Slam Dunk Dergi - Sayi 80

Page 1

SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

ÜSTATLARININ YAPAMADIĞINI OKC’DE YAPABİLECEK Mİ?

05 - 11 Mayıs 2015 / SAYI: 80

FASTBREAK

BILLY DONOVAN

YILLANMIŞ ŞARAP DUNCAN LEBRON’DAN LOVE’A DESTEK WILLIAMS’IN LOKAVTI BİTMEMİŞ

HACK-A-SHAQ

ETİK Mİ, DEĞİL Mİ? KARAR SİZİN!

EUROLEAGUE FINAL FOUR ÖNCESİ BU SEZONUN EN İYİLERİNİ VE HAYAL KIRIKLIKLARINI BELİRLEDİK

ÖDÜLLERİ




SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ Talatpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kat:4 gültepe / KAĞITHANE / İSTANBUL Tel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin recep@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Tasarım BARAS MEDIA baras76@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Yaşar Anıl Cantepe Ali Konavic, Faruk Çolak, Alican Şengül, Doğuş Arun, Gürhan Ul, Eren Tolga Onur, Can Asena, Batuhan Karcı, Furkan Sümbül Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.


ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

SLAMDUNKDERGI.COM APPLE STORE’DA

SLAMDUNK DERGİ app store’da . Kendi aplikasyonuyl a da yayında . IPad ve IPhone’unuzl a Türkiye’nin tek onlIne haftalık Basketbol dergisini istediğiniz zaman, istediğiniz her yerde okuyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken app store’dan “Sl amDunk’ı ücretsiz indirip, keyifle okumaya başl amak ...


Bir Başka Baltimore İsyancısı New York Knicks’in yıldız oyuncusu Carmelo Anthony, Baltimore’da yaşanan olaylara destek vermek için harekete geçti merika, Ferguson olayından sonra ikinci kez polis şiddeti yüzünden karıştı. Baltimore şehrinde polisin gözaltısı esnasında yediği ağır dayak sonucu hayatını kaybeden 25 yaşındaki bir genç için sokaklara dökülen protestocular arasında tanıdık bir isim de vardı: Carmelo Anthony. Doğup büyüdüğü yer olan Baltimore’da yaşanan olaylara önce sosyal medya hesabından yayınladığı mesajla destek veren süperstar, geçtiğimiz günlerde eylemcilerle birlikte yürüyerek polis terörüne son verilmesini istedi. Sosyal medyada yayınladığı mesajda etrafa zarar veren protestoculara sitem eden Melo, şu sözleri sarf etti: “Hepimiz adalet istiyoruz. Şehrimiz eninde sonunda aradığı cevapları bulacak fakat onu korumalıyız, yok etmemeliyiz. Aradığımız cevapları bulduğumuzda medyanın ilgisini kaybetmiş olursak ne olacak? İnandığım şey uğruna savaşacağım. Siz de inandığınız uğurda devam edin fakat unutmayın; bir şeyleri yakıp yıkmanın vakti değil.”

A


FastBreak / Hazırlayan: Alican Şengül


Su Testisi Su Yolunda…

Bir dönem NBA parkelerinde savaş veren Javaris Crittenton, artık hayatını demir parmaklıklar arkasında sürdürecek! avaris Crittenton’ı NBA ile az çok ilgilenen herkes bir şekilde duymuştur. Tabii gösterdiği performansla değil, soyunma odasında takım arkadaşı Gilbert Arenas’a çektiği pompalı tüfekle! 2010’da yaşanan o olay sırasında genç bir NBA oyuncusu olan Crittenton, daha sonra NBA kariyerine son vermişti. Sorunlu eski basketbolcu bu kez baltayı taşa vurdu. 2011 yılında yaşanan bir olayın devam eden dava süreci geçtiğimiz günlerde sonuçlandı ve Crittenton 23 yıl hapse mahkûm edildi. Crittenton’ın bu denli büyük bir hapis cezası almasının sebebi ise, Atlanta’da bağlı olduğu bir çetenin diğer birkaç üyesi ile birlikte 4 çocuk annesi bir kadını öldürmek. Mahkeme önünde suçunu itiraf eden Crittenton, öldürdükleri kadının ailesinden de özür diledi. 2007 yılında Lakers tarafından ilk tur 17. sırada seçilen ve potansiyel bir oyuncu olarak görülen eski NBA oyuncusu, basketbolunu geliştirip yıldız olmak yerine Batı Los Angeles’ın en ünlü gangster çetelerinden Mansfield Gangster Crips’e katılmıştı. Hazır sözü açılmışken; Crittenton dahil olmak üzere tam “8” NBA oyuncusunun bu tarz çetelerle yakın ilişkisi olduğu söyleniyor. Bu oyuncular arasında Carmelo Anthony, James Harden ve Zach Randolph gibi isimler yer alıyor.

J


FastBreak


Şarap Gibi Adam

NBA tarihinin en iyi 4 numarası olarak kabul edilen Tim Duncan için veda vakti geldi ig tarihinin tartışmasız en önemli isimlerinden, yaşayan efsane Tim Duncan, Los Angeles Clippers karşısında kaybettikleri play-off ilk turu mücadelesinin altıncı maçından önce Yahoo Sports’a konuştu. Gelmiş geçmiş en büyük pota altı oyuncusu etiketinin neredeyse tüm NBA çevrelerince layık görüldüğü 39’luk yıldız, “Zamanımın bitmek üzere olduğunun farkındayım ve o yüzden artık daha fazla tadını çıkarmaya çalışıyorum” dedi. Kariyerinde türlü şampiyonluk ve krallıklar olan Virginia Adaları kökenli efsane, oyununun yanı sıra gerek saha içi, gerek saha dışı davranış ve hareketleri ile de herkes tarafından sevilen ve saygı gören bir oyuncu. Altıncı maçla beraber 241 play-off maçına erişen Duncan, “Sanıyorum bu biraz da faniliğin farkına varmakla ilgili” derken asıl büyük övgü Clippers koçu Doc Rivers’tan geldi. 36 dakikalık istatistiklerde çaylak sezonuna göre hâlâ artık gösteren bir grafiğe sahip olan veteran yıldız için “O, mükemmellik derecesinde bir profesyonel. Hiçbir zaman çok düşmüyor veya yükselmiyor. Spurs için ‘acil durumda basınız’ butonu gibi” diyen Rivers, Gregg Popovich ve Tim Duncan’ın San Antonio camiası için çok büyük şans olduğunu ve ikilinin bir efsane olduğunu da sözlerine ekledi. Bu yaz kontratı bitecek olan Tim Duncan’ı son kez parke üzerinde görmüş olabiliriz. Umarız öyle değildir!

L


FastBreak


Onun Lokavtı Bitmemiş!

Bir dönem ligin en iyi oyun kurucularından biri olarak gösterilen Deron Williams için işler artık pek de iyi gitmiyor alt Lake City’de Carlos Boozer ve Mehmet Okur gibi parçalarla Batı’nın sert takımlarından olan ve liderliği ile ligin en iyi oyun kurucuları arasında gösterilen Deron Williams’ın kariyeri hafiften yön değiştirdi gibi. Dönemin Jazz koçu ve lig efsanelerinden Jerry Sloan ile yaşadığı tartışmalar, hatta basına yansıdığı şekli ile ona gösterdiği saygısız tutumlar ile herkesin tepkisini çeken yıldız oyuncu, takasını isteyerek Utah kariyerine son verip Brooklyn yolunu tutmuştu. O dönem, sezon başı oyuncular ile NBA yönetimi arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan lokavt sonrası ülkemizde Beşiktaş forması da giyen Williams, sonrasında geri döndüğü NBA’de eski performansını hiç yakalayamadı ve gün geçtikçe eleştirilerin hedefi haline geldi. Play-off ilk turunda Atlanta Hawks’a elenen Nets’te koç Lionel Hollins seriyi kaybettikleri altıncı maç sonrası Williams hakkında acı ama muhtemelen gerçek ifadeler kullandı. ESPN’e yaptığı açıklamada “O artık üzerine takım kurulacak bir oyuncu değil. Evet, iyi ve güvenilir bir oyuncu ama franchise oyuncusu değil. Herkes oyuncu üzerine konuşuyor ama esas önemli ve ihtiyacımız olan, bir franchise takımı olmak.” Bakalım Williams bunlara nasıl cevap verecek?

S


FastBreak


Yeri Doldurulmaz

Cavs’in yıldızı LeBron James, Celtics eşleşmesinde sakatlanıp sezonu kapatan takım arkadaşı Kevin Love’a destek verdi lay-off ilk turunda Cleveland Cavaliers, rakibi Boston Celtics’i süpürürken son maçta Kelly Olynyk ile yaşadığı bir ikili mücadele sonrası omzundan sakatlanarak sahayı terk eden Kevin Love’a LeBron James’ten manevi destek geldi. 2012’de play-off Konferans yarı finalinde Chris Bosh ilk maçta sakatlanmış ve LeBron onun görevini de fazlasıyla üstlenerek takımını bir üst tura taşımıştı. Love’ın Chicago Bulls karşısında forma giyemeyecek olmasından ötürü bu tarz bir durumun tekrar yaşanıp yaşanmayacağı sorusuna Kral, “Takım olarak herkes oyununu yukarıya çekmeli. Onun yeri doldurulamaz çünkü onun özel olmasının bir sebebi var” diyerek haklarında tonla spekülasyon olan takım arkadaşına destek vermiş oldu. Bu iki durumun karşılaştırılması ile ilgili ise “Her durum farklıdır. Bu seneki play-off mücadelesi benden öte bir durumdu şu ana kadar ama bundan sonra neler yapabileceğimizi, ne kadar çalıştığımızı ve bunu ne derece uygulayacağımızı merak ediyorum” diyerek takım olarak mücadelenin önemine vurgu yaptı.

P


FastBreak


ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK! Sekiz sene önce Orlando Magic’le anlaşıp 24 saat sonra kararından cayan Billy Donovan, Oklahoma City Thunder’ın yeni koçu oldu. Bu kez sorumluluğu daha büyük ve bu sefer R yapmak yok! YA ZI: R ecep Özer İ n



Billy Donovan

O

klahoma City Thunder yönetimi, 2008’den bu yana takımı çalıştıran ve bu süreçte belki de ligin en fazla eleştirilen koçlarından biri haline gelen Scott Brooks’u görevden aldığında ortaya birkaç alternatif isim atıldı. Bunlardan biri, ismini duyduğunda adını vermek istemediğim bir SlamDunk ekibi üyesinin ilk tepkisinin “Landon Donovan’la akrabalığı var mı?” şeklinde soru yöneltmek olduğu biriydi. Tabii dava arkadaşımın üstüne fazla gitmek de doğru olmaz; zira bu durum ona özel bir şey değildi. En nihayetinde bu ülke sınırları içinde kaç kişi Brooks’un koltuğunun yeni sahibini daha önceden tanıyordu ki?

Orlando MagIc kaçamağı

OKC’nin yeni koçu Billy Donovan’ın Türk basketbolseverler arasında fazla tanınmıyor olmasının sebebi olarak daha önce NBA’de görev yapmamasını gösterebiliriz. Gerçi kısa süreli bir deneyim yaşadığını da belirtmek gerek. 2007’de Orlando Magic’le anlaşmış ancak daha imzası kurumadan sözleşmeyi feshedip 1996’dan bu yana görev yaptığı NCAA ekiplerinden Florida’nın başına geri dönmüştü. “Yasal olarak

Billy’yi sözleşmesine bağlı kalmaya zorlayabilirdik ancak kolej basketboluna dönme isteği sonrası Florida Üniversitesi’nin başında olmasını istedik” diyordu Magic yönetimi, resmi siteden yaptığı açıklamada. Hayatını kolej basketboluna ve özellikle Florida eyaletine adayan Donovan da bu olayın kendisini ne kadar üzdüğünü şöyle açıklıyordu: “Kendimi çok kötü hissediyorum. Bu karar tamamen bana ait, tüm sorumluluğu üzerime alıyorum. Hiç kimse geri dönmem için bana baskı yapmadı, kalbimde ne hissediyorsam onu yaşamaya çalışıyorum.” Donovan’ın bahsettiği bu duyguyu aslında onun gibi birçok koç da yaşadı ya da yaşıyor. Mike Krzyzewski, Rick Pitino, John Calipari, Jerry Tarkanian gibi kolej basketbolunda efsane statüsüne ulaşmış basketbol adamları, kariyerleri boyunca ya şanslarını NBA’de hiç denemedi, ya da kısa süreli ve genelde başarısızlık, hatta felaketle sonuçlanan tecrübeler yaşadı. Bunun elbette “korkaklık” ya da “yetersizlik”ten çok daha farklı sebepleri olmalı ve Donovan da o açıklamasında aslında tam da bu yoğunluktan bahsediyordu. Kolej basketbolu onun adeta uyuşturucusuydu! Peki Donovan’ın geçmişe sünger çekip Krzyzewski, Pitino, Calipari ya da Tarkanian’ın yapamadığını yapmaya; Magic’le daha imzası kurumadan nikah masasından kalkmasına sebep olan duygusal engellerle yeniden yüzleşmeye



cesaret etmesini sağlayan neydi? Neden son bir yılda Cleveland Cavaliers, Minnesota Timberwolves ve Detroit Pistons gibi organizasyonlardan gelen teklifleri reddedip Oklahoma City Thunder’ı seçti?

Süperstar yönetmek

OKC koçu olarak basına tanıtıldığı törende kısaca şöyle özetliyordu durumu Donovan: “Thunder organizasyonu, benim inandığım birçok ilkeyi temsil ediyor. Florida’da rahatım yerindeydi, orada kalabilirdim ama buraya gelip bu zorluklarla yüzleşmek istedim.” Bahsettiği zorluklardan biri, kolejli çocukları yönetmeye alışmış birinin NBA yıldızlarıyla baş etmeye çalışırken neler yaşayacağıyla alakalı. En nihayetinde 19 yaşında bir üniversite öğrencisine laf geçirmek, yılda 20 milyon dolar kazanan ve belki de hayatta her istediğini elde etmiş bir süperstara söz anlatmaktan çok daha kolay olmalı! “İşin sırrı bire bir ilişkiler” diyor Donovan. “Bu oyuncuların hepsi birer yıldız ve kendilerine saygıyla yaklaşılmayı hak ediyor. Kolej oyuncuları tam anlamıyla olgunlaşmadığı için biraz daha disipline ihtiyaçları var ancak NBA seviyesinde böyle bir şeyden bahsetmemiz pek doğru değil. Dürüst, anlayışlı, diyaloğa açık bir ortam yaratırsak sağlıklı bir ilişki kuracağımızdan şüphem yok.”

Fark yaratmak

Tabii Donovan’ın saydığı tüm bu kavramlar, aslında yerine geldiği Scott Brooks’un o koltukta o kadar uzun süre oturmasının da başlıca sebepleriydi. Brooks’un taktiksel açıdan vasat bir koç bile olmadığını düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Birçoklarına göre OKC gibi kaliteli bir çatıya sahip kadronun bu kadar başarısız olmasının sebebi, Brooks’un bu oyuncu grubundan maksimum verimi alabilecek kapasiteye sahip olmaması. Donovan insan ilişkileri konusunda selefiyle ne kadar aşık atabilir bilinmez ancak özellikle taktik ve strateji anlamında kendini ispatlaması şart. Peki bu doğrultuda OKC’den ne tür bir takım haline evrilmesini beklemeliyiz?


Billy Donovan


Billy Donovan Donovan’a yöneltilen eleştirilerin başında, maç içi hamlelerindeki yetersizlik geliyor ki bu hiç de iyi bir işaret değil; zira Brooks da en çok bu açıdan eleştiriliyordu. Özellikle mola alma konusunda ketum davranması, point guard’larına hücumda aşırı bel bağlaması ve son top oynatma konusundaki yetersizliği, kolej kariyeri boyunca sıklıkla eleştirilir oldu. Öte yandan maç önü strateji planlaması açısından basketbol arenasının en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca işin savunma kısmında sürekli farklı alternatifler denemesi ve ara sıra şok tam saha pres yaptırması, rakibe hücum ritmini kaybettirmek açısından son derece kritik. Tabii bunlar Florida için geçerliydi. OKC’de bunların ne kadarını yaptırabilir? Tam saha pres seçeneğine fazla başvuracağını söylemek hayalcilik olur ancak Serge Ibaka’nın önderliğinde savunma sertliğinin daha da yoğunlaşacağını öngörebiliriz. Takımın yıldızı Kevin Durant de Donovan’ın basına tanıtıldığı toplantının ardından yaptığı açıklamada bunun bilincinde olduklarını ve bu alışma sürecini olabildiğince hızlı atlatmaya çalışacaklarını söyledi. “Bu yaz hazırlık dönemi, oyuncuları


tanıması açısından çok önemli” diyordu Durant. “Tabii aynı şey oyuncular için de geçerli. Elbette bizi daha önce izledi. Güçlü ve zayıf yanlarımızı biliyor. Duyduğum kadarıyla detaylara çok önem veren bir koç. Bana öğreteceği çok şey olduğunu düşünüyorum ve ondan bir şeyler öğrenmek için can atıyorum.” Durant’in bu sözleri aslında bir başka açıdan daha önemli. Yıldız oyuncu önümüzdeki sezon sonu serbest kalacak ve artık şampiyonluğa oynayan, köklü bir organizasyona gitmek isteyebileceği konuşuluyor. Donovan’la kuracağı ilişki, OKC’de kalıp kalmayacağını da belirleyebilir. Donovan’ın PG’sine aşırı bel bağlaması ise belki bugüne kadar sorun teşkil etmiş olabilir ancak elinde bu kez Westbrook gibi insanüstü bir varlık var. Bu sezon OKC’yi belki play-off’a taşıyamadı ama 28.1 sayı, 8.6 asist ve 7.3 ribaund ortalaması yakalayıp Kevin Durant’in yokluğunda son maça kadar takımını ayakta tutmayı başardı. Donovan direksiyonu ona emanet edip arkasına rahatça yaslanabilir.

PItIno etkisi

Donovan’ın oyun anlayışının temelinde, ünlü koç Rick Pitino’nun etkilerini görmemek için kör olmak gerek! Kısa süren basketbolculuk kariyerinde, NBA’de sadece 44 maçta (1987-88 sezonu, New York Knicks) forma giyen Donovan, Pitino olmasa belki bunu da başaramayacaktı; zira kolejde koçluğunu yapan Pitino, Knicks’in başına geçince eski talebesini de yanında götürmüştü. Ne var ki Mart 1988’de sözleşmesi feshedildi ve NBA kariyeri de o dönemle kısıtlı kaldı. Donovan, Knicks tarafından serbest bırakılmasının hemen ardından Wall Street’te bir yatırım firmasında çalışmaya başladı ancak çok geçmeden bu işten sıkıldığını fark etti. O dönem Pitino da Knicks’ten ayrılıp Kentucky Üniversitesi’nin başına geçmek üzereydi ve Donovan’ı yardımcısı olarak teknik ekibe aldı. “24 yaşında scout’luk, koçluk, öğretmenlik yapmak zorunda kaldım” diyordu Donovan, o günleri anlatırken. “Bütün gün maç kasetleri izliyordum. Karşılaşmaların en kritik yerlerinde nihai kararlar vermem isteniyordu. Pitino’nun yanında çalışırken antrenörlüğe dair maruz kalmadığım hiçbir şey yoktu.” Buna Pitino’nun meşhur yüksek tempolu geçiş hücumu ve boğucu prese dayalı oyun anlayışı da dahil… “Hızlı hücum ve önde pres bağlamında onunla birçok açıdan benzeşiyoruz”


diyor Donovan. “Elbette hücum anlamında her zaman elinizdeki oyunculara göre bir plan belirlemek zorundasınız. Ancak top dolaştırma, birlikte oynama ve top paylaşımı açısından aynı ilkeleri savunuyoruz.” Pitino’dan yeterli bilgileri aldığını düşünen Donovan, 28 yaşında Marshall’ın başına geçip ilk koçluk deneyimine adım atarken Divison 1 tarihinin en genç koçu unvanını aldı. İki sene sonra, 19 yıl boyunca çalıştıracağı Florida’da şoför koltuğuna oturdu ve takip eden süreçte adını kolej basketbol tarihine altın harflerle yazdırdı. Rick Pitino etkileriyle başlayan kariyerine artık tamamen Billy Donovan olarak devam ediyordu…

PrestI’nin ısrarı

Birçokları Brooks’u görevden alıp koltuğa Donovan’ı oturtan genel menajer Sam Presti’nin büyük bir risk aldığını düşünüyor ve bunda kısmen de olsa haklılar. Ne de olsa kariyerine baktığımızda NBA’de, Wall Street’te geçirdiğinden çok daha az zaman geçirmiş birinden bahsediyoruz! Tabii madalyonun bir de diğer tarafı var. Bu sezon Golden State Warriors’ı ligin en iyi takımı yapan Steve Kerr de herhangi bir koçluk deneyimi yaşamadan, direkt mikrofonların başından bench’e geçiş yaptı. Yani Donovan bu açıdan bir eksiklik yaşayacak diye bir zorunluluk yok. Zaten Presti de NBA’in sürekli bir değişim içinde olduğunu biliyor ve bir anlamda Donovan’a bu kadar güvenmesinin sebeplerinden biri de bu. “Yeni koç arayışına başladığımızda birçok kriteri göz önünde bulundurduk” diyordu Presti, Donovan’ın tanıtım töreninde. “Hem istikrarlı bir vizyona, hem de NBA’in hızla değişen dinamiklerine ayak uyduracak esnekliğe sahip birini arıyorduk. Lider özelliklerini organizasyonumuzun ilkeleriyle birleştirecek ve bunu oyunculardan en iyi verimi alabilecek şekilde harmanlayacak bir isim istiyorduk. Billy Donovan’ın da hem sosyal zekası, hem de taktiksel becerileri dolayısıyla aradığımız isim olduğunu düşünüyorum.” Artık Billy Donovan’ın elinde Kevin Durant ve Russell Westbrook gibi iki süperstarın liderlik ettiği; Serge Ibaka, Enes Kanter ve Dion Waiters gibi kaliteli yan parçaların bulunduğu; bundan önceki iki sezonda sırasıyla 60 ve 59 galibiyet alıp NBA finali oynamış bir kadro var. Buna bir de üstatları Krzyzewski, Pitino, Calipari ve Tarkanian’ın başaramadığını başarma arzusunu ekleyin… 2007’de Magic’i nikah masasında terk etmişti ama bu kez Thunder’la yapığı evlilik uzun sürecek gibi!


Billy Donovan



YAZI: Yaşar Anıl Cantepe


Bu hafta modern basketbolu etİk paradoksuna sürükleyen hack taktİklerİne bİr bakış attık. Etİk mİ, değİl mİ? Zafere gİden her yol mubah mı? nlü İtalyan filozof Machiavelli’nin, bir egemenin nasıl olması gerektiğine dair düşüncelerini yazdığı “Hükümdar” adlı eserindeki en dikkat çekici ve en çok tartışılan düşüncesi, iktidarı elinde bulunduran yöneticinin ahlak yasalarından kendini soyutlaması gerektiğiydi. Devlet adamının, ülkeyi yönetirken alacağı kararların ahlaki boyutu olamayacağından gem vuran Machiavelli’nin düşünceleri yaklaşık 500 yıldır tüm dünyayı kasıp kavurmakta. Öyle ki, literatüre “Makyavelizm” adıyla geçen bir nevi bir sistematiğin de öncüsü oldu. Siyaset Bilimi çerçevesini de aşan Machiavelli’nin düşünceleri her anlamda uygulama alanı buldu. Biz de, SlamDunk ekibi olarak bu çerçeveyi biraz daha genişleterek, dilimize “Hack a Shaq” olarak pelesenk olan, rakip takımın en kötü faul atan oyuncusuna sürekli faul yapma geleneğine atıfta bulunmaya karar verdik. Bir koç, kazanmak için her türlü uygulamaya başvurmalı mıdır? Maçtan önce rakiplerinin her türlü açığını bulmak için kafa patlatan koçların bu yolda büyük bir zayıflığın sonucunu değerlendirmek üzere olan hack yöntemine başvurması normal midir? İşte bu sorular öncülüğünde “hack” sistemini irdelemeye çalışacağız.

Shaq’in cevabı

Hack yönteminin tarihsel gelişim sürecine baktığımızda karşımıza ilk olarak Wilt Chamberlain çıkıyor. Yani tarihi geçmişi bir hayli eskilere dayanmakta. Ancak modern dönemlerde ise bu durumla karşı karşıya kalmış ilk kişi biraz ironik ama Dennis Rodman. Don Nelson’ın basketbol aydınlanmasının göbeğine yerleştirdiği bu hack yönteminin muhatabı olan Rodman, %38 ile serbest atış kullanan kötünün de kötüsü bir serbest atışçıydı. 1997 yılında Don Nelson bu yöntemi uyguladığında gayet mantıklı bir hamle gibi gözüküyordu ancak sonuç istediği gibi olmamış; Rodman, deli kişiliği hasebiyle buna iyi bir cevap verip 9/12 serbest atış atarak sahayı kazanan olarak terk etmişti. Nelson’ın diğer kurbanı ise yönteme bir anlamda adını veren Shaquille O’Neal’dı. Shaq’e hack yöntemini uygulayan ilk koç olan Nelson’ın bu sefer başarıya ulaşan metodu, kısa süre içerisinde diğer koçlar tarafından gördüğü rağbetle adeta trend oldu. Shaq’in duruma karşı olan tepkisi her zamanki gibi tehditkâr ve kendine hastı. Ancak serbest atış yüzdesinde elle tutulur bir iyileşme gözüktüğü söylenemezdi. Derken


HACK A BASKETBOL 2000 sezonunda Lakers, Shaq’in yüzdesi %38’le dibi bulunca Ed Palubiskas gibi önemli bir şut uzmanı ile anlaşma gereği duydu ve bu eklemeyle Shaq’in serbest atış yüzdesi dramatik bir biçimde arttı. Sezonun son 15 maçında yüzde 68’lere varan bir yüzde tutturan Shaq, hack yöntemini uygulayanlara istinaden “Artık çalışmıyor” naralarını tek elle savuruyordu. Bundan önce ise Shaq’in kendine has üslubuyla verdiği demeçler NBA’in teatral tarafını bir anda ortaya çıkarmış, Nelson’ı hack taktiğini kullandığı için “palyaço” olarak tanımlamış ve bunun üzerine Nelson da Shaq’e karşı ilk maçında palyaço burnu takarak NBA’in en sansasyonel adamına yaşamındaki en sansasyonel naniği tattırmıştı. Shaq’in derdi sadece Nelson’la değildi elbette. Şu anda da bu taktiğin belki de tek temsilcisi olan Gregg Popovich’in ona karşı bu uygulamayı yapması O’Neal’ı içten içe sinirlendiriyordu. 2008 play-off’unda Shaq’in takımı Phoenix Suns, San Antonio Spurs ile karşılaşırken Popovich yine bu taktiğe başvurmuş ve Shaq’i sinirlendirmişti. Shaq bu hamleyi “korkakça” olarak nitelendirmiş ve lafı gediğine koyma konusundaki üstatlığını gözler önüne sermişti. Popovich’in buna karşı cevabı ise Nelson’ınki gibi bir nanikti. Tabii kendine has bir nanik! 2009 sezonunun Shaq’e karşı ilk maçının ilk saniyesinde Shaq’e topsuz alanda faul yaptırtan Popovich, bir anlamda NBA’in en iyi trolü olduğunu kanıtlamıştı.

Şikayet edeceğine gereğini yap!

Basketbol müsabakalarını ya da genel anlamda spor müsabakalarını iki şövalyenin Game Of Thrones-vari “şeref ve onur” mücadelesi olarak görüyorsanız bu hack taktiği adil değil. Ancak Hobbes’un tanımladığı, insanın doğuştan gelen hayatta kalma içgüdüsü ile hareket ettiği düşüncesini benimsemiş ve “İnsan insanın kurdudur” anlayışına sahipseniz durum tam tersi bir görünüm arz


etmekte size göre. Bakış açınıza bağlı aslında biraz… İşin seyirci kısmından bakmak gerekirse, bu durum en az pizzacıların gönderdikleri mesajlar kadar can sıkıcı olabiliyor. Sürekli faullerle kesilen oyun ne izleme takati, ne de sabır bırakıyor. Aktörler açısından bakmak gerekirse de, karşınızda rezalet bir faul atıcısı varsa koç olarak bunu değerlendirmek istiyor oluşunuz anlaşılır bir hamle olarak gözükmekte. Tabii bu noktada üstte belirttiğimiz gibi koçun bakış açısı da ehemmiyet kazanıyor. Bu oyunu şövalye müsabakası tarzında bir şeref ve onur mücadelesi olarak görüyorsa bunun uygulanmasını etik bulmuyor olabilir. Etiği yarmak ise diğer tercih. “Ne alakası var kardeşim” deyip bunu uygulama yoluna da gidebilir koç. Sonuçta ona kazanması için para ödüyorlar. Dananın kuyruğunu kopartan aktör ise hiç kuşkusuz oyuncu. Temel diyalektik bilen herkesin ortaya atacağı soru “Oyuncu bu kadar hack taktiğine maruz kalıyorsa neden serbest atış yüzdesini yükseltmek için çaba harcamıyor?” olacaktır. Nitekim Shaq örneğinde görüldüğü üzere bir oyuncunun serbest atış yüzdesini yükseltmesi mümkün. Oyuncular bununla alakalı şikayet edeceklerine, kendi serbest atış yüzdelerini artırmaya ağırlık verirseler zaten hack taktiği kendiliğinden çözülecek.

Etik mi, değil mi?

Hack taktiği efektif bir uygulama olarak göze çarpabilir. Ancak ava gidenin avlandığı durumlar da bazen ortaya çıkabiliyor. 2006 Doğu Konferansı finallerinin üçüncü maçında Filip Saunders hack stratejisini Shaquille O’Neal üzerinde uygulamaya çalışınca Pat Riley maç sonunda “Önümüzdeki maç biz de Ben Wallace’ı hack’leyeceğiz” açıklamasında bulunmuştu. Hack taktiğinin en önemli

temsilcisi Popovich de ava giderken avlanan (kısmen de olsa) diğer bir isim. 2012 Batı Konferansı finallerinin ikinci maçında Oklahoma City Thunder koçu Scott Brooks, üçüncü çeyreğin sonuna doğru Tiago Splitter’ı hack’lemeye çalışmış ancak 16 sayı gerideyken yapmaya başladığı bu uygulama her ne kadar Splitter 6/12 atsa da başarısızlıkla sonuçlanmış ve Thunder çeyreği yine 16 sayı geride kapatmıştı. Popovich ise maç sonunda bu hareketi esprili bir şekilde “Ben hiç böyle bir şey yapmadım. Yapılması da çok kötü hareket, hiç sportmence değil” sözleriyle yorumlamıştı. Hack mevzusunu son günlerde gündeme taşıyan olay ise Clippers-Spurs serisi. DeAndre Jordan’ın rezalet ötesi bir serbest atışçı olması ve Popovich’in kurtluğu aynı seri içinde buluşunca hack tartışmasının yeniden hortlaması aslında gayet normal. Serinin başında Popovich hack taktiği üzerine “Bu bir takımın iyi defans yapamaması ve ondan sizin faydalanıyor oluşunuz gibi bir şey. Karşınızda kötü serbest atış atan bir oyuncu varsa bundan faydalanmaya çalışmanız doğal. Hedef kazanmak değil mi sonuçta? Kötü mü gözüküyor? Çirkin mi gözüküyor? Bana kalırsa berbat gözüküyor!” sözlerini söylerken işin etik kısmının sorunlu olduğu konusunda çoğu basketbolseverle aynı çizgide olduğunu gözler önüne seriyordu. Ancak bu sözler onu mevcut durumu kazanmak için bir avantaja çevirme noktasında engellemiyor çünkü onun işi bu: Kazanmak! Bu yüzden bu taktiği uyguladığı için herhangi bir koça yüklenmek belli bir noktada saçmalık derecesine varabiliyor. Etik mi, değil mi? Etik değil ama Popovich’in dediği gibi; “Amaç kazanmak”. Sonuçta son günlerde adını sıkça andığımız George Orwell’ın söylediği üzere; “Tarih kazananlar tarafından yazılır, kaybedenler tarafından değil!”


HACK A BASKETBOL


EUROLEAGUE SEZON ÖDÜLLERİ 14-17 Mayıs tarİhlerİnde Madrİd’de düzenlenecek Fİnal Four öncesİ SlamDunk ekİbİ İşİ gücü bırakıp EurolEague’de bu sezon oynanmış bütün maçları analİz ettİ ve uygun gördüğü İsİmlere ödüllerİnİ dağıttı Yazı Eren Tolga Onur


EUROLEAGUE SEZON ÖDÜLLERİ



EUROLEAGUE SEZON ÖDÜLLERİ

EN DEĞERLİ OYUNCU Nemanja Bjelica

Fenerbahçe Ülker’in Avrupa rüyalarına dalmaya başladığı yılların ilk dayanağı, zararı yararı tartışılır ancak Türkiye basketbolu için yoğun çaba harcamış ve belirli izler bırakmış Bogdan Tanjevic’in, ülkemize çok daha önce kazandırmaya yaklaştığı bir isimdi aslında Nemanja Bjelica. Bir süre takımla idmanlara çıkmış, Tanjevic tarafından beğenilmiş fakat takımda yeterli sayıda genç oyuncu olduğu düşünülüp vazgeçilmişti. Gerçi gittiği takım için Tanjevic’in aracı olduğu söylenir ama orasına pek karışmamak lazım. Sonrasında 3-4 numara arasında sıkışmış bir kariyerden geçip, Pesic önderliğinde 1 numara bile oynamış ve hatta burada da sırıtmamış bir adamdan bahsediyoruz. Sonrasında ise ufak tesadüflerle oluşmuş, Zan Tabak’ın (ki oynadığı takımlara bakılırsa, kader yine belirli bir ağ örmüş gibi gözüküyor) başında bulunduğu, mobil bir şut takımı olan Caja Laboral ile zirveye yükselişi… “Obradovic sizi takımında görmek istiyorsa, bunu reddetmek aptallık olur” ile başlamıştı Fenerbahçe kariyeri. Geldiğimiz noktada ise artık takımın her şeyi. Pozisyon sıkışıklığının olumlu etki gösterdiği nadir isimlerden. Ribaund alıp, düşünmeden yarı sahayı geçebilen bir uzun var karşımızda. 4-5 üzerinden ikili oyunlar konusunda hem

bitirici, hem hazırlayıcı; saha görüşü bazen korkunç seviyelerde, karşısına aldığı rakibini vurup geçmek konusunda yeterli olan bütün fiziki özelliklere sahip, çok iyi bir ribaund sezgisi ve iri bir yapı. Ayrıca çok iyi şut mekaniği olduğunu da ekleyelim. Bunları yazıya dökerken bile “Mr. Do Everything” lakabını hak ettiğini görmek mümkün. Çok sakin yapısı ve olmayacak zamanlarda yaptığı hissiz hamleleri ile Fenerbahçe’nin titremeyen eli oldu Bjelica. Ligin tartışmasız en formda 4 numarası. Yeteneklerinin sınırı yok. Takımının ilk kez Final Four yaptığı bu sezon şüphesiz ki en büyük katkı onun. 11.9 sayı, 8.6 ribaund, 1.9 asist, 1.2 top çalma yapmış bir 4 numaradan bahsediyoruz. Başka söze gerek var mı?

EN İYİ KOÇ Sasa Obradovic

Almanya, Polonya ve Ukrayna’da çalıştırdığı takımlardan sonra üç sezon oynadığı Alba Berlin’e dönen Obradovic’in ve takımının hikayesi, bu senenin belki de en ilgi çekici, en şaşırtıcı basketbol olayını anlatıyor. Alba Berlin’in başında, bir Alman basketbol takımının Euroleague’de aldığı ilk galibiyetlere imza atan Obradovic’in yapacak işleri orada



bitmedi. Sene başında hiç hesaba katılmamış, grubuna düşmekten kıvanç duyacağınız bir takım olan Alba’yı getirdiği nokta ve oynattığı basketbol ile bu ödülü fazlasıyla hak etti. Deplasmanlarda alınmış Maccabi, Panathinaikos galibiyetlerini, kendi evlerindeki Maccabi maçı ile sonlandıramamış olsalar da; oynattığı pozitif basketbol ve oluşturduğu bu güzel takım ile Top 8’in kıyısından dönmüş Obradovic bu ödülü ziyadesiyle hak etti.

EN İYİ GENÇ OYUNCU Luka Mitrovic

Normal sezonda bu ödül verilecek olsa, hiç düşünmeden yazacağım isim de Luka Mitrovic’ti. Mitrovic, üçlük yüzdesindeki sıkıntısı hariç, kusursuz bir oyun ortaya koydu. 22 yaşındaki bir oyuncu takımına ne kadar liderlik yapabilirse o kadar liderlik yaptı. Normal sezonu 11.7 sayı, 5.3 ribaund ve 3 asist ortalamaları ile bitirdi. TOP 16’da ise bu kadar pozitif konuşabilmek zor. 6.4 sayı, 3.1 ribaund ve 1.9 asist ortalamalarına gerileyen Mitrovic için genç oyuncuların önünde duran o malum eşiğe çarptı demek doğru olur. Yine de, diğer adayların dalgalanmalarını düşünerek; en iyi genç oyuncu için tercihim Mitrovic.

EN İYİ ÇIKIŞ YAPAN OYUNCU Taylor Rochestie

Tamamıyla direksiyonunda oturduğu bir yapılanma, şutör bir takım, tempolu basketbol ve sınırsız özgürlük. Bunlar, Rochestie’nin bu ödülü kazanması için önüne koyulabilecek engeller olarak gözükebilir. Yine de, onun takımı için ne ifade ettiğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Alba ve Panathinaikos ile birlikte sezonun beklenmeyen performanslarından birine imza atan Nizhny Novgorod’un her şeyi. Bir sene önce Siena ile 6.5 sayı, bir önceki sene ise Laboral ile 1.5 sayı ortalamalarıyla oynayabilmiş bir oyuncudan bahsettiğimizi hatırlatmak isterim. 18.9 sayı, 5.7 asist, 21 verimlilik puanı ve 30 yaşına gelmiş bir adam. Daha iyi bir çıkış olamazdı.

EN BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI Unicaja Malaga

Buraya Joan Plaza’nın da gelmesi mümkün aslında. İspanya Ligi’ni sezon boyunca domine edebilmiş, geçmiş senelerde belirli bir seviyeye çıkmış ve sistem takımı (ve koçu) olduğu iddia edilen bir yapılanmanın Euroleague’deki tek vasfının hedefsiz bir

maçta Anadolu Efes’i Top 8’e taşımak olması gerçekten kabul edilemez. Malaga şüphesiz ki ligin en iyi kadrolarından birisine sahip değil. Çok fazla da para harcamadılar. Fakat belirli bir iskeletleri vardı ve eklemelerini de yaptılar. Her Avrupa maçında, ilk darbede yere yığılan ve bir daha da ayağa kalkamayan bir takım izlettiler bu sene bize. Ben bir basketbolsever olarak ikisinden de haddim olmayarak çok umutluydum. Benim için hayal kırıklığı tanımının karşılığı bu sene için hem Malaga, hem de Plaza’dır.

EN İYİ BEŞ Taylor Rochestie

Dibe vurmuş bir kariyer, ortalamaları kâğıda dahi yazılamayacak derece kötü değerler içeren seneler ardından gelinen nokta ve sezonun güzel sürprizlerinden birisinin başındaki kumandan. Jason Kidd’in kariyerinin ortasından sonra şutöre dönüşmesi gibi bir şey değil bu. Bir takımının tamamen kontrolünü almaktan bahsediyoruz. Perdeleri harika okuyor, arkadaşlarını topla tam zamanında buluşturuyor ve istediği her an skor üretebiliyor. Kinsey ve Parakhouski ile birlikte Avrupa’nın en güzel takımlarından birisinin mimarıydı. Teodosic belki de kariyerinde ilk kez bu beşte olmayı bu kadar hak etti ama ben affınıza sığınarak bu adama kürsüyü veriyorum. %50 3 sayılık, %92.5 faul isabeti ile 18.9 sayı, 5.7 asist, 21 verimlilik puanı.

Nando De Colo

Geleceği çok parlak olduğu her zaman konuşuluyordu fakat Avrupa’da olduğu dönemlerde bile çok fazla bir şey gösterememişti. Şansını denemek için gittiği NBA’den ismi iyice unutularak döndü. Sürekli fazla paralar harcayan ve bir türlü istediğini elde edemeyen bir takıma döndü hem de. Sezonun başlamasıyla birlikte, şutunu düzeltmiş ve her şeyiyle daha kararlı oynayan bir De Colo ile karşılaşmayı beklediğinizi düşünmüyorum. Senelerdir, belirli noktalarda tıkanan bir takımı, kariyerinin en iyi sezonlarından birisini geçiren Teodosic ile çok farklı boyuttaki bir hücum takımına Bojan Bogdanovic dönüştürdüler. 14.2 sayı, 3.2 ribaund, 3.2 (Hırvatistan/Mostar) asist, 1.4 top çalma, 16.8 verimlilik puanı.

Devin Smith

Yerine Lynn Greer alınarak Fenerbahçe’den gönderilen bir oyuncunun bu listede ne işi var diye düşünüyor olabilirsiniz. Orası çok ayrı bir yazı konusu. Kariyerinin bu


evrelerinde daha çok 3-4 numaraya evrilmiş olsa da 2-3-4, hatta zorda kalırsanız 1 numaraların hepsine rahatlıkla yazılabilecek bir oyuncu. Kariyerinin sonlarına doğru, savunma kısmını da terbiyesizlik boyutuna çıkartan Devin Smith, revize edilmiş Maccabi kadrosunun elde kalan en nadide parçası. Şampiyon olduktan sonraki sezonun tamamının çöpe gitmesini, Alba Berlin ile oynadıkları ölüm kalım maçında yaptığı 27 sayı ve 7 ribaund ile engelleyen Smith bu listeye gönül rahatlığıyla yazdığım isimlerin başında geliyor. 15 sayı, 6.1 ribaund, 2.5 asist, 1 top çalma, 16.1 verimlilik puanı.

Nemanja Bjelica

Gecenin bloğunu yaptığı bir Euroleague videosunda duymuştuk ilk kez ona “Mr. Do Everything” denildiğini. Onun oyununu tanımlayan daha iyi bir sıfat bulmak imkânsız. Her şeyden biraz biraz değil, her şeyden bolca yapan bir adam Bjelica. Fenerbahçe’nin en büyük silahlarından birisi olan hücum ribaundu alıp rakibi yıldırma ya da sağlam alınmış bir savunma ribaundunun ardından çıkılmış hızlı hücumların baş mimarı kendisi. Özellikle savunmada alınan ribaund kısmından sonra, sahayı hiçbir şey yokmuş gibi geçişleri çok ilgi çekici. Vesely ile birlikte parkedeyken oynadıkları 4-5 ikili oyunlarındaki yaratıcılığı takım için çok önemli. Umursamaz yapısına tutunarak kazanılmış maçların sayısı da hiç az değil. Nam-ı diğer “her şeyi bolca yapan adam” bu

sezonu 11.9 sayı, 8.6 ribaund, 1.9 asist, 1.2 top çalma, 18.3 verimlilik puanı ile tamamladı.

Boban Marjanovic

Geçen seneleri düşününce, bu pozisyona Ante Tomic’ten başka birisinin yazılmasını mümkün görmüyordum. Gerek basketbol bilgisi, gerek yetenekleri ile çok ayrı bir noktadaymış gibi geliyordu. Fakat basketbol çok hızlı gelişiyor. Standartlar ve parametreler çok farklılaşıyor. Boban bu parametrelerin hepsine sahip bir oyuncu. Pozisyonuna ve kalıbına göre parmak hassasiyeti yüksek, karşılaştığı her rakibini itinayla denize dökmüş bir oyuncu. Avrupa’nın son senelerde gördüğü en dominant uzunlardan. Kızılyıldız daha iyi bir yapılanma oluşturabilmiş olsa ve biraz daha yukarılara oynayabilseydi, sezonun en iyi oyuncusu ödülünü de rahatlıkla kapardı. Tabii ki, daha iyi bir yapılanma ile ortalamalarının ve rolünün neye dönüşeceğini de kestirmek zor ama şu anki halini izleyip keyif almak varken bunları düşünmek saçma olacak. Karşınızda Boban Marjanovic; 16.6 sayı, 10.7 ribaund, 1 asist, 25.7 verimlilik puanı ile!


EUROLEAGUE SEZON ÖDÜLLERİ


HAFTALIK FİLM KÜLTÜRÜ DERGİSİ

arkapencere.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.