izmir dergisi

Page 1

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE OCAK - ŞUBAT ŞABAT / JANUARY - FEBRUARY 2012 YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 15 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

BORNOVA

geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor sheds light on the past and future

Efelik kültürünün mirasçısı The heir of the Turkish Hero culture Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Wine bloggers will meet in Izmir



İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

1


27

44

İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İZMİR VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına

27 / Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak

Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü / Director of Culture and Tourism

Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

30 / Turist yüz güldürdü

Provincial Directorate of Culture and Tourism

Mehmet İŞLER ETİK Başkanı Presedent of ETİK

Bülent TERCAN ETİK Başkan Yardımcısı Vice Presedent of ETİK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Wine bloggers will meet in Izmir

A great tourism season

34 / İzmir’in umuda yolculuğu: EXPO 2020

İzmir’s journey to hope: EXPO 2020

44 / “Teşvik verilirse İzmir’de patlama olur”

Responsible Manager of Editorial Department

Provincial Directorate of Culture and Tourism

52 / Bornova geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor

Ali AKSAKAL İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor Yayın Kurulu / Editorial Board Şadan Gökovalı-Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ- Hamdi TÜRKMEN - Sirel EKŞİ M. Kaan ERGE - Talat AYDİLEK - İsmail GÖÇMEN Güzfent DİLEMRE - Nalân MELEK Zeynep GÜVERCİN GÖÇMEN Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA - Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR - Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI - Dilek GAPPİ Özer MUMCU - Veysi ÖNCEL İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www. izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

2

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

“If incentives are allocated, Izmir will shoot to the moon”

Bornova sheds light on the past and future

70 / Efes’te yüzyıllar öncesine dönüş

Going back centuries in Ephesus

78 / Efelik kültürünün mirasçısı

The heir of the Turkish Hero culture

70


0

52

90

82 / İzmir’in güzel kızına yakışır makyaj

A makeup fit for Izmir’s pretty girl

90 / Bet İsrael Yakın doğunun en güzel havrası The most beautiful synagogue of the Near East 98 / Uluslararası turizmin kesişme noktası “Londra”

The intersection point of international tourism ‘‘London’’

106 / Arkas’tan İzmir’e armağan Arkas Sanat Merkezi

A gift to Izmir from Arkas: Arkas Art Center

112 / Uygarlık bu müzede saklı

Civilization is hidden in this museum

120 / Elitis’in ilham perisi Midilli

The muse of Elytis Lesbos Island

132 / Ege lezzetleri damakları şenlendirdi

A festival of Aegean dishes

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU Muhabir / Interviewer Derya ŞAHİN Süleyman DUMAN Ceyda ADAR Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN Rahşan AKSOY Sibel KAŞIKÇI Neslihan EDİZ Çeviri / Translation Roxanne YURCHAK

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives Hakan KÜL Rasim MUTLU Dilem ŞANLI Abone Sorumlusu Subscribe Director Melda HİÇDURMAZ Finans / Finance Dila Emral AYDIN

E-dergi Uygulaması E-magazine application Turgut BEŞE

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.rkrenklikalem.com.tr bilgi@rkrenklikalem.com.tr Baskı Yeri /Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı Baskı Tarihi /Printing Date:

ISSN: 977-1309 2642 İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

3


Works to secure the bid for EXPO 2020 continue Fairs are extremely important at a time when the world is getting smaller and smaller, thanks to advances in communication and technology. Within this context, Expo is an organization respected and visited by millions of people and it transforms the city it’s being organized in, into a world city along with magnificent monumental structures. Crystal Palace in London, which was built for the EXPO in 1851, The Eiffel Tower, built for the EXPO in 1889, Atomium, built in Brussels for the 1958 EXPO and the Vasco de Gama Bridge, built in Lisbon for the EXPO in 1998 are just some of the examples. İzmir, with its EXPO 2020 theme, “New Roads For a Better World/ Health For Everyone”, is one of the favorites of the race as it has chosen a sustainable, healthier and better future as a main topic. EXPO fairs provide cultural and economic communication and interaction on a global level and causes change and development on a local and regional scale. Works to secure the bid for EXPO 2020 continue relentlessly. As we are continuing our efforts with a mindset that reflect our region’s and

4

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

city’s cultural riches which belongs to all on earth, we are also establishing the infrastructure of fairs and congresses that support agriculture, industry, trade and health. İzmir, with all these improvements, will once again be a popular place people prefer to visit and live in, just like it has always been. In 2011, Izmir was visited by 1, 388, 271 foreign tourists, a 20% increase compared to last year. Despite these impressive numbers, we know that this is not enough for Izmir and realize that we need more facilities, hotels, attraction points and activities for tourists and we also know the importance of advertising in reaching our targets. In this 15th issue of the Izmir Culture and Tourism Magazine, we are happy to be sharing the historical and cultural assets of our city and the importance of Aegean cuisine along with articles on EXPO and other international fairs and we hope to discover new things with you on upcoming issues…

Abdülaziz Ediz İzmir Culture and Tourism City Director


EXPO 2020’yi İzmir’e kazandırma çalışmaları ivme kazanarak sürmektedir. Gelişen iletişim ve ulaşım teknolojisiyle hızla küçülen dünyada ticaret, ekonomi, kültür-sanat gibi faaliyetlerin insanlığın ortak değerleri olarak algılanması ve yaşanmasında fuarların önemi yadsınamaz. Expo bu anlamda dünyanın önemsediği ve milyonlarca insanın ziyaret ettiği bir organizasyon olmakla birlikte, sağladığı köklü dönüşümle kenti bir dünya kenti haline getirmekte ve ona görkemli anıtsal yapılar kazandırmaktadır. 1851 yılında Londra Expo’su için yapılan Crystal Palace, 1889’da Paris Expo’su için yapılan Eyfel Kulesi, 1998 yılında Lizbon Expo’su için yapılan Vasco de Gama Köprüsü bunlara örnektir. İzmir EXPO 2020 için belirlediği “Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar/Herkes İçin Sağlık” temasıyla sağlıklı ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya ve yaşanabilir bir çevre bırakmak anlayışıyla yarışmanın öne çıkan bir kentidir. EXPO küresel ölçekte kültürel ve ekonomik etkileşime fırsat verdiği gibi, bölgesel ve yerel ölçekte gelişim ve dönüşüm de sağlamaktadır. EXPO 2020’yi İzmir’e kazandırma çalışmaları her geçen gün ivme kazanarak sürmektedir. İlimizin ve bölgemizin sahip olduğu kültürel zenginlikleri, tüm insanlığın ortak mi-

rası olarak gören anlayışla faaliyetlerimizi sürdürmekle birlikte; tarım, sanayi, ticaret, sağlık ve bilimi destekleyen kongre, fuar ve sağlıklı yaşamın altyapısını oluşturmaya çalışmaktayız. İzmir, tarihin her döneminde olduğu gibi, tüm bu gelişmelerle gelecekte de insanların ziyaret etmekte ve yaşamakta tercih edeceği bir kent olacaktır. İzmir’i 2011 yılında bir önceki yıla oranla %20’lik bir artışla 1.388.271 yabancı turist ziyaret etmiştir. Bu ciddi artışa rağmen rakamların İzmir için yeterli olmadığını, bunun üst seviyelere çıkarılmasında yeni tesislere, otellere, eğlence yerlerine ve turistlere hizmet verecek donatılara ihtiyaç olduğunu ve bu hedeflere ulaşmada tanıtımın önemini biliyoruz. EXPO’dan ulusal ve uluslararası fuarlara kadar tüm tanıtım unsurlarının yanı sıra, İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’nin de İzmir’in tanıtımına katkı sağladığı inancıyla 15. sayısında kentimizin doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle, Ege mutfağının da önemini sizlerle paylaşmak ve yeni sayılarda, yeni ufuklar, yeni keşiflerde buluşmak dileğiyle… Abdülaziz Ediz İzmir Kültür ve Turizm İl Müdürü

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

5


Güncel / Actual

Antik lahit, Agora’ya taşındı Kadifekale’de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen kentsel dönüşüm projesi kapsamında yapılan yıkım çalışmalarında bulunan antik lahit, Agora ören yerine kaldırılarak korumaya alındı. Antik lahitin Kadifekale surlarının dışında, Yeşildere’ye bakan yamaçta bulunduğunu bildiren Antik Smyrna Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, içerisinde kemikler ve elbise kumaşları bulunan, 2 metre 15 santim uzunluğunda ve 1 metre 93 santim genişliğindeki lahidin, Agora’da koruma altına alındığını bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, “Lahit, bizlere Romalıların mezarlarını yol üzerlerine kurduklarını göstermesi açısından önemli. Kadifekale surlarının dışında bulduğumuz lahit, Antik Efes yoluna bakan Yeşildere’den Kızılçullu su kemerlerine kadar uzanan bölgede Roma mezarlarının bulunduğunu gösteriyor” dedi.

Antique sarcophagus moved to Agora The antique sarcophagus that was found during the demolition works within the context of the urban renewal project undertaken in Kadifekale by the Izmir Metropolitan Municipality was moved to Agora and put under protection. The president of the antique Smyrna excavations Assistant Docent Dr. Akın Ersoy, who stated that the sarcophagus was found outside the walls of Kadifekale on the slope that overlooks Yeşildere, said that the 2, 15 meter long and 1, 93 meter wide sarcophagus that contained bones and clothing fragments was put under preservation in Agora. Dr. Akın Ersoy said, “The sarcophagus is important in establishing the fact the Romans built their cemeteries on roads. This particular sarcophagus we have found outside the city walls of Kadifekale proves there are Roman era cemeteries from Yeşildere all the way to the Kızılçullu aqueducts”

Sanatçının Türkiye sevgisi İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin (İZDOB) Şefi ve Genel Müzik Direktörü Tulio Gagliardo Varas, bir temsili yönetmek üzere konuk şef olarak geldiği Türkiye’den ayrılamadı. 2007 Nisan ayından bu yana İZDOB’daki görevine devam eden Arjantin asıllı sanatçının, Türk vatandaşlığına geçmeye hazırlandığı, kendisini bir Türk gibi hissettiğini söylediği öğrenildi. Arjantin’in başkenti Buenos Aires’de dünyaya gelen ve ülkesinde bir süre çalıştıktan sonra İspanya’ya geçerek operalarda eserler ve konserler yöneten Varas, Fransa’da da çok sayıda önemli festivale çağrıldı. Varas, bugüne kadar 20 ayrı opera, 40 ayrı operet ve 2 bin 200’den fazla konser yönetti.

Conductor loves Turkey The conductor and musical director of the İzmir State Opera and Ballet (İZDOB) Tulio Gagliardo Varas has not been able to leave Turkey ever since he came here as a guest conductor. It was reported that the Argentinean born musician, who has been here since 2007, was getting ready to apply for Turkish citizenship and that he felt like a Turk. Varas, who was born in Buenos Aires and went to Spain to conduct various operas and concerts after working in his country for a while, was the guest of honor at many festivals in France. Up until today, Varas has conducted 20 different operas, 40 operettas and more than 2200 concerts.

6

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

7


Güncel / Actual

Bu müze İzmir’e neşe kattı Konak Belediyesinin üçüncü butik müzesi olan Neşe ve Karikatür Müzesi açıldı. Alsancak Yüzbaşı Şerafettinbey Sokak’ta bulunan Kızılay Binası’nda kurulan müzenin açılışı, yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda konuğun katılımıyla gerçekleşti. Arşiv odası, iki sergi salonu, toplantı odası, hediyelik eşya bölümü, keyifli bahçesi ile dikkat çeken Neşe ve Karikatür Müzesi’nin açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç ve Türk Kızılayı İzmir Şube Başkanı Aslı Özer tarafından gerçekleştirildi. Müze, açılışıyla birlikte uluslararası Akdeniz Neşesi Sergisi’ne de ev sahipliği yaptı. Ege ve Akdenizli çizerlerin eserlerinin yer aldığı sergi, büyük ilgi gördü.

This museum brought joy to Izmir The Fun and Caricature Museum, the third boutique museum of the Konak Municipality, is now open for visitors. The opening ceremony of the museum, which is located inside the Turkish Red Cross Building in Alsancak, Yüzbaşı Şerafettinbey Street, was attended by many guests from Turkey and other countries. The museum, which has an archive room, 2 exhibition halls, a meeting room, a gift shop and a great garden, was officially opened by Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, Konak Chief Magistrate Dr. Hakan Tartan, Governor of İzmir Mustafa Cahit Kıraç and the president of the Izmir branch of the Turkish Red Cross. The museum’s first exhibition was the Mediterranean Fun Exhibition, which consisted of the works of Aegean and Mediterranean caricaturist.

Utrecht Fuarı’nda Türkiye’ye büyük ilgi Dünyanın en büyük fuarları arasında yer alan ve insanların tatil tercihlerini belirlemelerinde büyük etkisi bulunan Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı’nda, Türkiye büyük ilgi gördü. Bu yıl 41’incisi düzenlenen fuarda Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Turizm Müşavirliğinin desteğiyle açılan ortak stantların yanı sıra, her iki ülkede faaliyet gösteren çok sayıda turizm kuruluşuyla temsil edildi. 750 metrekarelik bir alanda yaklaşık 40 kuruluş ile katılım sağlayan Türkiye, aynı zamanda fuarın en büyük 10 katılımcısı arasında yer aldı. 150 ülkeden bin 500 dolayında turizm kuruluşunun katıldığı, 145 binden fazla kişinin ziyaret ettiği Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı’nda Türkiye’nin geleneksel el sanatlarından örnekler ve bakanlık kitaplarının sergilendiği stantların önünde uzun kuyruklar oluştu. Türk stantlarında ayrıca konuklara geleneksel lezzetler ikram edildi, Türk müziği ve danslarından örnekler sunuldu. Fuarda RK Medya Grubu tarafından Türkiye’nin çeşitli illerinin Kültür ve Turizm Müdürlükleri adına hazırlanan dergiler de tanıtıldı.

Turkey attracts a lot of attention during the Utrecht Fair The Turkish stand at the International Utrecht Tourism Fair – one of the biggest tourism fairs in the world- attracted a lot of attention from visitors. Turkey was represented by many tourism institutions that work in Turkey and the Netherlands in addition to the stand sponsored by The Hague Ambassadorship Tourism Department during the fair that was organized for the 41st time this year. Turkey, which attended the fair with 40 institutions and occupied a space of 750 square meters, was one of the 10 biggest contributors of the fair. There were long queues in front of the stands which exhibited Turkish traditional handcrafted products and official booklets published by the ministry during the fair which was visited by over 145 thousand people and attended by 1500 companies from 150 different countries. Guests were also presented with traditional Turkish delicacies and traditional Turkish music and dances were performed. The city magazines published by RK Media Group were also exhibited during the fair.

8

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

9


Güncel / Actual

Narlıdere’de ekoturizm atağı Narlıdere Kaymakamlığı, ilçede turizmi canlandırmak adına yeni bir proje hazırladı. İzmir Kalkınma Ajansı’ndan da destek gören proje ile kültür, sağlık ve ekoturizm alanlarında yatırım yapılması planlanıyor. Proje kapsamında üç ayrı yürüyüş parkuru, jeotermale dayalı turistik tesisler, liman, seyir terasları, çocuklar için bungalov evlerden oluşan doğa eğitim kampının aktif olarak kullanılması hedefleniyor. Yukarıköy’deki Cemevi, balıkçı barınağı, Ali Onbaşı Deresi Vadisi, Sahilevleri’nde uygulanacak projeler ile bölgenin hak ettiği noktaya getirilmesi amaçlanıyor. Bir yıl içerisinde hayata geçirilmesi planlanan proje ile Narlıdere’de sosyal yardımlarla geçinen 2 bin 535 ailenin istihdamı öngörülüyor. Narlıdere Kaymakamı Osman Aslan Canbaba, bölgenin yeşil dokusuna rağmen bir türlü aktif olarak kullanılamayan kültür, sağlık ve doğa turizmindeki potansiyelinin ortaya konulacağını söylüyor.

Narlıdere’s revitalization for ecotourism The local authority in Narlıdere has come up with a new project to revitalize tourism in the borough. Within the context of the project, which is also being supported by the Izmir Development Agency, investments will be undertaken in sectors such as culture, health and ecotourism. The project involves the active use of the nature education camp which includes 3 hiking trails, touristic facilities operated by geothermal energy, port, observation terraces and bungalows for children. With the projects that involve the renewal of the community house, fishermen’s hut, Ali Onbaşı River valley and Sahil evleri in the village of Yukarıköy, it is targeted to increase the attractiveness of the region. With the project which will be put into action within a year, 2,535 families who are living on social welfare will be able to have a job. The kaimakam of Narlıdere Osman Aslan Canbaba points out that the potential of the region in terms of culture, nature and health tourism will be unearthed with this project.

İzmir 350 kiloyu aştı Türkiye’de hayvanat bahçesinde doğan ilk fil olan İzmir, bir yaşına yaklaşırken 350 kiloyu aştı. İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın en sevimli üyelerinden olan fil İzmir, günde 17 litre sütle besleniyor. İzmir’in katı gıdalar arasındaki favorisinin kuru incir ve salatalık olduğu, kabak ve havuç türü gıdalardan ise fazla hoşlanmadığı bildirildi. İzmir Doğal Yaşam Parkı Müdürü Veteriner Hekim Hakan Öztürk, İzmir’in sağlıklı ve mutlu olduğunu, fiziksel gelişiminin olumlu seyir izlemesinden memnuniyet duyduklarını belirtti. Doğal Yaşam Parkı’nda barınan fil ailesinin en küçük ferdi olan İzmir, 5 Şubat 2011’de dünyaya geldi.

Our little İzmir is now over 350 kilos İzmir, the first elephant to be born in a Turkish zoo, is over 350 kilos as he’s almost 1 years old. Izmir, one of the cutest members of İzmir Natural Park, is being fed 17 liters of milk each day. Izmir’s favorite solid foods include dried figs and cucumber and we have received word that he doesn’t enjoy squash and carrots. Director of the İzmir Natural Park, veterinarian Hakan Öztürk says that İzmir is healthy and happy and that they are content with his physical development. Izmir was born on February 5, 2011.

10

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

11


Güncel / Actual

Cennetin merkezine yolculuk İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kuş Cenneti içindeki 20 kilometrelik güzergâhı tamamen doğal malzemelerle yenileyerek, bisiklet ve yürüyüş parkuruna dönüştürdü. Turizme ivme kazandırması beklenen yeni yol, ziyaretçilere açıldı. Tur programlarında artık Kuş Cenneti’nin de olacağı, buradaki tüm güzelliklerin turizmin hizmetine sunulacağı bildirildi. Bu arada İzmir Kuş Cenneti’ni Koruma ve Geliştirme Birliği, Kuş Cenneti düzenlemeleri çerçevesinde, Gediz Deltası Sulak Alan Koruma Bölgesi 1. Derece Doğal Sit Alanı sınırları içerisinde bulunan yasa dışı balıkçı kulübelerini de tahliye ederek yıktı ve yerlerine tamamen doğal malzemeden yeni barınaklar yaptı. SİT Kurulu’nun onayının ardından yapılan yeni düzenlemeyle kayıtlı olan barınaklar, bölgenin yapısına uygun hale getirildi.

Journey to the center of heaven The Izmir Metropolitan Municipality turned a 20 kilometer route within Bird Paradise into a hiking and bicycle course by renovating the area with natural materials. The new road, which is expected to jazz up tourism, is now open to the public. It was announced that the tours would now include Bird Paradise and visitors can now take advantage of these natural beauties. In the meantime, the Izmir Bird Paradise Preservation and Development Union tore down the illegal fisherman huts within the Gediz Basin Protected Area and constructed new ones made from natural materials. These new shelters which are registered with the preservation board have been renewed in accordance with the natural structure of the area.

Fazıl Say, Adnan Saygun’u seçti Dünya çapında tanınan piyanist-besteci Fazıl Say, son çalışmalarını içeren ses ve görüntü kayıtlarını İzmir’deki Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) gerçekleştirdi. İzmir Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, akustiği ve teknik özellikleriyle adını duyuran AASSM’deki konser salonunda iki günlük kayıt çalışması yapan Fazıl Say’a, ünlü sanatçı Patricia Kopatcnirstaja kemanıyla eşlik etti. Çalışmalarda ünlü tonmaister Jean Martial Golaz da bulundu. Say, kayıt çalışması sonuçlarından çok memnun kalırken, Golaz ise ‘’İzmir’e gelirken bu kadar iyi bir akustik ile karşılayacağımı bilmiyordum’’ sözleriyle beğenisini dile getirdi.

Fazıl Say chose Adnan Saygun World famous composer-pianist Fazıl Say recorded his latest works in İzmir’s Ahmed Adnan Saygun Art Center. Say, who recorded for 2 days in the art center- known for its great acoustics and technical equipment- was accompanied by famous violinist Patricia Kopatcnirstaja. Famous sound engineer Jean Martial Golaz was also present during the recording. While Say stated that he was very pleased with the recording, Golaz said ‘’I didn’t know there would be great acoustics like this when I came to Izmir”

12

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

13


Güncel / Actual

Dergimize 900 bine yakın inceleme İzmir Valiliği Kültür ve Turizm Müdürlüğü imtiyazında 2 ay süreyle Türkçe ve İngilizce dillerinde yayınlanan İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’nin 14 sayısı, internet ortamında yaklaşık 900 bin kez görüntülendi. İzmir’in kültürel, turistik ve tarihi değerlerinin tanıtıldığı sayfalarımız, Türkiye’nin yanı sıra ABD, Rusya, İngiltere, Litvanya, İran, Almanya, İspanya, İtalya, Çin, Bulgaristan, Hollanda, Ukrayna, Danimarka, Avustralya, Macaristan, Polonya, Kore, Belçika, Fransa, İsrail, Hindistan ve Avustralya’dan da izlendi. Sayfalarımıza cep telefonu/i pad aracılığıyla da ulaşıldı.

Our magazine was viewed nearly 900, 000 times The 14th issue of the Izmir Culture and Tourism Magazine, published every two months in Turkish and English and owned by the Governorship of İzmir Culture and Tourism Directorate, was viewed nearly 900, 000 times online. The pages of our magazine, which advertise the cultural, historical and touristic assets of Izmir, were viewed from countries like the US, Russia, England, Lithuania, Iran, Germany, Spain, Italy, China, Bulgaria, France, Israel, India and Australia. Our pages were also accessed via I Pads and I phones.

Foça yeldeğirmenlerinde restorasyon İzmir’in Foça ilçesine tepeden bakan tarihi yeldeğirmenlerinin aslına uygun restorasyon çalışmaları sürdürülüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, 3 adet değirmenden bir tanesinde, orijinal yapısındaki öğütme sisteminin aynısı kurulacak. Değirmenlerden ikisi 19. yüzyıla, buğday öğütecek olan değirmen ise 18. yüzyıla ait bulunuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Foça Kazı Başkanlığı tarafından sürdürülen restorasyon çalışmaları kapsamında değirmenlerden birisi tamamen yenilendi.

Renovations at the Foça Windmills Restorations continue on the historical windmills that overlook the borough of Foça. According to information received from the İzmir Metropolitan Municipality, the original milling system will be constructed in one of the three windmills. The other two windmills date back to the 19th century and the one that will become operational dates back to the 18th century. One of the windmills have already been restored through works that are being carried out by the İzmir Metropolitan Municipality and the Ministry of Culture and Tourism ile Foça Excavations Administration.

Nif Dağı Kazı Evi törenle hizmete girdi Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın maddi desteği ile inşa edilerek tamamlanan Torbalı’nın Dağkızılca Köyü Nif Dağı Kazı Evi, törenle hizmete girdi. Törene İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz ile diğer yetkililer katıldı. Bodrum, zemin kat ve bir normal kattan ibaret olan ve 935 metrekarelik bir alanda bulunan Nif Dağı Kazı Evi hizmet binası, yaklaşık 700 bin TL’ye mal oldu.

Nif Mountain Excavation House is open The Nif Mountain Excavation House, built with the contributions of the Ministry of Culture and Tourism and the Izmir Development Agency has been opened after a ceremony in the village of Dağkızılca in Torbalı. The ceremony was attended by Assistant Governor of Izmir Haluk Tunçsu, City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz and other local authorities. The cost of the 935 square meter excavation house which consists of a basement, ground floor and an upper floor was 700 thousand Turkish Liras. 14

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

15


Güncel / Actual

Ege Art’ın ardından Ege Üniversitesi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Ege Art Sanat Günleri kapsamında İzmirliler yüzlerce sanatçı ve sanat eseriyle buluştu. 9-25 Aralık 2011 tarihleri arasında ‘Sanatta Kalite’ anlayışıyla gerçekleştirilen 4. Uluslararası Ege Art Sanat Günleri nedeniyle İzmir’in 19 değişik noktasında yer alan kültür merkezi ve sergi salonlarında 500’ün üzerinde Türk ve yabancı sanatçı ağırlandı. Bu arada kentin EXPO 2020 adaylığı için İzmir’in uluslararası arenada tanınırlığının sağlanması hedeflendi. Sanat günleri kapsamında panel, sergi, film gösterimi, dinleti, konser, imza saatleri ve konferanslar düzenlendi. Ayrıca bu yıl ilk kez gerçekleştirilen kısa film yarışması sonuçlandı, genç sinemacılara törenle ödülleri verildi. Smyrna Bayraklı Höyüğü Konferansı’nda ise Kazı Başkanı Prof. Dr. Meral Akurgal, bölgenin bir açık hava müzesi haline getirileceğini bildirdi.

After Ege Art… The International EgeArt Days, organized for the fourth time by the Aegean University was the meeting place of hundreds of artists and artworks. Over 500 Turkish and foreign artists were hosted during the event that took place between December 9-25, 2011 with the theme “Quality in Art” in 19 different spots around Izmir. The event also aimed to internationally advertise the city’s EXPO 2020 candidacy. Panels, exhibitions, movie showings, concerts, poetry readings and conferences were organized within the context of the event. In addition, young directors were given their awards after the short film competition that was organized for the first time this year. During the Smyrna Bayraklı Tumulus Conference, head of the excavation Prof. Dr. Meral Akurgal said that the area was going to be turned into an outdoor museum.

İzmir agorasında yeni buluntu Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından İzmir agorasında sürdürülen çalışmalarda, yıkılan binaların altında yeni su kanalları bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediyenin ‘arkeoloji ve tarih parkı’ olarak düzenlemeye hazırlandığı agora ve çevresindeki kazılarda, geçen yıl Roma Hamamı’nın ortaya çıkarılmasının ardından mozaikli bir yapıya rastlandı. Zemin seviyesinden itibaren aşağıya doğru 5 metrelik alanın kazılması sonucu kanallar bulundu. Bu kanalların Roma Hamamı’nın gymnasiumuna su taşıdığı veya mozaikli yapının altında yer alan bir çeşme buluntusuna ait olabileceği belirtiliyor.

New findings at Izmir’s agora New water channels were found under collapsed buildings during the excavations at the Izmir agora that are being carried out by the Archeology Department of the Dokuz Eylül University. According to a statement by the Izmir Metropolitan Municipality, during the excavations in and around the agora, which the municipality plans to turn into an archeology and history park, a structure with mosaics was found after the unearthing of the Roman Bath. Water channels were unearthed after 5 meter deep digs from ground level were administered. These channels suggest to the existence of a fountain under the mosaic structure that carried water to the Roman Bath. 16

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

17


Güncel Güncel // Actual Actual

Türkiye’nin ilk

KBB Hastanesi İzmir’de Turkey’s first Ear, Nose and Throat Hospital is in Izmir

E

XPO 2020 adaylık sürecinde sağlık temasını işleyen İzmir, bu anlamda aranılan standartlara sahip yeni bir sağlık tesisi kazandı. Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise en büyük ve kapsamlı Kulak Burun Boğaz (KBB) İhtisas Hastanesi EKOL, İzmir’de hizmete girdi. EKOL Kulak Burun Boğaz Hastanesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Opr. Dr. Mehmet Baz, 5 yıldan bu yana dal merkezi olarak hizmet verdiklerini, olağanüstü çalışma anlayışı ve halkın yoğun ilgisi nedeniyle Ege ve ülkenin diğer bölgelerinden tercih edilen bir kurum haline geldiklerini bildirdi. Dr. Baz, şunları kaydetti: ‘’EKOL KBB Hastanesi, sadece KBB hastalıklarını içeren, Türkiye’nin bu alandaki ilk ihtisas hastanesidir. Dal merkezlerinden farklı olarak KBB ile ilgili tüm büyük ameliyatları, kanser ameliyatlarını dahil yapabileceğiz. 5 bin metrekarelik hizmet alanımızda yoğun bakım ünitemiz, vertigo ve denge ünitemiz, tinnitus (kulak çınlama) ünitemiz, horlama ve uyku laboratuarımız, ses analiz laboratuarımız, kekemelik tedavi birimimiz ile dal merkezlerinden farklı olarak bir ihtisas hastanesinin tüm imkânlarından hastalarımızın yararlanmasını sağlayacağız. KBB’deki teknolojinin tüm yenilikleri hastalarımızın hizmetinde olacak. Hastanemizde kulak ve sinüzit ameliyatları navigasyon cihazı kullanılarak sıfır hata payı ile; ses teli, kulak operasyonları, bademcik ve burun ameliyatları lazer teknoloji kullanılarak yapılacak.’’ 18

I

zmir, which had adopted the health theme during its EXPO 2020 candidacy process, now has a high standard, brand new health facility. Turkey’s first, Europe’s biggest and most comprehensive Ear, Nose and Throat Hospital EKOL, is now open in Izmir. Chairman of the EKOL Ear, Nose and Throat Hospital Operator Dr. Mehmet Baz stated that they have been in service as a central branch for the past five year and added that they were a popular health center because of their meticulous works. Dr. Baz continued: ‘’EKOL KBB Hospital is Turkey’s first spe-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

cialized hospital in ear, nose and throat. In addition to performing all major surgeries related to the ear, nose and throat, we can perform cancer related surgeries in our 5000 square meter service area which includes an ICU, vertigo and balance unit, tinnitus unit, snoring and sleep lab, voice analysis lab and a stammering treatment unit, which everyone can benefit from. All the technological innovations will be at the service of our patients. At our hospital, ear and sinusitis surgeries will be done via a navigational device and vocal chords, ear operations, tonsil and nose surgeries will be done by using laser technology.’’


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

19


Güncel / Actual

Turizm sektörü,

Travel Turkey İzmir’de buluştu İZFAŞ, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve Hannover-Messe International İstanbul işbirliği ile organize edilen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Travel Turkey 2011 İzmir Turizm Fuar ve Konferansı, turizm sektörü temsilcilerini bir araya getirdi.

The tourism sector met at Travel Turkey Travel Turkey 2011 Izmir Tourism Fair and Conference, organized for the 5th time this year by İZFAŞ, TÜRSAB and Hannover-Messe International İstanbul, was the meeting place of tourism professionals.

20

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İ

ZFAŞ, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve Hannover-Messe International İstanbul işbirliği ile organize edilen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Travel Turkey 2011 İzmir Turizm Fuar ve Konferansı, turizm sektörü temsilcilerini bir araya getirdi. Fuara Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, açılışta yaptığı konuşmada, Travel Turkey’in sadece İzmir fuarı değil, İzmir merkezli bir Türkiye fuarı olduğunu vurgulayarak, gelecek yıllarda İzmir’in arkeolojiyle iç içe geçmiş bir destinasyon olması için çalışacaklarını, ülkenin en büyük kongre merkezinin bu bölgede açılacağını söyledi. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ise toplumlar arasındaki önyargıların ortadan kaldırılmasında turizm sektörüne büyük iş düştüğünü belirterek, bu anlamda turizmcileri en yakın çalışma arkadaşları olarak gördüğünü söyledi. Konuşmasında İzmir’in EXPO adaylığına da değinen Bağış, “Aristo’nun Büyük İskender’e söylediği gibi, İzmir’i görmeyen eksik kalır. İzmir’in EXPO adaylığını destekliyoruz” dedi. Hollanda’nın partner ülke, Yunanistan’ın onur konuğu ülke ve Kütahya’nın partner il olduğu Travel Turkey İzmir 2011 Turizm Fuar ve Konferansı’na 19 ülkeden 78’i yabancı, 50’nin üzerinde şehirden toplam 638 firma katıldı. Fuar nedeniyle İzmir’e ABD, Almanya, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Ermenistan, Fas, Fransa,

M

inister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay who attended the fair with Minister of EU and Chief Negotiator Egemen Bağış, spoke at the opening ceremony and said that Travel Turkey was not just a fair in Izmir but a fair of Turkey based in Izmir and added that they were going to work to make Izmir an archeology destination and that the biggest congress center in Turkey would be built in Izmir. Chief Negotiator Egemen Bağış said that the tourism sector had a big part on changing prejudices and added that he saw tourism professionals as his closest companions in this regard. Bağış, who also mentioned Izmir’s EXPO candidacy during his speech, said “As Aristotle said to Alexander, everyone should see Izmir. We are supporting Izmir’s EXPO candidacy.”

A total of 638 firms and over 50 local and foreign cities attended Travel Turkey where the Netherlands was the partner country, Greece was the honored guest and Kütahya was the partner city. Izmir hosted tourism professionals from the US, Germany, Azerbaijan, Belarus, Bosnia Herzegovina, Armenia, Morocco, France, South Korea, Georgia, Croatia, India, Britain, Iraq, Iran, Ireland, Israel, Sweden, Italy, Japan, Canada, Turkish Republic of Northern Cyprus, Macedonia, Romania, Slovenia, Taiwan, Trinidad and Tobago, Ukraine, Jordan, Venezuela and Greece during the fair. 70 special guests from 12 different countries who came to Turkey via the Hosted Buyer İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

21


Güncel / Actual

RK Medya Grubu, Travel Turkey’e renk kattı Güney Kore, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İrlanda, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Karadağ, KKTC, Makedonya, Romanya, Rusya, Slovenya, Tayvan, Trinidad ve Tobago, Ukrayna, Ürdün, Venezuela ve Yunanistan’dan turizm profesyonelleri geldi. Hosted Buyer Programı kapsamında 12 ülkeden gelen özel davetli 70 konuk, fuarın ilk iki günü gerçekleşen B2B Görüşme Aktiviteleri sayesinde katılımcı firma yetkilileriyle yüzyüze görüştü. Ayrıca uluslararası satın almacılar, fuar kapsamında düzenlenen Efes ve Meryem Ana turu ile İzmir ve tarihi bölgeleri ziyaret etme olanağı da buldu. Fuarın katılımcıları arasında düzenlenen ‘Stant Ödülleri Yarışması’nda da 9 stant özel ödüle layık görülürken, 3 stant mansiyon kazandı. Jürisinde, İZFAŞ Genel Müdür Yardımcısı Ertan Koyuncu, Hannover Messe International İstanbul Genel Müdürü Alexander Kühnel, TÜRSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Ali Rıza Gençay’ın yer aldığı yarışmada dereceye girenlere ödülleri verildi. Stand Ödülleri Yarışmasında; İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (İzmir CVB) en çarpıcı stant, Tunus en otantik stant, Çorum en estetik stant, Amasya en profesyonel stant seçilirken, partner ülke Hollanda’nın standı mansiyon ödülüne layık görüldü.

22

Program got the chance to speak face to face with the representatives of the attending firms during the B2B Activities. In addition, international buyers got to chance to see Izmir and its historical venues through tours organized to Ephesus. 9 stands received special awards while 3 stands received honorable mention awards during the “Stand Awards” organized at the fair. Companies which placed in the competition that included judges such as İZFAŞ Assistant Manager Ertan Koyuncu, Hannover Messe International İstanbul General Manager Alexander Kühnel and TÜRSAB İzmir Regional Executive Board President Ali Rıza Gençay received their awards at the end of the event. The Izmir Congress and Visitor Bureau was selected as the most striking stand, the Tunisian stand was named the most authentic stand, Çorum, the most aesthetic stand, Amasya, the most professional stand and the stand of the Netherlands received the honorable mansion award.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

4 gün süren fuarın en dikkat çekici stantlarından biri RK Renkli Kalem Medya Grubu’na aitti. Firmanın Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde yer alan ve eski bir Rum evi olan ofisinin minyatürünü stant olarak hazırlayan Renkli Kalem Medya Grubu, Travel Turkey 2011’e ayrı bir renk kattı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da, 7 ilin Valilik ve Kültür Turizm Müdürlükleri adına hazırladığı kültür ve turizm dergileriyle büyük beğeni toplayan Renkli Kalem Medya Grubu’nun fuardaki konuklarından biri oldu. Firmanın standını ziyaret eden Bakan Günay, Renkli Kalem Medya Grubu Başkanı Özer Kestane’den dergiler hakkında bilgi aldı. Renkli Kalem Medya Grubunun standı, Aydın Valisi Kerem Al ve Balıkesir Valisi Yılmaz Arslan tarafından da ziyaret edildi.

RK Media Group jazzed up Travel Turkey One of the most striking stands during the four day fair was the stand of RK Renkli Kalem Media Group. The company, which built its stand as a miniature version of their original offices in Alsancak, jazzed up the fair. Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay also visited the stand of Renkli Kalem Media Group, which publishes the magazines of 7 cities for the governorship and culture tourism directorates of those cities. The minister received information about the magazines from Chairman Özer Kestane. The stand was also visited by the Governor of Aydın Kerem Al and Governor of Balıkesir Yılmaz Arslan.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

23


Güncel / Actual

İzmir’e 21 yıl sonra

KAR SÜRPRİZİ Snow in Izmir after 21 years! Fotoğraflar / Photographs: Süleyman DUMAN

Alsancak İskele

T

he cold front that has been affecting the entire country has brought snow to Izmir. The city, which saw snow back in 1991, was covered with a white blanket after 21 years.

Sabah işlerine gitmek için evlerinden çıkan İzmirliler, kar sürpriziyle karşılaştı. Araçların üzerleri, kaldırımlar ve çatıları kaplayan karın yarattığı muhteşem manzaranın fotoğrafını çeken İzmirliler, kartopu oynamayı da ihmal etmedi.

Locals who took off to go to work in the morning were surprised to see that it was snowing. People took photos of the magnificent panorama created by the snow and played like children.

29 Aralık 1991’de merkezde etkili olan kar yağışıyla Konak Meydanı’ndaki kar kalınlığı 3 santimetreye ulaşırken, ‘’kar yağmaz’’ denilen İzmir’de 21 yıl aranın ardından kalınlık 5 santimetre ile rekor kırdı. Son veriler İzmir Meteoroloji İşleri Bölge Müdürlüğü tarafından da açıklandı. 24

T

ürkiye’nin tamamında etkili olan soğuk hava dalgası İzmir’e kar getirdi. En son örtü bırakan kar yağışının 1991 yılında görüldüğü İzmir, 21 yıl aranın ardından beyaza büründü.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

While Konak Square received 3 centimeters of snow back in December 29, 1991, this year the same area received 5 centimeters of snow, setting a new record for the city which was thought would never get snow. Latest numbers were announced by the Izmir Meteorological Regional Directorate.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

25


Güncel / Actual

Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Dijital dünyanın şarap yazarları ve uzmanlarını bir araya getirecek konferansın bu seneki teması; Türkiye’nin şarabın ana vatanı olması ve kelimenin aynı zamanda iletişimle bağından dolayı “the source (kaynak)” olarak belirlendi.

D

ünyanın 35 farklı ülkesinden 400’e yakın şarap, yemek, turizm yazarı ve uzmanı 9-11 Kasım 2012 tarihleri arasında İzmir’de gerçekleşecek “Digital Wine Communications Conference 2012” (Şarap Bloggerları Konferansı) için Türkiye’ye geliyor. Organizasyonun ev sahipliğini “Wines of Turkey” Türk Şarapları Platformu yapacak. Konferans dünyanın farklı ülkelerinden gelen ve dijital iletişim alanında etkin yazar ve bloggerlar başta olmak üzere, şarap ve şarap turizmiyle ilgili uzmanları da bir araya getirecek. Bu yıl beşincisi düzenlenen konferansın şaraplarıyla öne çıkan İspanya, Portekiz, Avusturya ve İtalya’dan sonra Türkiye’ye geliyor olması, son derece önemli. Konferansa katılanlar en son teknolojik gelişmeleri takip eden, şarap ve yeme içme alanında uzmanlaşmış, basın ve blogger olarak tüm dünyada bir milyona yakın kişiye ulaşılacağı beklenen bir organizasyonun parçası. Geçmiş yıllardaki konferans katılımcılarının ülkelere göre dağılımı yüzde 15 ABD, yüzde 14 İtalya, yüzde 13 Portekiz, yüzde 11 Fransa, yüzde 8 İngiltere, yüzde 6 Avusturya ve yüzde 34 Arjantin, Avustralya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, İrlanda, Hindistan, Norveç, Hong Kong, Finlandiya gibi diğer ülkelerden oluşuyor. Profil dağılımı 26

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Wine bloggers will meet in Izmir Digital Wine Communications Conference, one of the most important events in the wine sector, will take place in Izmir this year. The theme of this year’s conference, which will be the meeting place of wine bloggers ad experts, will be “The Source” – a reference to Turkey being the homeland of wine.

ise şöyle; yüzde 25 blogger, yüzde 15 üretici, yüzde 15 perakende sektörü, yüzde 13 basın, yüzde 11 ithalatçı, yüzde 10 pazarlama uzmanı ve yüzde 8 turizm profesyoneli. Dünyanın en önemli şarap yazarları ve tüccarları, konferansa katılmayı ihmal etmiyorlar. Amaçları farklı ülkelerden değişik üreticilerle tanışmak ve konferansın yapıldığı bölgeyi keşfetmek. Harpers (İngiltere), Decanter (İngiltere), Falstaff (Avusturya ve Almanya), Millevigne (İtalya), Euposia (İtalya), Aperitif (Norveç), Vince (Macaristan), Palate Press (ABD) bu bölgelerin başında geliyor. Dünyanın en büyük şarap ithalatçısı ülkesi olan İngiltere’deki perakende sektörü, özellikle konferansı yakından takip ediyor. Konferans katılımcıları arasında Bibendum, Berry Bross & Rudd, Naked Wines, the Wine Hub, Thierry’s, Direct Wines, Laithwaits gibi İngiltere’nin en prestijli şarap mağazalarının temsilcileri de bulunuyor. Her sene bir konsept üzerine tasarlanan konferansın bu seneki teması; Türkiye’nin şarabın ana vatanı olması ve kelimenin aynı zamanda iletişimle bağından dolayı “the source (kaynak)” olarak belirlendi.

uglas Blyde, Richard Ross ve şarap dünyasının efsanevi ismi George Taber gibi kişiler yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin ve özellikle İzmir’in tanıtımı için büyük önem taşıyan konferansın ana sponsorlarından. Organizasyonu ise Türkiye’nin önde gelen kongre firması Visitur gerçekleştirecek.

Internet üzerinden dünyaya bağlanılacak Konferansın şarap sektörü dışında İzmir’in tanıtımı başta olmak üzere ilgili tüm paydaşlarla buluşturulup, en büyük katma değerin yaratılmasına çalışılacak. Örne-

C

lose to 400 wine, food and tourism writers from 35 different countries are coming to Turkey to attend “Digital Wine Communications Conference 2012” that will take place in Izmir on November 9-11, 2012. The event will be hosted by the Turkish Wines Platform. The conference will bring together wine bloggers and experts from the wine and wine tourism sectors. It is important that the 5th conference will be held in Turkey after countries

Konferansın konuşmacı ve katılımcıları arasında Charles Metcalfe, Elin McCoy, Evan Dawson, Elisabetta Tosi, Evelyne Resnick, Quentin Sadlar, Jim Budd, DoİZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

27


ğin İzmir’in telekomünikasyon ve iletişim teknolojisi altyapısı, bu konferansta adeta bir sınav verecek. Aynı anda 300’den fazla kişinin 8MB ve üzeri internet bağlantısı ile konferans tüm dünyada online olacak. Web sitesi üzerinden canlı yayınla tüm dünyanın konferansı izlemesi sağlanacak. Digital Wine Communications Conference 2012, bu yönüyle şarabın yanı sıra Türkiye’nin turizm potansiyeli ve özellikle gıda ürünleri başta olmak üzere ihraç ürünlerinin uluslararası kanaat önderleriyle buluşması için büyük fırsat. Organizasyon kapsamında Türkiye turizminin ve katma değeri yüksek ihraç ürünlerinin tanıtılması için özel çalışmalar yapılması planlanıyor. Şarap ve gastronomi alanında Türkiye’de şarap yollarının oluşturulması, bu güzergâh içindeki seçkin otel ve restoranların belirlenmesi ve bu yolların tanıtılması da proje kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetler arasında. Şarap gibi katma değeri yüksek gastronomi ürünlerinin tüm dünyaya tanıtılması ve talep yaratılması, ürünlerin ihracatı için kritik önem taşıyor. “Digital Wine Communications Conference 2012” kapsamında katılımcıların konferans öncesi ve sonrası turlarla başta Ege Bölgesi olmak üzere İstanbul ve Kapadokya’ya da götürülmesi planlanıyor. Konferans kapsamında teknik tadımlar, teknoloji, iletişim, yemek, turizm ve şarap workshopları da düzenlenecek. 28

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

such as prominent wine countries Portugal, Austria and Italy. The attendees consist of expert bloggers and food and beverage specialists. The attendees at past conferences consisted of 15% Americans, 14% Italians, 13& Portuguese, 11% French, 8% British, 6% Austrians and the remaining 34% were from Argentina, Australia, Belgium, Canada, China, Ireland, India, Norway, Hong Kong and Finland. 25% consists of bloggers, 15% producers, 15% from the retail sector, 13% press, 11% importers, 10% marketing experts and 8% tourism professionals. The world’s most important wine critics and traders always attend the conference. Their goal is to meets producers from different countries and discovers the region the conference is being held in. Harpers (England), Decanter (England), Falstaff (Austria and Germany), Millevigne (Italy), Euposia (Italy), Aperitif (Norway), Vince (Hungary) and Palate Press (USA) are some of these important regions. The retail sector in England, the biggest wine importer in the world, follows the conference closely. The attendees of the conference include representatives of prestigious wine houses such as Bibendum, Berry Bross & Rudd, Naked Wines, the Wine Hub, Thierry’s, Direct Wines and Laithwaits. The con-

ference, which is centered around a different theme each year, will be presented with the theme “The Source” - – a reference to Turkey being the homeland of wine. The keynote speakers of the conference include Charles Metcalfe, Elin McCoy, Evan Dawson, Elisabetta Tosi, Evelyn Resnick, Quentin Sadlar, Jim Budd, Douglas Blyde, Richard Ross and George Taber, a legendary name in the wine world. The Ministry of Culture and Tourism is one of the main sponsors of the conference which is an important event for the advertising of Turkey and Izmir. The organization will be undertaken by prominent congress firm Visitur.

Connection to the world through the Internet The conference will be brought to all related parties to maximize the advertising of Izmir. The telecommunication and communication technology infrastructure of Izmir will be put to the test during the event. The conference will be broadcast online where 300 people will be able to watch the event at the same time through the official web site. Digital Wine Communications Conference 2012 will be a big opportunity for the tourism potential and export products of Turkey to be introduced to the international opinion leaders of the food and beverage industry. Special events are planned to advertise Turkish tourism and export products during the organization such as establishing wine routes in Turkey and determining elite hotel and restaurants along this route. It is important to advertise high value products such as wine for the export of such products. It is also planned that the attendees be taken to the Aegean region, Istanbul and Cappadocia, before and after the conference. Technical tastings, and communication, technology, tourism and wine workshops will also be organized during the conference.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

29


Güncel / Actual

Turist yüz güldürdü ETİK’in 2011 yılının değerlendirildiği toplantısında İzmir’e gelen turist sayısının geçen yıla oranla yüzde 20’nin üstünde artarak 1 milyon 388 bine yükseldiği bildirildi

A great tourism season During the ETİK 2011 evaluation meeting, it was announced that the number of tourists who had come to Izmir had risen by over 20% and reached 1 million 388 thousand.

E

İZKA’nın EXPO sürecinde birlikte olmasının İzmir’de bir gücün devreye girmesi anlamına geldiğini ifade eden Haluk Tunçsu, STK’ların son dönemde etkin çalışmasının da İzmir’de turizm hareketliliği yarattığını belirtti. Bir soru üzerine EXPO’nun yeri konusunda çalışmalar yapıldığını ifade eden Haluk Tunçsu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “EXPO o şehrin malıdır. O şehrin sahiplerince yönlendirilmesi gerekir” öngörüsü üzerine komisyonun kararıyla İnciraltı’nın tayin ve takdirinin yapıldığını sözlerine ekledi.

ge Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği’nin “Rakamlarla 2011 yılı değerlendirme ve 2012’den beklentiler” konulu toplantısı, Ege Palas Oteli’nde gerçekleştirildi. Toplantıya İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Genel Sekreteri Ergüder Can, ETİK Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler, ETİK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Tercan ile Sun Express Kurumsal İletişim Müdürü Serdar Alyamaç konuşmacı olarak katıldı. Sektör ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle çok sayıda medya mensubu da toplantıyı izledi.

Kendi kulvarında iyi

Vali Yardımcısı Tunçsu, yaptığı konuşmada, Antalya’nın turizmin başkenti olarak anılmasının tesadüfi olmadığını belirterek, ‘’Bizde 45 bin, Antalya’da 500-550 bin yatak var. Biz 1 milyon 300 turist ağırlarken Antalya 10 milyonu aşmış. Emek ve para harcanırsa sonuç alınır” dedi.

İzmir Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz ise İzmir turizminin son iki - üç yıldır Türkiye ortalamasında kendi kulvarı içinde iyi durumda olduğunu belirterek, kentte 368 acentenin bulunduğunu, acente ve tur operatörlerinin İzmir’in tanıtımında ve pazarlanmasında daha güçlü örgütlenmeleri gerektiğini kaydetti.

30

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

T

he “2011 with numbers and expectations from 2012” themed evaluation meeting of the Aegean Touristic Facilities and Accommodations Institution took place at the Ege Palas Hotel. The meeting was attended by Assistant Governor of Izmir Haluk Tunçsu, İzmir City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz, İzmir Development Agency (İZKA) General Secretary Ergüder Can, ETİK Chairman Mehmet İşler, ETİK Vice Chairman Bülent Tercan and Sun Express Corporate Communication Manager Serdar Alyamaç as speakers. The meeting was viewed by the representatives of the sector and NGOs and the media. During his speech, Assistant Governor Tunçsu pointed out that it wasn’t a coincidence that Antalya was known as the capital city of tourism and added, ‘’we have 45 thousand; Antalya has 500-550 thousand beds. We are host-


Türkiye turizminde yüzde 10 artış yaşanırken, İzmir’in sezonu Aralık ayı sonu itibariyle yüzde 20. 11 artışla kapattığını anlatan Abdülaziz Ediz, özellikle sağlık turizmi açısından 60 bin yatak kapasitesinin hedeflendiğini, bu sayının mevcut tesislerle 160 bini bulacağını söyledi. Ediz, kruvaziyer turizminin kentte kısa sürede gelişen bir turizm çeşitliliği olduğunu vurguladı. ETİK Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler de, 2011 yılı itibariyle turist sayısında yüzde 20.11 artış sağlandığını, ancak bunu yeterli görmediklerini, İzmir’e en az nüfusu kadar turist gelmesini istediklerini belirtti. İşler, İzmir’in 2013’de kesinleşecek olan EXPO adaylığı konusunda sektörün tek bir yumruk, tek bir kalp olması gerektiğini vurguladı. Yaşanan olumlu gelişmelerin yanı sıra turizm sektörünün 2012 yılında ecrimisille birlikte müzik eserleri yönetmeliği, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yönetmeliği, termal gelirlerinden

ing 1 million 300 thousand tourists while Antalya has surpassed 10 million. Results will come after hard work and investments.” Haluk Tunçsu, who stated that the involvement of the Izmir Development Agency in the EXPO process meant the addition of a powerful force, said that the effective work of NGOs in the recent period had increased tourism activities in Izmir. Haluk Tunçsu, who said that they were working on the location of EXPO, repeated the words of Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, who had said “EXPO belongs to the city and must be directed by the owners of that city.” And added that İnciraltı was being evaluated as a place for the event by the prevision of the commission.

Good in its category İzmir Culture and Tourism director Abdülaziz Ediz added that Izmir was doing well in the past 2-3 years in tourism in its own category and said that the

agencies and your operators in the city needed to work harder on the advertising and marketing of Izmir. Abdülaziz Ediz, who pointed to the fact that Turkish tourism rose by 10% and Izmir finished the season with a 20, 11% increase, said that they were targeting 60 thousand beds in health tourism and that this number would rise to 160 thousand with recent investments. Ediz also pointed out that cruise tourism was a fast developing tourism in the city. ETİK Chairman Mehmet İşler also said that the number of tourists had risen by 20, 11% in 2011 but this was not enough and they were expecting tourists as many as the population as Izmir. İşler stressed that Izmir must work together as a whole for its EXPO candidacy which will become final in 2013. İşler, who pointed out to positive developments along with problems such as musical copyrights regulations, 1%

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

31


yüzde 1 kesinti, ÖTV, gürültü yönetmeliği, kaçak içki, SPA ve havuz yönetmeliği gibi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu ifade eden İşler, ETİK’in bu sorunların takipçisi olduğunu belirtti. Turizm değerlendirme toplantısında EXPO ile ilgili son gelişmelere değinen İZKA Genel Sekreteri Ergüder Can, İzmir kentsel pazarlama/görsel kimliğinin oluşmasında çıktıkları ihalenin sonuçlandığını anımsatarak, tanıtım çalışmalarında tek bir kurumsal kimlik kullanılması için bu adımın çok önemli olduğunu vurguladı. EXPO konusunda kurumsal yapının kanun ve kararnamenin çıkmasıyla tamamlandığını bildiren Can, “Hem yönlendirme hem yürütme tamamlanmış oldu. Bizi artık bir iş planı bekliyor. Tanıtım ve lobi çalışması bu noktada çok önemli. Gidilen fuarlarda sektörün adaylığımızı çok iyi anlatması gerekiyor” dedi. Sun Express’in merkezi Antalya olmasına karşın İzmir için bölgecilik uygulamasına gittiklerini belirten Sun Express Kurumsal İlişkiler Müdürü Serdar Alyamaç ise 2012 yılında yaklaşık yüzde 17’lik bir kapasite artırımına gideceklerini anlattı. Bunun uçuşta yüzde 22’lik artış anlamına geldiğini anımsatan Alyamaç, şu an İzmir’den Türkiye’de 12 noktaya, Avrupa’da ise tarifeli olarak 14 noktaya uçuşları bulunduğunu söyledi. Alyamaç, amaçlarının İzmir’e gelen turist sayısını ve gelirlerini arttırmak olduğunu belirterek, bunun için ciddi tanıtım çalışması yaptıklarını, önümüzdeki günlerde Türkiye’de içinde İzmir’in de bulunduğu 10 ilde özel bir kültür projesine başlayacaklarını açıkladı. 32

cut in thermal revenues, special luxury tax, illicit sale of liquor and SPA regulations, said that ETIK was following up on these issues. İzmir Development Agency (İZKA) General Secretary Ergüder Can, who spoke about the latest developments in the EXPO process during the meeting, reminded that the bidding for the urban marketing/ visual branding of the city was concluded and that this was very important in undertaking the advertisement efforts of the city by a single entity. Can, who said that the corporate structure of EXPO was finalized after the legislation, added, “Direction and implementation is complete. Now we need a work plan. Advertising and lobbying is very important at this stage. We need to advertise our

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

candidacy well during international fairs”. Sun Express Corporate Communication Manager Serdar Alyamaç, who pointed out that although the company’s main headquarters were in Antalya they applied sectionalism for Izmir, said that they were aiming for a 17% capacity increase in 2012. Alyamaç, who added that this meant a 22% in flights, said that they flew to 12 points in Turkey and 14 points in Europe from Izmir. Alyamaç who pointed out that their goal was to increase the number of tourists and revenues for Izmir, added that they were carrying out important advertisement works to make that happen and were going to start a special culture project in 10 cities that included Izmir.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

33


Güncel / Actual

İzmir’in umuda yolculuğu:

EXPO 2020

Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekaterinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai ve Brezilya’dan Sao Paulo’nun da aday olarak yer aldığı EXPO 2020 yarışında İzmir’in şansının ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor olsa da, genel kanı organizasyonun kazanılması halinde kentin kaderinin değişeceği yönünde. Fotoğraflar /Photographs: Süleyman Duman Ceyda ADAR, İZKA Arşivi - İZKA Archive

İzmir’s journey to hope: EXPO 2020 Even though it is tough to guess the chances of Izmir winning EXPO 2020 while facing strong rivals such as Ayutthaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia, Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil but the general opinion is that the fate of the city will change if Izmir wins the bid to host the organization.

T

W

Dünyanın kültür, tarih ve eğitim olimpiyatları olarak anılan EXPO, yapıldığı kentleri marka haline getirip kalkındıran evrensel bir fuar niteliği taşıyor. İzmir aslında bu konuda deneyimli. 2015 EXPO’su için Milano ile yarışan ve organizasyonu 21 oy farkla rakibine kaptıran İzmir, şimdi 2020 EXPO’suna aday.

EXPO, which is called the culture, history and education Olympics of the world, turn the cities it is being held in into brand cities and is considered a global fair. Izmir is actually experienced in this field. Izmir, which competed with Milan for EXPO 2015 and lost by 21 votes, is

arih boyu önemli bir ticaret ve kültür merkezi olan İzmir’in vizyonundan bahsedilirken “kabuğunu kırmak”, “eski görkemli günlerine geri dönmek” gibi deyimler sıkça kullanılıyor. Geleceğe yönelik umudu anlatan bu sözcükler, şimdilerde daha bir gür çıkıyor. Umudun kaynağı EXPO.

34

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

hen talking about Izmir, an important trade and culture center throughout history, the phrases “coming out of its shell” and “returning to its glorious days” are constantly used. These phrases, which are used to accentuate hope for a better future, are being said out loud today. The source of this hope is EXPO.


Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekaterinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai ve Brezilya’dan Sao Paulo’nun da aday olarak yer aldığı tabloda İzmir’in şansının ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor olsa da, genel kanı kazanılması halinde EXPO 2020’nin kentin kaderini değiştireceği yönünde.

Daha yaşanabilir bir dünya yolunda EXPO EXPO, ülkeler arasındaki iletişime ve barışa katkı sağlayan, dünyanın en eski ve en büyük uluslararası organizasyonlarından biridir. “Exposition”un kısaltması olan ve evrensel sergileri ifade eden EXPO’nun Türkçe karşılığı “Uluslararası Sergi”dir. 19.

yüzyılın ortalarından bu yana düzenlenen EXPO’ların temel amacı ülkeleri bir araya getirerek daha iyi ve yaşanabilir bir dünya için bilgi paylaşımı sağlamak olarak özetlenebilir. Bir anlamda dünyanın kültür, tarih ve eğitim olimpiyatları olarak da kabul edilen bu organizasyonlarda alışılageldiği üzere ticari ürünler tanıtılmaz; dünyanın geleceğine yönelik fikirler, kültürel zenginlikler ve projeler sergilenir. Bilimsel ve kültürel birikimlerin paylaşılması bir yandan yeni fikirlerin geliştirilmesine olanak sağlarken diğer yandan evrensel boyutta sosyo-kültürel gelişime katkıda bulunur. EXPO’lar, çoğunluğu büyükelçilik düzeyin-

now a candidate to host EXPO 2020. Even though it is tough to guess the chances of Izmir winning EXPO 2020 while facing strong rivals such as Ayutthaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia, Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil but the general opinion is that the fate of the city will change if Izmir wins the bid to host the organization.

En route to a more sustainable world EXPO is one of the world’s oldest and biggest international fairs which helps the communication and peace between

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

35


İzmir Valisi M. Cahit Kıraç, İzmir’in EXPO 2015 adaylık sürecindeki tecrübesi ile yarışın en güçlü adaylarından biri olduğunu söylüyor. Governor of İzmir M. Cahit Kıraç says that Izmir is one of the stronger candidates with its vast experience.

de temsil edilen 157 ülkenin üye olduğu Uluslararası Sergiler Bürosu (Bureau International des Expositions - BIE) tarafından organize edilir. Merkezi Paris’te bulunan BIE, her beş yılda bir evrensel bir temayla Dünya Sergisi (World Expo), iki Dünya Sergisinin arasında ise özel bir temayla Uluslararası Sergi (International Specialized Expo) düzenler. Beş yılda bir düzenlenen ve altı ay süren EXPO’ların katılımcıları arasında devletler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve şirketler yer alır. Sergiler yapıldığı kentin adıyla anılsa da, devlet taahhüdünü gerektiren uluslararası organizasyonlardır. EXPO’nun en önemli özelliklerinden biri, temasıdır. Sergiler teknoloji, yenilik, çevre ile uyum gibi evrensel konulara odaklanır. EXPO alanının büyüklüğü sınırsızdır ve katılımcılar kendi pavyonlarını inşa edebilirler. EXPO yatırımları genellikle 10-15 milyar dolar civarında olurken, bazı kentlerde bu rakam 25 milyar doları bulmaktadır. En az bin 500 dönümlük arazi üzerinde kurulan ve 90-180 gün arasında açık kalan EXPO’lar bugüne dek yapıldıkları tüm kentlere görkemli anıtsal yapılar da kazandırmıştır. 1851 yılındaki EXPO için yapılan Londra’daki Crystal Palace, 1889 Paris

36

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

nations. EXPO, which is the short of “Exposition”, means International Fair when translated to Turkish. The main goal of EXPOs, which have been around since the middle of the 19th century, is to bring nations together and swap ideas on a more sustainable world. No products are on sale during these fairs, which are considered the culture, history and education Olympics of the world; idea on the future of earth, cultural riches and projects are exhibited. The sharing of scientific and cultural accumulations leads to the development of new ideas while helping socio-cultural development on a global level. EXPOs are organized by Bureau International des Expositions, BIE, an organization that includes 157 member countries, which are usually represented by ambassadors. BIE, which is stationed in Paris, organizes a World Expo every five years, and an International Specialized Expo between two world expos. The participants of EXPOs which are organized every five years and last for 6 months consist of governments, international institutions, NGOs and companies. Although the exhibitions are known by the name of the city they are hosted


EXPO’su için inşa edilen Eyfel Kulesi, 1958 EXPO’su için Brüksel’de yapılan Atomium ve 1998 EXPO’su için hizmete açılan Lizbon’daki Vasco de Gama Köprüsü, bu yapılardan sadece birkaçıdır. Yapıldıkları kentlerin hafızalardaki yerini sağlamlaştıran bu yapılar sergi bittikten sonra sağladıkları maddi getiriyle de önemini korur. Örneğin 1992 EXPO’sunun ardından teknoloji üreten firmaların yer aldığı bir teknoparka dönüştürülen Sevilla’daki sergi alanı, kentin ve ülkenin ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Yıllık 1.7 milyar dolarlık artı değer elde edilen bu alanda 20 bin kişi istihdam edilmektedir. Evrensel bir fuar olan EXPO’ların ziyaretçi sayısı düzenlendiği ülke nüfuslarının bile üzerine çıkabilmektedir. Katılımın yıldan yıla arttığı bu organizasyonların ilki olan 1851 Londra EXPO’sunu 6 milyon 39 bin 195 kişi ziyaret ederken, bu sayı 1889 Paris sergisinde 32 milyon 250 bin 297, 1939 New York sergisinde 45 milyon, 1970 Osaka sergisinde 64 milyon 218 bin 770 kişiye ulaşmıştır. Son olarak 2010 yılında Shangay’da düzenlenen EXPO ise 73 milyon ziyaretçiyle rekor kırmıştır. EXPO’lar mimari ve kentsel mekanların oluşturulması, değişimi ve dönü-

in, these are international organizations which require government guarantees.

EXPO fuarları; küresel

One of the most important aspects of an EXPO is its theme. The exhibitions usually concentrate on global topics such as technology, innovation and harmonization with the environment. The area of EXPO is unlimited and participants build their own stands and pavilions. EXPO investments generally range between 1015 billion dollars but in some cities that number rises to 24 billion.

ekonomik iletişime

EXPOs, which are built on at least 500,000 square meter lands and are open for 90 to 10 days, have earned magnificent monumental buildings to the cities they were organized in. Crystal Palace in London, which was built for the EXPO in 1851, The Eiffel Tower, built for the EXPO in 1889, Atomium, built in Brussels for the 1958 EXPO and the Vasco de Gama Bridge, built in Lisbon for the EXPO in 1998 are just some of the examples.

EXPO fairs provide

ölçekte kültürel ve ve etkileşime fırsat verdiği gibi, bölgesel ve yerel ölçekte değişime ve dönüşüme de sebep olur.

cultural and economic communication and interaction on a global level and causes change and development on a local and regional scale.

These memorable buildings also contribute to the economy of the city after the organization. For example, the exhibition area in Seville which was turned in a techno-park after the EXPO in 1992, contributes greatly to the economy of İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

37


şümünde de büyük rol oynamıştır. Kentsel alanda atıl durumda bulunan liman, çöplük, depo alanı gibi kullanımların ve hizmetlerin iyileștirilmesi bu organizasyonlar aracılığıyla gerçekleștirilmiștir. Geleceğin şekillendirilmesi adına pek çok buluş da ilk kez EXPO’da görücüye çıkmıştır. Bunlar arasında; dikiş makinesi, hesap makinesi, hidrolik asansör, telgraf, telefon, daktilo, hareketli film, kablosuz telgraf, telsiz, planör, radyo dalgaları, elektrikli fırın, televizyon, renkli ve üç boyutlu filmler, floresanlar, neon tüpleri, fiberglas, bakalik naylon, atomik enerji, ay taşları, uzay kapsülleri, robot teknolojileri, lazer ve x ışınları, hareketli yaya kaldırımları ve telsiz telefonu gösterebiliriz.

Türkiye’nin EXPO macerası Türkiye, dünyanın en büyük sosyal etkinliği olma özelliğini koruyan ve 160 yıldır düzenlenen EXPO’lara düzenli olarak katılsa da henüz bu organizasyona ev sahipliği yapmadı. 5 Ekim 2004’de BIE’ye üye olan ülkemiz, bu güne kadar gerçekleştirilen 63 Dünya Sergisi’nden, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 17’sine, Cumhuriyet döneminde ise 16’sına katıldı. Türkiye bu alanda en ciddi sınavını 2015 EXPO’sunda verdi. İzmir ve Milano’nun

38

the city and Spain. 20 thousand people work in this area which brings in 1, 7 billion dollars in revenue yearly. The visitor numbers of EXPOs can even sometimes be more than the population of the countries they are organized in. While 6 million 39 thousand 195 people visited the first EXPO in London in 1851, this number increased to 32 million 250 thousand 297 in Paris in 1889, 45 million in New York in 1939 and 64 million 218 thousand 770 in Osaka in 1970. Lastly, the EXPO organized in Shanghai in 2010 broke the record with 73 million visitors. EXPOs have always had a big part in establishing architectural and urban assets and change. The renewal and use of dormant ports, dumpsters and warehouses were established during these organizations. Many new discoveries and innovations were first presented to the world at EXPOs such as the sewing machine, calculator, hydraulic elevator, telegram, telephone, typewriter, film, wireless telegraph, wireless radio, radio waves, electric oven, television, colored and three dimensional films, fluorescent neon tubes, fiberglass, atomic energy, moonstones, space capsules, robot technologies, laser and x-rays, escalators and wireless phone.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Turkey’s EXPO adventure Although Turkey has continuously participated in EXPOs, the world’s largest social gathering, it has never hosted the event. Our country, which became a member of the BIE on October 5, 2004, participated in 17 of the 63 World Expos during the Ottoman period and 16 during the Republic period. Turkey was put to a real tough test in this field during EXPO 2015. During the voting to find out who was going to host the event, Izmir received 65 and Milan got 86 votes in Paris on March 31, 1008. It was quite a success to receive 65 votes against a city that had hosted EXPO four times in previous years. Now Izmir is a candidate for EXPO 2020 with this experience. Ayutthaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia, Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil are also candidates, in other words, rivals of Izmir.

The theme of Izmir for EXPO 2020 İzmir’s 2020 EXPO theme ‘New Road for a Better World / Health for Everybody” is considered as a theme that everybody can relate and contribute to. The theme consists of five main elements such as coming to life, a harmonized


aday olduğu bu organizasyon için 31 Mart 2008 tarihinde Paris’te yapılan oylamada, seçime katılan 151 ülkeden 65’inin oyunu İzmir, 86’sının oyunu ise Milano aldı. Organizasyonu Milano’ya kaptırsa da, daha önce altı kez aday olmuş, dört kez EXPO’ya ev sahipliği yapmış İtalya karşısında, Türkiye’nin aldığı oy sayısı küçümsenmeyecek bir başarı olarak kabul ediliyor. İzmir şimdi bu deneyimiyle 2020 EXPO’suna aday oldu . Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekaterinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai ve Brezilya’dan Sao Paulo da 2020 EXPO’sunun diğer adayları, dolayısıyla İzmir’in rakipleri.

EXPO 2020 İzmir teması İzmir’in 2020 EXPO’su için belirlediği ‘’Daha İyi Bir Dünya için Yeni Yollar / Herkes için Sağlık” teması, bütün dünyanın üzerinde anlaşacağı, herkesin katkı koyacağı bir konu olarak nitelendiriliyor. Söz konusu tema, hayata geliş, uyumlu ve dengeli bir yaşam tarzı, sağlıklı bir çevre, sağlık hizmetleri ile yenilikçilik ve daha sağlıklı bir dünya için evrensel işbirliği gibi beş ana unsurdan oluşuyor. Tema İzmir’in geçmişiyle de bağlantılı. Öyle ki İzmir antik dönem-

den bugüne önemli bir sağlık merkezi olmuştur. İzmir’in jeotermal kaynakları ve kaplıcaları, sağlık turizmi için önemlidir. Hekimliğin babası sayılan Hipokrat, Ege’de; eczacılığın babası sayılan Galen ise Bergama’daki Asklepion’da çalışmalarını yapmıştır. 2000’li yıllarda keşfedilen Bergama Allianol Antik Şifa Merkezi, tarihte jeotermal tedavi yöntemlerinin uygulandığı ilk merkezlerden birisidir. Homeros’un destanlarında bahsi geçen Agamemnon Kaplıcaları ve antik yazarların söz ettiği Diana Hamamları Helenistik dönem İzmir kentinin çevresinde yer alır.

Kim ne diyor? EXPO 2020 yarışı tüm hızıyla sürerken İzmir’in adaylık çalışmalarını yürütülmesinde aktif rol oynayacak isimler belirlendi. Yönlendirme Kurulu Başkanlığı görevini İzmir Valisi M. Cahit Kıraç’ın olurken, Yürütme Kurulu Başkanlığı’na Türkiye Futbol Federasyonu eski Başkanı ve Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener getirildi. Biz de bu süreçte yürütülen çalışmaları ve İzmir’in şansını bizzat işin başındakilere sorduk. Ortak görüş İzmir’in EXPO 2020 adaylarını zorlayacak en güçlü rakiplerden biri olduğu yönünde.

and balanced lifestyle, a healthy environment, innovation in health services and global unity for a healthier world. The theme is also connected to the history of Izmir. Izmir has always been a health center throughout history. The geothermal resources and hot springs of Izmir are very important for health tourism. The father of medicine Hippocrates and the father of pharmaceuticals Galen have worked in Bergama. The Bergama Alliaoni Antique Treatment Center, which was discovered in the 2000’s, is one of the ancient centers where geothermal treatment was first applied. The hot springs of Agamemnon mentioned by Homer and the baths of Diana mentioned by antique writers were built around Izmir during the Hellenistic era.

Comments While the race for EXPO 2020 continues at full speed. The names that will have an active role in the candidacy process have been determined. The president of the directory board was chosen as the Governor of Izmir M. Cahit Kıraç and the president of the executive board was chosen as Mahmut Özgener, the former president of the Turkish Football Federation and the current president of the Aegean Tobacco Exporters Asso-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

39


Kemeraltı / Kızlarağası

Kıraç: “İzmir yarışın en güçlü adaylarından” İzmir Valisi M. Cahit Kıraç, EXPO 2020 adaylığında İzmir’i zorlu bir yarış sürecinin beklediğini belirtiyor. Adayların hiç birinin henüz bir EXPO’ya ev sahipliği yapmadığına dikkat çeken Kıraç, İzmir’in EXPO 2015 adaylık sürecindeki tecrübesi ile yarışın en güçlü adaylarından biri olduğunu söylüyor. Oluşan çok rakipli tabloda İzmir’in avantajlarını ön plana çıkararak stratejisini belirlemesi gerektiğini ifade eden Kıraç, kentin güçlü ve zayıf yönlerini şöyle sıralıyor: “İzmir’in, 8 bin 500 yıllık tarihi, güzel doğası ve iklimi, sıcakkanlı insanlarıyla ideal bir ev sahibi olacağına olan inancım sonsuz. Zira güzel İzmirimiz coğrafi konumu itibariyle, ülkeler ve kültürlerarası köprü niteliğindedir ve Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Avrupa’ya kolay ve hızlı erişim imkânı sunan merkezi bir konuma sahiptir. EXPO 2020 İzmir’de düzenlendiği takdirde Doğu Akdeniz Bölgesi’nde düzenlenecek olan ilk EXPO olacaktır. Dolayısıyla EXPO 2020’nin bu coğrafyada düzenlenmesinin, organizasyona dinamizm ve güç kazandıracağını düşünüyorum.” 40

Kıraç’a göre İzmir tema seçiminde de önde. İzmir’in temasının diğer adayların tema seçimleriyle mukayese edildiğinde daha evrensel nitelik taşıdığını ifade eden Kıraç, bu açıdan BIE delegelerinin bakışını olumlu yönde etkileyebileceğinin altını çiziyor.

Taşbaşı: “EXPO İzmir’in çıtasını yükseltir” Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı, EXPO 2020’nin en şanslı adayının İzmir olduğu görüşünde. Kentin EXPO 2020 adaylık sürecinde başarılı olabilmesi için kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve halkın bir bütünlük içerisinde hareket etmesi gerektiğini ifade eden Taşbaşı’na göre, özellikle dünya çapında isim yapmış sivil toplum örgütleri uluslararası faaliyetlerde yer almalı. Taşbaşı, Türkiye’nin en çağdaş kenti olarak nitelendirdiği İzmir’in EXPO 2020’yi kazanmasının kentin çıtasını yükselteceğini ve Türkiye için büyük bir adım teşkil edeceğini söylüyor. Organizasyonun İzmir’de kalması için gereken her şeyi yapacaklarını belirten Taşbaşı, “EXPO ile İzmir’in geleceğini yeniden şekillendireceğiz” diyor.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ciation. We asked about the chances of Izmir and the efforts during the candidacy process to those that are managing the campaign. The consensus: Izmir is one of the strongest candidates.

Kıraç: “İzmir is one of the favorites” Governor of Izmir M. Cahit Kıraç says that Izmir is in for a tough ride regarding the candidacy process of EXPO 2020. Kıraç, who points out that none of the candidates has hosted an EXPO, believes that Izmir, with its previous experience from the EXPO 2015 race, is one of the strongest candidates. Kıraç, who states that Izmir must highlight its advantages and formula a strategy based on those, lists the cities strong and weak points: “I strongly believe that Izmir will be an ideal host with its 8500 year history, beautiful nature, climate and hospitable people. Our beautiful Izmir is like a bridge between cultures and countries with its geographical location. It is in a central location that provides fast and easy access from Middle Asia to North Africa, from the Middle East to Europe. If EXPO 2020 will e hosted by Izmir, it will be the first EXPO organized in Eastern Medi-


Vali M. Cahit Kıraç

Özgener: “Kazanmak için takım oyunu şart” EXPO Yürütme Kurulu Başkanlığına getirilen Türkiye Futbol Federasyonu eski Başkanı ve Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, kazanmanın takım oyunu olduğunu ve güçlü bir takım kurarak bu işi başaracaklarını söylüyor. İzmir’in köklü geçmişiyle eski, global olarak ise genç bir kent olduğunu belirten Özgener, EXPO’nun da kentin önündeki en önemli sınavlardan biri olduğunu ifade ediyor. İzmirli olan Özgener, “Okullarında okuduğunuz, suyunu içtiğiniz, üniversitesinde eğitim gördüğünüz, ekonomisinde çalıştığınız bir kente borcunuzu ödemek adına böylesine önemli bir görevde bulunma şansını yakalamak benim için çok anlamlı. Tüm arkadaşlarım ile birlikte EXPO 2020’yi İzmir’e kazandıracağımıza inanıyorum” diyor.

Yorgancılar: “İzmir, EXPO ile iade-i itibar fırsatı yakalayacak” EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Ender Yorgancılar, 100 yıl öncesine kadar Doğu Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan

terranean. So, I believe that the organization of this event in this geography will strengthen and bring dynamism to the organization.” According to Kıraç, Izmir is also a favorite with its theme. Kıraç, who states that Izmir’s theme is more universal than the themes of other candidates, says that this could positively affect the votes of BIE delegates.

Taşbaşı: “EXPO will raise the bar for İzmir” Ministry of Culture and Tourism Advertising General Manager Cumhur Güven Taşbaşı believes that Izmir is the favorite for EXPO 2020. According to Taşbaşı, who believes that the private and public sector, NGOs and the locals have to work in unity for Izmir to succeed during the candidacy process, says that internationally famous NGOs must take part in international activities. Taşbaşı says that winning the EXPO bid will raise the bar for Izmir- which he calls Turkey’s most modern city- and be a big step for Turkey. Taşbaşı, who says that they will do everything in their power to secure the bid for Izmir, says “With EXPO, we will reshape the future of Izmir”

Özgener: “Team work is crucial if we want to win” EXPO executive board president Mahmut Özgener, points to the fact that winning requires team effort and that they will succeed by establishing a strong team. Özgener, who says that Izmir is an old city in terms of its history but a young one on a global scale, adds that EXPO is one of the toughest tests the city is about to encounter. Özgener says, “I am very happy to be serving a city that I was born in and educated and still work in. I truly believe that we will win EXPO 2020”

Yorgancılar: “With EXPO, İzmir will get the chance to reestablish its prestige” EBSO Chairman and TOBB board member Ender Yorgancılar, states that Izmir will get the chance to reestablish its prestige if it hosts EXPO 2020. According to Yorgancılar, the fact that there are many candidates means that the race will be tough but the division of the votes of delegates, its 2015 experience and notoriety will increase the chances of Izmir. Yorgancılar, who says that Izmir is the most ideal city for EXPO with its multi cultural

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

41


Ender Yorgancılar

İzmir’in 2020 EXPO’suna ev sahipliği yapması durumunda, iade-i itibar fırsatı yakalayacağını belirtiyor. Yorgancılar’a göre, aday sayısının fazla olması bir yandan yarışın zorlu geçeceği anlamına geliyor. Ancak BIE delegelerinin oylarının daha fazla ülkeye bölünecek olması ise EXPO 2015 tecrübesi ve tanınırlığı olan İzmir’in şansını artıracak. Farklı etnik kökenden halkları bir araya getiren, çok kültürlü, çok dinli, laik ve modern yapısıyla İzmir’in EXPO için en uygun kent olduğunu ifade eden Yorgancılar, “Medeniyetler ve bölgeler arasında çatışmaların hüküm sürdüğü bir dünyada İzmir, bu yapısı sayesinde 21. yüzyılda dünya için ‘kültürel akupunktur’ ve ‘toplumsal barış modeli’ vazifesi görecektir. Tüm ülkelerin beklentilerini, geleneklerini ve deneyimlerini sergileyebilecekleri uygun bir platform olarak İzmir, ideal bir ev sahibi olacaktır.”

Özkara: “Delegeler tek tek zimmetlenmeli” Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) Başkanı 42

Pasaport

Mustafa Özkara, EXPO 2020 yarışında İzmir’in ciddi bir kenetlenme örneği sergilediğini belirterek, bu birlikteliğin organizasyonu kente kazandıracağını, dolayısıyla İzmir’in en şanslı aday olduğunu söylüyor. EXPO 2015 tecrübesinin iddia edildiğinin aksine İzmir için önemli bir deneyim olduğunu ifade eden Özkara, EXPO tarihinde ilk başvurusunda organizasyonu kazanan ülke olmadığına da dikkat çekiyor. Özkara, adaylık süresince uygulanacak strateji kapsamında BIE delegelerinin tek tek zimmetlenmesi ve çalışmaların bu doğrultuda yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. İstenilen etkiyi oluşturmak için Sağlık ve Dışişleri bakanlıkları ile koordineli çalışılmasının önemine değinen Özkara, hükümet üyelerinin uluslararası arenada Türkiye başta olmak üzere İzmir’e isteyecekleri destek ve yapacakları görüşmelerde EXPO’yu sürekli gündemde tutmasının etkili olacağını söylüyor. Özkara’ya göre bu süreçte yapılanlar ve yapılacakların aktarımı açısından güçlü bir sosyal medya ağı kurulması da şart.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

and multi lingual structure and modern face, says “In a time when conflicts between nations and regions continue, Izmir could be a cultural acupuncture or a global peace model with these characteristics. Izmir will be an ideal host as a platform where all the countries can exhibit their expectations, traditions and experiences”

Özkara: “The delegates must be approached individually” ESİDEF President Mustafa Özkara says that Izmir is displaying a total unity for the race of EXPO 2020 and that Izmir is the favorite to win the bid. Özkara, who states that the experience of EXPO 2015 was a big help for Izmir, points out that no country that applied for EXPO for the first time ever won the hosting bid. Özkara believes that the delegates must be approached individually and works should concentrate around that strategy. Özkara, who points to the importance of working jointly with the Ministry of Health and the Ministry of Foreign Affairs for the desired effect, believes that the government must mention EXPO constantly during their international meetings. According to Özkara, the establishment of a social media network that informs people of the latest developments is also essential.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

43


Röportaj / Interview

“Teşvik verilirse İzmir’de patlama olur” İzmirlilerin gönlünde ayrı bir yeri olan eskinin Büyük Efes’i şimdinin Swiss Otel’ini bir İzmirli yönetiyor. Rıza Elibol, 35 yıldır Türkiye ve dünyanın çeşitli kentlerinde, zincir otellerde görev aldıktan sonra memleketine hizmet etmenin mutluluğunu yaşıyor. Röportaj / Interview: DERYA ŞAHİN

“If incentives are allocated, Izmir will shoot to the moon” A local is now running Swiss Hotel, the hotel which was built instead of Büyük Efes Hotel, a beloved spot for the locals of Izmir. Rıza Elibol is happy to have returned to his hometown after working in various cities in Turkey and around the world for the past 35 years.

44

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


R

ıza Elibol, Mayıs 2008’de tamamen yenilenerek kapılarını açan Swiss Otel Grand Efes İzmir’in genel müdürlük koltuğunda oturuyor. Henüz üniversite öğrencisiyken İstanbul Etap Oteli’nin mutfak bölümünde adım attığı kariyerinde kendi deyimiyle merdivenleri yavaş yavaş tırmanmış. Dünyanın pek çok farklı ülkesindeki zincir otellerin bünyesinde uzun yıllar görev yapan Elibol’un İzmir’e gelmesinde biraz da memleket özlemi etkili olmuş aslında. Suyun karşı yakasından, Selanik’ten göç edip İzmir’e yerleşen bir ailenin çocuğu ne de olsa. Söz İzmir’e geldiğinde Elibol, geçen yılların kentte pek çok şeyi “iyi yönde” değiştirdiğini söylüyor. “İzmir’in turizm potansiyelinin yeterince değerlendirilemediği”ne yönelik genel kanıyı hatırlattığımızda ise kısır tartışmalardan uzaklaşıp talebi artıracak önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Antalya’yı örnek gösterip sektörde teşvikin önemine değinen Elibol, teşvik verilirse İzmir’de patlama olacağı görüşünde. Turizm kariyerinize ne zaman ve nasıl başladınız? ELİBOL: İzmirliyim. Selanik’ten göç edip İzmir’e yerleşen bir ailenin çocuğuyum. Ancak ilkokula giderken İzmir’den İstanbul’a taşındık. Turizm sektöründeki kariyerime 1977 yılında, üniversitede okurken staj yaptığım İstanbul Etap Oteli’nde başladım. Ardından 1980 yılında turizm ve otelcilik eğitimi almak için İsviçre’ye gittim. Eğitimim bittiğinde çalışmaya başladım. Sırasıyla Kuveyt, Bahreyn, Nijerya, Abu Dabi, ardından tekrar Bahreyn’de görev yaptım. Oradan da Ankara Hilton’a transfer oldum. 15 yılı kapsayan bu süreçte mutfak departmanında başladığım kariyerimde bulaşıkhane şefliğinden restoran müdürlüğüne, yiyecek içecek müdür muavinliğinden müdürlüğüne kadar yükseldim. Intercontinental Grubu’ndan gelen teklifi değerlendirerek Kazakistan’ın yeni başkenti Astana’ya genel müdür olarak gittim. Üç buçuk yıllık zorlu bir sürecin ardından Hilton grubundan gelen teklif üzerine Konya Hilton’a genel müdür olarak atandım. 2002-2005 arasında orada çalıştım. Otel

‘‘Bu kadar çok tarihi eserin çıktığı bir bölgede daha kapsamlı ve uluslararası nitelikte bir arkeoloji müzesi olmalı.’’ ‘‘A more comprehensive and international archeology museum needs to be established in a place that yields so many historical relics.’’

R

ıza Elibol is the general manager of Swiss Otel Grand Efes İzmir which opened in May 2008. He has slowly taken the steps in his career which he started in the kitchen of the İstanbul Etap Hotel. Elibol, who worked in various hotels around the world for years, came to Izmir because he missed his hometown. He is, after all, the child of a family that immigrated to Izmir from Thessaloniki. When it comes to Izmir, Elibol says that a lot of things changed for the better in recent years. When we tell him about the argument that centers on the thought that Izmir’s touristic potential is not efficiently evaluated, he says that arguments should be put aside and points to the fact that measures to increase demand for the city should be taken. Elibol, who gives Antalya as an example and points to the importance of incentives in the sector, thinks that demand will soar for Izmir. When and how did your career start? ELİBOL: I am from Izmir. I am the son of a family that emigrated from Thessaloniki. But we moved to Istanbul when I was in elementary school. I started working in the tourism sector in 1997 when I did my internship at the Istanbul Etap Hotel. In 1980, I went to Switzerland to study Tourism. I worked in Kuwait, Bahrain, Nigeria and Abu Dhabi and then returned to Bahrain. After that, I got transferred to Ankara Hilton. During these 15 years, I worked in the kitchen as a dishwasher, restaurant manager, food and beverage assistant manager and manager. I accepted an offer from the Intercontinental Group and went to Kazakhstan, Astana as a general manager. After a tough 3 years, I went to work at Konya Hilton. I worked there between 2002 and 2005. When the hotel was sold, my old company called me back. First I went to Uzbekistan, Tashkent and then Kazakhstan, Alma-Ata. Then I got an offer from the Swiss Hotel Group for Izmir. I was excited about the prospect of working in my hometown and I agreed. I have been in Izmir for a year.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

45


satılınca eski şirketim beni geri çağırdı. Önce Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te, ardından da Kazakistan’ın eski başkenti Almaata’da görev yaptım. Bu sırada İzmir’den, Swiss Otel Grubu’ndan bir teklif geldi. Yıllar sonra kendi memleketimde çalışacak olma düşüncesi beni heyecanlandırdı ve teklifi kabul ettim. Son 1 yıldır da İzmir’deyim. Dünyanın farklı bölgelerinde, otelcilik sektöründe deneyimleriniz var. Hizmet anlayışı açısından Türkiye’yi nerede görüyorsunuz? ELİBOL: Türkiye uluslararası otelcilikle yarışabilecek seviyede. Hatta eğitimli genç eleman kadrosu ve mevcut tesislerdeki modern teknoloji kullanımıyla pek çok Avrupa ve Ortadoğu ülkesini geçmiş durumda. Eleman sıkıntısı olmaması lazım ama hala var çünkü Türkiye’de yetişmiş eleman az. Üniversiteden mezun olan gençler “ne zaman müdür olacağım” düşüncesi içerisinde. Sektörde başarılı olabilmek için işin mutfağından gelmek ve merdivenleri yavaş yavaş çıkmak gerekiyor. Ayrıca sektörde çalışanlar sürekli kendilerini yenilemek ve geliştirmek zorunda. Bunu yapamazlarsa başarılı olamazlar. Uzun yıllar sonra İzmir’desiniz. Neleri değişmiş buldunuz? ELİBOL: İzmir’den İstanbul’a taşındığımızda çok küçüktüm. Saat Kulesi’nin önünde deniz olduğu zamanı hatırlıyorum. Sonraları arada sırada gelip gitsem de uzun süre kalmadım İzmir’de. Değişen çok şey var elbette, hem de iyi yönde. Düne kadar İzmir Körfezi kokuyordu örneğin. Bu durumun ortadan kaldırılması bile çok önemli bir gelişme. Sayıları gün geçtikçe çoğalan üniversitelerin de muhakkak ki İzmir’e katkısı büyük. Özellikle iki üniversitenin turizm ve otelcilik bölümünün olmasını çok önemli buluyorum. Kentimizde geleceğin turizmcileri yetişiyor. İzmir’in turizm potansiyelinin yeterince değerlendirilemediği yönünde genel bir kanı var. Sizce bu konuda neler yapılmalı? ELİBOL: İzmir’in muazzam bir turizm potansiyeli var. Sağımız solumuz tarihi eser; 46

‘‘Eğer bu kentte turizmin gelişmesini istiyorsak daha fazla otelimiz olmalı.’’ ‘‘If we want to develop tourism in our city we need to have more hotels.’’

Efes, Bergama, Agora vb… Ancak İzmir’in içindeki turizm potansiyeli çok kısıtlı. Örneğin İzmir’deki müzeleri düşünün. Bu kadar çok tarihi eserin çıktığı bir bölgede daha kapsamlı ve uluslararası nitelikte bir arkeoloji müzesi olmalı. Öyle bir müze olmalı ki, insanlar İzmir’e geldiği zaman mutlaka gezmek istemeli ve ziyaretçilerini kendine hayran bırakmalı. Ancak maalesef şu anda turistler İzmir’in merkezinde bırakın konaklamayı, gezmiyor bile. Eğer bu kentte turizmin gelişmesini istiyorsak daha fazla otelimiz olmalı. Otel sayısı ne kadar artarsa İzmir’e o kadar sinerji gelir. “İzmir neden bir kongre şehri olamıyor” sorusunun cevabı çok basit aslında. Çünkü şu anda İzmir’e bin 500 kişilik bir kongre gelse konaklama konusunda sıkıntı yaşanır. Fuar ve kongre merkezi projesi var ama sırf kongre merkezi yapmak da önemli değil. 10 bin kişilik kongre merkezi yapınca gelecek 10 bin kişiyi nerede yatıracaksınız İzmir’de? Bunun için talebi artırma yoluna gidilmeli. Önce talep mi artırılmalı yoksa otel mi yapılmalı kısır döngü şeklinde süre giden bir tartışmadır. Bana kalırsa önce bir otel yapılmalı. Çünkü otel muhakkak kendi talebini yaratacaktır. Tabii bu biraz yatırımcıyı zorlayacaktır ama devlet teşvik verirse neden olmasın? Antalya neden kalkındı örneğin? Teşvik var da ondan. Aynı destek İzmir’e, Çeşme’ye verilse İzmir’de de patlama olur.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

You have worked at various hotels around the world. Where do you think Turkey is in terms of quality service? ELİBOL: Turkey can compete with the best of them; in fact it is better than most European and Middle Eastern countries in terms of young staffing and modern technology in hotels. We shouldn’t have problems with staffing but we do because there aren’t enough qualified employees. People who have just graduated want to instantly become managers. In this sector, you have to start at the bottom and slowly work your way up. Also, people within the sector must renew and develop themselves all the time. If they don’t, they won’t be able to succeed. You are now in Izmir after all these years. What has changed? ELİBOL: I was very young when we moved to Istanbul. I remember the time


Bu noktada tanıtım eksikliği söz konusu olabilir mi? Elimizdeki değerleri iyi tanıtabiliyor muyuz sizce? ELİBOL: İzmir’in tanıtım eksiği çok fazla. Özellikle kongre turizminde İzmir’in varlığından kimsenin haberi yok. Yeni destinasyon aranıyor ancak İzmir seçenekler arasında düşünülmüyor bile. Biz Swiss Otel olarak hemen bütün uluslararası fuarlara katılıyoruz ve otelimizin yanı sıra İzmir’in de tanıtımını yapıyoruz. Örneğin bu yıl Temmuz ayında dünyaca ünlü 15 toplantı ve kongre organizatörünü otelimizde misafir ettik. Dört gün boyunca İzmir’de bulunan misafirlerimize kentimizin tarihi ve turistik mekânlarını gezdirdik. Aslında onlara İzmir’i tanıttık. Bu insanlar 2013’ün, 2014’ün kongre çalışmalarını yapıyorlar. Pek destek göremesek de biz elimizden gelen her şeyi yaptık. Ancak gelecekten umutluyum. Bu güne kadar

when the Clock Tower was near the sea. I stopped by over the years but never stayed long. Of course, a lot has changed in Izmir and I mean in a good way. For example, the Bay of Izmir smelled terrible in the past. And there are more universities which is a great contribution. I find it very important that two universities have tourism faculties; we are raising future professionals in our city. There is a general thought that Izmir’s tourism potential isn’t effectively evaluated. What do you think should be done about this? ELİBOL: İzmir has an immense potential. We are surrounded by historical ruins but the tourism potential within the city is limited. For example, think about the museums in Izmir. A more comprehensive and international archeology

museum needs to be established in a place that yields so many historical relics. It should be such a museum that when people come to Izmir they must visit the museum and it needs to amaze them. But unfortunately tourists don’t even stay overnight in Izmir, let alone tour it. If we want to develop tourism in our city we need to have more hotels. The more hotels we have, the more energetic the city will be. The answer to the question of why Izmir isn’t a congress city is simple: if a congress of 1500 people comes to Izmir they’d have accommodation problems. There is a project involving the construction of a fair and congress center but it’s not enough to build a congress center. Where are you going to put up all these people? We need to increase the demand. Which is better: increasing

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

47


‘‘İzmir’in muazzam bir golf potansiyeli var ancak Türkiye’deki büyük kentler arasında imkânı olmasına rağmen golf sahası bulunmayan tek il İzmir.’’ ‘‘İzmir has a great golf potential but it is the only big city in Turkey that doesn’t have a golf course despite this potential.’’

var olan tanıtım eksikliğinin yeni dönemde Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın İzmir’den milletvekili olması dolayısıyla ortadan kalkacağını ve özelikle uluslararası fuarlarda İzmir’in tanıtımının çok daha iyi yapılacağını düşünüyorum. Bakanımız da bunun sözünü verdi. İzmir’in EXPO 2020 adaylığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kazanma şansımız nedir sizce? ELİBOL: EXPO’ya aday olmak bile muazzam bir fırsat. Adaylık sürecinin çok iyi ve planlı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Geçen sefer Milano’ya kaybetmemizin sebepleri de araştırılmalı. EXPO 2015’i Milano’ya kaptırdık çünkü Milano hazırdı. Milano bugün hem fuar alanı hem de konaklama tesisleri açısından bu organizasyona hazır. Kentte EXPO için ekstra bir yatırım yapılacağını sanmıyorum. İzmir açısından baktığımızda aynı durumu söyleyemeyiz ama önemli olan delegelere “hazır olacağız” mesajını vermemiz. Bu 48

the demand first or building the hotels? This is a futile debate. I think we need the build hotels first because the hotel will create the demand. This of course will force the hand of the investor but what about government incentives? This is how Antalya developed; with incentives. If the same support will be given to Izmir and Çeşme, Izmir will make a great breakthrough. Could this be because of insufficient advertising? Do you think we are incapable of advertising our assets? ELİBOL: Izmir is not advertised enough, especially when it comes to congress tourism. New destinations are being sought out but Izmir isn’t even considered one of the options. We, as Swiss Hotel, take part in all international fairs and we advertise Izmir along with our hotel. For example, we invited 15 world famous congress organizers to our hotel. We took our guests to the historical and touristic

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

spots in our city. We told them about Izmir. These people are working on the congresses of 2013 and 2014. We didn’t receive any support from others but we did the best we could. But I am hopeful for the future. I believe that Izmir will be better advertised now that the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay is an MP from Izmir. Our Minister promised us that. What do you think about İzmir’s EXPO 2020 candidacy? Do you think we have a chance to win? ELİBOL: Being a candidate for EXPO is an excellent opportunity. We need to evaluate the candidacy process carefully. We need to ask ourselves why we lost to Milan last time. We lost to Milan because they were ready for EXPO 2015. Milan, with its fair area and accommodation facilities, is ready to host the event. I don’t think they will even need additional investments. As for Izmir, we cannot say the same things and the important thing is we have to convince the delegates that we will be ready for EXPO and this is a guarantee that should come from the government. I believe that EXPO will be a turning point for Izmir because EXPO contributes greatly to the economy of the city it’s being organized in. More importantly, not only Izmir but Turkey needs this. We need to present an alternative to Istanbul and EXPO is a great opportunity in this regard. What are your suggestions for increasing touristic activities in Izmir? ELİBOL: İzmir has a great golf potential but it is the only big city in Turkey that doesn’t have a golf course despite this potential. Think about it; even Antalya, which is only available for golf during the winter, derives great revenue from golfing. People in Belek pay 80 Euros for a room and 180 Euros to play golf. İzmir, compared to Antalya, is a city that can offer all year round golfing. We must put this potential to good use and build golf courses in places Çeşme and Selçuk. I


güvenceyi de ancak devlet verebilir. Ben EXPO’nun İzmir için kırılma noktası olacağına inanıyorum. Çünkü EXPO, düzenlendiği kentlerin ekonomisini önemli derecede kalkındıran bir organizasyon. Ayrıca sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Türkiye’de artık İstanbul’a bir alternatif yaratmamız gerekiyor. EXPO bu anlamda önemli bir fırsat. İzmir’de turizm hareketliliğini artırma noktasında önerileriniz neler? ELİBOL: İzmir’in muazzam bir golf potansiyeli var ancak Türkiye’deki büyük kentler arasında imkânı olmasına rağmen golf sahası bulunmayan tek il İzmir. Düşünün ki, sadece kış aylarında golf oynanabilen Antalya bile golf turizminden önemli bir gelir elde ediyor, örneğin Belek’te insanlar 80 Euro konaklama ücreti öderken, 180 Euro’ya golf oynuyorlar. İzmir Antalya ile kıyaslandığında yılın 12 ayı golf oynamaya müsait bir kent. Bu potansiyel iyi değerlendirilmeli ve Çeşme Yarımadası, Selçuk çevresi gibi kalkınması istenilen bölgelere öncelik verilerek, golf sahaları yapılmalı. Çevrecilerin bu konudaki tereddütlerini anlayışla karşılıyorum. Nitekim ben de golf sahası için ağaçların kesilmesine karşıyım. Ancak bizim düz arazilerimiz de var. Su problemi de artık denizden arıtma yöntemiyle bile çözülüyor. İzmir’de özlenen paralı turistleri bu şekilde çekebiliriz.

doğru. Bunu yok etmeye ve Efes’in o eski muhteşem günlerini geri getirmeye çalışıyoruz. Çabalarımızın sonucunu 20102011’deki konaklama sayımız ve misafir memnuniyetimizdeki artışla aldık. Bu anlamda personelimizin katkısı büyük. Biz hizmetin en iyisini vermeye devam ettikçe düşünce de değişecektir. Elbette ki geçmişe önem veriyoruz ancak sırf eski Büyük Efes olmakla olmuyor, hizmet de çok önemli.

Ayrıca İzmir’de hep konuşulan bir sağlık turizmi potansiyeli var ama bu alanda hizmet veren yeterli sayıda tesisimiz yok. Balçova Termal özellikle kuzey ülkelerinden yoğun ziyaretçi çekiyor. Bu potansiyelin daha iyi değerlendirilmesi için teşvik verilmeli ki, yatırımcı gelsin. Çünkü otel yatırımı yapmak sanıldığı kadar kolay değil. Devletin bunu da düşünmesi lazım.

İçindeki sanat eserleriyle adeta bir galeriyi andıran otelde düzenlediğiniz sanat turları devam ediyor mu? ELİBOL: Mal sahibimiz Murat Vargı’nın sanata inanılmaz bir ilgisi var. Kendisi otelimize özel koleksiyonundan çok sayıda sanat eseri bağışladı. Fernando Botero’nun atlı adam eseri ya da Rabarama’nın Giyotin heykeli gibi. Artemis heykeli ve Attila Galatalı’nın mozaikleri de Büyük Efes döneminden kalıp otelimizde yerini alan eserler arasında. Odalarımızda Devrim Erbil’in resimleri bulunuyor. Ayrıca Zeynep Eren, Kemal Önsoy, Mike Berg, Mithat Şen, Serdar Arat, Gültekin Çizgen, Erdoğan Ersen, Levent Morgök, Alev Gözonar, Ceylan İnsel, Suha Özkan, Nasip İyem, Seçkin Pirim, Fuat Ezer, Melek Mazıcı’nın da çalışmalarıyla koleksiyonun sayısı bini aştı. Otel yönetimimiz, bu değerli sanat eserlerini herkesle paylaşmak için özel çalışma başlattı ve bir gezi parkuru hazırlandı. Otelin kurulduğu günden itibaren geçirdiği evreleri gösteren fotoğrafların yer aldığı ‘’Zaman Tüneli’’ de bu parkura dahil edildi. İki danışman eşliğinde gerçekleşen sanat turu için ise otelimizin müşterisi olmak gerekmiyor, sadece randevu alınması yeterli. Bu çalışmalarda editörlüğünü İzzettin Çalışlar’ın üstlendiği ‘’Grand Efes; Çağdaş Mekanda Sanat’’ isimli bir de kitap hazırlandı.

Büyük Efes Oteli’nin İzmirlilerin gönlünde ayrı bir yeri vardı. Swiss Otel olarak değişmesi başlangıçta İzmirlilerin tepkisine neden olmuştu. Ancak siz “İzmir’i ve İzmirlileri kucaklamaya geldik” dediniz. İzmirliler de sizi kucakladı mı peki? ELİBOL: İlk başta bir önyargı oluştuğu

Yeni yıla dair projeleriniz var mı? ELİBOL: Swiss Otel Grubu’nda standart kalite anlayışı çok önemli. En çok değer verdiğimiz şeylerden biri bu. Bunun yanı sıra son yıllarda çevreyi korumak anlamında önemli adımlar attık. Örneğin havuzlarımızdaki klor kullanımına son verip ozon sistemini kullanmaya başladık. Ayrıca

also sympathize with the concerns of environmentalists on this issues; I too don’t want the tress to be cut down for golf courses. But we do have barren lands and the water can be solved with refining sea water. We can attract higher income tourists this way. Also, Izmir has health tourism potential but we don’t have enough facilities in this regard. Balçova Thermal attracts a lot of attention from Northern countries. We need incentives for investors to better use this potential. It is not easy to build a hotel and the government needs to take this into account. Büyük Efes Hotel was a special place for the locals and when it was rebuilt as Swiss Hotel they were against it at first. But you said that you were here to embrace Izmir and its citizens. Did they return the sentiment? ELİBOL: At first there was prejudice, that’s true. We are trying to eliminate that and bring back the glorious days of Efes.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

49


from the old hotel. The paintings of Devrim Erbil hang on the walls of our rooms. Our collection, which includes artworks by Zeynep Eren, Kemal Önsoy, Mike Berg, Mithat Şen, Serdar Arat, Gültekin Çizgen, Erdoğan Ersen, Levent Morgök, Alev Gözonar, Ceylan İnsel, Suha Özkan, Nasip İyem, Seçkin Pirim, Fuat Ezer and Melek Mazıcı includes more than 1000 pieces. Our hotel management started a project to share these valuable artworks with everyone and established a travel route. The Time Tunnel, which includes photographs of the hotel from past to present, was also included in this route. You don’t need to be a guest of the hotel to participate in the art tour that is overseen by two expert art consultants; all you need to do is make an appointment. A book called ‘’Grand Efes; Art at a Modern Space” was prepared in accordance with this project.

önümüzdeki günlerde devreye girecek trijenerasyon sistemiyle de karbon ayak izimizi önemli ölçüde azaltacağız. Tek bir enerji kaynağından hareketle elektrik, ısı ve soğutma enerjilerinin eş zamanlı olarak üretilmesine dayanan bu sistem için 1 milyon Euro’luk bir yatırım yapıyoruz. Trijenerasyon sistemi devreye girdiğinde kendi elektriğimizi kendimiz üreteceğiz. Hizmet kalitemizle birlikte çevreye olan duyarlılığımız ve sanata olan katkımızın da ön plana çıkmasını istiyoruz. Bunların yanı sıra ISO çalışmalarımız devam ediyor. Mart ayında tamamlanacak bu sürecin sonunda İzmir’de ilk kez uluslararası ISO sertifikası alan kurum olacağız. Personele yönelik eğitimlerimiz ve yenileme projelerimiz de sürecek. 50

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

The fruits of our labor came in 2010 and 2011 with the increase in visitor numbers, thanks to our staff. As long as we provide quality service, the mindset will change. Of course we care about the past but the old name alone doesn’t matter, what matters is quality service. Do the art tours within the hotel, which actually looks like an art gallery, continue? ELİBOL: The owner of our property Murat Vargı is a big art enthusiast. He has donated many important artworks to our hotel. The man on a horse by Fernando Botero, the guillotine sculpture of Rabarama, the Artemis statue and the mosaics of Attila Galatalı are

What are you projects for 2012? ELİBOL: Standard quality management is essential to the Swiss Hotel Group. We have also taken great steps in protecting the environment in past years. For example, we have stopped using chlorine in our swimming pools and started using the ozone system. In addition, we will greatly decrease our carbon emission prints with a new system we’re implementing. We are investing 1 million Euros into this system which involves the production of electricity, heating and cooling energies simultaneously. When this system is online, we will be producing our own electricity. We want to highlight our environmental awareness along with our love of art and quality services. In the meantime, we are continuing our works in receiving a quality certification. After works are completed in March, we will be the first company in Izmir to have an international quality certificate. We will also continue educating and renewing our staff.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

51


BORNOVA

Bornova sheds light on the past and future Bornova, which was rewarded by the Historical Cities Association for its awareness for its history, which has reached EU standards with the amount of green area per person and which breaks record after record with investments in education, health, culture and social areas, is the guarantee of Izmir’s past and future.

52

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Bornova

geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor

Tarihi Kentler Birliği’nce geçmişine duyarlılığı nedeniyle ödüllendirilen, kişi başına düşen yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yakalayan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alandaki yatırımlarla rekor kıran Bornova, sadece İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihinin tanığı değil geleceğinin de yapılanmasında önemli rol oynayacak Fotoğraflar / Photographs: : Derya ŞAHİN - Bornova Belediyesi Arşivi Bornova Municipality Archive - E.Ü. arşivi, E.Ü. Archive

A

mazonlardan Hititlere, İonlardan Frigyalılara, Perslerden Lidyalılara, Makedonyalılardan Bergama ve Roma Krallıklarına ev sahipliği yapmış; Belkahve’den esen rüzgârıyla Türk milletinin kurtuluşunu müjdelemiş Bornova. Bugünse gelişimin garantisi sanayi bölgeleri, eğitim ve sağlık merkezi üniversitesi, İzmir’in ve Ege’nin bilinmeyen tarihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü, yıllara meydan okuyan görkemli köşkleri, kırmızıdan sarıya, mordan yeşile renk cümbüşü yaratan doğası, masal diyarını andıran köyleriyle birden fazla özelliği bünyesinde taşıyor. Bornova o günden bu güne geçirdiği büyük değişimle İzmir’in ve hatta Türkiye’nin yüzünü güldürüyor. Geçmişine olan duyarlılığı ile Tarihi Kentler Birliği’nce ödül-

B

ornova has hosted civilization such as the Amazons, Hittites, Ionians, Phrygians, Persians, Lydians and Macedonians as well kingdoms such as Bergama and Rome and has signaled the freedom of the Turkish people with the wind that blew from Belkahve. And today, it carries many visions within its structure with its industrial sites, education and health center university, Yeşilova Tumulus which sheds light on the unknown history of Izmir and the Aegean, magnificent mansions that defy time, beautiful nature and dreamy villages. Bornova, with the big change it has gone under from the past to the present, is the smiling face of Izmir and Turkey. Bornova, which was rewarded by the Historical Cities Association for its awareness for its

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

53


Amazon Heykeli

lendirilen, kişi başına düşen yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yakalayan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alanda yapılan yatırımlarla rekor kıran Bornova, İzmir’in en önemli ilçelerinden biri.

Geçmişten günümüze Bornova Günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Bornova’da uygarlıkların izleri Yeşilova Höyüğü’nde gün yüzüne çıkmıştır. 2005 ve 2006 yıllarında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında Bornova Ovası’nda ortaya çıkarılan ve İzmir’in, Ege’nin en eski yerleşim merkezi olduğu anlaşılan Yeşilova Höyüğü, kentin geçmişini 8 bin 500 yıl öncesine kadar taşımıştır. İlçenin adını nereden aldığına dair çeşitli görüşler bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Bornova’yı Biruniler adlı bir Eti Türk Boyu’nun kurduğu, bu nedenle ilçeye Birunabat denildiği yazılmaktadır. İran Kralı Dara’ya göre ise Bornova’yı zaptı sırasında Birunabat is54

mini ilçeye kendisi vermiştir. Farsça’da Birunabat, birun ve abat kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Birun; dış, abat da şehir anlamına gelmektedir. Birun kelimesinin genellikle yer isimlerinde özel isimle birlikte kullanılan abad takısı ile pek uyuşmaması, Birunabad’ın başka bir isimden uyarlanmış olabileceğini düşündürmektedir. İsmin başlangıçta “Burunova” şeklinde geçtiği de öne sürülmekle birlikte o zamanlar Bornova’nın İzmir’in çevresini saran surların dışında kalması nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır. Tarih boyu Amazonlar, Hititler, İonlar, Frigyalılar, Persler, Lidyalılar, Makedonyalılar, Bergama Krallığı, Roma-Bizans İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü ilçe, 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya adım atan Türklerin, önce Selçukluların sonra da Osmanlıların egemenliğine girmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrayan Bornova, Milli Mücadele döne-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

history, which has reached EU standards with the amount of green area per person and which breaks record after record with investments in education, health, culture and social areas, is the guarantee of Izmir’s past and future.

The history of Bornova The traces of civilizations in Bornova have been unearthed at Yeşilova Tumulus. The tumulus, which unearthed during the excavations in 2005 and 2006, is the Aegean’s oldest settlement and has carried the history of the city 8500 years before our time. There are various opinions on where the borough got its name. In Evliya Çelebi’s Seyahatname it is written that Bornova was built by a clan called Biruniler and that’s why the borough was called Birunabat. According to Persian King Dara, he was the one to name the borough Birunabat during his conquest. In Persian, the word Birunabat is the combination of


minde de önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e Bornova’nın üst kısmındaki Belkahve’den girmiş, Nif ‘de (Kemalpaşa) geceleyen Mustafa Kemal Paşa, 8 Eylül akşamı İzmir’i buradan seyretmiştir. Dolayısıyla o gün yalnızca bir kentin değil, bir milletin kurtuluşuna ve tarihin yeniden yazılışına tanıklık etmiştir Bornova. İlçe çok eski bir yerleşim yeri iken 1881 yılında belediyelik, 1957 yılında ise ilçe olmuştur. Bornova’nın çekirdeği, bugün Erzene olarak anılan mahallenin Hükümet Konağı’nın arkasında kalan, eski adı Havuzbaşı olan kısmıdır. Tarihi 1800’lere varan iki katlı, bahçeli Rum evlerine hala rastlanabilen Erzene, 1924 Nüfus Mübadelesi ‘nden sonra önce Kavalalılar ve Giritlilere iskân edilmiş, 1950 sonrasında da Yugoslavya göçmenlerini barındırmıştır. Ayrıca Erzene’nin yanı başında başlangıcından beri Roman Mahallesi yer almıştır.

the words birun and abat. Birun means outer and abat means city. It is also said that the name was originally pronounced as Burunova but most probably the borough was given this name because it was located outside the city walls that surrounded Izmir. The borough, which was occupied by the Amazons, Hittites, Ionians, Phrygians, Persians, Lydians, Macedonians, the Ber-

gama Kingdom and the Roman-Byzantine Empire throughout history, was conquered by the Turks after the war in 1071 and then became a part of the Ottoman Empire. Bornova, which was invaded by Greek troop on May 15, 1919, had a very important rule during the Turkish War of Independence. Turkish troops have entered Izmir from the hills of Bornova on Sep-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

55


Yeşilova Höyüğünde bulunan mühür

Bornova, günümüzde hızla büyüyen bir yerleşim alanı ve üniversite kenti olmanın yanında, gelişmiş bir sanayi yöresidir. 1932 yılında Bornova Ziraat Mektebi’nin açılmasıyla çekirdeği oluşturulan ve İzmir’in ilk üniversitesi olan Ege Üniversitesi, Bornova’dadır. Üniversite sayesinde 1960’lı yıllardan itibaren giderek öğrenci kenti olmaya başlayan Bornova, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin gelişmesi ve yurt çapında ün kazanmasıyla da önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. Zengin ulaşım olanakları ve çevresindeki sanayi bölgeleri de ilçenin gelişimine katkı sağlayan unsurlardandır. Bornova yeşil alan varlığıyla da adeta İzmir’in akciğeri konumundadır. Sınırlarında 12 köyü barındıran ilçe toplamda 2 milyon 767 bin metrekareye ulaşan yeşil alanıyla, kişi başına düşen yeşil alan miktarında Avrupa Birliği ortalaması olan 7 metrekareyi yakalamıştır.

Tarihin canlı tanığı Yeşilova Höyüğü İzmir’deki ilk yerleşimlerin şekillenmesine açıklık getiren Yeşilova Höyüğü, aynı zamanda Ege’nin yaşının ne kadar eskiye dayandığını kanıtıdır. Burada elde edilen bulgulardan zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynakları ile elverişli çevre koşullarına sahip Bornova Ovası’nın, prehistorik dönemde İzmir’in ilk yerleşimcile56

Yeşilova Höyüğü, aynı zamanda Ege’nin yaşının ne kadar eskiye dayandığının kanıtı. The Yeşilova Tumulus proves just how old the Aegean is. rine ev sahipliği yaptığı anlaşılır. Yeşilova Höyüğü’nün yanı sıra Yassıtepe Höyüğü ve Bornova Anadolu Lisesi Höyüğü’nün de aynı alanda yer alması bu durumu doğrular.

tember 9, 1922 and Mustafa Kemal Paşa had watched the city from one of the hills. Bornova had witnessed the independence of a nation and the rewriting of history.

2003 yılında keşfedilmeden önce en çok 5 bin yıl eskiye giden geçmişi olduğu düşünülen İzmir, Yeşilova Höyüğü’nün ortaya çıkması ve yapılan kazılarda elde edilen bulguların ardından Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden biri olma özelliğini kazanmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi ile 2005 yılında başlanan kazılara, 2007 yılında bir yıl ara verilmiştir. 2008 yılından bu yana da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ege Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin’in başkanlığında kazılara devam ediliyor.

The borough became a municipality in 1881 and a borough in 1957. The center of Bornova is the area formerly known as Havuzbaşı, an area behind the Government Palace in Erzene Quarter. The Erzene Quarter, which still hosts old, twostorey Greek houses that date back to the 1800’s, was settled by people from Kavala and Crete after the big exchange and immigrants from Yugoslavia after 1950. A Gypsy neighborhood has always been present right next to Erzene.

Bölgedeki kazı çalışmalarında elde edilen buluntular, günümüzden 8-9 bin yıl öncesine ait toplumun günlük yaşamlarına ve çevre koşularına ait bilgiler sunuyor. Bu yönüyle İzmir’in bilinmeyen tarihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü’nde bulunan

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bornova, in addition to being a developing settlement area and a university region, is a well developed industrial area. The Aegean University, which is the first university to be built in Izmir, is located in Bornova. Bornova, which began to be a student city since the 60’s with the es-


en değerli tarihi eserlerden biri, 8 bin 200 yıllık olduğu tespit edilen mühür. Uzmanlar, bu mührün Anadolu’da bulunan en eski mühürlerden biri olduğu görüşünde. Yeşilova Höyüğü aynı zamanda kentin tarih öncesi döneminin ve arkeolojinin öğretildiği yaşayan bir arkeolojik alan. Öyle ki, Bornova Belediyesi ve Ege Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Zaman Yolculuğu Projesi, İzmir’in 8 bin 500 yıl öncesine bir yolculuk imkânı sunuyor. İzmir’in çeşitli okullarından 30-35 kişilik gruplar halinde gelen öğrenciler, Yeşilova Höyüğü’ndeki kazı alanlarını gezip kalıntıları gördükten sonra, o döneme ait bir köyde yaşayarak zamana yolculuk yapıyor. Nisan 2009’da başlayan proje kapsamında gerçekleştirilen aktiviteler, kazı ekibi içinden seçilen uzmanların eşliğinde sürdürülüyor.

Güç ve statü sembolü köşkler 18. yüzyılın ikinci yarısında Bornova rahat, gösterişli sayfiye evleri, zeytinlikleri

ve çevresindeki antik kalıntılarıyla tam bir cazibe merkeziydi. İlçe, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde İzmir’in zengin Levanten ailelerinin tercih ettiği yerleşim mekânı olmuştu. İzmir merkezinden daha ferah, serin havası; bamya, üzüm, domates, nar ve mandalinası ile ünlü verimli tarımsal alanları, İngiliz konsolosluğu rezidansının ve çoğu İngiliz kökenli pek çok ailenin köşklerinin Bornova’da inşa edilmesi sonucunu doğurmuştu. Kuşkusuz ulaşım olanakları da yerleşimi yönlendirici etki yapmıştır. Öyle ki Levantenlere ait köşkler istasyon boyunca yoğunluk göstermektedir. O dönemde “Macropodora Bulvarı” olarak anılan bu cadde üzerindeki tarihi yapıların önemli bir kısmı varlığını sürdürmektedir. Söz konusu köşkler ekonomik güç ve statü sembolü oldukları için Avrupalı gezginlerin yanı sıra padişahlar ve krallar gibi birçok ünlü ziyaretçiyi ağırlamıştır.

tablishment of the university, has been an attraction point with the development and success of the Aegean University Medical Hospital. Rich transportation options and the industrial regions near the borough have greatly contributed to the development of Bornova. Bornova is like the lungs of Izmir with its green areas. It has reached EU standards with 7 square meters of green area per person and has a total of 2 million 767 thousand square meters of green area. A witness of history Yeşilova Tumulus Yeşilova Tumulus, which has shed light on the first settlements in Izmir, also proves just how old the Aegean region is. From the findings unearthed at this site, it was proved that the Bornova Plain was the host of prehistoric civilizations in Izmir with its rich flora, fauna and convenient environmental conditions. The fact that the Yassıtepe Tumulus and the Bor-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

57


Bornova: An 8500 year old modern city “We have been working relentlessly in Bornova, the place where democracy was born, a place that has been the choice of settlement by numerous civilizations in its 8500 year history and the city that is thought to be the home of Homer, the writer of Iliad and Odyssey, ever since we came into office.

Kamil Okyay Sındır Bornova Belediye Başkanı-Bornova Chief Magistrate

8 bin 500 yıllık modern kent Bornova “8 bin 500 yıllık zengin tarihiyle demokrasi kültürünün doğduğu ve yaşatıldığı, sayısız uygarlıkların beşiği, İlyada ve Odysea destanlarının yaratıcısı dünyaca ünlü ozan Hemoros’un da yaşadığına inanılan Bornova’da, göreve seçildiğimiz ilk günden başlayarak hiç durmadan, yılmadan çalışıyoruz. Öncelikle Bornova’yı tarihiyle, turizmiyle, sanayisiyle, tarım ürünleriyle ve üniversiteleriyle bir marka kent haline getirecek çalışmalara imza atıyoruz. İzmir’de yerleşik yaşamın en az 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını kanıtlayan bulguların çıkarıldığı Yeşilova Höyüğü’nde çalışmalar, belediyemizin katkılarıyla yürüyor. Burada gerçekleştireceğimiz Ziyaretçi Merkezi (Zaman Yolculuğu) projesi ile İzmirlilere binlerce yıllık tarihi yaşatacağız. Bu projemizle Tarihi Kentler Birliği’nden proje ödülü almanın da gururunu yaşıyoruz. Bornova’nın dünyaca ünlü tarım ürünleri olan Misket Üzümü (Muskat) ve bamyasını da öne çıkarıyoruz. Dünyada bir marka olarak tanınan Bornova Misket üzümü yıllar sonra yeniden üretilecek. Düzensiz şehirleşme nede58

niyle yok olan misket üzümü, belediyemizin öncülüğünde Bornova Çamici Köyü’nde beş bin metrekare alana dikilmeye başlandı. Avrupa’nın en büyük yerel yönetim ağları arasında yer alan Enerji Kentleri Ağı (Energycities) içinde yürütülen Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne (Covenant Of Mayors) imza attık. Avrupa Parlementosu’nda düzenlenen törende atılan imzayla Bornova, Türkiye’yi Avrupa’da enerji geleceği açısından temsil eden en önemli aktörlerden biri oldu. Avrupa’nın en büyük çevreci girişimlerinden birinin önce Bornova’da, sonra da İzmir’in diğer ilçelerinde hayata geçmesi için ilk adım atılmış oldu. Diğer Avrupa belediyeleri gibi 2020 yılına kadar karbondioksit (CO2) salınımını yüzde 20 oranında düşürmeyi taahhüt ettik. Son 2,5 yıl iç inde hiç borç almadan kendi kaynaklarımızla yaptığımız 60 milyon liralık yatırıma, gelecek yıl 40 milyon lira daha ekleyeceğiz. Görev süremizi dolduracağımız 2014 Mart ayı sonunda Bornova’ya 200 milyon liranın üzerinde yatırım yaparak, marka kent yolunda önemli mesafe kat etmiş olacağız.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

We are undertaking projects to turn Bornova into a brand town with its history, tourism, industry, agricultural products and universities. The excavation works at the Yeşilova Tumulus, which proved that settlements started in Izmir at least 8500 years ago, still continue with the support of our municipality. With the Time Travel Project we established here, we will give the people of Izmir a chance to visit their pasts. We are very proud to have received an award from the Historical Cities Association with our time travel project. We are also highlighting Bornova’s legendary agricultural products such as the Bornova okra and the Bornova muscatel. The Bornova muscatel, a well know brand in the world, will be produced again after all these years. The muscatel, which was facing extinction because of irregular urbanization, is being planted in the village of Çamiçi with the support of our municipality. We have signed the Covenant of Mayors Agreement, a treaty drawn up Energycities, one of the biggest local management networks in Europe. Bornova has become one of the main actors of sustainable energy in Europe after the treaty which was signed during a ceremony at the European Parliament. With this signature, we pledged to decrease our CO2 emission by 20% by the year 2020 just like the other European municipalities. We will add 40 million Liras worth of investments to the 60 million we have achieved in the past 2, 5 years next year. By investing 200 million Liras in Bornova by March 2014, we will have contributed greatly to the branding efforts of the borough.


Yeşil Köşk

Ayrıca bu evler Kurtuluş Savaşı zamanında karargâh olarak kullanılma gibi bir ortak kaderi daha paylaşmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve yerel yönetimlerin yürüttüğü restorasyon çalışmaları ile o dönemden günümüze varlığını koruyabilmiş bu yapıların bazıları şunlardır: Yeşil Köşk (Pandespanian Köşkü): Eski tren istasyonunun son durağı ve üniversite kampüsü girişindeki köşk, 1880 yılında Fransız Pandespanian ailesi tarafından inşa edilmiştir. Ailenin Fransa’ya göç etmesiyle devlete kalan bu konut, 1986 yılında ilk onarımı yapıldıktan sonra Ege Üniversitesi’nin misafirhanesi olarak kullanılmıştır. 1993 ve 1995 yıllarında tekrar restore edilen köşk, bugün üniversitenin sosyal tesisi olarak kullanılmaktadır. Murat Evi: Halk arasında ‘Perili Köşk’ olarak bilinen Murat Evi, Fevzi Çakmak Caddesi ile Gençlik Caddesi’nin kesiştiği yerdedir. Bina, 1880’de İngiliz Edwards

nova Anadolu Lisesi Tumulus is located in the same area verifies these findings. Izmir, which was thought to date back 5000 years before the discovery of the tumulus in 2003, is now considered one of the oldest settlements in Anatolia. The excavations which started in 2005 were stopped in 2007 but the digs continue today under the supervision of Assistant Docent Dr. Zafer Derin from the Aegean University. Findings from these excavations provide us with information about the daily lives of civilizations that lived in the area 8 thousand years before our time. The most valuable relic that was found during the excavations is seal that dates back 8200 years. Experts believe that this is one of the oldest seals that were unearthed in Anatolia. The Yeşilova Tumulus is a living archeological area where archeology and the

prehistoric era of the city is taught. The Time Travel Project, established jointly by the Municipality of Bornova and the Aegean University, provides a journey into the 8500 year old history of Izmir. Students, who come to the site in 30-35 people groups, visit the ruins that were unearthed at the tumulus and travel back in time by staying in a prehistoric village. Activities which are carried out within the context of the project since April 2009 are being undertaken by experts from the excavation team.

Mansions that are the symbols of power and status In the second half of the 18th century, Bornova was an attraction point with its magnificent summer houses, olive orchards and antique remains in the vicinity. The borough was especially chosen by rich Levantine families as a settlement area during the last years of the Ottoman Empire. Its cooler air and fertile fields that produced okra, grapes, tomato, pomeg-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

59


“An attraction point that has a natural potential” “Bornova is a hot destination that is known for its industrial and trade activities rather than tourism and an attraction point with industrial facilities and socio-cultural diversity. Bornova is constantly developing and its population is increasing with each passing day. The physical structure of the borough has entered an amazing expansion process. There are valleys, forests and water resources in rural areas. These areas still preserve their own cultural landscapes. Mosques, churches and Levantine houses are some of the urban cultural assets of the borough.

Hakkı UZUN Bornova Kaymakamı / The district of Bornova

“Doğuştan potansiyelli çekim merkezi” “Bornova turizmden çok, sanayi ve ticaret faaliyetleri ile tanınan, çevreye yayılmış sanayi tesisleri, sosyal-kültürel çeşitliliğiyle doğuştan potansiyelli bir çekim merkezidir. Günümüzde sürekli büyümekte ve nüfusu da günden güne artmaktadır. Kentin fiziksel yapısı inanılmaz bir genişleme sürecine girmiş bulunmaktadır. Kırsal alanlarında vadiler, ormanlar, su kaynakları yer almaktadır. Bu alanlar halen kendi kültürel peyzajlarını korumaktadır. Kentsel kültürel kaynaklarının arasında camiler, kiliseler ve Levanten evlerini sayabiliriz.

yıl önce başladığını ortaya koymuştur. Turizm Bornova’da gelişmemiş olmasına rağmen günlük eğlence faaliyetleri yürütülmektedir. Bu faaliyetler, piknik, doğa yürüyüşleri, yeme içme ve alışveriş merkezleri ile temsil edilmektedir. Ege ve Yaşar Üniversitelerini içinde barındırması nedeniyle gençlik, Ege Üniversitesi Hastanesi ile sağlık turizmi için potansiyel teşkil etmektedir. Şehre yakınlığı ve kolay ulaşım olanakları ile ekoturizm için de doğal bir ortam oluşturmaktadır.’’

Çevrede yapılan kazı ve araştırmalar Bornova’nın; tarihin en eski dönemlerinden beri önemli bir yerleşme alanı olduğunu ortaya koymaktadır. Bornova Ovası’nda yer alan Yeşilova Höyüğü, Prehistorik dönemde zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynaklarıyla uygun çevre koşularına sahip olması nedeniyle İzmir’in ilk yerleşimcilerine ev sahipliği yapmıştır. İzmir’in merkezindeki bu yerleşim, önceden bilenenin aksine İzmir’in tarihinin 5 bin değil, 8 bin 500 Küçükpark

60

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Excavations in Bornova have proven that Bornova has been an important settlement since prehistoric times. Yeşilova Tumulus, which is located on Bornova Plain, has been the home of first settlers in Izmir thanks to its flora and fauna and suitable environmental conditions. This settlement in the center of Izmir proves that the history of the city dates back 8500 years, not 5000. Although tourism has not developed in Bornova, daily entertaining activities such as picnicking, nature walks, dining and shopping are carried out. It has potential for youth tourism thanks to the Aegean and Yaşar Universities and for health tourism because of the Aegean University Hospital. It is also an ideal place for ecotourism with its closeness to the city and easy transportation options.’’


Murat Köşkü

ailesi tarafından yaptırılmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir İki katlı kesme taştan olan evin alt kat cephesi sütunlarla hareketli bir görünüme sokulmuş, üst katı da sıra halinde pencerelerle hareketlendirilmiştir Büyük bahçesinin arka kısmında yıkılmaya yüz tutan bir hamam bulunur. Rivayate göre, uzun yıllar köşke geceleri gizemli bir kız uğrayıp bir şeyler taşımıştır. Dilden dile dolaşan bu rivayet nedeniyle köşkün adı halk arasında; “Perili Köşk” olarak anılır. Giraud Evleri: Bugünkü Sanat Sokağı yanında Dokuz Eylül İlköğretim Okulunun karşısında Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde bulunan köşk, 1860 yılında Türkiye’nin ilk tekstil fabrikası kurucularından olan William Giraud tarafından inşa edilmiştir. Bina, uzun yıllar Jean Baptiste’nin yeğeni Lui Cortazzi tarafından Venedik Konsolosluğu olarak kullanılmıştır. Charlton Whittal Evi (Büyük Ev): Gençlik Caddesi üzerinde bulunan ve

ranate and tangerine led to many British citizens to build houses in Bornova. Another attraction point of the area that made it a popular settlement was transportation options. In fact, Levantine mansions increase along the train station. Some of these historical structures still remain today on the avenue which was called “Macropodora Avenue” during that time. These so called mansions were visited by kings and sultans because they were symbols of power and status. Also, these houses were used as headquarters during the Turkish War of Independence. Here are some of the structures that have made it to this date, thanks to the renovations administered by the Ministry of Culture and Tourism: Yeşil Mansion (Pandespanian mansion): The mansi-

on, which is located at the last stop of the train station and the entrance of the university campus, was built by the French Pandespanian family in 1880. The house, which became a government asset after the family moved to France, was first renovated in 1986 and used as a guest house of the university. The mansion which was restored again in 1993 and 1995 is now being used as the social facility of the university. Murat Evi: Murat Evi, which is also known as the Haunted House by the locals, is on the intersection point of Fevzi Çakmak Avenue and Gençlik Avenue. The building was constructed by the British Edwards family in 1880. It was restored by the Izmir Metropolitan Municipality. The ground floor of the two-storey cut stone house is jazzed up by columns and the upper floor is decorated with a row of windows. There is a rundown bath in the back yard of the structure. According to legend, a young girl visits the mansion at

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

61


Giraud Evi

günümüzde Ege Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan köşk, tarih içinde Hollandalı rahibelerin manastırı olarak kullanılmıştır. Evin sahibi ünlü Whittal Şirketi’nin kurucusu Charlton Whittal’dir. Sonraki yıllarda genişletilip üzerine katlar ilave edildiği için “Büyük Ev” olarak anılmaya başlanan evin mülkiyeti önce Giraud Ailesi’ne, ardından da Ege Üniversitesi’ne geçmiştir. Büyük Ev, Whittal Ailesi’nin sosyal ve politik yaşamdaki konumu nedeniyle farklı tarihlerde pek çok önemli ismi ağırlamıştır. Sultan Abdülaziz, Edinburg Dükü Alfred Ernest Albert ve onunla birlikte gelen George Frederick Ernest Albert (kendisi 1910 yılında George V. adıyla İngiliz tahtına çıkmıştır) ve Yunan Prensi Andrew bu önemli konuklardan bazılarıdır. Peterson Köşkü: İngiliz tacir John Peterson tarafından 1859 yılında inşa edilmeye başlanan ve bugünkü Mustafa Kemal Caddesi üzerinde bulunan 38 odalı köşkün birçok yapı malzemesi çoğunlukla 62

İngiltere’den getirilmiştir. Yedi kez değişikliğe uğrayan köşkte 1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmaları başlatılmış, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun onayı ile de çevresindeki 54 bin metrekarelik alanda Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kültür Bakanlığı, Peterson Köşkü’nü 25 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesine tahsis etmiştir. Belhomme Evi: İngiliz mimar Clark tarafından 1880 yılında inşa edilmiştir. Yakın geçmişte Belhomme Ailesi’nden gelen ve UNESCO’da görev yapan Helene Armand tarafından restore ettirilmiştir. Oldukça gösterişli dış cephe mimarisine sahip olan bu evin merdivenle çıkılan ikinci katının girişi dört sütunun taşıdığı üçgen bir alınlıkla bir Yunan mabedini anımsatmaktadır. Röleve ve restorasyonu 1997 yılında dönemin Belediye Başkanı Prof. Dr. Aysel Bayraktar tarafından yapılan bina, günümüzde Bornova Belediyesince Atatürk Kitaplığı olarak kullanılmaktadır.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

nights and carries things into the house; thus the name the Haunted House. Giraud House: The house, which is located on Fevzi Çakmak Avenue, was built by William Giraud, the first textile factory owner in Turkey, in 1860. The house was used as the Venetian Consulate for many years by Jean Baptist’s nephew Lui Cortazzi. Charlton Whittal House (Big House): The mansion, which is located on Gençlik Avenue and is used as the Rectorate Building of the Aegean University, was used as a monastery for nuns. The owner of the house is Charlton Whittal, the founder of the famous Whittal Company. The house, which is also known as the Big House after additions and renovations, first passed to the Giraud Family and then to the Aegean University. The house of the Whittal Family hosted many important people back in the day because of the social and political position of


Steinbüchel Evi: Hürriyet Caddesi üzerinde halen Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında yer alan köşk, İngiliz John Maltass tarafından 1860 yılında inşa edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında kısa bir süre Atatürk tarafından karargâh olarak kullanılmış ve bu arada John Maltass’ın kızı Eugenie Wodd da Türk ordusunca koruma altına alınmıştır. İngiliz mimari üslubundaki bu yapı da dış cephe görünümü ile dikkati çekmektedir. Paggy Köşkü: Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında bulunan köşk, 1800 yıllarında Fontan d’Escalon tarafından inşa edilmiştir. Restore edilen köşk halen canlılığını korumaktadır. Maltas Evi: Bornova’da Uzun Sokak’ta bulunan Maltas Evi La Fontaine ailesinden Geoffrey Maltas’ın eşi Audrey Maltas tarafından XIX yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır Fransız mimari üslubunda olan bu yapı da hareketli cephe görünümü ile dikkat çekmektedir Günümüzde Anaokulu olarak kullanılmaktadır Kanalaki Evi: Bornova’da, Suphi Koyuncuoğlu İlköğretim Okulunun bahçesinde bulunan Kanalaki Evi, İzmirlilerin prenses olarak isimlendirdikleri bir Rus kadın tarafından 1840 yılında yaptırılmıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre, Bayan Kanalaki Bornova’da yirmiye yakın bina ve golf sahası yaptırmıştır Bu ev Rus sahiplerinin ölmesinden sonra uzun süre boş kalmıştır. Günümüzde Suphi Koyuncuoğlu İlköğretim Okulunun yönetim binası olarak kullanılmaktadır. Dramalılar Köşkü: Tarih kokan yapısıyla zamana meydan okuyarak ayakta kalmayı başaran Dramalılar Köşkü, Bornova Hükümet Konağı’nın hemen arkasında yer almaktadır. 17 Haziran 2010’da Bornova Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarına başlanan köşk, müze haline getirilecek. Hem Osmanlı hem de Levanten kültürünü yansıtacak müzenin ziyaretçilerinin kendilerini 18. yüzyılın dramasında hissetmesi hedefleniyor.

Dramalılar Köşkü

the family. Sultan Abdülaziz, the Duke of Edinburg Alfred Ernest Albert and Greek prince Andrew are some of the important guests of the Big House. Peterson Mansion: The construction materials of the 38 room mansion built by British merchant John Peterson in 1859 was mostly brought over from England. The Ministry of Culture undertook renovations at the mansion in 1991 and the landscaping works were done by the Metropolitan Municipality. The Ministry has allocated the mansion to the Izmir Metropolitan Municipality for 25 years.

Belhomme House: It was built by British architect Clark in 1880. It was restored by Helene Armand from the Belhomme family. The house has an impressive exterior architecture and the entrance of the second floor resembles a Greek temple with a façade that is carried on four columns. The building, which was restored in 1997 by Chief Magistrate Prof. Dr. Aysel Bayraktar, is now being used as the Atatürk Library by the Bornova Municipality. Steinbüchel House: The mansion, which is located on Hürriyet Avenue across the Aegean University Rectorate Building, was constructed by British citizen John

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

63


St. Mary Magdalena Kilisesi

İnançların buluşma noktası ibadethaneler Bornova, İzmir’de ilk yerleşim nüvelerinin geliştiği alan olması bakımından köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Farklı milletlerin egemenliği, farklı dini yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bornova’daki kilise yapılarından Santa Maria Katolik Kilisesi ve St. Mary Magdalena Kilisesi varlıklarını sürdürmektedir. Bornova merkezdeki Hüseyin İsa Bey Camisi de ilçenin en eski camilerinden biridir.

64

Maltass in 1860. The mansion was briefly used as headquarters by Atatürk during the Turkish War of Independence and the daughter of John Maltass, Eugenie Wodd was put under protection by the Turkish Army. This building also attracts attention with its exterior. Paggy Mansion: The mansion, which is across the Aegean University Rectorate Building, was built by Fontan d’Escalon in the 1800’s. The renovated mansion is still standing today.

Santa Maria Katolik Kilisesi: Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanındaki kilisenin yapım tarihi 1797’dir. Franciscan mezhebince Bizans tarzında inşa edilen yapı, 1832 yılında restore edilmiştir. Günümüzde hala faaliyette olan kilisenin bahçesinde İzmir’de yaşamış ünlü Levantenlerden bazılarının mezarları da bulunmaktadır.

Maltas House: The Maltas House, located in Uzun Street in Bornova, was built by the wife of Geoffrey Maltas from the La Fontaine family, Audrey Maltas in the second half of the 19th century. The French style mansion attracts attention with its lively exterior. Today, it is used as a kindergarten.

St. Mary Magdalena Kilisesi (İngiliz Kilisesi): St. Mary Magdalena Kilisesi, 1857 yılında Whittal tarafından inşa ettirilmiştir. Bu kilise, uzun yıllar İngilizlere hizmet etmiştir. Günümüzde yapısal

Kanalaki House: The Kanalaki House, which is located in the garden of the Suphi Koyuncuoğlu Elementary School, was built by a Russian woman named princess by the locals, in 1840. According to sources, Ms. Kanalaki had commissio-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Hüseyin İsa Bey Camisi

özeliğini koruyan kilise, Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesi girişinin yanında bulunmaktadır. Hüseyin İsa Bey Camisi: Büyük Cami olarak da anılan Hüseyin İsa Bey Camisi’nin 14. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan bu camii Ergene Mahallesi 453 Sokak’ta yer almaktadır. Ahşap, maksure (etrafı çevrili) kubbeli, bir minareli, son cemaat yeri revaklıdır. İç kapının üzerinde Hüseyin İsabey Camisi’nin 1153 Hicri yıllarında zamanın seçkin kişilerinden sayılan Seyit Ali Ağa tarafından tamir edildiği belirtilmektedir. Kayıtlara göre Seyit Ali Ağa, Kızlar Ağası iken Bornova’ya büyük bir vazife ile tayin edilmiş bir kimsedir. Müştemilatında cami avlusunun kuzeybatısında, düzgün olmayan sekizgen planlı bir türbe bulunmaktadır. Devşirme malzeme kullanılarak inşa edildiği sanılan caminin bazı sütunlarının Halkapınar tarafından getirildiği ve Artemis Tapınağı’na ait olduğu düşünülmektedir.

ned the building of 20 buildings and golf courses in Bornova. This house has been abandoned after the death of its Russian owners. Today, it is being used as the administrative building of the Suphi Koyuncuoğlu Elementary School. Dramalılar Mansion: The mansion, which defies time, is located behind the Bornova Government Mansion. The mansion, which has been in restoration since June 17, 2010, will be turned into a museum which will reflect both Ottoman and Levantine culture from the 18th century.

Religious buildings that are the meeting point of faiths Bornova has a profound history because it was one of the first settlement areas in Izmir. The reign of different civilizations has resulted in different religious structures. Santa Maria Catholic Church and St. Mary Magdalena Church are religious buildings that are still active today. Hüseyin İsa Bey Mosque, located in the center of

the borough, is one of the oldest mosques in the region. Santa Maria Catholic Church: The church, located on Cumhuriyet Square right next to Kars Elementary School, was built in 1797. The structure, which was constructed in the Byzantine style by the Franciscan order, was restored in 1832. There are the tombs of some famous Levantines that have lived in Izmir in the yard of the church. St. Mary Magdalena Church (British Church): St. Mary Magdalena Church was commissioned by Whittal and built in 1857 and has served the British community for many years. The church, which retains its original state, is located next to the entrance of Bornova Suphi Koyuncuoğlu High School. Hüseyin İsa Bey Mosque: Hüseyin İsa Bey Mosque, which is also known as Büyük Mosque, is thought to have been

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

65


Tescilli ürünler yeniden can buluyor Çok sayıda dere ve çayın beraberinde getirdiği malzemeyi biriktirmesiyle oluşan ve bu özelliği nedeniyle “Vile d’eau” yani “Suşehri” olarak da anılan Bornova’nın tarımsal potansiyeli, tarih boyu yüksek olmuştur. Başta bamya ve misket üzümü olmak üzere domates, nar ve mandalina ilçede en çok üretilen ürünler arasındaydı. Bornova Belediyesi şimdilerde ilçenin kendi adıyla özdeşleşen, ancak zamanla yok olmaya yüz tutan bu tarımsal ürünleri canlandırmaya çalışıyor. Yürütülen projelerle her biri tescilli uluslararası bir çeşit olan Bornova bamyası ve Bornova misket üzümünün üretiminin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Bu kapsamda Bornova bamyası için tohumluk üretimi yapılıp, çiftçiye ücretsiz tohum verilirken, Bornova misket üzümü için ise Manisa Bağcılık araştırma Enstitüsü’nün katkısıyla Çamiçi Köyü’ne anaç bağ oluşturma çabaları sürüyor. İlçede aynı zamanda organik ürün pazarı hizmet veriyor.

Bornova Misket Üzümü

Sporda öncü ilçe Anekdotik bazda, Türkiye’deki ilk futbol maçı 1890 yılında İzmir’e gelen İngiliz denizcilerle İzmirli gençler arasında Bornova da, ülkemizdeki ilk atletizm yarışmaları da 1895’de yine Bornova’da gerçekleşmiştir. İlçe, bozulmamış doğasıyla pek çok sportif aktiviteye de olanak sağlamaktadır. Kurudere, Karagöl, Evka 3- Çiçekli Köyü, Yakaköyü, Kavaklıdere ve Nif trekking ve atv motor; Ege Üniversitesi Kampüsü, Manisa Yolu, Sabuncubeli, Kavaklıbel, Belkahve, Ulucak Köyü bisiklet; Çiçekliköy ve Yakaköyü paintball için ideal parkurlara sahiptir. İlçe sınırları içerisindeki Pınarbaşı Yarış Pisti de yarış severlerin uğrak noktasıdır.

Şehirden bunalanlara kaçamak alternatifleri Bornova, şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşıp doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için de pek çok alternatifi bir arada sunuyor. Homeros Vadisi: Bornova’nın merkezi ile Kayadibi arasında uzanan Bornova Çayı’nın yatağında yer alıyor. İzmirli oldu66

Olimpik buz pateni salonu

built during the 14th century. The building, which is owned by the Foundations General Directorate, is located in Ergene Quarter. It has a wooden dome, a single minaret and the last congregation hall is arched. On the epigraph on the upper part of the inner door, it is written that the mosque was renovated in 1153 by Seyit Ali Ağa, prominent local authority in Bornova according to old documents. There is an octagonal mausoleum inside

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

the northwest of the courtyard of the auxiliary building. It is believed that some of the columns of the mosque-which was built with plying materials-, were brought over from Halkapınar and belonged to the Temple of Artemis.

Registered products come to life Bornova, which is also known as “Vile


Aşık Veysel Rekreasyon Alanı

Spor Faaliyetleri

ğuna inanılan ünlü ozan Homeros’un, bu bölgedeki bir mağarada yaşadığı rivayet ediliyor. Zaten vadinin adı da buradan geliyor. Doğanın yapısını bozmadan, İzmir’e özgü endemik bitki türlerinin de kullanıldığı, kentin ekolojik yapısına katkı sağlayan 500 bin metrek arelik Homeros Vadisi; kentin yoğun yaşamından uzaklaşmak isteyen insanlar için ideal bir ortam sunuyor. Yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki vadi boyunca göletler ve su bentleri, çiçekler ve ağaçlarla çevrili piknik alanları yer alıyor. Ihlamur, çınar, sığla, sedir, ladin, fıstık çamı ağaçları; zakkum, kızılcık, defne, leylak, bodrum papatyası vadinin misafirlerine eşlik ediyor. Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı: Olimpik buz pateni salonu, amfi tiyatro gibi yapıları da içinde barındıran dev bir kompleks niteliği taşıyor. Bornova ve İzmir çok önemli yeni spor ve kültürsanat mekânları ile yeni bir dinlenme va-

d’eau” – water city- because it was built by the accumulations of many brooks and streams, has always been an agricultural area. Products such as okra, grape, tomato, pomegranate and tangerine were popular products. Today, the Municipality of Bornova is trying to revitalize these products which were once synonymous with the borough. The widespread production of okra and grapes is being targeted with ongoing projects. Within his content, seeds for the Bornova okra are being produced and given for free to farmers and fruit bearing vineyards are being established in the village of Çamiçi for the production of Bornova muscatel. There is also an organic market in the borough.

va. The borough, with its undisturbed nature, is ideal for all kinds of sports activities. Kurudere, Karagöl, Evka 3- Çiçekli village, Yakaköyü village, Kavaklıdere and Nif have ideal areas for trekking ve atv motor; the Aegean University Campus, the Manisa Road, Sabuncubeli, Kavaklıbel, Belkahve and Ulucak village have great areas for bicycling, and the villages of Çiçekliköy and Yakaköyü have ideal paintball courses. Pınarbaşı Racing Track within the borders of the borough is frequented by racing fans.

Alternatives for those who want to get away from the city

The pioneer borough in sports

Bornova provides many alternatives for those who want to get away from the hustle and bustle of the city and spend some time in nature.

The first soccer game in Turkey was played between British sailors and the youngsters of Izmir in Bornova in 1890 and the first athleticism competitions in Turkey were held in 1895, also in Borno-

Bornova Aşık Veysel Recreational Area: This building is like a giant complex that houses an Olympic style ice rink and an amphitheatre. This area, which is

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

67


18. yüzyılın ikinci yarısında Bornova rahat, gösterişli sayfiye evleri, zeytinlikleri ve çevresindeki antik kalıntılarıyla tam bir cazibe merkeziydi.

Yakaköy’de Tarihi İpekyolu Köprüsü

In the second half of the 18th century, Bornova was an at raction point with its magnificent summer houses, olive orchards and antique remains in the vicinity.

hası olan bu alan, toplam 231 bin metrekare üzerinde konumlanmıştır. Otopark, basketbol sahası, tenis kortları, mini futbol sahası, kum-çocuk alanı, spor aletleri alanı, gölet, yaya yolu, bisiklet yolu ve 5 bin kişilik anfitiyatro yapıldı. Çiçekli Köy: Manisa İzmir karayoluna 2 kilometre, Bornova’ya 6 kilometre uzaklıkta, Bornova ve İzmir’in akciğeri konumundaki Çiçekli Köy günümüzde mesire yeri olarak güncelliğini koruyor. Köy özellikle hafta sonları serpme köy kahvaltısıyla güne güzel bir başlangıç yapmak isteyenlerin akınına uğruyor. Çiçekli köyün yanı sıra Yaka, Kurudere, Beşyol, Çamiçi, Eğridere, Karaçam, Kavaklıdere, Kayadibi, Laka ve Sarnıç da, şehir yaşamından bunalanlar için ideal. 68

an important recreational area that has sports venues and culture-art halls, is built on a 231 thousand square meter area. It also has a large parking lot, a basketball court, tennis courts, mini soccer fields, an area for kids, an outdoor gym, a lake, a walking path, a bicycle path and a 5000 people capacity amphitheatre. Homer Valley: The valley is located on the berth of Bornova Stream situated between the center of Bornova and Kayadibi. It is believed that Homerwhich is thought to have been from Izmir- lived in a cave in the area, and this is where the valley gets its name from. The 500 thousand square meter valley, which harbors endemic plants specific to Izmir, is an ideal place for those who

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

want to escape from the chaos of the city. There are ponds and water reservoirs, flowers and picnic areas surrounded by trees along the 7 kilometer long valley. Linden, plane, cedar, spruce and pine trees and many different flowers accompany guests at the valley. Çiçekli Village: The village, which is 2 kilometers from the Manisa- İzmir Highway and 6 kilometers from Bornova, is like the lungs of Izmir and is a popular excursion spot. The village is especially crowded during the weekends and filled with people who want to start the day with a huge Turkish style breakfast. Besides Çiçekli village; Yaka, Kurudere, Beşyol, Çamiçi, Eğridere, Karaçam, Kavaklıdere, Kayadibi, Laka and Sarnıç are other ideal getaway spots.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

69


Ören Yeri / Ruins

70

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Efes’te yüzyıllar öncesine dönüş Antik çağın en önemli ticaret merkezi olan Efes, bunu liman kenti olmasına borçluydu. Ancak Marnas Çayı ve Küçük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar liman ile denizin bağlantısını kesti. Şimdilerde gündemde olan projeyle limanın yeniden canlandırılması hedefleniyor. Yazı / Article- Cengiz TOPAL Arkeolog / Efes Müze Müdürü Archeologist / Director of the Efes Museum Fotoğraflar / Photographs: Süleyman DUMAN-Efes Müzesi Arşivi

Going back centuries in Ephesus Ephesus was an important trade center in the antique age, thanks to its port. But the alluviums carried by Marnas Stream and Küçük Menderes cut the connection between the port and the sea. The target is to revitalize the port through a new project.

İ

zmir’in Selçuk ilçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6 bin yıllarına kadar uzanır. Son yıllarda yapılan araştırma ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Döneminde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenis-

tik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200 bin kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi’nde tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.

Efes Limanı Ayasuluk’ta kurulan 1. Efes’in, Artemis çevresinde kurulan 2. Efes’in (Arkaik Efes) ve Panayır Dağı ile Bülbül Dağı arasında kurulan 3. Efes’in (Hellenistik ve Roma Dönemi Efes’i) deniz kenarında yerleştiği bilinmektedir. Ancak bu yerleşmeler Marnas

T

he antique city of Ephesus, located within the borough of Selçuk in İzmir, was built in 6000 B.C. In the digs and researches conducted in recent years, settlements that date back to the Bronze Age and belonging to the Hittites were unearthed at Ayasuluk Hill. The city was called Apasas during the Hittite Period. The port city of Ephesus, which had begun to harbor Greek immigrants in 1050 B.C., moved to the vicinity of the Artemis Temple in 560 B.C. The Ephesus which is being visited today was built by General Lysimachus around 300 B.C. The city, which lived its most glorious days

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

71


Eski Liman Kalıntıları

Proje ile mevcut kanalın kuzeyinden yeni açılacak bir kanal veya boru sistemi ile antik liman havzasına deniz suyu taşınması ve antik limanla antik kanalda yapılacak temizlikten sonra su akışının sağlanması öneriliyor.

Sea water will be carried to the basin of the antique port with a pipe system or a new canal and water flow will be established after cleaning up the antique port and canal.

72

Çayı ile Kaystros Irmağı’nın (Küçük Menderes) yüzyıllarca getirdiği alüvyonlarla denizden uzaklaştı. Batıda, Küçük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla oluşan ovanın sonunda görülen deniz, MÖ 1000 yıllarında Ayasuluk Tepesi’nin eteklerine kadar geliyordu. Bölgede yapılan jeolojik ve arkeolojik çalışmaların sonuçlarına göre Ege Denizi 2 bin 500 yıl içinde 9 kilometre çekilerek bugünkü halini aldı. Bu yerleşmelerin limanlarının olduğu bilinmektedir. Arkaik dönem limanının Panayır Dağı kuzey önlerinde olduğu tahmin edilmektedir. Hellenistik ve Roma dönemi limanı ise bugün Efes Büyük Tiyatrosu’ndan batıya uzanan Liman Caddesi’nin (Arkadiane) sonunda yer almaktaydı.Efes’in yoğun bir deniz ulaşım yolu üzerinde bulunması, gelişimindeki en önemli etkendir. Bu yüzden limanın Kaystros Irmağı’nın getirdiği alüvyonlarla dolmaması için tarih boyunca sık sık önlemler alınması gerekmiştir. Strabon, Pergamon Kralı II. Attalos’un MÖ 152-138 yıllarında limanın açık olan yönünü derin-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

during the Hellenistic and Roman periods, had a population of 200 thousand as the capital city of the Asian state and largest port city. During the Byzantine era, Ephesus changed location once more and was mover to Ayasuluk Hill in Selçuk.

The port of Ephesus We know that three different settlements of Ephesus had occurred near the sea but these settlements were cut off from the sea because of alluviums carried by the Marnas Stream and Küçük Menderes River. The sea, which could be seen at the end of the plain that consisted of alluviums carried by Küçük Menderes River in the west, stretched all the way to the outskirts of Ayasuluk Hill back in 1000 B.C. According to the geological and archeological researches conducted in the region, the Aegean Sea retracted 9 kilometers over 2500 years and gained its present state.


leştirip ağzına bir set yaptırarak, büyük gemilerin içerilere kadar girmesini sağlamak istediğini belirtir. Bir yazıttan MÖ 59 ve 54 arasında, balıkçılık için ücretli bir gişe yapısı yapıldığı anlaşılmaktadır.102 ve 114 arasında T.Flavius Montanus, liman teçhizatları için 75 bin denarius vermiştir. 105 yılı civarında Pryton C. Licinius Maximus Julianus’un, liman ve yeni gymasium için verdiği ücret 2 bin 500 denariustur. İmparator Hadrianus 139 yılında Efes’e ikinci gelişinde, liman yapılarının onarımı ve temizliği ile ilgilenmiş, Kaystaros’un yatağını değiştirmeyi denemiştir. Bu çalışma nedeniyle onurlandırılmıştır. 146 ve 147 arasında Prokonsül L. Antonius Albus iskelede ahşap direkleri düzenleterek, duvarın yükünü hafifletmiştir. 222 ve 238 arasında Pryton M. Aurelius Artemidorus, limanın temizliğinin sağlanması için 20 bin denarius vermiştir. Olasılıkla 254 veya 268’de Valerius Festus, limanı daha önce Krosisos’un yaptırdığından daha fazla genişlettiği için onurlandırılmıştır. Ancak tüm bu çabalara rağmen liman dolmaya devam eder ve deniz bağlantısı bir kanala dönüşür. 4. yüzyıldan sonra yaşanan depremler ve limanın tamamen dolması sonucu Efes’in parlak günleri sona erer. 10. yüzyılda deniz Efes’ten 6 kilometre uzaklaşır. Bizans ve Aydınoğulları devirlerinde ise liman bugün kıyı çizgisine yakın kanalın döküldüğü yerdeydi.

Kazılar Efes Liman Caddesi 1890-1895 yıllarında kazılmıştır. Cadde Geç Helenistik Dönem’de yapılmış, İmparator Arkadius (395-408) zamanında onarılmıştır. 528 metre uzunluğunda, 11 metre genişliğindedir. Bir tür tören caddesi olarak da kullanılan caddenin iki yanında galeriler ve dükkânlar bulunmaktaydı. Efes kentinin limana bağlantısını sağlıyordu. Geceleri aydınlatılan cadde üzerine kentin Hıristiyanlık Dönemi’nde anıtlar yapılmıştır. Efes kentinin limanı, 1987-89 yılları arasında da kazılmış ve yapay liman havzasının güneyinde Roma dönemi rıhtım duvarı ile liman tesisleri tespit edilmiştir. Altıgen formlu liman havzasının, 10 metre geniş-

Celcus

We know that these settlements had ports and the antique port is believed to be located on the northern front of Panayır Mountain. The Hellenistic and Roman era port was located at the end of Liman Avenue that stretches from the Ephesus Grand Theatre to the west. The fact that Ephesus was on the route of heavy sea traffic, is the most important element in its development. This was also the reason why measurements were taken over centuries to stop the alluviums from filling the port. Strabo says that Pergamum King Attalos II. Deepened the open part of the

port and built a bank so that bigger ships could dock. We know from an epigraph dated between 59 and 54 B.C. that a toll booth was built to charge for fishing. T. Flavius Montanus had paid 75 thousand denarius between the years 102 and 114 for port equipments. Around the year 105, Pryton C. Licinius Maximus Julianus had paid 2500 denarius for the port and the new gymnasium. Emperor Hadrianus, upon his second visit to Ephesus in 139, had overseen the renovation and cleaning of the port and had tried to change the berth of Kaystaros River. Between the years of 146 and 147, Chancellor L. Antonius

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

73


earthquakes and the complete filling of the port. In the 10th century, Ephesus is 6 kilometers away from the sea.

Excavations The Ephesus Liman Avenue was excavated between 1890 and 1895. The avenue was built during the late Hellenistic Era and was renovated during the reign of Emperor Arcadius (395-408). It is 528 meters long and 11 meters wide. Galleries and shops were lined on each sides of the avenue which was used as a ceremonial avenue. The avenue was the connection between the city and the port. Monuments were erected on the avenue during the Christian era and the spot was illuminated at nights. The port of the city of Ephesus was excavated again during 1987-89 and the roman era pier walls and port facilities were unearthed to the south of the artificial port basin. It was discovered that the hexagonal formed port basin was surrounded by a 10 meter wide marble avenue, public buildings and shops. The port basin hosts rich findings. It is a matter of time that shipwrecks are found in the basin and this is supported by the fact that the surface of the area is humid.

liğinde bir mermer cadde, kamu binaları ve dükkânlar ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Liman havzası çok zengin buluntulara sahiptir. Alanda gemi batıklarının bulunması da beklenen bir durumdur ve bu durumu alanın zemininin nemli olması da göstermektedir. 1970’li yıllarda Efes Limanı ve kanalının temizlenerek denizle Efes’in bağlantısının sağlanabileceği görüşü dile getirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerde antik liman ile denizin uzaklığının yaklaşık 6 kilomet74

Albus had fixed the wooden columns on the pier and alleviated the weight in the walls. Between the years 222 and 238, Pryton M. Aurelius Artemidorus had given 20 thousand denarius for the cleaning of the port. Valerius Festus was honored probably between the years 254 and 268 for widening the port. But despite all these efforts the port continues to fill and the sea connection turns into a channel. The city’s glory days come to an end in the 4th century after

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

In the 1970’s it was believed that Ephesus could be connected to the sea by cleaning the port and its channel. After evaluations, it was concluded that the antique port was 6 kilometers away from the sea, that there could be many sunken ships in the channel and that excavations could take a lot of time and money. Thus, the project remained as only an idea and never turned into an engineering project. The project of cleaning the antique port and canal resurfaced once more in recent years and the target is to revitalize and restore the area to its original state. The project- not actually an engineering project- involves carrying sea wa-


re olduğu, kanalda ve liman içerisinde de çok sayıda batık gemi bulunabileceği, bu nedenle kazıların çok zaman ve maliyet alacağı belirtilmiştir. Bir fikir projesi halinde süregelmiş, bir mühendislik projesine dönüşmemiştir. Antik liman ve kanalın temizliği projesi, yakın zamanda hükümetin İzmir ili için yapılacak projeleri içerisinde yeniden gündeme getirildi. “Antik Limanın ve Kanalın Temizlenmesi” adını taşıyan projeyle Efes limanının tarihte kullanıldığı şekliyle yeniden canlandırılması hedefleniyor. Bir mühendislik projesi olmamakla birlikte hazırlanan taslak grafiklerle mevcut kanalın kuzeyinden yeni açılacak bir kanal veya boru sistemi ile antik liman havzasına deniz suyu taşınması ve antik limanla antik kanalda yapılacak temizlikten sonra su akışının sağlanması öneriliyor. Liman ve kanalda temizlik faaliyetlerine de yardımcı olmak üzere Efes Müze Müdürlüğü ve Efes Kazı Başkanlığı tarafından bazı çalışmalar yapılmış, bazı çalışmalar da ileriye dönük planlanmıştır. Jeofizik Araştırmalar: Liman kanalının her iki tarafında da jeomagnetik ve jeoradar yöntemleri kullanılarak jeofizik araştırmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar kamu binaları ve işliklerin kenti çevreleyen sur duvarlarının iç kısmında kaldığını ortaya koymuştur. Liman kanalı çevresindeki sur duvarlarının dış kısmında kalan sağ ve sol bölümünde ise mezar evleri ile birlikte bir mezarlık alanı tespit edilmiştir. Çok sayıda olduğu görülen bu mezar evlerinin tespiti 2011 yılı kazı sezonunda tamamlanmıştır. Paleocoğrafik Araştırmalar: Kanalın Roma Dönemi’ndeki genişlik ve derinliği konusundaki soruları cevaplayabilmek amacıyla kanalın iç kısmında paleocoğrafik sondaj araştırması yapılmıştır. Bir diğer amaç da limanın antik dönem bitki örtüsünün tanımlanmasıdır. Çalışmalar kanalın Hellenistik Dönem’de oluşturulduğunu ve Roma Dönemi’nde ise birkaç kez temizlendiğini ortaya koymuştur. Kazı Çalışmaları: Liman kanalının kuze-

Tiyatro

ter to the antique port basin through a new channel or a pipe system and install water flow after cleaning the antique port and canal. Some works regarding the project were conducted by the Efes Museum Directorship and Efes Excavation Committee to aid in the cleaning works of the port and canal and these works are planned to be carried out in the future.

Geophysics Researches: Geophysical researches are being carried out on both sides of the port channel. These works have displayed that the public buildings and workshops were located within the inner parts of the city walls. Tomb chambers and a cemetery were located in the right and left side of the outer walls around the channel. The determination of these tomb chambers, which were abundant, was concluded at the end of the 2011 dig season.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

75


Paelogeographic Researches: A Paelogeographic dig was conducted inside the channel to answer the questions about the width and depth of the channel during the Roman era. Another purpose for the drill was the determination of the flora during the antique age. Works have displayed that the channel was built during the Hellenistic period and cleaned a few times during the Roman era. Excavations: Many of the tomb chambers to the north of the port channel were unearthed and richly furnished tombs were located. It was seen that people were interred with pots, candles and their own accessories. Another excavation will be conducted in the southern part of the channel in 2012. Surface research: During the surface researches conducted between 2010 and 2011, 470 tombs and the ruins of a church were documented. The earliest of these tombs was dated to the Roman Empire period.

Liman Hamamı

yinde kalan çok sayıdaki mezar evinin kazısı yapılmış ve son derece zengin donanımlı mezar evleri tespit edilmiştir. Bireyler, yeme içme kapları, kandiller ve kişisel süs eşyaları ile birlikte gömülmüşlerdir. 2012 yılında liman kanalının güney bölümünde de kazı çalışması yapılması planlanmaktadır. Yüzey Araştırması: 2010-2011 yıllarında yapılan yüzey araştırmasında 470 adet mezarın ve bir çifte kilise yapı kalıntılarının belgelemesi yapılmıştır. Bu mezarların en erkeni Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenmiştir. Temizlik Çalışmaları: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden gelen ödenek ile kanalda bitki ve çalılık temizliğine başlanmıştır. Bu temizlik ile kanalın yakın çevresinin görsel ve jeofizik yöntemlerle incelenmesi ve kanal yakın 76

çevresindeki kalıntıların tespit edilmesi hedeflenmektedir. Teknik projelendirme çalışmaları: Mevcut arazi yapısı, liman havzası ve kanalla birleşen derelerin yağış ve akış durumu, denizin çekilme nedenleri ve kanalın antik dönem dolma nedenleri birlikte değerlendirilerek olası temizlenecek alanların ve kanal içerisindeki suyun temiz tutulabilmesi için yöntemler araştırılmakta, proje hazırlıkları yapılmaktadır. Temizlik çalışmaları tamamlandıktan sonra küçük boyutlu teknelerin Pamucak’tan Efes Limanı’na girebilmesi, bazı ziyaretçilerin kullanıldığı devirlerde olduğu gibi Efes’e Liman’dan, Liman Caddesi’ni kullanarak gelebilmesi öngörülmektedir.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Cleaning: Plant and shrubbery cleaning has begun at the channel with funds allocated by the Cultural Assets and Museums General Directorate. The cleaning will allow the visual and geophysical research of the channel and its surroundings and the determination of the ruins in the area. Technical project works: Methods to keep the water within the channel and other related areas clean are being determined and projects are being drawn up, taking into consideration the existing land structure, the flow rate of the streams that join the port basin and the reasons why the port had filled up in the first place. After the area is cleaned, small boats will be able to enter Ephesus Port through Pamucak and visitors will enter Ephesus through Liman Avenue, just like in the old days.


www.yavaslar.com

www.ykdiamond.com

Size Özel Tasarımlarımızla Hayal Ettiklerinizi Gerçeğe Dönüştürüyoruz

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

77


El sanatları / Portre

Efelik kültürünün mirasçısı İzmir’in “Efe Dayı”sı, körüklü çizmenin son ustalarından Selamettin Örün. Şimdilerde sipariş üzerine, meraklısına yapıyor çizmelerini. Ama öyle her isteyene değil. Yakışacağına ya da çizmeyi hakkını vererek giyeceğine inanmıyorsa oturmuyor tezgâhının başına. Yazı ve Fotoğraflar / Article&Photos: DERYA ŞAHİN

The heir of the Turkish Hero culture Selamettin Örün, the “Uncle Efe” of Izmir, is one of the last craftsmen of bellowed boots. Today, he only makes these boots on special order, but not for everyone! If he thinks the boots will not look good on you, he won’t make them.

E

ge dağlarında yanan ateşin, cesaretleriyle nam salan yiğitlerin ruhunu taşıyor. Efelerin efesi Yörük Ali gibi ağırbaşlı, Çakırcalı Mehmet gibi kendinden emin, Atçalı Kel Mehmet gibi heybetli… Ayağında kendi yaptığı körüklü çizmeleri, bastığı yeri titretiyor. “Efe Dayı” diye anılması boşuna değil. Anadolu’da sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen körüklü çizme ustalarından biri Selamettin Örün. Ama yalnızca zamana yenik düşen bir zanaatın son temsilcilerinden biri değil, efelik kültürünün de mirasçısı o. Tevellüdü başka söylese de heyecanı ve yaşam enerjisiyle 18’lik delikanlıları aratmıyor. Kendini anlatmayı çok sevmi78

yor ama mevzu körüklü çizmeye gelince gözleri çakmak çakmak oluveriyor. “Yiğitliğin ve gösterişin simgesi” diye başlıyor söze. Onun için önce ekmek parası olmuş körüklü çizme. Bayındır’ın Arıkbaşı köyünden, 11 çocuklu bir ailenin çocuğu olan Örün, okulla yıldızı pek barışmayınca meslek edinmek için, ayakkabıcı olan ağabeyi Hayrettin Örün’ün yanında çıraklığa başlamış. İşini çok severek yaptığından olsa gerek, boynuz kulağı geçmiş. 10 yıllık çıraklık döneminin ardından, 1960’da İzmir Mezarlıkbaşı’nda ayakkabı ve körüklü çizme üzerine kendi dükkânını açmış. El becerisi ve pratikliğiyle ünlenen Örün,

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


kısa zamanda İzmir’in aranan ustalarından biri haline gelmiş. O kadar seri çalışıyormuş ki, ne zaman yetiştirilmesi gereken bir iş olsa Selamettin Usta’nın kapısı çalınır olmuş.

Işıklı ayakkabının da mucidi Bir gün Almanya’da oturan bir tanıdığı tamiri mümkün olmayan cam ökçeli bir ayakkabı getirmiş Selamettin Usta’ya. Cam ökçenin şeffaflığı onda ışıklı ayakkabı yapma fikrini doğurmuş. Bu fikri uygulamayı kafasına koyan Örün, ayakkabının ortasından bir yuva açıp ökçesine ampul yerleştirmiş. Kısa sürede tamamlayıp, dükkânın duvarına astığı ayakkabıyı görenler şaşkına dönmüş. Işıklı ayakkabı Selamettin ustanın ününe ün katmış; gazetelerde “ışıklı ayakkabının mucidi” diye haberleri yayınlanmış. Ünlü sanatçı Zeki Müren de ışıklı ayakkabının methini duymuş. Müren’in İzmir Fuarı’nda sahne aldığı bir gün, Selamettin Usta kendisine sürpriz yapıp bir çift ışıklı ayakkabı hediye etmek istemiş. Zeki Müren, ayakkabıları çok beğense de hediye kabul edemeyeceğini belirterek, en pahalı ayakkabının 60 lira olduğu o günlerde Örün’e tam 5 bin lira vermiş. Herkes onu konuşadursun, ünü yurtdışına da ulaşan Selamettin Usta’ya, İtalya ve İngiltere’den iş teklifleri gelmiş. Ancak ailesini bırakıp gitmeye gönlü razı olmadığı için teklifleri reddeden Örün, 1994 yılında hayat arkadaşı Hatice Örün’ü kaybettikten sonra dükkânını kapatıp köyüne dönmüş.

“Körüklü çizmeyi herkes giyemez” Şimdilerde sipariş üzerine, meraklısına yapıyor çizmelerini. Ama öyle her isteyene değil. Yakışacağına ya da çizmeyi hakkını vererek giyeceğine inanmıyorsa, çok fazla para teklif etseler de oturmuyor tezgâhının başına. Selamettin Usta’nın bu tavrı zanaatkârlık böyle bir şey olsa gerek diye düşündürüyor. Körüklü çizmenin en önemli özelliğinin yaz-kış giyilebilmesi olduğunu söylüyor. Günümüzde her mevsime ayrı ayakkabı kullandığımızı düşününce

H

e has the soul of Anatolian heroes who are known for their bravery and the fire burning on Aegean mountains. He is as reserved as Anatolian hero Yörük Ali, as perky as Çakırcalı Mehmet and as gallant as Atçalı Kel Mehmet … The bellowed boots he’s wearing- made by him of course- shake the ground the walks on. No wonder people call him “Uncle Efe (hero)”. He is not only one of the last craftsmen of bellowed boots in Anatolia but also the heir of the Anatolian hero culture.

Although his ID card says otherwise, he is as energetic as an 18 year old boy. He doesn’t like talking about himself but that all changes when the topic is bellowed boots. He starts by saying that the boots are the symbol of bravery and panache. The boots were at first a modest livelihood for him. He is from the Arıkbaşı village in Bayındır. Örün, a member of a family with 11 kids, first started working as an apprentice in his brother’s shoe shop

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

79


When Müren is performing in Izmir, our master tries to present him with a pair of lighted shoes. Zeki Müren says that he won’t accept the gift although he likes them very much, gives him 5000 Liras at a time when the most expensive shoes cost 60 thousand liras. While everyone in Turkey is talking about him, he receives job offers from Italy and Britain but he refuses to leave his family behind. Örün, who loses his wife in 1994, closes his shop and returns to his village.

“Not everyone can wear bellowed boots” Today, he only makes these boots on special order, but not for everyone! If he thinks the boots will not look good on you, he won’t make them, even if you offer him loads of money. This shows the nature of a true artist.

merak ediyoruz körüklünün sırrını. İçi keçi, dışı dana derisinden imal edildiği için yazın serin, kışın sıcak tuttuğunu ve koku yapmadığını anlatıyor Selamettin Usta. Ancak bunu sağlamanın da el becerisi gerektirdiğine dikkat çekiyor: “Çizmeyi dikmek ve körüklerinin kırılması ayrı bir hüner istiyor. Dikilen çizmeler kalıplandıktan sonra ütülenerek körükleri kırılıyor. İşin püf noktası da burada. Bütün ustalık bu körüğü kırmakta. Bu çizmelerin makineyle yapılanları da var, ancak elde yapılanların yerini tutmuyor asla. ”

Mankenlere taş çıkartıyor Arıkbaşı Köyü’ne gidip de Efe Dayı diye sorduğunuzda herkes onu gösteriyor. Zaten sormasanız da ayağından çıkarmadığı körüklü çizmeleri, elindeki tespihi ve köşeli kasketiyle köy kahvesinde oturanların arasından hemen fark ediliyor. Duruşu, oturuşu, yürüyüşü ile ilerleyen yaşına rağmen değme mankenlere taş çıkartan Efe Dayı, birkaç televizyon dizisinde de oynamış. Köye gelen turistler de onu görünce fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyor. 80

when he found out he wasn’t that good in school. Probably because he loved his craft so much, he managed to surpass his brother. After a 10 year apprenticeship period, he opened his own shop in 1960 in İzmir, Mezarlıkbaşı. Selamettin Örün, who is famous for his manual skill and practicality, became one of the most popular masters in Izmir. He was so quick that whenever urgency occurred, people would come knocking on his door.

The inventor of lighted shoes One day, an acquaintance brings him a shoe with a glass heel that was beyond repair from Germany. The transparency of the glass heel makes him think about lighted shoes. Örün, who becomes obsessed with the idea, places a small bulb inside the heel. People were shocked when they saw the shoe he had hanged on the wall. The shoe made the master all the more famous and the newspapers dubbed him the inventor of the lighted shoe. Legendary Turkish singer Zeki Müren also hears about these famous lighted shoes.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

He says that the most important characteristic of the bellowed boot is that it can be worn both during the summer and winter. When we realize that we are buying shoes for every season, we wonder about the secret of these boots. Because the inside is made from goat skin and the outside from calf skin, it keeps your feet cool during the summer and warm in the winter. But he points out to the need of manual skill: “Sowing the boots and breaking the bellows calls for a different kind of expertise. After the sown boots are molded, the bellows are broken by ironing and this is the secret. The expertise lies in breaking the bellows. Some people make these boots with machines but they are no match for the one made by hand. ”

As good as a fashion model When you go to the village of Arıkbaşı and ask for Uncle Efe, everyone knows him. Even if you don’t ask, it’s easy to spot him in the country café with his bellowed boots, prayer beads and cap. Uncle Efe, who looks like a model with his stance and walk, has played in a couple of daytime shows. Tourists who come to the village always take photographs of him during their trip.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

81


Mimari / Architect

İzmir’in güzel kızına yakışır makyaj Fransız gümrüğü olarak 19. yüzyılda yapılan, ardından kılavuz kaptan köşkü, balık hali, otobüs hareket amirliği, bir bölümü deniz kuvvetleri tesisi gibi birçok alanda kullanılan Konak Pier, bugün alışveriş mağazaları ve restoranları ile kentin güler yüzü olarak ışıldıyor. Yazı-Article: Salih Zeki PEKİN / Konak Pier Proje Mimarı Fotoğraflar / Photographs: APİKAM Arşivi – Erkan TÜRK

A makeup fit for Izmir’s pretty girl Konak Pier, which was built in the 19th century as the French Customs and used as a fish market, wheelhouse, bus station directorate and naval forces facility, is the city’s smiling face today with its shops and restaurants. 82

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


O

ndokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen ve eski Fransız gümrüğü olan Konak Pier’in, tarihsel açıdan oldukça ilginç bir öyküsü var.Üzerinde okuma yapıldığında, ekleri ve detayları ile birlikte birden çok döneme referans veren yapının geçirdiği değişimi, günümüze ulaşan az sayıdaki belge ve fotoğraftan öğreniyoruz. Yapının bugünkü kimliğini çözümleyebilmek için geçmişine doğru bir yolculuğa çıkmak gerekiyor.Bu yolculuk kapitülasyonlar dönemine kadar uzanıyor. Gümrüklerin Fransızların elinde olduğu bu dönemde, Fransızlar yer sıkıntısını ve büyük gemilerin yanaşma sorununu gidermek amacıyla, sadrazamdan rıhtımı doldurma izni alıp, kendi işletmelerindeki Basmane Garı’nı denize bağlayan yolun uzantısındaki alanı doldururlar. İki ahşap kulübenin dikildiği bu alan, 1850’lilerin başında gümrüklü mal depolama alanı olarak kullanılır. İhtiyaç duyuldukça, deniz doldurularak depolama alanı denize doğru genişletilir. Sonuçta, denizin dolgusu 40 metre genişliğinde bir şerit olarak,100 metre uzunluğu aşar. Birkaç yıl içinde tek katlı ‘Fransız Gümrük Binası’nda, malların dolgu alanına

kontrollü geçirilmesi için iki büyük kapı ve gümrük memurlarının çalışma ofisleri inşa edilir. 1860’dan sonra, dolgunun ucuna aynı planimetrik özelliklere ve tekniğe sahip, ikinci bir bina daha yapılır. 1900’lerin başında ikinci katı eklenen yapı, son dönemlerde kılavuz kaptanların mekânı olur. Dolgu alanın her iki ucuna inşa edilmiş binalar yetmemeye başlayınca, alanın orta kısmına, iki katlı “taş bina” inşa edilir.

K

onak Pier, which was built in the second half of the 19th century, has an interesting history. We can see the many changes the building has gone through from the old documents and pictures.

To understand the current identity of the building we need to journey back to its past. This journey goes all the way back to the capitulation period. Dur-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

83


1870-1875 yıllarında, açık alanda depolanan malların korunması için, üç kagir binanın arasına, döküm kolon ve çelik makaslarıyla, “antrepo binaları” ve sundurma eklenir. Kitabesinde, sadrazam talimatıyla yapıldığı dikkate alınarak, “Osmanlı Gümrüğü Binası” olarak adlan-

dırılır. 1905-1913 yıllarında, deniz doldurularak,, ‘Büyük Hol’ inşa edilir. İçi boşluklu (su drenajı için) font döküm dairesel kolonlar ile çift UPN profil kolonlar ve Belçika’da üretilen çelik profil çatı makasları kullanılır. Temel arasındaki beton kanallara deniz girmektedir ve kolonlardan

ing this period when the customs were controlled by the French, they got permission to fill the pier to encounter the docking problem of big ships. This area, where two wooden sheds were built, was used as a storage area at the start of the 1850’s. When needed, the sea is further filled and the storage area is widened. In the end, the area becomes a 40 meter wide, 100 meter long concrete slab. After a couple of years, two large doors and officers for customs officers are built at the French Customs Office. After 1860, a similar building is constructed at the tip of the filled area. The structure, which receives a second floor at the start of the 1900’s, becomes a wheelhouse for captains. When the area becomes insufficient again, a two-storey stone building is constructed in the middle of the area.

84

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Konak Pier

inen yağmur sularını toplamaktadır. Böylece en yoğun sağanaklarda bile kanalların şişmesi önlenmiştir. Büyük holde mal taşınmasını kolaylaştırmak için, dekovil rayları döşenmiştir.

Balık Hali olarak da bilindi 1960’lardan itibaren, Kılavuz Kaptanlar Köşkü’nü, Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) kullanmaya başlar. Taş bina ve iki ahşap karkas antrepo binasıyla Fransız Gümrük Binası’nın bir bölümü ise, 1974 yılında Deniz Kuvvetleri’ne verilir. 1955-60’larda belediye, büyük holün güney cephesini ‘balıkhane’ olarak düzenler. Bu nedenle, ‘balık hali’ olarak da bilinen bina, 1996 yılına kadar otobüs hareket amirliği ve atölye olarak kullanılır. 1988 yılında ise belediye tarafından, TDİ’den kiralanır ve otopark olarak kullanılmaya başlanır. Araçların geçişi için taş söveli kapılar genişletilir, duvarlarda delikler açılır. Konak Pier, gerçekleştirilen onarım öncesi merkezde stratejik bir konumda olmasına rağmen, kent yaşamı

Between the years 1870 and 1875 warehouses and a penthouse is built between the three buildings to protect the products that are stacked outdoors. In its epigraph, it is mentioned that it was built by the permission of the grand vizier and named the Ottoman Customs Building. Between 1905 and 1913 the sea is filled and the Grand Hall is constructed. Round columns, double UPN profiled columns and steel roof props made in Belgium are used. The sea enters through the concrete channels in the foundation and collects rain water from the columns thus providing the swelling of the channels. Narrow gauged railways were built to make product transportation easier in the grand hall.

Used to be a fish market At the start of the 1960’s the wheelhouse starts being used by the Turkish Maritime Association. In 1974, the stone building, the wooden storage sheds and a part

of the French Customs Building is given to the Naval Forces. Between 1955 and 1960, the municipality reorganizes the southern part of the grand hall as a fish market. The building, which is also known as the fish market, is used as the bus station directorate and a workshop until 1996. In 1988, it is rented by the municipality and used as a parking garage. The stone framed doors are enlarged to accommodate the vehicles and holes are opened in walls. Konak Pier, although at a strategic location at the center of the city before the renovations, cannot be an integral part of social city life. There are two basic reasons for this; first of all, it is at the very end of Kordon- a very important trade and social center and serves a very different purpose and secondly, the relocation of the port. The building suffers extreme erosion from lack of maintenance and

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

85


ve kimliğinin dışında kalır. Bunun iki temel nedeni vardır; İlki bir dönem en canlı ticaret-sosyal merkezi olan Kordon’un uzantısında, tamamen farklı işlevde olması, diğeri de limanın taşınması. Sonrasında, kentle sosyal ve mekânsal ilişkisi olamayan diğer kullanımlar gelir. Kısa bir süre balık hali olması, kentli-bina ilişkisini yaratsa da eskime, özensiz kullanım, yanlış işlev, müdahaleler ve bakımsızlıktan bina aşırı yıpranır. Bina ve yakın çevresi İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun ‘Tarihi SİT Alanı’na dair 20.01.1994 tarihli kararı ile tescil edilir.

Gençlik aşısı için harekete geçildi Konak Pier’de rölöve ve restorasyon proje çalışmalarına, 1995 yılında başladık. 1997 yılında İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, projemizi onayladı. Gümrük antrepoları olarak 86

1850 - 1910 yılları arasında bölüm bölüm inşa edilmiş binanın inşaatı da, dönemin özellikleri göz önünde tutularak bölüm bölüm yürütüldü. Öncelikle ilk dönemde inşa edilmiş “Fransız Gümrüğü Binası”nın onarılmasına başlandı (1998). Daha doğrusu, 10-15 yıl gibi sürede kurtuluşu olanaksız bir hastalığa yakalanmak üzereyken, zamanında teşhis ile bina tedaviye alındı. Çelik taşıyıcı strüktürünün korozyondan ve bakımsızlıktan oldukça yıpranmış olması, molozla doldurularak denizden kazanılan bir alan üzerinde inşa edilmiş binanın deniz suyu seviyesinin taş parke döşeme kaplamasının 70 santimetre altında bulunması, moloz taş yığma duvarlarda önemli çatlaklar ve çatı örtüsünün (galvanize saç ve Marsilya kiremiti) tamamen çürümüş olması, binanın bugünkü yaralı ya da hasta durumunu yansıtan en önemli yönleridir. İzmir’in bu güzel kızına iyi bir makyaj yapmadan önce bünyesini sağlamlaştırmak ve gençlik aşısı

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

care. The building and its vicinity is finally put under protection in 1994.

Restoration Works We started the restoration project works for Konak Pier in 1995. In 1997, our project was approved by the Preservation Board. The construction of the customs storages that were built between 1850 and 1910 were done according to their originals and in parts. First, the French Customs Building was fixed in 1998. Actually, the building was saved as it was about to collapse. The steel carrier structure had eroded and the stone parquet floor of the building that was constructed on filled water was 70 meters below sea level. There were serious cracks on the rubble stone accumulation walls and the roof structure made from galvanized sheet iron and Marseilles tiles was completely decayed. We set out to strengthen its structure before we could apply makeup to Izmir’s pretty girl.


verilmek üzere harekete geçildi. İlk önce binanın oturduğu zemini ve temellerini güçlendirmek üzere işe başlandı. Bina tabanı en az 25 santimetre kalınlığında radye temel yerine geçebilecek betonarme döşemeye dönüştürüldü. Zemin suyu (deniz suyu) etkilerinden korunmak üzere katkılı beton kullanıldı, ayrıca tüm satıhta su yalıtımı yapıldı. Moloz taş duvarlar yer yer takviye edilerek, sağlamlaştırıldı. Duvarlarda meydana gelmiş çatlaklara katkılı beton enjekte edilerek ve metal kenetler kullanılarak duvarlar gençleştirildi. Çatı örtüleri tamamen değiştirildi. Çelik konstrüksiyon kolon ve makasların korozyona uğramış yüzeylerine havayla karıştırılmış ince sert kum püskürtülerek, metal yüzeyleri, pastan, yağdan, tuzdan arındırıldı. Dikkat ve özen isteyen bu kumlama işleminden hemen sonra çıplak metal yüzeyler yeniden oksidasyon etkisinde kalmadan, 4-6 saatlik süre içinde, çinko oranı yüksek özel primer boya

First we started on working on strengthening the foundations of the building. The base of the building was reconstructed with reinforced concrete with at least 25 centimeters thick. Alloyed reinforced concrete was used to shield the base from sea water and insulation was applied to the entire area. The rubble stone walls were fixed and straightened. Concrete was injected to cracks on the walls and metal brackets were used to rejuvenate them. The roof structure was completely changed. The metal surfaces of the steel columns and props were rid of rust, oil and salt by spraying thin sand mixed with air. The parts were then painted with special primer paint, 4 to 6 hours after the meticulous cleaning process. Eight days after this process the iron oxide was again covered with a special primer and almost galvanized, lengthening the lifespan of the steel construction. Because the whole building was going

to be acclimatized, the roof was constructed with heat insulated aluminum sandwich panels and the wooden roof structure was covered with corrugated tiles. Colored laminated heat glass was used instead of eroded glass in lamps. After the basalt stone parquets were taken out, they were cut into 15 centimeter plaques and readied to be used as floor furnishings. The characteristics of the outer areas were preserved by taking out the existing parquets and rearranging them. Natural elements were used as wall coverings and furnishings. The Konak Pier Project made sure that all the original architectural and constructive elements were preserved while presenting them to public use. These characteristics were fixed and strengthened without harming them. We were also careful in using simple and neutral materials when adding something new to the building. The areas used by the Naval Force were abandoned by July

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

87


ile boyandı.Bu işlemden sekiz gün geçmeden demir oksit esaslı yeni bir primerle kaplanarak, adeta galvanize edildi ve çelik konstrüksiyonun ömrü uzatıldı. Binanın tümü klimatize edileceğinden (iklimlendirileceğinden) bir bölümünde ısı ve suya karşı yalıtılmış, orijinaline uygun görünümde imal edilmiş poliüretan ısı yalıtımlı aluminyum sandwich panellerle çatı örtüldü. Ahşap çatı örtüsü oluklu kiremit ile kaplandı. Mevcut ışıklıklardaki yıpranmış camlar yerine renkli lamine ısıcam kullanıldı. Döşemedeki bazalt taş parkeler söküldükten sonra 15 santimetre kalınlığında tabakalar halinde kesilerek, yeniden döşeme malzemesi olarak kullanılmak üzere hazırlandı. Rıhtımlarda mevcut parkeleri söküp yeniden düzgünce döşeyerek, dış mekânların görünüm özellikleri korundu. Döşeme ve duvar kaplamaları olarak doğal malzemeler seçildi. Konak Pier Projesi, kent halkına yeni işlevleri ve kullanma şekilleri ile sunulmak üzere hazırlanırken, binanın inşa edildiği dönemde kullanılan tüm mimari ve konstrüktif unsurları korundu. Bunlar değiştirilmeden ve zedelenmeden, aksine onarılarak, güçlendirilerek değerlendirildi. Yeni kullanış şekline uygun olarak ilave edilmesi zorunlu olan her türlü mimari öğenin, iddiasız, tarafsız, nötr malzemelerden seçilmesine özen gösterildi. Böylece, inşa edilmesinden 150 yıl sonra, yani bugün yapılan bu müdahale ile binanın orijinal durumunun ayırt edilmesi sağlandı. Deniz Kuvvetleri’nin kullanmakta olduğu alanları 2010 yılı Temmuz ayında terk etmesiyle bu bölümlerin restorasyonuna da başlanması kararı alındı. Çalışmalara bugünlerde başlanacak. Konak Pier “yap-işlet-devret” modeli ile bir özel sektör yatırımcısı olan İZMER İnşaat AŞ. tarafından finanse edilerek gerçekleştirildi. Yapının 88

konstrüktif değerleriyle “yeni yarattığımız mekânın” planlamasının son derece uyumlu ve dengeli olduğuna inanıyorum. Ben ve birlikte çalıştığım arkadaşlarım Konak Pier Projesi’ne çok emek verdik. Bundan gurur duyuyoruz. İzmir halkı Konak Pier’i sevdi ve benimsedi. Önemli olan da bu. Konak Pier’in bugünkü haline gelişi, projenin geçirdiği birçok aşama nedeniyle sancılı oldu. Ancak bugün İzmir’in bu güzel kızı, yenilenen yüzü, mağazaları, denizin hemen yanındaki kafe ve restoranları ile ışıltılı gülümsemesini sürdürüyor.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

2010 and restoration in these areas will begin in the near future. The Konak Pier project was financed by a private sector investor cold İZMER. I believe that the new venue we constructed is in harmony with the building’s construction values. My colleagues and I worked very hard on the Konak Pier Project and we are proud of what we have accomplished. The people of Izmir like and appreciate Konak Pier and that’s what’s important. The establishment of Konak Pier was a tough process because of the hardships we had to endure during the project. But nevertheless, the pretty girl of Izmir glows today with its new facelift, shops, cafes and restaurants.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

89


İnanç Turizmi / Belief Tourism

90

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


Bet İsrael

Yakın doğunun en güzel havrası The most beautiful synagogue of the Near East Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebeğidir. Görkemi, güzelliği ve yeni Avrupa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız İzmir’in değil tüm yakın doğunun en güzel havrası sayılır. Bet-Israel is a very special synagogue for the Jews of Izmir. With its grandeur, beauty and European style features, it is considered the most beautiful synagogue in the Near East. Yazı/Article: SARA PARDO Profesyonel turist rehberi / Yazar - Professional tour guide / Author Fotoğraflar/ Photographs: SÜLEYMAN DUMAN

19. yüzyıl ortalarından itibaren gelişmeye başlayan Yahudi cemaatinde yeni bir burjuvazi sınıfı doğdu; yeni fikirler ve istekler ortaya çıktı. Yüzyıllar boyunca yaşadıkları Yahudi mahallelerinden koptular ve yerleşime yeni açılmış olan, bugün Mithatpaşa Caddesi dediğimiz, körfezin güney kıyı şeridi ve tepeleri boyunca

yerleştiler. Birkaç zengin aile de Avrupalıların, Levantenlerin yaşadığı Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’ya taşındı. Bu yüzyılın sonunda İzmir’in nüfusu 250 bin, Yahudi nüfusu 25 bindi. Kentte 45 tane kadar havra ve dua evi vardı. Bunların büyük kısmı Havra Sokağı ve civarın-

A

fter the middle of the 19th century a new bourgeoisie emerged in the Jewish community and brought new ideas and desires. They left the Jewish districts that they had been living in for centuries and settled around the southern shore and hills of the bay which is today’s Mithatpaşa Street. A couple of rich families moved to Alsancak, Karşıyaka and Bornova which were mostly settled by the Levantine and the Europeans. At the end of this century the population of Izmir was 250 thousand and the Jewish population was 25 thousand. There were 45 synagogues and prayer houses in the city. Most of these were on and around Synagogue Street and a couple of them were in Bornova, Buca, Karşıyaka and Mithatpaşa. In the 1890s Rosh A’har Synagogue was built in upper Karataş. Later on, philanthropist Nesim Levi had Bet Levi Synagogue built behind Karataş Bathhouse

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

91


and also Bet Ester prayer house in upper Karataş. When these 3 small synagogues failed to meet their needs the Jewish Community decided to build a big synagogue. According to Ottoman Law the construction or renovation of a synagogue required special permits. The application letter of these permits that was sent by the Jewish community to Sultan Abdülhamid the second in 1904 received a reply on March 15 1905. The contents of the decree are as follows: “177 Jews reside in this region. There are 39 households. Through the investigation that was made following the letter of application by the Jewish community for the construction of a temple for the Jews; a building 20,5 arşın (arşın: approximately 68 cm.) wide, 35 arşın long, elevated by 12 arşın with a total area of 717.5 square meters constructed on a 920 square meter lot; permission has been granted for construction provided that the 400 golden coins of the 1200 required be donated by the 177 members of the 39 households and the rest be paid by the Synagogue.” The construction of the synagogue started in 1905 and it was opened to worship under the name Bet Israel in 1907. Due to economic reasons, it took even longer to complete the interior. In 1950 it was renovated by the Gizbar (treasurer) Avram Ribbi. The synagogue bond dated 1908 (1 Adar 5669) indicates that bonds were issued as a solution to complete the construction. da, birkaçı da Bornova, Buca, Karşıyaka ve Mithatpaşa’daydı. 1890’larda Yukarı Karataş’ta önce Roş A’har Havrası inşa edildi. Daha sonra şehrin büyük hayırsever insanı olan Nesim Levi, Karataş hamamının arkasında Bet Levi Havrası’nı ve yukarı Karataş’ta Bet Ester dua evini inşa ettirdi. Bu 3 küçük havra ihtiyaçlara cevap veremeyince, Yahudiler daha büyük bir havra için kolları sıvadılar. 92

Osmanlı kanunlarına göre, bir havra tamir etmek veya yeni bir tane inşa etmek için mutlaka izin almak gerekirdi. Yahudi cemaatinin 1904 yılında Sultan II. Abdülhamit’e gönderdiği başvuru mektubunun cevabı 15 Mart 1905’te geldi. Fermanın içeriği şöyleydi: “Bu bölgede 177 Yahudi yaşamaktadır. 39 ev vardır. Burada Musevi cemaatine ait olmak üzere bir ibadethane inşasına ruhsat verilmesi hakkında yapılan başvu-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

A bond was issued in exchange of one Turkish lira. This bond that was issued as a loan for the completion of the Bet-Israel synagogue, was signed and sealed by the synagogue administration and would reach full value upon the completion of the 52 installments of 8 metelik (cent) bond. Repayment would be made in the month of Hecvan in 5671 provided that all conditions were met.


ru üzerine araştırma yapılmış, şurayı devlete gönderilen belgeler incelendikten sonra adı geçen ibadethanenin cemaat zenginleri tarafından yardım olarak verilen para ve satın alınan devlet arazisindeki 920 metrekare arsa üzerinde, 20,5 arşın genişlik, 35 arşın uzunlukta toplam 717,5 metrekare ve 12 arşın yükseklikte kâgir olarak yapılacağı, inşa için harcanması gereken bin 200 Osmanlı altınından 400 altını yardım şeklinde toplanıp, kalanı havra tarafından verileceği ve o çevrede Musevi cemaatinden 39 hanede kadın ve erkek toplam 177 nüfus olup, adı geçen ibadethanenin inşasında bir sakınca olmadığı anlaşılmıştır.” Havranın yapımına 1905 yılında başlandı ve 1907’de Bet İsrael adıyla ibadete açıldı. Ekonomik sebepler yüzünden iç dekorasyonun bitmesi uzun yılar aldı. 1950 yılında Gizbar (havranın sorumlusu) Avram Ribbi’nin katkılarıyla bugünkü halini aldı. Elimizde bulunan 1 Adar 5669 (1908)

More magnificent in every way Seen from above, Bet Israel Synagogue is a big, gray colored, modest building with a small dome. It is still more magnificent and different in every way than the other ones on Havra (synagogue) street. The two wooden doors on the outside wall open to a long courtyard. There is a Suka (gazebo) on the left. With a couple of wide steps one arrives at a large corridor that constitutes the entrance of the synagogue. One the right one can see the number ‘5668’ (1907) which is the opening date of the synagogue. On the left hand side the Hebrew word ‘Shadday’ meaning God, is written in the Hebrew alphabet. Following the regulations established in 1925 the names of the contributors are added under this writing. In the past commemorating them on Yom Kippur and remembering them in prayers was a tradition. This tradition has been kept till recent times.

On the marble plaque that is placed on the right of the middle door, the names of the first contributors and on the left the names of the founders are engraved. The third list is in the Aron Hakodesh. That list contains the contributors for the Sefer Torah (A handwritten copy of the Holy Book on parchment, wound around two wooden poles). Most of these families don’t reside in Izmir any more. The main room of Bet Israel Synagogue can be accessed through three mahogany doors. A typical Italian style Synagogue, with all its original features is standing in all its grandeur. All intricate wooden decorations, Bimah, Aron Hakodesh, gallery railings and ornaments are all made of mahogany. The most beautiful parts of this synagogue are its Bimah and Aron Hakodesh. Because resources had been scarce during the construction, this part was later completed by an Italian artist. The plant patterns seen on the doors of the Aron

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

93


tarihli havra tahvili, bize cemaatin bu inşaatı bitirmek için başvurdukları çareleri göstermektedir. Kısacası hisseler satışa çıkarılmıştır. Tahvil, 1 Türk Lirası karşılığında verilmiştir. Bet-İsrael Sinagogu’nun inşaatının tamamlanması için borç karşılığı verilen bu tahvil, sinagog yönetimi tarafından ve sinagog mührüyle imzalanmış olup, her biri 8 metelik olan 52 taksit tamamlandığında tam değerine ulaşacaktır. Tüm koşullar eksiksiz yerine getirilirse, 5671 yılının Hecvan ayında geri ödenecektir.

Her yönüyle daha görkemli Bet İsrael Havrası, tepeden bakıldığında küçük bir kubbesi olan, büyük ve gri renkte gösterişsiz bir binadır. Ama yine de, her yönüyle Havra sokağındakilerden daha görkemli ve değişiktir. Sokak duvarındaki ahşap iki büyük kapıdan uzun bir avluya girilir. Solda bir Suka (çardak) yer alır. Birkaç geniş basamakla havranın giriş bölümü olan büyük koridora geçilir. Sağ tarafta, havranın açılış tarihi olan “5668” (1907) rakamı göze çarpar. Sol tarafta ise İbranice harflerle ‘’Şadday’’ yani Tanrı yazılıdır. 1925 yılında konan kurallara uyularak, bağışta bulunanların adları bu yazının altında yazılmaya başlanır. Eskiden, Yom Kimpur gününde (oruç günü) onları anmak ve Fatiha okumak adetti. Bu adet son zamanlara kadar devam etmiştir. Orta kapının sağ tarafında bulunan mermer plakette ilk bağışları yapanların, sol tarafında da kurucularının listesi yazılıdır. Üçüncü liste de Ehal’de (kutsal dolap) bulunur. O liste, Sefer Tora (Kutsal kitabın tamamının makara şeklinde iki çubuğa sarılmış bir deri üzerine el ile kopya edilmiş bir nüshası) bağışı yapanların listesidir. Bu ailelerin çoğu artık İzmir’de yaşamamaktadır. Bet İsrael’in esas salonuna üç masif maun kapıdan girilir. Her parçası ile orijinal olan tipik bir İtalyan tarzı havra tüm ihtişamıyla karşımızdadır. Tüm ahşap aksamları, dantel gibi işlenmiş Teva (dua kürsüsü) ve Ehal, koltuklar, balkon korkulukları 94

Hakodesh symbolize the 7 crops that the Jewish people are required to eat (dates, figs, raisins, olives, pomegranates, wheat and barley) during the Tu Bishvat holiday (planting of the trees and fruit holiday). There is a moon and star on top of the Aron Hakodesh. Also unlike in the other synagogues there is a moon-star symbolizing the seventh candle in the middle of the Menorah. It is an excellent symbol for togetherness. There is a curtain (parapet) across Aron Hakodesh. The silver oil-lamps in front of the Bimah are merely for decoration. Ner Tamid, the eternal light resembling a star illuminates Aron Hakodesh. There is only a small dome in the middle of the ceiling. According to the elders it was originally planned as a complete dome but had to be reduced to a small one in the middle due to economic reasons. The dome and the whole ceiling are decorated with delicate stucco decorations. The large chandelier hanging from the dome and all the other chandeliers illuminating the synagogue seem to echo the divine light of the sky. This mystical atmosphere is completed by the Ten Commandment panel on top of Aron Hakodesh and the light that shines through the windows placed above them.

Hidden seating for children The Synagogue chairs are placed in rows as in a theatre. Interestingly, there

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

are concealed seats behind chairs to be used for children as can be found in most synagogues. The Star of David (Shield of David) can be found in every vaulted window of every wall of the building. Bet Israel Synagogue has two floors. The first floor is for men and the top open gallery is assigned to women. Today, excluding certain holidays, the first floor is used by both, sitting the women on the right and the men on the left. The most interesting thing about this synagogue is that, Aron Hakodesh is placed in the southern wall instead of the eastern wall which is in Jerusalem’s direction. The reason for this is the shape of the plot. In certain parts of prayers people turn to their left to face east. The room can accommodate 400 people but it has a 600 person capacity with the upper gallery. There is a room on the left at the entrance. It was first designed as a Bet Midrash (house of learning) and then a Yeshiva (lectures). Rabbis used to study the Torah, the Talmud, write their interpretations and educate students. There used to be a very valuable library containing 500 books. On crowded days it was used as a second synagogue. Today it is being used as the Genizah (storage for unused holy books and objects).


Yıldıza benzeyen kutsal ışık Ner Tamid, Ehal’in içinde kutsal bir ışık saçar. Ner Tamid, the eternal light resembling a star illuminates Aron Hakodesh.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

95


ve tüm süsler hepsi masif maundur. Bu havranın özellikle en güzel yeri Tevası ve Ehali’dir. İnşaat sürecinde maddi kaynaklar tükenmiş olduğundan, bu bölüm daha sonra İtalya’dan getirtilen büyük bir usta ve malzemeyle tamamlandı. Ehal’in kapılarında görülen bitki motifleri, Yahudilerin Tu bişvat bayramında (ağaç dikme ve meyve bayramı) yemeleri icap eden 7 ürünü – hurma, incir, üzüm, zeytin, nar, buğday ve arpa- simgeler. Ehal’in üstünde bir ay-yıldız görülür. Aynı zamanda iki adet 7 kollu bronz şamdanın (menorah) ortasında, başka havralardaki menoralarda bulunmayan bir ay-yıldız 7. mumu simgeler. Harika bir birliktelik sembolüdür. Ehal’in önünde bir parohet (kutsal perde) asılıdır. Tevanın önünde, gümüş yağ kandilleri bugün sembolik olarak durur. Yıldıza benzeyen kutsal ışık Ner Tamid, Ehal’in içinde kutsal bir ışık saçar. Tavanda sadece ortada küçük bir kubbe vardır. Büyüklerin anlattığına göre, kubbe tam olarak planlanmış fakat mali olanaksızlıklar yüzünden sadece ortaya ya96

pılabilmiştir. Kubbe ve bütün tavan, son derece zarif alçı kabartmalarla süslüdür. Kubbeden sarkan çok büyük bir kristal avize ve tüm havrayı aydınlatan avizeler, sanki gökyüzünün ilahi aydınlığını yansıtır. Bu mistik ortamı, Ehal’in üstündeki görkemli On Emir levhası ve onun üst duvarındaki pencereden süzülen güneş ışığı tamamlar.

Çocuklar için gizli oturaklar Havranın koltukları tiyatro salonu gibi art arda dizilmiştir. En ilginç yanı birçok havrada görüldüğü gibi koltukların arka kısmında çocukların oturması için yapılmış, istendiğinde açılabilen gizli oturaklardır. Tüm duvarlarda altlı üstlü büyük kemerli pencereler ve her birinin üstünde büyük bir Magen David (Davud’un 6 köşeli yıldızı) bulunur. Bet İsrael Havrası iki katlıdır. Alt kat erkeklere, üst kat ise açık galerileriyle kadınlara ayrılmıştır. Bugün artık sağ tarafta kadınlar, sol tarafta erkekler olmak üzere bazı bayramlar haricinde alt katta birlikte oturulmaktadır. Bu havranın en ilginç yanı, Kutsal Ehal’in doğu duvarında, yani Kudüs yönünde

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

The desire of the community to Europeanize After Bet Israel Synagogue was built and the Jewish population in the area grew, it became the most important Synagogue of the Izmir Jews. It is considered not only Izmir’s but also the near East’s most beautiful synagogue due to its magnificence, beauty and its European trends. It does not reflect the traditional Izmir Jews but stands as a proof of the desire of the community to Europeanize after the 20th century. Bet-Israel is a historical site proudly used by the Izmir Jews and is open for visitors. After the emigrations in 1945 and when the Synagogue became too far for the community that mostly moved to Alsancak, a new synagogue called Şaar Aşamayim was built. Today Bet Israel is only used on Friday nights, Saturday mornings, on holidays and for celebrations like Bar Mitzvahs and weddings. Mrs.Amanti who is never forgotten by the Izmir Jewish Community, for years has played the violin at weddings honoring and touching the guests. The synagogue has been managed for years by Avram Abuaf, Efraim Kohen, Moşe Levi, and Avram Sevinti and with their help has been maintained in perfect condition.


değil, güney duvarında olmasıdır. Sebebi, arsanın şeklidir. Duaların bazı bölümlerinde doğu duvarı olan sol tarafa dönülüp ibadet edilir. Salon 400 kişiliktir, ancak üst galerilerle 600 kişilik kapasitesi vardır. Girişte sol tarafta bir oda bulunur. Burası önce Bet Midraş (dua kursu), sonra da Yeşiva (ilahiyat okulu) olarak düzenlenmişti. Hahamlar burada Torah (Tevrat) ve Talmud çalışmaları yaparlar, yorumlar yazarlar ve birçok öğrenci yetiştirirlerdi. 500 kitaplık değerli bir kütüphanesi de vardı. Çok kalabalık günlerde bir ikinci havra olarak kullanılırdı. Bugün bu mekân, Genizah (kullanılmayan kutsal kitap ve objelerin depolandığı yer) olarak değerlendirilmektedir.

Cemaatin Avrupalılaşma arzusu Bet İsrael Havrası, inşa edildikten ve bu bölgedeki Yahudi nüfusu arttıktan sonra, İzmir Yahudilerinin en önemli havrası oldu. Görkemi, güzelliği ve yeni Avrupa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız İzmir’in değil tüm yakın doğunun en güzel havrası sayılır. Geleneksel İzmir Yahudilerinin bir aynası gibi değil, 20. yüzyıldan itibaren cemaatin Avrupalılaşma arzusunun bir kanıtı olarak ayakta durur. Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebeği, gururla kullandığı bir tarihi eserdir ve yabancıların ziyaretine açıktır. 1945’ten sonra göç eden veya Alsancak bölgesine taşınan Yahudiler için bu havra uzak gelmeye başlayınca, yeni yerleşim bölgesinde Şaar Aşamayım havrasını inşa ettiler. Bet İsrael bugün sadece cuma akşamları, cumartesi sabahları, bayramlarda, Bar Mitzva ve düğün gibi törenlerde kullanılır. İzmir Yahudi cemaatinin hiç unutmadığı bir isim olan Madam Amati, yıllarca tüm düğünlerde keman çalıp, misafirleri, düğün sahiplerini duygulandırmış ve onurlandırmıştır. Havranın idaresini uzun yıllar Avram Abuaf, Efraim Kohen, Moşe Levi, Avram Sevinti üstlenmiş ve

cemaatin de yardımlarıyla, Bet-İsrael’i bir mücevher gibi muhafaza etmişlerdir. Yıllar önce buranın idaresini yürütmüş olan Gizbar Leon Esperansa’yı unutmaksa mümkün değildir. 1955’lerde hazanlık yapmış Şemuel Sason, Avram Hasan, Avram Papuşado da tarihe geçmiş kişilerdir. Papuşado daha sonraları Ankara Hahambaşı olmuştur. Evinde büyük bir kitap koleksiyonu vardı. David Palombo ve halen oranın bakımını üstlenen Şamas (Sinagog hizmet görevlisi) Nesim Franko yıllarca bu değerli mirası korumak için çalışmıştır. Ayrıca güzel sesi ve bilgisiyle İzmir Yahudilerinin 50 yıldan fazla baş hazanlığını yapmış olan değerli hoca Rafael Moron ve Hazan (duahan) David İsrael de İzmir Yahudi cemaatinin gurur duyduğu hocalardır. Bet-İsrael 1997’de cemaatten de destek alarak Can Franko ve mimar Lian Bencuya’nın özverili çalışmalarıyla şanına yakışan çok güzel bir onarım gördü. 2007 senesinde Bet-İsrael’in 100. kuruluş yıldönümü kutlamaları, İzmir Yahudi tarihine damgasını vurdu. Kutlamalar kapsamında sinagogun teşhir salonunda dini objeler, hediyeler, fotoğraflar ve belgelerden oluşan 100. yıl sergisi hazırlandı.

We should also mention Gizbar Leon Esperansa who has made unforgettable efforts in maintaining the synagogue for years. Our cantors in 1955 Şemuel Sason, Avram Hasan and Avram Papuşado have a special place in the Synagogue’s history. Papuşado has become the chief rabbi in Ankara in the following years. He had a large book collection in his home. David Palombo and Nesim Franco, who still continues to look after it, have worked for years to preserve this heritage. Also, our very valuable Rafael Moron, who was our head cantor for over 50 years and whose beautiful voice and knowledge, has enriched our community and our cantor David Israel have been the pride of the Izmir Jewish community. In 1997, Bet-Israel has gone through an extensive renovation with the support of the community and the selfless efforts of Can Franko and architect Lian Bencuya. In 2007, celebrations marking the 100th anniversary of the opening of Bet-Israel were done by the Izmir Jewish community. An exhibition was organized in the synagogue’s display room as part of the 100th year celebrations displaying religious objects, gifts, photographs and documents.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

97


Bir Başkent / A Capitalcity

“Londra” Uluslararası turizmin kesişme noktası

Her milletten insanı etkileyen, pek çok kültüre sahip Londra’ya yolcuyuz bu sayımızda. İstedik ki, İzmir’in tarihi, kültürel, turistik değerlerine yer verdiğimiz sayfalarımızda, bir de dünyaya açılalım ve kentimize en çok turist gönderen ülkelerden İngiltere’nin başkentine uzanalım. Fotoğraflar-Photographs: İnan AKSOY

98

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


The intersection point of international tourism

‘‘London’’ Big Ben

B

irleşik Krallık, şüphe yok ki dünya tarihini belirleyen önemli devletlerden. Galler, İngiltere, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallığın en gelişmiş ve kalabalık ülkesi ise İngiltere. Her milletten insanı etkileyen, pek çok kültüre sahip bu ülkenin başkentine, Londra’ya yolcuyuz bu sayımızda. İstedik ki, İzmir’in tarihi, kültürel, turistik değerlerine yer verdiğimiz sayfalarımızda, bir de dünyaya açılalım ve kentimize en çok turist gönderen ülkelerden İngiltere’nin başkentine uzanalım. Bavulunuzu hazırlarken, bir şemsiye ve yağmurluğun mutlaka bulunması gereken Londra’ya, dünyanın en kalabalık hava trafiğine sahip Heatrow’un yanı sıra 5 havalimanından da ulaşabilirsiniz. Dünyanın en işlek ikinci havalimanı Heatrow’a indiğinizde, kendinizi uluslararası turizmin kesişme noktasında bulacaksınız. Buralardan kentin istediğiniz bölgesine ulaşım sorun değil. Dünyanın en eski sistemlerinden olan

In this issue, we are traveling to London; a multicultural city that impresses people from all over the world. We wanted to go global on our quest that is dedicated to introducing the historical, cultural and touristic assets of Izmir through these pages and this time, get you acquainted with the capital city of England, one of the countries that sends the most number of tourists to our beloved city.

G

reat Britain is no doubt an important state that has shaped world history. England is the most crowded country of Great Britain which includes Wales, England, Scotland and Northern Ireland. In this issue, we travel to London; a multicultural city that impresses everyone. We wanted to go global on our quest that is dedicated to introducing the historical, cultural and touristic assets of Izmir through these pages and this time, get you acquainted with the capital city of England, one of the countries that sends the most number of tourists to our beloved city. You can reach London through 5 different airports, including Heathrow which is the busiest airport in the world. When you land at Heathrow, you will find yourself at the intersection point of international tourism. Getting to the city from the airport is easy since you can use the tube that reaches all over the city. Another al-

ternative is the double Dutch buses you see in movies. London is the world’s most important financial center in the world. It is also a city of culture, history and art. London, which is one of the most crowded EU cities with more than an 8 million population, is the most multicultural city on earth. Over 300 different languages are spoken in the city. In the city, which hosts the Royal Family, you can see museums, palaces and galleries that exhibit royal treasures. One of the most popular touristic spots is the Buckingham Palace. This palace, which is the home of the Royal family in London, was built at the start of the 18th century for the Dukes of Buckingham. The most interesting event at the 602 room palace is the changing of the guard everyday between 11.00 and 11.30. London Eye is considered the symbol of the city and should be on your trav-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

99


Londra Metrosu, 2 dakikada bir gelen trenleri ve kentin büyük kısmını kapsayan demiryolu ağı ile ulaşım sorununu çözmede önemli alternatif. Filmlerde gördüğünüz iki katlı kırmızı otobüsler de farklı ulaşım isteğiniz için hizmetinizde. Londra, dünyanın en önemli iş ve finans merkezi. Aynı zamanda tam anlamıyla bir kültür, tarih ve sanat kenti. Etnik olarak dünyanın en multikültürel şehirlerinden birisi olan ve yaklaşık 300 farklı dilin konuşulduğu Londra, yaşam tarzı ve yemek kültürü ile Avrupa’nın kozmopolit

başkentlerinden. 8 milyon nüfusuyla AB’nin en kalabalık kentleri arasında yer alan Londra, Avrupa’da en fazla beyaz ırk harici insanı da barındırmaktadır. İngiliz Kraliyet ailesine de ev sahipliği yapan kentte, kraliyet hazinelerinin sergilendiği müzeler, saraylar ve galerilere de rastlamak mümkün. Önemli turistik mekânları arasında Buckingham Sarayı da yer alır. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin Londra’da oturduğu mekân olan bu saray, adını 18. yüzyıl başlarında Buckingham dükleri için yapılan evlerden alır. 602 odalı sara-

el route. You can see the city and the amazing Thames River from the top of the 135 meter high Ferris wheel. The Parliament Building, also known as Westminster Palace, is on the north shore of the Thames River. The architecturally complex building has 1100 rooms and halls that are over 4, 8 kilometers in some places. Even though a large part of the structure was built in the 19th century, some of its historical parts such as Westminster Hall and Jewel Tower still stand. Tower Bridge

100

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


yın bugün en ilgi çekici yanı, 5 muhafız piyade alayına ait askerlerin her gün saat 11.00 ile 11.30 arasında yaptıkları nöbet teslim törenidir. Kentin simgesi sayılan ve gezi güzergâhında mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında London Eye (Londra’nın Gözü) gelir. 135 metre yüksekliğindeki devasa dönme dolap London Eye’da 30 dakika boyunca yavaşça dönerek yaklaşık 40 kilometrelik görüş açısıyla 7 değişik yer görmek ve Thames Nehri’nin büyüleyici görüntüsünü izlemek mümkün.

One other interesting part of the Parliament Building is The Big Ben located to its right. There is a 3 ton bell on the Big Ben Tower, which is visited by millions each year. The tower, which has clocks on all four sides and built in the Victoria gothic style, was designed in 1834 by British architect Charles Barry. Trafalgar Square is another important place in the center of the city. The square gets its name from Trafalgar

War, where the British fleet under the commandership of Admiral Horatio Nelson defeated the French and Spanish fleets in 1805. Most of the work on the square is belongs to Charles Barry. Tower Bridge on the Thames was opened for use in 1894. Tower Bridge, which is the most famous example of a bascule bridge, consists of two towers that are connected to each other with a vehicle road and a walking road. London Eye

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

101


Westminister Sarayı

Birleşik Krallık’ta Avam ve Lordlar kamaralarından oluşan ve İngiltere’nin yönetildiği yer olan Parlamento Binası ya da Westminister Sarayı, Thames Nehri’nin kuzey yakasında yer alır. Mimari yapısı oldukça karmaşık olan sarayın 1100 odası, 4.8 kilometreyi bulan uzun koridorları vardır. Yapının büyük bölümünün 19. yüzyılda yapılmış olmasına karşın, bugün katafalk törenleri gibi bazı etkinliklerin düzenlendiği Westminster Hall ve Jewel Kulesi gibi tarihî bölümleri hâlâ ayaktadır. Parlamento binasının bir başka özelliği ise sağ tarafındaki ünlü Big Ben’dir. Her yıl milyonlarca kişiyi Londra’ya çeken Big Ben Saat Kulesi’nde 3 tonluk bir çan bulunur. Dört tarafı saat olan ve Victoria gotik stilinde tasarlanan Big Ben, 1834’te çıkan yangında büyük hasar gören Parlamento Binası’na ek olarak İngiliz mimar Charles Barry tarafından tasarlanmış. 102

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

British Museum

Fotoğraf/Photograph: Özgür Bozkurt


Thames Nehri

Londra’nın merkezinde ünlü National Art Gallery’nin ana giriş kapısı yönünde bulunan Trafalgar Meydanı ise bir başka görülecek bölgedir. Adını Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının, Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği 1805 tarihli Trafalgar Savaşı’ndan alan meydanın bugünkü haline ulaşmasında, 1845 yılındaki çalışmalarıyla yine Charles Barry’nin imzası var. Thames Nehri üzerinde yer alan Kule Köprüsü (Tower Bridge) ise, 1894’te kullanıma açıldı. Baskül köprü türünün en ünlülerinden olan Tower Bridge, yüksek seviyeden iki yatay yürüyüş yolu ve aşağıdan bir araba yoluyla birbirine bağlanmış iki kuleden oluşuyor.

her sergileri ile ünlenmiş. 1078 yılında dönemin İngiltere Kralı I. William’ın, Thames kıyısında şehir surlarının içinde bir kale yapılması emriyle kurulmasına başlanan kulenin, şehri yabancı istilalardan koruma amaçlı inşa edildiği de söyleniyor. Birçok ünlü politikacı ve sanatçının yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün mumya heykellerinin bulunduğu Madame Tussauds Müzesi ile başlangıç meridyeninin geçtiği yer olarak kabul edilen ve meridyenin sembolik çizgisinin izlenebileceği Greenwich Gözlemevi de kenti gezenlerin görmeleri gereken yerlerin başında geliyor.

Müzeler Nehrin kuzey kıyısında tarihi bir yapı olan Londra Kulesi (Tower of London), yıllar önce krala karşı gelenlere işkenceler yapılan bir zindan olarak kullanılmış. Günümüzde kraliyet ailesinin korunduğu bir yer olması ve çeşitli mücev-

Söz Madam Tussauds’dan açılmışken, Londra’nın dünyadaki en etkileyici sanat koleksiyonlarına ve müzelere ev sahipliği yaptığı söylenebilir. Bunlar arasında dünyadaki en eskilerden olan İngiliz Müzesi (British Museum), dünya tarihi-

The historical Tower of London on the northern shore of the river was used as a dungeon for those who opposed the king. Today, it is famous for hosting jewelry exhibitions. It is believed that the tower was initially built to protect the city from enemy forces in 1078. Madame Tussauds’s, which houses the wax statutes of many celebrities, including Mustafa Kemal Atatürk and the Greenwich Observatory are other attraction points.

Museums We can safely say that London hosts some of the world’s most impressive art collections and museums such as the British Museum, the Natural History Museum, the Science Museum and the National Maritime Museum. While the National Gallery hosts over 2300 paintings of many European masters from 1230 to 1900, the Tate Modern Museum that includes the

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

103


nin öyküsünün izlenebileceği Doğal Tarih Müzesi (Natural History Museum), 18. yüzyıldan bugüne bilimsel konuları içeren Bilim Müzesi (Science Museum) ile İngiltere’nin denizcilik tarihini betimleyen Milli Denizcilik Müzesi (National Maritime Museum) sayılabilir. 1230’dan 1900 yılına kadar 2300’ün üzerindeki resim ile Milli Galeri (National Gallery) Avrupa’daki tüm önemli resim okullarının çalışmalarını kapsarken, birçok sanatçının başyapıtlarını barındırır. Dali ve Picasso’nun çalışmalarının bulunduğu Tate Modern de gezilmesi gereken bir başka yer. Londra’ya gitmişken, birbirine yakın konumdaki St Paul’s Katedralini ve Nelson sütununu ziyaret etmeyi unutmayın.

works of Dali and Picasso is another place that must be visited. While in London, don’t forget to visit St Paul’s Cathedral and the Nelson Column.

the tube station, which was built in 1863 and is the oldest subway system in the world.

What to eat? There are 143 registered parks and gardens in London. The 500,000 square meters Greenwich Park provides an amazing panorama of the city and Thames River. Another enjoyable activity in London would be a boat ride on the Thames. Another alternative is boarding a red Double Dutch bus. The easiest way to travel is to use

There are hundreds of restaurants in town that serve all types of food. If you want to know about the eating habits of the British, don’t forget that they are not so crazy about bread but boiled vegetables are a must. Fish & chips, is a favorite delicacy. Roast Beef is a traditional Sunday dish. Another important tradition is having tea in porcelain cups at 5 o’clock in the afternoon.

Yeşili bol olan Londra’da kayıtlı 143 adet park ve bahçe bulunur. 8 kraliyet parkının bulunduğu başkentte 5 bin dönümlük alanı kapsayan Greenwich Parkı, kentin ve Thames Nehri’nin muhteşem görüntüsünü sunar. Londra’nın içinden geçerek Kuzey Denizi’ne dökülen Thames Nehri’nde bir motor gezisi, ayrı bir keyif olacaktır. Bir başka gezinti seçeneği de iki katlı kırmızı otobüslerle şehir turu. Dünyanın en eski metrosu olan ve 1863 yılında açılan Londra Metrosu da, 274 istasyonu ile bir başka ulaşım seçeneği sunar. Metro, Underground (yer altı) adıyla da anılır.

Ne yenir? Kentte yemek yenilebilecek ve dünya mutfaklarının her çeşidinin bulunacağı yüzlerce mekan var. İngilizlerin yeme alışkanlıklarını bilmek istiyorsanız, ekmek tüketmeyen, ancak sofradan haşlanmış sebzeyi ihmal etmeyen bir millet olduğunu unutmayın. Fish&chips, yani balık ve patates kızartması da favori yemekler arasındadır. İngilizlerin bir de özellikle Pazar günleri geleneksel olarak sundukları ‘roast beef’ var. Bu geleneğe katılmak isterseniz pahalı bir restoranda ya da küçük bir büfede bir pazar günü biftek tercihinde bulunun Bir başka ünlü gelenek olan 5 çayını ise Thames kenarında porselen fincanlardan içmeyi mutlaka deneyin. 104

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Trafalgar Meydanı


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

105


Kültür Sanat / Culture Art

Arkas’tan İzmir’e armağan

Arkas

Sanat Merkezi

Kordon’un asırlık binaları arasında yer alan, hem İzmir’in hem de Fransa’nın simgelerinden Fransız Konsolosluğu binası artık Avrupa standardında bir sanat merkezine ev sahipliği yapıyor. Fotoğraflar / Photography: Arkas Sanat Merkezi Arşivi

106

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


A gift to Izmir from Arkas:

Arkas Art Center

The French Consulate Building, one of the symbols of Izmir, is now a European standard art center.

T

arihi geçmişi ve beyaz mermer mimarisi ile İzmir’in eşsiz yapılarından biri olan Fransa Fahri Konsolosluk binasının denize bakan bölümü, kültür ve sanat amaçlı kullanım için 20 yıllığına Arkas Holding’e tahsis edildi. Restorasyonu ve bakımı tamamlanan bina 19 Kasım 2011 tarihinde Arkas Sanat Merkezi adıyla sanatseverlere kapılarını açtı.

1875 yılında Fransız Hükümeti’nin hizmetine tahsis edilen, 1904 yılında depremde zarar gören, ancak 1905- 1906 yıllarında yeniden yapılan bina, kendisini İzmir yangınından da korumayı başardı. 1922 yılındaki İzmir yangını, dönemin ünlü Fransız tiyatro sanatçısı Sarah Bernhardt’ı sahnesinde ağırlayan İzmir Operası’nı (Le Grand Theatre de Smyrne) tarihin karan-

T

he part of the French Consulate building that overlooks the sea has been allocated to Arkas Holding for 20 years to be used in cultural and art events. The building which was restored and renovated was opened to the public as the Arkas Art Center on November 19, 2011. The building, which was allocated to the French government in 1875 and renovated between the years 1905 and 1906 after the earthquake in 1904, was unharmed during the great fire of Izmir. While the Izmir Opera building was completely ruined during the fire, the consulate building right next to it survived. Up until today, the building was servicing the French citizens living in Izmir. İzmir’s tax champion businessman, Arkas Holding CEO Lucien Arkas, says that he volunteered for the restoration of the building because he didn’t want this historical building to vanish. His only wish is that this center to take center stage in unearthing the century old art riches of the city. The art collection of Lucien Arkas, which he shares with his invited guests, consists of 1000 artworks. The Arkas Collection consists of two main themed: Turkish Paintings and European Paintings. The Art Department, managed by architect Mimar Niko Filidis, researches all the auction houses around the world, gathers information on the pieces and most importantly compares the prices of previously sold pieces

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

107


lığına gömerken, ünlü opera binasının yanı başındaki Fransız Başkonsolosluk binası, talihin yardımıyla ayakta kaldı. Bina günümüze kadar İzmir’de Fransız yurttaşlarına hizmetini sürdürdü. İzmir’in vergi rekortmeni işadamı, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, hem İzmir’in hem de Fransa’nın simgelerinden biri olan bu binanın zamana yenik düşmesine gönlü razı olmadığı için restorasyonuna talip olduğunu söylüyor. Arkas’ın tek temennisi, kendisine İzmir’in 1900’lü yıllardaki şaşalı dönemini hatırlatan bu binada hayata geçen sanat merkezinin, kentin asırlara uzanan sanat zenginliğinin ortaya çıkmasında etkin bir rol oynaması.

Lucien Arkas

108

Lucien Arkas’ın bugüne kadar evine gelen misafirleri ile paylaştığı koleksiyonu, bine yakın eserden oluşuyor. Arkas Koleksiyonu, Türk Resmi ve Avrupa Resmi olarak üzere iki ana başlıktan oluşuyor. Mimar Niko Filidis yönetimindeki Sanat Departmanı, sistemli olarak dünyanın

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

with their inventory. Pieces which are in accordance with the allocated budget and the aesthetic integrity of the collection are added to the inventory. The aim while developing the collection is to preserve theme integrity. The team oversees the whole operation after the acquisition, from packaging to transport. Now, a part of this collection is on display at the Arkas Art Center. The first exhibition of the art center, Post Impressionism in the Arkas Collection started on November 19 and can be seen until the end of January. The exhibition includes paintings by Braque, Derain, Dufy, Lhote, Sérusier, Toulouse-Lautrec, Vuillard and Vlaminck. The exhibition also includes Pierre-Auguste Renoir’s 1908 painting Portrait de Madame Thurneyssen. While you are touring the 19th century exhibition within a 19th century building, you feel that you have been transported back to that period. All the paintings within the art center are protected with muse-


önde gelen müzayede evlerinde araştırma yapıyor, eserlerin durumları hakkında bilgi ediniyor ve en önemlisi geçmişte satışı yapılmış benzer eserlerle fiyat karşılaştırmasını sorguluyor. Bütçeye ve koleksiyonun estetik bütünlüğüne uygun görülen eserler, koleksiyona katılıyor. Koleksiyon geliştirilirken amaç, konu bütünlüğünü bir arada tutmak. Ekip, tabloların satın alımından sonra ambalajı ve nakliyesi, eser ile çerçevesinin uyumu ile eserin sergileneceği mekâna yerleştirilmesine kadar tüm evreleri yürütüyor. Ve bu koleksiyonun bir bölümü artık Arkas Sanat Merkezi aracılığı ile tüm sanatseverlerle paylaşılıyor. 19 Kasım’da sanatseverlerle buluşan Arkas Sanat Merkezi’nin ilk sergisi, Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm, Ocak ayı sonuna kadar devam edecek. Sergi, değişik disiplinleri benimseyen ancak bağımsız görüşlerini gerçek bir dayanışma örneği ile paylaşmaktan çekinmeyen “Post-Empresyonist” dönem sanatçılarından Braque, Derain, Dufy,

um glass and illuminated with state of the art technology, thus providing an amazing atmosphere you don’t want to leave. The Arkas Art Center first immobilized education and art institutions. Most of the visitors are students. During the visits of students, educational and fun activities for their development are initiated. It is important to provide a balance between fun and education for that age group. In addition, NGOs, foundations, consulate officials, chief magistrates, painters, businessmen and art lovers from all walks of life visit the exhibition. The guest book in the main hall includes impressive comments. Seeing a middle school student say “This is the most impressive exhibition I have seen in my 14 years of life” and a retired painter say” I haven’t been able to go outside of Izmir my whole life and I want to thank you for sharing these pieces with us” are just two of the examples in the guest book. The next step for the Arkas Art Center is an exhibition of pieces of Turkish painters from the post-Republic era. İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

109


Arkas Sanat Merkezi’nin ilk sergisi, Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm sanatseverlerden yoğun ilgi görüyor. The first exhibition of the art center, Post Impressionism in the Arkas Collection, is a big hit with the visitors.

Lhote, Sérusier, Toulouse-Lautrec, Vuillard, Vlaminck gibi ressamların eserlerinden oluşuyor. Sergide Pierre-Auguste Renoır’ın 1908 yılında yaptığı Portrait de Madame Thurneyssen isimli tablosu da bulunuyor. 19. yüzyıl sanatı için 19. yüzyıl mimarisinin imkânları içinde hazırlanmış olan serginin salonlarında gezinirken, kendinizi kelimenin tam anlamıyla bu yüzyılda hissediyorsunuz. Uluslararası müze standartlarında hizmet vermeyi hedefleyen Arkas Sanat Merkezi’nde tüm eserlerin müze camı ile korunma altına alınmasından başlayıp, ışıklandırma sistemlerinde en yeni teknolojinin kullanılmasıyla belirginleşen “kurumsal yaklaşım”, sanat, mimari ve korumacı eğilimin yarattığı birlikteliğin altını çiziyor ve sanatseverlere müzenin salonlarında saatler geçirebilecek bir atmosfer sağlıyor. Arkas Sanat Merkezi, ilk olarak eğitim ve sanat kurumlarını harekete geçirdi. Ziya-

110

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

retçilerin ağırlıklı olarak öğrenciler olduğu gözlemlenebiliyor. Öğrencilerin ziyaretlerinde gelişime yönelik hem eğitsel hem de eğlenceli aktiviteler yapılıyor. O yaş grubunun eğlence ve eğitim arasında mutluluk veren dengeyi yakalamalarını sağlayabilmek oldukça önemli. Bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları, dernekler, konsolosluk erkânı, belediye başkanları, üniversiteler, ressamlar, iş adamları, kısaca sanata ilgisi olan herkes burayı ziyaret ediyor. Serginin ana salonunda bulunan ziyaretçi defterinde yazılanlar da son derece etkileyici. Bir ortaokul öğrencisinin “14 yıllık ömrümde gezdiğim en etkileyici sergiydi” ve emekli bir ressamın “Bugüne kadar İzmir dışına çıkma şansı bulamamıştım, bu eserleri bizlerle paylaştığınız için minnettarım” şeklindeki notları bunlara birer örnek. Arkas Sanat Merkezi’nde bundan sonraki aşamada Cumhuriyet sonrası Türk sanatçıların eserlerinden derlenen bir sergi oluşturulması planlanıyor.


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

111


Müze / Museum

Uygarlık

bu müzede saklı

Türkiye, oluşumundan günümüze kadar geçirmiş olduğu jeodinamik evrime ait bulguları yoğun bir şekilde içeren ender ülkelerden. Ege Üniversitesi bünyesindeki Tabiat Tarihi Müzesi de, büyük birer zenginlik olan bu bulguları koruma ve gelecek nesillere aktarmada önemli bir görevi yerine getiriyor. Yazı ve Fotoğraflar / Article&Photos: DERYA ŞAHİN

112

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İ

nsanoğlu yüzyıllardır yaşamın gizemini çözme telaşında. Yaşlı dünyamızın oluşumundan canlı varlığının başlangıcına, oradan da günümüze uzanan süreçte yapılan araştırmalarla kayıp halkalar tamamlanıyor gün be gün. Kimi zaman bir kaya parçası kimi zaman da milyonlarcamızın fark edemeyeceği kadar küçük bir canlı kalıntısı çözüyor düğümü. Bilim insanları için eşi bulunmaz birer mücevher niteliği taşıyan bu örnekler gelecek nesillere aktarılmak üzere dünyanın dört bir yanındaki doğa tarihi müzelerinde korunuyor. Her bir keşif, uygarlık yolunda atılan önemli bir adım kuşkusuz. Doğa tarihi müzeleri de bu anlamda uygarlığın teminatı sayılıyor.

Civilization is hidden in this museum Turkey is one of the few countries that harbor a lot of findings about the geodynamic evolution of its history. The Natural History Museum within the Aegean University undertakes an important mission in preserving these findings and protecting them for future generations.

M

Geçmişi günümüze bağlayan ve geleceğe ışık tutan, doğa tarihi ve araştırmalarının yanı sıra, gençlerin ve yetişkinlerin eğitiminde de çok önemli bir yeri olan bu müzeler, doğayı gerçekleriyle topluma tanıtma amacına hizmet ediyor. Doğa tarihi müzeleri gelişmiş ülkelerin bilimsel ve kültürel simgelerinden biri olması dolayısıyla da toplumların gelişmişlik derecesinin işareti aslında. Doğa tarihi müzelerinde, evrenin ve yaşamın evrimi, belgelerle geçmişten günümüze sistematik ve evrimsel bir düzen içinde sergileniyor. Bir anlamda, doğa toplumun ayağına getiriliyor. Türkiye, oluşumundan günümüze kadar geçirmiş olduğu jeodinamik evrime ait jeolojik ve paleontolojik bulguları yoğun bir şekilde içeren ender ülkelerden biri. Jeolojik devirlerden günümüze, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki kavşak noktası olan ülkemiz bu konumuyla canlı göçlerine sahne olduğundan biyolojik açıdan oldukça zengin. Bu zenginlikleri korumak, değerlendirmek, saklamak ve gelecek nesillere aktarmak görevi de kuşkusuz doğa tarihi müzelerine düşüyor. Ege Üniversitesi bünyesinde bulunan Tabiat Tarihi Müzesi bu misyonun ülkemizdeki en önemli temsilcisi. Ankara Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğündeki aynı adı taşıyan müzeden sonra, bu alanda Türkiye’de kurulmuş ikinci

ankind has been obsessed with uncovering the mystery of life for centuries. The missing pieces that complete the creation mystery are gathered with each passing day. Sometimes a piece of rock or a micro organism helps reveal the mystery. These samples, which are as valuable as jewelry to scientists, are being protected in museums all over the world. Each discovery is no doubt another step towards civilization and natural history museums are considered the safeguards of civilization in this regard.

Tabiat Tarihi Müzesi’nin 6 galerisinde 4 bin adet tanılı obje sergileniyor. 4 thousand object are on display in 6 galleries at the Natural History Museum.

These museums, which not only connect the past and the present and shed light to the future but remain an important element in the education of our youth, aim to introduce nature with all its characteristics to societies. These types of museums are in fact indicators of how advanced a society really is. The evolution of earth and life is exhibited with findings and in a systematic order in natural history museums. In other words, nature is brought to the people. Turkey is one of the few countries that harbor a lot of findings about the geodynamic evolution of its history. Our country, which is a connection point between Europe, Asia and Africa, is quite rich in term of biology because it is a migration İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

113


route. Protecting, evaluating, preserving and relaying these riches to future generations falls to natural history museums. The Natural History Museum within the Aegean University is the most important representative of this mission in Turkey. It is the second biggest museum after the museum within the Ankara Metal Inspection and Research General Directorate. The Natural History Museum is also a member of the University Museum & Collections. The museum is an important establishment with its expert staff that includes professors from the Natural History Department and is the first museum that has been established within a university in Turkey. The idea of the museum came about in 1963 and it was established in 1967 in affiliation with the Aegean University Science Faculty. The museum was opened to public in 1973. The museum was later on handed over to the rectory with the order of the Aegean University Senate and named “Natural History Application and Research Center”

4 thousand objects on display

büyük müze. Tabiat Tarihi Müzesi, ayrıca dünyada birçok üniversite müzesinin üye olduğu UMAC’ın (University Museum & Collections) Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nden sonra ikinci üyesi. Müze, Fen Bilimlerine bağlı Tabiat Tarihi Anabilim dalında uyguladığı Yüksek Lisans Eğitim programı ve doğa tarihi bilim dalında araştırma yapan kadrosu ile Türkiye’nin ilk üniversite yapısındaki akademik müzesi olması dolayısıyla da büyük önem taşıyor. 114

Düşünsel temeli 1963 yılında atılan Tabiat Tarihi Müzesi, 1967’de Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı olarak yaşama geçirilmiş. Müzenin toplumla buluşması için ise 1973 yılını beklemek gerekmiş. Öyle ki Cumhuriyetin 50. yıl kutlama programları çerçevesinde müzenin şu an bulunduğu binada doğa tarihi ve doğa ile ilgili objeler ilk kez topluma sunulmuş. Müze daha sonra Ege Üniversitesi Senatosunun kararı ile Rektörlüğe “Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi” olarak bağlanmış.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Doors to a new world open before you as soon as you step inside the museum. You feel surprised as you see interesting fossils, rocks, minerals and objects that belong to past generations which you usually see in documentaries. Your surprise turns into bewilderment in the entrance gallery. You feel as if you’re visiting the set of Jurassic Park when you see the giant skeleton of a Tyrannosaurus Rex- the largest carnivore that has walked the earth- accompanied by audio effects. As the tour around the museum continues, the life cycle becomes more meaningful within the evolutionary order. The director of the museum Prof. Dr. Tanju Kaya and Paleontologist Dr. Serdar


4 bin obje sergileniyor Müzeden içeri adımınızı attığınızda bambaşka bir dünyanın kapıları açılıyor. Belgesellerde görmeye alışık olduğumuz birbirinden ilginç fosiller, kayalar, mineraller ve günümüzde yaşayan canlılara ait objelerle karşılaşınca bir anlık şaşkınlık yaşıyor insan. Giriş galerisinde bu şaşkınlık kat ve kat artıyor. Dünyada yaşamış en büyük etçil hayvan olan kral dinozor Tyrannosaurus rex’in ses efektleriyle birlikte sergilenen, polyesterden yapılmış yaşam boyutundaki iskeletiyle Jurassic Park’ın film setine doğru bir yolculuğa çıkıyorsunuz adeta. Müzedeki keşif gezisi devam ettikçe, evrimsel düzen içerisinde yaşam döngüsü daha da anlamlı hale geliyor. Müzenin müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya ve Paleontolog Dr. Serdar Mayda, sergilenen her bir objenin üzerine titriyor adeta. İki bin beş yüz metrekarelik bir alanda, iki kat üzerinde hizmet veren müzenin sergi galerilerindeki objelerin, Türkiye’nin birçok yöresinden jeolojik, paleontolojik ve biyolojik çalışmalar sonucu toplandığını belirtiyorlar. Prof. Dr. Tanju Kaya, merkezde gerçekleştirilen konferanslarla, kıtaların ve okya-

Mayda are taking great care of every object that is on display. They say that the objects that are on display on a 2500 square meter area have been gathered through geological, paleontological and biological works carried out all over Turkey. Prof. Dr. Tanju Kaya states that they introduce the formation of continents and oceans and natural events such as earthquakes and volcanoes and the evolution of all living things through conferences. Kaya says that their aim is to inform everyone-especially students, about natural events and get them to love and protect nature. Dr. Serdar Mayda adds that the center is also a research facility where graduate students work and study and where scientific works are carried out jointly with local and foreign researchers. Mayda says that over 30 national and international scientific research projects were carried out at the Natural History Research and Application Center to date and adds that these works were mainly carried out in the Aegean and Marmora Regions. Fossil addresses were found during these

works in place such as: In the Aegean Region, in İzmir at: Mordoğan, Karaburun and Tire; in Manisa: Sabuncubeli, Çobanisa and Develi; in Muğla: Şerefköy and Salihpaşalar; in Uşak: Karabeyli and Kemiklitepe; in Denizli Sazak; in Kütahya Bayat; and in Çanakkale at Gülpınar, Lapseki, Alçıtepe and Bayraktepe. Dr. Mayda adds that the fossil beds found in Manisa-Sabuncubeli, Uşak-Kemiklitepe and the İzmir region provided extensive information about the evolution and development of the fauna in Anatolia. Paleontological and geological findings that came about after the research of these fossil beds since the 70’s are being exhibited in the Natural History Research and Application Center. The findings that have been presented to the scientific world attract a lot of attention from foreign paleontologists. Over 4 thousand objects- fossils, rocks and minerals, mammals that aren’t embalmed, fish, reptiles, birds and various skeletons- are on display in the 6 galleries of the Natural History Museum.Most of the objects have been gathered through donations and the tags on the objects include the name

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

115


nusların oluşumu, depremler ve volkanlar gibi birçok doğa olayı ile canlıların evrimini topluma daha yakından tanıttıklarını vurguluyor. Kaya, bu etkinliklerin, toplumu özellikle de ilköğretim ve lise öğrencilerini çevremizdeki doğa olayları hakkında bilgilendirmeyi, doğayı sevmeyi, korumayı ve onun bir parçası olduğumuz bilincini aşılamayı amaçladığını söylüyor. Dr. Serdar Mayda da, merkezin ayrıca Fen Bilimlerine bağlı multidisipliner Yüksek Lisans eğitiminin, üniversite öğrencilerinin (biyoloji, jeoloji bölümleri gibi) interaktif ders ve uygulamalarının, yerli ve yabancı araştırıcılarla karşılıklı işbirliğine açık bilimsel çalışmaların yapıldığı bir araştırma kurumu olduğuna dikkat çekiyor. Mayda, Tabiat Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde, merkez elemanları tarafından günümüze kadar 30’dan fazla ulusal ve uluslararası bilimsel araştırma projesi yürütüldüğü bilgisini veriyor. 116

Kendi dallarında öncel niteliği taşıyan bu çalışmalar özellikle Ege ve Marmara bölgelerinde gerçekleştirilmiş. Çalışmalar neticesinde Ege bölgesinde İzmir yöresinde: Mordoğan, Karaburun ve Tire; Manisa yöresinde: Sabuncubeli, Çobanisa ve Develi; Muğla yöresinde Şerefköy ve Salihpaşalar; Uşak yöresinde: Karabeyli ve Kemiklitepe; Denizli yöresinde Sazak; Kütahya yöresinde Bayat; Çanakkale yöresinde Gülpınar, Lapseki, Alçıtepe ve Bayraktepe fosil lokaliteleri keşfedilmiş. Dr. Mayda, bu fosil yataklarından Manisa-Sabuncubeli, Uşak-Kemiklitepe ve İzmir yöresi lokalitelerinin Anadolu’nun ve üzerinde bulunan günümüz faunasının evrimi ve gelişimine yönelik çok önemli veriler içerdiğini belirtiyor. Söz konusu memeli fosil yataklarında 1970’lerden günümüze yürütülen arazi çalışmaları sonucunda elde edilen paleontolojik ve jeolojik bulgular, bugün Tabiat Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde sergileniyor.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

of the people or institutions that have donated them. In addition, nearly 4500 objects are kept in the lab of the museum for comparison. Entrance gallery (500 Objects): In this gallery, giant sized crystallized quartz, amethysts and colemanite type minerals, mollusks that today live in the Indian and Pacific Oceans and invertebrate animal types are on display. In addition, invertebrate fossils belonging to geological eras, fossils that belong to mammals that have lived in Muğla, Çanakkale and Karaburun approximately 7 million years ago, rhinos that has lived in Çorlu 10 million years ago, and the fossil skulls of a sword toothed cat that had lived in Uşak are on display. The gallery also features the skeleton of a Tyrannosaurus Rex that lived in America 67 million years ago.


Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Müzesi, Türkiye’nin ilk üniversite yapısındaki akademik müzesi olması dolayısıyla büyük önem taşıyor. The Aegean University Natural History Museum is also important because it is the first academic museum within a university in Turkey.

Çalışmaların sonucunda elde edilen ve müze çalışanları tarafından bilim camiasına sunulan bu bulgular özellikle yurtdışından gelen yabancı paleontologların da yoğun ilgisini çekiyor. Tabiat Tarihi Müzesi’nin 6 galerisinde; fosiller, kayaç ve mineraller, tahnit edilmiş memeliler, balıklar, reptiller, kuşlar ve çeşitli iskeletlerden oluşan toplam 4 bin adet tanılı obje sergileniyor. Büyük bir çoğunluğu bağış yoluyla temin edilen objelerin üzerindeki etiketlerde bağışlayan kişi veya kurumların isimleri de yazıyor. Müzenin laboratuarında ayrıca 4 bin 500’e yakın obje, karşılaştırma materyali olarak korunuyor. Giriş Galerisi (500 Obje): Bu bölümde dev boyutlarda kristalleşmiş kuvars, ametist ve kolemanit gibi çeşitli mineraller; günümüzde Hint ve Pasifik okyanuslarında yaşayan yumuşakçalar ve derisi dikenliler gibi omurgasız hayvanlara ait örnekler bulunuyor. Giriş galerisinde ayrı-

ca jeolojik devirlere ait omurgasız fosiller; yaklaşık 7 milyon yıl önce Muğla, Çanakkale ve Karaburun yörelerinde yaşamış memelilere ait fosiller; 10 milyon yıl önce Çorlu’da yaşamış gergedanlar ve Uşak’ta yaşamış olan kılıç dişli kediye ait fosil kafatasları sergileniyor. Bu galeride Tabiat Tarihi Müzelerinin olmazsa olmazlarından, 67 milyon yıl önce Amerika’da yaşamış olan Tyrannosaurus rex (kral dinozor) iskeleti de bulunuyor. İzmir Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina sponsorluğunda heykeltıraşlara orijinal boyutunda (12 metre uzunluk, 5 metre yükseklik) yaptırılan bu iskelet, 2003 yılından bu yana müzede sergileniyor. Paleontoloji Galerisi: Bin 400 objenin sergilendiği galeride, Ankara, Çanakkale, Uşak, Muğla ve Denizli’de paleontolojik yüzey çalışmaları sonucu bulunmuş olan neojen yaşlı (24-2 milyon yıl öncesi) fil, gergedan, at ve zürafa gibi memeli fosilleri; Kambriyen’den (542 milyon yıl öncesi) Pleistosen’e (2 milyon yıl öncesi) kadar

This skeleton, which was commission by former İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Ahmet Piriştina to sculptors to be made in its original size( 12 meters in length, 5 meters in height), has been on display in the museum since 2003. The Paleontology Gallery: In the gallery which hosts 1400 objects, an elephant fossil that lived 24 million years ago, rhino, horse and giraffe fossils that were unearthed during digs in Ankara, Çanakkale, Uşak, Muğla and Denizli, invertebrate fossils from 542 million years through 2 million years, and plant fossils that date back to 350 million years found in Zonguldak are being exhibited in a systematic and evolutionary order. The gallery also features a human footprint that originated on tufts that date back 25 thousand years and the skeleton of an animal from Kahramanmaraş that lived 3500 years ago.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

117


Rock and Minerals Gallery: In this section, 1000 objects belonging to magmatic and metamorphic rocks are on display along with informative posters and according to their formations. Samples from important minerals such as silicates, carbonates, oxides, hydroxides and sulfurs, industrial raw materials, metallic minerals, marble, coal and borax are on systematic display. The most entertaining object in the gallery is the volcanic model that explains volcanic eruptions with various sound and visual effects. Paleontolog Dr. Serdar Mayda, Müze Müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya

tüm devirlere ait omurgasız fosiller ve 350 milyon yıl öncesine ait Zonguldak’ta bulunmuş bitki fosilleri sistematik ve evrimsel bir düzende yer alıyor. Ayrıca, galeride, Kula volkanizmasının son evresinde, yani günümüzden yaklaşık 25 bin yıl öncesine ait bazaltik tüfler üzerinde oluşmuş insan ayak izi ve Kahramanmaraş’ta yaklaşık 3 bin 500 yıl önce yaşamış bir Maraş filinin iskeleti yer alıyor. Kayaç ve Mineraller Galerisi: Bu bölümde magmatik, tortul ve metamorfik kayalarına ait bin adet obje, oluşum kökenlerine göre, çeşitli açıklayıcı posterlerle birlikte sergileniyor. Silikatlar, karbonatlar, oksitler, hidroksitler ve sülfürler başta olmak üzere önemli minerallere ait örnekler; endüstriyel hammaddeler; metalik madenler; mermer, perlit, kömür ve bor gibi ekonomik değeri ve günlük yaşamda kullanım yeri olan kayalar ve mineraller belirli bir sistematik düzende yer alıyor. Galerinin en ilginç örneklerinden biri de ses ve duman efektiyle özellikle çocukların ilgisini çeken ve volkanizmayı açıklamaya yardımcı olan volkan maketi. Kuşlar Galerisi: Türkiye sahip olduğu kıtalararası kavşak konumu ve göç yolları üzerinde olması nedeniyle 464 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Ege Bölgesi ve İzmir Kuş Cenneti’nde gözlenen atmaca, flamingo, pelikan ve baykuş gibi kuş türleri ile 31 adet farklı kuş türüne ait yumurtaların bulunduğu Kuşlar Galerisi’nde, 170 adet obje sergileniyor. 118

Genel Zooloji Galerisi: 800 objenin sergilendiği galeride, günümüzde yaşayan çeşitli omurgasız hayvanlar ve omurgalı hayvanlardan deniz balıkları, tatlısu balıkları, sürüngenler ve memelilere ait zengin koleksiyonlar yer alıyor. Böcekler ve kelebeklere ait örneklerin çeşitli posterlerle açıklayıcı olarak ziyaretçilere sunulduğu bu bölümde en ilgi çeken objeler ise, Selçuk’ta 1950’li yıllarda avlanan ve nesli tükenmekte olan doldurulmuş iki Anadolu panteri. Evrim ve Karşılaştırmalı Anatomi (Osteoloji) Galerisi (120 Obje): Galeride, maymun, keçi, at, domuz, tilki, porsuk, kanguru, devekuşu ve yılan gibi günümüzde yaşayan canlılara ait iskeletler bulunuyor. Büyük bir kısmı İzmir Fuar Hayvanat Bahçesi tarafından bağışlanan 120 objenin bulunduğu galeride, ayrıca, Uşak’ta bulunmuş Roma dönemine ait bir insan iskeleti ve 1972 yılında Ceyhan nehri deltasında karaya vuran ve bu nedenle “Ceyhan” adı verilen 12 metre uzunluğunda kaşalot balina iskeletini görmek mümkün. Geçmişe ışık tutan Tabiat Tarihi Müzesi’ni yılda yaklaşık 20 bin kişi ziyaret ediyor. Ege Üniversitesi Kampusu içerisinde yer alan müze, hafta içi her gün 09.00-11.30, 13.00-16.00 saatleri arasında ziyarete açık. Toplu okul gezileri için ise randevu almak gerektiğini hatırlatalım.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bird Gallery: Because Turkey is an intersection point between continents and is on migration routes, it harbors 464 different species of birds. 170 objects are on display in the Bird Gallery that includes hawks, flamingos, pelicans and owls and 31 different types of bird eggs. General Zoology Gallery: In the gallery which 800 objects are on display, there are various invertebrate and vertebra animals, sea water fish, reptiles and mammals. In the gallery which also features bugs and butterflies, the most interesting objects are the two taxidermy Anatolian panthers that were hunted in the 50’s in Selçuk, which are now facing extinction. Evolution and Comparative Anatomy (Osteology) Gallery (120 Objects): The gallery features skeletons of monkeys, horses, goats, foxes, kangaroos, ostriches and snakes. In the gallery which includes 120 objects-mostly donated from the Izmir Fair Area Zoo- there is also a human skeleton from the Roman era found in Uşak and the skeleton of a sperm whale of 12 meters named “Ceyhan” because it had washed to shore in Ceyhan in 1972. 20 thousand people visit the museum which sheds light to history. The museum within the Aegean University Campus is open for visitors every weekday between 09.00-11.30 and 13.00-16. Please make an appointment for school trips.


n

pmada

ıt ya ön kay

lik r i b ü n gü kreş

Doğum Günleri

Anaokulu Öğretmenleri

Eşliğinde Oyun Grupları

Okul Etkinlikleri Veli Toplantıları

Mezuniyet Törenleri

Tiyatro Çalışmaları

Gazi Osman Paşa Bulvarı No: 7 Hilton Center, Kat:2 Alsancak İzmir 0232. 259/ January 1234 - Fabruary 2012 İZMİRTel: Ocak - Şubat www.topolino.gen.tr info@topolino.gen.tr

119


Gezi / Trip

Elitis’in ilham perisi

Midilli

Bozulmamış doğası ve rengârenk ışığıyla şair Elitis gibi nice sanatçıya ilham vermiş bir ada Midilli. Karşı kıyımızda, bir kulaç atsak ulaşacakmışız hissi uyandıran Midilli Adası ile Anadolu’yu birleştiren o kadar çok ortaklık var ki, hani birilerinin dediği gibi “yaşlı doğunun kopan parmağı” tanımı ona pek yakışıyor…

Yazı / Article - RESMİYE DİNLENMEZ Fotoğraflar / Photographs: YUSUF ASLAN

120

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


The muse of Elytis

Lesbos Island

With its pristine nature and colorful light , Lesbos is an island which has inspired many artists such as Elytis. The island and Anatolia have so many things in common that the definition “the severed finger of the old East” suits it perfectly…

M

asmavi bir gökyüzü altında ılık bir Ege gününde hayal edin kendinizi. İster Karaburun’dan İzmir’e, isterseniz İzmir’den Assos’a doğru yolculuk ediyor olun, güneşin parlak ışıkları denizin üstünde gümüşi pırıltıları ile çocukluk oyunlarını oynamaya dalmış gün geçiriyor gibidirler. Havada nem yok, pusu yok! Güzelim Ege havasını içinize çekerken zaman zaman denizin içinde kocaman bir ada size eşlik eder. Yüzünü bir gösterir bir kaybolur. Ada hem çok yakın hem çok uzak görünür. Akşamüzerine doğru ise güneş artık mor ışıklarını gönderir, erguvan renkli çiçekler açılır görkemli Olympos Dağı görüntülerinde. O adaya gitmek, görmek, tanımak için dayanılmaz bir istek duyarsınız… Bu görüntülerin aktörü olan ada, Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz’dan sonraki üçüncü büyük adası Midilli’dir. Bin 630 kilometre kare tutarındaki arazisi, kireçtaşı yükseltiler ve volkanik oluşumlarla belirlenmiştir. En kuzeydeki yükselti Karakaş Dağı/ Lapelymnos 836 metre, batıda Hypsilon/Skopos Dağı 542, Malya Yarımadası’ndaki Amali Dağı 530 metre ve güneydeki Olympos ise 940 metredir. Ada iki büyük körfeze (Yera ve Kalonya) sahiptir. Batı kesimi daha çorak, doğu ke-

simi ise zeytinlik ve çamlıktır. 12–13 milyon zeytin ağacından, yılda 50 bin ton civarında zeytinyağı üretilebilmektedir. Ada aynı zamanda Yunanistan’ın en güzel uzolarını üretir. Yerleşik nüfusu yüz bin civarında diye bilinir. Pek çok kereler gittiğim Midilli Adası ile ilk buluşmam 2001 yılının Temmuz ayında idi. Henüz akın akın Türk gezginlerinin Yunan adalarına gitmediği günlerdi. Biraz ürkek biraz da gergindik. Ada halkı bizi nasıl karşılayacaktı? Midilli Adası’nda yeni Ayvalık’ı kurup yerleşen Ayvalıklıları ziyaret etmek, onları görmek tanımak da vardı gezi programımızda. Ayvalık’tan hareket eden feribotla yaklaşık 1,5 saatlik bir deniz yolculuğu ile Midilli Adası’na ulaştık. Adada ilk yerleşimin Lesvos adında biri tarafından başlatıldığı rivayeti yaygın olsa da, bu toprakların İzmir’in de tarihinde önemli rol oynayan Aioller tarafından iskâna açıldığı bilinmektedir (İ.Ö.1100 civarı). Aiollerin, eski sakinler ile karışıp kendi uygarlıklarını ve dillerini yaymaları ile zaman içinde ada, Doğu Ege uygarlığının önemli bir merkezi olarak gelişti. MÖ 88 yılında Romalıların işgaline uğrayan Midilli, sonradan Roma Devleti’nin Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesiyle Doğu, yani Bizans Devleti’ne geçti.

542, Amali Mountain on Malya Peninsula is 530 meters and Olympos in the south is 940 meters. The island has two big bays - Yera and Kalonya. The western part is more barren and the eastern part is covered with olive groves and pines. Around 50 tons of olive oil is produces from 12–13 million olive trees each year. The island also produces the best Uzo in Greece. Its population is 100 thousand. I first went to Lesbos Island in June 2011. Turkish travelers had not yet discovered the island. How were to locals going to greet us? We were a little nervous. We also wanted to visit the people from Ayvalık who had established a new Ayvalık in Lesbos. We reached Lesbos after a 1, 5 hour ferryboat trip from Ayvalık. Although it is commonly believed that the first settlement in the island was started by someone called Lesvos, we know that the island was first populated by the Aeolis, who were great actors in the history of Izmir (Around 1100 B.C.) The island became an important center of the East Aegean civilization in time. The island, which was invaded by the Romans in 88 B.C., became a part of the Byzantine Empire after the separation of the Roman Empire.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

121


Midilli Panoramik

MS 53 yılında Aziz Pavlos’un Hıristiyanlığı yaymak ve öğretmek üzere adaya geldiği biliniyor. 1086 yılında İzmir tarihinden de tanıdığımız bir Türk denizcisi olan Çakabey adaya hâkim olur. Bizans sarayında yetişmiş, çok iyi Yunanca bilen ve Ege’de denizci bir uygarlığın yaratılmasının önemini kavramış biri olarak, Sakız, Samos ve Midilli adalarını da içine alan bir beylik kurar. Ancak Anadolu Selçukluları tarafından öldürülmesi ile bu beylik son bulur. Ardından, Midilli Adası Aleksios Kommenos (1204–1224) tarafından tekrar Bizans yönetimine alınır. 1354 yılında ada İmparator 5. İoannis Paleologos tarafından kız kardeşinin çeyizi olarak Cenevizli Francesco Gattelusi’ye verilir. Gattelusi Ailesi 107 yıl boyunca adayı yönetir. 1450 yılında Baltaoğlu Süleyman Paşa Kuşatmasıyla Gattelusi ailesi Osmanlılara vergi vermeyi kabul ederek, Osmanlı egemenliğini kabul etmiş olsa da, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından sonra 1462 yılında Mahmut Paşa aracılığıyla ada kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girer. 451 yıllık Osmanlı hâkimiyeti sürecinde ada halkı ile Anadolu arasında yoğun ilişkiler yaşanır. Fatih döneminde İstanbul’un nüfusunun artırılması amacıyla ada halkının yarısı İstanbul’a göç ettirilmiş, onlardan boşalan yerlere yeniçeriler yerleştirilerek pek çok Türk köyü oluşturulmuş. 19. yüzyılda adada Türk nüfusun 18 binleri bulduğu 122

We know that Saint Pavlos came to the island in 53 B.C to teach Christianity. In 1086, a Turkish sailor named Çakabey takes control of the island. As someone who was educated at the Byzantine court and a perfect Greek speaker, he establishes a Seigniory that contains the islands of Chios, Samos and Lesbos but the Seigniory ends after he is killed by the Anatolian Seljuk troops.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

After that, Lesbos Island is included in the Byzantine state by Alexis Komnenos (1204–1224). In 1354, the island is presented a dowry to Francesco Gattelusi of Genoa by Emperor 5. Ioannes Paleologos during his sister’s wedding. The Gattelusi Family rules the island for 107 years. Although the family accepts ottoman rule by agreeing to pay taxes in 1450, the island becomes a part of


Artemis’e adanmış Lutropoli Thermis Termal Suları

the Ottoman Empire in 1462 after Fatih Sultan Mehmet takes Istanbul. The relationship between the locals of the island and Anatolia are close during the 451 year Ottoman reign. During the rule of Fatih, many people from the island were relocated to Istanbul to boost the population of the city and army troops were sent to the island to establish Turkish villages. In 19th century, the Turkish population on the island was over 18 thousand and this constituted one third of the entire population.

Kuzey Limanı’nda Özgürlük Heykeli

biliniyor. Bu sayı ise neredeyse ada nüfusunun üçte birini oluşturmaktaydı. 1912 yılında yani 1. Dünya Savaşı sırasında Midilli Adası İngilizlerin kullandıkları bir üs konumundaydı. İngilizlerin İzmir’i bombaladıkları uçaklar, Midilli’den kalkmaktaydı. O günlerden pek çok acılı öykü her iki tarafta da anlatılmaktadır… O yıllarda Anadolu’dan gelen büyük göç dalgaları

ile adanın nüfusu olağanüstü artmış ve pek çok Midillili yaşayabilmek için Almanya ve Avusturalya’ya göç etmek zorunda kalmış. Midilli adası 1941 yılında ise diğer Yunan adaları gibi Alman işgaline uğramış. Bugün diğer Yunan adaları kadar (Santorini- Mykonos- Rodos- Girit) turistik olmamakla beraber yaz aylarında ve

In 1912, during WW1, the island was used as a base by the British. The planes that bombed Izmir took off from the island. Many sad stories from that period are told at both sides…During those years, the population of the island soared due to immigrations from Anatolia and many locals had to relocate to Germany and Australia. The island was invaded by Germans in 1941, just like other Greek islands. Although the island is not as popular as other Greek islands (Santorini-MykonosRhodes-Crete) but many Greek families looking for their roots from Europe and the US frequent the island during the summer. Turkish people have been coming a lot to the island for the past two years…

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

123


Mytilene Our ferry is about to reach the island… The central settlement of the island is a cute looking city that has preserved its Mytilene neoclassic identity. Mytilene, with its white painted, red roofed houses, yachts aligned in the marina and cathedral, is the capital city of the beautiful island. It has managed to preserve its original structure despite the fire in 1852 and earthquake in 1876. The Gattelusi- Osmanlı fortress and madrasah in the Kastro region and Yeni Mosque in the market are traces of the ottoman period. You can see the baroque rococo effects in the mosque that was built by Minister Mustafa Ağa Kulaksız in 1825. In the neighborhood around the mosque, you can see the traces of Ottoman palace architecture. The Valide Mosque on the northern part of the town is the oldest Turkish worship house in the city and defines the borders of the Turkish settlement.

Agios Therapon

özellikle Ağustos ayında Midilli’den göç etmiş pek çok Yunanlı ailenin Avrupa ve Amerika’dan hem köklerini aramaya hem de tatile gelmesiyle hareketlenmekte. Özellikle son 2 yıldır Türkler de yoğun bir şekilde adaya gelmekteler…

Mitilini Evet, feribotumuz Midilli’ye yaklaşmakta. Adanın merkezi yerleşimi Mitilini neoklasik kimliğini her şeye rağmen koruyan şirin bir kent görünümünde. Beyaz boyalı, kırmızı çatılı evler, liman içinde sıralanmış 124

yatlar- kayıklar ve katedrali ile güzel adanın başkenti Mitilini. 1852 yılında geçirdiği yangına, 1867 yılındaki depreme rağmen dokusunu korumayı başarmış. Kastro bölgesindeki Gattelusi- Osmanlı Kalesi ile içindeki medrese ve çarşıdaki Yeni Cami Osmanlı’dan izler taşımakta. 1825 yılında Nazır Mustafa Ağa Kulaksız tarafından yaptırılan camide dönemin barok rokoko etkilerini görmek mümkün. Etrafındaki mahallede de Osmanlı kentsoylu mimarlığının izleri görülebilir. Ken-

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

The most important church in the town is the Italian influenced Hagios Therapondas Church. You must definitely visit the Byzantine Museum, which houses 13th through 18th century valuable icons, religious artifacts and attire, unique hand written epitaphs and old religious books, the Archeology Museum built by an architect from Izmir named Vapheiadis and the new Archeology Museum that was built close by. The antique theatre is located on Aya Kriaki Hill, on the northwestern tip of the island. If you are interested in painting, you must visit the Theophilos Museum which is located 3 kilometers to the west of the town to see the paintings of Theophilos. It is an important place to observe the cultural traditions of the island. Mytilene is a lively town that has many hotels, restaurants, bars and clubs. You can find many cafes, bars, taverns and bakeries from the Freedom Statue located on the port all the way to Sappho Square. Ermou Avenue is one of the oldest ave-


tin kuzeyinde yer alan Valide Camii ise en eski Türk ibadethanesi olarak Türklerin eskiden oturduğu alanın sınırını belirlemekte önemli bir ayrıntı oluşturur. Kent içindeki en önemli kilise, İtalyan etkileri taşıyan Hagios Therapondas Kilisesi’dir. 13-18 yüzyıla ait paha biçilmez ikonlar, dini eşya ve kıyafetler, tahta oyması işler, ender el yazmaları ve eski dini kitapların sergilendiği Bizans Müzesi, İzmirli mimar Vapheiadis’in yaptığı eski Arkeoloji Müzesi ile yakınında yer alan yeni Arkeoloji Müzesi’ni gezmelisiniz. Adanın kuzeybatı ucunda Aya Kriaki tepesinde antik tiyatro yer almaktadır. Resim sanatına meraklıysanız Theophilos’un (18731934) naif resimlerini görmek için kentin üç kilometre kadar güneyindeki Theophilos Müzesi’ne mutlaka gitmelisiniz. Yerel kültürün önemli örnekleri açısından görülmeye değerdir. Aslında sadece resim sanatı değil ama adanın kültürel dokusunu, Ege’nin akrabalık duygusunu da izlersiniz Theophilos’un tablolarında. Otel, restoran ve eğlence açısından da yoğun bir gece hayatına sahip olan, dü-

nues that stretches parallel to the shore. It starts from the municipality garden. There are many old shops of all sizes and modern shops on the avenue along with the historical middle school that was built based on the designs of architect Argiris Adalis. At the start of the pier, you can see the Governorship building built in the neoclassical style, the old Municipality Palace, the old Ottoman Bank, at the latter part of Ermou Avenue, the Main Beacon within the Old Market, the Market Bath and the Halim Bey Mansion which includes the Municipality Art Museum. You can buy many things from the markets including olive oil, pickled fish, cheese, honey, teas, alcoholic drinks, ceramic products, oil lamps, big bells, baked goods (I recommend the creamed pastry with cinnamon) and carved wooden products. In the center of the town, there is only one 3 star hotel right on the port but there are many boutique hotels of the same quality in the town center. If you insist on a 4 star hotel, you need to go outside the city.

When it comes to food, there are many taverns you can choose from. The small plates called meze from the AegeanMediterranean cuisine are abundant. You can eat the classic Greek Salad, full of feta cheese, tomatoes, onions and olive oil almost everywhere. You can find all kinds of fish products and traditional side dishes of the Aegean at restaurants. Don’t forget to taste the Uzo produced on the island.

Nea Ayvalık Our next stop is Nea Ayvalık, which is established on a slope that directly sees Ayvalık. We wanted to meet the people who established a new village on the island after the immigration. Even though they are covered with asphalt, the roads are narrow and winding. When our driver told us that we couldn’t drive all the way to the village because there was no space for maneuvers, we thought about walking but then our driver found a solution. We reached the village after driving the 8 kilometer road in reverse. We were probably the only group to reach the village this way. We were greeted warmly by the locals who were sitting in the country café.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

125


zenli ve canlı bir şehir Mitilini. Limanın ucundaki Özgürlük Heykeli, çevresinden başlayarak Sappho meydanına kadar, birbirinden keyifli pek çok kafe, bar taverna pastane, fırın bulabilirsiniz. Ermou Caddesi, sahile paralel uzanan en eski caddelerden biri. Belediye bahçesinden başlar. Cadde üzerinde 1888–1890 yıllarında, mimar Argiris Adalis’in tasarımlarına dayanarak inşa edilmiş tarihi ortaokulu (bugünkü Deneme Lisesi) görebileceğiniz gibi irili ufaklı pek çok eski dükkân ile modern şık dükkânları bir arada bulabilirsiniz.

kızartması, favaya benzer bakla ezmesi ve süzme yoğurtlu caciki, kuru fasulye ve sardalye balığının her türlüsünü (turşusu – salamurası- ızgarası- tavası) bulmanız mümkün. Adada üretilen markalardan uzoların tadına bakmayı unutmayınız. (Barbayani en ünlüleri)

Nea Ayvalık Ayvalık’ı karşıdan gören bir yamaçta kurulu Yeni Ayvalık var programımızda. Göç sonrası burada Yeni Ayvalık adıyla bir köy kurmuş bu insanları görmektanımak istedik. Asfalt olsa da adanın yolları dar ve çok dolambaçlı. Otobüs

Rıhtımın başında ise neo klasik tarzda inşa edilmiş Valilik binasını, Eski Belediye Sarayını, eski “Osmanlı Bankası”nı, Ermoo Caddesi’nin devamında Eski Çarşı içinde Osmanlı döneminde bölgeyi aydınlatan büyük bir fenerin yandığı “Baş Fener”i, Çarşı Hamamı‘nı, Belediye Resim Müzesi’nin olduğu Halim Bey Konağı’nı görebilirsiniz. Çarşılarda zeytinyağından, salamura balığa, kaşar peynirinden bala, dağ çaylarından her türlü içkiye, seramik eşyalar, kandiller, büyük çanlar, oymalı ahşap eşyalar ayrıca lezzetli fırın peksimetleri ve kuru pastalara kadar – ki ben tarçınlı kremalı böreği tavsiye ederimalabileceğiniz pek çok şey var… Mitilini merkezinde 3* standardında hemen limanda bulunan bir tek otel var. Ama şehir merkezinde 3* standardına yakın küçük butik oteller de bulmak mümkün. (Mutlaka 4* standardı istiyorum) derseniz biraz şehir dışına çıkmanız gerekiyor. Yemek konusuna gelince pek çok taverna ve meyhane var tercih edebileceğiniz. Ege-Akdeniz mutfağına özgü hazırlanan mezeler genel olarak bizim damak zevkimize gayet uygun. Üstü kocaman bir dilim beyaz peynirli, bol domatesli, soğanlı, zeytinyağlı Grek salatayı her yerde rahatlıkla isteyebilirsiniz. Deniz ürünleri (ıspanaklı-pirinçli deniz tarağı, deniz minaresi, zeytinli ahtapot, kalamar dolması) mücver, kabak çiçeği dolması, kabak 126

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Kuzey Limanı’nda bir köşk

Tea was served immediately. Then, the national dish of the island, keşkek, was served in aluminum pots. Most of the town spoke Turkish. After a very warm conversation, they gifted us with cheese to eat for the rest of our journey. The memories in that village were the most pleasant memories of our entire trip.

Mantamados The town of Mantamados is the place where religious doctrines and traditional culture is preserved and the town is also host to the Taksiyarhis Monastery. The most important artwork within the mon-


şoförümüz manevra alanı olmadığı için köye giremeyeceğini söyleyince, biraz buruk-biraz da kırgın acaba yürüsek mi diye düşünmeye başlamıştık ki, sürücümüz sayesinde çözüm bulundu. Yaklaşık 8 kilometrelik bir yolu otobüsle geri geri giderek köye ulaştık. Herhalde köyün tarihinde geri geri giden bir otobüsle gelen ilk ve belki de son turist kafilesi biz olmuşuzdur. Köy kahvesinde oturanlar tarafından çok sıcak karşılandık. Çaylar geldi hemen. Ardından milli yemeğimiz (Midilli adasının!!!) diye alüminyum çanakların içinde keşkekler ikram edildi. Köyün çoğu Türkçe konuşuyordu. Çok

astery is the three dimensional icon constructed with mud and the blood of the three monks that were killed during the raid of barbarians. The monastery which had been open since 1661 was completely renovated in 1879. It was a surprising experience for us to see that they were still preparing keşkek for celebrations. The town also engages in traditional pottery.

Plomari Upon continuing our journey, we reached the town of Plomari, which we were told where the best Uzo was made, thanks to the richness of the water resources. Its tradi-

tional houses, stone decorated roads, soap mill, the museums of Industry and Sea and most importantly the Uzo Museum was worth seeing. You need at least four days to tour Lesbos Island. You will feel sorry as you near the end of your journey when you get to know the island better.

Kaloni As you head towards Kaloni Bay, you will see the ruins of the antique Mesa Temple built by the Aeolis in 3rd century B.C. The Kaloni region, which was an important trade center since the antique age, is located on the biggest plain of the island. The richness of sea products has made it a popular settlement area in all periods. It was an important Orthodox center during the Ottoman period.

Petra Petra is a charming town on a small plain built around a rock where Panagia Glykophyloussa was built in 1742. It’s one of the most important touristic centers on the island. “Panagia Glykophyloussa” means the Sweet Kiss of Virgin Mary. The height of the rock it is built on is 40 meters and it can be reached after climbing 114 steps. Panagia Glykophyloussa is one of the most important pilgrimage sites of Lesbos. Everyone who has a problem runs to Virgin Mary and seeks shelter. Those who want to get marries, have kids and asked to be healed leave letters at the church for their dreams to come true. We know that there was another church instead of Panagia Glykophyloussa until the 15th century and that a new one was built at the same place in the 17th century and the structure came into its present state after renovations in 1840. It is especially famous for its wooden carved altar. One of the most interesting facts about Lesbos Island is that although it is known as a leftist island, it hosts the most number of churches amongst all the other Greek islands. The Vareltzidaina Mansion in Petra is the house of a wealthy family that lived in the town in the 18th century. The family, which is thought to have included senators, constructed the lower floor of İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

127


Yeni Cami

hoş-sıcak sohbetlerin ardından bize kendi yaptıkları kaşar tekerlerini yolluk olarak hediye ettiler. O köydeki anılar, ilk gezimizin en güzel anıları arasında dağarcığımızda yerini aldı.

Mantamados Dini duyguların ve geleneksel kültürün korunduğu ve Taksiarkhis Manastırı’nın bulunduğu yer “Mantamados” kasabası. Taksiarkhes Manastırı’nın en önemli emaneti eşkıya baskını sırasında can veren rahiplerin kanı ve çamurla yapılmış olan üç boyutlu ikonası. 1661 yılından beri açık bulunan manastır 1879 yılında tümüyle yenilenmiş. Kutlamalarda halen keşkek yapmaya devam edilmesi bizim için ilginç bir deneyimdi. Kasabada halen geleneksel çömlek işçiliğini görmek mümkün.

Plomari Yola devam ettiğimizde su kaynaklarının zenginliği nedeniyle en güzel uzoların burada yapıldığı söylenilen “Plomari” kasabasına ulaştık. Geleneksel evleri, taş 128

döşeli yolları, sabun imalathanesi, Sanayi ve Deniz müzeleri, en önemlisi de “Uzo Müzesi” hepimiz için görülmeye değerdi. Midilli Adası gezisi için en az dört gün ayırmalısınız. Adayı yakından görüp tanıdıkça zamanınızın azlığına üzülüyorsunuz.

Kaloni Kaloni Körfezi’ne doğru gittiğinizde Aioller tarafından MÖ.3’ncü yüzyılda kurulmuş antik Mesa Tapınağı kalıntılarını görebilirsiniz. Antik çağdan beri önemli bir ticaret merkezi olan Kaloni yöresi, adanın en büyük ovasında bulunuyor. Deniz ürünlerinin zenginliği her dönem yaşam bölgesi olmasını sağlamış. Osmanlı döneminde ise Ortadoksluğun merkezi haline dönüşmüş.

Petra Küçük bir ovada, tepesinde Panagia Glykophyloussa’nın (1742) inşa edildiği bir kayanın çevresinde kurulmuş büyüleyici bir kasaba Petra. Adanın en önemli turistik merkezlerinden biri. “Panagia

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

their houses very much like a fortress just like the senators in the Aegean region. The interior of the house, as we see in many old Aegean mosques and mansions, is filled with paintings, mainly of Istanbul and the Bosporus Strait.

Mithimna After Petra, we arrive in Mithimna, also known as Molivos, the most popular touristic destination after Petra and one of the best preserved Middle Age towns in the Mediterranean. Stone furnished roads, old stone houses, Ottoman fountains within Middle Age decorations, churches and a cute port…The history of the Molovo Fortress dates back to the historical city of Methymna. The fortress, which was built by Francesco Gattelusi in 1373, was used by the Turks from 1462 until 1912. It is now being used as a festival area after extensive restorations.


Glykophyloussa” Tatlı Öpücüklü Meryem anlamına geliyor. Üzerine kurulduğu kayanın yüksekliği 40 metre ve 114 adet basamakla çıkılmakta. Panagia Glykophyloussa, Midilli’nin önemli hac yerlerinden biri. Adeta bir adak mekânı! Derdi olan herkes buraya koşup Meryem Ana’nın şefkatine sığınıyor. Evlenmek isteyenler, evlat isteyenler, sakatlıklarının geçmesi için dua edenler kiliseye mektup niteliğinde birer oyma bırakıyorlar. Panagia Glykophyloussa’nın yerinde 15. yüzyıla kadar başka bir kilisenin olduğu, 17. yüzyılda yenisinin yapıldığı, 1840 yılında da esaslı bir onarımla günümüzdeki biçimini aldığı biliniyor. Özellikle ahşap oyma mihrabı ile meşhur. Midilli Adası’nın en ilginç yanlarından biri, geçmişteki siyasi yapısı ile sol oyların adası olarak bilinmesine rağmen Yunan adaları içinde en fazla sayıda kilisemanastır barındıran adalardan biri olması. Vareltzidaina Konağı Petra’da 18. yüzyılda yaşamış varlıklı bir ailenin evi. Voyvodalık ya da ayanlık yapmış olduğu tahmin edilen Vareltzidaina, tıpkı Ege’deki ayanlar

Sigri If you are a fan of nature tours and are interested in fossils and stones, you must go to the westernmost point of the island, to Sigri. The fortress in Sigri was built by the Turks in 1757. The fortress, which was a big protector of the trade route Between the Aegean-Mediterranean and Çanakkale Strait, was fixed and used as a prison during the reign of Mahmud II. You can see Turkish style wall braiding on the fortress which looks like a prefect square with its towers built on all four sides. The Petrified Forest in Sigri is a great place to visit after the İpsilo Monastery. 15-20 million years ago, there was a forest here filled with giant redwood trees. These trees which were covered with volcanic ashes turned into stones after a while. You can tour the area that is filled with

these stone trees that look like onyx and get information about them at the Sigri Museum.

Eressos After Sigri, we head off to the town of Eressos, the birthplace of antique age poet Sappho and Theophrastus. There are is a lot of misleading information on poet Sappho ranging from her being a lesbian and the name Lesbos originating from her. Sappho was actually the first female poet of the antique age which was known for her lyrical poems. Sappho, who was born on Lesbos in 612 B.C., was banished to Italy along with her family but instead of getting married and having kids, she returned to her island. Azra Erhat, who has translated the works of Sappho, opposes the idea that Sappho was a lesbian. This is a widely accepted thinking in the literary world today.

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

129


gibi evinin alt katını güvenli, kale benzeri bir tarzda inşa ettirmiş. Ege’de pek çok eski camide –Çakırağa Konağı’nda- gördüğümüz gibi aynı dönemin geleneği olarak evi İstanbul-Boğaziçi manzarası başta olmak üzere resimlerle donattırmış.

Mithimna Petra’dan sonra adanın en turistik kenti ve aynı zamanda Akdeniz’in en iyi korunmuş Ortaçağ kasabalarından biri olan ‘’Mithimna” ya da “Molivos”a geliyoruz. Taş döşeli yollar, eski taş evler bir ortaçağ dekoru içinde Osmanlı çeşmeleri, kiliseler ve şirin bir liman. Anadolu’da pek çok yerden görülebilen (Müsellim Geçidi – hatta Edremit’ten bile) bir sırta yerleşmiş olan Molovo/Molova kalesinin tarihi eski Methymna Kenti’ne kadar iniyor. 1373 yılında Francesko Gattelusi tarafından yenilenen kale, 1462’den 1912 yılına değin Türkler tarafından kullanılmış. Uzun bir restorasyon sürecinden sonra günümüzde festival mekanı olarak kullanılmakta.

lirik şiirleriyle tanınıp bu tarza adını veren antik çağın bilinen ilk kadın şairi tanımındansa Saphho’yu lezbiyen olarak nitelemek daha enteresan gelmiş birilerine… MÖ.612 yılında, Lesbos’ta doğan Sappho, ailesiyle birlikte İtalya’ya sürülmüş. Ancak, o evlenmek ve çocuk sahibi olmak üzere adaya dönmüş. Sappho’yu dilimize ilk kazandıran Azra Erhat, lezbiyen söylemine karşı çıkar. Bugün dünya edebiyat çevrelerinde de Sappho’nun lezbiyen olduğu söylemi artık kabul görmemektedir.

Yunanlı aydınların “Lesvos İlkbaharı”

Eressos

Seni arkamızda bırakıp Anadolu’ya dönerken Antik Yunan’ın şairlerinden Alcaeus’u, tarihçi Pittakos’u, Aristoteles’in halefi sayılan Eresoslu Theofrastos’u unutmamalıyım. Theofrastas toplam 240 kitabından geriye kalan iki tanesiyle “Bitkilerin tarihi hakkında” ve “Bitkilerin sebepleri hakkında” çağdaş bitki biliminin temellerini Midilli Adası’nda atmış. Barbaros Hayrettin Paşa 1467 yılında Midilli’de doğmuş. Büyük Rönesansçı Benyamin 1812’de Plomari’de doğmuş ve Ayvalık’ta eğitim vermiş. Yunanistan ve Midilli Adası için sanat ve edebiyattaki gerçek patlama ise İzmir göçünden sonra gelir diyor Yunanlı Aydınlar. Mirivilis’in deyimiyle “Lesvos İlkbaharını” getirir. Dimitrios ve Grigorios Vernardakis, Argiris Eftaliotis, Stratis Mirivilis, İlias Venezis, Stratis Doukas, Fotis Kontoğlu, Antonis Protopatsis, Asimakis Panselinos, Kostas Kontos, Giannis Kontos, Orestis Kanellis, Takis Eleftheriadis, Terpandros Anastasiadis, Stratis Papanikolas Midilli Adası’na sığınan 1930 neslinin aydınlarından sadece bazılarıdır. Yunanistan’ın en önemli şairlerinden, Nobel ödüllü Odisseas Elitis’in kökleri de Midilli’ye dayanır. Adanın atmosferi ve ışığı onun için sürekli ilham kaynağı olmuştur. Ve daha pek çok sanatçı, şair, ressam yaşamış ya da yaşamının bir yerlerinde Midilli Adası’nda bulunmuş…

Sigri ‘den sonra antik dönemin kadın şairi Sappho’nun ve Theofrastos’un doğum yeri olan Eressos kasabasına gidiyoruz. Lezbiyen şair ve Lesbos adının ondan geldiğine kadar Sappho hakkında o kadar çok yanlış bilgi var ki…Saphho tarzı denilen müzik eşliğindeki

Anadolu ile Midilli Adasını birleştiren o kadar çok ortak anı, şahsiyet, mimari, yemek var ki, hani birilerinin dediği gibi “yaşlı doğunun kopan parmağı” tanımı ona pek yakışıyor...

Sigri Doğa turlarına meraklıysanız, fosiller ve taşlar ilginizi çekiyorsa muhakkak ki adanın en batısına Sigri‘ye gitmelisiniz. Sigri’deki kale 1757 yılında Türkler tarafından yapılmış. Ege-Akdeniz ile Çanakkale Boğazı arasındaki ticaret yolunun önemli bir koruyucusu olan kale, II. Mahmud döneminde onarılarak hapishane olarak kullanılmış. Dört köşesindeki kuleleri ile düzgün kare biçimi veren kalede, Türk stili duvarcılık örnekleri görülebilir. Sigri’de İpsilo Manastırı ziyaret edildikten sonra “Fosilleşmiş Orman”, gezinin “bis”i oluyor. 15-20 milyon yıl önce bu bölgede dev sekoya ağaçlarından bir orman bulunuyormuş. Volkanik küllerle kaplanan ağaçlar, zaman içinde taşa dönüşmüş. Bir nevi akik görüntüsü alan bu taş ağaçları açık alanda geziyor ve gayet iyi düzenlenmiş Sigri Müzesi’nde bilgileniyorsunuz.

130

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Lesvos Spring of Greek intellectuals As we head back to Anatolia, let’s not forget antique age Greek poet Alcaeus, historian Pittakos and Theophrastus of Eressos who is considered the successor of Aristotle. Theophrastus, with the only two books left from his 240 books, had laid the foundations of botany on Lesbos Island. Barbaros Hayrettin Paşa was born on Lesbos in 1467. Great Renaissance thinker Benyamin was born in Plomari in 1812 and taught in Ayvalık. Greek intellectuals say that the real explosion in art and literature for Greece and Lesbos came after the Izmir emigrations. According to Mirivilis they have initiated the Lesvos Spring. Dimitrios and Grigorios Vernardakis, Argiris Eftaliotis, Stratis Mirivilis, İlias Venezis, Stratis Doukas, Fotis Kontoğlu, Antonis Protopatsis, Asimakis Panselinos, Kostas Kontos, Giannis Kontos, Orestis Kanellis, Takis Eleftheriadis, Terpandros Anastasiadis and Stratis Papanikolas are just some of the intellectuals who have taken refuge on the island during the 1930’s. The roots of Nobel Prize winner Greek poet Odisseas Elitis can be traced back to Lesbos. The light and atmosphere of the island has always been an inspiration and many more artists, poets and painters have visited the island at some point in their lives… There are so many common memories, personalities, architecture and dishes that connect Anatolia and Lesbos that that the definition “the severed finger of the old East” suits it perfectly…


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

131


Mutfak Kültürü / Cuzine Culture

Ege lezzetleri

damakları şenlendirdi 3. Ege Mutfak Zirvesi’nde 90 profesyonel ve 97 amatör kıyasıya yarıştı. Yarışmacılar zeytinyağlılardan ete, hamur işlerinden tatlılara 4 farklı kategoride jüriye yemeklerini beğendirmek için ter döktü.

A festival of Aegean dishes 90 professionals and 97 amateur cooks competed fiercely during the 3rd Aegean Culinary Summit. The contestants worked hard to impress the jury in four categories that included dishes made with olive oil, meat and baked goods.

T

he Aegean Culinary Summit, which is being organized for the past 3 years to pass on the healthy dishes of the Aegean region to future generations, was the meeting place of expert cooks. Professional and amateur cooks competed fiercely during the event organized by the İzmir Restaurants Association, the İzmir Cooks Association, İzmir Economy University Culinary Arts Department and Yeni Asır TV. The dishes that appealed to the pallet turned into a visual festival with their presentations

E

ge’nin sağlıklı lezzetlerini gelecek kuşaklara aktarma amacıyla 3 yıldır gerçekleştirilen Ege Mutfak Zirvesi bu yıl da lezzet ustalarını bir araya getirdi. İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Odası, İzmir Aşçılar Derneği ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü ile Yeni Asır Tv’nin düzenlediği organi-

132

zasyonda, amatörler ve profesyoneller kıyasıya yarıştı. Lezzetleriyle damakları şenlendiren yemekler, sunumlarıyla da görsel bir şölene dönüştü. “Ege’nin lezzet markaları buluşuyor” sloganıyla gerçekleştirilen zirvede, amatörlerin yanı sıra bu yıl ilk kez profesyonel

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

During the summit with the slogan “the delicacies of the Aegean”, professional cooks also attended the competition along with amateurs. 90 cooks and 40 teams worked hard to impress the jury in four categories that included dishes made with olive oil, meat and baked goods. The jury for this difficult task composed of Doğan Kılıç, Asil Ünlü, Ayşe Karadan, Ümmühan Tibet, Hayrettin Meydan, Erol


i ir İncis doğm z İ a ınd a daha Yatağ a klımızd a v y n a A ında d n Urla in baş ması’ z zetler k Buluş

tlu Mu t f a alan le zd a ğ o 3. Ege ızda k ım ğ a i” (Ilga m is a c d İn ı ir ldu. ad rusu t alığı) o da İzm b ın n ğ a a t c r e biy va Ya mış m “Urla A fırınlan masının ış e r d a y in r ğ les ıla os eşli n e l aş ç ith app maz’ın o ıl m y Y s s yayla s e y n f n a o rk in pr o f gr an lan Se isizin iç g r a ms irinci o . Şimd 0 b ık 2 Biz de mpkin • e ld a d risin ifini s of pu r o a g m t e a t r in a g k eğ arisk • 10 reysel na o f t am o f e s ye m s n r i e m a r u m f Iz • 19 g dığı b hazırla Pearl o uince c ke t e … h d n T u t ls • 1/4 ro f laxsee la Q ann o r iyet o c f U a e f n w ms o f o e t a r a d ut g h t n 0 t s h Bed s is •1 ishe ch e it is a d ms o f f th e d m a o r m e g u n s 0 O e d •5 n a Be ring th meler e g e t du Izmir o r z f l o an d o f a l r m a M b o n es brea e Pe a s h n e a it T s : c r d e d m e e e rm call ( b ak Recip separated fro asil, tamarisk, ipe c • 30 0 g uince e r Q e la h r h is e il, b of U e is t the fis For th lor olive o lace e). Her p c in t u s pper. a d ir • 30 g r s e f e t p h n a r is it o u d r in r w w n u a ulg at ma ulg al ince b e, salt dish th an d b dividu in is s in t w h t u ls • 10 gr f e n d a o st 0 ewhit sion rd, che in a 18 h ef u sleğen profes C c e d f ; e y e r g k h b t g o in in ed eanco • 0,5 s tu f f th e m prepar fish is it… t y a ğı In e é r y . h o p s in T g p e t . t a e y kin ze cat on inu mixed p ump • 20 cl r 15 m ma z . B e an d ş ar ap ve n f o c kan Yıl e r o z in e a e S u y w e q e r b g s, ith in • 10 cl boil w e apple a h t r o , h e t t e t ib h tim ter e k ar ab , broug ients abream e d . Af d d d e d e é • 0.5 gr a r t u g is In er th e se is sa e juice d un d ms o f e g a tu z r c n r g a la g r p 0 o .5 •0 nions • 30 it is rd an d an d o s o f cu ready, c a r m is li v u a r r y e a r lg a g g r bu arisk • 30 mix tu • 50 g sauce, yu of thin e. Tam e u s s in h t l m w a a r k r e o it ed p or ta • 10 g fish. F basil in ith wh eason • 10 ci e is s ith elm éed w a ms o f c oil t r m u u g e s a a v s s ,5 y li 0 n o e e • ar of gr an an d t h tiliters wine • 20 gr ı adde d white 20 cen ğ per. • f a p o is b e s a r er ilite nd p balk t a p r n p g lt e e a c 0 s p 1 • • 10 with black tu a ms o f ılgın o • 0.5 gr lt a • 19 gr s a ms o f ka • 0.5 gr quince f u o • 1/4 ro juice r a ms tohum g n 0 a o r an g e 5 g r • f e o b s r r e • 10 g ntilit • 10 ce s t an e e k r g • 50 ğ en, ı, fesle ğ a y in zey t ı arine Yapılış iklerinden ayrılır r ile m e ib b a r ldun ke m z ve k a Merca r ile do rap, tu u a ş lg z u a b e, t u, b e y ke s t a n y an da ılgın o Diğer ak lor, r . ir la il o ir ı iş harc akika p k tirilir, edilir. İç pla çe de l5 d a r e a c ş e r , e nir 80 d ı aldıkr sotele rulur. 1 . Kıvam abakla ir k il d e e v ve ay va için sa uyu ila elma, . Sosu r t ak al s r lu o u p n e ı ko e ta z z otlar ı altına üzerin ilir. Ilga n balığ ir a t c k r e e ç ır. pla ra m amlan a z ş ar a t an s o n le tam r n, b e y e a ğ ib o b s ra ve z ve k a rımsak erilir, tu v ı s a rem atılır, k

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

133


aşçılar da boy gösterdi. 40 takım ve 90 aşçı, zeytinyağlılardan ete, hamur işlerinden tatlılara 4 farklı kategoride yemeklerini jüriye beğendirmek için ter döktü. Her biri birbirinden lezzetli yemekler arasından seçim yapma görevi Doğan Kılıç, Asil Ünlü, Ayşe Karadan, Ümmühan Tibet, Hayrettin Meydan, Erol Akkınay, Sancar Maruflu, İbrahim Çevik, Alexia Yenel, Nevzat Peker, Neşe Yaparsoy Önem, Sultan Kurt, Orhan Yarnuk, Numay Ömür, Hamit Gülyüz, Süleyman Beğendi, Aytül Kıymaz, Şefika Blöchlinger ve Meryem Gümüştürk’e düştü. Bilinen ve bilinmeyen Ege lezzetlerinin buluştuğu etkinliğin ikinci gününde profesyonel aşçıların yerini amatörler aldı. Oldukça heyecanlı ve çekişmeli geçen yarışmada, 4’ü erkek 97 amatör hünerlerini sergiledi. İzmir ve Egelilerin yoğun katılım gösterdiği etkinlik süresince stant açan firmalar tarafından ücretsiz lezzet tadımları ve şovlar da yer aldı. Yarışmada dereceye giren profesyoneller ve amatörler, çeşitli firmalar tarafından ödüllendirildi. Ödüller arasında mutfak ekipmanları seti, fırın, yağ ve çeşitli hediye paketleri yer aldı. Profesyonel aşçıların ‘ekip kategorisi yarışması’nda iki grup yarıştı. 1. grupta; Oktay Altınnur ve ekibi, Fatih Tosunlar ve ekibi, Emrah Yaşar ve ekibi ile Ali Dirik ve ekibi, 2. grupta; Tuğba Aktay ve ekibi, Mümin Durutlu ve ekibi, Serkan Ateş ve ekibi ile Senem Doğan ve ekibi dereceye girdi. Bireysel kategorisinde ise 4 ekip yarıştı. 1. Grupta; Serkan Yılmaz, Sema Yediaylık, Aygül Demirel, Mert Berk Apak, 2. grupta; Hatice Şimşek, Merve Alaca, Nazlı Yılmaz, Kadir Kumaş, 3. grupta; Meryem Gülcü, Gökhan Aslan, Aykut Gülgül, Ercan Yavuz, 4. grupta ise Recep Dağaşan, Selvi Lale, Seda Aydoğdu, Öner Kır dereceye girdi. Amatör kategorisinde dereceye girenler ise etli yemeklerde: Özden Bulgun, Güney Güneş ve Süheyla Ülker; zeytinyağlılarda; Ebru Tunçgenç, Feray Yurum ve Feride Gezer; hamur işlerinde Semra Ertaş, Elif Özalpaşan Özbinzet ve Şadiye Elgün; tatlılarda ise Simay Çapa, Öykü Koçaş ve Ebru Özdilek oldu. Ege Mutfak Zirvesi’nin önümüzdeki yıl Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesinde Travel Turkey kapsamında gerçekleşmesi planlanıyor.

Akkınay, Sancar Maruflu, İbrahim Çevik, Alexia Yenel, Nevzat Peker, Neşe Yaparsoy Önem, Sultan Kurt, Orhan Yarnuk, Numay Ömür, Hamit Gülyüz, Süleyman Beğendi, Aytül Kıymaz, Şefika Blöchlinger and Meryem Gümüştürk. In the second day of the summit, amateurs competed. During the exciting competition, 97 amateur cooks- 4 of them male- tried to win points by exhibiting popular and lesser known Aegean dishes. During the event that received a lot of attention from locals, companies that pit up stands offered free samples of their products. Professional and amateur cooks who placed in the competition were given gifts by various companied that included kitchen appliances, ovens and gift certificates. In the team category of professional, two groups competed. In the first group; Oktay Altınnur and his team, Fatih Tosunlar and his team, Emrah Yaşar and his team and Ali Dirik and his team, in the second group; Tuğba Aktay and her team, Mümin Durutlu and his team, Serkan Ateş and his team and Senem Doğan and her team were placed. 4 teams competed in the individual category. In the first group; Serkan Yılmaz, Sema Yediaylık, Aygül Demirel, Mert Berk Apak, in the second group; Hatice Şimşek, Merve Alaca, Nazlı Yılmaz, Kadir Kumaş, in the third group; Meryem Gülcü, Gökhan Aslan, Aykut Gülgül, Ercan Yavuz, and in the fourth group Recep Dağaşan, Selvi Lale, Seda Aydoğdu and Öner Kır were announced as winners. And in the amateur category, in the meat dishes category; Özden Bulgun, Güney Güneş and Süheyla Ülker; in dishes made with olive oil; Ebru Tunçgenç, Feray Yurum and Feride Gezer; in the pastries category Semra Ertaş, Elif Özalpaşan Özbinzet and Şadiye Elgün; and in the dessert category Simay Çapa, Öykü Koçaş and Ebru Özdilek were placed. The summit is planned to be a part of Travel Turkey next year.

134

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

135


Bilgi / Info ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS

Göztepe

224 20 22

Üçkuyular

259 40 13

İtfaiye / Fire Department 110 AKS / Emergency Rescue (AKS)

110

Hızır Acil / Medical Emergency Service 112

TÜRK TELEKOM

Polis İmdat / Police Department 155 Cenaze Hizmetleri / Funeral Services 188

Arıza / Breakdown 121

Sahil Güvenlik / Coast Guard

Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers 11811

158

Orman Yangınları / Forest Fires 177

Danışma / Information Service

Hava Ambulans / Air Ambulance

Uyandırma / Wake Up Service 135

463 33 22

161

Fono Tel / Fono Phone 141

HASTANELER / HOSPITALS TİYATROLAR / THEATRES

Üniversite Hastaneleri / University Hospitals Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / Ege University Medical Faculty Hospital

343 43 43

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / 9 Eylul University Medical Faculty Hospital

412 22 22

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma / 9 Eylul U. Drug and Poison Information Center

Bornova Sahnesi / Bornova Stage

343 04 33

Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage

369 64 87

Konak Sahnesi / Konak Stage

483 50 35

412 39 39 Özel Tiyatrolar / Private Theatres

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği / 9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic

Devlet Tiyatroları / State Theatres

369 30 40

Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre

381 64 06

Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre

446 70 18

Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre 246 63 93

Doğumevleri / Maternity Hospitals Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital

449 49 49

Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre

463 15 15

Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital

388 19 63

Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre

483 48 28

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES

Kan Merkezleri / Blood Centers Türk Kızılayı / The Turkish Red Crescent

421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank 483 61 33

Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery 464 41 86

Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank

388 28 61

Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery

484 16 66

Tepecik / Tepecik Blood Center

433 38 74

Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery

482 33 02

Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery

293 35 22

GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery

421 29 95

ULAŞIM / TRANSPORTATION

İzmir Resim Heykel Müzesi / Denizyolları / Maritime Lines

464 88 64

İzmir Art and Sculpture Museum

441 41 92

THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation

444 08 49

İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre

483 63 34

Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation

484 86 38

İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery

482 12 70

TCDD Santral / Turkish State Railways Central

464 31 31

İzmir Türk Amerikan Derneği Sergi Salonu /

Alsancak Gar / Alsancak Railway Station

464 77 95

Turkish American Association Art Gallery

464 20 95

Otogar / Bus Station

472 10 10

Kedi Kültür Sanat Merkezi

464 99 35

Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery

422 13 95

Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery

421 56 61

İskeleler / Piers Konak

484 98 56

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery 422 65 32

Karşıyaka

368 00 42

TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery

433 58 97

Alsancak

464 78 31

Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery

441 59 00

Bostanlı

330 50 71

Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery

463 56 28

Bayraklı

345 77 53

Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre

489 56 87

Pasaport

484 22 56

Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak 483 85 20

136

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

137


Güncel / Actual Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre

463 61 42

İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre

446 01 31

İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre

421 52 42

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70 İzmir Türk Amerikan Derneği / Turkish American Association 464 20 95 Kıbrıs Türk Kültür Derneği / Cyprus Turkish Cultural Association 421 13 40 Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak 441 90 09

TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Directorate of Culture and Tourism

483 62 16

Turizm Danışma / Tourism Information

445 73 90

TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association

441 46 12

ESAD (Ege Seyahat Acenteleri Derneği)

484 87 02

ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği) 489 47 77 İzmir Tanıtma Vakfı

465 28 90

Otelciler Derneği / Hotels Associations

425 45 85

Rehberler Odası / Chamber of Guides

463 21 53

TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği)

425 72 73

TURING

421 71 49

TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu / TURSAB İzmir Regional Executive Committee

464 03 47

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. / Adnan Menderes Airport Tourism Inf.

274 22 14

Bergama Turizm Danışma / Bergama Tourism Information

633 18 62

Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information 712 66 53 Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information

812 12 22

Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information 892 63 28 Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office 512 66 14

WEATHER CONDITION in İZMİR In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects spread through inner regions. However, physical geography differences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as important in terms of rainfall, temperature and sun. On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January (8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass coming from the north and the northwest. In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution according to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

138

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

139


BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS

Lüksemburg / Luxembourg

421 48 82

Macaristan / Hungary

421 28 61 422 31 38

Almanya / Germany

488 88 88

Malta

Romanya / Romania

465 04 63

Meksika / Mexico

327 32 63

421 69 92

Moğolistan / Mongolia

478 50 15

Yunanistan / Greece

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE

Moldova

472 18 13

Norveç / Norway

421 92 80

Pakistan

459 16 16 483 80 31

Bangladeş / Bangladesh

421 23 32

Portekiz / Portugal

Endonezya / Indonesia

421 81 77

Rusya Federasyonu / Russian Fed.

461 51 86

Güney Afrika / South Africa

376 84 45

Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep

441 91 81

Hindistan / India

461 46 60

Slovakya / Slovak Rep.

486 11 75

Makedonya / F.Y.R.O.M.

421 41 92

Slovenya / Slovenia Rep.

425 99 83

Malezya / Malaysia

445 05 46

Şili / Chile

446 93 01

Türkmenistan / Turkmenistan

484 77 75

KONSOLOSLAR / CONSULATES İngiltere / United Kingdom

463 51 51

İtalya / Italy

463 66 76

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

489 77 89

FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES ABD / U.S. Of America

464 87 55

Arnavutluk / Albania

483 33 76

Avusturya / Austria

347 66 76

Belarus

482 31 82

Belçika / Belgium

463 47 69

Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina

328 18 90

Brezilya / Brazil

463 86 07

Çek Cumhuriyeti / Czech Rep.

422 10 80

Danimarka / Denmark

489 54 01

Estonya / Estonia Rep.

469 79 69

Etiyopya / Ethiyopia

388 25 57

Fas / Morocco

421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast

479 07 09

Filipinler / Philippines Rep.

472 13 75

Finlandiya / Finland

877 02 35

Fransa / France

421 42 34

Gürcistan / Georgia

425 93 53

Hırvatistan / Croatia Rep.

446 28 70

Hollanda / Netherlands

464 02 01

İspanya / Spain

441 66 99

İsveç / Sweden

422 01 38

İsviçre / Switzerland

421 42 39

İzlanda / Iceland Kazakistan / Kazakhstan

482 22 11

Kore / Korea Rep.

479 04 04

Litvanya / Lithuania

371 51 50

140

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Ukrayna / Ukranie

421 21 41

Ürdün / Jordan

482 24 45

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL Tarih:

/

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

/ 20..........

ADI SOYADI

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ

ŞEHİR

POSTA KODU

ÜLKE

TELEFON

FAX

E-MAIL

VERGİ DAİRESİ/NO

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

ABONE TELEFON

(0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL bilgi@renklikalem.com.tr


“yeni” yüzümüzle yeni kalemlerimizle yeni başarılara beraber imza atalım.

İZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

141


Rehber / Guide

BALÇOVA TERMAL OTEL 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com

HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİR Tel: +90 232 497 60 60 Faks: +90 232 497 60 00 www.İzmir.hilton.com sales.İzmir@hilton.com

SOLTO ALAÇATI HOTEL 2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİR Tel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 69 info@soltohotel.com www.soltohotel.com

DenİzAtı Holiday Village Meryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİR Tel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com

EGE PALAS Cumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 www.egepalas.com.tr

İZMİR PALAS OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.İzmirpalas.com.tr info@İzmirpalas.com.tr

KİLİM OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 Faks: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr

MARLIGHT HOTEL Fevzipaşa Bulvarı 1367 Sk. No:3 Çankaya - İzmir Tel:+90(232) 484 12 13 info@marlightotel.com www.marlightotel.com

OTEL KÂYA Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com

RESIDENCE BUTİK HOTEL Mürselpaşa Bulv. No:28 Fuar karşısı Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 0 232 441 90 90 Faks: +90 232 441 60 40 www.residencehotel.com.tr info@residencehotel.com.tr

VERA PALAS OTEL 1488 sok. No:7 Alsancak - İzmir Tel:+90 232 421 1287-88 Faks:+90 232 421 0269 info@verapalas.com www.verapalas.com

BİRLİK OTEL Yeni Hal Yanı Kaynaklar Buca / İZMİR Tel : +90 232 443 06 56 Fax : +90 232 443 06 70 info@birlikhotel.gen.tr www.birlikhotel.gen.tr

Naz Otel Ali Stair Cad. No: 135 Yenifoça / İZMİR Tel: +90 232 814 78 28 www.nazotel.com

VİLLA SARAY İzmir Cad. Saray. Sk. Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 02 66 Faks: +90 232 723 36 72 www.villasaray-vip.com www.viltur.com

ANGORA BEACH RESORT Doğanbey, Gümüldür İZMİR Tel:+90 232 742 70 00 Faks: +90 232 742 69 99 www.angorabeachresort.com info@angorabeachresort.com

İZAİR

EGEFORM CLUB Kıbrıs Şehitleri Caddesi No 39/101 Mazhar Zorlu İş Merkezi Alsancak / İzmir Tel : +90 232 464 47 03 0232 464 24 24 www.egeformclub.com

ALTIN KAPI 1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47 www.altınkapi.com altınkapi@superonline.com

DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 44 99 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr

EGEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No.6 Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 489 49 49 Faks: +90 232 441 18 74 info@egeby.com.tr www.egeby.com.tr

Adnan Menderes Havalimanı Girişi

35410 Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 298 35 00 Faks: +90 232 298 35 54 www.izair.com s.atli@izair.com.tr

142

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012


LA CIGALE Cumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 86

RED DRAGON İZMİR CHINESE RESTORAN 1379 Sk. N:57/6 Hilton Otel Yanı Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 69

lacigalealsancak@hotmail.com

reddragonchinese@hotmail.com

GÜVERTE BALIK RESTAURANT Fish& Meat Balıkçı Barınağı Mevkii Özdere/İzmir Tel: +90 232 797 82 84 + 90 232 797 84 36 www.guverterestoran.com

İPEKSİ TATLAR Cumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 421 5988 Faks: +90 232 464 9088 www.ipeksitatlar.com

KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİ Atatürk Caddesi 196/A 1.Kordon Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 40 01 Tel: +90 232 422 15 90 www.kordonboyu.com.tr

TAVACI RECEP USTA Atatürk Caddesi No.364 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 444 19 78 +90 232 463 87 97 Faks:+90 232 422 61 71 www.tavacirecepusta.com

TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47 www.topcununyeri.com

VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 464 27 05 10 Sk. N:179/A İnciraltı/İZMİR Tel:+90 232 277 77 66 www.İzmirbalikpisiricisi.com

İLYAS GÖNEN KURUKAHVECİ 904 Sok. No:54 Hisarönü / İZMİR Tel:+ 90 232 483 25 07 Faks: +90 232 483 68 04 www.ilyasgonen.com

A&A ÇİFTE KUMRULAR İnciraltı Cd:49-136 Balçova/İzmir Tel Plus: 0 232 259 75 85 Tel Merkez: 0 232 277 91 58 Fax: 0 232 277 04 77 ciftekumrularnet@gmail.com www.ciftekumrular.com.tr

EGE-KOOP Merkez: 1337 Sk. No:16 Kat: 6-7 As Han Çankaya - İZMİR Tel: +90 232 484 07 07 Faks: +90 232 425 89 24 www.egekoop.org.tr www.4mevsimkonaklari.com

SİMMSAR GAYRİMENKUL Değerlendirme Yalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48 Faks: +90 232 368 95 97 info@simmsar.com.tr www.simmsar.com.tr

SEDEKO 1399 Sok. No.9 K.2 D.5 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 465 18 00 Fax: +90 232 465 29 39 sedeko@sedeko.com.tr www.sedeko.com.tr

Kedİ Kültür Sanat Merkezİ Atatürk Cad. No: 386/A 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 99 35 Faks: +90 232 464 98 35 info@kedikultursanat.org www.kedikultursanat.org www.kedikultursanat.com

SOLMAZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİR Tel :+90 232 463 65 16 (pbx) Faks: +90 232 463 65 20 www.solmaz.com.tr ismailt@solmaz.com

NOTTINGHAM BAR Gazi Kadınlar Sokağı No:13 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 36 72 www.nottingham.com.tr

VAKIF MARKET VE TURİZM İŞLETMELERİ LTD. ŞTİ. Fevzi Çakmak 2. Sokak No.32/21 Demirtepe - ANKARA Tel: +90 312 231 25 63 Faks: +90 312 229 36 44 tmovakfi@gmail.com www.tmovakfi.org.tr

www.reddragon.com.tr

ORION REMAX ORİON GAYRİMENKUL & DANIŞMANLIK Mithatpaşa Cad. No:1133/Z-1 Üçkuyular / İZMİR Tel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 71 info@remax-orion.com www.remax-orion.com

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

AÇAN DEMİR TİC. SAN.LTD. ŞTİ. Ankara Cd. No. 200 A Blok No.11 Demirciler Sitesi Bornova - İZMİR Tel:+90 232 478 18 99 Faks: +90 232 478 19 43 www.acandemir.com.tr

DİKİLİ LİMAN VE TURİZM İŞLETMELERİ TİCARET A.Ş. Atatürk Caddesi No: 11 35980 Dikili – İZMİR Tel: +90 232 671 44 00 Faks: +90 232 671 20 29 info@portofdikili.com www.portofdikili.com

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

143


Bulmaca / Crossword

144

İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.