Âkif ve Bağımsızlık Andı Oratoryosu sahnelendi. Antalya İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen törene Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Kemal Korkmaz, Vali Yardımcısı Emir Osman Bulgurlu ve Ali Nazım Balcıoğlu, Muratpaşa Kaymakamı Fatih Kocabaş, İl Emniyet Müdürü Ali Yılmaz, İl Milli

Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, İl Defterdarı Hidayet Mat, İl Müftüsü Mahmut Yeleser, Orman Bölge Müdürü Recep Kaşan, diğer yetkililer, öğretmenler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. İşgal altındaki Anadolu topraklarında halkın verdiği mücadelenin kararlılığı, Mehmet Âkif Ersoy’un İstiklâl Marşı’nı yazması ile İstiklâl Marşı’nın Millî Marş olarak kabul edilmesi sürecinin anlatıldığı, türküler ve halkoyunlarının da sergilendiği oratoryo törene katılanların büyük beğenisini kazandı.

90th anniversary of the Turkish National Anthem is celebrated The 90th Anniversary Celebrations of the Admittance of the Turkish National Anthem and Memorial Program for Mehmet Âkif Ersoy were prepared by Atatürk Anatolian High School this year. In the program, the Oratorio of Mehmet Âkif and Independence Oath was performed. The ceremony, which was organised by the Provincial Directorate for National Education of Antalya, was participated by the Governor Dr. Ahmet Altıparmak, Garrison Commander Brigadier Kemal Korkmaz, Deputy Governor Emir Osman Bulgurlu and Ali Nazım Balcıoğlu, District Governor of Muratpaşa Fatih 8

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Kocabaş, Provincial Security Director Ali Yılmaz, Provincial Director of National Education Osman Nuri Gülay, Provincial Treasurer Hidayet Mat, Provincial Mufti Mahmut Yeleser, Regional Director of Forestry Recep Kaşan, other officers, teachers, students and citizens. The oratorio, where the determination of the struggle made by the public on the occupied Anatolian territories, the process of the admittance of the Independence Anthem that was written by Mehmet Akif Ersoy as the National Anthem were narrated, folk songs and dances were displayed, won a great recognition by those who participated in the celebration.

ICF Airports, that operates Antalya Airport, took ISO 10002 Customer Satisfaction and Complaint Management System Certificate issued by Turkish Standards Institute (TSI). ICF Airports with this certificate, has become the single firm that has four TSI standards in aviation sector. ICF Airports Quality Manager Musa Güngören stated that the most important reason to obtain Customer Satisfaction and Complaint Management certificate was that they developed strategies considering

demand and complaints of the customers. Güngören who mentioned that ICF Airports offered terminal services in accordance with national and international standards, said “In this respect we have materialized modern management understanding and customer satisfaction as a continuation of total quality understanding with determination by means of importance we have given to vocational health and safety and of sensitivity to natural and social environment.”

Rixos Downtown Antalya Temmuz’da açılıyor Antalya’daki Sheraton Voyager’ın işletmesini alan Rixos Hotels, tesisi yeni yüzüyle sezonda açmaya hazırlanıyor. Rixos Hotels’in, Antalya’daki otellerine bir yenisini daha eklediği hatırlatılarak, daha önce Doğuş Turizm Grubu’na ait olan Sheraton Voyager’ın işletmesini geçtiğimiz Ocak ayı itibariyle alan Rixos Hotels’in, tesisi Rixos Downtown Antalya adıyla yaz sezonunda hizmete açacağı bildirildi. Açıklamada, Rixos

Hotels tarafından 2035 yılına kadar işletilecek olan Rixos Downtown Antalya’nın renovasyon çalışmalarının Temmuz ayında tamamlanarak 2011 sezonunda açılmasının hedeflendiği kaydedildi. 1990’da kurulan ve Antalya şehir merkezinin sembollerinden biri haline gelen tesisin Rixos Downtown olarak Rixos zincirine eklenmesiyle birlikte grubun Antalya’daki yatak kapasitesinin yaklaşık 7 bin 500’e ulaşacağı kaydedildi.

Rixos Downtown Antalya to open in July Rixos Hotels, which took over the management of Sheraton Voyager in Antalya, is preparing to open the hotel with the new look in the season. Reminding that Rixos Hotels added a new one to its hotels in Antalya, it’s been stated that Rixos Hotels, which took over the management of Sheraton Voyager from Doğuş Tourism Group, to which the hotel belonged before, as per January, will open the facility to services under the name of Rixos Downtown Antalya in the summer season. It’s

been stated in the communiqué that the restoration of Rixos Downtown Antalya, which would be run until 2035 by Rixos Hotels, would be completed in July and it would be opened in the season 2011.It was further conveyed that with the addition of the facility, which was founded in 1990 and has been one of the symbols of the Antalya city centre, to the Rixos chain with the name Rixos Downtown, the bed capacity of the group in Antalya would increase about to 7.500.


ANTALYA

Nisan - May覺s / April - May 2011

9


Female farmers contested

Kadın çiftçiler yarıştı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması’nın Antalya il finali, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, yaptığı konuşmada, Antalya’nın turizm ve tarım sektöründe “dünya markası” olduğunu belirterek, bu markanın yaratılmasında kadın çiftçilerin ve üreticilerin çok büyük payı olduğunu bildirdi. Antalya’nın marka tanınmışlığı en yüksek illerin başında geldiğini, bunu da dünyada en çok turist alan üçüncü il olmasıyla kanıtladığını, teknolojiyi kullanma, verimlilik ve ihracattaki başarısıyla da “ülke tarımının başkenti” olduğuna vurguladı. Vali Altıparmak, “Antalya,

tarımdaki kaliteli üretimiyle dünyayı besliyor. Antalya tarımının markalaşmasında kadın çiftçilerimizin katkısı çok büyük! Bunu da kadınlarımızın elleri sağlıyor. 224 kadın yarışmacımız cesaret göstererek bilgi yarışmasına katılıyor. Kadınlarımız bilgilerini sürekli artırarak kendilerini geliştiriyor. Kadınlarımız Türk toplumunun temel taşıdır.” dedi. Yarışmanın Antalya finalinde sekiz kadın çiftçi mücadele etti. Demre İlçesi’nden Mine Güzeloğlu birinci, Kumluca İlçesi’nden Sevim Parlak ikinci ve Aksu İlçesi’nden Güllü Gürler üçüncü oldu. Ödül olarak birinciye tam, ikinciye yarım, üçüncüye çeyrek altın verildi. Finale kalan sekiz yarışmacıya ise battaniye ve duvar saati hediye edildi.

Antalya provincial final of Knowledge and Project Contest of Female Farmers, that was organised by the Ministry of Agriculture and Rural Affairs for the eighth time this year, was held in the Conference Hall of Antalya Chamber of Commerce and Industry. In his speech, the Governor of Antalya Dr. Ahmet Altıparmak stated that Antalya is a “world brand” in terms of tourism and agriculture sector and declared that female farmers and producers have a great share in the creation of this brand. He emphasised that Antalya is among the leading provinces having the highest brand recognition; the city has proven this with being the third province that draws the largest number of tourists in the world and it is the “capital of the country agriculture” in terms of using the technology, productivity and success in export. The Governor Altıparmak

said, “Antalya supports the world with its quality production in agriculture. Our female farmers have a great contribution to the brandisation of Antalya agriculture! And this is provided by the hands of our women. 224 female contestants join the knowledge contest by showing courage. Our women constantly increase their knowledge and develop themselves. Our women are the keystones of the Turkish society.” Eight female farmers competed in Antalya final of the contest. Mine Güzeloğlu from Demre District came in first, Sevim Parlak from Kumluca District came in second and Güllü Gürler from Aksu District came in third. The winner was given full, the second winner was given half and the third winner was given quarter gold coin as award. Eight contestants who made it to the final, on the other hand, were presented with blanket and wall clock.

The tradition will be kept alive

Gelenek yaşatılacak Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’na (BAKA) sunulmak üzere, Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi (APGEM) ve TOBB Antalya İl Kadın Girişimciler Kurulu’nun ortak hazırladığı “Gelenekten Geleceğe Döşemealtı Halıcılığı Projesi” Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak tarafından, Döşemealtı’na bağlı Kovanlık Köyü’nde anlatıldı. Yok olmaya yüz tutan geleneksel halı dokumacılığının tüm özellikleri ile 10

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

“The Project of Döşemealtı Carpet Making from Tradition to the Future” prepared by the cooperation of the Project Development, Application and Research Centre of Akdeniz University (APGEM) and TOBB Antalya korunması, ulusal ve uluslararası alanda Provincial Commission of ekonomik ve turistik değer olarak tanıtıl- Female Entrepreneurs to ması ve bölgede işgücü piyasası dışında be presented to the West Mediterranean Developkalan kadınların halı dokumacılığını meslek olarak benimsemesini amaçlayan ment Agency (BAKA) was represented by the Goverproje, bölgesel aktörlerin işbirliği içerinor of Antalya, Dr. Ahmet sinde sürdürülebilir kılmayı hedefliyor. Vali Altıparmak, “Kadınlarımız disiplinli Altıparmak in Kovanlık Vilçalışıp halı dokurlarsa hem iyi gelir elde lage of Döşemealtı. The project, which aims the protecedecekler, hem de gelecek nesillere tion of the traditional carpet önemli bir miras bırakacaklar” dedi.

weaving that goes down with all of its characteristics, introduction of it as an economic and touristic value in the national and international area and adoption of carpet weaving by the women who are outside of the labour force market in the region as a profession, aims to be sustainable within the cooperation of regional actors. The Governor Altıparmak said, “If our women work well-disciplined and weave carpets, they will both earn a good income and bequeath an important heritage to the next generations.”


ANTALYA 11

Nisan - May覺s / April - May 2011


Alanya’ya Otantik Türk Köyü

Kütüphane Haftasında Kitap kurtları ödüllendirildi Bu yıl 47’ncisi gerçekleştirilen Kütüphane Haftası, Kültür ve Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı Recep Yüksel, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar ve beraberindeki heyetin Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’ı makamında ziyareti ile başladı. Kütüphaneler Haftası’na öğleden sonra Tekelioğlu Halk Kütüphanesi’nde gerçekleşen kutlamalarla devam edildi. Bu yıl 47’ncisi gerçekleştirilen Kütüphane Haftası, Tekelioğlu İl Halk Kütüphanesi’ndeki törene, Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürü İbrahim Acar, Antalya Müzesi Müdürü Mustafa Demirel ve çok sayıda davetli

katıldı. Halkoyunları gösterilerinin yapıldığı törende müzik dinletisi de gerçekleştirildi. Törende konuşan Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Türk milletinin kitap okumayı seven bir millet olduğunu söyledi. Antalya’da kitap okuma oranının Türkiye’nin üstünde olduğunu açıklayan Yüksel, kütüphaneye kayıt yaptıran ve kitap alıp okuyan insan sayısının da keyif verici olduğunu kaydetti. Törende, en çok kitap okuyan Gülsüm Kübra Metin, Orçun Alp, Tuğçe Atav, Ecmel Tayfun Bozoğlu, Erdel Yavuz ve Sedef Oral Cömert’e kitap hediye edildi. Törenin ardından kitap sergisinin açılışı gerçekleştirildi.

Bookworms were awarded in Library Week The Libraries Week, which was organised for the 47th time this year, started with the visit of the Deputy Governor Responsible for Culture and Tourism Recep Yüksel, Provincial Director of Culture and Tourism İbrahim Acar and accompanying committee for the Governor of Antalya, Dr. Ahmet Altıparmak in his office. The Libraries Week continued with celebrations made in Tekelioğlu Public Library in the afternoon. The Libraries Week, which was organised for the 47th time this year, was celebrated in Tekelioğlu Public Library. Deputy Governor of Antalya Recep Yüksel, Provincial Director of Culture and Tourism of Antalya İbrahim Acar, Director of Antalya Museum Mustafa Demirel and many 12

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

guests participated in the celebration. In the celebration, where the shows of folk dances were performed, musical concerts were also given. The Deputy Governor of Antalya Recep Yüksel, who made a speech during the celebration, told that the Turkish nation is a nation that loves reading. Explaining that the rate of reading book in Antalya is above Turkey, Yüksel noted that the number of people who enroll in the library and read books is very pleasing. Gülsüm Kübra Metin, Orçun Alp, Tuğçe Atav, Ecmel Tayfun Bozoğlu, Erdel Yavuz and Sedef Oral Cömert, who read the most, were presented with books in the celebration. Following the celebration, the book exhibition was opened.

Alanya ilçe merkezine 16 kilometre uzaklıktaki Oba Alacami Köyü turizme kazandırıldı. Alanya Kaymakamlığı tarafından başlatılan proje kapsamında köy, “Otantik Türk Köyü” haline dönüştürüldü. Alanya’nın yaklaşık 50 yıl önceki köy hayatını ziyaretçilere yaşatmak için yöresel elbiseler giydirilmiş mankenlerin bulunduğu bir köy evi müzesi oluşturuldu. Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, “Köyün yollarında ve iç dizaynında çok güzel yenilemeler yaptık. Evlerin ve çevrenin düzenlemesi yapıldı. Evlerin çevresine

yüzlerce saksı çiçek dikildi. Köyün doğal yapısına uyacak peyzaj çalışması yaptık. Çalışmalarımız çerçevesinde bir de köy evi müzesi açtık. Bu alanı tamamen düzenleyerek turizme hazır hale getirdik.” dedi. Köye gelen yabancı ziyaretçilerin köy yaşamını görmelerini sağlayacak bir de köy müzesi oluşturduklarını ifade eden Doğan, “Burada, cip safari için gelen turistlerin çok memnun kaldığı bir alan oluşturduk. Proje ile bir Alanya köy evinin sıcaklığını da yabancılara göstermiş olduk. Alanya’ya mahsus bir Türk Köyü oldu.” dedi.

An Authentic Turkish Village for Alanya Oba Alacami Village, which is 16 kilometres distant from the town centre of Alanya, has been brought in tourism. The village has been converted into an “Authentic Turkish Village” within the scope of the project started by the District Governorship of Alanya. In order to make the visitors experience the Alanya village life of approximately 50 years ago, a village house museum has been constituted, which has manikins wearing local outfits. The District Governor of Alanya Hulusi Doğan said, “We have made very good renovations on the village roads and interior design. Houses and the environment have been arranged. Hundreds of houseplants have been

planted around the houses. We have carried out landscape work according to the natural structure of the village. We also have opened a village house museum within the frame of our works. We have completely arranged this area and made it ready for tourism.” Stating that they have also constituted a village museum for foreign visitors who come to the village to see the village life, Doğan said, “We have created an area with which the tourists coming for jeep safari are very pleased here. By means of the project, we have also been able to show the warmness of an Alanya village house to the foreigners. It has been a Turkish village peculiar to Alanya”


ANTALYA 13

Nisan - May覺s / April - May 2011


2011’de 3,5 milyon Rus turist bekleniyor Rusya’nın başkenti Moskova’da 16-19 Mart tarihleri arasında organize edilen ve dünyanın sayılı turizm etkinlikleri arasında yer alan Moskova MITT Turizm Fuarı Türk turizm sektörünün yüzünü güldürdü. Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Ahmet Barut 2011’de Türkiye’ye 3.5 milyonu aşkın Rus turist gelmesini beklediklerini bildirdi. Ahmet Barut, Rusya pazarında Türkiye’ye yönelik sayısal gelişmeler kadar, bu ülke vatandaşlarının Türkiye’ye klasik geliş tarihlerini mayıs ayın-

dan şubat ayına kadar öne almış olmalarının da Türk turizm sektörü için çok önemli bir gelişme olduğunu belirtti. TÜROFED’den yapılan açıklamada, bu yıl 18’incisi düzenlenen Moskova MITT Turizm Fuarı’nın dünyanın pek çok ülkesinden gelen binlerce kuruluş ve profesyonele ev sahipliği yaptığı belirtildi. Açıklamaya göre 1.254 metrekarelik alanda kurulan Türkiye standı, burada yer alan kuruluşlarca gerçekleştirilen sunum ve etkinliklerle turizm profesyonelleri ve diğer katılımcıların büyük ilgisini çekti.

3.5 million Russian tourists awaited in 2011 The Moscow MITT Tourism Fair, one of the most prominent tourism activities globally organised in Moscow, the capital city of Russia, between 16th and 19th of March, delighted the Turkish tourism sector. Ahmet Barut, the president of TÜROFED, Turkish Hotels Federation, gives the infor-

mation that more than 3.5 million tourists are awaited in Turkey in 2011. Ahmet Barut stated that quantitative developments in the Russian market in favour of Turkey alongside with the fact that the classical travelling dates of the citizens of this country to Turkey brought forward from May to as

SunExpress iç hat seferlerinde 5. yılını doldurdu, 10 milyon yolcuya yaklaştı

early as the month of February, constitute important developments for the Turkish tourism sector. It was stated in a communiqué issued by TÜROFED that the Moscow MITT Tourism Fair, having been organised this year for the 18th time, hosted thousands of companies and profession-

Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress, 26 Mart 2006’da İzmir’de başlattığı iç hat operasyonunda 5. yılını doldurdu. İzmir’den Anadolu kentlerine aktarmasız uçuşları başlatan ilk havayolu olan SunExpress, 5 yıl içinde önce Antalya’dan sonra İstanbul Sabiha Gökçen’den de iç hat uçuşları başlatarak, 29 Mart 2011 itibarıyla toplamda 9.6 milyon iç hat yolcusuna hizmet verdi. SunExpress aynı dönemde 73.000’den fazla iç hat uçuşunu ortalama %70 doluluk oranıyla gerçekleştirdi. SunExpress’in Genel Müdür

als from various countries of the world. According to the communiqué the presentations and activities realised by the exhibiting institutions at Turkey’s stand, laid out on a surface of one thousand 254 m², have aroused the interest of tourism professionals and other participants to a great extent.

Yardımcısı Hacı Say, “SunExpress olarak 1990 yılından bu yana Türkiye ile Avrupa arasında yoğun bir dış hat uçuş planı uyguluyoruz. 2006 yılında, şirket tarihimizin en önemli kilometre taşlarından birini gerçekleştirdik ve iç hat uçuşlarına başladık. Bu uçuşları Antalya ve İstanbul Sabiha Gökçen merkezli iç hat uçuşlarımız takip etti. İç hatlarda 5. yılını tamamlamış bir havayolu olarak Türkiye’nin mobilite ihtiyacının hızla artmaya devam ettiğini ve pazarın daha da yüksek bir büyüme potansiyeli gösterdiğini gözlemliyoruz” diye konuştu.

SunExpress has completed its 5th year in domestic flights, has drawn close to 10 million passengers SunExpress, corporation of Turkish Airlines and Lufthansa, has completed its 5th year in domestic line operation that it commenced on 26 March 2006 in İzmir. SunExpress, being the first airline that has commenced through flights from İzmir to Anatolian cities, by commencing domestic flights 14

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

from Antalya and then from İstanbul Sabiha Gökçen within 5 years, has offered services to a total of 9,6 million domestic line passengers until 29 March 2011. At the same period SunExpress implemented more than 73.000 domestic flights with %70 occupancy rate on average.

Vice General Manager of SunExpress Hacı Say, said “We, as SunExpress, have implemented dense international flight schedule between Turkey and Europe from 1990. In 2006, we actualised one of the most important cornerstones of our company history and commenced our

domestic flights. Antalya and İstanbul Sabiha Gökçen departure domestic flights followed these flights. We, as an airline that has completed its 5th year in domestic flights, observe that mobility need of Turkey increases dramatically and that the market shows higher potential of growth”.


ANTALYA 15

Nisan - May覺s / April - May 2011


Kaleiçi’nde tarihi kapı bulundu Kaleiçi’nde yapılan restorasyon çalışması sırasında bir konağın altında Roma Dönemi’ne ait tarihi eser bulundu. 3. Derece Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı olan Kaleiçi’nde Antalya Müzesi denetiminde gerçekleştirilen restorasyon çalışması öncesi yapılan sondaj çalışmasında,

Altıparmak: Alanya’nın turizmdeki yeri özeldir

anıtsal bir mimari yada şehre giriş kapısı olduğu düşünülen tarihi esere rastlandı. Antalya Müzesi arkeologları tarafından yürütülen kazı çalışmasında giriş kapısı olduğu düşünülen tarihi yapının kuzeyinde iki sıra yuvarlak planlı oturma basamakları gün yüzüne çıkartıldı.

A historical door is uncovered in Kaleiçi During restoration work carried out in Kaleiçi, a historical artefact of the Roman Period was uncovered under a mansion. During the exploration work that was performed before the restoration work which was carried out under the supervision of Antalya Museum in Kaleiçi, which is a 3rd Grade Urban and Archaeological Protected

Area, a historical artefact was found, which is thought to be a monumental architecture or an entrance door to the city. In the excavation works carried out by the archaeologists of Antalya Museum, two lines of roundplanned seat steps have been brought to light in the north of the historical structure, which is thought to be an entrance door.

Antalya’nın en büyük turizm merkezlerinden birisi olan Alanya’da incelemelerde bulunan Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Alanya Sanayi ve Ticaret Odası’nda (ALTSO) yaptığı konuşmada, Alanya’nın turizm dünyasında ayrıcalıklı bir yeri olduğunu söyledi. Alanya’da yaşayanlara büyük sorumluluklar düştüğünü belirten Vali Altıparmak, “Alanya Antalya turizminde çok önemli bir yere sahip. 150 bine yakın yatak kapasitesi ve 250’ye yakın seyahat acentesiyle önemli bir turizm merkezidir. Alanya, turist sayısı ve turizme hizmet eden müzesi, kalesi, kültürel aktiviteleri, eğlence mekanları ve sportif faaliyetleriyle gelen turisti

memnun eden ve hoş bir tatil geçirmelerini sağlayan bir ilçedir” dedi. ALTSO’da gerçekleşen toplantıya Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, belde belediye başkanları ve çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Toplantı sonrası Demirtaş Beldesi’nde bulunan ve geçtiğimiz yıllarda Alanya Kaymakamlığı tarafından turizme kazandırılan Sapadere Kanyonu’nu ziyaret eden Vali Altıparmak, memnuniyetini dile getirdi. Yine aynı beldede bulunan Selçuklular Dönemi eserlerinden Sedre Av Köşkü’nü de gezen Altıparmak, restorasyon çalışmalarının başlatılması için gerekli talimatı verdi.

Altıparmak: The place of Alanya in tourism is special

Turizm Haftası kutlanacak Her yıl 15 - 22 Nisan tarihleri arasında kutlanan Turizm Haftası, bu yıl coşkuyla kutlanacak. 15 Nisan Cuma günü saat 09.30’da Cumhuriyet Meydanı’nda çelenk sunma tö-

reni ile başlayacak olan Turizm Haftası, saat 10.00’da Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’ın makam ziyaretiyle devam edecek ve hafta boyunca çeşitli etkinliklerle sürecek.

Tourism Week will be celebrated Tourism Week, which is celebrated between 15 - 22 April every year, will be celebrated with enthusiasm this year. Tourism Week, which will start with the garland presentation ceremony on Cumhuriyet 16

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Square on the 15th of April, Friday at 09.30, will continue with the office visit for the Governor of Antalya, Dr. Ahmet Altıparmak at 10.00 and with various activities throughout the week.

The Governor Dr. Ahmet Altıparmak, who inspected Alanya that is one of the biggest tourism centres of Antalya, told that Alanya had a special place in the tourism world during his speech he made in Alanya Chamber of Industry and Commerce (ALTSO). Stating that great responsibilities fall on the people living in Alanya, the Governor Altıparmak said, “Alanya has a very important place in Antalya tourism. It is an important tourism centre with a bed capacity of almost 150 thousand and almost 250 travel agencies. Alanya is a district that pleases the tourists and enables them to have a pleasant holiday with its tourist number and museum that serves for tourism, castle, cultural ac-

tivities, entertainment places and sportive activities.” The meeting that was held in ALTSO was participated by the District Governor of Alanya Hulusi Doğan, Mayor of Alanya Hasan Sipahioğlu, mayors of towns and representatives of various non-governmental organizations. The Governor Altıparmak, who visited Sapadere Canyon that is located in Demirtaş Town and was brought in tourism by the District Governorship of Alanya in the previous years after the meeting, expressed his pleasure. Altıparmak, who visited Sedre Hunting Mansion that is also located in the same town and among the artefacts from the Seljukian Period, gave the required instructions for starting the restoration works.


www.granada.com.tr

T. +90.242.510 07 07 F. +90.242.510 07 77

ANTALYA 17

Nisan - May覺s / April - May 2011


Güncel / Actual

Kış güneşi Antalya’ya iyi geldi Turizmin başkenti Antalya’yı yılın ilk üç ayında toplam 734 bin 704 turist tercih etti. Yılın ilk çeyreğinde en büyük artış yüzde 176 ile Rusya pazarında yaşandı

Winter sun does good for Antalya The capital of tourism, Antalya was visited by totally 734 thousand 704 tourists within the first three months of the year. During the first quarter of the year, the greatest increase was experienced in the Russian market with 176 percent.

18

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Turizmin başkenti Antalya 2011 yılının ilk çeyreğinde toplam 734 bin 704 yerli ve yabancı turisti ağırladı. Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü istatistiklerine göre; geçtiğimiz yıla kıyasla turist sayısında yüzde 11.25 oranında artış yaşandı. Antalya’ya Ocak-Mart döneminde Rusya Federasyonu’ndan toplam 64 bin 043 turist geldi. Geçtiğimiz yıla oranla Rusya Federasyonu pazarında yüzde 176 artış yaşandığı kayıtlara geçti. Geçen yılın aynı döneminde en çok turist gönderen ülkeler sıralamasında 6’ncı sırada yer alan Rusya, bu artışla ikinci sıraya yükseldi. Yıllardır zirvede yer alan Almanya’da ise yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 düşüş yaşandı. Üç ayda gelen Alman turist sayısı 297 bin 701 oldu. Üç aylık dönemde İngiltere’den gelen turist

sayısı 27 bin 466 olurken, İngiltere en çok turist gönderen ülkeler sıralamasında 7’nci oldu. Geçen yıl ilk çeyrekte 2’nci sırada yer alan Fransa ise, yüzde 54 artışa karşın, yerini Rusya’ya kaptırarak, üçüncü sıraya geriledi. Geçen yıl aynı dönemde 3’üncü sırada yer alan Avusturya da yüzde 26 artışa karşın, 5’inciliğe geriledi.

The capital of tourism, Antalya welcomed totally 734 thousand 704 domestic and foreign tourists during the first quarter of 2011. According to the statistics of the Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya; an increase has been experienced in the tourist number at the rate of 11.25, compared to the previous year.

Mart ayının sürpriz ülkesi ise İran oldu. İran, Mart ayında en çok turist gönderen 2’nci ülke olurken, İranlı turist sayısı Mart ayında geçen yıla oranla yüzde 108 artarak, 42 bin 732’e ulaştı. Özellikle 16 Mart - 2 Nisan döneminde Nevruz Bayramı için Antalya’ya gelen İranlı turistler, şehir esnafının da yüzünü güldürdü. 2011 yılının ilk üç ayında İran’dan 43 bin 430 turist Antalya’ya geldi. Bu verilerle İran ilk üç aylık dönemde 4’üncü sırada yer aldı.

Totally 64 thousand 043 tourists came to Antalya from the Russian Federation during the period of January-March. It has been recorded that an increase of 176 percent was experienced in the market of the Russian Federation, compared to the previous year. Russia, which was ranked number 6 in the rank of countries sending the largest number of tourists during the same period of the previous year, has sprung to the second rank with

this increase. In Germany which has remained at the top of the list for years, on the other hand, a decrease of 7 percent has been experienced during the first quarter of the year. The number of tourists coming from Germany has become 297 thousand 701 within three months. While the number of tourists coming from England was 27 thousand 466 during the three-month period, England ranked number 7 in the rank of countries sending the largest number of tourists. France which was ranked number 2 during the first quarter of the previous year, on the other hand, has lost its place to Russia and regressed to the third rank in spite of an increase of 54 percent. Austria, which ranked number 3 during the same period of the previous year, has regressed to the fifth rank in spite of an increase of 26 percent. The surprise country of March was Iran. While Iran became the second country sending the greatest number of tourists in March, the number of the Iranian tourists increased 108 percent compared to the previous year in March and reached to 42 thousand 732. Especially the Iranian tourists who came to Antalya for Nawruz Festival during 16 March – 2 April have also made the shopkeepers of the city happy. 43 thousand 430 tourists came from Iran to Antalya during the first three months of 2011. With these data, Iran ranked number 4 during the period of the first three months.

ANTALYA 19

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Güncel / Actual

Alo 179 açıldı Antalya’yı ziyaret eden turistlerin her türlü ihtiyacına cevap verecek olan Alo 179 Turizm Çağrı ve Danışma Merkezi açıldı. Merkez 7 gün 24 saat Türkçe, İngilizce, Almanca ve Rusça dillerinde hizmet verecek.

Antalya Alo 179 Turizm Çağrı ve Danışma Merkezi’nin açılışı yapıldı. Antalya ‘yı ziyaret edecek turistlere 4 dilde hizmet verecek olan hat ve danışma merkezi her türlü soruna anında çözüm üretecek. Merkez, Haziran ve Ekim ayları arasında 7 gün 24 saat, kış döneminde ise mesai saatlerinde Türkçe, İngilizce, 20

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Almanca ve Rusça dillerinde hizmet verecek. Akşamları hatta yapılan çağrıları 112 merkezinde görevlendirilen 5 kişilik ekip cevaplandıracak.

Call 179 is opened

Açılış için düzenlenen törende konuşan Antalya Valisi Ahmet Altıparmak, hattın duyurusunu yapmak için otellere broşürler gönderildiğini

Call 179 Tourism Calling and Information Centre, which will fulfil all kinds of needs of tourists visiting Antalya, has been opened. The centre will give service in Turkish, English, German and Russian languages 24/7.


The Antalya Call 179 Tourism Calling and Information Centre has been opened. The line and information centre, which will give service in 4 languages for the tourists that will visit Antalya, will instantly generate solutions to all kinds of problems. The centre will give service 24/7 between June and October and during working hours in the winter season in Turkish, English, German and Russian languages. The calls will be answered by a team of 5 that is charged in 112 centre in the evenings.

Vali Dr. Ahmet Altıparmak

belirterek, rehberlerin turist otobüse bindiği anda Alo 179 hakkında bilgilendirme yapacağını söyledi. Antalya ‘da turistin dışarı çıkmamasından ve az para harcamasından şikâyet edildiğini, sürdürülebilirlikle ilgili endişeler bulunduğunu dile getiren Altıparmak, “Onlardan en önemlisi de turistin maruz kaldığı kötü eylem ve muamele karşısında görevlilerin ivedi, çok seri hareket edip onun bu sıkıntısına çare olmak. İşte bunu Alo 179 Turizm Çağrı Hattı yapacak.” dedi. Hanutçuluk yapan esnaf kapatılacak Vali Altıparmak, “Turiste maruz kaldığı ayıplı mal, pahalı mal, kötü muamele, hanutçuluk, sağlık sorunu gibi konularda onun anadilince cevap verebilen, son derece eğitimli, donanımlı arkadaşlarımız yardım edecek. Yani güven temin edecekler. Bundan sonra ayıplı, kusurlu mal satan, kötü muamele eden bilsin ki turistin bildiği

bir numara var. Aradığı zaman derhal çözüm üretilecek. O esnafımız, cezasını çekecek. Esnaf hiç endişe etmesin, hanutçuluk yapan kapatılacak. Hiç kimsenin bizi; turiste sıkıntı çektiren, ayıplı mal satan olarak tanıtmaya hakkı yok. Dolayısıyla bu tür muameleler cezasız kalamaz.” diye konuştu.

The Governor of Antalya Ahmet Altıparmak, who made a speech at the ceremony organised for the opening, indicated that brochures were sent to hotels in order to make the announcement of the line and told that guides would give information about the Call 179 as soon as the tourists get on the bus. Expressing that complaints were made about the fact that tourists do not go out and do spend a little amount of money in Antalya and that there were anxieties concerning the sustainability, Altıparmak said, “Among them, the most important one is that employees act in a hurried and fast way to be

İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar ise amaçlarının turist memnuniyeti olduğunu belirterek, en iyi tanıtımın da zaten turistin ayrılırken memnun kalması olduğunu belirtti. Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Nizamettin Şen de yapılacak çağrılardan elde edilecek verilerle turizm sektöründeki rotalarını belirleyeceklerini dile getirdi. Konuşmaların ardından Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde hizmet verecek Antalya Alo 179 Turizm Çağrı ve Danışma Merkezi’nin açılışı yapıldı.

İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar

a remedy for the trouble of tourists when they are exposed to a bad action and treatment. This will be performed by the Call 179 Tourism Calling Line.” The shopkeepers performing the business of commissioner will be closed. The Governor Altıparmak said, “Concerning the subjects such as defective good, expensive good, bad treatment, business of commissioner, health problem they are exposed to, the tourists will be facilitated by our highly educated and equipped friends who could respond to them in their native languages. In other words, they will provide confidence. From now on, those who sell defective, faulty goods and mistreat shall know that there is a number known by the tourist. As soon as s/he calls, a solution will be generated. That shopkeeper will be punished. The shopkeepers should not worry; those who perform the business of commissioner will be closed. Noone has the right to introduce us as people who cause trouble for the tourists and sell them defective goods. Therefore, such proceedings cannot be left unpenalised.” Provincial Culture and Tourism Director İbrahim Acar, on the other hand, stated that their aim was the tourist satisfaction and the best introduction was performed through making the tourists leave the country in a pleased way. The Head of Antalya Promotion Foundation Nizamettin Şen expressed that they would determine their route by means of the information to be obtained from the calls. Following the speeches, the opening of Antalya Call 179 Tourism Calling and Information Centre, which will serve within the body of the Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya, was performed. ANTALYA 21

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Güncel / Actual

Hoş geldin bahar! Welcome spring! Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve baharın başlangıcı olarak bilinen Nevruz Bayramı kutlandı. Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, “Var olduğunu bildiğimiz kardeşliğimizi, dostluğumuzu, birbirimizi sevip saymamızı daha da güçlendirmeye başlangıç olan Nevruz Bayramınızı kutlarım” dedi. Antalya Müzesi bahçesinde düzenlenen kutlamalara Yüksel’in yanı sıra Muratpaşa Kaymakamı Fatih Kocabaş, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Cemal Öcal, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, diğer protokol üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Bayram kutlamalarının açılış konuşmasını yapan Vali Yardımcısı Yüksel, “Bugün her birimizin keyif duyması gereken bir gün. Bugün kuraklıktan

22

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

kurtulduğumuz bir gün. İnanç olarak baktığımızda yeni umutlara, güzel zamanlara ulaştığımız bir gün. Bugün, doğayla yeniden kucaklaşacağımız, berekete merhaba diyeceğimiz bir gündür.” dedi. Yöresel kıyafetleriyle halk oyunları gösterisi sunan ilköğretim öğrencileri büyük alkış toplarken, kutlamalarda yakılan Nevruz ateşi büyük ilgi topladı. Gece ve gündüzün eşit olduğu ve Anadolu coğrafyasında bahar mevsiminin habercisi olan Nevruz günü kutlamaları, yerel sanatçıların konserleriyle devam etti. Nevruz geleneği olan Örste Demir Dövmenin yanı sıra Yumurta Kırma Yarışı geleneğinin de yaşatıldığı kutlamalarda, Nevruz ateşinin üzerinden atlanarak baharın gelişi müjdelendi.

The Nowruz Festival, which is organised by the Provincial Directorate of Culture and Tourism of Antalya Governorship and known as the beginning of spring, was celebrated. The Deputy Governor of Antalya, Recep Yüksel, who is Liable for Tourism, said, “I wish a happy Nowruz Festival, which is a beginning for loving, respecting and further strengthening our brotherhood that is known to exist, friendship and each other.” As well as Yüksel, the celebrations that were organised in the garden of Antalya Museum were also participated by the District Governor of Muratpaşa Fatih Kocabaş, Assistant Secretary General of Metropolitan Municipality Cemal Öcal, Provincial Director of Culture and Tourism İbrahim Acar, other protocol members, and citizens. Making the opening speech of the festival celebrations, the Deputy Governor Yüksel said, “Today is a day when each one of us shall enjoy. Today is a day when we are rescued from drought.

Considering the new hopes as beliefs, today is a day when we attain good times. Today is a day when we will reunite with nature and say hello to blessings.” While primary school students, who presented a show of folk dances in their local costumes, received a great applause, the Nowruz fire made during the celebrations attracted a great attention. Celebrations of the Nowruz day, when day and night are equal and the sign of the spring season is given on the Anatolian geography, continued with the concerts of local artists. During the celebrations, where the traditions of forging on anvil, which is a Nowruz tradition, as well as the competition of breaking eggs were kept alive, the coming of the spring was announced through jumping over the Nowruz fire.


ANTALYA 23

Nisan - May覺s / April - May 2011


Güncel / Actual

Dünyanın dördüncü turizm merkezi Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Levent Demirel, Antalya’nın Paris, Londra ve Singapur’un ardından dünyada en çok ziyaret edilen dördüncü turizm merkezi olduğuna dikkat çekti.

The fourth tourism centre in the world Levent Demirel, Deputy General Director for Promotion at the Ministry of Culture and Tourism drew attention to the fact that Antalya is the fourth most visited tourism centre in the world after Paris, London and Singapore. Havacılık sektöründe dünyanın en önemli etkinliği olan 4. Turizm Akdeniz Forum’u Antalya Belek’te bulunan Gloria Golf Hotel’de düzenlendi. Havacılık ve turizm sektörlerinden dünya genelinden yaklaşık 400 temsilcinin katıldığı forum, Antalya ve Türkiye tanıtımı için de büyük fırsat yarattı. Üç gün sürecek olan forumun ilk gününde Türkiye, Hırvatistan ve Yunanistan Turizm Bakanlığı yetkilileri ülke sunumlarını gerçekleştirdi. Foruma katılması beklenen Mısır Turizm Bakanlığı yetkilisi ise ülkede gerçekleşen siyasi değişiklikten dolayı 4. Routes Turizm Akdeniz Forum’una katılamadı. 24

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Levent Demirel, Türkiye’nin turizm potansiyeli ve tanıtım çalışmaları hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Demirel, gerçekleştirdiği sunumun büyük bir kısmını Antalya’nın tanıtımına ayırdı. Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye’nin 50 milyon turist ve 50 milyar turizm gelirini hedeflediğini belirten Demirel, aynı dönemde Antalya hedefinin ise 20 milyon turist olduğunu açıkladı. Türkiye’nin dünyadaki en büyük yedi turizm destinasyonundan birisi olduğunun altını çizen Demirel, 2023 yılında hedefin ilk beşe girmek olduğunu söyledi.

The Routes Tourism Mediterranean Forum, the most important event in the aviation sector worldwide, was organised for the 4th time in Gloria Golf Hotel in Belek Antalya. The forum, in which nearly 400 representatives from the aviation and tourism sectors from all around the world took part, was also a great opportunity for the publicity of Antalya and Turkey. On the first day of the forum that lasted three days, officials from the Ministries of Tourism of Turkey, Croatia and Greece presented their countries. The representative of the Tourism Ministry of Egypt couldn’t participate in this 4th Routes Tourism Mediterranean Forum because of the current political turmoil in his coun-

try. Levent Demirel, Deputy General Director for publicity at the Ministry of Culture and Tourism made a presentation over the tourism potential and publicity activities of Turkey. Demirel reserved the greater part of his presentation to the publicity of Antalya. He mentioned that Turkey takes aim at obtaining the figures of 50 million tourists and 50 billion tourism revenue in the 100th anniversary of the Republic and that the projected figure for Antalya in the same period is 20 million tourists. Underlining the fact that Turkey is one of the seven biggest tourism destinations in the world, Demirel said that the aim in 2023 is to become in the first five.


Dünya dördüncüsüyüz

increase next year. Demirel indicated that Antalya is not only comprised of the trio of sea, sun and sand, but it also offers activities in the health sector, golf sport and culture along with 642 km shoreline. Demirel said: ‘’We have good reasons to make Antalya public in the world.’’ and further mentioned that they are also working on projects to attract tourists from the Middle East, Scandinavian countries and Spain.

Antalya’nın dünyada en çok yabancı ziyaretçi ağırlayan 10 ülke arasında dördüncü sırada olduğunu duyuran Demirel, Fransa’nın Başkenti Paris’in 14.8 milyon turistle birinci sırada olduğu sıralamada Antalya’nın 9.25 milyon turistle, Londra ve Singapur’un ardından geldiğini söyledi. 2010 Kültür Başkenti İstanbul ise aynı listede 7.51 milyon turistle dokuzuncu sırada yer aldı. Antalya’yı tercih eden turist sayısında her geçen gün artış olduğunun altını çizen Demirel, “2011 yılında en büyük iki pazar olan Almanya ve Rusya pazarlarında, erken rezervasyonlara bakarak, yüzde 15 oranında artış bekliyoruz” dedi. Antalya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı ruhsatlı tesis sayısının 600 olduğunu belirten Demirel, gelecek yıl ruhsat sayısında artış olacağını vurguladı. Antalya’nın sadece deniz, güneş, kum üçlüsünden oluşmadığını belirten Demirel, 642 km sahil bandı boyunca sağlık, kültür ve golf gibi aktivitelerin de olduğunun altını çizdi. “Antalya’yı dünyada tanıtmak için önemli gerekçelerimiz var” diyen Demirel, Ortadoğu ülkeleri, İskandinavya ve İspanya’dan da turist çekme çalışmalarını sürdüklerini kaydetti.

17 anlaşma imzalandı Routes Turizm Akdeniz Forumu boyunca Akdeniz çanağından gelen delegeler arasında toplam 752 görüşme gerçekleşti. ICF Airports, Routes Turizm Akdeniz Forumu’nda 17 anlaşmaya imza attı. ICF Airports Antalya Havalimanı, Aeroflot ve bünyesinde bulunan dokuz farklı firmanın yanı sıra

17 agreements signed

Wizz Air, Lufthansa, Smartwings, Malev, Chamwings, Transavia ve Jat Airways ile anlaşma yaptı. Wizz Air, Haziran 2011’den itibaren Budapeşte – Antalya uçuşlarına başlayacak. Lufthansa Havayolları, Almanya’dan tarifeli seferlere başlayacak. Smartwings Havayolları Mart 2011 tarihinden itibaren Çekoslavakya’dan Antalya’ya tarifeli seferler düzenleyecek. Malev Havayolları, 2012’de 12 ay boyunca haftada üç defa Budapeşte’den sefer düzenleyecek. Cham Wings Havayolu haftada iki kez Ürdün, Irak ve Lübnan’dan topladığı yolcuları Şam aktarmalı olarak Antalya’ya getirecek. Transavia Havayolu ise Paris güzergahına ilave olarak Nautes destinasyonunu açacak. Aeroflot ile masaya oturan ICF Airports, Aeroflot bünyesinde bulunan dokuz firma da dahil olmak üzere frekans arttırmaya ve yeni destinasyonlar yaratmaya yönelik bir anlaşma imzaladı.

At the fourth place in the world Demirel said that Antalya has the fourth place in the ranking among 10 countries which accommodate most of the tourists in the world, mentioning that Paris, capital of France, ranks on the top of the list with 14.8 million tourists and Antalya comes with 9.25 million tourists just after London and Singapore. İstanbul, the cultural capital of Europe in 2010, occupies the 9th place in the same list with 7.51 million tourists. Emphasizing the fact that the number of tourists who prefer Antalya increases day by day, Demirel said: ‘’ Evaluating the early reservations, we are awaiting an increase of 15 % in 2011 in Germany and Russia, two of the biggest markets.’’ Demirel further gave the information that there are 600 facilities in Antalya operating with a certificate from the Ministry of Culture and Tourism and that the number of licenses would

During the Routes Tourism Mediterranean Forum, 752 negotiations were realised among the delegations coming from the Mediterranean basin. 17 agreements were signed during the ICF Airports, Routes Tourism Mediterranean Forum. ICF Airports concluded agreements with Antalya Airport, Aeroflot and nine other firms within its group, alongside with Wizz Air, Lufthansa, Smartwings, Malev, Chamwings, Transavia and Jat Airways. Wizz Air will start its Budapest-Antalya flights in June 2011. Lufthansa Airways will start scheduled flights from Germany. Smartwings Airways will organise scheduled flights from the Czech Republic to Antalya beginning as from March 2011. Malev Airways will organise flights from Budapest to Antalya three times a week all the year round in 2012. Cham Wings Airways will bring its clients from Jordan, Iraq and Lebanon to Antalya twice a week with a connection flight over Damascus. Transavia Airways will open the destination of Nantes in addition to the destination of Paris. ICF Airport also negotiated with Aeroflot and an agreement was signed to increase frequency including nine companies incorporated in the Aeroflot group and create new destinations. ANTALYA 25

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Güncel / Actual

Fotoğraflar / Photographs: Rıza Erçin

Başbakan Gazipaşa’ya indi The Prime Minister lands in Gazipaşa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Gulfstream G550 tipi ‘TC-DAP’ uçağıyla Gazipaşa Havalimanı’na ilk kez iniş yaptı. Mersin’in Anamur İlçesi’nde temelini attığı Alaköprü Barajı’na ulaşmak için Gazipaşa Havalimanı’nı kullanan Başbakan Erdoğan ve beraberindeki heyet Gazipaşa’dan Anamur’a 26

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

helikopterle geçti. Gazipaşa İlçesi’nde yapımına 1991 yılında başlandıktan sonra deneme uçuşlarının ardından geçen yıl 12 Temmuz’da ilk tarifeli uçuşun gerçekleştirildiği havalimanına ilk kez gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak ve beraberindeki heyet karşıladı.

The Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan landed in Gazipaşa Airport for the first time on his Gulfstream G550 type ‘TC-DAP’ plane. The Prime Minister Erdoğan and the accompanying committee, who used Gazipaşa Airport in order to reach to Alaköprü Dam whose foundation was laid by him in Anamur District

of Mersin, passed to Anamur from Gazipaşa by a chopper. The Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan, who came to the airport where the first scheduled flight was performed on the 12th July last year following the test flights after its construction in Gazipaşa District in 1991,


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Anamur ziyareti için Gazipaşa Havalimanı’nı kullanması ilçede bayram havası yarattı. Erdoğan’ın bu jestinin havalimanına olan ilgiyi artırmasını beklediklerini belirten Gazipaşa Kaymakamı Muhittin Pamuk, “Pist uzatma çalışmalarının sona ermesiyle küçük ve orta gövdeli uçaklar rahatlıkla havalimanımıza inebilecek” dedi. 27 Nisan’da Anadolu Jet’in Ankara-Gazipaşa-Ankara uçuşlarını başlatacağını belirten Pamuk, “Bu ilçemiz için sevindirici bir gelişme” dedi. Gazipaşa Belediye Başkanı Cemburak Özgenç ise Hollandalı Thomas Cook şirketine bağlı Neckermann’ın

Gazipaşa’ya Nisan ayı içerisinde uçuş başlatacağını söyledi. Pistin 2 bin metreye çıkarılmasıyla birlikte olumlu gelişmeler yaşandığını belirten Özgenç, “Yurt dışında yeni bağlantılar yapılıyor, somut gelişmeler var” dedi.

was welcomed by the Governor of Antalya Dr. Ahmet Altıparmak and the accompanying committee. When the Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan used Gazipaşa Airport for his Anamur visit, this situation created a festive air in the district. Stating that this gesture of Erdoğan is expected to increase the interest in the airport, the District

Governor of Gazipaşa, Muhittin Pamuk said, “Small and mediumbody aircrafts will easily land on our airport together with the completion of the runway extension works. Indicating that Anadolu Jet will start its flights of Ankara-Gazipaşa-Ankara on the 27th of April, Pamuk said, “This is a gratifying development for our district.” ANTALYA 27

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Röportaj / Interview

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs: HAMİT SEÇİL

Turizmde marka olacağız Cumhur Güven Taşbaşı: Önümüzdeki yıllarda dünyanın ulaşamadığımız diğer ülkelerinde, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerimiz yaygınlaştırılacak ve yoğunlaştırılacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı Türkiye’nin tanıtımında dijital mecranın da her geçen gün önem kazandığını belirterek, “Hedefimiz ülkemizi etkisi kısa süreli tanıtımlarla değil, insanların hafızalarına kazınan olumlu bir marka imajıyla dünyanın en önemli turizm destinasyonlarından biri olarak var edebilmektir” dedi. Türkiye’nin tanıtım politikaları nedir? Zaman içerisinde nasıl değişim göstermiştir? Turizmde gelişmişlik yalnızca gelen turist sayısıyla değil, o ülkenin pazarda ne kadar marka imajı yarattığıyla ilgilidir. Bu noktada Dünya Turizm Örgütü’nün yaklaşımıyla da paralel olarak 28

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

tanıtım politikamız “ulusal marka imajı” yaratılması yönündedir. Günümüzde; turizm pazarında yarışabilmek ve sektörde elde ettiğimiz payı daha da büyütebilmek için ülkenin marka imajının geliştirilerek her türlü dış etkilerden korunmasını sağlamak gerekmektedir. Bakanlığımız sektördeki tüm bu gelişmeleri ilgiyle takip etmekte ve stratejilerini belirlerken önemle dikkate almaktadır. Ayrıca; ülkemizin doğal, kültürel, tarihi ve coğrafi değerlerini koruma-kullanma dengesi içinde kullanmayı ve turizm alternatiflerini geliştirerek ülkemizin turizmden alacağı payı arttırmayı hedef almaktadır. Türkiye 2023 Turizm Stratejilerine göre Bakanlığımız tanıtım faaliyetlerinde,

We will be a brand in tourism

Cumhur Güven Taşbaşı: In the coming years, our advertisement and marketing activities shall be spread and shall become more intense in other countries of the world where we could not reach.

Promotion General Director of the Ministry of Culture and Tourism Cumhur Güven Taşbaşı, who mentioned that the importance of digital environment increased gradually in the promotion of Turkey, said, “Our aim is to make our country one of the most important tourism destinations of the world

not through short-effecting promotions but through a brand image that are engraved in people’s minds”. What are promotion policies of Turkey? How did they change over time? Level of development in tourism is not only related with the number of coming tourists but


farklı pazarlar ve pazar dilimleri arasındaki farklılıkların bilincinde olarak pazarlardaki tüketicilerin ortak istek ve arzuları üzerinde yoğunlaştırılmış bir tanıtım stratejisi amaçlamaktadır. Ülkemizin dış tanıtımında, dünyadaki gelişmeler izlenerek kampanyaların varış noktası odaklı olmasına, hedef pazarlara yönelik ayrı ayrı düzenlenmesine, farklı, özgün ve ulusal değerlere sadık kalınarak çağdaş değerlerin vurgulanmasına, hedef kitleye yönelik turizm ürünlerinin ön plana çıkarılmasına, fuar, ağırlama gibi halkla ilişkiler etkinlikleri ile desteklenmesine özen gösterilecektir. Kampanyalarda hedef kitleye hızlı ve etkin bir şekilde ulaşabilmek için elektronik ortamdan daha fazla faydalanılacaktır. 2011 yılında düzenlenen fuarlardan beklentiler nelerdir? 2011 yılında toplam 156 uluslararası fuara katılım sağlanacaktır. Ülkemizin ve destinasyonlarımızın en etkili şekilde tanıtılarak ülke imajımızın pekiştirilmesine ek olarak; sezonun nasıl geçeceğine dair ön tahminlerin alınması, sektör temsilcileriyle buluşularak onların talep ve beklentilerinin öğrenilmesi ve aynı zamanda yeni eğilim ve beklentilere uygun ürünlerin tespit edilmesi yıl içinde katılacağımız fuarlardan en büyük beklentilerimiz olacaktır. Ayrıca; fuarlarımızda destinasyon odaklı stant çalışmalarımız sürdürülecek; 2011 yılında katılacağımız fuarlara paralel olarak workshop,

kokteyl vb. organizasyonlar düzenlenecektir. Değişen mecra ile birlikte Türkiye’nin tanıtımında internetin payı nedir? Klasik tanıtım ve pazarlama yöntemlerinin dışında teknolojik imkanların bize sunduğu dijital ortamın tüm fırsatları en iyi şekilde değerlendirilmektedir. İnternet ve yeni iletişim teknolojileriyle tanıtım kapsamında; www.goturkey.com ortak portal yapısı oluşturulmuş, Expedia.com gibi Dünya’da en çok ziyaret edilen seyahat sitelerinde ve sekiz ülkedeki Yahoo arama motorunda reklâm kampanyaları yürütülmüştür. “Earth TV Projesi” kapsamında 45 TV kanalında, İstanbul, Antalya ve İzmir’e yerleştirilen kameralar aracılığıyla canlı görüntüler yayınlanmakta, böylelikle 200 ülkede 2,1 milyar izleyiciye ulaşılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda dijital ortamda tanıtım çalışmalarımız, genel tanıtım faaliyetlerimiz içerisinde daha da önemli bir yer alacaktır. Yapılan tanıtımlardan kısa sürede dönüşüm beklenmeli midir? Tanıtımda süreklilik neyi sağlar? Markalaşma ve sürdürülebilirlik kavramlarının içeriğinde pazarlanan ürünün ve sunulan hizmet kalitesinin yüksek, vaat edilen hizmetin de tamamının müşteri memnuniyetini karşılayacak standartta olduğu bilinci mevcuttur. Bu nedenle kalite bilincinin ürün pazarlamasında ve hizmet sunumunda vurgulanması esastır. Ülkemizi bir marka

also with as how much brand image that country created in the market. At this point, in parallel to the approach of World Tourism Organisation, our promotion policy is intended for “national brand image”. In present age, brand image of the country is required to be prevented from any kind of external effects in order to compete in tourism market and to increase our share in the sector. Our Ministry follows all these developments closely and considers them in a vital way when it determined its strategies. Furthermore, it aims to use our country’s natural, cultural, historical and geographical values in protection-usage balance and to increase our country’s share in the tourism by developing tourism alternatives. According Turkey’s 2023 Tourism Strategies, our Ministry in its promotion activities aims a concentrated promotion strategy on common demand and desires of the customer in the market by being aware of the differences between different markets and market segments. In foreign promotion of our country, the points that campaigns are destination pointoriented by following developments in the world, that they are arranged separately directed to target markets, modern values are stressed by being loyal to different, authentic and national values, that tourism products oriented to target mass are taken to the forefront, activities of public relations such as fair, hospitality are supported, shall be considered. In order to access target mass in rapid and efficient way in the campaigns, electronic environments shall be used more.

What are the expectations from the fairs held in 2011? In 2011, attendance to 156 international fairs shall be provided. In addition to reinforcing our country’s image by advertising our country and destinations in the most efficient way, taking forecast as to how the season will pass, learning sector representatives’ demands and expectation by meeting with them and at the same time detecting products that are appropriate to new tendency and expectations shall be our biggest expectation in the fairs that we will attend. Furthermore, our destination-oriented stand studies shall continue in our fairs and parallel to fairs that we will attend in 2011, organisations such as workshop, cocktail etc. shall be organised. With the changing environments, what is the role of internet in the promotion of Turkey? Apart from traditional promotion and marketing methods, all of the opportunities of digital environment that technological facilities offer to us are assessed in the best way. Within the scope of promotion with internet and new communication technologies, www.goturkey.com common portal structure was created. Advertisement campaigns in the most visited travel sites of the world such as expedia. com and in Yahoo search motors in eight countries were carried out. Within the scope of “Earth TV Project”, live broadcasts are screened in 45 TV channels, through cameras placed in İstanbul, Antalya and İzmir, and hence 2,1 milliard viewers in 200 countries are reached. In the coming years, our promotion ANTALYA 29

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ülke olarak sunarken sunulan ürün ve hizmetin de kaliteli olduğu vaat edilmekte ve bu bilinç bütün sektörle paylaşılmaktadır. Kalite bilincinin ve markalaşmanın sağlanması ise kısa sürede ulaşılabilecek bir hedef olmadığı gibi, elde edildiği taktirde yapılacak tüm tanıtım çalışmalarına ve oluşturulacak politika ve stratejilere de yol gösterecek olması bakımından önemlidir. Dünya turizminde tüm ülkeler yıllarca aynı slogan ve görselleri kullanarak, ziyaretçilerin gözündeki imajlarını pekiştirmeyi ve bu imajın sürekli olmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bizim de Bakanlık olarak öncelikli hedefimiz ülkemizi etkisi kısa süreli tanıtımlarla değil, insanların hafızalarına kazınan olumlu bir marka imajıyla dünyanın en önemli turizm destinasyonlarından biri olarak var edebilmektir.

Mayıs 2011 tarihleri arasında “Erken Rezervasyon Baharı Kampanyası” gerçekleştirilmektedir. Bu önemli kampanyayla vatandaşlarımızın turizm imkanlarından daha fazla yararlanabilmesi, ülke ve il ekonomilerine hareketlilik kazandırılması ve vatandaşların ülkemizin her yerini görmeleri ve tanımaları amaçlan-

studies in digital environment shall take an important place inside our general promotion activities.

Should a return be expected in short time from the promotions? What does regularity in promotion provide? It is a well-known fact that quality of marketed product and pro-

In how many countries are the promotions carried out as the Ministry of Culture and Tourism? How many countries have been added to the market this year? We, as the Ministry, offer services in 37 countries through 40 Undersecretaries and Attaché’s offices. Right now, we are conducting promotion and marketing activities in more than 80 countries. In the coming years, our promotion and marketing activities will become more widespread and will become denser in other countries of the world that we have not reached until now especially in South Africa and countries that have high development potential in Africa.

Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kaç ülkede tanıtım yapılmaktadır? Bu yıl pazara dahil edilen ülke sayısı kaçtır? Bakanlık olarak 37 ülkede 40 Müşavirlik ve Ataşelikle hizmet vermekteyiz. Şu ana kadar toplam 80’in üzerinde ülkede tanıtım ve pazarlama faaliyetleri yürütmekteyiz. Önümüzdeki yıllarda dünyanın ulaşamadığımız diğer ülkelerinde, özellikle de Güney Afrika ve Afrika’daki gelişme potansiyeli yüksek ülkelerde tanıtım ve pazarlama faaliyetlerimiz yaygınlaştırılacak ve yoğunlaştırılacaktır. Erken rezervasyonlardan alınan ilk tepkiler iç ve dış pazarda ne yöndedir? Bakanlığımız öncülüğünde ve sektör kuruluşlarının da katılım ve işbirliği ile 4 Mayıs-8 Haziran 2009 ve 20 Ocak31 Mayıs 2010 tarihlerinde “Erken Rezervasyon Baharı Kampanyası” düzenlenmiştir. Bu yıl da 03 Şubat-31 30

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

presentation. While our country is proposed as a brand country, it is undertaken that product and service are of high quality and this consciousness is shared with all of the sectors. As providing quality consciousness and brandisation is not an aim that can be reached in a short period, it bears importance in way that in case it is obtained, it will direct all promotion studies and policies and strategies as well. All of the countries in world tourism aim to reinforce their images in the eyes of the visitors and to make this image permanent by using the same slogans and visuals. And our, as Ministry, prior aim is to make our country one of the most important tourism destinations of the world not with the short-term promotions but with a positive brand image that will be engraved on people’s minds.

mış olup, büyük ölçüde bu amaçlara uygun sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Bu kampanyalar sayesinde erken rezervasyon yaptırma oranının 2010 yılında yüzde 100 oranında artmış olması da oldukça sevindiricidir.

posed service in the content of brandisation and sustainability concepts is high and that all of the undertaken service has the standard to meet the customer satisfaction. For this reason, stressing quality awareness is essential in product marketing and service

How are the first reactions taken from early reservations in domestic and foreign markets? Within the guidance of our Ministry and with the attendance and cooperation of sector institutions, “Early Reservation Spring Campaign” was held on May 4-June 8 2009 and January 20 – May 31 2010. This year also between February 03 – May 31 2011, “Early Reservation Spring Campaign” will be held. With this important


Antalya için neler yapılmaktadır? Antalya’nın tanıtımında ne tür desteklemeler olacaktır? 2008 yılında Türkiye ve İstanbul reklam filmlerinin yanı sıra; Ege kıyıları, Antalya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Kapadokya ve SPA temalı beş yeni reklam filmi çekilmiştir. Söz konusu filmler dünyanın en önemli TV kanallarında yayınlanmaktadır. Günümüz ziyaretçilerinin tercihleri arasında yer alan kültür ve şehir turizmi bakımından Antalya çok büyük bir zenginliğe sahiptir. Bu zenginliği bilhassa 2011 yılı içerinde hazırlamış olduğumuz “Türkiye’nin Kültür Yolları” broşürüyle de gözler önüne sererek dünya kamuoyunun ilgisine sunuyoruz. Avrupa standardında işaretlenerek, ülkemizin kültürel ve tarihi zenginlikleri eşliğinde tüm ziyaretçilerine; bisikletle, yürüyerek veya at üzerinde keşif imkânları sunan bu önemli broşürde Antalya’dan iki kültür yolu rotası yer almaktadır. Türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olma özelliğiyle “Likya Yolu” ve Türkiye’nin ilk kültür rotası ve ikinci en uzun yürüyüş yolu “Aziz Paul Yolu”nun tanıtıldığı “Türkiye’nin Kültür Yolları” broşürü Antalya’yı doğal güzellikleri ve zengin tarihi ve kültürel mirasıyla da gözler önüne sermektedir. Antalya bölgesinde turizm gelirlerinde ve gelen turist sayısında beklenen artış ne yöndedir? Geçtiğimiz yıl Antalya’ya bir önceki yıla göre yüzde 10,94’lük bir artışla 9 milyon 334 bin 171 yabancı ziyaretçi gelmiştir. Ülkemize gelen ziyaretçiler içerisinde ise Antalya’nın payı yüzde 32,30 olmuştur. Bu oldukça büyük bir orandır. Dünya Turizm

Örgütü’nün beklentileri 2009 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından 2010 yılında yaşanan olumlu gelişmelerin 2011 yılında da artarak süreceği yönündedir. Bu yıl dünya turizm hareketlerinde yüzde 4 ile yüzde 5 arasında bir büyüme öngörülmektedir. Antalya’nın sektörde yaşanan olumlu gelişmelerin de etkisiyle çok başarılı geçen bir yılın ardından 2011 yılında turist sayısında yüzde 15’in üzerinde bir büyüme yaşayacağı inancındayım. Antalya bölgesinde 12 ay turizmi sağlayabilmek için öne çıkartılan ürünler nelerdir? Günümüzde turizm sektörü büyük bir değişim yaşamaktadır. Bu değişimle birlikte yeni turizm çeşitleri ortaya çıkarken, turistlerin beklentileri de farklılaşmıştır. Son yıllarda ön plana çıkan turizm çeşitleri zaman içerisinde deniz-güneş–kum turizminin önüne geçerek sektöre yeni bir soluk kazandırmıştır. Antalya bölgesi turizmin 12 ay yaşanabilmesi için gerekli her türlü imkana sahiptir. Dünya turizminde öne çıkan alternatif turizm türleri açısından da büyük bir öneme ve imkana sahiptir. Özellikle kongre turizmi, sağlık turizmi gibi yılın her mevsiminde gerçekleştirilebilecek turizm türlerinin ön plana çıkarılması ve gereken altyapı eksiklerinin tamamlanmasıyla Antalya’nın yılın her döneminde turizm sektöründen hak ettiği payı almaması için hiçbir sebep göremiyorum. Bakanlık olarak da; alternatif turizme büyük bir önem verdiğimizi ve bu turizm türlerinin yaygınlaştırılmasına ve geliştirilmesine yönelik olarak sektöre gereken her türlü desteği sağlayacağımızı da önemle vurgulamak istiyorum.

campaign, our citizens’ benefiting more from tourism opportunities, facilitating transaction in nations’ and provinces’ economies and citizens’ seeing and knowing each part of our country are aimed and appropriate results have started to be obtained in the utmost way. Thanks to these campaigns, it is pretty pleasing that early reservation rate was increased by %100 in 2010. What is being done for Antalya? What kind of supports will there be in the promotion of Antalya? In 2008 apart from Turkey and İstanbul advertisement films; five new advertisement films with Aegean coasts, Antalya, East and Southeast Anatolia Regions, Cappadocia, and SPA themes. Said films are broadcast at the most important TV channels in the world. Antalya has a significant richness in terms of culture and city tourism that are among the choices of present day’s guests. We submit this richness to the public mostly with “Cultural Roads of Turkey” brochures that we have prepared in 2011. In this brochure which is marked in European standards, and which provides discovery opportunities with bicycle, on foot or over horse to all of its guests together with our country’s cultural and historical richness, there are two cultural roads from Antalya. “Cultural Roads of Turkey” brochure in which “Lycian Way”, with the property to be the first long distance trekking road of Turkey, and “Saint Paul’s Road”, the first cultural route of Turkey and the second longest trekking road, are advertised, exhibits Antalya also with its natural beauties and rich historical and cultural heritage. In which direction are the expected increased in number of tourists and tourism income in Antalya region? Last year, 9 million 334 thousand 171 foreign visitors came

to Antalya with an increase of 10,94% compared to previous year. The share of Antalya in the number of tourists coming to our country has become 32,30%. This is a significantly high rate. The expectation of World Tourism Organisation is such that after the economic crises in 2009, the positive development in 2010 shall continue also in 2011. This year a growth of approximately between 4% and 5% is anticipated in world tourism movements. I believe that Antalya will experience a growth over 15% in 2011 after a very successful year by means of the effect of positive developments in the sector. What are the products that make Antalya come to the forefront to provide 12 month tourism? A dramatic change is being experienced in the present tourism sector. Together with this change, while new tourism types emerge, also the expectations of the tourists have differentiated. Tourism types that have become important in the recent years have brought a breath of fresh air to the sector by surpassing sea-sun-sand tourism. Antalya region has all the facilities for 12 month tourism be experienced. It has a considerable importance and facility n terms of alternative tourism types that have become important in world tourism. Especially with tourism types that can be implemented in each season of the year such as congress tourism and health tourism brought to the forefront and with the completion of necessary infrastructure deficiencies, I cannot see any reason for Antalya not to take its deserved share in tourism sector in each period of the year. And I want to underline that we, as the Ministry, give considerable importance to the alternative tourism and that we will provide any kind of support to the sector in order that these tourism types become widespread. ANTALYA 31

Nisan - Mayıs / April - May 2011


KUMLUCA ALANYA

Dünyanın buluşma merkezi

ALANYA

Balıkçı tekneleri kıyıya vuran dalgalarla raks ederken, dünyanın eşsiz mirası Alaeddin’in Kalesi’nin gölgesi düşer Akdeniz’e. Antik Mısır’ın son Helenistik Kraliçesi Kleopatra, binlerce yıllık tarihin içinden belirir ve tekrar gelir adını verdiği plaja.

Yazı / Article: HAMİT SEÇİL Fotoğraflar / Photographs: HAMİT SEÇİL, İLHAMİ YETKİN, ALİ ARAL, HAYRİ YENİALP, ALANYA BELEDİYESİ ARŞİVİ

32

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Heybetli Toroslar’ın yamacından süzülerek sıcak denizlere uzanır Alanya. Güney rüzgarları her gün doğumunda Akdeniz üzerindeki beyazlığı süpürerek ulaşır karşı yamaçlara. Toroslar’ın etekleri bin bir renge bürünür ve deniz beyazdan maviye döner Alanya Limanı’nda. Balıkçı tekneleri kıyıya vuran dalgalarla raks ederken, dünyanın eşiz mirası Alaeddin’in Kalesi’nin gölgesi düşer Akdeniz’e. Kıyıları boylu boyunca altın bir kolye gibi sarar muz bahçeleri. Sapaderesi içinden geçtiği kanyonu gürül gürül sularıyla inletirken, Alara Kalesi tüm sessizliğiyle 800 yıllık görkemini

sergilemektedir. Yörükler yaylara doğru yol alırken, badem ağaçları beyaz çiçekleriyle bir gelin gibi karşılar göçü. Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesi Kleopatra, binlerce yıllık tarihin içinden belirir ve tekrar gelir adını verdiği plaja. Tarihi Üst Paleolitik (M.Ö.20.000 – 17.000) dönemine kadar uzanan Alanya, antik çağda Pamfilya ile Kilikya bölgeleri arasındaki sınırda yer almıştır. Bu nedenle her iki medeniyetin şehri sayılan Alanya’nın bilinen en eski adı “Korakesium”dur. Klasik Helenistik ve Roma dönemlerinde bu isimle anılan

Meeting centre of the world As the fishing boats dance with the waves coming ashore, the shadow of the Castle of Alaeddin, which is the unique heritage of the world, falls on the Mediterranean. Cleopatra, the last Hellenistic queen of the Ancient Egypt, appears in the history of thousands of years and comes to the beach which is named after her once again.

ANTALYA 33

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Alanya, Bizans Dönemi’nde “Kalanoras” adını almıştır. 13’üncü yüzyılda Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat’ın teslim aldığı Alanya, sultanın adına ithafen “Alaiye” adını alır. 1935 yılında ise ilçeyi ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk şehre bugünkü adını verir. Pamfilya ile Kilikya bölgesi içerisinde kalan Alanya’da birçok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Ören yeri olarak koruma altında tutulan ve bazılarında kazı çalışmaları devam eden antik kentlere giriş ücretsizdir.

Turizmde 20 yıllık marka Alanya 2010 yılı sonu itibariyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli 230 adet tesis, 34 bin 898 adet oda, 73 bin 580 tane yatak kapasitesine sahiptir. Öte 34

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

yandan ilçede, belediyeden belgeli 353 adet tesiste, 16 bin 377 adet oda, 44 bin 752 yatak sayısı bulunmaktadır. Yatırım belgeli 26 adet tesiste ise, 4 bin 257 odada 9 bin 327 yatağa ulaşılmıştır. Alanya genelinde toplam 609 adet tesis, 55 bin 532 oda, 127 bin 659 adet yatak bulunmaktadır.

Antik çağın spor merkezi: Syedra Sportif oyun ve yarışmalarla ilgili bilgiler içeren çok sayıda yazıt kalıntısını barındıran Syedra, antik çağın bölgedeki önemli spor merkezlerinden biridir. Alanya’nın 20 kilometre doğusunda yer alan antik kente, halen ayakta olan anıtsal kapı ile girilir. Kentin çevresi surlarla çevrili olup, doğal su kaynaklarından beslenen ve içi sıvalı su sarnıçları antik çağdan günü-

Sneaking from the slopes of the tremendous Taurus Mountains, Alanya runs along hot seas. South winds reach the opposite slopes through sweeping the whiteness on the Mediterranean on every sunrise. Foothills of the Taurus Mountains go thousand shades of colours and the sea change from white to blue on Alanya Port. As the fishing boats dance with the waves coming ashore, the shadow of the Castle of Alaeddin, which is the unique heritage of the world, falls on the Mediterranean. Banana gardens surround the coasts just like a golden necklace from end to end. As Sapaderesi resounds the canyon through which it passes with its waters with a gurgling sound, Alara Castle displays its glory of 800 years with all its silence. As the yoruks make their way towards plateaus, almond trees welcome the migration just like a bride with their white flowers. Cleopatra, the last Hellenistic queen of the Ancient Egypt, appears in the history of thousands of years and comes to the beach which is named after her once again. Alanya, which dates back to the Upper Paleolithic Era (20.000 – 17.000 B.C.), was located between the regions of Pamphylia and Cilicia during the ancient age. The oldest-known name of Alanya, which is considered the city of both civilisations for that reason, is “Korakesium”. Being called with this name during the Classical Hellenistic and Roman periods, Alanya was named “Kalanoras” during the Byzantine Period. Alanya, which was taken by the Anatolian Seljuq Sultan Alaeddin Keykubat during the 13th century, was named “Alaiye” in dedication to the name of the sultan. In 1935, on the

other hand, Mustafa Kemal Atatürk who visited the city gave it the name of today. There are many remains from ancient cities in Alanya, which is in the region of Pamphylia and Cilicia. Entrance to ancient cities, which are under protection as ruins and on some of which the excavations works are sustained, is free of charge.

A trademark of 20 years in tourism As from the end of 2010, Alanya has 230 facilities, 34 thousand 898 rooms, 73 thousand 580 bed capacities certified by the Ministry of Culture and Tourism. On the other hand, 353 facilities that are certified by the municipality have 16 thousand 377 rooms, 44 thousand 752 beds in the district. In 26 facilities with investment certificate, on the other hand, 9 thousand 327 beds have been attained in 4 thousand 257 rooms. There are totally 609 facilities, 55 thousand 532 rooms, 127 thousand 659 beds across Alanya.

Sports centre of the ancient age: Syedra Syedra, which reserves a large number of tablet remains that contain information about sportive games and competitions, is one of the important sports centres of the ancient age in the region. The ancient city, which is located in 20 kilometres east of Alanya, is entered through the monumental door that still remains standing. The city is surrounded by walls and its water backs, that are supplied with natural water resources and plastered within, have achieved to stretch from the ancient age until today. In the city, there areKültür also Merkezi the


müze uzanmayı başarmıştır. Kentte ayrıca tapınak, tiyatro, akropol, nekropol, agora ve konut kalıntıları yer almaktadır. Kent tarihinin M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzandığı sanılmaktadır.

remains of temples, theatres, acropolis, necropolis, agora and houses. The history of the city is presumed to date back to the 7th century, B.C.

Roma kenti: Colybrassus

The ancient city of Colybrassus, which is in 30 kilometres northeast of Alanya, is on the border of Bayırkozağacı Village of Güzelbağ Town. The facade of the rock tombs has a monumental appearance. The sepulchre, which is consisted of a single space, is reached through a stairway of 18 steps and upper side of the entrance is sculpted as a flat arch and ornamented with the head of Medusa. Another name of the ancient city is Aghia Sophia. While a large number of tablets scattered around contains important information related to the city history, details have not been brought to light yet.

Alanya’nın 30 kilometre kadar kuzeydoğusunda yer alan Colybrassus antik kenti, Güzelbağ Kasabası, Bayırkozağacı Köyü sınırlarındadır. Kaya mezarın cephesi anıtsal bir görüntüdedir. Tek mekandan oluşan mezar odasına 18 basamaklı bir merdivenle çıkılır ve girişin üstü basık kemer şeklinde yontularak içi Medusa başı ile süslenmiştir. Antik kentin bir adı da Ayasofya’dır. Çevreye dağılmış durumdaki çok sayıda yazıt, kent tarihine ilişkin önemli bilgiler içermekle birlikte ayrıntılar henüz gün ışığına çıkmamıştır.

City of Rome: Colybrassus

ANTALYA 35

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Pamfilya’nın yurdu: Hamaxia Türk Rivierası’nın incisi: Alanya HULUSİ DOĞAN Alanya Kaymakamı

Alanya’da geçirmekte, üç bine yakını ilçemizin yeni halkı olarak daimi Alanya’da yaşamaktadırlar.

Dünyada Türk Rivierası’nın incisi olarak tanınan Alanya bilhassa kilometrelerce uzunlukta ince kumlu temiz sahilleri, berrak deniz suyu, tarihi ve kültürel zenginliği, çok kültürlü yaşam tarzı, doğal parkları, ılımlı Akdeniz iklimi, temiz caddeleri, butik ve pazarları, her türlü kara ve deniz sporları yapma imkanı ve geniş eğlence hayatı özellikleri sayesinde yerli ve yabancı turistler tarafından, sevilen bir tatil beldesidir. Alanya’da ilk yerleşim milattan önceki döneme kadar uzanmaktadır. Turizmin keşfinden evvel Yörük soyundan gelen Alanya’nın yerli halkı tarım, balıkçılık ve hayvancılık ile geçimini sağlamakta, göçebe kabileler halinde kışları ılımlı Alanya’da, yazları ise Toros Dağları’nın serin yaylalarında yaşamakta idiler. Alanya’da turizmin gelişmesi ile onlar da yerleşik yaşam tarzını benimseyip çeşitli otel, butik ve tesisler ile bu sektöre büyük katkıda bulunmuşlardır. Özellikle 1980’li yılların ortalarından sonra çok hızlı bir gelişme gösteren Alanya turizmi önemli bir kapasiteye ulaşmıştır. Bu alanda uzun yıllar Türk turizminin öncülüğünü yapmıştır. İlçenin alt yapısının tamamlanması, sağlık hizmetlerin genişletilmesi, modern otel, motel, bina alışveriş merkezleri ve turistik tesislerin inşaatı, tatile gelen yabancıların yazlık daire alım dalgasını başlatmış ve bu dalga her geçen sene büyüyerek ilçemize çok kültürlü bir yaşam standardı kazandırmıştır. Bugün Alanya’da 23 binden fazla Avrupalı mülk sahibi olarak yılın 6-8 ayını 36

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Alanya’nın yerli ve yabancı turistler tarafından bu derecede beğenilmesinin sebebi ise, turistik tesisleri, otelleri ve sahillerinin özel konumundan kaynaklanmaktadır. Kilometrelerce uzunluktaki sahilleri yerli ve yabancı herkese açıktır. Otelleri ise bazı tatil yörelerinde ve ıssız sahillerde, duvarlar arkasında kitle turizmi için yapılmış yatak siloları tarzında olmayıp 50-100 oda kapasiteli, konforlu ve şık oteller olması, sahil boyunda ve ilçe merkezinde bulunmaları, ailevi atmosferde ama profesyonelce yönetilmelerinde yatmaktadır. Sultan Alaeddin Keykubat’ın Alanya’yı Türk toprakları yaptıktan sonra giriştiği imar hareketleri Anadolu Selçuklu Devleti’nin en parlak zamanını oluşturmaktadır. Bugün bile daha dün yapılmış gibi dimdik ayakta duran bu eserler Kızılkule, Alanya Kalesi, Tersane, Esat Burcu, Kale Kapıları, Alanya Feneri, Bedesten, Ehmedek gibi yapıtlardır. Yine bu gün bütün dünya insanlığının globalleşmeye çalıştığı bir dönemde Alanya halkı din ve ırk farkı gözetmeden ilçemizde bulunan azınlıklarla kardeşçe birlikte olmasını başarmıştır. Alanya yerli ve yabancı insanların huzurlu, mutlu ve güvenli bir şekilde yaşayabilecekleri, sabahın ilk ışıklarıyla parlamaya başlayan tarihi eserleri, eski taşların gölgesindeki çağdaş siluetler, Cenabı Allahın akıl almaz bir bonkörlükle sunduğu gün batımları, bulutlardan dökülen ışık yağmurları, firuze kumsallar, beyaz yelkenler… Doğa ile tarihin akıl almaz birlikteliği… Bu kıyılarda şaşkınlık ve hayranlık hiç terk etmiyor insanı…

Alanya’ya kuzeybatısındaki Elikesik Köyü’nde Antik Pamfilya bölgesi sınırları içindedir. Helenistik dönemin özelliklerini taşıyan kentin önemli kalıntıları arasında önünde havuzu bulunan antik bir çeşme vardır. Bunun yanı sıra yarım daire planlı, oturma sıraları halen ayakta duran ve yazıtlarla donatılmış geniş bir eksedra, dini yapı kompeksi ve nekropol kentin yapıları arasındadır. Kent, Milattan sonra 2. yüzyıllarda Korakesion’a (Alanya) bağlı olarak varlığını sürdüren küçük yerleşimdir.

Vadideki şehir: Laertes Alanya’nın 25 kilometre doğusunda Toroslar’da bir vadi ağzında yükselen yamacın eteğinde kuruludur. Kent, antik çağda Dağlık Kilikya olarak bilinen bölgenin içindedir. İç kesimde olmasına karşın kentin limanı da vardır. Kentten günümüze kadar uzanan Roma dönemine ait kalıntılar arasında gözetleme kuleleri, halkın agorada sohbet için kullandığı yarım daire biçiminde oturma birimi, İmparatorlar caddesi, odeon veya tiyatro; Zeus, Apollon ve Sezar adına yapılmış tapınaklar, agora, hamam ve nekropol vardır.

Sedre Av Köşkü Demirtaş Beldesi’nde bulunan Sedre Köşkü, Hacı Harman Deresi ile Sedre


Çayı arasında küçük bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu mimarisinin tipik özeliklerini taşıyan köşk, Alaeddin Keykubat döneminde yapılmıştır. O dönemde hükümdarların ılıman iklimlerden yararlanmak için bu tarz evler yaptığı düşünülmektedir. Av köşkü olarak da kullanılmıştır.

Alanya Arkeoloji Müzesi

Alanya Arkeoloji Müzesi, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden getirilen Tunç Çağı, Urartu, Frig ve Lidya dönemine ait eserler ve çevreden o güne kadar toplanan eserler ile 1967 yılında açılmıştır. Sonraki yıllarda, bölgedeki kazı çalışmalarından çıkan veya çeşitli yollarla müzeye getirilen eserlerle müze genişlemiş ve zenginleşmiştir. Müzenin arkeoloji ve etnografya bölümleri vardır. Arkeoloji bölümünde Alanya çevresinde bulunarak sergilenen en eski tarihli eser, İsa’dan önce 625 yılına ait Fenike dilinde bir taş yazıttır. Müzenin en ünlü eseri ise mitolojide dramatik bir öyküsü olan Herakles’in heykelidir.

Pearl of the Turkish Riviera: Alanya HULUSİ DOĞAN District Governor of Alanya

Alanya, which is known as the pearl of the Turkish Riviera in the world, is a holiday destination that is loved by the local and foreign tourists, owing to features such as especially its finesandy clean shores of miles long, clear sea water, historical and cultural richness, multi-cultural life style, natural parks, mild Mediterranean climate, clean streets, boutiques and bazaar places, facilities for performing all kinds of land and sea sports and wide entertainment life. The first settlement in Alanya dates back to the period before Christ. Before the exploration of tourism, the native population of Alanya coming from the Yoruk race used to make their living by agriculture, fishing and stockbreeding and live in the mild Alanya during winters and on the cool plateaus of the Taurus Mountains during summers in nomadic tribes. Together with the development of tourism in Alanya, they adopted the settled life style and made great contributions to this sector with various hotels, boutiques and facilities. Alanya tourism, which depicted a very rapid progress especially after the mid 1980s, has attained an important capacity. They have led the Turkish tourism in this area for long years. The completion of the infrastructure of the district, extension of health services, construction of modern hotels, motels, buildings, shopping malls and touristic facilities have caused the foreign tourists coming for holiday to purchase seaside apartments and this wave, which grew with each passing year, has brought a multi-cultural life standard in our district. Today, more than 23 thousand European property owners in Alanya and spend 6-8 months of the year in Alanya; almost three thousand of them, on the other hand, live in Alanya permanently as the new population of our district.

The reason of the admiration of Alanya by domestic and foreign tourists this much arises from the special position of its touristic facilities, hotels and shores. Its shores that are kilometres long are open to everyone, no matter local or foreign. The fact that its hotels are comfy and elegant ones having a room capacity of 50 - 100 rather than having the style of bed silos made for mass tourism behind the walls in some holiday destinations and on desolate shores and that they are located along the shore and in the district centre arises from the fact that they are managed in a familial atmosphere, but in a professional way. The reconstruction movements interfered by the Sultan Alaeddin Keykubat after adding Alanya to the Turkish territories constitute the brightest era of the Anatolian Seljuk Empire. These artefacts, which still remain standing as if they were constructed yesterday even today, are the works such as Kızılkule, Alanya Castle, Shipyard, Esat Bastion, Portcullis, Alanya Lighthouse, Covered Bazaar and Ehmedek. Again today, the people of Alanya have succeeded to hold together with the minorities in our district brotherly without differentiating the religion and race, in a period when the whole humanity of the world is trying to globalise. With its historical artefacts that begin shining with the first lights of the morning, modern silhouettes under the shade of old stones, sunsets presented by the Supreme Being with an incomprehensible open hand, light rains pouring out of clouds, turquoise sands, white sails… Inconceivable association of nature and history… Alanya is a place where local and foreign people can live in peace happily and safely. Astonishment and admiration never lay off on these shores…

ANTALYA 37

Nisan - Mayıs / April - May 2011


İsa’dan sonra 2. yüzyıla tarihlenen bronz döküm Herakles heykeli ayrı bir salonda sergilenmektedir. Alanya Arkeoloji Müzesi’nde Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans dönemine ait bronz, mermer, pişmiş toprak, cam ve mozaik buluntularla zengin bir kül kutuları ve sikke koleksiyonu vardır. Yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait Türk-İslam eserleri bulunmaktadır. Etnografya bölümünde Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin folklorik özelliklerini yansıtan Yörük kilimleri, alaçuvallar, heybeler, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, günlük kullanım kapları, takılar, el yazmaları ve yazı takımları gibi objeler ile eski bir Alanya evine ait günlük oda sergilenmektedir. Ayrıca, müze bahçesinde de Roma, Bizans ve İslami dönemlere ait taş eserler vardır.

Etnografya Müzesi Limanda 13. yüzyıldan kalma bir Selçuklu eseri olan Kızılkule aynı zamanda Etnografya Müzesi’dir. Beş katlı kulenin giriş ve birinci katı müze olarak düzenlenmiştir. Müzede “Fotoğraflarla Selçuklu Sanatı Sergisi” yer almaktadır. Tarihi yapıda zaman zaman resim sergisi, klasik müzik konseri gibi 38

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

kültür ve sanat etkinlikleri de yapılmaktadır. Kulenin en üst katından kentin doğu yakasının panoramik manzarası ile tarihi yarımadanın yerleşim dokusu seyredilmektedir. Ayrıca kuleden surlara geçiş yapılabilmekte ve tarihi dokunun içinde yürünebilmektedir.

Atatürk Evi Müzesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Şubat 1935’te Alanya’ya yaptığı ziyaret sırasında bir süre kaldığı evdir. Ev, sahibi Tevfik Azakoğlu tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağışlanarak 1987 yılında müze haline getirilmiştir. 19. yüzyıl Türk mimarisinin özelliklerini yansıtan bahçe içinde üç katlı binanın giriş katında Atatürk’ün kişisel eşyaları, fotoğraflar, Atatürk’ün Alanyalılara gönderdiği telgraf ve diğer tarihi belgeler sergilenmektedir. Üst katın odaları ise geleneksel bir Alanya evinin etnografik eşyalarıyla donatılmıştır. Kent merkezindeki Atatürk Evi Müzesi’ne giriş ücretsizdir.

Mağaralar Korsanlar Mağarası: Alanya Limanı’ndan yarımadanın güneyine doğru gidilirken karşılaşılan ilk mağaradır. Deniz motoruyla 10 metre genişliğinde ve 6 metre yüksek-

Homeland of Pamphylia: Hamaxia It is within the borders of the Ancient Region of Pamphylia in Elikesik Village, which is located in the northwest of Alanya. Among the important remains of the city, which carries the characteristics of the Hellenistic period, is an ancient fountain that has a pool in the front. Besides, a large exedra that has a semi-circle plan with benches which still remain standing and is adorned with tablets, a religious structure complex and necropolis are among the structures of the city. The city was a small settlement that subsisted depending on Korakesion (Alanya) during the 2nd century A.D.

City in the valley: Laertes It is settled at the foothill of a

slope rising on a valley mouth on the Taurus Mountains in 25 kilometres east of Alanya. The city is within the region known as Cilicia Aspera during the ancient age. Even though it is in the interior section, the city also has a seaport. Among the remains of the Roman period that have survived from the city until today are observation towers, semi-circle seat units used by the public for chatting in the agora, streets of Emperors, odeon or theatre; temples constructed in the names of Zeus, Apollo and Caesar, agora, bath and necropolis.

Sedre Hunting Mansion Being located in Demirtaş Town, Sedre Mansion was constructed on a small hill between Hacı Harman Stream and Sedre Streamlet. Hav-


liğindeki bir girişten içine girilebilen mağara kuzeye doğru genişlemektedir. Eskiden içinde kaleye kadar giden gizli bir yol olduğu söylenen mağarada deniz içindeki kayaların renkli taşları ilginç görüntüler oluşturmaktadır. Aşıklar Mağarası: 75 metre uzunluğundaki çift girişli bu mağarada zamanında esir kızların ve ganimetlerin saklandıkları söylenmektedir. Fosforlu Mağara: Damlataş Mağarası tarafındaki üçüncü mağaradır. Küçük bir kayıkla içine girilebilen bu mağara, yapı ve görüntü itibariyle jeolojik değeri olan ilginç bir tabii güzelliktir. Geceleri içi çok aydınlık olan mağaranın fosfor parıltıları gündüzleri de fark edilmektedir. Damlataş Mağarası: Giriş kısmında 50 metre uzunluğunda geçit bulunan 14 metre çap ve 15 metre yüksekliğinde bir mağaradır. Silindir şeklinde bir boşluğa sahip olan mağara 15 bin senede oluşan dikit ve sarkıtlara sahiptir. Mağara sarkıtlardan damlayan su damlaları nedeniyle Damlataş adını almıştır. Yüzde 95 rutubet, 22 derece değişmeyen ısı, 760 mm sabit basınç, yüzde 20.5 oksijen bulunduğu tespit edilen mağaranın astım hastalığına da iyi geldiği tespit edilmiştir.

Gavurini (Dim) Mağarası: Mağara ilçe merkezinin 12 km doğusunda bulunan Cebel-i Reis Dağı’nın Alanya yamacındadır. Mağaranın batıya bakan büyük bir ağzı vardır. İçinde dikit ve sarkıtların yanında dip kısmında bir gölü mevcuttur. Kadınini Mağarası: Alanya’nın 15 kilometre kuzeydoğusunda Çatak mevkiindedir. Kent merkezindeki Damlataş mağarasından üç kat büyük sarkıt ve dikitleri vardır. 1957 yılında uzmanların mağarada yaptıkları araştırma sırasında insan iskeleti ve fosil kalıntıları bulunmuştur. Kalıntıların 20 bin öncesine ait olduğu saptanmış ve Alanya’daki ilk yerleşimin burada olduğu belirlenmiştir. Mağaranın bulunduğu bölgede piknik alanları vardır. Mağara henüz ziyarete açılmamıştır.

Plajlar Alara Plajı: Alara Çayı’nın ağzından Karaburun Koyu’na kadar iki kilometre uzunluğundadır. Plaj kumsaldır ve turistik işletmeler tarafından uluslararası standartlara göre düzenlenmiştir. Koyda bir adacık vardır İncekum Plajı: Yaklaşık bir kilometre uzunluğundadır ve ince kum tanecikleriyle ünlüdür. Deniz yaklaşık beş

ing the typical features of the Seljukian architecture, the mansion was constructed during the time of Alaeddin Keykubat. It is thought that sultans of that period used to construct such houses in order to avail of mild climates. It was also used as a hunting mansion.

Alanya Archaeology Museum Alanya Archaeology Museum was opened in 1967 with works of the Bronze Age, Urartian, Phrygian and Lydian periods brought from the Museum of Anatolian Civilisations in Ankara and works that had been collected from the surrounding until that time. In the following years, the museum was expanded and enriched by works that were explored

during the excavation works in the region or brought to the museum in various ways. The museum has archaeology and ethnography sections. In the archaeology section, the work having the oldest date is a stone tablet in Phoenicia language from 625 B.C.; it was found around Alanya and is exhibited in the museum. On the other hand, the most famous work of the museum is the statue of Heracles that has a tragic story in mythology. The bronze-casting statue of Heracles, which dates back to the 2nd century A.D., is exhibited in a separate hall. Alanya Archaeology Museum contains bronze, marble, terra-cotta, glass and mosaic findings of Archaic, Classical, Hellenistic, Roman, Byzantine periods, as well as a collection of rich ash pans and ANTALYA 39

Nisan - Mayıs / April - May 2011


metreden sonra yavaş yavaş derinleşmeye başlar. Plajda şemsiye ve şezlong hizmeti verilir.

Herkes için Alanya Denizi, tarihi, doğal güzellikleri, ticari ve sosyal yaşamı ile kompleks bir tatil köyündeki imkanları sunar gibi yerel kültürle iç içe geçerek oluşmuş bir şehirdir Alanya. Şu anda Alanya Kalesi’nin UNESCO tarafından kültürel miras listesine alınma süreci devam ediyor. Haziran ayı içinde de kesin karar çıkacak. Tabiî ki bizim Alanya Kalesi’ndeki restorasyon çalışmalarımızdaki asıl amacımız UNESCO’ya girmek değil. Ancak; UNESCO da güzel bir ödül olacak. Bizim amacımız, kendi tarihimizi, kendi kültürümüzü ortaya çıkarıp hem yerel halka hem de gelen konuklarla paylaşmak ve o tarihi dokuyu da bu vesileyle ayağa kaldırmak. Geçtiğimiz yıl kayıt altına alınan rakamlara göre 2.2 milyon turist Alanya’yı tercih etti. Biz Alanya olarak farklılıkları içinde barındıran bir destinasyonuz. Alanya Belediyesi olarak yapmış olduğumuz düzenlemelerde, Alanya’yı tercih eden turist-

40

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Konaklı Plajı: Uzunluğu 10 kilometreyi bulur. Kumsaldır. Küçük kayalıklar, kıyıya farklı bir güzellik katar. Kıyı boyunca turistik tesislerin büfeleri vardır ve su sporları yapılır. HASAN SİPAHİOĞLU Alanya Belediye Başkanı

lerin bir kez daha şehrimize gelmeleri için her türlü özveriyi, çabayı ve çalışmayı gösteriyoruz Ve bu çalışmalarımızın meyvelerini almaya başladık. Alanya’ya tekrar gelen turist yoğunluğu çok fazla… Hatta kimi misafirlerimiz birkaç tatil sonrasında Alanya’ya yerleşme kararı aldılar. Eğer siz insan kültürünü ön plana çıkartırsanız, hizmet kalitesini insan odaklı yapabilirseniz tercih edilen olursunuz. Alanya turizmini sürekli ve kalıcı sağlayabilmek için Gazipaşa Havalimanı bizim için olmazsa olmazdır. Gazipaşa Havalimanı’nın işlerlik kazanması hem fiyat politikamızı hem de tanınırlılığımızı etkileyecektir. Ayrıca insanların motivasyonunu da artıracak olan Gazipaşa Havalimanı, Alanya markasının önünü açacaktır. Bunun yanı sıra yerli halkın da bu şehirden, en az bir turist kadar keyif alması için çalışıyoruz. Mutsuz, gergin insanların yaşadığı bir yerde turizmde başarı elde edemeyiz. Mutlu insanlarıyla mutlu bir turizm profilini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu başaramama gibi bir lüksümüz yok. Çünkü kentin çok büyük bir kısmının ekonomik ve sosyal yaşamı turizmle şekil alıyor.

Portakal Plajı: Kent merkezinin doğu kıyısında yaklaşık 1 kilometre uzunluğundadır. Mavi bayraklıdır. Keykubat Plajı’nın devamı olarak Oba Çayı’nın denize döküldüğü yerden başlar, Dim Çayı’nın denize döküldüğü yerde biter. Arkada Toroslar’ın görkemli yamaçları yükselir. Geniş kumsalları vardır. Denizi kum ve bazı yerlerde

kum kayasıdır. Büfelerin plaj hizmetlerinden ve turistik otellerin plaj kafeteryalarından yararlanmak olasıdır. Çeşitli su sporları yapılır. Kleopatra Plajı: Tarihi yarımadanın batısında, Damlataş Mağarası’nın önündeki kıyıdadır. Mavi bayraklıdır. Deniz ve plaj kumdur. Kumsal sırtını yarımadanın eteklerine dayamıştır. Plajın yarımadaya doğru uzanan ve iri taşlardan oluşan küçük koyu Kleopatra adıyla anılır. Efsaneye göre Mısır Kraliçesi Kleopatra Akdenizde çıktığı bir sefer sırasında Alanyaya uğramış ve bu koyda denize girmiştir. Kleopatra Koyunun özelliği suyunun berraklığıdır. Deniz gözlüğü ile yüzüldüğünde balıkları ve deniz dibinin doğal güzelliklerini


coins. Besides, there are also Turkish-Islamic works of the Seljukian and Ottoman periods. In the ethnography section, as well as a daily room of an old Alanya house, objects such as Yoruk rugs, colourful bags, saddlebags, clothes, embroidery samples, guns, daily usage cases, jewelleries, manuscripts and scripture utensils that have been collected from Alanya and reflect the folkloric characteristics of the region are exhibited. Additionally, there are stone works from the Roman, Byzantine and Islamic periods in the garden of the museum.

Ethnography Museum Kızılkule, which is a Seljukian monument from the 13th century at the port, is also an Ethnography Museum. The entrance and first floor of the five-storey tower are arranged as museum. The museum contains the “Exhibition of Seljukian Art with Photographs”. Cultural and art activities such as art exhibition, classical music concert are also organised in the historical structure from time to time. The panoramic scenery of the west side of the city and settlement texture of the

historical peninsula could be observed from the top of the tower. Besides, an entrance could be made from the tower to the city walls and a walking could be taken within the historical texture.

Museum of Atatürk’s House It is the house where the founder of the Turkish Republic, Mustafa Kemal Atatürk had stayed for a while during his visit in Alanya on 18 February 1935. The house was converted into a museum in 1987after being granted to the Ministry of Culture and Tourism by the owner, Tevfik Azakoğlu. Atatürk’s personal belongings, photographs, the telegram sent by Atatürk to the people of Alanya and other historical documents are exhibited on the ground floor of the three-storey building, which is in a garden that reflects the characteristics of the 19th century Turkish architecture. Rooms of the upstairs, on the other hand, are adorned with ethnographic belongings of a traditional Alanya house. The entrance to the Museum of Atatürk’s

Alanya for everyone HASAN SİPAHİOĞLU Mayor of Alanya

Alanya is a city which was constituted by getting intertwined with local culture and as if presenting the facilities in a complex holiday village with its sea, history, natural beauties, commercial and social life. The process of listing Alanya Castle as a cultural heritage by UNESCO is still proceeding now. The exact decision will be made in June. Of course, our actual purpose in the restoration works on Alanya Castle is not about entering UNESCO. However; UNESCO will be a good reward, as well. Our purpose is to reveal our own history, culture and share them with both the native population and guests, and by this way, to stimulate that historical texture. According to the numbers recorded last year, 2.2 million tourists have preferred

Alanya. As Alanya, we are a destination that contains differences within itself. With the arrangements we have performed as Alanya Municipality, we make all kinds of sacrifices, efforts and works to enable tourists, who prefer Alanya, to come to our city once again. And we have started to gain results of these works. The tourist density coming to Alanya again is very excessive… Indeed, some of our guests have decided to settle in Alanya after a few holidays. If you give the human culture prominence and make the service quality humanfocused, then you will be the preferred one. Gazipaşa Airport is a must for us in order to make Alanya tourism constant and lasting. If Gazipaşa Airport gains functionality, this will affect not only our price policy but also recognisability. Gazipaşa Airport, which will also increase the motivation of the people, will clear the way for Alanya trademark. As well as this, we are also working on enabling the native population to enjoy this city as much as a tourist, too. We can not obtain success in tourism in a place where people are unhappy and stressful. We are trying to reveal a happy tourism profile with happy people. We do not have a luxury to fail this. Because the economic and social life of a great majority of the city is shaped by tourism.

ANTALYA 41

Nisan - Mayıs / April - May 2011


seyretmek söz konusudur. Plaja giriş ücretsiz, hizmetler ücretlidir.

third cave in the region of Damlataş Cave. This cave, which can be entered on a small boat, is an interesting natural beauty with a geological value, in respect of its structure and appearance. The phosphorus glitters of the cave, inside of which is very luminous at nights, are also discerned during the day.

Akarsular Dim Çayı: Toroslar’dan gelerek Alanya’nın doğusundan Akdeniz’e dökülen Dim Çayı’nın kıyıdan 15 kilometre kadar uzaktaki kıyılarında piknik yerleri vardır. Ulu çınarların altındaki kır lokantalarında masalar yaz aylarında çayın içine kurulur. Ormanlarla kaplı vadi, yaz günlerinde bile serindir. Bölgede dağ bisikleti ve trekking için uygun güzergahlar vardır. Oba Çayı: Oba Çayı, Dim Çayının birkaç kilometre batısından Akdeniz’e dökülür. Çayın çıktığı Kadıpınarı Mevkii’nde su kenarında piknik alanları vardır. Çam ve çınar ağaçlarının gölgesi her zaman serindir.

Spor Turizmi Antalya’nın en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Alanya, triatlon, yüzme maratonu, plaj voleybolu ve plaj futbolu gibi etkinliklerle önemli bir spor merkezi olmayı başarmıştır. 2010 yılı içerisinde Alanya Belediyesi ve çeşitli spor federasyonları ile ortaklaşa olarak Alanya’da düzenlenen organizasyonlarda Alanya’ya sportif faaliyet yapmak maksadı ile gelenkonaklayan sporcu, antrenör, hakem, yönetici v.b. sayısı kulüplerin yapmış oldukları maçlarda gelen sporcularla birlikte 15 bin 370 kişidir. Tekvando Gençler Türkiye Şampiyonası: Organizasyon altı yıldır Alanya’da gerçekleştirilmekte olup Türkiye’nin her ilinden, her yıl iki binin üzerinde sporcu, teknik adam ve yönetici bu organizasyon için Alanya’ya gelmektedir. Organizasyon her yıl ocak ayı 42

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

içerisinde gerçekleşmektedir. Atatürk Halk Koşusu ve Yarı Maratonu: Atatürkçü Düşünce Derneği ile ortaklaşa düzenlenen organizasyon 12 yıldır aralıksız olarak devam etmektedir. Organizasyon her yıl şubat ayı içerisinde gerçekleşmektedir. Alanya Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışı: Türkiye Bisiklet Federasyonunun faaliyet takviminde yer alan organizasyona her yıl dünyanın farklı ülkelerinden birçok sporcu katılım gösterirken, organizasyon 14 yıldır şehrimizin uluslararası organizasyonları arasında yer almaktadır. Organizasyon her yıl kasım ayı içerisinde gerçekleşmektedir. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu Finali: Bisiklet Federasyonu’nun Uluslararası Bisiklet Birliği ile ortaklaşa

House in the city centre is free of charge.

Caves Korsanlar Cave: It is the first cave encountered while heading from Alanya Port towards the south of the peninsula. The cave, which can be entered on a motorboat through an entrance having a width of 10 metres and height of 6 metres, expands towards north. In the cave, which is rumoured to have a secret path leading to the castle at one time, the colourful stones of the rocks in the sea create interesting images. Aşıklar Cave: It is rumoured that captive girls and spoils were hidden at one time in this double-entrance cave, which has a length of 75 metres. Fosforlu Cave: It is the

Damlataş Cave: It is a cave having a diameter of 14 metres and height of 15 metres, which has a gateway of 50 metres on the entrance. The cave, which has a cylindrical space, contains stalagmites and stalactites that had formed in 15 thousand years. The cave was called Damlataş due to water drops dropping off the stalactites. It has been determined that the cave, where moisture of 95 percent, typical temperature of 22 degrees, constant pressure of 760 mm and oxygen of 20.5 percent were determined to have been found, also remedies the asthma disease. Gavurini (Dim) Cave: The cave is on the side of Alanya of Cebel-i Reis Mountain, that is located in 12 km east of the district centre. The cave has a large mouth that faces west. As well as stalagmites and stalactites, there is a lake at the bottom. Kadınini Cave: It is in Çatak site in 15 kilometers northeast of Alanya. It has stalagmites and stalactites that are three times greater than those of Damlataş cave in the city centre. Human skeletons and fossil records were found during the research carried out in the cave by the specialists in 1957. The records were determined to date back to 20 thousand years


and it was determined that the first settlement in Alanya had been established here. There are picnic areas in the region of the cave. The cave has not been opened to visit yet.

Beaches Alara Beach: From the mouth of Alara Streamlet to Karaburun Bay, it has a length of two kilometres. The beach is sandy and organised according to international standards by touristic enterprises. There is an islet on the bay. İncekum Beach: It has a length of approximately one kilometre and is famous with its fine sands. The sea starts to deepen slowly after

about five metres. Services of umbrella and lounge are provided on the beach. Konaklı Beach: It has a length of nearly 10 kilometres. It is sandy. Small rockies adorn the coast in a different way. There are snack bars of touristic facilities throughout the coast and water sports are performed. Portakal (Orange) Beach: Having a length of nearly 1 kilometre, it is in the eastern side of the city centre. It has blue flag. As an extension of Keykubat Beach, it starts in where Oba Streamlet flows into the sea and ends in the place where Dim Streamlet flows into the sea. Glorious

Örnek meclis Kurulduğu ilk günden bu yana Alanya’da yaşamayı tercih eden “Yeni Alanyalılar” olarak adlandırılan yabancı uyruklulardan oluşan Alanya Belediyesi Yabancılar Meclisi örnek teşkil ediyor. 2004 yılında 22 üye ile görevine başlayan Meclis, tamamen gönüllük esasına göre çalışıyor. Meclisin Avusturya, Almanya, Hollanda, Rusya, Danimarka, İsveç, İngiltere, Macaristan, Polonya, Finlandiya, İsviçre’den 24 üyesi bulunuyor. Yabancılar Meclisi Alanya Belediyesi ile Alanya’da yaşayan yabancılar arasında bir köprü görevi yapıyor. Alanya’da mülk edinen yabancı uyrukluların sayısı 23 bin 45 iken Alanya’da sürekli yaşayan yabancıların sayısı ortalama 11 bin olarak belirtiliyor. Alanya Ticaret ve Sanayi Odası verilerine göre ise Alanya’da 919 yabancı sermayeli firma yer alıyor.

The model assembly Foreigners Assembly of Alanya Municipality, which is consisted of foreign nationals called the “New People of Alanya” who have preferred to live in Alanya since the first day it was founded, serves as a model. The Assembly, which took office with 22 members in 2004, functions completely according to the basis of volunteering. The assembly has 24 members from Austria, Germany, Netherlands, Russia, Denmark, Sweden, England, Hungary, Poland, Finland and Swiss. Foreigners Council serves as a bridge between Alanya Municipality and foreigners living in Alanya. While the number of foreign nationals who have property in Alanya is 23 thousand 45, the number of foreigners who permanently live in Alanya is indicated to be averagely 11 thousand. On the other hand, according to the data of Alanya Chamber of Industry and Trade, there are 919 foreign-capital firms in Alanya. slopes of Taurus Mountains rise behind. It has wide sandbanks. The sea is sandy and sand-rocky in some areas. It is possible to avail of beach services of snack bars and beach cafeterias of touristic hotels. Various water sports are

performed. Kleopatra Beach: It is located in the west of the historical peninsula, on the shore in front of Damlataş Cave. It has blue flag. Both the sea and beach are sandy. The beach leans on ANTALYA 43

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Cleopatra had stopped by Alanya during a voyage on the Mediterranean and had a swim on that bay. The characteristic of Kleopatra Beach is the serenity of its water. It is possible to observe the fish and natural beauties of the undersea, when you swim with an underwater goggle. While the entrance to the beach is free of charge, the services require fee.

Rivers

düzenlediği Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu Finali üç yıldır Alanya’da yapılmaktadır. Organizasyon her yıl nisan ayı içerisinde gerçekleşmektedir. Plaj Voleybol: 1991 den bu yana Alanya’nın en önemli uluslararası spor organizasyonlarından biri olan Plaj Voleybolu şehrin tanıtımına büyük katkı sağlamıştır. Düzenlenen Avrupa ve Dünya şampiyonaları yerel ve ulusal basında pek çok defalar yer almıştır. Uluslararası Plaj Hentbolu Şampiyonası: Dokuz yıldır düzenlenen Alanya Plaj Hentbolu Turnuvası Milli Egemenlik Plajı Spor Tesislerinde gerçekleştirilmektedir. Organizasyon her yıl temmuz ayı içerisinde gerçekleşmektedir. Alanya Plaj Futbolu: TFFGaranti Plaj Futbolu Ligi Alanya Etabı Milli Egemenlik Plajı Spor Tesislerinde 2006 yılından beri aralıksız düzenlenmektedir. Alanya’da 2000 yılında başlayan bu organizasyonlarda Alanya pek çok defa uluslararası platformda 44

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

kendini tanıtmıştır. Organizasyon her yıl haziran - eylül ayları içerisinde gerçekleşmektedir. Alanya Sokak Basketbolu Turnuvası: Alanya Belediyesi’nin organizasyonuyla ağustos ayında İskele Şelale önünde 10 yıldır aralıksız olarak gerçekleştirilmektedir. ITU Uluslararası Ödüllü Avrupa Triathlon Kupası: Avrupa Triathlon Birliği’nin faaliyet programında yer alan ITU Ödüllü Avrupa Triathlon Kupası’nın 2010 senesi içerisinde 20. si düzenlenmiştir. Organizasyona her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden 500’ü aşkın sporcu katılım göstermektedir. Organizasyon her yıl sonbahar ayları içerisinde gerçekleşmektedir. Uluslararası Alanya Yüzme Şampiyonası: Alanya Uluslararası Yüzme Maratonu 18 yıldır aralıksız olarak devam etmektedir. Organizasyon her yıl sonbahar ayları içerisinde gerçekleşmektedir.

the foothills of the peninsula. The small bay of the beach, which stretches towards the peninsula and is consisted of large stones, is named after Cleopatra. According to legend, the Egyptian Queen

Dim River: There are picnic areas on the shores of Dim Streamlet, which comes from the Taurus Mountains and flows into the Mediterranean from the east of Alanya, that are 15 kilometres distant from the shore. Tables are set within the streamlet at country restaurants under the shades of grand plane trees in summer months. The valley which is surrounded by forests is cool even during summer


Alanya Turizm ve Sanat Şenliği 10 yıldır düzenlenen Alanya Turizm ve Sanat Şenliği kapsamında şenlik kortejine okullar, oteller, eğlence merkezlerinin animasyon ekipleri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve Alanya Belediyespor kulübünün spor okullarının yanı sıra yurt dışından gelen kardeş şehirlerimizin temsilcileri de kortejde hazır bulunmaktadırlar. Organizasyon her yıl mayıs-haziran ayları içerisinde gerçekleşmektedir.

Nasıl gidilir? Antalya- Alanya arası 135 km mesafededir. AntalyaAlanya arasındaki karayolu birçok yerleşim yeri ve turistik yerden geçer. Toplu taşıma araçları, Alantur, Otogar - Ulaş güzergâhında 10 dakikada bir sefer yaparlar. Alanya’ya en yakın havaalanı yaklaşık 45 km doğusunda-

ki Gazipaşa Havaalanı’dır. Ayrıca Alanya’nın batısında 130 km uzaklıkta ise Antalya Havaalanı bulunmaktadır. Şehrin merkezindeki Alanya Limanı büyük ve yüksek tonajlı tüm gemilerin yanaşmasına müsaittir. Halen bu liman hem turistik hem de ticaret amaçlı gemilere hizmet vermektedir. AlanyaGirne (Kuzey Kıbrıs) bağlantılı turizm sezonu süresince yolcu ve turist taşımacılığı yapılmaktadır.

Ne yenir? Akdeniz Mutfağı ve Yörük Mutfağı’nın hakim olduğu Alanya’nın kıyı bandında deniz ürünlerinin en tazesini bulabilmeniz mümkündür. Kıyıdan yaylalara çıkıldıkça kırmızı et ve çeşitli otların hakim olduğu Alanya’da, dünya mutfağından da örnekler bulabilirsiniz. Unutmamalı ki her ne yerseniz yeyin, Alanya’nın muzunu tatmadan sakın ilçeden ayrılmayın.

days. There are convenient routes in the region for mountain bike and trekking. Oba Streamlet: Oba Streamlet flows into the Mediterranean from a few kilometres west of Dim Streamlet. There are picnic areas in Kadıpınarı Site, where the streamlet rises. The shades of pine and plane trees are always cool.

Sports Tourism Being one of the most important tourism centres of Antalya, Alanya has succeeded to be an important sports centre with activities such as triathlon, swimming marathon, beach volleyball and beach football. In the organisations which were held by the cooperation of Alanya Municipality and various sports federations in Alanya in 2010, the number of sportsmen, trainers, referees, managers, etc. who came to or accommodated in Alanya to perform sportive activities, as well as the sportsmen who came for the matches organised by clubs is 15 thousand 370. Turkey Youth Championship of Taekwondo: The organisation has been conducted in Alanya for six years and more than two thousand sportsmen, trainers and managers from every province of Turkey come to Alanya for this organisation every year. The organisation is held in January every year. Atatürk Public Race and Semi Marathon: Being conducted in cooperation with the Association of Kemalist Thought, the organisation has been sustained non-stop for 12 years. The organisation is held in February every year.

Alanya International Mountain Bike Race: While many sportsmen participate in the organisation which appears in the activity calendar of the Turkish Cycling Federation from different countries of the world every year, the organisation has been among the international organisations of our city for 14 years. The organisation is held in November every year. Final of Presidency Cycling Tour: Final of Presidency Cycling Tour, which is organised by the cooperation of the Cycling Federation and the International Cycling Union, has been organised in Alanya for three years. The organisation is held in April every year. Beach Volleyball: Being one of the most important international sports organisations of Alanya since 1991, Beach Volleyball has made great contributions to the introduction of the city. European and World Championships being organised have appeared in the local and national press for numbers of times. International Beach Handball Championship: Alanya Beach Handball Tournament, which has been organised for nine years, is performed in the Sports Facilities of Milli Egemenlik Beach. The organisation is held in July every year. Alanya Beach Football: Alanya Leg of TFF-Garanti Beach Football League has been organised continuously in the Sports Facilities of Milli Egemenlik Beach, since 2006. In these organisations which started in Alanya in 2000, Alanya has introduced itself on the internaANTALYA 45

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Kültürel simge Su Kabağı Su Kabağı; kabakgillerden olup sarmaşık türünde yetişen bir bitkidir. Latince adı Lagenaria Sicenaria’tir. Form olarak sayısız şekilde olan su kabağı kurutulduktan sonra tarih boyunca çeşitli alanlarda kullanılmıştır. İçi çakıl ve tuzlu su ile temizlendiği zaman içme suyunun depolanması için kullanılmış ve hatta sıcak yaz günlerinde suyu soğuk tutma özelliğinden dolayı bir termos vazifesi görmüştür. Sıcak suyu bir yerden bir yere aktarmakta kullanılmış ve halk dilinde ‘Kevki ‘ olarak adlandırılmıştır. Ayrıca eski mutfakların vazgeçilmez gerecidir. Yağ, un, tuz gibi malzemeleri saklamak için kullanılmış olan Su Kabağı, evlerde şekerlik, kolonya-

lık ve çiçek saksıları olarak yerini almıştır.Su Kabağı’nın Alanya’da sanatsal açıdan 1970’lerden bu yana özel bir yeri vardır. Çeşitli ebatlarda ve boylarda bulunan su kabakları, renk renk değişik figür, motif ve renklerde boyanarak yöreye özgü bir süs eşyası olarak Alanya ile özdeşleşmiştir. Müzik alanında “Kabak Kemanı” isminde bir müzik aleti olarak da karşımıza çıkan Su Kabağı, günümüzde abajur, aplik, süs eşyası, saklama kaplarının yanı sıra mutfak veya büro malzemeleri olarak dekor amaçlı değerlendirilmektedir. Dış yüzeyleri çeşitli desenlerde boyanıp şekil verilen bay/bayan figürleri, Alanya’nın kültürel bir öğesi olarak yerini almıştır.

Cultural symbol calabash Calabash is a plant from zucchini family that grown in creeper species. Its name in Latin is Lagenaria Sicenaria. Calabash in unlimited ways as form has been used in various areas throughout history after it is dried. When its inside is cleaned with pebbles and salty water, it was used for storing potable water and even due to its property to keep the water cold, it was used as thermos in hot summer days. It was used to convey hot water from one place to another and was named as ‘Kevki ‘ among locals. Furthermore, it was an indispensable tool of old kitchens. Calabash which was used to store materials such as oil, flour and salt, has taken its place at homes as sugar bowls, 46

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

cologne cups and flower pots. Calabash has a special place in Alanya in artistic terms as of 1970s. Calabashes which can be found in various dimensions and sizes are identified with Alanya by being painted in different colours, figures, and motives as a souvenir peculiar to the region. In music, calabash appears before us as a musical instrument named as “Calabash Violin” and in present day it is used as, utensil and office equipments for decorative purposes apart from lampshade, appliqué, souvenir and storage box. Man/ female figures whose exterior surfaces are formed by being painted in various patterns, have taken its place as a cultural figure of Alanya.

tional platform for many times. The organisation is held between June September every year.

get ready in the festival cortege. The organisation is held within May – June every year.

Alanya Street Basketball Tournament: It has been organised continuously by the organisation of Alanya Municipality in front of İskele Şelale in August, for 10 years.

How to go?

ITU International-Winning European Triathlon Cup: ITU InternationalWinning European Triathlon Cup, which is in the activity program of the European Triathlon Union, was organised for the 20th time in 2010. More than 500 sportsmen from various countries of the world participate in the organisation every year. The organisation is held in autumn months every year. International Alanya Swimming Championship: International Alanya Swimming Marathon has been sustained continuously for 18 years. The organisation is held in autumn months every year.

Alanya Tourism and Art Festival Within the context of Alanya Tourism and Art Festival that has been organised for 10 years, schools, hotels, animation teams of entertainment centres, representatives of nongovernmental organisations and sports schools of Alanya Belediyespor Club, as well as the representatives of our sister cities from abroad

The distance between Antalya and Alanya is 135 km. Highway between Antalya and Alanya passes through many settlement and touristic places. Public transportation vehicles make service every 10 minutes on Alantur, Terminal- Ulaş route. The nearest airport to Alanya is Gazipaşa Airport which is approximately 45 km eastwards. Furthermore, there is also Antalya airport that is 130 km away westwards of Alanya. Alanya port in the city centre is appropriate for berthing of all big and high tonnage ships. This port still offers services for both touristic and commercial ships. During tourism season, passenger and tourist transportation are carried out on the route between Alanya and Girne (Northern Cyprus).

What to eat? On the coast line of Alanya where Mediterranean Cuisine and Yoruk Cuisine are dominant, it is possible to find the freshest sea foods. In Alanya where meat and various herbs are dominant as you ascent from coasts to plateaus, you can also find examples from world cuisine. You should not forget that whatever you may eat do not leave from Alanya without tasting its banana.


ANTALYA 47

Nisan - May覺s / April - May 2011


Huzurlu tatilin adresi ZİHNİ ASİLTÜRK Kargıcak Belediye Başkanı / Mayor of Kargıcak

“Kestel’i marka yapacağız” ADEM MURAT YÜCEL Kestel Belediye Başkanı / Mayor of Kestel

Mavi ile yeşilin ahenkle bütünleştiği, bozulmamış doğal dokusu, sessiz ve huzur veren yapısı, berrak denizi, yemyeşil Dimçayı Havzası, Toroslar’ın eteklerindeki Gökbel Yaylası ile keşfedilmeyi bekleyen gizemli bir cennet gibidir Kestel. Turizm ve tarım beldemizin en önemli geçim kaynağıdır. Beldemiz, en kaliteli turistik tesislere sahip turizm merkezlerinden biridir. Sınırlarımız içinde dört adet beş yıldızlı otele sahip beldemiz 12 bin kişilik yatak kapasitesine sahiptir. Gelecekte konaklama kapasitemizi 40 bin kişiye çıkarmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıllarda da en büyük amacımız Kestel’i daha çok tanınan ve tercih edilen bir marka haline getirmektir. Bu çerçevede her yıl Gökbel Yaylası’nda Gökbel Yaylası Yağlı Pehlivan Güreşleri’ni düzenliyoruz. Bu yıl yedincisini gerçekleştireceğimiz güreş festivalimizde on binlerce kişiyi bir araya getirerek hem yöremizin tanıtımını yapıyoruz hem de ilçemiz insanlarını bu kültürel etkinlikte buluşturup, kaynaştırıp, kucaklaştırıyoruz.

“We will make Kestel a trademark” With its unspoiled natural texture, silent and peaceful structure, bright sea, very green Dimçayı Basin and Gökbel Plateau at the foothills of the Taurus Mountains, Kestel is like a mysterious paradise waiting to be explored, where blue and green get integrated with harmony. Tourism and agriculture are the most important sources of income for our town. Our town is one of the tourism centres that have the best quality touristic facilities. Our town, which has four five-star hotels within its boundaries, has a bed capacity of 12 thousand. We aim to increase our accommodation capacity to 40 thousand people in the future. Our greatest objective for the years to come is to make Kestel a better-known and preferred trademark. Within this scope, we organise Gökbel Plateau Oil Wrestlings on Gökbel Plateau every year. At our wrestling festival, which will be organised for the seventh time this year, we both introduce our locality and make the people of our district come together, unite and embrace one another through bringing tens of thousands of people together. 48

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Kargıcak Belediyesi Antalya’ya 150 km, Alanya’ya ise 16 km uzaklıktadır. Kıyı şerit uzunluğu 4 bin 500 metre olan Kargıcak’ta, Kültür ve Turizm Bakanlığı işletmeli beş tesis bulunmaktadır. Yeni gelişmekte olan beldemiz, Gazipaşa Havalimanı’nın işlerlik kazanmasıyla önemli bir turizm merkezine dönüşecektir. Bugün Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden farklı uyrukta insanların yaşadığı Kargıcak’ta, yaz aylarında nüfus yerleşik nüfusun iki-üç katına çıkmaktadır. Bozulmamış doğası ve Toroslar’ın eteklerindeki mesire yerleriyle huzurlu bir tatil geçirmek isteyenlerin adresidir Kargıcak.

The address of the peaceful holiday Kargıcak Municipality is 150 km distant from Antalya and 16 km distant from Alanya. In Kargıcak where the coastline length is 4 thousand 500 meters, there are five facilities managed by the Ministry of Culture and Tourism. Our newly-developing town will convert into an important tourism centre when Gazipaşa Airport becomes operative. In Kargıcak where people with different nationalities from various countries of Europe reside today, the population becomes two-three times greater than the settled population in summer months. With its untouched nature and recreation spots at the foothills of the Taurus Mountains, Kargıcak is the address of those who want to spend a peaceful holiday.


Sakin bir tatil için Payallar ABDULLAH ÖZTÜRK Payallar Belediye Başkanı / Mayor of Payallar

Payallar, Alanya İlçesi’ne bağlı şirin bir sahil kasabasıdır. Alanya ilçe merkezine uzaklığı 15 km, Antalya il merkezine uzaklığı ise 120 km mesafededir. Sahil uzunluğu 2.5 kilometredir. Kasaba genelinde altı adet turistik tesis bulunmaktadır. Yaklaşık yatak kapasitesi 2 bin 500 civarındadır. Sakin bir tatil geçirmek isteyen turistlerin tercihi olan Payallar’da, halkın geçim kaynağı seracılığa dayanmaktadır.

touristic facilities throughout the town. It has a bed capacity of approximately 2 thousand 500. In Payallar, which is the choice of tourists that want to have a tranquil holiday, the people makes their living from greenhousing.

Payallar for a peaceful holiday Payallar is a pretty coastal town of Alanya District. It has a distance of 15 km from the district centre of Alanya and 120 km from the city centre of Antalya. It has a shoreline length of 2.5 kilometres. There are six

Rahat tatil için Avsallar H. ENVER GÖRGÜLÜ Avsallar Belediye Başkanı / Mayor of Avsallar

Avsallar Beldesi 17 otelde yaklaşık 25 bin yatak kapasitesiyle turizme hizmet vermektedir. Bu yatak kapasitesinin 5 bin 500’ü dört ve beş yıldızlı otellere aittir. Beldemizde güvenlik MOBESE kamera sistemi ile yürütülmektedir. Avsallar ekonomisinin yüzde 90’ını turizm, geri kalan kısmı ise tarımdan oluşmaktadır. Çarşamba günleri belde merkezinde kurulan pazara turistler özelikle yaz aylarında yoğun ilgi göstermektedir. Avsallar Beldesi’nde yaşayan vatandaşlara ve tatil amaçlı gelen misafirlerimize daha kaliteli bir yaşam sürebilmeleri için hizmet vermekteyiz.

Avsallar for a comfortable holiday Avsallar Town serves for tourism at 17 hotels with a bed capacity of approximately 25 thousand. 5 thousand 500 of this bed capacity belong to the four- and five-star hotels. Security is conducted with the MOBESE camera system in our town. 90 percent of Avsallar economy is consisted of tourism and the rest is consisted of agriculture. The tourists show an intense interest in the market place, which is set up on Wednesdays in the town centre, especially during the summer months. We give service to enable the citizens living in Avsallar Town and guests who come here for holiday to lead a better quality life.

ANTALYA 49

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Türkler sizi bekliyor HAYRİ ÇAVUŞOĞLU Türkler Belediye Başkanı / Mayor of Türkler

Türkler, Antalya’nın 115 km doğusunda, Alanya’nın 18 km batısında, yaklaşık dört bin hektarlık bir alan üzerinde 1992 yılında kurulmuştur. 7 kilometre civarında kıyı şeridi bulunan Beldemizde, 21 tane konaklama tesis bulunmaktadır. Beldemizin en büyük geçim kaynağı, tarım ve turizmdir. Beldede aynı zamanda hayvancılık da yapılmaktadır. Yedi yıl önce kasabamızın acil sorunlarını belirleyerek işe koyulduk. Öncelikli olarak turizm bölgemizde imar çalışmalarımıza başladık. Şu anda yirmi ikinci otelimiz yapılmaktadır. Yatak sayısının 15 bini bulduğu Türkler Beldesi, Alanya Belediyesi’nden sonra ikinci belediye olarak Tarihi Kentler Birliği’ne üye olmuştur.

Türkler is waiting for you Türkler was established in 1992 in 115 km east of Antalya, 18 km west of Alanya on an area of approximately four thousand hectares. In our town which has a coastal line of nearly 7 kilometres, there are 21 accommodation facilities. The biggest income source of our town is agriculture and tourism. Stockbreeding is also made in our town. We started the work by determining the urgent problems of our town seven years ago. We primarily started our town planning works in our tourism region. Our twenty second hotel is being constructed right now. Türkler Town, which has a bed capacity of almost 15 thousand, has become a member of the Union of Historical Towns as the second municipality following Alanya Municipality.

Yatırım için Demirtaş MUSTAFA ARAS Demirtaş Belediye Başkanı / Mayor of Demirtaş

Demirtaş Beldemiz, Sapadere Kanyonu, Sedre Av Köşkü ve tarihi kilisesiyle Alanya İlçemizin en bakir beldelerinden birisidir. Son yıllarda yapılan alternatif turizm yatırımlarıyla dikkat çeken beldemiz, av turizmi, kamping alanları ve 9 kilometrelik sahiliyle ülke turizmine hizmet vermeye hazırdır. Selçuklu kültürünün en önemli öğelerinden birisi olan Sedre Av Köşkü’nün restorasyon çalışmalarına Alanya Kaymakamlığı ile yaptığımız işbirliği ile önümüzdeki süreçte başlayacağız. Sedre Av Köşkü’nün restore edilmesiyle Demirtaş’ı av turizminin merkezi yapmayı hedefliyoruz. Alternatif turizm yatırımcılarını beldemize beklemekteyiz.

Demirtaş for investment With its Sapadere Canyon, Sedre Hunting Mansion and historical church, our Demirtaş Town is one of the most untouched towns of our Alanya district. Our town, which has attracted attention with the alternative tourism investments in recent years, is ready to serve for the country tourism with its hunting tourism, camping areas and coast of 9 kilometres. We will start the restoration works of Sedre Hunting Mansion, which is one of the most important elements of the Seljukian culture, with the cooperation with the District Governorship of Alanya in the following period. We aim to make Demirtaş the centre of hunting tourism through restoring Sedre Hunting Mansion. We wait the alternative tourism investors in our town. 50

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Alanya’nın turizm beldesi ABDULLAH SÖNMEZ Konaklı Belediye Başkanı / Mayor of Konaklı

Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın Alanya’yı, başkent Konya’ya bağlamak üzere açtığı sahil yolu üzerinde bulunan Konaklı Beldemiz, Alanya’nın 12 kilometre batısında yaklaşık 8 bin 500 metre sahil şeridine sahiptir. 100 bin civarında yatağıyla Alanya’nın dörtte bir yatak kapasitesine sahip olan beldemiz, bölgemiz turizm potansiyeli için büyük önem taşımaktadır. 56 konaklama tesisinin bulunduğu beldemizde, sekiz adet beş yıldızlı, 15 adet dört yıldızlı tesis bulunmaktır. Alanya’ya gelen turistin yaklaşık dörtte birini ağırlayan Konaklı, 1100’lü yıllarda kurulmuştur. Şarapsa, Taliteye isimlerinden sonra Konaklı adını alan beldemizde, Şarapsa (Şerefza) Han (Kervensaray) bulunmaktadır. Antalya Alanya karayolunun hemen kuzeyinde, Alanya İlçesi’nin 15 kilometre batısında, Serapsu Deresi kıyısında küçük bir tepe üzerinde bulunan Şarapsa Han, erken dönem Selçuklu eseridir. Kitabesine göre Sultan Alaeddin Keykubat’ın oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev saltanatında (1236 - 1246) yapılmıştır. Akdeniz kıyılarından Toroslar’a değin tarih ve doğanın iç içe geçtiği Konaklı’da, Augea Antik Kenti, Kışlabeleni yapı kalıntısı ve Büyük Çiriştepe yapı kalıntısında tarihin de izlerini görmeniz mümkündür. Konaklı Beldesi’nin sahil şeridi doğuda Çakal Adası’ndan başlayıp, batıda Kozancık Koyağı Deresi’nin Akdeniz’e döküldüğü yer arasında bulunmaktadır.

Sahil şeridimizde misafirlerimizin ve halkımızın rahatça denize girebileceği birçok plaj bulunmaktadır. Konaklı şehir merkezine yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta Yatay Şelale yer almaktadır. Yaz aylarının bunaltıcı sıcaklarından bir nebze uzaklaşmak ve serinlemek isteyenlerin uğrak yeri haline gelmiş Yatay Şelale, doğal görüntüsünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Konaklı Beldemiz doğa ile iç içe konforlu bir tatil geçirmek isteyenler için her türlü ayrıntıyı düşünmüştür. Konaklı, bölgemizin en büyük turizm beldesidir.

Tourism town of Alanya Our Konaklı Town, which is located on the coastal road opened by the Seljukian sultan Alaeddin Keykubat in an attempt to connect Alanya to the capital Konya, is in 12 kilometres of Alanya and has a coastal line of approximately 8 thousand 500 kilometres. Our town, which has one quarter of Alanya’s bed capacity with its nearly 100 thousand beds, has a great importance for our region’s tourism potential. In our town, which has 56 accommodation facilities, there are eight five-star and 15 four-star facilities. Konaklı, which welcomes nearly one quarter of the tourists coming to Alanya, was established during the 1100s. In our town, which was named Konaklı after the names of Şarapsa, Taliteye; there are Şarapsa (Şerefza) Inn (Caravanserai). Being located in the north of Antalya – Alanya highway, in 15 kilometres west of Alanya District, on a small hill on the shore of Serapsu Stream, Şarapsa Inn is an early-period Seljukian work. According to its tablet, it was constructed during the reign of the Sultan Alaeddin Keykubat’s son, II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1236 - 1246). In Konaklı, where history and nature are intertwined from the Mediterranean coasts to the Taurus Mountains, it is possible to see the traces of history in the Ancient City of Augea, structure remains of Kışlabeleni and Büyük Çiriştepe. The coastal line of Konaklı Town starts from Çakal Island in the east and ends in the place where the Stream of Kozancık Valley flows into the Mediterranean in the west. There are many beaches on our coastal line, where our guests and local people can go swimming easily. Yatay Waterfall is situated approximately 5 kilometres distant from the city centre of Konaklı. Yatay Waterfall, which has become the destination of those who want to get apart from the suffocating heat of summer months and freshen in the least, has lost nothing from its natural appearance. Our Konaklı Town thinks about all kinds of details for those who want to spend a cosy holiday within the nature. Konaklı is the largest tourism town of our region. ANTALYA 51

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Hayatın renkleri Okurcalar’da YUSUF ÖZTÜRK Okurcalar Belediye Başkanı / Mayor

Hayatın renklerini yaz kış demeden her zaman bulabileceğiniz bir belde Okurcalar. Yedi kilometrelik sahili ile birlikte Alanya bölgesinin en iyi otellerini bulundurması nedeniyle turistleri yaz kış kendine çeken bir belde. Okurcalar Beldesi, şu an mevcut 25 adet beş yıldızlı, üç adet de dört yıldızlı otele sahip. Turistik tesislerin yanında Okurcalar, doğal dokusunu da bugüne kadar bozmadan koruyabilmiş ender turizm beldelerinden biri konumunda. Okurcalar’a yukarıdan bakıldığında mavi ile yeşilin nasıl iç içe bir doğa cümbüşü oluşturduğunu harika bir şekilde görebilirsiniz. D 400 Karayolu güneyindeki otellerin bulunduğu deniz ve sahil kısmından yolun üst kısmına ve yerleşim merkezine geçer geçmez farklı bir dünya ya girmiş olursunuz. Okurcalar ağırlık olarak turizmin yanında aynı zamanda tarımın da yapıldığı ve yerleşim alanlarının yemyeşil muz ve narenciye bahçeleri ile çevrili olduğu bir belde. Buradan biraz daha yukarılara doğru çıkıldığında ise Toroslar’a ulaşabilirsiniz. Tarihi dokusuyla da öne çıkan Okurcalar, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunmakta, ayrıca eski Justinianopolis Antik Kenti’nin kurulu olduğu ve hala kalıntılarının bulunduğu, metrelerce uzunlukta taştan yapılma su yolu kemerinin, tarihinde gemilerin kullandığı ve ticaret yapıldığı bilinen Tuz Adası’nın ve liman koyunun, Okurcalar’ın tarihine tanıklık eden eski taş evlerinin bulunduğu yerleşim alanlarının güzelliğiyle de bir tarihi belde konumundadır. Güvenlik tedbirleri kapsamında turizm bölgesi ve yerleşim alanlarını kapsayacak şekilde güvenlik kamera sistemleri

52

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

kurularak (MOBESE) huzurlu, güvenli bir yaşam ve tatil beldesi olarak da ön plana çıkması amaçlanmıştır. Kısacası Okurcalar deniziyle, doğasıyla, tarihi değerleriyle ve coğrafi yapısıyla örnek bir belde ve yaşam merkezidir.

Colours of life are in Okurcalar Okurcalar is a town, where you can find the colours of life in all seasons. It is a town that attracts tourists in summer and winter, since it has the best hotels of Alanya region with its coast of seven kilometres. Okurcalar Town has 25 five-star, three four-star hotels available right now. Okurcalar is among the rare tourism towns which has protected its natural texture so far, as well as touristic facilities. When you look at Okurcalar from above, you can see how blue and green constitute a nature festivity one within another in a great way. As soon as you go to the upper side of the road from the part of sea and coast where hotels are located in the south of D 400 Highway and to the centre of population, you will enter into a different world. Okurcalar is a town, where mainly tourism and agriculture are made and centres of population are surrounded by very green banana and citrus orchards. You can reach to the Taurus Mountains when you go a little upward. Okurcalar, which comes to the forefront also with its historical texture, is situated on the historical Silk Road, additionally, it is a historical town with the beauties of its settlements where the Ancient City of Justinianopolis whose remains are still present is settled, Tuz Island which is known with its stone waterway girdle of meters long that was used by the ships in the history and where trading was made, the seaport bay and old stone houses that had witnessed the history of Okurcalar are located. Within the scope of security precautions, it is also aimed to be thrusted to the forefront as a peaceful and secure life and holiday town in a way to include the tourism region and settlements, by establishing the security camera systems (MOBESE). In short, Okurcalar is a sample town and settlement centre with its sea, nature, historical values and geographical structure.


Tiyaş Turizm İşletmecilik ve Yatırım Sanayi Tic. A.Ş. Konaklı, Alanya, Türkiye Tel: +90 (242) 565 15 43 pbx • Fax: +90 (242) 565 15 71 info@miradorhotel.com.tr • www.miradorhotel.com.tr

ANTALYA 53

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Röportaj / Interview

Alanya markadır Mevlüt Çavuşoğlu: Türkiye’nin turizm alanında elde ettiği başarılar da AB üyesi ülkelerde Türkiye lehinde kamuoyu oluşması anlamında önemli bir etkendir.

Alanya is a trademark Mevlüt Çavuşoğlu: The successes achieved by Turkey in the field of tourism are important factors in the meaning of the constitution of a public opinion in the countries that are the members of the EU in favour of Turkey. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı (AKPM) Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’yla memleketi Alanya üzerine konuştuk. Türkiye’nin turizmde elde ettiği başarıların AB üyeliği öncesi kamuoyu oluşturmada etkili olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, Alanya’nın Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, 12 ay turizm için spor ve sağlığı işaret etti.

Röportaj / Interview: HAMİT SEÇİL

54

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Türkiye’nin turizmdeki başarısı Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini ne yönde etkilemektedir? Bugün 27 üyesi bulunan Avrupa Birliği farklı kültürlerden oluşan bir birlikteliktir. Bu birlikteliği oluşturan ülke ve bölgeler arasında farklılıklar dünya turizminin tarihsel gelişiminde etkili rol oynamakta ve dünya turizmini de yönlendirmektedir. Türkiye’nin AB ile müzakere sürecine başlamış olması

We had a conversation with the Head of the European Council Parliamentarian Assembly (ECPA) and the Parliamentarian of Antalya, Mevlüt Çavuşoğlu about Alanya, his hometown. Telling that the successes achieved by Turkey in tourism are effective upon the constitution of a public opinion before the membership of the EU, Çavuşoğlu emphasised that Alanya is one of the most important tourism centres of Turkey. Çavuşoğlu pointed to sports and health for a 12-month tourism. In which way does the success of Turkey in tourism affect the participation process of Turkey in the EU? Having 27 members today, the European Union is an association consisted of different cultures. Differences between the countries and regions that constitute this union play an effective role in the historical development of the world tourism and also direct the


Avrupa genelinde Türkiye algısını olumlu etkilemiş ve turizm açısından ülkemize katkı sağlamıştır. Öte yandan Türkiye’nin son yıllarda yürüttüğü çok yönlü dış politikanın da Türk turizmine katkısı yadsınamaz boyuttadır. Rusya ile gelişen ilişkilerimize ek olarak Ortadoğu ülkeleriyle olan iyi ilişkiler de bu bölgelerden ülkemizi daha çok turistin ziyaret etmesine katkı sağlayan bir gelişmedir. Türkiye’nin turizm alanında elde ettiği başarılar da AB üyesi ülkelerde Türkiye lehinde kamuoyu oluşması anlamında önemli bir ektendir. Alanya markasının AB ülkelerinde bilinilirliği nedir? Tanıtımının yeterli bir şekilde yapıldığını düşünüyor musunuz? Bildiğiniz üzere Alanya’nın turizm ile tanışmaya başlaması 1970’li yıllara dayanır. Bu yıllarda ev pansiyonculuğu ile turizmle tanışmaya başlamış olan Alanya şu an Türkiye’deki en önemli turizm merkezlerinden birisi haline gelmiştir. ALTİD verilerine göre bugün Alanya’da 70 binin üzerinde yatak kapasitesi bulunmaktadır. Bu da bizlere turizm alanında Alanya’nın bugün hangi noktaya geldiğini göstermektedir. Alanya’nın her yıl

daha fazla yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor olması da Avrupa ülkelerinde Alanya’nın bilinirliğini arttırmakta ve marka değerini olumlu olarak etkilemektedir. Alanya’nın tanıtımının daha iyi yapılması alanında da ALTİD, Alanya Kaymakamlığı ve Alanya Belediyesi’nin önemli çabaları bulunmaktadır. Antalya ve Alanya’nın marka bilinirliğinin yükselmesi için bizler de elimizden geldiğince katkı sağlamaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Başkanlığını yürüttüğüm Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından düzenlenen AKPM Daimi Komisyon ve Büro toplantılarını bildiğiniz üzere Antalya’da gerçekleştirdik. 47 ülkeden gelen parlamenterleri Antalya’da en iyi şekilde ağırladık. Bölgede hayata geçmesi beklenen Gazipaşa Havaalanı turizmi ne yönde etkileyecektir? Gazipaşa Havaalanı’nın yapımına 1991 yılında başlanmış olmasına rağmen, bilindiği üzere uzun yıllar boyunca atıl kalmıştır. Gazipaşa Havaalanı’nın Alanya’ya turizmine katkı sağlayacak şekilde çalışır hale gelmesi için gerçekleştirdiğimiz girişimler sonuç verdi ve geçtiğimiz yıl

world tourism. The fact that Turkey has started a negotiation process with the EU has influenced the perception of Turkey positively throughout Europe and contributed to our country in terms of tourism. On the other hand, the multi-directional foreign policy that has been pursued by Turkey in recent years has an undeniable contribution to the Turkish tourism. In addition to our developing relations with Russia, the good relations with the Middle Eastern countries could also be considered a development that contributes to greater tourist visits from those regions in our country. The successes achieved by Turkey in the field of tourism are important factors in the meaning of the constitution of a public opinion in the countries that are the members of the EU in favour of Turkey. What is the familiarness of the trademark of Alanya in the EU countries? Do you think that it is introduced sufficiently? As you already know, Alanya had been acquainted with tourism during the 1970s. The city, which started to get acquainted with tourism through the business of home boardings during those years, has become one of the most important tourism centres in

Turkey today. According to the data of ALTİD, Alanya has a bed capacity of over 70 thousand today. This shows us the point to which Alanya has come today in the field of tourism. The fact that Alanya is visited by a greater number of foreign tourists each year also increases the recognition of Alanya in the European countries and affects its trademark value positively. ALTİD, the District Governorship of Alanya and Alanya Municipality have efforts for a better introduction of Alanya. We are doing our best to make contributions for the increase of the trademark recognition of Antalya and Alanya, as well. As you know, we held the meetings of ECPA Standing Committee and Chamber that was organised by the European Council Parliamentarian Assembly (ECPA), over which I presided last year in November, in Antalya. We welcomed the parliamentarians from 47 countries in the best possible way. In which way will Gazipaşa Airport that is expected to be accomplished in the region affect the tourism? As is known, even though the construction of Gazipaşa Airport started in 1991, it had remained inactive for long years. The interventions we performed in order to make ANTALYA 55

Nisan - Mayıs / April - May 2011


havaalanının 3C kategorisine geçmesini sağladık. Konuyla ilgili Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Gazipaşa Havaalanı’nın 3C kategorisine alınmasını kararlaştırdı. Böylelikle Gazipaşa Havaalanı orta gövdeli uçakların iniş kalkış yapabileceği kategoriye dâhil edilmiş oldu. Havaalanında tarifeli seferler ve geçe uçuşu yapılabilmesi için teknik eksiklikler de giderildi. Artık Gazipaşa Havaalanı’nda iniş ve kalkışlar aletli olarak yapılabiliyor, gece uçuşları ve inişleri gerçekleştirilebiliyor. Yine geçtiğimiz yıl Kasım ayında Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (DHMİ), Gazipaşa Havaalanı pistinin bin 825 metreden 2 bin metreye uzatılmasını onayladı. Havaalanında pist uzatma çalışmaları halen devam etmektedir. Pistin 2 bin metreye uzatılmasından sonra havaalanına orta büyüklükte gövdeli uçaklar inebilecektir. Bu da Gazipaşa için önemli bir gelişmedir. Şu anda Gazipaşa Havaalanı uluslararası kuralların el verdiği azami ölçülerde hizmet vermek üzere uçuşlara hazır durumdadır. Anadolu Jet’te bu yılın yaz tarifesinde Gazipaşa havalimanına iç hat seferleri yapmayı planlamaktadır. Bu da havalimanının daha etkin olarak kullanılması açısından önemli bir gelişme olacaktır. Gazipaşa Havalimanı’ndan iç hat tarifeli seferlere başlanması, turistlere yönelik charter uçaklarına hizmet vermesi de bölge turizminin gelişmesine şüphesiz büyük katkılar sağlayacaktır. Bölgede turizmi 12 aya çıkartmak adına yatırımcı56

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

night flights and landings are performed as well. Again, the State Airports Authority (SAA) approved the extension of the runway of Gazipaşa Airport from one thousand 825 meters to 2 thousand meters last year in November. The works of extending the runway are sustained at the airport. After extending the runway to 2 thousand meters, medium-body aircrafts will be able to land on the airport. This is an important development for Gazipaşa. Gazipaşa Airport is ready for flights to provide service at maximum scales allowed by the international regulations right now. Anadolu Jet plans to organise domestic route flights to Gazipaşa Airport within the summer schedule of this year. This will be an important development in terms of using the airport more effectively. Starting the domestic route scheduled flights from Gazipaşa Airport and serving the chartered air flights aimed at tourists will surely make great contributions to the development of the region tourism.

lara ve sektör temsilcilerine ne tür önerileriniz olur? Antalya turizminin gelişmesi için hem turizmcilerimiz, hem de biz siyasetçiler yıllardır yoğun bir çaba içerisindeyiz. İlimizde 12 ay turizm yapılmasını sağlamak Antalya milletvekili olarak en büyük çabalarımızdan birisidir. Bunun için, başta spor turizmi olmak üzere kongre, golf ve sağlık turizminin gelişmesi için yapılan çalışmaları destekliyoruz. Antalya’nın kış turizmine de açılabilmesi için Alanya Akdağ’da kayak pisti yapılması yönünde ciddi çaba içerisindeyiz. Antalya’da golf turizmin gelişmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Gazipaşa Airport active for the contribution to the tourism of Alanya gave result and we enabled the transformation of the airport to the category of 3C last year. Concerning the subject, on the instruction of our Primer Minister Recep Tayyip Erdoğan, the General Directorate of the Civil Aviation decided to include Gazipaşa Airport in the category of 3C. By this way, Gazipaşa Airport was included in the category, where the medium-body aircrafts could make landing and take-off. Technical deficiencies were also removed, in order to make scheduled flights and night flights at the airport. It is possible to make landings and take-offs with instruments at Gazipaşa Airport now;

What kind of suggestions would you make for enterprisers and sector representatives in order to spread tourism to 12 months in the region? Both our tourism enterprisers and we, the politicians, have been in an intensive effort for the development of Antalya tourism for years. As the Parliamentarian of Antalya, it is one of our greatest efforts to enable tourism in our province for 12 months. Thus, we support the works that are carried out for the development of primarily sports tourism and convention, golf and health tourism. We are in a serious struggle for making a ski run in Akdağ of Alanya, in order to open Antalya to winter tourism as well. We are trying to contribute to the development of golf tourism in Antalya.


ANTALYA 57

Nisan - May覺s / April - May 2011


Kültürel Miras / Cultural Heritage

Dünya mirası:

Alâeddin’in Kalesi

Toprağın bitip denizin başladığı yerde yükselir Alâeddin’in Kalesi. İç kale surlarına ulaştığınızda alnınız Toroslar’a, saçlarınız bulutlara, gözleriniz ufka değer.

World Heritage The Castle of Alaeddin The Castle of Alaeddin rises up there where the earth ends and the sea begins. Standing on the ramparts of the inner castle, your forehead touches the Taurus Mountains, whilst your hair reaches the clouds and your eyes hit the horizon.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL, İLHAMİ YETKİN, ALİ ARAL, HAYRİ YENİALP

58

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Asırlara meydan okurken, Anadolu kültürünün günümüze uzanan en görkemli kalelerinden biridir Alanya Kalesi. Görkeminin yanı sıra kan dökülmeden alınması nedeniyle barışın da simgesi olmayı başaran Alanya Kalesi, 1221 yılında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından imparatorluk topraklarına dahil edilmiştir. Efsaneye göre bir yarımada üzerine kurulu olan Alanya Kalesi’nin ordularıyla kara ile bağlantısını kesen Sultan Keykubat’a, iki aylık beklemenin sonunda kale teslim edilmiştir. Karadeniz’de Sinop Limanı’na hakim olan Alâeddin Keykubad’a, Alanya

Kalesi’ni aldıktan sonra “İki Denizin Sultanı” unvanı verilmiştir. Kalenin ilk iskan tarihi Helenistik döneme (M.Ö 4.yy) kadar uzansa da, gerçek anlamda Selçuklu döneminde anıtsal şeklini almıştır. Alâeddin Keykubat kaleyi kışlık merkez haline getirerek yeniden imar etmiştir. Kalenin, altı buçuk kilometre uzunluğundaki surları, bu surlar üzerinde 140’a yakın burcu, 400’den fazla sarnıcı, altı adet anıtsal kapısı bulunmaktadır. Bugün kentin kalbinde bir anıt gibi yükselen Kızılkule Alanya Limanı’nı koruma amaçlı inşa edilmiştir.

Defying the centuries, The Castle of Alanya is one of the most glorious surviving castles of the Anatolian culture. The Castle, that was a symbol of peace since it was conquered without bloodshed, was brought in 1221 into the territory of his kingdom by the Seljukian Sultan Alaeddin Keykubat. According to the legend, Sultan Keykubat isolated the castle, which is located on a peninsula, from the mainland by his army and thus the castle was handed over to him after two months of waiting. Sultan Keykubat, already the sovereign of the Harbour of Sinop in Black Sea, was called ‘’the Sultan of Two Seas’’ after conquering the castle of Alanya. Although the first human dwellings in the castle date back to the Hellenistic period (4th century BC), in real terms the castle owes its present monumental structure to the

Seljukian era. Alaeddin Keykubat rebuilt the castle making it a centre for winter. The castle is consisted of ramparts with a length of 6.5 km, almost 140 bastions on these ramparts, more than 400 cisterns and six monumental gates. Kızılkule, which rises up like a monument in the heart of the city today, was built for the purpose of protecting the Alanya harbour.

Open- Air Museum The Alanya Castle with the best preserved surviving medieval ship-building yard, Tophane (Armoury), built to protect the yard and the palace complex built at the highest point on the peninsula in the inner castle have all managed to survive. With its urban texture comprising of traditional Alanya houses and other monuments, the Castle looks like an open-air museum.

ANTALYA 59

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Açıkhava Müzesi Ortaçağ dönemine ait olan ve günümüze kadar uzanan Akdeniz tersaneleri arasında en iyi korunmuş tersaneye sahip olan Alanya Kalesi, tersaneyi koruma amaçlı inşa edilmiş Tophane ve yarımadanın en yüksek yerinde kurulmuş İçkale’deki saray kompleksi günümüze kadar ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Geleneksel Alanya evlerinden oluşan kentsel dokusu ve diğer anıtsal yapıları ile Alanya Kalesi, tam anlamıyla açıkhava müzesi görünümündedir. Alanya Kalesi’nin görkemli surları planlı bir şekilde, Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda Burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’nu inerek Tophane ve Tersane’yi geçip Kızılkule’de son bulacak şekilde inşa edilmiştir. Yarımadanın en üst noktasında Sultan Ala60

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

eddin Keykubat’ın sarayının yapıldığı İçkale bulunmaktadır. Yaşamın nabzının halen attığı Alanya Kalesi’nde, ahşap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta tezgahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapılmakta, değişik figürlerde su kabakları boyanmakta, küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir. Ayrıca kaleye çıkan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarında restoran ve kafeteryalar vardır. Kale taşıt trafiğine açıktır. Yürüyerek ise yaklaşık bir saatte çıkılabilir.Alanya Kalesi giriş ücretli örenyerlerindendir.

Kızılkule Kentin sembolü olan sekizgen planlı yapı, inşaatı sırasında belli bir yükseklikten sonra taş blokları kaldırmak güç olduğu için üst kısmı pişmiş kırmızı tuğlalarla yapılmış ve bu nedenle

The monumental ramparts of the Alanya castle were built within a plan that allow them to stretch out to Ehmedek, inner castle, Adam Atacağı (man throw down tower), the upper part of Cilvarda foreland, Arap Evliya tower and Esat tower; passing by the armoury and the shipyard and ending at Kızılkule (The red tower). The inner castle is located at the highest point of the peninsula where the palace of Sultan Keykubat was erected. In the castle, still pulsating with life, silk and cotton weaving are still practised on wooden workbenches in front of wooden and masonry houses, gourds are dyed and drawn in various figures, authentic dishes are served in small courtyards. Restaurants and cafes are also in service on the road going up to the castle and on the slopes overlooking the

harbour. The castle is open for vehicle traffic. The walk to the castle lasts about one hour. The castle of Alanya is one of ruins where you have to pay an admission fee to visit.

Kızılkule (The Red Tower) This structure, the symbol of the town with an octagonal plan, is called Kızılkule (The Red Tower) because the upper part of it was built with red fired block bricks as stone blocks could probably have been lifted only up to certain level. Marble blocks from antique ages are seen in the walls of the tower. Each wall of this tower, designed in octagonal plan, has a width of 12.5 metres; it has a height of 33 metres and a diameter of 29 metres. It’s five-storied, including the ground floor. A stone stairway with 85 steps leads to the top of the tower. There is also a cistern in the middle of the tower. The


Kızılkule adını almıştır. Kule duvarlarında antik çağdan kalma mermer bloklar görülmektedir. Sekizgen planlı ve her bir duvarı 12.5 metre genişliğinde olan kulenin yüksekliği 33 metre, çapı 29 metredir. İçinde zemin dahil beş kat vardır. Kulenin üstüne 85 basamaklı taş merdivenle çıkılır. Kulenin ortasında bir sarnıç bulunur. 1950’li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmüştür.

Ehmedek Bizans döneminden kalan küçük kalenin yerine Selçuklu döneminde “orta kale” olarak yeniden inşa edilmiştir. Adını Selçuklu döneminin inşaat ustası “Ehmedek”ten aldığı sanılmaktadır. Üçer kuleli iki bölümünden oluşan orta

tower, that was reconstructed in the 1950s, was opened to visitors in 1979 and its first floor has been redesigned into an Ethnography Museum.

The ship-building yard The construction of the shipyard started six years after

Tersane Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın kenti almasından altı yıl sonra yapımına başlanmış ve bir yılda bitirilmiştir. Kemerli beş gözden oluşan tersanenin denize bakan cephesi 56.5 metre, derinliği 44 metredir. Tersanenin giriş kapısındaki yazıtta Sultan Keykubat “İki Denizin Sultanı” unvanı ile anılmaktadır. Alanya Tersanesi, Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesidir. Tersanenin bir yanında mescit öteki yanında muhafız odası bulunur. Denizden teknelerle ya da Kızılkule’nin yanındaki surlardan yürüyerek ulaşılan Tersane’ye giriş ücretsizdir.

Tophane Tophane, tersanenin bitişiğinde denizden 10 metre yüksekliğinde bir kayaya tersaneyi korumak amacıyla yapılmıştır. 1227 yılında kesme taştan inşa edilen iki katlı ve dikdörtgen planlı yapıda aynı zamanda savaş gemileri için top döküldüğü bilinmektedir. Tersane ve Tophane’nin Kültür Bakanlığı ve Alanya Belediyesi tarafından bir Denizcilik Müzesi’ne dönüştürülmesi için çalışmalar sürmektedir.

reached either by boat or by walking by the ramparts of Kızılkule, is free of charge.

Tophane (Armoury) Tophane, constructed on a rock about 10 metres high from the sea beside the shipyard, was built for the purpose of protecting the shipyard. We know that naval artillery was built in this twostory structure with rectangular plan constructed in 1227 with cut stone. The Ministry of Culture and the Municipality of Alanya are conducting works to redesign the shipyard and the armoury into a Maritime Museum.

Ehmedek

kale, kara saldırılarına karşı stratejik bir yerde ve sultanın sarayının bulunduğu iç kaleyi de koruyacak konumdadır. Kulelerin günümüze kadar gelen duvarları Bizans döneminde kayalardan yontularak yapılmıştır. Orta kalenin içindeki üç sarnıç günümüzde de kullanılmaktadır. Kale duvarlarında Selçuklu döneminden kalma gemi resimleri vardır. Girişte ücret alınmamaktadır.

Bedesten Kale içinde, Süleymaniye Camisi yakınındadır. 14’üncü

the conquest of the town by the Seljukian Sultan Alaeddin Keykubat and was completed in one year. The yard has 5 sections with vaults; the front facade looking onto the sea measures 56.5 metres and its depth is 44 metres. There’s an inscription at the entrance of the yard on which Sultan Keykubat is cited as ‘’The Sultan of two Seas’’. The shipyard in Alanya is the first Seljukian shipyard on the Mediterranean. There’s a prayer room on one side of the yard and a guardroom on the other side. The entrance to the shipyard, which can be

It was rebuilt during the Seljukian era as ‘’a midcastle’’ in place of the small castle from the Byzantine period. Its name may have been derived from Seljukian construction master ‘’Ehmedek’’. The mid-castle, having two sections, each of them consisting of three towers, has a strategic position against ground attacks, being consequently able to protect the inner castle where the Sultan’s palace stood. The walls of the towers which have survived were built during the Byzantine era through stone dressing. Three cisterns located in the mid-castle are also used today. On the castle walls there are ship drawings from Seljukian period. Admission to the mid-castle is free.

Bedesten (The covered bazaar) It’s located in the castle near the Süleymaniye Mosque. It might have been built during the reign of Karamanoğulları in the 14th or 15th century as a bazaar or an inn. It’s a building in rectangular plan built with ANTALYA 61

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ya da 15’inci yüzyılda Karamanoğulları döneminde çarşı veya han olarak yapıldığı sanılmaktadır. Kesme taştan dikdörtgen planlı bir yapıdır. 26 odası vardır ve 13 metre genişliğinde, 35 metre uzunluğunda bir avluya sahiptir. Tarihi bina günümüzde otel, restoran ve kafeterya olarak kullanılmaktadır. Avluya açılan ortaçağ dükkanları, otel odası olarak düzenlenmiştir. Bahçe kısmında, merdivenle inilen büyük bir sarnıç vardır. Bedesten, işletmecisinden izin alınarak gezilebilir.

Süleymaniye Camisi Keykubad tarafından kentin yeniden düzenlenmesi sırasında, 1231 yılında kalenin zirve kısmında, İçkale’nin hemen dışında yaptırılmıştır. Sonraki yıllarda yıkılan camiyi Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16. yy’da tekrar yaptırılmıştır. Tek minareli cami, Alaeddin, Kale ya da Süleymaniye adıyla anılır. Yapı moloz taştan ve kare planlıdır. Sekizgen kasnak üzerine, kiremitli bir kubbe-

62

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

si vardır. Kubbenin askılık görevini üstlenen kısmına akustiği sağlamak için 15 küçük küp yerleştirilmiştir. Son cemaat yeri, dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapı ve pencere kapakları Osmanlı döneminin ahşap oyma işçiliğinin güzel bir örneğidir.

Manastır Kompleksi Yarımadanın ucunda, uzunluğu 400 metreyi bulan sarp kayalıklardan oluşan Cilvarda Burnu üzerindeki yapılardır. Halk arasında konumu nedeniyle “Darphane” olarak anılmaktadır. 11’inci yy’dan kalma taş yapılardan biri küçük bir kilisedir, diğerlerinin ise manastır olarak kullanılma olasılığı yüksektir. Küçük kilisenin kubbesi ayakta durmaktadır. Kayaların üstünde bir de sarnıç vardır. Cilvarda Burnu’ndaki yapılar topluluğuna İç Kale’den kayalara oyulmuş basamaklarla bir yol bulunmasına karşın yol günümüzde kullanılamaz durumdadır. Denizden çıkış ise zor ve tehlikelidir.

cut stones. It has 26 rooms and encloses a courtyard 13 m wide and 35 m long. This historical building serves today as hotel, restaurant and cafe. The medieval stores looking onto the courtyard have been redesigned as hotel rooms. There is also a big cistern in the courtyard with a staircase leading down to it. The covered bazaar can be visited with permission of the keeper.

Süleymaniye Mosque It was built in 1231 on the top of the castle just outside the inner castle during the redesigning of the town by Keykubad. The mosque, which was demolished later, was rebuilt by Sultan Süleyman the Magnificent in the 16th century. The mosque with a single minaret is called Alaeddin, Castle or Süleymaniye mosque. It’s built with rubble stones in quadrangle plan. It has a tiled dome standing on an octagonal trimmer. 15 small earthenware jars were placed in the

parts of the dome functioning as coat hangers in order to obtain good acoustics. The narthex is covered with three tiled domes supported by four pillars. The window and door shutters here are fine examples of wood carving art of the Ottoman era.

Monastery Complex These are the buildings on the Cilvarda foreland, a bluffforeland of 400 metres long at the endpoint of the peninsula. The local people call it ‘’Darphane/The mint’’ because of its position. One of these stone buildings from 11th century is a small church; others may have been used as monasteries. The dome of the small church still stands. There is also a cistern on the rocks. Although there is a road to approach this building grouping on the Cilvarda foreland with stairs carved in the rocks from inner castle, this road is unusable nowadays. The approach from the sea is difficult and dangerous.


ANTALYA 63

Nisan - May覺s / April - May 2011


Yaşam / Life

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL, ALİ ARAL

Almanya’dan Alanya’ya 1986 yılında tatilini geçirmek üzere Almanya’dan Alanya’ya gelen Julia Alaettinoğlu 21 yıldır yaşamını sürdürdüğü bu sevimli ilçeden başka bir yaşam alanı düşünemiyor. 1990 yılından bu yana Alanya’da hayatına devam eden Julia Alaettinoğlu, “Ben Almanya’dan başka bir ülkede yaşamayı hayal bile edemezdim. Bir baktım kendimi burada buldum” dedi. 1986 yılında tatilini geçirmek için geldiği küçük Akdeniz kasabasını şimdi kendi memleketi belleyen Alaettinoğlu, “Türktaş Yaylasındanız biz” diyecek kadar Alanyalı. Alanya Belediyesi tarafından oluşturulan Yabancılar Meclisi’nin sözcülüğünü yapan Julia Alaettinoğlu, ilk kez tatil için geldiği Alanya’da eşi 64

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

ile tanışır. Severler birbirlerini. Tam dört yıl boyunca ilişkileri devam eder ve sonunda Türkiye’ye yerleşmeye karar verir Julia Alaettinoğlu. “3-4 yılda gelişen bir karardı. Seçtiğimiz yol çok zordu. Seviyordum ama mantıklı bir karar vermek zorundaydım. Sonunda Türkiye’de yaşamaya karar verdim. Alanya’da evlilik kararını 1-2 ay içerisinde verip pişman olanları çok gördüm. Önemli olan ülke değiştirmek değil, sevmektir.” diyerek tecrübelerini paylaşan Alaettinoğlu, 21 yıldır Alanya’da yaşamaktan dolayı kendini şanlı hissediyor.

From Germany to Alanya Julia Alaettinoğlu, who came to Alanya from Germany to spend her holiday in 1986, cannot think of some other living space than this pretty district where she has been living for 21 years.

Julia Alaettinoğlu, who has been living in Alanya since 1990, said, “I could not even dream of living in any other country than Germany. Then I suddenly found myself here.” Alaettinoğlu, who has now embraced the small Mediterranean town where she came

to spend her holiday in 1986 as her own motherland, is a real Alanya person to say “We are from Türktaş Plateau.” Being the spokesperson of the Foreigners Council that was constituted by Alanya Municipality, Julia Alaettinoğlu


Alanya bir Avrupa şehridir Turizmin hızla geliştiği Alanya’da bugün 20 bin civarında yerleşik olarak yaşayan göçmenler, şehirde ‘Yeni Alanyalılar’ olarak adlandırılıyor. Oluşturulan “Yabancılar Meclisi”yle şehrin tanıtımından, “Yeni Alanyalılar”ın problemlerine kadar yerel yönetim ile yaşayanlar arasında bir köprü vazifesi gördüklerini söyleyen Alaettinoğlu, geçen 21 yıl içerisinde Alanya’nın çok büyük bir değişim yaşadığını şu sözlerle anlatıyor: “Alanya ilk geldiğimde çok küçük bir yerdi. Şu anda bir Avrupa şehrinden hiçbir fark yok. Ne isterseniz bulabilirsiniz. Alanya her geçen gün güzelleşiyor. Zamanı yakalayabiliyor. Sürekli kendini yeniliyor.”

Turunç reçeli yapıyorum İlk geldiği yıllarda Türk kültürü ile Alman kültürü arasında büyük bir farklılıklar gördüğünü söyleyen Alaettinoğlu, “İnsan ilişkileri çok farklıydı. Burada insanlar birbirine karşı daha yakın. Aile ilişkileri çok daha farklı, aile fertleri birine çok bağlı. Ben de anne ve babama bağlıyım ama buradaki yakınlık çok daha farklı. Bir de Türk mutfağı ve

Alman mutfağı arasında çok büyük farklılık gözlemledim. Görümcemden Türk mutfağını öğrendim. Artık turunç reçelimi kendim yapıyorum. Buranın havasından mı suyundan mı bilmiyorum ama Alman yemeklerinin aynı tadını yakalayamıyorum. Türk mutfağı Alman mutfağına göre çok daha zengin ve lezzetli.” diyor.

Türkiye’yi hayal edemiyorlar Kendisini daha çok Alanyalı olarak hissettiğini söyleyen Alaettinoğlu, “Uzun zamandır burada yaşıyorum. Burada kendimi, kendi evimde hissediyorum. Tüm dostlarım akrabalarım burada” diyor. Artık Almanya’ya yılda 4-5 kez tatil için giden Alaettinoğlu, Alanya’nın tanıtımını birinci ağızdan yaparak gönüllü bir turizm elçisi misyonunu yüklenmiş durumda. Memleketi Alanya’ya Almanya’daki yakın tanıdıklarından birçok kişinin tatil için geldiğini söyleyen Alaettinoğlu, “Türkiye’ye gelmeyi hiç düşünmeyen insanlar bile artık yılda 1-2 kez geliyorlar. Bazı insanların Türkiye hakkında çok farklı düşünceleri var. Hayal edemiyorlar buraları. Bilmedikleri için çekiniyorlar. Bir kere geldikten sonra ön yargılarından kurtuluyorlar.” diyor.

meets her husband in Alanya where she comes for the first time for holiday. They fall in love with each other. Their relationship continues for literally four years and consequently, Julia Alaettinoğlu decides to move to Turkey. Alaettinoğlu, who shared her experiences by saying “It was a decision that developed within 3-4 years. The road we chose was a very challenging one. I was in love but I had to make a logical decision. Finally, I decided to live in Turkey. I met many people in Alanya who decided to get married within 1-2 months and then regretted. The important point is to love, rather than changing your country”, feels herself lucky to have lived in Alanya for 21 years.

Alanya is a European city Today, approximately 20 thousand migrants who have settled in Alanya where tourism rapidly develops, are called the ‘New People of Alanya’ in the city. Saying that they serve as a bridge between the local administrations and dwellers from the introduction of the city by the “Foreigners Council” that was constituted to the problems of the “New People of Alanya”, Alaettinoğlu tells about the great change Alanya has been through for the last 21 years with the following words: “When I first came, Alanya was a very small place. But now it has no difference from a European city. You can find anything you want. Alanya is getting more beautiful each passing day. It can seize the day. It constantly renews itself.”

I make citrus jam Stating that she had realized

great differences between the Turkish culture and German culture when she first came, Alaettinoğlu says, “Human relations were quite different. People are closer towards one another here. Family relations are utterly different, family members are very attached to each other. I am attached to my parents as well but attachment is very different here. Additionally, I also observed a great difference between the Turkish cuisine and German cuisine. I have learned the Turkish cuisine from my husband’s sister. I make the citrus jam on my own now. I don’t know whether this is related with the air and water of this city but, I cannot get the same taste of the German foods. Compared to the German cuisine, Turkish cuisine is richer and much more delicious.”

They cannot imagine Turkey Stating that she rather feels herself as a citizen of Alanya, Alaettinoğlu says, “I have been living here for a long time. I feel like I am at home here. All my friends and relatives are here.” Alaettinoğlu, who now goes to Germany for holiday for 4-5 times in a year, has undertaken the mission of a voluntary tourism representative by introducing Alanya at first hand. Stating that many people among her relatives in her motherland Germany come to Alanya for holiday, Alaettinoğlu says, “Even the people who never think of coming to Turkey come here for 1-2 times in a year now. Some people have very different thoughts about Turkey. They cannot imagine here. They hesitate since they don’t know. And once they come, they get free from their prejudices.” ANTALYA 65

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Röportaj / Interview

Hızlı koşmak gerek! Gülçin Güner: Turist için zaman çok önemli. Ne kadar çok havalimanı, ne kadar çok ulaşım ağı olur, ne kadar rahat ulaşım sağlanırsa pazar payımız o kadar artar.

We must sprint! Gülçin Güner: Time is of great importance for the tourists. The more we build airports and a more comfortable transport net, the more we increase our market share.

Alanya’da 1950’lerde ev pansiyonculuğuyla başlayan turizm, 60 yılda marka haline geldi. Turizmin başkenti Antalya’nın en önemli markalarından biri olan Alanya’yı, Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD) Başkanı Gülçin Güner ile konuştuk. Güner, 1970’li yıllarda belediye anonslarıyla evlerini misafirlere açan Alanyalıları, turizm teşvikleriyle bölgenin çehresini değiştiren büyük yatırımları ve son 16 yıldır bölgenin en önemli konusu olan Gazipaşa Havalimanı’nı Antalya Kültür ve Turizm Dergisi’ne anlattı. Öncelikle Alanya’da turizm faaliyetlerinin nasıl başladığını anlatır mısınız? Türkiye’nin ilk turizm yörelerinden biri olan Alanya’da 66

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

turizm, ev pansiyonculuğu ile başladı. Ben Alanyalıyım. 70’li yılları çok iyi hatırlarım. Belediyeden yapılan “Evlerinizi misafirlerinize açın!” anonsları hala kulağımda çınlar. Yazın yaylaya göç eden Alanyalılar, evlerini gelen tatilcilere açarak turizmin temellerini attılar. Turizmin gelişmesi nasıl bir süreç izledi? Alanya’da 70’li yılların ikinci yarısında organize turlar başladı. Pamfilya Turizm bölgedeki ilk ofisini Alanya’da açtı. Ev pansiyonculuğu yerini profesyonel ticari pansiyonculuğa bıraktı. İskele caddesinde hediyelik eşya satan dükkanlar açılmaya başladı. Bini geçmeyen yatağa sahip kıyı ilçesi Alanya, o yıllarda yerli turistlerin moda tatil yeri haline geldi. 80’lerin ikinci

Tourism was initiated in Alanya as boarding in private homes in the 1950s and became a brand mark in 60 years. We interviewed Gülçin Güner, the president of the Alanya Touristic Hoteliers Associations (ALTID) about Alanya, one of the most prominent brand marks of Antalya, capital of tourism. In the course of the conversation with the Antalya Tourism and Culture Magazine, Güner talked about the announcements of the municipality over loudspeakers to the people of Alanya to open their homes to visitors in the 1970s, investments with tourism incentives that changed the visage of the region and Gazipaşa Airport which has been the most important subject in the region since 16 years. Could you tell us first how touristic activities began in Alanya? Tourism in Alanya, as one of the first touristic regions in Turkey, began with private home boarding. I am from Alanya. I remember the 70s very well.

The announcements of the municipality over loudspeakers ‘’open your houses to visitors’’ ring still in my ears. The people of Alanya who moved to plateaus in the summer laid the foundations of tourism by opening their homes to visitors. How has been the development process of tourism? Organised tours were initiated in Alanya in the second half of the 70s. Pamfilya Tourism opened its first office in Alanya. Private home boarding was replaced by the commercial professional accommodations. Souvenir shops began to emerge on the İskele Street. Alanya became a popular holiday destination for domestic tourists in those years with a capacity of less than 1000 beds. The region underwent a transformation after second half of 80s thanks to the increase of tourism incentives. How has been the transformation process experienced? There was a rapid increase of tourism investments in the

Röportaj ve Fotoğraflar / Interview and Photographs: HAMİT SEÇİL, ALİ ARAL


yarısından sonra turizm teşviklerinin artmasıyla bölgede değişim yaşandı. Bu değişim nasıl yaşandı? 1983 yılı sonrasında, turizm teşvikleri ve serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte, bölgede turizm yatırımları da büyük hız kazandı. 1980’lerin ikinci yarısında teşviklerin artmasıyla -ancak bölgede hazine arazisi olmamasından dolayı- sermaye sahipleri kendi arazilerine oteller kurmaya başladı. Küçük arazilere ve kısıtlı kaynaklara, kardeşlerin miras paylaşımı da eklenince, yan yana üçer yıldızlı oteller meydana geldi. Bu dönemde yerel kaynaklar banka kredilerini kullanıyorlardı. Küçük küçük işletmeler yapılıyor, bunların da geneli üç yıldız düzeyinde oluyordu. Alanya’nın doğu ve batısının turizm bölgesi ilan edilmesinin ardından özellikle Okurcalar, Avsallar ve İncekum bölgesi Ankara’dan gelen gruplara tahsis edildi. Bu planlı tahsisler bölgede büyük tesislerin temelini attı. Bugün Alanya’da turizmin geldiği nokta nedir? Alanya’da toplam 151 bin yatak kapasitesi mevcut. Türkiye’deki Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli yatak kapasitesinin yaklaşık yüzde 10’u Alanya’da bulunmaktadır. Alanya yılda iki milyonu aşkın misafiri ağırlayan önemli bir turizm merkezidir. 70 kilometrelik sahil bandında, ağırlıklı Almanya ve Rusya Federasyonu olmak üzere İskandinav ülkeleri, Hollanda, Orta Avrupa ülkeleri ve İngiliz turistler tatillerini geçirmektedir. Tatilcilerin Alanya’yı tercih etmelerinin sebebi nedir? Alanya’da şehir hayatı vardır. Alanya tematik değildir. Sokakla bütünleşmiştir. Lara, Kundu gibi daha sonradan organize edilen bölgelere benzemez.

Alanya’da handikapları da olsa, bir şehir hayatı sunumu vardır. Alanya’nın içinden denize girebilirsiniz. Alanya’nın içinde diskoya gidebilirsiniz. Yürüme mesafesinde alışveriş yapabilir; istediğiniz mağazaya girer, istediğinize girmezsiniz. Yani Alanya uzak değildir. İzole değildir. Sokağın içindedir ve o sokağı tatilcilerimize biz sunarız. Şehir dizaynımızı “Herkes için turizm”, “Engelsiz Turizm” anlayışına yönelik oluşturmaya çalışıyoruz. Ayrıca Alanya’da kış turizmini üzerine de çalışmalar yapıyoruz. Alanya sesini dünyaya nasıl duyurdu? Alanya Antalya’daki ilk markalardan birisidir. Hatta turizmde Antalya’dan önce Alanya vardı. Alanya’nın tanınırlık payı özellikle belli pazarlarda çok yüksektir.

Avrupa’dan birçok insanı ülkemize ilk Alanya getirmiştir. Polonya, Macaristan, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun bazı kısımları Antalya’dan önce Alanya’ya girmişlerdir. Özellikle İskandinav ülkelerinde bilinirliğimiz çok yüksektir. Tanıtım anlamında ilk örgütlü organize tanıtımı Alanya yapmıştır. Kimsenin olmadığı yerde; Bratislava’da, Çek Cumhuriyeti’nde, Oslo’da, Stokholm’de, Kopenhag’da

region after 1983 alongside with tourism incentives and the passage to free market economy. Thanks to increasing incentives in the second half of the 1980s capital owners built hotels on their own lands as there was no available treasury land in the region. As a result of small pieces of land, scarce resources and additionally inheritance disputes, three-star hotels were erected one beside the other. Local resources made use of bank credits in that period. Small 3-star facilities in general were opened. As the east and the west of Alanya were proclaimed as tourism regions, the districts of Okurcalar, Avsallar and İncekum were allocated to groups from Ankara. These planned allocations paved the way for bigger facilities in the region. What is the actual situation of the tourism in Alanya?

There is a total capacity of 151 thousand beds in Alanya. Almost 10 % of the total bed capacity in Turkey certificated from the Ministry of Culture and Tourism is to be found in Alanya. Alanya is an important tourism centre that hosts more than two million visitors yearly. Tourists from Germany and Russian Federation in the first place and Scandinavian countries, Netherlands, central European countries and England among others spend their

holidays on the 70 kilometres coastline. For what reasons do holiday makers prefer Alanya? There is a city life in Alanya. It’s not a thematic place, it’s a place with an integrated urban life. It doesn’t resemble to later organised resorts such as Lara and Kundu. A city life manifests itself despite of its handicaps. You can swim and go to a disco within the city. Shopping opportunities are a walk away; one can choose that shop or the other. That is, Alanya is not far away, it’s not isolated. It’s on the streets and it’s us that offer the street to our visitors. We strive for a city design with the understanding of ‘’tourism for everybody’’, ‘’tourism with no problems’’. We are also working on projects of winter tourism in Alanya. How did Alanya become popular in the world? Alanya is one the first brand marks in Antalya. As a matter of fact, Alanya already existed in tourism before Antalya. The publicity of Alanya is very high in certain markets. Many people from Europe saw Turkey first in Alanya. Tourists from Poland, Hungary and some members of the commonwealth of independent states came to Alanya before Antalya. Our publicity especially in the Scandinavian countries is very high. The first publicity in an organised manner was made in Alanya. There was only Alanya in certain places such as Bratislava, in the Czech Republic, in Oslo, Stockholm, Copenhagen. Everyone made his first publicity with a suitcase in the hand spending his own money. Many initial steps were taken in Alanya. What is the position of Alanya as far as the service quality is concerned? There are satisfying aspects as ANTALYA 67

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ilk Alanya vardı. Herkes elde çanta, cebinden para harcayarak ilk tanıtımları gerçekleştirdi. Türkiye’de ilkleri Alanya gerçekleştirdi. Alanya’nın turizmdeki hizmet kalitesi nedir? Memnun olduklarımız da var olmadıklarımız da... Önce zihniyeti geliştirmemiz gerekiyor. Eğitim sonsuz. Eğitimi geliştirmemiz gerekiyor. Alanya’da 20-25 yaş üstü çok tesis var. Bu nedenle yenilenme yatırımlarına ihtiyacımız var. Yenilenme yatırımları artıkça, hizmet kalitemiz daha da artacak. İnsan faktörü hizmet sektöründeki en önemli unsurdur. Bunu da unutmamak gerekiyor. Onun için misafir memnuniyetinden yola çıktığımızda, esnaftan, otobüs şoförüne kadar zincirin halkalarını çok iyi kurmak gerekiyor. Trilyonluk yatırımlar yetmiyor. Gazipaşa Havalimanı’yla ilgili son gelişmeler nelerdir? Bilindiği üzere Gazipaşa Havalimanı, 3C kategorisindeki uçaklara açıktır. Yunanistan’da 3C kategorisinde çalışan havalimanları, toplam misafirin yüzde 51’ine hizmet veriyor. Bu önemli bir rakam. Sonuçta Alanya’nın kaderi bir havalimanına bağlı. Gazipaşa Havalimanı oluşmuş ve ciddi bir yol almış. Bu nedenle korkmamak gerekiyor. Teknik olarak bir takım sıkıntıları olduğu söyleniyor. AnadoluJet geçtiğimiz yıl Gazipaşa Havalimanı’na ilk seferi başlatan Borajet’e ait uçakları aldı. Bu sezon için uçacak olursa yine iç hat uçuşları başlayacak. Üç yıldan beri yurt dışındaki bütün fuarlarda, tur operatörlerine Gazipaşa Havalimanı’ndan ayrıntılı bir şekilde bahsediyoruz. En son Hollanda’da Thomas Cook ile yaptığımız görüşme sonucunda bir aksilik çıkmazsa 27 Nisan’da 116 kişilik ilk uçak Gazipaşa’ya inecek. İlk olarak haftada bir sefer yapacak olan 68

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Transavia, gerektiği takdirde sefer sayısını haftada ikiye çıkaracak. Alanyalı turizmciler ve şehrin sahipleri olarak ilk uçuş için elimizden gelen tüm maddi ve manevi katkıyı verdik. İlk uçuş gerçekleştikten sonra arkasının geleceğine inanıyorum. Gazipaşa Havalimanı’nın bölge üzerindeki etkisi nasıl olacak? Kış, ön sezon, ara sezon, arka sezon bunların hepsi yoluna girecek diye düşünüyoruz. Ulaşım bir alt yapı hizmetidir. Altyapıyı çözmüş olmanın getirdiği rahatlığı üstyapı yaşayacaktır. Doluluk oranları, ayrışma ve turizm ürünleri fazlalaşacaktır. Tatilci Antalya Havalimanı’na indikten sonra en az iki saat daha Alanya’ya yol almak zorunda kalıyor. Bu zaman, enerji ve parasal olarak artı maliyet... Yolcu, sezonuna göre uçak saatinden 5-6 saat önce otelinden alınıyor yani yarım gününü kaybediyor. Bunun yanı sıra bu atıl kapasitede yatakların hepsi dolamıyor ve kendi arasında organize olamıyor. Rekabet doğru yere oturamıyor. Gerçek tüketici profilinde hizmet hangi talebi doyuracak, kendi içinde ayrışamıyor. Alanya’da golf, sağlık turizmi diyoruz. Bunların hepsi için mesafe çok önemli. Buradaki alanlar için ulaşım konuşulmuyor. Bu derdi çözmüş olmamız gerekiyor. Antalya Havalimanı ilk açıldığı dönemlerden bu güne kadar, uzun bir sürede çok mesafe kat etti. Ama günümüzde bu süreçleri yaşamak gerekiyor mu? Gerekmiyor yani aklın yolu bir. Hızlı koşmak gerek. Görünen bir şey var ki; ne kadar çok havalimanı, ne kadar çok ulaşım ağı, ne kadar rahat ulaşım olursa, pazar payımız o kadar artar. Bu noktada hiç kaygılanmamak gerekiyor. Bu ulaşım ağları sayesinde de atıl kalan kapasitelerin hayata geçebileceğini düşünüyorum.

well as aspects that dissatisfy us. We must first change the mentality. Learning never ends; we must enhance it. There are many facilities in Alanya serving for more than 20-25 years. For this reason we must invest in their renovations. The more we invest in renovations the more our service quality will be ameliorated. The human factor is the most important one in the service sector. We must always keep it in mind. Taking the contentment of the guests into account, the rings of the chain from a store keeper to a chauffeur have to be fixed up properly. Investments amounting to trillions are not enough. What is the actual situation of the Gazipaşa Airport? As is known, the Airport of Gazipaşa is open to airplanes in the category of 3C. The airports serving the category of 3C in Greece serve 51 % of all the guests. This is a significant figure. The destiny of Alanya depends on an airport. Gazipaşa Airport has been realized and progressed significantly. In this respect there is no reason for fear. It’s said that there are some technical problems. AnadoluJet took over the airplanes of Borajet last year that initiated the first flight to Gazipaşa Airport. Domestic flights will start again if it flies in this season. Gazipaşa Airport has been told in details to tour operators during all the fairs abroad in the last three years. As a result of our recent negotiations with Thomas Cook in the Netherlands, the first airplane with 116 passengers on board will land in Gazipaşa on 27th of April if everything goes well. Transavia will flight initially once a week but later on it will increase the number of flights to twice weekly if necessary. As the tourism entrepreneurs from Alanya and the holders of this city, we gave all the support we can, financially as well as mor-

ally, for the realisation of this first flight. I believe that flights will continue following this first flight. What kind of an effect will Gazipaşa Airport have in the region? Winter, preseason, midseason, end season; we are of the opinion that all these will be regulated in a way. Transport is a service depending on infrastructure. The comfort of solving the infrastructural problems will be reflected at the superstructure. The occupancy rate, disintegration and tourism products will increase. A holiday maker is obliged to travel for at least two hours more to get to Alanya after landing in the Antalya Airport. That brings time, energy and financial costs in addition. The passengers are taken from their hotels 5-6 hours in advance according to the season; that is to say, they lose half a day. In addition to this, this idle bed capacity can’t be utilised fully and cannot be organised in itself. Competition can’t be set up in the right way. The separation of services and demands in the real consumer profile cannot be realised. We speak about golf and health tourism in Alanya. Distance plays a significant role in all these here. We don’t speak about the transportation. We should have long solved this problem. The Antalya Airport has a long process of experience since the time it was opened. But should we experience the same process nowadays? No, we shouldn’t, great minds think alike. We must sprint. It’s quite clear that the more airports, more comfortable transport nets we build, the more we increase our market share. We should have no fears at this point. I think that idle capacities can be utilised thanks to these transport nets.


ANTALYA 69

Nisan - May覺s / April - May 2011


Gezi / Travel

Alara Sultan’ın Kalesi “Babam Sultan Alâeddin 1231 yılında, Alanya Limanı’ndan başkent Konya’ya giden kervanların güvenliğini sağlamak için yaptırdı bu kaleyi. O gün bu gündür İpek Yolu’ndan akan kervanları izlerim.”

Yazı / Article: SEÇİL SOLMAZ Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

70

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


The castle of Sultan Alara *My father, Sultan Alaeddin, commissioned the construction of this castle in 1231 to secure the caravan travelling from Alanya Harbour to the capital city of Konya. From that day on I have been gazing at the caravans streaming on the Silk Road.

Toroslar’ı iki yana ayıran Alara Çayı, turkuaz mavisi bereketiyle süzüle süzüle akıyordu. Tarihi İpek Yolu’na ulaştığımda bir an gözlerimi kapattım. Yanı başımda durdu kervanlar en kıymetli yükleriyle, develer çaydan su içti, tüccarlar alın terini sildi. Binlerce yıllık tarihi bir solukta içime çekmiştim. Alara Vadisi üzerinde uçan bir şahin, çığlığıyla selamladı beni. Başımı hafifçe sol tarafa çevirdiğimde Alaeddin’in kızı Alara Sultan’ın Kalesi, tüm heybetiyle yükseliyordu. Kervanını vadiye çeken yolcular gibi ben de ilkin Alara Han’a girdim. Geçmişte yolcuların konakladığı odalarda hediyelik eşya dükkanları, misafirlere kapılarını açmıştı. İpek Yolu’nun üzerinde ticaret hala devam etmekteydi. Biraz soluklanmak için Alara Han’ın terasında demli bir çay içtim. Her yudumda bir kervan daha yürürken İç Anadolu’ya, kervanları koruyan Alara Kalesi’nin her bir suruna gözlerimle dokundum. Alabildiğine sarp bir dağın yamacından başlayarak inşa edilen Alara Kalesi, uçurum kenarlarından dönen surlarıyla başımı döndürüyordu. Çayımı bitirdiğimde “yolun

The Alara stream, which divides the Taurus Mountains into two parts, was flowing meandering away with its turquoise fertility. I closed my eyes as I arrived at the Historical Silk Road. Caravans with their precious loads came to a halt by my side, camels drank water from the stream, merchants mopped their brow. I inhaled history of thousands of years all in one breath. A falcon, flying over the Alara valley, saluted me with its scream. Turning my head slightly to the left, the castle of Alara Sultan, daughter of Alaeddin, imposingly rose up there. I entered firstly the Alara Inn like many other caravans arriving at the valley. Souvenir shops had opened their doors to visitors redesigned in the rooms where travellers stayed overnight in the past. Commerce still continued on the Silk Road. I drank a cup of strong tea on the terrace of the inn to catch my breath. Another caravan was heading towards Central Anatolia by every sip and my eyes touched any and every wall of the Alara castle. The castle of Alara, built on a location beginning from the slopes of an awfully steep mountain, made me dizzy with its ramparts standing on the edge of a cliff. And I left the inn with wishes ANTALYA 71

Nisan - Mayıs / April - May 2011


açık olsun” dilekleriyle handan ayrıldım. Kaleye kadar olan 300 metrelik mesafeyi katettim. Çayın kenarına kurulu evin sahibi “Çıkacak mısın?” diye sordu. “Evet” dedim hiç düşünmeden. Mustafa, kaleye nereden gireceğimi tarif etti. Yağmur sularını biriktirmiş patika bir yoldan kaleye doğru yürürken, attığım her adımda bir kurbağa sıçrıyordu. Kalenin eteklerindeki badem ağaçları çiçek açmış, muz ağacının meyveleri soğuğa karşı korunmaya alınmıştı. Yaklaşık 150 metre yürüdükten sonra Alara Çayı’na ulaştım. Vadiye girdiğimde yol iyice daralmıştı. Mustafa’nın tarif ettiği dehlizi bulduğumda ilkin “Burası, orası mı?” diye geçirdim aklımdan. Ağaç kökleriyle kapalı dehlize atladım. Zaman birden değişmişti. Karanlığa doğru yürümeye koyuldum. “Keşfetmek, cesaret ister” diye geçirdim içimden. Alara Han’da küçük bir çocuğun elime tutuşturduğu el feneri yardımıma yetişti. Yaklaşık 150 metre boyunca, sel sularının getirdiği toprakla kapanmış merdivenleri sürünerek çıktım. “Doğru yolda mıyım?” diye bir kez daha düşündüm. Yaklaşık iki metre ge72

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

‘’have a nice trip’’ after drinking my tea. I covered the distance of 300 metres to the castle. The owner of the house located by the stream asked me : ‘’Will you go up?’’. I said ‘’yes’’ without thinking too much. Mustafa described me the way to the castle. Walking towards the castle on a pathway where rain water accumulated, a frog sprang up by every step I took. Almond trees on the foothill of the castle burst out into blossom, the fruits of banana trees have been taken under protection against chill. After a 150 my walk I reached the Alara stream. The road became extremely narrow as I walked into the valley. When I found the tunnel described by Mustafa, I asked to myself : ‘’ Is this the one that I look for ?’’ I sprang into the tunnel covered with tree roots. Time had changed all of a sudden. I walked into darkness. ‘’ Exploring needs courage’’ I thought to myself. A lamp that a small child gave me in the Alara inn, lighted my way. I crept up the stairs covered with earth brought by flood about 150 metres. Once more I thought to myself: ‘’ Am I on the right way ?’’ A smile came across my face when I saw the light at the end of the tunnel which was about 2 metres wide and 1.5 meters high.


nişliğinde, bir buçuk metre yüksekliğindeki tünelin uçundaki ışığı gördüğümde gülümsedim. Gökyüzünü tekrar gördüğümde karşıma ikinci bir tünel daha çıktı. 130 basamaklı bu tünel beni kalenin içine aldı. Nefesim kesilmiş, korku ve heyecandan terlemiş olmama rağmen keşfetme duygusuyla yoluma devam ettim. Alara Sultan karşıladı beni, “Hoş geldin” diyerek. “Babam Sultan Alaeddin 1231 yılında, Alanya Limanı’ndan başkent Konya’ya giden kervanların güvenliğini sağlamak için yaptırdı bu kaleyi. O gün bu gündür İpek Yolu’ndan akan kervanları izlerim.” Zamanı büyüleyen bu mekanda gülümseyerek dinledim yüzyıllar öncesinden gelen sesi. Selamını alıp Alara Sultan’ın, sarp kaleye tırmanmaya devam ettim. 2 bin metrekarelik bir alana kurulan Alara Kalesi’nden Akdeniz kuşbakışı izleniyordu. Alara Çayı kıvrıla kıvrıla akıyor, üzerimde yırtıcı kuşlar kanat çırpıyordu. Alara Han buradan minicik görünüyordu. Badem çiçeklerinin kokusu, kale surlarından süzülerek gök-

yüzüne ulaşıyordu. Zamanın durduğu bu mekanda fotoğrafın anı yakalaması hiç de zor değildi. Gözlerimle tüm zamanı durdurduğumda, doğanın eşsiz görüntüsünü ve tarihin akışını kadrajına alan deklanşörün sesi kulağıma geldi.

Seeing the sky again, another tunnel emerged before me. It was a tunnel with a staircase of 130 steps that took me into the castle. I continued my walk in joy of exploring even though I was scared and out of breath and broke out in a sweat out of excite-

ment. Alara Sultan greeted me saying ‘’welcome’’. “My father, Sultan Alaeddin, ordered the construction of this castle in 1231 to secure the caravans travelling from the harbour of Alanya to the capital city of Konya. From that day on I have been gazing at the caravans streaming on the Silk Road.’’ I listened to this voice coming from hundreds of years in advance with a smile on my face in such a place casting a spell on history. Being greeted by Alara Sultan, I continued my climb up to the steep castle. I could overview the Mediterranean Sea from the Castle of Alara built on an area of 2000 square meters. Alara Stream was flowing meandering away, birds of prey were winging the skies over my head. Alara Inn seemed very tiny from here. The scent of the blossoms of almond trees rose to the skies gliding away on the ramparts of the castle. It was easy to catch the moment on a photograph in such a place where time stood still. As I brought the time to a halt, the sound of the shutter button was reechoed in my ears framing the spectacular view of the nature and the flow of history.

ANTALYA 73

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Lezzet / Taste

Tropikal cennet

Alanya Tropical paradise

Turizmin yanı sıra tarımsal ürünlerde de başı çeken Alanya, tropikal meyvelerde bölgesel merkez konumunda. Alanya tarımının kültürel öğesi muz örtüaltına girerken, yarım asırlık geçmişi olan avokado ise markalaşma yolunda ilerliyor. Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Güney, ilçedeki muz üretiminin yaklaşık yüzotuz yıldır devam ettiğini söyledi. Türkiye’ye muzun ilk olarak 1870 tarihinde Alanyalı tüccar Şerif Ali Bey tarafından 74

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

süs bitkisi olarak getirildiğini söyleyen Güney, 1950’li yıllardan itibaren muzun bölgede önemli bir geçim kaynağı olduğunu dile getirdi. 2000 yılından itibaren örtü altında yetiştirilmeye başlanılan muzun verim miktarının yaklaşık ikiye katlanmasıyla ilgi odağı olduğunu söyleyen Güney, “Bu gün Alanya bölgemizde yaklaşık on bin dekar alanda kırk bin ton üretim yapılmaktadır. Ülkemizde tüketilen muz miktarı yaklaşık dörtyüz bin ton, üretilen muz miktarı ise ikiyüz

Taking the lead in terms of agricultural products besides tourism, Alanya is a regional centre in terms of tropical fruits. While the banana which is the cultural element of Alanya agriculture goes under protective cover, avocado which has a past of a half century progresses on the road of brandising. The Head of the Union of Alanya Banana Producers, Hüseyin Güney told that the banana production in the district had continued for

approximately 130 years. Stating that the first banana in Turkey had been brought by a merchant from Alanya, Şerif Ali Bey, as a decoration plant in 1870, Güney expressed that banana had become an important source of income in the region since the 1950s. Saying that banana, which had started to be produced under protective cover since 2000, had become a focus of interest together with the doubling of its product amount, Güney told, “Today, a production of 40 thousand


bin ton civarında olup henüz ülke tüketimini karşılayacak düzeyde değildir. Bu nedenle ihracat yapılamamaktadır.” diye konuştu.

Avokado marka olacak Alanya Avokado Üreticiler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Arslan, Türkiye’ye 1956 yılında giren avokadonun 1990 yılından sonra ekonomik olarak üretilmeye başladığını söyledi. 2005 yılı itibari ile Türkiye üretiminin dörtyüz hektar olup, altıyüz ton ürün alındığını belirten Arslan, “2010 yılında üretim

bin ikiyüz hektarda gerçekleşmiş olup, bin beşyüz ton ürün elde edilmiştir” dedi. Avokadonun Alanya merkez olmak üzere Gazipaşa, Anamur, Mersin ve Antalya’da üretildiğini söyleyen Arslan, “Alanya, belde ve köylerinde sekizyüz hektar alanda bin ton ürün elde edilmektedir” dedi. Alanya’nın muzda olduğu gibi ilk avokadonun da yetiştirilme merkezi olduğunu belirten Arslan, Alanya avokadosunu markalaştırmak ve diğer üretici ülkeler ile yarışır hale getirmek için çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.

tons is performed on an area of approximately 10 thousand decares in our Alanya region. The amount of the consumed bananas in our country is about 400 thousand tons, the amount of the produced bananas, on the other hand, is about 200 thousand tons; however, it is not at a level of covering the country consumption yet. Therefore, it is not exported.”

Avocado will become a trademark The Board Chairman of the Union of Alanya Avocado Producers, Ahmet Arslan told that avocado, which entered into Turkey in 1956, had started to be produced economically after 1990. Stating that it had become

400 hectares of the Turkey production and a production of 600 tons had been received by 2005, Arslan said, “The production was performed on one thousand 200 hectares in 2010 and a product of one thousand 500 tons was obtained.” Telling that avocado is produced primarily in Alanya, Gazipaşa, Anamur, Mersin and Antalya, Arslan said, “A product of a thousand ton is obtained on an area of 800 hectares in Alanya, its towns and villages.” Stating that Alanya is the production centre of the first avocado just like banana, Arslan indicated that their studies of branding the Alanya avocado and making it compete with other producer countries are sustained. ANTALYA 75

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Ören Yeri / Ruins

Kutsal Şehir

Selinus Trajanopolis Roma’nın sevilen imparatoru Trajan’ın, Part seferinden dönerken Selinus’ta ölmesi Romalıların kente olan ilgisini artırmış ve kentin “Kutsal Şehir” olarak anılmasına neden olmuştur.

Fotoğraflar / Photographs: HAMİT SEÇİL

76

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Holy City

Selinus Trajanopolis

The death of Roman Emperor Trajan in Selinus while returning from Part excursion, made Romans’ interest in the city increase and caused the city to be named as “Holy City”. Selinus Antik Kenti Antalya İli, Gazipaşa İlçesi Koru Mahallesi’ndedir. Bugünkü adıyla Hacı Musa, antik adıyla “Selinus Potamus” olarak bilinen çayın Akdeniz ile buluştuğu yerde, muhteşem sahilin bir liman kentidir antik dönemde. Deniz kenarında ve Hacı Musa Çayı gibi, gemilerin rahatça girip sığınabileceği bir çayın kenarında olması nedeniyle Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de yerleşim görmüştür. Günümüze kalabilen kalıntılar daha çok Roma dönemine ait olanlardır. Kalıntılar arasında surlar, agora, büyük ve küçük hamam, nekropoldeki mezarlar, odeon ve Şekerhane (Şikarhane)olarak adlandırılan yapı en belirgin olanlardır. Kent, antik çağdan günümüze değin birçok seyyah ve araştırmacının inceleme konusu olmuştur. İ.Ö. 4. yüzyıl tarihçilerinden Sclax’ın dağlık Kilikya kentleri arasında saydığı, Strabon’un da Coğrafya adlı eserinde bahsettiği kentin İ.Ö. 6. yüzyılda var olduğunu kanıtlayan bilgiler bulunmaktadır. Asur kaynaklarına göre kentin adının “Sallune” olabileceği son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda anlaşılmıştır. Ortaçağ deniz haritalarında Selinus’un “Castrum Lombardum” adı ile belirtildiği görülmektedir. Alanya Arkeoloji Müzesi’nde bulunan sikkeler üzerinde “Kutsal

Ancient City of Selinus is located in Antalya Province, Gazipaşa District and Koru Quarter. In the ancient times, it was a port town of excellent coast where the creek, known as Hacı Musa today and as “Selinus Potamus” in the ancient times, meets with Mediterranean. Due to the fact that it is on the coast and it is by a creek where ships can easily enter and shelter there like Hacı Musa Creek, it was settled in Hellenistic, Roman, Byzantine, Seljukian and Ottoman periods. Remaining left today mainly belongs to Roman period. City walls, agora, big and small bathes, tombs in necropolis, Odeon and the building named as Şekerhane (Şikarhane) are the most distinctive ones among the remaining. The city has become the subject of research of many travellers and researchers from ancient times until today. There are evidences that the city, which was counted among mountainous Cilician cities by B.C. 4th century historian Sclax and which was mentioned by Strabo in his work “Geography”, was present in 6th century B.C. As result of the recent researches, it is understood that the name of the city could be “Sallune” according to Assyrian sources. It is observed that Selinus is shown with the name of “Castrum ANTALYA 77

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Şehir Selinus Trajanopolis” olarak yazıların bulunması, kentin bir dönem “Trajaopolis” olarak adlandırıldığını da ortaya koymaktadır. Bu durum aslında Selinus’u Roma dönemi için ayrıcalıklı kılan bir olayın habercisidir. Roma İmparatoru Trajan (İ.S. 98 117) Part seferinden Roma’ya dönerken, 117 yılının Ağustos ayında gemide Selinus önünde hastalanmış, Selinus’ta karaya çıkartıldıktan sonra bu kentte ölmüştür. Ünlü İmparator burada yakılmış, külleri ise altın bir urneye konularak Roma’ya götürülmüştür. Şüphesiz sevilen bir imparatorun Selinus’ta ölmesi Romalıların kente olan ilgisini artırmış ve bu nedenle kentin ismi Kutsal Şehir Selinus Trajanopolis olarak değiştirilmiştir. Kentte bu olayla ilgili başka uygulamaların da olduğu son yıllarda Alanya Müze Müdürlüğü’nün Alman Arkeoloji Enstitüsü ile birlikte yaptığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Halk arasında Şekerhane 78

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

olarak bilinen ve kentin anıtsal yapılarının bulunduğu düzlüğünde yer alan ve dıştan bakıldığında Selçuklu dönemi izlerini taşıyan yapı Alanya ve çevresinde Selçuklu döneminde kullanılan bir av köşküdür. Ancak yapının içerisine girildiğinde karşılaşılan manzara Roma dönemini yansıtmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda Şekerhane Köşkü’nün şimdiye kadar düşünüldüğünün aksine tek katlı bir yapı olmayıp, yüksek podyum üzerinde yükselen ve bir revaklı avlunun merkezinde yer alan Roma İmparatorluk Dönemi anıtsal yapısı olduğunu ortaya koymuştur. Bu yapı Selçuklular Dönemi’nde kendi malzemesi ile adeta giydirilerek, bir av köşküne dönüştürülmüştür. Yapıyı dört taraftan çevreleyen revaklı bölümde de değişiklikler yapılarak kuzey-doğu köşesine Selçuklu döneminde bir hamam eklenmiştir. Gerek arkeolojik kazı çalışmaları gerekse jeofizik ve yüzey araştırmaları sonu-

Şekerhane


Selinus ta bulunmuş kabartma parçası

cunda binanın Roma dönemindeki fonksiyonunun burada vefat eden Roma İmparatoru Trajan ile ilişkili olduğunu, aynı Limyra’da bulunan ve Augustus’un torunu adına yapılmış Kenotaph gibi bu yapının da Trajan için yapılmış bir sanal anıt mezar (kenotaph) olduğu tespit edilmiştir. Bu yapının görkeminden etkilenen Selçuklular ise manzaranın güzelliği ve çevredeki av olanaklarını

kullanmak amacıyla büyük bir ustalıkla yapıyı bir köşke dönüştürmüşlerdir. Selinus antik kentini ziyaret etmek için başka sebepler de bulunmaktadır. Yaklaşık sekiz yüz basamaklı bir merdivenle çıkılan akropolde muhteşem bir Akdeniz manzarası sizleri beklemektedir. SEHER TÜRKMEN Alanya Müze Müdürü

Lombardum” in medieval sea maps. The finding that “Holy City Selinus Trajanopolis” was written over the coins found in Alanya Archaeology Museum demonstrates the fact that the city was once named as “Trajaopolis”. This situation in fact foreshadows the fact that Selinus was a privileged place for Roman Period. Roman Emperor Trajan (A.D. 98 - 117) while returning to Rome from Part excursion, got sick near Selinus in August 117 and died in the city after disembarked to Selinus. Famous Emperor was burnt here and his ashes was put in a golden box and was taken to Rome. Of course the death of a popular Emperor in Selinus increased Romans’s interest to the city and hence they changed the name of the city as Holy City Selinus Trajanopolis. The fact that there were other implementations in the city related to this event was revealed as result of the researches of Alanya Museum Directorate with German Archaeology Institute. The structure, known as Şekerhane among the locals, which was located in the place where monumental structures locate and which bears the traces of Seljukian period observed from outside is a hunting mansion in Alanya and its surroundings used in Seljuk period. However, the view that one faces when entered to the structure reflects Roman period. As result of researches conducted, it is demonstrated

Şekerhane Mansion is not a onefloor structure like it was thought to be but rather a monumental building of Roman Empire Period located in the centre of a courtyard with a colonnade over a high podium. This structure is converted to a hunting mansion as if put on with its own material in Seljukian Period. By making amendments in colonnade section that surround the structure from all sides, a Turkish bath was added to its northeast side in Seljukian period. As result of both archaeological excavation findings and geophysics and surface survey findings, it is found that its function in Roman period is related to Roman Emperor Trajan who died there, that as cenotaph located in Limyra and built in the name of the grandson of Augustus, this is also a virtual cenotaph built in the name of Trajan. Seljukians who were amazed by the magnificence of the structure, converted the structure into a mansion expertly in order to benefit from the beauty of the view and hunting opportunities in the environment. There are also other reasons to visit Selinus ancient city. In the acropolis where you can reach by ascending approximately eight hundred steps, a wonderful Mediterranean view awaits you.

SEHER TÜRKMEN Alanya Museum Director

ANTALYA 79

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Mağara Turizmi / Cave Tourism

Doğanın resmettiği mağara:

Dim Mağarası Toroslar’da bulutlara doğru kıvrıla kıvrıla yol alırken, Dim Vadisi yemyeşil örtüsüyle bizi selamlıyordu. Dim Mağarası, adını aldığı vadinin güney yamaçlarında deniz seviyesinden 232 metre yükseklikte bizi karşıladı.

A cave painted by nature:

Dim Cave

Snaking up towards clouds on the Taurus Mountains, the Valley of Dim was sending us salutations with its verdant flora. The Cave of Dim welcomed us at a height of 232 metres above sea level on the southern slopes of the valley from which it derives its name.

Yazı ve Fotoğraflar / Article & Photographs: HAMİT SEÇİL

80

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Anayoldan vadiye döndüğümüzde iyot kokusu yerini çam ormanlarının kokusuna bırakmıştı. Bahara kanmış badem ağaçları denize bakan yamaçlarda, bembeyaz bir gelinliğe bürünmüştü. Toroslar’da bulutlara doğru kıvrıla kıvrıla yol alırken, Dim Vadisi yemyeşil örtüsüyle bizi selamlıyordu. Dim Mağarası, adını aldığı vadinin güney yamaçlarında deniz seviyesi nden 232 metre yükseklikte bizi karşıladı. Antalya’ya 145 kilometre, Alanya merkeze ise 11 kilometre uzaklıkta olan Dim Mağarası, bin 691 metre yüksekliğindeki Cebel Reis Dağı’nın batı yamacında yer alıyor. Alanya’dan Dim Mağarası’na Kestel Beldesi üzerinden, Dim Çay Vadisi’nden ve Tosmur Beldesi üzerinden asfalt yollarla ulaşılabilir. Eski çağlardan bu yana bilinmekte olan ve bir bölümü çevre halkı tarafından barınak olarak kullanılan Dim Mağarası’nda, sıcaklık dört mevsim 18 derecedir. Dim Mağarası doğal ve karstik bir mağara olup, karbonik asitce zengin yağmur ve kar sularının, kireçtaşı kayalarını eritmesi sonucu bundan milyonlarca yıl önce oluşmuş. Mağaranın seyir terasına ulaştığınızda, üzerinde yükseldiğiniz vadinin muhteşem panoraması ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Seyir terasını geri de bırakıp, merdivenleri tırmanarak 360 metre uzunluğunda yatay, 10-15 metre genişliğinde ve yüksekliğindeki mağaraya giriş yapıyorsunuz. Mağaranın hemen girişinde sizleri bir yol ayrımı bekliyor olacak. İki farklı parkurdan oluşan Dim Mağarası’nın, sağ yönde 15 metre uzunluğunda kısa parkuru, sol tarafta ise yaklaşık 300 metre uzunluğundaki ikinci parkuru bulunuyor.

Turning towards the valley from the main road the iodine scent was replaced by the odour of pinewoods. Almond trees, deceived by spring, had already put on their lily white wedding dresses on slopes facing the sea. Snaking up towards clouds on the Taurus Mountains, the Valley of Dim saluted us with its verdant flora. The cave of Dim welcomed us at a height of 232 metres above sea level on the southern slopes of the valley from which it derives its name. The Cave of Dim, which is 145 km away from Antalya and 11 km away from Alanya city centre, is located on the western slopes of the one thousand 691 m high Cebel Reis Mount. Asphalt roads lead to the cave from Alanya via Kestel and Tosmur towns and from Dim Stream Valley. The temperature in the cave, which has been well known since antique ages and a part of which has been used as ANTALYA 81

Nisan - Mayıs / April - May 2011


water, rich in carbonic acid, melted the limestone rocks. As you reach the observation terrace of the cave you are face to face with the spectacular panorama of the valley below you. Leaving the terrace behind you and going up the stairs, you enter the cave which is 360 m long, 10-15 m wide and high. Just at the entrance a junction is awaiting you: There are two tracks in the cave; a short one of 15 metres on the right side and the second track with a length of 300 metres on the left side.

A living cave The inner part of the cave is covered with a rich variety of stalactite formations. The formation still continues in some places. For this reason drops of water, falling down onto your shoulders, accompany your walk on the tracks. As you pass by in a rush the various formations of stalactites, stalagmites and columns that evidence the painting potency of nature, you will continue your walk in the cave looking at the rocks formed by water, reflecting over their similarity to other things. A 200 square meter little lake will welcome you at the end of the cave. You will astonishingly observe a stalagmite in this lake that resembles a woman embracing her child.

Yaşayan mağara Mağara içi çok çeşitli ve zengin damlataş oluşumları ile kaplı. Günümüzde bu gelişim yer yer devam ediyor. Bu nedenle rotanızı izlerken omuzlarınıza düşen su damlaları size eşlik ediyor olacak. Sarkıt, dikit ve sütunların birbirinden farklı şekilleri doğanın resmetme gücünü bir kez daha kanıtlarken, suyun şekil verdiği kayaçları bir şeylere benzetme telaşıyla mağara içindeki yolculuğunuza devam edeceksiniz. Mağaranın sonunda 200 metrekarelik küçük bir göl sizi karşılayacak. Bu göl içerisinde oluşan çocuğuna sarılmış anneyi andıran dikiti şaşkınlıkla izleyeceksiniz.

Green is the colour of your dreams

Hayallerinizin rengi yeşil Dim Mağarası bu eşsiz güzelliğiyle mağara bilimciler tarafından 1986 yılında ortaya çıkarıldı. Bu gün özel bir şirket tarafından işletilen Dim Mağarası, 1998 yılından bu yana turizme hizmet veriyor. Türkiye’de özel teşebbüs tarafından turizme açılan ilk mağara olan Dim Mağarası’nda gezinizi 82

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

tamamladıktan sonra, Cebel Reis Dağı’nın yamaçları üzerine kurulu tesiste Dim Vadisi’ne karşı bir çay içip yeşili hayallerinizin ana rengi yapabilirsiniz.

shelter by the local people, is always 18 degrees all the year round. The Dim Cave is a natural and carstic cave which was formed millions of years ago as rain and snow

The Cave of Dim with all its unique beauty was explored by the cave scientists in 1986. The cave, run nowadays by a private company, is at the service of tourism since 1998. After completing your visit in the cave, which is the first as such run by a private company in Turkey, you can drink a cup of tea in the facility located on the slopes of Cebel Reis Mount gazing out over the Dim valley, you can make green the main colour of your dreams.


ANTALYA 83

Nisan - May覺s / April - May 2011


Kanyon / Canyon

Suyun gözüne

yolculuk Daralan vadi bir kanyona dönmüş, sıkışan yatağında gürül gürül akıyordu. Derenin çarpıp geçtiği kayalarda su perilerini ararken, mutluluk olup taştı içimde; Sapadere…

Walking to the eyehole of water The valley had become narrow and turned into a canyon and it was pulsing on its bed cramped for space. Searching the naiads on the rocks ran over by the stream, a sense of bliss was overflowing me: Sapadere. Yazı ve Fotoğraflar Article & Photographs: HAMİT SEÇİL

84

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Dağlar, köprüler, vadiler geçtim. Renk renk çiçeklerin peşine takıldım adımlarımla, kuş yuvalarını saydım bir bir. Ayaklarımın altındaki çakıl taşları tüm vadiyi inletiyordu. Uzaklardan gelen ses “Buradayım” diyerek haykırıyordu. Attığım her adımda bir ton daha yükseliyordu suyun sesi. Kuşlar kanat çırptı Toroslar’ın doruklarında. Daralan vadi bir kanyona dönmüş, sıkışan yatağında gürül gürül akıyordu. Derenin çarpıp geçtiği kayalarda su perilerini ararken, mutluluk olup taştı içimde; Sapadere… Yıllar önce bir çobanın gittiği yeri tarif ederken ana yola sapa olmasından adını alan Sapadere, bugünlerde bir köy, bir vadi ve bir kanyona adını vermiş. Antalya’ya 179 kilometre, Alanya’ya ise 41

kilometre uzaklıktaki Sapadere Kanyonu, Demirtaş Beldesi sınırlarında doğaya can vermeye devam ediyor. Toroslar’dan doğan Sapadere yaklaşık 30 kilometrelik yolculuğunun ardından Akdeniz’le buluşuyor. Alanya Kaymakamlığı tarafından geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmalar sonrası turizme açılan kanyonu yılda yaklaşık 70 bin kişi ziyaret ediyor. Demirtaş Beldesi’nden kanyona uzanan yaklaşık 20 kilometrelik yolculuk araçla yarım saat sürüyor. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olan Sapadere Köyü tipik Akdeniz mimarisiyle uzanan yol boyunca kanyona eşlik ediyor. İpekböcekçiliğinin yapıldığı köy, yemyeşil topraklarıyla gökyüzüne değin uzanıyor.

I passed by the mountains, bridges and valleys. My steps followed colourful flowers and I counted the bird nests one by one. The pebble stones under my feet were screaming over the valley. A sound cried out from far away: ‘’I’m here.’’ The sound of water increased to a higher tone by every step I take. Birds were winging their ways on the tops of the Taurus. The valley had become narrow and turned into a canyon and it was pulsing on its bed

cramped for space. Searching the naiads on the rocks ran over by the stream, a sense of bliss was overflowing me: Sapadere (the secluded stream). The appellation Sapadere, nowadays the name of a village, a valley and a canyon, might have been derived from the narrative of a shepherd who described the route taken by him as sapa (secluded), an incident occurred many years ago.

ANTALYA 85

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Sapadere Kanyonu 750 metre uzunluğunda olup yaklaşık 400 metre yüksekliğe sahip. Sapadere Çayı’nın gözüne kanyona yapılmış yürüyüş yolu ile varılıyor. Çelik desteklerle oluşturulmuş ahşap yürüyüş yolu, kanyonda rahatça ilerlemenizi sağlıyor. Çevreye zarar vermeyecek bir şekilde inşa edilmiş platform gerektiğinde kaldırılabilme özeliğine sahip. Kışın debisi artan

Sapadere Kanyonu’nda yazın sıcakların artmasıyla suyun debisi düşüyor. Yaz aylarında kanyon içerisinde oluşmuş olan doğal havuzlarda serinleyen doğa tutkunları, kanyon girişinde inşa edilen mesire alanında ise doğanın tadını çıkartabiliyorlar. Kanyon üç farklı tırmanış rotasıyla da alternatif spor tutkunlarına hizmet vermeye hazırlanıyor.

The Sapadere Canyon is located at a distance of 179 km from Antalya and 41 km from Alanya and continues to animate the wilderness within the boundaries of Demirtaş district. Sapadere reaches the Mediterranean Sea flowing down for nearly 30 km after springing up on the Taurus Mountains. Almost 70 thousand people visit the canyon which has been opened to tourism thanks to works of the Alanya District Governorship in recent years. The distance of about 20 kilometres from Demirtaş town to the canyon takes half an hour by car. The village of Sapadere, surrounded by high mountains, accompanies the canyon alongside the road with its typical Mediterranean architecture. The verdant soil of the village, where sericulture is practised, touches the highs of the sky.

86

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Sapadere Canyon is about 750 m long and approximately 400 m high. One can reach the eyehole of the Sapadere Stream walking on the walking road leading there. The wooden walking road, supported by steel reinforcements, provides a comfortable walk in the canyon. The platform designed in such a way not to damage the environment can be dismantled easily if necessary. The flow rate in the Sapadere Canyon increases in winter and decreases in summer as the temperature rises. The nature lovers can refresh themselves in the natural pools in the canyon during the summer months and can enjoy the wilderness in the recreation area built at the entrance. It also gets ready to serve the lovers of alternative sports with three different climbing routes.


ANTALYA 87

Nisan - May覺s / April - May 2011


Dalış Turizmi / Dive Tourism

Alanya’da dalış keyfi Alanya sualtı turizminin en önemli özelliği, dalış yerlerinin şehir merkezinde ve kale etrafında yer almasıdır. Bu avantajı sayesinde bir gün içerisinde ikiden fazla dalış yapmak mümkündür.

Pleasure of diving in Alanya The underwater tourism in Alanya stands out for its diving locations which are located by the city centre and in the vicinity of the castle. Thanks to such an advantage it’s possible to dive twice daily.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: FERİT ALTÜRK-AHMET ŞEN

88

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Alanya sadece çekici sokaklar, gece hayatı ve güzel manzara değil çok daha fazlasıdır. Alanya, Türkiye’nin Akdeniz’deki konumu nedeni ile sizlere sadece su sporları değil bir sürü aktivite için eşsiz fırsatlar sunar. Bunlardan en çok tavsiye edileni dalmaktır.

Akdeniz kıyıları hem yeni başlayan hem de tecrübeli dalgıçlar için birçok çekiciliğe sahiptir. Birçok değişik fiyat sınıfında farklı dalış seçenekleri ile dalmak mümkündür. Genel bir düşünce olarak Türkiye’de bir dalışın, Kuzey Avrupa ülkelerindeki benzer bir dalıştan daha

Alanya is not only charming with streets, night life and spectacular sceneries, it’s much more than that. Thanks to the location of Turkey on the Mediterranean Sea, Alanya offers unique opportunities not only for water sports but also for many other activities. Diving is the most recommended of these. The Mediterranean coastline has many attractions both for beginners and for experienced divers. There are various diving alternatives in different price categories. We can say generally that a dive in Turkey is cheaper than a similar dive in North European countries. Alanya’s vicinity is an ideal place for a nice diving experiment. Almost all of the dives are made by the imposing castle which divides Alanya into two parts, as the east and the west. The sea around the castle offers habitation for various species of plants and fish, one of the particularities that make diving here an exciting experience. Another opportunity for more experienced divers is deep diving. Whichever dive you choose, diving in Alanya is possible almost all the year round and diving safety and security are well established. Modern equipment which are offered as included in the price and diving instructors who can speak English and German turn your diving in Alanya into a comfortable experience. You might have done a lot of diving before or you might be a first time diver; whatever the case may be, diving in Alanya will be a pleasure for you. As one of the nicest experiences of your holiday, it will undoubtedly leave you pleasant memories. The most outstanding feature of underwater tourism in Alanya is that the diving sites are situated by the city centre

and around the castle. As a result of this advantage one can dive more than twice daily. Amazing flora, various underwater creatures, especially underwater caves and cavities make Alanya a favourite region for diving.

Diving Locations Under auspices of diving guides, underwater flora and wilderness of Alanya are introduced to the divers with certification on diving tours which are organized daily. There are facilities on boats for having lunch and shower and a barroom among others: Deep diving, night dives, shipwreck dives, boat dives, cave diving, diving conditioning and pleasant diving tours, underwater wilderness and flora, shooting images underwater ....

Aquarium Aquarium, a five-minute drive away, is the nearest diving place to the harbour of Alanya. Its depth varies from 4 to 25 metres. Mostly dives for training purposes are made at this location. It’s also an alternative diving site in respect to weather conditions. Here the sea bottom is rocky and grassy. Octopus, scorpion fish, muraena, dusky grouper, crawfish and sergeant major fish can be seen here. Amphora Amphora, which can be reached after a five-minute drive by boat, is the second nearest diving location to the harbour. Its name derives from broken amphora remnants. It’s 29 metres deep at the deepest place. It’s a location having a rich variety of marine creatures. The most observed fish species are grouper, moray, octopus, rays and porpoise. It has a rocky seabed. ANTALYA 89

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ucuz olduğunu söyleyebiliriz. Alanya’nın çevresi, güzel bir dalış tecrübesi için idealdir. Hemen hemen bütün dalışlar, Alanya’nın doğusu ve batısını ikiye bölen görkemli Alanya Kalesi civarında yapılmaktadır. Bu kale birçok farklı bitki ve balığa ev sahipliği yapmaktadır ve bu da aynı zamanda dalışınızı heyecanlı hale getiren unsurlardan bir tanesidir. Daha tecrübeli dalgıçlar için bir diğer imkân da derin deniz dalışıdır. Hangi tür dalışı seçerseniz seçin hemen hemen bütün yıl boyunca Alanya’da dalış yapmak mümkündür ve dalış güvenliği oldukça iyidir. Fiyata dâhil olarak sunulan modern malzemeler, İngilizce ve Almanca bilgisine sahip eğitmenler, Alanya’daki dalış tecrübenizin iyi geçmesini sağlayacaklardır. İster daha önceleri birçok kez isterseniz hayatınızda ilk kez dalış yapacak olun, Alanya’da dalmak bir zevk olacaktır. Hiç şüphesiz bu sizde birçok hoş anı bırakacak ve tatilinizin en güzel tecrübelerinden birisi olacaktır. Alanya sualtı turizminin en önemli özelliği, dalış yerlerinin şehir merkezinde ve kale etrafında yer almasıdır. Bu avantajı sayesinde bir gün içerisinde ikiden fazla dalış yapmak mümkündür. İlginç bitki örtüsü, çeşitli sualtı canlıları, özellikle sualtı mağaraları ve kovuklar Alanya’yı gözde bir dalış bölgesi haline getirmiştir.

Dalış Noktaları Dalış brövesine sahip dalıcılara, dalış rehberleri nezaretinde gezinti dalışı yaptırılmak suretiyle, Alanya’nın sualtı doğası ve florası tanıtılır. Dalış turları her gün düzenlenmektedir. Teknelerde öğle yemeği, bar, duş gibi imkanlar da mevcuttur: Derin dalış, gece dalışı, batık dalışı, bot dalışı, mağara dalışı, dalış kondisyonu ve keyifli dalış turları, sualtı doğası ve florası, sualtında görüntü avcılığı… 90

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Korsan (Pirate) Pirate is a site that offers diverse possibilities for both experienced divers and training dives. It’s 8 to 10 minutes away from the Alanya Harbour. It has a minimum depth of 10 metres and its maximum depth is 32 metres. There is a shipwreck at the depth of 25 metres. The Pirate Cave in this location is an open and big cave. Its entrance is at the depth of 12 metres. An old millstone with a diameter of 1 metre exists at its entrance. Beginning from the entrance the stones in the cave presents a riot of colours. In the interior of the cave, divers can surface and observe the bats by means of a lamp. The location has a rocky sea bottom. Deep water creatures such as grouper, octopus, barracuda, crawfish and rays can be seen here.

Deniz Tavşanı

Deniz

Kesta

nesi

Dilvarda East Dilvarda East, located at the west side of the headland at the endpoint of the Alanya castle, is 17 minutes away to the harbour. The structure of its bottom consists of rocks. The depth of the location varies between 5 and 35 metres. Shoals of fish can be seen here. It’s a suitable place for training dives.

Dilvarda West Deniz Tavşanı

rD Leopa

eniz T

avşan

ı

Dilvarda West, about 20 minutes away from the harbour, is situated at the west side of the headland at the endpoint of the Alanya castle. Rocky formations dominate the area. The depth here varies between 5 and 40 metres. It’s an ideal place for stream and deep dives. It’s a location with a rich fauna and optimal conditions especially for training dives where shoals of fish can also be observed.


Akvaryum

Dilvarda Doğu

Akvaryum Alanya limanına en yakın dalış bölgesi olup, yaklaşık beş dakika mesafededir. Derinliği dört ile 25 metre arasında değişmektedir. Bu bölgede genellikle eğitim amaçlı dalışlar yapılmaktadır. Ayrıca, hava şartları bakımından da alternatif dalış noktasıdır. Dip yapısı, kayalık ve otluktur. Burada ahtapot, iskorpit, müren, orfoz, böcek ve çavuşbalığı görülebilir.

Alanya Kalesi’nin en uç noktası olan burnun doğu tarafı olan Dilvarda Doğu’nun, limana uzaklığı 17 dakikadır. Dip yapısı kayalıktan oluşmaktadır. Bölgenin derinliği 5 ile 35 metre arasında değişmektedir. Sürüler halinde balık görülebilir. Eğitim amaçlı dalışlar için uygun bir yerdir.

Anfora Anfora limana en yakın ikinci dalış bölgesi olup, mesafesi tekne ile gidildiğinde yaklaşık beş dakikadır. Adını kırık anfora döküntüsünden almaktadır. Derinliği en fazla 29 metredir. Deniz canlıları açısından zengin bir bölgedir. Genellikle orfoz, müren, ahtapot, vatoz ve domuz balığı görülmektedir. Dip yapısı kayalıktır.

Korsan Korsan gerek tecrübeli dalgıçlar ve gerekse eğitim amaçlı dalışlar için çok yönlü bir yerdir. Alanya Limanı’na 8 ile 10 dakika mesafededir. En az 10 metre, en fazla 32 metre derinliktedir. 25 metre derinlikte batık tekne yer almaktadır. Bölgede yer alan Korsan Mağarası, açık ve büyük bir mağaradır. Mağaraya giriş 12 metre derinlikte başlar. Hemen girişte çok eski ve 1 metre çapında değirmen taşı bulunmaktadır. Mağaranın girişinden itibaren yer alan taşlar, adeta bir renk cümbüşünü andırmaktadır. İç taraflarda dalgıçlar satıh yapabilirler ve fener marifetiyle yarasa görebilirler. Bölgenin dip yapısı kayalıktır. Dip canlıları açısından da orfoz, ahtapot, barakuda, böcek ve vatoz görülebilir.

Dilvarda Batı Alanya Kalesi’nin en uç noktası olan burnun batı tarafı olup, limana uzaklığı 20 dakika civarındadır. Kayalık bir bölgedir. Derinlik 5 ile 40 metre arasında değişmektedir. Akıntı ve derin su dalışları için ideal bir yerdir. Özellikle eğitim amaçlı dalışlar için de çok uygundur. Sualtı canlıları açısından zengin bir bölgedir. Sürüler halinde balık görülebilir.

Ferit Altürk

Kırıktaş Alanya Limanı’na uzaklığı tekne ile gidildiğinde 20 dakikadır. Derinlik 5 ile 20 metre arasında değişmektedir. Dip yapısı kayalıktır. Günlük dalış kursları için ideal bir yerdir. Dağın eteğine doğru 4 metre derinlikte, uzunluğu 10 metre, genişliği ise 2 metre olan bir mağara bulunmaktadır. Sualtı canlıları açısından zengin bir bölgedir. Ayrıca, tecrübeli dalıcılar buradan fosfor mağarasına da gidebilirler.

Teras Alanya Limanı’na tekne ile uzaklığı 10 dakika civarındadır. Derinlik 7 ile 25 metre arasında değişmektedir. Bölgenin dip yapısı, inişli çıkışlı olup, kayalıktan ibarettir. Deniz canlıları açısından bölgede daha çok küçük kabuklu canlılar bulunur. Ayrıca, dağın eteklerine doğru 3-5 metre gibi derinliklerde de kaya oyuklarına gizlenmiş müren görülebilir.

Ahmet Şen

Kırıktaş The location can be reached by boat in 20 minutes from the Alanya harbour. Its depth varies between 5 and 20 metres. The bottom here is rocky. It’s an ideal place for daily diving tours. A cave with a length of 10 metres and a width of 2 metres exists here at 4 metres depth at the foot of the mountain. It’s rich in underwater fauna. Experienced divers can reach the phosphor cave from here.

Terrace It’s 10 minutes boat drive away from the Alanya harbour. The depth here varies between 7 and 25 metres. The bottom type is very rocky with rough and irregular for-

mations. As far as its fauna is concerned, mostly small shellfish nestle here. Moray eels can also be seen here hiding in crevices at a depth of 3-5 metres by the foot of the mountain.

Orta Mağara (The Middle Cave) This location, the depth of which varies between 15 and 34 metres, is 12 minutes away to the Alanya harbour. A cave exists here with an entrance at the depth of 15 metres. The location is suitable for experienced divers and deep dives. The seabed here is rocky. As for the underwater fauna; groupers, octopus, brown meager, moray, crawfish and bream dominate the location. ANTALYA 91

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Orta Mağara Alanya Limanı’na 12 dakika mesafededir. En az15 metre, en fazla 34 metre derinliğe sahiptir. Bölgede yer alan mağaranın girişi 15 metre derinliktedir. Bu bölge, tecrübeli dalgıçlar ve derin su dalışları için uygun bir yerdir. Dip yapısı kayalıktır. Deniz canlıları açısından orfoz, ahtapot, eşkina, müren, böcek ve karagöz görülebilir.

Aşıklar Alanya Limanı’na 15 dakika mesafededir. Bölgenin derinliği 10 metre ile 34 metre arasında değişmektedir. Tecrübeli dalıcılar ve eğitim amaçlı dalışlar için uygun bir yerdir. Dip yapısı kayalıktır. Sualtı canlıları açısından zengin bir bölgedir. 21 metre derinlikte eski bir gemi çapası bulunmaktadır. Dağın eteğinde ve 4 metre derinlikte küçük ve kapalı bir mağara vardır.

Fosfor Limana uzaklığı tekne ile gidildiğinde 20 dakika mesafededir. Bu bölgenin derinliği 8 ile 33 metre arasındadır. Bölgede, biri 5 metrede, diğeri ise 12 metrede yer alan iki ayrı mağara grubu bulunmaktadır. Bölgenin dip yapısı kayalıktır. Sualtı canlıları açısından zengin bir yerdir. Bölge hem lisanslı dalıcılar hem de kursiyerler için her türlü dalış şekline olanak vermektedir. Gece dalışları için de uygun bir yerdir.

Tünel Limana uzaklığı 22 ila 25 dakika mesafededir. Kalenin batı tarafında 13 metre derinlikte giriş ve çıkışı olan bir tüneldir. Tünelin genişliği 3 ile 6 metre arasında 92

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

değişmektedir. Uzunluğu ise 42 metredir. Ayrıca tünel boyunca küçük küçük cepler (odacıklar) bulunmaktadır. Sualtı canlıları açısından zengin bir yerdir.

Rambo Dalış noktaları içerisinde, limana uzaklık bakımından en son noktadır. Kleopatra Plajı’na yakın, Alanya’nın belki de en sevilen dalış yeridir. Tekne ile gidildiğinde limana olan mesafesi yaklaşık 25 dakikadır. 13 metre derinlikte, 4-5 dalıcının yan yana girebileceği büyüklükte ve 6-7 metre uzunluktaki bir tünelden geçilerek, yarısı hava dolu bir mağaraya çıkılır. İçerisinde sarkıt ve dikitler yer almaktadır. Mağarada su yüzeyinin üstündeki hava boşluğu kimi yerde 8-10 metreyi bulmaktadır. Dip yapısı kumluktan ibaret olan mağara içerisinde, bir fokve yuvası bulunmaktadır. Şanslı gününüzdeyseniz bu fok balığını yakından görebilirsiniz. Söz konusu mağarada, suyun bulanmaması için dalıcıların zeminden 1 metre yükseklikte yüzmesi gerekmektedir.

Aşıklar (The Lovers) This location, 15 minutes away to the harbour, has a depth that varies between 10 and 34 metres. It’s a suitable site for divers with experience and training dives. The sea bottom around here is rocky. It’s rich in underwater fauna. An old anchor is seen at the depth of 21 metres. There is a small and closed cave at 4 metres depth at the foot of the mountain.

Phosphor One can reach the location in 20 minutes by boat. The depth here varies between 8 and 33 metres. There are two cave groupings here, one at 5 metres depth, the other one at a depth of 12 metres. Rocks dominate the sea bottom here. It’s a location with rich underwater fauna. It offers various kinds of dive possibilities both for divers with certificate or for trainee divers. It’s also a suitable place for night dives.

Tunnel It’s about 22 to 25 minutes away to the harbour. It’s a tunnel at 13 metres depth having

an entrance and an exit on the west side of the castle. Its width varies between 3 and 6 metres and its length measures 42 metres. There are also small cubbies alongside the tunnel. It has a rich underwater fauna population.

Rambo It’s the most remote one of the dive locations in terms of the distance to the harbour. Being near the Cleopatra beach, it’s most likely the most popular diving location in Alanya. It’s a 25 minutes boat drive away to the harbour. A cave, situated at 13 metres depth and half-filled with air, is reached through a tunnel of a length of 6-7 metres, big enough for 4 to 5 divers to be able to swim side by side. There are stalactites and stalagmites in the cave. The air pocket in the cave reaches in some places 8-10 metres high. The bottom of the cave, where a seal nestles, is sandy. If you do have good luck, you can also see this seal up close. The divers must swim at 1 metre high from the level so that the water in the cave doesn’t become turbid.


ANTALYA 93

Nisan - May覺s / April - May 2011


Gezi / Travel

Yat Limanı’ndan Mermerli’ye Kaleiçi’nde tüm yollar, tarihi mahallenin gözbebeği Yat Limanı’na çıkıyor.

From Marina to Mermerli All the roads in Kaleiçi lead to the Marina, which is the apple of the historical quarter’s eye. 94

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Yivli Minare’nin önünden ince bir kıvrımla süzülen yoldan Yat Limanı’na inerken, güneşli bir pazar gününün keyfini çıkarıyordu turist kafileleri. Sağlı sollu dükkanlarda halılara, gümüşlere, otantik süs eşyalarına gözleri takılan turistler Kaleiçi esnafına gülümserken, tarihi evlerin mimarisini de hayranlıkla süzüyorlardı. Kaleiçi Yat Limanı, Oscar ödülü olarak kabul edilen Fijet Altın Elma Ödülü’nü aldığı 1984 yılından bu yana Antalya’nın görülmesi gereken en güzel mekanlarından biriydi. Günübirlik teknelerden balıkçı kayıklarına kadar birçok deniz taşıtının salınarak Antalya güneşini tadını çıkarttığı Kaleiçi Yat Limanı, etrafındaki restoranlar, kafeterya ve barlarla Akdeniz havasının en güzel solunacağı yerdir. YatLimanı’ndan açılan tekneler saatlik yada günübirlik turlarla turist kafilelerini Akdeniz’in mavi sularıyla buluşturuyor. 10-30 TL arasında değişen turlarda, Antalya’nın sembolü doğa harikası falezlerin yanı sıra Düden Çayı’nın denizle buluştuğu şelaleyi de görmek mümkün. Ayrıca özel turlarında düzenlendiği Yat Limanı’nda ilkbaharda güneşin batışını da seyretmeden ayrılmayın. Konumu itibariyle Antalya’daki en güzel plajlardan birisi olan Mermerli, Yat Limanı’nın hemen yanı başında, Beydağları panoramasıyla Akdeniz’in tadını çıkartabileceğiniz küçük bir plaj. Özel bir işletme tarafından hizmet verilen plaja giriş ücretli olup, her türlü yiyecek ve içecek hizmeti sunuluyor. Yanı başındaliman olmasına rağmen oldukça temiz olan Mermerli Plajı, Akdeniz’de öğleden sonra çıkan dalgalardan etkilenmiyor.

While going down the Marina from the road gliding with a slender turn in front of the Fluted Minaret, tourist groups were enjoying a sunny Sunday. As the tourists, who got their eyes on carpets, silvers, authentic ornaments in shops on the right and left, smiled at the shopkeepers of Kaleiçi, they were also looking over the architecture of the historical houses with admiration. Kaleiçi Marina has been one of the most beautiful places of Antalya to be seen, since 1984 when it received the Award of Fijet Golden Apple, which is accepted as the Oscar award. With the restaurants, cafeterias and bars around, Kaleiçi Marina, where many sea crafts from oneday boats to fishing boats wave and enjoy the Antalya sun, is the place where the Mediterranean air could be breathed in the best way. The boats sailing from the Marina bring the tourist groups together with the blue waters of the Mediterranean with hourly or one-day tours. As well as the natural wonder cliffs that are the symbol of Antalya, it is also possible to see the waterfall where Düden Streamlet flows into the sea, with tours that change between 10 30 TL. Additionally, do not leave the Marina, where special tours are also organised, before watching the sunset in spring. Being one of the best beaches in Antalya in respect of its position, Mermerli is a small beach near the Marina where you can enjoy the Mediterranean with the panorama of Beydağları. The entrance to the beach, where the service is given by a private enterprise, is paid and the service of all kinds of food and beverage is presented. Mermerli Beach, which is very clean even though it has a seaport nearby, is not affected by the waves that emerge in the Mediterranean sea in the afternoon. ANTALYA 95

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Yaşam / Life

Kaleiçi’ni yaşamak gerek Sylvie Gürkaynak: Bence Kaleiçi Antalya’nın en güzel mahallesidir. Antalya’da ya Kaleiçi’nde yaşayacaksın ya da deniz kenarında…

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

Kaleiçi should be experienced Sylvie Gürkaynak: I think that Kaleiçi is the best quarter of Antalya. In Antalya, you should either live in Kaleiçi, or by the sea… Sylvie Gürkaynak. 36 yıl önce bir aşkın peşine düşüp gelmiş Antalya’ya. Paris’e 180 kilometre uzakta bulunan Vendöme Kasabası’ndaki yaşamını geride bırakarak. Kızının ismini verdiği pansiyonun arka bahçesine buyur etti beni Madam Gürkaynak. Fransız aksanıyla konuştuğu Türkçesi, tarihi Kaleiçi’ne çok 96

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

yakışmıştı. Portakal ağacı altında kurulu bir masayı işaret etti. Bir bardak demli çayı alıp oturdu yanıma, bahar güneşi masamızı ısıtmıştı. “Nasıl başladı bu hikaye?” diye sordum. “Eşimle Fransa’da tanıştım. 1972 yılıydı. Çok sevdik birbirimizi. 1974 yılında eşimin memle-

Leaving her life in Vendome Town that is 180 kilometres distant from Paris behind, Sylvie Gürkaynak had come to Antalya after a love 36 years ago. Madame Gürkaynak welcomed me in the backyard of her boarding which is named after her daughter. Her Turkish with French accent had suited the historical Kaleiçi very well. She pointed

to a table set under the orange tree. She took a glass of dark tea and sat beside me; spring sun had warmed our table. I asked, “How did this story begin?” She said, “I met my husband in France. It was in 1972. We loved each other a lot. We settled in Antalya, the motherland of my husband, in


keti Antalya’ya yerleştik. İki üç ay önce kaybettim eşimi.” dedi. Boğazına nefesi takıldı. Gözlerini gözlerimden kaçırdı. Gökyüzüne baktı. Gözyaşları avludaki portakal çiçeklerinin üzerine düştü. Hiçbir şey soramadan sessizce dinlemeye koyuldum Madam Gürkaynak’ın gözünden Kaleiçi’ni: “Artık hayatım burada geçecekti. Bu nedenle kısa sürede öğrendim Türkçe’yi. Hiçbir zorluk çekmedim ilk geldiğimde. Herkes bana çok yardımcı oldu. Kulaktan duya duya öğrendim Türkçeyi. 20 yıl boyunca çeşitli mahallelerinde yaşadım Antalya’nın. Son 15 yıldır Kaleiçi’ndeyim. İlk geldiğimizde Memurevleri Mahallesi’nde oturuyorduk. O zaman Antalya’da turizm böyle değildi. O yıllarda Antalya’nın en serin yeri Kaleiçi’ydi. Yaz aylarında sıcaklardan kaçmak için Kaleiçi’ne gezmeye inerdik. O zaman daha iskele restore olmamıştı. Son 15 yıldır Kaleiçi’nde yaşıyorum. Her geçen gün güzelleşiyor mahallemiz. Sakinliğini hiç yitirmedi. Sadece evler restore oldu. Anlayacağınız büyük bir değişiklik olmadı Kaleiçi’nde. Bence Kaleiçi Antalya’nın en güzel mahallesidir. Antalya’da ya Kaleiçi’nde yaşayacaksın ya da deniz kenarında. Her evin küçük bir bahçesi vardır Kaleiçi’nde. Apartmanda oturmaktansa, bahçede yaşamak daha keyif verici oluyor. Antalya Körfezi’nin her saat ayrı bir güzelliği var. Burada Akdeniz insanının tüm yaşantısını görebilirsiniz. Mahallemizde yaşam sokaktadır. Dünyadan da bunu merak eden insanlar gelir Kaleiçi’ne. Buraya gelen insanlar yaşantımızı

görünce rahat ediyor. Anlayacağınız; Türkiye’yi seven geliyor Kaleiçi’ne. Kaleiçi konaklamak için çok güzel bir mahalle. Şehrin merkezinde tarihi bir mahalle olmasından dolayı geliyor buraya turistler. Kaleiçi’ni yaşamak gerekiyor. Burada, modern şehirden uzak bir havada yaşıyorsunuz. Bu mahalle insanı bin yıllar öncesine götürebiliyor. Kaleiçi, Antalya markasının en önemli noktalarından biridir. Antalya yeni bir şehir olmasına karşın burası en az dört bin yıllık bir mahalle. Bu pansiyonu 18 yıl önce aldık. Restorasyonunu yaptık ve 15 yıldır da işletiyoruz. Ben burada aile pansiyonculuğu yapıyorum. Dünyanın dört bir yanından birileri muhakkak gelip beni buluyor.”

1974. I lost my husband two or three months ago.” Her breath stuck in her throat. She turned her eyes away from me. She looked at the sky. Her tears fell on the orange flowers in the yard. I started to listen to Kaleiçi from the eyes of Madame Gürkaynak, without being able to ask anything: “My life was supposed to be spent here, then. Therefore, I learned Turkish in a short time. I did not have any problem when I first came. Everyone helped me a lot. I learned Turkish by ear. I lived in various quarters of Antalya for 20 years. I have been in Kaleiçi for the last 15 years now. When we first came, we used to live in Memurevleri Quarter. Tourism was not this way in Antalya during those years. The coolest place of Antalya was Kaleiçi during those years.

We used to come to Kaleiçi in summer months for a stroll and an escape from the high temperature. Seaport had not been restored yet that time. I have been living in Kaleiçi for the last 15 years. Our quarter is getting more beautiful each passing day. It has never lost its tranquillity. Only the houses have been restored. As you see, not a big change has occurred in Kaleiçi. I think that Kaleiçi is the best quarter of Antalya. In Antalya, you should either live in Kaleiçi, or by the sea. Every house has a little garden in Kaleiçi. Rather than living in an apartment, living in a garden is much more joyous. Gulf of Antalya has different beauties in each hour. You can see the whole life of the Mediterranean people here. Life is lived on the streets in our quarter. And the people that wonder this come to Kaleiçi from other places of the world. When the people who come here see our lives, they feel themselves at ease. As you see, the people who love Turkey come to Kaleiçi. Kaleiçi is a very beautiful quarter for accommodation. Tourists come here for the historical quarter that is located in the centre of the city. Kaleiçi should be experienced. You live in a way that is far from the modern city here. This quarter can take a person back to thousands of years ago. Kaleiçi is one of the most important points of the trademark of Antalya. Even though Antalya is a new city, this quarter is a place of at least four thousand years. We purchased this pension 18 years ago. We restored it and have been keeping it for 15 years. I do the business of family boarding here. Some people from all corners of the world come and find me by all means.” ANTALYA 97

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Mimari / Architecture

Cezaevinden Koruma Kurulu binasına 19. yy sonlarından itibaren önce konak, sonra Jandarma Merkez Komutanlığı olarak hizmet veren bina, artık Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne hizmet veriyor. Antalya kentinin ilk yerleşim alanı olan Kaleiçi ülkemizdeki arkeolojik ve geleneksel kent dokusunun birlikteliğinin bir arada bulunduğu en iyi örneklerden birisidir. Kaleiçi önemli anıtsal yapıları, geleneksel mimariyi yansıtan sivil mimarlık örnekleri ile birlikte ülkemizde kültür varlıklarının korunmasından birinci derecede sorumlu olan Kültür ve Turizm Bakanlığı Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdür98

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

lüğü Hizmet Binasına da ev sahipliği yapmaktadır. Kaleiçi’nde Cumhuriyet döneminde Yunanistan ile gerçekleştirilen mübadeleye kadar ağırlıklı olarak Müslüman ve Hıristiyan Rum nüfus yaşamaktadır. Kaleiçi geleneksel mimari özelliklerini taşıyan ve 1886 yılında inşa edilen Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Hizmet Binasının, eski tapu kayıtlarına göre

From Prison to the building of Protection Board The building, which firstly served as a mansion and then Gendarmerie Central Command as from the end of the 19th century, serves for the Regional Board Directorate of Protecting Antalya’s Cultural and Natural Assets now.


Being the first settlement area of the city of Antalya, Kaleiçi is one of the best samples of the cooccurrence of archaeological and traditional urban texture in our country. With its important monumental structures and civil architecture samples that reflect the traditional architecture, Kaleiçi also hosts the Service Building of the Antalya Regional Board Directorate of Cultural and Natural Heritage of the Ministry of Culture and Tourism, which is primarily responsible for the protection of cultural assets in our country.

ilk sahibi Nikola Doka’dır. Binanın mübadele gereği boşaltılmasından sonra, Heyet-i Vekile’nin (Bakanlar Kurulu) 20 Şubat 1929 tarihli kararı ile Ziraat Bankası’na devredildiği ve sonraki yıllarda da Jandarma Merkez Komutanlığı tarafından Jandarma binası, cezaevi ve cephanelik olarak kullanıldığı bilinmektedir. O dönem günümüzde askeri lojman binalarının bulunduğu alan, askerlerin ve atlarının eğitim alanı; Antalya Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Hizmet Binasında depo olarak kullanılan mekân genelde asker kaçaklarının ve kız kaçıranların kapatıldığı cezaevi, dükkân binalarından birisi de aşevi olarak kullanılmıştır. Bugün söz konusu mekânın pencere yan kenarlarında hükümlülerin duvara kazıdıkları yazıları görmek mümkündür. Ayrıca tek telefon bu yapıda olduğundan vatandaşın acil telefon görüşmelerini buradan yapıldığı anlatılmaktadır.

1955 yılında çıkan yangında, askerlerin büyük kısmının bugün Antalya Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün müdür odası olarak kullanılan mekânının yola bakan çıkmasının doğusundaki pencereden atlayarak kurtuldukları söylenmektedir. Büyük yangın sonrasında binanın bağdadi olan üst katı tamamıyla yanmış, zemin katın kargir duvarları ise zarar görmüştür. Bu olaydan sonra her türlü tahribata açık olarak terk edilen harabe halindeki binanın sadece zemin kat duvarları ayakta kalabilmiştir. Bina hem Zafer, hem de Kurtuluş Sokağa cephelidir. Binanın Zafer Sokak cephesinde içbükey tuğla tonozlu giriş mekânında yer alan demir ana giriş kapısı dönemin özelliklerini taşıyan son derece nitelikli bir örnektir. Kapı kanatları geometrik desenli dövme demirlerle bezenmiştir. Yarım daire şeklindeki

During the Republic period, mainly Muslim and Christian Greek populations lived in Kaleiçi until the population exchange performed with Greek. According to the former land registrations, the first owner of the Service Building of the Antalya Regional Board Directorate of Cultural and Natural Heritage that carries the traditional architectural characteristics of Kaleiçi and was constructed in 1886 is Nikola Doka. It is known that after being quitted by force of the population exchange, the building was assigned to Ziraat Bank by the decision of the Cabinet dated 20 February 1929 and in the following years, it was used as a Gendarmerie building, prison and ammunition store by the Gendarmerie Central Command. During that period, the area where military lodging buildings are located today was used as the training area of soldiers and horses; the place which is used as a store in the Service Building of Antalya Regional Board Directorate of Protection was used as a prison where generally the draft dodgers and abducters were locked in; and one of the

shop buildings was used as a soup kitchen. It is possible to see the wall writings of prisoners inscribed on the sides of the windows of the aforesaid place today. Besides, since the only telephone was present in this structure, it is related that citizens had made their urgent phone calls here. It is related that in the fire that broke out in 1955, a great majority of soldiers had survived by jumping off the window of the outbuilding of the place, which is used as the director’s room of Antalya Regional Board Directorate of Protection today, facing the street in the east. After the great fire, the upstairs of the building that was a timber-work was completely burnt, massive walls of the ground floor were damaged. Only the ground floor walls of the ruin building, which was quitted in a way that was open to all kinds of destruction after this incident, could remain standing. The building faces both Zafer and Kurtuluş Streets. In Zafer Street facade of the building, the iron main entrance door that is situated in the entrance space having concave brick squinch is an utterly eligible sample carrying the characteristics of the period. Door wings are adorned with geometric-shaped wrought irons. On the semicircleshaped marble door arch is written the date of 1886 and on the iron doors of two shops located on the left side of the building is written the date of 1887. The facade of Kurtuluş Street is simpler compared to the other. The gravel mosaic floorings in the courtyard that are frequently seen in traANTALYA 99

Nisan - Mayıs / April - May 2011


mermer kapı kemeri üzerinde 1886, binanın sol tarafında bulunan iki adet dükkânın demir kapıları üzerinde ise 1887 tarihi yazılıdır. Kurtuluş Sokak cephesi diğerine oranla daha sadedir. Avluda geleneksel Antalya evlerinde sıklıkla rastlanan çakıl mozaik döşemeler, eski çeşme, kuyu, sarnıç ve çeşitli mimari parçalar da titizlikle korunmaya ve sergilenmeye değer önemli mimari öğelerdir. Kaleiçi, 121 ada 3, 5 ve 6 parsellerde bulunan “Eski Jandarma Binası” 1990 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Ana bina ile dükkanlar, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillidir. Restorasyon çalışmaları, 21.09.1991-31.12.1993 tarihleri arasında, Mimar Nejat Üreğen tarafından hazırlanan ve Antalya Koruma Kurulunca onaylanan projesine göre tamamlanmıştır. 1991 yılında restorasyon çalışmaları başladığında binanın çok az bir kısmının ayakta olması nedeniyle restorasyon konusunda izlenecek yöntem tartışılmıştır. İlk önerilerde üst katın tüm cepheleri, gerek kat yüksekliği gerekse pencere adet formu bilinmediğinden şeffaf olarak tasarlanmış ancak bu öneri uygun bulunmamıştır. Sonuçta yöntem binanın var olan tüm mimari öğelerini sağlamlaştırarak korunması yönünde olmuştur. Yapının tümü ile yanan üst katının 1991 yılına kadar yarı yanmış taşıyıcı döşeme kirişlerinden ve üzerinde döşeme tahtalarından, çıkmaların boyut ve formunu saptamak mümkün olmuştur. Ancak yapının üst kat yüksekliği ve pencere 100

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

sayıları hakkında bilgiye ulaşılamamıştır. Bu nedenle Kaleiçi’ndeki benzer örneklerden edinilen bilgiye göre restorasyon projesi hazırlanmış ve uygulanmıştır. Proje esnasında binanın yangından önceki durumuna ilişkin bulunamayan belge 14 yıl sonra bulunmuştur. 2005 yılında Kaleiçi sakinlerinin birinden alınan ve 1955 yılındaki yangın öncesinde bugün jandarma lojmanlarının bulunduğu alanda askerlerin hatıra amaçlı çektirdikleri bir fotoğrafta askerlerin arka planında yapının Kurtuluş Sokak cephesinin yangından önceki durumu belgelenmiştir. Fotoğraf ile yapılan restorasyon uygulaması karşılaştırıldığında pencere sayılarının aynı, ancak saçak bitimlerinin farklı ve yapı yüksekliğinin daha alçak olduğunu görmek mümkündür. Restorasyon sırasında yapılan diğer bir çalışmada binanın avlusunda yer alan eski müştemilatın, günümüz koşullarına cevap verecek şekilde yeniden planlanarak, inşa edilmesidir. Yapılan restorasyon uygulaması 1994 yılında Mimarlar Odası Antalya Şubesi tarafından verilen yapı dalındaki en iyi uygulama ödülünü almıştır. Restorasyon çalışmaları sonrasında 19. yy sonlarından itibaren önce konak, sonra Jandarma Merkez Komutanlığı olarak hizmet veren bina, bahçesi, örnek alınacak restorasyon uygulaması ile artık bir kültür kurumuna Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne hizmet vermektedir. NEJAT ÜREĞEN Mimar / Architect

ditional Antalya houses, the old fountain, well, cistern and various architectural pieces are also important architectural elements that are worth being protected and exhibited carefully. Being located on 121 blocks and 3, 5 and 6 parcels in Kaleiçi, the “Former Gendarmerie Building” was assigned to the Ministry of Culture and Tourism in 1990. The main building and shops are registered as immovable cultural assets to be protected. Restoration works were completed according to the project that was prepared by the Architect Nejat Üreğen and approved by Antalya Protection Board between 21.09.1991-31.12.1993. Since a very little part of the building had remained standing when the restoration works started in 1991, the method to be followed concerning restoration was discussed. In the first suggestions, all the facades of the upstairs were designed as transparent since neither the storey height nor the piece form of the windows were known, however, this suggestion were not found to be convenient. Consequently, the method was in the direction of reinforcing and protecting all the substantial architectural elements of the building. It became possible to determine the sizes and forms of the outbuildings by means of the bearing floor beams of the completelyburnt upstairs of the building, that was partially burnt until 1991 and floor boards. However, no information has been attained concerning the upstairs height and window numbers of the building. Therefore, the restoration

project was prepared and implemented according to the information obtained from the similar samples in Kaleiçi. The document related to the pre-fire situation of the building, which could not be found during the project, was found after 14 years. In a photograph that was obtained from one of the dwellers of Kaleiçi in 2005 and was taken by soldiers for memory in the area where gendarmerie lodgings are located today before the fire in 1955, the pre-fire situation of the Kurtuluş Street facade of the building has been documented in the background of the soldiers. When the photograph is compared with the restoration application, it is possible to see that the numbers of windows are the same, but eaves endings are different and the building height is lower. Another work that has been carried out during the restoration is related to the planning and constructing the old outbuilding situated in the courtyard of the building again, in such a way to respond to the conditions of today. The restoration application that was performed was awarded as the best application in the branch of structure, by Antalya Branch of the Chamber of Architects in 1994. As a result of the restoration work to be taken as model, the building and its garden, which firstly served as a mansion and then Gendarmerie Central Command as from the end of the 19th century, serves for a cultural institution now; the Antalya Regional Board Directorate of Cultural and Natural Heritage after the restoration works.


ANTALYA 101

Nisan - May覺s / April - May 2011


Spor / Sports

Kendi yolunu bulanlar Dağcılar, herkesin yürüdüğü yollarda yürüyen hazır yolların yolcularından farklıdır. Dağcı; kendi yönünü, kendi izini, kendi yönünü kendisi bulan, kendisi yapan kişidir.

Those that find their own way Mountaineers are very different from the travellers of perfect roads that are used by everyone. A mountaineer is somebody that finds and creates his/her own direction and trail.

Fotoğraflar / Photographs: Faik Ardahan

102

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Yaşayan güçlü bir karakterin yolculuğu herkesin yürüdüğü yollardan başka yollarda yürüme yürekliliğini göstermeyi istemesiyle başlar. Bu bir yöne olabileceği gibi bir hedefe de olabilir. Yolculukların en güzeli bir yönde gitmektir. Hedef varılınca biten bir şey iken yönde ise her adım yeni bir hedeftir. Herkesin yürüdüğü yollarda yürüyen hazır yolların yolcuları ile kendi yolunu kendi açan yolcular arasında büyük ayrılıklar vardır. Dağcı; kendi yönünü, kendi izini, kendi yönünü kendisi bulan, kendisi yapan kişidir. Dağa giden iki tür dağcı vardır. Birincisinin amacı sadece dağın zirvesine ulaşmak ve geri döndüğünde başkalarının alkışlarını almaktır. Bunlar; “şu kadar saatte çıktık”, “ilk ben çıktım”, gibi söylemleri ile güçlü egolarını sırt çantalarında taşıyanlardır. İkincisi; dağa yürürken attığı her adımın farkında olandır, dağdaki yeli, patikayı, gün doğumunu, ardıç kuşunun sesini duyumsayandır, dağa giderken kendine gidendir, dağla yücelendir. Birinci tip dağcı; dağı, kendi egosu için kullananken, ikinci tip dağcı egosunu dağda eritendir.

Yörüğün ayran davetini, ayaklarının altından kayan çarşak sesini, çimenin üstüne çiğlenen damlayı, zevk için attığı çığlığı zirveye vardığında hisseden değil tüm bunların hepsini dağda attığı her adımda duyumsayandır. Bir bireyin neden dağa gittiğini tanımlamadan önce mutlaka dağın iyi bilinmesi ve onun ne olduğunun anlaşılması gerekir. Dağı anlamayan bir kişi dağa neden gittiğini de tam olarak ifade edemez. Birçok sebeple insanlar dağa çıkarlar. Bunların en önemlileri; doğa sevgisi ve doğada olma isteği, kalabalıktan ve rutinden kaçma isteği, aileden kaçma isteği, sorumluluktan kaçma isteği, fiziksel aktivite yapma isteği, dinlenme isteği kendini geliştirme ve yeni beceriler edinme isteği, sosyal ilişki kurma, yeni insanlarla tanışma ve onları gözleme isteği, o etkinliğe gelecek beklenen olası

The adventures of a strong character start with the courage to use roads that are not used by others. This does not have to be in a specific direction, it can be a target. The best adventures are those that are headed in a certain direction. Once you reach a target it is over, but choosing a direction means a target every step of the way. There is a huge difference between those who use roads already laid out, and those who make their own way. A mountaineer is somebody that finds and creates his/her own direction and trail. There are two types of mountaineers. The first type is the type of mountaineer that just aims to reach the top of the mountain and upon his descent accepts the applause. These mountaineers are the ones that like to brag about how long it took them to climb the mountain, and how

they were the first to climb up it; in other words, they carry their huge egos in their packsacks. The second type is the type of mountaineer that is aware of every step they take when climbing up the mountain, the wind surrounding the mountain, the path, the sun rise, and the sound of the snowbird; they climb for themselves, and they are the ones that become greater with the mountain. While the first type of mountaineer uses the mountain for their own ego, the second type melts his ego when climbing the mountain. A mountaineer cannot fully understand the mountain unless they shape their being and selfishness with the path, the grass, the stone, the springs, the snow on the slopes, the scree, the wind, the peak, in their tent, with their fellow climbers words, with the things they place in their packsacks that will help them

“Sen bir dağsın yiğidim Aydınlığı ilk gören Karanlığı en geç görecek olan da sensin” Faik Ardahan “You are a mountain my brave man Your are the first to see the light And the last to see the darkness” Faik Ardahan

Bir dağcı kendi “benini, bencilliğini”, patikada, otta, taşta, pınarda, kar yamacında, çarşakta (taş yığını), yelde, zirvede, çadırda, yol arkadaşının sözlerinde, sırt çantasına koyduklarını en zor anda paylaşmada, günlerce aynı giysilerin içinde tıraşsız kalmada, termometreler eksi ellileri gösterdiği yerde eritmedikçe dağı anlayamamıştır. Amacı zirve olan dağcılar da çoğu kez dağda çok az şeyi yaşarlar. Fakat amacı dağda olmak olan dağcılar, dağı gerçekten yaşayanlardır. Dağ keçisini, kekik kokusunu, uzaktan seslenen ANTALYA 103

Nisan - Mayıs / April - May 2011


insanlarla (ünlü birileri) ilişki kurma isteği, aile ile birlikte olma isteği, tanıma tanınma arzusu, başkalarına yardım etme, sosyal sorumluluk isteği, dağlardaki uyarıcı unsurlar ve davetkâr yapı, sosyal güç elde etmek, kendini gerçekleştirmek, mücadele ruhu, baş kaldırma, başarı arzusu, bireyin kendisiyle ve başkalarıyla rekabet etme arzusu, zaman öldürme ve sıkıntıdan kurtulma, fiziksel ve ruhsal sağlığını olumlu etkileme, bedensel ve ruhsal rehabilitasyon ve arkadaşlarla birlikte olmaktır. Bazen de insanlar dağlara Ardahan’ın şiirinde tarif ettiği gerekçelerle gider. “Dağlara sadece doruklarına ulaşmak için gitmiyorum. Bir kuşun, bir çiçeğin, bir köylünün aşkını, yaşam sevincini bulmak aramak için gidiyorum ben. O izi sürmek, Onların yüzyıllardır yürüdüğü yoldan yürümek, Aynı yerde aynı yorgunluğu hissetmek, Aynı yerde mola 104

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

vermek, Aynı aşkı tekrar yaşamak için gidiyorum ben. Eski yaşamın anıları Dağların Türküsü olmuştur, Onları bir kez daha dinlemek, Yaşamak için, Gidiyorum Ben”. Dağa giden bir kişi dağda aradığını bulmuşsa o yolculuk onun için asla yorucu olmamıştır. Her dağın bir zirvesi olduğu gibi her kişinin de bir zirvesi vardır. Dağa giden herkes hem dağın zirvesine hem de kendi zirvesine ulaşamayabilir. Her ikisi de aynı yükseklikte ise her ikisine de ulaşır. Bazen dağın zirvesi, bazen de kişinin zirvesi yüksektir. Dağın zirvesi dağcının zirvesinden yüksekse, dağcı dağın zirvesini göremeden geri döner. Bazen de dağcının zirvesi dağınkinden büyüktür ki işte o zaman dağcı daha yüksek bir dağ arar kendine. Alkış bekleyen dağcıların hedefi dağın zirvesi iken, kendi

in their hour of need, the days they spend in the same cloths without shaving, and until they melt at the places where the temperature is -50°. Mountaineers, whose only aim is to reach the top, share limited experiences while climbing the mountain; however, mountainoriented mountaineers experience the mountain. The mountaineers that cherish every step they take climbing up the mountain take in everything around them; the mountain goats, the smell of thyme, the long distance Yoruk invitation to drink ayran, the sound of crushing scree under their feet, the dew on the grass, and the scream for sheer pleasure not just when they reach the top. We need to fully understand the mountain and what it stands for before we can define why an individual climbs mountains. An individual that does not understand mountains cannot explain the reason behind why they climb. There

are numerous reasons why people choose mountain climbing; the most important of these are their love for nature and wanting to be a part of it, the need to get away from crowds and routine, the need to get away from family and responsibilities, the desire for physical activity, relaxing, self development, gaining new skills, establishing social relationships, meeting new people and observing them, forming relationships with the people participating in the activity (famous people), family activities, to know and be known, to help others, social responsibility, the dangerous elements and inviting nature of mountains, to gain social power, self-development, fighting spirit, rebellion, the will to succeed, self-competitiveness and rivalry with others, killing time and boredom, its positive effects on physical and mental health, physical and mental rehabilitation, and spending time with friends.


gelişimini dağcılıkta arayanların amacı dağda geçirilen zamanın niteliğidir. Zirve o sürecin en değerli mükafatlarından biridir. Her dağın bir kolay, bir de zor yanı vardır. İyi ilişkiler içinde olduğumuz insanlarla olan sohbet gibidir dağın kolay yanı, zevk verir yolculuğa. Dağın zor yanında ise debelenir durur birey bir adım yukarı çıkabilmek için. Dağın kolay yanı da zor yanı da sizin donanımınıza, kendinize, gücünüze, tecrübenize olan inancınıza bağlıdır. Kimileri düz ovada yollarını kaybederken, kimileri Himalayalar’da arar kendini. Sivri Dağın en zor yamacı olan “Sinema Perdesi”ndeki rotaları tırma-

nan, oğlunun adını ıslık çalarak dağın türküsüne katan Yılmaz gibi birçok dağcının zorluğu dağ değildir. Onların zorluğu şehirdeki karmaşaya, trafik keşmekeşine, niteliksizliğe, insanların basitliğine, sözlerinde durmamalarına, çıkarcılığına katlanmaktır. Yola çıkan herkes nasıl ki yolcu değilse, dağa giden herkes de dağcı değildir. Dağcı; kendi zorluğunu kendi yenendir, kendi patikasını kendi oluşturandır. Dağcı başkasına iz bırakmak için dağa gidendir. Dağcı kendi “nirvana”sını dağda arayan ve dağda bulandır. Dağcı yükünü sırtında taşıyan ve asla başkasına yük olmayandır. Birinci tip dağcılar çantasın-

Some people choose mountain climbing for the reasons stated in Ardahan’s poem, “I don’t just climb mountains to reach the top. I climb in order to discover the love of a bird, a flower, a villager, and the joy of life. I climb to follow that trail, to walk on the roads they have been using for centuries, to feel the same tiredness at the same places, to take a break at the same place, and to relive the same love. The memoirs of previous lives have become Mountain Ballads; I climb to listen and relive them one more time.” When a mountaineer finds what they are looking for when they climb, that climb is anything but tiring.

Like every mountain, every individual has a peak. Not every mountaineer reaching both peaks when climbing; however, both peaks can be reached if they are at the same height. Sometimes it is the peak of the mountain that is higher, and sometimes it is the peak of the individual. In circumstances where the peak of the mountain is greater that the individual’s, the individual will turn around before reaching the peak of the mountain; however, when the peak of the individual is greater than that of the mountain, the individual will seek a higher mountain. While the aim for applauseseeking mountaineers is

ANTALYA 105

Nisan - Mayıs / April - May 2011


daki erzakı saklı gizli yerken, ikinci tip dağcı çantasındaki her şeyini, tanısın tanımasın dağdaki dağcılarla paylaşandır. Canını emanet alır en sevdiği arkadaşının ve canını emanet eder en sevdiği arkadaşına. Dağcı, arkadaşıyla ip birliği, kader birliği yapandır. Dağcı özgür ruhludur. Ufuk çizgisini öteledikçe özgürlüğü de artar. Özgürlük hem mesafede hem de zamanda uzağı görebilmektir. Dağcı uzağı görendir. Dağcı; aydınlığı ilk gören, karanlığı da en son görecek olandır. Dağcı dağa giderken yaşadığı yerde sevdiklerini bıraktığı için geldiği yere geri döner. Dağ oradadır, sevgiliyi bekler gibi bekler dağcıyı. Dağ oradadır,

sevgiliye gider gibi gider dağcı. Kızlar Sivrisi’ndeki Şah Ardıç, Erciyes’teki Şeytan Deresi, Demirkazık’daki Sokullu Pınarı ve Ur Kekliği, Kaçkar’daki Mezovit Yaylası, Ayder Yaylası, Ağrı’daki Cehennem Deresi ve Korhan Yaylası’nın keklikleri ve daha binlerce, on binlerce gerekçesi vardır, dağın dağcıyı çağırması için. Dağcı bu çağrıyı duyandır, bu çağrıya uyandır. Dağcı Ağrı’nın 4200 kampında gecenin on ikisinde arkadaşı Nazo kızın söylediği türküde uyuyandır. Yrd. Doç. FAİK ARDAHAN Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Rekreasyon Bölümü

reaching the top, those that seek self-development in mountaineering cherish the experience of climbing, where reaching the top is one of the most valuable rewards. Every mountain has its own simplicities and difficulties. The simplicities are like the pleasant conversations you have with your close friends; they add pleasure to the journey. The difficulties make climbing the mountain impossible. The simplicities and difficulties of a mountain depend on the individual themselves, their equipment, their strength, and the belief the individual has in their experience. While some lose their way on straight plains, others find themselves in the Himalayas. For many mountain climbers, just like Yılmaz, who changes the words of the mountain ballad to sing about his son as he whistles and climbs “Sinema Perdesi” (the cinema screen), the hardest slope of Mount Sivri, the reason behind the difficulty is not the mountain. The difficulties they have to face are the crowdedness of city life, the traffic, the meaninglessness, the vulgarity of people, people not keeping their promises, and the sordidness of other people. Not everybody who climbs a mountain is a mountaineer, just like not everyone that travels is a traveller. A mountaineer is someone who overcomes their own difficulty on their own, and who creates their own path. A mountaineer is someone who climbs in order to leave a trail for others. A mountaineer is someone who looks for and finds his/her own nirvana while climbing. A mountaineer is someone who carries their weight on their shoulders, and is never a burden on

106

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

others. While type 1 mountaineers eat the food in their backpacks secretively, type 2 mountaineers share their food with everyone, regardless of whether they are acquainted or not. They are the ones that safeguard the best friend’s life, and trust their best friend with their own lives. A mountaineer is somebody who shares common rope and common fate with their friend. Mountaineers are free spirits; as they prorogue the horizon, their freedom increases. Freedom is to see the future in both distance and time. Mountaineers are those that can see the distance. They are the first ones to see the light, and the last to see the darkness. As they leave loved ones where they live, mountaineers always return to the place from where they departed. The mountain awaits the mountaineer like a loved one, and the mountaineer heads for the mountain as if it were a lover. There are tens of thousands of reasons why the mountain reaches out to the mountaineer; the juniperus foetidissima at Kızlar Sivrisi, the Devil Stream (Şeytan Deresi) in Erciyes, the Sokullu Spring (Sokullu Pınarı) and the Ur Partridge in Demirkazık, the Mezovit Plateau (Mezovit Yaylası), Ayder Plateau (Ayder Yaylası) in Kaçkar, the Hell Stream (Cehennem Deresi) and the partridges at Korhan Plateau (Korhan Yaylası) in Ağrı. Mountaineers are those that hear and abide by this call. Mountaineers are those that sleep at midnight to the voice of a local girl singing at the 4200 camp in Ağrı. Assistant Professor FAİK ARDAHAN Recreation Department of Physical Training and Sports School at Akdeniz University


ANTALYA 107

Nisan - May覺s / April - May 2011


Yaylalar / Plateaus

Yazlıkçıların gözdesi:

Gökbel Yaylası Sayfiye amacıyla kullanılan Gökbel Yaylası, yörenin en kalabalık yaylasıdır. Toroslar’ın sırtındaki bu yaylada elektrik enerjisi ve içme suyu gibi temel ihtiyaçlar hiç sıkıntı çekmeden karşılanabiliyor.

Fotoğraflar/ Photographs: Cemali Sarı

The apple of the summer house holidaymakers’ eye: Gökbel Plateau Gökbel Yaylası (Gökbel Plateau), used as a summer location, is the district’s most crowded plateau. This plateau, located on the shoulder of the Taurus Mountains, meets its fundamental needs such as electricity and drinking waters without experiencing any issues. 108

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


visit Gökbel Plateau. Nearly everyone who migrates to Gökbel Plateau has a house that they live in.

Alanya’nın kuzeydoğusunda Gündoğmuş sınırında yer alan Gökbel Yaylası, doğal güzellikleri ile yörenin en gözde yaylalarındandır. Akdağı eteklerinde kurulan, deniz seviyesinden 2 bin 50 metre yükseklikteki yayla, Alanya’ya 60 km uzaklıktadır. Gökbel Yaylası, Ketsel Beldesi’nde yaşayan halkın yaz aylarında göç ettiği yaylaların başında gelir. Ketsellilerin yanı sıra yaylaya, Tosmur, Çitçilli, Çığlaklı Kasabası ile Karakocalı Köyü’nden de çıkan olur. Yaz aylarını Gökbel’de geçiren hemen hemen herkesin yaylada ikamet edeceği bir evi vardır.

yaylacıların manar dedikleri küçük evler çok fazla iken günümüzde modern evlerin çoğaldığı görülüyor. Kar yağışının olduğu yaylada evlerin çatıları çinkodur. Gökbel Yaylası’nda cuma günleri kurulan pazar panayırı andırır. Gökbel’e yakın köy ve yaylalardan gelen satıcıların yanı sıra Gündoğmuş hatta Konya’dan bile gelenler olur. Orman üst sınırının yukarısındaki yaylada, geçmiş yıllarda hayvancılığın çok yaygın olmasına

Gökbel Plateau, located on the border of Gündoğmuş in the northeast of Alanya, is one of the most popular plateaus because of its natural beauties. The summer camping ground, founded 2050 metres above sea level on the skirts of Akdağ, is 60-kilometres from Alanya. Gökbel Plateau is the leading plateau that locals of the town of Ketsel migrate to during the summer months. Apart from the locals of Ketsel, people from Tosmur, Çitçili, Çığlaklı Town, and Karakocalı Village also

Gökbel Plateau, used as a summer location, is the district’s most crowded plateau. This plateau, located on the shoulder of the Taurus Mountains, meets its fundamental needs such as electricity and drinking waters without experiencing any issues. The water is a bit sparse. However, this issue could possibly be resolved with the water due to come from Çıplaklı. The plateau has a mosque, two small mosques, a grocer, and a coffeehouse. Nowadays, there are more modern houses than the small houses, referred to as “Manar” by the locals in Gökbel, which used to dominate the plateau. The roofs of the houses in the plateau, where there is snowfall, are zinc. The bazaar, set up every Friday, at Gökbel plateau resembles a carnival. As well as sellers coming from villages and summer camping grounds to Gökbel, sellers also come from Gündoğmuş and Konya. Even though husbandry was extremely common in the plateaus located

Sayfiye amacıyla kullanılan Gökbel Yaylası, yörenin en kalabalık yaylasıdır. Toroslar’ın sırtındaki bu yaylada elektrik enerjisi ve içme suyu gibi temel ihtiyaçlar hiç sıkıntı çekmeden karşılanabiliyor. Ama suyu biraz kıttır. Ancak bu sorun Çıplaklı’dan getirilecek su ile çözülebilir. Yaylada bir cami, iki mescit, iki restoran, bakkal ve kahvehane bulunur. Gökbel’de ANTALYA 109

Nisan - Mayıs / April - May 2011


rağmen, günümüzde sadece iki ailede 10 - 15 küçükbaş (koyun, keçi) hayvan kalmıştır. Yaylaya çıkış zamanı okulların kapanış açılış tarihlerine bağlı olup, bu süre genelde 3-4 aydır. Gökbel Yaylası’nda yaz nüfusu bin 500 kişiyi bulur. Nüfus hafta sonları daha da artar. Her aile kendi evinin önünde fasulye, domates, salatalık, kiraz gibi sebze ve meyve yetiştirir. Kışın ise yaylada kimse kalmaz. Alanyalıların en gözde yaylalarından biri olan Gökbel’de son yıllarda yayla şenlikleri düzenleniyor. Şenlikler kapsamında Kırkpınar başpehlivanlarının da katıldığı yağlı güreşler kıran kırana geçiyor. Yayla, yaz aylarında buz gibi havası ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine doyumsuz bir yaz yaşatırken, Alanya’nın sıcağından kaçarak serin bir yaz geçirmek için Gökbel’i tercih eden halk da aynı zamanda atalarından kalan Yörük kültürünün unutulmadan, çağlardan çağlara taşınmasına katkı yapıyor. Yaylanın

tüm hizmetlerini karşılayan Ketsel Belediyesi bu tür şenliklerin organizasyonunu da üstlenmektedir. Akdağ Kış Sporları ve Kayak Merkezi’nin de yapılması düşünülen Gökbel’de topografya kaya tırmanışı, yamaç paraşütü için de son derece uygundur.

Yrd. Doç. Dr. CEMALİ SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi

at the top border of the forest, nowadays, only two families have 10-15 ovines (sheep, goats) left. People migrate to and from the plateau in accordance with the start and end of term dates of schools; this period usually differs between three to four months. During the summer, the population of Gökbel Plateau is 1500. This figure increases on weekends. Every family grows fruit and vegetables such as

beans, tomatoes, cucumbers, and cherries in front of their houses. In winter, nobody stays at the plateau. In recent years, plateau festivals have started to be held at Gökbel, one of the most popular plateaus for the locals of Alanya. Within the scope of the festival is the oil wrestling, where Kırkpınar wrestling champions battle against one and other. While the plateau offers its visitors an avid summer with its cool air and natural beauties, the locals continue to keep the Nomad tradition alive for centuries by escaping the hot weather of Alanya in order to spend a cool summer in Gökbel. Ketsel Municipality, which finances all of the plateau needs, also takes on the responsibility of organising these festivals. At the Gökbel, where an Akdağ Winter Sports and Ski Centre is planned to be built, topography is extremely suitable for rock climbing and paragliding.

Assistant Professor Dr. CEMALI SARI Education Faculty of Akdeniz University

110

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ANTALYA 111

Nisan - May覺s / April - May 2011


Kültür / Culture

Yaylalardan gelen ses Bazen ince bir uzun hava eşliğinde Torosları toz duman ederek gelse de kulaklarımıza, mutluluk içinde göç eden Yörüklerin tınısıdır türküler...

The sound clanging down from plateaus Even though they ring sometimes in our ears arriving from the Taurus Mountains, raising a dust accompanied by a fine uzun hava, parlando folk song, folk songs are a resonance of the Yoruks who migrate in happiness.

Yazı / Article: SEÇİL SOLMAZ Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

112

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Antalya türkülerini müzik öğretmeni Günnur Ünlü ile söyleşirken, zaman türkü misali akıp gidiyordu. Kâh bir grup Yörük göçe kalkıyor, kâh sevdalı bir çift kavuşmaya çalışıyordu. Antalya’nın da içinde bulunduğu yörenin “Teke Yöresi” olarak adlandırıldığını dile getirdi Ünlü. Teke Yöresi türkülerinin en belirgin özelliği olan dokuz sekizlik, dokuz altılık vuruşların hâkim olduğu Antalya türküleri arasında en bilinen iki türküyü anlatmaya koyuldu. Yıllarca radyolarda televizyonlarda birbirinden değerli halk müziği sanatçıları tarafından yorumlanan “Çekemedim Akça Kızın Göçünü” türküsü ve “Antalya’nın Mor Üzümü” türkülerinden yola çıktık. Antalya’nın karışık bir kültür yapısına sahip olduğunu belirten Ünlü, “Antalya merkez olarak çok fazla türkü var diyemeyiz. Fakat Korkuteli, Elmalı, Akseki çevre ilçelerin türküleri daha yoğunluktadır. Mersin ve Konya yörelerinin etkileri görülür. Aynı zamanda da Zeybek tavrını bu yörede koklayabilirsiniz.” dedi. “Çaybaşına Bostan Ektim Yayıldı” türküsünü mırıldanırken birden sözlerini, “Bu türkü Antalya’nın Çaybaşı Mahallesi’nin türküsüdür” diye tamamladı. Doğal yapının da türkülerin oluşumunda belirgin bir rol oynadığını belirten Ünlü, Antalya’nın Döşemealtı İlçesi’nden başlayıp Burdur sınırına kadar giden Yörüklerin, konaklama yerlerinde düzenledikleri eğlencelerde türkülerin şekillendiğini belirtti.

Türkülerdeki kadınlar Teke yöresine ait “Gülsüm” isimli türkünün özellikle Kardeş Türküler grubu tarafından yorumlanmasından sonra herkes tarafından çok dinlen-

Günnur Ünlü

diğini belirten Ünlü, “Kadınlar Teke Yöresi türkülerinin de vazgeçilmez metaforlarıdır. Beyazlık, güzellik, sürekli yapılacak bir iş olması ve kadınların bu işleri çekip çevirmesi çok fazla vurgulanır. Bunun yanı sıra Antalya Yöresi türkülerinde kardeş sayısının ve çocuk sayısının çokluğu da göze çarpmaktadır.” dedi. Antalya’da televizyon henüz insanların yaşamına girmeden önce her evde sıra geceleri de düzenlendiğini belirten Ünlü, yöre insanı yöreye özgü cura bağlama, sipsi ve kabak kemane gibi enstrümanların sesini duyduğu an tepki verir. Ya içlenir ya da oynamaya kalkar.” diye konuştu.

Tanıtıma türkü desteği Antalya yöresi türkülerinin Antalya’nın turizm tanıtımlarında da kullanılması gerektiğini dile getiren Ünlü, özellikle farklı armoniler eşliğinde türkülerin özü bozulmadan tanıtım müziği olarak türkülerin kullanılması gerektiğini vurguladı. Antalya’ya her yıl milyonlarca turistin

As we were talking about Antalya folk songs with Günnur Ünlü, a music teacher, time was flowing away like a folk song. Sometimes a group of Yoruks set off in migration, some other time a couple of lovers strove to unite. Ünlü mentioned that the region where Antalya is also located, is called “the Teke Region”. She set herself to tell us about two of the most renown folk songs of Antalya which are generally written in nineeights and nine-sixes tones as being a distinct speciality for the folk songs of the Teke Region. Our talk gets underway with the songs of ‘’Can’t stand the migration of the pretty girl’’ and ‘’purple grape of Antalya’’ which have been interpreted by many folk singers, one more esteemed than the other, on the radio and on television for years. Mentioning that Antalya has a mixed culture, Ünlü said: ‘’ There aren’t many folk songs from the centre of Antalya. But songs from surrounding townships of Korkuteli, Elmalı

and Akseki prevail by number. They are influenced by the regions of Mersin and Konya. Zeybek style can also be sniffled here. Murmuring the lyrics of the song ‘’Planted the orchard by stream, it spread out’’ she stops and says all of a sudden : ‘’this is a song originating from the Çaybaşı district of Antalya’’. She also mentioned that natural aspects also play a distinctive role at the forming of songs and further said that the songs took their shapes during festivities organised by Yoruks when they make a stopover on their way from Döşemealtı Antalya to the borders of Burdur.

Women in the songs Ünlü, remarking that the song ‘’Gülsüm’’ from “Teke Region” has been a favourite song since it was interpreted by the group ‘’Kardeş Türküler’’, further said : ‘’Women are indispensable metaphors in the songs of the Teke region. A clear face, beauty, permanent jobs and their execution by ANTALYA 113

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Antalya’nın Mor Üzümü

The Purple Grape of Antalya

Antalya’nın mor üzümü Sevenler boyu uzunu a leylim İmamın küçük kızını Sarsam ne zaman ne zaman

Purple grape of Antalya They love the tall one, Oh Leylim The Imam’s Little daughter Should I embrace her but when

Saran kollar yorulur mu bir zaman Should I embrace her but when Seven kollar yorulur mu bir zaman Should I love her but when

geldiğini belirten Ünlü, “Senfoni eşliğinde türkülerimizi yorumlayabiliriz. Altın Portakal Film Festivali’nde, Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nde, Piyona Festivali’nde Antalya türkülerine yer verilebilir. Erzurum’da gerçekleşen 2011 UNIVERSIADE Kış Olimpiyatları’nın açılışı ve kapanış törenlerinde

Erzurum yöresi türküleri kullanıldı. Hem çok beğeni topladı hem de ilgiyle dinlenildi. Birçok insan ‘Hani Yaylam’ türküsünü ezbere biliyor artık. Böyle bir sinerji Antalya için de oluşturulabilir. Antalya yöresi türküleri kullanılarak da Antalya tanıtımına büyük katkılar sağlanabilir.” diye konuştu.

Antalya’nın kuyuları Çayır çimen kıyıları a leylim Avdan gelir dayıları

Wells of Antalya With meadows by the side, Oh Leylim And uncle comes from game hunting

Sarsam ne zaman ne zaman Sevsem ne zaman ne zaman

Should I embrace her but when Should I love her but when

Antalya’nın altı bakır Atlar gelir şakır şakır a leylim Sevdiğimin gözü çakır Sarsam ne zaman ne zaman Sevsem ne zaman ne zaman

Copper under Antalya And horses come rattling Blue is my beloved one’s eye Should I embrace her but when Should I love her but when

Yöresi: Antalya Derleyen: Neriman Tüfekçi Kaynak Kişi: Hüseyin Balkan Nimet Balkan

Region: Antalya Compiled by : Neriman Tüfekçi Reference person: Hüseyin Balkan Nimet Balkan

women are overemphasized. Besides all these, another aspect that leaps out in the songs of the Antalya region is the number of brothers and sisters and children cited.’’ She also said: ‘’Sıra nights used to be organised in every house in Antalya before television entered the lives of people and local people give always a reaction on hearing the sounds of local instruments like cura, bağlama (instrument with three double strings), sipsi (reed) and kabak kemane (calabash violin bow). They feel either grief or begin to dance.’’

Publicity supported by songs Mentioning that the songs from the region must be used for the touristic publicity of Antalya, Ünlü emphasised that they have to be used as signature tunes with different 114

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

harmonies without misshaping their essence. Remarking the fact that millions of tourists come to Antalya every year, Ünlü said: “we can interpret our songs with a symphony orchestra. Our folk songs can be included in the programmes during the Golden Orange Film Festival, International Opera and Ballet Festival in Aspendos and Piano Festival. Folk songs from the region of Erzurum were utilised at the opening and closing ceremonies of the Winter Olympics of UNIVERSIADE 2011 in Erzurum. They were very appreciated and listened by people with interest. Many people know already the folk song ‘’Hani Yaylam’’ by heart. Such a synergy can also be created for Antalya. Folk songs from the region Antalya can be utilised to promote the publicity of Antalya. ‘’


ANTALYA 115

Nisan - May覺s / April - May 2011


El Sanatları / Handcrafts

Bodamya’da

bir kaşık ustası Eski adı Bodamya olan Bademli’de yaşayan Salim Usta, birçok el sanatımızda olduğu gibi değişen yaşam şartlarına bağlı olarak kaybolmaya yüz tutan kaşıkçılığın son ustalarından…

A Spoon Master in Bodamya Salim Usta (Master Salim) from Bademli, old Bodamya, is one of the last masters of the art of spoon making which is about to go extinct as is the case for many handicrafts.... needs, so we can say that spoon emerged as human beings began to settle down.

Manilerimizden, bilmecelerimize, mutfağımızdan, inanışlarımıza, halk danslarımızdan, atasözlerimize, deyimlerimize kadar hayatımızın içindedir kaşık. Yazılı kaynaklarda kaşığın ve kaşıkçılığın ilk olarak nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı konusunda net 116

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak her şeyin ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktığını düşünürsek, kaşığın da insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ağaç kaşık ülkemizde Antalya- Akseki (Bademli), Sakar-

Spoon is in every aspect of our life: in our poetry, riddles, cuisine, folk wisdoms, folk dances, proverbs, idioms... Records give no exact information as to where, when and how spoon and spoon making first emerged. However, as everything emerges out of

Wooden spoons are well known in Antalya-Akseki (Bademli), Sakarya (GeyveTaraklı), Bolu (MudurnuGöynük), Kastamonu, Bursa, Anamur and Silifke in our country. But the art of spoon making is also about to go extinct like many of our handicrafts because of varying living conditions. Bademli, old Bodamya, which is a township in the district of Akseki in Antalya province, stands out for making wooden spoons. The township is located on a steep land over Taurus Mountains. Even though it’s in the province of Antalya, it’s nearer to Konya. In older times spoon production was made almost in every house in this town, which has a population of 857 people according to the 2010 statistics of TURKSTAT, but today there are about 20 people who practise this handicraft. Our interview with

Yazı ve Fotoğraflar/Article and Photographs AYSUN ÇOBANOĞLU


ya (Geyve, Taraklı), Bolu (Mudurnu, Göynük), Kastamonu, Bursa, Anamur ve Silifke’de ün salmıştır. Ancak birçok el sanatımız gibi kaşıkçılık da değişen yaşam şartlarına bağlı olarak kaybolmaya yüz tutmuş durumdadır. Antalya’nın Akseki İlçesine bağlı eski adı Bodamya olan Bademli Beldesi tahta kaşık yapımı ile adını duyurmuştur. Belde Toroslar’da sarp bir arazide bulunmaktadır. Antalya’ya bağlı olsa da mesafe olarak Konya’ya daha yakındır.

da sürdürüyor. Bademli’de eskiden üç ayda iki-üç bin adet kaşık üretimi yapılırken, günümüzde bir usta, üç ayda ancak 200 adet üretim yapabilmektedir.

Hüseyin Çakmakçı, one of the last spoon masters in Bademli, displays this reality. Hüseyin Çakmakçı from Bademli, or Master Salim as local people call him, is 72 years of age.

Master Salim practises this handicraft, inherited from his ancestors, under difficult conditions. In older times Bademli had a production capacity of 2000-3000 pieces of spoons in three months, but today a master can hardly bring the production output up to 200 pieces in three months’ time. Spoons can be made of every kind of tree, however the most beautiful and robust spoons are made of box and elm tree, a fact that make them the most favourite ones for the clientele. The quality of a spoon depends both on the quality of the tree used to make it and on the skills of the master.

2010 yılı TUIK verilerine göre 857 nüfusa sahip beldede, eskiden her evde kaşık üretimi yapılırken günümüzde bu sayı 20 kişiyi geçmemektedir. Bademli’de son kaşık ustalarından biri olan Hüseyin Çakmakçı’yla yaptığımız görüşme bu gerçeği ortaya koymaktadır. Bademlili Hüseyin Çakmakçı, halk arasında bilinen adıyla Salim Usta 72 yaşında. İlkokul mezunu. Beş çocuk babası. 60 senedir kaşık yapıyor. Yazları Bademli’de, kışları İstanbul’da yaşıyor. Bademli’de kaşıkçılık, Salim ustadan dinlediğimiz bir rivayete göre Ahmet Yesevi Hazretlerinin müritleri olan, Sinan ve Kenan hoca tarafından başlatılmış. Yaptıkları kaşıkları, merkep sırtında Konya’ya götürüp, satarak geçimlerini sağlarlarmış. Konya İlinin tahta kaşık ihtiyacı dün olduğu gibi bugün de Bademli’den karşılanmaktadır. Salim Usta, atasından miras aldığı bu sanatını zor şartlar-

Sinan and Kenan Hoca, both disciples of His Excellency Ahmet Yesevi. They used to carry the spoons on the shoulders of donkeys to Konya and sold them there to earn their daily bread. Bademli was, and today still is, the main spoon supplier of Konya.

Kaşık hemen hemen tüm ağaçlardan yapılsa da alıcının gözdesi, en sağlam, en güzeli şimşir ve karaağaçtan yapılmış olanları. O nedenle en iyi kaşık şimşir ve karaağaçtan yapılıyor. Kaşığın kalitesi, yapımında kullanılan ağaç kadar ustanın maharetine de bağlıdır.

He’s a graduate of primary school and has 5 children. He has been making spoons since 60 years. He lives in Bademli in summers and in İstanbul during the winters. As Master Salim puts it, the art of spoon making in Bademli might have been initiated by

The raw material is supplied from places shown by the ‘’Directorate of Forestry’’, as our reference person puts it. One ster (a cubic meter) costs 6065 TL as per 2009 price. The marketing prices of spoons vary from 80 cents to 5 TL in accordance with their sizes. The spoons are generally made during winter months which there is no work on vineyards and orchards, at places where are big enough for one or two persons to work together, next to houses called ‘’Kaşıklık’’. A master is able to produce a spoon in 10-12 minutes. ANTALYA 117

Nisan - Mayıs / April - May 2011


kadınlar yapıyor. Salim Usta’ya da bu aşamada hanımı yardım ediyor. Formu verilen, içi temizlenen, ağız kısmındaki fazlalıklar ağız bıçağıyla düzeltilen kaşık son aşamada çeşitli törpü (sıyırgı) ve zımparalarla düzgünleştiriliyor.

The utensils used by the Master Salim, who produces to order, are: saw, adze, eğdi (a curved carving knife), stripper, a straight knife, rasp, sand papers, fret saw, singeing Salim Usta, yaptığı kaşık- machine... lara “ruanlamak” denilen, The first phase of the spoon producbir çeşit cila olan işlemi yapmıyor. Ancak, yaptığı tion is called ‘’Taslama’’ (bowl carvkaşıkların sap kısımlarına ing). The piece of wood, prepared for the intended size, is carved into 25 senedir çiçek motifleri, kuş motifleri çiziyor. a spoon by means of an adze on a wooden bench called yağrık or iskele. Kıl testere yardımıyla motifi ortaya çıkarıyor ve After the carving of the wood into a bunları yakma makinebowl, it’s hollowed out with a curved siyle yakarak süslüyor. carving knife called eğdi. This fine Adını da yazarak kaşığı work is usually carried out by women. tamamlıyor. His wife helps Master Salim in this phase. The spoon, after being Günümüzde geçim formed, carved and cleaned up at sağlayacak kadar gelir rough spots with a straight knife, is smoothed out in the last process with various strippers and sand papers.

Hammadde, kaynak kişimizin deyimiyle, “Orman Dairesi”nin gösterdiği yerden temin ediliyor. Bir ster (1 metreküp) 2009 yılının fiyatıyla 60-65 TL. Pazarlama aşamasında ise kaşıklara büyüklüklerine göre tanesi 80 kuruştan, 5 liraya kadar fiyat biçiliyor.

Kaşık, bağ, bahçe işinin olmadığı genellikle kış aylarında, evlerin yanında bulunan, bir ya da iki kişinin sığabileceği büyüklükte “kaşıklık” adı verilen mekânlarda yapılıyor. Bir usta bir kaşığı on, on iki dakikada yapabiliyor. “Kaşık yapmak yetenek meselesidir” diyor Salim Usta. Bu durumu şu atasözümüz de doğruluyor: “Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez.” Sipariş üzerine kaşık yapan, Salim Usta’nın yapımda kullandığı malzemeler şöyle; 118

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Master Salim says: ‘’ Making spoons is a matter of talent.’’ This proverb of ours confirms it: ‘’Everyone can make a spoon but cannot place the handle in the middle.’’

Master Salim does not wax the spoons he produces, such waxing process is called “ruanlamak”. However he’s been drawing flower and bird motifs on the handles of spoons since 25 years. He draws out the motif with a fret saw and ornaments them by singeing with the singeing machine. He completes the spoon by writing his name on it. testere, yonma keseri, eğdi, iç sıyırgı, ağız bıçağı, törpü, zımpara, kıl testere ve yakma makinesi. Kaşık yapımında ilk aşamaya “taslama” deniyor. İstenilen büyüklükte hazırlanan tahta parçası, yağrık, diğer bir adıyla iskele (ağaç kütük) üzerinde keser yardımıyla kaşık formuna sokuluyor. Kaşık formu verildikten sonra, eğdi denilen bıçakla, ağız kısmı temizleniyor. Genelde bu ince aşamayı

elde edilemediği için hızlı bir şekilde kaşıkçılık sanatı da yok olmaktadır. Üretimin düşmesinde, değişen yaşam şartları, gelişen teknoloji, hammaddenin pahalı olması ile birlikte usta sayısının her geçen gün azalması başrol oynamaktadır. Salim Ustaya, verdiği bilgiler için, harcadığı emek için teşekkür ederek, Bademli’den ayrılıyoruz. Kaynak: 23.09.2009 Akseki Bademli Alan Araştırması

The art of spoon maker go rapidly into extinct nowadays, as well because this handicraft cannot provide a sufficient income to survive. A decreasing number of masters plays an important role in the production decline alongside with other factors such as changing life conditions, technology developments, expensive raw material. We leave Bademli thanking Master Salim for the information given and the labour invested. Source: Akseki Bademli Field Research dated 23.09.2009


ANTALYA 119

Nisan - May覺s / April - May 2011


Yerel Kültür / Local Culture

Fotoğraflar / Photographs: Kumluca Belediyesi Arşivi / Archive of Kumluca Municipality

Ölümden dirime:

SERENLER Mısır ve Anadolu’da “ölü evi” olarak kullanılan lahitlerden esinlenilerek yapılan serenler doğanın kokusunu, tadını, arının hücreleri ile harmanlayıp sonsuz yaşamın hizmetine sunan birer “dirim evi”dir.

120

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Halk kültüründe halk hekimliği ve beslenme başta olmak üzere halk mimarisi, gelenek görenekler ve halk edebiyatı gibi alanlara giren konu, alanımız kadar canlı yaşamının devamı için de hayati önemdedir. Arılar 100 binden fazla çeşidiyle böcekler âleminin en geniş ailelerinden birini oluştururlar ve arıların 30 milyon yıldır var olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bal ise arıya paralel olarak canlı yaşamının başlangıcından bu yana var olan mucize bir besin, gerek içinde barındırdığı vitaminler ve minerallerle gerekse yapısal özellikleri sebebiyle insanlar için tam bir şifa kaynağıdır. Arıcılığın tarihçesine gelince ilk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır. Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Tarihte Hitit, Sümer, Mısır, Roma ve Yunan uygarlıklarında balın şifa özelliğinden dolayı hekimlikte kullanıldığı bilinmektedir. Mısır mitolojisinde arılar tanrının çöle düşen gözyaşlarıdır. Arının polinasyon özelliğini bilen Albert Einstein, arılar olmazsa tarımsal ürünün de olamayacağının önemini vurgulamak için, “arılar öldüğünde insanların da aç kalarak yaşamlarının biteceğine” işaret etmiştir. Arıcılıkta kullanılan en önemli araç ve gereçlerin başında arı kovanları gelmektedir. Arı-

lar doğal şartlarda ağaç ve taş kovuklarını barınak olarak kullanırlar. Ancak arıcılığın gelişmesiyle birlikte, arılar insanlar tarafından değişik barınaklara alınmışlardır. Arıcılığın gelişme süreci içinde arı barınakları gelişerek içi oyulmuş kütükler, basit tahta kutular gibi basit kovanlardan sonra geçit tipi kovanlara, oradan da günümüz modern kovanlarına gelmiştir. Araştırma konumuz olan “seren”ler Likya Tipi Mezar Anıtı (Lahit) mimarisi örnek alınarak yapılmış, insan aklının muhteşem harmanı doğal kara kovanlarının adıdır. Yaşadığı coğrafyanın her zerresinden bilgelik devşiren Anadolu insanının Likya lahitlerinden esinlenerek taş ve ardıçtan bir araya getirdiği bu binlerce yıllık özgün arı kovanları “seren”ler bugün yok olmak üzeredir. Mısır ve Anadolu’da “ölü evi” olarak kullanılan lahitlerden esinlenilerek yapılan serenler ise tersine doğanın kokusunu, tadını, bu ikisinin büyülü iksiri sayılan rayihasını o çalışkan, mucize varlığın, arının hücreleri ile harmanlayıp sonsuz yaşamın hizmetine sunan birer “dirim evi”dir. Anadolu’da MÖ. VI. yy’dan itibaren görülmeye başlayan lahitlerden esinlenerek yapılan Serenler lahitlerden farklı olarak kesme taş ve Anadolu insanının “Şah” diyerek kutsadığı efsane ağaç ardıçtan yapılır. Bunun nedeni ardıcın yağmur, kar gibi olumsuz hava koşullarını geçirmemesi ve binlerce yıl dayanmasıdır. Son örnekleri; Elmalı’nın Söğle Köyleri’nin yakınındaki Avdancık Mevkii ve köylerin güneydoğusuna düşen Serkiz Yaylası, Korkuteli İmecik Köyü’ndeki İmecik Susuzu,

From death to life:

Serens Serens, which are constructed through being inspired by the tombs used as the “house of the dead” in Egypt and Anatolia, are “life houses” that blend the smell, taste of the nature with the cells of the bee and present it to the service of the eternal life. The subject, which includes fields such as primarily the folk medicine and nourishment in folk culture, public architecture, traditions, customs and folk literature, is as vital for the continuation of the life of creatures as our field. With their species of more than 100 thousand, the bees constitute one of the largest families of the insect kingdom and it is scientifically proved that bees have existed for 30 million years. Honey, on the other hand, is a miraculous nutrition that has existed since the beginning of the biological life in parallel with bees and it is a total source of healing for humans due to the vitamins and minerals it contains and also its structural properties. Regarding the history of apiculture, the primitive men naturally utilised the honey through killing the offsprings nested within tree holes and rock hollows. In the course of historical development, as from the stone age; firstly mushrooms and wood blocks, and then crocks made of ground and clay were used as beehives and in the course of time, the beehives that are used today have been developed.

It is known that in history, honey was used in medicine in the Hittite, Sumerian, Egyptian, Roman and Greek civilizations, due to its property of healing. According to the Egyptian mythology, bees are the tears of god dropping on the desert. Albert Einstein, who was aware of the pollination property of the bee, pointed to “the fact that once the bees become extinct, the humans will become extinct as well, because of starvation” in order to emphasize the importance of the fact that if bees do not exist, agricultural products will not exist, either. Beehives are the most important equipments used in apiculture. Bees use tree and stone holes as shelter on natural conditions. However, together with the development of apiculture, the bees were taken to different shelters by humans. Within the development process of apiculture, the bee shelters showed a development as simple hives like sculpted blocks, simple wooden boxes and then passage-type hives and the modern hives of today. Our research subject, the “seren” is the name of natural ANTALYA 121

Nisan - Mayıs / April - May 2011


constructed through being inspired by the tombs that started to be seen in Anatolia as from the Century VI, are made from ashlar and legendary tree of juniper that is blessed by the Anatolian people as “Shah”. The reason of this is that juniper is strong against negative weather conditions such as rain, snow and it lasts for thousands of years.

Kumluca Yukarı Dereköy’deki Çakmak Yaylası gibi yedi farklı alanda kalan serenlerde yapım tekniği bakımından bazı farklılıklar görülür. En iyi örneklerine Kumluca Dereköy’de rastladığımız Serenler Küçükköy, Çamkuyusu, İmecik ve Ziyaret Tepesi’ndeki serenlerden ayrılır. Serenler büyükçe taşlardan oluşan bir taş temel üzerine yükselen dörtgen platform bir sıra eşit uzunluktaki dörtgen kereste hatıl, bir sıra moloz taşlardan harçsız kuru duvar örülerek yapılır, içi yörede “helik taş” denen küçük taşlarla doldurulur. Bir yüzünde bazı ahşap parçalar kovanlara ulaşmak için serene tırmanmak amacıyla çıkıntılı olarak bırakılır. Taş ve ardıç dilmeleri ile 3-4 metre yüksekliğinde ve 2 metrekare genişliğinde dörtgen örülen ana gövdenin dördüncü metresinden sonrası yapının ardıç kalaslarla örtülü üst kısmına çıkılan bir odacıktır. Dereköy Serenleri’nde de bu 122

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

yapıların aynısı görülmekle birlikte bazıları altta yüksekçe bir taş temel üzerinde tamamen ahşaptan yapılmış. Bu tür bölgenin Likya tipi mezar anıtı şeklindeki zahire ambarlarında olduğu gibi kereste hatılların dört köşesinden geçme tekniğiyle birbirine kenetlenmesi şeklinde yapılmıştır. Serenlerin ambarlara benzeyen en büyük özelliklerinden birisi de temeldeki iki çividen başka çivi kullanılmamasıdır. Yayla serenlerinde sadece makineleşmeden önce elde yapılan dökme demir çiviler, Dereköy Serenlerinde ise tabandaki ahşaplara geçen ve “eser çivisi” dedikleri 12’lik iki çivi kullanılmıştır. Üzerine kovanların döşeneceği 4-5 metre yükseklikteki bu platforma Dereköy’de “Kürsü” denir. Kürsünün üzerindeki ahşap hatıllara Dereköy’de “Merdek” denen aralıklı olarak üç tane kalın ağaç kütüğü yerleştirilir. Bu kütükler Dereköy dışındaki ör-

honeycombs which are made through imitating the architecture of the Lycian Type Mausoleum (Tomb) and are the spectacular blending of the human mind. Serens, in other words the unique beehives of thousands of years, which are brought together by the Anatolian people who collect wisdom from every atomy of the geography they dwell on, from stones and juniper through being inspired by the Lycian tombs, are about to disappear today.

Serens; whose latest examples remain in seven different areas, such as Avdancık Site near Söğle Villages of Elmalı and Serkiz Plateau in the southeast of the villages, İmecik Susuz in Korkuteli İmecik Village, Çakmak Plateau in Kumluca Yukarı Dereköy have some differences in terms of construction practice. Serens, whose best examples are encountered in Kumluca Dereköy are different from Serens in Küçükköy, Çamkuyusu, İmecik and Ziyaret Hill.

On the contrary, Serens which are constructed through being inspired by the tombs used as the “house of the dead” in Egypt and Anatolia are “life houses” that blend the smell, taste of the nature and scent which is considered the elixir of these two with the cells of the miraculous creature bee and present it to the service of the eternal life.

Serens are constructed through putting up a wall consisted of a square platform line that rises above a stone base which includes biggish stones, equal-length square timber girder and a line of mortarless bare wall and inside of it is filled with small stones called “helik stone” in the vicinity. Some wooden pieces on one side are left protruding in order to reach the hive and climb to Seren. The part above 4 meters of the main frame that is put up squarely with a height of 3-4 meters and a wideness of 2 square metres with stone and juniper slittings is a cubicle that enables the ascending to the upper part of the structure that is covered with timbers.

In contradistinction to the tombs, Serens, which were

The same of these structures are seen in Dereköy Serens


height of 4-5 meters, is called “Kürsü(Platform)” in Dereköy. Three thick wooden blocks, which are called “Merdek” in Dereköy, are intermittently placed onto the wooden girders on the platform. The samples outside of those in Dereköy have four blocks. Equal-length timbers, which are latitudinally and longitudinally mowed with saw, are aligned onto this. And then the cubicle, through which the hives are accessed from a window opening to the front face of the structure, is entered. The upper side of the cubicle, in other words, the middle of the area where the platform accesses to the Seren is open.

neklerde dört tanedir. Bunun üzerine enlemesine ve boylamasına bıçkı ile biçilen eşit uzunluktaki kalaslar dizilir. Daha sonra yapının ön tarafında açılan bir pencereden kovanlara ulaşılan odacığa girilir. Odacığın üstü yani platformun serenlere ulaştığı bölgenin ortası açıktır. Bu odacığın üstüne gelen çatının sağında ve solunda sıralanan kovanlar ardıcın yanı sıra hem içi çürüyüp işe yaramayacak duruma gelmiş hem de işlenmesi kolay olan çınar, kavak veya sedir gibi ağaçlardan oyulur, boyu da 100-110 cm’dir. Bunların “Daldız” denen ucu oluklu bir rende ile oyulması sonucu elde edilen kovanlar çatıya aşağıdan yukarıya azalarak dizilir. Kovan haline gelen kütüklerin arası Dereköy’de ardıç kabukları, diğerlerinde ise çamurla yalıtılır. Bu şekilde arılar hem soğuktan korunur hem de kızgın zamanlarında kaçmaları önlenir. Kovanlar önden ve arkadan ahşap kapaklarla kapatılır. Bu kapaklardan dışta olanlara Dereköy’de “dipcik” denir. Kapaklarda arının giriş çıkışı için küçük delikler vardır. Dış kapakların yalıtımı ise “sığır samrası” denen gübre ve çamur karışımı ile yapılır. Serenin en üstü ahşap dilmelerle ve yine geçme tekniği ile kapatılarak yapı sonlandırılır. Serenler köyün değil kişilerin şahsi malıdır. Bu gelenek yaşadığı zamanlarda halkın birbirine imrenmesi ile yayılmış olup kovanların sayısı da kişinin ekonomik gücüne göre azalıp çoğalabilmektedir. Dünyanın başka hiçbir yerinde rastlanmayan ve yalnızca Antalya’da görülen bu özgün

mimari, kara kovanlar içinde de benzersizdir. “Taşınmaz Kültür Varlıkları” Serenlerin Xanthos Antik Kentinde bulunan Harpyler Anıtı ile şaşılacak derecede benzerliği birçok bilim insanının dikkatini çekmiş ve bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Elmalılı Arkeolog Ünsal Özçakır “Seren” adının da Xanthos’ta aslı ülkemizden çalındığı için kopyası bulunan ve Xanthos Payeli Mezar Anıtı (veya Harpyler Anıtı – MÖ. 480) diye adlandırılan anıtın üst tarafında betimlenen ve “Siren” denen meleklerden başkalaşmış olabileceğinden söz eder. Xanthos Payeli mezar anıtında kucakları bebekli, kadın başlı kuşlar olarak tasvir edilen Sirenlerin yer aldığı üst bölüm hem mumyalanmış ölünün konduğu hem de ruhun Tanrı ile iletişim kurduğu yerdir. Özçakır, bu iki yapıdaki (se-

and some of them are completely made of wood on a stone base situated on a platform. They are constructed with the insert technique that is processed on four corners of the timber girders and makes them interlock, just like in the Lycian type mausoleum shaped granaries of such regions. One of the greatest properties of Serens similar to that of warehouses is that no other nails are used except of two nails on the base. Cast-iron nails that were produced only during the pre-mechanization period were used on the plateau Serens and two 12’ nails called “monument nail” that would interlace with the woods on the base were used on Dereköy Serens. This platform, onto which hives are laid and which has a

The hives, which are aligned on the right and left of the roof that is on this cubicle, are sculpted from trees such as either juniper or plane, poplar and cedar which have become non-effective due to the decay inside of it and which are easy to process; their length is 100-110 cm. The hives, which are obtained as a result of sculpting these with a corrugated–edge grater called “Daldız”, are aligned on the roof bottom-up. The area between the blocks that are transformed into hive is isolated with juniper shells in Dereköy and with mud in others. By this way, the bees are protected from cold and they would also be prevented from flying away during their fervent periods. The hives are closed by wooden covers from the front and the back. Among these covers, the external ones are called “dipcik” in Dereköy. The covers include little holes for the entrance and exit of the bees. The isolation of the external covers, on the other hand, is made with a mixture of ANTALYA 123

Nisan - Mayıs / April - May 2011


fertilizer called “cattle samra” and mud. The top of Seren is covered with wooden slittings and insert technique and the structure is terminated. Serens are the personal properties of people rather than the village. During its time, this tradition spread through the envy of people with one another and the number of the hives increases or decreases according to the economic potential of a person.

ren-mezar anıtı) üst bölümlerin birbirinden etkilenmiş olduğunu da sözlerine ekler. Ayrıca serenlerde kullanılan çivilerin fabrikasyon değil, el yapımı dövme çivi olduğu için yapıların 17.veya 18. yy’dan önceye tarihleneceğine de dikkat çekmektedir.

Şifa kaynağı: Bal Baharın gelişi ile üreyen arılar kovana sığamayacak kadar çoğaldığında oğul bırakmak üzere köylülerin “bey arı” dediği kraliçe arının önderliğinde topluca kovan dışında bir yere giderler. Seren sahibi bu dönemde sürekli arılarını takip edip gittiği yeri bulur. Özel bir giysi giyen arıcı oradan onları özel bir ağaç kepçe ile kileye benzeyen ve “oğusa” denen saplı kaba doldurup önceden temizledikleri, arıların çıkamayacağı şekilde dış tarafı sıvanmış kovana geri getirirmiş. Böylece yuvasını bilen arılar bir yaz boyu sürecek hummalı bir çalışmaya başlar, durup dinlenmeden bal yaparlarmış. Suyun, çiçeğin, arının ve yaşamın bol olduğu zamanlarda 124

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

burada güze kadar toplanan ballar ekim – kasım aylarında hasat zamanı gelince hayvanlara takılan heybelere yüklenen kaplarla kesmeye gidilirmiş. Kovanların iç bölümündeki odada dığan denen tek saplı demir tava içinde yanan sığır pisliğinin

This peculiar architecture, which is not encountered in any other places of the world except for Antalya, is also unique among natural honeycombs. The astonishing similarity of Serens, which are “Immovable Cultural Properties”, with the Harpyler Monument in the Ancient City of Xanthos has attracted the attention of many scientists and become subject to scientific studies. The Archaeologist from Elmalı, Ünsal Özçakır claims that the name Seren

could have been metamorphosed from the angels called “Siren”, which are described in the upper part of the monument that has a copy in Xanthos since its original was stolen from our country and that is called Xanthos Mausoleum (or Harpyler Monument – BC. 480). The upper side which includes the Sirens that are portrayed as birds with woman heads and babies in their arms on Xanthos mausoleum is the place where both the mummified corpse is put and the spirit communicates with God. Özçakır also adds that the upper sides in these structures (Seren-mausoleum) were influenced from one another. Besides, he also points to the fact that the structures would date back to the period before the 17th or 18th century, since the nails used on the Serens were handmade cast nails, rather than fabrication.

Source of healing: Honey When the bees, which breed with the onset of spring, increase in such a way that


the harvest season, in october – november. With the help of the fume that was made through dropping coal tar on the cattle excretion burning within a single-stalk iron pan called “dığan” in the room inside of the hives, the bees were put over to the “dipcik” of the hive and made go out. The remaining bees in the hive were driven with the help of the eagle wing which was available in all of the beekeepers and while a part of the honey was left for the bees, the rest was taken through cutting with an iron tool, including the honeycombs.

üzerine katran dökülerek yapılan tütsü ile arılar kovanın dipçiğine ötelenip dışarı çıkması sağlanırmış. Kovanda kalan arılar bütün arıcılarda bulunan kartal kanadı ile kovalanarak balların bir kısmı arılara bırakılıp gerisi petekleriyle birlikte demir bir aletle kesilerek alınırmış. O yıllarda kap kacak şimdiki kadar bol olmadığı için bakır helkelere, kazanlara hatta eylenmiş davar derisinden yapılan bal tuluğuna doldurularak köye doğru yola çıkan bal kervanı ayrı bir kaba dağıtmalık konan balı karşıdan gelen yolculara, çobanlara çoluk çocuğa, köyün hasta ve yoksullarına dağıtarak köye ulaşırmış. Balın toplandığı günden itibaren sereni olanların evleri gece gündüz bal yemeye gelenlerle dolar taşarmış. Bu cömertlik takdir edilirken balını paylaşıp çocuk sevindirmeyenler “sımsar” denip işaretlenir, öbür sene balının olmayacağına inanılırmış. Böylece devam eden döngü, köylülerin dediğine göre

1980’li yıllarda birden bıçakla kesilir gibi kesilmiş. O yıllarda güzün bal kesmeye gittiklerinde kovanları bomboş bulmuşlar. O zamana kadar bölgeye ulaşım olmadığı için gelemeyen gezgin arıcıların yayla yollarının açılması ile zengin bitki örtüsüne sahip olan bölgeye arılarını yaylıma getirmesiyle adeta büyü bozulmuş, onların fenni kovanları ile geldiğini düşündükleri “varroa zararlısı” arıları bir yaz içinde yok etmiştir. Profesyonel arıcılardan öğrendiğimize göre bu zararlılar, Vietnam kaynaklı olup dünyada ilk kez 1979 yılında ortaya çıktıktan sonra 1983 yılında Bulgaristan üzerinden yurdumuza girmiştir. “Arısız kovanda bal mı eğlenir”, o yıldan sonra boşalan kovanlar bir daha dolmamış. Onca yıl balını yedikleri bu mücadele abidesi canlılardan hiç ders almayan insanımız ata yadigârı serenlerini terk etmişler. Yok olan bu nesilden sonra zaten arıların genleri bozulmuş, meydan “fenni” arılara kalmış. Arıların gitmesi ile boş kalan

they can no longer fit into the hive, they go to a place as a whole outside of the hive under the leadership of the queen bee which is called “ruler bee” by the villagers, in an attempt to give offspring. During this period, Seren owner used to follow his bees constantly and find their place. The beekeeper, wearing a special costume, used to take and fill them into a case having a stalk which looked like a bushel and was called “oğusa”, with the help of a special wooden spoon and bring them back to the hive which was formerly cleaned and plastered externally in a way to prevent the bees from escaping. By this way, the bees which became familiar with their nests started a frantic work that would last throughout the summer and produced honey without stopping. The honey, which was collected here until the fall during the period when the water, flowers, bees and life were abundant, used to be cut with the cases loaded on the saddlebags that were fixed on the animals during

The honey caravans, which were filled in copper buckets, cauldrons and even in a honey leather bottle made from the processed goat skin since utensils were not as abundant as today during those years, and departed for the village, used to distribute the honey that was put in a separate case for distribution to the travellers coming across, shepherds, children, patients and poor of the village and then arrive in the village. As from the day the honey was collected, the houses of the people having Serens used to be full of people who came to eat honey, day and night. While this generosity was appreciated, the people who did not share their honey and make the children happy used to be labelled as “tout” and it was believed that they would not have honey the following year. According to the claim of the villagers, the cycle which continued that way suddenly stopped as if it was cut by a knife during the 1980s. They found empty hives when they went to cut honey in the fall, during those years. When the traveller beekeepers, who ANTALYA 125

Nisan - Mayıs / April - May 2011


yalnızca serenler değil elbette. Mayıs haziran aylarında arının oğul verdiği zamanlarda onu takip eden insanlar, bal toplamaya giden dönen insanlar şimdi o günleri hüzünle özlüyor, arılarla ilgili anılarını yâd ediyorlar. Köyde imece yapacak olan birinin, “Hocaoğlu bal tuluğunu falan yere asacak, herkes imeciye (imece) gelsin” dedirdiği, güzün bal toplamaya gittiğinde bir petekte, biri boynuzlu iki yılan resmi görüp bu durumu köyün ihtiyarlarına danışan köylünün; “bu balda yılan zehri var, boynuzlu arının balı da onun panzehiridir” şeklinde uyarıldığı anlatılır. Şimdi eteklerinde özgür yılkı atlarının koşturduğu serenlerin kiminin çatısı uçmuş, kimi tam tekmil ayakta ama susuz kuyular gibi hayalet durumundalar. Yörük ve Türkmenler serenlere, sırtlarını dönmüşler. Bir kez yapıldıktan sonra hiçbir sermaye gerektirmeden nesillerce dünyanın en iyi şifa kaynaklarından

126

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

ve ülserin benzersiz ilacı, ekmeğe katık, tatlılara kıvam, içkilere çeşni, dünyada maddi, ahrette manevi varlık olan bu değer şimdi yok olmuş, geriye sadece viran olmuş sayılı seren kalmıştır. Böylece terk edilen serenlerin çoğu doğanın ve zamanın tahribatları nedeniyle yıkılırken bazıları da sahipleri öldükten sonra kerestesi için varislerce yıkılmıştır. Tarafımızca Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne yapılan başvuru hiç olmazsa yasal koruma altına alınan serenlere doğa dışında sahiplerince verilen bu tahribatları önleyecektir. Bu döngünün geri dönüşü güç görünse de imkânsız değildir. Çiftçi ve köylülerin bugünkü olumsuz ekonomik koşulları göz önüne alındığında kilosu 100 milyon liraya satılan doğal kara kovan balı, serenlerin yeniden üretime kazandırılması durumunda önemli bir kaynak oluşturacak seviyededir. ÖZNUR TANAL Antalya Kültür ve Turizm Müdürlüğü Halk Kültürü Araştırmacısı

could not go there since there was no access to the village until that time, brought their bees to the region that had a rich flora for spreading, together with the opening of the plateau roads, the magic was fairly spoiled and the “varroa insect” which was thought to have brought in their scientific hives destroyed the bees in a summer. According to what we have learned from the professional beekeepers, these insects originated from Vietnam and entered our country from Bulgaria in 1983, after the emergence in 1979 for the first time in the world. “Would there be honey in a hive without bees?”, the empty hives have never been filled after that year. Our people, who did not learn a lesson from those struggle-paragon creatures whose honey they had eaten for years, left their heirloom Serens. After this vanished generation, the genes of the bees were disrupted in any event and the space was left to the “scientific” bees. Of course, it is not only Serens which were left empty after the passing of the bees. The people, who used to follow the bees during the time when they gave offspring in May-June and go to collect honey and return, miss those days with a sadness now and remember their memories with the bees. It is told that a villager, who intended to make collective work in the village said, “The son of the hodja will hang the honey bottle anywhere, may everyone come for collective work” and asked for the advice of the elders of the village after seeing two images of snakes one of which had a horn in a hive when he went to collect honey in the fall, was warned as “this honey

contains the snake poison, the honey of the horny bee is its antidote”. Now, some of these Serens, around which free jades run, are roofless, some of them are still strong as a whole, but they resemble ghosts just like dry wells. Yoruks and Turkmans have turned their back against the Serens. This value, which has been one of the best healing sources of the world, the unique remedy for ulcers, additive for bread, consistency for desserts, flavour for drinks, a material possession on earth and spiritual possession in afterlife for generations without requiring any capital once it is made, has disappeared now; only ruin Serens have remained, which are limited. Thus, while the majority of the Serens was destroyed due to the depredation of the nature and time, some of them were burned by the inheritors of the owners after their death, for their timber. The application made by us to the Regional Directorate of Cultural and Natural Heritage will at least prevent this destruction given to the Serens, which are put under the legal protection, by the owners except for the nature. Even though the return of this cycle seems to be hard, it is not impossible. Considering the current negative economic conditions of villagers and farmers, the natural honeycombs whose kilogram is 100 million liras is on a level to constitute an important source, in case of redounding the Serens for production. ÖZNUR TANAL Folk Culture Researcher of Antalya Culture and Tourism Directorate


ANTALYA 127

Nisan - May覺s / April - May 2011


Sanat / Art

Mevlevihane’den

sanat galerisine

Antalya Mevleviliğin Anadolu’da en erken yayıldığı yerlerden biridir. 1255 yılında Selçuklular döneminde Sultan l. Alâaddin Keykubad tarafından Mevlevihane olarak inşa edildiği bilinmektedir. Fotoğraflar / Photographs: Hamit Seçil

From Mevlevi Lodge to art gallery Antalya is one of the places where mevleviyeh is spread earliest in Anatolia. It’s known that it was built as a Mevlevi Lodge by Sultan Alaeddin Keykubat I in 1255 during the Seljukian era. Cumhuriyet Meydanı’ndan Kale Kapısı’na doğru yürürken Saat Kulesi’ne gelmeden, sağ tarafta çatısı kiremitle kaplı, üzerinde altıgen bir aydınlatma feneri bulunan, beyaz badanalı, değişik mimari yapılı bir bina dikkatimizi çeker. İşte 128

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

burası; mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olup İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne “Devlet Güzel Sanatlar Galerisi” olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiş olan Antalya Devlet Sanatlar Galerisi, eski adı ile Antalya Mevlevihânesi’dir.

Walking from Cumhuriyet Square to Kale Kapısı on the right side just before Clock Tower, a white washed building with a different architecture, a brick covered roof and a hexagonal lighthouse on it attracts our attention. This building, old Mevlevi Lodge of

Antalya, serves today as the Antalya State Gallery of Arts. It’s owned by the General Directorate of Foundations and has been handed over to the Provincial Directorate of Culture and Tourism to be used as a ‘’State Gallery of Fine Arts’’.


Yazılı kaynaklardan elde etiğimiz bilgilere göre Mevlevilik 13. Yüzyıl’da Konya’da doğmuştur. Antalya da Mevleviliğin Anadolu’da en erken yayıldığı yerlerden biridir. 1255 yılında Selçuklular döneminde Sultan l. Alâaddin Keykubad tarafından Mevlevihane olarak inşa edildiği bilinmektedir. 20. Yüzyıl’ın ilk çeyreğine kadar Mevlevihâne olarak kullanıldığı o dönemlerde yaşamış Antalyalılar tarafından anlatılmıştır.

maktadır. Üst kattaki bu dört oda dervişlerin ikametgâhları olarak kullanılmıştır. Binanın ilk onarımı 1961 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Mevlevihane, 1964 yılında, o dönemde Antalya Lisesi’nde resim öğretmeni olan Esen Emekçil’in çaba ve girişimleriyle Antalya’nın ilk Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kendisi de Galerinin ilk müdürü

Written records point to the first foundation of a mevlevi sect in Konya in 13th century. Antalya is one of the places where mevleviyeh is spread earliest in Anatolia. It’s known that it was built as such by Sultan Alaeddin Keykubat I in 1255 during the Seljukian era. Elder people from Antalya narrate it that it was still used as a mevlevi lodge until the first quarter of the 20th century.

Kent Tarihçisi Hüseyin Çimrin’in de yazısında belirttiği gibi, bu binanın Mevlevihane olarak inşa edilip kullanılmasıyla ilgili çelişkili bilgiler varsa da, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde yazdıklarından, bu binanın 17. yy. ortalarında da “Mevlevihâne” olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Binanın giriş kapısı güneydedir. Şu anda kalın sıvalı olan duvarları moloz taştan yapılmıştır. Güneye bakan cephesinin ortasında basık kemerli, çift kanatlı demir bir giriş kapısı vardır. İki katlı yapının alt katında kare şeklinde bir salon, bu salonun doğusunda dikdörtgen bir eyvan, kuzeyinde iki, kuzeydoğusunda bir ve batısında iki oda bulunmaktadır. Batı yönünde dik bir merdivenle yukarı çıkılır. Merdivenlerden çıkarken sağ tarafta “çile odası” tabir edilen küçük ve basık bir oda bulunmaktadır. Burada alt kattaki batı yönündeki iki oda üstüne oturtulmuş iki oda bulunmaktadır. Ayrıca, üst katta cadde üzerinde kuzey yönünde iki oda daha bulun-

olmuştur. Bina 1973 yılında Esen Emekcil’in girişimleriyle tekrar restore edilmiştir. Mevlevihâne 1984 yılında bir onarım daha görmüş, aynı bahçedeki Mevlevihâne Hamamı da restore edilmiştir. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne bağlı olarak halen bu amaçla kullanılmakta olup, her on günde bir yeni bir resim sergisine ev sahipliği yapmaktadır. Galeri (Mevlevihâne), sanatla ilgilenen yerli ve yabancı sanatseverlerin sıkça uğradığı ve halkın hizmetine sunulmuş bir sanat mekanı olarak görevini ifa etmeye devam etmektedir. SERPİL DÖNMEZ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Şube Müdürü

As City Historian Hüseyin Çimrin mentions in his article, despite the conflicting information about the usage of this building as a mevlevi lodge, citations from the Book of Travels of Evliya Çelebi point out to its usage as a ‘’Mevlevi Lodge’’ in the middle of the 17th century. The entrance of the building is on the south. Its walls, today thickly plastered, were originally built of rubble stones. There is a double-leaf iron door with a flat arch in the middle of the facade looking to the south. There is a hall in quadrangle from in the ground floor of this two-story building. A rectangular iwan is found on the east of this hall

and there are two rooms on the north side of the hall, another room on the northeast and two other rooms on the west side. A steep staircase on the west leads up to the upper floor. Going up the stairs a small and low room is seen on the right side called ‘’the ordeal room’’. Here there are two rooms placed on the two rooms on the west side at the ground floor. Two other rooms on the north side are also found at the upper floor. These four rooms at the upper floor were designed as residences for dervishes. The first restoration of the building was carried out by the General Directorate of Foundations in 1961. The Mevlevi Lodge came into use as the first Gallery of Fine Arts of Antalya in 1964 by the initiative and efforts of Esen Emekçil who worked as a painting teacher in the Antalya High School at that time and also served as the first director of the gallery. The building was restored in 1973 by the initiatives of Esen Emekçil. Mevlevi Lodge underwent another restoration in 1984 during which its bath in the courtyard was also restored. It’s nowadays still used to this purpose by the Provincial Directorate of Culture and Tourism and it hosts a painting exhibition every ten days. Gallery (Mevlevi Lodge) continues to fulfil its function as an art gallery offered to the use of public and frequented by foreign and domestic art lovers. SERPİL DÖNMEZ, Branch Director of Provincial Directorate of Culture and Tourism

ANTALYA 129

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Spor / Sports

TODOSK’la

mutlu adımlar…

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: HAMİT SEÇİL

130

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


Happy steps with TODOSK… With the Club of Taurus Nature Sports (Toroslar Doğa Sporları Kulübü), which has a goal of taking to the roads on Sunday mornings for 52 weeks of the year and bringing everyone – who wishes – together with nature, you finish the day tired but a feeling of having enjoyed the nature. Rehberin düdüğünü çalmasıyla atılan ilk adımla başlayan yürüyüş Tekirova’da son bulacaktı. Bahar güneşi çam ağaçlarının dalları arasından süzülüp patikaya düşerken, atılan her adım bizi Akdeniz’e doğru götürüyordu. Dünkü fırtınanın ardından doğa tüm hırçınlığını atmış, sütleğen çiçekleri nazlıca eğdikleri boyunlarıyla yolumuzu süslemişlerdi. Toroslar Doğa Sporları Kulübü (TODOSK) yılın 52 haftası pazar sabahları yollara düşüp, kendi tabirleriyle 7’den 70’e herkesi doğayla buluşturmayı amaç edinmişlerdi. 1991 yılından bu yana Antalya başta olmak üzere Türkiye’nin birçok bölgesinde insanları doğayla iç içe getiren kulübün bu haftaki rotası Phaselis Antik Kenti’ni de içine alan tarihi Likya Yolu’nun Alacasu-Tekirova parkuruydu.

Yılın 52 haftası pazar sabahları yollara düşüp, dileyen herkesi doğayla buluşturmayı amaç edinen Toroslar Doğa Sporları Kulübü’yle günü yorgun ama doğadan zevk almış olarak bitiriyorsunuz.

Muğla’nın Fethiye İlçesi’nden başlayıp Antalya Kemer’de son bulan 509 kilometrelik tarihi Likya Yolu, dünyanın en iyi yürüyüş rotalarından biri. 27 etaptan oluşan Likya Yolu sıradan bir yürüyüşçü için 27 günde katledilebilir. Performansı iyi gruplar ise bu yolu 18 günde geçebilirmiş. Ulusal Likya Yürüyüşü kapsamında bu rotayı her yıl geçtiklerini be

The walking, which started with the first step taken when the guide blew the whistle, was meant to end in Tekirova. As the spring sun fell on the path through sneaking among the branches of pine trees, each step taken was carrying us towards the Mediterranean. After the storm of the previous day, the nature threw off its whole shrewishness, euphorbia flowers glamorised our path with their necks dropt delicately. Club of Taurus Nature Sports (TODOSK) aimed to take to the roads on Sunday mornings for 52 weeks of the year and bring everyone – as they say - young and old alike together with nature. This week’s route of the club, which has been bringing people from primarily Antalya and many regions of Turkey together with nature since 1991, was Alacasu-Tekirova track of the historical Lycian Way, which also includes the Ancient City of Phaselis. Starting from Fethiye District of Muğla and ending in Antalya Kemer, the historical Lycian Way that is 509 kilometres is one of the best walking routes of the world. Lycian Way which is consisted of 27 stages could ANTALYA 131

Nisan - Mayıs / April - May 2011


lirten TODOSK üyesi Kemal Erece, Likya Yolu’nun insanları tarih öncesine götürüp, doğada yaşamı sunduğunu söylüyor. Anayoldan patikaya girdiğimizde tek sıra haline gelen yürüyüşçüler kendilerini rehber Ali Özdemir’e emanet etmişlerdi. Yolu açan Özdemir’in ardından giden yürüyüşçülere doğanın keyfini sürmek kalmıştı. Patikanın dışında önemli iki risk varmış; biri tökezleyerek düşmek, diğeri ise zehirli hayvanlar. Bu yüzden rehber nereden yürüyorsa o yol takip edilmeliymiş. Çünkü rehber bütün riskleri alarak, önden yolu açarmış. Ardındakilere sadece yürümek kalırmış… Dünyada artık turizmin deniz güneş kumla sınırlı kalmadığını belirten Erece, doğa sporlarının son dönemde daha fazla öne çıkmaya başladığını söylüyor. İnsanların doğada kendilerini keşfettiklerini 132

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

belirten Erece, “Spor yapmak her zaman güzeldir. Doğa yürüyüşüyle tüm organlarınız çalışır. Düz yolda sadece belli kaslarınız hareket eder ancak doğada bir taşın üstüne bastığınız zaman dengenizi kurmak için beyninize varana dek aynı anda vücudunuzun birçok bölgesini çalıştırmak zorundasınız. Biz doğada insanlara öncelikle yorgunluk sunuyoruz. Çünkü biz doğadan zevk çıkartan insanlarız.” diyor. Alacasu Gediği’ne vardığımızda aynı adı taşıyan sakin bir koy karşıladı bizleri. 1 kilometrelik yürüyüşün ardından kısa bir fotoğraf molası verildi. Balıkçı teknelerinin bağlı olduğu koyda ağaca konan ördekler tüm grubun ilgi odağı olmuştu. Kimileri ördeklerin fotoğrafını çekmeye çalışırken, bazı yürüyüşçüler de poz vermekten kendilerini alamadı. Alacasu Gediği’ni saran ya-

be taken in 27 days by an ordinary walker. The groups with good performance, on the other hand, can pass this road in 18 days. Stating that they pass this route every year within the scope of the National Lycian Walk, the member of TODOSK, Kemal Erece tells that Lycian Way takes the people to prehistoric ages and presents a life in the nature. When we arrived in the path from the main road, the walkers in single file had commended themselves to the guide Ali Özdemir. The only thing to be done by the walkers going after Özdemir who opened the road was to enjoy the nature. There used to be two important risks outside of the path; one was about stumbling and falling, the other was about poisonous animals. Therefore a person was supposed to follow the route of the guide. Because taking all risks, the guide used

to open the road in advance. Those who were behind were just supposed to walk… Stating that tourism is not limited with sea, sun and sand in the world anymore, Erece tells that nature sports have started to come into prominence more recently. Indicating that people find themselves in the nature, Erece says, “Sporting is always good. All of your organs function with nature walk. On a straight road, only some certain muscles act, but when you step on a stone in the nature, you have to activate many parts of your body at the same time, including your brain, in order to stand in balance. We primarily present exhaustion to the people in the nature. Because we enjoy the nature.” When we arrived in Alacasu Pass, we were welcomed by a peaceful bay with the same name. After a walking of 1 kilometre, a short photograph


maca yaklaştığımızda yönümüzü Phaselis Antik Kenti’ne çevirmiştik. Önümüzde yaklaşık üç kilometrelik inişli çıkışlı bir patika vardı. Kimi yerde denize sıfır seviyesine kadar inen yol bazı noktalarda ormanın içinden geçerek yeşilleniyordu. Antalya bölgesinde dört mevsim ve günün her saatinde doğa yürüyüşü yapılabileceğini söyleyen Erece, günü birlik bir geziye katılan kişinin ayakkabısının tabanının kalın ve tırtıklı olması gerektiğini söylüyor. Ayakkabının ayağı sarması için çift çorap giyilmesinin şart olduğunu belirten Erece, küçük bir sırt çantası içine 1.5 litre su, enerji verici kuru üzüm gibi çerezler ve öğlen yemeği için de ağır olmayan yiyecekleri öneriyor. Üç saatlik yürüyüşün ardından Phaselis Antik Kenti’nde öğle yemeği için mola verdik. Gruplar halinde oturan doğaseverlerin hepsinin ortak yanı orta yere kurdukları sofralarıydı. Herkes çantasından çıkardığı yiyeceklerini oluşturulan sofraya koyup öğle yemeğinin tadına vardı. Güneş tarihi kenti ısıtmıştı. Kimileri yeşillikler üzerine yayılarak yorgunluk atarken, bazıları da diz kapaklarına kadar sıvadıkları eşofmanlarıyla denize girdi. Tuzlu su ayak ağrısı alırmış. Sonradan öğrendim.

yardımlaşma duygusunu, konuşmayı, paylaşmayı burada yaşadım.” diye konuştu. Tosun, “Bu yollarda bazen lalenin rengini bazen çocukluğu bazen de gençliği

break was taken. On the bay where fishing boats were anchored, the ducks settling on trees became a focus of interest for the whole group. While some of them were trying to take photos of the ducks, some walkers could not resist posing. When we approached the slope surrounding Alacasu Pass, we turned towards the Ancient City of Phaselis. We had a rough path of approximately three kilometres ahead of us. The road, which lowered to the zero sea level in some places, was becoming green at some points by

passing through the forest. Telling that he can make nature walks in Antalya region in all seasons and every hour of the day, Erece says that a person who participates in a one-day trip needs to wear shoes that have thick and jagged footbed. Stating that it is a requirement to wear double socks for the shoes to enwrap the feet, Erece suggests 1.5 litres of water, nuts such as dried grape for energy and light food for lunch in a small backpack. After a walking of three hours, we had a break for lunch in the Ancient City of

Molada sohbet ettiğimiz TODOSK’un yeni üyesi Teslime Tosun, “Doğada kimin ne olduğu hiç önemli değildir. Statü yoktur anlayacağınız. Tıpkı mezarlık gibi…” dedi. İnsanların şehirde ‘şahit yazılırım korkusuyla’ düşen birini görmezlikten geldiğini belirten Tosun, “Geçen seferki yürüyüşte çok sıska biri beni, yardıma ihtiyacım olduğundan, yukarı çekmeye çalışıyordu. Şehirde unutulan ANTALYA 133

Nisan - Mayıs / April - May 2011


paylaşıyorsun. İnsanları asıl çeken bu. Enerji alıyorsun doğadan. Benden dağcı olmaz yoksa… Beni çeken bu oldu.” dedi. Molanın ardından önümüzde 3 kilometrelik bir yol kalmıştı. Tek sıra halinde patikaya sardığımızda yolun en başından bu yana bizi takip eden Tahtalı Dağı’nın en muhteşem manzarasına eriştik. Doruklarındaki kar kümülüs bulutlarıyla kapanmış, önümüzdeki su birikintisine silueti yansımıştı. Gözlerimizi alamadık. Tüm adımlar durdu. Sadece doğanın sesi çıkıyordu. Kalan 1 kilometreyi susarak geçtik. Hayallerimizin en tepesine koyduğumuz Tahtalı Dağı, sevgimiz kadar yüceydi.

134

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

Phaselis. The common side of all nature lovers who sat in groups was their meal laid on the ground. Everyone took their food out of their backpacks, put it on the tablecloth and enjoyed the lunch. The sun had warmed the historical city. While some people relieved tiredness on the green grass, some others had a swim in the sea with their tracksuits rolled up on their knee caps. Salty water takes the pain of the feet. I have learned this afterwards. The new member of TODOSK, Teslime Tosun, with whom we had a conversation during the break, said, “It does not really matter who is who in the nature. As you see, there is no status. Just like in graveyards…” Stating that people ignore a falling person in the city for fear of ‘being reported as a witness’, Tosun said, “During the walking track of the previous week, a very skinny person was trying to pull me upwards since I needed help. I have experienced the feel-

ing of cooperation, chatting, sharing that are forgotten in the city here.” Tosun added, “You sometimes share the colour of a tulip, sometimes childhood and sometimes the youth on these roads. That is what actually attracts people to here. You get energy from the nature. Otherwise, I would never be a mountaineer… That is what has attracted me.” After the break, a road of 3 kilometres was left ahead of us. When we arrived in the path in single file, we reached up to the greatest scenery of Tahtalı Mountain, which followed us from the very beginning of the road. The snow on its summit was covered with cumulus clouds and its silhouette was reflected on the water hole in front of us. We could not take our eyes off. All the steps stopped. There was only the sound of nature. We passed the remaining 1 kilometre in silence. Tahtalı Mountain, which was placed on top of our dreams, was as glorious as our love.


ANTALYA 135

Nisan - May覺s / April - May 2011


Endemic plants of “my hometown Antalya”

“Memleketim Antalya”nın

endemik bitkileri Memleketim Antalya broşürü Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) tarafından basıldı. Antalya’nın zenginliklerini tanıtmak amacıyla başlatılan “Memleketim Antalya” serisinin ilk broşüründe Antalya’nın endemik bitkilerine yer verildi. Broşürde Antalya’da yetişen endemik bitkiler 136

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

hakkında ayrıntılı bilgiler yer alıyor. ATAV Yönetim Kurulu Başkanı Nizamettin Şen, “Akdeniz bölgesindeki altıyüzotuz endemik türün beşyüz tanesine Antalya ev sahipliği yaparken, beşyüz tür içersinden ikiyüz tanesi sadece ve sadece Antalya’da yetişmektedir.” dedi.

My hometown Antalya brochure is published by Antalya Promotion Association (ATAV). In the first brochure of “My Hometown Antalya” series commenced so as to introduce the richness of Antalya, endemic plants of Antalya were given place. In the brochure, there is detailed in-

formation regarding endemic plants cultivated in Antalya. ATAV Chairman of Board of Directors Nizamettin Şen said “Antalya hosts 500 of 630 endemic plants in Mediterranean region, and 200 endemic plants among those 500 species can only and only be cultivated in Antalya.”


ANTALYA 137

Nisan - May覺s / April - May 2011


INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

110 112 154 155 156 177

(242) 243 97 91 (242) 243 97 98

(242) 249 50 00 (242) 345 41 00

(242) 227 96 00 (242) 249 44 00

(242) 321 59 26 (242) 330 30 30

(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29

(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32

ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09 (242) 513 48 41

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

(242) 513 12 40 (242) 511 94 98 (242) 514 34 74

DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10

DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07

ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00

FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00

GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62

GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14

(242) 247 76 60

AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

138

Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association


İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15

(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15

KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12

KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02

KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 229 94 90 (242) 259 09 26 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07

KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44

KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80

MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06 (242) 746 44 80 (242) 753 12 65

MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate

(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68

SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery 2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House Lara Sanatevi / Lara Art House Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery

(242) 248 70 76

(242) 243 15 43 (242) 248 48 93 (242) 238 54 44 (242) 249 54 00 (242) 310 21 92 (242) 248 00 08 (242) 248 38 52 (242) 313 19 13 (242) 312 48 69 (242) 247 87 27

(242) 325 91 31 (242) 238 56 88 (242) 316 53 00 (242) 311 40 82 (242) 322 77 23 (242) 237 86 94 (242) 247 62 37 (242) 248 87 70 (242) 244 37 26 (242) 312 50 14 (242) 243 84 77

MÜZELER VE ÖNERİLEN DİĞER GEZİ MEKANLARI Antalya Müzesi / Antalya Museum (242) 238 56 88 Alanya Müzesi / Alanya Museum (242) 513 12 28 Side Müzesi / Side Museum (242) 753 10 06 Atatürk Evi Müzesi / Museum of Atatürk’s House (242) 241 15 27 Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi / Suna Inan Kıraç Kaleiçi Museum (242) 243 42 74 Minicity (242) 230 46 30 Kaleiçi Karatay Medresesi Güzel Anadolu Sergisi / Kaleiçi Karatay Medresesi Beautiful Anatolia Exhibition Kum Heykeller (Mayıs - Ekim Dönemi) / Sand Sculptures (May - October)

ANTALYA 139

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ANTALYA GUIDE

KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com

BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com

MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com

KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok. No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr

TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr

Bulmacanın Çözümü

ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr

CANYON ANTALYA KONYAALTI PLAJLARI Hilside Su Hotel Karşısı ANTALYA Tel: +90 242 230 46 30 Fax: +90 242 230 46 36 www.canyonantalya.net

ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com

OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com

BSK ÖZEL SAĞLIK HİZMETLERİ Havaalanı Blv. Güzeloba Mh. Sevinç sokak No:9 ANTALYA Tel: +90 242 349 40 40 Faks: +90 242 349 26 26 bsk@bsklara.com www.bsklara.com

ADOPEN

Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL

Tarih:

/

/ 20..........

AD,I SOYADI

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ ŞEHİR

ÜLKE

E-MAIL

POSTA KODU

TELEFON

VERGİ DAİRESİ

FAX VERGİ NO

Yıllık abonelik bedeli olan 60 TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 09000473 nolu RK Tanıtım Hizmetleri hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz. ABONE TELEFON

140

ANTALYA

(0232) 463 75 40

Nisan - Mayıs / April - May 2011

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@rktanitim.com


ANTALYA 141

Nisan - May覺s / April - May 2011


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

Bulmacanın çözümü 126. sayfadadır.

142

ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011


ANTALYA 143

Nisan - May覺s / April - May 2011


Antalya’da sa¤l›¤›n›z için yan›n›zday›z yak›n›n›zday›z SGK RININ ALILA T R O ‹G

S

Y‹Z!

‹NDE ‹ZMET

H

ET DEVL ININ AR L R U MEM

TANI VE TEDAV‹ ÜN‹TELER‹M‹Z • A¤ız ve Di Sa¤lı¤ı • Genel Cerrahi • Anesteziyoloji ve • Göz Sa¤lı¤ı ve Reanimasyon Hastalıkları • Beslenme ve Diyet • ‹ç Hastal›klar› • Check-Up • KBB • Çocuk Sa¤lı¤ı ve • Kadın Hastalıkları Hastalıkları ve Do¤um • Endoskopi - Kolonoskopi • Klinik Laboratuvar

• Nöroloji - Uyku Laboratuvarı • Ortopedi ve Travmatoloji • Radyoloji • Yeni Do¤an (Neonatal) Yo¤un Bakım • 24 Saat Acil Servis

LARA HASTANES‹ BSK LARA ÖZEL SA⁄LIK H‹ZMETLER‹ A.. Havaalanı Bulvarı Güzeloba Mahallesi, Sevinç Sokak No: 9 P.K. 07230 Muratpaa, Antalya

144

BSK Adana Metropark Hastanesi BSK Eskiehir Anadolu Hastanesi ANTALYA

Nisan - Mayıs / April - May 2011

T: 0242 349 40 40 F: 0242 349 26 26

BSK Antalya Lara Hastanesi BSK Ayd›n Anka Hastanesi BSK Konya Hastanesi BSK Kütahya Anadolu Hastanesi

0242 444 4 275 (BSK) www.bsklara.com BSK Denizli Cerrahi Hastanesi




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.