antalya tarım

Page 1


Kalite ve Müşteri Memnuniyeti Ticaretimizin ayrılmaz bir parçasıdır.

Muşlu Kardeşler Meyve Paz. Turz. Sey. Nak. San. ve Tic. Ltd Şti.

Toptancı Sebze ve Meyve Hali No:554-545 ANTALYA Tel: 0242 339 96 10 Fax: 0242 339 96 34 Email: info@muslukardesler.com


D繹rt Mevsim Tar覺m

1


2

Dört Mevsim Tarım

Yeni sezona sorunsuz başladık… Her sektörün kendine özgü bir sezonu olduğu gibi Antalya tarımı içinde önem arz eden sezon örtüaltı tarımı ile yaş meyve ve sebze ihracatının başladığı sezondur. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kalıntı sorunu ve bir önceki yılda tuta absoluta zararlısı ile ilgili sorun çözüldü. Yeni sezona sorunsuz başladığımız kanaatindeyim. Sorunsuz başlayan üretim sezonun ihracatta da aynı şekilde devam edeceğine inanıyorum. Sezonun üreticilerimize ve ihracatçılarımıza faydalı olmasını temenni ediyorum. Bu yıl üretim sezonunun sorunsuz başlamasında ve önümüzdeki yıllarda gelişerek devam etmesinde biyolojik mücadele ile ilgili uygulamaların çok büyük katkı sağladığı kanaatindeyim. Bakanlığımız tarafından biyolojik mücadeleye yapılan desteklemelerin artırılması iki manada katkı getirecektir. Birincisi biyolojik mücadele ile yetiştirilen ürünlerimiz pazarda çok daha kolay alıcı bulabilecektir. İkincisi ise doğa ve çevrenin korunması ile kalıntısız ürün üretimi konusunda çok büyük katkı sağlayacaktır. Özellikle biyolojik mücadelenin devreye girmesi ile birlikte uluslararası alanda ürünlerimizin rekabet şansı artacaktır. Her geçen yıl artan biyolojik mücadele ihracatımıza da olumlu katkılar sağlayacaktır. İtalya, Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerde meydana gelen ekonomik dalgalanmalar, Avrupa pazarını riskli hale getirmektedir. Bu nedenle ihracatçılarımızın yeni pazar arayışlarına

girmesi ihracatımızın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Antalya yeni sezona bir vizyon projesi olan EXPO 2016 ile başlamış bulunmaktadır. Bu kapsamda bundan sonra yapılacak yatırımlar, hem Antalya hem de Türkiye’nin vizyonu açısından olumlu katkılar sağlayacaktır. 23 Kasım 2011 tarihinde Paris’te gerçekleştirilen toplantıda Sayın Bakanımız Botanik EXPO’sunun bayrağını Uluslararası Sergiler Bürosundan teslim aldı. Botanik temalı EXPO 2016 organizasyonunun Antalya’da gerçekleştirilecek olması hem bu sezon hem de bundan sonra gerçekleştirilecek sezonlar ile Antalya tarım sektörü için, Türk tarım sektörünün dünyaya açılımı, Antalya tarımının uluslararası platformlarda tanınması ve Antalya’nın Türkiye’yi temsil edecek olması noktalarında çok büyük katkı getirecektir. Bu gelişmelerin yanı sıra Bakanlığımızın yatırım ve iş programları arasında yer alan bitkisel üretim, hayvansal üretim, hastalık ve zararlıları ile ilgili çalışmalar yürütülürken, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi ile ilgili de çalışmalar yapılmaktadır.. Destek, teşvik ve meralarla ilgili yürütülen faaliyetlerimiz de devam ederken, Antalya İl Müdürlüğü olarak farklı bir açıdan bir takım çalışmalar yürütmekteyiz. Özellikle

tarımda Bakanlığımızın tarım politikaları yanında tarımın imajını güçlendirecek yeni projeleri de özel sektör ile birlikte yürütmeniz gerekmektedir. Bu projeleri özel sektörle birlikte yürütmediğiniz, tarımda çok sesliliği, çok ulusluluğu sektöre yansıtamadığınız takdirde sadece kendi içinizde kendi döngünüzde kısır bir anlayışla tarımı yürütmüş olursunuz. Hem dışa açılmak anlamında hem de tarıma yeni imajlar kazandırmak anlamında İl Müdürlüğü olarak AB projeleri ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’na sunulacak projelerin hazırlıkları ile bizler de üreticilerimiz ve ihracatçılarımız gibi yoğun bir şekilde yeni sezona başlamış bulunmaktayız. Bu projelerle de sektörümüzü sezona hazırlamaya çalışıyoruz. Bu konseptte de üniversitelerimiz, araştırma enstitülerimiz ve tarım sektörünün tüm tarafları ile birlikte yoğun bir çalışma içindeyiz. Türkiye tarihten gelen stratejik konumunun yanında bulunduğu coğrafi konum ile de jeostratejik öneme sahiptir. Sahip olduğumuz endemik popülasyonlarla da ülkemiz agrostratejik bir konuma gelmiştir. Türkiye’nin bu agrostratejik öneminde Antalya büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bu çalışmaların yürütülmesinin bu manada da önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Bedrullah ERÇİN

İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili


D繹rt Mevsim Tar覺m

3


4

Dört Mevsim Tarım

Antalya Valiliği İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü adına İmtiyaz Sahibi Bedrullah ERÇİN İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yayın Editörü Derya BİLGİN - Gürsel CİNGÖZ Basın ve Halkla İlişkiler Birimi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet YORAN YAYIN KURULU Ahmet UYMAZ İl Müdür Yardımcısı Ali Ulvi BÜYÜKSOY Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü İzzet KAŞ Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Kadri BİLİCİ Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Mehmet ŞEN Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Remzi TÜLÜ İdari Mali İşler Şube Müdürü Salih TOROS Tarımsal Alt yapı ve Arazi Değerlendirme Şube Müdürü Veysel ÇELİK Gıda ve Yem Şube Müdürü DANIŞMA KURULU Prof.Dr.Osman KARAGÜZEL Akdeniz Üni.Ziraat Fak.Dekanı Doç.Dr. Yılmaz EMRE Akdeniz Su Ürünleri Arşt. Ürt. Eğt. Enst. Md. Dr.Suat YILMAZ Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitü Müdürü Çetin Osman BUDAK Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

YAPIM / PRODUCTION

Ali ÇANDIR Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Faruk KURNAZ İl Kontrol Laboratuvar Müdürü M.Uğur AKA Zirai Karantina Müdürü Mustafa SATICI Antalya İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Halil ORDU Ziraat Odası Başkanı YAYINA HAZIRLIK GRUBU Handan ÖZKAN Selma COŞGUN Reyhan ÇALIK Abdi TÜRKER Serpil KOZAN Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Vatan Bulvarı Sedir Mahallesi Tarım Kampüsü ANTALYA Tel : 0242 345 28 20 (3 Hat) Fax : 0242 346 67 80 www.antalya-tarim.gov.tr

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN - Rahşan AKSOY Haber Merkezi / Interviewer Hamit SEÇİL (Antalya Temsilcisi) Ceyda ADAR - Derya ŞAHİN Süleyman DUMAN

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator Derya ÇOLAK Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives İrfan IŞIK - Hakan KÜL Rasim MUTLU - Dilem ŞANLI Muhasebe / Finans Dila Emral AYDIN Abone Sorumlusu Melda HİÇDURMAZ

Renkli Kalem Medya Grubu Antalya Temsilciliği Elmalı Mahallesi Hükümet Caddesi Sıdıka İş Merkezi Kat:2 No:18 Muratpaşa / ANTALYA 0242.242 03 05 www.renklikalem.com.tr e-posta:bilgi@renklikalem.com.tr Yayın Türü: Süreli Yerel Baskı Yeri / Printing : Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San ve Tic.Ltd.Şti Baskı Tarihi / Printing Date: 30.11.2011


Dört Mevsim Tarım

5

İÇİNDEKİLER 12

72

50

38

12

Bayrağı Bakan Eker devraldı

14

Alanya muzu AB standardını yakalayacak

16

Vali Altıparmak: ‘’Modern dünyanın kooperatife

20

Alabalıkta AB birincisiyiz

22

Antalya’da hedef marka zeytinyağı

26

Ölümsüz ağacın özü

32

‘’Aile büyüklerinden sonra TARGEL’e danışıyoruz’’

36

Biyolojik Mücadelede, Kalıntısız Ürün

38

Sınırlar kalkarsa verimlilik artar

42

Seracılığın başkenti Kumluca

50

Longan Antalya’ya uyar

54

Mango yetiştiriciliği

68

Yapay resif ve Antalya örneği

72

Arıcılıkta Sonbahar Dönemi Çalışmaları

78

Portakaldan kekiğe üretim üssü BATEM

84

Koyun-Keçi vebası

92

Passion Fruit

ihtiyacı var’’

ve Kışlatma


6

Dört Mevsim Tarım

HABER

HABER

AB projeleri için işbirliği yapılacak Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından AB projeleri için Akdeniz Üniversitesi Proje Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi (APGEM) ile işbirliği kapsamında yapılabileceklerin görüşüldüğü toplantı düzenlendi. Müdürlük olarak yaklaşık 4 yıldır AB projeleri ile ilgili çalışmalarda bulunduklarını bildiren İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin, sivil toplum diyalogunun geliştirilmesi kapsamında İl Müdürlüğünün iştirakçi olarak katıldığı ve hazırlık aşamasında yer aldığı 9 projeden ikisinin kabul edildiğini söyledi. 4 AB projesi ile 2 BAKA projesi yürüttüklerini ifade eden APGEM Müdürü Prof. Dr. Cengiz Sayın ise İl Müdürlüğüne her türlü desteği vermeye hazır olduklarını kaydetti. Prof. Dr. Sayın, tarım, gıda ve kırsal kalkınma başlıklarının gündemdeki yerini muhafaza ettiğini, bu konularda hazırlanacak projelere öncelik verilmesinin yerinde olacağını vurguladı.

Honamlı ve kıl keçisi koruma altına alındı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan “Yerli Hayvan Genetik Kaynaklarının Halk Elinde Korunması ve Geliştirilmesi Projesi” kapsamında Antalya’da yürütülmeye başlayan “Honamlı ve Kıl Keçisinin Halk Elinde Korunması ve Geliştirilmesi Projesi” ile ilgili toplantı düzenlendi. Hayvancılık ve Su Ürünleri Daire Başkanlığı Proje Koordinatörü Dr. Vedat Akgündüz, toplantıda yaptığı konuşmada, projenin amacının sayıları giderek azalan Honamlı ve kıl keçisinin korunması ve geliştirilmesi olduğunu belirterek, 2010-2015 yılları arasında yürütülecek çalışmada projede yer alan üreticilere destek verileceğini söyledi. Projeye dâhil olan üreticilerin proje başlangıcındaki keçi miktarını korumak durumunda olduklarının altını çizen Dr. Akgündüz, keçilerin çiftleştirmesinin üniversite tarafından belirlenecek teke ile yapılacağını kaydetti. Proje dâhilinde 35 işletmede 6 bin 300 baş Honamlı keçisi, 33 işletmede 6 bin300 baş kıl keçisi olmak üzere toplam 12 bin 600 baş keçinin koruma altına alındığı bildirildi.

HABER

HABER


Dört Mevsim Tarım

HABER

HABER

HABER

Korkuteli’nde EKÜY toplantısı Korkuteli’nin Bayat Köyü’nde, Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi konulu toplantı düzenlendi. EKÜY projesi kapsamında gerçekleştirilen tarla gününe, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Muzaffer Özdemir, Ziraat Bankası Korkuteli Şube Müdürü Mustafa Mengüç, muhtarlar ve meyve üreticileri katıldı. Ziraat Mühendisi Fatma Kalın, burada yaptığı konuşmada, proje kapsamında arazilerin bulunduğu köylerdeki tarım danışmanları ile Korkuteli İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne bağlı ekiplerin teknik elemanları tarafından belli dönemlerde bahçe kontrollerinin yapıldığını belirtti. Fatma Kalın, yetiştiricilik ve mücadele konularında üreticilere yapmaları gereken uygulamalar konusunda birebir teknik bilgiler verildiğini ifade ederek, Korkuteli’nde 15 bin dekar elma ve armudun proje kapsamına alındığını, proje kapsamında 2 bin 474 çiftçiye ulaşıldığını kaydetti.

Selin zararı 41 milyon 630 bin TL Antalya’yı Ekim ayında etkisi altına alan yağışlı hava Serik, Aksu, Muratpaşa ve Manavgat ilçelerinde tarım alanlarında hasara yol açtı. Aksu ve Serik İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri tarafından yapılan hasar tespit çalışmalarına göre, 31 köyde 1283 üretici zarar gördü. Selde açık ve kapalı alan olmak üzere 43 bin 687 dekar tarım alanı zarara uğradı. Pamuk, nar, sera, meyve bahçesi, lahana, kabak, fasulye, marul, karnabahar ürünlerinin zarar gördüğü selde 108 küçükbaş, 3 büyükbaş ile 229 bin 600 balık telef oldu. Serik-Haskızılören, Hasdümen, Akçapınar, Aşağıoba, Abdurahmanlar, Nebiler, Yeniköy, Tekke, Kırbaş, Haspınar, Aksu Alaylı, Güloluk, İhsaniye, Çalkaya, Karaçalı, Kundu, Kemerağzı ve Fettahlı köyleri, Aksu Boztepe, Dumanlar, Yenidumanlar, Gökdere, Yurtpınar ve Murtuna mahalleri ile Muratpaşa Ermenek, Kepez Gaziler ve Manavgat Değirmenözü, Yeşilbağ, Ballıbucak, Çaltepe’de etkili olan selin tarımsal alanlarda oluşturduğu zarar, 41 milyon 630 bin TL olarak açıklandı.

HABER

7


8

Dört Mevsim Tarım

HABER

HABER

HABER

Gridaların nesli tehlike altında Antalya İl Balıkçılık ve Su Ürünleri Koordinasyon Kurulu 29’uncu toplantısı, geçen Eylül ayında gerçekleşti. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Gökoğlu, Akdeniz’in en önemli balık familyasından olan gridaların neslinin tehlike altında olduğunu, artık yavru gridaların görülmediğini söyledi. Bölgede plaka gridası, orfoz, şeytan grida, arap ve beyaz kum gridasının azaldığına dikkat çeken Gökoğlu, milli sporculuk adı altında avlanmalara devam edildiğini kaydetti. Doç. Dr. Gökoğlu, gridaların neslinin sürdürülmesi için belli bölgelerde koruma alanları oluşturması gerektiğini vurguladı.

Florplant Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı yapıldı Süs bitkileri alanında ilk kez düzenlenen Florplant Süs Bitkileri ve Peyzaj Fuarı, geçen Eylül ayında Antalya Cam Piramit’te kapılarını ziyaretçilere açtı. Antalya Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Lütfü Göbüş, yaptığı açıklamada, kesme çiçek ihracatçıları olarak bugün gelinen noktanın çok umut verici olduğunu, 2023 yılı için 500 milyon dolar ihracat hedefi koyduklarını kaydetti. Göbüş, bu tür fuarlarla başarılarının perçinleşeceğine inandıklarını söyledi. Antalya İhracatçılar Birliğinin 500 milyon dolarlık hedefini az bulduğunu belirten Antalya Milletvekili Sadık Badak ise, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının teşkilat yapısının değişmesi ile birlikte Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü kurulduğunu ve örtüaltını desteklemek için çalışmalar yapıldığını kaydetti.

HABER


Dört Mevsim Tarım

HABER

HABER

HABER

Tarım ve Gıda Güvenliği Çalışma Grubu, 2. toplantısını yaptı AB’ye Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu (ABUDYK) Tarım ve Gıda Güvenliği çalışma grubu, geçen ay toplandı. İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde gerçekleştirilen toplantıda, workshop çalışması yapmak üzere bir araya gelen altı çalışma grubunun üyeleri, toplantıya katılanları bilgilendirdi. Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı; Hayvansal Üretim, Çiftlik Yönetimi, Hayvan Hastalıkları ile Mücadele; Tarımsal İşletme Yönetimi, Standardizasyon Ve Pazarlama; Tarımsal Teknolojileri ve Arge ile Doğal Kaynakların Korunması Ve Su Yönetimi başlıklarındaki Tarım ve Gıda Güvenliği Alt Çalışma Grupları, Antalya için öncelikli konular hakkında bilgi verdi. Alt çalışma grupları Aksu, Serik, Korkuteli Kaymakamlıkları, BATEM, Batı Akdeniz Orman Araştırma Müdürlüğü, İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğü, Antalya Ticaret Borsası, Ziraat Odası ve İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden temsilcilerden oluşuyor.

Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı Akdeniz Bölgesi toplantısı, Gaziantep’te düzenlendi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından organize edilen ‘Bölgesel Kırsal Alanda Kadın Çalıştayı’na Antalya’yı temsilen Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürü Ali Ulvi Büyüksoy, STK temsilcileri ve 9 kadın çiftçiden oluşan 18 kişi katıldı. Antalya, Adana, Osmaniye, Mersin, Hatay, Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş illerinden gelen temsilcilerin de yer aldığı çalıştayın açılışında konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, sosyal güvenlik açısından kadınları dikkate alan, emeğine saygı gösteren ve onları biraz daha güçlü tutacak esnek bir sosyal güvenlik modeli oluşturulması gerektiğini söyledi. Bakan Eker, kadınların ev ekonomisi diye tabir ettikleri, evin içindeki üretim tüketim ilişkilerini, gıda ve tarımla ilgili meseleleri daha ekonomik bir şekilde ele alıp, aile bütçesine, dolayısıyla ülke ekonomisine katkı sağlama noktasında çalışmalar yaptıklarını belirtti.

HABER

9


10 Dört Mevsim Tarım

Elmalı çiftçisine

makine ekipman desteği

K

ırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında başvuru yaparak hak kazanan üreticilere, makine ekipmanları düzenlenen törenle teslim edildi. Program kapsamında 362 adet makine ekipman, sahiplerine verildi. Törende konuşan İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı Mehmet Yoran, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programının, sağladığı kazanımlar ve tarım kesiminden gelen talepler nedeniyle 81 ilde 2011-2015 yıllarını kapsayacak şekilde uzatıldığının altını çizdi. Yoran, 2006-2010 yılları arasında 79 ekonomik ve toplu basınçlı sula-

ma projesi ve 2021 makine ekipman projesi olmak üzere 2100 proje uygulandığını, toplam yatırım tutarının 48 milyon, hibe tutarının ise 24 milyon TL olduğunu kaydetti. Uygulanan projeler ile bin 560 kişiye istihdam sağlandığını ifade eden Yoran, tesislerden 250 bin çiftçinin faydalandığını kaydetti. Antalya genelinde 2011 yılı Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında ise 34 projenin 19 tanesinin hibe desteği programına alındığını belirten Yoran, 19 projenin 15 adedinin hazırlıklarının tamamlanarak, hibe sözleşmelerini imzaladıklarını ve proje yatırım tutarının 10 milyon 550 bin TL olduğunu ifade etti. Yoran, 2011 yılı programı kapsamında ise

Antalya’ya ayrılan 7 milyon 100 bin TL’lik ödenek gereği 2 bin 660 makine ekipman projesinin destekleme kapsamına alındığını söyledi. Elmalı İlçesi’ne yapılan yatırımlar ile ilgili bilgi de veren Yoran, 2007-2010 döneminde 235 makine ekipman projesine 1 milyon 36 bin TL destek sağlandığını, 2011 yılının ikinci dönemi için ise 362 makine ekipman projesine 1 milyon 46 bin TL destek planlandığını kaydetti. Yoran, ‘’Ekonomik yatırımlar kapsamında 2006-2010 yılları arasında Elmalı’da 16 adet projeye 3 milyon 87 bin TL destek sağladık. 2011 yılında ise 3 adet soğuk hava deposu projesi için 899 bin TL destek verilmesi planlanmıştır’’ dedi.


Dört Mevsim Tarım

11

Taşra teşkilatı insan kaynakları yönetim modeli Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından taslak olarak hazırlanan “Taşra Teşkilatı İnsan Kaynakları Yönetim Modeli” hakkında illerin görüş ve önerilerini almak üzere düzenlenen toplantı, Antalya İl Müdürlüğünde yapıldı.

T

oplantıya Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci, Bakanlık Müşaviri Bahattin Demir, Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Afyon İl Müdür Vekili Zekeriya Erdurmuş, Burdur İl Müdür Vekili Mehmet Tuğrul, Isparta İl Müdür Vekili Sıddık İpek, Konya İl Müdür Vekili Bülent Alparslan ile Antalya’nın 19 ilçe müdürü ile şube müdürleri katıldı. Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci, burada yaptığı açıklamada, modelin hayata geçirilmeye çalışılmasının nedeninin, TARGEL Projesi kapsamında köy ve beldelerdeki ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin daha aktif ve etkin olarak faaliyette bulunmalarının sağlanması olduğunu kaydetti. Ekinci, ‘’Bu henüz taslak bir model. Sizlerden gelen görüş ve öneriler doğrultusunda son şeklini alacak. Biz diğer çalışmalarımızı da masa başında üretmedik. Bölge bölge gezerek, taşranın fikrini

alıyoruz. Diyarbakır son toplantının yapılacağı il. Böylece tüm bölgelerimizin görüşlerini almış olacağız” dedi. Toplantıda, Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci’ye tarım gönülleri.com adı ile yayın hayatına devam eden Tarımsal Bilgi ve Paylaşım Platformu’nun üyeleri adına plaketi, Türkiye temsilcisi Muhammet Ali

Özdemir takdim etti. Antalya’da TARGEL personeli olarak çalışan ve tarımgönülleri.com Antalya Temsilcisi olan Ziraat Mühendisi Sezai Yiğitbaşı da üyeleri adında Ekinci’ye plaket verdi. Elmalı TARGEL personeli Ziraat Mühendisi Dilek Boğatimur ise Taşra Teşkilatı İnsan Kaynakları Yönetim Modeli Komisyonu Başkanı Bahattin Demir’e plaket sundu.


12 Dört Mevsim Tarım

Bayrağı Bakan

Eker devraldı

Dünya Botanik EXPO’su 2016 yılında Antalya’da düzenlenecek. Uluslararası Sergiler Bürosu, Botanik EXPO’sunun bayrağını Paris’te Bakan M. Mehdi Eker’e verdi.

D

ünyanın en önemli organizasyonlarından biri olarak kabul edilen ‘‘Dünya Botanik Expo’su, ‘’Çiçek ve Çocuk’’ temasıyla 2016 yılında Antalya’da yapılacak. Paris’teki OECD binasında düzenlenen törende, Uluslararası Sergiler Bürosu, Antalya’nın 2016 yılındaki Botanik Expo’sunun bayrağını Gıda, Tarım

ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’e teslim etti. Bakan Eker, Antalya’nın 2016 botanik Expo’suna ev sahipliğini, Uluslararası Sergiler Ofisi Genel Kurulu’nda tescilinden önce bir konuşma yaptı. Bakan Eker, ‘’Bugün, devletimizin yerel ve merkezi idarelerinin özverili çalışmaları ile 2008

yılında başlayan Expo 2016 Antalya yolculuğumuzda çok önemli bir kilometre taşı. Bugün, ülkemizin coğrafyasını, tarımını ve kültürünü uluslararası platformda kurumsallaştıracak ve gelecek nesillere aktaracak Expo 2016’nın Antalya’da düzenlenmesinin tescil edildiği gün” dedi.


Dört Mevsim Tarım

Uluslararası Sergiler Ofisine, Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliğine, Antalya Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi nezdinde Antalya’ya teşekkür eden Bakan Eker, Antalya’nın 2016 Botanik Expo’suna ev sahipliği yapacak olmasından son derece mutlu ve gururlu olduklarını vurguladı. Türkiye’nin coğrafi ve kültürel zenginliği ile kıtaları, denizleri ve uygarlıkları birleştirirken, biyolojik zenginliği ile de dünyanın bio-çeşitlilik merkezi haline geldiğini ifade eden Bakan Eker, “Ülkemizin incisi Antalya, kendisine bahşedilmiş olan muhteşem doğası, mevcut altyapısı ve kültür-turizm konularındaki potansiyeli ile Expo 2016 için mükemmel bir alan teşkil etmektedir” diye konuştu. Bugüne kadar Antalya’daki resmi kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının adaylık ve hazırlık süreçlerinde hevesli ve coşkulu bir çalışma sergilediğini söyleyen Bakan Eker, Şubat ayından itibaren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koordinatör kurum olarak görevlendirildiğini, organizasyonun Uluslararası Sergiler Bürosu’nun ve Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliği’nin kural ve uygulamaları ile uyumlu olmasını temin için “Expo 2016 Antalya Kanun Taslağı” ve sergi genel düzenlemelerinin hazırlandığını vurguladı. Tüm çiçekleri Antalya’ya bekliyoruz Expo 2016 ile dünya çiçeklerinin geleceğine yön verileceğini belirten Bakan Eker, Antalya’nın, dünyaca meşhur “Türk misafirperverliğini” ilgili herkese gösterebilme şansına

sahip olacağını söyledi. Bakan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Antalya’yı dünyamızın en büyük bahçesi haline getirmek için tüm çiçekleri 2016’da Antalya’ya bekliyoruz. Böylelikle dünya barışına çiçeklerimizi sunabilelim. Antalya Expo 2016’nın, dünyamızı tehdit eden tarım ve çevre sorunlarına müştereken yanıtlar bulabilmemiz için önemli bir dönüm noktası olmasını arzuluyoruz. Her ne kadar Türkiye ve Antalya bu Expo’ya ev sahipliği yapacak ise de serginin başarısı ancak burada bulunan bütün üye ülkelerin ve Uluslararası Sergiler Ofisi dışındaki ülkelerin katkılarıyla mümkün olabilecektir. Biz bütün ülkelerin Antalya Expo 2016’da bahçeleriyle yer almalarını ve gerek akademik gerekse uygulamaya yönelik katkıda bulunmalarını istiyor ve bekliyoruz. Evrensel bir Expo ancak bu şekilde sloganında yer aldığı gibi gelecek nesiller için bir anlam ifade edecektir.”

13

5 milyonun üzerinde turist bekleniyor Expo’yu 5 milyon yabancı turistin ziyaret etmesi ve bunun 2 milyonunun sadece Expo amacıyla Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Her bir turistin ortalama 500 avrolu paket turlarla Türkiye’ye geleceği düşünüldüğünde, ortaya çıkan rakamın 1 milyar avroyu bulacağı tahmin ediliyor. Ayrıca organizasyon için 3 milyon yerli turistin ziyareti, bunun 500 bininin sadece Expo amacıyla Antalya’ya gelmesi bekleniyor. Expo’ya katılacak ülkelerin ve kuruluşların bahçelerini oluşturma maliyetleri ile Expo sürecinde yapacakları yatırım ve giderlerinin ortalama 2 milyon avro seviyesinde olacağı öngörülüyor. Organizasyona 130 ülke ve kuruluşun katılacağı göz önüne alındığında, 200 milyon avro tutarında bir iş hacminin ortaya çıkması bekleniyor. Expo 2016 Antalya’nın sonuna kadar sempozyum, kongre ve forum gibi etkinliklerin düzenlenmesi, 6 aylık süreçte en az 20 bin sosyal ve kültürel faaliyetin yapılması planlanıyor. Tüm bu gelişmeler, uluslararası alanda Antalya bölgesi ve Türkiye’nin tanıtımına önemli katkı sağlayacak. Expo 2016 Antalya’nın toplam 900 dönümlük bir alanda kurulacağı bildiriliyor. Expo’ya 100 ülkenin ve 30 büyük kuruluşun katılımı öngörülüyor.


14 Dört Mevsim Tarım

Alanya muzu

AB standardını yakalayacak Avrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi ile muz sektöründe AB standartlarına uygun sürdürülebilir üretim ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi hedefleniyor. 18 ay sürecek olan projenin hibe tutarı 102 bin 310 Euro olarak belirlendi.

A

vrupa Birliği Sivil Toplum Diyalogu II – Tarım ve Balıkçılık Hibe Programı kapsamında 400 proje arasından seçilip 24 proje arasına giren “Avrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi”nin tanıtımı gerçekleştirildi. Toplantıya AB Bakanı Egemen Bağış, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, Alanya Belediye Başkanı Av. Hasan Sipahioğlu, Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Güney, proje koordinatörü Mehmet Kural ve çok sayıda üretici katıldı. Toplantıda Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin 1946’dan bu yana geçirdiği döne-

Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’a göre bu proje, daha yüksek standartlarda üretim yaparak, pazarlama stratejilerinin gelişmesine katkı sağlayacak.

me vurgu yaparak, tarımda gelinen noktayı değerlendirdi ve eskiden proje için başvuru yapılmazken şimdi yüzlerce başvurunun geldiğini belirtti. Geçmişten günümüze proje başvurusu sayısında ciddi bir artış yaşandığını belirten Bağış, “Geçmişte Avrupa fonlarının bitirilemeyeceği yönünde söylemler vardı. Şimdi ise başvuruların ancak yüzde 20’sini değerlendirebiliyoruz. Bundan 10 yıl önce kimin aklına Kanarya Adaları ile birlikte proje yapmak gelebilirdi ki. Buna kimse inanmazdı ama azmettik ve çok mesafe kat ettik. Bu proje sivil toplum diyalogunun ve daha yüksek standartlarda üretim yaparak pazarlama stratejilerinin gelişmesine de katkı sağlayacak” diye konuştu.

Muz ihracatı artmalı Son 8 yılda tarımın önünü açmak


Dört Mevsim Tarım

için son derece önemli çalışmalar ve yapısal değişiklikler yapıldığını söyleyen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, bu sayede 2000’de 17 milyar TL olan tarımın ekonomideki payının günümüzde 60 milyar TL’ye yükseldiğini belirtti. Muz üreticilerine destek verdiklerini ifade eden Çavuşoğlu, hükümetin, muzu özel ürün statüsünde tutarak yüzde 148 oranında gümrük vergisi uyguladığını hatırlattı. Çavuşoğlu, Türkiye’de Alanya, Anamur ve Gazipaşa bölgesinde yapılan muz üretiminin tüketimi karşılayamadığına dikkat çekerek, sektörün korunması, piyasa içindeki ve ihracattaki payının artırılması gerektiğini söyledi.

15

Hedef küresel üretim Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Güney ise 400 proje arasından kabul gören 24 projeden biri olan Avrupa-Türkiye Muz Bağlantısı Projesi için 6 ay boyunca çalışıldığını belirtti. Hedeflerinin küresel pazarın istediği belgeli üretime geçmek olduğunu söyleyen Güney, “Bu sayede küresel pazarda rekabet edebilir bir konuma sahip olacağımıza inanıyorum” dedi.

Egemen Bağış

ey

n Hüseyin Gü

Mevlüt Çavuşoğlu

Projenin genel amacının muz sektöründe AB standartlarına uygun sürdürülebilir üretim ve pazarlama stratejileri geliştirmek olduğunu belirten Proje Koordinatörü Mehmet Kural da, 18 ay sürecek projenin hibe tutarının 102 bin 310 Euro olduğunu belirtti.


16 Dört Mevsim Tarım

Vali Altıparmak:

“Modern dünyanın kooperatife ihtiyacı var’’ Antalyalı çiftçilerin dünyadaki çiftçilerle yarışılabilmesi için kendi aralarında birlikler oluşturması gerektiğini söyleyen Vali Dr. Altıparmak, “Aksi halde doğrudan pazarlama şansımız olmaz, hep aracılara mahkûm kalırız” diyor.

K

ırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında 2011 yılı hibe sözleşmesi, imza ve makine ekipman dağıtım töreni, Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak’ın katılımı ile gerçekleştirildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı

çerçevesinde 15 yatırımcı ile hibe sözleşmesi imzalandı, köylülere makine desteği sağlandı. Törende yaptığı konuşmada, turizmde ciddi katma değer sağlayan Antalya’nın, tarımda da katma değer sağladığını belirten Vali Dr. Altıparmak, sağlıklı tarımsal üretim ve güvenli gıdanın önemini vurguladı.

Türk çiftçisinin dünyadaki rakipleri ile yarışabilmesi için modern ekipman kullanması gerektiğini ifade eden Altıparmak, hükümetin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile tarım teşkilatının bu anlamda ciddi gayretler gösterdiğini ifade etti. Tarımda ciddi bir ekipman israfı olduğunun altını çizen Altıparmak, “Onda var, bende de olsun” anlayı-


Dört Mevsim Tarım

şının yanlışlığına değindi. Vali Altıparmak, dünyadaki çiftçi ile yarışılabilmesi için çiftçilerin kendi arasında birlikler oluşturması gerektiğini kaydetti. Ekipmanın rantabl kullanılması, arazinin birleştirilmesi, pazarlama gibi alanlarda teknik destek sağlamak, az sayıda insan istihdam ederek daha ekonomik üretimi gerçekleştirmek için birliklere ihtiyaç olduğunu vurgulayan Vali Dr. Altıparmak, “Aksi halde doğrudan pazarlama şansımız olmaz, hep aracılara mahkum kalırız” dedi. Vali Altıparmak, ‘’Kooperatif, sosyalist ülkelerin desteklediği bir yapı gibi algılanıyordu. Tam tersine modern dünyanın uygulaması gereken kooperatif sistemi gibi yapılara ihtiyaç var” diye konuştu.

34 projeden 19’una hibe Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı çerçevesinde 20062010 yılları arasında 79 ekonomik ve toplu basınçlı sulama projesi ve 2

17


18 Dört Mevsim Tarım

bin 21 makine ekipman projesi olmak üzere toplam 2 bin 100 projenin uygulandığını belirtti. Yatırım tutarının 48 milyon 163 bin 561 TL, hibe desteğinin ise 24 milyon 865 bin 710 TL olduğunu bildiren Erçin, uygulanan projelerle bin 560 kişinin istihdamının sağlandığını, tesislerden 250 bin çiftçinin faydalandığını ifade etti. 2011 yılında program kapsamında 34 proje başvurusu yapıldığını aktaran Erçin, 19 projenin hibe desteği programına alındığını bildirdi. Erçin, 15 projenin yatırım tutarının 10 milyon 552 bin 254, hibe desteği tutarının ise 4 milyon 729 bin 152 TL olduğunu kaydetti. Antalyalı çiftçilerin arzusunun Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı adıyla bilinen tarımsal devlet desteğinden faydalanmak olduğunu ifade eden Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu da, “Ümidimiz bu tür programlarla Türk çiftçisinin modern tarım teknolojilerini kullanarak, doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak gelir seviyesinin yükseltilebilmesidir. 2006’dan beri devam eden hibe desteklerinin ileriki yıllarda artarak devam etmesini istiyoruz ” dedi.

Sulanabilir araziyi çoğaltmak S.S. Yelten Sulama Kooperatifi Başkanı Hüseyin Simav, ”Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında 2009 ve 2010 yıllarında yüzde 75 hibe desteği ile uyguladığımız toplu basınçlı sulama sistemi projeleri ve 2011 yılı 6. Etap kapsamında başvurduğumuz ve şimdi hibe sözleşmesi imzalayacağımız toplu alt yapı basınçlı sulama tesisi projemizle kasabamızın basınçlı sulama sistemi ile sulanabilir alanlarını, 3054 dekardan 4482 dekara çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. Konuşmaların ardından 6 soğuk hava deposu, 3 zeytinyağı üretim tesisi, 2 toplu basınçlı sulama sistemi, 1 sebze tasnif ve paketleme tesisi, 1 et ve et ürünleri işlem tesisi, 1 çelik silo ve 1 keçi sütü üretim çiftliği projesinin hibe sözleşmesi imzalandı.


Dört Mevsim Tarım

teb.com.tr

19

444 0 832

HARMAN KART’LA

ÇiFTÇiNiN RAHATI YERiNDE

İLAN

HASATT A HASAD N ÖDEME A Lİ

TEB Tarım Bankacılığı’ndan Harman Kart Şimdi TEB’de tohumdan gübreye, mazottan yeme tüm ihtiyaçlarınızı karşılayan bir kart var. TEB Harman Kart’la hem ihtiyaçlarınızı uygun koşullarda alın, hem de ödemelerinizi hasattan hasada yapın, rahat bir nefes alın.


20 Dört Mevsim Tarım

Alabalıkta AB birincisiyiz Türkiye, AB ülkeleri arasında alabalık üretiminde ilk sırada yer alırken, yüzde 25’lik paya sahip olduğu çipura-levrek pazarında ise ikinci.

B

alıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Erkan Gözgözoğlu, Türkiye’nin su ürünleri yetiştiriciliği üretiminde dünyada en hızlı büyüyen üçüncü ülke konumuna yükseldiğine dikkat çekerek, uygulanan politikalar ile sektörde hızlı gelişmeler yaşandığını belirtti. 2000 yılında 79 bin ton olan yetiştiricilik üretiminin son 10 yılda yüzde 111 artış göstererek, 2010 yılında 167 bin tona ulaştığını vurgulayan Gözgözoğlu, Türkiye’nin AB ülkeleri arasında alabalık üretiminde ilk sırada, çipura-levrek pazarında ise ikinci sırada olduğunu söyledi. Gözgözoğlu, Türkiye’nin çipuralevrek pazarında yüzde 25’lik payı bulunduğunu belirtti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ( GTHB) Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı ( JICA) ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının ( TİKA) ortaklığında, Orta Asya ülkelerine yönelik

“Sürdürülebilir Su Ürünleri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi” eğitimi düzenlendi. Eğitime, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan uzmanlar katıldı.

15 milyon dolar hibe Gözgözoğlu, burada yaptığı konuşmada, Ankara’da FAO Orta Asya Bölge Ofisi’nin kurulması ile tarım alanındaki işbirliğinin gelişmesinde yeni bir dönemin başladığını belirterek, Türkiye’nin bu antlaşma kapsamında Orta Asya ülkelerine yönelik 15 milyon dolar tutarında hibe sağladığını ifade etti. Gözgözoğlu, 2009 yılında Orta Asya ülkelerinde avcılık ve yetiştiriciliğin geliştirilmesi amacıyla FAO Türkiye Ofisi ve TİKA ile birlikte yaklaşık 2.5 milyon dolara ulaşan 5 yıl süreli ‘Orta Asya Ülkelerinde Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Programı’nın başlatıldığını söyledi. Su ürünleri sektörünün gelişmesinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının öncelikleri arasında yer aldığını vurgulayan Gözgözoğlu “Sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla 2007 yılından itibaren ‘Ülkesel Deniz Balıkları Yetiştiriciliğini Geliştirme Programı’nın uygulanmasına başlanmış ve


Dört Mevsim Tarım

bu kapsamda kıyıdaki işletmeler yeni alanlara taşınarak, modern teknolojilerin kullanıldığı off-shore işletmelere dönüştürülmüştür” dedi.

GSMH’ye en az gelir getiren sektör Antalya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise su ürünlerinin, tarım sektörü içinde yeterince yer bulamamış bir sektör olduğunu belirterek, Antalya’nın 640 kilometrelik sahil şeridine sahip olmasına rağmen su ürünlerinin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içinde en az gelir getiren sektör olduğunu söyledi. Erçin, “Türkiye olarak akarsu ve uzun kıyı şeridine sahip olmamıza rağmen su

Erkan Gözgözoğlu

ürünleri sektörünün üç ya da dördüncü sektör konumunda olması üzüntü vericidir” diye konuştu. Geçen yıl 4 ülkeden10 katılımcı ile gerçekleştirilen eğitimin, bu yıl 15 su ürünü uzmanı ile yapıldığını belirten JICA Türkiye Ofisi Başkanı Akio Saito da, yassı balıklarla ilgili olarak Nisan 1997- Ocak 2007 tarihleri arasında Trabzon Merkez Araştırma Enstitüsünde 2 proje uyguladıklarını kaydetti. ‘Yassı Balık Üretimi Projesi’nin Temmuz 2007’de Antalya’da Akdeniz Su Ürünleri Araştırma, Üretim ve Eğitim Enstitüsünde kalkan yassı balığı üretim modeli geliştirmek maksadıyla uygulamaya konulduğunu ifade eden Saito, projelerden orta-

Akio Saito

21

ya çıkan deneyimlerin Azerbeycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan gelen 16 katılımcı ile paylaşılacağını söyledi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile TIKA arasındaki ortak işbirliği programı ile merkezi Asya ve Kafkas ülkelerine katkı sağlanmasının önemli olduğuna değinen Saito, “Kesinlikle umuyorum ki, bu işbirlikçi program katılımcıların profesyonel bilgi ve deneyiminin artmasına katkıda bulunacaktır. Türkiye ve Japonya arasında uzun soluklu güzel ilişkilerin bu eğitim programından sonra da güçlenerek devam etmesini diliyorum” dedi.


22 Dört Mevsim Tarım

Antalya’da hedef

marka zeytinyağı Antalya Valisi Dr. Altıparmak, “İyi zeytinyağı Antalya’da tadılır, orada yenilir kavramını yerleştirmeliyiz’’ dedi.

A

ntalya Ticaret Borsası (ATB) ve Zeytindostu Derneğinin işbirliğiyle düzenlenen Zeytin ve Zeytinyağı Sektörü 10. Ortak Akıl ve Güçbirliği toplantısı, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) yapıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Antalya Valiliği ile Antalya Büyükşehir, Kepez ve Döşemealtı belediyelerinin destek verdiği toplantıda konuşan Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, zeytinciliğin ilk adımının, fidancılığı geliştirmek olduğunu söyledi. Vali Altıparmak, “ İhracatımız belki düştü ama tüketim arttı, tüketiciler bilinçlendi. Eskiden mutfak-

lara zeytinyağı girmiyordu, şimdi baş tacı ediliyor” dedi. Otel aşçılarının mutlaka bölgede üretilen zeytinyağını tatmaları, bilmeleri ve mutfaklarında kullanmaları gerektiğini belirten Dr. Altıparmak, Gaziantep’ten başlayarak Ege’ye kadar uzanan alanda farklı zeytin türleri üretildiğini bildirdi. Vali Dr. Ahmet Altıparmak, “İyi zeytinyağı Antalya’da tadılır, orada yenilir kavramını yerleştirmeliyiz. Antalya’ya gelen turistlerin buradan ayrılırken, evlerine zeytinyağı götürmelerini sağlamalıyız” diye konuştu. Kendisini ‘iyi bir zeytin dostu’ olarak gördüğünü belirten Altıparmak, kamu kaynaklarını mümkün olduğunca bu alana yoğunlaştırmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.

Türkiye’de dördüncü Türkiye’nin zeytinyağı üretiminde dünyada 5. sırada olduğunu bildiren Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin


Dört Mevsim Tarım

23

Ali Nedim Güreli

Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak

de, Antalya’nın zeytinyağı üretimi ve zeytin ağacı dikim alanı olarak Türkiye’de 4. sırada yer aldığını, ancak ilin kapasitesinin tam kullanılmadığını kaydetti. Üretim alanlarında son 5 yılda artış olduğunu vurgulayan Erçin, son yıllarda 1 milyon zeytin fidanı dikildiğini, bunun 818 bininin İl Özel İdaresi kaynaklı olduğunu, ekim alanlarında ise yüzde 40 artış yaşanmasına rağmen bunun yeterli olmadığını anlattı. Zeytinyağını işleyen tesis sayısında da son yıllarda artış kaydedildiğini bildiren Erçin “Zeytinyağı işleyen tesis sayısı 4 ‘ten 26’ya yükseldi. Bunun 5 tanesi Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yüzde 50 hibe destekli olarak yapıldı. Bu yıl bu kapsamda sözleşmesi imzalanan 19 tesisin 3 tanesi de zeytinyağı işleme tesisi. Bunlar 1 yıl içinde yatırıma dönüşecek” dedi.

Orman alanları tekrar zeytinciliğe açılabilir Özel ağaçlandırma yönetmeliği kapsamında ormanlık alanlarda da zey-

tin bahçesi tesisi kurulabilirken, bu uygulamadan vazgeçildiğini hatırlatan Erçin, “ Zeytincilik açısından bu uygulamanın değiştirilmesi ve tekrar orman alanlarının zeytinciliğimize açılmasının faydalı olacağına inanıyorum. Mevcut hazine arazilerimizin Zeytincilik Kanunu kapsamında tahsis edilebilmesi, sektör açısından ümit verici gelişmedir. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmayı İl Müdürlüğü olarak destekleyeceğimizi ve katkı koyacağımızı belirtmek istiyorum’’ diye konuştu.

2015 yılında 600 bin ton üretim Zeytincilik sektörünün 4 yıl önce 400 milyon dolar ihracat yaptığına dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli de, zeytinin rekoltesinin yüksek olduğunu belirtti. Güreli, Türkiye’de genç ağaçların devreye girmesiyle rekoltenin daha da artmasını ümit etkilerini kaydederek,

“Türkiye’de yıllık kişi başı tüketilen zeytinyağı miktarı 1.5 kilo. Bu rakam diğer üretici ülkelere göre düşük. Tunus’ta kişi başı tüketilen zeytinyağı yıllık 4 kilo, Yunanistan’da 18 kilo, İspanya’da ise 16 kilo” dedi. Küresel ısınma yüzünden son 4 yıldır üretimin düştüğüne de değinen Güreli, şunları söyledi: ‘’Bu sene 220 bin ton zeytinyağı üretildi, bunun 105110 bin tonunu Türkiye yiyor. Yağ bollaştıkça tüketim de artar. Muhtemelen tüketim 120-130 bin tona çıkar. Bu yıl zeytinyağı ihracatı 70-80 bin ton civarında olur. Türkiye’nin üretimi 2015 yılında devletin yaptığı planlamaya göre, 600 bin tona çıkacak. 600 bin tona çıktığında, Türkiye muhtemelen 350 bin ton tüketir halde olacak, kişi başına 5 kiloyu bulacağız. Dünyada ihracat anlamında İspanya’dan sonra üretimde ikinci ülke olacak. İhracatımızı bu sene 400 milyon dolarla kapatırız.’’

“Antalya zeytinyağı tüketmeye en uygun yer’’ Güreli, 10 milyon turisti ağırlayan Antalya’nın, zeytinyağı için çok önemli bir merkez olduğunu ifade ederek, ‘’Antalya’da lüks oteller dahi


24 Dört Mevsim Tarım

zeytinyağı kullandığını zannediyor, kullandıkları zeytinyağı değil. Antalya zeytinyağı tüketmeye en uygun yer. Hem kişi başı milli geliri itibariyle, hem zeytinyağına yatkın bir kültürü var. Sektördeki tek birlik olduğumuz için her türlü şikâyet bize geliyor. Antalya’da bir zeytinyağı kültürünün olması lazım’’ diye konuştu.

“Zeytini marka yapmaya çalışıyoruz’’ Antalya ve bölgesine özgü tavşan yüreği zeytininin coğrafi işaret alması için çalışmalara başladıklarını anlatan ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır ise, bin 400 yıldır üretilen zeytini markalaştırmak için çalışmalar yapacaklarını belirtti. 135 milyon dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihracatı bulunduğunu belirten Çandır, “Bu, düşük bir rakam gibi değerlendiriliyor. Ancak tamamının yurtiçinde net ihracat olduğunu söylediğimiz zaman, bu yaklaşık 1 milyon dolarlık sanayi ihracatına eşdeğer. Özellikle katma değeri yüksek

ürünleri ihracat ederek ülkemize net ihracatı kazandırmış olacağız” dedi. Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ölken de, zeytincilik sektöründe sivil inisiyatife ihtiyaç olduğunu belirterek, Türkiye’de 90 milyon olan ağaç sayısının 170 milyona ulaştığını bildirdi. Yeni dikilen fidanlarla zeytinyağı üretiminin 150 bin tondan, 600 bin tona çıktığına dikkati çeken Ölken, “Bu sektörde herkes artan üretimin bereketinden yararlanmak için sinerji yaratmak zorunda. Antalya, zeytin için önemli bir ticari merkez olabilir” diye konuştu. Toplantıda 4.Ulusal Naturel Sızma Zeytinyağı kalite yarışmasında dereceye giren firmalara ödülleri verildi. Yarışmada birinciliği ve ikinciliği, ÖZ-EM Tıbbi Cihaz ve Aletleri Gıda Sanayi Ticaret alırken üçüncülüğü Delce Markası ile Gıdatay San. Tic.A.Ş elde etti.


Dört Mevsim Tarım

İLAN

25


26 Dört Mevsim Tarım

Ölümsüz ağacın özü Zeytinyağı, zeytin meyvesinin suyudur. Tıpkı portakalın sıkılıp suyunun içildiği gibi. zeytini de sıkıp yağ olarak kullanıyoruz. Zeytinyağı zeytin meyvesinin katkısız, tamamen doğal suyudur. Diğer yağlardan farkı da buradan gelmektedir. Nilda ALBAYRAK - Ziraat Mühendisi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

Z

eytin ağacı, narin bir ağaçtır. Ağır ve zahmetli büyümesine karşın oldukça uzun ömürlüdür. Bir zeytin ağacının ortalama ömrü 300-400 yıldır, ancak 3 bin yaşında zeytin ağaçlarına da rastlanmıştır. Bu nedenle zeytin ağacının adı mitoloji ve botanikte ‘Ölümsüz Ağaç’tır. Tarih, zeytinyağı üretimine ilişkin en belirgin izlerin Akdeniz’in tam ortasındaki

Girit Medeniyeti’ne, M.Ö. 4500 yıllarına dek uzandığını göstermektedir. Zeytinyağı, zeytin meyvesinin suyudur. Tıpkı portakalı sıkıp suyunu içebildiğimiz gibi zeytini de sıkıp yağ olarak kullanıyoruz. Zeytinyağı, zeytin meyvesinin katkısız, tamamen doğal suyudur. Diğer yağlardan farkı da buradan gelmektedir. Zeytinyağı kültüründe, binlerce yıldan bu yana değişmeyen bir gelenek, zeytinden yağ çıkarma yöntemidir. Bunun nedeni zeytinyağının, zeytinlerin soğuk baskıdan geçirilmesiyle elde edilmesi ve hiçbir kimyasal işleme gerek duymadan yenilebilmesidir. İşte bu yüzden, bugün hâlâ Ortadoğu da rastlanan zeytin üretme yöntemiyle yaklaşık 6 bin yıl önceki zeytinyağı elde etme yöntemi arasında hiç fark yoktur: Zeytinler ezilerek hamur haline getirilir. Daha sonra bu hamur sıkılır veya presten geçirilir. En sonunda ise yağ, zeytin meyvesinin suyundan ayrıştırılır.

Zeytinden yağ, sabun ve yakıt 19. yüzyılın başında teknolojinin gelişmesiyle hidrolik baskı makinelerine geçildi. Bugün bu makinelerin yanı sıra, zeytin hamuruna hiç pres uygulamadan merkezkaç kuvvetiyle zeytinyağı elde etmeyi sağlayan makineler de kullanılıyor. Kontinü sisteme, tam otomatik sistem denir. Önce zeytinler türlerine göre ayrılır. Huni adlı çukura dökülen zeytinler, makine sistemiyle yapraklardan temizlenir ve kırıcıda ezilip kırılır. Buradan çıkan hamura, karıştırma ve yoğurmadan sonra su verilir, posa ve şırası ayrıştırılır. Şıradan da yağ ve karasu ayrıştırılıp, yağ filtre tankına alınır. Son tortuları ayıklanıp, dinlenme tankına bırakılır. Ardından natürel yağ teneke ve şişelere doldurulur. Pirinada belirli miktarda yağ kalması nedeniyle değişik yöntemlerle pirina yağı elde edilir. Tüketime uygun pirina yağları, pirina yağı olarak değerlendirilir, uygun olmayanlar ise sabun yapımında kullanılır. Geriye kalan pirina posasına pelet denir ve yakacak, yakıt olarak kullanılır.


D繹rt Mevsim Tar覺m

27


28 Dört Mevsim Tarım

İklim, zeytin ağacının yetiştiği bölge, zeytinin toplandıktan sonra sıkılana kadar bekletilmesi, erken veya geç toplanması, her yıl renk, koku ve tat açısından değişiklikleri, sıkımında kullanılan yöntemler, zeytinyağının tat açısından farklılık göstermesine neden olur. Farklı bölgelerin farklı asit oranındaki yağları, farklı tatlara sahiptir. İyi bir natürel zeytinyağı, zeytin meyvesinin taze tat, koku ve aromasını içermeli kusursuz olmalıdır. Tamamen olgunlaştıktan sonra ve ağacından yere düşürmeden alınan zeytinlerin yağı leziz olur.

Cam şişede muhafaza edin

Tercih damak tadında gizli Zeytinyağında renk, koku, tat değerlendirmesi yapan uzmanlar vardır. Uzmanlar yağın iyi olup olmadığını bazı parametrelere göre belirler. Buna göre olumlu tatlar taze, yakıcı, acı, meyvemsi, tatlı; olumsuz tatlar ise kekremsi veya küflü, rutubetli, sirkemsi, ekşi, çamurlu, metalik, yanıktır. Zeytinyağında asitlik derecesi 100 gram zeytinyağında bulunan “oleik asit” miktarının yüzde olarak belirlenmesidir. Asit oranı yüzde 0,8’e kadar olan zeytinyağları ‘sızma’ olarak adlandırılır. Asit oranı yüzde 0.8-2.0 arasında olan zeytinyağlarına ‘natürel’ denir. Asit oranı yüz-

de 0,1 den yüzde 3’e kadar değişen natürel zeytinyağlarında, damak tadımıza uygun zeytinyağını seçebiliriz. Asit oranı azaldıkça yağdaki zeytin tadı hafifler. Zeytinyağı tadı size ağır geliyorsa, asit oranı düşük yağları tercih etmelisiniz. Asit oranı yükseldikçe zeytin tadı yoğunlaşır ve hissedilir. En iyi tada, asit oranı düşük veya asit oranı yüksek zeytinyağı sahiptir diyemeyiz, bu tamamen kişinin damak tadına bağlıdır.

Zeytinyağı 5-20 derecede saklanmalıdır. Isı ile zeytinyağı, hacmen genişler. Kimyasal bakımdan yüksek ısılar oksidasyonu artırır. Oksidasyon ile yağda acılaşma olur ve yağın tadı ağırlaşır. Düşük ısılarda yağ, katı bir hal alır. Fakat düşük ısı ile oluşan bu değişim bozulma anlamına gelmez, 5-20 derece zeytinyağı yine eski halini alır.


Dört Mevsim Tarım

Hava ile temas etmeyen kaplarda stoklanmalıdır. Zeytinyağı kabının ağzı uzun süre açık tutulmamalıdır. Zeytinyağı kabının üzerinde hava boşluğunun az olmasına dikkat edilmeli. kaplar dolu olarak muhafaza edilmelidir. Hava oksijeninin etkisi ile peroksit sayısı yükselir ve kalite düşüşüne neden olur. Koku ihtiva eden ortamlarda tutulmamalıdır. Zeytinyağı. kokulara karşı çok hassastır. onları içine çeker. Böylece kendinin güzel karakteristik yapısı bozulur. En iyi materyal. oksitlenmeyen çelik kaplar ve cam şişedir. Şişelerin koyu renkli olması ışığı engeller fakat tüketici alacağı yağın renk, tortu gibi özelliklerini görmek istediği için şeffaf şişelerde satış daha çok talep edilmektedir Direkt güneş ışığı almayan bir yerde muhafaza edilmelidir. Işık yağdaki renk maddelerinin kaybına neden olur ve peroksit sayısının artmasını hızlandırır.

Kanser riskini yarı yarıya azaltır Zeytinyağı birçok hastalığa karşı da koruyucu etki etmektedir. Bünyesinde Omega 9 ve Omega 6 yağ asidi barındırır, özellikle Omega 9 bakımından oldukça zengindir. E, A ve K vitaminleri içerir. Dünyanın en önemli kanser ilacı köpek balığı kıkırdağından da çıkan sgualene adlı maddedir, bu madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur. Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50’ye yakın azaltmaktadır. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde kansere karşı hücreleri korur.

29

Her derde deva Prostat kanserini engellemekte yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğe sahip olduğu belirlenmiştir. Kalp ve damar hastalıklarından korunmada oldukça etkilidir. Kan şekeri seviyesinin düşmesine yardımcı olur. Kötü kolesterol LDL’yi azaltırken, iyi kolesterol HDL’yi artırır. Yağların içinde hazmedilmesi en kolay olan olduğu için sindirim kolaylığı sağlar. Zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak, mide asidini azaltır. Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak, bağırsakların çalışmasını düzenler. Sadece natürel, sızma zeytinyağı kullanan hastalarda ülser yaralarının kapanma oranının çok yüksek olduğu saptanmıştır. Zeytinyağı basit kronik kabızlıkta tavsiye edilir. Hamile veya emziren bayanlarda bebeğin beyin, sinir sistemi ve kemik gelişimine katkıda bulunur. İçerdiği linoleik asit yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen zeytinyağı, inek sütüne katıldığında anne sütüne yakın değer elde edilir. Sütü kesilen anneler yağsız inek sütüne biraz zeytinyağı katıp bebeğe verilebilir. Zeytinyağı, doku, organlar ve beyin fonksiyonları üzerindeki yaşlanma etkilerini geciktirmektedir. Çocuklarda beyin gücünü artırır. Kemiklerin doğal gelişimine ve mineralleşmesine yardımcı olur, güçlenmesini hızlandırır. Kireçlenmeyi önlemede büyük rol oynar. Yaşlanma etkilerini azaltır ve doku yenileme özelliği taşır.


ADVERTORIAL

30 Dört Mevsim Tarım

“Üründen önce

güven

satıyoruz’’

Dünyanın en büyük 7. firması olan Genpower Jenaratör’ün Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Uslu, “Bizi tam olarak tanımlayan metafor, icebergdir. Türkiye’deki yapılanmamız ve yatırımlarımız icebergin görünen kısmıdır, yüzde 75 ihracatla asıl kısım denizin altında kalandır’’ diyor.

K

esintisiz enerji sektöründe 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren ve büyüklükte dünya çapında 7. sıraya ulaşan Genpower Jenaratör, gaz kesmiyor. Global liderlik hedefine kilitlenen Genpower’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Uslu, firmayı bir ‘iceberg’ olarak tanımlıyor. Tecrübe, bilgi ve ileri dünya görüşü ile oluşan bu buz dağının görünen kısmı Türkiye’deki yatırımlar. Asıl büyük bölümü ise ihracatı. Murat Uslu ile gücünü Türk milletinin zekasından, yani genlerinden alan Genpower’i konuştuk. Genpower ne zaman kuruldu, anlamı nedir? USLU: Genpower’ın hikayesi, 19 yıl önce Ankara Ulus’ta, Müjdat Uslu’nun elektrik, ekipman ve donanım faaliyetlerini yürüten Pınar Makine’yi kurmasıyla başladı. 2000 yılına gelindiğinde Pınar Makine

kendi jeneratör markasını üretme kararı aldı. Gücünü; Türk milletinin gücü, azmi ve zekâsından, yani ‘gen’lerinden alan bu marka, Genpower adıyla doğmuş oldu. Tarım ürünleri satışına ne zaman başladınız? Bu kararı almaktaki sebebiniz neydi? USLU: Bu sektöre 1998 yılında girdik. Genpower olarak jeneratör sektöründe başarısını kanıtlamış çalışma anlayışımızı ve iş modelimizi, yaptığımız iş ile ilintili diğer sektörlere de taşıyoruz. Bu kararın sonucunda 1998 yılında tarım ürünleri sektörüne hızlı bir giriş yaptık. Tüketici neden sizin ürünlerinizi tercih ediyor? USLU: Biz öncelikle ürün satmaktan önce güven satıyoruz. En büyük artımız bu. Ürünlerimizin kalitesine güvenimiz tam. Tüm tarım grubu

ürünlerimize geniş bir servis ağı ile 2 yıl garanti veriyoruz. Jeneratör grubunda tüm dünyada bir ilki gerçekleştirerek, 3 yıl garanti veriyoruz. Dediğim gibi ürünlerimiz birinci kalite, fiyatlarımız da bu ürünlerde olabilecek en iyi seviyede. Tedarik süresi konusunda da yüksek stokla çalışan bir iş yapımız olduğundan kısa sürede her türlü ürünü teslim edebiliyoruz. Ürünlerimiz yakıt sarfiyatı konusunda da son derece verimli ve farklı yakıt tiplerinde ürünlerimiz var. Tarım ürünleri portföyünüzde hangi ürünler var? Bu ürünleri farklı kılan özellikleri neler? USLU: Portföyümüzde; su pompaları, çapa makineleri, süt sağma makineleri, motorlar ve çim biçme makineleri bulunuyor. Süt sağma makineleri haricinde dizel ve benzinli motor seçenekleri sunuyoruz. Süt sağma makinelerinde de klasik


Dört Mevsim Tarım

kömürlülerin yanı sıra yeni teknoloji yağlı süt sağma makinelerini de tedarik ediyoruz. Bu ürün hem daha ekonomik yakıt sarfiyatı sağlıyor hem de sessiz çalışması dolayısıyla hayvanı ürkütmüyor. Şirketinizi nasıl tanımlarsınız? USLU: Genpower’ı tam olarak tanımlayan metafor aslında ‘iceberg’dir. Genpower tecrübe, bilgi ve ileri dünya görüşünün birikimiyle oluşmuş bir iceberg gibidir. Türkiye’deki yapılanmamız ve yatırımlarımız icebergin görünen kısmını oluştururken, % 75 ihracatla asıl büyük kısım görünmeyen, yani denizin altında kalan kısım. 2011 yılı sonuna ve gelecek beş yıla ilişkin hedefleriniz nelerdir? USLU: Genpower, kesintisiz enerji sektöründeki konumunun yanı sıra önümüzdeki süreç için farklı alanlarda çeşitli yatırımlar planlıyor. Elektrik ihtiyacının yoğun olduğu ülkelerde yüksek taleple karşılanması ve işletme maliyeti açısından da son derece tasarruflu olması sebebiyle doğalgaz jeneratör üretimi planlanan ürün gruplarının başında geliyor. Şu anda dünyada 7. büyük jeneratör firmasıyız. Önümüzdeki dönemde ilk hedefimiz dünyada ilk üçe girmek sonrasında da tabi ki dünyada lider firma konumuna gelmek. İhracatta da hedeflerimiz büyük. 2010 yılında direk ve endirekt yaptığı ihracat tutarımız, toplam-

Murat Uslu

da 83.283.908 dolar. Bu rakamla Türkiye’nin en büyük ihracatçılarının yer aldığı listede 147. grup şirketi olduk. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde de direk ve endirekt ihracat rakamlarını katlayarak büyütmeyi ve 5 yıl sonra yıllık 500.000.000 dolara varan ihracat rakamlarına ulaşmayı hedefliyoruz. •Yatırımlarınızdan bahseder misiniz? USLU: 2011 yılında Türkiye’de 216.000m2’lik alana sahip dünyanın en büyük jeneratör fabrikasını kurduk. Türkiye’nin kalkınmasında ve ihracatının gelişmesinde çok büyük emeği geçen eski devlet bakanlarımızdan Sayın Kürşad Tüzmen de, Genpower Jeneratör Yönetim Kurulu üyesi olarak 1 Ağustos 2011 tarihinde Genpower Jeneratör ailesine katıldı. Yurtiçindeki bu atılımlarımıza paralel olarak dünyada da benzer yatırımlarımız devam ediyor: Genpower Jeneratör, Uzakdoğu pazarını yakın markaja alabilmek için Çin’in Wuxi eyaletinde büyük bir

31

fabrika inşa etti. Ağustos 2011‘de faaliyete geçen bu fabrikada üretilen jeneratörlerle, Genpower’ın en kısa zamanda Uzakdoğu pazarına hâkim olması hedefleniyor. Yine Uzakdoğu’da dünyanın en önemli ticaret ve dağıtım merkezlerinden biri olan Singapur’da 4.000 m2’lik bir alanda Genpower Asia satış ve dağıtım merkezini kurduk. Genpower Asia ekibinin elinde şu anda 10 milyon dolarlık ciddi bir stok bulunuyor. Genpower Asia, Asya Pasifik ülkelerinde ilk adımımız oldu. Yine bu bölgede bulunan Bangladeş (Dakka) ,Endonezya (Cakarta), Vietnam, Hindistan’da (Chennai) da satış ve servis merkezleri açtık. Çok yakın zamanda Amerika’daki yatırımlarımızı, New Jersey eyaletinde 13.000 m2 alana sahip Genpower satış ve dağıtım merkezini açarak genişleteceğiz. Avrupa pazarını hedef alan yatırımlarımızın başında da Berlin’deki Frankfurt Oder bölgesinde 17.000 m2’lik alanda kurulacak olan fabrika geliyor. İnşaatı devam eden bu fabrikada standart, benzinli, dizel jeneratörlerin yanı sıra biodizel, doğalgaz, fuel-oil ile çalışan jeneratörler de imal edilecek. Genpower Jeneratör, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinde pazar lideri konumda bulunuyor. 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren ve dünya çapında da yedinci sırada bulunan Genpower, her geçen gün daha çok tercih edilen bir Avrupa markası olduğunu tüm dünyaya kanıtlıyor.


32 Dört Mevsim Tarım

‘’Aile büyüklerinden sonra

TARGEL’e danışıyoruz’’ Antalyalı köylü kadınlarla gerçekleştirilen anket sonucunda, kadınların, karşılaştıkları sorunlara çözüm yolu aramak için önce aile büyüklerine, ardından TARGEL personeline danıştıkları ortaya çıktı.

K

oordinasyon ve Tarımsal Veriler (KTV) Şube Müdürlüğü tarafından Antalyalı kadın çiftçilerin sorunları ve durumlarını anlamaya yönelik yapılan ankette katılan kadınların yüzde 34’ü, ‘Çalıştıkları alanla ilgili karşılaştıkları sorunu danıştıkları kişi sorusuna’, ‘’Aile büyüğünden sonra TARGEL personeline danışıyoruz’’ cevabını verdi. Araştırma, tarım danışmanı personelinin sorumlu oldukları çalışma bölgelerindeki köylerde yaşayan 289 kişi üzerinde gerçekleştirildi. 38 sorudan oluşan ankette, yüz yüze görüşme tekniği kullanıldı. Anket sorularıyla öncelikle kadın çiftçilerin sorunlarının anlaşılıp sosyal ve ekonomik durumlarının

değerlendirilmesine çalışıldığı ifade eden Şube Müdürü Ali Ulvi Büyüksoy, çalışma ile çiftçi kadınların beklentilerinin anlaşılmasının ve

ortaya koyulacak çözüm yolları ile daha sağlam adımlar atılmasının sağlanacağını kaydetti. Kırsal alanda kadınlara yöneltilecek eğitim ve ya-


Dört Mevsim Tarım

yım çalışmalarının tarımsal üretim üzerinde çok önemli etkisi olduğunu vurgulayan Büyüksoy, anket sonuçlarına göre, hayvancılıkla uğraşanların çoğunlukla bakım ve besleme, bağ-bahçe ile uğraşanların hastalık, zararlılar, seracılıkla uğraşanların ise bitki besleme, zirai mücadele, hastalık ve zararlılar konularında eğitim talep ettiğini söyledi. Köylerde TARGEL Projesi kapsamında ikamet eden tarım danışmanlarının, bulundukları bölgeler için oldukça önemli olduklarını belirten Büyüksoy, kadınların çalıştıkları alanla ilgili karşılaştıkları sorunu danıştıkları kişi sorusuna ‘aile büyüğünden sonra TARGEL personeline danışıyoruz’ cevabını vermelerinin, projenin başarısının önemli bir göstergesi olduğunu kaydetti.

Kadınlar eğitimlerin kendilerine verilmesini istiyor KTV Şube Müdürlüğü personeli Sosyolog Fatma Demirel ise anket sonuçlarına göre, köyün en önemli sorununun tarım olarak görüldüğünü, tarımı su, sağlık ve eğitimin izlediğini söyledi. Görüşülen kadınların yüzde 68’lik kısmının pazar olanaklarının iyileştirilmesini istediğini, yüzde 62’sinin ise desteklemelerin artırılması yönünde görüş belirttiğini ifade eden Demirel, ‘’Anket sonuçlarına göre görüşülen kadınların çoğu, il ve ilçe müdürlüklerinin yeterli destek ve eğitimi sağladığını belirtmekte, ancak bu tür imkânların erkeklerden ziyade kendilerine verilmesini istemektedir’’ dedi.

33


34 Dört Mevsim Tarım

“Agflasyon yoksullaştırıyor” Dünyada bir milyar insanın açlık sorunu yaşadığını bildiren Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin’e göre, herkes çözümün parçası olmalı.

A

ntalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, son yıllarda tüm dünyanın ortak sorunu haline gelen agf-

lasyonun (tarıma dayalı gıda ürünlerindeki fiyat artışı), gelirinin yüzde 70-80’ini beslenmeye harcayan Asya ve Afrika ülkelerini etkilediğini ve yoksullaştırdığını kaydetti. Dünya-

da bir milyar insanın açlık sorunu yaşadığını ve bunun toplumların ortak sorunu olduğunu belirten Erçin, herkesin çözümün bir parçası olması gerektiğini vurguladı. Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve Antalya Ziraat Odası Başkanlığı tarafından 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle organizasyon yapıldı. Organizasyona, Antalya Vali Yardımcısı Hakkı Loğoğlu, İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu, İl Kontrol Laboratuvar Müdürü Faruk Kurnaz, Prof. Dr. Robin Brunfield, Prof. Dr. Burhan Özkan, Yrd .Doç. Dr. Mustafa Erbaş, Yrd.Doç.Dr. Göksel Akpınar ile ilçe müdürleri, şube müdürleri ve çok sayıda kadın çiftçi katıldı. Erçin, burada yaptığı konuşmada,


Dört Mevsim Tarım

35

Geri kalmış ülkelerde açlık Dünya tarım işgücünün yüzde 40’ını kadınların üstlendiğini, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 75 olduğunu belirten Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu ise, “Günümüzde her ne kadar büyük işletmeler önemsense de küçük işletmelerin kadın emeği olmadan sürdürülebilmesinin mümkün olmayacağı bilinmelidir” dedi. Türkiye’nin bir tarım ülkesi olmasına rağmen gelecekte açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmayacağının garantisinin bulunmadığını söyleyen Ordu, “Açlık ve yetersiz beslenme sorunu yaşayan ülkelerin tamamı geri kalmış ülkelerdir. Bu ülkelerde gıda güvenliği çok ciddi boyutlardadır. Bu nedenle ülkemizin tarım topraklarını ve sularını yerinde kullanmalıyız. Beslenmede önem arz eden ürünlerin üretiminde çiftçilerimiz üretimin sürdürülebilirliği açısından hükümetlerce sürekli desteklenmelidir’’ diye konuştu. tarımsal ürünlerdeki fiyat artışını tek bir nedene bağlamaktan ziyade bir çok faktörün bir araya gelişi ile oluşan bir sorun olarak ele alınması gerektiğini belirtti. Erçin, ‘’Petrol fiyatlarında yaşanan artış ülkeleri enerji tarımına yöneltmekte, bu da buğday ve mısır gibi ürünlerden biyo-yakıt üretme ve ardından da fiyatlarda artışa neden olmaktadır. Ülkelerin ticaret politikaları, iklim değişiklikleri

ve kuraklık, enerji tarımı gibi nedenlerle gıda fiyatlarında artışlar yaşanmaktadır’’ dedi. Agflasyonun önlenmesinde çözümün üretimi artırmaktan geçtiğini ifade eden Erçin, bunu sağlamanın yolunun da tarımsal üretimde büyük emek veren çiftçi kadınların statülerinin yükseltilmesi olduğunu, İl Müdürlüğü olarak çiftçi kadınları bilgi ve teknoloji ile buluşturmaya çalıştıklarını anlattı.

Aksu ilçesinde çiftçilik yapan Hilmiye Korkmaz da, bu ve benzeri toplantıların kendileri için çok faydalı olduğuna işaret ederek, İl Müdürlüğü tarafından 3 gün süre ile düzenlenen eğitimde yeni bilgi edindiklerini söyledi. Tarlada, serada asıl çalışanın kendileri olduğunu belirten Korkmaz: “Çoğumuz okumak istediğimiz halde okuyamadık. Bu nedenle eğitime daha meraklıyız. Biz eğitime açığız ve eğitimlerden daha çok faydalanmak istiyoruz’’ dedi.


36 Dört Mevsim Tarım

Biyolojik Mücadele,

Kalıntısız Ürün Elmalı’nın üç farklı bölgesindeki seralarda yürütülen biyolojik mücadele uygulaması meyvesini verdi.

E

lmalı Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, Elmalı Ziraat Odası ve Koopert firmasının ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında Elmalı’nın Eskihisar,

Yuva ve Bozhöyük köylerindeki seralarda uygulanan biyolojik mücadele, tarla günü ile üreticilere tanıtıldı. Tarla gününe Elmalı Kaymakamı Mehmet Murat Çekmen, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvan-

cılık Müdürü Celal Çelik, Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen, Elmalı Ziraat Odası Başkanı Bilal Karakaya, Koppert Genel Müdürü Ali Eroğlu, Elmalı ilçesi TARGEL personeli, ilçe personeli ve çok sayıda üretici katıldı. Kaymakam Mehmet Murat Çekmen, burada yaptığı konuşmada, biyolojik mücadeleye önem verilmesi gerektiğini belirterek, bu mücadelenin pahalı olduğunu, ancak devletin uygulamaya destek verdiğini kaydetti. Seracılıkta üretimin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Çekmen, “Seracılıkta ilerleyen dönemlerde birlik kurma ve ürünlerin paketlenmesi yönünde adımlar atılmalı” şeklinde konuştu. Dünyanın artık çevreye dost, insan sağlığını temel alan ve doğal den-


Dört Mevsim Tarım

37

geyi bozmayan üretim metotlarını desteklediğini belirten Bitkisel Üretim ve Sağlığı Şube Müdürü Mehmet Şen ise “Bu nedenle biyolojik mücadele çok önemli” dedi. Devletin bu uygulamaya 100 TL desteği bulunduğunu ifade eden Şen, zararlılardan korunmak için tül gibi diğer tedbirlerin de alınması gerektiğini kaydetti. Tüketicinin ve dünyanın talep ettiği bu sistemin kurulmasının zorunlu olduğunu dile getiren Koppert Genel Müdürü Ali Eroğlu da, “İlaçsız, gıda güvenliğine yönelik üretim yapmak istiyorsak biyolojik mücadeleyi kullanmak zorundayız” dedi. Biyolojik mücadelenin pahalı gibi gözükmesine karşın kimyasal mücadelenin maliyeti ile karşılaştırıldığında çok fark olmadığını belirten Eroğlu, “Maliyet hesabını doğru yaptığımızda bu daha net görülmektedir” diye konuştu.


38 Dört Mevsim Tarım

Sınırlar kalkarsa verimlilik artar Röportaj / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

•REYHAN ÇALIK Ekonomist (Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü)

Antalya tarımının Türkiye tarımı ile aynı paralellikte değerlendirilmemesi gerektiğini belirten ATB Başkanı Ali Çandır, “Antalya’da çok daha küçük parçalı arazi, çok daha küçük ölçekte çiftçiler var. En başta çiftçi örgütlenmelerinin gelişmesi gerekiyor’’ diyor.

T

ürkiye’de tarımın önemli merkezlerinden biri olan Antalya’yı, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır ile konuştuk. Bugün bölgedeki en büyük sıkıntıların başında küçük ölçekteki tarım arazilerinin geldiğini söyleyen Çandır, son dönemde gündemde olan arazi toplulaştırılmasının Antalya’da kanun zoruyla da yapılabileceğini belirtti. Arazi toplulaştırılmasının tarımsal verimi minimum yüzde 30 seviyesinde artıracağını aktaran Çandır,


Dört Mevsim Tarım

Antalya çiftçisine bu durumdan elde edeceği kazancın anlatılmasından yana. Antalya Dört Mevsim Tarım Dergisi’nin sorularını yanıtlayan Çandır, kentte tarımsal bir marka yaratılamadığını, bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Antalya tarımının Türkiye ve ihracatçı pazardaki önemi nedir? ÇANDIR: Son zamanlarda Antalya için her ne kadar ‘turizmin başkenti’ dense de aslında öncelikli olarak tarımın başkentidir. Çünkü seracılık ilk defa bu bölgede olmuştur ve tarihimizde tarım alanları bu bölgede gelişmiştir. Ancak hızlı kentleşmenin getirdiği bir takım zorlukları yaşamıyor değiliz Türkiye’ye göre, son 10 yıldır fark yaratmaya devam ediyor. Özellikle burada şirketleşme sürecinin hızla devreye girmesi, ARGE çalışmalarının yoğun olarak ortaya çıkmasıyla Antalya’da tarım gelişti. Antalya, coğrafi avantajlarını da kullanarak, özelikle seracılıkta ciddi anlamda yol kat etti. Buna çiçekçiliği de ekleyebiliriz. Ama bunlar yeterli mi? Yetmez. Elbette bir takım eksikliklerimiz var. Özelikle Antalya’nın tarımını Türkiye’nin tarımı ile aynı paralellikte değerlendirmememiz lazım. Antalya’da çok daha küçük parçalı arazi, çok daha küçük ölçekte çiftçiler var. En başta çiftçi örgütlenmelerinin gelişmesi lazım ve Antalya’da şirketleşme özendirilmelidir. Antalya’da arazi toplulaştırılması mümkün mü? ÇANDIR: Antalya’da Doğu ve Güneydoğudaki gibi büyük topraklar olmadığı için gönüllülük esasına dayalı birleşme yapmak çok müm-

kün değil. Bunu bir takım projelerle hayata geçirmek mümkün. Bazı ovalarda 3-5 dönüm gibi küçük parçalar kalmış, buranın ne sahibi belli ne toprak işlenebiliyor ne de o küçücük parçayı işleyen çiftçi herhangi bir ekonomik gelir elde edebiliyor. Ama bunu bir takım projelerle işlenebilir hale getirmek lazım. Bu konu üzerine biz Antalya Ticaret Borsası (ATB) olarak çalışıyoruz. Bu toplulaştırma kanun zoruyla da olabilir. Tarım toprağı diye nitelendirdiğimiz alanları, ‘tarla pay’ ya da ‘tarla hak’ gibi projelerle ortak dikim, ekim ve hasadını gerçekleştirerek, toplulaştırmayı sağlayabiliriz.

Yüzde yüz verim artar Bu verimliği artıracak mı peki? ÇANDIR: Yüzde 100 artırır. Sadece ark yollarının ekonomiye kazandırılması bile nerden baksanız yüzde 10’luk bir verim artışı getirir. Sınırların bir anlamda kalkması lazım, onun ötesinde komplike bir çalışmayla verimlik kesinlikle yüzde 30 artar.

39

Antalya’da 50 yıllık bir geçmişi olan seracılık istenilen noktaya ulaşmış durumda mı? ÇANDIR: Seracılıkta da yine parçalılık ve ölçek sorunu var. Ancak gerek özel sektör gerek çiftçi bu konuda ciddi yol aldı. Her ne kadar teknolojik seralardan bahsedilse de, Antalya’nın iklim özelliği göz önüne alındığında, ben şahsen topraksız tarım yapmayı ya da çok ciddi yatırımlarla alternatif enerji kaynağı olmadan sera yapılıp Antalya’da bir üretim modeline geçilmesini doğru bulmuyorum. Antalya’nın iklimsel avantajı olan havasından, güneşinden yararlanabilmemiz için daha normal koşullarda yağmura, sele dayanaklı seralarda üretim yapmalıyız. Yaz aylarında da yayla bölgelerinde üretim yaparak, tarımı 12 aya yaymamız gerekir ki, son dönemde bu çiçekte ve sebzede yavaş yavaş başladı. Kış döneminde Antalya’da, yaz döneminde ise Isparta’da ya da Korkuteli’nde üretim yapılıyor. Bizim artık birlikte hareket edebilme kültürümüzü geliştirmemiz gere-


40 Dört Mevsim Tarım

kiyor. İşletmelerimizi birleştiremiyorsak bile ortaklaşa rekabet etmeyi öğrenebilmeliyiz. Bugün üreticiler birlikten doğacak avantajlarını iyi hissetmeliler.

Birlik olmak kar sağlar Hali hazırdaki sistemin dezavantajı nedir? ÇANDIR: Dezavantajı şu: Alım yaparken bir defa pahalıya alıyorlar. Eğer birlikte hareket edip alım yaparlarsa çok ciddi iskontolar yaptırarak, maliyetlerini düşürürler. Gene satışta toplu pazarlık ederek, satış güçlerinde bir artış sağlayabilirler. Diyelim ki, alımda elde edecekleri yüzde 10, satışta elde edecekleri yüzde 10 toplamda yüzde 20’lik gelir artışı sağlayacaktır. Bunların avantajlarını henüz hissetmiyoruz ama bununla ilgili çeşitli çalışmalar yaptık. Burada bir de üretici birlikleri kanunları revize

edilerek, bizim koşullarımıza göre uyarlanması lazım. Nedir bu? ÇANDIR: Yani üretici birliklerinin biraz daha fonksiyonel hale gelmesi lazım. Şu anki kanuna göre her ilde ve her ilçede bir tane üretici birliğinin olması, rekabetçiliği ortadan kaldırıyor. Üretici birliklerinin rekabet edebilecek düzeye gelmesi lazım. Onunla ilgili çeşitli miktar kotaları koyulabilir. Miktar ürün üreten üreticiler bir araya gelerek birlik kurabilir denilirse üretici birlikleri de kendi aralarındaki rekabetle daha iyiyi daha güzeli bulma yollarını arayacaktır. Antalya genelinde sera modernizasyonuna ihtiyaç var mı? ÇANDIR: Sonuçta tarım da yapsanız, turizmde ne yaparsanız yapın gelir gider dengesini iyi ölçmeniz gere-

kiyor. Üretimi dört katına çıkartacak maliyetinizi eğer kısa vadede amorti edecekseniz uygundur. Antalya teknolojik sera yatırımı yapmak için pahalı bir yer. Toprak yok, alternatif enerji kaynağınız yok. Biz mevcut koşullarımızı iyileştirerek bunu yapabilirsek daha sağlıklı yapabiliriz diye düşünüyorum. Bölgede tarımının sıkıntıları nedir? Bu potansiyel nasıl daha üst seviyeye çıkartılabilir? ÇANDIR: Genel anlamda baktığınızda tarım artık stratejik bir sektör halini aldı. Son yıllarda Dünyadaki ekonomistler de bunu söylüyor. Dünyadaki ekonomik gelişmeleri de izlediğinizde hep net ihracatı çok olan ülkeler daha rahat. Bizde de maalesef ithalat rakamları ciddi boyutlarda. O nedenle tarımda yapacağımız her ihracat, net ihracatı yüksek


Dört Mevsim Tarım

olan ürünler olmalı. O nedenle tarım ihracatına yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor.

Alana değil, ürüne teşvik Bu ürünler nedir? Şuanda ekip biçilen ürünler doğru ürünler değil mi? ÇANDIR: Elbette doğru ürünler ama daha da geliştirilebilinir. Şu anda seracılık konusunda gayet iyi durumdayız. Hububat ürünlerimiz fena değil. Pamukta son dönemde ciddi gelişmeler var. Narenciye eskisi kadar olmasa da belli bir oranda. Bu bölgede harekete geçirilmesi gereken bir başka unsur da, yaylaları göz önüne alarak sahil meyveciliğini geliştirebiliriz. Narda son yıllarda ciddi bir gelişim oldu. Bunu devletin biraz daha destekleyerek, diğer ülkelerle rekabetimizi kolaylaştırabilmesi lazım. Genel anlamda baktığınızda genel sorunlar var. Nedir bunlar? Girdi ve enerji maliyetlerinin çok yüksek olması. Bu durum karlılıkları düşürüyor. Devletin, yeterli olmasa da tarıma desteği var. Bunlar daha fonksiyonel olarak değerlendirilirse, alana değil ürüne teşvik sistemi getirilirse biraz daha yol alınır diye düşünüyorum. Onun ötesinde birazcık öz eleştiri yapmamız gerekirse çok fazla marka yaratamıyoruz Marka yaratmaya yönelik çalışmalar yapmamız lazım. Antalya’da ihracatın yarısına yakını tarımsal ürünlerden gerçekleşiyor. Tarım alanlarının potansiyeli ciddi anlamda harekete geçirilmiş durumda mı? ÇANDIR: Hayır geçirilmedi. Parçalılıktan kaynaklı sorun var. Dikilmeyen birçok alan var. Yine bizim

alışkanlıklarımızdan da kaynaklı, alanlarımız artık tarım yeri değil turizme açılmalı diye, dikim yapmayan, rant bekleyen insanlar var. Bir takım alanlarımızla ilgili ciddi imar sorunlarımız var. O nedenle Antalya’nın tarım potansiyeli tam olarak harekete geçmiş değil. Ama bununla ilgili ciddi yollar alındı.

Boşluk dolduran değil, hat olan ülke olmalıyız İhracat yapılan ülke sayısında bir artış var mı? ÇANDIR: Artışımız var ama önemli olan, çok ülkeye ihracat yaptığımızdan ziyade ne kadar sürdürülebilir ihracat yaptığımızdır. Biz, bir ülkenin yaşadığı olumsuzluğun üzerine ihracatımız arttı dememeliyiz. Biz, karşı pazarlarda aranan ürünü üretmeliyiz. Biz boşluk dolduran değil, bir hat olan ülke olmalıyız. Bu güç Antalya’daki tarım işletmelerinde var, yeter ki bunla ilgili uygun zeminler hazırlansın. Alanların kullanılması açısında tarım ve turizm sektörlerinin arası ne durumda? ÇANDIR: Her isteyen, her istediği şeyi topraklar üzerinde yapamamalı. Yani bir kentin bir ufku olmalı ve bu ufkun 10-20 yıllık planlanması lazım ki, 10 yıl sonra nerenin ne olacağı belli olmalı. Ama bizim toplumumuzda akşam sünnet, sabah deniz. Elbette otellerin kentimize ve Türkiye ekonomisine çok ciddi katkısı var, gerek buradaki insan kaynağını kullanmaları gerekse gelen turistin bıraktığı paralar… Ama tarım topraklarının bir şekilde garanti altına alınması lazım. Baba öldü diye topraklar bölünüp parçalanmamalı.

41

Sistemi berrak hale getirmemiz lazım İngiltere modeli Türkiye’de tarım alanlarında uygulanabilinir mi? ÇANDIR: Şimdi Türkiye’de insanlara bir yarar hissedeceklerini anlatabiliyorsanız uygulanmayacak bir durum yok. Bununla ilgili bizim bir takım eksikliklerimiz var. Biz hala çiftçiye köylü gözüyle bakıyoruz. Yani çiftçiyi tarım işletmesi moduna getirebilirsek, ne aldığını yazan, sattığını yazan ve vergi ile ilgili başı belaya girmeyecek bir tasarım ortaya koyarsak, yani bir tarım işletmesi modeli ortaya koyarsak bunun önü açılır. Ama şu anda bizde 7 dönümün üzerine çıkarsanız deftere tabisiniz. Buda vergiden kurtulmak için tarlanın hisse hisse aile bireyleri arasında paylaştırılmasına sebep oluyor. Bizim bir şekilde bu sistemi berrak hale getirmemiz lazım. Şu anda uygulanan bazı sistemler tarımda kayıt içine girmekten ziyade kayıt dışını teşvik ediyor. Yani kayıt içine girerseniz cezalanıyorsunuz, kayıt dışında kalırsanız nemalanıyorsunuz. Bölgede hayvancılıktaki durum nedir? ÇANDIR: Bizim bölgemizde özellikle küçükbaşta çok ciddi eksilmeler var. Sahil bölgelerinde besi ve süt hayvancılığı pek fazla yok ama hayvancılıkta maalesef bölgemiz Türkiye paralelinden farklı gitmiyor. Hatta biraz daha fazla erozyona uğramış durumda. Son 10 yılda küçükbaşta yüzde 40, büyük başta ise yüzde 10 civarında bir azalma var. Teşvikler bölgesel değil de sektörel verilseydi, hayvancılığımız belki bu durumda olmazdı.


42 Dört Mevsim Tarım

Seracılığın başkenti

Kumluca

Antalya’nın örtü altı sebze üretiminin üçte birinin yapıldığı Kumluca’da seracılıktan elde edilen gelir yıllık 500 milyon TL’yi buluyor. Dosya: Hamit SEÇİL Fotoğraf: Hamit SEÇİL - Kumluca Belediyesi Arşivi

D

ünyanın en önemli seracılık merkezlerinden birisi olan Kumluca’da ekonomi, tarıma dayalıdır. İlçe topraklarının yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturan tarım arazilerinden yılda ortalama 700 milyon lira gelir elde edilmektedir. Geçmişte ekonomisi hububat, hayvancılık ve az miktarda da meyvecilik gelirine dayanan Kumluca’da, Ant Birlik’in kuruluşu ile tarım arazilerinde pamuk ekimi yaygınlaşmıştır. 1960’lı yıllardan sonra narenciye tarımı, plastiğin 1970’li yıllardan itibaren örtü materyali olarak kullanılmasıyla örtü altı tarım, Kumluca’da hızla yayılmıştır. 70’li yılların ardından seracılığın önemli bir gelir kaynağına dönüştüğü ilçede yetiştirilen ürünler, iç piyasaya ve ihracat yoluyla başta Rusya olmak üzere birçok ülke pazarına sunulmaktadır.

İlçede üretimi gerçekleştirilen tarım ürünleri yurtiçinde ve yurt dışındaki pazarlarda yoğun ilgi görürken, tarımın ilçe ekonomisine katkısı yıllık 700 milyon TL civarında.

Yer şekillerinin sağladığı koşullarla oluşan mikro klima iklimi sonucunda turfanda sebze ve meyve üretiminde Antalya ölçeğinde olduğu kadar, Türkiye’de de önemli bir paya sahip olan Kumluca, Antalya örtü altı seracılığının yüzde 33’ünü, Türkiye örtü altı seracılığının ise yüzde 11’ini karşılamaktadır. Kumluca bu özelliğinden dolayı Türkiye’de ‘Seracılığın Başkenti’ olarak anılmaktadır. Kumluca’da bugün 170 bin dekar tarım arazisi bulunmaktadır. Antalya’nın 90 kilometre batısında bulunan Kumluca’da, kaymakamlık verilerine göre, bu arazilerin 36 bin 440 dekar alanında tarla bitkileri yetiştirilirken, 4 bin 500 dekar alanında zeytincilik yapılmaktadır. Kumluca’da meyvecilik 41 bin 376 dekar arazide gerçekleştirilmekte, ilçe topraklarının 38 bin 265 dekar alanı sebzeciliğe ayrılmaktadır. 19 dekar


D繹rt Mevsim Tar覺m

43


44 Dört Mevsim Tarım

alanla sınırlı olan süs bitkiciliği yetiştiriciliğinin yanı sıra Kumluca’da 47 bin 900 dekar tarım arazisi düzenli olarak nadasa bırakılmaktadır. Türkiye örtü altı sebze üretiminin üçte birinin yapıldığı Kumluca’da 6 bin 700 dekar alanda cam sera, 30 bin 400 dekar alanda plastik sera olmak üzere toplam 37 bin 100 dekar alanda örtü altı seracılığı yapılmaktadır. İkinci ve üçüncü dikimlerde dikkate alındığında örtü altı alan 52 bin dekara ulaşmaktadır. Örtülü alanların yüzde 30’luk bölümünde tek (sezonluk) ve çift (güzlük ve baharlık) olmak üzere iki farklı üretim modeli uygulanmak-

tadır. Kumluca’da Eylül - Ekim aylarına başlayan güzlük üretim Ocak - Şubat aylarında son bulurken, baharlık üretim ise Şubat- Temmuz ayları arasında gerçekleşmektedir. Sezonluk üretim ise Ekim ayında başlayıp, Temmuz ayının başında son bulmaktadır. Örtü altı sebze üretiminde yüzde 53’lük bir oran ile domates ilk sırada yer alırken,

bunu yüzde 22 ile biber takip etmektedir. Kumluca’da örtü altında fasulye, kavun, kabak, hıyar ve patlıcan da yetiştirilmektedir. İkinci ekimlerle birlikte 52 bin 550 dekar olan örtü altı alanının üretim değeri, fidelikler de dâhil olmak üzere 500 milyon lira civarındadır. Ürünlerin ortalama yüzde 40-45’i başta Rusya olmak üzere, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Irak, Yunanistan, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna, Makedonya, Kosova, Hırvatistan, Almanya, Hollanda, Belçika, Norveç, Danimarka, İsveç, Fransa gibi ülkelere ihraç edilmektedir. Kumluca’dan ihraç edilen sebzeler


Dört Mevsim Tarım

45

Salih Işık

Kumluca Kaymakamı

Kumluca tarımı kayıt altında Dünya nüfusunun hızla artışı insanların gıdaya olan ihtiyacını da her geçen gün artırmaktadır. Ancak insanların gıdaya olan ihtiyaçları artarken sosyo-ekonomik yapılarındaki gelişim ve değişimler, insanların bu konudaki taleplerini de etkilemektedir. Son zamanlarda gerek dünyada gerekse ülkemizde, insan, çevre ve hayvan sağlığına zarar vermeyen üretimin her aşaması kayıt altına alınmış ve izlenebilirliği sağlanmış bir tarım-

sal üretim yapabilmek için azami gayret gösterilmektedir. İlçemiz tarımsal üretiminde kültürel ve biyolojik tedbirlerin uygulanması her geçen gün artmakta olup, bu uygulamaları yapan çiftçilerimiz devletimiz tarafından desteklenmektedir. Özelikle bitkisel tozlaşmaya etkisi bulunan bambus arısı uygulaması hemen bütün domates üretim alanlarımızda kullanılır hale gelmiştir. Üretimimizde kullanılan kimyasal uygulamaları ise sıkı bir denetime tabi tutulmaktadır. Çiftçilerimiz reçete ile ilaçlarını almakta ve üretici kayıt defteri tutmaktadırlar. Bu kayıtlar yetkililerce kontrol edilmekte ve onaylanmaktadır. Ayrıca; kalıntı izleme

ve değerlendirme faaliyetleri kapsamında numuneler alınarak, laboratuar analizleri yapılmaktadır. Sonuç olarak; ilçemizde üretilen ürünlerin en sağlıklı şekilde tüketiciye ulaşması anlamında azami gayret gösterilmektedir. Bu gayretler sonucunda ilçemizde üretilen ürünlerin ihraç edilme oranı her geçen gün artmaktadır. Bu çalışmalara ek olarak 2011-2012 üretim sezonu için ilçemizde 18 bin dekar örtü altı, 15 bin dekar turunçgil alanında entegre mücadele uygulaması Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca kararlaştırılmıştır. Hiç şüphe yok ki, bu çalışmalar Kumluca tarımını daha da ileri bir noktaya taşıyacaktır.


46 Dört Mevsim Tarım

arasında en önemli kalemi domates, salatalık ve biber oluştururken, meyvede ise nar, portakal ve limon başı çekmektedir. Ayrıca Kumluca’dan dünyaya patlıcan, kabak, kavun, karpuz, mandalina, greyfurt, erik, yenidünya, amme, üzüm, ayva, armut, elma ihracatı da gerçekleşmektedir. Kumluca’da yıllık 500 milyon lira civarında olan üretim değerinin, sera alanlarında yapılacak altyapı modernizasyonuyla 2 milyon TL’ye ulaşması öngörülmektedir.

10 ayda dünyaya 4 bin 500 tır ürün Bölgede üretilen örtü altı ürünler Kumluca’da bulunan 4 adet toptancı halinde işlenerek iç ve dış pazara satılmaktadır. İlçede 2007 yılında 3 bin 147 TIR sevkiyat yapanken, bu rakam 2008 yılında yüzde 44’lük artışla 4 bin 540 TIR’a ulaşmıştır. 2009 yılında 5 bin 200 TIR’ın çıkış yaptığı ilçeden 2010 yılında ise 5 bin 345 TIR sevkıyat gerçekleştirmiştir. 2011 yılının ilk 10 ayında ise 4 bin 500 TIR, Kumluca ürünlerini dünyaya taşımıştır.

Tarımda 42 bin 200 kişi istihdam ediliyor İlçenin arazisi kuzeyinde yer alan Beydağları havzasının yüksek rakımlı arazileri ile bu havzadan toprakların verimli yüzeylerinin yağmur erozyonu etkisi ile aşağılara taşınması sonucu alüvyon ovadan oluşan Kumluca’da, halkın yüzde 90’ı tarım ile geçimini sağlamaktadır. 12 ay boyunca yoğun bir iş temposunun hâkim olduğu Kumluca’da, 42 bin 200 kişi sektörde istihdam edilmektedir. Mühendis sayısı 200’ü bulmaktadır. İlçenin 31 bin 600 dekar alanında portakal,

6 bin 100 dekar alanında nar, 4 bin 500 dekar alanında zeytin, 2 bin 30 dekar alanında limon, bin 15 dekar alanında diğer meyveler olmak üzere 45 bin 915 dekar alanda meyve üretimi yapılmaktadır. Meyve üretiminin yıllık üretim değeri 101 milyon 392 bin 075 liradır.

Köye dönüşün yolu nardan geçiyor Son yıllarda Kumluca Kaymakamlığı ve İlçe Gıda, Tarım ve Hayvan-

cılık Müdürlüğünce yapılan eğitim, yayım ve projelendirme çalışmalarının etkisiyle elma, nar ve zeytin gibi meyvelerin üretim alanlarında artışın sağlandığı saptanmıştır. Güz döneminde hasadı gerçekleştirilen narın çiftçinin kurtarıcı ürünü olduğunu belirten Kumluca Kaymakamı Salih Işık, gelecek 50 yılın ürünü olarak gösterilen nara, bölgedeki sulama problemleri ortadan kaldırıldığı vakit ilginin artacağını söylüyor. Işık, Kumluca’da nar yetiştiriciliği saye-


Dört Mevsim Tarım

sinde terse göçün başladığını da sözlerine ekliyor.

OSB ihracatın açacak

önünü

Kumluca’da 2003 yılında bir firma tarafından gerçekleştirilen 500 bin dolarlık ihracatın o dönem ödül aldığını söyleyen Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası (KUTSO) Başkanı Alaaddin Aytekin, “Bugün Kumluca’da 15-20 milyon dolarlık ihracat yapan firmalar var” dedi. KUTSO olarak Kumluca, Finike ve Demre ilçelerinde hizmet verdiklerini ifade eden Aytekin, üretimin bu üç ilçede gerçekleşmesine karşın ihracatın Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden yapıldığını kaydetti. Aytekin, geçen yıl Antalya İhracatçılar Birliği ile yaptıkları çalışmaya göre, Kumluca menşeli ürünlerin ülke genelindeki ihracatının yıllık 10 bin 500 TIR olduğunu, bunun ekonomik değerinin 212 milyon dolara karşılık geldiğini kaydetti. Türkiye gerçeğine bakıldığında bu rakamın büyük olduğunu be-

lirten Aytekin, hedeflerinin 500 milyon dolar olduğunu söyledi. Kumluca ve bölgesindeki ihracat gelirlerini artırabilmek için Toptaş Köyü’nde bulunan 22 hektarlık alanda organize sanayi bölgesi kurma çalışmalarının devam ettiğini bildiren KUTSO Başkanı Aytekin,” Şu anda yaş sebze meyve sektöründe 10 civarından paketleme tesisimiz hizmet veriyor. Organize sanayi bölgesinde programlanan 29 tesis var. Organize sanayi bölgesinin hayata geçirilmesi ihracatı çok etkileyecek” dedi.

Tarım ve Seracılık Festivali Kumluca Belediyesi tarafından düzenlenen ve 12 yıldır aralıksız olarak devam eden ‘Tarım ve Seracılık Festivali’ bölgenin en önemli kültürel ve ekonomik etkinliğidir. Batı Antalya Bölgesi’nin sanat, kültür, tarım ve sosyal etkinliklerini içeren festival, her yıl yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı bir şölene dönüşüyor. Festivalde, domateslerin döküldüğü havuzda peh-

47

Hüsamettin Çetinkaya

Kumluca Belediye Başkanı

Mikro klima bölgesi Kumluca Ülkemizde son yıllarda tarım alanındaki değişim süreci çiftçilerimizi birim alandan en yüksek verim almaya veya bu yönde çaba sarf etmeye yönlendirmektedir. Bu amaçla iç bölgelerimizde daha modern ve verime yönelik çalışmalar artırılırken, yılın dörtte üçünde üretim imkânı sağlayan örtü altı üretimde de gelişme dikkate değerdir. Örtü altı tarım, işleyişi ve kullanımı açısından özel iklim şartlarında ekonomik olarak işletilebilen ve gelir getiren bir üretim şeklidir. Ülkemizin güney bölgeleri seracılık açısından yeterli iklim koşullarına sahip olmasına karşın Kumluca seracılık için optimum iklim şartları ve mikro klima özelliği ile diğer bölgelerden ayrılmaktadır. Bu özelliği ile diğer örtü altı üretim alanlarında verimin oldukça düştüğü ocak, şubat ve mart aylarında bölgedeki seralar aktif olarak üretime devam etmektedir. Bu coğrafi konum nedeniyle ilçe, turfanda meyve sebze üretiminde Türkiye’de önemli ve bu alanda söz sahibi bir konuma gelmiştir. Kumluca bu avantajını, son yıllarda ülke seracılığına da öncülük eden birçok teknolojik yeniliği tarımla bütünleştirerek, kendini ispatlamıştır.


48 Dört Mevsim Tarım

Kumluca AB’ye uyacak

A

vrupa Birliği Sivil Toplum Diyalogu II - Tarım ve Balıkçılık Hibe Programı kapsamında Kumluca Belediyesi “Akdeniz’in Kalbinde Yaş Meyve Sebze Pazarlama” isimli proje başvurusu ile 75 bin 547 Euro hibe almaya hak kazandı. Kumluca Belediyesi tarafından 2010 yılında başvurusu gerçekleştirilen proje kapsamında yerli ve yabancı uzmanların işbirliği ile yapılacak bilgilendirme ve yayım faaliyetleri aracılığıyla Türkiye’deki sistem ile Avrupa Birliği’ndeki sistemin karşılaştırılması ve AB’deki iyi uygulamaların Türkiye’ye adaptasyonunu amaçlanıyor. Proje faaliyetleri arasında, taze meyve sebze pazarlama sistemine dâhil olan aracılar için eğitim içeriğinin oluşturulması, ortak kurumların yardımı ile ulus-

lararası iletişim ağının kurulması, pazarlama sisteminde yer alan aracılar ve üreticiler için eğitim programının geliştirilmesi yer alıyor. Bu sayede, yerel, bölgesel ve ulusal politika geliştirme mekanizmaları ve kurumları aracılığı ile sonuçların yaygınlaştırılması ve iyi bir örnek oluşturulması hedefleniyor. Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, “Türkiye’de sebze ve meyve denildiğinde ilk akla Antalya gelir. Antalya’da da bu işin kalbini bereketli topraklarıyla Kumluca oluşturur. Bizler buradan yola çıkarak sebze ve meyve konusunda AB standartlarını yakalamak amacıyla böyle bir projeyi geliştirdik. Bu projeyle Türkiye’nin yaş sebze ve meyve pazarlama konusunda AB’ye uyumunu hedefliyoruz” dedi.

livanlar peşrev çekiyor. Kumluca’da yapılan yağlı güreşler, Türkiye’nin en önemli güreş müsabakası olan Kırkpınar’a referans gösteriliyor. 2 hafta boyunca birbirinden eğlenceli yarışmalar, oyunlar ve konserlerle devam eden festival bölgenin tarımsal potansiyelini tanıtmayı hedefliyor.

Erken hasada önlem talebi Kumluca Ziraat Odası Başkanı Süleyman Kayhan ise; nar ve portakalda gerçekleşen erken hasada karşı önlem alınması gerektiğini ifade ederek, “Kumluca’nın övünç kaynağı ihracattır. Bu yıl erken hasattan dolayı ihracattan dönen narlar, diğer üreticilerin sıkıntı yaşamasına neden oldu. Bu konuda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından talebimiz, özellikte nar ve portakala hasat kotası koymasıdır. Nar, Ekim ayının 10’undan, portakal ise Kasım ayının 15’inden önce hasat edilmemelidir” dedi. Oda olarak üretici birlikleri kurarak, daha profesyonel işletmeler haline gelmeyi hedeflediklerinin altını çizen Kayhan, “Şu anda üretimi çiftçinin kararı belirliyor. Bunu aşarak kontrollü üretim yapmak istiyoruz. Küçük üreticileri bir araya getirip, tek bir yönetimden arazinin kullanımını hedefliyoruz. Bunu gerçekleştirdiğimiz takdirde tarlayı ekmeden önce satacağımız pazarı bulup, talep doğrultusunda ürün yetiştirerek karlılığı arttırmayı hedefliyoruz” diye konuştu. Kumlucalı üreticilerin eğitimler doğrultusunda bilinçlendiğini kaydeden Kayhan, “Çiftçiler ziraat mühendislerinden destek alarak üretim yapıyor. Bölgemizde artık hormon kullanılmıyor. Çiftçilerimiz bombus arılarıyla dölleme yapıyor. Bu da zirai ilaç kalıntısının önüne geçiyor” dedi.


Dört Mevsim Tarım

İLAN

49


50 Dört Mevsim Tarım

Longan Antalya’ya uyar

Tropik meyvelerin Antalya’da yetiştirilme olanakları, bir toplantıyla değerlendirildi.

B

esleyici özellikleri ve güçlü aromaları nedeniyle tüketicilerin ilgisini çeken tropik meyvelerin Antalya’da yetiştirilme olanaklarını değerlendirmek üzere Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünde toplantı gerçekleştirildi. Longan adlı meyvenin bölgede yetiştiriciliğinin ön planda tutulması gerektiğini söyleyen A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamide Gübbük, Alanya ve Gazipaşa’yı üretim için üs gösterdi. Prof. Dr. Gübbük, tropik meyve yetiştiriciliğinin avantajlarını; üretim fazlası olmayışı, dinamik pazarı, vitamin ve antioksidan bakımından zenginliği ve satış fiyatının yüksekliği şeklinde sıraladı. Longan, Litchi, Guava, Mango ve Feijoa’nın Türk damak tadına uygun olduğunu ve geniş kullanım alanı nedeniyle de yetiştiriciliğinin yapılabileceğini ifade eden Prof. Dr. Gübbük, bir eylem planı hazırlanmasının önemine değindi. Gübbük, yetiştiricilik şansı olan türlere


Dört Mevsim Tarım

ait çeşitlerin sertifikalı fidanlarının getirilmesi, Alanya ve Gazipaşa’da bu türlere ait bahçe tesis edilmesi, adaptasyon çalışmalarının sonuçlarının değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Subtropik meyve türlerinden 81 çeşit geliştirdiklerini bildiren Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (BATEM) Müdürü Dr. Suat Yılmaz ise, Goji (kurt üzümü), Feijoya, Pitaya, Guava, Mango, Litchi gibi meyvelerin bölgede yetiştirilme şansının yüksek olduğunu kaydetti. Tropik ve subtropik meyve yetiştiriciliği üzerine araştırmalar yaptıklarını belirten Dr. Yılmaz, meyve ithalatında tropik meyvelerin önemli bir yer tuttuğunu kaydetti. Birçok ürünün anavatanının dünyanın farklı bölgeleri olduğuna dikkat çeken Dr. Yılmaz, turunçgilin bundan 150 yıl önce Türkiye’ye Çin’den geldiğini, bu tür ürünlerin ülkeye meraklısı tarafından kazandırıldığını belirtti. Yılmaz, bölgede potansiyeli olan tropik meyve çeşitleri hakkında bilgi verdi.

51


52 Dört Mevsim Tarım

TARSER, Antalya

Toptancı Hali’nde açıldı

T

arım Girdileri Sergisi (TARSER), Antalya Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hali’nde geniş katılımlı bir törenle açıldı. Açılışa, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, Tarım Danışmanları Derneği Başkanı İbrahim Akbulut, Ziraat Ajansı Genel Müdürü M.Sedat Kolcuoğlu, Antalya Toptancı Hali Şube Müdürü Rıza Uysal ile tarım sektörünün

temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. Tarım sektörünün günümüzün en önemli sektörü haline geldiğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, “Dünya nüfusunun hızla artması, buna karşın işlenebilir tarım alanlarının giderek daralması, bu alanda daha çok girdinin ve teknolojinin kullanımını zorunlu kılmıştır” diye konuştu. Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin

ise, şunları kaydetti “Antalya dediğiniz zaman Antalya’yı diğer illerden farklı kılan bir özellik var; örtüaltı üretim ve ihracat. Şöyle geriye doğru 2002-2003’lü yıllara gidildiği zaman örtüaltı üretim ve ihracattaki durumumuza baktığımızda, bugün kat ettiğimiz mesafeyi çok net olarak tahlil edebilirsiniz. İhracatımız o yıllarda 70-80 bin dolardan 512 milyon liraya çıkmış ki, bu Antalyalı üreticinin, Antalya’daki sektörün, Antalya’daki yükselişin en büyük göstergesidir. Bu tabii ülkenin üretimine de çok iyi bir şekilde yansımaktadır.”


Dört Mevsim Tarım

Özkaradeniz Tarım - Konaklı

Gökbay Tarım - Isparta

Gökbay Tarım - Gelendost

Burak Tarım - Kumluca

Kınık Tarım - Kınık

Kaya Tarım - Demre

Yeşilköy Tarım - Yeşilköy

Ova Tarım - Ova

Silyon Tarım - Abdurrahmanlar

Sema Tarım - Mavikent

Serik Tarım - Serik

Gaziler Tarım - Gaziler

Tüm Türkiye’deki Zirai İlaç Bayileri GROWTURK çatısı altında birleşmeye ne dersiniz? Tel.: +90 (242) 258 18 30-31-32

www.growturk.com

53


54 Dört Mevsim Tarım

Mango yetiştiriciliği

Mangifera indica L.

Tropik ve subtropik iklim kuşağında yetiştirilen mango, ilk kez 4 bin yıl önce Hindistan’da kültüre alınmış ve yetiştiriciliği diğer ülkelere yayılmıştır. Prof. Dr. Hamide GÜBBÜK/ Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü

M

ango, (Mangifera indica L.), dünyada hem tropik hem de subtropik iklim kuşağında yetiştirilen önemli meyve türlerinden birisidir. İlk olarak 4000 yıl önce Hindistan’da kültüre alınmış ve daha sonra yetiştiriciliği diğer ülkelere yayılmıştır. Hindistan başta olmak üzere Pakistan, Endonezya, Meksika ve Brezilya, en önemli üretici ülkeler arasında yer almaktadır. Diğer önemli üretici ülkeler ise Avustralya, Güney Afrika, İsrail ve Mısır’dır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida ve Hawai eyaletleri ile Porto Riko’da da küçük ölçekli üretim yapılmasına rağmen, lokal endüstri iyi gelişmiştir. Ülkemizde bu meyve türü ile ilgili olarak henüz bir adaptasyon çalışması yapılmamış olmakla birlikte, Alanya ve Gazipaşa’da meraklı bazı üreticilerimizin bahçelerinde çok sınırlı da olsa mango ağaçlarına rastlanmaktadır. Hem tropik ve hem de subtropik iklim koşullarında yetiştirilme şansı

olması nedeniyle, ülkemizde Antalya ilinin Alanya, Gazipaşa ve Finike ilçeleri ile Mersin ve Hatay illerinin bazı mikro klima özelliği gösteren ilçelerinde yetiştirilme şansının olduğunu söyleyebiliriz. Mango, yaprağını dökmez (herdemyeşil) ve orta büyükte ağaçlar mey-

dana getirir. Yaprakların şekli ve iriliği çeşitlere göre değişiklik gösterir. Genç yapraklar bakır renginde olup, yapraklar gelişmesini tamamladıktan sonra renk koyu yeşile döner. Yapraklar sürgün üzerinde spiral olarak dizilmiş olup, bir sürgün üzerindeki yaprak sayısı 10–20 adet arasında değişim gösterir. Ağaçlar oval, uzun ve


Dört Mevsim Tarım

kubbe şeklinde taç oluşturabilmektedir. Güçlü bir ana kök sitemi vardır ve ana kök üzerinde yüzeye yakın çok sayıda kılcal kökler bulunmaktadır. Çiçekler sürgünlerin en sonunda oluşur ve çiçek sürgünlerinin boyu 6.4 ile 40.8 cm. arasında değişmektedir. Bir salkım üzerinde yüzlerce çiçek bulunur ve çiçeklerin rengi açık yeşilden, pembe ve kırmızıya kadar farklılık göstermektedir. Çiçek salkımı üzerinde hem hermafrodit hem de erkek çiçekler bulunmaktadır. Hermafrodit çiçeklerin erkek çiçeklere oranı çeşit, mevsim ve çiçeklenme süresince hava sıcaklığına göre değişmektedir. Erkek çiçeklerle hermafrodit çiçekler birbirine benzemekte, fakat dişi organ bulunmamaktadır. Tozlanma böceklerle olmaktadır. Sıcaklığın 10 oC’nin altında olması tozlanmayı, 15 oC’nin altında olması ise döllenmeyi olumsuz yönde etkiler. Çeşitler arasında uyuşmazlık yoktur. Meyve drupa (eriksi) tipinde olup, şekli yuvarlak, oval ya da ovalimsi uzundur; irilik ve renk ise çeşitlere göre değişmektedir. Meyve iriliği 50 g’dan 2 kg’a kadar farklılık göstermektedir. Meyve rengi, ağaç üzerindeyken koyu yeşil iken, olgunlaştığı zaman renk açık yeşil ve sarıya dönmektedir. Bazı çeşitlerde meyve zemin rengi kırmızı renkte olup, olgunlaşmaya kadar kırmızı renk korunmaktadır. Bazı çeşitlerde ise meyve kabuk rengi güneş ışığına maruz kaldığı zaman turuncu, kırmızı ve bordo renge dönüşebilmektedir. Meyvenin yenen kısmını oluşturan mezokarp, etli, sulu, tatlı ve oldukça aromalıdır. Meyve eti pürüzsüz, lifli ve olgunlaştığı zaman sarıdan kırmı-

zıya kadar farklılık göstermektedir. Meyve tutumundan olgunlaşmaya kadar geçen süre, sıcaklığa bağlı olarak 3-6 ay arasında değişir. Sıcak koşullarda meyve büyümesi daha hızlı olur. Olgunlaşma açısından çeşitler erkenci, orta ve geççi olarak sınıflandırılır. Meyve, taze ve kurutulmuş olarak tüketildiği gibi gıda endüstrisinde değişik amaçlı (dondurulmuş, konserve, reçel, meyve suyu, dondurma, çay, pasta yapımında vb.) kullanılmaktadır. Karbonhidrat, protein, yağ, mineraller, vitamin (özellikle A (beta karoten), B1 ve B2 vitaminleri ve C vitamini (askorbik asit)) bakımından

Antalya’nın Alanya, Gazipaşa ve Finike ilçeleri ile Mersin ve Hatay’ın bazı mikro klima özelliği gösteren ilçelerinde bu meyve türünün yetiştirilme şansının olduğunu söyleyebiliriz.

55

zengindir. Olgunlaştığı zaman meyve kabuğu yeşil olan mango çeşitleri ise taze olarak tüketilebildiği gibi dilimlenmiş olarak ve rendelenerek salatalarda kullanılmakta, ayrıca, salamura ve sos olarak da değerlendirilmektedir. Tohum, iri, yassı ve bir adet olup, böbrek görünümündedir. Çeşitlere bağlı olarak monoembriyonik ve poliembriyonik tohum oluştururlar. Poliembriyonik tohumlar birden fazla embriyo oluştururlar ve embriyoların büyük çoğunluğu ana bitki ile aynı özelliğe sahip bireyler (nuseller yapıda) oluştururlar. Fakat karşılıklı tozlanma olduğunda tohumlar ana bitki ile aynı özelik taşımazlar, bu nedenle ana bitki ile aynı özellik taşıyan bireyler elde etmek için mutlaka aşı ile çoğaltılmalıdırlar. Ticari olarak yetiştirilen çok sayıda mango çeşidi bulunmaktadır. Çeşitler ülkelere göre değişim göstermektedir. Çeşit seçiminde; verimliliği, meyve kalitesi, hastalıklara dayanıklılığı, taşımaya ve paketlemeye elverişliliği, raf ömrünün uzun olması önemlidir. Ticari olarak yetiştiriciliği yapılan çeşitler arasında Alphonso, Tomy Atkins, Haden, Kent, Keitt, Madame Francis, Irwin, Osteen Kensington Pride ve Edward’ı sayılabiliriz. Çiçeklenme ve meyve tutumu süresince ılık ve kuru hava ile yüksek sıcaklık toplamına ihtiyaç duymaktadır. Çiçeklenme süresince yağmur ve hava neminin yüksek olması fungal hastalıklardan dolayı çiçek ve meyve dökümlerine neden olur. Ticari önem arz eden çeşitlerin birçoğu denizden


56 Dört Mevsim Tarım

larına dayanıklıdır, ancak drenajı iyi olmayan topraklarda yetiştirilmesi zordur. Sel sorunu olan yerlerde seddeye dikim yapılmalıdır. Mango hem tohum ve hem de vegetatif olarak çoğaltılmaktadır. Monoembryionik çeşitlerde çoğaltma vegetatif yöntemlerle; poliemebriyonik çeşitlerde ise tohumla yapılmaktadır. Vegetatif yöntemlerden olan aşı ile çoğaltmada, dilcikli aşı başarı ile uygulanmaktadır. Bazı çeşitler (Tommy Atkins) hava daldırması ile çoğaltılabilirse de bu teknik, tüm çeşitlerde başarılı ile uygulanamamaktadır. Ayrıca, kök oluşumu yeterli olmadığından pratikte kullanımı da yaygın değildir. Anaç; bodurluk, yüksek verimlilik, biyotik ve abiyotik stres ile hastalık ve zararlılara dayanıklılık amacıyla kullanılmaktadır.

yüksekliği 600 m’nin üzerinde olan yerlerde yetişmez. Aylık yağışın 40 mm’nin altında olması istenmez. Büyüme ve gelişme için optimum sıcaklık isteği 24-27 oC olup, sıcaklığın 0 oC’nin altına düşmemesi gerekmektedir. Orta yaşlı ağaçlarda sıcaklığın -3.9 oC’nin altına birkaç saat düşmesi durumunda hem yapraklar ve hem de genç dallar zarar

görmektedir. Buna karşın genç ağaçlar, sıcaklık -1.7 ve -1.1 0C’ye çok kısa süreli düşse bile zarar görebilmektedir. Çiçekler ve küçük meyveler ise sıcaklık 4.4oC’nin altına birkaç saat düştüğünde zarar görmektedir. Mango, değişik toprak tiplerinde yetiştirilebilirse de toprak pH’sı 5.5-7.5 arasında olan hafif topraklarda daha iyi yetişmektir. Kısa süreli sel baskın-

Örneğin, Hindistan orijinli iki farklı hibrit çeşidin (Mallika ve Amrapali) bodur karakter gösterdiği bildirilmektedir. İsrail’de ticari bir anaç olan ‘cv. 13-1’in kalkerli ve tuzlu suya karşı toleranslı olduğu bildirilmiştir. Florida’da anaç olarak poliembriyonik bir çeşit olan ‘Turpentine’ ve ‘Number 11’ çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu anaçlar hem yüksek toprak pH’sına dayanıklı, hem homojen çöğür oluşturmaktadırlar. Tohumla çoğaltmada, sert tohum kabuğu uzaklaştırıldığı zaman çimlenme açısından bir sorun bulunmamakta ve çimlenmeden sonra gübreleme ve sulama düzenli yapıldığı takdirde 6-8 ayda aşıya getirilebilmektedir. Bahçe tesisinde dikim aralığı çevre koşulları ve çeşitlerin büyüme gü-


Dört Mevsim Tarım

cüne göre değişiklik göstermektedir. Örneğin Brezilya’da ilk tesis edilen bahçelerde dikim aralığı 10x10 m iken, bugün yeni bahçeler 8x5 m, 5x5 m aralıklarla kurulmaktadır. Yarı sık (3.7x4.6 m) ve sık dikimle (3x2.5 m) aşılı fidanlarla dikilen bahçelerde ağaç başına verimin düşük olmasına rağmen, toplam verimin yüksek olduğu saptanmıştır. Su gereksinimi toprak tipi ve sezona göre değişiklik göstermektedir. Subtropik koşullarda yüksek verim için sulama mutlaka gereklidir. Sulama aralığı ve miktarının seçiminde bitkinin içinde bulunduğu fizyolojik durum önemli rol oynamaktadır. Örneğin, meyve olgunlaşması yaklaştığı zaman meyvedeki şeker oranını artırmak için sulama azaltılmalıdır. Buna karşın hasattan sonra vegetatif gelişmeyi teşvik için sulama gereklidir. Mango çok fazla gübrelemeye ihtiyaç duymaz. Aşırı gübreleme vegetatif gelişmeyi arttırdığından verimi olumsuz yönde etkiler. Bununla birlikte bitki besin maddelerinde en duyarlı olduğu element azot olup, yetersiz olduğunda bitkide vegetatif gelişme geriler, meyvede renklenme olumsuz etkilenir ve derim sonrası hastalıklarına tolerans azalır. Bitki besin maddelerinden potasyum ile bilezik alma ve kök budaması, çiçeklenmeyi teşvik eder. Gübrelemede kullanılacak gübre miktarı ve uygulama zamanları ülkelere ve bitkinin içinde bulunduğu fenolojik duruma, yaşına göre değişiklik göstermektedir. Örneğin, 3 yaşındaki bir ağaca, ağaç başına 300 g azot, 200 g fosfor ve 300 g potasyum ve 10 yaşının üzerindeki ağaçlara ise ağaç başına 1 kg azot, 500 g fosfor ve 1 kg potasyum

Mango, değişik toprak tiplerinde yetiştirilebilirse de, toprak pH’sı 5.5-7.5 arasında olan hafif topraklarda daha iyi sonuç alınır. Denizden yüksekliği 600 metrenin üzerinde olan yerlerde yetişmez. Aylık yağışın 40 mm’nin altında olması istenmez.

tavsiye edilmektedir. Budama her yıl düzenli olarak yapılarak, güneş ışınlarının ağacın iç kısımlarına ulaşması sağlanmalıdır. Bu durum hastalık ve zararlıların oluşmasını engellemesi yanında meyve renklenmesi açısında da olumlu etki yapar. Aşılı fidanlar dikimden 3-5 yıl sonra meyve vermeye başlar. Tohumdan yetiştirilen fidanlar ise 5 yaşından sonra meyveye yatmaktadır.

57

Verim yıllara göre değişim gösterdiği gibi çeşit, ağacın yaşı, ağacın gücü, sulama, hastalıklarla mücadele, bir sene önceki meyve yükü ve ekolojik koşullara göre de değişim göstermektedir. Hektara verim iyi bakımlı bahçelerde 20-30 ton olarak değişim göstermektedir. Ağaçlar 40 yıl süresince verimini korumaktadır. Meyve, klimakterik özellik göstermektedir. (Ağaç üzerinde olgunlaşmaktadır.) Derim zamanının tespitinde çiçeklenmeden derime kadar geçen sürede, meyve kabuk ve et rengi, kuru madde/asit oranı ve meyve eti sertliği kullanılmaktadır. Bununla birlikte meyveler çeşitlere ve meyvenin lokal pazarlarda değerlendirme durumuna göre % 70-80 olgunlukta derilir. Meyvelerin derimi sapı ile birlikte ve elle yapılmaktadır. Meyvenin olgunlaşması, derimden sonra 21-24oC’de 3-8 günde gerçekleşir. Meyvede olgunluğun başlatılması için etilen gazı da kullanılmaktadır. Olgun meyveler ise 8-10 oC depolanır. Yetiştiricilikte zararlı olarak Akdeniz meyve sineği ve trips, hastalık olarak ise antraknoz, mildiyo ve alternaria en sık karşılaşılanlarıdır. Yararlanılan Kaynaklar Ian S. and Bally, E. 2006. Magnifera indica(Mango).Spesific Profil for Pasific Islan Agroforestry (www.traditionaltree.org), Crane, J.H. and Balerdi, C.F. Balerdi and Maguire, I. 2009. Mango Growing in the Florida Home Landscape (http://edis.ifas. ufl.edu/pdffiles/MG/ MG21600. pdf).


58 Dört Mevsim Tarım

Turunçgil unlubitine karşı biyolojik mücadele önerisi Uzmanlar turunçgil unlubitine karşı biyolojik mücadelenin benimsenmesi, kimyasal mücadele uygulanması durumunda ise ruhsatlı ilaçların teknik talimatlara ve tavsiyesine uygun kullanılması gerektiğine dikkat çekti.

A

ntalya’nın bitkisel üretiminde önemli bir potansiyele sahip olan turunçgil bahçelerinde ekonomik düzeyde ürün ve kalite kaybına neden olan turunçgil unlubitine karşı Finike ilçesinde yürütülen mücadele çalışmalarının etkinliği, saha çalışması ile değerlendirildi. Saha çalışması, Antalya İl Tarım Müdürlüğü, Finike İlçe Tarım Müdürlüğü ve Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünden görevli konu uzmanlarından oluşan bir ekiple gerçekleştirildi. İlçedeki üretici bahçelerinde dört gün süreyle yapılan çalışmalarda; bahçelerdeki turunçgil unlubiti popülasyonu ile bu zararlıya karşı uygulanan

mücadele yöntemleri ve mücadelenin etkinlik durumu çok yönlü olarak incelendi. Yapılan değerlendirmenin ardından elde edilen veriler, üreticiler ve sektör temsilcileriyle paylaşıldı.

Toplantıda; turunçgil unlubitine karşı kimyasal mücadelede yanlış ve tavsiye dışı ilaç uygulamalarının, zararlının doğal düşmanı olan faydalı böceklere yan etkisi yanın-


Dört Mevsim Tarım

59

da üründe bırakacağı kalıntı nedeniyle de insan sağlığını ve dış ticareti olumsuz yönde etkileyeceği vurgulandı. Turunçgil unlubitine karşı en etkili mücadele yöntemi olan biyolojik mücadelenin üreticilerce benimsenerek uygulanması, zararlının artan popülâsyonu karşısında kimyasal mücadele uygulanması durumunda ise bu zararlıya karşı ruhsatlı ilaçların teknik talimatlara ve tavsiyesine uygun kullanılması gerektiğine dikkat çekildi.

“Tavsiye Dışı İlaç Kullanımına Dikkat” Ayrıca, tavsiye dışı ilaç kullanarak üründe kalıntıya neden olan üreticilere yönelik yasal işlemler yanında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yapılan ilaç ruhsatlandırma işlemlerinde biyolojik etkinlik ve yan etki denemesi istendiği, doğadaki faydalı böceklere yan etki denemesi olumsuz çıkan ilaçlara ruhsat verilmediği kaydedildi. Ülkemizde yapılan biyolojik mücadele uygulamalarında ihtiyaç duyulan, ancak doğada yeterince bulunmayan faydalı böceklerin üretimi ve turunçgil bahçelerinde biyolojik mücadele uygulayan üreticilere yönelik destekleme uygulamaları hakkında katılımcılar bilgilendirilerek, karşılıklı görüş alış-verişinde bulunuldu.


60 Dört Mevsim Tarım

En Güzel Buzağı Mursal Köyü’nden

E

lmalı Kaymakamlığı, Elmalı Belediyesi, Elmalı Ziraat Odası, Elmalı İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Antalya Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen 6. Geleneksel Buzağı Yarışmasında birinciliği Mursal Köyü’nden Salih Şayık’a ait buzağı kazandı. Yarışmada ikinciliği Yuva beldesinden

6. Geleneksel Buzağı Yarışmasında birinciliği Mursal’dan Salih Şayık’a ait buzağı kazandı.

Hüseyin Günay’a, üçüncülüğü ise yine Mursal’dan Hasan Şayık’a ait buzağılar elde etti.

Yarışmada dereceye girenler ödüllendirildi. Elmalı’nın geleceğinin tarım ve hayvancılıkta olduğuna inandığını belirten Elmalı Kaymakamı Mehmet Murat Çekmen, örtü altı tarımda 6 binin üzerinde sera


Dört Mevsim Tarım

sayısına ulaşıldığını kaydetti. Bu rakamın en kısa zamanda on bini bulacağını söyleyen Çekmen, ‘’Hayvancılıkta da desteklemeler ile ivme kazanılacağına inanıyorum’’ dedi. Son 20 yılda Türkiye’nin sanayileşmekte ve gelişmekte olan ülkeler sıralamasında önde yer almaya başladığını belirten Elmalı Belediye Başkan Vekili Halit Akar da, ‘’Tarımda gelişemeyen ülkeler, sanayileşme de başarılı olamazlar. Bu yarışma ile çiftçilerimiz daha iyi yetiştiriciliğe teşvik edilmekte’’ diye konuştu.

Desteklerin yarısından fazlası hayvancılığa Antalya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin ise Elmalı’nın 10 yıl öncesine kadar meyve yetiştiriciliği ile ön planda bir ilçe olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ‘’Bu 10 yıllık süre içinde gerek bakanlığımızın Tarım Kredi Kooperatifi aracılığı ile yapmış olduğu yatırımlar gerekse Elmisko’nun soğuk

61


62 Dört Mevsim Tarım

hava tesisi ile birlikte sütün değerlendirilmesi noktasında yaptığı çalışmalar ile hayvan yetiştiriciliği noktasında çok önemli mesafeler kat edildi. Bu noktaya gelinmesinde emeği geçen tüm üreticilerimize teşekkür ediyorum” dedi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Antalya ve Elmalı’ya çok önemli destekleri bulunduğunu ifade eden Erçin, 2011 yılının ilk 6 ayında Antalya’ya 41 milyon TL’lik destekleme verildiğini, bunun yüzde 12’sinin Elmalı’ya ait olduğunu söyledi. Desteklemelerin yüzde 57’sinin hayvancılık sektörüne yönelik olduğunu belirten Erçin, bunun sadece et ve süt değil, suni tohumlamadan doğan buzağı desteklemesine, hayvan hastalıklarından zararlıları ile mücadeleye kadar geniş bir alanda yapıldığını kaydetti. Hayvancılık yapacak kişilere meraları kiralamak suretiyle de farklı bir destekleme modelini ortaya koyduklarını bildiren Erçin, “Elmalı’ya kırsal kalkınma yatırımları kapsamında da çok büyük destekleme verdik. 2011 yılı içinde 358 çiftçimize makine ekipman desteği sağladık. 16 adet tarım tesisi kazandırdık. Bu yıl 5 soğuk hava deposu onaydan geçti ve sözleşmeleri imzalanacak” diye konuştu.

İşsizliğe örmek Hayvancılık sektörünün önemine değinen İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Celal Çelik, gelişen ve değişen dünyada insanoğlunun önemli ve değişmez sorunlarının başında yeterli ve dengeli beslenmenin geldiğini söyledi. Bu noktada hayvansal ürünlerin taşıdıkları biyolojik özellikleri nedenleriyle vazgeçilmez besin maddeleri olduğunu belirten Çelik, hayvansal gıdaların ikame edilemez bir konumda olduklarının altını çizdi. Hayvancılık sektörünün ulusal geliri ve istihdamı artırmak, et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallarına hammadde sağlamak gibi katkılarının bulunduğuna değinen Çelik, sektörün ayrıca kırsal alandaki açık ve gizli işsizliği azaltmak ve önlemek, göç olaylarını ve bunun ortaya çıkardığı sosyal sıkıntıları bertaraf etmek gibi önemli ekonomik ve sosyal fonksiyonlara sahip olduğunu belirtti.


Dört Mevsim Tarım

İLAN

63

"SERA ÖRTÜSÜNDE KALİTE VE GÜVEN"

İMECE PLASTİK CO - EX TEKNOLOJİSİ

İle Türk Tarımı’nın ve sera üreticisinin hizmetinde...

Antalya Organize Sanayi Bölgesi 1. Kısım 6. Cad. No.18 ANTALYA Tel: 0242 258 02 40 (Pbx) Faks: 0242 258 02 45 www.imeceplastik.com.tr - imece@imeceplastik. com.tr


64 Dört Mevsim Tarım

Dünyanın ilk en temiz alabalık tesisi

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bulunan alabalık yetiştirme çiftliklerinden özelikle AB’ye ihracat yapan Antalya Balık, ithal ettiği deniz ürünleriyle de iç pazarın taleplerini karşılıyor. Röportaj / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

D

ünyada alabalık yetiştiriciliği konusunda verilen ilk Global Gap sertifikasıyla Antalya’nın gururu olan Antalya Balık, yaklaşık 25 yıllık tecrübesiyle, sular içindeki macerasına devam ediyor. Yıllık cirosu 42 milyon dolar olan Antalya Balık’ın ihracatta yeni pazarlara yöneldiğini söylen Antalya Balık İcra Kurulu Üyesi M. Zafer Erel, grubun faaliyetlerini Antalya Dört Mevsim Tarım Dergisi’ne anlattı. • Antalya Balık’ın kuruluş öyküsünü bizimle paylaşır mısınız? EREL: Antalya Balık 1985 yılında kuruldu. Firmamızın kurucuları Hasan Yılmaz ve Murat Altınpınar bu işte çekirdekten yetiştiler. Antalya’da turizmin gelişmesiyle birlikte su ürünlerinin temini, tedariki ve dağıtımıyla ilgili çalışmalar yapan Yılmaz ve Altınpınar, daha sonra bir

işleme tesisi kurmaya karar verdiler. Çalışmaları 2006 yılında meyvesini verdi; Türkiye’nin en ileri teknolojik donanımına sahip ve yüksek kapasiteli su ürünleri üretim tesisini Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyete geçirdiler. İki kısımdan oluşan Antalya Balık işleme fabrikasının birinde ihracata yönelik, diğerinde ise iç pazara yönelik ürünler işlenmektedir. • Ürün çeşitliliği ne yönde? EREL: Temizlenmiş dondurulmuş alabalık, dondurulmuş alabalık fileto, dondurulmuş alabalık kelebek fileto, temizlenmiş dondurulmuş çipura, temizlenmiş dondurulmuş levrek, dondurulmuş levrek fileto, alabalık füme fileto ve karides, kalamar, ahtapot gibi iç pazara yönelik 238 farklı deniz ürününü tesislerimizde işleyip pazara sunabiliyoruz.


Dört Mevsim Tarım

65

M. Zafer Erel

• İhracata ne zaman başladınız ve firmanızın ihracat hacmi nedir? EREL: İhracata yönelik fabrikamız 2006 yılında hizmete girdi ve 2007 yılı itibariyle de ihracat başladı. İhracat rakamlarımız hammaddeye bağlı olarak her geçen yıl artıyor. Firmamız kuruluşunun ikinci ve üçüncü senesinde Antalya’daki ihracat derecelendirmesinde ilk üçe girdi. Aşağı yukarı yıllık 14-15 milyon dolar ihracat hacmimiz var. • Hangi pazarlara yönelik ihracat gerçekleştiriyorsunuz? EREL: Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve bu ülkeler içerisinde de ağırlıklı olarak Almanya pazarına çalışıyoruz. Bunun yanı sıra geçen seneden itibaren rekabetin daha az olduğu AB ülkesi pazarlarına yönelmeye başladık. Şu anda AB’ye yeni katılan Romanya, Polonya, Bulgaristan ile Rusya pazarlarında hızlı bir şekilde büyüyoruz.

• Grup olarak balık üretim tesisinden balık lokantasına kadar hizmet veriyorsunuz. Sektörün her aşamasında olmak nasıl bir fayda sağlıyor? EREL: Şu an itibariyle tüm iş kolları arasında entegrasyonu sağlamış durumda değiliz. Antalya Balık markası altında bizim dört iş kolumuz

var. Birincisi balık yetiştiriciliği. Burada sadece alabalık yetiştiriciliği yapılıyor. Bu alan bizim ana işimizdir. Antalya’nın Korkuteli ilçesinde yıllık üretim kapasitesi 24 milyon olan bir kuluçka merkezimiz var. Tesisin üretim kapasitesini yakın gelecekte 40 milyona çıkartacağız. Ayrıca; Is-


66 Dört Mevsim Tarım

parta Karacaören Barajı’nda bin 800 ton, Kayseri’de 4 bin 750 ton, Gaziantep’te bin 500 ton ve Şanlıurfa’da bin 800 ton kapasiteli üretim çiftliklerimiz var. İkinci işimiz ise ihracat. Fabrikamızın yıllık işleme kapasitesi 10 bin tondur. Bu üretilen alabalıklar özel araçlarla fabrikaya getirilir ve burada işlenerek eksi 42 derecede ihracata sunulur. Bu işletme kuluçka tesisi, üretim tesisi, fabrikası ve ihracat birimi olan bir entegre tesistir. Üçüncü işletmemiz iç pazara hizmet veren tesisimizdir. Bu fabrikamızda otellerin talepleri üzerine 238 çeşit ürün satarız. Bu ürünlerin yüzde 65-70’ini ithalat yoluyla dünyanın değişik ülkelerinden alıp, iç pazara sunarız. Burada tam bir entegrasyondan bahsedemeyiz. Dördüncü ayağımız da balık restorancılığıdır. Antalya’da iki adet kendi branşlarında ün yapmış restoranımız hizmet veriyor. Burada da tüketicinin talebi doğrultusunda ağırlıklı olarak deniz balığının servisini gerçekleştiriyoruz. Yani bir tarafta binlerce ton alabalık üretimi yaparken, restoranlarımızda deniz balığı servis ederiz Ana işi yüzde 100 balık olan bir kuruluşuz. 300 kişiyi bünyemizde istihdam ediyoruz. Grubun yıllık cirosu ortalama 42 milyon dolar civarında. • Farklı alanlarda yetiştirilen alabalıklarda lezzet standardı nasıl sağlanıyor? EREL: Bölgelere göre çok küçük de olsa farklılıklar arz ediyor. Bunu da balığın içinde yetiştiği suyun soğukluğu ve su içerisindeki mikroorganizmalar belirliyor. Gaziantep’te

Agricultural Practices) sertifikası ile belgelendirilmiştir. Global Gap, iyi üretim için verilen bir belgedir. Bu memleketimiz için iftihar edilecek bir belgedir. • Sektördeki sıkıntılar nedir? EREL: Çiftliklerin kuruluş aşamasında yaşadığımız zorluklar oldu. Örneğin, Fırat Nehri üzerinde istenilen analiz, tamamen Fırat’ın doğduğu yerden Türkiye’den sınırı terk ettiği noktaya kadar olan regreasyon alanını kapsıyor. Türkiye’de yapılmayan bir analizi bizim gibi alabalık üreticilerinden talep ediyorlar. Bu analiz hale hazırda Türkiye’de yapılmıyor. Eğer, sektöre uzak olursanız, onun alt yapısını oluşturan kanun ve yönetmeliklerin belli noktalarda teoride kaldığını göreceksiniz.

yetiştirdiğimiz ürünlerimizin et rengi daha pembemsi ve somona daha yakın. Bu da Avrupa pazarında son dönemde talep görüyor. Her üretim tesisimizde dünya standartlarında üretim gerçekleştiriyoruz. • Bölgede balık ihracatı yapan tek firma mısınız? EREL: Bölgede otellere hizmet veren tesisler var ancak; ihracat yapan işletme yok. Sağlığa uygunluk yönünden Türkiye’deki örnek kuruluşlardan biri olan tesisimiz ayrıca dünyada alabalık yetiştiriciliği konusunda verilen ilk Global Gap (Good

• Antalya’daki balık tüketimi ne yönde? EREL: Türkiye’de kişi başına düşen balık tüketiminin 6-7 kilo civarında olduğu söyleniyor. Bu rakam toplam yakalanan balığın nüfusa bölümüyle elde edilen bir rakamdır. Türkiye’de avlanan balığın yüzde 70’i hamsidir. Bunun da ortalama yarısı un ve yağ fabrikasına gider. Dolayısıyla kişi başına düşen rakam, gerçeği yansıtmıyor. Kültür olarak biz et obur bir milletiz. Anlayacağınız Antalya deniz kıyısında olsa da Türkiye genelinden büyük farklılık göstermiyor. Son zamanlarda oluşturulan kamuoyuyla insanlar balık tüketimine yönelse de istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Son yıllarda restoranlarımızda iftar için balık mönüler çıkarıp satabilir hale geldik.


Dört Mevsim Tarım

İLAN

67


68 Dört Mevsim Tarım

Yapay resif ve Antalya örneği Yapay resif projelerinin birinci hedefi popülâsyonu artırmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve geliştirmek olmalıdır. Hatalı yer seçimi ve malzemeler, mevut denizel alanların etkinliğinin azalmasına, ekonomik kayba ve yapay resif sistemlerinin yarardan daha çok zarar getirmesine neden olacaktır. Yazı: Yücel ERCAN / Su Ürünleri Yüksek Mühendisi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

B

alık avcılığının dünyada her geçen gün azalması, aynı oranda çiftlik üretiminin artması aquatik (sucul)

ortamdaki stoklar üzerindeki baskının bir göstergesidir. Bu baskının azaltılmasının önemli ayaklarından biri de yapay resiflerdir. Yapay resifler deniz

canlıları için yeni tip habitat yaratmak veya mevcut habitatları korumak ve geliştirmek amacıyla denize yerleştirilen yapılar olarak tanımlanmıştır.


Dört Mevsim Tarım

1980’li yıllara kadar balık üretimini artırmak için inşa edilen yapay resifler, pratikteki uygulamalar bakımından, son 20 yıl içinde, dünya çapında büyük oranda artış göstermiştir. Son yıllarda ise su kalitesini geliştirme ve ekosistemi yenileme gibi çevreci ve korumacı konular, yapay resif projelerinin amaçlarının belirlenmesinde öncelik kazanmaktadır. Pratikteki uygulamaların hacimsel boyutlarına bakıldığında, doğal kaya ve palmiyelerin kullanıldığı birkaç metreküplük

resif ünitelerinden, karmaşık mühendislik hesap ve tasarımların yapıldığı, çok büyük boyutlu prefabrik beton ve çelik ünitelere (125 – 200 metreküp) kadar geniş bir yelpazeye rastlanabilmektedir. Günümüzde yapay resifler, balıkçılık sahalarını iyileştirme ve üretimi artırmak olmak üzere, dalış turizmi ve sportif olta balıkçılığı için uygun alanlar yaratmak, yasadışı çalışan trolleri engellemek, deniz çayırlarını

69

(Posidonia Oceanica) korumak ve tür çeşitliliğini artırmak gibi başlıca beş amaç için uygulanmaktadır.

200 yıllık geçmiş Denizel canlı kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik planlamalarda, yapay resif uygulamaları kendine önemli bir yer edinmiştir. Dünyada yapay resifler konusunda lider olan Japonya ve ABD’de bu uygulamalar 200 yıl öncesine kadar gitmektedir. Avrupa ülkelerindeki yapay resif uygulamaları ise 1970’li yıllarda İtalya’da başlamış, ardından diğer ülkelere yayılmıştır. Japonya ve ABD, en eski uygulamalara sahip, en iyi yazılı metinlerin bulunduğu ve yapay resif uygulamalarının en yoğun yapıldığı iki ülkedir. Avrupa’daki resif çalışmaları ise son 30 yılda gelişmiş olup, her ülke yapay resif kullanımında farklı ihtiyaç ve yaklaşımlara sahiptir.

Antalya’daki yapay resifler turizm öncelikli

Ülkemizde yapılan yapay resif projeleri, yukarıda sayılan bütün amaçları hemen hemen kapsamasına rağmen, Antalya’da uygulanan yapay resif projeleri daha çok dalış turizmi için öngörülmüştür. Türkiye’de ilk yapay resif uygulamaları küçük ölçekli ve deneme amaçlı başlamıştır. 1983 yılında İzmir Körfezi’nde yuvarlak beton künk şekilli yapay resifler yerleştirilmiştir. Ancak Türkiye’deki bilimsel amaçlı ilk yapay resif projesi, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından 1991–1993 yılları arasında Hekim Adası kıyılarında gerçekleştirilmiştir. Kamuya ait ilk yapay resif uygulaması, 1995 yılında Çeşme Belediyesi tarafından Dalyanköy’de kübik ve artı beton bloklar yerleşti-


70 Dört Mevsim Tarım

rilerek yapılmıştır. Ülkemizde şu ana kadar; beton blok, eski troleybüs kasası, metal gemi, ahşap tekne ve uçak gibi yapılar yapay resif projeleri kapsamında 15-30 metreler arasına yerleştirilmiştir.

Antalya yapay resifte bilinçli Antalya’da 2006 yılından itibaren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca oluru verilen 9 projeden 7’si gerçekleştirilmiş olup, diğer 2 proje ise gerçekleşmeyi beklemektedir. Kentte son yıllarda yapay resif konusunda bir farkındalık oluştuğu görülmektedir. Çevre bilincine bağlı olarak doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi yönünde sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerden yapay resif konusunda talep ve öneriler gelmektedir. Bu talepler doğrultusunda Bakanlık tarafından “Yapay Resif Uygulamalarını Projelendirme Klavuzu” yayımlanmıştır. Söz konusu kuruluşların bu kılavuz doğrultusunda hazırlayacakları projeler müdürlüğümüz tarafından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne bildirilmekte, Bakanlığımızca uygun

görülen projeler hayata geçirilmektedir.

Ulusal Yapay Resif Master Planı Bakanlığımızca küçük ölçekli balıkçılığı desteklemek ve denizel biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla 2008 yılından itibaren Ulusal Yapay Resif Master Planı hazırlanmasına karar verilmiştir. Dünyada bu konuda Ulusal Master Plan, sadece Japonya ve ABD’de mevcuttur. Ülkemizde de Bakanlığımız tarafından Ulusal Master Planı çerçevesinde Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesine bir proje hazırlatılmıştır. Prof. Dr. Altan Lök, Prof. Dr. Cengiz Metin, Yrd. Doç. Dr. Ali Ulaş, Yrd. Doç. Dr. F. Ozan Düzbastılar, Araş. Gör. Dr. Benal Gül, Araş. Gör. Aytaç Özgül ve Araş. Gör. İlker Aydın tarafından hazırlanan plan, 2009 yılında yayımlanmıştır. Söz konusu proje kapsamında Analya’da da Beymelek, Finike Limanı açıkları, Akyarlar Tüneli-Sıçan Adası arası, Konyaaltı sahili ve Serik - Boğazkent’te potansiyel yapay resif alanlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır.

Beymelek ve Konyaaltı’na yapılmayacak Çalışmada Beymelek Bölgesi’nde zemin yapısının çok yumuşak çamur olması, Konyaaltı’nın zemininin hareket fazlalığı ve bu alanın özellikle turizm sezonunda yoğun kullanım baskısı altında bulunması nedeniyle yapay resif yerleştirilmesine uygun olmadığına karar verilmiştir. Diğer üç bölge resif atımına uygun bulunmuştur. Ancak Serik bölgesi, şiddetli rüzgârlar zamanında büyük dalga güçlerinin etkisinde kalabilecek bir bölgedir. Bu nedenle, burada resif yerleştirilmeden önce, mutlaka dalga parametreleri toplanmalı, modelleme yapılmalı, bunların sonucunda güvenli derinliğe karar verilmelidir.

Amaç popülâsyonu artırmak olmalı Yapay resif projelerinin birinci hedefi popülâsyonu artırmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve geliştirmek olmalıdır. Hatalı yer seçimi ve malzemeler, mevut denizel alanların etkinliğinin azalmasına, ekonomik kayba ve yapay resif sistemlerinin yarardan daha çok zarar getirmesine neden olacaktır. Bu yüzden yapay resiflerle ilgili uygulamaların akademik çalışmalara dayandırılması, çok boyutlu ve uzun süreli yapılması gerekmektedir.

Kaynaklar

1- Gemi İnşaatı ve Deniz Teknolojisi Teknik Kongresi 99 – bildiri kitabı Ülkemiz deniz teknolojisinde yeni bir uygulama alanı: yapay barınaklar Şükran Cirik 1, Gökdeniz Neşer 2 2-Ulusal Yapay Resif Master Planı Proje sahibi: T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Hazırlayan kurum: Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü


Dört Mevsim Tarım

İLAN

71


72 Dört Mevsim Tarım

Arıcılıkta Sonbahar Dönemi Çalışmaları ve Kışlatma Kışlatmaya alınan arı aileleri kış mevsimi süresince ve ilkbaharda, yemleme yapılıncaya veya çiçeklenme dönemi başlayıp arılar doğadan yeterince nektar ve polen taşımaya başlayıncaya kadar kış yiyeceği olarak bal ve polen stokunu kullanırlar. Yazı: Selma COŞGUN / Ziraat Mühendisi Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

K

ovanlardaki balların hasat edilerek alınması, yılın sona erdiğini gösterir. Bu dönem aynı zamanda gelecek yılın başlangıcını oluşturur. Bu nedenle sezonun başlangıcı olarak sonbahar kabul edilirse gelecek yılın başarısı için ilk uygulamalar bal mevsiminin bitimiyle birlikte başlatılmalıdır. Sonbahar bakım ve kontrollerinde, periyodik varroa mücadelesi ve genel hastalık kontrolü, sonbahar yemlemesi, ana arının ve koloni popülâsyonunun durumunun incelenmesi, gerekli kış yiyeceğinin bırakılması, kolonilere kışlatma düzeni verilmesi gibi uygulamaların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.

Kış İçin Gerekli Yiyeceğin Bırakılması Kışlatmaya alınan arı aileleri, kış mevsimi süresince ve ilkbaharda, yemleme yapılıncaya veya çiçeklenme dönemi başlayıp arılar doğadan yeterince nektar ve polen taşımaya başlayıncaya kadar, kış yiyeceği olarak sonbaharda kendilerine bırakılan bal ve polen stokunu kullanırlar. Esas kışlatma süresince, yani arıların kovan içerisinde kış salkımı oluşturdukları dönemde tüketilen gıda miktarı çok azdır. Bırakılan kış yiyeceğinin çok büyük bir kısmı baharda yavru yetiştirme için kullanılır. Bu nedenle bal hasadı sırasında arılara yeterince kış yiyeceği bırakılmalı ve koloninin ilkbaharda yeni çiçeklenme dönemi başlayıncaya kadarki ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır.


Dört Mevsim Tarım

73

jenerasyon genç, yıpranmamış işçi arı yetiştirilmesini sağlar. Genç işçi arılarla kışa giren ailelerde kışın kadro azalması az olur ve koloniler fazla bir kayıp vermeden bahara çıkarlar. Ayrıca genç arılarla kışlatılan koloniler ilkbahar döneminde daha etkili bir yavru yetiştirme temposu göstererek hızlı gelişirler.

Kolonilere kış yiyeceği olarak bal ve polen depolanmış petekler bırakılır. Ancak petekler tamamen balla dolu olmamalı; alt yarılarındaki gözler boş olmalıdır. Çünkü arılar kışın bal dolu gözler üzerinde değil, ballı peteklerin alt kısımlarındaki boş gözler üzerinde salkım kurarlar. Küflenmiş, bozuk peteklerdeki ballar, ekşimiş ballar ve düşük kaliteli ballar kış yiyeceği olarak kullanılmamalıdır. Yapılacak kontrollerde 8-10 peteği arıyla kaplı

bir koloniye kış yiyeceği olarak 1520 kilogram bal bırakılmalıdır.

Sonbahar Yemlemesi Kolonilere yeterince kışlık bal ve polen bırakılmış olsa bile bal hasadından sonra şurupla yemleme yapılmalıdır. Sonbahar yemlemesi için hazırlanan şeker şurubunun şeker su oranı 2/1 olmalıdır. Kolonilere verilen şeker şurubu, ana arının yumurtlama hızını yeniden artırarak birkaç

Analı ve normal bir kolonide mart ayında kuluçkadan çıkan işçi arılar 35 gün ve haziranda çıkanlar 28 gün yaşarlarken, eylül- ekim aylarında işçi arılar 304 gün kadar hayatta kalabilmektedir. Bu nedenle sonbahar teşvik şuruplaması, genç kadrolar elde etmek ve kış yiyeceği yetersiz olan kolonilerin yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için mutlaka yapılmalıdır. Yiyecek takviyesi yapmayı gerektiren kolonilere daha yoğun bir yemleme programı uygulanmalıdır. Yemlemede geç kalınmamalı ve bal hasadından hemen sonra konilere şurup vermeye başlanmalıdır. Böylece azar azar da olsa polen gelişi sürmekte olduğundan yeni yavru yetiştirme programı taze polen gelişiyle desteklenmiş olmalıdır. Sonbahar teşvik yemlemesinin ilkbahar yemlemesi kadar yoğun ve uzun süreli olmasına gerek yoktur. Genellikle koloni başına günde yarım litre şurup verilerek 10-15 gün sürdürülen bir yemleme yeterli olmaktadır.

Ana Arının Durumu, Zayıf Koloniler ve Hastalık Kontrolü Yapılacak kontrollerde arı mevcudu az olan zayıf koloniler, anasız koloniler, ana arısı yaşlanmış, verimsiz ve sakat olan koloniler birleştirilmelidir. Ana arısı yaşlanmış veya bal hasadından sonra ana arısını kaybetmiş olan kolonilere çiftleşmiş genç ana


74 Dört Mevsim Tarım

Gerekli bakım ve kontrolleri yapılan kolonilere artık kışlama düzeni verilmelidir. arı verilmelidir. Gezginci arıcılıkta ana arılar yıl boyunca yumurta bıraktığı için çok çabuk yaşlanırlar. Bu yüzden bir veya en geç iki yıl içinde bunlar değiştirilmelidir. Zayıf kolonilerin kışın daha fazla kayıp verecekleri, daha fazla bal tüketecekleri ve ilkbahardaki gelişimlerinin çok yavaş olacağı unutulmamalıdır. Az sayıda arı ile kışa giren koloniler kışın ölmeseler bile bahara iyice zayıflamış olarak çıkarlar. Koloniler anasız olarak kışa sokulmamalı, anasız olduğu tespit edilenler analı olan başka kolonilerde birleştirilmelidir. Yapılan kontrollerde herhangi bir hastalık tespit edilen kolonilerde, gerekli önlemler alınmalı ve tedavi edilmelidir. Sonbahar teşvik yemlemesinden sonraki kuluçka aktivesinin çok azaldığı dönemlerde sonbahar varroa mücadelesi yapılmalıdır. Sonbaharda kolonideki arı miktarı,

doğal ölümlerin başlaması ile birlikte giderek azalırken, aynı dönemde varroa erginlerinde ölüm oranı çok düşük seviyede kalmaktadır. Bu nedenle kovanda arı başına düşen varroa sayısında hissedilir bir artış başlamakta ve zarar artmaktadır. Varroa mücadelesi denilince akla ilk gelen düşünce, bir ilaç kullanarak, arı akarını öldürmek olmamalıdır. İlaçlı mücadeleye geçmeden önce, zararlıdan korunmak ve kovan içindeki bulaşıklılık oranını düşürmek için bazı kültürel önlemler uygulanmalı, daha sonra kimyasal mücadeleye başlanmalıdır.

Kolonilere Kışlama Düzeni Verilmesi Gerekli bakım ve kontrolleri yapılan kolonilere artık kışlama düzeni verilmelidir. Arıların saramadığı sahipsiz petekler kovandan alınmalı ve yuva bölme tahtası ile daraltılmalıdır. Kovanlardaki yarık ve çatlaklar

onarılmalıdır. Kovan kapakları içeriye yağmur ve kar sularını sızdırmamalıdır. Havalar soğudukça uçuş delikleri daraltılmalıdır. Kovan kapağı altına kuru ot, saman, kepek ve talaş gibi nem çekici ve sıcak tutucu maddelerle doldurulmuş bir yastık konulmalıdır. Bölme tahtası arkasında kalan boşluklar da bu tür maddelerle doldurulmalıdır. Petekler mümkünse kovan ortasına alınıp iki yana bölme tahtası konulmalıdır. Kışlatma süresince kovan içinde biriken nemli havanın dışarı atılabilmesi için kovanlarda iyi bir havalandırma düzeni kurulmalıdır. Bu amaçla uçuş deliği, yemleme deliği ve kovan kapağının arka havalandırılması açık tutulmalıdır. Bu şekilde hazırlanan koloniler kışlatmanın başlangıcına kadar karıştırılmamalıdır. Kaynak: Genç,F, Dodoloğlu, A., Arıcılığın Temel Esasları, Doğaroğlu,M.,Modern Arıcılık Teknikleri, Tutkun E.,Teknik Arıcılık El Kitabı,


Dört Mevsim Tarım

İLAN

75


76 Dört Mevsim Tarım

Kumlucalı kadınlara Amerikan modeli tarımsal eğitim:

“Annie’s Project’’ ABD’de 28 eyalette uygulanan Kadın Çiftçilere Yönelik Tarımsal İşletmecilik Eğitim Projesi, Kumluca’da da hayata geçirildi.

A

merika’da 28 eyalette uygulanan ve 8 bin kadın çiftçinin katıldığı “Kadın Çiftçilere Yönelik Tarımsal İşletmecilik Eğitimi Projesi (Annie’s Project), ilk kez Kumluca’da uygulandı. Eğitimlere Hızırkahya, Hacıveliler, Mavikent ve Beykonak’tan 40 kadın katıldı. Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve ABD New Jersey

Üniversitesi ortaklığında uygulanan projenin Antalya’da hayata geçirilmesine önderlik eden Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Özkan, projenin Antalya’nın diğer ilçelerinde de uygulanması için çalışacaklarını kaydetti. New Jersey Tarımsal Araştırma İstasyonu’nda araştırmacı olan Prof. Dr. Robin B. Brumfield New

Jersey’de yapmış oldukları çalışmalarda 10 bin 327 işletmenin yüzde 22’sini kadınların yönettiğini vurgulayarak, ‘’İşletmelerde kayıt tutma ve pazarlama işini genellikle kadınlar yapıyor ve işletmelerin birçoğu ürünlerini kendi satıyorlar” dedi. Antalya ile New Jersey arasında benzerlik olduğunu belirten Brumfield, şunları kaydetti: “Amerika’da artık birçok insan tarımsal ürünlerini süpermarket yerine, yerinde görüp alma eğilimin-


Dört Mevsim Tarım

de. Çiftçi pazarları artık tercih edilmeye başladı. Bizim projemizdeki amacımız, kadınların işletmedeki rollerini artırmak. 20 kişilik sınıflarda haftada bir gün 3 saatlik işletme eğitimiyle toplam 18 saatlik bir program uyguluyoruz. Eğitimlerde finansal, pazarlama, üretim, yasal ve personelle ilgili riskler olmak üzere beş ana başlık üzerinde duruyoruz.’’

Kadınlara 28 saat eğitim Hacıvelililer İlköğretim Okulu’nda haftada 3 gün sabah ve öğleden sonra iki grup halinde düzenlenen ve 3 hafta süren eğitimlerde kadın çiftçilere 28 saat eğitim verildi. Eğitimlerde tarımsal işletmecilik, örtü altında yetiştirime ve çeşit seçimi, örtüaltında bitki besleme, örtü altında entegre ve kontrollü ürün yönetimi, tarımsal alternatif üretim yöntemleri, temel bilgisayar kullanımı, bitki korumada biyolojik ve biyoteknik mücadele teknikleri, iletişim ve bilgi edinmede bilgisayar, tarımsal ürünlerde pazarlama ve paketleme konularında bilgi sunuldu.

77

New Jersey Tarımsal Araştırma İstasyonunda Araştırmacı olan Prof. Dr. Robin B. Brumfield tarımsal işletmecilik konusunda, Stratejik İletişim Danışmanı Mick Minard ise iletişim ve bilgi edinmede bilgisayar konusunda ders verdi. Projeyi değerlendiren Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Bedrullah Erçin, ‘’Tarımsal işletmecilik konusunda eğitim verilen kadın çiftçiler daha bilinçli biçimde tarım yapmaya ve seralarını, bahçelerini birer işletme gibi değerlendirerek üretim yapmaya başlayacaklar” diye konuştu. Kumluca ilçesinde üreticilik yapan ve eğitime katılan Habibe Akıncı ise eğitimden duyduğu memnuniyeti şu sözleri ile dile getirdi: “Biz kadınların en önemli rolü, insanlık tarihi boyunca yeryüzünde hayatın devamının sağlanmasıdır. Sosyal, siyasal ve kültürel alanda hep erkekler olduğu için kadınlar toplumsal yaşamda hak ettiği yeri alamamışlarıdır. Bu nedenle kadınlar için yapılacak her türlü çalışma ve eğitim çok önemlidir. Biz çiftçi kadınlar sorunlarımıza sahip çıkarak ve yaratıcı güçlerimizi ortaya koyarak, her alanda hak ettiğimiz başarımızın devamını bize sunulan bu eğitim süresince de sürdüreceğiz.”


78 Dört Mevsim Tarım

Portakaldan kekiğe üretim üssü

BATEM Fotoğraf: Hamit SEÇİL - BATEM ARŞİV

B

atı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM), kuruluşu 1933’e kadar uzanan köklü bir kamu tarımsal araştırma enstitüsüdür. Farklı konularda görev yapan Biyolojik Mücadele, Turunçgil, Seracılık, Akdeniz Bölge Zirai ve Pamukçuluk Araştırma Enstitülerinin değişik tarihlerde birleştirilmesi sonucu bugünkü halini almıştır. BATEM, kuruluşundan itibaren Türkiye’nin önemli tarımsal problemlerine çözüm üretmek amacıyla tarımın farklı alanlarında temel ve uygulamalı araştırmalar yaparak, sonuçlarını Türk çiftçisinin hizmetine sunmuştur. Başta Batı Akdeniz

Kökleri Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanan Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (BATEM), geliştirdiği meyve, sebze ve tohum çeşitleriyle Türk tarımına büyük katkı sağlıyor.

Bölgesi olmak üzere tüm Türkiye’ye hizmet sunan bir tarımsal bölge araştırma enstitüsü olan BATEM bünyesinde, 294 personel çalışmaktadır. BATEM, Antalya Merkez ve Serik ilçeleri arasında yaklaşık 40 kilometre bir mesafe içerisinde, altı ayrı kampus üzerinde hizmet vermektedir. Enstitünün 4 bin 520 dekar arazisi mevcut olup, bu arazinin yaklaşık 56 dekarı sera olarak kullanılmaktadır. BATEM meyvecilik, örtü altı sebzeciliği, tarla bitkileri, süs ve tıbbi bitkiler gıda teknolojisi, bitki besleme, bitki koruma ve tarım


Dört Mevsim Tarım

ekonomisi konularında araştırma yaparak, genetik kaynakların toplanması ve muhafazası, kaynak materyal geliştirme, ıslah ve yetiştirme tekniği, tohum teknolojisi ve fizyolojisi, hasat sonu fizyolojisi ve depolama, hastalıklara ve zararlılara dayanıklılık, doku kültürü, biyoteknoloji ve moleküler biyoloji, gıda üretim tekniklerinin geliştirilmesi ve gıdaların besin içeriklerinin tespiti, kalite değerlendirme ve geliştirme ve sosyoekonomik konularında araştırma çalışmaları yürütmekle görevlidir.

Deneme ve kontrol hizmetleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talimatları çerçevesinde enstitünün çalışma konularına giren her türlü kamu ve özel sektör denemelerini yürütmek, tohumluk, fide, fidan üretimlerini kontrol etmek, araştırmacı kuruluş denetleme komisyon görevi, çeşit tescil komisyonlarında üyelik BATEM’in bölgesel görev-

leri arasındadır. BATEM, çalıştığı tüm bitki türlerinde nitelikli üretim materyali (tohumluk, fidan, fide, aşı gözü) üretimi, bitki koruma ve bitki beslemeye yönelik organizma üretimi, enstitünün her türlü gelir getirici kaynağını (bilgi, arazi, sera vb.) kullanarak ürün üretmek ve bunları değerlendirmekle sorumludur. Ayrıca; bitki koruma, bitki besleme doku kültürü, gıda teknolojisi, tıbbi ve aromatik bitkiler konularında kamu ve özel sektöre laboratuar hizmetleri vermek BATEM’in sorumlulukları içerisindedir. Çalışma konularına giren tüm hususlarda teknik danışmanlık hizmetleri veren BATEM, enstitünün çalışma konuları ile ilgili bölgesel, ülkesel ve uluslararası teknik personel ve çiftçi eğitimlerine katılmak, kongre, konferans, toplantı düzenlemek veya katılmak, araştırma sonuçlarını her türlü yayım yöntemini kullanarak ilgili kesimlere aktarmak ve her yıl yaklaşık 200 öğrenciye staj eğitimi vermek zorundadır.

79


80 Dört Mevsim Tarım

2009’da 4 çeşit nar tescillendi

Turunçgil ihracatında BATEM markası 2009 yılında Türkiye’de yaklaşık 3,1 milyon ton turunçgil üretilmiş ve bunun yaklaşık 1,1 milyon tonu ihraç edilerek, 802 milyon dolar gelir elde edilmiştir. İç tüketimi de dâhil ettiğimizde Türkiye’nin yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir turunçgil ticareti mevcut olup, bunun yaklaşık yüzde 80-85’i BATEM’in tescil ettirdiği çeşitlerden oluşmaktadır. Trabzon hurmasında BATEM adına 2 çeşit tescilli olup, üretimin tamamına yakını bu çeşitlerle yapılmaktadır. Zeytinde de enstitü adına tescillenen tavşan yüreği, daha çok Antalya civarında sofralık bir çeşit olarak değerlendirilmektedir.

Narda 16 çeşit, BATEM adına tescillidir. Türkiye’nin 2009 yılı nar üretimi; yaklaşık 150 bin ton olup, bunun 42 bin tonu ihraç edilerek 40 milyon dolar döviz geliri elde edilmiştir. Toplam üretimin yaklaşık yüzde 80’i ve ihracatın yüzde 90’dan fazlası Hicaznar olup, bu çeşit BATEM’in dünyada Türkiye’yi temsil eden tescilli bir markasıdır. BATEM, 2009 yılında Yılmaznar, Esinnar, Onurnar ve Hicrannar adı verilen 4 yeni nar çeşidini daha ıslah sonucu geliştirerek tescil ettirmiştir. Bu çeşitler yumuşak çekirdekli ve Hicaznar’dan daha üstün özelliklere sahiptir.

Türkiye’deki avokadoların hepsi BATEM’in Avokado da 11 çeşit BATEM adına tescil edilmiştir. Türkiye’de 2009 yılında toplam 930 ton avokado meyvesi üretilmiş olup, ekonomik değeri yaklaşık 3 milyon TL’dir. Üretimin

tamamına yakını iç pazarda tüketilmektedir. Türkiye’deki tüm avokado bahçeleri BATEM adına tescilli çeşitlerle tesis edilmiştir. Yenidünyada 6 çeşit BATEM adına tescil ettirilmiş olup, üretimin tamamına yakını bu çeşitlerle yapılmaktadır. Türkiye’de 2009 yılında üretilen 12 bin 500 ton yenidünyanın yaklaşık ekonomik değeri 15 milyon TL’dir. Üretimin tamamı iç piyasada tüketilmiştir. Pikan cevizinde ise 4 çeşit BATEM adına tescil ettirilmiştir. Üretimin tamamına yakını bu çeşitlerle yapılmaktadır. Tahmini üretim 800 ton olup, ekonomik değeri 8 milyon TL civarındadır ve üretimin tamamı iç piyasada tüketilmiştir.

Sivri biberde Serademre üretime hakim Türkiye sebze üretiminde Serademre–8 ve Doru 16 biber çeşitleri, Özayşe fasülye çeşidi, Ananas ve Çumra F1 kavun çeşitleri piyasada tutulan çeşitler olup, özellikle Serademre–8 Türkiye sivri biber üretimi-


Dört Mevsim Tarım

nin yüzde 70-80’ine hâkim durumdadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından özel firmaların talepleri dikkate alınarak hazırlanan ve Devlet Planlama Teşkilatınca desteklenmiş olan 5 araştırma enstitüsü, 7 üniversite ve sayısı 38’e ulaşan özel tohumculuk firmasının yer aldığı “Türkiye F1 Hibrit Sebze Çeşitlerinin Geliştirilmesi ve Tohumluk Üretiminde Kamu-Özel Sektör İşbirliği” projesi BATEM teknik koordinatörlüğünde yürütülmüştür. Proje kapsamında özel sektör ile protokollü işbirliği projelerinden elde edilen ıslah materyalleri, ilgili firmalara sunulmuştur. Çeşit geliştirilmesi amacıyla 14 saf hattın satışı yapılmıştır. Bu hatların firmalar tarafından kullanılmasıyla hıyarda AYER 187 F1, biberde ÇAKIR F1 ve kavunda CANAY F1 çeşitleri ticari kayda alınmıştır. Bu proje kapsamında kamu ve özel sektör araştırmacılarına eğitim desteği sağlanmıştır. Daha önce yüzde 8-10 olan yerli hibrit tohum üretimi, 2009 yılında sonuçlanan bu proje sonucunda yüzde 30-35’lere

çıkmıştır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çıkardığı Tohumculuk Kanunu, uygulamaya konulan projeler ve özel sektörle yapılan iş birliği, kamu kurumları ve özel sektörün özverili çalışmalar sonucunda son yıllarda yerli tohum üretiminde ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir.

Tohum ihracatı başladı Türkiye’nin 2009 yılında 27 milyon ton olarak gerçekleşen toplam sebze üretiminin ekonomik değeri 12 milyar dolar civarındadır. Üretimin 1,1 milyon tonu ihraç edilerek 653 milyon dolar döviz geliri elde edilmiştir. Toplam 350 milyon dolarlık tohum ticaretinin 100 milyon dolarını da sebze tohumculuğu oluşturmaktadır. Sebze tohumlarının yaklaşık 30-35 milyon dolarlık kısmı yurtiçinde üretilmektedir. Son yıllarda sebze tohumu ihracatında hatırı sayılır bir artış olmuş, 2008 yılında yaklaşık 10-12 milyon dolarlık tohum ihracatı gerçekleştirilmiştir. Bu miktar her yıl sürekli artmaktadır.

81

Hibrit mısır tohumda 20 kat artış Türkiye’nin 4 milyonu bulan mısır üretiminin değeri 2 milyar TL’dir. BATEM adına 4 mısır sap ve koçan kurduna dayanıklı, 3 danelik, 3 silajlık, 3 cin mısır ve 3 beyaz mısır olmak üzere 16 çeşit tescil ettirilmiştir. Bunlardan 9 adedinin üretim hakları 7 özel firmaya devredilmiştir. Karaçay, Gözdem, Side ve Özgem mısır çeşitleri ülkemizde sap ve koçan kurduna dayanıklı ilk tescilli çeşitler olup, bunlardan Özgem hibrit mısır çeşidinin üretim hakkı TİGEM’e devredilmiştir. BATEM’in bu çeşitleri genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) kullanılmadan, klasik ıslah metotları ile geliştirilmiştir. Enstitünün geliştirdiği çeşitlerin piyasaya sürülmesi sonucunda, yerli hibrit mısır tohum kullanımı 4 yıl öncesine göre yaklaşık 20 kat artmıştır.


82 Dört Mevsim Tarım

BATEM’i örnek aldılar dünya pazarına açıldılar

Dr. Suat YILMAZ - BATEM Müdürü

En fazla ilgi Mugan 57’ye Türkiye 2008 yılı soya üretimi 34 bin 461 ton olup, üretim değeri 21 milyon TL’dir. BATEM soyada 4 çeşit geliştirip tescil ettirmiştir. Enstitünün çeşidi olan Ataem-7 soya çeşidinin tohumluk üretimi 2010 yılında bir yıllığına TİGEM’e devredilmiştir. Yerfıstığında ise 5 çeşit tescil ettirilmiştir. Türkiye’nin 85 bin 274 ton olan yer fıstığı üretiminin değeri 154 milyon TL’dir. BATEM çeşidi olan NC-7 toplam fıstık üretiminin yüzde 40-50’sini oluşturmaktadır. Susamda tescil ettirilen 4 çeşitten biri olan Mugan 57, üreticiler tarafından en fazla tercih edilen çeşitlerin başında gelmektedir ve piyasanın yüzde 60-70’ine hâkimdir. Türkiye’nin toplam susam üretimi

ise 20 bin 338 ton olup, üretim değeri 60 milyon TL’dir. Yem bitkilerinde; 5 adet silaj sorgum ve 4 adet dane sorgum çeşidi BATEM adına tescil ettirilmiştir. Gözde – 80 çeşidinin tohumluk üretimi 4 firma tarafından gerçekleştirilmektedir.

BATEM’de bu güne kadar 12 çeşit reçel geliştirilerek sanayicilerin hizmetine sunulmuştur. Halen Antalya’da 5 fabrika enstitü tarafından geliştirilen reçelleri örnek alarak üretim yapmakta ve dünyaya pazarlamaktadır. Reçelin yanı sıra; turunçgil esansı ve tozu, avokado püresi, nar suyu, nar ekşisi ürünlerinin geliştirilmesi ve sektöre kazandırılması amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Enstitü, aynı zamanda geleneksel Antalya kabuk reçel ve marmelat üretimini de yaparak Türkiye genelinde bir üne kavuşmuştur. Bu ürünler Antalya’nın sembol ürünlerinden kabul edilip, hediye olarak Türkiye ve dünyanın birçok yerine gönderilmektedir. BATEM, Antalya turunçgil kabuk reçelleri üretimi ile sektörün gelişimine, kalite kriter ve standartlarının oluşumuna öncülük etmektedir. Türkiye reçel ve marmelat ihracatı, 2007 verilerine 37 bin ton olup, 163 milyon dolar ihracat değeri ile dünya pazarında 3’üncü sırada yer almaktadır. Elde edilen bu başarıda BATEM’in de önemli katkısı olmuştur.


Dört Mevsim Tarım

Süs bitkisi ihracatının yüzde 65’i Antalya’dan BATEM’de süs bitkileri çalışmaları; son 4-5 yıldır, doğadan yeni bitki türlerinin toplanarak kültüre alınması, ıslahı, gen kaynaklarının muhafazası ve yetiştirme tekniklerinin geliştirilmesi konularında yoğunlaştırılmıştır. Çalışmalar halen devam etmekte olup, geliştirilen çeşit ve teknolojiler sektörün hizmetine sunulacaktır. Türkiye, 2007 verilerine göre 12.730 dekar süs bitkisi üretim alanına sahiptir. Süs bitkileri ihracatının yüzde 57’sini kesme çiçekler, yüzde 24’ünü iç ve dış mekan bitkileri, yüzde 13’ünü çelenk ve yosunlar, yüzde 6’sını da çiçek soğanları oluşturmaktadır. Buna göre, 46 milyon dolar olan toplam Türkiye ihracat değerinin 25 milyon doları kesme çiçek ihracatından elde edilmiştir. Antalya sahip olduğu 28 milyon dolarlık süs bitkileri ihracat değeri ile bunun yüzde 65’ini karşılamaktadır.

Kekik en önemli ihraç ürünü BATEM’de, 2009 yılı Mayıs ayında Devlet Planlama Teşkilatı destekli bir proje ile tıbbi ve aromatik bitkiler araştırma merkezi kurulma çalışmaları başlatılarak; tüm Türkiye’ye hizmet verebilecek ve son teknoloji ile donatılmış bir araştırma laboratuarı, 4,5 dönümlük modern bir araştırma ve materyal çoğaltım serası yapımı tamamlanmış ve bin farklı tür ve çeşitte koleksiyon bahçesi kurulma çalışmaları devam etmektedir. Çalışmalar kapsamında 302 tıbbi bitki ve 315 çeşit meyve dikilmiştir. BATEM’de 2009 yılında tıbbi bitkilerden oğul otu ve biberiye türlerinde 50 bin fide üretilmiş ve An-

talya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü aracılığı ile üreticilere dağıtılmıştır. Bunun yanında kekik ve biberiye türlerinde 80 bin fide üretilerek satılmıştır. Adaçayı, kekik, biberiye, fesleğen ve limonotu türlerinde üretim ve satış faaliyetleri sürmektedir. Ülkemiz tıbbi ve aromatik bitkiler ihracatı değişmekle birlikte 2008 yılı verilerine göre 90 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. Bu değer içerisinde kekik yaklaşık 10 bin ton ile 43 milyon dolar, defneyaprağı 7 bin ton ile 20 milyon dolar

83

ve anason 3 bin ton ile 9,5 milyon dolarlık gelirle ilk sıralarda yer almaktadır. Tıbbi bitkiler ithalatı ise 12 milyon dolar civarında olup, en önemli ithal ürünleri olarak kekik, adaçayı, çörek otu, keçiboynuzu ve ıhlamur ön sıralarda yer almaktadır. Özellikle kekik ihracatında Türkiye dünyada en önemli ülke konumundadır. Bunun yanında ülkemiz dünyanın en büyük kaliteli defneyaprağı üreticisi ve hem defneyaprağında hem de kimyonda ihracat yapan en önemli ülkelerden biridir.


84 Dört Mevsim Tarım

Koyun-Keçi vebası

Koyun ve keçilerde görülen ve keçilerin daha duyarlı olduğu hastalık ya ölümle sonuçlanır ya da iyileşen hayvanlar yeni bir enfeksiyona karşı bağışıklık kazanır. Virüsün tespit edildiği yerlerde, uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. Yazı: Asım KARABULUT - Veteriner Hekim Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü

K

oyun-keçi vebası, koyun ve keçilerin yüksek ateş, göz-burun akıntıları, ağız yangısı, diyare ve akciğer yangısı ile karakterize, bulaşıcı ve genellikle akut seyirli viral bir hastalıktır. PPR (Peste des petits ruminants) hastalığının etkeni fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı oldukça duyarlı olan bir virüstür. 60 santigrat derecede bir saatte, pH 4-10 dışındaki değerlerde de kolayca aktivitesini kaybeder. Bilinen dezenfektanlara karşı oldukça duyarlı olan PPR virüsü (PPRV) için yağ eriticiler (alkol, eter, fenol) ve yüzde 2 sodyum hidroksit de dezenfektan olarak kullanılabilir. Ultraviole ışınları ve güneş ışığında dayanıksız olan bu etken, soğuk şartlarda (-20 santigrat derecede veya daha düşük ısılarda) uzun süre canlılığını muhafaza eder.

Hastalığın bulaşması Sindirim ve solunum yoluyla bulaşan hastalık, hasta ve/veya duyarlı hayvanlar arasında direkt olarak yayılır. Hastalık, genellikle inkubasyon (gelişme) dönemindeki ve henüz klinik semptom göstermeyen hayvanların sürüye sokulması ile başlar. Virüs, enfekte hayvanların tüm vücut salgılarıyla çevreye yayılır. Hastalık, bulaşık materyallerle indirekt olarak bulaşabilirse de en önemli bulaşma yolu yakın temasla direkt olanıdır. Özellikle hastalığın görülmediği ülke veya bölgelere inkubasyon dönemindeki veya subklinik (belirti göstermeyen) hasta hayvanların getirilmesi en önemli enfeksiyon kaynağını oluşturur.


Dört Mevsim Tarım

Türkiye’de ilk kez 1996’da görüldü

oranı hastalığın klinik seyrine ve hastalanan hayvanların yaşına bağlı olarak yüzde 3–80 arasında geniş sınırlar içindedir.

Hastalık, koyun ve keçilerde görülür. Keçiler, hastalığa koyunlardan daha duyarlıdır. Sığırların sadece klinik belirti göstermeden enfekte olabilecekleri kabul edilmektedir. PPRV’a karşı duyarlılıkta türler arası farklılıklar kadar, yaş grubu da önemli rol oynar. Özellikle endemik bölgelerde 3–18 aylık genç hayvanlar yetişkinlere oranla daha hassastır. Hastalıkta mevsimin rolü olmamasına rağmen, yağmurlu ve soğuk mevsimlerde, hayvan hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde ve doğum mevsiminde hastalık daha sık görülmektedir. PPR ilk defa 1942 yılında Batı Afrika’da tespit edilmiş, günümüzde; Ekvator ve Sahara arasında kalan Afrika ülkeleri, Arap yarımadası, Türkiye, Orta Doğu ülkeleri, Hindistan ve Güneydoğu Asya’da görülmektedir. Ülkemizde ise hastalığın varlığı ilk olarak 1996 yılında kuzularda tespit edilmiştir.

Karıştırıldığı hastalıklar Klinik olarak PPR’ın şüphe edildiği olaylarda aynı zamanda bulaşıcı keçi ciğer ağrısı, pastörollosis, mavidil, ektima, çiçek, şap, koksidiosis, kriptosporidiosis, mineral zehirlenmeler ve özellikle genç hayvanlarda kolibasillosis her zaman dikkate alınmalıdır. Özellikle sığırlarda sığır vebası eradikasyon çalışmalarının serolojik ve klinik izleme dönemlerinde koyun ve keçilerde görülen PPR olaylarının sığır vebası olmadığının teyidi zorunludur. Hastalığın subklinik formunda görülen deri lezyonları ektima ve çiçekle karıştırılabilir.

Bağışıklık

Hastalık belirtileri Etkenler bulaşık maddelerden ağız ve burun yoluyla alınırlar. 5-6 günlük bir inkubasyon süresi vardır. Bu esnada viremiden (kanda virüs olması) dolayı vücut sıcaklığı artar. Hastalık öncelikle kuru ve sert öksürükle başlar. Zamanla birçok viral hastalıkta olduğu gibi sekonder bakteriyel infeksiyonlar (özellikle de Pastorellosis) sonucu öksürük yaş, akıntılı karakter kazanır. Kan damarlarında kızarıklık ve yangı şekillenir. Otopside kalın bağırsak mukozasında kalınlaşmalara bağlı zebra çizgi-

85

leri oluşur. Kısaca hasta hayvanlarda görülen en önemli bulgular; purulent göz akıntısı, göz kızarıklığı, ağız ve diş etlerinde kızarıklık ve ateş purulent burun akıntısı, hırıltılı solunum ve diyaredir. Koyun keçi vebasında klinik seyir; hastalığın ekzootik veya endemik olmasına, hayvanın türüne, yaşına ve alınan virus miktarına bağlı olarak perakut, akut ve subakut seyredecek kadar değişen farklılıklar gösterir. Tipik semptomlar, hastalığın akut klinik formunda görülür. Ölüm

PPR’da hastalık ya ölümle sonuçlanır ya da iyileşen hayvanlar, yeni bir enfeksiyona karşı bağışıklık kazanırlar. Bu korunmanın süresi, muhtemelen birkaç yıl ya da hayvanın tüm ekonomik yaşamı süresincedir. Bağışık analardan antikorlar kolostrumla (ağız sütü) yavruya geçer. Kolostrumla kazanılan pasif bağışıklık süresinin analardaki antikor seviyesine bağlı olarak 3–6 ay arasında olduğu bildirilmektedir.

Mücadele ve kontrol Koyun keçi vebası hastalığı, istisnai durumların dışında her zaman hastalıktan arî ülke veya bölgelere hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir. Bu nedenle mücadelede hayvan ha-


86 Dört Mevsim Tarım

Perakut (çok hızlı-ani) form: Genellikle keçilerde veya genç hayvanlarda görülür. Gelişme süresi 2 güne kadar düşer. Hastalık ani yüksek ateş, depresyon, iştahsızlık ve solunum güçlüğü ile başlar. Kısa sürede ölümle sonuçlanır. Hastalanma yüzde 100 iken ölüm yüzde 90 civarındadır.

Akut (hızlı) form:

reketlerinin kontrolü büyük önem arz eder. Küçükbaş hayvanlarda PPR hastalığının çıkmasından sonra hastalığın çevreye yayılması oldukça hızlıdır. PPR görüldüğünde uygulanacak karantina tedbirleri ve hasta hayvanların imhası hastalığın yayılmasına engel olur. PPRV tespit edilen yerlerde, hastalığın görülmediği fakat sirayete maruz hayvanlara çevreden merkeze olmak kaydıyla yapılacak aşı uygulamaları ile hastalığı kısa sürede kontrol altına almak mümkündür.

Hastalıkla mücadele başladı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, PPR hastalığı ile mücadelede AB ortaklı aşılama projesini 2010 yılında başlatmış olup, 2012 yılında son bulacak olan projede tüm küçükbaş hayvanların hayatlarında en az bir defa koyun keçi vebası hastalığına karşı aşılanması ve küpelenmesi hedeflenmektedir. Koyun keçi vebası hastalığı, 21 Ekim 1997 tarih ve 23147 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1997/10 No’ lu tebliği ile ihbarı mecburi hastalıklar listesine alınmıştır. Şüpheli her vaka mutlaka takip edilmeli, hastalık görülmesi durumunda derhal ihbarı yapılmalıdır. Hayvan hareketlerinin kontrolü, karantina tedbirlerinin uygulanması ve hasta hayvanların imhası için 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliği’nin ilgili hükümleri uygulanmalıdır. Kaynaklar:

5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu Hayvan Sağlığı Zabıtası Yönetmeliği Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Prof.Dr. T.Yeşildere, Dr. O.Deprem, P.R.Scott, Koyun Hastalıkları Kitabı Diallo, A. (1988) Rinderpest and Peste des petits ruminants. Constant threats to animal farming in many developing countries. Impact of Science on Society 150: 179-192. Lefevre, R.C, Diallo, A.(1990) Peste des petits ruminants. In. Office International Des Epizooties. Losos, G.J. (1986) Peste des petits ruminants. Chapter.12, 549-558 In. Infectıous Tropical Diseases of Domestic Animals. Longman Scientific&Technical. International Development Research Centre, Canada. OIE (2004). Manual of Diagnostic Tests and Vaccines for Terrestrial Animals, 5 th edition, Paris, France, 153-162.

Gelişme süresi 4-6 gündür. Bazı olaylarda 3-10 gün arasında farklılık gösterir. Yüksek ateş (41–42 derece), iştahsızlık, genel düşkünlük, burun ucunun kuruması ve konjuktivaların konjesyonu takip eder. Başlangıçta sulu göz ve burun akıntısı hastalık ilerledikçe daha koyu olmaktadır. Yüksek ateşin görülmesinden 2-3 gün sonra diş etlerinde, dudak mukozalarında, dilde, yumuşak ve sert damakta, göz bebeğinde ve burun mukozasında dökülme ve yaralar şekillenir. Öksürük çok sık rastlanan bir diğer klinik semptomdur. Bu dönemde mukoprulent bir hal alan burun akıntısı, solunumu güçleştirir. İshalin başlaması ile beden ısısı düşer. Gebe hayvanlarda yavru atma görülebilir. Solunum güçlüğü, vücut ısısında düşme ve dehidrasyonu takiben 8-10 gün içinde ölüm şekillenir. Morbidite yüzde 100’e ulaşırsa da mortalite geniş sınırlar içinde farklılık gösterir. Canlı kalan hayvanlar 2 hafta içinde iyileşebilirler.

Subakut veya subklinik (belirti göstermeyen) form: Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, türüne ve alınan virus miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukça sık görülür. Hastalık süresi 10-15 gün kadardır. Klinik semptomlar belirgin değildir. Düzensiz beden ısısının dışında herhangi bir belirti görülmez dolayısıyla kolaylıkla gözden kaçabilir. Subklinik form hastalığın yayılması açısından oldukça büyük öneme sahiptir.


Dört Mevsim Tarım

İLAN

87


88 Dört Mevsim Tarım

Seracılığı

yeniden öğrendim Kumlucalı kadın çiftçi Habibe Akıncı, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce gerçekleştirilen eğitimler sayesinde seracılığı yeniden öğrendiğini, kadınlara yönelik bu eğitimlerin genişleyerek devam etmesi gerektiğini söyledi.

K

umluca’nın Mavikent Beldesi’nde 20 yıldır seracılık yapan Habibe Akıncı, “17 yıldır yanlış kimyasal uygulamaları nedeniyle kendimi seracılık yapmış biri olarak

görmüyorum” dedi. Eğitim programı sayesinde seracılığa yeniden başladığını belirten Akıncı, Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünce gerçekleştirilen eğitimlerin devam etmesini istedi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO Türkiye Temsilciliği ile Antalya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce ‘’Herkes İçin İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Bölge’’ uygulama eğitimine, 64 kadın çiftçi katıldı. Kasım ayında gerçekleştirilen eğitim kapsamında kadın çiftçilere iki gün teorik bir gün pratik eğitim verildi. 20 yıl önce başladığı seracılıkta kullandığı kimyasalların insan ve hayvan sağlığının yanı sıra çevreye olan zararını bilmediğini söyleyen Habibe Akıncı, aldığı eğitimlerle her hastalığın ilacının ayrı olduğunu öğrendiğini söyledi. “Artık ilk seracılığa başladığımızda olduğu gibi komşumuzun sebzesi güzel, o ne ilaç kullanıyorsa biz de onu kullanalım mantığından vazgeçtik’’ diyen Akıncı, toprak tahlili olmadan


Dört Mevsim Tarım

89

gübreleme yapmadıklarını belirtti. Ürün üzerindeki ilaç kullanımının iç ve dış pazarda oluşturduğu sorunları aşmak için kimyasalları en az düzeyde tercih ettiklerini bildiren Akıncı, “Çevremizdeki bilinçsiz üreticilerin yanlış uygulamaları ile yaptıkları ilaçlamalar nedeniyle bizim ürünlerimiz de düşük fiyattan satılıyor’’ dedi. Düzenlenen eğitimlerin son derece faydalı olduğunu ifade eden Akıncı, edindiklerin bilgiler ışığında sağlıklı ve güvenilir sebze üretimi yaptıkların söyledi.

“Eğitimlerin devam etmesini istiyoruz’’ Tarımın gelecek nesiller için de gerekli olduğunun altını çizen Habibe Akıncı, kadınlara yönelik bu eğitimlerin genişleyerek devam etmesini talep etti. Akıncı, “Biz kadın çiftçiler öğrendiğimiz bilgiler

sayesinde çevre ve insan sağlığına duyarlı üretim yapılması, bununla ilgili gerekli tedbirlerin alınarak ülkemizdeki gıda güvenliğinin tam olarak sağlanabilmesi için elimizden geleni yapmalıyız” dedi. Kadın çiftçilere verilen eğitimlerin tüm topluma yayıldığını söyleyen Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı, Kırsal Alanda Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nimet Kaleli, bakanlık tarafından TürkiyeAzerbaycan arasında yürütülecek projede, Antalya’nın pilot il seçildiğini kaydetti.


90 Dört Mevsim Tarım

Birlikten kuvvet doğdu,

kooperatifle karlılık arttı Kooperatifçiliğin maliyetleri düşürerek karlılığı artırdığını söyleyen Şali Alıcı, birlik çağrısında bulunuyor. 4 köyde 387 ortakları olduğunu belirten Alıcı’ya göre amaç, birleşerek büyümek. Haber / Fotoğraf: Hamit SEÇİL

S

.S. Sütleğen Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Şali Alıcı, kış döneminde günlük süt üretimlerinin 1.75 ton olduğunu belirterek, üretilen sütün günlük getirisinin bin 225 lira olduğunu kaydetti. Sütleğen, Dargaz, Lengü-

me Sinekçi köylerinde 387 ortakla faaliyet gösterdiklerini söyleyen Alıcı, “Birlikten kuvvet doğar” diyerek, köylülere çağrı yaptı. 1972 yılından bu yana S.S. Sütleğen Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin faaliyette bulundu-

ğunu ifade eden Başkan Alıcı, “Kooperatifimiz ilk kurulduğu yıllarda ormancılıkla uğraşıyorduk. 1994’te süt işine teşebbüs ettik. Ortaklarımızdan süt alıp mandıraya süt vermeye başladık. 2006 yılında kooperatif olarak aldığımız kredi, tüm ortaklarımızı mutlu etti” dedi. 2006 yılında Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından 511 bin 482 lira kredi desteği aldıklarını söyleyen Alıcı, ‘50 Aile x 2 Baş’ Süt Sığırcılığı Projesiyle süt üretimlerinin arttığını kaydetti. Alıcı, proje kapsamında 50 aileye 2 adet büyük baş mavi belgeli gebe düve verildiğini belirterek, yaz mevsiminde günlük süt üretimlerinin 3 tona yaklaştığını ifade etti. Alıcı, yaz ve kış dönemleri arasındaki üretim farkını, yayladan sahile göçe bağladı.


Dört Mevsim Tarım

91

“Kooperatifçiliği öneriyoruz’’ S.S. Sütleğen Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi olarak Milli Eğitim Bakanlığına 8’er dönümlük iki arazi hibe ettiklerini bildiren Alıcı, bu araziler üzerine yatılı bölge okulu ve pansiyonu yapıldığını söyledi. “Kooperatif olmasaydık 50x2 Süt Sığırcılığı Projesi’ni, yüzde 6 teşvik primini, anaç sığır desteğini ve orman işini alamazdık” diyen Alıcı, tüm köylülere kooperatifçiliği önerdiklerini söyledi. Alıcı, kooperatif ortaklarında yüzde 1.5 kesinti yaparak işletme maliyetlerini karşıladıklarının altını çizerek, toplu alım ve toplu satımın karlılığı artırdığını söyledi. Bir çuval yemde kooperatif ortaklarının kazancının 3 lira olduğunu bildiren Alıcı, diğer kooperatiflere birleşme önerisinde bulunduklarını söyleyerek, Sütleğen’e soğuk hava deposu kurup merkeze dönüştürmek istediklerini kaydetti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından köylerine gönderilen tarım danışmanı sayesinde hayvancılığın kayıt altına alındığını bildiren Alıcı, tek isteklerinin suni tohumlamanın bu danışmanlarca da yapılması olduğunu aktardı. Alıcı, suni tohumlamanın zamanında yapılamamasından kaynaklı anaç sığır desteği alamadıklarını belirtti.


92 Dört Mevsim Tarım

Passion Fruit Genellikle sıcak ve tropik bölgelerde yayılım gösteren passiflora,

don tehlikesi olmayan subtropik iklime sahip yerlerde de yetiştirilme şansına sahiptir. Yazı: Dr. Beyza BİNER, Dr. Banu DAL (BATEM)


Dört Mevsim Tarım

P

assiflora (Passiflora edulis L.), ülkemizde pek tanınmayan, sadece gösterişli çiçekleri nedeniyle peyzaj düzenlemelerinde süs bitkisi olarak kullanılan subtropik bir meyve türüdür. Bu bitkinin oldukça lezzetli ve aromalı çeşitleri mevcuttur. Çeşitli ülkelerde ‘Passion fruit’, ‘Maracuja’, ‘Granadilla’, ‘Parchita’, ‘Parcha’, ‘Ceibey, ‘Lilikoi’, ‘Linmangkon’ olarak bilinen passiflora, meyve sularında aroma artırıcı olarak ve çeşitli yan sanayilerde değerlendirilerek sıklıkla kullanılmaktadır. Passiflora dünya üretim değerinin yaklaşık 805.000 ton olduğu belirtilmektedir. Çeşitli kaynaklarda Brezilya passiflora üretiminin, dünya üretiminin %56’sını karşıladığı, bunu Ekvador (250.000 ton) ve Kolombiya üretimlerinin (30.000 ton) izlediği bildirilmektedir. Diğer önemli üreticiler ise Peru, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Hawai’dir. Passiflora genellikle sıcak ve tropik bölgelerde yayılım göstermektedir. Don tehlikesi olmayan subtropik iklime sahip bölgelerde de yetiştirilme şansına sahiptir. Passiflora çok yıllık, sarılıcı bir bitki yapısına sahiptir. Yaprakları herdem yeşil ve almaşık yapılıdır. Tropik ve subtropik iklimlerde meyvesi için yetiştirilen en az 10 passiflora çeşidi bulunmaktadır. Ancak uluslararası ticarette en çok Passiflora edulis’in ticareti yapılmaktadır. Taze meyve olarak küçük mor meyveli passiflora çeşitleri, meyve suyu olarak işlemesinde ise sarı granadilla olarak

da bilinen P. edulis f. flavicarpa’lar kullanılmaktadır Sarı ve mor formundaki passiflora çeşitleri aşağıdaki özellikleriyle birbirlerinden farklılık göstermektedirler; • Mor kabuklu çeşitler subtropik iklimlerde, sarı kabuklular ise tropik iklimlerde yetiştirilebilirler. • Sarı formlu passifloralar 6-8 cm.

93

çapında ve 70 g ağırlığında meyveler oluştururken, mor kabuklu olanların meyveleri 3,5-7 cm çapında ve 35 g ağırlığındadır. • Sarı formlu meyveler daha asitlidir. • Mor meyveli passifloraların verimi 5-10 ton/hektar iken, sarı meyveli formun 30 ton/hektardır. • Mor passifloralar 4-5 hafta raf ömrüne sahiptir, ancak sarı meyvelilerde bu süre 1 haftadır. • Mor passifloralar, bölgemizle benzer iklim özellikleri gösteren Florida’da erken ilkbaharda çiçeklenirler ve 60-80 gün sonra meyveleri olgunlaşır. (Mayıs-temmuz arası) Sarı passifloraların çiçekleri ilkbahardan sonbahar sonuna kadar, meyveleri de yaz mevsiminin başından kışa kadar görülür.

Passiflora edulis’in besin içeriği (100 g)* Günlük alınması gereken miktarın karşılama değeri % Besin içeriği

Kalori Protein Yağ Karbonhidrat Kalsiyum Fosfor Demir Potasyum A vitamini B2 vitamini B3 vitamini C vitamini

97 kcal 5 2.2 g 4 0.7 g 3 23.38 g 18 12 mg 1.2 84 mg 10 1.6 mg 20 348 mg 7 1274 IU 43 0.13 mg 10 1.5 mg 9 30 mg 50

* Source: USDA National Nutrient database

Passiflora bitkisi iyi drene olmuş, 6.5- 7.5 pH aralığındaki topraklarda iyi gelişim gösterir.

Passiflora meyvesinin besin içeriği ve tüketimi Meyve ve meyve suyu olarak tüketilebilen passiflora meyvesinde yüzde 2.2 protein, yüzde 0.7 yağ, yüzde 21.2 karbonhidrat bulunmaktadır. Passiflora tohumları, ayçiçeği veya soya gibi yüzde 23 oranında yağ içermektedir. Tüm bitki, özellikle de yaprakları alkoloidler ve birçok fitoaktif kimyasallar içermektedir. Bunların arasında “passiflorine” yatıştırıcı ve sakinleştirici etkisiyle bilinmektedir. Bazı ülkelerde çiçeklerinden astım, bronşit ve boğmayaca iyi


94 Dört Mevsim Tarım

geldiği düşünülen bir içecek hazırlanmaktadır. Bununla birlikte bitki üriner enfeksiyonlara karşı ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. Çizelge 1’de passiflora meyvesinin besin değerleri verilmiştir.

Çoğaltma Passiflora tohumla kolaylıkla çoğaltılabilmektedir. Sağlıklı bitkilerin olgun meyvelerinden çıkarılan tohumlar, yıkandıktan sonra gölgede kurumaya bırakılır. Optimum çimlenme için 1 yıldan fazla bekletilmemiş tohumların kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde tohumlar canlılığını kaybedebilmektedir. Tohumlar potlara ekildikten sonra direk güneş ışığı almayacak şekilde nemli

bir yerde tutulmalıdır. Tohumlar 10-20 gün içerisinde çimlenmeye başlamaktadır. Bitkiler 3-4 yapraklı dönemde şaşırtılmalı, 2540 cm. boya ulaştıklarında ise gerçek yerlerine dikilmeleridir. Mor passiflora bazı durumlarda nematod ve hastalık problemlerini aza indirmek amacıyla sarı meyveli çeşitlerin üzerine aşılanabilmektedir. Boyları 45 cm’e ulaştığında ve gövde çapı kalem kalınlığını aldığında aşılama yapılabilmektedir. Çelikler 8-10 cm. uzunlukta ve en az 2 göz içerecek şekilde seçilmelidir. Aşı yapıldıktan sonra anaç toprak seviyesinden 25-30 cm. bırakılarak tepesi kesilmelidir. Çelikle çoğaltım yapmak da mümkündür. Ancak çeliklerin alındığı kaynağın verimli, sağlıklı ve virüs hastalıklarından temiz olmasına dikkat edilmelidir.

tüm yan sürgünler alınmalıdır. Düzenli verim alabilmek için ise verim budaması yapılmalıdır. Çeşitlere ve yetiştirildiği bölgeye göre, değişmekle birlikte 1 ile 2 yaşında meyve vermeye başlarlar. Olgunlaşan meyveler hem hassas oldukları hem de daldan düşmeye meyilli oldukları için haftada 2 kez hasat yapılması önerilmektedir. Hasat için minimum olgunluk safhası, meyve yüzeyinin % 50’sinin sarı veya mora döndüğü zaman olarak kabul edilmektedir. Meyvenin bitki üzerinde olgunlaşmasına izin verildiği takdirde meyve kalitesinin daha iyi olduğu belirtilmektedir

Yetiştiriciliği

Fischer, I.H. ve Rezende, J.A.M., 2008. Diseases of passion flower (Passiflora spp.) Pest Technology. Global Science Books.

Optimum meyve verimi için passifloranın çardak sistemi ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu çardak, bitkiyi taşıyabilecek yapıda olmalıdır. Çardak sisteminin direklerinin uzunluğu toprak seviyesinden 2 m. yükseklikte olmalı ve bu direkler 0,6 m. derinlikte açılan çukurlara yerleştirilmelidir. Her direk arası mesafe 3 m. olmalıdır. Passiflora bitkileri direklerin hemen yanlarına dikilirler ve bitki boyu direk boyuna ulaşana kadar gevşek bir şekilde bu direklere bağlanırlar. Ana gövdeye şekil budaması yapılırken,

KAYNAKLAR

Anonim, 2007. Iti Tropicals. http://passionfruitjuice.com.

Anonim, 2010. Rain-tree. Maracuja, “passion fruit”. http://rain-tree.com/passionf.htm. 3 p. (erişim Ekim 2011). Anonim, 2011a. Passiflora edulis Sims passionfruit. Passifloraceae. Synonyms: none. General Description. www. fs.fed.us/global/iitf/ pdf/shrubs/passiflora%20edlis.pdf Anonim, 2011b. Passion Fruit. Passiflora edulis Sims. http://www.hort.purdue.edu/ Anonim, 2011c.Passion Fruit Production in Guayana. Ministry of Agriculture of Guayana http://www.agriculture.gov.gy/Farmers%20Manual/PDF/Passion%20Fruit.pdf

Jaeger, P., 2001. Study of the Market For Rwandan Passion Fruit In Europe. EU Passion Fruit Market Study. Rwanda Passion Fruit. Knight R.J.Jr. and Souls J.W. 2009. The passion fruit. Univ. of Florida. http://edis.ifas. ufl.edu.

Morton, Julia F. Fruits of Warm Climates. Creative Resources Systems, Inc. 1987. pp. 320-328. newcrop/morton/Passionfruit. html. (erişim Ekim 2011). Ripa, F.A., Haque M., Nahar L., Islam M.M., 2009. Antibacterial, Cytotoxic and Antioxidant Activity of Passiflora Edulis Sims. European Journal of Scientific Research. Vol.31 No.4 pp.592-598. http://www.eurojournals. com/ejsr.htm


Dört Mevsim Tarım

95

İLAN Gezdik, gördük, anlattık...

İZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ


96 Dört Mevsim Tarım

BASINDA BİZ



Herşey daha sağlıklı bir dünya için... www.durdaslar.com.tr

Belediye Toptancı Hali No:1 - 2 - 31 Tel: 0242 8872166 – 8871224 Faks : 0242 887 0166 Belediye Toptancı Hali Karşısı No:185 Tel: 0242 8870246 – 8870247 – 8870248 Faks : 0242 887 0249 Elm Belediye Toptancı Hali No:8 Elmalı Tel & Faks: 0242 618 2166


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.