NURCÝHAN
ve Venedik’e savaþ açýlmamasý konusunda Kaptanýderya Kýlýç Ali Paþa’yý uyarmýþtý (Peirce, s. 296-297). Ayrýca onun Fransa ana kraliçesi Catharine de Médicis ile yazýþtýðý da bilinmektedir. Bu yazýþmalarda Fransa sarayý ile Osmanlý sarayý arasýndaki iyi iliþkilerin geliþtirilmesi, ticarî anlaþmalarýn yenilenmesi gibi konular yer almaktaydý. Nurbânû Sultan’ýn kendi þahsî iþleri için yahudi asýllý Kira Ester Handali’yi kullandýðý, Nakþa Dükü Joseph Nassi ile de malî iliþki içinde bulunduðu anlaþýlmaktadýr. Belki de bu iliþki aðý dolayýsýyla daha döneminde yahudi asýllý olduðu söylentisi yayýlmýþtýr. Onun yakýn adamlarý arasýnda Bâbüssaâde Aðasý Gazanfer Aða, musahib Þemsi Paþa, Manisa’dan beri yanýnda olan haremin güçlü simalarý Canfedâ Hatun ve Râziye Kadýn baþta gelir.
s. 156-157, 234; Fr. Babinger, “Baffo, Cecilia”, Dizionario Biografico Degli Ýtaliani, Rome 1963, V, 161; S. Skilliter, “The Letters of the Venetian ‘Sultana’ Nûr Bânu and Her Kira to Venice”, Studia Turcologica Memoriae Alexii Bombaci Dicata, Napoli 1982, s. 515-536; M. Çaðatay Uluçay, Padiþahlarýn Kadýnlarý ve Kýzlarý, Ankara 1992, s. 40; L. P. Peirce, The Imperial Harem: Women and Sovereignty in the Ottoman Empire, New York - Oxford 1993, s. 91-95, 109-121, 126127, 132, 146-147, 208-209, 296-297; E. Spagni, “Una Sultana Veneziana”, Nuovo Archivio Veneto, XIX/1, Venezia 1900, s. 241-348; E. Rossi, “La Sultana Nur Banu (Cecilia Venier-Baffo) mogli di Selim II (1566-1574) e madre di Murad III (1574-1595)”, OM, XXXIII (1953), s. 433-441; B. Arbel, “Nûr Bânû (c. 1530-1583): A Venetian Sultana”, Turcica, XXIV, Paris 1992, s. 241-259; A. H. de Groot, “Nur Banu”, EI 2 (Ýng.), VIII, 124.
Nurbânû Sultan, Yenikapý’daki sarayýnda (Bahçe sarayý) 22 Zilkade 991’de (7 Aralýk 1583) vefat etti. Cenaze alayýnda oðlu III. Murad bizzat hazýr bulundu; cenazesini matem elbisesiyle Fâtih Camii’ne kadar takip ederek namazýný kýldý. Cenazesi Ayasofya’da II. Selim’in türbesine defnedilen Nurbânû Sultan Ýstanbul’da Mercan’da, Alemdað’da ve Langa’da yaptýrdýðý cami, mescid, imaret ve hamam gibi eserlerin yanýnda özellikle Üsküdar’da inþa ettirdiði Atik Vâlide Sultan Camii ve Külliyesi ile tanýnmaktadýr (bk. ATÝK VÂLÝDE SULTAN KÜLLÝYESÝ). Onun bu külliye içindeki kütüphanesi Osmanlýlar’da ilk defa bir kadýn tarafýndan kurulan kütüphane özelliði taþýr. Bu cami ve külliyenin inþasý sýrasýnda ihtiyaç duyulan taþ Ýznik ve Gelibolu gibi Ýstanbul’a yakýn yerlerden, tahta Sapanca ile Ýznik’ten temin edilmiþti. Cami ve külliyeye gelir saðlamak üzere Sivas’ýn güney kýsmýnda geniþ bir bölgeyi içine alan Yeniil kazasýnýn vergi gelirleri vakfedilmiþti. Bunun için önce Yeniil kazasý vâlide sultana temlik edilmiþ, o da bu yeri Üsküdar’daki cami ve külliyesine vakfetmiþti. Yeniil kazasý ahalisinin önemli bir kýsmýný konar göçer Türkmenler’in teþkil etmesi kazanýn “Türkmân-ý Yeniil” adýyla anýlmasýna sebep olmuþtur. Kazanýn vergi gelirinin vâlide sultanýn Üsküdar’daki cami ve külliyesine vakfedilmesi belgelerde buradaki Türkmenler’in zaman zaman Üsküdar Türkmenleri adýyla zikredilmesine yol açmýþtýr.
NURCÝHAN ( ( + )
BÝBLÝYOGRAFYA :
BA, MD, nr. 14, s. 953, hk. 1415; nr. 17, s. 6, hk. 10; nr. 21, s. 328, hk. 775; nr. 35, s. 396, hk. 1011; Saloman Schweigger, Sultanlar Kentine Yolculuk, 1578-1581 (trc. S. T. Noyan), Ýstanbul 2004, s. 163; S. Gerlach, Tagebuch (ed. S. Gerlach), Frankfurt 1674, s. 29, 71, 334; Selânikî, Târih (Ýpþirli), I-II, bk. Ýndeks; Uzunçarþýlý, Saray Teþkilâtý,
ÿÝlhan Þahin
–
—
(ö. 1055/1645)
˜
Bâbürlü hükümdarý Cihangir Þah’ýn hanýmý.
™
985’te (1577) Kandehar’da doðdu. Asýl adý Mihrünnisâ olup Ýran’dan Hindistan’a göç ederek Ekber Þah’ýn hizmetine giren Mirza Gýyas Bey’in kýzýdýr. Ýlk evliliðini Ýran asýllý Þîr Afgan Han ile yaptý. Ekber Þah’ýn ölümü üzerine tahta geçen Cihangir Þah, Mirza Gýyas’ý Ý‘timâdüddevle unvanýyla vezir, damadý Þîr Afgan’ý Bengal’deki Burduan’a câgîrdâr tayin etti. Þir Afgan Han burada Cihangir’in sütkardeþi Vali Kutbüddin Han’ý öldürünce kendisi de valinin adamlarý tarafýndan öldürüldü (1016/1607), hanýmý Mihrünnisâ ve kýzý Ladilî Begüm Agra’ya gönderilerek hapsedildi. Mihrünnisâ bir süre sonra Cihangir Þah’ýn üvey annesi Sultan Begüm’ün hizmetine verildi. 1020 (1611) yýlýnda Cihangir Þah, Nevruz kutlamalarý münasebetiyle hanýmlar tarafýndan düzenlenen sergiyi gezerken gördüðü Mihrünnisâ’ya âþýk oldu ve onunla evlendi. Önce Nurmahal, ardýndan Nurcihan ismini alan Mihrünnisâ güzelliði, zekâsý ve becerisiyle kýsa zamanda kocasý üzerinde etkili olmaya baþladý. Babasý malî iþlere bakan divanýn baþýna ve saltanat vekilliðine, diðer akrabalarý da önemli mevkilere getirildi. Nurcihan’ýn kardeþi Âsaf Han’ýn kýzý Ercümend Bânû da (Mümtaz Mahal) Þehzade Hürrem’le (Þah Cihan) evlenince ailenin Bâbürlü hânedanýyla ilgisi daha da kuvvetlendi (1021/1612). Devletin bütün iþlerinin bu ailenin eline geçmesi, Nurcihan’ýn kendisine yakýn olan Ýranlý ve Hindistanlýlar’ý himaye etmesi kumandanlar
ve özellikle Tûrânî asilzadeler arasýnda rahatsýzlýða sebep oldu. Cihangir’in devlet iþlerini yavaþ yavaþ kendi eline almaya baþladýðý sýrada Nurcihan’ýn babasýnýn vefatý (1031/1622) yönetimde önemli bir boþluk doðurdu. Bu arada veliahtlýk meselesi yüzünden Þehzade Hürrem ile Nurcihan’ýn arasý açýldý. Nurcihan, devlet iþlerini bizzat kontrol altýna almak için fermanlar yayýmlamaya ve emirler vermeye baþladý, kendi adýna para bastýrdý. Cihangir Þah’ýn sadece hutbelerde adý geçiyordu. 1031’de (1622) Safevîler’den Þah Abbas Kandehar’ý istilâya kalkýþýnca Cihangir Þah, Hürrem’i ona karþý sefer düzenlemekle görevlendirdi. Ancak Hürrem önce Pencap’ýn kendisine verilmesini talep edince Cihangir diðer oðlu Þehriyâr’ýn rütbesini yükselterek bu iþle onu görevlendirdi. Bu arada Kandehar kýrk beþ günlük direniþin ardýndan Þah Abbas’ýn eline geçti. Cihangir Þah’ýn þehrin kaybýndan sorumlu tuttuðu Hürrem isyan ederek Agra’ya doðru yöneldi. Nurcihan’a karþý olan bazý kumandanlar da Hürrem’i destekledi. Bunun üzerine Nurcihan, Cihangir Þah’ý Agra’ya yürümesi için ikna etti. Sultanýn gelmesiyle Agra’daki rahatsýzlýklar ortadan kalktý. Nurcihan, sadakatinden þüphelendiði Kâbil Valisi Mehâbet Han’ý Hürrem’e karþý savaþa çaðýrarak kendisini sýnamak istedi. Hemen Delhi’ye gelen Mehâbet Han üç yýl kadar devam eden iç savaþ sonunda Hürrem’i maðlûp etti. Hürrem’in tekrar isyan etmesini önlemek için oðullarý Dârâ Þükûh ve Evrengzîb rehin alýndý. Mehâbet Han’ýn Þehzade Pervîz ile yakýnlýðýndan rahatsýz olan Nurcihan, Mehâbet Han’ý Bengal valiliðine tayin ettirip Delhi’den uzaklaþtýrdý. Ardýndan itibarýný iyice kýrmak için ondan aðýr vergiler istedi. Bu durumdan þüphelenen Mehâbet Han, Cihangir Þah ile konuyu görüþmek için askerleriyle yola çýk-
Nurcihan’ýn Agra’daki türbesi
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Nesih - Osmanlılar Ankara : TDV, 2007. 33. c. (XVI, 589 s.)
251