izmir dergisi

Page 1

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE TEMMUZ - AĞUSTOS / JULY - AUGUST 2011 YIL / YEAR: 2 SAYI / EDITION: 12 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

Güneşin en güzel battığı yer The place of beautiful sunsets

Dikili

Romantizmin ve felsefenin kenti The city of romance and philosophy

ASSOS

İzmir’in tarihle randevusu İzmir’s date with history

TEOS METROPOLIS SMYRNA



İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

1


2

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

AKDENİZ MEDITERRANEAN SEA TAV İzmir Terminal İşletmeciliği A.Ş. Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali Gaziemir / İzmir / Türkiye Tel : +90 232 455 00 00

İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan Yurtdışına Direkt Uçuşlar / International Direct Flights from İzmir Adnan Menderes Airport


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

3


30

34 54

İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İZMİR VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına

18 / Egeli turizmciler, Bakan Günay’ı Ankara’da ziyaret etti

Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü

Director of Culture and Tourism

24 / Uluslararası İzmir Festivali 25 yaşında

Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Responsible Manager of Editorial Department

Ali AKSAKAL İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Provincial Directorate of Culture and Tourism

Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ Hamdi TÜRKMEN - Sirel EKŞİ M. Kaan ERGE - Selehattin SERT Talat AYDİLEK - İsmail GÖÇMEN Güzfent DİLEMRE - Nalân MELEK Zeynep GÜVERCİN GÖÇMEN Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA - Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR - Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI - Dilek GAPPİ Veysi ÖNCEL - Özer MUMCU İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www. izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

ISSN: 977-1309 2642

4

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Members of the Aegean touristic sector met with Minister Günay in Ankara

The İzmir International Festival is 25 years old

30 / İzmir semalarında görsel şölen

A visual festival in the skies of İzmir

34 / Güneşin en güzel battığı yer: Dikili

Dikili: The place of beautiful sunsets

50 / İzmir’e ‘butik kent’ sıfatı yakışır

İzmir deserves the title “boutique city”

54 / Romantizmin ve felsefenin kenti Assos

Assos: The city of romance and philosophy

60 / İzmir’deki izler

Impressions of Izmir

66 / Eski İzmir’i Basmane’de solumak

Breathing in the old İzmir at Basmane


112

78 82 78 / Taşlar sanata dönüşüyor

Stones turn into art

82 / Demir raylarda nostalji

Nostalgia on train tracks

86 / İzmir’in tarihle randevusu

İzmir’s date with history

100 / Antik üzüm, topraklarına dönüyor

The antique grape is returning to its homeland

104 / ‘En güvenli turizm şehriyiz’

‘We’re the safest tourism city’

108 / Müziğin evrensel sesiyle buluşun

Meet the universal sound of music

112 / Sedef sazlarla hayat buluyor

Mother of pearl comes alive with traditional Turkish musical instruments

118 / Denizden gelen lezzet

A delicacy from the sea

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU Muhabir / Interviewer Çiğdem ASKERİ COŞKUN Ceyda ADAR Ferzan YAPKUÖZ Süleyman DUMAN İngilizce Editörü English Editor M. Kaan ERGE Çeviri Translation Roxanne YURCHAK Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN Rahşan AKSOY Sırma AYDIN

E-dergi Uygulaması E-magazine application Gökhan AKSAKAL REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives Özge GÜNGÖR ÖZTÜRK Hakan KÜL Rasim MUTLU Dilem ŞANLI Abone Sorumlusu Subscribe Director Melda HİÇDURMAZ Finans / Finance Dila Emral AYDIN

Renk Ayrımı / Color Seperation Faik KALKAN

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 - 421 31 36 Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr bilgi@renklikalem.com.tr İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri /Printing: Gülermat Matbaacılık Ltd. Şti. Meriç Mah. 5619 sokak No:6 Çamdibi Bornova-İZMİR 0(232) 433 61 33 Baskı Tarihi /Printing Date:

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

5


Tourism in İzmir is changing The first half of 2011 has been a period where the most definitive decisions were made in terms of changing the fate of tourism in Izmir and the development of the sector in the city through panels and conferences. The candidacy of Izmir for EXPO 2020, the support and trust of the locals, the Aegean Region and the whole of Turkey and our determination in hosting EXPO in 2020 will help accelerate Izmir’s development. Surely, a lot of different sectors will benefit from such an organization, mainly the tourism sector. We assure you that PR works for the region will be perfectly executed. During this period, investments for the development concerning about 50 sectors within the tourism market will be accelerated with infrastructure, transportation, communication and transformation projects. Getting Izmir ready for 35-40 million people in the 6 month period after securing the bid for EXPO will undoubtedly change the landscape of our city. The EXPO process will definitely direct the planning efforts in Izmir.

In the first half of 2011, we see important changes in the decisions of tourism organizers because of our good relations with our neighboring countries and we can safely say that Turkey and Izmir has been positively affected by these decisions. We believe that we will see a 20% raise in tourism in 2011 compared to 2010 with high demand for cruise tourism and airport traffic thanks to our tourism organizers and the fact that our country is a safe place for tourists along with other positive steps we have taken in tourism as a country. This is a clear indication that tourism in Izmir is getting better and better with each passing year. Unfortunately, Izmir is losing precious time because of legal proceedings concerning the planning of tourism areas and centers. I hope that those who are involved in these legal proceedings will bring forth suggestions that will be jointly approved by all the parties involved and support us on our journey.

Abdülaziz Ediz Director of Provincial Directorate of Culture and Tourism

6

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İzmir Turizmi Değişiyor 2011 yılının ilk yarısı, İzmir’de turizmin kaderini değiştirmek için değerlendirmeler yapılarak alınan kararların, turizmin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen panellerin, konferansların en net sonuçlar verdiği bir dönem olmuştur. Özellikle EXPO 2020’ye İzmir’in aday olması ve bu adaylığa tüm İzmirlilerin, Ege bölgesinin ve ülkenin destek olması ve inanmasıyla kentimizin bu defa EXPO’yu almada kararlı ve azimli olması, İzmir’in gelişmesine önemli bir ivme kazandıracaktır. Böyle bir organizasyondan tabii ki, birçok sektör karlı çıkacak, bunların başında turizm sektörü önemli pay alacaktır. Bölge için önemli bir ihtiyaç olan tanıtımın en mükemmeli yapılacaktır. Bu süreç içerisinde planlamaların tamamlanarak altyapı, ulaşım, iletişim, dönüşüm projeleriyle doğrudan ve dolaylı olarak turizmin içerisinde olan 50’ye yakın sektör ve bunların gelişmesi için gerekli yatırımlar hızlanacaktır. İzmir’in, EXPO’nun alınmasıyla başlayacağı 6 aylık süreçte muhtemel 35-40 milyon insanın ziyaretine ve hizmetine hazır hale gelmesi, tabii ki ilimizin çehresini değiştirmiş olacaktır. Expo süreci İzmir’de yürütülmekte

olan planlama çalışmalarına da önemli ölçüde yön verecektir. 2011 yılı ilk yarısında, komşu ülkelerimizle önemli siyasi gelişmeler ve bunun sonucunda da turizm organizatörlerinin kararlarında değişiklikler yaşandığını ve bu kararlardan Türkiye’nin ve İzmir’in de olumlu etkilendiğini görmekteyiz. Türkiye’nin ve ilimizin, birçok artı değerlerinin yanında, turizm organizatörleri ve turist açısından güvenilir konumda olması nedeniyle bir önceki döneme göre kruvaziyer turizminde ciddi bir artış olduğu gibi, havayolu girişlerinde de önemli olumlu gelişmelerle 2011 yılını 2010 yılına göre %20 artışla kapatacağımız inancındayız. Bu durum da İzmir’de turizmin her geçen yıl daha iyiye gittiğinin göstergesidir. İzmir, turizm alan ve merkezleri planlaması konusunda hukuk süreçleriyle zaman kaybetmektedir. Umuyorum diğer gelişmeler yanında turizm alan ve merkezleri planlamasına müdahil olan ve İzmir’e ciddi zaman kaybettirenler, aklıselim değerlendirmelerle tüm tarafların ortak paydasında birleşmeyi sağlayacak önerilerle destek ve katkı sağlarlar.

Abdülaziz Ediz İl Kültür ve Turizm Müdürü

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

7


Güncel / Actual

Efes, UNESCO yolcusu Selçuk belediyesi tarafından düzenlenen “Efes Antik Kenti Alan Yönetim Planı” Çalıştayı, 23-25 Haziran 2011 tarihleri arasında yapıldı. Selçuk Belediyesi Ahmet Taner Kışlalı Salonu’nda gerçekleşen çalıştaya, Selçuk Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Ülgür, Selçuk Müze Müdürü Cengiz Topal, Ayasuluk Kalesi Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Büyükkolancı, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Efes Kazı Ekibi Başkanı Doç Dr. Sabine Ladstatter ile Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda akademisyen, kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Çalıştayın ilk günü yapılan sunumlarla “Efes Antik Kentinin Kültürel Önemi” farklı boyutları ile ele alınırken, ikinci ve üçüncü gününde UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde yer alan Efes’in temel sorunları ve olağanüstü evrensel değeri masaya yatırılarak, Efes’in UNESCO Dünya Mirası Asıl Listesi’ne girebilmesi için yapılması gerekenler değerlendirildi. Bu çalıştayın Efes’in UNESCO Dünya Mirası Asıl Listesi’ne alınarak korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için oldukça büyük bir önem taşıdığını söyleyen Selçuk Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Ülgür, “Efes sadece Selçuklular için değil tüm dünya için çok önemli bir yerleşke. O nedenle UNESCO gibi bir uluslararası şemsiye altına alınması çok önemli” diye konuştu.

Ephesus is on its way to UNESCO The “Ephesus Antique City Field Management Workshop” which was undertaken by the Municipality of Selçuk was organized on 23-25 June, 2011. Chief Magistrate of Selçuk Hüseyin Vefa Ülgür, the administrator of the Selçuk Museum Cengiz Topal, the president of the Ayasuluk castle excavations, Assistant Docent Dr. Mustafa Büyükkolancı, the president of the Ephesus excavations from the Austrian Archeological Institute, Docent Dr. Sabine Ladstatter, many academics from all around Turkey and members of nongovernmental and governmental organizations attended the workshop that was held at the Ahmet Taner Kışlalı Hall. During the presentations on the first day of the workshop, the cultural importance of the Ephesus Antique City were argued out on different levels while the basic problems of Ephesus which is on the temporary world heritages list of UNESCO and its universal values were discussed and measures that could be taken to put Ephesus on the World Heritage Main list of UNESCO were evaluated on the second and third day of the workshop. Chief Magistrate of Selçuk Hüseyin Vefa Ülgür who pointed out that this workshop was very important in terms of the addition of Ephesus to UNESCO’s world heritage main list for its preservation for future generations said, “Ephesus is a very important settlement not just for the people of Selçuk but for the whole world. That’s why it is of utmost importance that it’s included in an international organization such as UNESCO”

Foça sanatla buluşuyor Foça Belediyesinin gerçekleştirdiği düzenlemeyle 2009 yazında hayata geçirilen Beşkapılar - Kale İçi Sanat Galerisi, bu yaz sezonunda da sanatseverlerin buluşma noktası oluyor. Belediye Başkanı Gökhan Demirdağ’ın sezon açılışını gerçekleştirdiği Beşkapılar Kale İçi Sanat Galerisi, Eylül ayı sonuna dek Foça’da yaşayan amatör ve profesyonel sanatçıların resimlerini ve el sanatları eserlerini sanatseverler ile buluşturmaya devam edecek. Her on günde bir değiştirilecek on sanatçıya ait eserler, haftanın tüm günleri 19.00–01.00 saatleri arasında izlenebilecek.

Art in Foça The Beşkapılar - Kale İçi Art Gallery which was opened in the summer of 2009 with the arrangements of the Municipality of Foça will again be the meeting place of art lovers this season. The Beşkapılar Kale İçi Art Gallery which was opened for the season by Chief Magistrate Gökhan Demirdağ will keep on introducing the paintings and handicrafts of amateur and professional artists living in Foça to art lovers until the end of September. Artworks from 10 artists which will change every ten days can be seen from 19.00 to 01.00 every day.

8

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

9


Güncel / Actual

Müşteri memnuniyetinde kalite sertifikası SunExpress, müşteri şikayetlerinin yönetimi konusundaki iş süreçlerinin küresel kalite standartlarına uygunluğunu belgeleyen ISO 10002 müşteri memnuniyeti sertifikasını almaya hak kazandı. Türkiye’de bu sertifikayı alan ilk tarifeli özel havayolu olan SunExpress, yolcularına sunduğu hizmetlerin tümü ile ilgili her türlü şikayeti en iyi biçimde yönetmek ve etkin biçimde çözüme kavuşturmak konusundaki uluslararası gereklilikleri yerine getirdiğini belgeledi.

10 milyonuncu yolcu, İstanbul’dan Hatay’a uçtu İç hat uçuşlarına 26 Mart 2006’da başlayan SunExpress, bu uçuşlarındaki 10 milyonuncu yolcusunu 5 Temmuz Salı günü İstanbul Sabiha Gökçen’den Hatay’a uçurdu.

Quality certificate in customer satisfaction SunExpress was awarded with the ISO 10002 customer satisfaction certificate which states that efforts geared towards the management of customer complaints were up to global quality standards. SunExpress which is the first scheduled private airline to receive this certificate in Turkey documented that it followed all the international rules when dealing with customer complaints.

The 10 millionth passenger flew from Istanbul to Hatay SunExpress which started domestic flights in March 26, 2006 flew its 10 millionth domestic passenger from the Istanbul Sabiha Gökçen Airport to Hatay on July 5th.

Kültür ve Turizm Bakanı Günay, İTO’yu ziyaret etti Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Ticaret Odası’nı ziyaret etti. İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz, Yönetim Kurulu üyeleri ve Meclis üyeleri ile bir araya gelen Günay, hükümetin güvenoyu almasından sonra ilk hafta sonunu İzmir’de geçirmek istediğini belirtti. Günay, İzmir’in 35 projesinin bir bölümünü bu yıl içinde planlayacaklarını, bir bölümünü ise önümüzdeki dönemde hayata geçireceklerini söyledi. İzmir’de turizmi geliştirmek için yatak kapasitesinin artırılması gerektiğini vurgulayan Günay, bunun için Çeşme’nin planlamasını yaz sonunda bitirecekleri müjdesini verdi. Gümüldür, Ürkmez’i kapsayan yeni ilçe kurulmasını olumlu karşıladığını ifade eden Bakan Günay, tatil ve turizm yöresi olan bölgenin Menderes’in yapısından oldukça farklı olduğunu belirterek, “Yeni sahil ilçesi oluşturulursa faydalı olur. İsim konusunda acele etmeyelim. Yeni ve ortak bir isim bulunur.” dedi.

Ertuğrul Günay, Minister of Culture and Tourism, visited ITO Ertuğrul Günay, the Minister of Culture and Tourism visited the İzmir Chamber of Commerce. Günay who met with Ekrem Demirtaş, chairman of the İzmir Chamber of Commerce, speaker Selami Özpoyraz, board members and assemblymen said that he wanted to spend his first weekend in İzmir after the government received the vote of confidence. Günay stated that they were going to plan a part of the 35 İzmir projects this year and realize the rest during the next term. Günay, who pointed out that number of beds had to be increased in order to develop tourism in İzmir said that they were going to finish the planning for the town of Çeşme at the end of the summer season. Minister Günay who said that they were in favor of the establishment of a new town including Gümüldür, Ürkmez added that the touristic region was very different from the fabric of Menderes said: “The establishment of a new shore town will be a positive step. Let’s not rush about the name. We’ll find a new and suitable name together.”

10

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

11


Güncel / Actual

“Kordon’da fayton keyfi” İzmir Büyükşehir Belediyesinin “Kordon’da fayton keyfi” için hazırladığı proje kapsamında sipariş edilen 12 özel fayton ile Haflinger cinsi 14 at İzmir’e geldi. Sayıları 36’yı bulacak atlar için özel bakım yeri, faytonlar için de kapalı park alanı çalışmaları hızla sürüyor. Diğer taraftan İzmir Büyükşehir Belediyesi, faytonculuğun belli bir disiplin içinde ve yerli-yabancı turistlere sağlıklı bir hizmet sunulabilecek şekilde yapılabilmesi amacıyla mevcut “Fayton Çalışma ve Usulleri Yönergesi” üzerinde çalışmalarına başladı. Proje kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilecek faytonların sürücüleri bir dizi eğitimden geçirilecek. Faytoncular, yazlık ve kışlık olmak üzere hazırlanacak özel kıyafetler giyecek, ayrıca yabancı turistlerle iletişim kurabilmeleri için İngilizce kursu da alacak.

“Enjoying a coach ride in Kordon” 12 special coaches and 14 Haflinger breed horses came to İzmir as part of the “enjoying a coach ride in Kordon” project prepared by the İzmir Metropolitan Municipality. Works are underway for the establishment of a special maintenance area for the horses which will be 36 with the addition of the new ones and a closed parking space for the coaches. In the meantime, the İzmir Metropolitan Municipality has started working on developing the existing “Coach Management and Applications Guidelines” so that coaches can provide healthy services to local and foreign tourist. As part of the project, the İzmir Metropolitan Municipality will set up a series of workshops to educate coach drivers. The drivers will wear two sets of special uniforms- one for the summer and one for the winter- and learn English so that they can communicate with tourists.

“II. Urla Sanat Geceleri” Urla Belediyesi ve Urla Sanat Gönüllüleri işbirliğiyle geçen yıl ilki düzenlenen “Urla Sanat Geceleri”nin ikincisi gerçekleştirildi. 16-24 Temmuz günleri arasında organize edilen “II. Urla Sanat Geceleri” kapsamında 15 sanat dalında 109 sanatçı tarafından 28 etkinlik düzenlendi. Tarihi Zafer Caddesi’nde yapılan etkinliğin açılış töreninde konuşan Urla Sanat Gönülleri Proje Danışmanı Sevda Sadıç, 8 günlük etkinlikler hakkında bilgi vererek, emeği geçen herkese teşekkür etti. Sadıç, “Etkinliğimiz genç, amatör, ancak saygınlığı hızla yükselen bir etkinlik. Geçen yıl ilkini düzenlediğimiz etkinliğimiz büyük yankı uyandırdı ve bu yıl artan sanatçı katılımıyla 8 gün sanatla iç içeyiz” dedi. Bir hayali gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Urla Belediye Başkanı M. Selçuk Karaosmanoğlu da sözlerine şöyle devam etti: “En büyük arzumuz Tarihi Zafer Caddesi’ni her daim yaşayan, sanat ve sanatçılara ev sahipliği yapan bir yer haline getirmekti. Ne mutlu bize ki, bunu başardık. Urla’nın kültür ve sanat merkezi haline gelmesi için pek çok etkinlik düzenlemeye ve yeni mekanlar kazandırmaya devam ediyoruz. İlçemizin kültür ve sanat alanında ilerlemesi konusunda bizlere destek olan tüm sanatçı dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum ve etkinliğimize katılan herkese teşekkür ediyorum.”

“II. Urla Art Nights” The second Urla Art Nights festival which was organized for the first time last year by the Municipality of Urla and Urla Art Volunteers took place between July 16 and July 24. 28 different events on 15 art styles were organized with the contribution of 109 artists. The project consultant of the Urla Art Volunteers, Sevda Sadıç, who spoke at the opening ceremony which was held on the historical Zafer Avenue informed guests on the 8 day festival and thanked everyone involved. Sadıç said, “Our festival is young and amateur but it is quickly becoming a respected event. Our event was highly praised last year and we will be basked in art for 8 days with more contributing artists.” Urla Chief Magistrate M. Selçuk Karaosmanoğlu who pointed out that they were happy to be realizing a dream said: “Our biggest wish was to turn the historical Zafer Avenue into a place which hosted art and artists. We are so happy that were able to realize this dream. We continue to organize more events and find new event sites to turn Urla into an art and culture center. I would like to thank all our artists who are helping our town develop in terms of art and culture and those who have participated in our event.”

12

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

13


Güncel / Actual

Yunan Adalarına vizesiz tur Dünyanın en büyük Cruise gemilerinden biri olan 12 katlı lüks Horizon gemisi, Yunan adalarına vizesiz yolcu taşıyor. Tura Turizm organizasyonuyla Temmuz ve Eylül ayları arasında gerçekleşecek turlar ile pazartesi İzmir’den, salı ise İstanbul’dan hareketle komşu ülke Yunanistan ve adalarına uğrayacak olan Horizon, her hafta Yunanistan’a yerli ve yabancı bin 900 yolcu götürecek. Eylül ayı sonuna kadar Horizon ile Yunan adalarından da İzmir’e yabancı turist getireceklerini belirten Tura Turizm İzmir Bölge Müdürü Ahmet Babaeren, “Kruvaziyer turlarda adeta patlama yaşanıyor. İzmir, yabancıların ilgi odağı oluyor. 5 yıldızlı otel konforunda ancak çok daha ucuz, her şey dahil tatil hizmeti verilen gemilere talep artıyor. Çocuklardan ücret alınmayan turlara özellikle İtalyan, İspanyol ve Alman turistler yoğun ilgi gösteriyor” dedi. 18 Temmuz - 19 Eylül arası her pazartesi İzmir’den Yunan adalarına gidecek olan Horizon gemisi, vizesiz ve her şey dahil konseptiyle hizmet veriyor.

Tour the Greek Islands without a visa The 12 storey luxurious cruise ship Horizon brings tourists to the Greek Islands without a visa. Horizon, which will reach Greece and Greek Islands on Mondays from İzmir and on Tuesdays from Istanbul with tours organized by Tura Turizm between July and September, will take 1900 local and foreign tourists to Greece each week. Tura Turizm İzmir Regional Manager Ahmet Babaeren who pointed out that they were going to bring foreign tourists from the Greek Islands to İzmir until the end of September said, “There is an incredible demand for cruise tours and İzmir has become the number one spot for foreign tourists. Ships that are as luxurious as 5 star hotels but much cheaper and provide all included services are becoming more and more popular with each day. Tours that don’t charge for children are especially popular with Italian, Spanish and German tourists” The Horizon which will travel to the Greek Islands every Monday from July 18 through September 19 requires no visa and applies the all included system.

‘Sakin Şehir’de evler pansiyon oluyor Türkiye’nin ilk ‘Sakin Şehri’ (Cittaslow) olan Seferihisar’da bulunan 284 ev, pansiyon olarak düzenlenip turizme kazandırılacak. Dokuz Eylül Rotary Kulübü Başkanı Ufuk Akgün tarafından düzenlenen toplantının konuşmacısı olan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, ilçede bazı evlerin restore edilip turizme kazandırılacağını belirtti. Bir evin pansiyon olarak görülmesi için en az 5 odasının bulunması gerektiğini kaydeden Soyer, “Kültür ve Turizm Bakanlığıyla 1 odalı evler de pansiyon olsun diye görüştüm. Aynı zamanda 10 bin TL’nin altında kazancı olan bu evlerin sahiplerinden vergi alınmaması isteğimizi ilettim” dedi. Seferihisar Belediye Başkanı Soyer, bir ilke daha imza atacaklarını ifade ederek, şunları söyledi: “UNİCEF tarafından yürütülen ‘Çocuk Dostu Şehir’ projesine dahil olmak için çalışmalarımız sürüyor. Eylül ayında da New York’taki UNİCEF temsilcisiyle bu konuda görüşeceğiz. Bu doğrultuda başlatılan çalışmalar kapsamında çocuk meclisimiz kuruldu. Çocuklar yönetiyor meclisi. Bir diğer çalışma da Çocuk Belediyesi oldu. Çocuk Belediyesi, Japonya’da depremde zarar gören yaşıtları ile Batman’da terör mağduru olan 45 çocuğu önümüzdeki günlerde Seferihisar’da ağırlayacak.”

Houses in “the peaceful town” are turning into guesthouses 284 houses in Seferihisar, Turkey’s first Cittaslow are being turned into guesthouses for tourism purposes. Seferihisar Chief Magistrate Tunç Soyer who spoke at the meeting organized by Dokuz Eylül Rotary Club President Ufuk Akgün said that some houses in the town were going to be restored and used in the tourism sector. Soyer, who stated that a house needed to have at least 5 bedrooms for it to be considered a guesthouse said, “I also spoke to the Ministry of Culture and Tourism about turning one bedroom houses into guesthouses. I also asked them not to impose taxes on the owners of houses that have less than 10, 000 TL income.” Seferihisar Chief Magistrate Soyer who pointed out that they were going to achieve a first, added: “We are continuing our efforts to include our town in the “Child friendly city” project conducted by UNICEF. We will discuss the matter with the UNICEF representative in New York in September. We have established our children senate with regards to this project. The senate is run by children. Another work has been done about a Child Municipality. Our Child Municipality will host children who have been injured in the earthquake in Japan and 45 children from Batman who have suffered from terrorist attacks.”

14

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

15


Güncel / Actual

TAV Havalimanları, EMA Ödülleri’nde “En iyi” seçildi Havacılık sektörünün en iyilerinin belirlendiği Emerging Markets Airport Awards (EMAA), TAV Havalimanlarını üç dalda ödüllendirdi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai’de gerçekleştirilen ödül töreninde, TAV Havalimanları “En iyi havalimanı işletmecisi” seçildi. TAV Havalimanları tarafından işletiyen İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali “Ekolojik Yenilik Açısından En İyi Havalimanı” unvanı alırken, Gürcistan’ın Tiflis Havalimanı da kendi bölgesinin “En iyi”si olarak belirlendi. TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı M. Sani Şener, “Dünyanın önde gelen havalimanı işletmecilerinden biri olarak aldığımız ödülün yanı sıra işlettiğimiz havalimanları ile de gelişen havacılık endüstrisinin nabzını tutan EMAA’da en iyi gösterilmek, bizi gururlandırdı. İşlettiğimiz havalimanlarının aldığı ödüller bizim için çok önemli. Çünkü TAV Havalimanları olarak gelişmekte olan pazarlara çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Bu ödüller, TAV çalışanlarını motive ediyor.” dedi.

TAV Airports was named “the best” at EMAA Awards Emerging Markets Airport Awards (EMAA) which determines the best in the aviation sector awarded TAV Airports in three categories. During the ceremony which was held in Dubai TAV was named “The best airport operator”. While the international terminal of the İzmir Adnan Menderes Airport which is operated by TAV was named “the best airport in terms of ecologic innovations”, the Tbilisi Airport in Georgia was named “the best” in its region. Chairman of the Executive Board of TAV Airports Holding M. Sani Şener said, “We are proud of the awards we have received and also honored to be recognized as the best by EMAA which has its pulse on the developing aviation industry. The awards we have received for the airports we operate are very important to us because we are undertaking major investments in emerging markets. These awards are big motivations for our employees.”

Hayata bez bebeklerle yeniden bağlandılar İzmir’de, aile içi şiddet mağduru kadınların özgüvenlerini ve becerilerini geliştirmenin yanında gelir elde etmelerini ve sorunlarını dile getirmelerini sağlayacak örnek bir girişime imza atıldı. Böylece bir sevgi ve emek projesi olan bez bebek üretimiyle kadınlar, hayata yeniden tutunmanın yoluna çıktı. İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD), projenin mimarları oldu. EGİKAD tarafından İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı Kadın Konukevi Müdürlüğü’nden hizmet alan mağdur kadınlar için bir tekstil atölyesi oluşturuldu. Halk Eğitim Merkezinden görevlendirilen bir usta öğretici tarafından kadınlara, mesleki eğitim verilerek, organik oyuncak ve organik bebek üretimiyle başlayan çalışmalar, kısa sürede hız kazandı. Bu arada EGİKAD tarafından organik kumaştan üretilen oyuncak ve bebeklerin satışı organize edildi ve gelirinin mağdur kadınlar arasında paylaştırılmasına başlandı.

They embraced life once again with rag dolls An exemplary enterprise that helps abused women gain back their confidence, develop their abilities, earn a decent income and talk about their problems has been set up in Izmir. Women, through making rag dolls, have once again embraced life with the help of this project. The architects of the project are the Izmir City Social Services Directorate and the Aegean Businesswomen Association (EGİKAD). A textile workshop was then set up for the women living in the women’s shelter operated by the City Social Services Directorate by EGIKAD. One master student from the Public Education Center came to the workshop to teach women how to make rag dolls and toys from organic materials. In the meantime, the sale of these toys and rag dolls made from organic materials were organized by EGIKAD and the proceeds were distributed among the victims.

16

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

17


Güncel / Actual

Egeli turizmciler, Bakan Günay’ı Ankara’da ziyaret etti

E

ge Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), Egeli turizmcilerle birlikte Ankara’ya giderek Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğuna tekrar oturan İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’ı makamında ziyaret etti. ETİK Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler, burada yaptığı konuşmada, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın seçim döneminde İzmir ve Ege turizmi için sunduğu projelerden büyük heyecan duyduklarını belirtti. İşler, şunları söyledi: “Siz bunları vaat ederken biz de inandık, ustalık döneminde her şeyi iyi teşhis et18

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

tiğiniz gibi tedavisinin de ancak sizde olduğuna inandık. Bu heyecanımızla birlikte bizim dışımızdaki bütün kamuoyuna Egeli turizmciler olarak arkanızda olduğumuzu göstermek adına makamınıza ziyarette bulunmak istedik.’’

Ziyaretiniz çok özel bir armağan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir’den bu kadar kalabalık bir turizmci grubunun toplanıp Ankara’ya gelmesinin,

T

he Aegean Touristic Facilities and Accommodations Association (ETİK), along with members of the Aegean touristic sector met with the Minister of Culture and Tourism and newly appointed İzmir MP Ertuğrul Günay at his office in Ankara. During his speech at the meeting, ETİK board chairman Mehmet İşler pointed out that they were very excited about the tourism projects for İzmir and the Aegean put forward by Minister Günay during his election campaign. İşler said: “When you promised these during you campaign we


Members of the Aegean touristic sector met with Minister Günay in Ankara Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), Egeli turizmcilerle birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğuna tekrar oturan İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’ı makamında ziyaret etti. The Aegean Touristic Facilities and Accommodations Association (ETİK), along with members of the Aegean touristic sector met with the Minister of Culture and Tourism and newly appointed Izmir MP Ertuğrul Günay. kendisi için çok özel armağan olduğunu, bundan büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi. Bakan Günay, “Turizmcilerin, seçim döneminde büyük desteğini gördüm. Turizmci arkadaşların bu ziyarete gelmesinin çok özel bir anlamı var. Anlattıklarımıza inandılar, daha önce yaptıklarımıza bakarak, yapacaklarımızla ilgili aynı görüş açısını paylaştılar. Gerçekten turizmci arkadaşlarımızı güler yüzle çalışırken görmek benim için her zaman moral vesilesi oldu. Söylediklerimi daha inançla, güvenle ifade etme olanağı buldum” dedi.

believed you; we believe that you hold the key to the problems of this sector. We wanted to pay you a visit to show everyone that we are behind you every step of the way.’’

You visit is a very special gift Minister Ertuğrul Günay stated that the visit was a very special gift and that he was happy to host a crowded group of tourism professionals from İzmir. Minister Günay said, “I had great support from tourism the members of the tourism sector dur-

ing the election campaign. Their visit has a very special meaning. They believed in our projects and shared their views based on the things we have achieved before. It has always been a moral support for me to see the members of this sector working with a smile on their faces. I had to chance to express my views with more conviction.” Minister Günay added that he would visit İzmir more and that there were a lot of works to be done in the city. Ertuğrul Günay who pointed out that tourism in İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

19


Güncel / Actual

Kültür ve Turizm Bakanı Günay, İzmir’e ziyaretlerini sıklaştıracağını, bu kentte yapılacak daha çok iş olduğunu vurguladı. Türkiye’de çok iyi bir yere gelen turizmin dünya ortalamasının üzerinde seyrettiğini belirten Ertuğrul Günay, İstanbul’da kümeleşen, Antalya’da yoğunlaşan turizm hareketliliğini, ülkede yeni alanlara da taşımak gerektiğini kaydetti. Bakan Günay, “25 yıllık deneyimden sonra yeni destinasyonlar yaratmak gerekiyor. İzmir merkezli Ege, bu açıdan çok uygun, buna inanıyorum” dedi. Bakan Ertuğrul Günay, “Önümüzdeki dönemde söz verdiğimiz projelerin kısa vadeli olanlarını uygulamaya başlayacağız. Yeni yatırımlar olsun, yeni yataklar, oteller konusunda somut adımlar atalım. Şu an 20 civarındaki arkeolojik kazılar hızlansın ve bazılarını düzenlenmiş ören yeri gezi merkezi haline getirelim şeklinde düşüncemiz var” diye konuştu. Günay, İzmir’in EXPO 2020 adalığıyla ilgili olarak da şunları söyledi; “EXPO için ilk başvuruda yatırılması gere20

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

ken bir başvuru bedeli vardı, 70 bin Avro civarında. Kültür Bakanlığı olarak biz bunu üstlendik. İzmir için yatırdık. Başbakanlığa da bir genelge ile Bakanlar Kurulu kararı konusunda hazırlığımızı sunduk, kanun tasarısını da sunduk. Ekim ayı içinde çıkarabileceğimizi tahmin ediyoruz. EXPO hazırlıklarını da en kısa sürede gerçekleştireceğiz.’’ Ziyarette ETİK Başkanı Mehmet İşler ve ETİK Genel Sekreteri Sevda Zorlu, İzmir’den getirdikleri armağanları Bakan Ertuğrul Günay’a sundu. Egeli turizmciler, Günay’a acıbadem kurabiyesi ve incir tatlısının yanı sıra el sanatları ürünü, nazarlıklı ayna armağan etti. Bakan Günay, üzerinde “Başarılar Dileriz. Ege Otelciler Birliği” yazılı pastayı, İşler ve Zorlu ile birlikte kesti.

Heyet Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı ziyaret eden İzmir heyeti, şu isimlerden oluşuyor: “Haluk Tunçsu (İzmir Vali Yardımcısı), Abdülaziz Ediz (İzmir Kültür ve Turizm İl Mü-

Turkey was above world average said that tourism activities which were concentrated on Istanbul and Antalya would have to be spread to other cities in the country. Minister Günay said, “After 25 years of experience, we need to create new destinations. An İzmir based Aegean is very suitable for that and I truly believe in it.” Minister Ertuğrul Günay continued, “We will start our short term projects in the upcoming months. We must take concrete steps in new investments, new accommodations and new hotels. We want to expedite archeological excavations that are around 20 at the moment and turn them into ruin sites and touristic areas.” Here is what Günay said about the candidacy of İzmir for EXPO 2020; “At the beginning, there was a 70 thousand Euro application fee for EXPO. As the Ministry of Culture and Tourism we undertook that for İzmir. We presented bill to the senate for the project. We believe that will pass in October and we will begin preparations for EXPO in the very near future.”


dürü), Mehmet İşler (ETİK Yönetim Kurulu Başkanı), Gürhan Hurda (Koder Yönetim Kurulu Başkanı), Sevda Zorlu (ETİK Genel Sekreteri), Cazim Alaybaşı (ETİK Muhasip Üye), Bülent Bakırlı (KODER Yönetim Kurulu Üyesi), Oben Unustası (KODER Yönetim Kurulu Üyesi), Haluk Alay (Aqua Fantasy Genel Müdürü), Aşkın Altıparmak (Aqua Fantasy Koordinatörü), Tacettin Özden (KORUMAR Otel Genel Müdürü), Muzaffer Tağıl (Kaya Thermal Otel Genel Müdürü), Nihat Levent (Babylon Otel Genel Müdürü), Ebru Akyürekli (Sisus Otel Genel Müdürü), Fatma Özen (Kerasus Otel Genel Müdürü), Turabi Çelebi (Balçova Termal Genel Müdürü), Şinasi Akçay (Club Sultan Genel Müdürü), Saadet Erciyas (ETİK Basın Danışmanı), Hüseyin Erciyas (ETİK Basın Danışmanı), Nihat Delibaşı (Haber Türk), Sinan Doğan (Yeni Asır Gazetesi), Emre Umurbilir (Anadolu Ajansı), Deniz Keser (Yenigün Gazetesi), Eda Özsoy (Turizm Güncel) ve Özer Kestane (RK Renkli Kalem Medya Grubu Başkanı – İzmir Kültür ve Turizm Dergisi Yapımcısı).”

During the visit, ETİK president Mehmet İşler and ETİK General Secretary Sevda Zorlu presented gifts they brought from İzmir to Minister Ertuğrul Günay, which included bitter almond cookies, fig desert and a handmade mirror with evil eyes. Minister Günay cut the cake with İşler and Zorlu which read “Congratulations”.

The Commission The commission which visited Minister Ertuğrul Günay included these names: “Haluk Tunçsu (İzmir Assistant Governor), Abdülaziz Ediz (İzmir Culture and Tourism City Administrator), Mehmet İşler (ETİK Chairman of the board), Gürhan Hurda (KODER chairman of the board), Sevda Zorlu (ETİK general secretary), Cazim Alaybaşı (ETİK Accountant), Bülent Bakırlı (KODER board member), Oben Unustası (KODER board member), Haluk Alay (Aqua Fantasy general manager), Aşkın Altıparmak (Aqua Fantasy coordinator), Tacettin Özden (KORUMAR Hotel general manager), Muzaffer Tağıl (Kaya Thermal Hotel general manager), Nihat Levent

(Babylon Hotel general manager), Ebru Akyürekli (Sisus Hotel general manager), Fatma Özen (Kerasus Hotel general manager), Turabi Çelebi (Balçova Thermal general manager), Şinasi Akçay (Club Sultan general manager), Saadet Erciyas (ETİK Press consultant), Hüseyin Erciyas (ETİK Press consultant), Nihat Delibaşı (Haber Türk), Sinan Doğan (Yeni Asır Newspaper), Emre Umurbilir (Anadolu Agency), Deniz Keser (Yenigün Newspaper), Eda Özsoy (Turizm Güncel magazine) and Özer Kestane (RK Renkli Kalem Media Group Chairman- producer of the İzmir Culture and Tourism Magazine).”

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

21


Güncel / Actual

“Living İzmir”

dünya çapında ses getiriyor “Living İzmir” is a worldwide phenomenon

K

ültür ve Turizm Bakanlığının düzenlediği “Living İzmir”’ projesi kapsamında uluslararası basın-yayın kuruluşlarının temsilcileri, İzmir’de konuk edildi. 70 i aşkın yabancı gazetecinin kentte ağırlanmasından sonra dünya basınında İzmir’i anlatan haberler yayınlanmaya başladı. Avusturya’nın OÖ Nachrichten ve Kurier-Reise gazetelerinde, İzmir’in tarihi ve turistik mekanları ile kültürü okuyuculara yansıtıldı. İzmir in çok etkileyici bir şehir olduğunu yazan 140 bin tirajlı OÖ Nachrichten Gazetesi’nde yer alan “Kültürden Sonra Bara Geçiş”’ başlıklı ilk sayfa haberinde, İzmir’de insanların akşam saat 19.00’dan sonra restoranlara ve canlı müzikli barlara akın ettikleri belirtildi. Yazarın yolculuğu süresince uğradığı balık restoranlarından, balıkların lezizliğinden övgüyle bahsettiği ve Kordon’da bulunan bazı restoranları okuyucularına önerdiği yazısında, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün 100 yıldır destek verdiği ve yılda iki milyon ziyaretçi ağırlayan Efes ile Bergama Antik Kenti, Asklepion, Alaçatı, Foça ve Çeşme’nin tanıtımı yapıldı.

Eko-turizmin merkezi İzmir Avusturya’nın 750 bin tirajlı Kurier-Reise Gazetesi’nin haftalık seyahat eki Freizeit’te yayınlanan “Geleneksel Türkiye-İzmir’in Mavi Gözleri’’ başlıklı haberde ise İzmir tüm detaylarıyla okurlara tanıtıldı. Yazar Claudius Rajchl’ın kaleme aldığı ve İzmir de sakin yaşamanın mümkün olduğunu, turistik bölge Antalya’ya göre şehrin kendisini otantik yönüyle gösterdiğini ifade ettiği yazıda, Çeşme’nin uzun sahili ile Antik Kent Bergama ile Efes’e de ayrıntılı yer verildi. 22

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Bergama Efes

M

embers of the international press were in İzmir as part of the “Living İzmir” project organized by the Ministry of Culture and Tourism After more than 70 foreign reporters were entertained in the city, articles about İzmir started to be published in international publications. Austrian newspapers OÖ Nachrichten and Kurier-Reise published articles on the historical and touristic sites of İzmir and the culture of the city. OÖ Nachrichten which has a 140 thousand circulation stated that İzmir was a very impressive city included that the locals swarmed restaurants and bars after 19.00 pm in its first page article titled “To the bars after culture” During the article which the writer praised and recommended the fish and fish restaurants The Ephesus antique city which hosts over 2 million visitors each year and supported by the Austrian Archeological Institute

for over 100 years and the Bergama antique city, Asclepius, Alaçatı, Foça and Çeşme were introduced to readers.

İzmir: The center of eco-tourism During the article in the weekly travel addition called Freizeit of the Austrian based Kurier-Reise newspaper which has a 750 thousand circulation called “Traditional Turkey – The blue eyes of İzmir” all the details about the city were introduced to the readers. In the article which was penned by Claudius Rajchl, the reporter stated that a peaceful life was possible in İzmir and that the city managed to show its authentic characteristics compared to Antalya. The article also included detailed information about the long shoreline of Çeşme, and the antique cities of Ephesus and Bergama.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

23


Güncel / Actual

Uluslararası İzmir Festivali 25 yaşında! Bu yıl 25. kez kapılarını açan uluslararası İzmir Festivali, yine önemli sanatçı ve toplulukları sanatseverlerle bir araya getirdi.

The İzmir International Festival is 25 years old! The İzmir International Festival which was organized for the 25th time this year united important artists and art lovers.

İ

zmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) 1987’den bu yana aralıksız düzenlediği Uluslararası İzmir Festivali, 25 yaşında. 20 Haziran – 21 Temmuz 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen festivale, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Kalkınma Ajansı destek verdi. Eczacıbaşı Holding’in ana sponsorluğunda, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, Arkas ile Yaşar Holding’in program sponsorluğunda gerçekleşen festival, Goethe Enstitüsü İzmir, İzmir Yunanistan Başkonsolosluğu, İzmir İtalyan Konsolosluğu, İstanbul Polonya Başkonsolosluğu ve İzmir Fransız Kültür Merkezi işbirliği ile yapıldı. 25. Uluslararası İzmir Festivali, yine önemli sanatçı ve toplulukları konuk etti. Avrupa Festivaller Birliği’nin saygın bir üyesi olan Uluslararası İzmir Festivali, kentin kültür ve sanat yaşamının gelişmesine sağladığı katkıların yanı sıra İzmir’in tanıtımını da uzun yıllardır başarıyla yapıyor. Geçen 24 yıl içinde dünyanın en önemli sanatçı ve top-

24

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

T

he İzmir International Festival which is being organized by The İzmir Culture, Art and Education Foundation (İKSEV) since 1987 is 25 years old. This year’s festival which took place between June 20 and July 21 was supported by the Promotion Fund of the Turkish Prime Ministry, The Ministry of Culture and Tourism, the İzmir Metropolitan Municipality and the İzmir Development Agency. The festival which was sponsored by Eczacıbaşı Holding, Arkas Holding, Yaşar Holding and Turkish Derivatives Exchange, was organized with the cooperation of the İzmir Goethe Institute, the Greek, Italian and Polish Consulates in İzmir and the İzmir French Culture Center. The 25th İzmir International Festival hosted important artists and troops as usual this year. The İzmir International Festival which is a respected member of the European Festivals Association has been a major factor in the advertisement of İzmir for many years


luluklarını İzmir’e getiren, başta Efes Antik Tiyatro, Celsus Kütüphanesi, Efes Odeon, Bergama Asklepion, Metropolis, Çeşme Kalesi, Seferihisar Kaleiçi, Agora, Kadifekale ve Bayraklı Ören Yeri gibi kentin tarihi mekânlarında konserler verilmesini sağlayan İKSEV, bu yıl İzmir Büyükşehir Belediyesince restore edilen Aya Vukla Kilisesi, Bornova Amfi Tiyatro ve Çeşme Kervansaray’ı ilk kez mekan olarak kullandı.

Philharmonia Orkestrası ile özel buluşma Uluslararası İzmir Festivali’nin izleyicileri, 25. yılda dünyanın en saygın orkestralarından Philharmonia Orkestrası ile özel bir buluşma yaşadı. İngiltere’nin öncü orkestralarından biri kabul edilen Philharmonia, 20 Haziran 2011 Pazartesi günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde, daimi şefi ve sanat direktörü, Finlandiyalı ünlü besteci ve şef, Uluslararası Klasik Müzik Ödülleri’nin (ICMA) 2010’da “Yılın Sanatçısı” seçtiği EsaPekka Salonen yönetiminde festivalin

açılışını yaptı. Eşsiz kayıtları, tekniği, muhteşem tonu, müzik eğitimi üzerine yaratıcı programlarıyla ayrıcalıklı bir yere sahip Philharmonia Orkestrası, Ulvi Cemal Erkin’in piyano konçertosunda, Donizetti 2011 Yılın Piyanisti ödüllü Gülsin Onay’a eşlik etti.

Sıra Dışı İkili İKSEV, 25. Festival’de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi piyano ikililerinden biri olan Grau -Schumacher ikilisini, Goethe Enstitüsü İzmir işbirliği ile 22 Haziran 2011 Çarşamba günü Celsus Kütüphanesi’nde ağırladı. Sıra dışı kayıtlarıyla, klasik müzik sahnesinde “En iyiler” arasına yerleşen Andreas Grau ve Götz Schumacher, Franz Liszt’in 200. doğum yılında, özel bir repertuarla İzmir Festivali’nde çaldı.

Şefi Olmayan Orkestra Grand Prix de l’Académie Charles Cros, Grand Prix International du Disque, Edison Award gibi klasik müzik dünyasının önde gelen tüm ödüllerini kazanmış, kayıtları

along with contributing to the art and cultural life of the city. IKSEV, who brought many famous artists and troops to İzmir for the past 24 years and organized events at major historical sites such as the Ephesus Antique Theatre, the Celsus Library, Ephesus Odeon, Bergama Asklepion, Metropolis, the Çeşme Castle, Seferihisar Kaleiçi, Agora, Kadifekale and the Bayraklı ruin site, used the Aya Vukla Church restored by the İzmir Metropolitan Municipality, Bornova Amphitheatre and Çeşme Kervansaray as event sites for the first time this year,

A special meeting with the Philharmonia Orchestra The guests at the İzmir International Festival enjoyed a special night with the Philharmonia Orchestra, one of the most respected orchestras in the world. Philharmonia, which is considered one of the pioneer orchestras in Britain, opened the festival on June 20, 2011 at the Ahmed Adnan Saygun Art Center, with a concert conducted by İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

25


famous Finnish composer and art director Esa-Pekka Salonen who was chosen as the artist of the year at the 2010 International Classical Music Awards. The Philharmonia Orchestra which is a special orchestra wits its unique technique, impressive sound and creative workshops on musical education accompanied award winning pianist Gülsin Onay on Ulvi Cemal Erkin’s piano concerto.

A unique duo İKSEV hosted the world famous piano duo Grau –Schumacher on Wednesday June 22, 2011 at the Celsus Library at a concert sponsored by the İzmir Goethe Institute. Andreas Grau and Götz who are considered pioneers in classical music with their unique recordings played a special repertoire at the festival to commemorate the 200th birthday of Franz Liszt.

The orchestra without a conductor

klasik müzik dinleyicilerinin referansı haline gelmiş “I Musici” topluluğu, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın katkılarıyla İzmir Festivali’nin 25. yılında müzikseverlerle buluştu. ‘Şefi olmayan orkestra’ unvanıyla da tanınan topluluk, 12 kişilik virtüöz kadrosuyla 60. sanat yılını, İtalyan ustaların kendileri için besteledikleri eserlerden film müziklerine uzanan muhteşem bir programla festivali izleyicileriyle kutladı.

solosluğu işbirliği ve Arkas’ın katkılarıyla festivale katılan Dörtlü’ye İzmir konserlerinde Polonya’nın önemli isimlerinden flüt sanatçısı Elżbieta Gajewska katıldı. Avrupa ve Amerika’da sayısız konser veren ve pek çok prestijli ödül kazanan Dörtlü, Tadeusz Gadzina (1. Keman), Paweł Łosakiewicz (2. Keman), Ryszard Duź (Viyola) ve Marian Wasiółka’dan (Çello) oluşuyor.

Sıradışı Oda Müziği Topluluğu

Geleneksel Türk - Yunan Sanat Buluşması

Zengin repertuarları, otuzu aşkın kayıtlarıyla Polonya’nın en önemli oda müziği topluluklarından Wilanow Yaylı Dörtlüsü, 27 Haziran 2011 Pazartesi günü Çeşme Kalesi’nde izleyici ile buluştu. İstanbul Polonya Kon-

Uluslararası İzmir Festivali’nin geleneksel Türk – Yunan Sanat Buluşması, bu yıl Efes Odeon’da gerçekleştirildi. Yunanistan’ın milli hazinesi sayılan antik oyunların sahnelenmesinde haklı bir üne kavuşan, tiyatro

26

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

“I Musici” a troop that has been rewarded with almost all of the classical music awards such as the Grand Prix de l’Académie Charles Cros, Grand Prix International du Disque, and the Edison Award performed at the festival at a concert sponsored by the Turkish Derivatives Exchange. The ensemble which is known as the ‘orchestra without a conductor’ celebrated its 60th anniversary with a 12 people virtuoso staff at a magnificent concert where they played pieces composed by Italian masters just for them and original scores from motion pictures.

An unusual chamber music ensemble The Wilanow String Quartet which is one of Poland’s most famous chamber music ensembles with over 30 original recordings performed at the Çeşme Castle on Monday, June 27, 2011. The ensemble who attended the festival with the support of the Polish Consulate in İzmir and Arkas Holding was joined by Elżbieta Gajewska, a famous flute artist from Poland. The quartet who performed countless times in Europe and the United States and received many awards is composed of Tadeusz Gadzina (1st violin),


festivallerinin gözde davetlisi Anagnosis Topluluğu, İzmir Yunanistan Başkonsolosluğu işbirliği ve Yaşar Holding’in katkılarıyla 30 Haziran 2011 Perşembe günü Sophokles’in az bilinen satir oyunu “İz Sürücüler”i sahneledi.

Bornova Amfi Tiyatro’da Kuğu Gölü 25. Uluslararası İzmir Festivali, 4 Temmuz 2011 Pazartesi günü Festivalin yeni mekanı Bornova Amfi Tiyatroda, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün dev prodüksiyonu ‘Kuğu Gölü’ne ev sahipliği yaptı. Çaykovski’nin belki de dünyada en çok tanınan ve sevilen ölümsüz eseri Kuğu Gölü’nde, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun opera ve bale kuruluşlarının sanatçıları, Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi koreograflardan Mehmet Balkan’ın koreografisiyle görev aldı.

Modern Dansın Tanrısı Uluslararası İzmir Festivali, 25 yıldır dünyanın en iyi bale topluluklarını İzmir’e getirdi. Amerika’nın ödüle doymayan modern dans topluluğu Paul Taylor Dance Company, 60 yıla yaklaşan kariyeriyle modern dansın tanrısı kabul edilen kurucusu Paul Taylor’ın efsanevi koregrafilerinden oluşan bir programla 7 Temmuz 2011 Perşembe günü D.E.Ü. Sabancı Kültür Sarayı’nda İzmir Festivali’ne konuk oldu. Koreografilerinde dans hareketlerinden çok gündelik olayları tercih eden Taylor, Robert Rauschenberg, Jasper Johns, ve Alex Katz gibi 20. yüzyılın en önemli ressamlarıyla da ortak çalışmalar yaptı. 1975 tarihli “Esplanade” eseriyle dans tarihine geçen Taylor’ın topluluğu, klasik müzik dünyasının mihenk taşı bestecilerinin eserlerinden tanıdık melodilere doğru çeşitlenen müziklerle renklenen koreografilerinden oluşan bir repertuarla İzmirlilerle buluştu. Estetik, teknik, zarafet, uyum, disiplin, kalite ve ihtişamı bünyesinde barındıran dans topluluğu, unutulmaz bir gösteri sundu.

Unutulmaz Caz Divası 25. Uluslararası İzmir Festivali’nin hakkında çok söz söylemek gerekmeyen konuklarından biri de Natalie Cole. Dünya caz sahnelerinin en iyi seslerinden, dokuz Grammy

Paweł Łosakiewicz (2nd violin), Ryszard Duź (Viola) and Marian Wasiółka (Cello)

The traditional Turkish – Greek Art Rendezvous The traditional Turkish – Greek Art rendezvous of the İzmir International Festival took place this year at the Ephesus Odeon. The Anagnosis Ensemble which became famous for staging antique plays and a favorite guest at theatre festivals performed Sophocles’ lesser known satyr “The Trackers” on Thursday June 30, 2011, sponsored by The Greek Consulate in İzmir and Yaşar Holding.

“Swan Lake” at the Bornova Amphitheatre The 25th İzmir International Festival was host to a giant production of Swan Lake at the festival’s new event site, the Bornova Amphitheatre on Monday July 4, 2011. The ballet, probably Tchaikovsky’s most famous piece, was performed by artists from Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya and Samsun opera and ballet troops was choreographed by one of Turkey’s best choreographers Mehmet Balkan.

The God of modern dance The İzmir International Festival has been bringing the world’s best ballet companies to İzmir for the past 25 years. America’s most famous dance troop, the Paul Taylor Dance Company, performed a medley of Paul Taylor’s legendary choreographies at the D.E.Ü. Sabancı Culture Hall on Thursday

July 7, 2011. Taylor, who preferred to use daily events instead of dance movements in his choreographies worked closely with famous 20th century painters such as Robert Rauschenberg, Jasper Johns, and Alex Katz. Taylor’s troop, which made dance history with “Esplanade”, met with art lovers at the festival with a colorful repertoire ranging from classical to pop music. The troop which embodies aesthetic, technique, grace, discipline, quality and grandeur performed an unforgettable show. .

A jazz diva Natalie Cole needs no introduction. Cole, which has sold over 50 million albums and has 9 Grammy Awards performed at the Kültürpark Amphitheatre on Tuesday July 12, 2011. Natalie Cole who has presented the jazz world with many award winning hits and albums performed for the first time in İzmir at the 25th İzmir International Festival.

The highly talented Uto Ughi The stage of the İzmir Festival which opened its arms to the giants of music, hosted Italy’s highly talented violinist Uto Ughi for the first time as part of the celebrations commemorating the 150th birthday of the establishment of the Italian Union at the Celsus Library on Friday July 15, 2011 at a concert sponsored by the Italian Consulate in İzmir. Ughi, who was discovered at an early age and worked with Georges Enescu, is considered to be one of the best violin virtuosos in the world. Italy’s respected chamber music ensemble I Filarmonici di İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

27


Roma accompanied the master artist who has countless recordings.

A unique ensemble

Ödülü sahibi, albümleri tüm dünyada 50 milyonun üzerinde satış rakamına ulaşan Natalie Cole, 12 Temmuz 2011 Salı günü Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyiciye seslendi. Caz müziğine çoğu Grammy ödüllü pek çok şarkı ve albüm hediye eden Natalie Cole, İzmirlilerle ilk kez 25. Uluslararası İzmir Festivali’nde bir araya geldi.

Üstün yetenekli Uto Ughi İzmir Festivali’nin ‘Müziğin Devleri’ne açılan sahnesi, İtalya’nın üstün yetenekli kemancısı Uto Ughi’yi, İtalyan Birliği’nin kuruluşunun 150. yılı kutlamaları çerçevesinde İzmir İtalyan Konsolosluğu işbirliği ile 15 Temmuz 2011 Cuma günü Celsus Kütüphanesi’nde ilk kez ağırladı. Yeteneği çocuk yaşta fark edilen, Georges Enescu’yla çalışan Ughi, dünyanın yaşayan en usta keman virtüözlerinden biri kabul ediliyor. Sayısız kayıt gerçekleştiren usta sanatçıya, İtalya’nın saygın oda müziği topluluğu I Filarmonici di Roma eşlik etti.

müziği yeniden yorumluyor. Modern müziği tanıtmak ve sevdirmek amacıyla modern müzik sanatçılarından Thierry de Meye ve François Rosse ile işbirliği yapan “Des Equilibres”, heykel, resim, dans gibi farklı disiplinlerden gelen sanatçılarla da çalışıyor. Alanında haklı bir tanınmışlığa sahip olan topluluk “Des Equilibres”, İzmir Fransız Kültür Merkezi işbirliği ile 19 Temmuz 2011 Salı günü, İzmir’in yeniden dirilen hazinelerinden Ayavukla Kilisesi’nde konser verdi.

25. Yıl Gala Gecesi 25. Uluslararası İzmir Festivali, 21 Temmuz 2011 Perşembe günü benzersiz bir Gala Gecesi ile sona erdi. Festivalin Bornova Amfi Tiyatro ve Ayavukla Kilisesi gibi yeni mekanı Çeşme Kervansaray, İngiltere’nin tanınmış vokal topluluğu I Fagiolini’yi ağırladı. Festivalin gümüş yıldönümünün kutlandığı bu çok özel gecede, İzmir Festivali’nin destekçileri bir araya geldi. Unutulmaz bir kutlama ve sıra dışı bir sanat şöleni yaşandı.

Alışılmamış Topluluk

Hayallerden Efsanelere Sergisi

Orkestra müzisyenleri, konservatuar öğretmenleri, solistler, yerel ve uluslararası düzeyde oda müziği sanatçılarından oluşan bir işbirliğinin ürünü olan “Des Equilibres”, alışılmamış özellikleri olan bir beşlidir. 2006’da Viyonolist Agnes Pyka’nın sanat direktörlüğünde kurulan topluluk, çeşitli formalarda, farklı çeşitlerde programlar sunuyor, 18. yüzyıl oda müziği ve modern

‘’Hayallerden Efsanelere’’ adlı sergide, yıllardır Uluslararası İzmir Festivali’nin teknik müdürlüğünü yapan, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli sanatçılardan Tayfun Çebi’nin küratörlüğünde 25 yılın özeti sunuldu. Festivalde sahnelenen operaların dekor ve kostümlerinden, festival fotoğraflardan seçmeler, özel bir sergileme tekniği ile konuklarıyla buluştu.

28

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

“Des Equilibres”, which is composed of orchestra musicians, conservatory teachers, soloists and local and international chamber music artists, is a very unique quintet. The ensemble which was put together in 2006 by violinist Agnes Pyka, presents programs of different forms and types. The ensemble redefines 18the century chamber music and modern music. The ensemble which collaborates with modern musicians such as Thierry de Meye and François Rosse to introduce modern music, also works with sculptors, painters and dancers. “Des Equilibres” performed at the Aya Vukla Church sponsored by the İzmir French Culture Center on Tuesday July 19, 2011.

The 25th Anniversary Gala Night The 25th İzmir International Festival came to an end with an unforgettable gala night on Thursday July 21, 2011. Çeşme Kervansaray, one of the new event sites of the festival hosted Britain’s famous vocal ensemble I Fagiolini. On this special night which celebrated the silver anniversary of the festival, the sponsors of the festival came together. The gala turned into an amazing celebration and art fete.

From dreams to legends exhibition A summary of the 25 years of the festival was shown at the exhibition called’ from dreams to legends” organized by Tayfun Çebi, an important artist and the technical manager of the İzmir International Festival. During the exhibition, visitors got to see the décor and costumes of operas staged at the festival and a collection of festival photos.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

29


Güncel / Actual

İzmir semalarında görsel şölen Türk Hava Kuvvetlerinin 100. Kuruluş Yıldönümü onuruna düzenlenen ve dünyanın en seçkin hava akrobasi timlerinin katıldığı “Türkiye Hava Gösterisi 2011”, İzmirlilere unutulmaz bir görsel şölen sundu. Yazı ve Fotoğraflar/Article & Photographs: CEYDA ADAR

30

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


A visual festival in the skies of İzmir “Turkish Air Show 2011” which was organized in honor of the 100th anniversary of the Turkish Air Forces and was attended by the most elite acrobatic teams in the world presented the people of İzmir with an unforgettable visual festival.

T

akvimler 4 Haziran 2011’i gösterdiğinde yaz sıcaklarının inceden kendini hissettirmeye başladığı bir cumartesi sabahına uyanan İzmir, günü unutulmaz kılacak bir etkinliğe açtı kapılarını. Heyecanlı bekleyiş, Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığında son buldu. Türk Hava Kuvvetlerinin 100. Kuruluş Yıldönümü onuruna düzenlenen ve dünyanın en seçkin hava akrobasi timlerinin katılacağı “Türkiye Hava Gösterisi 2011” için İzmir hazırdı artık. Sabahın erken saatlerinden itibaren gösteri alanını dolduran kalabalık, İzmir misafirperverliğinin en güzel kanıtıydı. Yediden yetmişe kentin dört bir yanından “Tüm halkımız davetlidir” mesajını karşılıksız bırakmayan İzmirlilerin katılımıyla gerçekleşen Türkiye Hava Gösterisi 2011 ile Türk Hava Kuvvetleri’nin gurur tablosuna 20 ülkenin misafir ekipleri de ortak oldu. Sabah saat 10.00’da paraşüt gösterisi ve envanter geçişiyle başlayan program süresince İzmir

O

n June 4th, 2011 on a warm Saturday morning, the people of İzmir awoke to an unforgettable event. The long wait ended at the Çiğli 2nd Main Jet Command. “Turkish Air Show 2011” which was organized in honor of the 100th anniversary of the Turkish Air Forces and which would host some of the most elite acrobatic teams in the world was ready for İzmir. Crowds who filled the event site in the wee hours of the morning were a testament to the hospitality of İzmir. The show which was not left unattended by the people of İzmir was joined by 20 foreign crews to honor the Turkish Air Forces. During the organization which began with a parachute show and a cortege salute at 10 o’clock in the morning gave way to an unforgettable visual fete with amazing shows from the Turkish Stars, Solo Turk and guest crews.

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

31


semalarını renklendiren başta Türk Yıldızları ve Solo Türk ile konuk ülkelerin ekipleri, hafızalardan silinmeyecek görsel bir şölene imza attı. Türkiye, Belçika, Hollanda, Pakistan, İtalya, Avusturya, Romanya’nın solo ekipleriyle katıldığı Türkiye Hava Gösterisi, ABD’den Thunderbirds, Fransa’dan Patrouille de France, İtalya’dan Frecce Tricolori, Hırvatistan’dan Krila Oluje, Avusturya’dan Jas-105, İngiltere’den Red Arrows, Pakistan’dan Sherdils, Polonya’dan Bialo Czerwone Iskry, Romanya’dan SOIM, Rusya’dan Russian Knights, Almanya, Cezayir, Ürdün, Slovakya, Sırbistan ve Belçika’dan hava akrobasi timleri ve gösteri uçaklarına ev sahipliği yaptı. Gün boyunca hünerlerini sergileyen ekipler inanılması zor gösteriler sergilerken, en yoğun ilgiyi şüphesiz Türk Yıldızları ve Solo Türk gördü. Türk Hava Kuvvetlerinin 100. Şeref Yılı’nda kurulan Solo Türk’ün başarılı gösteri timi pilotu Binbaşı Murat Keleş F16 uçağıyla, “Gökyüzünün Milli Takımı” olarak anılan Türk Yıldızları da nefes kesen şovlarıyla ay yıldızımızı göklerde gururla taşıdı. Güne damgasını vuran ise Acromach Süper S2S tipi uçağıyla solo gösteri yapan dünyaca ünlü pilotumuz Ali İsmet Öztürk’tü. Gökyüzü dansçısı Öztürk’ün akıllara durgunluk veren gösterisi heyecanla izlenerek, dakikalarca ayakta alkışlandı.

Etkinliklere yoğun ilgi Dünyanın en prestijli timlerinin bir araya geldiği Türkiye Hava Gösterisi, 4–5 Haziran 2011 tarihlerinde iki gün üst üste tekrarlanan hava gösterilerinin yanı sıra program kapsamında açılan stantlar ve düzenlenen etkinliklerle de izleyicilere keyifli saatler yaşattı. 2. Ana Jet Üs Komutanlığında oluşturulan özel merkezde sergilenen uçaklar yoğun ilgi görürken, konuklar pilotlarla tanışma ve fotoğraf çektirme şansı buldu. Alanda açılan havacılıkla ilgili sergiler ve hatıra ürünlerinin satıldığı stantlar da iki gün boyunca ziyaretçi akınına uğradı. 32

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

The Turkish Air Show which hosted solo shows from countries such as Turkey, Belgium, The Netherlands, Pakistan, Italy, Austria, and Romania was also attended by air acrobatic teams such as the Thunderbirds from the USA, Patrouille de France from France, Frecce Tricolori from Italy, Krila Oluje from Croatia, Jas-105 from Austria, Red Arrows from Great Britain, Sherdils from Pakistan, Bialo Czerwone Iskry from Poland, SOIM from Romania, Russian Knights from Russia and teams from Germany, Algeria, Jordan, Slovakia, Serbia and Belgium. While teams exhibited amazing shows throughout the day, Turkish Stars and Solo Turk were the hit of the show. Major Murat Keleş, the successful show pilot of the Solo Turk team, which was established in honor of the 100th anniversary of the Turkish Air Force, and Turkish Stars made us proud with their unbelievable shows. Another big hit at the event was the show performed by our world famous pilot Ali İsmet Öztürk with his Acromach Super S2S airplane. Öztürk’s magnificent

show was watched with excitement and applauded for many minutes.

Crowded Events The Turkish Air Show which brought together the most elite teams in the world was also an attraction point with events organized besides the two day air shows. While planes that were exhibited at the 2nd Main Jet Command were a big hit, visitors got the chance to meet and take photographs of the pilots. Exhibitions about aviation and stands that sold memorabilia were swarmed with guests throughout the show.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

33


DİKİLİ

Güneşin en güzel battığı yer

Dikili

Günbatımının sunduğu görsel şölen hafızalarda yer ederken, güneşin doğuşuyla gelen yeni gün de unutulmayacak anların habercisidir Dikili’de. Fotoğraflar / Photography: CEYDA ADAR, DİKİLİ BELEDİYESİ ARŞİVİ, ÇANDARLI BELEDİYESİ ARŞİVİ

34

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


Dikili: The place of beautiful sunsets While the magnificent festival of the sunset is etched into your memories, the new day that arrives with plenty of sunshine is the harbinger of unforgettable new memories in Dikili.

Güneşin en güzel battığı yer” olarak anılır Dikili. Günbatımının sunduğu görsel şölen hafızalarda yer ederken, gün doğumuyla başlayan yeni bir gün de unutulmayacak anların habercisidir. Karşınıza Midilli Adası’nı alıp, eski çağlara uzanan tarihi, masmavi denizi, 40 kilometrelik kumsalı, verimli ovaları, yüzyıllardır şifa dağıtan termal kaynakları ve kaplıcalarıyla doğanın tüm zenginliklerini bir arada yaşatmak için Dikili, tüm içtenliğiyle bekler misafirlerini.

anılan bölgede ilk olarak, Luwiler ile Helenlerin Leleg ve Peselag adını verdikleri kavimlere ait uygarlık izlerine rastlanmış, tarih içinde Lidyalılar, Persler, Frigyalılar, Romalılar ve Bergamalılara yurt olmuş. Antik çağda Dikili çevresinde farklı uygarlıklara ait birçok kent kurulmuşken, bu kentlerin en gelişmişi bir dönem Aristoteles’in de yaşadığı Atarneus’tur.

D

ikili is known as the place where the most beautiful sunsets occur. While the magnificent festival of the sunset is etched into your memories, the new day that arrives with plenty of sunshine is the harbinger of unforgettable new memories in Dikili. Dikili awaits its visitors with much anticipation with its rich history, crystal clear sea, 40 kilometer shoreline, fruitful

Ağrılıklı olarak yazlıkçıların gözde tatil merkezi olan Dikili’de dilerseniz kendinizi Ege’nin masmavi sularına bırakıp serinleyebilir, dilerseniz jeotermal kaynaklardan elde edilen sıcak sularda yılın 12 ayı termal tedavi imkânlarına ulaşabilirsiniz. Akdeniz güneşinin sıcaklığı ve Ege’nin serin mavi sularının karşı konulmaz çekiciliğine sahip olan Dikili, kumsalında sıralanmış mavi bayraklı plajları, ‘Beach Club’ ve koylarıyla unutamayacağınız güzellikte bir tatilin kapısını aralar.

Dikili tarihi Yeşil ve mavinin iç içe geçtiği Dikili, ilk çağlardan günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Tarihte Mysia adıyla İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

35


Kalem Adası

Dikili’de dilerseniz kendinizi Ege’nin masmavi sularına bırakıp serinleyebilir, dilerseniz jeotermal kaynaklardan elde edilen sıcak sularda, yılın 12 ayı termal tedavi imkânlarına ulaşabilirsiniz.

You can either enjoy the blue waters of the Aegean in Dikili or cool down, or you can get treated with hot waters from geothermal sources all year round. 36

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Orta Çağ’da Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılara ev sahipliği yapan Dikili, 1860’lı yıllarda Bergama ilçesine bağlı bir bucak iken, 1923 yılında belediye oldu. 13 Ekim 1928 yılında Bergama’dan ayrılan Dikili, İzmir ilinin bir ilçesi olarak halen Çandarlı bucağı ve 25 köyü ile bir ilçe merkezi.

Plajlar Dikili, 40 kilometrelik kumsalında sıralanmış mavi bayraklı plajları, Beach Club ve koylarıyla, deniz tutkunlarına unutulmaz güzellikler sunuyor. Bot turları sizi yeşil ile mavinin iç içe geçtiği eşsiz koylarla buluşturur. Dikili ve çevresindeki plaj ve koyları; Pisa, Kokarot, Hayıtlı koyu, Killik, Çam kamp, Kayra, Er, Ayazma, Zindancık, Kalem Adası, Garip Adası, Bademli Deniz Ilıcası, Belediye Halk Plajı oluşturur.

Kalem Adası Denizin ortasındaki Kalem Adası, 480 bin metrekare alanıyla Garip Adası ve Bademli Köyü kıyıları arasında yer alır. Midilli Adası’na sadece 13 mil uzaklıkta bulunan ada, zengin su altı dünyası, türkuaz denizi ve eşsiz doğa güzellikleriyle gözden uzak,

plains and thermal sources that have been treating people for years. In Dikili, which is a top spot for people with summer houses, you can either enjoy the blue waters of the Aegean in Dikili or cool down, or you can get treated with hot waters from geothermal sources all year round. Dikili, which has the irresistible charm of the Mediterranean sun and the Aegean Sea, offers unforgettable beauties to sea lovers with its blue flagged beaches on its 40 kilometer shoreline, beach clubs and bays.

The history of Dikili Dikili which embodies both the green and the blue has been the settlement choice of many civilizations from the antique ages up until today. In the region which was known as Mysia in history was first home to tribes such as Carians and Peselags and then the people of Lydia, Persians, Phrygians, Romans and the people of Bergama. While there are many cities belonging to different civilizations in the antique age around Dikili, the most advanced city amongst those was Atarneus, where Aristotle lived for a while.


doğayla baş başa sakin bir tatil arayanlar için ilk seçenekler arasındadır. Konaklamak isteyenler için bir tesisin de bulunduğu adanın hemen yanında yer alan Garip Adası da Fi Yapı tarafından gerçekleştirilen projeyle ilerleyen dönemde ziyaretçilerle buluşacak.

Sağlık turizmi Dikili’nin 3 bin yıldır şifa dağıtan termal kaynakları, gelişen modern kaplıca tesislerinin yanı sıra tarihi Nebiler Ilıcası, doğal Koca Oba Ilıcası, Bademli Deniz Ilıcası ve çamurlu suyu ile ünlü Çamur Ilıcası’nda, romatizma, kireçlenme, cilt ve böbrek taşı hastalarına sağlık sunmaya devam ediyor. Dikili’deki joetermal kaynakların 3 bin yıldır ürettiği çamur ile yapılan kür, termal tedaviyi destekleyen özelliklerinin yanı sıra içerdiği bitki hormonları sayesinde kırışıklıkların giderilmesi ve selülit tedavisinde öneriliyor.

Nebiler Ilıcası Dikili’den Ayvalık yönünde 12 kilometre gittikten sonra sağa dönülerek 4 kilometre daha yol alıp Nebiler Ilıcası’na ulaşıyorsunuz. Çınar ağaçlarının gölgesinde kubbeli hamamı ve dinlenme kabinleri ile oldukça

sakin bir yer olan Ilıca’nın hamam bölümünde sıcaklık 57 derece, açık kaynakta 53 derece. Suyunda hidroasenat bulunan Nebiler Ilıcası’nın ağrı dindirici, kısmi felç, böbrek taşı, kum, romatizma, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve damar tıkanıklıklarında şifa verici olduğu biliniyor.

Dikili which was home to the people of Byzantium, Genovese, the Seljuk Dynasty and the Ottoman Empire in the Middle Age became a municipality town in 1923. Dikili, which became independent from Bergama in October 13, 1928, is still a borough of İzmir with its 25 villages.

Çamur Ilıcası

Beaches

Dikili’den Bergama yönünde 4 kilometre yol alıp sağa inerek toprak yoldan 2 kilo-

Dikili provides unforgettable beauties to sea lovers with its 40 kilometer shoreline, İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

37


Kaplıca

metre daha gittikten sonra Çamur Ilıcası’na varıyorsunuz. Ilıca çamur banyosu yapıldığı için bu adla anılıyor. Su sıcaklığı 47 derece olan ılıcanın kaynağı ise 72 derece. İçinde erimiş silisyum ve birçok mineral bulunan Çamur Ilıcası, ağrılar, romatizma ve cilt hastalıklarında tedavi olarak kullanılıyor.

Bademli Deniz Ilıcası Bademli’den Denizköy’e giderken 3 kilometre yol aldıktan sonra asfalt yoldan sağa dönüp, toprak yoldan denize indiğinizde Bademli Deniz Ilıcası’na ulaşıyorsunuz. Kaynak sıcaklığı 65, deniz ve açık kaynar sıcaklığı 42 derece civarında olan Bademli Ilıcası’nda yaz-kış hem denize hem de ılıcaya girmek mümkün. Hidroasenat ve arsenik bulunan suyun ağrı, sızı, romatizma, böbrek taşı ve cilt hastalıklarına iyi geldiği biliniyor.

Kaynarca Dikili’den Bergama’ya doğru ilerlerken yolun sağında yer alıyor. Söylencelere konu olan ünlü kaynarcanın su sıcaklığı, 100 dereceyi buluyor.

Kocaoba Ilıcası Dikili’den çıkıp Bergama yönünde anayola 38

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

blue flagged beaches, beach club and bays. Boat rides takes you to unique bays where the green and the blue have become one. Here are the beaches and bays in and around Dikili; Pisa, Kokarot, Hayıtlı bay, Killik, Çam camping, Kayra, Er, Ayazma, Zindancık, Kalem Island, Garip Island, Bademli Deniz Thermal and the Municipality community beach.

ditions and kidney stones with its modern thermal facilities in addition to the historical facilities such as the Nebiler thermal bath, Koca Oba thermal bath, Bademli Deniz thermal bath and the Çamur thermal bath which is famous for its muddy water. The regimen which is done with the mud derived from geothermal sources in Dikili is also used to treat unwanted lines and cellulite.

Kalem Island

Nebiler thermal bath

The 480 thousand square meters Kalem Island which is in the middle of the sea is situated between the shores of Garip Island and Bademli village. The island which is only 13 miles from Lesbos Island is an excellent choice for those who are looking for a peaceful vacation with its rich underwater world, turquoise sea and unique scenic beauties. There is a facility on the island for those who want to stay the night. There is also a facility being built on Garip Island which will be finished in the near future.

You can reach the thermal bath from Dikili after driving 12 kilometers towards Ayvalık and then 4 more kilometers after you turn right. It is a very peaceful location surrounded by sycamore trees and has a domed bath and resting cabins. The temperature in the bath area is 57 degrees and 53 degrees in the open source area. It is known that the waters that have hydro arsenide in the thermal bath is good for the treatment of general pains, kidney stone, rheumatism, arthritis, skin conditions and blocked arteries.

Health Tourism The thermal sources of Dikili which have been treating visitors for the past 3 thousand years continues this tradition by aiding in the treatment of arthritis, rheumatism, skin con-

Çamur (Mud) thermal bath You can reach the bath from Dikili when you drive towards Bergama and then 2 more kilometers after you turn right. It is


girer girmez sola döndüğünüzde Kocaoba Ilıcası’na ulaşıyorsunuz. Ilıcanın su sıcaklığı, 45–56 derece arasında.

Çandarlı

Karabatak

Türklerin bu bölgeye yerleşmeye başlamasıyla gerçekleşmiş. Osmanlı Dönemi’nin ardından üç yıl Yunan işgalinde kalan Çandarlı’nın kurtuluşu: 14 Eylül 1922.

called Çamur (mud in Turkish) because you can take mud baths in the facility. The water temperature in the facility is 47 degrees where as the source of the bath is 72 degrees. The bath which has waters that include many minerals is good for the treatment of pains, rheumatism and skin conditions.

Görülecek yerler Çandarlı (Pitane) yöresinde, tarih öncesi izler M.Ö. 4000’li yıllara dek uzanıyor. Söylenceye göre Amazon kadın savaşçılar, yörede egemenlik kurmuş ve Pitane başta olmak üzere birçok kıyı kentin kurucusu olmuşlardır. Anlamı kadın kenti, kraliçe kenti olan Pitane sözcüğü de buradan geliyor. Çandarlı’nın akıl almaz tarihi araştırıldıkça birçok uygarlığın yörede varlık gösterdiği anlaşılmış. Bu uygarlılardan bazıları; Hititliler, Lidyalılar, Persler, İonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saruhanoğulları, Karesioğulları ve Osmanlı İmparatorluğu.

Denizi, güneşi, rüzgarı, kıyı yükseltisi nedeniyle manzarası, koyları, adalarıyla Çandarlı, günümüzde üç tarafı denizle çevrili köy yaşamı, kent yaşamının aynı anda yaşandığı, yerli üretim bolluğu, sakin ve sessizliği ile tam bir tatil ve dinlenme diyarı. Dikili’nin güneyindeki Çandarlı Körfezi’nin kuzey kıyısında yer alan Çandarlı’da turizm çok uzun yıllar önce halkın kendi evlerini, tarlalara göç ederek eşyalı kiraya vermeleriyle başlamış ve sonraları bunu tamamen ticari anlamda otel, pansiyon, restaurant ve lokantaların yapılması izlemiş. Günümüzdeyse tarihi yerleriyle Çandarlı, birçok turistin uğrak yeri.

Selçuklu Devleti’nin yerini alan beylikler (Saruhanoğulları ve Karesioğulları) adım adım yöreyi Bizansın elinden alarak Türk beldesi yapmışlardır. Çandarlı’nın zaman zaman Türklerin eline geçtiği, sonra yine bırakıldığı anlaşılır. Ancak kesin olarak alınması 1302’den sonra Bergama ve çevresinin Bizanslılarca boşaltılması, bunun ardından

Çandarlı’nın ünlü kalesi bugün hala tüm görkemi ve sağlamlığı ile ayakta duruyor. Duvarlarda kullanılan bazı parçaların antik özellik taşıması, burada kaleden önce kutsal bir alan ya da tapınak bulunduğu kanısını uyandırıyor. Kalenin bugünkü planı ve çizgileri içinde yapılışı ise M.S. 14. yüzyılda Foça’yı ele geçiren ve ayrıcalıklar elde eden

Pitane (Çandarlı)

Bademli Deniz thermal bath You can reach the thermal bath while travelling from Bademli to Denizköy after 3 kilometers. Then you take a right from the asphalt road and follow the dirt road to the sea. In the bath that has 65 degrees waters at the source and 42 degrees waters at the open area and the sea, you can enjoy the sea and the bath all year round. The water which has hydro arsenide and arsenic is good for the treatment of pains, rheumatism, kidney stones and skin conditions.

Kaynarca (Hot Spring) It’s on the right hand side of the road when you travel from Dikili towards Bergama. The water of the famous hot spring which was mentioned in several myths is almost 100 degrees. İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

39


Nebiler Şelalesi

Cenevizliler tarafından gerçekleştirilmiş. Planı kareye yakın bir dikdörtgen biçiminde olan Çandarlı Kalesi, bugün beş kulesi, mazgalları, kapısı ve duvarları ile görkemini sürdürüyor. Çandarlı’nın doğu kısmında bulunan ufak iskelesi sayılı sayıda yat ve yelkenliye hizmet verecek kapasitede. Doğal bir koyu bulunduğundan her yıl birçok yerli ve yabancı tekneye ev sahipliği yapan Çandarlı’da, yapımına başlanan Kuzey Ege (Çandarlı) Limanı projesiyle de Türkiye ve Ege Bölgesi’nin gelecekteki liman ihtiyacının karşılanması ve transit yük taşımacılığına hizmet verebilecek Akdeniz’de önemli bir liman kompleksi oluşturulması amaçlanıyor.

Nebiler Şelalesi ve Mağarası Dikili’den çok kısa bir yolculukla ulaşabileceğiniz Nebiler’de, doğanın keşfedilmeyi bekleyen sürprizleriyle karşılaşırsınız. Dikili’ye 15 dakika uzaklıkta olan Nebiler Şelalesi ve şelalenin doğduğu mağara gezilip görülecek doğa harikası yerlerden.

Olof Palme Anıtı Tüm dünyada, barışa yaptığı katkılarla ta40

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Karagöl

nınmış eski İsveç Başbakanı Olof Palme adına yaptırılan anıt, barışsever Dikili’nin sembolü. Dikili sahilindeki Olof Palme Parkı’na dikilen anıt ve anıt taşında yer alan mesaj, Dikili’nin kaba kuvvete karşı, barışsever duruşunu simgeler: “Halkların özgürlük özlemi kaba kuvvet ile yok edilemez. Bu özlem yaşamaya devam eder ve mutlaka galip gelir. Olof Palme’’

Deliktaş Köyü Kaya Mezarları Deliktaş Kaya Mezarları, tarih meraklılarının uğramaları gereken yerlerden. Yöre halkının “Zindancık” diye adlandırdıkları kaya mezarlar ve burada bulunan mağaralar, Dikili’ye 10 dakika uzaklıkta.

Kemente Yaylası Nebiler’den yola çıkıp, Çukuralan Köyü’nü geçtikten sonra, eşsiz doğal güzellikteki Kemente Yaylası’na varıyorsunuz. Tracking ve jeep safari için elverişli alanlara sahip Kemente Yaylası’na, Antik Karina kentinin taş sütunlarının arasından geçerek ulaşılıyor.

Karagöl Merdivenli Köyü’nden başlayıp Şehitler Mezarlığıyla devam eden yolculuğunuz, Karadağ’ın yemyeşil tepeleri arasında, sizi

Kocaoba thermal bath You can reach the thermal bath when you exit Dikili and turn left on the highway on route to Bergama. The temperature of the water is 45-46 degrees.

Attraction Points Pitane (Çandarlı) Pre historic impressions in the Çandarlı (Pitane) area date back to 4000 B.C. According to legend, Amazon women had invaded the area and became the ruler of many shoreline cities including Pitane. The word Pitane means a woman’s town or the town of the queen. After researching the amazing history of Çandarlı we now know that it was home to many different civilizations such as the Hittite, Lydia, Persia, Ionia, Rome, Byzantine, the Seljuk Dynasty, Saruhanoğulları and Karesioğulları Seigniory and the Ottoman Empire. The Seigniory which took the place of the Seljuk Dynasty (Saruhanoğulları and Karesioğulları) took the surrounding land from Byzantium and turned it into a Turkish town. We know that Çandarlı was invaded occasionally by the Turks and then


Olof Palme Anıtı

selamlayan Karagöl ile son bulur. Yol boyunca karşılaşacağınız doğal volkanik kayalar ve volkanik Karagöl, ekolojik turizm tutkunlarının unutamayacağı güzellikler sunar.

Bademli Köyü İzmir’in büyük köylerinden biri olan Bademli, Dikili ilçe merkezinden 7 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Geçmişten günümüze getirdiği tarihsel birikimi, eski kültürlerin bıraktığı nostaljik görüntüsü, doğal güzellikleri, verimli toprakları, zeytin ve çam ağaçlarıyla bezeli adaları, dantel gibi kıyılar ve eşsiz plajlarıyla Bademli, Ege’nin henüz keşfedilmemiş saklı cenneti.

Makaron Çiftliği 1850 yılında Dikmeli çiftliğinin Sakızlı Aleko Pandozoplu’ya satılmasıyla birlikte, Dikili çevresindeki Kabakum, Makoron gibi yerleşim alanlarına adalardan çok sayıda Rum gelip, Dikili’ye yerleşmiş. Rumların gelişi ile birlikte Dikili, ticaret ve tarımın yoğunlaştığı bir merkez olmuş. Mübadele dönemine kadar yoğun bir şekilde bir arada yaşayan Türkler ve Rumlar arasında, zamanla kültürel kaynaşma yaşanmış. Kapı önü sohbetlerin yaşandığı dönemlerin ve yarı Türkçe

Bademli

given back. But it finally became a Turkish town after 1302 after Bergama and its vicinity was abandoned by the Byzantine Empire and Turkish settlement in the region. After Çandarlı was invaded by the Greeks followed by the Ottoman rule, it was freed in September 14, 1922. Çandarlı, which is a town where village and city life continue to be experienced at the same time with views, bays and islands, is an ideal vacation spot that is peaceful and full of local products. Tourism in the town, which is located on the northern shore of Çandarlı Bay in the south of Dikili, started when locals moved to their villages and leased their houses to guests. This was followed by the establishment of hotels, motels, hostels and restaurants in the upcoming years. Today, Çandarlı, with its many historical values is a top spot for tourists. Çandarlı’s famous fortress still stands with all its glory. The antique nature of some of the elements used on its walls suggests the existence of a holy place or a temple. The plan and lines of the fortress was undertaken by the Genovese who assumed control of Foça in 14th century A.D. The for-

tress has a rectangular plan and still stands strong with its 5 towers, loopholes, a door and walls. The small wharf in the northern part of Çandarlı has enough capacity to accommodate a certain number of yachts and sailboats. In Çandarlı, which has a natural bay which accommodates many local and foreign boats every year, it is aimed to establish an important port in the Meditarrenean for transit cargo transportation with the Northern Aegean Port project.

Nebiler Waterfall and Cave In Nebiler, where you can reach after a short ride from Dikili, you will find many surprises of nature waiting to be discovered. The Nebiler waterfall and the view in the region which is 15 minutes from Dikili is a must see.

The Olof Palme Monument This monument which was built in honor of former Swedish Prime Minister Olof Palme who is known for his effort for peace throughout the world is the symbol of peace loving Dikili. The monument which is situated within Olof Palme Park on the İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

41


Nilüfer

Geçmişten günümüze getirdiği tarihsel birikimi, eski kültürlerin bıraktığı nostaljik görüntüsü, doğal güzellikleri, verimli toprakları, zeytin ve çam ağaçlarıyla bezeli adaları, dantel gibi kıyılar ve eşsiz plajlarıyla Bademli, Ege’nin henüz keşfedilmemiş saklı cenneti.

With its historical accumulation, nostalgic outlook, scenic beauties, fertile soil, islands that are adorned with olive and pine trees, excellent shorelines and unique beaches, Bademli is the Aegean’s hidden paradise. 42

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Atatürk Botanik Bahçesi

yarı Rumca söylenen şarkılardaki beraberliğin izleri, Dikili’nin ara sokaklarında varlığını sürdürmeyi başarmış eski Rum evlerinde ve tarihi Makoron Çiftliği’nde halen devam ediyor.

Ekolojik turizm Atatürk Botanik Bahçesi Atatürk Botanik Bahçesi, üç bine yaklaşan bitki çeşidi ve yarattığı renk cümbüşü ile ziyaretçilerine görsel bir şölen sunuyor. Tropik bölgelerden Alp Dağları’na kadar, çok geniş bir coğrafyaya ait bitki türlerinden örnekler barındıran Atatürk Botanik Bahçesi, güzelliği ve zenginliği ile dünya literatürüne girmeyi başarmış.

Antik kentler Antik çağda Dikili ve çevresinde bazı uygarlıklara ait çeşitli kentler kurulmuştur. Bu kentlerin en gelişmişi Atarneus’tur. Diğerleri Pytany, Teuthrania, Malea, Attaia, Elaia, Kanai, Karina ve Aigai’dir.

Atarneus M.Ö. 4000 yıllarında Akalılar tarafından merkezi Dikili yakınındaki Ağılkale’de kurulan ilk kent devlet, çevresindeki pı-

shore of Dikili and the message on the plaque of the monument symbolizes Dikili’s peaceful stance and rejection of war: “The yearning of freedom of the people cannot be destroyed by brute force. This yearning keeps on living and always prevails. Olof Palme’’

The rock tombs of Deliktaş village The rock tombs at Deliktaş village are monuments history enthusiasts must visit. These rock tombs which are called “Zindancık” by the locals and the caves in the area are only 10 minutes from Dikili.

Kemente Plateau You can reach the magnificent plateau when you set out from Nebiler and pass the village of Çukuralan. In the plateau which has suitable areas for trekking and jeep safari, there are stone columns from the antique city of Karina.

Karagöl (Black lake) Your journey which starts at the village of Merdivenli and continues with the Martyr burial ground ends at Karagöl which greets you within the green hills


Zindancık

Merkezinden de denize girilebilen ilçe: Dikili Zafer Karamehmetoğlu Dikili Kaymakamı

The town which provides the opportunity to swim from its center: Dikili Zafer Karamehmetoğlu District Governor Of Dikili

Dikili, İzmir’in kuzeyinde, ülkemizin en batısında yer alan Ayvalık sınırında şirin, turistik bir ilçemiz. 22 kilometrelik kuzey sahili ve Çandarlı’ya kadar uzanan 20 kilometrelik güney sahiliyle Dikili, merkezden dahi denize girilebilme imkanı sunuyor. Mavi bayraklı plajlarımız dışında diğer plajlarımızın da çok temiz olması nedeniyle denizimiz, kum ve güneşimiz yaz aylarında çok ilgi çekiyor. İkinci konut alanlarının varlığından dolayı da, kışın başka bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız, yaz döneminde bölgemize geliyorlar. İkinci konutlar Dikili’deki konaklama ihtiyacının bir bölümünü karşılarken, Dikili ve Bademli’de toplam 2 bin 700 yatak kapasitesiyle ziyaretçilerini ağırlıyor.

Dikili is a cute resort town in the north of İzmir. Dikili, with its 22 kilometer north shoreline and 20 kilometer southern shoreline all the way to 22 Çandarlı provides its visitors with the opportunity to swim even from its center. Our sea, which is adorned with blue flagged beaches and clean ones even though they don’t have blue flags, sand and sun are very popular during the summer. Because of the abundance of summer houses, our citizens who live elsewhere during the winter come to the area during summertime. While some summer houses meet some of the need for accommodation, Dikili and Bademli welcome its visitors with 2700 beds.

Sahip olduğumuz tüm değerleri sizlerle paylaşmak için hepinizi Dikilimize davet ediyoruz.

We would like to invite all of you to Dikili so that we can share our valuable assets with you.

of Karadağ Mountain. The natural volcanic stones you will see along the way and volcanic Karagöl provide unforgettable beauties for eco tourism enthusiasts.

Bademli Village Bademli, which is one of the larger villages in İzmir, is 7 kilometers from the town center of Dikili. With its historical accumulation, nostalgic outlook, scenic beauties, fertile soil, islands that are adorned with olive and pine trees, excellent shorelines and unique beaches, Bademli is the Aegean’s hidden paradise.

Makaron Farm After the Dikmeli farm was sold to Aleko Pandozoplu from Chios in 1850, many Greek citizens came to Dikili from the Greek islands and settled in areas such as Kabakum and Makaron. With the settlement of the Greeks, Dikili became an important trade and agriculture center. A cultural bonding formed between the Turks and the Greeks in time until the great exchange. The traces of this bond can still be observed in the old Greek houses that are located on side streets and the historical Makaron Farm. İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

43


Aya Nikola

narlar ve sıcak su kaynakları yüzünden, kutsal kaynak, ana tanrıça kaynağı anlamına gelen “Atarneus” ismini almış. Atarneus, ovasının verimliliği yanında Lidyalılar gibi para basabilecek kadar zengin olması ile ünlüdür. Atarneus doğumlu Kral Hermias, Anadolu’da doğmuş bilinen ilk filozof. İlk filozof okulu da bu topraklarda kurulmuş. Hermias dünyada ilk defa krallık soyundan gelmediği halde zeki olduğu için kral seçilerek, bir insanın hem kral hem de filozof olabileceğini kanıtlamış Klasik felsefenin en büyük dehası kabul edilen Aristoteles de, yaklaşık 2400 yıl önce felsefeye temel olan önemli eserlerinden bir kısmını, bugün Aristoteles Tepesi olarak da bilinen Atarneus’ta yazmış. M.Ö. 367 yılında aile dostu Proksen tarafından memleketi TrakyaStagyre’den alınıp Atarneus’a getirilen Aristoteles, Atarneus Kralı Hermias’ın yeğeni Pythias ile evlenmiş ve burada dersler vermiş. Aristoteles, Kral Hermias’ın yönetimden düşmesinin ardından Atarneus’tan ayrılmış ve İskender’in özel hocalığını yapmak üzere Makedonya Sarayı’na gitmiş. 44

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Eco tourism The Atatürk Botanical Garden The Atatürk Botanical Garden provides a visual festival for its visitors with its three thousand plant types and a colorful merriment it creates. The botanical garden which houses a wide range of plants from the tropics to the Alpine Mountains is well known around the world with its beauty and richness.

Antique cities There are some cities in and around Dikili that were established during the antique age. The most advanced city amongst these is Atarneus. The others are Pytany, Teuthrania, Malea, Attaia, Elaia, Kanai, Karina and Aigai.

Atarneus This city which was built in 4000 B.C. was named Atarneus, which means holy spring or springs of the mother goddess, because of its rivers and hot springs. Atarneus is famous for its fruitful plains and its richness because it could coin money just like Lydia. Hermias of Atarneus is the first known philosopher that was born in Anatolia. The first school of philosophy was built on

these lands. Although he was not of royal blood, he proved that one could be a king and a philosopher when he was chosen to be the king of Atarneus. Aristotle, who is regarded to be the biggest name in classic philosophy, wrote some of his most important works on the subject 2400 years ago in Atarneus which is now known as Aristotle Hill. Aristotle, who was brought to Atarneus in 367 B.C. by a family friend from his hometown of Stagyre, married Pytheas, the adopted daughter of King Hermias and started teaching in the region. Aristotle left Atarneus after the rule of King Hermias and went to the Macedonia Palace to be the private tutor of Alexander the Great.

Aya Nikola The Aya Nikola Church greets the shores of Bademli on a small island with its historical relics.

Handicrafts Yağcıbedir Carpets Carpentry which is a traditional handicraft still continues in the villages of Dikili. Yağcıbedir carpets which have been


Yağcıbedir Halısı

Aya Nikola Aya Nikola Kilisesi, küçük bir ada üzerinde, geçmişten günümüze uzanan kalıntılarıyla Bademli kıyılarını selamlar.

El sanatları Yağcıbedir halıları Geleneksel el sanatı olan halıcılık, Dikili’nin köylerinde yaşamaya devam ediyor. 150 – 200 yıllık ömre ulaşan dünyaca ünlü Yağcıbedir halıları, Koca Oba, Mazılı, Yenice, Samanlık ve Çağlan köylerinde ve Dikili Belediyesi Kadın Dayanışma Merkezi’nde yörenin kadınları tarafından üretiliyor. Kadınların el emeğiyle, düşlerini, umutlarını ve hüzünlerini ifade ettikleri renk ve desenlerle el tezgahlarında dokunan Yağcıbedir halıları, kök boya kullanılan yün ipi ve sıkı dokuma tekniğiyle otantik özellik taşıyor.

Kültür-sanat Yıl boyunca düzenlenen şenlik, sempozyum ve sayısız kültürel aktivite, Dikili halkının yoğun katılımıyla gerçekleşirken, aydınlık Dikili’nin ışığı tüm dünyaya yansır. Her yaz geleneksel olarak düzenlenen Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri ile Dikili tüm dünyaya barış dileklerini yeniden iletir. Karşı kıyısındaki komşusu, Yunanistan’ın

Festival

Dikili’ye hoş geldiniz

Welcome to Dikili

Osman Özgüven Dikili Belediye Başkanı

Osman Özgüven Mayor of Dikili

Dikili, güneşi, masmavi denizi, 40 kilometrelik kumsalı, verimli ovaları ve yüzyıllardır şifa dağıtan termal kaynakları ile doğanın tüm zenginliklerini bir arada sunduğu, eşsiz bir coğrafyada yer almaktadır. İlk çağlardan günümüze kadar birçok uygarlık, yaşamak için bu zengin toprakları seçmiş ve yurt olarak kabul etmiştir.

With its crystal clear sea, 40 kilometer shoreline, fruitful plains, scenic beauties and thermal sources, Dikili is located on a unique geography. Many civilizations since the antique ages have chosen these rich lands and settled here.

Günümüzde de deniz ve termal turizm olanaklarıyla her yıl on binlerce ziyaretçi ağırlayan Dikili, festivalleri, kültür-sanat yaşamına verdiği değer ve Ege barışına yaptığı katkılarla, ülkemizde barışın ve aydınlığın simgesi olarak anılmaktadır.

Dikili which hosts tens of thousands of guests every year with its sea and thermal tourism opportunities is known as the symbol of peace and illumination in Turkey with its festivals, culture and art activities and its contributions to peace in the Aegean.

Barışsever Dikili insanları, dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerini, geleneksel Türk konukseverliği içerisinde özenle ağırlarken, Dikili Belediyesi de konuklarımızın güvenli bir tatil yaşamasını ve ilçemizden memnun ayrılmasını sağlamak için tüm imkanları ile hizmet vermektedir.

While the peace loving people of Dikili host its visitors from all around the world with traditional Turkish hospitality, the Municipality of Dikili is at the service of our guests to make sure they have a safe vacation in our town and return home with happy memories.

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

45


Granit

Midilli Adası ile kurduğu dostluk ilişkileri sayesinde Dikili, ülkemizde barış kenti olarak anılır. Düzenlediği festivallerde sayısız düşün ve sanat insanının yanı sıra karşı komşusu Midilli’den barışseverleri bir araya getiren Dikili, yaz aylarında kültür ve sanat etkinliklerinin merkezi olur.

Granit Dünyanın en büyük ve en kaliteli granit kaynakları Dikili yöresindedir. Dikili Granit Taş Heykel Sempozyumu’na katılan dünyaca ünlü sekiz heykeltıraşın eserleri, Dikili sahillerine güzellik ve sanatsal estetik katıyor.

Seracılık Dikili’de verimli ovaların ve cömert Ege Denizi’nin sunduğu sera ürünleri, zeytin ve zeytinyağı, tahıl, meyve ve pamuğun yanı sıra balıkçılık Dikili halkının geçim kaynaklarından. Türkiye’nin en büyük seraları ilçede bulunuyor. Termal suyla yapılan üretimin lezzetini taşıyan tonlarca California Wonder türü biber, lezzetli salatalık ve domates Dikili’de üretilerek ve dünyaya dağıtılıyor. 46

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Midilli’den gelen turistler

around for the past 150 – 200 years are being manufactured by local women in villages such as Koca Oba, Mazılı, Yenice, Samanlık and Çağlan and the Dikili Municipality Women’s Solidarity Center. These carpets which are handmade with the efforts of women who express their hopes and sorrows have authentic characteristics because of the woolen threads that are made with root dye and the frequent weaving technique.

Culture – Art While countless festivals, symposiums and cultural activities take place in the region with the attendance of the locals, the light of an illuminated Dikili shines onto the world. Dikili invites all nations to create a peaceful world with the traditional Peace, Democracy and Labor Festival organized each year. In Turkey, Dikili is known as the peace city because of its friendly relationship with the Greek Lesbos Island. Dikili which unties peace lovers from Lesbos and art enthusiasts from all over the world through festivals it organizes becomes the center of culture and art during the summer season.

Granite The world’s largest and best quality granite reserves are in Dikili. The artworks of the world famous sculptors who have attended the Dikili Granite Stone Statues Symposium are adding beauty and artful aesthetics to the shores of Dikili.

Commercial growing of hothouse fruits and vegetables Hothouse products that are provided by the fruitful plains of Dikili and the Aegean Sea are the main source of income for the locals in addition to olive and olive oil, cereal, fruits and cotton. Turkey’s largest hothouses are located in the town. Tons of California Wonder peppers, delicious cucumbers and tomatoes which are produced with thermal water are exported to the world from Dikili.

What to eat? The healthy choices of the Aegean cuisine, rich sea products and traditional kebab dishes from the Anatolian cuisine will make your visit to Dikili so much more than a regular vacation. Side dishes which


Sera

Kadınların el emeğiyle, düşlerini, umutlarını ve hüzünlerini ifade ettikleri

Ahmet Dağdelen Çandarlı Belediye Başkanı

Hafif esen imbatı ile genç kıza, sert esen poyrazı ile delikanlıya benzer Çandarlımız. Güzeldir, anlatması zordur, yaşamak gerekir ama yaşayanlar da anlatamazlar; “Güzel hem de çok” derler... Ancak anlatanın yüz ifadesinden anlayabilirsiniz ne demek istediğini... Dosttur Çandarlı, Ege gibi... Değişkendir Çandarlı, Türkiye gibi... Küçük zannederler ama büyüktür Çandarlı, Dünya gibi... Her şeyi ve herkesi kucaklar Çandarlı, ana gibi... Tarih, deniz, tabiat iç içe Çandarlı’da insanın ruh hali gibi...

Ahmet Dağdelen Chief Magistrate of Çandarlı

renk ve desenlerle el

Our Çandarlı resembles a young girl with its sweet sea breeze, And a young man with its tough northeaster. It’s beautiful but difficult to describe; you have to live it yet those who live here can’t describe it. They say it’s “Beautiful, very beautiful”... But you can only understand what they mean by the expression on their face... Çandarlı is a friend, just like the Aegean... It’s variant, just like Turkey... They think it’s small but it’s as big as the world... It embraces everything and everyone, just like a mother...

Yağcıbedir halıları, kök

History, the sea and nature are intertwined in Çandarlı, just like the mood of a human being…

of the woolen threads

tezgahlarında dokunan boya kullanılan yün ipi ve sıkı dokuma tekniğiyle otantik özellik taşıyor.

Yağcıbedir carpets which are handmade with the efforts of women who express their hopes and sorrows have authentic characteristics because that are made with root dye and the frequent weaving technique. İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

47


Koruk Suyu

Ne yenir? Ege mutfağının sağlıklı lezzetleri, zengin deniz ürünleri ve Anadolu yemek kültürünün geleneksel kebap çeşitleri, Dikili’deki tatil keyfinizi, bir yerden başka bir yere gitmenin çok ötesine taşıyacak. Zeytin ve zeytinyağı üretiminin oldukça yaygın olduğu Dikili’de zeytinyağıyla hazırlanan mezeler eşliğinde balık keyfiyse ziyaretçilerin olmazsa olmazı!

Ne alınır? Dikilili kadınların el emeği Yağcıbedir halıları yöreyi ziyaret edenlerin gözde seçeneği. Dikili merkezinde her gün açılan stantlar da her zevke hitap edecek hediye seçenekleri sunuyor. Dikili’nin Salı günleri kurulan pazarında tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanız mümkün. Ünü ilçe sınırlarını aşan pazar, Midilli Adası’ndan feribotla günübirlik gelen ziyaretçilere de ev sahipliği yapıyor.

Yapmadan dönmeyin! - Dikili’de gün batımını izlemeden, - Çandarlı’yı gezmeden, - Nebiler Şelalesi, Atatürk Botanik Bahçesi’ni görmeden - Ilıcaların şifalı sularına girmeden, - Bademli Köyü’nde koruk suyu içmeden dönmeyin. 48

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Çarşı hediyelik eşya standları

are prepared from olive oil which is delicious and abundant in the region are the top choices of tourists!

What to buy? Yağcıbedir carpets which are hand woven by local women are the top pick of tourists. Stands that are put up in the center of the town offer various souvenirs. You can buy everything you need from the local market that is set up Tuesdays. The market which is famous all over the region is also visited by people from Lesbos who come to the town with daily ferryboat trips.

Don’t return home before: - Watching the sunset at Dikili, - Touring Çandarlı, - Visiting the Nebiler Waterfall and the Atatürk Botanic Garden - Bathing in the medicinal waters of thermal baths, - Drinking the juice of unripe grapes at Bademli village.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

49


Röportaj / Interview

İzmir’e ‘butik kent’ sıfatı yakışır İlk gençlik yıllarından beri turizmle haşır neşir bir isim Muzaffer Tağıl. Çok sevdiği İzmir’i hiçbir zaman terk etmeyen deneyimli turizmci, kentini çok seviyor ve gücüne inanıyor. ○ Röportaj ve Fotoğraflar / Interview & Photographs: ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN

İzmir deserves the title “boutique city” Muzaffer Tağıl has been interested in tourism since his youth. Tağıl, an expert in tourism, still lives in Izmir, loves the city and believes in its power.

G

eçtiğimiz yıl Türkiye’nin en büyük otel zincirlerinden Kaya Hotels & Resorts’un İzmir’de bulunan yatırımı Kaya İzmir Thermal & Convention Otel’in genel müdürlük görevine getirilen Muzaffer Tağıl’ın sektörle tanışması lise yıllarına uzanıyor. Lisede okurken yaz aylarında Türkiye’nin ilk tatil köyü Çeşme Altınyunus’un housekeeping departmanında oda temizleyicisi olarak adım atmış Tağıl sektöre. O günden bu yana her kademesinde çalışıp, farklı otellerde genel müdürlük yapan Muzaffer Tağıl, İzmir’i, turizmi, başarının nasıl yakalanabileceğini anlattı tüm içtenliğiyle. Deneyimli yönetici, turizmde başarı için önce ‘birlik-beraberlik’ şartına inananlardan. İzmir’in turizm stratejisini, belli bir başlığa odaklanarak 50

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

kurabileceğine inandığını dile getiren Tağıl, “Butik kent kimliğinde, sağlık ve kongre turizmine yoğunlaşmalıyız.” diyor.

‘Kongre merkezi artı değer’ Kongre ve termal turizmini bir arada sunan oteliniz kente neler kazandırdı? TAĞIL: Termal turizm İzmir için önemli bir vizyon. Balçova, kızı Electra’ya bölgenin sularının şifa bulduğuna inanan komutan Agamemnon’un adıyla anılan Agamemnon kaplıcalarıyla dünyada tanınan bir bölgedir. Biz de termal potansiyelimizi sunabildiğimiz, son teknoloji cihazlarla donatılmış, şık bir tedavi merkezi oluşturduk. Yurtdışı ve yurtiçin-

M

uzaffer Tağıl’s acquaintance with tourism go back to his high school years, who is now assigned as the General Manager of Kaya İzmir Thermal & Convention Hotel, investment of Turkey’s biggest hotel chains Kaya Hotels & Resorts in İzmir. As he was a high school student, Tağıl started working as a room cleaner in housekeeping department of Çeşme Altınyunus holiday resort. Muzaffer Tağıl who has worked in every stage in the sector since that day, as general manager in various hotels, with his sincerity told us about İzmir, tourism and how to reach success. Experienced manager believes in “unity and solidarity” for success in tourism. Tağıl stating that tourism strategy for İzmir can be estab-


den hastalarımız geliyor. Almanya, Belçika, Hollanda ve Polonya ile görüşmelerimiz sürüyor. Ortadoğu pazarına girmek için de hazırlık yapıyoruz. Termal için gelen turist sadece bize değil, çevre esnafına da kazandırıyor. Aynı durum kongre merkezi için de geçerli. Türkiye’de dokuz tesisi bulunan Kaya Grup, İzmir’deki yatırıma çok önem verdi. 2 bin kişilik büyük salonu, irili ufaklı birçok toplantı salonu olan kongre merkezi, 30 milyon dolarlık yatırımla altı ay gibi kısa bir sürede bitirildi. Kongre merkezi, kentteki turizm pastasına artı bir değer kazandırdı. 2011’de uluslararası ve ulusal birçok kongre İzmir’de düzenlenecek. Sadece biz değil, İzmir kazanacak. Otelimizin 317 odası var. Biz bin-bin 500 kişilik bir kongre aldığımız zaman tek başımıza konaklamaya yetemeyiz. Diğer otellere de müşteri dağılmasını sağlıyoruz ve herkes de bundan pay alıyor. Kentteki mevcut turizm tablosunu nasıl görüyorsunuz? TAĞIL: Öncelikle İzmir gerçekten turizmden hak ettiği payı alamıyor. Ben olaylara hep pozitif bakmalıyız diye düşünüyorum. Birlik ve beraberliği önce içimizde oluşturmalıyız. Bir futbol takımının başarılı olması için takımdaki 11 kişinin birbirine inanması gerekir. Turizm sektöründe de aynı durum geçerli. Buna inandığımızda çok yol alacağız. Karşılaştırıldığımız turizm kentleri İstanbul veya Antalya bizim iç kavgalarımızı bilmiyor ki, sadece kâğıt üstünde İzmir’in turizm rakamlarına bakılıyor. Bugün geçmişe baktığınızda, turizm İzmir’de Çeşme’den başlamıştır. Hatta genellersek Türkiye’de turizm Ege Bölgesi’nde başlamıştır. Turizm hareketinin fitilini ateşlememiz bile başlı başına bir avantajımız. En önemli sıkıntılarımızdan biri de ulaşım. Turizm sektöründe gelişebilmenin ilk adımlarından biri o kente yapılan direkt uçuşlardır. İzmir’de bu konuda son yıllarda atılım yapılıyor. Almanya ve İngiltere’den uçuş var ama mesela Ortadoğu ülkelerinden olmaması turizmcilerin o pazara girmesini biraz zorlaştırıyor.

lished by focusing on a certain title noted “We need to focus on health and convention tourism under the title of boutique city”.

“Convention center is a plus value” What are the benefits of your hotel offering convention and thermal tourism? TAĞIL: Thermal tourism is a profound vision for İzmir. Balçova is a region known by globally known thermal springs which go by the name “Agamemnon” a commander who believed that thermal waters of the region was healing to his daughter Electra. We established a stylish therapy center equipped with high-tech devices where we can present the thermal potential. We have patients from inland and abroad. Our contacts with Germany, Belgium, Netherlands and Poland are proceeding. We are also preparing to get into the Middle East market. Tourists arriving for thermal brings in not only to us but to local tradesmen as well. The same situation applies for the convention center. Kaya Group owning nine facilities in Turkey gave particular importance to the investment in İzmir. The convention center with a grand hall of 2 thousand people, several meeting rooms was constructed in only six month with a 30

million dollar investment. Convention center added a plus value to the city tourism. Many national and international congresses will be held in İzmir in 2011. Not only us but İzmir will win. Our hotel has 317 rooms. When we are organizing a convention of a 1000-1500 people we can not serve for staying alone. We provide customers to other hotels and everybody takes its share. What is your opinion on the current tourism overview of the city? TAĞIL: First of all İzmir can not take the share it deserves from tourism. I always believe in the necessity of being positive. We first need to compose unity and solidarity within ourselves. For a football team to succeed all 11 players in the team must believe in each other. Same situation applies for the tourism sector. We will move forward when we believe it. Tourism cities İzmir is compared to like İstanbul or Antalya does not know about our internal fights, what matters are solely the numbers on paper. Tourism in İzmir originated from Çeşme. If we generalize, it is possible to say tourism in Turkey originated from the Aegean Region. Igniting the tourism movement is all by itself an advantage. One of our main obstacles is transportation. Direct flights to the city are one of the first steps for touristic development. In recent years there

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

51


‘Butik anlayış’ yaygınlaşıyor Çeşitlendirilebilir turizm konusunda ne düşünüyorsunuz? TAĞIL: İzmir’de ‘her şey var’ anlayışına inanmıyorum. Bir kentte sürekli her türlü zenginliğin olduğu dile getirilmesi, bence kaos ortamını ve bir şeyler yapılamamasını tetikliyor. Bir ya da birkaç başlık belirleyip onun üzerine gitmeliyiz. Çünkü farklı zenginlikleri bir araya getirip, sunmakta zorlanıyoruz. Bence sağlık ve kongre turizminde önümüz açık. Özellikle kongre turizmi günümüzde revaçta olan, iyi para kazandıran bir turizm şekli. Henüz kıymetini yeterince bilemiyoruz. Kongre merkezi sadece bu otelin değil, İzmir’in kongre merkezidir. Kent olarak bu avantajımızı iyi kullandığımızda kongre turizminden çok daha iyi pay alacağımıza inanıyorum. Biz fiyat bazında Antalya veya İstanbul olmak istemiyoruz. İkisinin arasında bir politika izlemeliyiz. Kongre merkezine gelen insan sadece otellere kazandırmıyor. Restoranlar, kafeler çalışıyor, taksici, market kazanıyor. İstihdam da sağlanıyor. Kongre merkezinin İzmir tarafından sahiplenilmesi sektörün gelişimi adına çok güzel bir tavır. Otelcilikte tecrübeli bir isim olarak, İzmir’in bu konudaki yeterliliğini nasıl görüyorsunuz? TAĞIL: İzmir’de beş yıldıza sahip beş otel var. Bizler rakip değil, dost otelleriz. Her otel kendi müşteri portföyünü yaratıyor. Şu anki durumda 2-3 tane daha beş yıldızlı otel yapılması gerekir diye düşünüyorum. Ancak ben İzmir’in butik otel anlayışına daha uygun bir şehir olduğu inancındayım. İzmir ‘butik kent’ kimliği kazanabilir. Butik kent kimliğini oturttuktan sonra, sağlık, kongre hatta inanç turizmine çok daha kolay yönelebiliriz. Ben İzmir’i seviyorum ve hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. İzmir, geleceği parlak bir şehir. Ancak dediğim gibi önce kentin buna inanması gerekiyor. Rekabet ortamı yıpratıcı değil, sevgi dolu olmalı. Karalamayla bir sonuç alamıyoruz. 52

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

has been a breakthrough in this matter. There are direct flights from Germany and England, but the lack of flights from the Middle East countries is an inconvenience for the Middle East market.

Boutique sense is expanding What are your thoughts on diversified tourism? TAĞIL: I do not believe in the idea that “İzmir has it all”. Constantly mentioning that a city has every treasure triggers a chaotic environment withholding more being done. We need to define a few titles and focus on those. Because we are having troubles gathering regional treasures and presenting them all in once. I think in health and convention we have a future. Especially convention tourism is a fashionable and profitable tourism format. We do not appreciate it enough just yet. The convention center does not only belong to the hotel but to İzmir. I believe we will get a greater share in convention tourism if we use our advantage as a city. We do not want İzmir to be like İstanbul or Antalya in financial basis. We need to pursue a policy in

between. People coming to the convention center do not add value to the hotels only. Restaurants, cafeterias, cab drivers, malls are benefiting. It also helps employment. The convention center being embraced by people of İzmir is a fair attitude towards sector development. As an experienced person in hotel management, how do you define İzmir’s competence? TAĞIL: İzmir has five 5star hotels. We are not competitors but associates. Every hotel creates their customer portfolio. Under current situation I think 2-3 more 5star hotels need to be established. However, I believe that İzmir is more convenient for a boutique hotel sense. İzmir may develop an identity as “boutique city”. After the boutique city identity is set right, we can turn towards health, convention and even religious tourism much easily. I love İzmir and believe it will take what it deserves. İzmir has a promising future. However, as I said before the people need to believe it first. Competition environment should not be hostile but affectionate.


www.tavacirecepusta.com ALKOL SERVİSİMİZ YOKTUR

Ankara Park vadi Ankara Emek İstanbul Etiler İzmir Alsancak Bursa Nilüfer

: : : : :

Dikmen Vadisi Hoşgere Girişi 5. Kapı Çankaya Tel. 0312 442 29 45 8. Cadde No. 60 Emek Tel. 0312 436 60 30 Lavinya Sokak No. 2 Levent Tel. 0212 280 04 24 Atatürk Caddesi No. 364 Alsancak Tel. 0232 463 87İZMİR 97 Temmuz - Ağustos / July - August Odunluk Mah. Erdoğan Binyücel Cad. No.5/1 Nilüfer Tel. 0224 453 44 55

53


Gezi / Trip

Assos

The city of romance and philosophy

Assos, which hosted famous philosopher Aristotle while witnessing history, invites you to talk philosophy on the shore, become a poet at sundown and listen to the sound of peace.


Romantizmin ve felsefenin kenti

ASSOS

Tarihe tanıklık ederken ünlü filozof Aristoteles’i de topraklarında ağırlayan Assos, denizinin kıyısında felsefe yapmaya, günbatımında şair olmaya, bir de huzurun sesini dinlemeye davetiyedir. Fotoğraflar/Photographs: SÜLEYMAN DUMAN

5

bin yıldır yaşayan bir kent hayal edin. Yaşanmışlıklarıyla ayakta duran, doğasıyla büyüleyip, hikayesiyle zaman tünelinde gezintiye çıkaran bir yer. Geçmişinden gelen sesiyle deniz kıyısında adeta felsefeye merak salmaya, günbatımındaki manzarasıyla şair olmaya, bir de huzurun sesini dinlemeye yönelten bir mekan arıyorsanız, rotayı Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale Köyü’ne, namı diğer Assos’a çevirin… Köyün hemen girişinde başlayan sıcak karşılama ve yol boyunca devam eden hediyelik eşya stantları, Behramkalelerin turizmle ne kadar iç içe yaşadıklarının kanıtı niteliğinde. Zira köy, yılın dört mevsimi yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapıyor. Tarihe tanıklık etmiş Behramkale Köyü, Assos Antik Kenti’ne yaslasa da sırtını, yüzünü hep tarihin aydınlığıyla bezemiş. Antik kentin surları içinde yer alan Behramkale, taş evleri ve sokaklarında sizi her daim yaşanmışlıkların izleriyle selamlıyor. Köyün mimarisiy-

le kendine hayran bırakan taş evleri, çoğu otel, pansiyon ya da restorana dönüşmüş olsa da fotoğraf karelerinin olmazsa olmazını oluşturuyor.

Aristoteles’in felsefe okulu Bozulmamış dokusuyla kendinizi zamanın farklı dilimlerinde hissettiren Behramkale Köyü’nden “Tarihin izlerini sürmek için yol almak gerek” diyerek çıktığımız ikinci durağımız, Assos Antik Kenti. Köy sınırlarında bulunan antik yapı, antik bir liman kenti olmanın yanı sıra bir öğretim merkezi olarak da biliniyor. Taş bir yokuşta ilerleyerek varılan antik kentte, İlk Çağ’ın ünlü filozofu Aristoteles bir felsefe okulu kurmuş, zooloji, biyoloji ve botanik konularında da önemli araştırmalar yapmış. Doğu ve Batı olmak üzere iki girişi olan antik kent, eski bir volkan konisi üzerine kurulmuş olup, güneye doğru uzanan teraslar üzerindeki yapı topluluklarından oluşuyor. Kentin etrafını çeviren 4 kilometrelik surla-

I

mage a city that has been alive for 5 thousand years… A place that still exudes life, a place that dazzles you with its beauty and a place takes you on a trip to the past with its story. If you are looking for a place that will speak philosophy to you on its shores, become a poet at sunset and listen to the sound of peace, come to the village of Behramkale aka Assos… The warm welcome that starts as you enter the village and souvenir stands that continue along the road proves how much the people of Behramkale are into tourism because the village hosts local and foreign tourists all year round. Although the village has its back to the antique city of Assos its face has always been adorned with the blaze of history. Behramkale, which is located within the walls of the antique city, greets you with its stone houses and traces of past lives. The most photographed items in the city are the amazing stone houses with their unique architecture even İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

55


Aristoteles

Assos’ta İlk Çağ’ın ünlü filozofu Aristoteles bir felsefe okulu kurmuş, zooloji, biyoloji ve botanik konularında da önemli araştırmalar yapmış. Aristotle, the famous philosopher of the First Age established a philosophy school in the area and undertook important researches in zoology, biology and botany.

56

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

rın önemli bir bölümüyse bugün hala ayakta. Akropol’de yer alan Athena Tapınağı ise Arkaik Çağ’da inşa edilmiş Anadolu’nun en eski Dor tapınaklarından biri. Denize yönelik muhteşem manzarasının yanında bu tapınak, mimari anlamda hem Dor/ Yunan hem İon / Anadolu özelliklerini yansıtması bakımından Ege’nin iki yakasının kültürel bir sentezini oluşturuyor. Akropoldeki tarihi kalıntılar arasında Athena Tapınağı, Edremit Körfezi’nin gün batımında büründüğü muhteşem manzaranın da izlenebileceği en uygun mekan. Buradan denize doğru inildikçe agora (çarşı), gymnasium (düşünsel ve bedensel eğitim merkezi), tiyatro, bouleuterion (kent meclisi binası) ve nekropol (antik mezarlık) sıralanıyor. Antik dönemde tragedya ve komedya gibi oyunların oynandığı 4 bin seyirci kapasiteli tiyatronun büyük bölümü korunmuş durumda. Akropolün hemen kuzey köşesinde Osmanlı Sultanı I. Murat’ın 14. yüzyılda yaptırdığı tek kubbeli Hüdavendigar Cami bulunuyor. Behramkale Köyü sınırlarındaki

though most of them have been turned into hotels, hostels or restaurants.

Aristotle’s School of Philosophy Our second stop on our voyage though history is the antique city of Assos. The antique structure on the border of the village is both known as an antique port city and an educational center in the antique ages. In Assos, which is reached via a stone hill, was home to Aristotle’s school of philosophy where he also did research on zoology, biology and botany. The antique city which has two entrances – east and west- was built on an old volcanic colony and is made up of structures built on terraces that reach towards the south. Most of the 4 kilometer walls that surround the city are still standing. The Temple of Athena which is located on the acropolis was built in the Archaic Age is one of the oldest Dorian temples in Anatolia. Besides its magnificent view, it forms a cultural syn-


Osmanlı döneminden kalma köprü de tümüyle ayakta olup, halen kullanılıyor.

Antik limanda gün batımı Assos’ta devam eden tarihsel yolculuğu noktalamak için en uygun yer, kentin antik limanı olarak da bilinen sahili. Ören yerinden aşağıya doğru ilerleyen yol takip edilerek ulaşılan yer, sizi yıllara direnerek varlığını koruyan Assos limanına ulaştırıyor. Mavi bayraklı plajların bulunduğu sahilde denizi süsleyen balıkçı tekneleri, bugünden geçmiş zamanlara selam dururken, siz gün batımının en keyifli saatlerini sahilde sıralanan restoranlardan birinde geçirebilirsiniz. Avcı böreği ve balık çeşitlerinin de tadına bakmadan dönmeyin. Konaklamak için hem liman çevresinde hem de köy merkezinde farklı seçenekler bulabileceğiniz bu eşsiz güzellik, kişisel yolculuğunuzda da unutulmayacak bir zaman diliminde var eder kendini. Assos’un binlerce yıl öncesinden gelen selamı sizlere…

thesis of the Aegean’s two shores with its Dorian/Greek/Ionian/Anatolian architecture. The Temple of Athena amongst the historical ruins in the acropolis is the ideal place to watch the view of the Edremit Bay at sunset. When you go down to this spot towards the sea, you can see the agora, the gymnasium, the theatre, the city senate building and the necropolis. A large part of the 4 thousand capacity theatre where comedies and tragedies were staged still stands today. On the north corner of the acropolis is the single domed Hüdavendigar Mosque which was built in the 14th century and commissioned by Ottoman sultan Murad I. The bridge on the borders of the village built during the Ottoman rule still stands and is being used today.

Sunset at the antique port The best spot to end our journey through history at Assos is its shore which is the antique port of the city. The path that can be reached by following the road downwards İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

57


Nasıl Gidilir?

Sırtını Assos Antik Kenti’ne yaslamış Behramkale Köyü, yani namı diğer Assos, yıl boyu, her mevsim gidilebilecek en uygun mekan. The village of Behramkale, also known as Assos, which has leaned its back to the antique city of Assos, is an ideal place you can visit all year round. 58

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Assos - İzmir arası yaklaşık 290 kilometre. Özel aracınızla İzmir’den Altınoluk’a, buradan da Küçükkuyu’ya geldikten yaklaşık 25 kilometre sonra Assos’a ulaşabilirsiniz. Yol yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Otobüsle gitmek isteyenler içinse Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi güzergahını takip eden bir otobüs yolculuğunun ardından, Ayvacık’tan Behramkale Köyü’ne kalkan dolmuşları kullanmak yeterli.

from the ruin site takes you to the port of Assos. While the fish boats greet you on the shore adorned with blue flagged beaches, you can spend a great night at restaurants along the shore. Don’t pass up on the opportunity to try the fish and a local delicacy called hunter’s borek. This spectacular beauty which is filled with different accommodation options around the port and in the center of the village will also be an important part of your personal journey. Assos greets you with a smile that has originated thousands of years ago…

How to get there? The distance between Assos and İzmir is approximately 290 kilometers. First you drive from İzmir to Altınoluk, then to Küçükkuyu and Assos is 25 kilometers from there by car. The journey takes about 2, 5 hours. For those who prefer to travel by bus, you can board buses from Ayvacık, a borough of Çanakkale and then take the minibuses to the village of Behramkale.



Mimari / Architecture

İzmir’deki İzler Kentin tarihini üzerinde taşıyan ve imbata göğüs geren Yunan Konsolosluk yapısı, nesillere örnek bir yaşamı anlatır. Yazı/Article: CIHAT KEMAL PEHLIVANOĞLU / Mimar/Architect

Impressions of İzmir... The Greek Consulate building that carries the history of the city tells an exemplary life story to generations.

İ

zmir’de ticaretin gelişmesinde, körfezin ve limanının rolü büyüktür. Korunaklı yapısıyla açık denizin etkilerinden uzak olmasının yanında tonajlı gemilerin de yanaşmasına uygun bir kıyı derinliğine sahiptir. Kısaca İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze Anadolu’nun batıya açılmasında en önemli kapılardan biridir. Yoğun ticaretin etkileri ile ticaret yapılan dış ülkelerin zamanla İzmir’deki temsilcileri ve en önemli temsil kurumlarından birisi, konsolosluklar oldu. Konsolosluk yapıları da birer çekim merkezi halindeydi. 18. yüzyıldan itibaren Fransa, İngiltere, Venedik ve Hollanda konsolosluklarının şehirde yer aldıkları ve kıyı kesiminde konumlandıkları görülür. Ticaretin yoğun olması ve buna yönelik hizmetin karşılanabilmesi için yapılar, genellikle liman ve yakın çevresinde konumlanır. Rıhtımın doldurulmasıyla birlikte 20. yüzyılda Yunan Konsolosluğu’nun kıyı şeridine taşındığı, 1901 yılında Alman Konsolosluğu’nun sahilde yer aldığı bilinmektedir. Yunan Konsolosluğu, yakın tarihe kadar Kordon’da faaliyetini sürdüren

60

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

T

he role of the bay and the port in the development of trade in İzmir is immense. While it is not affected by the open sea because of its sheltered structure, it has an ideal shore depth for the docking of cargo ships. In short, İzmir is one of the most important passages in the westernization of Anatolia from the days of the Ottoman rule until today. In time, the representatives and consulates of foreign countries became quite important because of heavy trades. Consulate buildings were always a point of attraction. As of the 18th century, we see that the French, British, Venetian and Dutch consulates were built in the city and were located near the shore. When trade is heavy, structures are built near ports or in the vicinity to help with trade services. In the 20th century, the Greek consulate was moved to the shoreline after the pier was filled and we know that the German consulate was located on the shore in 1901. Up until recently, the Greek consulate was next to the German consulate on the shore we call Kordon.


Alman Konsolosluğu ile bitişik olarak yer almaktadır. Döneminde bankacılık ve sigortacılık işlemlerinde yeni düzenlemeler yapılması sebebiyle, ticaretin tam merkezinde yer alan konsolosluklar, zamanla görev yerlerinde değişikliklere gitti. . 1922’den sonra, Birinci Dünya Savaşı ile kapanmış olan konsoloslukların yanı sıra, bazı konsolosluklar da yeniden Kordon’da yerleşti. Camcılar bölgesinde yer alan Yunan Konsolosluğu, Birinci Kordon’da Bela Vista olarak anılan bölgede konumlandı. O dönemde popüler yerleşim yeri olan bölgede yer alan Yunan Konsolosluğu yapısı, bitişik yapılaşmalarda olduğu gibi konut yapısı olarak tasarlandı. Goad tarafından hazırlanan İzmir sigorta haritalarında bu bölge de gösterildi.

Consulate buildings which were located right in the center of trade were relocated because of the new regulations on banking and insurance transactions back in those days. After 1922, some consulates which were closed because of WWI and other moved to Kordon once more. The Greek consulate was relocated to an area called Bella Vista in the first part of the Kordon. The Greek consulate building which was located on a highly popular settlement area at that time was designed as a house. It was shown at this location on the insurance maps of İzmir designed by Goad. The Greek consulate started operating at the beginning of the 20th century on the

“Yapıların insan üzerinde etkileri olduğu gibi insanın da yapılarda izleri saklıdır..” “While buildings have effects on people, people have clues hidden inside buildings...” İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

61


Yunan Konsolosluğu, bir İtalyan aile için yapılmış konut yapısı olan Alman Konsolosluğu’nun hemen sol bitişiğinde, 20. yüzyıl başlarından itibaren faaliyet gösterdi. Rubellin tarafından çekilen eski İzmir fotoğraflarında, günümüzde Yunan Konsolosluğu olarak kullanılan yapı da görülebilmektedir.

Simetri Yunan Konsolosluk yapısının genel cephe karakteristiği simetri duygusunu vermektedir. Simetrideki ana vurgular, düşeyde pilastr şeklindeki kolonlar, orta aksta yer alan giriş kapısı, alıklıklı düşey pencereler, yatayda ise kat silmeleri ve mermer balkon ile verilmiştir. Zemin kattaki giriş kapısının yüzeyleri mermer kaplamalarıyla yapının diğer sıvalı kısımlarından ayrılmış ve hemen üzerindeki mermer balkon ile de taçlandırılmıştır. Kapının iki yanında yer alan kolonlar, basamaklar, giriş saçağı niteliğindeki balkon ve balkonu taşıyan konsollar, mermerden inşa edilmiştir. Giriş kapısının basık kemerli yapısı, cephe yüzeyi üzerinden ve kapının her iki yanından üçlü düzenleme ile pilastr 62

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

left side of the German consulate which was built as a house for an Italian family. You can see the structure that was used as the Greek consulate on the photographs of İzmir taken by Rubellin.

Symmetry The general front characteristic of the Greek consulate building gives you a felling of symmetry. The main accents in the symmetry were given through arched columns, the entrance door in the middle axis and perpendicular windows in the vertical and floor moldings and the marble balcony in the horizontal. The surfaces of the entrance door on the ground floor were separated from the other plastered parts of with marble casings and adorned with a marble balcony. The columns on both sides of the door, the stairs, the balcony that qualifies as the entrance fringe and the consoles that carry the balcony were built from marble. The low arched structure of the entrance door was enforced with arched columns that were arranged with a triple tiered arrangement.


Zemin sularının etkilerine maruz kalmakta olan konsolosluk yapısı, İzmir’i bekleyen önemli mimari değerlerimizdendir. The consulate building which is being affected by ground waters is one of the most important architectural values in the city.

şeklindeki kolonlar kademe şeklinde düzenlenerek giriş aksı güçlendirilmiştir. Ana giriş kapısının hemen sağ ve solunda yer alan basık kemerli ve alınlıklı iki adet düşeyde pencere yer alır. Cephede iki dış kenarda bu pencerelerin yanında aşağıdan yukarıya daralan tekli pilastr şeklinde kolonlar bulunur. Tekli bu kolonların üst başlıkları üst kat silmesi ile birleşir. Yapının birinci katında giriş sacağı olarak tasarlanmış olan mermer balkon, dörtlü mermer konsollar tarafından taşınmaktadır. Balkon döşeme tavanı üç modülden oluşmaktadır. Bu modüllerin üzerlerinde bikri motifleri yer almaktadır. Birinci kat cephe pencereleri simetrik düzenleme ile balkon iki yanında yer almaktadır. Ve iki adet konsol ve düz bir sacak ile çerçevelenmişlerdir. Zemin kat pencereleri üzerindeki konsol ve sacak ile aynı özellikleri taşınmaktadır. Ancak birinci kat pencereleri kemerli değildir. Balkonun iki yanında birinci katta da zeminden devam ederek gelen üçlü pilastr kolonlar birinci kat silmesine kadar devam etmektedir. Birinci kattaki pilastr kolonlar zemindekilerden farklı olarak yivli olarak yapılmıştır. Düz sacaklı balkon kapısının

hemen üzerinde birinci kat silmesinin üzerinde yükselen üçgen alınlık yapının ana karakteristiğini giriş aksını da vurgulayarak ortaya koymaktadır. Birinci kat pencere alt kısımları tüm cephe boyunca geçen silme ile kat arası silmesine uyumlu bir şekilde belirginleştirilmiştir. Bu iki silme arası yapının simetriğine uygun olarak üçlü panolara bölünmüştür. Cephenin iki kenarındaki kolonların üst başlıkları tek kademeli olarak kolon üst başlığı şeklinde düşünülmüştür.

Neo Klasik mimari

There are two perpendicular windows on the right and left of the main entrance door. These windows which are located on the two outer corners of the exterior have single arched columns. The upper sides of these single columns conjoin with the upper floor moldings. The marble balcony on the first floor of the structure that was designed as an entrance fringe sits on top of four marble consoles. The interior ceiling of the balcony is made up of three modules. There are plant motifs on these modules.

Özgün yapı, Neo Klasik bir mimari üsluba sahiptir. İki katlı ve bodrumlu olan yapı kargir malzeme ile inşa edilmiştir. Yapının arka cephesi ön cephesinde farklı olarak sade bir şekilde ele alınmıştır. Yapıya bitişik müştemilat kısmının cephesinde ise pencere kenarlarında taşkın söveler yer almaktadır.

The exterior windows on the first floor are located on both sides of the balcony with a symmetrical composition and are framed with two consoles and a straight fringe. They have the same characteristics as the console and fringes on the windows on the ground floor. But the windows on the first floor are not arched.

Yol kotu zaman içerisinde yükseldiğinden bodruma açılan havlandırma pencereleri yol kotundan alt seviyelerde kalmıştır. Yapı dikdörtgen forma sahiptir. Giriş holünde eklenti olarak alçak tavanlı camlı bir ek bulunmaktadır. Giriş holünden hemen sofaya ulaşılmaktadır. Sofanın tavanı klasik kılıçpalmet-kimatyon-tespih motiflerinin bir

The three arched columns from both sides of the balcony and the ground floor continue to the moldings on the first floor. The arched columns on the first floor differ from the ones on the ground floor because they are ribbed. The triangle head piece which rises on the molding on the first floor displays the main characteristic

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

63


araya gelmesi ile oluşturulmuş klasik bir forma sahiptir.

of the building by accentuating the entrance axis.

Sofanın hemen sağında konsolos odası bulunmaktaydı. Odanın kuzey duvarında şömine yer almaktadır. Sofaya bağlı ana merdivenin hemen alt kısmından müştemilat bağlantısı görülür. Müştemilattan arka avluya açılan bir çıkış bulunmaktadır.

The lower parts of the windows on the first floor are crystallized in harmony with the moldings on the exterior and the moldings between floors. The space between these moldings was divided into three panels in accordance with the symmetry of the building.

Yapıda birden fazla düşey bağı sağlayan merdiven öğesi vardır. Ana döküm korkuluklu merdivenden birinci kata ulaşılmaktadır ve bir kapı ile sonlanmaktadır. Merdiven tavanında ışıklık yer almaktadır.

The upper headings of the columns on both sides of the exterior were built as a single tier.

Neo Classical Architecture Yapının orta sofalı plan şeması birinci katta da devam etmektedir. Sofanın ortasında kemerli geçiş ile balkon hacmine geçilmektedir. Birinci kattaki tavan bezemeleri sadedir. Yapıda zeminde kuzey yönünde santimetre bazında eğilme söz konusudur, zemindeki dolgu ve deformasyonlar yapının statik dengesini etkilemektedir. Zemin sularının etkilerine maruz kalmakta olan konsolosluk yapısı, İzmir’i bekleyen önemli mimari değerlerimizdendir. İzmir tarihini üzerinde taşıyan, imbatı karşılayan bu tarihi yapı, nesillere örnek bir yaşamı anlatmaktadır.

64

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

This unique structure has a neo classical architectural style. The two storey building with a basement was built from stone. The back side of the building is quite simple compared to the front. There are effusive doorposts on the corners of the windows on the exterior of the auxiliary building next to the main structure. Because the road was elevated in time, the ventilation windows that open up to the basement are now in lower levels. The structure has a rectangular formation. As an addition, there is a low ceiling glass formation in the entrance hall. The anteroom is next to the entrance hall. The anteroom has a classic form with sword, rosary, palmetto and women motifs on the ceiling. The room of the consul is located to the

right of the anteroom. There’s a fireplace on the northern wall of the room. You can see the connection to the auxiliary building from the lower part of the main stairs that are connected to the anteroom. There is an exit to the back courtyard from the auxiliary building. There are many stairways in the building that provide the vertical connection. The first floor is reached through main molding banisters and ends with a door. There’s a skylight on the ceiling of the stairs. The building’s middle anteroom plan continues to be seen on the second floor. The balcony is reached with an arched passage from the middle of the anteroom. The ceiling decorations on the first floor are simple. There is a flexure in centimeters on the northern axis of the ground; the fillings and deformations on the ground is negatively effecting the static balance of the building. The consulate building which is being affected by ground waters is one of the most important architectural values in the city. This historical building that carries the history of the city and greets the etesian winds every day tells an exemplary life story to generations.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

65


Röportaj / Interview

Eski İzmir’i Basmane’de solumak… İzmir’in bir rüya kenti olduğunu söyleyen Kent Gözlemcisi, yazar Orhan Beşikçi’ye göre, Basmane ise rüya kentinin eski şehir dokusu… Röportaj / Interview : CEYDA ADAR

Breathing in the old İzmir at Basmane… According to city observer-writer Orhan Beşikçi who says that İzmir is a dream city, Basmane is the old fabric of the dream city…

Basmane’nin İzmir için önemi nedir? BEŞİKÇİ: 8 bin 500 yıllık tarihi bir kent düşü-

What is the importance of Basmane for İzmir? BEŞİKÇİ: Think of a city that has an 8500

Mitoloji, İskender’in Kadifekale’de uykuya yatıp, rüyasına su perilerinin girdiğini söyler. Dünyada rüya üzerine kurulmuş kentler vardır. Bu kentlere rahatlıkla rüya kentleri diyebiliriz. İzmir de bir rüya kentidir. Basmane ise rüya kentinin eski şehir dokusudur” diyerek başlar Orhan Beşikçi, “Basmane” kitabının ilk satırlarına. Sokak sokak tüm değerlerini içinde yaşattığı Basmane’nin, “Yaşayan İzmir’in eski bir şehir dokusu” olduğunu söyleyen Kent Gözlemcisi, Yazar Orhan Beşikçi’ye göre, Basmane adeta açıkhava müzesi gibidir. Basmane’nin tarihi, kültürel ve mimari öğeleri, hanları, hamamları, camileri, mescitleri, çeşmeleri ve eski İzmir evleriyle eski şehir dokusunu yaşatan bir semt olduğunu belirten Beşikçi, sevdalısı olduğu Basmane’ye yeterince sahip çıkılmadığı görüşünde.

Orhan Beşikçi

66

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Mythology suggests that Alexander the Great slept at Kadifekale and dreamed of sea fairies. There are cities in the world established after dreams and we can easily call them city of dreams. İzmir is one of those cities and Orhan Beşikçi says that Basmane is the “is the old fabric of the dream city” at the start of his book called Basmane. According to city observer-writer Orhan Beşikçi who says that Basmane is the old city structure of a living İzmir points out that Basmane is just like an open air museum. Beşikçi who says that Basmane still keeps the old İzmir alive with its cultural, historical and architectural elements, its inns, baths, mosques, fountains and old houses thinks that people are not taking enough care of his beloved Basmane.


nün. Daha düne kadar İzmir’in yaşı 5 bindi. Kemalpaşa Ilıcak Köyü Tümülüs’ü, Yeşilova Höyüğü kazılarından sonra kentin yaşı 3 bin 500 yıl daha yaşlandı. Bu kentin ilk şehir dokusu Bayraklı’da. İkinci şehir de İskender’in gördüğü rüya üzerine Kadifekale’de kuruldu. Basmane eski şehir dokusunu hala muhafaza eden, çok eski bir İzmir semti. “Basmane” kitabımda ‘Basmane’nin sınırlarını nasıl tayin edebiliriz?’ sorusunun cevabını şöyle veriyorum: Dokuz Eylül Fuar kapısında durun, yüzünüzü güneye Kadifekale’ye doğru çevirin. Sol kolunuzu Kervan

year history. Up until recently İzmir was 5000 years old and it grew 3500 years older after the excavations at Kemalpaşa and Yeşilova. This city’s first urban settlements were established in Bayraklı and then in Kadifekale after the dream Alexander the Great had. Basmane is a very old neighborhood in İzmir that still preserves its old urban settlement. In my book “Basmane”, I ask the question “how can we determine the borders of Basmane?” and this is my answer: Stand at the Dokuz Eylül Fair entrance and turn towards Kadifekale. Spread

your left arm towards Kervan Bridge, and your right arm towards Çankaya. The area you are embracing is Basmane. According to Strabo, the gymnasium is somewhere around Basmane. Where is the Kervan Bridge? BEŞİKÇİ: The Kervan Bridge is a famous bridge that was used by the Romans, the Byzantium Empire and the Ottomans. It was such a famous bridge that travelers used to talk about it and made engravings of it. It is now trapped under another bridge in Yeşildere. Once upon a time, it was a picnic area surrounded with cypress, sycamore and mulberry trees. The bridge was just registered last month. Couldn’t this historical bridge be moved a bit before the road was built? This traditional masterpiece must be restored and reintroduced to the city culture. The people of İzmir don’t know what it is and where it is. When one speaks of Basmane I immediately think about the Kervan Bridge. What else comes to mind when you think of Basmane? BEŞİKÇİ: When I think of Basmane I think of Kapılar, inns and baths. We have a neighborhood in Basmane called Kapılar. There is a huge door with a collapsed arch in one part of the city walls. The oldest mosques, inns and baths in İzmir are here. Evliya Çelebi talks about 20 İzmir baths in his famous book Seyahatname. Only part of them has made it this date such as the Kıllıoğlu Bath, Namazgâh Bath, Kadı Bath and the Tevfik Paşa Bath. They are ideal for Turkish bath tourism. The area is also the place where the most luxurious open and closed movie theatres were located back in the day. Open air cinemas, İzmir’s old coffee houses, bakeries and taverns are also here.

Basmane Oteller Sokağı

Can you give us examples of places that are of historic importance in the region? BEŞİKÇİ: For example, Anafartalar Avenue which was called Hükümet Avenue is İzmir’s oldest known avenue. In the past, the independence days of İzmir and Turkey were celebrated on this street. People who came from neighboring cities and

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

67


Kervan Köprüsünün eski bir gravürü

Köprüsü’nü, sağ kolunuzu Çankaya’yı alacak şekilde kucaklayın. Kucakladığınız yerler Basmane’dir. Strabon’a göre, Cimnazyum da Basmane’de bir yerde. Kervan Köprüsü nerede kalıyor? BEŞİKÇİ: Kervan Köprüsü, geçen yüzyıllarda İzmir’e gelen seyyahların anlata anlata bitiremediği, gravürlerini yaptığı, ağustos ve eylül aylarında yaklaşık her biri 250 kilogram ağırlığında yük taşıyan, 2 bin, 3 bin deve kervanının üzerinden geçtiği Roma, Bizans ve Osmanlı’nın kullanmış olduğu köprü. Şu an Yeşildere’de başka bir köprünün altında hapis vaziyette. Bir zamanlar çevresi servi, çınar ve dut ağaçlarıyla kaplı mesire alanıydı. Kervan Köprüsü’nün tescili daha geçen ay yapılabildi. Tarihi Köprü yola feda edilmeden sağa sola kaydırılamaz mıydı? Bu İzmir karakteristiğinin bir şekilde onarılıp yeniden kent kültürüne kazandırılması gerekiyor. Kent insanı, Kervan Köprüsü’nü ve nerede olduğunu bilmiyor. Basmane deyince benim aklıma Kervan Köprüsü gelir 68

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

town to participate in the September 9 celebrations that honor the independence of İzmir used to stay in the hotels on the avenue. A day after September 9, 1922, Atatürk and his friends took this road to go to the government building. Does the historical fabric around the avenue still alive? BEŞİKÇİ: There are the Hatuniye, Fettah and Faik Paşa mosques in the side streets that cross the avenue. Altınpark which is being excavated today used to be an Ottoman burial ground. Now only a part of that burial ground exists. Atatürk’s wife, Latife Hanım’s, grandfather Sadık Bey and his wife, the Eczacıbaşı family and Ahmet Esat Paşa who was the mayor in 1875 are buried here. It’s a pity that it couldn’t be preserved. Now the Metropolitan Municipality has taken control of the burial ground and they are undertaking important renovations. What other elements from old city streets can be seen in Basmane?

BEŞİKÇİ: There are old street fountains in the area. You can always see rundown, old fountains that have their backs to walls here. İzmir’s oldest small mosque is in 1270 street. There also old Jewish ghettos in the area. What attracts you attention the most when you walk around the street of Basmane? BEŞİKÇİ: I am mostly affected by the old İzmir houses that have been dormant for many years. Sometimes I meet people who tell me that these are the houses their grandfathers used to live in, that these were the houses they grew up in. Objects that were used in these old houses are sold at antique markets and they are worth a lot. I am always intrigued by the ceiling decorations and wall plaques of these houses. I found plaques in my house from my grandmother’s time that were written in old Turkish. I thought they were prayers but one was a patriotic message and the other was about love.


Basmane deyince aklınıza başka neler geliyor? BEŞİKÇİ: Basmane deyince aklıma Kapılar ve hanlar ve hamamlar gelir. Basmane’de Kapılar adında bir semtimiz var. Şimdi o tarihi kent dokusu içerisinde, halen sur duvarlarının bir kesitinde kemeri yıkık koca kapı mevcut. İzmir’in en eski camileri, mescitleri, hanları, hamamları burada. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde yaklaşık 20 İzmir hamamından bahseder. Bunların bir kısmı günümüze gelebildi. Basmane hamamı, Tilkilik’e doğru giderken şimdi sadece sıcaklığı bulunan kömür deposuna kiraya verilmiş klasik Osmanlı eseri Kıllıoğlu Hamamı, Namazgâh Hamamı, Kadı Hamamı ve Teyfik Paşa Hamamı’nı sayabiliriz. Hamam turizmi için çok ideal. Bölge aynı zamanda bir dönemin en zengin açık ve kapalı sinemalarının olduğu yer. Yazlık sinemalar, İzmir’in eski kahvehaneleri, fırınları, meyhaneleri burada. Bölgede tarihi önemi olan yerlerden örnek verebilir misiniz? BEŞİKÇİ: Mesela, Basmane Meydanı’ndan başlayıp, Altınpark, Tilkilik ve Mezarlıkbaşı’ndan Konak Meydanı’na uzanan eski adı Hükümet Caddesi olan Anafartalar Caddesi, İzmir’in bilinen en eski caddesidir. Eski 9 Eylül ve Cumhuriyet kutlamaları hep bu cadde üzerinde yapılırdı. 9 Eylül kutlamalarını görmek için civar kasaba ve şehirlerden gelen insanlar, buradaki otellerde kalırdı. İzmir’in kurtuluşu olan 9 Eylül 1922’den bir gün sonra 10 Eylül tarihinde Atatürk ve arkadaşları bu yolu kullanarak, Hükümet Konağına gittiler. Caddenin çevresindeki tarihi doku halen yaşıyor mu? BEŞİKÇİ: Bu caddeyle irtibatı olan ara sokaklarda, Hatuniye, Fettah ve Faik Paşa camilerini örnek olarak gösterebiliriz. Günümüzde arkeolojik kazılara sahne olan Altınpark da eski bir Osmanlı Mezarlığıydı. Şimdi o eski Osmanlı Mezarlığı olarak sadece Pazaryeri Mahallesi’nde Emir Sultan Haziresi duruyor. Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın dedesi Sadık Bey ve hanımı, Eczacıbaşı ailesi, 1875 yılında Valilik yapan Ahmet Esat Paşa burada gömülü. Ancak korunamamış bir mezarlık. Şimdi Büyükşehir Belediyesi o mezarlığı bünyesine kattı ve orada çok ciddi bir çalışma gerçekleştiriyor.

Oteller Sokağı - Basmane

Eski sokak dokularından başka ne gibi detaylar görmek mümkün Basmane’de? BEŞİKÇİ: Bu bölgede eski sokak çeşmeleri var. Sayıları her gün azalan, sırtını duvara yaslamış bakımsız çeşmelere rastlayabilirsiniz.1270 sokakta İzmir’in en eski mescidi “Kumrulu Mescit”. Kortejo denilen yoksul Yahudilerin yaşadığı eski Yahudihaneler’i de görmek mümkün. Basmane’de sokakları gezerken en çok ilginizi çeken ne oluyor? BEŞİKÇİ: Kapılarına kilit vurulmuş, yıllardır açılamayan eski İzmir evleri ve yaşanmışlığın izleri beni çok etkiler. Ara sıra sokakta “Bizim dede evimiz, biz çocukluğumuzu bu evlerde geçirdik” deyip, hatıralarını tekrar canlandırmaya çalışan insanlarla karşılaşıyorum. Eski İzmir evlerinde kullanılan objeler antika pazarında görücüye çıkıyor ve güzel para ediyorlar. Bu evlerin tavan süslemeleri ve duvar levhaları bana çok ilginç gelir. Oturduğum İzmir evinde anneannenin eski Türkçe yazılmış duvar levhalarıyla karşılaştım. Bunların bir dua olduğunu

What are the conditions of these houses now? BEŞİKÇİ: We forgot all about these İzmir houses that smelled of orange, jasmine and lemon. While old İzmir houses vanished and became history we thought reminiscing about them was protection enough. While we valued luxurious houses that all look the same we abandoned old İzmir houses that were the symbol of history, architecture and aesthetics. Even though we can’t see the tears, I always believe that these houses are crying. Abandoned houses are being looted by pillagers. I saw antique dealers from other cities come and take valuable objects from these houses. I saw how valuable wrought iron window seats and door windows were stolen. I am still upset about the stolen brass banisters of the Dönertaş fountain that was built in 1814. Do you think they are not well protected? BEŞİKÇİ: No, they are not. Even though we have signed international treaties and İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

69


tahmin ediyordum, dualar da var, tercüme ettiğimiz zaman, “Vatanın sinesini sarmıştı kahrı zeval, şarktan zuhur edip kurtardı vatanı muazzez Kemal” yazıyordu. Bir diğeri de şu şekildeydi: “İki genci mesut eden nedir sordum semavattan, meleklerden cevap aldım, dediler ki muhabbettir.” Evlerin son durumu nasıl şimdi? BEŞİKÇİ: Turunç, yasemin, hanımeli, limon çiçeği kokulu İzmir evlerini ve bu evlerde yaşanan anıları çoktan unuttuk. Namazgâh’ta yoksullaşan cumbalı eski İzmir evi yok olup tarihe karışırken, özlemli muhabbetleri koruma zannettik. Görmediğimiz, önünden bir kez olsun geçmediğimiz tarihi yapılar, semtler ve sokaklar zaten bizim için hiç yoktu. Bol ışıklı, alçı tavanlı, laminat ve parlak aksesuarlı, granit zeminli, aynı tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen günümüz evlerine değer verirken, tarihin, mimarinin, estetik ve yaşanmışlığın sembolü olan eski İzmir evleri ve semtlerini acımadan yalnızlığa ve yok oluşa terk ettik. Gözyaşlarını göremesek bile, ben terk edilmiş eski İzmir evlerinin ağladığına inanırım. Sahipsiz evler enkaz sökücüler tarafından yağmalanıyor. Dışarıdan gelen antikacıların eski İzmir evlerinden çıkarılmış objeleri, kent dışına taşıdıklarını gördüm. Demircilik sanatının en iyi olduğu dönemlerde yapılmış. Ferforje cumba, kapı pencerelerin nasıl sökülüp çalındığını gördüm. 1814 yapım tarihli Dönertaş sebilinin pirinç korkuluklarının çalınmasına halen üzülürüm. İyi korunmadıklarını mı düşünüyorsunuz? BEŞİKÇİ: Evet korunmuyor. Kültür varlıklarımızı, ilgili yasalar, yönetmelikler, uluslararası anlaşmalar olmasına rağmen koruyamıyoruz. Binlerce yıllık tarihi birikime sahip İzmir’de “Kent Kimliği” hızla değişirken eski şehir dokusunda bulunan, kültür varlıklarımız birer birer yok oldu. Amaç dışı kullanımlar ve izinsiz müdahaleler yüzünden terk edilmiş, göçmüş, yangın geçirmiş, virane olmuş binaların sayısı her gün artıyor. Oteller Sokağı, Tarihi Kentler Birliği’nden ödül kazanmış bir sokak. Son derece rahat bir şekilde o eski evleri yıkıp, otoparka çevirebiliyorlar. Size Atatürk ve Latife Hanım’ın dini nikâhını kıyan İzmir Müftüsü Rahmetulah Efendi’nin evini ve Osman Paşa ailesinin 70

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

çeşitli yardım kuruluşlarına hibe ettikleri köşklerinin şu anki durumunu göstersem içiniz parçalanır. Tarihi kentlerin tarihi sokakları, tarihi evleri olmaz mı? 1922 İzmir yangını sırasında yaklaşık 25 bin yapı yandı ve şehir dokusu yok oldu. O yangından kurtarılan İzmir evleri maalesef günümüzde sevgisizliğe, bilinçsizliğe yenik düşüyor. Bu bölgeyi daha evvel keşfedememiş insanlar, bölgenin zenginliğini görünce, “Biz yıllardır İzmir’de yaşıyoruz bu tarihi değerleri göremedik” diye üzülüyorlar. Kültür varlıklarının korunup yaşatılması, gelecek kuşaklara bırakılabilecek en anlamlı hediyedir.

we have laws on preservation we cannot protect our cultural assets. While the urban identity of İzmir is developing, we are losing our cultural assets from the old city fabric. The numbers of ruined, abandoned and rundown buildings are increasing each day because of unlicensed usage. Oteller Street is a street that has been awarded by the Historical Cities Association but they can easily tear down those houses and turn them into parking garages. You will feel very sad if I show you the condition of the house of Rahmetulah Efendi, the mufti


Ayavukla Klisesi bahçesindeki V hafli taş

Basmane’nin diğer çekici unsurları neler? BEŞİKÇİ: Bakın geçenlerde bir Fransız grupla karşılaştım. Ellerinde Saint Polikarp’ın mezarının nerede olduğunu gösteren bir haritayla gelmişler. 1921’de dedeleri denizci olarak İzmir’e gelmiş, Saint Polikarp’ın mezarını ziyaret etmiş ve Fransa’ya bir kartpostal yollamış. Kartpostalda da Saint Polikarp’ın mezarının yerini işaret etmiş. Saint Polikarp’ın mezarının Kadifekale’de olduğu biliniyor ve halen dışarıdan gelen insanlar, ellerinde haritalarla Saint Polikarp’ın mezarını araştırıyorlar. Çünkü Saint Polikarp, Hıristiyan dünyasında çok önemli kişi. Günümüze o mezar ‘Yusuf Dede’ olarak geldi. Çok ilginçtir, her araştırıcının kendisine göre bir mezar yeri var. 7 Nisan 1753 tarihinde Kadifekale’yi ziyaret eden Seyyah M.Stephan Schulz, tarihe şöyle not düşmüş: ‘’Dağın şehir tarafına bakan, bir zamanlar anfitiyatronun yer aldığı yamaçta bir kilise daha varmış. Daha iki yıl öncesine kadar içerisinde lamba yanmakta olduğu söyleniyor. Yunan bilgeleri ülkelerinde yeterli süt bulunmadığı zamanlarda buraya gelerek dua ederler, yerden çıkan sudan içerler ve yanmakta olan lambaya hürmet gösterirlerse, bebelerinin yeteri kadar süte kavuşacağına inanırlardı.’’ Seyyah, M.Stephan Schulz’un 257 yıl önce verdiği bilgiler, yakın geçmişimizde aynı bölgede yaşanan süt öyküsüyle benzerlik gösteriyor. Bebeklerini emzirmek için yeterli sütü olmayan İzmirli anneler, sütlerinin bol olması için Sütveren Dede’yi ziyaret edip dua ederler, hemen karşısında bulunan eski çeşmenin gümüş tasından su

who was present at the religious wedding ceremony of Atatürk and Latife Hanım and the villa of the Osman Paşa family which was donated to various charities. Historical cities must have historical streets and houses. 25 thousand buildings were burned during the great fire of İzmir in 1922 and the fabric of the city was destroyed. Unfortunately, those who survived the fire are now ruined because of ignorance. People who have not had the chance to discover this region regret it when they see the historical riches in the area. The continuance and preservation of cultural assets is the best gift we can give to future generations. What are the other attraction points of Basmane? BEŞİKÇİ: I met a French group the other day. They had a map which had the location of St. Polycarp’s tomb. In 1921, their grandfathers came to İzmir, visited St. Polycarp’s tomb and sent them a postcard. He marked the tomb on the postcard. Everyone knows that his tomb is in Kadifekale yet foreign tourists come with a map looking for it because St. Polycarp is an important figure in Christianity. That tomb is known as ‘Yusuf Dede’ today. It is interesting to see that each researcher has pointed to a different location. Here is what traveler M. Stephan Schulz who visited Kadifekale on April 7, 1753 wrote: ‘’There used to be a church on the outskirts of the mountain that overlooked the city. It is said that a lamp was lit until 2 years ago. Greek scientists used to come here and pray when they didn’t have

enough milk in their country, drink from the spring and believed that they would have enough milk for their babies if they bowed down to the lamp.’’ The information that was obtained from M. Stephan Schulz 257 years ago is similar to the milk story that has been told in the same region. The mothers in İzmir who didn’t have enough milk to breast feed their babies visited and prayed to Sütveren Dede and drank the water from the silver bowl of the fountain across the street. Unfortunately the fountain with the silver bowl no longer stands. Below the amphitheatre, at the location of the Sütveren Dede tomb, there are water structures that resemble fountains and cisterns. I believe that a serious research around the area will add to the tourism potential of the city. The forgotten assets of İzmir is not only limited to the \ Sütveren Dede myth. Sütveren Dede is buried under the stone base next to the power cable in Dede Street. Can you believe it, a Byzantium myth has made it to this date? I am always impressed about that. There are others… Travelers like British priest Tomas Smith (1670), Olivetti Dapper (1681) and Richard Pococke (1701-1765) wrote: “there are badly drawn lines on the city walls and many wall relics that have the letter V on them. Many researchers have wondered about these drawings. Some believe the letter “V” stands for Vespasianus but they may indicate how the stones were going to be laid during the İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

71


içerek, çok eski bir geleneği yaşatırlardı. Taslı Çeşme ne yazık ki, yıkılıp tarih oldu. Anfitiyatronun altında, Sütveren Dede yatırının bulunduğu yerde, çeşme, sarnıç benzeri su yapıları bulunuyor. Kent belleğinde anılmayan, ziyaretçisi olmayan Sütveren Dede yatırının bulunduğu tarihi dokuda yapılacak ciddi bir araştırmanın, kentin turizm potansiyeline katkı vereceğine inanıyorum. İzmir’in unutulan değerleri sadece Sütveren Dede efsanesiyle sınırlı değil.. Sütveren Dede, eski adı “Dede” olan sokakta elektrik direğinin yanındaki taş kaidenin altında yatıyor. Düşünebiliyor musunuz belki de bir Bizans efsanesi günümüze kadar gelmiş. Bundan çok etkilendim. Başka etkilendiğim olaylar var. İngiliz papazı Tomas Smith (1670), Oliferti Dapper (1681), Richard Pococke (1701-1765) gibi gezginler, “Denize doğru devam eden surlarda kötü çizilmiş çeşitli çizgiler ve ‘V’ harfleri olan çok iri taşlarla örülmüş duvar kalıntıları var. Şimdiye kadar birçok araştırmacı bu çizgilerin ne anlama geldiği üzerine oldukça kafa yordular. Bazıları ‘V’ harfinin Vespasiannus’un baş harfi olduğuna inanıyor, fakat bu işaretler duvarları örerken taşların nasıl döşeneceğine dair işaretler de olabilir. Duvarların üst kısmında taşlar çok kötü ve kaba döşenmiş, aynı zamanda çok dar kesilmişler. Bu yüzden bu taşların sonradan yapıldığını düşünüyorum” diye tarihe not düşmüşler. Mezarlıkbaşı’nda Saray Sineması yıkılınca arkasından çıkan sur duvarının önünden yüzlerce kez geçtim. Duvardaki belli belirsiz çizgilerin gezginlerin anlattığı ‘V’ harfi olabileceğinden kuşkulandım. Fotoğraf sanatçısı dostum Yunus Koç’a haber verdim, uzaktan çekim yapan objektifiyle birlikte geldi. Sabırla ışık olayını saatlerce takip ettik ve fotoğraflarda görülen ‘V’ harflerini yakaladık. ‘V’leri güneşli günde görmek zor. Binlerce yıl önce sur duvarlarına oyulan ‘V’ harfleri, İmparator Vespasiannus’un baş harfi, Victor zafer işareti veya duvarcı sembolleri olabilir mi? Alfabemizin 27. harfi olan V harfi, dünyada birçok sembolde kullanılıyor. V harfi kazılmış 120x80x100 ebadında bulunan bir başka

taş örneği de Büyükşehir Belediyesince onarılan Aya Vukla Kilisesi’nin bahçesinde bulunuyor. Bu büyük devasa taş buraya hangi amaçla ne zaman getirildi bilinmiyor. Bana göre V harfli duvarlar gizemini koruyor. Bölgeyi hareketlendirmek anlamında sizin yürüttüğünüz çalışmalar var mı? BEŞİKÇİ: Biz geçen sene “Basmane Günleri” adıyla bir etkinlik gerçekleştirdik. Konak Belediyesiyle ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz bu projeyle Tarihe Saygı Yerel Koruma ödülünü kazandık. TCDD. 3.Bölge İşletme Müdürlüğü, Basmane Garı’nın açık ve kapalı alanlarını 2010 yılının Mayıs ayında kent gözlemcilerinin düzenlediği “Basmane Günleri” etkinliklerine ayırmakla kalmadı, Alsancak Garı’nda duran Kazım Karabekir’in seyahat ettiği 1908 İngiliz yapımı Yaverler vagonunu gara çektirip ziyarete açtı. DEÜ GSF öğretim görevlisi Zuhal Çetin başkanlığında sinema bölümü öğrencilerinin bölgede çektikleri 20’şer dakikalık kahvehaneler, oteller, dini mekânlar, mezarlıklar ve Kortejo belgeselleri izleyicilerle buluştu. İzmir Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Yönetmen Gürol Tonbul ve oyuncu arkadaşları, Basmane Garı yolcu salonunda Dinçer Sümer’in “Yolculuk Hikâyesi” adlı oyununu sergilediler. Yani dolu dolu bir 10 gün Basmane’nin zenginliklerini insanlara anlattık. Siz Basmane’nin en çok neyini seviyorsunuz? BEŞİKÇİ: Basmane’nin samimiyeti çok hoşuma gidiyor. Kentimizin tarihi dokusunu onarıp yaşatmak çok önemli. Agora’da ve Altınpark’ta çıkan buluntular da, arkeolog arkadaşlarımız kadar bizleri de çok heyecanlandırıyor. Mesela yer altı tünelleriyle ilgili elimizde bilgiler var. Hatta biz onların bir şekilde yerlerini de biliyoruz. Bunların bir şekilde kent kültürüne ve turizme kazandırılmasının da çok anlamlı olacağını düşünüyorum. Eski sokak dokularına yapılan bilinçsiz müdahalelerle kültür varlıklarının yok oluşu içimizi acıtıyor. Özetle, Basmane Açıkhava Müzesi gibidir. Değerinin iyi bilinmesi gerekiyor.

building of the wall. The stones on the upper part of the walls are ugly and they are very narrow. We believe that they were added later on.” I passed by these city walls hundreds of times and suspected that the lines they were talking about could be the letter V. I called photographer Yunus Koç. We waited for the light and finally we captured the V which you can see in the photographs. It’s difficult to see them on a sunny day. Could they be the V’s of Emperor Vespasianus or the V in victory or are they symbols of the builders? V, which is the 27th letter in our alphabet, is used for many symbols in the world. Another stone sample that has the letter V engraved on it is in the garden of the Aya Vukla Church that has been renovated by the Metropolitan Municipality. We don’t know when or why this stone was brought here. I think the mystery surrounding the walls engraved with Vs still continues. Are there any works you continue to do to revitalize the area? BEŞİKÇİ: Last year we organized an event called “Basmane Days”. We received the Respect to History Local Preservation award with this event we organized jointly with the Municipality of Konak. The 3rd region operations of the Turkish Railroad Administration dedicated the open and closed spaces of the Basmane Train Station to this event and brought over the 1908 British made train that Kazım Karabekir used from the Alsancak Train Station. Director Gürol Tonbul and his friends from the İzmir State Theatre staged a play at the Basmane train station passenger hall. In short, we showed the riches of Basmane to people in a matter of ten days. What do you love the most about Basmane? BEŞİKÇİ: I love the sincerity of Basmane. It is very important to preserve and keep alive the historical fabric of our city. Relics that are unearthed during excavations in Agora and Altınpark excite us as much as our archeologist friends. For example, we have information about the underground tunnels in the area; we know where they are located. I feel that it will be very meaningful if we can integrate them into the city culture and tourism. Unconscious interventions on old street structures and the disappearance of cultural assets really hurt us. In short, Basmane is like an open air museum; we have to take care of it.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

73


İnanç Turizmi / Faith Tourism

Baptistlerin kutsal mekanı

St. John Kilisesi Sultan Abdülhamit’in İzmir’deki İngiliz halkına bağışladığı topraklar üzerinde kurulan St. John Kilisesi, yüz yılı aşkın süredir İngiliz asıllı vatandaşların ibadet yeri olarak hizmet veriyor.

The holy place of the Baptists

St. John Church

The St. John Church which was built on lands donated to the British population in İzmir by Sultan Abdülhamid has been the place of worship for the British citizens living in the city for over a century.

İ

zmir’deki üç Anglikan kilisesinden biri olan St. John Kilisesi, yüz yılı aşkın süredir İngiliz asıllı vatandaşların ibadet yeri olarak hizmet veriyor. 1898 yılında Sultan Abdülhamit’in İzmir’deki İngiliz halkına bağışladığı topraklar üzerinde kurulan kilise, günümüzde baptist cemaatinin kutsal mekanı. 1922 yılında İzmir’de meydana gelen büyük yangından kurtulan St. John Kilisesi, Türkiye’nin Kıbrıs’taki barış harekatı sırasında çıkan olaylarda ise zarara uğramış. Verandada St. Polycarp’ın tasvir edildiği zarara uğramış bir pencereyi, bugün dahi görmek mümkün. Kilisede ayrıca bir ayin için İzmir’e gelirken gemide yaşamını yitiren Piskopos Edward

74

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

T

he St. John Church, one of the three Anglican churches in İzmir, has been the place of worship for the British citizens living in the city for 100 years. The church which was built on lands donated to the British population in İzmir by Sultan Abdülhamid in 1898 is now the holy place of the Baptist congregation. The church which survived the great fire of İzmir in 1922 was damaged by the riots during Turkey’s peace operation in Cyprus. Today, you can still see a broken window on the porch that has a depiction of St. Polycarp. There’s also a marble plaque dedicated to Bishop Edward Collins, who died on a ship while coming to give a sermon in the church. On the tomb of the bishop which is located on the western part of the church and separated


Collins’in adının bulunduğu mermer bir plaka yer alıyor. Kilisenin batı kısmında, iple ayrılmış bir bölümdeki levhanın altında bulunan ve piskoposa ait olan mezarın üzerinde Yunanca “ölüme kadar sadık” ibaresi bulunuyor. Tipik bir gotik kilise olan yapı, kumtaşından yapılmış ve içi mermerle döşenmiş. Kilisenin pencereleri, mihrabın üzerindeki hariç, oldukça sadeyken, bu pencerede İsa’nın çarmıha gerilmesi resmedilmiş ve bu eser dönemin ünlü pencere tasarımcıları C.E. Kempe Co. Ltd. tarafından yapılmış. Pencerenin orta panelinin en altındaysa İzmir piskoposu St. Polycarp’in St. Ignatius’un Roma’ya idama giderken zincirlerini öptüğü bir tasvir bulunuyor.

by a rope, there’s a passage in Greek that reads “faithful until death” The structure is a typical gothic church; it was built with sandstone and the interior was adorned with marble. The windows of the structure are simple except the one above the altar; it has a depiction of Jesus on the cross and this artwork was undertaken by C.E. Kempe Co. Ltd, a famous name in that era. At the lower part of the middle panel of the window, there’s a depiction of St. Polycarp, the bishop of İzmir, kissing the chains of St. Ignatius while he’s being transported to Rome for execution. What’s unique about the church is that it has two windows that depict Jesus in the cross, which is quite uncommon. If you look at the İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

75


St. John Kilisesi’nin bir özelliği, bir kilisede pek rastlanmayan İsa’nın çarmıha gerilmesini tasvir eden iki pencere bulunması. Batı kanadındaki pencerelere bakarsanız, çarmıha gerilmenin romantik bir tarzda tasvir edildiğini görürsünüz.Bu tasvir ve doğu penceresindeki klasik tasvirin birbirine zıt olduğunu fark etmek de oldukça ilginçtir. Bu pencere 1960’ların başında Buca’daki Anglikan kilisesinin faaliyet göstermemesi ve belediye tarafından müze haline dönüştürülmesi sonucunda alınmış.

76

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Ziyaretçilerini ağırlıyor İzmir’de yoğun olan İngiliz vatandaşlarının, son yıllarda kentten ayrılarak daha sakin ilçelere yerleşmelerine rağmen St. John Kilisesi, Pazar ayinlerinin dışında hafta içi de ziyaretçilerini ağırlamayı sürdürüyor. Pazar günleri ziyaretçi sayısı ortalama 50 iken, Noel’de bu sayı 100’e kadar çıkıyor. Kilisenin batı ucunda bulunan ve eski yıllarda kilise papazının evi olan binaysa, bugün İngiltere hükümetine kiralanarak, İngiliz Konsolosluğu olarak faaliyet gösteriyor.

windows in the west wing, you’ll see that crucifixion was depicted in a romantic manner. It‘s the complete opposite of the classical depiction in the window on the east wing. This window was taken from the Anglican Church in Buca in the beginning of the 60’s after it no longer functioned and was turned into a museum by the municipality.

Guests are welcome Even though the British population in İzmir has moved to quieter areas, the church welcomes visitors not only on Sundays but during the week. While there are 50 guests on average on Sundays, this number rises to 100 on Christmas. The building on the west corner of the church which was the living quarters of the priest has been leased to the British government and now functions as the British Consulate.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

77


Sanat / Art

Taşlar

sanata dönüşüyor Yağlıboya resmini bitiremediği için ağlayan liseli gencin gözünden taşa düşen damlaların oluşturduğu renk, şimdilerde ustalıkla sergilediği sanatının başrol oyuncusu olmuş. Ve Batuhan Bozkurt, resim sanatına ‘’çakıltaşı modern mozaik’’ tekniğini kazandırmış. Yazı ve Fotoğraflar / Article & Photography: CEYDA ADAR


Stones turn into art The color that was formed by the teardrops that turned into stone from the tears of a high school boy that cried because he couldn’t finish his oil painting is now the leading actor of his art, which he exhibits masterfully. And Batuhan Bozkurt has added the “pebble modern mosaic” technique to his art.

H

enüz 18 yaşındayken bir tesadüfle başlayan yolcuğun, sanata dönüşüm sürecinin mimarı Batuhan Bozkurt. Urla’nın Barbaros Köyü’nde hizmete açılan Emek Kültür ve Sanat Evi’nde yaptığı çalışmalar ve yarattığı sanatını tüm mütevazılığıyla anlatsa da, dünyanın dört bir yanından topladığı taşlarla ürettikleri, sabırla işlenen eserlerin gurur tablosu aslında. İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde Şube Müdürü görevindeyken emekli olan Batuhan Bozkurt, eşi Zeynep Hanım’la 20 yıldır kurdukları hayali, iki yıl önce gerçeğe dönüştürmüş. Barbaros Köyü’ndeki eski okul binasını restore ederek, Kültür ve Sanat Evi’ne dönüştüren çift, sanatseverlere bambaşka bir dünyanın kapılarını da açmış.

Gözyaşından sanata Sanatının 42 yıllık bir geçmişi olduğunu anlatan Batuhan Bozkurt’un boya yerine taşları kullanmaya başlaması, lise sıralarındayken yaşadığı ilginç bir hikayeye dayanıyor. O dönemde babasının kendisine yolladığı 20 lira aylığı yağlı boya almak için harcadığını söyleyen Bozkurt, babasının vefatının ardından yaşadığı maddi sıkıntıyla yarım

kalan yağlı boya resmini tamamlayamadığı için çok üzüntü duymuş. Bir gün bu nedenle deniz kıyısında ağlarken, gözünden taşa düşen damlaların oluşturduğu renk, şimdilerde ustalıkla sergilediği sanatının başrol oyuncusu olmuş. Gözyaşının değdiği yerdeki yeşil taşın renginin açıldığını fark eden Bozkurt, bunun resmini bitirmek için kendisine gerekli olan renk olması nedeniyle, aklına gelen fikirle başlamış yerdeki yeşil taşların hepsini toplamaya. Ardından okulun atölyesinin yolunu tutan Batuhan Bozkurt, kötü bir deneyimle başlayan yolculuğunu şöyle anlattı: “Taşları okuldaki atölyeye taşıdım. 2,5 liraya da gaz yağı aldım. Gaz ocağını yaktım ve taşları cezveye koyarak ocakta eritmeye çalıştım. Taşlar bir türlü erimiyordu. Ocak da tam yanmayıp gaz kaçırınca, uzun süre beklediğim odada, gaz kokusundan baygın düşmüşüm. Gaz kokusunu duyan öğretmenim kapıyı kırıp, beni bulmuş. Kendime geldikten sonra odada ne yaptığımı soran öğretmenime, taşları eritip yağlı boya yapacağımı söyleyince, (Hiç taş erir mi? Hayal aleminde yaşıyorsun sen. Erise hali ne olur? Bir daha bu atölyeye girmek yasak sana) dedi.’’ Taşları eritemeyince Batuhan Bozkurt’un tablosunun yarısı boş kalmış. Orayı nasıl dolduracağını düşünürken bu kez taşları tek tek kırmaya başlayan Bozkurt, yağlı boyanın yarısını taşlarla tamamlamış. Okulun sene sonu sergisinde 1.250 lira fiyat biçilerek sergilenen resmiyse, Bozkurt’un bu tekniği kullanarak yaptığı ilk eseri olmuş. Resmi çok beğenen İngilizce öğretmeninin satın aldığı ilk eserinin hatırasını da şöyle anlatıyor Bozkurt:

B

atuhan Bozkurt is the architect of a process that has started by chance when he was 18 and has now turned into art. While the works he has done in the Emek Culture and Art House in the village of Barbaros in Urla tell us about the art he has created with all its humbleness, his pride and joy are the artworks that he has made with stones he has gathered from all over the world. Batuhan Bozkurt, who retired from his post as manager of the İzmir City Culture and Tourism Directorate, realized his 20 year dream two years ago with his wife Zeynep. The couple who restored an old school building in the village of Barbaros and turned it into a Culture and Art House, opened up a whole new world for art lovers.

From teardrops to art Batuhan Bozkurt’s use of stones instead of paint is based on an interesting story that took place during his high school years. Bozkurt who said that he had spent his allowance he got from his father on oil paint was very sad that he couldn’t finish the painting due to economic distress after his father’s death. And the color that was formed by the teardrops that turned into stone from his tears is now the leading actor of his art which he exhibits masterfully. Bozkurt, who noticed that the fading of the color of green stone because of his tears started collecting those stones thinking they would help him finish his painting. Batuhan Bozkurt who immediately went to the workshop in his school talks about his journey that started with a bad experience: İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

79


“Okul müdürümüz çağırdı. (Batuhan oğlum, resmin satıldı, gözün aydın. Ama parasını vermeyeceğim. Sen çabuk yersin o parayı. 625 lirasını peşin vereceğiz, resmin aynısından bir tane daha yapacaksın, hepsi taş olacak bu sefer, o zaman da yarısını vereceğiz paranın) dedi. 625 lira peşin para verdiler. Gittim babamın mezarını yaptırdım. Mezarın taşına da ‘Taştan gelen taşa gitti’ diye yazdım.”

Dünya taşları tuvalin renkleri oluyor Batuhan Bozkurt, “Çakıltaşı Modern Mozaik Tekniği” adını verdiği teknikle resmettiği eserleri, boya yerine doğal taşların tozlarıyla boyuyor. Oldukça zor olan bu tekniği ustalıkla uygulayan Bozkurt, eserlerini yurtiçi ve yurt dışından getirttiği 500 çeşit minerali kullanarak yapıyor. Hemalit, pirit, likit, serpandit, manganez, safir, bazalt, mermer, granit gibi kıymetli ve yarı kıymetli mineralleri önce balyoz ve çekiç yardımıyla kırıp ardından da elekten geçirerek arı bir taş haline getiren Bozkurt, bunları şişelerde muhafaza ediyor. Bozkurt’un, kontrplak ve mdf üzerine çizdiği resimlerin üzerine taşları özel bir yapıştırıcıyla yapıştırarak birer sanat eserine dönüştürdüğü tablolarının yapımı ise boyutuna ve figürlerin çokluğuna göre ortalama 3,5-4 ay sürüyor. Sanatçının en uzun süren yapımı ise 2,5 yıldır üzerinde çalıştığı Raffaello’nun ‘Atina Okulu’ adlı eseri. Bugüne kadar yüzlerce eser üreten ve çok sayıda sergi açan sanatçının şimdiki hedefi ise, önümüzdeki dönemlerde açacağı kurs ile sanatını paylaşmak. Bir gün yolunuz düşerse Urla’nın sevimli köyü Barbaros’a, Emek Kültür ve Sanat Evi’nin kapısından içeri girin. Batuhan ve Zeynep Bozkurt çiftinin sıcak karşılamasıyla başlayan saatler, sanat ve dostluğun paylaşımına ortak edecek sizi. 80

Batuhan-Zeynep Bozkurt

“I carried the stones to the workshop in school. I bought kerosene for 2, 5 liras. I lit the gas oven and tried to melt the stones. The stones wouldn’t melt. When the stove leaked gas I fainted after a while. My teacher found me unconscious on the floor. When I came to, my teacher asked me what I was doing in the room. And when I told him that I was trying to melt the stones he said: “How could you possibly think that you can melt stones? Are you delusional? I forbid you to enter this room.’’ When he couldn’t melt the stones, half of Batuhan Bozkurt’s painting remained empty. While he was thinking how to fill in the blanks Bozkurt who started breaking the stones filled the rest of the painting with them. The painting which was sold at a high price at the exhibition in the school was the first artwork Bozkurt had done using this technology. Here is Bozkurt on the subject: “I was called in by the headmaster. He said (Son, we sold your painting but I won’t give you the money, you’ll just spend it. I will give you half of it, you’ll make another one but it will be all stone and then we’ll give you half of the money again). They gave me 625 liras in cash. I constructed my father’s grave. And on the tombstone I have them write “what came from stone went to stone”

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Stones of the world become colors on canvas Batuhan Bozkurt who depicts his artwork with a technique he calls “Pebble Modern Mosaic Technique” paints them with dust from natural stones instead of regular paint. Bozkurt who implements a difficult technique masterfully while painting his art with the dust from natural stones uses 500 different minerals he gathers from Turkey and abroad. Bozkurt who breaks precious or semi precious minerals such as hematite, pyrite, serpentine, manganese, sapphire, basalt, marble and granite with sledgehammers and turns them into pure stone by sifting them, stores them in bottles. The making of Bozkurt’s paintings, which are turned into works of art by him gluing stones onto plywood or MDF surfaces, lasts 3, 5 – 4 months depending on the size and figures in the painting. The artist’s longest lasting artwork is Raphael’s “School of Athens” which he has been working on for 2, 5 years. The artist who has made many artworks and opened a handful exhibition says that his next target is to start workshops and share his art with people. If you are ever in the cute village of Barbaros in Urla, visit the Emek Culture and Art House. A visit that will start with a warm greeting by the couple will lead to a pleasant day of art and friendship.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

81


Müze / Museum

Demir raylarda nostalji Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi, metal gövdelerinde tarihi taşımış lokomotifleriyle Avrupa’nın en büyük tren koleksiyonlarından birisini oluşturuyor. Fotoğraflar / Photography: SÜLEYMAN DUMAN

Nostalgia on train tracks The Çamlık Steam Locomotive Museum hosts one of Europe’s largest train collections with its trains that carry history on their metal bodies.

82

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


T

here’s a museum in İzmir that shines a light to history through metal bodies and that is the Çamlık Steam Locomotive Museum which is considered to be one of the biggest of its kind and one of the largest ones in Europe… Çamlık, which awaits its visitors to take them on a nostalgic trip on iron tracks in a 50 thousand sqaure meter area is an open area museum that is worth seeing especially for children born after the 70’s so that they can travel to the world of locomotives which they can only see in old movies.

M

etal gövdelerde taşınan tarihin aynasını tutan bir müze var İzmir’de. Alanında dünyanın en önemlilerinden sayılan ama Avrupa’nın en büyük koleksiyonu olarak bilinen Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi… Ziyaretçilerini 50 bin metrekare alanda demir raylar üzerinde nostaljik bir yolculuğa taşımak için bekleyen Çamlık, görülmeye değer bir açık hava müzesi konumunda. Özellikle 1970’li yıllardan sonra dünyaya gelen neslin ve küçüklerin eski filmler dışında bilmedikleri lokomotiflerin dünyasına yolculuk adına… İzmir- Selçuk yolu 10. kilometresinde bulunan Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi, Türkiye’nin ilk demiryolu olan İzmir-Aydın demiryolunun Çamlık köyünden geçmesi nedeniyle kuruldu. 1856-1866 yılları arasında inşa edilen bu hatta en yüksek nokta olan Aziziye, merkez istasyon olarak belirlendi. 1937 yılında Ege manevraları için özel beyaz renkli treni ile bölgeye gelen Ata-

türk, buraya karargah kurdu. İşte o sırada Büyük Önder’in isteği üzerine Aziziye ismi, Çamlık olarak değiştirildi. Hüsamettin Mısırlıoğlu’nun da Çamlık istasyonu için anılmadan geçilmemesi gereken bir katkısı var. İstasyonun 1947 yılına kadar şefliğini yapan, Atatürk’ün ziyaretinin tanığı olan Mısırlıoğlu, 5 çocuğunun yanında, kendi deyimiyle her bir lokomotifin, vagonun ve her bir makinistin de babası olmuş, ‘çeliğin dokusu, kömürün kokusuna’ sevdalanmış. Mısırlıoğlu emekli olduktan sonra istasyonun yakınında bir benzin istasyonu açmış ve bir gün oğlu Atilla Mısırlıoğlu ile geliştirdiği proje ile alan tren müzesine dönüştürülmüş. Bayrağı devralan Atilla Mısırlıoğlu, çocukluğunu da yaşadığı bölgede müzenin kurulmasının ardından burayı devletten 49 yıllığına kiralamış. Çevre düzenlemesinden lokomotiflerin bakımına kadar büyük bir özveriyle sahip çıkmış metal yorgunu konuklarına.

The Çamlık Steam Locomotive Museum which is located on the 10th kilometer of the İzmir- Selçuk road was built because Turkey’s first railroad, the İzmir-Aydın railroad, passed through the village of Çamlık. Aziziye was named the central station of this line which was built between 1856 and 1866 because of its height. 1937 yılında Ege manevraları için özel beyaz renkli treni ile bölgeye gelen Atatürk set up his headqaurters in this station with his white train during the campaign in the Aegean. The name of the station which was Aziziye was changed to Çamlık with Atatürk’s directive. Hüsamettin Mısırlıoğlu must also be mentioned when we talk about the Çamlık station. Mısırlıoğlu, who was station chief up until 1947 and has 5 children who have had the privilage to meet Atatürk, was a father to every locomotive, every wagon and every locomotive driver, describes himself as someone who has fallen in love with the “structure of the steel and the smell of coal”. After retirement, Mısırlıoğlu opened up a gas station next to the train station and then turned it into a train museum with a project he developed with his son, Atilla Mısırlıoğlu. Atilla Mısırlıoğlu,who continued his father’s work leased the space for 49 years from the government after the establishment of the museum. He has taken care of everything, from environmental allocations to the maintenance of the locomotives and has made a home for his metal guests that are tired from all those trips. İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

83


There’s a maintenance workshop and an exhibition area which exhibits pictures of Atatürk entering Çamlık at the entrance of the musuem which is built on a 50 thousand square meter open area.

Bugün 50 bin metrakare açık alan üzerine kurulu olarak dünyada söz sahibi hale gelen Çamlık Açıkhava Buharlı Lokomotif Müzesi’nin girişinde, bir tamir atolyesi ve Atatürk’ün çamlık istasyonuna gelişinde çekilmiş özel fotoğrafların sergilendiği bölüm bulunuyor. Alman, İngiliz, Fransız, Amerikan, İsveç ve Çekoslovak yapımı olan ve bu ülkelerden ithal edilen 35 buharlı lokomotifin en eskisi 1887, en yenisi 1952 yılına ait. Bunların arasında dünyada sadece iki adet olan ve odunla çalışan İngiliz yapımı bir lokomotifin yer aldığı müzede, Hitler’in 2. Dünya Savaşı’nda özel olarak yaptırdığı 3 silindirli lokomotif de ilgi çekiyor. Ayrıca 4 vinç, su pompaları, motorin taşıma tankı, 1 açık ve 1 kapalı yolcu vagonu, su cenderesi ile 1850 yılından kalma bir tuvalet ve 900 metre uzunluğunda eski bir tünel de müzenin konuşlandığı alanda bulunuyor. 84

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Müze bahçesinin orta bölümünün sağında yer alan dönüş paneli çevresine bir kısım lokomotifler dizilmiş durumda, diğerleri ise yeşil arazinin her köşesinde. Bugün yorgun ama ihtişamlı gövdeleriyle dünya savaşını, kurtuluş savaşını görmüş posta trenlerinden yük ve yolcu trenlerine tarihin tanıklarının eşliğinde, zaman tünelinde gezmek mümkün. Selçuk’tan 10 dakika uzaklıkta bulunan müzeye, minibüslerle ulaşılabiliyor. İzmir’den ise Basmane Garı’ndan hareket edip, Çamlık İstasyonu’ndan müzeye yönelebiliyorsunuz. Genellikle nisan ve mayıs aylarında okul guruplarını ağırlıyor, sezonluk ise on beş bin yerli, yabancı ziyaretçisi mevcut. Müze içerisinde restoran ve kafe de hizmet veriyor. Geçmiş ile bugün arasında demirden bir köprü kuran emektar raylar, ebedi istirahatlerindeki lokomotifleriyle nostalji için ziyaretçilerini bekliyor.

The 35 steam locomotives were imported from countries such as Germany, Britain, France, the USA, Sweden and the Czechoslovakia; the oldest one dates back to 1887 and the newest dates back to 1952. The pieces that attract the most attention is the train that runs on wood made in Britain and the 3 cylinder locomotive that was built by Hitler during WWII. There are also 4 cranes, water pumps, a gas transportation tank, 1 open and one closed passanger wagon, a wter mill, a toilet from 1850 and an old 900 meter tunnel in the museum. Some locomotavies are situated in the right hand side of the iddle section of the museum’s garden and the other are scattered around the greens. It is possible to take a trip down memory lane through passanger and baggage trains that have witnessed great wars. The museum which is 10 minutes from Selçuk can be reached by minibuses. From İzmir you can get to the museum from trains that depart from Basmane station through Çamlık station. The museum usually hosts school groups in April and May and 15 thousand local and foreign tourists during the season. There’s a restaurant and a café in the museum as well. Veteran tracks that build an iron bridge between the past and the present await their guest for a nostalgic visit with their now retired locomotives.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

85


Güncel / Actual

İzmir’in tarihle randevusu İlk ev sahiplerinin 9 bin önce yaşadığı kanıtlanan İzmir’de, toprak altındaki gizemleri yıldan yıla gün ışığına kavuşan Teos, Metropolis ve Bayraklı Höyüğü (Smyrna), ören yerine dönüşerek, ziyaretçileriyle buluşmaya hazırlanıyor.

86

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İzmir’s date with history In İzmir, where civilizations first started settlements 9 thousand years ago, antique cities such as Teos, Metropolis and the Bayraklı tumulus (Smyrna) are waiting for their visitors after their transitions into ruin sites.

Y

eşilova’daki kazılarda bilinen tarihinden 4 bin yıl daha yaşlanarak, ilk ev sahiplerinin 9 bin yıl önce yaşadıkları kanıtlanan İzmir’de, toprak altındaki gizemlerini her yıl biraz daha gün ışığıyla paylaşan üç kazı alanının daha ören yeri statüsüne kavuşturulmasına çalışılıyor. Teos Antik Kenti, Metropolis ve Bayraklı Höyüğü’nde sürdürülen arkeolojik kazı, belgeleme ve restorasyon çalışmaları, binlerce yıllık geçmişin, bugünün ziyaretçileriyle de paylaşılmasını içeriyor. İzmir İl Kültür Turizm Müdürlüğü tarafından ören yeri statüsü kazandırılması amacıyla faaliyetlerin sürdürüldüğü 3 yerleşimden önce Teos’u ziyaret edelim.

Dünya kültür mirasına armağan: Teos Antik kentteki Dionysos Tapınağı, Hellenistik Dönem kent suru, tiyatro, bouleuterion, agora, agora tapınağı, sarnıç ve gymnasium gibi mimari kalıntılar, Isthmos adı verilen küçük bir yarımada üzerinde yer alıyor. Yeni dönem Teos Arkeoloji Projesi, arkeolojik kazı, belgeme ve restorasyon çalışmaları, antik kentin Protogeometrik Dönem öncesi erken yerleşimini (Myken Dönemi ve öncesi), Protogeometrik Dönem’den Roma Dönemi sonuna kadar olan kent gelişimini tespit etmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Dionysos Tapınağı, bouleuterion ve Antik Liman gibi yapıların kazı ve restorasyonlarının gerçekleştirilerek, bölgenin turizm potansiyelinin artırılması, bu yapıların toplumun eğitim ve kültürel yaşamına katılması amaçlanıyor. Ayrıca Teos Antik Kenti ve Karagöl Mermer Ocağı’nın bir bütün olarak ele alınıp bir açık hava müzesine (Karagöl’den Roma’ya) dönüşmesi de hedefler arasında bulunuyor.

I

n İzmir, that aged 4 more thousand years after the digs in Yeşilova, and proved that first settlements began 9 thousand years ago, works are underway to turn 3 more dig sites into ruin sites. The archeological digs, documentation and restoration works that are being continued in the Teos antique city, Metropolis and the Bayraklı tumulus include sharing thousands of years of history with visitors. Let’s first visit Teos, one of these three settlements that will be turned into ruin sites by the İzmir City Culture and Tourism Directorate.

A gift to the world cultural heritage: Teos Architectural ruins such as the Temple of Dionysus, the city wall from the Hellenistic period, the theatre, Bouleuterion, agora, the agora temple, cistern and gymnasium are located on a small peninsula called Isthmus.

MÖ 3 ve 2. yüzyıllarda Dionysos Sanatçıları Birliği’nin merkezi olan Teos Antik Kenti’nde çalışmalar, ören yeri statüsüne kavuşmasını da içeriyor. O zaman bouleuterion, 2300

The new Teos archeological project aims to determine the early settlements in the city before the proto geometric period (the Mycenaean Greek period) and its development from the proto geometric period to the end of the Roman period. In this regard, it is targeted to unearth and restore structures such as the Temple of Dionysus and to make them be a part in the educational and cultural lives of the community. It is also aimed to think of the Teos antique city and the Karagöl marble quarry as one single unit and turn the spot into an open air museum.

yıl sonra yeniden tiyatro

The archeological digs, documentation and restoration works that started with the

will come alive again with

gösterileriyle hayat bulacak

Works in the Teos antique city, which was the center of the Dionysus Artists Association in the 3rd and 2nd century B.C., includes its transition into a ruin site. After that, the Bouleuterion stage plays after 2300 years. İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

87


Teos Kazı Alanı

Geçen yıl Bakanlar Kurulu Kararı ile Teos Antik Kenti’nde başlanan arkeolojik kazı, belgeleme ve restorasyon çalışmaları, antik kentin bir ören yeri olarak düzenlenmesini de amaçlıyor. Bu bağlamda Teos Antik Kenti’nin, arkeolojik kültür parkına (arkeopark) dönüştürülmesi, toplumun sosyal ve kültürel yaşamında kullanılır hale getirilmesi sağlanacak.

Arkeolojik bilgi panoları Özellikle antik kentte gerçekleştirilecek olan çevre düzenleme projeleriyle gezi güzergahları (kısa, orta ve uzuntur) üzerindeki arkeolojik bilgi panoları, çevrenin fauna (hayvan çeşitliliği) ve florası (bitki çeşitliliği) ile ilgili bilgi panoları, dinlenme alanları, sosyal-kültürel faaliyet alanları, sit alanının bir arkeo-parka dönüşmesini sağlayacak. Bu bağlamda özellikle, ören yerinin alt yapısını oluşturan elektrik hattı ve kent içi aydınlatma, otopark, bilet gişesi, cafe, WC, müze-depo ve kazı evi olmak üzere çeşitli yapılar inşa edilecek, böylece Teos Antik kenti tanımlı bir ören yerine dönüşecek. Bu arada antik kenti ve 2010 yılından itibaren başlayan yeni dönem araştırmalarını, pro88

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

jelerini ve ulaşılan sonuçları hızlı bir şekilde duyurabilmek ve tanıtmak amacıyla www. teosarkeoloji.comadlı web sayfası hazırlandı. Türkçe ve İngilizce olarak düzenlenen web sayfası, uluslararası alanda Teos’ta yapılmakta olan çalışmaları tanıtmanın yanı sıra uluslararası ortak projelerin geliştirilmesinde de büyük önem taşımaktadır. Yine söz konusu bu web sayfası ile bağlantılı olarak kazıda ortaya çıkarılan eserlerin kaydedildiği ve uzman kişilerin interaktif olarak üzerinde çalışabilecekleri bir veri tabanı (Kazı, Yazıt ve Sikke Veri Tabanı) da hazırlanmaktadır..

Bouleuterion’da Teoslu şairlerin izleri Tiyatronun güneydoğusunda ve Dionysos Tapınağı’nın doğusunda bulunan bouleuterion, antik kentteki en iyi korunmuş yapılarından birisi. Üstü bir çatı ile örtülü olan bouleuterion’un oturma sıraları oldukça iyi korunmuş. Küçük çaplı sanatsal faaliyetlerin yapılacağı bouleuterion’da gerçekleştirilecek olan kazı çalışmaları, yapının tamamen ortaya çıkarılmasını sağlayacak. Sadece orkestra çukuru ile birkaç oturma basama-

approval of the cabinet aims at turning the antique city into a ruin site. In this regard, the Teos antique city will be turned into an archeological culture park and will be available for use in the social and cultural life of the community.

Archeological information panels The archeological information panels on the tour routes (short, medium, long tours), panels about the fauna and flora of the surroundings, resting areas and social -cultural spots will turn the ruin site into an archeological culture park with landscaping projects that will be undertaken in the antique city. In order to achieve this, structures such as a parking space, ticket counter, café, WC, museum-storage house and a dig house will built alongside an electricity line and inner city lighting system, thus turning the Teos antique city into a complete ruin site. In the meantime, a web site called www. teosarkeoloji.com has been established to advertise the project and its development. The web site which is both in Turkish and English is important in advertising the


works carried out in Teos as well as developing joint international projects. In addition, the web site provides a database (digs, tablets and coins) which logs the artworks that are unearthed during the digs so that experts can work on them interactively.

The traces of the poets from Teos in the Bouleuterion

Teos

ğı halen toprak altında olan yapının kazısı tamamlandıktan sonra buna ait orijinal mimari blokların (özellikle oturma basamaklarının) restorasyonuyla öncelikli olarak İzmir halkının kültürel yaşamına katılması yönünde gerekli olan alt yapısı tamamlanmış olacak. Yaklaşık 500 kişilik yapıda, çeşitli sanatsal faaliyetler (şiir dinletileri, tiyatro gösterileri, caz festivalleri vb.) düzenlenebilecek. Lesboslu Sappho’dan sonra Arkaik Dönem’in en ünlü lirik şairi Anakreon’un (M.Ö. 572) ve ondan sonra gelen Antimachos ve Epikürcü Nausiphanes’in Teoslu olması nedeniyle 2600 yıl sonra antik kentin bouleuterion’unda düzenlenecek olan “Anakreon Şiir Dinletileri”, antik dönem kültürüne sahip çıkılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında çok önemli bir rol üstlenecek. M.Ö. 3.-2. yüzyıllarda Dionysos Sanatçıları Birliği’nin merkezi olan Teos’ta böyle bir yapı, 2300 yıl sonra yine tiyatro gösterileriyle yeniden hayat bulacak.

limanından günümüze pek bir kalıntı kalmamış ise de güney limanı, tüm Anadolu sahillerindeki en iyi korunmuş antik limandır. Büyük dikdörtgen bloklarla inşa edilmiş olan antik limanın iskele kalıntıları hem deniz içerisinde hem de kum yığınları altında açık bir şekilde takip edilebilmektedir. Söz konusu limanda sürdürülecek olan kazı, belgeleme ve restorasyon çalışmaları, M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren etkin ticaretin niteliğini ve liman mimarisini ortaya koyacaktır. Kısa zamanda kazıları tamamlanıp bilim dünyasına duyurulacak olan antik liman, özellikle Anadolu Antik Dönem liman mimarisi ile tüm Akdeniz havzası liman mimarisi için önemli bir örnek oluşturacaktır. Deniz aşırı ticarette etkin rol oynamış olan antik kentin iskelesinde ahşaptan inşa edilecek bir yük kayığı ile bir vinç, kayıklara yükleme işinin nasıl yapıldığını ortaya koyacaktır. Bu alana, kazı ve restorasyonu gerçekleştirildikten sonra yeni işlevler yüklenebilecektir.

Anadolu sahillerinin en iyi korunmuş antik limanı

Karagöl Africano Mermer Ocağı Açık Hava Müzesi Projesi

Teos Antik Kenti’nin kuzey ve güney limanı olmak üzere iki limanı bulunuyor. Kuzey

Karagöl ve çevresinde sürdürülen belgeleme çalışmalarında hem çevredeki yarı işli

The Bouleuterion which is located to the southeast of the theatre and to the north of the Temple of Dionysus is one of the best preserved structures in the antique city. In the structure which is covered by a roof, bleachers have been well protected. Digs that are currently on the way in the Bouleuterion which will host small art events will help unearth the entire structure. After the dig of the structure is finished – only the orchestra pit and a few steps remain underground- the original architectural blocks will be renovated and the building will be added to the cultural life of İzmir. Art activities such as poetry readings, theatre plays and jazz festivals will be organized in the structure that can accommodate around 500 people. The “Anacreon Poetry Readings”, which will be organized in the Bouleuterion after 2600 years to commemorate the most famous lyrical poet of the Archaic Age Anacreon, Antimachos and Nausiphanes from Teos, will be undertake an important role in preserving the culture of the antique age and passing it on to future generations. Such a structure in Teos, which was the center of the Dionysus Artists Association in the 3rd and 2nd century B.C., will come alive again after 2300 years with art events.

The most well preserved antique port on Anatolian shores There are two ports in the Teos antique city; a north port and a south port. Although there not many ruins from the north port today, the south port is the best preserved port on Anatolian shores. The wharf ruins of the antique port which was built with huge rectangular blocks can easily be seen inside the sea and under mounds of sand. The excavation, documentation and restoration works that are being continued at İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

89


61 adet blok, hem de Kayadibi mevkideki antik mermer ocakları tespit edilmiştir. M.Ö. 3. yüzyıldan beri Teos Grisi ve Africano türü mermerin çıkarıldığı Sığacık-Karagöl alanında şimdi bir göl halini almış mermer ocağı, kendine has kesim teknikleri ve yazıtları olan antik mermer bloklar ile birlikte ele alınarak bir açık hava müzesine dönüştürülmesi, hem Seferihisar ilçesini hem de Teos kazılarını kültürel mirasa sahip çıkılması konusunda bir adım öne taşıyacaktır. Bilim dünyası ve yöre halkı tarafından pek bilinmeyen bu alanın açık hava müzesine dönüştürülmesi, bu alanın tanınmasına ve korumasına büyük ölçüde katkı sağlayacaktır. Söz konusu alanda, 2300 sene önce ocaktan çıkarılmış olan bloklar bir peyzaj projesi dahilinde düzenlenecek, mermerin ocaktan çıkarılıp yapıdaki son kullanımına kadar olan evresini gösteren bilgi ve görsellerin yer aldığı panolar yapılacaktır.

Antik dönemin en büyük Dionysos tapınağı Antik Dönem’in en büyük Dionysos tapınağı, Teos’ta ünlü Mimar Hermogenes tarafından inşa edilmiştir. 2010 yılında tapınakta başlayan kazı ve restorasyon çalışmalarının temel amacı, yapının ilk inşa edildiği M.Ö. 3. yüzyılın sonundan itibaren geçirdiği yapı evrelerini tespit ederek ortaya koymak ve Hermogenes problemine açıklık getirmektir. Bu bağlamda tüm tapınak ve temenos alanında yarım kalan kazılar tamamlana90

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Teos

Teos

rak, yapının mimari ve yapısal problemleri çözümlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca yine tapınak alanında derin sondajlarla erken dönem yapı evreleri araştırılacaktır. Böylece özellikle Arkaik Dönem’de en parlak dönemini yaşayan Teos’daki Dionysos tapınımına ışık tutulacaktır. Uzun vadeli çalışmalar kapsamında tapınağa ve tapınağı çevreleyen temenos alanına ait stoa’ların Hellenistik Dönem, Augustus ve Hadrian Dönemi yapı evreleri ile yapıya ait mimari bloklar bezeme ve teknik açısından incelenecektir. Tapınak alanında gerçekleştirilecek olan 10 yıllık uzun vadeli çalışmalar sonucunda tapınağın ve temenos alanının kısmi restorasyonu gerçekleştirilecektir. Böylece antik dönem tapınak mimarisi, ziyaretçiler için daha anlaşılır hale getirilecektir.

the port will introduce the characteristics of sea trade since 6th century B.C. and the architecture of the port. The antique port which will be unearthed and introduced to the scientific world will especially be a good example of the Anatolian antique age port architecture. A cargo skiff built from wood and a port crane that will be built on the wharf of the antique city will introduce how products were loaded onto skiffs. This area could be used for different purposes after excavations and restorations.

•Doç. Dr. Musa Kadıoğlu / Kazı Başkanı

Metropolis; 2500 yıl öncesinin planlı kenti Torbalı ilçesine bağlı Yeniköy ve Özbey köyleri arasındaki tepe üzerinde günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce planlı bir kent olarak kuruldu Metropolis. Buna karşın, kentteki en erken seramik buluntular, Geç Geometrik Döneme tarihlendi. İlk kez 1989 yılında Prof. Dr. Recep Meriç başkanlığında Selçuk Müzesi ile birlikte Uyuzdere Anatanrıça Kült Mağarası’nda başlayan ve 1990 yılından itibaren kent içine genişletilen çalışmalar, bugüne kadar kesintisiz devam etti. Metropolis kazılarının güncel ve ağırlıklı

Karagöl Africano Marble Quarry Open Air Museum Project 61 semi-embroidered blocks and antique marble quarries in the vicinity of Kayadibi were found during the documentation works that are being carried in and around Karagöl. The uniting of the marble quarry in the Sığacık-Karagöl area that is now a lake which has been producing Teos Gray and Africano type marbles since 3rd century B.C. and the antique marble blocks that have unique cutting techniques and epitaphs into one area and turning it into an open air museum will be a huge step in preserving the cultural heritage in the Teos antique city. This transition will contribute greatly to the preservation and advertisement of the area which is unknown in the scientific world and to the locals. Blocks that have been taken from the quarry 2330


alanını antik kent ve yakın çevresi oluşturur. Buradaki 1. derece arkeolojik sit alanı yüzölçümü yaklaşık 779 bin metrekaredir. Ayrıca geçmiş yıllarda çalışılan Bronz Çağı yerleşimi Bademgediği Tepe 6750 metrekare, Geç Neolitik-Kalkolitik Çağ yerleşimi Dedecik Heybelitepe 800 metrekaredir. Her iki alanda Batı Anadolu için büyük önem taşıyan buluntular tespit edilmiştir. Helenistik Metropolis Kenti’nde ise resmi yapıların birçoğu gün ışığına çıkarılmış ve antik tiyatro restore edilmiştir. Geçmişte ve hatta bugün pek çok etkinliğin gerçekleştirildiği tiyatro, mermerden inşa edilmiş görkemli bir yapıdır. Ayrıca kazısı tamamlanarak ziyaretçilere açılan Antik bouleuterion (Meclis Binası), Stoa, Hamam ve Gymnasion, Akropolis mozaikli evler ve dükkanlar görülmeye değer kalıntıları oluşturur. Metropolis ile ilgili en güncel proje, kentin ören yeri kapsamına alınması ile ilgilidir. Bu konuda gerekli altyapı çalışmalarının birçoğu tamamlanmıştır. Metropolis’in önemi İzmir ve Efes arasındaki ana yol üzerindeki stratejik bir tepe ve eteklerinde kurulmuş olmasında yatmaktadır. Her türlü ticari malın rahatça ulaştırılabildiği bu küçük fakat önemli kent, çevresindeki verimli ovalardan sağlanan gelirlerle gelişmiş, özellikle şarap üreticiliğiyle ünlenmiştir. Metropolis’in bir başka önemi ise Priene dışında nadiren görülen Hellenistik Dönem anıtlarına sahip olmasıdır. Metropolis kent tepesi hala Yeniköy ve Özbey köyleri arasında üzeri zeytin ve çam ağaçlarıyla örtülü Kocadiz Dağı’nın eteklerinde bulunmaktadır.

Önemli kalıntılar; Tiyatro: Metropolis’te tiyatro, Hellenistik Dönem’de yaygın uygulamaya uygun olarak, kentin güneye bakan, şist ana kayadan oluşan yamacının üzerine inşa edilmiştir. Oturma sıraları ana kayaya oyulan tabanın üstündeki blokaja oturtulmuştur. Oturma bölümü, diazoma ile ikiye ayrılır. Alt bölümde merdivenlerin ayırdığı 7 kerkis (kama planlı bölüm), üst kısımda ise 14 kerkis bulunmaktadır. Toplam oturma kapasitesi 3600 kişidir. Burada 2000 yılında başlayan restorasyon çalışmaları, bir yıl sonra tamamlandı. Bu

Dionysos Tapınağı - Teos

years ago will be organized in accordance with a landscaping project and panels that include visuals and information on the production stages of marble techniques will be built.

The largest Dionysus Temple in the antique age The largest Dionysus Temple in the antique age was built by Hermogenes in Teos. The main aim of the excavation and restoration works in the temple that started in 2010 is to determine the structural phases it underwent from the time it was built in 3rd century B.C. and to clarify the Hermogenes

equation. In addition, early age structural phases will be researched with deep explorations in the temple region, thus shedding light on the Temple of Dionysus which lived it most glorious days in Teos during the Archaic Age. In the long range, the Hellenistic, Augustus and Hadrian Age structural phrases of the galleries belonging to the temenos area that surround the temple and architectural blocks belonging to the structures will be analyzed in terms of decoration and technique. After a decade of long term works that will be undertaken in the temple area, the partial restoration of the temple and the temenos İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

91


Metropolis Antik Kent Yerleşim Alanı

projenin asıl amacı, tiyatrodaki özgün bölümlerin erozyona ve selin yol açtığı bozulmalara karşı korunmasını sağlamaktır.

Akropolis Akropol, kent tarihinin araştırıldığı bir laboratuar olma özelliğini taşımaktadır. Burada yapılan sondajlar, insanların M.Ö. 3000 yıllarından itibaren burada yaşamaya başladıklarını ortaya çıkarmıştır. Kentin en kolay savunulacak tepesine kurulan yukarı kentin (Akropol) surları, Helenistik Döneme tarihlenir. Surlar iki kapı tarafından kesilmekte, doğudaki ana giriş kapısı kent merkezine, batıdaki kapı ise genellikle kaya mezarlarının bulunduğu mezarlık (Nekropol) alanına yönlenir.

Mozaikli Salon Tiyatronun doğu kenarına bitişik inşa edilen Roma dönemine ait geniş mekanın duvarlarında geometrik şekilli freskler, taban döşemesinde ise renkli taşlarla yapılmış iki panel mozaik ortaya çıkarılmıştır. Ana mozaiğin merkezinde tiyatro ve eğlence tanrısı Dionysos, karısı Ariadne ve konuyla

92

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

area will be actualized. Consequently, antique age temple architecture will be easier to understand for visitors. • Doc. Musa Kadıoğlu / Head of the excavation

Metropolis; a planned city 2500 years of age Metropolis was built as a planned city 2500 years ago on the hill between the villages of Yeniköy and Özbey. Despite this fact, the earliest ceramic findings in the city were dated back to the late geometric era. Excavation works that first started in 1989 at the Uyuzdere Anatanrıça Cult Cave by the Seljuk Museum presided over by Prof. Dr. Recep Meriç and spread to the center of the city in 1990 continues to this day without interruption. The majority of the digs in Metropolis are centered in and around the antique city. The 1st degree protected site in this area is approximately 779 thousand square meters. In addition, the Bademgediği Hill, a Bronze Age settlement area, is 6750 square meters and a late Neolithic Age settlement area, Dedecik Heybelitepe, is 800 square

meters. Important historical assets for Western Anatolia were unearthed in both of these regions. Most of the official buildings and the antique theatre in the Hellenistic Metropolis city were unearthed and restored. The theatre which hosted – and in fact still hosts- many events is a glorious building made of marble. The antique Bouleuterion (senate building), gallery, bath and gymnasium along with houses adorned with mosaics and shops which have been restored and opened for public visitation are other ruins that are worth seeing. The most recent project about the antique settlement is its inclusion to the ruin site list. Many of the infrastructural works on this subject have been finished. The importance of Metropolis lies in its establishment on the outskirts of a strategic hill which is located on the highway between İzmir and Ephesus. This small but important antique city which was ideal for export and import developed thanks to the fruitful plains around it and became


ilgili mitolojik karakterler (Menad vb.) yer alır. Yan panelde ise komedya ve tragedya masklarının yanı sıra balık ve kuş figürleri olduğu için bu mekanın tiyatro yapısıyla ilgili bir resepsiyon salonu olduğu kabul edilir.

Bouleuterion (Meclis Binası) Antik dönemin meclis binaları olarak adlandırılan bouleuterionlarda, kentle ilgili kararlar alınırdı. M.Ö. 2. yüzyılın ortalarında yapılan Metropolis Bouleuterionu, 16,90 x 17,70 metre boyutlarıyla kareye yakın bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu, ışınsal merdivenlerle iki bölüme (kerkides) ayrılmıştır. Dairesel formlu oturma sıraları, antik tiyatrolarda olduğu gibi at nalı formunda tasarlanmıştır.

Stoa Yağmur ve güneşten korunmak amacıyla yapılan stoalar, dini törenlerde, siyasi ve felsefi toplantılarda, ticari ve kültürel etkinliklerde kullanılıyordu. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilen Metropolis stoasının uzunluğu 67, genişliği 10 metre (200x30 ayak) ölçülerindedir. Yapının çatısı, Dor düzenindeki iki sütun sırası sayesinde taşınmaktadır.

Metropolis Mozaikli Salondan

Yukarı Hamam-Gymnasium Roma hamamları, yıkanma işlevinin yanında günümüzdeki spor merkezleri gibi etkileşim alanlarıydı. Yazıtlara göre, Ön Hamam, Masaj Odası ve Ana Hamam bölümlerinden oluşan Metropolis Hamamı’nda sıcaklık döşeme altında bulunan bir metre yüksekliğindeki ısıtma sistemiyle (hypocaust) ve duvarlara yerleştirilen içi boş tuğlalarla (tubuli) sağlanıyordu.

Aşağı Hamam-Palaestra Halk arasında ‘’Han Yıkığı’’ olarak adlandırılan kalıntılarda yapılan kazılarda, Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait yaklaşık 40x40 metre ölçülerinde, görkemli bir hamam kalıntısı ortaya çıkarıldı. Yapı çevresinde 2008’den beri sürdürülen araştırma ve kazılarda, hamamın doğusundaki düzlükte yaklaşık 35x37 metre boyutlarında bir avlu (palaestra) bulundu. Sütunlu avlunun çevresindeki galerilerin mozaik döşemeyle kaplandığı tespit edildi.

Atriumlu Evler Metropolis’te bugüne kadar ortaya çıkarılan

yapılar arasındaki ilişki, düzenli bir kent planı organizasyonunun varlığına işaret eder. 2003 sezonu çalışmalarında, ortasında avlu ve havuz bulunan yapılar ortaya çıkarıldı.

Araplıtepe Kilisesi Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan kentin doğu yamacındaki Araplıtepe mevkinde yaklaşık 20 metre genişliği ve 40 metre uzunluğunda önemli bir erken Hıristiyanlık kilisesine ait kalıntılar bulundu. • Yrd. Doç. Dr. Serdar Aybek / Kazı Başkanı

famous for its wine production. Another important characteristic of Metropolis is that you can see Hellenistic Age structures which cannot be seen in any other antique settlement but Priene. The city center of Metropolis is still alive on the outskirts of the Kocadiz Mountain located between the villages of Yeniköy and Özbey.

Important ruins; The theatre: The theatre in Metropolis was built on İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

93


the hillside built on the main rock that overlooks the southern part of the town as it was done in the Hellenistic Age. The bleachers are mounted on the blockage that was carved from the main stone. The bleachers are separated into two with a passage. There are 7 wedge planned areas in the lower section divided by stairs and 14 wedged areas in the upper part. Its total seating capacity is 3600 people. Restoration works that started here in 2000 were finished in one year. The real aim of this project is to protect the damaged areas of the original parts of the theatre which were ruined by erosion and floods.

Acropolis

Metropolis

Bakan Günay’ın ziyareti Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 22 Mayıs Pazar günü İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun Metropolis Antik Tiyatro’da verdiği “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Özel Konseri”ne katıldı. Sanatçıları kutlayan Bakan Günay, antik kenti de ziyaret ederek, yetkililerden bilgi aldı. İzmir’deki tarihi eserleri korumak ve bazılarını gün yüzüne çıkarmak amacıyla 86 milyon liralık ödenek ayrıldığını ifade eden Günay, “İzmir’in dünyadaki tarihi şehirlerden bir eksiği yok. Biz İzmir’in tarihini de dünyaya tanıtacağız.” dedi.

Ve Smyrna İzmir Bayraklı’daki höyük üzerinde yer alan Smyrna, antik dönemde batısı ve güneyi denizle çevrili küçük bir yarımadacıktır. Yüz ölçümü yaklaşık yüz dönüm olan Bayraklı Höyüğü, bir düzlük üzerinde kurulu küçük bir tepeciktir Smyrna Kenti, bu tepecik üzerinden ovaya doğru geniş bir alana yayılır. Strabon (MÖ 1. yüzyıl) Eski İzmir’in kendi zamanındaki Smyrna’dan 20 stadion uzaklıkta, körfezin en doğusunda; Aristeides te (MS 2. yüzyıl) ikinci kentin kendi zamanındaki Smyrna ile Sipylos Tepesi arasında yer aldıklarından söz eder. Bayraklı Höyüğündeki ilk bilimsel çalışma94

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

lar, Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal ve Prof. Dr. John M. Cook tarafından İngiliz ve Türk üyelerden oluşan bir heyet ile 1948-1951 arasında gerçekleştirilmiştir. 4 sezon süren bu ortak kazı, çok önemli bilimsel sonuçlar ortaya koymuştur. Bunun en başta geleni Helen göçünün 1050 tarihlerinde gerçekleşmesi ve kentteki tapınağın, Anadolu’da bulunan en eski Helen tapınağı olmasının keşfidir. 1966 yılında Smyrna kazılarına tekrar başlayan Ekrem Akurgal, 1992’ye kadar yaptığı çalışmalarla Bayraklı Höyüğü’nde Geometrik, Arkaik ve Klasik dönemlere ait yerleşme katlarını gün ışığına çıkardı. Ord. Prof. Dr. Akurgal, M. Ö. 11. - 4. Yüzyıl arasına tarihlediği kesintisiz on yerleşme katının verdiği sonuçlarla, Smyrna’nın M. Ö. 7. yüzyıldan başlamak üzere 3 yüzyıl boyunca ticari ve siyasi faaliyetin toplandığı bir merkez olduğunu ortaya koydu. Bu çalışmalarla Smyrna’nın M.Ö. 7. Yüzyıl sonundan itibaren M.Ö. 4. Yüzyıl da dahil olmak üzere kullanılan, Athena Tapınağı önünden başlayıp, batıda, limanda son bulan ana caddesi ve ana caddeye dik olarak ulaşan birbirlerine paralel sokakları günışığına çıkarıldı. Bu geometrik dokunun, Hippodamus’un kent planının ilk aşaması olduğuna dikkat çeken, M.Ö. 4. Yüzyıla ait yerleşme kalıntılarını höyüğün en üstünde küçük bir alanda bulan da yine Ord. Prof. Dr. Akurgal oldu.

The Acropolis serves as a lab for the research of the city’s history. Explorations in this area have revealed that civilizations started their settlements as early as 3000 B.C. The walls of the city, which was built on the most easily defendable hill, can be sated back to the Hellenistic Age. The walls are cut by two doors; the main entrance door in the east opens up to the city center and the door in the west opens up to the Necropolis which usually houses rock tombs.

The Mosaic Hall Geometric shaped frescos from the Roman era and two mosaic panels made with colorful stones on the ground furnishings were found on the walls of the large area that was built next to the north side of the theatre. There are depictions of Dionysus, the God of theatre and entertainment, his wife Ariadne and mythological characters in the center of the main mosaic. Because there are masks that symbolize comedy and tragedy in addition to fish and bird figures on the side panel, we believe that this area was some kind of a reception hall connected to the theatre.

Bouleuterion (Senate Building) Decisions about the city were made in Bouleuterions, which were the senate buildings of the antique age. The Metropolis Bouleuterion which was built in the middle of 2nd century B.C. has an almost


Aiol şehri olarak MÖ 11. yüzyılda kurulan ve Batı Anadolu’da Arkaik Dönem için ideal bir kent örneği oluşturan Bayraklı Höyüğü’nün (Smyrna) ziyarete açılması, kent turizmi açısından önem taşıyacak. When the Bayraklı tumulus (Smyrna), an ideal urban example for the antique age in Western Anatolia that was established in 11th century B.C. as an Aiol city, is opened for the public, it will be an important addition to the tourism in İzmir.

Bayrağı Prof. Dr. Meral Akurgal devraldı 1993’ten itibaren Prof. Dr. Meral Akurgal başkanlığında sürdürülen çalışmalar, kent içi ve kent surları olmak üzere iki alanda yoğunlaştı. Çalışmalarda, Athena kutsal alanı ile ilgili yeni tüf taşı mimarlık elemanları gün ışığına çıkarılırken, bunlardan bazıları daha önce ele geçen tüf taşı sütun kaide, tambur ve volütlü başlık parçaları ile yeniden değerlendirildi. Bu veriler ve yeni öneriler ışığında bütünü ile tüf taşından bir tapınak rekonstrüksiyonu yapılarak, tapınağın 6x10 sütunlu bir peripteros olduğu sonucuna ulaşıldı. Buna göre tüf taşı Aiol düzeni sütunlardan alınan kalıplarla 8.5 metre yükseklikte 7 adet orijinal ölçülerdeki mulaj, tapınaktaki olası yerlerine dikildi. Çifte Megaron’un batısından başlayarak Athena Caddesi’nde son bulan, M.Ö. 7. yüzyılın 2. yarısının başına tarihlenen İon Dünyasının en eski taş döşeli yolu bütünüyle restore edildi.Kazılar son on yıldır höyüğün doğu ve güney eteklerinde sürdürülmektedir. Höyüğün doğu eteklerinde daha önceki kazılarda ortaya çıkarılan 2.5 metre uzunlukta, 1.40 metre yükseklikte

Bayraklı Höyüğü

square formation. The 400 people capacity meeting room is divided into two parts with radical stairs. Bleachers with a circular formation were designed in a horseshoe form just like in antique theaters.

Stoa The stoas which were built to provide protection from rain and sun were used in religious ceremonies, political and philosophical meetings and commercial and cultural events. The length of the Metropolis stoa which was built in 2nd century B.C. is 67 meters and its width is 10 meters. The roof of the structure is supported by two column lines.

Upper bath-Gymnasium Roman baths were meeting places as well as places for cleansing. According to epi-

graphs, heating was provided by a meter high heating system under the floor and hollow bricks that were places inside the walls at the Metropolis bath which had three rooms: the front bath, massage room and main bath.

Lower bath –Palaestra A grand bath ruin with a 40x40 size belonging to the Roman period was unearthed during the digs carried out at a place called the ‘inn ruins’ by the locals. During the excavations that have been going on since 2008, a 35x37 size palaestra was also unearthed on the plain to the north of the bath. The galleries around the columned courtyard were covered with mosaics.

Houses with atriums The relationship between the structures İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

95


which have been unearthed so far in Metropolis suggests the existence of an organized urban planning. Structures with courtyards and pools were found after the excavations in 2003.

The Araplıtepe Church Remains of an early Christian church that was 20 meters wide and 40 meters long were found in Araplıtepe, which is on the eastern hillside of the antique city that was the center of the episcopacy in the Byzantine period.

Minister Günay’s visit

Bayraklı Höyüğü

iki taş sırasından oluşan kent duvarı kalıntısı takip edilerek, Erken Arkaik sur bütünüyle açıldı. Açılan duvarın yüksekliği maksimum 4.40 metre, toplam uzunluğu 140 metredir. Höyüğün güneyinde polygonal taş örgülü Erken Arkaik Dönem kent duvarı (1. duvar), Arkaik çeşmenin kuzeybatı çaprazından itibaren batıya doğru 75 metre uzunlukta kesintisiz olarak günışığına çıkarıldı. Bu çalışmalarla M.Ö. 7. Yüzyılın ilk yarısından 6. Yüzyılın ortalarına kadar Smyrna Kenti’nin çok sağlam bir kent duvarı ile korunduğu saptandı. Höyüğün kuzeydoğu köşesinde, kentin ana girişi saptanarak çalışmalar burada da yoğunlaştırılmıştır. Kent girişinde ana karadan içeri doğru iki adet kapı yer almaktadır. Kent girişi şimdilik ele geçen verilere göre, MÖ 7. Yüzyılın ilk yarısından itibaren, MÖ 6. Yüzyıl ortasına kadar kullanılmıştır. Söz konusu tarihten sonra ise bu giriş bütünüyle dolgu ile kapatılmıştır. Kapatıldığı dönemden günümüze değin in situ olarak gelen dolgunun kaldırılması çalışmalarla sonlandırılmıştır. Kaldırılan dolgudan yuvarlak dere taşları, az miktarda pişmiş toprak künk kırıkları ve Athena Tapınağı’na ait tüf taşı mimarlık parçaları gelmiştir.

96

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Kutsal kimliğe sahip Smyrna Kenti girişinde Erken Arkaik sura ilişkin tek kanatlı ve dıştaki 2. sura ait iki kanatlı birer kapı yer almaktadır. Ayrıca içeriye doğru, tapınağın yan girişine dayalı bir kapı daha çıkarılmış, böylece kentin üç adet kapısının varlığı ortaya konmuştur. Kentin ana girişi önünde Klasik Dönem’e ait taştan bir sunak, bunun kuzeyinde de Roma Dönemi’ne ait stucko’lu iki yapı kalıntısı ile aralarındaki paye ortaya çıkarılmıştır. Burada bulunan yüzlerce kandil ve iki adet “tabula ansata”, burasının Roma Dönemi’nde de kutsal bir kimliğe sahip olduğunu göstermiştir. 2009 yılı kazı sezonunda kent girişindeki dolgu toprak kaldırılırken, büyük bir bölümü iki sıra taş duvarla oluşturulmuş bir koridor içinde korunan, pişmiş toprak künklerden oluşturulmuş bir kanal sistemi bulunmuş, kanal, 39.92 metre uzunlukta ortaya çıkarılmıştır. Kanal 2010 yılı verilerine göre, şimdilik MÖ 7. Yüzyılın ikinci yarısına aittir. Ayrıca kent girişinin kuzeyinde, hemen ona bitişik tüf taşı bir yapının varlığı da ortaya konmuştur. Kazılarda, höyüğün doğusunda, iki sur arasında yer alan kare ve megaron tarzı odaları içteki erken surdan ayıran bir duvar bulun-

Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay, attended the “19th of May Youth and Sports Festival Special Concert” performed by the İzmir State Classical Turkish Music Choir in the Metropolis Antique Theatre on Sunday, May 22. Minister Günay, who congratulated the performers, visited the antique city and received information from the authorities. Günay, who pointed out that they had secured an 86 million lira subsidy to preserve and unearth the historical artworks in İzmir said, “İzmir is as good as the other historical cities in the world and we will introduce the history of the city to the world.” • Asst. Doc. Serdar Aybek / Head of the excavation

And Smyrna Smyrna, which is located on a tumulus in İzmir, Bayraklı, is a small peninsula that was surrounded by seas on the west and south in the antique age. The Bayraklı tumulus is approximately 100,000 square meters and the antique city of Smyrna is a small mound built on a plain and spreads towards a big area. Strabo (1st century B.C.) states that Old İzmir is located 20 stadiums away from Smyrna on the easternmost point of the bay and Aristides (2nde century A.D.) claims that the second city is situated between Smyrna and the Sipylos Mountain. First scientific works on the Bayraklı tumulus were carried out by Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal and Prof. Dr. John M. Cook between the years 1948-1951. This joint effort which lasted 4 seasons yielded very important scientific results. The most important


concluded that this was a “peripteros” a temple surrounded by a portico with 6x10 columns. In regards to this, 7 original size castings made from tuff stone columns were erected in their corresponding spots at the temple. The old stone road from Ionia that was dated to the second half of 7th century B.C. was completely restored.

Bayraklı Höyüğü Arkaik Çeşme

muştu. (Kare ev ve megaronun arkasındaki duvar.) Bu duvarın kuzeye doğru takibiyle 26 metrelik bölümü daha açılmıştır. Antik çeşmenin kuzeye yönelen cephe duvarının önünde tabana inilmiştir. Burada da çeşme duvarının karşısında yeni bir duvar kalıntısı ortaya çıkmıştır. Yeni duvarın güney bölümünde, duvara dayanmış olarak çok tahrip görmüş bir pithos mezar, çift kulplu geniş ağızlı bir kap ile tam bir lydion ele geçmiştir.

TUSENET Projesi Karşıyaka Belediyesi 2009 yılında Belediye Ortaklık Ağları (TUSENET) projesine katılmayı, sürdürülebilir turizm ve kültürel mirasa sahip çıkılması amacıyla geliştirdiği Smyrna-Bayraklı Höyüğü projesi ile kazanmıştır. TUSENET Projesi Türkiye Belediyeler Birliği, İsveç Bölgeler ve Yerel Yönetimler Birliği ve Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın işbirliği ile yürütülen çalışmalardır. Bu doğrultuda, ülkemizden 22, İsveç’ten 5 belediye TUSENET projesi için seçilmiştir. Projenin amaçları arasında pilot Türk belediyelerinin ve TBB’nin AB üyelik sürecinde etkin rol üstlenecek kapasiteye ulaşması da bulunmaktadır. Smyrna – Bayraklı Höyüğü Projesi, 2010 yılından itibaren Bayraklı Belediyesi’nin de TUSENET projesine katılımı ile sürdürülmektedir.

of these results is the determination of the Hellenistic immigration as 1050 and that the temple that was found in the city being the oldest Hellenistic temple in Anatolia. Ekrem Akurgal who restarted excavations on Smyrna in 1966, unearthed settlement phases in the Bayraklı tumulus from the geometric, archaic and classic ages. With his findings, Ord. Prof. Dr. Akurgal proved that Smyrna was a center for trade and politics for 3 centuries. The main avenue and side streets parallel to the avenue in Smyrna were unearthed thanks to his works. He was also the first person to take notice that this geometric fabric was the first step of Hippodamus’ urban plan and the first academic to find ruins from 4th century B.C. in a small area on the upper most part of the tumulus.

Prof. Dr. Meral Akurgal takes over Excavation works that started in 1993 presided over by Prof. Dr. Meral Akurgal concentrated on the city center and city walls. During the excavations, new tuff stone architectural elements were unearthed and reexamined along with previous findings. The temple was reconstructed in accordance with these new findings and it was

Excavations are being continued for the past 10 years on the east and western hillsides of the tumulus. The early archaic city wall was completely unearthed by following the ruins of the wall between two stones. The unearthed wall is 4.40 meters in height and 140 meters in length. The early archaic age polygonal braided stone city wall (1st wall) in the south of the tumulus was completely unearthed starting from the northwest opposite of the archaic fountain continuously for 75 meters to the west. After these excavations, it was determined that the Smyrna antique city was very well guarded with a city wall from the first part of 7th century B.C. until the middle of 6th century. The entrance of the city was found at the northeastern corner of the tumulus and works were expedited in this area as well. There are two doors at the entrance of the city. According to what is found so far, the city entrance has not been used from the first part of 7th century B.C. until the middle of 6th century. After this date, the entrance was completely blocked. The blockage which has remained in situ was removed after extensive work. Pond rocks, very little tiles and tuff stone architectural pieces from the Temple of Athena were found in the removed blockage.

A religious identity There’s a single wing door at the early archaic wall at the entrance of the Smyrna antique city and a double wing door on the second outer wall. In addition, another door that was propped up against the side entrance of the temple was unearthed, revealing the existence of 3 doors in the city. The degree between these doors and an altar made from stones from the classic age in front of the main entrance of the İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

97


Batı Anadolu’da Arkaik Dönem için ideal bir kent 1948 den itibaren yapılan çalışmalar M.Ö. 11. Yüzyılda bir Aiol şehri olarak kurulan Smyrna’nın, özellikle M.Ö. 700-550 tarihleri arasında, mimarlık alanında büyük bir atılım gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Gyges’in tahta çıkışından (M.Ö. 680) sonraki ve özellikle Alyattes zamanındaki Lidya saldırıları (M.Ö. 600) Lidyalıların Smyrna için her zaman tehlike oluşturduklarını gösterse de Smyrna, en parlak dönemini bu süreçlerde yaşamıştır. Kenti çevreleyen suru, çok odalı, banyolu evleri, kutsal yapısı, kamu hizmeti veren çeşmesi ve geometrik dokulu kent planı ile Smyrna, Batı Anadolu’da Arkaik Dönem için ideal bir kent örneğidir. Batı ve güneyden denize açık, kuzeyde dağlarla, doğuda ova ile çevrili Smyrna, Batı Anadolu’da şimdilik savunma sistemi en iyi ortaya çıkarılmış kenttir. Ancak kenti çevreleyen M.Ö. 9. yüzyıl erken kerpiç surun ve 7. Yüzyıl başı Erken Arkaik Dönem taş surunun batıda, yani deniz tarafında ortaya çıkarılması, buralardaki modern yapılaşma yüzünden şimdilik olanaksızdır. Kentin içindeki doğu batı doğrultudaki Athena Caddesi batıda bir liman ile son bulmaktadır. Söz konusu kalıntılar bugün höyüğün hemen batı eteklerinde yer alan evlerin altında kalmaktadır. Bu alanın kodu deniz seviyesinden yaklaşık 3 metredir. Böylece Smyrna Kenti’nin Arkaik Limanı buralardaki evlerin altında şimdilik korunmaktadır. Smyrna turizm yönünden çekici bir ören olmamasına karşın, modern kentin tarihi kimliğini sergileyen bir açık hava müzesidir. Yurdumuzdaki eski eserler hem ulusal kültür varlığımız hem de bütün insanlığın ortak mirasıdır. Bu nedenle modern İzmir’in tam ortasında yer alan ve bir açık hava müzesi niteliği taşıyan Bayraklı Höyüğü üzerindeki kültür varlığımızın ziyarete açılarak, turizm açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda arkeoloji ve tarih bilincinin ziyaretçilere kazandırılması düşüncesiyle höyük eteklerinde sergileme alanları ve bir gezi parkuru projesi hazırlanmaktadır . • Prof. Dr. Meral Akurgal / Kazı Başkanı

98

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

city and 2 stucco structures belonging to the Roman era were revealed. Hundreds of candles and 2 “tabula ansata” that were found suggest that the area was a religious space during the Roman era. While the dirt filling at the entrance of the city was being lifted after the 2009 dig season a canal system made from terracotta tiles protected by stone walls was found and unearthed at 39, 92 meters. The canal, according to 2010 findings, is dated back to the second half of 7th century B.C. In addition to this canal, on the northern part of the city entrance, a tuff stone structure was unearthed next to it. During the digs, to the north of the tumulus, a wall that separated square rooms from the inner wall was found (the wall behind the square house and the megaron). By following the wall to the north, another 26 meter was unearthed. The ground of the exterior wall of the antique fountain which tends to the north is now reached and another wall part across the fountain wall is unearthed. On the southern part of this new wall a pithos tomb, a double handled wide jug and a well preserved cup from the Lydia rule was uncovered.

The TUSENET Project The Municipality of Karşıyaka has been awarded with a membership to TUSUNET (Municipality Partnership Networks) in 2009 with its Smyrna-Bayraklı Tumulus project which it has started in the aim of sustainable tourism and preservation of cultural heritage. The TUSENET is a joint project undertaken by the Turkish Municipalities Association, The Swedish Regions and Local Administrations Society and the Agency of International Development. In this regard, 22 municipalities from our country and 5 from Sweden were elected for the TUSUNET project. One of the targets of the project is to bring pilot Turkish municipalities and the Turkish Municipalities Association up to a capacity which will be effective in Turkey’s candidacy for the EU. The Smyrna – Bayraklı tumulus project continues with the addition of the Municipality of Bayraklı to the TUSUNET project in 2010.

An ideal city for the archaic age in Western Anatolia Works that have been underway since 1948 proves that Smyrna made a huge development in term of architecture especially between the years 700-550 B.C. Even though Lydian attacks were dangerous for Smyrna especially after the rule of King Gyges of Lydia (680 B.C.) and King Alyattes (600 B.C.) after that, the city lived its most glorious days during that time. Smyrna, with its city wall, multi room houses with baths, religious fabric, fountain and geometric urban planning, is an ideal example of an archaic city in Western Anatolia. Smyrna which is open to the sea in the west and south, surrounded by mountains on the north and plains in the east, is the best defended city in Western Anatolia that we have unearthed so far. But the excavation of the 9th century B.C. early mud brick wall and the early archaic age stone wall on the sea side in the west is now impossible because of the modern structuring in the area. The Athena Street on in the city on the east-west direction ends with a port in the west. These ruins are now under the houses which are situated on the western hillsides of the tumulus. The elevation of this area is about 3 meters from sea level. So, the archaic port of the Smyrna antique city is now protected under the houses in the region. Although Smyrna is not an attractive ruin site, it’s an open air museum that exhibits the historical identity of the modern city. The historical artworks in our country are both our cultural values and the joint heritage of all mankind. Because of this, the opening of the Bayraklı tumulus for public visitation and its addition to the tourism potential is essential. There is also a project for the establishment of an exhibition area and a walking course on the hillsides of the tumulus to make visitors conscious about archeology and history. • Prof. Meral Akurgal / Head of the excavation


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

99


Güncel / Actual

Antik üzüm,

topraklarına dönüyor Bundan 2600 yıl önce İon kenti Foça’dan Marsilya’ya antik üzüm taşımış gemiciler ve Fransızların üzümle tanışmasını sağlamışlar. İşte o üzüm, kaybolduğu anavatanında yeniden yetişiyor.

The antique grape is returning to its homeland 2600 years ago, sailors transported grapes from the Ionian city of Foça to Marseilles and introduced the French to grapes. Now those grapes are being grown in their long lost homelands.

100

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


T

arihinde, İonların Ege sahillerinde kurduğu en önemli kentlerden biriydi Foça. Topraklarında yetişen antik üzümüyle de tanındı ve bu üzümün Avrupa’ya ulaştırılmasında limanıyla önemli işlev gördü. Foçalı denizciler, 2600 yıl önce üzümlerini kürekli ticaret gemileriyle Güney İtalya, Korsika, İspanya ile bugün şarapçılığın önemli adreslerinden Fransa’da Nice, Antibes ve Marsilya’ya taşıdılar. Fransızlar, üzümü Foçalı bu denizciler sayesinde tanıdı ve buradan da dünyaya sattı. Efsanevi üzüm Foçakarası, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Foça’daki topraklarında yaşadı. Mübadele yılları ve sonrasında ise giderek yok oldu, üretimi sıfıra düştü. Foçalılar üzümü, üzüm de Foça topraklarını unuttu. Uzun yıllar deniz kuvvetlerinde görev yapan Volkan Sucukçu’nun yolu Foça’ya düşünceye kadar da bu böyle devam etti. İlk kez 1991 yılında, bir Fransız turistle sohbet ederken Foçakarası üzümünün adını duydu Sucukçu. Turistin, ‘’Nasıl bilmezsiniz? Yıllar önce bu bölgelerden alınıp Fransa’ya götürüldü o üzüm. Şimdi çok ünlü oldu ve dünyaya satıyoruz’’ demesi üzerine araştırma başlattı. Küçük bir bütçeyle 1999 yılında 3.5 dönümlük ilk bağını kurdu, eşi ile birlikte denemelere başladı. Bir yıl sonra da emekli olup, kendisini tamamen Foçakarası’nı canlandırma çalışmalarına adadı. Almanya ,İsviçre ve Bordeaux da şarapçılık eğitimlerine katılan Sucukçu, 2009 yılında Lalande de Pomerol Şarap Konseyi onur üyeliğini aldı. Bu arada ilçeye gönül veren dostlarıyla Foça Karası Grubu’nu kurarak, sözcülüğünü üstlenen Sucukçu, ilk fideleri Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Milli Bağ Koleksiyonu ile Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesine bağlı Mordoğan Deneme İstasyonu ve Yunanistan’da Rum mübadillerin kurduğu Eski Foça kasabasından getirdi. Sucukçu, topladığı klonlama çubuklarını, üzümü halka da sevdirmek için her yıl mart ayında ücretsiz olarak dağıttı. Diktiği fidelerin iklime uyum sağladığını ve sağlıkla büyüdüğünü izleyen Volkan Suçukcu’ya göre, üzüm en iyi haline 2015 yılında gelecek.

Volkan Sucukçu

F

oça was one of the most important cities established by the Ionians on the shores of the Aegean. It was known by the ancient grapes it produced and was an important place for the export of these grapes to Europe with its port. The seamen of Foça transported these grapes 2600 years ago to Southern Italy, Corsica, Spain and to Nice, Antibes and Marseilles in France. The French knew of these grapes because of these sailors and introduced them to the world. The legendary grape, Foçakarası, lived on the lands in Foça until the first quarter of the 20th century. After the great exchange it became obsolete. The people of Foça forgot about the grape and the grapes forgot about the lands of Foça. This continued until the day Volkan Sucukçu, a naval officer, came to Foça. He first heard of the grape from a French tourist in 1991. He started his research when the tourist told him that the grape had been taken to France from this region many years ago and that they were exporting it to every corner of the world now that it was very famous. He established his first 3500 square meter grapevine with a small budget in 1999 and started experimenting with his wife. He retired after one year and dedicated his time on revitalizing Foçakarası. Sucukçu who participated in wine workshops in Germany, Switzerland and Bordeaux received the honorary mem-

bership of the Lalande de Pomerol Wine Council in 2009. In the meantime, Sucukçu who established the Foça Karası Group and became its spokesman brought the first nursing plants from the Tekirdağ Vineyard Institute, the Mordoğan Trial Station and the Old town of Foça. Every March, Sucukçu distributed the cloning sticks to the locals for free to get them to like the grapes. According to Volkan Sucukçu who has observed that the nursing plants he planted are growing healthily and have adapted to the climate, the grapes will reach their best state in 2015. In the meantime, in accordance with the project developed by the 360 degrees historical researches association for the contribution to the advertisement of Turkey, Foçakarası wine and vine were introduced during the trip to Marseilles in the June of 2009 with the Kybele antique boat. The commission, who visited old Foça colonies and reached Marseilles, tasted the 2008 harvest Foçakarası wines. Foçakarası was also introduced to the gastronomy media in Paris in September, 2009. Volkan Sucukçu points out that he has no economic expectations from all this work he is doing. Sucukçu, who says that his biggest wish is to reinvent a lost culture in Foça will succeeded if the Foçakarası grape will be produced on its homeland. Volkan Sucukçu says that Foçakarası can be used İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

101


Bu arada 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin ülke tanıtımına katkıda bulunmak amacıyla geliştirdiği proje uyarınca 2009 Haziran ayında Kybele adlı antik tekneyle Marsilya’ya gerçekleştirdiği gezide, Foçakarası şarabı ve asması da yer aldı. 2600 yıl önceki ticari yolculuğunda 1700 deniz mili kat ederek Foça kolonilerini ziyaret eden ve Marsilya’ya ulaşan heyet, 2008 rekoltesi Foçakarası şaraplarını 2600 yıl önceki rotası boyunca insanların damak tadına sundu. Foçakarası, 2009 Eylülünde Paris’te gastronomi basınına da tanıtıldı. Bütün bu çalışmalar sırasında herhangi bir ekonomik beklentisinin olmadığını belirtiyor Volkan Sucukçu. En büyük arzusunun Foça’da kaybolmuş bir kültürün yeniden canlanması olduğunu ifade eden Sucukçu, başarırsa mübadele sonrası bağların ortadan kalkmasıyla kaybolan Foçakarası üzümü, yeniden topraklarında var olacak. Volkan Sucukçu, Foçakarası’nın, Akdeniz’in güney kıyı iklimine uygun düşük asitli, baharatlı kırmızı rose ve beyaz şarap olarak üretebileceğini, her şarabın aromalarının farklı ama içiminin yumuşak olduğunu belirtiyor. Foçakarası şarapları, Foça’da Topaz Şarapçılık ve Urla’da butik şarap 102

olarak Ayda ve Uğur Kaleli çifti tarafından üretiliyor. Sucukçu, ilk denemelerini yurt içi ve dışından uzmanlara da tattırmış ve beğeni almış. Çabasının örnek olmasını dileyen Volkan Sucukçu, Anadolu’da da adaptasyonu yapılmamış üzüm türleri bulunduğunu, ülkede bu kadar üzüm zenginliği varken, bu varlığın görmezden gelinmemesi gerektiğini kaydediyor. Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nün 10 yıllık sabırlı bir çalışma sonunda sadece Anadolu’ya ait 1600 üzüm çeşidinin DNA ve RNA çalışmalarını tamamladığını ifade eden Sucukçu, bunların bir çoğunun kaybolmuş, isimleri dahi bilinmeyen türler olduğunu belirtiyor ve ekliyor: ‘’Foçakarası da kaybolmaya yüz tutmuş bu türlerden biriydi. Bu derece verimli ve bol çeşitli Anadolu kaynaklı çeşitlerimiz dururken, şarap üreticilerinin kolaya kaçıp ısrarla yabancı üzümlerden şarap yapmaları düşündürücüdür.’’ Foçakarası artık ilçede yeniden tanınıyor. Topraklarına hoş geliyor Foçakarası. Ve Foça, 2600 yıl önce tanıdığı üzümüne yeniden kavuşuyor.

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

to produce low acid, spicy red, pink and white wine and that each wine has a different aroma but all are easy on the palette. Foçakarası wines are produced by Topaz Winery in Foça and by a couple named Ayda and Uğur Kaleli in Urla. Sucukçu had his first samples tested by local and foreign experts and got positive feedback. Volkan Sucukçu, who wishes to set an example, says that there are grapes in Anatolia which have not been adapted and says that he feels sorry that winery is being ignored although there are many great types of grapes in the country. Sucukçu who points out the DNA and RNA works of only 1600 types of Anatolian grapes were finished by the Tekirdağ Vineyard Institute after a 10 year effort, says that most of them are types that have just been lost and rediscovered and adds: ‘’Foçakarası was one of those grapes that was almost obsolete. It is a shame that people are producing wines from foreign grapes when we have such fruitful and abundant sources in Anatolia.’’ Foçakarası is now starting to be recognized in the town. Its homelands welcome Foçakarası. And Foça is reuniting with a grape it knew 2600 years ago.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

103


Söyleşi / Interview

“En güvenli turizm şehriyiz” ‘İzmir’de yaşamak bir ayrıcalıktır’ diyen İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, İzmir’in Türkiye genelinde en güvenli şehirlerden biri olduğunu belirtti. ○ Röportaj/Interview: ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN

104

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


‘We’re the safest tourism city’ The City Chief of Police Ercüment Yılmaz who says ‘It’s a privilege to live in İzmir’ adds that the city is one of the safest in Turkey.

S

on yıllarda dünyanın ekonomik ve toplumsal gelişme adına rotasını çevirdiği en önemli sektör olarak görülüyor ‘bacasız sanayi’ turizm. Doğrudan 64 sektöre destek sağlayan turizm pastasından daha fazla pay alabilmek için ülkeler, kentleri tanıtım ve pazarlama çalışmalarına yoğunlaşıyor. Her turizm ülkesi ve her destinasyon noktası için de güvenlik, profesyonellerin ve karar otoritelerinin üzerinde önemli durduğu bir konu. Bir marka destinasyondan bu konuda beklenen, turistlerin sağlıklı ve güvenli bir ortamda tatillerini geçirmelerini sağlamak. Tıpkı İzmir’de olduğu gibi.

İzmir’deki güvenlik konusunu İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’a sorduk. Yılmaz, “İzmir Türkiye’nin en güvenli turizm kenti” diyor. ‘Güvenli bir kent’ için nasıl bir anlayışla hizmet sağlıyorsunuz? YILMAZ: 20 aydır İzmir Emniyet Müdürü olarak görev yapıyorum. Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde, hem de turizmin hareketlilik kattığı bir şehirde yerli-yabancı turistten şikâyet almamak beni mutlu ediyor. Ancak sorun olmaması için de mesai arkadaşlarımız yoğun bir şekilde çalışıyor. Örneğin İzmir artık kruvaziyer gemilerin gelip yanaştığı bir merkez haline geldi. İçinde altı bin insanın bulunduğu bir gemi yanaşıp da bir gece yatılı olarak kaldığı zaman güvenliklerini sağlamalıyız ki, bir daha isteyerek İzmir’e gelsinler. O zaman ne yapmak gerekir? Geminin yanaştığı limanın çıkışında sizin o insanları rahat ettirebilecek, Kordon’da rahat dolaşabilecekleri bir organizasyonu sağlamanız gerekir. Tabiî ki, biz işin güvenlik ayağındayız. Sivil, resmi personelimizle tedbirlerimizi alıyoruz. Bu esnada esnaftan ve toplumun diğer kesimlerinden de destek bekliyoruz. Buraya gelen insan kentimize para bırakıyorsa, esnafımıza ve insanımıza ekonomik değer sağlıyorsa elbirliğiyle güvenli bir ortam yaratmalıyız.

İzmir’de özellikle hangi bölgelerde güvenlik önlemleri alıyorsunuz? YILMAZ: Kentimize gelen yerli-yabancı turistlerin mutlaka gezdiği bazı yerler var. Tarihi Kemeraltı Çarşısı önemli bir nokta. Tarihi çarşımız yoğun bir bölge olmasına rağmen, aldığımız güvenlik önlemleri sayesinde sıkıntı yaşamıyoruz. Ancak bizimle birlikte çarşı esnafının da aynı yönde çabası olması gerekiyor. Yoğunluğun yaşandığı bir başka önemli bölgemiz kentin tarihi geçmişini yansıtan Agora. İkiçeşmelik aksında yer alan Agora’yı kalabalık turist kafileleri ziyaret ediyor. Bu şekilde gruplar giderken biz de emniyet olarak sivil ve resmi personelimizle güvenlik önlemlerimizi alıyoruz. Selçuk-Efes, turistlerin yoğun olarak geldiği bir başka bölgemiz. Orada da aynı şekilde gerekli güvenlik tedbirlerimizi alıyoruz. Sezon başlarken rutin dışında hangi ek önlemler alınıyor? YILMAZ: Yaz aylarında Çeşme’nin nüfusu katlanıyor. Rakamlarla ifade edersek, sezon başlarken Çeşme’ye 7 pasaport polisi, resmi ekip, radar ve çekici ekip, asayiş büro müdürlüğü hizmetlerinde görev yapacak 3 sivil ekip, güven timlerinden 3 resmi motor ekibi, yaya devriye için 10 polis, 2 yunus timi, bir komiser, 26 polis memuru, 27 personel asayiş hizmetleri için gönderiyoruz. Diğer taraftan çevik kuvvete baktığımızda 50 polis, 2 amir, kaçakçılık organize faaliyetlerine bir ekip olmak üzere sezon açılmaya başladığından itibaren toplamda İzmir’deki kuvvetlerimizden Çeşme’ye değişik birimleri içeren 100 emniyet elemanımızı göreve gönderdik. Bunun dışında daha kalabalık kitleleri buluşturan spor, sanat, kültürel etkinlikler için de ayrıca takviye ekipler yolluyoruz. Tüm bu saydıklarım diğer tatil beldelerimiz için de geçerli. Mesela Foça’da her yıl düzenlenen rock festivali için binlerce genç ilçeye gidiyor. Biz de en üst düzeyde güvenlik

T

ourism, which the world seems to be turning to for economic wealth and social development, is considered to be the most important sector in recent years. Countries who want a bigger share out of tourism which supports 64 different sectors are upping their PR and marketing efforts to introduce their cities. And safety is an important issue for each tourism country and attraction point. What is expected of a tourism destination is to provide guests with a healthy and safe environment; just like it is the case in İzmir. We talked about the safety issues in İzmir with the City Chief of Police Ercüment Yılmaz, who said “İzmir is Turkey’s safest touristic destination.” What kind of services do you provide for a safe city? ‘ YILMAZ: I’ve been the Chief of Police of İzmir for the past 20 months. I am happy not to receiving complaints from local and foreign tourists in Turkey’s 3rd largest city which has immense touristic activity. But we are working really hard to keep it that way. İzmir is now a major stop for cruise ships. We need to provide a safe environment for a ship that docks for the night and that carried over 6000 people so that they come back. Then what do you do? You create a safe environment so that they feel safe and free to tour around the city. Of course we are responsible of the safety aspect of the job so we are looking for support from local merchants and other elements of the public. If we have guests who are contributing to our economy we must create a safe environment by working together. In which parts of the city do you take safety measurements? YILMAZ: There are places in our city which İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

105


önlemi alıyoruz ki, gençler güven içinde eğlenebilsin. Urla, Seferihisar gibi yakın turistik bölgelere de bir olay söz konusu olduğunda anında takviye ekipler gönderiyoruz. Kruvaziyer gemilerin yarattığı yoğunlukta da aynı önlemler geçerli. Gemilerin geliş gidiş saatleri, günleri aylık takvim olarak bize gönderiliyor. Biz de İzmir emniyeti olarak rutin önlemlerimizi alıyoruz. Kapkaç olayları son derece azaldı. Nasıl bir çalışma yürütüldü bu konuda? YILMAZ: Evet, sevindirici bir tablomuz var. Yine rakamlarla anlatırsak, 2010’da ilimizde meydana gelen kapkaç sayısı toplam 74’tü. Bu sayının yarısı yakalanıp adalete teslim edildi. Kentimizin gündeminde artık kapkaç sorunu yok. Güven ve huzur timlerinin büyük bir başarısıdır bu düşük oran. Resmi ve sivil ekiplerin yoğun çalışmasıyla paralel orantıda yaşanan bir düşüş. 2006 yılında yapılan yasal düzenleme de kapkaça karşı verilen mücadelede çok etkili oldu. Tutuklanma oranları artınca, bu suçla mücadelede kolluk kuvvetlerinin gücü arttı. Bir İzmirli olarak, kentinize bakış açınız nedir? YILMAZ: İzmir’in çok avantajları var. İzmir’de yaşamak sosyal ve ekonomik açıdan çok rahattır. İklimiyle, insanıyla en güzel ildir İzmir. En güzel güneşe, denize 45 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Dünyanın en eski tarihine sahibiz. Her şey var İzmir’de. İzmirli olmak bir ayrıcalık, burada yaşamak bir farklılık.

106

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

are definitely visited by guests. The historical Kemeraltı Bazaar is an important point. Even though the bazaar is a crowded area we don’t encounter any problems thanks to the safety measures we have taken. But the tradesmen in the bazaar must also be careful about the safety issue. Another popular place is Agora, an area that reflects our history. Agora, which is on the İkiçeşmelik axis, is visited by crowded tourist groups and we take every measure for their safety with our civilian and official staff. Another popular place is Selçuk-Efes, and we have the same safety measures there. What types of additional measures are taken besides the routine as we begin the season? YILMAZ: During the summer season population doubles in Çeşme. If we have to put it in numbers, we are sending 7 passport policemen, 3 civilian crews who will work in radar, tow away and public peace, 3 official motorized policemen crews, 10 policemen for pedestrian patrol, 2 special forces team, one commissioner, 26 police officers and 27 personnel for public peace to the area. On the other hand if we look at the riot police, we are sending 50 officers, 2 commandants and a crew for illegal trafficking, so in total we have sent 100 police official from different departments to Çeşme. In addition to that, we send back up units to the area when there are cultural activities such as festivals, concerts and sports activities. What I have mentioned here also goes for other summer resorts in the

city. For example, thousands of young people go to Foça for the annual rock festival and we take every safety measure available so that they can have fun in peace. When there’s an incident in closer resort towns such as Urla and Seferihisar we immediately send back up units. The same measures go for crowded cruise ships. We receive a detailed schedule of these cruise ships and we make the necessary arrangement accordingly. Pick pocketing has declined to the point of non existence. What kinds of measures were taken concerning this subject? YILMAZ: Yes, we are very happy about that. If we have to go back to numbers, there were 74 pick pocketing incidents in our city in 2010. Half of this number was caught and brought to justice. Pick pocketing is no longer a problem in İzmir. This is because of the success of the safety and peace teams we have established. And the legal regulations that were enforced in 2006 were very helpful. When the rate of arrests rose, the power of law enforcement that was dealing with this problem grew. As a local citizen of İzmir, what do you think about the city? YILMAZ: İzmir has a lot of advantages. It is easy living in İzmir, socially and economically. With its climate and friendly people, İzmir is the best. You can reach the beaches in 45 minutes. We have the world’s oldest history. You can find everything you need in İzmir. It’s a privilege to be a local and to be living in İzmir.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

107


Güncel / Actual

Müziğin evrensel sesiyle buluşun

MÜZİKSEV

Kapısından içeri girdiğinizde ağaçlarla süslü bahçesinde ruhunuza düşen serinlik, özenle oluşturulmuş odalarında yerini, müziğin tarihsel yolculuğuna tanıklık edeceğiniz sıcacık bir gezintiye bırakıyor. Fotoğraflar / Photographs: CEYDA ADAR

Meet the universal sound of music

Müziksev

The coolness that engulfs your soul as soon as you enter the garden adorned with trees leaves its place to a warm outing in its carefully designed rooms where you’ll witness the historical journey of music.

108

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

İ

zmir’in en eski binalarından biri. Kapısından içeri girdiğinizde ağaçlarla süslü bahçesinde ruhunuza düşen serinlik, özenle oluşturulmuş odalarında yerini, müziğin tarihsel yolculuğuna tanıklık edeceğiniz sıcacık bir gezintiye bırakıyor. Kapısında yazan ismi pek çok İzmirli için henüz tanıdık gelmese de, MÜZİKSEV aslında on yıllık bir hayalin gerçeğe dönüşmesi…

O

Yaklaşık 8 bin 500 yıllık geçmişe sahip, tarih boyunca pek çok medeniyetin doğum yeri olmuş İzmir’in kent kimliğinin oluşmasında 26 yıldır katkı sağlayan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV), 25 yıllık birikimini kent halkıyla paylaşmak ve kendisini var eden İzmirlilere kalıcı bir armağan sunmak amacıyla MÜZİKSEV’i kurdu. 25 Mayıs 2011 tarihinde görkemli bir törenle İzmirlilere kapılarını açan MÜZİKSEV, kentte bir ilk olmanın da haklı gururunu yaşıyor. Restore edilen “Alsancak Evi”nde konuklarını ağırlayan MÜZİKSEV projesiyle İKSEV, ülkemizin

The İzmir Foundation for Culture, Arts and Education (İKSEV) who has contributed to the establishment of İzmir’s urban identity, a city with a 8500 year history that was the birth place of many civilizations, for the past 26 years, built MÜZİKSEV in order to share its 25 years of accumulation with the citizens of İzmir and to present them with a permanent gift. MÜZİKSEV which opened its doors with a grand ceremony on May 25, 2011 is proud to be a first in the city. With the MÜZİKSEV project, which hosts its visitors in the newly restored “Alsancak House”, The İzmir Foundation for

ne of İzmir’s oldest buildings… The coolness that engulfs your soul as soon as you enter the garden adorned with trees leaves its place to a warm outing in its carefully designed rooms where you’ll witness the historical journey of music. Even though not a lot of people know about it, MÜZİKSEV is the manifestation of a 10 year dream…


ve kentimizin zengin müzik geçmişini yansıtmanın yanı sıra kentin tarihi dokusunun korunmasına da yardımcı olmayı amaçlıyor.

Çocuklar müzikle buluşacak İzmir Kalkınma Ajansı’ndan sağlanan fonla düzenlemeleri yapılan MÜZİKSEV’de Güner Özkan tarafından bağışlanan geleneksel Türk sazları özenle sergileniyor. Temelini merhum Celasun Muşkara’nın kayıt koleksiyonunun oluşturduğu, plakların, kaset ve CD’lerin yanı sıra, başta Dr. Nejat Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’na katılan eserler olmak üzere, özellikle çağdaş Türk bestecilerine ait değerli notaların ve müzik kitaplarının korunabileceği MÜZİKSEV, müzik eğitimi alan gençlerin, araştırmacıların, müzikologların ve müziğe ilgi duyan kent halkının yararlanabileceği bir merkez olarak hizmet veriyor. MÜZİKSEV’i bir müzeden çok, müziği tanıtmayı ve sevdirmeyi amaçlayan bir yer olarak tanımladıklarını belirten İKSEV Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı Sirel Ekşi, amaçlarının çocukları müzik aletleriyle tanıştırmak, türü ne olursa olsun, her müziğin çalgılarını tanımalarını ve sevmelerini sağlamak olduğunu belirtiyor. İlerleyen dönemlerde atölye çalışmaları yapmayı düşündüklerini ifade eden Eşki, sözlerine şöyle devam ediyor: “Üst katımızda bir lutiye (tamir, bakım, enstrüman yapımı) atölyemiz var. Ayrıca çocukların deneyim kazanacağı, sazları çalıp deneyebileceği özel bir oda bulunuyor. Eylül ya da ekim ayından sonra kablosuz kulaklılarla sazların seslerini duyabilecekler. Burayı gezdikten, bu sazları görüp tanıdıktan sonra da, o sazların seslerinin nasıl olduğunu orada kendileri çıkaracaklar. Burada bizim amacımız; çocukları müzik aletleriyle tanıştırmak, türü ne olursa olsun, halk müziği, Türk müziği, batı müziği, o çalgıları tanımlamalarını, onları sevmelerini, lutiye atölyesinde bir sazın nasıl yapıldığını görmelerini, hatta gerekirse o yapıma katılmalarını sağlamak. Okullar için özel turlar, eğitim turları düzenlemeyi amaçlıyoruz.”

Culture, Arts and Education (İKSEV) aims to reflect the rich history of music in our country and city and also preserve the historical structure of İzmir.

Children will learn about music Traditional Turkish instruments donated by Güner Özkan are proudly exhibited at MÜZİKSEV which was redesigned with funds from the İzmir Development Agency. MÜZİKSEV which harbors records, tapes and CDs donated by the late Celasun Muşkara, valuable note sheets of famous Turkish composers and music books, is a center which services youngsters who are training in music, researchers, musicologists and all those who are interested in all things music. IKSEV Media and PR Consultant Sirel Ekşi, who says that they define MÜZİKSEV as a place where you can learn and enjoy music rather than a museum adds that their aim is to introduce musical instruments to children and help them love and learn about all kinds of music. Ekşi who points out that they are planning musical workshops in the near future says: “We have a maintenance workshop upstairs. And also we have a special room where kids can try out the instruments. After September or October, they will be able to hear the instruments through wireless headphones. After they are familiar with the place and after they get to know the instruments they will learn

to play them. Our goal here is to introduce the children to musical instruments, get them to know them, love them, see how a traditional instrument is built and maybe aid in the making of these instruments. We are thinking about organizing school trips and educational trips to the center in the future.” Sirel Ekşi says, “If older people are interested in music and instruments they can gain experience in the maintenance workshop.” Sirel Ekşi who says that MÜZİKSEV is a place that will contribute to the tourism in İzmir adds that they exhibit 200 unique traditional instruments and that those are instruments most people have never seen before.

It’s all about collaboration Sirel Ekşi who points out that many of the artworks that are exhibited in MÜZİKSEV need maintenance and restoration says that the president of the Aegean University Instrument Establishment Department Veyis Yeğin and two of his students have been fixing all the instruments free of charge. Ekşi who says that Pınar Aydemir, an experienced curator in İzmir, was a big help in the exhibition of the instruments adds that architect Ayşe Tatari was instrumental during the restoration. Ekşi adds: “Of course İKSEV President Filiz Eczacıbaşı Sarper is the driving force behind the project. She worked very hard İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

109


MÜZİKSEV projesiyle İKSEV, ülkemizin ve kentimizin zengin müzik geçmişini yansıtmanın yanı sıra kentin tarihi dokusunun korunmasına da yardımcı olmayı amaçlıyor. With the MÜZİKSEV project, The İzmir Foundation for Culture, Arts and Education (İKSEV) aims to reflect the rich history of music in our country and city and also preserve the historical structure of İzmir.

Sirel Ekşi, “Büyükler de eğer müzikle, çalgı aletleriyle ilgileniyorlarsa lutiye atölyesinde deneyimler kazanabilirler” diyor. MÜZİKSEV’in İzmir turizmine de katkı sağlayacak bir yer olduğunu vurgulayan Sirel Ekşi, 200’ün üzerinde nadide saz bulunduğunu, bunların pek çok kişinin ilk kez gördüğü sazlar olduğunu belirtiyor.

Her şey elbirliğiyle MÜZİKSEV’de sergilenen eserlerin pek çoğunun bakım, onarım ve restorasyonlarının gerektiğini anlatan Sirel Ekşi, o süreçte Ege Üniversitesi Çalgı Yapım Bölüm Başkanı Veyis Yeğin’in iki öğrencisiyle beraber gönüllü olarak tüm çalgıların hepsini elden geçirdiklerini anlatıyor. İzmir’de iyi bir müzeci olan Pınar Aydemir’in sergileme konusunda çok büyük destek verdiğini söyleyen Ekşi, Mimar Ayşe Tatari’nin de restorasyon sırasında büyük emekleri olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “İKSEV Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper’in her aşamada çok büyük emeği var tabii ki. Vitrinlerin çizilmesi, mobilyaların alınmasına kadar aklınıza ne geliyorsa yapılabilecek her işte o vardı. Elbirliğiyle oluşturulan bir yer oldu MÜZİKSEV.”

110

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Her türlü kayıttan yararlanılabilecek İzmir’de önemli bir eksiği gidererek, araştırmacılar, müzik öğrencileri, müzik seven insanların faydalanacakları önemli bir merkez olarak hizmet veren MÜZİKSEV’de ziyaretçiler, sergilenen çalgıların seslerini gelişmiş teknoloji ürünü aygıtlarla, en iyi yorumcularının icralarından dinleyebilecek. Ayrıca ses arşivinde bulunabilecek taş plaklardan festival konserlerine, tanınmış sanatçıların performanslarından başta kültür kongreleri olmak üzere önemli kongre ve seminerlerin kayıtlarına kadar, her türlü kayıttan yararlanabilecek. MÜZİKSEV’de düzenlenecek uluslararası yaz kursları, atölye çalışmaları ve ustalık sınıfları çeşitli ülkelerin müzisyenlerinin bir çatı altında buluşup kaynaşmasına katkıda bulunacak, bahçede yapılan küçük salon, bölgenin salon sorununa da bir ölçüde çözüm getirecek. Ayrıca bu salon İKSEV’in geniş olanaklarıyla düzenleyeceği çeşitli düzeylerde kurslar, konferanslar, dinletiler, atölye çalışmaları ve sergilerle gençlerin daha köklü ve kaliteli müzik eğitimi alabilmeleri olanağını da sağlayacak.

every step of the way. MÜZİKSEV is in fact a collaborative effort.”

All the records are accessible Researchers, music students and music lovers will be able to hear the sounds of all the musical instruments through high technology machines, played by the best musicians in MÜZİKSEV, an important center for all things music. In addition, they will have access to old recordings, festival concerts, recordings of important meetings and seminars. International summer courses, workshops and master classes that will be organized in MÜZİKSEV will help bring together musicians from all over the world. The little hall in the garden will help with the issue of space. This hall will also be used for classes, conferences, concerts, workshops and exhibitions organized by İKSEV and will help youngsters receive detailed and quality music education.


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

111


Güncel / Actual

Sedef sazlarla hayat buluyor Zahmetli bir sürecin ardından denizaltının büyülü renklerini yeryüzüne taşıyan sedefkarlar, sedefi önce sabırla işler, sonra sazların telleriyle buluşturur. Böylece yaşatılmaya çalışılan bir sanat çıkar ortaya, adına sedef kakmalı sazlar denir. Yazı ve Fotoğraflar / Article&Photography: CEYDA ADAR

112

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


Mother of pearl comes alive with traditional Turkish musical instruments Artists who work with mother of pearl first bring the magical colors of the underwater to earth, then work the material with patience and later on unite the mother of pearl with the strings of traditional Turkish instruments, thus bringing about a long lost art called mother of pearl embroidered instruments.

G

eçmişi Selçuklulara değin uzanan sedef işçiliği, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş sanat dalları arasında. Osmanlı Dönemi’nde en görkemli günlerini yaşayarak çok sayıda eşyanın süslemesinde başrolü oynayan sedef, artık sayıları gün geçtikçe azalan ustalarla yaşatılmaya çalışılıyor. Evliya Çelebi, Süleymaniye Külliyesi’nde 100 dükkanda sedefkar olarak çalışan 500 neferden bahsederken, 20. asra gelindiğinde sedefkarlık mesleği deyim yerindeyse tarihe karışıyor. Midye, istridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan sedef, süslemecilikte kullanılan pırıltılı, beyaz, sert bir madde. Sedef işçiliğinin yaygın olarak kullanıldığı saz yapımı ise asırlardır süren geleneksel kültürümüzün önemli bir parçası. Özellikle 15.-17. yüzyıllar arasında saray civarında kabul görmüş ud, kemençe gibi çalgılarda kullanılan sedef işçiliği, tezhip sanatının çintemani, rumi, penç, hatayi gibi vazgeçilmez motiflerinin çalgıların üstlerine işlenmesiyle doğmuş. Halk çalgısı olarak kabul gören bağlamada ise halı, kilim, çorap gibi eşyaların üzerindeki motifler kullanılırmış.

Eski dönemlerde ustaların yaptığı çalgılar sedefkarlara gönderilir, sedefkar çalgı hangi tarzda işlenecekse işler ve tekrar çalınacak hale gelmesi için ustasına yollarmış. Sedefkarlık yok olunca, daha çok çalgı yapımcılık sanatı içinde yaşamaya başlamış ve çalgı yapım ustaları kendileri işlemeye

Veyis Yeğin

M

other of pearl embroidery which dates back to the Seljuk rule is an art form that is on the verge of extinction. Mother of pearl which was a popular element in the embroidery of many goods especially during the Ottoman Empire is now trying to survive thanks to masters whose number has lessened dramatically over the years. While Evliya Çelebi wrote about 500 workers who engaged in the art in 100 stores in the Süleymaniye Complex, this profession is almost obsolete now. Mother of pearl which can be found on the shells of mussels and oysters is a shiny, white austere material. The making of traditional instruments, which mother of pearl embroidery is abundantly applied, is an important part of our traditional culture. Mother of pearl embroidery, which was extensively used on traditional instruments such as lutes and fiddles especially during the 15th and 17th centuries, was born after traditional motifs were gilded on instruments. On the traditional bağlama, a musical instrument with three double strings played İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

113


başlamışlar. Bugün gelinen son noktadaysa sedefle hayat bulan çalgı süslemeciliğinin son ustaları, bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az.

lar) birisidir. İ.T.Ü. Konservatuarı’nı da kuran kişidir. Biz de mezun olunca burayı kurduk. Ondan öğrendiklerimizi burada uygulamaya çalışıyoruz.” diyor.

Merakla başlayan yolculuk

Sedef işçiliğinin zirvesindeki isimler olarak nitelendirdiği Zeki Kuşçuoğlu ile Salih Balakbabalar dışında bugün, 17. yüzyılda yapılmış sedef kakmalı eserleri tamir edebilecek usta dahi olmadığını dile getiren Veyis Yeğin, sedef imalatının materyale dönüşmesi kolaylaştıktan sonra ilginin arttığını, ancak işçiliğin olmadığını üzüntüyle ifade ediyor.

Zahmetli bir sürecin ardından denizaltının büyülü renklerini yeryüzüne taşıyan sedefkarlar, sedefi önce sabırla işliyor, ardından da sazların telleriyle buluşturuyor. Son dönemde sedef işçiliğinin önemli isimlerinden Veyis Yeğin, ortaokul yıllarında merakla başlayan yolculuğunda, artık mesleği gençlere öğreten bir usta. Kurucusu olduğu Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Çalgı Yapım Bölümü’nde halen başkanlık görevini sürdüren Yeğin’in sedef işçiliğiyle tanışması, ortaokul yıllarında “İyi bir ustaydı” dediği merhum Ömer Gök’ün yanında çırak olarak çalışmasıyla başlamış. Yıllarca usta-çırak ilişkisiyle geliştirdiği mesleğinin öğrenimine de “İşi bilimsel yapalım” diyerek girdiği konservatuarda devam etmiş. İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarı’nın kurucusu Cafer Açın’ın özel öğrencisi olduğunu belirten Yeğin, “Okuldan çok Cafer Açın’ın evinde yetiştim. Türkiye’deki önemli lutiyerlerden (müzik enstrümanı üreten usta114

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

“Bu şekilde yapılacaksa hiçbir anlamı yok” diyen Yeğin, sözlerine şöyle devam ediyor: “Gidip diğer mermer türü şeyler kullanılabilir. Ama abanoz, bağ, fildişi ve boynuzla, zıt karakterli kontrast biçimde birbiri içinden seçilebilecek karakterlerle, renklerle ve geleneksel motiflerle işlendiği zaman, orada sedef işçiliği doğmuş oluyor. İşçilik odur. Nereye işlenecekse geleneksel karakterlerin dışına çıkmadan, özünü bozmadan, önce motifini çıkaracaksınız.”

Üç ayrı teknik Sedefkarlık sanatında uygulanan üç farklı teknik bulunuyor: Kakma, markiteri ve

with a plectrum, motifs on carpets and socks were mostly used. In the old days, instruments built by masters were sent to mother of pearl embroiders and they in return with adorned the instrument with the necessary motifs and send it back to the master. When this art became extinct, masters themselves started embroidering their own instruments. Today, there are only a handful of artists who continue this art form.

The journey that started with curiosity Artists who work with mother of pearl first bring the magical colors of the underwater to earth, then work the material with patience and later on unite the mother of pearl with the strings of traditional Turkish instruments. Veyis Yeğin, an important name in mother of pearl embroidery, is now a master of this art which he started to learn about just out of curiosity when he was in middle school. Yeğin’s journey, who is now the president of the Aegean University State Turkish Music Conservatory Instrument Building Department, started with an apprenticeship with his late master Ömer Gök when he was in middle school.


mozaik. Saray civarında ustalar tarafından en çok kullanılan tekniğin kakma olması nedeniyle en genel biçimde kakma olarak bilindiğini anlatan Veyis Yeğin, bu tekniği şöyle anlatıyor: “Tam sedefin şekli kadar kesilir, özel bıçaklarla çizilir ve derinleştirilir, sedefin kalınlığı kadar derinleştirilip oraya yerleştirilir. Kakma denilen teknik bu oluyor. Şekil ne olursa olsun her şekli kendi yerini oyarak gömmek oluyor kakma. Genel bir kompozisyon dahilinde olur tabii ki. Her küçücük parça bu kompozisyonun birer parçası oluyor. Bunun adına kakma deniyor.” Sedef işçiliğinde kullanılan bir diğer teknik ise markiteri. Bu tekniğin 19 ve 20. yüzyıldan sonra yerleştiğini ifade eden Yeğin, markiterinin uygulanışını da şu cümlelerle özetliyor: “Genellikle iki parçadan oluşur. Bir tanesi bağ dediğimiz, kaplumbağanın kemikleridir. Bunu sıcak suya koyduğumuz zaman yumuşar ve istediğimiz şekle sokup inceltiriz. Diğer kısmına ise sedef döşüyoruz. Birbirine ekleme yerleri muntazam olmalı, arada en ufak boşluk bulunmamalı. Kapladıktan sonra bu iki parçayı birbirine

He continued his career at the conservatory to make his job more scientific. Yeğin, who points out that he was the special student of Cafer Açın, the founder of the İstanbul Technical University Conservatory says, “I learned more in his house than in school. He is one of the most important masters when it comes to the production of musical instruments in Turkey. He is the one who has founded the İ.T.Ü. Conservatory. And we established this place after graduation. Here, we are trying to apply the techniques we have learned from him.” Veyis Yeğin who points out that there are no masters who can fix mother of pearl embroidered instruments from the 17th century, except for masters like Zeki Kuşçuoğlu and Salih Balakbabalar, regretfully adds that although there was more attention after mother of pearl production was made easier, workmanship was almost non- existent. Yeğin, who says that it will be meaningless to perform the art work in such a manner, adds: “They can use other things, like marble. But if embroidery is made with characters, colors and traditional motifs from ebony and ivory, then that is mother of pearl workmanship. You have stick to the traditional characters and the original formation.”

Three different techniques 3 different techniques are applied in mother of pearl embroidery: Kakma (impression), markiteri and mosaic. Veyis Yeğin, who states that the impression technique was the one best known because it was preferred by masters during the Ottoman rule around palaces, describes this technique as such: “The mother of pearl is cut exactly like its shape, scraped with a special knife, deepened and inserted in accordance with its thickness. This is called the impression technique. It is embedding the motif by engraving it whatever the size. It is done as part of a general composition and each little piece is a part of this composition. This is called impression.” Another technique which is used in mother of pearl embroidery is called markiteri. Yeğin who points out that this technique became widespread after the 19th and 20th centuries says: “This technique usually involves two pieces. One of them are the bones of turtle we call bağ. When you put them in hot water they soften and we can thin it and turn it İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

115


Osmanlı Dönemi’nde en görkemli günlerini yaşayarak çok sayıda eşyanın süslemesinde başrolü oynayan sedef, artık sayıları gün geçtikçe azalan ustalarla yaşatılmaya çalışılıyor.

Mother of pearl which was a popular element in the embroidery of many goods especially during the Ottoman Empire is now trying to survive thanks to masters whose number have lessened dramatically over the years. 116

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

perçinliyorsunuz. Üzerine el ile veya çeşitli çizimleri kağıda aktarıp daha sonra bunun üzerine yapıştırıyoruz. Daha sonra kıl testere ile bu iki parça birbirine perçinlendiği için aynı anda kesiyorsunuz. Kestiğiniz bütün parçaları çıkarıyorsunuz ve birini diğerinin içine, öbürünü de öbürünün içine aktarıyorsunuz.” Sedefkarlıkta uygulanan son teknik olan mozaik tekniği de mozaik sanatının 1 milimetrelik küçük parçalarla uygulanması. 2-2,5 milimetrelik parçalarla da yapılabileceğini söyleyen Yeğin, “Ne kadar küçülürse işçiliği o kadar zorlaştığından ustalar maharetlerini göstermek için daha küçük parçalarla çalışırlar” diyor ve ekliyor: “Sedef, fildişi gibi parçaları çalışırlar. Etrafını dolduracak parçalar çok küçük olduğu için ana figürü işledikten sonra aralarında küçük derzler kalır. O kısımları da abanoz ağacının tozunu tutkalla karıştırarak macun yaparlar ve boşlukları bu macunla doldururlar. Sıvama şeklinde uygulanır. Kuruduktan sonra tefsiye edilir. Bu da mozaik tekniğidir.”

into whatever shape we want. We furnish the other side with mother of pearl. The connecting points of the two must be perfect, we can’t allow for even an inch of space. After the coating we clinch these two parts. After that we draw shapes by hand on it or draw the motifs on paper and stick it to the surface. Afterwards you cut the pieces, take them out and cross transfer them to each side.” The last of these techniques is the mosaic technique which involves the application of 1 millimeter little pieces. Yeğin, who says that 2-2, 5 millimeter pieces can also be used, adds: “Master artists choose to work the littlest pieces possible so that they can show how good they are. They work with elements such as mother of pearl and ivory. Because side fillings are very small there are little sutures visible after the main figure is embroidered. They make a paste from the dust of the ivory tree and glue and fill the gaps with that that. It is applied as plastering and straightened after it dries. This is the mosaic technique.”


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

117


Güncel / Actual

Denizden gelen lezzet: Sütlü balık Her İzmirlinin vazgeçilmezi olan balık keyfinin aranan lezzetlerinden sütlü balık, unutulmaz ziyafettir.

A delicacy from the sea: Fish cooked in milk Fish cooked in milk, which is a popular taste for the locals is an unforgettable delicacy.

118

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


F

ish products are a must for the İzmir cuisine. When the table overlooks the bay and its adorned with appetizers made with olive oil, you will feel as if you’re in heaven. Enjoying a fish filled meal, a must for the locals of İzmir, is an unforgettable experience. Fish cooked in milk is one of the most popular choices at fish restaurants which serve all kinds of fresh fish depending on the season. If you are crazy about anything that comes from the sea, here’s the recipe of fish cooked in milk…

Ingredients • 150 gr of flour • 250 gr of milk • 800 gr fillet of fish • 100 gr of fat (a mixture of margarine and olive oil) • 100 gr of sheep cheese • 40 gr of butter • 1 tomato • 1 pepper

İ

zmir mutfağının olmazsa olmazıdır deniz ürünleri. Körfezi karşınıza alıp, bir de Ege’nin zeytinyağlı mezeleriyle süslendi mi sofra, keyfe doyum olmaz. Her İzmirlinin vazgeçilmezi olan balık keyfi de, unutulmaz bir ziyafettir. Mevsimine göre her zevke uygun balık çeşidini afiyetle yiyebileceğiniz restoranların aranan lezzetlerinden olan sütlü balık, bu ziyafetin en iyi alternatiflerinden. “Denizden babam çıksa yerim” diyenlerdenseniz, buyrun sütlü balık tarifine…

Malzemeler • 150 gr un • 250 gr süt • 800 gr balık filato • 100 gr yağ (margarin ve zeytinyağı karışımı) • 100 gr kaşar peyniri • 40 gr tereyağı • 1 adet domates • 1 adet biber

Beşamel sos hazırlanışı

Preparing the bechamel sauce

Margarin ve zeytinyağı karıştırılarak eritilir. İçine un ilave edilerek kavrulur. Üzerine süt ve bir miktar tuz ilave edilerek sürekli karıştırılıp lapa kıvamına gelene kadar pişirilir.

The margarine and olive oil are melted and cooked with flour. Be sure to stir the mixture to avoid lumps. Milk and a dash of salt is added and stirred until the mixture becomes thick.

Yapılışı Yapılışında genelde levrek tercih edilen sütlü balığın tarifi şöyle; Balık temizlendikten sonra 15 dakika kadar suda haşlanır. Haşlama işlemi bittikten sonra soğuk suyun içinde bekletilerek, derisinden ve kılçıklarından arındırılır. Daha önceden hazırlanmış olan başamel sosu, güveç veya krom bir tabağa yayılır. Sosun üzerine balık filatolar ilave edilir. Kalan sos ile balık filatolarının üzeri kapatılır. Rendelenmiş kaşar peyniri beşamel sosun üzerine serpilir.

Directions Here are the directions for making fish in milk which is usually prepared with sea bass;

Sonrasında kesilmiş domates ve biberler ilave edilir. Bu aşamada isteğe göre mantar parçacıkları veya kapari çiçeği ilave edilerek, 5 veya 6 dakika pişirilmek üzere fırına verilir. Pişirildikten sonra sütlü balığımız servise hazır.

The fish is boiled for 15 minutes in water after it is cleaned. After the boling process, the fish is transferred to a bowl with cold water and the skin and bones are separated. The bechamel sauce which is prepared in advance is spread on to the bottom of a cassarole or chrome plate. Fillets are laid on top of the sauce. The fish are covered with the rest of the sauce and shredded cheese is sprinkled on the top. After that previously cut tomatoes and pepper is added. If you wish you can add pieces of mushroom or capers as a final touch and cook the fish for 5 or 6 minutes in the oven. Our fish is ready!

Uygulama Ali Haydar Aslan / Sahil Restaurant

Chef Ali Haydar Aslan / Sahil Restaurant

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

119


Bilgi / Info ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS

Göztepe

224 20 22

Üçkuyular

259 40 13

İtfaiye / Fire Department 110 AKS / Emergency Rescue (AKS)

110

Hızır Acil / Medical Emergency Service 112

TÜRK TELEKOM

Polis İmdat / Police Department 155 Cenaze Hizmetleri / Funeral Services 188

Arıza / Breakdown 121

Sahil Güvenlik / Coast Guard

Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers 11811

158

Orman Yangınları / Forest Fires 177

Danışma / Information Service

Hava Ambulans / Air Ambulance

Uyandırma / Wake Up Service 135

463 33 22

161

Fono Tel / Fono Phone 141

HASTANELER / HOSPITALS TİYATROLAR / THEATRES

Üniversite Hastaneleri / University Hospitals Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / Ege University Medical Faculty Hospital

343 43 43

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / 9 Eylul University Medical Faculty Hospital

412 22 22

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma / 9 Eylul U. Drug and Poison Information Center

Bornova Sahnesi / Bornova Stage

343 04 33

Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage

369 64 87

Konak Sahnesi / Konak Stage

483 50 35

412 39 39 Özel Tiyatrolar / Private Theatres

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği / 9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic

Devlet Tiyatroları / State Theatres

369 30 40

Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre

381 64 06

Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre

446 70 18

Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre 246 63 93

Doğumevleri / Maternity Hospitals Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital

449 49 49

Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre

463 15 15

Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital

388 19 63

Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre

483 48 28

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES

Kan Merkezleri / Blood Centers Türk Kızılayı / The Turkish Red Crescent

421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank 483 61 33

Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery 464 41 86

Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank

388 28 61

Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery

484 16 66

Tepecik / Tepecik Blood Center

433 38 74

Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery

482 33 02

Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery

293 35 22

GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery

421 29 95

ULAŞIM / TRANSPORTATION

İzmir Resim Heykel Müzesi / Denizyolları / Maritime Lines

464 88 64

İzmir Art and Sculpture Museum

441 41 92

THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation

444 08 49

İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre

483 63 34

Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation

484 86 38

İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery

482 12 70

TCDD Santral / Turkish State Railways Central

464 31 31

İzmir Türk Amerikan Derneği Sergi Salonu /

Alsancak Gar / Alsancak Railway Station

464 77 95

Kedi Kültür Sanat Merkezi

464 99 35

Otogar / Bus Station

472 10 10

Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery

422 13 95

Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery

421 56 61

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery 422 65 32

İskeleler / Piers Konak

484 98 56

TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery

433 58 97

Karşıyaka

368 00 42

Turkish American Association Art Gallery

464 20 95

Alsancak

464 78 31

Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery

441 59 00

Bostanlı

330 50 71

Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery

463 56 28

Bayraklı

345 77 53

Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre

489 56 87

Pasaport

484 22 56

Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak 483 85 20

120

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

121


Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre

463 61 42

İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre

446 01 31

TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR

İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre

421 52 42

Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association

441 46 12

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70

ESAD (Ege Seyahat Acenteleri Derneği)

484 87 02

İzmir Türk Amerikan Derneği / Turkish American Association 464 20 95

ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği) 489 47 77

Kıbrıs Türk Kültür Derneği / Cyprus Turkish Cultural Association 421 13 40

İzmir Tanıtma Vakfı

465 28 90

Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak 441 90 09

Otelciler Derneği / Hotels Associations

425 45 85

Rehberler Odası / Chamber of Guides

463 21 53

TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği)

425 72 73

TURING

421 71 49

TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü /

TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu /

Provincial Directorate of Culture and Tourism

483 62 16

Turizm Danışma / Tourism Information

445 73 90

TURSAB İzmir Regional Executive Committee

464 03 47

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. / Adnan Menderes Airport Tourism Inf.

274 22 14

Bergama Turizm Danışma / Bergama Tourism Information

633 18 62

Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information 712 66 53 Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information

812 12 22

Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information 892 63 28 Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office 512 66 14

WEATHER CONDITION in İZMİR In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects spread through inner regions. However, physical geography differences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as important in terms of rainfall, temperature and sun. On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January (8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass coming from the north and the northwest. In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution according to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

122

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

123


BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS

Lüksemburg / Luxembourg

421 48 82

Macaristan / Hungary

421 28 61 422 31 38

Almanya / Germany

488 88 88

Malta

Romanya / Romania

465 04 63

Meksika / Mexico

327 32 63

421 69 92

Moğolistan / Mongolia

478 50 15

Yunanistan / Greece

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE

Moldova

472 18 13

Norveç / Norway

421 92 80

Pakistan

459 16 16 483 80 31

Bangladeş / Bangladesh

421 23 32

Portekiz / Portugal

Endonezya / Indonesia

421 81 77

Rusya Federasyonu / Russian Fed.

461 51 86

Güney Afrika / South Africa

376 84 45

Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep

441 91 81

Hindistan / India

461 46 60

Slovakya / Slovak Rep.

486 11 75

Makedonya / F.Y.R.O.M.

421 41 92

Slovenya / Slovenia Rep.

425 99 83

Malezya / Malaysia

445 05 46

Şili / Chile

446 93 01

Türkmenistan / Turkmenistan

484 77 75

KONSOLOSLAR / CONSULATES İngiltere / United Kingdom

463 51 51

İtalya / Italy

463 66 76

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

489 77 89

FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES ABD / U.S. Of America

464 87 55

Arnavutluk / Albania

483 33 76

Avusturya / Austria

347 66 76

Belarus

482 31 82

Belçika / Belgium

463 47 69

Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina

328 18 90

Brezilya / Brazil

463 86 07

Çek Cumhuriyeti / Czech Rep.

422 10 80

Danimarka / Denmark

489 54 01

Estonya / Estonia Rep.

469 79 69

Etiyopya / Ethiyopia

388 25 57

Fas / Morocco

421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast

479 07 09

Filipinler / Philippines Rep.

472 13 75

Finlandiya / Finland

877 02 35

Fransa / France

421 42 34

Gürcistan / Georgia

425 93 53

Hırvatistan / Croatia Rep.

446 28 70

Hollanda / Netherlands

464 02 01

İspanya / Spain

441 66 99

İsveç / Sweden

422 01 38

İsviçre / Switzerland

421 42 39

İzlanda / Iceland Kazakistan / Kazakhstan

482 22 11

Kore / Korea Rep.

479 04 04

Litvanya / Lithuania

371 51 50

124

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

Ukrayna / Ukranie

421 21 41

Ürdün / Jordan

482 24 45

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL Tarih:

/

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

/ 20..........

ADI SOYADI

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ

ŞEHİR

POSTA KODU

ÜLKE

TELEFON

FAX

E-MAIL

VERGİ DAİRESİ/NO

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

ABONE TELEFON

(0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL bilgi@renklikalem.com.tr


İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

125


Rehber / Guide

BALÇOVA TERMAL OTEL 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com

HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİR Tel: +90 232 497 60 60 Faks: +90 232 497 60 00 www.İzmir.hilton.com sales.İzmir@hilton.com

SOLTO ALAÇATI HOTEL 2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİR Tel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 69 info@soltohotel.com www.soltohotel.com

DenİzAtı Holiday Village Meryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİR Tel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com

EGE PALAS Cumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 www.egepalas.com.tr

İZMİR PALAS OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.İzmirpalas.com.tr info@İzmirpalas.com.tr

KİLİM OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 Faks: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr

OTEL KÂYA Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com

BİRLİK OTEL Yeni Hal Yanı Kaynaklar Buca / İZMİR Tel : +90 232 443 06 56 Fax : +90 232 443 06 70 info@birlikhotel.gen.tr www.birlikhotel.gen.tr

Hotel Grand Amphora İsmet Paşa Mh. 206 Sok. No:7 Foça / İZMİR Tel: +90 232 812 39 30 +90 232 812 39 97

Hanedan Resort 4. Mersinaki Koyu, Club Med Yanı Foça / İZMİR Tel: +90 232 812 36 50 www.hanedan resort.net info@hanedanresort.net

Naz Otel Ali Stair Cad. No: 135 Yenifoça / İZMİR Tel: +90 232 814 78 28 www.nazotel.com

VİLLA SARAY İzmir Cad. Saray. Sk. Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 02 66 Faks: +90 232 723 36 72 www.villasaray-vip.com www.viltur.com

ANGORA BEACH RESORT Doğanbey, Gümüldür İZMİR Tel:+90 232 742 70 00 Faks: +90 232 742 69 99 www.angorabeachresort.com info@angorabeachresort.com

İZAİR

ALTIN KAPI 1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47 www.altınkapi.com altınkapi@superonline.com

DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 44 99 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr

EGEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No.6 Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 489 49 49 Faks: +90 232 441 18 74 info@egeby.com.tr www.egeby.com.tr

GÜVERTE BALIK RESTAURANT Fish& Meat Balıkçı Barınağı Mevkii Özdere/İzmir Tel: +90 232 797 82 84 + 90 232 797 84 36 www.guverterestoran.com

126

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011

focagrandamphora@hotmail.com

Adnan Menderes Havalimanı Girişi

35410 Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 298 35 00 Faks: +90 232 298 35 54 www.izair.com s.atli@izair.com.tr

İPEKSİ TATLAR Cumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 421 5988 Faks: +90 232 464 9088 www.ipeksitatlar.com


KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİ Atatürk Caddesi 196/A 1.Kordon Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 40 01 Tel: +90 232 422 15 90 www.kordonboyu.com.tr

LA CIGALE Cumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 86

RED DRAGON İZMİR CHINESE RESTORAN 1379 Sk. N:57/6 Hilton Otel Yanı Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 69

lacigalealsancak@hotmail.com

reddragonchinese@hotmail.com

TEOS PARK CAFE & RESTAURANT TEOS PARK CLUB

Çamlık mevkii Sığacık–Seferihisar / İZMİR Tel: +90 232 745 77 17 Gsm: 0 532 694 88 66

www.reddragon.com.tr

TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47 www.topcununyeri.com

VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 464 27 05 10 Sk. N:179/A İnciraltı/İZMİR Tel:+90 232 277 77 66 www.İzmirbalikpisiricisi.com

İLYAS GÖNEN KURUKAHVECİ 904 Sok. No:54 Hisarönü / İZMİR Tel:+ 90 232 483 25 07 Faks: +90 232 483 68 04 www.ilyasgonen.com

ORION REMAX ORİON GAYRİMENKUL & DANIŞMANLIK Mithatpaşa Cad. No:1133/Z-1 Üçkuyular / İZMİR Tel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 71 info@remax-orion.com www.remax-orion.com

SIroğlu BAKLAVAları Piri Reis Mah. İnönü Cad. No:240 Üçyol - Hatay / İZMİR Tel: + 90 232 227 08 07 www.siroğlu.com siroglu@siroglu.com

TAVACI RECEP USTA Atatürk Caddesi No.364 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 444 19 78 +90 232 463 87 97 Faks:+90 232 422 61 71 www.tavacirecepusta.com

KÜNENFES TATLI İMALATI Osmangazi Cad. No:82/A Osmangazi Mahallesi Bornova / İZMİR Tel: +90 232 374 74 47 Gsm: 0532 544 85 56

İthal Duvar Kağıdı, Halı ve Parke

EGE-KOOP Merkez: 1337 Sk. No:16 Kat: 6-7 As Han Çankaya - İZMİR Tel: +90 232 484 07 07 Faks: +90 232 425 89 24 www.egekoop.org.tr www.4mevsimkonaklari.com

SİMMSAR GAYRİMENKUL Değerlendirme Yalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48 Faks: +90 232 368 95 97 info@simmsar.com.tr www.simmsar.com.tr

Zem-ka YER VE DUVAR DÖŞEMELERİ 1398 Sok. No:9/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 466 00 65 Fax: +90 232 466 00 69 www.zem-ka.com.tr info@zem-ka.com.tr

Kedİ Kültür Sanat Merkezİ Atatürk Cad. No: 386/A 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 99 35 Faks: +90 232 464 98 35 info@kedikultursanat.org www.kedikultursanat.org www.kedikultursanat.com

SOLMAZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİR Tel :+90 232 463 65 16 (pbx) Faks: +90 232 463 65 20 www.solmaz.com.tr ismailt@solmaz.com

KUAFÖR KÜRŞAT 1481 sok. no:9 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 44 37 k.tasin@hotmail.com

VAKIF MARKET VE TURİZM İŞLETMELERİ LTD. ŞTİ. Fevzi Çakmak 2. Sokak No.32/21 Demirtepe - ANKARA Tel: +90 312 231 25 63 Faks: +90 312 229 36 44 tmovakfi@gmail.com www.tmovakfi.org.tr

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

AÇAN DEMİR TİC. SAN.LTD. ŞTİ. Ankara Cd. No. 200 A Blok No.11 Demirciler Sitesi Bornova - İZMİR Tel:+90 232 478 18 99 Faks: +90 232 478 19 43 www.acandemir.com.tr

DİKİLİ LİMAN VE TURİZM İŞLETMELERİ TİCARET A.Ş. Atatürk Caddesi No: 11 35980 Dikili – İZMİR Tel: +90 232 671 44 00 Faks: +90 232 671 20 29 info@portofdikili.com www.portofdikili.com

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August

127


Bulmaca / Crossword Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

128

İZMİR Temmuz - Ağustos / July - August 2011




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.