SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ
FASTBREAK BULUNMAZ HİNT KUMAŞI YENİ MEGALOMANIMIZ WAITERS CURRY’DEN HODRİ MEYDAN!
EUROLEAGUE TOP 16
İKİ TAKIMLA ÇEYREK FİNALDEYİZ
13 - 19 Nisan 2015 / SAYI: 77
HİÇ KİMSE O PARMAĞI GÖRMEK İSTEMEZDİ!
DIKEMBE MUTOMBO
RYAN
BROEKHOFF AVUSTRALYALI OYUNCUYU YAKINDAN TANIMAK İSTİYORSANIZ DOĞRU YERDESİNİZ
SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59
www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin recep@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Tasarım BARAS MEDIA baras76@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Yaşar Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Alican Şengül, Doğuş Arun, Gürhan Ul, Eren Tolga Onur, Can Asena, Batuhan Karcı, Furkan Sümbül Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.
ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ
SLAMDUNKDERGI.COM APPLE STORE’DA
SLAMDUNK DERGİ app store’da . Kendi aplikasyonuyl a da yayında . IPad ve IPhone’unuzl a Türkiye’nin tek onlIne haftalık Basketbol dergisini istediğiniz zaman, istediğiniz her yerde okuyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken app store’dan “Sl amDunk’ı ücretsiz indirip, keyifle okumaya başl amak ...
Bir Hint Asıllımız Eksikti!
Dünyanın her köşesinden millete kucak açan NBA’in artık Hint asıllı bir oyuncusu da var ünyanın tartışmasız en büyük basketbol organizasyonu olan NBA, özellikle son zamanlarda uluslararası birçok oyuncunun hayali (ve bu doğrultuda durağı) oldu. NBA’in yeni konuğu, 2.26 boyu ve 161 kiloluk cüssesi ile Shaquille O’Neal’ın beyaz versiyonu olan Hint asıllı Kanadalı Sim Bhullar. Evet, yanlış duymadınız; NBA’in artık Hint kökenli bir oyuncusu var. New Mexico çıkışlı devin lige ayak basmasına vesile olan takım ise Sacramento Kings. 2014 draft’ına davet bile edilmeyen pota altı oyuncusu, NBA Yaz Ligi’nde Kings forması giymiş, daha sonrasında ise D-League takımlarından Reno Bighorns takımına yollanmıştı. 2 Nisan günü Kings ile 10 günlük bir kontrat imzalayan 22 yaşındaki Hintli, bundan 5 gün sonra Timberwolves maçı ile bir NBA maçında forma giyen ilk Hint asıllı oyuncu olarak tarihe geçti. Bhullar’ın ilk NBA sayıları ise bir gün sonra, Utah Jazz ile oynanan maçın son saniyelerinde geldi ve bir başka tarihi an yaşandı.
D
FastBreak / Hazırlayan: Alican Şengül
Curry vs Rivers
Stephen Curry belki kavgaya karışsa babasını çağırmaz ama iş basketbol olunca aynı şey geçerli değil! ezonun flaş takımı ve normal sezon lideri Golden State Warriors’ın süperstarı, MVP’nin en güçlü adaylarından Stephen Curry geçtiğimiz günlerde ilginç bir demeç verdi. CBS’in ünlü şov yapımcısı Jim Rome, programına görüntülü bağlantı ile katılan Curry’ye fantastik bir soru sordu. Rome’un Curry’ye Clippers-Warriors rekabeti üzerinden eski bir NBA oyuncusu olan babası Dell Curry ile birlikte, Doc-Austin Rivers ikilisine karşı ikiye iki maç yapsalar sonuç ne olurdu sorusuna yıldız basketbolcu şu yanıtı verdi: “Genellikle bire birlerde önce top için atış yapılır ve maça kimin başlayacağına karar verilir. Yani, topu biz alırdık çünkü onlardan çok daha iyi şutörüz. Muhtemelen şut da kaçırmazdık. Sayıyı bulanın oyuna devam ettiği bir oyunda topu bir daha göremezlerdi. Yani 10-0 bizim olurdu.” Umarız baba-oğul Rivers’lar bu meydan okumanın altında kalmaz ve bizlere bu maçı seyrettirir.
S
FastBreak
M
MVP oylamasında oyuncuların daha fazla söz sahibi olmasını isteyenler bir kez daha düşünsün! eçtiğimiz sezon kariyerinin ilk MVP ödülünü kazanan NBA’in süper yıldızı Kevin Durant için bu sezon sakatlıklar ve türlü söylentiler içerisinde geçiyor. Kimi NBA çevrelerince zorlu bir psikolojik süreçten geçtiği iddia edilen yıldız oyuncu, geçtiğimiz ay MVP oylamasında basının oyunculardan daha fazla söz sahibi olmasına sert bir dille sitem etmişti. Sezon ortasında Thunder’a katılan NBA’in “yetenekli ama çok sorunlu” kontenjanından gelen yeni takım arkadaşı Dion Waiters, oyuncuların kendi arasında yılın en iyilerini belirledikleri oylamada bütün kategorilerde kendine oy vererek takım arkadaşı Durant’e adeta oyuncuların neden daha fazla söz sahibi olmamasının gerektiğinin cevabını vermiş oldu. Yeni bir Nick Young olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Dion Waiters’a başarılar diliyoruz!
G
FastBreak
Yeni Megaloman覺m覺z Dion Waiters
Burası Texas Değil…
Indiana’da fazla forma şansı bulamayan Copeland, saha dışında gündeme gelmekten kaçamadı!
eçtiğimiz günlerde bir NBA oyuncusu bıçaklandı, olay esnasında yanında bulunan 2 diğer NBA oyuncusu arkadaşı da polise direnmekten ve olay mahalline zarar vermekten tutuklandı. 1 Nisan şakası gibi ama değil. Indiana Pacers oyuncusu Chris Copeland, aralarında nişanlısı ve diğer 2 NBA oyuncusu Hawks’lı Pero Antic ve Thabo Sefolosha’nın aralarında bulunduğu bir arkadaş grubu ile New York’ta bir gece kulübünde büyük bir olayın başaktörleri oldu. Bir tanığın polis ifadesine göre Copeland ve nişanlısı, kulübün önünde ufak çaplı bir tartışma yaşıyor ve bu esnada bir yabancı şahıs yanlarına gelerek tartışmayı izlemeye koyuluyor. Copeland’in özel bir şey konuştuklarını ve gitmesi gerektiği ikazını yanlış anlayan yabancı, bıçağını çıkararak oyuncuyu karın ve dirsek bölgelerinden bıçaklıyor. Saldırgana müdahale etmeye çalışan nişanlısı da yine saldırgan tarafından yere savruluyor. Polisin ifadesine başvurmak istediği ve bu doğrultuda karakola gitmeye zorladığı Hawks oyuncuları Sefolasha ve Antic, polis tarafından yaka paça götürülüyor. Hatta Sefolasha’nın bu görüntüleri TMZ tarafından yayınlandı. Bıçaklanan Copeland’in durumu iyiye giderken, olay esnasında ayağı kırılan Sefolasha’nın da sezonu kapattığı açıklandı.
G
A n A e e a e u e
FastBreak
Erşan Kuneri mi, Allen Iverson mı?
Allen Iverson’ın parasını nasıl harcadığını merak edenler toplansın! A Clippers’ın 35 yaşındaki veteran forveti Matt Barnes, geçtiğimiz günlerde Sports Illustrated’a konuk olarak NBA kariyeri boyunca karşılaştığı önemli mihenk taşlarını ve ilginç anılarını paylaştı. “Benim için saçma hiçbir şey yoktur” diyen Barnes, Iverson ile birlikte yaptığı spektaküler parti anılarını da paylaştı. “Philadelphia’da geçirdiğim yarım sezon bana çok şey öğretti. Iverson, NBA oyuncularının striptiz kulüplerinde nasıl para harcadıklarını bana gösterdi. Lige yeni girmiştim, daha üstüme başıma bakacak pozisyonum bile yoktu ama Iverson, rutin olarak gece kulüplerine giderdi, müdavimiydi ve her gittiğinde en 30-40 bin dolar harcardı. İşte o zaman NBA oyuncularının parayı nasıl harcadıklarını anladım. Zaten düşününce kendi kendime ‘Bu kadar para ile ne yapabilirim ki?’ diyordum.” NBA’in iyi yanlarını örnek almak böyle bir şey olmalı!
L
FastBreak
Jumbo Mutombo Pota altında yaptığı bloklarla rakiplere geçit vermeyen Dikembe Mutombo, saha dışında her anını insanlara yardım ederek geçiriyordu. O efsane bir basketbolcunun da ötesinde, bir hayırseverdi... YAZI: Furkan sümbül
Dikembe Mutombo
2
015 Hall of Fame listesi açıklandı ve 11 efsane isim, bu büyük onura layık görüldü. Hall of Fame (tam adıyla Naismith Memorial Basketball Hall of Fame) tanımlaması yapmak gerekirse, efsaneleri ölümsüzleştiren bir spor müzesi olduğunu söylemek yeterli olacaktır. İz bırakan oyuncular, koçlar, hakemler ve hatta takımlar bile bu ödüle layık görüldü. 361 Hall of Fame üyesinin içinde David Stern’in de olduğunu belirtelim. Bu ödüle layık görülebilmeniz için faal spor yaşamının üzerinden en az 5 yıl geçmesi gerekmekte. 2015’te ödülü alanlar arasında en çok dikkat çeken isim ise Dikembe Mutombo oldu. Gösterişli kolej kariyeri Tam adı Dikembe Mutombo Mpolondo Mukamba Jean-Jacques Wamutombo olan karakterimiz, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (eski adıyla Zaire) 25 Haziran 1966 tarihinde dünyaya geldi. Cezayir’den sonra Afrika’nın yüzölçümü olarak en büyük ikinci ülkesinde büyüyen Mutombo, büyük ihtimalle 17 yaşına kadar basketbol topunun ne olduğu hakkında bilgi sahibi bile değildi! Ancak uzun boyu ve inanılmaz atletik vücudu ile dikkatleri çekiyordu ve keşfedilmesi de çok uzun sürmedi. USAID programı sayesinde kolej yıllarını Georgetown’da geçiren Mutombo, tıp üzerine bir akademik kariyer geliştirmek istiyordu. Afrika’da yaşadığı dönemde rahatsızlanan annesini 10 dakika uzaklıktaki sağlık kuruluşuna ambulans eksikliğinden dolayı yetiştirememek, hayatını ve dolayısıyla hayattaki seçimlerini de en çok etkileyen olaydı belki de. Ancak gerek derslerin ağırlığı dolayısıyla basketbol ile tıbbı bir arada götürmenin zorluğu, gerekse fiziksel özelliklerinin neredeyse hiç uygun olmaması nedeniyle bu idealinden vazgeçmek zorunda kaldı ve “English as a second or foreign language” adı verilen programda okuluna devam etti. 5 tanesi yerel Afrika dili olmak üzere toplam 9 dil bilen Mutombo, hayatının ilerleyen döneminde bunu çok önemli fırsatlara dönüştürmeyi de bildi. Efsane koç John Thompson’ın adeta bir uzun çiftliğine çevirdiği Georgetown, 1985 draftında Patrick Ewing gibi bir ismi NBA’e kazandırmıştı. Big East Konferansı’nda yer alan Georgetown, uzunlar için eşsiz bir gelişim platformuydu ve takımda Alonzo Mourning gibi pırıl pırıl bir yetenek daha bulunuyordu. İkiz kuleleri oluşturan Georgetown, maçlarda pota altında adeta “Gel hele gel” diyen iki bekçiyle rakiplerini
Dikembe Mutombo karşılıyordu. Kolejdeki son 2 sezonunda double double ortalamalar yakalayan Mutombo; ikinci yılında 4.1, üçüncü yılında ise 4.7 blok ortalaması tutturarak ne kadar potansiyelli bir savunmacı olduğunu daha o yıllarda ispatlıyordu. NBA’e görkemli giriş 1991 draftında Larry Johnson, Kenny Anderson ve Billy Owens gibi önemli isimlerinden ardından dördüncü sıradan Denver Nuggets tarafından draft edilen Mutombo’yu çok daha zorlu bir serüven bekliyordu. Beklentileri karşılamayı başaran Zaireli genç adam, ilk sezonunda 16.6 sayı, 12.3 ribaund ve 3 blok ortalamalarıyla lige olağanüstü bir giriş yapıp, çaylak sezonunda All-Star seçilmeyi başarıyordu. İlerleyen süreçte çok kaliteli bir Denver takımı kurulamamasından dolayı beklenen başarılar gelmese de, Mutombo parlamaya ve istatistiklerini geliştirmeye devam ediyordu. Bloklarından sonra yaptığı parmak sallama hareketi başına zaman zaman işler açsa da, onu tanıyanlar bu hareketin art niyetli olmadığını biliyordu ve ona duyulan sempati katlanarak artıyordu. Daha sonra hayatında geçirdiği en mutlu yıl olarak tanımladığı 1994 sezonundaki play-off’lar ise belki de kariyerinin en unutulmaz dönemi olacaktı. Batı Konferansı’nda yer alan Denver Nuggets ligi sekizinci sırada bitiriyor ve ilk turda güçlü Seattle Supersonics ile eşleşiyordu. Gary Payton, Shawn Kemp ve Detlef Schrempf gibi yıldızlara sahip Supersonics karşısında Nuggets’a neredeyse hiç şans tanınmıyordu. İlk tur maçları 5 maç üzerinden oynanıyordu ve ilk 2 maçı deplasmanda kaybetmişlerdi. Ancak pes etmeyen yapılarıyla evlerindeki 2 maçı alarak seriye tutunan Nuggets, umudunu son maça taşıyordu. Serideki ilk 2 maçta 9 blok yapan Mutombo, son 3 maçta tam 22 blok (8’i beşinci maçta) yapıyordu ve neredeyse tek başına Supersonics’i durdurarak takımını 3-2 ile konferans yarı finaline taşıyordu. Seri boyunca toplam 31 blok yapan Mutombo, uzun yıllar unutulmayacak bir performansa imzasını atıyordu. İlerleyen günlerde blok yapmaktan en çok hoşlandığı isim olarak tanımladığı Shawn Kemp’in son maçtaki çaresizliği görülmeye değerdi. 5 maçtaki 31 bloğun en az 13-14 tanesini bizzat afiyetle yemişti! Yarı finalde ise rakip Karl Malone ve John Stockton’lı Utah Jazz’dı. Böylesine yıpratıcı bir serinin ardından onların mekanik düzende işleyen basketboluna direnmek kolay olmayacaktı. Her şeye rağmen işi son maça taşısalar da 4-3 kaybetmekten kurtulamadılar ve play-off’lara veda ettiler. 1994 playoff’larında çıktığı 12 maçta 69 blok yapan Mutombo, yakaladığı 5.75 ortalama ile Manute Bol ve Mark Eaton’ın 5.80’lik ortalamalarının ardından tarihin en iyi 2. ortala-
masına sahip olacaktı. Sonrasında devam eden süreçte free agent olarak Atlanta Hawks ile anlaşan yılın savunma oyuncusu ödüllü Mutombo, benzer performansları sergilemeye devam ediyordu ve Atlanta’da kaldığı 4 yıl boyunca 2 kez daha yılın savunmacısı ödülünü kazanacaktı. Şubat 2001’de bir başka Georgetown’lı Allen Iverson’ın sürüklediği Philadelphia 76ers’a takaslanan Mutombo, büyük hedefler doğrultusunda takımın savunma liderliğini yapacaktı. 35 yaşındaki Mutombo, 76ers ile NBA finallerine kadar yükselse de, Shaq ve Kobe’li Lakers’a 4-1 kaybetmekten kurtulamıyordu. Yaşı da ilerleyen Mutombo, kariyerine New Jersey ve New York’ta geçirdiği 2 sezonun ardından Houston’da devam ediyordu. Yao Ming’i yedekleme amacıyla kadroda bulunan deneyimli uzun, verilen rolden ve arkadaşlık ortamından çok memnundu. Takıma sürekli olarak mentörlük yapan oyuncu, olağandışı kalın sesiyle de takım arkadaşlarının en büyük eğlence kaynaklarından bir olacaktı. Yao Ming’in sakatlandığı maçlarda verilen görevi çok iyi yapan Mutombo, 2009 play-off’larında Greg Oden ile çıktığı ribaund mücadelesinde yaşadığı diz sakatlığının ardından NBA kariyerine nokta koyuyordu. Blok, blok, blok... NBA’de Nat Hickey, Kevin Willis ve Robert Parish’in ardından tarihin en yaşlı dördüncü oyuncusu olan Mutombo, her zaman rakiplerinin saygısını kazanmayı bildi. Bloklarından sonra yaptığı parmak sallama hareketi her zaman rakipleri için itici güç oldu ve yaptığı bloklar kadar poster olduğu smaçlarla da anılmaya devam etti. Grant Hill’in üzerinden bastığı muazzam smacı, kendisinin üzerinden basılan en iyi smaç olarak olarak tanımlıyor. 8 kez All-Star, 4 kez de yılın savunmacısı seçilen Mutombo, NBA tarihinde Hakeem Olajuwon’dan sonra en çok blok yapan 2. oyuncu olarak kayıtlara geçti. Yaptığı bloklar kadar sakatladığı oyuncularla da meşhur olan Mutombo, 25 oyuncuyu sakatladı ve bunların
Dikembe Mutombo beşinin (Chris Childs, Ray Allen, Jayson Williams, Mark Strickland, Tom Gugliotta) burnunu kırdı. Hatta bu sebepten ötürü Stan van Gundy tarafından antrenmanlarda dirseklik takmak zorunda bırakıldı! Saha dışında da son derece eğlenceli bir isim olan Dikembe Mutombo, 9 dil bilmenin verdiği yeti ile McDonald’s reklamında yer buldu. Menüleri ve ürünleri farklı dillerde seslendiren Mutombo, Jumbo Mutombo isimli reklamla tanınırlığını iyiden iyiye artırmış, yazımızın başlığına da ilham kaynağı olmuştu. Saha dışı dendiği zaman eğlenceli karakterinden ziyade yardımsever özellikleri her zaman ön planda oldu ve bu sayede NBA’in global elçiliğine kadar yükseldi. Annesinin yaşadığı olayın ardından sağlık konusunun üzerine fazlasıyla düşen Mutombo, geldiği yeri hiçbir zaman unutmadı ve Afrika kıtasındaki yaralara elinden geldiğince merhem oldu. Demokratik Kongo’da ortalama insan ömrünün 44 yaş olduğu ve 65 yaş üzerindeki insanların nüfusun sadece %2.5’luk kısmını oluşturduğu düşünülürse, yaşam şartlarının ne kadar zor olduğunu kestirmek pek de zor olmayacak. Özellikle tüm Afrika kıtasını etkisi altına alan sıtma hastalığı, ölümlerin %80’lik kısmında pay sahibi. Tüm bunların bilincinde olan Mutombo, Dikembe Mutombo Foundation adı altında Afrikalı insanların sağlık ve eğitim olanaklarını artırmak ve yaşam standartlarını yükseltmek amacıyla bir dernek kurdu. NBA Cares organizasyonun başlamasında önemli pay sahiplerinden biri olan efsane isim, NBA’den de bu alanda çok fazla destek gördü. George Bush ve David Stern tarafından defalarca onurlandırılan Mutombo, 1996’da Zaire Kadın Basketbol Takımı’nın Olimpiyatlar’daki yolculuk ve forma masraflarını karşılayarak başladığı projelerini zamanla ilerletti. 1997’de 29 milyon dolar değerinde, 300 yataklı bir hastane inşasına başlayan Mutombo Foundation, bölgede yaşanan çeşitli sıkıntılar nedeniyle hastaneyi 2006 yılında açabildi. Mutombo hastaneye cebinden 15 milyon dolar ödedi ve vefat eden annesi Biamba Marie Mutombo Hospital adını verdi. Yarattığı farkındalık ile Afrika’ya yardımların artmasını sağlayan ve ölüm oranlarının azalmasında çok büyük pay sahibi olan Mutombo, her zaman iyi bir insan olarak hatırlanacak ve Afrikalı gençlerin hayata tutunma sebeplerinden biri olmaya devam edecek...
RYAN BROEKOFF
“Burada olmaktan keyif alıyorum” Beşİktaş’ın Avustralyalı oyuncusu Ryan Broekhoff’un en büyük hedefİ, saha İçİ ve saha dışında kendİnİ gelİştİrmek. Bİr de komşusundan aldığı tarİfle baklava yapmak! Röportaj Recep Özerİn / FOTOĞRAFLAR Barış Tekİn
RYAN BROEKOFF
T
akımla başlayalım… Henrik Dettmann geldikten sonra neler değişti? Oyun felsefesi anlamında bazı değişiklikler oldu. Hücumda tempomuz arttı, savunmada da agresif olmaya başladık. Topu pota altına daha faza indirmemizi isteyen bir anlayışa sahip. Bu sayede daha kolay üçlük bulabiliyoruz. Her koçun kendine özgü felsefesi vardır. Sezon ortasında bu tür değişiklikler kolay olmaz ama Dettmann bu süreci çok iyi idare etti. Bir anda her şeyi değiştirmek yerine ufak tefek rötuşlar yaptı. O gelmeden önceki son birkaç ayda takım halinde öz güveniniz bir hayli düşmüştü. Bu konuda sizinle görüşmeler yaptı mı? Herkesle tek tek konuşmadı. Sezon ortasında yeni bir koçun gelmesi, tüm takım ve camia için yeni bir başlangıç anlamı taşıyordu. Psikolojik anlamda olumsuz bir sürecin içine girmiştik ve böyle bir taze kana ihtiyacımız vardı. Özellikle iki aylık süreçte sürekli kaybettik ve hiç kimse neler yapmamız gerektiğine yönelik bir çözüm üretemedi. Birçok rakip, daha ilk çeyrekte farkı açıp bizi kolayca yenebileceğini gördü. Dettmann’ın gelişiyle birlikte takım olarak kendimize güvenimiz de tazelendi ve artık sahaya
farklı bir düşünce yapısıyla çıkmaya başladık. Özellikle son dönemde üçlük yüzden ciddi anlamda yükseldi. Bunun Dettmann’ın gelişiyle bir ilgilisi var mı? Dettmann şut imkânımız varsa pas vermememizi söyleyen bir koç. Bize bu gibi durumlarda yeşil ışık yaktığını söyleyebilirim. Yine de aslında her şey bireysel çalışmayla alakalı bir durum. Geçen yaz Dünya Şampiyonası’ndan sonra ekstra çalışmalar yaptım. Sezon öncesi, özellikle dripling üstünden üçlük atma becerimi geliştirmek için bir hayli uğraştım. Oyunumun her yönünü geliştirmek için vakit harcayan biriyim. Daha iyi bir oyuncu olmak için elimden geleni yapıyorum. Maçlarda isabet buldukça kendime güvenim artıyor, böyle olunca daha da fazla şut atasım geliyor! Geçen sezon da çok şut atıyordum ama yüzdem bu kadar yüksek değildi. Bu sezon yaptığım çalışmaların karşılık bulduğunu düşünüyorum. Umarım devam eder. Zayıf ve güçlü yanların neler? Şutlar haricinde oyununun hangi yönlerini geliştirmeye çalışıyorsun? Pozisyonuma göre iyi bir ribaundçu olduğumu söyleyebilirim. Kendimi çok yönlü bir oyuncu olarak görüyorum, sahada farklı şeyler yapıp takımıma çeşitli alanlarda katkı sağlayabiliyorum. Bunun yanı sıra penetre sonrası boş adamı bulma konusunda da daha iyi olmalıyım.
16 yaşına kadar point guard oynamışsın, daha sonra bir anda boyun uzayınca pozisyonun değişmiş. O geçiş sürecini nasıl idare ettin? Sahada en iyi olduğum konulara odaklanmayı tercih ettim. Point guard oynarken de çok iyi şut atıyordum, kısa forvete geçtiğimde de atmaya devam ettim. Boyum takımın pivotuyla hemen hemen aynıydı ama 3 numara oynuyordum. Önemli olan, her pozisyon için gerekli olan özellikleri uygulayabilmek. Oyun kurucu oynarken daha fazla pas yapmaya konsantre oluyordum, forvet oynamaya başlayınca ribauntlara katkı yapmak çok daha önemli hale geldi. O dönemler edindiğim becerileri şu an en iyi şekilde birleştirdiğimi düşünüyorum. Bazen sahada 4 kısalı sisteme döndüğünüzde rakip 4 numarayı savunma görevi sana düşüyor. Zorlanmıyor musun? Tabii ki zorlanıyorum ama aynı zamanda bunu kendimi geliştirmek için bir fırsat olarak da görüyorum. Maçlardan önce rakipleri çok iyi analiz ediyoruz, sahada karşılaşacağımız oyuncuların güçlü ve zayıf yanlarını öğreniyoruz. Bu sayede işin zorluğunu azaltmaya çalışıyorum. Ligdeki bazı 4 numaralar fiziksel olarak üst seviyede olduğundan bire bir kalınca beni geçebiliyorlar ama takım arkadaşlarımın yardımıyla bu dezavantajı kapatmak için uğraşıyoruz. Sonuçta onlar bana fiziksel olarak üstünlük sağlıyorsa ben de hız ve çabukluğumu kullanıp avantajı lehime çevirebilirim. Türkiye Basketbol Ligi hakkında neler düşünüyorsun? Sence play-off’a kalabilecek misiniz? Kolay olmayacak ama umarım kalırız. Çok zorlu bir fikstürümüz var. Ligde her takım her takımı yenebilecek güçte. Kalan haftalarda öncelikli hedefimiz evimizde maç kaybetmemek. Ritim bulduğumuzda çok tehlikeli bir takım olduğumuzu biliyoruz ve bu sayede karşılaştığımız her rakibe zor anlar yaşatacağız. Şampiyonluk yolunda hangi takımları daha şanslı görüyorsun? Anadolu Efes çok güçlü bir takım. Fenerbahçe Ülker de aynı şekilde ligin en iyi takımlarından biri. Çok hızlı oynuyorlar ve topu çok iyi dolaştırıyorlar. Bu iki takımı diğerlerinin bir adım önünde görüyorum. Tabii playoff’larda her takım sürpriz yapabilir. Oyun tarzını beğendiğin takımlar var mı? Boş vakitlerimde ligdeki diğer maçları izlemeye çalışıyorum. Tabii takım olarak da ertesi hafta karşılaşacağımız rakibi analiz ettiğimiz çalışmalar yapıyoruz. Ligdeki takımlar arasında Pınar Karşıyaka’yı beğeniyorum. Penetre etmeyi seven etkili oyuncuları var. Ayrıca bir an bile boş bıraktığınızda ceza şutlarını sokabilecek isimlere sahipler. Ligimizde beğendiğin oyuncular hangileri? Nemanja Bjelica harika bir oyuncu. Neredeyse yapamadığı şey yok! Jamon Gordon’ın da çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bencillikten uzak, izleyene keyif veren bir oyun tarzı var. Üst düzey pas yeteneğine sahip olması sayesinde takım arkadaşlarını oyunun içinde tutabiliyor. Şu ana kadar savunmakta en çok zorlandığın isim kimdi?
instagram.com/baristekinphotography
RYAN BROEKOFF
“ NBA İÇİN Hem fİzİksel, hem de yetenek anlamında henüz hazır değİldİm. Pek tanınan bİr üniversİteden gelİyor olmamam da İşİmİ kolaylaştırmadı”
Eskişehir Basket’le oynarken Matt Walsh’e karşı çok zorlanmıştım. 10/14 üçlük isabetiyle 38 sayı atmıştı. Bu sezon aklımda kalan en iyi performans onunkiydi sanırım. Takım halinde elimizden gelen her şeyi yaptık ama onu bir türlü durduramadık. Euroleague’i takip ediyor musun? Bu sezon favorin kim? Büyük ihtimalle Real Madrid kazanacak. Şu ana kadar izlediğim maçlardan yola çıkarak çok iyi bir takım olduklarını söyleyebilirim. Tabii Final Four çok farklı bir olay. Yenilen eleniyor, yenen devam ediyor. Bu tür organizasyonlarda her takım her şeyi yapabilir. Tıpkı geçen sezon Maccabi Tel Aviv’in yaptığı gibi… Sence Avrupa’nın en iyi oyuncusu kim? Çok zor bir soru. Sanırım Teodosic’i seçeceğim. Aslında birçok oyuncu var ama aklıma ilk o geldi. Gelelim NBA’e… Houston Rockets ve Chicago Bulls’la workout’lara çıktın ama draft edilmedin. Sence bunun sebebi ne? Hem fiziksel, hem de yetenek anlamında henüz hazır değildim. Pek tanınan bir üniversiteden geliyor olmamam da işimi kolaylaştırmadı. Takımlar genelde daha isimli okullardan oyuncu seçiyor. Zaten seçilmeyi de beklemiyordum. Aklımda öncelikli olarak Avrupa’ya gelip kendimi geliştirmek, belki birkaç yıl sonra da yeterli seviyeye gelirsem şansımı tekrar denemek vardı. Şu an Cleveland Cavaliers forması giyen Matthew Dellavedova’yla sınıf arkadaşıydın. Bu seviyeye geleceğini tahmin ediyor muydun? Görebileceğiniz en çalışkan oyuncudur. İyi bir kolej kariyeri yaptı ve NBA’de tutunmak için neler yapması gerektiğini biliyordu. Ona verecekleri görevin farkındaydı. Sert olmaya, savunmada kendini göstermeye, boş şutları sokmaya konsantre oldu. Birlikte oynarken sürekli konuşuyorduk. Bir gün şans bulacağını ve bu şansı değerlendireceğini söylüyordu. Öyle de yaptı.
RYAN BROEKOFF
NBA’le aran nasıl? Özellikle Avustralyalı oyuncuları yakından takip ediyorum. Favori takımım da tahmin edeceğiniz üzere San Antonio Spurs. Aaron Baynes ve Patty Mills gibi iki Avustralyalı oyuncu orada. Geçen yaz milli takımda Aaron’la oda arkadaşıydık. Patty’yle de birkaç sene önce tanıştık. NBA’de bu kadar başarılı olduklarını görmek beni keyiflendiriyor. Bir gün orada oynamak gibi bir hedefin ya da hayalin var mı? Evet ama önce oyunumu geliştirmeliyim. Önüme D-League’de oynama fırsatı çıkarsa değerlendirebilirim. Öyle bir durumda menajerimle birlikte oturup durumu tartarız ve kariyerim açısından en iyi kararı vermeye çalışırız. Çocukluktan bu yana NBA’de oynama hayali kuruyorum, umarım bir gün bunu başarırım. İdol olarak gördüğün birileri var mıydı? Avustralya’da herkesin hayran olduğu iki isim vardı: Andrew Gaze ve Shane Heal. İkisi de NBA’de kısa süre oynadı ama Avustralya’da çok bilinen ve saygı duyulan isimler olduğunu söyleyebilirim. Onların yanı sıra Dirk Nowitzki’yi izlemekten büyük keyif alırdım, hâlâ da alıyorum. Sence onu savunabilir misin? Tabii ki hayır! Onu hiç kimsenin savunabileceğini düşünmüyorum. İnanılmaz bir top hassasiyeti var ve çok yukarıdan şut atıyor. O boyda birinin bu kadar esnek olması saygıyı hak ediyor. Gelmiş geçmiş en iyi oyuncu kim? Kesinlikle Michael Jordan. Maalesef oynadığı döneme yetişemedim ama daha sonra gördüğüm kadarıyla tarihin en iyi oyuncusu bence o. İzlediğim oyuncular arasında da LeBron James en iyisi. Pas atabiliyor, ribaund alabiliyor, şut sokabiliyor, savunma yapabiliyor, 1’den 5’e kadar her pozisyonu oynayabiliyor… Peki onu savunabilir misin?
RYAN BROEKOFF
Matthew’ü arayıp zayıf yönlerini öğrenirsem belki biraz olsun yavaşlatabilirim! Biraz da saha dışından konuşalım… Genel olarak burada geçirdiğin bir buçuk yıllık süreci nasıl değerlendiriyorsun? Benim için çok önemli ve öğretici deneyim oldu, olmaya da devam ediyor. Hem saha içi, hem de saha dışında kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Sonuçta ilk kez yurt dışına çıktım ve ilk profesyonel sözleşmemi imzaladım. Bu açıdan benim için çok önemli bir testti. Şu ana kadar gayet iyi işler yaptığıma inanıyorum. İstanbul’da yaşamaktan ve Beşiktaş forması giymekten ötürü son derece mutluyum. Türkiye’ye geldiğinde seni en çok ne zorladı? Trafik, iklim, dil… Hava durumu sıkıntı yaratmadı ama trafik felaketti! Bir de ilk zamanlarda bindiğim taksilere nereye gitmek istediğimi söylerken ciddi sorunlar yaşadım. Çok bilindik mekânlar olmadığında dil engeli ne yazık ki canımı biraz sıktı. Yine de zamanla birkaç basit kelime öğrenince bu sorunu hallettim. Türkçem henüz yeterli seviyede değil ama sürekli çalıştığıma inanabilirsiniz. Trafik konusunda da sokağa çıkacağınız saatleri öğrenince zorluk yaşamıyorsunuz. O zaman dilimlerine bağlı kalırsanız İstanbul çok daha güzel oluyor. Boş zamanların nasıl geçiyor? Nerelere gitmeyi
seviyorsun? Şu an ailem burada. Onları Kapalı Çarşı’ya götürdüm, tabii ki hayran kaldılar. Genel olarak da oturduğum bölgeden fazla uzaklaşmamaya çalışıyorum. Bebek ve Ortaköy’ü çok seviyorum. Kız arkadaşımla birlikte sinemaya gitmek istediğimde de Kanyon’u tercih ediyoruz. Güzel bir akşam yemeği üzerine film izlemek çok keyifli oluyor. Türk yemekleriyle aran nasıl? Çok iyi. İsimlerini ezberlemekte zorlanıyorum ama çok lezzetli yemekler yediğimi söyleyebilirim. Geçen gün takım olarak bir kebapçıya gittik. Hemen kolay kaçıp ortaya ızgara karışık istedim çünkü menüdeki her şey çok lezzetliydi! Avustralya mutfağını özlüyor musun? Annemin yemeklerini özlüyorum. Neyse ki şu sıralar buradalar da bu hasretimi giderme fırsatı buldum! Aslında vakit buldukça kız arkadaşımla birlikte yemek yapıyoruz. O tabii ki benden çok daha iyi bir aşçı. Ben genelde makarna, tavuk, salata tarzı basit şeyler yapmayı seviyorum. O ise her ülke mutfağından bir şeyler pişirebiliyor. Peki bizim mutfağımızdan bir şey denediniz mi? Bir keresinde baklava yapmaya çalıştık ama olmadı. Tarifi internetten almıştık, belki de sebebi budur. Bir daha denersek bu sefer komşulara sorarız!
RYAN BROEKOFF
“Bİrçok oyuncunun Avrupa ya da NBA’e gİtmesİ de hem gençlerİ basketbolcu olma konusunda heveslendİrdİ, hem de dİğer oyunculara kapı açtı. Üst düzey takımlarda oynayan İsİmler daha sonra mİllİ takımda bİr araya gelİp çok güçlü bİr takım yarattı”
Kız arkadaşın Türkiye’de neler yapıyor? İngilizce dersi veriyor, bazen de vekil öğretmenlik yapıyor. Yakında tam zamanlı bir iş bulmak için çalışmalara başlayacağız. O da burada olmaktan en az benim kadar keyif alıyor. İnsanların sana yaklaşımı nasıl? Türk halkının çok sıcakkanlı olduğu söylenir… Harika. Beni sokakta gördüklerinde yanıma gelip imza istiyor, fotoğraf çektiriyorlar. Bazı taraftarlar maçlardan sonra benden forma istiyor ama onları reddetmek zorunda kalıyorum çünkü bizde de başka yok! Karakterini nasıl tanımlarsın? Sakin biriyim. Hayattaki basit şeylerden keyif alan, anlaşılması kolay biri olduğumu düşünüyorum. Gördüğünüz üzere çok da gösterişli biri değilim. En sevmediğin özelliğin hangisi? Çok utangaç olmam. Yeni bir ortama girdiğimde fazla öne çıkmayı sevmiyorum, yeni insanlarla tanışma konusunda biraz sıkıntılıyım. Böyle olunca da sohbetler genelde “Merhaba, nasılsın? Hava bugün ne kadar güzelmiş” demekten öteye geçmiyor. Yine de olgunlaştıkça bu yönümü geliştirdiğimi düşünüyorum. Kariyerinde en unutamadığın, seni en çok mutlu eden an hangisiydi? Milli takıma seçilmek ve Dünya Şampiyonası’nda ilk 5 başlamak benim için çok değerliydi. Tek bir an soruyorsanız da kesinlikle kolejde oynarken Valparaiso formasıyla Green Bay-Wisconsin’e son saniyede attığım üçlük diyebilirim. 2 sayı gerideydik ve rakip serbest atış kaçırmıştı. Top kendi potamdan alıp driplingle rakip sahaya geçtim. Üçlük çizgisine geldiğimde top elimden biraz kaydı ama neyse ki hemen toparlanıp şutu atmayı başardım. Top havadayken korna çalmıştı. Basket olduğunda sevinçten ne yapacağımı şaşırdım. Avustralya basketbolundaki gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsun? Eskiden bu kadar göz önünde değildiniz ama son yıllarda birçok iyi oyuncu çıkardınız… Son yıllarda ülke genelinde uygulanan geliştirme programları çok faydalı oldu. Birçok oyuncunun Avrupa ya da NBA’e gitmesi de hem gençleri basketbolcu olma konusunda heveslendirdi, hem de diğer oyunculara kapı açtı. Üst düzey takımlarda oynayan isimler daha sonra milli takımda bir araya gelip çok güçlü bir takım yarattı. Bu da Avustralya halkına göz ardı edilemeyecek kadar değerli bir mesaj verdi. Türk gençlerin gelişimiyle ilgili neler düşünüyorsun? İşleri kolay değil. Özellikle yeni yabancı uygulaması sonrası daha az süre aldıklarını söylemek yanlış olmaz. Gençler kendilerini kabul ettirmek için ekstra çaba sarf etmek zorunda. Öte yandan kaliteli yabancılarla antrenman yapmak da onlar için büyük bir fırsat. Mesela şu an bizim takımda Enes Taşkıran oynuyor. Her gün bizimle idman yapıp, genç takımla maçlara çıkıyor. Bu deneyimlerinden önemli dersler çıkarmak ve kendini geliştirmek zorunda. Ülke olarak genç milli takım kategorilerinde çok iyi işler çıkardığınızı biliyorum. Demek ki bazı şeyleri iyi yapıyorsunuz.
OYUNA İki takımın gruptaki durumunu düşününce belki de birçokları Fenerbahçe Ülker’in Anadolu Efes’e “yatmasını” bekliyordu ama herkesin unuttuğu bir şey vardı:
SAYGI Yazı Recep Özerin
“Deplasmanda Fenerbahçe Ülker gibi bir rakibe karşı çift haneli farklarla geriye düşmek, iç sahada hedefsiz EA Milano’ya karşı geriye düşmeye benzemez”
F
Fenerbahçe Ülker, karşılaşma öncesi grupta ikinciliği garantilemişti ve az da olsa liderlik şansı bulunuyordu. CSKA Moskova’nın Milano deplasmanında kaybetmesi mucize gibi bir şeydi ama basketbolun bu tür olaylara her zaman açık bir oyun olduğunu herkes biliyordu. Konuk Anadolu Efes ise bu maçtan galibiyetle ayrılırsa direkt rakibi Laboral Kutxa’nın Unicaja Malaga önünde ne yapacağına bakmaksızın dördüncü olup çeyrek final biletini kapacaktı. İşte tüm bunlar göz önüne alındığında, özellikle geçen haftaki sonuçların ardından birçokları Fenerbahçe Ülker’in bu maçta Anadolu Efes karşısında maça fazla asılmayacağını tahmin ediyordu. Hatta bahis şirketleri bile maçın favorisi olarak lacivertbeyazlıları göstermişti. Fenerbahçe’den beklenen başlangıç Tüm bunlar ışığında maça hızlı başlayan taraf, sanki herkese mesaj vermek istercesine ev sahibi Fenerbahçe Ülker oldu. Aslında iki takımın durumu ne olursa olsun, oyun stillerini düşündüğümüzde
Oyuna Saygı
böyle bir başlangıç zaten beklenen bir olaydı. Tempoyu yükseltmeye çalışan Obradovic’in ekibi, topu ısrarla pota altına indirip özellikle Krstic’in bitiriciliğini kullanmayı hedefleyen Ivkovic’in öğrencilerine karşı! İlk çeyrekte ağır basan, Obradovic’in stratejisi oldu; ev sahibi ekip adına fark yaratan öğeler, bench’ten gelen Zoric ve Goudelock’tı. 23-12 sarılacivertlilerin üstünlüğüyle sona eren ilk çeyrekte Anadolu Efes bir türlü ritim bulamazken boş şutlarda da düşük isabet yüzdesiyle oynadı. Son dönemin formda oyuncusu Heurtel de beklenen seviyeye ulaşamayınca Ivkovic’in ekibi için çanlar çalmaya başlamıştı. Her ne kadar iddiasız olursa olsun, deplasmanda Fenerbahçe Ülker gibi bir rakibe karşı çift haneli farklarla geriye düşmek, iç sahada hedefsiz EA Milano’ya karşı geriye düşmeye benzemez. Maçı çevirmek için bir, hatta birkaç X-factor yaratmak zorundasınız. Anadolu Efes için bu isimler, pota altına getirdiği enerjiyle Lasme ve hem savunma sertliğini artırıp topa yaptığı baskı, hem de hücumda ceza şutlarında
Oyuna Saygı
bulduğu isabetlerle Birkan Batuk oldu. Devreye son saniyede Bjelica’nın üçlüğü sonrası 41-33 geride girmiş olsa da, Ivkovic için galibiyetin şifreleri de aşağı yukarı belli olmuştu. Lasme çıkınca İşler değİştİ İkinci yarıya savunma sertliğini artırarak başlayan Anadolu Efes’te Lasme-Birkan ikilisinin yaptığı etki, lacivert-beyazlıların maça ortak olmasını sağladı. Bench’ten gelen bir diğer isim Draper’ın üçlüğü sonrası 52-52 eşitlik yakalandığında artık momentum tamamen Ivkovic’in ekibine geçmişti. Buradan galibiyetle ayrılarak Unicaja Malaga’nın merhametine kalmadan gruptan çıkmayı hedefleyen temsilcimiz için işler daha da kolaylaşmıştı. Son çeyrekte 61-59’la maçta ilk kez öne
“Anadolu Efes, 83-72’lik mağlubiyete rağmen Unicaja’nın Laboral’i yenmesi sonrası çeyrek final biletini aldı. Ne var ki eşleştikleri Real Madrid’e karşı çok fazla ekstra şey yapmak zorundalar”
geçen Anadolu Efes çeyrek final biletini montunun cebine koymuş, artık fermuarını kapatmayı bekliyordu. Ne var ki sahneye Goudelock çıktı. 26 dakika oyunda kalıp karşılaşmayı 24 sayıyla tamamlayan skorer oyuncu, üst üste bulduğu basketlerle Anadolu Efes savunmasını adeta tek başına yıktı. Goudelock’ın bu performansına Ivkovic’in yaptığı bazı anlamsız hamleler de (takımı sırtlayan Lasme’yi en kritik yerde kenara alması) eklenince fark bir anda açıldı. Son bölümde Birkan’ın çabaları da sonuçsuz kalınca galibiyet Fenerbahçe Ülker’in oldu. HIckman’ın yokluğu kritİk Anadolu Efes, 83-72’lik mağlubiyete rağmen Unicaja’nın Laboral’i yenmesi sonrası çeyrek final biletini aldı. Ne var ki eşleştikleri Real Madrid’e karşı çok fazla ekstra şey yapmak zorundalar. F8’e kalan takımlar arasında yüzde 50 galibiyet yüzdesinin altındaki tek ekip durumundalar ve -30’luk bir averaja sahipler. Ivkovic’in teşhistedavi kısmında bir hayli özenli olması gerekiyor. Fenerbahçe Ülker ise grubunu ikinci sırada bitirerek Maccabi Tel Aviv’le eşleşti. Şu an için durumları Anadolu Efes’ten çok daha iyi ve İsrail ekibine karşı turun favorisi konumundalar. Bu durum üzerlerinde baskı yaratırsa sıkıntı yaşayabilirler. Ayrıca sezonu kapatan Hickman’ın yokluğunu nasıl dolduracakları da şimdilik merak konusu. Melih, Kenan, Serhat gibi yerliler daha fazla sorumluluk almalı; aksi takdirde beklentilerin bu kadar yükseldiği bir ortamda istenmedik bir veda yaşanabilir.
A M
EuroLeague / E Grubu Hazırlayan Recep Özerin
Alba Berlin: 64 Maccabi Tel Aviv: 73 Almanya deplasmanından galibiyetle dönen Maccabi, grubu üçüncü sırada tamamlarken rakibini turnuva dışına itti
S
on şampiyon Maccabi, büyük bir sürpriz yaparak F8 şansını son maça taşıyan Alba Berlin’i deplasmanda yenerek yoluna devam etti. 40 dakika boyunca bir kez bile geri düşmeyen İsrail temsilcisinde kariyer rekoru kıran Devon Smith, karşılaşmayı 28 sayıyla tamamladı. Smith ayrıca attığı 7 üçlükle Jasikevicius’a ait kulüp rekorunu da egale etti. Bu sezon gösterdiği mücadeleyle herkesin takdirini kazanan ev sahibi ekipte Renfroe’nun 10 sayı, 9 asist ve 6 ribaundluk performansı galibiyet için yeterli olmadı. McLean ve Radosevic de Alba adına 10’ar sayı kaydetti.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Bu akşam buraya gelip bu harika atmosferi yaratan taraftarımıza teşekkür ederim. Oyuncularım da sezon boyunca inanılmaz bir performans sergiledi. Maccabi tecrübesiyle bize üstünlük sağladı ama şansımızı buraya kadar getirmek bile başlı başına bir olay.” Sasa Obradovic, Alba Berlin “Öncelikle rakibimizi kutluyorum, harika bir mücadele örneği gösterdiler. İlk maçta bizi İsrail’de yenerlerken çok agresif ve kararlı bir oyun ortaya koymuşlardı. Bu akşam da aynısını biz onlara yaptık.” Guy Goodes, Maccabi Tel Aviv
EuroLeague / E Grubu
Kızılyıldız: 69 Panathinaikos: 68 Kızılyıldız, Euroleague’e veda maçında Yunan rakibini dev pivotu Marjanovic’in etkili oyunuyla geçti
S
ezonun son Euroleague maçında Panathinaikos’u konuk eden Sırp ekibi, Marjanovic’in bitime 2.2 saniye kala attığı 2 isabetli serbest atışla rakibini yenmeyi başardı. Grubu ilgilendiren diğer maçta Maccabi Tel Aviv’in Alba Berlin’i yendiği haberi gelince, aslında son çeyreğin prestij mücadelesi şeklinde geçmesi bekleniyordu ancak iki takım da son saniyeye kadar maça asıldı. Top 16’yı 4 galibiyetle bitiren ev sahibi ekipte maçı 12 sayı ve 16 ribaund ile tamamlayan Marjanovic, bir sezonda en fazla ribaund alan (256) ve en yüksek indeks reytinge ulaşan (616) oyuncu rekorlarını da kırdı. Grubu dördüncü tamamlayan Pana’da ise Batista 15, Diamantidis 12 sayıyla oynadı.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Çok iyi bir maç oldu. Kızılyıldız, oyun kurucusu ve pivotuyla fark yaratan bir takım. Yine de bu maçı kendi hatalarımızdan kaybettik. Özellikle maçın son bölümünde doğru tercihler yapamayınca maçı rakibe hediye ettik.” Dusko Ivanovic, Panathinaikos
G Ba
EuroLeague / E Grubu
Galatasaray LH: 65 arcelona: 88 Avrupa arenasına uzun süre önce havlu atan sarı-kırmızılılar, son maçlarında güçlü İspanyol rakiplerine direnemedi
K
arşılaşmayı baştan sona üstün götüren konuk ekip, play-off’a sekiz maçlık galibiyet serisiyle girmeyi başardı. Grubu 11 galibiyet ve 3 mağlubiyetle tamamlayan Barcelona’da Ante Tomic’in 20 sayısının yanı sıra Tibor Pleiss da 12 sayı ve 12 ribaund ile oynadı. Haftalardır amaçsız mücadele eden temsilcimizde de Micov attığı 10 sayıyla takımının en skorer ismi olmayı başardı. Başka hiçbir oyuncunun çift haneli skor üretemediği Galatasaray’da göze çarpan diğer isimler 8’er sayıyla Young, Erceg, Kerem ve Ege oldu.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Bütün oyuncularımıza şans vermeye çalıştık. Zaman zaman iyi oynadık ancak Barcelona bu sezon Euroleague’in en büyük favorilerinden biri. Biz de artık Türkiye Ligi’ne konsantre olmaya çalışacağız.” Ergin Ataman, Galatasaray “Kazandığımız için çok mutluyuz. Maça konsantre olmak kolay değildi ama yine de iyi oynadığımızı düşünüyorum. Son dönemde formumuzun zirvesindeyiz ve umarım ilerleyen turlarda bunu devam ettiririz.” Xavi Pascual, Barcelona
EuroLeague / E Grubu
Real Madrid: 99 Zalgiris: 83 Evinde Litvanyalı rakibini yenen Real, grubunu lider bitirerek F8 biletini kaptı
Z
algiris’in özellikle ikinci çeyrekteki harika oyunu, maçın zor geçeceğine işaret ediyordu. Süperstarı Rudy Fernandez’den yoksun sahaya çıkan Real, ilk yarıyı da beklenmedik bir şekilde 43-40 geride bitirdi. Ne var ki ikinci devrede rakip potaya 59 sayı bırakan İspanyol devi, karşılaşmadan da galibiyetle ayrılmayı başardı. Ev sahibi ekip adına Felipe Reyes 17, Sergio Rodriguez ve Jaycee Carroll 16’şar sayıyla oynadı. Konuk Zalgiris’te de Anderson’ın 17, Cherry’nin de 16 sayısı galibiyet için yeterli olmadı.
KOÇLAR NE DEDİ?
“İlk çeyrekte iyiydik, ikinci çeyrekte kimliğimizden uzaklaşınca geriye düştük ama ikinci yarıda kendi oyunumuzu oynayınca maçı kazandık. Grubu zirvede bitirmek bizim için çok önemliydi.” Pablo Laso, Real Madrid “Real durdurulması çok zor bir takım. Biz de kendi çapımızda mücadele etmeye çalıştık. Sezon boyunca ortaya koydukları mücadeleden ötürü oyuncularımı kutluyorum.” Gintaras Krapikas, Zalgiris Kaunas
U L
EuroLeague / F Grubu
Unicaja Malaga: 93 Laboral Kutxa: 84 Hiçbir iddiası kalmayan Unicaja, bir diğer İspanyol temsilcisi Laboral Kutxa’yı yenerek Anadolu Efes’in F8’e kalmasını sağladı
A
nadolu Efes’in Fenerbahçe Ülker’e yenilmesiyle büyük bir avantaj yakalayan Laboral Kutxa, alacağı galibiyetle çeyrek finale çıkacaktı. Birçokları Malaga’nın maça asılmayacağını öngörüyordu ancak İspanyol ekibinin 40 dakika boyunca ortaya koyduğu oyun, özellikle Anadolu Efes taraftarını bir hayli mutlu etti. Pota altındaki etkili oyunuyla rakibine üstünlük sağlayan ev sahibi ekip, karşılaşmadan galibiyetle ayrılarak F8’e iki Türk takımının birden kalmasını sağladı. Malaga’da Ryan Toolson 17, Jayson Granger da 15 sayıyla oynadı. Turnuvaya veda eden Laboral’de ise Causeur’ün 21, San Emeterio’nun da 16 sayısı galibiyeti getirmedi.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Grubu bitirdiğimiz yer, bence sahaya koyduğumuz performansı tam olarak yansıtmıyor. Çok daha üst sıralarda olmalıydık. Yine de bu sezondan gerekli dersleri çıkarıp önümüzdeki yıllarda çok daha iyi olmaya çalışacağız.” Joan Plaza, Unicaja Malaga “Şut yüzdeniz bu kadar düşükken Unicaja gibi bir rakibe karşı fazla şansınız kalmıyor. Maça yeterince sert ve agresif başlayamayınca ritim bulmakta zorlandık. Kazanmak istiyorduk ama başaramadık.” Ibon Navarro, Laboral Kutxa
E C
EuroLeague / F Grubu
EA Milano: 79 CSKA Moskova: 88 İtalyan rakibini deplasmanda rahat geçen Rus ekibi, grubunu lider tamamlayarak çeyrek finale yükseldi
E
uroleague’in en büyük favorisi CSKA Moskova, hiçbir iddiası kalmayan EA Milano önünde maça fırtına gibi başladı. Özellikle Teodosic’in asistleriyle öne fırlayan Rus ekibi, ilk çeyrekte 8 sayılık üstünlük yakaladı. İkinci çeyrekte rakip potaya 6 üçlük yollayan CSKA, toplamda da 32-19’luk üstünlükle devreye 55-34 önde girdi. Ev sahibi ikinci yarıda biraz kıpırdanır gibi olsa da CSKA Moskova tempoyu elinde tutunca farkı kapatmayı başaramadı. Kadro genişliğini de iyi kullanan Ruslarda bench’ten gelen oyuncular özellikle savunma sertliğini bir an bile bırakmazken, hücum kısmında pota altını etkili kullanmaya devam ettiler. Son çeyrekte 20’lere çıkan farkı son bir hamleyle tek hanelere indiren EA Milano, farkı daha da kapatmayı başaramayınca sahadan galibiyetle ayrılan taraf CSKA Moskova oldu. Konuk ekipte Kaun 19 sayı ve 8 ribaund, Voronseviç de 14 sayı ve 6 ribaundluk performanslarıyla öne çıkmayı başardı. Euroleague’e mağlubiyetle veda eden Milano ekibinde Samuels 18 sayı ve 6 ribaund, Gentile de 15 sayı ve 6 ribaund ile oynadı.
Ol Ni
EuroLeague / F Grubu
lympiakos: 77 izhny Novgorod: 70 Üçüncülüğü garantileyen Yunan ekibi, prestij maçında Nizhny’yi mağlup ederek çeyrek finalde Barcelona ile eşleşti
T
op 16’yı 10 galibiyet ve 4 mağlubiyetle tamamlayan Olympiakos’ta 17 sayı ve 8 ribaundluk performans sergileyen Lojeski, takımına galibiyeti getiren isim oldu. Yunan ekibinde göze çarpan diğer oyuncular 12 sayı ve 7 ribaundla oynayan Printezis, 10’ar sayı kaydeden Lafeyette ve Dunston’dı. Turnuvaya 4 galibiyet ve 10 mağlubiyetle veda eden Rus temsilcisinde ise Kuksiks 17, Thompkins 16, Parakhouski 14 sayıyla mücadele etti.
KOÇLAR NE DEDİ?
“Motive olmakta zorlanılan bu tür maçları kazanmak çok önemlidir. Üçüncü çeyrekte 26 sayı yedik ama onun haricinde ortaya koyduğumuz performanstan memnunum. Artık çeyrek finaldeki Barcelona serisine odaklanacağız.” Giannis Sfairopoulos, Olympiakos “Olympiakos ilk yarıda yüksek yüzdeyle şut atınca öne geçti ama biz de akıllı oynayarak geri gelmesini bildik. Ne var ki kritik anlarda yediğimiz üçlükler bizi yaraladı. Euroleague’deki ilk sezonumuz mağlubiyetle bitti ama gösterdiğimiz mücadeleden son derece memnunum.” Ainars Bagatskis, Nizhny Novgorod