B
H h 2 ü O d D e d y
Çizim:Dilara KESGİN
BU RÜYA BİTER Mİ?
Hayallerinin sonsuzluğunda kaybolmuş bir grup genç tarafından hazırlanan Rüya derginin son sayısını çıkartmış bulunuyoruz. 1 Ağustos 2018’de başladığımız yolculuğumuzda durmadan üretmeye, ürettiklerimizi paylaşmaya çalıştık. Rüya dergi bize çok şey öğretti. Ona çok şey borçluyuz. Umarım Rüya ile beraber yaşadığımız ilkleri daha büyük bir heyecanla bir daha yaşarız. Dergi yayımlamak dâhil... Dergimizin son sayısını çıkartıyor olsak da bizler edebiyata veda edemeyiz. Çünkü bizler bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecekmiş gibi hissederiz. Yaklaşık bir yıl süren Rüya dergi yolculuğumuz boyunca harikulade insanlarla tanıştık. Bizi destekleyen, dergimizi daha iyi bir hâle getirebilmemiz için bize yardımcı olan herkese çok teşekkür ederiz. Her zaman söylediğimiz gibi yürüyeceğimiz yollar, göreceğimiz gün batımları, tanıyacağımız insanlar var. Hayat kısa, gökyüzü geniş... Başka bir zamanda başka bir yerde görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
Her şeyin bir sonu vardır daha güzel başlangıçlar için.
Burak KANTUR
Rüya Proje Burak KANTUR, Emirhan ÇAKIR, Ebubekir KARAMUSTAFA
TaSaRIM Ebubekir KARAMUSTAFA, Emirhan ÇAKIR
EDİTÖR Burak KANTUR
çİZİM D lara KESGİN, Barış Arman KARAKAŞ, Şule KOCAKAYA Sayı:5- Edebiyat ve Mizah Dergisi İletişim: ruyadergi@gmail.com
@ruyadergi Bu dergide yer alan yazı,espri ve çizimler, yazar veya çizerin izni alınmaksızın sanal ortam da dahil hiçbir görsel ve yazılı yayın organında kullanılamaz.
02
Burak KANTUR
BU RÜYA BİTER Mİ?
12
10
Feyza Delibalta
KÜÇÜK BİR İTİRAF
Burak Kantur
SAVRULMUŞ
18
Ozan Baygın
DİŞİ TOTEMLER NAZİRESİ
26
Nur Ece DURAK
17
Zehra BAYRAKTAR
HESAPLAŞMA
24
Kerem Nadir
YAPAYALNIZ BİR YOLDA
DOLMUŞ
30
Cengizhan KOÇYİĞİT
KAFKA’NIN ÖRÜMCEĞİ
28
Ilgıt UYGUR
MAHUF HAYAT
06
Şükrü ERBAŞ
SENİN KORKULARIN BENİM İNCELİĞİM
14
Merve REYYAN
BİR NEFESİN KADİM SICAKLIĞI
20 GÖLÜN
Gülce Avcu
KEDİLERİ
27
Merve KALKAN
YOKSUL BEDENLER
32
Barış A. KARAKAŞ
Bİ’KUPLE MİZAH
SENİN KORKULARIN
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrı
Ne mi yapacağım bundan sonra? Ayak izlerimi silmek için sana gelen büt Şiir yazmayacağım bir süre, Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an ö Hediyelik eşya satan dükkanların önünd Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, b Falcı kadınlara inanmayacağım artık. Trafik polislerine adres sormayacağım, Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmey
N BENİM İNCELİĞİMİ
ılık!
tün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
önce sararsınlar diye. den geçmeyeceğim. bir gül ağacının dibine dökeceğim.
yeceğim kimseye . Şükrü ERBAŞ
“İn tel tel ay ha
“Bu h kadar
“Zaten küçü saklamak ist fazlasını ist
“İçimde, bir yolcu bir insana veda ed
nsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince llerle bağlanmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman lleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup yrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar aklıymış!” Reşat Nuri Güntekin (Çalıkuşu - s.207)
hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana r.” Halil Cibran (Ermiş – s.4)
üklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için terdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat teyerek talihimi korkutmaktan her zaman çekinirdim.” Sabahattin Ali (Kürk Mantolu Madonna – s.73)
ulukta tanışıp alıştığım, fakat pek çabuk ayrılmaya mecbur olduğum der gibi bir his vardı.” Sabahattin Ali (Kürk Mantolu Madonna – s.63)
K
Etrafımdak Baktığım h Hareket ed Özgürlüğü
Özgürlük, Ve hangisi Kimdir kili Tek bir vüc Üfleyerek
Özür dileri Kaç kişi ge Oysa ben Kalan zam İçimde par Birlikte ve
Doğduğund Ancak ölm Tüm kirlili
Küçük Bir İtiraf
kilerin anlaşılmamak üzere ördüğü duvarlar, her yerde çevrelemiş beni debileceğim kadar büyük bir yer burası, elimde binlerce anahtar üm ayaklarımda ve kilit oralarda bir yerde...
zihnimi bastırmak için durmadan dans eden ayaklarıma bahşedilmiş i zihnim, o kapıların hangisi... idi açacak olan öteki, zihnimin hangi parçası, hangi ben? cutta kavga eden düşüncelerim, söndürürler birbirlerinin ateşini
im bu bedeni tanıyamadığım için eçmiştir bu kapılardan, beni kilitlere mahkûm eden onlarca insan kimseye karşı suçlu değildim Kendimden başka kimseye! manım zihnimin algılayabildiği en küçük dilimden oluşuyor! rçalara bölünen bir ben kalmadı; aynı anda ölen iki kavramın e aynı olmadığını kim söyleyebilirdi...
dan beri parçalara bölünmüş yaşayan insan, mek üzereyken toplayabiliyor ya bedenini, daha hızlı tüketip son alınan nefesi iğiyle birlikte dışarı vermek için.
Feyza DELİBALTA
SAVRULMUŞ Burak KANTUR İsted ğ b ç mde, kend gönlünce verm ş olduğu anlamdan başka anlamı olmayan b r hayat süren; z hn nden dökülen düşünceler n çıkardığı seslerle varlığını h ssett ren; yırtık ve sökük düşünceler n dışla beraber örüp kend dünya görüşler n ona zorla kabul ett rmek steyen ötek b l nçlerle d ken adam, parmaklarındak damarlarla bütünleşm ş kalemden akan kanla duvarını kırmızıya boyadığı odada bulunan halıya boylu boyunca uzanmış yatıyordu. Vücudunun kaskatı kes ld ğ n h ssett . Kafasının ç nde belk yüzlerce kez d rsekler n yere dayayıp gövdes n havaya kaldırıyor, tabanlarından destek alıp doğruluyor, hatta doğrulur doğrulmaz üstüne başına takılan yaprakları el n n ters yle s lkel yordu. Ufak tefek çırpınışlarda bulunsa da bunlar uçmayı lk defa deneyecek olan b r kuşun kanat çırpışından daha zayıf çırpınışlardı. B r görülüp b r kaybolan ve ancak b r yürüme düşünces kadar yürümeye, b r savrulma steğ kadar savrulmaya, ya da b r uçma heves kadar uçmaya benzeyen, kırık dökük, b r takım kıpırtılardı bunlar. Ama bunları b r türlü gerçeğe dönüştürem yordu. B r yanıyla da odadak halıda öylece uzanıp kalmak st yordu. Ama bu steğ kend dışındak gel şmelerden doğan b r zorunluluk olarak yer ne get r l yordu. Odaya karanlık hâk m oldu. Kulağına uzaklardan gelen, kend n duyab lecek yegâne nsanı tak p eden b r kuşun ses ulaştı. Dünyayı sarıp sarmalayan, zamanı tıklım tıklım dolduran, varlığının der nl kler nde kalmış öfkel haykırışlara benzeyen kuşun ötüşü onun doğrulmasını sağladı. B r anlık kafasını çev rd . Kend fark etmese de soylu b r duruşu vardı. O kadar soyluydu k , nsanın gözüne k m zaman gülünç, k m zaman da acıklı gel yordu. Sokağa çıktı. Hâlâ yeryüzüne gelmeyen kurak, yalnız dünyasında hareket eden b r adamın h kâyes yd bu hayat. Göklerden b r bel rt bekler g b , sıkıntılı b r yaz geces nde şehr n gürültüsü arasında sıkışıp kalmış taş döşel sokakların arasında yürüyordu. Ş md ne yapacağını ne Tanrı b l yor ne b r nsan ne de yaşadığı günden bugüne kadark ve sonsuzluk ç ndek kend kend n n tanığı olan bu k ş b l yordu. Böylel kle özgürlüğü daha pürüzsüz b r hâl almıştı. Her nefes alışında gökyüzündek yıldızlar burnundan beden ne akıyordu. Bu durum sokaklardan, balkonlardan ve kahvelerden ölü ve durmadan yen lenen kaygılı bakışlarla hayatı zleyen; paspal ve s l k gölgelerden oluşan nsan karaltılarının arasında parıldamasına neden oluyordu. Rüzgârda uçuşan kâğıt parçaları yıldızlarla kaplı gökyüzünde b r güverc n sürüsü g b uçuşuyordu. . Çürümüş yaprak kokularının sarmaladığı sokak lambalarından çıkan ışığı; kahven n buğusunu; bebekler n n durmadan yen lenen açlıklarını g derd kler memeler n balkonlardan sarkıtan, tekc l davranışlarının sonuçlarına varma cesaret gösteremeyen kadınları; kend stekler yle olmasa b le bütünden ayrılmış olan, kökten b r bağlanma, b r bütüne sarılma d leyen çocukları; der n, g zeml gövdes nde toplayıp sokağın ortasında b r renk yuvarı g b duran; saçları sonsuzluğa savrulmuş uzak b r aşk masalının heceler yle bezenm ş olan, tuhaf, neredeyse dayanılmaz b r güzell k gördü. Gözyaşları arasında zonklayan hıçkırıkların; reng n y t rm ş hanet fısıltılarının ve Rum evler n n duvarlarına s nm ş uzun uzun zamandır ş t l p de b r türlü anlaşılamayan, mızmız konuşmaların hüküm sürdüğü dar ve uzun sokakta ona doğru yürüyordu. Masmav b r sess zl k çöktü sokağa. Cereyâna uğramıştı, z hn nden şangır şungur sesler dökülürken, g zeml güzell ğ anlama çabasına g rd . O, bu uğraşı ver rken karşısında duran ışıl ışıl, göz kamaştırıcı yıldız tozlarından oluşmuş güzell k ona fısıldamıştı. Bu fısıldama kızın göğsündek dal uçlarından kırılıp ufalanan, yeş l b r sess zl ğ n ç nde duran, çeş t çeş t renklere bürünmüş tüyler n n yanı sıra ötüşüne türküler ve ş rler bezend rm ş b r kuşun ötüşüne benz yordu. Adamın bu ses duyması dünyanın durmasına, kahven n buğulanan camlarının donmasına, Hera’nın göğsünden çıkan sütler n gökyüzünde asılı kalmasına, kalem yle kend n var eden adamın doğrulmasına sebep oldu.
BÈR NEFESÈN KADÈM SICAKLIĞI Merve Reyyan EŞ “B r uykuyu cananla beraber uyuyanlar, ömrün bütün kbal n vuslatta duyanlar, b r hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı, görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı. Gördükler rüya, ezel bahçed r aşka; her mevs m b r yaz ve esen rüzgârı başka, bülbülden o eğlencede feryat ş t lmez, gül solmayı, mehtap azalıp b tmey b lmez; gök kubbes her lahza bütün gözlere mav , zeng nler o cennette fak rlerle müsav ; sevdaları hülyalı havuzlarda ser nler, sonsuz g b b r fısk ye aheng n d nler."* B r nefes n kad m sıcaklığı değm ş boynundak yere. Eğm ş soğukluğun olduğu yöne, açmış daha fazla yer sele. Bu sel ney n nes d ye sormuş kend kend ne. Dudakları mahvetm ş onu her değd ğ ndek arbedede. Ş r dem ş ya; b r ruh o der n bahçede b r defa yaşarsa, boynunda onun kolları koynunda o varsa: ş md soruyor kend ne; "Ne der n bahçed r bu, ne d ps z kuyudur bu?" d ye. Yankılanıyor ses o hoş saatte. Sen n ses n n değd ğ her yere ş rler n d zm ş, yelkovan ve akrep b le. Oğlan yıkmış kend n bu kaleye. Ş rler donatmış sofrasını geld ğ nde ve sormuş onu sayısız kere. Yetmem ş, aldanmamış ded kler ne; çökmüş gözyaşları sel n değd ğ gözlere. Düşmüş d zler üzer ne, yıldızlı b nb r gecede. Yıldızlar yahut yıldız sandığı canlar dah seyretm ş saçlarına ak düşmüş genc n yer ne. O kapkara saçlara ak düşmüş her gecede, görmüş bunu onu seyre daldığı, sel ç ndek kalede. Yıkmış üstüne, başına, bu b r k nt lere. Toz olmuş karışmış akreb n değd ğ ellere. Yâd ellere sızlanmış yahut konmuş o ak saç teller ne. Ak teller düşmüş ak çehreye sere serpe. "B r ruh o der n bahçede b r defa yaşarsa, boynunda onun kolları, koynunda o varsa, dalmışsa, onun saçlarının ray hasıyla, sevmektek efsunu duyar her nefes yle; yıldızları boydan boya doğmuş g b , varlık, b r muc ze hal nde, o gözlerded r artık; kanmaz en uzun buseye, öptükçe susuzdur. Z ra susatan zevk o dudaklardak tuzdur; nsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan, b r sır g b d r az çok lah olduğumuzdan." “Den z," Kısık sesle sm m kulaklarıma fısıldayan adama doğru dönüp bel mde olan kollarını daha da sıkılaştırmasını sağladım. "Şu gecen n karanlığında b le yüzün eller m n arasında ve h ç bulamayacağım b r güzell k le dolu. Öpsem, ten nden geçemeyeceğ m, zaten senden de
geçem yorum," Öpsem, ten nden geçemeyeceğ m, zaten senden de geçem yorum, dem şt ; ama k kaşımın arasından öpmüştü ben . Sık sık yapmıyordu bunu, çünkü b r temasın b le onda neye sebep olduğunu anlayamadığımı söylüyordu. Bana dokunmanın, görmen n çok acı olduğunu d le get r yordu, vak t buldukça. "Bu gece burada kalsan, sen ben sarmalamazken sen n kokun ben sarar belk ve ben de uykuya öyle düşer m, can acısız." Bel mdek eller g tmemem ç n yalvarıyormuş g b geld ğ san yelerde ben den z; Achernar ben ev m zde beklerken, Adon s' n yanında uyuyakalmıştım.
d
a k s K k
d s s
"Onlar k bu güller tutuşan bahçeded rler. B r gün, nereden, hang tesadüfle gel rler? Aşk onları sevk ett ğ günlerde, kaderden, rüzgâr g b b r şevk alır oldukları yerden; geld kler yol, ömrün ışıktan yoludur o: âlemde b r akşam ne semav koşudur o! Dört atlı o gerdune gel rken dolud zg n, sevm ş k ruh, ufku görürler daha eng n. S maları g tt kçe parıldar bu zaferle, gök her tarafından donanır meşalelerle." Sevg l Den z, Eller m t trerken ve sana söyleyecek çok cümlem varken bunu yazmak zor, ama ben yoruldum, sevg l m. Bu öyle b r hals zl ğe geld k son aylarda hastaneden çıkamaz oldum. Doktorlar bana b r yakınıza haber vermek ster m s n z d ye sorduğunda sana ulaşırsam her şey n daha kolay olacağına nanmıştım. El mde hemş reden aldığım telefon -çok naz k b r olduğunu söylemeden geçemeyeceğ m- le dururken numaranı hatırlamaya çalışmıştım. Aklımdan h ç çıkmayan sen n numaranı tab k ezbere b l yordum. Ama yorgunluk ya, o anlık unuttuğumu düşündüm. Numarandı sonuçta, sen, zaten bana ulaşamayınca kaldığım hastaney bulursun, d ye düşünmüştüm. Çünkü nanmak sted kler m ve bunlara nanırken yanımda olması gereken b r adam vardı. Kend m kandırdığımda bana kızacak, çok fena düştüğümü söyled ğ mde se bel ndek eller m sıkılaştırmasını steyecek b r adama ht yacım vardı. Doğru, sen ve sen n get receğ n acılara, özlem duygusunu tatmaya, gece gözler m kapatınca sabah açacağıma, açamasam b le gel p açab lecek b r ne ht yacım vardı. Den z, ben sen bulmuştum. Sana ht yacım var dememe müsaade yoktu, çünkü sen güçlü nsanları severd n. Ben buna da sana da çok uzaktım. İy b r koşucu sayılmazdım, ama sen n
s z a o
a u b a o
k a d
ç n koşmaya hazırdım. C dd y m, çok fena düşmüştüm. İlk başlarda günlerce bu ağrının geçmes ç n ağlamıştım. En başta ben bırakman ç n çok ağlamıştım. Kend m kandırmam en az sen n ben kandırman kadar kolay olmuştu. Gözyaşlarım b r süre sonra sen n g tmemen ç n akmaya başlamıştı. Karmakarışık olmuştum, ç mdek ler n de benden ger kalan yanı yoktu. Sevg l m, Uğuldayan kulaklarımda sen n ağlamanı duyduğumda ne yapacağımı b lemezd m. Taptığım ses n n kırık kırık çıkması; Achernar’ın sen üzdüğünü söyled ğ n saatlere tek tek damlamıştı her sefer nde. Rüzgâr g b şevk alarak yanına gelmek sted ğ mde onun göreceğ nden korkar ve bunu stemezd n. Haklıydın, Den z, çok haklıydın hem de. Ben sana ulaşmak ç n koşarken sen n y e t ş m e y e çalıştığın b r v a r d ı . Achernar'dan etk lend ğ n lk söyled ğ nde y ne yan yana y a t m ı ş , uzanıyorduk. B a n a , Achernar'a yeş l gömleğ n ne kadar yakıştığını a n l a t ı r k e n uyuyakalmıştın. Üstünü örtüp yanından kalkmıştım. Çünkü aldatıldığımı düşünmüştüm Den z. O geceye kadar aramızda b r şeyler n olduğunu düşünerek nefes almıştım, ama sen başka b r adamın kollarında uykuya dalmayı hayal ederek gözler n kapatmıştın. Evet, sen suçlamıştım. B l yorum, haksızdım; çünkü h çb r zaman bana o anlamda sarılmak stemeyeceğ n çoktan anlamam gerek rd . Bunlar le yet nmek nan çok zordu o zamanlar. Den z, çok zaman geçt o gecen n üzer nden, ama sana bakışlarım h ç değ şmed . Sen n uyuyakaldığın kollar değ şt , ama gerçekten sana olan bakışlarım h ç değ şmed . Yıllar geçm şt ya, ben de alışmıştım. İlk zamanlar sabahları ben mle b rl kte oluyordun, geceler se onun yanına g d yordun. (Onun sm nden ne kadar az bahsedersem, sevd ğ ne karşı o kadar suçsuz olurum d ye düşünmekten kend m alıkoyamıyorum.) Sonra uyuyakaldığın kollar g b bu da değ şt . Sabahları sadece ses n kısa b r sürel ğ ne
Öykü duymama z n ver yordun. Sen gördüğüm saatler de çok kısıtlanmıştı. Oysak bunu, onun stemed ğ nden hatta d le b le get rmed ğ nden em n g b yd m. Den z sen benden kend steğ n le uzaklaşmıştın. B r süre sonra Achernar’ın sadece küçük b r bahane olduğu kanısına vardım. Buna da ben ten y ne sen n hareketler nd ; çünkü esk s g b olmaya başlamıştık. Gününün çoğunu ben mle geç rmeye kaldığın yerden devam ed yordun. Geceler yanımdaydın, sabahları ılık sütünü get ren y ne bend m. Gözler mde toplanmış olan bulutlar yer n y t r yordu, kayboluyordu. Daha y h ssedemeyeceğ mden em n olduğum b r akşam Achernar ev me gelm şt . Şaşırmıştım; daha önce h ç yüz yüze dah gelmem şt k. Onun üzer ndek gömlek bana, Achernar'dan lk bahsett ğ ndek hayran kaldığın gömleğ anımsatmıştı. İçer geçmen ç n kenara çek lm şt m ve sen, fazla durmayacağını, bu yüzden de çer geçmek stemed ğ n gayet kaba b r şek lde d le get rm şt n. Sorun değ ld Den z, nan bana sorun değ ld . Sadece böyle kaba b r adam le yaşaman ç m karartmıştı. Sana karşı her zaman naz k olmuştum. Sabahları ılık sütünü, uyuduğunda se üstünü örtmey unutmamıştım. Den z, Achernar o gece sen benden aldığında dah unutamamıştım. Bana, her şey n farkında olduğunu ve sen nle görüşmem daha fazla stemed ğ n , lk geld ğ ndek ne nazaran daha naz k b r şek lde söylem şt . Kırılmamıştım, hayır gerçekten kırılmamıştım. Den z, bunlar artık öneml değ ld . Ben kend ç mdek cevapları yavaş yavaş buluyordum ve y ne yavaş yavaş s l kleş yordum. Çok yorucuydu, çok yorucuydun. Acı çekmek stem şt m, bana acı vermen stem şt m, ama bu çok fazlaydı. Senden başka b r nsanın yanında olmak o kadar yabancıydı k , gözler m her yerde sen ve o güzel gözler n arar olmuştu. Bu sırada da b z, esk düzen m ze ger döndük. Bu sefer sevg l n n steğ üzer ne görüşmüyorduk ve sen n bundan pek de ş kâyetç olmadığını görmüştüm. Sürekl g tt ğ n z kafen n önündek dükkânda arkadaşım çalışıyordu. Zaten hayatımı nanmadığım kadere bağlayalı çok olmuştu; çünkü bunu yapmazsam dayanamayacağımı anlamıştım. Kader m bağladığım umutlarım arkadaşımın dükkânının kapanacağını öğrenmem le y tm şt . Den z, gerçekten o gün sen son kez gördüğüme nanmak stemed m, ama ş md daha em n m. B r saate
kalmadan şu göz bebekler mdek bulutlara tesl m olacağımı b l yorum. H ç ben mle olmayan sevg l m, sen hâlâ çok sev yorum. Can acısız geç rd ğ m her gece ç n teşekkür eder m. Sana söylemem, anlatmam gereken o kadar çok şey var k , d nemeyeceğ m. Sen ve sen n güzell ğ n geceler me anlatırken ses m n kısılmasına ağlayacak ve o sırada Achernar’ın sen sev ş ne kulak kabartmanı seyre dalacak, ben mk ne kör olduğunda dah gözler nden öpmey unutamayacak kadar çok seven, Adon s. Den z, dört yıldır her gece yaptığı g b y ne sevd ğ adamın kollarında uykuya dalmıştı. Dördüncü senen n sonunda se esk arkadaşı Adon s' n öldüğü haber n el ne almıştı. İlk başta sm çok tanıdık gelm şt esk arkadaşının, sonra da fotoğrafı. Achernar yanına gel p Adon s' n cenazes yarınmış, ded ğ nde hatırlamıştı. O, kend s ne hep zaman s l p süpürür derd ve buna k s n n de nanmasına yardım ederd . Den z buna o anda nandı. Çünkü b r zamanlar onsuz uyuyamam ded ğ adamı dört yıl aradan sonra hatırlayamamıştı. Ne acı, d ye fısıldadı kend kend ne, ne acı. Arkasından ağlayan var mıdır d ye düşündü, olamazdı; çünkü kend s ne dah konuştukları süre boyunca eğer g dersem tek damla yaşın düşmes n gözler me, dem şt . Uzunca süred r konuşmamalarına rağmen Den z bunu ona çok görmek stemed . Achernar'ın boynuna çarpan nefes n ve anılarını göz ardı ed p gazetey el nden bırakmıştı. İnt har lg çek c değ ld , en azından Adon s' n nt harı lg çek c değ ld . Üstünden onca
sene geçmes ne rağmen o ruh hal nden çıkamamış olmasını kend ne bağlıyordu, sorun kend s ndeyd . Çözüm yolları g b bunu güçleşt ren etken de kend s ndeyd . Acımasız olab l rd , ama bu duyguyu h ç tatmamıştı, onu suçlayamazdık. Ded ğ m z g b ; Den z, o gece de Achernar'ın kollarında uykuya daldı ve ertes güne y ne Adon s' n yüzünü unutarak başladı. Belk de, belk de mektubun ona ulaşmasını en çok sen stem şt n, ama den z, âşık, esk arkadaşının kend s ne yazdığı mektubu h ç okuyamadı.ß B r gün onun mezarına g den b r lütfen Adon s’ n gözler ndek bulutlara üflemes n; çünkü eğer Den z, âşık olduğu adam, gel r de ağlarsa, yaşlar, gözler ne düşmes n. "B r uykuyu cananla beraber uyuyanlar, varlıkta bütün zevk o cennette duyanlar, dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, zal m saat hmal ed len vakt çalar da b r an uyanırlarsa lez z uykularından, baştan başa, her yer kes l r kapkara z ndan. B r fac adır böyle b r âlemde uyanmak, günden güne h cranla bunalmış g b yanmak. Ey tal h! Ölümden de beterd r bu karanlık; ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık; ey vuslat! O âşıkları efsununa ram et! Ey tatlı ve ulv gece! Yıllarca devam et!" *Yahya Kemal Beyatlı – Vuslat
Öykü
HESAPLAŞMA Zehra BAYRAKTAR
“Sen de tıpkı d ğerler g b cehenneme göndereceğ m” ded Tanrı. “Neden” d ye haykırdı Ademoğlu. Küçüktü ve ac zd . İnanıyordu k , y b r yd . H ç hata yapmadığını dd a etm yordu elbette. Dostlarının kalb n kırdığı olmuştu. Ara sıra kırdığı kalb onaramadığı. Yeter nce nançlı değ ld belk . Ne olursa olsun, bunlar cennet hak etmes ne engel değ ld ler ya? “Çünkü…” ded Tanrı, “...sen nsansın.” Daha da şaşırdı buna. “İnsanım tab ” d ye düşündü. “D ğer nsanları seven, önemseyen, her zaman onlara yardımcı olmak ç n çabalayan b r nsanım hem de.” Tanrı duydu ç nden geç rd kler n ve güldü alayla. “Değ ls n” ded karşısında t treyen zavallıya. “Olduğunu sandığın o k ş , sen değ ls n. Sen nsansın. Elem ve nefretle yoğurdum hamurunu. İsted m k , ölene dek azap çek. Yetmed , sonsuza, sonsuza dek…”
“Yeter! Yeter! Yalvarıyorum… Yeter.” Tanrı durdu. Perdey nd rd tekrardan. “Kötüsünüz” ded . “Savaştınız, yakıp yıktınız. Unuttunuz ben ve kılıçtan geç rd n z b rb r n z . Ben yapmadım d yorsun. Düşün b r. H ç b r n n yüzüne bakıp keşke el mde olsa da şuracıkta öldürsem sen d ye geç rmed n m ç nden? El nde olsa. El n zde olsa... S z tutan b nlerce şey var. Korkularınız var. Onlar b r olmasa… B l yorum. K n kanınıza karışmış, ayrıştıramazsınız.” İt raz etmey dened Ademoğlu. “Öyle güzell kler nşa ett k k . Unuttun mu yoksa ey Tanrım? Anlam kattık el m z değd rd ğ m z yere. Yolladığın k taplarda da söylüyordun ya, yarattıkların arasında en üstünüydük han ?” “Kötüsünüz ama h ç kurnaz değ ls n z. Safsınız hatta. K br n z kör ed yor s z .” ded Tanrı.
“Anlamıyorum” ded b çare olan.a “Anlatayım” ded kudretl olan. B r perde kalktı Ademoğlu'nun gözler nden. Tüm evren altındaydı ş md . Gördü, dayanamadı. Dayanılacak g b değ ld k . Geçm ş ve gelecek. İşlenen suçlar. Tutkular. Aradak b rkaç kahkaha, gözyaşlarını s lem yordu. Çok fazlaydı. “Durdur şunu!” ded Ademoğlu. Tanrı duymamazlıktan geld . Kend mar fetler ne b le katlanamıyorlardı daha.
“Gerçekten, h çe sayıyorsun b z . H çb r karşılık güdülmeden yapılan y l kler ne olacak? Kend canını b r başkası ç n h çe sayanlar. Onların hakkını almış olmuyor musun?” ded Ademoğlu. “Bak y ne ded ğ me geld n. K b r. Sanıyor musun k , bu saydıklarını b r başkası ç n yapıyorsunuz. Kahramanlık! Tek d leğ n z bu s z n. Ben övsünler. Ben sevs n, saysınlar. Yaptığınız her b r hareket n neden bu kapıya çıkıyor. Böylece ç n zdek aşağılık duygulardan b r nebze uzaklaşmaya çalışıyorsunuz ancak nafile.” Ademoğlu cılız b r sesle “Ama…” d yecek oldu, sözü kes ld . “Dünyayı düşle. İç nde yaşayanlar olmadan, sadece Dünya. Ne muhteşem, değ l m ? Gökyüzü, dağlar ve okyanuslar. Oysa der nlere nd ğ nde, ta der nlere, ateş var. Kaos var. İşte s z nsanlar! Gezegen n z s z yansıtıyor. Dış yüzey, kabuk kısmı kusursuz. En güzel . B raz kazdığındaysa karşılaşacağın tek şey zulüm. İy l ğ de b l r z d yorsun. Onların heps , s zden önce de vardı. O çok korktuğunuz şeytan var ya, s z nle b rl kte yaratıldı. Bunun b r anlamı olmalı, değ l m ?” ded Tanrı. a Ademoğlu susması gerekt ğ n n pekala farkındaydı. Y ne de tutamadı kend n . Ona ve tüm nsanlığa atfed len kötü özell kler arasında b r de öfke vardı k … Tutab lene aşk olsun! Avazı çıktığı kadar bağırdı. “Yaratıldı değ l, yarattım d yeceks n! Sen yaptın! Sen sted n. Neden pek , nan b lm yorum ama sted n şte. Tek suçlu se…” Ademoğlu devam edemed sözler ne. Tanrıyı da öfkelend rm şt ş md . Hem de çok. Daha önce h ç olmadığı kadar çok. Karşı çıkmıştı ona, ne hadd ne! Mırıldandı ç nden. “Tanrım, ne kadar da benz yorsun b ze.” Üstüne gel yordu. Tam üstüne. Son. … Ademoğlu uyandı, düşler nden. Kest b lekler n , ta der nden.
DİŞİ
memeleri tepesinde Umay san akkeçeni
bir yanda ay tepeye birleş diy dörtbindö
Çizim:Şule KO
TOTEMLER NAZİRESİ Hüseyin FERHAD'a
inden lav akar dişi tanrılarının e otağın gök taşları çisilir ncıdan bıkar, Ayzıt tahrik olunca in emdiği iniltilere bakar.
an güneş düşer, bir yandan açar sefa e dikilir, çadırdan doğar güneş ye bağıran gölgelerde uğultu örtyüzkırk kere metruk handa dolaşır... Ozan BAYGIN
OCAKAYA
GÖLÜN KEDÈLERÈ Gülce AVCU Kenan sabah uyandığında gözler n açar açmaz gördüğü lk şey perden n sonuna kadar açık olduğuydu. Açık kalan kısımdan kırmızı b r ışık yansıyordu etrafa, gökyüzündek s yah duman topluluğu etrafı sarmıştı. Pan kle yorganı üstünden attı, yatağının karşısındak pencereye koştu. Perdey yırtarcasına sonuna kadar açtı, camı açmadan göreb ld ğ kadarıyla etrafı süzdü. Y rm yıllık apartmanlarında yangın çıkmıştı. Apartman sak nler n n çoğu aşağıdaydı, bazılarınınsa apartmanın çer s ndek heyecanlı bağrışmaları ve yer göğü nleten ayak sesler duyuluyordu. İtfa yec ler eller ndek hortumu b r yere bağlamışlardı, hortumunun ucunun nereye g tt ğ n görem yordu. Daha fazla bakmayı sürdürürse dumanın en üst katta oturmasına rağmen kend da res ne de geleb leceğ n düşünerek p jamasının üstüne şe g derken g yd ğ ceket n g y p kend n hemen dışarıya attı. P jaması le toplantılarda g yd ğ ceket uyumsuz b r komb n olsa da duman kokusunun yavaş yavaş burnuna gelmes yle o anda g yeb leceğ başka b r alternat f göremem şt . Aşağıya nd ğ nde hayatında belk b r veya k kere yüzler n gördüğü komşularını per şan b r halde tfa yec ler n yanında beklerken buldu. İk nc katta çıkmıştı yangın, alevler hala ev n camından kend n kızıl parlaklığıyla göster yordu. Kırmızının her tonunu seven Kenan ç n b le yangının o turuncuyla karışmış kırmızısı gözüne korkunç gel yordu ş md . İk nc katta oturan kadın, kaldırım taşında oturmuş kend nden geçm ş b r halde ağlıyordu: “Ked ler m çer de kaldı! Onları kurtarın lütfen!’’ Kenan bu kadını tanıyordu ama sm n o an çıkartamamıştı. Kadının ev nde beşten fazla ked olduğunu apartmana lk geld ğ gün duymuştu. Kırk yaşını geçm ş olmasına rağmen hâlâ evlenmed ğ n , nsanların beşten fazla ked beslemes n del l k olarak gördükler n b l yordu. Kenan se kadının ked ler ne gerçekten üzülmüştü. D ğer nsanlardan duyduğu şey se genelde aynıydı. “Aptal kadın! Ked ler n ç n ağlayacağına g den mallarına yan! Heps cayır cayır yanmıştır çer de ş md ye kadar!” Kenan eller ceb nde kadının oturduğu kaldırımın karşısında duruyordu. Yanına g d p g tmemek konusunda kararsız kaldığından b r süre daha çevres ne kulak vererek yangın le lg l b lg ler toplamaya çalıştı. Öğrend ğ ne göre yangının yaşandığı ev, yan yangına sebep olan k ş ked ler olan kadındı. Ocakta çıkan yangın, h çb r
da reye yayılmasa da tfa ye ve pol s herkes b nadan boşaltmıştı. Kenan o an uyanmasaydı, k m b l r belk de çer de kalacaktı. Kadının hem yangına sebep olup hem de nsanlardan yaptığı hatadan dolayı özür d lememes , hem de ked ler ne ağlaması herkes s n r eden ortak noktaydı. “Eğer b r tane eşyama zarar gel rse Ayten Hanım ödeyecek!” “Bu saatte bu gerg nl ğ yaşamamıza gerek var mıydı? Ocağı ne d ye açık unutursun k ? Perdelere de sıçramış, oradan bütün eve yayılır tab !” “Canım ben m kadın zaten aklını ked lerle bozmuş! O yangın çıkarmasında k m çıkarsın? Ondan beklen r böyle b r sakarlık zaten!’’ Kenan’ın bu aşağılayıcı sözler karşısında m des bulanmıştı, bu apartmanda oturuyor olmaktan dolayı h ssett ğ utanç yüreğ n kapladı. Herkes n ortasına geç p “S z yangını çıkarsaydınız em n m k kaza dey p geçerd n z! Ama bu kadın yapınca neden del l k, aptallık, sakarlık oluyor? Hem ked ler n n olmasıyla del l ğ n ne lg s var? Burada del varsa onlarda s zs n z!” demek sterd ama cesaret edemed . Yangın yavaş yavaş kontrol altına alınmıştı tfa yec ler n söyled ğ ne göre. Bunun üzer ne nsanlar b raz yatıştı, heps apartmanın etrafından dağılarak gece kalacak b r yere arama telaşına g rd ler. Kenan yanına cüzdanını ve telefonunu aldığında şükrederek apartmanın çevres nden ayrılıyordu k hala kaldırım taşında eller d zler nde, başını öne eğm ş duran Ayten Teyze’y görünce dayanamadı, yanında oturdu. Ayten Teyze, yanında oturan bu del kanlıyı hemen tanıdı. “Kenan! Sen aylardır görmüyorum ama adın dün g b aklımda.” Kenan kadının gülünce kısılan gözler n n yanındak onlarca kırışığa baktı. Saçlarının önler beyazdı, vücut yapısı tombuldu, kısa saçları omuzlarına uzanıyordu. Eller nde küçük taşlı yüzükler, b leğ nde k tane altın b lekl k vardı. “Ayten Teyze, ben de s z hatırlıyorum. Ked ler n z ç n çok üzgünüm.” Ayten Teyze b r süre gözler n y ne yere d kt , eller n ç çekl eteğ n n üstünde b rleşt rd . “ O n l a r ı k u r t a r a c a k l a r, b a n a s ö z
Öykü verd ler…” ded ve yanında duran kahvereng küçük çantasından altı tane fotoğraf çıkardı. Altısı da ked ler n n fotoğraflarıydı. “M nnoş, Aslan, Pamuk, Sütlaç, Yumak, Mav ş. İlk sokaktan aldığım ked M nnoş, sonra heps n sokaklardan topladım, aşılarını yapıp aldım ev me. İlk başlarda çok zorlandım altı ked yle beraber. Heps n n mamasını hazırla, tüyler n tara, tuvaletler n yaptır, oyun oynat… Ama nsan zamanla alışıyor, alışmaktan da çok onlara bakmayı sev yorsun b r süre sonra. Çünkü ked nle aranda b r bağ oluyor bana kalırsa, ona bakmak artık sen n ç n b r sorumluluk değ l dört gözle bekled ğ n hob hal ne gel yor.” Fotoğraflara tek tek baktım. M nnoş le Aslan kardeş olmalıydı çünkü k s de s ms yahtı, gözler zümrüt yeş l yd ve zayıflardı. Pamuk kar beyazıydı, tüm ked ler n arasında en ş şman olan oydu. Gözler n n reng se tam seç lm yordu. Sütlaç hem beyaz hem sarı karışımıydı. O da r b r ked yd ve gözler d ğerler n n aks ne den z mav s yd . Yumak le mav ş n reng de gr yd . İk s de c ns g b duruyordu. Ayten Teyze sokaklardan bu kadar güzel altı tane ked aldığı ç n çok şanslıydı. K m b l r onları kaybedecek olmak ne kadar acı ver yordur d ye düşündü Kenan fotoğrafları kadına ger ver rken. “Onlarda ölürse bu hayatta yapacak h çb r şey m kalmaz, üm d m yok olur. O yüzden tfa yec lere söz verd rtt m. Bu ked ler kurtarın, sterse yangın her yer sarsın ded m!” Kenan kadının yüzündek acıyı ve g zlenm ş umutsuzluğu daha yakından görüyordu ş md . O ked ler n kurtulmaktan başka çareler yoktu çünkü Ayten Teyze’n n de tek kurtuluşu kend nden çok sevd ğ ked ler ndeyd . B r süre daha sohbet ett ler, Ayten Teyze ked ler n bakımını nasıl yaptığını anlattı. Her sabah onlarla beraber kahvaltı yaptığını, Aslan le Sütlaç’ın hep kavga ett ğ n , M nnoş le Mav ş’ n se b rb rler n n en y dostları olduğundan bahsett . Kenan kadını h ç bölmeden, ondan h ç sıkılmadan onunla oturmaya devam ett . “İlkokuldan ber ked almak sterd m ama annem kızardı bana. Sen nle ve kardeşler nle zor başa çıkıyorum b r de ked yle uğraşamam derd . B r gün gece yarısı yavru b r ked y ceket m n ç ne soka soka eve g rd m. Kapıyı sıkıca kapadım, ked y
çıkardım ceket m n ç nden. Ked n n uykusu ve kend m uykum gelene oynadım onunla. Gece de uyuya kalmışım yanımda ked yle… Ee tab , çocuk aklım unutmuş annemle aynı evde yaşadığımızı ve annem n sabah odama gel p ben okul ç n uyandıracağını. Annem ked y tuttuğu g b camdan aşağıya fırlatmıştı. B r nc katta oturduğumuz ç n neyse k ked n n başına b r şey gelmem şt ama annem ked n kayboldu d ye kandırmıştı ben . Gecelerce ağlamıştım, kend me gelemem şt m. B r daha da o ked n n o parlak beyaz tüyler n göremed m.” Gecen n lerleyen saatler ne doğru Ayten Teyze le Kenan kalacak yer aramak üzere ayrılmaya hazırlanıyorlardı. “Ayten Teyze kalacak b r yer n var mı? Yoksa bulab l r m sana…” kadın çantasını koltuğunun altına sıkıştırıp ayağa kalktı. “Yok, yok… Alt mahalle de kız kardeş m oturuyor. Onun yanında kalırım ben.” ded ve Kenan’ın koyu kahvereng saçlarını b r çocuğu sever g b sevd . “İy geceler yavrum.” ded ses t treyerek. Kenan kadının gözler ndek ışıldayan yaşları göreb l yordu. “İy geceler Ayten Teyze.” ded ve kadının alt mahalleye g den yolda yokuş aşağıya yavaş yavaş yürümes n zled . Kenan son b r kez tfa yec ler n yanına g tt duruma bakmaya. Kaldırımın kenarında b r şeyler atıştıran tfa yec ye ked ler sordu, onları kurtarıp kurtarmadıklarını. Adam ağzından lokmayı b t r p cevap verd . “Altı tanes n de çıkardık ş md …” “Ölmüşler m ?” tfa yec başını evet anlamında sallayıp yemeğ n yemeğe devam ett . Kenan altı tane ked n n alevler n ç nden b rb rler n n üstünden atlayarak koşuşturduğunu hayal ett . Aslan le Sütlaç kavgayı bırakmışlardı, ev n b r köşes nde kaçmaktan pes ed p b rb rler ne burunlarını sürtüyorlardı. Mav ş b r köşede son nefes n ver rken, M nnoş yanında öylece d k l yordu. En sonunda bütün ked ler ölüyordu, bedenler ayrılıyordu bu dünyadan. İtfa yec ler ked ler n küçük bedenler buluyorlardı, sonrası yoktu. Kenan hayal n daha fazla devam ett rmek stemed . Ked ler n can havl yle m yavlaması, Ayten Teyze’n n omuzlarında bütün hayatının yüküyle aşağı mahalleye doğru ağır ağır yürümes , tüm olanlardan habers z kalb n n b r yerler nde onların yaşadığına da r b r umut beslemes … Kenan en sonunda ked ler n ölümünü söylemeye karar verd . Bunu saklamanın b r faydası olmayacağını b l yordu, er geç öğren lecekt . Aşağı mahalleye hızlı adımlarla yokuş aşağı yürümeye başladı. Ayten Teyze’n n g tt ğ ev nasıl bulacağını hakkında b r fikr yoktu. B r süre yokuş aşağı g den yolun ortasında durdu, eller bel nde düşünmeye başladı nasıl bulacağını. Sorup öğrenecekt elbette, başka yolu yoktu. Genç b r kızdan aldığı tar f sonucu mav boyalı, üç katlı esk apartmanın önüne geld . Aşağıdan z le bastı, k mse kapıyı açan k ş k m n geld ğ n sormadan kapıyı açtı.
Kenan hızlı adımlarla esk m ş merd venlerden çıktı, üçüncü kata çıktığında nefes nefese kalmıştı. “B r ne m bakmıştınız oğlum?” d ye sordu kadın. Üzer nde mor b r gecel k vardı, ayağında ev terl ğ , gözler nden uyku akıyordu. “S z Ayten Teyze’n n kız kardeş m s n z?” kadın evet anlamında başını salladı. Kenan ona yangınla lg l her şey anlattı, ked lerle lg l eğer çer deyse Ayten Teyze le b zzat konuşmak sted ğ n söyled . Buna cevap olarak da Ayten Teyze’n n kız kardeş ne h ç uğramadığını öğrend . Kadın kız kardeş n merak ett , yüzü sarardı. “Oğlum lütfen bulun onu! Nereye g tt k bu saatte? N ye bana gelmed k ?” Kenan kadına onu bulacağına da r söz verd . Bütün mahallede dolandı, nsanlara Ayten Teyze’y görüp görmed kler n sordu. Genç b r çocuktan aldı cevabı. “En son göle g den yolda gördüm onu. Tek başına yürüyordu…” Kenan’ın göle yürümes y rm dak kasını aldı. Göl sapa b r yerdeyd , tur stler n şehre gel r gelmez lk z yaret ett kler yerd . K mse o göle üç yıl önce beş k ş aynı anda boğulduğundan ber ayağını dah sokmamıştı. Halkın çocuklarını göndermed ğ , nsanların sadece manzarasına bakmak ç n g tt ğ , b r bakıma g zeml b r süs şlev n gören b r göldü. Kenan gölün kenarındak ç menl kte Ayten Teyze’n n kahvereng esk m ş çantasını gördü. Göle g rm ş olmalıydı. Bu saatte buz g b suda ne yapıyor olab l rd ? Herkes n g rmeye korktuğu, üç yıldır k msen n ayağını dah sokmadıkları bu gölde ne ş vardı? Yoksa gerçekten nt har mı etm şt ? Ayten Teyze yaşamak ç n b r neden m kalmaz ded ğ nde Kenan onun kend n öldüreb leceğ gerçeğ n h çb r zaman kafasına yerleşt rmem şt . Ş md se bu ht mal gerçek hal n alıyordu.
Kenan cep telefonunun flaşını açtı, gölün etrafındak ç menl kte yürüyordu, b r yanda da flaşı gölün üstünde göstererek yüzen b r s n görmey çalışıyordu. On dak ka boyunca uğraştı, h çb r şey bulamayınca ç menl ğe oturdu. B raz d nlenmek, kafasını toplamak st yordu. B r yandan da gölün karanlık sularının çoktan Ayten Teyze’y yutup ç ne çekt ğ n , onu kumların ç ne gömdüğünü düşünüyordu. Göl sank b razdan taşacaktı, sularını Kenan’ın ayağını doğru çev recekt ve onu tüm kuvvet yle ayak b leğ nden kavrayacaktı. Kenan ayağını kavrayan su kütles ne karşı d renecekt , en sonunda çabaları boşa çıkacaktı. Kend n karanlık ve soğuk den z n ç nde Ayten Teyze’n n balıklar tarafından etrafı sarılmış cesed n n yanında bulacaktı. Bu düşünceden o kadar korktu k oturduğu yerden b r süre kalkamadı, kolunu b le hareket ett remeden öylece kaldı. Gölün etrafındak ormanlık alanda ürkekçe gez nd , her yere baktıysa da h çb r z bulamadı Ayten Teyze’den. Çares zce kadının çantasını aldı, pol se tesl m ett . Ayten Teyze ç n arama yapılmaya başlanmıştı b r gün sonra. İlk olarak göle bakıldı, göle g rmeye cesaret eden b r pol s çıkmıştı. Pol s yarım saatl k aramasından sonra bütün gölün etrafına toplanıp merakla bekleyen nsanların önünde Ayten Teyze’n n cesed n get rd . Kadının bütün vücudu mosmordu, en çokta dudakları. Üzer nde Kenan le konuştukları gece g yd ğ beyaz bluz s le ç çek desenl etek vardı. Kenan Ayten Teyze’n n cesed n n torbaya konuluşunu zled . Daha fazla dayanamadı kalabalığa, duydukları aptalca şeylere, ormanın ç nde gez nd b r süre. Ağladıkça ağladı, ses n n duyulmamasına özen göstererek. Neden bu kadar üzülüyorum k d ye düşündü. “O sadece b rkaç kere sohbet ett ğ m orta yaşlı b r kadındı. Neden kend mden nefret ed yorum? Neden hayatımda h ç üzülmed ğ m kadar üzgünüm?” d ye sordu kend ne. Yıllar sonra b r gün göle geld ğ nde, y ne o gecey düşündü. Ayten Teyze’n n d be batışını düşled . Pol s n onun cansız beden n çıkardığı o anı, o anda nefes ndek kes nt y hatırladı. Neden üzüldüğünü artık b l yordu. Ayten Teyze evde altı tane ked besleyen, sıradan orta yaşlı, her mahallede rastlanab lecek b r kadın olab l rd ama onunla Kenan arasında b r bağ oluşmuştu. Ayten Teyze ona kalb n açmıştı, ked ler n kaybetme korkusunu anlamıştı, çocukluk günler ne kadar nm şt . Daha öneml s , Kenan Ayten Teyze’n n ölmeden önce son konuştuğu k ş yd . Son b r
Öykü kez kalb n açma şansı tanınmıştı ona hayat tarafından ve o aynı apartmanda oturduğu genç del kanlıyı, Kenan’ı seçm şt . Kenan b r süre daha oturdu orada. Güneş n ten ne nüfus etmes ne z n verd , gölün üzer ne vuran ışıltıya baktı. Ayten Teyze’n n kend n bıraktığı suya dokunmak ç n ayağa kalktı. Eller n uzun seneler sonra lk defa değd rd suya. Beden , z hn , h sler buz g b oldu. Ama umursamadan eller n suda yüzdürmeye devam ett . B r anlığına Ayten Teyze’n n yüzünü berrak suda görür g b oldu, onu eller n n arasında alıp yakalamak sted . Görüntü b rden b r hafif es nt yle suyun der nl kler nde kayboldu.
rüya’Dan Öneriler 5 K tap Dar Alanda Kısa Paslaşmalar The Dreamers The Man From Earth La La Land 12 Angry Men
5 F lm Detachment Patch Adams Hotaru no Haka The Breakfast Club Sen Aydınlatırsın Gecey
5 Şarkı Franz L szt - L ebestraum No. 3 Debussy - Arabesque No. 1 F kret Kızılok & Bülent Ortaçg l İster M s n z? John Lennon – Imag ne F kret Kızılok – Bu Kalp Sen Unutur Mu?
YAPAYALNIZ BİR YOLDA Yapayalnız bir yolda kırgın deniz kokuları trenler ve karanlık buğulardan arttırdığım kimliğimle ıssız dalgaların seslerini bileklerinden dinliyorum gecenin Sabahları uyanışlarım bile puslu göz bebeklerinden seyrediyorum bedevilerin sırat köprüsündeki adımlarını kovulduğum panik anlarını lirizmin kayalıklara otururken bukalemun kalkarken salıncağı cinselliğin devrik yollar, rampalar yazdığım manifestonun kölesi kölesi dikta edilmiş hayvan teri Yapayalnız o yolda aşk rayında ölümüm kısrakların hücumu, ziftli nallarda bebek kafaları kışı bitirmeye yavaş çekim salınışlar yolculuğun ektiği nefesleri yüreğime kırgın omuzlarında tanrıların kahkahaları kar sabahlarını unutmaya zorlandığım güzel günlerin dokunuşlarıyla aralandığım o mutsuz ülkeden geçiyorum yolcuyum evet, diyorum bedevilerin gülümseyişlerine konuyorum ağlıyorum hanlarında şehirlerin duymuyorlar Kerem
Nadir
Öykü
DOLMUŞ Nur Ece DURAK Sıcak günler n b r nde, Hasan Amca boyaları dökülmeye yüz tutmuş dolmuşunun yanında kara dertler yle beraber s garasını tüttürüyordu. Dolmuşa b nmek üzere hazırlanan Avukat Necm se b r taraftan kartını ararken d ğer taraftan yüzüne acımasızca çarpan dumanı def etmeye çalışıyordu. Neml hava s garayı daha çek lmez yapıyordu. Avukat Necm ağır kokudan kurtulma aceles le kartını basıp hızlıca koltuğa kuruldu. Radyodan çalan Müslüm Gürses şarkısı hüzünlenmes ne yett de arttı b le. “Zamanın el değd b ze, Çoktan değ şt her şey …Hatalarına b r n lüfer, Sevg s zl ğ ne b r kalp verd m...” Sah den değ ş r m yd her şey? Aşk mahkûm muydu eks lmeye? Unutmak… Veya b r ömür boyu unutamamak… Neden zordu? Anlatması zor, anlaşılması zor, anlaması zor, yaşaması zordu hayatı. Bu düşünceler s ls les kafasında raks ederken b r yandan da uğraşacağı tonlarca davayı düşünüyordu. Hayat şte, b r taraftan eks lt rken b r taraftan da tamamlamaya çalışıyordu.
Hasan Amca öldürürces ne ezd ğ s garaya b r bakış atıp dolmuşa b nd . Yanındak Avukat Necm ’y baştan aşağı süzdü sonra “Ne kadar da dertl ş md k zamanların evlatları.” d ye söylen p arabanın kontağına sertçe sarıldı. Dolmuş ağzına kadar dolmuştu ama Hasan Amca orada beş k ş l k yer görüyordu. Şu sağdak mav ceketl göbeğ n ç ne çekse k k ş ederd . Yandak tur stler bavullarını el ne alsa üç k ş ederd . Bu kadar kolaydı dolmuşun matemat ğ n yapmak. Dolmuş an b r gazlama le yolculuğa başladı. Hasan Amca konuşacak b r arıyordu ama ona k msec kler tanıdık gelmed . Bu gençten de hayır yoktu. ”Esk den ne de güzeld aşklar.” ded Hasan Amca. Avukat Necm kafasını düşünceler nden kaldırıp Hasan Amcaya şehla şehla baktı. Hasan Amca tekrardan “Ded m k oğul: Esk den ne de güzeld aşklar. Her gün mektup yolu gözlerd n En öneml s de hak katle severd n. Ş md k aşklar hormonlu be evlat. B r gün başka sevd ğ n var d ğer gün başka ayrıldığın.” Avukat Necm ne d yeceğ n b lemeden cevap verd : “Amca sen öyle söylüyorsun ama nsanlar esk den çok beklerm ş sevd ğ n . Ş md kavuşmalar daha kolay.” İçten çe b r ah çekt Hasan Amca: ”Oğul” ded . El n havada yavaşça salladı. ”İnsan b r şeye ne kadar çabuk ulaşırsa, o kadar da kolay vazgeçer. Sabır vardır, sabır vardır. Yıllarca sever m b r nsan? Kavuşmalar kolaydır ded n. Yıllarca bekler m b r nsan? Bekler evlat bekler. Bak bana ben hala bekl yorum. B l yorum b r gün çıkıp gelecek.” Avukat Necm az önce s gara dumanı ç nde kaybolan bu adamı ş md b r filozof g b görmeye başlamıştı. Ve ses n alçaltarak b r soru sordu: “Şoför Amca sen bu sözler nereden buldun böyle? F lozof mu olmak st yorsun yoksa?” Hasan Amca avukatı küçümsey c b r bakış attı. Sonra da “Yavrum, sen n şu yoldan geçenlerden b r farkın olsun. Bu soruyu h ç sormadın kabul ed yorum.” B r süre sonra cevap verme steğ uyandı Hasan Amcanın ç nde ”Bak b ’ oğul” ded çatallaşmış ses yle. Boğazı kurumuş zor yutkunuyordu. “Hayat nsanı besler büyütür ama o besley p büyüttükler n senden tek tek alır. Sevd ğ n , değer verd kler n , en öneml s de düşünceler n alır. Sakın aldanma hayatın süsüne. Sen dünyalık davran ama ahretl k b r kt r. Bunları yaptıktan sonra filozofun en y s sen olursun evlat.” Avukat Necm bu kadar ders n ç nden hang s n kend ne pay b çeceğ n düşünürken durağının yaklaştığının farkına vardı. Usulca ayaklarını toparladı ve yanındak adama son b r kez baktı. Ondan öğreneceğ çok şey vardı ama her yolculuğun b r damak tadı vardır, her şey tadında daha değerl yd ona göre. “Allah’a ısmarladık şoför amca.” ded avukat en babacan ses yle. “Kend ne y bak” ded Hasan Amca. Gözler n n ç gülüyordu. Hayatın zorluğuna karşı, bu kadar güzel güleb len nsanlar varsa, hayat yaşamaya değer d ye düşündü Avukat Necm ve nsanları teleyerek geld ğ dünyanın ç ne dönmek üzere lk adımını attı.
Deneme
YOKSUL BEDENLER Merve KALKAN Nefes almanın dayanılmaz ağırlığı ve kararsızlığın verd ğ acı ver c öfkeyle baş başa kalmış ruhları zl yorum. Her gün gördüğüm gözlerdek hırs ben şaşırtıyor, soğuktan donmak üzere olan b r kuşun bakışları g b hüzünlen yorum bu bakışlara. İnsanlar yalnızlığın hasret n ç yor g b görünüyor uzaktan. Uzakları yakın etmeye korkuyorum karşılaşacaklarımdan em n olamayışımın telaşıyla. Bu telaş kaldırımdan kaldırıma koşarak geç r yor ben , el mdek tül perdeyle yüzümü örttürüyor, karanlıkta olduğumu sananlara karşı aydınlıktan gülümset yor. Belk de herkese göre olmadığı taraf ışıktan yoksun duruyor. Uzaktan bakmak, güzel ç rk n, ç rk n güzel kılab l yor. Yalnızlığı unutmuş nsan. Hep kötü sanmış onu, yargısız nfaz yapmış, ağır cezalara çarptırmış. Yalnızlığı kend s yle tehd t etm ş z, yarım ve öksüz kalmış b r çocuk g b görmed ğ m z köşelerden el sallamış b ze. Onu saklamak mı sted k yoksa saklanmaya mecbur mu ett k? Belk de yalnızlık öyle kötü de değ ld r. Yalnızlık öyle korkulası b r boyut değ ld r. Bazen yalnız olmak nsana kend s n buldurmaz mı? Kulaklarımızı kuru gürültüye tıkamadığımız sürece yoksullaştırıyoruz benl ğ m z . Kend m z d nlemey unutup fik rler m ze sah p çıkmaya korkarken bambaşka bedenlerde can bulmuş fik rler b z mm ş g b sah plen yoruz. Nereye kadar yürür nsan böyle? Nereye kadar g der kend hayaller yle? Daha çok toyum, kend ses me er şmeye çalışan b r okum. İlerl yorum, bu yolda gözler m doluyor tüm yaşananlara. Hayatın get rd ğ yükler n b z m eserler m zden daha hafif olduğuna nanmaya başladım. Hayat, nsanın yüreğ ne yaptığı kötülüğü yapmıyor. İnsan kend nden kaçıyor, başka kollara sığınıyor ruhan dünyasına sığınması gerekt ğ yerde. B raz hatalıyız, öğrenm yoruz ve öğretm yoruz. Korkularımızın es r olmuşuz, b r hap shanede yaşamla kumar oynuyoruz. Kayboluyoruz, ç nden çıkamadığımız bulmacalara sarınmışız, yaz sıcağında üşüyoruz. Etrafımız olanak kaynıyor, her şey mümkün ve başarab leceğ m z her şey d l m zle zeh rleyerek el yoruz.
Sadece kaçıyoruz yaşamın acısından ve get rd ğ kalp ağrısından. Yaşamın hakkını veremey ş m z çırpınışlarımızın da m kalmamasından. Yen l p, yen l p ayağa kalkmıyoruz b z. Yen l yoruz ve uyumayı seç yoruz. Böyles n çok daha kolay buluyoruz çünkü. B r gün uyanır mıyız? Ruhumuzu bu kavram karışıklıklarından kurtarıp paralel b r evrende uçar mıyız? B r gün y leş r m hastalıklı benl kler m z? Belk de evet, belk de evet…
Ma
Gonca gül Sekerat ze Sükûn tefe Zulmet, be
Tersim ett Ömrüm ge Yerle yeks İnfirâda dü
İnhidam e Meyusiyet Ilgıt’a mah Hüsn-ü za
ahuf Hayat
le muhtaç bir hezârım fasl-ı baharda emzemesini söylerim kelime-i muammayla ekküratla şedit sukût içindeyim eni iter olmuş yeise ve gayba
tiğim vehm mahuf bir ömür müydü cihanda eliyor aheste aheste nokta-i müntehaya san oldum, odlar sardı dört bir yanımı, üşmüşüm nasıl bulayım derdime deva
etti istihkâr beni emraz tek t veriyor, hayalat-ı şairaneme hayal şikest huf bir hayatmış mukadder, an haram olmuş, haram olmuş saadet.
Ilgıt UYGUR