KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE Mart - Nisan / March - April 2011
26
Manisa
Şehzadeler Kenti
Manisa: The City of Shahzades
68
Mesir
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aday Mesir is nominee to UNESCO World Heritage List
98
ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY
Yıl / Year: 1 Sayı / Issue: 1
1
İhtişamın ardındaki gizem Mystery behind splendour
1 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
2
KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE Yıl / Year : 1 Sayı / Issue : 1 Mart - Nisan / March - April 2011
T.C. Manisa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Adına İmtiyaz Sahibi / Publisher: Erdinç KARAKÖSE İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of Culture and Tourism Genel Yayın Müdürü / Executive Editor: Seyfettin ONAT Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor: Neşe ÖZER Danışma Kurulu / Consultative Board: Başkan: Yüksel Ayhan (Vali Yardımcısı Lieutenant Governor) Prof. Ersin Doğer Prof. Füsun Baykal Yrd. Doç. Engin Akdeniz Yayın Kurulu / Editorial Board: Başkan: Erdinç Karaköse Erşen Akar Ali Arı Murat Umut Doğan Altan Türe Emin Avşar Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 (236) 231 36 85 Fax: +90 (236) 231 03 30 E-posta: manisakulturturizm@hotmail.com http://www.manisakulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Neşa Ofset Amb. San. Tic. A.Ş. Baskı Tarihi / Printing Date:
98 16
Manisa is on the way to become “Brand City”
Manisa “Marka Kent” olma yolunda
18
A peaceful and safe harbour!
26
Manisa: The City of Shahzades
46
Journey to history, culture and health
54
A journey into past in the historical venue
64
Point of religions
68
Curative Ottoman paste of 471 years: Mesir
76
Preference of investors: Manisa
Huzurlu ve güvenli bir liman! Şehzadeler Kenti: Manisa Tarih, kültür ve sağlığa yolculuk Tarihi mekanda geçmişe yolculuk Dinlerin buluşma noktası Osmanlı’nın 471 yıllık şifalı macunu: Mesir Yatırımcıların tercihi: Manisa
Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE
Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri
Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.manisa.gov.tr ve www.manisakulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.
Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Sabriye MERCAN BOLULU
You can have Manisa Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.manisa.gov.tr and www.manisakulturturizm.gov.tr.
Muhabir / Interviewer Ceyda ADAR Çiğdem ASKERİ COŞKUN Ferzan YAPKUÖZ
Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN Rahşan AKSOY Sırma AYDIN
Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.
Renk Ayrımı / Color Seperation Faik KALKAN
REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri / Customer Represantatives Derya ÇOLAK Hakan KÜL Rasim MUTLU Ayla YETKİN Abone Sorumlusu / Subscribe Director Melda HİÇDURMAZ
RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr bilgi@renklikalem.com.tr
90 68 3
The Capital of Treasure and Art: Sardis
90
They are standing strong against time with a crestfallen smile
98
Mystery behind splendour
104
The village where dreams come true
112
Its rich heritage glamorises tables
114
From Kursan until today spring of healing
122
Famous satire master of Kırkağaç: Poet Eşref
126
Finely weaved lives
134
Prominent trademark of Anatolian football: Manisaspor
Servet ve sanatın başkenti: Sardes
Hüzünlü bir tebessümle zamana direniyorlar İhtişamın ardındaki gizem Hayalin hayata dönüştüğü köy
Zengin mirası sofraları süslüyor Kursan’dan günümüze şifa kaynağı
Kırkağaç’ın ünlü hiciv ustası: Şair Eşref İlmek ilmek dokunan hayatlar
Anadolu futbolunun öne çıkan markası: Manisaspor
104
26
Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
78
4 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
The City of Shahzades Our province Manisa which has hosted many civilizations throughout history, is one of the most important cultural tourism cities of our country. Our city which was under the dominion of Hittites, Phrygian, Lydian, Macedonian, Roman, Byzantine, Beylics and Ottoman civilizations, embalms its past rooting back to 26 thousand years before with rich historical texture full of historical ruins and architectural structures that stands still even today. Manisa which was an important sanjak education centre during Ottoman Period, made its name written on the history as a political centre where 16 shahzades who later then inherited the throne such as Mehmet the Conqueror, Suleyman the Magnificent, were educated.
provides it to be one of the most important centres of belief tourism.
Manisa which keeps its heritage from Ottoman Empire alive in the present day with the mosques, inns, baths and tombs located in its city centre and its towns, is the best presentation of the harmonically combination of the old and the new. The fact that three of the seven churches that played an important role in spreading the Christianity to the west, namely Philadelphia, Sardis and Thyateira is located in Manisa, reveals the richness of cultural mosaic and
We believe that Manisa Provincial Culture and Tourism Magazine which we published with the awareness of the importance of printed publication in the advertisement of the cities and which will guide in your trip in “the City of Shahzades” will contribute to the advertisement of our city’s tourism potential, and we hope that it will be useful.
Our province which was selected as one of the “15 Cultural Brand Cities” with its cultural and natural diversification, is among the important centres of culture tourism with its mesir, 471 year-old tradition, handcraft, local tastes in the present day when the conception of holiday transcends sea-sand-sun combination. Apart from lush nature, endemic plant species and recreation spot that open the fate for a completely different holiday in “The city of Shahzades Manisa”, also thermal spring and natural water sources in different towns are important values for the tourism variety in the city.
Celalettin Güvenç Governor
5
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Manisa İlimiz, ülkemizin önemli kültür turizm kentlerinden biridir. Hitit, Frig, Lidya, Makedon, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı uygarlıklarını topraklarında ağırlayan kentimiz, 26 bin yıl önceye dayanan geçmişini, bugün varlığını hala koruyan ören yerleri ve mimari yapılarla süslü tarihi dokusuyla yaşatır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde önemli bir sancak eğitim merkezi olan Manisa, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman gibi daha sonra tahta da geçmiş olan 16 şehzadenin yetiştiği siyasi bir merkez olarak tarih sayfalarına adını yazdırmıştır. Günümüzde kent merkezi ve ilçelerinde bulunan camiler, hanlar, hamamlar ve türbeleriyle Osmanlı’dan kalan mirasını dört bir yanında yaşatan Manisa, eski ve yeninin uyumlu birlikteliğinin en güzel sunumudur. Hıristiyanlığın batıya doğru yayılmasında, önemli rol oynayan yedi kiliseden üçü olan Philadelphia, Sardes ve Thyateira’nın da Manisa’da bulunması kültürel mozaiğinin zenginliğini gözler önüne sererek, inanç turizminin önemli merkezlerinden biri olmasını sağlamıştır.
Kültürel ve doğal çeşitliliği ile “15 Kültür Marka Kenti”nden biri olarak seçilen İlimiz, tatil anlayışının deniz-kum-güneş üçgeninden farklı bir boyuta taşındığı günümüzde, 471 yıldır yaşayan geleneği mesir, el sanatları, yöresel lezzetleri ile kültür turizminin önemli merkezleri arasında yer alır. “Şehzadeler Kenti Manisa”nın bambaşka bir tatil kapısı aralayan yemyeşil doğası, endemik bitki türleri ve mesire yerlerinin yanı sıra farklı ilçelerinde hizmet veren kaplıcaları ve doğal su kaynakları da kentin turizm çeşitliliğinin önemli değerlerindendir. Kentlerin tanıtımında basılı yayınların öneminin bilinciyle yayın hayatına kazandırdığımız ve “Şehzadeler Kenti”ne yolculuğunuzda sizlere eşlik edecek Manisa İl Kültür ve Turizm Dergisi’nin İlimizin sahip olduğu turizm potansiyelinin tanıtımına katkıda bulunacağına gönülden inanıyor, hayırlı olmasını diliyorum.
Celalettin Güvenç Vali
Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Şehzadeler Kenti
Ulu Cami adına yakışır düzenlenecek
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
6
Tarihi Ulu Cami Kıraathanesi’nde vatandaşlarla bir araya gelen Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Ulu Cami’nin etrafında başlatılan kamulaştırma çalışmalarının geldiği nokta hakkında
Ulu Mosque will be organized worthily of its name The Mayor of Manisa, Cengiz Ergün, who came together with the citizens
Tarihi Manisa Bezi Süper Lig’e şal oluyor Manisa Valisi Celalettin Güvenç, Tarihi Manisa Bezi’ni dokuyan kadınların “Tarihi Manisa Bezi Dokuma ve Diğer İş ve Hizmetleri Kadın, Çevre ve İşletme Kooperatifi” adı altında toplandığını
Historical Manisa Linen becomes a shawl for the Super League The Governor of Manisa, Celalettin Güvenç indicated that women who weave the Historical Manisa Linen gather under the name of “Women, Environment and Business Cooperative of Weaving the Historical Manisa Linen and Other Works and Services” and will start a serial production of shawls on the colours of teams included in the Turkish Super League. Giving informa-
at the Coffee House of the historical Ulu Mosque, gave information about the point the expropriation works that have been started around Ulu Mosque have come to. Underlining that they showed a particularity in
ve Türkiye Süper Ligi’nde yer alan takımların renklerinde seri olarak şal üretimine başlayacağını belirtti. Manisa Türk Kadınlar Konseyi Şube Başkanı Mübeccel Kafkaslı ile birlikte makamında gazetecilere bilgi veren Vali Güvenç, Manisa’da yıllardan bu yana kadınların tarihi Manisa Bezi’nden şal dokuduğunu anlatarak, “Biz ‘Acaba sarı lacivertli ve diğer takımların da renklerini içeren şallar üretilirse müşterisini bulabilir miyiz?’ dedik. Bunun için öncelikli olarak Fenerbahçe takımımızın renklerinden tion to the journalists with Mübeccel Kafkaslı, who is the Branch Chairperson of Manisa Turkish Women Council, the Governor Güvenç told that women have weaved shawls from the historical Manisa Linen for years in Manisa and said, “We said to ourselves, ‘Could we find customers if we produced shawls including yellow-dark blue and colours of other teams?’ For this, we primarily made productions from the colours of our Fenerbahçe team and sent them to the Managements of Fenerbahçe and
bilgiler verdi. Bu çalışmaları yürütürken kimsenin mağdur edilmemesi konusunda titizlik gösterdiklerinin altını çizen Başkan Ergün, Ulu Cami’nin tarihi dokusunu ve güzelliğini ortaya çıkarmanın çabası içerisinde olduklarını vurgulayarak, bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek istediklerini söyledi.
terms of suffering noone during these works, the Mayor Ergün emphasised that they are trying to reveal the historical texture and beauty of Ulu Mosque and told that they want to make the region an attraction centre.
üretim yapıp, Fenerbahçe ve Fenerium yönetimine hediye olarak gönderdik. Bundan seri olarak da üretim yapabileceğimizi söyledik. Hemen ciddi şekilde ilgilendiler, üretim yapılırsa satın alabileceklerini, Fenerium mağazalarında bunları sergileyebileceklerini söylediler.” şeklinde konuştu. Üyelerin tamamının kadınlardan oluştuğunu belirten Vali Güvenç, “Trabzonspor da ilgilenmiş, görüşmeler başlamış. Bunun arkası gelecek diye düşünüyorum. Biz de bu çalışmaları destekliyoruz.” dedi. Fenerium as a present. We told them that we could make a serial production as well. They instantly showed a serious interest and told that they could purchase our products and display them in Fenerium stores, if we made production.” Stating that their members are just consisted of women, the Governor Güvenç said, “Trabzonspor has also showed an interest and interviews have started. I think that this will continue. We support these works, as well.”
7 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
8
Tarih aydınlanıyor Manisa’nın tarihi dokularını gün yüzüne çıkarmak için çalışma başlatan Manisa Belediyesi, bu kapsamda kamulaştırma çalışmalarıyla tarihi mekanların önünü açarken, diğer yandan bu eserlerin ışıklandırma çalışmasını da başlattı. Yapılan çalışmalar kapsamında ilk etapta Hüsrev Ağa Hamamı ışıklandırıldı. Hüsrev Ağa Hamamı’nın ardından 22 Sultanlar Türbesi, Sıbyan Mektebi ve Ayni Ali Türbesi’nde de ışıklandırma çalışmaları tamamlandı. Manisa Belediyesi olarak kentteki tarihi dokuların korunmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yürüttüklerini belirten Belediye Başkanı Cengiz Ergün, “Hüsrev Ağa Hamamı ile başladığımız aydınlatma çalışmalarını
22 Sultanlar Türbesi, Sıbyan Mektebi ve Ayni Ali Türbesi’nde de tamamladık. Kentimizde bulunan diğer tarihi dokuların da ışıklandırmasını yapacağız. Böylelikle bu dokularımızın korunması ve
Light is shed on the history illuminated. After Hüsrev Ağa Turkish While the Municipality of Manisa that commenced works in order to reveal the historical textures of Manisa, in this respect opens the way for historical buildings through confiscation procedures, on the other hand, it has started the illumination studies of these works of art. Within the scope of the works, firstly Hüsrev Ağa Turkish Bath was
Bath, 22 Sultans Tomb, Ottoman Primary School and Ayni Ali Tomb’s illumination works were completed. The Mayor Cengiz Ergün who stated that they, as the Municipality of Manisa conducted works in order that historical textures in the city are protected, said “The illumination works that we started in Hüsrev Ağa Turkish Bath, were also completed in 22
Spilos yaza hazır Yüzde yüz müşteri memnuniyeti anlayışıyla 12 ay hizmet veren Spilos Hotel deneyimli kadrosuyla yaz sezonuna hızlı giriyor. Manisa’nın ilk butik oteli olma özelliğini taşıyan Spilos Hotel, en güzel yemekler ve içecekleri Mesir Restaurant’ta haftanın üç günü canlı müzik eşliğinde hizmete sunuyor. Şık dekorasyonu, zengin mönüsü ve güler yüzlü hizmet anlayışıyla kendinizi özel hissedeceğiniz Spil Restaurant’ta dilerseniz sevdiklerinizle akşam yemeği yiyebilir, davetlerinizi bu özel mekanda verebilirsiniz. Bu yaz açılacak olan yarı olimpik açık havuzu da konsepti, benzersiz doğa manzarası ve farklı lezzetlerin kaliteli sunumlarıyla 700 kişiye kadarki düğün, nişan, banguet ve yemek organizasyonlarında adından söz ettiriyor.
Spilos is ready for summer Spilos Hotel, operating nonstop for 12 months with hundred percent customer satisfaction understanding, entered the summer season rapidly with its experienced staff. Spilos Hotel, having the property to be the first boutique hotel in Manisa, offers the most delicious foods
ön plana çıkmasını hedefliyoruz. Tarihe saygı projemiz kapsamında kentimizdeki tarihi mekanları anlam ve önemlerine uygun olarak korumayı kendimize görev biliyoruz.” dedi. Sultans Tomb, Ottoman Primary School and Ayni Ali Tomb. We will also carry out the illumination works of other historical textures in our city. And hence we aim that these textures are protected and come to the forefront. Within the scope of our “Respect to history” project, we assume the protection of historical sites in our city appropriate to their meanings and importance as our duty”.
and drinks three days a week in Mesir Restaurant together with live music. In Spil Restaurant where you will feel yourself special with chic decoration, rich menu and whole-hearted service understanding, you can either have dinner with the ones you love or can host your summons in this special place. Also semi-olympic open swimming pool to be opened this summer as well as its concept, its unique nature view and qualitative presentation of various tastes has made a name for itself in wedding, engagement, banquet and dinner organisations up to 700 people.
9 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
10 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Eğitim Fakültesi, Kültür Merkezi’ne kavuşuyor Celal Bayar Üniversitesi Demirci Eğitim Fakültesi Kampusu’nda yer alan ve daha önce Odak Kafe olarak kullanılan atıl vaziyetteki binada Kültür Merkezi oluşturmak üzere yeni düzenleme çalışmaları başlatıldı. Celal
Faculty of Education attains a Culture Centre Rearrangement works have been started in the inactive building, which is located in Demirci Faculty of Education Campus of Celal Bayar University and was previously used as Odak Cafe, in order to constitute a Culture Centre. It was indicated that the Culture Cen-
Bayar Üniversitesi Yapı İşleri Teknik Başkanlığı’nca projesi çizilen Kültür Merkezi’nin 286 kişi kapasiteli olacağı ve çok amaçlı bir şekilde kullanılabileceği belirtildi. Demirci Eğitim Fakültesi’ne kazandırılacak olan bu yeni Kültür Merkezi sinema, konferans ve tiyatro salonu olarak kullanılabilecek ve yapılan tadilat çalışmaları ile
binada soyunma odaları, banyo ve tuvaletler de yer alacak. Celal Bayar Üniversitesi Demirci Eğitim Fakültesi bünyesinde yapımına başlanan yeni kültür merkezinin Nisan ayı sonunda hizmete alınacağı ve bu merkezde “Akıllı Fakülte” sisteminin de kurularak, online eğitim verilmesi sağlanacağı bildirildi.
tre, which is projected by Celal Bayar University, Acting Head of Construction and Technical Affairs, will have a capacity of 286 people and be used in a multi-purpose way. This new Culture Centre, that will be brought in Demirci Faculty of Education, will be used as a cinema, conference and theatre hall and the building will also have changing rooms, bathrooms and toilets after
the restoration works. It has been reported that the new culture centre, which has started to be constructed within the body of Demirci Faculty of Education Campus of Celal Bayar University, will be engaged at the end of April and online education will also be enabled through establishing the system of “Smart Faculty” at this centre.
Demirci Sineması yenileniyor Mülkiyeti Demirci Belediyesi’ne ait Demirci’nin tek sinema ve konferans salonu olarak kullanılan Cumhuriyet Meydanı’ndaki salonda tadilat başladı. Bölgenin konum olarak en iyi sinema dizaynına sahip salonda tüm tavan ve duvarları akustik açısından uygun olan alçıpen ve taş yünü ile kaplanacağı belirtilirken, salon ve tüm tuvaletler de yeniden dizayn edilecek. Şehir Sineması çok yakında yepyeni yüzü ile hizmet vermeye başlayacak.
Demirci Cinema gets restored A modification has started in the hall at Cumhuriyet Square, which is possessed by Demirci Municipality and used as the only cinema and conference hall of Demirci. While it is indicated that the whole ceilings and walls will be covered with acoustically-convenient wallboard and rock wool in the hall which positionally has the best cinema design of the region, the hall and all bathrooms will be redesigned. The City Cinema will start to serve with its brand new aspect very soon.
11 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
12 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Valilik Kupası’nda Ahmetli başarısı Manisa Valililiği tarafından 20 Şubat 2011 tarihinde düzenlenen Valilik Kupası Halk Oyunları Yarışması’na Ahmetli Halk Oyunları ekipleri damgasını vurdu. Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü’yle ortaklaşa düzenlenen Valilik Kupası Halk Oyunları Yarışması’nda Yıldızlar-Stilize dalda Gökkaya İlköğretim Okulu Türk Halk Oyunları Ekibi yaptığı müthiş gösteriyle en yakın rakibini 6 puan farkla geçerek İl Birinciliğini elde etti. Yaygın Eğitim Kurumları-Stilize dalda Ahmetli Şehit Hasan Yarış Halk Eğitimi ve Bağımlı Mesleki Eğitim Merkezi Yetişkinler Halk Oyunları ekibi, Salihli Halk Eğitimi Merkezi ile aynı puanı almasına rağmen ikinci oldu. Her iki ekibin 85.66 puan aldığı yarışmada hakemlerin yaptığı teknik değerlendirme sonucu belirledi. Atatürk Spor Salonu’nda sekiz ayrı kategoride yapılan yarışmaya 20 takım katıldığı yarışma Manisa Yıldızlar-Stilize dalda İl Birinciliğini elde eden Gökkaya İlköğretim Okulu Türk Halk Oyunları Ekibi, Ekibi 2-3 Nisan’da Burdur’da yapılacak Bölge Yarışmalarında Manisa’yı temsil edecek.
Success of Ahmetli in the Governorship Cup Ahmetli Folk Dance teams left their mark on the Folk Dances Competition of the Governorship Cup that was organised by the Governorship of Manisa on the 20th of February, 2011. At the Folk Dances Competition of the Governorship Cup, which was organised with the cooperation of the Provincial Directorate of Youth and Sports and Directorate of National Education, the Turkish Folk Dance Team of Gökkaya Elementary School beat their closest opponent with an outpoint of 6 with the great show they performed and obtained the Provincial Championship at the branch of Stars- Stylised. Although Ahmetli Şehit Hasan Competition Public Training and Adults Folk Dance Team of the Interdependent Vocational Training Centre obtained the same points with Salihli Public Training Centre at the branch of Informal Education Institutions-Stylised, they became the second. At the competition, in which both of the teams obtained a point of 85.66, the technical assessment performed by the referees determined the result. Turkish Folk Dance Team of Gökkaya Elementary School, which obtained the Provincial Championship at the competition, that was organised in Atatürk Sports Hall in eight different categories and participated by 20 teams, at the branch of Manisa Stars- Stylised, will represent Manisa at the Regional Competitions that will be organised in Burdur, on 2-3 April.
Eski Kasap Hali yenileniyor 1920’li yıllarda Kasap Hali olarak faaliyet gösteren Kapalı Çarşı’da Akhisar Belediyesi’nin katkılarıyla restorasyon çalışmalarına başlandı. Bulgar ustalar tarafından yapıldığı sanılan, uzun yıllar boyunca çeşitli birçok esnafa hizmet veren ve yıpranan Eski Kasap Hali yaklaşık bir yıl sonra yeni yüzüne kavuşacak. Röleve ve Restorasyon uygulanacak Eski Kasap Hali’nin iç kısmı aslına döndürüleceği ve dış mekanların da uyumlu hale getireceği vurgulanırken, tarihi binanın depreme dayanıklı hale de geleceği belirtildi.
The Old Butcher Marketplace gets restored Restoration works have started in the Covered Bazaar, that was in service as the Butcher Marketplace during the 1920s, with contributions from Akhisar Municipality. The Old Butcher Marketplace, which is presumed to have been constructed by the Bulgarian foremen and has worn down since it had served for various shopkeepers for long years, will attain its new appearance approximately one year later. While it was emphasised that the inner side of the Old Butcher Marketplace, which will be applied with Relievo and Restoration, will be turned to its original form and outer spaces will be made concordant, it was also indicated that the historical building will be made earthquake-resistant.
13 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Kula hedefine ulaşıyor
14
Manisa’nın Kula İlçesi’nde Belediye tarafından yürütülen Meryem Ana Kilisesi ve tarihi Zafer Okulu restorasyon çalışmalarını yerinde inceleyen Belediye Başkanı Selim Aşkın, kilise ve okulun sokak sağlıklaştırma çalışması ile birlikte Kula’da istenilen hedefe ulaşılacağını söyledi. Meryem Ana Kilisesi’nin Kula’nın önemli unsurlarından bir tanesi olduğunu belirten Aşkın, kilisenin bir kültür merkezi olarak hayatına devam edeceğini ifade etti. Tarihi Zafer Okulu restorasyon çalışması alanını da ziyaret eden Aşkın, okulun Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi olarak faaliyetini sürdüreceğini belirtti.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Kula accomplishes its objective The Mayor Selim Aşkın, who investigates the restoration works of the Virgin Mary Church and the historical Zafer School that are carried out by the Municipality in Kula District of Manisa on site, told that the church and school will accomplish the desired objective in Kula, together with the street improvement work. Stating that Virgin Mary Church is one of the important elements of Kula, Aşkın expressed that the church will move on as a culture centre. Aşkın, who also visited the restoration site of the historical Zafer School, stated that the school will maintain its activity as Anadolu Fine Arts High School.
Çocuklar çiziyor, onlar dokuyor Salihli Belediyesi resim kursuna katılan bir öğrencinin resminden yola çıkarak dokunan halı Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği proje tabanlı beceri yarışmasına gönderilecek. Sultan Özdemir tarafından Halk Eğitim ve Salihli Belediyesi Halıcılık Atölyesi’nde işlenen dokuma halı, resmin bire bir halı
Children draw and they weave The carpet, which was weaved as a result of being inspired by a picture drawn by a student who attend the painting course of Salihli Municipality, will be sent to a skill competition that is based on the project organised by the Ministry of National Education. Being weaved by Sultan Özdemir at the Carpet Workplace of the Public Training Centre and Salihli Municipality, the
desen kağıdına aktarılmasıyla yapılıyor. Projenin amacının el dokumacılığını sevdirmek ve yaşatılmasına yardımcı olmak olduğunu belirten Sultan Özdemir; “Fabrika üretimi halıları inceledim makineleşmenin duyguyu büyük ölçüde törpülediğini gördüm. Çocuklarımızın odalarına, onlara yakışır, onlar gibi doğal, sevimli bir halı dokumak istedim. Amacım çocuk resimleriyle el sanatlarımızı buluşturmaktır.” dedi. hand-knotted carpet is made through transferring the picture on the carpet pattern paper exactly. Stating that the project aims to make people love and protect hand weaving, Sultan Özdemir said; “I examined the factory-made carpets and saw that mass production substantially rasps feelings. I wanted to weave a carpet for our children’s rooms that would befit them and be natural and pretty just like them. My purpose is to bring children’s pictures and our handicrafts together.”
Manisa EMITT’ten ödülle döndü
Manisa returned from EMITT with an award
Su Deposu Mevkii’ne mesire alanı
A recreation spot for Su Deposu Site
Kula Belediyesi tarafından Kula Su Deposu Mevkii’nde başlatılan çevre ve peyzaj düzenleme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Bin 500 kişiye hizmet verecek olan mesire alanında yürüyüş parkurları, gezi alanlarının yanı sıra otopark da yer alacak. Su Deposu Mevkii’nde yol genişletme ve düzenleme çalışmaları da sürüyor.
The environment and landscape works, which were started in Kula Su Deposu Site by Kula Municipality, have been proceeding at full steam. There will be walking tracks, trip fields, as well as a parking lot in the recreation spot that will serve for a thousand 500 people. Road expansion and regulation works have been also sustaining in Su Deposu Site.
Irlamaz’a 30 bin ağaç Turgutlu’da geçtiğimiz yıllarda hizmet vermeye başlayan Irlamaz Rekreasyon Alanı’nda 30 bin ağacın fidanları dikilmeye başlandı. Dikimlerin sona ermesiyle birlikte Irlamaz Rekreasyon Alanı, iki etabında toplam elli binden fazla ağaçla ülkemizin en büyük kent ormanlarından birisi haline gelecek. Fidan dikimlerinin bir süre devam edeceği, ardından da alanda çimlendirme çalışmalarının başlayacağı belirtiliyor.
through the animation Fatih the Conqurer, Suleyman the maGnificent, Hafza Sultan and Merkez Efendi. Moreover, a one and half hour live broadcasting was conducted for four days by TRT Documentary Channel in the Manisa stand organised in accordance with the co-ordination of Manisa Provincial Directorate of Culture and Tourism.
30 thousand trees for Irlamaz The saplings of 30 thousand trees have started to be planted in Irlamaz Recreation Area, which started to give service in Turgutlu in the previous years. At the end of the plantings, Irlamaz Recreation Area will become one of the largest city forests of our country, with totally more than fifty thousand trees on both legs. It is indicated that saplings will be planted for a while and then germination works will be started on the area.
Mart - Nisan‘ 11
The stand of Manisa that attended to 13th East Mediterranean International Tourism and Travel Exhibition (EMITT) held for the third time in İstanbul between February 10 and February 12 attracted many interest. The advertisements of Manisa who was selected with
its “Virtual Trip to Manisa” concept as the winner among the cities that have shown best their values and was awarded with “Best Stand Show”, were carried out with the advertisements “Virtual Trip to Manisa” in LED screens of nine square meters by per procuration animating the sultans educated in Manisa and mixing and spilling mersir, exhibiting Hafsa Sultan Cab and
15 Manisa Turizm
İstanbul’da 10-12 Şubat tarihleri arasında 13. kez düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’na (EMİTT) bu yıl üçüncü kez katılan Manisa, standıyla büyük ilgi gördü. “Manisa’ya Sanal Yolculuk” konseptiyle katıldığı fuarda değerlerini en iyi gösteren iller arasında birinci olarak “En iyi Stant Show” ödülüne layık görülen Manisa’nın tanıtımı, dokuz metrekarelik LED ekranlardan
gerçekleştirilen “Manisa’ya Sanal Yolculuk” tanıtımları, Manisa’da yetişen padişahların temsili olarak canlandırılması, mesirin temsili olarak karımı ve saçımı, Hafsa Sultan Faytonu’nun sergilenmesi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Hafsa Sultan ve Merkez Efendi canlandırmaları ile yapıldı. Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü koordinasyonunda düzenlenen Manisa standında ayrıca TRT Belgesel Kanalı tarafından dört gün boyunca bir buçuk saat canlı yayın gerçekleştirildi.
16 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
MANİSA “Marka Kent”
olma yolunda
Manisa is on the way to become “Brand City” Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamında “15 Kültür Marka Kenti”nden biri olarak belirlenen Manisa’da markalaşma çalışmaları hızla sürüyor.
The brandization studies continue in full speed in Manisa which is determined as “One of the 15 Culture Brand Cities” within Turkey Tourism Strategy Action Plan.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı (2007 – 2013) kapsamında “15 Kültür Marka Kenti”nden biri olarak belirlenen Manisa’da markalaşma çalışmalarına hız verildi.
hayatın içerisine çekilerek insanlarla buluşturulmasını sağlamak, insanların buralardan tarihi ve kültürel dokuyu hissederek yaşamalarına imkan verecek düzenlemelerin olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
The brandization studies have been accelerated in Manisa which is determined as “One of the 15 Culture Brand Cities” within Turkey Tourism Strategy Action Plan (2007-2013) prepared by the Ministry of Culture and Tourism.
Manisa’nın kültür marka kenti seçilmesinin ardından “Marka Kent Eylem Planı” hazırladıklarını ifade eden Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, talepleri karşılayacak sosyal tesis, altyapı, mekan düzenlemeleri, yol, ulaşım ve her türlü teknik düzenlemenin yapılmasıyla ilgili çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini söyledi. Öncelikli hedeflerinin Manisa’nın turizm altyapısını çok iyi hazırlamak ve bu altyapıyla beraber tanıtımını yaygınlaştırmak olduğunu belirten Karaköse, “Öncelikle Manisa’nın tarihi, kültürel mekanlarını restore etmek, onarmak, bunların sosyal
Kültür turizmi açısından markalaştırılması düşünülen illerde Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı kapsamında, uluslararası standartlarda şehir müzeleri kurulması, tarihi, kültürel ve mimarı özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonunun yapılması gibi mimari düzenlemeler; ulaşım sistemi ile ilgili düzenlemeler; kongre turizmine yönelik tesis ve aktivitelerin canlandırılması çalışmalarının başlatılması, sanat köyleri kurulması gibi kültürel aks düzenlemeleri; kent merkezinde turizm danışma bürolarının açılması, yerel idare ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği altyapı ve üstyapı eksiklerinin
Manisa Provincial Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse, mentioning that they prepared “Brand City Action Plan” after Manisa was selected as culture brand city, said that works regarding social facility, infrastructure, landscape arrangement, road, transportation and any technical arrangements that would meet demands were continuing in an intense manner. Karaköse, stating that their primary aim is to develop tourism infrastructure of Manisa excellently and to spread its advertisement together with this infrastructure, said “We think that a necessity of the arrangement that will al-
“2010-2011 yılı içerisinde üzerinde çalıştığımız altı tane tarihi yapının restorasyonu var. Başta Kültür Turizm Müdürlüğü binamız olmak üzere, bedesten, müzemiz, Akhisar’daki bir müzenin yeniden restore edilerek hayata geçirilmesi, Özel İdaremizin kaynaklarıyla iki tane Manisa evinin restore edilmesi için çalışıyoruz. Diğer yandan birçok tarihi yapının mülkiyetine sahip Vakıflar tarafından da ilimizde çok sayıda hamam, han gibi yapılar restore ediliyor. Tabii ki bunlar tek başına yeterli değil. Bunlarla beraber ilin diğer fiziki mekanlarının da turizmin talebine cevap verecek ve kentimize gelecek olan turist ve ziyaretçilerin memnuniyetini de gerçekleştirecek şekilde düzenlenmeleri gerekiyor.”
In the cities in which their brandization in terms of culture tourism is considered, within Turkey Tourism Strategy Action Plan, establishing city museums in international standards, architectural arrangements such as carrying out the restoration works of structures and ruins having historical, cultural and architectural properties, arrangements regarding transportation system, commencing the regeneration studies of facility and activities intended for congress tourism, cultural axle arrangements such as establishing art villages, opening tourism information offices in city centre, co-operation
with local administrations and relevant institutions and carrying out physical and social arrangements such as making up the infrastructure and superstructure shortages are aimed. Erdinç Karaköse, stating that they specified what needed to be done for Action Plan and that they are working on various areas in order to bring these into life as early as possible, summaries these works as such: “In 2010-2011, there are the restorations of six historical structures on which we are working on. We are working on the bring into life of primarily out Culture and Tourism Directorate building, covered bazaar and museum, and the museum in Akhisar by restoring them, and also the restoration of two Manisa house with the sources of our Special Provincial Administration. On the other hand, a number of buildings such as Turkish baths and inns are being renovated by the Foundation which has the acquisition of property of many historical buildings. Of course, these are not enough per se. Together with this, we have to arrange the other physical places of the city in order that they can respond the demands of tourism and they can satisfy the tourists and guests coming to our city.”
Mart - Nisan‘ 11
low people to live by feeling historical and cultural texture from these places by firstly restoring, repairing historical and cultural places in Manisa, and making them be inside the social life and hence making them meet with the people”.
17 Manisa Turizm
tamamlanması gibi fiziksel ve sosyal düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Eylem Planı’na yönelik yapılması gerekenleri belirlediklerini ve bunların en kısa zaman içerisinde hayata geçirilmesi doğrultusunda değişik alanlarda çalıştıklarını anlatan Erdinç Karaköse, bu çalışmaları şöyle özetledi:
18 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Huzurlu ve güvenli
bir liman! A peaceful and safe harbour!
Manisa’nın Bulduğu her çokfırsatta sayıdaBaba tarihi mirasa Ocağıve Manisa’yı kültürel ziyaret değere sahip edenillerimizden Devlet Bakanı birive olduğunu Başbakansöyleyen Yardımcısı Manisa Bülent İl Kültür Arınç,ve“Manisa Turizm Müdürü benim Erdinç Karaköse, için dostlarımın en az Manisa’nın uzattıkları nüfusu sağlam kadar bir eldir.” turistin diyor. gelmesini sağlamayı hedefliyor.
State Minister and Vice Prime Minister Bülent Arınç, who visits his Family Home Manisa whenever possible, says, “To me, Manisa is a strong hand bestowed by my friends.”
Her insan için doğup büyüdüğü, ekmeğini kazandığı topraklar onun vazgeçilmezidir. Dünyanın öbür ucuna da gitse çocukluğunun en güzel anılarıyla bütünleşir, bir gün oraya geri dönme hayali. Bulduğu her fırsatta Baba Ocağı Manisa’yı ziyaret eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Manisa denildiğinde ilk anılan isimler arasında yer alıyor. Adeta kentle özdeşleşen ismiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kenti en iyi şekilde temsil ederek Manisalıların da gururu olan Arınç, Manisa’yı “Huzurlu ve güvenli bir liman” sözleriyle betimliyor. Okul ve çalışma hayatının büyük bir bölümünü Manisa’da geçiren Arınç, kentle ilgili
The homeland of every person where s/ he earns her/his keep is an indispensable thing for her/him. The dream of going back to those territories one day becomes integrated with the best memories of her/his childhood, even if s/he goes to the other end of the world. State Minister and Vice Prime Minister Bülent Arınç, who visits his Family Home Manisa whenever possible, is among the first names to be remembered when Manisa is mentioned. Arınç, who has become a pride also for the people of Manisa through representing the city ideally at the Turkish Grand National Assembly with his name which has fairly been identified with the city,
Manisa yalnızca tarihi eserleri ile değil, aynı zamanda doğası ve kültürel değerleri ile de geleceğin turizm kenti olmaya adaydır.” “Manisa is a candidate to be the tourism city of the future, not only with its historical artefacts, but also with its nature and cultural values.”
Mart - Nisan‘ 11
Bursa doğumlusunuz ancak hayatınızın önemli bir bölümünü Manisa’da geçirmişsiniz. Manisa sizin için ne anlam ifade ediyor? ARINÇ: Rahmetli Babam Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuşuydu. Devlet memuru olması nedeniyle hayatı sürekli memleketin değişik köşelerinde hizmet etmekle geçti. Ben de babamın görevi nedeniyle Bursa’da doğdum. Daha sonra Elazığ’a tayinimiz çıktı. İlkokul dördüncü sınıfa kadar da Elazığ’da kaldık. Rahmetli babam emekli olunca da, Baba Ocağı’nın bulunduğu Manisa’ya döndük. Babam Manisa’nın Yunt Dağı bölgesindeki Büyük Sümbüller Köyü’ndendir. Yunt Dağı’nın insanı, çalışkan, dürüst, devletini ve milletini seven güzel insanlardır. Rahmetli babam hemen hemen bütün bir ömrünü memleketin değişik yerlerinde görevde geçirmesine rağmen içinde büyük bir Manisa özlemi vardı. Zaten emekli olur olmaz da Manisa’ya yerleşti. Ancak takdiri ilahi, daha genç sayılacak bir yaşta memleketine doyamadan vefat etti. Rahmetli annem; ben ve üç
19 Manisa Turizm
duygularını şöyle özetliyor: “25 yıl ekmeğimi Manisa’dan kazandım. Yuvamı bu şehirde kurdum, çocuklarım gözlerini bu şehirde dünyaya açtı. Manisa deyip gözümü şöyle bir kapattığımda, çocukluk-gençlik arkadaşlarım, siyasette dava arkadaşlarım, dostlarım, akrabalarım, yol arkadaşlarım ve acısı-tatlısı ile bütün bir hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. İşte bu görüntüye baktığımda Manisa benim ekmek gibi, su gibi aziz, acı tatlı hatıraların savrulduğu ömrümün bereketli bir harman yeridir.” Manisa’nın kendisi için “Sağlam bir el” olduğunu söyleyen Arınç, “Manisa’yı ziyaret etmek, burada hemşerilerimle, dostlarımla buluşmak, şehrimizin geliştiğini, kalkındığını görmek siyasetteki motivasyonumu arttırıyor.” diyor ve ekliyor: “Bütün bir ömrümün geçtiği bu şehrin her şeyini özlüyorum.” ağabeyimle birlikte Manisa’da yaşamını sürdürdü. Kendisi Alanyalı olmasına, orada akrabalarımız olmasına rağmen Baba Ocağımızı terk etmedi. O da ömrünün sonuna kadar Manisa’da yaşadı. Manisa, ömrünün büyük bir bölümünü gurbette geçiren anne ve babam, onlarla birlikte aynı gurbetlik duygusunu yaşayan tüm kardeşlerim için, gurbetteki yitik yanımızdı. Hepimizin düşüncesinde, hayallerinde adeta Manisa; hareketli gurbet hayatımızı sükuna kavuşturacağımız bir son durak, huzurlu ve güvenli bir liman gibiydi. Ben ilkokul son sınıfı, ortaokulu ve liseyi Manisa’da okudum. Üniversitenin ardından avukatlık hayatıma Manisa’da başladım. 25 yıl ekmeğimi Manisa’dan kazandım. Yuvamı bu şehirde kurdum, çocuklarım gözlerini bu şehirde dünyaya açtı. Siyaset hayatımın büyük bir bölümünü bu şehirde icra ettim. Manisa deyip gözümü şöyle bir kapattığımda, çocukluk-gençlik arkadaşlarım, siyasette dava arkadaşlarım, dostlarım, akraba-
describes Manisa with the words of “a peaceful and safe harbour”. Having spent a great part of his school and business life in Manisa, Arınç summarises his feelings about the city as follows: “I earned my living from Manisa for 25 years. I set up my home in this city, my children opened their eyes to the world in this city. When I think about Manisa and close my eyes, my childhoodyouth friends, joinder friends in politics, fellows, relatives, fellow travellers and my whole life with its ups and downs flash before my eyes. When I look as this picture, I see that Manisa, which is as precious as bread and water, is a fertile threshing field of my life in which bitter sweet memories disperse around.” Indicating that Manisa is a “Strong hand” for him, Arınç says, “Visiting Manisa, meeting my fellow citizens and friends here, witnessing the progress and improvement of our city increase my motivation in politics.” and he adds: “I miss everything about this city where I have spent my whole life.”
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
20
of my brothers and sisters who experienced the same feeling of homesickness together with them. Manisa was fairly in our thoughts and dreams; it was just like a final destination and a peaceful and safe harbour, where we could make our mobile foreign-land life peaceful.
larım, yol arkadaşlarım ve acısı-tatlısı ile bütün bir hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. İşte bu görüntüye baktığımda Manisa benim ekmek gibi, su gibi aziz, acı tatlı hatıraların savrulduğu ömrümün bereketli bir harman yeridir. Manisa benim için; çocukken top koşturduğum, bilye yuvarladığım cıvıl cıvıl bir sokak, sıcacık ekmeği arkadaşlarımla bölerek saf zeytinyağına bandığım bir avukatlık bürosu, davam ve inançlarımı haykırdığım bir meydan, dostlarımla birlikte bir çay içimi soluklandığım serin bir çınar altı, kurşundan kubbeleri altında el açtığım tarihi bir cami, şifa bulmak bahanesi ile kubbelerden savrulan mesirleri kapmaya çalıştığım bir şenlik yeri, sarp kayalarına sırtımı yaslayarak güven bulduğum Spil Dağı ve dostlarımın uzattıkları sağlam bir eldir. Manisa’ya ne sıklıkta geliyorsunuz? Manisa’da yapmaktan ve gitmekten hoşlandığınız şeyler nelerdir? ARINÇ: Ben 1995 yılından itibaren kesintisiz bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Manisa’yı bir milletvekili olarak temsil etmekteyim. Yani tam on altı yıldır meclisteyim. Bu süre içerisinde, önce bir milletvekili olarak, mensubu bulunduğum siyasi partilerde üst düzey yönetici olarak, iki dönem meclis başkanı ve bugün de bir Başbakan Yardımcısı ve Bakan olarak, başta tüm ülkeme özellikle de Manisa’ya hizmet etmekteyim. Manisa benim hep önceliğim oldu.
You were born in Bursa, but spent a significant part of your life in Manisa. What does Manisa mean to you? ARINÇ: My deceased father was the Chief Master Sergeant of the Gendarme. Since he was a public servant, he spent his life serving in different corners of the country all the time. I was born in Bursa due to my father’s duty. Then we were appointed to Elazığ. We stayed in Elazığ until my fourth grade in the primary school. When my deceased father got retired, we returned to Manisa where our Family Home was present. My father is from Büyük Sümbüller Village, which is located in Yunt Mountain Region of Manisa. The people of Yunt Mountain are very nice, diligent and honest people who love their government and nation. Even though my deceased father spent almost his whole life in different places of the country for his duty, he had a great longing for Manisa inside. After all, he settled in Manisa as soon as he got retired. But with the will of God, he passed away at a youngish age, before he had enough of his hometown. My deceased mother sustained her life in Manisa together with me and my three elder brothers. Even though she is from Alanya and we have relatives there, she never left our Family Home. She lived in Manisa till the end of her life, as well. Manisa was our lost side in the foreign land for my parents, who spent a great part of their lives in foreign lands, and for all
I completed my final year of primary education, secondary and high education in Manisa. After the university, I started my career as a lawyer in Manisa. I earned my living from Manisa for 25 years. I set up my home in this city, my children opened their eyes to the world in this city. I performed a significant part of my political life in this city. When I think about Manisa and close my eyes, my childhood-youth friends, joinder friends in politics, fellows, relatives, fellow travellers and my whole life with its ups and downs flash before my eyes. When I look as this picture, I see that Manisa, which is as precious as bread and water, is a fertile threshing field of my life in which bitter sweet memories disperse around. To me; Manisa is a chirpy street where I played with balls and marbles, a law office where me and my friends shared hot bread with pure olive oil, a square where I exclaimed my cause and beliefs, a cool undersycamore where I had a rest to drink tea together with my fellows, a historical mosque under whose leaden domes I opened my hands to pray, a festival area where I tried to catch the mesir being scattered from the domes under the guise of healing, Spil Mountain where I lied my back towards the stiff rocks and found confidence and a strong hand bestowed by my friends. How often do you come to Manisa? Can you tell us about the things you like to do and go in Manisa? ARINÇ: I have been representing Manisa at the Turkish Grand National Assembly as a parliamentarian without interruption, since 1995. In other words, I have been at the assembly for sixteen years. Within this process, I have served for my whole country, especially for Manisa firstly as a parliamentarian, a senior manager in political parties of which I am a member, the president of the assembly for two periods and today,
Bulunduğum her kademede, iktidarda ve muhalefette büyük bir gayretle Manisa’ya hizmet etmeyi sürdürdüm. Çünkü ben, Manisa’da çöpten karton toplayan, ovada yaz sıcağı altında çapa vuran, sanayide çekiç sallayan, çarşıda helalinden kazanmak için sabırla müşteri bekleyen bir esnafın, evinde çocuk yetiştiren annelerin oylarını alarak buralara geldim. Kimlerin hangi niyet ve beklenti ile bana ve partime oy verdiğinin bilincini her zaman koruyorum. İşte bütün bunlardan dolayı benim en hoşlandığım
şey, bize umut bağlamış hemşerilerimize hizmet etmektir. Manisa’da bir taşın bir taş üstüne koyulmasında bir katkım oluyor ise o gün hayatımın en mutlu anlarından birisini yaşamış oluyorum. Manisa’nın kalkındığını görmek, şehre geldiğimde, bir işyerinin, tamamladığımız bir hizmetin açılışını yapmak ya da şehrimize önemli katkılarda bulunan bir tesisin temelini atmak en fazla keyif aldığım şeylerdir. Ben Manisa’ya her fırsatta geliyorum. Manisa’yı ziyaret etmek, burada hemşerilerimle, dostlarımla buluşmak, şehrimizin geliştiğini, kalkındığını görmek siyasetteki motivasyonumu arttırıyor. Manisa’dan uzak kaldığınızda en çok neyi özlüyorsunuz? ARINÇ: Manisa’ya oldukça sık geliyorum. Bütün bir ömrümün geçtiği bu şehrin her şeyini özlüyorum.
Mart - Nisan‘ 11
Manisa’nın nasıl anılmasını istersiniz? ARINÇ: Bugün Manisa ülkemizin dört bir tarafında da güzel özellikleri ile anılmaktadır. Başta insanımız olmak üzere Manisa’nın ürettiği bütün değerler
I serve as the Vice Prime Minister and a Minister. Manisa has always been my priority. I have continued to serve for Manisa at every grade, government and opposition I held with a great effort. Because I have come to this point by receiving the votes of the people who collect garbage paper boxes, mattock on the plain under the summer heat, pound in the field of industry, the craftsmen who patiently wait for their customers in order to make honest earnings in the market place and mothers who raise their children at home in Manisa. I always protect the consciousness of who voted for me and my party and with what intentions and expectations. Due to all of these, the most important thing I like doing is to serve for our fellow citizens who have pinned their hopes on us. If I have a contribution for putting a stone on another stone in Manisa, then I have one of the happiest moments of my life that day. When I come to the city, seeing that Manisa is progressing, opening a business or an employment we have completed or laying the foundations of a facility that makes important contributions to our city are among the things I enjoy the most. I come to Manisa whenever possible. Visiting Manisa, meeting my fellow citizens and friends here witnessing the progress and improvement of our city increase my motivation in politics.
21 Manisa Turizm
Sizin gözünüzde Manisa nasıl bir kent? ARINÇ: Manisa Anadolu üzerinde kurulmuş bütün medeniyetlere ev sahipliği yapmış, bölgenin en önemli kentlerinden birisidir. Bereketli ovaları, ırmakları ile bölgenin en münbit (bereketli) topraklarına sahiptir. Şehrimizde, zeytin, incir, üzüm, pamuk ve daha birçok ürün en mükemmel bir şekilde yetişir. Topraklarımızdan adeta bereket fışkırır. Bunun yanı sıra Manisa’nın zengin tarihi birikimi şehrimizin kültürel birikimine de büyük katkılar sağlamıştır. Özellikle Osmanlı Devleti’nin şehzadelerinin yetiştirildiği bir siyasi merkez olması, şehrimizin sosyal ve siyasi birikimine de büyük katkılar sağlamıştır. Bunların yanı sıra Manisa, camileri, medreseleri ile zengin bir inanç beldesidir. Bütün bu saydığım özelliklerin Manisa’nın insan dokusunun oluşmasında önemli katkıları olmuştur. İnsanımız, çalışkan, dürüst, helal kazanmaya özen gösteren, milli ve manevi duyguları yüksek, devletine ve milletine gönülden bağlıdır. Bu özellikleri hepimiz için birer iftihar kaynağıdır. Özetle Manisa, güzel, dürüst ve çalışkan insanların; ürettiği ve istihdam yarattığı huzurlu bir şehirdir.
“Manisa’da bir taşın bir taş üstüne koyulmasında bir katkım oluyor ise o gün hayatımın en mutlu anlarından birisini yaşamış oluyorum.”
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
22
“If I have a contribution for putting a stone on another stone in Manisa, then I have one of the happiest moments of my life that day.” hepimizin yüz akıdır. Manisa denilince, üzümü, zeytini, inciri ve pamuğu akla gelir. Mesir macunu dünyanın en eski festivallerinde ve bugünde canlı bir şekilde sürdürülen etkinliklerinden birisidir. Mesir macunumuzu bütün dünya tanımaktadır. Manisa güzel insanları ile tanınır. Ben bütün bunların yanı sıra Manisa’nın özellikle tarım, sanayi ve turizmde büyük bir dünya kenti olarak anılmasını arzu ediyorum. Bunun için de elimizden geleni yapıyoruz. Turizm konusunda nasıl görüyorsunuz? Manisa’nın daha faza dışarıya açılması gerektiğini düşünüyor musunuz? ARINÇ: Manisa uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, bölgede kurulan tüm medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Dolayısı ile bugün Manisa’da söz konusu medeniyetlerin izleri mevcuttur. Özellikle Manisa Osmanlı Devleti’nden büyük izler taşımaktadır. Bir şehzade şehri olan Manisa’ya ecdadımız da gözü gibi bakmış, şehrimizi imar etme konusunda oldukça da cömert davranmışlardır. Bugün Manisa’mızda turistik değere sahip birçok tarihi eser vardır. Mesir Macunu Şenlikleri ise bugün de bütün dünyanın ilgi ile izlediği ülkemizin belki de dünyanın en eski festivallerinden birisidir. Her yıl bu şenlik için yurdumuzun dört bir yanından ve yabancı ülkelerden binlerce insan akın etmektedir.
What do you miss most when you get distanced from Manisa? ARINÇ: I come to Manisa very often. I miss everything about this city where I have spent my whole life. What kind of a city is Manisa in your eyes? ARINÇ: Manisa is one of the most important cities of the region, which hosted all civilizations that were established on Anatolia. It has the most fertile territories of the region with its rich plains and riv-
ers. In our city, olive, fig, grape, cotton and many more products are cultivated perfectly. So to say, blessing springs from our territories. Besides, the rich historical background of Manisa has also made great contributions to the cultural background of our city. Especially the fact that it is a political centre where the shahzades of the Ottoman Empire were raised has also made great contributions to the social and political richness of our city. On the other hand, Manisa is a rich religious city with its mosques and madrasahs. All these features I have mentioned have had great contributions to the constitution of human texture of Manisa. Our people are diligent, honest people with high national and moral feelings, who are attentive to make an honest earning and bond with their government and nation at heart. These features are the sources of pride for all of us. In short, Manisa is a peaceful city where the nice, honest and diligent people produce and provide employment. How would you want Manisa to be remembered? ARINÇ: Today, Manisa is remembered with its beautiful characteristics across the country, as well. All values created by Manisa, primarily our people, are the
How do you see the city in terms of tourism? Do you think that Manisa should expand abroad in a more impressive way? ARINÇ: Manisa has a long historical background. As I have stated earlier, it hosted all civilizations that were established in the region. Accordingly, the traces of the aforementioned civilizations are present in Manisa today. Manisa carries great traces especially from the Ottoman Empire. Our ancestors also doted upon Manisa, which is a city of shahzades, and they treated very generously in terms of reconstructing our city. There are lots of historical artefacts that have touristic value in our Manisa today. Mesir Paste Festival, on the other hand, is probably one of the oldest festivals of our country and the world, which is watched by the whole world with interest today, as well. Thousands of people raid
from all corners of our country and from foreign countries for this festival every year. Mesir Paste Festival is an important value for the introduction of our Manisa. Manisa is a candidate to be the tourism city of the future, not only with its historical artefacts, but also with its nature and cultural values. Trends of tourism rapidly change in the world. There is a shift of interest from the preference of sea-sandsun to historical, cultural and natural places now. This new condition makes Manisa advantageous from the point of view of the values it has. Tourism is a business of introduction at the same time. All of our institutions, primarily the Governorship, are in a great struggle for Manisa to attract domestic and foreign tourists. We are obtaining its results. As a result of the studies we carried out, an important increase has occurred on the total number of tourists, as well. While approximately 118 thousand tourists visited Manisa in 2003, this number became 291 thousand with an increase of approximately 150 percent in 2010. Do you think that with its natural sources, historical and cultural characteristics, Manisa reflects its richness sufficiently? ARINÇ: During the period of our government, Manisa has entered into a serious onset of improvement in almost every area. The problems in the fields of health, education, industry, agricul-
Mart - Nisan‘ 11
Doğal kaynakları, tarihi ve kültürel özellikleri ile Manisa’nın sahip olduğu birikimin yeterince yansıtıldığını düşünüyor musunuz? ARINÇ: Manisa, iktidarımız döneminde, hemen her alanda ciddi bir kalkınma hamlesi içerisine girmiştir. Sağlık, eğitim, sanayi, tarım, ulaşım, toplu konut ve altyapı alanlarında yeni bir perspektif ile sorunlar ele almıştır. Bugün, sanayi ve tarım kesimine yaptığımız akılcı yatırımlar ile Manisa ihracat yapan bir
sources of honour for all of us. Once Manisa is mentioned, its grape, olive, fig and cotton are remembered. Mesir paste is one of the oldest festivals of the world and activities that is sustained in a colourful way even today. Our mesir paste is known by the whole world. Manisa is known with its nice people. As well as all these, I also want Manisa to be remembered as a great world city, especially in terms of agriculture, industry and tourism. And for this, we are doing our best as we can.
23 Manisa Turizm
Mesir Macunu şenlikleri Manisa’mızın tanıtımında önemli bir değerdir. Manisa yalnızca tarihi eserleri ile değil, aynı zamanda doğası ve kültürel değerleri ile de geleceğin turizm kenti olmaya adaydır. Dünya’da turizm konusunda trendler hızla değişmektedir. Artık, deniz-kum-güneş tercihinden, tarihi kültürel ve doğal mekânlara yönelik ilgi kayması yaşanmaktadır. Bu yeni durum Manisa’yı, sahip olduğu değerler itibari ile avantajlı kılmaktadır. Turizm aynı zamanda bir tanıtım işidir. Manisa’nın yerli ve yabancı turist çekmesi için başta Valilik olmak üzere bütün kurumlarımız büyük bir çaba içerisindedir. Bunun da sonuçlarını almaktayız. Yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda, toplam turist sayısında da ciddi bir artış olmuştur. 2003 yılında yaklaşık 118 bin turist Manisa’yı ziyaret ederken bu rakam yaklaşık yüzde 150’lik bir artışla 2010 yılında 291 bin olarak gerçekleşmiştir.
24 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
şehir konumuna gelmiştir. Geçtiğimiz yıl Manisa dört milyar liralık ihracat ile Türkiye’nin birçok ilini geride bırakmıştır. Tarım ve hayvancılık sektörüne yaptığımız yatırımların neticesinde, başta kuru üzüm, zeytin ve tütün üretiminde Türkiye’nin lokomotifi konumuna geldik. Küresel ısınma ve doğal kaynakların azalması nedeniyle tüm dünyada yaşanan gıda arzındaki düşü dikkate alarak, ürün çeşitliliğimizi de arttırmayı hedefliyoruz. Böylelikle hem ülkemizin hem de Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinin gıda deposu olmayı amaçlıyoruz. En öncelikli gündem maddelerinden birisi olan eğitime yatırımlarımız Manisa tarihinin en yüksek seviyelerindedir. 2003-2010 yılları arasında 189 okul ve 2 bin 201 derslik inşa ederek, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan dersliklerin yüzde 32’sini bu dönemde gerçekleştirmiş olduk. Manisa sağlık hizmetlerinde de son sekiz yıl içerisinde 75 milyon liralık yatırım almıştır. Bu para ile yeni hastaneler yapılmış, mevcutlar onarılıp kapasiteleri arttırmıştır. İlde hizmet veren başta doktor olmak üzere diğer sağlık görevlilerinin sayıları arttırılmıştır. 2002 yılında 1.554 olan hekim sayısı 2010 yılı itibarıyla 1.804’e yükselerek yüzde 16 artış sağlanmış, hekim başına düşen nüfus 810 iken, 718’e düşürülmüştür. 2002 yılında bebek ölüm hızı yüzde 13,66 iken, 2010 yılında yüzde 10,6’a düşmüştür. Kısacası daha birkaç yıl öncesine kadar, İzmir’in gölgesinde kalan ve ancak İzmir’in ihtiyaçlarının tedarikçisi konumundaki Manisa bugün kendi kabuğunu kırmış ve her konuda İzmir ile rekabet edebilecek bir konuma gelmiştir. Bugün sanayi sitelerimiz, uluslararası dev ölçekli şirketlerin yatırım yaptığı cazibeye ulaşmıştır. Yerel ölçekte üretim yapan esnafımız ve sanayicimiz ise kendilerini yenileyerek uluslararası pazarlara yönelik üretimler yapmaya başlamıştır. Manisa’da bugün gürül gürül işleyen bir hayat vardır. İnsanlarımız huzur içerisinde, her geçen gün hem kendi hem de şehrimizin yaşam standardını arttırmak için el birliği ile çalışmaktadır. Elbette ki bu çalışmalar ile yetinmeyeceğiz, Manisa’yı daha da ileriye taşımak için çalışmalarımızı kararlılık ile sürdüreceğiz.
ture, transportation, collective housing and infrastructure have been handled with a new perspective. Today, with the rational investments we have made in the sections of industry and agriculture, Manisa has become an exporting city. Manisa surpassed many provinces of Turkey with an export of four billion liras last year. As a result of the investments we made in the sectors of agriculture and stockbreeding, we have become the locomotive of Turkey, in terms of the production of primarily dried grape, olive and tobacco. Taking the decrease of food supply experienced in the whole world due to global warming and shortening of natural sources into consideration, we aim to increase our product variety. By this way, we aim to be the food storage of both Turkey and Middle Eastern and European countries. Our investments in education, which is one of the most privileged agenda items, are at the highest level of the history of Manisa. Constructing 189 schools and 2 thousand 201 classrooms between 2003-2010, we implemented 32 percent of the classrooms that were constructed throughout the republic history in this period. Manisa has also received an investment of 75 million, in terms of health services within the last eight years. With this money, new hospitals were built and available ones were reconstructed and their capacities were increased. The number of health officers providing service in the province,
primarily the doctors, was increased. The number of doctors which was 1.554 in 2002 has increased to 1.804 as from 2010 and provided an increase of 16 percent; while the population per doctor was 810, it was reduced to 718. While the infant death rate was 13,66 percent in 2002, it was reduced to 10,6 percent in 2010. In short, Manisa, which was in the shadow of İzmir and was only a supplier of İzmir just a few years ago, has broken its shell today and become able to compete with İzmir in every field. Today, our industrial areas have reached the attractiveness in which giant-scale international companies make investments. Our craftsmen and industrialists who produce at the local scale, on the other hand, have regenerated themselves and started to make productions aimed at international markets. There is a life that processes with a rich voice in Manisa today. Our people work in peace and cooperation, in order to increase the life standard of both theirs and our city with each passing day. Of course, we will not be contented with these works; we will sustain our works with determination in order to carry Manisa even further.
25 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
26 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Manisa
The City of Shahzades
Şehzadeler
Kenti:
Manisa’da tatil demek, zamana yolculukla eşdeğerdir. Camileri, türbeleri, ören yerleri, mimari yapıları ve kültürel birikimini yansıttığı her bir köşesiyle kent merkezi, yemyeşil doğası eşliğinde unutulmaz kılar yaşanan anları.
Fotoğraflar / Photographs: Ceyda Adar, Süleyman Duman, İl Kültür Turizm Müdürlüğü Arşivi
A holiday in Manisa equals to a journey through time. The city centre with the verdant nature reflecting in every corner the cultural background with its mosques, tombs, ruins, and architectural buildings make every moment unforgettable
Tarihe tanıklık etmiş bir kentin girişinde gururlu bir tabela karşılıyor konukları: “Şehzadeler Kenti Manisa’ya Hoş Geldiniz.” Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı dönemlerine damgasını vurmuş Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat gibi 16 hükümdarın sancakbeyliği yaptığı Manisa, bugün halen yaşattığı camileri, türbeleri, mimari yapıları ve kültürüyle tarih sayfalarında keyifli bir gezinti olanağı verir. Tarihi M.Ö. 3000 yıllarına inen ilde Hitit, Frig, Lidya, Makedon, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı uygarlıklarına ait izler bulunur. Kent, tarih boyunca kültür ve sanatın yoğunlaştığı, ticaret yollarının geçtiği il olarak da kültürel ve doğal zenginlikleri ile ilgi çekici tatil olanakları sunar. Geçmişin izlerini sokak sokak yaşatan Manisa’yı adımlarken, kimi zaman
At the entrance of a city that witnessed ages through history, a signboard welcomes the visitors proudly: “Welcome to Manisa, The City of Shahzades”. Manisa, where 16 Sultans of The Ottoman Empire, such as Mehmet the Conqueror, Süleyman the Magnificent, Selim II, Murat III who left their mark in history in different ages, functioned as flag officers, conserving its mosques, tombs, architectural buildings and cultural heritage gives one the opportunity of wandering through the pages of a history book. In the province of Manisa, the history of which dates back to 3000 BC, one can see the traces of Hittitian, Phrygian, Lydian, Macedonian, Roman, Byzantine, Beylics and the Ottoman civilizations side by side. The province, being a melting pot of history and art
Kanuni Sultan Süleyman
Fatih Sultan Süleyman
Manisa adının, Yunanistan’ın Teselya bölgesinin doğusundaki Magnesia’da yaşayan Magnetlerle ilişkili olduğu sanılır. Yunanlı tarihçilere göre, Magnetler Anadolu’da Büyük Menderes ve Gediz kıyısında iki kent kurarlar. Gediz kıyısında Spilos Dağı’nın kuzey eteklerinde kurulan kentin adı Magnesia Upo Spilo’dur. Roma döneminde Magnesia adı Sipylum olmuş ve Manisa adı da Magnesia adının değişime uğraması ile bugünkü şeklini almıştır. Manisa ve yöresine ait yazılı tarih öncesi ile ilgili pek bilgi yoktur. Salihli İlçesi baraj gölü yakınlarındaki Sindel Köyü’nde bulunan Paleolitik Çağ’a (Yontma Taş Devri) ait fosil ayak izleri yörede o dönemde bulunan insan topluluklarının varlığını kanıtlayan ve yaklaşık olarak 26 bin yıl öncesine tarihlenen buluntulardır. Yine Kırkağaç İlçesi Yortan Köyü’nde ortaya çıkarılan mezarlar ise, farklı bir mezar kültürünü ifade eden Tunç Devri’ne ait kalıntılardır. Hermessos ve Kaikos ya da bugünkü adıyla Gediz ve Bakırçay vadilerinde kurulmuş olan Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar) bölgede bilinen ilk yerleşimlerdir. Eldeki bilgilere göre Manisa’nın,
16 Ottoman Shahzades, including Murad II, Mehmed the Conqueror, Süleyman the Magnificent, Selim II, Murad III, Mehmed III and Mustafa I who later also became Sultans, functioned as Flag Officer in Manisa.
Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’ndeki Pelion Dağı civarında yaşayan ve daha sonra buraya göç eden Magnetler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. M.Ö. 1450-1200 yıllarında Hititlerin etkisinde kalan bölgede, Akpınar Mevkii’ndeki Kybele bereket tanrıçası kabartması o dönemde, yöredeki Hitit varlığına işaret eden eserlerdendir. M.Ö. 1200’lere doğru bölgeye geldiği sanılan Lidyalılar kısa sürede Kızılırmak’a kadar bütün Batı Anadolu’ya egemen olmuşlardır. Tarihte, devlet güvencesinde ilk parayı basan Lidya Krallığı’nın başkenti
and a commercial crossroad for ages, offers interesting holiday opportunities in its cultural and natural richness. Wandering through Manisa, where the traces of past are kept alive street by street, a minaret will sometimes catch your eye, while you can sometimes do nothing but fall under the spell of the verdant nature. A holiday in Manisa, with its attracting beauties in the city centre and in the surrounding districts such as historical buildings, ruins and recreation areas among others, equals to a journey through time.
The History of Manisa It’s supposed that the name “Manisa” has connection with the Magnets, who lived in Magnesia of Thessaly in Greece. According to Greek historians, the Magnets founded two cities by the rivers of Gediz and Büyük Menderes. The city founded by the river Gediz on the northern slopes of the Mount Spil was named Magnesia Upo Spilo which became Spilym during the Roman period and the name Magnesia was transformed into Manisa as the name of the modern city. There’s few information about Manisa and its environs regarding the periods before the invention of writing. Footprints in fossil dating back to Paleolithic Age found near the lake of a dam in the village of Sindel in the township of Salihli are remainders that show the evidence of the existence of human communities in the area about 26.000 years ago. And also the tombs excavated in the village of Yortan in the township of Kırkağaç represent a different entombment culture of the Bronze Age.
Mart - Nisan‘ 11
Manisa tarihi
II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da içerisinde olduğu 16 şehzade Manisa’da sancakbeyliği yapmışlardır.
1. Mustafa
27 Manisa Turizm
bir caminin mimarisine takılır gözünüz, kimi zaman yeşil doğanın büyüsüne kapılırsınız. Kent merkezi ve çevre ilçelerde bulunan tarihi eserler, ören yerleri ve mesire yerleri cezbeden güzellikler arasında yer alırken, Manisa’da tatil demek, zamana yolculukla eşdeğerdir.
2. Selim
28 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
bugünkü Salihli yakınlarındaki Sardes (Sart) şehriydi. Paktalos (Sart) Çayı’ndan çıkarılan altın madeni ile ünlüydü. Lidya Krallığı gücü ve zenginliğiyle ünlü son Kral Krezüs’ün adıyla özdeşleşmiştir. Ancak M.Ö. 546 yılında Persler tarafından yıkılmıştır. Sardes Şehri ile Gediz Nehri arasında yer alan ve irili ufaklı çok sayıda tümülüsün yer aldığı Bintepeler Mevkii bu devri simgeleyen eserleri barındırmaktadır. Bölge; Lidya Krallığı’nın sona erdiği M.Ö. 546 yılından M.Ö. 334 yılına kadar Pers egemenliğinde kalmıştır. Sardes bu dönemde de önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. M.Ö. 334’te Trakya üzerinden Anadolu’ya geçen Büyük İskender, Pers ordularını yenerek Suriye’ye doğru ilerlemiş ve bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir. Anadolu’yu satraplıklarla idare eden Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünün ardından bu satraplıkların birbirleriyle mücadelesi M.Ö. 301 yılında İskender İmparatorluğu’nun da sonunu getirmiştir. Bu döneme ait en önemli eser Sardes ören yerindeki Artemis Tapınağı’dır.
İskender İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra bölge Bergama Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. Bölgenin önemli kentlerinden olan Philadelphia’ya (Bugünkü Alaşehir) ismini de dönemin krallarından II. Attalos Philadelphos vermiştir. Bergama Krallığı III. Attalos’un ölümünden sonra (M.Ö. 133), vasiyeti üzerine Roma İmparatorluğu’nun yönetimine devredilmiştir. M.S. 17 yılında meydana gelen büyük depremde bölgedeki Magnesia, Thyateira, Philadelphia ve Sardes gibi bütün yerleşimler büyük ölçüde yıkılmışsa da İmparator Tiberius’un katkılarıyla yeniden inşa edilmişlerdir. Roma döneminde bölgede üretim ve ticaret canlanmış, Gediz ve Bakırçay vadilerinde mevcut tarımsal ürünlere yeni çeşitler eklenmiştir. M.S. 395 yılında Teodisius’un imparatorluğu iki oğlu arasında pay etmesiyle Manisa ve çevresi başkenti İstanbul olan Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın batıya doğru yayılmasında, bölgedeki Philadelphia, Sardes ve Thyateira kentlerinin önemli rolü olmuştur. Magnesia da bu dini ilk benimseyen kentlerden olup daha sonra da önemli bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir. İstanbul’un 1204 yılında Latinler tarafından işgal edilmesi üzerine imparatorluk merkezi İznik’e taşınmıştır. İmparator Iannes Ducas Vatatzes’in otuz yılı aşkın bir süre Magnesia’da oturması nedeniyle kent, ekonomik, sosyal ve stratejik açıdan Batı Anadolu’nun en önemli kentlerinden biri haline gelmiş ve imparatorluk merkezi görevini üstlenmiştir. Iannes Ducas Vatatzes 1255 yılında Manisa’da ölmüş ve bu-
Tantalis (Manisa) and Thyateira (Akhisar), locations founded in the valleys of the rivers of Hermessos and Kaikos, today known as the rivers of Gediz and Bakırçay, are the first settlements in this area. İt’s predicted in the light of the information available today that Manisa was founded by the Magnets who was living near the Mount Pelion in Teselya in Greece and later emigrated to this region. The region fell under the Hittitian sphere of influence between 1450 – 1200 BC and the carving of Cybele, the Goddess of Fertility, at Akpınar is another remnant testifying this influence. The Lydians, who appear to have arrived in the region around 1200 BC as the predictions has it, had control over all of Western Anatolia in a short time as far as the river Kızılırmak. The Lydian Kingdom, of which the capital city Sardis (Sart) lied near Salihli of today, minted the first ever coin in the history under the state guarantee and it was famous owing to the gold extracted from the Pactalos (Sart) Creek. The name of the last king of the Lydians, the powerful and wealthy Croesus, has been synonymous with the Lydian Kingdom. The Lydian Empire was destroyed by the Persians in 546 BC. The Bintepeler Region with a large number of tumuli of all sizes between the city of Sardis and the river of Gediz stashes away lots of artefacts symbolizing the period.
I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da içerisinde olduğu 16 şehzade Manisa’da sancakbeyliği yapmışlardır. 16. yüzyıl sonlarına kadar genelde sakin olan Saruhan Sancağı’nda bu tarihten sonra bütün Anadolu’da olduğu gibi eşkıyalık hareketleri görülmeye başlar. Yaklaşık iki asır devam eden eşkıya, suhte (medrese öğrencisi) ve sipahilerin yağma ve talanlarından bölge büyük zarar görmüştür. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölgeye hakim olan Karaosmanoğulları bu tür hareketleri büyük ölçüde sona erdirmiştir.
1923’te Saruhan adıyla vilayet olan şehrin adı, 1927 yılında Manisa olarak değiştirilmiştir. Cumhuriyet döneminde yeniden imar gören Manisa, karayolu ve demir
After the fall of Alexander’s empire, the region fell under the rule of the Pergamon Kingdom. Philadelphia (today Alaşehir) that was one of the most important cities of this region was named after one of the kings of the period, Attalos Philadelphos II. After the death of Attalos III in 133 BC the Kingdom of Pergamon was handed over to the Roman Empire in accordance with his testament. All of the settlements in the region with Magnesia, Thyateira, Philadelphia and Sardis among others were destroyed in large scales by an earthquake in 17 AD but they were later reconstructed during the reign of Emperor Tiberius. Trade and production flourished during the Roman period in the region and new agricultural products have been added to the existing ones in the valleys of Gediz and Bakırçay. After the divi-
Mart - Nisan‘ 11
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanılarak 15 Mayıs 1919’da bölgede Yunan işgali başlar. 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanması üzerin Fahreddin Paşa komutasındaki kolordu İzmir’e doğru ilerleyerek Yunan direnişini kırmıştır. Yaklaşık üç yıl Yunan işgalinde kalan şehir 8 Eylül 1922 tarihinde kurtarılmıştır.
The region stayed under the Persian sovereignty from 546 BC until 334 BC. In this period Sardis maintained its characteristics as a trade centre. Alexander the Great, marching to Anatolia through Thrace in 334 BC defeated the Persian army and advanced to Syria and thus ended the Persian sovereignty in the region. Under Alexander, Anatolia was governed b y Satraps and after his death in 323 BC the struggles among the Satrapies provoked the end of his Empire in 301 BC. The most important work from this era is the Artemis Temple in Sardis ruin.
29 Manisa Turizm
raya gömülmüşse de mezarının yeri belli değildir. İlimizdeki Sardes, Philadelphia, Thyateira ve Magnesia Kalesi kalıntıları Bizans döneminden günümüze kalan kalıntılardır. 1261 yılında İstanbul’un Latinlerden geri alınması Manisa’nın önemini yitirmesine neden olmuştur. Türkler’in Anadolu’ya girişi Malazgirt Savaşı’ndan öncelere dayanmaktaysa da Manisa 1313 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’nun yönetiminde kalmıştır. Saruhanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın maiyetindeki Harzem Beylerinden Saruhan’ın torunu Alpagı’nın oğlu Saruhan Bey tarafından kurulmuştur. 1313 yılının 25-26 Ekim’ine tekabül eden Regaip Kandili gecesi Manisa, Saruhan Bey komutasındaki askerler tarafından fethedilerek beyliğin merkezi haline getirilmiştir. Beyliğin toprakları; kuzeyde Karesi, doğuda Germiyan, güneyde Aydın Beyliği toprakları ile çevrilidir. Manisa 1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara Savaşı’ndan sonra Timur bölgeyi yeniden eski sahiplerine iade etmiştir. 1412 yılında ise Çelebi Mehmed tekrar ve kesin olarak Manisa’yı Osmanlı egemenliği altına sokmuş ve Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim haline getirmiştir. Manisa 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi kazandıkları Batı Anadolu Bölgesi’nin en önemli siyasi merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu dönemde II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
30
Yakından bakıldığında doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen Niobe (Ağlayan Kaya) en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Niobe (The Crying Rock), which is indeed a natural form of rock at close examination, resembles the head of a woman if you look at it at a certain distance from western side and it’s one of the most visited places in Manisa.
Niobe (Ağlayan Kaya)
yolu ulaşımı bakımından önemli bir noktada yer almaktadır. Zirai, ticari ve sanayi açısından da ülkemizin gelişmiş illeri arasında bulunmaktadır.
Gezilecek yerler Niobe (Ağlayan Kaya): Karaköy semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılır. Kybele Kaya Anıtı: Değişik kültürlerde Kubaba, Marienna, Hepat, Artemis,
sion of the Empire by Theodosius in 395 AD in two parts between his sons, Manisa and its environs stayed within the boundaries of the Eastern Roman Empire i.e. the Byzantine Empire, the capital of which was İstanbul. The cities Philadelphia, Sardis and Thyateira in the region played an important role during the spread of Christianity towards west. Magnesia was also one of the first cities that accepted the new religion and it later became an episcopal centre. İznik became the new capital city of the empire after the invasion of İstanbul by the Latins in 1204. As Emperor Ioannes Ducas Vatatzes resided 30 years in
Magnesia, the city became economically, strategically and socially one of the most important cities in western Anatolia and assumed the role of an imperial centre. Ioannes Ducas Vatatzes died in 1255 in Manisa and was buried here; but the location of his tomb is uncertain. The remnants of the castles in Sardis, Philadelphia, Thyateira and Magnesia in our province are remainders from the Byzantine period. After the reconquest of İstanbul from the Latins in 1261 Manisa lost its significance. The mass movement of Turks into Anatolia had already begun before the Battle of Malazgirt but Manisa stayed
Aigai Antik Kenti
31 Manisa Turizm
Venüs gibi farklı isimlerle anılan ve yeryüzündeki bütün canlıların anası olduğuna inanılan bereket tanrıçası Kybele’nin kaya kabartması, Manisa’ya 7 kilometre uzaklıktaki Akpınar Mevkii’nde bulunuyor. Halk arasında “Papaz Kayası” adıyla da anılan rölyefin üst tarafında, muhtemelen Kybele rahiplerine ait olan kaya odaları bulunuyor.
Mart - Nisan‘ 11
Manisa Kalesi: Manisa’nın hemen güneyindeki Spil Dağı’nın kuzey yamaçlarında kalıntıları görülen kale dış kale ve iç kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Yapım tarihi bilinmemekle beraber 13. yüzyıl başlarına tarihlenebilir. Aigai Antik Kenti: Manisa’ya yaklaşık 49 kilometre mesafedeki Köseler Köyü yakınında bulunan ve Nemrut Kale adıyla anılan Aigai, Herodot’un bahsettiği Batı Anadolu’daki 12 Aiol kentinden biri. Çevreye hakim bir konumdaki kayalık bir tepe üzerinde bulunan kentin tarihi, M.Ö. 8. yüzyıla kadar iniyor. Surlar içinde üç katlı agora ve bu yapıyı taşıyan duvarlar, meclis binası, teras duvarlı stadyum, tiyatro ve Demeter Tapınağı gibi kalıntılar bulunuyor. Yoğurtçu Kalesi: Manisa merkeze 20 kilometre kadar uzaklıkta, Uzunburun Köyü yakınlarındadır. Gediz Vadisi’ne hakim bir konumda bulunan kalenin 12. yüzyıl sonları veya 13. yüzyıl başlarında yapılmış olması muhtemel. Ulu Cami ve Külliyesi: Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde, şehre hakim bir konumda yer alan külliye cami, medrese ve türbe ile kuzeydoğusundaki hamamdan meydana geliyor. Saruhan Bey’in
Yoğurtçu Kalesi
torunu İshak Çelebi tarafından 1366 yılında Mimar Emet Bin Osman’a yaptırılmış olan yapının inşasında kaba yontu taş, tuğla ve bazı antik mimari unsurlar kullanılmış. Çeşnigir Camii: Eski garaj civarındaki Esnaflar Parkı’nın güney kenarında bulunan cami, 1474 yılında Fatih Sultan Mehmet’in azatlı kölesi Çeşnigir Sinan tarafından yaptırılmış. Batı bitişiğindeki kare planlı küçük kütüphane ise, 1831 yılında Karaosmanoğulları’ndan Hacı Sabri Ağa tarafından yaptırılmış. İvaz Paşa Camii: Karaköy semtindeki yer alan cami, 1484 yılında İvaz Paşa tarafından yaptırılmış. Cami bir büyük kubbeyle örtülü ve tek minareli. Caminin son cemaat yerinin doğusunda yer alan mezar ise İvaz Paşa’ya aittir. Hatuniye Camii ve Külliyesi: 1490 yılında II. Bayezid’ın eşi Hüsn-i Şah Sultan
under the rule of the Byzantine Empire until 1313. The Beylic of Saruhanoğulları was founded by Saruhan Bey, the son of Alpagı, who was the grandson of Saruhan, a governor of the Harzem tribe and a courtier of the Seljukian Sultan Alaaddin Keykubat. In the Holy Night of Regaib on 25th-26th of October in 1313 the soldiers under the commandership of Saruhan Bey conquered Manisa and made the city the centre of the Beylic. The Beylic was bordered by Karesi to the north, by Germiyan to the east and by the Beylic of Aydın to the south. Manisa was conquered by Yıldırım Beyazıt in 1391 and thus became a territory of the Ottoman Kingdom. However Timur handed over the region to its previous owners in the aftermath of the Battle of Ankara. After the reconquest of the region by Çelebi Mehmet in 1412,
Seyit Hoca Mescidi
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
32
Saruhan Bey Türbesi
tarafından yaptırılan külliye cami, medrese, imarethane ve sübyan mektebinden oluşuyor. Gelir getirmesi amacıyla 1497 yılında da Kurşunlu Han külliyeye ilave edilmiştir. Kayıtlara göre han altta 36, üstte 38 odaya, havuzlu büyük bir avluya ve ahıra sahiptir. Sultan Camii ve Külliyesi: Kanuni Sultan Süleyman İstanbul’a gidip tahta oturunca Mimar Acem Ali’yi bir külliye inşa etmesi için görevlendirmiş, 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra dar-üş şifa ve çifte hamam ilave edilmiş. Cami 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerinden. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılıyor. Muradiye Camii ve Külliyesi: III. Murat
adına 1583-1592 yılları arasında yaptırılan külliye cami, medrese, imarethane ve dükkanlardan oluşuyor. Projesi Mimar Sinan’a ait olan külliyenin inşası Mimar Mahmut Ağa tarafından başlatılmış ve ölümü üzerine Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmış. Külliyenin en gösterişli bölümünü oluşturan kesme taştan yapılmış ters T planlı cami, klasik Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden biri. Medrese ve imarethane bölümleri günümüzde müze olarak kullanılıyor. Medrese ile cami arasındaki avluda yer alan kütüphane günümüzde Mimar Sinan Çocuk Kütüphanesi hizmet binası olarak kullanılıyor. Dilşikar Hatun Camii ve Külliyesi: Külliye 16. yüzyılda Manisa Alaybeyi olan Ferhat Ağa ve eşi Dilşikar Hatun tarafından inşa ettirilmiş. Külliye cami,
Manisa became once and for all an Ottoman territory and an administrative unit was established here under the name of the Sanjak of Saruhan. Between the years of 1437 – 1595 Manisa became an important political centre of Western Anatolia where the Ottoman Shahzades gained experience of sovereignty. During this period 16 shahzades such as Murad II, Sultan Mehmet the Conqueror, Sultan Süleyman the Magnificent, Selim II, Murad III, Mehmet III and Mustafa I who also became Ottoman Sultans afterwards ruled the Sanjak of Manisa. The Sanjak of Saruhan had a peaceful time until the end of the 16th century; later the region experienced an ever increasing of bandit activity like in other parts of Anatolia. The region was
Hatuniye Cami
33 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Muradiye Cami
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
34
imaret, sübyan mektebi ve çifte hamamdan meydana geliyor. Klasik Türk hamam mimarisinin örneklerinden olan külliyenin hamamı da aynı yüzyıla tarihleniyor. İmarethane ise günümüze ulaşamamıştır. Sinan Bey Medresesi: Karaköy semtinde yer alan medrese, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in müderrislerinden Titrek Sinan Bey tarafından yaptırılmış. Beylikler dönemi mimarisinden klasik Osmanlı mimarisine geçiş özellikleri gösteren açık avlulu tarzdaki medresenin yanında bulunduğu anlaşılan sübyan mektebi günümüze ulaşmamıştır. Mevlevihane: Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde 1369 yılında İshak Çelebi tarafından yaptırılmış olan Mevlevihane’nin projesi Mimar Emet Bin Osman’a ait bir tekke. Yapılışından bu yana birçok onarım geçirmiş ve bu onarımlar sırasında özelliklerini önemli ölçüde yitirmiştir. Rum Mehmet Paşa Bedesteni: Bugünkü eski çarşıda bulunan bedesten, Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Rum Mehmet Paşa tarafından, İstanbul’da yaptırılmış cami ve medreseye vakıf olarak inşa ettirilmiştir. Dışındaki dükkanlar sonradan ilave edilmiştir. Yeni Han: 19. yüzyılda Hacı Mehmet
Yeni Han
Sadık Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, avlusunda havuzu bulunan, ahırlı, taş ve tuğladan yapılmış iki katlı bir handır. Darphane: Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde, Ulu Cami’nin batısında yer alan kare planlı, iki katlı, üzeri kubbe ile örtülü olan bina kesme ve moloz taştan yapılmış, alt katı sivri tonozlarla örtülü yan yana iki mekan halinde düzenlenmiştir. Binanın niteliği ile ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Saruhanoğulları’ndan İlyas Bey’e ait 1362 tarihli bir sikkeyle
damaged substantially on account of plundering and looting through bandits, suhtes (madrasa students) and the sipahis that continued for about two centuries. Karamanoğulları, who gained sovereignty over the region as from the second part of the 18th century , put an end to such activities. On 15th of May 1919 the Greeks had started to invade the region on the grounds of the article 7 of the Mondros Armistice Agreement that was signed on the date of 30th October 1918. Im-
mediately after the Battle of Dumlupınar, which ended in victory on 30th August 1922 , the Army corps under the command of Fahrettin Paşa broke the Greek resistance advancing towards İzmir. The City, which remained under Greek occupation for about 3 years, has been liberated on 8th of September 1922.
Saruhan Bey Türbesi
Niobe (The Crying Rock) : Drops of water outcropping from carvings like eye sockets of this rock which is situated at Çaybaşı in the quarter of Karaköy, have been interpreted as the weeping of Niobe and so the rock has been called “The Crying Rock”. Rock Monument of Cybele: Cybele, also called as Kubaba, Marienna, Hepat, Artemis or Venus in different cultures, was the Goddess of Fertility and the Mother of all living creatures and her rock relief is situated about 7
Revak Sultan Türbesi: Yapım tarihi belli olmayan türbe Niobe (Ağlayan Kaya) yakınlarında yer alır. Türbenin içinde biri Horasan pirlerinden Revak Sultan’a ait olmak üzere üç sanduka bulunur. Yedi Kızlar Türbesi: Karaköy semtinde yer alan türbe Saruhan Bey’in eşi Gülgün Hatun tarafından 14. yüzyılda yaptırılmıştır. Türbede bulunan yedi sanduka nedeniyle “Yedi Kızlar” adı verilen türbe, aslında Saruhanoğulları’nın eşleri için yaptırılmıştır. 22 Sultanlar Türbesi: 15. yüzyıl sonlarında, Manisa’da sancak beyi olarak görev yapan Osmanlı şehzadelerinin yakınları için yapılmış olan türbede, sekizi erkek, diğeri kadın ve çocuklara ait 22 sanduka bulunur.
Yedi Kızlar Türbesi
The antique city of Aigai: Aigai, also called Nemrut Kale, is located near the village of Köseler at about 49 km from Manisa and it was one the 12 Aiolian cities in Western Anatolia cited by Herodotus. The history of the city, which is located on the top of a hill overlooking the environs, dates back to 8th century. The city walls encompass remains such as a three-story agora and walls carrying this structure, an assembly building, terrace-walled stadium, a theatre and the Demeter Temple. The Castle of Yoğurtçu: It’s near the village of Uzunburun at about 20 km away from the city centre of Manisa. The castle overlooking the Gediz valley was probably built either at the end of the 12th century or at the beginning of the 13th century.
Mart - Nisan‘ 11
birlikte bulunan bir miktar sikke sebebiyle “Darphane” olarak adlandırılmıştır. Saruhan Bey Türbesi: Bizans döneminin önemli bir merkezi olan Manisa, Saruhan Bey tarafından fethedilerek beylik merkezi haline getirilmiştir. Fetih gününün 1313 yılının Regaip Kandili’ne tesadüf etmesi nedeniyle, o günden günümüze Regaip Kandili ile Manisa’nın fethinin birlikte kutlanması gelenek haline gelmiştir. Tonozlu girişi ile yöreye has bir plan tipinin ilk örneklerinden olan Saruhan Bey’in Muradiye Camii’nin batısındaki türbesi, torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.
Where to go
The castle of Manisa: The castle, the ruins of which are located on the northern slopes of the Mount Spil in the south of Manisa, consists of two parts: the inner and the outer castle. The exact construction time is uncertain but it probably dates back to 13th century.
35 Manisa Turizm
In 1923 a province by the name Saruhan was established in the city which was renamed in 1927 as Manisa. Manisa, the location of which has an important position in terms of highway and railway transportation, has been subjected to reconstruction during the Republican Period. It’s also one the developed provinces of our country in terms of agriculture, trade and industry.
km away from Manisa in Akpınar. In the upper part of the relief, that’s also called Papaz (Priest) Rock among local people, there were probably rock rooms for Cybele priests at the upper of relief.
36 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Merkezdeki diğer eserler: Ali Bey Camii (1427), Hacı Yahya Camii (1475), İbrahim Çelebi Camii (1549), Hüsrev Ağa Camii (1554), Lala Paşa Camii (1569), Alaybey Camii (1571), Karaköy Camii (Attar Hoca Camii) (1480), Göktaşlı Camii (1493), Sarabat Camii (1649), Ayni Ali Camii (17. yüzyıl), Derviş Ali Camii (19. yüzyıl), Nişancı Paşa Camii (19. yüzyıl), İlyas Bey Mescidi (1362), Taşçılar (Çarşı) Mescidi, Kurşunlu Mektep (Yakup Ağa Mektebi) (1572), Hindistaiî Medresesi (15. yüzyıl), Alaybey Sıbyan Mektebi (1579), Molla Şaban Sübyan Mektebi (16. yüzyıl), Çapraz-i Sagir Sıbyan Mektebi (16. yüzyıl), Dere (Gülgün Hatun) Hamamı (14. yüzyıl), Karaköy Hamamı (erken Osmanlı), Hüsrev Ağa Hamamı (1558), Alaca Hamamı (15. yüzyıl), Cumhuriyet Hamamı (16. yüzyıl)
The Ulu Mosque and its Social Complex: The social complex, having a location at the north foot of Spil Mount overlooking the city, consists of a mosque, a madrasa and a mausoleum and also of a bath at its north-eastern part. It was built in 1366 by the Architect Emet Bin Osman by the order of İshak Çelebi, the grandson of Saruhan Bey and pitch-faced stone, brick and some antique architectural pieces were used in its construction. The Çeşnigir Mosque: The mosque, located at the southern side of Esnaflar Park near the old bus terminal, was constructed in 1474 by Çeşnigir Sinan, a freed slave of Sultan Mehmet the Conqueror. The small library, a contiguous building on the west side with a quadrate plan, was built in 1831 by Hacı Sadullah Ağa of Karaosmanoğulları.
Sivil mimarlık örnekleri: Manisa merkezde Hükümet Konağı, Tekel Binası, Ziraat Bankası Binası, Kitapsarayı, Vali Konağı, Öğretmenler Evi, Muradiye İmareti Vakıf Dükkanları, Borsa Kahvesi ile dört adet de konut tescilli durumdadır.
İvaz Paşa Mosque: The mosque, located in the quarter of Karaköy, was built by İvaz Paşa in 1484 and it’s covered by a big dome and has one minaret. The tomb of İvaz Paşa is on the east part of the mosque’s narthex.
Manisa Müzesi
Hatuniye Mosque and Complex: The complex, built in 1490 by Hüsn-i Şah Sultan, the wife of Bayezid II, consists of a mosque, a madrasa, an almshouse and a primary school. Kurşunlu Inn was integrated to the complex in 1497 for the purpose of yielding revenue. Ac-
Batı Anadolu’nun çeşitli yerlerinden toplanan arkeoloji bölümündeki eserler, yöredeki eski uygarlıkların kültür ve yaşam özellikleri hakkında fikir vermeleri açısından büyük önem arz eder. Müzenin diğer bir önemli özelliği, Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes ören yerinde 1958 yılından beri sürdürülen kazılarda bulunan eserlerin burada sergilenmesidir. Arkeoloji bölümünde bronz çağdan Bizans dönemi sonuna kadar lahitler, mezar taşları, mozaikler, toprak kaplar, heykeller, büstler, cam ve fildişi objeler sergilenir. Ayrıca Sardes ören yerinden çıkarılan eserlerin ve mozaiklerin yer aldığı Sart Salonu, antik çağ altın takıları, gümüş eşyaları ve oyun takımları örnekleri ile antik çağdan Osmanlı dönemine kadar uzanan döneme ait altın, gümüş ve bronz sikkelerin yer aldığı hazine odası ayrı bir çekiciliğe sahiptir. Beylikler döneminden Osmanlı dönemine, yöre halkının gelenek, görenek ve yaşam tarzına ilişkin çeşitli eşyaların sergilendiği Etnografya bölümünde ise giysiler, silahlar, saray ve tekke eşyaları,
cording to the records the inn contains 36 rooms in the downstairs and 38 rooms in the upstairs, a courtyard with a courtyard and a stable. Sultan Mosque and Complex: When Sultan Süleyman the Magnificent went to İstanbul and ascended the Ottoman throne, he commissioned the Architect Acem Ali to build a complex which was completed in 1522 and later expanded by building a dar-üş şifa (a hospital) and a double bath. The mosque is one of the most important examples of the Ottoman architecture of the 16th century. Locally the mosque is also called Mesir Mosque, as the mesir paste is distributed to people here. Muradiye Mosque and Complex: The complex built in the name of Murat III between the years 1583 – 1592 consists of a mosque, a madrassah, an almshouse and several stores. Its Project was made by Architect Sinan, but the construction was initiated by Architect Mahmut Ağa and upon his decease completed by Mimar Mehmet Ağa. The mosque, which is the most spectacular part of the complex with its T plan and ashlar stone work, is a gracious sample of the Ottoman architecture. The parts of madrasa and almshouse are used as museum today. The library in the courtyard between the madrasa and the mosque serves today as the Architect Sinan Children’s Library.
çini sanatımızdan çeşitli örnekler, 17. ve 18. yüzyıla ait yazma eserler ve yazı takımları, Kuran ve cüz muhafazaları ile oyma ve fildişi kakmalarla süslü hakiki kündekari tekniği ile yapılmış Ulu Cami minber kapısı görülebilir.
Eko turizm
37 Manisa Turizm
Doğa ile baş başa zaman geçirmeye dayalı olan eko turizm için Manisa’da değerlendirilmeyi bekleyen birçok kaynak bulunuyor. Manisa’da çiftlik ve atlı doğa turizminin birlikte geliştirilebileceği doğal güzellikler açısından zengin yöreler bulunur.
Botanik turizmi
Mesire yerleri İlginç doğal yapısı ve zengin sayılabilecek bitki örtüsü, Manisa’da birçok mesire alanı düzenlenmesine olanak verir. Spil Dağı Ulusal Parkı, Atalanı Yaylası, Sultan (Kiraz) Yaylası, Mevlevihane Orman İçi Dinlenme Yeri, Süreyya Orman İçi Dinlenme Yeri, Süleymanlı Çamlığı Orman İçi Dinlenme Yeri, Çınarlı Çeşme, Muradiye Orman Fidanlığı, Beydere Ziraat Meslek Okulu gibi birçok mesire alanı il merkezinde
Mart - Nisan‘ 11
Flora bakımından çok zengin olan Spil Dağı’nda, 600 metreye kadar kızılçam, daha yükseklerde karaçam, dere yataklarında ise çınar ağaçları, hakim ağaç türleridir. Saçlı meşe ise diğer türlerle karışık olarak görülür. Alt flora ağaççıklarından meşe türleri, ardıç, laden, funda, defne ve mersin, otsu bitkilerden geven, buğdaygillerden çayırotları, eğreltiotları, sütleğen, ballıbabagiller ve şakayıklar hakim türlerdir. Yüzü aşkın endemik bitki türünün bulunduğu Spil Dağı Milli Park’ında, 70 kadar da şifalı bitki mevcuttur. Sümbül, çiğdem, siklamen, glayör, menekşe, papatya ve gelincik gibi çiçekli bitkilerin bulunduğu Spil Dağı’nın en ünlü bitkisi, küçük orman açıklıklarında ve dere tabanlarının düzlüklerinde kümeler halinde yetişen lalelerdir. Spil ya da Manisa Lalesi adıyla anılan bu laleler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Manisa’nın şehzadeler tarafından yönetildiği yıllarda, İstanbul’a götürülerek İmparatorluk tarihinde bir döneme adını vermiştir.
Dilşikar Hatun Mosque and Complex: The complex, consisting of a mosque, an almshouse, a primary school and a double bath, was built in 16th century by Ferhat Ağa, Alaybey (the military administrator) of Manisa and his wife Dilşikar Hatun. The bath of the complex is an example of the classical Ottoman bath architecture and dates back to the same century. The almshouse hasn’t survived. The Madrasa of Sinan Bey: The madrasa, located in the district of Karaköy, was constructed in 15th century by Titrek Sinan Bey, one of the professors of Sultan Mehmet the Conqueror. The madrasa, having architectural peculiarities showing the transition from Beylic’s period to the classical Ottoman architecture, was designed with an open courtyard. A primary school which might have been located next to it couldn’t survive.
The Mevlevi Lodge: The project of the Mevlevi lodge, commissioned by İshak Çelebi in 1369 and located on the northern foot of the Mount Spil, was originally a tekke (an Islamic monastery) to the design of Architect Emet Bin Osman. It has been subjected to several renovations and thus has lost during these renovations some of its characteristics to a great extent. The covered bazaar of Rum Mehmet Paşa: The covered bazaar, nowadays situated in the old bazaar, was built by Rum Mehmet Paşa, one of the commanders of Sultan Mehmet the Conqueror, as a foundation for the mosque and the madrasa in İstanbul. The stores outside were added afterwards. Yeni Han (The New Inn): It was commissioned by Mehmet Sadık Bey in the 19th century. It’s a two-storied inn constructed of stone and brick designed
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
38
yamaç paraşütüne uygun bir alan oluşturur. Hakim rüzgarın kuzeydoğu olduğu bölgede yeni başlayanlar için ideal olan Kırtık Mevkii 170 metre yüksekliktedir. Biraz yukarısında, uçuş için düzenlenmiş bir alana sahip 300 metre yüksekliğinde bir yer daha bulunur. Sultan Yaylası yolu üzerinde de, yol kenarında valilikçe düzenlenmiş 400 metre yüksekliğinde bir alan mevcuttur. 750 metre yükseklikteki Seyirtepe ve 1250 metre yükseklikteki Karlık Mevkii’nden de iniş alternatifli olmak üzere, şehir manzaralı uçuşlar gerçekleştirilebiliyor. 1517 metre yükseklikteki Yangın Kulesi alanından da Manisa ve Turgutlu istikametine daha uzun uçuşlar yapılabiliyor.
Yemek Kültürü günübirlikçilere keyifli bir gün olanağı sunar.
Sportif faaliyetler Dağ turizmi: Merkezdeki Spil Dağı, topografik özellikleri nedeniyle dağcılık ve trekking için uygun alanlardan biridir. Yüzyıllardır akmakta olan dere suları, bazı yerlerde kalkerli araziyi eriterek dik duvarlı kanyonlar oluşturur. Bunların en büyüğü Çaybaşı Deresi’nden yukarı doğru tırmandığımızda karşımıza çıkar. Yine suların kalker serilerinin altını eritip oymaları ile çok sayıda in oluşmuş olup, bunların en büyüğü Karadağ Yangın-Telsiz Kulesi’nin güneydoğusuna düşen Paşa İni’dir. Av turizmi: Yaban hayatı bakımından da zengin bir bölge olan Manisa’da Orman Bakanlığı’nca tesis edilmiş av koruma ve üretme alanları mevcuttur. Yöredeki yaygın av türü kara avcılığıdır. Keklik, ördek ve tavşan avcılığının yanı sıra yabandomuzu ve bıldırcın avcılığı da görülür. Atıcılık: Spil dağı eteklerinde bulunan Mevlevihane’den orman içinde yapılacak kısa bir yürüyüşle veya araçla da TrapSkeet Atış alanına ulaşılır. Yamaç paraşütü: Manisa’nın hemen güneyindeki Spil Dağı kuzey yamaçlarının, çeşitli yüksekliklerde, yamaç paraşütüne imkan veren bir yapısı vardır. Bu özelliği ile her seviyeden sporcu için,
Yörenin ürün çeşitliliği beslenmede de belirgin bir yoğunluk ve zenginlik yaratmıştır. Bağ-bahçe tarımının yaygınlığına bağlı olarak sebze ve meyveler beslenmenin temelini oluşturur. Ayrıca et ve süt ürünleri de ana besin kaynakları arasındadır. Türk ve Rum halklarının kültür etkileşimleri beslenme biçimlerinde görülür. Manisa beslenmesinde ağırlık, çeşitli bitkiler ve zeytinyağlılardadır. Malatra, şevketi bostan, kazayağı, ıstırofiga, hindibağı, ebegümeci, laleotu (kapurcak), ısırgan videsi gibi doğal bitkilerden genellikle zeytinyağlı ve etli yemekler yapılır. Ege ve İç Batı Anadolu’ya özgü haşhaşlı ekmek-pide çeşitleri burada da yaygındır. Üzümden çeşitli biçimlerde yararlanılır. Şıra, pekmez, lokum yanında koruklardan da “ekşi bulama” yapılır. Üzüm ve çeşitli meyvelerden “ak reçel”, şerbet, hoşaf ya da komposto yapılarak soğukluk olarak kullanılır. Pekmez
in rectangular plan with a pool in the courtyard and a stable. The Mint: This structure, located to the western side of Ulu Mosque on the northern slopes of the Mount Spil designed with two floors in quadrangle plan covered with a dome, was designed as two localities side by side built in cut stone and debris with a ground floor covered with conical vaults. There is in deed no precise information about the usage of it but it has been called ‘’the Mint’’ due to a coin, found here with several other coins, dated 1362 minted by İlyas Bey from the Beylik of Saruhanoğulları. The Memorial Tomb of Saruhan Bey: Manisa, already an important centre in the Byzantine period, was conquered by Saruhan Bey and was made into a centre of his beylic. As the conquest day coincided with the Holy Night of Regaib in 1313, it has become a tradition to celebrate both events together until today. This memorial tomb, located to the west of Muradiye Mosque and designed with a vaulted entrance, is one of the first examples of a construction type typical to the region and was constructed by İshak Çelebi, his grandson. The Memorial Tomb of Revak Sultan: The construction date of this tomb, which is situated near Niobe (the Crying Rock), is uncertain. Inside the tomb are three sarcophaguses belonging to Revak Sultan, a Horasan pir (spiritual master). The Memorial Tomb of Yedi Kızlar
39 Manisa Turizm
Geleneksel el sanatları Osmanlılar Dönemi’nde halıcılık, dokumacılık, ağaç oymacılığı, tabaklık, saraçlık, boyacılık oldukça gelişmişti. Ağaç oymacılığı, Manisa camilerinin minber ve tahta kapılarında, evlerin tavan kaplamalarında görülür. Yöre köylerinde kilim, heybe ve torba dokumacılığı yapılır.
Kültürel etkinlikler Mesir şenlikleri: Manisa’daki camilerin en ünlülerinden olan Sultan Camii ve Külliyesi 1522 yılında Yavuz Sultan Selim’in eşi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan tarafından yaptırılmıştır. Külliyenin hamamında herkes parasız yıkanır, imarethanede fakirler doyurulurdu. Darüşşifa’da ise çeşitli hastalıklar tedavi edilmekteydi. Darüşşifa’nın ilk idarecisi olan Merkez Efendi tarafından hazırlanan ve terkibinde, çoğu baharat olmak üzere 41 çeşit madde bulunan Mesir Macunu, saray doktorları tarafından hastalığına çare bulunamayan Hafsa Sultan’ı sağlığına kavuşturmuş ve bu nedenle ün yapmıştı. Halk arasında ilaç şöhreti yapan ve
Yapmadan dönmeyin - Manisa Müzesi, Muradiye Cami, Ulu Cami ve Mesir macununun saçıldığı Sultan Cami ve Külliyesi’ni gezmeden, - Ağlayan Kaya Niobe’yi görmeden, - Spil Dağı’ndan Manisa ve İzmir’i grup vakti seyretmeden, - Spil Milli Parkı’nı ziyaret edip, yaban atlarını görmeden, - Manisa kebabı yemeden, - Mesir macunu almadan dönmeyin.
Do not leave without - Visiting the Manisa Museum, Muradiye Mosque, Ulu Mosque and the Sultan Mosque and its Complex where the Mesir paste is distributed to the people, - Seeing Niobe, the crying rock, - Watching İzmir from the Mount of Spil by sunset, - Visiting the National Park of Spil Mount and seeing the horses, - Tasting the Manisa kebab, - Taking Mesir paste with you. (Seven Girls): The memorial tomb is located in the district of Karaköy and was ordered by Gülgün Hatun, the wife of Saruhan Bey, in the 14th century. It has been called as “Seven Girls Tomb” in connection with the seven tombs located
in the memorial. As a matter of fact the tomb was designed for the wives of the Saruhan principality. The 22 Sultans’ Memorial Tomb: In the memorial tomb, which was designed at the end of the 15th century for the relatives of the Ottoman shahzades who served as governors in Manisa, are 22 tombs, eight of them for men and others for women and children. Other monuments in the centre : Ali Bey Mosque (1427), Hacı Yahya Mosque (1475), İbrahim Çelebi Mosque (1549), Hüsrev Ağa Mosque (1554), Lala Paşa Mosque (1569), Alaybey Mosque (1571), Karaköy Mosque (Attar Hoca Mosque) (1480), Göktaşlı Mosque (1493), Sarabat Mosque (1649), Ayni Ali Mosque (17th century), Derviş Ali Mosque (19th century), Nişancı Paşa Mosque (19th century), İlyas Bey Mosque (1362), Taşçılar (Çarşı) Small mosque, Kurşunlu School (The School of Yakup Ağa) (1572), Hindistaiî Madrasa (15th century), Alaybey Primary School (1579), Molla Şaban Primary School (16th century), Çapraz-i Sagir Primary School (16th century), Dere (Gülgün Hatun) Bath (14th century), Karaköy Bath (from early Ottoman age), Hüsrev Ağa Bath (1558), Alaca Bath (15th century), Cumhuriyet Bath (16th century).
Mart - Nisan‘ 11
kaynatılırken içine ayva atılarak şıra emdirilir, tatlı olarak yenir. Şıraya badem ya da ceviz konup katılaştırarak evde yapılan lokum bir tür çerez sayılır.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
40
Nasıl Gidilir? Manisa’ya ulaşım kara ve demiryolu bağlantılarıyla sağlanır. İzmir-Ankara E 23 Karayolu il sınırları içinden doğu-batı yönünde Turgutlu, Ahmetli, Salihli, Kula ilçelerinden geçer. Ayrıca Alaşehir-Sarıgöl ilçeleri bağlantısı ile Denizli’ye, Salihli-Demirci karayolu ile Kütahya’ya, Akhisar-Bergama, Manisa, Menemen bağlantılarıyla Çanakkale illerine ulaşılır. Demiryolu ulaşımında Manisa önemli bir kavşak noktasıdır. Bandırma-Balıkesir demiryolu ile Uşak-Manisa demiryolu il merkezinde birleşirler. Bu yollardan Bandırma bağlantısı ile feribot bağlantı sağlanarak İstanbul’a ulaşılır. Balıkesir üzerinden ise Kütahya, Eskişehir, Ankara demiryolu bağlantısı
sağlanır. Günlük olarak Manisa’dan Ankara’ya geçen Mavi Tren, İzmir Ekspresi, Eskişehir’e Ege Ekspresi, Bandırma’ya Marmara Ekspresi ve Uşak’a Uşak Ekspres seferleri bulunur. Ayrıca Diyarbakır’a kadar giden posta treni de Manisa’dan geçer. Hava yolunu kullanmak isteyenler için İzmir Adnan Menderes Havalimanı idealdir. Karayolu: Otobüs Terminali, kent merkezine 600 - 700 metre uzaklıktadır. Otogar Tel: (+90 236) 231 15 04 Demiryolu: Tren İstasyonu, kent merkezine 600 - 700 metre uzaklıktadır. Manisa-Ankara, Manisa-İzmir, Manisa-Bandırma demiryolu bağlantıları mevcuttur. İstasyon Tel: (+90 236) 231 16 96
ısrarla talep edilen bu macun zamanla halka da dağıtılmaya başlandı. Her geçen gün şöhreti biraz daha artan Mesir Macunu artan talep karşısında, Sultan Cami kubbe ve minarelerinden halka saçılmaya başlanmıştır. Yaygın inanca göre, Nevruz günü bu macundan yiyenler, bir yıl boyunca ağrı sızı çekmezler, yılan ve çıyan sokmalarından korunmuş olurlar. Her yıl 21 Mart Nevruz gününü de içerecek şekilde, yedi gün süren şenliklerle kutlanan Mesir Şenlikleri yaklaşık 500 yıllık bir geleneğin sürdürülmesi bakımından da ayrı bir anlam ve önem taşır. Manisa Bağbozumu Şenlikleri: Çekirdeksiz sultani üzüm yetiştiriciliği ile ünlü olan Manisa ve yöresinde üzüm, gerek kalite ve gerekse rekolte yönünden büyük önem arz eder. 1984 yılından bu yana Manisa Bağbozumu Şenlikleri, (6-7-8 Eylül tarihleri arasında kutlanır. 8 Eylül’ün Manisa’nın Kurtuluş Günü olması da şenliklere ayrı bir önem getirir.
Manisa Tarzanı “Manisa Tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında, Bağdat’a yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki Samara kentinde (Irak) doğdu. Birinci Dünya Savaşı’na ve ardından da Türk Bağımsızlık Savaşı’na bir nefer
olarak katıldı. Gösterdiği yararlılıktan dolayı kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. Cumhuriyet Dönemi başlarında Manisa’ya geldi. 1 Haziran 1933’de 30 lira ücretle Bahçıvan Yardımcılığı görevini üstlendi. Manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. Ağaç dikip onları yetiştirmeye koyuldu. Ağaç dikmeyi kutsal bir görev olarak algıladı.
Examples of civil architecture : the Governor’s Office, the building of the Monopoly Directorate, the building of Ziraat Bank, public library, The Governor’s Residence, The Community Centre for Teachers, The Foundation Stores of The Muradiye Almshouse, Exchange Coffee House and four private residents are on the list of registration in the centre.
The Museum of Manisa The artefacts in the archaeological section collected from different places in Western Anatolia are of great importance as they give evidence about the life and the culture of ancient civilizations in the region. Particularly important here is the fact that artefacts found during the excavations since 1958 in Sardis, the capital city of the Lydian Kingdom, are exhibited in this museum. Sarcophagi, tomb stones, mosaics, earthenware, statues, busts, objects made of glass and ivory from Bronze Age to Byzantine period are displayed in the section of archaeology. The Sart Hall where the artefacts and mosaics excavated in the ruins of Sardis are in display and Treasury Hall with examples of gold jewellery, objects in silver and game sets from antique age and gold, silver and bronze coins from periods ranging from antique ages to the Ottoman period is another distinguished attraction of the museum. The objects displayed in the ethnography section such as clothes, armaments, objects from court life and dervish lodge, examples of our china art, hand written books and writing sets from 17th and 18th centuries, Quran safes, mimbar door of Ulu Mosque made in kündekari technique with engraved ivory inlays are all objects displaying the customs, traditions and life style of the people in the region from Beylics to Ottoman period.
Eco-tourism Eco tourism is based on direct contact with nature and in this respect there is a vast diversity of resources in Manisa awaiting to be evaluated. Among them various localities rich in natural beauty
41 Manisa Turizm
Tur olanakları
Kültürel ve doğal güzellikler bakımından zengin bir bölge olan Manisa talep doğrultusunda acentelerin programlarında yer alır.
Manisa merkezde bir günlük tur: - Sultan Külliyesi, Saruhan Bey Türbesi, Ulu Cami - Mola: Ulu Cami önündeki çay bahçesi - Muradiye Külliyesi ve Manisa Müzesi - Öğle Yemeği: Şehir içinde - Tercihe göre şehir içindeki Hatuniye Camii, Çeşnigir Camii, Eski Çarşı Dokusu, 22 Sultanlar Türbesi, İvaz Paşa
that might be redesigned as ranches with horse riding activities in Manisa.
Botanic tourism Calabrian pine up to 600 metres, black pine further above and sycamore in creek beds represent the main tree population on the Mount Spil which has a very rich flora. Iron oak on the other
How to go ? The access to Manisa is realised by highway and railway. E23 İzmir – Ankara highway traverses the province from east to west and passes through the townships of Turgutlu, Ahmetli, Salihli and Kula. It’s also possible to reach Denizli over the connection of townships Alaşehir-Sarıgöl, Kütahya by way of Salihli-Demirci highway and the province of Çanakkale over the connections of Akhisar-Bergama, Manisa and Menemen. Manisa is an important junction of the railway transportation. The railways to the directions Bandırma-Balıkesir and Uşak-Manisa intersect in the centre of the city. The Bandırma connection offers the ferryboat crossing to İstanbul. Balıkesir is the connection centre for the railway line to the direction Kütahya, Eskişehir and Ankara.
hand leads a life in coexistence with the others. The main flora population on the mountain is composed of oak trees as subspecies of flora, juniper, spruce tree, shrub, bay tree and myrtle, milk vetch from the welwitschia family, timothy from the graminae family, water ferns, gum plant, labiatae family and peonies. About 100 endemic flora species and
Blue Train to Ankara, İzmir Express, Aegean Express to Eskişehir, Marmara Express to Bandırma and Uşak Express to Uşak are the connections that stop over in Manisa. Furthermore Manisa is also a stop-over station for the post train to Diyarbakır. İzmir Adnan Menderes Airport is the ideal location for those who want to use the air transportation. Highway : The bus terminal is located about 600 – 700 m away from the city centre. Bus terminal tel : (+90 236) 231 15 04 Railway: The train station is situated about 600 – 700 m away from the city centre. The available connections are: Manisa – Ankara, Manisa – İzmir, Manisa – Bandırma. Train station tel : (+90 236) 231 16 96.
Mart - Nisan‘ 11
Çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle kendini sevdirip saydırdı. Bir süre sonra yaz kış demeden sadece siyah bir şort ve ayağında lastik pabuçla kentin sokaklarında dolaşmaya başladı. Saç ve sakalını da uzatarak doğa aşığı kişiliğine yaraşır bir görünümle Manisalıların biricik sevgilisi oldu. Her öğle vakti, Topkale’de bulunan topu atarak günün o saatinin başlangıcını Manisalılara duyurdu. Bundan dolayı kendisine “Topçu Hacı” diyenler de oldu. Spil Dağı’nda, Topkale’deki bir kulübede yalnız yaşadı, yatağı tahta divandan başka bir şey değildi. Efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde yaşama gözlerini yumdu. Görkemli bir cenaze töreniyle Manisa’da toprağa verildi
Camii, 7 Kızlar Türbesi, Revak Sultan Türbesi, Niobe, Mevlevihane - Mola: Mevlevihane-Vali Parkı (Orman içi yürüyüşü, şehrin ve Gediz Ovası’nın panoramik görünümü ve güneşin batışını seyretme, çay-kahve vb.) - Akşam Yemeği: Mevlevihane Gazinosu veya şehir içinde
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
42
Spil Dağı Milli Parkı: - Sultan Yaylası - Yol üzerinde, yaylaya 800 metre mesafedeki terastan Manisa ve Gediz Ovası’nı seyir imkanı - Yine yol üzerinde daha ileride bulunan İzmir Körfezi seyir noktasından İzmir Körfezi’ni, az ilerideki Poyrazoğlu Tepesi civarından Yunt Dağları ve Aliağa Körfezi’ni seyir imkanı - Atalanı Yaylası - Öğle Yemeği: Atalanı’nda (Kumanya veya mevcut iki restoran) - Atalanı Yaylası - Karadağ Yangın Gözetleme ve Telsiz Kulesi - Çampınar
Spil Dağı Ulusal Parkı, Atalanı Yaylası, Süreyya Orman İçi Dinlenme Yeri gibi birçok mesire alanı il merkezinde günübirlikçilere keyifli bir gün olanağı sunar. Numerous recreation spots such as the Mount Spil National Park, the Atalanı Plateau, Süreyya Recreation Area in a forestry area offer the daily visitors the possibility of bringing the day cosily.
circa 70 herbs have been registered in the National Park of Mount Spil. The most prominent plant of Mount Spil, which is also resided by flowering plants such as jacinth, crocus, cyclamen, sword lily, violet, daisy and poppy, is the tulip called Spil or Manisa tulip. These tulips were taken to İstanbul during the period in which the Ottoman shahzades ruled the city and Ottoman Empire was derived from its name.
Recreation areas The interesting natural structure with rich flora makes it possible to lay out various recreation areas in Manisa. Several recreation areas in the city centre such as the National Park of Spil Mount, Atalanı Plateau, Sultan (Kiraz) Plateau; Mevlevi Lodge, Süreyya and Süleymanlı which are recreation spots located in a forestry area, Çınarlı Fountain, forest nursery of Muradiye, The school of agriculture of Beydere offer a cosy day for the daily visitors.
Sport activities Mountaineering: The mount Spil in the centre is a suitable area for trekking and mountaineering thanks to its topographical characteristics. Creek waters flowing for hundreds of years melt the calcareous soil in some places and create canyons with steep walls. We encounter the biggest one of them climbing upwards from Çaybaşı Creek. There are also a lot of caves formed by water melting and undercutting the calcareous earth and the biggest one of these is the Paşa Cave located to the southeast of Karadağ Fire and Radio Tower. Hunting tourism: Having a rich fauna as well, there are also game production and reservation areas laid out by the Ministry of Forestry in Manisa. The kind of game hunting practised widely in the area is the one of hunting at land. Besides partridge, duck and rabbit hunting, boar and quail are the games hunted in the region. Shooting: One can reach the Trap-Skeet shooting area either after a short trekking through the forest from Mevlevi Lodge on the foot of Mount Spil or by driving.
Konaklamalı turlar Manisa, İzmir - İstanbul, İzmir - Ankara yol güzergahları üzerinde bulunduğundan ve genellikle bu güzergahlarda seyahat eden turistlerin birkaç günlük konaklamalarına sahne olduğundan geliş ve gidiş istikametlerine göre, çeşitli turlar uygulanabilir.
Ne yenir? Manisa merkezde tadına bakmanız gereken lezzetlerin başında Manisa kebabı geliyor. Şehir merkezinde birçok yerde bulabileceğiniz Manisa’nın bu ünlü lezzeti dışında merkezdeki restoranlarda Ege mutfağının yöresel lezzetlerini de tatmanız mümkün.
Ne alınır? Manisa’nın ünlü Mesir macununu yıl boyu bulmak mümkündür. Bunun yanı
Cuisine culture The abundancy of agricultural products of the region has left it’s mark significantly on the density and the richness of nutrition. Vegetables and fruits constitute the base of nutrition on the grounds of the widespread plantation of horticultural crops. Meat and milk products
Traditional handicrafts Carpet weaving, textile weaving, xylography, tanning, saddler, dyeing were very developed during the Ottoman Empire. The handicraft of xylography can be seen at the mimbar and wooden doors of mosques and at the coverings of ceiling in the houses. Weaving rugs, saddlebags and bags are practised in the villages of the region.
Cultural activities Mesir festivals: Sultan Mosque and its complex, one of the most renowned mosques in Manisa, were built in 1522 by Hafsa Sultan, the wife of Yavuz Sultan Selim and the mother of Sultan Suleyman the Magnificent. Everybody could take a bath in the bath of the complex free of charge and the poor could have something to eat in almshouse. Several diseases were cured in Dar-üş şifa (the hospital). Mesir paste, a mixture of 41 different types of spices and spices prepared by the first director of the hospital, Merkez Efendi, was used to recover Hafsa Sultan from a
Mart - Nisan‘ 11
- Akpınar Mevkii’ndeki Kybele bereket tanrıçası rölyefi - Yoğurtçu Kalesi - Uzunburun Köyü - Öğle Yemeği: Aigai Ören yeri Kumanya - Aigai Örenyeri - Örselli Köyü - Halı ve Kilimcilik Koop.
Paragliding: The north sloops of the Mount Spil with its location to the south of Manisa give the possibility of paragliding at different heights. It’s an area having suitable characteristics for paragliding for sportsmen of every level. In the area the winds blow mainly from northeast and the locality of Kırtık, located at the height of 170 m, is an ideal site for new beginners. A little upwards from here there is another site at 300 metres with a gliding field. Another site laid out by the Governorship is at a height of 400 metres on the roadside leading to Sultan Plateau. Seyirtepe with its height of 750 metres and Karlık Location at the height of 1250 metres also offer alternatively paragliding with a view over the city. Paragliding over long distances to the directions of Manisa and Turgutlu is possible from the site of Fire Tower which is situated at an altitude of 1517 metres.
43 Manisa Turizm
Kybele, Yoğurtçu Kalesi ve Aigai:
are also further basic sources of the food. The cultural interaction between the Turkish and Greek people have also had its effect on the feeding habits. The feeding concentrates in Manisa mainly in various plants and recipes made with olive oil. Meals with meat and olive oil are cooked with natural plants such as fenel, blessed thistle, goosefoot, istirofiga, chicory plant, mallow, poppy and nettle. Species of pita and bread with poppy opium, specialities of the Aegean and Central West Anatolia regions, are also consumed here widely. Grape is utilized in several ways. Besides şıra (fermented grape-juice), molasses and Turkish delight, sour grapes are utilized to make “sour molasses”. White jam, sorbet and compote produced from grapes and other fruits are served as desserts. While boiling the molasses, quince is added to it, thus the fermented grape-juice being saturated, it can be served as a sweet. Adding almond or walnut into the fermented grape-juice, it hardens and becomes a sort of Turkish delight which can also be served as a dessert.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
44
sıra Yunt Dağı, Kula, Gördes ve Demirci halıları ile ün yapmış Manisa’da, geleneksel el dokuması halılar, altın ve gümüş takılar, pamuklu iç ve dış giyim eşyaları ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gören eşyalardır. Ayrıca bakır, gümüş, pirinç, tahta oyma gibi hediyelik eşyalar ve şile bezi, bürümcük giysiler ile çeşitli oyalar satın alınabilir.
disease which couldn’t be cured by the palace doctors. And thus the paste that earned a reputation among people as a medicine and was requested persistently, have also been distributed to the people. As its reputation grew day by day and the requests increased, Mesir paste started to be thrown about to the people from the domes and the minarets of the Sultan Mosque. It’s widely believed
that if one eats from this paste on the day of Nevruz, he’ll have no pains for one year and be protected of snake or centipede bites. The Mesir Festival, that is celebrated during seven days and also includes the Nevruz Day on March 21st, is another important event as it’s the continuation of a 500 years old tradition. Manisa Vintage Festival: Grape is of great importance in terms of its quality and yield in Manisa and its environs, a region already renowned for the production of sultana. The vintage festival has been celebrated since 1984 on the 6th, 7th and 8th of September. The fact that 8th of September is the day of independence in Manisa attaches a particular importance to the festival.
Tarzan of Manisa Ahmeddin Carlak, who later had a reputation as tarzan of Manisa, was born in 1899 in the city of Samara in today’s Iraq at about 100 km away from Bagdad. He was active during the 1st World War and the Turkish War of Independence as a soldier. He was honoured for his service with a red ribbon war of independence medal. He came to Manisa at the beginning years of the Republic. He assumed on the 1st of June 1933 the position of Assistant Gardener with a wage of 30 TL. He gave all his best in order to green Manisa. He planted trees and started out growing them, in perception of planting trees as a holy task. He was loved and respected due to his diligence and honesty. After a short while he was walking through the city in summer and winter, with only a black short and plastic shoes on. Growing his hair and a beard, he became the beloved one of the people in Manisa with his appearance good and proper for a nature lover. Every noon he shot the artillery on Topkale, as a declaration of the beginning of that hour to the people in Manisa. For this reason some called him “The artillerist Hajji”. He lived alone in a cottage on the Topkale on Mount Spil, his bed was a simple wooden divan. He was always in the
45 Manisa Turizm
Tour possibilities Manisa with its rich cultural and natural beauties is always included in the tour programs of travel agendas upon request.
A daily tour in the centre of Manisa: - Sultan complex, Saruhan Bey Memorial Tomb, Ulu Mosque - Break : tea garden in front of Ulu Mosque - Muradiye complex and Manisa Museum - Lunch in the centre - Optionally can be visited in the centre: Hatuniye Mosque, Çeşnigir Mosque, Old Bazaar, 22 Sultans’ Memorial Tomb, İvaz Paşa Mosque, 7 Girls’ Memorial Tomb, Revak Sultan Memorial Tomb, Niobe, Mevlevi Lodge - Break: Mevlevi Lodge- Vali Park (wandering in the forest, panoramic view of the city and Gediz Plain, watching the
sunset, tea-coffee etc.) - Dinner: In the Mevlevi Lodge casino or in the centre of the city
The National Park of Mount Spil - Sultan Plateau - On the way possibility of watching Manisa and the Gediz Plain from a terrace located 800 m away to the plain - Further on the way, watching the İzmir Bay from the İzmir Bay watching site, a little further away the possibility of watching Yunt Mountains and Aliağa Bay from the environs of Poyrazoğlu Hill. - Ataalanı Plateau - Lunch : In Ataalanı (Provisions or in the existing two restaurants) - Ataalanı Plateau – Karadağ Fire and Radio Tower – Çampınar
Cybele, Yoğurtçu Castle and Aigai : - Relief of the Goddess of Fertility Cybele at Akpınar - Yoğurtçu castle – Uzunburun Village - Lunch – Ruins of Aigai – provisions - Aigai Ruins - Örselli village – cooperative of carpet and rug production
Tours with accommodation As Manisa is located on the route between İzmir – İstanbul and İzmir – Ankara and tourists travelling on these routes often spend a few days in Manisa, in this respect several tours can be organised on both directions.
What to eat ? Manisa Kebab is one of the flavours that you must definitely taste in the centre of Manisa. Besides this famous flavour that you can find in several locations in the centre, you can also taste different flavours of the Aegean Cuisine in the restaurants of the city centre.
What to take with? It’s possible to find the famous Mesir paste of Manisa all the year round. Furthermore traditional hand made carpets, jewellery in gold and silver, clothes and under wear in cotton attract the attention of the visitors in Manisa where the carpets of Yunt Mountain, Kula, Gördes and Demirci are of particular reputation.
Mart - Nisan‘ 11
limelight with his legendary life. Tarzan of Manisa passed away on 31st of May 1963 and was buried in Manisa with a grandiose ceremony.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
46
Röportaj / Interview: Ceyda Adar
Tarih, kültür ve sağlığa yolculuk Journey to history, culture and health Manisa’nın çok sayıda tarihi mirasa ve kültürel değere sahip illerimizden biri olduğunu söyleyen Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, en az Manisa’nın nüfusu kadar turistin gelmesini sağlamayı hedefliyor.
Erdinç Karaköse
Manisa Provincial Director of Culture and Tourism Erdinç Karaköse, stating that Manisa is one of the cities that has abundant historical heritages and cultural values, aims that the amount of tourists at least the population of Manisa will come.
Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir il Manisa. Dört bir yanını süsleyen tarihin ayak izleri, ardından gelen turistler eşliğinde hayat buluyor yeniden. Geçmişle günümüzün kenetlenmiş yapısı Manisa’nın turizmi soluyan yüzü olarak karşımıza çıkarken, Manisa turizm sektöründeki konumunu belirleyen tüm doğal güzellikleri, tarihi değerleri ve kültürel dokusuyla gururla gülümsüyor konuklarına. Bu yönüyle Manisa için “Kültür ve uygarlıklar beşiği” tanımlamasını kullandıklarını söyleyen Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, “Mitolojik dönemden bugüne kadar o kadar çok medeniyetin kalıntılarıyla dolu
Manisa is a city that has hosted many civilizations throughout history. The footsteps of the history that decorate all through the city are as if enlivened with the tourists coming after those. While interlocked structure of the past and present day meets us as the breathing face of the tourism of Manisa, Manisa smiles to its guests with honour with all of its natural beauties, historical values and cultural texture that determines Manisa’s position in the tourism sector. Manisa Provincial Director of Culture and Tourism Erdinç Karaköse who states that in this respect for Manisa they use the definition of “cradle of cultures
“Mitolojik dönemden bugüne kadar o kadar çok uygarlığın, medeniyetin kalıntılarıyla dolu ki, Manisa’nın neresine adım atsanız tarihi bir mirasın iziyle karşı karşıya geliyorsunuz.” “Manisa is so full of the remnants of many civilizations from mythological age until today that wherever you go in Manisa, you see a trace of a historical heritage.”
Manisa’nın bugünkü kültürel dokusunda Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini ağırlıklı olarak görüyoruz. Osmanlı’nın kente etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? KARAKÖSE: Zaten belki de Manisa, bugünkü cazibesindeki en büyük katkıyı Osmanlılar Dönemi’ndeki “Şehzadeler Sancağı” sıfatıyla alıyor. Bu dönem, Manisa’nın coğrafi ve kültürel bakımdan stratejik anlamda ne kadar önemli
and civilization” says “Manisa is so full of the remnants of many civilizations from mythological age until today that wherever you go in Manisa, you see a trace of a historical heritage.” According to Karaköse who mentions that the Manisa gains its biggest contribution to its present appeal and attractiveness by the title of Sanjak of the Shahzades in the Ottoman Period, this period proves how important this city was strategically in terms of geography and culture. Karaköse, arguing that after Manisa was elected as one of the “15 Culture Brand Cities” Manisa prepared to be future’s culture tourism city, stressed on the fact that firstly the tourism infrastructure of Manisa should be excellently prepares and together with this infrastructure Manisa’s advertisement should spread. The aim of Karaköse, saying “We use the call to tourism slogan of Manisa as “The journey to history, culture and health” is to see the amount of tourist corresponding at least to the population of Manisa in a period of five years. Manisa has an important cultural and historical heritage. Can you briefly mention about these values? KARAKÖSE: Manisa is one of the most important cities in our country. It is one of the cities that have number of historical heritage and cultural value. In this respect for Manisa we use the definition of “the Cradle of Culture and Civilizations”. Manisa is a slightly rich city that has hosted many civilizations throughout history and that contains rich cultural heritage of the Western Anatolia. Manisa is so full of the remnants of many civilizations from mythological age until today that wherever you go in
Mart - Nisan‘ 11
Manisa önemli bir kültürel ve tarihi mirasa sahip. Bu değerlerden kısaca bahsedebilir misiniz? KARAKÖSE: Manisa ülkemizin en önemli illerinden biri konumundadır. Çok sayıda tarihi mirasa ve kültür değere sahip illerimizden birisidir. Biz Manisa için bu yönüyle “Kültür ve Uygarlıklar Beşiği” tanımlamasını kullanıyoruz. Manisa, tarihten günümüze çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan, Batı Anadolu’nun zengin kültürel mirasını bünyesinde barındıran, oldukça zengin bir ildir. Mitolojik dönemden bugüne kadar o kadar çok medeniyetin kalıntılarıyla dolu ki, Manisa’nın neresine adım atsanız karşınıza tarihi bir mirasın iziyle
karşı karşıya gelirsiniz. Bereket tanrıçası Kybele ve Ağlayan Kaya Niobe mitolojik dönemin Manisa’daki önemli tarihsel, kültürel değerleri. Manisa, tarihte devlet güvencesinde ilk parayı basan Lidya Uygarlığı’na ev sahipliği yapmış bir coğrafya. Lidya’nın başkenti Sardes bugün il sınırları içerisinde olan Salihli İlçesi Sart Kasabası’nda ören yeri olarak varlığını sürdürüyor. Binlerce yıl sonrasında bile insanların bir deyiş olarak kullandıkları “Karun gibi zengin olmak” sözünün ithaf edildiği Lidya Kralı Karun da il sınırlarındaki tarihsel bir zenginlik. Salihli İlçesi sınırları içerisinde kalan, Bintepeler adıyla adlandırılan kral mezarları da Manisa’nın önemli tarihi kalıntılarından bir tanesi ki bunlar Mısır piramitlerinden sonra dünyadaki en yüksek kral mezarları olarak biliniyor. Hıristiyanlığın Batı Anadolu’daki yedi kutsal kilisesinden üçünün kalıntısı Akhisar, Salihli ve Alaşehir’de bulunuyor. Bu yönüyle Manisa inanç turizmi açısından da önemli bir çekim noktası oluşturuyor. Manisa Lidya Uygarlığı sonrasındaki süreçte Persler, Romalılar ve Bizans’ın egemenlik sürdüğü bir coğrafya. 1000’li yıllardan sonra da Türk İslam kültürünün egemen olduğu bir süreç başlıyor Manisa’da.
47 Manisa Turizm
ki, Manisa’nın neresine adım atsanız karşınıza tarihi bir mirasın iziyle karşı karşıya geliyorsunuz.” diyor. Manisa’nın bugünkü cazibesi ve çekiciliğindeki en büyük katkıyı Osmanlılar Dönemi’ndeki Şehzadeler Sancağı sıfatıyla aldığını belirten Karaköse’ye göre bu dönem ilin coğrafi ve kültürel bakımdan stratejik anlamda ne kadar önemli bir il olduğunu ispatlıyor. “15 Kültür Marka Kenti”nden bir tanesi olarak tespit edilmesinin ardından Manisa’nın geleceğin kültür turizm kenti olmaya hazırlandığını ifade eden Karaköse, öncelikle Manisa’nın turizm altyapısını çok iyi hazırlamak ve bu altyapıyla beraber Manisa’nın tanıtımını yaygınlaştırmak gerekliliğine vurgu yapıyor. “Manisa’nın turizme çağrı sloganını “Tarihe, kültüre, sağlığa yolculuk” diye kullanıyoruz.” şeklinde konuşan Karaköse’nin hedefi, üç beş yıllık bir süre içerisinde en az Manisa’nın nüfusu kadar turistin gelmesini sağlamak.
48 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
bir il olduğunu ispatlıyor. 16 şehzade Osmanlı İmparatorluğu’nun sancak uygulamasında Manisa’da eğitim görerek yetişti. Altı tanesi de tahta çıkıp padişah oldu. Bunların en önemlileri de Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman. Bu süreç içerisinde yapılan binalarla Osmanlı’nın bütün izlerini Manisa’da görmek mümkün. Bu yapılardan birçoğunun ne yazık ki korunamamış olmasına rağmen Manisa yine de Osmanlı Dönemi’nin çok sayıda kültürel yapısıyla mirasının ihtişamını halen koruyor. Daha sonraki süreçlerde de bazı ihmaller, yetersizliklerle karşılaşılmış ve bu yapılar bazı yıpranmalara maruz kalmış ama bugün yine de günümüzde çok önemli bir tarih kenti. Zaten bu yönüyle de Kültür ve Turizm Bakanlığımızın ülkemiz genelinde yapılan değerlendirme sonuçlarında ülkemizdeki “15 Kültür Marka Kenti”nden bir tanesi olarak tespit edildi. Bu tarihi kültürel dokunun ortaya çıkarılıp ziyarete açık hale getirilmesiyle beraber kentteki hareketlilik sonrasında oluşacak talebi karşılayacak sosyal tesis, altyapı, mekan düzenlemeleri, yol, ulaşım ve her türlü teknik düzenlemenin de yapılmasıyla ilgili çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Manisa’nın turizm sektöründe hak ettiği noktaya gelmesi için neler yapılmalı? KARAKÖSE: Öncelikle Manisa’nın
Manisa, you see a trace of a historical heritage. Goddess of Fertility Cybele and Crying Rock Niobe are important historical and cultural values in Manisa from mythological period. Manisa is a region which hosted Lydians that first issued the money with the state guarantee. The capital of Lydia Sardis still has its existence as ruins in Salihli town Sart District that is within the borders of Manisa. Also Lydian King Kroisos whom dedicated the saying “to be rich as Karun” used by the people even after thousands of years is another historical richness within the borders of the city. King tombs known as Thousand Hills located within the borders of Salihli Town are important historical remnants of Manisa and those are considered as the highest king tombs in the world after the pyramids of Egypt. The remnants of three churches out of seven holy churches of Christianity in Western Anatolia are located in Akhisar, Salihli and Alaşehir. In this respect Manisa has an important attraction point in terms of belief tourism. Manisa is a region which was under the dominion of Persians, Romans and Byzantium after the Lydian Civilization. After 1000s, a period in which Turk-Muslim culture becomes dominant commenced in Manisa. We see Ottoman Empire’s traces in Manisa’s present cultural texture dominantly. How do consider the Ottoman
effect on the city? KARAKÖSE: In fact, Manisa maybe takes the biggest contribution in its present attraction with its title as “The Sanjak of Shahzades” in the Ottoman Period. This period proves how important city Manisa was strategically in terms of geography and culture. 16 shahzades were educated by taking their education in Manisa in the sanjak application of Ottoman Empire. Six of them rose to the throne and become sultans. Most important of them was Mehmet the Conqueror and Suleyman the Magnificent. It is possible to see all of the traces of Ottomans in Manisa in the buildings constructed in that period. Although most of these buildings were unfortunately not preserved well, Manisa still keeps its magnificence of the heritage with many cultural structures from Ottoman Period. In the coming period, some negligence and insufficiencies were encountered and these buildings were exposed to some damages but still today it is a very important historical city. Anyway, in this respect it was selected as one of the “15 Culture Brand Cities” of our country in the results of the evaluation conducted by the Ministry of Culture and Tourism across Turkey. By revealing these historical cultural texture and by making these places open for visit, works of social facilities that can meet the demand after the liveliness in the city, infrastructure, landscaping, road,
“Bugün inanç turizmi çerçevesinde ilgi gören, Hıristiyanlığın kutsal kabul ettiği üç kilisenin kalıntıları Manisa il sınırları içerisindeki Akhisar, Salihli ve Alaşehir’de bulunuyor.” “The remnants of three churches that are considered as holy by the Christianity and that today draws attention among faith tourism reside in Akhisar, Salihli and Alaşehir within the borders of Manisa province. ”
transportation and any technical arrangements are continuing in full speed. What should be done in order that Manisa reaches to a point it deserves in the tourism sector? KARAKÖSE: First of all, tourism infrastructure of Manisa should be well prepared and together with this infrastructure, the advertisement of Manisa should be spread. We are working hard in a dense program in order to achieve this. We think that a necessity of the arrangement that will allow people to live by feeling historical and cultural texture from these places by firstly restoring, repairing historical and cultural places in Manisa, and making them be inside the social life and hence making them meet with the people. We are working on the bring into life of primarily out Culture and Tourism Directorate building, covered bazaar and museum, and the museum in Akhisar by restoring them, and also the restoration of two Manisa house with the sources of our Special Provincial Administration. On the other hand, a number of buildings such as Turkish baths and inns are being renovated by the Foundation which has the acquisition of property of many historical buildings. Most of them were renovated and this are prepared for future. Of course, these are not enough per se. Together with this, we have to arrange the other physical places of the city in order that they can respond the demands of tourism and they can satisfy the tourists and guests coming to our city. In this respect, we have prepared “Brand City Action Plan” after out city was elected as a “Culture Brand City”. Within “Brand City
Mart - Nisan‘ 11
Tanıtım çalışmaları hangi alanlarda yapılıyor? KARAKÖSE: Öncelikle “Manisa Kültür ve Turizm Dergisi” kaliteli, seviyeli bir tanıtım yayını olarak Manisalılarla ve Manisa’yı tanımak isteyen ülkemiz ve dünya insanıyla buluşmaya başladı. Bu Manisa adına farklı ölçekte önemli bir tanıtım kaynağı. Böyle bir kaliteli dergiyle insanların Manisa’ya bakışının daha bir farklılaşacağına ve Manisa’nın gerçek değerini bu dergideki yansımayla fark edeceklerini düşünüyorum. Bu dergimiz e-dergi olarak da milyonlarca internet kullanıcısına da ulaşacak. Diğer yandan ilimizin daha fazla sayıda kitleye tanıtılması amacıyla yazılı ve görsel medyanın etkin bir şekilde kullanılmasına çalışıyoruz. Bu kapsamda Manisa’nın bütün tarihi, kültürel, doğal, geleneksel her türlü insan yaşamına konu olabilecek, değer olarak görülebilen mekanlarını da 360 derece fotoğraflayarak, bunların bir arşivini oluşturuyoruz. Önümüzdeki günlerde bunu da bir internet portalı olarak insanların Manisa’yı belki binlerce mekanda, sanal alemde gezerek görebilecekleri bir tanıtım projeksiyonu olarak yayınlayacağız. Diğer yandan fuarlar ve çeşitli etkinliklerde ilin tanıtımını en aktif şekilde devam ettirmeye çalışıyoruz. Bu tanıtım çalışmalarıyla özellikle bu yıl Manisa’da turist sayısında önemli bir patlamanın gerçekleşeceğine inanıyoruz. 2010 yılında ilimize gelen turist sayısı ortalama 300 bin civarında iken bunun 2011 yılı sonunda 500 binleri aşmasını hedefliyoruz. Gelecek 3-5 yıllık süre içerisindeki hedefimiz, en az Manisa’nın nüfusu kadar turistin gelmesini sağlamak.
49 Manisa Turizm
turizm altyapısını çok iyi hazırlamak ve bu altyapıyla beraber Manisa’nın tanıtımını yaygınlaştırmak gerekir. Bu yönde yoğun bir program içerisinde çalışıyoruz. Öncelikle Manisa’nın tarihi, kültürel mekanlarını restore etmek, onarmak, bunların sosyal hayatın içerisine çekilerek insanlarla buluşturulmasını sağlamak, insanların buralardan tarihi ve kültürel dokuyu hissederek yaşamalarına imkan verecek düzenlemelerin olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Başta Kültür Turizm Müdürlüğü binamız olmak üzere, bedesten, müzemiz, Akhisar’daki bir müzenin yeniden restore edilerek hayata geçirilmesi, Özel İdaremizin kaynaklarıyla iki tane Manisa evi konutunun restore edilmesi için çalışıyoruz. Diğer yandan birçok tarihi yapının mülkiyetine sahip Vakıflar tarafından ilimizde çok sayıda hamam, han gibi yapılar restore ediliyor. Birçoğu da restore edildi ve bunlar geleceğe hazırlanıyor. Tabii ki bunlar tek başına yeterli değil. Bunlarla beraber ilin diğer fiziki mekanlarının da turizmin talebine cevap verecek ve kentimize gelecek olan turist ve ziyaretçilerin memnuniyetini de gerçekleştirecek şekilde düzenlenmeleri gerekiyor. Bu çerçevede, ilimizin “Kültür Marka Kenti” seçilmesinden sonra “Marka Kent Eylem Planı” hazırladık. “Marka Kent Eylem Planı” içerisinde sadece bize değil belediyelere, diğer yerel kurumlara, başka kuruluşlara da görevler düşüyor. Bunlarla ilgili yapılması gerekenleri belirledik ve bunların en kısa zaman içerisinde hayata geçirilmesi doğrultusunda çalışıyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yürütülürken diğer yandan da ilimizin en etkin bir şekilde tanıtılmasını sağlamaya çalışıyoruz.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
50
Sağlık turizmi Doğal su kaynakları ve kaplıcalar bakımından zengin olan Manisa’daki sağlık turizmini nasıl değerlendiriyorsunuz? KARAKÖSE: Manisa kaplıca kaynakları bakımından ülkemizin önemli potansiyeline sahip illerinden birisi. Bu yönüyle Manisa’da kaplıca olarak kullanılabilen altı kaynak bulunuyor. Bu altı kaplıca kaynağından beşi Kültür ve Turizm Bakanlığımızca termal turizm merkezi kapsamına alındı. Başta Salihli Kurşunlu Kaplıcaları olmak üzere Turgutlu Urganlı Kaplıcaları, Kula Emir Kaplıcaları, Demirci Hisar Kaplıcaları ve Soma Menteşe Kaplıcaları çok eski yıllardan günümüze kadar süreçte klasik kaplıca olarak hizmet veren mekanlar. Termal turizm merkezi ilan edilmesiyle beraber, bu alanlarda otel yatırımlarıyla kaplıca hizmetinin verildiği daha modern tesislerin yapılma imkanı oluşacak. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde ilimizdeki bu tesislerin çok hızlı bir şekilde artmasını bekliyoruz. Bununla ilgili altyapı hazırlıkları tamamlandı ve bu termal kaynaklarımız şu anda yatırıma hazır hale getirildi. Bu yatırımlar sonrasında Manisa’da sağlık turizmi oldukça büyük bir hacme ulaşacak. Manisa bu yönüyle de geleceğin sağlık turizmi kentleri arasında olmaya en önemli adaylardan birisi. Biz zaten Manisa’nın turizme çağrı sloganını “Tarihe, kültüre, sağlığa yolculuk” diye kullanıyoruz. Mesiri de sadece kültürel değer sağlık turizmi açısından da değerlendiriyorsunuz sanırım… KARAKÖSE: Mesir ilimizin en önemli kültürel değerlerinden bir tanesi ve dünyanın yaşayan en eski sağlık geleneklerinden birisidir. Manisa bu geleneğini beş asırdır sürdürüyor. Ben Manisa açısından mesirin üç önemli yanının olduğuna inanıyorum. Bir tanesi Manisa’nın yaşayan, önemli bir geleneği olması; geleneğimizin zenginleşmesi ve bugünkü kuşaklar açısından da tarihimizin kültürel bilincini sağlaması açısından önemli bir unsur. İkinci yanıyla Mesir Festivali, Manisa’nın önemli bir marka değeri, tanıtımda en önemli aracı…. Diğer yönüyle de mesir Manisa açısından bir sosyo-ekonomik sektör
Action Plan” there is a mission not only to us, municipalities, but also to other local institutions and other organisations. We have determined the need-to-dos about them and we are working in the best way so that these are implemented in the shortest time. While carrying out studies about them, on the other hand we are trying hard in order that our city is advertised in an efficient way. In which areas are introductory
studies carried out? KARAKÖSE: First of all “Manisa Culture and Tourism Magazine”, as an elite presentation publication of high quality, has started to reach the locals of Manisa and local and foreign people that want to get to know Manisa. This is an important advertisement opportunity for Manisa in a different scale. I think that with that kind of magazine, people’s perception of Manisa will change and that they will be aware of the real value
Health Tourism How do you evaluate the health tourism in Manisa which is rich in terms of natural water resources and thermal springs? KARAKÖSE: Manisa is a city that has an important potential in terms of thermal spring sources. In this respect, there are six sources that can be used as thermal springs in Manisa. Five out of these six thermal spring resources were taken under thermal tourism centre by the Ministry of Culture and Tourism. Mainly Salihli Kurşunlu Thermal Springs, Turgutlu Urganlı Thermal Springs, Kula Emir Thermal Springs, Demirci Hisar Thermal Springs and Soma Menteşe Thermal Springs are places that provide services as classical thermal spring from very ancient years until today. After announced as thermal tourism centre, the opportunity to construct modern facilities of hotel investments where thermal spring services will be provided. We expect that in the coming years these facilities
will dramatically increase in our city. Regarding this, infrastructure preparations are completed and these thermal resources were made available for use now. After these investments health tourism in Manisa will reach to a big volume. Manisa is also in this respect a very important candidate among health tourism centres. We already use the Manisa’s “call to tourism” slogan “Travel to history, culture and health”. I guess you also consider Mesir as a cultural value in terms of health tourism... KARAKÖSE: Mesir is one of the most important cultural value of our city and one the oldest living health tradition in the world. Manisa continues this tradition for five centuries. I believe that mesir has three advantageous aspects for Manisa. First of these is that it an important element in terms of that it is an important living tradition of Manisa; that it enriches our traditions and that it makes present generation aware of our cultural consciousness of our history. Secondly, Mesir Festival is important brand equity of Manisa, and the most important tool for its advertisement… In other respect, mesir also has a potential to be a social-economical sector in Manisa. Manisa could not use this respect of this yet but this is my dream. The humans while living in the chaos of the modern technology, at the same time yearn for natural, healthy and simple life. The views and thoughts of the people in the world have already shifted towards that direction. To establish a sector by means of mesir that has been enlivened for 471 years for a natural health is an important chance and alternative for Manisa. In this respect, Manisa and mesir exhibit a feature that it has the opportunity to become a fair organization centre where the application on human health and products reside. In fact, I believe that that kind of natural health organization should be included to Mesir Festival and that this can easily be done. I think that it is possible to hold an organisation in which experts and authorities of natural health in the world in the coming years with that kind of fair organization. Because mesir is a cultural heritage coming from this tradition and
Mart - Nisan‘ 11
Manisa 2004 yılında Financal Times tarafından dünyanın en uygun yatırım kenti seçildi. Turizm sektöründeki yatırımcılara Manisa ile ilgili neler söylersiniz? KARAKÖSE: Financal Times’ın 21. yüzyılda Manisa’ya Akdeniz, Avrupa, Avrasya coğrafyasındaki iki yüz civarındaki kent üzerinde yaptığı bir değerlendirme sonrasında Manisa’ya biçtiği bir değer bu. Geçmişte Lidya Uygarlığı’nın, tarihte ilk parayı basan, insanlık tarihin de “Karun gibi zengin olmak” gibi bir unvana yol açmış bir medeniyetin yaşadığı coğrafya için “geleceğin en uygun yatırım kenti” değerlendirmesi tesadüf değil. Manisa, doğal kaynakları, yeraltı zenginlikleri, ovaları, tarım arazileri, dağları, yaylaları, diğer kaynaklarıyla böyle bir zenginliği ihtiva eden bir il. Bu potansiyel, önümüzdeki dönem içerisinde Financal Times’ın yaptığı değerlen-
of Manisa with the reflections on that magazine. This magazine will reach to millions of internet users as an e- magazine. On the other hand, we are trying to use printed and visual press effectively in order that our city is advertised to more people. In this respect, we are taking photographs of places that may be seen as a value and that may be subject to any kind of historical, cultural, natural and traditional human life in Manisa by 360 degree and we are making archive of them. In the coming days, we shall an advertisement projection in which people can see thousands of places in Manisa by surfing in the virtual environment as an internet portal. On the other hand, we are trying our best for the active advertisement of the city in fairs and various activities. We believe that especially with these advertisement studies the tourist number will show a significant boost in this year. While the number of tourist coming to our city in 2010 was nearly 300 thousand, we aim that this exceeds 500 thousands by the end of 2011. Our aim in the coming 3-5 years is that the number of tourists corresponding at least to the population of Manisa will come to Manisa.
51 Manisa Turizm
olma potansiyeline sahip. Henüz daha bu yönünü kullanamadı Manisa ama bu benim hayalim. Dünyada, modern teknolojinin verdiği karmaşanın içerisinde yaşanırken, aynı zamanda doğal, sade, sağlıklı yaşama özlem duyuyor. Dünyada insanların inançları, bakışları bu yöne kaydı artık. 471 yıldır yaşatılan mesir vasıtasıyla doğal sağlık yönünde bir sektör oluşturulması Manisa için önemli bir şans ve alternatif. Bu yönüyle insan sağlığı üzerindeki uygulamaların, ürünlerin yer bulduğu bir fuar organizasyon merkezi olmasına fırsat verecek bir özellik arz ediyor Manisa ve mesir. Aslında böyle doğal sağlık organizasyonlarının Mesir Festivali’nin içerisine alınarak yapılmasının gerekliliğine ve bunun yapılabileceğine inanıyorum. Önümüzdeki yıllarda böyle bir fuar organizasyonuyla beraber dünyadaki doğal sağlık alanında çalışan uzman ve otoritelerin Manisa’da buluştuğu bir organizasyonu yapmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Çünkü mesir bu geleneğin içinden gelen bir kültür mirası ve bugün toplumsal boyutta coşkuyla yaşatılıyor. Tabii ki beraberinde mesirin sağlık ürünü olarak ele alındığı bilimsel organizasyonlar, sempozyumlar başta olmak üzere, araştırma, geliştirme çalışmaları ile belki de bir organizasyon merkezi olmaya aday bir kent konumunda Manisa.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
52
dirmede belirttiği gibi ilimizin turizmciler açısından da yatırım yapmak için ne kadar cazip bir il olduğunun referansı diyebiliriz. Bu ödülün de yatırımcılara tanıtılırken iyi değerlendirilmesi, anlatılması gerektiğine inanıyorum. Bütün bu anlattıklarınız ışığında, Manisa sahip olduğu kültürel ve tarihi değerleriyle deniz-güneş-kum turizmiyle yarışabilecek düzeyde mi? KARAKÖSE: Artık deniz-kum-güneş tercihlerinin tek başına tatil anlayışı olmadığı bir süreç başladı ülkemiz ve dünya turizm konjonktüründe. Bugüne kadar Manisa bu değerleriyle ön plana çıkmak istese de çıkamazdı belki çünkü insanların tatile ayırdıkları vakit, deniz, kum ve güneşe yetebiliyordu veya ona yönelikti. Ama artık sadece deniz, kum, güneş değil, bunların dışında diğer şeyler de etkili olmaya başladı. Bu yönüyle Manisa kültürel, doğal, tarihi, sağlık gibi turizm taleplerinin artık bir ivme kazandığı dünyada geleceğin en şanslı, en potansiyel turizm kentlerinden birisi olmaya adaydır.
it is enlivened today in societal level. Of course Manisa is a candidate city to be the centre of scientific organizations and symposiums where mesir is considered as a health product, and maybe the centre of research and development studies and even an organization centre. Manisa was selected as the most appropriate investment place of the world in 2004 by Financial Times. What can you say to investors in tourism sector about Manisa? KARAKÖSE: It is value that Financial Times puts on Manisa after the evaluation conducted in more than two hundred cities in Mediterranean, European and Eurasian geography in the 21st century. For a city like Manisa, it is not coincidental to have “future’s most appropriate investment place” where in the past a civilization as that of Lydian, who issued the first money, lived under richness as result of which the humankind adopted the saying of “To be rich as Kroisos”. Manisa is a city that deserves that king of richness with its natural resources, underground richness, plains, agriculture fields, mountains, plateaus and its other resources. We can say that this potential is a reference to show in the coming period how attractive this
city is to make investments as states in the evaluation conducted by Financial Times. I believe that when this award is introduced to the investors, it should be well considered and explained. In the lights of all these you have said, does Manisa with all of its cultural and historical values have the power to compete with sea-sand and sun tourism? KARAKÖSE: Now in our country and world’s tourism conjuncture, a period in which sea-sand and sun choices are not solely enough tourism conception commenced. Although Manisa until now had wanted to come to the forefront with these values, it could not have come to because the time that people allocate for holiday was enough for sea-sand and sun or they were intended for that. However, now not sea, sand and sun but also other things started to be effective. In this respect, Manisa is a candidate to be the future’s most lucky and the most potential tourism centre in the world where tourism demands such as cultural, natural, historical and health tourism started to gain acceleration.
53 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
54
Tarihi mekanda A journey into past in the historical venue
Onarım çalışmalarının ardından kapılarını yeniden açan Manisa Müzesi, kentin köklü geçmişine görkemli eserleriyle ışık tutuyor.
M. UMUT DOĞAN Arkeolog / Manisa Müzesi Müdür Vekili Archaeologist / Manisa Museum Deputy Director
Arkeolojik ve tarihsel potansiyel açısından oldukça güçlü bir coğrafya üzerine kurulu olan Manisa İli’nde, bir müze kurma fikri ilk kez 1934 yılında gündeme gelmiştir. Müze oluşturma fikri dönemin valisi Murat Germen’in çabaları ile bir sonuç vermeye başlamıştır. 1935 yılında bir Osmanlı Dönemi şaheseri olan Muradiye Camii’ne ait külliyenin medrese bölümü restore edilmiş ve Manisa’nın tüm ilçelerinde tespit edilen eserler buraya taşınmaya başlamıştır.
Fotoğraflar / Photographs: Süleyman Duman, Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşivi
İlk yıllarda sadece eserleri korumaya ve onların açık alanlarda yok olmasını önlemeye dönük bir depo olarak kullanılan Muradiye Camii Medresesi, Cumhuriyet’in ilanının 14. yıldönümünde, 29 Ekim 1937 tarihinde “Manisa Müzesi” adıyla hizmete girmiş ve ziyarete açılmıştır. Manisa Müzesi’nin
Having been founded on a very strong geography in respect of archaeological and historical potential, the idea to establish a museum in the province of Manisa was first brought up in 1934. The idea to establish a museum started to yield results thanks to the efforts of Murat Germen who was the governor of Manisa back then. The madrasah section of the külliye (building complex around a mosque) belonging to Muradiye Mosque, which is a masterpiece of the Ottoman Era, was renovated in 1935 and all of the works of art from the districts of Manisa were gathered here. In the first years, Muradiye Mosque Madrasah was used as a store for protecting these works and preventing them from vanishing in open areas while later on this particular venue was put
Mart - Nisan‘ 11
Having opened its doors after renovation works, Manisa Museum sheds light on the deep rooted history of the city with astonishing artefacts.
55 Manisa Turizm
geçmişe yolculuk
ilk yöneticisi, Müze Başkanı unvanı ile Vahit Armağan olmuştur. 1972 yılında imarethane bölümü müzenin “Arkeolojik Eserler Seksiyonu”, medrese bölümü ise “Etnografik Eserler Seksiyonu” olarak kullanılmaya başlanır.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
56
Genel mimari özellikleri Sultan III. Murat tarafından 1583 1585 yılları arasında yaptırılan Muradiye Camii ve külliyesinin mimarı, Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mahmut Ağa’dır. Mimar Mahmut Ağa’nın ölümünden sonra ise cami ve külliyenin yapım işini Mimar Mehmet Ağa yürütmüştür. Muradiye Külliyesi’nin etrafı kesme taştan alçak avlu duvarları ile çevrili olup, duvarların kuzey, güney ve batı yönlerine açılan kapıları bulunmaktadır. Külliyenin asıl girişi kuzeyde, cami ile medrese arasında, üzerinde mermer levha üzerine Kelime-i Şahadet yazılı basık kemerli kapıdır.
Medrese Bölümü Cami ile imarethane arasında yer alan Muradiye Medresesi, Klasik Osmanlı Medrese planına sahiptir. Yaklaşık olarak 30 x 37 metre ölçülerinde olan medrese dikdörtgen planlı olup kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Medresenin giriş kapısı, camiye bakan batı cephesindedir. Bu girişten kubbeli ve tonozlu revaklarla çevrili, dikdörtgen bir avluya girilmektedir. Revakların arkasında kuzey, güney ve doğu cephelerinde medrese odaları sıralanmıştır. Bu odalar 6 metre çapında, 3.70 metre yüksekliğinde kubbelerle örtülmüştür. Odaların içlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmakta, altta mermer söveli, üstte de sivri kemerli alçı şebekeli pencereler bulunmaktadır. Avluyu çeviren revaklar baklava başlıklı ince ve narin sütunların birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmasından meydana gelmiştir. Medresenin en büyük odası,
into service as the “Manisa Museum” on October 29th 1937 in the 14th anniversary of the Republic. The first director of Manisa Museum was Vahit Armağan with the title Museum President. In 1972, the almshouse section started to be used as “Archaeological Works Section” while madrasah section started to be used as “Ethnographic Works Section”.
General architectural features Having been built between 1583 – 1585 by Sultan Murat III, the architect of Muradiye Mosque and its külliye is Mahmut Ağa – a student of Mimar Sinan (Architect Sinan). After the death of the Architect Mahmut Ağa, the construction of the mosque and the külliye was continued by the Architect Mehmet Ağa. Muradiye Külliye is surrounded by cut stone low court walls and there are gates opening up to northern, southern and western directions of the walls. The main entrance to the külliye is on the north, between the mosque and
güney kısımda dışarı doğru çıkıntı yapan, görkemli bir kubbeye sahip olan, 7.40 x 7,50 metre ölçüsündeki derslik bölümüdür. l955 - l956 yıllarında Mimar Süreyya Yücel tarafından yapılan kapsamlı onarımlar sırasında medrese avlusunun ortasına on köşeli bir mermer havuz da konulmuştur.
İmarethane Bölümü
Madrasah Section Muradiye Madrasah, located between the mosque and the almshouse, is in the classic Ottoman Madrasah plan.
ters while they are covered with domes in the height of 3.70 meters. There are oven and closet niches within the rooms as well as plaster networked windows with marble jambs on the bottom and sharp arches on the top.
Having dimensions of approximately 30x37 meters, the madrasah has a rectangular plan and is made of cut
The porticos surrounding the court come about with the connection of diamond-shaped headed thin and elegant columns through sharp arches. The largest room of the madrasah is the class section that measures 7.40
stone and brick. The entrance to the madrasah is from the western side of the mosque. This entrance opens up to a rectangular court surrounded by domed and vaulted porticos. Behind the porticos, there are madrasah rooms in the northern, southern and eastern sides. Diameter of these rooms is 6 me-
x 7.50 meters with a glorious dome protruding in the southern section. A marble pool with ten corners was placed in the middle of the madrasah court during the extensive renovation works that were undertaken by the Architect Süreyya Yücel between 1955 and 1956.
57 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Külliyenin doğusunda bulunan imarethanenin planı yanındaki medreseye benzemektedir. Yapı 45.50 x 37.20 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır. İmaretin ortasında kare bir avlu ve bunun dört yanını revaklar çevirmektedir. Revakları taşıyan sütunlar baklava başlıklı ve ince narin görünümlüdür. Revakların arkasında avluyu “U” şeklinde çeviren mutfaklar, yemekhane ve depolar sıralanmıştır. Bunların üzerleri de tuğladan, aydınlık fenerli sekizgen kasnaklı kubbelerle örtülmüştür.
madrasah, through an arched gate with the writing of “kalema-tut-shahadat” (Islamic declaration of faith) on a marble plate.
İmaretin kuzey cephesine ve yapıya bitişik olarak basık tuğla tonozlu on bir dükkan bulunmaktadır. Bunlardan sekiz tanesi imaretin kuzey duvarına bitişik olup üç tanesi de medrese ile imaret arasında kalan avlunun önünde sıralanmıştır. Günümüzde bu dükkanlar çeşitli içeriklere sahip dükkanlar olarak kullanılmaktadır.
Genel özellikler Sahip olduğu eser koleksiyonları ile sadece ülkemizde değil dünyada bile örneğine az rastlanır müzelerden biri olan Manisa Müzesi, Etnografik Eserler Seksiyonu olarak kullanılan Medrese ve Arkeolojik Eserler Seksiyonu olarak kullanılan İmarethane bölümlerinde yenilenen tadilat ve restorasyon çalışmaları nedeniyle ne yazık ki son yıllarda bir bölümü ile ziyarete açık tutulmaktadır. Yüz yıldan fazla bir süredir Lydia uygarlığının başkenti olan Sardes’te yürütülen kazılardan elde edilen arkeolojik eserler müzenin Arkeoloji Seksiyonu’nu büyük ölçüde doldurmaktadır. Farklı dönemlere ait heykeller, yazıtlar, mezar tipleri, çanak çömlek örnekleri, mozaikler yanında, madeni paranın ilk basıldığı yer olan Sardes’ten gelen sikkeler oldukça dikkat çekicidir.
58 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Farklı dönemlere ait heykeller, yazıtlar, mezar tipleri, çanak çömlek örnekleri, mozaikler yanında, madeni paranın ilk basıldığı yer olan Sardes’ten gelen sikkeler dikkat çekiyor. The sculptures, inscriptions, grave types, potteries and mosaics from different eras as well as the coins coming from Sardis, where coins were minted for the first time, attract visitors’ attention.
Anadolu Türk Sanatı’nda özellikle 16. yüzyılda zirveye ulaşan Çini sanatından örneklerin, sırmalı simli kumaş işlemeciliğinden parçaların, 17 - 18. yüzyıllara ait yazma eser ve yazı aletlerinin yer aldığı vitrinler, ziyaretçilerin ilgisini en çok çeken sergilerdendir.
Mart - Nisan‘ 11
Saruhanlılar, Osmanlılar ve Cumhuriyet Dönemleri’ne ait askeri, dini ve sivil hayatta kullanılan eşyanın sergilendiği seksiyondaki en erken tarihli eser Manisa Ulu Cami’nin minberine ait ahşap kapı kanatlarıdır. Kündekarî tekniği ile ceviz ağacından yapılmış kapı kanatlarındaki ahşap oyma ve fildişi kakma sanatının mükemmelliği yanında, Yusuf oğlu Fakih’in desenlerine göre Daki oğlu Mehmet’in yaptığına dair bir kitabenin de yer alması esere tarihi bir belge olma niteliğini de kazandırmaktadır.
59 Manisa Turizm
Ayrıca son yıllarda, Manisa’nın kuzeybatısındaki dağlık arazide yer alan Aigai Antik Kenti’nde başlanılan arkeolojik kazılardan, müze kazılarından ve yoğun bir potansiyele sahip olan kentin çeşitli bölgelerinden müzeye getirilen eserler ile Manisa Müzesi’nin Arkeoloji Bölümü’nde çok farklı dönemlere ışık tutan birçok ünik eser bulunmaktadır. Salihli yöresinde bulunan yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait insan ayak izleri, Sardes’te bulunarak müzeye getirilen büyük duvar mozaikleri, Lydia Uygarlığı’nın özgün çanak çömlekleri Manisa müzesinde bulunan ünik arkeolojik eserlerden sadece birkaçıdır. Tadilat ve kapsamlı onarımlar nedeniyle Manisa Müzesi Arkeoloji Bölümü günümüzde ne yazık ki ziyarete kapalıdır. Yapılan son onarımlarla Medrese Bölümü “Etnografya Müzesi” olarak ziyarete açılmış durumdadır. Bu bölümde de ziyaretçilere Anadolu Türk Sanatı’ndan örnekleri sergilenmiştir. Manisa kökenli hat levhaları, ortaçağ ve yakınçağlara ait kent kültürünü yansıtan giyim kuşam örnekleri, silahlar, el yazması Kur’an-ı Kerim örnekleri, halılar ziyaretçiye sunulmaktadır. Ayrıca Kula İlçesi’nde bulunanlar başta olmak üzere yörede bulunan geleneksel konutların iç düzenlemesi dikkate alınarak oluşturulmuş olan bir bölümde de Ortaçağ ve Yakınçağ Manisa’sında günlük yaşama dair bir sunum karşımıza çıkmaktadır.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
60
Kentin çeşitli bölgelerinden müzeye getirilen eserler ile Manisa Müzesi’nin Arkeoloji Bölümü’nde çok farklı dönemlere ışık tutan birçok ünik eser bulunmaktadır. A very intense potential in addition to unique artefacts that shed light to various periods of the city in the Archaeology Section of Manisa Museum.
Almshouse Section The plan of the almshouse that is located to the east of the külliye is similar to the nearby madrasah. The structure measures 45.50 x 37.20 meters and it is rectangular. There is a square court at the centre and this is surrounded by porticos from all sides. The columns bearing the porticos are diamondshaped headed with a thin and elegant appearance. There are kitchens, dining hall and stores surrounding the court in “U” shape behind the porticos. These are also covered with domes made of brick with illumination windows in octagon shape.
61 Manisa Turizm
1965 yılında Topkapı Sarayı Müzesi’nden naklen gelen eserler de 19. yüzyıl saray yaşamına ilişkin bilgi vermeleri bakımından önem taşımaktadır. Bunlar arasında Türk dokuma sanatının özgün örneklerinden bir kumaşın dikimi ile bütün vücudu içine alan sultanın tıraş önlüğü; altın sırma işlemeli hamam havluları; her yıl hac mevsimi öncesinde Kabe’nin bakım ve onarımında harcanacak paraların toplandığı “Surre Kesesi” izleyenlerin dikkatini çekmektedir. File örgülü çelik zırh, altın desenli miğfer ve dizlik, gergedan derisinden kalkan, okçuluğa ait yay, yüksük, bileklik ile sedef-kemik kakma süslemeli tüfeklerle savaş edevatının yanı sıra her birinde sahibinin ve ustasının isimleri yazılı çelik kılıçlar Müze koleksiyonunun nadir eserlerini teşkil etmektedir.
There are eleven stores with drop brick vault adjacent to the structure and to the
General specifications Being one of the exemplary museums not only in Turkey but all around the world with the collections of works it possesses, Manisa Museum has unfortunately been open for visiting in a limited space recently due to the renovation and restoration works in the Madrasah that is used as the Ethnographic Works Section and in the Almshouse that is used as the Archaeological Works Section. The archaeological artefacts that have been obtained from the excavations in Sardis, which is the capital of Lydia civilization, for more than a hundred years occupy the majority of the Archaeological Section of the museum. In addition to sculptures, inscriptions, grave types, potteries and mosaics dating back to various periods, the coins coming from Sardis, where the first coins were minted, attract quite attention in the museum.
Mart - Nisan‘ 11
northern side of the almshouse. Eight of these stores are adjacent to the northern wall of the almshouse while three of them are aligned in front of the court that is between the madrasah and the almshouse. Today, these stores are used as stores with various contents.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
62
Furthermore, there are so many artefacts that have been uncovered in the archaeological excavations undertaken in Aigai Ancient City that is located in a mountainous land to the northwest of Manisa as well as from museum excavations and from various regions of the city with a very intense potential in addition to unique artefacts that shed light to various periods of the city in the Archaeology Section of Manisa Museum. The human footprints dating back to 12 thousand years found in Salihli region as well as wall mosaics that were found in Sardis and authentic potteries of Lydia Civilization are just some of the unique archaeological works that are found in Manisa museum.
Saray eşyası, dini eserler ve askeri silahlar dışında Batı Anadolu’nun zeybeğini süsleyen gümüş takılar ve başlıkların süsü oyalı yemeniler ile Türk kadınının yetenek ve zevkinin birer simgesi olan el işi örtüler, peşkirler ve giysiler de müzenin etnografya koleksiyonunda yer almaktadır. Medresenin avlu bölümünde ise farklı yüzyıllara ait Osmanlı mezar taşları tematik bir teşhir sistemi ile düzenlenmiş durumdadır.
Manisa Museum’s Archaeology Section is unfortunately closed for visiting due to repairs and extensive renovations. Madrasah Section has been opened as “Ethnography Museum” with the latest renovations. In this section, visitors are presented with unique examples of Anatolian Turkish Art. Manisa-origin calligraphies, clothing that reflects the city culture pertaining to medieval age and modern ages, firearms, handwritten Korans and various carpets are demonstrated. Moreover, there is the reconstruction of daily life from Medieval and Modern Ages in Manisa in a special section that has been built by modelling on the interior arrangement of traditional residences in this region especially the residents of Kula district.
The earliest historical artefact in the section where the goods that were used in the military, religious and civil life pertaining to the eras of Saruhanlılar, Ottomans Muradiye Camii’nin Medrese kısmının and Republic Era are being exhibited is müze olarak değerlendirilmeye başlandı- the wooden door wing belonging to the ğı 1930’lu yıllarda olduğu gibi günüpulpit of Manisa Ulu Mosque. In addimüzde de Manisa Müzesi’nin ziyaretçi tion to the perfectness of wood carving girişi, külliyenin orijinal girişinden yapıland ivory inlaying art on the wings of the maktadır. Girişte, Muradiye Camii’ne door that was made of walnut tree with bakan büyükçe bir bahçe içinde çeşitli “kündekari” technique, the presence of arkeolojik eserler de sergilenmektedir. an epigraph that states that it was made by Mehmet the son of Daki according Görkemli eser koleksiyonu ve bu eserto the patterns of Fakih the son of Yusuf lerin bugün bir bölümünün sergilendiği makes this artefact a historical document muhteşem bir Osmanlı Mimari yapısı as well. içinde siz ziyaretçilere eşiz bir tarih gezisi olanağı sunmaktadır. The examples of tiles that reached peak
in the 16th century in Anatolian Turkish Art, parts from galloon silvery fabrics, inscriptions and writing tools dating back to 17th – 18th centuries are some of the exhibitions that attract greatest attention. The artefacts that were transferred from Topkapı Palace Museum in 1965 are very important in respect of providing information pertaining to life in the palace in the 19th century. The most important examples of such artifacts are shaving apron of the sultan that encloses whole body that is sewed from a fabric which is one of the authentic examples of Turkish weaving art, Turkish Bath towels with gold ornaments and “Surre Sac” in which the moneys to be spent for the repair and maintenance of Kaaba before each pilgrimage season were collected. Fillet woven steel armour, golden patterned helms and knee-guards, shields made of rhino skin, the arcs, thimbles, wristbands for archery, rifles ornamented with mother of pearl-bone inlaying, steel swords with the names of owners and masters written on them are some of the unique artifacts of the museum collection. Apart from the palace goods, religious works and military firearms, there are silver ornaments of zeibek of Western Anatolia, kerchiefs with laces, handmade covers symbolizing ability and applause of Turkish women, towels and clothing in the ethnography collection of the museum. In the courtyard section of the madrasah, grave stones of Ottoman era belonging to different centuries are arranged in a thematic exhibition system. Just like in 1930s when madrasah of Muradiye Mosque started to be used as a museum, today visitor entrance of Manisa Museum is from the original entrance of külliye. At the entrance, there are various archaeological works within a big garden facing Muradiye Mosque. The museum presents you the opportunity of a historical journey to its visitors within a gorgeous Ottoman architecture where astonishing work collection and some of these works are on display today.
63 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
64 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Dinlerin buluşma noktası Point of religions Osmanlı’dan günümüze taşıdığı kültürel birikimini yansıttığı ibadet yerleri ile Manisa, üç dine de ev sahipliği yapar. With its worship places on which it reflects the cultural richness that has been carried from the Ottomans until today, Manisa hosts three religions all at once.
“Şehzadeler kenti” olarak anılan Manisa, Osmanlı’dan günümüze taşıdığı kültürel kimliğinin yansıması olan camileri, türbeleri ve kiliseleri ile inanç turizminin de önemli merkezlerinden biridir. Zengin tarihsel birikimiyle süslü sokaklarında yer alan camiler mimari yapılarıyla hayranlık uyandırırken, il sınırlarında yer alan kiliseleri de yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağıdır. İncil’in vahiy bölümünde adı geçen, Hıristiyanlığın batıya doğru yayılmasında önemli katkıları olan ve Yedi Kiliseler adıyla anılan, Ege Bölgesi’ndeki yedi kiliseden üçü Sardes, Thyateira ve Philadelphia Manisa’da bulunur. Bu üç kilise ve Museviliğe ait en eski ibadethanelerden biri olan Sardes Sinagogu ile Manisa merkezdeki Ulu Camii, Sultan Camii ve Muradiye Camii inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen eserlerdir. Sardes: Lidya devletinin başkenti olan ve ilk paranın basıldığı yer olarak da bilinen Sardes inanç turizmi açısından da ilgi gören yerler arasındadır. İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan ayrı bir öneme sahiptir.
Manisa, which is mentioned as the “city of shahzades”, is also one of the important centres of the religious tourism with its mosques, tombs and churches that are the reflections of its cultural identity that has been carried from the Ottomans until today. While the mosques located in the pompous streets that have a rich historical background evoke admiration with their architectural structures, the churches within the provincial borders are the attraction centres for domestic and foreign tourists. Being called Sardis, Thyateira and Philadelphia, three of the seven churches in the Aegean Region, which are mentioned in the Revelation section of the Bible, had significant contributions for the westward spread of Christianity and are called Seven Churches, are located in Manisa. Together with these three churches and Sardis Synagogue that is one of the oldest sanctuaries of Judaism, Ulu Mosque, Sultan Mosque and Muradiye Mosque that are located in the centre of Manisa are the works of art being visited within the scope of belief tourism. Sardis: Being the capital of the Lydia state and also known to be the place
65 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
66
Thyateira: Akhisar ilçesinin üzerinde bulunduğu Antik Thyateira Kenti, geçmişi erken bronz çağ dönemine kadar inen bir kenttir. Antik çağda önemli dokumacılık merkezlerinden biri olan Thyateira, bölgedeki başlıca merkezlere ulaşımı sağlayan yolların kesiştiği bir noktada bulunması nedeniyle, askeri ve ticari açıdan da önemli bir kavşak oluşturmaktaydı. Halk arasında “Tepe Mezarlığı” adıyla anılan semtte yapılan kazılarda, Roma dönemine ait sütunlu bir cadde ile çeşitli mimari parçalar ve sikkeler
where the first money was coined, Sardis is among the places that attracts attention in terms of belief tourism, as well. Sardis, which is mentioned as one of the seven churches in the Western Anatolia that played an important role in the westward spread of Christianity in the Revelation section of the Bible, has a distinct importance in terms of religion. Thyateira: The Ancient City of Thyateira, on which the district of Akhisar is located, is a city with a past that goes back to the period of early bronze age. Being among the important weaving centres during the ancient age, Thyateira also constituted a crossroad that had a military and commercial importance, since it was situated on a point where the roads enabling the access to the primary centres in the region crossed one another. As a result of the excavations that were carried out in the locality called by the public “Tepe Mezarlığı”, a columnar street of the Roman period, various architectural pieces and coins were uncovered. As well as the present ruins, it is one of the important places that is visited within the context of belief tourism as the place where the Thyateira Church, that is one of the seven churches of the first ages of Christianity in the Aegean Region, is located. Philadelphia: Being accepted as one of the important religious centres during the first ages of Christianity, Philadelphia is located in the District of Alaşehir. St. Jean Church, which is located in the ancient city that is visited as a ruin today, is one of the seven churches that was constructed in the name of the Apostle Ioannes and belongs to the first ages of Christianity. Ulu Mosque: The mosque, which was constructed by the Architect Emet Bin Osman on the request of İshak Çelebi in 1366, is among the important works of art of the Period of the Anatolian Turkish Beylics. Sultan Mosque: When Yavuz Sultan Selim Khan became the sultan in 1514, his son Süleyman was appointed as the Flag Officer of Saruhan. Sultan Süleyman, who was 18 years old during that
bulunmuştur. Mevcut kalıntıların yanı sıra, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesi’nde bulunan yedi kiliseden, Thyateira Kilisesi’nin bulunduğu yer olarak da inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen önemli yerlerden biridir.
Ulu Cami: İshak Çelebi tarafından 1366 yılında Mimar Emet Bin Osman’a yaptırılan cami Anadolu Türk Beylikleri Dönemi’nin önemli eserlerindendir.
Muradiye Camii: 16 yy. Osmanlı mimarisinin en muhteşem eserlerinden biri olan Muradiye Külliyesi, cami, medrese, imaret, dükkanlar ve 19. yüzyılda inşa edilen bir kütüphaneden meydana gelmiştir. Sultan III. Murat şehzadeliği döneminde aynı yere yaptırdığı bir camiyi yıktırarak, 1583 - 1588 yılları arasında bugünkü camiyi inşa ettirmiştir. Külliye teşkil eden diğer yapılar 1592 yılında tamamlanmıştır. Caminin ve külliyenin planları muhtemelen Mimar Sinan tarafından yapılmış fakat inşa çalışmaları Mimar Mahmut Ağa ve onun ölümünden sonra Mimar Mehmet Ağa tarafından yürütülmüştür.
Muradiye Mosque: Being one of the most magnificent artefacts of the 16th century Ottoman architecture, Muradiye Social Complex was consisted of a mosque, madrasah, imaret, shops and a library that was constructed during the 19th century. When he was just a shahzade, Sultan Murat III had made a mosque, which was constructed in the same place, get demolished and then constructed today’s mosque between the years 1583 – 1588. Other structures that constituted the social complex were completed in 1592. Plannings of the mosque and social complex was probably made by the Architect Sinan, however, their construction works were carried out by the Architect Mahmut Ağa and following his death, by the Architect Mehmet Ağa.
Mart - Nisan‘ 11
Sultan Camii: Yavuz Sultan Selim Han 1514 yılında padişah olunca oğlu Şehzade Süleyman’ı Saruhan Sancak Beyi olarak görevlendirildi. O tarihte 18 yaşında olan Sultan Süleyman Annesi Hafza Sultan’la birlikte Manisa Sarayı’na yerleşti. Yavuz Sultan Selim’in 1520’de ölümü üzerine padişah olan Süleyman annesini Manisa’da bırakıp İstanbul’a giderek tahta oturdu ve Mimar Acem Ali’yi Manisa’da bir cami, medrese, sübyan mektebi, imaret ve hankahtan oluşan bir külliye inşa etmek üzere görevlendirildi. Vakfiyedeki tarihe göre 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra bir darülşifa ve bir çift hamam ilave edilmiştir.
time, settled in Manisa Palace with his mother Hafza Sultan. Becoming the sultan after the death of Yavuz Sultan Selim in 1520, Süleyman left his mother in Manisa, headed for İstanbul, ascended the throne and appointed the Architect Acem Ali in order to construct a social complex in Manisa, consisted of a mosque, madrasah, primary school, imaret and a hankah (religious centre) for guests. Afterwards, a hospital and a couple of baths were added to these structures which were completed in 1522 according to the date in the Endowment.
67 Manisa Turizm
Philadelphia: Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde önemli dini merkezlerden biri olarak kabul edilen Philadelphia, Alaşehir İlçesi’nde yer alır. Günümüzde ören yeri olarak ziyaret edilen antik kentte bulunan St. Jean Kilisesi, havarilerden Ioannes adına yapılan ve Ege Bölgesi’ndeki Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait yedi kiliseden biridir.
68 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Osmanlı’nın 471 yıllık şifalı macunu Curative Ottoman paste of 471 years Hafsa Sultan’a şifa olan 41 çeşit baharat Mesir denmiş düşmüş dile, 471 yıldır süren yolculuk Uluslararası Manisa Mesir Festivali’yle nam salmış dünyanın dört bir köşesine… 41 kinds of spices that healed Hafsa Sultan were called Mesir and became famous, a journey that has lasted for 471 years spread to the four corners of the world with the International Manisa Mesir Festival…
Yıl 1539. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in eşi, Muhteşem Süleyman olarak tarihe geçen Kanuni Sultan Süleyman’ın Annesi Hafsa Sultan Manisa’dayken hastalanır. Hastalığına çare bulunamayan Sultan’ın yaptırdığı Sultan Camii Medresesi’nin başına getirilen Merkez Efendi, bitki ve baharatların karışımından oluşan bir macun hazırlar. 41 çeşit baharat karıştırılarak hazırlanan bu macunu yiyerek sağlığına kavuşan Hafsa Sultan, hastalara bu macunun verilmesini ister. Halktan gelen isteğin artması üzerine de kağıtlara sardırılan macunun kendi yaptırdığı Sultan Camisi’nin kubbe ve minarelerinden halka saçılmasını buyurur. Halk her yıl 21 Mart günü Sultan Camii’nin önünde kendiliğinden toplanır ve böylece Manisa Mesir Şenlikleri doğmuş olur. Yazı ve Fotoğraflar/Article and Photographs: Ceyda Adar, Müdürlük Arşivi
Kimine göre en ağır hastalar bile iyileşir macunu yiyince, kimine göre çocuğu
The year was 1539. Wife of the Ottoman Sultan Yavuz Sultan Selim and Mother of Kanuni Sultan Süleyman who passed into history as Süleyman the Great, Hafsa Sultan got sick when she was in Manisa. Merkez Efendi, who was brought to power in the Sultan Mosque Madrasah that was constructed at the request of the Sultan whose disease could not be cured, prepared a paste consisted of the mixture of plants and spices. Hafsa Sultan, who ate this paste that was prepared through mixing 41 kinds of spices and regained her health, requested this paste to be given to the patients. When the requests from the public increased, she ordered that the paper-enwrapped paste be scattered to the public from the domes and minarets of the Sultan Mosque that was constructed at her own request. The public gathered in front of the Sultan Mosque at their own accord on the 21st
etkinlikleri de katar coşkusuna. Uluslararası Manisa Mesir Festivali’nin kentin ve Türkiye’nin tanıtımına önemli katkılar sağladığını söyleyen Manisa’yı, Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık, festival süresince düzenlenen etkinlikleri şöyle anlatıyor:
According to some people, even the most sick patients get well when they eat the paste, some others think that the people who cannot have children have children and according to some people, the nubile girls get married within that year when they eat the paste. Even though the fame of mesir paste is executed by different beliefs and legends, its journey of hundreds of years is celebrated with a great enthusiasm every year. The carnival mood of the festival,
Mart - Nisan‘ 11
“Şenliklerimiz son yıllarda daha coşkulu ve yoğun bir katılımla geçiyor. Dernek olarak biz sadece Mesir Festivali haftasında değil, yıl içinde ilgili fuar, toplantı ve sempozyumlara da katılarak mesirin devamlı tanıtılmasını sağlıyoruz. Bundan dolayı da son zamanlarda mesir ve
of March every year and by this way, Manisa Mesir Festivals emerged.
69 Manisa Turizm
olmayanların çocuğu olur, kimine göre ise gelinlik çağındaki kızlar o yıl içinde evlenir macunu yiyince. Farklı inanışlar ve söylenceler de yürütse mesir macununun namını, yüzyıllardır süren yolculuğu her yıl büyük bir coşkuyla kutlanır. Bu yıl 471. kez kutlanacak olan ve son dört yıldır Uluslararası Manisa Mesir Festivali adı altında gerçekleştirilen festivalin Sultan Camisi’nden kente yayılan şenlik havası Manisa’nın sınırlarını aşar ve kent yurtiçi ve yurtdışından gelen konuklara ev sahipliği yapar. İsmi Manisa ile özdeşleşmiş Mesir Festivali’nin bir hafta boyunca esen tatlı rüzgarı çeşitli
70 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Ufuk Tanık
festivale katılımla ilgili olumlu sonuçlar alıyoruz. Dört yıldan beri de Uluslararası Manisa Mesir Festivali adı altında bunu gerçekleştiriyoruz. Bunun nedeni de yabancı ülkelerden konuklarımızın buraya geliyor olması. Her yıl tespit ettiğimiz 7-8 ülkeden büyük elçilik düzeyinde ve o yılki ülkelerin değerleriyle ilgili misafirler çağırıyoruz. Yani burada bir kültür alışverişi yapıyoruz aynı zamanda. Biz mesiri kullanarak onlara hem Manisamızı anlatıyoruz hem de Türkiye’nin tanıtımında büyük bir rol oynuyoruz. Mesir Haftası 21 Mart’ta Nevruz Günü’yle birlikte temsili karma töreniyle başlıyor. Bu tarihte hiçbir şekilde oynama yapmıyoruz. Bir hafta boyunca devam eden festival kapsamında halk konserleri, resim sergileri
which will be celebrated for the 471st time this year and has been effectuated under the name of International Manisa Mesir Festival for the last four years, that spreads from the Sultan Mosque to the city goes beyond the borders of Manisa and the city hosts guests from inland and abroad. The pleasant wind of Mesir Festival that blows for a week, being identified with Manisa, also adds various activities to its enthusiasm. Stating that International Manisa Mesir Festival makes important contributions to the presentation of the city and Turkey, the Head of the Association of Introducing Manisa, and Mesir and Tourism, Ufuk Tanık tells about the activities organised during the festival, as follows:
Farklı inanışlar ve söylenceler de yürütse mesir macununun namını, yüzyıllardır süren yolculuğu her yıl büyük bir coşkuyla kutlanır. Even though the fame of mesir paste is executed by different beliefs and legends, its journey of hundreds of years is celebrated with a great enthusiasm every year.
“Biz mesiri kullanarak hem Manisamızı anlatıyoruz hem de Türkiye’nin tanıtımında büyük bir rol oynuyoruz.”
Mesir Müzesi kuruluyor Manisa’nın mesirle özdeşleşmiş olduğunu dile getiren Ufuk Tanık, festival zamanı kente gelen farklı ülke temsilcilerinin
ülkelerine gittiklerinde bunları çevrelerindeki kişilere aktardıklarını ve Manisa’ya gelme isteğinin de arttığını söylüyor. Son yıllarda yabancı turistlerin festivale katılımındaki artışa da dikkat çeken Tanık, uluslararası boyuta taşıdıkları festival ile kentin Kula, Sardes, Manisa Tarzanı, Spil gibi birçok değerinin de tanıtımına katkı sağlandığını ifade ediyor. Mesir zamanı Manisa’ya gelemeyen turistlerin yıl içerisinde turlar aracılığıyla Manisa’ya getirilip görsel anlamda bu güzellikleri yaşamalarını sağlamak için bir müze
“Our festivals have been celebrated with a more enthusiastic and intensive participation in recent years. As an association, we enable the presentation of mesir through participating in related fairs, meetings and symposiums, not only during the week of Mesir Festival, but also within the year. For this reason, we have been obtaining positive results concerning the mesir and participation to the festival recently. We have been performing this under the name of International Manisa Mesir Festival for four years now. The reason of this is that we receive guests from foreign countries here. We invite guests having the degree of ambassadorship who are concerned with the values of the countries of that year, from 7-8 countries that are determined every year. In other words, we make cultural exchange here at the same time. Using mesir, we not only introduce our Manisa to them, but also play a significant role in the presentation of Turkey. The Mesir Week starts with a representative mixing ceremony together with the Nawruz Day on the 21st of March. We never make any change on this date. We experience a festive week through organizing activities, such as public concerts, art galleries, symposiums and theatre shows, within the scope of the festival that lasts for a week. On the last day of the festival, on the other hand, scattering approximately
Mart - Nisan‘ 11
sempozyumlar ve tiyatro gösterileri gibi etkinlikler düzenleyerek şenlik havasında bir hafta yaşıyoruz. Festivalin son günü de Sultan Camisi’nden derneğimizin hazırlamış olduğu üç buçuk ton civarında şifalı mesir macununu halkımıza saçımla güzel bir final yapıyoruz.”
71 Manisa Turizm
“Through using mesir, we not only relate our Manisa, but also play a significant role in the introduction of Turkey.”
72 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
kurma fikrinin gündemde olduğunu belirten Tanık, Manisa ve Mesir Müzesi projesiyle ilgili şunları söylüyor: “2-3 yıldan beri davet etmediğimiz birtakım yabancı turistlerin de bu şenliğe ilgi gösterdiğini izliyoruz. Bununla ilgili de çalışmalarımız var bu sene. Bazı turlarla bağlantıya geçiyoruz Kültür Müdürlüğümüzün de bilgisi dahilinde. Mesir Festivali belirli bir tarihte yapıldığı için herkesin o tarihte burada olmasını sağlamak mümkün olmayabilir. Bu nedenle mesiri ve Manisa’nın değerlerini bir müzede toplayarak bunları görsel anlamda insanlara sunmayı istiyoruz. Farklı zamanlarda turlar aracılığıyla getirilen turist gruplarına Manisa ve Mesir Müzesi’nde hiç olmazsa görsel olarak anlatma yoluna gideceğiz. Bunun da hem Manisa turizm ve ekonomisine hem de Türkiye ekonomisine katkı sağlayacağına inanıyoruz.”
three and a half tons of curative mesir pastes prepared by our association to our public from the Sultan Mosque, we have a good final.”
Mesir Museum is being established Expressing that Manisa is identified with
mesir, Ufuk Tanık tells that when the representatives of different countries who come to the city during the festival period visit their countries, they narrate the people around them about these things and the desire to come to Manisa increases. Drawing the attention also to the increase of the foreign tourists to the festival in recent years, Tanık expresses that the festival, which has been internationalised, has contributed to the presentation of many values of the city, such as Kula, Sardes, Tarzan of Manisa, Spil. Indicating that the idea of establishing a museum for tourists, who cannot come to Manisa during the mesir period, to be brought to Manisa by means of tours and enable them to experience these beauties visually within the year is on the agenda, Tanık mentions the following ideas concerning the project of Manisa and Mesir Museum: “We observe that some foreign tourists, who have not been invited here for 2-3 years, also show an interest in this festival. We have studies concerning this subject this year. We are getting in touch with some tours within the knowledge of our Directorate of Culture. Since the Mesir Festival is organised on a definite date, it may not be possible to provide everyone to be here on that date. Therefore, we want to collect Mesir and values of Manisa together in a museum and present them to the people visually. We will at least try to make a visual narration for the tourist groups in Manisa and Mesir Museum, who are brought by means of tours in different times. We believe that this will contribute to both the tourism and economy of Manisa and the economy of Turkey.”
Dernek’ten tanıtıma önemli katkı
Manisa’nın asırlardır yaşayan geleneği Mesir Festivali’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine aday gösterilmesi için yürütülen çalışmalar devam ediyor. 471 yıldır yaşatılan geleneğin bugün toplumsal boyutta coşkuyla yaşatılan bir kültür mirası olduğunu belirten Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı ile koordineli olarak çalıştıklarını ifade etti. Kırkpınar Yağlı Güreşleri ile birlikte yaşayan, kabul görmüş, yaygın hale gelmiş ve listeye aday gösterilen sosyal miraslardan birinin Mesir Festivali olduğunu anlatan Erdinç Karaköse, “Bakanlığımız, 2011 yılında mesir geleneğini UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine teklif etmeyi uygun gördü. Bakanlığımızdaki uzmanlar şu anda değerlendirmesini ve ön çalışmalarını yapıyorlar. Biz de buradan diğer çalışmaları yürütüyoruz. Mart ayı içerisinde Bakanlığımızın koordinatörlüğünde Manisa Mesir Çalıştayı yapacağız. Mesir Festivali’nin ne olduğunu, nelerin eksik olduğunu, daha etkin bir şekilde nasıl kutlanabileceğinin irdelendiği çalıştaydaki sonuç raporlarıyla beraber tüm çalışmalar Mart ayının sonuna kadar oluşturulacak ve kültür mirası aday dosyası UNESCO’ya ulaştırılacak.” dedi.
“As a non-governmental organization, we have never pursued the commercial side of the matter. Yes, we have a business organisation but, we spend this business organisation completely for the benefit of Manisa, in other words, for introducing this tradition and mesir. In short, the duty of this association on its legislation is just consisted of this issue. This association, which was established in order to keep the tradition and this belief alive, tries to make the mesir paste in pursuant to its essence, without ever avoiding the features of spices during the manufacturing
Mart - Nisan‘ 11
Mesir UNESCO yolunda
Being established by the people of Manisa in 1959 in an attempt to keep the tradition of mesir alive in pursuant to its essence and hand it down the next generations, the Association of Introducing Manisa, and Mesir and Tourism makes important contributions to the introduction of Manisa. The association, which undertook the preparation of mesir that is scattered from the Sultan Mosque during the first years of its establishment, also contributes to the sustenance of mesir greatly today, with the help of the studies it has performed in the course of time. Being the Head of the Association of Introducing Manisa, and Mesir and Tourism and owning a
business firm now, Ufuk Tanık says, “The traditional mesir paste is produced on every day of the year and it has become a product which could be attained by the consumers primarily in Manisa and all other points” and adds:
73 Manisa Turizm
Mesir geleneğini özüne en uygun şekilde yaşatmak ve bunu gelecek nesillere aktarmak için Manisalılar tarafından 1959 yılında kurulan Manisa’yı ve Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği, mesirin tanıtımına önemli katkılar sağlıyor. İlk kurulduğu tarihlerde Sultan Camisi’nden saçılan mesirin hazırlanmasını üstlenen Dernek, zaman içerisinde yürüttüğü çalışmalar ile bugün mesirin yaşatılmasına da önemli katkılar sağlıyor. Şu anda bir iktisadi işletmesi de bulunan Manisa’yı ve Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği’nin Başkanı Ufuk Tanık, “Yılın her günü geleneksel mesir macunu üretimi yapılıp, Manisa merkez başta olmak üzere bütün noktalarda tüketicinin rahatlıkla ulaşabileceği bir ürün haline gelmiştir.” diyor ve ekliyor:
Important contribution to the presentation from the association
74 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
“Biz bir sivil toplum örgütü olarak işin ticari tarafına hiçbir zaman bakmadık. Evet bir ticari işletmemiz var ama biz bu ticari işletmeyi tamamen Manisa’nın faydasına yani bu geleneği ve mesiri tanıtma adına harcıyoruz. Yani bu derneğin tüzüğündeki görevi de budur. Geleneği ve bu inanışı yaşatmak için kurulan bu dernek, özüne en uygun, imalat aşamasında hiçbir şekilde baharatların özelliğinden kaçmadan, hepsini bularak, özüne en uygun şekilde bu mesir macununu yapmaya çalışıyor. Çünkü burada insanların en önem verdiği değer, bu inanış. Bu macundan yiyen insanların hastalıklara iyi geleceği, şifa bulacağı, ağrılara, sızılara iyi geleceği gibi bir inanıştan dolayı bu macunu tüketiyorlar. Biz bu tarafına bakıyoruz. Bir de bu ürün ekstrem bir ürün. Banttan çıkan belirli bir formülü olan bir ürün değil. İçine koyacağınız baharatların oranları, kaynama derecesi bile bu ürünün tadını, özelliğini değiştirebiliyor. Onun için biz tüketicilere orijinal olarak, özüne en uygun macunu ürettiğimize inanıyoruz. Zaten tüketiciye ulaşan markamız da kendi adımız altında ulaşıyor. Tüketicilerden de Turizm Derneği’nin üretmiş olduğu geleneksel mesir macununu tüketmelerini öneriyoruz. Ayrıca bu olayın artık bilimsel bir çatı altına da oturtulması gerekiyor. Bununla ilgili üniversitelerimizle mesirle ilgili bilimsel konferanslar, sempozyumlar düzenleyerek bilimsel tarafıyla da desteklemeye çalışıyoruz.”
Mesir is on the road to UNESCO The works, which are carried out in order to nominate the Mesir Festival that is the agelong tradition of Manisa in the list of UNESCO World Cultural Heritage, proceed. Stating that the tradition, which has been kept alive for 471 years, is a cultural heritage that is cherished enthusiastically in the social dimension today, the Provincial Director of Culture and Tourism of Manisa, Erdinç Karaköse expressed that
phase through finding them all. Because the value that is paid the greatest attention by the people here is this belief. People consume this paste, owing to a belief that when a person eats this paste, s/he will recover from illnesses, get healed and it will do good for pains and aches. We pursue this side of the picture. Additionally, this is an extreme product. It does not have a definite formula that comes of the band. Even the proportions of spices which are going to be put within the paste and the degree of boiling might change the taste, characteristic of this product. For that reason, we believe that we produce a paste that is in pursuant to its essence in an original way, for consumers. Moreover, our trademark that reaches to the consumer, reaches under our own name. We suggest the consumers to consume the traditional mesir paste produced by the Tourism Association. Besides, this case shall also be placed under a scientific roof from now on. Concerning this, we try to support it also with the scientific side through organising scientific conferences, symposiums related with mesir at our universities.” concerning this subject, they work in coordination with the Ministry of Culture and Tourism. Telling that one of the social heritages that has become widespread, been kept alive, accepted with Kırkpınar Oil Wrestlings and has been nominated in the list is the Mesir Festival, Erdinç Karaköse said, “Our Ministry has approved to suggest the mesir tradition to the list of UNESCO World Cultural Heritage in 2011. The specialists in our Ministry are carrying out the assessments and prestudies right now.
We, on the other hand, are performing other studies from here. In March, we are going to perform the Manisa Mesir Workshop under the coordinatorship of our Ministry. Together with final reports, all studies in the workshop, where the answers of questions such as what the Mesir Festival is, what the deficiencies are, how it could be celebrated in a more effective way are examined, shall be constituted until the end of March and the nominee file of the cultural heritage shall be conveyed to UNESCO.”
75 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
76 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Yatırımcıların
tercihi:
30 bin kişiye istihdam olanağı sağlayarak kentin yaşam kaynağı olan Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB) yatırımcıların da öncelikli tercihi olarak dikkat çekiyor.
Manisa
Preference of investors: Manisa
Organized Industrial Zone of Manisa (MOSB), which is the life source for the city since it gives 30 thousand people the opportunity of employment, attracts attention as the primary preference of investors.
Ülkemizin önde gelen tarım kentlerinden biri olan Manisa, son 40 yıllık süreçte Organize Sanayi Bölgesi’nin (MOSB) kurulması ve hızla büyümesiyle birlikte sanayi şehri olma yolunda da önemli adımlar attı. Aldığı uluslararası ödüller ile en iyi ve en uygun yatırım kenti olduğunu kanıtlayan Manisa, yerli ve yabancı yatırımcıların tercih ettiği kentler arasında yer alıyor.
Sait Cemal Türek
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin şehrin yaşam kaynağı haline geldiğini söyleyen Manisa Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Sait Cemal Türek, “30 bin kişiye istihdam olanağı
Being one of the leading agricultural cities of our country, Manisa has also taken important steps in the wake of becoming an industrial city for the last 40 years, together with the establishment and rapid growth of the Organised Industrial Zone (MOSB). Manisa, which has proven that it is the best and most convenient investment city with the international awards it has received, is among the cities preferred by domestic and foreign investors. Stating that the Organised Industrial Zone of Manisa has become the life source for the city, the Board Chairman
sağlaması ile birlikte şehrin sosyal ve ekonomik hayatına da büyük ölçüde katma değer yaratmaktadır.” dedi. Bölgedeki istihdam imkanlarının artması ve insan kaynağına olan talepteki artışa paralel olarak Manisa’da da hızlı bir nüfus artışı olduğunu belirten Türek, bu nüfus artışının da şehrin ekonomik hayatını canlandırdığını dile getirdi.
of Organised Industrial Zone of Manisa, Sait Cemal Türek said, “As well as giving 30 thousand people the opportunity of employment, it also creates a considerable added value for the social and economic life of the city.” Türek, who indicated that there is a rapid population growth in Manisa in parallel with the increase of employment opportunities in the zone and demand in human resources, expressed that this population growth has enlivened the economic life of the city. Sait Cemal Türek, who told that the Organised Industrial Zone of Manisa containing many leading firms with domestic and foreign capital, has become an attraction centre with the added value it has created, its completed infrastructure, employment opportunities it provides, sub-industry provision, service of affordable-price energy sources, said, “By this means, our Manisa has become one of the most important industrial cities of Turkey. Investors come to our zone from other provinces of our country and especially from abroad, in order to make new investments or carry the available investment to our zone with each passing day. Becoming a
zone preferred by foreign investors and providing its permanence is our greatest goal”. Saying, “Our greatest desire for our Manisa is to take its deserved part in tourism sector, just like in agriculture and industry”, Türek continued his words as follows: “As the Organised Industrial Zone of Manisa, we make a special effort to present our city to the guests coming to our zone from different cities and abroad. However, we sometimes have troubles concerning the presentation of the values of our city, as well. Our desire is to perform the necessary works as soon as possible in order to bring historical, cultural and natural beauties in the tourism of Manisa. As the Organised Industrial Zone of Manisa, we are trying to do our part concerning this subject. We also appreciate and support the agencies and institutes that perform works concerning this subject with all our hearts.”
Mart - Nisan‘ 11
“Manisa Organize Sanayi Bölgesi olarak farklı şehirlerden ve yurt dışından bölgemize gelen konuklarımıza kentimizi tanıtmak için özel bir çaba sarf ediyoruz. Ancak kentimizin sahip olduğu değerleri tanıtma konusunda zaman zaman bizlerin de sıkıntıları oluyor. Dileğimiz tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerimizin Manisa turizmine kazandırılması için gereken çalışmaların bir an önce yapılmasıdır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi olarak biz bu konuyla ilgili üzerimize düşen görevi yapmaya gayret ediyoruz. Bu konuda çalışma yapan kurum ve kuruluşları da takdir ediyor ve canı gönülden destekliyoruz.”
“As the Organised Industrial Zone of Manisa, we make a special effort to present our city to the guests coming to our zone from different cities and abroad.
77 Manisa Turizm
Lider konumundaki köklü, yerli ve yabancı sermayeli birçok firmayı içinde barındıran Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin yarattığı katma değer, tamamlanmış alt yapısı, sağladığı istihdam olanakları, yan sanayi temini, uygun fiyatlı enerji kaynakları hizmeti ile bir cazibe merkezi haline geldiğini anlatan Sait Cemal Türek, “Bu sayede Manisa’mız da Türkiye’nin önemli sanayi kentleri arasında yerini almıştır. Her geçen gün bölgemize yeni yatırım yapmak veya mevcut yatırımını bölgemize taşımak için ülkemizin diğer illerinden ve özellikle yurtdışından yatırımcılar gelmektedir. Yabancı yatırımcılar tarafından tercih edilen bir bölge olmak ve bunun devamlılığını sağlamak en büyük hedefimizdir.”dedi. “Manisa’mızın tarım ve sanayi konusunda olduğu gibi turizm sektöründe de hak ettiği yeri alması en büyük isteğimizdir.” diyen Türek, sözlerine şöyle devam etti:
“Manisa Organize Sanayi Bölgesi olarak farklı şehirlerden ve yurt dışından bölgemize gelen konuklarımıza kentimizi tanıtmak için özel bir çaba sarf ediyoruz.”
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
78
Fotoğraflar / Photographs: Ceyda Adar, Müdürlük Arşivi
Servet ve sanatın
Sardes başkenti:
The Capital of Treasure and Art: Sardis
Tarihi efsaneler ve göz kamaştırıcı zenginliklerle örülü Lydia’nın başkenti Sardes, antik zamanların şaşalı yaşantısını geride kalan yapılarıyla günümüze taşısa da ilk parayı bularak yarattığı devrim ile tarih sayfalarına altın harflerle yazdırdı ismini.
Even though Sardis, the capital of Lydia, which is adorned with historical legends and glamorous riches, portrays the flamboyant lifestyle of ancient times today with the remaining ruins, its real claim to fame, and the reason why its name is engraved in gold letters in history, is the revelation it created by inventing the first money.
Yazı / Article: ALTAN TÜRE Arkeolog / Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Archaeologist / Lecturer at Dokuz Eylül University
The glory, caused by the wealth, drew important philosophers, scientists, and artists of the first age to Lydia, which created a big leap in culture and arts during the 7th and 6th century B.C.
B. C. According to Herodotus “Three different kingdoms reigned over Lydia throughout history.” The last dynasty, Mermnad (Şahin), reigned for five terms from 700s B. C. onwards and throughout their 141-year reign carried out successful military movements and made great developments in the economy, allowing Lydia to rise as an empire. The
Mart - Nisan‘ 11
Servetin yarattığı ihtişam, ilk çağın önemli düşünür, bilim adamı ve sanatçılarını Lydia’ya çekip M.Ö. 7 - 6 .yüzyılda kültür ve sanat alanında büyük bir atılım yarattı.
During the first age, the fertile lands that were the basins of Bakırçay (Kaykos), Gediz (Hermos), and Küçük Menderes (Kaystras) were known as “Lydia.” The history, together with legends, of the Kingdom of Lydia, referred to as “Seha Irmağı Ülkesi” (The Land of Seha Stream) in records dating back to the Hitit Empire, dates as far back as 2000
79 Manisa Turizm
Bakırçay (Kaykos), Gediz (Hermos) ve Küçük Menderes (Kaystras) ırmaklarının havzaları olan bereketli topraklara ilk çağda “Lydia” adı verilmiştir. Hitit İmparatorluğu kayıtlarında “Seha Irmağı Ülkesi” olarak söz edilen Lydia Krallığı’nın efsanelere karışmış tarihi M.Ö. 2000’e kadar uzanmaktaydı. Herodot “Lydia tarihi boyunca üç ayrı krallık hanedanın hüküm sürdüğünü” anlatır. Son hanedan olan Mermnad (Şahin) krallar soyunun M.Ö. 700’lerde başlayıp beş kralın yönetim sürecini kapsayan 141 yıllık hakimiyetinde başarılı askeri hareketler ve özellikle ekonomideki olağanüstü gelişmelerle Lydia bir imparatorluk çekirdeği gibi yükseldi. Batı Anadolu’daki Grek kolonilerinin bir kısmını ele geçirip diğerlerini de egemenliklerini kabul ettiren Lydia’lılar Anadolu’nun yarısına yakın bir bölümünü sınırları içine aldılar. Başkenti Sardes olan Lydia Krallığı yarattığı olağanüstü zenginlikle bir efsane gibi anıla geldi. Verimli ovalar, hayvancılığa uygun geniş mera ve yaylalar, ormanlar, maden sahaları ile Asya içlerinden gelip Ege’nin liman kentlerine ulaşan önemli ticaret yolları Lydia’a servet kazandırıyordu. Ancak Herodot,
80 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Strabon, Vitrivius gibi ilk çağ yazarları ile Bizans tarihçilerinin övgü ve hayranlıkla söz ettikleri bu olağan üstü zenginlik ile Lydia krallarının muazzam cömertliğinin esas kaynağı, altın madenciliğiydi. Lydia’lılar MÖ. 7 yüzyılda Sardes’in içinden akan Paktalos (Sart) Çayı ile Bozdağ’dan (Tmolos) çıkan diğer akarsuların alüvyon yataklarında altın madenciliğine başladılar. Adı, “Karun kadar zengin” deyimi ile günümüze ulaşan ünlü kralları Krousos Dönemi’nde Sardes’te Anadolu’nun bilinen ilk altın rafinerisini kurup dere yataklarından
people of Lydia took over nearly half of Anatolia by seizing a portion of the Greek colonies in Western Anatolia, and reigning over the others. The magnificent wealth created by the Lydia Kingdom, whose capital city was Sardis, became a legend. Lydia was making a fortune from the important trade routes it established from mid Asia to the port cities of the Aegean region with the fertile valleys, the broad meadows and plateaus suitable for husbandry, the forests, and the mine sites. However, the real source behind the great generosity of Lydian kings and the great wealth, which first age writers such as Herodotus, Strabo, and Vitruvius, and Byzantine historians praised and spoke so highly about, was gold mining. During the 7th century, the people of Lydia started gold mining at the alluvium beds of streams that flowed from Paktalos (Sart) Brook and Bozdağ (Tmolos), which flowed through Sardis. During the reign of Croesus, now to date with the idiom “As rich as Karun,” the people of Sardis succeeded in separating pure
gold and pure silver from electrums collected in the stream beds by establishing the first-known gold refinery in Anatolia. The majority of these valuable metals were used to make the first coins in history that carried a state seal guaranteeing its carat and weight. The gold staters, known as “Kroiseid,” named in honour of Croesus, caused a revolution in the economy at the time and increased the popularity and wealth of Lydia even more. The glory, caused by the wealth, drew important philosophers, scientists, and artists of the first age to Lydia, which created a big leap in culture and arts during the 7th and 6th century B.C. As authentic sculpturing and ivory sculpturing ecoles developed in Lydia, and with the jewellers and ornamental stone workshops around the gold refinery, Sardis focused on jewellery fashion between the 7th and 5th century B.C.. In 550 B. C., after the Persians abolished the Lydian Kingdom and captured Western Anatolia, it became an impor-
Sardesliler, Kral Krousos Dönemi’nde Sardes’te Anadolu’nun bilinen ilk altın rafinerisini kurup dere yataklarından topladıkları elektrumu (doğal altın-gümüş alaşımı) saf altın ve saf gümüş olarak ayrıştırmayı başardılar.
topladıkları elektrumu (doğal altıngümüş alaşımı) saf altın ve saf gümüş olarak ayrıştırmayı başardılar. Bu değerli madenlerin büyük bölümü tarihin ilk ayar ve ağırlığı devlet damgası ile garantilenmiş altın paralarının basımında kullanıldı. Krousos’a atfen “Kroiseid” diye adlandırılan altın staterler dönemin ekonomisinde devrim yaratıp Lydia’nın ün ve zenginliğini daha da arttırdı. Servetin yarattığı ihtişam, ilk çağın
önemli düşünür, bilim adamı ve sanatçılarını Lydia’ya çekip M.Ö. 7 - 6. yüzyılda kültür ve sanat alanında büyük bir atılım yarattı. Böylece Lydia’nın özgün heykeltıraşlık ve fildişi yontuculuğu ekolleri gelişirken altın rafinerisi çevresindeki kuyumcu ve süs taşı işleme atölyeleri ile Sardes M.Ö.7 - 5 yüzyılda takı modasını yönlendirdi. M.Ö. 550’de Perslerin Lydia Krallığı’nı yıkıp bütün Batı Anadolu’yu ele geçirmesinden sonra satraplık merkezi olup önem ve zenginliğini korudu. Makedon-
After the death of Attalus III, the last king of Pergamon, Lydia, together with all the land belonging to the kingdom, became connected to Rome, and a part of the Roman Asian State. During this period, settlement in Sardis reached maximum levels and monumental public buildings reflecting the magnificence of the empire were built. As a result of restructuring works for empire, carried out by the Diocletianus, Lydia became a separate state, whose capital city was Sardis. Sardis re-developed and became wealthy once again between the 4th and 5th century A. C.
Mart - Nisan‘ 11
tant satrapy location and protected its wealth. During the Asia victory, started by Alexander the Great, King of Macedonia, in 330 B. C., and abolished by the Persian Empire, Sardis surrendered without a fight. However, it changed hands several times during the times of Hellenistic Kingdoms, established after the death of Alexander the Great. After the 4th century B.C., the city lost some of its magnificence as the productivity of the gold mines reduced, but continued to develop with construction works such as building the Temple of Artemis.
81 Manisa Turizm
The people of Sardis succeeded in separating pure gold and pure silver from electrums collected in the stream beds by establishing the firstknown gold refinery in Anatolia during the reign of King Croesus.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
82
Salihli’de hizmet veren Hotel Lidya Sardes Thermal&Spa Otel’in lobisinde bulunan heykeller, Sardes’te dünyanın ilk parasını bulan Lidyalıları canlandırıyor. The sculptures in the lobby of Hotel Lidya Sardes Thermal and Spa, in Salihli, are of the Lydians that found money for the first time in the world, in Sardis.
ya Kralı Büyük İskender’in M.Ö. 330’da başlatıp Pers İmparatorluğu’nu yıktığı Asya seferinde Sardes savaşmadan teslim oldu. Ancak İskender’in ölümünden sonra kurulan Helenistik krallıkların çalışmaları sırasında birçok kez el değiştirdi. M.Ö. 4 yüzyıldan sonra altın madenlerinin veriminin azalmaya başlaması nedeni ile önemini kısmen yitiren kent bu dönemde Artemis Tapınağı’nın inşası gibi imar faaliyetleri ile gelişimini sürdürdü. Son Bergama Kralı III. Athalos’un ölümünden sonra krallığın bütün topraklarıyla birlikte Lydia da Roma’ya bağlanıp Roma Asya Eyaleti’nin bir parçası oldu. Bu dönemde Sardes kent yerleşimi en geniş boyutlarına ulaştı ve imparatorluğun görkemini yansıtan anıtsal kamu binaları inşa edildi. Diocletianus’un imparatorluğu yeniden yapılandırma çalışmaları sonucu Lydia başkenti Sardes olan ayrı bir eyalet haline geldi. M.S. 5 – 4. yüzyıllar Sardes’in yeniden gelişme ve zenginleşme dönemleriydi. Bunu takip eden süreçte bütün Batı Anadolu’yu kapsayan çöküş ve dış saldırıların yarattığı güvensiz ortam Lydia’yı da etkiledi. Sardes ve çevresindeki yerleşimler M.S. 7. yüzyıldan itibaren terk edildi. Bugün Sardes Antik Kenti’nin görkemli
The insecure environment, caused by the descent, which affected the whole of Western Anatolia, and external attacks, that emerged during the following era also affected Lydia. Sardis and its surrounding districts were deserted one by one after the 7th century A.D. Today, the tumulus monumental graves belonging to the King of Lydia and aristocrats, located as ruins in the Bintepeler Region of the Ancient City of Sardis, are witnesses of a past famous with its stories of wealth.
Sardis, the metropolis of culture and art Sardis, the capital city of the Lydian Kingdom and the metropolis of Anatolia between the 7th and 5th century, holds the most flattering hints relating to the culture and arts of Lydia. The city comprises of an acropolis that reaches 300 metres from the plain with steep cliffs, located on the north slopes of Bozdağlar, and a sub-city spread across its skirts. Ancient resources that talk about the acropolis, well-known because it was unconquered during the hardest of battles, describe it as “its first walls were built by King Menes during the Heracleidae
kalıntıları ile Bintepeler Bölgesi’nde yükselen Lydia kral ve soylularının Tümülüs anıt mezarları servet öyküleri ile ünlenmiş bir geçmişin tanıkları.
Kültür ve sanat metropolü Sardes
Büyük İskender’in Sardes’i teslim aldığı günlerde akropol üç sıra savunma duvarı ile çevrelenmiş güçlü bir tahkimata sahipti. Bu görkemli kale ve içindeki saraydan günümüze pek az iz ulaşabildi. Bugün erozyonla aşınıp tahrip olmuş kalıntılarını gördüğümüz surlar Bizans dönemine ait. Sardes’in Lydia ve Pers dönemlerine ait kent yerleşimi bugün kalın bir toprak tabakası ve Roma ile Erken Bizans döneminde inşa edilen anıtsal yapıların temelleri altında kalmış durumda. Ancak 1958’den bu yana sürdürülen arkeolojik araştırmalar Arkaik ve Klasik dönem Sardes’inin şehir planını tespit edebileceğimiz ipuçlarını sağladı. İlk çağ yazarlarının anlatımları ile kazılar sırasında çıkartılan kitabelerdeki bilgiler Lydia krallarının başkenti ve Pers İmparatorluğu’nun önemli satraplık merkezlerinden biri olan Sardes’in o dönemlerdeki kent planını ana hatları ile belirleyebileceğimiz ipuçlarını sağlar. M.Ö. 7 - 5. yüzyıllar arasında şehir 3,5
Mart - Nisan‘ 11
En güçlü saldırılarda bile fethedilmemesi ile ünlenen akropolden söz eden antik kaynaklar “ilk sur duvarlarının Heraklid Hanedanı Dönemi’nde Kral Menes tarafından yapıldığını” anlatır. Rivayete göre Menes metresinin doğurduğu bir aslan yavrusunu surların çevresinde gezdirip onları geçilmez kılmıştı. Ancak kaynakların dik bir uçurum oluşturduğu yere tahkimat yaptırmaya gerek görmemiş; bu noktadan tırmanarak kalenin içine giren Pers askerleri Kroisos’u ele geçirmişlerdi.
During the days when Alexander the Great took over Sardis, the acropolis
was surrounded by a sturdy fortification that comprised of three defence walls. Today, not many traces are left of this magnificent castle and the palace inside it. The wall ruins, worn and torn from erosion, visible today belong to the Today, the settlements in Sardis belonging to the Lydian and Persian era are a thick earth layer and are underneath the monumental structures built during the Roman and Early Byzantine era. However, archaeological research,
83 Manisa Turizm
Lydia Krallığı’nın başkenti ve 7 - 5. yüzyılda Anadolu’nun metropolisi olan Sardes Lydia kültür ve sanatını en güzel şekilde tanıyabileceğimiz ip uçlarını barındırır. Kent Bozdağlar’ın kuzey yamaçlarının uzantısı olan ve dik yarlarla ovadan 300 metre kadar yükselen bir akropol ve onun eteklerinde yayılan alt şehirden oluşmuştur.
Dynasty Era.” According to rumours, Menes deemed the walls inaccessible by walking the baby lion, which his mistress gave birth to, around them. However, he did not see that it was necessary to have a fortification where the resources formed a steep cliff; the Persian soldiers that made it into the castle by climbing up this cliff captured Croesus.
84 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
“Kroiseid” diye adlandırılan altın staterler dönemin ekonomisinde devrim yaratıp Lydia’nın ün ve zenginliğini daha da arttırdı. The gold staters, known as “Kroiseid,” caused a revolution in the economy at the time and increased the popularity and wealth of Lydia even more.
kilometre uzunluğunda ve 20 metreye ulaşan kalınlıkta olan ve yüksekliği 15 metre tahmin edilen bir surla çevrelenmişti. Yaklaşık 130 hektarlık bir alanı içine alan ve bazı bölümleri taştan, bazı bölümleri kerpiçten inşa edilen bu savunma duvarı kalınlık ve yüksekliği ile ilk çağ Anadolu’sunda benzersizdir. Yazılı antik kaynaklar özellikle de tarihçi Herodot kentte ortasından Sart Çayı’nın aktığı bir agoradan ve kamuya açık parklardan söz ederler. Ancak Sart Çayı sur duvarlarının dışındadır. Bu nedenle de söz konusu agora muhtemelen açık bir pazar alanıdır. Heredot’un anlatımları ve kazı buluntuları kent yerleşiminin güney ucunun sur duvarlarının dışına taştığını gösterir. Bu alandaki kazılar M.Ö. 8 - 6. yüzyıllarda Lydia’da ev mimarisi ve günlük yaşam hakkında yeterince bilgi sahibi olunmasını sağlar. Konut ya da işlik olarak kullanılmış mekanlar birbirlerine çevre duvarı ile bağlanan tek odalı yapı gruplarından oluşmuştur. Ortalarında yer alan avlular tahıl öğütme, ekmek pişirme gibi ev işlerinin sürdürüldüğü açık mekanlardır. Herodotas, “Lidyalıların binalarını taş temel üzerine kerpiçle inşa edip üzerlerini saz örtülü damlarla kapattıklarını” da belirtir. Sart Çayı ve sur duvarları arasında uzanan sahada evlerin yanı sıra altın rafinerisi ve çevresindeki darphane, kuyumcu atölyeleri ve bunlara bağlı diğer işliklerin bulunduğu endüstri bölgesi yer alır. 1968 yılında yapılan arkeolojik kazılarla açığa çıkartılan altın rafinerisinin ortasında, Tanrıça Kybele’ye adanan ve dört köşesinde aslan heykelleri olan bir sunak bulunur. Toprak seviyesine açılmış 60 kadar altın arıtma potası, pişmiş toprak-
ongoing since 1958, has provided clues that might help in determining the city plan of Sardis during the Archaic and Classic era. The descriptions provided by first age writers and the information on the tablets recovered during excavations provide clues that will allow us to determine the outlines of city plan of Sardis, the capital city of Lydian kings and an important satrap centre during the Persian Empire, during that era. Byzantine era. Between the 7th and 5th century B. C., the city was surrounded by a wall 3.5 kilometres long, up to 20 metres thick, and approximately 15 metres high. The defence wall, built from part stone and part adobe, encompassing a near 130 hectares of land, was unique in Anatolia during the first era because of its thickness and height. Written ancient resources, Herodotus in particular, speak about an agora, to which Sart Brook flows into from the city centre, and parks open to the public. However, Sart Brook is located outside the walls. As a result, it is highly possible that the agora in question is an open-air bazaar area. According to the descriptions of Herodotus and information discovered from excavations, settlement in the city extended beyond the south point of the wall. Excavations carried out in the area provide us with enough information regarding the architecture of houses and daily life in Lydia between the 8th and 6th century B.C. The buildings used as housing or workplaces were formed of single room building groups connected to each other with boundary walls. The courtyards located
tan yapılmış üfleme borusu ağızlıkları ve altın taneciklerinin ele geçirildiği alanda 300 kadar potanın bulunduğu tahmin edilmektedir.
Mart - Nisan‘ 11
In Sardis, at least two natural hills, between the acropolis and the sub city, are surrounded by terrace walls and flattened to establish platforms. The
ruins on the platforms where palaces, temples, and similar important public buildings should be are not enough to inform us about buildings or the plans and purposes of the buildings. The platform covering two hectares of land, and known as the Byzantine Castle, may be the location on which the palace of Krezeus was built. Vitruvius, Roman architect and author of the 1st century B.C., talks about the palace of Kroisos being made out of adobe. This information proves that the palace remained preserved like a monument 500 years after it was built. The painted terracotta plates and tiles above the platform provide clues about how Lydians decorated important public buildings. The processed ceramic plates are decorated with household and mythological scenes, coloured with paint and used in covering the upper borders of the structures; the tiles are decorated with colourful geometric shapes. Ancient resources state that the only Temple of Cybele in Sardis was ruined
85 Manisa Turizm
Sardes’te akropol ile alt şehir arasında bulunan en az iki doğal tepe teras duvarları ile çevrelenip üzerleri düzeltilerek platformlar oluşturulmuştur. Saray, tapınak ve benzeri önemli kamu binalarının yer alması gereken platformların üzerindeki kalıntılar bina veya binaların plan ve amacı konusunda bilgi verme açısından çok yetersizdir. Bizans Kalesi diye adlandırılan ve iki hektarlık bir alanı kaplayan platform Krezesüs’un sarayının inşa edildiği yer olabilir. M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış Romalı mimar ve yazar Vitrivius Kroisos’un kerpiçten yapılmış sarayından söz eder. Bu bilgi sarayın bir anıt gibi yapımından 500 yıl sonralara kadar korunduğunu gösterir. Platform üzerindeki boyalı pişmiş toprak levha ve kiremitler Lydialıların önemli kamu yapılarını nasıl süsledikleri hakkında da ipuçları sağlar. Üzerlerine ev ve mitolojik sahneler kalıba basma
in the middle were open space where they carried out their daily chores such as grinding wheat and cooking bread. According to Herodotus, “The people of Lydia built their houses from adobe on stone foundations, and covered them with roofs made from reed.” On the area that stretches between Sart Brook and the castle walls are houses and the industrial site that comprises of the gold refinery, the mint, the jewellery workshops, and other companies relating to these areas of work. During excavations in 1968, an altar with lion sculptures on all four corners devoted to the goddess Cybele was discovered in the middle of the gold refinery uncovered. It is assumed that nearly 300 pots are located in the area where 60 gold refinery pots, nozzles of terracotta blowing pipes, and golden particles were discovered above earth level.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
86
during the Ionian rebellion in 499 B. C. As well as some of the architectural pieces belonging to this temple and tablet blocks, statues of Cybele and Artemis belonging to the Archaic Era were used in constructing the synagogue during the Roman Era. The said findings prove that the Temple of Cybele was located near the synagogue, in other words slightly outside the wall entrance.
tekniği ile kabartma olarak işlenmiş seramik plakalar boya ile renklendirilip yapıların üst çevrelerin kaplanmasında kullanılmış, kiremitler renkli geometrik desenlerle bezenmişti. Antik kaynaklar Sardes’deki tek Kybele Tapınağı’nın M.Ö. 499’da İyon isyanı sırasında tahrip edildiğini anlatır. Bu tapınağa ait bazı mimari parçalar, kitabe bloklarının yanı sıra Arkaik dönemine ait Kybele ve Artemis heykelleri Roma Dönemi’nde sinagog inşasında kullanılmıştır. Söz konusu buluntular Kybele Tapınağı’nın Sinegog’un yakınında yani sur kapısının biraz dışında yer aldığını gösterir. Bozdağların etekleri ve Akrapol Tepesi arasındaki vadide ilk çağın, İon düzenindeki en görkemli yapılarının biri olan ve günümüze oldukça iyi korunarak ulaşan Artemis tapınağı yer alır. M.Ö. 5. yüzyılda Sardesliler tapınağının bulunduğu alana Tanrıça Artemis için kırmızı kum taşından 21x11 metre ölçüsünde devasa bir sunak inşa ettirmişlerdi. M.Ö. 3. yüzyılda kent Seleukos Krallığı’nın hakimiyeti altındayken bu sunağı da içine alan tapınağın yapımına başlandı. İnşaatın birinci evresinde tapınak ince uzun bir yapıydı ve naos dış duvarlara ve içteki iki sıra sütun sırası üzerine oturtulan çatı ile kapatılmıştı. M.Ö. 175 - 150 yılları arasında süren ikinci inşaat evresinde her iki uçta sekiz ve yanlarda 20’şer sütunun yer alacağı peristasis bir planın uygulaması başlatıldı ama
çalışma tamamlanamadı. İmparator Antonius Pius Dönemi’nde gerçekleştirilen üçüncü inşaat aşamasında batı yönündeki yedi tanesi hariç sütunların dikilmesi bitirildi. Bu evrede planda önemli bir değişiklik yapılıp sella enine bir duvarla ikiye bölünerek, batı yarısı Tanrıça Artemis’e ve doğu yarısı M.Ö. 141’deki ölümünden sonra ilahlaştırılan İmparatoriçe Faustina’ya tapınma alanı olarak ayrıldı.
The Temple of Artemis, one of the most magnificent structures from the Ionian regime of the first age, and extremely protected today, is situated between the skirts of Bozdağlar and Acropolis Hill. During the 5th century B.C., the people of Sardis built an enormous altar from red sandstone, measuring 21 X 11 metres, for the Goddess Artemis, in the same place as the temple. Construction of the temple that includes the altar started in the city, during the 3rd century B. C., under the reign of King Seleucus. At the first stage of the construction, the temple was a thin and tall structure, and it was covered with a roof sitting on two inner columns, and naos exterior walls. During the second construction stage, between 175 B. C. and 150 B. C., a plan got underway t o build a peristalsis with
Lydia’nın özgün heykeltıraşlık ve fildişi yontuculuğu ekolleri gelişirken altın rafinerisi çevresindeki kuyumcu ve süs taşı işleme atölyeleri ile Sardes M.Ö. 7 – 5. yüzyılda takı modasını yönlendirdi.
Bizans döneminin başlarında sinagogun güney tarafı sütunlu bir cadde ve galerilerin arkasında yer alan tonöz örtülü dükkan sıraları halinde düzenlendi. Sütunlu caddenin kazısı yapılan kuzey yönünde açığa çıkarılan 29 dükkandan elde edi-
eight columns at both sides with 20 columns at either side but the construction was not complete. During the third construction stage, which took place during the era of Emperor Antonius Pius, all the columns, excluding seven, were erected at the west. During this era, an important change was made to the plan; the sella was divided into two with a wall, the west side was separated as a worship ground for Goddess Artemis, and the east side was separated as a worship ground for Empress Faustina, deemed a goddess after her death in 141 B. C. An enormous building complex, completed over 200 years during the Roman Era, located outside the Lydia walls and on the corner of the Persian King’s Way (runs in the same direction as the old İzmir-Ankara motorway), was uncovered and renovated. To the west of the gymnasium that establishes the centre section of the complex, which used to be the city centre of Sardis during the Roman Era, is a bath and sports areas. The huge arcade that separates this section from the courtyard is the most attractive part of the complex. One of the tablet bands engraved on the friezes of the arcade, which has a mobile facade design thanks to column consoles and niches, states that the magnificent building was built in honour of Emperor Septimius Severus, his wife Julia Domna, and their sons Caracalla and Geta between 211 and 212 A. D.. There are rows of rooms
Mart - Nisan‘ 11
Lydia Sur duvarlarının dışına ve Pers Kral Yolu’nun kenarında (eski İzmir –Ankara karayolu aynı doğrultudan geçmektedir), Roma Dönemi’nde inşası 200 yılda tamamlanan çok büyük bir yapı kompleksi ortaya çıkartılıp restore edildi. Roma dönemi Sardes’inin kent merkezi olan kompleksin orta bölümünü oluşturan jimnazyumun batısında hamam ve spor alanları yer alır. Bu bölümü avludan ayıran iki katlı dev arkat, kompleksin en etkileyici bölümüdür. Sütunlu konsollar ve nişlerle hareketli bir cephe tasarımı sağlanan arkatın frizlerine işlenen kitabe bantlarının birinde bu muhteşem yapının M.S. 211-212’de, İmparator Septimius Severus’un karısı Julia Domna ile oğulları Caracalla ve Geta’ya ithaf edildiği belirtilir. Avlunun güney ucunda dershaneler ve sporcuların soyunma odaları olduğu tahmin edilen oda sıraları bulunur. Jimnasyumun, ince uzun dikdörtgen planı ve apsisli bir salonu M.S. 220-250’lerde sinagoga dönüştürüldü. Bilinen antik sinagogların en büyüğü olmasının yanı sıra zengin taban mozaikleri ve renkli mermer kaplamaları ile Sardes’te kalabalık ve zengin bir nüfusun bulunduğunu gösterir.
87 Manisa Turizm
As authentic sculpturing and ivory sculpturing ecoles developed in Lydia, and with the jewellers and ornamental stone workshops around the gold refinery, Sardis focused on jewellery fashion between the 7th and 5th century B.C.
88 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
len buluntular lokanta, çömlekçi, cam ve boya atölyeleri gibi farklı iş alanlarını barındıran bir çarşı dokusunu gösterir. Paktalos Çayı’nın bir kilometre kadar doğusunda tarım alanları arasında Roma Dönemi’ne ait diğer bir hamam, tiyatro ve ona bitişik stadyum ile muhtemelen Bizans Dönemi’nde kilise olarak kullanılan bir bazilikanın kalıntıları yükselir. Bu büyük kamu binaları Roma’nın sağladığı uzun barış döneminde, imparatorluğun imar faaliyetleri ile Sardes’in büyüyüp zenginleşerek nüfusunun 100 bine yaklaştığını kanıtlar. Erken Bizans Dönemi’nde Vahiy’ın Yedi Kilisesi’nden biri olduğu için Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelen Sardes’in ilk piskoposu Aziz Clemens’di. Kentte yerleri kazılarla tespit edilmiş beş kilisenin en sağlam ve ilginç olanı Artemis Tapınağı’nın güneydoğu ucuna M.S. 4. yüzyılda inşa edilen şapeldir. Jimnasyum Hamam kompleksinin yakınında ve eski karayolunun kenarında kalan kazı alanında M.S. 4’e tarihlenen bir ev açığa çıkartıldı. İçinden çok sayıda bronz eşya elde edildiğinden “Bronz Ev” adı verilen söz konusu yapının buluntuları arasında bir mihrap ve ayin eşyaları da olduğu için Hıristiyan ileri gelenlerinin birine belki de piskoposa ait olduğu var sayılmakta. Sardes, Sasani Kralı II. Hüsrev’in Anadolu’ya istilası sırasında tamamen tahrip edildi. Bu yıkımdan sonra kent bir daha toparlanamadı ve varlığını bugünkü Sart Beldesi ile sürdürebildi.
thought to be classrooms and changing rooms for sportsmen along the south side of the courtyard. One of the narrow, long, rectangular, and abscissa halls of the gymnasium was converted into a synagogue between 220 and 250 A. D.. As well as being the largest ancient synagogue known, its rich floor mosaics and colourful marble coverings prove that Sardis had a crowded and wealthy population. During the early Byzantine Era, the south side of the synagogue was layout with a columned street with shops, covered with cross vaults, lined up behind the galleries. The ruins uncovered from 29 shops in the north direction during excavations carried out at the columned street indicate a shopping centre comprising of different fields of work such as restaurants, potters, glass, and paint workshops. Approximately a kilometre east of the Paktalos Çay (Paktalos Stream), there are ruins belonging to a basilica, used as a church during the Byzantine Era, another bath, theatre, and stadium belonging to the Roman Era among the agricultural areas. These large public buildings prove
that the construction works of the empire made Sardis richer and expanded its population to 100,000 during the long peace period enabled by Rome. During the early Byzantine Era, Saint Clemens was the first bishop to arrive at Sardis, an important Christian location as Vahiy was one of the Seven Churches. The most sturdy and interesting of the five churches uncovered during excavations in the city is the chapel built in the 4th century A. D., located at the southeast corner of the Temple of Artemis. A house dating back to the 4th century A. D. was uncovered at the excavation site located at the edge of the old motorway near the gymnasium bath complex. Among those discovered at the said house, named “The Bronze House” because of the vast amount of bronze goods found at the house, was an altar and prayer objects, leading us to believe that a leading Christian or the bishop lived there. Sardis was completely ruined during the invasion of Anatolia under the command of Hüsrev II, a Sassanian King. The city never recovered from the destruction and today, only continues its existence through the town of Sart.
89 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Hüzünlü bir tebessümle Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
90
zamana direniyorlar They are standing strong against time with a crestfallen smile
Eskiye dönmüş yüzünü, geçmişi bağlamış şimdiye… Tüm anıları ve özgün mimarisiyle zamana direnen Kula evleri, sessizliğin diliyle soluyor şimdiyi. It has turned its face to the past, and connected the past and the present... The houses of Kula that have survived time with all their memoirs and authentic architecture breathe in the present in silence.
Yaşam biçimi, doğa ve mimarinin bütünleşmesiyle oluşmuş geleneksel yapısını günümüzde de koruyabilen birkaç özgün yerleşimden biridir Kula. Arnavut kaldırımlı sokakları, bakımlı bahçeleri, taş döşeli avluları, sağlam, tüm öğeleri işlevsel evleriyle, Osmanlı - Türk kenti görünümündeki kent, tarihin sayfalarında gezinir gibi bir seyir sunar eski(me)miş dokusuyla. Yerli ve yabancı turistlerin hayranlıkla izlediği evlerin sessiz dili kimi zaman hüzünlü bir anı çağrıştırır yıpranmış duvarlarıyla, kimi zaman da eski geleneklerin güzelliğini sergiler iç içe geçmiş çatılarıyla. Bazen kapı tokmağı dillenir “Burada bir terzi yaşıyor” diye bazen de kapının üzerine yerleşen figür simgeler yaşantısını ev sahibinin. Kula sokaklarını adımlarken ilk dikkatinizi çeken bir arabanın güçlükle geçebileceği kadar dar ya da çıkmaz olmalarıdır. Sokaklar, suyun toplanıp akabileceği biçimde ortaya doğru eğimlidir. Yolların darlığı yüzünden ev ya da avlu duvarlarının köşeleri dönüşü rahatlatacak biçimde planlanan bölgede halk, motosiklet ya da bisiklet gibi araçlarla evinin avlusuna dek ulaşabiliyor. Açık sofaları, avluları, sokağa uzanan kafesli çıkmaları, köşkleri, vitraylı alçı kafa pencereleri, tavanları, nakışlı dolapları, ahşap ya da alçı bezemeli ocakları, minderli,
Fotoğraflar / Photographs: Ceyda Adar
Kula is an authentic settlement, among the few left, that has managed to carry its traditional structure, which is a whole with its lifestyle, nature, and architecture. With its cobbled streets, manicured gardens, stone-paved courtyards, sturdy, and fully functional houses, the Ottoman-Turkish like city offers a trip through the pages of history with its (non)-aged texture. Sometimes the quiet language of the houses, viewed by domestic and foreign tourists with admiration, reminisce an old memory with its worn walls, and sometimes they display the beauty of old traditions with its entwined roofs. There are times when the doorknobs talk and say “A tailor lives here,” and at times the figure symbols settled on the door tell the homeowner’s story. The first thing that grabs your attention while walking around the streets of Kula is their width; they are narrow, with just enough space for a car to pass, and most of them are cul-de-sacs. Streets are inclined in such a way that the water gathers and flows. In the region where the corners of the houses or courtyards are planned to simplify turns because of the narrow streets, locals can reach their courtyards on their motorbikes or bikes. The architectural structure of the houses of Kula, which reflect all the characteristics
dokusuyla.
With its cobbled streets, manicured gardens, stone-paved courtyards, sturdy, and fully functional houses, the Ottoman-Turkish like city offers a trip through the pages of history with its (non)aged texture.
As the city is located on a volcanic area the traditional structure is stone. Different stones are used for different parts of the house. The streets are cobbled and the pavements are slate. The partition walls and chimneys of the buildings are made from köfeke (küfeki) stone, which is easy to process, and the floors and courtyards are covered with dark
Mart - Nisan‘ 11
Kent volkanik bir alana kurulduğundan, geleneksel yapı gereci taştır. Evin çeşitli bölümlerinde değişik taşlar kullanılır. Sokaklar arnavutkaldırımı, yaya bölümleri kayrak taşı döşelidir. Yapıların bölme duvarları ve bacaları işlemesi kolay köfeke (küfeki) taşından, yerkatı ve avlular koyu kurşuni kayrak taşı kaplıdır. Temeller ve ana duvarlarsa karataş denilen volkanik, sert taştandır. Köşeler de bu taşla örülmüştür. Geçmişte Kula ve çevresinde mermer ocakları bulunduğundan kimi evlerin kapı ve pencere silmeleri mermerdendir. Ahşap hatıllarla güçlendirilen taşıyıcı duvarlar, sa-
of a Turkish House with their outdoor sofas, courtyards, caged outbuildings that extend onto the street, mansions, stained-glass plaster-headed windows, ceilings, embroidered cabinets, timber or plaster decorated cookers, and comfort with cushions, and mattresses, portray evidence of a lifestyle where privacy dominates. The houses of the region are separated from the street with extremely high and deaf walls, providing privacy of lives in live and the courtyard; the buildings are scattered throughout vineyards and gardens. The main walls of the houses are thick Arnavut kaldırımlı (50-100 cm) in order to sokakları, bakımlı protect the houses from bahçeleri, taş the heat and the cold in a döşeli avluları, region where a continental climate dominates. sağlam, tüm öğeleri Additionally, the houses işlevsel evleriyle, are built facing the north Osmanlı - Türk kenti and south in order to görünümündeki kent, benefit from the cooling tarihin sayfalarında sea breeze during the gezinir gibi bir seyir summer months. sunar eski(me)miş
91 Manisa Turizm
yastıklı rahat sekileriyle Türk evinin tüm özelliklerini yansıtan Kula evleri, mimari yapılarıyla kapalı bir yaşamın egemen olduğunu kanıtlar niteliktedir. Yörenin evleri, çok yüksek, sağır duvarlarla sokaktan ayrılmış, böylece avlu ve hayatta geçen yaşamın gizliliği sağlanmış, yapılar bağlar bahçeler içine serpilmiş. Kara ikliminin hakim olduğu bölgede sıcak ve soğuğa karşı korunabilmek için de evlerin ana duvarları kalın (50-100 santim) örülmüş. Ayrıca evler kuzey-güney yönünde yapılarak yazları serinletici imbat rüzgarlarından yararlanılıyor.
92 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Kula evleri, büyük aile yapısına ve özellikle yaşamının önemli bir bölümünü evde geçiren kadına göre düzenlenmiştir. The houses of Kula are built for large families, in particular women who spend the majority of their lives at home.
manlı çamurla ya da kireç harçla sıvanır. Özellikle üst katlardaki ahşap çokça kullanılır. Döşemelerde, duvarlarda, çatıda yöreden sağlanan yuvarlak kesimli kavak; daha ince işlemelerdeyse sarıçam doğrama kullanılır. Genellikle iki üç katlı olan Kula evlerinin kimilerinde odunluk, buğday ambarı, kiler olarak değerlendirilen birkaç bölmeli bodrum bulunur. Üst katlar dışa taşırılarak, sokağın darlığından etkilenmeden
mekan genişletilir ve böylece sıcak yaz günlerinde sokağın gölgelik olması da sağlanır. Ayrıca kafesli köşkler, balkon biçimi çıkmalar, geniş kaplamalı saçaklarla yapıların ön yüzünde devinim sağlanır. Özellikle başoda çıkmalarının altı kapalıdır, ahşap konsollular azdır. Sarıçamda, yalın görünümlü, çift kanatlı, kabaralı kapıdan taş döşeli avluya geçilir. Burası, yeşillik, serin, günlük yaşamın geçtiği bölümdür. Depo, ahır, mutfak, çamaşırlık gibi yerler avluya açılır. Kimi evlerde
93 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Yörenin evleri, çok yüksek, sağır duvarlarla sokaktan ayrılmış, böylece avlu ve hayatta geçen yaşamın gizliliği sağlanmış, yapılar bağlar bahçeler içine serpilmiş. The houses of the region are separated from the street with extremely high and deaf walls, providing privacy of lives in live and the courtyard; the buildings are scattered throughout vineyards and gardens.
94 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
mutfak ve hela avluda ayrı yapılardır. Evler, dış sofalı ya da iç sofalı plandadır. Dış sofalıklarda avludan ahşap basamaklarla üst kata çıkılır. Asıl yaşama katı burasıdır. Önü parmaklıklı ya da kafesli hayat güneye açılır, odalar kuzeyde yer alır. Köşelerde ve oda aralarında eyvanlar vardır. Eyvanlardan biri kapıyı, gelenleri görebilecek biçimde yerleştirilmiştir. Kimi evlerde hayatın iki yanında çıkmalarla avluya açılan köşkler vardır. Bunlar da dolapları, sekileri, ahşap kafesleriyle
grey slate. The foundations and main walls are made from a hard volcanic stone called sphalerite. The corners are woven with stone. In the past, there used to be marble quarry in Kula and its surrounding areas, which is why the door and window mouldings of some houses are marble. The supporting walls strengthened with timber beams are plastered with straw mud or cement mortar. Timber is used extensively in all upper floors. Roundly-cut poplar from the region is used for the fittings, walls, and roof; scotch fir joinery is used for finer processes. In some of the houses of Kula, generally two or three storeys, there are compartmental basements utilised as
a woodshed, a wheat silo, or a pantry. The upper floors extend outwards, unaffected by the narrowness of the street, to broaden the space and shadow the street on hot summer days. In addition, the front facade comprised of caged mansions, balcony-shaped extensions, and wide-plated canopies enable mobility. The bottoms of the consoles of the main rooms are closed, and timber consoles are limited. Access to the stone paved courtyard is through the Scotch pine, plane, double doors decorated with reliefs. This is a section that is green, cool, and a part of daily life. Sections such as the storeroom, the stable, the kitchen, and the laundry open out onto the courtyard. In some
Kula evleri, büyük aile yapısına ve özellikle yaşamının önemli bir bölümünü evde geçiren kadına göre düzenlenmiştir. Günlük yaşam yazları avluda, bahçede ve hayatta, kışlarıysa ara katta ya da ikinci katta geçer. Bahçede tütün, sebze, meyve yetiştirilir. Yazları avluda oturulur, halı dokunur, çamaşır yıkanır, günlük tüm işler burada yapılır. Odalar bağımsız yaşama birimleri biçiminde düzenlenmiştir. Tümünde oturma, yatma, yemek yeme için gerekli öğeler vardır. Odaların tüm öğelerinde işlevsellik ön plandadır, gereklinin dışında öğelere rastlanmaz, yalnızca başoda düzeni ve bezemeleriyle öbürlerinden ayrılır. Tüm odaların kapıları tek kanatlı, önleri eşiklidir. İç kapıların hayata bakan yüzleri çok işli ya da boyalı, iç yüzleri yalındır. Başodada sekiüstü yaklaşık 40 santim yükseklikte basamakla pabuçluktan (sekialtı) ayrılır. Dolaplar işlevlerine göre yüklük, çubukluk, testilik, peşkirlik, lambalık, tembel deliği gibi adlarla anılır. Yüklükler sekialtı yönündedir, yanlarda “gözenek” denilen kandil, şişe vb. eşya konulan, bezemeli ahşap gözler
The houses are either exterior sofa or interior sofa. Those that are exterior sofa have timber stairs that take you from the courtyard to the upper floor. This is the actual living area. They are either barred or caged, life opens out to the south and the rooms are located in the north. There are iwans in the corners and between rooms. One of the iwans is placed so that those at the door can be seen. Some of the houses have mansions that open out to the courtyard with consoles on both sides. With its wardrobes, terraces, and timber cages, these are an important architectural element of the plan. In the three storey exterior sofa structures, the second floor comprises of a porch and rooms that open on to it; those that are two-storey have mezzanine floors 1.50 metres high that are used during the winter. In interior sofa houses the closed stairs, sofa and iwan are on the same axis down the middle. With this plan the rooms are located along the sofa.
A woman’s role in architecture The houses of Kula are built for large families, in particular women who spend the majority of their lives at home. During the summer, daily life takes place on the porch, in the garden, and in the courtyard; in the winter, daily life is
Mart - Nisan‘ 11
Mimaride kadının rolü
of the houses, the kitchen and the toilet are located in the courtyard as separate buildings.
95 Manisa Turizm
planın önemli bir mimari öğesidir. Üç katlı, dış sofalı yapılarda, ikinci kat hayat ve ona açılan odalardan oluşur, iki katlılardaysa, yerden 1,50 metre yükseklikte, kışın oturulan ara katlar vardır. İç sofalı evlerde kapalı basamaklar, sofa ve eyvan, aynı eksende ortadadır. Bu planda da odalar sofa boyunca sıralanır.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
96
vardır. Kimi dolaplar tavana dek uzanır, kimilerinin üstüyse korkuluklu asma kat biçimindedir. Büyük dolaplardan birinin tabanı çinko kaplanarak yıkanma yeri olarak düzenlenmiştir. Kafa pencereleriyle ana pencereler arasından odayı dolanan oymalı raflara değerli tabaklar, bakırlar yerleştirilir. Tüm odalar ocaklıdır. Alçı ya da ahşap oymalı ocakların süslenmesi odanın önemine göre artar. Dikdörtgen biçimli pencereler çift kanatlıdır, bunların önü kiminde yarıya dek, kiminde tümüyle ahşap parmaklıklı ya da kafeslidir. Bunların üstünde, vitraylı, geometrik motifli, alçı kafa pencereler, hem yüksek tavanlı odalara ışık sağlamak için hem de süs öğesi olarak yapılmaktadır. Tavanlar tek ya da çift kaplamalıdır. İlki daha çok hayat tavanlarında uygulanır, kirişlerin altı tahta kaplanır. Özellikle başodada uygulanan ikinci türdeyse, tavan kaplaması üstüne yarım daire çıtalarla geometrik bezemeler yapılır, araları işlemeli küçük ahşap parçalarla doldurulur. Odaların tabanıysa, ahşap kiriş üstüne tahta kaplamadır.
mainly spent on the mezzanine or the second floor. Tobacco, vegetables, and fruit are grown in the garden. During the summer, time is spent in the courtyard and all daily chores such as weaving carpets and washing are carried out here. The rooms are laid out as individual living units. They all have necessary elements for sitting, sleeping, and dining areas. Functionality is the most important factor in all of the elements of the rooms; there is nothing outside the necessary, the only room different from the others with its layout and decoration is the main room. All rooms have a single-wing door and a threshold at the front. The side of the interior doors that look on to the porch are decorative or painted; the interior side is plain. The upper terrace of the main room is separated from the lower terrace with a 40-cm high step. The cupboards are referred to as alcoves, woodshed, jug cabinet, towel cabinet, lamp cabinet, and lazy hole according to their functionality. The alcoves are located in the direction of the lower terrace, and
have decorative timber sections called “pinholes” to store candles, bottles, etc. Some of the cupboards reach to the ceiling, whereas some of them are topped with a railed mezzanine. One of the large cupboards has a zinc-coated floor that is used as the bathroom. Valuable plates and coppers are placed on the carved shelves that run between the head windows and the main windows. All rooms have a furnace. The decorativeness of the carved furnaces, made from plaster or timber, increases according to the importance of the room. The rectangular double casement windows either have part/whole timber railings or they are partly/completely caged. The stain-glass plaster head windows, with geometrical patterns, located above these windows allow sunlight into rooms with high ceilings, and are a decorative element. Ceilings are either single or double coated. The first is mainly used in porch ceilings, and the bottoms of the girders are covered with timber. The second form is used, in particular, in the main room; the roof
97 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Evlerin tümü beşik ya da kırma çatılı, kiremit örtülüdür. Geniş saçak altları düz ya da eğimli biçimde kaplanmıştır. Günümüzde hem aileler küçüldüğünden, hem de yaşlılar ısınma kolaylığı, düzayak olması ve mutfağa yakınlığıyla yerkatında oturmayı yeğlediğinden üst katlar kullanılmaz; kiler, depo olarak değerlendirilir. İlçede bugün 569 adet konut ve 152 adet dükkan, sivil mimari örnekleri olarak tescillidir.
coating is covered with geometric decorations using semi-circular partition strips, and small decorated timber pieces fill in the gaps in between. The floors of the rooms are timber beams covered with wood. All of the houses have a gable roof or a jerkin roof that is tiled. The broad lower canopies are covered either flat or curved.
Nowadays, the upper floors are not used as families are smaller, and because elderly people prefer to use the ground floor as it is easily accessible, nearer to the kitchen, and easier to heat. The unused upper floors are used as pantries and warehouses. Today, the district has 569 houses and 152 shops that are registered as civil architecture examples.
İhtişamın Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
98
ardındaki
gizem
Mystery behind splendour Keşfe çıktığınızda yılın her mevsimi farklı güzellikleri ile hafızalarda yer eden Spil Dağı, şaşırtıcı doğal güzellikleri arasında başta yılkı atları ve çeşitli hayvanların yanı sıra 120’yi aşkın endemik bitki türüne de ev sahipliği yapar. The Mount Spil, an exploring of which engrave on the memory the variety of picturesqueness available every season throughout the year, grant residency for many animals including Jades at the first place and more than 120 endemic plants in its astonishing natural beauty.
Kimi zaman en büyük arzumuz; kalabalık, gürültü ve kirlilikten uzak bir zaman dilimine ortak olmak için doğanın ardına gizlenmektir. Bazen sevdiklerimizle bir doğa yürüyüşü, bazen bir piknik keyfi bazen de özgürce çığlık atmak isteği sadece… Sebebi her ne olursa olsun doğanın bize cömertçe sunduğu nimetleri, keyifli kaçamakların en iyi dostudur. Ünü il sınırlarını aşan Spil Dağı, bu duygularla arayış içinde olanların en uğrak yerlerinden biri. Sadece Manisalıları değil, çevre illerden gelen konukları da sıcacık bir merhabayla karşılayan Spil’in bin 500 metreyi aşan ihtişamlı yüksekliği, doğal güzelliklerini gizleyen bir kalkan gibidir adeta. Tarihe tanıklık etmiş olmanın verdiği gururla dimdik ayakta durur ve mitolojik bir hikayeden gelen tarihi dökülür ağzından: Mitolojiye göre adını Anadolu’nun eski tanrıçası Kybele’den almıştır. Kybele bütün tanrı ve tanrıçaların anası olduğu gibi, yeryüzündeki bitkilerin, yabani hayvanların ve insanların bereket tanrıçasıdır. Akpınar Mevkii’nde kaya üzerine oyulmuş Kybele rölyefi vardır. Diğer bir kaynağa göre; Frigya Kralı
We sometimes flourish the desire to live, hiding behind the nature, in a slice of time away from the crowds, noise and pollution. Sometimes a walk with our beloved ones, sometimes the joy of a picnic or sometimes just a scream in freedom... Whatever the reason, the benefactions offered to us by the nature bountifully are the best companions for joyful escapades. Mount Spil, already renown beyond the borders of the province, is one of the most visited destinations for people looking for such a refuge. The grandiose height of 1.500 metres of Mount Spil, which embraces not only the people of Manisa but also everybody arriving from neighbouring provinces, stands there like a shield concealing its natural beauties. It stands bolt upright in pride of having witnessed history and verbalizes its history originating from a mythological story: According to the myths its name derives from Cybele, an old Anatolian goddess. Cybele was the mother of all gods and goddesses and also the goddess of fertility of all plants, wild animals and human beings in the world. There is relief of Cybele engraved on a rock in the Akpınar locality in the region.
99 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Menos’un kızı olan Sibel’in bu dağa atılarak vahşi hayvanlar tarafından büyütülmesinden dolayı Spilos adı verilmiştir. Sonraları kral buraya Tantal Kalesi’ni yaptırmış, kalenin bitmesi şerefine tanrılara verdiği ziyafette oğlunu kurban ettiği için bir kazığa bağlayarak cezalandırmışlardır.
Şaşırtıcı güzellikler Keşfe çıktığınızda yılın her mevsimi farklı güzellikleri ile hafızalarda yer eden Spil Dağı, kanyon vadiler, dolin gölleri, lapyalar, inler, mağaralar şaşırtıcı güzellikleri arasında 120’yi aşkın endemik bitki türüne de ev sahipliği yapar. 1969 yılında Ulusal Park olarak ilan edilen Spil Dağı, doğal mıknatısın bulunması, dağ sporuna elverişli bir ortam yaratması, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir devre adını veren ünlü lalelerin orijin yeri olması, jeolojik, jeomorfolojik, tarihi ve floristik özelliklerinin yanı sıra, manzara özelliği taşıması ve bu nedenle rekreasyon olanakları yaratması ve mikroklima gibi özellikleriyle de çekiciliğini artırır.
Dağcılık sporu bakımından, bir günde zirveye varılıp inilebilen ender alanlardan biri olan Spil, manzara özelliği ile de önemli bir rekreasyon alanıdır. Mount Spil is one of the rare locations which renders daily climbs possible with the ascent and the descent on the same day and it’s an important recreation area offering panoramic views .
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
100
Spil Dağı doğal olarak yetişen laleleri ile de dikkati çeker. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir devre adını veren ünlü lalelerin İstanbul’a Manisa’dan götürüldüğü rivayet edilir. Mount Spil also stands out for the tulips grown in nature. Rumour has it that these tulips were taken to İstanbul and a period during the Ottoman Empire was named after them.
Ulusal Park flora bakımından çok zengindir. 600 metre yüksekliğe kadar kızılçam, daha yukarılardaki hakim ağaç türü ise karaçamdır. Saçlı meşe karışık olarak bulunur. Alt flora ağaççıklarından özellikle meşe türleri, sürüngen, ardıç, laden, funda, defne ve
According to another source the mount was named after Spilos, the daughter of Menos, a Phrygian king, who was thrown into a forest and brought up by wild animals. The king had commissioned here later the construction of Tantal Castle but was executed on a stake as he sacrificed his son to gods during a feast celebrating the end of the construction.
Amazing beauties The Mount Spil, an exploring of which engrave on the memory the variety of beauties available every season throughout the year, grant residency to more than 120 endemic plants in its astonishing natural beauty containing canyon valleys, dolines, cracks, caverns and caves.
The national park is very rich in flora. Calabrian pines up to 600 metres and black pine further above represent the main tree population. Iron oak leads a life in coexistence with the others. There are also sub flora trees such as oaks, creeping plants, juniper, spruce tree, shrub, daphne, myrtle; milk vetch from the welwitschia family, timothy from the graminae family, water ferns, gum plants, the plants of the labiatae family dominate the flora population. Mount Spil also stands out for the tulips that grow here naturally. Rumour has it that these tulips were taken to İstanbul and a period during the Ottoman Empire was named after them. These tulips
Mart - Nisan‘ 11
Spil Dağı Gediz Ovası’nın 60 metre seviyesinden başlar ve 3 kilometre gibi kısa bir mesafede 1517 metreyi bulur. Dağın dört tarafından derin vadiler içinde dere yatakları uzanır. Bazı yerlerde dere suları kalkerleri eritip, dik duvarlı kanyon vadiler meydana getirmişlerdir. Parkın doğusunda 600 metre yükseklikte bulunan Sülüklü Göl de kalkerlerin erimesiyle oluşmuş, 1-2 metre derinliğinde ve 100 metre çapında bir dolin gölüdür.
The bulk of Mount Spil which begins at a level of 60 metres in the Gediz valley reaches 1517 metres in a distance of about 3 kilometres. Creeks in deep valleys run down on four sides of the mountain. Melting the calcareous soil, creek waters have created canyon valleys with steep walls in some places. Sülüklü lake, situated in the east of the park at a height of 600 metres, is doline lake of 100 meter diameter created by the melting of calcareous earth with a depth that varies between 1 and 2 metres.
101 Manisa Turizm
Being a natural magnetic area with microclimate, a suitable location for mountaineering and the place of origin of the tulips which gave their names to a period during the Ottoman Empire, offering recreation areas with various panoramic views besides geological, geo-morphological, historical and floristic peculiarities, a National Park has been established on Mount Spil in 1969.
102 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
mersin görülür. Otsu bitkilerden geven, buğdaygillerden çayırotları, eğreltiotları, sütleğen ve ballıbabagiller hakimdir. Spil Dağı doğal olarak yetişen laleleri ile de dikkati çeker. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir devre adını veren ünlü lalelerin İstanbul’a Manisa’dan götürüldüğü rivayet edilir. Laleler, küçük orman açıklıklarında, dere tabanlarının düzlüklerinde doğal olarak kümeler halinde yetişir. Ayrıca Ulusal Park her mevsim çiçek açan sümbül, çiğdem, siklamen, yabani karanfil, glayöl, menekşe, papatya, gelincik, yaban gülü ve böğürtlen bitkilerle rengarenktir. Fauna yönünden de oldukça zengin olan Spil’de yapılan tespitlerde yılkı atları, tavşan, tilki, domuz, sansar, sincap, az miktarda kınalı ve çil kekliğe rastlanırken yırtıcılardan; doğan, atmaca, kartal, akbaba, ötücü kuşların büyük bir kısmı bulunur.
Farklı alternatifler Bölge halkının rekreasyon ihtiyacını gideren Spil Dağı Milli Parkı’nın jeomorfolojik yapısı dağcılık sporuna uygundur. Dağcılık sporu bakımından, bir günde zirveye varılıp inilebilen ender alanlardan biri olan Spil, manzara özelliği ile de önemli bir rekreasyon alanıdır. Doğa yürüyüşleri, yamaç paraşütü, foto safari, izci kampları, gençlik kampları ve benzeri etkinlikler de Spil’de geçireceğiniz keyifli bir günün farklı alternatifleri arasında yer alırken yamaç paraşütü yapmak isteyenler için 1419 metre Merdivencik Tepesi’nde pist bulunuyor. Milli parkın Atalanı Mevkii’nde düzenlenen günübirlik ve kamp alanı bölge halkının yaz – kış rekreasyon ihtiyacını büyük ölçüde karşılıyor. Spil Dağı’nın büyük bir kısmı doğal yapısını korusa da arkeolojik ve mitolojik özelliklerinin yanı sıra dağ turizminin gelişimine uygun bir alan olan Spil Dağı Atalanı Yaylası 1995 yılında turizm merkezi ilan edilmiştir. İçme suyu, aydınlanma, tuvalet, piknik ve oyun alanları ile iki adet kır gazinosunun bulunduğu Atalanı’nda, ziyaretçilerin kendi çadır ve karavanlarıyla kamp yapmaları mümkün. Ayrıca yine bu alanda bulunan, toplam 128 yatak kapasiteli dağ evlerinde de, önceden
rezervasyon yaptırarak dört mevsim kalınabiliyor. Spil Dağı Milli Parkı yerleşim ve gelişim bölgesi olan 1250 metre yüksekliğindeki Atalanı Yaylası’na, Manisa’dan 24 kilometre, İzmir-Ankara karayolunun 36. kilometresindeki Sütçüler kavşağından ise 17 kilometrelik bir yolla ulaşılıyor. Spil’e çıkarken sağa ayrılan bir yolla ulaşılan ve 800 metre rakımı olan Sultan (Kiraz) Yaylası, kiraz bahçeleri, çam ağaçları, soğuk suyu ve serin havası ile kente yakın piknik yapılabilecek alanlardan biri. Manisa’ya 14 kilometre mesafede bulunan yaylada yazları hayli sıcak geçtiğinden Osmanlı döneminde kentte hüküm süren şehzadeler ile yakınlarının yılın bir kısmını burada geçirmeleri nedeniyle “Sultan Yaylası” adıyla anılıyor. Günübirlik kullanılabilen bir diğer dinlenme yeri de Spil Dağı’nın eteklerinde bulunan, Merkez İlçe’ye 3 kilometre uzaklıkta olan Mevlevihane Orman
grow naturally on free and open spaces in forestry areas or on flat creek beds in masses. The national Park, with all its jacinth, crocus, cyclamen, wild pink, gladiole, violets, daisy, poppies, brier rose, black berry, displays every touch of colour throughout the year. The national park is also rich in fauna: The array of animals is composed of jades, rabbit, fox, boar, marten, red squirrel; red and grey partridges in small numbers; birds of prey such as hawk, sparrow hawk, eagle, vulture and most of the passeriforms.
Different alternatives The geo-morphological structure of National Park of Mount Spil, an area fulfilling the recreational needs of local people, is very suitable for mountaineering. In respect of this sport, Mount Spil is one of the rare locations which renders daily climbs possible with the ascent and
the descent on the same day and it’s an important recreation area providing panoramic views. Walks in the nature, paragliding, photo safari, scout and youth camps and other similar activities are alternatives of a cosy day on Spil and a track is available on the Merdivencik Hill at 1419 metres for those who are enthusiastic of paragliding.
Değişik jeolojik oluşumlar ile zengin florasının yanı sıra doğal ve kültürel peyzajın en güzel örneklerinin sergilendiği Spil Dağı tarihsel sürecinin yansıması olan yapılarıyla da ilgi çekiyor. Manisa Kalesi, Niobe (Ağlayan Kaya) ve Kybele Kaya Kabartması Spil gezinizde görmeden dönmemeniz gereken yapılar.
Nasıl gidilir? Manisa merkezine 24 kilometre uzaklıkta ve yolu asfalt olan Spil Dağı Milli Parkı’na İzmir’den gelmek isteyenler de İzmir-Ankara yolundan Sütçüler Köyü’nü takiben ulaşabilirler.
Sultan (Kiraz) Plateau, at a height of 800 metres reachable by a road turning right when climbing to Spil, is one of the picnic areas next to the city with cherry gardens, pine trees, cold potable water and fresh air. As summers are very hot on the plateau situated 14 km away from the city, the Ottoman Shahzades ruling the city during the Ottoman Empire and their relatives used to spend a part of the year here, for this reason it’s also called “Sultans’ Plateau”. Another recreation area is the Mevlevi Lodge Forest Recreation Ground located on the slopes of Mount Spil 3 km away from city centre. A wilderness cafe, buffet, cook stove, picnic benches, potable water, play grounds and parking places are available in the Mevlevi Lodge , which was laid out in 1973 on a ground of 16 hectares. Besides these one can also make use of the shooting area of the Ministry of Youth and Sport, a trapshooting ground and a restaurant.
How to go? The National Park of Mount Spil, located 24 km away from Manisa city centre, is accessible via an asphalt road and the visitors coming from İzmir can reach it following the exit of Sütçüler village on the İzmir – Ankara highway.
Mart - Nisan‘ 11
Farklı alternatifleri bir arada sunan Spil Dağı’nın diğer bir özelliği de panoramik yönden çeşitlilik arz etmesi. Manisa’dan Spil Dağı’na çıkarken Sultan Yaylası’na 800 metre mesafede bulunan seyir yerindeki terastan Manisa’nın kuşbakışı manzarasını, daha ileride yine yol üzerinde bulunan seyir noktasından İzmir Körfezi’ni, hava açık ise Poyrazoğlu Tepesi civarından Yunt Dağları ile Aliağa Körfezi’ni görmek mümkün. Bunlardan başka Atalanı Mevkii’nden toprak bir yolla ulaşılan Seyirtepe de, Gediz Vadisi ve Manisa’nın tüm güzelliği ile seyredilebileceği noktalardan biri.
Mount Spil, having various geological formations and a rich flora and displaying the most beautiful examples of the natural and cultural landscape, also stands out with its structures reflecting the historical background in the region. The Castle of Manisa, Niobe (The Crying Rock), the Cybele Rock Relief are places which you shouldn’t fail to see on a trip to Spil before you leave the region.
103 Manisa Turizm
İçi Dinlenme Yeri. 1973 yılında 16 hektarlık bir alan üzerinde kurulmuş olan Mevlevihane’de kır gazinosu, büfe, ocak, piknik bankları, içme suyu, oyun alanları ve otopark gibi olanakların yanı sıra Gençlik ve Spor Bakanlığı atış poligonu, trap sahası ve lokanta da bulunuyor.
Daily and camping area in Atalanı locality in the National Park provide recreation in summer as well as in winter. As a large part of Mount Spil preserved its natural structure, Atalanı Plateau, an area suitable for mountain tourism with its archaeological and mythological peculiarities, has been declared as tourism centre in 1995. In this area where potable water supply, lighting fixtures, toilets, picnic areas and playgrounds, two wilderness cafes are available, the visitors can camp in caravans or in their own tents. One can stay in the chalets in this area with a total number of 128 beds in summer and winter with prior reservation. Atalanı Plateau at a height of 1250 metres, designated as build-up and development area of the Mount Spil National Park can be reached from Sütçüler junction, which is 36 km away from İzmir-Ankara highway and 24 km away from Manisa, by a 17-km road.
Another characteristic of the Spil Mount, that provides different alternatives all together, is the diversity of panoramic views. Going up to Spil, a watching terrace, at 800 metres from Sultans’ Plateau, offers a bird’s-eye view over Manisa and İzmir Bay can be watched from another terrace further on the same way and one can watch from Poyrazoğlu Hill the Yunt Mountains and the Bay of Aliağa under fair weather conditions. Seyirtepe, which is accessible via an earth road from Atalanı location, is also a point, among others, to watch the Valley of Gediz and Manisa in all their beauty.
H
ayalin
dönüştüğü
köy
The village where dreams come true
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
104
ayata
Ayvacık Köyü’nde yaşama dönüş, Nursel Karaosmanoğlu Şimşek’in herkese örnek olacak öyküsü aynı zamanda… Bir hayale tutunmak, hayata tutunmakla eşdeğer…
Coming back to life in Ayvacık Village is the exemplary story of Nursel Karaosmanoğlu Şimşek at the same time… Holding on to a dream is equivalent with holding on to life…
Hastalığınız hangi süreçte çıktı ortaya? Köyün hastalığınıza ne gibi etkileri oldu? ŞİMŞEK: Ben köye yerleşmek istediğimde rahatsızlığımın farkında değildim. Sadece emekli olmaya yakındı. Gittik, Manisa Spil Dağı’ndaki Ayvacık Köyü’nü gördük. O zaman köy, elektrik, su, yoldan yoksun, üç dört hane olan bir yerdi. Ama bizim emekli olunca
It is the dream of many people, who walk the excitable route of life with quicksteps, during the retirement period: to sustain the life in a locality which is far from the crowds of the city, nested with nature, where the peaceful silence prevails. This is the story of a woman who went after such a dream and concluded the ugly game played by life with victory. Nursel Karaosmanoğlu Şimşek, who had taught modern dance, rhythmic gymnastics and ballet during the years when she was a lecturer at the university, held on to the thin line of life with the dreams of settling in a village house, cultivating products in her garden during her retirement years. Saying, “Because the tastes of vegetables and fruits have changed so much that people have forgotten their real tastes”, Şimşek continues her sentences as follows, “At least,
Toprağında yetişen ürünlerin tadı diğer topraklarda yetişenlerden çok farklı. Bunun ancak yiyince farkına varıyorsunuz. The taste of products that grow on their soil is very different from those that grow on other soils. You realise this only when you eat.
Mart - Nisan‘ 11
Ayvacık Köyü’ne yerleşmeye nasıl karar verdiniz? ŞİMŞEK: Emekli olmadan önce zaten böyle bir yere yerleşmeyi istiyordum, kendim ekip kendim biçeyim diye. Çünkü artık sebzelerin ve meyvelerin tatları
o kadar çok değişti ki, gerçek tatlarını insanlar unutur oldu. Hele bizden sonra torunlarımız, torunlarımızın çocukları asla gerçek tatları bilmeyecekler. Bu endişeyi taşıdığım için böyle bir yer alayım, kendim ekeyim, biçeyim, en azından gerçekten sebze ve meyvelerin tatlarını torunlarım görsünler, bilsinler ki unutmasınlar, onlar da aynı şeyi devam ettirsinler düşüncesiyle böyle bir işe kalkıştım.
105 Manisa Turizm
Yaşamın telaşlı güzergahını hızlı adımlarla yürüyen çoğu kimsenin hayalidir emeklilik döneminde: Şehrin kalabalığından uzak, huzur veren sessizliğin hakim olduğu, doğayla iç içe bir yörede hayatını sürdürmek. Böyle bir hayalin peşinden gidip, hayatın kendisine oynadığı tatsız oyunu zaferle sonuçlandırmış bir kadının hikayesi bu. Üniversitede öğretim üyesi olduğu yıllarda modern dans, ritmik jimnastik ve bale öğretmenliği yapan Nursel Karaosmanoğlu Şimşek, emeklilik yıllarında bir köy evine yerleşip, bahçesinde ürünler yetiştirmek hayaliyle tutunmuş yaşamın ince çizgisine. “Çünkü artık sebzelerin ve meyvelerin tatları o kadar çok değişti ki, gerçek tatlarını insanlar unutur oldu.” diyen Şimşek, “En azından gerçekten sebze ve meyvelerin tatlarını torunlarım görsünler, bilsinler ki unutmasınlar.” cümlesiyle devam ediyor sözlerine. Nursel Hanım’ın bu düşünceyle çıktığı yol, Manisa Spil Dağı’ndaki Ayvacık Köyü’ne yerleşme kararıyla son bulmuş. Köyden yer almak için gidip geldiği dönemde karşılaştığı kötü sürpriz, Şimşek’in öyküsünün de başlangıç noktası…
Ayvacık’a son derece halsiz gelenler birkaç gün içerisinde kendilerini çok daha mutlu, rahat ve enerjik hissediyorlar.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
106
The people who come to Ayvacık in an utterly weary mood feel themselves much more joyful, comfortable and energetic in a few days.
zaten aldığımız para ancak orada bir yer almaya uygun olacağı, ayrıca yeri ve manzarası da çok güzel olduğu için Ayvacık Köyü’ne yerleşmeye karar verdik. Çam ormanı içerisinde, minicik bir yerdi. Yer almak için gidip gelirken rahatsızlığım ortaya çıktı. Mide ağrısıyla hastaneye gittim. Metastatik karaciğer kanseri olduğumu öğrendim. En fazla üç ay yaşarsın, mucize olursa belki altı ay, dediler. Ama ben hiçbir zaman o kadar kısa bir ömürle kalacağımı düşünmedim. Eşime “Benim ölmeye niyetim yok, sen al orayı, ben orada yaşayacağım ama üç gün, ama üç saat, ama üç dakika ama orada yaşamadan ölmeyeceğim.” dedim. O şekilde aldık burasını. 17 yıldır da yaşıyorum. Bölgede gerçekleştirdiğiniz eko turizm çalışmalarından bahsedebilir misiniz? ŞİMŞEK: Biz Ayvacık’a gittiğimizde son derece bakir, insan eli değmemiş bir yerdi. Yani orada yaşayan üç beş aile kendi yiyeceklerini yetiştirmek için topraklarını işlemişler. Sadece domates, patlıcan, koçan dedikleri bir bitki, kendi doğal yapısına uygun cevizi ve kirazı var. Gittiğimizde kendi bahçemizde biz de bunları yetiştirmek istedik. Hiç tarım ilacı değmemiş, hormon değmemiş. Hala da öyle, değmedi. Ben kendi bahçemde, kendi yiyeceğim ürünleri, sebze ve meyvelerimi kendim yetiştirmeye başladım. Zamanla çeşitlilik de arttı. O zamana kadar çilek, badem yetiştirilmemiş, ben başladım yetiştirmeye. Belki 20 çeşit biberim var. Ayvacık domatesi özel bir domates, başka hiçbir yerde yetişmiyor. Hem büyük, hem ince kabuklu, hem de sulu. Bir domates 1 kilo 100
gram, 1 kilo 200 gram geliyor. Bütün bu yetiştirdiğim ürünlerin tohumlarını kendim alıyorum. Kendim tohumdan fide yapıyorum. Ondan sonra bahçeye o fideleri geçiriyorum. Gerçek anlamda organik, çünkü tohumlar da organik. Bir domatesi meşhur, bir de Ayvacık barbunyası. Hem kılçıksız hem içli olmasına
Nursel Karaosmanoğlu Şimşek
my grandchildren should experience the real tastes of vegetables and fruits, they should not forget it.” The journey taken by Mrs. Nursel with this thought has arrived at the conclusion with the decision of settling in Ayvacık Village that is located on Manisa Spil Mountain. The bad surprise she had encountered
rağmen taze tüketilebiliyor. Olağanüstü bir tadı var. Toprağında yetişen ürünlerin tadı diğer topraklarda yetişenlerden çok farklı. Bunun ancak yiyince farkına varıyorsunuz.
In which course did your disease emerge? What kind of effects has the village had on your disease? ŞİMŞEK: I was not aware of my disease when I intended to settle in the village. It was just during when I was about to retire. We went and saw Ayvacık Village on Manisa Spil Mountain. Back then,
Could you tell us about the eco tourism works you have carried into effect in the region? ŞİMŞEK: When we first came to Ayvacık, it was utterly an untouched place. In other words, a few families living there had cultivated their lands in order to
Manisa şehzadelerinin gelip av yaptıkları, dinlendikleri bir alanmış zamanında Ayvacık. Bir de geçmeyen hastalığa tutulmuş olanlar gelip rehabilitasyon merkezi gibi kullanırlarmış. Once upon a time, Ayvacık used to be an area where the shahzades of Manisa went hunting and took a rest. Additionally, the people who had incurable diseases came and used here as a rehabilitation centre.
Mart - Nisan‘ 11
Köyün özelliği nedir? ŞİMŞEK: Bizim köyümüz Beyazıt-i Sani eski adıyla, 200-250 yıllık bir köy. Köyümüz, Manisa şehzadelerinin gelip av yaptıkları, dinlendikleri bir alanmış zamanında. Bir de hastalıklara iyi gelen bir yermiş. Geçmeyen hastalığa tutulmuş olanlar gelip rehabilitasyon merkezi gibi kullanırlarmış. Burada iyi oluyorlarmış. Hatta Almanya’dan bir banka müdürü beni aradı. Havada farklı bir sirkülasyon olduğunu ve insanlara iyi geldiğini internetten öğrenmiş. Ben de bunu bilhassa yaşayarak gördüm, birinci örneği benim. Benim dışımda çok insan geldi buraya kanserli. Geldikleri
How did you decide to settle in Ayvacık Village? ŞİMŞEK: Having the plans of growing my own products, I had already wanted to settle in such a place before I retired. Because the tastes of vegetables and fruits have changed so much that people have forgotten their real tastes. Above all, our grandchildren, the children of our grandchildren will never know the real tastes. Since I had such a worry, I decided to enter into this job with thoughts of purchasing such a place, growing my own products, enabling at least my grandchildren to experience and never forget the real tastes of vegetables and fruits and making them sustain the same thing.
the village was a place with three or four houses, which was deprived of electricity, water, road. But since the money we received when we retired would only be suitable to purchase a property there and besides, since it had a very good place and scenery, we decided to settle in Ayvacık Village. It was a tiny place within the pinewood. My disease emerged as we went to the village regularly in order to purchase a property. I went to the hospital with stomach ache. I learned that I had metastatic liver cancer. They said that I would live for three months at most and in case of a possible miracle, maybe six months. But I have never believed that I would live that short. I said to my husband, “I have no intention to die, so you had better purchase that place, I will live there either for three days, three hours, or three minutes, I will not die before I live there.” We purchased here like this. I have been living for 17 years now.
107 Manisa Turizm
Yetiştirdiğiniz ürünler neler? ŞİMŞEK: Ürün çeşitliliği açısından aklınıza gelebilecek tüm sebzeler… Narenciyenin dışında da tüm meyveler... Evimin benim bulunduğu yer bin 20 metre, bahçemin bulunduğu yer bin 30 metre. Yüksek olduğu için narenciye ve zeytin yetişmiyor. Ama onun dışındaki bütün ürünler yetişiyor.
in a period when she went to the village regularly in order to purchase a property is also the starting point of Şimşek’s story…
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
108
grow their own products. It just has tomato, aubergine, a plant called stem, walnut that is suitable for its own natural structure and cherry. When we came here, we wanted to grow those in our own garden, as well. Products without pesticide, hormone. They still are that way, untouched. I started to grow the products, vegetables and fruits to eat, on my own garden myself. In the course of time, the variety has increased. Strawberry, almond had never been planted,
variety… All kinds of fruits, except for citrus fruits… The site where my house is located is 1020 meters and the site where my garden is located is 1030 meters. Citrus and olive trees cannot grow since it is high. But all other products can grow. What is the specialty of the village? ŞİMŞEK: With its former name of Beyazıt-i Sani, our village is a settlement of 200-250 years. Once upon a time,
“2,5 yıl kemoterapi gördüm ama tedaviye devam edebilmemin tek sebebi, o dağda, Ayvacık Köyü’nde yaşıyor olmam.” “I was treated with chemotherapy for 2,5 years, but the only reason I am able to continue the treatment is the fact that I live on that mountain, in Ayvacık Village.” zaman son derece halsiz oluyorlar. Yani aşağıdan o şekilde geliyorlar ama bir iki gün geçtikten sonra kan değerleri yükseldiği için kendilerini o kadar mutlu, o kadar rahat ve o kadar enerjik hissediyorlar ki yani kendileri de bunun farkına varıyorlar. Tabii kendi yetiştirdiğim gıdalardan da onlara sunuyorum. Böylece gerçek anlamda detoks etkisi oluyor. Hanımağa Çiftliği adında bir pansiyon işletiyorsunuz… Pansiyonun özelliği nedir? ŞİMŞEK: Sadece köyde değil Manisa’da tek. Manisa’da Kırsal Turizm Derneği’nin öncülüğünde açılan ilk pansiyon. Pansiyonu açmaya nasıl karar verdiniz? ŞİMŞEK: Zaten pansiyonu açmadan önce de kendi yaşadığım yerde çok misafir konuk ettim. Geliyorlar hiç tanı-
so I started to grow them. I probably have 20 kinds of pepper. The tomato of Ayvacık is a special tomato, it does not grow in any other places. It not only is big, thin-peel, but also watery. A tomato weighs 1 kilogram 100 gram, 1 kilogram 200 grams. I take the seeds of all these products I grow. I obtain seedlings from the seeds on my own. And then I plant these seedlings on the garden. They are organic in real terms, because the seeds are organic. It is famous with its tomato and additionally with shell beans of Ayvacık. It could be consumed freshly, even though it is both awnless and full inside. It has a wonderful taste. The taste of products that grow on their soil is very different from those that grow on other soils. You realise this only when you eat. What are the products you grow? ŞİMŞEK: All kinds of vegetables you can remember, in terms of product
our village used to be an area where the shahzades of Manisa went hunting and took a rest. Additionally, it used to be a place healing diseases. The people who had incurable diseases came and used here as a rehabilitation centre. They got well here. Indeed, a bank manager from Germany called me. He had learned from the internet that the air has a different circulation and it is good for people. I, on the other hand, have witnessed this through experiencing in particular; I am the first example. Outside of me, many people having cancer have come here. When they come, they are utterly in a weary mood. In other words, they come from the city that way, but after a few days, since their blood values get high, they feel so joyful, so comfortable and so energetic that they realise this themselves as well. Of course, I also present them the food I grow on my own. By this way, a real detox effect occurs.
Pansiyonda kaç kişi ağırlayabiliyorsunuz? ŞİMŞEK: Pansiyon deyince bunu oda olarak düşünmemek lazım. Biraz modernize edilmiş bir köy evi. Yer yatağı yapılıyor odalarda. Toplam 10 - 15 kişiyi ağırlayabiliyorum. Ama bunlar ayrı ayrı oda değil. Onun için grup, birbirini
How did you decide to open the pension? ŞİMŞEK: I had already welcomed many guests in the place I lived, before opening the pension. The people I have never seen before come here, I give them my own room and they stay there for one or two days. This happened so frequently. But since a large number of visitors come, they decided to open a pension as an activity of the Rural Tourism Association. Head of the Rural Tourism Association, Dear Nedim Zurnacı was considerably supportive and such a place was opened for the first time in Manisa. Moreover, I found it a little funny. It is a very small place, 40 square meters, I doubted whether it would be suitable to open it to tourism or not. The demand is considerable; although it cannot meet all demands, it can meet a little amount. Of course, mostly the people having diseases come. I always say the following; I was treated with chemotherapy for 2,5 years, but the only reason I am able to continue the treatment is the fact that I live on that mountain, in Ayvacık Village. If I lived in the city, I would not have the chance of receiving that much chemotherapy. Because when the blood values decrease, you have no chance of receiving chemotherapy. But since I lived on the mountain, I got the opportunity to increase my blood values
again and was able to receive chemotherapy for long years. Since I received, I did not give the cancerous cells the chance to get over. I never delayed it. I wanted other people to see this as well and come here. This is the greatest reason. We just aim to provide service for the people, whether healthy or not, and make them experience these beauties. I am alive, and when they are alive too, I get happier. Do you do promotional activities? ŞİMŞEK: Both the Governorship of Manisa and the Rural Tourism Association have profoundly supported me. They still do. For example, we opened a stand at the Agriculture Fair that was opened in Manisa. We presented the people this beauty. We also opened a stand at the Tourism Fair of İzmir and made promotions for people there. In the international sense, we went to Bulgaria. We made our promotion there and obtained information once again. We also took place at the International Tourism Fair of İstanbul. How many people can you welcome in the pension? ŞİMŞEK: Considering the pension, this should not be approached as room. It is a bit modernized village house. Beds are laid on the ground in the rooms. I can welcome totally 10 – 15 people. But this number does not include separate rooms. Therefore, we get more pleased if the group is consisted of families, relatives, mother, father, children who know one another. So you present the food prepared from the vegetables and fruits that you
Mart - Nisan‘ 11
Tanıtım çalışmaları yapıyor musunuz? ŞİMŞEK: Hem Manisa Valiliği hem de Kırsal Turizm Derneği bana son derece destek oldular. Hala da destek oluyorlar. Örneğin Manisa’da açılan Tarım Fuarı’nda bir stant açtık. İnsanlara bu güzelliği tanıttık. İzmir Turizm Fuarı’nda da stant açtık. Orada insanlara tanıttık. Uluslararası, Bulgaristan’a gittik. Orada tanıtımımızı yaptık ve yine bilgi edindik. İstanbul Uluslararası Turizm Fuarı’nda da yer aldık.
You keep a pension named Hanımağa Çiftliği… What is the specialty of the pension? ŞİMŞEK: It is unique not only in the village, but also in Manisa. It is the first pension that was opened under the leadership of the Rural Tourism Association in Manisa.
109 Manisa Turizm
madığım kişiler, kendi odamı veriyorum, bir iki gün orada kalıyorlar. Bu o kadar çok oldu ki. Ama gelen giden çok olduğundan ve Kırsal Turizm Derneği’nin faaliyeti olarak da pansiyon açalım dediler. Kırsal Turizm Derneği Başkanı Sayın Nedim Zurnacı çok destek oldular ve Manisa’da ilk kez böyle bir yer açıldı. Hatta bana biraz komik geldi. Çok küçücük bir yer, 40 metrekare, turizme açılışı mı olur diye düşündüm. Talep çok; bütün talepleri karşılamasa da küçük bir miktarını karşılayabiliyor. Tabii hasta olan insanlar daha çok geliyorlar. Ben şunu söylüyorum; 2,5 yıl kemoterapi gördüm ama tedaviye devam edebilmemin tek sebebi, bu dağda, Ayvacık Köyü’nde yaşıyor olmam. Eğer ben şehirde yaşasaydım bu kadar kemoterapi alma şansım olmazdı. Çünkü kan değerleri düşünce kemoterapi alma şansınız yok. Ama ben dağda yaşadığım için kan değerlerimi tekrar yükseltme şansına sahip oldum ve uzun yıllar kemoterapi alabildim. Alabildiğim için de kanserli hücrenin yeniden kendini toparlamasına fırsat vermedim. Hiç aksatmadım. Bunu diğer insanlar da görsün ve gelsinler istedim. En büyük sebep de budur. Bütün amacımız insanlara, sağlıklı olanlara ve olmayanlara hizmet götürüp bu güzellikleri yaşatmak. Ben yaşıyorum, onlar yaşadığı zaman da daha mutlu oluyorum.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
110
tanıyan, aile, akraba, anne, baba, çocuk olursa tabii çok daha iyi oluyor. Kendi yetiştirdiğiniz sebze ve meyvelerden hazırlanan ürünleri sunuyorsunuz konuklarınıza… ŞİMŞEK: Evet, yazın bahçeden koparıp getiriyorum domatesi, salatalığı masalarına, kahvaltı sofralarına. Kışın da yine kendi yaptığım ürünleri sunuyorum. Mesela dağda yapılan keçi peynirini sunuyorum ki bugün dünyada sürekli keçi peynirinin en sağlıklı peynir olduğu bilinir. Zeytinim yine özel. Başka bir köyden, özel yapım zeytin getiriyorum. Bunlar benim yapacağım işler değil ama bunları da sunuyorum, çaba sarf edip bunları getirtiyorum. Yaptığım zeytinyağlı yemekler, dolmalar, kendi bahçemin ürünü. Kışın dondurucudan çıkarıp, yapıp veriyorum. Yazın da zaten bahçeden koparıp veriyoruz. Reçellerim, marmelatlarım, turşularım, konservelerim, soslarım hepsi kendi bahçemin ürünü. Bölgede sizin gibi girişimcilerin artması ya da eko turizm çalışmalarını daha geliştirmek için neler yapılmalı? ŞİMŞEK: Aslında çok şey yapılabilir ama benim bütün korkum, endişem doğallığın bozulması. Çünkü insanların girdiği yer ne yazık ki yok olmaya mahkum. Onun için fazla insan gelsin, yani burada inşaat yapılsın istemiyorum. Ben köydeki mevcut evlerin daha kullanılabilir hale getirilmesini istiyorum. Bizim köyümüz fakir bir köy, gelir düzeyi son derece düşük. Hem o insanlara gelir sağlansın hem doğal sistem bozulmasın. Çok az belki birkaç ev bungalov tipinde, 10-15 günlük periyotlar halinde verilebilir ama onun dışında insanlar gelsin, buraya evini yapsınlar, otursunlar, orada yaşasınlar, bunu istemiyoruz. Benim projem şu: Türkiye’de kanser hastalığına yakalanıp, mücadele etmiş, kurtulmuş insanları oranın en güzel mevsimi olan Eylül ayında 10 günlüğüne toplayıp, kansere yakalanmadan önceki hayatları, hayata bakışları, kansere yakalanıp kurtulduktan sonraki hayata bakışlarını, hikayelerini, gelecekteki düşüncelerini herkes birbirine anlatsın istiyorum. Manisa’nın çevresi doğal ve tarihi güzelliklerle dolu. Hem Manisamızı ve çevresini tanıtalım, oraları gezsinler ve bunu ilerleterek uluslararasına çevirelim.
Amacımız ilk önce Manisa ve çevresi, sonra Türkiye’nin tanıtımı ve hasta olan insanların umutlarını yeşerterek “Bu kadar insan yakalanmış kansere ama kurtulmuşlar. Şimdi bir arada toplanıp, bunun tadını çıkartıyorlar. Ben de kurtulabilirim, ben de o gruba katılabilirim.” düşüncesini uyandırmak. Çünkü kanseri yenmenin yüzde 50’si moral… Moraliniz iyiyse, yenme çabanız kuvvetliyse, aldığınız kemoterapilerle yenilmeyecek bir hastalık yok. Buna kanser de dahil. Böyle de bir hizmeti götürmek istiyorum. Nasıl bir yer hayal ediyorsunuz? ŞİMŞEK: Rehabilitasyon merkezi gibi. Ben bunu Ege Üniversitesi’ndeki doktorlarımla da görüştüm. Onlar da destek vereceklerdi. Evlerin önünde hobi bahçeleri olan bir yer. Orada hastalığını düşünmek yerine bahçeye ektiği domatesi, biberi düşünsün, bir sonraki kemoterapiden sonra, “Bir an evvel ayağa kalkayım, gideyim, ne oldu domatesim, biberim yetişti mi? Gideyim koparayım.” düşüncesiyle hastalığını düşünmeden tedavisini yapsın ama geleceğe de umutla bakıp bir amacı olsun.
grow on your own, for your guests… ŞİMŞEK: Yes, I pick the tomato, cucumber in the garden and put them on their tables, breakfast boards in summer. In winter, on the other hand, I present them my own products as well. For example, I present the goat’s cheese which is made on the mountain and is known to be the healthiest cheese in the world today. My olive is special as well. I bring tailored product olive from another village. These works are not what I can do, but I present them too; I make effort and bring them. The dishes with olive oil, the
one another. The environs of Manisa is full of natural and historical beauties. So let’s introduce our Manisa and its environs, enable the people to take tours there and let’s take this forward and make it international. Our primary goal is the presentation of Manisa and its environs, and then Turkey; and to evoke the thought of “This many people caught cancer, but they have survived. Now they gather together and enjoy this. I can survive as well, I can join that group, too.” through refreshing the hopes of the people having diseases, Because beating cancer is owed to spirits 50 percent… If you have good spirits and have a strong beating effort, then there is no disease in the world that cannot be beaten with the chemotherapies you receive. Cancer is included as well. I want to provide such a service. What kind of a place do you dream of? ŞİMŞEK: Like a rehabilitation centre. I have discussed this with my doctors at Ege University, as well. They intended to provide support, too. It is a place having hobby gardens in front of the houses. The person should just think of the tomato, pepper planted in the garden instead of her/his disease, receive her/his treatment without thinking about the disease with the thought of “I need to get better and go there as soon as possible. What has happened to my tomatoes; has my pepper grown? I need to go and pick them” after the next chemotherapy, however, s/he should look to the future with hope and have a purpose.
Mart - Nisan‘ 11
What should be done in order to increase the entrepreneurs like you or develop the eco-tourism activities further in the region? ŞİMŞEK: Actually, a lot of things could be done, but the only thing I am scared of or worried about is the spoilage of naturality. Because the place where the people run into is unfortunately confined to be destroyed. Therefore, I do not want so many people to come, in other words build buildings here. I want
to make the available houses in the village become more useable. Our village is a poor village, its level of income is considerably low. The village people should be provided income and at the same time, the natural system should not be spoiled. Very few, maybe just a few houses have the type of bungalow; they could be given in periods of 10-15 days, but apart from that, we do not want people to come, build houses, settle in and live here. My project is as follows: I want to bring the people who had cancer, struggled and survived in Turkey together for 10 days in September which is the best season of this place and enable them to talk about their lives before the disease, their views of life, their attitudes to life after having the disease and surviving, their stories, their thoughts about the future with
111 Manisa Turizm
stuffed dishes I cook are the products of my garden. I take them off the fridge in winter, and then cook and present them. In winter, on the other hand, we pick them in the garden and present them. My jams, marmalades, pickles, canned foods, sauces are all the products of my own garden.
Zengin mirası
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
112
Its rich heritage glamorises tables
sofraları süslüyor
Tarihsel süreçte pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Manisa, zengin kültürel mirasını mutfaklarına da taşıyor.
Manisa, which has hosted many civilizations in the historical process, carries its rich cultural heritage to the kitchens as well.
MEHMET EMİN AVŞAR Halk Kültürü Araştırmacısı Researcher of Folk Culture
Manisa, genel olarak Ege yöresinin hemen hemen tüm özelliklerini taşımakla birlikte kendine özgü nitelikleri de olan bir kentimizdir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, halk kültürünün tüm diğer öğeleri gibi yemek kültürü de canlı, akışkan, değişkendir. Elbette etkileşimler, göç olgusu ile yaşanan doğrudan değişimler olabilmektedir. Anadolu’nun tarihsel süreçte pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptığı, o nedenle de çok zengin bir kültürel senteze ulaştığı hep söylenegelmektedir. Doğal olarak Manisa da bu zenginlikten payını
As well as carrying almost all of the characteristics of the Aegean region in general, Manisa is a city with distinctive qualities. First of all, I should indicate that just like all other elements of the folk culture, the cuisine culture is alive, mobile and changeable, too. Of course, there might be interactions and direct changes that are experienced with the phenomenon of migration. It has always been said that Anatolia has hosted many civilizations in the historical process and therefore, reached a very rich cultural
It is possible to observe culturally different qualities in different allocation units and even within the same settlement area, concerning the distance of the settlement area from the centre, its location on the mountain Manisa, hem hayvancılık hem de bahçe ve tarla or the plain, the identities, economic tarımcılığı açısından çok şanslı bir kent olduğu conditions of the people who have için, mutfağında et, süt, sebze, meyve, çok settled here from the past until today. çeşitli otlardan yararlanılarak yapılan zengin These cultural differences reflect on örnekler bulunmaktadır. Zeytincilik ve zeytinyağı the field of cuisine as a richness, just üretimi, tüm Ege’de olduğu gibi Manisa’da da like in other fields. mutfak kültürünü çok etkilemiştir. Since Manisa is a very luck city, in Sıradan günlerde yapılan pek çok yemeğin terms of both stockbreeding and yanı sıra kimi yemekler neredeyse yalnızca özel garden and field crop agriculture, its günlerde yapılmaktadır. Örneğin Sura Kurban cuisine contains rich samples made Bayramının birinci günü akşamüzeri, kesilen through using meat, milk, vegetable, kurbanın sağ ön kolu ve kaburga bölümü alıfruit and various herbs. Olive oil narak, hazırlanan içle doldurulup ağzı çamurla production has also greatly sıvanmış fırında 8-10 saat pişirilen ve ertesi affected the sabah kahvaltıda yoğurt, ayran ya da mevsim salatası ile birlikte tüm ailece yenen törensel bir yemektir. Yöremizde yapılan araştırmalarda çorbalar, et yemekleri, etli yemekler, zeytinyağlı yemekler, pilavlar, sarma ve dolmalar, hamurlu yemekler, börekler, salatalar, tatlı ve şekerlemeler vb. başlıkları altında yaklaşık 480 değişik tür yemek saptanmıştır. Aynı adı taşıyan farklı yemekler olduğu gibi, farklı adda aynı yemeklerin olabildiği gözlemlenmiştir. Derginin bundan sonraki sayılarında yemek tanıtımlarını pişirilebilir nitelikte vermeyi düşünüyoruz.
cuisine culture in Manisa, as in the whole Aegean. As well as many dishes cooked on ordinary days, some dishes are cooked almost only on special days. For example, “Sura” is a ceremonial dish that is cooked on the first day of the Sacrifice Holiday towards evening through getting the right forearm and rib section of the sacrificed animal, covering it with the prepared stuffing, cooking it in an oven plastered with mud for 8-10 hours and then eaten with yoghurt, buttermilk or a seasonal salad during the breakfast of the next morning as a family. As a result of the studies carried out in our locality, approximately 480 types of different dishes have been determined under the titles, such as soups, meat dishes, dishes with meat, olive oil dishes, rice dishes, stuffed dishes, crust dishes, pastries, salads, desserts and candies. It has been observed that as well as different dishes with the same name, there might also be same dishes with different names. We are planning to give the food presentations in a cookable quality in the next issues of the magazine.
Mart - Nisan‘ 11
Yerleşim alanının merkeze yakın ya da uzak oluşuyla, dağda ya da ovada bulunmasıyla, geçmişten günümüze buralarda yerleşenlerin kimlikleri, içinde bulundukları ekonomik koşullar ile ilgili olarak farklı yerleşim birimlerinde, hatta aynı yerleşim alanının içinde bile kültürel açıdan birbirinden farklı nitelikler gözlemlemek mümkündür. Bu kültürel farklılıklar diğer alanlara olduğu gibi mutfak alanına da zenginlik olarak yansımaktadır.
synthesis. Naturally, Manisa has received its share from these richnesses as well. However, I think that trying to describe, entitle the cultural characteristics of the public with sharp, thick lines within the boundaries of a province is not a scientific approach at all. Therefore, as we mention the local, peculiar qualities of Manisa, we do not have an argument claiming that no other province could have these qualities.
113 Manisa Turizm
almıştır. Ancak, halkın kültürel özelliklerini bir ilin sınırları içinde keskin, kalın çizgilerle tanımlamaya, adlandırmaya çalışmanın çok da bilimsel bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum. O nedenle Manisa’nın yerel, özgün niteliklerinden söz ederken başka hiçbir ilde bu niteliklerin olamayacağı gibi bir savımız söz konusu değildir.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
114
Kursan’dan günümüze
Yazı ve Fotoğraflar/Article and Photographs: Ceyda Adar, Kurşunlu Kaplıcaları Arşivi
ŞİFA KAYNAĞI Doğanın sunduğu tüm nimetlerin bir arada bulunduğu Kurşunlu Kaplıcaları suyuyla hastalıklara, doğal güzellikleriyle ruha şifa dağıtıyor.
Kurşunlu Thermal Springs, where all the blessings presented by the nature exist together, deliver healing for diseases with its water and for the spirit with its natural beauties.
From Kursan until today SPRING OF HEALING
Kaplıca yolunda ilerlerken ağaçlarla süslü piknik alanı ve seralar beklentilerin üzerinde tatil keyfinin ilk ipuçlarını veriyor. Yeşilin tüm tonları eşliğinde Kurşunlu Kaplıcaları’na vardığınızda ise hastalıklarınızdan daha ilk anda uzaklaşıp, doğanın sesinin verdiği huzura ve kaynağın şifalı sularına bırakıyorsunuz kendinizi. Salihli Belediyesi Kurşunlu Kaplıcaları’na
Mart - Nisan‘ 11
Doğanın bize sunduğu dertlere derman kaynaklardan en önde geleni olan su, kaplıcalarla bir kimliğe bürünür ve hastalıklarına şifa arayanların öncelikli durakları arasında yer alır. Biz de rotamızı Ege’nin en önemli kaplıcalarından biri olan Kurşunlu Kaplıcaları’nı yakından görmek için Manisa’nın Salihli İlçesi’ne çeviriyoruz. Salihli’ye 6 kilometre uzaklıkta bulunan Kurşunlu Kaplıcaları’na, Salihli’ye varmadan, İzmir-Ankara yolundan güneye doğru dönen 2 kilometrelik bir yolla ulaşılıyor. Yolun bitiminde karşınıza çıkan manzara, bir kaplıcadan çok daha fazlasını sunuyor. Doğanın sunduğu tüm nimetler art arda dizilmiş, suyuyla hastalıklara, doğal güzellikleriyle ruha şifa dağıtıyor.
115 Manisa Turizm
İnsanoğlu en eski çağlardan günümüze değin hastalıklarına şifa olsun diye doğanın mucizevi yüzüne dönmüştür yüzünü. İnsanlık tarihi kadar eski doğal kaynaklar çağımızda modern tıbbı destekleyici bir unsur olarak varlığını sürdürse de, yüzyıllardır hastalıklarına çare arayan insanların umut kapısıdır adeta. Doğadan gelen sağlık kimi zaman su olur dolar benliğe kimi zaman çamura bürünüp akar tüm bedene.
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
116
Kursan’dan günümüze şifa dağıtan Kurşunlu Kaplıcaları’nda kadın – erkek olmak üzere iki termal havuz, iki sauna, fizik tedavi ve rehabilitasyon üniteleri buluyor. At Kurşunlu Thermal Spring which has been delivering healing from Kursan until today, there are two thermal pools, two saunas, physical therapy and rehabilitation units for women – men.
ait tesis 1987 yılında hizmet vermeye başlamış. Ancak kaplıca sularının insanlığa hizmeti mitolojik hikayelere konu olacak kadar eskiye dayanıyor. Hikayeye göre, Kral Midas, çok sevdiği kızı Kursan’ın güzelliğine öylesine hayrandır ki, “Bu güzelliği yaratsa yaratsa bir tanrı yaratır, o halde ben de bir tanrıyım.” diye gururlanır. Tanrı Zeus çok kızınca bu söze, bir ders vermek için Midas’a, yaralar içinde bırakır kızı Kursan’ı. Yaralardan kurtulabilmesi için Kursan’ın, tek çözüm, işte bu şifası gizli sularda yıkanmasıdır. Kursan çıktığında sudan, hiçbir iz kalmayacaktır yaralarından. İşte o günden bugüne Kursan’ın iyileştiği suyun adı Kursan, Kursun, Kurşun diye söylene söylene sonuçta Kurşunlu olmuş.
Hastalıklara olumlu etki Kursan’dan günümüze şifa dağıtan Kurşunlu Kaplıcaları’nda kadın ve erkeklere özel olmak üzere iki termal havuz, iki
From the ancient times until today, the mankind has turned his face towards the miraculous face of the nature, in the expectation that it would heal the diseases. Although the natural springs, which are as old as the history of humanity, exist as a supporting element for the modern medicine in our age, they are fairly the bridge of hope for those who have been seeking a remedy for their diseases for centuries. The health coming from the nature sometimes becomes water and fills in the self and it sometimes becomes mud and flows over the whole body. Being one of the prominent curing springs presented by the nature for us, water obtains an identity with thermal springs and is among the primary stations for those who seek a remedy for their diseases. We are turning our route towards Salihli District of Manisa, in order to see Kurşunlu Thermal Springs which are one of the most important springs of
sauna, fizik tedavi ve rehabilitasyon üniteleri buluyor. Sağlık sorunlarına tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin en iyi şekilde uygulandığı tesiste ultrason, tens, kısa dalga diaterm enfraruj, interferansiyel, diadinami, galvani faradi, vakum, baker, lumbar ve servikal traksiyon cihazları ve rehabilitasyon aletleri ile tedavi yapılıyor.
While progressing on the thermal spring road, the picnic area and glasshouse embellished with trees give the first clues of a holiday pleasure that is beyond expectations. Once you arrive at Kurşunlu Thermal Springs with all tones of green, you get alienated from your diseases and devote yourself to the peace given by the sound of the nature and healing waters of the spring, from the very first moment.
117 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Kurşunlu, çelikli, kükürtlü, radyoaktifli ve içme değerindeki Kurşunlu Kaplıcası’nı oluşturan 5 kaynak; Kurşunlu Kaynağı, Çelikli Banyo (ya da Kaynak Menba), Uyuz Hamamı, Yukarı Açık Kaynak ve Dere Açık Kaynağı adlarıyla anılıyor. Bu 5 kaynaktan akan suların sıcaklıkları 52 °C - 73 °C arasında PH değeri 5,8. Allahdiyen Köyü’nün bulunduğu bir tepenin altında ve Kurşunlu Deresi yatağının biraz üstünden 5 ayrı noktadan kaynayan sular, banyo ve havuzlarda kullanılıyor.
the Aegean up close. Being 6 kilometres distant from Salihli, Kurşunlu Thermal Springs are accessed through a road of 2 kilometres that takes south from the highway of İzmir-Ankara, before arriving in Salihli. The view that appears at the end of the road presents more than a thermal spring. All the blessings presented by the nature are arranged in a row; it delivers healing for diseases with its water and for the spirit with its natural beauties.
Şifalı suları ile Türkiye’nin önemli termal kaynaklarından olan Kurşunlu Kaplıcaları’nın romatizma, cilt ve kadın hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, sinirsel hastalıklar ile ameliyat sonrası, eklem ve kireçlenme rahatsızlıklarına olumlu etkileri bulunuyor. 12 ay açık olan Kaplıca’nın 270 yatak kapasiteli tesiste konaklayarak 10 günlük paket programlarıyla sağlığınızda gözle görülür bir iyileşme hissetmeniz mümkün. A, B ve C tipinde odaları bulunan The facility of Salihli Municipality, Kurşunlu Thermal Springs started to give service in 1987. However, the service of thermal waters for humanity dates back to such old times that it might be a subject to mythological stories. According to the story, King Midas is so ecstatic about the beauty of his beloved daughter Kursan that he feels proud and says, “This beauty could only be created by a god, so I am a god, as well.” Getting very angry with these words, God Zeus beats his daughter black and blue in order to give Midas a lesson. The only way for Kursan to get rid of the wounds is to have a bath in this water that has a secret healing. Once she gets out of the water, she will have no more wounds. As
118 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Kurşunlu Çayı Vadisi içinde konumlanan Kurşunlu Kaplıcaları’nın bulunduğu çevrenin yeşil doğası ve çayın serin sularının durgun sesi huzurlu bir günü fısıldıyor kulaklarınıza. The green nature of Kurşunlu Thermal Springs, which are located within the Valley of Kurşunlu Stream, and the tranquil sounds of the fresh waters of the stream whisper a peaceful day into your ears.
you see, being pronounced as Kursan, Kursun, Kurşun, the water in which Kursan had been healed has finally become Kurşunlu from that day to this.
Positive effect upon diseases At Kurşunlu Thermal Springs which have been delivering healing from Kursan until today, there are two thermal pools, two saunas, physical therapy and rehabilitation units special for women and men. At the facility, where supple-
mentary treatment methods for health problems are applied ideally, treatments are made with ultrasound, tens, shortwave diathermy infrared, interferential, diadynamia, galvan faradi, vacuum, baker, lumbar and cervical traction devices and rehabilitation tools. 5 sources, which constitute Kurşunlu Thermal Spring that contains the values of lead, steely, sulphuric, radioactivity and mineral are mentioned with the
119 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
konaklama tesisi apart olarak hizmet veriyor. Tüm odalarında termal su bulunan tesiste sekiz adet de jakuzili oda bulunuyor. Tesisin havuz, sauna ve jakuzili odalarından günübirlik yararlanmak da mümkün. Gelen konukların ihtiyaçlarını karşılamaları için açık bulunan market ve restoran da tesisin diğer hizmetleri arasında yer alıyor.
Doğası da büyülüyor Kaplıcanın insan sağlığına olumlu etkileri doğanın mucizevi yansıması suyuyla da sınırlı kalmıyor. Vaktinizin bir bölümünü ayırıp, çevreyi bir keşif turu ile şaşırtıcı güzellikler arasında ruhunuzu dinlendirin. Kurşunlu Çayı Vadisi içinde konumlanan Kurşunlu Kaplıcaları’nın
following names; Kurşunlu Spring, Steely Bath (or Spring Menba), Turkish Bath for the Scabby, Upper Open Spring and Open Stream Spring. The temperatures of waters flowing from these 5 springs are between 52 °C - 73 °C and the PH value is 5,8. Waters, which emerge from 5 different points under a hill where Allahdiyen Village is located and a bit over the bed of Kurşunlu Stream, are used in bathrooms and pools. Being one of the most important thermal springs of Turkey with its healing waters, Kurşunlu Springs have positive effects on rheumatism, dermatological and gynaecological diseases, respiratory tract diseases, neurological diseases and post-operation, joint and calcification disorders. Through lodging at the facility of the Springs which has a bed capacity
120 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
bulunduğu çevrenin yeşil doğası ve çayın serin sularının durgun sesi huzurlu bir günü fısıldıyor kulaklarınıza. Günübirlikçiler için piknik alanı olarak da kullanılan alanda yapacağınız yürüyüş ile çayın kaynağına giderek gürül gürül akan suları seyre dalıp, hayatın gündelik sıkıntılarının tümünden arınabilirsiniz. Mevsimsel renk dönüşümüyle her mevsimi ayrı güzel doğanın yaşattığı sınırsız keyfi ve kaplıcanın şifalı suları sadece hastalıklar için değil, yoğunluktan biraz uzaklaşmak, biraz rahatlatmak için de birebir. Yılda 9-10 bin arası konuk ağırlayan Kurşunlu Kaplıcaları ve doğanın tüm olanaklarını sınırsızca değerlendirmek için bir kaçamak iyi gelir hem ruha hem de bedene. Kurşunlu Kaplıcaları Bahçecik Köyü Tel: 0 (236) 712 50 00 – 712 50 02 Salihli – Manisa
of 270 and is open for 12 months, it is possible for you to feel an observable healing on your health with package programs of 10 days. The accommodation facility, which has rooms of A, B and C types, gives service as apart. At the facility which has thermal water in every room, there are also eight rooms with jacuzzi. It is possible to take advantage of the rooms of the facility that have a pool, sauna and jacuzzi for one day, as well. Market and restaurant, which are kept open in order to meet the needs of the guests, are among the other services of the facility.
Its nature charms as well The positive effects of thermal springs on human health are not limited with its water, which is the miraculous reflection of the nature. Spare some of your time to an exploration tour in the environment and refresh your spirit among the amazing beauties. The green nature of Kurşunlu Thermal Springs, which are
located within the Valley of Kurşunlu Stream, and the tranquil sounds of the fresh waters of the stream whisper a peaceful day into your ears. You can completely get freed from the daily oppressions of life through visiting the spring of the stream and watching the affluent waters just by taking a walk in the area, which is also used as a picnic area by the day trippers. The limitless pleasure presented by the nature which is beautiful four seasons with seasonal colour reversal and healing waters of the spring are effective not only upon the diseases, but also upon getting a bit alienated from the busy life and having some relief. A shift would be good for both the spirit and the body, in order to benefit from Kurşunlu Thermal Springs which welcome 9-10 thousand guests in a year and from all the offerings of the nature limitlessly. Kurşunlu Thermal Springs Bahçecik Village Tel: 0 (236) 712 50 00 – 712 50 02 Salihli - Manisa
Kafe & Restoran
Kafe & Resto 121 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Sevdiklerinizle birlikte keyifli bir yemek için..
• Gaziosman Paşa Caddesi 1501 Sokak MANİSA • Tel: 0 236 232 02 45 • Fax: 0 236 232 02 45 • info@manisasultancafe.com
Famous satire master of Kırkağaç: Poet Eşref
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
122
Kırkağaç’ın ünlü hiciv ustası:
f e r ş E r i a Ş
Eserleriyle yaşayan ünlü hiciv ustası Şair Eşref, doğup büyüdüğü Kırkağaç’ın gurur kaynağı… Kırkağaçlı iki yazar tarafından kaleme alınan kitapta Şair Eşref önemli bir yer tutuyor. The famous satire master Poet Eşref, who lives on his works, is the source of pride for Kırkağaç where he was born and raised… Poet Eşref has an important place in the book which was written by two writers from Kırkağaç.
Dr. ÜMİT EVRAN – M. SELÇUK SATI Geçmişten Günümüze Kırkağaç Kitabı’ndan From the Book, Kırkağaç from Past to Present
Kırkağaç ünlüleri deyince elbette ki akla gelecek ilk isim Türk Hiciv sanatının en büyük ustası Eşref’tir. Bu ünlü “Heccav” üstüne yazılmış hayli eser bulunmaktadır. Yine de onun edebi değeri dışında, gerek yaşadığı dönemdeki konumu, eserlerinin içeriği ve sosyal etkileri, hürriyet peşinde koşan kitleleri yüreklendirici etkisi ve nihayet 2000’li yıllarda Eşref in yeniden yorumlanması çok yararlı olacaktır. Ünlü şairimiz 1847 yılında Gelenbe’nin Orta Mahallesi’nde, 39 numaralı evde doğmuştur. Usulizade Hafız Mustafa Efendi’nin ve Arife Hanım’ın oğludur. Babası Hafız Mustafa Efendi Gelenbe Camii’nin imam hatibi ve Gelenbevi İsmail Efendi’nin torunu olup, İbrahim Müteferrika’nın kurduğu ilk matbaada mukabelecilik (editörlük) yapmış bir zattı.
When the celebrities of Kırkağaç are mentioned, the first name to be remembered is surely the greatest master of the Turkish Satire art, Eşref. There is a good deal of works written on this famous “Satirist”. Nonetheless, outside of his literary value, either his position during the period he lived in, or the content and social effects of his works, his effect of encouraging the masses that pursue liberty, and finally reinterpretation of Eşref during the 2000s will be very beneficial. Our famous poet was born in Orta Quarter of Gelenbe in a house numbered 39, in 1847. He was the son of Usulizade Hafız Mustafa Efendi and Arife Hanım. His father Hafız Mustafa Efendi was the imam preacher of Gelenbe Mosque and grandson of Gelenbevi İsmail Effendi; he was a person who per-
Şair Eşref’ten bir anı Bana ailemden intikal eden bir olayı ve bununla ilgili olarak bugüne kadar Eşref’le ilgili hiçbir yerde yayınlanmamış bir beyiti yazmak ve onun hikayesini anlatmak istiyorum: Eşref bir gün dedemin evini ziyarete gelir. Babam o yıllarda yeni yetme bir delikanlı, ondan birkaç yaş büyük halam ise evin genç kızı konumundadır. Birlikte oturulur, söyleşilir. Derken bir şey Eşref in dikkatini çeker. Konsolun
Esasen Eşref babaannemin dayısıdır ve halamı da çok sevmektedir. Fakat Eşref’in o pervasız ve eleştirel tavrı burada da kendini göstermiş, pek sevdiği
Eylemem ölsem de kizbi ihtiyar, Doğruyu söyler gezer bir şairim; Bir güzel mazmun bulunca, Eşrefa! Kendimi hicv eylemezsem kafirim.
gayrimüslim meclis üyeleri ile arasında oluşan bir sorun nedeniyle Kamil Paşa tarafından azledilir ve İzmir’e yerleşir. Eşref, Abdülhamid karşıtı tutumları nedeni ile 12 Aralık 1902’de İzmir’deki evinde tutuklandığında Gördes Kaymakamı idi. Bir yıl kadar hapiste kaldı. Daha sonra Mısır’da dört yıl süren bir gönüllü sürgün süresi başladı. Mücadelesini sürdürmeye ve eserlerini yazmaya devam etti. Bu süre içinde Fransızca öğrenmeye çalıştı ve bir süre de Paris’te yaşadı. O süre içinde de Paris’te bulunan istibdat karşıtı yurtseverlerle dayanışma içine girdi. Eşref’in hürriyet ve adalet aşkıyla yanan kalbi, lavlar, ateşler saçan yanardağlara benzerdi. Eşref, geriliğe bağlı bir gelenekçi değildi. Daima çağdaş ve uygarca ilerlemeler karşısında, Türk’ün kara bahtına ağlayan koyu bir milliyetçiydi. Avrupa’nın gelişme yollarında atılımlar yaptığını gördükçe üzülür, bunları görüp harekete geçmeyen Türk’ün kaderine boyun eğip, işi oluruna bırakmış duruşundan incinerek derin bir ah çekerdi.
formed replication (editorship) in the first printing house established by İbrahim Müteferrika. Eşref, who completed his primary education at the local school (primary school) in Gelenbe, studied memorizing (Koran) with the pressure of his father and showed such a memory power that he was able to say the hafiz prayer at the end of six months. Receiving the education of Arabic and Persian at Hatuniye Madrasah in Manisa, Eşref also took the lessons of maths and history from Rıza Efendi who was the Professor of Sultaniye during that time. He is known to have roved in the zeibek costumes and led an idle life after his primary education years until the ages of 20-25. Then he entered the Secretariat (government office) of Manisa, started his life as a civil servant and brought order into his appearance (27 September 1870). Eşref, who served as the Head of the Finance Office and deputy district governor of Akhisar in 1875 and went to İstanbul on the 19th January 1878, started to become famous also in poetry after passing the exam of the third degree district governorship. The first stanza written by him is rumoured to be as follows:
Eşref, 22 Mayıs 1912’de Kırkağaç’ta o zamanların amansız hastalığı olan veremden, eski Bahçıvan Pazarı’ndaki evde ölmüştür. Eşref’in öldüğü oda, yıllar sonra benim doğduğum odadır. Kırkağaç mezarlığındaki kabrinin taşında şu ünlü dörtlüğü yazılıdır:
15 kadar değişik ilçede 1879-1902 yılları arasında kaymakamlık yapan Eşref, bu arada devrin ve yönetimin kötülüklerini görmezden gelmemiş, başta 2. Abdülhamid olmak üzere saray çevresindeki birçok kişinin halka yaptığı zulüm ve baskıyı çok ince bir ironi ile dörtlüklerine yansıtmıştır.
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için, Gelmesin reddeylerim billah öz kardaşımı. Gözlerim ebnay ademden ol rütbe yıldı kim, İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.
Eşref, Kırkağaç Kaymakamı iken
Şair Eşref hakkında en kapsamlı araş-
Everyone’s enthusiasm of rashness is the light of fortune, However, not an airscrew remains for the light time, they burn out Now a friend is not different from an umbrella Whoever sees a bad appearance in the air turns upside down. Eşref, who served as the district governor in nearly 15 different districts between 1879-1902, did not ignore the misdo-
Mart - Nisan‘ 11
Pertevi ikbaldir herkesteki şevkü şitab, Gör ki bir pervane kalmaz, şem’a vakta ki söner Farkı yoktur şimdi bir şemsiyyeden bir dostun Kim havada bir fena suret görünce ters döner.
bir yakın akrabasını bile hicvetmekten çekinmemiştir. O ki, bırakın başkasını, aşağıdaki dörtlükte görüldüğü gibi kendisini bile acımasızca eleştirmekten geri kalmayacağını açıkça belirtmiştir:
123 Manisa Turizm
İlköğrenimini Gelenbe’deki mahalle okulunda (sübyan mektebi) tamamlayan Eşref, babasının zorlamasıyla hıfza (Kuran’ı ezberlemek) çalışmış ve altı ay sonunda hafızlık duasını yapacak ölçüde bir bellek gücü göstermişti. Manisa’da Hatuniye Mederesesi’nde Arapça ve Farsça öğrenimi gören Eşref, o sırada Sultaniye Müderrisi Rıza Efendi’den matematik ve tarih dersleri almıştır. İlköğrenim yıllarının ardından 20-25 yaşlarına kadar zeybek kılığıyla dolaşıp başıboş yaşadığı bilinmektedir. Daha sonraları Manisa Tahrirat Kalemi’ne girerek memuriyet hayatına başlamış ve kılık kıyafetini düzene sokmuştur (27 Eylül 1870). 1875 yılında Akhisar Malmüdürlüğü ve kaymakam vekilliği yapan ve 19 Ocak 1878’de İstanbul’a giden Eşref, üçüncü sınıf kaymakamlık sınavını kazandıktan sonra şairlikte de şöhret kazanmaya başlamıştır. İlk yazdığı dörtlüğün aşağıdaki olduğu söylenir:
üzerindeki büyük ayna bir hayli tozlanmıştır. Önce şöyle bir parmağıyla dokunur, sonra da tozlu aynaya aşağıdaki dizeleri yazar: “Yazı yazdım şu aynanın tozuna / Lanet olsun bu evin kızına”
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
124
tırmalardan birini yaparak yayınlayan Alpay Kabacalı’nın önsözünden bir bölümü buraya almakta yarar görüyoruz: “Yazarlar, edebiyat tarihçileri, eleştirmenler neredeyse oybirliği ile Eşref in en büyük, en önemli heccavımız olduğu yargısına varıyorlar. Buna karşın Eşref, gerektiği ölçüde üzerinde durulmamış, genç kuşaklara yeterince tanıtılmamış bir şair. Bunun nedenleri şöyle özetlenebilir: Bir kere, geleneksel (Divan şiirine yaslanan) edebiyat anlayışı yergiye, yergi şiirine iyi gözle bakmamış. Bunda hicviye yazan divan şairlerinin divanlarını sövgü ile doldurmalarının da payı vardır. Cumhuriyet döneminde de, hem bu yüzden, hem siyasal iktidara yaranmak isteyen birtakım işgüzarların çabasıyla yergi türü ve Eşref, lise müfredat programı dışında bırakılmış. Öte yandan, Eşref’in gerek yaşayışı gerek yergileriyle ‘şifahi’ bir kişi oluşu (dörtlüklerini ‘yazmaktan değil söylemekten’ hoşlanması ve İstanbul’un edebiyat çevreleri dışında yaşaması vb.), onunla ilgili araştırmaları güçleştirmiş. Yine de, şiiri ‘benliğinin iliklerinden sü-
zerek bazen bireylerin, bazen toplumun manevi yüzüne fırlatan’ Eşref hakkında, günümüz okurlarının sadece kahve sohbetlerini dolduran yakası yırtık fıkra ve mısralardan başka bir şeyler öğrenmek, onun çarpıcı buluşlarını, vurucu izlerini okuyup deyiş ustalığından ve zekasından tat almak istemedikleri öne sürülemez”. Eşref’in eserleri şunlardır: Deccal I (1904), İstimdad (1906), Şah ve Padişah (1906), Deccal II (1907), Deccal III (1907), Hasbıhal (Yahut Eşref ve Kemal), Iran’da Yangın Var (1908), Kuyruklu Yıldız (1910), Eşref’in Rüyası (1911), Meclis-i Mebusan (1911), Bergüzar (1911), Dayaklı Çavuş (Basılmamış piyes) Şairin bunlardan başka, Kıtalar ve Hikayeler, Köy ve Hikayeler, Köy Düğünü, Köy Mektepleri gibi gazetelerde yayınlanmış eserleri vardır. Son eseri Tercüman-ı Millet veya Kaside-i Hürriyet adlı uzun bir manzumedir. Bu eserin bir kısmı 1928 yılında Vakit Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
ings of the era and the administration in the meantime and reflected the cruelty and pressure applied primarily by the Abdülhamid II and many people around the palace to the public on his stanzas with a very light irony. When he was the District Governor of Kırkağaç, Eşref was expulsed by Kamil Pasha due to a problem that occurred between the non-Muslim council members and he settled in İzmir. When Eşref was arrested in his house in İzmir due to his attitudes against Abdülhamid on the 12th December 1902, he was the District Governor of Gördes. He was kept in prison for almost one year. Then a period of volunteer exile started in Egypt which lasted for four years. He continued to sustain his struggle and write his works. Within this period, he tried to learn French and he lived in Paris for a while. During that time, he got in solidarity with anti- autocracy patriots in Paris. The heart of Eşref, which was burning with the love of liberty and justice, resembled volcanoes erupting lavas and
fires. Eşref was not a traditionalist being devoted to backwardness. He was a strict nationalist who always cried for the bad luck of the Turks concerning modern and civilised progresses. He used to get upset as he saw Europe making progresses on the road of development and getting hurt by the view of the Turks who did not take an action though they saw all these, accepted their destiny and left everything to chance, he used to heave a deep sigh.
Eşref was actually the uncle of my grandmother and loved my aunt very much. But, the careless and critical manner of Eşref was also revealed here and he did not abstain from satirizing even one of his closest and beloved relatives. Let alone others, he had clearly indicated that he would never hesitate criticising even himself cruelly, as is seen in the following stanza: I would never make the liar elder, even if I died, I am a poet who tells the truth and roves around; When I find a beautiful notion, Eşrefa! I am an infidel if I do not satirize myself.
For God’s sake, let no one visit my grave, Let them not come, I will reject even my full brother, cross my heart. My eyes are from the generation of Adam, who dreaded the dignity, I don’t want a Prayer, it will be good enough for me if they don’t steal my stone. We find it necessary to cite a chapter from the prologue of Alpay Kabacalı, who made one of the most comprehensive studies concerning the Poet Eşref and published, here: “With almost an unanimity, writers, literature historians, critics are of the opinion that Eşref is our greatest, most important satirist. However, Eşref is a poet who has not been emphasised as required and presented to the younger generations sufficiently. The reasons of this could be summarised as follows: First of all, the traditional sense of literature (leaning on the Divan poetry) did not think highly of satire and satirical poetry. The fact that divan poets writing satire filled their divans with profanity also plays a role in this. During the Republic Period, the genre of satire and Eşref were excluded from the high school curriculum as well, because of both this reason and the efforts of some meddlers who wanted to ingrati-
The works of Eşref are as follows: Antichrist I (1904), Recourse (1906), Shah and Sultan (1906), Antichrist II (1907), Antichrist III (1907), Chitchat (Or Eşref and Kemal), Iran is on Fire (1908), Comet (1910), Eşref’s Dream (1911), The National Assembly (1911), The Gift (1911), The Beating Sergeant (Unpublished stage play) Apart from these, the poet also has works that were published in newspapers, such as Continents and Stories, Village and Stories, Village Wedding, Village Schools. His last work is a long poem named Interpreter of the Nation or Eulogy of Liberty. A part of this work was published in Vakit Newspaper, in 1928.
Mart - Nisan‘ 11
I want to write about an event that has been inherited from my family and concerning this event, a couplet about Eşref that has never been published anywhere so far, and I also want to tell about his story: One day, Eşref had visited my grandfather’s house. During those years, my father was an adolescent teenager and my elder aunt who was a few years older than him was the young girl of the house. They had sat together and chatted. Just at that moment, something had attracted the attention of Eşref. The big mirror on the dresser had notably been dusty. He had firstly touched it with his finger, and then written the following lines on the dusty mirror: “I wrote on the dust of this mirror / Damn the young girl of this house.”
Eşref died from tuberculosis that was a serious disease during that time in the house located in the old Bahçıvan Bazaar, Kırkağaç, on the 22nd of May 1912. The room where Eşref died is the room where I was born years later. The following famous stanza belonging to him is written on the stone of his grave in Kırkağaç cemetery:
125 Manisa Turizm
A memory from the Poet Eşref
ate with the political power. On the other hand, the fact that Eşref was a ‘verbal’ person with both his life style and satires (he liked ‘reading’ his stanzas rather than writing them and he lived outside of the literary environments of İstanbul, etc.) has strengthened the researches about him. Nonetheless, it cannot be claimed that concerning Eşref, who ‘strained the poetry from the loops of his individuality and threw it at the moral face of individuals sometimes, and of society other times”, today’s readers do not just want to learn something other than anecdotes and lines with ripped necks that fill the coffee chats, read his devastating inventions, striking traces and enjoy his expression mastership and intelligence.”
126 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
İlmek ilmek
dokunan hayatlar Finely weaved lives Her bir deseninde saklı anılarıyla yüzyıllardır yaşayan Gördes halıları, aslında sessiz bir yansımasıdır yaşanmışlıkların…
There has been a memory hidden behind the pattern of every single pattern Gördes carpet for centuries, in fact they are a silent reflection of life...
Kimi sevdiğini düşünür hasretini dokur, kimi sevdasını katar ilmeklere. Kınalı parmakları ile dokudukları her halıda bir hikaye anlatır Gördes kadınları. Gün olur hüznü yansır her bir dokunuşa, gün olur mutluluğu dokurlar hünerli elleriyle. Her bir deseninde saklı anılarıyla yüzyıllardır yaşayan Gördes halıları, aslında sessiz bir yansımasıdır yaşanmışlıkların.
Yazı ve Fotoğraflar /Article and Photographs: Ceyda Adar
Manisa’nın halılarıyla ünlü Gördes İlçesi, günümüzün makineleşen dünyasına direnerek yaşatmaya çalışıyor atalarından yadigar el sanatını. İlçe merkezi ve köylerinde dokunan halılar Münevver Hanım gibi birçok Gördesli kadının ustalığının eseri. 58 yaşındaki Münevver Teyze oturuyor tezgahın başına ve başlıyor sessizliği ile dillenen halısını dokumaya. Hızlı dokunuşlardan takipte zorlandığım
Some think they are in love and weave their yearning, some add their love to the loops. The women of Gördes tell a different story in every carpet that they weave with their hennaed fingers. There are days when every touch reflects sorrow, and there are days when they weave happiness with their skilled hands. There has been a memory hidden behind the pattern of every single pattern Gördes carpet for centuries, in fact they are a silent reflection of life. The Gördes district of Manisa, famous for its carpets, is trying to keep its handicraft, a heritage from its ancestors, alive in the face of the modern day machinery world. The carpets, woven in the district centre and villages, are the works of art of many women of Gördes, just like Mrs.
Münevver. Aunt Münevver, 58, sits down at her loom and starts to weave her carpet that comes alive from her silence. She explains the reason behind her skill of weaving, which I find hard to keep up with, later on, and says, “I have been weaving carpets for 50 years. I was 8 years old when I first sat at a loom.” The beautiful carpets of Gördes, do not just decorate the houses in Gördes and Manisa, but the houses throughout
“Dünyada iki düğüm vardır. Biri İran düğümü, diğeri de Gördes düğümü. Gördes halıları hem bu özelliği hem de yüzde 100 yün olmasından dolayı önem kazanıyor. Özellikle Yağcı Bedir halılarımız yüzde 100 yün olduğu için kullanıldıkça boyaları daha da kaliteleşiyor ve kullandıkça antika değeri kazanıyor. Bir diğer özelliği de boyasının kök boya olması.” Makine halıcılığının el halıcılığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Akyol, Gördes halılarını yaşatmak için tanıtım çalışmalarına devam ettiklerini söylüyor: “AB projesiyle ilgili Belediyemizden bir ekip çalışma yaptı ve bir tanıtım gerçekleştirildi. Yine Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortaklaşa bazı proje çalışmaları yapıldı Gördes el halılarıyla ilgili. Bu anlamda tanıtım çalışmaları devam ediyor. İlçemizde üretim yapan firma, pazarlamasını İstanbul ve Ankara’da yapmaya çalışıyor. Yurt dışına çok az ihracat yapılıyor. Çünkü makine halıcılığı el halıcılığını bitirdi. Gördes de biraz
Mart - Nisan‘ 11
El emeği göz nuru Gördes halıları 17. yüzyıldan bu yana sadece Gördes ve Manisa’nın değil, Türkiye ve dünyanın dört bir yanındaki evleri süslüyor. Geçmişi çok eski tarihlere dek uzanan ve dünyadaki iki düğümden biri olan Gördes halılarının özelliklerini Gördes Belediye Başkanı Muhammet Akyol, şöyle özetliyor:
“The world has two knots. One is the Iran Knot, and the other is the Gördes Knot. The carpets of Gördes are important because they are woven with the Gördes loop and because they are 100% wool. Yağcı Bedir carpets,
127 Manisa Turizm
sanatındaki ustalığın nedenini sonradan anlatıyor ve “50 yıldır halı dokuyorum. İlk tezgaha oturduğumda sekiz yaşındaydım.” diyor gururlu gülümsemesiyle.
Turkey and the world from 17th century. Muhammet Akyol, the Mayor of Gördes, summarises the characteristics of the carpets of Gördes, one of the two knots in the world, and with the oldest history,
128 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
El emeği göz nuru Gördes halıları 17. yüzyıldan bu yana sadece Gördes ve Manisa’nın değil, Türkiye ve dünyanın dört bir yanındaki evleri süslüyor. The beautiful carpets of Gördes, do not just decorate the houses in Gördes and Manisa, but the houses throughout Turkey and the world from 17th century.
kapalı kutu bu anlamda. Çok fazla da dışarı açılamıyoruz. Yapmak istediğimiz çok şey var ama sonuçta ekonomiye dayanıyor. El halısının maliyeti yüksek, herkes alamıyor. Makine halısı da daha ucuz geldiği için pazarda zorlanıyoruz.”
Ünlü Gördes düğümü
Tabanlık ve ayetlik kısımlarında stilize motiflerden oluşan pano desenler yer alıyor. Bordürler çiçek, elma ve nar benzeri stilize bitki motiflerinden oluşmakta ya da minik bitki motifleri ile süslü çubuklu bordürler kullanılıyor. Gördes seccadelerine desen veya bordürlerine göre değişik adlar verilmiş. Çiçek motiflerinin stilizasyonu neticesi meydana gelen kırmızı renkli iri rozetlerin elmaya benzemeleri nedeniyle, bu motiflerin kullanıldığı tip Elmalı Gördes, şematikleşmiş testere dişli yaprak motiflerinin bulunduğu tip Taraklı Gördes, sütunceli tip Sütunlu Gördes ve zemininde
in particular, are 100% wool; the more they are used, the colours of the carpet intensify and they become antiques. Another characteristic is that the dye used is madder.” Akyol emphasized how machine-made carpets were having an adverse effect on hand-made carpets, and stated that their efforts continued to keep the carpets of Gördes alive. “A team from our municipality carried out a study in relation to the EU project and organised a presentation. Several projects have also been carried out regarding the carpets of Gördes together with the Ministry of Culture and Tourism. In this sense, introductory studies are still ongoing. A company that manufactures in our district is trying to market its goods to İstanbul and Ankara. Export is limited and inadequate because machine-made carpets have killed hand-made carpets. In a way, Gördes is a closed box with regards to the said issue. We cannot really expand. There is a lot we want to do, but at the end of the day everything comes down to economy. The cost of hand-made carpets is high, and not everyone can purchase them. As machine-made carpets are cheaper, we are finding it hard to compete in the market.”
The Famous Gördes Knot Gördes, more famous for its prayer rugs than carpets, was an important carpet making centre in Western Anatolia during the 17th and 18th century. It is so well-known that Gördes means prayer rug in Western countries, and
the “double knot” weaving technique, specific to Turks is referred to as the “Gördes Knot.” The prayer rugs of Gördes were used as examples at carpet making locations established in 19th century such as İstanbul, Bursa, Bandırma, Hereke, and Kayseri, by modifying the patterns according to regional differences and adding other characteristics. Dark red, blue, camel hair, and beige were the dominant colours in classical Gördes prayer rugs, woven with the double knot technique using wool weft and warp. Its gradual inverted “V” or horseshoe-shaped mihrabs were one of its most distinguished characteristics. The mihrab arches are connected to the inner border and columns, and the inner section of the mihrab arch is decorated with symbolic motifs or stylised plant motifs. The corner beads between the mihrab cincture and border are decorated with motifs comprising of small flowers, leaves, and branches. The 17th century Gördes prayer rugs, significantly influenced by the 16th century palace prayer rugs, carry the same elegance and delicacy in their corner beads. There are panel designs formed of stylised motifs on the ground sill and verse sections. The borders comprise of stylised plant motifs such as flowers, apples, and pomegranate or striped borders with small plant motifs are used. Gördes prayer rugs have different names depending on their patterns or borders. Among the different names is Elmalı Gördes (Gördes with apples) is stylised using flower motifs that create
Mart - Nisan‘ 11
Atkısı, çözgüsü yün olarak çift düğüm tekniğiyle dokunan, klasik Gördes seccadelerinde hakim renkler koyu kırmızı, mavi, deve tüyü ve krem. En belirgin özelliklerinden biri de basamaklı ters “V” ya da at nalı şeklindeki mihrapları. Mihrap kemerleri iç bordür ve sütuncelere bağlanmış, mihrap kemerinin iç kısmı, sembolik anlamlı motifler veya stilize bitki motifleri ile tezyin edilmiş. Mihrap kemeri ile bordür arasında kalan köşelikler, küçük çiçekler, yaprak ve dallardan oluşan motiflerle bezenmiş. 16. yüzyıl saray seccadelerinden önemli ölçüde etkilenmiş olan 17. yüzyıl Gördes seccadelerinin köşeliklerinde de ayni zarafet ve incelik seziliyor.
Muhammet AKYOL
129 Manisa Turizm
Taban halılarından ziyade seccadeleriyle ünlü olan Gördes, 17. ve 18. yüzyılda Batı Anadolu’nun önemli bir halıcılık merkeziymiş. Batı ülkelerinde, Gördes adı seccade anlamında kullanılacak ve Türklere özgü “çift düğüm” denilen dokuma tekniği, “Gördes Düğümü” adıyla anılacak kadar ün yapmış. Ülkemizde 19. yüzyılda kurulmaya başlanan İstanbul, Bursa, Bandırma, Hereke ve Kayseri gibi halıcılık merkezlerinde Gördes seccadeleri, desenlerinde çeşitli yöresel değişiklikler ve ilaveler yapılmak suretiyle örnek olarak kullanılmış.
minik çiçekli motiflerin bulunduğu tip Sinekli Gördes gibi isimlerle anılıyor. Sinekli Gördes genellikle kız çeyizi için dokunduğundan Kız Gördes adıyla da biliniyor.
Müzelerde sergileniyor
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
130
Gördes’in çift mihraplı halıları ile göbekli halıları, seccadeler dışında ayrı bir grup oluşturuyor. Gelinlik yaşa gelen kızlar tarafından dokunduğu kabul edilen ve bu nedenle “Kız Gördes” adını alan halılar, çift mihraplı ve genellikle
large red rosettes that look like apples, Taraklı Gördes (Rake Gördes) is the type that has leaf motifs that look like schematic saws, Sütunlu Gördes (Column Gördes) is the column-type rug, and Sinekli Gördes (Mosquito Gördes) has small flower motifs on the base. As Sinekli Gördes is generally woven for wedding chests it is also known as Kız Gördes (Girl Gördes).
On display at museums The carpets of Gördes that have a
double mihrab motif and middle pieces form a separate group outside the prayer rugs. The carpets woven by girls ready to get married are referred to as “Kız Gördes,” have a double mihrab motif, and their base is white. The base is filled with dark coloured spots. It has a small centrepiece and a wide border that is decorated with large zigzag motifs. Göbekli Gördes (centrepiece Gördes) carpets also have a two-way mihrab. In the centre is a
19. yüzyılda başlayan batı kültürü etkileri, Gördes halıcılığında da kendini göstermiş, geleneksel renk ve desen şemalarından uzaklaşılmış. Örneğin;
Mart - Nisan‘ 11
18. yüzyıl Gördes halıları; malzeme, renk ve şema bakımından 17. yüzyıl geleneğini sürdürmesine rağmen bitkisel motifler daha yoğun ve süsleyici karakterleri daha da artmış. Bunun dışında “manzaralı halılar” ve “koçboynuzlu halılar” olmak üzere iki yeni tip ortaya çıkar. Manzaralı halılarda; zeminde alt alta ve yan yana dizilmiş evler veya bahçeyle çevrilmiş cami motifleri bulunuyor. Koçboynuzlu halılarda; mihrabın altındaki geniş bordürde koçboynuzu motifi işlenmiş.
basamaklı mihrap kemerleri yok olmuş, yerini basık kemerler almış. Bu kemerlerin bazıları iri yapraklarla örülmüş, çelenklere veya sarmaşıklı bahçe kapılarına benzetilmiş. Mihrap zemini natüralist ağaçlar, yaprak Even though 18th century Gördes demetleri, fiyonklu çiçek buketleri veya carpets carry on the tradition of 17th tek servi ağacı motifleri ile doldurulmuş. century carpets in terms of material, Mihrabın üzerindeki hilal formlu alemin colour and plan, 18th century carpets yerini rozetler veya çiçek motifleri almış, have more botanic motifs and more “ayetlik” ve “abanlık” decorative characteristics. denilen yatay panolar In addition, two new types Batı ülkelerinde, kaybolmuş. 19. yüzyıl arise; “manzaralı halılar” Gördes adı ikinci yarısına ait olan (scenery carpets) and bu seccadelere “Baseccade anlamında “koçboynuzlu halılar” rok Gördes”, “Mecit kullanılacak ve (cleat carpets). On the Gördes”, “Kızıl Gördes”, Türklere özgü “çift base of scenery carpets “Asmalı Gördes” gibi there are houses side düğüm” denilen adlar verilmiştir. Bu by side and one on top dokuma tekniği dönemde ayrıca halı of the other or mosque “Gördes Düğümü” zemini üzerinde tuğra adıyla anılacak kadar motifs surrounded by ve arma motiflerinin yer gardens. In cleat carpets ün yapmış. aldığı dekoratif halılar there is a cleat motif on da dokunmuştur. the wide border under the It is so well-known mihrab. that Gördes means 1908 yılında İzmir’de, prayer rug in Western The western culture İngiliz sermayedarlacountries, and rının kurduğu, “Şark that started to influence Halı Kampanyası” the “double knot” everything in the 19th 1934 yılına kadar Batı century is also reflected in weaving technique, Anadolu’da, Gördes’in the Gördes carpets during specific to Turks is de içinde bulunduğu the same era; there is no referred to as the birçok merkezde halı trace of traditional colours “Gördes Knot.” üretimiyle ilgili çalışand pattern plans. For
131 Manisa Turizm
beyaz zeminli. Zemin koyu renkli beneklerle doldurulmuş. Ortaya küçük bir göbek işlenmiş ve geniş bordür ve iri zikzak motifleri ile süslü. Göbekli Gördes halılarında da çift yönlü bir mihrap bulunuyor. Orta kısmı etrafı çiçeklerle süslü bir göbek motifi yerleştirilmiş ve göbeğin etrafı ibrik motifleri ile bezenmiş. Bu iki halı tipinde de çift yönlü mihrapların üst kısımlarında dikdörtgen şekilli birer çerçeve yer alıyor. Bu çerçevelerin içi, stilize ejder figürleri veya çiçek motifleri ile süslenmiş.
centrepiece outlined with flowers and the centre piece is outlined with pitcher motifs. In both these types of carpets, there is a rectangular frame at the top section of the two-way mihrab. The inside of these frames is decorated with stylised dragons or flower motifs.
132 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
malar yapmış. Bu dönemde “Barok” etkili seccadelerin yanı sıra geleneksel Gördes desenlerine sahip halılar da dokunmuş. Fakat Gördes düğümü yerine “açık düğüm” (Sine) kullanımı ve pamuk malzeme ile sentetik boya kullanımı yaygınlaşmış. Ayrıca halıların kenar bordürlerindeki ince dar şeritler, çoğu örneklerden kalkmış, bunun yerini çiçek desenleri ve şaşırtmalı çiçek bordürleri almış. Bazı halılarda da zemin, “Sinek” figürleri ve “Çil” adı verilen küçük çiçek motifleri ile doldurulmuş. Aynı dönemde “Nevresim Gördes”, “Çakıroğlu Gördes” gibi yeni halı tipleri ortaya çıkmış. Geçmişten bu yana değişime uğrasa da makine halılarına direnerek ayakta kalmaya çalışan Gördes Halıları, günümüzde hem evleri süslüyor hem de yaşayan bir tarih olarak müzelerde sergileniyor. Berlin Müzesi’nde sergilenen sekiz asırlık Gördes halısının yanı sıra İzmir ve Konya müzelerinde de 17. yüzyıldan kalma Gördes halıları bulunuyor.
example, the gradual mihrab arch is replaced by flat arches. Some of these arches are woven with large leaves, wreaths, or garden gates with ivy. The base of the mihrab is filled with motifs of naturalist trees, bouquets of leaves, flower bunches with ribbons, or one cypress. The crescent-shaped sign above the mihrab is replaced with rosettes or flower motifs, and the horizontal panels known as the “verse section” and “abanlık” no longer exist. These prayer rugs belonging to the second half of the 19th century were given names such as “Barok Gördes (Baroque Gördes),” “Mecit Gördes,” “Kızıl Gördes(Red Gördes),” and “Asmalı Gördes (Grape Gördes).” Decorative carpets with the sultan’s signature and coats of armour on the base of the carpet were also woven during this era. “The Oriental Carpet Campaign,” established by English investors, in İzmir, in 1908, carried out works relating to carpet making in many locations in Western Anatolia, including Gördes, until 1934. Prayer rugs influences by “Baroque” were woven during this period as well
as carpets with traditional Gördes patterns. However, the “open loop” (Sine) replaced the Gördes knot, and the use of cotton material and synthetic dye widely spread. In addition, the fine narrow stripes in the edge borders of the carpets were removed and replaced with floral designs and surprising floral borders. The bases of some of the carpets were filled with small floral motifs known as “Sinek” (mosquito) and “Çil” (freckles). New types of carpets known as “Nevresim Gördes” and “Çakıroğlu Gördes” were established during the same period. Even though they have been modified over time, the carpets of Gördes have managed to resist against machinemade carpets, and continue to decorate homes and are on display at museums as a piece of living history. As well as the eight-century old Gördes carpet on display at the Museum of Berlin, there are 17th century carpets on display at the Museums of İzmir and Konya.
133 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
134 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
Anadolu futbolunun öne çıkan markası:
MANİSASPOR Kitlelerin ortak duygu dili olan futbola tutkun her bireyin gönülden bağlı olduğu bir futbol takımı vardır elbet ama Manisa için Manisaspor, sadece bir futbol takımı değil, kenti tanıtan önemli bir marka olarak da dikkat çekiyor.
Prominent trademark of Anatolian football:
MANİSASPOR
Every individual who are addicted to football that is the common language of masses surely has a football team to which they are attached, but Manisaspor draws attention not only as a football team, but also as an important trademark introducing the city for Manisa. Kenan Yaralı
Geçmişten günümüze Manisaspor
şöyle
süreçte Arda Turan gibi ülkemizin birçok başarılı futbolcusunu yetiştiren Kulüp, ev sahipliği yaptığı maçlar ile ülkenin dört bir yanından gelen futbolseverleri ağırlıyor. İlin tanıtımına en büyük katkıyı Manisaspor’un yaptığını belirten Manisaspor Kulübü Başkanı Kenan Yaralı, sözlerine devam ediyor:
1931 yılında Ahmet Nuri Aksüyek yönetiminde Sakaryaspor adı ile kurulan siyah beyazlı takım, 15 defa Manisa Amatör şampiyonu, üç defa Türkiye Amatör Takımlar Grup Şampiyonu, 1953-54 yılında da Amatör Kulüpler Şampiyonası’nda Türkiye üçüncüsü oldu. Türk futboluna sayısız futbolcu yetiştiren Sakaryaspor, 2. Dünya Savaşı yıllarında faaliyeti durunca 1946 yılında zamanın savcı yardımcılarından Şemi Ergin yönetiminde ikinci kez kuruldu. 1963 yılında Enver Cider Başkanlığındaki yönetimde yer alan Hasan Vardarer, İbrahim Atagürleyik, Kerim Sartık, İzzet Ödev, Kemal Doğan, Zeynullah Vardarer, Tevfik Türkoğlu, Beden Terbiyesi Bölge İl Müdürü Orhan Erkal, Kulüp Üyeleri Nevzat Manisalı, Nevzat Şengül, Fikri Bayrıl, Cevdet Özgirgin, Enver Tokmatış’ın büyük gayretleri ile profesyonelliğe kabul
Every city has values that make them a trademark. While some of them are known with their historical structures, some are known with agricultural products; and some of them invite with their nature. Manisaspor is one of the first things to be remembered once Manisa is mentioned. Every individual who are addicted to football that is the common sensation language of masses surely has a football team to which they are attached, but Manisaspor is among the most important trademarks introducing the city for Manisa. The Club, which has trained many successful football players of our country such as Arda Turan during the period when it was established as Sakaryaspor and kept going as Manisaspor, welcomes the football lovers from all corners of the world with the matches it hosts. Stating that the greatest contribution to the promotion of the province is provided by Manisaspor, the Chairman of Manisaspor Club, Kenan Yaralı continues his speech as follows: “Grape, mesir, title of the City of Shahzades, our historical mosques, madrasahs, tombs, museums, industry play a significant role in the presentation of our city. However, as a matter of fact, Manisaspor is the greatest value of Manisa in the global world today. The biggest contribution is provided by Manisaspor Club for the city of Manisa. The arrival of great teams in Manisa is already an added-value. When such teams come to Manisa, the team which plays for 6-7 thousand people under
Mart - Nisan‘ 11
Sakaryaspor olarak kurulduğu ve Manisaspor olarak yola devam ettiği
“Şehrimizin tanıtımında üzüm, mesir, Şehzadeler Kenti olması, tarihi camilerimiz, medreselerimiz, türbelerimiz, müzelerimiz, sanayimiz önemli rol oynuyor. Ancak şu da bir gerçek ki günümüzdeki global dünyada Manisa’nın en büyük değeri Manisaspor. Manisa şehrine en büyük katkıyı Manisaspor Kulübü veriyor. Manisa’ya zaten büyük takımların gelmesi birer katma değer. Bu tip takımlar geldiğinde Manisa’ya, normal şartlarda 6-7 bin kişiye oynayan takım, o gün 18-20 bin kişiye oynuyor. Çevre illerden o takımı tutan taraftarlar geliyor. Bu da önemli bir hareketlilik yaratıyor şehrimizde.”
135 Manisa Turizm
Her kenti marka yapan değerler vardır. Kimi tarihi yapılarıyla tanınır kimi tarım ürünleriyle; kimi de doğasıyla çağırır kendine. Manisa denildiğinde de ilk akla gelenlerden biri de Manisaspor’dur. Kitlelerin ortak duygu dili olan futbola tutkun her bireyin gönülden bağlı olduğu bir futbol takımı vardır elbet ama Manisa için Manisaspor, kenti dünyaya tanıtan en önemli markalar arasında yer alır.
normal conditions plays for 18-20 thousand people that day. The supporters of that team come from the surrounding provinces. This, too, creates an important liveliness in our city.”
Manisaspor from past to present
The team, which strived in the 1st league of Bank Asya (Bank Asia) by the name of Manisaspor during 2008 –
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
136
The team with black and white colours that was established under management of Ahmet Nuri Aksüyek with the name of Sakaryaspor in 1931 became the champion of Manisa Amateur for 15 times,
Tokmatış who were in the management under the Presidency of Enver Cider in 1963, the team entered into the leagues during 1963-1964. Assigning the name Sakaryaspor and taking the name Manisaspor with the meeting of the General Assembly performed on the 15th June 1965, the team has moved on under the Presidency of Enver Cider.
edilerek 1963-1964 yılında liglere katıldı. 15 Haziran 1965 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısı ile Sakaryaspor adını terk ederek Manisaspor adını alan takım, Enver Cider Başkanlığında yola devam etti. 2008 - 2009 sezonunda Manisaspor adıyla Bank Asya 1. liginde mücadele eden ekip, çok başarılı bir dönemin ardından yeniden Süper Lig’e döndü. Kenan Yaralı’nın başkanlığı ve Levent Eriş’in teknik yönetiminde bir yıl aradan sonra Süper Lig’e dönen takım, Bank Asya’nın düzenlediği yarışmada da “Yılın Takımı Ödülü”ne layık görüldü.
“Hedefimiz bir tesis kurmak” Bursaspor örneğini vererek her takımın şampiyon olabileceğini söyleyen Kenan Yaralı, kalıcı olmanın önemine dikkat
the Group Champion of Turkey Amateur Teams for three times and had the third place in the Amateur Clubs Championship in Turkey in 1953-54. Sakaryaspor, which trained countless football players for the Turkish football, was established for the second time under management of Şemi Ergin who was one of the deputy prosecuting attorneys of the period in 1946, when its activities stopped during the years of the 2nd World War. Being accepted as a professional team with the great efforts of Hasan Vardarer, İbrahim Atagürleyik, Kerim Sartık, İzzet Ödev, Kemal Doğan, Zeynullah Vardarer, Tevfik Türkoğlu, Regional Provincial Director of Physical Training Orhan Erkal, Club Members Nevzat Manisalı, Nevzat Şengül, Fikri Bayrıl, Cevdet Özgirgin, and Enver
2009 season, has returned to the Super League after a very successful period. Having returned to the Super League after a period of one year under the presidency of Kenan Yaralı and technical management of Levent Eriş, the team has also been awarded with the “Team of the Year Reward” in the competition organised by Bank Asya (Bank Asia).
“Our goal is to build a facility” Giving the example of Bursaspor, Kenan Yaralı says that every team might be a champion and he attracts the attention to the importance of being permanent. Emphasizing that youth setup is important for the sportive success, Yaralı continues his speech as follows: “You need to have a stable and targetdriven team in every league we are
çekiyor. Sportif başarı için de altyapının önemli olduğunu vurgulayan Yaralı, sözlerine şöyle devam ediyor:
Mart - Nisan‘ 11
Telling that their first goal is to build a
137 Manisa Turizm
“Her bulunduğunuz ligde kalıcı ve hedefe giden bir takımınızın olması lazım. Bu noktada da sabırlı olmanız gerekiyor. İnandırıcı insanlar, inandığınız idareciler olması lazım. Futbol takımı, teknik heyet, yönetim kurulu, taraftar ve şehir bir araya geldiği zaman başarı elde ediliyor. Başarı nedir? En büyük hedef lig şampiyonluğudur. Ondan sonraki hedef Türkiye Kupası’nı alabilmektir. Bunları elde edebilmek için tabii ki önceden çok iyi bir altyapı hazırlamanız, bu alt yapıyı iyi çalıştırmanız, yetenekleri iyi kullanabilmeniz lazım. Burada yönetime ve teknik heyete ciddi işler düşüyor. Bu da tabii ki hemen böyle bir yılda olmaz. Bir yılda olabilecek olan şeyler çok tesadüfidir. Her şey denk gider. Çok büyük şansınız vardır. İyi imkanlarınız vardır. O şekilde olabilir, olmaz diye bir şey yok ama bu üç ve beş yıllık bir süreçler içerisinde hazırlanırsa muhakkak orada ilk üçte yer alabilirsiniz.”
present. At this point, we are supposed to be patient as well. You need to have persuasive people around and managers you believe. Success is obtained when the football team, technical group, managing board, fans and city come together. What is the success? The biggest goal is the league championship. And then comes the goal of receiving the Turkey Cup. In order to be able to acquire them, you surely need to prepare a very good youth setup, train this youth setup well and use the skills in advance. Significant works fall to the management and technical group here. This, of course, cannot be done in a year instantly. The things that could be done in a year are profoundly coincidental. Everything coincides. You have a very big chance. You have good opportunities. We cannot say it might or might not happen that way but, if they are prepared within these periods of three and five years, you can certainly have a place in the first three there.”
138 Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
facility and become stable in the super league, Yaralı expresses the following statements concerning their works:
İlk hedeflerinin tesis kurmak ve süper ligde kalıcı olmak olduğunu anlatan Yaralı, çalışmalarıyla ilgili şunları anlatıyor: “Bizim yönetimimizin en büyük hedefi, bir arazi bulup, burada tesis kurmak. Altyapının antrenman yapabileceği, sosyal tesisleri de olan bir kompleks kurmak istiyoruz. Hatta bir adım öteye gidip, ilköğretimden başlayan Manisaspor okulları açmayı hedefliyoruz. Yönetim olarak en önemli vizyonumuz, misyonumuz bu. Biz şimdi bu süreci başlattık. Takımla ilgili transfer olayla-
rını daha ciddiye aldık. Kulübümüzün stadı oldu. Tesislerimizdeki idari kadroları aldık, bu stadyumdaki tesislerimize getirdik. Buradaki altyapıyı daha güçlendirdik. Bunun yanı sıra ilk defa da Manisaspor Store açılışı yapıldı. Diğer kulüplerden aldığımız referanslarla beraber, kendi ürünlerini üretip de satabilen bir mağaza sistemi kurduk. Bu arada tabii ki değişik branşlarda çalışmanız lazım. Şimdilik imkanlarımız nispetinde bir bisiklet takımı kurduk. Bu yıl nasipse Cumhurbaşkanlığı turlarına katılacağız.”
“The greatest goal of our management is to find a field and build a facility there. We want to establish a complex having social facilities, where the youth setup can practice. Indeed, taking a step forward, we aim to open Manisaspor schools that start from the primary education. As the management, this is our most important vision and mission. We have started this process now. We have taken the transfer events concerning the team more seriously. Our club has had a stadium. We took the administrative staff at our facilities and have brought them to the facilities in this stadium. We have reinforced the youth setup here even further. Additionally, the opening of Manisaspor Store was effectuated for the first time. With the references we took from other clubs, we have established a store system which can produce and sell their own products. By the way, you surely need to work in different branches. We have established a bicycle team within the bounds of possibilities for now. We will join the Presidency tours this year, if fate so decrees.”
139 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
endüstriyel ürün ve alan çekimi 360 derece panorama reklam fotoğrafları
industrial product & area 360 degree panorama advertising
stüdyo çekimleri
studio
moda çekimleri
fashion
canon foto-video ürünleri yetkili satıcısı
official dealer of canon photo-video products
Utku Mahallesi 1817 Sokak No:130/A, 45010 MANİSA T:+90 236 231 28 96 F:237 28 47 www.studyonil.com
İnfo
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
140
ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS Hızır Acil Servis / Medical Emergency Service
112
Selendi Devlet Hastanesi / Selendi State Hospital
788 31 91
Polis İmdat / Police Department
155
Soma Devlet Hastanesi / Soma State Hospital
613 19 73
Jandarma İmdat / Gendarmerie
156
SSK Manisa Hastanesi / SSK Manisa Hospital
231 45 87
Alo Trafik / Call Traffic
154
Turgutlu 82.Yıl Devlet Hastanesi /
Yangın / Fire Department
110
Turgutlu 82th Year State Hospital
312 83 61
Turgutlu Devlet Hastanesi / Turgutlu State Hospital
313 30 89
Turgutlu SSK Hastanesi / Turgutlu SSK Hospital
312 04 52
RESMİ KURUMLAR / OFFICIAL INSTITUTIONS Manisa Valiliği / Manisa Governorship
231 57 89
Belediye Başkanlığı / Mayoralty
231 45 80
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Directorate of Culture and Tourism
231 25 41
Manisa Otogar / Manisa Terminal Manisa Demiryolları / Manisa Railways
231 15 04 231 19 96
KÜLTÜR MERKEZLERİ / CULTURAL CENTRES
HASTANELER / HOSPITALS Akhisar A.N.Erdem Devlet Hastanesi / Akhisar A.N.Erdem State Hospital
413 91 91
Akhisar Devlet Hastanesi / Akhisar State Hospital
414 12 50
Alaşehir Devlet Hastanesi / Alaşehir State Hospital
653 10 65
Celal Bayar Üniversitesi Moris Şinasi
Salihli Kültür Merkezi / Salihli Cultural Centre
713 19 90
Alaşehir Kültür Merkezi / Alaşehir Cultural Centre
654 35 36
Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü / Directorate of State Fine Arts Gallery
231 55 68
MÜZELER / MUSEUMS
Eğitim ve Uygulama Hastanesi /
Manisa Müzesi / Manisa Museum
Celal Bayar University Moris Şinasi Education and Application Hospital
232 31 33
Çesav Hastanesi / Çesav Hospital
715 40 00
Gördes Devlet Hastanesi / Gördes State Hospital
547 31 61
Kula Devlet Hastanesi / Kula State Hospital
816 67 93
Manisa Devlet Hastanesi / Manisa State Hospital
231 45 96
Moris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hastanesi / Moris Şinasi International Children Hospital
ULAŞIM / TRANSPORTATION
231 46 14
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi /
231 10 71
Kula Kenan Evren Etnografya Müzesi / Kula Kenan Evren Ethnography Museum
231 10 00
TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES Manisa Turizm Bürosu / Manisa Tourism Office
231 25 41
TÜRK TELEKOM / TURK TELEKOM Arıza / Breakdown
121
Bilinmeyen numara / Unknown Numbers
11811
Mental Health and Diseases Hospital
231 46 24
Danışma / Information Service
161
Salihli Devlet Hastanesi / Salihli State Hospital
713 15 00
Uyandırma / Wake Up Service
135
Saruhanlı Devlet Hastanesi / Saruhanlı State Hospital
357 41 17
Fono Tel / Fono Phone 141
Telefon Kodu / Telephone Code: +90 236
141 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
SPİLOS HOTEL
DÖRTTEPE ŞARAPLARI
Mimar Sinan Bulvarı 1. Cad. No: 51/A (istanbul Yolu) Kuşlubahçe / MANİSA Tel: +90 236 502 11 11 Faks: +90 236 502 11 12 www.oreko.com.tr info@oreko.com.tr
Keçili Köyü Mh. Mimar Sinan Bulvarı No: 300 MANİSA Tel: +90 236 233 25 65 Faks: +90 236 233 50 30
Koldere Kasabası Saruhanlı / MANİSA Tel: +90 236 366 16 66 Fax: +90 236 366 17 47 www.yucelvineyards.com
SNS FUARCILIK LTD. ŞTİ.
Şair Eşref Bulvarı No:81 K:4 D:5 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 465 08 89 Manisa Belediyesi Fuar Merkezi 2. Anafartalar Mh. Halil Erdoğan cd. MANİSA Tel:+90 236 237 27 72 info@dekorstand.com info@snsfuarcilik.com.tr www.dekorstand.com www.snsfuarcilik.com.tr
YAVAŞLAR KUYUMCULUK Manisa Pelin Kuyumculuk - Yurt Kuyumculuk Saruhanlı / MANİSA Tel: +90 236 232 28 28 Tel: +90 212 603 06 06 www.yavaslar.com
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
142
OREKO OTEL
1 YILLIK ABONELİK 60 TL
ADIMA FATURA EDİNİZ
Tarih:
ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ
/
/ 20.......... KURUMU
AD,I SOYADI
GÖREVİ
ADRESİ
ŞEHİR
ÜLKE
POSTA KODU
TELEFON
VERGİ DAİRESİ
FAX VERGİ NO
....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz. ABONE TELEFON
(0232) 463 75 40
ABONE FAX
(0232) 421 92 24
bilgi@renklikalem.com.tr
HAVA DURUMU
WEATHER CONDITION
Manisa; makroklima Akdeniz iklim şartları altındadır. İlin kuzeydoğusu Akdeniz iklimi ile karasal iklimin geçiş noktasında yer alır. Yıllık sıcaklık ortalaması 16.8 °C olup en sıcak ay olan temmuz ortalaması 34.4 °C ve en soğuk ay olan ocak ayı ortalaması 3.0 °C’dir. Yıllık yağış ortalaması 740 milimetre ile yarı kurak bir karakter taşımaktadır.
Manisa is under macroclimate Mediterranean climate conditions. Northerneast part of the province is on transition point of Mediterranean climate and continental climate. Annual temperature average is 16.8 °C and temperature average of the hottest month, July, is 34.4 °C and temperature average of the coldest month, January, is 3.0 °C. Annual precipitation average is 740 millimetres and the province has a semiarid climate character.
143 Manisa Turizm Mart - Nisan‘ 11
Mart - Nisan‘ 11 Manisa Turizm
144
BULMACA