03/ Haziran 2020
İKI ÖZGÜR RUH
DILAN ÇİÇEK DENIZ & METIN AKDÜLGER
ELLE MEN DOSYASI
YENİ YOLLAR YENİ UMUTLAR
FOTOĞRAF: DOUGLAS KIRKLAND/IZZY GALLERY
EDİTO
UMUT VEREN YOLCULUKLAR V
alla tatile gidelim. Bunu hem sizin adınıza hem tek tek her ELLE editörü adına söylediğime inanıyorum. Mesela biz bugün ELLE pop-up’ı, haftaya Temmuz/Ağustos sayısını ve bir sonraki hafta da ELLE On The Beach’i yayına hazırlamış olacağız. Bu arada evet tüm bu dergiler “yarı pandemi durumu tedbirleri” kapsamında devam ediyor. Yarı pandemi durumu diyorum çünkü enteresan günlerden geçiyoruz. Dergiyi elle.com.tr
@ElleTurkiye
evden hazırlıyoruz ama yüzümüzde maskelerle çekime giderken tüm masaları dolu kafeleri ve sahil balıkçılarını gözlemliyoruz. Parklarda halay çekenler, artan vaka sayıları, bir yandan ufak ufak tatile kaçmalar… Bir an önce dengemizi bulmamız dileğiyle üçüncü ELLE Pop’tan bahsetmeye başlıyorum. Kapakta, bu yazın heyecanla beklediğim filminin iki yıldızı var, Dilan Çiçek Deniz ve Metin Akdülger. Bu ara-
@ElleTurkey
@ElleTurkey
Metin Akdülger ve Dilan Çiçek Deniz’i buluşturan film, Yarına Tek Bilet, 19 Temmuz’da Netflix’teki gösterimden önce, Emre Güven imzalı karelerle ELLE pop up’ta. Bunu bir öngösterim olarak düşünebilirsiniz.
FOTOĞRAF: EMRE GÜVEN
Pandemi süresince hepimiz olağanüstü dönemlerden geçiyoruz ve birbirimize her zamankinden çok ihtiyacımız var. Biz bu kapsamda lokal markaları desteklemeye devam ediyoruz. Sadece biz değil, tüm sektör bunun için harekete geçti. Trendyol ve Moda Tasarımcıları Derneği bir araya gelerek, “Türk Modası Benim” hareketini başlattı. Bu dijital ve yenilikçi projeyi derneğin eş başkanları Özgür Masur ve Özlem Kaya’dan dinledik. Sayfa 48. Lokal markalar demişken bu sayıda radarımıza Türk mücevher markalarını aldık. Bu serinin devamı da gelecek. Sayfa 4. Üçüncü Pop Up’ımız Babalar Günü’nden hemen önceye denk geldiği için erkekler özelinde bir bölüm hazırladık. Takip etmeniz gereken markalar ve tasarımcılar (sayfa 14) şehrin en popüler mekanlarının stil sahibi erkekleri (sayfa 22) moda dünyasından onları ilgilendiren haberler derginin bu kısmında.
da film en beğendiğimiz “yeni nesil” her şeyin birleşimi gibi. En çok izlediğimiz yayın platformunda, son dönemde en sıkı takip ettiğimiz yönetmen Ozan Açıktan’ın; yine en beğendiğimiz kadın ve erkek oyunculardan Metin Akdülger ve Dilan Çiçek Deniz’i buluşturan filmi; Yarına Tek Bilet. İnsanın karnında kelebekler uçurtan, düşündüren, samimi bir yol filmi. Bana kalırsa -bir kadın gözüyle- yaratılan kadın karaktere bakış açısı da çok etkileyici. Bu projenin ruhunu, çağdaşlığını, yüze vuran akşam güneşi hissini kapak çekiminde Emre Güven’in karelerinde görebilirsiniz. Röportajı da ben, onlarla yan yana gelmeden, e-mail üzerinden yaptım. Sayfa 52. Filmden, filmin bir yol hikayesi olmasından biz de ilham aldık ve “yol” konuları yaptık. Serli Gazer ve Gülgün Özek’in ikonik yol kareleri derlemesini mutlaka görün. Bence telefondan değil, ya tabletinizden ya bilgisayarınızdan! Sayfa 28. Yol deyince tabii aklımıza hemen Dicle Doğan geldi. Dört yıldır dünyanın dört bir yanına yürüyerek seyahat eden, geçtiği rotalardan, gördüğü insanlardan, karşılaştığı hayvanlardan, mücadele ettiği zorluklardan bir şey öğrenen; her seferinde değişen ve dönüşen Dicle’den yolu dinlemek çok farklı. Sayfa 42.
Tatil yapmayı o kadar özledik ki, kendi kendimize en güvenli, en uzak yerler nereler olabilir derken Şebnem Denktaş müthiş bir konu çıkardı ortaya; ultra lüks otellerin “camp” ve çadır tatili önerileri. Mutlaka okuyun, geleceğin tatilleriyle ilgili önemli ipuçları bulacaksınız ve içiniz açılacak. Sayfa 72. Umarım bu pop up’ımızı da sağlıklı günlerde okuyorsunuzdur. Size iyi bir yol ve tatil arkadaşı olmaya çalıştık. İyi yazlar…
ZEYNEP ÜNER
ELLETREND
YAKIN PLAN
BU KEZ RADARIMIZDA LOKAL MÜCEVHER MARKALARI VAR. İLHAMLARI İSE ATÖLYELERİ KAPALIÇARŞI’DA YER ALAN İSTANBULLU ZANAATKARLAR VE ŞEHRİN DOKUSU. HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER YAZI: AYKUN TAŞDÖNER
MTOY Müge Toy tarafından yaratılan ve Kapalıçarşı’daki zanaatkarlar tarafından el yapımı üretilen mücevherlerin ilham kaynağı anneannelerimizin de dolabında olan zamansız parçalar. Mtoy klasik ve moderni birleştiriyor. @mtoyjewels
PERACAS Botticelli’nin eserlerinden, Rönesans tablolarından, rengarenk çiçekler ve sonsuz denizlerden ilham alıyor. Ancak tasarımları asıl şekillendiren özellikle mitolojik hikayeler, tanrıçalar ve yaşanan aşklar. Romantizmin ağır bastığı takılar doğal taşlar, gerçek barok inciler, kristaller ve bronz kullanılarak üretiliyor. @peracas_
4 ELLE
JULIETTE Kuyumculuğa 1937 yılında İstanbul’da başlayan ve üç nesildir devam eden bir ailenin üyesi olan Jülyet Vert, bu geleneği devam ettirerek 2015 yılında markası Juliette’i kuruyor. Tasarımların odağında İstanbul’un nostaljik renkleri var. Markanın atölyesi ise Kapalıçarşı’da. @juliette_istanbul
CHARMS COMPANY 1989 doğumlu Begüm Yalçın imzalı Charms Company markanın direktörü gibi çok genç. Peki markanın çıkış noktası ne? Yalçın Milano’da moda tasarımı okurken bir look’u, bir stili tanımlayan asıl dokunuşun detaylar olduğunu fark etmesiyle mücevher tasarımına kayıyor. Safir, zümrüt, yakut gibi değerli taşlar tasarımlarının temelini oluşturuyor. Begüm Yalçın’ın tasarım felsefesini ise hafifliğin cazibesi oluşturuyor. @charmscompany
FELİZİST Anneannesinden aldığı takı dersleri onu yıllar sonra Central St. Martins’de konuyla ilgili eğitim almasına neden olmuş. Marka bu nedenle de tasarımcısı Filiz Şahin Venklioğlu’nun aile mirasının bir yansıması. Takıları 925 ayar gümüş, tatlı su incileri ve mücevher taşları kullanılarak hazırlanıyor. Koleksiyonun tamamı yüzde yüz el tasarımı. @feliz_ist
ESRA DANDİN Gümüş, inci, doğal taşlar ve ahşap, tamamı İstanbul’da el üretimiyle hazırlanan Esra Dandin’in mücevherlerinin ana maddeleri. “Bir mücevher markası olarak yaşadığımız çevre ve etrafımızda varlık gösteren her şeyle anlamlı bir ilişki kurmaya inanıyoruz” diyor Esra Dandin. Sade ve şık tasarımlar klasik İstanbullu zanaat ustalarının kullandığı tekniği benimsiyor. @esradandin
ELLE 5
ELLETREND
AYAĞINA SAĞLIK
Yıpranmış detaylı sneaker, a1795, NIRA RUBENS / VETRINA
UZUN DOĞA YÜRÜYÜŞLERI MERAKLISIYSAN VEYA SADECE RAHATLIK SENIN IÇIN ÖNCELIKSE HEM KONFORLU HEM DE STIL SAHIBI SNEAKERLAR BOLCA MEVCUT.
LACOSTE
HAZIRLAYAN: NESLİHAN DENİZER YAZI: SEDA DESOVALI
Kalın tabanlı sneaker, a449, DESA
Kalın tabanlı sneaker, a499, IPEKYOL
High top sneaker, 266 £, M MISSONI/ MATCHESFASHION. COM
Zımba detaylı sneaker, a1585, MICHAEL MICHAEL KORS
6 ELLE
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT
Süet detaylı sneaker, 514 £, FENDI/ MATCHESFASHION.COM
YÜKÜNÜ AZALT
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, MATCHESFASHION.COM VE MARKALARA AİT
Bambu detaylı sırt çantası, a459, IPEKYOL
Nylon sırt çantası, 737 £, PRADA/ MATCHESFASHION.COM
Zincir detaylı sırt çantası, a399, TWIST
SIRT ÇANTASININ ARTIK SADECE OKUL YOLUNDA SIRTLANILMADIĞI ÇOK AÇIK. HER STİLE VE HER DURUMA ADAPTE OLABILEN YARDIMCILARIMIZ BIZI HEM IYI GÜNDE HEM DE KÖTÜ GÜNDE DESTEKLIYOR. ERMANNO SCERVINO
Hasır detaylı sırt çantası, a599, BEYMEN CLUB
Logo detaylı sırt çantası, a1845, KENZO/ VETRINA
Deri sırt çantası, 652 £, TSATSAS/ MATCHESFASHION.COM
Monokrom deri sırt çantası, a999, DESA
ELLE
7
ELLEMOOD
BİR YAZ GÜNÜ BU KEZ HAYALİMİZDEKİ YOLCULUKLARLA, ÖZLEDİĞİMİZ ŞEHİR HAYATI ARASINDA BİR YERLERDEYİZ. HAZIRLAYAN: AYKUN TAŞDÖNER
SAYAFALAR ARASINDA İTALYA’YA YOLCULUK
Gizli hazineler, artık klasikleşmiş bölgeler. Angelika Taschen editörlüğünde ‘The Great Escapes Italy’, Eolie Adaları’ndan Toskana’daki vadilere, Amalfi kıyısından büyüleyici Umbria’ya kadar romantik kaleleri, yeşil vadileri ve turkuaz suları ayaklarımıza kadar getiriyor. İyi tatiller!
EN SON ÇIKAN ALBÜMLER ‘Uzun bir yolun en iyi eşlikçisi müziktir’ önermesini kendimize çıkış noktası alalım. Kulağımızda ayın en yenileri. SEBASTIEN TELLIER: Chanel’in couture defilelerinden Eurovision sahnelerine kadar her yerde karşımıza çıkan ve melankolik ritimleriyle erotik dans figürlerini birleştiren Tellier de altı yıl aradan sonra gönderdiği yeni albümü ‘Domesticated’ ile bize tutunacak bir dal uzatmış oldu. Fransız müzisyen her zamanki gibi aşktan, hedonizmden ve kendinizi rüzgara bırakıp savurmaktan bahsediyor. CHARLI XCX: Sahi sizin karantina nasıl geçiyor? Tamam, tamam ben bu soruyu sormaktan hoşlanmıyorum, ama günlerini aramızda aşırı verimli geçirenler de yok değil. Charli XCX yeni albümü, ki adı oldukça manidar ‘Hom I’m Feeling Now’ı tamamıyla karantinada kaydetmiş. Bir buçuk aylık bir sürede kayıtlardan, albüm kapağı çekimine kadar da her şeyi evinde oturarak yapmış. Albümün tamamı bizi dansa davet ediyor! PERFUME GENIUS: Perfume Genius ya da nam-ı diğer Michael Alden Hadreas oldukça pozitif duygular uyandıran albümüyle bizi dansın heyecanına kaptırıyor. Tek seferle kalmayıp üst üste, sürekli dinlemek isteyeceğiniz bir kayıt.
8 ELLE
ESKİ ALIŞLANLIKLAR, YENİ SERGİLER
Yeniden bir sergi gezmeye hazır mısınız? Şehrin galerileri bir bir kapılarını yeniden açmaya başladı. Kısıtlı saatler, sosyal mesafe ve randevular eşliğinde sergi gezmek serbest.
İLHAM VEREN FARKLI YOL
HİKAYELERİ
Hayalleri kurduk, yollara koyulduk. Bu sıralar bize en çok ilham veren yapımlar yolda geçiyor. Klasiklere yeniden göz atalım. NETFLIX/ INTO THE WILD: Yol filmleri arasında hatırı sayılı bir yerde olan ‘Into The Wild’ özellikle lise ya da üniversite yıllarında izlediğinizde bünyede bütünüyle şehir hayatını bırakıp karavanla yollara düşme isteği uyandırıyor. Hayaller, gerçeğe dönüştüğünde aynı tadı verir mi bilinmez, ama konu özgürlüğün nasıl bir şey olabileceğini hissetmek olunca film bunu başarıyor. BLUTV/ GOODBYE BERLIN: Bir Fatih Akın filmi olan ‘Goodbye Berlin’ özünde bir büyüme hikayesi. Maik ve Tschick ergenliklerinin doruğunda ve liseye giden iki genç erkek. Bir gün bir arabaya atlarlar ve Berlin’den güneye doğru yolculuğa çıkarlar. Sarı ve yeşil, tarlalar ve ormanlar eşliğinde yollardayız.
GALERİ NEV İSTANBUL: 10 Haziran’da kapılarını yeniden açtı. Yeni dönemin ilk sergisi ise İnci Eviner’e ait ve başlığı da ‘Kalanlar, Geri Dönenler ve İmalar’. Eviner sergisini şu sözlerle anlatıyor: “Desen, benim için, görünür dünyadan Kalanlar, tanımlanmamış alanlardan Geri Dönenler ve çeşitli İmalar arasında hızlı ilişkiler kurulmasına yönelik bir eylem planı. Kağıdın alanıysa bana göre psişik bir coğrafya gibi ve bu coğrafyada imgeler arasındaki karmaşık ilişkilerin şiddeti, mizahla birleşiyor.” DIRIMART: Dirimart Dolapdere’deki yeni mekânının açılışından bugüne gerçekleştirilen sergilerden 22 sanatçının yapıtlarını kapsayan bir seçkiyi bir araya getiriyor. ‘Dirimart Sunar VII: Natürmort’ başlıklı sergi en basit şeylerin de güzel olabileceği gerçeğini görünür kılıyor. Pandemiye karşı alınan önlemlerle beraber dünyanın da durduğu bu dönemde güzellik ve zaman algımızı bir kez daha gözden geçiriyoruz.
MUBI/ TAKE ME SOMEWHERE NICE: Film Hollanda’da başlıyor ve yol bizi Bosna Hersek’e doğru götürüyor. Ergenliğinden henüz çıkmış genç bir kız babasıyla görüşmek için Avrupa’yı bir uçtan diğerine doğru tepmeye başlıyor. Minimalist sahneler ve renk paleti sizi anında içine çekiyor.
ELLE 9
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
10 E L L E
BİRAZ DA ERKEKLER KUTLAMALAR, HEDIYELER KONUSUNDA KENDILERINI HEP IKINCI PLANDA GIBI HISSEDEN TÜM ERKEKLERE, ÖZELLIKLE DE BABA VE BABA ADAYLARINA BIR MESAJIMIZ VAR: HIÇ DE DEĞIL! BU SAYIMIZDA YER ALAN SAYFA SAYFA ÖZEL BABALAR GÜNÜ BÖLÜMÜNÜ BUNU TEYIT ETMEK IÇIN HAZIRLADIK. HEDIYE SEÇME KONUSUNDA GEÇ KALANLAR, ÖNERILERIMIZE BAKIP HIZLICA KARAR VEREBILIR. BUGÜNLERDE YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜREN, BAŞKALARININ DA MUTLU OLMASINA KATKIDA BULUNACAK HER ŞEYE VARIZ, BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!
E L L E 11
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
BIR BAGUETTE
LÜTFEN
SILVIA VENTURINI’NIN TA 1997’DE TASARLADIĞI BAGUETTE ÇANTA 2019’DA YENILENMIŞ HALIYLE HAYATIMIZA HAVALI BIR DÖNÜŞ YAPTIKTAN SONRA, 2020’DE ERKEKLER DÜNYASINA VE GARDIROPLARINA DA GIRIŞ YAPTI. STIL SAHIBI HERKESE BIR BAGUETTE LÜTFEN! H A Z I R L AYA N : S U Z A N Y U R D AC A N
12 E L L E
YIL 1925, YER ROMA
Tam 95 yıl önce İtalya’nın en ünlü şehrinde doğan Fendi markasının kurucuları Adele ve Edoardo Fendi acaba bu kadar ileriyi hayal etmiş ve görmüş olabilir mi? İlk dükkanlarında tasarladıkları çantaları satmaya başlayan ikilinin işindeki titizlik, şıklık ve kalite kısa sürede dünyaya yayıldı. 1925’ten bugüne Fendi pek çok koleksiyon, işbirliği ve başarı sığdırdı. Buna şimdi de çok sevilen Fendi Baguette’in erkek modellerini ekleyebiliriz. Bir dipnot: Roma’yı da çok özledik!
B
ir erkeğin çantaya ihtiyacı var mıdır? Bu soru 2020’de artık çok eski, gündem dışı kaldı. Çanta son birkaç yıldır erkeklerin de önemli aksesuarlarından biri. Fendi’nin son kış erkek koleksiyonu bunun altını çizdi. 1997 yılında Silvia Venturini’nin tasarladığı ve markanın ikonik parçalarından Baguette çanta erkekler için düşünülmüş versiyonlarıyla defilelerde boy göstermişti. Kadın modeline olan talep ve ilgi hiç bitmediği gibi, Fendi Baguette şimdi de erkekler dünyasına girdi. Renk, doku, desen ve yorum olarak sınır tanımayan ünlü model, hiç eskimediği gibi, her yeni versiyonuyla gündeme oturmasını bildi.
DNA’SI TEK, KENDI DEĞIŞKEN
Maxi, regular ve mini, üç farklı ebatıyla boy gösteren Baguette for Men renk ve doku seçenekleriyle de dikkat çekiyor. Tavrı ve duruşu modern, kendi tabii ki çok yönlü ve fonksiyonel, erkek Baguette versiyonu askı ve saplarıyla farklı şekillerde taşımaya imkan tanıyor. Her mevsime, stile, mekan ve davete ayak uydurabilen Baguette bu yaz koleksiyonlarında da tüm diğer parçalardan rol çaldı. Düşüncesi son birkaç aydır hayalden ibareret olsa da o her an seyahate çıkmaya hazır: “travel Baguette” 1800’lerdeki bavullardan da ilham alarak tasarlanmış. Açıkçası, biz mesajı aldık (ve bunu yaymak görevimiz). Fendi diyor ki, erkekler evden dışarıya adım attıklarında yanına almak istedikleri ıvır zıvırları ceplerine doldurmaya çalışmasınlar, çanta bunun için var. Ivır zıvır derken, hepsi önemli, hepsi ihtiyaç: cüzdan, anahtar, ajanda, kalem, telefon, gözlük, bozuk para... Bakın daha su şişesi, kitap/dergi, iPad, tablet, parfüm, laptop demedik bile.
Çanta onlar için de bir ihtiyaç. Tıpkı saat gibi çanta da bir erkeğin stilini anlatan ve tamamlayan önemli bir detay.
Son olarak, önemli bir gelişmeyi daha paylaşmış olalım. Fendi bir ilke daha imza attı ve Scented Baguette’i yarattı. Özetle, ikonik modelin artık bir parfümü, kokusu da var. Fendi bunun için ünlü Maison Francis Kurkjian ile işbirliği yaptı. Bundan şunu anlıyoruz: artık Fendi Baguette’i düşündüğümüzde gözümüzde sadece tasarımı, yani şekli, dokusu canlanmayacak, aynı anda burnumuza onun özel kokusu da gelecek. Fendi bunu da yaptı. Ve buna itiraz edecek bir kadın veya erkek yok.
ELLE
13
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
RADARINIZA ALIN
EN YENI ANTI KAHRAMANLAR VE SIRA DIŞI MARKALARLA TANIŞIRKEN HEM GIYINMENIN YEPYENI KODLARINA GÖZ ATIN, HEM DE EN TARZ BABALAR GÜNÜ HEDİYESİNİ SEÇİN. BUGÜNÜN ERKEK TASARIMCILARININ BAŞARILARININ VE FARK YARATAN KOLEKSIYONLARININ ARDINDA KÜLTÜREL ÇOĞULCULUKTAN POLITIK BILINCE UZANAN GÜÇLÜ MESAJLAR VE SAĞLAM BIR ALTYAPI BULUNUYOR. YAZI: SELİN MİLOŞYAN
HED MAYNER @hedmayner
• Erkek modasının yükselen yeteneklerinden. 2019 yılında Karl Lagerfeld özel ödülüne layık görülen İsrail doğumlu Hed Mayner, Paris’te Fransız Moda Enstitüsü’nde eğitim gördükten sonra köklerinden ilham alan unisex markasını 2015 yılında kurar. • Koleksiyonlarında içinde doğduğu Doğu ve sonradan tanıdığı Batı kültürlerinin etkisini apaçık yansıtan Mayner örneğin bir Uzakdoğu giysisi olan, uzun kollu yere kadar uzun djellaba’yı trençkotla ya da Yahudi duaları sırasında omza atılan bir şalla tamamlamaktan çekinmiyor. Dini giyimi askeri üniformayla da harmanlayan Mayner’ın bağdaşmayacak gibi görünen uçları yan yana getirmekteki
İsrailli köklerini tasarımlarında her daim kullanan Hed Mayner, “Erkek gardırobundan aldığım klasik parçalara yeni formlar kazandırmak beni çok eğlendiriyor” diyor. Dinsel ve askeri görünümler, Mayner’ın imzalarından.
14 E L L E
ustalığı tartışılmaz. Hem çok akışkan hem de sert görünümlü oldukça sıra dışı ama dengeli tasarımlar yapıyor. Saflık ve yalınlık ön planda. Mayner’ın genellikle asimetrik kesimleri izleyen parçalarında, gömlek ve ceketlerinde bıraktığı boşluklar ise insanlara tanıdığı, giysileri farklı şekilde yorumlama özgürlüğüyle ilgili. Nötr renklerse saf bir beyazdan derin bir siyaha bejden griye uzanıyor. • 2020 ilkbahar-yaz defilesinde geniş pantolonlara, gömleğe benzeyen djellaba’lara, oversize ceketlere yer veren, renklerde ise doğallıktan vazgeçmeyen İsrail asıllı Hed Mayner’ın bir Yamamoto ve Margiela hayranı olduğuna şaşırmamak gerekir.
Hed Mayner
A-COLD-WALL @acoldwall
Samuel Ross
• Modanın giydirirken ve giydirmekten öte birçok meseleye dokunabilmesi, insanlarda sosyolojik pencereler açabilmesi ilham verici. Bu bakış açısıyla tasarım yapan genç isimlerin sayısı ise giderek artıyor. 2015 yılında İngiltere’de orta sınıfların sesi olmak üzere Samuel Ross tarafından kurulan A-Cold-Wall, ülkenin sosyo-ekonomik manzarasına ayna tutarken sokak stiliyle haute couture’ü harmanlıyor. Başka bir deyişle marka, İngiliz işçi sınıfının sokak kültürünü yorumlama biçiminin dışavurumu. • Banliyölerde büyüyen, henüz 15 yaşındayken Nike ve Adidas ayakkabılarının sahtesini üreterek arkadaşlarına satan Ross’un belki kendisi bile yıllar sonra Nike X A-ColdWall isimli kapsül koleksiyonuna imza atacağını hayal edemezdi. Ama ona inanan, ondaki cevheri fark eden ve Ross’u kreatif asistan olarak atayan Virgil Abloh sayesinde genç tasarımcı moda dünyasında hızla yükseldi, yeteneğini konuşturacak mecralarda
bulunmayı başardı. Fear of God, Hood By Air gibi markalarla çalışma şansını yakaladı. • Tasarımlarında mimari yapılardan, lojmanların görüntüsü ve Viktoryen binalardan feyz aldığını anlatan Ross, naylon ve PVC’yi bolca kullanırken birçok parçada transparan oyunlar kurguluyor. • Renk ve motiflerdeki sadelikse materyal kullanımından simetrik kesimlere uzanan karmaşayla zıtlık oluşturuyor. • Koleksiyonlarının vazgeçilmez parçası olan postacı çantası ise Ross’un yarattığı özel bir kayış sistemiyle dikkat çekiyor ve markanın alametifarikası gibi. • Mağazalarda A-Cold-Wall stand’larını gezerken, Samuel Ross’un isteği doğrultusunda hazırlanan, sadece kıyafetleri değil, müzik, mimari, grafik tasarım ve modayı kapsayan kreatif alanlarla karşılaşmanız da heyecan verici.
Asimetrik formlu tişörtler, yanlış bir yıkamayla adeta rengi değişmiş görünümler, couture dokunuşlar, sokak atmosferini yansıtan kumaşlar; Samuel Ross’un tasarımlarının her birinde yapısal bir deneysellik hissedebilirsiniz.
E L L E 15
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
GMBH
@gmbh_official
• Berlin’in gece hayatından, tekno müzikten ve kulüp kültüründen ilham alan genç bir kolektif GmbH. Markanın kurucularından Berlin-Weissensee’de güzel sanatlar eğitimi alan Türk asıllı Serhat Işık’la, The Gentlewoman, Dazed, Purple Magazine gibi dergilerde fotoğrafçılık yapan Benjamin A. Huseby’nin bir gece kulübünde dans ederken karşılaşıp güçlerini birleştirmeye karar vermeleri tesadüf değil. Berlin kültüründen izler taşıyan marka, müzik dışında etnik kimlikler, azınlıklar ve ötekiler üzerine de kafa yorarken politik meselelere uzak durmamaya gayret ediyor; Berlin’in o çok katmanlı, dinamik ve yenilikçi yüzünü yansıtıyor aslında. GmbH çekimlerine dahil ettiği farklı kültür, köken ve ırktan insanlarla modada çoğulculuk fikrini güçlendirmeye çalışıyor. • Doğuşundan bir yıl sonra genç tasarımcıları ödüllendiren prestijli LVMH
tarafından aday gösterilen GmbH sokak stilini net kesimlerle harmanlayan, retro ve zarif bir marka. • Markanın geçtiğimiz Paris Moda Haftası’nda sunduğu “20 20 Vision” isimli 2020 ilkbahar-yaz koleksiyonunda, renklerin harmonisi, vegan tasarımlar ve çevreyi kirleten plastiklerin geri dönüşümüyle elde edilen ürünler ön plandaydı. Defilede kadınlar için elbise ve tünikleri vurgulayan underground marka erkek giyiminde Hint kültürünün geleneksel kostümlerini hatırlatan parçaları podyuma taşırken çoğulculuğu kucaklayan altyapısına da göz kırpıyordu.
Serhat Işık ve Benjamin Alexander Huseby
• “Gesellschaft mit beschränkter Haftung” açılımına sahip olan GmbH isminin altındaysa modanın parıltılı dünyasının uzağında konumlanma, anonim olma ve giydirirken politik bir bilinç uyandırma isteği yatıyor.
Göç, kültür ve kimlik üzerine düşünen, bu bakış açısıyla tasarım yapan markanın yaratıcıları, zıtlıklar ve çelişkiler üzerinde oynamayı çok seviyor. Örneğin sentetik ve doğalın, yumuşak ve sert dokuların zıtlığı çok net fark ediliyor. El işçiliğinin göze çarptığı parçalarla tam tersine endüstriyel ürünler arasındaki çelişki de oldukça ilginç.
16 E L L E
CRAIG GREEN @craig_green
Craig Green
• 2016 ve 2017 yıllarında kazandığı British Menswear Designer of the Year ödüllerinin yanı sıra “erkek siluetinde devrim yaratan adam” ve “erkeklerin giyim şeklini değiştiren adam” tanımlamalarının da vurguladığı üzere 33 yaşındaki Craig Green tasarım anlayışıyla fark yaratıyor. Londra Moda Haftası’nın yıldız ismi Green, giyilebilir moda kavramının sınırlarını aşarken deneysellik ve fonksiyonel bir bakış açısı arasında gidip geliyor. Başarısının sırrı; kavramsal ve daha günlük bir vizyon arasında kurmuş olduğu denge. Başka bir deyişle heykelsi ve görkemli yapılarla sanata göz kırparken doktor, polis, postacı gibi meslek insanlarının kıyafetlerinden aldığı ilhamla üniformaya benzer parçalar üretiyor. En demokratik kıyafet olduğuna ve kişilerin statülerini sildiğine inandığı üniforma tipi tasarımlarıyla dışlayıcı değil kapsayıcı bir moda anlayışını alkışladığını dile getiriyor.
İngiliz tasarımcı, şehir üniformalarını andıran zırha benzer astronot tarzı fütürist puf montlarla, sadece fonksiyonel bakış açısını değil deneysel vizyonunu da yansıtıyordu. • Bu iki vizyona sadık kalan 2020 ilkbahar-yaz koleksiyonu da oldukça cesur. Simetrik bir çizgide ilerleyen deriden şık kombinasyonlar, halatların sardığı tasarımlar ve üniformayı hatırlatan kareli kumaşlar; öne çıkanlardan. • Kuşağının en deneysel ve inovatif tasarımcılarından sayılan Craig Green’in parçalarına Farfetch, SSense ve Selfridges sitelerinden ulaşabilirsiniz.
• Geçtiğimiz iki sezon Genius projesi kapsamında Moncler’le işbirliği yapan
Genius projesi kapsamında Moncler’le işbirliği yapan Craig Green, fonksiyonel kıyafetlere taşıdığı romantik ruhla dikkat çekiyor, pratik ve konseptüel bakış açısını başarıyla harmanlıyor.
E L L E 17
ADVERTORIAL
BROOKS BROTHERS‘TAN
TATIL VALIZINE ÖZEL SEÇENEKLER
DÜNYANIN ÖNDE GELEN ISIMLERININ TERCIHI OLAN, 200 YILI AŞKIN BIR TARIHE SAHIP, PERAKENDE DEVI BROOKS BROTHERS, YAZ KOLEKSIYONU’NDA YER VERDIĞI RENKLI ÜRÜNLERIYLE TATIL MODASININ ŞIKLIĞINI BELIRLIYOR.
A
merika’nın köklü markası Brooks Brothers, sıcak yaz günlerinde yanınıza almanız gereken tüm parçaları sizler için derliyor. Brooks Broothers’ta, renk renk polo yaka model tişörtler, keten ve non-iron (ütü gerektirmeyen) gömlekler ve her bedene uygun kalıplarıyla, farklı renklerde kombinlenen şortlar, modern ve şıklığından ödün vermeyen erkeklerin tatil bavulunda kurtarıcı parçalar olarak yerini almayı bekliyor. Brooks Brothers yaz koleksiyonunda yer alan floral ve tropik desenli nefes alan kumaşlı ürünleri ile uzun veya kısa seyahat seçeneği düşünen tatilcilerin yanında büyük konfor sağlıyor. Ketenden oluşan koleksiyonda pantolon, bermuda ve gömlek ürünlerine yer veren marka, pamuğun en ferah versiyonu ile tatildeyken daha özgür hissetmenize yardımcı oluyor.
18 E L L E
Supima Pamuktan üretilen non-iron gömlekler ise renk ve desen seçenekleri ile yaz akşamlarında oldukça dikkat çekiyor. Supima, non-iron gömleklere bu sezon eklenen performans özellikleri ise; ekstra streç ile nemi emen ve nefes alabilen Coolmax kumaş inovasyonları oluyor. Yeni sezonun yanı sıra eski sezon ürünlerini de indirimli fiyat seçeneği ile sunan Brooks Brothers, kendi mağazalarının yanında Edwards mağazaları ve edwards.com.tr’de sizleri bekliyor. Babalar Günü için hediye, diğer özel kutlamalarda, tatil stilini tamamlarken ve aslında daima şıklık denince bakmanız gereken adresi biliyorsunuz.
ELLE
41
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
BABALAR İÇİN ALIŞVERİŞE ÇIKTIK
BU DEFA YÖNÜMÜZÜ ERKEK REYONLARINA ÇEVIRDIK, BABA VEYA BABA ADAYLARINA BU ÖZEL GÜNDE NE HEDİYE ETMELİ? 21 HAZIRAN KUTLAMALARI ÖNCESI BIRKAÇ FAVORIMIZİ DERLEDİK.
ACİL TROPİKAL BİR GÖMLEK LÜTFEN
Tatili, denizi, doğayı veya su sporlarını andıran tüm desenler yükselişte olduğuna göre, erkeklere ve acilen babalara da tropikal bir gömlek hediye etmeli! Boyner, Babalar Günü’nde özel bir hediye ile babasını mutlu etmek isteyenler için birbirinden farklı seçenekler sunuyor. Konforlu ve şık seçeneklerin yanı sıra pandemi dönemine özel siperlikli şapkalar gibi fonksiyonel ürünler de yer alıyor.
KONFORLU VE ÇEVRE DOSTU HEDIYE ALTERNATIFLERI Timberland, Babalar Günü’nde dayanıklı ve konforlu olduğu kadar ekolojik malzemelerle de öne çıkan bir koleksiyon sunuyor. Markanın yaz koleksiyonu sürdürülebilirlik ve inovasyon vizyonunu yansıtırken; renk renk pololar, rahat pantolonlar ve şortlar, hızlı kuruma özelliğine sahip mayolar dikkat çekiyor. Üstelik tüm ürünler Babalar Günü’ne özel %25 indirimli fiyatlarla anlaşmalı online alışveriş siteleri ve mağazalarda. Hediye almak için son çağrı!
20 E L L E
ZAMANA KARŞI GÜÇLÜ DURUŞ Çelik bileziği ve siyah kadranıyla dikkat çeken tasarımı, incelikle düşünülmüş detaylarıyla babalara şıklık vaat eden bir saat hemen şimdi nerede bulunur? Saat&Saat farkıyla sunulan Guess’in birbirinden şık modelleri babanızın stilini tamamlıyor. Guess’in çelik modeli, güçlü duruşunu siyah bir kadranla taçlandırırken incelikle düşünülen detaylar ise fark yaratıyor. İster sportif ister klasik bir tarzı olsun babanızın zevkle kullanacağı bu saat, zamansız tasarımıyla harika bir hediye alternatifi. saatvesaat.com.tr
TEKNOLOJİ TUTKUNU BABALARA Babalar Günü kampanyasını duydunuz mu? Huawei, teknoloji tutkunu babalar için MateBook 13 2020, MediaPad T5 10 ve Watch GT 2e ürünlerinde indirim fırsatları sunuyor. FullView ekranı ve üstün yapım kalitesini bir araya getiren yeni Huawei MateBook 13, yenilenen HUAWEI Share özellikleriyle bağlantı özelliklerini de güncelledi. Bu yeni özelliklerle, Huawei MateBook ve akıllı telefonlarla daha kolay iletişim kuran arayüz, sürükle bırak özelliğiyle beraber, akıllı telefona kaydedilmiş içeriği doğrudan dizüstü bilgisayarda görüntülemeyi de sağlıyor. Kısaca böyle...
BABANIZIN TARZINI SIZ OLUŞTURUN Gap, Babalar Günü’ne havalı babalar için tasarlanmış zengin hediye alternatifleri sunuyor. Rahatlığından ödün vermeyen babalar için birbirinden farklı seçenek ve keyifli bir alışveriş için markanın mağazalarına ya da gap.com.tr’ye davetlisiniz. 21 Haziran Babalar Günü’nde “en cool benim babam” demek için en uygun parçaları siz seçin.
70’Lİ YILLARI, BU DÖNEMİN STİLİNİ ONLAR DA ÇOK SEVİYOR Bu habere sportif babalar da çok sevinecek: adidas Spezial, bu sezon 1970’lerde İngiltere’yi kasıp kavuran Soul ruhundan ilham alıyor. İngiliz Soul hareketi ile yeni bir kendini ifade etme anlayışı ortaya çıkıyor. Geniş ürün koleksiyonu ile dönemin tavrını yansıtan adidas Spezial, buna çağdaş bir bakış getiriyor. Arşivindeki hikayeleri yeniden keşfeden bu seri, üç çizgili temel giysilerin premium baskılarını oluşturuyor, ayakkabı ve giyim ürünleri aynı zamanda vintage bir stil sunuyor. 70’leri özleyen tüm erkekler ve babalar için!
ŞIK OLMAYI ÖZLEDİK
Yeni Dockers Smart 360 Flex™ koleksiyonu ile uzun süre evde kaldığımız bu dönemden sonra aktivitelere hazır olan babanız için en şık hediyeyi düşünmüş: chino, şort, gömlek ve polo modellerinin yer aldığı koleksiyonda en şık sizin ailenizin babası olacak! Üstelik bu özel tarih için düşünülmüş indirimler de var.
ELLE
21
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
6 MEKAN, 6 STİL
KARANTINA SONRASI İSTANBUL’UN YEME IÇME VE EĞLENCE HAYATINA DAMGA VURACAK, MARKALAŞMAYA ADAY EN YENI MEKANLARININ ARDINDAKI ISIMLERLE BULUŞTUK. UZUN BIR ARADAN SONRA YENIDEN MISAFIRLERIYLE BULUŞMANIN HEYECANIN YAŞAYAN, LEZZETTEN KONSEPTE, MENÜDEN DEKORASYONA HAYALLERINI KONUŞTURAN BU YARATICI ISIMLER STILLERIYLE DE ÖNE ÇIKIYOR. SADECE YEMEK YIYECEĞINIZI DÜŞÜNÜYORSANIZ YANILIYORSUNUZ. YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: ERBİL BALTA
“ H E R K E S İ N B İ R B İ R İ N İ TA N I D I Ğ I B İ R M A H A L L E D Ü K K A N I ”
ARDA ÖNEN Sail Loft Retro Society yaratıcısı, @ardaonen SICAK VE SAMİMİ Bodrum’daki Sail Loft dışında İstanbul’daki Sail Loft’un tadilatını geçen yaz öncesi tamamladık ve şimdi tam gaz devam ediyoruz. Sail Loft Retro Society bir öğle ve akşam yemeği mekanı. Akşam yemeklerinde buluşan, eğlenceyi çok geç saatlere kadar sürdürmeden aynı mekanda kalmak isteyen insanların geldiği, herkesin birbirini tanıdığı türden bir mahalle dükkanı burası. NE YEMELİ? Menüde paylaşımlık lezzetler önemli yer tutuyor. Pizzetta ve salatalarla başlayıp en popüler lezzetlerden karides tempura, kavurmalı incirli ve kokoreçli pizzetta, avokadolu pancar salatası ile devam edebilirsiniz. İÇMEDEN AYRILMAYIN! Mescal Margarita, Sharon Tate ve Gin Shaka. MÜZİK DEYİNCE Sadece plaktan müzik çalıyoruz. Disco, funk, soul ile başlayıp ilerleyen saatlerde eski Türkçe şarkılarla geceyi sonlandırıyoruz. DÜNYADAN FAVORİ MEKANLAR Cape Town’da The Athletic Club & Social ve Caprice favori mekanlarımdan. Paris’te Freddy’s ve Hotel Costes’u severim. STİLİ HAKKINDA Siyah rengi, dar paça pantolonları ve kış aylarında uzun ceketleri kendime çok yakıştırıyorum. En çok Vakko ve Vakkorama’dan alışveriş yapıyorum.
22 E L L E
“AİT OLMAK, YEMEK, DANS ETMEK VE EĞLENMEK”
ALI CAN AYYILDIZ WU Sushi + Cocktails ortaklarından,
@wubomonti, @ayyildizali MEKAN KONSEPTİ WU Sushi + Cocktails’i geçtiğimiz 24 Ocak’ta açtık. Geniş oturma gruplarının, uzun bir barın bulunduğu, insanların kendilerini çok rahat hissettiği, Uzakdoğu mutfağına sahip bir buluşma noktası burası. Hamza Erdem, Mehmet Dağcı ve Serdar Ormancı ile mekanın ortaklığını yürütüyoruz. Kalabalık bir ekibiz, o yüzden arkadaşlarımız, arkadaşları ve mahalle sakinleri geliyor buraya. WU müdavimlerinin herhangi bir stil kodu olduğunu söyleyemem fakat giyinmeyi seven bir topluluk WU. NE YEMELİ? Menü sushi ağırlıklı ama başlangıçlar da oldukça popüler. Spicy Shrimp Rock, Tuna Tartar, Seabass Tiradito ve Raiden Roll’u tavsiye ederim. NE İÇMELİ? Ryu, Vega, Ken. MÜZİKLER Bizi eğlendiren her şeyi çalıyoruz. Funk, soul, disco, r&b. GECE Mİ GÜNDÜZ MÜ? Gece mekanı demek çok iddialı, gündüz mekanı desem de bu defa akşamcı arkadaşlarıma haksızlık etmiş olacağım. Arası diyebiliyor muyum? Evet tam olarak ara mekan. Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri harika. İSTANBUL NASIL EĞLENİYOR? Bence en önemli konu ait hissettirmek. Bir mekana, oradaki topluluğa ya da ortamdaki enerjiye. Kişi kendini ait ve rahat hissedebildiği yerde dans ediyor, yemeğini yiyor. STİLİ HAKKINDA Deri ceketler, botlar ve çizmelerden vazgeçemiyorum. Stili de bunların üzerine kuruyorum. Juun J, YSL ve Diablo, en sevdiğim markalar.
E L L E 23
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
“EVİNİZDE GİBİ HİSSEDECEKSİNİZ!”
CIHAN KIPÇAK Bâtard’ın yaratıcısı,
@cihankipcak, @batardistanbul EKLEKTİK BİR MUTFAK Bâtard Kasım 2018’de açıldı, bunun yanında Zula da bize ait. Bâtard’da kahvaltı servisi yok, 12.00’de öğlen menüsüyle başlayıp akşama kadar ve sonrasında da farklı tatlarla devam ediyoruz. Menü, pişirmeyi ve yemeyi sevdiğimiz yemeklerden oluşuyor. Bâtard’ın eklektik bir mutfak anlayışına sahip olduğunu söyleyebilirim. Her şeyi mevsiminde kullanmaya çalışıyor, kendimizi asla sınırlamıyoruz. EN POPÜLER 3 KOKTEYL Yakı, Bâtard Sour ve Smokin’ Barrels. GECE Mİ GÜNDÜZ MÜ? Burası açıldığı andan itibaren sizi kendi dünyasına götüren sade ve dinamik bir mekan. Misafirlerin kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini çok önemsiyoruz. Çarşamba, Cuma ve Cumartesi geceleri oldukça doluyuz. BOMONTİ’DE ART ARDA MEKANLAR AÇILIYOR, BÂTARD DA BUNLARDAN BİRİ. BOMONTİ’NİN BU UYANIŞINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? Evet enerjisi çok yüksek ve kadim bir semt, dilerim ki hızla tüketilen bir noktaya dönüşmez. DÜNYA BAŞKENTLERİNDEN EN SEVDİĞİNİZ BİRKAÇ MEKAN? Tokyo’da Yaumay, Kyoto’da Katsukara, Londra’da Hide ve The River Cafe, Nice’de le Comptoir du Marche, Los Angeles’da Spago BH ve République, Osaka’da Jinrui Mina Menrui. STİLİ HAKKINDA Rahat giyinmeyi ve koyu renkleri severim. Sade tişörtler, beyaz sneaker ve rahat kesim pantolonlar vazgeçilmezlerim. En sevdiğim tasarımcılar ve markalar ise şöyle: Yohji Yamamoto, Han Kjobenhavn Missioni, APC, Nike, Nanamica ve Muji.
24 E L L E
“ O Y U N U N D E Ğ İ Ş İ M İ N E K AT K I D A B U L U N A C A Ğ I Z ”
TOLGA AKIŞ
Blok Mekan yaratıcısı, @blok.mekan, @tolgaakis HEPSİ BİR ARADA Şubat’ın ikinci haftası açıldı. Konsepti karma. Ön kısmı yeme içme ağırlıklı. İçerilere doğru girdiğinizde küçük samimi bir sahne görüyorsunuz. Arka bahçesi yani Arka Blok sokak lezzetleri ve pub tarzında hizmet veriyor. Üst katında sergi ve dükkan alanı var. Ben rahat mekanları seviyorum. Hem sıcak, hem içinde uzun vakit geçirebileceğim, iyi hissettirecek, ilham verecek kompleksiz yerler. Bu ihtiyaçtan açtım Blok Mekan’ı. Burada en çok akşam yemekleri ve sokak lezzetlerinin tercih edildiğini söyleyebilirim. Gündüz Blok, geceleri de Arka Blok çok popüler. NE İÇMELİ? Jelibon, Satsuma, Salatalık. MÜZİK Bu da konsept gibi karma. KİMLER GELİYOR? Karma bir konsept olduğu için belli bir kitle yok. Her yaştan ve tipten insan var. BLOK MEKAN VE İSTANBUL EĞLENCE HAYATI Bence rahat takılmak, kasılmamak ve bunu yaparken de iyi şeyler yiyip içerek, hem ruhen hem bedenen beslenmek buranın doğal konsepti. Bu yönden oyunun değişimine katkıda bulunacağını düşünüyorum. İnsanlar her türde mekana gidiyor. Ama genel olarak yaşanmışlık hissi olan samimi ve sıcak yerlerin daha çok tercih edildiği bir gerçek. Kokteyl son yıllarda oturan bir alışkanlık. STİLİ HAKKINDA Stilim genellikle iddiasız ama arada patlayan parçalar da dikkat çekiyor. İçinde rahat olabilmem için XL ürünleri tercih ediyorum. All Saints, Cos, Bey, Isabel Benenato ve Yasemin Özeri’den aldıklarımın yanı sıra Off-White ve Balenciaga da tercih ettiğim markalardan.
E L L E 25
ELLE BABALAR GÜNÜ ÖZEL
“ZAMANI İNSANLARA UNUTTURMAK”
BURAK BEŞER
Momo’nun yaratıcısı, @momo.bebekoy NE ZAMAN AÇILDI? Momo Bebeköy, Aralık 2019’da kapılarını açtı. Mekanın konsept tasarımı bohem, rahat ve aynı zamanda şık. Plajda olduğu gibi burada da mekanın tasarımı Ece Akbulut imzalı. İnsanların şehirde sabah kahvaltısı, öğlen yemeği ve kısa kahve molalarının yanı sıra akşam yemeklerinde ve gece eğlenmek istediklerinde de sıklıkla gidebilecekleri keyifli bir mekan yaratmak istedik. Boğaz’ı gördüğümüz açı çok güzel. Gündüzleri sırf manzarayı görmek için bile gelenler oluyor. EN POPÜLER 3 KOKTEYL En sevilenler Mezcal ile yapılan kokteyllerimiz. Bunun yanı sıra “Positive Scandal” var ismini benim koyduğum. Şu an en çok talep edilen kokteyl. GECE Mİ GÜNDÜZ MÜ? Momo Bebeköy hem gece hem de gündüz mekanı. Eğer o gün canınız bir arkadaşınızla kahve içmek veya güzel havada bloody mary keyfi yapmak istiyorsa gündüz mekanı, şık bir akşam yemeği yiyip üzerine barda sosyalleşmek ve dans etmek istiyorsanız ise gece mekanı. Sizin mood’unuz neyse Momo da o. Hafta sonları kahvaltıya gelen ama bir türlü kalkamayıp bunu gece bara bağlayan çok misafirimiz oluyor. Bence zamanı insanlara unutturmak, bir mekan sahibinin yaşayabileceği en güzel duygulardan biri. STİLİ HAKKINDA Polo yaka tişörtlerim, jean pantolonum ve Stan Smith’lerim vazgeçilmezlerimden. Dolabımda lacivert, gri ve beyaz dışında pek bir şey göremezsiniz. Bunun dışında Beymen Club’dan temel parçalar, 7’dan jean’ler ve yazın Les Benjamins tişörtler, arada da Beymen ve Vakkorama’dan beğenip aldığım ürünler, gardırobumu oluşturuyor.
26 E L L E
“HAMBURGERİMİZİN SIRRI ASLINDA HAMBURGER OLMAMASI”
ÇAĞLAR KIPÇAK
Akali’nin yaratıcısı,
@caglarkipcak, @akalipub MEKAN HAKKINDA Akali 2014 yılının sonlarına doğru açıldı ama Karaköy’deki mekanı henüz geçen Şubat’ta misafirlerle buluşturduk. Konsept olarak hayallerimizin peşinden gittik ve bizi iyi hissettiren ürünlerden oluşan bir menü hazırladık. Akali’de kahvaltı ve başlangıç tarzı hafif yiyeceklerle güne başlıyoruz. AKALİ HAMBURGERLERİNİN SIRRI Akali hamburgerinin sırrı aslında hamburger olmaması. Akali burger’inin üzerine ilk çalıştığım zamanlarda yediğim hamburgerlerde ve benzeri ürünlerde hoşuma gitmeyen noktaların üzerinde durdum ve onlardan ayrışmak istedim. Akali’ye özgü bir köfte ekmek kompozisyonu yaratmış olmamız en büyük farkımız. Reçetelerimizi oluştururken piyasanın beğendiği şeylere değil bizi mutlu eden ürünlere odaklandık. Örneğin ekmeğimiz Akali’ye özgü bir reçetededir, köftemiz ve diğer kullandığımız soslarda da böyle bir durum var. Akali hamburgerleri barındırdıkları dengeli içeriklerle mideyi yormuyor, onlardan yiyenler asla rahatsızlık duymuyor. Bizim sırrımız bu. EN POPÜLER 3 FARKLI HAMBURGER Aslında Akali’de sınırsız sayıda kombin yapabilirsiniz ama istatistiklerin altını çizdiği sonuçlara göre double cheddar, karamelize soğan ve füme dana, en çok tercih edilen çeşitlerden. Ardından jalapeno ve avokado, son olarak da Truffalgar sos geliyor. AKALİ HAMBURGERLERİ VE KİLO 160 gr’lık standart Akali’ye kadar kilo almayacağınızın garantisini verebilirim. STİLİ HAKKINDA Enerjisini hissedebildiğim parçalar satın alırım. Farklı kesimlerde ve ilginç paçalara sahip pantolonlar ilgimi çeker. Yohji Yamamoto, Jacques Marie Mage, COS, Byborre, A-Cold-Wall, Nike Lab, Nike AGC ve Jordan, takip ettiğim markalardan.
E L L E 27
ELLE
YOLDA GITME HISSINI NEDEN ILIKLERIMIZE KADAR HISSEDERIZ? YOLDA OLMAK BIZI NASIL ÖZGÜRLEŞTIRIYOR? BAZEN VARACAK YER ÖNEMINI KAYBEDERKEN, KIMI ZAMAN DA VARACAK YER YOKKEN... YAZI: SERLI GAZER BOYACI FOTOĞRAF EDİTÖRÜ: GÜLGÜN ÖZEK
K
endimizi belirsizliğe, maceraya belki de tehlikeye teslim ederken içimizde yükselen o güven hissi nereden geliyor? Yoldayken nelerden kaçıyoruz, hangi endişeleri, sorumlulukları ardımızda bırakıyoruz? Çağımızın gündemi anda kalmaksa, nasıl oluyor da yoldayken hep o anı yaşıyoruz? Rüzgara dokunabilmek, güneşi damarlarımızda hissetmek, yolun dokusunun bile Aytül Gürbüz Tükel farkına varmak mı bizi yeniden canlı kılıyor? Yoksa bunu yapan yolu paylaştığımız kişi mi? Belki de bazen sadece kendimizle baş başa kalıyoruz. Koşullar, kişiler, yollar değişse de gitme hali bir keşfediş. Kim olduğumuzu ya da kim olmak istediğimizi bize hatırlatan bir durum. Hem hiçbir yere ait değiliz, hem de tam o an oradayız. Yolun sonunda nereye vardığımız değil, ne olacağımız değil; yolda ve orada olmak önemlidir. Zaman kavramının kaybolması, omuzlarımıza yüklenenlerin eriyip yere akmasıyla hafiflerken karşımıza çıkacak her yeniliğe belki de en hazır olduğumuz an. Kafamızın içindeki düşünce tünellerinden geçerken keşfettiğimiz özgürlük hissi. Kısacası yolda olmak aslında kendimize yaptığımız bir yolculuk. Bu yolculuğu güzelleştiren, bir sonraki yolcuğunuza ilham olacak karelerle karşınızdayız.
28 E L L E
FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, SHUTTERSTOCK
OLMAK Başrollerini Peter Fonda, Dennis Hopper ve Jack Nicholson’ın paylaştığı, 1969 yapımı Easy Rider filminden bir kare. Hayatı hafife alan, para kazanmasa da keyfi için harcamaktan geri kalmayan insanların filmi.
E L L E 29
ELLE
“Daha çok var mı?” sorusunu soruyormuşçasına bir Brigitte Bardot.
Sizce de “on the road” felsefesinin hakkını en iyi verenler müzisyenler değil mi? Debbie Harry, 1978 yılında bir turne esnasında.
30 E L L E
Bob Marley, 1978’de İbiza’da turne otobüsüne binerken.
Riviera kraliçesi Catherine Deneuve St. Tropez’de yolda ve her zamanki gibi stil sahibi.
Kraliçeler de yolda olur... Tabii ancak “first class”.
Yves Saint Laurent 1966’da Marakeş’i turlarken. Bazen sadece bir bisiklet yeter.
E L L E 31
ELLE
Dönemin en güzel kadınlarından İsveçli-Amerikalı oyuncu Ann-Margret rüzgarın kızı şeklinde karşımızda.
32 E L L E
Phil Collins’in de aralarında bulunduğu Genesis grubunun tur otobüsü, Almanya, 1982.
Kurt Cobain, ekoseli gömleği, dağınık saçları ve haçı... 1990, Cambridge.
E L L E 33
ELLE
Mick Jagger konserler arası otobüsle yolculuk yapacak değil ya. Rolling Stones’un özel jeti ne güne duruyor?
Little Miss Sunshine filminin ikonik minibüsü.
34 E L L E
Yolla ilgili konu yapıp Jack Kerouac’tan bahsetmemek olmaz. İkonik kitabı On The Road’un sinema uyarlamasında Garrett Hedlund, Sam Riley, Kristen Stewart gibi isimler başrolde.
Fransa turu sırasında Louis Armstrong dudaklarını nemlendirirken, 1955. Çünkü yoldayken her şeye vakit bulabilirsiniz.
E L L E 35
ELLE
Paul, Linda McCartney ve Henry McCullough grupları Wings konserleri için Fransa’da yolda olmayı en konforlu şekle sokmuşlar. Ellerindeki imkanı değerlendirmek işte buna denir.
Rain Man filminde, Dustin Hoffman ve Tom Cruise, 1988.
36 E L L E
Into the Wild filminden yolda olmanın en umutlu ve en belirsiz ruh halini anlatan sahne.
Ringo Starr ve Marc Bolan, Born to Boogie filminde konserler için yollarda olmayı anlatıyor.
E L L E 37
ELLE
The Motorcyle Diaries, 2004.
The Muppet Show ekibi de yollarda, 1979.
38 E L L E
Hindistan trenlerini ele almadan olmazdı. The Darjeeling Limited, 2007.
The Beatles grubu Avrupa turneleri esnasında, trenin büfesinde, 1966.
E L L E 39
ELLE
Thelma ve Louise hepimizin içindeki yol aşkını kabartmıyor mu?
Wild At Heart’ta Laura Dern ve Nicolas Cage etrafı yakıyor.
40 E L L E
Two For The Road filminden başımıza gelmesini istemeyeceğimiz bir sahne.
Hoşçakalın! Tabii Marilyn Monroe usulü.
E L L E 41
ELLE
DİCLE DOĞAN İLE YOLDA
DÖRT YILDIR DÜNYANIN DÖRT BIR YANINA YÜRÜYEREK SEYAHAT EDEN, GEÇTIĞI ROTALARDAN, GÖRDÜĞÜ INSANLARDAN, KARŞILAŞTIĞI HAYVANLARDAN VE MÜCADELE ETTIĞI TÜM ZORLUKLARDAN BIR ŞEY ÖĞRENEN, HER SEFERINDE DÖNÜŞEN VE DEĞIŞEN, KENDINI KEŞFEDEN VE ÖZGÜRLEŞEN DICLE DOĞAN YOLDA OLMAYI ANLATIYOR. İSPANYA, NORVEÇ VE JAPONYA SEYAHATLERINDEN IZLENIMLERIYLE DICLE’NIN YOLUNDA KENDINIZE DAIR DE BIRÇOK ŞEY ÖĞRENEBILIRSINIZ. SÖZ ONDA. YAZI: DİCLE DOĞAN
2
015 yılından beri yürüyorum. Aslında pat diye başladı her şey. Bana sorulan bir soru ile o an okuduğum Yürümeye Övgü kitabı örtüştü ve ben yürümeye karar verdim. Zaten hızlı karar veren biriyim. Çok üzerine düşünmem, danışmam. Yürürken yeryüzünün hakimi olduğumu hissediyor ve fikirlerin esiri olmadan kendi yolumda devam edebilmeyi öğreniyorum. İnsanlar benim fikirlere kapalı olmamdan çok şikayetçi. Önerileri, tavsiyeleri, fikir alışverişlerini sevmem. Bu konuda netim. Çünkü kimsenin fikri ile ilgilenmem. Yaşam hepimizin tecrübeleri ile şekilleniyor. Ben bir yoldan yürümenin bin bir çeşidi olduğuna inanıyorum ve o çeşitlerin ‘nasıl’ı ile ilgilenmiyorum. Yürümek bana bunu öğretti. Ve tabii basit ve sıradan bir insan olarak var olabilmeyi, kendi gücümü keşfetmeyi de. Yürürken gündelik hayatımda altından kalkamadığım
42 E L L E
sorunlarımla yüzleşiyorum. Bilinçaltıma sakladığım, bana ait olmadığını gördüğüm karanlık bilgiler yüzeye çıktıkça içlerinden hangilerini kendime saklamam gerektiğine bakıyorum. Ve ayların sonunda aslında çoğu fikrin benim deneyimlediğim şeyler olmadığını gözlemliyorum. Deneyimlemediğim hiçbir fikir hakkında yorum yapmam. Bu da bana yürümenin diğer bir öğretisi. Yürümek çok sancılı, ağrılı, yorucu bir süreç. Coğrafi koşullarla, bedenin sınırları ile hep bir mücadele halindesiniz. Ama günlerin sonunda o yorgunluk ve mücadele hali kendimle yüzleşmem için alanlar açıyor. Kavgam kendimle. Bu kadar yolu yürüdüğüm için kendimi cesur bulmuyorum. Cesaretin böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Cesaretin kendimizi kendimize maruz bıraktığımız anlar olduğunu düşünüyorum. Kısacası oturmakla yürümek benim için aynı.
Genellikle hac yollarını tercih ediyorum. Bana göre bu yolların manevi enerjisi çok kuvvetli ve trekking yollarından farklı. Bunları keşfetmek, kendime ait olmayan bir dinin ibadetlerini deneyimlemek, bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Ben aynı zamanda koreograf ve performans sanatçısıyım. Bana göre yürümek de dans etmek de ilkel ve ikisi de içgüdülerini dinlemeyi gerektiriyor. İkisi de aynı disiplini, konsantrasyonu istiyor. İkisinin de kendi matematiksel yöntemleri var. İkisinde de bedenini çok iyi duyman, ne zaman mola verip ne kadar daha devam edeceğini bilmen, sakatlandığında ne gibi önlemler alman gerektiğini fark etmen gerekiyor. Yürürken dansçı olmanın çok fazla avantajını gördüm. Ve dans sonsuzluklar denizinde kaybolmak, zihnin tüm kalıplarından sıyrılmak demek. Yürümek de benim için aynı.
Tek başına yürüyerek seyahat etmeyi çok önemli buluyorum. Yalnızlık yalın olmak, kendine rağmen yola devam edebilmek, aldığın kararların sorumluluğunu kimseye yüklemeden kabul etmek demek. Bu da kendini sevmeyi ve teslimiyet duygusunu öğretiyor insana. Büyükada’da yaşıyorum. Dolayısıyla hayatımın karantina sürecinden pek bir farkı yoktu. Minimal ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaya çalışmak, sürekli kendini disipline etmeyi gerektiriyor. Herkesin karantinada olduğu bu süreci ben Japonya’da 1200 km yürüyerek geçirdim. Mart 14’de Japonya’ya uçtum. Korona sonrası ise İsrail’de yürümeyi planlıyorum. Şu sıralar Yürümenin Felsefesi üzerine yazdığım kitabımı bitirmekle uğraşıyorum. Bir yandan online atölyeler düzenliyorum.
E L L E 43
ELLE
SON TAPINAĞA VARIŞ
Dicle Doğan Japonya yürüyüşünün hedefinin 88 tapınağı gezmek olduğunu, bu fotoğrafı da 88’inci tapınağa, Okuboji’ye vardığında çektiğini anlatıyor. Hedefe varmış olmanın mutluluğu ve huzuru yüzünden okunuyor.
UNUTULMAZ
Dicle Doğan Japonya’da yaşadığı bir olaydan çok etkilenmiş: “Bu yolculukta en unutamadığım olay, iki gece üst üste aç kaldığım günün sabahı birinin çantama yemek bıraktığına uyanmam oldu. Hayatım boyunca bu hikayeyi gülümseyerek ve şükrederek hatırlayacağım.”
44 E L L E
JAPONYA, MUCİZELER VE DENGE İlk yürüyerek seyahat etmeye başladığımda dünyanın nerelerinde hac yolları var diye araştırıyordum. Bu yol Budist bir hac yolu. Ve Japon geleneksel kültürünü hala yaşatan bu bölgede koşulların, konaklayacak yer ve yemek bulmanın çok zor, iklim koşullarının zorlu olduğunu okumuştum. Ama mucizelerle dolu olduğu da yazıyordu ve denemeye değer dedim. Japonya’nın dördüncü büyük adası Shikoku’nun çevresinin tamamını 1200 km’yi yürüdüm. Burası Tokushima, Kochi, Ehime ve Kagawa olmak üzere dört bölgeden oluşuyor. 44 gün boyunca çok fazla şehirden geçtiğim için isimleri hafızamda tutamıyorum. Daha önce hiç bu kadar uzun bir yol yürümemiştim. Ayrıca Japonya tanımadığım bir kültürdü, yemeklerinden selamlaşmalarına her şeyleri farklı olduğundan onları yakından tanımak istedim. ÇOK KURALCILAR VE ADAPTE OLMAK ZOR Bir kere daha önce hiç karşılaşmadığım kadar vahşi hayvan gördüm. Ağaç kökleri, hayvanlar, bitki örtüsü, okyanus, çiçekler; Japonya’da her şey bambaşkaydı. Korona süresince yürüdüğüm için de 44 gün boyunca neredeyse hiç kimse ile karşılaşmadım. Bazı günler market bulmak çok zordu. Yemeksiz kaldığım oldu. Yağmuru, fırtınası, depremi, tsunami’si derken coğrafi olarak çok sert bir ülke çıktı karşıma. Bu yürüyüşümde gerçekten kendimi akışa teslim ettim ve hep mucizelerle karşılaştım. Mucize derken büyük şeylerden bahsetmiyorum; benim o anki ihtiyacıma yanıt veren durumlar... Japonya’da yürürken Japon kültürüyle ilgili bir sürü şey öğrendim. İnanılmaz kuralcılar ve hiçbir şekilde adapte olamıyorsunuz. Bu kadar teknoloji devi bir ülkenin ataerkil, kapalı ve sınırları çizili bir toplum olması beni çok etkiledi. Hala DVD dükkanları, sabah sporu alarmları, utandıkları ve kusurlarını saklamak için kullandıkları medikal maskeleri var. Yaşlıların tarlada canhıraş çalışması, herkesin her sabah yürüyüş ve spor yapması, deprem olduğunda kimsenin tepki vermemesi; beni şaşırtan olaylardı. Kimsede bir tepki yok. Kesinlikle çok soğukkanlılar.
Her yerde tsunami bölgesi yazısı var. Gece bir anda alarmlar ötmeye başladı, çadırımın demirleri çıktı ve bütün gece uyuyamadım. Sabah uyandığımdaysa her şey sakin ve hiçbir şey yaşanmamış gibiydi. SOKAKTA YIKANDIĞIM GÜNLER Japonya’da yemek konusunda oldukça zorlandım. Korona sürecine denk geldiğim için bütün restoran ve kafeler kapalıydı. Süpermarketin hazır yiyecekleri dışında düzgün yemek yiyemedim. Yürüyüşümün 30. gününde Japonya’da OHAL oldu. Sokağa çıkmak yasak değildi, topluma taşıma araçları çalışıyordu ancak oteller kapanmıştı. Bu yüzden nehirde duş aldığım ya da sokakta yıkandığım günler oldu. Virüs sebebi ile herkesten uzak durmaya çalıştım ve kimseyle sohbet etmedim. Dönüş uçağım 6 Mayıs’taydı ama iptal edilmişti. 5 Mayıs’ta tekrar uçuş açıldı ve tüm süreci planladığım zamanda gerçekleştirerek ayrıldım Japonya’dan. Bu ülkede denge-alışveriş uyumu çok ilginç. Verdiğiniz kadarını almalısınız. Bu illa maddi ve görünür bir şey olmak zorunda değil ama her şeyin muhakkak bir karşılığı olmalı. Japonya’da bunca gündür kimse ile sohbet edememek paylaşmanın önemini hatırlattı bana. İnsanlarla daha iyi iletişim kurmayı öğrenmek için çıkmıştım bu yola ve neredeyse tüm süreci yalnız geçirdim. Güzel bir ders oldu.
8 ÜLKE YÜRÜDÜ
Dicle Doğan’ın en etkilendiği yol kitapları, Yürümeye Övgü, Hermann Hesse’nin kaleme aldığı Narziss ve Goldmund. Hayatı boyunca 8 ülke 3940 km yürüdü.
EN ÇOK KORKTUĞUM ZAMANLAR Tokyo’da ilk gün tüp otelde kaldım. Tabut gibi ama ben çok sevdim o hissi. Japonya’da her şey sade, küçük ve alanlarınızı koruyacak şekilde tasarlanmış. Yürürken neredeyse 44 gün boyunca çadırda ve parklarda uyudum. Çok korktuğum zamanlar oldu. İnanılmaz bir yağmur yağıyordu ve sanırım 16 saat sürdü. Kapalı bir yer bulamadığım için sırılsıklam olmuştum. Tam dinlenecekken kırmızı yüzlü maymunlarla göz göze geldim. Bu tür maymunların tehlikeli olduğunu okuduğum için yürümeye devam ettim. O gece yağmurun üstüne bir de fırtına çıktı.
E L L E 45
ELLE
NORVEÇ VE VAZGEÇMENİN ÖZGÜRLÜĞÜ 2016 yılında yürüdüm Norveç’te. Norveç benim ilk kez yarıda bıraktığım bir rota oldu. Hedefim Oslo’dan Trondheim’e 650 km’lik yolu yürüyebilmekti. Ama ağustos ayının yanlış bir seçim olduğunu sonradan fark ettim. İklim koşulları sürekli değişkenlik gösteriyordu, hacılara dair açık olan her şey kapanmıştı ve yapamayacağımı düşünüp evime 10 gün sonra geri döndüm. Norveç yine çok değişik bir kültüre ve inanılmaz manzaralara sahip bir ülke. Doğası o kadar iyi korunmuş ki... Norveç’te olmak Mars’ta olmaya benziyor. Uçurumlar, devasa kayalar, sessizlik, kimsesiz ormanlar, uçsuz bucaksız vadiler, fiyortlar... Her şey tablo gibiydi ama ürkütücü bir yanı da vardı her şeyin. Doğanın sizi ele geçirdiğini, her an yok edebileceğini hissediyorsunuz. 10 gün bile bana tüm bunları görebilmek için fazlasıyla yetti. İÇİMDEKİ SESİ DİNLEDİM VE HAFİFLEDİM Bu yolculukla ilgili unutamadığım şey, vazgeçmeye karar verdiğim an. Çünkü pat diye oldu. Otel odasında dururken bir anda içimdeki ses devam etmememi söyledi ve tereddüt etmeden biletimi ertesi güne değiştirdim. O an ilk kez binlerce kişiye yürüyecek olduğumun haberini vermeme rağmen vazgeçtim demiş olmanın özgürlüğünü hissettim. Güzel bir hafiflikmiş. Ama yine de içimde bir ukde bu yolculuğun yarım kalmış olması. Norveç ekonomik olarak oldukça gelişmiş bir ülke, buna rağmen gülen insanlara çok az rastladım. Depresif bir ruhu vardı Norveç’in benim için. En komik anım, bisikletin tepesinde yavaşça inen bir adamın sokak performansı sergilediğini zannedip 10 dakika sonra uyuşturucunun etkisi ile bunu yaptığını öğrenmiş olmamdı. Norveç yemek olarak da çok zorladı beni. Her şey çok pahalıydı, bir tabak yemeğe 400 lira verdiğimi hiç unutmayacağım. Norveç yolculuğum bana vazgeçmenin özgürlüğünü öğretti.
BİR GÜN YENİDEN
Soldaki fotoğrafta Dicle Doğan Oslo’da Royal Palace yolunda görülüyor. Norveç’teki rotasını tamamlayamadan geri dönen Doğan, “Şu an sahip olduğum deneyimle yeniden yürümeyi çok istiyorum. Rota dünyanın ilk 7 trekking yolu arasında geçiyor” diyor.
46 E L L E
YAZ MEVSİMİNDE DONDURUCU SOĞUK Norveç’te yürüdüğü o 30 Ağustos gününde, yaz olmasına rağmen çok üşüdüğünü hatırlıyor.
YÜRÜMEYE DEVAM
Dicle Doğan yağmurlu bir günde Oviedo bölgesinde eski bir kilisenin önünde. Kötü hava şartlarına rağmen motivasyonunu kaybetmeden yürümeye devam ediyor.
İHTİYACINIZ KADAR EŞYA
Sırt çantasında bulunan olmazsa olmazlarını soruyoruz: “Her daim iki tişört, iki iç çamaşırı, bir polar, yağmurluk, iki pantolon, içlik, sandalet ve baton. Uyku tulumu, çadır, mat, ilk yardım çantam ve kişisel bakım malzemelerim de vazgeçilmezlerim arasında. Yürürken yanınıza ihtiyacınız kadar, taşıyabileceğiniz ve sizi yolda bırakmayacak malzemeler almak durumundasınız.”
İSPANYA VE BÜYÜLEYİCİ MANZARALAR
TOPRAĞIN SONU
Dicle Doğan, dünyanın bitiş noktası olarak kabul edilen ve kelime anlamı olarak da toprağın sonu anlamına gelen Finisterre bölgesinde oldukça neşeli ve enerji dolu.
İspanya yolculuğum 2017 yılına denk geliyor. San Sebastian’dan Compostella de Santiago şehrine olan 850 km’lik yolu yürüdüm. Yürürken kaç bölgeden, kaç şehirden, kaç kasabadan geçiyorum; hepsi bende kayboluyor. Bu yol çok meşhur bir hac yolu. Hatta uğruna çok kitaplar yazıldı çizildi. Özellikle Camino Frances çok ünlü. Ben Camino Del Norte ve Primitivo isimli rotaları Atlantik Okyanusu kıyısından ve dağlardan yürüdüm. Çok yağmurlu bir hava vardı, özellikle ilk günler çok dik tepeler inip çıkıyordum. Bu yüzden dizlerimin ağrısına dayanamıyordum. Bu iki yolda da inanılmaz büyüleyici manzaralarla karşılaştım. Yürüyerek seyahat ederken her sabah 05.00 gibi yola çıkıp akşam hava kararana kadar yürürsünüz. Bu yüzden de gökyüzünün her rengine ve her haline hakimsinizdir. NELER ÖĞRENDİM? İspanya’da çok güzel insanlarla tanıştım. Şarapları, kültürü, doğası ve yemekleri çok etkileyici. Mesela bu yolda hacı yatakhanelerinde konaklayabiliyorsunuz. Ben de çadır ve hacı konaklama evlerinde kaldım. Buna “Alberge” deniyor. 40 kişi aynı odada ranzada uyumak değişik bir deneyimdi. Herkes sizin gibi yürümeye gelmiş ve herkesin yürüme sebebi apayrı... Hiç kimsenin dini, dili, fiziki özellikleri, maddi durumu aynı değildi. Ama hepimiz kendimizi keşfetmek arzusu ile kilometrelerce yürüyorduk. Bazen birbirimize veda bile edemediğimiz zamanlar oldu. Kimisi ile bir gün kimisi ile günlerce birlikte adımladım. Hepsinin kalbimde yeri apayrı. Bu arada İspanyolların kesinlikle çok yavaş olduklarını söyleyebilirim. Hatta bazen insanı öfkelendirecek kadar yavaş olabiliyorlar. Akşam yemeklerin çok geç yiyorlar, öğlen hayat dururken geceden sabaha kadar hiç uyumuyorlar. Tek bir restoranda yemek yeme kültürü yok. Sürekli gezerek atıştırmalık tapas’larla beraber içki içiyorlar. İspanya’da yemek konusunda çok rahattım. Hacılar için günlük menüler vardı. 9 euro’ya üç tabak yemek ve bir koca şişe şarap içebiliyordum. 850 km’lik bu yolda kendimi sevmeyi, veda edebilmeyi, insanları sahiplenmemeyi, ilişkilere saplanıp kalmamayı öğrendim.
E L L E 47
ELLE
YENİ MOTTO: YERELve DİJİTAL MODA TASARIMCILARI DERNEĞİ VE TRENDYOL PANDEMİNİN ETKİLERİNİN ÜSTESİNDEN GÜÇLERİNİ ‘TÜRK MODASI BENİM’ HARAKETİNİ YARATARAK GELİYORLAR. DETAYLARI MODA TASARIMCILARI DERNEĞİ EŞ BAŞKANLARI ÖZLEM KAYA VE ÖZGÜR MASUR’LA KONUŞTUK. YAZI: AYKUN TAŞDÖNER
Y
edi moda tasarımcısı tarafından 2006 yılında Türkiye moda tasarım sektörünün, dünya moda akımlarının oluşumunda belirleyici bir ekol haline gelmesi vizyonuyla kurulan Moda Tasarımcıları Derneği, yurtdışındaki eşdeğer kurumların COVID-19 nedeniyle sektöre destek olmak için attıkları adımların benzerini Türkiye’de de attı. Moda dünyası içinde bir nevi herkes güçlerini birleştirdi. Birleşik Krallık ve Fransa’da düzenlenen genç yetenekler yarışmalarında Aytül Gürbüz Tükel kazanana verilecek büyük para ödülü tüm finalistler arasında dağıtıldı, CFDA ve BFC yani Amerikan ve İngiliz moda tasarımcıları dernekleri de ilk defa kafa kafaya vererek modanın geleceği üzerine düşünmeye başladılar. Türkiye’de de durum farksız. MTD ve önde gelen online alışveriş kanallarından Trendyol güçlerini ortak paydada birleştirdi. Trendyol, Moda Tasarımcıları Derneği üyesi 30’dan fazla tasarımcıya platformunu açtı. Böylece bağımsız tasarımcıların tasarımları ‘Türk Modası Benim’ butiği üzerinden daha büyük kitlelere ulaşabilecek. Aynı zamanda MTD, tasarımcılarını ilk defa toplu olarak tek bir platformda ulaşılır kılan bu işbirliğiyle bağımsız tasarımcıların pandemi döneminden en az seviyede etkilenerek çıkmalarını sağlayacak. Bu sayede sektörün dijitalleşmesi için de adım atmış oluyorlar.
TÜRK MODASI İÇİN DİJİTAL DÖNÜŞÜM
‘Türk Modası Benim’ hareketi kapsamında moda tasa-
48 E L L E
rımcılarının dijital ekonomi ile farklı kitlelere ulaşmaları da amaçlanıyor. “Hayatımızın her alanını ele geçiren teknoloji ile moda sektörü biçim değiştirmeye başlamıştı. Teknolojik gelişmeler iş modelimizde de değişimlere neden oluyor. Daha geniş kitlelere ulaşabilmek için dijital altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Bu doğrultuda Trendyol ile ilk adımını attığımız ‘Türk Modası Benim’ hareketi ile tasarımcıları dijital ekonomi ile tanıştırıyoruz” diyor Özlem Kaya. “COVID-19 ile dijital dönüşüm hızlandı diyebiliriz. Dünyayla birlikte ülkemizde de defilelerin, moda haftalarının dijital platformlara taşınmasının konuşulduğu bir dönem yaşıyoruz. Türk tasarımcıları olarak biz de dijital dönüşümün hızına ne kadar hızlı uyum sağlarsak Türk modasının kalıcılığının o kadar artacağına inanıyoruz. Bu süreci güçlü bir şekilde aşmak için en iyi kanallardan birinin e-ticaret olduğunu düşünüyoruz,” diye ekliyor Özgür Masur. Türk modasının bugünlerde en çok neye ihtiyacı var? Özgür Masur: Bir arada olup gücünü birleştirip ülkece sahip çıkmaya. Aslında her zaman olması gerektiği gibi. Sanırım bu dönemde bunun önemini daha çok anladık. Özlem Kaya: Yeniden keşfedilmeye. ‘Türk Modası Benim’ hareketi neden önemli? MTD olarak bildiğiniz üzere 200’den fazla üyemiz var. Sayımız her geçen gün artıyor ve yeni dünya moda dilini konuşan geç tasarımcılar aramıza katılıyor. Hepimizin
FOTOĞRAF: EKİN ÖZBİÇER
Özlem Kaya, Özgür Masur
DIJITAL DÖNÜŞÜM
“Türk tasarımcıları olarak biz de dijital dönüşümün hızına ne kadar hızlı uyum sağlarsak Türk modasının kalıcılığının o kadar artacağına inanıyoruz. Bu süreci güçlü bir şekilde aşmak için en iyi kanallardan birinin e-ticaret olduğunu düşünü yoruz.” - Özgür Masur.
E L L E 49
ELLE
birbirine ihtiyacı var. Zorlu bir sürecin içinden geçergörmüş olabilirsiniz. Ve MTD için projeler geliştirerek. ken toplu ihtiyaçlarımızın ne olduğunu tespit etmek için MTD Live serimizde 3 ayrı canlı yayın yaptım. Zor ama tüm üyelerimize danıştık. Hem satış hem de pazarlama bir o kadar da heyecanlı bir işmiş. Tüm gazeteci ve suaçısından kendimizi yeniden hatırlatmak, ama bunun da nucu arkadaşlarımın işinin hiç kolay olmadığını tahmin ötesine geçerek modanın tasarımın gücüyle sadece kendi ediyordum ama böylece tam anlamış oldum. endüstrisini değil, gencinden yaşlısına herkesi Türk moYapay zekayı, big data’yı ve algoritmaları konuşur dasını sahiplenmeye teşvik edecek bir hareket başlatmak olduk. Bunlar sizin tasarım sürecinizi değiştirecek mi? istedik. Hareketin isim babası Hakan Yıldırım ve Selim Yoksa şu an için Türkiye’de sadece alışverişi konuşurÇelik. Bunun ilk adımını Trendyol ile başlatarak tasarım ken mi bu temalara değinebiliyoruz? ürünlerini öncelikle geniş bir kitle ile buluşturmak isteNe kadar dijitalleşirsek o kadar organiğe yani el emeğine dik. Çok başarılı bir başlangıç yaptık. Hareket farklı prosaygının artacağına inanıyorum. Satış, pazarlama, mağajelerle – sosyal sorumluluk, eğitim gibi alanlarda devam zalaşma (online) konularında en etkili yöntemleri buledecek. mak için bu kavram kullanılabilir, ancak az ve öze, fiziksel Covid-19 modayı nasıl etkiledi? Ve bundan sonra neemeğe önem çok yükselecek. ler değiştirecek? Moda dünyası bildiğiniz gibi aslında bir tıkanma noktasına gelmişti. Globalleşme, satış baskısı, kıran kırana rekabet modayı aksından kaydırmıştı. Hızlı moda bir demokratikleşme kadar dünyayı en çok kirleten endüstri olmaTrendyol Pazarlama İletişimi Direktörü mızı da beraberinde getirdi. Salgın sayesinde uzun zamandır konuştuğumuz konularla yüzBu yeni dönemde alışveriş alışkanlıklarımız nasıl değişecek? Dijitalleşme, yapay leşmek durumda kaldık. Şimdi çok şey değizeka ve big data gibi yeni araçları Trendyol nasıl kullanıyor? şiyor. Sezon kavramı ortadan kalkıyor, büyük COVID-19 döneminde fiziksel kanalda ticaret durma noktasına moda haftaları anlayışı sona eriyor, markalar geldi. Mağazalarını kapatan ya da mağazası açık olsa da müşteri hızla dijital platformları etkili kullanıma geçisayısı azalan perakende işletmeleri satışa devam etmek için e-ticaret yor. Yüzleştik, uyandık ve başkalaşıyoruz. seçeneğini değerlendirme yoluna gittiler. Evlerinden çıkmayı tercih Peki bu süreç sizin için nasıl geçti? etmeyen tüketiciler ihtiyaçlarını internetten karşılamaya başladılar. Data ile çalışan, data ile karar veren bir ekibiz. Attığımız her adımın Özlem Kaya: Üreterek. Hem kendi markamüşterilerimize faydasını ölçümlüyor ve ona göre hareket ediyoruz. mın geleceğini planlayarak, hem de MTD çaBinlerce küçük ve büyük işletmeyi veri ve teknoloji ile güçlendirerek tısı altında yer alan tüm tasarımcılara faydalı milyonlarca müşteri ile buluşturuyor, ülkemizin dijital dönüşüm ve olacağını düşündüğümüz projeler yaratarak. ekonomisine de katkı sağlıyoruz. Bu nedenle veri analitiğine dayalı Başta kendi markam olmak üzere tüketimi olarak müşterilerimizi daha iyi anlamak en önemli gündem konumuz. nasıl azaltabilirim, en ufak bir kumaş –ipDijital platformlar bize, dataya dayalı kararlar alma imkanı sunuyor. lik artığını geri kazanıp nasıl kullanabilirim. Bu sayede markamıza ilgi duyan profilleri analiz edebiliyor ve onlara göre farklı mesaj ve içerikleri optimize edebiliyoruz. Aynı zamanda Pek çok karar aldım ve uygulamaya da hedijital medyanın görsellik ve profilleme özelliğinden faydalanıp çok men geçtim. İş yoğunluğumuzun azaldığı bu sayıda farklı ve yenilikçi kampanyayı hayata geçirerek pazarlama dönemde MTD sosyal medyası üzerinden faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. ‘Türk Modası Benim’ hareketi kapsamında hedefimiz olan moda kültürünü oluşturma tasarımcılarımıza teknoloji, pazarlama, iletişim ve finansman gücümüzle ve yayma hedefimize yönelik eğlenceli ve ses de destek veriyoruz. Tasarımcılarımızın platformumuzda hazırladığımız getiren projeler gerçekleştirdik. Modanın ‘Türk Modası Benim’ butiği üzerinden Trendyol olarak, hareket kapsamında genç tasarımcıları ve yeni yetenekleri de güçlü pazarlama dokunduğu her alandan konuklar aldığımız ve teknolojik altyapımızla dijitalde destekleyeceğiz. Her hafta bir canlı yayınlarımız çok ses getirdi. Çizim yatasarımcımızın hikayesini öne çıkaracağız. rışması açtık, amatör-profesyonel pek çok tasarımcı çizimlerini bize gönderdi, bunları ‘Türk Modası Benim’ butiğinde hangi tasarımcılar yer alıyor? paylaştık yorumladık, ‘Türk Modası Benim’ Ayşen Armağan, Başak Cankeş, Belma Özdemir, Beste İnce, Ceren hareketini başlattık. Trendyol işbirliğini haOcak, Çiğdem Akın, Ebru Günay, Ece Salıcı, Emre Aktuna, Gökhan yata geçirdik. Moda Haftası için sayısız topYavaş, Kadir Kılıç, Mehmet Emiroğlu, Mehtap Elaidi, Meltem Özbek, Mert Erkan, Muhammed İloğlu, Murat Demirer, Natalie Kolyozyan, lantı düzenledik. Bir de mutfakta düne kadar Nihan Peker, Niyazi Erdoğan, Nur Kalay, Önder Özkan, Özgür Masur, yapmaya vakit bulamadığım birçok deneme Özlem Ahıakın, Özlem Erkan, Özlem Kaya, Özlem Süer, Recep Gökay yaptım. Croissant’larımın çok beğenildiğini Gündoğdu, Selen Akyüz, Selma Çilek, Sena Serra Kefeli, Seydullah söylemek isterim. Yılmaz, Simay Bülbül, Tanju Babacan, Tankut Yazgan, Tuğba Ergin, Özgür Masur: Sabahlara kadar çizim yaTuğçe Özocak, Tuvana Büyükçınar, Zerrin Akıncı, Zeynep Erdoğan, parak geçti. Instagram’daki hikayelerde de Zeynep Tosun.
İrem Yılandil
50 E L L E
TUĞÇE ÖZOCAK ZEYNEP TOSUN
NİHAN PEKER
ÖZGÜR MASUR
TÜRK MODASI BENIM
Trendyol ve Moda Tasarımcıları Derneği’nin orak projesi olan ve Trendyol üzerinden ulaşılabilecek ‘Türk Modası Benim’ butiği 30’dan fazla tasarımcı bünyesinde barındırıyor. Bu işbirliği bağımsız tasarımcıların pandemi döneminden en az seviyede etkilenerek çıkmalarını sağlayacak.
E L L E 51
52 E L L E
E B A B D
U Ş E E
Y M U Ş K S T E S İ D İ K L E R İ
VE ILK TÜRK NETFLIX ORIJINAL FILMI, 19 HAZİRAN’DA YAYINA GIRIYOR. PROJE EN BEĞENDIĞIMIZ “YENI NESIL” HER ŞEYIN BIRLEŞIMI GIBI. EN ÇOK IZLEDIĞIMIZ YAYIN PLATFORMUNDA, SON DÖNEMDE EN SIKI ETTIĞIMIZ YÖNETMEN OZAN AÇIKTAN’IN; YINE EN BEĞENDIĞIMIZ KADIN VE ERKEK OYUNCULARDAN METIN AKDÜLGER VE DILAN ÇİÇEK DENIZ’I BULUŞTURAN FILMI; YARINA TEK BILET. İNSANIN KARNINDA KELEBEKLER UÇURTAN, DÜŞÜNDÜREN, SAMIMI BIR YOL FILMI. BANA KALIRSA -BIR KADIN GÖZÜYLE- YARATILAN KADIN KARAKTERE BAKIŞ AÇISI DA ÇOK ETKILEYICI. FILM, ALI VE LEYLA’NIN ANKARA’DAN İZMIR’E GIDEN TRENDE KARŞILAŞMASIYLA BAŞLIYOR, KÜÇÜK BIR ALANDA (BIR TRENDE) EĞLENCELI SOHBETLERE, DERIN HIKAYELERE UZANIYOR. GERISINI YILDIZ OYUNCULARINA, DILAN VE METIN’E SORDUK… BU ARADA, BAŞLIK FILMIN MUHTEŞEM MÜZIKLERINDEN HER IKISININ DE FAVORISI OLAN “SAYENIZDE” ŞARKISINDAN… YAZI: ZEYNEP ÜNER FOTOĞRAFLAR: EMRE GÜVEN STYLING: MAHIZER AYTAŞ
E L L E 53
54 E L L E
E L L E 55
56 E L L E
“…HAYATININ ORTASINA TEK BIR KIŞIYI KOYMANIN NE KADAR YANLIŞ OLDUĞUNU, HAYALLERINDEN VAZGEÇMENIN BIR INSANIN KENDI IÇIN YAPABILECEĞI EN BÜYÜK KÖTÜLÜK OLDUĞUNU GÖSTERDI LEYLA.” _DILAN ÇİÇEK DENIZ
E L L E 57
Yaprak desenli elbise, a199, Beyaz spor ayakkabı, a179, ikisi de H&M, Güneş gözlüğü, moda editörüne ait
58 E L L E
“MAĞDURIYET GÜÇLÜ VE HEYBETLI BIR KALKANDIR, EVET GÜZEL KORUR AMA HANTALDIR. YORAR ADAMI. TAŞIYACAKSAN YORULMAYA HAZIR OLMAN, TAŞIMAYACAKSAN DA ÇEVIK VE ESNEK OLMAYI ÖĞRENMEN GEREKIR.” _METIN AKDÜLGER 60 E L L E
E L L E 61
62 E L L E
E L L E 63
64 E L L E
Fotoğraf asistanları: Baturalp Yılmaz, Barbaros Cangürgel Saç: Paşa Makyaj: Gila Benezra Prodüksiyon: Burak Oskay
E L L E 65
Yarına Tek Bilet, -ağırlıklı olarak- trende geçen bir yol filmi. Sadece ikiniz varsınız. Film hem bağımsız, hem popüler ve her türlü modern bir iş. Siz şimdi bizimle birlikte bugünlerde tekrar izlediğiniz filmi ve size göre sırrını/ becerisini nasıl yorumluyorsunuz? Metin: Öncelikle nazik tanımlarınız için teşekkür ederim, bu iş için geçirdiğimiz sabırlı ön hazırlık süreci ile sabırsız hızlı set sürecinin dengesi ve bu dengeyi gözeten ekibimiz bizim en büyük avantajlarımız oldular. Aslında sadece ikimiz demek bana ve ekibime haksızlık gibi geliyor. Mesela ses teknisyenimiz Samet Kılıç’in detaycılığı olmasaydı ya da görüntü yönetmenimiz Cenk Altun ile Ozan arasındaki uyum bu raddede olmasaydı emin olun şu an bunları konuşuyor olmazdık. Bu derece kıymetli ve işinde iyi insanların bu kadar ahenkle çalıştığına daha önce çok tanık olmamıştım. Her biri piyasada popüler ve sektörel değeri yüksek işlerde çalışmış isimler. Bu isimlerin bağımsız bir şekilde kendi tutkuları için değer yargılarını değiştirerek bir araya gelmesi sanırım bizim sırrımız ya da becerimiz. Dilan: Senaryo ilmek ilmek örülmüş, üstüne çok düşünülmüş, çok hazır bir senaryoydu. Altı aylık bir ön hazırlığımız oldu, senaryoyu ve karakterleri iyice benimsedik. Bizim filmimiz diye başladık, kendimiz için yapacağız dedik ve yayın mecrasını düşünmedik. Ortaya çıkan film başkalarını da hayalimize ortak etmiş olacak ki Netflix’in ilk orijinal Türk filmi oldu. Yol yapmak her birimiz için bir yüzleşme/kendi kendine kalma durumudur, duygusaldır sanki. Yol yapmak sizin için ne demek? Dilan: Yol yapmak kavramının anlamı kullanıldığı yere göre değişebiliyor. Yolu olmayan bir yere yol yaparsın, sevdiğine gider insanlar. Bir ilişkide yol yaparsın, usul usul fark ettirmeden manipüle edersin karşı tarafı, sevdiğinden gidersin. Ya da beraber yol yaparsınız, bir yere gidersiniz. Bu durumda ne zaman mefhumu kalır ne de başka bir şey, onunla sadece yolda olmak bile güzeldir, sevdiğinle gidersin. Metin: Özgürlük ve huzur. Peki, uzun bir yola ya da tatile çıkarken hiç “bir şey olsun” hissinde/beklentisinde olur musunuz? Dilan: O beklentide olursan, bir şey olmuyor gibi hissediyorum; olacağı varsa da olmuyor. Herhangi bir beklentide olmamaya çalışıyorum o yüzden. Tadını çıkarıyorum her anın. Öyle olunca iyiye de kötüye de gülüyor insan. Ha, filmdeki gibi bir şey olsun diye çıkılacaksa yola, aşkın aranarak bulunamayacağını düşünenlerdenim. Metin: Uzun süredir tatile çıkmadım, ama orta uzunlukta yollar yaparım hep memleketime. Bazen yolda gün batımında bir renk cümbüşü ya da vahşi bir kuşa rastladığımda, evet bugün bir şey oldu derim. Açıkçası hep isterim böyle güzel anlar yaşamayı ama kedimi çok beklentiye sokmamaya çalışırım. Filmi kabul etmenizdeki en büyük etken neydi? Metin: Birçok şeyden bunaldığım bir zamanda, arabamda bitkin bir halde Galatasaray Lisesi otoparkından çıkmak üzereydim ve buralardan gitmeyi düşünüyordum. O sırada
66 E L L E
Ozan beni aradı ve “sana dört sene önce getirdiğim filmi yapacağız, ne dersin” dedi. O akşam öncekinden biraz daha farklı olan senaryoyu okudum. Oturdum. Bakıştık senaryoyla, Ali’nin beni beklediğini düşündüm. Kalmayı seçtim ve Ozan’a “varım” diye mesaj attığımı hatırlıyorum. Dilan: Ozan bana çekmek istediği film projesini anlattığında senaryo ve karakterler beni içine çekti. En önemlisi, uzun zamandır hayali kurduğu filmi anlatırken gözlerinde gördüğüm şeydi. Bir işe, bir projeye başlıyor gibi değil de onun hayallerine ortak oluyormuş gibi hissettim ve bir süre sonra o hayal bizim de hayalimiz oldu. Şimdi düşününce filmin sizde bıraktığı etki ve anı ne? Metin: Setin son günü ve son sahnesini çekerken bir sivrisinek saldırısına uğradık ve her tarafımızı soktular, herkesin yüzü gözü şiş birbirimize sırıtıp kadeh kaldırdığımız anı hiç unutmayacağım. Hayatta böyle anların kendi müzikleri vardır, kafanın içinde çalar ve bir şekilde aynı müziği o anı paylaştığın arkadaşlarının da duyduğunu bilirsin ve icra etme gereği duymazsın. Dilan: Okula başlama heyecanımın başka bir formuydu. İlkokula başladığında insan garip bir heyecan hisseder ya ama lisede, üniversitede aynı şey olmaz. İlktir çünkü o an. Hem yeni bir şeyi deneyimlemenin heyecanını, hem de bunu bir daha hissedemeyeceğimin hüznünü hissettim aynı anda. Tek bir kelimeyle anlatmam gerekirse, büyüleyiciydi. Metin’i hem tiyatro sahnesinde hem filmde izlemiştik. Dilan’ı dizilerle tanıdığımız için birebir oyuncuya çok şey düşen bir filmde görmek güzel bir sürpriz oldu ve çok başarılı bir performans sergiledi. Metin nasıl yorumluyorsun filmdeki Dilan’ı? Metin: Tiyatro ve film tecrübesi benim için o kadar da önemli değildir çalıştığım insanlarla iletişimimde. Benim için önemli olan açık ve hesapsız iletişim kurabilen insanlarla sahne paylaşmaktır, gerisi yönetmene ve senaryoya kalmıştır. Dilan’ı daha çok izlemeye hazır olun derim. Dilan, bu rol senin için nasıl bir tecrübe oldu? Dilan: Öğreticiydi. Leyla travmatik bir ilişkinin üstüne çıkmış bu yolculuğa, belki de o an yaşadığı içsel yolculuğu somut bir şeye dönüştürmek istediği için çıktı. Hayatının ortasına tek bir kişiyi koymanın ne kadar yanlış olduğunu, hayallerinden vazgeçmenin bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük olduğunu gösterdi. Filme hazırlık aşaması özelinde ise inanılmaz bir tecrübeydi. Doğru insanlarla çalışmanın, ön hazırlığın önemini anladım. İyi ki Ozan, iyi ki Metin’leydim bu filmde. Metin, Y, Z jenerasyonu için naif, sevdiği/kaybettiği kadını geri almak için düğüne giden Ali karakteri nesli tükenmiş, hatta hiç tanımadıkları bir erkek modeli. “Direct Message” çağında bu naif adamı nasıl değerlendiriyorsun? Sen unutamadığın sevgilinin peşinden gider miydin ya da Ali’nin özel bir durumu mu var? Metin: Sizin için nesli tükenmiş ve naif olabilir Ali ama ben öyle düşünmüyorum. Hayat, sevgisinin peşinden giden insanlara muhabbetle karşılık verir. Bence mevzuya buradan bakın, ister dm’den bakın ister tren kompartımanından,
sonunda gözler buluşur bir şekilde. Nasıl ve ne zaman olur bilemeyiz. Ayrıca, zaten herkesin özel bir durumu vardır bir şekilde. Sizin de olduğuna eminim. Filmin müzikleri çok iyi değil miydi? Hangileri sizi en çok etkileyenler, ve neden? Metin: Herkes öyle söylüyor, fakat bizim en az dahil olduğumuz kısım orası. En başından beri benim için Ercan Saatçi’nin güzel eseri “Sayenizde”nin ayır bir yeri var ama. Dilan: Çok zor içinden seçmek. Hepsi sahnelerle ilişki kuran ve değerli insanların yaratıcılığının bir ürünü fakat senaryoda da olan o şarkı benim için de çok özeldi. Ercan Saatçi, “Sayenizde.” Ben ilk kez bir Türk filminde sevişme sahnesinde kafamı çevirmedim aksine hep “biz neden böyle yapamıyoruz” dediğimiz örnekler kadar akıcı, estetik, başarılıydı. Sırrı neymiş? Metin: Karşılıklı güven ve ahenk olduğu zaman hayattaki birçok şey daha akıcı olabiliyor. Doğal akışında olan şeyler de estetik olmanın temeline temas ediyor sanırım. Bir sırrı yok bunun pek benim nazarımda, doğaya bakınca görebilirsiniz aslında. Ahenk ve güven doğanın bize öğretmeye çalıştığı şeyler. İnsanın en doğal eylemlerine de bu düsturla yaklaşmak estetik oluyor. Dilan: Çok özel bir sahne gibi yaklaşmamak sanırım. Filmin akışında olan bir sahneydi o yüzden filmden ayrı bir yere koymadık. Diğer sahneleri nasıl çektiysek bunu da öyle çektik. Ne çok fazla değer verdik, ne de çok az. Tüm dünya, 2016-17’dan itibaren Netflix yörüngesine girdi. Bizler için orijinal serileri izlemek, oyuncuları için o platformda yer almak bir prestij gibi. Şimdi siz, ilk yerli orijinal Netflix filminde yer aldınız. Oyuncu olarak nasıl yorumluyorsunuz bu yeni jenerasyon film/dizi dönemini ve bu dijital platformları? Dilan: Evet özellikle karantina döneminde dijital platformlar hepimize iyi arkadaş oldu. Her oyuncu yaptığı işin geniş kitleye ulaşmasından motive olur diye düşünüyorum. Filmimizin de bu platformda olacak olması bizi çok mutlu etti. Özellikle filmin Netflix’te ilk yerli, orijinal olarak yer alması bu tarz işlerin de yolunu açacağının ilk sinyali gibi geliyor bana. Heyecanlandırıyor. Metin: Bu zaten gelmekte olan bir değişimdi, her değişim gibi sancıları da güzellikleri de olan bir dönem. Oyuncu olarak bir değişim hissetmemiz için önce yapımcıların düsturlarının değişmesi gerekiyor, yavaş yavaş değişiyor diyebilirim. Daha eşitlikçi ve kolektif bir değer yargısı üzerine kurulur umarım işlerimiz, o zaman daha düzgün ifade ederiz belki kendimizi ve herkes değerini bulur. Film kadın erkek ilişkilerine, ilk aşklara, en büyük aşklara bir götürüyor izleyeni. Siz Ali’den ve Leyla’dan ne öğrendiniz ya da onlar neye dikkatinizi çekti? Dilan: Birinin bir ilişkide hayatından ve hayallerinden vazgeçmesi ve karşı tarafa göre şekillendirmesi yerine ortak bir hayat yaşamak gerektiğini öğretti. Kendini tanımadan karşındakini tanıyamayacağını ve en önemlisi bir ilişkiye başlarken sorulması gereken nihai soruyu: Karşımdaki kişiye
dönüşmek istiyor muyum sorusunu sormayı öğretti.Çünkü bir ilişkide bir şekilde, çok zaman geçirdiğin ve etkilendiğin için yavaş yavaş dönüşüm başlıyor. Metin: Mağduriyet güçlü ve heybetli bir kalkandır, evet güzel korur ama hantaldır. Yorar adamı. Taşıyacaksan yorulmaya hazır olman, taşımayacaksan da çevik ve esnek olmayı öğrenmen gerekir. 2020 yılında umudunuz var mı böyle naif, tatlı, derinlikli bir ilişkiye? Metin: Hayattaki birçok şeyle derinlikli ve tatlı bir ilişki kurulmasını umarım, ki 2020’de bu oluyor sanki. Fakat ben naif kelimesini nedense sevmiyorum, tanımlayamayacağım bir mesafe barındırıyor içinde. Benim umudum, hayatta anlayış ve ahenkle dans eden, yaşama sevinci veren bir ilişki. 2020’de olacağını sanmıyorum ama umut demiştiniz değil mi? Üç aydır çok acayip bir süreç geçirdik, geçiriyoruz. Sonuna geldiğini varsayarak -ya da umarak diyeyim- bu süreçte kendiniz hakkında bilmediğiniz ne öğrendiniz ya da neye açmışsınız? Dilan: Kendimle ilgili epey şey öğrendim açıkçası. İnsan kendi kendine kaldığında oturduğu yerden hiç kalkmasa bile düşünceleriyle anında değişebilen bir canlı. Hissettiğim şeyleri yaşamayı ama üzerimde hakimiyet kurmasına izin vermemeyi öğrendim. Sandığımdan daha güçlü olduğumu fark ettim. Ne istediğimle ilgili hâlâ bulanık olsa da düşüncelerim, ne istemediğimi anladım. Metin: Umarım sonuna gelmişizdir, ben ailemin ve dostlarımın önemini kavradım. Hayatta basit rutin-lerde nelerin gizli olabileceğini gördüm. Kendime karşı sorumluluğum ve yetkinliğim arttı, diyebilirim. Onun haricinde üretime devam.
KISA KISA... Bugüne kadar izlediğiniz en iyi aşk filmi? Metin: Big Fish, aşk filmi olarak tanımlamaz birçokları ama benim için öyle. Dilan: Kutsal Geyiğin Ölümü. Sizce en iyi birkaç yol şarkısı? Dilan: Benim Benim için çok değişiyor bu. Özel bir playlist’im yok yol için. Sevdiklerimi görmeye gidi-yorsam hep güneşli şarkılar dinliyorum. Sevdiklerimden dönüyorsam yağmurlu oluyor o şarkılar; belki de biraz gök gürültülü. Yalnız değilsem o yolda, müzikaller vazgeçilmezim. Küçükken babamla çıktığımız tatillerin çoğu yolda geçiyordu. Anı biriktirmeyi seviyorduk. O tatillerimizin birinde babamın yaptığı kasette Englishman In New York çalmıştı, ben de ilk defa orada dinlemiştim ve 7-8 saat boyunca o şarkıyı baştan açtığımı hatırlıyorum. Bir kere bile değiştirelim dememişti. O benim için önemli bir yol şarkısı olmuştu. Yol bittiğinde dinlediğim şarkı ise Kokoroko - Abusey Junction. Metin: The Doors - Riders on the Storm, Cem Karaca - Ay Karanlık, Barış Manço – Yine Yol Göründü, Alan Hull – Blue Murder, Jerkcurb - Night On Earth. Daha da yazarım.
E L L E 67
ELLEGÜZELLİK
68 E L L E
AT
FOTOĞRAFLAR: IMAXXTREE.COM
ÇANTAYA! ve KARŞINIZDA
YAZ
KURTARICILARI SICAK HAVALARDA BAKIMA YETERLI ZAMANI AYIRMAK VE GEREKLI ÖZENI GÖSTERMEK, GÜZELLIĞINIZI KORUMA ALTINA ALMAK VE SICAK HAVALARDA CILT KONFORUNUZU SAĞLAYIP YIPRATICI DIŞ ETKENLERE KARŞI KORUMAK IÇIN BAKIM ŞART. İŞTE YÜZÜNÜZ, VÜCUDUNUZ, SAÇLARINIZ, DUDAKLARINIZ VE TABII KI EL VE AYAKLARINIZ IÇIN TEPEDEN TIRNAĞA YENILENMENIZI DESTEKLEYECEK BAKIM TÜYOLARI. HAZIRLAYAN: NILAY YALÇINKAYA
ELLE
69
ELLEGÜZELLİK
SAÇLARINIZA IYI BAKIN Hepimiz onların parlak, güçlü, sakin ve yumuşacık olmasını isteriz. Saç tipine göre bu istekler ve beklentiler kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de, ortak amaçlardan biri iyi ve mutlu hissetmek. Bu noktada gözle görülür bir fayda görmek için de günlük rutininin dışında ekstra bakımın önemini vurgulamak isteriz. Özellikle kuru ve boyalı saçlarınız varsa haftada 2-3 kere mutlaka nem maskesi yapın. Saç tipiniz ne olursa olsun her yıkamadan sonra besleyici bir bakım serumu sürün. Saç renginizin kalıcılığını ve parlaklığını korumak için de renk koruyucu ürünler kullanın.
1
2
3
4
BIRAZ SERINLEYIN Şu sıralar şehirde, tatilde, evde ya da nerde olursak olalım en ihtiyacımız olan şey biraz serinlik. Hele de dışarıda maske takma zorunda olduğumuzdan dolayı en çok da cildimizin bu hisse ihtiyacı var. Bunun en kolay ve keyifli yöntemiyse ferahlatıcı yüz spreyleri. Çantanızda bulunduracağınız termal su, gül suyu ya da canlandırıcı bir yüz spreyi ile günün her anı hem ferahlayabilir hem de cildinizi canlandırabilirsiniz. Bu maskenin yarattığı tahribatları azaltmak için de iyi bir yöntem. Üstelik bu sular, nemlendirme, gözenek sıkılaştırma veya leke karşıtı gibi birçok farklı özellikleriyle yüzünüzü ferahlatırken aynı zamanda cilt bakımınıza da destek verecek. Maksimim serinlik ve rahatlık hissi için buzdolabında saklamanızı tavsiye ederiz.
1
1. 2. 3. 4. 5.
70 E L L E
2
3
4
5
Leke karşıtı aktif yüz suyu, a190, MISBAHCE Ultimate Rosewater, tam gül suyu, a49, GULSHA Beauty Elixir, gözenek sıkılaştırıcı yüz misti, a90, CAUDALIE Eau de Soin Hydratante, nemlendirici yüz misti, a79, JOWAE Thermal Spring Water, termal su, a26, AVENE
1. 2. 3. 4.
OI Oil, bakım yağı, a179,90, DAVINES SOS Shine, renk koruyucu maske, 50ml a95, L’OCCITANE Phytocolor Protecteur, renk koruyucu maske, a259, PHYTO Anti-Breakage, yıpranmış saçlar için kırılma karşıtı serum, a54,90 YVES ROCHER
YÜZÜNÜZDEKI ÇIZGILERE DUR DEYIN Yüzdeki mimik çizgilerinin belirginleşmesinde güneşin rolü büyük. Güneşe her çıktığımızda kaz ayağı dediğimiz göz çevresi bölgesinde ve dudak kenarlarında istemsizce bir çizgi hattı oluşumunu da başlatmış oluyoruz. Gün içinde konuşurken yaptığımız mimikler de var tabii. Yüzün hareketli bölgelerindeki bu ince çizgilerin zamanla derin kırışıklara dönüşmemesi için yoğun kırışık karşıtı bakım ürünleri kullanmakta fayda var. Öncelikle yaşlanma belirtilerinin başlangıç noktası olan göz çevresi için düzenli krem uygulamaya başlayın ve gün içinde dışarı çıkarken mutlaka büyük çerçeveli ve koyu camlı güneş gözlükleri tercih edin.
HEPIMIZ ÇIÇEĞIZ VE SUYA IHTIYACIMIZ VAR Cildimizin en az çiçekler kadar suya ihtiyacı olduğunu artık gayet iyi biliyoruz. Özellikle de yaz aylarında. Güneşten, sıcaktan, nemden ve dış etkenlerden çok çabuk etkilenen ve nem seviyesi azalan cildinizi canlandırmak için de ürün desteği şart. Ama genellikle birçok kişi yazın yüzünü yağlandırdığı ya da terlettiği için nemlendirici sürmeye pek sıcak bakmıyor ki bu da uzun vadede ciltte ciddi tahribatlara neden oluyor. Burada en önemli noktaysa doğru ürünü seçmek. Unutmayın ki cilt tipiniz ne olursa olsun, her cildin neme ihtiyacı vardır. Siz de yağ bazlı kremler ve yoğun serumlar yerine, jel yapılı ürünleri veya su bazlı kremleri tercih edin.
1
2
1
1. 2. 3. 4.
2
3
4
Capture Youth Advanced Eye Treatment, göz çevresi serumu, a509, DIOR Revitalift Laser, yaşlanma karşıtı göz kremi, a139,90, L’OREAL PARIS Liftox, sıkılaştırıcı göz çevresi serumu, a245, CHRISTIAN BRETON BB Eye Touche Parfaite, aydınlatıcı ve kırışık karşıtı BB göz kremi, a251,25, ERBORIAN
3
1. Hyaluronic Aloe Jelly nemlendirici jel, a44,95 GARNIER 2. Vitamin-Rich Energizing Moisturizing Gel, jel nemlendirici, a154, JOWAE 3. Nutritious Micro-Algae, gözenek sıkılaştırıcı losyon, a309, ESTEE LAUDER
ELLE
1 71
ELLENEFES
ÇADIRDAN SIĞINAKLAR
SEÇKIN OTEL MARKALARININ ULTRA LÜKS KANVAS SÜIT VE VILLALARDAN OLUŞAN BU AYRICALIKLI RESORT’LARI, GELECEĞIN DOĞAL VE SAĞLIKLI TATIL ANLAYIŞINA IŞIK TUTUYOR. YAZI: ŞEBNEM DENKTAŞ
Capella Ubud , Bali Asya’nın saygın markalarından Capella grubunun geçen yıl Bali’de açtığı Capella Ubud, çadır kamp tasarımında gelinen en üst noktanın temsilcisi... Yeşilin bin bir tonunu yansıtan kesif ormanların içinde asılıymış hissi veren otelin kanvas villalarının hepsinde sonsuzluk havuzu bulunuyor. 1800’lerin kaşiflerinin yaşantısından ilhamla yaratılan Capella Ubud’da yemekler kamp ateşinde hazırlanıp masanıza getiriliyor.
72 E L L E
Four Seasons Tented Camp Golden Triangle , Tayland Çadır kampların geleceğin yıldızı olacağını öngören otel markalarından biri de Four Seasons... Kanadalı grup bu trendin öncülüğünü yaptı ve yıllar önce Tayland’da ilk çadır kampını hizmete soktu. Four Seasons Tented Camp Golden Triangle, egzotik bambu ormanlarının arasından yükselen bir vaha. Son derece şık dekore edilmiş 15 çadırdan oluşan kamp, sunduğu hizmetle dünyanın en pahalı otelleri listesinde en üst sıralarda.
E L L E 73
ELLENEFES
Belmond Savute Elephant Lodge , Botswana Şehirlerde görmeye alıştığımız lüks otel zinciri Belmond, çadır konaklama alanında çığır açacak projeleriyle kendine Botswana’yı başlangıç noktası olarak seçti. Dünyanın en kalabalık fil sürülerine sahip Chobe Ulusal Parkı’nda yer alan Belmond Savute Elephant Lodge, neredeyse yedi yıldızlı otel odaları gibi tasarlanan çadırlarında misafirlerine yaban hayatıyla lüks bir ortamda bir araya gelme imkanı sunuyor.
74 E L L E
Fairmont Mara Safari Club , Kenya Bir diğer dev otel şirketi Fairmont da çadır kamplara yatırım yapanlar arasında yerini aldı. Kenya’da Maasai kabilesinden dansçıların sizi şarkılarla karşılayacağı Fairmont Mara Safari Club, üç tarafı ünlü Mara Nehri ile çevrili, yeşillikler içinde 50 çadırlı lüks bir kamp. Restoranın bulunduğu verandadan gün boyu nehirde yaşayan suaygırlarını ve timsahları izleyebilirsiniz.
E L L E 75
ELLENEFES
Nayara Tented Camp , Costa Rica Ödüllü otel grubu Nayara Resorts tarafından yaratılan Nayara Tented Camp, Costa Rica’nın en yeni lüks konaklama seçeneği. Arenal Volcano National Park’ta hizmete giren kamp, hepsi havuzlu 18 lüks kanvas çadırdan oluşuyor. Ülkenin muhteşem doğasından muazzam manzaralar sunan Nayara Tented Camp’in restoranı, yağmur ormanlarının sıra dışı tatlarını menüsüne taşıyor.
76 E L L E
Rosewood Luang Prabang , Laos Dünyanın en büyük şehirlerinde ödüllü oteller işleten Rosewood grubu, geçtiğimiz yıl ilk çadır kampını koleksiyonuna ekledi. Laos’ta kapılarını açan Rosewood Luang Prabang’ın çadır villaları, bu egzotik ülkenin antik tapınaklarından ilham alıyor. Sadece altı lüks çadırdan oluşan otel, etrafını çevreleyen muhteşem sıradağlar ve ormanlarla doğa tatilini sevenlerin Asya’daki en modern sığınaklarından biri haline dönüştü bile…
E L L E 77
ELLENEFES
Wild Coast Tented Lodge , Sri Lanka Son yılların yükselen destinasyonları listelerinde üst sıralarda yer alan Sri Lanka’nın el değmemiş doğasını lüks bir çadır kampta konaklayarak keşfetmeye ne dersiniz? Wild Coast Tented Lodge, el değmemiş doğasıyla nam salan Yala Ulusal Parkı’nda yer alıyor. Koza şeklinde tasarlanan çadırlar, vintage tarzlarıyla beğeni topluyor. Çadırların gün boyu Asya filleri ve leoparları tarafından ziyaret edildiğini söyleyelim.
78 E L L E
Camp Sarika , Utah Dünyaca ünlü Aman Resorts, ilk çadır kampını ABD’nin Utah eyaletinde hizmete soktu. Hepsi havuzlu 10 çadır süitten oluşan Camp Sarika by Amangiri, lüks bir çöl resort’u olarak tasarlandı. Bölgede bulunan birbirinden güzel beş ulusal parka yakınlığıyla dikkat çeken Camp Sarika, geceleri kamp ateşinin etrafında oturup engin gökyüzünde yıldızları izleyebileceğiniz sıra dışı bir destinasyon.
E L L E 79
ELLENEFES
Shinta Mani Wild , Kamboçya Nehir kenarında 15 çadır süitten oluşan Shinta Mani Wild, Kamboçya’nın sıra dışı butik otel markalarından Bensley Collection tarafından iki yıl önce hayata geçirildi. Sürdürülebilir turizmin önemine vurgu yapmak üzere tasarlanan bu çok özel çadır otel, ülkenin yağmur ormanlarıyla ünlü Kirirom Ulusal Parkı içerisinde yer alıyor ve Kamboçya’nın el değmemiş doğasını keşfetmek isteyen lüks gezginleri ağırlıyor.
80 E L L E
Olare Mara Kempinski , Kenya Afrika’nın safari turizmi, dünyaca ünlü otel grubu Kempinski’nin Kenya’da hizmete soktuğu lüks çadır kamp ile sınıf atladı diyebiliriz. Sayısız doğa belgeselinin çekildiği Maasai Mara’nın yaban hayatı açısından en zengin bölgelerinden birinde yer alan Olare Mara Kempinski, cibinlikli yataklar ve ayaklı küvetlerle dekore edilen iki kişilik lüks çadırlarının yanı sıra özel havuzlu balayı çadırıyla da dikkat çekiyor.
E L L E 81
PRINT / ONLINE / TABLET / MOBILE
elle.com.tr
@ElleTurkiye
@ElleTurkey
@ElleTurkey
YAY I N C I
DOĞAN BURDA DERGİ YAYINCILIK VE PAZARLAMA A.Ş.
CEM M. BAŞAR
İcra Kurulu Başkanı
ZEYNEP ÜNER
Yayın Direktörü (Sorumlu)
NESLİHAN DENİZER
SUZAN YURDACAN
Yönetici Moda Editörü
GÜLGÜN ÖZEK Fotoğraf Editörü
BÜLENT BILGIN
Yazı İşleri Müdürü
ASLI ASIL
Moda Editörü
SELİN MİLOŞYAN Konular Editörü
Görsel Yönetmen
SERLİ GAZER BOYACI Moda Haberleri Editörü
AYKUN TAŞDÖNER Konular Editörü
Sayfa Tasarım EVGİN YAKUPOĞLU Katkıda Bulunanlar: SEDEN MESTAN, ŞEBNEM DENKTAŞ Etkinlik ve Proje Direktörü ALİ ERMAN İLERİ Marka Müdürü YEŞİM YAŞAR
Kurumsal İletişim Müdürü FUNDA DEMİRCİ AYAN Ankara Temsilcisi ERDAL İPEKEŞEN Tel: 0312 207 00 71
E L L E D İ J İ TA L
DENİZ ÜNALDI YILDIRIM Yayın Yönetmeni DUYGU HAKSUN Web Editörü GÖKHUN SUNGURTEKİN Dijital Yayınlar Direktörü
YÖ N E T İ M
Üretim Planlama Direktörü (Tüzel Kişi Temsilcisi) YAKUP KURTULMUŞ Satış ve Dağıtım Direktörü EGEMEN ERKOROL Finans Direktörü DİDEM KURUCU Dijital İçerik Direktörü EREN DEMİR
REKLAM
Grup Başkanı Reklam Grup Başkan Yardımcısı Satış Müdürleri Teknik Müdür
NISA ASLI ERTEN ÇOKÇA IŞIL BAYSAL TURAN, SEDA ERDOĞAN DAL BERIL GÜROĞLU SÖZKESEN, HÜLYA HANKENDİ AYFER KAYGUN BUKA Tel: 0212 336 53 61 - 62
Reklam Hedef Sayfalar Tel: 0212 336 53 70 Faks: 0212 336 53 91 Reklam Rezervasyon Ankara Reklam Satış Koordinatörü Ankara Reklam Satış Müdürü Bölgeler Reklam Satış Müdürü
Tel: 0212 336 53 00-57-59 Faks: 0212 336 53 92-93 SEZINUR BALIKÇIOĞLU Tel: 0312 207 00 72 - 73 BELIZ BALIBEY Tel: 0312 207 00 72 - 73 DILEK ÜNLÜ Tel: 0212 336 53 72 Faks: 0212 336 53 91
YÖNETİM YERİ Kuştepe Mah.Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:12, Trump Towers, Kule:2, Kat: 21-22-23 34387, Şişli, İstanbul Tel: (0212) 410 32 00 Faks: (0212) 410 35 81 Baskı: Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL Tel: 0 216 444 44 03 Faks: 0 216 365 99 07-08 www.bilnet.net.tr, Sertifika No: 42716 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yayın türü: Yerel, aylık üyesidir. DB Okur Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 okurhizmetleri@doganburda.com DB Abone Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 Fax: 0212 410 35 12 -13 abone@doganburda.com www.doganburda.com Hergün saat 09.00-22.00 arasında hizmet verilmektedir.
© 1998 ELLE, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından Hachette Filipacchi Presse’in (Fransa) lisansıyla ve Lagardere Active Group’a bağlı olarak, T.C. yasalarına uygun şekilde yayımlanmaktadır. ELLE’de yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ELLE® is used under license from the trademark owner, Hachette Filipacchi Presse, a subsidiary of Lagardère SCA The ELLE trademark and logo are owned in Canada by France-Canada Editions et Publications, Inc. and in the rest of the world by Hachette Filipacchi Presse (France), each LAGARDERE ACTIVE Group companies. ELLE is used under license from the trademark owners. CEO – Constance BENQUÉ CEO ELLE International Licenses - François CORUZZI SVP/International Director of ELLE - Valéria BESSOLO LLOPIZ SVP/Director of International Media Licenses & Syndication - Mickael BERRET ELLE Brand Management – Marketing Manager, Morgane ROHÉE - Editorial Manager, Trish NAGY TRAVIESO - Graphic Design Manager, Marine LE BRIS - Senior Digital Project Manager, Moda ZERE ELLE International Productions – Fashion Editor, Charlotte DEFFE / Beauty & Celebrity Editor, Virginie DOLATA ELLE Syndication – Deputy Syndication Team Manager, Marion MAGIS / Syndication Coordinator, Sophie DUARTE / Copyrights Manager – Séverine LAPORTE / Database Manager, Pascal IACONO www.ellearoundtheworld.com International Ad Sales House: LAGARDERE GLOBAL ADVERTISING
SVP/International Advertising – Julian DANIEL jdaniel@lagarderenews.com
E L L E 16