Rüya Dergi | Sayı: 2 Ekim-Kasım 2018

Page 1


Rüya Proje Burak KANTUR, Emirhan ÇAKIR, Ebubekir KARAMUSTAFA

TaSaRIM Ebubekir KARAMUSTAFA, Emirhan ÇAKIR

EDİTÖR Burak KANTUR

06

ATATÜRK İLE SÖYLEŞİ

14

Tek BALIKÇI NİYAZİ ABİ

16

Elif Sena YALÇIN

ÇOCUĞUNUZU SEVİN

24

GÜLCE AVCU

20

KEREM N. ÖZCAN

SON

26 29

Feyza DELİBALTA

MON PÉCHÉ

32

YASEMEN MISIR

HERKESE UMUTLU GÜNLER

Barış A. KARAKAŞ

KARİKATÜR

36

Ekim-Kasım 2018 Sayı: 2 - Edebiyat ve Mizah Dergisi İletişim: ruyadergi@gmail.com

@ruyadergi Bu dergide yer alan yazı,espri ve çizimler, yazar veya çizerin izni alınmaksızın sanal ortam da dahil hiçbir görsel ve yazılı yayın organında kullanılamaz.

38

Burak KANTUR

CESARE PAVESE

Selinay ARIK

BOZCAADA

GENİŞ OMUZLU DELİKANLI

25

İlke DALKILIÇ

Esrime

DELİRMİŞ HALİM

31

18

Emirhan ÇAKIR

EGOLARDAN LEGO YAPTIK

BİLMEK

çİZİM D lara KESGİN, Beste BOZKURT, Barış Arman KARAKAŞ, Venüs, Sudenaz ATAN, Şule KOCAKAYA

12BİR SEVİ Cengizhan KOÇYİGİT

Burak KANTUR

30

Nur Ece DURAK

34

Ilgıt UYGUR

39

Nur Ece DURAK

DENİZDEN BİR PARÇA

EDEBİYATIMDA YAŞAYACAKSIN

ELEKTRONİK KÖYLÜ


İ

N K

İKİNCİ SAYIDAN SONRA... üretmenin nefis hazzına vardık. Hayallerin sonsuzluğunda kaybolmuştuk. Burada yeni heyecanlar, kayboluşlar; yeni gezginler, yaşamlar gördük. Hayatın sıkıcılığından kaçan yeni dostlarımız var Rüya'da. Her günümüzü yeni şeyler öğrenmek için geçirmek istedik ve bunun için yaşamın iliğini özümsememiz gerektiğini biliyorduk. Hiçbir zaman 'keşke' demedik, her geçen gün yaşamımızı 'iyi ki'lerle doldurduk. Kitap sayfalarında kaybolduk bazan, kalemlerimizi tükettik yazmaktan, blues'u daha çok sevdik. Varlığımız şişelere, tenlere, köknarlara nüfuz etti. Bazan Sütüven'in ak köpüklü suyu; bazan İda Dağı'nda Zeus ve Hera olduk. Göğe yükseldik kuş olduk, özgürlüğü gördük. Adını sıralara yazan öğrenci olduk. Koştuk hiç yorulmadan, sevdik hiçbir beklentimiz olmadan. Küçük bir çocuğun ayağındaki pantolon olduk, bir babanın intiharını gördük. Kavgaya girdik gövdemizle yumruk olduk, hakkını aradığı için tutuklanan işçileri, 'işçi' kazalarını gördük. Biz neyi gördüysek onlarda bizi gördü. Eski biz değiliz artık. İkinci sayımızla sizlerleyiz, ilk sayımızdan farklı olarak. Dergi tamamıyla bizden bir parça, her sayfasını titizlikle oku. Oku ki Rüya'da senin bir parçan olsun.

Burak KANTUR


PENCERE pencereyi kapama gök dolabilir içeri sen neyi görebilirsin ıslak bir bulutun ağışını mı pencereyi kapama kuş dolabilir içeri sen neyi taşıyabilirsin kırık bir dalın yükünü mü Pencereyi aç soluğun çıksın dışarı sen büyütmedin mi ciğerinde onu Kokusu hayatı yıkasın diye Pencereyi aç sesin sarsın dünyayı duyulur elbet ta ötelerden Yürek kendini tanır

Arkadaş Z. ÖZGER


İllüstrasyon: Dilara Kesgin


ATATÜRK İLE SÖYLEŞİ

Burak KANTUR

CUMHURÈYETÈMÈZÈN KURUCUSU ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÈLE BÈR SÖYLEŞÈ YAPTIM. KENDÈSÈNE BÈR KEZ DAHA HAYRAN KALDIM. O'NUNLA, TÜRKÈYE MÈLLETÈNÈ, ORTA DOĞU SORUNUNU, SANATI, KÈTAP OKUMANIN ÖNEMÈNÈ, EKONOMÈK SORUNLARIMIZ VE EĞÈTÈM POLÈTÈKAMIZ HAKKINDA KONUŞTUK. ALDIĞIM CEVAPLARDAN SONRA O'NUN AYDINLATTIĞI YOLDAN YÜRÜYECEĞÈME BÈR KEZ DAHA ANT ÈÇTÈM. Burak Kantur: Yen Türk devlet n kurdunuz, m llet yönlend rd n z, yen yöntem ve değerler manzumes n ortaya koydunuz. Bağımsızlık ben m karakter m d ye, tar h sahnes ne çıktınız, Osmanlı'nın çöktüğü ve vatanın dört b r yandan düşman ordularınca st la ed ld ğ , devlet topraklarının parçalandığı, ulusun hays yet ve namusunun ç ğnend ğ b r kara dönemde Türk'e yakışan raden n tecell s oldunuz. Türk ye'n n Dünya devletler arasında önem ve değer n arttıran devr mler yaptınız, gerek Avrupa'da, gerek uzak ve yakın-doğuda, gerekse Atlant k ötes devletlerde büyük hayranlıklara ve yankılara sebep oldunuz. Her ülkede modern Türk ye'n n kurucusu olarak anıldınız. Tüm bunları nasıl başardınız? Atatürk: Ben hayatım boyunca ceb me g ren k kuruşun b r yle k tap aldım. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın h ç b r s n yapamazdım. Burak Kantur: Sakarya'dan önce m llete: “Düşman, yurdun namus ocağında boğulacaktır.” dem şt n z. Atatürk: Evet öyle dem şt k. Çünkü öyle olacaktı. Bunun başka çeş d n , düşünmek b le b zlere göre ve Türk m llet ne göre mkânsızdı. Burak Kantur: Ş md , Türk m llet ne baktığınızda zorlukların üstes nden geleb lecek b r m llet görüyor musunuz?

Atatürk: Bu m llet utanmak ç n yaratılmış b r m llet değ ld r; övünmek ç n yaratılmış, tar h n övünçle doldurmuş b r m llett r. Hataları düzeltmel y z. Hataların düzelt lmes nde bütün vatandaşların hareket n ster m. Bunu vatanseverl k ve m ll yetseverl k görev b l n z. Bu sözler m şüphes z bugünkü uyanık Türk gençl ğ n n kulaklarında yüksek ve tes rl ak sler yapacaktır. Yüksek huylarına ehemm yetle baktığım Türk çocuklarından daha az şey stemem. B z m başka m lletlerden h çb r eks ğ m z yok. Cesuruz, zek y z, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmes n b l r z. Burak Kantur: M llet m z gerçek mutluluğa ulaştırmak, sağlam ve başarılı b r gelecek vermek ç n ne yapmalıyız? Atatürk: M llet m z gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ulaştırmak st yorsak ve m llet m ze sağlam ve ver ml b r gelecek vermek st yorsak, b z ölümden kurtaran ve hayata götüren dare şekl m z n sonsuzluğunu st yorsak, b r an önce büyük, mükemmel, nurlu b r b lg , anlayış ordusuna sah p olmak zorunda olduğumuzu nkâr edemey z. Gerçek kurtuluşu st yorsak her şeyden önce, bütün kuvvet m z, bütün hızımızla, b lg s zl ğ tem zlemek zorundayız. Bu ulus en zor zamanlarda memleket ödevler ne canla başla koşmuştur. İsted kler nden daha fazlasını başaracaklardır.



Burak Kantur: M llet kurtaracak olan büyük, mükemmel, nurlu b r b lg , anlayış ordusunu oluşturacak olan k mlerd r? Atatürk: M lletler kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerd r. Öğretmenden, eğ t c den mahrum b r m llet henüz m llet adını almak yeteneğ n kazanamamıştır. Ona gel ş güzel b r kütle den r, m llet denemez. B r kütlen n m llet olab lmes ç n mutlaka eğ t mc ler , öğretmenler , olmalıdır. Onlardır k , b r sosyal topluluğu gerçek m llet hal ne koyarlar. B z m m llet m z elbette dünyanın takd rler n kazanmış b r sosyal heyett r. Fakat onu hak ett ğ şeref dereces ne ulaştıracak olan öğretmenlerd r. Burak Kantur: S z, m llet nkılâbını nasıl bel rled n z, hang değerlerden yola çıktınız, ulaşmak sted ğ n z yer neres yd ? Atatürk: Her m llet nkılâbını sosyal çevres n n baskıları ve gereks n m ne bağlı olan dâh l nde ht lâl ve nkılâbın oluş zamanına göre yapar. Her zaman ve her yerde aynı olayın y nelenmes ne tanık değ l m y z? Her ne kadar m lletler n ve demokras ler n ortak çalışmaları gerek ve mümkün se de, ortak çalışma ancak b r tek amaca, yan barışa yönelm ş se mümkün ve yararlı olab l r. Burak Kantur: Günümüz Türk ye's n n M ll Eğ t m programı nasıl bel rlenmel ? Atatürk: M ll Eğ t m programımızın, M ll Eğ t m s yaset m z n temel taşı, cah ll ğ n yok ed lmes d r. Cah ll k yok ed lmed kçe, yer m zdey z. Türk m llet , bu konuda ben m gördüğümü, ben m duyduğumu aynen görmekte ve duymaktadır. Bu kadar hassas ve anlayışlı olan Türk m llet kend s n n refahına, yükselmes ne engel olmakta olduğunu b lmel d r, artık ayırdığı bütün maddî ve manevî engeller yıkacak, parça parça ederek ortadan kaldıracaktır. Okullar öğret m ve eğ t m kadar, okul dışındak nesl n uzayan b r aydınlatma demet altında tutulması ç n gerekl d r. Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk le beraber olmalıdır. M ll Eğ t m' n gayes memlekete ahlâklı, karakterl , cumhur yetç , nkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı şler başarab lecek kab l yette, dürüst, düşüncel , radel , hayatta rastlayacağı engeller aşmaya kudretl , karakter sah b genç yet şt rmekt r. Bunun ç n de öğret m programları ve s stemler ona göre düzenlenmel d r.

Burak Kantur: S z n uğrunda çalıştığınız öneml uğraşlardan b r de Türk halkına okuma yazma öğretmekt bugün baktığımızda se hâlâ 'okumayan' b r ülke var. Türk ye İstat st k Kurumu'nun geçen yıl yayınladığı ver lere göre, Türk ye'de k tap okumaya k ş başına ayırılan süre günde yalnızca b r dak ka. B l m ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) ver ler ne göre Türk ye, k tap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afr ka ülkeler yle aynı kategor de. Y ne TÜİK ver ler ne göre Türk ye'de k tap, ht yaç l stes n n 235' nc sırasında yer alıyor. S z n hayatınızda k tap nasıl b r yerde, k tap okumanın b r nsana faydası ned r?


Atatürk: Okumayı başlıca b r uğraş, k tabı da arkadaş ed nd m, saatler m hatta günler m okumakla geç rd m. Eğer bana bütün yaşamınızı toplayıp en çok ne yaptınız d ye soracak olursan, cevabım k tap okumak olacaktır. B r yönde yürümek kararında olan ve hareket n n ayağında bağlı z nc rlerle güçleşt r ld ğ n gören nsan ne yapar? Z nc rler kırar, yürür. K tap okumak da bu z nc r kırab lmek ç n gerekl d r. Burak Kantur: Bugünkü Orta Doğu sorunun çözümü ned r?

Atatürk: Olaylar, Türk m llet ne k öneml kuralı yen den hatırlatıyor: Yurdumuzu ve haklarımızı koruyab lecek güçte olmak. Barışı koruyacak uluslararası çalışma b rl ğ ne önem vermek. B z m barış ülküsüne ne kadar bağlı olduğumuzu, bu ülkünün güvenl k altına alınmasındak d leğ m z n ne kadar köklü olduğunu açıklama gereğ n görmüyorum. Aynı emperyal st devletler aynı derecede ş ddetle Türk'ün de, Arap'ın da, Irak'ın da, Anadolu'nun da, Sur ye'n n de düşmanlarıdır. Şu halde, Anadolu'nun, Irak'ın, Sur ye'n n hayatı ve menfaatler pek sıkı b r tarzda b rleşm ş bulunuyor. Demek oluyor k , Türklerle Iraklılar ve Sur yel ler arasında sıkı b r dostluk ve uyum s yaset gerek r. Eğer savaştan ğren yorsak bu herhalde ondan korktuğumuzdan değ l, h çb r sorunun savaş yoluyla halled lemeyeceğ ne nandığımızdandır. Memleket m z n selamet ve menfaat n barışta bulmalıyız. B z güvenl ğ m z başka devletlerarasındak anlaşmazlıklarda aramamalıyız. Herkes n, her m llet ferd n n ruh ve v cdanında şu nanç sarsılmaz şek lde yerleşmel d r k , bu m llet şunun bunun hevesler n ve tutkularını şan ve şerefin , amaçlarını ve yararlarını tatm n ç n değ l; ancak kend ne a t çıkarlar ç n, kend s ne gerekl ve faydalı gördüğü şeyler ç n yürümel ve bu m llet ancak bu düşünceyle lerlemel d r. Burak Kantur: Türk ye nasıl kalkınab l r, halkın refaha en kısa zamanda kavuşması ç n nasıl b r ekonom pol t kası gütmel d r? Atatürk: Ekonom her şeyd r; m lletler n, devletler n yüksel ş ve çöküş nedenler y ce araştırılacak olursa, bunun en başta ekonom k nedenlere dayandığı görülür. Türk tar h ncelen rse, yüksel ş, çöküş nedenler n n kt sat sorunlarından başka b r şey olmadığı derhal anlaşılır. Tar h m z dolduran zaferler n yahut bozgunların tümü kt sat durumumuzla bağlantılı ve l şk l d r. Türk ye'm ze lâyık olduğu yüksek düzeye ulaştırab lmek ç n kt sadımıza b r nc derecede ve en çok önem vermek zorundayız. Zaman, tamamen, b r kt sat devr nden başka b r şey değ ld r. Yurdumuzu mamur b r ülke hal ne get rmek ç n çok çalışmalıyız, üretken olmalıyız, tarım ve sanay e gereken önem vermel y z. Ülkede pek az üret m yapıldığını, buna karşılık, lüks, sraf ve göster ş yüzünden devlet n ekonom k ve mal temeller n n çöktüğünü söyleyeb l r z. Ayrıca memleket ekonom s n n, mal yes n n, hattâ adl yes n n kayıt ve şart altına alındığını, bunun da sonuçta, ulusal egemenl ğ m ze ağır kısıntılar get rd ğ n söyleyeb l r m. Oysa b z tam bağımsızlık st yoruz, kt sad , mal , adl , kültürel her alanda tam bağımsız olmayı amaçlıyoruz.


Burak Kantur: Türk ye'n n yabancı yardımı olmadan yaşamasının mümkün olacağına nanıyor musunuz? Bu yardımı hang şek lde anlıyorsunuz. Bu, ya da b rkaç yardım konusunda görüşler n z ned r? Atatürk: Ekonom k alanda düşünürken ve konuşurken sanılmasın k , ben yabancı sermayeye karşıyım; hayır, b z m memleket m z gen şt r. Çok çalışmaya ve sermayeye ht yacımız vardır. Bundan dolayı kanunlarımıza uymak şartıyla yabancı sermayeler ne gerekl olan güvencey vermeye her zaman hazır olmalıyız. Arzu ed l r k , yabancı sermaye, çalışmamıza ve sab t servet m ze eklens n, b z m ç n ve onlar ç n faydalı sonuçlar vers n. Benl ğ m ze, varlığımıza h çb r zarar vermeks z n, dış sermaye memleket m ze g reb l r. Burak Kantur: Türk kadını, kend s ne tanınan bütün haklara lâyık olduğunu, hem söz konusu haklar tanınmadan öncek asalet ve kahramanlığı le, hem de bu haklar tanındıktan sonra, kısa zamanda, çeş tl mesleklerde gösterd ğ başarılarla kanıtlamıştır.

Türk kadını m llet m z kalkındırmak ç n nasıl b r rol üstlenmel d r? Atatürk: Dünyanın h çb r yer nde, h çb r m llet nde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışması söylemem ze mkânı yoktur ve dünyada h çb r m llet n kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, m llet m kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, m llet m kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterd m” d yemez. Zaman lerled kçe, l m gel şt kçe, meden yet dev adımlarıyla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gerekler ne göre evlât yet şt rmen n güçlükler n b l yoruz. Anaların, bugünkü evlâtlarına vereceğ terb ye esk dev rlerdek g b bas t değ ld r. Bugünün anaları ç n gerekl özell kler taşıyan evlât yet şt rmek… pek çok yüksek özell ğ şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, erkeklerden daha çok aydın, daha çok fey zl , daha fazla b lg l olmaya mecburdurlar.


Burak Kantur: Memlekete ve m llete h zmet verenler n es n kaynağı ne olmalıdır? Atatürk: Memleket ve m llet h zmetler nde öncü olmak steyenler n es n kaynağı, m llet n gerçek duyguları ve amaçlarıdır. B z m söylemeye değer b r hareket m z varsa, o da m llet n duygu ve beklent ler nde sevg ler nde varlığına dokunmağa çalışmaktan barett r. Her türlü başarı sırrının, her türlü kuvvet n, kudret n gerçek kaynağının, m llet n kend s olduğuna nancımız tamdır. Burak Kantur: B r m llet b rleşt recek değerler arasına sanatı koyab l r z. Sanat hakkında ne düşünüyorsunuz? Atatürk: B r m llet yaşatmak ç n b rtakım temeller lâzımdır, bu temeller n en öneml ler nden b r sanattır. B r m llet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam b r hayata sah p olamaz. Böyle b r m llet b r ayağı topal, b r kolu çolak, sakat ve hasta b r k mse g b d r. Hatta kastett ğ m manayı bu söz de fadeye yeterl değ ld r. Sanatsız kalan b r m llet n hayat damarlarından b r kopmuş olur. B r m llet sanata önem vermed kçe büyük b r felâkete mahkûmdur. B rçok unsurlar o felâket n dereces n fark etmez. Fark ett ğ gün de ne kadar müth ş b r faal yetle çalışmak lâzım geld ğ n tahm n eyleyemez. . Kudrets z bey nler, zayıf bakışlar gerçeğ kolaylıkla göremezler. O g b ler büyük Türk m llet n n yüce sev yes ne göre ger adamlardır. Fakat zaman bütün gerçekl kler en ger olanlara b le anlatacaktır. Burak Kantur: Türk ye'n n gerçek sah b ve efend s k md r? A t a t ü r k : M l l e t m z ç o k b ü y ü k a c ı l a r, mağlub yetler, fac alar görmüştür. Bütün olanlardan sonra y ne bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebeb şundandır: Çünkü Türk ç ftç s b r el yle kılıcını kullanırken d ğer el ndek sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer m llet m z n büyük çoğunluğu ç ftç olmasaydı, b z bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık. Türk ye'n n gerçek sah b ve efend s , gerçek üret c olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Devlet, temel unsur olan ç ftç y ve çobanı kuvvetlend rmek zorunluğundadır. Bunu kuvvetlend rmek de, öyle sözle olmaz; kuvvetlenmes arzuya lâyıktır, demekle de olmaz. B l m n, tekn ğ n ve yüzyılın gerekt rd ğ araç ve gereçlere fi len başvurmak gerek r.

Burak Kantur : Ülkem zde, özell kle son zamanlarda, yeş l alan m ktarı g tt kçe azalıyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Atatürk: Gerek tarım ve gerek memleket n servet ve genel sağlığı bakımından önem kes n olan ormanlarımızı da çağdaş önlemlerle y halde b u l u n d u r m a k , gen şletmek ve en çok fayda tem n etmek, esas lkeler m zden b r olmalıdır. Ancak, bunda öneml olan, koruma esaslarını, memleket n türlü ağaç gereks n mler n devamlı olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengel ve tekn k b r şek lde şleterek yararlanmak esasıyla uygun b r şek lde uzlaştırmak zorunluğu vardır. Burak Kantur: Son olarak okurlarımıza ne söylemek sters n z? Atatürk: M llet m z n b t rmeye mecbur olduğu aşamalar büyüktür. Ulaşılması mecbur olan hedefler çoktur. Mutlaka bu aşamalar geç lecek, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun ç n b rb r m ze vereceğ m z şaret ler ! İler ! Da ma ler d r. Son olarak da s z genç arkadaşlar, yorulmadan ben tak be ahdetm şs n z. İşte ben bu sözden çok duygulandım. Yorulmadan ben tak p edeceğ n z söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar yorulmamak ne demek? Elbette yorulacaksınız. Ben m s zden sted ğ m şey yorulmamak değ l, yorulduğunuz zaman dah durmadan yürümek, yorulduğunuz dak kada d nlenmeden ben tak p etmekt r. Yorgunluk, her nsan ç n tab b r hâlett r. Fakat nsanda yorgunluğu yeneb lecek manev b r kuvvet vardır k , bu kuvvet yorulanları d nlend rmeden yürütür. S zler, yan yen nes l Türk ye'n n genç evlatları, yorulsanız dah ben tak p edeceksen z. D nlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençl ğ gayeye, b z m yüksek deal m ze durmadan, yorulmadan yürüyecekt r.

Atatürk'ün demeçler ; Nutuk k tabı, halka seslen şler , mecl s oturumlarından, beyanname ve telgraflarından alınmıştır.


BiR SE

Bahaneler modern insanl Bir sevi için uygun mevsi Yazın, terli bir aşkın koku Kışın, ısıtılacak fazladan Baharlar sevilerin en güz Birin de açan çiçek diğer

Anlamaz İnsanlarsa yalnızlıktan Yalnızlıktan kaçan insanl Filtrelerine takılıyor insa Başının ucunda öten kuş Mavi bir gökyüzü Hayatlarımız tam karşım Tek başına yapılamıyor h Doğmakta ölmekte sevm Tek başına yapılıyor çoğ Kendini yeniden doğurm İntihar etmek Kendini sevmek

Cen İllüstrasyon:Dilara KESGİN


EVİ

larındır im diye bir şey yoktur usunu alırken insan n bir çift el gelir insana zel dönemleridir rinde solar

lar anların

mızda hiçbir şey mekte ğu şey mak

ngizhan Koçyiğit


BALIKÇI NÈYAZÈ ABÈ: TÜTÜN Tek

Bazen yaşadığın her şey bile ansızın yalan olabilir, anlamsız sandığın her gerçek yüzüne bir tokat gibi çarparken uzaklarda aradığın çare birden yakınlarda çıkar.

Aralayıp perdey sana baktığımda h ç bu kadar güzel gözükmem şt yüzün, bulutlar çoktan göç ett aramızda b r tek gökyüzü var. Varlığın değ l belk ama yokluğuna yet nd m, ben kend m hep sen b ld m. Her b l nen doğru çıkmaz k m zaman. Bazen yaşadığın her şey b le ansızın yalan olab l r, anlamsız sandığın her gerçek yüzüne b r tokat g b çarparken uzaklarda aradığın çare b rden yakınlarda çıkar. Umudunu y t rd kçe tüken r nsan. Zaman ders n geçecek. Bugüne dek

öğrend ğ n tek gerçek belk de. Bundan sebep ölmeyecek tek şeyd zaman. Yan bunca yaşama yorgunluğunun ç nde herkes ardına b le bakmadan g derken zaman bırakmak b lmeyecek peş m z . Ölüme g den her k mse ger gelmeyecek ve her ölen unutulacak b r gün er ya da geç ve her g den b r gün gelecek d ye kandırırız kend m z , yalanlara aldandığımız kadar gerçekler göreb lseyd k h ç böyle olmayacaktık. İnan geleceğ m bekle ben d yordu N yaz Ab çayı demlerken. Sol tarafında duvarda esk zamanlardan asılı kalmış Nâzan Abla’nın fotoğrafına bakıp b r çten hüzünlen r tam karşısına oturup c gara sararken aynı zamanda demled ğ çayı çer c garasını sarana kadar çayını b t r rd . Nâzan Abla, N yaz Ab ’n n sevd ceğ , k gözü... Kapının üstünde duran z l n ses nden b r n n geld ğ n görüp arkamıza baktığımızda Zafer Ab ’y gördük. Plaktan gelen ses d kkat n çekt .


Hikâye “Cahildim dünyanın rengine kandım.” B r telaşla oturmadan yüzümüze bakarak: “B z m ayyaş Beş r Reyhan’ın gözünü morartmış y ne.” “Bunlar hâlâ aynı evde m kalıyor?” ded N yaz Ab . “Yok ab , Beş r her gece ç p kadıncağızın kapısına dayanıyor, Reyhan açmazsa kapıyı kırıp kadını dövüp g d yormuş.” “Pol se söylemem ş m ?” ded m. “Yok, tehd t ed yormuş. Vallah Reyhan evlend ğ ne b n p şman.”

“Hayale aldandım boşuna yandım” Plağın yaydığı sesten başka çıt çıkmıyordu dükkândan. Konuşmamazlığın verd ğ sess zl ğ laç sanıyorduk belk de kend m ze veyahut konuşamamazlığın verd ğ sess zl k boğazımızda kel meler düğümlüyordu teker teker. Tam o sırada açık kalmış kapıdan g ren b z m mahallen n ked s Kısmet, N yaz Ab ’n n yanına sokuluver p akşam yemeğ n bekl yordu. N yaz Ab buzdolabından daha önceden ked ç n hazırladığı balıkları verd . Ardından sandalyes ne oturup: “Her şey n b r sonu var ve belk de herkes sonu bekl yor.”

“Seni ilelebet benimsin sandım” “Geceler b lmece g b oluyorsun be ab . M rza askere ne zaman g decek?” ded m. “Haftaya g decekm ş.” ded Zafer Ab . “Hele b r gels n askerden Nükhet le evlens n Zeybek oynayacağım düğününde.” ded N yaz Ab . B z m Balıkçı N yaz Ab lg nç adamdır. Her sefer nde b z mle asla oynamadığı zeybeğ M rza’nın düğününde oynayacağını söyler. M rza ben m üst katta oturan Nükhet’e âşık. Askerl ğe Şanlıurfa’ya g decek. Gel nce Zafer Ab ’n n kahves nde düğününü yapacağız. B z m mahallen n ortak yer d r Zafer Ab ’n n kahves . Gelen g den çok olduğundan mahallede olan b ten erkenden öğren r. Reyhan Abla da karşı apartmanda oturuyor. Esk den otobüs şoförü Beş r Ab le evl ym ş sonrasında l şk ler ş ddetlen nce boşanmışlar ancak fark eden pek b r şey olmamış. Ben m ? Ben se y y m şte. Tüm bu olaylar b r b r gözümün önünden geç yor ve en sonunda gözler m b r yerde takılmış dururken N yaz Ab ’n n ses n ş tt m: “Oğlum şuradan b r tütünü uzatıver.”

“Ölürüm sevdiğim zehirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin”

Toprak Ana Ceng z Aytmatov

"Gerçek mutluluk,yavaş yavaş,azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışlarımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır.” “Boşuna dememişler: ‘Halk bir denizdir,derin yeri de vardır, sığ yeri de...” “Bence gerçek mutluluk bir yaz yağmuru gibi apansız geliyor insana. Farkına varılmadan, yaşadıkça, başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde yavaş yavaş birikiyor, sonra bir yerde toplanıyor. Biz buna mutluluk diyoruz.''


Geniş Omuzlu Delikanlı Emirhan ÇAKIR

Bu yaz her yıl olduğu g b tat le çıktım ama bu yaz tat l nde yaşadığım b r olay ben der nden etk led . Ş md , moda doğaya kaçmak olduğundan ben de o akıma atlayayım ded m.Şeh rden kaçmak st yordum,oysa şehr de yanında götürüyormuşsun meğerse.Zaten b z nsanlar b r akıntıyı görünce bu suyun sonu nereye varıyor d ye düşünmeden atlıyoruz akıntıya.Akım taştan taşa vuruyor b z ama fark etm yoruz.Şeh rde büyüyen,börtü böcekten korkan,yılanı hayvanat bahçes nden başka b r yerde görmeyen ben,yalnız başıma kampa g decekt m .G rd m en popüler alışver ş s tes ne, kanımızı emmek ç n bekleyen satıcılar sağ olsun,5 k ş l k kamp paket yapmışlar. Hemen aldım.Paketled ler bana “Saray g b Kamp”sloganlı paket . İnd r mde olmasa almazdım tab k . Tat l günü geld çattı,yola çıktım.Ben yoldayken güneş batmıştı.Kamp alanına 5 km kalmıştı,ben m şeh rl last kler m taşlı yola dayanamadı patladı.Hemen telefona sarıldım,last kç çağıracaktım ama telefon çekmed .Etrafım tarlalarla çev r l yd , n c n top atıyordu.Bagajda yedek last ğ m vardı ama değ şt rmey b lm yordum.(Yedek last ğ nd r mde olmasa almazdım zaten.).Daha yola çıkmadan önce müz k l stem seçm şt m,o zamandan ber aynı müz k l stes çaldığını yen fark etm şt m.Artık firmalar b z düşünüyorlarmış,onlar b z m sevd kler m z buluyorlarmış.Ben ney sevd ğ m b lm yorum k ?O algor tma nasıl b l yor ben m ney sevd ğ m ? Bana hang şarkıyı severs n deseler.Müz k l stes söyler m.F rmalar onu da paketl yor b ze sağ olsunlar.Ben arabadan nmemede karalıydım.Börtü böcek,hele de yılanla h ç karşılaşmak stem yordum.B raz zaman geçt .Tok b r motor ses duydum,kurtulduğumu düşündüm.D k z aynasından baktım.Kırmızı b r traktör gel yordu.İlk durmaz d ye düşündüm ama durdu.Arabamın önüne park

ett .Traktörden nd ,selamlaştık,genç b r yd , omuzları gen şt ,kaslıydı,d nçt ,doğanın ç nden çıktığı bell yd .B r kaç soru sordu.Anlattım her şey .O last kle lg len rken ben de ayıp olmasın d ye b rkaç soru sormaya karar verd m. “Sen nereye g d yorsun?” ded m. “Tarlaya ağabey.” “Bu saatte çalışılır mı?” “B z m ş böyle,saat bell değ ld r.B tk ne zaman st yorsa ona göre çalışırız.B z doğaya adapte olmaya çalışıyoruz,s z n g b doğayı kend m ze adapte etmeye çalışmıyoruz.S z ev yapmak ç n ağaç kesers n z,b z ağaçsız yere ev yaparız.S z doğayı kend n ze uydurursunuz,b z doğaya uyarız. S zler alışver ş yapmazsanız,hayatta kalamazsınız ama b z çıplak elle b le hayatta kalab l r z.Buraya gelmeden önce 200 yaşındak cev z ağacını gördün mü, o ağacın az ler s ndek çeşmey gördün mü?İşte s z le b z arasındak en büyük fark bu.S z n etrafınızı çev ren eşyalar görmen z gereken gerçekler saklıyor.Ah be ağabey,ben böyley m, bazen çenem düşeb l yor.Kusuruma bakma.” ded . Doğru konuşuyordu bu gen ş omuzlu genç.Sank ç ndek düşünceler omuzlarını büyütmüştü.O last ğ ş ş r rken,ün vers te okuyup okumadığını sordum. “Ben atanamayan öğretmen m.Yen meslekm ş atanamayan öğretmenl k, hem de popülerm ş.” Bu köylü genç hayatla dalga geçerek yaşıyordu sanırım.Belk de en doğrusunu o yapıyordu.Eğer dalgaya karşı d md k durursan boğulurdun ama dalgayla dans edersen yüzerd n. Köylü gençle b raz daha sohbet ett k.Cümleler o kadar anlamlı ve doğruydu k ,tek seferde anlayamıyordum bazı cümleler n .Her söyled ğ cümley ç ğnemeden yutamıyordum -ç ğnesem de boğazıma takılıyordu,o ayrı mesele- artık kızmaya başlamıştım.


Hikâye Söyled ğ her cümle benl ğ m parçalıyordu.İstemeden de olsa şu kel meler döküldü ağzımdan: “Gal ba şeh rl lere kızgınsın?Neden kızgınsın, gel ş yorlar d ye m ?Gökdelenler d k yorlar d ye m ?Alışver ş merkezler yapıp küçük esnafı batırıyorlar d ye m ?” “ A ğ a b e y, b e n m e l n d e k mkânları kullanamayan,el ndek n n değer n b lmeyenlere öfkem var.Ev ne nd r mde d ye aldığın eşyaları kullanab ld n m ?B r tane p zza yeterken, '2 al b r öde' kampanyalarıyla daha fazla satın almaya zorlandın mı h ç?F rmalar b z düşünüyormuş,hayatımızı kolaylaştırıyormuş.Yalan bunların heps ağabey.Bu firmaların can dostu olan reklam ş rketler var ya,onlar da nerede o esk bayramlar d ye reklam yapıyorlar.Sonra bayram reklamını yapan reklamcılar, bayramda annes n n babasının yanına g tm yorlar.S z doğa le ç çe olmak st yorum ders n z. Yanınızda kuş sütü olmadan doğaya adımınızı atmazsınız.Hemen gel r çadırınızı açarsınız,tüpünüzün üstüne çaydanlığı koyarsınız,yere plast k örtü serers n z,marketten aldığınız hazır gıdalardan yers n z,sonra çöpünüzü bırakır g ders n z.Toprağa b le dokunurken korkarsınız,yere b r şey sermeden oturamazsınız.Had örtüye de olsa oturdunuz d yel m,bu sefer el n zden telefonunuzu düşürmezs n z.Ben m kuzen s z n şeh rde yaşıyor,b r tane çocuğu var.Çocuk tablette tır sürüyor ama normalde b s klet sürem yor. Kuzene çek şt m 'N ye almadın b s klet ded m?', 'Aldım be kuzen ama b r kere düştü sonra da b nmed .'ded .İşte ağabey bu yüzden öfkel y m,b z gerçekten sanala taşıdıkları ç n öfkel y m.Oysa gerçekler o kadar güzel k !” Cümleler boğazımda takıldı,kalb m sıkıştırdı,gözler m kararttı.Last ğ ş ş rd , dare ederm ş k a m p a l a n ı n a k a d a r. K a m p t a b r s n e l a s t ğ değ şt rt rm ş m.Kamp alanına vardım,çadırımı kurdum ama uyuyamadım.5 k ş l k çadırımda bana yer yoktu.İlk gördüğüm ağacın altına oturdum,yer ıslaktı,ç ğ yağmıştı.İlk el m ıslak toprağa koymak stemed m ama köylü del kanlının sözler geld aklıma. Toprağı avuçladım. Sıktım… Sıktım… Sıktım… Toprağı damarlarıma sokmak st yordum,vücudumda dolaşmalıydı bu toprak.Sonra b r şey h ssett m kolumda,b r şey yürüyordu.B r böcekt .H ç aldırmadım böceğe,ağaca yaslandım,yıldızlara baktım. Gerçek,gerçekten güzeld .

rüya’DAN ÖNERÈLER Kitap Yaşlı Adam ve Deniz 1984 Kinyas ve Kayra Serenad Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Film Pulp Fiction The Usual Suspects The Prestige Pardon The Pianist

Dizi Cosmos Westworld Alterned Carbon Peaky Blinders Sense 8


ÇOCUĞUNUZU SEVİN Elif Sena YALÇIN

Kapının önündek basamaklara oturmuş, tem z havayı b tmeyen b r açlıkla soluyarak kaçırdığım hayatımın hayal n kuruyordum. Babam ben sevseyd güçlü olurdum belk . Öğretmen olurdum, p lot olurdum... Hatta belk şu bakımlı, takım elb se g y p toplantılara katılan kadınlardan olurdum. Nas p değ lm ş, ne yapalım? ''Geç kız çer !'' Arkamı dönmemek ç n devasa b r arzu duyuyordum ama bu cehennem s malı her fin lafı çek lm yor. Nefes ver p ayağa kalktım, yılmıştım. Gönlümce nefes almaya b le hakkım yoktu. Aslında yok değ ld , ş ddetle hmal ed l yordu. Salona doğru dünya batıyormuşçasına aceleyle yürüdü ve hesap sorarak yüzüme bakıp sehpayı gösterd . ''Ne buranın hal ? Ben tüm gün eşekler g b çalışayım, eve ekmek get rey m, sen altı üstü b r ortalığı toplama! Yok, hata bende kızdır, nar nd r, kırılır d ye d ye alıştırdık y ce rahata. Az şamar yeseyd n olmazdı böyle!'' Sehpanın üzer ndek vazo devr lm ş, yanındak su dolu bardağı da kend s yle götürmüş. Tüm suç rüzgârın suçu ama söylenen ben d nl yorum. Saçma sapan konuşmalarına alıştığım ç n b tmeyen azarlamaları karşısında h ç moral m bozmadım. Sak nce sehpayı s l p, vazoyu rüzgârın dev rd ğ n anlatmaya çalıştım, tab o fındık skadar beyn yle anladıysa. Yaşı benden büyük d ye her fırsatta efelen r durur. Kaç yıldır b r erkek çocuk veremed m d ye aşağılar, yemeğ beğenmezse becer ler m aşağılar. Bu aşağılamalardan sonra da söylene söylene çıkar dışarı s gara çer. Bazen sev n r m erken ölecek d ye ama onsuzken de metel ks z m. Daha on üçümdeyken el me kına yakıp başıma duvak koydu babam. Adet b le olmamıştım daha. Daha çocuktum. En başında ded m ya, babam ben sevseyd ...

Ş md on sek z oldum ve çoktan yaşamım sona erm ş g b h ssed yorum. C nayet şley p, müebbet yatsaydım daha özgür h ssederd m muhtemelen. Bu yazıyı b r bankta yazıyorum şu an. Yerde kalem bulunca karalayayım ded m b r şeyler. D lek ve Ahsen uyuyakaldılar, ama ölmüş de olab l rler. Umarım ölmüşlerd r çünkü ben m onları kaybett ğ m zaman çekeceğ m acı onların canının yanması kadar öneml değ l. Önümüzde uzun ve çok zor b r hayat olacak eğer bu gece hayatta kalırsak. Bu zamana kadar yaşadıklarımı anlatıp, ne kadar boyumu aşan b r şey olsa da, yazımın sonuna b r nas hat eklemek st yorum. Ben m adım Nuray, 18 yaşındayım. Bundan 5 yıl kadar önce babam sted ğ ç n o zamanlar otuzlarında olan b r yle evlend r ld m. A les yoktu, ben mk ler de geçen yıl vefat ett ler. Ben m evl l ğ m mutlu değ ld . O ben sokakta görüp beğenm şt ama asla sevmed . Babam da ben elden çıkarmak ç n lk steyene verd . Gar ban annem ses n çıkartamadı bunca zaman. Babamın lk ve tek çocuğuyum. Annem ben doğurduktan sonra kız kısırı olmuş. Nenem ded yd . Babamın benle lg lend ğ n b lmem. B raz olsun sevmed . Bayramlarda b le sarılmazdı bana. Ben el n öpüp bayramını kutladığımda da başını sallamakla yet n rd . Annem hep ''Bayramda küslük olmaz.'' dese de babamın umurunda b le olmadım. B raz fazla yazdığımı h ssed yorum fakat ş md ye kadar ç m dökecek k msem olmadı, son dak kalarımda, tab son olduklarından em n değ l m, rahatlamak sted m. B z m köy k gruba ayrılmıştı 10 yıl kadar önce yaşanmış saçma b r c nayet yüzünden. B r grup kat l suçlarken d ğer grup kurbanı suçlardı. Bu k grubun genell kle kend aralarında s yas görüşler de aynı olduğundan kahvede kavga çıktığından genell kle s yasetten çıkardı. Kocam kat l haklı bulanlardandı.


Hikâye Ben mk b r gün karşı gruptan b r yle bu mevzuyu tartışmış köyün arkasındak tepede. Zaten farklı gruptan b r yle konuşulduğunda konu d rekt o mevzuya gel rd . B r anda çok alevlenm şler, küfürler etm şler. Adam ben mk n n namusuna laf ed nce oracıkta dövüle dövüle can verm ş. Ertes gün kardeşler ev m z yaktılar. En çok da çerdek 3 k taba üzülmüştüm, defalarca okumuşumdur onları. Ev n yandığı günü akşamı pol s gel p kocamı aldı. Ben de mahkeme gününe kadar k çocuğumla komşularda kaldım. Mahkemede tek savunmam vardı: 'Kocama ht yacım var hâk m bey.''

Ben m kolum kanadım kırıktı. Ne ş m vardı ne de okuyup yazmaktan başka b ld ğ m. Keşke sevseyd babam. Velhasıl, kocam suçlu bulundu, müebbet yatacak ded ler. Ben de k çocukla kaldım ortalıkta. O kadar üşüyorum k , ateşler yaksanız, kıyafetler m üzer mdeyken ateşe versen z ısınamam. Öleceğ m h ssed yorum ama bek de öldürecek kadar soğuk değ ld r. Ama umarım ölürüm. Umarım ölürüz. Bu yazdıklarım bulunursa eğer, nsanlardan tek b r steğ m var. Çocuğunuzu sev n.


SON Düştüm son ülkeden Parçalandım buzlardan Üstümü örttükleri bir örtü Acımasız atölyelerde Yontula yontula kış bitti sevgilim Benden yeni bir ben çıkmaz artık Organlarım saydam bir yeşil Son yılandan öldürücü bir zehir Öldüm son ülkeden Doğurgan bir silah içimde Ölü bedenler poligonuyum Ruhların sızdığı yerde Ateşleye ateşleye tutukluk yapıyor kalbim Ben bir hiçim sevgilim Yol üstü serserilerinin pankartıyım İnce ince insan acımasızlığıyla Beslenirsin sende onlar gibi Çağın toprağından kovduğu heykeli Öpersin başına koyarsın Ölümün hamurunu sündürürsün çıplak bedeninde Küllerini sömürtürsün gri adamlara

Kerem Nadir Özcan


İllüstrasyon:Şule KOCAKAYA


Devrimin am olanlar sürekli koruma gücüne s

M.Kema Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir. Karl Marx

Değişimler her zaman bunalım anlarında gerçekleşir. Ursula K. Le Guin


macını kavramış i olarak onu sahip olacaklardır.

al Atatürk

Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir. Ursula K. Le Guin

Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? Nazım Hikmet Ran


Hikâye

BİLMEK B r kız gördüm balkonda. Gecen n b r yarısı d k lm ş ayakta, k m b l r neler düşünüyor. Önce gecen n tem z havasını ç ne çek yor, sonra sandalyeye oturuyor ve çek ngen b r tavırla etrafına bakınıyor. H ç k msec kler yok, herkesler uyumuş! Ee, tab gecen n dört buçuğu… B r ben varım uyanık, b r de o. Ama o bunu b lm yor. Omuzlarına kadar varan saçları var ama karanlıkta reng seç lm yor. Tahm n mce sarı, hem de dünyanın en güzel sarısı olan altın sarısı! B rkaç saat geçecek ve güneş doğacak. İşte o zaman saçları ona benzeyecek. Her sabah doğmuş ama fark ed lmem ş b r gün ışığına benzeyecek saçları. Başını y ce kaldırıyor ve gr ms bulutlara bakıyor. Ne kadar güzel görünüyorlar k m b l r! Bende bulutlara bakıyorum ama o bunu b lm yor. Belk de o ben m hakkımda h çb r şey b lmeyecek. Oysak ben onun orada oturacağını hep b leceğ m. Onun varlığını b leceğ m. Oysak ben her gün o gecey hatırlayacağım. İk apartman da res n n balkonunda b rb r m zden habers z oturuşumuzu hatırlayacağım. K mse nanmasa da ben b leceğ m. Sadece bana özel, ç mde büyüttüğüm b r anı. Ben b leceğ m, k mseler b lmeyecek. Sandalyes nden kalkıyor, gökyüzüne son kez bakıyor. G tmes nden korkuyorum. İçgüdüsel b r duyguyla adını b lmed ğ m bu kıza seslen yorum. Ben duymuyor, duymuyor, duymuyor… Bu sonsuza kadar böyle sürüyor. Ne o ben b l yor, ne de ben onu b l yorum. Ger dönüyor sanıyorum. B r karaltı, b r gölge düşüyor balkonun duvarlarına. Ben duydu mu, çırpınmamı duydu mu? İşte orada, görüyorum. B r ç ft göz üzer mde gez n yor. B l yor, o da artık varlığımdan haberdar. Güneş n doğduğu b r vakte rastlıyor onun ben fark ed ş . Göreb l yorum, ne kadar güzel olduğunu artık göreb l yorum. Karanlıklar ben engelleyem yor. “Bu saatte s z uyutmayan ned r?” d ye soruyor. Düşeceğ m sanıyorum. Onu zled ğ m söylersem, balkondan aşağıya yavaşça süzüleceğ m b l yorum. “Uyku tutmadı maalesef. S z?” üzer nde mor mu l la mı olduğundan em n olamadığım b r gecel k var. “Sanırım bende aynı sebepten buradayım.” konuşmuyoruz b r süre. Gökyüzü kend n kızıla boyarken, güneş yavaş yavaş tepes ne yerleş rken zl yoruz. Aşağıya n p, kapıyı çalıp o büyülü ev n ç ne g rmek st yorum. Mor gecel kl bu kızla uzun uzun konuşmak st yorum. “S ze teşekkür etmek st yorum.” ben ne yapmış olab l r m k ? Şaşırıyorum sadece. Ne korku ne de heyecan var artık. Ona kend m tesl m etm ş g b y m. Bu anı tek k ş değ l, k k ş yaşıyorum artık. “Neden, anlamadım…” D rsekler n balkonun mermer ne dayıyor. Düşecek d ye korkuyorum, fazla eğ l yor. Ama korkusuz. Demek k , hep böyle duruyor. “S z olmasanız her gün güneş n doğuşunu nasıl zleyeceğ m? Yıldızlarla nasıl konuşacağım? Sırf s z n ç n, s z zlemek ç n çıkıyorum bu balkona.” b l yor, her gece yıldızlara beraber baktığımızı, güneş n doğuşunu beraber kucakladığımızı b l yor.

Gülce AVCU

“Demek günlerd r b rb r m z ç n gece çıkıyoruz balkona! Ama ne yazık ş md bunu öğrenmem. Ben s z n benden haberdar olduğunuzu b le b lm yorum.” “H çb r şey ç n yazık değ l! Bakın ne güzel güneş tepeye yaklaşırken bu anı yaşıyoruz! H ç unutmayacağım bunu, h ç!” karşı balkona geç p, eller n tutmak st yorum. Kalb m bu düşüncen n verd ğ heyecanla çarpıyor. Ben sev yor, bende onu. Bu her şeyden daha büyük gözümde artık, tüm gerçekler uçuyor, sadece bu an kalıyor ger ye. “İy geceler. Yarın gün doğumuna umarım yet şeb l r m.” B r şey söylememe fırsat bırakmadan çer ye g r yor. Ben se hala o balkona bakıyorum. Yarına kadar beklemek çok zor, aşk ç n b r san ye beklemek b le zor. Günler geç yor çıkmıyor balkona mor elb sel kız. Z l öğren p basmak st yorum ama cesaret m yok. Sokağa bakıyorum her dak ka çares zce. H çb r yüz onunk ne benzem yor. Seslen yorum ama çıkan yok balkona. Her geçen gün çürüyorum, beden m, ruhum, aklım er yor. Altı gündür yok! Onu bekl yorum her gece, ama o bunu b lm yor. Belk de h çb r zaman b lmed onu zled ğ m . Dalga geç yor ben mle. Onu zled ğ m t raf etmem ç n. Oyun oynuyor, acı çekt r yor! Aşkın yer n alan öfke ben her geçen dak ka del rt yor. Onun yer ne başka b r kadını görüyorum. S yahlar ç nde, başında s yah dantell b r başörtülü b r s . Balkona çıkıyor, der n b r nefes alıyor. Sev n yorum! Belk de o b l yor her gece uykumdan vazgeç p balkona çıktığımı! Soruyorum, mor elb sel kızdan bahsed yorum. Ondan bahsetmek bana y gel yor. Kuru b r sesle ben cevaplamakta gec km yor. “Arkadaşıydınız sanırım…” “Evet.” “İçer deyse eğer…” başörtüsünün kenarıyla gözünün yaşını s l yor. O an anlıyorum, o çer de. Ama b r tabutun ç nde uyuyor. “Dün akşam öldü. Uzun süred r hastaydı.” hastaydı demek, ama hastaysa nasıl bu kadar güzel gözükeb l yor? “Nasıl? Sanırım başkasıyla karıştırıyorsunuz.” bacaklarım t tr yor, düşmemek ç n duvara tutunuyorum. “Ablasıyım ben onun. Bence s z başkasıyla karıştırıyorsunuz.” balkondan çıkıyor, kapıyı sertçe kapatıyor. O kapanan kapı mor elb sel kızın üzer ne kapanan b r kapı. Öldüğünü duyduğumda tuttuğum nefes öpmek sted ğ m eller , eller m gez nd rmek sted ğ m saçları, dokunmak sted ğ m kaşları demek. Tuttuğum nefes ver yorum. Gözler m b r anlığına kararıyor. Verd ğ m sıcak nefesle beraber bütün düşler m de balkondan yukarıya doğru süzülüyor. Gökyüzündek beyaz bulutlarla buluşuyor. Uçuyor, savruluyor, savruluyor. En sonunda mor elb sel kızla beraber yok oluyor.


Deneme

LEGO LARDAN EGO YAPTIK İlke DALKILIÇ

Çok varmış, b r yokmuş… Zaman, saman ve ç ndek kalbur B g Bang'le oluşmuş… Üzer nden de 13 m lyar yıl geçm ş… Kâ nattan bakıldığında görünemeyen Samanyolu g b , 12.kattan bakıldığında s ması seç lemeyen b r canlı nesl peydah olmuş. Adına “Adem”, vasfına “İns” dem şler… Bu“ İns”; kıskandıkça öldürmüş, kutsandıkça övdürmüş. Bazen yorulup sur d pler ne çövdürmüş. Sevmeye çalışmış; başarırsa ürem ş, başaramazsa kurumuş.. Acıktıkça avlanmış, k rlen nce paklanmış. Nes ller boyu bu pr m t f güdüler lab rent nde dolaşmış durmuş… “Mana” vermeye çalışmış; sormaya, sorgulamaya, kurgulamaya başlamış. Kend kend ne kurgulayana “Del ” dem şler… D yenler n aklı se pek kıtmış… F kr , felsefey , sanatı üretm ş “İns”. Ürett ğ akçe değer olunca kıymet görmüş, olmayınca “Kısmet” dey p küsmüş. Ne üretken z h nler gel p geçm ş, vallah ahal n n haber olmamış! Son nes l daha lg nç davranmaya başlamış... Çocukluğunda lego oynamış; ancak kısa kes p tablete geçm ş… San yeler ç nde tüm görseller tüketm ş. Hızlı er şm ş, çabuk er tm ş. Zamanla doymamaya başlamış… Mutluluğu değ l,”Haz”ı tanımış… D yalog kurmamış, ”Tr p” atmış. Attığı da yer n bulmamış. Daha da hırslanmış… Sıkça fotoğraf çekm ş, ekrandan her anını d ğer “İns”lere gösterm ş. ”Ben beğen n, yoksa s z beğenmem!” dem ş. Ded ğ n de yapmış... Meden cesaret yüksekm ş.. Her d kte ed len sorguluyormuş. Ancak alt yapısı zayıfmış. Cah l olanları se daha da cesurmuş. Kullandığı kel me sayısı düşük, kurduğu cümleler devr k, sevd ğ kalpler burukmuş…

Meğer tüm kâ nat O'nun etrafında dönerm ş. Dünyanın merkez nde de O varmış. Ahal n nse bundan haber yokmuş… B r varmış, b r yokmuş…


DELİRMİŞ HALİM Esrime Ben ve Sam doğadayız. Yapmamız gereken seç mlerden sıyrılmaya çalışıyoruz. İnsanlığın yüz karası modern kölel k s stemler ; d nler, tanrılar, paçavra düşünceler. Doğayı tanımayan yozlaşmış canlı varlıklar. Del l ğ n sınırsızlığında olan o kutsal b lg , sana gel yorum. Aşk duyuyorum doğanın şarkısında, Özlüyorum, özlüyorum, özlüyorum, Sen . Parıltıların arasında doğarken, lkel b r enstrüman çığlığının yankısında. Yoz-laş-mı-şız Z h n tahammüller m zden sıyrılamamış kend m z aldatmışız. Terlem ş kum tanec kler g b çoğalıp ayrılmışız. Aşk ve nsanlık Yalan ve gerçek Doğa ve H s Ter mlere düştüm y ne, den z tuzunun dudaklarımın ucuna gelmes g b . Yanmış vad nsanları neden hep böyle konuşmadan Akden z'e bakar sadece? Ahh Del ler! Çeş t çeş t her yer mdeler. S zler sev yorum. Sahra ve kabak kumlarını sevd ğ m kadar. Bıraktığınız benl kler , deoloj ler , s kt r çekt ğ n z d nler , yakardığınız tanrıları, yaktığınız kafaları s z n g b sev yorum. D e H p e D e! Özels n dostum. C ğerler m z ve kafamızı her s gara dumanıyla kapladıktan sonra konuşma ses n değ ş k gelse de munch ese düştüğümüzde jel bon bulmanı sev yorum. D e H pp e D e b r s gara sarsana!

Yazacaksan ş md yaz sonralara bırakma! Yaşayacaksan ş md yaşa kend n b r yere çakma! Bırak sonsuzluk ve b l nmezl k ruhu aksın erm şl k ç zg s nde yatan maj ye. Her nsan dost olab l r, her kafa yakılab l r l m tler zorlamasını b lene. B r hata var lkellerden bu yana, b r nanış, b nlerce k o l l a r ı v a r ” D n l e r, tanrılar, peygamberler”. B r şeylere nanma çgüdüsü taşıyan canlılar. Kör nançlarının ç nde hapsolmuş, hak katten uzaklaşan nsanlar. Yaşam bu kadar bas t olab l r m ? Anlamsızlık ç nde dolaşan, c ns yet parçacıklarının ç ne sıkışmış beden ms ler. Am, sik ne fark eder! Söyle Sam ruhların c ns yet var mı? A ç ı l a n kapakçıklar, parçalanmış algılar, tutumsuzlukkkk. Böyles mümkün olab l r m? To p r a ğ a h e r yattığımda vücudumun her yer n sarıp ben ç ne çekmes n st yorum. ”Tam b r bütünleşme”

Arada b r nefes almak lazım. Yaz yaz nereye kadar Sam ? Bazen bırakmak gerek yor kend n ruhlar d yarına. Dolunayın enerj s , o dalganın ses , yaşamın b ze verd o muhteşem ”H s”.

İnsanlığın en çok korktuğu şey del g b arzuluyorum. B r b lgen n de söyled ğ g b -Gerçek b lg ye g tmek st yorum-. Ben ve Sam portakal kokulu kabak günler nce…

Arada b r nefes almak lazım Sam . Dolunayın yanmış vad çocukları kahkahalar atıyor y ne müz k ve doğanın buluştuğu yerde. Yargılarından sıyrılmış, dünya kokmuş, evrene musallat olmuş, gecen n reng n gören, renkler n kokusunu duyan nsan fam lyaları. Duyguların heps aynı;

İnsanların tavşan g b sev ş p çoğalmasını anlamıyorum Sam . Had sev şmek neyse… Neden hep çoğalma çgüdüsü duyuyoruz? Ebeveynl k h ss yatlarımızı ne zaman ve nereden aldık? Neden küçücük canlıları gördüğümüzde daha doğmamışlara özlem duyuyoruz? İnsanoğlu hayvandır sözler çınlıyor kulaklarımda. İnsan k m? Hayvan k m? B tk ne? Aslında her şey b r canlı değ l m ? B zde canlıların türler . Görmey b lene her şey canlı Sam . Yeryüzünün d b nden, gökyüzünün l m ts zl ğ ne kadar. Evrenler ç nde b r evren, onun ç nde m n k b r gezegen nefes alıyor. B r ruhu var b r adı Dünya! (Pattttt)

Söyle Sam ruhların c ns yet var mı? Herkes b r başka güzel.


Deneme K m zaman mutlu, zaman zaman uzak… Her şey onun ç nde Sam her şey yle nefes alıyor. Dağları, den zler , b tk ler , nsanları, heps yle nefes alıyor! H ssed yorum Sam h ssed yorum, 'Onu” her nefes m onunla bırakıyorum. Ben dünyayım, dünyayım ben! Anlıyorum sonunda, anlıyorum. Senden küçük b r şey n aslında sen olması ve küçücük olan sen n aslında b r dünya olman ve ve ve… Sen h ç unutmayacağım kanatlı böcek. Ben mle kurduğun let ş m ç n teşekkür eder m. Sen her şeys n. Del rd k Sam del rd k sonunda. Söylesek m bu s ı r r ı n s a n l a r a ? Ya d a söylesek ne olacak sank , bak bu zamana kadar konuşanlara var mı h çb r ? H çb r , H çb r şey, h ç. Uyuyor heps orada. Vecd hal ndey z Sam . Esr me kokuyor oram buram. R u h u m y a n m ı ş k e m k l e r m e k a d a r. Gördükler m unutmuş, görünmezler bulmuş g b y m. H sler m, gözler mden önce buluyor önümde duran her şey . H ssed yorum Sam H ssed yorum. Geçm ş ve gelecek manevralar yapıyor alın ç zg ler mde. Ortalıyorum, düşünüyorum b r fik r b r farkındalık oluyorum.

İllüstrasyon: Venüs

Çıplaklık kokuyorum. Ten, tüm ç zg ler ortadan kaldıran. Sen, tüm tabuları yıkan Gerçek anın, nefes kokuları, kalp atışları ve Bpm

Müz k ve aşk! Enerj ye katlanamayan b zler. Önce yaşar sonra

Ruhların d yarında gezen ruhsuz derv ş. Söyle bana yalnızlığın ne kadar güzel? İnce b r es nt değ yor ten me. Kokum kayboluyor doğaya. Yazmak st yorum del g b göremesem de. Söyle bana doğana ana ağaçların yaşı kaça ne kadar? Ben öyle b r canlı değ l m anlamak ç n zorlama. Ruhum kara del k güneş nde kavrulmuş, olay ufkunun olduğu sınırdan m lyonlarca ışık yılı hızı le düşüp beden buldum kend me. B r oradayım b r burada, anlamsızlıklar ç ndek lotus ç çeğ y m. Bana öyle bakma! Ben b r H ç m ötes yok. Yabancıların ç ne karışmış ruhlar ve h sler arasında yol alıyorum. Sen bana öyle bakma! Ben yanmak ç n varım. Çırılçıplağım, boşluklardayım, sev şmek ç n yola çıktım. Ben ruhlara aşığım. Geleceğ n geçm ş y m, belk de tüm hayatları yaşamış H s yolcusuyum. H ssetmek ç n varım. Yaşamının element bu! Canlılara baktığımda kafalarından çıkan uzun bağlantı ç zg ler n göreb l yorum. Ben onların dönüşümüyüm. Düşünceler tanrısı oluyorum, kel meler yardımcım. Ben onlarla b r hayatım. Gözler n bana d km ş canavar bakışlarının altında yol alıyorum. Ahh hayatın renkler , s z onlara bakarken ben kokluyorum. Anlıyorum k dünya yok olmuşların, yok oluşlarında. Sözde d nc ler n dergâhından g rm ş fitne tohumları. Saygısız, kaypak b reyler n el ne düşmüş hayat akışı naraları! Karşı çıkışlar, yalanlar, k m n k me ne kondurduğu b l nmeyen uçurum ucu nefsler . Düpedüz tanrısızlık çökmüş ruhtan ruha! Kızgın değ l m Sam üzülüyorum sadece. Yol b lmeyene, aşk b lmeyene, yanmayı b lmeyene… Madde ve Mana anlam y t rm ş, güz vakt nde hep k rl oyun, oyun ç nde oyun! Üzülüyorum Sam cümleler m n b t ş ne. Herkes n b r doğrusu var kend nden çok em n. K mse farkında değ l doğru b ld kler n sorgulamanın sırrını. Hayatta en zor olan şey yanlış bulab lmek. Yanlışı gör vecd et, akış sen zaten götürecek. Sen önce sev, sen önce yaşa! Evren sen zaten b lecek. Belk de b nlerce hayat yaşamış b r enerj parçacığıyım. Belk de onların b r k m n yazıyorum. Belk de ben b r tanrı olacağım! D e H pp e D e! Dostluğun vücut bulmuş hal . Kaç hayat yaşadın? Kaçında yaktın kend n ? Sen ş md ne kadar yanıksın? Sende görüyorsun ben m g b . Ruhun serp l yor çıplak bastığın toprağa yıldız tozu g b . Yalnız değ ls n artık bu yaşamda sakın unutma! Kafanı her yaktığında bak gökyüzüne ve seslen. Ben her zaman sana cevap vereceğ m.

yazarım. Yaşamak, h ssetmek ne olduğu ne fark eder? An, b z hayata bağlayan. Yanmışız hep m z b rb r m zden ne eks k ne fazla. Hayat, kontrolsüz olunca daha güzel. Ş md salıyorum kend m ne varsa ne yaşanacaksa? H s, H sler, Gülümsemeler, Nefesler b z canlı yapan her şey. Ahhh! Y ne geld m tam da yer mdey m. Ahhh! Kabak sen anlamak ç n kaç sene yaşamak lazım? Çok mu küçüğüm çok mu hızlı? Sen ne güzels n. Der n b r nefes. Yaşaa, yaşşaa!

D e h pp e D e! Kabak onların, yaşam b z m olsun. Sess z kaldığımız her yanyanalışların, boşluğa, düşüncel çakıldığımız o ana. D e h pp e D e! Had son b r s gara daha sarsana.


İllüstrasyon:Şule KOCAKAYA


Mon Péché Ağaçlar dallarını gökyüzüne kaldırmış, "Yaşa péché!" diye haykırmış Aksesuarları salınmış, etrafa saçılmış Ve dilini çıkarmış bana, bir Pécheur'a Ne sevabı vardı onun cennete sokacak kendisini Ne de bir péché, yakacak olan gövdesini Kazıyacak kökünü ve kurutacak iliklerinden Etrafa saçtığı yapraklarıyla öpücük kondurmaktan başka sevgililerine Ne bir gayesi vardı şu ağaçların... Bulutlar aşağıya indiğinden gökyüzünden Koparmak istemezlerdi köklerini yerden Uçmalarına yoktu gerek değmek için bulutlara... Biz insanlar gibi hayalini kurmaya kanatların Minik bir kuşu kıskanmak... Bir sineği, bir arıyı Ama onlar olmayı yeğlememek Çok sevdiğimizden değil şu iki uzun çubuğu yere basan Bilinçsizlik korkusu! Fakat ağaçlar Onlar gibi hissetsem yeryüzünü Olmazdı o sözcük: Péché..

Feyza DELİBALTA


Hikâye

DENİZDEN BİR PARÇA Nur Ece DURAK Günbatımı akşamında kaybett m kend m . Saçlarım rüzgârda savrulurken, dertler m de uçar d ye bekled m çares zce. Sağımda ve solumda k ağaç kollarını açarken, ben daha düşünceler me kapı açamıyordum. Belk b raz çares z m ama yaşadıklarım umutsuz vaka. Ben m hatam mı yoksa den z n hırçın dalgalarının mı? S ze anlatayım, ben ve den z n hırçın dalgalarını. S z karar ver n hang m z kabahatl ? Soğuk poyrazın tüyler m d ken d ken ett ğ b r gün den z n kenarında oturmuş suyun şavkının teknelerdek hüzmeler n seyred yordum. Yanımda se en sevd ğ m arkadaşım, aklımda da del fik rler vardı. Ela'ya soğuk b r bakış attım. Ela ne oldu derces ne omuz s lkt . Aklımda teknelere b n p açılab ld ğ m z kadar uzaklara g tmek vardı. Sank kaçmak st yordum sıkıcı hayatımdan ve hayatı çeren her kel meden. Ela'ya fikr m söyled m ve de hayattan sıkıldığımı. M n k gözbebekler n bana d kt ve ağzını b rkaç kere açtı kapadı. Sonra -tüm cesaret n topladı sanırımeller m tuttu. “Hayat b r den zse, sen onda b r çakılsın.

.

Sen den z n b r parçasısın. Eğer çakıl olmasa, kum olmasa, balıklar olmasa den z den z olur mu?” ded . Bu sözler damağımda koca b r nokta olarak kaldı. Sank koca b r tokat yem ş g b sersemled m. Ela'ya fark ett rmek stemey p onu el nden tuttum ve teknelere doğru götürdüm. Mav kürekl b r tekneye usulca b nd k. Parçası olduğumuz den z n üzer nde yavaş yavaş lerlemeye başladık. İlk ben çekt m kürekler sonra da Ela. Dalgalar kürekler acı acı dövüyordu. Ela ger dönmek sted ama artık bu ded ğ mkânsızdı. Dalgalar teknen n ç nde doldukça doldu. Tuzlu su gözler m yakıyordu. Gözler m açamıyor ama b r yandan da eller mle kürekler arıyordum. Gözümün yanması geç nce gözler m araladım ve teknede ne kürek vardı ne de Ela. Harekets z ve h ss z b r b ç mde saatlerce den ze baktım. Parçası olmayı beceremed ğ m koca mav l ğe daldım ve her zaman şöyle düşünmek sted m; Ela da den z n b r parçası olmuştu. Ela ve hırçın dalgalardan öğrend ğ m k şey var. Hayatı sev n ve h çb r zaman den z n b r parçası olduğumuzu unutmayın.


Deneme

HERKESE UMUTLU GÜNLER Yasemen MISIR 'Umut' büyük ünlü uyumuna uyan, ağıza da löpçük d ye oturan güzel m güzel b r kel me. Öyle tadından yenmez k düşünür ebeveynler, çocuklarının adını koyarken bolca bu kel meden es nlen yorlar. Yen yapılan sıcacık yoğurt çorbasına ez len taze nane g b . K m s ne ekmek kapısı, k m s ne yaşama enerj s . Her nsanın ç ne şlenm ş bazısında b r karınca kadar küçük bazısında sarımsaklı plajı kadar büyük. Eh bu güzel duygumuzla oynayıp kurnazlık yapmayan çıkar mı? İlla görmüşsünüzdür emlak reklamlarını. B r ev m arıyorsunuz; bütçen ze uygun, merkeze yakın, spor salonudur havuzudur cabası, aradığınız yuva burası. Pek , burayı nasıl elde edeceks n z; parasını ver n ve bekley n. Bu kadar söze umutlanmamak mümkün mü? Tab nsanlar bekl yor Tac Mahal s ze gel ş Yıldız T lbe Konutları. Boşuna denmem ş beklent ler üzer. Ş md beklent m umudu doğurdu umut mu beklent y ? Yumurta mı tavuğu çıkarır tavuk mu yumurtayı? Bu umutlar az da yuva yıkmamıştır. Bazen kadınlar erkekler n yaptığı her harekete b r anlam yükler. A les yle tanıştırdı, evl l k yolu yakın. Kızım b r haftadır ev yağmur ormanlarına döndü her hafta ç çek get r yor, bu seferk ne yüzük koymuş olmasın? Ah be ablam böyle ömür geçmez k . Sonra sen ben oyalıyorsun dey p koyuyorsun kapının önüne, esk yen pantolonun değ l k bu atasın. Bazen de küçük b r çocuğun el ne geçer umut. Dört beyaz duvar arasında, b r battan yen n altında, laç kokusunun ç nde doğar. Saçları dökülürken çocuğun; o en yakın arkadaşının doğum gününü kaçırmamayı u m u t l a r. K a n k u s a r k e n g z l c e , a n n e s n n öğrenmemes n umutlar. Zamansız terk etmek stemez yuvasını; başarının p n çekmey , az da olsa haylazlık asasını el ne almayı düşler. Acı dolu gözlere temas etmek yer ne sevg dolu kalplere dokunmak ster. B r anne de yakalayab l r umudu. Çoktan çocuğunu kaybetm ş olsa da gökyüzünün s ms yah boşluğuna baktığında yıldızları görmek ster. Yazımı küçük b r kes t le b t rmek st yorum. “B r h ç olmak üzücüdür. İnsanlar hep aranmak ster, d nlenmek ster. Hayatta b r kez de olsa öneml olmak ster.” B r umut…

Kinyas ve Kayra Hakan Günday “Ne hayattan önce bir ölüm var, ne de ölümden sonra hayat! Kinyas'tan sonra bir Kinyas yok! Ama Kin de var, Yas da! Onlar hep var. Ta ki bütün şehirler, okyanuslar tepsiden düşüp kırılana kadar..." "Benim gece. Benim son. Benim yolculuk. İçinde doğmuşum gecenin. İçinde doğmuşum sonun. Yolculuk yaparak varmama gerek yok. Ben hep oradaydım." “Sorarlarsa, 'Ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyar insanın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."




EDEBİYATIMDA YAŞAYACAKSIN Bahtın açık olsun sevdiğim Vedalaşma vakti geldi artık Tan vakti geldi Şimdi yolcusun yüreğimden Bilmem nereye gidersin Bir yaprak gibi savrulursun yüreğimden O yandan bu yana Kim bilir ne kadar üşüyeceksin Gecenin soğuğunda Ama her daim hatırla Kim olduğunu, neyi seçtiğini Ve kimi geride bıraktığını Sana sıcak, sevgi dolu bir kalp Verebileceğimi hatırla Ama yine de mutlu ol sevdiğim Bedenin göçse de bu fani dünyadan Sen edebiyatımda yaşamaya Devam edeceksin

Ilgıt UYGUR


İllüstrasyon:Beste BOZKURT


CESARE PAVESE Burak KANTUR Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum. 20. yüzyıl İtalyan edeb yatının en güçlü tems lc ler nden b r olan Cesare Pavese,P edmont'ta küçük b r kasaba olan Santo StefanoBelbo'da b r ç ft n beş çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya geld . Santo Stefano tepeler , Cesare'n n lk oyun alanları oldu. Çocukluğunu bu topraklarda geç ren Cesare, çalışmalarında köyünün kırsal alanlarını sıklıkla kullandı. Ş r, deneme, roman, mektup, günlük ve eleşt r de dâh l olmak üzere her türden yazılar yazdı.Pavese'n n eserler nde yarattığı karakterler, erkekler ve kadınlar le geç c , yüzeysel b r l şk y paylaşan, yalnız b r k ş özell ğ göster yor. Pavese,faş zm n sakladığı, yabancılaşmış anlamın modern varoluşçuluk k lem yle mücadele eden, öneml b r yazardır. Genell kle romanlarında ele alınan mot fler, 1930'larda ve 1940'larda İtalya'nın sosyal ve edeb özell kler n yansıtan, hem de otob yografik unsuru olan, çözülemeyen çatışmalar ve manev açmazlar arasında dolaşıyor. Pavese aşktak b rçok hayal kırıklığını, nsan doğasına karşı zulmü, kadına karşı dünyayı zulmett ğ n ve dünyamızı yöneten doğal döngüler anlatıyor. Pavese'n n dokunaklılığı ve yazma gücü, yen den gözden geç r lm ş uzak b r geçm ş n l r zm nden kaynaklanıyor. Anavatanına ve çocukluğuna dönme arzusu, onu her yerde tak p eden, a t olmayan, a d yet d u y g u s u y l a d e n g e l e n m ş t r. Kökler n yıkamaması onun köklere olan ht yacını zayıflatıyor. Mutluluk arzusu onun üm ts zl ğ altında t tr yor. Bu çatışmaların dengelend ğ dayanak se yalnızlık temasıdır. Cesare Pavese'n n lk üç kardeş doğum sırasında hayatını kaybett . Tek kardeş olan María le hayatı boyunca çok yakın b r l şk ye sah p oldu. Babası bey n tümörü neden yle hayatını kaybett ğ nde,Cesare hayatında altı yılı ger de bırakmıştı. Cesare, çocukluğuna babasından yoksun olarak devam ett . Bu durumun da etk s yle kend ç ne sığınmaya başladı.Hâlâ yeryüzüne gelmeyen kurak, yalnız dünyasında hareket eden b r çocuğun şehvetl , hüzünlü melankol s başlamıştı artık.

İlk eğ t m n SantaStephanoBelbo'da aldı. Daha sonra a les yle b rl kte Tor no'ya taşındı. Tor no'da b r l seye kaydoldu. L se yıllarında yazar ve eğ t mc olan Augusto Mont 'den etk lend . Mussol n 'n n faş st rej m ne açıkça karşı çıkacak olan eğ tmenlerden b r olan Augustov Mont , Pavese'n n entelektüel babası ve akıl hocası oldu.L sey b t rd kten sonra, Tor no Ün vers tes ne g rd . B t rme tez n gençl ğ nden ber lg duyduğu Walt Wh tman'ın ş rler üzer ne yazdı. Öğren m n b t rd kten sonra orta öğren m n tamamladığı esk okulu L ceod'Azagl o'da edeb yat dersler vermeye başladı. Bu dönemde İng l z ve Amer kan yazarları le lg l yazıları La Cultura derg s nde yayınlandı.Daha sonra arkadaşının kurduğu E naud Yayınev 'nde,Amer kan romanları tercüme etmeye başladı. Cesare sayes nde İtalyanlar lk kez HermanMelv lle, James Joyce, W ll am Faulkner, Charles D ckens, GertrudeSte n, John Ste nbeck, John DosPassos ve Dan el Defoe le tanıştı. 1931'de Pavese, zaten zorluklarla dolu b r dönemde annes n kaybett . 1935'te ant -faş st çalışmaları neden yle tutuklandı, 1936'da serbest bırakıldı. Brancaleone Hap shanes 'ndek b r yılından es nlenerek Carcera (Hap s) romanını yazdı. Savaş sonrası Pavese İtalyan Komün st Part s ne katıldı ve part n n gazetes L'Un tà'da çalıştı. Hayatının sonuna doğru, büyük b r tesell bulduğu, doğduğu bölge olan Langhe'y sık sık z yaret ederd . 1949 yılının eylül-kasım ayları arasında, yazdığı son romanı “Ay ve Şenl k Ateşler ” yayımlanır. Geçm şle ş md k zaman arasında hareket ed yor, Ay ve Şenl k Ateşler . D l yıkıcı, düşüncel ve ölçülü, düzenl b r güzell k, sert vahşet n y nelenen görüntüler ne karşı dururken, tepeler n ve bölge manzaralarının vad ler , sürekl ve kararlı b r varlık oluşturuyor. Yaz mevs m n n manzaraları, kokuları ve sesler k tabın varlığına nüfuz etm ş.


Ènceleme Amer ka'da para-pul sah b olduktan sonra, İk nc Dünya Savaşının hemen ertes nde doğduğu köye döner Angu lla. Amer ka'dak deney m n der nden çselleşt rm şt r. Dünyada daha bas t b r yer ster.Büyüdüğü yerde asılsız olab l rd , ama Amer ka'da eş t derecede dayanıksızdı.Kuzeybatı İtalya'dak kırsal b r toplulukta, yollarda dolaşırken, yaşadığı ve çalıştığı yerlerden geçerken, gençler n ayak zler nden, üzüm bağları üzer nden, ustasının ev n n döşemeler nden geç yor. Kend ne özgü b r adam, b r başarı, b ld ğ dünyanın zler n bulmaya çalışıyor, b r dünya değ şt , sadece zamanın yıkımları ve savaşın kışkırtmasıyla değ l, kend ç ndek der n b r şey tarafından. Bu melankol k romanın en üzücü hak katler nden b r , ev fikr ve mekânın gerçekl ğ n n, herhang b r yerle asla örtüşmeyecek olmasıdır.

Ay herkes için vardır, yağmur da, hastalıklar da. İnsan yer altında da yaşasa, sarayda da yaşasa, kan her yerde kırmızıdır. 1950'dek nt harından sadece b rkaç ay önce “Yalnız Kadınlar Arasında” yayımlandı.İk nc Dünya Savaşı'ndan çıkmış, yarı yıkık ve yarı zar f olan, modern yapıdak yaraları kaplayarak çatışmanın dramını unutmaya çalışan b r Tor no'da geçen roman, b r kadının Roma'dak köken ve onun kökler n ger alma konusundak deney mler ne dayanmaktadır. Pavese, Yalnız Kadınlar Arasında romanı le İtalya'nın öneml edeb yat ödüller nden Strega Ödülü'nü aldı.

Dünyanın nasıl olduğunu düşündüm. Hepimiz çalışmayacak duruma gelmek için çalışıyorduk, ama biri çalışmayacak olursa kızıyorduk ona. Edeb kar yer n n doruğuna ulaştığı zamanda, Tor no'dak b r otel odasında, bütün özel kâğıtlarını yok ed p, nt har eder Cesare Pavese. İnt harından öncek gün, “Artık sabahı da kaplıyor acı.” d ye kısa b r not düştükten sonra 27 Mayıs'ta günlüğüne şunları yazmıştır: ' 48-'49′

daki mutluluğumun hesabı görüldü. Bu soylu mutluluğun gerisinde şu vardı: Güçsüzlüğüm ve hiçbir şeye bağlanmayışım. Şimdi, kendime göre, girdabın içine girdim; güçsüzlüğümü seyrediyor, onu iliklerimde hissediyorum, beni ezen siyasal sorumluluğu yüklenemiyorum. Bunun tek çözümü var: İntihar.

Cesare Pavese - 27 Mayıs 1950

ESERLERÈ Senin Köylerin Ağustosta Tatil Yoldaş Leuko İle Söyleşiler Tepedeki Ev Güzel Yaz Ay ve Şenlik Ateşleri Yaşama Uğraşı Tepelerdeki Şeytan Yalnız Kadınlar Arasında Çalışmak Yorar


Gezi Yazısı

BOZCAADA Selinay Arık

Merhaba bu sayıdak yazımda geçen hafta g tt ğ m ve oldukça beğend ğ m Bozcaada'yı anlatacağım. Sabah saat sek zde Akçay'dan fer bota b neceğ m z Ez ne'ye g tmek ç n yola çıktık. Bozcaada Çanakkale'ye bağlı olan b r ada. Yol ağaç ve den z manzarası le süslü yan bol bol güzel manzara fotoğrafları çekeb l rs n z. Ez ne'ye vardıktan sonra Bozcaada'ya g den fer botlara b nmek ç n Gey kl 'ye geçt k. Adaya geçen bu fer botlara b nmek ç n k ş başı g d ş dönüş 9 l ra ödüyorsunuz ama eğer adaya arabanızla g tmek stersen z bu ücret 90 l raya çıkıyor. Fer bota b n len yer n yaklaşık 100-150 metre ger s nde den ze g reb leceğ n z ve suyu oldukça berrak olan b r alan var. Fer bota b nd ğ n zde adaya geçmen z yaklaşık 45 dak ka sürüyor. Adaya nd kten sonra Bozcaada Kales 'n görüyorsunuz. Osmanlı zamanında yapıldığı söylen yor ama bazı kaynaklara göre k m n yaptığı b l nmese de B zans ve Cenev zl ler n kullandığı söylen yor ama yapılış tar h bell değ l. Ardından b r sokağı kaplayan doğal ürün satan stantları gezmeye başladık. Adada sakız ve lavanta oldukça ünlü. Demet hal nde satılan lavantalar ortalama 7 l ra. Adada yaygın olan b r d ğer şey se el yapımı olan doğal sabunlar. Tarçın, çay ağacı,lavanta, keç sütü ve özell kle eşek sütünden yapılan sabunlar hemen hemen tüm stantlarda bulunuyor. Stantları gezd kten sonra adada oldukça meşhur olan Ç çek Pastanes 'ne dondurma yemek ç n uğradık. Tüm çeş tler n n doğal olduğu söylenen dondurmayı alıp etrafı gezmeye devam ett k.Bu kez önümüze takı satan stantlar çıktı. Satıcılar k bar ve fiyatlar konusunda s ze yardımcı oluyorlar. Stantlarda ş m z b tt ğ nde adayı keşfe çıkmaya karar verd k.Duvarları oldukça güzel boyalı olan k katlı ş r n evler n önünde b r sürü fotoğraf çek len nsanlar var ster stemez b r sürü nsanın fotoğrafına dâh l oluyorsunuz.

Tar h yerlerden b r d ğer se Meryem Ana K l ses . Fakat tad latta olduğu ç n pazar ay nler dışında kapalıydı. 24 metre yüksekl ğ nde olanBozcaada Saat Kules , Meryem Ana K l ses n n çan kules ne 1897 yılında saat eklenmes yle oluşan b r yapı. Adanın geç m kaynaklarından en öneml s n şarap ve üzüm oluşturuyor. Adada b r yürüyüşe çıkarsanız b rçok noktada şarap ev göreb l rs n z. 35 l radan başlayan şarap fiyatları kal tes ne göre artış göster yor. Ayrıca da adada bu yüzden b rçok şarap ve üzüm mot fler satılıyor. Sokaklarda gezmeye devam ett kçe önünüze b rçok grafit çıkıyor yan bol bol fotoğraf çekeb leceğ n z güzel yerler demek. El nde b r sürü kurab ye poşet olan nsanlar görmek oldukça normal on nsandan beş n n el nde kurab ye poşet var d yeb l r m. Bu kurab ye poşetler n de oldukça ünlü olan sakızlı kurab ye ve bademl kurab yeler satılıyor. Adada Ç çek Pastanes ve Vel Dede Pastanes kurab yeler n k losunu yaklaşık 55- 70 l ra arasında satıyor. Sokaklar kurab ye kokuyor ve nsanlarda k lolarca kurab ye alıp hed ye vermek ç n paketl yor.Adadak fiyatlardan bahsetmek gerek rse kurab yeler dışında fiyatlar oldukça uygun çay, su g b çecekler adada uygun fiyatlara satılıyor. Arabanızı park ed nce 6 saat ç n 10 l ra g b b r ücret alıyorlar yan gezmek ç n Bozcaada gayet uygun b r yer. Ada hakkında hoşuma g den başka b r şey se hayvanlara olan sevg ler .Sokak hayvanları ç n kurulan stantlar ve fotoğraf çekmen z karşılığında hayvanlar ç n 1-2 l ra bağış yapmanızı steyen b r şletme var. Ben Bozcaada'yı oldukça beğend m umarım s z de okurken beğenm şs n zd r.


Deneme

ELEKTRONÈK KÖYLÜ Nur Ece DURAK

Fark ett n z m b lmem ama artık herkes elektron k köylü olma yolunda.B r yandan gel şen teknoloj ye ayak uydurma ve hayatımızı kolaylaştırma arzusu varken,d ğer yanda doğal olmaya çalışma ve yeş ll kle ç çe olma steğ ç nde beyn m z çalkalanıyor. B r gün canınız farklı b r şeyler yapmak sterse s zden küçük b r gez yapmanızı st yorum.İlk olarak yakın çevrede olan b r köye g d n ve sess zce köy nsanlarını seyred n.Onların gözler ndek doğallığı, eller ndek teknoloj yatkınlığını görün.Sonra şeh r merkez ne n n ve hızlıca yürüyen şeh r nsanlarına bakın.Onların doğallık arayışını l kler n ze kadar h ssed n. Pek hang s elektron k köylü.Elektr ğ n ç ne düşmüş şeh rl m ?Yoksa yeş ll kler ç nde boğulan köylü mü?Her k s de elektron k köylü.Han aynayı s lers n z cam g b oldu ders n z,camı s lers n z ayna g b oldu ders n z ya aynı mantık.Ne köylü,köylü olmayı bırakmış.Ne de şeh rl ,şehr terk etmeye çalışmış.İk s de el nde olmayana özenm şler.Ve kend benl kler n kaybederek elektron k köylü olmuşlar. Hep m z b rer elektron k köylü adayıyız.Seç m s z n.




Gençliğe Hitabe Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel senin en değerli hazinendir. Gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Birgün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler. Zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi eylemli olarak ele geçirilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi istekleriyle birleştirebilirler. Ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır!

Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.