Antalya Dergisi

Page 1

Yıl / Year: 2 Sayı / Issue:7

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Medeniyetin doğduğu topraklar The lands where civilization was born

DÖŞEMEALTI İskender’in fethedemediği kartal yuvası The eagle nest Alexander couldn’t conquer

TERMESSOS

ISSN 977-1309-890X

ALABİLİRSİNİZ YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE



ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

1


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni Publisher / Executive Editor İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı Publication Editor and Chairman of Editorial Board: A.Kerim ATILGAN İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism Aylin KALINTAŞ İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

58

Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean

Mavi sularda hayallere dalmak

Doç.Dr.Mustafa ORAL Akdeniz Üniversitesi Fen Ed. Fakültesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dep. Of History Lecturer

Getting lost in blue waters

Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Education Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Melike GÜL Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Director of Regional Committee of Cultural and Natural Heritage Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V. Deputy Director of Antalya Museum Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar-(Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.) S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Beysun GÜNERİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Sezen G.TAŞÇIOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Memuru Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate ISSN: 977-1309-890X

2

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

YAPIM / PRODUCTION Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE

Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği

Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN - Rahşan AKSOY Sırma AYDIN E-dergi Uygulama / E-magazine application Gökhan AKSAKAL Haber Merkezi / Interviewer Hamit SEÇİL - Ceyda ADAR Ferzan YAPKUÖZ - Süleyman DUMAN

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator Seçil SOLMAZ - Derya ÇOLAK

Çeviri / Translation Roxanne Yurchak

Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives İrfan IŞIK - Hakan KÜL Rasim MUTLU - Dilem ŞANLI

Finans / Finance Dila Emral AYDIN

Abone Sorumlusu Melda HİÇDURMAZ

Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.247 76 60 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San. Tic. Ltd. Şti. Baskı Tarihi / Printing Date:


Medeniyetin doğduğu topraklar: Döşemealtı The lands where civilization was born

34

alı zesi: Elm ü m alı i lm n E e : y

Bölgenuinseum of the reg

The new

ion

86

m

İskender’in fethedemediği kartal yuvası: Termessos Termessos: The eagle nest Alexander couldn’t conquer

64

16

Denizden gelen turist sayısı arttı

18 26

Alman turist, esnafı düşünüyor

28

Alternatif turizm kaynaklarına ihtiyaç var

48 54

Antalya’yı gözetleyen bekçi

72 76

O eski ramazanlar

82 94

Antalya Caz‘landı

More tourists arrive by sea

German tourists are concerned about retailers

Norveç katliamı mağdurlarına Antalya terapisi

Therapy in Antalya for the victims of the Norwegian massacre We need alternative tourism resources The guard that watches over Antalya

Antalya’nın tarihini yansıtan doğa harikası: Kocain Mağarası

The wonder of nature that reflects the history of Antalya: Kocain Cave Those old Ramadan days

Turizm oskarı getiren kentsel düzenleme

The urban harmonization that received the tourism Oscar Antalya ‘jazzed’ up!

Sarp kayaların ardındaki gizemli dünya: Saklıkent A mysterious world behind steep rocks

100

Dur Dağı’nın eteklerinde bir dergâh: Abdal Musa

108

Gelenekselin modern yaşamı beslediği alan: Ördübek Yaylası

A dervish convent on the outskirts of Dur Mountain: Abdal Musa

The area where the tradition nurtures the modern: The Ördübek Plateau

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

3


EDITORIAL 4

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

All the traces of humanity are in Antalya Thousands of years of culture, which was built stone by stone by humanity, has a 500 thousand year history in Antalya. Antalya is one of the first settlement areas in Anatolia. Life, that has started in the Karain Cave in the region, still continues today in greener than green mountains, fruitful plains and the bluest of the seas. Our city, besides its magnificent sea and sun, displays its thousands of years old cultural accumulation to the appreciation of all the citizens of the world. It is possible to see all the traces of humanity in this geography. Our city in the past 30 years has struggled and has become one of the most important tourism centers in the Mediterranean, just like the first humans living in Karain Cave struggled against the nature. Our magazine which devotes each issue to a borough of Antalya has opened up its pages to Döşemealtı, the lands where civilization was born. The first people who emigrated from Africa, the Black Continent, took refuge in the caves of Döşemealtı and experienced the first breaths of life in the region. Döşemealtı, which connects cities with roads that pass through it for thousands of years, has untouched areas that will contribute to the culture and nature tourism of Antalya within its borders. Termessos, the city that couldn’t be

conquered by Alexander the Great, hides its pride within the Taurus Mountains. While the Döşeme Road, the road that gives the borough its name, connects the ancient cities of Pamphylia and Pisidia, Kırkgözhan and Evdirhan Inns that were built during the Seljuk dynasty await their visitors. Our magazine which went outside of Antalya for a day, cooled down in the Saklıkent Canyon which is located in Fethiye in our neighbor city of Muğla. We will continue to visit our neighboring cities and advertise the tourism potential of our country to the world. We participated in a religious ceremony with the disciples of Abdal Musa at his mausoleum, which is one of the most important centers of the Alevi Bektaşi culture. We had tea with Cengiz, the forest ranger that watches over Antalya. We enjoyed the summer at the beaches in Kemer and walked through the streets of Kaleiçi. We remembered what the streets of Antalya were like during those old Ramadan days. As we introduce the culture and tourism potential of our city as the Antalya Culture and Tourism Magazine, we will continue to open our pages to opinion leaders in order to establish consciousness about urbanization. We thank everyone who has contributed and supported us.


EDİTÖRDEN

İnsanlığın tüm izleri Antalya’da İnsanoğlunun taş taş üstüne koyarak inşa ettiği binlerce yıllık kültür, Antalya yöresinde 500 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Antalyamız Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden birisidir. Yörede Karain Mağarası’nda başlayan yaşam, bugün yemyeşil dağlarında, verimli ovalarında ve masmavi denizlerinde tüm renkleriyle devam etmektedir. Antalyamız denizi ve güneşinin yanı sıra binlerce yıllık kültür birikimini bugün dünya vatandaşlarının beğenisine sunmaktadır. İlk çağlardan buyana insanlığın tüm izlerini bu coğrafyada görebilmek mümkündür. İlimiz, son 30 yılda, tıpkı Karain Mağarası’ndaki ilk insanın doğaya karşı verdiği mücadeleyi verip, bugün Akdeniz çanağının en önemli turizm merkezlerinden birisi olmuştur. Her sayısında Antalyamızın bir ilçesini tanıtan dergimiz, bu yedinci sayısında sayfalarını “medeniyetin doğduğu topraklar” Döşemealtı’na ayırdı. “Kara Kıta” olarak bilinen Afrika’dan göç eden ilk insanlar, Döşemealtı’nın mağaralarına sığınarak, yöredeki yaşamın ilk nefesini soludu. Binlerce yıldır üzerinden geçen yollarla şehirleri birbirine bağlayan Döşemealtı, Antalyamızın kültür ve doğa turizmine hizmet verecek bakir alanları sınırlarında bulundurur. Büyük İskender’in fethedemediği Ter-

messos, binlerce yıllık övüncünü Torosların içerisine saklar. İlçeye adını veren Döşeme Yol, Pamfilya ve Pisidia kentlerini birbirine bağlarken, Selçuklu dönemi eseri Kırkgözhan ve Evdirhan ise ziyaretçilerini bekler. Bu sayımızla birlikte bir günlüğüne Antalya il sınırları dışarısına çıkan dergimiz, komşu şehir Muğla’nın Fethiye ilçesinde bulunan Saklıkent Kanyonu’nda serin bir nefes aldı. Komşu illere olan yolculuğumuz önümüzdeki sayılarda da devam edip, bölgemizin turizm potansiyelini tüm dünyaya tanıtmaya devam edeceğiz. Alevi Bektaşi kültürünün en önemli merkezlerinden birisi olan Abdal Musa Türbesi’nden ‘can’larla semaha durduk. Antalya’yı gözetleyen orman bekçisi Cengiz’in demli bir çayını içtik. Kemer’de Akdeniz’in masmavi sularında yaz sıcaklarının tadına varıp, Kaleiçi sokaklarını arşınladık. İslam aleminin en kutsal ayı sayılan Ramazan’ın eski Antalya sokaklarındaki manevi hazzını yaşadık. Antalya Kültür ve Turizm Dergisi olarak şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini dünya kamuoyuna tanıtırken, kentlilik bilinci oluşturma yönünde sayfalarımızı Antalyalı kanaat önderlerine açmaya devam edeceğiz. Katkı ve destek verenlere teşekkür ediyoruz.

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

5


Güncel / Actual

The Hadrian Door will open up to art A protocol was signed between Muratpaşa Chief Magistrate Süleyman Evcilmen and Antalya Chamber of Commerce president Çetin Osman Budak concerning the restoration of the Hadrian Door, a door that was built during Roman Emperor Hadrianus’ visit to Antalya.

Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak

Hadrian Kapısı sanata açılacak Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya’yı ziyareti sırasında yaptırılan ve ‘Üç Kapılar’ olarak adlandırılan Hadrian Kapısı’nın restorasyonu amacıyla Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak arasında protokol imzalandı.

Budak, who spoke at the signing pointed out that they were aiming to regain the cultural heritage of Antalya with a modern perspective and thus making the city all the more attractive, said, ‘’The legal owner of this building is the Muratpaşa Municipality. We will start this project, which came to life with the efforts of Muratpaşa Chief Magistrate Süleyman

Evcilmen, after receiving approval from the Antalya Natural and Cultural Values Preservation Board. We will later on decide on what exhibitions we will organize in the building.” Muratpaşa Chief Magistrate Süleyman Evcilmen, who pointed out that one of the 9 restorations in terms of culture and art in Antalya would be the Hadrian Door said, “What’s left from history as well preserved antiquities is are the Hıdırlık Tower, Clock Tower and the Hadrian Door. We are planning to turn the building into an exhibition area after renovations are completed.”

İmza töreninde konuşan Budak, Antalya’nın kültür mirasını çağdaş bir anlayışla yeniden kazanmak ve bu doğrultuda kentin cazibesini de artırmak için yola çıktıklarını belirterek, ‘’Bu yapının yasal sahibi Muratpaşa Belediyesidir. Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen’in büyük özveri ve destekleri ile hayata geçireceğimiz bu işbirliği protokolü ile Antalya Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun onayından sonra girişimlere başlayacağız. Antalya tarihinin hangi dönemlerine dair sergilerin açılacağına daha sonra Başkanımla birlikte karar vereceğiz” dedi. Antalya’da kültür ve sanat adına yapacakları 9 restorasyon çalışmasından birisinin Hadrian Kapısı olduğunu belirten Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ise “Tarihten günümüze korunabilen Hıdırlık Kulesi, Saat Kulesi ve Hadrian Kapısı kalmıştır. Hadrian Kapısı burçlarının restore işlemini tamamlandıktan sonra sergi olarak hizmete girmesini planlıyoruz” diye konuştu.

Müzede sergi açtı Ressam ve usta öğretici Rahime Soysal, 11’inci kişisel sergisini Antalya Arkeoloji Müzesi’nde açtı. Sanatçının, ‘Sosyal Sanat Evi’ adını verdiği atölyesinde bu yıl ürettiği 50 yağlı boya çalışması resim ve geleneksel el sanatlarından oluşan sergisi, 16-30 Ağustos tarihleri arasında sanatseverlerle buluştu. Soysal, 2004 yılından bu yana Akdeniz Üniversitesi ve Antalya Büyükşehir Belediyesi ASMEK kurslarında eğitmenlik yapıyor.

An exhibition at the museum Painter and master educator Rahime Soysal opened her 11th personal exhibition at the Antalya Archeology Museum. The exhibition which included the artist’s 50 oil paintings and traditional handicrafts which she produced at her own workshop called ‘Sosyal Art House’, was presented to art lovers between August 16 and August 30. Soysal has been teaching at the Mediterranean University and the courses established by the Antalya Metropolitan Municipality since 2004. 6

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

7


Güncel / Actual

Güllük’te

festival coşkusu The excitement of a festival in Güllük “Gül Gibi Fiyatlar Güllük’te” sloganıyla Güllük Alışveriş Festivali düzenlendi. Antalya Valiliği, Antalya Büyükşehir Belediyesi, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Antalya Sanayi ve Ticaret Odası (ATSO) ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin destek verdiği festivalin bitiş tarihi, 27 Ağustos. Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, festivalin başlangıçta birkaç yüz metrelik bir caddede, sayısı iki yüze yakın esnafla yapılan bir etkinlik olarak görülse de, Antalya’nın sonraki zamanlarda mutlaka kendini hazır ve aday hissedeceği daha geniş kapsamlı bir etkinliğe dönüşebileceğini belirtti. Yüksel, esnafın, müşteriye karşı güler yüzle, kaliteden ve hizmet kalitesinden taviz vermeksizin çalıştığından emin olduğunu söyledi.

AVM’ler sosyal hayatı ve esnafı zayıflattı

Festivalin açılış töreninde konuşma yapan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak, 8

ANTALYA

ATSO olarak ilk pilot çalışmayı Güllük Caddesi’nde başlattıklarını belirterek, şunları kaydetti: “Antalya ticaretinde sorunlar var. Cadde alışverişi çok azaldı. Geçmişte ticaretin önemli noktaları bu caddelerimizdi. Büyük alışveriş mağazalarının şehir içinde çoğalmasıyla sosyal hayat ve esnaf zayıfladı. ATSO olarak AVM’lere karşı değiliz. Biz belirli kurallara bağlansın istiyoruz. Kent içinde yan yana açılan AVM’ler, birbirleriyle de rekabet ediyorlar.’’ Festivalle Antalya caddelerini eski canlı günlerine döndürmeyi hedeflediklerini belirten Budak, “Biz bu festivalle iki şeyi hedefliyoruz. Birincisi Antalya caddeleri eski günlerine dönsün, ticaret canlansın, caddelerimize yine güçlü markalar gelsin istiyoruz. İkincisi de Antalya’da yaşayanlar evlerinden dışarı çıkıp, bu güzel yaz akşamlarını doya doya yaşasınlar’’ dedi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The Güllük Shopping Festival was organized with the slogan “The best prices in Güllük” The festival, sponsored by the Governorship of Antalya, Antalya Metropolitan Municipality, City Culture and Tourism Directorate and Antalya Chamber of Commerce (ATSO), will end of the 27th of August. Antalya Assistant Governor Recep Yüksel said that the organization will be a bigger event in time although it is a festival organized on a small avenue and attended by almost 200 retailers. Yüksel said that he was sure that the local vendors were working hard and delivering quality products and services to the customers with a smile on their faces.

Shopping malls weakened social life and retailers ATSO president Çetin Osman Budak who spoke at the opening ceremony of the festival pointed out that they had started the testing

of these kinds of events at Güllük Avenue said: “There are problems in terms of trade in Antalya. Shopping on the street has decreased. In the past, these streets were important points of trade. Shopping malls in the city weakened social life and retailers. As ATSO, we are not against shopping malls. We want the establishment of certain regulations. Shopping malls which are popping up next to each other are also competing amongst themselves.’’ Budak, who pointed out that they were aiming to revitalize the streets of Antalya with this festival said; “We are targeting two things with this festival: First of all, we want the streets of Antalya to go back to their old days and we want trade to revitalize and see famous brands being sold here. Secondly, we want the locals of Antalya to go out and enjoy these special summer nights.’’


ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

9


Güncel / Actual

Bundesliga’da Türkiye tanıtılacak Alman 1. Ligi futbol takımı Hertha Berlin’in sponsoru olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, 75 bin kişilik Olympiastadium’da reklam ve tanıtım faaliyeti yapacak

Turkey will be advertised in the Bundesliga The Ministry of Culture and Tourism which sponsors the Hertha Berlin football club in the Bundesliga will carry out advertising efforts in the 75 thousand spectator capacity Olympiastadium. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Alman 1. Ligi’nin futbol takımlarından Hertha Hertha BSC Berlin’in, 2011-2012 sezonunda ‘Exclusive Partner’i oldu. Türkiye, Hertha Berlin’in stadı olan 75 bin kişilik Olympiastadium’da kapsamlı tanıtım ve reklam faaliyetleri gerçekleştirecek. Tanıtım, doksan sekiz özel locası ve dört bin beş yüz kişilik VIP bölümü bulunan stad, saha içi reklam panolarını, ilanlar ve promosyon çalışmalarını içeriyor.

Devre arası Antalya

Türkiye, ilk kez bir Alman Bundesliga takımı ile büyük işbirliğine girdi. Hertha Berlin’in kendi evinde oynayacağı on yedi maçta, taraftarlar iki kişilik Türkiye tatil çekilişi de kazanabilecek. Ayrıca sezon arasında Hertha Berlin Futbol Takımı, kampını Antalya’da gerçekleştirecek. Böylece Antalya’nın futbol turizmi alt yapısının tanıtımı yapılmış olacak. Alman futbol devi ile yapılan sponsorluk anlaşmasında önemli amaçlardan birisi, Türkiye’deki futbol turizmi potansiyelini tanıtmak. 10

ANTALYA

chance to win a two person holiday to Turkey through draws that will be carried out during the 17 home games of Hertha Berlin. In addition, the team will train in Antalya during mid season thus advertising the infrastructure of Antalya’s football tourism.

Spor ve turizm ilişkisi

Turizm ve spor sponsorluk ilişkileri, Türkiye için yeni değil. Sporun kitleleri harekete geçirmek konusundaki gücünden yararlanmak isteyen turizm firmaları, marka bilinirliğini artırmak amacıyla spor kulüpleriyle sponsorluk anlaşmaları yapıyor. Barcelona ve Manchester United gibi dünyaca ünlü kulüplere sponsor olan Türk Hava Yolları da bunun en güzel örneği. Son olarak da Alman Basketbol Takımı Giants Dusseldorf’a, Gloria Hotels sponsor olmuştu. Kökleri Alman basketbolunun en köklü kulüplerinden Bayer Giants Leverkusen’e dayanan takım, Gloria Giants Dusseldorf ismiyle mücadele etmişti.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The Ministry of Culture and Tourism has become the “exclusive partner” of Hertha BSC Berlin, a football club in the German premier league for the 2011-2012 season. Turkey will carry out extensive advertising efforts in the 75 thousand spectator capacity Olympiastadium. The efforts will include inground advertising panels, special promotions and flyers in the stadium which has 98 special box seats and 4500 people capacity VIP area.

Mid-season training in Antalya For the first time, Turkey has entered a big cooperation with a team from the Bundesliga. Spectators will have the

One of the most important targets of the sponsorship is to advertise the football tourism potential of Turkey.

The relationship between sports and tourism

The relationship between tourism and sports sponsorships is nothing new in Turkey. Tourism companies that want to take advantage of the power of sports in terms of mass activities are continuing to sponsor sports clubs in order to increase brand awareness. Turkish Airlines, who sponsors Barcelona and Manchester United, is a good example. Lastly, Gloria Hotels had become the sponsor of German basketball team Giants Dusseldorf. Giants Dusseldorf , which is one of the oldest and most respected teams in German basketball competed with the name Gloria Giants Dusseldorf.


ANTALYA 11

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

EXPO 2016 İcra Kurulu toplandı The EXPO 2016 Executive Committee met EXPO 2016 İcra Kurulu, Vali Dr. Ahmet Altıparmak başkanlığında Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (ATSO) toplandı. Vali Altıparmak, burada yaptığı konuşmada, EXPO 2016 ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yetkilendirildiğini belirterek, Bakan Mehdi Eker ile Ankara’da gerçekleştirdikleri EXPO toplantısının başarılı geçtiğini anlattı. Dr. Altıparmak, ‘’Sayın Bakanımızın konuyu sadece bize bu verildi, biz de bunu yürütürüz şeklinde değil, gerçekten her şeyi dinleyip değerlendirdiğine, talimatlandırdığına şahit olduk. Bir başka bakanlık da üstlense aynı şekilde götürebilirdi, ama bakanımızdaki bu heyecanı görünce, bizim şu heyecanımızın fazlasını paylaştığını görünce bu, bizim için ayrı bir motivasyon oldu’’ dedi. Bakanlık ile yapılacak çeşitli toplantılarla EXPO yol haritasının çizileceğini bildiren Dr. Altıparmak, EXPO 2016’nın Antalya için ‘’hayatî bir faaliyet’’ olduğunu ifade etti. Vali Ahmet Altıparmak, ‘’EXPO 2016, Türkiye’miz için de ilk EXPO olduğu için, burada yaşanan tecrübe, hazırlıklar hakikaten çok önemli. Bütün dünyada EXPO’lar yapıldığı 12

ANTALYA

şehrin ekonomik altyapısını güçlendirmek, o şehre altyapı anlamında birtakım kazançlar sağlamak için düzenleniyor ve bunun için talep ediliyor’’ diye konuştu. Dr. Altıparmak, Antalya için hayal edilen birtakım projelerin gerçekleşmesi, bunun altyapısının sağlanması için EXPO’nun önemini vurguladı. Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (BİE), 23 Kasım’da botanik temalı EXPO 2016 için kararını vereceğini hatırlatan Vali Altıparmak, ‘’Türkiye zaten tek aday. Burada Antalya çıkacak. Biz baştan beri EXPO’yu almışız gibi aynı hızda çalıştık. Yer temini, planlamalar, bundan sonra EXPO’larda da kullanılabilecek mevzuat çalışması yapıldı. Yol haritası bundan sonra biraz daha oturacak’’ dedi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The EXPO 2016 Executive Committee met at the Antalya Chamber of Commerce under the chairmanship of Governor Dr. Ahmet Altıparmak. Governor Altıparmak who spoke at the meeting said that the Ministry of Food, Agriculture and Live Stock Breeding was authorized for EXPO 2016 and that the meeting they had with Minister Mehdi Eker in Ankara was a big success. Dr. Altıparmak said, ‘’We witnessed that the Minister was involved in every aspect of the project and he was on top of things. Another ministry would have probably done the same but when we saw the Minister Eker shared our enthusiasm we were even motivated further.”

Dr. Altıparmak, who said that the roadmap for EXPO would be drawn up after various meetings, added that EXPO 2016 was a vital activity for Antalya. Governor Ahmet Altıparmak said, ‘’EXPO 2016 will be the first EXPO organized in Turkey so the experiences and preparations in Antalya concerning the event are very important. All around the world, EXPOs are organized to strengthen the economic infrastructure of the city the event is organized in and that is why it is a highly popular event.” Dr. Altıparmak pointed out to that EXPO was important in terms of the establishment of desired projects and their infrastructures. Governor Altıparmak, who reminded everyone that the International Exhibitions Bureau had the last say about the botany themed EXPO 2016 said, ‘’Turkey is already the only candidate. The city that will be chosen will be Antalya. We worked from the beginning as we had secured the project. The determination of the location and plans are ready. The roadmap will be finalized later on”


ANTALYA 13

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

Hedef ilk beş TÜROFED Başkanı Ahmet Barut, Türkiye’nin bu yıl turizm gelirlerinde bir basamak yükselerek, dünya sıralamasında dokuzuncu sıraya yükseleceğini söyledi.

Aiming the top five President of the Turkish Hotels Federation (TÜROFED) Ahmet Barut said that Turkey will climb one step and advance to number 8 in the world in terms of tourism revenues.

bir basamak yükselerek, Türkiye Otelciler Federassekizinci sıraya çıkacağız’’ yonu (TÜROFED) Başkanı görüşünü dile getirdi. Ahmet Barut, Türkiye’nin bu yıl turist sayısında yüzde Türkiye’nin hedefinin hem 10’luk bir artışı yakalayaturist sayısını hem de turizm cağını belirterek, ‘’Bu yıl gelirini artırmak olduğunu Türkiye’ye gelecek turist vurgulayan Barut, ‘’Hedefimiz sayısı 31 milyonu geçecektir. 10 yıl içinde hem turizm geliTurizm gelirinde ise yüzde rinde hem de turist sayısında 15 artış olur. Geçen yıl turizm gelirimiz 22 milyar dolardı, bu dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmek. Yani 10 yıl içinde yıl 25 milyar doları geçeriz. turizm rakamlarımızı ikiye Turist sayısında dünyanın en katlarız. Türkiye turizmde her büyük yedinci, turizm gelirinyıl yakaladığı artışı de ise dokuzuncu ülkesiyiz. Fotoğraflar/Photographs: Hamit Seçil, Devlet Tiyatroları Arşivi / aynı hızla From archives of Theatres, Emre Akyurt, ettirecektir. Terry Linke devam ÇalışmaBu yıl the dünyanın enState büyük larımız bu yönde” dedi. turizm geliri sıralamasında 14

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Ahmet BARUT / Türofed Başkanı

Ahmet Barut, the President of the Turkish Hotels Federation (TÜROFED) who pointed out to a %10 increase in the number of tourists this year said, “The number of tourists that will come to Turkey this year will exceed 31 million. And there will be a %15 increase in tourism revenues. Last year, our tourism revenue was 22 million dollars; we will earn more than 25 million dollars this year. We are the 7th biggest country in terms of number of tourists and 9th when it comes to tourism revenues. This year, Turkey

will climb one step and advance to number 8 in the world in terms of tourism revenues.” Barut, who said that the target of Turkey was to increase both the number of tourists and tourism revenues added, ‘’We are aiming the top five in terms of number of tourists and tourism revenues in the next 10 years. In other words, we will double our numbers in 10 years. Turkey will continue to grow rapidly in the tourism sector as it does each year. This is the goal we are working towards”


ANTALYA 15

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

Antalya Limanı

Denizden gelen turist sayısı arttı Turizmin başkenti Antalya’ya, Ocak-Temmuz döneminde denizyoluyla gelen ziyaretçi sayısı 100 bin 907 oldu. Yıl sonunda rakamın 200 bini bulması bekleniyor.

More tourists arrive by sea Number of tourists who have come to Antalya, the capital city of tourism, by sea during the January-July period has reached 100 thousand and 907. It is expected that this number will reach 200 thousand by the end of the year. 16

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Turizmin başkenti Antalya’ya 2011 yılının ilk 7 ayında deniz yoluyla gelen ziyaretçi sayısı 100 bin 907 oldu. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam, 96 bin olarak belirlendi. 2010 yılının tamamında ise 178 bin olan deniz yoluyla gelen turist sayısının, bu yıl sonunda 200 bine ulaşması bekleniyor. Denizyoluyla gelen turist sayısı toplamının 20 binin altında olduğu 2008 ve 2009 yıllarının ardından Antalya, 2010 yılında deniz turizminde büyük gelişme kat etti. 2008 yılında Antalya Limanı’na 37 kruvaziyer seferiyle 15 bin yolcu gelirken, 2010’da sefer sayısı 51’e, toplam gelen yolcu da 107 bine ulaştı. 2011 yılında yolcu sayısının 133 bine çıkması bekleniyor. Bu yıl Antalya’ya 17 kruvaziyer şirketi, toplam 66 sefer düzenleyecek. Ocak-Temmuz döneminde Antalya Limanı’na gelen

yolcu sayısı 67 bin 246’ya ulaştı. Antalya Limanı’nı 20 bin 693 yolcu ile Alanya ve 12 bin 499 yolcu ile Kaş limanları takip etti. Bu arada Antalya Limanı’nın 2012-2013 yılları planlaması da yapılıyor. Aida gibi daha önceki yıllarda da Antalya’ya tur düzenleyen şirketlerin yanı sıra, kente ilk kez demir atacak kruvaziyer gemileri de bulunuyor.

2 biner kişilik gemiler

Holland America Line, Regent Seven Seas Cruises ve Airon şirketi, Antalya’ya tur düzenlemeye başladı. 2012 yılında Antalya’ya seferlere başlayacağı duyurulan kruvaziyer pazarına yeni giren dünya turizm devi TUI’nin de hangi gemilerle Antalya’ya geleceği açıklandı. Her biri 2 bin yolcu kapasiteli olan ‘Mein Schiff 1’ ve ‘Mein Schiff 2’ yolcu gemileri Alman, Avusturya ve Hollandalı turistleri Antalya’ya taşıyacak.

The number of tourists who have come to Antalya, the capital city of tourism, by sea in the first seven months of 2011 has reached 100 thousand and 907. This number was 96 thousand this time last year. It is expected that 200 thousand tourists will have come to Antalya by sea by the end of the year. Last year, a total of 178 thousand visitors had come to Antalya by sea. Antalya developed a great deal in terms of visitors coming to the city by sea because this number was below 20 thousand in 2008 and 2009. While 15 thousand tourists came to the Port of Antalya via 37 cruise ships in 2008, the number of cruises reached 51 and number of visitors increased to 107 thousand. It is expected that the number of passengers will increase to 133 thousand in 2011. This year, 17 cruise companies will organize 66 voyages to Antalya. The number of tourists who have come to the Port of

Antalya during the JanuaryJuly period has reached 67 thousand 246. This was followed by the Port of Alanya with 20 thousand 693 passengers and the Port of Kaş with 12 thousand 499 passengers. In the meantime, the 20122013 planning for the Port of Antalya is underway. There are new cruise ships that will dock in Antalya for the first time in addition to companies like Aida who has organized tours to the city before.

Two thousand passenger ships

Companies such as Holland America Line, Regent Seven Seas Cruises and Airon have started organizing voyages to Antalya. TUI, a giant tourism company who has announced voyages to Antalya has already picked its ships that will come to the city. Two thousand passenger capacity ships called ‘Mein Schiff 1’ and ‘Mein Schiff 2’ will bring German, Austrian and Dutch tourists to Antalya.

ANTALYA 17

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

Alman turist, esnafı düşünüyor 8 bin Alman ile yapılan araştırmada, ‘her şey dahil’ sistemi ile bireysel özgürlüklerin daraltıldığı, dışarıdaki esnafın para kazanamadığı görüşü ortaya çıktı.

German tourists are concerned about retailers During a survey conducted with 8 thousand Germans, it was concluded that the allincluded system narrowed down individual choices and that retailers in the city weren’t making enough money. Alman Seyahat Pazarı Araştırma Enstitüsü tarafından 1971 yılından bu yana seyahat eden Alman vatandaşlarına yönelik 41 yıldır düzenli yürütülen yıllık değerlendirme çalışmasında, bu yıl ‘Her Şey Dahil Sistemi ve Türkiye’ konusu ele alındı. Antalya Turistik Otel İşletmecileri Birliği (AKTOB) ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının (ATSO) destek verdiği araştırmaya, 8 bin Alman katıldı. 18

ANTALYA

Araştırmanın sonuçları, Alman Seyahat Pazarı Araştırma Enstitüsü Başkanı Armin Vielhaber tarafından Antalya’da açıklandı. Concorde Hotel’de yapılan toplantıya, Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, AKTOB Başkanı Sururi Çorabatır, Side TUDER Başkanı Cengiz Haydar Barut, ICF Airports Antalya Havalimanı Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Döngel

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The all-included system and Turkey” was the subject of the 41 year survey administered by the German Travel Market Institute, geared towards German travelers since 1971. 8 thousand Germans participated in the survey which was also supported by the Antalya Touristic Hotels Association (AKTOB) and Antalya Chamber of Commerce (ATSO). The results of the survey were announced in Antalya by the

president of German Travel Market Institute Armin Vielhaber. The meeting that was held at Concorde Hotel was attended by Antalya Assistant Governor Recep Yüksel, ATSO President Çetin Osman Budak, AKTOB President Sururi Çorabatır, Side TUDER President Cengiz Haydar Barut, ICF Airports Antalya Airport Board Member Yaşar Döngel and representatives of the tourism sector.


ve turizm sektörü temsilcileri katıldı. Dünyada 1988’lerde başlayan ‘her şey dahil’ sisteme ilişkin ‘Sihirli bir formül mü yoksa aldatmaca mı? Katma değeri katleden bir sistem mi?’ gibi soruların sıkça gündemde olduğunu belirten Armin Vielhaber, yapılan araştırmaya 14 yaş üzeri 8 bin Alman vatandaşınin katıldığını bildirdi. Türkiye’de tatil yapan Alman vatandaş sayısının 1991’de 900 bin iken, 2010’da bu rakamın 4.2 milyon kişiye çıktığını ifade eden Armin Vielhaber, seyahat eden Alman vatandaşların yüzde 52’sinin (27.7 milyon kişi) Avrupa ülkeleri, yüzde 28’inin (15.1 milyon kişi) Almanya, yüzde 8’inin de (4.2 milyon kişi) Türkiye ve diğerleri şeklinde sıralandığını açıkladı.

İlköğretim ve lise mezunları geliyor

Alman turistlerin yüzde 24’ünün her şey dahil sistemi tercih ettiğini dile getiren

Armin Vielhaber, bu anlamda en büyük payı yüzde 26 ile İspanya’nın aldığını, yüzde 21 ile de Türkiye’nin takip ettiğini kaydetti. Vielhaber, Almanya’da yaşayan Türk göçmenlerin ise tatil tercihlerini Türkiye’den yana kullandıkları dönemlerde her şey dahil sistemini çok tercih etmediklerinin görüldüğünü ifade etti. Alman turist profilinde 2002’den bu yana Türkiye’yi seçenlerin oranlarına ilişkin çıkan sonuçlarda ise ağırlıklı olarak ilköğretim ve lise mezunu Almanların Türkiye’de tatil yaptığı belirlendi.

Bireysel özgürlükler daraltılıyor

Almanlar’ın her şey dahil sistemin olumlu ve olumsuz gördüğü yanlarını sıralayan Vielhaber, şunları söyledi: “Her şey dahil sisteminde maliyet biliniyor ve bütçenin daha önce tespiti yapılabiliyor. Her şeyin önceden organize edilmesi çok olumlu. Diğer tatilcilerle temasa geçilmesi, çok fazla teklif ve imkan sunulması, eğer

Armin Vielhaber, who said that questions such as “is the all included system a magical formula or a con?” and “Is it a system that kills the added value?” were being asked all the time added that 8 thousand Germans above the age of 14 had participated in the survey. Armin Vielhaber, who pointed out that the number of Germans vacationing in Turkey in 2010 had risen to 4.2 million as opposed to 900 thousand in 1991, said that %52 of the Germans who vacationed preferred European countries, %28 vacationed in Germany and %8 travelled to Turkey and other countries.

Elementary and high school graduates are coming

Armin Vielhaber, who stated that %24 of the German tourists preferred the all included system, said that the Spanish were number one in the category with %26, and Turkey was second with %21. Vielhaber added that Turkish immigrants living in Germany

who spent their holidays in Turkey weren’t a big fan of the all included system. According to recent surveys about the German tourist profiles, it was concluded that tourists who preferred to vacation in Turkey since 2002 were mostly elementary or high school graduates.

Personal choices are being restricted

Vielhaber who pointed out that the Germans saw both the positive and negative effects of the all included system said: “The cost is known beforehand in the all included system and you can plan your budget in advance. It is a positive thing that things can be organized before the visit. The fact that you can communicate with other vacationers, that there’s a variety of offers and opportunities, you can visit the other parts of the country through daily tours and that you feel safe are all positive outcomes of the system. The negative part is that local restaurants, bars, cafes and stores don’t make ANTALYA 19

Ağustos - Eylül / August - September 2011


isterseniz ve parasını da öderseniz günübirlik tatillerle ülkenin diğer kısımlarının görülmesi, paranın karşılığının alınması ve kendinizi güvende hissetmeniz açılarından olumlu olarak değerlendiriliyor. Olumsuz yönleri ise yerel restoran, bar, mağaza, hiçbir şey kazanmıyor, belki de hiç kullanılmayacak hizmetlere de para ödeniyor. Çok fazla bireysel özgürlük ve şahsi ihtiyaçların engellenmesi ve daraltılması söz konusu. Ayrıca oteller çok büyük ve soğuk bulunuyor. Böyle bir ortamdaki tatilde dış dünyayla temas olmuyor.”

Tekrar Türkiye dediler

Araştırmanın bazı sosyodemografik gruplardaki sonuçlarına göre ise turistin eğitim düzeyi arttıkça her şey dahil sisteme yönelik olumsuz bakış açıları da artıyor. Yaş gruplarına göre daha çok 70 ve üzeri yaştakiler her şey dahil sistemini eleştiriyor. Bu turist profili, dışarıdaki esnafın hiçbir şey kazanamadığını en çok savunan grubu oluşturuyor. Gelir seviyesi 3 bin Euro ve üzeri olanlar, her şey dahil sistem taraftarı, ancak olumsuz eleştirileri yapan grupların en başında geliyorlar. Araştırmada, seyahat eden Alman turistlerin yüzde 28’ine denk gelen 7.69 milyonu, Türkiye’deki her şey dahil sistem uygulamasına saygı duyan ve hayran olan bir kitleyi oluşturuyor. Yüzde 29’luk 8.12 milyonu ise daha sağlamcı ve güveni ön planda tutuyor. Yüzde 18 oranındaki 5.11 milyonluk kesim ise her şey dahil sistemin pek taraftarı değil ve olumsuz bakış açılarına sahip. Ayrıca bu 20

ANTALYA

grup, Türkiye’de olup biten her şeyden haberdar olmak istiyor. Geri kalan yüzde 25’lik bölümü oluşturan 7.09 milyon Almanın ise her şey dahil sistemi ve Türkiye ilgi alanına giriyor. Ancak bu kesim kararsızlar olarak nitelendiriliyor.

any money and you sometimes pay for services you are never going to use. Personal freedom is being restricted. In addition, the hotels are very big and don’t have the right atmosphere. In a system like this, there’s not much contact with the outside world.”

Türkiye’de tatil yapan Alman vatandaşlarının yüzde 90’ının yeniden tatil yapmayı çok istediklerini vurgulayan Vielhaber, özellikle kararsızlar ve taraftar olmayan gruplara yönelik tanıtım çalışmalarına ağırlık verilmesinin önemine değindi.

They said “Turkey” again

Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ve AKTOB Başkanı Sururi Çorabatır, çalışmanın, Türk turizmi ve Antalya’nın önümüzdeki yıllardaki stratejik planlamaları açısından çok büyük öneme sahip olduğunu söyledi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

According to the survey, when the education level of the tourist increases, the all included system received more negative reviews. The 70+ age group is highly critical of the all included system. This group is also the group that objects to the system’s negative effect on the local retailers. Although they are for the all included system, the group in the 3000 or more Euros revenue category also criticizes the system. 7.69 million (%28) of the German tourists who travel to Turkey are big fans of the all included system. 8.12 million

(%29) care more about reliability and safety. 5.11 million (%18) have negative thoughts about the all included system. This group also wants to everything that’s going on in Turkey. 7.09 million (The other %25) Germans are interested in the all included system and Turkey. This group is categorized as the undecided. Vielhaber, who pointed out that %90 of the German tourists who have vacationed in Turkey expressed that they would like to come back, said that advertising efforts should be centered on the category they call undecided and those who were impartial. ATSO President Çetin Osman Budak and AKTOB President Sururi Çorabatır, who reviewed the results of the survey, said that this data was critical in the strategic planning of the tourism in Turkey and Antalya for the upcoming years.


ANTALYA 21

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

Avrupa’nın en iyisi oldu Antalya Havalimanı, 46 Avrupa ülkesinden 400 havalimanını temsil eden Avrupa Havalimanları Birliğinin, 10 – 25 milyon yolcu kategorisinde “En İyi Havalimanı” ödülünü kazandı.

Europe’s best airport The Antalya Airport received the “Best Airport” award in the 10-25 million passengers category from the European Airports Foundation, which represents 400 airports from 46 European countries. 22

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ICF Airports Antalya Havalimanı, 46 Avrupa ülkesinden 400 havalimanını temsil eden Avrupa Havalimanları Birliğinin (ACI Europe) Lizbon’da yapılan yıllık kongresinde, 10 – 25 milyon yolcu kategorisinde “En İyi Havalimanı” ödülünü kazandı. Ödül töreni, Antalya Havalimanı’nda yapıldı. Törene, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal, Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Yavuz, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen ile ICF Airports yöneticileri katıldı. Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, burada yaptığı konuşmada, sivil havacılıktaki gelişmelere değinerek, “Başbakanımızın, (Her Türk vatandaşı en az bir kez uçağa binecektir) talimatıyla 2003’de hayata geçirilen sivil havacılıktaki başarılara her gün yenisinin eklenmesinin mutluluğunu yaşıyoruz. Hem yolcu sayıları hem de yolcu

ağında müthiş gelişmeler yaşanıyor. Yurtdışındaki yeni ağ çalışmaları devam ediyor. Şu ana kadar 8 ülkeyle görüşmelerimiz devam ediyor’’ dedi. Uçuş emniyetine verdikleri önemi de vurgulayan Ekşi, şunları kaydetti: “Uçuş emniyeti açısından büyük önem taşıyan hava aracı emniyet denetimleri çerçevesinde bu yıl çok önemli bir hedef belirledik. Özellikle yeni havayolu işletmelerimizin yurtdışı operasyonlarında vuku oranını 0.8’e düşürmeyi planlıyoruz. Bu hedef çerçevesinde yer hizmeti kuruluşlarının da kendi denetimlerini gerçekleştirmeleri yönünde eğitimler veriyoruz. Apron kazalarını azaltmaya yönelik yer hizmet çalışmaları yapılıyor. Ekonomik, engelsiz ve yeşil hava alanı ile her ile bir havaalanı projelerine devam ediyoruz.’’

Türkiye’nin vitrini

DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal ise Antalya Havalimanı’nın Türkiye’de ilklerin havalimanı olduğunu vurguladı. Birdal, “Antal

ICF Airports Antalya Airport, received the “Best Airport” award in the 10-25 million passengers category during the annual congress of the European Airports Foundation in Lisbon, which represents 400 airports from 46 European countries. The award ceremony took place at the Antalya Airport. The ceremony was attended by DHMİ general manager Orhan Birdal, Director General of Civil Aviation Bilal Ekşi, Antalya Assistant Governor Mehmet Yavuz, Mayor of Antalya Mustafa Akaydın, IC Holding Chairman İbrahim Çeçen and the executives of ICF Airports. Director General of Civil Aviation Bilal Ekşi who spoke at the ceremony pointed towards the developments in civil aviation and said, “We are happy to be adding new successes in civil aviation ever since our president said that every Turkish citizen would travel by plane once in his life in 2003. There are incredible developments in

terms of passenger numbers and passenger networks. New networks are being sought out internationally. We are in talks with 8 different countries at the moment.’’ Ekşi, who said that they were very conscious about flight safety, added: “we set ourselves a big target in terms of plane safety supervisions. We want to reduce occurrence rates to 0.8 in international operations of our new airport managements. In this regard, we are educating ground service facilities to administer their own supervisions. We are undertaking efforts to cut down on accidents at parking areas of planes. Our projects that involve the building of economic, disability and environmentally friendly airports and an airport in every city still continue.’’

The showcase of Turkey

DHMİ general manager Orhan Birdal pointed out that the Antalya Airport was the airport of firsts in Turkey. Birdal said, “Antalya Airport is the first airport in Turkey ANTALYA 23

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ya Havalimanı, Türkiye’de yap-işlet-devret projesinin ilk uygulandığı havaalanı. Türkiye’de yine birbirine paralel ve bağımsız kullanılabilen iki pisti bulunan tek havalimanı” dedi. Antalya Havalimanı’nın Türkiye’nin vitrini olduğunu vurgulayan Birdal, “Antalya Havalimanı’nın 2002’de 10 milyon olan yolcusu, 2010 da 22 milyonun üzerine çıktı. Kaliteden ve güvenlikten hiç ödün vermeyen ve Türkiye’nin turizminin başkentinde hizmet veren bu havalimanı, tabi ki ödüllerin en iyisine layıktır. Türk sivil havacılığının dünyaya açılan en önemli kapısı, Türk güler yüzünün en önemli vitrini olan Antalya Havalimanı’nın bu sahadaki dünya otoriterleri tarafından da başarısının tescil edilmesinden büyük mutluluk duyuyorum” diye konuştu.

Ödül tüm çalışanların

ICF Airports Antalya Havalimanı Genel Müdürü Alexander Laukenmann da, başarının tüm havalimanı çalışanlarının olduğunu söyledi. Laukenmann, “Antalya 24

ANTALYA

Havalimanı kazandı. Çünkü kaliteli, güvenli ve en iyi performansı biz gösterdik. Bu ödülü havalimanında herkes kazandı” dedi. Antalya Havalimanı Mülki Amiri Vali Yardımcısı Mehmet Yavuz ise kazanılan ödülün sadece Antalya değil, Türkiye için gurur kaynağı olduğunun altını çizdi.

Replikaları verildi

16 Haziran’da Lizbon’da düzenlenen tören ile büyük ödülü alarak Antalya’ya getiren ICF Airports Genel Müdürü Alexander Laukenmann tarafından ödülün replikası, IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen’e takdim edildi. Ödülün birer replikası da İbrahim Çeçen tarafından, Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Yavuz, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya Emniyet Müdürü Ali Yılmaz, DHMİ Antalya Havalimanı Başmüdürü Osman Serdar’a verildi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

which the build-manage-assign project was applied. It is the only airport in Turkey that has two runways which are parallel to each other can be used independently.” Birdal, who pointed out that the Antalya Airport was the showcase of Turkey said, “The passenger number of the Antalya Airport has risen to 22 million in 2010 from 10 million in 2002. This airport that serves in the tourism capital of the country and puts quality service and security first surely deserves the best of awards. I am happy that the authorities have acknowledged the success of this airport which is the most important aspect of Turkish civil aviation and the most important showcase of Turkish hospitality.”

The award goes to the employees

ICF Airports Antalya Airport general manager Alexander Laukenmann said that this success was shared by all the employees at the airport. Laukenmann said, “The

Antalya Airport won because we displayed the best performance in terms of quality and safety. Everyone who works here has won this award.” And Antalya Airport District Official and Assistant Governor Mehmet Yavuz said that this award was a source of pride not only for Antalya but for Turkey as well.

Replicas were given

A replica of the award, which was brought to Antalya from Lisbon by ICF Airports general manager Alexander Laukenmann, was presented to IC Holding Chairman of the Board İbrahim Çeçen. Replicas of the award were also given to Director General of Civil Aviation Bilal Ekşi, DHMİ general manager Orhan Birdal, Antalya Assistant Governor Mehmet Yavuz, Antalya Police Commissioner Ali Yılmaz and DHMİ Antalya Airport Principal Osman Serdar by İbrahim Çeçen.


ANTALYA 25

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Güncel / Actual

Norveç katliamı mağdurlarına

Antalya terapisi Oslo ve Utaya Adası’nda Anders Behring Breivik’in 85 kişiyi öldürdüğü katliamın mağdurları ve psikolojik olarak etkilenenler, Antalya’ya tedaviye getiriliyor.

Therapy in Antalya for the victims of the Norwegian massacre Victims of Anders Behring Breivik, who killed 85 people in Oslo and Utaya Island, are being brought to Antalya for psychological treatment.

Kemer

26

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Oya Demirel

Norveç’in 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en büyük saldırı olarak gösterilen Oslo ve Utaya Adası’nda Anders Behring Breivik’in 85 kişiyi öldürmesi ile sonuçlanan katliam, Türkiye’nin sağlık turizmine yansıdı. Oslo ve Utaya Adası’nda yaşamlarını yitirenlerin aileleri, yakınları ve olaylardan psikolojik olarak etkilenenler, tedavi ve rehabilitasyon için Norveç Sağlık Bakanlığı tarafından Antalya’ya gönderilecek.

9 bin kişi gelecek

Norveç Hükümetine bağlı Scandinavian Life Center SLC’nin Yönetim Kurulu Üyesi Oya Demirel, katliamdan etkilenenlerin rehabilitasyonu için her birinin en az 2 bin hastası olan ve hükümet adına çalışan 35 kişilik uzman doktor heyetinin, Eylül ayının ilk haftasında Antalya’ya geleceğini söyledi. Heyetin bölgeyi gezeceğini ve inceleme yapacağını belirten Demirel, “Norveç Sağlık Bakanlığı, katliamdan etkilenenlerin rehabilitasyona ihtiyacı olduğuna karar verdi. Zaten daha önce 65-85 yaş arasındaki Norveçliler, rehabilitasyon için gönderiliyordu. Bu yıl bu rakamın, katliam nedeniyle 9

Kemer Liman

bin kişiyi bulmasını bekliyoruz” dedi.

Olumsuz etkilendiler

Katliamın olduğu gün Oslo’da bulunduğunu bildiren Oya Demirel, “Ben de Norveç Hükümeti adına çalıştığım için bir dizi toplantılar yaptık ve olaydan etkilenenlerin hem psikolojik yönden tedavi edilmeleri hem de rehabilite edilmelerine karar verdik. Çünkü 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bomba sesi nedir bilmeyen insanlar, bu durumdan çok olumsuz etkilendiler” diye konuştu. Norveçlilerin Antalya’ya gönderilmeden önce yapılacak çalışmaların alt yapısının oluşturulması gerektiğini vurgulayan Scandinavian Life Center SLC Yönetim Kurulu Üyesi Demirel, şunları söyledi: “Kemer’deki Kemer Restort Otel’de, 70 otelin katılımı ile bir ortak çalışma yapacağız. Neler yapabiliriz ve Norveçli mağdurları nasıl rehabilite ederiz, bunları ele alacağız. Rehabilitasyon çalışmaları, ekim-mayıs ayları arasında gerçekleştirilecek. Bu çalışma, Türk turizminin dünyada çok olumlu tanınmasını sağlayacak.”

The massacre which resulted in the death of 85 people in Oslo and Utaya Island by Anders Behring Breivik is now a part of the health tourism in Antalya. The families of the victims and those who have been negatively affected by the trauma will be sent to Antalya for treatment and rehabilitation by the Norwegian Ministry of Health.

9 thousand people will arrive

Scandinavian Life Center SLC Board Member Oya Demirel said that an expert board made up of 35 doctors that work for the government will arrive in Antalya during the first week of September. Demirel, who pointed out that the board was going to tour the area said, “The Norwegian Ministry of Health determined that the people who were affected by the massacre needed rehabilitation. Norwegians between the ages of 65 and 85 were already being sent here for rehabilitation. We are expecting the number of visitors to reach 9 thousand because of the massacre”

Negative Effects

Oya Demirel, who said that she was in Oslo the day the massacre happened, added: “Because I also work for the Norwegian government, we organized a series of meetings and decided that the people who had been negatively affected by the massacre needed psychological treatment and rehabilitation. Because these people who had been living in peace since World War II, they were very negatively affected by the incident” Scandinavian Life Center SLC Board Member Demirel, who pointed out that an infrastructure needed to be established before the Norwegians were sent to Antalya said: “We will conduct a meeting with the contribution of 70 hotels in the Kemer Resort Hotel in Kemer. We will talk about the things we can do and try to find ways to help the victims of this massacre. Rehabilitation programs will be organized between the moths of October and May. These efforts will be great additions to the advertisement of Turkish tourism.” ANTALYA 27

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Röportaj / Interview

Röportaj-Interview / Fotoğraflar-Photograps: Hamit SEÇİL

Alternatif turizm kaynaklarına

ihtiyaç var

ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, Antalya’da kitle turizminin dışına çıkabilmek ve kış aylarında atıl kapasiteyi doldurabilmek için alternatif turizm kaynaklarını gösterirken,’’Kentin kurtuluşu kültür ve sanata bağlıdır’’ diyor.

We need alternative tourism resources ATSO president Çetin Osman Budak, who points to alternative tourism resources to make Antalya active during the winter season says, ‘The salvation of the city depends on culture and art” 28

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ÇETİN OSMAN BUDAK

1980’li yıllarla başlayan turizm yatırımlarının ardından bugün Akdeniz çanağının en önemli turizm merkezlerinden birisi haline gelen Antalya’nın gelecekteki yol haritası, kentin ileri gelenlerinin kafa yordukları konuların başında geliyor. Bu anlamda şehrin kurtuluşunu kültür ve sanata bağlayan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak, gelecek için birlik çağrısında bulunuyor. Kentin tarihi dokusu Kaleiçi’ne işaret ederek, burada yeni bir ruh oluşturulması gerektiğini savunan Budak, her şey dahil sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Son yıllarda kentin tarihi mahallesi Kaleiçi’ni canlandırmak için projeler hazırlanıyor. Sizce nereden başlamak gerekiyor? BUDAK: Antalya çok büyüdü. Özelikle bu büyüme 1980’den sonra turizm yatırımlarının başlamasıyla inanılmaz bir hal aldı. Bu herkes tarafından biliniyor. Planlı turizm kalkınması hedefi doğrultusunda Antalya’da bu yatak kapasitelerine ulaşılacağı biliniyordu.

Bu kadar yatak kapasitesi varsa o kadar da göç alacağı malumdu. Ama burada korunan tek yer Kaleiçi kaldı. Yat Limanı’nın 1983 yılında Altın Elma Ödülü almasının ardından Kaleiçi’ne olan ilgi had sayfaya ulaştı. O dönem de Kaleiçi’nde Antalyalılar yaşıyordu. Söylemek istediğim; Kaleiçi yaşayan bir mahalleydi. Daha sonra kötü, iyiyi kovdu. Kaleiçi’nde yaşayan insanlar da yavaş yavaş burayı terk etmeye başladı. O günlerden bu günlere gelindi ve bugün Kaleiçi’nde ne yapalım tartışmaları yıllardır sürüyor. Her önemli kentin eski bir kent dokusu vardır. Kaleiçi’nin de binlerce yıllık bir geçmişi var. Hem turizm anlamında hem sosyal hem de kültürel anlamda inanılmaz bir değer. Ancak Kaleiçi’nde yaşanıldığı takdirde burası eski günlerine dönebilir. Bu tanımlanmalı. Peki siz ATSO olarak Kaleiçi’nde ne yapmayı planlıyorsunuz? BUDAK: Biz ATSO olarak benim başkanlık dönemimde Kaleiçi zirvelerini başlattık. İlkini 2009 yılında yaptık ve

The road map for the future of Antalya, one of the most important tourism centers in the Mediterranean thanks to the investments that started in the 80’s, is one of the main issues of the notable people in the city are working on. The president of the Antalya Chamber of Commerce Çetin Osman Budak who believes that the salvation of the city depends on culture and art calls for unity for the future. Budak, who points to the historical structure in Kaleiçi, calls for a new spiritual solidarity in the area and claims that the all-included system must reexamined. In recent years, there are projects to revitalize Kaleiçi, the historical neighborhood of the city. Where do you think things should start? BUDAK: Antalya has grown so much. This growth became immense after the tourism investments at the beginning of the 80’s. Everybody knows this. We knew that accommodation capacity in Antalya was going to be met in accordance with planned tourism

developments. If it had this big a capacity, it was bound to attract immigration. But the only place that was protected here was Kaleiçi. After the marina received the Golden Apple Award in 1983, the demand for Kaleiçi skyrocketed. At that time, the locals of the city were living in the area. What I want to say is; Kaleiçi was a lively neighborhood. Later on, the bad kicked out the good. People who used to live there started leaving the area. We have been trying to figure out what to do about Kaleiçi for years. Each major city has a historical urban structure. Kaleiçi has thousands of years of history. It’s an amazing place in terms of tourism and culture and social life. Only if people start living in Kaleiçi the area will go back to its glorious days. This has to be illustrated. As ATSO, what do you intend to do in Kaleiçi? BUDAK: As ATSO, we started the Kaleiçi summits under my presidency. We did the first one in 2009 and we are planning on doing the third next ANTALYA 29

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Kesik Minare

üçüncüsünü de önümüzdeki dönemde yapmayı planlıyoruz. Bu buluşmalarla aslında Kaleiçi’ne dikkat çektik. Kurulan diyaloglar burada hedef belirlememize yardımcı oldu. Biz de bir proje koyduk ve o proje benimsendi. 9 tane noktaydı bu. Bir tanesi bizim eski hizmet binamızdı. Bu projede Yivli Minare, Karatay Medresesi, İl Kültür Turizm İl Müdürlüğünün eski binası, Kesik Minare, Hıdırlık Kulesi ve Üç Kapılar bazıları… Amacımız bu mekanlarda gerekli onarım ve restorasyonları yaptıktan sonra bu mekanları farklı temalarda sanat evi ve müzelere dönüştürmek. Bu mekanların birinde Teke Yöresi’ne ait bir müze, bir diğerinde ise İslam eserleri müzesi oluşturmayı düşünüyoruz. Bu doğrultuda biz çalışmalarımıza devam ediyoruz. İnsanlar kültürümüzü de görmeli Kaleiçi’ne Karaalioğlu Parkı’ndan girildiği zaman belli bir rotadan yürüyerek, tüm tarihi mahalleyi gezebilirsiniz. Bu söylediğim merkezlerin hepsi birer cazibe merkezi. Bu alanları hayata kazandıra30

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Kaleiçi

term. Actually, we made people notice Kaleiçi with these summits. The talks that were held here helped us determine certain targets. We decided on a project and it was well received. It involved 9 points. One of those was the renovation of our old service building and the others were the renovations of buildings such as the Yivli Minaret, Karatay Madrasah, the old building of the City Culture and Tourism, Kesik Minaret, Hıdırlık Tower and Üç Kapılar. Our aim is turn these buildings into multipurpose art houses and museums after renovations and restorations. We are planning to build a museum centered on the Teke Region in one, and an Islamic art museum in another. We are still working on these issues. People must also see our cultural values. When you enter Kaleiçi from Karaalioğlu Park and follow a certain route, you can see the whole historical neighborhood. These places I have mentioned are all important attraction points. If we can jazz up all these spaces I believe that people will be interested to come and visit. This will give people a reason to come down to Kaleiçi. This way, we will increase the number of tourists that come to Kaleiçi, which is known as an old town. If people come to Antalya for the sea, sun and sand, there will come a time when they will want to learn about your culture. This is why we are doing these projects. Why don’t we see the locals of Antalya in Kaleiçi? BUDAK: Why would tourists come to the center of Antalya if the locals won’t? This area needs to be turned into a center which the locals could benefit from. This is why we must continue to do culture


bilirsek, insanları bu bölgeye daha rahat çekebileceğimizi düşünüyoruz. Böylelikle insanların Kaleiçi’ne inmeleri için bir sebep olacak. Bu düzenlemelerle eski kent olarak bilinen Kaleiçi’ne gelen turist sayısının da artmasını sağlayacağız. Antalya’ya tatile gelen insanlar denize, kuma ve güneşe geliyorsa ve bu insanlar bir gün sizin kültürünüzü de görmek istedikleri vakit gelebilecekleri noktalar olmalı. İşte bu yüzden yapıyoruz Antalyalının kendisini göremiyoruz Kaleiçi’nde? BUDAK: Antalya’nın kent merkezini Antalyalı kullanmazsa turist neden kullansın? Bu alan Antalyalıların kullanacağı bir merkeze dönüştürülmeli. Bunun için kültür ve sanat etkinliklerini Kaleiçi’nde yapmaya devam etmek lazım. Geçenlerde Kaleiçi Yat Limanı’nda Kabotaj Bayramı dolayısıyla bir etkinlik düzenlendi. Bana göre mükemmeldi. Yat limanında 5-10 yıldır görmediğim bir kalabalık vardı. Antalyalıların gelmesini sağlayacak güzelliklere ihtiyaç var Kaleiçi’nde. 5-10 yıl öncesine göre ciddi bir düzenleme var ama daha yapılması gereken çok şey var.

Esnafın kurtuluşu düzende Neler yapılmalı? BUDAK: Yat limanı özelikle tekrar düzenlenmeli. Misal; Oyuncak Müzesi limana bir hareket kazandırdı. Bu tür projeler kötüyü kovacaktır bana göre. Kesinlikle Kaleiçi’nde kararlı olmak lazım. Burada yerel yönetimlere iş düşüyor. Sokaklarda yapılan tüm düzenlemeler bence esnafın işini daha da geliştirecek. Bu haliyle Kaleiçi’ne kimse girmez. Tarihi mahallede tüm işletmelerin yeniden ele alınması gerekiyor. Bu noktada biz ATSO olarak

to be hell bent on Kaleiçi. Much falls on local authorities at this point. All the concoctions that are being carried out on the streets will be beneficial for the retailers. At its present state, no one will want to come to Kaleiçi. All the facilities in this historical neighborhood must be renovated. As ATSO, we support the municipality at this point. The things that are trying to be established here are for the benefit of the facilities and retailers. We need to get rid of this general panorama and give retailers some time before the changes. If this happens, both the locals and tourists will come here.

Aspendos

belediyenin yanındayız. Bence yapılmaya çalışılanlar, esnaf için doğru olan düzenlemedir. Esnafa bir süre verilip bu görüntüden kurtulmak gerekiyor. Esnafın da kurtuluşu bundan geçiyor bence. O vakit buraya Antalyalı da gelir, turist de... Geçtiğimiz günlerde Kaleiçi’nin önemli bir marka işletmesi yeniden kapılarını açtı. Bu işletmelerin yeniden Kaleiçi’ne dönmesi neyi değiştirir? BUDAK: İşletmelerin belli bir düzen dahilinde kaliteli hizmet verebilir hale gelmesi gerekiyor. Misal Antalya’da marka olmuş otel zincirlerinin Kaleiçi’nde birer butik otel yapmaları, buraya ayrı bir hava katar. Antalya’nın markaları Kaleiçi’ne girdiği zaman Kaleiçi’nde artık bu

and art events in Kaleiçi. Recently, an event was organized in the Kaleiçi Marina on account of the Coast Trade Holiday. I thought it was perfect. There was a crowd at the marina I hadn’t seen for the past 5-10 years. We need attraction points to draw the locals into Kaleiçi. It is much better than it was 5-10 years ago but there’s still much to do.

The salvation of the retailers depend on organization What needs to be done? BUDAK: The marina, first of all, must be reorganized. For example, the Toy Museum jazzed up the marina and we must have more of these kinds of projects. We need

A well known brand reopened its doors in Kaleiçi recently. What will change in the area if more of these brands start operating in Kaleiçi? BUDAK: Facilities must provide quality service and work in a certain order. For example, if famous hotels chains in Antalya would build boutique hotels in Kaleiçi, it would provide a different atmosphere in the area. When the brands of Antalya come into Kaleiçi, I believe we will leave this problem behind us.

We need a new spirit Could the old essence of Kaleiçi return? BUDAK: There was a life here. People were born and grew up here. I spent a part of my childhood in this neighborhood. We used to swim here. Unfortunately, I don’t believe Kaleiçi will ever be the same because people are now living in more modern houses. We must develop a new spirit. Old cities are being revitalized all the time in many of the countries around the world. Why can’t we do the same for Kaleiçi? We must make ANTALYA 31

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Üç Kapılar

prices. People need to take into account and follow the data comprised for a survey undertaken by the Meditarrenean Touristic Hotels Association and ATSO. As ATSO, we are doing a new survey with the German Tourism Development and Research Institute. We are trying to reach %10-15 of the 15 thousand agencies in Germany. We advertise the alternative tourism areas in and around Antalya to the agencies though an education program we have prepared. Tourism employees in Germany will be informed about the touristic areas in Antalya as part of this education program. We aim to reach German tourists through them.

The solution lies in unity tartışmaları geride bırakırız diye düşünüyorum.

Yeni bir ruh oluşturmalıyız Kaleiçi’nin o eski ruhu yeniden dönebilir mi? BUDAK: Burada bir hayat yaşanıyordu. Burada insanlar doğdular ve büyüdüler. Benim çocukluğumun bir kısmı bu mahallede geçti. Denize girerdik buralarda ama eski ruhuyla Kaleiçi’nin tekrar yaşatılması söz konusu olmayacak gibi. Çünkü artık insanlar daha yeni yapılarda oturuyorlar. Biz burada yeni bir ruh oluşturmalıyız. Dünyanın birçok ülkesinde eski şehirler hep ayağa kaldırılmıştır. Kaleiçi’nde neden olmasın. Antalya’ya tatile gelen insanların birçoğunun Kaleiçi’ni görmeden geri dönmemelerini sağlamamız gerekiyor. Herşey dahil sistemin şehre nasıl bir etkisi var? BUDAK: Sistemin sadece Kaleiçi’ne değil, Antalya’nın tüm kent merkezlerinin hem sosyal hayatına hem ticari 32

ANTALYA

hayatına olumsuz etkileri var. Turizmden yeteri kadar halk kazanmıyor izlenimi var. Halkın kazanması demek, Antalya’nın kazanması anlamına geliyor. Antalya zenginleşiyor ama bana göre çarpık zenginleşiyor. Hem halk hem de esnaf kazanmalı ki; o zaman turizmin bütün dinamiklerine faydası var diyebiliriz. 80’li yıllardan bugüne kadar uygulanan sistemlerde bu sistemin bütün Akdeniz çanağında en iyi uygulandığı kentin Antalya olduğu söyleniyor. Bugünden yarına vazgeçilemeyebilinir, ancak bu hizmetin tanımlanması lazım. Bu sistemi herkes kafasına göre yapmamalıdır. Sistem tatilcilerde beklentiyi yükseltiyor ancak bu fiyatlarla bunu karşılamak mümkün değildir. Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) ve ATSO tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarını dikkatle incelemek ve planlamaları o araştırmaya göre yapmak lazım. ATSO olarak Alman Turizm Kalkınma ve Araştırmaları Enstitüsü ile yeni bir araştırma yapıyoruz.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

sure that people who come to Antalya don’t return before they see Kaleiçi. What kind of an influence does the all-included system have on the city? BUDAK: This system has negative effects on not only the social and economic life of Kaleiçi but on all the city centers of Antalya. There’s an impression that suggests that locals don’t make enough money from tourism. If the locals win, then Antalya wins. Antalya is getting richer but I don’t think this is a healthy prosperity. We can claim that tourism is beneficial for all dynamics if both the locals and retails make money. It is said that this system which has been implemented since the 80’s is best administered in Antalya in the Mediterranean hull. We may not be able to discontinue this system overnight but we can at least redefine it. The all included system raises the expectations of the tourists but it’s not possible to meet their needs with these

What else can be done to better advertise Antalya? BUDAK: The salvation of Antalya depends on culture and art. We need alternative tourism resources to fill the capacity in the winter and step outside the classic sea-sand-sun trilogy. One of them is congress tourism. The general assembly of the International Congress and Convention Association will be held in Antalya in 2014. The other is cultural activities. The International Aspendos Opera and Bale Festival is being successfully organized for years. The performance of the Viennese Philharmonic Orchestra at the festival this year was a huge success. I think the International Antalya Jazz Festival which started this year is a major organization. We need to widen the international aspect of the Golden Orange Film Festival. Why shouldn’t it be like Cannes? Many establishments and facilities in the city are organizing their own events but these need to be coordinated from a single


Bu araştırmayla Almanya’daki 15 bin acentenin yüzde 10-15’ine ulaşmaya çalışıyoruz. Hazırlamış olduğumuz eğitim programı ile Antalya ve bölgesindeki (Isparta, Burdur) alternatif turizm bölgelerinin tanıtımını acente görevlilerine yapıyoruz. Eğitim kapsamında Almanya‘daki turizm çalışanlarına bölgeler tanıtılacak. Onlar aracılığıyla Alman tatilciye ulaşmayı hedefliyoruz.

Çözüm birlik olmak Antalya’nın daha iyi tanıtımına yönelik sizce ne yapılabilir? BUDAK: Antalya’nın kurtuluşu, kültür ve sanata bağlıdır. Antalya’da deniz, güneş, kum üçlemesinin, yani kitle turizminin dışına çıkabilmek ve kış aylarındaki atıl kapasiteleri doldurabilmek için alternatif turizm kaynaklarına ihtiyaç var. Bunlardan bir tanesi kongre turizmi. 2014 yılında Uluslararası Kongre Organizatörleri Birliği’nin Genel Kurul toplantısı Antalya’da yapılacak. Diğeri ise; kültürel etkinliklerdir. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali yıllardır başarılı bir şekilde düzenleniyor. Bu yıl Viyana Filarmoni Orkestrası’nın sahne alması büyük ses getirdi. Bu yıl ilk kez başlayan Uluslararası Antalya Caz Festivali de bence doğru bir organizasyondur. Örneğin, Altın Portakal Film Festivali’nin uluslararası boyutunu genişletmek gerekiyor. Neden Cannes gibi olmasın? Şehirdeki birçok kurum ve kuruluş kendi çabalarıyla bir takım etkinlikler düzenliyor, ancak bu organizasyonların tek bir elden yürütülmesi gerekiyor bunun için bir tanıtım şirketi kurulması aşamasındayız. Bu şirketle Antalya’nın tanıtımının tek elden yapılması

ve kaynakların israfından kaçınılmasını hedefliyoruz. Antalya’nın doğru tanıtılması gerekiyor. Kentin dinamiklerinin bir araya gelmesiyle tüm sorunların çözülebileceğine inanıyorum. EXPO sürecini nasıl değerlendirmek gerekiyor? BUDAK: Amaç, 2016 yılında bir sergi alanının ortaya çıkması değil. Burada önemli olan 2016 yılına kadar yapılacak olanlar. Bu organizasyonu Antalya’nın tüm dinamikleri destekliyor. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da desteklerini belirten mektuplar yayınladılar. Expo 2016’ya artık bir devlet organizasyonu olarak bakmak gerekiyor. Antalya’nın eksik olan tüm projeleri o tarihe kadar hayata geçirilmeli. Şimdiye kadar çalışmalar projeleme aşamasındaydı, Kasım ayından sonra daha da hızlanarak, çalışmalara devam edilecek. O tarihlere doğru büyük yatırımların Antalya’ya gelmesini umuyorum. Antalya’ya ne verirseniz fazlasını alıyorsunuz.

source; so we are about to establish a PR firm in order to do this. With this firm, we are aiming to advertise Antalya through a single source and prevent the waste of valuable resources. Antalya needs to be advertised correctly. I believe it can resolve all its issues if the dynamics of the city act in unity. How should we evaluate the EXPO process? BUDAK: The aim is not to provide an exhibition area in 2016. The important thing here is the things that will be accomplished by 2016. All the dynamics in Antalya are supporting this organization. Bu In addition, our President and Prime Minister have issued letters emphasizing their support. We need to look at Expo 2016 as a government organization now. All the projects that are being carried out in Antalya must be finished by that date. Up until now, all

the efforts were in the project phase. Works will be continued with acceleration after November. I am hoping Antalya will attract big investments around that time. Whatever you give Antalya, it gives you more in return. How will Antalya be in the future? BUDAK: Antalya must be better than it was yesterday. The people who run Antalya must focus on visionary projects. Antalya has many flaws, too many to mention here, because of its irregular development. Its facilities have 5- 7 stars but Antalya still doesn’t have these many stars. The city center reached a population of 1 million too quickly from a 100 thousand population. Despite of all the negativities, the beauty of Antalya still remains. We can fix our past mistakes with urban renewal projects. At least we could save the future.

Gelecekte nasıl bir Antalya olacak? BUDAK: Antalya dünden daha iyi olmak durumunda. Onun için tüm Antalya’yı yönetenler, vizyon projeye ağırlık vermelidirler. Şimdi Antalya’nın saymakla bitmeyecek kadar çok eksikliği var, çünkü çarpık büyüdü. Tesisler 5 – 7 yıldızlı ama Antalya aynı yıldızları alamadı maalesef. Kent merkezi 100 bin nüfustan 1 milyon nüfusa çok hızlı erişti. Her şeye rağmen bu olumsuzluklar Antalya’nın güzelliklerini bozamadı. Geçmişimizde yaptığımız hataları kentsel dönüşüm projeleriyle çözebiliriz. Hiç olmazsa bundan sonrasını kurtaralım. Tarihi Hamam -İki Kapılı Han

ANTALYA 33

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Yazı / Fotoğraf-Article/Photograph: Hamit SEÇİL

DÖŞEMEALTI

Medeniyetin doğduğu topraklar:

Döşemealtı

Günümüzden 500 bin yıl önce Karain Mağarası’nda başlayan yaşam, insanlık tarihinin çıkış yerlerinden biridir. Bölgenin ve Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden birisi olan Döşemealtı, geçmişi boyunca medeniyetleri birbirine bağlayan yolları üzerinden geçirmiştir.

The lands where civilization was born Life which started 500 thousand years ago in the Karain Cave is one of the spots where the history of mankind began. Döşemealtı, which is one of the first centers of settlements in the region and in Anatolia, has been host to roads that connected civilizations throughout history. 34

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Ariassos

Uzaklardan dümdüz gelen yollar, Çubuk Beli’ne vardığında, baş döndürecek kadar kıvrımlıdır. Doruklarında iki iklim birbirine karışır. Geçit vermezliğiyle geçmişte adına sevda türküleri yakılan Çubuk Beli, Akdeniz’in habercisidir. O yollardan süzüle süzüle mavi denizlere inmek umut verir insana. Bozkırın ten acıtan kuraklığı arkada kalmış, iklim değişmiş, Akdeniz olmuştur artık. Akdeniz’de binlerce yıl evvel insanlar mağaralarda yaşarmış. Yüzyıllar boyunca mağaralarda toplu halde hayat süren insanlar doğayı yönetmeye başladıkça buradan çıkıp, uçsuz bucaksız Akdeniz topraklarına yayılmaya başlamışlar. İlkin Karain Mağarası’nın önündeki kırkgöz gölünü seyrederek hayal kuran bu insanlar, gölün çevresindeki atölyelerinde yonttukları taşlarıyla avlanmışlar. Binlerce yıl önce insanlar için yaşamın en önemli sığınağı olan mağaralar, yüzyıllar sonra tapınaklara dönüşmüş. Göl kurumuş. Ardında verimli bir ova bırakmış. İnsanlar toprağı ekip biçmeyi öğrenmiş ve peşinden yeni yerler keşfetmek için başlamışlar göçe. Günümüzden 500 bin yıl önce Karain Mağarası’nda başlayan yaşam, insanlık tarihinin çıkış yerlerinden biridir. Bölgenin ve Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden birisi olan Döşemealtı, tarih boyunca medeniyetleri birbirine bağlayan yolları üzerinden geçirmiştir. Antik dönemde Pamfilya kentleriyle Pisidia kentlerini birbirine bağlayan yolların merkezinde olan Döşemealtı, bugün Akdeniz’i Anadolu’nun içlerine taşımaktadır. Toroslarla çevrili olan ilçe, insanlık tarihinin her aşamasına şahit olmuştur. İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve organize sanayi

Roads that are straight become increasingly winded when you reach Çubuk Beli. Two climates submerge at the peaks. Çubuk Beli, which is a narrow strait that has been the subject of traditional love songs, is the harbinger of the Mediterranean. You are filled with hope while gliding down the roads that lead you to the bluest of seas. The skin numbing dryness of the savannah is now left behind’ the climate has changed and became the Meditarrenean climate. Millions of years ago, people used to live in caves in the Meditarrenean. People who used to live together in caves for centuries started spreading to the fruitful lands of the region when they became interested in nature. Those people who first daydreamed looking at Lake Kırkgöz in front of the Karain cave, hunted with the stones they chipped in their workshops around the lake. Caves, which were important shelters for people thousands of years ago, were turned into temples after centuries. The lake dried up, leaving behind a fruitful grassy plain. People then learned to cultivate these lands and started emigrating to find new spots. Life which started 500 thousand years ago in the Karain Cave is one of the spots where the history of mankind began. Döşemealtı, which is one of the first centers of settlements in the region and in Anatolia, has been host to roads that connected civilizations throughout history. Döşemealtı, which was at the center of the roads that connected Pamphylia and Pisidia in the antique ages, now carries the Mediterranean to the inner regions of Anatolia. Döşemealtı, which ANTALYA 35

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Döşeme Yolu

bölgesinden elde edilen gelire dayanır. Turizmin fazla gelişmediği ilçede ziyaret edilmesi gereken en önemli yer, Termessos Antik Kenti’dir. Bugüne kadar hiçbir kazının yapılmadığı antik kenti 2011 yılının ilk 6 ayında toplam 17 bin 589 kişi ziyaret etmiştir. Yöre halkı ve kanaat önderlerinin görüşü, antik kentte yapılacak çalışmaların, kente olan ilgiyi artıracağı yönündedir.

Antik dönemlerde Pamfilya Bölgesi ile Pisidia’yı birbirine bağlayan yol olarak kullanılmıştır. Bu döşeme taşlarla yapılan yolun altında kalan köylere, yöre halkı tarafından ‘döşemenin altında kalan köyler’ denilmiş ve zaman içerisinde bugünkü ismi olan Döşemealtı ismini almıştır. Halen yöre halkı tarafından yaya yolu olarak kullanılmakta ve Döşeme Boğazı olarak bilinmektedir.

Tarihi yerler Döşeme Yol’dan Döşemealtı’na

Kırkgöz Han

Kovanlık köyünün 2.5 - 3 kilometre kuzeydoğusunda, ovanın bitip Toros Dağları’nın ilk yükseltilerinin başladığı, Roma dönemine ait döşeme taşlarla yapılan 2.5- 3 metre genişliği olan bir yoldur. Antik dönemde yapılmış kalıntıların içinden geçerek, Döşeme Boğazı adı verilen boğazı aşarak, şimdiki Dağ nahiyesi yakınlarına ulaşır. 36

ANTALYA

Antalya Burdur yolu üzerinde Antalya’ya 30 kilometre uzaklıkta bulunan Kırkgöz Han, kitabesine göre II. Gıyaseddin Keyhüsrev Bin Keykubat tarafından 1236 - 1246 yılları arasında yapılmıştır. Han, Osmanlılar zamanında onarılmıştır. Beden duvarlarından dışarıya doğru fırlayan abidevi portalı bezemesizdir. Tonazla örtülü uzun ve yatay bir holden sonra büyük bir avluya girilmektedir. Bu avlu-

Ağustos - Eylül / August - September 2011

is surrounded by the Taurus Mountains, has witnessed each step of the history of humanity. The economy of the town relies upon agriculture, live stock breeding and revenues from the organized industry region. The most important area that must be visited in the town which is not developed in terms of tourism is the Termessos antique city. 17, 589 people have visited the city, which is not open for excavations, in the first 6 months of 2011. Locals and opinion leaders believe that excavations in the city will attract more tourists.

Historical Places From the Döşeme Road to Döşemealtı It is 2, 5 -3 meter wide road built with Roman era stones to the northeast of Kovanlık village, at the spot where the plain ends and the first hills of

the Taurus Mountains begin. You can reach the mountain village by passing through ancient relics and going over the Döşeme Strait. It was used to connect the Pamphylia region to Pisidia in the antique age. Kırkgöz Inn The inn which is 30 kilometers from Antalya on the Antalya-Burdur Highway was commissioned by Gıyaseddin Keyhüsrev Bin Kayqubad II during 1236 and 1246 according to its epigraph. The inn was repaired during the Ottoman rule. Its monumental door that spurts out of its wall is not decorated. The huge courtyard is reached after passing through a long vaulted horizontal hall. There are heavy cut stone sequins and steep arched porticos made from cut stones on the east and west of the courtyard. The body of the inn consists of rubble stone walls. The fillings inside the portico arches are from the Ottoman


nun doğu ve batısında kalın kesme taş payeler, kesme taştan sivri kemerli revaklar sıralanmıştır. Hanın yapı malzemesini moloz taş duvarlar oluşturmaktadır. Revak kemerlerinin arasındaki dolgular Osmanlı dönemine aittir. Avlu çevresindeki bölümler yuvarlak kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanmıştır. Döşemealtı Belediyesinin talebi üzerine Vakıflar Bölge Müdürlüğünce başlanan restorasyon çalışmaları kısa sürede tamamlanarak, han turizme açılmıştır.

Evdir Han

Eskiden mevcut olan ve okunmuş kitabesinden, Evdir Han’ın I. İzzeddin Keykavus Bin Keyhusrev tarafından 1210-1219 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir. Antik şehir kalıntısı büyük ihtimalle

nekropolün üstünde yer alan handa oldukça fazla devşirme malzeme kullanılmıştır. 67X55 metrekare ebadında kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Beden duvarlarının tümü kesme taş, üst örtü moloz taştır. Dört eyvanlı hanlar grubunda bulunan yapının özellikle portalı dikkat çekicidir. Beden duvarından ileri çıkıntı yapan portalın üst iki köşesi yıkılmıştır. Portal nişinin üst kısmı ise mukarnaslarla doldurulmuş ve kapı basık kemer ile sonlandırılmıştır. Hanın iç avlusu etrafında kalın kesme taş payeler üzerine oturan kesme taş örgülü sivri kemerli revaklar yer almaktadır. Dört eyvanın da üstü, sivri beşik tonoz ile örtülüdür. Revaklara açılan kapalı mekanlar şeklinde olan hücreler bulunmaktadır.

period. The areas around the courtyard are connected to each other and the walls with arched columns. The inn is open to the public after restorations demand from the Municipality of Döşemealtı.

Evdir Inn

From the epigraph we know that the inn was commissioned by İzzeddin Keykavus Bin Keyhüsrev I during 1210

and 1219. A lot of cropping ingredients were used in the building of the inn which was most likely located on top of the necropolis in the antique age. It has an almost square like rectangular plan and has 67X55 square meter dimensions. Its body walls are made up of cut stones and its coverings are from rubble stones. The portal of the structure is especially

Kırkgöz Han

Evdirhan

ANTALYA 37

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Karain Mağarası

Yağca köyü sınırlarında bulunan Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Mağara paleolitik, neololitik, kalkolitik, eski tunç gibi protohistorik çağlarda ve klasik çağda insanlar tarafından sürekli bir biçimde iskan edilmiştir. Karain Mağarası’nda yapılan kazılarda elde edilen arkeolojik buluntular, alt paleolitikten geç Roma dönemine kadar görülen yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Klasik dönemlerdeki kullanım daha çok Adak Mağara (tapınak) niteliğinde olup, mağara alnı ve dış duvarları üzerinde Grekçe kitabe ve nişler bulunmaktadır.

Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain alt, orta ve üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır. Karain’den ele geçirilen Anadolu’da bilinen en eski insan kalıntılarının yanı sıra mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri, Anadolu sanatının ilk örnekleridir. Mağaraya giriş paralıdır. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan kalıntıları ile Batı Akdeniz’in eski çevresinin ortaya konmasında önemli bir rol üstlenen Karain, çevresindeki diğer mağaralarla birlikte doğal ve kültürel özellikleri

Karain Mağarası

38

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

interesting. The top two sides of the portal have been damaged. The upper part of the portal niche is filled with corbels and the door is finished with a pressed arch. There are braided steep porticos made from cut stones around the inner courtyard. The four terraces are covered with steep gable roofs. There are cells that open up to the porticos.

Karain cave

The cave which is situated within the borders of Yağca village is an important Paleolithic center in terms of Anatolian and Near East history. The cave was used as a settlement in all the pre-historic ages. Archeological finds that have been unearthed during the excavations in the cave have filled an important gap in the efforts geared towards the history in pre-historic ages in Anatolia. There are Greek epigraphs and niches on the head and walls of the cave which was mainly used as a temple in classical ages. While many of the Paleolithic caves on earth represent one era, Karain shows a continuous stratification and the data recovered from these stratifications shed light on the connections between Europe and the Near East and emigration routes. In addition to the oldest human remains that were found in Karain, the bearable artworks that were found in the cave are Anatolia’s first art pieces. There is an entrance fee for the cave. Karain, which takes on an important role in establishing the old structure of Western Meditarrenean with its plant and animal relics, is a candidate for UNESCO’s world heritage list along with the other caves around it because of its natural and cultural aspects. Excavations in the cave still continue today.

Antique Cities Ariassos

There are the remains of the Ariassos antique city one kilometer from the village of Akkoç, which is to the west of Çubuk Beli. The city is 45 kilometers from Antalya. The city, just like all the other Pisidia cities, was built by the Etruscan civilization around 3000 B.C. Ariassos, which was in unison with other Pisidia cities made its living by passage fees and racketeering because of its important location. We know that viniculture, wine production and olive oil production were undertaken in the city. We believe that the city collapsed and was abandoned after an earthquake during the late Roman era. The city today is totally ruined except for a 3 arched entrance door that was built during the Roman era. Right behind the 5 meter high door you can see the gymnasium and a stone epigraph.

Termessos

It is located within the national park and is one of the most magnificent ruin sites within the woods. The BeydağlarıTermessos National Park is the botanical center of the region with its flora and resembles an open air zoo with the wild goats running around. You can reach the area by a special road that curves to the left on the 24th kilometer of the Antalya-Korkuteli Highway. The ruins of the city start with the Hellenistic era walls near Yenicekahve and continue all the way to the peak of Mount Güllük. When you follow the pathway after the parking lot up to the city, you will see the steps and monumental entrance of the temple built during the reign of Emperor Hadrian on the right hand side. If you continue to climb


Kırkgöz Han

ANTALYA 39

Ağustos - Eylül / August - September 2011


dolayısıyla karma sit olarak Dünya Miras Listesi’ne önerilmektedir. Mağaradaki kazılar hala devam etmektedir.

Antik kentler Ariassos

Çubuk Beli’nin batısında, Akkoç köyüne 1 kilometre mesafede Ariassos Antik Kenti’nin kalıntıları bulunmaktadır. Kentin Antalya’ya uzaklığı 45 kilometredir. Kent, diğer Pisidya kentleri gibi M.Ö. 3000’li yıllarda kuzeyden göçen İskitler içerisindeki Etrüsk Boyları tarafından kurulmuştur. Diğer Pisidya kentleri ile birlik içerisinde olan Ariassos, konumu itibariyle Antalya Ovası’nı Anadolu platosuna bağlayan yol üzerinde bulunması nedeniyle geçiş ücreti ve haraç ile yaşamıştır. Kentte antik dönemde bağcılık, şarapçılık ve zeytinyağı üretiminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Kentin Geç Roma döneminde yaşadığı deprem neticesi yıkıldığı ve bu nedenle terk edildiği sanılmaktadır. Kentte bugün, Roma döneminde yapılmış üç kemerli bir giriş kapısından başka hiçbir yapı ayakta olmayıp, tamamen yıkılmış durumdadır. 5 metre yüksekliğinde olan kemerli kapının hemen arkasında, doğudaki yamaçta bir gymnasion ile bir yazıtlı taş görülmektedir.

Termessos

Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup, aynı adı taşıyan Milli Park içinde yer alır. Beydağları-Termessos Milli Parkı; bitki örtüsü ile bölgenin botanik, yaban keçisi sürüleri ile de açık hayvanat bahçesi görünümündedir. AntalyaKorkuteli karayolunun 24. kilometreden sola tırmanan özel yolla 1050 metre yükseklikte, Güllük Dağı’ndaki kalıntılara ulaşılabilir. Şehrin 40

ANTALYA

Ariassos Antik dönemde Pamfilya ve Pisidia kentlerini birbirine bağlayan yolların merkezinde olan Döşemealtı, bugün Akdeniz’i Anadolu’nun içlerine taşımaktadır.

Döşemealtı, which was at the center of the roads that connected Pamphylia and Pisidia in the antique ages now carries the Mediterranean to the inner regions of Anatolia.

kalıntıları, Antalya-Korkuteli karayolu üzerindeki Yenicekahve yakınında bulunan Hellenistik Devir suru ile başlar ve Güllük Dağı’nın zirvesine kadar devam eder. Otoparktan sonra şehre tırmanan patika takip edildiğinde, sağ yanda İmparator Hadrian devrinde yapılmış İon düzenindeki tapınağın basamak ve anıtsal girişine rastlanır. Aşağı şehir surları ve su koyağının bulunduğu alanda güneye doğru tırmanmaya devam edilirse, solda yer yer birinci katı ayakta kalmış gymnasiuma ulaşılır. Birçok oda ve salondan oluşan yapının güneybatısında, arkalarında dükkânlar bulunan sütunlu cadde yer alır. Hemen yakınında kanalizasyon şebekesinin mükemmelliğini sergileyen kanallar hala görülebilir.

Doğal güzellikler Güllük Dağı Milli Parkı

Güllük dağı (Termessos) Milli Parkı, Antalya merkeze 30

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Termessos


aqueducts that prove the existence of a perfect sewage network.

Scenic Beauties Güllük Mountain National Park

Güllük Mountain (Termessos) National Park is 30 kilometers from the city center of Antalya. The 6 thousand 702 hectare area that has natural and cultural values, the Termessos antique city and a rich flora and fauna, has been declared a national park in 1970. The national park which has a rich biological diversity and a 250-1665 meter height difference is home to 680 different types of plants that includes gum trees, wild olive trees, sandalwood, carob and bay trees. 80 of these trees are described as endemic plants. There are almost extinct species of animals that live and breed within the park such as fallow deer, wild goat, Eastern imperial eagle and lynx. 113 types of birds out of the 456 in Turkey can be seen in the park. Geomorphologic elements such as the Mecine Canyon and the Yenice Valley within the park are worth seeing.

Düzlerçamı

kilometre uzaklıktadır. Doğal ve kültürel kaynak değerleri; Termessos Antik Kenti, zengin biyolojik çeşitlilik, jeomorfolojik oluşum ile birlikte, 1970 yılında 6 bin 702 hektarlık alan, milli park alanı olarak ilan edilmiştir. 2501665 metre yükselti farklılığı ve zengin biyolojik çeşitliliğe sahip milli parkta, Akdeniz iklim tipinin bitki topluluklarını sergileyen orman ve maki örtüsü içerisinde sakız ağacı, yabani zeytin, sandal, keçiboynuzu, defne, tespih gibi 680 bitki türü tespit edilmiş olup, 80 adedi Türkiye endemiği olarak tanımlanmıştır. Milli parkta, alageyik, yaban keçisi, şah kartal ve vaşak gibi sayıları her geçen gün azalan önemli türler barınmakta ve üremektedirler. Türkiye’de bulunan 456 kuş türünün 113’ü milli parkta görülmektedir. Milli parkta, Güllük Dağı’nın sarp kayalıkları, duvarları 600 metreye kadar yükselen Mecine Kanyonu ve Yenice Vadisi gibi jeomorfolojik özellikler görülmeye değer oluşumlardır.

Güver Canyon Natural Park

Güllük Milli Parkı

Güver Kanyonu Tabiat Parkı

Antalya ilinin kuzey-batı yönünde ve 15 kilometre mesafededir, Döşemealtı ilçe sınırlarında kalan tabiat parkının alanı, 4 bin 044 hektardır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, 28.03.2007 tarih, 104 sayılı olurları ile Güver Kanyonu

towards the south from the area that hosts the valley, you will reach the gymnasium that only has one of its floors still standing on the left hand side. On the southwestern side of the structure which has many rooms and a hall, there’s a columned avenue. You can still see the remains of the

It is 15 kilometers from Antalya on the north-west axis. The nature park which is located within the borders of Döşemealtı, is 4 thousand 044 hectares. The canyon and its surroundings are parts of the natural life preservation area determined by the Ministry of Environment and Urbanization since 2007. Because it is an area suitable for relaxation and entertainment with its flora and fauna and magnificent view, the canyon was named a natural park. ANTALYA 41

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Döşemealtı kuzey yıldızı olacak elçisi haline getirmiş olmanın haklı gururunu yaşamaktadır. 22.03.2008 tarihinde 5747 Sayılı Yasa ile dört beldenin (Yeniköy, Yeşilbayır, Düzlerçamı, Çığlık) birleşmesi ile oluşan ilçemiz, ismini de tarihi Döşeme Yol’dan alarak, Döşemealtı olmuştur. Yazları Antalya’dan daha serin olan ilçemiz geniş planlanmış alanları ile Antalyalıların yerleşmesi için ilk tercihleri haline gelmiştir. Mehmet Baygül Kaymakam / Governor

Tarihiyle, doğasıyla 600 kilometreden fazla sahili, denizi, güneşi, yüzlerce vasıflı ve belediye ruhsatlı tesisi ile gerçek turizmin başkenti olan Antalya, misafir ettiği yerli ve yabancı konukları aynı zamanda gönüllü turizm

Düzlerçamı Milli Parkı, Düzlençamı’ndaki geniş piknik alanları, doğa harikası Güver Uçurumu, Büyük İskender’in bile zaptedemediği “Kartal Yuvası” Termessos, insanlık tarihi kadar eski “Karain”, ilçemize ismini veren “Döşeme Yol” ve tarihi kalıntılar, Çubuk Beli’nde Ariasos,

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Evdirhan ve Kırkgözhan, Düden Şelalesi’nin kaynağını oluşturan Kırkgöz su kaynakları ile kuzeyde Ekşili Göleti, Antalya tarihine ve turizmine katkı sağlamak ve zenginlik katmak için kollarını açmış beklemektedir. Çalışkan, dürüst ve devlete bağlı insanların yaşadığı ilçemizde, önemli ölçüde tarım ve hayvancılık yapılmakta, nar ve zeytin üretimi de gelir kaynağı oluşturmaktadır. Eğitim ve öğretimde prestijli okullara sahip olan ilçemizde, Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Meslek Yüksekokulu ile birlikte yeni kurulan Uluslararası Antalya Üniversitesi zenginliklerimiz arasında olacaktır.

Organize Sanayi Bölgesindeki işletmeler ve çalışanları, doğayı kirletmeden çevreci yaklaşımla yöremiz ve ülke ekonomisine çok önemli katkılar sağlamaktadır. Biz de kaymakamlık, belediye, siyasiler, sivil toplum kuruluşları, muhtarlarımız ve çalışkan halkımızla beraber tüm eksikliklerimizi tamamlayıp, Döşemealtı’nı Antalya’nın parlayan ve yükselen kuzey yıldızı yapacağız. Antalya Kültür ve Turizm Dergimizin çok önemli bir eksikliği tamamladığını düşünüyorum. Konuları, değerleri ve baskısıyla çok önemli bir tanıtım hizmetini yerine getiriyor. Emeği geçen ve katkı koyan herkese teşekkür ediyorum.

Döşemealtı will become the northern star Antalya which is the capital of tourism with its history, nature 600 kilometer shoreline, sea, sun and quality touristic facilities, is proud to have turned its local and foreign visitors into voluntary tourism ambassadors. Our borough which was formed by the unison of four towns (Yeniköy, Yeşilbayır, Düzlerçamı, and Çığlık) in 2008 is now known by the name Döşemealtı. Our borough which is cooler than Antalya during the summer is a hot spot for the locals with its spaciously planned areas.

42

ANTALYA

The Düzlerçamı national park, large picnic areas in Düzlerçamı, a wonder of nature, the Güver Cliff, Termessos, the eagle’s nest even Alexander the Great couldn’t conquer, Karain, which is as old as humanity, the Döşeme Road which has given our borough its name, historical ruins around the road, the Ariassos antique city, Evdir and Kırkgöz Inns which were built during the Seljuk and Ottoman rules, the Kırkgöz water resources that make up the Düden Falls and the magnificent Ekşili Pond await their visitors to contribute and enrich the history and tourism of Antalya.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

In our borough, which is inhabited by honest, hard working and patriotic people, our main income is derived from agriculture and live animal breeding and pomegranate and olive production is also an important source of income. In our borough which has prestigious schools, Mediterranean University’s Vocational Academy and the newly established International Antalya University are some of the educational riches. The facilities and employees in the Organized Industrial Region are contributing greatly to the regional and national economy while putting im-

portance on preserving the environment. And we, as the civil authority in the borough, along with the municipality, politicians, nongovernmental organizations and our citizens, will work together to perfect our borough and make Döşemealtı the rising star of Antalya in the north. I believe that the Antalya Culture and Tourism Magazine has filled an important void. It is undertaking an important service in advertising with its topics, values and quality publishing. I would like to thank all those involved in the project.


ve çevresi, halen yaban hayatı geliştirme sahası içinde bulunmaktadır. Bitki örtüsü ve yaban hayatı özelliğine sahip manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun bir tabiat parçası niteliği taşıdığından, Güver Kanyonu tabiat parkı olarak ilan edilmiştir.

Düzlerçamı Mesire Yeri

Alanı 15.05 hektardır. Antalya-Korkuteli karayolunun 20’nci kilometresinde Düzlerçamı bölgesindedir. Düzlerçamı Mesire Yeri ağaç türleri, kızılçam ve Akdeniz maki elemanlarından oluşur. Mesire yeri günü birlik piknik için uygun olup, serbest olarak spor yapılabilir. Mesire yerinin devamında bulunan Güver Uçurumu Kanyonu, görülmeye değerdir. Düzlerçamı Mesire Yeri, Aralık 2005’de ihale ile müstecire kiralanmıştır. Mesire yerinde büfe, fırın ve kır gazinosu bulunur. Aynı zamanda alanda 2 yağmur barınağı, 1 çocuk oyun alanı, 3 wc, yeteri kadar çeşme, piknik masası, piknik ocağı, bulaşık yıkama yeri ve çöp bidonu vardır.

Ekşili Göleti ve Tescilli Çınarı

Tam anlamıyla bir doğa harikası olan Ekşili Göleti, Antalya’dan 35-40 kilometre uzaklıktadır. Özel bir işletme tarafından gölet içerisinde “Yakala-Bırak” uygulamasıyla gerçekleştirilen balık tutma, çok eğlenceli bir aktivitedir. Ayrıca gölet etrafındaki ormanlık alanda kamp kurabilir; kano, dağ bisikleti gibi sportif faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Gölete Antalya-Burdur karayolu üzerinde Antalya Organize Sanayi bitiminden Ekşili köyü tabelası takip edilerek varılabilir. Ayrıca Ekşili belde merkezinde bulunan ve Koruma Böl-

ge Kurulu tarafından tescil edilmiş bulunan Çınar Ağacı ile alanı, halkın nefes alma ve dinlenmesinde büyük rağbet gösterdiği bir sayfiye yeri olarak bilinmektedir.

Kırkgöz Gölü (Pınarbaşı)

Antalya kent merkezinin 30 kilometre kadar kuzeyinde olan bu göl, içinde nilüfer çiçekleri ve çevresindeki oturma yerleri ile güzel bir mesire alanıdır. Gölün suları, bir ırmak halini alarak Düden`in ağzında kaybolur. Antalya`da Kepez’e kadar yeraltından gittikten sonra, buradaki Kepez Hidroelektrik Santrali’ni çalıştırır. Daha sonra da bir kanal içinde akarken, Varsak Ovası’nı sulayarak Yukarı Düden Şelalesi’ni meydana getirir.

Sanayi Çevreye Dost Organize Sanayi: AOSB

Turizm sektörünün en önemli merkezlerinden biri olan Antalya da, turizm sektörünü destekleyecek sanayi yatırımlarının da bulunmasının kaçınılmazlığından yola çıkılarak hizmete giren Antalya Organize Sanayi Bölgesi (AOSB), bugün Antalya sanayisinin dinamosudur. Binlerce yıllık tarihi ile açık hava müzesi, doğal güzellikleri, denizi ve güneşi ile tabiat harikası olan Antalya’nın ihtiyaçları dikkate alınarak, çevre kirliliğine sebep olmayacak sanayi türlerini seçen AOSB, sanayi yatırımlarını bir araya toplayıp düşük maliyetli ve her türlü altyapısı hazır sanayi parselleri üretmek, tahsis etmek, yapım ve işletme aşamalarında kontrol etmek, gelişmelerini sağlamakla yükümlüdür. Antalya Organize Sanayi Bölgesi; insan ve çevre ilişkilerine önem veren, çevre kirlenmesine karşı duyarlı bir düşünce ışığında, bölge

Ekşili Göleti

Düzlerçamı Picnic area

The area is 15.05 hectares. It is located in the Düzlerçamı region, on the 20th kilometer of the Antalya-Korkuteli Highway. The picnic area is filled with maquis and Turkish pines. The area is suitable for picnics and sports activities. The Güver Cliff Canyon at the end of the picnic area is a must see. The area was leased to a tenant in December 2005. There is a canteen, bakery and a country café at the area. There are also 2 rain shelters, one playground, 3 lavatories and plenty of fountains, picnic tables, dish washing stations, grills and trash cans at the area.

Ekşili Pond and The registered Plane Tree

Ekşili Pond which is a wonder of nature is 35-40 kilometers from Antalya. Fishing at the lake which involves catching the fish and releasing them is a very fun activity. You can also camp at the woods near the pond and engage in sports activities such as canoe and mountain biking. You can reach the pond by following the sign for Ekşili village at the end of the Antalya Organized Industrial Area which is on the Antalya-Burdur Highway. In addition, the plane tree that is located in the city center of Ekşili which is registered by the Regional Preservation Board and its vicinity is considered to be a popular excursion area by the locals. ANTALYA 43

Ağustos - Eylül / August - September 2011


İnsanlığın mirası: Döşemealtı

Nurettin Tursun Döşemealtı Belediye Başkanı Mayor of Döşemealtı

Dünya kenti Antalya’nın yükselen “kuzey yıldızı” Döşemealtı, geçmişten bugüne çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihte insanların yerleşik düzene geçişine Karain Mağarası ile öncülük etmiştir. Döşemealtı; tarihi, kültürü, doğası ve sahip olduğu bir çok değeri ile adeta bir dünya mirasıdır ve hala tarihin izlerini taşımaktadır. Bu miras bizim için bir lütuftur ve biz bu lütfün farkın-

dayız. Bu anlamda, dünden bugüne yaptığımız çalışmalar ve hayata geçireceğimiz yeni projeler ile geçmişin güzelliğini, modern hayatın çizgisi ile buluşturuyoruz. İlçemiz Antalya’nın İç Anadolu’ya ve Ege’ye açılan kapısı konumundadır. Tarihin ve doğanın sihirli bir uyum içerisinde bütünleştiği Döşemealtı, ilimizin en önemli ilçeleri arasında yer almakta ve ekonomisi, eğitim kurumları, coğrafi konumu ile bir çok ilimizin de önüne geçmektedir. Ama tüm bunları gelecekte nüfusu yüz binlerle ifade edilecek olan güzel ilçemiz için yeterli bulmuyoruz. Çağdaş, modern ve dünya kenti Antalya’nın örnek bir ilçesi olmak için yola çıktık. Dün olduğu gibi, bugün de Döşemealtı’na yakışır hizmet üretmeye gayret ediyoruz. Yıllar önce ilçemize ilk sıcak asfaltı, ilk parkı, ilk oto parkı, ilk kapalı pazar alanını yaptığımızda ve altyapı için ilk kazmayı

vurduğumuzda çok heyecanlıydık. Bugün hala ilk günkü gibi heyecanlı ve azimliyiz. Çünkü biz Döşemealtı’na ve halkımıza sevdalıyız. Analarımız bacılarımız, ilmik ilmik dokuduğu Döşemealtı Halısı ile ilçemizin ismini nasıl ki dünyaya duyurdularsa, bugün tüm mesai arkadaşlarımla birlikte alnımızın terini hizmetimize karıştırarak, hizmet yolunda ilerliyoruz. Önümüzdeki iki yıl içerisinde yapacak olduğumuz belediye hizmet sarayı, kent ormanı, belediye iş merkezi, hükümet konağı, kapalı spor salonu, gençlik merkezi ve sosyal donatı alanları ile ilçemizin yıldızı daha da parlayacaktır. Eğitime ve öğretime verdiğimiz destek ile altyapısını güçlendirdiğimiz ilçemiz artık eğitim vadisi yolunda ilerlemektedir. Bugün sahip olduğu Uluslararası Antalya Üniversitesi başta olmak üzere; Sosyal Bilimler Lisesi, Fen Lisesi, Anadolu

Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi, Turizm Meslek Lisesi, Kız Teknik Meslek Lisesi ve Organize Sanayi Meslek Lisesi gibi bir çok değerli eğitim öğretim kurumları ile eğitimde önemli bir yer almıştır. Yapımı devam eden Uluslararası Antalya Üniversitesi ile bu eğitim kurumları adeta taçlanacaktır. Yaşadığımız ilçeyi çocuklarımızla birlikte geleceğe hazırlarken, 7’den 77’ye herkesin görüşünü alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dostlarımızın övgüleri bizlere güç katarken, eleştirileriniz daima doğruyu bulmamıza yardımcı oluyor. Hedefimiz; çağdaş, modern, tüketen değil, üreten Döşemealtı…Bu duygu ve düşüncelerle siz değerli dostlarımızı ilçemize bekliyor, Döşemealtı’nı ve yöremizin misafirperver, sıcak dost canlısı insanlarını tanımanızı tavsiye ediyorum.

The heritage of humanity: Döşemealtı Döşemealtı, which is the rising northern star of Antalya, has been host to many civilizations throughout history and has been the pioneer of human settlements with the Karain Cave. Döşemealtı is a world heritage with its history, culture, nature and all the values it embodies and it still carries the traces of history. This heritage is a blessing for us and we are aware of this blessing. We are uniting the beauty of the past with modern life with new projects and the projects that are still underway in this regard. It is like the portal that con44

ANTALYA

nects Antalya to Inner Anatolia and the Aegean region. Döşemealtı, which embodies history and nature, is one of the most important towns in the city and it surpasses many of the cities in our country with its economy, educational institutions and geographical location. But this is not enough for our town which will grow immensely in the future. We set out to create an exemplary town in Antalya which is modern and up to date. We are working towards supplying quality service like we also did in the past. We were very excited when we

Ağustos - Eylül / August - September 2011

built the first asphalt road, first parking lot, the first park, and the first covered bazaar in the city throughout the years. We are still as excited as we were back then because we love our borough and our citizens. Just like our mothers and sisters introduced our borough to the world with the carpets that wove, we too are working to serve you to the best of our abilities. Our city will shine brighter after we finish building the municipality service center, city forest, municipality employment agency, government building, sports center, youth

center and community areas in the next couple of years. Our borough which we strengthened with the importance we put on education is now becoming an education valley. The town has an important place in education with educational establishments such as the International Antalya University, Social Sciences High school, Science High school, Anatolian High School, Health Vocational High school, Tourism Vocational High school, Girl’s Technical Vocational High school and the Organized Industrial


its lotus flowers and sitting areas around it. The waters of the pond turn into a river and vanish at the mouth of Düden. They then flow underground from Antalya to Kepez and help run the Kepez Hydroelectric Power Station. The waters finally flow through a canal, water the Varsak Plain and form the Upper Düden Falls.

IndustryEnvironmentally Friendly Organized Industry: AOSB

The Antalya Organized Industry Region (AOSB) which was established because of the need for industrial investments to support the tourism sector in Antalya, a major player in the market, is the dynamo of Antalya’s industry today. AOSB which has selected industries that would not pollute the environment in Antalya which is a wonder of nature with its sea and sun and an open air museum with its extensive historical background is responsible for bringing together all industrial investments and producing, allocating, developing and controlling low cost industrial parcels that already have infrastructures.

ve ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirilmekte olan büyük bir projedir. Tarıma ve turizme uygun olmayan arazilerde sanayi için gerekli her türlü alt yapı, çalışanlar için çeşitli sosyal aktivite alanları ve tesislerinin hazırlanması ile tüm dönemlerde, kaliteli hizmetin devamlılığının esas olduğu AOSB, 692 hektarlık alandan 320 adet çeşitli büyüklükte sanayi parseline sahiptir.

Hasat Bayramı, Döşemealtı Nar Festivali

Döşemealtı Belediyesi tarafından her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen Nar Festivali ve Yağlı Pehlivan Güreşleri’nin bu yıl 8.’si yapılacak. 8-9 Ekim 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan ve nar üreticisinin hasat bayramı olarak bilinen 8. Döşemealtı Nar Festivali, bu yıl da çeşitli konser ve eğlencelerle kutlanacak. En iyi nar üreticisinin de seçileceği festivale, her yıl on binlerce insan katılıyor.

Döşemealtı’nın asırlık geleneği: Altın halılar

Doğadaki bitkilerden elde edilen boyalarla renk verilen ve koyun yününden yapılan Döşemealtı Halısı, 150

Döşemealtı Genel Toroslarla çevrili Döşemealtı, insanlık tarihinin her aşamasına şahit olmuştur.

yıllık geleneğini anneden kıza aktararak sürdürüyor. Kullanıldıkça değeri artan ve 30 yılda antika görünümünü kazanan Döşemealtı Halısı,

Döşemealtı, which is surrounded by the Taurus Mountains, has witnessed each step of the history of humanity.

Lake Kırkgöz (Pınarbaşı) This lake which is 30 kilometers to the north of the city center of Antalya is a nice excursion area with

The AOSB is a big project that is being carried out to contribute to the regional and national economy while taking care of human and environmental relations and being conscious about environmental pollution. AOSB, which puts great importance on establishing the right infrastructure for industrial areas which are not suitable for agriculture and tourism and building social activity areas and quality facilities, has 320 different industrial parcels on a 692 hectare area. ANTALYA 45

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Döşemealtı Halısı

The Harvest Holiday, the Döşemealtı Pomegranate Festival

100 yıl kullanılabilir olması nedeniyle altın değeri taşıyor. Döşemealtı Kovanlık köyünde 150 yıldır sürdürülen el dokumacılığının ustaları olarak, kadınlar çıkıyor karşımıza. Kadınların ilk olarak doğada gördüklerini resmederek oluşturdukları halı motifleri, zamanla geleneksel bir hal alır ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Döşemealtı halılarında bulunan akrep, deve, İslam’ın 5 şartı, koçboynuzu, kediayağı, öküz sidiği motifleri, asırlık bir geleneğin ürünüdür. Yörük kadınları sadece motifleri değil, dokuma yapacakları malzemeleri de doğadan elde edermiş. Keçilerinden kırptıkları kılları çul ve çadır, koyun yünlerinden ise halı ve halı türlerini dokurlarmış. Bu tercihin nedeni ise yine doğada gizli. Kıl çadır su geçirmez, yün halı sıcak tutarmış. 46

ANTALYA

Bitkiler renk veriyor

Yörük kadınları topladıkları otlarla dokumalarına renk verir, doğadan kırmızı, yeşil, mavi, siyah, kahverengi ve sarı renklerini elde ederler. Bugün de Döşemealtı halıları doğadan elde edilen renklerle dokunur. Kırmızı, kök boya aracılığıyla elde edilir. Siyah renk palamut ve sumaktan, yeşil renk ise asma yaprağı ve hayıttan elde edilir. Karışımlar sonunda sarı ve kahverengi ortaya çıkar. Farklı yöntemlerle de renk tonlandırılmasına gidilir. Bitkilerin toplama zamanına göre bile renk ve ton farkı yaşanır. Örneğin, en güzel yeşil ilkbahara yakın dönemde elde edilir. Kaynakça: Dünden Bugüne Antalya Kitabı (Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları-2010)

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The Pomegranate Festival and the Oil Wrestling Competitions that are organized by the Döşemealtı Municipality will take place for the 8th time this year. The 8th Döşemealtı Pomegranate Festival, known as the harvest festival of pomegranate producers, will take place on October 8-9, 2011 this year and will include various concerts and activities. Thousands of people attend the festival where the nest pomegranate producer will be chosen.

The century long tradition of Döşemealtı: Golden carpets

Döşemealtı carpets which are made from colors produced from plants and sheep wool are still being woven by the women in the village of Kovanlık. The carpets which become more valuable over time and look like they are antique after only 30 years is considered as valuable as gold because it can be used for 100 years. Motifs on the carpets which consisted of natural elements depicted by women became traditional over time and are passed on from generation to generation. The scorpion, camel, carob, cat’s foot and

the 5 pillars of Islam motifs that are found on the carpets are the products of a century long tradition. Nomad women not only took their motifs but their ingredients from nature. They used to weave their bags and tents from goat hairs and their carpets from sheep wool. The reason for this is hidden in nature. A bristle tent wouldn’t let the rain in and a wool carpet would keep you warm.

The color comes from plants

Nomad women would color their hosieries with the plants they gathered and produced red, green, blue, black, brown and yellow colors from nature. Today, Döşemealtı carpets are still woven with the colors produced from plants. Red is produced from madder. Black is produced from acorn and poison ivy, green is produced from vine leaves and chaste trees. Yellow and brown is produced with mixtures. The color and tones vary according to the picking times of the plants. For example, the best green is produced close to spring. Bibliography: From the book -Dünden Bugüne Antalya (Antalya Governorship City Culture and Tourism Directorate Publishing House -2010)


ANTALYA 47

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Portre / Portrait

Yazı ve Fotoğraflar/ Article and Photographes: Hamit Seçil

Antalya’yı gözetleyen bekçi İsmi Cengiz Coşanay; orman yangınlarını bildirmek için duman gözetleyen kule görevlilerinden. Toroslar ondan soruluyor. Gözü manzarada, hayalleri ise gökyüzünde.

‘’Ben hayatım boyunca hep bir şeyleri bekledim. Çocukken dağlarda keçileri, askerde koğuşu… Bugüne kadar yaptığım tüm işler beklemek üzerineydi. Odun deposunu bekledim misal, ardından yangının çıkışını. Şimdi Antalya’nın ormanlarını bekliyorum. Geceleri yıldızları, sabahın ilk ışıklarında suya giden dağ keçilerini sayarım. Çam kokusunu da, duman kokusunu da çok iyi bilirim. Sinan Değirmeni’nden Serik’e kadar benden sorulur 48

ANTALYA

Toroslar. Gözüm devamlı manzarada, hayallerim ise gökyüzündedir.’’ Sırtını Toroslar’a yaslayan Antalya’da en tehlikeli mevsim yazdır. Hava sıcaklığı arttıkça kuruyan otlar orman için en tehlikeli yanıcılara dönüşüverirler. Toroslar boyunca ormanla kaplı olan Antalya’da, ormancılar yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte dağlardaki kulelerine yol alırlar. İşleri dumanı bekleyerek, orman yangınlarını bildirmektir. Bugün Antalya’da onlarca

Ağustos - Eylül / August - September 2011

‘’I always guarded something my entire life. When I was a kid, I watched over the goats in the mountains and watched over the garrison when I was in the army. I always did something that involved guarding things. I was once a guard at the wood depot, now I’m guarding the forests of Antalya. I count the stars at night and the mountain goats that go for a swim in the wee hours of the morning. I know the smell of the pines as well as the smell of smoke. I know

the Taurus Mountains like the back of my hand all the way from Sinan Windmill to Serik. I always watch the panorama while I dream about the sky.’’ The most dangerous season in Antalya, which has its back to the Taurus Mountains, is summer. Plants that dry up as the heat goes up become the most dangerous flammables for the forest. Forest rangers in Antalya, which is covered with forests along the Taurus Mountains, head for the mountain towers as the sum-


The guard that watches over Antalya His name is Cengiz Coşanay; he’s a tower guards that looks out for smoke so that he can report forest fires. He knows the Taurus Mountains like the back of his hand. His eyes are on the view, his dreams up in the sky. orman gözetleme kulesinden birisi olan ve yüksekliği deniz seviyesinden bin 150 metrede bulunan Güllük Kulesi’ne çıktık. En yakın karayolunun bir buçuk kilometre aşağıdan geçtiği, elektriğin olmadığı, suyun ise helikopterle bırakıldığı kulenin bekçisi Cengiz Coşanay’la kulede geçen günlerini konuştuk.

Bu manzara çok az insana nasip olur “Bu manzarayı beklemek, dünyada çok az insana nasip olur” diyerek sözlerine başlıyor Coşanay. “Bak görüyor musun Antalya’yı?

Hiçbir yerde bu manzarayı göremezsin” diyor gür sesiyle ve kelimeler şöyle dökülüyor: “Ben Gülük Orman Gözetleme Kulesi’ne 2008 yılında kendi rızamla geldim. 4 yıldır bekliyorum buraları. Yılda beş ay yirmi dokuz gün burada geçiyor. Ardından tekrar bölge müdürlüğüne iniyorum. Bu kulede iki kişiyiz. Birimiz gece, diğerimiz gündüz bekliyoruz burayı. Haftada bir buçuk gün de iznimiz var. Bu akşam sen de olmasan, benim ufak oğlanla kalacaktık. İyi ettin geldin buralara. 1 Haziran olunca çıkarız ta 29 Ekim’e kadar buradayızdır.

mer season starts. Their job is to look out for the smoke and report forest fires. Today, we are at the Güllük Tower, one of the many observation towers in the city, which is 1150 meters above sea level. We talked to the watchman of the tower, Cengiz Coşanay, about his days at the tower which doesn’t have electricity and receives water by a helicopter.

This view is special

Coşanay starts the interview by saying, “this view is very special and not a lot of people are lucky enough to see it”. “Do you see Antalya? You

won’t find a better view anywhere else in the world” he adds and continues, “I came to the Güllük forest Observation Tower by will in 2008. I have been here for the past 4 years. I spend 5 months and 29 days a year at this place. Afterwards I go the regional directorate. There are two of us at the tower. One of us works through the day, the other through the night. We each have 1, 5 days off. If you hadn’t come here today it was going to be just me and my little boy. I’m glad you came.” We come up to the tower

ANTALYA 49

Ağustos - Eylül / August - September 2011


on the first day of June and stay until October 29. Güllük Tower is about 1150 meters above sea level. This is one of Antalya’s highest towers. This towers starts at the Sinan Windmill, reaches Korucak over Yazır, Söğütçük and, Gedeme and overlooks the Araplar Quarter. If there is a northeaster you can see the Soğanlı Tower over at Serik.”

He was engulfed by flames and choked to death. After that, I quit the forest. I started working at a factory. I worked there for 1, 5 years but was called back by the directorate. This time I was listed as a permanent worker. I started working as an office boy but then volunteered to go to Güllük Tower.’’

My nephew died in a fire

Cengiz Coşanay, who is now on his fourth year at the Güllük Forest Observation Tower says, “Did you notice the road that brought you here? I carried all this stuff up to the tower on my back. After 2009, they started sending me provisions by helicopter. The building was completely renovated in 2010. The tower was not looking so good. There are lots of mosquitoes here at night. The wire mesh on the windows now prevents

Coşanay started working for the Antalya Forest Regional Directorate in 1993. He was a firefighter for two years, then a guard at the wood depot in Kırkgöz for 5 years. But that wasn’t the last job change for him. ‘’Then they transferred me to the helicopter. But I told them I had a fear of flying. I almost quit my job. They transferred me to the main office. My nephew died during a fire in July, 2004.

Güllük Kulesi’nin deniz seviyesinden yüksekliği bin 150 metre civarındadır. Burası Antalya’nın en yüksek kulelerinden birisidir. Bu kule Sinan Değirmeni’nden başlar, Yazır, Söğütçük, Gedeme’nin üstünden Korucak’a geçer, oradan da Çığlık üzerinden Araplar Mahallesi’ne kadar hâkimdir. Eğer havada poyraz olursa Serik’teki Soğanlı Kulesi’ne kadar görünür buradan.’’

Amcamın oğlu yangında boğuldu

Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’nde çalışmaya 1993 yılında başlamış Coşanay. İki yıl ‘’yangıncılık’’ yapmış, sonraki beş yıl ise Kırkgöz’de odun deposunda bekçilik. Ama görev değişimleri bitmemiş. ‘’Ardından beni helikoptere verdiler. Dedim 50

ANTALYA

ben helikopterde yapamam. Benim yükseklik korkum var. İşimi bırakacaktım. Merkeze aldılar beni. 2004 yılının Temmuz ayının 20’si sıralarında bir Perşembe günü amcamın oğlu Gündoğmuş’ta çıkan yangına müdahale esnasında hayatını kaybetti. Ateşin içinde kalmış, yangında boğulmuş. Ben de ormanı bıraktım. Bir fabrikada işe başladım. 1,5 yıl çalıştım, ormandan beni geri çağırdılar, tekrar döndüm. Kadromu da aldım bu sefer. Odacı olarak başladım ormana. Ama bir müddet orada çalıştıktan sonra gönüllü olarak Güllük Kulesi’ne geldim.’’

Pişman değilim

Bugün Güllük Orman Bekleme Kulesi’nde 4’üncü yılının içerisinde olan Cengiz

Ağustos - Eylül / August - September 2011

No regrets


Çoşanay, “Geldiğiniz yolu gördünüz değil mi? Ben bütün eşyalarımı buraya sırtımda taşıdım. 2009 yılından sonra helikopterle gelmeye başladı erzaklarım. Bina 2010 yılında yeni baştan yapıldı. Eskiden kulenin durumu iyi değildi. Burada geceleri çok sivrisinek olur. Artık camdaki teller onların içeri girmesini engelliyor. Aynı arı gibi ses çıkarır sinekler burada” diyerek, kuleyi beklemenin zorluğunu anlattı. Güllük Kulesi’ne gelmekle hiç pişman olmadığını kendinden emin bir ses tonuyla belirten Coşanay, “Bu devletin bana verdiği bir görev. Bunu en iyi şekilde yapmam gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Termessos’a en çok Fransızlar gelir

Termessos Antik Kenti’nin içerisinde olan Güllük Orman Bekleme Kulesi’nin diğer kulelere göre uğrayanın çok olduğunu söyleyen Coşanay, sözlerini şöyle sürdürüyor:“Çok şanslıyım. Dün yirmi sekiz kişi geldi mesela. Çay ikram ettim ve onlara az buçuk İngilizcemle çevreyi anlattım, işimizi anlatım. Anlayan anlıyor, anlamayan olursa da kâğıda Türkçe yazıp veriyorum. Buraya genellikle Fransızlar çok geliyor. Belçikalı, Hollandalı, İtalyan, Alman, Amerikalı da uğruyor. 2009 yılından bu yana Ruslar gelmeye başladı. Bu yıl Ruslar bir hayli çoklar. Bu kulede bin bir türlü insanla tanışıyorsun. Başka kulelerde böyle bir imkân yok. Tanıştığım herkesten memnunum. Buraya gelen herkes çantasını buraya koyar ve turuna devam eder, sonra döner alır. Ben burada görevimi yaparım ve Antalya’nın adına leke sürülmesini istemem. Ama şunu gözlemliyorum ki, her geçen yıl ya Termessos’a ya

’’İnsanlar buraya gelsin. Kim olursa olsun gelsin. Şu havayı görüyorsun değil mi? Uçakların kalkışını görebiliyorsun, patlayan havai fişekleri. Ben burada ormanı değil, Antalya’yı gözetliyorum.’’ ’’I want people to come here; no matter who they are. Do you see this weather? You can see the planes take off and the fireworks go off. I not only look out for the forest but I watch over Antalya.’’

da benim yanıma gelen turist sayısında bir düşüş oluyor.’’

Bir geleneğe öncü oldu

Göreve başladığı gün not almak için yanında bulundurduğu defterinin ziyaretçi defterine dönüşmesinin ardından her yıl düzenli olarak kayıt tuttuğunu söyleyen Coşanay, bu geleneğin tüm kulelere yayıldığını belirtiyor. Geçen dört yılda toplam altı anı defterini bitirip, yedincisine başladığını söyleyen Coşanay, Güllük Orman Bekleme Kulesi’nin tur kitaplarına girdiğini ifade ediyor. Bu kitaplar aracılığıyla gelen turistlerin muhakkak kendisine de uğradığını belirten Coşanay, her gelen turiste çay ikram ettiğini belirtiyor. Geçtiğimiz yıllarda milli parkın erken saatlerde açılan kapısının, son düzenlemelerle birlikte saat 09.00’a alınmasının antik kent için bir kayıp olduğunu belirten Coşanay, “Yaz döneminde bence kapılar saat 08.00’de

them from coming in. The mosquitoes make noises just like bees here” Coşanay, who points out that he doesn’t regret coming here, adds: “This is an assignment given to me by the government. I know that I have to fulfill my duties to the best of my abilities.”

Mostly the French come to Termessos

Coşanay, who points out that the Güllük Forest Observation Tower, which is within the borders of Termessos Antique City, is more popular than the others, says: “I am very lucky. Yesterday, we had 28 people. I made them tea and tried to tell them what we did here with my broken English. Mostly French people come here. We also have Belgians, Dutch people, Italians and Americans. Russians have started coming here since 2009. There are a lot of them this year. You meet all kinds of people at this tower. Others

are not so lucky. I have liked everyone that has come here. People who arrive at the area leave their bags here, resume their tour and pick them up on their return. I only do my job and want to make Antalya proud. Unfortunately, there is a drop in the number of tourists that come to Termessos or to the tower every year.’’

He started a tradition

Coşanay, who says that he keeps regular accounts of the people who visit the tower every since he turned his notebook into a guestbook, adds that this tradition was picked up by the other towers as well. Coşanay, who points out that he has filled six guest books and started a seventh one says that the Güllük Forest Observation Tower has made it to the tour books in the region. Coşanay, who says that tourists visit him after reading about the tower in the brochures, adds that he ANTALYA 51

Ağustos - Eylül / August - September 2011


açılmalı. Termessos makilerden temizlenmeli bir an önce. Yollar açık olursa turist iki değil, beş saat gezer burayı’’ diyor. Antik kentin, orman ve makiden temizlenmesinden sonra tıpkı Tahtalı Dağı’ndaki gibi bir teleferik yapılarak çekim merkezi haline getirilebileceği önerisinde bulunan Coşanay, “O zaman burası insanla dolar taşar. Buranın havası Antalya’nın hiçbir yerinde yok. Mümkünse gece girişi bile serbest bırakılmalı. İnsanlar gelip gece buradan Antalya’yı seyretmeli” diye konuşuyor. Antik kent içerisinde su problemi yaşandığına dikkat çeken Coşanay, zaman zaman turistlerle suyunu paylaştığını belirtiyor. Herkes burada dikkatli olsun Görev süreci boyunca kendi sorumluluk alanında büyük bir yangın olmadığını belirten Coşanay, yirmi gün önce Güzle mevkide yaşanan ufak çaplı bir yangına hemen müdahale edilerek, kontrol altına alındığını söylüyor. Coşanay, “Umarım burada büyük bir yangın çıkmaz. Çünkü burası antik bir şehir ve yol açılmamış. Burada yangın çıkarsa bir tek sigara izmaritinden 52

ANTALYA

çıkar. Herkes burada çok dikkatli olmak zorundadır. Dikkat etmezlerse burayı kurtaramayız. Burası çok otlak bir yer. Ben burada hem ormanı hem de antik bir şehri koruyorum” diyor. Güllük Kulesi’nde çok mutlu olduğunu belirten Coşanay, duygularını şöyle dile getiriyor: ‘’Antalya’yı benim kadar güzel gören biri yok. Geceleri bazen çıkar bağırırım. Sesim yankılanır. Yanımda biri varmış zannederim. Kendi sesimle kendimi avuturum. Sabahları keçiler gelir buraya. Kayalıklar üzerinde duruşunu görmeniz lazım. Güneşe karşı o kadar asil dururlar ki, anlatamam. İnsanlar buraya gelsin. Kim olursa olsun gelsin. Şu havayı görüyorsun değil mi? Uçakların kalkışını görebiliyorsun? Patlayan havai fişekleri... Ben burada ormanı değil, Antalya’yı gözetliyorum.’’

Ağustos - Eylül / August - September 2011

offers each visitor some tea. Coşanay stresses that the opening of the doors of the national park was moved to 09.00 in the morning with the latest regulations and that this was a mistake in terms of the visitation of the antique city. Coşanay adds: “I think the doors should be open at 8 o’clock in the morning during the summer season. Termessos must be rid of maquis immediately. If the roads are clear, the tourists will spend more time touring the area.’’ Coşanay, who suggests the building of a cable car after the antique city is cleaned, says: “If that happens, this area will be filled with people. The air up here cannot be found anywhere else in Antalya. They must even allow access at night. People must come here at night and watch Antalya.” Coşanay, who also points to the drinking water problem within the antique city, says that he sometimes shares his water with the tourists. Everyone should be careful Coşanay, who points out that there hasn’t been a major fire within his jurisdiction during his term says that he helped put

out a small fire 20 days ago before it became dangerous. Coşanay says, “I hope there isn’t a big fire around here. Because this is an antique city and there are not big roads. If a fire breaks out here it will be because of a cigarette stub. So everyone must be very careful around here. If people are not careful we might not be able to save this place. This is a very bushy area. I am protecting both the forest and the antique city” Coşanay, who says that he’s very happy at the Güllük Tower, adds: ‘’No one else sees Antalya the way I see it. I sometimes go out at night and let out a scream. My voice echoes. I feel like there’s someone else with me. I console myself with my own voice. Goats come here in the morning. You must see how they stand on rocks. They look so noble. I want people to come here; no matter who they are. Do you see this weather? You can see the planes take off and the fireworks go off. I not only look out for the forest but I watch over Antalya.’’


ANTALYA 53

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Arkeoloji / Archeology

Antalya’nın tarihini yansıtan doğa harikası:

Kocain Mağarası İlk kez 1919 yılında keşfedilen Kocain Mağarası, bölge arkeolojisi ve tarihine ışık tutar

The wonder of nature that reflects the history of Antalya: Kocain Cave The Kocain Cave that was first discovered in 1919 sheds light on the archeology and history of the region

Yazı/Article: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (Arşiv) / City Culture and Tourism Directorate (Archive) Fotoğraflar/Photographs: Hamit SEÇİL

54

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Anıtsal sarkıt ve dikitleri ile tabiat tarihini, tarih öncesi buluntuları ve okunabilen yazıtlarıyla Antalya bölgesinin tarih ve arkeolojisini yansıtan en önemli mağaralardan biridir Kocain. Döşemealtı ilçesinin kuzeydoğusunda, Antalya’ya yaklaşık 56 kilometre uzaklıkta, İndağı’nda bulunur.

İlk kez 1919 yılında keşfedilen bin 171 metre rakımlı Kocain Mağarası’ndaki arkeolojik araştırmalar, 1946 yılından sonra çeşitli dönemlerde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Prehistorya Bölümünden Prof. Dr. İ.Kılıç Kökten tarafından yürütülmüş. Speleolojik yönden ilk araştırması ise 1972 yılında

Kocain is one of the most important caves that reflect the history and archeology of Antalya with its pre-historical findings and eligible epigraphs. It is located on the northeastern part of Döşemealtı borough, 56 kilometers from Antalya on İndağı. Archeological researches in the cave which is 1171 meters above sea level were carried out by Prof. Dr. İ.Kılıç Kökten from the University of Ankara after 1946. Speleological researches in the cave were undertaken for the first time in 1972 by Dr.Timuçin Aygen’s crew and French speleologists. The mouth of the cave, which is a wonder of nature with its giant stalactites and stalagmites, is approximately 20 meters wide and 75 meters high. The cave which is 633 meters

long is made up of two big halls. The Kocain Cave which is almost 80 meters high in some places sheds light on the archeology of the region from the pre-historic period to the Byzantium era, along with the Karain Cave. From the eligible epigraphs in the cave, we can determine that it had a religious function in early Christianity. You can reach the cave through the roads that lead to the villages of Selimiye, Karataş, Ilıca, Karaveliler, Ekşili, Camili, Killik and Ağırtaş on the 30th kilometer of the Antalya Burdur Highway towards the northeast route. If you don’t have a vehicle, you can use the vehicles that drive to the villages of Ağırtaş and Killik. You can reach the entrance of the cave through a new stabilized road that was built at the exit of Killik Village’s Çakırlar Quarter.

ANTALYA 55

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Dr.Timuçin Aygen’in ekibi ve Fransız mağaracılar tarafından gerçekleştirilmiş. İçindeki dev sarkıtlar, dikitler ve kar beyazı oluşumları ile doğa harikası olan mağaranın giriş ağzı, yaklaşık 20 metre, yüksekliği ise 75 metredir. Uzunluğu 633 metreyi bulan mağara, ana hatları ile 2

büyük salondan oluşmaktadır. Taban yüksekliği yer yer 80 metreye varan Kocain Mağarası, Karain Mağarası ile beraber Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar bölge arkeolojisine ışık tutmaktadır. Mağaranın okunabilen yazıtlarından, erken Hıristiyanlık döneminde de dinsel bir işlevi olduğu anlaşılmaktadır. Antalya Burdur Devlet Karayolunun 30’uncu kilometresinden kuzey doğu istikametine Selimiye, Karataş, Ilıca, Karaveliler, Ekşili, Camili, Killik ve Ağırtaş köylerine sapılan yoldan mağaraya ulaşılabilmek mümkündür. Aracınız yoksa Ağırtaş ve Killik köylerine giden araçlardan yararlanılabilir. Killik Köyü Çakırlar Mahallesi yol ayrımından sapılan yeni açılmış stabilize yoldan, araçlarla mağara önüne kadar gidilmektedir.

56

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ANTALYA 57

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Mavi Yaşam / Blue Life

Mavi sularda hayallere dalmak Kemer Türkiz Marina’dan sabah başlayan günübirlik tekne turları tatilcilere denizin özgürlüğünü sunuyor.

Getting lost in blue waters Daily boat rides that start in the morning from Kemer Türkiz Marina gives guests the chance to enjoy freedom of the seas.

Yazı ve Fotoğraflar / Article & Photographs: HAMİT SEÇİL

58

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Akdeniz’in mavi suları ve Torosların yeşilini bir arada sunan günübirlik tekne turları, tatilcilerin vazgeçemediği aktivitelerin başında geliyor. Kemer, doğa harikası koyları ve masmavi deniziyle rahat bir gün geçirmek isteyen tatilcilerin vazgeçilmez rotasıdır. Sabahın erken saatlerinde otellerinden yola çıkan tatilciler soluğu Kemer Turkiz Marina’da alıyorlar. Güneşin yakıcı sıcaklığı kendini hissettirmek üzereyken yola koyulan Akdeniz tipi tekneler, tatilcilere mavi suların özgürlüğünü sunuyor.

İlk mola Phaselis Ahmet Kaptan ilk durağın Phaselis Koyu olduğunu söylüyor. Yaklaşık 45 dakika süren yolculukta tatilcilere kayaların üzerindeki dağ keçileri eşlik ederken, tekne Phaselis Koyu’nu döndüğünde tatilcileri Büyük İskender’in fethedemediği tek kent Likya kenti Phaselis selamlıyor. Teknenin demir atmasıyla sıcaktan bunalan tatilciler kendilerini Akdeniz’in en mavi sularına hiç düşünmeden bırakıyor. Yarım saat verilen

The daily boat tours, which offer the blue waters of the Mediterranean and the greenery of the Toros Mountain, are the must-do activity for holidaymakers. With its bays that are natural wonders and deep blue sea, Kemer is the essential route for holidaymakers that want to spend a relaxing day. Those leaving their hotels in the early hours of the morning find themselves at Kemer Türkiz Marina. The Mediterranean-type boats, which depart as the scorching sun appears, offer

holidaymakers the freedom of the blue waters. At 10 am, every one of the daily boats, all offering a different concept, depart from Kemer Türkiz Marina together with their enthusiastic passengers. While those wanting to sunbathe, take their place on the deck, those wanting to take in the unique view of the Toros Mountains take their place on the starboard. Those that are looking for a safe harbour to hide from a year’s worth of stress, simply watch

Sabah saat 10.00 sıralarında Kemer Türkiz Marina’dan çıkış yapan, birbirinden farklı konseptle hizmet veren günübirlik tekneler, mavi tur heyecanı taşıyan yolcularıyla yola koyuluyor. Güneş banyosu yapmayı tercih eden misafirler güverteye yerleşirken, Torosların eşsiz manzarasını keşfedenler ise soluğu sancakta alıyor. Belki de koca bir yılın stresli yaşantısından kaçarak sığınacak bir liman arayan tatilciler güneşe ve sıcağa aldırış etmeden yüzlerini açık denize dönüyor. Tatilciler teknede yerlerini seçerken marinadan çıkarak rotasını batıya çeviren tekne kaptanı Ahmet Dede ile kısa süreli bir sohbete dalıyoruz. Kaptan Ahmet, “Çocukluğumdan beri teknelerin üzerindeyim. Nisan-Mayıs deyince soluğu denizlerde alırız Ekim sonuna değin. Bizim buranın denizini Toroslar gölgeler. En güzeli o gölgenin altında oluşan renklerdir.” diye anlatıyor Kemer kıyılarını. Kaptan’ın söylediği gibi mavinin her tonuna dalıp gidiyor tatilciler, kimisi teknenin gövdesine çarpan dalga sesini dinliyor, kimisi de gökyüzünde uçuşan paraşütçüleri izliyordu. ANTALYA 59

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Kiriş Koyu

yüzme molası sırasında son hazırlıklarını tamamlayan tekne aşçısı, kapalı güverte üzerine konulan büyük masa üzerinde tatilcilere açık büfe öğle yemeğini sunuyor. Balık, tavuk sote, pirinç pilavı ve dört çeşit salatadan oluşan öğle yemeğini keyifle tabaklarına alan tatilciler, Phaselis Koyu’nda yemek yemenin tadına varıyor.

Cennette gibi! Yemeğin ardından “Vira” diyen Kaptan Ahmet rotasını

60

ANTALYA

doğuya, Akdeniz’in Cennet Koyu’na çeviriyor. Öğle yemeğinin ardından tatil mahmurluğuna bürünen tatilcileri, yaklaşık 20 dakika sonra Cennet Koyu karşılıyor. Mahmurluklarını Cennet Koyu’nun turkuaz rengi sularında atan tatilcilerin bir kısmı koyu bir sohbete dalıyor. Kitap okuyan tatilcilere, tekneden denize atlama yarışı yapan gençlerin neşeli çığlıkları eşlik ederken, Kaptan’ın yeniden vira demesiyle yarım saatlik cennet sefası sona eriyor.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

the open sea, unaffected by the sun and heat. While the holidaymakers take their place on the boat as it steers west after leaving the marina, we talk the captain of the boat, Ahmet Dede. Ahmet Dede describes the shores of Kemer as, “I have been onboard boats since I was a child. We come running in April or May and stay until the end of October. The sea in this region is in the shadows of the Toros Mountains.

The best thing is the colours formed in that shadow.” As expressed by the captain, the holidaymakers lose themselves in the various shades of blue. Some of them listen to the sounds of waves hitting the boat, while others watch the parachutes in the sky.

The first stop is Phaselis Ahmet Captain states that his first stop is Phaselis. While mountain goats, on top of the rocks, accompany the holidaymakers on the 45-minute


ANTALYA 61

Ağustos - Eylül / August - September 2011


of salad, make the most of eating lunch at Phaselis Bay.

Just Like Heaven!

Phaselis

Dönmek istemeyeceksiniz

journey, once they turn into Phaselis bay, Phaselis, the Cennet Koyu’nun ardından one Lycian city Alexander the günübirlik tekne turunun son Great could not conquer, weldurağı olan Kiriş Koyu’na kıyı comes holidaymakers. Once boyunca Kiriş Turizm Bölgethe boat drops its anchor, si izlenerek varılıyor. Koya those suffocated by the heat demirlemiş teknelerin yolcuları throw themselves into the birbiri peşi sıra anlaşma yapmış gibi koy içinde bulunan mağaraya doğru yüzerken, mağara içindeki kalabalıktan hoşlanmayanlar ise kulaçlarını açık denize atıyor. Küçük bir koy olmasına karşın deniz suyu sıcaklığının yüksek olduğu Kiriş Koyu’nu cam ağaçları sarmalıyor. Kaptan’ın son anonsunun ardından teknedeki yerlerini alan yolcular, dönüş yolculuğuna geçmenin tüm burukluğuyla gözlerini teknenin ardında bıraktığı beyaz köpüklere dikiyor. Az sonra tüm sessizliği aşçının hazırlamış olduğu mevsim meyveleri bozuyor. Sıcak bir Akdeniz öğleden sonrası Akdeniz meyvelerinin serinliğiyle geçiştirilmeye çalışılıyor. Altı saat süren günübirlik tekne turu 16 mil kat eden yolcularıyla Türkiz Marina’ya girişiyle sona eriyor. 62

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

bluest waters of the Mediterranean. During the 30-minute swimming break, the boat’s chef prepares an open buffet lunch on the large table on the indoor deck. Holidaymakers, who enjoy fish, sautéed chicken, rice, and four types

After lunch, the Ahmet captain shouts “Heave,” and turns east, towards Cennet Koy (Heaven Bay). After a 20-minute journey, Heaven Bay greets the holidaymakers that are slightly sleepy after lunch. After diving into the turquoise waters of Heaven Bay to wake up, some of the holidaymakers get into a deep conversation. While the screams of the teenager, participating in a diving competition, accompany those reading, the 30-minute pleasure ends as the captain shouts heave once again.

You will not want to come back After Heaven Bay comes Kiriş Koy (Beam Bay), the last stop of the daily boat trip, reached by following the Kiriş Tourism Region. As the passengers of anchored boats swim in line, as if agreed, towards the cave, those that do not enjoy the crowds in the cave can swim in the open waters. Pine trees surround Kiriş Bay, which is small but whose seawater is warm. As the captain makes his last announcement, the passengers take their places, and watch the white bubbles left by the boat in the sea, with sadness in their eyes as they realise they are heading back. The seasonal fruit, prepared by the boat’s chef breaks the silence shortly after. Passengers try to take the edge off the hot Mediterranean afternoon with the coolness of the Mediterranean fruit. After travelling 16 miles on the sixhour boat trip, the boat enters Türkiz Marina together with its passengers.


ANTALYA 63

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Yazı-Article: Mehmet Kürkcü (Araştırmacı- Sorbon Üniversitesi Paris-IV/ ResearcherSorbonne University, Paris-IV)) Fotoğraflar-Photographs: Hamit SEÇİL

TERMESSOS

İskender’in fethedemediği kartal yuvası

Termessos

Seyahat rehberlerinde “Türkiye’de görülebilecek en iyi 10 yer” arasında gösterilen Termessos, Güllük Dağı ve Termessos Milli Parkı olarak aynı zamanda Unesco’nun Dünya Mirası geçici listesindedir.

Termessos: The eagle nest Alexander couldn’t conquer Termessos, which is presented as one of the top ten places that should be visited in Turkey in travel journals, is also included in UNESCOS’s Temporary World Heritage List as Güllük Mountain and Termessos National Park. 64

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Termessos Antik Kenti, Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde, Güllük Dağı mevkinde, kente yaklaşık 35 kilometre mesafededir. Birçok özelliği onu Anadolu’nun diğer antik kentlerinden ayırır. Yakınlarında daha sonra herhangi bir yerleşimin kurulmamış olması ve doğal bitki örtüsü, kalıntıların neredeyse tamamının kentte kalmasına imkan sağlamıştır. 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren kent araştırmacıların dikkatini çekmiş, ilk detaylı araştırmalar Lanckoronski tarafından gerçekleştirilmiş, ardından 19 yüzyılın sonunda bölgeye gelen Heberdey ile de büyük bir yol kat edilmiştir. 1977 yılında kenti incelemeye başlayan Vedat Çelgin’in deyimiyle Heberdey’in incelemeleri, Termessos araştırmalarının dönüm noktası olmuştur. Bugüne değin gerçekleştirilen araştırmalar epigrafya amaçlı olduğundan Termessos’da henüz kazı yapılmamıştır.

The Termessos Antique City is located in the Döşemealtı borough of Antalya, near Güllük Mountain and is 35 kilometers from the city center. Many of its characteristics set it apart from other Anatolian antique cities. Because no other settlements were formed around it and because of its natural flora, almost all the relics were preserved within the city. The city first attracted attention from researches in the first half of the 19th century and first detailed researches were led by Lanckoronski and later on by Heberday, who came to the city at the end of the 19th century. As stated by Vedat Çelgin who started exploring the city in 1977, Heberdey’s analysis was a turning point in Termessos researches. Because all the researches up until now were epigraphy related, there have been no excavations in Termessos so far.

ANTALYA 65

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Solymler’in ülkesi: Termessos

Dilbilimciler, kentin kuruluşunu arkeolojik herhangi bir veri olmamakla beraber adından dolayı epigrafik ve filolojik belgelere dayanarak, M.Ö. III bine tarihlendirir. Antik kaynaklarda yazılanlara göre kent halkı kendilerini Solymler olarak adlandırmaktaydı. Kentten ilk defa bahseden antik dönem yazarı Homeros’tur. İlyada destanının bir bölümünde Likyalı kahraman Bellerophontes ile Solymler arasında geçen savaşı ve kahramanın oğlunun ölümünü anlatır: “Sonra o şanlı Solymlerle savaştı... ve oğlu Peisandros, Solymler’le çarpışırken savaşa doymayan Ares tarafından öldürüldü.” Strabon’a göre ise Solymler’in ülkesi Likya, Pamfilya, ve Pisidia’nın kesiştiği bölgede 66

ANTALYA

bulunan Termessos kentidir. Kentin adını Büyük İskender’in seferini konu alan Arrianos’un Anabasisi adlı eserinde de görürüz. Yazara göre, İskender’in Pamfilya’dan Frigya’ya geçerken güzergahı üzerinde bulunan Yenice Boğazı’nda Termessoslular krala karşı direnç gösterirler (M.Ö.334). Büyük İskender’in ölümünden sonra imparatorluk topraklarının paylaşımı esnasında Termessos’un bahsi geçmez. Antigonos tarafından yenilgiye uğratılan Eumenes bölgeyi terk ederken Perdikkas, kardeşi Alketas ve Attalos, Pisidia’da destek bulurlar. Milyas’ta yenilgiye uğrayan Alketas, Termessos’a sığınır. Kentin ihtiyarları tarafından Antigonos’a teslim edileceğini anlayan Alketas intihar eder ve Termessos’a gömü-

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Termessos: The country of the Solyms

Linguists date the city to 3000 B.C. by looking at the epigraphic and philological documents because of its name although there is no archeological date about the establishment of the city. According to antique resources, the locals of the city would call themselves the Solyms. The first person to mention the city was Homer. In one part of the Iliad, he describes the war between Lycian hero Bellerophon and the Solyms as such: “Then he fought the glorious Solyms… and his son Peisandros was killed by the God of War, Ares while he fought the Solyms.” According to Strabo, the country of the Solyms is Termessos, which is located at the intersection of Lycia, Pamphylia and Pisidia.

We also see the name of the city in the book of Anabasisi by Arrianos, which is about the expeditions of Alexander the Great. According to the writer, the people of Termessos stand up to the king at Yenice Strait while he is going to Phrygia from Pamphylia (334 B.C.). Termessos is not mentioned after the death of Alexander the Great when the land of the empire is being divided. While Eumenes, who was defeated by Antigonus, flees the area, Perdiccas, his brother Alcetas and Attalus find refuge in Pisidia. Alcetas, who is defeated in Milyas, come to hide in Termessos. He commits suicide when he realizes that the elders of the town are going to turn him over to Antigonus. He is buried in Termessos and his mauso-


lür. Mezarı, günümüzde görenleri hayran bırakmaktadır.

6’ncı yüzyılda terk edildi

Termessos’un Roma’yla ilk teması, M.Ö. 189 yılında konsül Manlius Vulso’nun Galat Seferi esnasında olmuş. Şehir Mithridates savaşı sırasında Roma’nın tarafını tutarak, Lex Antonia de Termessibus’un ilanıyla bağımsızlığını elde etmiştir. M.Ö. 36’da Galatia Kralı Amyntas krallığına bağlanmış, onun ölümünden sonra da Roma hâkimiyeti altında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu dönemden itibaren, 3. yüzyıla kadar sikkelerinde şehrin bağımsızlığı vurgulanmıştır. En görkemli zamanını 2. ve 3. yüzyılda yaşamış olan şehir, 6. yüzyılda terk edilmiştir. Hıristiyanlığın bölgede kabul görüp ilerlemesine ve Termessos’u temsil eden bir psikoposun varlığına rağmen kentte kilise tespit edilememiştir.

Manlius Vuslo’s Galatia Expedition in 189 B.C. Termessos gained its independence by the announcement of Lex Antonia de Termessibus after the city sided with the Romans during the War of Mithridates. The city became a part of Galatia in 36 B.C. during the reign of Amyntas, and then gained its independence under the Roman rule after his death. After this period until 3rd century, the city sovereignty was emphasized on its coins. The city, which lived its most glorious days during the 2nd and 3red centuries was abandoned in the 6th century. Although Christianity was observed in the area and the existence of a bishop that represented Termessos, even a single church hasn’t been identified in the city.

Yolların kesiştiği şehir

Antik dönem yazarlarının çoğu Termessos’dan bir Pisidia kenti olarak bahsederler. Milyas, Kabalis ve Pamfilya bölgelerinde yer almasını ise, Prof. Dr. A. Vedat Çelgin, Roma eyaletlerinin statü ve konumlarında yapılan değişikliklere bağlamaktadır. Birçok bölgenin kesiştiği yerde konumlanıyor olması, kentin önemini daha da artırmıştır. Bunun yanında eyaletleri birbirine bağlayan önemli yollar kentin yakınından geçmekte, bu doğal geçitler Termessos’un kurulduğu tepenin eteklerinde kesişmekteydi. Geçen sene yeniden başlayan araştırmalar esnasındaki ölçümler, kentin 910 ile 1150 metre yükseklikler arasında bulunduğunu göstermektedir. Yine bu araştırmalar sonucunda kentin yukarı kesimler-

The city at the crossroads

de kurulduğu, daha sonraki dönemlerde de surların dışına taşarak günümüzde otopark olarak kullanılan alana doğru yayıldığı düşü-

leum is astonishing.

Abandoned in the 6th century

The city’s first contact with Rome was during Councilman

Most of the antique age writers talk about Termessos as a Pisidia city. Prof. Dr. A. Vedat Çelgin attributes the fact that the city is situated in the Milyas, Kabalis and Pamphylia regions to the changes on the status and locations of Roman states. The fact that it was located at the intersection of ANTALYA 67

Ağustos - Eylül / August - September 2011


many regions made the city all the more important. In addition, the roads that connected the states used to pass near the city and these natural passages intersected on the outskirts of the hill Termessos was built upon.

Kartal yuvası diye adlandırılan Termessos’un topografik ve coğrafi konumu, su ile ilgili düzeneklerin inşasına engel olmamıştır

nülmektedir. Burada yapılan incelemeler sonucu elde edilenler, bu alanın bir agora olduğunu ve kentin önemli merkezlerinden biri haline geldiğini göstermektedir.

Zengin sarnıçlar

Bilicilik merkezi olarak da bilinen Termessos’da, kent içinde tarımdan söz etmek mümkün değildir. Kartal yuvası diye adlandırılan Termessos’un topografik ve coğrafi konumu suyla ilgili düzeneklerin inşasına engel olmamıştır. Kent içinde ve etrafında herhangi bir su kaynağına rastlanmamıştır. Akdeniz ikliminin hakim olduğu yörede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yaz kuraklığı beş – altı aya kadar uzayarak mayıstan ekim sonuna kadar sürebilir, buna karşılık kışlar gayet nemli geçer. Yüksekliğinden dolayı şehir aynı zamanda yoğun kar yağışı da alır. Üçüncü dönem araştırmaları68

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

The topographic and geographic location of Termessos, which is called an eagle’s nest, permitted the building of mechanisms concerning water.

Estimates during the researches that were carried out last year show us that the city was located between 910 and 1150 meter heights. Again, according to last year’s researches, we understand that the city was built on higher altitudes and spread to the area which is now a parking lot. Research suggests that this area was an agora and it was one of the most important centers of the city.

Rich cisterns

It’s not possible to talk about agriculture within the city of Termessos, which is also known as a prophecy center. The topographic and geographic location of Termessos, which is called an eagle’s nest, permitted the building of mechanisms concerning water. We still haven’t found a water source in and around the city. In the region which is dominated by the Mediterranean climate, summers are hot and dry and the winters are warm and rainy. The dryness during the summer can last up to five months, from May to the end of October but the winters are highly humid. The city receives a lot of snow because of its height. The cisterns we have determined after our third period researches are abundant and very richly decorated, unlike any other antique city. In addition, we have found a building which we think is a dam but can’t know for sure because we can’t administer the necessary diggings. If works in upcoming years can


mız sonucunda tespit edilen sarnıçlar, antik dönemin hiç bir kentinde görülmediği kadar zengin ve çeşitlidir. Bunlarla birlikte, gereken sondajlar şimdilik yapılmadığı için kesin olmasa da baraj olduğunu düşündüğümüz bir yapı bulunmuştur. Gelecek dönemlerdeki çalışmalar, bu durumu doğruladığı takdirde Roma dünyasının en iyi durumda koruna gelmiş barajının Termessos’da olduğunu söyleyebileceğiz. Su olmazsa yaşam olmaz. Termessos’un kuzeydoğusunda “sarnıçlar vadisi” diye adlandırılan bölgede kurulan sarnıçlar, sorunun giderilmesinde büyük bir rol oynamıştır. Burada toplanan su, dağın kayalık yüzeyine açılan bir kanal sayesinde kent merkezine doğru taşınmış ve orada bulunan diğer sarnıçlara aktarılmıştır. Yukarı agoranın ortasında üç ana bölümden oluşan 1500 metreküp kapasiteli büyük sarnıç da ziyaretçilerin ilgisini çeker. Yine Anadolu’da varlığı bilinen, ama yerleri henüz tespit edilemeyen Tanrı Pan kültü geçtiğimiz yıl ülkemizde ilk defa Termessos’da ve çok iyi korunmuş durumda bulunmuştur.

Doğa ve tarih içiçe

Termessos sadece antik kent kalıntılarıyla değil, dünya üzerinde yalnızca burada bulunan endemik bitkilerle de çok sayıda yerli ve yabancı turisti kendine çekmektedir. Ziyaretçiler antik dönemden beri kullanılan “Kral Yolu” sayesinde kente varırlar. Orman içinde ilerlerken günün ilk ziyaretçileri yol üzerinde yaban keçilerini, yaban domuzlarını, tavşanları ve keklikleri görebilirler. Aracınızdan indiğiniz anda karşınızda Hadrian’ı onurlandırmak için kentin en büyük tapınağının önüne sonraki dönemlerde yapılan anıtsal kapıyı görürsünüz.

Bu yapının batısında henüz tanımlanmamış olmakla birlikte suyla ilgisi olduğunu düşündüğümüz ve kentin en eski sarnıcının yanına kurulmuş olan kemerli ve kalın duvarlı binanın önünden geçerek, Termessos gezinize başlayabilirsiniz. Yolunuzun üzerindeki kent duvarlarının yanından geçerken üzerine kehanetlerin işlendiği kaideyi görebilirsiniz. Karşıda yükselen büyük teras duvarının altındaki açıklık ise kentin atık sularını toplayan ana giderin çıkışıdır. Buraya varmadan önce gymnasion görülebilir. Yine son dönemdeki araştırmalar sonucunda hamam yapısının arka tarafında bir cadde olduğu, kuzeyinde nitelikli binalar, su yapıları, anıtsal kapılar ve mezarlar bulunduğu tespit edilmiştir. Kente gelen yollardan biri de bu bölgenin aşağısına uzanır. Termessos’da sarnıçların dışında, ziyaretçileri en çok, kentin nekropollerinde bulunan mezarların çokluğu ve mimarileri etkiler. Yukarı nekropole giderken görülme-

verify this, we will be able to say that the best protected dam from the Roman era is in Termessos. If there’s no water, there’s o life. The cisterns that were built on a region known as the “Valley of Cisterns” on the northeast of Termessos was a big help in tackling the water problem. The water that was gathered here was carried to the center of the city through a canal that was built on the rocky surface of the mountain and transferred to the other cisterns. The 1500 cubic meter capacity big cistern that is made up of three parts and is situated in the middle of the upper agora is an important attraction point. Again, the God Pan cult that is very well known in Anatolia has been found in a well preserved state for the first time in our country last year in Termessos.

Nature and history nestled together

Termessos draws local and foreign tourists not only with its antique city ruins but with

its endemic plants that can only be found at this region on earth. Visitors reach the city via the “King’s Road”, a road used since the antique age. The first visitors of the day can see wild goats, wild boars, rabbits and partridges while walking along the forest. When you get out of your car, you will see the monumental door that was built in front of the city’s biggest temple to honor Hadrian. You can start touring Termessos by passing by the arched and heavy walled building located near the oldest cistern of the city. When you pass by the city walls, you can see the column inscribed with prophecies. The clearing under the big terrace wall is the exit of the main drain that collects the waste water of the city. Before you reach this area, you will see the gymnasium. Again, after late period researches, an avenue behind the bath, quality buildings, water structures, monumental doors and tombs were found. One of the roads that lead to the city stretches ANTALYA 69

Ağustos - Eylül / August - September 2011


si gerekenler tiyatro, agora, odeon (auditorium), sarnıçlar, heroon (kahraman mezarı) ve tapınaklardır. Sütunlu caddeden sonra Alketas mezarına oradan da güneybatı nekropolüne gitmek, ziyaretçilere görsel bir ziyafet sunacaktır. Özellikle sakin havalarda yangın kulesi civarından Antalya’nın görüntüsü muhteşemdir.

İkinci tiyatro bulundu

Termessos gezisini tamamlamak için otoparktan yukarı çıkarken kullanılan yolun karşı tarafındaki patikadan inmek, yol boyunca bulunan kaya mezarlarını, kayalardaki lapiazları ve buralardan akan suları ziyan etmemek ve sarnıçlara yönlendirmek amacıyla açılan kanalları görmek için bir fırsat sunacaktır. Otoparka varıldığında ise aşağıdaki kuzeydoğu nekropolü gezilip görülebilir. Tuvaletlerin önünde üzeri büyük bir taş blokla kaplı bacanın bugüne kadar alttan geçen ve yağmur

70

ANTALYA

suları için yapıldığı düşünülen bir su kanalının gözetleme deliği (rögar) olduğu sanılmaktaydı. İçine inildiğinde Termessos’un en iyi durumdaki sarnıcın bulunması, araştırmalar açısından keyifli bir sürpriz olmuştur. Yine bu alanın yaklaşık 50 metre kadar batısında Termessos’un ikinci tiyatrosu (odeon diye adlandırılan yapıyla birlikte üçüncüsü de denebilir) bulunmuştur.

Unesco’nun Dünya Mirası geçici listesinde

Ne kadar dik de olsa yol boyunca görülenler, doğal bitki örtüsünün zenginliği, tüm ziyaret boyunca duyulan ağustos böceklerinin ve kuşların sesleri, ziyaretçilere yorgunluklarını unutturur. Seyahat rehberlerinde “Türkiye’de görülebilecek en iyi 10 yer” arasında gösterilen Termessos, Güllük Dağı ve Termessos Milli Parkı olarak aynı zamanda Unesco’nun Dünya Mirası geçici listesindedir.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

to the lower part of this area. Besides the cisterns, visitors are most impressed with the abundance and architecture of the tombs in the Necropolis. The theatre, agora, auditorium, cisterns, tombs of heroes and temples are other structures that must be seen on the way to the upper Necropolis. Visiting the tomb of Alcetas after the columned avenue and entering the necropolis in the southwest will provide an incredible visual feast. The panorama of Antalya around the fire tower, especially during a calm day, is magnificent.

A second theatre was found

You can end your tour at Termessos by going down the pathway across the road that is used when exiting the parking lot and seeing the rock tombs and canals that were built to divert waters to the cisterns. When you reach the parking lot, you can visit

the northeastern necropolis. The chimney covered with a huge stone block in front of the lavatories is thought to be a manhole built for rain water. Finding a well preserved cistern under the manhole was a great surprise for the research. Again, 50 meters to the west of this area, the second theatre of Termessos (third if you count the auditorium) was found.

On the temporary world heritage list of UNESCO

No matter how steep the road to the city is, the richness of the natural flora, the sounds of the cicadas and birds that can be heard all though the tour makes visitors forget their fatigue. Termessos, which is presented as one of the top ten places that should be visited in Turkey in travel journals, is also included in UNESCOS’s Temporary World Heritage List as Güllük Mountain and Termessos National Park.


ANTALYA 71

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Kültür / Culture

Yazı / Article: Rahime Halide SOYSAL

Eski ramazanlar Ramazan geldi mi Antalyalılar, Karaalioğlu Parkı ya da Demirciler Çarşısı’nda kurulan panayırlarda buluşur, tahta bacaklı cambazlar bayram yerinin hazır olduğunu duyururdu.

Those old Ramadan days In the past, the people of Antalya would meet at the fairs set in Karaalioğlu Park or Demirciler Bazaar during Ramadan and wooden legged acrobats would announce that the festival area was ready.

72

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Antalya’da eskiden ramazanla birlikte Karaalioğlu Parkı’na ya da Balbey Mahallesi’ndeki Demirciler Çarşısı’nın olduğu yere panayır kurulurdu. Bu alanlar; sihirbaz, cambaz, kukla çadırları ile dönme dolap, uçan salıncak, tayyare gibi oyuncaklarla donatılır, tahta bacaklı cambazlar Kaleiçi’nde gezerek, bayram yerinin hazır olduğunu duyururlardı. Evlerde ise ramazan hazırlıkları günler öncesinden başlardı. Yüklük dolap elden geçirilir, perdeler yıkanır, camlar silinir, duvarlara badana yapılırdı. Evlerin içi mis gibi kokardı. Sıra erzak hazırlamaya gelir, sucuk, makarna, tarhana vb gibi yiyecekler evde yapılır, sabun, zeytinyağı, şeker, pirinç gibi malzemeler çarşıdan alınırdı. Ramazan arifesi bir başka coşkulu olurdu o yıllarda. Arife günü evlerde ‘’pişi’’ yapılır,

komşulara dağıtılırdı. Akşam ise konu komşu toplanarak Teravih Namazı kılmak için hep birlikte camiye gidilirdi. Gece sahura kalkmanın da ayrı bir zevki vardı. Ramazan davulları mani söyleyerek geçer, herkesi uyandırmaya çalışırdı. Bütün aile uyanır, annemizin hazırladığı yiyecekleri büyük bir zevk ve neşe içinde yerdik. Hele bir de ramazan kışa gelmişse onun zevkine doyulmazdı. Çünkü odun sobası önceden yakılır ve ekmekler sobada kızartılır, ortalığa mis gibi kızarmış ekmek kokusu yayılırdı.

Fairgrounds were set up during the Ramadan in Antalya in the old days in Karaalioğlu Park or Demirciler Bazaar. These areas would be filled with magicians, acrobats, puppet tents, merry go rounds and all sorts of amusements and wooden legged acrobats would go all around Kaleiçi announcing that the festival area was ready for its visitors. Preparations for the Ramadan started in advance in homes. Pantries would be organized, curtains would be washed, windows would be cleaned and walls would be

painted. The houses smelled incredible. Then it would be time to make the provisions. Things like Turkish sausage, macaroni and dried spaghetti would be prepared at home and soap, olive oil, sugar and rice would be bought from the market. Ramadan eve would be celebrated with more excitement back in the day. A kind of fried borek called ’pişi’’ would be cooked and given to the neighbors. At night, the whole neighborhood would meet to go to the mosque to pray. Even waking up in the middle of the night for the pre-dawn meal was exciting. Ramadan drums would try to wake people up with limericks. The whole family would get up and eat the delicious dishes my mother had prepared. And the real fun began when Ramadan actually started. We would light the wooden stove, toast our bread on it and the whole house would be filled with an incredible smell.

ANTALYA 73

Ağustos - Eylül / August - September 2011


İftar yemeklerini hazırlamak ise bambaşka bir zevkti annem ve anneannem için. Top atılmadan sofra çoktan hazır olurdu. Yere büyükçe bir sofra bezi serilir, üstüne ahşap sofra yerleştirilir ve yemekler dizilirdi. İftardan 5 dakika önce herkesin sofra başında olması çok önemliydi. Çorbasız iftar yemeği olmazdı, mis gibi tereyağı kokan tarhana çorbası- kulaklı çorba (Antalya’ya özgü), kızartmalar, dolma-pilav-makarna üçlüsünden biri veya birkaçı sofrada muhakkak bulunurdu. Ramazan poğaçası ise Antalya’nın en gözde tatlılarından biriydi ramazanlarda, bunun yanına sıkça arap kadayıfı, sütlaç tatlıları yapılırdı. Çarşıdan alınan tatlıların başında ise lokma tatlısı (Antalya’ya özgü lokma iki kez kızartılarak şuruba atılıyor) ve tahin helvası gelirdi. Bayramın ilk günü evde büyükleri olan aile ziyarete çıkmaz, gelenleri ağırlardı. Gelen konuğa önce kolonya verilir, sırasıyla kahve, tatlı en son giderken de şeker ya da çikolata ikram edilirdi. Eğer konuklar uzaktan geldiyse mutlaka yemek hazırlanırdı. İkinci gün ise gelenlere iade ziyaretine gidilirdi ki, babam buna çok dikkat ederdi. 74

ANTALYA

is fried twice and thrown in syrup) and halvah made from sesame seed paste.

Önce en yaşlı ve yakın akrabaların bayramını kutlamak için ziyaret edilir, onlar da çocukları hiç boş bırakmaz, mutlaka harçlık verirlerdi. Bayram ziyaretleri bitince doğru panayır alanına gider, harçlıklarımızı istediğimiz şekilde değerlendirirdik. Bir de ramazana renk katan davulcularımız vardı, her gece bizi uyandırır, ramazanın ortasında ve bayramda olmak üzere iki kez bahşiş toplarlardı. Bahşişler para olarak verildiği gibi kumaş da olabiliyordu. Eğer kumaş verildiyse herkesin görmesi için ellerinde taşıdıkları uzunca sırıklara bağlarlardı. Bahşişi alıncaya kadar kapıda maniler söylerler, alınca da aldıklarını yine mani ile ilan ederlerdi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

It was an immense pleasure for my mother and grandmother to prepare the traditional evening meal during Ramadan. The table would be ready before the guns were fired that indicated it was time to eat. A giant tablecloth would be laid on the floor and a wooden table would be put on top, filled with food. It was very important that everyone was present at the table 5 minutes before dinner. Soup was a must at the Ramadan evening meal; we had the traditional Kulaklı Soup of Antalya and various fried dishes along with stuffed peppers, rice and pasta. The Ramadan savory pastry was also a popular dessert in Antalya during Ramadan; but we also had other traditional desserts at the table. The desserts we used to buy from the bazaar included lokma dessert (The lokma in Antalya

The families which had older members would stay at home on the first day of the Ramadan holiday and invited guests. The visitors were first offered some cologne, then Turkish coffee and dessert and last but not least, some candy and chocolate. If the visitors had come from a distant location, meals would be served. The second day, we would visit those who had come to see us on the first day. First the oldest members of the family and close relatives would be visited. They would reward the kids with money on these occasions. After these visits we would go to the fairground and spend the money we were given. We also had Ramadan drummers who jazzed up the nights. They would wake us up at night and we gave them baksheesh twice during the Ramadan. These could be money or cloth. If they were given cloths, they would tie them up on their long spears for everyone to see. They would chant limericks at our door until they received their baksheesh and announce that they have received it through limericks.


ANTALYA 75

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Mimari / Architecture

Turizm oskarı getiren

kentsel düzenleme Yat Limanı ve Kaleiçi restorasyon programıyla boş ve harap durumdaki evlerin kullanılmaya başlaması ve bölgenin canlanması, turizme katkının yanında kent halkının korumayla ilgili bilinçlenmesini de sağladı.

76

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


The urban harmonization that received the tourism Oscar The reuse of the empty and ruined houses thanks to the Marina and Kaleiçi restoration program and the revitalization of the region contributed to tourism and helped locals become conscious about preservation.

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya ekonomisinde en hızlı gelişen ve genişleyen sektörlerden biri haline gelen turizm sektörü, bölgesel ve ulusal ekonomik gelişmelere katkıda bulunmada rol oynayan önemli bir faktör olarak yerini almıştır. Bunun yanında toplumsal iletişimi sağlayıcı ve bütünleştirici etkisi ile de dünya barışının korunmasında büyük payı olan bir sektördür. Uluslararası ilişkileri geliştiren turizm, toplumların kaynaşma ve işbirliği yapmasında anlamlı bir etken olmaktadır.

Yazı/Article: Selvihan KÖLEOĞLU (Kültür ve Turizm Uzmanı Mimar)(Culture and Tourism Expert- Architect) Fotoğraflar/Photographs: Hamit SEÇİL

Ülkemiz ekonomisinin vazgeçilmez temel taşlarından olan turizm sektörünün tarihi mekanın korunmasını olumlu yönde etkilemesinin temel nedeni, turizmin bu mekanı çekim öğesi olarak

The tourism sector which is one of the fastest developing sectors in world economy after the second half of the 20th century is one of the most important factors that contributes to regional and national economic development. Besides, it’s a crucial market in preserving world peace with its provision of social communication and bonding effects. Tourism, which helps develop international relations, is a meaningful factor in the teeming and collaboration of nations. The reason why tourism, one of the cornerstones of our economy, positively effects the preservation of historical sites is because the sector uses these sites as attraction points. Countries which have crucial natural and historical values must preserve and

strikingly display these values in order to increase their shares in the tourism market. The positive intersections of tourism and preservation efforts occur right at this point; while tourism activities increase with the popularity of these values, the income derived from these activities are used to source funding for the preservation of them; thus, creating an interconnected relationship between tourism and the act of preservation. Antalya, Kaleiçi is a good example of this relationship. The existing tourist potential of Antalya and the historical allure of Kaleiçi was the main reason for the preservation and sustainability of deformed traditional buildings. The restoration of Antalya Marina and Kaleiçi project which was undertaken by the government ANTALYA 77

Ağustos - Eylül / August - September 2011


kullanmasından kaynaklanmaktadır. Dünya turizm pazarı içinde doğal ve tarihi değerlere sahip ülkelerin, turizm pazarından daha büyük oranda pay alabilmeleri için çekiciliklerinin korunması ve çarpıcı bir şekilde sergilenmesi gereklidir. Turizm ve koruma etkinliğinin olumlu kesişmeleri de tam bu noktada ortaya çıkmakta, tarihi çevre çekiciliğiyle turizm faaliyetlerini artırırken, bu faaliyetten elde edilen gelirle koruma için gerekli olan kaynağı da sağlamaktadır. Böylelikle turizm ve koruma eylemi arasında döngüsel bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Antalya Kaleiçi de bu ilişkinin izlenebildiği belirgin bir örnek oluşturur. Antalya’nın mevcut turist potansiyeli ve Kaleiçi’nin 78

ANTALYA

tarihsel çekiciliği, bir kısmı boş bırakılıp kaderine terk edilerek harap olan ve bir kısmı da kullanıcılarının ani değişimi ile kültürel sürekliliğini sürdürme imkanından uzak biçimde deforme olan geleneksel konutların korunması ve yaşatılmasında belirleyici faktör olarak turizmin öne çıkmasına neden olmuştur. Ülkemizdeki ilk ve devlet eliyle gerçekleştirilen o yıllardaki en geniş kapsamlı uygulama olarak kabul edilen “Antalya Yat Limanı ve Kaleiçi Restorasyon” uygulaması ile Antalya Kaleiçi’nin tüm tarihi değerleriyle yaşatılarak, örnek bir uygulama olarak turizme kazandırılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda işlev kazandırılan yapılardan biri Turban Adalya Oteli’dir. Yapı, Antalya iç limanında 1869 yılında Osmanlı Bankası Antalya Şubesi olarak inşa

Ağustos - Eylül / August - September 2011

I the past aimed to restore all the historical values of the region and set an example for touristic applications. One of the structures that was re introduced in this regard is the Turban Adalya Hotel. The structure was built in 1869 in the inner port of Antalya as a bank and then used as a warehouse. The hotel, which was restored with the help of the Tourism Bank, was reopened in 1983 and is now

managed by The Promotion Foundation of Turkey (TÜTAV). The Antalya Kaleiçi restoration and Marina Project which began in 1973 and finished in 10 years received the “Golden Apple” award, which is considered the Oscar of tourism. The award, which is given to special tourism projects by the World Federation of Travel Journalists and Writers, “FIJET”, based in Paris, was


edilmiş, bir dönem de depo olarak kullanılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Turizm Bankası kanalıyla restore ettirilen ve 1983 yılında hizmete açılan otel, halen Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) tarafından işletilmektedir. 1973 yılında başlatılan ve 10 yıllık bir süreçte tamamlanan Antalya Kaleiçi Restorasyonu ve Yat Limanı Projesi 1984 yılında “Turizm Oscar”ı sayılan “Altın Elma” ödülünü kazandı. Merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Turizm Gazetecileri ve Yazarları “FIJET” tarafından titiz jüri çalışmaları sonunda özel turizm projelerine verilen ödül, Antalya kentinde yapılan görkemli bir törenle “Antalya Kaleiçi Kompleksi Projesi” ile Türkiye’ye verildi. Altın Elma Komisyonu

Başkanı Nicky Handrece törende yaptığı konuşmada Altın Elma Ödülü’nün Antalya Kaleiçi’ne verilme nedenini şöyle anlattı: “... 1984 Ekiminde yüksek kalitede bir turizm için gerçekleştirilen bu müstesna hizmetleri görmek üzere geldiğimde Kaleiçi’nin aday olarak gösterilmesindeki isabeti anlamıştım. Geçen sonbaharda burada kendimi 15 yıl önce ihdas ettiğimiz Altın Elma, diğer bir deyimle Turizm Oskarı olarak adlandırılan bu ödülün esprisine tamamen uygun bir eserin karşısında bulmuştum. Bugüne kadar burada 70 kadar evi yıkılmaktan kurtararak bunları güzel dükkanlar, el sanatları atölyeleri ve bölgesel yemeklerin lezzetle yendiği restoranlar haline dönüştüren çabaları takdir ve hayranlıkla

awarded to Turkey during a magnificent ceremony held in Antalya. This is what the president of the Golden Apple commission, Nicky Handrece, said during his speech at the ceremony: “... When I came here in the October of 1984 to see the exquisite services for high quality tourism, I knew why Kaleiçi was a candidate. Last fall, I found myself before an artwork that was worthy of the Golden Apple we established 15 years ago. We applaud everyone who has worked to save 70 rundown houses and turn them into beautiful shops, handcraft workshops and restaurants that serve

delicious traditional tastes. For this reason, the International Golden Apple commission that convened in Paris in November of 1984 has decided to give this award to the city of Antalya. I want to express that the vote was unanimous. I’m sure everyone who sees this place will agree that the award went to the right place...” The project also received the “Environmental Harmonization” award given by the Sedat Simavi Foundation in 1984 and the “Silver Sable” award given by the English Travel Journalists Association in 1986. ANTALYA 79

Ağustos - Eylül / August - September 2011


The empty and rundown houses in the region were made active again by giving them new touristic functions and the restoration of these structures has helped the people of Antalya and Kaleiçi more conscious about preservation. Tourism has had a positive effect on the improvement and modernization of houses that were deemed unusable by their owners and inhabitants. Many structures were preserved and left for future generations. Thanks to this, Kaleiçi has an important role in the touristic identity of Antalya with its different and colorful structures.

karşılıyoruz. Bu nedenle 1984 yılının Kasım ayında Paris’te toplanan Uluslararası Altın Elma Komisyonu, ödülün Antalya İli’ne verilmesini kararlaştırmıştır. Şunu özellikle belirtmek isterim ki, tarafımdan yapılan teklif ittifakla kabul edilmiştir. Eminim ki, şimdi burayı gören herkes, bu ödül için Antalya Kaleiçi’nin seçilmiş olmasındaki isabeti takdir edecektir...” Proje, 1984 yılında Sedat Simavi Vakfı tarafından verilen “Çevre Düzenleme Ödülü”nü,1986 yılında da İngiliz Turizm Yazarları Derneği’nin geleneksel “Gümüş Samur” ödülünü kazanmıştır. 80

ANTALYA

Bölgede yaşanan canlılık sonucu boş ve harap durumdaki evler turistik amaçlı yeni fonksiyonlar verilerek kullanılmaya başlanmış, yok olmaya yüz tutan evlerin değerlenmesi Kaleiçilinin ve Antalyalının koruma konusunda bilinçlenmesini sağlamıştır. Turizm, sahipleri ve kullanıcıları tarafından değersiz bulunan evlerin onarımlarının yapılması ve çağın gerektirdiği konfor standartlarına getirilmesi yönünde olumlu etkiler yapmıştır. Birçok yapının turizm işlevi verilerek korunması ve gelecek nesillere bırakılması mümkün olmuştur. Kaleiçi bu sayede farklı ve renkli mekanlarıyla Antalya’nın turistik kimliğinde önemli bir yer tutmuştur.

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ANTALYA 81

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Sanat / Art

Antalya

’ Z ‘landı A ‘C

Uluslararası Antalya Caz Festivali, cazın ünlüleri ile sanatseverlere muhteşem bir şölen sundu.

Antalya ‘jazzed’ up! The International Antalya Jazz Festival presented art lovers with a magnificent fete with concerts from world famous jazz celebrities.

82

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Antalya Valiliği ve Antalya Sanayi ve Ticaret Odası’nın desteği ile bu yıl birincisi düzenlenen Uluslararası Antalya Caz Festivali 3 bin yıllık tarihi tiyatro Aspendos’da gerçekleştirildi. Mehmet Ekiz Triosu eşliğinde sahneye çıkan China Moses, ilk parçasını kadınlar için seslendirdi. Moses konsere “Lover come back to me” adlı parçasıyla başladı. Yaklaşık iki saat boyunca sahnede kalan Moses, sanatseverlerden bol alkış topladı. Moses’in konserine kısa bir süre ara verdiği sırada Mehmet İkiz Trio seyircilere bir sürpriz yaparak, ünlü Türk Sanat Müziği eseri “Hastayım Yaşıyorum” adlı parçayı, caz formatında seslendirdi. Festival kapsamında “Kuzeyin Büyülü Sesi” olarak adlandırılan Lisa Ekdahl, ikinci gün sahne aldı. İskandinavya’nın tüm dün-

The International Antalya Jazz Festival which was organized for the first time this year took place at the 3000 year old Aspendos Theatre. China Moses, who shared the stage with the Mehmet Ekiz Trio, dedicated his first song to women. Moses started his concert with his song called “Lover come back to me”. Moses, who stayed on stage for about two hours, received a standing ovation from the crowd. When Moses took a short break from his performance Mehmet Ekiz Trio surprised the audience with a jazz rendition of the Turkish traditional song called “Hastayım Yaşıyorum” On the second day of the festival, Lisa Ekdahl, known as the “magical voice of the North” took to the stage. Ekdahl, who is Scandinavia’s most popular modern jazz performer, has received four platinum awards and 3 Grammys with her first album. Nino Katamadze and Insight ANTALYA 83

Ağustos - Eylül / August - September 2011


to show her solidarity for the poor and hungry. “L’orchestre de Contrebasses” also performed on the same night as Evora.

yaca sevilen modern zaman sanatçısı Ekdahl, ilk albümüyle dört platin satış ve üç Grammy ödülü almıştı. Ekdahl ile aynı gün, Nino Katamadze ve Insight da Aspendos Antik Tiyatro’da sanatseverlerle buluştu. Gürcistan doğumlu Katamadze, 14 yaşından beri sahnede olan çok özel bir ses olarak biliniyor.

Çıplak ayaklı diva Aspendos’u salladı

Festivalin üçüncü gecesinde caz dünyasında efsaneleşen isim Cesaria Evora sahnedeydi. 47 yaşında şöhreti yakalayan Grammy ödüllü folk şarkıcısı Evora, kendi deyimiyle “Aç insanlarla, dünyanın fakir halklarıyla dayanışma içinde olmak amacıyla” sahneye çıplak ayakla çıkmayı tercih ediyor. Evora ile aynı gece “L’orchestre de Contrebasses”, caz severlerle buluştu. Oyunculuk yeteneğini sahnede sesiyle birleştiren Macy Gray, çok yönlü repertuvarıyla sahne aldı. Gray ile aynı gece New York Gypsy All Stars sanatseverlerle buluştu. Grup, klasik Türk çingene müziğini, caz ve funk ile destekleyen tamamen kendilerine özgü karma ve farklı bir tür ile jazz sahnelerinde Balkan rüzgarı 84

ANTALYA

estirdi. Geçen ay sonu sanatseverlere muhteşem bir şölen sunan festival, “konuşan gitarın sahibi” olarak adlandırılan Al Di Meola konseriyle sona erdi. Festivalin son gününde, Fahir Atakoğlu Trio da sanatseverlerle buluştu. Dünyaca ünlü Türk piyanist ve besteci Fahir Atakoğlu, Grammy ödüllü vurmalı çalgılar virtüözü Horacio El Negro Hernandez ve efsanevi basçı Alain Caron, festivalin finalini gerçekleştirdi.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

also performed at the Aspendos Antique Theatre on the second day of the festival. Georgian born Katamadze is a very special artist who has been performing since the age of 14.

The barefoot diva rocked Aspendos

Legendary singer Cesaria Evora performed on the third day of the festival. Evora, who only became famous after the age of 47, says that she performs barefoot on stage

Famous R&B singer Macy Gray, who combines her singing talents with her acting, took to the stage where she performed an eclectic repertoire. New York Gypsy All Stars also performed on the same night. The group was well received by the audience with a concert where they performed a unique style of jazz laced with traditional Turkish gypsy music, jazz and funk. The festival which presented guests with an amazing fete last month ended with a concert by Al Di Meola, known as the “owner of the talking guitar” The Fahir Atakoğlu Trio also performed on the last night of the festival. World famous Turkish pianist and composer Fahir Atakoğlu was joined on stage by Grammy winner percussionist Horacio El Negro Hernandez and legendary bassist Alain Caron.


ANTALYA 85

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Müze / Museum

Yazı-Article: Azize YENER Arkeolog - Elmalı Müzesi Archeologist - Elmalı Museum Fotoğraflar-Photographs: Hamit SEÇİL

Bölgenin yeni müzesi

Elmalı

Elmalı Müzesi’nin düzen ve teşhirinde asıl hedef, bölge kültürlerini toplumun her kademesindeki insana, belgelerin tanıklığında anlatabilmek, koruma amacıyla ziyarete kapalı tutulan Karaburun ve Kızılbel mezar odalarını gerçek ölçüleriyle hazırlanmış kopyasıyla tanıtmaktır.

86

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


The new museum of the region:

Elmalı

The real target behind the establishment of the Elmalı Museum is to familiarize the culture of the region through documentation to every person in the community and to introduce the Karaburun and Kızılbel burial chambers who are not open to the public though their real size replicas.

Bugün 1305 adet envanterli eseri bulunan Elmalı Müzesi’nin sorumlu olduğu bölgenin kültürel ve tarihi zenginliği ile gelecekte çok daha zenginleşeceği, kültürel mirasımızı öğrenme ve bu mirası koruma bilincinin geliştirilmesinde önemli katkıları olacağı muhakkaktır. Dileğimiz, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamına büyük bir zenginlik katacak olan Elmalı Müzesi’ne halkın da destek vermesi ve Elmalı’nın çevre köyleri ile birlikte hatırı sayılır bir turizm merkezi haline gelmesidir. Antalya’nın 111 kilometre güneybatısında yer alan Elmalı ve çevresi, kendine has

stratejik ve coğrafi konumu ile Neolitik dönemden günümüze dek kesintisiz olarak pek çok uygarlığın gelişmesine sahne olmuştur. Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar ve kazılar sonucu ortaya çıkarılmış olan yerleşim yerleri, mezarlar, mimari bulgular ve buluntular bölgede oldukça yüksek ve farklı kültürlerin varlığına işaret etmektedir. 1963-2002 yılları arasında bölgede kazı ve yüzey araştırmaları yapan Prof. Dr. Machteld J. Mellink, çeşitli platformlardaki pek çok konuşmasında, bölgenin kültürel ve tarihi zenginliğine değinmiş, bu eşsiz kültür mirasının yerinde korunması,

It is certain that the Elmalı Museum, with its 1305 pieces of inventory, will continue to grow due to the cultural and historical richness of the region that it covers and will contribute a lot to discovering and preserving our cultural heritage. Our hope is that, the people support the Elmalı Museum seeing that it will economically, socially and culturally enrich the region and that Elmalı, with its surrounding towns, become a notable tourism center. Elmalı and its surrounding region, which is 111kilometers southwest of Antalya, with its unique strategic and geographic location has witnessed the development of lots of civilizations from the Neolithic times until today. The settlements, tombs and architectural findings that were discovered after the archeological research and excavations that were made in the region indicate the existence of many different cultures. Prof. Dr. Machteld, who has led excavations and surface research in the region between 1963 and 2002, in many of his speeches has mentioned the cultural and

historical richness of the region and has asked that a museum or an institute be established in the region in order to preserve, introduce, raise public awareness and most importantly prevent pillage that has been increasing in the past years. To realize M. J. Mellink’s wish, our ministry has taken the first steps in the 2000s; what is today the Gündoğan quarter and the old governmental administrative offices on İbrahim Elmalı Street have been assigned to the Ministry of Culture and Tourism by the Ministry of Defense to be utilized as a museum in 2004. From 1941 to when it was constructed in 1987, the building which has a special architectural value has served as the government administrative offices, a tax office and parts of it as teachers’ lodgings and later has gone through renovations to accommodate the museum’s needs to include a total of 11 display rooms (3 on the ground floor and 8 on the first floor). Later on, the works in Elmalı Museum and Semayük excavation house’s storage and some of the Antalya museums works were transferred here and archeologist Azize ANTALYA 87

Ağustos - Eylül / August - September 2011


tanıtılması, halkın bilinçlendirilmesi ve en önemlisi son yıllarda giderek artan eski eser talanının önlenmesi için bölgede mutlaka bir müze veya bir enstitünün kurulmasını istemiştir. M.J.Mellink’in bu isteğinin gerçekleşmesine, Bakanlığımızın 2000’li yıllarda aldığı bir kararla ilk adım atılmış, ilçenin bugünkü Gündoğan Mahallesi, İbrahim Elmalılı Caddesi üzerinde bulunan Eski Hükümet Konağı, 2004 yılında müze olarak değerlendirilmek üzere, Maliye Bakanlığı tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmiştir. İnşa edildiği 1941 yılından 1987’ye kadar ilçenin Hükümet Konağı, daha sonra Vergi Dairesi ve bir bölümü Öğretmen Evi görevini yapmış olan ve mimari 88

ANTALYA

yapısıyla özel bir değere haiz bu yapının içerisinde müze ihtiyaçlarına uygun biçimde değişikliğe gidilmiş, üçü zemin, sekizi birinci katta olmak üzere on bir adet teşhir salonu oluşturulmuştur. Bundan sonra Elmalı’daki Müze ve Semayük Kazı Evi depolarında bulunan eserler ile Antalya Müzesi’ndeki bazı bölge eserleri buraya taşınmış, Arkeolog AzizeYener, müzenin düzenleme ve tanzimi ile görevlendirilmiştir. Teşhirtanzim çalışmaları 2011 yılı başında tamamlanan Elmalı Müzesi’nin, Bakanlığımız taşra teşkilatına bağlı ayrı bir müdürlük olarak kurulması Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanıp, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Müze, 13.06.2011 tarihinden itibaren ziyarete açılmıştır.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Yener was assigned with the arrangement and organizing of the museum. The exhibition and organization works of the Elmalı Museum were finished in the beginning of 2011 and the cabinet has approved in the Official Gazette, that the museum be a separate directorship bound to the provincial ministry. The museum was opened to visitors on 06.13.2011. The real target behind the establishment of the Elmalı Museum is to familiarize the culture of the region through documentation to every person in the community and to introduce the Karaburun and Kızılbel burial chambers who are not open to the public though their real size replicas. Another target is to give excavation and surface finds called “etudes”, a library that can be used by

scientists and students as open archives when necessary. The museum also has the infrastructure for a laboratory, a restoration workshop, conference room and a specialization library.

What’s on display?

The Elmalı Museum is 2400 square meters and consists of two normal and one subterranean floor, making it a total of three floors. The entrance of the southwest facade of the building is on the middle shaft. At the entrance there’s a big hall that includes an information desk and on the right there are the managerial rooms and a conference room. On the left of the entrance, in one of the 3 exhibition rooms, 8 windows display


Müzenin düzen ve teşhirinde asıl amaç, bölge kültürlerini toplumun her kademesindeki insana kültür belgelerinin tanıklığında anlatabilmek ve koruma amacıyla ziyarete kapalı tutulan Karaburun ve Kızılbel Mezar odalarını resimleriyle birlikte, gerçek ölçülerde hazırlanmış birer kopyasıyla halka tanıtmak olmuştur. Bir diğer amaç da, etütlük olarak nitelenen kazı ve yüzey buluntularına bir kitaplık niteliği kazandırmak ve bunları gerektiğinde bilim adamları ile öğrencilerin kullanımına açık bir başvuru arşivi şeklinde sunmaktır. Müze, ayrıca, laboratuar, restorasyon atölyesi, konferans salonu ve ihtisas kitaplığı ile bir araştırma enstitüsü görevini de üstlenebilecek alt yapıya sahiptir.

Neler sergileniyor?

Elmalı Müzesi 2400 metrekare yüzölçümlü, ikisi normal, biri bodrum katı olan 3 katlı bir yapıdır. Yapının güneybatı cephesindeki ana giriş kapısı orta aksta yer almaktadır. Girişte, danışmanın da yer aldığı geniş bir salon, sağ yanda idari mekânlar ve konferans salonu yer alır. Girişe göre sol yandaki 3 teşhir salonundan birinde bulunan 8 vitrinde, Elmalı Ovası’nın, Kalkolitik’ten Orta Bronz dönemi sonuna kadar uzanan bir zaman dilimine ait eserleri kronolojik bir sıralama ile tanıtılmaya çalışılmıştır. Bağbaşı ve Karataş-Semayük kazılarından elde edilen bu eserler, 8 başlık altında toplanmıştır. Sergileme Geç Kalkolitik döneme ait Bağbaşı eserleri ile başlatılmış, Karataş-Semayük’ün Erken Tunç dönemi eserleriyle devam ettirilmiştir. Teşhirin eğitici ve öğretici olabilmesi için eserler hem tipolojik hem de bezeme tekniklerinin ta-

artifacts found in Elmalı Plain dating from the Chalcolithic period to middle Bronze Age are all displayed chronologically. These artifacts that were discovered in the Bağbaşı and Karataş-Semayük excavations are listed under 8 headings. The display starts with the Bağbaşı works from the Late Chalcolithic period and continues with the KarataşSemayük works from the Early Bronze period. In order of the exhibition to be educational and informative, the works have been placed with the intention to present their decoration and typological techniques. Archeological finds such as tools, seals, spindle whorl, ornaments etc. that reflect the life style of the Karataş-Semayük settlements were again presented to visitors in accordance with their typology and functionality. A couple of containers found in a Pithos Tomb in Bağbaşı are from the Middle Bronze Period. In the second room tombs and containers from the ANTALYA 89

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Chalcolithic and Early Bronze Period and containers of bigger dimensions like Pithos and earthenware pots are displayed. In the third room, 3 cubic tombs called Pithos that were discovered in Karatas-Semayuk cemetery are placed in their original position and are displayed along with skeletal remains and presents offered to the dead creating a stunning atmosphere. The panels include Anatolia’s prehistorically interment practices and explanations on Semayük’s Necropolis and the decoration types on Pithos’, the meanings of symbols in a language understandable to everyone. On the first floor, to the left of the entrance, there is

nıtımına yönelik bir anlayışla yerleştirilmişlerdir. KarataşSemayük yerleşmesinin yaşam biçimini yansıtan çeşitli aletler, mühür, ağırşak, takı vb. gibi buluntular, yine tipolojik ve işlevsel bir düzenleme çerçevesinde ziyaretçiye sunulmuştur. Bağbaşı’ndaki bir pithos mezarda bulunmuş birkaç kap ise bölgenin Orta Tunç dönemine ait eserler olarak dikkat çekmektedir. İkinci salonda Kalkolitik ve Erken Bronz dönemlerine ait, mezar ve depolama kapları olarak kullanılmış, pithos ve çömlek gibi büyük boyutlu kaplardan seçilmiş örnekler sergilenmektedir. Bilgi panolarında Anadolu’nun tarih öncesi kültürlerinin karakteristik 90

ANTALYA

özellikleri maddeler halinde belirtilmiştir. Üçüncü salonda KarataşSemayük mezarlık alanında bulunmuş 3 adet küp mezar (pithos) özgün konumlarına göre, içlerindeki iskeletler ve ölü hediyeleri ile birlikte çarpıcı bir atmosfer içinde sergilenmektedir. Bilgi panolarında Anadolu’daki tarih öncesi ölü gömme adetleri ile Semayük Nekropolü hakkında açıklamalar yer alırken, pithoslar üzerindeki bezeme tipleri, motiflerin anlamları ve önemi herkesin anlayabileceği bir anlatımla yansıtılmıştır. Birinci katta, girişe göre sol yanda, Anadolu’nun tarih sonrası dönemlerine ait

Ağustos - Eylül / August - September 2011

Anatolia’s timeline. On the panel to the right, there’s a biography of Prof. Dr. Machtel J. Mellink who is a valuable scientist that has earned the title of “Doyen of the American Archeologists in Turkey” by starting the first scientific research and excavations in the Elmalı region and carrying out the restoration projects of the Kızılbel and Karaburun burial chambers and especially introducing Anatolian archeology, on which he has worked for over 60 years, to the world of science. In one of the four rooms to the right of the first floor, one of Lycia’s popular local Gods Rider Kakasbos, 12 other Gods who are thought to be related to hunting, offerings to Helena and Dioskurlar and


kronolojik bir cetvel vardır. Sağ yandaki levhada Elmalı Bölgesi’ndeki ilk bilimsel araştırma ve kazıları başlatan, Kızılbel ve Karaburun Mezar odalarının restorasyon projelerini yürüten ve özellikle 60 yıl üzerinde çalıştığı Anadolu arkeolojisini bilim alemine tanıtan, “Türkiye’deki Amerikalı arkeologların duayeni” unvanına sahip değerli bilim insanı Prof Dr. Machtel J.Mellink’in biyografisi yer almaktadır.

of the Bayındır Tumulus are introduced as a whole along with the works that are being displayed in the Antalya Museum on the information panels.

Birinci katın sağ yanında bulunan dört salondan birinde Likya’da oldukça rağbet gören yerel tanrılardan Atlı ve Sopalı Koruyucu Tanrı Kakasbos, avcılıkla bağlantısı olduğu düşünülen 12 Tanrı, Helena ve Dioskurlar gibi adak stelleri ile bazı yazıtlı taşlara ait örnekler sergilenmektedir. Bilgi panolarında eserler ve yerel kültürler, ziyaretçilerin anlayacağı biçimde tanıtılmaya çalışılmıştır. Küçük eserlerin sergilendiği salonun ilk iki vitrininde, Hacımusalar Höyük kazılarında bulunan Erken Bronz, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntular kronolojik bir düzen içinde ziyaretçilere sunulmaktadır. 3. vitrinde Hacımusalar-Karaçakır mevkisinde açığa çıkarılan lahit buluntuları ile Karaburun I, II ve Kızılbel Tümülüslerine ait buluntular sergilenmekte ve tanıtılmaktadır. 4. ve 5. vitrinlerde ElmalıKorkuteli civarında bulunmuş Geç Roma dönemine ait buluntular yer almaktadır. 6, 7, ve 8. vitrinlerde ise Bayındır Tümülüs kazılarından elde edilen buluntular sergilenmektedir. Bilgilendirme panolarında Antalya Müzesi’nde teşhir edilmekte olan eserlere de yer verilerek, Bayındır Tümülüsleri’nin bir

bütün olarak tanıtılmalarına çalışılmıştır.

some examples of inscription tablets are displayed.

Sikke salonunda Likya şehir sikkeleri ile Roma İmparatorluk sikkeleri kronolojik bir düzen içinde sergilenmiş, bölgede sikke basan kentlerle ilgili bilgiler verilmiştir. Duvar panolarında ise sikke basım tekniği ile ilgili bilgi verilirken, sikke tarihçesi, fotoğraflarla da desteklenerek, kronolojik bir düzen içinde sunulmaya çalışılmıştır .

In the first two displays of the room with smaller artifacts, Early Bronze, Hellenistic, Roman and Byzantine works discovered during the Hacımusalar Tumulus excavations are presented to viewers in chronological order. In the third display case, Sarcophagus finds of the HacımusalarKaraçakır region and the Tumulus finds of Karaburun 1, 2 and Kızılbel are displayed.

Birinci katın sol kanadında yer alan orta salonda Elmalı ve Korkuteli bölgelerinde bulunan Roma ve Bizans dönemine ait sütun başlıkları, yazıtlı mezar sütunu, taştan bir idol ve yekpare bir taştan

In the fourth and fifth display cases, finds of the Late Roman period of the ElmalıKorkuteli region are displayed. In the sixth, seventh and eighth display cases, the finds

In the coin room, the coins of Lycian cities and of the Roman Empire are displayed chronologically; there’s also information on the cities that minted the coins. The wall panels include information on coin minting, coin history which is supported by photographs and organized in a chronological order. To the left of the first floor, works found in Elmalı and Korkuteli regions such as abacuses, inscribed tablets, a stone idol, a baptismal tub carved of a monolith, all from Roman and Byzantine periods, are displayed. In the 8 cases displaying the works discovered in Arykanda excavations, Arykanda’s altars, Sarcophagus finds, sculpture pieces, pots for daily use, weaving material, medical tools, various jewelry material, etc. belonging to the Roman and Byzantine periods are displayed.

The Elmalı Treasure

Imitation samples of the world famous treasure of Elmalı (500 B.C.) which is also known as “The treasure of the century” are displayed in the four rooms on the left side of the first floor. The coins all displayed in a stunning atmosphere are grouped in an easily understandable fashion for the visitors and are introduced one by one on illuminated wall panels. Also on the panel is the story of how the treasure was found, pillaged and returned to us eventually. On the far end of either sides of the first floor there’s a reconstructions of Karaburun and Kızılbel burial chambers ANTALYA 91

Ağustos - Eylül / August - September 2011


oyularak yapılmış vaftiz teknesi sergilenmektedir. Arykanda kazılarında gün ışığına çıkarılmış eserlerin sergilendiği salondaki 8 vitrinde, Arykanda’nın Roma ve Bizans dönemlerine ait ev sunakları, adak stelleri, lahit ve heykel parçaları, pişmiş topraktan günlük kullanım kapları, dokuma malzemeleri, tıbbi aletler, çeşitli takı malzemeleri vb. gibi buluntular teşhir edilmektedir.

Elmalı Definesi

Birinci katın sol kanadında yer alan 4 salondan birinde “Yüzyılın Definesi” olarak da anılan, dünyaca ünlü İÖ 5.yüzyıl Elmalı Definesi’nin imitasyon örnekleri teşhir edilmektedir. Çarpıcı bir atmosfer içinde sergilenen sikkeler, ziyaretçilerin kolay anlayabilecekleri biçimde gruplandırılmış, duvarlara yerleştirilen ışıklı bilgi panolarında tek tek, ayrıntılı olarak tanıtılmıştır. Yine bu panolarda definenin tarih içindeki önemi vurgulanırken, bulunuşu, kaçırılışı ve topraklarımıza dönüşü ile ilgili öyküye de yer verilmiştir. Birinci katın her iki yanındaki dip salonlarından her birinde, kendi orijinal ölçülerinde (1:1) rekonstrüksiyonu yapılmış olan Karaburun ve Kızılbel Mezar odaları, duvarlarının renkli resimleri ile ziyaretçilere sunulmaktadır. Salon girişlerinde, mezarların bulunuşu, restorasyon çalışmaları, tarihleri ve duvar resimleri hakkında geniş açıklamalar ve tanıtıcı bilgi panoları yer almaktadır. Müzedeki salonlardan vitrinli olanlar tamamen, diğerleri kısmen gün ışığına kapatılmış olup, vitrinler çağdaş bir aydınlatma ile modern bir müze hüviyeti kazanmıştır. Müzenin 4000 metrekarelik açık teşhir alanında, Elmalı 92

ANTALYA

çevresinde bulunan Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari parçalar, lahitler, yazıtlı mezar taşları, postamentler ve sütunlar sergilenmektedir. Bölgede, tarihleri 17.yüzyıla kadar uzanan ve günümüzde artık kullanılmadıkları için yok olmaya yüz tutan anıtsal arı serenlerinden bir örnek yerinden alınarak, bahçenin kuzeydoğu köşesine kurulmuştur. Bahçede ayrıca, bir restorasyon atölyesi (100 metrekare), büyük bir havuz ile her mevsim hizmet verebilecek bir kafeterya (120 metrekare) da yer almaktadır. Bugün 1305 adet envanterli eseri bulunan Elmalı Müzesi’nin sorumlu olduğu bölgenin kültürel ve tarihi zenginliği ile gelecekte çok daha zenginleşeceği, kültürel mirasımızı öğrenme ve bu mirası koruma bilincinin geliştirilmesinde önemli katkıları olacağı muhakkaktır. Dileğimiz, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamına büyük bir zenginlik katacak olan Elmalı Müzesi’ne halkın da destek vermesi ve Elmalı’nın çevre köyleri ile birlikte hatırı sayılır bir turizm merkezi haline gelmesidir.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

in their original sizes, and are open to visitors with their colored walls at the entrance of the room. There are information panels on how the chambers were discovered, the restoration process and explanations on dates and wall pictures. While some of the rooms containing display windows are totally and the rest are partially blocked against sunlight, they have modern lighting, giving the museum a modern look. The museum has a 4000 square meter open-air display area containing architectural pieces such as Sarcophagi, inscribed tomb stones, and columns found around Elmalı region from Hellenistic, Roman, Byzantine and Ottoman periods. An example of a monumental beehive, which was quite popular up until

the seventeenth century but is now close to extinction, is setup in the northeast corner of the garden. The garden also includes a restoration studio of a 100 square meters, a large pool and an all year round cafeteria of 120 square meters. It is certain that the Elmalı Museum, with its 1305 pieces of inventory, will continue to grow due to the cultural and historical richness of the region that it covers and will contribute a lot to discovering and preserving our cultural heritage. Our hope is that the people will support the Elmalı Museum, which will economically, socially and culturally enrich the region and that Elmalı, with its surrounding towns, will become a notable tourism center.


ANTALYA 93

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Kanyon / Canyon

Sarp kayaların ardındaki gizemli dünya:

SAKLIKENT Akdeniz’in nemden kapandığı, Torosların görünmez olduğu yerde serin bir soluk almak için rotanız, milyonlarca yılın oluşturduğu Saklıkent Kanyonu olsun.

Yazı / Fotoğraf-Article/Photograph: Hamit SEÇİL

94

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


A mysterious world behind steep rocks If you need some fresh air when the Mediterranean is covered with humidity and the Taurus Mountains can no longer be seen clearly, visit the Saklıkent Canyon which was formed after millions of years.

Toroslardan beslendiği kaynaklarla Akdağlar’ın içinden gürül gürül akıp Eşen Çayı ile birleşen Karaçay, Antalya ile Muğla’yı birbirinden ayırır. Kınık Ovası boyunca salına salına akan Eşen Çayı, Patara

Sahili’nde Akdeniz’e kavuşur. Yaz sıcaklarında debisi önemli ölçüde düşmesine karşın, Temmuz sıcaklarına aldırış etmeden akan Eşen Çayı’nın en güzel manzarası gün batımındadır. Batma-

Karaçay, which flows freely inside Akdağlar and conjoins with the Eşen Stream, separates the cities of Antalya and Muğla. The Eşen Stream which lazily flows along the Kınık Plain, reaches the Meditarrenean at the Coast of Patara. The most magnificent view of the stream, which flows without worrying about the summer heat, is at sun down. While the reddish rays of the sun dance above the stream, cormorants undulate the waters of the stream. Humidity, which reached to about %70 percent in Antalya in August, had turned the 40 degrees heat to unbearable lengths. While heat engulfed Antalya, the Mediterranean was covered with humidity and the Taurus Mountains were no longer visible. The best thing to do was to go to a cooler place and get some fresh air. We turned towards the south of Antalya and started our journey. A mysterious world behind steep rocks awaited us. You can reach Saklıkent from Antalya by the plateau or from the coast. We preferred the plateau. When we reached Termessos the air was cooler, the humidity level

had dropped and the sky had turned blue. We had another 175 kilometers to go. We passed Korkuteli and Elmalı and then reached the Gömbe Plateau. Afterwards we went down to Kalkan and continued towards Fethiye. We reached the canyon by following the Eşen Stream from the Saklıkent road which is on the north of the Kalkan - Fethiye route at the 15th kilometer. The canyon, which was discovered in 1988 by a shepherd named Ekrem, is now run by MELSA, a company affiliated with the Muğla Governorship City Special Directorate. The canyon, which is visited by 500 thousand people each year, is open for visitation between April and November. There is a parking space at the entrance of the canyon and entrance fees range between 2.50 liras and 4.50 liras. The canyon is at your service 12 hours every day. We were greeted by fresh air at the Saklıkent Canyon after a 2, 5 hour journey. When we started walking on the 1270 meter bridge mounted to the rocks the air we breathed was even cooler. We had trouble seeing the sky while walking ANTALYA 95

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ya yakın kızıla çalan güneş ışınları, çay üzerinde raks ederken, çayın sularını karabataklar dalgalandırır. Ağustos sıcaklarının iyice bastırdığı Antalya’da yüzde 70’lere varan nem, 40 derecelik sıcağı katlanılmaz bir havaya dönüştürmüştü. Antalya’da yaz, tüm sıcaklığıyla sürerken, Akdeniz nemden kapanmış, Toroslar görünmez olmuştu. En güzeli serin yerlere gidip, serin sularda bir gün de olsa serin bir soluk almaktı. Yüzümüzü Antalya’nın batısını çevirip, düştük yola. Sarp kayaların ardındaki gizemli dünya bizi bekliyordu. Antalya’dan Saklıkent’e ya yayla yolundan gidilir ya da kıyıdan. Biz yaylayı tercih ettik. Termessos’a vardığımızda hava serinlemiş, 96

ANTALYA

nem oranı bir hayli düşmüş, gökyüzü maviye dönmüştü. Önümüzde yaklaşık 175 kilometrelik bir yol vardı. Korkuteli’ni geçip Elmalı’ya, oradan da Gömbe Yaylası’na vardık. Ardından Kalkan’a inip, Fethiye istikametine devam ettik. Kalkan - Fethiye güzergâhının yaklaşık 15’inci kilometresinden kuzeye ayrılan Saklıkent yolundan Eşen Çayı’nı takip ederek ulaştık kanyona. 1988 yılında Ekrem adında bir çobanın akıntıya karşı yüzerek keşfettiği kanyonu, bugün Muğla Valiliği İl Özel İdaresine bağlı Muğla El Sanatları Tic. Ltd. Şti. (MELSA) işletiyor. Yılda 500 bin kişinin ziyaret ettiği kanyon, NisanKasım döneminde ziyaretçilere açık. 2.50 lira ile 4.50 lira arasında değişen giriş ücretleriyle günün 12 saati hizmet

Ağustos - Eylül / August - September 2011

in the shadows of plane and fig trees. Karaçay, which flowed inside the canyon, was feeding from sources that originated from Muğla and Antalya and glided towards the Mediterranean. The Saklıkent Canyon, which Karaçay formed by eroding the soil millions of years ago, is an 18 kilometer long formation and is one of Turkey’s longest canyons. The height of the canyon which ranges from 300 to 600 meters was so magnificent that it almost made you dizzy. On either side of the flat surface we reached at the end of the bridge, the waters that sprang from two different sources were the eyes of Karaçay. After defeating the summer heat in the cool waters of Karaçay, we started walking

in the canyon. Even though it was difficult for me to pass through Karaçay’s source that sprang from the borders of Muğla with a camera in hand, I had to witness this experience. Thanks to the plastic shoes I had bought at the entrance of the canyon, it was easier to walk on the canyon which had rock formations at the bottom. After a few kilometers, we gave up on the idea of reaching the end of the canyon and headed back. Saklıkent had cooled us down on a hot August day. It was nice to know, even for a day, that there was a cool place we could enjoy near Antalya. We listened to the sounds from the canyon while sipping our tea and submerging our feet in the cold waters on one of the cafes along Karaçay.


ANTALYA 97

Ağustos - Eylül / August - September 2011


veren kanyon girişinde aracınızı park edebileceğiniz bir de otopark bulunuyor.

tan çıkan sular, Karaçay’ın gözüydü.

Yaklaşık iki buçuk saatlik yolculuğun ardından vardığımız Saklıkent Kanyonu’na girdiğimizde, serin bir hava ilkin yüzümüze çarptı. Kayalara monte edilmiş bin 270 metre uzunluğundaki köprüde yürümeye başladığımızda, ciğerlerimize çektiğimiz hava da serinlemişti. Çınar ve incir ağaçlarının gölgesinde yürürken, gökyüzünü görmekte zorlanıyorduk. Kanyon içerisinde akan Karaçay, Muğla ve Antalya’dan doğan kaynaklardan beslenip, Akdeniz’e doğru akıyordu.

Yaz mevsimin sıcaklığını Karaçay’ın serin sularına atlayarak çıkardıktan sonra kanyon içerisinde ilerlemeye koyulduk. Karaçay’ın Muğla sınırından çıkan kaynağının bulunduğu noktayı, elimdeki fotoğraf makinesiyle geçmek çok zor olsa da, bu keyfi yaşamak gerekiyordu. Kanyon girişinde aldığım plastik ayakkabılar sayesinde dibi kayalık olan kanyonda yürümek kolaylaşmıştı Birkaç kilometre yürüdükten sonra, kanyonun sonuna erişme sevdasından vazgeçip, ekip arkadaşımla beraber dönüşe geçtik.

Milyonlarca yıl evvel Akdağ doruklarında akan Karaçay’ın toprağı aşındırarak meydana getirdiği Saklıkent Kanyonu, 18 kilometre boyunca uzanan Türkiye’nin en uzun kanyonlarından birisidir. 300-600 metre arasında değişen kanyonun yüksekliği, insanın başını döndürecek kadar etkileyiciydi. Köprünün bitimiyle düz bir alana vardığımızda iki yanımızda, iki farklı kaynak-

Sıcak bir Ağustos ayında Saklıkent içimizi serinletmişti. Bir günlüğüne de olsa Antalya’nın yanı başında böyle serin yerlerin olduğunu bilmek ve tadını çıkartmak keyif vericiydi. Kanyondan çıkıp Karaçay üzerine kurulmuş kır kahvelerinin birinde ayaklarımızı serin sulara daldırıp demli çayımızı yudumlarken, kanyondan gelen suyun sesine daldık.

98

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ANTALYA 99

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Ropörtaj-Interview / Fotoğraflar-Photographs: Hamit Seçil İnanç Turizmi / Belief Tourism

Dur Dağı’nın eteklerinde bir dergâh:

Abdal Musa Elmalı’nın Tekke köyünde dağ eteklerinde her yıl yüzbinlerce inanan tarafından ziyaret edilen Abdul Musa Dergâhı, Alevi Bektaşi inancının bölgedeki en önemli merkezidir.

100

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


A dervish convent on the outskirts of Dur Mountain:

Abdal Musa The Abdul Musa Dervish Convent which is visited by thousands of people every year at the outskirts of the mountains of Tekke village in Elmalı is the most important center of the Alevi Bektaşi religion in the region. Alevi Bektaşi inancının Antalya bölgesinde en önemli merkezlerinden olan Abdal Musa Dergâhı, Elmalı’nın Tekke Köyünde yaslandığı Dur Dağı’nın eteklerinde yüzbinlerce inanan tarafından ziyaret ediliyor. Her yıl haziran ayında düzenlenen Abdal Musa Şenlikleri, ‘can’ları Dur Dağı’nın eteklerinde toplarken, kurbanlar kesilip semahlar dönülüyor. Hayatı ve faaliyetleri hakkında kesin olmayan bilgilere karşın Abdal Musa’yı, Antalya Kent Müzesi Küratörü Antropolog Dr. Atilla ERDEN’le konuştuk. Erden’e göre bu tür dergâhların temel amacı doğrudan doğruya sağlam toplumlar oluşturmak. Abdal Musa kimdir? ERDEN: Abdal Musa, 13. yüzyıl sonu, 14. yüzyıl başında yaşayan, hayatı ve faaliyetleri hakkında kesin bilgilere sahip olunamayan dervişlerden biridir. Rivayete göre, Bursa’nın fethine katıldığı söylenir ama bu bilgi bana çok inandırıcı gelmemektedir. Öte yandan Abdal

The Abdul Musa Dervish Convent which is one of the most important centers of the Alevi Bektaşi religion in the region is visited by thousands of people every year at the outskirts of the mountains of Tekke village in Elmalı. The Abdal Musa Festivities which are being organized every year in June, gathers followers in the outskirts of Dur Mountain and sacrificial ceremonies are carried out. We talked about the mysterious Abdal Musa with anthropologist Dr. Atilla Erden, the curator of the Antalya City Museum. According to Erden, the aims of dervish convents such as Abdal Musa are to establish strong and healthy societies. Who is Abdal Musa? ERDEN: Abdal Musa is a dervish who has lived at the end of 13th century and the beginning of the 14th century but we don’t have any concrete evidence about his life and teachings. According to legend, he has participated in the conquest of Bursa but I ANTALYA 101

Ağustos - Eylül / August - September 2011


find that unlikely. In addition, it is believed that the tomb of Abdal Musa is both in Bursa and the town of Elmalı in Antalya. There’s a tradition as such in Anatolia; for example Yunus Emre has seven tombs. Some figures have symbolic resting places and in time everyone claims that they are buried there.

Atilla ERDEN “Abdal Musa gibi dergâhların temel amacı, doğrudan doğruya sağlam toplumlar oluşturmak.’’

Musa’nın hem Bursa’da, hem de Antalya’nın Elmalı ilçesinde mezarı olduğu belirtilir. Anadolu da şöyle bir gelenek vardır; Mesela Yunus Emre’nin yedi tane mezarı vardır. Bazı kişilerin sembolik mezarları yapılır ve zamanla herkes orada yattığını iddia eder. Peki, Abdal Musa’nın mezarı nerededir? ERDEN: Şimdi eldeki tarihi belgeler ve özelikle Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilere göre, Elmalı’nın Tekke köyü Abdal Musa’nın ana merkezi 102

ANTALYA

“The aims of dervish convents such as Abdal Musa is to establish strong and healthy societies.’’

ve kendi düşüncelerini yaydığı, halkı eğittiği yer. Burada iç içe üç avlunun olduğu ve içerisinde külliyenin bulunduğu, binlerce kişinin eğitildiği, insanların yedirip içirilerek karınlarının doyurulduğu, beş bin dönümlük bağların bulunduğu ve vakfın büyük bir mülkiyeti olduğu anlatılır. Buradan şunu anlıyoruz ki, burası yerleşmiş bir külliye. Bursa’da mezarı olduğu söylenen yerde böyle bir yerleşmiş külliye yok. Bu bilgiler ışığında Abdal Musa’nın mezarının burada olduğunu düşünüyorum.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

So, where is the tomb of Abdal Musa? ERDEN: From recent documents and information given by Evliya Çelebi, we can safely say that Tekke village in Elmalı was where Abdal Musa was based and carried out his teachings. It is said that there was a huge building belonging to the foundation that included three interconnected courtyards, an education complex, grapevines and soup kitchens. From this, we understand that this was a settled complex. There is no such complex in Bursa where people claim is his tomb. In light of this information, I believe that the tomb of Abdal Musa is here. Why Abdal Musa chose this region? Was it to unite people who were living here in a scattered manner or to spread the Alevi Bektaşi tradition? Was it a policy to make everyone Turkish? ERDEN: The Anatolian Alevi Bektaşi philosophy is a philosophy that doesn’t discriminate race, language or religion. We cannot talk about such a policy. The aim is to establish strong and healthy societies. The most important target is to establish a community that produces and consumes together and send educated people to other regions. Do convents have regions they are responsible for? If that is the case, what was

the region Abdal Musa was responsible for? ERDEN: It is believed that Abdal Musa was one of the disciples of Hacı Bektaş and that he came here from that region. But I think Abdal Musa was educated by Kadıncık Ana (one of the female leaders of the Alevi society) and then came here. Of course the convents had regions they were responsible for at that time. We can say that the Abdal Musa Convent was responsible for Western Mediterranean all the way from the shores of Alanya. What was the situation in the area before that? ERDEN: The Antalya region is one of the first settlements in history. Many different civilizations have passed though these lands. Antalya and Anatolia is an area that receives much immigration from all over the world. I think the Antalya region is one of the most complex regions in Anatolia because people can live very easily in the natural conditions of the region. Until 20 years ago, people could live with their own regulations and organizations on these lands. I have come across this situation on the Taurus Mountains. How did these people come together? ERDEN: Nomads, people who deal in agriculture and people from different societies have gathered around the Abdal Musa Convent. According to Evliya Çelebi, the convent has a 5000 square meter vineyard. A vineyard that huge can feed thousands of people. Economic conditions dictate the cultural structure and the cultural structure directs the community because everyone is dependent on each other.


Neden bu bölgeyi seçmiştir Abdal Musa? Temel amaç burada dağınık olarak yaşayan insanları bir araya getirmek mi, Alevi Bektaşi geleneğini yaymak mı? Türkleştirme politikası mı? ERDEN: Anadolu Alevi Bektaşi felsefesi, ırk dil din ayrımı yapmayan bir felsefedir. Türkleştirme politikası vardır diyemeyiz. Amaç doğrudan doğruya sağlam toplumlar oluşturmaktır. En önemlisi de pek söylenmeyen ortak üretip, ortak tüketen bir grup oluşturmak ve orada insanları yetiştirip, başka yerlere o eğitimli insanları göndermektir. Dergâhların sorumluluk alanı var mıdır? Varsa Abdal Musa Dergâhı’nın sorumluluk alanı neresidir? ERDEN: Abdal Musa’nın, Hacı Bektaş’ın müritlerinden olduğu oradan kalkıp buraya geldiği söylenir. Bence Abdal Musa, Hacı Bektaş’ın yanında değil de Kadıncık Ana’nın (Alevi toplumunun kadın önderlerinden) yanında yetiştiğini ve ardından buraya geldiği düşünüyorum. O dönem her dergâhın bir sorumluluk alanı elbette vardı. Abdal Musa Dergâhı’nın da sorumluk alanı Alanya’dan kıyı boyunca bugünkü Batı Akdeniz’i kapsıyor diyebiliriz. Daha öncesinde bölgede durum nasıldı? ERDEN: Antalya Bölgesi dünyada insanoğlun ilk yerleştiği yerlerden birisi. Çok farklı kültürler bu topraklardan geçmiştir. Antalya, Anadolu ve dünyanın çok farklı yerlerinden göç alan bir potadadır. Anadolu içerisinde en karışık yörelerden birisi, bence Antalya yöresidir. Çünkü bölgenin doğal koşullarında insanlar çok rahat yaşayabilir. Yirmi sene öncesine kadar insanlar bu topraklarda tamamen kendi düzenleri çerçe-

Did he achieve success in the Antalya region? ERDEN: Yes, he did. And this is how it was done: Abdal Musa gathered a big community and stood up to the Ottoman Empire in 1571. I believe that the convent was a very important center in Anatolia. It is said that the convent was very successful until the 19th century. Convents like lost their importance at the beginning of the 220th century because nation states start popping up and individuality starts being more important. Why is the purpose of the Abdal Musa Festivities? ERDEN: First of all, there is a tradition in big convents such as the Abdal Musa Convent where people come together and share their troubles, shop and continue a lifelong tradition. To continue one of the biggest rituals of the Alevi Bektaşi religion is one of the reasons this festival is organized. Two thousand of the 10 thousand people who attend this festival for the past 30 years are local vendors. ANTALYA 103

Ağustos - Eylül / August - September 2011


vesinde yaşayabiliyordu. Ben bu durumu Toroslar’da çok gördüm. Bu insanlar nasıl bir araya geldi? ERDEN: Abdal Musa Dergâhı’nın etrafında da göçebe olanlar, tarımla uğraşanlar, farklı insan grupları toplanıyor. Evliya Çelebi’nin dediğine göre dergâhın beş bin dönüm bağı var. Bu kadar büyüklükteki bağ, yüzbinlerce insanı besleyebilir. Ekonomik koşullar kültürel yapıyı yönlendiriyor, kültürel yapı da toplumu. Çünkü herkes birbirine muhtaç. Antalya bölgesinde yapılmak istenen başarılmış mı? ERDEN: Başarılmış. Şöyle başarılmış. Abdal Musa etrafında çok büyük bir kitleyi toplamış. 1571 yılında Şah Kulu 104

ANTALYA

isyanıyla Osmanlı Devleti’ne kafa tutar hale gelmiş. Bana kalırsa dergâh, Anadolu’da çok etkili bir merkez olmuş. Dergâhın 19. yüzyıla kadar çok başarılı çalıştığı söylenir. 20 yüzyılın başlarında da bu tür dergâhlar etkilerini kaybediyor. Çünkü ulus devletler kurulmaya başlanıyor ve bireysellik öne çıkmaya başlıyor. Bu da tekke ve zaviyeleri ikinci plana atıyor. Abdal Musa şenlikleri neden düzenleniyor? ERDEN: Bir defa Abdal Musa gibi büyük dergâhların törenlerinde bir araya gelip belli zamanlarda dertleşmek, alışveriş etmek, belli bir kültürün devamlılığını sağlamak gibi bir niyet var. Alevi Bektaşi inancının en büyük ritüellerinden birisi olan Cem’i toplu halde yapmak bile bu şenliği

Ağustos - Eylül / August - September 2011

They set up a big bazaar in the area. The context of the bazaar changes according to season. Secondly, people come here from all over the place to reconnect with their loved ones. These gatherings regulate social needs and economic relations. In addition, people who talk about their problems in their convents feel a sense of relief. In this part of the world, coming together at an Abdal Musa Festival is like a show of power. A message of unity is given to the community. Sacrificial ceremonies are carried out during the festival which is usually organized within the month of June. I see that fewer and fewer people are attending the festival with each passing year. People choose to deal with their problems within

their own small circle and don’t want to travel far. Even though the older members try to keep this tradition alive, the younger ones are no longer interested because many of them can’t find what they are looking for. Our government needs to do something at this point and has to establish a policy to keep traditions alive. Is there any truth to the Uçarsu legend? ERDEN: When people are desperate they tend to invent legends. And those with power fire these legends to hold on to this power. The Uçarsu Legend is a purely natural occurrence. There are such legends in every religion since Shamanism. What is the Uçarsu legend? ERDEN:Abdal Musa visited all


devam ettirmek için bir sebep. Abdal Musa törenlerinde benim gözlemlediğim son otuz yıldır on bin kişi geliyorsa bunların iki bini satıcılardır. Bunlar burada bir pazar oluşturur. Bu pazarın içeriği döneme göre değişir. İkincisi ise insanlar farklı şehirlerden buruya gelerek hasret giderir. Bu toplantılar soysal gereksinimleri ve ekonomik ilişkileri düzenler. Ayrıca tekkesine, dedesine görünüyor ve derdini anlatıyor olmak da inananları manevi yönden rahatlatır. Burada, Abdal Musa Şenlikleri’nde bir araya gelmek, bir güç gösterisidir. Topluma “bir aradayız” mesajı verilir. Genelde haziran ayı içerisinde yapılan bu şenliklerde kurbanlar kesilir, semah dönülür. Her geçen yıl gözlemlediğim kadarıyla şenliklere katılan insan sayısı azalıyor. Artık insanlar birçok sorununu kendi küçük çevresinde hallediyor ve uzaklara gitmekten vazgeçiyor. Yaşlılar bunu yaşatmaya çalışıyor olsa da genç nesiller maalesef kopmak üzere. Çünkü aradığının çoğunu bulamıyor. Burada görev devlete düşüyor. Devlet bence burada bu kültürün sonsuza değin yaşaması için bir politika geliştirmeli. Uçarsu Efsanesinin gerçeklik payı nedir? ERDEN: İnsanoğlu çaresiz kaldığı zaman kendine efsaneler üretir. Bu gücü elinde tutanlar da kendilerini daha garantiye almak için bunları körüklerler. Uçarsu Efsanesi tamamen doğasal bir olaydır. Bu tür efsaneler birçok dinde vardır, Şamanizm’den buyana… Uçarsu Efsanesi nedir? ERDEN: Abdal Musa, tekkesine yeni canlar, müritler kazanmak için sırtında heybesi köy köy dolaşırmış.

the villages to include more people to his convent. While he was touring around Tekke village he entered a small village near Uçarsu which is to the west of Gömbe. The villagers were very poor and they couldn’t harvest because of the draught. They didn’t even have a morsel of bread to offer Abdal Musa. When Abdal Musa saw the state they were in he felt sorry for them and asked: “If I give you some water, will you give me some of the products you will grow?” The villagers answered: “of course we will give you provisions once you give us water”. Upon hearing this, Abdal Musa bangs his staff on the ground and water emerges. The villagers were ecstatic. That year the village becomes fruitful. But when Abdal Musa comes back for his share of the products, the villagers pretend they don’t know him. When Abdal Musa asks them to give him his share, they tell him that it was not him but God who had given the water. Upon being ANTALYA 105

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Yine Elmalı civarında, Tekke köyü yakınlarında dolaşırken, Gömbe’nin batısındaki Uçarsu’yun arkasında bulunan bir köye gitmiş. Köy halkı çok fakirmiş, kuraklık yüzünden ekinleri bir türlü yetişmezmiş. Abdal Musa’ya ikram edecek evlerinde nerdeyse bir parça kuru ekmek bile yokmuş. Abdal Musa, bu hallerini görünce çok acımış ve onlara: “Ben size su verirsem, siz de elde edeceğiniz üründen bana pay verir misiniz?” diye köylülere sormuş. Köylüler: “ Ne demek, sen yeter ki, bize su sağla, payın sözü mü olur” demişler. Bunun üzerine Abdal Musa, asasını yere vurmuş, yerden su fışkırmış. Köylüler buna çok sevinmişler. O yıl da bolluk olmuş. Ancak Abdal Musa, hasat bitiminde köylülerin söz verdiği ürünü almaya geldiğinde, onu tanımamazlıktan gelmişler. Abdal Musa, ‘’Hani bana ürününüzden belirli bir pay verecektiniz” diye hatırlatınca, köylüler ‘’Hadi be derviş, var git işine, bu suyu bize Allah verdi, sen de kim oluyorsun?” karşılığını vermişler. Abdal Musa, köylülerin bu tavrına çok kızmış ve onlara bir bedduada bulunmuş: “Siz yazın su içmeye, kışın geçmeye yol bulamayın” demiş. İşte o gün bu gündür kupkuru dağ yamacında taşlar arasından fışkıran ve adeta uçarcasına gürül gürül akan sular, yaz aylarında Elmalı Ovası’na, kışın ise Kaş Ovası’na akar olmuş. Abdal Musa’nın bedduası tutmuş ve o tarafta oturan köylüler, kışın suyun coşkulu akmasından geçmek için yol bulamazken, yazın sıcak aylarında kaynak Elmalı yakasına aktığından içecek suları kalmamış. Elmalı yakasına bakan bölümü kış aylarında kalın buz duvarı ile bir set oluşturduğundan, her 106

ANTALYA

yıl mayıs ayı başına kadar, yani suya ihtiyaç olmadığı aylarda Kaş tarafına akması yüzünden yöre halkı buna “Şeytan Suyu” adını vermiş. Mayıs ayından itibaren kaynak başındaki buzlar çözülünce, bu kez suyun en gereksinim olduğu aylarda Elmalı Ovası’na akmaya başlamasına ‘’Uçarsu’’ denmiş. Bu suyun yakınında yer alan dağın tepesinde bir de “Yeşil Göl” vardır. Bu göl kenarında her yıl Abdal Musa müritleri tarafından, dede önderliğinde cem yapılır, semahlar dönülür. Sofralar kurulur, lokmalar dökülür. Kutsal bir yer olarak kabul edilir.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

overflowing water; they didn’t have any drinking water in the summer because the waters would flow to Elmalı. Because the part of the village that overlooks the Elmalı shore freezes up and forms a wall of ice, the locals call the waters that flow to the Kaş area “The water of the devil”. When the ice starts melting in May and when water is most needed, the water flows to Elmalı Plain and this is called “the escaping water”

very angry, Abdal Musa put a curse on the villagers and said, “You will not find water to drink in the summer and roads to cross in the winter” From that day on, the waters that used to flow freely and in abundance from the slopes of dry mountains started flowing to Elmalı Plain in the summer and Kaş Plain in the winter. The curse of Abdal Musa had come true; while the villagers couldn’t find a road to cross in the winter because of the

There’s a lake called “Green Lake” on top of a hill where the water flows. Religious ceremonies are conducted and meals are organized near the lake each year by the followers of Abdal Musa. This place is considered sacred.


ANTALYA 107

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Yaylalar / Plateaus

Gelenekselin modern yaşamı beslediği alan:

Ördübek Yaylası Sayıları her geçen gün artan betonarme binaların yanı sıra doğa ile uyumlu yapıların da yer aldığı Ördübek Yaylası’nda geleneksel Yörük kültürünün izlerini görmek, ziyaretçileri heyecanlandıracak

Yazı-Article: Yrd. Doç. Dr. Cemali SARI /Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fotoğraf-Photograph: Hamit SEÇİL

108

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


The area where the tradition nurtures the modern:

The Ördübek Plateau Seeing the traces of the traditional nomad culture in the Ördübek Plateau, which is surrounded by ever growing concrete buildings in addition to environmentally friendly structures, will excite visitors.

Batı Antalya’da kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşım belli sayıda boğazlar vasıtasıyla sağlanır. Bunlardan biri de Avlan Beli’dir. Finike’den Çatallar mevkisi üzerinden ulaşılan bu boğaz, kıyıyı iç kesimlere, yaylalar kuşağına bağlar. Yaz mevsimi ile kıyının bunaltıcı sıcaklıklarından kurtulmak isteyen sahil insanı, ancak buraya çıktığında derin bir nefes alır. Böylece kıyıdan itibaren yükseltinin arttığı Toroslara, aynı zamanda birinci basamak yaylalar kuşağına da ulaşılmış olur. Elmalı karstik ovasının en çukur yerinde oluşan Avlan Gölü, Türkiye’de en sağlıklı asırlık doğal sedir ağaçlarının oluşturduğu Elmalı Çığlıkkara Tabiat Koruma Alanı, Tarihi Elmalı Şehri, Arykanda Antik Kenti, Abdal Musa Türbesi’nin bulunduğu Tekke Köy ve geleneksel kültürün modern yaşama dönüşmeye yüz tuttuğu Ördübek, buraların doğal ve başlıca kültürel güzellikleridir. Avlan Beli’ne ulaştığınızda Arykanda Antik Kenti’ni arka

Transportation in Western Antalya between the shores and the inner regions are carried out though a number of straits. One of these straits is called Avlan Beli. This strait which starts at Finike’s Çatallar spot joins the

shores to the inner regions, in other words, to the plateaus. People who want some fresh air during the summer heat can only find refuge in these areas. This way they reach the Taurus Mountains and the first degree plateau zone.

Lake Avlan, which is formed in the most dented part of the Elmalı Plain, the Elmalı Çığlıkkara natural preservation area which is filled with Turkey’s healthiest century old natural cedar trees, the Elmalı historical city, the Arykanda ANTALYA 109

Ağustos - Eylül / August - September 2011


nıza alıp, asfalt bir yoldan altı kilometre batıya giderseniz, Çığlıkkara Tabiat Koruma Alanı’nın hemen yanı başında bozulmamış doğal dokusu ile bir kısmı sedir ağaçları arasına serpilmiş naylon ve branda çadırların karşıladığı Ördübek yaylasına ulaşırsınız. Bin iki yüz metrede kurulan yayla, Finike’nin kuzeyinde ilçe merkezine kırk yedi, Yazırköyü’ne ise sekiz kilometre uzaklıktadır. Finike-Elmalı karayolunun kırk birinci kilometresinden batıya dönülerek, altı kilometrelik asfalt bir yolla yaylaya ulaşılır. Yaz aylarında Finike’den minibüslerle ulaşmak mümkündür.

Yörük kültürünün geleneksel izleri

Sayıları her geçen gün artan betonarme binaların yanı sıra doğa ile son derece uyumlu yapıların da yer aldığı Ördübek Yaylası’nda geleneksel Yörük kültürünün izlerini görmek, ziyaretçilerini heyecanlandıracaktır. Ördübek, Kumluca, Turunçova, Demre 110

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

ve Yazır’dan çıkan yaylacılar tarafından kullanılır. Yazlık olarak yararlanılan yaylada, kış aylarında kimse kalmaz. Haziran başında yaylaya çıkılmakta, eylül ortalarına kadar burada kalınmaktadır. Ayrıca sadece hafta sonları için veya günübirlik gelip giden, günlük işlerini takip eden nüfus da azımsanmayacak kadar çoktur. Bu mevsim yayla, günübirlik ve hafta sonu gelen ziyaretçilerle dolup taşar. Daha çok sayfiye amacıyla kullanılan yaylada nüfus, yaz döneminde yaklaşık bin kişi kadardır. Hayvancılık ise Yazır köylülerince yapılmaktadır. Yazır’daki kışlaklarından çobanlar eşliğinde ayrılan sürüler, Ördübek ve Ernez yaylası ile çevredeki diğer yaylalarda (Kohu Dağı’ndaki) otlatılmaktadır. Yaylaya ulaştığınızda yazlıkçıların sohbet edip vakit geçirdikleri sedir ağacı altındaki kıraathane sizi karşılar. Misafirperver yayla halkının kekik ve adaçayı ikramıyla birlikte yapılan sohbete doyum olmaz. Çok geniş alana yayılmış olan yaylanın yüzeyi dağ çayırları ve kır çiçekleri ile kaplıyken, etrafı karaçam, asırlık sedir ağaçları ve ardıç ağaçlarıyla çevrelenmiştir. Çoğunluğu çadır, yirmi beş kadar da betonarme evin olduğu Ördübek Yaylası’nda, üç yüz hane bulunmaktadır. Gedik ve Ağustos mevkiinde betonarme evler, Kaymakkestiren ve Daşoluk mevkinde de çadırlar yoğunluktadır. Tahta barakalarda ve çardaklarda bakkalların ( iki tane), kıraathanelerin (üç tane) bir caminin de bulunduğu yaylada, elektrik vardır. Ördübek Yaylası’nın suyu oldukça kıttır. Yaylada arazinin bir kısmı tapuludur.


antique city, Tekke Village, which hosts the tomb of Abdal Musa and the Ördübek Plateau which harbors the traditional and the modern are some of the cultural and scenic beauties in the region. When you reach Avlan Beli, turn your back to the Arykanda antique city, and head 6 kilometers to the west through an asphalt road, you will reach the Ördübek Plateau right next to the Çığlıkkara natural preservation area. The plateau which is 1200 meters from sea level is 47 kilometers from the city center of Finike and 8 kilometers from Yazırköyü. The plateau is reached via a 6 kilometer asphalt road when you turn west on the 47th kilometer of the Finike-Elmalı Highway. It is possible to get to the plateau during the summer with minibuses that leave from Finike.

The traditional traces of the nomad culture

Seeing the traces of the traditional nomad culture in the Ördübek Plateau, which is surrounded by ever growing concrete buildings in addition to environmentally friendly structures, will excite visitors. Ördübek is frequented by people who go up to the plateau from Kumluca, Turunçova, Demre and Yazır. No one can be found at the plateau in the winter, which is filled with summer houses. People go up to the plateau at the beginning of June and stay there until mid September. In addition, there are many people who come on the weekends or commute daily. This season, the plateau is filled with people who come just for a day or for the weekend. The population of the plateau during the summer is around 1000. Live animal breeding

is carried out by the villagers of Yazır. The herds that leave their shelters in Yazır with the shepherds are grazed in the Ördübek and Ernez Plateaus and other plateaus in the vicinity. When you reach the plateau, you are greeted by a country café under cedar trees which is frequented by people who own summer houses in the area. It is an unforgettable experience to chat with the locals while sipping oregano and sage tea. While the surface of the plateau is covered with mountain fields and wild flowers, its vicinity is surrounded by Turkish pines, century old cedar and juniper trees. There are 300 residences in the plateau which has mostly tents and about 25 concrete houses. Concrete houses are abundant in the Gedik and Ağustos quarters while tents are mostly seen in the Kaymakkestiren and Daşoluk neighborhoods. There is ANTALYA 111

Ağustos - Eylül / August - September 2011


1500-2000 year old cedar and juniper, provides a unique experience for those who are interested in botanical tourism. The fact that Turkish pine, cedar and juniper trees that have spread on different elevations can be found along the pedestrian road at the same elevation level makes this experience all the more exciting.

Bitki inceleme fırsatı

Çok az sayıda yayla evinin olması, hiç bir alt yapının bulunmaması, bu harikulâde yaylayı bakir kılmıştır. 1500 2000 yaşında sedir ve ardıç ağaçlarının bulunduğu Çığlıkkara Tabiat Koruma Alanı’na çok yakın bir mesafede yer alan Ördübek, bitki inceleme turizmi için ilgililere bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Hatta her biri farklı yükselti basamağında yayılış gösteren karaçam, sedir ve ardıç ağacının yayla yolu üzerinde aynı yükselti basamağında görülebilmesi, bu heyecanı 112

ANTALYA

doruklara ulaştırmaktadır. Ördübek Yaylası; doğa yürüyüşü, kamp-karavan ve kuş gözlem turizmi için de gerekli potansiyele sahiptir. Ayrıca Çığlıkkara Tabiatı Koruma Alanı, Arif köyünde bulunan Antik Arykanda Kenti, çok sayıda kuş türünü barındıran Avlan Gölü, Tekke köyü, Tarihi Elmalı şehri yayla ziyaretinden sonra görülebilecek yerler arasındadır. Ancak birkaç gün kalmayı düşünen ziyaretçiler, çadır ve temel ihtiyaç malzemelerini getirmelidir.

Ağustos - Eylül / August - September 2011

also electricity in the plateau which has two small grocery stores, 3 country cafes and a mosque. Water is scant at the Ördübek Plateau. A part of the land in the plateau is registered.

A chance to review the plants

The plateau has mostly remained virginal because it has very few houses and has almost no infrastructure. Ördübek, which is very close to the Çığlıkkara natural preservation area which hosts

The Ördübek Plateau has enough potential for nature walks, camping and bird watching tourisms. In addition, the Çığlıkkara natural preservation area, the Arykanda antique city in the village of Arif, Lake Avlan which hosts hundreds of birds, Tekke Village and the historical Elmalı city are some of the attraction points you can see after your visit to the plateau. Those who are planning a longer vacation must remember to bring their camping gear with them.


ANTALYA 113

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Lezzet / Taste

Antalya’nın geleneksel lezzeti:

Kulaklı Çorba Bugün mantı çorbası olarak da anılan Kulaklı Çorba, Antalya’nın geleneksel tatlarındandır. Yapımı biraz zaman alan çorba için hazırlıklara erken başlamanın faydası var.

Antalya’s traditional delicacy: Kulaklı Soup Kulaklı Soup which is also known as ravioli soup is one of Antalya’s traditional delicacies. You need to start preparations in advance because this dish takes time to cook. 114

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Malzeme

• 1 su bardağı pişmiş nohut • 6 su bardağı et suyu • 1 kaşık yağ • Bir tatlı kaşığı kuru nane

İçi için

• 250 gr. kıyma, • 2 yemek kaşığı margarin • 1 demet maydanoz, • 1 baş soğan, • tuz, karabiber

Terbiyesi için:

• 1 adet yumurta • 2 diş sarımsak • 2 yemek kaşığı un • 1 adet limon suyu • 2 yemek kaşığı yoğurt

Hamuru için:

• 2 adet yumurta • 2 su bardağı un • 1 çay bardağı su, tuz

Yapılışı:

Nohut ıslatılır, malzemeler gözden geçirilir. Hamur, kıvama gelinceye kadar yoğrulur.

Yarım saat dinlendirildikten sonra 1- 2 milimetre kalınlığında açılır. 2 santimetre kenarlı kareler halinde kesilir. Bu arada soğan rendelenir, kıyma tuz ve karabiber ilave edilerek, karıştırılır. Bu harç hamurların ortasına konulur ve karelerin karşılıklı kenarları, mantı yapımındaki gibi yapıştırılıp, köşeler açık kalacak şekilde kapatılır. Bu yüzden kulaklı çorba denir. Kaynamakta olan et suyuna tuz ilave edilerek, hamurlar atılır. 20- 25 dakika pişirilir ve pişmiş nohut ilave edilir. Diğer tarafta un kavrulur. Sarımsak eklenir. Ayrı bir kapta yumurta, limon suyu, yoğurt çırpılır. Bu karışıma unlu karışım da ilave edilir, iyice karıştırılır. Tavada çok az bir yağ kızdırılıp üzerine kuru nane konulur ve nane yanmadan çorbanın üzerine dökülerek, sıcakken servis yapılır. Uygulama Rahime Halide Soysal

Ingredients

• 1 cup cooked chickpeas • 6 cups of meat broth • 1 tablespoon of oil • 1 dessert spoon of dried mint • 250 grams of minced meat • 2 tablespoons of margarine • 1 batch of parsley, • 1 onion, • salt, pepper to taste

For the dressing:

• 1 egg • 2 cloves of garlic • 2 tablespoons of flour • Juice of one lemon • 2 tablespoons of yoghurt

For the dough:

• 2 eggs • 2 cup of flour • 1 tea glass of water, some salt

Recipe:

The chickpeas are soaked and the ingredients are readied. The dough is kneaded until it reaches its proper consist-

ency. The dough is left to rest for half an hour and then rolled out to 1-2 millimeters thickness. It is then cut to squares with 2 centimeter sides. In the meantime, the onion is grated and minced meat, salt and pepper is added. This mixture is then placed in the middle of the squares and the sides are connected just like you’re making ravioli. The raviolis are thrown in the boiling broth and salt is added. The squares are cooked for 20- 25 minutes and the cooked chickpeas are added to the pot. In another pot, the flour is cooked and garlic is added. The egg, lemon juice and yoghurt are mixed in a separate bowl. The flour mixture is then added to this and stirred. A little oil is heated in a pan and a pinch of dried mint is cooked. The mint is then sprinkled on top of the soup. The soup is served hot. Application Rahime Halide Soysal

ANTALYA 115

Ağustos - Eylül / August - September 2011


INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

110 112 154 155 156 177

(242) 243 97 91 (242) 243 97 98

(242) 249 50 00 (242) 345 41 00

(242) 227 96 00 (242) 249 44 00

(242) 321 59 26 (242) 330 30 30

(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29

(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32

ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09 (242) 513 48 41

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011

(242) 513 12 40 (242) 511 94 98 (242) 514 34 74

DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10

DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07

ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00

FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00

GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62

GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14

(242) 247 76 60

AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

116

Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association


İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15

(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15

(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12

KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02

KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 229 94 90 (242) 259 09 26 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07

KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44

KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80

MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06 (242) 746 44 80 (242) 753 12 65

MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate

(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68

SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery 2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House Lara Sanatevi / Lara Art House Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery

(242) 248 70 76

(242) 243 15 43 (242) 248 48 93 (242) 238 54 44 (242) 249 54 00 (242) 310 21 92 (242) 248 00 08 (242) 248 38 52 (242) 313 19 13 (242) 312 48 69 (242) 247 87 27

(242) 325 91 31 (242) 238 56 88 (242) 316 53 00 (242) 311 40 82 (242) 322 77 23 (242) 237 86 94 (242) 247 62 37 (242) 248 87 70 (242) 244 37 26 (242) 312 50 14 (242) 243 84 77

MÜZELER VE ÖNERİLEN DİĞER GEZİ MEKANLARI Antalya Müzesi / Antalya Museum (242) 238 56 88 Alanya Müzesi / Alanya Museum (242) 513 12 28 Side Müzesi / Side Museum (242) 753 10 06 Atatürk Evi Müzesi / Museum of Atatürk’s House (242) 241 15 27 Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi / Suna Inan Kıraç Kaleiçi Museum (242) 243 42 74 Minicity (242) 230 46 30 Kaleiçi Karatay Medresesi Güzel Anadolu Sergisi / Kaleiçi Karatay Medresesi Beautiful Anatolia Exhibition Kum Heykeller (Mayıs - Ekim Dönemi) / Sand Sculptures (May - October)

ANTALYA 117

Ağustos - Eylül / August - September 2011


ANTALYA GUIDE

BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com

KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com

MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com

KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok. No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr

TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr

Bulmacanın Çözümü

ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr

CANYON ANTALYA KONYAALTI PLAJLARI Hilside Su Hotel Karşısı ANTALYA Tel: +90 242 230 46 30 Fax: +90 242 230 46 36 www.canyonantalya.net

ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com

OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com

BSK ÖZEL SAĞLIK HİZMETLERİ Havaalanı Blv. Güzeloba Mh. Sevinç sokak No:9 ANTALYA Tel: +90 242 349 40 40 Faks: +90 242 349 26 26 bsk@bsklara.com www.bsklara.com

ADOPEN

Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL

Tarih:

/

/ 20..........

AD,I SOYADI

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ ŞEHİR

ÜLKE

E-MAIL

POSTA KODU

TELEFON

VERGİ DAİRESİ

FAX VERGİ NO

.........Yıllık abonelik bedeli olan............................TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod. 0731 Hesap No.10260253 RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Tic. Ltd. Şti. hesabına havale ettim. Not : Lütfen havale dekontunuzu doldurduğunuz abone formu ile birlikte aşağıdaki faks numarasına gönderiniz.

ABONE TELEFON

118

ANTALYA

(0232) 463 75 40

Ağustos - Eylül / August - September 2011

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@renklikalem.com.tr


ANTALYA 119

Ağustos - Eylül / August - September 2011


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

Bulmacanın çözümü 118. sayfadadır.

120

ANTALYA

Ağustos - Eylül / August - September 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.