SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ
16 - 22 Mart 2015 / SAYI: 73
FASTBREAK
LEBRON ŞAPKASIZ ÇIKTI KYRIE MASAYA VURDU DÖVME DELİSİ TAKIMLAR
EUROLEAGUE TOP 16
SON DÜZLÜK YAKLAŞTIKÇA HEYECAN ARTIYOR
BAY HİÇ KİMSE
JOHN STOCKTON’IN MÜTEVAZI HİKÂYESİ
ÇARŞI KARIŞACAK!
NBA’DE YENİ YAYIN ANLAŞMASI NELERİ DEĞİŞTİRECEK?
ANTHONY
DAVIS
BİYONİK ADAM, PELICANS’IN KADERİNİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN GÖREV BAŞINDA!
SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59
www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin recep@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Görsel Yönetmen BARAS TEAMWORK baras76@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Murat Eyüboğlu Alican Şengül, Doğuş Arun, Gürhan Ul, Batuhan Karcı Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.
Bantsız LeBron!
Süperstar, 12 sene sonra ilk kez kafa bandı olmadan sahaya çıktı Geçtiğimiz hafta içerisinde oynanan Dallas Mavericks–Cleveland Cavaliers maçı ilginç bir sebeple olağan bir NBA karşılaşması olmaktan çıktı. LeBron’un saçları ve kafa bandı muhabbeti malum. Yıllardır internette dolanan caps’ler, “saç çizgisi” geyikleri derken LeBron tabuyu yıktı ve bandı atıp ‘’çıplak bir kafayla’’ çıktı karşımıza. 12 sene sonra ilk kez bir maça böyle başladı. Görüntü bir hayli yadırganırken, LeBron maçtan sonra “Öylesine çıkarttım işte” demeyi tercih etti. Aynı maçta 27 sayı kaydetti, üstüne bir de franchise tarihine geçti. Cleveland’ın 127-94 kazandığı maçta 8 asist yapan James, Cleveland tarihinin en fazla asist kaydeden oyuncusu oldu. Spurs karşısına da bantsız çıktı, bundan sonra da öyle devam edecek gibi. Bakalım altından ne çıkacak derken komplo teorileri de şimdiden ortaya çıkmaya başladı. Özellikle 2013 yılındaki NBA finallerinin 6. maçı, yani ‘’headband game’’de kafa bandı olmadan gösterdiği performansına dönmek için totem mi yapıyor, nedir.
G
FastBreak / Hazırlayan: Murat Eyüboğlu
Kyrie’nin Galibiyeti!
Kyrie Irving, Spurs deplasmanında takımının kurtarıcısı oldu
uma gecesi Cleveland, San Antonio deplasmanına çıkarken maçta gözler LeBron’un üzerindeydi. İkinci kez maça kafa bandı olmadan çıkıyordu yıldız oyuncu. Biz bantsız James’e alışmaya çalışacakken, bambaşka birinden gözlerimizi alamadık: Kyrie Irving! Kaan Kural’ın Kyrie hakkında hep söylediği bir şey var: “İyi basketbol oynamak ile iyi maç çıkarmak ayrı şeyler.” Gerçekten iyi basketbol oynadığı kadar iyi maç çıkartamıyordu Kyrie ama bu kez ipini kopardı! Maç boyunca Cleveland sürekli 5-10 sayı geriden geldi ve Uncle Drew takımını ayakta tutan oyuncuydu. Maç boyu 20/32 saha içi, 7/7 üçlük ve 10/10 serbest atış isabetiyle toplamda 57 sayı atarak sezonun rekorunu eline geçirdi. Tarih? Bernard King’den sonra Spurs’e 50’nin üzerinde sayı atan ilk oyuncu! Ayrıca Lebron James gibi artık o da 23 yaşını doldurmadan birden fazla maçta 50’nin üzerinde sayı atmayı başarmış bir oyuncu, yani NBA tarihinde bunu gerçekleştirmiş üç oyuncudan biri!
C
FastBreak
Yürüyen Tuvaller
En çok dövme sahibi oyuncuya sahip olan takım hangisi? En garip dövmeler kimde? ünümüzde sporcuların dövmelerle ilişkisi oldukça popüler. Bizim Türklerde henüz o kadar yaygın olmasa da futbolda yabancı oyuncularda bağımlılık derecesinde bir zevk haline geldi. Tabii Cevher Özer’in dövmeleri hariç. Onlar bilinçaltımıza kazındı maalesef! Hoops Hype bir araştırma yapmış bu konuda. Ligdeki oyuncuların %51.4’ü en az bir adet dövme sahibi. Açık söyleyeyim, beklediğimin altında oran. En çok dövmesi olan oyunculara sahip olan takım ise Atlanta Hawks. Al Horford ve Elton Brand hariç bütün oyuncular derilerine bir şeyleri işletmiş. Mike Scott ise ligin en saçma dövmelerine sahip oyuncusu ve lider takıma yakışıyor. EMOJİ DÖVMELERİ VAR! Listede ikinci sırada Denver Nuggets, üçüncü sırada ise Dallas Mavericks var. Derisi tertemiz, bebek gibi takım unvanı ise sadece iki adet dövmeli oyuncusu ile New Orleans Pelicans’a gidiyor. Benim kafa Cevher Özer’in dövmelere gitti yine. Kapatıyorum bu konuyu.
G
FastBreak
FastBreak
40 Kere Söylersen Olur Doc Rivers’ın DeAndre Jordan’ı yılın savunmacısı seçtirme çabası bitmiyor Doc Rivers, geçtiğimiz dönemlerde sık sık DeAndre Jordan’ın yılın savunmacısı seçilmesi gerektiğini söyledi. Hatta sadece “söyledi” desek hafif kalır, “bastırdı, iteledi, inat etti, abarttı” diyelim açıklayıcı olsun. “Bu ödülü başkası alırsa bunun soruşturulması lazım. Savunmayı kimse fark etmiyor!” ile başladı. Sonrasında “Birinci DeAndre olmalı, herhangi bir ikinci görmüyorum” ile bizlere Hülya Avşar-Gülben Ergen polemiği günlerini hatırlattı. Draymond Green’i sordular, “İyidir, beğeniyorum, enerjisi yüksek fakat DeAndre ayrı” diye cevapladı geçti. Basın sürekli aksini iddia etti. ESPN’de Tom Haberstroh bu konu hakkında yazdı, Doc’a karşı çıktı. Geçtiğimiz hafta Doc’a o yazı özelinde sordular, “O yazıda ribaundlardan bahsedilmemiş bile. Defans söz konusu iken nasıl bahsedilmez!” diyerek başladı, yazarı da yazıyı da harcadı. Peki gerçek ne? O yazıda 250 kelime boyunca ribaundların öneminden bahsediliyordu. Doc’ın oyuncusunu yüceltmesi ve onu hırslandırması güzel ama bu kadarına ne demeli? Komik duruma düşmeye değer mi? Zaten DeAndre kariyerinin ilk üçlük basketini attı bu hafta. FastBreak’te adamı yazdıkça azıtıyor fakat Doc biraz soluklansa iyi olacak.
ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ
SLAMDUNKDERGI.COM APPLE STORE’DA
SLAMDUNK DERGİ app store’da . Kendi aplikasyonuyl a da yayında . IPad ve IPhone’unuzl a Türkiye’nin tek onlIne haftalık Basketbol dergisini istediğiniz zaman, istediğiniz her yerde okuyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken app store’dan “Sl amDunk’ı ücretsiz indirip, keyifle okumaya başl amak ...
2011 lokavtına giden süreçte NBPA başkanı Derek Fisher açıklama yapıyor
CARSI
KARISACAK! SlamDunk ekibi ekonomist gömleğini giydi ve NBA’de yeni yayın anlaşmasının olası getiri ve götürülerini sizler için inceledi YAZI: Yaşar Anıl Cantepe
N
BA yönetiminin geçtiğimiz günlerde ABC ve Turner’la yaptığı, 2016-17 sezonundan itibaren geçerli olacak yeni televizyon yayın hakları anlaşmasının detayları ortaya çıkmaya başladı. Detaylar ortaya çıktıkça da, çarşı da karışmaya başladı! Durum böyle olunca, SlamDunk okurları olarak sizi finans ve ekonomi saçmalıklarına boğmaya karar verdik. Ancak bu satırları yazmakta olan yazarın, 2 senelik iktisat eğitiminden geriye kalan tek şey “abi döviz düşüyor ya, altın almak lazım” olduğu için bu fikrimizi bir kenara bıraktık ve durumu olduğu gibi aktarmaya karar verdik… ANLAŞMANIN DETAYLARI VE OYUNCULARIN İSTEKLERİ NBA yönetiminin yaptığı yeni anlaşma senelik 2.67 milyar dolar. Şu anki anlaşmanın değeri ise senelik 930 milyon dolar.Basit bir matematik hesabıyla senelik miktar baz alındığında yayın hakları gelirinde 1.74 milyar dolarlık bir artış olacak yeni anlaşmayla beraber. Bunun oyunculara yansımasına bakalım şimdi de... 2011’deki lokavttan sonra
oyuncular sendikası NBPA ile NBA’deki takım sahipleri arasında yapılan sözleşmeyle oyuncular takımların basketboldan kazanılan gelirlerinin yüzde 50’sini alıyor. Yani, yeni yayın anlaşması oyuncular için 1.74 milyar dolarlık artış sebebiyle, 870 milyar dolarlık bir ekstra gelir demek! İşte sıkıntı da bu noktada; gelirin nasıl ve ne zaman salary cap’e yansıtılacağı yönünde. NBA oyuncuları halihazırda bu sezon 2.33 milyar dolar maaş almakta ancak buna karşılık NBA’deki salary cap sınırı her takım için 63 milyon dolar. Yeni gelirlerle beraber uzmanların salary cap için öngördüğü sınır ise 90 milyon dolar. Ancak şöyle bir sıkıntı var: NBA yönetimi bu salary cap artışını sadece 2016-2017 sezonu için planlıyor. Emeğin pahalanması noktasında, NBA oyuncusu da olsanız vahşi kapitalizmle (!) mücadele etmeniz gerekiyor. Oyuncular sendikası NBPA de 1 senelik cap artışına karşı çıkıyor. NBPA, cap artışının 1 senelik olması yerine bunun genele yayılmasından yana. Yeni anlaşmayla elde edilen gelirden sadece
topless world record
2016 yılında serbest kalacak oyuncuların (LeBron James, Kevin Durant, Al Horford, Mike Conley) yararlanacak olmasının sıkıntı yaratması muhtemel. Cap konusunda uzman olan ESPN ve New York Times yazarı Lary Coon’un görüşleri de bu savı destekler nitelikte: “Bu yeni anlaşmadan en kötü etkilenecek olanlar yan parça olarak tanımlayacağımız rol oyuncuları. Elde edilecek tüm kazanç 2016’da serbest kalan oyunculara gidiyor. Şaşkınlık içerisindeyim.” “HAVUZDAN ÇIKARIZ!” Genelde mevzu yayın hakları olunca her ortamda akla ilk olarak Aziz Yıldırım gelir. Senelerdir havuz sisteminin zaten mevcudiyetindeki eşitsizlikleri daha da eşitsiz hale getirmek için savurduğu “Havuzdan çıkarız!” tehditleri hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. Aziz başkan söylenedursun, NBA’de takım sahiplerinin elinde bu tip bir koz yok. Avantajlı olan ise hiç kuşkusuz ellerinde lokavt gibi önemli bir silah bulunan oyuncular. YENİ BİR LOKAVT GELİR Mİ? NBPA başkanı Chris Paul ve yardımcısı LeBron James konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmasa da, böyle bir dayatma uygulanırsa NBA yönetimi ve takım sahipleri tarafından oyuncuların 2011’de olduğu gibi lokavta gitmeleri kuvvetle muhtemel. Bu hak,
oyuncuların elini güçlendiren en büyük koz durumunda.Malumunuz olduğu üzere konu basketbol olunca iktisatçıların emek mobilitesinin içinde değerlendirdikleri coğrafi mobilite adlı hede de bir hayli güçlü.Özellikle Avrupa ve Çin’de NBA oyuncularına gösterilen talebin fazlalığına geçtiğimiz lokavt döneminde şahit olmuştuk. Oyuncular lokavt sırasında buralara gidip paralarını kazanmaya da devam edebilir ama aynı şeyi NBA özelinde takım sahipleri için söylemek mümkün değil. Şu an lokavt ihtimalini konuşmak için erken de olsa, yine de ehemmiyetli davranmak gerek. Lokavt ihtimalinin dışında tabii ki zor da olsa bu cap artışının oyuncular tarafından kabul edilme imkânı var. Durum böyle olursa, 2015 yılında serbest kalacak olan oyuncular daha yüksek miktarlarda para kazanmak için birer senelik kontrat yapıp 2016 yılında tekrar serbest kalmayı umabilirler. Cap artışının 1 senelik olması 2016’da serbest kalacak olan oyuncuların parayı “götürmesine’’ yol açacağı gibi, bu tip saçmalıklara da sebebiyet verecek. Durum bu noktaya gelirse sirk havasında geçecek bir 2015-16 sezonu izlememiz kuvvetle muhtemel.
Takım sahipleri ve NBA yönetimi, NBPA ile anlaştıklarını duyurarak lokavtı sonlandırıyor
Lokavtı sonlandırma görevi de Fisher’ın
TEK KASLI Şu an üniversite son sınıfta olması gerekirken bir NBA takımının kaderini elinde tutuyor. Anthony Davis, basketbolun gidişatını değiştirmek için dünyaya gönderilmiş bir süper kahraman! Yazı Şaban Işık
Anthony Davis
MUTANT
Anthony Davis
6
Şubat 2015 akşamı Tyreke Evans olduğunuzu hayal edin. Play-off’a kalma yolundaki en büyük rakibiniz Thunder’la rakip sahada oynuyorsunuz; 3 saniye kala Quincy Pondexter, Russell Westbrook’a üç sayılık atış esnasında faul yapmasa şu an galibiyeti kutluyor olacaktınız. Bunun yerine maçın bitmesine 1.2 saniye kala topu kenardan oyuna sokacak, son bir şut yaratıp maçın uzatmaya gitmesini engellemeye çalışacaksınız. Ne yapardınız? Eric Gordon: O anda şut olarak en mantıklı seçim ama şut çıkarması uzun sürüyor, blok yiyebilir. Ryan Anderson: Bir başka güvenilir el ama köşeye sıkışmış durumda. Quincy Pondexter: Ona hâlâ bir önceki pozisyondan gıcıksınız. Geriye tek bir isim kalıyor: Kevin Durant’i hafifçe ittirip kendini üç sayı çizgisinin dışına atacak olan Anthony Davis!Kariyeri boyunca sadece iki tane üç sayı isabeti bulduğunu düşünüyor, maç uzatmaya gidecek diye hayıflanıyorsunuz. O sırada Davis şuta kalkıyor, üstüne Durant geldiği için topu bir de aşağıdan “pompalayarak” çıkarmak zorunda kalıyor. Siz de umutsuzca potaya giden topu izliyorsunuz. LAPS! 1 saniye sonra Davis’in arkasından koşuyor ve sırtına çıkmaya çalışıyorsunuz çünkü
biliyorsunuz ki o üçlük sayesinde hâlâ play-off yarışında kalacaksınız ve Davis böyle oynamaya devam ederse çok ciddi bir şansınız olacak. Asıl soru şu: Anthony Davis henüz üçüncü senesinde nasıl böyle bir oyuncu olmayı başardı?
OKUL YILLARI
Çarşamba günü 22 yaşına giren Anthony Davis’le ilgili en ilginç gerçeklerden biri şu: İlk seneden sonra Kentucky Üniversitesi’ni bırakmamış olsaydı şu an hâlâ üniversitede son senesini yaşıyor olacaktı. O ise 22 yaşının ilk günlerinde, bütün bir şehrin sorumluluğunu omuzlarına almış ve bugün itibarıyla da o sorumluluğun hakkını vermeye başlamış bir oyuncu. İki kere All-Star seçilmeyi başardı (sonuncusunda Batı’nın en çok oy alan uzun oyuncusu olarak). Bu sezon ise maç başına 24.5 sayı, 10.3 ribaund ve 2.8 blok (lig lideri) ortalamalarıyla, her girenin dayak yediği mahalle kavgalarına benzeyen Batı Konferansı’nda New Orleans Pelicans’ı play-off’a sokmaya çalışıyor. Anthony Davis’in, draft’ın “büyük ödülü” olduğu 2012 yılına gidelim. John Calipari’nin büyüsüne kapılıp Kentucky’ye giden Davis takımın merkezine yerleşirken; yanında Michael Kidd-Gilchrist, Terence Jones ve Darius Miller gibi isimlerle 40 maçta sadece iki kez yenilerek rahatça şampiyonluğa uzanıyordu. Final Four’un da en değerli oyuncusu seçilen, Amerika’da bireysel olarak verilebilecek tüm ödülleri toplayan
Davis’in draft’ta 1 numara seçileceğine dair bir görüş birliği vardı. Bir önceki sezon ortasında NBA tarafından NFL takımı New Orleans Saints’in sahibi Tom Benson’a satılan New Orleans Hornets, yeniden yapılanma peşindeydi. Anthony Davis onların aradığı oyuncu olacaktı.
LONDRA MACERASI
Davis draft’tan sonra bir tane profesyonel basketbol maçı oynamadan 2012 Londra Olimpiyatları’nda yer alacak Dream Team’e seçildi. Kobe, Lebron, Wade, Melo gibi isimlerin olduğu takımda görevi belliydi: Kolejli çocuk olarak su taşıyıp havlu sallamak! Yine de 19 yaşında basketbol tarihinin en büyük birkaç oyuncusuyla bir arada bulunmak Davis için inanılmaz bir deneyimdi, bunu mümkün olduğunca iyi değerlendirmeye çalıştı. Özellikle antrenmanlarda yeteneğini gösterdikçe kaşar abilerinden gördüğü saygı da arttı. En çok etkilediği isim ise Kobe Bryant’tı. Lise takımındaki guard’ların yeteneksizliği yüzünden topu getirme görevi kendisine verilen Davis’in bu kadar uzun bir oyuncu olup bu kadar temiz bir driplinge sahip olması Kobe’nin dikkatini çekmişti. Bazı antrenmanların sonrasında onu yanına çağırıyor; hem ayak hareketleri, hem de top kontrolü hakkında bire bir uygulamalı dersler veriyordu. Davis bu derslerden pekiyi aldığını herkese gösterecekti.
NBA GÜNLERİ BAŞLIYOR
Davis ilk sezonunda beklentilerin biraz altında kalırken, bunun nedeni kamuoyunun beklentisinin çok yüksek olmasıydı. New Orleans GM’i Dell Demps ve koç Monty Williams, bu beklentinin Davis’in psikolojisini olumsuz etkileyebileceğini düşünmüş ve ilk senesinde ona biraz daha sınırlı bir rol çizmişti. Bundan dolayı yılın en iyi çaylağı ödülünü Damian Lillard’a kaptıran Davis, bu konunun üzerinde çok durmadı. Ona göre daha iyi bir oyuncu olmak her zaman daha önemliydi. Özellikle başa baş giden maç sonlarında Davis’i genelde kenarda tutmayı tercih eden ikili, bununla birlikte takımı Davis’in etrafında yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştı. O sezon Ryan Anderson’la imzalandı; bir sene sonra ise “genç ama tecrübeli” iki ismi takıma kazandırdılar. All-Star seçilmiş Jrue Holiday, draft gecesi iki adet ilk tur hakkı karşılığı New Orleans’ın yolunu tutarken; Tyreke Evans da free agent’tan imzalanıyordu. New Orleans Hornets ise o sene bir ‘’imaj’’ değişimine gitti. Takımın adı Pelicans’a dönüşürken, renkleri de yeşil-beyaz tonlardan, altın-gece mavisi tonlara evrilmişti. Anthony Davis de bu değişimden nasibini alacaktı. Takımdaki ikinci senesiyle birlikte takımın yıldızı
Anthony Davis
konumunu pekiştiren Davis, imajı ile ilgili profesyonel adımlar atacak; meşhur kaşlarının ve “Unibrow” lakabının marka haklarını alacaktı. Ayrıca dişlerini de yaptıran Davis, NBA’in yeni yıldızı olmaya hazırdı. Fakat sezona girildiğinde takımın henüz hazır olmadığı anlaşıldı. HolidayEvans-Gordon arasında topun paylaşılması noktasında problemler vardı, Monty Williams bunu çözmek için Evans’ı bench’ten getirmeyi denedi. Sezonun yirminci maçına gelindiğinde takım 10 galibiyet ve 10 mağlubiyet almış, en azından iyi bir yolda gibi gözüküyordu. Fakat 2 maç sonra, bir sezon önce kız arkadaşı intihar eden ve bunun etkilerini yeni yeni üzerinden atıp sezona müthiş bir başlangıç yapan Ryan Anderson, Boston’la oynanan bir maç esnasında yere düşerken kafasını Gerald Wallace’ın kalçasına çarpıyor, boyun travması nedeniyle sezonu kapatıyordu. Bir 10 maç sonra bu sefer Jrue Holiday stres kırığı nedeniyle sezonu kapatmak zorunda kaldı. Davis tüm bu şanssızlıklar içerisinde elinden geleni yapmaya çalışıyor, sezon içerisinde sakatladığı omzunun acısıyla bile maçlara çıkmaya devam ediyordu. Çaylak yılındaki “savunmacı uzun” imajını silmiş; artık hem hücum, hem de savunmada komple bir oyuncuya dönüşmüştü. Pota altında zaten canavar gibiydi; havaya atılan her topu hücumdaysa smaçlıyor, savunmadaysa yere indiriyordu. Davis’in bu gelişimi Adam Silver’ın
da gözünden kaçmamıştı. New Orleans’ta düzenlenen 2014 All-Star maçında sakatlığı nedeniyle oynayamayacak olan Kobe Bryant’ın yerine onu kadroya aldı. Davis, ilk All-Star macerasından ev sahipliği görevini de üstleniyor; medya tarafından da çok seviliyordu.
DÜNYA ŞAMPİYONASI VE “LİDER”
New Orleans yine play-off’a kalamamıştı ama Davis için o yaz başka bir görev vardı. İki sene önce “şeker çocuk” kontenjanından katıldığı ABD Milli Takımı’nı İspanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda altın madalyaya taşıyacak temel isimlerden biri olarak seçilmişti. Normalde her oyuncu için Rüya Takım’da oynamak bir rüya gibidir ama o yaz Paul George’un başına gelen talihsiz sakatlık, teknik ekip dâhil bütün oyuncuları derinden etkiledi. Kevin Durant, Kevin Love ve Blake Griffin sakatlıklarını öne sürerek takımdan çekilirken, Durant daha sonra yaptığı bir açıklamada George’un sakatlığının kendisini psikolojik olarak çok etkilediğini söyleyecekti. Böyle bir ortamda Davis takımın temel parçalarından biri olarak ön plana çıktı. Belki isimler o gün için 2012 kadrosu kadar ihtişamlı değildi ama ABD makine gibi önüne geleni parçalayarak şampiyonluğa ulaştı.
Anthony Davis
Anthony Davis
YENİ SEZON, YENİ UMUTLAR
Davis şampiyonluk maçından sadece 48 saat sonra New Orleans Pelicans’ın antrenman tesislerindeydi. Onun için en iyi dinlenme şekli yine çalışmaktı. Davis bu yaz özellikle orta mesafe şut çalıştı ve ciddi oranda vücuduna kas ekledi. Çalışmalarının da karşılığını alacaktı. Dell Demps de bir yandan takımın başarıya ulaşması konusunda ne kadar istekli olduğunu Davis’e gösterecek hamleler yapıyordu. Houston’ın elden çıkarmaya çalıştığı Ömer Aşık’ı birinci tur hakkı karşılığı takıma kazandıran Demps, Davis’in yanına NBA’in en iyi savunmacı uzunlarından birini ekliyordu. Davis sezona müthiş bir giriş yaptı; özellikle San Antonio deplasmanında takıma son saniyede maçı kazandıran basketi atması tüm gözlerin New Orleans’a çevrilmesini sağladı. Yine de NBA’de bu sezon hâkim olan Curry vs Harden tartışması ve sonradan eklenen Westbrook manyaklığı, Davis’in yaptığı inanılmaz işlerin arka planda kalmasına yol açıyordu. Öyle ki,
kasım ayında 43 sayı atarak kariyer rekoru kırdığı deplasmandaki Utah maçı New Orleans’taki televizyon kanallarında bile yayınlanmamıştı. Kariyer rekoru sonrası aldığı mesajlardan bunalan Davis tüm akrabalarını ve arkadaşlarını ertesi gün evinde toplayıp onlara League Pass’ten maçın tekrarını izletmişti. Davis’in bu sezon en çok etkileyen özelliği ise inanılmaz bir orta mesafe şutörüne dönüşmüş olması. Bir sezon önce, sezon genelinde orta mesafeden %36’yla 77 isabet bulan Davis, bu sezon ise %42 ile oynayarak 112 isabet bulmuş durumda. Daha da etkileyici olan; bu şutların bir çoğunun tek dripling üstünden geliyor olması. Kolları inanılmaz uzun olan Davis’in KobeNowitzki karışımı attığı tek dripling sonrası kaldırdığı şutu NBA’de bloklayacak tek insan muhtemelen yine Davis’in kendisi! Sezon içi yapılan Quincy Pondexter ve Norris Cole eklemeleriyle New Orleans Pelicans artık ciddi bir play-off adayı konumuna gelmiş durumda. Belki Kevin Durant geri döndükten sonra sekizinci sırayı Oklahoma City Thunder’a kaptıracaklar ancak lisede oynarken yeterince gayret etmedikleri için takım arkadaşlarına saldıracak kadar basketbol delisi olan Davis’in basketbolun yeni “tanrısı” olacağına dair kimsenin şüphesi yok. MAYIS 2011/ TopGear.com.TR / 77
BAY HiÇ KiMSE Savunulması Michael Jordan’dan bile daha zor bir oyuncuydu ama onu sokakta gören kimse tanımıyordu. John Stockton’ın mütevazı kariyerine kısa bir bakış attık… YAZI: Batuhan Karcı
John Stockton
YAZI: can hasgรถr
John Stockton
Efsanevi Dream Team
kadrosu, 1992 Olimpiyatları için Barselona’ya gittiğinde inanılmaz bir ilgiyle karşılaşmıştı. Öyle ki, rakipleri arasında bile kendileriyle fotoğraf çektirmek isteyenler oluyordu. Ancak bu ilgiden nasibini almayan bir oyuncu vardı. Takım arkadaşları otobüste oturmak zorunda kalırken John Stockton, La Rambla’da rahatça gezebiliyordu. NBA’in o dönemler o kadar globalleşmediğini düşünürsek İspanyolların onu tanımaması o kadar da saçma değildi. Globalleşme bir tarafa Amerikalılar arasında bile o denli popüler değildi. Üzerinde Dream Team’deki oyuncuların fotoğrafları basılı olan tişörtle dolaşan Amerikalı bir kadın bile Stockton’ın küçük çocuğu ona “Aaa, bu tişörtün üzerinde babam’ın fotoğrafı var” diyene kadar onu tanımamıştı Bu anı biraz da Stockton’ın kariyerinin özeti gibiydi. Stockton için ayakkabı firmaları birbirleriyle yarışmadı, Gatorade kendisi için “John gibi ol” diye jingle yapmadı, muhabirler onla özel röportaj yapabilmek için birbirlerini ezmedi… O hep sahne arkasında kaldı ve böyle olmasını istedi. Ve hepsinin sonunda kendi vatandaşları tarafından bile tanınmasa da tarihin en iyi basketbolcularının bulunduğu bir resimde hakkıyla yer aldı.
Jazz radarına giriyor
Kariyerinin zirvesine yaklaşırken bile tanınma sorunları yaşayan Stockton kolej kariyerinde basketbolla ilgilenenlerin bile ismini çok iyi bildiği bir oyuncu değildi. Gonzaga’daki son sezonu olan 1983-84 sezonunu 20.9 sayı ve 7.2 asist ortalamalarıyla bitiren Stockton, o zamanlar sadece üniversiteli oyunculardan seçilen milli 74 kişi arasından son 20 kişilik kadroya kalmayı başardı ancak son 4 kişilik elemeyi geçemeyip 1984 Olimpiyatları’na katılma şansını kaybetti. Stockton, Los Angeles biletini kaçırmış olsa da kamp döneminde kazandığı bir şey vardı: Utah Jazz yetkililerinin ilgisi… Birkaç ay sonra yapılan; Michael Jordan, Hakeem Olajuwon ve Charles Barkley gibi isimlerin bulunduğu, tarihin en iyilerinden biri olarak gösterilen 1984 NBA Draftı’nda Utah Jazz tarafından 16’ncı sıradan seçildi. İsmi açıklandığında Salt Palace’ta (Jazz’in Delta Center’dan önceki salonu) draft’ı takip eden ve takımlarının George Carlin, Richard Pryor veya BYU’lu Devin Durrant’i seçmesini bekleyen 2 bin Jazz taraftarından çıt bile çıkmadı. Muhtemelen hiçbiri bu ismi daha önce duymamıştı! Stockton takıma yedek oyun kurucu olarak alınmıştı, keza ilk 5
başlayan Rickey Green maç başına 13.2 sayı, 9.2 asist ve 2.7 top çalma ile fazlasıyla yeterli bir performans sergiliyordu. Jazz koçu/genel menajeri Frank Layden, Stockton’ı Green’in veliahdı olarak görmüştü ancak bunun için Stockton’ın önce NBA’e ısınması gerecekti. 23 yaşındaki çaylak oyun kurucu, 1984-85 sezonunu 5.6 sayı, 5.1 asist ve 1.3 top çalma ortalamalarıyla kapatırken Utah Jazz sezonu altıncı sırada bitirip play-off’lara kalmaya hak kazanıyordu. Play-off’lara kalmak Stockton’ın takımda geçirdiği 19 sene boyunca Jazz taraftarının alıştığı bir şey olacaktı, keza kendisi takımdaki her sezonunda play-off’ları gördü. Jazz, Batı Konferansı yarı finalinde Nuggets’a 4-1’le elendi ancak 1985 sınıfı, takımın önümüzdeki 20 yılını değiştirecekti. Draftta 13’üncü sıradan Karl Malone’u seçen Frank Layden bunu o sırada tahmin ediyor muydu bilemeyiz ama kendisi NBA tarihinin en iyi ikililerinden birisini oluşmasına sebep olmuştu.
“Onu idol olarak görüyorum”
1985-86 ve 86-87 sezonları Stockton için lige ısınma yılları olmuştu. Çoğunlukla bench’ten oyuna giren Stock maç başına sayı ortalamasını 7.9, asist ortalamasını 8.2 ve top çalma ortalamasını 2.2’ye çıkarmıştı. Bu sırada Malone da ne kadar özel bir oyuncu olacağının sinyallerini vermeye başlamış ve maç başına 20 sayı 10 ribaund yapan bir uzun olmuştu. Bu noktada Stockton’ın oyun stilinden biraz bahsetmek lazım. 1.85 metre boyundaki beyaz oyun kurucu önyargısal olarak pozisyonu için yetersiz durmasına rağmen zekâsı sayesinde 5 kere NBA’in en iyi ikinci savunma takımına seçilecek kadar iyi bir savunmacıydı. Hücumda ise genel olarak Malone ile beraber pick&roll hücumunu benimseyen Stockton, çok fazla kullanmasa da iyi bir duş şuta sahipti. Kendisi gibi NBA tarihinin en iyi oyun kurucularından biri olarak gösterilen Gary Payton, Stockton’ın oyununu şöyle özetliyordu: “Bana göre Stockton’ı tutmak Michael Jordan’ı tutmaktan daha zordu. Bizim kadar atletik olmasa da bizden daha zekiydi. Maç içinde ne yapacağını bilirdik ancak yine de perdelemelerine takılıp sinirlenirdik. Maç sonunda istatistik kağıdında 15 asist ve 4
John Stockton
John Stockton
“ 1 987-88 sezonu Stockton İçİn bİr dönüm noktası oldu. 3 yıllık bİr ısınma dönemİ sonunda İlk 5’e yerleşmeye hak kazanmıştı.
top çalma olurdu. Bu onun stiliydi ve ben onu idol olarak görüyordum.” Payton biraz abartmış olsa da Stockton’ın oyun zekâsı ve saf yeteneği ile birleştirdiği sert oyunu ile döneminde NBA’in en tehlikeli oyuncularından biri olduğu kesin. 1987-88 sezonu Stockton için bir dönüm noktası oldu. 3 yıllık bir ısınma dönemi sonunda ilk 5’e yerleşmeye hak kazanmıştı. Stockton da bu güvenin boşa olmadığını o sezon maç başına 13.8 asist yapıp kariyerinde sahip olacağı 9 asist krallığının ilkini alarak ve en iyi ikinci beşe seçilerek gösterdi. İlk defa All-Star olan ve NBA’in en iyi ikinci takımına seçilen Malone’un yanında Thurl Bailey ve Mark Eaton gibi isimlerle tehlikeli bir play-off takımı olan Jazz, konferans yarı finalinde son şampiyon Lakers’a 4-3
kaybediyordu. Kısa vadede kaybetmiş olsalar da takımın gösterdiği gelişim umut vericiydi. Sezon sonu lige yeni katılan Charlotte Hornets expansion draft’ta (lige yeni katılan takımların mevcut takımların korumadığı oyuncuları seçerek kadro kurması) Rickey Green’i kadrosuna katıyor ve bir anlamda Stockton’ın yerini sağlamlaştırıyordu. Jazz yönetimi Green’i draft’ta seçilmekten korumayarak Stockton’a olan güvenini göstermişti.Aralık 1988’de Jerry Sloan takımın başına koç olarak gelince puzzle’ın son parçası tamamlanıyor ve Jazz’in yükselme dönemi başlıyordu. Sonraki 8 sezonun hepsinde play-off’a kalan ve 3 kere konferans finali oynayan Jazz, NBA’in saygı duyulan takımlarından biri haline gelmişti. Bu süreçte artık bir yıldız haline gelen
Malone, NBA’in en iyi beşine ismini kazırken Stockton da üst üste 8 kere asist krallığında zirveye oturuyor ve 5 kere NBA’in en iyi ikinci beşi, 1 kere de en iyi üçüncü beşine seçiliyordu. 84 yılında Los Angeles Olimpiyatları’na gidemeyen ikili, 92’de Barselona’ya giden efsane takımın bir parçası oluyor; 93 All Star’ının ortak MVP’si seçiliyor ve 96’da da resmi olarak NBA tarihinin en iyi 50 oyuncusu arasına giriyorlardı. 1995 yılında ise Stockton, Magic Johnson’ı geçerek NBA tarihinin en çok asist yapan oyuncusu oluyordu.
Jordan laneti!
1996-98 yılları Jazz tarihinin en başarılı yılları oluyordu. Stockton ve Malone ikilisine Jeff Hornacek gibi mükemmel bir tamamlayıcı ekleyen Jazz, geçmiş yıllarda altında kaldığı beklentileri bu sefer karşılamayı hedefliyordu. Malone’un MVP seçildiği 96-97 sezonunda takım 64-18’lik bir derece ile ilk defa Batı Konferansı’nı birinci bitiriyor, play-off’larda ise sırayla iki Los Angeles takımını geçtikten sonra Rockets engelini altıncı maçta Stockton’ın son saniye üçlüğüyle aşıp NBA finallerine kalmaya hak kazanıyordu. Finalde Jordan’ın Bulls’uyla karşılaşan Jazz, Malone’un standardının altında kalan performansı sonrası 4-2 kaybediyordu. 97-98 sezonu da benzer bir senaryoda geçiyor, ligi en iyi dereceyle bitiren Jazz play-off’larda Rockets, Spurs ve Lakers’ı geçip finalde yine Bulls ile karşılaşıyordu. Altıncı maçta Jordan’ın efsanevi son şutu sonrası 4-2 ile kaybeden Jazz’de Malone ve Stockton yüzük için son şanslarına veda ediyor ve Jordan yüzünden şampiyonluk kazanamayan oyuncular listesine ekleniyorlardı. 98’deki hezimetten sonra Utah’ta Malone’un 99’da MVP olması dışında kayda değer bir gelişme yaşanmadı. Artık 30’larının sonlarına yaklaşan StocktonMalone ikilisinin önderliğinde Jazz, 2003’e kadar geçen 5 sezonu da %50 galibiyet oranı üzerinde play-off yaparak tamamlasa da en fazla konferans yarı finalini görebildi. 2002-03 sezonunun sonunda artık 41 yaşında olan Stockton emeklilik kararını açıkladı. Spokane’den çıkan ve Gonzaga’da oynarken neredeyse kimsenin tanımadığı beyaz çocuk 10 kez All-Star seçilerek, 11 kere NBA’in en iyi takımlarında yer alarak ve NBA tarihinin en çok asist yapan ve top çalan oyuncusu olarak kariyerini noktalıyordu.
John Stockton
SALLADI AMA
CSKA Moskova - Anadolu Efes
YIKAMADI Anadolu Efes, Rusya deplasmanında güçlü rakibi CSKA Moskova’yı maçın son anına kadar zorlasa da Fenerbahçe Ülker’in yaptığını tekrarlayamadı
YAZI: Alİ KonavİC
CSKA Moskova - Anadolu Efes
G
ruptaki en tehlikeli rakibi Laboral, Nizhny deplasmanında kazanabileceği bir maçta kötü bir son periyot sonrası mağlup olunca CSKA deplasmanının yükü bir nebze hafiflemişti Anadolu Efes için. Bu durum parkeye de yansıdı; ilk periyotta hücumda yağ gibi akan bir takım vardı sahada. Sürekli doğru şutu seçen, iyi top çeviren ve biraz da şansı yaver giden Efes ilk periyotta 27 sayı bularak “Maçı bırakmaya niyetim yok” dedi. Fakat CSKA’yı sadece atarak yenmek mümkün değildi.
Efes yine durduramadı
İlk periyotu 27 sayı atarak önde geçen temsilcimizin bu şekilde maçı kazanamayacağını herkes biliyordu. Bu noktada savunmanın devreye girmesini bekledik fakat bu beklentimiz maç boyunca
gerçekleşmedi. Her periyotta 20 üstü sayı yendi ve Malaga deplasmanından sonra Rusya’da da dağınık bir görüntü sergilendi. Özellikle ikinci periyot ibrenin CSKA’ya döndüğü süreçti. CSKA o 10 dakikalık bölümde gerçekten iyi savunma yapıp Anadolu Efes’in hücum organizasyonunu tamamen bozdu. Sezon başı planlamasına baktığımızda, takımın sıkışan oyunu açmak için birinci opsiyonu Matt Janning denilebilir ancak Janning yaklaşık 2 aydır çok formsuz. Özellikle son maçlarda fiziksel düşüşü de dikkat çekici boyuta ulaştı. Sadece yay gerisinde şut kovalayan bir oyuncuya sahip olunca hücum hareketliliği elbette bundan olumsuz etkileniyor. Zaten bunu gören Ivkovic, ikinci yarıda Janning’e pek de fazla süre vermeyip Draper faul problemine girene kadar Heurtel-Draper ikilisini kullandı. Onların parkede bulunduğu anlarda hücum hareketliliği yine iyi seviyeye çıkan Efes, skor
“Takımın sıkışan oyunu açmak için birinci opsiyonu Matt Janning denilebilir ancak Janning yaklaşık 2 aydır çok formsuz.”
gücünü sahaya yansıttı. Özellikle Draper’a ayrı bir parantez açmak gerek. Geldiği günden bu yana önce savunmada, sonra hücumda ve sürpriz bir biçimde üçlük çizgisinin gerisinden çok etkili oluyor. Ivkovic’in oyun karakterini en iyi kavrayan isimlerin başında, Heurtel ile beraber sık sık kullanılmasında kesinlikle fayda var. Zaten onun sorumluluk aldığı bölümde Efes oyuna yeniden ortak oldu.
İlk beşin oyun aklı
Draper ve Krstic önderliğinde ikinci yarıda CSKA’ya diş gösteren Anadolu Efes, yay gerisinden çok kötü bir maç (%30) çıkarmasaydı tıpkı Fenerbahçe Ülker gibi Moskova deplasmanından galibiyetle dönebilirdi. Bu arada Dario Saric de oldukça iyi bir maç çıkarttı. Sayı ve ribaund katkısı kadar, sahip olduğu oyun bilgisi ve spacing’e sağladığı katkı ile takım için çok değerli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Draper, Heurtel, Perperoglou, Saric, Krstic beşinin oyun aklı ve akıcılığı gerçekten çok yüksek. Fakat
CSKA Moskova - Anadolu Efes
Lasme, Cedi ve Janning gibi oyuncuların daha ciddi katkı vermeleri elzem. Aksi takdirde lacivert-beyazlıların nefesi yetmeyebiliyor ve oldukça iyi mücadele etse de galibiyete ulaşamayabiliyor.
CSKA cephesi
Maça kısaca CSKA cephesinden bakmak gerekirse; iç saha oyunlarının çok iç açıcı olduğunu söylemek mümkün değil. Malaga dışında TOP 16’daki tüm iç saha maçlarında büyük git-geller yaşadılar ve nitekim Fenerbahçe Ülker’e de mağlup oldular. Takımın sahip olduğu kadro kalitesi herkesin malumu. Milos Teodosic bana kalırsa halihazırda Avrupa’nın en iyi oyun kurucusu; ki bu durum 2014 Dünya Şampiyonası’ndan beri böyle. Fakat Aaron Jackson, Markoishvili ve şaşırtıcı ama Khryapa’nın takıma hiçbir katkısı olmadı. Bu açıdan bakıldığında CSKA’nın da Efes ile
aynı dertten muzdarip olduğunu söyleyebiliriz. Koç Itoudis henüz çok dominant bir takım yaratabilmiş değil. İlk 2 dışında kalır ve Barcelona veya Real Madrid ile eşleşirlerse Final Four yolunu kapalı görüyorum. Yeniden Anadolu Efes’e dönelim… Önümüzdeki hafta oynanacak Nizhny maçı çok kritik. Nizhny bu grupta şu ana kadar yaptıklarıyla zaten ne kadar tehlikeli bir takım olduğunu ortaya koydu. Gal Mekel’in de katılımıyla ön alan patlayıcılığı olarak özel bir güce sahip oldular. Heurtel merkezli bir yayı savunma problemi yaşanırsa, Nizhny yüksek üç sayı yüzdesiyle canımızı yakabilir. Ancak umuyorum ki iç saha maçlarını kayıpsız atlatır ve deplasmanda alınacak bir galibiyetle yola devam edilir. Çeyrek finalde rakip Real Madrid bile olsa bu koç ve kadronun söyleyecek bir sözü mutlaka olacak.
Galatasaray LH - Kızılyıldız
DENEME SüR Euroleague’e havlu atan Galatasaray Liv Hospital, evinde Kızılyıldız’a farklı mağlup oldu. Peki gelecek için nasıl sinyaller verdi? YAZI: Can Asena
RECiNE HOŞ GELDİNİZ!
Galatasaray LH - Kızılyıldız
P
azartesi 6 kişilik rotasyonla beklenmedik ve takdire şayan bir derbi zaferi kazanan Galatasaray LH gerçekçi bir iddiasının kalmadığı Euroleague’de Perşembe akşamı aynı mücadeleyi sergileyemedi ve deplasmanda mağlup ettiği Kızılyıldız’a evinde farklı mağlup oldu. Sarı-kırmızılı ekibin, grubun henüz başlangıç aşamasında, son derece ateşli bir atmosferde mağlup ettiği rakibinden evinde en ufak bir direnç gösteremeden aldığı ağır yenilgi Galatasaray’ın sezonunun nereden nereye geldiğinin acı bir göstergesi oldu.
yapmak çok kolay değil. Bu sebeple daha çok bu maçtan yola çıkarak Galatasaray’ın sezonunun kalanı için neler söyleyebiliriz, buna yoğunlaşmaya çalışacağım. Carlos Arroyo’nun gidişiyle birlikte oluşan en önemli soru şu: Oyun kurucu pozisyonunu nasıl idare edecekler? Fenerbahçe Ülker karşısında bu konuda bir hayli iyi bir sınav veren Sinan Güler sakatlığı sebebiyle Kızılyıldız karşısında sadece 9 dakika forma giydi. 1 numaralı alternatif olan Ender ise sakatlığı sebebiyle yine sahaya çıkamadı.Bu koşullarda genç Nikolov aldığı 19 dakika süre ile bu yükü üstlenen isimlerden biriydi. Gerek genç milli takımlardaki performansı, gerekse Türkiye Basketbol Federasyonu ile yıllardır süren sıkıntılar Nikolov’dan dengesiz performans sebebiyle bir türlü sahneye çıkamaması Maçın en başından itibaren fark gittikçe açıldığı dolayısıyla kendisinden beklentiler oldukça için bu karşılaşma özelinde değerlendirme büyük. Kızılyıldız karşısında çizdiği görüntü ise
“Carlos Arroyo’nun gidişiyle birlikte oluşan en önemli soru şu: Oyun kurucu pozisyonunu nasıl idare edecekler?
biraz karışıktı açıkçası. Saha görüşü ve şut stili umut verirken, Ergin Ataman’ın da maç içerisinde uyardığı üzere zaman zaman driplingi erken kesmesi ve bunun sonucunda da oyunu sıkıştırması can sıkıcıydı. Son çeyrekte soktuğu şutlardan sonra kendine güveninin gelmesiyle birlikte problemli yanları konusunda daha olumlu bir görüntü çizdiğini de söylemek lazım. Ancak ligde forma giyme şansını bulamadığı için kendini geliştirmesi çok da kolay gözükmüyor. Öncelik Young olmalı Maçta umut veren bir başka isim geldiğinden beri olduğu gibi Patrick Young’dı. 10 sayı, 5 ribaund ve 2 blok ile oynayan genç pivotu takımda tutmak Galatasaray’ın yazın en önemli ve gerçekleştirmesi zor hedeflerinden biri olacak. Litvanyalı oyuncu Martynas Pocius ise geldiğinden beri olduğu üzere bu maçta da hayal kırıklığı yarattı. Guard yokluğunda zaman zaman topla oynama görevlerini üstlenmeye çalıştı ancak 4 top kaybı ile bunu eline yüzüne bulaştırdığı söylenebilir. Sezon sonu gönderilecek isimlerin başında gelmesi kuvvetle muhtemel. Top 16’da hiçbir iddiası kalmayan Galatasaray Liv Hospital’da Ergin Ataman, artık gerçek hedeflerinin lig olduğunu açıkladı. Bu doğrultuda kalan 4 maçta bu tür denemeler yapmaya devam edecek. Tabii biz de sarıkırmızılıların karşılaşmalarını bu gözle değerlendireceğiz.
Galatasaray LH - K覺z覺ly覺ld覺z
EuroLeague / E Grubu
Barcelona: 89 Maccabi: 71 Evinde ağırladığı İsrail temsilcisini farklı geçen Barcelona, grupta ikinci sıraya yükseldi
K
atalanlar, özellikle ilk yarıdaki etkili oyunlarıyla maçı kazanmayı başardı. 10’uncu maçında 7’nci galibiyetini alan Barcelona’da Ante Tomic 16 sayı ve 12 ribaundluk performansıyla maçın en etkili ismi olurken Justin Doellman da attığı 13 sayıyla takımının en skorer ikinci ismiydi.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Özellikle savunmada çok iyiydik. Üçlük yüzdemiz biraz kötüydü ama genel olarak iyi oynadığımızı düşünüyorum. İkinciliğe yükseldik ancak işimiz henüz bitmedi.” Xavi Pascual, Barcelona “Kazanmak istiyorsak çok iyi savunma yapmamız gerektiğini biliyorduk ancak özellikle ilk yarıda istediğimiz hiçbir şeyi sahada uygulayamadık. İkinci devre geri gelmeye çalıştık ama başaramadık.” Guy Goodes, Maccabi Tel Aviv
EuroLeague / E Grubu
Real Madrid: 93 Alba Berlin: 62 Alman rakibini zorlanmadan geçen Real, play-off’a kalmayı garantileyen ilk takım oldu
İ
spanyol temsilcisi, ikinci yarıdaki etkili savunması ve bunun sonucunda kaptığı toplar sayesinde bulduğu kolay basketlerle rahat bir galibiyet aldı. Ev sahibi ekipte beş oyuncu çift haneli sayılara ulaşırken, 13 sayı kaydeden Jaycee Carroll, takımının en skorer ismi oldu. McLean, Hammonds ve Radosevic’ten yoksun sahaya çıkan ve 4’üncü mağlubiyetini alan konuk ekipte ise Redding 14, King de 10 sayıyla oynadı.
KOÇLAR NE DEDİ?
“İkinci çeyrek hariç çok iyi oynadığımız bir maçtı. Devre arasında gerekli konuşmaları yaptık ve ikinci yarıda savunmamızı sertleştirip kolay bir galibiyet aldık.” Pablo Laso, Real Madrid “Söyleyecek fazla bir şey yok. Zaten takımımdan beklentilerim yüksek değildi. İlk beşten çok önemli oyuncularımız yoktu ve bu tür durumlarda Real Madrid gibi takımlara karşı oynamak çok zordur.” Sasa Obradovic, Alba Berlin
EuroLeague / E Grubu
Zalgiris: 76 Panathinaikos: 70 Yunan rakibini Cherry’nin etkili oyunuyla alt etmeyi başaran Litvanya ekibi, grubunda beşinci sıraya yükseldi
Z
algiris üçüncü çeyrekte farkı 14 sayıya kadar çıkarsa da, Pappas’ın ateşlediği konuk ekip maçtan kopmadı. Son çeyrekte Milaknis’in attığı üst üste üçlükler galibiyeti ev sahibine getirdi. Zalgiris’te Cherry’nin 18 sayısı geceye damgasını vururken, ona 14 sayıyla Jankunas eşlik etti. Beşinci mağlubiyetini alan Pana’da ise Pappas’ın 21 sayılık performansı, Yunan temsilcisinin galibiyeti için yeterli olmadı.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Maçın kritik anlarında savunmamızla fark yarattık. İkinci yarı üçlük sokmaya başlayınca farkı kapattılar ama savunma dozajını artırınca kazanan taraf biz olduk.” Gintaras Krapikas, Zalgiris Kaunas “Bizden daha iyi ve hırslı oynadılar, rakibimizi kutluyorum. Maç öncesi planlarımızı sahaya yansıtamadık. Hatta bu sezonun en kötü ilk devrelerinden birini oynadığımızı düşünüyorum.” Dusko Ivanovic, Panathinaikos
EuroLeague / F Grubu
Olympiakos: 64 FB Ülker: 73 Olympiakos’u deplasmanda geçen sarı-lacivertliler, bu sezon şampiyonluk için ne kadar iddialı olduğunu herkese gösterdi
Ü
st üste yedinci, deplasmanda ise dokuzuncu galibiyetini alan temsilcimizde geceye damgasını vuran isim, attığı 24 sayıyla ABD’li skorer Goudelock oldu. Burada elde ettiği 9 sayılık fark, satılacivertlilerin ikili averajda Yunan ekibine üstünlük sağladığı anlamına da geliyordu. Fenerbahçe Ülker’i Olympiakos ve CSKA Moskova ile birlikte grubun zirvesine çıkaran maçın bir diğer etkili oyuncusu, 16 sayı ve 9 ribaundla oynayan Bjelica’ydı. TOP 16’daki ikinci yenilgisini alan ev sahibi ekipte ise en skorer isim, 14 sayıyla oynayan Lafayette’ti. Dunston’ın 12, Printezis’in de 11 sayıyı galibiyet için yeterli olmazken, yıldız oyuncu Spanoulis de takımı adına 10 asist üretti.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Fenerbahçe Ülker’in ne kadar tempolu bir ekip olduğunu biliyorduk ve bu gece bunu gördük. Özellikle savunmada yaptığımız her hamleye cevap verdiler. Böyle olunca galibiyeti de hak ettiler.” Giannis Sfairopoulos, Olympiakos “Olympiakos bu ligin en iyi savunma yapan takımı. Topa yaptıkları baskıyla rakiplerin dengesini bozuyorlar. Biz de buna önlem alıp topu iyi dolaştırdık ve savunmamız da etkili olunca kazanmasını bildik.” Zeljko Obradovic, Fenerbahçe Ülker
EuroLeague / F Grubu
Nizhny: 89 Laboral: 85
Rus ekibi, baştan sona heyecan kasırgası şeklinde geçen maçta Bask rakibini zor da olsa geçmeyi başardı
M
açın ilk 37 dakikasında öne bile geçemeyen Nizhny, karşılaşmanın son bölümünü iyi oynayınca galibiyet hanesine bir yenisini daha yazdırdı. Rus ekibini zafere taşıyan isimler; 22 sayı ve 10 ribaundla oynayan Thompkins, bench’ten gelip 20 sayılık katkı yapan Mekel ve 14 sayısını 9 asistle süsleyen Rochestie oldu. Konuk ekip adına gecenin en etkili oyuncusu ise 21 sayı atan Bertans oldu. Ona Causeur 13, Shengelia ve Mike James 11’er, Adams da 10 sayıyla eşlik etti.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Maçı kazanmamızda üç önemli faktör vardı: Sabır, disiplin ve şans. Oynadığımız hiçbir maçın favorisi değiliz; bu yüzden sahada olduğumuz her andan keyif almaya çalışıyoruz.” Ainars Bagatskis, Nizhny Novgorod “Her zaman sahaya yansıttığımız agresiflikten uzak olunca maçı kaybettik. Maçın büyük bölümünde önde olmamıza rağmen soğukkanlılığımızı koruyamayınca yenilgi kaçınılmaz oldu.” Ibon Navarro, Laboral Kutxa
EuroLeague / F Grubu
EA Milano: 90 U. Malaga: 86 Top 16’daki ilk iç saha galibiyetini alan EA Milano, sönmeye yüz tutmuş play-off umutlarını yeniden alevlendirdi
M
ilano ekibi, karşılaşma öncesi eski oyuncuları ve koçları Mike D’Antoni’nin 8 numaralı formasını emekliye ayırdı. Ayrıca Caleb Green de ikinci çeyreğin başında attığı üçlükle Euroleague tarihinin 5.000’inci sayısına imza attı. Top 16’daki üçüncü galibiyetini alan ev sahibini zafere taşıyan isim, 23 sayıyla oynayan Gentile oldu. Grupta son sıraya demir atan İspanyol temsilcisinde ise 22 sayı kaydeden Green kariyer rekorunu kırdı.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Bizim için çok önemli bir galibiyetti. Evimizde çok maç kaybedince oyuncularım hayal kırıklığına uğramıştı ama bu sonuç onları bir hayli rahatlatacaktır.” Luca Banchi, EA Milano “İstatistiklere bakarsak üç periyodu kazanıp sadece birini kaybettiğimizi görüyoruz. Özellikle son çeyreğin kritik anlarında çok basit hatalar yapınca yenilgi de kaçınılmaz oldu.” Joan Plaza, Unicaja Malaga