Antalya Kültür ve Turizm dergisi

Page 1

Yıl / Year: 2 Sayı / Issue:12

Temmuz - Ağustos / June - August 2012

YA

ŞI

Korkuteli

Bir yayla cenneti A plateau heaven Dağın içindeki mucize The miracle within the mountain Yüzyılın definesi: Elmalı Sikkeleri The treasure of the century: Elmalı Coins

2

IZ

www.antalya.gov.tr - antalyakulturturizm.gov.tr

NDA

Y

ISSN 977-1309-890X

ALABİLİRSİNİZ YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE



ANTALYA

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012

1


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ ANTALYA CULTURE & TOURISM MAGAZINE

www.antalya.gov.tr - antalyakulturturizm.gov.tr

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi / Genel Yayın Yönetmeni

Publisher / Executive Editor

İbrahim ACAR İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of culture and Tourism

Yayın Editörü ve Yayın Kurulu Başkanı

Publication Editor and Chairman of Editorial Board

Serdal KURT İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Birsen ÇEÇEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate

DANIŞMA KURULU / CONSULTATIVE BOARD İlknur SELÇUK KÖKER İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Assistant Director of Culture and Tourism

Prof.Dr.Burhan VARKIVANÇ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Dean

Prof.Dr.Nevzat ÇEVİK Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Archeology

Yrd. Doç. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Akdeniz University, Faculty of Education

Sururi ÇORABATIR AKTOB Başkanı Chairman of AKTOB

Osman AYIK TÜROFED Başkanı Chairman of Türofed

Hüseyin ÇİMRİN Kent Tarihçisi, Araştırmacı ve Yazar Urban Historian, Researcher and Author

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Melike GÜL Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Director of Regional Committee of Cultural

Emine TUĞRUL İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate

Mesut ÖZEN İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate

Aysun ÇOBANOĞLU İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü

YAPIM / PRODUCTION

Departmental Director of Provincial Culture and Tourism Directorate

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE

Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği

Mustafa DEMİREL Antalya Müzesi Müdür V.

Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU

Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.242 03 05 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr

Deputy Director of Antalya Museum

Selvihan KÖLEOĞLU Kültür ve Turizm Uzm./Mimar (Ant.Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü) Culture and Tourism Spe./ Architect-(Mon.Rel. and Monuments Dir.)

S.Hakan SEVEN İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Enformasyon Memuru Inf. Officer of Provincial Culture and Tourism Directorate

Serel ALPAY İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Mütercimi Translator of Provincial Culture and Tourism Directorate

ISSN: 977-1309-890X

2

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Grafik Tasarım / Graphic Design Rahşan AKSOY-Neslihan EDİZ Sibel KAŞIKÇI Haber Merkezi / Interviewer Özgür ÖNDER - Derya ŞAHİN Serap GÜZELCAN Çeviri / Translation Roxanne Yurchak

REKLAM / ADVERTISING Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator Derya ÇOLAK Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives İrfan IŞIK - Hakan KÜL Dilem ŞANLI

Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San. Tic. Ltd. Şti. Tel: 0 232 433 33 55 Baskı Tarihi / Printing Date: 24.07.2012


22

Antik yapılarda uluslararası festival

34

Yüzyılın definesi: Elmalı Sikkeleri

40 48

Barajda büyüleyici gezinti

52

Dağın içindeki mucize

58

Korkuteli: Bir yayla cenneti

78

Antalya sizin bildiğinizden çok daha zengin ve güzel

An international festival in antique structures The treasure of the century: Elmalı Coins A magnificent boat ride

Tarihi Kalede Osmanlı Ateşi

Ottoman fire at the history cal castle The miracle with in the mountain A plateau heaven

Antalya is richer and more beautiful than you know

88 96 102

Kaş festivalle şenlendi

106

Apendos, Turandot’la açıldı

116 120 124 126

Caz günleri

Kaş jazzed up with a festival

Eski çağın otelleri

The hotels of the ancient era

Su kabağına hayat veriyor Gives life to calabash

!

Aspendos began with Turandot Time for jazz

Son zamanların gözde sayfiyesi: Yeşilyayla A popular summer resort: Yeşilyayla

Pedallar Altınbeşik Mağrası için çevrildi Cycling towards Altınbeşik Cave

Döşemealtı kimliğini oluşturuyor

The Döşemealtı carpet establishes its identity

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

3


EDITORIAL

From cool waters to cool plateaus Guests who have chosen to vacation in Antalya after a busy winter, exited their houses with utter excitement with the thought of coming a step closer to their dream vacation. Planes started flying towards Antalya, the city of peace, brotherhood and serenity. Excitement gave way to joy as people stepped into luxurious hotels and an amazing vacation that combined history, culture and an impeccable service at luxury hotels. At the same time, people started going to plateaus in Antalya, a deep rooted tradition. People passed through mountains, plains and valleys and reached plateaus where they were greeted with clean air, cold waters and a cool climate. Korkuteli was the first choice when it came to plateaus. Our magazine, which introduces a borough of Antalya in each issue, reserved its pages for Korkuteli this time. We took a journey into the history of Korkuteli. We tasted water from the traditional Fığla glass that is manufactured in the suburb of Çomaklı and enjoyed a cool day in Söbüce Plateau. We watched all the amazing beauties of Korkuteli from the sky with a paraglider. We saw how stone houses were restored and reborn with ecotourism and tasted the yanıksı ice cream, a specialty of Korkuteli. We saw the rapid rise of Korkuteli in alternative tourism in the summer. Our current edition of the magazine, which aims to advertise the cultural and touristic potential of the city, is filled with colorful articles. We spoke to Prof. Dr. Nevzat Çevik about the ongoing Myra and Andriake excavations in Demre. The head of the excavation Nevzat Çevik told us the struggles

4

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

he faced while trying to unearth the history that is buried in Demre, a place he calls the Pompeii of Anatolia. We spoke to Hakkı Akdağ, the owner of 7 Mehmet Restaurant, a local brand that has become global, about Antalya’s cuisine and the restaurant. In our Blue Life Section, we toured Oymapınar Dam Lake, instead of the blue waters of the Mediterranean. During our trip to the dam, we couldn’t but stop at Altınbeşik Cave. We continued our boat trip in Oymapınar inside Altınbeşik Cave. We are crowning the second anniversary of our magazine with our 12th issue. While we are excited to be sharing the many assets and beauties of Antalya with you, we are proud to have left behind 2 years in our journey where we uncovered all the beauties of this delightful Mediterranean city. In addition to advertising Antalya to the world, we also introduced our city online. While hundreds of people all around the world were introduced to the city online, we made sure they were seeing the historical, cultural and natural assets of Antalya with the click of a button. And now, we continue our journey to prepare our next issue. As we are advertising the cultural and touristic potential of our city to the world through our magazine, we will continue to open our pages to the opinion leaders of Antalya to create urban awareness. We would like to thank all our contributors and supporters. Happy anniversary!


EDİTÖRDEN

Serin sulardan serin yaylalara Yoğun geçen bir yılın ardından tatil tercihini Antalya’dan yana kullanan misafirlerimiz, hayallerini gerçekleştirmeye saatler kala evlerinin kapılarından büyük bir heyecanla çıktılar. Ve dünyanın dört bir yanından havalanan uçaklar rotalarını barış, kardeşlik ve huzur kenti Antalya’ya çevirdi. Birbirinden lüks otellerin kapısından adım atar atmaz heyecan yerini mutluluğa bıraktı. Doğanın tarihle, tarihin kültürle, kültürün birbirinden lüks otellerle harmanlandığı unutulmaz bir tatil başladı. Aynı sırada Antalya’da yüzyıllardır devam eden yayla geleneği için yollara düşüldü. Dağlar, ovalar ve vadiler aşılıp, tertemiz havaya, buz gibi kaynak sularına ve yaz ortasında dahi serin bir havaya sahip yaylalara ulaşıldı. Yayla denince de akıllara ilk olarak Korkuteli geldi. Her sayısında Antalya’nın bir ilçesini tanıtan dergimiz, on ikinci sayısında sayfalarını yayla diyarı Korkuteli’ne ayırdı. Yeni sayımızda Korkuteli’nin derin tarihinde keyifli bir yolculuk yaptık. Çomaklı beldesinde üretilen Korkuteli’nin meşhur Fığla Bardağı’ndan içtiğimiz suyla yorgunluğumuzu atıp, Söbüce Yaylası’nın serin ve tertemiz havasında kendimize geldik. Şehzade Korkud’un şehrinin tüm güzelliklerini Beyiş’ten havalandığımız yamaç paraşütü ile bir de gökyüzünden izledik. Taş evlerin restore edildikten sonra ekolojik turizm ile yeniden hayat buluşunun mutluluğunu, söğüt ağacının gölgesinde Korkuteli’ye özgü yanıksı dondurma ile keyfe dönüştürdük. Tarihiyle, doğasıyla, kültürüyle, serin yaylalarıyla yaz aylarında Korkuteli’nin alternatif turizmde hızla yükselişini gördük. Şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini tanıtmayı kendine görev edinen dergimiz, bu sayısında yine dopdolu. Prof. Dr. Nevzat Çevik ile yaptığımız keyifli sohbette Demre’de devam eden Myra ve Andreake kazılarını konuştuk. Nevzat Hoca,

Anadolu’nun Pompei diye adlandırdığı Demre’de toprağın altındaki tarihi gün yüzüne çıkarmak için verilen mücadeleyi anlattı. Antalya’nın yerelden küresele uzanan lezzet markası 7 Mehmet’in sahibi Hakkı Akdağ ile Antalya mutfağı ve restoranı üzerine keyifli bir sohbet yaptık. Mavi Yaşam bölümümüzde bu kez Akdeniz’in masmavi suları yerine Oymapınar Baraj Gölü’nü dolaştık. Ve gördük ki, Antalya’nın sahil şeridi kadar iç kesimleri de çok güzel. Oymapınar Barajı’na kadar gidip de Altınbeşik Mağarası’nı ziyaret etmeden olmaz dedik. Ve Oymapınar’daki tekne turumuzu doğa harikası Altınbeşik Mağarası’nın içinde bot ile sürdürdük. Dergimizin ikinci yaşını elinizde tuttuğunuz on ikinci sayımızla taçlandırıyoruz. Bir yandan Antalya’nın birçok değerini ve güzelliğini sizlerle paylaşmanın heyecanını duyarken, diğer yandan Akdeniz’in bu ışıltılı kentini karış karış gezdiğimiz yol öykümüzde iki yılı geride bırakmanın gururunu yaşıyoruz. Antalya’yı, yurt içi ve dışında tanıtım çabamızın yanında internet ortamından da dünyaya ulaştırdık. Sayfalarımız yüzün üzerinde ülke vatandaşlarına sanal ortamda açılırken, kentin tarihi, kültürel değerleri ve doğal güzelliklerini izleme imkanı sunduk. Ve yeni sayımızı hazırlamak için yine yollara koyulduk. Antalya Kültür ve Turizm Dergisi olarak şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini dünya kamuoyuna tanıtırken, kentlilik bilinci oluşturma yönünde sayfalarımızı Antalya kanaat önderlerine açmaya devam edeceğiz. Katkı ve destek verenlere teşekkür ediyoruz.

Nice yıllara

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

5


SİNİZ COPY ENTARY ALABİLİR YOUR COMPLIM

INDAY

Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Renkli Kalem Medya Grubu tarafından hazırlanan, 2 ayda bir Türkçe-İngilizce olarak yayınlanan Antalya Kültür ve Turizm Dergisi yayın hayatında iki yılı geride bıraktı. Antalya’nın zengin tarihsel, kültürel ve doğal zenginliklerini yurtiçi ve yurtdışında tanıtarak, kentin turizm potansiyelini artırmak ve turizm sektörü ile işbirliğini daha da geliştirmek amacı ile yayınlanan Antalya Kültür ve Turizm Dergisi zengin içeriği ve duruşuyla daha uzun yıllar yayın hayatını sürdürmeyi hedefliyor.

E MAGAZIN TOURISM 2010 ember TURE &

ust - Sept GİSİ / CUL İZM DER stos - Eylül / Aug ve TUR Ağu KÜLTÜR1 Sayı / Issue:1

Temmuz

ALABİLİRSİN İZ

KÜLTÜR ve TURİZM DERG İSİ / CULTURE 2 Sayı

Yıl / Year:

www.antalya Sayı / Issue:12 .gov.tr antalyakultu

YOUR COMPLIMEN ISSN 977-1309-8 TARY COPY 90X

: Yıl / Year

& TOURISM

rturizm.gov.tr- Ağustos / June

MAGAZINE

- August

2012

YA

Ş

Three

2 IN

IZ

IZ

YA

2

Antalya Kültür ve Turizm Dergisi 2 yaşında The Antalya Culture and Tourism Magazine turns 2

DAY

Yaz Mevsim er ar, Bir mm vsim Bah e Season Su Üç Me g, On s Sprin Season

a Antaly

enti m Başk n ea ’in Turiz Akdeniz the Mediterran of capital Tourism

e kenti lia’nın yüc phylia Pamphy of Pam rious city The glo

Perge

Korkutel

i

Bir yayla cenneti A plateau heaven Dağın içind eki mucize The mira cle within the mountain

Yüzyılın definesi: Elmalı Sikk The treas eleri ure of the century: Elmalı Coin

s

The Antalya Culture and Tourism Magazine, published every two months in Turkish and English by Renkli Kalem Media Group in behalf of the Governorship of Antalya’s City Culture and Tourism Directorate is two years old. The magazine which is being published to advertise the rich historical, cultural and natural assets of Antalya, to increase the tourism potential of the city and to improve cooperation with the tourism sector, aims to continue to be published for many years to come.

6.Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali The 6th International Antalya Sand Sculptures Festival Dünyanın en büyük kum heykel etkinliklerinden birisi olan 6.Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali Sergisi, ziyaretçilere kapılarını açtı.10’u aşkın ülkeden 30 heykeltıraşın 10 bin ton kuma hayat verdiği kum heykel sergisinin bu yılki teması Hollywood 2 olarak belirlendi. Hollywood’ un unutulmayan film karakterlerinin canlandırılacağı sergi, 29 Ekim 2012 tarihine kadar her gün 10:00 ile 23:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Sergi giriş ücretleri öğrenci

ve çocuklar için 4, öğretmen ve emekliler için 6, normal ziyaretçiler için ise 8 TL olarak belirlendi.

One of the world’s biggest sand sculpture activities in the world, The 6th International

Antalya Sand Sculptures Festival Exhibition, is now open.The theme of this year’s exhibition, which includes works by 30 sculptors from over 10 countries, is Hollywood 2.The exhibition, which depicts famous Hollywood actors, is open until October 29 and can be visited every day between 10:00 and 23:00. Admission for students and kids is 4, for teachers and seniors citizens 6 and 8 TL for adults.

Antalya Havalimanı ICF Airports’a “En Büyük Turizm Yatırımı’’ ödülü

Antalya Airport ICF Airports received the” biggest tourism investment’’ award Eurobank Tekfen, Ekonomist ve Capital Dergileri’nin işbirliği ve Turizm Yatırımcıları Derneğinin (TYD) katkılarıyla bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen ‘Türkiye’nin En Başarılı Turizm Yatırımları Araştırması 2012’nin sonuçları, Esma Sultan Yalısı’nda düzenlenen törenle açıklandı. Türk turizm sektöründe yatırımları teşvik etmek ve sektöre katkı sağlamak hedefi ile organize 6

ANTALYA

edilen törende, turizm sektörü kapsamında 12 farklı kategoride kurum ve kuruluşlar ödüllendirildi. Türkiye’nin “En Büyük Turizm Yatırımı” seçilen Antalya Havalimanı ICF Airports’un ödülünü, IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi Salih Çeçen aldı. Çeçen’e ödülünü Eurobank Tekfen Genel Müdürü Mehmet Sönmez ve Capital-Ekonomist Yayın Direktörü Rauf Ateş birlikte verdiler.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The results of “Turkey’s Most Successful Tourism Investment Research 2012”, organized for the third time this year by Eurobank Tekfen, the Ekonomist and Capital Magazines and the Tourism Investors Association, were announced during a ceremony at Esma Sultan Mansion. Facilities and institutions were awarded in 12 different categories during

the event which was organized to encourage investments in the tourism sector. Antalya Airport ICF Airports received the “biggest tourism award” and the award was accepted by IC Holding board member Salih Çeçen. Çeçen received the award from Eurobank Tekfen General Manager Mehmet Sönmez and Capital-Ekonomist editor in chief Rauf Ateş.


ANTALYA

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012

7


Governor Dr. Ahmet Altıparmak met with tourism professionals

ratörleri katıldı. Valilikte gerçekleşen toplantıda, alt yapı konusunda bilgilendirilen Vali Altıparmak’a, devam eden inşaat yasağına gösterdiği hassasiyetten dolayı teşekkür edildi, yasağa ilişkin hassasiyetin devam etmesinin yararlı olacağı ifade edildi. Ayrıca bölgedeki yatak arzındaki artışın sınırlandırılması gerektiği de kaydedildi. Vali Dr. Altıparmak, inşaat yasağına ilişkin idari yaptırımlar uygulandığını belirterek, bu konuda yeterli hassasiyeti göstermeyen belediyeler hakkında inceleme yapılacağını bildirdi.

Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Sururi Çorabatır ve Yönetim Kurulu üyeleri ile Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık ve tur ope-

The Governor of Antalya Dr. Ahmet Altıparmak conducted an evaluation meeting with tourism professionals. The meeting was attended by Assistant Governor Recep Yüksel, Culture and Tourism City Director İbrahim Acar,

Vali Dr. Ahmet Altıparmak turizmcilerle buluştu

Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, turizmcilerle değerlendirme toplantısı yaptı. Dr. Altıparmak başkanlığındaki toplantıya, Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Kültür ve Turizm İl Müdürü İbrahim Acar,

Zirvede bistro keyfi Dining at the top

Antalya’nın ormanların denizle buluştuğu eşsiz manzarası 2 bin 365 metre yüksekliğe sahip Tahtalı Dağı’ndan bir başka güzel. Zirvede hangi yöne dönseniz Antalya’nın farklı bir güzelliğine tanık olur ve büyülenirsiniz. Bir tarafta Olimpos, diğer tarafta Konya8

ANTALYA

altı. Önünüzde yeşilin maviyle kucaklaştığı Akdeniz, arkanızda yaz mevsiminin ilk günlerine kadar tepeleri karla kaplı Tahtalı Dağı. Tahtalı Dağı’nın 2 bin 365 metre yükseklikteki zirvesinde, Antalya’nın keyfini görsel bir

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

şölen eşliğinde çıkaran ziyaretçiler için Olympos Teleferik ile Shakespeare Bistro, ortak bir adım attı ve Shakespeare Mountain Bistro açıldı. Shakespeare Mountain Bistro’nun açılışı Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Kemer Kaymakamı Bayramali Köse, Olympos Teleferik Genel Müdürü Haydar Gümrükçü, Shakespeare Bistro’nun ortakları Zeki Özen ve Barış Yaşa ile davetliler tarafından gerçekleştirildi. Açılışın ardından 2 bin 365 metre yükseklikten yamaç paraşütçüleri atlayış yaptı Antalya’s un ique view, which includes the meeting of mountains and the sea, is even more breathtaking on Mount Tahtalı at 2365 meters. Wherever you look, you witness a different beauty and

the chairman of the Mediterranean Touristic Hotels and Facilities Association Akdeniz Sururi Çorabatır and members of the board, the president of the Turkish Hotels Federation Osman Ayık and tour operators. During the meeting that was held at the office of the Governor, Dr. Ahmet Altıparmak was thanked by the attendees on his sensitivity towards the construction ban and attendees stated that the continuance of this sensitivity would be most welcome. The attendees also pointed out to the importance of restricting the increase of demand for beds. Governor Dr. Altıparmak stated that they were taking action against companies that violated the construction ban and added that they were going to inspect municipalities that weren’t complying with the ban.

you are in awe. In the front, you will see the Mediterranean where the blue meets the green and behind you, is Mount Tahtalı covered in snow until the first days of summer. Olympos Teleferic and Shakespeare Bistro cooperated on a joint venture at the peak of Mount and opened Shakespeare Mountain Bistro. The opening of the bistro was attended by Assistant Governor of Antalya Recep Yüksel, Metropolitan Municipality Chief Magistrate Mustafa Akaydın, the kaimakam of Kemer Bayramali Köse, Olympos Teleferic General Manager Haydar Gümrükçü, Shakespeare Bistro’s partners Zeki Özen and Barış Yaşa and guests. After the opening ceremony, paragliders performed a show and jumped from the 2365 meter peak.


ANTALYA

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012

9


EXPO 2016 Antalya Vali Dr. Altıparmak başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, her kuruluşun yol haritası hazırlaması istendi.

EXPO 2016 Antalya During the meeting which was conducted under the presidency of Governor Dr. Altıparmak, each institution was asked to prepare a road map.

A

ntalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak başkanlığında, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin katılımıyla “EXPO 2016 Antalya” toplantısı yapıldı. Vali Yardımcısı Ali Nazım Balcıoğlu’nun sunumuyla başlayan toplantıda konuşan Vali Dr. Altıparmak, EXPO yasa tasarısının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak, TBMM’ye sevk edildiğini bildirdi.

çek’’ olsa da bunun etrafında dönmeyeceğini, faaliyetlerin şimdiden planlanıp, 2016 Nisan ayından itibaren altı aya serpiştirilerek yapılması gerektiğini belirtti. Oluşturula-

Vali Altıparmak, “Bundan sonra daha iyi yaşanabilir Antalya’yı nasıl oluşturacağız noktasında her kurumun kendi üzerine düşenin de ötesinde biraz hayaller kurarak, hayallerini gerçekleştirmeye çalışarak, gelecek vizyonunda nasıl bir yer edineceğini düşünüp, tasarlayıp bütçelendirip, burada sunmasını isteyeceğiz” dedi. Vali Altıparmak EXPO’da temanın her ne kadar ‘’Çocuk ve Çi10

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

E

XPO 2016 Antalya took place under the presidency of Antalya Governor Dr. Ahmet Altıparmak and attended by local authorities and

NGOs. The governor, who spoke at the meeting which began with a speech from Assistant Governor Ali Nazım Balcıoğlu, said that the EXPO bill was signed by Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan and sent to the senate. Governor Altıparmak said, “From this point on, we want all related parties to work on envisioning a better Antalya and working on making these dreams come true. We want all of them to design their budget and present it here.” Governor Altıparmak, who pointed out that even if the chosen theme for EXPO was Children and Flowers, if wasn’t going to be centered only around the theme and that activities needed to be planned in advance and executed starting April 2016 by spreading to six months.


cak EXPO meclisiyle yüzlerce kuruluşun bir ya da iki faaliyet gerçekleştirmesinin Antalya’ya büyük zenginlik sağlayacağını, her kurumun altı ay boyunca yapacağı ayrı faaliyetlerle bir anda kentin çehresinin değişeceğini dile getiren Dr. Altıparmak, “Müthiş bir hava esecek. Gelen insanlar sanata, konsere, entelektüel faaliyetlere doyacak. Onların damaklarında öyle bir lezzet bırakacak ki, o yaşadıkları süreci yıllarca torunlarına, çocuklarına anlatarak geçirecekler’’ dedi. EXPO konusunda her kuruma üç görev düştüğünü kaydeden Dr. Altıparmak, “Geldiğim günden beri belirttiğim fiziki yapılanmalarını yenilemeleri, antetli kâğıdına kadar EXPO’yu kendi konularının içine yedirmeleri, bir ekip görevlendirilerek neler yapılacağının yol haritasının oluşturulmasını istiyoruz, Bu süreçte herkesin desteğine ve fikirlerine ihtiyacımız var” diye konuştu.

Proje yarışması yapılacak EXPO alanının geniş ve büyüleyici olduğunu ifade eden Vali Altıparmak, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koordinasyonunda ortak hareket edileceğini belirtti. Dr. Altıparmak, ‘’Proje ihalesine çıkmak, kule ile ilgili ayrı bir proje ihalesine çıkmak, müze ile ilgili ayrı bir proje ihalesine çıkmak, alanla ilgili ayrı bir proje ihalesine çıkmak ki, proje yarışması ile ancak en güzelini gerçekleştirebiliriz” dedi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdal Celal Sumaytaoğlu da, TBMM kapanmadan

Vali Altıparmak, “Müthiş bir hava esecek. Gelen insanlar sanata, konsere, entelektüel faaliyetlere doyacak” dedi. Governor Altıparmak said, “we will have an amazing atmosphere. People who come to EXPO will be engulfed in art, concerts and intellectual activities.

EXPO yasa tasarısının çıkarılacağını ifade ederek, taslağın merkezi teşkilat, yerel otoriteler ve sivil toplum örgütleri arasında etkin ve seri bir koordinasyona imkân veren bir yapıda olduğunu kaydetti. Sumaytaoğlu, 7 olan yönetim kurulu üye sayısı 9’a, Danışma ve Yönlendirme Kurulunun üye sayısının ise 33’e çıktığını, İcra Komitesinin 5 üyeden oluşacağını, ayrıca Antalya’da bir genel sekreterlik ve Ankara’da bir ofis kurulduğunu anlattı.Tasarı kapsamında imar ile yetkili tek merciin Antalya Büyükşehir Belediyesi olduğunu ifade eden Sumaytaoğlu, “Yaklaşık 110 hektarlık alan dışında ek bir alana ihtiyaç duyulduğu takdirde kamulaştırma da ya-

Dr. Altıparmak, who stated that the events organized by hundreds of firms and events organized for 6 months by each firm would greatly enrich the organization, added “we will have an amazing atmosphere. People who come to EXPO will be engulfed in art, concerts and intellectual activities. We will present such a festivity that they will remember it as long as they live and tell their grandchildren.’’ Dr. Altıparmak, who stated that 3 duties fell on each institution about EXPO, said “we want all the institutions to renew their physical structuring, incorporate

the EXPO theme in all their works and constitute a road map by appointing a specific group. We need everyone’s support and ideas during this process.”

A project competition

Governor Altıparmak, who stated that the EXPO area was wide and magnificent, said that they were going to cooperate with the Ministry of Agriculture. Dr. Altıparmak said, ‘’There will be separate public bids concerning the entire project, the tower, the museum and different regions and we can select the best project with a competition” Undersecretary of the Ministry of Agriculture Erdal Celal ANTALYA 11

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Sumaytaoğlu, who stated that the EXPO law would be passed before the senate closed for the summer, said that the bill was suited for joint cooperation between central management, local authorities and NGOs. Sumaytaoğlu said that the executive board members were increased to 9 from 7, the orientation board to 33 members and that the executive committee would consist of 5 members and a secretariat office was to be established in Antalya and an office in Ankara. Sumaytaoğlu, who pointed out that the only authorized party in construction within the context of the bill was the Antalya Metropolitan Municipality, said “If the construction of an additional building is needed outside the already allocated 110 hectares, impressments will be available. Even though Antalya seems far from Ankara, we are fully committed to EXPO. We are organized weekly meetings with our Minister about EXPO.’’ MP Sadık Badak who pointed out that EXPO 2016 Antalya would be Turkey’s first experience, said ’’we are inviting 100 countries. We set the bar high. We will also ask them to participate in 2023 and 2030,’’

pılabilecek. Ankara’dan uzak gibi görünsek de EXPO bizim hayatımıza girmiş durumda. Haftada en az bir gün Sayın Bakanımıza EXPO ile ilgili bilgilendirme yapıyoruz’’ diye konuştu. Milletvekili Sadık Badak da, EXPO 2016 Antalya’nın Türkiye’nin ilk deneyimi 12

ANTALYA

olacağının altını çizerek, ’’100 ülkeyi davet ediyoruz. Büyük bir çıta koyduk. Bu ülkeleri davet ederken 2023 ve 2030 yıllarında da katılmaları için teklif sunacağız’’ dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise EXPO 2016’ya odaklandıklarını, hazırladıkları

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

stratejik planı Antalya Valiliğine sunduklarını kaydetti. ATSO Başkanı Çetin Osman Budak da, Antalya’da farkındalık yaratmanın bundan sonraki en büyük görevlerinden biri olduğunu belirterek, “Bir hedef koyduk ve bu yolda emin adımlarla ilerliyoruz’’ dedi.

Metropolitan Municipality Chief Magistrate Mustafa Akaydın added that they were focused on EXPO 2016 and added that they had presented their strategic plan to the Governorship of Antalya. ATSO President Çetin Osman Budak, who said that their most important mission was to create awareness in Antalya, continued, “We have a goal and we are continuing working towards that goal step by step’’


ANTALYA 13

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Rusya pazarı masaya yatırıldı Antalya’da düzenlenen geniş katılımlı toplantı ile Rus turizm pazarı görüşüldü, bu ve gelecek sezona yönelik kararlar alındı.

The topic: Russian Market During a meeting in Antalya, the Russian tourism market was discussed and decisions regarding the upcoming season were made.

T

h e Russian tourism market was discussed during a meeting in Antalya. The meeting, which was held at Lara Barut Hotel, was headed by the Undersecretary of Culture and Tourism Özgür Özaslan. The latest developments in the Russian market were discussed and ideas were passed around for a new road map during the meeting.

T

urizm sezonun en hareketli döneminde Antalya’da düzenlenen toplantı ile Rus turizm pazarı masaya yatırıldı. Lara Barut Otel’de organize edilen toplantı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özaslan başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda, Rusya pazarında son dönemde meydana gelen gelişmeler tartışılırken, yeni yol haritası için fikirler alındı. Toplantının açılışında konuşan Müsteşar Özaslan, Rusya pazarında 2011 yılına göre bir düşüş yaşandığını, ancak 2010 yılı ile kıyaslandığında artış olduğunu vurguladı. Özaslan, bu nedenle artışta katkısı olan sektör ile benzeri toplantıların devam edeceğini belirtti. Moskova Tanıtma Müşaviri Celal Kılıç’ın 14

ANTALYA

Rusya pazarındaki durumu verilerle aktardığı toplantıda, tur operatörlerinin ve konaklama sektörü temsilcilerinin görüşleri alındı. Tur operatörleri, genel olarak rekabet ettikleri ülkelerin sayısının sürekli arttığına dikkat çekerken, Türkiye’nin cazibesinin korunması ve artırılması için yapılan çalışmaların artırılması gerektiği belirtildi.Tesislerin Avrupalı ve Rus turistlere aynı özeni göstermesi gerektiğine değinen turizmciler, yeni yatak yapımının sürdüğünü, bunun da işleri zorlaştırdığını kaydettiler. Diğer ülkelerden daha çok destek aldıklarını ifade eden tur operatörleri, buna karşın ülkedeki desteğin yetersiz kaldığına işaret ettiler.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Undersecretary Özaslan, who spoke at the beginning of the meeting, stated that there was a decrease in the Russian market compared to 2011 but an increase was noted compared to 2010. Özaslan said that they would continue these meetings with sector professionals to discuss the factors that resulted in this increase. Tour operators and representatives of the accommodation sector presented their ideas at the meeting where the Undersecretary of Moscow Advertising Celal Kılıç relayed the data regarding the market in Russia. Tour operators pointed out to the number of countries they were competing with

and said that there weren’t enough works to increase the allure of Turkey. Tourism professionals, who stated that the facilities were not careful enough against Russian tourists compared to European tourists, said that new beds were being constructed and that made things difficult. Tour operators, who said that they were getting more support from other countries, added that support from within the country was insufficient.

Solutions for satisfied units

Hotel managers said that the facilities were very important for Russian tourists and that different pricing policies could be implemented. They said that there were satisfied units within the sector and a solution for this must be presented. Hotel managers said that they were supporting tour operators all the time and that this support would continue. They also stated that they needed government support on issues such as taxes, insurance payments and airport costs during the winter.


Doyuma ulaşan bölümlere çözümler

Otel işletmecileri ise; Rus turistlerin de tesisler için son derece önemli olduğunu, ama farklı fiyat politikalarının uygulanabileceğini belirterek, pazarın doyuma ulaştığı bölümlerin bulunduğunu, bunun incelenerek çözüm üretilmesi gerektiği kaydettiler. Otel yönetimlerinin her zaman tur operatörlerine destek olduğu ve bu desteğin devam edeceği vurgulandı. Otel işletmecileri, bunların yanı sıra kış aylarında istihdam edilen personelin SGK ödemeleri, vergi ve havalimanı harcamaları gibi konularda devletten anlayış beklediklerini söylediler.Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel ise, tur operatörleri ile oteller arasındaki diyalogun artırılması gerektiğine değinerek, zor bir coğrafyada yaşanıldığını, bunun her an yeni bir gelişme ile birlikte yeni tedbirlere ihtiyaç duyulması durumunu doğurduğunu belirtti. Yüksel, yatak arzının kontrol altına alınması gerektiğini, aksi takdirde alt yapı ve çevrenin bu gelişmeye ayak uydurmasının zor olduğunu kaydetti. Vali Yardımcısı Yüksel, Ulaştırma ve Maliye bakanlıklarının vergiler konularında ikna edilmesinin şart olduğunu, bunu da sektörle beraber bu bakanlıklara anlatmak gerektiğini ifade etti.

Sektör ile etkin işbirliği

Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı da, bakanlık reklamlarının sektör ile beraber daha etkin olacak noktalarda ve şekilde yapılmasının sağlanabileceğini söyledi. Taşbaşı, otellere uygulanan % 50’lik reklam desteğinin tur operatörlerine de verilebileceğini, ağırlama bütçesinden gerekirse reklam bütçesine kaydırmalar olabi-

leceğini kaydetti. Türkiye’de otel fiyatı artışlarına dikkat edilmesi grektiğine, aksi halde sıkıntılar oluşabileceğine değinen Taşbaşı kaliteli tesis sayısının artırılması gerektiğini, tur operatörlerinin de herhangi bir örgütünün bulunmadığını bunun yasal düzenlemelerle sağlanması gerektiğini belirtti.Toplantının sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özaslan, sorunları dinlendiğini ve bu tür toplantıların faydalı olacağını belirtti. Rusya pazarının ülke turizmi için çok önemli ve vazgeçilemez olduğunu kaydeden Özaslan, bu pazardaki payın korunması gerektiğini, bu konuda çalışmaların yapıldığını ve hep yapılacağını vurguladı. Rusya pazarı ile ilgili tanıtma bütçesinin biraz daha artırılabileceğini, yasal düzenlemeler konusunda da bakanlık olarak sektör lehine çalışmalar yapıldığını belirten Özaslan, sektörden düzenli olarak gelişmelerle ilgili bilgiler beklediklerini, bu şekilde çalışmalara daha doğru yön verileceğini ifade etti.

Antalya Assistant Governor Recep Yüksel stated that the dialogue between tour operators and hotels must increase and that this was a difficult geography which in return gave way need for new improvements and precautions. Yüksel also added that the demand for beds must be controlled, for the environment would not be able to fulfill this demand. Yüksel stated that the Transportation and Finance ministries must be convinced on the matter of taxes and the issue should be taken to the related parties.

An effective cooperation with the sector

The Ministry of Culture and Tourism Advertising General Director Cumhur Güven Taşbaşı said that the advertisements of the ministry should be conducted with the sector in an efficient way. Taşbaşı stated that the 50% advertisement support given to the hotels could also be allocated to tour operators and that there

could be shifts in the budget to make that happen. Taşbaşı, who pointed out that prices were constantly going up in Turkey and that resulted in problems, said that there weren’t many quality facilities, quality must be increased, tour operators didn’t have a union and that this needed to be remedied with legal procedures. Undersecretary of Culture and Tourism Özgür Özaslan, who also spoke at the end of the meeting, said that these kinds of meetings would be very beneficial. Özaslan, who stated that the Russian market was very important for Turkish tourism, said that the market share had to be preserved and works to accomplish that would continue. Özaslan, who added that the advertising budget for Russia could be increased, said that they were waiting for regular input from sector representatives and they would channel their work in accordance with these inputs. ANTALYA 15

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Avcıların yeni rotası Antalya, yüksekliği 2 bin metreyi aşan dağları, sarp yapısı ve barındırdığı yaban hayatı ile dünyanın dört bir yanındaki avcıların adresi oldu.

The new route of hunters Antalya, with its over 2000 meter mountains, steep structure and wildlife, has become the number one destination for hunters.

B

inlerce yıllık tarihi, zengin kültür mirası, doğal güzellikleri ile Antalya, her yıl tatil tercihini kendisinden yana kullanan 10 milyonun üzerinde yerli ve yabancı misafiri ağırlıyor. Ve ziyaretçilerine deniziyle, antik kentleriyle, doğal güzellikleriyle, kültürel etkinlikleriyle unutulmaz bir tatil imkânı sunuyor. Kentin turizm alternatiflerden birisi de engin dağlarının sarp coğrafyasında avlanmak. Yani kayalıkların, vadilerin, sedir ve çam ormanlarının arasında bir yaban domuzunun ya da yaban keçisinin izinde maceradan maceraya koşmak. Antalya’da son derece gelişmiş olan av turizmi, dağları karış karış bilen rehberlerin eşliğinde, yaban hayatını korumak ve geliştirmek için izin verilen ölçüde yapılabiliyor. Merkezde Dereköy, Alanya’da Alara, Akseki’de Cevizli, Kuyucak, Bademli, Elmalı’da da Kutuboğazı’nda örnek avlak sahaları bulunuyor. Bunların yanı sıra Antalya’nın dört bir yanında yaban hayatını geliştirme sahaları da yer alıyor. Avın yasak olduğu bu alanlarda yaban keçilerinin, kınalı kekliklerin, tavşanların, tilkilerin ve sansarların gelişmesi ve sayılarının çoğalması sağlanıyor.

Dünyanın dört bir yanından avcılar geldi

Zorlu coğrafyası ve boynuz uzunluğu bir metreyi bulan 16

ANTALYA

Cevizli in Akseki, Kuyucak, Bademli, and Kutuboğazı in Elmalı. In addition, there are wildlife improvement areas all over Antalya. In these areas, where hunting is banned, wild goats, partridges, hares, fox and marten are bred and protected.

Fotoğraf / Photograph: Tugay Çatlı

yaban keçileri ile dünyanın dört bir yanındaki avcıların tercihi Antalya. Amerika’dan Avustralya’ya, Meksika’dan Ukrayna’ya, Portekiz’den Pakistan’a uzanan yelpazede 16 ülkeden 102 avcı, 2011-2012 av sezonunda Antalya’da ağırlandı. Yaban keçisi avlamak için de dünyanın 18 farklı ülkesinden 61 avcı, karış karış dolaştı Antalya dağlarını. Bu avlarda izin verilen ölçüde 140 yaban domuzu, 40 yaban keçisi avlandı.Antalya’nın dört bir yanında av turizmini daha da geliştirmek için merkez ilçelerle, Alanya, Finike, Elmalı ve Akseki’ye bağlı köylerde av turizmi yapılabilmesi için bir de protokol imzalandı. Öte yandan Antalya’da 2011-2012 döneminde av turizminden 550 bin 308 lira gelir elde edildi ve bu kazancın 217 bin 68 lirası, katılım payı olarak köylere dağıtıldı.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

A

ntalya, with its thousands of years of history, rich cultural heritage and natural beauties, welcomes over 10 million tourists each year and provides unforgettable vacations to its guests with its sea, antique cities, scenic beauties and cultural activities. One of the tourism alternatives in the city is hunting within the steep geography of vast mountains. In other words, it is running from one adventure to another among valleys and pine forest in search of wild boars or wild goats. Hunting tourism, which is quite advanced in Antalya, is done under the supervision of expert tour guides and with special permits to preserve and improve wildlife. There are hunting areas in Dereköy in the center of the city, Alara in Alanya,

Hunters from all over the world

Antalya is the first choice of hunters from all around the world with its difficult geography and wild goats which can have antlers up to one meter. 102 hunters from 16 different countries including America, Australia, Mexico, Portugal, Ukraine and Pakistan visited Antalya during the 2011-2012 hunting season. 61 hunters from 18 countries roamed the mountains of Antalya to hunt for wild goats. 140 wild boars and 40 wild goats were hunted during these hunting trips. A protocol was signed to improve hunting tourism in Antalya and the villages in Alanya, Finike, Elmalı and Akseki. In the meantime, 550, 308 Turkish Liras was accumulated from hunting tourism in Antalya during the 20112012 hunting season and 217, 068 Turkish Liras was distributed among the villages as co-payment.


ANTALYA 17

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Alman turizmciler, köy turları istedi Almanya’da Antalya destinasyonunu satan seyahat acentelerine yönelik başlatılan E-Akademi katılımcıları, turistlere köy hayatını yaşama imkânı sunulmasını önerdi.

German tourism professionals asked for village tours German travel agencies who participated in the e-academy application asked for village tours to be included in vacations in Antalya.

A

ntalya Ticaret ve Sanayi Odasının (ATSO), bölgeyi pazarlayan Alman seyahat acentelerinin bilgilerini artırmaya yönelik başlattığı E-Akademi’de ikinci adım atıldı. İlk adımda bölgeyi sanal ortamda öğrenen Alman turizmcilere, bu kez bölge tanıtım turu düzenlendi. “Beyond Antalya-Antalya’nın Ötesi” gezisiyle bölgenin gizli hazinelerini keşfeden Alman turizmciler, ‘’Yollayacağımız turistlere köy hayatını yaşama imkânı sunun’’ görüşünde birleşti. “Beyond Antalya-Antalya’nın Ötesi” gezisine katılan AER Ticket AG temsilcisi Nils Gnadt, turun geleneksel ve çağdaşlığın iyi harmanlanarak düzenlendiğini belirterek, “Bu gezide hem 5 yıldızlı otellerde hem de köy evlerinde konakladık. Köy yaşamını deneme fırsatı sunan turların ilgi göreceğine inanıyorum” dedi. Diğer bir acente temsilcisi Jeannine Wilhein de, tur kapsamında gezdikleri kırsal yörelerin son derece ilginç olduğunu vurguladı. Tura katılan acenteciler içinde en kıdemli olan Hahmann Tourist temsilcisi HorstGünther Hahmann da, yıllardır Antalya bölgesine geldiğini ifade ederek, 18

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

that perfectly blended the traditional and the modern and added, “We stayed at both 5 star hotels and village homes. I believe that tours that will give a chance to customers to experience village life will receive a lot of demand”

bu gezide Antalya’nın deniz, kum, güneş üçlüsünün ötesinde çok geniş bir potansiyeli olduğunu görerek çok şaşırdığını, doğa, tarih ve tematik turlar düzenlenirse bunları müşterilerine rahatça satabileceğini söyledi. ATSO ve aynı zamanda Antalya Tanıtım AŞ’nin de Yönetim Kurulu Başkanı olan Çetin Osman Budak, E-Akademi uygulamasını tanıtım amacıyla kullandıklarını belirterek, “Antalya’da uygulamaya koyduğumuz E-Akademi ile Almanya’da bölgemizi pazarlayan seyahat acentesi profesyonellerini birer Antalya uzmanı haline getirmeyi hedefliyoruz’’ dedi.

T

he second step of the e-academy application, administered by the Antalya Chamber of Commerce and Industry to receive more information from German travel agencies that sell Antalya as a destination, was completed. Travel agents who learned about the region online were given a tour of Antalya. German tourism professionals, who discovered the hidden treasures of Antalya during a trip called Beyond Antalya, asked for village tours to be included in packages. AER Ticket AG representative Nils Gnadt, who attended the tour, said

Another agency representative, Jeannine Wilhein said that the rural areas they had visited during the tour were very interesting. Hahmann Tourist representative Horst-Günther Hahmann said that he had been coming to Antalya for years and that he was surprised to see a great potential other than sea, sand and sun and added that he could easily sell themed and historical tours to tourists. ATSO president and Chairman of Antalya Advertising SA Çetin Osman Budak, who said that they were using the eacademy application for advertising, added, “With this application, we are aiming to turn German travel agency representatives that market Antalya into experts in the city.”


ANTALYA 19

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Kaleiçi begonvillerle güzel Binlerce yıllık tarihe sahip Kaleiçi, bu günlerde begonvillerle daha da bir güzel.

Kaleiçi is prettier with bougainvillea Kaleiçi, which has thousands of years of history, is even more beautiful with bougainvillea these days.

B

inlerce yıllık tarihe sahip Kaleiçi, Antalya’nın incisidir. Parke taşlı dar sokakları ve sokaklarını çevreleyen ahşap evleriyle tarihin derin izlerini taşır. Kesik Minaresi, Ortodoks Kilisesi, Selçuklulardan kalma camisi, dar sokaklarında dolaşanları büyüleyici yapısıyla hayalden hayale daldırır. Ama bugünlerde daha bir güzel Kaleiçi. Çünkü hangi sokağına girseniz rengarenk begonvillerle karşılaşırsınız. Mor, beyaz, pembe ve kırmızı çiçekleriyle. 20

ANTALYA

Kaleiçi’nin alımlı güzeli

Bazen bir duvarın dibinde, bazen köşe başında, bazen de Kaleiçi evine tırmanırken görürsünüz begonvilleri; ahşap ve taştan yapılan evlerinin güzelliğine güzellik katarken. Penceresini sardığı evin önünden geçenleri büyüler sanki. Antalyalı gibi kışı ve soğuk havayı sevmeyen begonviller, yazın gelmesi ve sıcakların başlamasıyla birlikte Antalya gibi coşar. Yıllarca tırmandığı tarihi surlarda, Kaleiçi’nin mistik yapılı evlerinde, sokakları ayıran taş duvarlarında rengarenk açar. Bazen küçük bir saksıda, bazen de kök saldığı avluda.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

K

aleiçi, which has a profound history, is the pearl of Antalya. It reeks of history with its narrow stone streets and wooden houses that surround these streets.

It takes you back in time with the Kesik Minaret, Orthodox Church, Seljuk period mosque and magnificent structures. Bu today, Kaleiçi is even prettier because you will see colorful bougainvillea with purple, white, pink and red flowers whichever street you enter.

The beautiful lady of Kaleiçi

You will see bougainvillea sometimes at the foot of a wall, sometimes in a corner or at a house in Kaleiçi; adding beauty to wood and stone houses. Bougainvillea, which doesn’t like the winter and cold, just like the people of Antalya, start blooming when summer arrives and the heat rises. It brings color to historical walls, the mysterious houses of Kaleiçi and the stone walls that separate the streets. And sometimes in a small flower pot or a courtyard…


ANTALYA 21

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Antik yapılarda uluslararası festival 12. Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali, bu yıl 25 Ağustos – 30 Eylül tarihleri arasında beldenin antik yapılarında gerçekleşecek. Festival, yine dolu ve muhteşem bir programla sanatseverlere unutulmaz dakikalar yaşatacak. Fotoğraflar / Photographs: Aytekin Uzar

22

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


An international festival in antique structures The 12th International Side Culture and Art festival will take place between August 25 and September 30 at the antique structures in the borough. The festival will again provide audiences with unforgettable memories, thanks to a rich program.

İ

ki bin yıl önce antik tiyatronun basamaklarından yükselen sesler, modern çağda da yankı buluyor. Sanatın doğduğu topraklarda gerçekleşen festivaller ile antik tiyatrolar yeniden ışıldayarak, ilk günlerindeki görkemli hallerine bürünüyor. Havaların ısınmasının, Antalya’nın dört bir yanının dünyanın her köşesinden gelen misafirlere açılmasının ardından antik tiyatroların festivallere hazırlanmaları da hız kazandı. Side’de bu yıl 12.’si düzenlenecek festival içinse geri sayım başladı. 12. Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali, bu yıl 25 Ağustos – 30 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival, yine dolu ve muhteşem bir programla sanatseverlere unutulmaz dakikalar yaşatacak. Geride kalan 11 yılda olduğu gibi Side Apollon Tapınağı, Side Antik Tiyatrosu ve Side Limanı’nda sanatçılar, eşi benzeri olmayan ortamlarda sahne alacak. Dünya çapında sanatçıla-

V

oices that filled the antique theatre 2000 years ago will echo in the modern age. Antique theatres will light up again with festivals, which are organized on lands where art was born. After the start of the summer season, antique theatres are getting ready to welcome guests for various festivals in Antalya. The 12th Side International Culture and Art Festival will take place between August 25 and September 30. The festival, with its rich program, will provide unforgettable memories for art enthusiasts. Musicians will perform at antique locations such as the Temple of Apollo, the Side antique theatre and Side Port. The festival will begin on August 25 with a concert from the Viennese Schloss Schönbrunn Orchestra.

World famous musicians at the festival

World famous musicians and groups such as the Lezginka Dagestan Folk Dance Troop, ANTALYA 23

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


rın katılacağı festival, 25 Ağustos’ta Viyana Schloss Schönbrunn Orkestrası’nın müzik dinletisi ile antik tiyatroda başlayacak.

Dünyaca ünlü sanatçılar festivalde

Lezginka Dağıstan Halk Dansları Topluluğu, Beijing Senfoni Orkestrası, Antonio Pirolli şefliğinde Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Messimo Mercelli gibi dünyaca ünlü sanatçı ve gruplar, 12. Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nde olacak. Antik yapıların büyüleyici atmosferinde gerçekleşecek olan festival, 30 Eylül günü Side Festival Orkestrası’nın konseri ile sona erecek. Bu yıl da sanat yönetmenliği24

ANTALYA

ni Remzi Buharalı’nın yaptığı festival, tarihi ortamlarda sanat etkinliklerinin takipçisi olan yerli ve yabancı misafirleri Side’ye çekecek.

Türkiye’de bir ilk

Avrupa Festivaller Birliği (EFA) üyesi olan Side Festivali’nin kapanışında Türkiye’de bir ilk gerçekleştirilecek. Festivale katılan sanatçıların yer aldığı bir orkestra kurulacak. Side Festival Orkestrası’nı; ABD, Çin, Japonya ve Avrupa ülkelerinden 42, Türkiye’den 40 müzisyen olmak üzere 82 sanatçı oluşturacak. Side Festival Orkestrası’nın seslendireceği dünyaca ünlü eserlerin ardından festival sona erecek.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Beijing Symphony Orchestra, the Antalya State Symphony Orchestra conducted by Antonio Pirolli and Messimo Mercelli will be at the festival. The festival, which will take place at the mesmerizing atmosphere of antique structures, will end on September 30 with a concert by the Side Festival Orchestra. The festival, which is being directed by Remzi Buharalı, will draw foreign and local tourists to Side.

A first in Turkey

At the end of the Side Festival, a member of EFA, a first in Turkey will take place. The musicians that attend the festival will form an orchestra. The Side Festival Orchestra will include 42 musicians from the US, China, Japan and European countries and 40 musicians from Turkey. The festival will end with a concert by the orchestra.


ANTALYA 25

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Antalya’nın mağaraları dünyaya açılıyor Turizme açık 50 mağaranın 7’sine sahip Antalya’da, alternatif turizm değerlerini içeren bir kitap hazırlanıyor. Antalya Valiliği öncülüğünde hazırlanan ‘’Antalya Mağaraları’’ kitabı, yurt dışı fuarlarda 4 dilde tanıtılacak.

The caves of Antalya are being introduced to the world In Antalya, where there are 7 of the 50 caves open for tourism, a book about alternative tourism assets is being published. The book called “The Caves of Antalya”, published by the Governorship of Antalya, will be published in 4 languages and introduced at international fairs.

Fotoğraflar / Photographs: Antalya Tanıtım A.Ş - Özgür Önder

26

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


ANTALYA 27

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


T

ürkiye’de 20 bini aşkın mağara bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘’Mağara Turizmi Projesi’’ kapsamında bugüne kadar 50 mağara turizme açıldı. Turizmin çeşitlenmesine katkı sunan mağaraların 7’sine Antalya ev sahipliği yapıyor. Alternatif turizm potansiyelini değerlendirmekte kararlı olan kentte, valilik öncülüğünde hazırlanan ‘’Antalya Mağaraları’’ adlı kitap, yurt dışı fuarlara çıkacak. Kitap, Türkçe, İngilizce, Almanca ve Rusça dillerinde olacak. Kültür ve Turizm Antalya İl Müdürü İbrahim Acar, kitabı çok önemsediklerini belirterek, ‘’Kitap ilk olarak kasım ayında Londra’daki turizm fuarına yetiştirilecek. Kitabın dört dil olarak hazırlanmasının, 300 bin seviyesinde mağara ziyaretçi sayısının artmasına katkı sunacağına inanıyorum’’ dedi. Acar, kitapta derlenen bilgileri ise şöyle özetledi: 28

ANTALYA

‘’Türkiye’de turizme ilk açılan Damlataş Mağarası, Alanya’nın içinde ve deniz kıyısında bulunuyor. Turizme açık mağaranın astıma iyi gelen dört özelliği var. Alanya merkezinin 12 kilometre doğusundaki Dim Mağarası, Türkiye’nin en güzel mağaralarından biri olarak kabul ediliyor. Türkiye’nin içinde insan yaşamış en büyük mağarası olan Karain ise Antalya- Burdur Karayolu’nun 13’üncü kilometresinde bulunuyor. Zeytintaşı Mağarası’nda boyları yer yer 0.5 m’yi bulan makarna sarkıtlar ve büyük sütunlar arasında yer alan gölcükler, turizm amacıyla kullanıma uygun ortam yaratıyor. Altınbeşik Mağarası ise dünyanın üçüncü, Türkiye’nin ise bilinen en büyük yer altı gölüne sahip. Kitabın taslağını incelediğimizde, mevcutlara ek olarak yeni mağaraların da turizme açılması yönünde çalışmalar olduğunu görüyoruz.’’

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

T

here are over 20 thousand caves in Turkey. Until today, 50 caves have been opened to tourism in accordance with the Cave Tourism Project of the Ministry of Culture and Tourism. 7 of these caves are located in Antalya. The book called The Caves of Antalya, sponsored by the Governorship of Antalya, will be published in Turkish, English, German and Russian and will be introduced at international fairs. Culture and Tourism City Directorate İbrahim Acar who said that they were putting great importance on the book, added, ‘’The book will be ready for the fair in London in November. I believe that publishing the book in four different languages will increase the number of tourists that visit the

caves’’.Here is how Acar summarized the book: ‘Damlataş Cave, the first cave to be opened for tourism in Turkey, is located in Alanya and is at the shore. The cave has four characteristics that aid in the treatment of asthma. Dim Cave, which is 12 kilometers east of Damlataş, is considered one of the most beautiful caves in Turkey. Karain, the biggest settlement cave in Turkey, is on the 13th kilometer of the Antalya- Burdur Highway. The small lakes between large columns and stalactites in Zeytintaşı Cave are ideal for tourism. Altınbeşik Cave hosts the world’s third and Turkey’s largest underground lake. When we inspect the draft, we see that there are efforts to open new caves to tourism.’’


ANTALYA 29

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Side Belediyesi

30

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Side semalarında nefes kesen gösteri Bu yıl ikincisi gerçekleşen Airshow Side, Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden Side’yi renklendirdi.

A breathtaking show in Side skies Airshow Side, which was organized for the second time this year, jazzed up Side, one of the most important destinations in Turkey.

D

oğanın tarihle kucaklaştığı, birbirinden lüks 5 yıldızlı otellerin, binlerce yıllık antik kentin haşmetiyle taçlandığı Side’de, gökyüzü airshow ile renklendi. İlki geçen yıl yapılan Airshow Side, bu yıl 26–27 Mayıs 2012 tarihleri arasında nefes kesen, birbirinden güzel gösterilere sahne oldu. Side semaları THK, Ayjet Airshow, model helikopter şovu, yangın uçağı gösterisi, model uçak şovu, paraşüt atlayışları ve paramotor ile renklendi. Solo akrobasi uçuşu ile Ali İsmet Öztürk,

Türk Hava Kuvvetleri Solo Türk ve Türk Yıldızları ise nefes kesti. Geçen yıla oranla daha zengin bir programın gerçekleştiği airshow, Side’nin yanı sıra çevre turizm bölgelerinden ve diğer illerden gelen çok sayıda ziyaretçinin beğenisini kazandı. Side’nin batı sahilinde gerçekleşen görsel şölende pilotlar, yaptıkları manevralar ile G kuvvetine karşı dayanıklılıklarını sergiledi. Apollon Tapınağı’nın yanında gerçekleşen gösteriler

S

ide, where nature is entwined with history and decorated with luxury 5 star hotels, was jazzed up with an air show. Airshow Side, which was organized for the first time last year, was the setting of breathtaking show on May 26-27, 2012. The skies of Side were jazzed up with shows from THK, Ayjet, model helicopters, parachute jumps and paramotors. The air show, which had a richer program this year, also inANTALYA 31

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


ise izleyenleri bir kez daha büyüledi. Türk Yıldızları, Side semalarında birbirinden zor manevraları ustalıkla yaparken, dünyanın sayılı akrobasi pilotlarından Ali İsmet Öztürk, uçağı Mor Menekşe ile etkinliğin açılış kurdelesini kesti. Ardından Mor Menekşe ile havada dumanla kalp çizerek, izleyicilerine sevgilerini sundu. Solo Türk, sesten hızlı uçabilen F-16’sı ile Side semalarında zamanı durdurdu. THK, Ayjet Airshow, model uçak ve helikopter gösterileri, yangın uçağı gösterisi, paraşüt atlayışları ve paramotor uçuşu ilgiyle izlendi. Havacılığa ilgiyi artırmayı, Antalya’da tatil yapan yerli ve yabancı misafirlerin tatillerini renklendirmeyi amaçlayan etkinlik, başarıyla tamamlanarak amacına 32

ANTALYA

viewers. While Turkish Stars dazzled audiences with their maneuvers, world famous acrobatic pilot Ali İsmet Öztürk cut the ceremonial cord with his airplane. The pilot then drew hearts in the sky, saluting the viewers. Solo Türk stopped time with an F-16 in the skies of side. All the acts received exciting applauses from the crowd.

ulaştı. Sahilden gösterileri izleyenler alkışlar ve coşkulu tezahüratlarla pilotlara ve paraşütçülere destek verdi. Etkinliği 2 gün boyunca 100 bine yakın kişinin izlediği tahmin ediliyor. İlki olduğu gibi ikincisi de başarıyla gerçekleşen Airshow Side, gelecek yıllarda da yapılacak ve geleneksel hale getirilecek.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

cluded the solo acrobatic show of Ali İsmet Öztürk, Turkish Air forces’ Solo Türk and Turkish Stars. Pilots tested their strength against the G force at the visual festival which took place on the western shores of Side. The show, which took place near the Temple of Apollo stunned

The event, which aims to increase interest in aviation and show tourists a good time, ended in success. People who supported the pilots from the shore cheered and clapped. Approximately 100 thousand people watched the two day event. The event will be repeated every year.


ANTALYA 33

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Antalya Müzesi - Özgür Önder

Yüzyılın definesi:

Elmalı Sikkeleri Atinalıların Persleri yendiği savaşın anısına basılan sikkeler tarihi eser kaçakçılarının kazısında gün yüzüne çıktı. Kaçakçılar yakalandı, ancak sikkelerin yurt dışına çıkması engellenemedi. Müzayedede izine rastlanan sikkeler, bugün anavatanında, Antalya Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.

34

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


The treasure of the century: Elmalı Coins The historical coins, minted to commemorate the victory of the Athenians against the Persians, were unearthed during the excavations of treasure hunters. The smugglers were caught but the coins still managed to be taken out of the country. The coins, which were finally tracked down at an auction, await their visitors at the Antalya Museum.

A

ntalya’nın Elmalı ilçesine bağlı Bayındır Köyü’nde 18 Nisan 1984 tarihinde yapılan kaçak kazıda yaklaşık bin 900 adet gümüş sikkeyi kapsayan büyük bir define bulundu. Kaçak kazıyı yapanlar ve sikkeyi pazarlamak isteyenler, mali polis tarafından yakalandıktan sonra tutuklanarak çeşitli cezalara çarptırıldılar. Bu definedeki sikkelerden büyük bir kısmı ticari sirkülâsyona girmeyen olağanüstü kondüsyona sahip ve sikke bilimi açısından bilinmeyen bazı bilgilere ait ipuçları verdiğinden, nümismatlar (para koleksiyoncuları) tarafından “Yüzyılın Definesi” olarak lanse edildi. Ancak geç kalındığı için definenin yurt dışına kaçırılması engellenemedi. Tarihi eser kaçakçıları tarafından yurt dışına çıkarılan sikkelerin izine 1988

yılında Amerika’nın Los Angeles kentinde rastlandı. Aynı yıl Los Angeles’te 10, Zürih’te 3 adet, 1991 yılında ise Zürih’te 3 adet olmak üzere toplam 16 adet sikke, müzayede firmalarınca açık artırma ile satışa çıkartıldı. Sikkelerin satışı Türk Hükümeti’nin avukatları aracılığıyla yapılan müdahaleyle durduruldu. Girişimler sonucu Türkiye’den kaçırıldığı bildirilen sikkelerin iadesi sağlandı. 1993 ve 1996 yıllarında birer adet Elmalı sikkesinin iyi niyetli kişiler tarafından Türkiye’ye hibe edilmesinin ardından Elmalı Sikkesi sayısı 18’e yükseldi.

Büyük define anavatanında

Bu arada definenin büyük bir bölümünün Amerikalı işadamı William Koch ve şirketince satın alındığı saptandı ve 1990 yılında Türk Hükümeti tarafından

A

large treasure, containing about 1900 silver coins, was found in 1984 in the village of Bayındır in the borough of Elmalı during an illegal excavation. The smugglers were caught by the police and punished. The treasure, which included important details in terms of coin science, was dubbed the treasure of the century by coin collectors. But it was too late and the treasure was taken out of the country. Some of the coins were traced to an auction in Los Angeles in 1988. The same year, 10 coins were auctioned off in Los Angeles and Zurich and three more popped up in Zurich in 1991. The auctioning of the coins was stopped by Turkish lawyers. After negotiations, the coins were returned to Turkey.

In 1993 and 1996, two more coins were returned to Turkey by good willed people and the number rose to 18.

The big treasure returns home

In the meantime, it was determined that the majority of the treasure was bought by American businessman William Koch and his company and a lawsuit was opened in 1990 by the Turkish Government in Massachusetts. After a long trial, the parties settled and finished the trial. 1661 coins were returned to Turkey on April 29, 1999. Eventually, the big treasure found its way home. 150-200 coins are still unaccounted for. 1679 coins, which were preserved at the Anatolian civilizations MuANTALYA 35

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


ABD Massachusetts Eyalet Mahkemesi’nde dava açıldı. Uzun süren hukuki mücadelelerden sonra her iki tarafın avukatları anlaşma yoluna vararak, davayı bitirdiler. 4 Ocak 1999 tarihinde dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın imzaladığı bir anlaşma ile Türk Hükümetine teslim edilen toplam bin 661 adet sikke, 29 Nisan 1999 tarihinde ülkeye getirildi. Böylece Yüzyılın Definesi’ne ait toplam bin 679 sikke, buluntu yeri olan anavatanına döndü. Ancak defineye ait olan ve sayısının 150–200 kadar olduğu tahmin edilen sikkelerin hala nerede olduğu bilinmiyor.

36

ANTALYA

Definenin yolculuğu sırasında Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde muhafaza edilen bin 679 sikke, 2009 tarihinde Antalya Müzesi’ne nakledildi. Elmalı Sikkeleri’nin bin 348 adedi Anadolu, 287 Adedi Orta ve Kuzey Yunanistan, 44 adedi ise Ege adalarındaki yerleşim merkezlerinde basılmış örnekleri içerdiği belirlendi. Defineye ait bir veya birkaç adet sikkesi olan merkezler hariç tutulursa genel içeriği şu şekilde oldu: Likya 962 adet, Kamirus 283 adet, Samos 41 adet, Ephesos-Milet 12 adet, Athena 165 adet, Bisaltai 59

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

adet, Akanthus 31 adet, Adbera 15 adet, Thasoz 8 adet, Paros 44 adet. Definenin yüzde 80’i Anadolu sikkelerinden oluşurken, Likya sikkeleri yüzde 61 oranla en fazla bölümü meydana getirdi.

Gömü tarihiyle ilgili bilgi yok

Arkeolojik kazılar ve çalışmaların gün geçtikçe ilerlemesine rağmen, definenin gömü tarihi olan yaklaşık M.Ö 480460 yıllarına ait bilgiler son derece az. Elmalı definesi bu döneme ait sikkeleri içerdiğinden, kalıp baskıları ve ağırlık sistemleri, bu dönemi aydınlatması bakımından oldukça önemli. 1970’li yıllarda bulunan definelerde, Elmalı sikkelerindeki örnekler-

seum, were moved to the Antalya Museum in 2009. It was determined that 1348 of these coins were minted in Anatolia, 287 were minted in Northern Greece and 44 were minted in the Aegean Islands. Here is the breakdown of the treasure: Lycia 962, Kimmeris 283, Samos 41, Ephesos-Milet 12, Athena 165, Bisaltai 59, Acanthus 31, Adbera 15, Thasos 8, and Paros 44. 80% of the treasure is composed of Anatolian coins while Lycian coins made the majority of the treasure with 61%.

No information about the burial date of the treasure

Despite the advancement of archeological digs and researches, there is not enough information about the years 480-460 B.C., the period when the treasure was buried. Because the Elmalı treasure contains coins minted during this period, their molds and weights are important in shedding light on this era. Even though older versions


den daha eski örneklere rastlanmakla birlikte, Elmalı definesi erken Lykia dönemine ait birkaç sikke içeriyor. Bunlar en erken örnekleri oluşturuyor. Bu dönem sikkelerinde ön yüzde genellikle domuz protomu (ön kısmı), arka yüzde derin kare çukur içinde çizgiler yer alıyor. Daha sonra gelen serideki sikkelerde, genelde her iki yüzün hayvan betimli ve yazısız oldukları biliniyor. Yaban domuzları ve kanatlı atlar, ön yüzdeki en popüler tipleri oluşturuyor. Arka yüzde çeşitli hayvanlar veya başları, ya da protomları yer alıyor. Lykia sikkelerine genel olarak bakıldığında, değişik tipte yazılı ve yazısız sülale sikkeleri mevcudun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 60’lık kısımda ise az sayıda tipi içeren fakat birbirleri ile kalıp bağı olan sikkeler bulunuyor. Bunlardan çoğu önceden bilinen veya birkaç örneği tanınan sikkelerdir. İki ana seri, uzun bir sikke bağı oluşturur. Diğer seriler ise çok seyrek birbirleri

ile bağlantılıdır. Tek bir ön yüz kalıbı birkaç kez yenilenerek, aynı arka yüz kalıbı ile kullanılmıştır.Elmalı definesinde sikke bağı en kuvvetli olan grup ise Kamirus sikkeleridir. Bu sikkelerin yaklaşık yarısı birbirleri ile ön yüz veya arka yüz kalıbı açısından bir zincir oluştururken, diğer yarısı tamamen aynı ön ve arka yüz kalıbından basılmıştır. Buradan çıkan sonuç ise Kamirus sikkelerinin dolaşıma (tedavüle) girmeden defineye dahil edilmiş olduğudur.

Çağdaş sikkeler

Genel sonuç olarak Elmalı definesi, içinde birkaç örneği olan değişik merkezlere ait sikkeleri barındırmakla birlikte çoğunluğu birkaç büyük merkezlere ait çok sayıda ve birbirleri ile bağı olan sikkelerden meydana gelmektedir. Sikkelerin kondüsyon ve kalıp bağlantıları göz önüne alınırsa, uzun bir zaman dilimi içinde biriktirilmediği, ticari bir amaç veya banka amaçlı olarak toplanmadığı anlaşıl-

of these coins have been found during treasures in the 1970’s, the Elmalı treasure contains a couple of coins from the early Lycian period. On these coins, there are the front parts of hogs on one side and lines inside a deep square hollow. The next batch of coins has animal faces on both sides and no inscriptions. Hogs and horses with wings are popular images on heads. There are other animals or animal heads in the tail. After a general look at Lycian coins, we see that variously inscribed or plain family coins make up 40% of the batch. In the remaining 60%, there are less inscribed but same patterned coins. Most of them are coins that have been known for some time. Two main batches establish a long coin band. Other batches are loosely connected to each other. A front mold was renewed several times and used at the back.Kimmeris coins are the most connected batch within the treasure. While almost half of these coins form a chain with their front and back molds, the other

half was minted with the same front and back face mold. This proves that these coins were included in the treasure before setting into circulation.

Modern coins

To conclude, the Elmalı treasure is mainly made up of coins belonging to a few central areas and connected coins with a couple of coins from different regions. Taking into consideration the condition and mold connections of the coins, we can say that they were collected in a short time and not used for circulation or banking purposes because if the coins come straight from mints, it is impossible to expect various mold examples. The coins in the treasure that come from mid and North Greece, Thrace, the Aegean Islands and Northwest Anatolia (Lycia) are modern coins. These coins look like they have been buried as to represent each city with a certain ratio. The treasure also includes 43 gram silver coins minted to commemorate the victory of the Athenians against the Persians, called Dekadahmi. There is

ANTALYA 37

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


maktadır. Çünkü sikkeler darphaneden direk gelirse çok çeşitli kalıp (darp) örnekleri beklemek imkânsızdır. Definede bulunan Orta ve Kuzey Yunanistan, Trakya, Ege adaları ve Kuzeybatı-Anadolu (Lykia) sikkeleri çağdaştırlar. Aynı zamanda bu sikkeler her şehri belli bir oranda temsil eder gibi bir araya getirilerek gömülmüş gözükmektedirler. Elmalı definesinde, Atinalıların Persleri bozguna uğrattığı savaşların anısına bastırdığı ve her biri 43 gr. ağırlığında, adına Dekadahmi denilen sikkeler de bulunmaktadır. Bu sikkelerin arka yüzündeki kanatları açık ve cepheden baykuş figürü, Atina’nın klasik ve yüzlerce yıl değişmeden aynı tipte basılmış baykuşlu sikkelerinden farklı olarak tasarlanmış ve çok az az sayıda basılmıştır. Definede 14 adet olduğu belirtilen, ancak 6 tanesi yurda getirilen bu sikkelerin ilavesiyle dünya literatüründe bilinen örnek sayısı 42’ye yükselmiştir. Definedeki Dekadrahmilerin çokluğu nedeniyle Elmalı definesi, nümismatik (sikkecilik, paranın tarihiyle ilgili bilim dalı) literatüründe ‘Dekadrahmi Definesi’ olarak da tanınmaktadır.

an owl figure with spread wings on the coins, different from the classic owl version and only a handful of these were minted. The number of these types of coins has risen 38

ANTALYA

to 42 after only 6 of them were returned to Turkey. Because of the abundance of these types of coins, the treasure is also dubbed ‘the Dekadrahmi Treasure’ The Treasure

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

of the Century has finally returned to Turkey in 2009 and taken its place in the Antalya Museum thanks to the efforts of the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay.

Yüzyılın Definesi, uzun ve maceralı yolculuğundan sonra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın talimatıyla 2009 yılında asıl vatanı Antalya’ya dönerek, Antalya Müzesi’nde yapılan törenle teşhir vitrinlerindeki yerini almış ve Antalya halkı ile misafirlerinin izlenimine sunulmuştur.


ANTALYA 39

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Yazı / Article - Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

Barajda büyüleyici gezinti Antalya’nın elektrik ve içme suyu ihtiyacını karşılayan Oymapınar Barajı, son dönemde düzenlenen tekne turları ile turizme de hizmet veriyor.

40

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


A magnificent boat ride Oymapınar dam, which provides electricity and drinking water for Antalya, is now being used for boat rides.

A

ntalya ve çevresinin elektrik ihtiyacının karşılanması için yapılan Oymapınar Barajı, su tutmaya başladıktan sonra Manavgat’a tarifsiz bir güzellik bahşetti. Kanyonları, koyları, şelaleleri, balıkçı baykuşları ve daha birçok sürprizi içinde barındıran Oymapınar Barajı, sıcak yaz günlerinde serinliği doyasıya yaşamak isteyen misafirlerine kucak açtı. Beyşehir Gölü’nün serin suları, Toros Dağları’nda vadileri, kanyonları, düdenleri aşarak geldiği Oymapınar’da, Manavgat Irmağı ile buluşuyor. Geçtiği her noktaya hayat veren serin sular, Manavgat’ın geniş düzlüklerine bereket katıyor. Toroslar’ın zirvesinden akıp gelen bu sular, bugün de bölgeye değer katmaya devam ediyor. Manavgat Nehri üzerine yapılan Oymapınar Barajı ile serin sulardan bölgenin hem içme suyu sağlanıyor hem de elektrik enerjisi üretiliyor. Son dönemde bölgenin turizme kazandırılması ile barajda gerçekleştirilen tekne turları, doğanın tüm güzelliklerini gözler önüne seriyor. Kanyonlar, şelaleler, nehrin barajla buluştuğu

nokta, adalar, çam ve sedir ağaçları, balıkçı baykuşları Oymapınar Barajı’nda görenleri büyülüyor.

Görsel şölen tepede başladı

Bütün bu güzelliklere şahit olabilmek için sabahın erken saatlerinde koyulduk yola. Saat 10.00 sıralarında Oymapınar Barajı’ndaydık. İlk iş olarak yerli ve yabancı misafirler ile birlikte çıktığımız tepede, vadinin en dar noktasına yapılan barajın gövdesini izledik. Yabancı

O

ymapınar dam, which was built to provide electricity for Antalya and its vicinity, has blessed Manavgat with a unique magnificence. The dam, which harbors canyons, bays, waterfalls and many more surprises, has opened its arms to those that want to cool down during hot summer days. The cool waters of Beyşehir Lake connect to Manavgat River in Oymapınar. These waters,

which breathe life to everything in their path, bring abundance to the wide plains of Manavgat. Electricity and drinking water is provided from the Oymapınar dam built on Manavgat River. Boat rides, which are organized at the region lays all the scenic beauties in front of our eyes. Canyons, waterfalls, islands, pine and cedar trees and owls at the dam make for a fine view. ANTALYA 41

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


misafirlere baraj ile ilgili bilgi veren rehber, inşaat çalışmalarının 1977 yılında başladığını ve 1984 yılında tamamlandığını, gövde yüksekliği 185 metre olan barajın 4.70 kilometrekarelik bir yüzölçüme sahip olduğunu anlatıyordu. Barajın gövdesini ve devasa gölü tepeden izledikten sonra, teknemize binmek için iskeleye doğru yola çıktık. Tünelden geçtikten sonra kısa bir yamaçtan aşağı indik. Çam ağaçlarının baraj gölü ile buluştuğu noktadaki iskelede bizi gezdirecek tekneler demirli bekliyordu.

Misafirleri balıkçı baykuşları karşıladı

Son misafir grubunun da gelmesiyle birlikte içme suyu havzasının kirlenmemesi için LPG ile çalışan teknemiz hareket 42

ANTALYA

etti. Baraj gölünün serin sularında, çam ağaçlarıyla kaplı ormanın karşısında yolculuğumuz başladı. Kaptan, ilk olarak iskeleden 5 kilometre uzaklıkta bulunan küçük kanyona gideceğimizi söyledi. Oymapınar Baraj Gölü’nün serin sularında diğer teknelerdeki misafirlerle birlikte yapılan kısa bir yolculuktan sonra küçük kanyonun girişine geldik. İkiye bölünmüş kayaların arasından kanyona giriş yaptık. Kaptan, kanyonun 200 metre olduğunu belirtti ve günün ilk sürprizini yaptı. Teknenin sağ tarafındaki çam ağaçlarının arasına dikkatlice bakmamızı istedi. Hiçbir şey göremediğimizi anlayınca eliyle çam ağacının arasında duran balıkçı baykuşunu gösterdi. O da bizi izliyordu.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The visual festival began at the top

Today, we set out early to witness all these beauties. We were at the dam around 10 in the morning. First, we watched the body of the dam that was built at the narrowest point of the valley from a hill with local and foreign tourists. The guide, who gave information about the construction of the dam to foreign tourists, said that the construction began in 1977 and ended in 1984 and that the 185 meter high dam occupied a 4,70 square kilometer area. After watching the dam and the giant lake from the hill, we went down to the pier to board our boat. After passing from a tunnel, we descended from a small slope. The boats were waiting for us at the pier which was located

at the spot where pine trees intersect with the dam lake.

Guests were welcomed by brown fish owls

After the arrival of the last group of tourists, our boat began its journey. The captain announced that we would first visit a small canyon 5 kilometers away from the pier. After a short journey, we came to the entrance of the small canyon and we entered the canyon through split rocks. The captain said that the canyon was 200 meters long and revealed his first surprise. He asked us to carefully look into the pine trees on the right. When we didn’t see anything, he pointed to the brown fish owl that was standing behind a pine tree. He was watching us.


ANTALYA 43

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fishing at the lake

Gölde balık avı keyfi

Küçük kanyonun bütün güzelliklerine şahit olduktan sonra yeniden yola koyulduk. Bir müddet yol aldıktan sonra baraj gölünün üzerine kurulmuş platformda mola verdik. Serin sulara aldırmayan yabancı misafirler hemen baraj gölüne atlayıp yüzmeye başladı. Misafirlerimiz daha sonra teknede yorgunluk atarken, kaptan yeniden yola koyuldu. Bu defa durağımız, 44

ANTALYA

balık da avlanabilen koydu. Baraj gölünün kıyısında, çam ağaçlarının karşısına kurulmuş platforma çıkan misafirler, oltalarını suya atıp balık yakalamanın keyfini yaşamak istiyorlardı. Alabalık, sazan ve yayın balığının olduğu gölde balık yakalamak o kadar da kolay değildi. Oltalar ardı ardına suya atılıyor ve balığın iğneye takılması bekleniyordu. Bu esnada platformun en

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

We continued on after seeing all the scenic beauties in the small canyon. After a while, we made a stop at a platform that was built on the dam lake. Foreign tourists who didn’t mind the cold waters started swimming. While guests lounged on the boat, our captain continued the journey. Our next stop was a bay where we could fish. Guests who set foot on the platform wanted to fish but it wasn’t easy. Lines were cast and people waited for fish. Right at that moment, a guest who was standing at the far right caught something. The fish was big and didn’t want to surrender. The guest had caught a trout and reeled it in. While others tried to catch more fish, it was our time

to leave and move on. Time had passed quickly and it was time for lunch. Our boat made way towards a restaurant nestled inside pine trees. Hundreds of tourists were having lunch at the restaurant which had an amazing view. The best thing on the menu was trout and a kind of local kebab. We continued our journey after a great lunch and some rest time. Our next stop was the 7 kilometer large canyon which held many surprises.

A big canyon that is a wonder of nature

After a while we drew close to an island circled by seagulls. It was as if they were welcoming us to the island. After passing the island, the


sağında bulunan bir misafir, heyecanla misinasını çekmeye başladı. Balık büyük olduğu için avcısına teslim olmuyor ve oltadan kurtulmak için mücadele ediyordu. Heyecanla misinasını saran misafir, yakaladığı alabalığı platforma alıp, iğneden çıkardı. O sırada oltalar ardı ardına suya bırakıldı. Balık yakalama mücadelesi sürerken, bizim teknemiz için hareket vakti gelmişti. Tekrar yola koyulduk. Tur sırasında zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamadık. Öğle yemeği saati gelmişti ve teknemiz kıyıda, çam ağaçlarının arasındaki restorana doğru yöneldi. Baraj gölünde tura çıkan onlarca misafir, eşsiz manzaralı restoranda öğle yemeklerini yiyordu. Menünün en güzel yemeği alabalık ya da kuyu kebabıydı. Misafirlerin leziz yemeklerini yemesinin ve bir müddet dinlenmesinin ardından yeniden yola koyulduk. Yeni rotamız, uzunluğu 7 kilometre olan ve içinde sayısız sürpriz barındıran büyük kanyondu.

Doğa harikası büyük kanyon

Bir müddet yol aldıktan sonra üzerinde martıların uçuştuğu adaya yaklaştık. Çok sayıda martı, kayaların üzerinde sanki bizi karşılıyordu. Adayı geçince büyük kanyon daha da belirginleşmeye başladı. Bir müddet gittikten sonra kanyonun girişindeydik. Kanyon, eşsiz bir güzelliği, tüm cömertliği ile gözler önüne seriyordu. İki yanımızda yükselen kayalıkların en dip köşesinden çıkan çam ve ardıç ağaçları izlenmeye değer. Ancak kanyonun içinde baraj yapılmadan önce yükselen ağaçlar,

suyun yükselmesinin ardından kurumuş vaziyette. Kaptanımız, suyun içindeki ağaçlara baktığımızı fark edince ‘Ağaç mezarlığındayız’ diyor. Bu arada kanyonun ortasını çoktan geçmiştik. Küçük kanyonda karşılaştığımız sürpriz, büyük kanyonda da karşımıza çıktı. Çam ağacının dalların-

big canyon became more visible. The pine and juniper trees that grew from the corners of rocks are worth seeing. Unfortunately, the trees that rose inside the canyon before the construction of the dam are all dry because of the rising water.

When our captain notices our glances, he says that we are in tree graveyard. By this time, we are already in the middle of the canyon and a similar surprise we encountered at the small canyon awaits us. 2 brown fish owls on the branches of a pine tree ANTALYA 45

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


daki 2 balıkçı baykuşu, misafirlerini izliyordu. Biraz daha ilerledikten sonra büyük kanyonun sonuna yaklaştığımız belirtildi. Bu noktada kanyonun batısındaki şelale, görenleri büyüledi. Dağların zirvesinden gelen su, büyük kanyonda ağaçların arasından çağlayarak, göl suyuna karışıyordu. Şelalenin biraz ilerisinde ikinci bir şelale daha vardı. Kaptan, suyun Beyşehir Gölü’nden geldiğini, az ileride de Dumanlı Kaynağı’nın bulunduğunu belirtti. Kaynağın, dünyanın en büyük yer altı kaynaklarından olduğunu vurgulayan Kaptan, buradan saatte 50 bin metre küp su çıktığını bildirdi. Kaynaktan ne kadar çok ve 46

ANTALYA

güçlü su çıktığı akıntıdan anlaşılıyordu. Kaptan akıntı nedeniyle fazla duramayacağını belirtip, fotoğraf ve video çekimleri yapıldıktan sonra yola devam edilmesi gerektiğini söyledi. Bin bir güzelliklerle dolu tekne turumuzu tamamlamıştık. Artık geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Büyük kanyondan çıkıp, baraj gölüne girdik. Bir müddet gittikten sonra iskele göründü. Tekne usulca iskeleye yanaştı, karaya çıktık. Sabah 10.00’da başlayıp, 15.00’e kadar süren tekne turu sona ermişti. Tekneden inen her misafirin gözlerinden aynı keyif okunabiliyordu. Antalya’nın güzelliklerine şahit olmanın keyfiydi bu.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

are watching us. After advancing for a short while, we are told that we have reached the end of the big canyon. We are in awe of the waterfall to the south of this point. Waters that came from the top of the mountain was mixing in with the water in the lake within the canyon. There was a second waterfall a little further away from that one. The captain said that the water came from Beyşehir Lake and that the Dumanlı Hot Spring was just down the road. Our captain, who pointed out that the hot spring was one of the world’s biggest underground resources, added that 50 thousand cubic

meters of water an hour came from the source. We could tell that there was plenty of water from the current. The captain said we couldn’t stay here because of the strong current and told us we should be going after we took some pictures. This was the end of our wonderful boat ride and we started to head back. We exited the big canyon and continued towards the dam lake. After a while, we saw the pier. It was 15.00 when we set foot on land. You could see that everyone had a great time. After all, they had witnessed the amazing beauties of Antalya.


ANTALYA 47

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Tarihi kalede Osmanlı Ateşi “Alanya Tarihi Şehri” dosyası ile UNESCO Dünya Miras Listesine aday olma hakkını kazanan Alanya’da fauna ve floranın tespiti için başlatılan çalışmalarda, aralarında nadir rastlanan Osmanlı Ateşi Kelebeği’nin de olduğu 38 tür kelebek kayda geçti.

Ottoman fire at the historical castle During the determination of the flora and fauna in Alanya, a borough that became a candidate for UNESCO’s World Heritage List with the Alanya Historical City Project, 38 types of butterflies were recorded, including the almost extinct Ottoman Fire Butterfly.

E

şsiz bir topografik yapısı bulunan 10 bin hektarlık yarımada, 2 bin 400 yıllık tarihe sahip Alanya şehrinin çekirdeğini oluşturur. Tarih boyunca önemli bir liman kenti olan şehir, başta Osmanlı ve Selçuklu olmak üzere Helenistik, Bizans ve

Roma medeniyetinin izlerini taşır. Alanya, tarih boyunca Kandelor(e), Candeloro, Candelorum, Scandeloro, Coracesiom, Calonoros, Allania, Alaiyye gibi isimlerle adlandırılır. Alaeddin Keykubat tarafından fethedildikten sonra Anadolu Selçuklu

T

h e 10 thousand hectare peninsula, which has a unique topographical structure, makes up the core of Alanya that has a 2400 year old history. The city, which was an important port city throughout history, carries the traces of Ottoman,

Seljuk, Hellenistic, Byzantine and Roman civilizations. Throughout history, Alanya was called (e), Candeloro, Candelorum, Scandeloro, Coracesiom, Calonoros, Allania and Alaiyye. After it was conquered by Alaaddin Kayqubad, it was the winter

Yazı / Article: Seher Türkmen-Nilgün Ersoy Fotoğraf / Photographs: Alanya Müzesi ve Alanya Belediyesi

48

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Devleti’ne kışlık başkentlik de yapmıştır. Yarımadanın üzerine kurulu tarihi şehre giriş, 6 anıtsal kapıdan sağlanır. M.Ö. 2. yüzyıl ile M.S. 19 yüzyıl arasında inşa edilen 140’a yakın burç ile yaklaşık 6,5 km uzunluktaki surlara sahip olan tarihi şehir, surlar tarafından 5 bölgeye ayrılır. Surların dışında kalan 6. bölge ise Bizans Manastırının ve kilisesinin bulunduğu güneye denize doğru bir çıkıntı yapan Cilvarda Burnu’dur.

Osmanlı Ateşi, tarihi kalede

Yarımada üzerine kurulu tarihi şehir, manzarasının, binlerce yıllık tarihinin, anıtsal yapılarının, arkeolojik özelliklerinin yanı sıra kendine has fauna ve florası ile de eşsizdir. Tarihi şehrin fauna ve florasının tespiti için 2010 yılında başlatılan çalışmalar çerçevesinde Alanya Kalesi ve çevresinde 38 tür kelebek belirlendi. Araştırma sonucunda AFSAK ile Alanya Belediyesinin ortak çalışması ile Birleşmiş Milletler hibe programı kapsamında GEFSGP aracılığıyla bulunan bu türler, kitap haline getirildi. ‘Flora ve Fauna Türlerinin İncelenmesi’ konulu

araştırma sırasında bulunan kelebek türleri içersinde Osmanlı Ateşi Kelebeği de yer almaktadır. Latince ismi Lyceana Ottomana olan Osmanlı Ateşi Kelebeği, Türkiye’nin nadir kelebekleri arasında sayılmaktadır. Gazi Üniversitesi ile birlikte yürütülen çalışmalar çerçevesinde Alanya Kalesi’nde 20’si endemik olmak üzere 322 bitki türüne rastlandı. Peygamber Çiçeği (Centaurea Scopulorum) ve Çakşır Otu (Ferula Duranii), Alanya Kalesi üzerindeki önemli endemik bitki türlerindendir.

Herbaryumda sergileniyor Çalışmalar kapsamında yarımada üzerindeki kalenin içinde bulunan tarihi ev, Alanya Belediyesi tarafından kamulaştırıldıktan sonra restore edildi. Tarihi evin üst katı sergi mekânı olarak kullanılırken, alt katı herbaryum (Bilimsel şekilde toplanmış, kurutulmuş ve düzenlenmiş bitki koleksiyonları) olarak hizmet vermektedir. Türkiye’nin belediyecilik alanında ilk herbaryumu özelliğini taşıyan bu bölümde, bitki türlerinin sergilenmesinin yanı sıra interaktif olarak bilgilendirme de yapılmaktadır. Gazi Üniversitesi-

capital of the Anatolian Seljuk State. The city which is built on the peninsula is accessed via 6 monumental doors. The historical city, which has nearly 140 bastions built between 2nd century B.C. and 19th century A.D. and walls that total 6, 5 kilometers, is divided into 5 sections with walls. The 6th section, which is outside the walls, is the Cilvarda Tip, which protrudes towards the sea from the south where the Byzantine Monastery and Church are located.

The Ottoman Fire is at the historical castle

The historical city, which is built on the peninsula, is unique with its archeological assets, fauna and flora. 38 species of butterflies were found during the works that began in 2010 in and around Alanya Castle. After the research conducted by AFSAK and the Municipality of Alanya, the works were published in a book. During the research called “The determination of flora and fauna”, the Ottoman Fire Butterfly was also found. The butterfly, which is called Lyceana Ottomana in Latin, is a rare find in Turkey. 322 plant types- 20 of them

endemic- were found within the contents of the research which were undertaken with support from Gazi University. Cornflower (Centaurea Scopulorum) and Çakşır Otu (Ferula Duranii) are two of the endemic plants found around Alanya Castle.

Displayed in the herbarium

The historical house inside the castle was nationalized by the Municipality of Alanya and restored as part of the project. The upper floor of the historical house was redesigned as an exhibition gallery while the ground floor serves as a herbarium. Plants are on display in this section and information is provided about the species in this herbarium which is the first herbarium built by a municipality. An insect section will be built inside the herbarium which was built with the cooperation of Gazi University. Insect research will begin in the near future, which will be headed by Prof. Dr. Hayri Duman from Gazi University. In addition to the determination of the flora and fauna around Alanya Castle, walking routes and landscaping ANTALYA 49

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


tarafından onaylanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığının sağladığı ödenekle Antalya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılarak uygulanmıştır.

nin işbirliği ile açılan ve ziyaretçilerden yoğun ilgi gören herbaryumda, bir böcek köşesi oluşturulmasına da karar verilmiştir. Bu bağlamda Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hayri Duman’ın yönlendirmeleriyle böcek türleri incelenmesine önümüzdeki günlerde başlanacaktır. 50

ANTALYA

Alanya Kalesi’nde flora ve faunaya yönelik çalışmaların yanı sıra yürüyüş yolları ve çevre düzenlemesi de çeşitli etaplar halinde gerçekleştirilmektedir. Bu proje kapsamında çalışmanın ilk etaplarından biri olan ‘Yürüyüş Yolları ve Çevre Düzenleme Projesi’, Antalya Kültür Varlıkları Bölge Koruma Kurulu

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Bu alandaki diğer uygulama ise Alanya Belediyesi ile Tarihi Kentler Birliği bütçesinden hayata geçirilmektedir. Proje çerçevesinde liman surlarının onarımı, Kızıl Kule- Tersane- Tophane arasında güvenli yürüyüş güzergâhının oluşturulması, alanın düzenlenmesi ve aydınlatılması, antrepoların onarımı, sergileme ve tanıtım aktiviteleri için tanımsız yapıların restorasyonu, bitişikte bulunan tarihi Girene Çeşmesi’nin restorasyonu ve işler hale getirilmesi Eksen Projesi kapsamında şimdiye dek gerçekleştirilen çalışmalar arasında bulunuyor. Bu alandaki değir çalışmaları, Tophane’nin kısmi restorasyonu, tersane dış cephe ve iç göz restorasyonu, tersane içindeki kuyunun temizlenip hayata geçirilmesi, Denizcilik ve Gemicilik Müzesi konseptine uygun olarak tersane içinde ve güzergâh alanında deniz ve gemicilik tarihi ile ilgili sergi objelerin konulması oluşturuyor. Çalışmalar etaplar halinde sürdürülecek.

works continue. The first step of the project called “Walking Routes and Landscaping” has been approved by the Antalya Cultural Assets Preservation Board, and funding has been received by the Ministry of Culture and Tourism. The project is up for public bidding. Another application in the area is being funded by the Municipality of Alanya and the Historical Cities Institution. The second project involves the renewal of port walls, building safe walking routes between the Red Tower, shipyard and Tophane, the reorganization and lighting of the area, the renewal of warehouses, the restoration of unidentified buildings for exhibition and advertising purposes and the renovation and activation of the historical Girene Fountain in the area. Also, within the context of the project, a part of Tophane will be restored, the exterior and interior of the shipyard will be restored, the well inside the shipyard will be cleaned and renovated and historical nautical objects will be exhibited inside the shipyard and around the area. The works will be conducted in stages.


ANTALYA 51

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Tugay Çatlı

Dağın içindeki mucize Antalya’nın İbradı ilçesinde bulunan doğa harikası Altınbeşik Mağarası, içerisindeki göller ve sarkıtları ile görenleri büyülüyor.

A

T

kdeniz’in Turkuaz mavisi sularının yemyeşil çam ormanları ile buluştuğu sahilin karşısında tüm heybetiyle yükselen Toros Dağları, içerisinde barındırdığı bin bir güzellikle görsel şölene katılır. Bu güzellikler bazen sarp bir vadi, bazen geçit vermez kayalık, bazen içerisinde nehirlerin çağladığı kanyon, bazen de mağaralarla karşınıza çıkıverir.Toroslar, yeryüzünün en güzel plajlarına, koylarına sahip Akdeniz’e nazire yaparcasına, mağaralarının ihtişamını sunar. Bunlardan birisi de Altınbeşik’tir.

aurus Mountains, which rise with all their magnificence across the shores where turquoise waters meet green pine forests, is part of a visual festival with the millions of scenic beauties it harbors. These beauties sometimes present themselves as a steep valley, an unyielding rock cliff, and a canyon where rivers flow freely and sometimes as a cave. The mountains, as if to make the Mediterranean, which has the world’s most beautiful beaches and bays, jealous, present the magnificence of caves. One of these caves is Altınbeşik.

Türkiye’nin en büyük, dünyanın 3. büyük yer altı gölü mağarası olan Altınbeşik, kelimenin tam anlamıyla doğa harikasıdır. Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı Ürünlü Köyü’nde bulunan Altınbeşik Mağarası, 2 kat üzerine yayılmıştır. Denizden yüksekliği 400 metre olan Altınbeşik Mağarası’nın girişinde derinliği 40 metre olan bir göl bulunur. Bu

Altınbeşik, which is Turkey’s biggest and the world’s third biggest underground cave is a true wonder of nature. The cave, which is located in the village of Ürünlü in the borough of İbradı, is spread in two levels. There is a 40 meter deep lake at the entrance of the cave which is 400 meters above sea level. This is why the cave is accessed with a boat by

52

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


The miracle within the mountain Altınbeşik Cave, which is located in the borough of İbradı in Antalya, enchants its visitors with its lakes and stalactites.

ANTALYA 53

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


gallery in the middle of the cave. The cave part is fossilized. According to experts, you can tour the upper floor of the cave which is 4500 meters long in total.

Lakes and beaches behind the passageway

10 cave experts from Japan set up camp at the entrance of the cave in 1985. Members of the group dove into the spring like waters in front of the 44 meter wall and managed to go behind the siphon. The experts passed through a sandy floor at the back of the siphon passing many lakes and continued 3500 meters into the mountain. Dr. Temuçin Aygen, who discovered the cave while researching Altınbeşik Mountain for the construction of Oymapınar Dam, inspected the cave in 1992 with a diving team from ODTÜ. The team could not find the entrance of the siphon and works were not concluded at the area.

nedenle mağaraya botla, göl geçilerek girilebilir. Girişteki 200 metre uzunluğa sahip gölün sonunda ise 44 metrelik dikey travertenler bulunur. Travertenler üzerinden mağaranın ikinci katına çıkılır. Bu katta 130 metre uzunlukta ince, uzun ve sığ bir göl daha bulunur. 2. katın sonuna kadar küçük gölcükler ve orta kısımda da çok büyük ve yüksek 54

ANTALYA

bir salonda kalker bloklar üzerinden 1.5 kilometre ilerlenebilir. Mağara kısmı fosil duruma geçmiştir. Uzmanların ifadesine göre, uzunluğu 4500 metre olan mağaranın üst katlarında gezilebilir.

Geçidin arkasında göller ve kumsallar

Japonya’dan gelen 10 kişilik mağara uzmanı grup, 1985 yılında Altın-

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

passing the lake. There are 44 meter vertical travertines at the end of the 200 meter long lake. The second floor of the cave is accessed above the travertines. In this second level, there is a more shallow lake that is 130 meters long. You can reach the end of the second floor through smaller lakes and high limestone blocks located in a big and high

According to experts, the cave that includes lakes and vertical travertines is a source for treatment. The atmosphere in the village of Ürünlü and Altınbeşik Cave is calming and has a positive energy which aids in the treatment of many conditions. That is why in the past French and Japanese tourists have camped outside the cave. The heat was measured at 18 degrees at various times. It was concluded that the water that came out of the cave was connected to Beyşehir Lake from underground. In an experiment conducted at Mada Island to the north of Beyşehir Lake, it was observed that paint which was


beşik Mağarası girişinde kamp kurdu. Grup üyeleri, birinci göl sonundaki 44 metrelik duvar önünden memba şeklinde çıkan suya dalış yaptı ve sifonun arka kısmına geçmeyi başardı. Japon mağara uzmanları, sifonun arka kısmında kumsal bir zemin üzerinden birçok gölü geçerek, dağın içine doğru 3 bin 500 metre ilerledi. Oymapınar Barajı için Altınbeşik Dağı’nda araştırma yaparken mağarayı keşfeden Türkiye Sepoloji Derneği Kurucu Başkanı Dr. Temuçin Aygen ise, 1992 yılında ODTÜ dalış ekibiyle mağarada inceleme yaptı. Mağarada dalış yapan ekip, arkaya geçiş veren sifonun ağzını bulamadı ve buradaki araştırmalar henüz tamamlanamadı. İçerisinde göllerin, dikey travertenlerin bulunduğu mağara, uzmanlara göre şifa kaynağı. Ürünlü Köyü ve Altınbeşik Mağarası’nın havası son derece dinlendirici, pozitif enerji kaynağı ve hastalıkları iyileştirici özelliğe sahip. Bu nedenle geçmişte Japon ve Fransız turistler, mağara ağzında konakladı. Sıcaklık, çeşitli zamanlarda 18 derece olarak ölçüldü. Altınbeşik Mağarası’nın içinden çıkan suyun, Beyşehir Gölü ile yeraltından irtibatlı olduğu da belirlendi. Beyşehir Gölü’nün kuzeyindeki Mada Adası’nda yapılan deneyde, suya bırakılan boyanın, Altınbeşik Mağarası’ndan çıkan suyla Manavgat Çayı’na karıştığı görüldü. Böylece Beyşehir Gölü’ndeki su-

let into the water mixed into the Manavgat Stream with the water that came out of Altınbeşik Cave. It was then determined that the water in Beyşehir Lake, ended up in the cave via sinkholes under the ground.

White travertines

The cave developed as 3 levels on top of each other. The bottom and middle level are active during rainy seasons and the upper level is always

dry. Altınbeşik Cave is like an underground stream where waters that seep underground are collected and disposed. There are many still lakes within the cave in the fall. From the sand and pebbles in the cave, it is believed that underground streams with strong current flow in the lower and middle section in spring. In the upper level, where there is zero activity, there are rock block at the base and stalagmites and

stalactites. The base of the middle level resembles a stream bed. The rock blocks take up a lot of space in this area and travertines and sand and pebble depots can be observed. The first 200 meters from the entrance is the lower level of the cave and this part is always under water. There is a 40 meter steep climb at the end of the lower level. This exit and the adjoining walls are covered in thick, white travertines. This ANTALYA 55

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


yun, yer altındaki düdenler aracılığıyla Altınbeşik Mağarası’na geldiği ortaya çıktı.

Beyaz travertenler

Mağara üst üste 3 seviyede gelişmiştir. En alt ve orta seviye yağışlı mevsimlerde aktif, en üst seviye ise devamlı kurudur. Altınbeşik Mağarası, yer altına inen sularının toplanarak, tahliye edildiği bir yer altı deresi gibidir. Sonbahar aylarında mağara içinde çok miktarda durgun gölet vardır. Mağara içindeki kum ve çakıl birikintilerinden, kayalar üzerindeki akıntı oyuklarından bahar aylarında orta ve alt seviyeden debisi kuvvetli yeraltı derelerinin aktığı anlaşılmaktadır. Altınbeşik Mağarası’nın aktivitesini tamamen yitirmiş olan üst seviyesinde, tabanda kaya blokları dikkati çeker, bunların yanında dikit ve sarkıt 56

ANTALYA

oluşumları da vardır. Orta seviyenin tabanı daha çok dere yatakları özelliğini taşır. Burada kaya blokları geniş yer kaplar, yer yer kum ve çakıl depoları ile traverten oluşumları görülür. Mağaranın girişinden itibaren ilk 200 metre mağaranın alt seviyesini oluşturur ve burası devamlı su altındadır. Alt seviyenin bitiminde 40 metrelik dik bir çıkış vardır. Bu çıkış ve bitişik duvarlar, beyaz renkli kalın travertenlerle kaplıdır. Mağaranın en güzel bölümünü burası oluşturmaktadır. Dünyanın en ilginç ve en güzel mağaralarından olan Altınbeşik’e gitmek için Antalya-Alanya yolunda Manavgat’tan sonra kuzeye, Akseki yönüne dönülür. Bu yolun yaklaşık olarak 70. kilometresinden İbradı’ya yönelinir. 23 kilometre sonra varılan İbradı’dan Ürünlü Köyü 8

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

kilometredir. Ürünlü’den sonra yaklaşık 5 kilometrelik bir patika yolla mağaraya ulaşılır. Altınbeşik Mağarası ve içerisindeki göller binlerce yıllık bir sürecin sonucu oluşmuştur. Oluşum teorisi ise şöyledir: Kalkerli bir yapıya sahip olan bu dağlık yerde sular çatlaklardan içeriye sızmış ve oluşan bazı kimyasal reaksiyonlarla yer yer erimeler ve böylece yer altında küçük boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar suyun aşındırıcı ve sürükleyici etkisi ile zamanla büyüyüp mağara halini almıştır. Mağaralarda toplanan su da yer altı göllerini oluşturmuştur. Bu süreç günümüzde de devam etmektedir. Konu ile ilgilenenler ve cesur tırmanıcılar için eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır.

is the most beautiful part of the cave. To get to this interesting and beautiful cave, first you have to turn north from Manavgat on the Antalya-Alanya road, and then turn towards Akseki. After about the 70th kilometer, you turn towards İbradı. You will reach İbradı after 23 kilometers and then Ürünlü village after 8 kilometers. A pathway about 5 kilometers after Ürünlü will take you to the cave. The cave and the lakes inside have been formed after thousands of years. Here is the theory of how they were formed: Water have leaked through cracks in these mountains which have a limestone structure and small spaces have formed underground via chemical reactions. These spaces, with the eroding and carrying effect of the water, have grown in time to create a cave. The water that was collected within the cave created the underground lakes. This process still continues today. The cave is a unique wonder of nature for explorers and brave mountain climbers.


ANTALYA 57

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

Korkuteli:

Bir yayla cenneti Bey Dağları’nın Akdeniz’e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin üzerine kuruludur Korkuteli. Tertemiz havası ve serin yaylaları, Antalya’nın kavurucu sıcaklarında cennetten mekân oluşturur. İşte bu yüzden yazları dolar taşar.

A plateau heaven Korkuteli is located on levels and hilltops that have been formed at the back exterior of Bey Dağları which overlook the Mediterranean. Its clean air and cool plateaus provide a cool haven during the hot summer days of Antalya and that’s why it is full of people in the summer.

58

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


E

ngin dağların zirvesinde eriyen karların yerini rengârenk kır çiçekleri aldı. Çam ağaçları yerini sedir ağaçlarına, sedirler de çayırlara bıraktı. Antalya’nın bunaltıcı yaz sıcakları kendini iyiden iyiye hissettirdi. Tertemiz havada, serin bir yaz geçirmek isteyen ve asırlardır yayla geleneğini sürdüren Yörük aşiretleri yola koyuldu. Yüzyıllardır develerle ve atlarla gerçekleşen bu yolculuk, bugün yerini motorlu taşıtlara bıraksa da Korkuteli’nin bereketli ovaları aşıldı ve dağların zirvesindeki yaylaya ulaşıldı. Tarihi antik çağda Psidia’ya kadar uzanan Korkuteli, Makedonyalıların, Romalıların ve Bizanslıların ardından Selçuklu, Hamitoğulları ve Osmanlıların yönetiminde kaldı. İlçenin dört bir yanında bu dönemlerden kalma eserleri görmek mümkündür. Osmanlı döneminde Istanos olarak bilinen Korkuteli, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Şehzade Korkud’un burada sancak beyliği yapması

nedeniyle zamanla Korkudili, Korkudeli olarak anılmaya başladı. İlçenin ismi Şehzade Korkud’tan geldi. Toroslar’ın başlangıcını teşkil eden Bey Dağları’nın Akdeniz’e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin üzerine kuruludur Korkuteli. Etrafı dağlarla çevrilidir ve ünü yurdun dört bir yanına dağılan meyvelerinin yetiştiği bereketli topraklara sahiptir. Tertemiz havası ve serin yaylaları, Antalya’nın kavurucu sıcaklarında cennetten mekân oluşturur. İşte bu yüzden yazları dolar taşar. Yaylalara çıkamayanlar ise yaz mevsimini serin bir havanın hâkim olduğu meyve bahçelerinin arasında geçirir. Bu nedenle ilçe nüfusu yaz aylarında 4 kat artar. Korkuteli’de yaz aylarının vazgeçilmezi ise yanıksı dondurmadır. Korkuteli’ye özgü bu dondurma, söğüt ağaçlarının altındaki dondurmacılarda sohbetin keyfine keyif katar.

C

olorful flowers have replaced the snow that has melted on the peak of grand mountains. Pine trees are replaced by cedar trees and cedar trees have given way to meadows. Antalya is getting hotter by the day. Nomad tribes and those who want to spend a cool summer have set out for the plateaus. Although this journey is taken now taken with cars instead of camels and horses, the abundant plains of Korkuteli have been passed and the plateaus have been reached at the top of the mountains. Korkuteli, which stretched all the way to Pisidia in the antique ages, was ruled by Macedonians, Romans, Byzantines, the Seljuk Empire, Hamitoğulları and the Ottoman state. It is possible to see artifacts from all these periods throughout the borough. Korkuteli, which was known as Istanos during the Ottoman period, then started to be referred to as Korkudili, because the son of Yıldırım

Beyazıt, Prince Korkud ’was a governor in the borough. Korkuteli is located on levels and hilltops that have been formed at the back exterior of Bey Dağları which overlook the Mediterranean. It is surrounded by mountains and has fruitful lands which produce fruits that are sent all over the country. . Its clean air and cool plateaus provide a cool haven during the hot summer days of Antalya and that’s why it is full of people in the summer. Those who can’t go up to the plateau spend their summer in orchards. This is why the population of the borough increases by 4 fold during the summer. Yanıksı ice cream is a permanent fixture during the summer in Korkuteli. This ice cream, which is specific to Korkuteli, is a great addition to friendly conversations at ice cream parlors located under willow trees. Korkuteli also has a rich cultural heritage. The madrasah left from the Hamitoğulları Seigniory, the historical bath that ANTALYA 59

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Zengin bir kültür hazinesine de sahiptir Korkuteli. Hamitoğulları’ndan kalan medrese, zamana karşı direnişini sürdüren tarihi hamam ile taş evler, ilçenin zenginliklerinin sadece bazılarıdır.

Korkuteli’nin zenginlikleri Sinaneddin Medresesi Bugün hala ayakta olan Sinaneddin Medresesi,

Alaaddin Cami yakınında bulunmaktadır. Medrese, kitabesine göre Hamitoğulları’ndan El Emin Sinaneddin Calis tarafından 1319 yılında yaptırılmıştır. Açık avlulu, iki katlı medrese düzeninde ve dikdörtgen planlıdır. Medresenin dış duvarları ile iç duvarlarının büyük bir kısmı kesme taştan, ikinci katı ise moloz taştan yapılmıştır. Kuzey

still stands the test of time and stone houses are some of the riches in the borough.

The riches of Korkuteli

Sinaneddin Madrasah Sinaneddin Madrasah, which still stands today, is near Alaaddin Mosque. According to its epigraph, it was built in 1319 by El Emin Sinaneddin Calis. The two storey madrasah has an open

courtyard and a rectangular plan. The outer walls and the majority of the inner walls were made from cut stone, while the second floor was made from rubble. The portal framings that protrude from the body walls in the northwest were embroidered as surface stone embroidery. The big pointed niche was constructed as an overhang above the arch and turned into half columns by rounding the two outer corners. There is an epigraph on top of the large arch. The three cornered altars on either side of the portal niche are simple but beautiful. There is a narrow and small iwan covered with cradled vaults right at the back of the entrance door. Rectangular cells are accessed via doors on either side of the iwan. The first floor porticos with three columns and 4 pointy stone arches are located on the north and west corners of the rectangular shaped inner courtyard. The columns heads in these porticos are all decorated with motifs. Rosettes have been included between the compositions. There are 3 vaulted cells that open up to the porticos behind the porticos which are covered with flat vaults. Çaybaşı Bath Çaybaşı Bath is also an important historical structure. The bath is located among gardens in Çaybaşı Quarter. Although it doesn’t have an epigraph, its architecture suggests that it was built in the 16th century. The Ottoman style bath is known as the Hüseyin Ağa Bath by the locals because it was renovated by Hüseyin Ağa. The rectangular planned bath was built with rubble stones. The land was elevated because of the streams that pass

60

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


batı kenar ortasındaki beden duvarlarından çıkıntı oluşturan portal bordürler yüzeysel taş işçiliği olarak işlenmiştir. Büyük sivri niş kemerin üzeri çıkıntı oluşturacak şekilde yapılmış ve iki dış köşesi yuvarlatılarak, yarım sütunlar haline getirilmiştir. Üç kenarda geniş bir bordür halindeki geometrik taş işçiliğini takiben üç kademe halinde derinleşerek kademeli nişler meydana getiren portalda büyük kemerin üzerine kitabe konulmuştur. Portal nişinin iki yanındaki üçer kenarlı mihrabiyeler sade fakat güzel bir görünüşe sahiptir. İç kısımda giriş kapısının hemen arkasında beşik tonozla örtülü dar ve küçük bir eyvan yer almakta olup, eyvanın her iki yanındaki birer kapı ile köşelerdeki dikdörtgen hücrelere geçilmektedir. Kareye yakın dikdörtgen şeklindeki iç avlunun kuzey ve güney kenarlarındaki üçer sütunlu ve dört sivri taş kemerli birinci kat revakları yer alır. Devşirme sütunlarında kullanıldığı revaklarda, sütun başlıklarının hemen hepsi motiflerle bezenmiştir. Başlıklarda Rumi ve akantüs yapraklarından oluşan kompozisyonlar arasına rozetler yerleştirilmiştir. Düz tonozla örtülü revakların arkasında birer kapı ile revaklara açılan tonozlu 3 hücre bulunmaktadır. Çaybaşı Hamamı İlçenin kültür envanterinde yer alan tarihi eserlerin arasında Çaybaşı Hamamı’nın da önemli yeri vardır. Çaybaşı Mahallesi’ndeki bahçelerin arasında bulunan hamamın ne zaman yapıldığına ait yazıt bulunmasa da genel karakteri, 16. yüzyılda inşa edildiğini gösterir. Osmanlı mimarisi tarzında yapılan hamam, Hüseyin

Ağa tarafından onarılması nedeniyle yöre halkı tarafından Hüseyin Ağa Hamamı olarak da bilinir. Dikdörtgen planlı hamamın beden duvarları moloz taşlardan yapılmıştır. Hamamın kuzey ve batı yönünden geçen dereler nedeniyle arazi seviyesi yükselmiş ve duvarları yarı yarıya toprağa gömülmüştür. Soyunma bölümü yıkılan hamamın 3 bölümlü soğukluk kısmı, beşik tonozla örtülmüştür. Soğukluk sivri kemerlerle birbirinden ayrılmış ve kemer üzengileri malakari alçı kabartmalarla bezenmiştir. Soğukluğun orta kısmından dar bir kapı ile sıcaklık kısmına girilmektedir. Bu kısımda merkezi bölümün doğu, batı ve kuzey yönlerinde orta kısma açılan 3 adet beşik tonozlu eyvan ile kuzey eyvanın her iki köşesinde kubbeli iki köşe hücresi, sıcaklık planını meydana getirir. Köşe hücrelerinin giriş kapıları üzerinde taş kemer halinde işlenmiş profiller ve kubbe pandantiflerindeki malakari mukarnas dekorları hamamın en dikkat çeken özelliğidir. Kubbelerde çok miktarda yıldız şeklinde tepe pencereleri açılmış ve duvardaki kemer profilleri bariz şekilde sıva tabakaları ile örtülmüştür. Sıcaklıktan sonra yer alan ve kuzey cepheyi tamamen kapatan sıcak su sarnıcı ayakta durmaktaysa da, külhan yıkılmış ve toprakla kapanmıştır. Korkuteli Belediyesi, Tarihi Çaybaşı Hamamı’nı onararak yeniden ilçeye kazandırmayı planlamaktadır.

through the north and west of the bath and its walls are half buried in soil. The cold section of the bath is covered with cradled vault. This part is separated from each other with pointy arches and the stirrups were decorated with malakari style plaster reliefs. The hot area is accessed via a narrow door in the middle of the cold area. The hot area includes 3 cradle vaulted

iwans and two corner cells that are covered with domes. The stone embroidered profiles on top of the doors of the corner cells and the malakari, muqarnas decorations on dome pendantives are the most striking aspects of the bath. There are many top windows in the shape of stars in the domes and the arch profiles on the walls were covered with plaster.

Hamitoğulları’ndan kalan medrese, zamana karşı direnişini sürdüren tarihi hamam ile taş evler, ilçenin zenginliklerinin sadece bazılarıdır. The madrasah left from the Hamitoğulları Seigniory, the historical bath that still stands the test of time and stone houses are some of the riches in the borough.

Taş evler Kurumuş göl yatağının ovaya dönüşmüş bereketli topraklarına karşı duran bir dağın yamacında Beyiş Susuzu köyü karşınıza çıkar. Tertemiz havası, kuş sesleri, ANTALYA 61

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Erkan KARAHAN Korkuteli Kaymakamı

The District of Korkuteli

Yayla kenti Korkuteli Antalya denince ilk olarak deniz, kum ve güneş gelir akla. Cennet Antalya kıyılarının yanı başında Bey Dağları’nın eteklerinde şehre en yakın ve “Yayla” kenti sıfatını en iyi şekilde taşıyan Korkuteli ilçemiz yer alır. İlçemiz Antalya şehir merkezine 59 km’dir. Beş anayolun kesiştiği bir kavşak noktasıdır. Bu nitelikleri itibariyle özellikle yazları sıcaktan bunalan vatandaşlarımızın nefes almaya koştuğu yerlerin başında gelir. Bu yüzdendir ki, kış merkez nüfusu 21 bin 500 olan ilçemizin yaz nüfusu çoğu zaman 60 bini geçmektedir ve her yıl bu rakamlarda artış görülmektedir. Yaz aylarında ilçe merkezi dışındaki köy ve beldelerimiz de aynı oranda misafiri ağırlamaktadır.İlçemiz yayla vasfına sahip olması sebebiyle yayla turizminin dikkatini çeken yerlerin başında gelmektedir. İlçemizde her yıl güreş festivalleri, yayla şenlikleri ve yöresel etkinlikler düzenlenmektedir. Yalnızca yaz serinliği ile değil, diğer özellikleri ile de dikkat çekmektedir. Yanıksı dondurmanın ve kültür mantarının üretim merkezidir Korkuteli. Meyvecilikle de ön plana çıkan ilçemizde başta elma ve armut olmak üzere vişne, kiraz, kayısı ve şeftali üreti-

62

ANTALYA

mi ciddi oranda ekonomik katkı sağlar. İlçemizde bulunan Alaeddin Camisi, Çaybaşı Hamamı ve Sinaeddin Medresesi başlıca tarihi eserler arasında yer almaktadır. Doğal güzellikler olarak Korkuteli Barajı ve yaylalarımız görülmeye değer yerler olarak öne çıkmaktadır. İlçemiz bu vasıflarının yanında çalışkan, azimli ve sıcakkanlı insanları barındıran bir yerleşim yeridir. Kalkınma noktasında çok ciddi mesafeler kaydetmiş olan ilçemizi daha ileriye taşımak için tüm kamu kurum ve kuruluşları olarak bizler de üstün çaba göstermeye dikkat ederek, daha azimle çalışma gayreti içinde olacağız. Bu bağlamda tüm vatandaşlarımızın Akdeniz’in incisi Antalya’nın serin “yaylası” ilçemizi ziyaret etmesini, tabiatla baş başa olmalarını, halen yaşayan yayla kültürünü paylaşmalarını, şiş köftesini, yanık dondurmasını tatmalarını tavsiye ediyorum. Bu önemli tanıtım hizmetini sunan ve derginin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Korkuteli: A plateau town Sea, sand and sun first come to mind when we think of Antalya. The borough of Korkuteli, on the outskirts of Bey Dağları, is the closest ‘plateau town’ in the area. Our borough is 95 kilometers from Antalya. It is an intersection point where 5 highways connect. With these characteristics, it is a popular spot during the summer. That is why our population exceeds 60 thousand in the summer and this number increases every year. Villages and towns outside the borough center are also popular destination during the summer. Our borough is a popular sport for plateau tourism. Each year, wrestling festival, plateau festivals and local activities are organized in our borough. Korkuteli has many unique characteristics; it is the home of Yanıksı ice cream and cultivated mushrooms. Fruit production is highlighted in our borough and the production of apple, pear, cherry, peach and apricots provide great con-

tribution to our economy. Alaaddin Mosque, Çaybaşı Bath and Sinaneddin Madrasah are some of the historical structures in our borough. Korkuteli Dam and plateaus are scenic beauties that must be seen. Besides these assets, our borough is filled with hard working, ambitious and friendly people. As local authorities, we will work more relentlessly to improve our borough which has taken serious steps towards progress. With this regard, I would like to invite everyone to visit our plateau town, spend some time alone with nature, share the plateau culture and taste our local delicacies such as meatballs and yanıksı ice cream. I would also like to that everyone who has contributed in the publishing of this magazine, which provides great advertising for our region.


bereketli toprakları ve köyü çevreleyen dağların manzarası insana huzur verir. Taş, ağaç ve topraktan yapılmış Beyiş Susuzu evleri ise farklı mimarisi ile dikkat çeker. Yüzyıllarca hayvancılıkla uğraşan köylülere ev sahipliği yapan Beyiş Susuzu’nun bugünlerde çehresi değişiyor. Turizmci Mehmet Biçer, yıkılmaya yüz tutmuş 10 evi satın alıp, restore ettirmiş ve Pure Life Village adıyla ekolojik turizme kazandırmış. Restore edilen evlerde şimdi çevre düzenlemesi yapılıyor. Dikdörtgen planlı, 2 katlı taş evler, ülkenin büyük kentlerinden misafirlere kapılarını açmaya başladı. Tanıtım çalışmalarının ardından köye özellikle Avrupa’dan çok sayıda turist gelmesi bekleniyor. Doğayla baş başa, teknolojiden uzak bir tatil imkânı sunacak taş evlerde yiyecek ve içecekler, eşyalar hep Korkuteli’ye ait olacak. Köyde tatil yapanlar taş evlerin büyüleyici ortamında konaklamanın yanı sıra, köyün çevresini dolaşıp, kültürel etkinliklere katılabilecek. Fığla Bardağı Çam ağacından yapılan ve soğuk suyu tutan, çam ağacının aromasını veren Fığla Bardağı, Korkuteli’nin geleneksel su saklama kabıdır. Çomaklı Beldesi’nde yöre halkının bahçesine, tarlasına götürdüğü Fığla Bardağı, bugün teknolojinin gelişmesi, sanayi ürünlerinin yaygınlaşması nedeniyle artık kullanılmıyor. Ancak bu bardaklar, annelerin sandıklarında çocukları için özenle saklanıyor. Fığla Bardağı’nın hayatta kalan son ustası 87 yaşındaki Fehmi Karaman da, alet ve edevatını çoktan kaldırmış. Antalya Kültür ve Turizm Dergisi olarak eşi Fatma Karaman ile sade

ve sessiz bir yaşam süren Fığla Bardağı ustası Fehmi Karaman’ı, Çomaklı beldesindeki evinde ziyaret ettik. Fehmi Karaman, bize Fığla Bardağı’nın nasıl yapıldığını ve özelliklerini anlattı. Çam ağacını bardağın boyuna göre kesip, dışındaki kabuğunu temizleyerek işe başlandığını kaydeden Fehmi Karaman, “İlk

Although the hot water reservoir that completely covers the northern part still stands, the boiler is completely destroyed and covered with dirt. The Municipality of Korkuteli is planning on renovating the bath. Stone houses The village of Beyiş Susuzu is located on the slope of

a mountain which stands across fruitful lands. Its clean air, the sounds of birds, fruitful lands and the mountains that surround the village gives you serenity. The houses in the village, made from trees and dirt, attract attention with their unique architecture. The village, where locals have been making money from live ANTALYA 63

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Yaylacılığın gerçek adresi

Hasan GÖKÇE Korkuteli Belediye Başkanı

Korkuteli Chief Magistrate

Korkuteli, Akdeniz’in incisi Antalya’nın muhteşem doğasıyla ünlü şirin bir ilçesidir. Geçmişten günümüze Türklere ev sahipliği yapan Korkuteli, adını 16. yüzyıl başlarında bölgede vali olarak görev yapan Osmanlı Sultanı 2. Beyazıt’ın oğlu Şehzade Korkut’tan almıştır. Korkuteli, Antalya’nın kuzey batısında ve 60 kilometre uzaklıkta bulunan yayla özelliğine sahip bir ilçedir. Korkuteli ilçesine bağlı 6 belde ve 47 köy bulunmaktadır. Bölgenin köylerinin geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve ülkemizin ihtiyacının yüzde 58’inin karşılandığı

kültür mantarı üreticiliğidir. Korkuteli’de genel olarak meyve üreticiliği, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yaygındır. Bitkisel üretim olarak buğday, arpa, anason, şeker pancarı ekimi yapılmaktadır. Hayvanlar için yem bitkileri de ekilmekte, fasulye ve nohut yetiştiriciliği ilçenin tarımsal üretiminde önemli yer tutmaktadır. Ormanları ve çayırlarıyla yemyeşil bir doğaya sahip ilçemiz, yılın 4 mevsimini doyasıya yaşamaktadır. Yayla turizmine uygun coğrafi yapısıyla ilgi çeken ilçemiz, turistler için cazip bir merkezdir.

Bölgemiz birçok başarılı pehlivan da çıkarmıştır. Tarihi Kırkpınar başpehlivanlarından Merhum Recep Gürbüz ve Cengiz Elbeye, 2011 yılı Kırkpınar Başpehlivanı Ali Gürbüz Korkutelilidir ve ilçenin gurur kaynağıdır. Pek çok yerel ve ulusal güreş müsabakalarında bölgenin güreşçileri ve başpehlivanları, kendilerinden övgü ile söz ettirmişlerdir. Korkuteli şiş köftesi, yanıksı dondurması, tarhanası, armudu, elması, Fığla Bardağı, eriştesi, zerdesi, piyazı ve mantarı ile ön plana çıkmaktadır.

The real address of plateau tourism Korkuteli is a cute town renowned for its amazing scenic beauties in Antalya, the pearl of the Mediterranean. Korkuteli got its name in the 16th century from Ottoman Prince Korkut. Korkuteli is located to the northwest of Antalya and is a plateau borough. There are 6 towns and 47 villages within the borders of Korkuteli. The region derives its income from agriculture, live stock breeding and cultivated mushroom, which makes up 58% of our countries total production. Fruit production and live stock breeding is widespread in Korkuteli. Grains, wheat, anise and

64

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

sugar beet are harvested. Feeding grains for animals are also planted and bean and chickpea production is important. Our borough, which has a greener than green nature with its forests and meadows, is alive throughout the year. Our borough, which attracts attention with its geographical structure ideal for plateau tourism, is an attractive destination for tourists. Many famous wrestlers have come from our borough. Recep Gürbüz, Cengiz Elbeye and the winner of the 2011 Kırkpınar Wrestling Competition Ali Gürbüz are from Korkuteli

and they have made us proud. Korkuteli also attracts attention with its special meatballs, yanıksı

ice cream, tarhana, pear, apple, Fığla glass, zerde, bean salad and mushroom.


olarak bardağın alt tarafına ayaklarını yaparız. Ardından altını açarak, aletlerle ağacın içini oyarız. Oyma işlemi çok önemlidir. Ağaç az oyulursa az su aldığı gibi, ağır olur. Çok oyulursa bu kez düştüğünde kırılır, ya da çabuk çatlar. Bu nedenle oyma işlemi önemlidir’’ diyor. Bardağın altına açılan deliğin bir parçayla kapatıldığını ifade eden Karaman, daha sonra üst tarafının oyularak ağzının yapıldığını, ardından üst dört köşesine ağız yüksekliğinde çıkıntının oluşturulduğunu söylüyor. Karaman, bunun bardağa güzellik katması için yapıldığını ve adına ‘ülük’ dendiğini belirtiyor. Fığla Bardağı ustası Fehmi Karaman, tarlaya bahçeye çalışmaya su götüren yöre halkının büyük bardağa ‘senek’, evlerinde kullandığı küçük ebatlı olanına ise ‘bardak’ dediğini kaydediyor.

haba, kaydırma, göbek ve çiçek motifleri kullanılıyor. Küçükköy’de dokunan kilimlerde delik bulunmuyor, Büyükköy’de dokunan kilimler ise delikli yapılıyor. Kilimler, meraklısına satıldığı gibi evlerin duvarlarını ve yerlerini süslüyor. Yamaç paraşütü Meyve bahçelerini ve uçsuz bucaksız ovaları çevrele-

stock breeding, is changing. Tourism professional Mehmet Biçer has bought 10 of these houses which were about to collapse, renovated them and added them to ecotourism with the name Pure Life Village. Landscaping continues around the houses which are now fully restored. Two storey stone houses which have rectangular plans have started opening their doors

to guests from big cities. After advertising efforts, many tourists from Europe are expected to vacation at the village. Food and decoration will only come from Korkuteli in these houses which will provide a serene vacation away from technology. Those who vacation at the stone houses will be able to visit the village and participate in cultural activities.

Ali Faradan Kilimi Yıllar önce, aynı ismi taşıyan Ali Faradan adlı iki kardeş, Korkuteli’nin Küçükköy ve Büyükköy beldelerine yerleşti ve burada genç kızlara kilim dokumayı öğretti. Aradan geçen yıllara rağmen Küçükköy ve Büyükköy’de kilim dokuma sanatı hiç kaybolmadı. Dokunan kilimlere de geleneği başlatan Ali Faradan kardeşlerin adı verildi. Korkuteli Küçükköy ve Büyükköy’de bugün hala Ali Faradan Kilimi dokunmaktadır. Ali Faradan Kilimi’nin gelecek nesillere de taşınabilmesi için Halk Eğitim Müdürlüğü kurslar açmakta, özellikle genç kızlar ile kadınlara işin incelikleri öğretilmektedir. Ali Faradan Kilimi, koyunyününden ip ile ceviz kabuğundan elde edilen boyadan yapılıyor. İki kişinin bir ayda dokuduğu kilimlerde yıldız, ANTALYA 65

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Hava akımlarının çok uygun olduğu Korkuteli semaları, yamaç paraşütçülerinin daha çok havada kalmak ve uzun mesafe uçabilmek için arayıp da bulamadığı özellikleri taşıyor. The skies of Korkuteli have characteristics for paragliders who want to stay up in the air longer and fly further.

yen dağlar, Korkuteli’nin güzelliklerine ayrı bir güzellik katar. Yaz mevsimini doğayla baş başa, tertemiz havaya sahip dağlarda geçirmek isteyenler, çam ve sedir ağaçlarının arasından zirveye doğru yol alırken, bin 500 metre yükseklikteki dağdan bir yamaç paraşütünün havalandığına tanık olursunuz. Korkuteli’de Akdeniz Üniversitesi Havacılık Kulübü tarafından başlatılan yamaç paraşütü uçuşları, bugün ilçede bu 66

ANTALYA

spora gönül vermiş pilotlar tarafından her fırsatta sürdürülüyor. Yamaç paraşütleri ile Beyiş Yaylası’nda bin 500 metre yükseklikten havalanan pilotlar, karasal iklimin neden olduğu hava akımı sayesinde bir anda 3 bin metreye yükselebiliyor. Hava akımlarının çok uygun olduğu Korkuteli semaları, yamaç paraşütçülerinin daha çok havada kalmak ve uzun mesafe uçabilmek için arayıp da bulamadığı özellikleri taşıyor. İlçe

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Fığla Glass Fığla Glass, which is made from the pine tree and keeps water cool, is the traditional water jug of Korkuteli. This special glass, which the locals of Çomaklı town bring to their gardens and lands, are no longer used because of the development of other industrial products but these glasses are stored inside chests by mothers for their children. Fehmi Karaman, 87, the last person to produce the Fığla Glass, has also put away his tools. We visited Karaman who lives with his wife Fatma, at his house in Çomaklı. Fehmi Karaman told us the secrets of making this glass. Fehmi Karaman, who said that he started by cutting the pine tree according to the measurements of the glass and cleaning the outer shell, continued, “First of all, we make the feet of the glass. Then, we open the bottom and carve inside the

wood. The carving process is crucial. If there isn’t enough carving, it will take less water and it will be heavy. If there is too much carving, it will break. ’’ Karaman, who says that he covers the hole under the glass with a patch, adds that the upper part is carved next to make the mouth and an eaves is established on the four upper corners. Karaman says this is to add a touch beauty to the glass. Fehmi Karaman adds that the bigger ones are called “senek” and the small ones are called “bardak” by the locals. Ali Faradan Carpets Years ago, two brothers both called Ali Faradan, settled in the towns of Küçükköy and Büyükköy in Korkuteli and started to teach girls how to weave carpets. Despite the passing of many years, this art has not been forgotten in these towns and the carpets


merkezine 18 kilometre olan Beyiş Yaylası, son dönemde Korkutelili yamaç paraşütü pilotlarının yanı sıra Antalyalı yamaç paraşütü pilotlarının da favori uçuş noktaları arasında yer alıyor. Beyiş Yaylası’ndan havalanan pilotlar, yarım saate yakın bir uçuş gerçekleştirirken, 3 bin metre yükseklikten yemyeşil ovaların, meyve bahçelerinin, sulama göletlerinin oluşturduğu eşsiz manzarayı farklı bir açıdan izlemenin keyfini çıkartıyor. Korkuteli Barajı Dağların zirvesindeki kaynaklardan çıkan serin sular, ormanların arasından geçip, uçsuz bucaksız ovalara bereket katarak, Korkuteli’ye ulaşır. Korkuteli Barajı’nda depolanan sular, yeniden ilçenin ovalarına, ovalardaki tarlalara ve bahçelere bereketini sunması için bırakılır. Korkuteli’nin Alaaddin Mahallesi’nde

bulunan baraj 1975 yılında işletmeye açılmıştır. Gövdesi toprak ve kayadan oluşan barajın temelden yüksekliği 50.20 metredir. İlçenin verimli topraklarının sulanmasını sağlayan baraj, aynı zamanda Korkuteli’ne ayrı bir güzellik katar. Çam ağaçları ve maki bitki örtüsü ile kaplı tepelerin güzelliği, 2,2 kilometrekare alana sahip baraj gölü ile anlam bulur. Korkuteli’nin bereketli ovalarına hayat veren baraj gölü, aynı zamanda ilçe halkının mesire alanıdır. İlçe halkı, göl kenarında, göle bakan tepelerde piknik yapıp, doğa ile baş başa kalmanın mutluluğunu yaşar. Alabalık ve sazan balıklarının yaşam alanı olan baraj gölü, olta balıkçılığı için de idealdir. Baraj gölünün kenarından oltalarını suya bırakan avcılar, sabırlı bekleyişin ardından mutlaka alabalık ya da sazan balığı yakalar.

were named after Ali Faradan brothers who started this tradition. Today, these carpets are still being woven in Korkuteli Küçükköy and Büyükköy. The Community Education Directorate opens workshops to continue the tradition and women are taught the secrets of the trade. These carpets are made from sheep wool and given color with paint derived from the shell of walnuts. Various motifs such as star and flowers are used on the carpets which are weaved by two people in one month. There are no holes in the ones that are woven in Küçükköy but the ones in Büyükköy are woven with holes. The carpets are either sold or used as decoration on the walls and floors of houses. Paragliding Orchards and mountains that surround vast plains make

Korkuteli more beautiful. While people make way for the mountains among pine and cedar trees for a cool summer, they see paragliders that jump from a 1500 meter height. Paragliding, which began in Korkuteli with the efforts of the Akdeniz University Aviation Club, is popular among pilots in the borough. Pilots, who fly from a 1500 meter height from Beyiş Plateau, can climb up to 3000 meters in a minute with the current provided by the terrestrial climate. The skies of Korkuteli have characteristics for paragliders who want to stay up in the air longer and fly further. Beyiş Plateau, which is 18 kilometers from the borough center, is also a popular spot for paragliders from Antalya. Pilot who set out from the plateau fly for an hour while looking at the amazing view of green plains, orchards and irrigation ponds from a 3000 meter height. ANTALYA 67

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


kilometers dam lake. The lake, which gives life to the plains in Korkuteli, is also a picnic area frequented by the locals. The lake, which is also home fish such as trout and carp, is an ideal place for line fishing. Those who wait patiently at the shore of the lake are almost always rewarded with fish at the end.

Söbüce Yaylası Antalya’da asırlardır yaşayan ve kuşaktan kuşağa devam eden geleneklerin arasında sıcak yaz aylarında yaylalara çıkmak vardır. Antalya’da yayla denince de akla ilk Korkuteli gelir. İlçedeki yaylalar arasında da Söbüce’nin ayrı bir yeri vardır. Korkuteli’nin en çok bilinen yaylası olan Söbüce, Boz Musa Dağı’nın üzerinde denizden 2 bin 100 metre yükseklikte bulunur. Antalya’ya 90, Korkuteli’ne 53 kilometre uzaklıkta bulunan Söbüce Yaylası, 2 tepenin arasındaki geniş bir düzlükten oluşur. Yükseklik nedeniyle çam ve sedir ağaçlarının yerini, rengârenk çiçekler ve çayırlar almıştır. Söbüce Yaylası, Yörükler tarafından Anamas Yaylası’ndan sonra en çok tercih edilen yayladır. Her yıl havaların ısınmasıyla birlikte yaylaya Güzeloba, Döşemealtı, Yeniosmanlı, Karakoyunlu, Honamlı aşiretleri çıkmaktadır. Söbüce Yaylası’nın en büyük özelliklerinden 68

ANTALYA

birisi de topraklarının tapulu olmasıdır. Yaylada evlerin yanı sıra kıl çadırları da görmek mümkündür. Yaz aylarında yaklaşık olarak 5 bin kişinin yaşadığı Söbüce Yaylası’nda kış aylarında ise neredeyse kimse kalmamaktadır. Yaylanın merasındaki otlar yaz aylarında kesilmekte ve balyalandıktan sonra kış aylarında hayvanlara yedirilmektedir. Söbüce Yaylası, yaz aylarını burada geçirenlerin yanı sıra, günübirlik olarak tertemiz bir havada dinlenmek isteyenlerinde akınına uğrar. İlginin yoğun olduğu Söbüce Yaylası’nda, Yörük geleneklerinin yaşatıldığı şenlikler de düzenlenir.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Korkuteli Dam Cool waters that come from the sources on the peak of the mountains cross though forests bring abundance to vast plains and reach Korkuteli. The waters that are collected at Korkuteli Dam are released into the lands and gardens on the plains to offer their abundance. The dam, which is located in Alaaddin Quarter, was opened in 1975. The dam, which was constructed with rocks and dirt, is 50, 20 meters in height. The dam, which helps irrigation, also provides beauty to the borough. The beauty of the hills that are covered with pine trees and maquis, finds new meaning with the 2, 2 square

Söbüce Plateau Going up to plateaus in the summer is a big and long lasting tradition in Antalya. And Korkuteli is the first name that comes to mind when one mentions plateaus in Antalya. Söbüce has a special place among these plateaus. Söbüce, which is the most recognized plateau in Korkuteli, is 2100 meters above sea level on Boz Musa Mountain. It is 90 kilometers from Antalya and 53 kilometers from Korkuteli and is comprised of a wide level between two hills. Because of the elevation, pine and cedar trees have given way to colorful flowers and meadows. Söbüce Plateau is the second most popular plateau among nomads after Anamas Plateau. Every year, after the weathers starts getting hot, clans such as Güzeloba, Döşemealtı, Yeniosmanlı, Karakoyunlu and Honamlı go to the plateau. One of the most important characteristics of the plateau is that the lands are all registered. There are also tents besides houses at the plateau. Although around 5 thousand people live on the plateau during the summer, it is virtually empty during the winter. The weeds in the meadow are cut during the summer and fed to the animals during the winter. The plateau is also frequented by those who want to spend a couple of days in the cool air. Festivals that celebrate nomad traditions are organized at Söbüce Plateau.


ANTALYA 69

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


in restaurants which cook dishes with mushrooms in Korkuteli. 6000 people are employed at 2200 facilities that produce cultivated mushrooms. Oyster mushrooms, which have started being produced lately, are exported. The many number of family establishments contribute greatly to the economy of households.

Champion wrestlers from Korkuteli

Mantarın başkenti

Korkuteli, aynı zamanda Türkiye’nin mantar üretim merkezidir. İlçede Türkiye’nin mantar üretiminde kullandığı torfun yüzde 70’i, kültür mantarının da yüzde 60’a yakını üretilir. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün girişimiyle ilçede başlatılan kültür mantarı üretimi, bugün neredeyse her evin altında yapılmaktadır. İlçede kültür mantarı yetiştiren büyük işletmelerin yanı sıra evlerin altında bulunan küçük aile işletmeler de vardır. Korkuteli’de, mantar yemeği yapan restoranlarda bu lezzeti tatmak mümkündür. İlçede kültür mantarı üretilen 2 bin 200 işletmede, 6 bin kişi istihdam edilmektedir. Son dönemde üretimine başlanan istiridye mantarı ise direk yurt dışına ihraç edilmektedir. Küçük aile işletmelerinin çokluğu ilçede ev ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

nın yağlı güreşe olan ilgisi nedeniyle yaz aylarında ilçe ve beldelerde güreşler düzenlenir. Bu durum ilçeden ünlü güreşçilerinde çıkmasına neden olmuştur. Yaşamını yitiren Recep Gürbüz ve Cengiz Elbeye’nin yanı sıra Kırkpınar’ı 2. kez kazanarak Türkiye’nin Başpehlivanı olan Ali Gürbüz, Korkutelili pehlivanların başında gelir. Kırkpınar’ın son başpehlivanı ve Recep Gürbüz’ün oğlu olan Ali Gürbüz, gelecek yıl yapılacak güreşlerde de başpehlivanlığı elde ederse altın kemerin ebedi sahibi olacak.

Korkuteli’den başpehlivanlar

Ata sporu yağlı güreş, Antalya’nın dört bir yanında olduğu gibi Korkuteli’de de büyük ilgi görür. Yöre halkı70

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The capital of mushroom Korkuteli is also the mushroom production center of Turkey. Almost 60% of cultivated mushrooms used in Turkey are produced in the borough. Cultivated mushroom production, which began in the borough with the support of the Food, Agriculture and Live Stock Breeding City Directorate, is done almost in every house in the borough. There are large facilities that produce cultivated mushrooms as well as small family establishments. It is possible to taste the mushrooms

Oil wrestling, which is a traditional Turkish sport, is very popular in Korkuteli, just like it is in every corner of Antalya. Because of this popularity, oil wrestling competitions are organized in villages and towns during the summer. This has caused Korkuteli to produce some of the best known champion wrestlers such as Recep Gürbüz, Cengiz Elbeye and Ali Gürbüz, a two time Kırkpınar champion. If Ali Gürbüz, the son of Recep Gürbüz and the latest champion at Kırkpınar, wins next year, he will be the lifetime owner of the golden belt.


ANTALYA 71

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Yanıksı dondurma Yaz sıcaklarında serinlemek isteyenlerin vazgeçilmezidir yanıksı dondurma. Antalya’nın Korkuteli ilçesine özgü bu dondurma, adını sütünün yanıklığından alır.

Yanıksı ice cream Yanıksı ice cream is the number one choice of those who want to cool down during the summer. This ice cream, which is a delicacy from the borough of Korkuteli in Antalya, takes its name from burnt milk.

A

ntalya’nın kavurucu yaz sıcaklarının kendini iyiden iyiye hissettirdiği bugünlerde, içimizi serinletecek yiyecek ve içecekler elimizden düşmez oldu. Bu bazen karlama, bazen soğuk bir şerbet, bazen de dondurma oldu. Dondurmaların arasında ise yanıksı dondurma sıcak yaz günlerinde serinlemek isteyenlerin vazgeçilmezi haline geldi. Yanıksı dondurma, içimizi serinletmenin yanı sıra yanık kokusu ile farklı bir damak tadı da sunar. Bu dondurma adını, yapılışı sırasında sütün yakılmasından alır.

Ustanın ateş ve kepçeyle konuşması

Yanıksı dondurma denince akla ilk Korkuteli, Korkuteli denince de Nur Pastanesi geliyor. 50 yılı aşkın bir zamandır yanıksı dondurma üreten Nur Pastanesi, bu eşsiz lezzeti Korkuteli ve Antalya’nın yanı sıra çevre il ve ilçelere de sunuyor. Babası Muharrem Karateke’den devraldığı bayrağı taşıyan Fahrettin Karateke, yanıksı dondurmanın sırrını, ‘’Ustanın sütün ve sütün altındaki ateşle ve elindeki kepçeyle konuşmasıdır” diye anlatıyor. Yanıksı dondurma yapabil72

ANTALYA

mek için işe sütü kaynatmayla başlanıyor. Kaynama işlemi sürerken,süt kepçeyle sürekli karıştırılıyor. Sütün kaynamaya başlamasıyla birlikte ateşin ayarı ile kepçenin ayarı sürekli değiştiriliyor, bu da işin püf noktasını oluşturuyor. Bu işlem sütün yanıklığının istenilen seviyeye gelmesine kadar devam ediyor.Usta, sütün yanıklığını istenilen seviyeye getirdiği zaman ocağın ateşini kısıp, karıştırma işlemine son veriyor ve sütü soğumaya bırakıyor. İstenilen seviyede soğutulan süt, bu kez dondurma olmak üzere makineye aktarılıyor.

Soğuk sütten dondurmaya

Makinede sürekli karıştırılan süt, belirli bir zaman sonra yavaş yavaş dondurmaya dönüşmeye başlıyor. Bu işlem, sütün tamamen dondurma halini almasına kadar devam ediyor. Dondurma makinesinin yaygın olmadığı dönemde bu iş el yordamıyla yapılıyordu. Dondurma ustası, sütü çevresi kar ya da soğuk su ile çevrili bir kaba koyup, eliyle sürekli karıştırıyordu. Kabın dışındaki soğukluk nedeniyle süt donuyor ve dondurmaya dönüşüyordu.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

F

ood and beverages that provide coolness are always with us during this time of the season. Yanıksı ice cream is the number one choice of those who want to cool down in Antalya. Yanıksı ice cream, besides its cooling effect, provides a different taste with its smell. The ice cream takes its name from burnt milk.

The chef talks to fire and ladle

The first place that comes to mind when one thinks of Yanıksı ice cream is the borough of Korkuteli and Nur Patisserie in Korkuteli. The establishment, which has been producing this ice cream for over 50 years, sends the delicacy all over Antalya and neighboring cities. Fahrettin Karateke, who has taken over the business from his father Muharrem Karateke, describes the secret of this ice cream as such: ‘’this ice cream is formed after the chef talks to the fire heating the milk and his ladle”. When making the ice cream, first the milk is boiled. While the milk is boiling, it is constantly stirred with a ladle. As the milk boils, the heat is constantly adjusted and so is the pace of stirring. This process continues until

the milk reaches a burnt state. When this happens, the chef turns down the gas, stops stirring and leaves the milk to cool. Once the milk is cooled, it is transferred to the ice cream machine.

From cold milk to ice cream

The milk, which is constantly mixed in the machine gradually starts turning into ice cream. This process continues until the milk turns into ice cream. Back in the day when ice cream machines weren’t available, this was done by hand. The chef used to put the milk inside an ice cold bucket and stirred. The milk would freeze with the coldness from the bucket and eventually turn into ice cream.


ADVERTORIAL

Batı Akdeniz’in en tatlı mekanları The sweetest places in Western Mediterranean

N

ur Pastaneleri’nin temeli, 1923 yılında Antalya Yeniköy Çığlık Köyü’nde doğan Muharrem Karateke tarafından atıldı. 1955’li yıllarda el arabasında dondurma satarak başlayan çalışmalarda, 1983 yılında işletmenin yönetimini ikinci kuşaktan Fahrettin Karateke devraldı. Karateke’nin tecrübesi, ilk günden beri değişmeyen üretimdeki titizliği, gücünü aldığı kurumsal değerleri, zengin ürün çeşidi ve yıllar boyunca yapılan değerli çalışmalara 2006 yılına gelindiğinde Genel Koordinatör Abdurrahman Yılmaz da ortak olarak katıldı. Nur Pastaneleri, günümüze kadar kurumsal yapısını genişleterek gelen bir geçmişe dayanıyor. Batı Akdeniz Bölgesi’nin hemen her yerinde bir şubesi bulunan Nur Pastaneleri, franchising ağını her geçen gün

daha da artırmaktadır. 2009 yılında Manisa’nın Akhisar ilçesinde kurduğu üretim tesisiyle Ege Bölgesinde de faaliyet göstermeye başlamıştır. Bugün Nur Pastaneleri ismi ve 82 şubesiyle Akdeniz Bölgesi’nde, Hale Pastaneleri ismiyle ise 10 şubesiyle Ege Bölgesi’nde (İzmir ve Manisa il ve ilçelerinde) toplamda 7000 m2 kapalı alanda 850 personeliyle müşterilerine kaliteli hizmet sunmaktadır. Nur Pastaneleri’nin müşteri güvenini ve memnuniyetini sürekli korumasının arkasında ilke olarak benimsediği temel prensipleri yatmaktadır. Bu prensipler kaliteli ve doğal hammadde kullanmak, taze ve sağlıklı ürünler üretmek, muhteşem tatlar oluşturmak, müşteriyi misafir gibi görmek, sürekli gelişmek, yenilenmek ve uygun fiyatlarla hizmet vermektir.

T

he foundations of Nur Bakeries were laid by Muharrem Karateke, born in the village of Yeniköy Çığlık in Antalya in 1923. The works, which started in the 1955’s with an ice cream truck, were taken over by Fahrettin Karateke in 1983. In 2006, general manager Abdurrahman Yılmaz became a partner in the company which became known for its quality in production, strong corporate values and a rich product range. Nur Bakeries has a profound history and has come a long way by developing its corporate identity. The company, which has branches all over western Mediterranean, expands its franchising network with each passing day.The

company is now operational in the Aegean Region with a production facility that was set up in 2009 in Manisa, Akhisar. Today, Nur Bakeries provides quality services and products to its customers with 82 bakeries in the Mediterranean Region, 10 branches in the Aegean Region in a 7000 square meter area with 850 employees. The company has basic principles in preserving customer satisfaction and trust which includes using quality and natural raw products, producing fresh and healthy products, creating delectable dishes, seeing the customer as a guest, improving quality and providing reasonable prices. ANTALYA 73

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Suyun doğayla mücadelesinden doğan güzellik:

Güver Kanyonu Toroslar’dan Akdeniz’e çağlayan sular, yüz binlerce yılda travertenleri aşındırarak oluşturdu Güver Kanyonu’nu. Alageyiklerin anavatanı da olan Güver Kanyonu, bugün doğayla baş başa kalmak isteyenlerle macera arayan doğa sporcuları için en doğru adres.

A beauty born from the struggle of water andnature: Güver Canyon Waters that flowed from the Taurus Mountains to the Mediterranean formed Güver Canyon after eroding travertines for hundreds of years. The canyon, which is the home of the fallow deer, is the right address for those who want to be alone with nature and nature sports enthusiasts who are looking for an adventure.

Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

74

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


T

oroslar’da baharla birlikte eriyen kar suları Akdeniz’e kavuşmak için yola koyuldu. Kar suları kaynaklara, kaynaklar derelere, dereler nehirlere dönüştü. Her zamankinden daha gür çağladı buluşma için. Dağlarda, ovalarda türlü engellerle karşılaştı su damlacıkları, ama büyük buluşma için yılmadan mücadelesini sürdürdü. Döşemealtı Ovası’nın travertenlerini sabırla işledi. Sonunda mücadeleyi kazandı ve Akdeniz’e ulaşmasının önündeki en büyük engeli aştı. Yüz binlerce yıl süren bu büyük mücadelenin sonunda Akdeniz’in turkuaz mavisi suları ile buluştu Torosların suları. Bu gün de hala devam eden bu mücadele, Antalya’nın güzelliklerine bir başka güzellik daha kazandırdı; Güver Kanyonu’nu. Düzlerçamı’nda bulunan Güver Kanyonu’nun uzunluğu 5 kilometre, derinliği ise 100 metreye yakın. Kapuz Boğazı’ndan derin bir yar olarak girilen kanyon, eşi bulunmaz bir güzelliğe sahip. Suyun traverten araziyi aşındırması sonucu yaklaşık 1 milyon yılda oluştuğu sanılan kanyonun içinden Karaman Çayı, Güver Çayı ve Gürkavak Çayı geçer. Bu akarsular geçtiği noktalarda benzersiz bir manzara oluşturur. Antalya’nın içinde olmasına rağmen şehirden uzak bir görünüm sergileyen Güver Kanyonu, doğayla baş başa kalmak isteyenler ve kanyon sisteminde unutulmaz bir macera yaşamak isteyen doğa sporcuları için en ideal adres.

Alageyiklerin anavatanı

Güver Kanyonu’nun içinden geçen akarsular, görsel bir

S

now at the Taurus Mountains which is now melting with the arrival of summer is making way for the Mediterranean. Snow waters have turned into sources, sources into streams and streams have turned into rivers. Drops that have encountered all kinds of obstacles in mountains and plains fought hard to reach their intended target. They carefully embroidered the travertines at Döşemealtı Plain.

They finally succeeded and came one step to reaching the Mediterranean. After a struggle that lasted hundreds of years, the waters of the Taurus joined the blue waters of the Mediterranean. This struggle, which still continues today, added another beautiful formation to Antalya: Güver canyon. The canyon, located at Düzlerçamı, is 5 kilometers long and almost 100

meters deep. The canyon, which is accessed via Kapuz Strait, is amazingly beautiful. Karaman Stream, Güver Stream and Gürkavak Stream run though the canyon which is believed to have formed in 1 million years. These streams create amazing views. The canyon, which is inside Antalya but feels outside the city, is the right address for those who want to be alone with nature and nature sports enthusiasts who are looking for an adventure. ANTALYA 75

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


şölene imza attığı gibi bu doğa harikasına hayat da katar. Rengârenk çiçekleri, yemyeşil ağaçları, balıkları, yengeçleri ve kuşlarıyla bir masal diyarını andıran kanyon, bu yönüyle ziyaretçilerine huzur verir. Güver Kanyonu, Romalılar tarafından Avrupa’ya götürülen ve saf ırk olarak yalnızca ülkemizde bulunan Alageyiklere de ev sahipliği yapar. Alageyiklerin Türkiye’de bulunduğu tek yer olan kanyonu gezdikçe farklı güzellikler de karşılar sizi. Bazen bir derenin düdene dökülerek gözden kayboluşunu, bazen de derenin kenarındaki zakkumları izlerken farklı dünyalara doğru yolculuğa çıkarsınız. Güver Kanyonu’nun içi gibi tepesi de muhteşem bir manzara sunar. Kanyonun içinde zengin fauna ve flora ile baş başa kalan ziyaret76

ANTALYA

çiler, kanyonun tepesinden hem Beydağlarını hem de Antalya’yı farklı bir açıdan izleyebilir. Güver Kanyonu, macera tutkunu doğa sporcularına muhteşem alternatifler sunar. Orman yolu dağ bisikletçileri için eşi benzeri bulunmaz bir parkurdur. Güver Kanyonu, piknik için de ideal bir adrestir. Suyun farklı şekiller verdiği kayalıkların karşısında nehrin kenarındaki zakkumların arasında piknik yapılabilir. Güver Kanyonu’na farklı yollardan kolaylıkla ulaşılabilir. Döşemealtı’nda Nebiler Köyü’ndeki kapıdan kanyona girilebileceği gibi Aşağı Karaman köyünün üst kısmındaki orman yollarından da bu doğa harikasına varılabilir.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The home of the fallow deer

Waters that run through the canyon provide a visual festival and also breathe life into this wonder of nature. The canyon, which resembles a page from a fairytale with its colorful flowers, green trees, fish, crabs and birds, gives peace to its visitors. Güver Canyon is also the home of the fallow deer which was taken to Europe by the Romans but only exist in Turkey today. When you wonder around the canyon, various scenic beauties accompany you aling with the deer. Sometimes you will see a stream disappear by flowing from a waterfall and sometimes you are transported to another world while watching the

oleanders. The peak of the canyon also offers an amazing view. Visitors who find themselves among the rich flora and fauna of the canyon can view Beydağları Mountains and Antalya from a different angle. Güver canyon provides great alternatives for nature sports enthusiasts and adventurers. The forest road is a great address from mountain cyclists. The canyon is also a great place for a picnic. You can have a great picnic among the oleanders on the shore of the river. You can get to the canyon via various routes. You can either access the canyon from a door in Nebiler village in Döşemealtı or from the forest roads at the upper part of Aşağı Karaman village.


ANTALYA 77

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Antalya sizin bildiğinizden çok daha zengin ve güzel Prof. Dr. Nevzat Çevik, Likya’nın en önemli kenti Myra ve Andriake’de yaz-kış dur durak bilmeden devam eden kazı çalışmalarına başkanlık ediyor. Antalya’nın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmaktan mutlu olduklarını belirten Çevik, “Antalya sizin bildiğiniz kadar zengin ve güzel değil. Onun çok çok üstündeki bir boyutta güzel ve zengin” diyor.

A

ntalya’da Karain gibi mağaralarda yaklaşık 500 bin yıl önce başlayan uygarlık, insanoğlunun kendini geliştirmesine paralel olarak verimli topraklarda devam etti. Binlerce yıl önce

mağaralara çizdikleri resimlerle gelişime ne kadar açık olduklarını gösteren Antalya’nın ilk sakinleri, döneminin en güzel kentlerini kurdular, en güzel binaları yapıp, onları en güzel sanat eserleriyle

C

ivilization, which began approximately 500 thousand years ago in Antalya in caves like Karain, continued on fruitful lands as humanity improved. The first settlers of Antalya,

who showed how open they were to development with the pictures they drew on cave walls, built the period’s most beautiful cities, most beautiful structures and decorated those with

Röportaj / Interview: Özgür Önder Fotoğraflar / Photographs: Miyra Andreake Kazı Arşivi

78

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Antalya is richer and more beautiful than you know Prof. Dr. Nevzat Çevik continues to head the excavations in Myra and Andriake all year long. Çevik, who states that they are happy to unearth the unknowns of Antalya, says “Antalya is richer and more beautiful then you know”

süslediler. Ama bu yerleşimler, zaman içerisinde depremlere, heyelanlara, salgınlara ve savaşlara yenik düştü. Bölgenin en görkemli antik kentlerden biri de Myra. Myra’da 3 yıldır hummalı bir çalışma sürüyor. Öğrencisinden işçisine, araştırma görevlisinden profesörüne onlarca bilim emekçisi, antik kentleri ilk gün olduğu gibi tüm haşmetiyle gün yüzüne çıkarmak için aralıksız çalışıyor. Aralıksız diyoruz, çünkü onlar alışılmışın dışında, kış aylarında da çalışarak Likya’nın en önemli kenti Myra ve Andriake’yi kazmanın ve ayağa kaldırmanın mücadelesini veriyorlar. Myra-Andriake Kazı Başkanı Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Üyesi Nevzat Çevik ile 3. yılı geride bırakan kazı çalışmaları ile ilgili keyifli bir sohbet yaptık. Myra ve Andriake kazılarında gelinen son noktayı anlatan Prof. Dr. Çevik’e göre, bugün 600 bin turistin ziyaret ettiği bölge kısa bir süre sonra 2 milyon turisti ağırlayacak. Prof. Dr. Çevik, kazı çalışma-

ları çerçevesinde gün yüzüne çıkartılan muhteşem tarihi yapıları ve bölgenin olağanüstü doğasını da bu iddiasına kaynak olarak gösteriyor. Bilimsel çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? PROF. DR. ÇEVİK: Bilimsel çalışmalarımı arkeoloji, kazı ve yüzey araştırmaları

magnificent artworks. But these settlements fell victim to earthquakes, erosions, plagues and wars. He Myra is one of the most glorious antique cities in the region. Excavations have been going on in Myra for the last 3 years. Students, workers, researchers and professors are working relentlessly to unearth this magnificent city.

They also work during the winter, which is unusual. We spoke to the head of the Myra-Andriake Excavations Prof. Dr. Nevzat Çevik from the Akdeniz University about the excavation. According to him, 2 million tourists will start visiting the ancient cities of Myra and Andriake in the near future and bases his theory on the magnificent ANTALYA 79

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


olarak iki teknikte yürüyorum. 1995 yılında mezun olduktan sonra ilk olarak Doğu Anadolu’da Urartular üzerine araştırmalar yaptım. Ardından Antalya’da 1988 yılında başlayan Patara kazı ekibinde ve Tlos Yüzey Araştırmalarında yer aldım. 2000 yılında bu çalışmalardan ayrıldım. Daha sonra Bey Dağları Yüzey Araştırmaları Projesi’ni kurdum ve çalışmalara başladım. 10 yıl Bey Dağları’nda yüzey araştırması yaptıktan sonra, 2006’da Kumluca’daki Rhodiapolis ve 2009’da da Demre’deki Myra ve Andriake kazılarını kurdum. Antalya’dan bakınca sarp kayalıkları ve çam ormanları eşliğinde Bey Dağları’nın eşsiz manzarası görünüyor. Ormanın içinde, vadilerin arasında siz ne gördünüz? PROF. DR. ÇEVİK: Antalya’dan baktığımızda muhteşem mor dağlar katman 80

ANTALYA

katman görünüyor. Ama Bey Dağları’nın her karışında bir antik yerleşim var. Çiftlikler, garnizonlar, köyler, şehirlerden oluşan bugünden çok daha zengin bir tarihsel doku var. Daha önce göze alınamadığı için keşfi bize kalmış olan zorlu Bey Dağları’nda yüzey araştırmaları yaptık. Kimi zaman saatlerce tırmandık, kimi zaman ise helikopterle havadan taradık. 10 yıl boyunca 20 kişilik bir ekiple adım adım inceledik. Antalya’nın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkardık ve bunları bilimsel yayınlarla, konferanslarla tanıttık. Bey Dağları’ndaki antik kentler turizme kazandırılabilir mi? PROF. DR. ÇEVİK: Bey Dağları’nı gezmek, dolaşmak o kadar kolay değil. Bölgenin tamamı için geçerli olmasa da Bey Dağları’nda turizm yapmak da kolay değil. Bazı noktalarda yeni destinasyonlar oluşturulabilir. Antik kent-

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Can you tell us about your scientific works? PROF. DR. ÇEVİK: I continue my scientific works in two fields; archeology and surface researches. After graduating in 1995, I first conducted researches on the Urartu civilization. After that, I worked at the Patara digs in 1988 and Tlos surface researches. I left those in 2000. After that, I established the Bey Dağları Surface Research Project and started working. In 2006 I started the digs at Rhodiapolis and in 2009, the excavations at Myra and Andriake in Demre.

you see inside the forests and valleys? PROF. DR. ÇEVİK: When you look from Antalya, these magnificent purple mountains look layered but there is an antique settlement in every piece of land on those mountains. There is a richer historical structure composed of farms, garrisons, villages and cities. We undertook surface researches on the mountains because no one dared. Sometimes we climbed for hours and sometimes we toured the region with helicopters. We searched every inch for ten years with a 20 people crew. We unearthed the unknowns of Antalya and introduced those though scientific publications and conferences.

When looking from Antalya, you see the magnificent view of Bey Dağları accompanied by steep cliffs and pine forests. What did

Can the antique cities in Bey Dağları be included in tourism? PROF. DR. ÇEVİK: It is not easy to tour Bey Dağları

artworks they have uncovered and the unique natural beauties of the region.


lerin olduğu noktalara doğa kültür sarmalında yürüyüş güzergâhları tasarlanabilir. Doğa yürüyüşü yapanlar ve dağcılar zaten o bölgeleri geziyor. Ama ben herkes de her yere gitsin istemiyorum. Çünkü insanın kolay ulaştığı yerlerin hem doğası hem de kültürel kalıntıları hızla tahrip ediliyor. Keşfettiğimiz her yerin sonradan tahrip edildiğini görmek çok üzücü. Daha fazla zarar verilsin istemiyorum. Yüzey araştırmalarının ardından kazı çalışmaları mı başladı? PROF. DR. ÇEVİK: Yüzey keşifleri çok önemli ve heyecan vericiydi. Yüzey keşiflerinin kazıyla perçinlenmesi gerekiyordu. Bu çerçevede tarihin karanlık noktalarını aydınlığa çıkarmak için Kumluca’da kazı çalışması başlattım. Kumluca’da bulunan Radiapolis Antik Kenti biz çalışmaya başlamadan önce neredeyse tamamen toprağın altındaydı. Antik tiyatronun en üstteki 3-5 basamağı görünüyordu. Radiapolis, Likya’nın küçük bir kentidir ama aynı zamanda çok önemlidir. 3 yıl boyunca inanılmaz bir finans desteği sağladık ve toprak altındaki kamu yapılarının büyük çoğunluğunu gün yüzüne çıkardık. Restorasyon ve konservasyonlarını da gerçekleştirdik. Şimdi bu çalışmalar devam ediyor. Radiapolis kazısının Kumluca’ya katkısı nasıl oldu? PROF. DR. ÇEVİK: Kazılar sonucunda Radiapolis Antik Kenti’nde çoğunlukla Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar ortaya çıktı. Radiapolis Antik Kenti’ni turizmden nasibini almayan Kumluca’ya armağan ettik. Kazı çalışmalarından sonra turistler Kumluca’yı ziyaret etmeye başladı. Daha da önemlisi

“Bizi Myra’ya çeken, çağlar boyu metropolis olan bu kentin büyük bölümünün 4-10 metre yükseklikte alüvyonla kaplanmış olmasıydı.” What drew us to Myra was that the majority of this metropolis was covered with 4-10 meters of alluviums.”

Kumluca’ya ayrı bir hava, yeni bir kültürel boyut geldi. Myra ve Andreake kazıları nasıl başladı? PROF. DR. ÇEVİK: Myra, antik dönemler boyunca Likya’nın önemli bir metropolüydü. Bizans döneminde ise başkent oldu. Akdeniz’in en büyük limanı Andriake de, Myra’nın bugünkü Çayağzı’ndaki limanıydı. Ayrıca St. Nikolaos Kilisesi nedeniyle de önemli bir hac merkeziydi. Myra ve çevresinin hem karası hem de akıl almaz denizi Kekova ile benzersiz bir doğal zenginliğe sahipti. Ama bunca değere rağmen kimseler Myra’yı kazmaya yeltenmemişti. Radiapolis kazısını İsa Bey’e devrederek, 2009’da Myra projesini kurdum. Ve başta Süleyman Bulut, Engin Akyürek, Onur Tıbıkoğlu ve Afşin Aygün ol-

and it’s not an easy area for tourism. Maybe new destinations can be set up at various spots. Hiking routes can be established in regions where the antique cities are located. Climbers already know those routes and I don’t want everyone to go everywhere because those artifacts can easily be destroyed. It is sad to see the destruction of the things you have uncovered. I don’t want any more damage. Did excavation start after surface researches? PROF. DR. ÇEVİK: Surface researches were important and exciting but we needed to rivet them with digs. At this point, I started a dig in Kumluca to enlighten the dark parts of history. Radiapolis antique city was totally buried underground

before we started working there. Only the first 3 steps of the antique theatre were visible. Radiapolis is a small but important Lycian antique settlement. We received an amazing grant for 3 years and unearthed most of the public buildings. We also did the restoration and works still continue today. How did the digs at Radiapolis contribute to Kumluca? PROF. DR. ÇEVİK: After the digs, mostly Roman and Byzantine artifacts were unearthed and we gifted them to Kumluca which wasn’t getting its fair share from historical tourism. After the digs were completed, tourists began coming to Kumluca. What’s more, we gave Kumluca a cultural depth.

ANTALYA 81

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Myra’da 3 yıldır hummalı bir çalışma sürüyor. Excavations have been going on in Myra for the last 3 years.

mak üzere pek çok arkadaşımın yer aldığı büyük bir ekiple Myra ve Andriake’yi kazmaya başladık. Bizi Myra’ya çeken, çağlar boyu metropolis olan bu kentin büyük bölümünün 4-10 metre yükseklikte alüvyonla kaplanmış olmasıydı. Yani her şey bakirdi ve Likya’nın karanlıkta kalmış pek çok yönünü çözebilirdik. Nihayetinde son 3 yıllık kazılar bu beklentimizde yanılmadığımızı gösterdi. Kazı çalışmaları nasıl gidiyor? PROF. DR. ÇEVİK: 3 yıl geride kaldı, 4. yıla giriyoruz. Alışagelmiş klasik arkeoloji süreçlerini göz önüne aldığınızda 3 yılda en az 10 yıllık ilerleme kaydettik. Kazıda arkeoloji ile müzelojiyi birlikte kullanarak, farklı bir misyon ve vizyonda ilerliyoruz. Bir taraftan kazıyoruz, diğer taraftan beklemeden restore ediyoruz. Halktan inanılmaz destek alıyoruz. Merkezi ve yerel yönetimler de yaptığımız işe güven duyarak hep yanımızda oluyor. 82

ANTALYA

Bu birlikteliği ve desteği sağlamakta zorlandınız mı? PROF. DR. ÇEVİK: Kazı başkanının ilk işlerinden biri halkla ilişkilerdir. Halkın çalışmayı sahiplenmesi için onların hizmetkârı olduğumuzu gösterdik. Onlara ait olan değerleri, yine onların geleceği için gün yüzüne çıkarmak istediğimizi anlattık. Yazın 20 gün kazı yapıp, “Para bitti gidiyoruz” demedik. Demrelilere, gün yüzüne çıkardığımız yapıların, eserlerin sahibinin kendileri olduğunu hatırlattık. Dengeler içinde ve yasal sınırlarda kalıntıların ve doğanın korunmasının çok önemli olduğunu, bu konularda gerekeni yaparsak halkın da bundan büyük bir pay alacağını, kalıntıların onlara uzun ve varsıl bir gelecek vaat ettiğini anlattık. Bu nedenle Demre’de herkes bize destek oluyor. Politikamızı hayatta birbirini takip eden üç fiil üzerinde biçimlendirdik; tanımak, sevmek ve korumak. Benim “kutsal ittifak” adını verdiğim, devlet, üniversite, halk ve özel sektör paydaşlığını ve her paydaşın sorumluluklarını

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

How did the digs in Myra and Andriake start? PROF. DR. ÇEVİK: Myra was an important metropolis in Lycia and was a capital during the Byzantine era. The biggest port of the Mediterranean was in Andriake. In addition, it was an important pilgrimage site because of the Church of St. Nikolaos. Myra also had an amazing scenic quality with its land and sea. Despite all this importance, no one dared to excavate there. In 2009, I handed over the dig at Radiapolis and established the Myra Project and we started to dig with an expert crew. What drew us to Myra was that the majority of this metropolis was covered with 4-10 meters of alluviums. Everything was untouched and this was our chance to uncover the secrets of Lycia. After 3 years, we now know that we were right. How are the excavations going? PROF. DR. ÇEVİK: We are

entering our 4th year. We made 10 years worth of progress in the just 3 years. We are following a unique mission and vision by using archeology and the museology. We are digging and restoring at the same time. We have amazing support from the locals and local authorities. Was it difficult to establish this support? PROF. DR. ÇEVİK: The first job of the head of an excavation is PR. We showed that that we were working for their benefit to secure support. We told them that we wanted to unearth the relics that belonged to them. We didn’t stop digging in 20 days and left because we ran out of money. We reminded the locals that the artifacts we unearthed were theirs. We also told them about the importance of preserving the relics and the environment. That is why everyone is Demre is supporting us. Our policy is to know, love and protect. We


yerine getirmesini esas alan bir kazı politikası oluşturduk. Buna göre ilgili her kurum ve kişi, kazının paydaşı ve sorumlusuydu. Halkın kazıya nasıl destek verdiğini anlatır mısınız? PROF. DR. ÇEVİK: Myra’nın yakınındaki arazilerin tamamı vatandaşa aittir. Hem kalıntıları kazabilmek hem de kazı sırasında çıkan blokları koyabilmek için araziye ihtiyaç vardı. Demre’de araziler çok pahalı olduğu için kamulaştırma neredeyse imkânsızdı. Ben vatandaşı ikna etmeyi tercih ettim. Kazının önemini ve gelecekte onlara katkısının ne olacağını anlatınca ikna oldular. Bazı vatandaşlar 1 lira bile talep etmeden kazı yapılsın diye seralarını yıktı. Bazıları da arazilerini çok cüzi rakamlara kiraya verdi. Mesela şapelin bulunduğu alanda sera vardı, vatandaş serasını yıktı. Yol geçmesi lazımdı, vatandaş güzergâh üzerindeki seralarını yıktı. İstasyonumuz yetmediğinde köy evini armağan edenler oldu. Demre’de artık birçok vatandaş mevlit yemeklerini kazı alanında çalışanlara dağıtarak hayır işliyor. Hatta geçen yıl, Demreli bir vatandaş kazının sorunsuz bir şekilde başlayıp sona ermesi için kurban kesti. Bu beni çok duygulandırdı, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Demrelilerin kazıyı nasıl sahiplendiğinin bundan daha güzel bir göstergesi olamaz. Bütün kazılar böyle mi yapılır? PROF. DR. ÇEVİK: Bu yıl sempozyumda, benzer yöntemlerle çalışan birkaç arkadaşımla birlikte bunun adını Yeni Türk Arkeolojisi koyduk. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına çalıştığımızın bilinciyle bilimsel çalışmalardan öte, yurt dışında ve yurt içinde ve de yerelde

one local demolished his greenhouse for us. When we needed space to sleep, some offered their houses. Last year, a local man from Demre sacrificed a lamb to wish for an uneventful dig season. This made me very happy; I almost cried.

kültürel ve sanatsal etkinlikler yaparak bulunduğumuz bölgenin sosyal ve turistik yapısına elimizden geldiğince pay koyuyoruz. Yeni bir anlayış başlattık Türkiye’de, zamanında bilimsel yayınlar oluşturuyor, yüksek teknolojiyi kendimiz kullanıyor ve uzun soluklu kazılar yapıyoruz. Eskiden 5 kişi gider tatil zamanı kazı yapardı. Para bittimi iş de biterdi. Biz öyle yapmıyoruz. Sponsorlar bulduk, kazıya destek oluyorlar. İlk kez yabancı bir tur operatörü kazıya maddi destek sağladı. Bir tarım firması bile önemli bir destek verdi. Rehberler ilk kez yemeklerin piştiği kazanın altındaki ateşe odun attılar. Türk arkeolojisinde yeni bir yoldayız. Çalışmaları hiç durdurmadık, kış boyunca çalıştık. Siz yeter ki çalışın, destek ve para arkasından geliyor. Çalışmalarımızı görenler destek oluyorlar.

established a dig policy that centered on the unity of the government, university, locals and private companies. According to this policy, each party is a partner in this dig and everyone is equally responsible. Can you tell us more about the support of the locals? PROF. DR. ÇEVİK: The majority of the land around Myra is owned by citizens. We needed land to excavate and place the ruins we had found. Land was very expensive in Demre so nationalization was almost impossible. I chose to convince the locals. They understood me when I told them that they would benefit from this in the future. Some citizens demolished their greenhouses without accepting a dime. Some leased their properties. We needed a road and

Is this how all the digs go? PROF. DR. ÇEVİK: This year at a symposium, we named this the New Turkish Archeology with a couple of friends. As we are working on behalf of the Ministry of Culture and Tourism, we are careful in contributing to the social and touristic structure of the region we are working at by organizing cultural event in and out of the country. We started a new understanding in Turkey; we publish scientific papers, we are using high technology and we are realizing longer excavations. Back in the day, 5 people would go to digs during the summer. When the money ran out, the work was stopped. This is not how we do it. We have sponsors and they are supporting the digs. For the first time, a foreign tour operator has sponsored our excavation. An agricultural firm gave us financial support. We are at a new point in Turkish archeology. We worked throughout the winter. If you work hard enough, the money will come. Those who see our work support us. What kind of structures have you unearthed? PROF. DR. ÇEVİK: We unearthed the granary, port agora, port structures, shops and a synagogue in Andriake. The granary was the biggest warehouse built in the Mediterranean during ANTALYA 83

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Ne tür yapıları gün yüzüne çıkardınız? PROF. DR. ÇEVİK: Andriake’de granarium, liman agorası, liman yapıları, dükkânlar, işlikler ve ilk kez de bir sinagogu gün yüzüne çıkardık. Granarium, Andriake limanının Hadrian döneminde yapılmış Akdeniz’in en büyük depolarıydı. Kazı ve restorasyon projesi tamamlandı. Restorasyon tamamlandıktan sonra bu bina tüm Andriake’yle birlikte Likya Müzesi olacak. 2 bin 307 metrekare büyüklüğündeki depolar, döneminde çok hareketliydi. Granarium, müze olduktan sonra eski görkemine kavuşacak,dünyada eşi benzeri olmayan bir müze olacak. Sadece depolar değil, antik liman yerleşimi tüm yapılarıyla açık hava müzesi olacak. Antik liman nasıl bir müze olacak? PROF. DR. ÇEVİK: Burada modern müzeciliğin tüm özelliklerini kullanacağız. Teknolo84

ANTALYA

jiyi kullandığımız gibi, müzede aktiviteler de yapacağız. Myra, Andriake kazısının farklı bir boyutudur bu. Önce kazdık, onardık, kalıntıyı koruduk, şimdi de müze yaparak tarihi eserleri ziyarete açıyoruz. Yani depolamak yerine ziyarete açıyoruz. Bölgede 40-50 yıllık kazılar var. Bütün bunları düşündüğümüzde 3 yılda büyük mesafe kaydettik. Şimdi Myra’da 11 bin kişilik dev tiyatroyu kazıyoruz. Kazıda çıkan taşlar için taş hastanesi açtık. Kazılara paralel olarak, ortaya çıkan blokları restore ediyoruz ki, tiyatro 3 yıl içinde eski sağlam görkemine kavuşsun. Ayrıca 2010’da kazıp restore ettiğimiz şapeli de bu yıl turizme açıyoruz. Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri başka nerelerde kazı yapıyor? PROF. DR. ÇEVİK: Bölümümüzdeki hocalarımız Likya bölgesinin her yerinde kazı çalışması yapıyor. Myra,

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

the rule of Hadrian. Its dig and restoration projects are complete. After the restoriations end, this building will be the Lycia Museum. The 2, 307 square meter warehouses were very active during that period. The granary will be restored to its former glory after it is turned into a museum. Not just the warehouses, but the entire antique port settlement will be an outdoor museum. What kind of a museum will the antique port be? PROF. DR. ÇEVİK: We will use all the characteristics of museology here. We will conduct activities here as well as using the latest technology. Myra is a different dimension of the Andriake excavation. First we dug, repaired and preserved the ruins and then we are opening area for visitation by establishing a museum. There are 40-50 year old digs in the area and when

we think about that, we have made quite a progress in 3 years. Now, we are digging the 11 thousand people capacity big antique theatre in Myra. We opened a stone hospital for the stones from the dig. We are restoring the blocks simultaneously with the dig so that the theatre is restored to its original in 3 years. In addition, we are opening the chapel we unearthed and restored in 2010 this year. What other digs are headed by the professors from Akdeniz University? PROF. DR. ÇEVİK: The teachers in our department are conducting digs all over the Lycia region. The excavations at Myra, Andriake, Patara, Tlos, Rhodiapolis and Xanthus still continue. I am the founder of the Myra, Andriake and Rhodiapolis digs. I worked as a manager at the Patara and Tlos excavations for years.


Andriake, Patara, Tlos, Rhodiapolis ve Ksanthos’da kazılar devam ediyor. Bunlardan Myra, Andriake ve Rhodiapolis çalışmalarının kurucusuyum. Patara ve Tlos’un da kurucu ekibinde uzun yıllar yönetim paydaşı olarak çalıştım. Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Likya uzmanı oldu. Çalışmalarımız Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Akdeniz Üniversitesi’ne uluslararası prestij kazandırdı. Bilimsel üretimin ötesinde ayrıca turizme, ekonomiye ve sosyal yapıya da çok önemli katkı sağladık.

covered with forests that harbor cultural relics. There are antique cities all over Antalya. Tourists visit these antique cities. If there are no digs and restorations, there are no tourists. Historical and cultural assets are what distinguish Antalya from other regions.

Antalya turizmi için arkeolojinin önemi nedir? PROF. DR. ÇEVİK: Arkeoloji Antalya turizmi için çok ama çok önemli. Çünkü deniz, güneş ve kum Akdeniz’in her yerinde var. Bizi farklı kılan doğal güzelliklerimiz ve kültürel emanetlerimiz. İnanılmaz bir doğamız ve dünyada benzeri olmayan bir denizimiz var; Kekova örneğin. Tertemiz bir denize sahip, içinde de batık kentler var. Denizimizin hemen ardında ormanlarla kaplı dağlarımız yükseliyor, içinde de kültür kalıntıları... Adım başı antik bir kent var Antalya’da. Turistler kazıların olduğu antik kentlere gidiyor. Kazı ve restorasyon yoksa turist yoktur. Antalya’nın en belirgin farkını tarihsel-kültürel varlıklar çiziyor.

laos Kilisesi ise hac merkezi. Demre’nin gerçek kapasitesi 2 milyon turisttir. Kalacak oteli, yiyecek doğru dürüst bir yemeği olmamasına ve 2-3 saate yakın yolculuklarla ulaşılmasına rağmen 500 bin turist geliyor. Birde kalacak oteli olsa, marinası yapılsa ziyaretçi sayısı daha da artar. 4-5 yıl sonra ziyaretçi sayısı 2 milyona çıkacak. Bunu göreceksiniz.

Demre 500 bin ziyaretçi ile ilk sırada. Bu rakam daha da artar mı? PROF. DR. ÇEVİK: Ziyaretçi sayısı bakımından Demre Türkiye’de sekizinci, Antalya’da birinci sırada. Bunun nedeni klasik çağdan kalma inanılmaz kaya mezarlarının olması. Bölgede Roma çağından kalma görkemli tiyatro ve anıtsal yapılar var. Andriake Limanı, döneminin en önemli liman kenti. St. Niko-

Demre’nin arkeolojik zenginliği görünenden mi ibaret? PROF. DR. ÇEVİK: Görünen, hiçbir şey. Daha toprağın altında çok eser var. Demre’ye Anadolu’nun Pompei’si diyorum. Pompei, İtalya’da yanar dağın küllerinin altında kalmış bir kent. Demre ise Myros Çayı’nın taşıdığı alüvyonun altında kalmış bir kent. 2.5 kilometre çapında bir alanın 4-10 metre altında bir met-

The Akdeniz University Archeology Department is a master in Lycia. Our works have provided international prestige to the Ministry of Culture and Tourism. We have contributed greatly to tourism, economy and social structure besides scientific production.

Demre is at the top of the list with 500 thousand visitors. Do you think this number will increase? PROF. DR. ÇEVİK: In terms of visitors, Demre is 8th in Turkey and number one in Antalya. The reason for this is the rock tombs from the classic age. There are magnificent theatres and monumental structures from the Roman period. Andriake Port is one of the most important ports of the period. The Church of St. Nikolaos is a pilgrimage center. The real capacity of Demre is 2 million tourists. Even though there are no hotels, no decent restaurants and it takes about 2-3 hours to get there, Demre receives 500 thousand tourists. The number will increase if there is a hotel and a marina. This number will increase to 2 million in 4-5 years. You will see.

What is the importance of archeology for Antalya’s tourism? PROF. DR. ÇEVİK: Archeology is crucial for Antalya’s tourism because you can find sea, sand and son all around the Mediterranean. What make us unique are our scenic beauties and cultural heritages. We have an amazing nature and sea; like Kekova. We have sunken cities under a crystal clear sea. Behind the sea, we have mountains

Is this all the archeological richness of Demre? PROF. DR. ÇEVİK: What you see is nothing. There are many artifacts still underground. I call Demre the Pompeii of Anatolia because it is also covered in alluvium like Pompeii in Italy. There is a metropolis under 4-10 meters of a 2.5 kilometer area. We did a geophysical study for a year. We determined all the structures underground. We dug the chapel to show to the locals. ANTALYA 85

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


ropolis var. Bir yıl boyunca jeofizik çalışması yaptık. Toprağın altındaki tüm yapıların yerini tespit ettik. Halka bunu örneklemek, göstermek için de şapeli kazdık. Kaç metre derinlikte çıktı şapel ve ne durumda? PROF. DR. ÇEVİK: Myra Şapeli 800 yıl önceki haliyle ve freskolarına dek korunmuşluğuyla bizi nelerin beklediğini gösterdi. Şapeli 5.5 metre derinde bulduk,restore ettik ve onardık. “Demre’nin altında görünmeyen Myra işte bunun gibi” demek için kazdık. Şapeli kazdıktan sonra bölge halkı ne demek istediğimizi çok iyi anladı. Jeofizik çalışmalarından alınan sonuç nedir? PROF. DR. ÇEVİK: Demre’de toprağın altında nerede ve kaç metre derinde ne olduğu hakkında kabaca bilgi sahibiyiz. Jeofizik çalışmalar sonucunda detaylı olmamakla birlikte yapı yoğunluğunu ve büyük yapı komplekslerini görüyoruz. Yapıların varlığını bilmek bizim için çok önemli. Kalıntıları gün yüzüne çıkarmak istiyoruz. Gün yüzüne çıkardığınız tarihi eserleri ve Antalya’yı nasıl anlatıyorsunuz? PROF. DR. ÇEVİK: Bey Dağları yüzey araştırmaları sonrasında makalemde şöyle yazmıştım: “Antalya sizin bildiğiniz kadar zengin ve güzel değil. Antalya onun çok çok daha üstündeki bir boyutta güzel ve zengin. Siz bilmediğiniz için, sadece bu kadar güzel sanıyorsunuz.”Misyonumuz bilimin gösterdiği yolda, halk ve ülke için elimizden geldiğince çalışmaktır. Vizyonumuz ise kazılıp korunmuş ve koruma-kullanma dengesi içinde sosyal yaşama ve turizme de sunulmuş bir Myra ve Andriake yaratmaktır. Bu ülkeye 86

ANTALYA

karşı borcumuzu ödemek için yoldayız. Borcunu ödemek isteyen diğer kişi ve kurumları da yanımızda görmek istiyoruz. Çünkü bu herkesin ortak sorumluluğudur. Geçmişten bize kalan emanetlerdir. Bu nedenle “kutsal ittifak” bozulmadan ilerleyerek sürmelidir. Bu süreçte karşılaştığınız herhangi bir sorun oldu mu? PROF. DR. ÇEVİK: Elbette oldu. Finansal, lojistik, personel ve zaman gibi pekçok sorunumuz var. Ama en önemli sorunumuz devlet kurumları, yerel yöneticilerin ve halkın yüksek beklentileri. Alışılmış eski kazıların ölçütlerine göre beklense bu hiç sorun olmayacak. Şükür ki, kazıda, restorasyonda, bilimde ve halkla ilişkilerde 3 yılda 10-15 yıllık yol aldık. Ama sorun, çıtayı çok yükseğe çıkarmış ve farklı çıtaların varlığını da göstermiş olmamızdan kaynaklanıyor. Bizden beklentiler bu çıtanın da üstüne çıktı. Kimseden beklenmeyenler bizden bekleniyor. Bu iyi bir şey gibi görünse de zaman zaman haksızlık gibi geliyor ve bazen de bizi üzüyor.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

How deep was the chapel buried and what’s the situation now? PROF. DR. ÇEVİK: The Myra Chapel, with its protected frescoes from 800 years ago, showed us what was waiting down there. We found the chapel at 5, 5 meters, restored and renewed it. We wanted to show everyone the unseen Myra under Demre. “

mission is to work for our country and our people by following the science. Our vision is to create a fully excavated touristic area in Myra and Andriake. We are doing this to repay our country and we want support from those who feel the same way. This is everyone’s responsibility. There are our heritages. Everyone must work together.

What are the results of the geophysical research? PROF. DR. ÇEVİK: We roughly know where the city is and how deep underground it is. We see a density of structures and large complexes. It is important for us to know that they are there. We want to excavate.

Did you encounter any problems during this process? PROF. DR. ÇEVİK: Of course we did. We have financial, logistical and personnel problems. But our main problem is the high expectations of authorities and locals. We were lucky to have established 10 years worth of work during these 3 years in digs, restoration, science and PR.

How do you introduce your historical findings? PROF. DR. ÇEVİK: This is what I wrote in my article after my surface research in Bey Dağları: “Antalya is richer and more beautiful then you know. Our

We have raised the bar and a lot is expected from us. This is a good thing but sometimes it is not fair and this saddens us.


ANTALYA 87

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Kaş Belediyesi

KAŞ

festivalle şenlendi 15. Uluslararası Likya-Kaş Kültür ve Sanat Festivali kapsamında dans gösterileri, tiyatro oyunları sahnelendi, konserler verildi, Yunanistan’ın Meis Adası’ndan Kaş’a yüzme yarışı düzenlendi.

88

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Kaş jazzed up with a festival Dances, theatres and concerts were performed during the 15th International Lycia- Kaş Culture and Art Festival. A swimming competition was organized between Megisti Island and Kaş.

L

ikya medeniyetinin izlerini hala taşıyan Antalya’nın şirin turizm ilçesi Kaş, 15. Uluslararası Likya-Kaş Kültür ve Sanat Festivali ile renklendi. Festival çerçevesinde dans gösterileri, tiyatro oyunları sahnelendi, sanatçılar yerli ve yabancı turistlere konser verdi. Şehrin tarihin derin izlerini taşıyan sokaklarında sergiler açılıp, müzik dinletileri gerçekleştirildi. Festival çerçevesinde her yıl olduğu gibi 7 kilometre uzaklıktaki Yunanistan’ın Meis Adası’ndan Kaş’a yüzme yarışı düzenlendi. Sporcular, bu kez madalya için değil kardeşlik ve barış için kulaç attılar.

K

aş, a cite touristic resort in Antalya that still carries traces of Lycian civilizations, was jazzed up with the 15th International Lycia- Kaş Culture and Art Festival. Festival Dances, theatres and concerts were performed during the festival. Exhibitions were opened and concerts took place at the

historical streets of the town. A swimming competition was organized between Megisti Island and Kaş. Sportsmen swam for peace and brotherhood instead of medals. The festival began on June 15, 2012 with a traditional cortege accompanied by the Fethiye

Band. The traditional dance troop and the band in the cortege gave a great start to the festival. After the opening ceremony, students performed traditional Turkish dances. The Antalya State Opera and Ballet performed a modern dance called Güldestan at the antique theatre. Local and foreign

Festival, 15 Haziran 2012 tarihinde Fethiye Bandosu eşliğinde geleneksel kortej ile başladı. Kortejde yer alan halk oyunları ekibi ve bando, renkli görüntüler sergiledi. Açılış töreninin ardından öğrenciler halk oyunları gösterisi sundu. Antalya Devlet Opera ve ANTALYA 89

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Balesi ise antik tiyatroda modern dans gösterisi Güldestan’ı sahneledi. Türk toplumunun kültürel geçmişinin bugünün yaşamıyla bağdaştırıldığı Güldestan, izleyicileri büyüledi. Yerli ve yabancı misafirlerin yanı sıra ilçe halkı etkinliğe büyük ilgi gösterdi. Etkinlikler çerçevesinde yazar Murathan Mungan, söyleşide ilçe halkı ile bir araya geldi. Turistik ilçeyi renklendiren festival çerçevesinde resim, fotoğraf ve heykel sergisi de açıldı. Fotoğraf sergisinde objektiflere yansıyan begonviller, serginin ziyaretçilerine farklı bir bakış açısıyla aktarıldı. Tarihi anıt mezarın önünde ise klasik müzik dinletisi gerçekleşti. Festival, Donkişot Tiyatrosu’nun sahnelediği Münasebetsiz adlı oyunla son buldu. Antik tiyatronun büyüleyici ortamında sahnelenen oyun, büyük ilgi gördü.

Dostluğa kulaç attılar

hibitions were opened as part of the festival. A classical music concert took place in front of the historical monumental tomb. The festival ended with a play by the Donkişot Theatre. The play, which was performed at the amazing atmosphere of the antique theatre, was a big hit with the crowd.

Swimming for peace

tourists frequented the festival as well as the locals. Turkish author Murathan Mungan

Meis ile Kaş arasında gerçekleşen yüzme yarışında ise iki ülke arasındaki dostluğun ebediyen sürmesi istendi. Yarış öncesi sporcular teknelerle Meis’e gitti. Kaş Belediye Başkanı Abdullah Gültekin ve sporcular, Meis’te Belediye Başkan Vekili Migdxlos Stratos tarafından karşılandı. Strotos, sporcuları adalarında görmekten duyduğu mutluluğu ifade etti. Meis’ten start alan yarışta 23’ü kadın 215 sporcu mücadele etti.Erkeklerde Bahadır Tama 1 saat 45 dakika 59 saniyelik, kadınlarda ise Ayşe Göksu Hınçal 2 saat 8 dakika 38 saniyelik dereceleri ile birinci oldular. 90

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

met with the crowd during an informal interview. Painting, sculpture and photography ex-

The swimming competition, which took place between Megisti Island and Kaş aimed for a lasting peace and brotherhood. Before the race, competitors went to Megisti with boats. Kaş Chief Magistrate Abdullah Gültekin and swimmers were greeted by the assistant chief magistrate of Megisti Migdxlos Stratos. Stratos stated that he was happy to welcome the swimmers to the island 215 competitors took part in the race. In the men’s category, Bahadır Tama finished first with 1 hours, 45 minutes and 59 seconds, while Ayşe Göksu Hınçal came in first in the women’s category with 2 hours 8 minutes and 38 seconds.


ВСЕ, ЧТО КАСАЕТСЯ ОТДЫХА – ПЕГАС ТУРИСТИК!

TУРЦИЯ ЕГИПЕТ ИНДИЯ ТАИЛАНД ТУНИС ИНДОНЕЗИЯ КИТАЙ ИСПАНИЯ ГРЕЦИЯ АНДОРРА ДОМИНИКАНА ИТАЛИЯ ВЬЕТНАМ КЕНИЯ МЕКСИКА ОАЭ ИЗРАИЛЬ КИПР

www.pegast.com

ANTALYA 91

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Akıncı ailesinden miras:

Balbey Camisi Tarihe damgasını vurmuş ünlü akıncı Malkoç Bey’in torunu Bali Bey tarafından Antalya’da 15.yüzyılda yaptırılan Bali Bey (Balbey) Camisi, Türk-İslam medeniyetinin izlerini taşıyor.

A heritage from the Akıncı family: Balbey Mosque Bali Bey (Balbey) Mosque, which was commissioned Bali Bey, the grandson of famous Turkish raider Malkoç Bey in the 15th century, bears the traces of Turkish-Islam civilizations.

A

ntalya’da Selçuklular döneminde başlayan Türk-İslam medeniyetinin etkisi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de devam eder. Bu dönemde devlet adamları ve hayırseverler; camiler, hamamlar, tersaneler, su sarnıçları, medreseler başta olmak üzere sayısız eseri kente kazandırır. Antalya’nın kültür hazinesi envanterinde yer alan önemli bir tarihi yapı da Bali Bey (Balbey) Camisi’dir. Balbey Mahallesi’nde bulunan tarihi cami, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ünlü akıncı ailesi Malkoçoğlu Bali Bey tarafından yaptırılmıştır. Bali Bey, hayatı filmlere de konu olan ünlü akıncı Malkoç Bey’in torunu, Mustafa Bey’in ise oğludur. Antalya’da yaşayan akıncı Bali Bey, Balbey Camisi’ni 15. yüzyılda yaptırdı. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan Bali Bey (Balbey) 92

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

T

he effects of the TurkishIslam civilization which began during the Seljuk era in Antalya continued during the Ottoman period. During this period, statesmen and philanthropists built mosques, Turkish baths, shipyards and madrasah in Antalya. One of these important historical structures in the city is the Bali Bey (Balbey) Mosque. The historical mosque, which is located in Balbey Quarter, was commissioned by Malkoçoğlu Bali Bey. Bali Bey is the grandson of famous Turkish raider Malkoç Bey and the son of Mustafa Bey. Bali Bey commissioned the mosque in the 15th century. The mosque, which is now owned by the Foundations General Directorate, was renovated in 1850, 1905, 1963 and 1980 and restorations still continue today. The 15.70x16.50 meter struc-


Camisi, sırasıyla 1850, 1905, 1963, 1980 ve günümüzde yürütülen restorasyon çalışmaları ile eski görünümüne kavuşturuldu. Halen cami olarak kullanılan yapı, 15.70x16.50 metre ebadındadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı, üzeri tek kubbe ile örtülü kubik bir ibadet mekanı ile kuzeye doğru uzanan son cemaat yerinden ibaret olan caminin son cemaat yeri ve minaresi, yakın zamanlarda yapıldı. Binanın kubik gövdesi, her cephede kubbe eteği hizasında alaturka kiremitlerle örtülü, kirpi saçak izlenimi veren dar bir koniş ile çevrilmiştir. Harimi örten kubbe dört köşesi pahlı sekizgen bir kasnağa oturmaktadır. Pahlı köşeler ve kubbe, alaturka kiremitlerle kaplıdır. Bugün dıştan sıvanarak badanalanmış olan binanın inşa malzemesi, kesme moloz taştır.

Kalem işi madalyonlar

Binanın doğu cephesinde dikdörtgen formlu demir şebekeli bir pencere ile daha üst seviyede kademeli olarak yerleştirilmiş ve alttakilerden daha küçük ebatta biri kare diğeri dikdörtgen iki pencere mevcuttur. Batı cephesinde dikdörtgen formlu demir şebekeli iki pencere ile binanın kuzey kenarına sonradan eklemlenmiş olan son cemaat yerinin çatısına çıkan bir merdiven kuruluşu vardır. Bu merdiven de yakın zamanda yapılmıştır. Cephenin kuzey ucunda binaya bitişik durumda yükselen minaresi, kare daireli ve sekizgen pabuçlu olup, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Binanın güney cephesinde ikisi altta diğer ikisi de üst seviyede ve daha küçük olmak üzere dikdörtgen formlu ve demir şebekeli dört pencere yer almaktadır. İbadet mekânına sivri kemerlerin taşıdığı kubbeye geçiş geniş yüzeyli pandantiflerle

that leads to the roof of the last congregation area in the northern corner of the structure. This staircase was added recently. The minaret is next to the structure on the northern corner. It is cylindrical and has a single şerefe. In the southern exterior of the structure, there are four rectangular windows encased in iron bars, two on top and two on the bottom. The worship area is accessed via wide surfaced pendantives. There are pencil drawn medallions in the middle of the pendantives, on top of the windows that are next to the altar and the mid section of the dome.

‘Whoever was born…”

sağlanmıştır. Pandantiflerin ortalarında, mihraba bitişik pencerelerin üzerlerinde ve kubbe göbeğinde kalem işi madalyonlar yer almaktadır.

‘Her kim dünyaya geldiyse’

İbadet mekânının güneyinde yuvarlak kemerli dört pencere bulunmaktadır. İkisi alt, ikisi üst seviyede yer alan pencerelerden üst seviyedekiler aralarında yer alan mihraba bitişiktir. Sağdaki iki pencerenin arasına ise yağlıboyalı ahşap mimber yerleştirilmiştir. Mihrap yakın zamanda mermerden yapılmış ve aynı mermer malzeme harimin dört duvarı yatay düzlem boyunca kaplanmıştır. Yarım daire planlı mihrap nişi yuvarlak kemerlidir. Alınlığında bir ayetin yer aldığı mihrap kütlesi, barok etkili alçı bir akroter ile taçlandırılmıştır. Binanın kuzey cephesinde sonradan eklenmiş camekânlı son cemaat yeri cephe genişliğinde uzanan basit dikdörtgen planlı ve düz örtülü bir kuruluştur.

ture is still being used as a mosque. The last congregation area and the minaret were recently built in the mosque which has a rectangular plan, a dome, a cubic worship area and a last congregation area that spreads to the north. The cubic body of the structure is encircled with a narrow cone covered with Turkish tiles. The dome that covers the harim stands on an octagonal hoop that has splays on all four corners. The splayed corners and dome is covered with Turkish tiles. The building, which is plastered, was made with cut rubble stones.

Pencil style medallions

There is a rectangular window encased in iron bars on the eastern exterior of the structure and two smaller- one square and one rectangular- windows on the upper level. In the western exterior of the structure, there are two rectangular windows encased in iron bars and a staircase

There are four round arched windows to the south of the worship area. Two of them are on top and two of them are on the bottom and the ones on the top are adjacent to the altar. The wooden oil painted pulpit stands between the two windows on the right. The pulpit was originally made from marble and the same material covers the walls of the harim. The pulpit niche has a round arch. The pulpit, where are prayer is inscribed on the façade, is crowned with a plaster glyph. The last congregation area, which was added to the northern part of the structure later on, has a simple rectangular plan and a flat roof. There is an epigraph in Arabic that reads “whoever was born…” between the roof of the last congregation area and the cornice covered with Turkish tiles. This epigraph, which was recently discovered, is not easily visible because it is now on the roof of the last congregation area. There are two rectangular openings near the entrance in the last congregation area. The one on the right acts as a window and the one on the ANTALYA 93

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Son cemaat yerinin düz örtüsü ile cepheyi dolaşan alaturka kiremitlerle kaplı kornişin arasında cephe duvarına gömülü vaziyette yatay dikdörtgen formlu bir taş üzerine sadece “her kim dünyaya geldiyse” mealinde baş kısmı okunabilen Arapça bir kitabe yer almaktadır. Şimdiye kadar bilinmeyen ve ilk kez yayınlanan bu kitabe, bugün son cemaat yerinin damı üzerinde kaldığından kolaylıkla fark edilememektedir. Son cemaat yerinde, giriş kapısının iki yanında dikdörtgen forumlu iki açıklık yer almaktadır. Bu açıklıklardan sağ taraftaki pencere fonksiyonu görülürken, sol taraftaki de kadınlar mahfiline çıkışı sağlamak üzere genişletilip kapı haline getirilmiştir. Söz konusu kapı ve pencere içten yuvarlak kemerlidir. Son cemaat yerinde ibadet mekânına yuvarlak kemerli sathi bir nişin çevrelediği basık kemerli bir kapı vasıtasıyla girilmektedir. Kapı kemerinin üzerinde yer alan inşa kitabesinin yerinde bugün günümüz Türkçesiyle yazılmış inşa kitabesi bulunmaktadır. İbadet mekânın doğusunda yuvarlak kemerli bir pencere ile daha üst seviyede kademeli olarak yerleştirilmiş ve alttakilerden daha büyük iki pencere, batısında ise yuvarlak kemerli iki pencere bulunmaktadır. Mekânın kuzeyinde de ahşap kadınlar mahfili yer almaktadır.

Barok etkili süslemeler

İbadet mekânında, kubbeye geçişi sağlayan pandantiflerin ortalarında, mihraba bitişik pencerelerin üzerinde ve kubbe göbeğinde daha geç tarihlerde yapılmış olan kalem işi madalyonlarda Hz. Muhammet ve dört halifenin isimleri yer almaktadır. Söz konusu madalyonların çevre94

ANTALYA

lerinde ‘C’, ‘V’, ‘S’ kıvrımları ile bezeli barok etkili süslemeler bulunmaktadır. Kullanılmış olan renkler kahverengi, yeşil, kırmızı ve sarıdır. Yine geç tarihte yapılmış olan mihrap kütlesinin üzerinde yer alan alçı akroterde de kahverengi ile yapılmış barok bezeme yer almaktadır. Binanın çeşitli zamanlarda elden geçirildiği anlaşılmaktadır. Son cemaat yeri ve minaresi yakın zamanlarda yapılmıştır. Cephesindeki pencereler ve ibadet mekânında barok etkili mihrap ve bazı kalem işi süslemeler de geç devirlere aittir. Bütün bu uygulamaların 1848 - 1850 tarihli ikinci onarım sırasında yapıldığı açıktır. Ne var ki, yakın tarihlere kadar binanın kuzey cephesinde durduğu anlaşılan 3 satırlık onarım kitabesi, bugün yerinde yoktur. Binanın inşa tarihi ve mimarı da aydınlatılması gereken bir husustur. Bu konuda günümüze ulaşan tek bilgi, onarım kitabesinde binanın Bali Bey Cami şerifi olarak yazılması ve bugünde bu adla bilinmesidir.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

left was widened and turned into a door to give access to the women’s area. The said door and window have inner round arches. The worship area is accessed from the last congregation area via a low arched door framed by a round arched niche. Instead of the original construction epigraph, there is a recent epigraph written in Turkish on top of the door arch. There is a round arched window to the east of the worship area, two bigger ones on the upper level and two round arched windows in the west. The women’s quarters are at the north of the structure.

Baroque influenced decorations

The names of the Prophet Muhammed and the 4 caliphs are inscribed on pencil drawn medallions in the middle of the pendantives, on top of the windows adjacent to the altar and the mid section of the dome. There are baroque style decorations and ‘C’, ‘V’, ‘S’ style curves around the

medallions. Brown, green, red and yellow was used as color. There are also baroque style decorations in brown above the pulpit that was added to the structure later on. We know that the structure was renovated during different periods. The last congregation area and the minaret were built recently. The windows on the exterior, the pulpit in the worship area and some of the pencil drawn decorations were also made in later periods. It is obvious that all the applications were done during the second renovation dated 1848 - 1850. The 3 line renovation epigraph of the structure, which was located on the northern exterior of the building until recently, is no longer available. The construction date and the architect of the structure are still unknown. The only information we have is that the commissioner of the mosque was Bali Bey and the mosque is known by this name today.


ANTALYA 95

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

96

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Eski çağın otelleri Adını yanı başındaki su kaynağından alan Kırkgöz Han ile Evdir Han, Selçuklu sultanlarının Antalya’ya armağanıdır.

The hotels of the ancient era Kırkgöz Inn and Evdir Inn, which take their names from the water source nearby, are gifts to Antalya from Seljuk sultans.

İ

nsanoğlu yüklerini asırlarca atların, katırların ve develerin oluşturduğu kervanlarda taşıdı. Yolculuklarını ise at sırtında ya da yürüyerek yaptı. Yolculuklar günlerce sürerken, en önemli ihtiyaçlardan birisi de geceleri güvenli bir ortamda konaklayabilmekti. Bunun için Anadolu’nun ticaret yollarının üzerine hanlar yapıldı. Hanların yerleri, insanın bir günde en fazla ne kadar yürüyebileceğine göre belirlendi. Günümüz otellerinin yerini tutan hanlar, Anadolu’nun dört bir yanında yükseldi.

Antalya’nın bu alandaki eserlerinden olan Kırkgöz Han, adını yanı başındaki su kaynağından alır. Antalya - Burdur Karayolu’nun 30. kilometresinde, Kırkgöz Pınarbaşı mevkisinde bulunan han, Selçuklu İmparatorluğu döneminde 2. Gıyasettin Keyhüsrev bin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. 800 yıl önce

M

ankind carried its possessions in caravans made up of horses, mules and camels for centuries. Humans traveled on foot or on horses. While the journeys lasted for days, one of their most important necessities was accommodation in a safe place. That is why hundreds of inns were built among the trade routes of

Anatolia. The locations of the inns were determined in accordance with how many miles someone could walk in a day. Inns, which are replaced by hotels today, were erected all over Anatolia. Kırkgöz Inn, which is this type of a structure in Antalya, takes its name

from the water source nearby. The inn, which is located at the 30th kilometer of the Antalya - Burdur Highway at Kırkgöz Pınarbaşı region, was commissioned by Gıyaseddin Keyhüsrev bin Kayqubad II during the Seljuk reign. This inn, which was one of the last stops before the port of ANTALYA 97

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Antalya 800 years ago, still stands proud today. The inn is simpler than the other examples but its simplicity doesn’t overshadow its grandeur and beauty. The courtyard in the middle is surrounded by vaulted rooms and there is a large covered area at the back. Rubble stone was used to create the body walls of the inn. Rough cut stone covering is observed at the portal, on the side walls of the wide arch at the entrance, at the door of the room to the north, in the arches and foot on the east and west. Its crown door is simple and without decoration. The low arched entrance door and the epigraph above it are included in a steep vault. Towards the upper part, there are steep vaulted spaces with double naves. The roofs of the spaces are still intact. The arches stand on wide footings. There are a total of 10 footings, 10 arches and 6 steep vaults on each side.

Headwalls provide light

Antalya limanına varmadan son duraklardan olan han, bugün hala ilk günkü gibi ayaktadır. Yapısı, diğer hanlara göre daha sağdadır. Hanın sadeliği, ihtişamına ve güzelliğine engel değildir. Ortasında 98

ANTALYA

bulunan avlusu kemerli odalarla çevrilidir ve arka tarafında geniş kapalı bir alan bulunur. Kırkgöz Han’ın beden duvarlarında moloz taşı kullanılmıştır. Kesme taş kaplama; portalda, girişte geniş

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

ve yüksek eyvan biçimi tonozun yan duvarlarında, kuzeyde bulunan ve enine uzanan salonun ortasındaki kapıda, doğu ve batıdaki kemerlerinde ve ayaklarında görülmektedir. Taç yapısı çok sade

At the end of the courtyard on either side there are cells next to each other. These closed cells are the continuance of the porticos to the north wall. There is a low arched door in the middle of the hall that overlooks the courtyard and there are gradual moldings that surround the door. The hall is covered by a steep arch. This arch covering is supported by 6 steep arch ribs that are laid in equal intervals. There are


ve tezyinatsızdır. Basık kemerli giriş kapısı ve bunun üzerindeki kitabesi, sivri bir tonozun muhafazasına alınmıştır. Yukarıya doğru sivri tonozlu ikişer nefli mekânlar bulunmaktadır. Mekânların örtüsü sağlam bir durumda günümüze kadar gelmiştir. Kemerler kalın ayaklara oturtulmuştur. Her iki tarafta ikişerden 10 ayak, 10 kemer ve 6’şar sivri tonoz örtüsü mevcuttur.

Menfezler ışık saçıyor

Avlunun sonunda iki tarafta kuzeye bitişik birer hücre vardır. Bu kapalı hücreler, revakların kuzey duvarına kadar devamından başka bir şey değildir. Salonun avluya bakan orta kısmında basık kemerli bir kapı ve kapının etrafını çeviren

kademeli silmeler mevcuttur. Salon sivri bir tonozla örtülmüştür. Tonoz örtü eşit aralıklarla altı adet sivri tonoz kaburgası ile desteklenmiştir. Tonozun iki kaburga arasında kalan orta kısımlarında ışık menfezleri açılmıştır. Doğu ve batı beden duvarlarında ayrıca ikişer ışık menfezi daha bulunmaktadır. Hanın avlusu hariç diğer kısımlarında sel dolgusu yoktur. Avlunun kuzey tarafında biraz dolgu mevcuttur. Avlunun ortasında bugün taş ve toprakla dolu bir kuyu bulunmaktadır. Yapının beden duvarları dışarıdan 16 adet paye ile takviye edilmiştir. Hanın beden duvarlarının üzeri dendanelidir. Ancak bu dendanelerin birkaç tanesi

günümüze kadar gelebilmiştir.Kırkgöz Han bugün, 1500 metrekarelik açık ve 2500 metrekarelik kapalı olmak üzere toplam 11.000 metrekarelik alanıyla mekânın dokusuna uygun etkinliklere ve özel toplantılara ev sahipliği yapmak üzere turizm sektörünü bekliyor. Osmanlı ve dünya mutfağının servis edileceği şekilde restoran olarak da hizmet verecek olan kervansarayın, halı dokuma, mücevher işleme, seramik ve çini yapımı gibi geleneksel sanatların da yaşatılacağı bir merkez olarak tarihi misyonunu sürdürmesi için başlatılan çalışmalar devam ediyor.

Kuzey yolundaki ilk han

Antalya’da bulunan bir diğer han da Evdir Han’dır. Selçuklu Sultanı İzzettin I.

headwalls in the middle of the covering. There are also two by two light headwalls on the east and west walls. There are no flood inlays in the inn, except the courtyard. There is a well in the middle of the courtyard which is now filled with sand and rocks. The body walls of the structure are supported by 16 stone carriers. Today, Kırkgöz Inn, with its 1500 square meter outdoor and 2500 square meter indoor area, awaits its customers for their special events. Two restaurants that will serve Ottoman and world cuisine will be built inside the inn along with a cultural center that will include traditional handicraft workshops. ANTALYA 99

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Keykavus tarafından 1219 yılında yaptırılmıştır. Evdir Han, Antalya-Korkuteli karayolunun bir kilometre doğusunda, Antalya’ya 18 kilometre uzaklıkta bulunur. Antalya’dan kuzeye giden Selçuklu yolundaki hanlarının birincisidir. Bina simetrik bir yapıdadır. Orta avlulu olan han, yazlık hanların en güzel örneklerindendir. Yapı malzemesi moloz ve kesme taştır. İç ve dış bedesten duvarları, kemer ayaklarına kadar olan kısımlar, ekseri muntazam iri kesme taş kaplamadır. Hana, basık kapılı geniş bir kapıdan girilir. Eyvanın hemen sağında ve solunda birer oda bulunmaktadır.Odalar eyvana paralel olarak uzanmak100

ANTALYA

tadır ve kaburga takviyeli tonozlarla örtülmüştür. Yapı, 4 eyvanlıdır. Kuzey ve güney taraflarındaki eyvanların iki yanlarında beşerden on kemer ve giriş mevcuttur ki, bu kısımlar ikişerli mekânlar halinde uzanmaktadır ve kuzey, güney yönünde sivri tonozlarla örtülmüşlerdir. Giriş eyvanının sağında ve solunda bulunan revaklar, üçer kemerle avluya açılmaktadır. Avlunun her dört yönünde bulunan birinci mekânların setler halinde, ikinci mekânlardan daha yüksek yapıldığı, dolayısıyla birinci mekânların yolculara, ikincilerin ise hayvanlara ait olduğu anlaşılmaktadır.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The first inn on the north road

Another inn in Antalya is Evdir Inn. It was commissioned by Seljuk Sultan İzzeddin I. Keykavus in 1219. Evdir Han is located 1 kilometers east of the Antalya-Korkuteli highway, 18 kilometers from the city center of Antalya. It is the first in on the Seljuk road that leads north from Antalya. The building is symmetrical. The inn, which has a courtyard in the middle, is one of the most beautiful examples of a summer inn. It was built with rubble and cut stones. The inner and outer walls and the parts up to the arch footings were mainly constructed from large cut stones. The inn is accessed through a

large door. There is a room on the right and left of the iwan. The rooms are parallel to the iwan and covered with rib added vaults. The structure has 4 iwan. There is an entrance and 10 arches next to these vaulted rooms that open up to the courtyard on one side in the north and south and these are covered with steep vaults in the south. The porticos on the left and right of the entrance iwan open up to the courtyard with three arches. The primary spaces that are located at every direction of the courtyard have been built in sets and the secondary spaces have been constructed higher up. This shows that the first floor was reserved for guests and the secondary spaces for animals.


ANTALYA 101

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Yazı / Article - Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

102

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Su kabağına hayat veriyor Anadolu insanının yıllarca su kabı olarak kullandığı kabak, bugün maharetli ellerde rengârenk ışıklar yansıtan lambalara dönüşüyor.

Gives life to calabash Calabash, which was used as a jug in Anatolia for many years, now turns into lamps that reflect various colors in masterful hands.

A

nadolu’nun birçok yöresinde yetişen kabak, asırlar boyu tarlalarda, bahçelerde çiftçilerin su saklama kabı oldu. İçi temizlenmiş ve ağzı mısır koçanı ile kapatılmış kabak, suyu serin ve temiz tuttuğu için genellikle bu amaçla kullanıldı. Bu nedenle de halk arasında su kabağı olarak adlandırıldı. Mahareti bu kadar değil su kabağının. Çiftçilerin su ihtiyacını karşılayan kabak, bazen bir dere kenarında, bazen gölde ya da denizde kaldırma gücü nedeniyle yüzmeyi öğrenmeye çalışan çocuklara kolluk vazifesi de üstlendi. Kabak, bugün ise maharetli ustaların ellerinde evlere ayrı bir görünüm katan süs eşyalarına, gece lambalarına dönüşüyor. Üniversite eğitimi sırasında Alanya’da bir kabak ustasının yanında çalışmaya başlayan 44

yaşındaki Ömer Sami Pakdil, asırlarca Anadolu insanının saklama kabı olarak kullandığı kabağa hayat vermeyi öğrendi. Ustasının yanında kabağa desen işlemeyi, delip boncukları yerleştirmeyi, en önemlisi de zarar

C

alabash, which is grown in many regions in Anatolia, was used as a jug and watering can in lands by farmers for many years. The calabash, which was cleaned and fastened on top with a corn cob, was only used for this pur-

pose. But this is not all that calabash is good for. It was sometimes used by kids who were learning to swim. Today, it turned into lamps and decorative objects. ANTALYA 103

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


vermeden içinin temizliğini öğrendi. Ardından Kaleiçi’ndeki küçük dükkânında su kabağından lamba yapmaya başladı ve hayal gücünü desenlerle kabağa işledi. Ömer Sami Usta, gündüz gözüyle güzel, gece ise mükemmel görünen su kabağından yaptığı lambaları, dükkânında yerli ve yabancı misafirlerin beğenisine sunuyor.

the meantime, I developed my own style. I have them produce this calabash in Adana. Squash, which is planted in March, matures in August and left to dry. That’s when we come in. First, I clean the insides. Then, I decorate the squash and nail the beads. Then I varnish the product. This strengthens and preserves the squash. I pick the colors of the beads according to the design. When the light bulb springs to life, it reflects the colors of the beads and it’s beautiful.”

En güzel gece görünüyor

Alanya’da 3 yıl ustasını izleyip, gördüklerini uygulayarak su kabağından lamba yapmaya başladığını ifade eden Ömer Sami Pakdil, “Bu arada kendime has bir tarz da geliştirdim. Su kabaklarını Adana’da özel olarak ürettiriyorum. Mart ayı sonunda ekilen kabaklar, Ağustos ayında olgunlaşıyor ve ardından kurumaya bırakılıyor. Bizim işimiz de ondan sonra başlıyor. Kuruyan kabakların öncelikle dışını ve altından açarak içini temizliyorum. Ardında gözümde canlandırdığım dizayna göre delme işlemini yapıp, boncuklarını çakıyorum. Daha sonra kabağa vernik atıyorum. Bu işlem kabağı koruduğu gibi sağlamlaştırıyor da. Boncukların rengini dizayna göre seçiyorum. İçindeki lamba yandı mı, boncukların rengini yansıtarak, çok hoş bir görünüme kavuşuyor” diyor.

Avrupalı turistin gözdesi

En basit su kabağından lamba tasarımının 3 saat, zor dizaynların ise 1 gün sürdüğünü belirten Ömer Sami Pakdil, su kabağının her defasında farklı bir görünüm sergilediğine dikkat çekiyor. Ömer Sami Pakdil, bunu da su kabağının bir diğerine benzemeyen yapısına bağlıyor ve “Desen, 104

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

The favorite of European tourists

tasarım aynı olsa da kabakların şekli aynı olmadığından ortaya çıkan görünüm de her defasında farklı oluyor. Bu bende ve su kabağından yaptığımız lambaları izleyenlerde farklı bir heyecan yaratıyor. Bence bu, bu işin en güzel tarafı” diyor. Tasarımları hakkında da bilgi veren Ömer Sami Pakdil, genellikle gece silueti, gökkuşağı, balık, Osmanlı ve Selçuklu motifleri, semazen tasarımları yaptığını, Kaleiçi’ni gezen yerli ve yabancı misafirlerin tüm tasarımları çok beğendiğini ifade ediyor. Pakdil’e göre, özellikle Avrupalı turistler ve yabancı üniversite öğrencileri, odalarına farklı bir görünüm katmak için su kabağı lambalarını tercih ediyor.

Ömer Sami Pakdil, 44, who studied under a squash craftsman in Alanya while in college, learned to breathe life into calabash. He learned to embroider the squash and most importantly to clean the insides without harming the body. After that, he started making lamps out of calabash in his little store in Kaleiçi and embroidered his dreams onto the squash. Ömer Sami Usta sells his lamps to foreign and local tourists.

Ömer Sami Pakdil, who says that the design of the simplest calabash takes 3 hours and the hardest one day, states that the product looks different every time. Ömer Sami Pakdil links this to the unique structure of each squash and says, “Even though the decoration and design might be the same, the end product is always different because of the different shapes the squash takes. This provides a different excitement for me and my customers and I think this is the best part of the job.” Ömer Sami Pakdil, who also informs us of his designs, says that he mostly prefers a night silhouette, rainbows, fish, Ottoman and Seljuk motifs and adds that his designs are mostly coveted by foreign tourists that stroll around Kaleiçi.

Ömer Sami Pakdil, who says that he started making these lamps after carefully watching his master for 3 years in Alanya, adds “In

According to Pakdil, mostly European tourists and university students prefer the lamps to add an exotic touch to their homes.

Looks the best at night


ANTALYA 105

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Devlet Opera ve Balesi Arşivi / State Opera and Ballet Archive

Aspendos, Turandot’la açıldı Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, 19’uncu kez sanatseverlerle buluştu. Genel Müdür Rengim Gökmen, festivalin Antalya’nın tanıtım ve marka değerlerine büyük katkıda bulunacağını söyledi.

Aspendos began with Turandot The Aspendos International Opera and Ballet Festival organized for the 19th time. General Manager Rengim Gökmen said that the festival would greatly contribute to the advertising and brand value of Antalya.

106

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


D

ünyanın en iyi korunmuş antik tiyatro olan Aspendos’ta düzenlenen Uluslararası Opera ve Bale Festivali, 19’uncu kez sanatseverlerle buluştu. Festivalin açılışına, Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Kemal Korkmaz, Vali Yardımcısı Turan Eren, Serik Kaymakamı Ahmet Ümit, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen katıldı.

Festivalin açılışında ilk temsil, İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının sahnelediği Puccini’nin 3 perdelik eseri Turandot oldu. İzmir’den gelen topluluk, uzun süre

ayakta alkışlandı.Eserin gösteriminden önce seyircilere seslenen Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Rengim Gökmen, ‘’Opera ve bale sanatları, ülkelerin gelişmişlik kriterlerinde en önemli göstergelerden biri olan kültür ve sanatın zirve noktalarıdır’’ dedi. Festivalin Antalya’nın tanıtım ve marka değerine

büyük katkıda bulunduğuna işaret eden Gökmen, şunları kaydetti: ‘’Bu festivalin önümüzdeki yıllarda turizmcilerimiz tarafından daha gerçekçi şekilde değerlendirileceğine inanıyoruz. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğümüzün çok büyük kurumsal çabaları sonucu doğan ve yaşayan bu festivalin güç kaybetmesi yalnız Antalya’nın değil, ülkemizin de turizm değerlerinde düşüşe neden olabilir. Bu bakımdan bütün gücümüzle bu festivali yükseltmenin gayreti içinde olacağız. Sanat büyük bedellere mal olabilir, ancak sanatsız kalmanın bedeli çağdaş toplumlar için çok daha ağırdır.’’

Baltık rüzgarı

19. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, Baltık ülkelerinden Estonya’yı da ağırladı. Estonya Ulusal Operası, 20 Haziran Çarşamba günü İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin ‘En sevdiğim eserim’ dediği Rigoletto Operası’nı sahneledi. Victor Hugo’nun Le Rois’amuse adlı oyundan

T

he International Opera and Ballet Festival, organized at Aspendosthe world’s best protected antique theatre- opened its doors for the 19th time this year. The opening ceremony of the festival was attended by Governor Dr. Ahmet Altıparmak, Brigadier General Kemal Korkmaz, Assistant Governor Turan Eren, the kaimakam of Serik Ahmet Ümit, City Culture and Tourism Director İbrahim Acar, and the General Manager of the State Opera and Ballet Rengim Gökmen. The opening act of the festival was the Izmir State

Opera and Ballet and they performed Puccini’s 3 act opera Turnadot. The troop was applauded for many minutes. General Art Director of the festival Rengim Gökmen who spoke to the crowd before the performance said, ‘’Opera and ballets are the summit of culture and art, which are the indications

of a developed country.’’ Gökmen, who pointed out that the festival contributed greatly to the image and advertising of Antalya, added: ‘’we believe that this festival will be more realistically evaluated by tourism professionals in upcoming years. The weakening of this festival, which was born after great effort by our directorate, could result in the decrease of touristic values in Turkey and Antalya. And for this reason, we will work relentlessly to improve this festival. Art can cost a lot but losing art could result in greater losses for communities.’’

The Baltic wind

The festival this year hosted Estonia. The Estonian National Opera performed Verdi’s Rigoletto Opera on June 20. The piece, adapted from Victor Hugo’s Le Rois’amuse met with audiences in the perfect acoustics of the Aspendos antique theatre. Juri Alperten conducted ANTALYA 107

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


uyarlayarak Francesco Maria Piave’nin librettosunu yazdığı eser, Aspendos Antik Tiyatrosu’nun kusursuz akustiğinde izleyici ile buluştu. Estonya Operası’ndan Neeme Kuningas’ın resijörlüğünü yaptığı eserde, orkestrayı JuriAlperten yönetti. Ekaterinburg Devlet Akademik Opera ve Balesi ise 25 Haziran’da Alexander Borodin’in “Prens Igor’’ adlı operası ile sahne aldı. Topluluk, 27 Haziran 2012 günü ise Polad Bülbüloğlu’nun bestelediği Dede Korkut destanından uyarlanan Aşk ve Ölüm balesini sundu. Guiseppe Verdi’nin Alexandre Dumas’nın Kamelyalı Kadın romanından etkilenerek bestelediği 3 perdelik La Traviata Operası ise Güney Kore Dae108

ANTALYA

gu Operası ve Antalya Devlet Opera Balesi Orkestra ve korosu eşliğinde 30 Haziran günü antik tiyatronun büyülü ortamında yankılandı.

the orchestra where Neeme Kuningas from the Estonian Opera was the stage manager.

Mersin-Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin 4 Temmuz 2012 tarihinde sahnelediği Zorba balesi ile devam edecek festival kapsamında, Çin-Pekin Operası ve Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestrası; Puccini’nin Madame Butterfly operası için 3 Eylül’de sahne alacak. Festival programına göre, Antalya Devlet Opera ve Balesi 6 Eylül’de Luciadi Lammermoor operasını, Türk Devlet Opera ve Bale Toplulukları 10 Eylül’de Kuğu Gölü balesini, Ankara Devlet Opera ve Balesi 15 Eylül’de Tannhauser operasını sanatseverlerle buluşturacak.

The Yekaterinburg State Academic Opera and Ballet took to the stage on June 25 Alexander Borodin’s ‘Prince Igor’’ opera. The troop also performed the Love and Death ballet on June 27, 2012, composed by Polad Bülbüloğlu.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

La Traviata, an opera by Giuseppe Verdi based on the book by Alexander Dumas, was jointly performed by the South Korean Daegu Opera and the Antalya State Opera and Ballet on June 30 at the

magical atmosphere of the antique theatre. The Mersin-Samsun State Opera and Ballet performed the Zorba ballet on July 4 while the troop will jointly perform Puccini’s Madame Butterfly with the Beijing Opera on September 3. According to the festival schedule, the Antalya State Opera and Ballet will perform the Luciadi Lammermoor opera on September 6, the Turkish State Opera and Ballet troops will perform Swan Lake on September 10 and the Ankara State Opera and Ballet will perform the Tannhauser opera on September 15.


ANTALYA 109

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Röportaj / Interview-Fotoğraflar / Photographs: Özgür Önder

Mutfakta olmak kaliteyi getiriyor Yetmiş yıllık restoranın bugünkü sahibi Hakkı Akdağ için ilk kural işin başından ayrılmamak. Cumhurbaşkanı, Başbakan ağırlayan, üniversite kurduran işletme için Akdağ, ‘’Ölüm olsa hiçbir yere gitmeyeceksin. Müşteri seni görmek istiyor’’ diyor.

Being in the kitchen increases quality The number one rule for the owner of a 70 year old restaurant Hakkı Akdağ is to be at his business all the time. Akdağ, who has hosted the President and the Prime Minister, says ‘’You can’t leave even if there’s a death. The customer expects to see you”

A

ntalya Kültür Turizm Dergisi olarak bu sayımızdaki söyleşimizi, lezzetin adresi 7 Mehmet Restoran’da Hakkı Akdağ ile yaptık. Çocuk yaşta mutfağa adım atan Hakkı Akdağ, babası 7 Mehmet’ten devraldığı bayrağı hakkıyla taşıyor. Sohbetimizde 7 Mehmet’in leziz yemeklerinin sırrını öğrendik. Şeref defterinin sayfalarını karıştırıp, masalara kimler konuk olmuş tanık olduk. Sıcak yaz aylarında Antalya’ya özgü hangi yemeğin yeneceğini öğrendik. Restoranın ismin nereden geliyor? AKDAĞ: Babam Mehmet Akdağ, küçük yaşlarda bir kaza geçirmiş ve alnında ‘V’ harfi şeklinde bir yara oluşmuş. O yara izini ömür boyu taşıdı. Babam 8 yaşına geldiğinde Atatürk’e de aşçılık yapan Hacı Hasan’ın yanında işe başlıyor. Bir gün yemekten kıl çıkıyor. Buna kızan Hacı Hasan, ceza olarak mutfakta çalışanların hepsinin saçlarını kesiyor. Babamın saçları kesildiğinde ‘V’ şeklindeki yara ortaya 110

ANTALYA

çıkıyor. Eski Türkçe’de ‘V’ şekli 7 rakamını simgelediği için Hacı Hasan, “Sen 7 Mehmet’mişsin” diyor. Babamın lakabı bu olaydan sonra 7 Mehmet kalıyor. 7 Mehmet restoran ne zaman açılıyor? AKDAĞ: Babam 1940’lı yıllarda ilk restoranını açıyor. Çorba ve köfte yapıyor. Belediye İş Hanı’nın yanına

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

W

e have interview Hakkı Akdağ, the owner of 7 Mehmet Restaurant, for this issue of our magazine. Hakkı Akdağ, who started working in the kitchen at an early age, has taken over the flag from his father and is carrying it proudly. During our interview, we found out the secret of the tasty dishes served at the restaurant. We looked

though the guest book and saw the famous faces that ate there and we found out which traditional dish to eat in the summer in Antalya. Where does the name of the restaurant come from? AKDAĞ: My father Mehmet Akdağ was in an accident when he was a kid and a V shaped scar was formed on his forehead. He carried that


açıyor ilk yerini. Küçük bir dükkan 1 masa, 4 sandalye, 1 tane de küpü var o dönemde çorbası çok beğeniliyor. Orası yıkılınca şimdi Muratpaşa Kaymakamlığı olan binaya taşınıyoruz. Belediye Lokantası adıyla hizmet veriyoruz. 1960 ihtilalinden sonra belediye bir karar alıyor. İş yerinde belediye isminin kullanılamayacağını söylüyorlar. O gün ‘Belediye Lokantası’ tabelası iniyor ve ‘7 Mehmet’ tabelası asılıyor. O günden sonra ‘7 Mehmet’ ismiyle hizmet veriyor. Kalite nasıl oluştu? AKDAĞ: Bu işte birinci kaide işin başından ayrılmayacaksın. Burada bekleyeceksin, ölüm olsa hiç bir yere gitmeyeceksin. Müşteri seni görmek istiyor. Çünkü biz ona en iyisini veriyoruz. Onun ne yiyeceğini biliyoruz, tarzını biliyoruz. Bir de malzemenin en iyisini alacaksınız. Mutfakta kendim dururum. Bizde usta olmaz. Usta benim. Bir de benim yardımcılarım vardır. Bizde dışarıdan aşçı çalışmaz. Yemekleri siz mi yapıyorsunuz? AKDAĞ: Ben yaparım. Ya da yemeği yapmaya ben başlarım, sonra yardımcılarıma devrederim ve onları neler yapacağı yönünde yönlendiririm. Bu nedenle bize özgü yemekler oluşmuştur. Nedir sizinle özdeşleşen yemekler? AKDAĞ: Bu soruyu hep sorarlar. Sizin neyiniz meşhur diye. Bazı misafirimiz pilavımızı, bazı misafirimiz kabak tatlımızı, bazı misafirimiz de kabak mücverimizi çok meşhur buluyor. Ama ben sizin neyiniz meşhur sorusuna cevap veremiyorum. Çünkü burada herkesin

beğendiği yemek değişiyor. Ama biz tüm yemeklerimizi özene bezene yapıyoruz. Antalya’ya özgü yemekler nelerdir? AKDAĞ: Antalya’ya özgü yemek diye bir şey de kalmadı. Mutfaklar karma karışık oldu. Ama hibeş, ciğve, şakşuka, kabak tatlısı, piyaz bize özgüdür. Diğer yemekler her yerde, dünyada yapılıyor artık. Biz mevsime göre farklı şeyler yapmaya çalışıyoruz. Beğeniliyor da yaptığımız yemekler. Antalya’ya özgü yaz aylarında keyifle yenecek bir yemek önerir misiniz? AKDAĞ: Antalya’ya özgü yaz yemeğine ciğve yemeğini önerebilirim. Domates ve pirinç ile yapılır. İçine fesleğen atılır. Hazır yemek gibi 3 dakikada yapılır. Yerken keyif alırsın. Hafiftir, tam bir yaz yemeğidir. 7 Mehmet Restoran zincir haline gelecek mi? AKDAĞ: Yapamayız ki. Aynı kaliteyi sağlamak için işin başında olmam lazım. Farklı bir düşüncemiz var ama. Bu tarzda değil de küçük dükkânlar düşünüyoruz. Yıllardır bizimle olan çok değerli çalışanlarım var. Onlara 7 Mehmet adıyla küçük dükkanlar düşünüyorum. Ama tek yemek üzerine çalışan. Neler olacak o dükkanlarda? AKDAĞ: Bizim kabak tatlımız çok seviliyor. Küçük bir dükkânda sadece kabak tatlısı. Su böreğimiz de sevilir. Başka bir dükkânda su böreği. Bu tarz küçük dükkanlar düşünüyorum. Yanımızda çalışan kıdemli arkadaşlara yönelik. Böyle bir fikrim var.

scar all his life. When my father was 8, he started working with a chef called Hacı Hasan, who used to cook for Ataturk. One day, they find a hair in one of the dishes and as a punishment, the chef shaves off the heads of all the workers in the kitchen. When my father’s hair is cut, the scar is revealed. V represents the number 7 in the old Turkish language. So, my father’s name became Mehmet 7. When did 7 Mehmet restaurant open? AKDAĞ: My father opened

his first restaurant in the 1940’s. He made soup and meatballs. It is a small restaurant with one table and 4 chairs. His soup becomes famous. When that small shop is torn down, we move to the building which is now the kaimakam of Muratpaşa. We serve as the restaurant of the municipality. After the revolution in 1960, the municipality banned the use of the name municipality in businesses. That was the day we changed the name to‘7 Mehmet’. ANTALYA 111

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


How did the quality came about? AKDAĞ: The number one rule in this business is you will never leave the shop. You will wait here, even there is a death. The customer wants to see you because we give him the best. We know what he will eat, we know his style. Secondly, you will buy the best ingredients. I always stay in the kitchen. We don’t have a chef, I am the chef. Do you cook? AKDAĞ: Yes, I do. Or, I start cooking and leave the rest to the others in the kitchen. That is why we have special dishes. What are your specialties? AKDAĞ: They always ask me this question. Some guests think it’s our rice, some say it’s our pumpkin dessert and some say it’s our fried squash. But I can’t answer this question because everyone’s choice differs. The thing is, all our dishes are special. Kimlerin isimleri var şeref defterinde? AKDAĞ: Siz bakın. (İlk sayfasından itibaren defteri incelemeye başlıyorum. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, işadamı Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Abdullah Kığılı, Vitali Hakko, piyanist Fazıl Say, yazar Yaşar Kemal, sporcu Naim Süleymanoğlu, Şenes Erzik, Alpaslan Türkeş şeref defterinde adı yazılı olan ve 7 Mehmet Restoran ile ilgili düşüncelerini aktaran isimlerin bazıları.) Şeref defterinde sizin için en özel mesaj hangisi? AKDAĞ: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli Prof. Dr. Erol Işık’ın mesajını unutamam. Prof. 112

ANTALYA

Dr. Işık ve beraberindeki ekip, tıp fakültesi kurulacak, yer bulmaları için görevlendiriliyorlar. Kimisi Isparta olsun istiyor, kimisi Mersin. Erol Işık Hoca ve ekibi Antalya’ya da geliyor. Restoranımızda yemek yiyorlar. Yemeklerimizi çok beğeniyorlar. Senatoya tıp fakültesinin Antalya’da kurulması yönünde önerge veriyorlar. Sonuçta hocalarımızın dediği oluyor ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi kuruluyor. Erol Işık Hoca yılların ardından emekli olduktan sonra bu anısını anlattı ve şeref defterine yazdı. Yemeklerinizin güzelliği Antalya’ya bir üniversite mi kazandırdı? AKDAĞ: Öyle söylüyor.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

What are Antalya’s special dishes? AKDAĞ: We no longer have such a thing because the cuisine is mixed now but hibeş, ciğve, şakşuka, pumpkin dessert and piyaz are traditional dishes of Antalya. The others are cooked all over the world. We try to cook different dishes every season and everyone loves our food. Can you recommend a dish that we can eat during the summer in Antalya? AKDAĞ: I can recommend a dish called ciğve. It is made with tomato, rice and basil. It takes only 3 minutes to make and it is light and comforting. Will 7 Mehmet Restaurant become a chain? AKDAĞ: We can’t do that

because I need to be at the restaurant to ensure quality. We have a different plan; we are thinking about smaller restaurants. We have valued employees who have been with us for years. I am thinking about opening smaller restaurant run by them. What will you serve in those restaurants? AKDAĞ: Our pumpkin dessert is very popular, so we could do that. Our borek is also popular and we can sell that in a smaller restaurant. This is the idea. Who are in your guest book? AKDAĞ: Take a look. (I start at the first page. President Abdullah Gül, Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan, businessman Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Abdullah Kığılı, Vitali Hakko, pianist Fazıl Say, author Yaşar Kemal, wrestler Naim Süleymanoğlu, Şenes Erzik, Alpaslan and Türkeş are some of the famous names in the guest book) Which one is the most special message for you in this guest book? AKDAĞ: I can’t forget the message of Dr. Erol Işık from Ankara University’s Medical Faculty. Prof. Dr. Işık and his team are assigned to find a place for the medical faculty. Some suggest ve Isparta and some say it must be built in Mersin. Erol Işık and his team come to Antalya and eat at our restaurant. They love our food and say that the faculty should be built in Antalya. Years later, Erol Işık wrote this story in the guest book after his retirement. So your food led to the construction of a faculty in Antalya? AKDAĞ: That’s what he said.


ANTALYA 113

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Her şey klasik otomobil merakı ile başladı Önce çürümeye bırakılmış araçların restorasyonunu yapan, bugün ise efsane haline gelmiş 1956 Porsche 356’yı üreten Kıvanç Kaya’nın hayali, Antalya’da klasik otomobil müzesi açmak.

O

tomobil, icat edildiği günden buyana hep insanların ilgisini çekti. Kimi hiçbir zaman satın alamayacağı lüks spor otomobillere, kimisi onlarca yıla meydan okuyan klasik otomobillere ilgi duydu. Antalya’da 4 senedir klasik otomobillerin yenilemesini yapıp, 1956 Porsche 356 üreten 25 yaşındaki Kıvanç Kaya’nın da hikâyesi böyle başladı. Klasik otomobillere küçük yaştan itibaren ilgi duyan Kıvanç Kaya, bütün markaların modellerini yakından takip etmeye başladı. Sonunda hayallerini süsleyen klasik otomobile, 1975 model Ford’a sahip oldu ve ilk iş olarak aracını baştan sona restore ettirdi. Bu işlemler sırasında klasik otomobil restorasyonu alanında iş hayatına atılmaya karar verdi ve 4 yıl önce Retro Works’u kurdu. Sayısız klasik otomobilin restorasyonunu yaparak, onlara yeniden hayat veren Kıvanç Kaya, bu kez otomobil üretme hayalinin peşinden koşmaya başladı. 114

ANTALYA

Kıvanç Kaya, dünyada 4 milyon adede yakın üretilen 1956 model Porsche 356 için kolları sıvadı. Porsche tarafından 800 bin adet çıkarılan ve 4 milyona yakın replikası bulunan 1956 Porsche 356 üretmek için 2.5 yıl AR-GE çalışması yapan Kıvanç Kaya, son 5 aydır seri üretime başladı.

Antalya’da üretip Almanya’ya gönderiyor

Çalışmaları hakkında bilgi veren Kıvanç Kaya, “1956 Porsche 356’nın patent süresi 1981 yılında sona erdi. Bu tarihten sonra bizim gibi otomobil üreten bütün firmalar, 1956 Porsche 356 üretmeye başladı. Aracın yedek parçalarını ve motorunu Porsche’nin yan kuruluşundan alıyoruz. Ama şase, kaporta, döşeme, konsol başta olmak üzere diğer aksamlarını burada biz yapıyoruz’’ dedi. Halen 9 araç üzerinde çalıştıklarını, ayda 4 otomobil yapacak kapasiteye sahip olduklarını ifade eden Kaya,

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

A

utomobiles always fascinated people from the first time they were invented. Some envied luxurious cars they couldn’t afford and some became interested in classic cars. This is how the story of Kıvanç Kaya, 25, who has been remodeling classic cars, began. Kıvanç Kaya, who has been interested in classic cars since he was a kid, started following up on the models of various brands of cars. Finally, he owned his dream car; a 1975 model Ford and restored it. After the process, he decided to work in this field and established Retro Works four years ago. Kıvanç Kaya, who restored countless classic cars, then became obsessed with actually producing a car. Kıvanç Kaya started working on producing a 1956 model Porsche 356. Porsche produced 800

thousand of these cars and the car has nearly 4 million replicas. Kıvanç Kaya worked for the R&D of the production for 2, 5 years and has been mass producing the car for the past 5 years.

Produces in Antalya and sends to Germany

Kıvanç Kaya, who gave us information about his work, said “The patent for 1956 Porsche 356 ended in 1981. After this date, all companies that produce cars started making this model. We buy the spare parts and engine from Porsche’s subsidiary but we manufacture the chassis, hood, floor and dash here.” Kaya, who said that they were still working in 9 cars and that they had the capacity to make 4 cars a month, added: ‘’we made 11 cars in 5 months and exported most of them to Ger-


It all began with a love of classic automobiles The dream of Kıvanç Kaya, who first restored cars that were left to rot and who now produces the legendary 1956 Porsche 356, is to open a classic automobile museum in Antalya.

şunları söyledi: ‘’5 ayda 11 adet otomobil yaptık ve çoğunluğunu Almanya’ya ihraç ettik. Antalya’ya sattığımız araçları da zaten kentte yaşayan yabancılar alıyor. 4 kişilik klasik spor otomobillerimize müşterilerimizin isteği doğrultusunda ilaveler de yapıyoruz. Şuan 1956 Porsche 356’nın elektrikli modeli üzerinde çalışıyoruz. Amerika’da da atölyemiz var. Orada elektrikli otomobilin yürüyen aksamını bitirdik. 2.5 ay içinde tamamlamayı planlıyoruz. Çalışmalarımız başarıyla sonuçlandıktan sonra Antalya’da da elektrikli otomobil üreteceğiz.’’.

Yeni hayali klasik otomobil müzesi

Otomobil restorasyonu hakkında da bilgi veren Kıvanç Kaya, “Klasik otomobili olan müşterilerimizin talepleri doğrultusunda araçları baştan aşağı yeniliyoruz. Ayrıca depolarda, hurdalıklarda, kuytu köşelerde çürümeye bırakılan araçları gördüğümüzde hemen satın alıyoruz. Ardından onu tepeden tırnağa yeniliyoruz. Depolarımızda çok sayıda araç var. Antalya’da yenilenen bu araçların beğeniye sunulduğu bir klasik otomobil müzesi olmasını çok istiyorum” dedi.

many. The ones we sell in Antalya are mainly bought by foreigners who live here. We make additions to our 4 seat classic cars if the customers need it. Right now, we are working on the electric model of 1956 Porsche 356. We have a workshop in the US. We are aiming to finish the car in 2, 5 months.

After we succeed, we will produce electric car in Antalya.’’

His new goal: A classic car museum in Antalya

Kıvanç Kaya, who also talked about the restoration of old cars, said, “We completely renew classic cars in accordance with the

wishes of our customers. In addition, we immediately buy the cars that were left to rot in warehouses and then we completely restore them. We have many cars in our warehouses. I want to open a classic automobile museum in Antalya where we can showcase these cars.” ANTALYA 115

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Caz günleri Antalya Büyükşehir Belediyesinin bu yıl ikincisini düzenlediği caz festivali, dünyanın ve Türkiye’nin ustalarını sanatseverlerle buluşturdu.

Fotoğraflar / Photographs: Antalya Büyükşehir Belediyesi

116

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Time for jazz! The International Jazz Festival, organized by the Antalya Metropolitan Municipality for the second time this year, was the meeting place of jazz masters from all around the world.

A

ntalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen ‘Antalya Caz Festivali’ kentte 5 gün boyunca caz rüzgârı estirdi. Antalya Kültür Merkezi’nde (AKM) gerçekleşen etkinlikte dünyaca ünlü sanatçılar Aydın Esen ile Bob Moses, ‘Meltem Ege

Sing Önder Focan Songbook’, New Centropezn Jazz Quartet, Elif Çağlar ve Jülide Özçelik konser verdi. Antalyalıların yanı sıra tatil için kentte bulunan yerli ve yabancı misafirlerin de ilgi gösterdiği festival, sanatseverlere unutulmaz dakikalar yaşattı. Bu yıl ikincisi dü-

T

he Antalya Jazz Festival, organized by the Antalya Metropolitan Municipality for the second time this year, lasted for 5 days. The activity that took place at the Antalya Cultural Center included concerts by Aydın Esen and Bob Moses, ‘Meltem Ege Sing Önder Focan

Songbook’, New Centropezn Jazz Quartet, Elif Çağlar and Jülide Özçelik. The festival, which was attended by locals and tourists vacationing in Antalya, provided memorable moments for audiences. The festival will be turned into an annual event.

ANTALYA 117

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


zenlenen festival, gördüğü ilgi nedeniyle gelecek yıllarda da düzenlenerek geleneksel hale getirilecek.

Kardeş kentin sanatçıları

Festival, 30 yıldır arkadaş olan dünyaca ünlü piyanist Aydın Esen ile caz davulcusu Bob Moses’i Antalya’da buluşturdu. İkili kolay kolay unutulmayacak bir konser ile festivalin açılışını yaptı. Festivalin ikinci gününde ise sahneye ‘Meltem Ege Sings Önder Focan Songbook’ çıktı. İkili yeni albümlerinin ikinci konserini Antalya’da verdi. Festivalin üçüncü gününde Antalya’nın kardeş şehri Rostov’un müzisyenleri sahne aldı. New Centropezn Jazz Quartet adlı grup, birbirinden seçkin eserleri seslendirdi. Dinleyicilere güzel bir Akdeniz akşamı yaşatan grup, sempatik hareketleriyle de beğeni topladı. 118

ANTALYA

Türkünün caz versiyonu

Festivalin dördüncü gününde Türkiye’nin yeni nesil önemli caz müzisyenlerinden oluşan dörtlüsüyle Elif Çağlar sahneye çıktı. Vokalde Elif Çağlar Muslu, piyanoda Serkan Özyılmaz, basta Kağan Yıldız, davulda Onur Alatan’dan oluşan dörtlü izleyenlere caz ziyafeti çekti. Elif Çağlar, klasik cazdan Brezilya cazına, albüm parçalarından bossa nova, swing klasikleri ve farklı popüler parçaların caz yorumlarına keyifli bir repertuar sundu. Antalya Caz Festivali, 22 Haziran günü Türkçe cazın önemli isimlerinden Jülide Özçelik konseri ile sona erdi. Jülide Özçelik konserinde salon tamamen dolarken, sanatçı müzikseverlere unutulmaz bir akşam yaşattı. Jülide Özçelik, kendi bestelerinin yanı sıra türküleri de genç caz müzisyenleriyle birlikte yorumladı.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Musicians of sister cities

The festival united world famous pianist Aydın Esen and drummer Bob Moses who have been friends for over 30 years in Antalya. The duo gave a memorable performance at the opening of the festival. Meltem Ege Sings Önder Focan Songbook’ took to the stage on the second day of the festival where the duo performed the second concert of their new album. On the third day of the festival musicians from Rostov- the sister city of Antalya- performed. A group called New Centropezn Jazz Quartet performed various jazz songs. The group jazzed up the crowd with their music and warm greetings.

Jazz versions of Turkish folk songs

On the 4th day of the festival, Elif Çağlar took to the stage with 4 promising young jazz musicians in Turkey. The quartet which in-

cluded Elif Çağlar Muslu on vocals, Serkan Özyılmaz on piano, Kağan Yıldız on bass and Onur Alatan on drums, gave a great performance. Elif Çağlar sang everything from Brazilian jazz to bossa nova, from swing classics to popular jazz tunes. The festival ended on June 22 with a concert from famous Turkish songstress Jülide Özçelik. Jülide Özçelik performed some of her own songs in addition to the jazz renditions of Turkish folk songs with young jazz musicians.


ANTALYA 119

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Yazı / Article - Fotoğraflar / Photographs: Yrd. Doç. Dr. Cemali SARI / Assistant Doc. Dr. Cemali SARI Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi / Akdeniz University Education Faculty

Son zamanların gözde sayfiyesi:

Yeşilyayla Bol kaynak suları, temiz havası ve yemyeşil doğasıyla dikkat çeken Yeşilyayla, aynı zamanda kasaba merkezi konumundadır.

A popular summer resort: Yeşilyayla Yeşilyayla, which attracts attention with its abundant water resources, clean air and greener than green nature, is also a town center.

G

eleneksel yaylalar, günümüzde değişime uğrayarak, insanların tatillerini geçirdiği sahalar niteliğini kazanmış ve turizm sektöründe değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu sayede tatil anlayışları birbirine tamamen zıt olan iki farklı turist tipini aynı bölgede

ağırlama olanağına sahip bulunan Antalya, turizm sektöründe kendine önemli ayrıcalıklar sağlamıştır. Artık günümüzde Antalya yaylaları, yerli ve yabancı turistlerin de uğrak yeri olmuştur. Bu yaylalardan biri de Korkuteli ilçe

T

raditional plateau activities have changed in recent years and plateaus have become a part of the tourism sector where people spend their holidays. With this regard, Antalya, which welcomes two types of tourist

groups with different interests, has an advantage in the tourism sector. Today, the plateaus in Antalya have become popular destinations for local and foreign tourists. One of these plateaus in Yeşilyayla, which is

Yeşilyayla

120

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Yeşilyayla Köyü

merkezinin kuzeyinde, 1.000 metre yükseltide, yemyeşil bir vadi içerisinde kurulmuş, Antalya’nın en güzel yaylalarından olan Yeşilyayla’dır. Korkuteli’ye uzaklığı 28 kilometre olan yayla, bol kaynak suları, temiz havası ve yemyeşil doğasıyla son yılların en gözde sayfiye yerlerindendir. Yayla aynı zamanda kasaba merkezi konumundadır. Yeşilyayla kasabası, 1970 yılında Belen ve Yavuzlar köyünün birleşmesi ile oluşmuştur. Eskiden bu adları taşıyan köyler ise şu anda kasabanın birer mahallesidir. Yeşilyayla kasabasının geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanır. Kasaba merkezi sayfiye olarak kullanılmaktadır. Tarım kasabanın yakınındaki geniş sulak arazilerde, hayvancılık ise yaylalarında yapılmaktadır.Büyükbaş hayvancılık daha çok ahır besiciliği şeklinde iken küçükbaş hay-

vancılık (koyun ve keçi en çok beslenen hayvan türleri) orman üst sınırı üzerindeki otlaklarda sürdürülmektedir. Korkuteli ilçesinde birçok köyün olduğu gibi Yeşilyayla kasabasının da kullandığı yaylaları vardır. Bunlar; Akpınar, Çamurlu, Balabanlar, Gedirli, Çobansini (yaz-kış kullanılır), Kocayayla, Belen, Üçpınar, Yukarı Güroluk, Süpürgelik yaylalarıdır. Buraları karaçam, sedir, meşe ve ardıç türlerinden oluşan bitki topluluğunun geçilmesinden, yani ormanın sona ermesinden sonra alp çayırları zonundaki alanlara denk gelir. Yaylalarda köylülerin tapulu arazileri yoktur. Hazineye ait olan bu yerler, köylülerin ortak kullanımına açıktır. Yaylalar müşterek kullanılmaktadır. Telle çevrilmiş olan orman alanları, Orman İlçe Müdürlüğü tarafından denetlenmektedir. Mayıs ve Ağustos ayları arasında 3 buçuk-4 ay

located to the north of the borough center of Korkuteli. It is 1000 meters above sea level and is established within a green valley. Yeşilyayla is 28 kilometers from Korkuteli and is one of the most popular resorts with abundant water resources, clean air and greener than green nature. The town of Yeşilyayla was built after the merging of Belen and Yavuzlar villages in 1970. These villages are now neighborhoods inside the town. Yeşilyayla derives its income from agriculture and live stock breeding. The town center is used as a summer resort. Agriculture is carried out at the large irrigated lands near the town and live stock

breeding is done at the plateaus. Cattle breeding are mostly done in stables while sheep and goat are herded at meadows behind the forest line. There are many plateaus in Yeşilyayla such as Akpınar, Çamurlu, Balabanlar, Gedirli, Çobansini (frequented during the winter and summer), Kocayayla, Belen, Üçpınar, Yukarı Güroluk and Süpürgelik. The plateaus start after the flora that includes pine, cedar, juniper and oak trees and are located at the zones where there are alpine meadows. The villagers don’t have registered lands in the plateaus. These lands, which belong to the treasury, are open for communal use. The plateaus are used ANTALYA 121

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Karapınar Yaylası

kalınan bu yaylalarda kalıcı meskenler yoktur. Adı geçen yaylaların tamamında toplam 25-30 çadır ancak vardır. Sürülerin otlatılması için çoban tutulmaz. Her bir aile çadırlar ile sürülerinin başında kalmaktadır. Küçükbaş hayvanların (koyun, keçi) beslendiği bu yaylalarda, 3 bin 500 - 4 bin hayvan otlatılmaktadır.

gelişip büyümesi için kullanılmaktadır (Sakız denilen, kesim süresi kısa ve ikiz yavru veren tür olan koyun cinsi beslenmektedir). Kasabadaki her evde bir iki büyükbaş hayvanın yanı sıra 5-10 küçükbaş hayvan beslenmektedir. Hayvancılıkla uğraşan 50 kadar aile vardır. Bunların 10 kadarı büyük sürü sahibidir.

Bir aile ortalama 150-200 adet küçükbaş hayvandan oluşan sürüye sahiptir. Yazı buralarda geçiren yaylacılar, kışı sürüleri ile birlikte Kanlıcaböğet (Mağarab deresi) vadisinin her iki yakasındaki Çobansini, Erikçiyatak, Aşağı Güroluk, Karakayanınönü, Tülüce adı verilen kışlaklarda konaklamaktadır.Yeşilyayla’da hayvancılık bilinçli bir şekilde yapılmaktadır. Elde edilen sütler kooperatif tarafından toplanarak değerlendirilmektedir. Kooperatif sütleri besicilerden ve çobanlardan toplayarak, Bozova’daki mandıralara götürmektedir. Genelde bu uygulama büyükbaş hayvan besiciliği için geçerlidir. Yaylalardaki beslenen küçükbaş hayvanların sütünden yararlanılmamaktadır (Bu uygulama keçilerden ziyade koyunlar için geçerlidir). Bu hayvanların beslenmesi, kesim amaçlı olmaktadır. Sütler yavruların

Yeşilyayla kasabası zengin su kaynaklarına sahiptir. Kasabada, Karapınar mevkisinde çok büyük bir su kaynağı var. Bu kaynak üzerinde, çevredeki birçok köye hizmet veren 3-4 tane su değirmeni bulunur. İlçe ve şehir merkezine taşınan Yeşilyayla’nın eski sakinleri, gittikleri yerdeki sıcak mevsimin bunaltıcı havasından kaçarak yaylaya gelmektedirler. Ayrıca vadi boyunca sıralanmış yazlık villalar, kasabadaki büyük turizm potansiyelinin sadece küçük bir parçasıdır. Yaylada not edilmesi gereken bir başka önemli husus da hemen her ailenin kendisi için ihtiyacı kadar sebze yetiştirebilmesidir.Yeşilyayla ve sınırları dâhilindeki diğer yaylalar ile Çomaklı beldesinin Karamuar (Göçükle) yaylası (ki buradan Burdur gölü seyredilebilmekte) safari turları için önemli bir güzergâh olabilir.

122

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

Su Değirmeni

jointly by the villagers. Forest areas, which are encircled with wires, are inspected by the Forestry Local Directorate. There are no permanent houses on these plateaus which are frequented for 3-4 months between May and August. There are a total of 25-30 tents on these plateaus. No shepherds are hired to look after the animals. Each family takes care of its own flock. Around 3500-4000 sheep and goats are grazed on these lands. People who spend the summer here spend their winters at Çobansini, Erikçiyatak, Aşağı Güroluk, Karakayanınönü and Tülüce with their animals. Stock breeding is a conscious business in Yeşilyayla. Milk that is derived from animals is collected by cooperatives. The cooperative which takes the milk from animal owners and shepherds, takes it to the dairy in Bozova. This application is also valid for cattle breeding. Sheep which are grazed at the plateaus are not bred for

their milk but rather for their meat. The milk is used for the development of baby sheep. Each family in town owns a couple of cattle and 5-10 smaller farm animals. There are about 50 families that work in live stock breeding and 10 of them have large flocks. Yeşilyayla has rich water resources. There is a very big water sources in Karapınar neighborhood in town. There are 3-4 water mills on this source that served many villages. The old inhabitants of Yeşilyayla who have moved to borough and city centers come to the plateaus during the summer to avoid the heat. In addition, summer villas along the valley are just a small part of the tourism potential in town. Another important issue that must be mentioned is that each family grows its own vegetables. Yeşilyayla, the other plateaus within its borders and Karamuar plateau in Çomaklı (where you can see the Burdur Lake) could be important routes for safari tours.


ANTALYA 123

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Ali Aral

Pedallar Altınbeşik Mağarası için çevrildi Dünyanın en güzel yeraltı göl mağarasına sahip İbradı’da dağ bisikleti şampiyonası düzenlendi.

Cycling towards Altınbeşik Cave A mountain cycling championship was organized in İbradı, a town that hosts the world’s most beautiful underground lake cave.

124

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


S

ahili, dağları, mağaraları, nehirleri, yaylaları, kanyonları ve antik şehirleriyle eşsiz doğal güzellikleri içinde barındırır Antalya. Bu güzellikleri yaşamak isteyen milyonlarca ziyaretçi, dünyanın dört bir yanından Antalya’ya akın eder. Antalya’nın bu eşsiz doğal güzellikleri yıl boyu sayısız etkinliğe ev sahipliği yapar. İşte bu etkinlikler zincirine bir halka daha eklendi. Dünyanın en güzel yeraltı göl mağarasının bulunduğu İbradı ilçesinde, dağ bisikleti yarışları düzenlendi.

Ödül töreni mağarada

Bu yıl ilki düzenlenen ve geleneksel hale getirilmesi planlanan ‘İbradı Altınbeşik Dağ Bisikleti Yarışları’na, İbradı’nın Ormana beldesi ev sahipliği yaptı. İbradı Kaymakamlığı, İbradı Belediyesi ve Türkiye Bisiklet Federasyonu tarafından ortaklaşa organize edilen yarışa, 7 ayrı kategoride 45 dağ bisikletçisi katıldı.Sporcular, İbradı’nın eşsiz doğal güzelliklerine sahip 8 kilometrelik

parkurda dereceye girmek için mücadele etti. Dereceye giren sporcular ödüllerini, eşi benzeri kolay görülmeyen Altınbeşik Mağarası’nda düzenlenen törenle aldı.

Bolu ve Manavgat maratonu da Altınbeşik’te

Yarışta elit bayanlarda Semra Yetiş, elit erkeklerde Bilal Akgün, master kategorisinde Nevzat Kıral, U15’de Ahmet Naz, U17’de Onur Balkan, U23’de İsak Ünal ve yıldız bayanlarda Ayşe Çakır birinci oldu. Türkiye’nin önemli sporcularının katıldığı yarışın bundan sonra her yıl geleneksel olarak devam edeceği ve uluslararası ölçekte gerçekleştirilmesinin hedeflendiği bildirildi.Altınbeşik Mağarası’nı tanıtmayı amaçlayan yarış çerçevesinde Bolu’da yapılan maraton yarışları ile Manavgat Dağ Bisiklet Maratonu yarışının da İbradı Altınbeşik MTB Dağ Bisikleti yarışlarına kaydırılmasının düşünüldüğü kaydedildi.

A

ntalya harbors unique scenic beauties that include shores, mountains, caves, rivers, plateaus, canyons and antique cities. Millions of tourists from around to world come to Antalya each year to witness these amazing natural assets. These natural beauties are home to many events throughout the year.A new activity has been added to this list. Amountain cycling championship was organized in İbradı, a town that hosts the world’s most beautiful underground lake cave.

The award ceremony was held inside the cave

The İbradı Altınbeşik Mountain Cycling Competition, which was organized for the first time this year, took place in the suburb of Ormana. 45 mountain cyclists in 1 different categories participated in the competition which was jointly organized by the kaimakam of İbradı, İbradı Municipality and the Turkish Bicycle Federation. Cyclists competed to make

the cut in the 8 kilometer track within the amazing nature of İbradı. Those who placed in the first three received their awards during a ceremony that was held inside Altınbeşik Cave.

The Bolu and Manavgat marathon was also at Altınbeşik

After the race, Semra Yetiş in the elite women’s category, Bilal Akgün in the elite men’s category, Nevzat Kıral in the master’s category, Ahmet Naz in the U15 category, Onur Balkan in the U17 category, İsak Ünal in the U23 category and Ayşe Çakır in the junior’s category came in first.It was announced that the race would continue every year and improved to become an international event. The marathon that took place in Bolu and the Manavgat Mountain Cycling Marathon will be connected to the İbradı Altınbeşik MTB Mountain Cycling Competition to increase the advertising of the cave. ANTALYA 125

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: ATSO Arşivi

Döşemealtı Halısı kimliğini oluşturuyor ’’Gelenekten Geleceğe Döşemealtı Halıcığı’’ ile başlatılan proje ile Döşemealtı halısının gereken ilgiyi görmesi ve bölgede bu alandaki faaliyetlerin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

The Döşemealtı Carpet establishes its identity With the project called ’’ Döşemealtı Carpeting- from tradition to future’’ it is aimed to increase attention for Döşemealtı carpets and spread activities in the region regarding the brand.

126

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


A

ntalya Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde faaliyetlerini sürdüren TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu ile Antalya İl Özel İdaresi ve Akdeniz Üniversitesi’nin işbirliği ve BAKA’nın mali desteğiyle yürütülen “Gelenekten Geleceğe Döşemealtı Halıcılığı” projesi kapsamında Döşemealtı Halı Kilim ve El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin açılışı yapıldı. Proje ile Döşemealtı halısının gereken ilgiyi görmesi, bölgedeki halıcılık faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve bu alandaki istihdamın artırılması hedefliyor. Döşemealtı ilçesinde sürdürülen geleneksel halı dokumacılığının tüm özellikleri ile korunması, ulusal ve uluslararası alanda ekonomik ve turistik değer olarak tanıtılması ve bölgedeki kadınların halı dokumacılığını meslek olarak benimsemesi için oluşturulan merkezin açılışı dolayısıyla tören düzenlendi. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak, törende yaptığı konuşmada, açılan merkezin bir kalkınma modeli olarak düşünülmesi gerektiğini söyledi. Ölmeye yüz tutmuş geleneksel ürünlerin yaşatılmasının önemli olduğunu vurgulayan Budak, ‘’Bu proje önemli bir kalkınma modelidir. Bir nesil daha geçerse bu kültür de geride kalacak. Globalleşen dünyada, makinelerin çoğalmasıyla bu tür yöresel ürünler de kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Bu projeyi özellikle ölmeye yüz tutmuş geleneksel ürünlerimizin tek-

rar yaşatılması açısından da son derece önemli buluyor, katkı koyan herkese teşekkür ediyorum’’ dedi. TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Işık Yargın ise projeyi yaparken Antalya’nın turizme dayalı ekonomisini esas aldıklarını belirtti. Sektörün arayış içerisinde olduğu iş alanları, alternatif turizm ve bunun kültürle harmanlanması noktasından hareket ettiklerini ifade eden Yargın, bu kapsamda Kovanlık Köyü’nün insanları ile tanıştıklarını söyledi. Yargın, şöyle konuştu: ‘’Döşemealtı halısının Kovanlık’tan doğduğunu biliyorduk. Hala burada tezgâhların bulunduğu, dokuyucu kadınlar olduğu bilgisini edindik. Buradan böyle bir proje çıktı. Burası bir merkez, boya merkezi, desen merkezi ve dokuma merkezi olarak hayata geçti. Döşemealtı’nın diğer köylerinden de bu merkeze

T

he Döşemealtı Carpet and Handicrafts Research and Application Center was opened by the TOBB Antalya Women Entrepreneurs Board, Antalya City Special Directorate and Akdeniz University, with financial support from BAKA, within the context of the Döşemealtı Carpeting- from tradition to future project. The project aims to increase attention for Döşemealtı carpets, spreading the activities in the region regarding the brand and increasing employment in the sector. An opening ceremony was conducted for the opening of the center which aims to protect the art of traditional hand woven carpets of Döşemealtı, to advertise the product nationally and internationally and for local women to embrace the trade as a serious profession. The president of the Antalya Chamber of Commerce and Industry Çetin Osman

Budak, who spoke at the ceremony, said that the center should be regarded as a development model. Budak, who stressed the importance of preserving almost extinct traditional products, said ‘’This project is an important development model. If another generation passes by, this culture will be forgotten. In the globalized world, these local products are becoming extinct with the involvement of machines. I believe this project is very important in keeping those traditional products alive and I thank everyone for their contribution.’’ The president of TOBB Antalya Women Entrepreneurs Board Işık Yargın said that they had based the project on Antalya’s economy, which is reliant on tourism. Yargın, who added that the sector was in search of something difANTALYA 127

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


kadınlar alacağız. Amacımız tüm bunların sonunda tabii ki, ekonomik bir katkı da yaratmak.’’

Marka haline gelecek

Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Cengiz Sayın da, Döşemealtı halısına kimlik kazandırmak, garanti belgesi vermek ve uluslararası alanda tanınır marka haline getirmek istediklerini kaydetti. Sayın, “Halıların özellikle turistik açıdan tanınması ve değer görmesini istiyoruz. Bunun yanında çok kişiye de istihdam sağlayacağız. Proje kapsamında Kovanlık Köyü’nde bulunan eski Süt Ürünleri kooperatif Binası, Antalya İl Özel İdaresinin katkıları ile tadil edildi’’ dedi.

ate employment for many people. The old milk factory in the village of Kovanlık was renovated for the purpose of this project by the Antalya City Special Directorate.’’

Döşemealtı Belediye Başkanı Nurettin Tursun ise ilçenin dünyada halıcılığıyla tanındığını, teknolojinin gelişmesiyle el dokuması halıcılığa ilginin azaldığını, projenin Döşemealtı halısının yaşatılması açısından önemli olduğunu vurguladı. Proje kapsamında Döşemealtı Halıcılık Eğitim, Araştırma, Uygulama ve Tanıtım Merkezi’nde Döşemealtı halıları envanteri çıkarılacak ve araştırma çalışmaları yapılacak. Bölgeden seçilen 10 kadın eğitim alacak ve aralarından ikisinin yerel eğitmen olarak istihdam edilmesi sağlanacak. Başta Kovanlık olmak üzere bölgeden seçilen 30 kadına ise Döşemealtı Halısı dokumacılığı, turizm, pazarlama ve girişimcilik eğitimi verilecek. 128

ANTALYA

ferent, said that they had started by mixing alternative tourism and culture. Yargın continued: ‘’We knew that the Döşemealtı carpet had originated in the village of Kovanlık. We found out that there were still looms and women who engaged in this activity there. That’s when we thought of this project. This center is a painting center, a design center and a weaving center. We will recruit women from other villages as well. Our goal is eventually is to contribute

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

to the economy.’’ It will

become a brand

The director of the Akdeniz University Project Development, Application and Research Center Prof. Dr. Cengiz Sayın said that they wanted to give the Döşemealtı carpet an identity, a guarantee certificate and make it a worldwide brand. Sayın said, “We want these carpets to be recognized and valued by tourists. In the meantime, we will cre-

Döşemealtı Chief Magistrate Nurettin Tursun added that the borough was known around the world for its carpets, that the attention to the carpets had decreased with the improvement of technology and that this project was important in keeping alive the tradition of hand woven carpets. Within the context of the project, an inventory of Döşemealtı carpets will be established and research will be conducted at the center. 10 women that will be selected from the region will be educated and two of them will be selected as local instructors. 30 women that will be selected from the region, mainly from Kovanlık, will be educated in weaving, tourism, marketing and entrepreneurship.


ANTALYA 129

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: Kaş Belediyesi

Kaş’ta bir kültür evi Kaş bölgesinin geçmişten gelen değerlerini yarınlara aktaran Kaş Kültür Evi, sanatsal etkinliklerle hizmet veriyor. Gönüllü çalışanlar ise gelecekte açılacak bir müzenin temeli olma sevdasıyla görev yapıyor.

A culture house in Kaş The Kaş Culture House, which transfers the region’s historical and cultural values to the future, establishes this with art activities. Volunteers work with the hope that the house will serve as a museum in the future.

130

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


K

öklü tarihe, zengin kültüre ve sayısız doğal güzelliğe sahip Kaş’ın geçmişten bugüne süre gelen değerleri, Kaş Kültür Evi ile yarınlara aktarılıyor. Kaş Belediyesi ve ÇEKÜL Vakfı işbirliği ile hayata geçirilen Kaş Kültür Evi, bölgenin tarihi ve kültürel kimliğini uluslararası etkinliklerle yaşatmayı da amaçlıyor. Kaş Kültür Evi’nde, kent arşivi, etnografik galeri, sanat atölyesi, sergi salonları, sinema ve kafeterya bulunuyor. Bölgede yaşayan çok sayıda sanatçının eserleri de meraklılarıyla buluşturuluyor. Kaş Kültür Evi Projesi, 2005 yılında eski bir evin belediye tarafından tahsis edilmesiyle başladı. Ardından eski ev restore edilip, bugünkü modern görünümüne kavuşturuldu. Kaş Kültür Evi, 2010 yılı itibariyle düzenli olarak faaliyete geçti. Gönüllülerden oluşan komiteler ve komisyonlar, Kaş Kültür Evi’nde pek çok etkinlik düzenliyor. Bunun bir örneği, Et-

nografya ve Kent Arşivi Komitesi’ni oluşturan sekiz gönüllünün çabası. Köy muhtarlarının desteği ile altı aylık bir süreç içinde tüm köyleri dolaşan gönüllüler, çeşitli eşyalar, objeler toplayıp, fotoğraflarını çekmiş ve kayıt altına almış, Toplanan eşyalar geçmişteki köy yaşamına ışık tutmak için sergilemeye açılmış. Kaş Kültür Evi’nde sergilenen köylülere ait eşyaların arasında eski kaplar, hamur tahtaları, tüfekler, dokuma tezgâhı, el işleri, nakışlı örtüler yer alıyor. Gönüllülerden oluşan bir diğer ekip ise Sanat ve Sergi Komitesi. Sergi planları ve araştırmaları yapan komitenin üyeleri, belirlediği disiplinlerde sanatçılarla bağlantı kuruyor, açtığı sergilerle bölge halkına hizmet veriyor. Grup, yaz aylarında uluslararası sanatçıların eserlerinin sergilenmesini sağlarken, kış aylarında da öğrencilerin eserlerini değerlendiriyor. Bugüne kadar eserleri sergilenen sanatçılar arasında Mehmet Güleryüz, Murat

T

he historical and cultural values of Kaş, which has a profound history, rich culture and numerous scenic beauties, is transferred to the future through The Kaş Culture House. The venue, which was built by the Municipality of Kaş and ÇEKÜL Foundation, also aims to keep the historical and cultural identity of the borough alive with international events. There is a city archive, ethnographic gallery, an art workshop, exhibition halls, cinema and a cafeteria inside the house. The works of local artists are exhibited at the venue. The Kaş Culture House Project began in 2005 when an old house was allocated to the municipality. The house was then restored and modernized. The venue went into full operation in 2010.

Committees and commissions which are made up of volunteers organize many events at the venue. An example of this is the efforts of eight volunteers in the Ethnography and City Archive Committee. Volunteers visited every village for six months and gathered various objects, photographed them and recorded them. Later on, the objects that were collected were put on display. The objects include old earthenware, rifles, handicrafts, embroideries and weaving looms. Another team that is composed of volunteers is the Art and Exhibition Committee. The members of the committee, who are in charge of exhibition planning and research, contact the artists and organize ANTALYA 131

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Morova, Eda Şahan, İbrahim Zaman, Paulina Gerge, Alexandrous Zgroris, Sefer Öztürk, Wieslaw Zaremba, Osman Yılmazer ve Erol Kınalı gibi isimler bulunuyor.

Sanat eğitimi veriliyor

Kaş Kültür Evi’nde etkinlikler bunlarla sınırlı değil. Sanat Odası’nda katılımcılara gece ve astronomi fotoğrafçılığı eğitimi verilirken, lise çağındaki gençler için de yine gönüllü eğitmen Özkan Yılmaz liderliğinde bir film atölyesi oluşturuldu. Öğrencilere bu çerçevede kısa film çekmenin teknikleri öğretildi. Kaş Kültür Evi’nde kısa film eğitimi alan Melissa Yılmaz, 132

ANTALYA

Türkiye Liselerarası Kısa Film Yarışmasında ‘Denizin Gizemi’ filmiyle Türkiye birincisi oldu. Konferans ve sinema salonunda ise çeşitli belgesel ve kısa film gösterimleriyle sanattan bilime geniş bir yelpazede paneller söyleşiler ve imza günleri düzenlenen kültün evinde, şiir ve klasik müzik dinletileri de gerçekleştiriliyor. Kaş Kültür Evi, kültürel ve sanatsal organizasyonlarla halka ve çocuklara yönelik projeler de oluşturuyor. Gelecekte bir müzenin temeli olma sevdasını sürdüren Kaş Kültür Evi, Pazartesi günleri hariç her gün ziyaret edilebiliyor.

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

exhibitions. Th group organizes international exhibitions during the summer and gathers works from students in the winter. Up until today, the works of Mehmet Güleryüz, Murat Morova, Eda Şahan, İbrahim Zaman, Paulina Gerge, Alexandrous Zgroris, Sefer Öztürk, Wieslaw Zaremba, Osman Yılmazer and Erol were put on display.

Art education

These are not the only activities at the Kaş Culture House. At the Art Room, participants are educated in night and astronomy photography while a cinema workshop was set up for high school students under the direction of Özkan

Yılmaz where students learned the tricks of shooting short films. Melissa Yılmaz, one of the students who took the workshop at the venue became the Turkish champion in the Short Film Competition among high schools with her film “The Mystery of the Sea” Book signings, conferences, panels, poetry readings, classical music concerts are organized at the venue where documentaries and short movies are screened at the conference and movie hall. The Kaş Culture House also establishes projects geared towards children. The venue is open every day except Monday.


ANTALYA 133

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


Fotoğraflar / Photographs: ANFAŞ Arşivi

FreshAntalya’da yurt dışı atağı Bu yıl 15-17 Kasım’da 6. kez düzenlenecek fuar öncesinde Avrupa ve Rusya’nın yanında Ortadoğu’da da tanıtım çalışmaları gerçekleştirildi. Fuara katılımda beklenti yüksek.

134

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


FreshAntalya advertised around the world Advertising efforts accelerated in Europe, Russia and the Middle East before the fair that will take place on November 15-17. Increased participation is expected this year.

A

nfaş Fresh Antalya Uluslararası Meyve, Sebze, Lojistik ve Teknolojileri Fuarı, bu yıl 6. kez 15-17 Kasım 2012 tarihleri arasında Antalya Expo Center’de düzenlenecek. Geçen yıl 36 ülkeden 7 bin 500’ün üzerinde sektör profesyonelinin ziyaret ettiği ve 142 firmanın stant açtığı fuara, bu yıl daha fazla katılımın olması ve sektör temsilcilerinin yeni bağlantılar yapması bekleniyor. Fuarda geçen yıllarda olduğu gibi yine randevulu iş görüşmeleri gerçekleştirilecek. Geçen yıl sektör temsilcilerini yabancı meslektaşları ile buluşturan fuar çerçevesinde 109 yabancı firma yetkilisi, AnfaşFresh Antalya Fuarı katılımcılarıyla 2 bin iş görüşmesi gerçekleştirmişti. Anfaş Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Çalık, FreshAntalya’nın sektörünün ilk ve tek fuarı olması açısından son derece önemli olduğunu kaydetti. Fuarın amacının sektöre ivme kazandırmak olduğunu ifade eden Çalık, “Fuara katılan firmalar ihracat bağlantısı kurmakta. Ayrıca Türkiye’deki tüm toptancı ve süpermarket zincirlerinin yetkilileri ile görüşme şansı yakalanmakta. Fuarı

bu doğrultuda geliştirmek, katılan her ihracatçıya yeni müşteriler, yeni bağlantılar kazandırmak için çok ciddi tanıtım ve pazarlama çalışması yapmaktayız” dedi. Amaçlarının fuarı Balkanlar’ın, Ortadoğu’nun ve Merkez Asya’nın en önemli yaş meyve sebze fuarı haline getirmek olduğunu belirten Çalık, bu doğrultuda Avrupa ve Rusya’nın yanı sıra Ortadoğu’da da çalışmaları sürdürdüklerini bildirdi. Çalık, ‘’Bu yıl Rusya, Almanya, Bulgaristan, Romanya, Irak, Ukrayna, Suudi Arabistan, Polonya, Hollanda, Fransa, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, İran, Azerbaycan, BAE, Katar, Kosova, Ürdün, Japonya, İspanya, Hollanda, Tunus ve Şili hedef ülkelerimiz. Bu

T

he Anfaş Fresh Antalya International Fruit, Vegetable, Logistics and Technologies Fair will take place for the 6th time this year on November 15-17 at Antalya Expo Center. Increased participation is expected at the fair where 142 companies opened stands and over 7500 sector professionals from 36 different countries attended last year. Just as last year, business will be conducted at previously scheduled meetings. Last year, 109 foreign company representatives had conducted 2000 meetings with the contributors of the fair. Anfaş Fairs Chairman Mustafa Çalık said that the fair was very important as it was the first and only fair regarding the sector. Çalık, who stated

Mustafa Çalık

that the aim of the fair was to mobilize the sector, said “The companies that attend the fair make connections regarding exports. In addiANTALYA 135

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


ülkelerde tanıtım çalışmaları yaptık” diye konuştu. Akdeniz İhracatçı Birliğinin Rusya’nın Rostov ve Moskova şehirlerinde meyve sebze hallerini ziyaret ettiğini kaydeden Çalık, bakanlıkların üst düzey yetkililerinin buralardaki görüşmelerde FreshAntalya fuarının tanıtımını yaptığını bildirdi. ANFAŞ’ı temsilen Rostov’a giden Genel Müdür Yardımcısı Server Seçer ise “Rusya bölgesinden Anfaş FreshAntalya Fuarı’na ilginin çok büyük olduğunu, temaslar çerçevesinde bu sene özellikle Rus pazarındaki ziyaretçi oranında büyük artış beklediklerini söyledi.

tion, they get the chance to meet the representatives of wholesalers and supermarket chains. We are realizing serious advertising and marketing works to bring new customers to exporters.” Çalık, who said that their target was to make the fair the most important fresh fruit and vegetable fair of the Balkans, the Middle East and Central Asia, added that they were to continue their advertising efforts in Europe, Russia and the Middle East. Çalık continued, ‘’This year, our targeted countries are Russia, Germany, Bulgaria, Romania, Iraq, Ukraine, Sau-

FresAntalya’da bu yıl; yaş sebze ve meyveler, kurutulmuş meyve ve sebzeler, sert kabuklu meyveler, şifalı bitkiler ve baharatlar, tohumlar, lojistik hizmetleri ve ekipmanları, işleme teknolojileri, saklama teknolojileri, ambalaj malzeme ve teknolojileri, laboratuar ve laboratuar ekipmanları, sektör dernekleri ve yayınları, eğitim, danışmanlık, sigorta, gümrük, bankacılık ve finans hizmetleri, sertifika kuruluşları yer alacak. 136

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

di Arabia, Poland, Holland, France, Georgia, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Turkmenistan, Iran, Azerbaijan, BAE, Qatar, Kosovo, Jordan, Japan, Spain, Tunisia and Chile. We did a lot of advertising in these countries.” Çalık, who stated that the Mediterranean Exporters Association had visited the fruit and vegetable markets in Rostov and Moscow, added that the representatives of the ministry advertised the fair during their visits. Assistant Manager Server Seçer who went to Moscow on behalf of ANFAŞ said that

there was a lot of interest for the fair in Russia and that they were expecting more participants from that region this year. Fresh fruits and vegetables, dried fruits and vegetables, fruits with hard shells, healing plants and herbs, seeds, logistic services and equipments, harvesting technologies, preservation technologies, packaging materials and technologies, lab equipments, sector associations and publications, education, consultancy, insurance, banking and financial services and certificate companies will be featured at FreshAntalya.


KUNDU TURİZM YATIRIMCILARI BİRLİĞİ

KUNDU TOURISM INVESTORS ASSOCIATION

Green Palace

KUYAB Kundu Turizm Yatırımcıları Birliği Yalıçam Mevkii Kundu Köyü Lara Posta Dağıtım Müdürlüğü Pk.5 Aksu/Antalya ANTALYA 137 Tel:0242 431 24 24 - 431 24 71 Faks:0242 431 24 74 Temmuz / Ağustos - July / August 2012

www.kuyab.com


ADVERTORIAL

Daha sürdürülebilir

bir gelecek için Tantur Yeşil turizm konseptini geliştiren Tantur, Antalya Beşkonak’ta düzenlediği doğayı koruma turları ile bölgede 2008’deki yangın sonrası yeniden ağaçlandırmaya katkı sağlıyor.

Tantur for a more sustainable future Tantur, which has developed the green tourism concept, contributes to reforestation after the fire in 2008 with the nature preservation tours it organizes in Antalya, Beşkonak.

T

ürkiye’nin önde gelen turizm şirketleri arasındaki saygın yerini 30 yıldır koruyan ve Avrupa’nın en büyük turizm şirketi TUI AG’nin kalitesini de ekleyerek, 90 ülkedeki ofisleriyle sektördeki gücünü ispatlayan Tantur, çevre bilinci ve yeşil turizmi ön planda tutuyor. Bu kapsamda tur ve gezilerde sürdürülebilirlik ile ilgili bir program üstünde çalışan şirket, 2008 yılında Antalya Beşkonak’ta yüzlerce hektar sedir ormanının yanmasıyla sonuçlanan yangının hasarlarını silmeyi de amaçlayan turlar düzenliyor. Taurus Deluxe-Doğayı Koruma Turu kapsamında inanılmaz bir güzelliğe sahip Köprü Kanyonu keşfeden katılımcılar, bölgede ağaçlandırmaya katkı sağlamaya çağrılıyor. Tantur, turun sonunda katılımcılara ‘Doğayı Koru’ sertifikası veriyor. Marmaris Uzun Yürüyüş turunda ise konuklara, bitki örtüsü ve faunayla ilgili bilgi verilirken, Orman Bakan138

ANTALYA

lığının katkılarıyla Tantur, bölgenin temiz kalmasına katkıda bulunarak, çöp konteynerlerinin yerleştirilmesini destekliyor. Benzer bir uygulamanın Antalya’da da

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

T

antur, which has been a prominent tourism company for the past 30 years in Turkey and is a force to be reckoned with in the sector with offices in 90 countries,

highlights environmental awareness and green tourism. The company, which works on a program that concentrates on sustainability in tours and vacations


June Foundation, get to visit the research center and the region with electric powered motorboats. Tantur’s “protected propeller” boats also protects the turtles. Tantur also helps in the olması için çalışma yapılıyor. Tantur, Dalyan bölgesinde Kaplumbağa Gözlem turlarına da öncülük ediyor. Bu noktada bir kilometre taşı oluşturan firma, çevre dostu yeni bir tur yarattı. Deniz Kaplumbağaları Araştırma ve Rehabilitasyon Merkezi ve Kaptan June Vakfı işbirliği ile misafirler, araştırma merkezini ziyaret ederken, sadece elektrik motorlu teknelerle çevreyi keşfediyorlar. Tantur’un pervane korumalı tekneleri, kaplumbağalar için en büyük tehlikeyi oluşturan pervane çarpmasını da önlüyor. Tantur, Antalya Çıralı, Olympos, Adrasan ve daha birçok sahilde de Caretta carettaları korumaya yönelik çalışmalar için de fırsat kolluyor ve çalışmalara destek çağrısında bulunuyor. Firmanın, sürdürülebilir gelişme projeleri ve programları üzerindeki çalışmalarına devam edeceği, açılan bu yolda takip edilmek için çağrıda bulunduğu belirtildi.

preservation of loggerhead sea turtles and calls to other to aid in the preservation works. The company has announced that it will continue its programs geared toward a sustainable environment.

this year, also organizes nature preservation tours in Antalya, Beşkonak which aims to erase the traces of the large forest fire in 2008. Participants who discover the amazing Köprü Canyon within the Taurus DeluxeNature Preservation Tour are encouraged to aid in the reforestation efforts. Tantur awards the participants with a certificate after the tour. While guests are informed about the flora and fauna during the Marmaris Uzun Walk tour, Tantur helps the area clean and supports the placement of trash containers in the region. A similar application is in the works in Antalya as well. Tantur also pioneers turtle observation tours in the Dalyan region. The company, which has realized a first at this point, has established an environmentally friendly tour. Guests, with the joint cooperation of the Sea Turtles Research and Rehabilitation Center and the Captain ANTALYA 139

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


INFO İtfaiye / Fire Department Acil Servis / Medical Emergency Service Trafik / Traffic Polis İmdat / Police Department Jandarma / Gendarmerie Orman Yangını / Forest Fires ANTALYA MERKEZ / CENTER Valilik / Governorship Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı / Deputy Governor for Tourism İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Culture & Tourism Directorate Antalya Büyükşehir Belediyesi / Antalya Metropolitan Municipality İl Emniyet Müdürlüğü / Provincial Security Directorate İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi / Provincial Security Directorate Passport Department Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi / Antalya Training And Research Hospital Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) / Mediterranean Association of Touristic Hoteliers DHMİ Santral / Central AKSEKİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

110 112 154 155 156 177

(242) 243 97 91 (242) 243 97 98

(242) 249 50 00 (242) 345 41 00

(242) 227 96 00 (242) 249 44 00

(242) 321 59 26 (242) 330 30 30

(242) 678 10 21 (242) 678 10 08 (242) 678 22 28 (242) 678 10 25 (242) 678 10 29

(242) 426 30 52 (242) 426 30 49 (242) 426 26 77 (242) 426 30 32

ALANYA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 512 57 17 (242) 513 21 11 (242) 511 23 12 (242) 513 10 09 (242) 513 48 41

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

(242) 513 12 40 (242) 511 94 98 (242) 514 34 74

DEMRE Kaymakamlık / District Governorship Jandarma / Gendarmerie Sahil Güvenlik / Coast Guard Emniyet Amirliği / Security Chief Office Belediye / Municipality Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 871 53 53 (242) 871 51 89 (242) 874 42 28 (242) 871 42 21 (242) 871 50 51 (242) 872 16 10

DÖŞEMEALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 421 44 41 (242) 421 30 55 (242) 421 27 56 (242) 421 30 07

ELMALI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 618 10 08 (242) 618 67 01 (242) 618 62 51 (242) 618 63 01 (242) 618 83 00

FİNİKE Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 855 10 05 (242) 855 13 92 (242) 855 10 21 (242) 855 10 07 (242) 855 20 00

GAZİPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 572 28 84 (242) 572 10 13 (242) 572 50 14 (242) 572 10 15 (242) 572 15 62

GÜNDOĞMUŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 781 20 06 (242) 781 20 11 (242) 781 21 88 (242) 781 20 14

(242) 247 76 60

AKSU Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

140

Turizm Danışma / Tourism Information Liman Başkanlığı / Port Authority Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ALTİD / Alanya Touristic Hoteliers Association


ANTALYA 141

Temmuz / AÄ&#x;ustos - July / August 2012


İBRADI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 691 22 94 (242) 691 20 04 (242) 691 23 01 (242) 691 20 15

KAŞ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Kaş Turizm Danışma

(242) 836 10 04 (242) 836 10 99 (242) 836 10 24 (242) 871 51 89 (242) 836 32 15 (242) 836 12 38

KEMER Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Liman Başkanlığı / Port Authority Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 814 44 81 (242) 814 15 03 (242) 814 15 46 (242) 814 10 16 (242) 814 15 50 (242) 814 52 62 (242) 814 11 12

KEPEZ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 335 41 11 (242) 310 58 58 (242) 344 44 75 (242) 221 28 02

KONYAALTI Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie

(242) 229 94 90 (242) 259 09 26 (242) 229 63 81 (242) 238 22 07

KORKUTELİ Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 643 60 01 (242) 643 60 11 (242) 643 22 38 (242) 643 62 60 (242) 643 64 44

KUMLUCA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 887 10 01 (242) 887 27 00 (242) 887 73 00 (242) 887 10 05 (242) 887 14 80

MANAVGAT Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital Turizm Danışma / Tourism Information

(242) 746 10 04 (242) 746 10 82 (242) 746 30 44 (242) 746 10 06 (242) 746 44 80 (242) 753 12 65

142

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012

MURATPAŞA Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate

(242) 244 75 50 (242) 324 46 46 (242) 243 90 68

SERİK Kaymakamlık / District Governorship Belediye / Municipality İlçe Emniyet / District Security Directorate İlçe Jandarma / District Gendarmerie Devlet Hastanesi / State Hospital

(242) 722 10 04 (242) 722 19 70 (242) 722 10 88 (242) 722 10 08 (242) 722 13 40

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / State Fine Arts Gallery (242) 248 70 76 Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür ve Sanat Evi – Kütüphane / Metropolitan Municipality Atatürk Culture and Art House– Library (242) 243 15 43 Muratpaşa Belediyesi Aydın Kanza Sanat Galerisi / Muratpaşa Municipality Aydın Kanza Art Gallery (242) 248 48 93 AKM Sanat Galerisi / AKM Art Gallery (242) 238 54 44 Büyükşehir Belediyesi Karikatür Sokağı - Sanat Galerisi / Metropolitan Municipality Comics Street - Art Gallery (242) 249 54 00 Olbia Sanat Galerisi / Olbia Art Gallery (242) 310 21 92 ANSAN Sanat Galerisi / ANSAN Art Gallery (242) 248 00 08 Orkun - Ozan Sanat Galerisi / Orkun - Ozan Art Gallery (242) 248 38 52 Salih Yön Sanat Galerisi / Salih Yön Art Gallery (242) 313 19 13 2000 Plaza Sanat Galerisi/2000 Plaza Art Gallery (242) 312 48 69 Haşim İşcan Kültür Merkezi Sergi Salonu / Haşim İşcan Cultural Centre Exhibition Hall (242) 247 87 27 Büyükşehir Belediyesi Yenimahalle Semt Evi Sergi Salonu / Metropolitan Municipality Yenimahalle District House Exhibition Hall (242) 325 91 31 Antalya Müzesi Sergi Salonu / Antalya Museum Exhibition Hall (242) 238 56 88 AHK Sanat Galerisi / AHK Art Gallery (242) 316 53 00 Desti Sanat Galerisi / Desti Art Gallery (242) 311 40 82 Sezen Sanat Merkezi / Sezen Art Center (242) 322 77 23 Mimarlar Odası Sanat Galerisi / Chamber of Architects Art Gallery (242) 237 86 94 Fırçakeş Sanat Evi / Fırçakeş Art House (242) 247 62 37 Lara Sanatevi / Lara Art House (242) 248 87 70 Fuat Ali Koç Atölyesi / Fuat Ali Koç Workshop (242) 244 37 26 Tömer Sanat Galerisi / Tömer Art Gallery (242) 312 50 14 Bohem Sanat Galerisi / Bohemia Art Gallery (242) 243 84 77 MÜZELER VE ÖNERİLEN DİĞER GEZİ MEKANLARI Antalya Müzesi / Antalya Museum (242) 238 56 88 Alanya Müzesi / Alanya Museum (242) 513 12 28 Side Müzesi / Side Museum (242) 753 10 06 Atatürk Evi Müzesi / Museum of Atatürk’s House (242) 241 15 27 Suna İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi / Suna Inan Kıraç Kaleiçi Museum ( 242) 243 42 74 Minicity (242) 230 46 30 Elmalı Müzesi (242) 618 44 42 Alanya Atatürk Evi (242) 513 32 54 Oyuncak Müzesi (242) 248 49 33-34 Kaleiçi Karatay Medresesi Beautiful Anatolia Exhibition Kum Heykeller (Mayıs - Ekim Dönemi) / Sand Sculptures (May - October)


ANTALYA GUIDE

KEMER RESORT HOTEL Atatürk Bulvarı Kemer - ANTALYA Tel: +90 242 814 31 00 Faks: +90 242 814 55 30 info@kemerresort.com www.kemerresort.com

BEST WESTERN KHAN HOTEL Elmalı Mah. Kazım Özalp Cad. No: 55 ANTALYA Tel: +90 242 248 38 70 Faks: +90 242 248 42 97 info@khanhotel.com www.khanhotel.com

MIRACLE RESORT HOTEL Güzeloba Mevkii Tesisler Cad. No:174 Lara / ANTALYA Tel:+90 242 352 21 21 Faks:+90 242 352 21 11 info@miracleotel.com www.miracleotel.com

KAYI ŞİRKETLER GRUBU Kayı Plaza Güzeloba Mah. Ay-1 Sok.No: 1 Lara / ANTALYA Tel: +90 0242 310 88 00 Fax: +90 0242 310 88 24 info@kayıgroup.com.tr www.kayıgroup.com.tr

TÜRKİZ KEMER Yalı Cd. No:3 Kemer - ANTALYA Tel:+90 242 814 41 00 Faks:+ 90 242 814 28 33 info@turkiz.com.tr www.turkiz.com.tr

Bulmacanın Çözümü

ANTALYA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ Antalya-Burdur Karayolu 26. Km Tel: +90 242 258 11 00 Pbx Faks: +90 242 258 11 04 akorsan@antalyaosb.org.tr www.antalyaosb.org.tr

SEVGİ HASTANESİ Antalta Cd. Eski Side Kavşağı Manavgat - ANTALYA Tel: +90 242 746 55 99 Fax: +90 242 742 83 53 info@sevgihospital.com www.sevgihospital.com

ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZİ Fabrikalar Mah. Fikri Erten Cd.No:2 Kepez - ANTALYA Tel : +90 242 334 33 99 Fax : +90 242 34 33 60 www.ozdilekpark.com

OLYMPOS TELEFERİK Fajos A.Ş. Tahtalı 2365 m. Pk.96 Tekirova - Kemer 07995 ANTALYA Tel: +90 242 242 22 52 www.olymposteleferik.com

ÖZEL MEMORIAL HASTANESİ Zafer Mahallesi Beyazıt Cd. No.91 Kepez / ANTALYA Tel: +90 242 444 7 888 www.memorial.com.tr

ADOPEN

Organize Sanayi Bölgesi 2. Etap ANTALYA Tel: 444 24 24 Fab. Tel: +90 242 258 18 00 www.adopen.com

ANTALYA KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL YURTDIŞI ABONELİK 180 TL

Tarih:

/

/ 20..........

AD,I SOYADI

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ ŞEHİR

ÜLKE

E-MAIL

POSTA KODU

TELEFON

VERGİ DAİRESİ

FAX VERGİ NO

.........Yıllık abonelik bedeli olan............................TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod. 0731 Hesap No.10260253 RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Tic. Ltd. Şti. hesabına havale ettim. Not : Lütfen havale dekontunuzu doldurduğunuz abone formu ile birlikte aşağıdaki faks numarasına gönderiniz.

ABONE TELEFON

(0232) 463 75 40

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@renklikalem.com.tr ANTALYA 143

Temmuz / Ağustos - July / August 2012


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

144

ANTALYA

Temmuz / Ağustos - July / August 2012




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.