Slam Dunk Dergi - Sayi 66

Page 1

SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

26 Ocak - 01 Şubat 2015 / SAYI: 66

EUROLEAGUE TOP 16

BİZİMKİLER NE YAPTI? DİĞER MAÇLARDA NE OLDU?

ESKİŞEHİR BASKET ESKİŞEHİRLİ “OLİN”MAZ ESKİŞEHİRLİ DOĞULUR!

FASTBREAK TY LAWSON İŞ BAŞINDA! KLAY THOMPSON ÇILDIRDI! KOBE’NİN KARİYERİ BİTTİ Mİ?

PİYANGODAN ÇIKANLAR

YUKARILARA TIRMANAN ALT SIRA SEÇiMLERi

PISTON YUKARI ÇIKTI!

DETROIT

ESKi GüNLERiNE DöNüYOR MU?




SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin recep@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Görsel Yönetmen BARAS TEAMWORK baras76@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Murat Eyüboğlu Alican Şengül, Niko Yenibayrak, Gürhan Ulusoy, Can Asena, Doğuş Arun Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.



Kurt kocayınca… 34 yaşına girince çok da yaşlı sayılmazsınız; tabii 76ers oyuncusu değilseniz!

igin tecrübeli oyuncularından Jason Richardson, hafta içinde 34’üncü yaşını kutladı. Herhangi bir takım için 34 yaşında bu tür bir kutlama olağan olmayabilir ancak Philadelphia’da işler biraz değişik. Takımın yaş ortalaması 24,5, NBA’de bu alanda ikinci sıradalar, ve takımın Andrei Kirilenko ile birlikte 30 yaşını devirmiş tek oyuncusu Richardson. Kirilenko’nun sadece “ismen” takımda olduğunu da düşünürsek, Richardson’ın takımın “dedesi” olması kaçınılmaz! Bu fırsatı değerlendirip işi espriye döken fırlama takım arkadaşları da ona yetişkin bezi ve mama hediye etti. Richardson, sakatlığından dolayı artık “bitti” sayılabilir ancak son bir dönüşü yokladığı da söyleniyor. Altını bezlemek gerekmiyor olabilir ama sağ ayağındaki kırığı bu yaştan sonra toparlaması kolay değil!

L


FastBreak / Hazırlayan: Murat Eyüboğlu


Benden pas beyler!

Geçtiğimiz hafta NBA’de birçok yıldız oyuncu sakatlık kabusu yaşadı!

ortland’ın yıldız oyuncusu LaMarcus Aldridge’in parmağındaki sakatlıktan dolayı ameliyat olacağı normal sezonu kapattığı açıklanmıştı ancak cumartesi gecesi oynadıkları Wizards maçında sürp bir şekilde sahaya çıktı. Böyle olunca da Portland GM’i Neil Olshey bu dönemde bir hamle yapm zorunda kalmayacak. Aldridge’nin sakatlığı ciddileşse bile kadro şu haliyle de play-off yapabilir a sonrası meçhul.” Bir diğer süperstar Kobe Bryant da omuzundaki sakatlıktan dolayı bu sezonu kapattı. Geldiği yaş da göz önün bulundurulduğunda kariyerinin de risk altında olduğu söylenebilir. Yine de Kobe söz konusu olunca kesin bir diyemiyoruz. Sakatlığından sonra “Bu kadar pas atarsam olacağı bu!” diye bir tweet de attığını belirtelim. Olur geri dönerse sittin sene pas mas atmaz artık! Nets forması giyen Mirza Teletovic ise ciğerlerindeki kan pıhtılaşm sonucu LA Clippers maçında hastaneye kaldırıldı. Birçok sebepten dolayı ortaya çıkan ve ani ölümlere yol açabi bir durum olduğu söyleniyor. Mirza, Brooklyn bench’inin en verimli oyuncularından biri ve zaten kötü durumd takımda yokluğu hissedilecek.

P


ı ve priz mak ama

nde şey r da ması ilen daki

FastBreak


C.S.I. SlamDunk

Haftalık gündemimizde bir polisiye olay eksik kalmamalı, değil mi? iddi ciddi FastBreak bölümüne “CSI SlamDunk” diye ayrı bir köşe açmayı düşünüyoruz artık sevgili okurlar! Bu haftaki polisiye dosyamız Denver’dan geliyor. Ty Lawson, 60 km. hız sınırı olan yolda ibreyi 10 0’e dayamış ve doğal olarak polise yakalanmış. Polis raporuna bir de “alkollü araç kullanma” eklenmiş. O gece önce tutuklanan yetenekli guard, 1.500 dolar karşılığında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ve salı günü hâkim karşısına çıkacak. Nuggets yönetiminden “Yargılama süreci devam ederken açıklama yapmayacağız” bildirimi geldiğini söyleyelim. Bu arada Lawson’ın felaket bir sicili olduğunu bilmeyen de yoktur. Alkollü araç kullanmalar, şiddet suçları, düzeni bozmalar… Kendine gel artık Ty!

C


FastBreak


FastBreak

All-Star haftası geliyor Taraftar oylaması sona erdi ve takımların sahaya çıkacağı kadro belli oldu Türkiye’deki All-Star’ı geçtiğimiz hafta izledik ve yine izlerken gözlerimizden kan geldi! Neyse ki “gerçek” All-Star havasına yavaş yavaş giriyoruz. 15 Şubat’ta Madison Square Garden’da oynanacak maçın taraftarlar oylamalarıyla belirlenen takımları şöyle: Doğu: John Wall, Kyle Lowry, LeBron James, Carmelo Anthony, Pau Gasol Batı: Stephen Curry, Kobe Bryant, Blake Griffin, Marc Gasol, Anthony Davis Gasol Kardeşler, birlikte ilk beşte başlayarak NBA tarihinde bir ilki gerçekleştiriyorlar. Ayrıca Kobe’nin sakatlığı sonrası James Harden kadroya girecek. Bu arada en çok oy alan oyuncu da Curry oldu. Biz de ekip olarak Jeremy Lin’in aldığı 216.246 oya biraz şaşırdık!


ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

SLAMDUNKDERGI.COM APPLE STORE’DA

SLAMDUNK DERGİ app store’da . Kendi aplikasyonuyl a da yayında . IPad ve IPhone’unuzl a Türkiye’nin tek onlIne haftalık Basketbol dergisini istediğiniz zaman, istediğiniz her yerde okuyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken app store’dan “Sl amDunk’ı ücretsiz indirip, keyifle okumaya başl amak ...


Çıldırınca gelen rekor!

Her hafta bir şeylerin rekoru kırılıyor ama bu sefer “Mükemmel” rekor geldi lay Thompson, cuma gecesi oynadıkları Sacramento Kings maçını 52 sayı ile tamamladı. Klay öyle bir üçüncü çeyrek performansı sergiledi ki daha iyisini görmek uzun süre nasip olmaz gibi. Üçüncü çeyrek istatistikleri şöyle: 9/9 üçlük, 4/4 iki sayı, 2/2 serbest atış. Yani yüzde 100 isabetle 37 sayı! Sacramento takım olarak Thompson’ın 37 sayı attığı sürede 22 sayı kaydedebildi. Joe Johnson’un “bir çeyrekte en fazla üçlük isabeti” rekorunu ele geçiren Thompson, Carmelo Anthony’nin de “bir çeyrekte en fazla sayı” rekorunu kırmayı başardı. Bu arada önemli bir nokta da şu; Thompson’ın rekora ulaşan serisi başlarken maç 60-60 gidiyordu. Yani fişi tek başına 12 dakikada çekti!

K


FastBreak



PiYANGODAN ÇIKANLAR Bugüne kadar hep draft’ın ilk sıralarından zirveye çıkanlar incelendi, hep onlara mercek tutuldu. Ancak egemen güçlerin vesayetini kırıyoruz; sıra, zirveden çok uzakta olup oraya tırnaklarıyla kazıyarak gelenlerde! YA ZI: Yaşa r A n ıl Ca ntepe


Piyangodan çıkanlar

N

BA tarihinde ikinci turdan seçilip iyi performans gösteren ve beklenmedik çıkışlar yapan birçok oyuncu var. Ölçeği ikinci tur ölçüsünde tutulan secere bayağı geniş olduğu için kimse son beş sırada seçilenlere dikkat etmez. Ancak biz bu arkadaşlara iade-i itibar yapma noktasında hiç de üstümüze vazife olmayan bir davranışla bu misyonu üstlenmiş oluyoruz. Zan Tabak Son dönemlerde Euroleague’de Caja Laboral’in koçluğunu yaparken kazandığı başarılarla gündeme gelen Zan Tabak, NBA’de ciddi anlamda yer etmiş oyunculardan. Bir dönem Fenerbahçe forması da giyen Tabak, 1991 NBA draft’ında Houston Rockets tarafından 51’inci sırada seçilip (54 oyuncu arasından) önemli bir rol oyuncusu olmayı başarmıştı. Nitekim bunu 1995’te çaylak sezonunda Hakeem Olajuwon’ın yedeği olarak kanıtlamış ve şampiyonluk yaşamıştı. 1998’de Fenerbahçe forması giyerek NBA’e ara veren Tabak, ülkemizde geçirdiği bir sezonun ardından tekrar NBA’e döndü ancak bu sefer Indiana Pacers formasıyla şampiyonluk yaşama şansını 2000 finalinde kaybetti.

bir oyuncu olması, ‘99 yılında 57’inci sıradan seçildiğini unutturuyor tabii. Hatta çoğu kişiye “Oralara nasıl düşmüş?” bile dedirtiyor. Tartışmasız bu listedeki en önemli oyuncu.

LuIs Scola Ginobili için Maradona yakıştırması yaptıysak, Manu GInobIlI Scola için de pek ala Batistuta yakıştırması Maradona’nın basketbol versiyonu yapmak mümkün! Avrupa basketbolunun tozunu olmasından öte, eğlenceli karakteri ve saha içinde dumana kattıktan sonra 27 yaşında, yani 56’ncı zaman zaman gündeme gelen “yarasa tokatlama” sıradan draft edildikten beş sene sonra NBA’de benzeri durumlarla da ön plana çıkabilen bir oynamaya karar verdi. Houston Rockets ile ligin adam Ginobili. Bu kadar göz önünde olan başarılı kalburüstü uzunlarından biri haline gelen Scola ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu NBA izleyicilerine bir kez daha hatırlattı. Bildiğiniz üzere ilk hatırlatmayı 2004’te Atina’da yapmıştı... Amır Johnson Listenin reytingi en düşük oyuncusu ise kuşkusuz Amir Johnson. 56’ncı sıradan Detroit Pistons tarafından seçilen Johnson, Joe Dumars’ın basketbol camiasına hediyelerinden! Seçildiği yer itibarıyla şu anki konumunu göz önüne alırsak önemli bir aşama kaydettiğini



söyleyebilmek mümkün. Liseden direkt draft edilmesi Johnson’ın daima en büyük handikaplarından biri oldu ve bu yüzden oyunu hep ham bir seviyede kaldı. Zihinsel olarak bir türlü o ikinci aşamaya çıkamadı Detroit’te. Ancak Toronto’da son 1-2 senedir sistemin de oturmasıyla oyun içinde kendine önemli bir yer buldu. Zaten onu bu listeye sokan da Toronto Raptors formasıyla gösterdiği başarılı performans. MarcIn Gortat Amir Johson gibi Gortat da 2005 draft’ının mahsullerinden. Johson’dan bir sıra sonra, yani 57’nci sırada Phoenix Suns tarafından seçilen Gortat, adını ise Orlando Magic’te duyurdu. Magic formasıyla NBA finallerinde yer alma başarısı da gösteren Polonyalı oyuncu, Dwight Howard’ın yedeği olarak iyi bir performans göstermişti. Daha sonraki NBA yaşantısında Orlando’da pek gösterme fırsatını bulamadığı hücumcu özelliklerini sergileme noktasında önemli bir başarı elde etti. Halihazırda Washington Wizards formasıyla Doğu Konferansı liderliği için mücadele eden Gortat’ın basketbol kariyeri sonrası için planlaması ise büyük ihtimalle porno sektörü üzerine kurulu olacak! IsaIah Thomas jr. 2011 NBA draft’ı daima “keşkelerin draft’ı” olarak yer edecek hiç kuşkusuz. İlk yedi sıra Kyrie Irving haricinde, alt sıralardan seçilen oyuncuları gördükçe GM’lerin kendi kafalarını duvara vurmalarına muhtemelen sebep olmuştur. İşte Isaiah Thomas da onlardan biri. Gerçi kendisinin, draft’ın son sırasından seçildiğini göz önüne alırsak tam bir piyango olduğunu vurgulamak lazım. Bu noktada üstteki tespit doğrultusunda diğer oyunculardan ayrılıyor. Sacramento’da ortaya koyduğu başarılı performansla önemli bir oyuncu olma basamaklarını hızla tırmanan bu küçük adam, an itibarıyla da Phoenix’teki performansıyla yılın en iyi altıncı adamı olma yarışında önemli adaylardan birisi.


Piyangodan 癟覺kanlar


2011 NBA Draftı’nda anons edilen isimlerin bir kısmı, DavId Stern’ün dudaklarından döküldüğünde tüylerimiz ürpermiş, bir kısmı ise umrumuzda bile olmamıştı. Ancak yanıldık. Zaman, en büyük yorumcuydu ve bu gerçeği bugün yüzlerimize birer tokat misali çarptı. Peki ya yeniden yapsak, baştan alsak? En azından burada, satırlarda…?

ALSAK? YAZI: Ahmet Melİk SUBAŞI @ahmetmsubasi


BASTAN


Baştan Alsak?

2011

NBA Finali, şüphesiz uzun yıllar boyunca hatırlayıp ‘vay be’ diyeceğimiz bir seriydi. Öyle ki hikayesi bugün anımsandığında dahi tüyleri ürpertmeye yetebiliyor. Hatırlasanıza; LeBron James’in ‘’Yeteneklerimi Güney Sahili’ne taşıyorum’’ demesinin üzerinden 1 yıl geçmişti ve aynı James’in 3 yıl sonra Cleveland’a dönme kararı aldığında ‘Üniversite dönemi gibiydi’ diye bahsedeceği 4 yıllık Miami macerasının ilk senesi tamamlanmak üzereydi. Dirk Nowitzki ve Dallas Mavericks’in, 2006’da 2-0 üstünlük kurup üst üste dört maç kaybederek boyun eğdiği Miami Heat’e 5 yıl sonra diş geçirmek için yeni bir motivasyona ihtiyacı yoktu. Diğer tarafta Miami Heat, soğuk iklimlerden gelen iki All-Star apoletli savaşçısı ile ilk seneden turnayı gözünden vurmuş ve tüm Doğu’yu dize getirerek NBA Finali’ne yükselmişti. Dirk Nowitzki’nin Finallerin En Değerli Oyuncusu (MVP) seçildiği o seriyi Dallas Mavericks 4-2 kazanmış ve tarihinin ilk NBA şampiyonluğunu kucaklamıştı. LeBron James, o günden beri Dallas Mavericks’ten nefret ediyor. Lakin aynı zamanda Mavericks’in de hakkını veriyor ve o hezimetin kendisini bugünkü LeBron James olmak adına itici güç oluşturduğuna sık sık vurgu yapıyor. Daha iyi bir oyuncu olmak için Miami sokaklarında traktör tekeri taşıyacak kadar motivasyon ister misiniz? O final serisi boyunca LeBron’la atışan DeShawn Stevenson’un şampiyonluk kutlamaları esnasında giydiği ‘Hey LeBron, how’s my Dirk taste?’ yazılı tişörtü düşünün ve LeBron yazan yerde kendi isminizin yazdığını hayal edin. 6 ayda hayallerinizdeki vücuda kavuşmanız işte bu kadar kolay!

MOLA: SaHİ ya.. N’oldu o Stevenson’a? Muhtemelen aklınızdan bu soru geçiyor. Dallas’taki zaferin ardından New Jersey Nets ile 1 yıllık, 2.5 milyon

dolarlık bir sözleşme imzaladı. 8 ay sonra Joe Johnson’ı Brooklyn’e getiren takasla Atlanta’nın yolunu tuttu ve Hawks, 56 maçta 5.1 sayı ortalamasıyla kapattığı sezonun ardından 2 Ağustos 2013’te Stevenson’u serbest bıraktı. Evine ATM yaptıracak kadar para kazanan bu abinin şu günlerde eski takım arkadaşı Gilbert Arenas gibi servetinin tadını çıkardığı tahmin ediliyor. Bu arada Arenas, geçen yaz Wizards ile imzaladığı 111 milyon dolarlık kontratın ekmeğini yemeye devam ediyordu. 111 milyon be, suyu çekilecek gibi de değil ki kardeşim... Neyse, züğürdün çenesini daha fazla yormadan Stevenson’a dönelim. Görünüşe bakılırsa şampiyonun sosyal medyaya düşen son fotoğrafında keyfi, fiziğinden daha yerinde: ‘’O saçları ve göbeğİ Pazartesİ görmeyeceğİm.’’ Birazdan ‘’Mevzuya gelsene kardeşim’’ dedirtecek bu girizgahı bir kenara bırakıp akıllarınızı allak bullak edecek 2011 NBA Draftı’na gireceğim. Lakin önce iki hoş anekdot daha verelim, keyfimiz olsun. ‘Shaq, zahmet etme’ Ne acayip günlerdi değil mi? Gilbert Arenas, DeShawn Stevenson, Nick Young, Andray Blatche ve JaVale McGee aynı takımda oynuyordu. Shaqtin a Fool’a falan gerek yoktu. ‘Dayı, sen nereden buldun o yüzüğü?’ Andre Menzies 35 yılı aşkın süredir New Orleans’ta polis memurluğu görevini icra ediyor. Bu satırlara konu olma sebebi ise kendisinin 2011 yılına ait Dallas Mavericks’in



Baştan Alsak?

şampiyonluk yüzüğüne sahip olması. Hem de orijinaline! Dirk Nowitzki’de ne varsa, aynısı bu abide de var. Kimsenin inanmadığı bu hikaye, Mavericks geçtiğimiz aylarda New Orleans’a konuk olduğunda Mark Cubantarafından bizzat doğrulandı. Olayı Menzies’in ağzından olduğu gibi aktaralım: ‘’2011’de buraya maça geldiklerinde Dallas Mavericks yedek sırasında Mark’a rastladım ve ona, o sezon şampiyonluğu kazanacaklarını söyledim. Mark bu iddiamdan memnun görünüyordu ve onunla bir bahse girdik. ‘Eğer şampiyon olursanız, bir şampiyonluk yüzüğü de ben isterim’ dedim. O da bana söz verdi ve şampiyon olmalarının ardından sözünü tuttu’’ dedi. Mark Cuban, bu hikayeyi ‘’Bu yüzükle ilgili çeki bizzat ben imzalamıştım’’ sözleriyle onayladı. ‘Bİze gelİşİ 20 bİn dolar’ Eminim bu yazıyı okuyan okuyucular arasında ‘hesaplayan adamlar kulübü’ne üye birileri de vardır. Fiyatını tam olarak kestirmek zor ama şöyle bir örnek var: NBA kariyerinde 110 milyon dolarlık servet elde etmesine rağmen kumar bağımlılığı ve maruz kaldığı hırsızlık olayları yüzünden Antoine Walker, 2006’da Miami Heat ile kazandığı şampiyonluk yüzüğünü 2010’da 21 bin 500 dolara satmak zorunda kalmıştı. Gel gelelİm mevzuya… Şimdi herkes, ucu 2011 NBA Draftı’na bağlanacak bu yazının giriş kısmının niye bu kadar uzun tutulduğunu merak ediyor olmalı. 2011 yazında tüm bunlar süregelirken korkunç bir hata yaptık ve 2011 NBA Draftı’nı hafife aldık. Bunu neden yaptığımızı bizzat kendim dahi göreyim istedim. Sizler de internet arşivlerini kurcalayın, hala 2011 NBA Draft sınıfının ‘çok da zengin bir sınıf olmadığı’ndan söz eden satırlar göreceksiniz. Ancak endişelenmeyin. Bu hataya yalnızca basketbol yazıp çizen ya da okuyan kimseler düşmedi. Koskoca NBA takımları öyle korkunç hatalar yaptılar ki… Uzun uzadıya yazıp gözlerinizi daha fazla yormak istemiyorum. İşte maddeler halinde 2011 NBA Draftı’nın özeti: • Cleveland Cavaliers’ın ilk sıradan seçme ihtimali yüzde 19.9’du. Yani en kötü galibiyet yüzdesine sahip olan Minnesota Timberwolves’un hemen arkasında ikinci sıradaydılar ve piyango onlara vurdu. Kyrie Irving’i seçtiler. Draft hakkını Şubat ayında Baron Davis’le birlikte ilk tur Draft hakkını Los Angeles Clippers’tan Mo Williams ve Jamario Moon karşılığında almışlardı. • Timberwolves’un 2. Sırada seçtiği Derrick Williams, Arizona’da bugünkü bakış açısıyla bir Jabari Parker etkisi yapmış ve NBA’e en hazır oyuncu olarak lanse edilmişti. Ne

yazık ki değil o dönemin, NBA tarihinin en beceriksiz genel menajerlerinden biri olan David Kahn da bu kadar zengin bir Draft sınıfında onu ikinci sırada seçmekten geri durmadı. • Enes Kanter Kentucky’de tek bir maça dahi çıkamamış olsa da fiziksel özellikleri, şut yeteneği ve Avrupa kökenli olmasıyla dikkat çekmişti. Utah Jazz’in Mehmet Okur gibi bir deneyimden sonra ‘Türk yıldız’ olayına güven duyması şöyle dursun, Enes Draft ölçümleri esnasında Blake Griffin’in ulaştığı rakamlar civarında seyrediyordu. • 13. Ve 14. Sırada Phoenix Suns ve Houston Rockets tarafından seçilen Markieff ve Marcus Morris kardeşler, aynı Draft sınıfından seçilen ilk tek yumurta ikizi olarak tarihe geçti. Bir daha da böyle bir şey olur mu, olursa da art arda seçilirler mi? Sanmıyorum. • 2011 NBA Draftı ve ‘fail’ kelimelerini Google’lamayı hiç denemedim zira gerek yok. Bu unvan direk Jimmer Fredette’in üzerine yapışmış durumda zaten. New Orleans’ta havlu sallıyor, adı zaman zaman Avrupa takımlarıyla dahi anılıyor ve 6.5 kariyer sayı ortalaması var. Unutmadan; hemen arkasında 11. Sıradan babası da eski bir NBA oyuncusu olan (Mychal Thompson, 1978’de seçilmiştir ve Draft tarihinin ilk yabancı (Bahamalar) oyuncusudur) Klay Thompson seçilmişti. • Bugün All-Star olup olmayacağı tartışılan Jimmy Butler 30. sıradan seçildi. • Jan Vesely, Jimmer Fredette, Bismack Biyombo gibi oyuncuların ilk 10 sırada seçildiği Draft’ta son NBA Finali’nin MVP’si Kawhi Leonard 15, Klay Thompson 11, Kenneth Faried 22’inci sıradan seçilebildi. • 60’ıncı ve son anonsta ismi geçmeseydi, bugün Phoenix Suns forması giyen Isaiah Thomas Draft tablosunun dışında kalacak ve muhtemelen Draft edilmemiş NBA yıldızları listesinin şaheserlerinden biri olacaktı. • 38. Sıradan seçilip Minnesota Timberwolves’a takas edilen, daha sonra Timberwolves’tan nakit para karşılığı yeniden Houston’a takaslanan Chandler Parsons, geçen yaz Dallas’tan 3 yıl için 46 milyon dolarlık bir kontrat aldı. • RC Buford. Saygılar abi. Draft gecesinde 15. Sıradan Kawhi Leonard’ı, 42. Sıradan Davis Bertans’ı seçen Indiana Pacers, bu iki oyuncunun haklarının yanı sıra 2005 Draftı’nın 46’ıncı sıra seçimi olan Erazem Lorbek’in NBA haklarını George Hill için San Antonio Spurs’e gönderdi. • Houston Rockets, Jonny Flynn, Donatas Motiejunas ve 2012 ikinci tur Draft hakkını alarak Minnesota Timberwolves’a Brad Miller, Nikola Mirotic’in NBA hakları, ileriki yıllara ait bir Draft hakkı ve 38. Sıradan seçilen Chandler Parsons’ı gönderdi. Sonra da Parsons’ı nakit para karşılığı geri takas edip yeniden Teksas’a getirdi. (Sonra da Timberwolves niye başarısız…) • New Jersey Nets, 25’inci sıradan seçilen MarShon Brooks’u, 27. Sıradan Boston Celtics tarafından seçilen JaJuan Johnson’a ve 2014 ikinci tur seçim hakkına karşılık renklerine bağladı. Brooks bugün Armani Jeans Milano’nun başarısı için ter dökerken, JJ Johnson da patlayıcı smaçlarıyla Beşiktaş seyircisini coşturuyor. • Yeşil Oda’yı bilir misiniz? NBA, Draft jenerasyonunun en parlak 10-15 oyuncusunu, aileleri ve menajerleriyle birlikte bu özel odada ağırlar. O gece o odada şu isimler vardı: Bismack Biyombo, Alec Burks, Jimmer Fredette, Kyrie Irving, Enes Kanter, Brandon Knight, Kawhi Leonard, Marcus Morris, Markieff Morris, Donatas Motiejunas, Chris Singleton, Klay Thompson, Tristan Thompson, Jonas Valanciunas, Jan Vesely, Derrick Williams, Kemba Walker. • 2011 NBA Draftı’nın bir de ‘bizimkiler’ bölümü var. Yani Türkiye’de ve hatta Avrupa’da boy göstermiş aşina yüzler. Kimler mi? Her şeyden önce Enes Kanter, Avrupa için ideal, NBA için zorlama bir oyuncu olduğu birkaç yıl içinde ortaya çıkan Jan Vesely, Kobe’nin ‘Mini Mamba’ diye adlandırma lütfunda bulunduğu yegane babayiğit Andrew



Baştan Alsak? Goudelock ve Hırvat sayı makinası Bojan Bogdanovic, Fenerbahçe Ülker forması giydiler. Ergin Ataman’a havlu fırlatmasıyla gündeme gelen ve kapıya konulan Nolan Smith, aynı Draft’ın 21. Sırasında seçilmişti. Bir diğer Cim Bom’lu Milan Macvan ise 46. Sıradan… Vernon Macklin, 2012’de Gaziantep’e uğradı. Jon Diebler’ı sevmek için Karşıyakalı olmaya gerek yok. JaJuan Johnson? Siyah-Beyazlı formayla geçen hafta TBL All-Star etkinliklerinde Vince Carter’ın efsane ‘dirsek’ smacını vururken görüldü.

büyük balonlarından biri olan Williams, bugün Play-Off’la alakası olmayan bir takımın formasıyla tek kişilik bir hızlı hücumda panyadan kendine alley-oop yapmak isterken yaptığı top kaybıyla Shaq’in alay konusu olmaktan öteye gidemedi. David Kahn gibi bir genel menajerden isabetli bir seçim yapmasını zaten beklemezdik. Ama Ricky Rubio’nun yanına, aldığı her potansiyel şut şansını asiste çevirebilecek bir skor yeteneğine sahip Klay Thompson’ı koymak hayli akıllıca olabilirdi.

Yenİden yapılsa…? Peki, 2011 NBA Draftı, bugünün şuuruyla yeniden yapılsa? Gerçekten zor soru. Oyuncuların bireysel kariyerlerinde vardıkları nokta itibarıyla düşünmek yetersiz kalacak. Zira takımlar, o dönemdeki ihtiyaçlarına göre tercihler yapmak durumundaydılar. Bu halde pivot arayan bir takımı ‘niye Kemba Walker’u seçmemiş’ diye eleştirmek yersiz oluyor haliyle. Dahası, 2011 NBA Draftı için Re-Draft yapmak gerçekten zor. Zira o dönemde çaylak deyip geçtiğimiz birçok oyuncu, 4 senede akıl almaz bir gelişim sergiledi. Bu ve bunun gibi birçok faktör, bu Re-Draft işini son derece göreceli bir kıvama getiriyor. Ben yine de kendi fikrimi söyleyeyim; yorum sizlerin:

Sıra: 3 / Takım: Utah Jazz Seçim: Enes Kanter Şimdiki Seçim: Kemba Walker Yorum: Al Jefferson ve Paul Millsap’ın gidişinin ardından doğan uzun boşluğunu doldurmak için Enes’i seçtiler ve bu seçim bugün eleştiri konusu olsa da hala çok kötü bir seçim olarak değerlendirilmiyor. Özellikle Enes’in yavaş yavaş istenen kıvama gelmesi, bu seçimi isabetli tanımına doğru götürüyor. Lakin Jazz’in adı o dönemde oyun kurucu kriziyle anılır olmuştu. Deron Williams sonrası yaşanan krizi Kemba Walker gibi bir yetenekle tereyağından kıl çeker gibi çözmek, hayli mantıklı olabilirdi.

Sıra: 1 / Takım: Cleveland Cavaliers Seçim: Kyrie Irving / Şimdiki Seçim: Kyrie Irving Yorum: Cavaliers bir an bile tereddüt etmedi. Sanırım aynı soruyu şimdi sorsak, cevapları farklı olmazdı. Zira Kyrie Irving, bu sezon John Wall’un gerisinde kalmış olsa da o dönemde ‘Yeni CP3’ olarak gösteriliyordu. 2014 All-Star maçında ve 2014 FIBA Dünya Kupası’nda MVP olmasının ardından 90 milyonluk maksimum kontratı cebine koydu. ‘Yeni CP3’ olup olmadığı tartışılsa da maksimum kontratını abartı bulanların sayısı yok denecek kadar azdı. Bu arada unutmadan; Kyrie hala 22 yaşında ve Cleveland formasıyla önemli bir başarı elde edememiş olmasına rağmen hala NBA’in en elit oyun kurucularından biri.

Sıra: 4 / Takım: Cleveland Cavaliers Seçim: Tristan Thompson Şimdiki Seçim: Enes Kanter Yorum: Aslında Kawhi Leonard, Jimmy Butler ve Chandler Parsons gibi isimler var ancak ben Enes Kanter diyeceğim. Zira bir Draft’ta ilk beş sırada iki seçim hakkınız var ise akilane olan tavır, en baba oyun kurucuyu kapıp yanına da taş gibi bir pivot koymaktır. Cavaliers’ın Tristan Thompson’ı seçmesinin nedenlerinden biri de buydu zaten. Bunun haricinde Enes, yukarıda da belirttiğim gibi o dönemde ilk beşten seçilmesine kesin gözüyle bakılan, önemli bir Draft potansiyeli olarak gösteriliyordu ve bugün birçok usta kalem, 2011 NBA Draftı’na ilişkin Re-Draft çalışmalarında hala Enes’e üst sıralarda yer verebiliyor. Rasyonel düşünecek olursak direk Kenneth Faried demek icap eder. Ancak unutmayın; o dönemin şartlarıyla düşünüyoruz ve o dönemde kimse Faried’in bu seviyeye çıkabileceğine ihtimal vermiyordu.

Sıra: 2 / Takım: Minnesota Timberwolves Seçim: Derrick Williams Şimdiki Seçim: Klay Thompson Yorum: Klay Thompson kısmı tartışılır, ancak iki numaranın Derrick Williams olmadığı kesin. Yakın dönemin en

Sıra: 5 / Takım: Toronto Raptors Seçim: Jonas Valanciunas Şimdiki Seçim: Kawhi Leonard Yorum: O dönemde Raptors, belli ki bir uzun arayışındaydı. Kawhi Leonard, Kemba Walker gibi isimleri atlayıp Valanciunas’ı seçmiş olmalarını başka bir şeye yoramıyorum. Valanciunas fena iş çıkarmadı ancak bugüne dek ilk beşte seçilmek şöyle dursun, ilk 10’da seçilebilecek bir oyuncu grafiği de çizemedi. Kalan diğer potansiyel uzunlardan en çok etki yapan isim olarak Nic Vucevic ve Kenneth Faried çıkıyor, ki her ikisi de ilk 15’in dışında kalmış isimler. Bismack Biyombo, Jan Vesely gibi Top 10 seçimlerden birini öne sürüp ‘’Bunu seçmelilerdi’’ diyecek de değilim. Geriye alternatif düşünmek kalıyor. Gelişimini hızla sürdüren DeMarr DeRozan’ın yanına Kawhi Leonard’ı getirmek akıllıca olabilirdi. Leon’un doğuştan gelen fiziki özellikleri, kolej kariyeri boyunca çizdiği grafik, basketbol zekası ve disiplini, zaten onun kalbur üstü bir NBA oyuncusu olacağını gösterir nitelikteydi. Diğerleri: Şimdiki gözle bakıldığında Jimmy Butler, Kenneth Faried, Tobias Harris, Reggie Jackson, Chandler Parsons, Isaiah Thomas gibi isimlerin çok daha üst sıralarda, hatta ilk 10’da seçilmeleri hayli mümkün. Aynı perspektifte Derrick Williams, Bismack Biyombo, Jimmer Fredette gibi oyuncuların da çok daha alt sıralara gerilemeleri gerek.



Aston Martin Zagato

PISTON YUKARI ÇIKTI!


Sezon içinde yapılan tek bir hamleyle vites artıran Detroit, İkiz Devler’i önderliğinde gümbür gümbür geliyor! YAZI: Alİcan Şengül


Detroit Pistons

T

akımın efsane isimlerinden Joe Dumars’ın ardından hem GM, hem de koç olarak takımın başına geçen Stan Van Gundy için sezon, aralık sonlarına doğru başlamış gibi. Evet, 22 Aralık akşamı bir hiç uğruna serbest bırakılan Josh Smith ve devamında yükselişe geçen takımdan, yani Detroit Pistons’tan bahsediyoruz. Bizim bahsedeceğimiz kısım da daha çok 22 Aralık sonrası çünkü öncesindeki takım için konuşacak kayda değer bir durum pek yok!

Anlamsız hamle Transfer bazında oldukça sönük bir yaz geçiren “Motown” için konuşulmaya değer tek takviye D.J Augustin denebilir. Şutör kısaların oyununda önemli bir parça olduğu bilinen Van Gundy’nin diğer eklemeleri Jodie Meeks, 34 yaşındaki Caron Butler, Cartier Martin, Anthony Tolliver ve Joel Anthony. Asıl merak konusu ise Van Gundy’nin, Joe Dumars’ın Pistons’a attığı son büyük kazık olan Josh Smith kararıydı. Takımın iki genç ve büyük potansiyel sahibi uzunu varken ve takıma Andre Igoudala’ların olduğu free



“Takım sezona hem savunma, hem de hücum anlamında büyük bİr kaos İle başladı”


Detroit Pistons agent pazarından Josh Smith’i, hem de kısa forvet diye takıma getirmesi çok fazla konuşulmuştu. Bu üç pota altı oyuncusu ekseninde konuşmamızın sebebi ise Van Gundy’nin Orlando’da tek uzun ve çevresinde dört şutör ile alan paylaşımına dayalı bir oyun tercih edip fazlasıyla başarılı olması. Belki Detroit’te tek uzun oynatmayacaktı ama modern basketbol da üç uzun ile oynamanıza pek müsaade etmiyor. Söylentiler söylentileri kovaladı ve sonunda taraftarları hüzne gark eden bir açıklama ile Van Gundy “Josh önemli bir yıldız. Onunla yollarımızı ayırmayı düşünmüyoruz. Aksine, tecrübesi ve kalitesi ile takıma önderlik etmesini bekliyoruz” diyerek sezona giriş yaptı. SmIth’ten önce, Smith’ten sonra Takım sezona hem savunma, hem de hücum anlamında büyük bir kaos ile başladı. Ta ki 22 Aralık’a kadar… Bu süreç içerisindeki 29 maçta sadece beş galibiyet alabilen ve sonunda Smith’i oynatmak adına onunla bütünleşmiş oyun sisteminde Greg Monroe ve Andre Drummond gibi yıldız potansiyelli uzunlarından taviz veren Van Gundy, Smith’i takas bile kovalamadan serbest bıraktı. Bu karar tüm NBA çevrelerince yönetici SVG adına felaket, koç SVG adına ise gayet yerindeydi. Tecrübeli oyuncu, takımın onu serbest bırakmasıyla ilgili “Bir lütuf” yorumu yapsa da tam tersi asıl takım için geçerli. Smith sonrası dönemde Pistons ilk yedi maçından da galibiyetle ayrılırken, şu ana dek oynadığı 15 maçın 12’sini kazandı ve bu süreç içerisinde hem hücum, hem de savunma verilerinde ilk üç takım arasına girdiler. Kaybedilen maçlardan ikisinin Atlanta Hawks karşısında olduğunu da belirtmek gerek. Texas turunda üst üste son şampiyon Spurs ve Batı’nın iddialı ekiplerinden Mavericks’i deplasmanda yenmeleri ise Smith sonrası takımın ne kadar doğru yolda olduğuna dair önemli bir işaret.

İkiz Devler sahnede Smith sonrası oyun anlamında birçok değişim ve gelişimden söz etmek mümkün. Smith’i yollamanın kanserli bir hücreden kurtulmak gibi değil de “pozisyonu dışında oynayan tembel, kötü bir şutör ve onun takımı adına olumlu en ufak bir anlamı olmayan performansının var olmayışı” olarak yorumlamak daha doğru. Takımın alana ihtiyacı vardı, artık buna sahipler ve istedikleri doğrultuda oynuyorlar. Şöyle ki; Monroe ve Drummond daha çok süre alıp, daha fazla kendi oyunlarını oynama şansı yakaladılar. Kyle Singler’ın ilk beşe yerleşmesi ile genişleyen alan paylaşımı bunun en önemli sebeplerinden biri. Yine aynı şekilde Meeks ve yarattığı şut tehdidi ile oluşan ekstra alan dağılımı, bu iki devin boyalı alanda fizik ve atletizmlerini kullanarak adeta saltanat kurmalarına yol açtı. Detroit için bu iki genç ve star adayı uzuna dair en önemli nokta ise Van Gundy’nin uzun oyuncular üzerindeki olumlu etkisi. Dwight Howard’ın bir süperstara dönüşmesinin dışında, Magic’te gösterdiği performansla bir dönem NBA’in en çok kazanan oyuncusu sıfatına erişecek kontratlara imza atan Rashard Lewis da bunun iyi bir örneği. JennIngs direksiyona geçiyor Smith sonrası Pistons adına konuşulması gereken esas mesele ise tartışmasız Brandon Jennings. Smith’in gidişiyle liderliği ele alan ve özgüveni yerine gelen oyun kurucu, 15 maçlık periyotta yakaladığı istatistiklerle kariyerinin en iyi dönemlerinden birini, belki de en iyisini geçiriyor. Maç başına 2 isabet ve yüzde 40 yüzde ile kariyerinde hiç yakalamadığı 3 sayılık performansının yanı sıra, yine kariyerinin en yüksek


Detroit Pistons serbest atış yüzdesi olan yüzde 85 ve yüzde 45’lik genel şut yüzdesi, 15 maçlık performansının kısa bir özeti. Milwaukee’ye karşı attığı 55 sayı, Magic karşısında ortaya koyduğu 24 sayı ve 21 asistlik performansının yanı sıra, yine bu 15 maçlık dönemde ligin asist ortalamasında liderliği ele geçirmesiyle adeta alev aldı da diyebiliriz! Kendisi henüz 25 yaşında ve hiç Van Gundy gibi bir koç eşliğinde bir takıma bu denli liderlik yapmamıştı. Omuzlarına binen bu yükü ne kadar götürür veya götürebilir mi gibi birçok soru işareti var. Jennings’in profesyonellik anlayışı ve bunun oyunun büyük bir kısmına yansıması, kariyerinin yetenekleri doğrultusunda anılmasının çok önüne geçmişti fakat artık başında ligin belki de en sert koçlarından biri var. Yan parçalar sorunu Smith’in gitmesi takıma aynı anda 3-4 ana rotasyon oyuncusu katılmışçasına etki yapsa da bu takımın hâlâ birçok eksiği mevcut. Kyle Singler istenen şut istikrarını bir türlü yakalayamadı. K.C. Pope vasat üzeri bir dış savunmacı ve kötü olan ceza şutlarını da gün geçtikçe geliştiriyor. Bu gelişimin Van Gundy ve oyun anlayışı ile daha da üst düzeye geleceğini ön görmek zor değil. Geçtiğimiz yıl lige giren genç oyuncu, “Big 3” dışında takımın gerçek anlamda umut vaat eden tek ismi. Rotasyonun geri kalan parçalarından Jodie Meeks’in dış şut tehdidi olmak dışında takıma katacağı bir şey pek yok. Keza lige büyük umutlarla giren D.J Augustin de kariyerinin geri kalan kısmında istikrar anlamında büyük bir soru işareti ve Jennings teklediğinde onu idare edebilir mi bilinmez. Dış şut tehdidi ile bildiğimiz Van Gundy takımı modelini yakalama adına iyi bir rotasyon parçası olan Anthony Tolliver için bundan fazla söylenecek pek bir şey yok; Tıpkı geride kalan oyuncular Caron Butler ve Jonas Jerebko gibi. İtalya Milli Takımı’nın kaptanı, Avrupa’nın en değerli 4 numaralarından Gigi Datome koşarak geldiği NBA’de pek de iyi günler geçiremiyor ve D-League’de forma giyiyor. 28 yaşındaki oyuncunun mevcut fizik yapısı ile değil uzun forvet, kısa forvet olarak bile NBA’e ayak uydurması mümkün değildi zaten. Milano’ya dönüşü yakındır! Gelecek parlak Van Gundy’nin gelişi ve mutlak kimlik değişimi ile sezona büyük bir heyecan ile giren fakat büyük bir trajediye dönmek üzere iken takımın sıkıntılı isminin gitmesiyle yükselişe geçen Pistons, görece Batı’dan fersah fersah kötü durumdaki Doğu Konferansı’nda play-off yapabilir. Bu seneye dair bakış açısı ise Gundy ve değişen takım felsefesinin birbirine adapte olması. Şimdilik şampiyonluk adayı olması zor gözüken bu kadro, uzun vadede seyir zevki veren ve play-off mücadelesini yukarılardan kovalayan bir takım olma potansiyeline sahip.

“Van Gundy’nİn gelİşİ ve mutlak kİmlİk değİşİmİ İle sezona büyük bİr heyecan İle gİren fakat büyük bİr trajedİye dönmek üzere İken takımın sıkıntılı İsmİnİn gİtmesİyle yükselİşe geçen Pistons, görece Batı’dan fersah fersah kötü durumdakİ Doğu Konferansı’nda play-off yapabİlİr”



Hiç olmamış


Nizhny Novgorod - Anadolu Efes

gibi yapalım! Anadolu Efes, Nizhny Novgorod deplasmanından 109-90’lık mağlubiyetle dönerek herkesi hayal kırıklığına uğrattı

YAZI: Can Hasgör


Nizhny Novgorod - Anadolu Efes

A

nadolu Efes, Euroleague’de bir daha hatırlamak istemeyeceği bir maçı geride bıraktı. Karşılaşmaya DraperJenning-Saric-PerperoglouKristic beşiyle başlayan temsilcimizde özellikle arka alan savunmasının oldukça yumuşak olması, devam eden bölümünde tüm takıma yansıdı. Durum böyle olunca tecrübeli koç Ivkovic ilk çeyrekte bile sürekli değişiklikler yaparak gidişatı değiştirmeye çalıştı ve bunun sonucunda daha ilk periyotta Anadolu Efes’te tam 10 oyuncu süre aldı. İlginç olan taraf ise rakibin sürekli ikili oyunlarla ve pota altına Parakhouski’ye top indirerek sayılar bulmasıydı. Nizhny ilk çeyrekte 31 sayı atarken sadece bir üçlük denedi ve bunda da isabet sağladı.

Geriye kalan bölümde sayılar, tamamen Parakhouski’nin pota altındaki üstünlüğü ve Rochestie’nin kendi üretimiyle geldi. Aslında daha ilk çeyrekten açığın neresi olduğu belliydi fakat Anadolu Efes bir türlü o açığa yama yapmayı başaramadı. Hücum iyi ama savunma ı-ıh! İkinci çeyrek başladığında umutlar henüz tükenmemişti çünkü Anadolu Efes savunmada hiç de iyi durumda olmasa da hücumda kolay sayılar bulabiliyordu. Yani her zaman izlediğimiz, Euroleague’in bu sezon maç başına en az sayı yiyen takımı bildiğimiz savunma performansının yüzde 60-70’ini sergilese skor tabelası her an dengeye gelebilirdi. Fakat bu bölüm de tıpkı ilkinin aynısı oldu. Yine aynı isimler, aynı şekilde sayılar bulmaya devam etti ve Anadolu Efes bu duruma karşı hiçbir hamle yapamadı. Belki

“ İkinci çeyrek başladığında umutlar henüz tükenmemişti çünkü Anadolu Efes savunmada hiç de iyi durumda olmasa da hücumda kolay sayılar bulabiliyordu”



biraz daha boyalı alana gömülerek rakip dış atışlara zorlanabilirdi mesela. Ya da Nizhny’nin ritmini bozmak için dümeni tutan Rochestie rotadan çıkartılabilirdi. Ne var ki ilginç bir şekilde bunu en iyi yapacak isim olması muhtemel Doğuş Balbay ilk yarı boyunca hiç süre almadı. İstatistik kâğıdı ağlıyor! Anadolu Efes’in kötü ve yumuşak savunması sonucu iyice ritim bulan Nizhny ilk yarı sonunda tam 65 sayı attı. Bu korkunç bir rakamdı çünkü Anadolu Efes, Euroleague’de bu sezon en az sayı yiyen takımdı ve maç başına ortalaması 69’du. Kısacası normalde bir maçta potasında gördüğüne yakın sayıyı daha ilk yarıda yemişti. Öte yandan rakip takımın her attığı girince temsilcimiz ilk yarıda sadece 7 ribaund alabildi. Ayrıca Anadolu Efes çok kötü savunma yapmasına rağmen ilk yarıda tam 47 sayı buldu ve yüzde 50’nin üzerinde hücum etti. Maç öncesinde sorsalar Ivkovic hiç düşünmeden bu durumu kabul edebilirdi ama istatistik kâğıdının rakip takım altında yazan rakamları da biraz olağan dışıydı.


Nizhny Novgorod - Anadolu Efes

İkinci yarıda da aynı senaryo… Karşılaşmanın ikinci yarısında da durum pek farklı değildi. Tek değişiklik o ana kadar hiç düşünülmeyen Doğuş Balbay’ın ikinci yarıya ilk beş başlaması oldu. Tabii Nizhny artık ritmini gerçekten yakalamıştı ve onları bu maç özelinde ikinci yarıda durdurabilecek herhangi bir savunma yoktu. Kısacası Doğuş’un da girmesi rakibi bozmadı. Yine aynı isimler aynı şekilde sayılar bulmaya devam etti ve maç üçüncü çeyreğin ortasından itibaren artık bitmiş gibiydi. Karşılaşma sona erdiğinde Nizhny Novgorod, muhtemelen bu sezon bir daha atamayacağı kadar sayı atmış, Anadolu Efes ise yiyemeyeceği kadar yemişti. Durumu kabullenmek esas sıkıntı Basketbolda sezon içerisinde zaman zaman

rakiplerin ekstra şutlar soktuğu anlar olabilir. Bu tarz hücumlar da maç içerisinde uzun bir süre devam edebilir. Ancak Anadolu Efes gibi kendisini savunmayla tanımlayan bir takımın bu durumu kabullenmesi üzücüydü. Üzücü olmasıyla beraber gelecek için hiç de iyi sinyaller değildi. Çünkü Anadolu Efes ilerleyen dönemlerde çok daha konsantrasyon gerektirecek zorlu maçlar oynayacak. Bu karşılaşmaların en kritik anlarında geriye ve zor durumu düşüldüğünde yapılacak en son şey kabullenmek olacak. Nitekim son üç sezonda Euroelague’in şampiyonlarının, kötü gidişatı ve durumu kabullenmeyen takımlar olduğunu görüyorsunuz. Umarız bu durum sadece Rusya deplasmanına özeldir ve bir daha görmeyiz. Yoksa her ne kadar olağanın dışında gelişse de basketbolda bu tarz garip geceler yaşanır.


Emporio Armani Milan - Fenerbahçe Ülker

Yabancılar Fenerbahçe Ülker, iki yabancısı Bogdanovic ve Vesely’nin etkili performansları sayesinde Milano deplasmanından 82-71’lik skorla galip ayrıldı

YAZI: Gürhan Ulusoy

iş b


başında


Emporio Armani Milan - Fenerbahçe Ülker

B

asit hatalarla kaybedilen Olympiakos mücadelesi, Fenerbahçe Ülker için Milano deplasmanını ne olursa olsun kazanılması mecburi bir hale getirmişti. İtalyan ekibinin Top 16’ya felaket başlaması ve çıkış arıyor olması da bu mücadeleyi daha da zor hale getiren etkenlerden biriydi.

İç-dış savaşı Sarı-lacivertliler ilk çeyreğe alışılageldiği üzere kötü savunma yaparak başlarken, Milano da bu alanda temsilcimizden geri kalmadığı için her iki ekibin de attığını soktuğu bir çeyrek izledik. Temsilcimiz pota altından Oğuz Savaş ve Bjelica, dışarıdan da Bogdanovic ile etkili olurken, Milano ise

özellikle Goudelock’ın savunmadaki defolarından faydalanarak dış adamlarından sayı üretmeye çalıştı. Bunu da büyük ölçüde başardıklarını söylemek gerekiyor. 28-24 sona eren ilk çeyreğin ardından savunmaların sertleşmesi bekleniyordu ki öyle de oldu. Özellikle Bogdanovic ve Vesely önderliğinde savunmayı en azından Euroleague sertliğine yakın bir hale getiren Fenerbahçe Ülker rakibine kolay sayı imkânı vermezken, ev sahibinin de savunmayı hatırlamasıyla birlikte daha kısır ama en azından daha doğru bir basketbol izlemeye başladık. Sarı-lacivertliler, Goudelock’ın kötü hücum performansıyla daha ziyade içeriden oynamaya çalışırken, Milano ise tam tersi şekilde James ve Samuels’in etkisizliği nedeniyle hücumda Brooks ve Gentile’nin eline bakıyordu. 43-38 Fenerbahçe Ülker

“ Bogdanovic ve Vesely önderliğinde savunmayı en azından Euroleague sertliğine yakın bir hale getirdi Fenerbahçe Ülker”



üstünlüğü ile sona eren ilk yarıda öne çıkan isim Vesely oldu. Hem savunmada, hem de hücumda oyunda olduğu sürelerde önemli katkılar veren Vesely’nin en büyük yardımcısı Bogdanovic’ti. Bogdanovic-Vesely iş başında İkinci yarıda maçı rahat bir noktaya getirmek için Bogdanovic ve Vesely’nin yanına bir veya iki oyuncu daha gelmesi gerektiği aşikardı ve bu isimler Zisis ve Bjelica oldu. Son birkaç maçtır kendi normlarına göre ciddi bir düşüşte olan Bjelica, her iki pota altında da oldukça etkili bir çeyrek geçirirken, Zisis ise gerek guard savunmasında, gerekse oyun kurmakta bir hayli başarılı oldu. Art arda top kayıplarıyla hücumda çok zorlanan ev sahibi, topu her pota altına indirdiğinde karşısında ciddi bir duvarla karşılaştığından, dışarıdan zorlama atışlarla skorda kalmaya çalıştı ve bunu nispeten de başardı. Oyunun gidişatı, sarı-lacivertli ekibin son periyotta yakalayacağı ciddi bir seriyle farkı açacağı şeklindeydi ancak yapılan basit hatalar buna engel oldu. Vesely-Bogdanovic ikilisinin savunmadaki gayretiyle rakibine kolay sayı şansı vermeyen temsilcimiz,


Emporio Armani Milan - Fenerbahçe Ülker

oyuncuya sahip olmak yıllardır Fenerbahçe Ülker taraftarının rüyasıydı ve sonunda bu rüya gerçek oldu. Çek oyuncu, Savunmada da blok kovalamaktan vazgeçip, gerçek anlamda savunma yapmaya başladı ki, bu durum da kendisini “tadından yenmez” hale getiriyor. Ribaundlardaki katkısı ise işin kreması. Bjelica’daki düşüş devam ediyor Bjelica’da ise önemli bir düşüş var. Bunun nedeni aldığı ciddi süreler olabilir ancak onun iyi durumda olması çift 4 numara ile ciddi süreler oynayan Fenerbahçe Ülker için son derece hayati. Mücadeledeki belki de en sevindirici nokta, sarı-lacivertlilerin 12/14, yani yüzde 85,7’le serbest atış kullanmasıydı. Bu yüzdeyi en azından 70-75 civarlarında tutmak oldukça önemli. Bir paragraf da Kenan Sipahi’ye açalım. Hickman yokken ve Zisis 1 numarada bu kadar yalnız kalırken neden öne çıkamadığını aynanın karşısına geçip kendi kendisine defalarca sorması gerekiyor. Obradovic iki sezondur kendisine gerekenden de fazla şans verdi ancak Kenan bu şansları kullanamamakta inat ediyor.

hücumda yanlış şut seçimleriyle zaman zaman zorlansa da, özellikle Vesely’nin smaçlarıyla farkın azalmasına izin vermedi ve mücadeleden galip ayrıldı. Oldukça önemli olan bu galibiyette belki de en sevindirici nokta, Goudelock’ın hücumda bu kadar kötü bir gün geçirdiği mücadeleden rahat bir şekilde galip ayrılabilmekti. Bogdanovic ve Vesely gerçekten mükemmel bir gece geçirirken, geçtiğimiz sezonlarda daha çok skorer yönü ile öne çıkan Bogdanovic’in 8 asisti, Sırp yıldızın doğru kullanıldığında ne kadar efektif bir oyuncu olabileceğini gösteriyordu. Vesely ise her geçen gün hem Avrupa basketboluna, hem de Fenerbahçe’ye daha çok adapte oluyor. Bu kadar atletik bir


Galatasaray LH - Alba Berlin

No Arroyo, Kızılyıldız deplasmanından galibiyetle dönüp grupta iddialı olabileceğini ortaya koyan Galatasaray LH, evinde Alba Berlin’e 75-65 yenilerek bu avantajı çöpe attı YAZI: Can Asena

no


party!


Galatasaray LH - Alba Berlin

G

alatasaray LH, kâğıt üzerinde Top 16’nın en kolay maçı gibi gözüken karşılaşmayı yıllardır alıştığı üzere yine bir şekilde anormal şartlarda oynamayı başardı! Euroleague yönetiminin normal sezondaki Kızılyıldız maçı öncesi yaşanan olaylara dair verdiği ceza sebebiyle seyircisiz oynama zorunluluğuna, bir de maç öncesi zehirlenmeleriyle iki kaptanı ve guard’ı Carlos Arroyo ve Ender Arslan’sız oynama zorunluluğu eklendi. Maç planı ve getirdikleri Bu zorluğa karşı Ergin Ataman’ın planı maçın hemen başında belli oldu: Çok daha agresif savunma ve hücum! Sezon genelinde rakiplerini 11.5 top kaybına zorlayabilen Galatasaray, Carter-Sinan ikilisinin kısalara

baskılı savunmasına Young’ın kolejden alışık olduğu yardımları ve aktif ellerini ekleyerek Alba’yı toplam 18 top kaybına itti. Bu top kayıpları sonrasında ise aktif bir şekilde hızlı hücumları zorladılar. Öyle ki Zoran Erceg bile kendi pota altından rakip potaya kadar top sürüp çabuk sayıya ulaşmaya uğraştı! Bu planın en temel zaafı ise zaten iyi spacing yapan takımlara karşı yardımlaşmakta zorlanan savunmanın top kaybına zorlayamadığı durumlarda rakibe verdiği boş şutlardı ve Alba bunlardan fazlasıyla buldu. Maç sonunda yüzde 50 ile attıkları 10 üçlük fazla görülebilir ama bu istatistik sahadaki oyunun yansımasıydı. Hatta Alman temsilcisi birçok boş şut da kaçırdı. Bunun sonucunda oyunun hâkimi olarak gözüktüğü ve 8-10 sayı civarına taşıyabileceği ilk yarıyı sadece 2 sayı önde

“Ergin Ataman’ın planı maçın hemen başında belli oldu: Çok daha agresif savunma ve hücum!”



kapatabildi Galatasaray. Bu durumun iki sonucu oldu. İlki; Alba’nın psikolojik olarak oyunda kalması, maça inanması ve daha güvenle şut atması; diğeri de Galatasaray’ın ilk yarıdakinin aksine tempoyu zorlamakta ısrar edememesi. Sete sette tıkanan hücum Böyle olunca ikinci yarıda çok daha fazla sete sete kalan bir basketbol izledik ve sarı-kırmızılıların eksikleri kendini fazlasıyla göstermeye başladı. Sezon içinde ortalama 12 top kaybı yapan takımın hanesinde maç sonunda 17 top kaybı vardı. Tüm bunlara karşın savunmasıyla oyunun içinde kalmayı başardı Galatasaray. Ancak maç sonunda Alba’nın güvenle attığı iki zor üçlüğe karşılık veremeyince skora tutunamadı ve oldukça kalp kırıcı bir

“İkinci yarıda çok daha fazla sete sete kalan bir basketbol izledik ve sarı-kırmızılıların eksikleri kendini fazlasıyla göstermeye başladı”


Galatasaray LH - Alba Berlin

mağlubiyet aldı. Tam bu noktada bireysel bir performanstan bahsetmek lazım. Arroyo’nun yokluğunda, özellikle de sete set kalındığında 1 numaralı hücum opsiyonu olan Erceg’in 19 sayısını ancak 5/17 isabetle bulabilmesinin yanı sıra özellikle son çeyrekte kırılma anlarında kaçırdığı şutlar Galatasaray’ın 65 sayıda kalmasında büyük etken oldu. Galatasaray üç senedir hemen her sıkıntı ve eksiklikten büyüyerek çıkmayı başarmıştı. Bu dönemde ise hep tartışılan soru “Ya Arroyo eksilirse?” oldu. Tek alternatifi de aynı maçta olmayınca bunun cevabı acı bir şekilde alındı. Eğer son sekize kalma iddiasını korumak istiyorlarsa önümüzdeki iki haftadaki Panathinaikos ve Maccabi Tel Aviv maçlarından en az birini kazanmak zorundalar.



EuroLeague / E Grubu

Real Madrid: 83 Panathinaikos: 65 Yunan rakibini kolay geçen Real Madrid, Top 16’daki namağlup gidişatını devam ettirdi

F

elipe Reyes’in 18 sayı ve 9 ribaundluk performansı Real Madrid’i galibiyeti getirirken, İspanyol temsilcisinde ön plana çıkan diğer isimler 15 sayıyla Rudy Fernandez ve 14 sayıyla Sergio Llull oldu. Sergio Rodriguez’in 10 sayı ve 7 asistlik performansı da gecenin dikkat çeken istatistikleri arasındaydı. Top 16’daki ikinci mağlubiyetini alan Pana’da ise Esteban Batista attığı 15 sayı ve aldığı 9 ribaundla göz doldurdu. AJ Slaughter’ın 12, Janis Blums’un da 10 sayısı, Yunan ekibinin galip gelmesi için yeterli olmadı.

KOÇLAR NE DEDİ?

“40 dakika boyunca iyi savunma yapmamız çok önemliydi. Rakibin güçlü yanlarını etkisiz hale getirdik ve bu da hücumumuza yansıdı.” Pablo Laso, Real Madrid “Kazanacağımıza inanmadık, çok daha iyi oynamalıydık. İç sahadaki oyunumuzu bir türlü deplasmana yansıtamıyoruz.” Dusko Ivanovic, Panathinaikos



EuroLeague / E Grubu

Zalgiris: 66 Mac. Tel Aviv: 73 Litvanya’dan zaferle dönen Maccabi, grupta ikinci sıraya yükseldi

T

op 16’daki dördüncü maçında üçüncü galibiyetini alan İsrail ekibinde Landesberg attığı 20 sayıyla başrol oynadı. Ona 12 sayı ve 8 asistlik performansıyla Jeremy Pargo eşlik ederken, Alex Tyus 12 sayı ve 6 blokla göz kamaştırdı. Devin Smith de 10 sayı ve 3 top çalmayla skora katkıda bulundu. Gruptaki üçüncü mağlubiyetini alan Zalgiris’te ise Jankunas’ın 18 sayı ve 13 ribaundluk performansı, Litvanya ekibinin galibiyeti için yeterli olmadı. Ev sahibi ekipte dikkat çeken bir diğer isim de karşılaşmayı 17 sayıyla tamamlayan James Anderson oldu.

KOÇLAR NE DEDİ?

“İlk yarıyı önde tamamladık ve sadece 1 top kaybı yapmıştık. İkinci yarı bu sayı artınca oyunun kontrolünü ve maçı kaybettik.” Gintaras Krapikas, Zalgiris “İyi savunma yapmamız gerekiyordu ve rakibi 66 sayıda tuttuk. Agresif oyunumuzla rakibin direncini kırdığımızı düşünüyorum.” Guy Goodes, Maccabi Tel Aviv



EuroLeague / E Grubu

Barcelona: 92 Kızılyıldız: 77 Top 16’ya kötü başlayan Katalanlar, Kızılyıldız karşısında ikinci galibiyetlerini aldı

A

brines’in 15 sayıyla ön plana çıktığı maçın İspanyol ekibi adına etkili diğer isimleri 12 sayı ve 10 ribaundla oynayan Ante Tomic, 12 sayı kaydeden Hezonja ve 11 sayısının yanına 7 de asist ekleyen Huertas oldu. Top 16’daki dördüncü maçından da mağlubiyetle ayrılan Sırp temsilcisinde ise Jaka Blazic 13 sayıyla takımının en skorer ismi oldu. Dev pivot Boban Marjanovic de 12 sayı ve 7 ribaundluk bir katkı yaptı. Stefan Jovic’in 10 sayı, 5 ribaund, 3 asist ve 3 top çalması ise istatistik kağıdını doldurmaktan başka bir işe yaramadı.

KOÇLAR NE DEDİ?

“İlk yarının sonlarına doğru yakaladığımız 11 sayılık fark çok kritikti. İkinci yarıda bunun avantajını kullanıp sahadan galibiyetle ayrıldık.” Xavi Pascual, Barcelona “Özellikle ribaund almakta çok zorlandık. Rakibin 18 hücum ribaundu bizi çok yaraladı. İlk yarıdaki 11 sayılık farkı kapatmak bizim için imkansızdı ve maçı kaybettik.” Dejan Radonjic, Kızılyıldız


C


EuroLeague / F Grubu

CSKA Moskova: 101 U.Malaga: 74 Moskova’da konuk ettiği rakibini farklı geçen CSKA, Top 16’daki yenilmezliğini sürdürdü

K

arşılaşmayı baştan sona üstün götüren Rus ekibinde Nando De Colo şut kaçırmadan attığı 28 sayıyla gecenin yıldızı oldu. Sırp oyuncu Milos Teodisic de 14 asiste imza atarak bu alanda Top 16 rekoru kırdı. Kaun ve Nichols da 13’er sayıyla farklı galibiyette rol oynadı. Maç boyunca fazla varlık gösteremeyen İspanyol temsilcisinde ise Thomas ve Kuzminskas 11’er; Vasquez ve Vasileiadis 10’ar sayıyla karşılaşmayı tamamladı.

KOÇLAR NE DEDİ?

“Maçın neredeyse tamamında iyi oynadık. Özellikle De Colo ve Teodosic’in performanslarından çok memnunum.” Dimitris Itoudis, CSKA Moskova “Söylenecek fazla bir şey yok. Sezonun en kötü maçını oynadık ve kaybettik. Aklımız sahada değildi.” Joan Plaza, Unicaja Malaga



EuroLeague / F Grubu

Olympiakos: 76 L.Kutxa: 64 Yunan temsilcisi, bir ara 11 sayı geri düştüğü karşılaşmada Laboral Kutxa’yı yenerek dördüncü maçından da galibiyetle ayrılmış oldu

O

lympiakos’un yıldız oyuncusu Spanoulis, attığı 27 sayının yanına eklediği 6 asistle geceye damgasını vuran isim olmayı başardı. Othello Hunter’ın 14 sayı ve 7 ribaundluk performansı da Yunan ekibi adına dikkat çekiciydi. Top 16’daki dördüncü maçında üçüncü yenilgisini alan Laboral Kutxa’da Adams’ın 12 sayı ve 5 asisti galibiyeti getirmezken, Toko Shengelia da takım arkadaşına 10 sayıyla eşlik etti.

KOÇLAR NE DEDİ?

“Maça iyi başlayamadık, çok gergindik ancak sonradan açıldık. İkinci yarıda savunmamızı sertleştirince rakibi 27 sayıda tuttuk ve bu da galibiyeti getirdi.” Giannis Sfairopoulos, Olympiakos “Devre arasında oyuncularıma rakibin ikinci yarı daha agresif oynayacağını ve buna hazır olmamız gerektiğini söyledim ama bu uyarılar işe yaramadı.” Ibon Navarro, Laboral Kutxa


EskiĹ&#x;ehir Basket


YAZI Doğuş Arun

Eskişehirli “Olin”maz, Eskişehirli Doğulur! Olin Edirne’yken gönülleri fethettiler, Eskişehir Basket olduktan sonra düşmemeye oynar hale geldiler. SlamDunk okurlarına olay mahallinden özel olarak bildiriyoruz…

Bilenler bilmeyenlere anlatabilir; Eskişehir, İzmir kadar olmasa da “şehirciliğin” en yoğun olduğu illerden biri. Eskişehirliler, şehre ve şehirdeki takımlara sahip çıkar (hatta belki de biraz abartarak!). Ancak bu kez durum farklı. Geçtiğimiz sezon Olin Edirne ismiyle, Edirne’de maçlarını oynayan takım, sezon başında NSK Eskişehir Basket ismiyle Eskişehir’e taşındı. Takımı Eskişehir’e götürme kararı alan Derya Yannier, muhtemelen Eskişehir’in dinamik öğrenci nüfusundan faydalanmak istedi ancak şehrin bir kısmında NSK Eskişehir Basket’e ve yönetime itiraz var. Üç temel İtİraz NSK Eskişehir Basket’in iki maçını salonda takip etme şansı buldum ve iki maç gününde de hem maça gelenlerle, hem de salon dışında takıma tepkili olanlarla konuştum. Eskişehirlilerin NSK Eskişehir Basket için üç temel itirazı var. Birinci ve en çok duyduğum itiraz, organizasyonun tepeden inme bir anlayışla şehre geldiği ve şehirle bütünleş(e)mediği yönünde. Kimi Eskişehirliler, takımı “Eskişehir’e ait bir şey barındırmamakla” suçluyor, bu görüşü de


Eskişehir Basket

takımın antrenmanlarının birçoğunu İstanbul’da yapmasına dayandırıyordu. İkinci itiraz ise NSK Eskişehir Basket’in Eskişehirspor’la ilgisi olmaması. Ağırlıklı olarak Eskişehirsporluların dillendirdiği bu görüş, yapılanmanın gerekirse amatör kümeden başlayabileceği ancak Eskişehirspor’un bünyesinde (arması, renkleri…) yapılması gerektiğiydi. Üçüncü itiraz ise Edirne’den getirilen takımın olası bir başarısızlık durumunda Eskişehir’den de ayrılacağı ihtimali. Fakat tüm bu itirazlara rağmen, maçlarını 5.000 kişilik İki Eylül Spor Salonu’nda oynayan NSK Eskişehir Basket, 2.000-2.500 civarı seyirci ortalaması tutturmuş durumda ve Eskişehir’e gelen iyi takımları izlemenin keyfini çıkaranlar da var. Lİgde kalabİlİrler mİ? Saha içinde ise sorunlar daha da büyük! Sezona Alp Bayramoğlu ile başlayan NSK Eskişehir Basket, henüz ocak ayında ikinci antrenör değişikliğini yaptı ve takımın başına Bayramoğlu ve Cem Akdağ’ın ardından Brad Greenberg getirildi. Takım 15 maçta 13

mağlubiyetle lig sonuncusu ve ligin henüz yarısı tamamlanmışken düşme hattının bir üst basamağıyla (beş galibiyeti bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye) arada üç galibiyet fark var. Daha da vahimi, NSK Eskişehir Basket hem çok kötü bir savunma, hem de kötü bir hücum takımı görüntüsündeler. 88 sayı ortalamayla ligin en çok sayı yiyen takımı olan Eskişehir Basket, hücumda da Walsh’un bire birleri dışında bir şey üretemeyen statik bir hücum takımı. Bu statik hücum düzenini, geçiş ve tempo konusunda ligin başarılı hocalarından Cem Akdağ bile değiştiremedi. İBB’nin ilk yarının sonlarında yaptığı takviyelerle ligin alt sıralarından ziyade play-off potasına yaklaşacağını tahmin ederek, Eskişehir Basket’in kümede kalması için en az yedi galibiyete ihtiyacı olduğunu hesaplayabiliriz. Tabii izlediğimiz kadarıyla bunun gerçekleşebilmesi için sihirli değnekten fazlasına ihtiyaç var! Küme düşme durumunda ise gözler yönetime çevrilecek. NSK Eskişehir Basket, tekrar yapılanmayla 2. Lig’den TBL’ye çıkma mücadelesi verir mi bilemiyorum ama aksi durumda Yılmaz Vural’dan hâlâ nefret eden şehrin bir nefret unsuru daha olacak!




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.