ELLE POP UP!

Page 1

02/ Haziran 2020

ALİNA BOZ

FILTRESIZ, ÇABASIZ VE MUHTEŞEM

YAZ OYUNLARI

100 SAYFADA SEZONU EN GÜZEL YAŞATACAK HAYALLER, STIL ÖNERILERI, RÖPORTAJLAR


EDİTO

KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK

NO BAD DAYS Ö

yle zamanlardan geçiyoruz ki, sanırım her birimizi mutlu eden şeyler birbirinden çok farklı değil. Sağlıklı olmak, yakınlarımızın sağlıklı olması, güvende olmak, havanın güzel olması, güneşin batışını ya da doğuşunu yakalamak, dostlarımızla, ailemizle birlikte vakit geçirebilmek, birilerine yardım edebiliyor olmak gibi... Tam bu satırları yazarken tüm dünya George Floyd’un haksız bir şekilde polis tarafından öldürülmesinin ardından yas tutuyor, isyan ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde protestolar ve polisle yaşanan çatışma ciddi boyutlarda. Yüzyılın en zarar veren salgınlarından birini henüz atlatamamışken, şimdi George Floyd’un gözümüzün önünde öldürülmesinin üzüntüsünü yaşıyoruz. Sanırım bu sebeple, hayattan beklentimiz, bizi mutlu eden şeyler çok farklı. Hele bir de yaz gelince, Akdeniz ruhumuz mutlu olacak, kıpırdanacak, kutlayacak şeyi ille buluyor. İkinci pop-up dergimizi kendimizi ve sizi eğlendirecek, umut verecek, elbette modadan ve sezondan haberdar edecek, duygusal içeriklerle donattık. Bu arada, her konu içinde bulunduğumuz durumun ruh haliyle

elle.com.tr

• instagram

@ElleTurkiye

hazırlandığı için bir yandan “yeni normal” ile ilgili araştırmalarımız ve tespitlerimiz devam ediyor. Kapaktan başlıyorum. Netflix dizisi Aşk 101’le popülerliği daha da artan Alina Boz. Ben onunla bu çekimde tanıştım. Donanımlı, ayağı yere basan, hiçbir celebrity talebinde bulunmayan, modern ve pırıl pırıl bir genç kadın. Çekimimiz yine ayrı bir maceraydı. Sokağa çıkma yasağının bittiği ilk gün. İnsan öyle kolay açılamıyor ki… Mücbir Sebepler’de de dendiği gibi “eski normali yeni normal gibi kakalayamazsınız” dedik ve yine 3.5 kişilik bir çekime imza attık. Alina Boz, fotoğrafçı Onur Dağ, ben ve styling için aramıza FaceTime’dan katılan Oğuz Erel. Dedim ya duygusalız diye; moda çekimlerinin en duygusal, en doğal olduğu 90’larıdan ilham aldık bu kez. Alina’ya da bize de, zamansız, huzurlu, iç açan kareler ve bir anı kalsın istedik. Yıllardır moodboard’lardan eksik olmayan 90’lardaki Mario Sorrenti, Bruce Weber, Herb Ritts kareleri bize ışık tuttu. Ayrıca Kilyos plajları benden sorulduğu için hava kararmadan arkamıza dolunayı almasını, doğru gözlem kulesine tırmanmasını da,

• facebook

@ElleTurkey

• twitter

@ElleTurkey


LOKAL

TASARIMCILARIMIZ

DESTEKLIYORUZ

❤ ELLE FOTOĞRAF: ONUR DAĞ

LE

açıkçası bildik :) Sayfa 58. Bu süreçte çekim yapmak bana birleştirici, yaratıcı, her şarta ayak uydurabilen işimi ne kadar sevdiğimi hatırlattığı için bir an önce medeni şartlarda gerçek prodüksiyonlarımıza da kavuşmayı diledim. Dedim ya bu sayıda eğlendik diye; en sevdiğim konuyla başlayım: ELLE editörlerinin hasretle beklediği tatil hayallerini anlattığı “Çıkamadığımız Tatiller Rehberi”. Önce en çok gitmek istediğimiz yerleri anlattık, sonra oraya uygun ürünleri size gösterdik. Ama esas “nereye, kiminle gitmek isterdiniz?” sorusuna dikkatinizi çekerim çünkü fotoğraf editörümüz Gülgün Özek “taleplerimizi” kolajlarla gerçek kıldı. Mesela ben Utah’a Bradley Cooper, Brad Pitt, Susan Sarandon ve Geena Davis’le gitmiş bulundum. Sonuçta hayaller vardır ve neden size de ilham olmasınlar ki! Sayfa 18. Bir diğer göz ziyafeti konu sürekli eski seyahatlerimizden TBT yaptığımız bugünlerde geçmişin en ilham veren ikonik tatil karelerini derledik. Beatles üyelerinin havuz keyfinden Charlotte Rampling’in köprü pozuna müthiş görüntüler var. Sayfa 46. Gelelim pandemi sonucu aldığımız ilk derslerden birine. Hepimizin birbirine her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu bugünlerde Türk modası da güçlerini birleştirecek. Bu bağlamda Temmuz/Ağustos sayısından itibaren bizim de ciddi projelerimizi ve desteklerimizi göreceksiniz. Ama pop-up dergilerimizde de size her zamankinden daha fazla

EL

EL

SIZI SEVIYOR

❤ ELLE ❤

Görsel yönetmenimiz Bülent’in layout’tan çıkarmama dayanamadığı Alina Boz’un bu karesi, edito’da huzurlarınızda.

EL

LE

LE ❤ ELL E

ELLE

Türk yetenek göstereceğiz. Bu anlamda küçük moda tasarımcıları ile ilgili bir duyuru sayfamız var ve bir de şahane çanta konusu yaptık. Türkiye çıkışlı, birçoğu global başarı kazanan ve daha da kazanacağına emin olduğumuz markaları ve ikonik parçalarını tanıttık. Sayfa 6. 1 Haziran itibariyle yeni bir düzenin ilk safhasını yaşamaya başladık. Peki gündelik hayatımızın değişen kodları ne olacak? Aykun Taşdöner’in geçen sayıda başlattığı “Ya Sonra” araştırma dizisinin 2. bölümünü okumanızı öneririm. İletişimci Levent Erden’den İstanbul’da “ofis” alışkanlıklarını değiştiren ilk girişimlerden olan Kolektif House’un sahibine, iklim aktivisti Melike Akkuş’tan Lucca ve Cantinery’nin sahibi Cem Mirap ve d.ream grubunun CEO’su Umut Özkanca’ya, turizmcilerden sağlık sektörüne birçok otoriteden görüşleri bir arada okumanız için bir fırsat… Sayfa 24. Bu arada! Moda ve trendleri atladık sanmayın, demirbaşlarımız pop-up dergimizin en başı ve sonunda. Yazın öne çıkan ayakkabı ve çantalarını; yanı sıra romantik yaz koleksiyonlarını bulabilirsiniz. Sayfa 10 ve 74. Ufak ufak uçuşların başladığını öğrendiğimize göre, biraz tatil önerisi de yapalım dedik ve pandemiyi es geçen adalarda inanılmaz oteller ve mekanlar bulduk. Tatil programınızı Şebnem Denktaş’ın yazısını okuduktan sonra yapın. Sayfa 92. Bir dahaki edito’mu palmiyeler altından yazmayı umut ediyorum. O zamana kadar sağlıklı, bol hayal kurmalı ve yüksek moralli günler diliyorum.

ZEYNEP ÜNER


FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE

ELLETREND

4 ELLE


LOKAL

TASARIMCILARIMIZ

SIZI SEVIYOR

DESTEKLIYORUZ

EL

LE L E

EL ❤ ELLE ❤

LE

❤ ELLE

ŞİMDİ LOKAL ZAMANI

LE

❤ EL LE

ELLE

ALTERNATİF ÜRETİM MODELLERİNDEKİ ARAYIŞLAR, YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLARDAKİ ZANAATİ YAŞATMAK İÇİN ATILACAK ADIMLAR. KONU ALIŞVERİŞ OLUNCA TÜM TRENDLER LOKAL OLANIN YÜKSELİŞE GEÇECEĞİNİ GÖSTERİYOR. ELLE TÜRKİYE OLARAK MARKALAŞMA YOLUNDA GİDEN YERLİ MODA TASARIMCILARINI VE KÜÇÜK MODA MARKALARINI DESTEKLİYORUZ. YAZI: AYKUN TAŞDÖNER

Ş

u anda dijital ortamda sayfalarını çevirdiğiniz ELLE Pop Up küçük üreticileri, lokal tasarımcıları ve Türkiyeli tasarımcıları desteklemek adına bir seri başlatıyor. Genç ve özgün Türkiyeli tasarımcılar yerel motifleri, kendi özgün kimlikleriyle birleştirerek yollarında emin adımlarla ilerlerken birçoğunun şanı çoktan Atlantik’in öte yakasına doğru ilerlemeye de başladı. Aralarında sürdürülebilir adımlar atanlar da var, Anadolu’da yaşayan kadınların el emeğini değerlendirerek işgücü yaratanlar da. ELLE Türkiye olarak her yeni sayıda yerel markaların ürünlerinden alışveriş sepetleri oluşturacağız, röportajlar yapacağız.

LOKAL ALIŞVERİŞ, SÜRDÜRÜLEBİLİR ADIM

Tedarik zincirinden üretime kadar, hatta online ya da offline satış kanallarına ulaşana kadar birçok markanın lokal olması sadece yerel ekonomiye katkı değil aynı zamanda sürdürülebilirlik ve karbon salınımı azaltmak konusunda fayda da sağlıyor. WGSN (dünya çapında bir online araştırma ve trend analizi firması) tarafından paylaşılan trend raporuna göre 2021 ve sonrasında küçük komüniteler ve lokalizm hareketi daha sık karşımıza çıkacak. American Express tarafından yapılan bir araştırma küçük işletmelerde harcanan her bir dolar içindeki 67 cent’in lokal komünite içinde kaldığını

gösteriyor. Yine WGSN’in raporuna göre, yapılan tüketici röportajlarında verilen yanıtlar da şu yönde: “Küçük işletmelerde ödediğiniz ücretin nereye gittiğini biliyorsunuz ve süreç daha şeffaf.”

SOSYAL MEDYA DESTEĞİ

Markaların kişiye özel yaptıkları iletişim çalışmaları, özellikle Z jenerasyonun gözünden kaçmıyor. Bunu da bugünlerde en iyi lokal ve küçük markalar başarıyor. Tüketici böylece markayla bir bağ kuruyor ve alışveriş alışkanlığını bu yönde değiştiriyor. Instagram da geçtiğimiz haftalarda bu konuda bir girişime imza attı. Instagram’ın moda işbirliklerinden sorumlu direktörü Eva Chen; “Platform her zaman insanların hayatlarına dokunmayı ve toplulukları bir araya getirmeyi amaçlamıştır” diyor bir röportajında. “Ama görevi bugünlerde her zamankinden biraz daha yüce. İnsanlara, küçük kuruluşlara yardım etmeyi de hedefliyor.’’ Facebook ve Instagram’ın en yeni özelliklerinden biri kilometre sınırlaması getirerek alışveriş sırasında size en yakın ve yerel markaları öne çıkarması. #SupportSmallBusines etiketiyle de bu markalara destek oluyor. Facebook ileriki günlerde faaliyet gösterdiği 30’dan fazla ülkede küçük işletmelere yardım etmek amacıyla 100 milyon dolarlık bir fonu açacak.

ELLE

5


ELLETREND

LOKAL İKONLAR

RADARIMIZDA BU KEZ “BIZIM” MARKALAR VAR. İSTANBUL BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜRKİYE ÇIKIŞLI BU 11 MARKA KONU ÇANTA OLUNCA EL İŞÇİLİĞİNE VURGU YAPARAK SERİ ÜRETİME KARŞI OLDUKLARININ ALTINI ÇİZİYORLAR. HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER YAZI: AYKUN TAŞDÖNER

324 NEW YORK Marka New York ve İstanbul arasında bir köprü. Ancak en büyük özelliği anne-kız ikili Bike ve Arzun Bayer tarafından kurulmuş olması. Tüm çantalar, 324 New York’un İstanbul atölyesinde, Türk derileri ve kumaşları kullanılarak, tamamen elde üretiliyor. Çantaların metal aksesuarları, markaya özel olarak tasarlanıp, hazırlanıyor. @324ny

SEEN PIECES 2017 yılında kurulan marka başta sadece vintage aksesuarlar satıyordu. Ardından geçmişten ilham alan kemerler de tasarlamaya ve üretmeye koyuldular. 2019 yaz sezonundan itibaren çantalar da Seen Pieces koleksiyonunda karşımıza çıkmaya başladı. @seenpieces

NATURAE SACRA Gizem Pirinççiler ve Kerem Erhan tarafından kurulan marka ismini Latince’de gizemli ve ruhani anlamına gelen Naturae Sacra’dan alıyor. Çantaların kulpları reçineden. Bu da her birinin farklı bir tasarıma sahip olduğu anlamına geliyor. Marka böylece karşı olduğu seri üretime yanıtını bu şekilde vermiş oluyor. @naturaesacra

6 ELLE


ROE Merve ve Beyza Karaca imzalı marka Roe’nin çıkış noktası kendilerini stilleri vasıtasıyla anlatmak isteyenler. Bu çantalarda canlı dokuları tamamlayan feminen siluetler. Roe’nın vurguladığı, kadınların zamansız stilinin çağdaş dünyayla birleşimi. @roeofficial_

MAEYJA 2019 yılında Canan Delettre tarafından kurulan markanın tasarım dili sade ve sakinlik üzerine kurulu. İlhamı ise tasarım, mimari, sanat ve müziğin zarif noktaları. Çantaların tümü İstanbullu zanaat ustaları tarafından elde üretiliyor. @maeyja_official

MEHRY MU Bu çantalar tasarımcısı Güneş Mutlu Mavituncalılar’ın bir gün İstanbul Kapalıçarşı’nın gizli sokaklarında gezerken gördüğü hepsi birbirinden güzel ikat kumaşlarına olan tutkusundan doğdu. Fas’tan İstanbul’a kadar uzanan çiniler, kümbetler, saraylar, halılar ve mücevherler Mehry Mu’nun egzotik dünyasının daimi ilham kaynağı. @mehrymu

ELLE 7


ELLETREND

MANU ATELIER Küresel bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen, Şubat 2014’te Beste ve Merve Manastır’ın babalarının zanaatlar geçmişlerine vurgu yapmak amacıyla kurdukları MANU Atelier el yapımı deri çantalarıyla tanınıyor. Çocukluklarında babaların kullandığı deri parçaların fazlalıklarından ürettikleri minyatür çantalarla tasarımcılığa adım atan iki kardeş işe bu yüzden “Aslında markamızın fikri biz küçükken ortaya çıktı ancak 2014’te kuruldu” şeklinde anlatıyorlar. MANU Atelier’nin ilham kaynakları arasında, babalarının mesleğe başladığı yer olan Beyoğlu da yer alıyor. @manu_atelier

BERA DESIGN Kültürel miras Bera’nın çıkış noktası. Türkiye’nin çok kültürlü coğrafyasından ve sunduğu zenginliklerden besleniyor ve sanat ile tarihi modada birleştiriyor. Girişimci üç yakın arkadaş olan Büşra Sezgin, Özge Ergül ve Beyza Yaşar’ın güçlerini birleştirerek kurdukları marka yine yerelliğe ve el işçiliğine vurgu yapıyor. @beradesignofficial

8 ELLE


SERENA UZİYEL Serena Uziyel kendisiyle aynı adı taşıyan markası için “Unutulmuş zanaatkarlığı modernlik unsurlarıyla birleştirip, yeniden canlandırma arzusundan doğdu” yorumunu yapıyor. Uziyel, New York’ta Parsons Tasarım Okulu mezunu. Eğitimi sırasında Moschino, Calvin Klein ve Donna Karan gibi lüks markalarda ve kendi çanta ve ayakkabı koleksiyonunu yaratmadan önce Zara International’da çalıştı. Çantaların alametifarikası ise geleneklere getirilen çağdaş bakış açısı. @serenauziyel

LOVE CAN BAG Love Can Bag, Bodrum’da doğan bir marka. Doğal olarak, Ege ve Akdeniz dokularını taşıyor. Yaratıcısı Nihan Gider de ilham aldığı Bodrum’da yaşıyor. Bu yüzden tasarlarken her köşe başında açan begonvillerden, beldenin olmazsa olmaz çivit mavisinden, kum bejinden ve zeytin ağaçlarının doğallığından ve tabii ki Bodrum Kalesi’nden etkileniyor. @lovecanbag

BAÂ Sürdürülebilir yaklaşımı odağına alan BAÂ, Nisan 2016 yılında İstanbul’da kuruldu. Yaşadığımız dünyaya karşı sorumlu olduğunu düşünen marka sezon kavramını ortadan kaldırarak zamansız parçalar üretiyor. Her fırsatta matbaaya gönderme yapan BAÂ çantalarının isimleri kadın yazarlardan esinlenerek konuluyor. @baaofficial_

ELLE 9


ELLETREND

MONOKROM TAVIR

SEZONUN EN IDDIALI DOKUNUŞU MINIMAL DURUŞLARIYLA AYAKKABILARA AIT. ABARTIDAN UZAK SADE FORMLARIYLA RADARIMIZDALAR.

GUCCI

BOTTEGA VENETA

HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER

Deri stiletto, 518 £, BALENCIAGA/ MATCHESFASHION.COM

Düğüm detaylı sandalet, a259, IPEKYOL

10 E L L E

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT

Bantlı sandalet, a399, TWIST


Renk skalasında siyah ve beyaz en güvenilir ikili

GIVENCHY

Deri sandalet, a429, DESA

Parmak arası sandalet, a149, H&M

SADE SILUETLER

İnce bantlı sandalet, a399, IPEKYOL

Toka detaylı sandalet, 253 £, BIRKENSTOCK 1774/ MATCHESFASHION.COM

Monokrom sandalet, a299,99, MANGO

Kare burunlu sandalet, a499, HOTİÇ

Deri cut-out detaylı sandalet, a1889, LES BENJAMINS

Düz deri sandalet, 634 £, THE ROW/ MATCHESFASHION.COM

ELLE

11


ELLETREND

DEĞERLI METALLER METALIN YAYDIĞI IŞILTI SADECE GECEYI ANIMSATMASIN. BU ÇANTALARDAN HERHANGI BIRI GÜN BOYU STILINIZI TAMAMLAYABILIR. FARKLI BOYUTLARLA IDDIANIZI ORTAYA KOYUN.

BALENCIAGA

HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER

Bucket çanta, a747, DESA

Payetli gold çanta, 664 £, PACO RABANNE/ MATCHESFASHION.COM

12 E L L E

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, NET-A-PORTER.COM, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT

Çanta, a299, HOTİÇ


Zincir detaylı çanta, 1233 £, CHRISTIAN LOUBOUTIN/ MATCHESFASHION.COM

Kutu clutch, a4795, ROCIO- VAKKO

Metalik puffer çanta, a1279, MAX&C0.

Metalik çanta, a2195, FURLA

Metalik clutch, 1480 £, BOTTEGA VENETA/ MATCHESFASHION.COM

BALMAIN

Çanta, a359, TWIST

CHANEL

Farklı bir ışıltı. Altın ve gümüş sezonun iki favorisi.

Logo detaylı çanta, 1480 £, VALENTINO/ MATCHESFASHION.COM

Metalik işlemeli çanta, 293 £, SOPHIA WEBSTER/ MATCHESFASHION.COM

ELLE

13


ELLETREND

ARZU NESNELERİ

STILIMIZIN VAZGEÇILMEZ TAMAMLAYICILARINDAN OLAN AKSESUARLAR YAZ VE DENIZ MEVSIMIYLE BIRLIKTE DAHA ÇOK DIKKAT ÇEKMEYE BAŞLIYOR. DIOR’UN ULTRA-MATTE KOLEKSIYONUNDAKI IKONIKLEŞEN ÇANTA, KEMER VE GÖZLÜKLER YEPYENI VERSIYONLARIYLA GARDIROBUMUZA GIRMEYI BEKLIYOR. HAZIRLAYAN: SELİN MİLOŞYAN

H

er stile adapte olabilme özelliklerinin yanı sıra günceli yakalama potansiyelleriyle de öne çıkan Dior’un sembolleri çanta, kemer ve güneş gözlükleri, bu sezon ultra mat bitişli versiyonlarıyla yeniden gündemde. Lady Diana’ya ithaf edilen ve son yıllarda dünyadan farklı sanatçıların elinde bir sanat eseri gibi yaratılan Lady Dior çanta bu seride başrolün sahibi. Onu, binicilikten ilham alan, 1999’da doğan ve 2018 yılında Marie Grazia Chiuri’nin tekrar moda severlerle tanıştırdığı Saddle Bag takip ediyor. 2015 yılından beri Dior koleksiyonlarında yer alan Diorama ve geçtiğimiz yıl radarımıza giren 30 Montaigne çantalarsa, grafik ve sofistike duruşlarıyla zamansızlar arasındaki yerlerini aldıklarını, bu seriye dahil olarak ispatlıyorlar. İlk olarak sonbahar-kış 2018 sezonu için beğeniye su-

14 E L L E

nulan Ultra-Matte koleksiyonunda tüm aksesuarların yalnızca siyah ve nude renkleri mevcutken, ilkbahar-yaz 2020 sezonu için çalışılan seride özellikle çanta ve cüzdanlarda çok farklı renk alternatifi görülüyor. Kusursuz beyaz, pembe, gri, yeşil ve mavinin soğuk tonlarına bürünen çantalar, mat bitişlerine rağmen canlı ve patlak bir görünüme sahipler. Ultra-Matte koleksiyonuna bu sezon ilk kez dahil olan, “oversize” kare çerçevelerin kenarına işlenen “CD” harfleri ile detaylandırılan 30 Montaigne güneş gözlükleri ise tüm çantalarla şık bir uyum yakalıyor. Tasarlandıkları ilk günden beri farklı materyaller ve modern dokunuşlarla yeniden yorumlanan ve zamana meydan okuyan bu aksesuarlar, Dior’un kültürel mirasının da en iyi temsilcilerinden.


ELLE kızlar ının bakış açıs ıyla en güzel Foto ğraflar BURA DA TAKİPTE KALIN INSTAG RAM/E LLETur

kiye

arının ELLE kızl ası İ düny EĞLENCEL LETurkey L

OK /E

BO FACE

MODA, TREND, STİL, GÜZELLİK VE GÜNCEL OLAN HER ŞEYİ, HER AY VE HER AN ı İçİn ELLE’DE PAYLAŞIYORUZ... ren dünyas

m ve ELLE'İn İlha lımıza abone ana YOUTUBE k ın! may olmayı unut ELLETurkiye TUBE/

YOU

ETAYLARIYLA D M Ü T R LE R E B A GÜNCEL H BU ADRESTE

orsa, y u l o e n e ürkiye'd üD nyada ve T burada. tam anında İşte LLETurkey

Tablet dergİnİz her ay zengİnleştİrİlmİş İçerİğİyle Apple Store'da ve Google Play'de!

ER/E

TWITT

ELLE

27


ELLEMOOD

İNTERNETTE SÖRF YAPMAK

BU 2000’Lİ YILLARDA HAYATIMIZA GİREN BİR SÖYLEMDİ. ANCAK ASIL ANLAMINI HAKKIYLA BUGÜNLERDE VERİYORUZ SANKİ, NE DERSİNİZ? İŞTE İNTERNETTEKİ EN İYİ ETKİNLİKLER. HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER

CHROMATICA, ŞİMDİ YAYINDA İtiraf etmeliyim ki Lady GaGa geçen aylarda pandemi nedeniyle albümünü ertelediğinde biraz hayal kırıklığına uğramıştım, zira eğlence ve umut elde kalan birkaç değerimizin başında geliyordu. Gerçi o önce dostlarını toparlayıp online bir konsere imza attı, ardından da “Yeni albüm mü istiyorsanız, alın size” diyerek güzel haberi üzerimize fırlattı. 29 Mayıs’ta yayınlanan albüm ‘Joanne’den dört yıl sonra gelen altıncı stüdyo kaydı: Albümden yayınlanan ilk single ‘Stupid Love’ kendisini ilk tanıdığımız yıllara götürmüştü bizi, ikinci single ve video ‘Rain on Me’ de, ki kendisine Ariana Grande eşlik ediyor, yine bizi benzer ruh haline sevk ediyor. Sonuç mu? 2010’lu yılların başında bizi dans ritimleriyle kendinden geçirip şarkılarını birer marşa çevirmeyi başaran Lady GaGa geri döndü. Peki, sizi bir de bir soruyla baş başa bırakıyorum. Lady GaGa ve Beyoncé düeti mi GaGa ve Grande düeti mi?

OTURDUĞUNUZ YERDEN SEYAHAT Beykoz Kundura’nın 11 Haziran’a kadar devam eden ‘İçeriden Bir Gezinti’ başlıklı kısa filmler festivali Cannes, Locarno ve Toronto gibi uluslararası film festivallerinde yarışan yapımları bir araya getiriyor. Hepsinin ortak noktası ise sizi dünyanın farklı ülkelerinde yolculuğa çıkarması. Sao Paulo, Palm Beach ve Korsika ziyaret edebileceğiniz yerlerden sadece birkaçı. Filmlere, beykozkundura.com adresinden ulaşabilirsiniz.

16 E L L E


KAÇIRANLAR İÇİN BİR KEZ DAHA EN İYİ SERGİLER, DİZİLER VE FİLMLER

Filmler: Dönemin en büyük sürprizi 21 Mayıs’ta düştü mail kutuma. Başlık şöyleydi: Tüm zamanların en büyük haberi. Eh, haksız da sayılmazlar. Mubi arşivini, yani koleksiyonunu açmıştı. Bir hayal gerçek oluyordu, çünkü istediğin anda istediğin filmi izleyebilme lüksüne daha önce hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Üstelik film seçmek kolay olsun diye koleksiyon, ‘Kameranın Arkasındaki Kadınlar’, ‘Uyarlamalar’, ‘Modern Klasikler’ gibi onlarca farklı bölüme ayrılmış durumda. Aklınıza gelen bütün yönetmenler burada yani. Diziler: BluTv de dizi tarihinin bütün efsanelerini aynı anda platforma yükledi. Bir kez daha izlemek isteyenler, daha önce izlememiş olanlar için bambaşka bir dünyayı aralayacak yapımların büyük çoğunluğu ise bu disiplinin en iyilerini üreten HBO’ya ait. Karantinanın başında ‘Girls’, ‘Game of Thrones’ ve ‘Sex and the City’yi bizle buluşturan BluTV bu kez ‘Six Feet Under’, ‘The Leftovers’, ‘Chernobyl’ ve ‘Sopranos’u yayına açtı. Tüm zamanların en iyileri arasından seçim yapmak zor. Ancak bir bölüm açtıktan sonra kendinizi durduramayacağınız garanti. Sergiler: Pera Müzesi sadece hali hazırda devam edenleri değil, kuruluşundan bu yana düzenlediği bütün sergilerden bir seçkiyi YouTube kanalında yayınlamaya başladı. Frida Kahlo-Diego Rivera, Fernando Botero, Andy Warhol, Rembrandt, Goya, Giorgio de Chirico, Joan Miró ve Yıldız Moran yeniden izleyebileceğiniz sergilerden bazıları. Neticede sanat tarihinin en ikonik isimlerinden bahsediyoruz.

YILIN İKİNCİ BÜYÜK MÜZİK OLAYI Nisan ayının ikinci yarısında Lady GaGa’nın önayak oluşuyla organize edilen ‘One World’ konserinin bir benzeri 6 Haziran’da YouTube’da düzenleniyor. Bu kez amaç mezuniyet törenleri iptal edilen gençlere moral vermek. Peki listede kimler var? ‘Dear Class of 2020’ başlıklı konserler dizisi herhangi bir festivalde karşınıza çıkması pek de muhtemel olmayan bütün güçlü oyuncuları sahaya sürüyor. Tamam, başlıyorum saymaya. Beyoncé, Lady GaGa, Taylor Swift, BTS, Janelle Monáe programın gerçek headliner’ları Michelle ve Barack Obama’ya eşlik edecekler. Live Aid ve Live 8’ten sonra endüstrinin, zamanın ruhuna böylesine ayak uydurması da insanı gerçekten mutlu kılıyor. En azından uğruna gün sayacağımız bir etkinlik var!

ANTİVİRAL FİLMLER İÇİN BAŞVURU Bulut Reyhanoğlu’nu ‘Anons’ ve ‘Çekmeceler’ filmlerinin yapımcısı ve bunlara ek olarak da ‘Zenne’ filmindeki oyunculuğuyla tanıyor olabilirsiniz. Kendisi aynı zamanda online kısa film izleme platformu olan Shortbyshort sitesinin kurucusu ve sahibi. İşte yeni girişimi de bunun üzerine şekilleniyor. İngiliz yapımcılar Darwin Shaw ve Will Hawkes, tüm dünyayı sarsan COVID-19 salgınının yarattığı kolektif deneyimi sinemanın gücüyle kayıt altına almak amacıyla Antiviral Film Projesi’ni başlattı! Projenin Türkiye’deki sorumluluğunu ise Reyhanoğlu ve Shortbyshort üstleniyor. Peki bu proje tam olarak nedir? 24 ülkeden senarist ve yönetmenlere açık olan projede, başvurular arasından üç farklı tema üzerine kurgulanmış 19 kısa film projesi seçilecek. Senaryo ve yapım desteği sağlanarak karantina süreci sona erdiğinde çekimi gerçekleştirilecek 19 kısa film, ‘İzolasyon’, ‘İlişki’ ve ‘Ortaya Çıkış’ temalı üç uzun metraj filme dönüşecek. Başvurular 5 Haziran’a kadar yapabilirsiniz. Detaylar için: shortbyshort.com

E L L E 17


ELLEMOOD

ÇIKAMADIĞIMIZ

TATILLER

REHBERI BITMEK BILMEYEN ZOOM TOPLANTILARI, BIRBIRINE KARIŞAN ZAMAN DILIMLERI, MENTAL YORGUNLUKLARIMIZ... BIRÇOĞUMUZUN TATILE ÇIKMAYA ÇOK IHTIYACI VAR. PEKI AMA ELLE EDİTÖRLERİNİN GIDEMEDIĞI SEYAHAT NOKTALARINDA NERESI VAR? ATIŞ SERBEST, HAYALLER SONSUZ. YAZI: SERLİ GAZER BOYACI KOLAJ: GÜLGÜN ÖZEK

18 E L L E


ZEYNEP ÜNER

Amerika kadar farklı. Alışkanlıkları, bakış açıları, inançları… Bunları gözlemlemek zevk veriyor ve dünyada ne kadar küçük olduğumu hatırlatıyor. Bavul yapmayı sevmiyorum. Nedense bende hep stres yaratıyor. Zaten uzun bir seyahatin kombinasyonlarını önden programlamak bana göre değil. Ayrıca bir yanım 3 parçalı özgür kız olmak istiyor, diğer yanım moda çekimine gider gibi hazırlanmak. Sonra sinirli sinirli arasını bulmaya çalışıyorum.

JANESSA LEONE

kalırsa Desert Solitaire okurdum. Seyahat etmek sende nasıl hisler uyandırıyor? En sevdiğin ve en sevmediğin kısımları? İş seyahati ile tatili tamamen ayırıyor ve tatile cevap veriyorum. Uyandırdığı özgürlük hissi en çok hoşuma giden. Bir de sıfırlanmak, tazelenmek, arşive yeni bilgiler, görüntüler eklemek kısmı güzel. Ve her gittiğim yerde “acaba burada yaşayabilir miydim?” oyunu oynamak. Tamamen farklı kültürle tanıştığımda heyecanlanıyorum. Uzakdoğulular kadar farklı, Batı

VAARA

LOEWE

Road trip rotanda nereler var? Los Angeles’tan Utah’a, Arizona sınırına kadar “road trip”. Zion Ulusal Parkı, Antilop Kanyonu, Yosemite Ulusal Parkı civarı her yeri geziyoruz… Dünyanın hem en fotojenik hem gerçek dışı hem de en özgür hissettiren yeri olabilir. Kanyonlar, şelaleler, kaktüsler, ancak filmlerde yaşar dediğin karakterler, barlar; ceylanlar, atlar, antiloplar. Toz toprak içindeyiz, devamlı hareket halindeyiz. Ya trekking’de ya arabada. Kiminle gidiyorsun? En yakın arkadaş grubum: Lady Gaga, Susan Sarandon, Geena Davis, Brad Pitt, Leonardo Di Caprio, Bradley Cooper... Valizinde neler var? Biraz kovboy, biraz Los Angeles stili giyinirdim. (Şort ya da jean altı Western çizme, kovboy şapka) Thelma & Louise gibi. Birkaç parça da Ayşe Boyner’in Faraway’inden alırdım, feminen detaylar için. Yolculuk sırasında ne dinliyorsun, ne okuyorsun? Eddie Vedder, The Cars, Arcade Fire, Red Hot Chili Peppers, Dire Straits. Birkaç Johnny Cash ve Bruce Springsteen şarkısı… Kitap için vakit

OFF WHITE

PARIS GEORGIA

BOTTEGA VENETA

Desert Solitaire, Edward Abbey

Into the Wild, Eddie Vedder

E L L E 19


ADIDAS

BEE GODDESS

ELLEMOOD

Nereye ve neden gidiyorsun? Fiji’deki Navala Village’a, burası volkanik dağlar arasında nefis bir köy. Sazdan yapılmış evlerinde şehir konforunu çok arar mıyım bilmiyorum gerçi. Fiji’de mimari olarak geleneksel kalmış birkaç yerleşim yerlerinden biriymiş Navala. Evde kaldığımız dönemde internette ilgimi çekti, düne kadar bu köyden haberdar değildim. Kiminle gidiyorsun? Böyle bir yerde sıkılıp söylenecek çok insan var. Nil ve Selen, ikiz yeğenlerim, buraya gideceğimi duyarsa mutlaka gelmek ister. ELLE ekibinden heves eden olur mu? ‘Sınır yok, büyük düşün’ dersen, Joaquin Phoenix ve Bryan Adams derim. Navala’da mızmızlanmayacak iki isim bence. Onlar böyle bir teklife ne der? Bu haberi coşkuyla karşılayacaklarına inanmak istiyorum.

20 E L L E

Valizinde neler var? 2-3 sürükleyici kitap, not defteri, birkaç parça rahat ama şık kıyafet, şapka... Navala’daki 200 eve ilaveten bir market, bir de okul varmış. En iyisi yanıma renkli tebeşir, kalem/boya da alayım, gitmişken okula uğrarım, müfredatın dışına çıkıp çocuklarla eğlenceli bir ders yaparız belki. Yolculuk sırasında ne dinliyorsun, ne okuyorsun? Gerçek hayatlar, biyografiler okumayı çok seviyorum. Trevor Noah’ın Born a Crime, Lady in Waiting: My Extraordinary Life in the Shadow of the Crown, Rob Lowe’un Stories I Only Tell My Friends: An Autobiography olabilir. Son zamanlarda (İstanbul konserinden sonra) bıkmadan Bryan Adams dinliyorum, buna devam edebilirim. Ama belki Navala’da sessizliği tercih ederim. Seyahat etmek sende nasıl hisler uyandırıyor? En sevdiğin ve en sevmediğin kısımları? Bir yerin hayalini kurmak, sonra orada olmak, sadece

LOCCITANE

SUZAN YURDACAN

STELLA MCCARTNEY

UNITED COLORS OF BENETTON

Born A Crime, Trevor Noah

fotoğraflarda/internette karşıma çıkan görüntülerin tam içinde olmak beni her seferinde çok etkiler, ne kadar şanslı olduğumu hatırlatır. Yolda olmayı, görmeyi seviyorum. Navala’da kahve seremonisi, günlük turlar da yapılıyormuş. Mutfaklarını, yerel halkın günlük hayatlarını merak ediyorum. Neyle karşılaşacağını bilmemek de güzel. Yolculuklarda sevmediğim bir kısım pek yok. Olsa olsa muhteşem bir seyahatin bittiğini fark etmek, “gerçeklere” dönmek... Tek hoşuma gitmeyen bu aşaması diyebilirim.


NESLIHAN DENIZER

sevmediğin kısımları? Gideceğim yere ulaşmak için yapılması gerekenlerden, zorunlu aşamalardan gerçekten nefret ediyorum. Uçaklardan, uçmaktan ve tanımadığım insanlarla saatlerce yakın oturmaktan hiç hoşlanmıyorum. Host ve hosteslerin kıyafetlerini beğenmiyorum. Keşke biri anında orada olabilmemiz için bir yol icat etse! Gerçi varınca yolculuk macerasını unutuyorum. Seyahat etmenin ilham için en iyi kaynaklardan biri olduğuna inanıyorum; arabayla bir yerden bir yere veya yeni bir yere seyahat ederken bile.

Hear The Wind Sing, Haruki Murakami

PRADA

BARBARA STURM

NIKE

ALEXANDER MCQUEEN

ALAIA

EUGENIA KIM

uzak durmaya çalışıyorum, bu yüzden bol bol koruyucu ürün de alırım yanıma. Müzik ve kitap listen? Ne zaman yeni bir ülkeye seyahat etsem, yerli yazarlardan bir kitap okumaya çalışırım; yıllardır yaptığım bu. Sanırım bu bir şekilde beni oraya hem fiziksel hem de hayal gücü ile bağlıyor. Haruki Murakami’nin kitaplarını seviyorum, henüz okumadığım bir tanesini alırım yanıma. Müziğe gelince, bu sefer Ryuichi Sakamoto dinlerim. ‘Rain’ en sevdiğim müzik parçalarından biri. Seyahat etmek sende nasıl hisler uyandırıyor? En sevdiğin ve en

APPLES & FIGS

Yolculuk uzaklara gibi görünüyor... Furano Çiçek Tarlaları, Hokkaido, Japonya’ya. Birkaç aydır evde sıkışıp kaldım, doğaya ihtiyacım var! Güzel manzaralara ve bol bol oksijene! Furano benim için bir sanat eseri. Doğanın müthiş renklerinin sıralı olması, aynı zamanda bunun biraz garip gelmesi, buna bayılıyorum. Çiçekler bende çok fazla duygu uyandırıyor, her zaman onlarla sarılmak istiyorum. Yol arkadaşın kim? Herkes sevdikleriyle seyahat etmeli diye düşünüyorum. İnsanların gerçek karakterlerinin tatilde ortaya çıktığına inanıyorum, bu nedenle özellikle evden çok uzakta tatsız sürprizle karşılaşmayı kimse istemez. Ayrıca, birlikte gittiğiniz kişinin komik ve eğlenceli olması da önemli, böylece hiç sıkılmazsınız! Ryan (Gosling) gibi... Peki ya valizinde neler var? Her zaman gerektiğinden fazlası olur. Yıllarca moda sektöründe çalışmak maalesef bu konuda etkili olamadı. Birkaç manzaraya/ duruma uygun tatlı elbise, güneş gözlüğü, sneaker ve şapka. Aslında biraz da Japon stiline uygun parçalar olmalı diye düşündüm bunu yazarken. Güneşten olabildiğince

E L L E 21


ISABEL MARANT

CASTANER

GUCCI

ELLEMOOD

AYKUN TAŞDÖNER Tropik bir yere gittiğini görüntülüyoruz. Hazırlanın! Karayipler’e gidiyoruz. Palmiye gölgesinde, hindistancevizi kırmak yok ama. Bu kez çılgın kalabalıktan uzakta değil, tam içindeyim. Kolombiya açıklarındaki Santa Cruz del Islote bir futbol sahası kadar büyüklüğünde, üzerinde 115 hane bulunuyor ve 500 kişi yaşıyor. Bu sosyal izolasyon döneminde toplam gördüğünüz insan sayısı kaçtı? Bence aldığım bu karar işte sırf bu nedenle yerinde. Üstelik adada elektrik yok. Yani bir süre Zoom toplantısı ve ‘binge watching’ de. Doğaya dönüş diye buna derim. Tatilin hakkını tam anlamıyla veriyorum yani. Tatil arkadaşların kimler? Bu dönemde en yakın arkadaşlarım, ekranın ötesindeki hayali karakterler oldu. Florence Pugh ve Paul Mescal

22 E L L E

tabii. Beni kırmayacaklarına eminim, konuşacak çok şey var! Valizinde neler var? Hashtag #hergünebirmayo. Belki birkaç da keten gömlek. Bir adada pek bir şeye ihtiyacım olacağını sanmıyorum. Müzik ve kitap listeni alalım. Spotify’da harika bir playlist var! Afro-Columbian Funk. Beni anında bu adanın mood’una sokuyor. Adada elektrik yok, ama en azından yolda giderken dinlerim. Aynı zamanda Büyülü Gerçeklik akımı nedeniyle Latin Amerikan edebiyatına bayılıyorum. Gideceğim yer dört tarafı suyla çevrilmiş olsa da klasik bir ada sayılmaz. Kendi içinde büyülü bir gerçekliği var yani. Kolombiyalı yazar Marvel Moreno, ülkesindeki en etkili 100 kadından biri olarak gösteriliyor. Yapılan yorumlar ise (ülkedeki) gündelik hayatı en iyi yansıtan yazarlardan biri olduğu yönünde. Bu tatili tamamıyla hem yeni bir yazarı hem de kültürü tanımaya ayırıyorum. Seyahat etmek sende nasıl hisler

THOM BROWNE

En Diciembre Llegaban Las Brisas, Marvel Moreno

Sofrito, Tropical Discotheque

uyandırıyor? En sevdiğin ve en sevmediğin kısımları? Seyahat etmeye bayılıyorum, gerçek anlamda yaşadığımı hissettiriyor bana. Yeni bir yer keşfetmek, yaşadığın yerin ötesine çıkıp, başka hayatların başka yaşayış biçimlerinin olduğunu görmek çok farklı bir duygu. Seyahatin tüm o ritüel kısmını da seviyorum. Evden çıkış anından başlayan yolculuğun tamamını yani. Bir adanın bana hissettirdikleri ise bambaşka. Suyla çevrili olmak beni rahatlatıyor. Güven veriyor. Seyahatin en sevmediğim yanı ise bir gece önceki heyecan uykusuzluğu ve geri dönüş.


SERLI GAZER

Yolculuk sırasında ne dinliyorsun, ne okuyorsun? Çıktığım her yolculuğa özel bir playlist hazırlarım. Sanırım burada en çok dinlediğim şarkı Sonate Pacifique, L’Imperatrice. Ve Zadie Smith’in bitiremediğim kitaplarına dönüyorum. Belki çıkamadığım bu tatilde Sally Rooney bir kitap daha yazmıştır... Seyahat etmek sende nasıl hisler uyandırıyor? En sevdiğin ve en sevmediğin kısımları? Seyahat etmek hem kendinden uzaklaşmak hem de kendini bulmak gibi bir his yaratıyor bende. Planlama aşamasını

ayrı, havalimanında olmayı ayrı seviyorum. Havalimanlarındaki o zamansızlık ve milliyetsizlik hissi, kalp ben. Her yere ve her şeye aitmişim gibi. Gittiğim yere de anında ayak uydururum. Başıma gelecekler, tanışacağım insanlar, yiyeceğim yiyecekler beni hep heyecanlandırıyor ve eve her seferinde büyük motivasyonla dönüyorum. 40 derece ateşlenerek 2 gün yattığım bir tatil bile oldu ve asla kötüydü diyemiyorum. Seyahat etmenin en sevmediğim kısmı eve döndükten sonra biriken çamaşırları yıkamak oluyor.

BALENCIAGA

THE ROW

Yolculuk nereye? Miami, Bahamalar ve Havana üçgeninin ortasında bulunan Little Palm Island’a gidiyorum. Burası klasik beyaz kum, uzun palmiyeler mekanı. Yan gelip yatacağınız, tek derdinizin ıslak mayonuzun ne zaman kuruyacağı olduğu yerlerden. Tam olarak dolu dolu 3 ay eve kapanmış biri olarak duvarlar üstüme gelmeye başladı. Dolayısıyla açıklığa ve boşluğa ihtiyacım var. Bir de bana sürekli Pina Colada getirecek birine. Adada kimler var? Adayı kapattık ve tüm sevdiklerimize sürpriz yapıyoruz. Sıkı aile dostumuz olan Beyonce ve Jay Z de bizimle. Sabahları Bey’le yoga yapıyoruz, çocukların da iyi arkadaş olması bu dostluğu pekiştiriyor. Bu arada ben de belki biraz divalık öğrenirim. Peki ya valizine neler koydun? Bolca mayo ve bikini, birkaç kimono, bikini üstüne giyeceğim ince keten gömlekler ve denim şortlar. Ayakkabıya ihtiyacım yok, giyinmenin nasıl bir şey olduğunu da unuttum zaten. Bolca eklektik aksesuar. Yoga taytlarım ve bra’larım, birkaç kitap, güneş koruyucu, nemlendirici kremler ve Hermes Sur le Nil parfüm. Joan Didion ve 70’lerin Cher’i valizimde harmanlanmış gibi düşünün.

GANNI

RAG & BONE

Grand Union, Zadie Smith

Sonate Pacifique

E L L E 23


FOTOĞRAF: YOKONAMI ASSEMBLY

ELLE

BÖLÜM 2

YA SONRA?

1 HAZİRAN İTİBARİYLE ÜLKE YENİ BİR DÜZENİN İLK SAFHASINI YAŞAMAYA BAŞLADI. PEKİ HAYATI ELE ALIŞ ŞEKLİMİZ BİRKAÇ AY ÖNCESİNE GÖRE NASIL DEĞİŞİYOR? DOSYANIN İKİNCİ BÖLÜMÜNDE GÜNDELİK YAŞAMIMIZIN KODLARINI YENİDEN YAZMAMIZI GEREKTİREN MESELELERE DEĞİNDİK. BUYRUN SOHBETE! HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER

Ö

ncelikle, nerede kalmıştık? 15 gün önce yayımlanan ELLE Pop Up’ın ilk sayısında ‘yeni normal’ ya da ‘yeni düzen’ olarak adlandırılan süreci alışveriş, iletişim, seyahat, kültür-sanat ve eğlence sektörlerinin nasıl karşıladığını sormuştuk. Çıkan sonuçlar uzun zamandır beklediğimiz dijital sürecin artık başladığını ve sürdürülebilir olmanın zorunlu bir hayat biçimi olduğunu gösteriyordu... Dosyanın bu bölümünde ise bu soruları kendimize çıkış noktası olarak yola koyulduk.

24 E L L E

Son 15 günde gündem oluşturan başlıklar arasında robot baristalar, sağlığın takip edilmesi için geliştirilecek app’ler, ne kadar temiz olduğunuzu gösteren uygulamalar, fiziksel mesafeli parklar yer alıyor. Her şey biraz daha karanlık sanki. Peki, artık ofise dönmeye hazır mıyız? Yaklaşık 15 Mart’tan beri alıştığımız düzeni bozabilir miyiz? Alışkanlıklarımız evirildi mi? Onları bırakmaya hazır mıyız?


YA Ş A M ŞEKİLLERİ LEVENT ERDEN İletişimci

“KİTLESELİN ÖLDÜĞÜ BİR DÖNEMDEYİZ. DÜNYAYI ELE ALIŞ BİÇİMİMİZ DEĞİŞİYOR.” DİJİTAL NE DEMEK?

Etkileşim demek, hız demek. Olayların göremediğimiz kadar anında olması demek. Mevzunun gerçekliğini ya da ne anlama geldiğini anlamayanlar düzeni ‘dijital dünya’ ya da ‘sanal’ olarak tanımlıyor. Bir örnek verelim: İnternetten alışveriş yaptığınızda, evinize gelen şey elle tutulur, materyal bir gömlekse bu sanal olmuyor. Ama bugün ‘gerçek’ kelimesi bile çok farklı şekilde yorumlanıyor. Sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik gibi... Gerçeğin tanımı bile tartışılıyor. Bu değişimi ve az evvel bahsettiğim hızı anlayabilen insanlar da dönüşebiliyorlar. Daha önce 20. yüzyılın bittiğini anlamayan insanlar hep büyüklerin, enlerin peşinde koştu. “En çok satan”, “en çok seyredilen”, “en çok peşinden gidilen”... en çok, en çok. Bugün de insanlar en çok takip edilenin peşinden koşuyor, halbuki asıl önemli olan, onları kimlerin takip ettiği. Rakamların büyük ya da küçük olması önemli değil. Bundan sonra kitleselin öldüğü bir dönemdeyiz. Dünyayı ele alış biçimimiz değişiyor. İnsanlar yeni duruma adapte olabilmek ya da konfor alanlarından çıkmamak için bunu sanal ya da dijital gibi kelimelerle etiketleyerek başka bir forma sokuyorlar. Ama ne demek olduğunu bilmiyorlar. Evinizde oturup bireysel bankacılıkla işlem yapabiliyorsanız bu artık sanal değil, bir gerçeklik. Önemli olan bunu anlamak, buna uyum sağlamak. Hayat eviriliyor. Evirilemeyen kendi konfor alanında kalıyor ve tutuşuyor, yeni düzene ayak uyduramıyor. Dünya çok hızlı değişiyor. Kimsenin 22-23 yaşına kadar aldığı eğitim artık 50 yaşına kadar yetmiyor. Önceki jenerasyon 20 sene okuyup 40 sene onunla idare ediyordu.

HAYATTAN BEKLENTİLER NASIL DEĞİŞİYOR?

Mekan bağımsız çalışmak, açık ofislerdeki kutucuklar arasında kalmak uzun yıllar kabul gören şeydi. Aslında olaylar şöyle gelişiyordu: “Bir yerden başla, orada kal ve kariyer basamaklarını zamanla çıkarsın. İşte beş sene sonra şef, 10

sene sonra bölge müdürü, 30 sene sonra genel müdür yardımcısı ve sonra da emekli olursun” gibi cümleler sarf ediliyordu. Bu söylediğimin Türkçesi şu: 65 yaşından sonra elin ayağın tutmadığında paran olsun. Yani, hayatı ıskalamak öğretildi bize. 52 haftanın ikisinde yalandan tatil yap, gerisinde çalış. 65 yaşından sonra, kendine bakamayacağın zamanda da paran olsun... İnsanlara bu şekilde mutluluk pompalandı yıllarca. Ancak bugünkü çocuklar buna inanmıyorlar. Kimse bütün gün ofiste olup, kabul görmek için bir şeyler yapmayı istemiyor. Haklılar. İş yapma şekli ve onay mekanizması da değişiyor. Artık kimse omzuna yıldız takılmasının hayalini kurmuyor. Bundan sonra çapraz işler olacak. İnsanların her amaç ve hedefte takımlar halinde olacağı farklı takımlarla da çalışabileceği, kimsenin bir yerden emekli olmak için işe girmeyeceği, bireyin ve bireyin yeteneklerinin öne çıkacağı, yetenekli olan bireyin birden çok konuda uzman ve çapraz uzmanlıkları olan kişiler olacağı tartışılıyor. Farklı disiplinlerle aynı anda, bir arada çalışmaları için güzel bir dünya geliyor, ancak tek bir şeye bağımlı olanlar için zor. Şirketlerde yönetimlerde farklı disiplinlerden insanlar bir arada olmalı. Finans, pazarlama, iletişim gibi ayrı ayrı departmanlar olmayacak, bunlar iç içe geçecek.

OFİS AHMET ONUR Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE OFİS ŞART OLMAKTAN ÇIKIP BİR TERCİH HALİNE GELECEK.” YENİ DÜZEN FREELANCE Mİ?

İşler akıllı telefonlarla birlikte cebimize girdi. Robotik teknolojiler ve yazılımların gelişmesi, basit işleri insanlardan devralmaya başlaması ile birlikte ise daha yaratıcı olmamız gereken bir döneme girdik. Değişimi tetikleyen bir diğer unsur da kuşkusuz teknoloji çağı içinde büyüyen, çok daha özgür ruhlu, yaratıcı yeni jenerasyonun işgücüne dahil olmaya başlaması oldu. Bu mega trendler çalışma ve ofis kültüründe de değişimi ve dönüşümü tetiklerken; uzaktan çalışma, evden çalışma, paylaşımlı ofis, ortak çalışma alanı gibi kavramlar hayatımıza girmeye başladı. İçerisinden geçtiğimiz COVID-19 krizi ile ise bir süredir kapımızda olan değişim daha da hızlanacak. Önümüzdeki dönemde ofis şart olmaktan çıkıp bir tercih haline gelecek. Ancak şunun altını çizmeliyim ki bu kavramını yitirdiği anlamına gelmiyor.

E L L E 25


ELLE

Mekânlar kurumun bedenidir, burada önemli olan nokta mekânın günün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi. Salgından önce evden çalışanların yüzdesi tek haneli iken günümüzde bu oran çift haneye ulaştı. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çalışanların üçte birinin haftada birkaç gün evden çalışması bekleniyor. Bir başka deyişle yıllardır konuşulan fakat uygulama konusunda şirketlerin temkinli yaklaştığı “esnek” çalışma sistemine geçiş artık kapımızda. Kimi çalışanlar evden çalışacak kimi çalışanlar ise belirli zaman dilimlerinde ofislerde bulunacak. Esnek çalışmanın kabul görmesi ve yaygınlaşması ile ise geleneksel ofis tabuları yıkılacak. Sosyal mesafe ofislerin DNA’sının bir parçası olurken, temassız teknolojilere ilgi giderek artacak.

ESNEK OFISLER NE DEMEK?

FOTOĞRAF: PAUL O’REILLY

Öte yandan yeni normalimiz ise dağıtılmış/uydu ofisler olacak, esnek ofis çözümleri ofis tercihlerine damga vuracak. Yapılan araştırmalara göre son beş yılda esnek çalışma alanı yüzde 200’ün üzerinde arttı. İlerleyen yıllarda esnek çalışma modelini destekleyici, kısa vadede yatırım maliyetine gerek olmaksızın değişen ihtiyaçlara karşılık verebilen

ve yatırım maliyetlerini minimuma indiren; aynı zamanda verimliliği artıran ve şirketlere maksimum fayda sağlayan esnek ofis çözümlerine talepte sıçrama gözlenecek. Özetlemek gerekirse; pandeminin ardından bizleri tasarımsal anlamda sosyal mesafe gözetilen ve motivasyonu artıran, hijyen kurallarına hizmet eden teknolojinin öne çıktığı, maliyetleri asgari düzeye çeken esnek ofis çözümlerinin revaçta olduğu bir dönem bekliyor. Kolektif House olarak biz de ideal ofis dünyasının beklentilerine yanıt veren çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Azaltılmış giderler ve artan verimlilik ile kurumsal şirketlerin büyümesine katkıda bulunan bir “agile” ofis modeli olan Kolektif Enterprise ile istenilen adreste kurumun ihtiyaç duyduğu büyüklükteki ofisi bulup, kurumun tercihleri doğrultusunda tasarlayıp, tüm operasyonel süreçlerini de verimli bir şekilde yönetiyoruz. Kolektif Suites ile ise daire ofis modellerini tercih eden şirketlere Kolektif’in tasarımsal dokunuşu ve hizmetleri eşliğinde taşınmaya hazır, izole ve kuruma özel daire ofisler sunuyoruz. Sadece ofis değil çalışmanın olduğu tüm alanlarda yaratıcı çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.

26 E L L E


KOLEKTİF HOUSE VE ALDIĞI TEDBİRLER

Ofislerimiz kriz esnasında da kısıtlı olarak açıktı. Üyelerimizin ofis ihtiyaçlarına yanıt vermek adına lokasyonlarımızı tam olarak kapatmamakla birlikte fiziksel alanlarımız için önlemleri sosyal mesafe, hijyen/sağlık kontrol ve teknik/ mekanik üzerine üç başlıkta hızlı bir şekilde hayata geçirdik. Ayrıca evden çalışma ve birçok faaliyetimizi uzaktan yapmaya başlama konusunda da çok hızlı aksiyon aldık. Sürecin başından beri devletin ofislere geri dönme politikasını ve Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı prosedürleri yakından takip ediyoruz. Bu anlamda altını çizerek ve gururla söyleyebilirim ki; Kolektif House aldığımız tüm önlemler ile COVID-19 tedbirlerine uyumlu bir ofistir. Bu konuda attığımız ve atacağımız adımlara ilişkin sürekli bildiriler yayınladığımız gibi yakında bir el kitabı da çıkaracağız. Bu kapsamda aldığımız önlemlerinden bazılarını sıralarsak: Tüm lokasyonlarımızda 15 günde bir tam dezenfekte işlemi yapılmaktadır. Misafir giriş sayıları her lokasyon için sınırlandırılmıştır ve bir gün önceden gelecek personel bilgileri resepsiyona bildirilecektir. Oyun odaları kapatılmış, girişlerinde uyarılar yapılmıştır. Çok temas edilen yüzeyler 30 dakikada bir dezenfekte edilmektedir: asansör düğmeleri, ortak alan masa, sehpa ve sandalyeleri, mutfak dolap kapakları ve çekmece kulpları, giriş ve çıkış kapı kolları, kart okutma alanları, yazıcı tuş ve kart okutma noktaları...

Z JENERASYONU & IKLIM KRIZI DENİZ ÇEVİKUS İklim aktivisti, 12 yaşında

“BİRKAÇ KUŞAKTIR BÜYÜKLERİMİZ GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİRİYOR VE BU GELECEK ÇOK BERBAT.” İklim krizi konusunda ses çıkartmak sana kendini nasıl hissettiriyor? İklim krizine karşı eylemsizliğe sessiz kalmadığım için, kendi geleceğimi ve dünya üzerindeki diğer milyarlarca insan ve hayvanın yaşam hakkını savunduğum için mutluyum. Dünyanın yanlış gidişine seyirci kalmadığım ve bir şeyleri değiştirmeye çabaladığım için gururluyum. Özellikle de sesimin yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın farklı ülkelerinde de duyulması beni çok mutlu ediyor.

Her şey nasıl başladı? Grevler bu dönemde nasıl evrildi? İklim için okul grevlerini Ağustos 2018’de İsveç’te Greta Thunberg başlattı ve 92 haftadır sürdürüyor. Ben ona Mart 2019’da katıldım ve 61 haftadır ben de her cuma günü iklim için okul grevi yapıyorum. Mümkün olduğu kadar çok insan, gelecekte Z kuşağını bekleyen tehlikenin farkına varsın istiyoruz. Farkına varsınlar ki hükümetlerin üzerinde baskı oluşsun ve iklim krizinin durdurulması için gerekenler tüm ülkelerde yapılmaya başlansın. Her iklim aktivisti kendi ülkesinde değişimi başlatırsa, bütün dünya değişir. Bizim kendi ülkemizde öncelikle Paris anlaşmasını meclisten geçirerek koşullarını yerine getirmeye başlamamız gerekiyor. Bunun için uğraşıyoruz. Ben haftalık grevlerimi normalde sokakta gerçekleştiriyordum ama korona salgını başlayınca, önce izolasyon çağrısı, sonra sokağa çıkma yasağı geldi ve grevler zorunlu olarak online ortamlara çekildi. Cuma günleri evlerimizde pankartlı fotoğraflar çekiyor ve gereken mesajlarla birlikte sosyal medyada paylaşıyoruz. Bu karantina döneminde amaç, iklim krizinin gündemden düşmemesini, insanların ilgisinin iklim krizinden uzaklaşmamasını sağlamak. Evlerde oturduğumuz yerden dijital grev yapmak, sokakta gerçek grev yapmaktan çok daha kolay tabii ki. Cuma günleri okula gitmediğim için kaçırdığım dersleri sonradan telafi etmek, greve gidip gelirken trafiğe yakalanmak, aşırı sıcaklarda ya da soğuklarda, bazen yağmur altında saatlerce durmak, farklı farklı insanlara iklim krizini anlatmaya çalışmak gibi sorunlar ortadan kalktı. Grev paylaşımlarında yaratıcı olmamız, insanların dikkatini çekebilmemiz açısından her zaman çok önemli, ama dijital grevler için daha da önemli. Çünkü evlerin içinde ve çevresinde olasılıklar kısıtlı olduğu için, paylaşımlar kolaylıkla monotonlaşıp sıkıcı hale gelebiliyor. Ben grevleri sokakta yapmayı tabii ki çok daha fazla seviyorum. Çünkü sokakta herkesle yüz yüze konuşuyor ve iklim krizine karşı neler yapılabileceğini canlı canlı anlatıyordum. Bu iletişim bence çok önemli, onun için karantina döneminde de insanların sosyal medya üzerinden bana gönderdikleri soruları tıpkı sokakta konuşuyormuşuz gibi cevaplamaya devam ediyorum. Pandemi krizi ortadan kalktığı anda sokaklara dönmek ve grevlere sokakta devam etmek en büyük dileğim. İklim krizi de en az pandemi kadar acil bir durum. Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun? Aslında birkaç kuşaktır büyüklerimiz geleceğimizi çoktan şekillendirdiler bile ve bu gelecek çok berbat. Biz şimdi bunu geri çevirmeye çalışıyoruz aslında. Eğer bizler amacımızı gerçekleştirebilirsek, yani hükümetleri iklim krizine karşı harekete geçirmeyi başarabilirsek, tüm gençlerin dilediği mesleği yapabileceği, hobileriyle uğraşabileceği, hakkı olan mutlu hayatı yaşayabileceği bir gelecek hayal ediyorum. Umarım bunu başarabiliriz. Umarım emeklerimiz

E L L E 27


FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TÜRKİYE

ELLE

boşa gitmez. Salgın iklim krizini ikinci plana attı ama aynı zamanda ona bir faydası da oldu: İklim krizine karşı yapılmasını istediğimiz şeylerin yapılabilir şeyler olduğunu gösterdi. Demek ki acil durumlarda her şey değişebiliyor, her şeyden vazgeçilebiliyor, her şeyin yokluğuna alışılabiliyor, lüksler olmadan da yaşanabiliyor. Demek ki iklim krizinin durdurulması için yapılması gerekenler de yapılabilir. Çünkü iklim krizi de en az korona virüs pandemisi kadar acil bir durum. Biz iklim grevcileri de yeni koşullara uyum sağladık ama amacımız aynı kaldı. İklim krizine dikkat çekmenin yeni yollarını bulduk. İklim krizini unutturmamak, hep gündemde tutmak için artık daha da yaratıcı olmamız gerekti.

28 E L L E

MELİSA AKKUŞ İklim aktivisti, 15 yaşında

“DÜNYA İÇİN BİR ŞEYLER YAPTIĞINIZIN FARKINDA OLMAK SİZİ GÜÇLENDİRİYOR.” PANDEMİ DÖNEMİNDE AKTİVİZM

Çocuklar, bilim, sanat, doğa kısacası yeryüzünün geleceği için birçok kuruluşta çalışıyorum. Bu kuruluşlardan biri Fridays for Future (Gelecek için Cumalar). Yeni koronavirüs sebebiyle küresel iklim grevimizi dijitale taşıdık ve de Tür-


kiye’nin ilk Dijital İklim Grevi’ni gerçekleştirdik. Bu süreç çok yoğundu ve işin arkasında kocaman bir emek var. Biz çalışmalarımıza tabii ki devam ediyoruz, bu virüs bitince ilk iş pankartımla iklim eylemi yapmak olacak... Yaşadığım dünyaya karşı üzerimde büyük bir sorumluluk var ve işte bu sorumluluk duygusu insanı harekete geçiriyor. Dünyada o kadar çok sorun var ki... Bir tarafta canlıların yaşamları tehdit altında, bir tarafta yaşadığımız toplumda adaletsizlikler, eşitsizlikler var. Gerçekten sığdıramayacağım kadar sorun var ve sürekli “Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim?” diye düşünürüm ama neyse ki bu konuda yalnız değilim. Bulunduğum kuruluşların içerisinde arkadaşlarımla birlikte harekete geçiriyoruz. Aktivist olmak bir yaşam tarzı haline geliyor, birçok sorunla mücadele ediyorsunuz ama dünya için bir şeyler yaptığınızın farkında olmak sizi güçlendiriyor. Bireysel sürecim için bu zamana kadar kendim uğraştım, çabaladım ve böyle devam ediyor. Önümüzde olan sorunlar aklıma geldikçe kendimi daha çok çalışmaya veriyorum.

Z KUŞAĞI NE İSTİYOR?

Geleceği aslında çalışarak hayal ediyor ve tasarlıyoruz. Z kuşağı gençleri, bir şeyler için çabalıyor, uğraşıyor ve çok çalışıyor. Gelecek güzel mi olacak? Kötü mü? Bu konuda kesin bir şey yazamam, ama iklim krizini kontrol altına alamazsak hiç iyi bir gelecek yaşamayacağız. Şimdinin sorunlarını çözmeden, yaşadığımız krizleri kontrol altına almadan gelecek hayalleri kurarsak gelecekte bizi sürdürülebilir bir dünya beklemediği kesin. Bu yüzden geleceğin pozitif gelebilmesi için şimdinin sorunlarını çözmek gerekiyor. Etrafımda birçok genç arkadaşım var ve hepsi bu gelecek için bilimin arkasında birleşerek çok çalışıyor. Yine dünya genelinde biz gençlerin mücadelesi var ve her yere yayılıyoruz. Herkese umut olmaya ve umutları yeşertmeye çalışıyoruz. İklim krizi, yıllardır hayatımızda ve zamanla bu kriz için gerekli adımlar atılmadığı için durum ağırlaştı. Bu kriz doğayı, canlıların yaşamanı ve hepimizin yaşamlarını ciddi şekilde etkiliyor. Yıllardır çığ gibi büyüyerek günümüze çok şiddetli bir şekilde gelen bu durum için, biz çocuklar ve bize destek veren insanlarla harekete geçtik. Bireysel olarak attığımız adımlar, daha büyük adımlarımız için çok önemli. Hayatlarınızı sürdürülebilir yapmak, tüketmeden yaşayabilmek, haklarınızın farkına varıp aksiyon almak ve daha birçok şey sizin elinizde. Yeryüzünün geleceği için hepimizin adımları değerli, hepimiz birlikteliğin gücüyle çok şey yapıyoruz ve yapabiliriz. Bunu okuyan siz! Geç kalmadan yeryüzünün adaleti için hep birlikte çalışalım. Hepimiz bir fidanız ve büyüyüp bir ormana dönüşüyoruz. Bu ormanı ve dünyayı yeşertmek bizim elimizde. Siz de bu harekete destek verin, gençliği, bilimi dinleyin ve bize katılın.

YEME – İÇME CEM MİRAP Lucca ve Cantinery’nin Sahibi

“LOKALLİK, ORGANİK TARIM, GIDA GÜVENLİĞİ VE KALİTESİ KONUSUNDA BİLİNÇ ARTTI.” PANDEMİ SONRASI GASTRONOMİ

Herkes özellikle daha lokal içeriklerin ağırlıklı olduğu, “comfort food” tarzı yemeklere daha çok ilgi gösterecek. Cantinery’deki mottomuz zaten yıllardır buydu. Dünya mutfağı evde yapılamıyor. Fast food da hijyen algısı yüksek. Bu yüzden trendler bu yönde değişebilirler. Bu süreç özellikle küçük üreticileri çok kötü etkiledi. Bazı tedarikçiler bu mali yükü kaldıramayabilir, ithal ürün tedarikçileri de çok negatif etkilendi. Bunlar olumsuz tarafları. Bir yandan da lokal, organik tarım, gıda güvenliği ve kalitesi gibi konularda bilinç arttı. İşte bu da pozitif tarafı. Sonuçta iyi kalitede, doğaya saygılı ürün sağlayan her zaman değer verilen tedarikçi olmalı. Bu süreç umarım bunu pekiştirir. Fine dining’in kendini sorgulaması, dünyada hijyen standartlarının yükselmesi, elektronik ödeme ve paket servisin artması gibi konular da önümüzdeki dönemde çok sık konuşacağımız başlıklar olacak. Ama çok büyük değişiklikler olur mu, emin değilim. Bir şey söylemek için henüz erken.

UMUT ÖZKANCA Aralarında Çubuklu 29, Gina, Fenix, Kilimanjaro, La Petit Maison’un da olduğu d.ream grubu CEO’su

“ÖZELLİKLE KARANTİNA SONRASI SOSYALLEŞME İHTİYACIMIZ ÇOK DAHA FAZLA OLACAK.” KARANTİNA SONRASINDA NELER DEĞİŞECEK?

Hiçbirimizin daha önce tecrübe etmediği boyutta farklı bir kriz ile karşı karşıyayız; dolayısı ile orta ve uzun vadedeki etkilerini şimdiden çok net öngörebilmek mümkün değil. Ancak tüketici alışkanlıkları açısından baktığımızda sadece yeme-içme alışkanlarında değil tüm alışveriş ve sosyalleş-

E L L E 29


FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE

ELLE

me süreçlerinde değişiklikler olacağı aşikâr. Tüm sektörler bu doğrultuda hazırlıklarını en iyi şekilde yapmaya devam ediyorlar. Mutfak hem bir ihtiyaç hem de bir rahatlama yöntemi. Hepimiz karantina sürecine adapte olurken kendimizi iyi hissedeceğimiz farklı aktiviteler bulmaya çalıştık; yemek yapmak da bunlardan biri. Restoranlar açıldıktan sonra da belirli bir süre tedirginlik yaşanması çok normal ancak hem sosyalleşmek hem de kendi mutfaklarımızdan biraz uzaklaşmak için yeniden dışarda yemek yemeye başlayacağız. Biz de misafirlerimizin kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri için tüm çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz. Sadece te-

30 E L L E

darik zinciri değil tüm iş yapış süreçlerimizde birtakım değişiklikler olacak. d.ream olarak halihazırda olamazsa olmaz standartlarımız ve kurallarımız var; sadece bunları karşılayabilen onaylı tedarikçiler ile çalışıyoruz.

KİŞİSEL VE KURUMSAL ANLAMDA ALINAN ÖNLEMLER HAYATIMIZIN BİR PARÇASI OLACAK

Satın alma, mal kabul, depo, mutfak ve gıda üretimindeki rutin denetimlerimizin sıklaştırılması, ürün sevkiyatlarında minimum temas ve maksimum hijyen kriterlerine daha


fazla dikkat edilmesi, meyve ve sebzeler için sadece bize özel paketlenme yapılması, tedarik araçlarının ve depoların dezenfekte işlemlerinin sıklaştırılması sayılabilecek aksiyonlar arasında yer alıyor. Hijyen zaten tüm d.ream işletmelerinde çok sıkı kural ve kontrolleri olan bir konu. Tabii ki bu virüsten korunmanın gerektirdiği ek sterilizasyon işlemleri, restoranlar içerisinde alınacak ek önlemler, personel sağlık kontrollerinin sıklaştırılması ve pandemiye özel eğitimler alacağımız aksiyonlar arasında yer alıyor. Hatta içinde bulunduğumuz bu süreçte çalışanlarımız için online olarak pek çok eğitime de başlamış durumdayız. d.ream operasyonu bu alanda çok deneyimli ve güçlü bir altyapıya sahip. Dolayısıyla ek önlem ve denetimleri de çok hızlı bir şekilde hayata geçirecek ve her zaman olduğu gibi misafirlerimizi en üst hizmet standartları ile ağırlamaya devam edeceğiz. Bundan sonraki süreçte korunma amaçlı kişisel ve kurumsal anlamda alınan önlemler hayatımızın bir parçası olacak. Bununla birlikte eski rutinlerimize kademeli olarak geçeceğimize inanıyorum. Özellikle karantina sonrası sosyalleşme ihtiyacımız çok daha fazla olacak, biz de işletmelerimizde misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak için her zamanki gibi hazır olacağız.

SAĞLIK – BAKIM DR. AYŞEGÜL SALTAT Dermatoloji uzmanı

“HİZMET SEKTÖRÜNDE HİÇBİR ŞEY UZUN BİR SÜRE İÇİN ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK.” Polikliniğiniz şu anda açık mı? Nasıl tedbirler aldınız? Polikliniğimiz pandeminin duyurulması ardından 1,5 ay kadar sadece kontrol hastalarımız ve acil hastalar için açıktı. Başlangıçtaki 1,5 ayda neredeyse hiç yeni hasta bakmadık. Hatta bekleyebilen kontrol hastalarımızdan beklemelerini rica ettik. Eskiye göre hasta talebinin azalması yanı sıra, bizim geniş randevu aralıkları ve küçük ekipler halinde çalışmamız da hasta sayımızı düşürüyor. Ortalama bir Mayıs ayına göre 1/4 yoğunluk diyebilirim. Benim öngörüm şu yönde: Önümüzdeki aylarda kademeli olarak talep artacak, fakat hepimiz evlerde az ya da çok sıkıldık, sanıyorum ilk fırsatta herkes bir yerlere kaçmak isteyecek. Normale dönüş en iyi ihtimalle sonbaharda olacaktır. Bize gelince, kliniğe girişte hastalarımızın ateşleri ölçülüyor. Ellerine dezenfek-

tan sıkılıyor ve maske veriliyor. Sonra pandemi onam formundaki güvenlik sorularını cevaplıyorlar. Bunlardan sonra hastamızı hemen uygulama/muayene odasına almaya çalışıyoruz. Randevulara yalnız gelinmesini rica ediyoruz ve klinik içinde de sosyal mesafeyi koruyoruz. Yakın temas gerektiren bir iş kolu hijyenle nasıl baş eder? Bu sürecin başından itibaren, ilk olarak randevu aşamasında gerekli sorgulama yapılıyor. Tüm ekip maske, bone, gözlük, siperlik, eldiven ve tek kullanımlık önlük kullanıyor. Havaların ısınması ile ikişer çift medikal forma ile her gün değişecek şekilde devam etmeyi planladık. Temizlik personelimiz bütün gün aralıksız çamaşır suyu ile temel mekan temizliği yapıyor. Pandemi ardından dezenfeksiyon ile ilgili olarak önce profesyonel ekiplerden ULV sisleme yöntemi ile gümüş nano iyon ve hipokloritli ortam dezenfeksiyonu hizmeti aldık. Sonra bu makinalardan kliniklerimize aldık. Personelimiz kullanmayı öğrendi. Şimdi her hasta işlemi ardından kullanılan odayı kendimiz bu yöntemle dezenfekte ediyoruz. Tüm odalarımızda yine işlem aralarında ameliyathanelerde kullanılan UVC ışık dezenfeksiyonu kullanıyoruz. Sonrasında havalandırılan odada tekrar hasta kabul ediyoruz. Akşamları ise tüm klinik baştan aşağı bu yöntemlerle tekrar dezenfekte ediliyor. Yakın mesafe ve uzun süre gerektiren işlemlerin pek çoğunu kısıtladık. Bazı uygulamaları ise temas süresini kısaltmak amacıyla seanslara bölerek yapıyoruz. Bölgesel incelmede, sıkılaşmada ve kas hacmini artırmada kullandığımız cihazlarımızın pek çoğu bağlanıp, gerekli ayarlamalar ardından operatör olmadan çalışabiliyor. Uygun endikasyondaki hastalarımızı bu cihazlarımıza yönlendiriyoruz. Stres sağlığımızı nasıl etkiledi? Strese bağlı egzama ve saç dökülmesi gibi sorunları da daha sık görmeye başladık. El dezenfektanlarını sık kullanımı nedeniyle yüzde ve ellerde iritasyon bağlı dermatitler ve maskeye bağlı tahriş ve yağlı ciltlerde akne sorunları da arttı. Evde kalınan sürelerde hepimiz düşünecek, kendi iç sesimizi dinleyecek vakitler bulduk. Nelerin/kimlerin özlemini çekiyoruz? Olmazsa olmazlarımız, olmada da olurlarımızı fark ettik. Anın değerini anladık. Evdeki huzurun en değerlisi olduğunu da... Profesyonel hayatta ise birçok iş kolunun evden de yürütülebileceği anladık. Hizmet sektöründe ise hiçbir şey uzun bir süre için eskisi gibi olmayacak. Sağlık ve güzellik sektöründe aldığımız ekstra önlemlerimizi kendimizi tamamen güvende hissedene kadar sürdüreceğiz. Biz kurum olarak yeni normale hızlıca adapte olduk. İleride bu seneyi ekonomik olarak kaybetsek de sağlığımıza şükrettiğimiz bir sene olarak hatırlayabilmek dileğiyle...

E L L E 31


32 E L L E

FOTOĞRAF: GETTY IMAGES TURKIYE

ELLE


ERENSU EKMEKÇİLER

SÜNDÜZ EDİZ KİBAR

Dövme sanatçısı

Four Seasons Hotels Istanbul Senior Spa Direktörü

“DÖVMENİN HİJYENLE OLAN İLİŞKİSİ, DOĞRUDAN KAN YOLUYLA BULAŞMA VE ÇAPRAZ BULAŞMA ÜZERİNEYKEN FAKTÖRLER ŞİMDİ ÇOĞALDI.”

“ONLINE UYGULAMAMIZ VE CHAT HİZMETİMİZLE, SÜREÇ İÇİNDEKİ TEMAS GEREKSİNİMİNİ MİNİMUMA İNDİREREK HIZLI BİR DENEYİM SUNMAYI AMAÇLIYORUZ.”

Teknoloji birçok iş kolunu kolaylaştırdı. Ancak bunun mümkün olmadığı alanlar da var, mesela dövme gibi. Siz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Açıkçası bu süreçte, diğer meslek dallarında olduğu gibi bizim işlerimiz de büyük ölçüde etkilendi. Sebebi, salgının yanı sıra aynı zamanda da tedirginlik ve panik hali. Süreçteki belirsizlikten kaynaklı olarak işlere ne zaman başlanacağı ve tekrar aksayıp aksamayacağını net olarak dile getirmek zor. Talep sıklığı biraz düşmüş durumda. Herkesin çevresinde, yakınında zarar gelmesinden korkacağı sevdikleri bulunuyor. Bu durumlardan kaynaklı olarak, anne babası yaşlı olan veya ailesinde yaşlı insanlarla birlikte yasayanlar, randevularını ilerleyen dönemlere ertelemek istiyorlar elbette. Ancak hijyen takıntısı şu an başka bir alana da uzanmış durumda. Dövmenin hijyenle olan ilişkisi, bu döneme kadar doğrudan kan yoluyla bulaşma ve çapraz bulaşma üzerineyken, şimdi ise dövme sanatçısının yanına giderken, yolda ve hatta daha detaylı düşünürsek kişinin oturduğu apartmandaki asansörde kısa zaman içinde hapşıran birisinin olup olmadığına kadar uzanıyor. Özetle, risk daha çok toplu etkileşimin olduğu durumlara ve kapalı alanlara yönelik.

Sosyal mesafeli masaj mümkün mü? Four Seasons İstanbul Otelleri olarak 1 Haziran gününden itibaren yeni düzenlemelerle misafirlerimize kapılarımızı açıyoruz. The SPA, Sağlık Bakanlığı’ndan ve Four Seasons genel merkezden gelecek yönlendirmelere bağlı olarak belirlenecek zamanda kademeli olarak hizmet vermeye başlayacak. İlk olarak, fitness merkezi ve havuz misafirlerimizin kullanımına açılacak. Sauna, buhar alanları ve bakımlar ise ilerleyen dönemde hizmete sunulacak. Yeni normal kapsamında en önem verdiğimiz konu, her zaman olduğu gibi hijyen ve sosyal mesafe olacak. Four Seasons Hotels & Resorts olarak, Johns Hopkins Medicine International ile dünya çapında önemli bir işbirliğine imza atmış bulunuyoruz. Lead with Care programı ile, otellerimizde var olan hijyen ve güvenlik protokolleri her birimde en üst seviyeye taşınıyor. Spa’da, rezervasyon aşamasından itibaren yeni hijyen ve mesafe kuralları uygulayarak hizmet vereceğiz. En iyi hizmeti verirken önceliğimiz her zaman olduğu gibi hem misafirlerimize hem de çalışanlarımıza sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlamaktır. The SPA’da uygulanacak hijyen çalışmalarının ilk adımı olarak tüm servis alanlarında maske ve eldiven kullanımını zorunlu hale getiriyoruz. Fitness salonundan havuza, soyunma alanlarından bakım odalarımıza kadar her alanda sosyal mesafeyi koruyarak hizmet vereceğiz. Rezervasyon aşamasında misafirlerimizi aldığımız önlemler konusunda bilgilendirip, bakımlarını gönül rahatlığıyla almalarını sağlayacağız. En büyük avantajımız, otelimizde oldukça geniş bir açık alana sahip olmamız. Dolayısıyla yaz boyunca Boğaz kıyısındaki terasımızda da hizmet vereceğiz. Bu yeni dönemde dijitalleşme çok daha ön plana çıkıyor. Biz de FS App uygulamamız ve chat hizmetimizle, süreç içindeki temas gereksinimini minimuma indirerek misafirlerimize daha konforlu ve hızlı bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz. Wellness’ın hayatımızdaki yeri ve öneminin her gecen gün arttığı bir dönemde spa’nın olmadığı bir dünyayı hayal edemiyorum. Aldığımız önlemlerle, cihazlı ve klasik bakımlarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Uzun bir karantina döneminden sonra hem psikolojik hem de fiziksel olarak rahatlamaya ihtiyacımız olan bu günlerde spa’lar en güzel iyileşme alanları olacaktır.

İnsanların kafalarında soru işaretleri var. İki taraf da kuşkularından arınma ve emin olma ihtiyacı içinde... Bu dönemdeki fark, önceye göre sadece havadan bulaşma ve dokunarak bulaşma üzerine. Karşılıklı etkileşim kurulan durumlarda, riski minimuma indirmek için bazı önlemler alınması gerek. Ancak gene de bu aşamadan öncesinin öneminin ne kadar büyük olduğunu unutmamak gerek. Örneğin, iki tarafın da çevresinde Covid-19 durumunun yaşanmamış olması ve bunun karşılıklı olarak bilinmesi bence önemli. Randevusu olan kişinin, yalnız gelmesi, sokağa çıkma sıklığı, maske kullanımı ve mümkünse ulaşımını hususi aracıyla yapması da önemli. Aynı zamanda karşılıklı etkileşim halindeyken, iki tarafın da maske takması, el dezenfektanı ve temiz eldiven kullanılması, kişiden önce ve sonra temas edilen yüzeylerin sterilize edilmesi gibi önlemler şart. Buna ek olarak, risk teşkil edebilecek bir diğer faktör de ayakkabı. Benim tercihim, tek kullanımlık otel terlikleri yönünde.

E L L E 33


ELLE

BİSİKLET AŞKINA

BIR HOBI VE EĞLENCE ARACI SAYILMANIN ÖTESINDE BISIKLET, KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN EKOLOJIK SORUNLARA SPORTIF KULLANIMINDAN BIR STIL AKSESUARI OLARAK GÖRÜNÜMÜNE HER DAIM ÖNEMINI KORUDU. KORONA SONRASI ISE HEM SOSYAL MESAFE HEM DE DAHA TEMIZ BIR DOĞA IÇIN VAZGEÇILMEZ OLMA YOLUNDA HIZLA ILERLIYOR. YAZI: SELİN MİLOŞYAN

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, SPLASH

Aytül Gürbüz Tükel

34 E L L E


S

ürdürülebilirliğin giderek önem kazandığı son yıllarda, karbon salınımı yönünden hava kalitesine olumlu yönde etki eden ve kesinlikle doğa dostu bir ulaşım aracı olan bisikletin fazlasıyla yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Ve insanların evde kaldığı korona günlerinde havanın nasıl temizlenip doğanın nasıl yeniden doğduğunu hatırlatmaya gerek yok. Tüm dünyada karantina sonrası sınırlı bir özgürleşme başlarken hem sosyal mesafeyi korumak, hem araç trafiğini azaltmak, hem de çevreye duyarlı şehirlerde daha fazla oksijen soluyabilmek adına bisiklet kullanımı giderek artıyor. Kısaca sürdürülebilir ulaşım yaklaşımının önemli bir parçası olan bisiklet şimdilerde de korona sonrası yeniden yapılanmanın ve hayata dönüşün vazgeçilmez bir öğesi. Özellikle bazı ülkelerde belediyeler bu yönde önemli çalışmalara imza atıyor. Örneğin Fransa’da Çevre Bakanı Elisabeth Borne’un bisiklet tamiri, geçici bisiklet park yerlerinin inşası ve bisiklete binme dersleri için toplam 20 milyon Euro’luk bir planın uygulamaya konulacağını açıklarken geçtiğimiz 11 Mayıs itibarıyla da bisiklet tamirinde kullanılmak üzere kişi başı 50 Euro’luk bir yardım öngörülmeye başlandı. Ayrıca Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo şehrin en işlek metro hatları boyunca yeni bisiklet şeritlerinin oluşturulacağına dikkat çekti. İtalya’da ise bir bisiklet devriminden bahsediliyor. 200 km’lik bisiklet yoluna sahip olan Milano’da belediye 35 km’lik yeni bisiklet yolları inşa etmeyi planladığını duyurdu. Bisiklet dışında elektrikli scooter da teşvik ediliyor.

KRİZLERDE KURTARICI ULAŞIM ARACI

Bisikleti iki tekerlekli, eğlenceli bir ulaşım aracı olarak tanımlamak ona haksızlık sayılır. O, dünden bugüne tarihi yol ayrımlarında ve kriz sonrası önemli roller oynamış, kullanımı hep basit bir hobiden öte anlamlar taşımış. Öyle ki bisikletin II. Dünya Savaşı’nda Fransız direnişinin sembolü olduğunu söylemek abartılı kaçmaz. Direnişçiler o dönemde araba, otobüs, tren ve tramvaylardaki sıkı kontrollerden kaçmak için bisikleti tercih etmiş, bisikletin selesine, gidonuna veya pompasına gizledikleri mesaj ve bilgileri bu iki tekerlekli ve az şüphe çeken ulaşım aracıyla birbirlerine ulaştırmışlardır. İtalyan yol bisikleti yarışçısı Gino Bartali’nin de bisikletinin selesine sakladığı gizli belgelerle faşizme karşı savaştığını hatırlatalım. Dünyanın en önemli bisiklet ülkelerinden olan Hollanda’nın I. Dünya Savaşı devam ederken Almanya’nın ablukası altında araç ithal edemezken kendi kendine yetmeye giderek ve milli endüstrisini yaratarak bisiklet üretimine başladığını biliyoruz. 1973 yılındaki petrol krizinde benzin bulamayan halkı bisiklete teşvik eden de yine Hollanda. Bugün ülkede aile başına ortalama 3 bisiklet düşüyor. Brüksel’de de 22 Mart 2016’daki terör saldırılarında metroda vurulan 16 kişinin ardından halkın o yıl pedal çevirmeye ağırlık verdiği biliniyor. Ve şimdi de tüm dünyayı saran bir başka krizde, Co-

vid-19’la birlikte bisikletin sosyal mesafenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi yolunda tekrar önem kazandığını görüyoruz. Trafikte vakit kaybetmek ya da toplu taşıma araçlarında her an hastalık kapma riskiyle balık istifi modunda beklemek yerine pedal çevirin, üstelik form tutun.

KADINLAR, BİSİKLET VE ÖZGÜRLÜK

Parisli modacı Paul Poiret’nin korsesiz sade düz tasarımlar yaparak kadınlara hareket serbestisi kazandırdığı 1890’lı yıllarda bisikletin de yaygınlaşması ne tesadüf. Ya da belki tesadüf değildi; kadınlar giyimde kazandıkları özgürlükle tıpkı 20. Yüzyılda pantolonla iş ve ekonomik arenaya çıktıkları gibi, sosyal hayata karışacak, özellikle burjuva kesim pedal çevirerek, sokağa inerek, hareket ederek, yol alarak kendisine çizilen sınırlardan daha ileriye gidebilecekti. Gitti de. Erkek dünyasının buna itirazları vardı. Ama kadınlar vazgeçmediler ve hatta ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması için verilen mücadelenin öncülerinden avukat Susan B. Antony o yıllarda bisikletin kadınlar için nasıl bir ilerleme ve yaşamlarını dönüştürme aracı olduğunu açıkça dile getirir. Kadının özgürlüğü ve gelişimini ilgilendirdiği için rahatsız eden her şey gibi demokratik ve cinsiyetsiz olduğu için bisiklet de rahatsız etti. 20. Yüzyılın başında özellikle medikal ve dini çevreler bisikleti kadının cinselliğini öldürmek, doğurganlık organlarına zarar vermek ve hatta ona zevk verdiği için kadını eşinden uzaklaştırmakla suçlayacak kadar ileri gidebildiler, geri kafalılığın nerelere varacağını gösterdiler. Bugün hala dini ve eril bir yaklaşımın damga vurduğu bazı muhafazakar ülkelerde, cinsiyetçi normlara karşı çıktığı, kadına beden özgürlüğü tanıdığı ve onu evden dışarıya taşıdığı için bisiklete binmek yasak ya da bir takım kurallara bağlı. Suudi Arabistanlı bir kadın tarafından çekilen ilk film olma özelliği taşıyan Wadjda’da, 9 yaşındaki kız çocuğu Vecide’nin bir bisiklete sahip olma arzusu için sınırları zorlaması ve mücadelesi dışında bisikletin bir cesaret ve özgürlük simgesine dönüştüğüne de tanıklık ediyorsunuz. Mutlaka izleyin.

ONUNLA DEFİLEDEN DEFİLEYE

Bugün Batı dünyasında kadın özgürlüğü mücadelesini çoktan sonlandıran bisiklet şimdilerde çevre bilincinin ve iklim değişikliğiyle savaşın en temel araçlarından. Son yıllarda sürdürülebilirlikle daha yakın ilişkiler kurmaya uğraşan moda dünyası da bisikleti hem ekolojik faktörler hem de bir stil aksesuarı olarak çoktan benimsedi. Korona öncesi moda haftalarında birçok ünlünün vakit kazanmak ve çevreyi kirletmemek adına geniş yollu Avrupa kentlerini iki tekerlekliler üzerinde arşınladıklarını, defileden defileye gitmek için bisiklet kullandıklarını görüyoruz. Elbise, pantolon, etek, Jean, şort, ister rahat ister şık bir stil, bisiklet her türlü moda yorumunun vazgeçilmez parçasına dönüştü. Renkli, sepetli ya da sepetsiz veya elektrikli, en çok kadınlara yakışıyor.

E L L E 35


ELLE

İngiltere kraliçesi II. Elizabeth ve kızkardeşi Prenses Margaret 1942 yılında bisiklet gezmesinde.

Jacqueline Kennedy Onassis Central Park’ta bisikletiyle gezerken her zamanki şık stilinden de ödün vermiyor, 1970.

36 E L L E


Bir hayvan dostu olan Audrey Hepburn bisikletiyle gezerken köpeğini de yanına almayı ihmal etmemiş,1964.

Müzik dünyasının en ikonik çiftlerinden Linda ve Paul McCartney,1972.

Brad Pitt bisiklet sürerken oldukça eğleniyor.

Jenny Walton geçtiğimiz Kopenhag Moda Haftası’nda.

E L L E 37


ELLE

Dustin Hoffman, Marathon Man filmi çekimleri sırasında bisikletiyle eğlenirken, 1976.

38 E L L E


Lady Gaga hayranlarından Giovanni Arnold ile Central Park’ta bisiklete biniyor, 2016.

Lauriane Melliere iki renkli elbisesiyle bisikletinin üzerinde çok şık görünüyor.

E L L E 39


ELLE

Justin Theroux, New York sokaklarında.

Nina Sandbech bisikletçi taytıyla pedal çeviriyor.

Ünlü model Coco Rocha’da renk uyumu müthiş.

Amerikalı oyuncu Kate Bosworth bir fotoğraf çekimi için bisikletinin üzerinde.

40 E L L E


Karlie Kloss, New York, 2016.

E L L E 41


ELLE

Kendall Jenner, New York sokakları.

Orlando Bloom köpeğini taşımak için pratik bir yol bulmuş.

Kaykay da moda haftalarında rastlanan, doğa dostu ulaşım araçlarından.

42 E L L E


Leonardo DiCaprio, 2016.

Stella McCartney, Londra sokaklarında.

Reese Witherspoon Malibu sahilinde maskesiyle gezerken, 2020.

Şarkıcı Usher, New York.

E L L E 43


ELLE

Stockholm Moda Haftası’ndan bir görüntü.

Bisiklet dostu ülkelerin başında gelen Danimarka’da her 10 kişiden 9’unda bisiklet var. Kopenhag Moda Haftası’nda bisiklet vazgeçilmez bir stil aksesuarı. 44 E L L E


Kopenhag, ülkedeki bisiklet sayısının arabalardan fazla olduğunu açıkladı.

Kopenhag’da bisikletli bir kız.

E L L E 45


ELLE

BIR DAHA NE ZAMAN & NASIL TATILE ÇIKABILECEĞIZ? “NO BAD DAYS” VE ŞURAYA BIR PALMIYE ÇIZELIM... HAYALINI KURMAK BILE MUTLU EDERKEN BIR DAHA NE ZAMAN VE HANGI ŞARTLARDA TATILE ÇIKACAĞIMIZI BILMEMEK INSANIN IÇINI BURKUYOR. SIZ ESKI SEYAHAT FOTOĞRAFLARINIZI SOSYAL MEDYADA PAYLAŞIRKEN BIZ GEÇMIŞIN EN ILHAM VEREN KARELERINI BIR ARAYA GETIRDIK. BIR GÜN BIR PALMIYENIN ALTINDA BULUŞMAK DILEĞIYLE...

H

içbir pişmanlık hissetmeden tembellik yapabildiğiniz tek yer ve zaman dilimi... Gözlerinizin içinin güldüğü fotoğraflar... Tatil anları. Instagram’da Aytül Gürbüz Tükel takip ettiğiniz kişilerin yüzde 90’ın geçmiş tatil fotoğraflarını paylaşıyor değil mi? Siz de ya paylaştınız ya da eliniz paylaş’ın üstünde. Kişisel arşivimde gezinirken karşıma bir kare çıkıyor. Uçaktayım, exit kapısının hemen yanında oturuyorum. Koltukta bulunan yastığa kafamı gömmüşüm. Bir daha ne zaman nasıl seyahat edeceğim konusunda fikrim yok ama bir daha yüzümü asla o yastığa değdirmeyeceğime eminim. Siz de eski fotoğraflarınıza dalıp ne kadar mutlu ve özgür olduğunuz o anları iç geçirerek hatırlıyorsunuz biliyorum. Ve aklınızda o büyük soru beliriyor: Bu yaz tatil yapabilecek miyim? Sonra bir kuşku baloncuğu çıkıyor. Sahi haftalardır evdesin, tatil yapmaktan bahsediyor olamazsın. Instagram’ımda bir oylama yapıyorum. Soru yok, daha çok bir tespit: “Yaklaşık 2 aydır evdeyiz ama hayatta hiç bu kadar tatile ihtiyacımız olmamıştı.” Sol kutucukta bir palmiye (katılmıyorum), sağ kutucukta altı palmiye (aşşşırı katılıyorum) var. Tahmin edin oylamanın sonucu ne oldu? Sadece bir kişi sol kutucuktaydı. Geri kalan hepi-

46 E L L E

miz evde oturmaktan yorulup o altı palmiyenin içine hayallerimizi sığdırdık ve tekrar yola çıkmayı düşledik. Seyahat etmeyi bırakın, hayalini kurmak bile neden bu kadar iyi hissettiriyor? Tüm sorumluluklarımızdan uzaklaşabilip belki de en özgür halimize dönüşebildiğimiz için mi? Zaman kavramını unutup tam olarak anı yaşayabildiğimiz için mi? Buz gibi içkimizi yudumlarken gün batımını selamlamak bizi doğayla bütünlediği için olabilir mi? Bazen sonsuzluk havuzunda, bazen de pütürlü bembeyaz boyalı duvarlarda kendimizi nasıl buluyoruz? Turist olmak ile gezgin olabilmek arasındaki o ince çizgiyi boş verin şimdi. Gözlerinizi kapatın ve sadece o hissi hatırlayın. Yeni insanlarla tanışmak, farklı yiyecekler tatmak, başınıza mutlaka enteresan ve komik bir olayın geleceğini bilmek, dönüş yolunda hayatınızı sorgulamak, bazen bir şeyleri değiştirmek için büyük kararlar almak. Bir gerçek var ki çıktığımız seyahatlerden asla aynı kişi olarak dönmüyoruz. Ve bugün bulunduğumuz noktada büyük bir belirsizlik hakimken biraz ilham vermesi biraz da hayallere sürüklemesi için sizi gelmiş geçmiş en güzel tatil kareleriyle baş başa bırakıyoruz.

FOTOĞRAFLAR: SLIM AARONS, GETTY IMAGES TÜRKİYE

YAZI: SERLI GAZER BOYACI FOTOĞRAF EDİTÖRÜ: GÜLGÜN ÖZEK


E L L E 47


ELLE

Gönül Yazar, Zeki Müren’in fotoğrafını çekerken. 1960’lar, İstanbul.

Audrey Hepburn’ün en muzur hali diyebilir miyiz? Çünkü yaz böyle bir şeydir, içinizdeki yaramazlığı ortaya çıkarır.

48 E L L E


Salvador Dali’nin espadrilleri kalp biz.

Pablo Picasso, bizim Boğaz’da denize giriyormuşçasına...

Marilyn Monroe da elleri buruşana kadar sudan çıkmayanlardan mıydı acaba?

Okay, Clint Eastwood en cool sensin.

E L L E 49


ELLE

Beatles “Yesterday all my troubles seemed so far away” derken korona öncesi hayatımızdan bahsediyor olabilirdi.

50 E L L E


Tippi Hedren “evcil” hayvanı aslan Neil ile şakalaşıyor. Bir aslanla şakalaşmak, şaka değil gerçek.

Charlotte Rampling, tüm o Instagram yogilerinden çok zaman önce...

E L L E 51


ELLE

Bu hayatı sen yaşadın Brigitte...

Romy Schneider ve Alen Delon’un en klişe havuz kenarı kareleri nasıl hala en cool’lardan olabiliyor?

52 E L L E


Tam bir Beverly Hills kızı Jane Fonda, Beverly Hills’te.

Sharon Tate poz vermiyormuş gibi yapanlardan.

Gerçekten benzemez kimse sana ve fıstık yeşili mayotürban takımına Müzeyyen Senar.

White on white trendinin kraliçesi, tatil ikonu Jane Birkin ve Serge Gainsbourg. E L L E 53


ELLE

Beyonce’ye yazılacak bir şey yok çünkü zaten Queen B

Kate Bosworth ve tek ikonik filmi Blue Crush’tan bir sahne

Bebeksi Niki Taylor

Bir başka bebeksi, 1999’un Gisele’i.

54 E L L E


Ah bizim hep dertli, düşünceli Diana’mız.

90’ların boy band’lerinden kim kaldı? Kimse ama Blur’ü hatırlayalım çünkü umarsızca şezlong keyfi yaptıkları bir kare.

E L L E 55


ELLE

Mick Jagger ve Jerry Hall kumsal romantizmi yaparken

A Bigger Splash filminde Tilda Swinton’dan keyifli (!) bir kare.

56 E L L E


Jude Law gençliği diye bir şey var bu hayatta. The Talented Mr. Ripley’deki hallerini de özlemişiz.

Kendall Jenner ve sinir bozan proporsiyonları, ama tabii body positivity falan....

Marisa Berenson tam bir D.I.Y. modeli bikiniyle.

E L L E 57


Siyah mini elbise, ALEXANDER WANG/ BEYMEN

58 E L L E


S U

P E R İ S İ

A L İ N A SUMA BEACH’TEYIZ. KENDINI DALGALARIN AKIŞINA BIRAKAN ALINA BOZ’LA HAYALLERE DALIYOR, YAZIN ÇOK YAKINDA VE HATTA YANI BAŞIMIZDA OLDUĞUNU AYRIMSIYORUZ. ŞIMDILERDE NETFLIX’TE YAYIMLANAN AŞK 101’LE GÜNDEME GELEN BOZ, 21 YAŞINDAN BEKLENMEYECEK BIR OLGUNLUKLA KARŞILIYOR HAYATI. YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: ONUR DAĞ MODA EDİTÖRÜ: OĞUZ EREL

E L L E 59


60 E L L E


Çizgili triko elbise, MIU MIU

E L L E 61


62 E L L E


Kamuflaj bikini üstü, Kamuflaj bikini altı, ikisi de DIOR

E L L E 63


Desenli mavi tiล รถrt, MSGM/ BEYMEN, Bej rengi pantolon, COS

64 E L L E


E L L E 65


Tişört, BALENCIAGA/ BEYMEN, Deri pantolon, ACADEMIA - BEYMEN, Şapka, H&M, Kolyeler, Küpe, hepsi BERRIN OZKAN

66 E L L E


E L L E 67


Yaprak desenli elbise, a199, Beyaz spor ayakkabı, a179, ikisi de H&M, Güneş gözlüğü, moda editörüne ait

68 E L L E


Çizgili gömlek, DIOR, Bej rengi denim pantolon, LEVI’S

E L L E 69


Denim ceket, Denim pantolon, ikisi de DIOR Makyaj: Selda Şahin İçten Moda asistanı: Furkan Çelik

70 E L L E


E L L E 71


A

Alina Boz’la plajda olmak, denizin kokusunu hissetmek, onu özlediğimiz yaz kıyafetleri içinde görmek, doğanın özgürlüğünü Alina’nın duru güzelliğiyle keşfetmek; hepsi iyi geliyor, hepsi de tatilin, tatlı bir tembelliğin, hafifliğin habercisi gibi. Zor günleri, karantinayı, Covid-19’u geride bırakma umudunu ve mutluluğunu yaşatıyor bize. “Tatil bu defa hayallerde kalacak gibi görünüyor, herhangi bir planım yok, zaman ne gösterirse artık” diye söze başlasa da Onur Dağ imzalı fotoğraflarına bakmak bizlere fazlasıyla iyi geliyor, plaj çantamıza neler koyabileceğimiz üzerinde düşündürebiliyor. Alina’nın çantasında ise genelde “güneş kremi, kulaklık, o sırada okuduğum bir kitap” varmış. Unutamadığı tatil? “Tam deniz tatili sayılmaz aslında ama Paramparça dizisinin üçüncü sezonundan önce küçük bir ekip Jakarta’ya uçmuştuk bir programa katılmaya, ardından da 2-3 günlüğüne Bali’ye gitmiştik. Harika bir yerdi, büyülenmiştim...” Suma Beach’te şortlar, bikini ve mayolarla objektife gülümseyen Alina Boz genel olarak rahat ve içinden geldiği gibi giyinmeyi sevdiğini anlatıyor: “Zaten vaktinizin çoğunluğu sette geçiyorsa başka bir şansınız yok. Sabah ne bulursam onu giyiyorum. Jean-tişört ikilisi olmadan yaşayamam.” Bu arada İspanyol giyim markası Stradivarius’un Türkiye’deki yüzü olan Boz, rahat ve spor stiliyle (markanın) günlük parçalarını çok iyi harmanlıyor.

ÖZGÜRLEŞMEYE HAZIR MI?

Evet, karantina dönemi geride kaldı ama yine de evde kaldığı günleri nasıl geçirdiğini sormadan edemiyoruz. “Karantina başlarken köpeğimin böbrek yetmezliği yaşadığını öğrendim. İki ay boyunca hep onunla ilgilendim. Hatta evde olduğumuz için çok mutluydum çünkü bana çok ihtiyacı vardı. Sabah ilaçlarını vermek, günde iki defa serum takmak derken günler umut besleyerek geçiyordu. Fakat köpeğimi kaybedince ben de herkesin bahsettiği o karantinayı daha iyi anladım. Duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Biraz kafamı dinlemeye verdim diyebilirim. Çok fazla yeni şeyler

72 E L L E

yapamadım. Üzücü bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim.” Alina yaşadığı kayıp ya da evde olmanın rahatlığı, sürekli bir yerlere yetişme duygusundan muaf olmanın huzuruyla sokağa çıkmaya, özgürleşmeye hazır olmadığını anlatıyor: “Hayır değilim. Tabii ki ailemi, arkadaşlarımı ve çalışmayı çok özledim ama bir yandan da güzel sanki böyle korunaklı bir bölgede yaşamaya devam etmek.” Normalleşmeye başladığımız şu sıralar çoğumuz aynı duygu karmaşasının içinde değil miyiz? Bir yanımız özgürlük diye bağırırken bir yanımız evin güvenli sınırlarında kalmak istiyor. Peki evde kaldığı bu sürede yeni bir alışkanlık edindi mi? Ve en çok neler yaptı, nasıl vakit geçirdi? “Çok su içtim diyebilirim. Dışarıdayken su içmeyi hep unuturdum şimdi evde odadan odaya bile şişeyle dolaşıyorum. Annem ve en yakın arkadaşımla sık sık ve çok konuştum. Netflix’in Hollywood dizisini izledim, en çok koltuğumda ve tabii ki WhatsApp’ta vakit geçirdim.”

“KİMSE YANLIŞ DEĞİLDİR SADECE FARKLIDIR”

Alina Boz kıpır kıpır, enerji dolu bir genç kız. Utangaçlığı kendinden çok fazla bahsetmesine engel olsa da (“kendim hakkında konuşurken zorlanıyorum ve bu bana garip geliyor” diyor); ben onu çekingenlikle zıpırlık arasında bir yerlerde görüyorum. Ayrıca henüz hayatının ve kariyerinin başında olsa da bakış açısı ve düşünceleriyle olgun ve yetişkin insanların bile bazen fark edemediği noktalara parmak basıyor: “Sanırım özellikle bu dönemde hayatın ne olursa olsun devam ettiğini ve insanların yorumundan çok içinden geleni yapmanın kıymetli olduğunu öğrendim. Evde kaldık, hayallerimizi rafa kaldırdık, sevdiklerimizden uzaktık. Ama hayat bir şekilde devam ediyor ve her şey çok hızlı değişebiliyor. Anın tadını çıkarmak lazım. Bazen hayatta tek bir doğru varmış gibi görünüyor ve siz o doğru karşısında ‘ben yanlışım’ der yıkılabilirsiniz. Hepimiz yıkılıyoruz, bir şeyler ters gidiyor, heveslerimiz kayboluyor. Fakat bu kısacık ömürde kimse ‘yanlış’ değildir. Herkes sadece farklıdır.” Kendi hikayesi Rusya’da başlıyor. Rus bir anne ile Türk bir babanın genleri en güzel, en biricik şekilde harmanlanmış Alina’da. Kültür farkı ya da İstanbul’a yerleştiğinde kültür şoku yaşamadığını söylüyor ancak Rusya’daki ailesini, anneannesi, dedesi ve kuzenlerini çok özlediğini anlatıyor. Oyunculuğa başlamasıysa onun deyimiyle tam bir şans: “Tiyatroya hep ilgim vardı. Rusya’da dedemle bir oyun seyretmeye gitmiştik, sahneyle ilk karşılaşmam orada oldu. Sonra Türkiye’ye taşınınca ailem sosyalleşmem için beni tiyatro kursuna yazdırdı. Çocuk oyunlarında oynadım. Sonra da halamın beni bir ajansa yönlendirmesiyle serüven başladı.” Pek ya sonra? Ardından diziler ve oyunculukla ilgili birkaç cümle bekliyorsunuz değil mi? Ve karşınıza aniden Alina’nın havacılık lisesinden mezun olduğu bilgisi düşüve-


riyor. “Hedef koymaktansa hayatımı akışına bırakmayı seVe sihirli kelime şöhret... Cesur Hemşire, Paramparça, viyorum. Bilmiyorum belki zamanla bu değişir ama şimdilik Elimi Bırakma ve ardından gelen Netflix dizisi Love 101’in böyle,” sözleriyle dile getiriyor tercihlerini ve duygularını. onu bir adım daha yakınlaştırdığı o ışıltılı dünya... Bu konuda İnsan büyüdükçe karakteri ve davranışları değişebiliyor da planlı değil, hayatı geldiği gibi yaşıyor, hesapsız... “Şöhret ama hayat Alina’nın da farkına vardığı gibi bizlerle oyun oygarip bir şey. İnsanı çok mutlu da edebiliyor, korkutabiliyor namaya ve bizleri şaşırtmaya devam ediyor. da. Hep çok utangaç bir yapıya sahiptim, belki zamanla de“Liseye başlayana kadar dizilerde oynamamıştım ve ğişir diye düşündüm ama henüz değişmedi. Şunu biliyorum: oyunculuk hayalleri biraz da uzak gelmeye başlamıştı. AsBen sadece mutlu olduğum şeyi yapmak istiyorum.” lında liseyi de tiyatro ağırlıklı okumak istiyordum ama kaPeki ya bir gün her şey biterse, ışıltı sönerse? “İnsanın zandığım okul evime çok uzaktı. Önüme havacılık lisesi çıkontrol edebileceği bir şey bu durum ve o yüzden de çok kınca pilot olmaya heveslendim. Sonrasında lisede okurken korkmuyorum. Hayatın o halinden de memnun olmak için 3 yıl boyunca Paramparça dizisinde oynayınca bütün denelimden geleni yaparım.” geler değişti. Tiyatrodan kopmak istemediğimi fark ettim Mutluluğu uzaklarda değil yanı başında arıyor: “Mutluve Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümü sınavlarına girip luk sevdiğiniz insanların yanınızda olmasıdır bana göre. Ne kazandım. Ama ne yazık ki henüz okula başlayamadım. Dizi yaptığınız işler ne de kazandığınız başarılar sevdiklerinizin varken okumak gerçekten zor. Sanırım bu benim hayattaki size bahşettiği mutluluğunun yerine geçemez. Yalnızken sınavlarımdan bir tanesi, lisede de böyle olmuştu. hiçbir şeyin anlamı yok bence bu hayatta.” Ama dediğim gibi neyle karşılaşacağımızı bilemeden Hayatı geldiği gibi, tıpkı çekimde kendini dalgaların akıyaşıyoruz. Önüme çıkan fırsatları deşına bıraktığı gibi, en doğal haliyle planğerlendirmeye çalışıyorum. Üniversız programsız karşıladığı için de mutlu. siteye bir türlü başlayamadığımdan Güzelliğini de buradan alıyor. Kendiyle o açığı kapatmak için Elimi Bırakma barışık olması ve yumuşak karakteri dıdizisini finalinden sonra farklı planşarıya da yansıyor: “Güzellik bana göre larım vardı ama hayat işte, onun da insanın kendini iyi hissetmesidir. Sadece kendi planları varmış. ‘Şimdilik evde görüntü olarak değil, ruhsal olarak da iyi otur ve izleyebildiğin kadar film izle, hissetmelidir. Kendisini iyi hisseden inkitap oku’ diyor. Eat, Pray, Love filsan özgüveniyle, gülüşüyle, duruşuyla ve Paramparça ve Elimi Bırakma mini çok severim. Kitaplar ise hep konuşmasıyla güzelliğini hissettirir. Ritüdizilerinden sonra Alina Boz değişir. Bazı dönemler kişisel gelişim ellere gelince; benim cildimi temiz tutmak şimdilerde Netflix’te başlayan okurum, bazen roman, bazen tiyatdışında çok da güzellik ve bakım rutinim Love 101’deki Eda karakteriyle ro oyunlarına dalmak kafamı çok iyi yok açıkçası. Hele ki evde olduğumuz şu dikkatleri üzerine çekiyor. Boz dağıtır. Alternatif rock dinlemeyi segünlerde cildime ve saçlarıma mümkün dizinin bir okul, öğrenci ve yaz dizisinden fazlası olduğunu verim. olduğu kadar dokunmamaya çalıştım.” anlatıyor: “Love 101 bir gençlik Henüz 21 yaşındayım ve kendimi Güzelliği bize de bulaşıyor, fotoğrafdizisi evet ama anlatım şekli bildim bileli setlerdeydim. Setlerden lara yansıyor, doğallığı deniz ve güneşin olsun, rejisi olsun, her şeyi ile de öğrenilen çok şey var elbette ama gerçekliği gibi içimizi ısıtıyor. Çekim sona insanların kalbine derinden bazen uzaklaşıp insan sadece kenererken sadece denizi ve doğayı değil, Alidokunabiliyor. Her yaşa hitap dini, ruhunu beslemek için bir fırsat na’nın yaydığı saf ve naif enerjiyi, gençliediyor. İzleyen birçok insandan arıyor. Henüz o fırsatı tam anlamıyla ğin verdiği plansızlığı, rahatlığı ve anda ‘kendi lise dönemimi hatırladım’ yorumunu duydum. Dijital bulamadım.” kalmayı da özlediğimizi fark ediyoruz...

LOVE 101 KLASİK BİR GENÇLİK DİZİSİ Mİ?

Kendini keşfettiği bir dönemden geçtiğini ve ara ara değişebilen bir yapıya sahip olduğunu anlatıyor: “İniş ve çıkışlar yaşayabiliyorum. Ama kimseyi üzmeden ilerlemeye çalışıyorum bu yolda. İnsanın kendisi hakkında yorum yapması biraz zor, hele ki 4 aydır evde oturuyorsa...”

platformda bulunmanın etkisi de çok farklı oluyor tabii. İnsanlara derdini anlatabilen bir proje oldu. Bence klasik gençlik dizisi diye bir şey yoktur. Her projenin kendine özel bir anlatım biçimi, farklı bir dünyası vardır. Bizim dünyamız da doğallığı, rahatlığı ve hemen hemen herkesin bir dönem kendisine sorduğu ‘Ben kimim? İyi olmak nedir?’ soruları ile seyircinin ilgisini çekmeyi başardı.”

A

“ŞÖHRET BAZEN KORKUTUYOR”

E L L E 73


ROMANTİK DÜŞLER HOLLANDA THORN KASABASINDA BULUNAN VILLE BLANCHE’DA ROMANTIZM YENIDEN HAYAT BULUYOR. TARIHI DOKUNUN FONUNDA, BELIRGIN OMUZLAR, PUF KOLLAR, SATEN ELBISELER VE DANTEL DETAYLAR ZARIF BIR DURUŞ SERGILIYOR. FOTOĞRAFLAR: BARRIE HULLEGIE STYLING: LISA ANNE STUIJFZAND

Kareli üst, REJINA PYO, İpek etek, NANUSHKA, Ayakkabı, MIU MIU, Küpe, JANE KONIG

74 E L L E


Ceket, Organze üst, ikisi de ACNE STUDIOS, Küpe, TIFFANY & CO.

ELLE

75


Kabarık kollu üst, Pantolon, ikisi de STELLA MCCARTNEY, Küpe, JANE KONIG

76 E L L E


Kareli bluz, BAUM UND PFERDGARTEN, Yüksek bel pantolon, TOMMY HILFIGER, Deri ayakkabı, TIBI, Dantel çorap, KUNERT

ELLE

77


78 E L L E


Kareli ceket, WOOLRICH, Dantel bluz, GUESS, Deri etek, MARC CAIN, Deri sandalet, REJINA PYO, Küpe, JANE KONIG

ELLE

79


Fiyonklu bluz, LIU JO, Tuval üst, MIU MIU, Pantolon, H&M STUDIO, Hasır şapka, DEMURE AMSTERDAM

80 E L L E


Uzun ipek elbise, TIBI, Küpe, TIFFANY & CO.

ELLE

81


Dantel detaylı üst, CHANEL, İnci kolye, DIOR

82 E L L E


Elbise VICTORIA BECKHAM, Çizme, LOEWE, Küpe, TIFFANY & CO. Model: Gilone @Max Models Saç: Daan Kneppers/ Biolage R.A.W ürünleriyle, @NCL Representation Makyaj: Sandra Govers/ Ellis Faas Cosmetics ürünleriyle, @Angelique Hoorn Management Huis Broeckmeulen ve Fletcher Hotel, La Ville Blanche’a teşekkkür ederiz.

ELLE

83


FOTOĞRAFLAR: IMAXTREE.COM

AIGNER

ELLEGÜZELLİK

84 E L L E


İŞ BAŞA DÜŞTÜ ÇOK UZUN SÜREDIR EVDEYIZ VE KONU GÜZELLIK OLUNCA BAZI IHTIYAÇLARIMIZA ÇÖZÜM ARAMAMIZ KAÇINILMAZ OLDU. İŞ BAŞA DÜŞTÜYSE EVDE YAPABILECEĞIMIZ KURTARICI VE ÇOK DAHA IYI HISSEDETMEMİZİ DE SAĞLAYAN GÜZELLIK ÖNERILERINE BAKALIM. YAZI: NILAY YALÇINKAYA

1

Sizin dibiniz kaç cm?

Boyalı saçların büyük sınav verdiği bu süreçte dipten büyük bir hızla çıkan “gerçekler”en zorlayıcı unsurlardan biri oldu. Özellikle de platin ve kızıl renklerde dipten büyümeye başlayıp da iki ayın sonuna doğru artık bir karışa uzanmış koyu saçlar, durumunun ciddiyetini her aynaya baktığımızda hatırlatır oldu. Neyse ki evde de çareler tükenmez. Bunun için kuaförünüzle görüşüp boya rengi önerisi alarak kendi boyanızı yapabilirsiniz. Kuaförler açıldı ama “ben henüz gitmeye hazır değilim ve bu işin de üstesinden gelirim” diyorsanız birçok kuaför salonunun kişiye özel hazır karışım servisi sunduğu aklınızda olsun. Ben boya isine hiç girmeyim diyorsanız da Zoom toplantılarında kurtarıcınız saç maskaraları ya da geçici saç spreyleri olur.

Magic Retouch saç maskarası, a42,99 L’OREAL PARIS

2

Highlighter’ların gücü adına! Küçük bir ışıltının yüzünüzde yaratacağı pozitif değişime inanamayacaksınız. Güneşin parlaklığını teninize yansıtacak ve ışıl ışıl bir görünüm veren bu harika ürünün bir mercimek tanesi kadar miktarı yeterli. Sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra avcunuzun içine nemlendiricinizi alın ve içine likit yapıda bir aydınlatıcıdan bir damla ekleyin. Karıştırıp tüm yüzünüze ve hatta dekolte bölgenize sürün. Anında parlak ve enerjik bir görünüme sahip olacaksınız.

The One Illu Skin likit aydınlatıcı, a84, ORIFLAME Sun Beam likit aydınlatıcı, a315, BENEFIT

E L L E 85


ELLEGÜZELLİK

3

Evde manikür Deterjan ve dezenfektan kullanımından kuruyan ve çatlayan elleriniz için ekstra bakım şart. Bunun için her yıkama sonrası el kremi sürmeyi alışkanlık haline getirin ve gün içinde mutlaka bunu yineleyin. Sertleşen tırnak etlerine çözüm olarak besleyici özelliği de olan pratik el maskelerinden destek alin. Tırnak etleriniz yeterince yumuşadıktan sonra tırnak eti makasıyla çok derin olmamak kaydıyla sert ve kuru etleri temizleyebilirsiniz. Bunu banyo sonrası yapmak da iyi fikir. Sonrasında tırnak etlerinizi rahatlatmak ve yumuşatmak için yoğun yapıda bir el kremi ya da tırnak eti bakim yağlarını kullanabilirsiniz. Finalde renkli ojelerle enerjinizi yükseltebilirsiniz. Denemek isterseniz Instagram’da çok tatlı ve yaratıcı nail art uygulamaları da var. Neden olmasın?

86 E L L E

Kütikül Bakım jeli, a39,90, SEPHORA

Erguvanlı besleyici el kremi, a34,90, ATELIER REBUL

El maskesi, a29,90, NEUTROGENA

Gül özlü bakım kremi, a59, GULSHA


GIVENCHY

5 4

Pembe iyi gelir

AIGNER

Sabah uyandığınızda modunuzun düşük ve enerjinizin olmadığı günler oluyordur elbet. Bunun için güne YouTube’da bulabileceğiniz 10-15 dakikalık meditasyon videolarıyla başlayabilir veya olumlamalarla kendinizi motive edebilirsiniz. Ama en kısa yol; pembe allık. Bunun kesinlikle mutlulukla bir ilgisi var. Uyandıktan sonra yatakta biraz gerinin, kalkıp yüzünüzü yıkayın. Ardından nemlendiricinizi sürün ve elmacık kemiklerinizin üzerine pembe allık kondurun. Ve aynaya bakıp biraz da gülümseyin. Böyle gününüzün çok daha güzel ve enerjik geçeceğini iddia ediyoruz.

Cheek Heat likit allık, a59,95, MAYBELLINE

Maskenizi nasıl alırdınız? Artık maske kullanımının önemini bilmeyen kalmadı. Ama burada esas soru doğru olanı bulmak. Bir yanda medikal maskeler, diğer yandan evde yapılanlar. Buna ilaveten, moda devlerinin logolu ve özel tasarım modelleri ... Bu kadarı kafa karışıklığına neden oluyor. Hangi maske konusunun sokağa çıkmaya başladığımız bu dönemde daha çok önem kazanacağını (hatta kimin maskesi daha güzel diye tatlı bir yarışa neden olacağını) tahmin etmek zor değil. Siz en iyisi hala çok vaktimiz varken cilt ihtiyacınıza uygun bir bakım maskesi yapın ve kafanızı biraz da dağıtmak için koruyucu maske konusunu araştırın. (Bu konuda marifetli olanlar bir adım öne çıkabilir: Kendi maskeni yapmak herkesin harcı değil. Yaratıcı olanlar aramızda mı?) Son not: seçim yaparken en önemli fonksiyonunu hatırlayın, sağlığınızı korumak!

E L L E 87


ELLEGÜZELLİK

88 E L L E


MERHABA

GÜNEŞ! GÜNEŞIN PSIKOLOJIMIZ VE RUHUMUZ ÜZERINDEKI POZITIF ETKILERINI KABUL EDIYORUZ AMA CILDIMIZ ÜZERINDEKI TAHRIBATLARINI DA GÖZ ARDI EDEMIYORUZ. KORUNMAK IÇIN YAPMAMIZ GEREKENLERI BIRLIKTE HATIRLAYALIM.. YAZI: NILAY YALÇINKAYA

H

enüz yaz tatili planları yapamadık ama güneşi her gördüğümüzde değerlendirmek için en azından balkona, bahçeye ya da minik bir yürüyüşe çıkmak isteğimiz nüksediyor. Bizim bu masum tavrımız karşısında güneşin hiç de o kadar iyi niyetli olmadığını hatırlatarak konuya girelim.

LEKE OLUŞUMUNUN ÖNÜNE GEÇİN

FOTOĞRAFLAR: THIEMO SANDER

Güneşin cilt üzerindeki en büyük olumsuz etkilerden biri lekeler. Bunun önüne geçmenin en etkili yoluysa tabii ki güneş ürünlerini düzenli olarak kullanmak. Sadece yaz aylarında veya tatildeyken değil, yıl boyunca. Pigmentasyon lekeleri ciltteki melanin miktarının artmasından ve eşit olmayan bir şekilde dağılmaya başlaması nedeniyle oluşuyor.

GÜNEŞ KORUYUCU KULLANILMADIĞINDA NELER OLABİLİR? Öncelikle derinin açık kısımlarında güneş yanıkları meydana gelebilir. Bu da yanık sonrası ilerleyen günlerde deride kuruluğa, pullanmaya ve soyulmaya neden olabilir. Takip eden haftalarda erken deri yaşlanmasının ilk bulguları olan ince kırışıklar özellikle yüzde ve ellerde belirmeye baslar ya da var olanlarda artış görülebilir. Hatta ilerleyen dönemlerde deri kanserine yatkınlığa kadar yol açabilir.

E L L E 89


ELLEGÜZELLİK

Pigment lekelerinin ne büyük nedeniyse basta çok sevdiğimiz güneş. Bu pigment lekeleri hormonal dengesizlikler, doğum kontrol haplarının kullanımı, hamilelik sonucu da oluşabiliyor. Tabii bir de çiller var ki onlar da güneşle birlikte artıyor. Güneşten gelen ultraviyole ışınları, sadece 5 dakikalık bir sürede melanin üretimini tetikleyerek bu üretimin tam 36 saat boyunca devam etmesine neden oluyor. Ayrıca 72 saat sonra yine ciltte artan bir pigmentasyon dalgası oluyor. Bunu engellemek ve lekelerden korunmak için başta güneş koruyucuları ve buna ek da leke karşıtı bakım ürünlerini düzenli olarak kullanmak önemli.

GÜNEŞ CİLDİ YAŞLANDIRIYOR!

Uzmanlar, güneş koruyucusu kullanmadan güneşe çıkmanın cilt kanserlerine kadar uzanan ciddi tahribatlara neden olabileceğini söylüyorlar. Özetle, yaz başlarken etkili bir koruyucu ürün seçmek şart. Bir detay daha: İyi bir güneş koruyucusu aynı zamanda anti-aging etkilere de sahip olmalı. Güneşin yaydığı zararlı UV ışınları, cilt yaşlanmasının da en büyük sorumlusu. Neyse ki yeni nesil güneş koruyucuları, yüksek koruma fonksiyonuna ilaveten onarıcı, yenileyici ve kırışık karşıtı özellikleriyle de kapsamlı bir koruma sunuyor.

Güneşten korunmanın önemini Prof. Dr. Reha Yavuzer’den dinleyelim: • Bulutlu ve kapalı bir havada dahi güneşten gelen ultraviyole (UV) ışınlarının % 90‘ı yer yüzüne ulaşmaya devam eder. Yani gölgede bulunmanız güneş hasarını engellemez. Dolayısıyla güneş koruyucu kullanımı çok önemli. • Deniz yüzeyi % 70-90 oranında yansıtması sebebi ile UV miktarını katlayarak arttırır. Öte yandan yansıma nedeni ile normalde direkt ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi alanlarda da güneş yanığı olabilir. • Deniz suyu ve terleme ile derinin üzerindeki güneş koruyucu etkisini kaybeder. Güneş koruyucular 3-4 saatte bir tekrar uygulanmalıdır.

Réflexe Solaire 50+ koruyucu krem, a65,90, AVENE

Antiaging Fluid SPF 50+, hassas ciltler için koruyucu, a354, MESOESTETIC

Solaire Peau Parfaite SPF 50 yaşlanma karşıtı güneş kremi, a109.90, YVES ROCHER

Beautifying Suncare Oil güneş koruyuculu yağ SPF 30, a210, CAUDALIE

• Rüzgarlı havalarda veya su sporları yaparken o an cildimizin hasar gördüğünü fark edemeyebiliriz. Bu da UV altında kalma süresini uzatır. Özellikle su sporlarında suya dayanıklı güneş koruyucular veya UV geçirmeme özelliğine sahip ıslak kıyafetler tercih edilmeli. • Dudaklar, burun ve elmacık kemikleri üzeri ve açıkta ise kulak kepçeleri kalın tabaka halinde total sunblok ile korunmalıdır. • Koruyucu; deriye, açık kalan alanların tamamına gelecek şekilde, bolca ve dış ortama çıkmadan 20-30 dakika önce uygulanmalıdır. • UV açısından en yoğun saatler sabah 11 ile öğleden sonra 15 arasındadır. Bu zaman diliminde direkt güneş ışığından kaçının.

Light Fluid High Protection SPF 50 hafif dokulu yüz kremi, a130, NUXE

90 E L L E

Photo Reverse Tinted renkli güneş koruyucu, a399, ESTHEDERM

Sunissime Lait Protecteur SPF 50 yaşlanma karşıtı koruyucu, a369, LIERAC

Skin Defence SPF 50+ koruyucu losyon, a199,90, THE BODY SHOP

• Şiddetli rüzgar, ciltte rüzgar yanığı adı verilen ve deri kuruluğu ile karakterli başka bir duruma neden olabilir, yani kalan yüz ve boyun bölgelerine koruyucu dışında ekstra yoğun bir nemlendirici uygulamakta fayda var.


E L L E 91


ELLENEFES

HER ŞEYDEN UZAKTA, DENİZLE BAŞ BAŞA… PANDEMININ NEREDEYSE PAS GEÇTIĞI BU ADALARDA, YAŞANAN TÜM SIKINTILARI GERIDE BIRAKARAK BAKIR DOĞANIN KUCAĞINDA IYILEŞEBILIR VE HAYATA YENI BIR BAŞLANGIÇ YAPABILIRSINIZ. BU YAZ HERKES ROBINSON CRUSOE! YAZI: ŞEBNEM DENKTAŞ

Six Senses FIJI Güney Pasifik’in doğal mücevheri Fiji’nin eşsiz Mololo adasının kumsallarında, sadece size ait havuzlu villanızda her şeyden uzakta dinlenmek… Oldukça yeni bir resort olan Six Senses Fiji, 24 havuzlu villa ve iki ila beş odalı bir dizi özel rezidanstan oluşuyor. Dünyada sadece 5 bin birey kalan iguanaların bir kısmının burada yaşadığını söylersek ne denli bakir bir adada tatil yapacağınızı tahmin edebilirsiniz. Six Senses’a özgü holistik terapilerin sunulduğu spa ise cabası...

92 E L L E


Lizard Island, BÜYÜK SET RESIFI Uzaklara, çok uzaklara doğru yola koyulmak isterseniz sizi Avustralya’nın UNESCO korumasındaki doğa harikası Büyük Set Resifi’ne davet etmek istiyoruz. Resifin el değmemiş ada oluşumlarından biri olan Lizard Island, bir süreliğine de olsa dünyada olan bitenlere dair tek kelime duyamayacağınız şekilde izole olabilmenize olanak tanıyacak. Adanın seçkin oteli Lizard Island Resort, ultra lüks villa ve süitleri ve çok çeşitli su sporları aktiviteleriyle sizi bekliyor.

ELLE

93


ELLENEFES

Dolphin Island,

FIJI

Fiji’nin en büyük adası Viti Levu açıklarındaki Dolphin Island, sadece sekiz kişiyi ağırlayabilen bir özel ada... Geleneksel mimariye uygun şekilde tasarlanan bu Pasifik ada resort’u, aile ya da arkadaş grupları tarafından kiralanarak herkesten uzak bir tatil geçirilmesine olanak tanıyor. Dalış, su kayağı ya da balıkçılık gibi aktiviteler de sunan Dolphin Island, önümüzdeki dönemde özellikle kutlamalar için tercih edilen destinasyonlar arasında yer alacak.

94 E L L E


Harbour Island,

BAHAMALAR Bahamalar’da Hollywood ünlülerinin ilk tercihi diyebiliriz Harbour Island için.. Tropikal bir kaçış arayanları ağırlayan ada, pembe renkli kumsallarıyla tanınıyor. Oldukça küçük bu adayı golf arabasıyla turlamak yarım saat sürmüyor. The Ocean View Club, Harbour Island’ın tadını çıkarabileceğiniz en güzel otellerden biri. Eşsiz kokteylleri, otantik alışveriş adresleri ve günbatımında at binebileceğiniz sahilleriyle Harbour Island, rüya gibi bir tatil vaat ediyor.

ELLE

95


ELLENEFES

Jumby Bay Island,

ANTIGUA

Karayipler’in en güzel adalarından biri olan Antigua’ya vardıktan sonra hemen sizi bekleyen lüks tekneye atlıyor ve sadece 20 dakikada size özel bir ada olarak hizmet vermeye hazır Jumby Bay Island’a ulaşıyorsunuz. Palmiye ağaçlarının gölgesinde muhteşem plajlarla çevrili bu ada resort’u tenisten su kayağına kadar birçok farklı aktivite sunuyor. Kırk villa ve süitten oluşan Jumby Bay’de Karayip Denizi’nin manzaralarına doyamayacaksınız.

96 E L L E


Fregate Island Private,

SEYCHELLES

Doğayı korumaya yönelik projeleriyle öne çıkan Fregate Island Private için Seyşeller’in mini Galapagos’u yorumları yapılıyor. Kristal sulara açılan kumsallarında yürürken koruma altına alınan dev kaplumbağalarla karşılaşabilir, nesli tehlike altındaki endemik kuş türlerinin seslerini dinleyerek güneşlenebilirsiniz. Yedi ayrı kumsala sahip, sadece 17 havuzlu villadan oluşan bu sıradışı resort, doğaya sığınmak için harika bir seçenek…

ELLE

97


ELLENEFES

Eden Rock,

ST BARTHS Lüks tatil deyince dünyanın en iyi 100 otelinden biri olarak karşımıza çıkıyor Eden Rock... St Barts adasında üç yıl önce yaşanan talihsiz İrma kasırgasında tamamen yıkılan otel, kapsamlı bir renovasyonun ardından tekrar açıldı. Eden Rock’da nereye baksanız bir ünlü görmeniz mümkün. Doğasının güzelliği bir yana, hizmet kalitesiyle de adından söz ettiren otel, sadece 37 villa ve süitten oluşuyor. Eden Rock’da muazzam bir sanat koleksiyonu ve benzersiz bir kütüphane olduğunu da belirtelim.

98 E L L E


Cobblers Cove,

BARBADOS

Kolonyal İngiliz mimarisinden izler taşıyan Cobblers Cove, Barbados’un bir numaralı adresi. Adanın en güzel kumsallarından birinde yer alan otelin 40 süiti, geniş verandalarından eşsiz Barbados manzaraları sunuyor. Otelde tüm gün deniz ve güneşin tadını çıkarabilir; ya da concierge tarafından size özel organize edilen Barbados turlarıyla adayı keşfe çıkabilirsiniz. Deniz kaplumbağalarıyla yüzmeyi de ihmal etmeyin.

ELLE

99


PRINT / ONLINE / TABLET / MOBILE

elle.com.tr

• instagram

@ElleTurkiye

• facebook

@ElleTurkey

• twitter

@ElleTurkey

YAY I N C I

DOĞAN BURDA DERGİ YAYINCILIK VE PAZARLAMA A.Ş.

CEM M. BAŞAR

İcra Kurulu Başkanı

ZEYNEP ÜNER

Yayın Direktörü (Sorumlu)

NESLİHAN DENİZER

SUZAN YURDACAN

Yönetici Moda Editörü

GÜLGÜN ÖZEK Fotoğraf Editörü

BÜLENT BILGIN

Yazı İşleri Müdürü

ASLI ASIL

Moda Editörü

SELİN MİLOŞYAN Konular Editörü

Görsel Yönetmen

SERLİ GAZER BOYACI Moda Haberleri Editörü

AYKUN TAŞDÖNER Konular Editörü

Sayfa Tasarım EVGİN YAKUPOĞLU Katkıda Bulunanlar: SEDEN MESTAN, ŞEBNEM DENKTAŞ Etkinlik ve Proje Direktörü ALİ ERMAN İLERİ Marka Müdürü YEŞİM YAŞAR

Kurumsal İletişim Müdürü FUNDA DEMİRCİ AYAN Ankara Temsilcisi ERDAL İPEKEŞEN Tel: 0312 207 00 71

E L L E D İ J İ TA L

DENİZ ÜNALDI YILDIRIM Yayın Yönetmeni DUYGU HAKSUN Web Editörü GÖKHUN SUNGURTEKİN Dijital Yayınlar Direktörü

YÖ N E T İ M

Üretim Planlama Direktörü (Tüzel Kişi Temsilcisi) YAKUP KURTULMUŞ Satış ve Dağıtım Direktörü EGEMEN ERKOROL Finans Direktörü DİDEM KURUCU Dijital İçerik Direktörü EREN DEMİR

REKLAM

Grup Başkanı Reklam Grup Başkan Yardımcısı Satış Müdürleri Teknik Müdür

NISA ASLI ERTEN ÇOKÇA IŞIL BAYSAL TURAN, SEDA ERDOĞAN DAL ­ BERIL GÜROĞLU SÖZKESEN, HÜLYA HANKENDİ AYFER KAYGUN BUKA Tel: 0212 336 53 61 - 62

Reklam Hedef Sayfalar Tel: 0212 336 53 70 Faks: 0212 336 53 91 Reklam Rezervasyon Ankara Reklam Satış Koordinatörü Ankara Reklam Satış Müdürü Bölgeler Reklam Satış Müdürü

Tel: 0212 336 53 00-57-59 Faks: 0212 336 53 92-93 SEZINUR BALIKÇIOĞLU Tel: 0312 207 00 72 - 73 BELIZ BALIBEY Tel: 0312 207 00 72 - 73 DILEK ÜNLÜ Tel: 0212 336 53 72 Faks: 0212 336 53 91

YÖNETİM YERİ Kuştepe Mah.Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:12, Trump Towers, Kule:2, Kat: 21-22-23 34387, Şişli, İstanbul Tel: (0212) 410 32 00 Faks: (0212) 410 35 81 Baskı: Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL Tel: 0 216 444 44 03 Faks: 0 216 365 99 07-08 www.bilnet.net.tr, Sertifika No: 42716 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yayın türü: Yerel, aylık üyesidir. DB Okur Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 okurhizmetleri@doganburda.com DB Abone Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 Fax: 0212 410 35 12 -13 abone@doganburda.com www.doganburda.com Hergün saat 09.00-22.00 arasında hizmet verilmektedir.

© 1998 ELLE, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından Hachette Filipacchi Presse’in (Fransa) lisansıyla ve Lagardere Active Group’a bağlı olarak, T.C. yasalarına uygun şekilde yayımlanmaktadır. ELLE’de yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ELLE® is used under license from the trademark owner, Hachette Filipacchi Presse, a subsidiary of Lagardère SCA The ELLE trademark and logo are owned in Canada by France-Canada Editions et Publications, Inc. and in the rest of the world by Hachette Filipacchi Presse (France), each LAGARDERE ACTIVE Group companies. ELLE is used under license from the trademark owners. CEO – Constance BENQUÉ CEO ELLE International Licenses - François CORUZZI SVP/International Director of ELLE - Valéria BESSOLO LLOPIZ SVP/Director of International Media Licenses & Syndication - Mickael BERRET ELLE Brand Management – Marketing Manager, Morgane ROHÉE - Editorial Manager, Trish NAGY TRAVIESO - Graphic Design Manager, Marine LE BRIS - Senior Digital Project Manager, Moda ZERE ELLE International Productions – Fashion Editor, Charlotte DEFFE / Beauty & Celebrity Editor, Virginie DOLATA ELLE Syndication – Deputy Syndication Team Manager, Marion MAGIS / Syndication Coordinator, Sophie DUARTE / Copyrights Manager – Séverine LAPORTE / Database Manager, Pascal IACONO www.ellearoundtheworld.com International Ad Sales House: LAGARDERE GLOBAL ADVERTISING

SVP/International Advertising – Julian DANIEL jdaniel@lagarderenews.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.