Rüya Dergi | Sayı: 3 Aralık-Ocak 2018-2019

Page 1


Rüya Proje Burak KANTUR, Emirhan ÇAKIR, Ebubekir KARAMUSTAFA

TaSaRIM Ebubekir KARAMUSTAFA, Emirhan ÇAKIR

EDİTÖR Burak KANTUR

çİZİM D lara KESGİN, Beste BOZKURT, Barış Arman KARAKAŞ, Venüs, Şule KOCAKAYA, Berk UĞURLU Aralık-Ocak 2018-2019 Sayı: 3- Edebiyat ve Mizah Dergisi İletişim: ruyadergi@gmail.com

@ruyadergi Bu dergide yer alan yazı,espri ve çizimler, yazar veya çizerin izni alınmaksızın sanal ortam da dahil hiçbir görsel ve yazılı yayın organında kullanılamaz.


06

Burak KANTUR

DOSTOYEVSKİ VE ESERLERİ ÜZERİNE

16 HAİKU

14

Cengizhan KOÇYİĞİT

BİR GÜN YİRMİ BEŞ SAAT

20

24

Merve R. EŞ

ÇİÇEK AÇMIŞ

Ebubekir

MİNOS VE GİRİT

32

Esrime

BU SABAH SAMİ KONUŞTU

36

Barış A. KARAKAŞ

30

Gülce AVCU

GÖKYÜZÜNDE SAKLI İKİ ÇOCUK

34

Antiraj

FİTNESS SALONU İTİCİLİĞİ

Bİ’ KUPLE MİZAH

42

ILGIT UYGUR

ÖLÜYORUM EFENDİM

12

Feyza Delibalta

DİNGİNLİK

18

Dilara KESGİN

NEFES KESİKLERİ

28

Zehra Bayraktar

ŞİİR

33

Sasun KARAPEKMEZ

KARANLIK TOKATLAR

38

Elif S. YALÇIN

YILDIZLARDAN SIKILMA

41

Nur Ece DURAK

ZAMANSIZ ESİR

44

Kerem Nadir

BAHAR OKŞAYAN


Davet “şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm. Mutfak işinden de anlarım. Donattım sofrayı. Bayağı uğraştım. Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim. Bayağı da para gitti. Birinin yediğini öbürü yemez. Ötekinin içtiğini beriki içmez. Dört kişilik sofra kurdum. Mumları da yaktım.a Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatırladım. Müziği de ayarladım. Geldiler. 20 yaşında ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz. Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum. Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim. Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu. Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi. Yatıştırayım dedim. “Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı. Komşular alttan üstten duvarlara vurdular. Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı. Evin de içine ettiler. Bende kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine

Can YÜCEL



Dosya

DOSTOYEVSKİ VE ESERLERİ ÜZERİNE Burak KANTUR

“Bütün nsanlığın son sınırı Dostoyevsk değ lse h ç k msed r!” Stefan Zwe g İnsan kalb n n en karanlık g r nt ler ne nüfuz eden Rus romancı Fyodor M haylov ç Dostoyevsk 'n n eserler edeb yat üzer nde der n b r etk yarattı. 20. yüzyıl kurgusu üzer nde muazzam b r etk ye sah p olan yazarın eserler çok çeş tl felsefi ve d n temalar çermekted r. Dostoyevsk 'n n en b l nd k eserler arasında Budala, Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler ve Yeraltından Notlar bulunmaktadır. Bu eserler n her b r ps koloj k der nl ğ le ünlüdür. Ayrıca Dostoyevsk , edeb yat tar h ndek en büyük ps kologlardan b r olarak kabul ed lmekted r. Del l k, c nayet ve nt harla sonuçlanan

aşağılama, kend n yok etme, tahakküm ve ölümcül öfke duygularının keşfinde, patoloj k durumların anal z nde uzmanlaşmıştır. Bu büyük eserler, felsefe ve pol t kada zamansız sorunları ele alan büyük “fik rler romanı” olarak da b l n r. Son olarak, bu romanlar edeb formdak deneyler yle çığır açmıştır.

YERALTINDAN NOTLAR “Baylar yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık.” (Yeraltından Notlar – Sayfa 11)

1864 yılında felsefi b r monolog ve kısmen anlatı olarak Yeraltından Notlar yayımlandı. Dosteyevsk 'n n daha önce yayımlanan eserler nde (İnsancıklar, Ez lenler ve Ölüler Ev nden Notlar) salt kahramanlarına acıyan b r nsansever görmek mümkündür ancak Yeraltından Notlar, Dostoyevsk evren n oluşumunu gözler önüne serer. B r yandan da Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza'ya yönel k b r ısınma g b h ssett r yor. Dostoyevsk , romanda kend fik rler n parlak b r adamın ağzına sokmuş olab l r ama kend n yıkıcı b r karmaşa olarak görerek aynı zamanda onu baltalamıştır. Dostoyevsk yarattığı ant -kahramanıyla, nsanın n hayet nde rasyonel olmadığını ve bu nedenle, rasyonel b r pol t k yapının - hayal gücünde ne kadar mükemmel olursa olsun - gerçekç olmadığını ve prat kte başarısızlığa mahkûm olduğunu bel rtmekted r.


SUÇ VE CEZA “Ne tuhaf oluyor şu insanlar! Kimse, içinden mucize olduğuna inansa bile itirafa yanaşamaz! Siz bile, 'Belki de yalnızca rastlantıdır,' diyorsunuz: Kendi düşüncelerine karşı öyle büyük korkuları oluyor ki insanların, tahmin edemezsiniz!” (Suç ve Ceza – Sayfa 583) 1866'da Dostoyevsk Suç ve Ceza'yı yayımladı. Belk de çeş tl sofist ke sev yelere h tap ett ğ ç n Suç ve Ceza Dostoyevsk 'n n en popüler romanı olarak b l n r. Raskoln kov'un reh nc b r kadını öldürmes romanın başlangıcında gerçekleş r ve k tabın ger kalanı Raskoln kov'un dedekt f Porfiry ve kend v cdanı tarafından tak p ed lmes le lg l d r. Sonunda kend n ele ver r ve eylem n n cezasını kabul etmeye karar ver r. C nayet planlamasından dolayı, plan, soruşturma ve yargıcın kararından geçerek, roman b r suç romanı olmakla b rl kte, d ğer b rçok roman türünün unsurlarını çer r. Raskoln kov'un ç dünyası, suçtan önce ve sonra tam olarak tasv r ed lm şt r.

Raskoln kov'un c nayet şlemedek n yet , Hamlet' n karmaşıklığını ve geç rgenl ğ n paylaşıyor. Ayrıca bel rtmem z gerek r k Raskoln kov'un çaldığı paradan h çb r zaman yararlanmadığı, hatta lg s n çekmed ğ ç n, reh nler n kurtarmak ç n şe yaramaz yaşlı b r kadını öldürmes n n nsancıl neden açıkça b r rasyonelleşmed r.

KUMARBAZ “İnsanın en iyi dostunu küçülmüş görmek istediği bir gerçektir. Dostluk çoğunlukla küçülme temeli üzerine kurulur. Zeki her insanın bildiği, sır olmaktan çıkmış bir gerçektir bu.” (Kumarbaz - Sayfa 186) Kumarbaz, Dostoyevsk 'n n 1867 yılında yayımlanmış olan b r romanıdır. Romanın lg nç b r h kâyes var onu s z nle paylaşmak ster m. Dostoyevsk 'n n kumar tutkusunun gel şmes nde sara ve ep leps rahatsızlıklarının etk s büyüktür. Kumar tutkusunun daha da artması Dostoyevsk 'y korkunç derecede borcun çer s ne sokar. Bu sırada Stellovsk adında b r yayıncı ortaya çıkıver r ve Dostoyevsk 'ye bütün borçlarını kapatacağını, ona k yıl yetecek kadar da para vereceğ n , fakat b r sözleşme mzalaması gerekt ğ n söyler. Sözleşmede Dostoyevsk 'den bel rl b r uzunlukta kısa b r roman yazmasını steyen Stellovsk , bu kısa romanı sözleşmey mzaladıktan tam 24 ay sonra vermes n şart koşar. Bu eser kend s ne zamanında ver rse herhang b r sorun çıkmayacağını fakat Dostoyevsk romanı b r gün geç verecek olursa sözleşmen n şartları gereğ ş md ye kadar yayımlamış olduğu ve gelecekte yayımlayacağı tüm eserler n haklarının kend s n n üzer ne geçeceğ n bel rt r. Bell k yüksek m ktarda b r paraya ht yacı olan Dostoyevsk bu sözleşmey mzalar. Aradan y rm üç ay geçer ve tek b r kel me b le yazmış değ ld r. B r arkadaşı Dostoyevsk 'ye Stendhal'ın Parma Manastırı romanını d kte ett rme usulü le yazdığını ve Dostoyevsk 'n n de bunu denemes n öner r. Kaybedecek b r şey olmayan Dostoyevsk , arkadaşının öner s n kabul ed p o günlerde Rusya ç n yen b r şey olan, genç kadınların stenografi yazımı yaparak stenograf olmayı öğrend kler b r okulun en yetenekl öğrenc ler nden olan İsveç asıllı Anna Gr goryevna Sn tk n'n n kend s ne yardımcı olmasını ster. Dostoyevsk d kte ett rme yöntem yle Kumarbaz'ı tam gününde b t r p eser n Stellovsk 'ye götürür. Ancak Dostoyevsk eser n zamanında tesl m edemes n d ye Stellovsk o gün ofis n kapatmıştır. Dostoyevsk de


eser n , o günlerde noter görev de gören pol s karakoluna götürüp eser n tam gününde tesl m ed ld ğ n tasd k ett r r. Olay daha sonra davalık olmuştur ve noter tarafından da onaylandığı ç n davayı Dostoyevsk kazanmıştır. Bu olaydan sonra Dostoyevsk b r Rus olarak yapması gereken yapar. Ve b r z yafet ver r -herkes n, bütün dostların, bol m ktarda votkanın bulunduğu b r z yafet. Bu z yafete katılanlar arasında Dostoyevsk 'ye yardım eden genç stenograf Anna Sn tk n de vardır. Dostoyevsk , Anna Sn tk n'e şöyle der: “Sen n tavs yene ht yacım var. Ben b r roman yazmaya çalışıyorum ve romanda korkunç b r karakter var. Bu karakter hapse düşmüş, m zacı korkunç, nsanları kend s ne düşman eden ve genç b r kadına âşık olmuş b r karakter. Sence b r evlenme tekl fi kaleme alacak olsam bu gerçekç olur mu?” Anna Sn tk n se Dostoyevsk 'ye: “Evlenme tekl fin z kabul ed yorum.” dem şt r. Ve kend s Dostoyevsk 'n n evlend ğ k nc kadın olur.

BUDALA “Param olduğunda, benim de son derece orijinal biri olduğumu göreceksiniz. Paranın en bayağı, en iğrenç yanı insana yetenek bile verebilmesidir. Dünya batana kadar da vermeye devam edecektir.” (Budala – Sayfa 177)

Romanın kahramanı Prens Lev yozlaşmış b r toplumda yaşamaya çalışan, kalb nde y l k barındıran ve ortalama b r zekâdan çok daha fazlasına sah p b r adamdır. Ancak, ep leps hastalığına yakalanması İsv çre'de b r tedav merkez ne gönder lmes ne yol açmıştır. Ayrıca bu durum o zamanlar üst sınıftan beklenen yüksek düzeyde zole ed lm ş eğ t m alamamasına yol açmıştır. Yet şk nl ğe ulaştıktan sonra ep leps den tamamen kurtulmak üzere Rusya'ya döner. Bu noktada, romanda Prens Lev' n kend doğal Rusya'sına dönmes yle başlıyor. Ancak, Rusya'ya döndüğünde eğ t m eks kl kler ve daha da öneml s , bas t doğası ve saflığından ötürü sık sık b r “Budala” olarak geçmekted r. Dostoyevsk 'n n en unutulmaz kadın karakterler nden b r olan Nastasya F ll povna sahney Prens Mışk n le paylaşıyor. Prens Mışk n bağışlamayı vaaz ederken, Nastasya F ll povna nt kam arzusuyla yanıyor. Nastasya, Mışk n le tutkunun ve yıkımın b r havar s olan Rogoj n arasında kararsızlaşmış durumdadır. Romanın sonunda Rogoj n, Nastasya F ll povna'yı öldürecekt r.

KARAMAZOV KARDEŞLER “Bazen, "Cehennem nedir ?" diye düşündüğüm olur. Bence cehennem, sevememekten doğan bir acıdır.” (Karamazov Kardeşler – Sayfa 430) İnsan ruhunu en der nden anal z eden Karamazov Kardeşler, okura her okuduğunda yen b r şeyler katab len b r romandır. D n ve varoluşsal sorgulamaların yer aldığı bu romanda Dostoyevsk bugüne kadar yazdığı romanlarında ele aldığı zamansız sorunları son k tabında b r kez daha değerlend rmekted r.


Karamazov Kardeşler k tabı 1025 sayfadan oluşmaktadır. Ayrıca unutmayalım k Karamazov K a r d e ş l e r, ö l ü m ü n d e n d o l a y ı yazamadığı b r d z n n lk c ld d r. Dostoyevsk devasa k taplar yazar çünkü gerçek hep yen den başlamak ster. Yaşam nce b r k tap değ ld r korkunç derecede uzun, bulanık ve yoğundur. Dostoyevsk , k tabın yaklaşık lk yüz ell sayfasını k tabın skelet n oluşturmak ç n D m tr , İvan ve Aleksey' n çocukluğundan bahseder. Babalarının onları terk etmeler , anneler n n de ölmes onlara yol göster c b r n n olmadan çocukluklarını geç rmeler ne yol açar. Ayrıca el evler nde, parasız olarak yet şmeler de onları etk ler. Bu üç karakter n çocukluklarının anlatılması ve k tabın lerleyen sayfalarında karakterler n göstereceğ tepk ler, karakterler n zaafları ve ps koloj k sorunları b ze b r nsanın çocukluğunun, k ş n n mutluluğuna hatta toplumun mutluluğuna tes r n n ne kadar der nden olduğunu göster r. K tapta ayrıca İsa'nın üç tane muc zey reddetmes yle lg l anekdotlar –muc ze, sır ve otor te- bulunmakta. Göreb l r z k Karamazov Kardeşler' n çer s nde İnc l'e atıflar bulunmaktadır. K tabın en öneml kısmı “Büyük Eng z syoncu Efsanes d r”. Bu pasajda İvan Karamazov'un kaleme aldığı eng z syon mahkemeler n n kurulmasının meşru yet yle lg l b r met n geçmekted r. Bu met nde İsa, yeryüzünde görünüşte yen den doğup topluma sürekl muc zeler göstermeye başlar. Körler n gözler açar, ölüler d r lt r. Muc zev , muc zelerle herkes büyülerken büyük eng z syoncu se bu muc zeler sonucunda İsa'yı hemen z ndana attırır. O gecen n lerleyen saatler nde eng z syoncu İsa'yı z yaret ed p uzun b r monolog hal nde İsa le konuşmaya başlar. Büyük Eng z syoncu, İsa'ya Dünya üzer ndek çalışmalarını yapmasına z n veremeyeceğ n söyler, çünkü onun çalışmaları K l se'n n çalışmasıyla çel ş r. Eng z syoncu, İsa'nın, üç cezayı reddederek, nsanlara özgür rade le düşünmeler gerekt ğ n , k mseye b at etmemeler gerekt ğ n , nsanların ç ndek sevg yle onun yaptıklarına ulaşab leceğ n söyleyerek nsanın

özgür radeye sah p olacağını garant ett ğ n ancak özgür raden n, nsanlık ç n yıkıcı, mkânsız b r yük olduğunu söyler. İsa'nın, nsanlığa onu tak p ed p etmemey seçme özgürlüğünü verd ğ n ama nsanların güçlü olmadığını, zayıf olduklarını hatta h ç k msen n sadık olmaya yetecek kadar güçlü ve sonsuza dek lanetlenmeyecek olan k mseler olmayacağını göz ardı ett ğ n söyler. Büyük Eng z syoncu, İsa'nın nsanların özgür olduklarında b r sürü suça mey ll olacağını b lmes ne rağmen nsanlara veremed ğ , reddett ğ üç tane şey verd kler n söyler. Otor te, sır ve muc ze. Bu şek lde, İsa'yı tak p etmek ç n çok zayıf olan nsanlar hala lanetleneceklerd , ama en azından, ahlak özgürlüğün mkânsız yükünden z yade, Dünya'da mutluluğa ve güvenl ğe sah p olab l rlerd . Büyük eng z syoncunun uzun monoloğu boyunca, sess zce onu d nleyen İsa muc zev b r şek lde z ndandan çıkar ve eng z syoncuyu dudaklarından öper. Tek öpücük, İsa'nın nanç görüşünü fade etmekted r. İsa, nsanoğluna olan nancını, koşulsuz sevg n n öpücüğü le örneklem şt r. İvan bu h kâyey anlattıktan sonra Alyoşa'ya kend s n n şeytan düşünceler çer s nde olduğunu ama yalnızca Alyoşa'nın, çekt ğ acıları anlayab leceğ n söyler. Alyoşa'nın se bu pasajda verd ğ tepk İsa'nın eng z syoncuya verd ğ tepk yle aynıdır. Alyoşa, İvan'ı dudağından öper. K tapta göreceğ m z olaylardan b r de anney , babayı, dayıyı, teyzey kör nanca göre sevmek yan salt anne, baba, dayı ve teyze olduğu ç n sevmen n artık saçmalık olarak görüldüğüdür. Esk n n gözüyle bakılacak olursa bu durumun yozlaşmanın b r parçası olduğu ve a le bağlarının k o p t u ğ u ş e k l n d e yorumlayacağımız g b yen n n gözüyle de bakacak olursak b r nsanı et ket yüzünden sevmen n mümkün olmadığı ayrıca bu durumun k ş y daha da özgürleşt receğ şekl nde yorumlayab l r z. Son olarak k tapta geçen oğulların her b r baskın b r özell k le karakter ze ed leb l r: Tutkuyla Dm tr , mantıkla Ivan, ruhla Alyoşa ve nsan doğasında ç rk n olan her şeyle Smerdyakov. Smerdyakov babasını öldürür, fakat değ şen derecelerde d ğer üç kardeş düşünce ve n yet konusunda suçludur.


Burada insanın en ağırına giden ne biliyor musun? Onların yalan söylemeleri değil; yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür. Burada insanın ağırına giden şey, onların yalan söylemeleri değil, söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları. (Suç ve Ceza - Sayfa 165)

Bazı anlar vardır. Bu anlara geldiğimizde zaman birden durur ve şimdiki zaman sonsuzluk olur. (Ec nn ler – Sayfa 253)

Gururlu insan, ancak kendini bilen ve kendini büyük bir titizlikle sorgulayıp küçümseyen insandır. (Yeraltından Notlar – Sayfa 56)


Her üstün ya da yeni kirde, hatta herkesin kafasında doğabilecek her ciddi düşüncede başkalarına aktarılamayan; ciltlerle kitap yazılsa, ömür boyunca yorum yapılsa, herkese anlatılamayan bir şeyler kalır. Bu şey kafatasından bir türlü çıkmak istemez, sonuna kadar da sizinle kalır. Belki de düşündüklerimizin en önemlisini başkasına açmadan göçüp gideriz. (Budala – Sayfa 414)

Belki de insan ruhu hislerin birbiri ardınca çeşitlenmesine bir türlü doyamıyor ve bu hâl onu daha çok tahrik ederek tam bir bitkinliğe kadar yeni yeni duygular arzulamasına sebep oluyor. (Kumarbaz – Sayfa 121)

Bunlara inanıyorum, bunları yorumluyorum. Yoksul ve çıplağım çünkü; beşeriyet kasırgasının ortasında sel bir toz tanesiyim. (Budala – Sayfa 262)


DİNGİNLİK Evrensel yanılgının ateşten küres … B r anlamı olmayan ve her gün daha da güçsüzleşen, Ölüme em n adımlarla g den, İnt hara mey ll beden m; d ğerler g b Yak ben , başka b r dünyada soğusun küller m! Sen ben ne kadar çok uzağa fırlatırsan, O kadar yakınına düşer düşünceler m. Fakat yaşayab l r z bu acıyı! Kend kend m z öldüremey z m sank ? Neden gökyüzüne çev r p gözler m z , Arıyoruz kat l m z ? Ya da neden kalb m ze gömüp, Merhamet d l yoruz ondan? Sen ben , ben m düşünceler m … Ben sevmek, unutmak, hatırlamak veya nefret etmek ç n değ l, Kalan zamanımı yaşamak ç n st yorsun. Ben sen nk ne dokunamazken, Sen ben mk n tüketmeye başladın b le. Ah, şu ölümsüz olma çabası neden, Altımızda den z, üzer m zde ay ışığı… Sımsıkı sarılıp atlamak varken?

Feyza DELİBALTA


Ç z m:Şule KOCAKAYA


BİR GÜN YİRMİ BEŞ SAAT Üstüme h çb r zaman yük Önüme h çb r zaman unvan almadım Çünkü b r gün y rm beş saat Hayatta her şey gec kmel Mesela eylül Başkası ç n yavaşlamak zorunda mısın? Hızını düşürenlere ht yacın var mı gerçekten? Otur düşün Sevd ğ n nsanlar mı onlar? Yoksa sevd ğ n kadın mı? Onları hızlandırmayı denesene Yoksa sende m korkuyorsun acele şe karışmasından şeytanın Yo bu sen olmazsın Şeytandan korkamazsın Işığı açık bırakıp yorganı üstüne çekt ğ n günler unut Yen b r yaşam şansı sana D p le göğün tam ortasında Üstel k B r gün y rm beş saat Daha fazla uyku daha fazla yemek Üstel k Yorulmak yok Bahane yok Üzülmek yok Arkana bakmadan nsanlardan kaçmak yok Çünkü artık B r gün y rm beş saat

Cengizhan KOÇYİĞİT


T

Ç z m: D lara KESGİN


ha

Mat

Arada bir bulu Böylece dinlenme Aya bakmakta

Yelda KARATAŞ Ölüme ne kadar yakın unutulmaz çocukluğumun ağır çiçekli ıhlamur ağacı

Masao

Ah, kiraz çiç Keşke sizin Düşebilsey

Èlhan Berk Sonbaharın geldiğini bilmeyen Köpek yavrusu bir buda’dır.

Kobay

Böylece bah eski aptallıklar yeni hatalar


aiku

tsuo Bashō

utlanıyor gök, e fırsatı buluyor an yorulanlar

oka Shiki

çekleri n gibi ydim.

yashi Issa

har başlar: r tekrarlanır keşfedilir.

Sugiyama Sampu Vardır her otun çiçeği, Bilmesek de Èsimlerini

Tan Taigi Uçan bir ateşböceği! "Bak! Bak şurada!" diyecekken Yanımda kimseyi göremiyorum

Oruç Aruoba Kaç tane Güneş var gözümde -- sayamıyorum bir türlü...


Öykü

NEFES KESİKLERİ Dilara KESGİN Ölüm kokusu. Ve de korkusu. Buram buram. B raz rutubet. Toz, toprak. Sıcak. Karanlık. Kan ve gözyaşı. Atmak ç n çırpınan kalb m n ve b r tutam oks jen ç n yanıp tutuşan c ğerler m n çığlıkları. B r m l m kıpırdayab lmek ç n kıvranan vücudumun yalvarışları. Dehşet. Korku. Şu an ç n tüm h ssedeb ld kler m bunlar. Nerede olduğumu kavramaya çalışıyorum. Ancak o kadar karmakarışığım k parçaları b rleşt rem yorum. Çığlık atıp yardım stemek şöyle dursun, ses m b le çıkaramıyorum. Nefes alamıyorum. Alab ld ğ m b r parça soluk da c ğerler m yakıyor. G tg de bulunduğum ortamdak havanın tükend ğ n h ssed yorum. Kurtulmak ç n tek şansım b raz oks jenken bunun el mden kayıp g tmes daha da korkutuyor ben . Gözler m ıslanıyor. Hâlâ ağlayab ld ğ me şaşırıyorum. Nefes m c ğerler m kes yor, b r kâğıdın yumuşak b r ten kesmes g b . Bununla b rl kte hem c ğerler mde, hem de ruhumda büyük yarıklar bırakan nsafsız nefes m n de yakında kes leceğ n n farkına varıyorum. Dua etmek st yorum. En azından b r kel me- şehadet get rmek... İnancın, bu durumda tutunab leceğ m tek şey olduğunu düşünmeye başlıyorum yavaş yavaş. Sığınacak pek b r şey yok g b görünüyor. Ağzımı açmaya çalışıyorum. Sanırım başarıyorum. Tüm vücudumu kapatan ve hareket etmem engelleyen şey n ne olduğunu anlamak ç n d l m dışarı çıkartıyorum ve tadıyorum. Beden m sımsıkı saran şey n b r kumaş olduğunun farkına varıyorum. Boynumdan aşağısı uzun zamandır hareket etmed ğ nden uyuşmuş. Orayı ne h ssedeb l yorum, ne de orası b r şey h ssedeb l yor.

Ses m bulmaya çalışıyorum. Boğazımı tem zl yorum yavaşça. Ağzımdan cılız b r ses çıkıyor. Buna b le şükred yorum. B l nc m az çok toplayıp el mden geld ğ nce konuşmaya çalışıyorum. "Orada..." Sözler m duyduğum senkron ze sesler kes yor. B r vaşak g b d kkat kes l yorum. Bunların adım sesler olduğunu varsayarak kaç k ş olduklarını çıkarmaya çalışıyorum. İk k ş sanıyorum. Sesler b r süre yaklaşarak devam ed yor ve b raz ler mde kes l yor. Lak n ters b r şeyler var. Adım sesler , bulunduğum konuma göre daha yukarıdan gel yor. "Orada..." Nefes m y ne kes l r g b oluyor. Toparlamak ç n bekl yorum. "O- orada k mse..." Zorlanınca duruyorum. Kend me b le zor duyurab ld ğ m ses m duymadıklarından olsa gerek, cevap veren olmuyor. B raz sonra konuştuklarını duyuyorum. Sesler oldukça boğuk ve uzak gel yor ancak b r kadın, b r de erkek ses dolduruyor kulaklarımı. Tanımıyorum. Ne konuştuklarını anlamaya çalışıyorum. B rkaç Arapça sözcük algılayab l yor ancak beyn m. B r sûre okuduklarını anlıyorum. Okuldak d n dersler nde b ze zorla ezberlett kler sûrelerle eşleşt rmeye çalışıyorum ancak z hn m hala bulanık olduğundan b r türlü başaramıyorum. Tekrar d kkat kes l yorum ve sesler kes lmeden önce b r kel me duyuyorum. "Âm n." Âm n d yorlar. B r an yanlış duyduğumu sanıyorum. Hayır. Oldukça em n m. Sûrey b t rd kten sonra âm n d yorlar. Bulanık z hn m b rden berraklaşıyor. Bunun anlamını b l yorum. Bunun anlamını b l yorum ve bu h ç hoş b r anlama gelm yor. B r süre kend m yanlış duyduğuma nandırmaya çalışıyorum. Parçaları b rleşt reb leceğ m halde bunu yapmamak ç n d ren yorum. Olmuyor. Belk de yanlış b l yor ya da yanlış hatırlıyorumdur d ye düşünüyorum. Sonra ortaokuldak d n kültürü ve ahlak b lg s öğretmen m z n ses yankılanıyor z hn mde. "Okuduktan sonra âm n demen z gereken tek sûre, Fat ha Sûres 'd r." Kalb m korku ve farkındalıkla kasılıyor. Vücuduma b rden yayılan adrenal nle soğuk soğuk terled ğ m h ssed yorum. Önce eller m h ssetmeye başlıyorum. Sonra bacaklarımı. Vücudum karıncalanarak çözülüyor. Olduğum yerde b r solucan g b kıvranmaya başlıyorum. Çırpınıp kurtulmaya çalışıyorum. Kıvranırken bu daracık yerde başım ve d zler m kırarak hareket ett rmeye çalıştığım bacaklarım b r yerlere çarpıyor.


. Yoruluyorum. Açlık ve susuzluk h ss beden m kavurmaya başlıyor yavaş yavaş. Üzer mdek bez n dokusunu h ssedeb l yorum. Parmak uçlarımı ben saran kumaşta gezd r yorum.

"Şükürler olsun!" "Ambulansı aradınız mı?" Tekrar b r zem ne yatırılıyorum.

Kefen me dokunuyorum. Şu anda resmen kefen me dokunuyorum. B rden kuvvetl b r çığlık atıyorum. Boğazım yırtılana kadar bağırıyorum. Ağlıyorum ancak oks jen olmadığından hıçkıramıyorum. "Yardım ed n, lütfen bana yardım ed n." ses m dışarıdan gelen çığlık ses ne karışıyor. B r ler n n telaşla ve korkuyla koşturduğunu h ssed yorum. "Ab , mezardan gel yor! Ses mezardan gel yor! B r yaşıyor. Aman Allah'ım! O yaşıyor!" ağlayıp yalvarmaya devam ed yorum. Adamın ses n duyuyorum. "Kend ne gel ve koşup bekç y çağır." hızla uzaklaşan adım ve hıçkırık sesler nden sonra mezarımın yanına kadar gelen telaşlı adımları ş t yorum. B r mezarda olduğumu kabullenmek ben daha da korkutuyor. Adam bana seslen yor. Cevap verem yorum. Ses m kısıldığından ve oks jen m tükenmek üzere olduğundan susuyorum ancak çırpınmaya ve ağlamaya devam ed yorum. D zler m kırdığımda d zler m tepemdek tahtalara çarpıyor. "Sen oradan çıkaracağız. Tamam mı? Lütfen, lütfen sak nleş." t treyen ses d nley p sak nleşmeye çalışıyorum. Konuşurken b r yandan da toprağı kazdığına da r b r h ss yata kapılıyorum. B r umut doğuyor ç me. "Lütfen, lütfen çabuk ol. Nefes m... Nefes alamıyorum." c ğerler mdek baskı artıyor. Boğulduğumu h ssed yorum. "Tamam, tamam. Söz ver yorum. Söz ver yorum çıkacaksın dışarı." daha çok kend n telk n eder g b konuşuyor. İç me ufak b r nefes çek p, nefes m tutuyorum. Oks jen darel kullanmam gerekt ğ n düşüneb lecek kadar kend mde olmama şükred yorum. Çabuk olmaları ç n dua ed yorum ç mden çünkü bunların son oks jen kırıntıları olduğunun b l nc ndey m. Yaklaşan telaşlı sesler duyuyorum. Bu sırada gözler m n önünde ş mşekler çakıyor. "Kürek, kürek get rd k." önce c ğerler me hava g rmed ğ n fark ed yorum. "Çabuk olun. Kazın. O ölüyor." beden m sıcaktan kavrulurken beyn me de oks jen g tmed ğ n n b l nc nde olarak çırpınıyorum. "Allah'ım, yardım et." d ye sayıklıyor yukarıdan gelen kadın ses . Takat m kalmıyor. Kulağıma, sadece yavaşlayan kalp atışlarım ve nefes almaya çalışırken çıkardığım sesler gel yor. Boğuluyorum. C ğerler m büzülüyor. Göğsüm acıyla sıkışıyor. Sank ç mde b r şeyler yer değ şt r yor. Gözler m ufak b r ışık hüzmes yakalarken artık çırpınamıyorum. Kulaklarım g b gözler m de şlev n y t r yor. Göreb ld ğ m o cılız ışığı artık görem yorum. T tred ğ m h ssed yorum. Pes edecek g b oluyorum. Sonra son kez, son b r kez nefes almaya çalışıyorum. Başarıyorum. Der n b r nefes çek yorum c ğerler me. Oks jen n tadını alana kadar soluklanıyorum. Tekrar ve tekrar. Del g b öksürmeye başlıyorum. Başımda nanılmaz b r ağrı var. Beden m pelte g b . Artık sesler ş teb l yorum. Tepemdek tahtaların söküldüğünü gelen seslerden anlıyorum. Bu sırada gözler m yavaş yavaş tekrar görmeye başlıyor. Uzun süre sonra, lk defa ışığı görüyorum. Ağlayarak soluklanırken b r ler n n yanıma nd ğ n h ssed yorum. Omuzlarımdan ve bacaklarımdan kavrıyor dört el. "Üç dey nce. B r, k ..." yattığım yerden kaldırıldığımı h ssed yorum.

"Evet. B razdan burada olur. Sen g d p g r şte onları bekle." "Çabuk. Düğümünü çöz." "Sen çözüyorum. Sak nleş. İşte böyle." Kefen m n düğümler , göğüs sargısı çözülüyor. C ğerler m, kend ne açılan yerle daha çok oks jen kabul ed nce rahatlamaya başlıyorum. Ağlamayı kes yorum. Sadece ufak ufak hıçkırıklar kalıyor ger ye. Yüzümü örten kumaşı b r el yüzümden sıyırıyor. Doğrulmaya çalışıyorum. B r el sırtımdan destek olarak oturmama yardım ed yor. Gün ışığı gözler m kamaştırıyor. Artık kollarım serbest kaldığından kend m korumak ster g b kefen mle b rl kte beden m sarıyorum. Yanımdak kadın ve adam az önce yaşadığı adrenal nden olacak t tr yorlar. Ben m g b . Yaşlı gözler m karşımdak hayatımı kurtaran nsanlardan çek p yanımdak der n çukura çev r yorum. Mezarıma... "Teşekkür..." hıçkırıyorum. "Teşekkür eder m. Çok..." tekrar gözyaşlarına boğuluyorum. Kadın da ağlayarak bana sarılıyor. Yorgun düşene kadar defalarca teşekkür ed yorum ve ağlıyorum. Yanımdak nsanlar da ben mle b rl kte ağlıyor. ××× "Ölüm neden kalp kr z olarak kayda geçm ş. Ölüm saat 04.57. Ölüm günü 13 N san." Ell ler n n sonundak doktor hayretle ç çek yor. "Ne yan ? Kalp kr z geç rm ş b r nsanı y rm dört saat geçmeden toprağa mı verm şler?" As stanı el ndek dosyayı ncelerken dalgınca konuşuyor. "Öyle görünüyor." "Bu nasıl b r hmalkârlık böyle? K mse kızın a les n uyarmamış mı?" Genç adamın buna vereb leceğ b r cevap olmadığından susuyor. Sadece önler ndek hastane yatağında yatan kıza acıyarak bakmakla yet n yor. "B l yor musun evlat? Şu yaşıma kadar yüzlerce hasta tedav ett m. Onlarca hastalıkla, yaralanmayla karşılaştım. Ama tek b r şey öğrend m." El n öğrenc s n n omzuna atıp sıkıyor. "Bu yataklarda yatan nsanlar tedav olurken hastalıklarla değ l, cah ll kle; yaralı nsanlar ölümle değ l, hmallerle savaşıyor."


Ç z m:Şule KOCAKAYA


ÖLÜMSÜZLER DİYARINDA ÇİÇEK AÇMIŞ Ben senin için fazla ölüyüm, Anemon. Senin yıldızlara bulanmış saçların, Herkes sırtını dönse de araladığın kapıların için fazla ölüyüm. “Belki de yeni bir gün olur satırların.” diyorsun her görüşmemizde, Ama ben bu umutlar, bu seslenişler için fazla ölüyüm. “Hiçbir tanrıça sevmez, canından çok.” Babam her seferinde canımı elindeki kudret ile değil, Ölümsüz olduğum gerçeği ile yakıyordu. “Ölümlüyüm, ölümlüyüm ben sevgilim.” Anemon, Kanın babamın toprağında ve kokun burnumdayken de çok güzeldin. Çiçeğim, Benden gittiğin ve babama, Tanrıçaların da ölebileceğini söylediğin gece odama bir tanrıça geldi. Ölümsüz olan bir tanrıça. O ölümlü değildi, Bizden farklıydı, Ama benim ilk göz ağrımdı. Onun yanındayken ölecekmişim gibi hissetmezdim, Öperdi dudaklarımdan ve her öptüğünde Benim ölmeme izin vermeyeceğini söylerdi. O gitti, Ares, demiştin. Sana bunu anlatırken gitti.


“Neden Ares, neden gitmek istiyorsun!” “O ölümlü, tanrıçam. Siz ona bakarken ondan daha ölüsünüz. Ben ne bu ölü bakışlarınıza sığarım ne de sözümde durmadan bir adım daha atarım.” Öleceğini tüm kalbimle biliyordum, Anemon. Babam son bir iyilik, demişti. Sen Ve Senin ölümlü âşkın için son bir iyilik. Saat kaçtı bilmiyorum, Senden dışarı çıkmamı, Yanımdan ayrılmamanı istemiştim. Beni dinlememiştim, O gece ilk defa Benim üşümeme izin vermiştin. Gözlerimi kapatmıştım; Yanında olmadığın her dakika yaptığım gibi. Dışarıdan acı dolu bağrışmalar geliyordu; Kalkamadım. Babam orada olmamı istedi; Yanınıza geldim. Kanın oluk oluk akıyordu sol tarafından; Bakamadım. Ares’e neden diye soramadım. Orada öyle ne kadar süre durduk bilmiyorum, Ama en sonunda seni ölümlü kollarımda taşıyordum.


Kanın topraktaydı. Ve Kokun burnumda. Attığım her adımda, Kanının döküldüğü her noktada, -Senden güzel değilÇiçekler açmaya başlamıştı. Son bir iyilik, ölümlü sana ve ölümsüz âşkına, demişti babam. Ares “O ölümlü, tanrıçam. Bunu size söylemiştim ve sizin ölmenize izin vermeyeceğimi de. Artık biliyorsunuz, lütfen tutun elimden, odamıza gidelim.” diye bağırdığında fısıldadın kulaklarıma. “İyi geceler, ölümlü tanrıçam. Benim bir yere gittiğim yok, ufak bir gezintiye çıkıyorum. Zaten ben sizden gidemem, siz üşümekten nefret edersiniz.” Anemon, Sonsuza kadar sürecek bu nefeslerim

Çünkü Ölümsüzdür âşklar. Yine Ve Son kez

Fazla ölüyüm, beni seven biri için de, Kanının damladığı toprakta Çiçekler açan birine göre de.

Merve Reyyan EŞ


Tarih

MİNOS VE GİRİT Ebubekir KARAMUSTAFA G r t adasında 20. yüzyılda Knossos'ta Arthur EVANS tarafından yapılan arkeoloj k kazılar, m mar b r şaheser ortaya koydu. Bu şaheser MÖ 1550 yılından kaldığı tahm n ed len Knossos Sarayı'ydı. Sarayın özell ğ se yapıldığı tar h bakımından oldukça ler düzey m mar ye sah p olmasıydı. Çeş tl depolama b r mler , her yere kolayca ulaşab len kullanışlı merd venler, büyük avlusu ve yönet m odası le adeta küçük b r şehr andırıyordu. Yönet m odası ve b rkaç odada rastlanan freskler ve d ğer m mar kalıntılar, adada yaşayanların yapı yapma sanatının yanında seram k, çömlekç l k ve heykelc l k alanında da ler olduklarının göster yordu. Yunanlılar tarafından Zakro'da, İtalyanlar tarafından Pha stos ve Fransızlar tarafından Mall a'da yapılan kazılar sonucunda b r zamanlar G r t Adasında “Avrupa”1 tar h n n en seçk n uygarlığının yaşam sürmüş olduğu anlaşıldı. Uygarlığın sm efsanev Knossos kralı M nos'tan gelmekted r. Kral M nos, Yunan m toloj s nde öneml b r yere sah pt r Görsel: M notor

”M notor” sm yle yer alan, herkese zarar veren nsan-boğasının doğuşu ve onun b r yere kapatılışını konu ed nen efsane M nos le bağlantılıdır. Thukyd des de efsanev kral hakkında çeş tl efsanelerden bahsetm şt r. Adaya neden yerleş ld ğ b l nmese de lk yerleşmeler n MÖ 2500 yılı c varı Anadolu'dan veya Mısır'dan olduğu düşünülmekted r. Yerleş mden sonrak yıllarda kültürel ve ekonom k olarak lerley ş gösteren M noslular den z t caret faal yetler yle çevre uygarlıklarla kültür etk leş m yaşamıştır. Anadolu'da Mezopotamya'da ve Mısır'da çıkarılan kalıntılarda –özell kle çömleklerdesık sık M nos tarzı sanat unsurları, G r t'de çıkarılan bazı kalıntılarda da farklı uygarlıklara özgü tarzı sanat unsurları görülmüştür. Hâk m oldukları Doğu Akden z t caret ağı le uygarlık ekonom k olarak da lerleme kaydetm şt r. Bu lerleme sonucu şeh rler n n -özell kle *2 Knossos'un- önem artmıştır. Thukyd des bu konuda şöyle yazmaktadır: “Geleneğe göre b r donanmaya lk olarak M nos sah p oldu; bugün Yunan Den z adını verd ğ m z şey n büyük b r kısmına gücünü kabul ett rd ; Kyklades adalarına boyun eğd rd ve Kar a'lıları kovduğu bu adalarda lk olarak kolon ler kurdu; adalara val olarak öz oğullarını yerleşt rm şt ; ayrıca verg ler n toplanmasını daha kolayca sağlamak amacıyla korsanlığı el nden geld ğ nce ortadan kaldırdı.”(Peloponnesos Savaşı 1 , 4) T car faal yetler n en büyük gereks n m , faal yetler denetleyen b r s stemd r. Bu da yazı s stem n n doğması ve gel şmes demekt r. M nosluların yazı s stem n n doğuşu ve başlangıcı da d ğer uygarlıkların yazı s stemler n n gel ş mler yle


Görsel: Knossos Sarayı

benzerl k göstermekted r. Adada bulunan en esk yazı kalıntısı h yerogl ft r. Başta çözümlemes zor gelen bu yazı s stem n n, Pha stos'da esk b r saraydan çıkarılan çamur tabletlerde bas tleşt r lm ş b r şek lde kullanıldığını gördüğümüzde, M nosluların yazı s stem nde y b r şek lde lerled kler n söyleyeb l r z. Tar hç ler, ada uygarlığının gel şt rd ğ bu alfabeye “L near A” demekted r. M noslulardan sonra adaya yerleşen ve çevreden etk lenen Yunan uygarlıkları bu alfabe s stem n n temel yle ve kend s stemler n n gel ş m sonucu “L near B” den len alfabey oluşturmuşlarıdır. Yunancada L near B alfabes le yazılan yazılar genell kle Myken (M ken) Yunancası olarak b l n r. Yazı s stem n get rd ğ b r k m, nanç ve kültür ögeler n n gel şmes ne zem n hazırlamıştır. D ğer esk uygarlıklarda olduğu g b nanç konusu yan d n, M noslular ç n de öneml b r yere sah pt . Adanın geç rd ğ çeş tl doğal afetler neden yle çok ayrıntılı b lg elde ed lememes ne rağmen yapılan arkeoloj k kazılar sonucu M nosluların d n anlayışları ve fest val gb

g b yapılan etk nl kler hakkında b lg ler elde ed lm şt r. Ünlü “Yılanlı Yunan Tanrıçası” heykel ve d ğer kültürel figürler uygarlığın ana tanrıça anlayışına sah p olduklarını göster yor. G r t'te Anadolu'da da olduğu g b ana tanrıça kültürü sanat eserler nde sıkça yer almıştır. M nos res m sanatında dekorasyon büyük önem taşımaktadır. Mükemmel b r hareket duyarlılığı olan figürler n, yavaş renk geç şler n n geometr k şek llerle süslenm ş hoş görüntüsüne fresk ve çömleklerde oldukça fazla rastlanır. Sanat anlamında en çok Mısır Uygarlığından etk lenm şt r. Özell kle res m alanında benzerl kler çoktur. “Zambaklı Prens” figürü Mısır etk s n açıkça ortaya koymaktadır. Fakat M noslular temelde kend örnekler ne bağlıdır. Görsel: M nos Çömlekler nden B r Örnek


Her uygarlıkta olduğu g b Öyle k eğer ayrıntılı olarak d n, sanat üzer nde de etk l bakarsak M nos sanat ve m mar olmuştur. M toloj k ögeler n gel ş m k döneme fazlasıyla bulunduğu ayrılmaktadır. Bu dönemler res mlerde en çok d kkat b t ren ve başlatan doğal çeken figür, boğa figürüdür. afetlerd r. Bu figürün M notor ve M nos Kralı le alakası olduğu açıktır. C dd afetler atlatan M nos M toloj de M nos Kralı, Uygarlığının sonunu get ren doğal afet, tanrıların tanrısı Zeus'tan her tar hte b l nen en gen ş volkan dokuz senede aldığı em rlerle patlamalarından b r olan “Thera G r t' yönetmekted r. Eğer M nos Patlaması”dır. Aynı zamanda “M nos Kralı'nın m toloj dek konumuna Patlaması” olarak da b l n r. Santor bakarsak b r çıkarım yapab l r z. adası yakınlarında gerçekleşen patlama D ğer esk uygarlıklarda da olduğu Ege havzasında c dd yıkımlara neden g b M noslularda da halk d n z n olmuştur. Ç n kayıtlarında Shang veya em rle yönet lm şt r. Esk Hanedanı zamanında b r patlama le gelen Türklerde de olan bu d ne dayalı Görsel: Yılanlı G r t Tanrıçası çöküntüden bahsed lmekted r. Ç n yönet m, d n n d ğer konularda etk s n kayıtlarındak patlama le Thera Patlaması tar h göstermekted r. Geçm ş uygarlıklardan kalan olarak uymaktadır. Yunan yıllıklarında da çoğu d n nanışlar şuan m toloj olarak m toloj k ögelerle yer almaktadır. Ayrıca aynı adlandırılmaktadır. Esk uygarlıkların geç rd ğ ve yıllarda Mısır'da kum fırtınaları ve kl m ger ye bıraktıklarının üzer nden geçen süreç b ze değ ş kl kler ne sebep olmuştur. esk b r d n n, nasıl m toloj ye dönüştüğünü göstermekted r. Etk s bu denl büyük patlama M nos Uygarlığı'nın sonunu get rm şt r. Adaya M nos Uygarlığı kültürel lerleme ve lerleyen yıllarda Homeros'un İlyada adlı gel ş m n olumsuz etk leyen en büyük sorun eser nde ayrıntılı yer alan ünlü Truva c varda ve adada meydana gelen doğal afetlerd r. Savaşları'nın kazanan tarafı olan M kenler(Akalar), daha sonrak yıllarda se Görsel: Zambaklı Prens M k e n l e r n y ı k ı m ı n a , d ğ e r Yu n a n toplumlarının göçüne neden olan Dorlar yerleşm şt r. 1: Bazı tar hç ler M nos Uygarlığı'nın Avrupa Uygarlığı olarak değ l b r Akden z veya Ortadoğu Uygarlığı olarak değerlend r lmes gerekt ğ n savunmaktadır. Bu savunmaların sebepler nden lk G r t Adasının coğrafi konumudur. İk nc sebep se yazı kalıntılarında rastlanan L near A alfabes n n tamamen deş fre olmamasıdır. Bu yazı kalıntılarından en ünlüsü “Pha stos D sk ”d r. Tam 241 şaretten oluşan d sk hala deş fre olmamıştır. 2: Ant k yunan tar hç s , aynı zamanda At nalı general. Heredot'a göre daha çok olayları s yas yönden ele alır.


GĂśrsel: Ege AdalarÄą ve G r t


Çok şey değil, Bir kedi olmak istedim. Hem, Öyle cins bir şey falan da değil ha! Bir tekir. Ama, Minyatür bir tekir olmak istedim. Eğer Tanrı kulak verseydi arzularıma; Gezinirdim yüzünde, Minik patilerimle Beyaz teninde, Ve sonra takılırdım, Gamzelerine. Çelme takılmış gibi, Fareler öç alırmış gibi, Zavallı Alice gibi, Sonu gelmeyecekmiş gibi, En, En dibe keşke yalnız bu yüzden düşseydi kedi “keşke yalnız bu yüzden sevseydim seni” Virgülüne kadar muhtacım, Diyemem. Fakat, Keşke, Noktalamasaydın. En azından, Henüz, Bir cümle bile kurmamışken. Zehra BAYRAKTA


AR


GÖKYÜZÜNDE SAKLI İKİ ÇOCUK Gülce AVCU “Bundan 30 yıl önces nde karşılıksız sevme d ye b r şey var mıydı acaba? B r nsan b r s n severse, öbürü de onu sever, doğanın kanunu budur d ye düşünmüşümdür hep. Ş md yse her şey çok başka, nsanlar, düşünceler, yaşanılan yerler, h ssed lenler bambaşka artık.'' Karşımdak dertl amca ben d nl yor muydu, yoksa sadece sarhoş olduğu ç n m kafasını sallıyordu b lm yordum. Öyle ortalığa, tanımadığım b r adama, gecen n üçünde b r şeyler anlatıyordum. Anlatmak sted ğ m tonla şey vardı ama bazılarını ç mde tutuyordum. Ne kadar çok anlatırsam o kadar rahatlayacağımı b lsem de, bazı şeyler d llend rmek canımı sıkıyordu. Bende tutab ld ğ m kadar ç mde saklıyordum onları. “ Ta m a m , ç o k y a k ı ş ı k l ı d e ğ l m a m a sempat ğ md r! Bu da ben sevmes ç n b r neden! Daha sonra… Kadınlara nasıl yaklaşılması gerekt ğ n b l r m, özel günler unutmam… Daha sayayım mı?'' Amcanın ağzından b rkaç sözcük döküldü sonra. Demek k başından ber d nl yordu ben . “Sen ne bakıyorsun onlara? Ne anlar onlar sevg den… Sevg den ben anlarım ben! B r de sen!” El ndek boş b ra ş şes n kaldırama koydu, çömeld ğ yerden kalktı. G tmeye hazırlanıyordu bell k . Onu durdurmak sted m. Bu amcayla konuşacağım o kadar çok şey vardı k … Belk de şuanda koca dünyada ben anlayab lecek tek k ş oydu, b lemezd m. “G d yor musun, Daha konuşacaktık ama?” Ayakta b r sağa b r sola sallanarak zor durduğundan soğuk kaldırım taşına oturma fikr m reddetmed . “Kaç yaşındasın sen?” “Otuzuma g rd m bugün,” sararmış d şler n gösterecek şek lde b r kahkaha patlattı. B z m g b kaldırım b r köşes ne çömen b rkaç del kanlının dalga geçen bakışları üzer m zde gez nd . Aldırmadan arkadaşımla sohbet etmeye devam ett m. “Demek ondan sen n syanın, sen n derd n karı kızda değ l, yaşlanmakta…'' H ç böyle düşünmem şt m. Belk de sebeb dört yıldır g zl g zl sevd ğ m Aslı'dan ret almak değ ld , hem ret alıp hem de otuz yaşıma g rmemd ! “Neye üzülüyorum b l yor musun? Vakt m n boşa geç p g tm ş olmasına. Otuzuma g ren arkadaşlarımın üç dört yaşlarında kreşe başlayacak çocukları var. Bense…'' Yen boyanmış duvara dayadı sırtını. Üstü başı boya olacaktı ama aldırmadan öyle oturmaya devam ett . “Ne olmuş çocukları varsa? B z m de var, hayır mı gördük?”

Zeyt n karası gözler buğulandı. Sarhoşluğun en kötü aşaması olan duygu patlaması kısmına geçecek g b yd . “Arayanımız yok, soranımız yok! Bu hayatta herkes vefasız… O yüzden çocuk mocuk h kâye! Besle, büyüt ama b r kere telefon açmasınlar sana!” Bende yanına gel p, duvara yaslandım. Umurumda b le değ ld beyaz gömleğ m, renklere boyandım. “Belk de çok yoğunlardır… İşler , a leler vardır onlarında sonuçta,” bana doğru döndü, ağzı çok kötü b ra kokuyordu. “Kend n kandırma! Meşguldür, ş vardır d ye b r şey yok! Aramak steyen arar.” Doğru d ye mırıldandım. Dört yıldır boşuna uğraştığımı b lsem de hep b r bahane üretm şt m kend mce. Uzun yıllardır arkadaş olduğumuz ç n bu fikre henüz alışamamıştır, yen b r l şk ye hazır d e ğ l d r, d ğ e r n s a n l a r ı n s ö y l e m l e r n d e n çek n yordur… Adını sanını b lmed ğ m b r amca gözümü açıyordu ş md . Ben onu çok sevm şt m, o ben sevmem şt . H çb r zaman sevmeyecekt de. “O anlattığın kıza b r ders vermen gerek…” “Nasıl b r dersm ş o?” Tek parmağını yüzüme doğru sallayarak konuşmaya başladı. “G t ev ne, kus bütün nefret n ! Ben neden sevmed n de, ben sana ne yaptım de… Ben soramıyorum çocuklarıma, sen sor en azından,'' amcanın çocuklarıyla olan l şk s ne canım sıkıldı. Bunca yıl onlara bakıp, yed r p ç rd yse onun da çocukları tarafından aranma hakkı yok muydu? Ne kadar fedakârlık yaparsak yapalım ger dönüş alamıyoruz. Bu da onun örnekler nden sadece b r tanes . “Bunu yapab leceğ m sanmıyorum,'' ded m utana sıkıla. Cesarets zl ğ m yüzünden oluyordu her şey. Dört yıl beklemey p, aşkımı t raf etm ş olsaydım eğer her şey farklı olab l rd . Düşünces b le mkânsızdı artık ama Aslı ben seveb l rd ! “Sende cesaret yok, b r de aşktan bahsed yorsun! Aşk cesaretten barett r. Unutma bunu aslan!'' Düşünmeye başladım bu söz üzer ne. Dört yıldır gösteremed ğ m cesaret bu gece göstereb l rd m. Bu ben m son şansımdı. Bu yüzden kaldırımdan kalktım, sırtımın boya olmasını umursamadan karşı yola geçt m. Amcaya yolun karşısından el salladım, o da buna karşılık verd . Hızlı hızlı yürümeye başladım, yazın bu sıcağında ç m alan b r üşüme vardı. Buna rağmen pes etmed m, atladım b r taks ye, verd m adres . On beş dak ka sonra Aslı'nın güz de apartmanının önündeyd m.


Öykü Asansörden nd m, t treyen sol başparmağımla z l çaldım. Z l n yılladır b ld ğ m o tınısı kulaklarıma bu sefer b r korku film n n müz ğ g b gel yordu. Kapı açıldı. Aslı üzer nde sabahlığı, topuzu bozulmuş, anlamaz b r fadeyle duruyordu karşımda. Ne yapacağımı, ne d yeceğ m b lemez b r halde durdum öylece. “İçer gelsene Kerem…'' Salonda oturduk h ç konuşmadan. Dak kalar saatler g b geç yordu sank . Yüreğ mde nanılmaz b r ağrı vardı. “Bu saatte nereden gel yorsun? Gömleğ n de hep boya olmuş,” gömleğ m değ şt rmem tekl f ett , kabul etmed m. Söylemek sted kler m b r seferde söyley p g decekt m o evden. “Bak ben sana b r şeyler söylemeye geld m. Sonra g deceğ m,” yutkundum, cümleler toparlamaya çalıştım. “Dört yıl boyunca sana g zl ce baktım, g zl ce sevd m, g zl ce ağladım. Dört yıl önce söylemed ğ m ç n p şmanım. Bu söyleyecekler m kararını değ şt rmeyecek ama… Bence b z b rl kte olmalıyız,” ona doğru döndüm. Gözler sulanmıştı, yüzüme bakmakta zorlanıyordu. “Hayır, ben ben sevmemen ç n h çb r sebep görem yorum… Sen uzun yıllardır tanıyorum, sen n ney sev p sevmed ğ n b l yorum, ne yapsam üzülürsün, ne yapsam mutlu olursun b l yorum… Bunlar yeterl değ l m ?” Büyük yeş l gözler n gözler me d kt . B r anda sarıldı bana. Ağlamasına üzülsem m , sonrasında ben öpmes ne sev nsem m b lemem şt m. Öyle masumca sarılıp, dudağıma m n c k b r öpücük kondurmuştu k etk s nden günlerce çıkamamıştım. Dört yılın sonunda çok sted ğ m b r şey gerçekleşt rmem, çt ğ m çk lerden daha çok sarhoş etm şt ben . Sokakta, hayallerde yürür g b ardıma bakmadan yürüyordum. “Aslı… Aslı artık ben m sevg l m, onu sev yorum, o da ben sev yor. Yaşadıklarım artık b r hayal olmaktan çıktı,'' d ye kend kend me suratımda heyecanının verd ğ aptal b r gülümsemeyle gülümsüyordum. Ve bunların heps o yabancı amcanın ded kler sayes nde olmuştu. Onun sayes nde cesaret etm şt m, ona b r teşekkür borçluydum. B r saat kadar önce oturduğumuz kaldırımda boş b ra ş şeler duruyordu ama amca orada değ ld . Çevreye bakındım b r süre boş boş. K msey göremey nce b z amcayla konuşurken b ze gülen gençlerden oluşan grubu gördüm. Karşıdan ağır ağır yürüyerek gel yorlardı. “Arkadaşını mı arıyorsun?” ded çler nden boyu en uzun olan. “Nereye g tt ğ n b l yor musunuz?'' Aralarında onlara göre kısa bana göre uzun olan b r gülüşme başladı. “Mezarlıkta boş boş gez n yordur y ne,” ded . Yanında k gülerek cevap verd ona.

“Oğlum, kızım… Yarın da mı arayamayacaksınız ben !” heps dalga geçerces ne gülünce s n r m bozuldu. Böyle b r konuyla nasıl dalga geçeb l yorlardı? Aslı'ya o gecen n kahramanı olan Rahm Amca'yı anlattım. B rkaç hafta sonra aynı köşede bulduk onu. Sohbet ett k, o gece bahsett ğ m kızın Aslı olduğunu söyled m. B z d nled , sonra y ne anlattı çocuklarını. Ağladı, küfrett , sonra duvara yaslanıp durdu öylece. Bomboş gözlerle, bulutsuz gökyüzüne baktı. Daha sonra b ze turuncuya boyanmaya hazırlanan gökyüzünü gösterd . “Bak orada görüyor musun? Şu oğlum, saçları kıvırcık olan… Yanındak de kızım, gözler küçük… Buradan konuşamıyoruz, keşke konuşab lsek… Ama yetm yor, ses m duyuramıyorum onlara. Gökyüzü çok küçük gel yor bana artık.” “Neye gülüyorsunuz s z , kom k m ş md bu?'' En öndek çocuk yanıtladı ben . “Kom k çünkü onun çocukları on yıl önce öldü. B z Rahm Amca'yı küçüklükten tanırız. Anneler m z anlatmıştı b ze k çocuğunun trafik kazasında öldüğünü,'' arkalardan b r devam ett Rahm Amca'nın h kâyes n anlatmaya. “On yıldır mezarlığa g der, mezar taşının başında çocuklarıyla konuşur. Sonra da herkese çocuklarım yaşıyor ama ben h ç aramıyorlar d ye sen n g b lere dert yanar. Anlayacağın on yıldır del del gez yor ortalıkta,'' yanımdan rüzgâr g b geç p g tt ler sonra. Arkalarından baktığımda Rahm Amca'yı takl t ed p dalga geçt kler n gördüm. O gece nsanların ne kadar acımasız ve empat duygusundan yoksun olduğuna b r kez daha şah t oldum. İk gün sonra Rahm Amca'yı y ne aynı köşede başka b r evs zle konuşurken gördüm. Ağlıyordu, küfred yordu, syan ed yordu. Yanına g tmek sted m ama bunu kaldıramayacağımı b l yordum. Köşedek b r banka oturup b rkaç dak kalığına ortak olmaya çalıştım onun hayatına. Onun yaşadıklarını yaşasaydım nasıl b r hale geleceğ m düşündüm. Del rseyd m, çocuklarımın varlığına nanmaya devam etseyd m, sokaklara düşseyd m, b r grup düşünces z genç ben mle dalga geçseyd …


Deneme

BU SABAH SAMİ KONUŞTU Esrime Ve b z başlangıçta her ne kadar dünyanın o güzel tınısına kapılsak da h ç olmamamız gereken yerde, zamanda, şte bu ded ğ m z sev ms z, nefret dolu algıların ç nde yeşermeye çalıştığımızı fark ett k. Sonra ne m oldu? İnce nce, az b raz del rd k, del rd k, del rd k! Huzur ve mutluluğun, geçm ş m tler n ve tabuların get receğ ne kandık. Kandık ya kandık tab ! Ah her ne kadar modernleşme çabası ç nde olan lkel b zler. İnsan den len canlının var olduğu günden ber değ şmeyen semptomlar. Oysak l m tler n b lmed ğ m z evrenler çer s nde herhang b r evren n ç nde k galaks n n ufacık gezegen nde yaşayan m n k b z l e r. A d y e t d u y g u s u n u b rb r m ze mal ett ğ m z en koca yalanlar. Sen, sen g b olan afor zmalara nasıl da taparsın. Kurtulamadığımız tabular ve lanet olası algılar kümes . M tler n peş nden koşan koca b r totem ordusu. Ne zaman anlayacaksın küçücük olduğunu? Ne zaman bırakacaksın nefret n peş n . Hak kat n, h çb r şey kapısının eş ğ nde olan esr meden sonrak her şey olduğunu. Ah küçük canlı, ad nsan, ne zaman öğreneceks n sevg y .

Yaşa, yaşat, ş md kaybet kend n b l nmezl k çer s nde. Bak! Huzur şte tam karşısında. Sus! Sadece d nle, şte o zaman öğreneceks n ”Farkındalığı”.

Ç z m: Venüs


Öykü

KARANLIK TOKATLAR Sasun KARAPEKMEZ Gecen n karanlık tokatları çarpıyor yüzüme. Bu tokatlar yüzümü kızartıp p ş rm yor, tam ters ne t tret yor ben çten çe, ürpert yor. Yaprakların yers z sallanışını h ssed yorum, den z n köpürme sesler yle b rl kte. Korkunçtu gece, ay karanlığa bürünmüş, sank küsmüş dünyaya. Rüzgâr daha da hızlanıyor ve ben t treyen eller mle s garamdan b r duman daha almaya çalışıyorum. Eve geçmek ç n doğrulurken Ahmet Kaya'nın b r şarkısı gel yor kulağıma. Del r yorum bu sefer gal ba. Yok yok ses aşağıdan gel yor fakat rüzgâr dağıtıyor ses . Durulmuyor da h ç, daha da ş ddetlen yor her kel memde. Bende dayanamayıp aşağıdan gelen 'Kum G b ' sözler n mırıldanarak odama geç yorum. Ceket m yatağa fırlatıyorum, sank az önce t treyen ben değ lm ş m g b . Ama rüzgâr bu kez camları yumrukluyor resmen ve o kocaman çam ağaçları da sallanıyor yıkılırcasına. Ama karanlık tokatlar şlem yor bana burada. Sabah oluyor… Yalnızlık tezahür ed yordu her dak ka adadak sess zl ğ yle, bense y ne bahçedek banka geçm ş, s garamı tüttürmüş, bulutların b rb r ne karışmasını seyred yorum. Geceler olduğu kadar sert vurmasa da tokatlar, y ne de tüyler m d ken d ken oluyordu. Etrafımı sarmış ağaçların dallarının b rb r ne acımasızca vurduğunu görüyorum. Bu, doğa dâh l olmak üzere her yerde ve her şeyde ş ddet n o l d u ğ u n u v u rg u l u y o r d u z hn mde.

rüya’dan Öneriler Dizi -

House of Cards Fargo Kidding Fringe Monk

Kitap - Yüzyıllık Yalnızlık - Kaddish - Yedi Güzel Adam - Siddharth - Erken Kaybedenler

Film -

İyi, Kötü ve Çirkin Motosiklet Günlüğü Otomatik Portakal Vertigo Ölü Gelin


Mizah

FİTNESS SALONU İTİCİLİĞİ Antiraj “H ç hareket yok ab , er tel m b raz” le “Göğüs y ce ş şs n oğlum” arasında yapılan, hafif raylı s stem yolculuğu tadında b r serüvend r b rçok hevesperest ç n fitness salonuna yazılmak. 5 k lo ver p b r sonrak ay yapılan kutlamalar sebeb yle ger alınan 6 k lo, mağdurun z hn nde “Y ne kasa kazandı!” ps koloj s n egemen kılar ve k ş y rad kal b r karar aşamasına get r r: “Yaza fit g recek, Güzün 'H t' çıkacağım!” Cemren n havayla toprak arasında “Hang s ne düşsem?” d ye arada kaldığı b r mevs mde fitness salonuna ek kontenjandan yazdırır kend n k lo mağduru. Tamamlanmış mental hazırlık, yer n sırasıyla eşofman takımı, spor ayakkabı, boy havlusu ve el b lekl ğ set alışver ş yle sonlanan loj st k hazırlığa bırakır. Eks k l stes tamamlandığında k ş artık yen b r hayatın ar fes nded r ve 9 günlük bayram tat l ne çıkmayı bekleyen memur heyecanında lk antrenmanına g der. Ortamdak en kötü vücutlu k ş olmayı, her çalışma yapanın başında b r spor antrenörü bulunmasını, salonda huyu boyuna ve k losu k losuna uygun b r karşı c nsle tanışmayı bekleyen acem fitnessçı, daha kapıdan g rer g rmez küçükken dedes n n kend s ne okuduğu masal k taplarında yer alan salonlardan çok daha farklı b r ortamla karşılaşır. Hayal kırıklığına uğramak şten b le değ ld r; z ra metrekare başına 3 ş ş k adamın düştüğü, çer s n n sıcak olduğu, erkek ter ve m tasyon deodorant kokularının tek celsede b rleşt ğ , ”Best Summer H ts” şarkılarının beled ye anonsu yüksekl ğ nde gümbür gümbür çalındığı, dev boy aynalarının üzer ne zenc ırk kaslı adamların b lboardlarıyla donatıldığı ufak b r salondur orası.Ş ş kler k lo vermeden bünyeler ne b r de kas k tles eklem ş, cılızlar da ş şmek ç n aylarca sıra beklem ş g b d rler.

Er k ş n yet ne hedeflenen hafif tempo yürüyüş, her k ş n n hakkı olmasına rağmen yeterl sayıda yürüyüş bandı olmadığı ç n çocuğuna salıncak sırası bekleyen ebeveyn g b bandın başında beklet r yen üyey . Sıra gelmey nce de konsantrasyon dağılmaya ve k ş y ısınmadan halk arasında dambıl olarak b l nen k ucu çok ağır çubuğa yönlend r r. 1 ve 2. setler başarıyla tamamlanır; ancak 3. ç nkonun coşkusu ertes gün ç n c dd b r kas ağrısı olarak yen den hatırlanacaktır. Bazı müdav m üyeler Bench press egzers z n tören eşl ğ nde yapar. Keza ağırlığın altında son nefes hazırlığını yapan ş ş k göğüslü, kısa boylu olan ve ağırlığı kaldırırken Cesur Yürek fim ndek “Freedom!” bağırışı oktavında bağıran adamın her k yanında sorgu meleğ g b duran b rer k ş daha olur, bu adamlar ekser yetle okey masasının yancıları g b d rler. Başka şler yoktur. Bazı adamlar se sadece dolaşır, pek egzers z de yapmazlar. Her da m eller nde taşıdıkları plast k ve erkeks b r su matarası le sürekl sarı renkl b r sıvı çerler. İçer ğ hakkında net b r b lg olmayan bu sıvının ant -ag ng özell kl b r prote n tozu-çeşme suyu karışımı olması muhtemeld r. O sıvı tüket lmel d r, egzers z olmasa da olur. Böyles ne b r atmosfer, spor sever 8-10 antrenman sonra fitnesstan uzaklaştıracak, evde g zl g zl p lates ve zumba v deoları zlemeye sevk edecek ve “Aman, k lo-kar zma h kaye; her şey paraya bakar ab c m.” tesp t ne doğru yönlend recekt r.


NİMETLE OYUN OLMAZ Murat Menteş, 2006 yılında Zaman gazetes ne verd ğ b r röportajda “K tabında kel melerle oyun oynayarak, fırlama fadelere başvurarak can sıkıntını mı g dermeye çalışıyorsun Murat?” sorusuna verd ğ cevapla konuya noktayı koymuştur. “Ben aslında 'kel me oyunu' tab r nden hoşlanmıyorum. Kel meler n mett r, n metle oyun olmaz.”

İÇKİNİN FAYDALARI Neyzen Tevfik'e çk n n yasaklanmasının ardından Peyam Safa, üstadı z yaret eder. Odanın köşes nde kocaman b r şarap fıçısı gören Peyam Safa sorar: “Bu ned r üstat, han artık çmeyecekt n?” “Ne yaparsın evlat çmezsem kuvvetten düşüyorum.” “İçk n n faydası olur mu?” “Olmaz olur mu sen ne d yorsun! Bu fıçıyı geld ğ nde yer nden oynatamazdım ş md tek parmağımla kaldırıyorum.”




Öykü

YILDIZLARDAN SIKILMA Elif Sena YALÇIN Zaman b r t ryak n n dudağındak s gara g b tüken rken ben y ne sıkılmış, ne yapacağımı düşünerek duvarları zl yordum. Duvarlar kafamdan çok doluydu bu akşam. Duvardak saat yıllardır aynı şey söylüyordu ve asla sıkılmıyordu. Bana başka b r şey söylese de tükenen zamanı unuttursa keşke. Keşke herkes rahm ne dönse, keşke ''keşke'' demesek ama demeden de ömür geçm yor. Keşke geçse. Bazen bunca zaman ne ç n yaşadığımı düşünüyorum ve Âdem le Havva'ya s n rlen yorum. Hayır yan , o kadar n met verm ş sana g t onları ye, sana ne ağaçtan? Boşuna d d n yoruz b z de. Tekrar varoluş ve d n düşünme kuyularına dalmadan kalkıp g y n yorum. Soğuk rüzgâr ensemden vururken b r anda ürper yorum. Kış güzel mevs m aslında. Son b r aydır s garayı bırakmaya çabaladığımdan pahalısından b r paket s gara aldım k çabuk b t rmeyey m. Paragözlülüğümün şe yaradığı tek şey sanırım. Genel okumuş ve memur olmuş olan b r mahallede oturduğumdan k mse k msen n umurunda değ l. Herkes b r geç m derd almış g d yor. Ben de gırtlağıma kadar borçtayım. Ama sorun bakayım umursuyor muyum? Zaten malım mülküm yok, ölümüme üzülecek nsan yok. B r gün kend m assam, kokudan rahatsız olan komşular yüzünden adım duyulur. Hızlı hızlı yürüyerek yukarı mahalleye g tt m. Burası b raz daha alt kes m n yaşadığı b r bölge. Oysa b rçok hayat ders n buradak nsanlardan öğrend m. Ş ddete mey ll olmasalar âl mlere taş çıkartırlar. Geçt ğ m tenha b r ara sokakta yere oturmuş b r adama rastladım. Sırtını duvara verm ş, b r el başında d ğer s garasında, yer zl yordu. Düşüncel b r hal vardı.

''Kafanı kaldırsana, yıldızlar daha güzel.'' dey p yanına oturdum. Buruk b r gülümsemeyle ben süzdü. ''Onları zleyecek çok vakt m oldu. Sıkıldım, umarım sen sıkılmazsın.'' bu sözler üzer ne kafamı tekrar yıldızlara kaldırdım. '’İnsan bu görselden sıkılamaz bence.'' Aramızda donuk b z sess zl k eserken düşüncelere daldım. Ceb nden çıkardığı k br t n kutuya sürtmes yle ona baktım. T treyen eller yle s garasını yakıyordu. O üçüncü nefes n çekene kadar tuttum kend m . Öyle çl çek yordu k zehr , sank tüm dertler ne deva... Sükûnet sürerken kend m tutamayıp ben de yaktım b r tane. ''Gece gece ne ş n var burada, yolunu mu kaybett n?'' b r an ç mden onaylamak geld . S garamdan tüttürüp ''Hang yönden sorduğuna bağlı.'' dey p yüzüne baktım. "Neres nden anlamak stersen.'' ''O zaman, evet, yolumu kaybett m. Hatta belk de o yol h ç olmadı.'' Dumanı yıldızlara üfled . Manzarasını değ şt rmeye karar verm şt anlaşılan. "Yen s n ç z." "Nasıl ç zeceğ m b lm yorum." "O zaman en azından ben m g b olma." "Sen nasıl b r ym şs n k ?" dey p dumanımı karşıdak duvara savurdum. B r süre yüzüme baktı. "Anlatırım ama sonra bana şarkı söyleyeceks n." "Ses m güzel değ l k ." d yecekt m, çok çl yd , kabul ett m. "Hang şarkı olsun?" "Ben d nled kten sonra ç nden hang s gel rse." kafamı sallayıp onu d nlemeye adadım kend m .

K s h s s K g

g b

b K k t y

y b d

s ş m

Ö a


"A lem h çb r zaman çok düşmed üstüme. Kend hayatımı kurup, yere sağlam basmamı st yorlardı. İşler b raz ben batırdım aslında. Annem çok hoş b r kadındı. Cesur ve merhametl yd . Babam daha suskun daha çek ngend ama sevg doluydu. B raz tatlı sertt her baba g b . B r tane kız kardeş m vardı, Kübra. Kuğu g b kızdı, melek g b yd . İç nden h ç kötülük geçmezd .”

Sank bana doğruyu öğretmeye çalışır g b gözler me baktı. Kafamı yıldızlara çev r p devamını bekled m. S garasından der n der n soludu. "Bunca zaman sevg dolu, namus t msal , ılımlı b ld ğ m babam Kübra'ma kötü davranmaya başladı. Kızın b lekler nde çürükler, dudağında, yanağında kes kler... B r gün b s kletten düşer öbür gün ayağı akılırdı ona göre. Ama ben b l yordum, babam yapıyordu b r şeyler."

Duraksadı, sank bana anlatmakla hata yapıp yapmadığını tartıyormuşçasına yüzümü nceled . Sonra boş verm ş b r fadeyle dumanını üfley p kelamına devam ett . "Okuldan ben alırdım Kübra'yı. B r gün sıkıştırdım, sorguladım. Dayanamadı, döküldü her şey … Babam olmadık yerler ne dokunarak başlamış meleğ m n huzurunu bozmaya…"

Der n b r nefes alıp yıldızlara kaldırdı kafasını. Öfke ve hüzün dolu ela gözler ne yaşlar eklenm şt . B r an p şmanlık duydum anılarını uyandırdığım ç n. "Sonra l şk ye g rmeye zorlamış. Kübra bana

bunları anlattığı günün ertes astı kend n , sess z sedasız. Oysa bunca zaman bağırmış, b z sağırmışız. Göçtüğünde sek z haftalık ham leym ş." "Olay sonrası anneme anlattım her şey . Tek celsede boşadı o şeref yoksununu. O zamanlar daha l sedeyd m. Okulu bırakıp çalışmak sted m ama annem z n vermed . Son senemd , annem dayandı yıl sonuna kadar ama harap haldeyd . Yıl b t nce hemen kaportacının yanında şe g rd m ama annem hastalanmıştı. Üç ay sonra da vefat ett . Taşrada yaşadığımızdan çok mkân yoktu b z m oralarda. Annem n ölümünden sonra b r süre kend m toparlayamadım. Aklımı takındıktan sonra hemen buraya geld m ş bulmak ç n. Fabr kanın b r nde ş buldum, hayatımı düzene koydum. Ama ç mde hala annemle kardeş m n acısı vardı. Bazen memlekete dönüp babamdan nt kam alma planları yapıyordum. Sanata merak sardım b raz. B rkaç arkadaşım da oldu. Arada b r s nemaya, t yatroya g der b rb r m ze k tap ver rd k. Kend yazdıklarımızı, toplandığımız zamanlar okurduk b rb r m ze. Ben h ç yazmadım. Hem güzel olmamasından çek nd m hem de kend mle baş başa kalmak gözümü korkutuyordu. B r yıl boyunca her da m oyalanacak şeyler buldum kend me. B r yılın sonunda fabr ka satışları çok düştüğü ç n kapandı. Ben de boşluktan yararlanıp memlekete g tt m. Esk dostlarımla görüştüm. Amcama da uğrayıp babamı sordum. Onunla yüzleş p o ğrenç benl ğ n yer n d b ne sokmak arzusuyla yanıyordum.


Amcam man dar b r tavırla babamın öldüğünü söyled . Ben mezarlığa götürüp onunla baş başa bıraktı. H çb r şey yapmadım, düşündüm sadece. Geçen zamanı umursamadan mezarın başında düşündüm. Amcamın dürtmes yle düşünce evren mden ayrıldım. Ben g tt kten sonra başka kızlara da sulanmış köyde. B r tanes n n ağabeyler de vurmuş. Oh olsun! Az b le ona." Ses çatallaşmış, öfke dolu gözyaşları özgür kalmıştı. "Yanarım da babama sevg duyduğum zamanlara yanarım!" Öfkeyle b r nefes alıp verd . "Hemen o akşam trene atlayıp buraya ger geld m. B r daha esk günler hakkında düşünmeme sözü verd m kend me. Soranları da geç şt rd m. B r süre kend m nsanlara karşı y g zled m aslında. Arkadaş çevrem gen şled ; yemeklere, eğlencelere g tmeye başladım. B r akşam boğaza karşı b r lokantada yakın b r arkadaşımın konser vardı. B rkaç tanıdığımla g tt k, yed k, çt k, eğlend k. Konser b t nce sah le nel m ded ler. Ser n b r hava vardı, den z kokusu, kumun üzer nde muhabbetler... Herkes çt kler n n etk s yle b raz ç ne kapandı. Ben çmezd m o zamanlar. Çevreme bakındım b raz. Ben m g b sıkılmış b r kız çarptı gözüme. Kuma rastgele şek ller ç z yordu. Kahvereng , omuzlarında, hafif dalgalı saçları vardı. B raz dağılmış saçları yüzüne b r sev ml l k katmıştı. Üstünde sade, s yah b r elb se vardı. İnce, uzun parmaklı eller çok güzeld . Güzell ğ çeld ben , konuşmak ç n yanına oturdum. Uzun uzun sohbet ett k. O gece, sana yem n eder m k , uzun zamandır h ssedemed ğ m b r ferahlık h ssett m. Herkes g tt kten sonra b le konuştuk. Aklına geleb lecek her şey konuştuk. Onun ev ne g den yolda hep sustuk ama. D le gelsek k m z de nasıl şen olduğumuzu anlatırdık belk . Ben anlatırdım açıkçası. Ama susmayı seçt k.” “Ertes gün ş aramaya çıktım. B r süred r aklıma gelmeyen gelecek düşünces tekrar uyanmıştı. Y ne b r fabr kada b r ş kaptım. Ertes gün başlamamı sted ler. Gel r m sağlayacak olmanın rahatlığıyla boş boş dolandım sokaklarda. Kend m o sah lde buldum. K mseler yoktu. Dün akşam oturduğumuz yere oturup huzurla den z zled m. Yemeklerde, eğlencelerde karşılaşa karşılaşa kaynaştık o kızla. Sam m b r muhabbet oluştu. Sözleş p buluşuyorduk sık sık. Âşık olmak çok gar pt .”

“B r gün sözleşt k, sah lde buluşacaktık y ne. Planım ona evlenme tekl fi etmekt . Sah p olduğum en fiyakalı kıyafet g yd m. Taks tle ödeme yapacağım mütevazı b r yüzük almıştım. Kumlara oturup sabırsızlıkla beklemeye koyuldum." Duraksayıp der n b r ç çekmeyle zmar t yere fırlattı. "Gelmed ." Gönül şler h çb r zaman bana büyük dertlerm ş g b gelmem şt . Ama gözer ndek hüznü daha önce k msede görmem şt m. "On gün boyunca bulduğum her fırsatta sah le g d p onu bekled m. Asla gelmed . Ne olup b tt ğ n yakın b r arkadaşına sordum. Aslında ne olduğunu b lmek stem yordum, b r başkasını sevmes ht mal nden çok korkuyordum. Ben mle görüştüğü dönemde ham leym ş. Çocuğu o stemem ş aslında. Aldırmaya da korkmuş. A les öğren nce anında bebeğ n babasıyla evlend rm şler." Artık ağlaması konuşmasına da yansımıştı. "Bana söyleseyd kabul ederd m. Yem n olsun k o çocuğu kend evladım g b sever, kollardım!" Gözler n s ld . "Hayatım boyunca değer verd ğ m kadınlardan k s n tecavüz yüzünde kaybetmek baya koymuştu. O zamana dek y olduğumu söylesem de değ ld m. O kız uyuşturucu g b yd bana. İlk başlarda ç me kapandım. Evden çıkmadım, yemek yemed m. Uyanıp şe g d yor ger gel nce tekrar uyuyordum. Sonra alkolle tanıştım. O sürec tahm n ed yorsundur. Mesleğ m aksattım, kovulduktan sonra k rayı ödeyemey nce evden de çıkmak zorunda kaldım. Sonrası malum..." Artık şarkı söylemem lazımdı. B r süre düşündüm, şu zamana kadar d nled ğ m tüm şarkıları düşündüm. Onu b raz olsun anlatacak b r şarkı bulamadım. Utancımdan ses m de çıkaramadım. Boğazım düğümlenm şt , yutkunamıyordum. B r süre sess zce oturduk. "Teşekkür eder m." dey p ayağa kalktı. Ceb nden s garasını çıkarıp tutuşturdu. Ne kollarımda ne de bacaklarımda derman bulamıyordum. "Yıldızlardan sıkılma, ben onları özlemeye g d yorum."


Öykü

ZAMANSIZ ESİR

Nur Ece DURAK

Zaman çok yavaş akar ben m ç n. San yeler tur atar beyn mde, saatler kaçamak yapar bazen. Sal seler m eks kt r. Nerede yavaşladı hayat, nerede bu saatler san yeler? Duygular almış g tm ş kend n , saatler n kaçtığı uzak d yarlara. Ben de göçeceğ m yakında, zamansız hayatıma. Zamanı y t rmeye başlamadan önce ne de güzeld buralar. Çay kokardı tarlalar, gülümserd çocuklar, zaman da akardı hep, b l yor musunuz? Ne zor ş md çaysız tarlalar, nsansız hayatlar, sevg s z gönüller. R ze'n n en güzel köşes nded r b z m ev. Her yer görür. Uçsuz bucaksız tarlalar, yeş l n her tonu ve kuşların rengârenk kanatları. Burnunuza çekt ğ n z her çay kokusu, b raz daha bağlar s z buralara, d mağınızda yeş llen r çay b r yandan. Böyle güzel b r yer o kalps zlere bırakmaksa ne de zordur ş md . O ded ğ me bakmayın 'gâvur' d yorlar buralarda o kalps zlere. B r sabah s lahlarıyla kapı kapı gezd ler. “Boşaltacaksınız buraları” ded ler. Nereye g der z d ye düşünürken b r de ormanımızı ateşe verd ler. Hazırlanmaya başladık. Çünkü çok ürkmüştük. Kel meler ağzımızda tıkılıp kalmıştı. Susuyorduk. Sadece g tmek st yorduk. Ama ben nasıl bırakab l rd m parçamı ve gülümseyen çocukları. Kalacaktım, evet her ne olursa olsun kalacaktım. Kanımın son damlasına kadar savaşacaktım. Ben m har c mde b r hafta sonunda k msec kler kalmadı buralarda. Saklandım. Ev n en ıssız köşes ne çöktüm. Başladım beklemeye. El mde kullanmayı b lmed ğ m b r s lah, kalb mde korkusuzluk vardı. B rkaç gün sonra hem yemeğ m

hem de suyum b tm şt . Sadece bekl yordum. Gelseler de onlarla yüz yüze gelsem d ye. En sonunda dayanamadım. Kapıya çıktım ve haykırdım “Hey kend n adam sanan kalps zler, gel n de ben m s ze ne yapacağımı görün.” ded m. İk k ş çıktı karşı sokaktan, eller nde boyum kadar s lahları, gözler nde yüreks zl ğ n reng vardı. “Ne yapacaksın söyle bakalım” ded b r çarpık Türkçes yle. Put g b kalmıştım. Kel meler unutmuş sadece bakıyordum. Bana adım atmaya başladılar. Kapı g b eller yle k kolumdan kavradılar. Gözüme sımsıkı b r mend l bağladılar. Arkadan b r el yüklend omzuma ve acımasızca asıldı. Ayaklarım steks z b r şek lde hareket ed yordu, g tmek stem yordum ama karşı çıkamıyordum. Kaç dak kadır yürüyorduk Allah b l r. O acımasız el durdurdu ben an den. Gözler m özens zce açtı ve d zler m n üzer ne çöktürdü. B r şey söyleyecek g b yd . 'Es r olacaksın' ded sess zce. Zaman yavaşladı şte o an. Bu k kel me günlerce yankıladı kulaklarımda. Çok ağladım ve onlarca yer gezd m külüstür b r arabanın arkasında. İnsanlar gördüm mutlu, nsanlar gördüm umutsuz. Bazılarının da zamanı yoktu, zamanın farkında değ ld . Çünkü hayatları vardı ama gözler kördü yürekler ne. Yıllar aktı zamanın kaçamak yaptığı zamanlarda. Yollar aktı selv ler n boy boy önümden geçt ğ sırada. Buldum b r yolunu çares n , kurtuldum es rl kten. Ve y ne döndüm memleket me. Ne güler yüzlü çocuklar vardı ne de çay kokusu. Sadece sevg s z yürekler ve beton suratlar… Zaman hala yavaştı. Zaten ben de göçecekt m yakında zamansız hayatıma.


ÖLÜYORUM EFENDİM Yanıyor canım, ölüyorum efendim Merhem bulunmaz mıdır yarama? Her geçen gün eriyip gitmekteyim Ölüm müdür tek çare bana? Ölüyorum efendim Bu da oldu nihayet Hep bilirdim bu diyardan da göçeceğim Göçüyorum şimdi, pişmanlıklar içinde Bilirim, vakit kalmadı efendim Doya doya yaşayamadım hayatı Çok oldu keşke’lerim Yoruldum, bırakıyorum artık tutunmayı Gidiyorum pişmanlıklar içinde Sessiz sedasız... Gidiyorum, Ölüyorum... Ilgıt UYGUR


M

Çizim:Beste BOZKURT


Bahar Okşayan Evler terk ed yoruz evler geceler nde kapıları örtük uyuyan ölüler yken geleceğ n Günahkâr eller mle doldurdum bu defter , defterler doldurdum hep anlamsız hayal kırıklarıyla sevdalara Ölü şa r odaları ç mde yandı ayrılık şte bu kadar acıydı Daralırken yalnızlığa gel verse Bahar derd m ç me çeksem güzell ğ n üflesem dumanını ç çek bahçeler … Bahar Okşayan mav günlere koşacaktık savaş kalıntılarından acılardan ölü evlerden uzaklara kırlara C ğerler m zde Aşk. Artık o üç harfl çıktı g tt b zden ve telaffuz edemez oldu tüm yaşayan sevg l ler mecbur kalmadıkça yan yana…

Oğuz ATAY

ben senden sonra En Baba şa rler n akarsularında Yıkandım Arındım Savaşlardan ve Bahar Okşayan b r sözcük keşfett m ş md günüme geceme anlam katan…

Kerem Nadir


Ç z m: Şule KOCAKAYA


"Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız."

Oğuz ATAY


Ç z m: Berk UÄ&#x;urlu



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.