17 28 şubat 2007 sayı 106

Page 1

‘Reddedilemez ülke gerçe¤i: YARI-FEODAL‹TE’ Yar›-feodalizmi reddeden arkadafllar›m›z da var, ama Anadolu’yu bilen insanlar için bu iliflki hüküm süren bir iliflkidir ve bunu, çarp›k kapitalizm olarak tan›mlayamazs›n›z.

11 RÖPORTAJ

15 Günlük Siyasi Gazete

ABD-RUSYA düellosu sürüyor Putin: ‘ABD haddini aflt›’

Referandum yaklafl›rken Kerkük’te gerilim t›rmand›r›l›yor K amuoyunda oldukça karmafl›k bir diplomatik sorun gibi tart›fl›lan Kerkük sorununda referandum tarihi yaklaflt›kça t›rmanan gerilim özellikle Türk hakim s›n›flar› taraf›ndan körükleniyor.

10 DÜNYA

Bush yönetimi Afganistan ve Irak’›n ard›ndan ‹ran’a sald›r› sinyali verirken, geçti¤imiz günlerde düzenlenen 43. Münih Güvenlik Konferans›’na kat›lan Vladimir Putin, ABD’yi yayl›m atefline tuttu...

9 DÜNYA

e-mail:devrimcidemokras@superonline.com

Y›l: 5 • Say›: 106 • 17-28 fiubat 2007 • Fiyat›: 1 YTL

Devletin icazet kap›s› ABD

Kültür ve sanat flöleninde buluflal›m!

D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül ve Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t’›n ABD ziyareti nedenlerinden öte sonuçlar› itibariyle bir icazet alman›n ötesine geçemedi ›fliflleri Bakan› Abdullah Gül ve arkas›ndan Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t’›n geçti¤imiz günlerde ABD’ye yapt›¤› ziyaretin nedenleri ve sonuçlar› üzerine yap›lan tart›flmalar ülke gündeminde oldukça genifl yer buldu. Bu ziyaret; Kerkük meselesi, Güney Kürdistan’daki PKK varl›¤› ve Amerikan Senatosu’nun gündemindeki Ermeni soyk›r›m› tasar›s› gündemleriyle yüklüydü. Bunlar›n yan› s›ra ABD’nin gündeminde olan Lübnan ve Irak’taki yeni ‘›l›ml›’ hükümetlerin nas›l desteklenece¤i, yahut denetlenece¤i ve ‘ortak tehdit’ olarak lanse edilen ‹ran konular›, Türk dev-

D

letinin de daha genifl rol talep etti¤i konular. Türk devletinin Kerkük ve PKK’ye müdahale isteklerinin, efendisi taraf›ndan ne kadar karfl›lanaca¤›n› belirleyecek olan da, efendinin yeni aç›l›mlar›nda devletin üstlenece¤i rolün büyüklü¤ü ile do¤ru orant›l›. Bu nedenle D›fliflleri Bakan› Gül’ün söz konusu ziyaretinin oda¤›nda öncelikli olarak ABD’nin kendi planlar› do¤rultusunda Türk devletine verdi¤i talimatlar yerald›. Özetle söz konusu ziyaretin Türk devleti aç›s›ndan istenildi¤i gibi baflar›l› geçmedi¤i ortada. Ziyaretin baflar›s›z geçmesinin faturas› ise klikler aras› dalaflta kullan›larak AKP’ye fatura edil-

se de, ABD ile Türk devleti aras›ndaki efendi-uflak iliflkisinin do¤al sonucu oldu¤u görülmektedir. Bu konularda ABD’ye ra¤men Türk devletinin tek bafl›na söyleyebilece¤i bir sözünün olmad›¤› ve olamayaca¤› aflikard›r. Zaten hükümet de bu ziyaretle özellikle cumhurbaflkanl›¤› ve genel seçimler öncesi ABD’nin deste¤ini alma hesaplar› gütmüfltür. Ancak her fleyden önce emperyalistlerin uflak ve iflbirlikçileriyle yeni y›l›n ilk günlerinden itibaren bafllatt›klar› bu yo¤un diplomasi trafi¤ini dünya halklar›na yönelik yeni bir sald›r› hamlesinin haz›rl›klar› olarak görmek gerekir.

Türklü¤ün yeniden

Birleflik devrimci kitlesel mücadele üzerine

ABD’nin yeni Ortado¤u’su: KARADEN‹Z AHMET HACALO⁄LU K.

ABD’nin yeni politikalar› ve stratejik anlay›fl›nda Karadeniz Havzas›’n›n önemi daha da artm›flt›r. Karadeniz, Ortado¤u’nun üzerinde bir flemsiye gibi durmakta olup, Hazar Havzas› ve Orta Asya petrol ve gaz›n›n bat› pazarlar›na erifliminde etkin bir bölgedir. Ayr›ca son zamanlarda Karadeniz’de saptanan petrol rezervleri, bölgenin enerji konusundaki önemini daha da artt›rm›flt›r.

‹çerisinde bulundu¤umuz süreç aç›s›ndan sistemin sald›r›lar›na karfl› dönemsel olarak ortak devrimci tav›r-tutum almak önemli oldu¤u kadar bir ihtiyaçt›r da. Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist ve devrimci hareketinin tarihinde çeflitli dönemlerde ‘güçbirli¤i’ veya baflka adlar alt›nda ortak kitlesel mücadelenin olumlu ve olumsuz pratik örnekleri yaflanm›flt›r. Hiç kuflku yok ki bu örnekler içerisinde esas› teflkil eden bu ortak mücadelenin yaflanm›fl olumlu örnekleridir. Birçok alanda devrimci dayan›flman›n s›n›rlar›n› dahi aflan ve pratikte ayn› siperlerde yoldafllaflan bu iliflkiler ve de¤erler toplulu¤u devrimci hareketin taban›ndan genifl halk kitlelerine kadar muazzam bir güven, devrimci coflku ve heyecan›n geliflmesine neden oldu¤u gibi, sistemin sald›r›lar›na karfl› da önemli direnç merkezleri oluflturdu. Ancak kabul etmek gerekir ki son y›llarda bu olumlu örnekler yerini ayr›flmalara b›rakt› ve yeterli derecede ortak sorunlar nezdinde biraraya gelinerek ortaklaflt›r›lm›fl bir pratik mücadelenin olumlu örnekleri oluflturulamad›. S AYFA 8

S A Y F A 15

Emekçi kad›nlar 4 Mart’ta Kad›köy’de Aralar›nda Demokratik Kad›n Hareketi (DKH) ve DHP’nin de bulundu¤u birçok demokratik kitle örgütünden kad›nlar, emekçi kad›nlar› emperyalizme, ezilmeye, sömürüye ve flovenizme karfl› 4 Mart’ta ‹stanbul Kad›köy’de yap›lacak olan ‘8 Mart’ mitingine ça¤›rd›. Kad›köy ‹skele Meydan›’nda yap›lan aç›klamada, 8 Mart’›n tarihsel, s›n›fsal özüne uygun ve birleflik olarak 4 Mart günü Kad›köy’de yap›lacak mitingle kutlanaca¤› aç›kland›.

kutsanmas›: 301 Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’, ‘aynen korunsun’ söylemleriyle TCK’n›n 301. maddesi tekrar gündeme tafl›nd›. Tart›flmalar 301’le bafllad› ve ülkenin ‘temel harc›’ olan ‘Türklük’ kavram›na gelip tak›ld›. Dink’in katledilmesinin ard›ndan artan 301. madde tart›flmalar› sürüyor. Hükümet cephesinin 301. madde ile ilgili bir sorunun olmad›¤›, uygulamadan kaynakl› sorunlar›n yafland›¤›n› söylemesi ve “de¤iflsin diyenlerin somut önerilerle gelmesi halinde makul de¤ifliklikler yapabiliriz” fleklinde siparifl vermesi üzerine bir araya gelen baz› sendikalar ve meslek kurulufllar› ise 301. madde için ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’ veya ‘aynen korunsun’ fleklinde öneri paketleri haz›rlamaya koyuldular. SAYFA 3

Devletin “yeni” kahramanlar› Hrant Dink’in katledilmesinde kullan›lan tetikçi Ogün Samast’›n ve “azmettirici” olarak isimleri geçen Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in devletle olan iliflkileri birer birer ortaya ç›k›yor. Samast’›n “kahraman” gibi elinde bayrak, sa¤›nda solunda polis ve jandarmalarla çektirdi¤i hat›ra resimleri bugünlerde Dink’in katledilmesinin ard›ndan en çok tart›fl›l›nan konu. Ancak bütün tart›flmalarda gizlenmeye çal›fl›lmas›na karfl›n ortada bir gerçek var ki o da bu iliflkiler a¤›n›n ve katliam›n arkas›nda devletin kendisinin oldu¤u.

SAYFA 4

Halk çeteleflmeye karfl› yürüdü Uyuflturucu çetelerinden ve yozlaflman›n artmas›ndan rahats›z olan Dudullu halk›, 11 fiubat günü Dudullu Huzur Sitesi son durakta toplanarak yozlaflma karfl›t› sloganlarla

semt

merkezine

yürüdü.

SAYFA 5

SAYFA 5

2006 bütçesi kimin yüz ak›?

SINIF TAVRI

‹SMA‹L UÇAR

2006 bütçesinin temel dayana¤›n› yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5 milyar YTL’lik vergi gelirinin 78.3 milyar YTL'si, yoksul halktan al›nan ÖTV ve KDV gelirlerinden olufluyor 2006 y›l› bütçe sonuçlar›, Tayyip Erdo¤an taraf›ndan aç›kland›. Erdo¤an; son 30 y›l›n en iyi bütçe sonuçlar›na sahip olduklar›n› iddia ederek, bunun hükümet ad›na yüz a¤art›c› oldu¤unu öne sürdü. S A Y F A 6

Özgün örgütlülük, somut hedef, kitlesel seferberlik...

PETK‹M’in yüzde 51’i özellefltirmeyle sat›l›yor! Son dört y›lda 550 milyon dolarl›k yat›r›m yaparak üretim kapasitesini 1.5 milyon tondan, 1.9 milyon tona, üretim hacmini ise yüzde 60 ila yüzde 80 oran›nda artt›ran ülkemizdeki tek petro SAYFA 7 kimya kuruluflu PETK‹M sat›l›yor.

Her örgüt ve örgütlülü¤ün belli bir ihtiyac›n sonucu ortaya ç›kt›¤› herkesin üzerinde hemfikir oldu¤u genel bir gerçekliktir. Bu örgütlülükler içerisinde tayin edici olan parti örgütlenmesidir. Yani s›n›f mücadelesi içerisinde Maoist parti devSAYFA 3 rimin stratejik silah›d›r.


2

GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

Hükümetin icazet kap›s› ABD D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün geçti¤imiz günlerde ABD’ye yapt›¤› ziyaretin nedenleri ve sonuçlar› üzerine yap›lan tart›flmalar ülke gündeminde oldukça genifl yer buldu

Devrimci Demokrasi’den Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ‘derin devlet’, 301. madde ve kontrollü olarak Ermeni Soyk›r›m› gündemleri tart›fl›l›r oldu hep. ‘Derin devlet’ tart›flmalar›, genel seçimlerin arefesinde sistem partileri-

az›ndan Barzani ve Talabani güçlerinin bölgedeki Türkmenleri zorla Kürt ve Arap olarak kaydetti¤i sav›yla konuyu gündemde tutmaya çabalayaca¤›n›n sinyallerini vermifltir. Gül’ün yapt›¤› “Kerkük konusunda bizi dinlediler, kayg›lar›m›za hak veriyorlar” aç›klamas› da yine zevahiri kurtarmaya dönüktür.

nin oy hesaplar›yla flekillenirken, 301. madde tart›flmalar› da bir taraftan seçimler dolay›s›yla AKP’ye kaybettirirken, öte yandan üniter devlet arzusunun silahlar›ndan Türklük kavram›n›n tart›fl›lmas›na sebep oluyor. Bunun tart›fl›lmas› Kemalist Türk devleti için iyi de¤il ve kuflkusuz bu tart›flmalar›n kontrollü olmas› için elinden geleni yap›yor. ‘Derin devlet’i ve meydana gelen olaylar› asl›ndan kopuk flekilde AKP’nin basiretsizli¤i fleklinde yorumlayan muhalefet partileri ile AKP, sis-

ABD PKK için mahcupmufl! Güney Kürdistan’daki PKK varl›¤› konusunda ise ABD yetkililerinin “size karfl› mahcubuz, üstümüze düfleni yapaca¤›z” dedi¤ini kaydeden Gül, bu konuda çok ciddi bir tav›r gördü¤ünü belirterek, kendisinin de bu tav›ra karfl›l›k, “çok aç›k konufltuk, bunu art›k gözle görülür bir flekilde yap›n” dedi¤ini ifade etti. Ayr›ca bu konuda devletin yetkili a¤›zlar›nca, “gerekirse askeri müdahaleyi gündemimize al›r›z” efelenmesi de sürdürülmekte. D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün geçti¤imiz günlerde ABD’ye yapt›¤› ziyaretin nedenleri ve sonuçlar› üzerine yap›lan tart›flmalar ülke gündeminde oldukça genifl yer buldu. Bu ziyaret; Kerkük meselesi, Güney Kürdistan’daki PKK varl›¤› ve Amerikan Senatosu’nun gündemindeki Ermeni soyk›r›m› tasar›s› gündemleriyle yüklüydü. Bunlar›n yan› s›ra ABD’nin gündeminde olan Lübnan ve Irak’taki yeni ›l›ml› hükümetlerin nas›l desteklenece¤i yahut denetlenece¤i ve ‘ortak tehdit’ olarak lanse edilen ‹ran konular›, Türk devletinin de daha genifl rol talep etti¤i konular. Türk devletinin Kerkük ve PKK’ye müdahale isteklerinin, efendisi taraf›ndan ne kadar karfl›lanaca¤›n› belirleyecek olan da, efendinin yeni aç›l›mlar›nda devletin üstlenece¤i rolün büyüklü¤ü ile do¤ru orant›l›. Bu nedenle D›fliflle-

Ermeni Soyk›r›m› Tasar›s›’n›n reddi için rica ABD Kongresi’nin alt kanad› durumunda olan Temsilciler Meclisi’ne sunulan Ermeni soyk›r›m› yasa tasar›s› bir anlamda ABD’de Cumhuriyetçilerle Demokratlar aras›ndaki çat›flman›n da su yüzündeki bir bölümünü temsil ediyor. Cumhuriyetçilerin de s›cak bakmad›¤› söz konusu tasar›ya karfl› Türk devleti; bu tasar›n›n yasalaflmas› durumunda ülkedeki ABD karfl›tl›¤›n›n daha da artaca¤›n›n uyar›s›n› yap›yor. Tüm çabalar›na ra¤men Temsilciler Meclisi Baflkan› Nancy Pelosi’yle görüflemeyen Gül, konuyla ilgili olarak verdi¤i demeçte flunlar›n alt›n› çizdi: “Türkiye’nin ABD’yle iliflkileri baflka ülkelerden farkl›. Birbirimize ihtiyaç duydu¤umuz flu dönemde, böyle bir zehri iliflkilere ak›tmaya kimsenin hakk› yok”.

ri Bakan› Gül’ün söz konusu ziyaretinin oda¤›nda öncelikli olarak ABD’nin kendi planlar› do¤rultu-

Devletin k›rm›z› çizgileri soldu

sunda Türk devletine verdi¤i talimatlar bulun-

Öte yandan Türk devletinin d›fl politikada Kerkük ve PKK’yle mücadele meselelerindeki k›rm›z› çizgileri de soluyor. Zira ABD’nin uflaklar›na karfl› denge politikas› izledi¤i bu iki mesele-

maktad›r. Buna mukabil devletin efendisine beklentilerini iletti¤i konulara da k›saca de¤inmekte fayda var:

de Türk devletinin ‘efendisine ra¤men harekat’ olana¤› yoktur. Kerkük meselesine dair ABD’nin Ankara Büyükelçisi Edelman’›n a¤z›ndan, ABD’nin resmi politikas›n›n Irak’›n siyasi birli¤i ve toprak bütünlü¤ünün korunmas› oldu¤unun dile getirilmesi ve Rice’›n, Kerkük’ün gelece¤ine Irakl›lar›n karar verece¤ine iliflkin demeçleri ve referandumun gündeme gelmesi, devleti rahatlatmay›p, aksine kayg›land›rm›flt›r. Irak’taki mezhep çat›flmalar›n›n etnik çat›flmalara dönüflebilece¤i kayg›s›ndan dem vurup, Türkmenlerin haklar›n› savunma bahanesiyle olas› bir Kürt oluflumuna ayak direyen Türk devleti, Barzani’nin, Kerkük’ü elinden almaya kimsenin gücünün yetmeyece¤ini, Kerkük’ü Kürdistan’›n parças› olmaktan al›koyacak tek gücün ölüm olaca¤›n› ifade etmesinin ard›ndan iyice çileden ç›km›fl durumdad›r. Ancak baflta da belirtti¤imiz gibi ABD’nin ç›karlar› gere¤i bölgede federatif bir olufluma daha s›cak bakma tavr›n› sürdürmesi durumunda söyleyecek çok sözü kalmayan devlet, D›fliflleri Bakan› Gül’ün arac›l›¤›yla ABD yetkililerine, “hiç olmazsa referandumdan önce nüfus say›m› yap›larak kimin oy kullanabilece¤i belirlensin” demekten öteye gidememifltir. Böylelikle en

tem partileri olmalar›n›n lay›k›yla ‘derin devleti’, devlet içerisine kümelenmifl ve tasfiye edilebilecek bir güçmüfl gibi gösterme u¤rafl› içerisine girerek devleti ak pak gösteriyorlar. Muhalefettekiler, AKP’yi devlet içine kümelenmifl ‘karanl›k adamlar›’, ‘derin devleti’ ortaya ç›karamamakla elefltiriyorlar. Devleti bir tarafa b›rakm›fllar, herfleyi AKP üzerinden elefltirerek seçimlerden sonra kendilerini kondurmay› düflündükleri devlet makam›n› fazla zedelememeye özen gösteriyorlar. Do¤ald›r ki yaflam bulduklar› ortam› y›pratmak için çabalamalar› beklenemez. Devleti yöneten AKP imifl gibi elefltiriyorlar ve AKP üzerinden yapt›klar› elefltiri flu; ‘periflan devlet’. Söylemek istedikleri AKP’nin periflanl›¤› olsa da, bizim akl›m›za gelen bundan daha fazlas› elbette. Devlet bir yandan arkas›ndaki emperyalist güçler ve kendi militarist geliflimiyle ‘güçlü devlet’ imaj› çiziyor ise de, esasta ‘güçlü devlet’in koflu¤unu gizleyemeyecek derecede periflan.

Ziyaret baflar›s›z de¤erlendiriliyor Söz konusu ziyarete iliflkin gerek ülke, gerekse de uluslararas› medya taraf›ndan ziyaretin baflar›s›z oldu¤u yönünde yap›lan yorumlar a¤›rl›k kazanmakta. Bu durum rakipleri taraf›ndan AKP’yi y›pratmaya vesile haline getirilmekte ve devamla Irak’›n yeniden yap›land›r›lmas›nda Türk devletinin devre d›fl› kald›¤› ve bunun sorumlusunun da hükümet oldu¤u vurgular› öne ç›kar›lmaktad›r. Bu çaba ayr›ca ülkenin ABD’ye olan göbek ba¤›n› gizlemeye dönük bir çabad›r. Oysa bu meselelerin hiçbirinde Türk devletinin tek bafl›na söyleyebilece¤i bir sözü yoktur. Öte yandan hükümet de bu ziyaretle özellikle Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri öncesi ABD’nin deste¤ini alma hesaplar› gütmüfltür. Bu gündemlere dair ABD’nin tak›naca¤› tav›r AKP’nin hanesine de art› veya eksi fleklinde ifllenecektir flüphesiz. Ancak her fleyden önce emperyalizmin, uflak ve iflbirlikçilerinin yeni y›l›n ilk günlerinden itibaren bafllatt›klar› bu yo¤un diplomasi trafi¤ini dünya halklar›na yönelik yeni bir sald›r› hamlesinin haz›rl›klar› olarak yorumlamak flüphesiz yanl›fl olmayacakt›r.

Hrant Dink örne¤ini ele alal›m. 301’inci maddeden yarg›land›¤› dönemlerde vitrinde hep ‘vatan haini’ olarak duruyordu. Zaten 301’inci maddeden yarg›lan›yor olmas› da devlete göre ‘Türklü¤ü afla¤›lama’ suçunu ifllemifl olmas›ndan kaynaklan›yordu. Ancak öyle bir ölüm yaflad› ki Dink, bütün resmi a¤›zlar maymun gibi çarketmek zorunda kald›. Burada çarkeden bir bütünolarak devletti. Katledilen Dink için, ‘kurflun Türklü¤e s›k›ld›’ diyecek kadar 180 derecelik dönüflümlü bir yorum yap›ld› resmi a¤›zlardan. Eski Cumhurbaflkan› Turtgut Özal’›n ölümü de örnek olarak incelenebilir. Zehirlenerek öldürüldü¤ü iddialar› vard› ölümü ile ilgili olarak. Sürüncemede b›rak›larak tart›fl›lmad›. Bir Cumhurbaflkan›’n›n bu flekilde ölmesi, Türk devletinin içinde oldu¤u durumun aynas›d›r ayn› zamanda. Di¤er bir siyasetçi Ecevit’in ‘derin devlet var’ itiraf› da, kendisinin büründü¤ü ‘sol’ maske gere¤i olarak bir aldatmacaya tekabül ediyor. O da halk› aldatma görevini üzerine alm›fl biri. Abdullah Öcalan’›n yakalan›p tutuklanmas› olay› gibi Ecevit’in hükümetteki dönemlerine denk gelen birçok olay, göz önündeki iliflkilerin de¤il, ‘derin’ iliflkilerin ürünüdür. Ve Ecevit de bu ‘derin’ iliflkilerinden övünüyordu. Bu iliflkileri onun devlet adam› kimli¤ini oluflturuyor çünkü. Mehmet A¤ar da iyi bir örnektir ‘derin devlet’ tart›flmas›na. 1001 operasyon ile bafllayal›m, kurdu¤u bütün iliflkilere kadar sürdürelim incelemeyi. Bu adam›n ‘derinli¤i’ tart›fl›lmaz. Ancak söylenenlerin aksine onun gibileri, devletin içine kümelenmifl bir grubun üyesi de¤il, yani dar, marjinal bir fley de¤il bu. Örnekler ço¤alt›labilir; bugünkü ‹çiflleri Bakan› Abdülkadir Aksu,

Olmert’in ziyareti protesto edildi ‹srail Baflbakan› Ehud Olmert, ‹srail ile Türk devleti aras›ndaki ekonomik iflbirli¤i, Filistin, Lübnan, Irak ve ‹ran konular›n› görüflmek üzere Ankara’ya geldi. 14 fiubat’ta ülkemize gelen Olmert, Emperyalizme ve Siyonizme Karfl› Ankara Platformu taraf›ndan protesto edildi.

‹zmir’de anti-demokratik

‘Acil Hat’ devlet terörünü protesto etti

uygulamalar ve sald›r›lara karfl› çeflitli demokratik kitle örgütleri taraf›ndan oluflturulan ‘Acil Hat’, son süreçte artan devlet terörüne karfl› Konak’ta, eski Sümerbank önünde bas›n aç›klamas› yapt›. Aç›klamada, son dönemde Terörle Mücadele Yasas› (TMY) ile birlikte devlet terö-

rünün daha da t›rmand›¤›n›n alt› çizilerek, son süreçte yap›lan baz› sald›r›lar flöyle s›raland›: “Hrant Dink olay›nda tutuklanan Erhan Tuncel’in J‹TEM’e çal›flt›¤›n› haber yapmas›n›n ard›ndan ANKA haber ajans›n›n ‹stanbul’daki temsilcili¤ine giren ‘h›rs›zlar’ bilgisayarlar›n hard disklerini ald›lar. Odak dergisi eski yaz› iflleri müdürü Kemal Aydeniz

ve gazeteci Sinan Kara tutukland›. Anadolu’nun Sesi Radyosu RTÜK taraf›ndan kapat›ld›. ‹zmir’de Ayhan Azg› isimli bir kiflinin annesinin ölümü nedeniyle evinde taziye ziyareti oldu¤u s›rada gaz bombalar›yla operasyon düzenleyen polis, aralar›nda hamile bir kad›n›n da oldu¤u birçok kifliyi yaralarken, 9 kifliyi de gözalt›na ald›”.

‘Hapishanelerde tecrit sürüyor’ ‹zmir Cezaevi ‹nisiyatifi (‹C‹) üyeleri, F tipi hapishanelerde süren tecridi protesto etmek için 3 fiubat günü Konak eski Sümerbank önünde bir araya gelerek ç›plak ayaklar›yla eylem yapt›lar.

Yüksel Caddesi’nde toplanan Platform üyeleri, “Ortado¤u Halklar›n›n Katili Olmert Defol” yaz›l› pankart açarak protesto eylemi yapt›lar. Eylemde yap›lan bas›n aç›klamas›nda, “ABD ve ‹srail’in emperyalist sald›rganl›¤› karfl›s›nda Türk egemen s›n›flar› efendilerine karfl› uflakl›k rollerinden hiçbir zaman vazgeçmemifller, siyonizmin ve emperyalizmin dünya halklar›n›n kanlar›yla y›kanm›fl ellerini s›kmakta tereddüt etmemifllerdir” denilerek, Türk devletinin ‹srail’in Lübnan iflgalini protesto eden devrimcileri tutuklayarak, F tipi hapishanelere koydu¤u hat›rlat›ld›. Protesto eylemi, “Katil Olmert defol”, “Siyonist ‹srail Ortado¤u’dan defol”, “Ortado¤u halklar› yaln›z de¤ildir” ve “Zindanlar boflals›n, tutsaklara özgürlük” fleklinde at›lan sloganlarla sona erdi.

YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314

Eylemde ‹C‹ ad›na yap›lan bas›n aç›klamas›nda, Adalet Bakanl›¤›’n›n genelgesiyle F tipi hapishanelerdeki tutsaklar›n haftal›k ortak alan kullanma süresinin, hücre cezas› engeli olmamak kofluluyla befl saatten on saate yükseltilmesine de¤inilerek, K›r›klar F tipinde meydana gelen flu olay aktar›ld›: “K›r›klar F tipinde ortak alan kullan›m›nda ayakkab› aramas›n› protesto etmek için ayakkab›s›z ç›kan tutsa¤a zorla ayakkab›

39. ISI SAY

ÜR G Z Ö ÜN fi Ü D ‹S‹ G R DE

ÇIKTI!

giydirilmeye çal›fl›lm›fl ve üstüne de 5 gün hücre cezas› verilmifltir”. Edirne F tipi hapishanesinde de ko¤ufllarda tutsak say›s›ndan fazla olan battaniyelerin toplat›ld›¤› ve tutsaklara, “Üflüyorsan›z doktor raporu ile kan›tlay›n” denildi¤i belirtilen aç›klaman›n devam›nda flu ifadelere yer verildi: “Hapishanelerde mektup, aç›k görüfl, kapal› görüfl, hücre cezalar›, hapishane içinde ayakkab›, üst arama dayatmas›, çeflitli yasaklar (gazete, dergi, kitaplar›n verilmemesi, al›flverifl engeli vs.), her konuda dilekçe yazma dayatmas›, tedavi engelleri vb ile tecrit varl›¤›n› sürdürmektedir”.

BAfiSA⁄LI⁄I 7 fiubat’ta geçirdi¤i rahats›zl›k sonucu hayat›n› kaybeden Fatofl Çatakçin'i an›yor, ailesine ve dostlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz

YURTDIfiI HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699

Dersim DHP ABONE OL - ABONE BUL OKU - OKUT

BBP Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu, ifl adamlar›, askerler, bürokratlar, ‘Özel Harp Dairesi’, M‹T, J‹TEM gibi devlet kurumlar›.... Devletin periflanl›¤›na gelince, bu, AKP’nin de¤il, bütün sistem partilerinin, devletin bütün kurumlar›n›n ve emperyalizmle gelifltirdi¤i iliflkinin durumunun içerisinde oldu¤u bir hal. Görüntüde olanlar›n, ‘yönetimdeyiz’ iddias›n›n asl›d›r ‘periflan devlet’. ‘Yönetimde’ görünenlerin ve görüntüye yans›mayanlar›n yönetememeleridir ‘periflanl›k’. ‘Derin devlet’, yani görüntüdeki devletin koyu karanl›¤› veya devletin içine kümelenmifl bir grup diye gösterilen, görüntüde olan devletin içinde de¤il ya da bir grup de¤il, onu aflan, emperyalizmin yan›nda gerçek yüzüyle saf tutmufl oland›r. Bu da emperyalizme uflakl›k eden Türk devletinin kendisidir.

Selda Camk›ran’›n an›s›na

‹syan türkümüz bizim türkümüzü çal›yor çi¤dem damlac›klar› petek özlü bahar gererken ufku okflayan kanatlar›n› bizim türkümüzü söylüyor yücelere dem vurmufl yi¤itlerin kad›nl›, erkekli tebessüm olufllar›nda... ve kah›r ve 盤l›k ve bir gece kararan gökkubbe a¤ar›r ve a¤ar›rken sevdakar günefl ülkesinde ve yaren ve yürek ve mavinin esaretindeki yaban›l çiçekler sebat ve sebat eylerken güzelin ebedi serüvenine bizim türkümüzü söyler ço¤al›r ve büyür b›rak›p gidenler … ahirin yürüyüflüne nail olan sevdal›, ya¤murun ormana süzülüflü gibi dinle rüzgar›n munzura serzenifli gibi dinle kabaran dalgalardaki mufltusunu aflk›n; bizim türkümüzü çal›yor çi¤dem damlac›klar› petek özlü bahar gererken ufku okflayan kanatlar›n› bizim türkümüzü söylüyor yücelere dem vurmufl yi¤itlerin kad›nl›, erkekli ‹SYAN olufllar›nda... Fransa/Metz bölgesinden yoldafllar›

Abone Süresi 6 AYLIK 1 YILLIK

Yurtiçi 12 YTL 24. YTL

Yurtd›fl› 35 EURO 70 EURO


GÜNDEM

17-28 fiubat 2007

Türklü¤ün yeniden kutsanmas›: 301 Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’, ‘aynen korunsun’ söylemleriyle TCK’n›n 301. maddesi tekrar gündeme tafl›nd›. Tart›flmalar 301’le bafllad› ve ülkenin ‘temel harc›’ olan ‘Türklük’ kavram›na gelip tak›ld›. ink’in katledilmesinin ard›ndan artan 301. madde tart›flmalar› sürüyor. Hükümet cephesinin 301. madde ile ilgili bir sorunun olmad›¤›, uygulamadan kaynakl› sorunlar›n yafland›¤›n› söylemesi ve de¤iflsin diyenlerin somut önerilerle gelmesi halinde makul de¤ifliklikler yapabiliriz fleklinde siparifl vermesi üzerine bir araya gelen baz› sendikalar ve meslek kurulufllar› ise 301. madde için ‘de¤ifltirilsin’, ‘kald›r›ls›n’ veya ‘aynen korunsun’ fleklinde öneri paketleri haz›rlamaya koyuldular.

D

‘Afla¤›lama’ yerine ‘tahkir ve tezyif’ konulmas›n› öneriyorlar TÜS‹AD, TOBB, MÜS‹AD, T‹SK, Türk-‹fl, Hak-‹fl, Memur-Sen gibi kurumlar, TCK’n›n 301. maddesine iliflkin baz› kelime oyunlar›yla sorunun çözülebilece¤inde karar k›larak, ortak bir metin haz›rlad›lar. Hükümetin sipariflini nas›l yerine getiririz mant›¤›yla bir araya gelen bu kurumlar, çözüm olarak kanunda geçen ‘afla¤›lama’ kelimesinin yerine Farsça karfl›l›¤› olan ‘tahkir ve tezyif’ kelimesinin kullan›lmas› gibi parlak(!) bir fikir ortaya att›lar. Onlara göre, 301. madde; “1- Türklü¤ü, Türkiye Cumhuriyeti’ni, TBMM’yi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yarg› organlar›n›, asker veya emniyet teflkilat›n› alenen tahkir ve tezyif eden 6 aydan 2 y›la kadar hapis cezas›yla cezaland›r›l›r.

BAfiYAZI

Devlet, s›n›fl› toplumun, karfl›t s›n›flar aras›ndaki uzlaflmaz çeliflkinin bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r ve tarih boyunca bir s›n›f›n di¤eri üzerindeki bask› ve zor arac› olarak kullan›lagelmifltir. Bir baflka ifade ile devlet; topluma d›fl›rad›n dayat›lm›fl de¤il, o, belirli bir geliflme aflamas›nda, toplumda uzlaflmaz s›n›fsal çeliflkilerin bir sonucu olarak ortaya ç›km›fl olan bir bask› ve tahakküm aracad›r. Yani burjuva ideologlar›n çokça dillendirdikleri gibi devlet, s›n›flar üstü, s›n›flar aras›ndaki çeliflkileri çözen “adalet” ayg›t›, “adil düzenleyici” olarak ortaya ç›kmam›flt›r

2- Elefltiri amac›yla yap›lan düflünce aç›klamalar› suç teflkil etmez” fleklini al›rsa hiçbir sorun kalmayacak!

Tamamen ‘kald›r›ls›n’ diyen de var ‘kals›n’ diyen de ‹HD, Mazlum Der, Uluslararas› Af Örgütü Türkiye fiubesi, Türk Tabipler Birli¤i, KESK, TMMOB, Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i gibi kurumlar da 301. maddenin tümden kald›r›lmas›n› isterken, Kamu-Sen, Türk Veteriner Hekimleri Birli¤i, T‹SK, Türk Dayan›flma Konseyi alt›nda birleflen milliyetçi çevreler ile CHP, MHP ve BBP gibi partiler ise maddenin oldu¤u gibi kalmas›n› istiyorlar. Milliyetçi çevrelerin ve yaklaflan seçimlerle birlikte ben daha milliyetçiyim yar›fl›na girerek bu çevrelerin oylar›na göz diken siyasi partilerin bu flekilde görüfl belirtmesi normal karfl›lanabilir. Ancak biraz daha demokrat bir tav›r sergileyen ve 301. madde tamamen kald›r›ls›n diyen çevrelerin de gözden kaç›rd›¤› çok önemli noktalar var. Bu kurumlar›n, kiflinin ifade özgürlü¤ünün önündeki engel olarak gördükleri 301. madde için kald›r›ls›n demeleri ve maddenin tamamen kald›r›lmas› da, kiflilerin ifade özgürlüklerinin önünü açm›yor.

301 kalksa ne fayda TCK may›n tarlas› gibi Mevcut TCK’da ifade özgürlü¤ünün önünde engel teflkil eden ve parça parça iken çok

göze batmayan, ancak toplam›na bak›ld›¤›nda 301. maddeyi bile gölgede b›rakacak 13 madde daha var. TCK’n›n 84, 125, 132, 134, 215, 216, 218, 285, 286, 288, 299, 305 ve 318. maddeleri halen düflüncenin aç›klanmas›n›n önünde bir may›n tarlas› olarak durmakta. Örne¤in, 125. madde: “Onur, fleref ve sayg›nl›¤› rencide etme, kamu görevlisine hakaret”, 218. madde: “Bas›n yoluyla kamu bar›fl›na karfl› ifllenen suçlar”, 299. madde: “Cumhurbaflkan›na hakaret”, 305. madde: “Temel millî yararlara karfl› faaliyette bulunmak için yarar sa¤lama”, 318. madde: “Halk› askerlikten so¤utma” ve yukar›da bahsetti¤imiz di¤er yasa maddeleri. 301 kapsam›nda yarg›lanmaya neden olacak durumlar ve görüfller pekâlâ bu maddeler üzerinden de de¤erlendirilebilir ve yarg›lamalar devam eder. TCK’n›n d›fl›nda da Terörle Mücadele Yasas›, Atatürk'ü Koruma Yasas›, Bas›n Yasas›, RTÜK Yasas› gibi yasalar›n varl›¤› ve hali haz›rdaki uygulamalar›n› kesinlikle es geçmemek gerekir.

‘Türklük’ kavram› kutsan›yor 301. maddede yer alan ‘Türklük’ kavram› da tart›flmalar›n bir di¤er yönünü oluflturuyor. Maddede geçen ‘Türklük’ kavram›, Türk ulusuna mensup kiflileri kaps›yor. “Dünyan›n neresinde yaflarsa yaflas›nlar Türklere has müflte-

‘Derin devlet’ tart›flmalar› devleti aklama gayretidir Ülkemizde y›llard›r tart›flma gündemlerinin bafl›nda gelen konulardan biri ve baflat olan› hiç kuflkusuz ki “derin devlet” kavram›d›r. Devlet ve onun ideologlar› taraf›ndan ortaya at›lan bu kavram›n devleti aklamak için üretildi¤i objektif bir gerçeklik iken, en az bunun kadar objektif olan bir baflka gerçeklik ise, devletin, bu kavramla amaçlad›¤› devleti aklama, halklar›m›z›n bilicini buland›rma amac›na büyük oranda ulaflt›¤›d›r. Öyle ki bu kavram devrimci, ilerici kifliler aras›nda dahi kendisine yer edinebilmifl, belirli bir mu¤lâkl›k yaratm›fl durumdad›r. “Derin devlet” kavram›n›n ortaya at›lmas›n›n nedenlerini, bu kavramla amaçlanan›n ne oldu¤unu anlaman›n önkoflulu; devlet kavram›n›n ve onun somut flartlara göre ald›¤› karakterin berrak bir flekilde bilince ç›kart›lmas› gerekir. Devlet, s›n›fl› toplumun, karfl›t s›n›flar aras›ndaki uzlaflmaz çeliflkinin bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r ve tarih boyunca bir s›n›f›n di¤eri üzerindeki bask› ve zor arac› olarak kullan›lagelmifltir. Bir baflka ifade ile devlet; topluma d›fl›rad›n dayat›lm›fl de¤il, o, belirli bir geliflme aflamas›nda, toplumda uzlaflmaz s›n›fsal çeliflkilerin bir sonucu olarak ortaya ç›km›fl olan bir bask› ve tahakküm aracad›r. Yani burjuva ideologlar›n çokça dillendirdikleri gibi devlet, s›n›flar üstü, s›n›flar aras›ndaki çeliflkileri çözen “adalet” ayg›t›, “adil düzenleyici” olarak ortaya ç›kmam›flt›r. Engels’in deyimiyle toplumda ortaya ç›kan bu uzlaflmaz karfl›tl›klar›n “ekonomik ç›karlar› karfl›t olan s›n›flar›n, kendilerini ve toplumu k›s›r bir mücadele içinde tüketmemeleri için, çat›flmaya gem vuracak, ‘düzen’in s›n›rlar› içinde tutacak, görünürde toplumun üstünde duran bir güç gerekli olmufltur ve iflte, toplummun içinden ç›kan, ama kendisini onun üstüne ç›kartan, ona gittikçe yabanc›laflan bu güç” devlet ayg›t›n›n ta kendisidir. Tarihsel, ekonomik flartlar›n zorunlu bir sonucu olarak ortaya ç›kan devlet, “s›n›f gereksiniminden ortaya ç›km›fl” olmas›ndan, toplumdaki hakim s›n›f›n di¤er s›n›f üzerindeki egemenli¤inin bekçisi olmas›ndan ötürü mutlak bir flekilde söz konusu toplumdaki “en güçlü, ekonomik bak›mdan egemen olan, bunun sayesinde siyasal bak›mdan da egemen s›n›f haline gelen ve böylece ezilen s›n›f› yere sermek ve sömürmek için yeni araçlar elde eden s›n›f›n devletidir.” Daha yal›n flekilde ifade etmek gerekirse devlet; verili toplumda üretim araçlar›n›, ekonomik ve siyasi gücü ellerinde bulunduran s›n›fa hizmet eder, onun ç›karlar›n› korur. Bu gerçeklikten hareketle, devlet ayg›t› hangi toplumda söz konusu olursa olsun, bir s›n›f›n di¤eri üzerindeki diktatörlü¤üdür. Ve her bir diktatörlük, belirli bir s›n›f için demokrasiyi ifade eder. Proletarya diktatörlü¤ü ve de-

mokratik halk diktatörlü¤ü ezilen genifl y›¤›nlar›na demokrasi, sömürücü s›n›flar üzerinde ise bir diktatörlüktür ki kapitalist-emperyalist-burjuva feodal sistemlerde bir avuç sömürücü s›n›f iktidarda iken, proletarya diktatörlü¤ünde ve demokratik halk diktatörlü¤ünde iktidar proletarya önderli¤indeki ezilen genifl y›¤›nlar›n elindedir. Demokrasi kavram›n›n; ço¤unlu¤un yönetimde olmas› anlam›na geldi¤ini göz önünde bulundurdu¤umuzda, sömürücü devletler ile demokratik-sosyalist devletlerin demokratiklikleri aras›ndaki fark› da net bir biçimde görebilmekteyiz. Ülkemiz özgülüne bakt›¤›m›zda karfl›m›za ç›kan devlet gerçekli¤i de bu bilimsel belirlemeler çerçevesindedir. Keza ülkemizdeki devlet ayg›t› da emperyalizmin ufla¤› Türk komprador-bürokrat burjuva s›n›f› ile büyük toprak a¤alar›n›n ellerindedir ve onlar taraf›ndan ülkemiz yoksul halklar›n›n sömürü cenderesi içerisinde tutulmas›n›n bir arac› olarak ifllev görmektedir. 1977 1 May›s’›nda, 15-16 Haziran Büyük ‹flçi Direnifli’nde, co¤rafyam›zdaki yoksul-ezilen s›n›f ve katmanlar›n kurtuluflu için mücadele eden devrimci-komünist güçlere yönelik gerçeklefltirilen katliamlar, co¤rafyam›zdaki devlet ayg›t›n›n komprador-bürokrat-feodal s›n›fsal karakterine ve halklar üzerindeki diktatörlü¤üne iflaret etmektedir. Her milliyet ve cinsiyetten iflçi, emekçi, köylünün karfl›s›nda gerici-sömürücü s›n›flar›n ç›karlar›n› korumak için her türlü kirli, faflist, katliamc› yöntemin uygulay›c›s› olarak yer alan devlet ayg›t›, süreç içerisinde bu kesimlerin gözlerinde belli oranlarda teflhir olmakta, bu da hakim s›n›flar› elindeki bu bask› ve zor arac›na çeflitli nitelik ve nicelikteki baflkald›r›lar›, mücadeleyi beraberinde getirmektedir. Baflka bir ifade ile devletin s›n›fsal karakterinin kaç›n›lmaz olarak yaratt›¤› bask›, zor ve fliddetten kaynakl› ezilen-sömürülen genifl halk kesimleri ile ezen-sömüren bir avuç gerici-sömürücü güç ve onlar›n elinde bulunan devlet ayg›t› aras›ndaki çeliflkiler gün be gün derinleflmekte, bu çeliflkiler yer yer toplumsal bazda da devlete karfl› bir tepkiyi ortaya ç›kartmaktad›r. ‹flte son dönemlerde popülaritesi büyük oranda artan, y›ld›z› parlayan “derin devlet” kavram›n›n ortaya at›lmas›n›n özünde de, ezilen-sömürülen genifl halk kesimlerinin, bu sömürünün kilit araçlar›ndan biri olan devlet ayg›t›na yönelmelerini önlemek yatmaktad›r. Zira bu kavram ile ezilen-sömürülen genifl halk kitlelerine yönelik ülkemiz hakim s›n›flar› eliyle uygulanan fliddet, katliam; devletin içindeki bir tak›m “kötü” kiflilerin oluflturduklar› iddia edilen “derin devlet”e y›k›lmak istenmekte, böylece bu fliddet ve katliam›n devlet taraf›ndan, onu ellerinde bulunduran hakim s›n›flar taraf›ndan gerçeklefltirildi¤inin üzeri örtülmek isten-

rek kültürün ortaya ç›kard›¤› ortak varl›k” fleklindeki Türklük tan›m› yerine, Anayasa'n›n 66. maddesindeki “Türk Devleti'ne vatandafll›k ba¤› ile ba¤l› olan herkes Türk'tür” tan›m› öneriliyor. Böylece Türk devletinin kuruluflundan beri y o k sayd›¤› d i ¤ e r uluslar ve az›nl›klar yine yok say›lmaya devam edecek ve ‘tek devlet, tek millet’ tekrardan kutsanm›fl olacak. Hükümet temsilcileri yaklaflan seçimleri de dikkate alarak ve milliyetçi floven söylemlerin daha çok oy demek oldu¤unu bilerek, 301. madde tart›flmalar›nda topu çeflitli dernek, sendika ve meslek örgütlerine atarak zaman kazanmaya çal›fl›yor. Çünkü bu ülkede Türklük gibi dokunulmaz ve ülkenin temel harc› kabul edilen bu kavram› ve onun geçti¤i yasa maddesinin kald›ramayaca¤› veya de¤ifltiremeyece¤i çok iyi biliniyor. Kafa kafaya veren ve “ne flifl yans›n, ne kebap” mant›¤›yla soruna çözüm bulmak için ç›rp›nan dernek, sendika ve meslek örgütleri de bunu biliyor. Tart›flmalar›n ve önerilerin gidiflat›na bak›l›rsa konu, “Türklü¤ün” bir kez daha kutsanmas›yla sonuçlanacak.

mekte ve hedef flafl›rtmak için hayali bir suçlu yarat›lmaktad›r. “Derin devlet”e fatura edilen Susurluk kazas›, fiemdinli’deki J‹TEM sald›r›s›, Hrant Dink katliam› ve daha say›s›z olay›n akabinde devletin sözcülerinin, “sonuna kadar gidece¤iz, devletin içindeki bu derin odaklar› ortaya ç›kartaca¤›z” sözlerine ra¤men her seferinde kertenkelenin kuyru¤u ile yetinmelerinin ve hatta bir süre sonra kuyru¤u da b›rakmalar›n›n nedeni, hiç flüphe yok ki “derin devlet” denilen fleyin, devletin kendisi olmas›ndan ötürüdür. Zira “derin devlet”e fatura edilen Susurluk kazas›n›n san›klar›ndan Sedat Edip Bucak’›n “Konuflursam yer yerinden oynar, devlet büyük zarar görür” sözleri dahi bu olay›n devletle ba¤›n› ayan beyan ortaya koymakta, “derin devlet” söylemlerinin birer aldatmacadan ibaret oldu¤unu belgelemektedir. Susurluk kazas›n›n ard›ndan Abdullah Çatl›’y› kast ederek; “Devlet için kurflun atan da, yiyen de flereflidir” diyen dönemin baflbakan› Tansu Çiller, fiemdinli’de Umut Kitapevi’ni bombalayan ve sonras›nda insanlar›n kurflunlanmas›na yol açan J‹TEM üyelerine hitaben; “Tan›r›m iyi çocuktur” diyen Genel Kurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t, yine susurlukla ad› gündeme düflen Emekli Yarbay Korkut Eken için yay›nlad›klar› ortak bildiride; “Korkut Eken’in tüm faaliyetleri bilgimiz dahilinde olmufltur” diyen emekli Genel Kurmay Baflkan› Do¤an Gürefl, Emekli Orgeneral Necati Özgen, Emekli Korgeneral Hasan Kundakç›, Emekli Tümgeneral Cumhur Evcil’in bu ç›k›fllar› sizce de fazlas›yla aç›k bir flekilde “derin devlet” olarak adland›r›lan kiflilerin, olgunun devlet oldu¤una iflaret etmiyor mu? Peki ya y›llard›r ad› ortal›kta dolaflan, Susurluk’a, Dink cinayetine ad› kar›flan Veli Küçük’e bir türlü dokunulamamas› neyin iflaretidir? Ya Susurluk da dahil her kirli olayda ad› an›lan, alttan gelen ve suç dosyas› hayli kabar›k olan Mehmet A¤ar’›n; “Devletin bafl›n›n s›k›flt›¤› zamanlar vard›r, devletin bafl› s›k›fl›nca birileri ç›kar, o problemi halleder. Devlet de bunlar› derinden öper” demesinin manas› nedir? Bütün bunlar›n anlam› gayet aç›kt›r: “Derin devlet”; polisi, askeri, siyasi partisi, bas›n›-medyas›, patronlar›a¤alar›, tetikçisi-mafyas› … ile bu devletin bizatihi kendisidir. Evet denklem aç›k: “Derin devlet” = devlet. Gerçekler bu kadar aç›kt›r ve gözler önünde cereyan etmektedir. Bugün Tayyip Erdo¤an’›n, klik ç›karlar› gere¤i orduyu ve kimi di¤er sermaye gruplar›n› s›k›flt›rmak için dillendirdi¤i “derin devlet” söylemini dün Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve daha pek çok isim de dillendirmekteydi. Çünkü bütün bu kirli sald›r›, katliamlar›n arkas›ndaki esas güç olan devleti aklamak için “derin devlet”i çok uygun ve etkili bir silah olarak görmekteydiler, halen de görmektedirler. Ne var ki gerçekler her zaman hükmünü okumakta, yaflanan olaylar çarp›c› bir flekilde “derin” denilenin devletin kendisi oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Bu pisli¤i temizlemenin yolu öne sürülen kurbanlara saplan›p kalmak, kertenkelenin kuyru¤una tak›l›p kalmak de¤il, ezilen milyonlar›n iktidar›n› kurmak için güne ve ana sar›larak mücadele etmektir. Çözüm devrimdedir…

3

SINIF TAVRI İsmail Uçar

Özgün örgütlülük, somut hedef, kitlesel seferberlik... Her örgüt ve örgütlülü¤ün belli bir ihtiyac›n sonucu ortaya ç›kt›¤› herkesin üzerinde hemfikir oldu¤u genel bir gerçekliktir. Bu örgütlülükler içerisinde tayin edici olan parti örgütlenmesidir. Yani s›n›f mücadelesi içerisinde Maoist parti, devrimin stratejik silah›d›r. Mücadelenin ihtiyaçlar› çerçevesinde bir tak›m taktik, özgün örgütlülükler oluflturmak parti örgütlenmesini ve bunun önderli¤ini yads›mayaca¤› gibi bunu güçlendiren bir öneme sahiptir. Bundan kaynakl›d›r ki, idelojik ve örgütsel önderli¤ini Maoist ve devrimci partilerin yapt›¤›, de¤iflik ihtiyaçlar için birbirinden farkl› örgütlülükler, kurumlar ve platformlar de¤iflik talepler ekseninde mücadele yürütmektedir. Bu en genel anlamda, s›n›f mücadelesinin, TürkiyeKuzey Kürdistan’da ise Maoist partinin önderli¤inde sürdürülen Halk Savafl›’n›n ve di¤er devrimci partiler taraf›ndan sürdürülen mücadelenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda gidilen örgüt ve örgütlenme biçimleridir. Do¤all›¤›nda bütün bu örgütlülüklerin örgütsel yap›s›, ideolojik-politikkültürel dokusu, kitle çizgisi ve çal›flma tarz›, o hareketin genel çizgisi taraf›ndan belirlenmektedir. Yine her hareket ve örgütlülük, mücadele yürütürken de¤iflik çal›flma tarzlar› ve araçlar üzerinden faaliyetlerini sürdürür. Bizler aç›s›ndan do¤ru olan faaliyetlerimizi somut planlamalarla, hedefi, süresi belli olan kampanyalar fleklinde yürütmektir. Ki bunun ne denli önemli oldu¤una ve gerekti¤ine daha önce de de¤inmifltik. Sistemin kapsaml› sald›r›lar›na karfl›, güncel geliflmeleri karfl›layacak, genel mücadelenin bir parças› oldu¤unu bilerek Halk Savafl›’n› güçlendirecek kampanyalar örgütlemek zaruridir. Yo¤un gündemlerin ve bu gündemlerin de etkisiyle bilinçlerin bulan›klaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› bir süreç yafl›yoruz. fiüpesiz ki genifl kitlelerde ortaya ç›kan kafa kar›fl›kl›¤›nda esasta iki etken önemli rol oynamaktad›r. Bunlardan birisi hakim s›n›flar›n bilinçli müdahalesi iken di¤eri ve as›l belirleyici olan› ise kitlelerin bilinçlerinin halen olay ve olgular› bilimsel bir flekilde analiz edip bunlardan do¤ru sonuçlar ç›karabilecek derecede örgütlü olmay›fl›d›r. Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan “milliyetçi duyarl›l›k” ad› alt›nda yeni olmayan ama daha güçlü bir sald›r› furyas› bafllat›lmak isteniyor. Bu öyle san›ld›¤› gibi baz› milliyetçi faflist çevrelerin provokatif refleksi de¤ildir. Her ne kadar Dink’in cenazesinde at›lan “Hepimiz Ermeniyiz” slogan› gerekçe yap›lsa da bu, olay›n görünen yan›d›r. Sald›r›n›n kumanda merkezinde Özel Harp Dairesi vard›r ve bütün kurumlar›yla devlet bu sald›r› hamlesinin planlay›c›s›-tetikleyicisidir. Önümüzdeki 8-12-16-21 Mart gündemi güncel sald›r›larla birlefltirilerek etkin bir politik kampanyan›n konusu yap›lmal›d›r. Kampanyan›n ana ekseni; dostlarla ortaklaflma, kitlelerle birleflme ve sald›r›lara karfl› kitlesel tav›r alma fleklinde tasarlanabilir. Her kampanyada, o özgülde yaflanan sorun veya tarihsel önemi öne ç›kart›l›p, buna uygun somut talepler ve kampanyan›n hedef kitlesi belirlenebilinir. Kampanyan›n örgütsel aya¤›n›n güçlü olabilmesi için merkeze ba¤l› özgün komiteler oluflturularak bu komiteler direkt kampanyan›n ad›yla çal›flmalar›n› sürdürebilirler. Örne¤in önümüzdeki 8 Mart’› örgütlerken bunun çal›flmas›n› yürüten komiteler, “8 Mart’› Örgütleme Komiteleri” fleklinde olabilir. Sürdürülen her kampanyan›n bu flekilde direkt kampanyan›n hedefi ve içeri¤iyle ba¤› kurularak sürdürülmesi bize önemli kazan›mlar sa¤layacakt›r. Birincisi; her kampanyan›n ad›n› alan bu özgün örgütlülükler kampanyalar› sadece belirli say›da faaliyetçi taraf›ndan sürdürmek yerine merkeze ba¤l› çal›flan bütün faaliyetçilerin ve örgütlü birimlerin de kat›l›m› ve denetimi alt›nda hedef kitle içerisindeki ileri olanlar› bu kampanyan›n pratik örgütleyicileri yapacakt›r. ‹kincisi; bizim ça¤r›lar›m›zla yapt›¤›m›z eylem ve etkinliklere kat›lan ileri kitle, sadece ça¤r›larla hareket ederek belirlenen tarihteki eyleme kat›lan de¤il, bir bütün olarak bu sürecin örgütleyicisi olacak ve uzun vadede örgütlü bir güce dönüflecektir. Dolay›s›yla bu özgün komiteler, örne¤in “8 Mart’› Örgütleme Komiteleri” içerisinde görev alanlar, kampanyan›n güçlü geçmesini beraberinde getirecekleri gibi, kampanyan›n örgütsel hedefi itibariyle de tamamlay›c› bir rol oynayacaklar. Kampanya çal›flmalar› ve kampanyalar›n kitleler içerisindeki örgütlenmesini do¤ru bir flekilde ele ald›¤›m›zda dönemsel olarak kampanyalar›n daha baflar›l› ve uzun vadede de örgütlülü¤ün yayg›nlafl›p güçlenmesine hizmet edece¤i ortadad›r. Önemli olan bunlar› do¤ru zeminde tart›flarak ne yapmak istedi¤imizi bilmek ve bütün ad›mlar›m›z› birbirini tamamlay›p-güçlendirecek flekilde atabilmektir. Bunu baflarabildi¤imiz oranda sadece önümüzdeki 8 Mart-12 Mart-16 Mart -21 Mart Newroz ve 1 May›s’› de¤il, genel anlamda sürdürülen faaliyetlerimizde de kitlelerle olan iliflkilerimiz örgütlü bir güce ve bu güçle birlikte önemli baflar›lar›n kazan›lmas›na hizmet edecektir.


4

GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

Avrupa demokrasisi gerçek yüzünü gösteriyor

Kürt kurumlar› bas›ld› Avrupa ülkelerinde Kürt kurumlar›na ve göçmenlere yönelik sald›r›lar art›yor. Fransa’da Kürtlere yönelik yap›lan kurum ve ev bask›nlar›n›n ard›ndan 14 kifli, “Örgüte finansman sa¤lamak için çete kurmak, kara para aklamak ve terörizmi finanse etmek” suçlamas›yla tutukland›. Tutuklananlar›n aras›nda PKK kadrolar›ndan R›za Altun, Nedim Seven ve Canan Kurty›lmaz’›n da yer ald›¤› belirtiliyor. 5 fiubat günü Fransa’n›n baflkenti Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ni, Kürdistan Enformasyon Merkezi’ni ve birçok bölgede Kürtlere ait evleri basan Frans›z polisi terör estirdi. Bask›n ve tutuklamalara gerekçe olarak Frans›z polisinin geçti¤imiz yaz bir döviz bürosunda 200 bin Euro ile daha sonra ele geçirdi¤i 110 bin Euro’nun kayna¤›n›n belirtilmemesi gösterildi. Türk devletinin D›fliflleri Bakan› Abdullah Gül’ün ABD ziyaretinin ard›ndan yap›-

lan aç›klamalarda ise Kürt kurumlar›na yönelik sald›r›n›n ABD’nin iste¤iyle gerçeklefltirildi¤i belirtildi.

Emekçi kad›nlar 4 Mart’ta Kad›köy’de Aralar›nda Demokratik Kad›n Hareketi (DKH) ve DHP’nin de bulundu¤u birçok demokratik kitle örgütünden kad›nlar, emekçi kad›nlar› emperyalizme, ezilmeye, sömürüye ve flovenizme karfl› 4 Mart’ta Kad›köy’de yap›lacak olan ‘8 Mart’ mitingine ça¤›rd›. Kad›köy ‹skele Meydan›’nda yap›lan aç›klamada, emekçi kad›nlar›n 1857’de Newyork’ta bafllatt›¤› insanca yaflam için mücadelenin sürdü¤ü belirtilerek, 8 Mart’›n tarihsel, s›n›fsal özüne uygun ve birleflik olarak 4 Mart günü Kad›köy’de yap›lacak mitingle kutlanaca¤› aç›kland›.

Bask›n ve tutuklamalar protesto edildi

Aç›klamaya imza atan kurumlar flöyle: DHP, DKH, Al›nteri, BDSP, Devrimci Hareket, Divri¤i Kültür Derne¤i, Emekçi Kad›nlar, EHP’li kad›nlar, ESP, EKD, HÖC’lü kad›nlar, HKM, Kald›raç, Odak, Partizan, PDD ve Tekstil-Sen.

Kurum ve evlerin bas›lmas›na tepki gösteren Kürtler 6 fiubat günü Frans›z polisinin engellemelerine ra¤men Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nin önünde toplanarak Republique’ye do¤ru yürüyüfle geçtiler. Binlerce kiflinin kat›ld›¤› yürüyüfle TürkiyeKuzey Kürdistanl› devrimci ve komünist örgütler de kat›larak destek verdiler. Londra’da da aralar›nda gazetemizin okurlar›n›n da yer ald›¤› çeflitli kurumlar›n birlikte düzenledi¤i eylemle Kürt kurumlar›na yönelik sald›r› protesto edildi. 11 fiubat günü Londra Halkevi önünde yap›lan eyleme kat›l›m yüksek olurken, eylem boyunca s›k s›k sald›r›lar› protesto eden sloganlar at›ld›.

Konya’da 8 Mart mitingi için haz›rl›klar tamam

Ümraniye’de sald›r›lara karfl› birlik

‹stanbul’un Ümraniye ‹lçesi 1 May›s Mahallesi’ndeki kurumlar bir araya gelerek, son dönemlerde mahallelerinde yaflanan bask›lar karfl›s›nda sessiz kalmayacaklar›n› ve mücadelelerine devam edeceklerini söylediler. Sald›r›lara karfl› bir araya gelen kurumlardan DHP, PSAKD, Partizan, ESP, Güzel-

lefltirme Derne¤i, Özgür Yurttafl Hareketi, May›sta Yaflam Kooperatifi, Al›nteri, Savafl Yolu, DTP, EMEP ve SDP, 6 fiubat günü ‹HD’de aç›klama yaparak, son dönemlerde özellikle Ümraniye Emniyet Müdürlü¤ü’nün mahallede yap›lan demokratik eylemlere sald›rd›¤›n› belirttiler. Kurumlar ad›na yap›lan bas›n

aç›klamas›n› okuyan ‹hsan Polat, en son 21 Ocak tarihinde Hrant Dink’in katledilmesi ile ilgili yap›lan bas›n aç›klamas›nda bizzat Ümraniye Emniyet Müdürü’nün halk›n üzerine panzer sürdü¤ünü söyleyerek, “Emniyet müdürü daha da ileri giderek ‘Bafllar›m Hrant Dink’inize’ fleklinde tehditler savur-

mufl ve ifli silah çekmeye kadar vard›rm›flt›r” fleklinde konufltu. Polat, aç›klaman›n devam›nda, “Tunceli’de devrimcilere karfl› yap›lan katliama da, Diyarbak›r’da çocuklara s›k›lan kurflunlara da, F tipi hapishanelerde uygulanan tecrite de karfl› ç›kmaya devam edece¤iz” dedi.

Miting 8 Mart Perflembe günü Özalkent semt pazar›nda yap›lacak.

‹HD ile dayan›flma etkinli¤i

‘Kurtlar Vadisi Terör’ protesto edildi

Londra’da aralar›nda Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi’nin de bulundu¤u çeflitli kurumlar ‹HD ile dayan›flma etkinli¤i düzenlediler. 11 fiubat günü Göçmen ‹flçiler Kültür Derne¤i’nde düzenlenen etkinlikte aç›l›fl konuflmas›n›n ard›ndan ‹HD’nin haz›rlad›¤› ‘‹HD 20 Yafl›nda’ bafll›kl› sinevizyon izletildi.

‘Kurtlar Vadisi’ adl› dizinin ard›ndan yay›nlanmaya bafllayan ‘Kurtlar Vadisi Terör’ dizisi öncekinden daha çok ses getiriyor. Gerçekleri manipüle ederek halklar aras›nda yarat›lan düflmanl›¤›n derinleflmesine hizmet eden dizinin yay›nlanmas›na tepkiler art›yor. Dersim’de ‘Kurtlar Vadisi Terör’ dizisini protesto etmek için Belediye Hizmet Binas› önünde bir araya gelen DHP, HÖC, ESP, DTP, EMEP, Tunceli Barosu, Dersim Kültür Derne¤i, KESK, D‹SK, Ana Fatma Kad›n Dayan›flma Derne¤i ve Eflit Özgür Yurttafl Hareketi üyeleri, “Susma hayk›r, halklar kardefltir” sloganlar›yla postaneye yürüdüler. Postane önünde yap›lan aç›klamada, ‘Kurtlar Vadisi Terör’ dizisi için, “Ülkemizde milliyetçili¤i, ›rkç›l›¤›, halklar aras›nda düflmanl›¤› körükleyen bir mant›¤›n ürünüdür” denilerek, dizinin yay›ndan kald›r›lmas› istendi. fiiddeti ve halklar aras›nda düflmanlaflmay› gelifltiren bu tip yay›nlar yerine, kardeflli¤i, dostlu¤u, eflitli¤i, halklar aras›nda birlikteli¤i sa¤layacak içerikli yay›nlar›n yap›lmas› istenen aç›klaman›n metni RTÜK’e fakslanarak eylem sonland›r›ld›.

Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, Konya’da Kad›n Meclisleri ve Demokratik Kad›n Hareketi üyelerince düzenlenecek bir mitingle kutlanacak. Baflvuru haz›rl›klar›n›n yap›ld›¤› mitinge Koma Avaz ve Koma Asmin’in kat›lmas› kararlaflt›r›ld›. Konuflmalar›n yan› s›ra, fliir dinletisi ve k›sa tiyatro oyunlar› da sergilenecek olan mitinge kat›l›m›n yo¤un olaca¤› düflünülüyor.

Halk çeteleflmeye karfl› yürüdü ‹stanbul Dudullu’da artan çeteleflme ve yozlaflmaya karfl› bir araya gelen Dudullu halk›, “Dudullu bizimdir, çetelere geçit yok” diyerek eylem yapt›. Uyuflturucu çetelerinden ve yozlaflman›n artmas›ndan rahats›z olan Dudullu halk›, 11 fiubat Pazar günü Dudullu Huzur Sitesi son durakta toplanarak yozlaflma karfl›-

t› sloganlarla semt merkezine yürüdü. “Çeteleflmeye ve yozlaflmaya geçit yok” yaz›l› pankart aç›lan yürüyüflte, “Esrara hay›r, çetelere geçit yok” slogan› at›ld›. Yürüyüflün ard›ndan Afla¤› Dudullu bölgesinde bas›n aç›klamas› yap›ld›. Aç›klamay› okuyan Hüseyin ‹lker, “Bugün es-

MKP militanlar› flehitleri selamlad› Maoist Komünist Partisi militanlar› Parti flehitlerini anma haftas›nda ‹stanbul’un Gazi Mahallesi ve Alibeyköy semtlerinde flehitleri ve parti önderli¤indeki Halk Savafl›’n› selamlayan yaz›lamalar yapt›lar. Maoist Komünist Partisi/Halk Kurtulufl Ordusu (MKP/HKO)’nun kurucu ön-

deri ‹brahim Kaypakkaya’n›n resminin de ifllendi¤i duvarlara, “Parti flehitleri ölümsüzdür ”, “‹brahim’den Cafer’e MKP’yle zafere”, “Halk Savaflç›lar› ölümsüzdür”, “TKP(ML) T‹KKO’dan MKP/HKO’ya bu tarih bizim”, “Önderimiz ‹brahim Kaypakkaya” ve “MKP/HKO” imzal› çok say›da yaz›lamalar yap›ld›.

rar, hap, fuhufl ortaokula kadar inmifl, çocuklar›m›z daha küçük yaflta bu batakl›kla yüz yüze gelmifl durumda. Bizler Dudullu halk› olarak semtimizdeki çeteleflme ve yozlaflmadan rahats›z olmakla birlikte buna izin vermeyece¤imizi de buradan duyurmak istiyoruz” dedi.

Etkinlikte konuflma yapan ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Hürriyet fiener, “Türkiye’de durumun çok fazla de¤iflmedi¤ini sizler de görüyorsunuz. AB ile ilgili yap›lanmalarda bizim hareketimiz aç›s›ndan önemli geliflmeler sa¤land› ama AB’ye endeksli bir düflünceden çok da fazla umut beklememek laz›m. Devlet bu verilenleri de¤iflik yasalar ç›kartarak geri almas›n› bildi, terör yasas› buna bir örnektir. ‹flkenceyle ilgili yasalarda de¤iflmeler yap›l›yor ama iflkence Türkiye’de bir devlet politikas›d›r ve sistemli yap›lmaktad›r. K›sacas› durum hiç de iç aç›c› de¤ildir ama bizler umutluyuz ve mücadelemize devam edece¤iz” dedi. Devam›nda sorular›n ve görüfllerin paylafl›ld›¤› etkinlik kat›lanlara dayan›flmalar›ndan ötürü teflekkür edilerek bitirildi.

Odak dergisi eski müdürü tutukland› Odak Dergisi’nin eski sahibi ve yaz› iflleri müdürü Kemal Aydeniz tutuklanarak Bayrampafla Hapishanesi’ne konuldu. Eylül 2001-Ekim 2003 tarihleri aras›nda Odak Dergisi sahibi ve yaz› iflleri müdürü olan Kemal Aydeniz, 6 fiubat günü gece saatlerinde evinden gözalt›na al›nd› ve ayn› gün Fatih Adliyesi’ne ç›kart›ld›. Hakk›nda hapis cezas› oldu¤u gerekçesiyle tutuklanan Aydeniz, Bayrampafla Hapishanesi’ne gönderildi. Konuya iliflkin yaz›l› bir aç›klama yapan Odak Dergisi yaz› iflleri Müdürü ‹smail Kaya, Aydeniz’in Odak Dergisi’nde yay›nlanan “F tipi bask› ve tecrit, devrimci iradeyi teslim alamayacak” ve “F tipi ölümler istemiyoruz” bafll›kl› yaz›lardan ayr› ayr› 5'er ay hapis cezas› ald›¤›n› ve verilen cezalar›n para cezas›na çevrilmifl oldu¤unu belirterek, Aydeniz’in derhal serbest b›rak›lmas›n› istedi.


GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

5

Devletin yeni kahramanlar› Samastlar Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan devletin yetkililerinin manipülasyonlar›na karfl›n video görüntüleri ve TuncelHayal ikilisinin ba¤lant›lar›, cinayetin arkas›nda olan ve gizlenmeye çal›fl›lan azmettiriciye iflaret ediyor: DEVLET… turmada gerçeklerin daha fazla a盤a ç›kmamas› için bir kifli-

Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesinde kullan›lan tetikçi Ogün Samast’›n ve “azmettirici” olarak isimleri geçen Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in devletle olan iliflkileri birer birer ortaya ç›k›yor. Samast’›n yakalanmas›n›n ard›ndan bir “kahraman” gibi elinde bayrak, sa¤›nda solunda polis ve jandarmalarla çektirdi¤i hat›ra resimleri bugünlerde Dink’in katledilmesinin ard›ndan üzerinde en çok tart›fl›l›nan konu oldu. Ancak bütün tart›flmalarda gizlenmeye çal›fl›lmas›na karfl›n ortada bir gerçek var ki o da bu iliflkiler a¤›n›n ve katliam›n arkas›nda devletin kendisinin oldu¤udur.

nin kurban edilmesi gerekiyordu ve kurban olarak da ‹stanbul Emniyet ‹stihbarat fiube Müdürü Ahmet ‹lhan Güler seçildi. Güler’e, Trabzon’dan gelen istihbarat› emniyet müdürü Cerrah’a kendisinin ulaflt›rmad›¤› söyletilerek, milliyetçi müdür olarak tan›nan Celalettin Cerrah’a ve sonras›nda da daha yukar›lara gidecek yol kapat›lmaya çal›fl›l›yor. Ne var ki yaflananlar ve herkes taraf›ndan bilinenler bile, Cerrah da dahil tüm devlet erkan›n›n cinayetin arkas›ndaki gerçek gücü ve sorumluyu alelacele saklamak istediklerini bir kez daha gün yüzüne ç›karm›fl oldu. Celalettin Cerrah ve dev-

Bayrak önünde

letin halk› yanl›fl yönlendirmeyi amaçlayan aç›klamalar›na kar-

kahramanl›k pozlar›

fl›n video görüntüleri ve Tuncel-Hayal ikilisinin ba¤lant›lar›, ci-

Dink’in katledilmesinin ard›ndan Samsun’da yakalanan tetikçi Ogün Samast’›n Samsun Emniyet Müdürlü¤ü’nde, “Vatan topra¤› kutsald›r, kaderine terk edilemez” yaz›l› Türk bayra¤› önünde, elinde bayrak, sa¤ ve solunda dizilmifl polisler, jandarmalar ve gördü¤ü “kahraman” muamelesi tetikçinin arkas›ndaki gerçek faili gözler önüne serdi. Samast ilk yakaland›¤›nda bayrak önünde çekilmifl resmi baz› gazetelerde yer alm›fl ve resmin nerede çekildi¤i çok tart›fl›lm›fl, ancak ne polis, ne de jandarma resimlerle ilgilerinin olmad›¤›n› belirtmek d›fl›nda aç›klama yapmam›flt›. Son olarak ortaya ç›kan video görüntülerinde jandarma ve polislerin ayr› ayr› kamera çekimleri yapt›klar› ortaya ç›kt›. Görüntülere ilk bak›flta Samast’›n arkas›ndaki bayra¤›n “kahraman” yaratmak için oraya as›ld›¤› anlafl›l›yor, zira “güvenlik güçleri” Samast’› alarak itinayla bu bayra¤›n önüne yerlefltiriyorlar. Jandarma ve polisin, Samast’›n eline Türk bayra¤› vererek resim çektikleri kareler de videoda bolca yer al›yor. Skandal› tüm aç›kl›¤›yla ortaya ç›kartan görüntülerde çekimi yapan kifli, katil zanl›s› Ogün Samast'›n nas›l durmas› gerekti¤ini, Atatürk'ün, "Vatan topra¤› kutsald›r. Kaderine terk edilemez" sözleri bulunan afifle göre ayarl›yor. Çekimi yapan, "O yaz›y› flöyle kafas›n›n üzerine denk getirebilir miyiz arkadafllar" diye soruyor. "Zaten denk geliyor" yan›t› al›yor. Jandarmalar, daha sonra, Ogün Samast’a yakaland›¤›nda üzerinden ç›kan Türk bayra¤›n› açt›r›yorlar. Kameraya çeken bu kez, jandarmaya, "Keflke sen de flapkan› ç›karsayd›n" diyor. Jandarma flapkas›n› ç›kart›yor. Bu kez "Daha iyi oldu. Saçlar›n› düzelt" diyor. Bu görüntüleri de yeterli bulmuyor, "Bir de bu yönden çekeyim" diye konufluyor.

nayetin arkas›nda olan ve gizlenmeye çal›fl›lan azmettiriciye iflaret ediyor: DEVLET…

Devletten bir seda yok! Çünkü kral ç›plak! Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan benzer olaylarda oldu¤u gibi sonuna kadar gidece¤iz diyen devlet avanesinden ses seda ç›km›yor. fiimdilerde her zaman kullan›lan “olay yar-

Olacaklardan bir tek

g›ya yans›m›flt›r, gerçekler yak›nda ortaya ç›kar” cümlesinin

Cinayetin arkas›nda örgüt yok, devlet var!

Hrant’›n haberi yok Erhan Tuncel’in polis muhbiri oldu¤u ve olay› çok öncesinden defalarca polise ihbar etti¤i, bu ihbarlardan birinin Trabzon emniyetince ‹stanbul emniyetine de ulaflt›r›ld›¤› ve böylece olacaklar›n emniyet kademelerince bilindi¤i orta yerde duruyor. Bunun yan› s›ra 2004 y›l›nda Trabzon’da Mc Donalds’› bombalayan ve 1 y›l gibi k›sa bir süre tutuklu kald›ktan sonra serbest b›rak›lan ve hakk›ndaki bombalama davas›n›n halen Yarg›tay’da oldu¤u bilinen Yasin Hayal’in enifltesinin jandarma muhbiri oldu¤u ve Dink’in öldürülece¤ini jandarmaya haber verdi¤i ortaya ç›kt›. Dink soruflturmas›nda, Hayal'e silah sa¤lad›¤› kuflkusuyla gözalt›na al›nan halas›n›n efli Coflkun ‹¤ci’nin ifadesi, jandarman›n da polis gibi suikasttan haberdar oldu¤unu gösteriyor. ‹¤ci polise, Hayal'in planlar›n› Temmuz’da jandarmaya aktard›¤›n› söyledi.

d›fl›nda baflka ses ç›km›yor hiçbirinin a¤z›ndan. ‹çiflleri Bakan› Abdülkadir Aksu, Samsun Emniyet Müdürlü¤ü’nde çekilen

‹stanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Dink cinaye-

görüntülerin yay›nlanmas›n›n ard›ndan yapt›¤› aç›klamada;

tine iliflkin soruflturmalar sürerken medyaya yapt›¤› aç›klama-

“Görüntüleri flu verdi, bu verdi demenin bir yarar› da yok.

da; “Cinayetin arkas›nda örgüt yok, siyasi bir cinayet de¤il.

Gerçek yak›nda ortaya ç›kart›l›r” dedi. Bunca aç›k seçik gö-

Birbirini doldurufla getiren gençlerin milliyetçilik duygusu ile

rüntüden sonra bunlar› söylemenin, “Gerçekler yak›nda orta-

iflledikleri bir cinayet” demiflti. fiimdilerde ise “Trabzon’dan

ya ç›kar” demenin manas› nedir? Gerçek zaten tüm ç›plakl›¤›

gelen istihbarattan haberim yok” diyerek kendini aklamaya

ile ortada duruyor. ‹flte katilin ‘kahraman’ pozunun çekildi¤i

çal›flan Cerrah’›n yard›m›na ‹stanbul Emniyet ‹stihbarat fiube

Samsun Emniyet Müdürlü¤ü, iflte resmi çeken polis ve jandar-

Müdürü Ahmet ‹lhan Güler yetiflti. Trabzon’da çekilen görün-

malar, iflte hat›ra foto¤raf› çeken devletin “güvenlik” güçleri,

tülerde flapkalar›n› ç›kart›p, saçlar›n› düzelterek resim çekti-

iflte ülkedeki Ermeni ve di¤er az›nl›k uluslar› afla¤›layarak he-

ren polis ve jandarmalardan sonra s›ra olay›n ‹stanbul boyutu-

def gösteren medya, iflte “Bir Türk dünyaya bedel, Türk’ün

na geldi. Polis muhbiri Tuncel’in, Trabzon emniyetine Ha-

Türk’ten baflka dostu yoktur, Ne Mutlu Türküm diyene” ›rkç›

yal’in Dink’i öldürece¤ine iliflkin ulaflt›rd›¤› ihbarlardan biri-

politikalar›n› üreten ve yayan devlet, iflte suskunlu¤a gömüle-

nin ‹stanbul emniyetine ulaflt›r›ld›¤› ancak herhangi bir iflle-

rek onaylayan devlet makamlar›-düzen partileri… Ortaya ç›k-

min yap›lmad›¤› ortaya ç›kt›. Bunun üzerine bafllat›lan sorufl-

mayan gerçek kald› m›?

Dikmen’de y›k›ma karfl› halk direnifli Ankara’da Kentsel Dönüflüm Projesi kapsam›nda y›k›m bölgesi ilan edilen Dikmen Vadisi halk›, y›k›m ekiplerine ve polise karfl› mahalleye barikat kurdu. Y›k›m karar› al›nan 13 evi y›kmak için sabah erkenden Dikmen Vadisi’ne giden y›k›m ekipleri ve çevik kuvvet polisi, emekçilerin barikat›yla karfl›laflt›. Vadinin her yerini ablukaya alan polis, tazyikli su ve gaz bombalar›yla birlikte pervas›zca emekçilere sald›rd›. Sald›r›da 14 kifli gözalt›na al›n›rken, 4 kifli de yaraland›. Öte yandan Yürüyüfl dergisi muhabiri Senem Koca da kolundan ald›¤› darbeyle yaraland›. Y›k›lmak istenen 13 evin ard›ndan s›ran›n kendi evlerine gelece¤ini bilen mahalleliler, y›k›m ekiplerinin y›kmak istedikleri evleri var güçleriyle savundular.

Irkç›lar bofl durmuyor Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan ›rkç› gösteriler de artmaya bafllad›. Daha önce birçok provakatif olay›n meydana geldi¤i Mersin’de ortaya ç›kan Kuvay› Milliye Hareketi Derne¤i’inin silah ve bayrakl› ‘yemin töreni’ görüntüleri ›rkç›lar›n faaliyetlerinin boyutlar›n› gösterdi. ersin’de ‘ölmek-öldürmek’ üzerine yeminler edilirken, futbol maçlar›nda da beyaz bereli ve ‘Hepimiz Türk’üz’ yaz›l› pankartlar›yla genç ›rkç› futbol fanatikleri boy gösteriyorlar. Mersin’de emekli bir asker, ‘damarlar›nda Türk kan› dolaflan’ ve ‘vatan hainlerini’ öldürmek için silah kullanabilecek ‘vatan evlatlar›na’ ça¤r› yaparken, futbol tribünlerinden seslerini duyuran beyaz bereli ‘vatan evlatlar›’ da ‘biz buraday›z, affetmeyiz’ diyerek seslerini yükseltiyorlar.

M

Taksim’de ›rkç› yürüyüfl Hrant Dink’in cenaze töreninde yüz binlerce kiflinin halklar›n kardeflli¤ini vurgulamak için hayk›rd›¤› “Hepimiz Hrant’›z, hepimiz Ermeniz” slogan›n› hazmedemeyen ›rkç› bir grup ‹stanbul Taksim’de yürüyüfl yapt›.

Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen Milli Mücadele Derne¤i üyeleri, Atatürk'ün posterleri ile Türk ve Azerbaycan bayraklar› tafl›d›lar. Grup ad›na yap›lan aç›klamada, Ermenilerin 3 milyon Türk'ü öldürdü¤ü ileri sürüldü. Aç›klamada “Türkiye Cumhuriyeti vatandafl› olmak, Türk olmak anlam›na gelmez. Onun ölümünden Ermeniler, Kürtler ve küresel güçler sorumludur” denildi. Aç›klaman›n ard›ndan Taksim Meydan›’na kadar yürüyüfl yapan grup üyeleri s›k s›k, “Hepimiz Türk'üz, hepimiz Atatürkçüyüz”, “Hrant'›n katili Kürt‹slam çetesi”, “Kahrolsun Amerika, Kahrolsun PKK” sloganlar›n› att›.

Halk Ankara Büyükflehir Belediyesi’ne öfkeli Gazetemize konuflan Ayfle Badak isimli bir mahalleli, “Melih Gökçek Belediye Baflkan› oldu¤u için utans›n. Dört gecekonduya 50 tane kepçe gönderilmez. Böyle belediye baflkan› olmaz olsun. Bunun için mi oy verdik? Oy veren ellerimiz k›r›ls›n. Bize çapulcu terörist diyor. Terörist odur. Bir senedir neler çekiyoruz, uyku uyam›yoruz. Psikolojimiz bozuldu” dedi. Y›k›ma karfl› kurulan barikatlarda yerini alan 14 yafl›ndaki bir ö¤renci de, “Karnemdeki derslerimin hepsi zay›f. Sürekli evimiz y›k›l›rsa ne yapaca¤›z diye düflünüyorum, bu yüzden kendimi veremiyorum derslerime. Nas›l okuyaca¤›m diye düflünüyorum. Her direniflte buraday›m” dedi. Dikmen Halkevleri Baflkan› Tar›k Çal›flkan da, “Buraya y›k›m için de¤il hizmet üretmek için gelsinler. Buraya y›k›m için kimse gelmesin, buradaki arkadafllar›m›z›n gidecek yerleri yok. Buradaki arkadafllarla sonuna kadar mücadele edece¤iz” dedi.

Okmeydan›’nda ›rkç›l›¤a karfl› eylem Okmeydan› Demokrasi Platformu, 14 fiubat günü, Hrant Dink suikast›yla birlikte geliflen ›rkç› ve flovenist dalgay› protesto etmek için Dikilitafl Park›’nd›n Okmeydan› Sa¤l›k Oca¤›

önüne kadar yürüyüfl düzenleyerek bas›n aç›klamas› yapt›. Bas›n aç›klamas›nda, “Bu ülkeyi Kurtlar Vadisi’ndeki çakallara b›rakmayaca¤›z ve mücadelemizi devam ettirece¤iz” denildi.

Evleri için direnen halka otobüs hizmeti verilmiyor ‹ETT Genel Müdürlü¤ü, Bafl›büyük Mahallesi’nde meydana gelen olaylar› gerekçe göstererek olaylar›n yafland›¤› yer olan son dura¤a otobüs ç›karm›yor. ‹stanbul’un Maltepe ilçesine ba¤l› Bafl›büyük Mahallesi’nde, kentsel dönüflüm plan› çerçevesinde mahalleye

zemin etüdü için gelen belediye ekiplerini halk›n kovalamas› ve ard›ndan polis ile halk aras›nda ç›kan olaylar› gerekçe gösteren ‹ETT Genel Müdürlü¤ü, otobüslerin mahalle son dura¤›na kadar

gitmesini engelliyor. Minibüslerin normal güzergahlar›nda çal›flt›¤› mahallede polis ekipleri sürekli mahalle meydan›nda bekliyor


6

EMEK-HABER

17-28 fiubat 2007

2006 bütçesi kimin yüz ak›?

EME⁄‹N KÜRSÜSÜ Dursun Baştuğ

2006 bütçesinin temel dayana¤›n› yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5 milyar YTL’lik vergi gelirinin 78.3 milyar YTL'si, yoksul halktan al›nan ÖTV ve KDV gelirlerinden olufluyor 2006 y›l› bütçe sonuçlar›, Tayyip Erdo¤an taraf›ndan büyük bir flaflaa ile aç›kland›. Erdo¤an; son 30 y›l›n en iyi bütçe sonuçlar›na sahip olduklar›n› iddia ederek, bütçedeki a盤›n sadece 3.9 milyar YTL oldu¤unu ve bunun da ülkemiz ve hükümet ad›na yüz a¤art›c› oldu¤unu öne sürdü.

Erdo¤an’›n yüzünü a¤artan rakamlar Recep Tayyip Erdo¤an, Baflbakanl›k Merkez Binas›’nda 2006 y›l› bütçe sonuçlar›na iliflkin bas›n toplant›s› düzenledi. Toplant›ya Devlet Bakan› Ali Babacan ile Maliye Bakan› Kemal Unak›tan da kat›ld›. Erdo¤an, bütçe gelirlerinin 171.3 milyar YTL, vergi gelirlerinin 137.5 milyar YTL, faiz d›fl› fazlan›n 41.9 milyar YTL oldu¤unu bildirdi. Bütçe a盤›n›n sadece 3.9 milyar YTL olarak gerçekleflti¤ini kaydeden Erdo¤an, flöyle

mahsus gelirlerdir. Devletin elde özellefltirecek bir fley b›rakmad›¤› ülkemizde, önümüzdeki y›l bu gelirlerin olmas› mümkün görünmüyor.

milyar YTL’ye yak›n görev zararlar›, yerel yönetimlere yap›lan 1.3 milyar YTL’lik aktar›mlar, son 30 y›l›n en düflük aç›kl› bütçesinde yer alm›yor! Devlet hastaneleri yan›nda; eczaneler, medikal firmalar ve özel sa¤l›k kurumlar›na olan birikmifl borçlar da “yüz a¤artan” bütçenin gider kay›tlar›nda gözükmüyor.

devam etti: “2006 y›lbafl›nda bütçe a盤› hedefimiz 13.9 milyar YTL idi, hedefi böyle belirledik, gerçekleflme ise bunun çok alt›nda 3.9 milyar YTL oldu. Biz burada biraz dikkatli davranal›m ve baflar›m›z› gölgelemesin dedik ve hamdolsun bunu bu y›l baflard›k. 2006 bütçesi halk›m›z›n refah›na ve ülkemizin kalk›nmas›na önemli katk›lar›n sa¤land›¤› bir bütçe oldu. Bütçe sonuçlar› da ülkemiz ad›na, hükümetimiz ad›na yüz a¤art›c›d›r”.

Bütçe kimin yüzünü a¤art›yor? 2006 bütçesinin temel dayana¤›n› yoksul emekçi halk oluflturdu. 137.5 milyar YTL’lik vergi gelirinin 78.3 milyar YTL'si ÖTV ve KDV'den elde edilen gelirlerden olufluyor. Yani yoksul halktan kesilen do¤rudan vergilerden elde edilen para bütçenin omurgas›n› oluflturuyor. Kesilen bu vergilerin halka yol, su, elektrik ve daha iyi bir yaflam için yat›r›m olarak dönmedi¤i, bu vergilerin büyük iflletmelere destek için, d›fl ve iç borçlar›n ödenmesi için kullan›ld›¤› art›k hepimizin bildi¤i bir gerçek. Sözün k›sas› bu bütçe de di¤erleri gibi yoksulun belini bükerken, zenginin yüzünü a¤artt›!

Bütçedeki paran›n büyük k›sm› bir defaya mahsus gelirler Bütçe gelirlerinde baflar› olarak sunulan gerçekleflmelerin çok önemli bir k›sm› özellefltirmeler gibi bir defaya mahsus gelirlerden sa¤lanm›flt›r. Bu kapsamda, Tasarruf Mevduatlar› Sigorta Fonu’nun 2006 y›l›nda bütçeye aktard›¤› tutar 6.2 milyar YTL, sosyal güvenlik prim aff›ndan elde edilen tutar 3.8 milyar YTL, Telekom’un özellefltirmesinden elde edilen tutar ise 2 milyar YTL düzeyindedir ve bunlar bir defaya

Rakamlar Erdo¤an’› yalanl›yor Tayyip Erdo¤an 2006 y›l› bütçesini aç›klarken, asl›nda bütün halka büyük bir oyun yap›yor. Zira aç›klanan bütçe sonuçlar›nda devletin birçok harcamas› ve borcu yer alm›yor. Devletin, kamu hastanelerine olan 3.5-4 milyar YTL borcu, K‹T’lerin 2

‘Enflasyon düflüyor’ fiyatlar art›yor!

AKP’nin, hükümete geldi¤i 2002’den bu yana enflasyonu yüzde 30’lardan yüzde 9 seviyesine çekti¤ini söylemesine ra¤men, halk›n direkt bütçesine yans›yan mutfakta yaflanan enflasyonun ortalamas› yüzde 30’lar civar›nda. En yüksek fiyat art›fl› son 4 y›lda domates, salatal›k ve patl›canda gerçekleflti. Yoksul halk›n temel besin kayna¤› olan ekmekteki fiyat art›fl›, 2002 y›l› sonundan bu yana yüzde 45’i aflarken, peynir ve zeytindeki ortalama fiyat art›fl› yüzde 80 ile yüzde 112 aras›nda.

Ö¤retmenler MEB önündeydi Ankara’da, Milli E¤itim Bakanl›¤› önünde bir araya gelen ‹flsiz ve Güvencesiz E¤itim Emekçileri Derne¤i (‹GEDER) üyesi ö¤retmenler, çal›flma saatlerinin düzenlenerek, ifl güvencelerinin sa¤lanmas›n› istedi. Taleplerini iletmek üzere ülkenin çeflitli yerlerinden Ankara’ya gelen sözleflmeli ö¤retmenler, 9 fiubat günü Milli E¤itim Bakanl›¤› önünde bulufltu. Burada, ö¤retmenler ad›na aç›klama yapan Servin Ayd›n, 100 binden fazla ö¤retmenin neredeyse sosyal haktan yararlanmadan ifl güvencesinden yoksun, ayda sadece 400 YTL ücretle çal›flt›r›ld›¤›n› söyledi. Her y›l KPSS s›nav›na 100 binlerce ö¤retmen aday›n›n girdi¤ine iflaret eden Ayd›n, ama buna ra¤men y›lda sadece 20 bin ö¤retmenin atand›¤›na dikkat çekti. E¤itim sorununun bir boyutunun da ö¤retmen sorunu oldu¤una iflaret eden Ayd›n, resmi olarak belirtilen ö¤retmen a盤›n›n yaklafl›k 200 bin oldu¤unu, buna ra¤men bakanl›¤›n büyük bir gururla 10 bin ö¤retmen atamas› yapaca¤›n› söyledi¤ine dikkat çekti. Ayd›n, ö¤retmen unvan› alan herkese s›navs›z, güvenceli ifl hakk›n›n sa¤lanmas›n›, sözleflmeli ö¤retmenlere de kadrolu e¤itimcilerle eflit ve 12 ay üzerinden ücret ödenmesini, sigorta primlerinin zaman›nda yat›r›lmas›n› istedi.

emekçilerdir ‹nsanl›k tarihine dönüp bakt›¤›m›zda, geçmiflten beri talan, k›y›m ve inkarlar›n oldu¤unu görebilmekteyiz. Ama bunlar›n yafland›¤› her dönem, tüm yetmezliklerle birlikte, çeflitli araç ve gereçlerle insanlar kendilerini -belli plan ve projeler dahilinde olmasa da- savunmufl; insanlar›n bu sald›rganl›¤›n önüne geçme düflüncesi hep süregelmifltir. Bugün ise, hakim güçler toplumsal yaflam›n›n getirdi¤i avantajlar›, kendi lehine çevirerek bir bütün olarak insanl›¤› kendi denetimlerine al›p, istedikleri biçimde bir yönetim anlay›fl›yla toplumlar› idare etmeye çal›flmaktad›rlar. Fakat toplumlar›n bu denli h›zl› gelifliminin, egemenlerin istedikleri düzeyde bir baflar› sa¤lamas›n› engellemeye vesile oldu¤u aç›kt›r. Kimi bölgelerdeki geliflimin zay›fl›¤› daha kolay bir denetime vesile olsa da, süreç içerisinde denetimlerine ald›klar› o bölgelerde de ifllerin 盤›r›ndan ç›kaca¤›na dair bir tak›m öngörüler mevcuttur. Dünyan›n küçülmesiyle birlikte, emperyalistler istedi¤i an bir yerleri vurma cüreti gösterebilmekte ya da ekonomik ve siyasal sald›rganl›klar› daha merkezi yürütebilmekteler. Fakat ezilen yoksul halklar›n da bu noktada ciddi avantajlar elde ettikleri apaç›k ortadad›r. Amerika’n›n Vietnam yenilgisinden sonra daha temkinli ve yüzde yüz baflar›larla hareket edece¤ini düflünenler de olmufltur. Ama gelinen aflamada Irak’ta sapland›¤› batakl›¤› iyi görmekteyiz. Savafllarda manevi desteklerin önemini göz önünde bulundurdu¤umuzda, bu cepheden de bir çok ülkenin deste¤ini almakla, yine de içine girdi¤i ç›kmazdan kurtulamayacak durumdad›r. Al›nan baflar›s›zl›klar, karfl› sald›rganlar› kimi zaman daha da sald›rganlaflt›rsa da, kimi zaman revize ederek, uç ç›k›fllar›n törpülenmesine vesile olmaktad›r. Bugün Avrupa merkezli oluflan politika da bundan kaynakl›d›r. Yani bir tak›m y›k›p dökmelerle ciddi hasarlar yaratacak duruma ve güce sahip olmalar›na ra¤men, ezilen yoksul halklar› dize getirme ve onlara boyun e¤direrek istediklerini yapma ve sonras›nda teslim alma durumlar› kalmam›flt›r. Genel anlamda bir denetimleri olsa da, mevcut devrimci dinami¤i yerinden söküp atarak, bu güçler üzerinden bir halk› etkisizlefltiremezler. Ya daha liberal politikalarla kendi ifllevlerini yerine getirerek, tarihsel sömürü rollerini oynayacaklar ya da bunlar›n bu sald›rganl›¤›na karfl› ç›kan tüm karfl›tlar›na savafl açacaklar. Bu karfl›tlar›na açt›klar› savafllar›n bir y›k›m yaratmas› veya kökten imhay› amaçlad›¤›n› söyleyebilmemize ra¤men, bir zaferin kazan›lmas›n› söyleyecek durumda de¤iliz. Güçlünün zay›fa uygulad›¤› yapt›r›m karfl›s›nda, zay›f›n isyankarl›¤› bugün daha diri durmaktad›r. Bu direnifllerde önderlik zaaf› olmakla birlikte, ortaya ç›kan durumun emperyalistleri ciddi tereddütlere sürükledi¤i ortadad›r. Irak’taki direniflin kapsam› bu boyutta olmasayd›, belki de bugün ‹ran veya baflka ülkeler iflgal edilmifl olacakt›. Dünya çap›nda emperyalist iflgal ve sald›rganl›¤a karfl› ortaya konan mücadelenin küçümsenmeyecek boyutta oldu¤u aç›kt›r. Bununla birlikte dünyan›n birçok yerinde verilen halk›n kurtulufl mücadelesi de, o ülkelerdeki feodal burjuvazinin iflini bozacak ve mevcut iktidarlar›n› tehlikeye sokacak bir düzeydedir.

AKP seçimlerin yaklaflmas›yla beraber ‘enflasyon düfltü, enflasyonu tek haneye indirdik’ yalan›na daha bir s›k› sar›lmaya bafllasa da, rakamlar›n ortaya koydu¤u gerçekler bu yalan› her gün tekrar tekrar gözler önüne seriyor. Zira AKP’nin hükümeti döneminde domates yüzde 304, peynir yüzde 82, ekmek yüzde 46 oran›nda zamland›!

Baflta sebze ve meyve olmak üzere temel g›da maddeleri, yap› malzemeleri, do¤algaz, petrol gibi birçok alanda yaflanan fiyat art›fllar›, yoksul halk›n enflasyonunun iki haneli seyretti¤ini gösteriyor. 2002 Aral›k’›nda 24 kurufl olan ekmek bugün 35 kurufl, 3.58 YTL olan peynirin kilosu bugün 7 YTL, yoksulun tad›n› çoktan unuttu¤u etin kilosu ise 8 YTL’den 15 YTL’ye ç›km›fl durumda. Düflen enflasyona nispet yaparcas›na baklagillerin fiyatlar› da ortalama yüzde 50 oran›nda artt›!

Sald›r›lar›n muhatab›

BOTAfi’ta sendikal› iflçi av› BOTAfi bünyesinde tafleronluk yapan ‹stanbul’daki Cerit Temizlik ve Emlak fiirketi’nin BOTAfi’la olan sözleflmesinin bitmesi üzerine 90 iflçi iflten ç›kar›ld›. Genel-‹fl Sendikas›’n›n örgütlenme faaliyeti yürüttü¤ü ve 47 iflçiyi üye yapt›¤› Cerit adl› firmada çal›flan iflçiler 12 fiubat sabah› Pendik’te bulunan BOTAfi ‹stanbul ‹flletme Müdürlü¤ü’ne gelerek ifl bafl› yapmak istedikleri s›rada içeri al›nmad›lar. Kap› önünde bekleyen iflçiler, BOTAfi’›n kendilerine yeni tafleron olan Biotem adl› flirkete geçmeleri önerisinde bulundu¤unu, Biotem flirketine geçmeleri halinde sosyal haklar›n› ve tazminatlar›n› alamayacaklar› için bu öneriyi reddettiklerini ifade ettiler. Bursa, K›rklareli, ‹zmir ve ‹stanbul’da BOTAfi’a ba¤l› 90 iflçiden baz›lar›n›n yeni flirketle anlaflarak ifle devam etti¤i, yeni flirketin ise 30 civar›nda iflçiyi ifle ald›¤› iflçiler taraf›ndan dile getirildi.

‘Kadrolular›n iflini yap›yoruz’ At›lan iflçilerden Bülent Ya¤›z, BOTAfi’ta alt› y›ld›r çal›flt›¤›n› belirterek “Cerit’ten önce Orpafl adl› firma vard›. 2004 y›l›nda bize bask› yaparak Cerit firmas›na devrettiler, Orpafl ile Cerit firmalar› ayn› aileye ait. Biz bu iflyerinde BOTAfi’›n temizlik d›fl›nda tüm ifllerini yap›yoruz, çal›flmalar›m›z›n yüzde 30’u temizlik ifli. Biz ucuza çal›flt›¤›m›zdan patron kadrolular›n yapaca¤› iflleri de bize yapt›r›yor. Biz asgari ücret al›rken, kadrolular 1500 – 2 bin YTL maafl al›yor” dedi. ‹flçilerden Ercan Paydafl ise, kendilerini BOTAfi yetkililerinin ifle ald›¤›n›, BOTAfi’›n ifllerini yapt›klar›n› söyleyerek “Firman›n bizi Zonguldak’taki bir hastaneye yollayaca¤› söylentisi var, ama kesin bir fley yok. Yeni firmada ifl bafl› yapsak da iki-üç ay deneme süresi var, ondan sonra yine ç›kart›labili-

Makinistler tren ulafl›m›n› durdurdu

riz ve sosyal haklar›m›z› alamay›z” diye konufltu.

‘‹flçiler ma¤dur ediliyor’ ‹flçilerin avukatl›¤›n› üstlenen Filiz Ayd›n ise iflçilerin ifl akitlerinin henüz ellerine ulaflmad›¤›ndan flimdilik iflçilerin geriye dönük alacaklar› ve tazminatlar› için dava aç›laca¤›n›, fesih belgesi ellerine geçti¤i zaman da isteyenler için ifle iade davas› açacaklar›n› belirtti. Süren davalar boyunca iflçilerin çal›flamayaca¤›n› kaydeden Ayd›n, “‹fle iade davalar›n›n en fazla 4 ay sürmesi gerekir, ama ifl yükünden dolay› bu süre 1 y›l oluyor. Alacak davas› ise 2 y›l sürebiliyor. Bu süre içinde çal›flmas› yasak olan iflçiler ma¤dur ediliyor. Üstelik verilen tazminatlar da çok düflük. Böylelikle iflçi kaçak, sigortas›z ve asgari ücretin alt›nda bir ücretle çal›flmaya zorlan›yor” diyerek uygulamay› elefltirdi.

BTS üyeleri; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollar› (TCDD) yönetimi taraf›ndan 12 makinistin görevinden al›nmas›n› protesto edince, ‹stanbul Haydarpafla Gar›'nda banliyö trenleri ve Adapazar› Ekspresi sefer yapamad›. TCDD yönetimi taraf›ndan tren fleflerinin görevlendirilmemesi ve ard›ndan 12 makinistin görevden al›nmas› üzerine Birleflik Tafl›mac›l›k Çal›flanlar› Sendikas› (BTS) ‹stanbul fiube üyesi makinistler 5 fiubat günü saat 16.45'ten itibaren göreve ç›k-

mama karar› ald›. Makinistlerin çal›flmamas› üzerine banliyö trenleri ve Adapazar› Ekspresi seferleri iptal edildi. Haydarpafla Gar›'nda yap›lan anonslarda personel s›k›nt›s› nedeniyle banliyö trenleri ve Adapazar› Ekspresi’nin çal›flmayaca¤› söylenirken yolcular›n baflka araçlarla gidecekleri yerlere ulaflt›r›laca¤› belirtildi. Banliyö giflelerinin önüne k›rm›z› flerit çekilirken yolcular durumdan haberdar olmak için dan›flman›n önünde birikti. BTS üyelerinin eylemi boyunca polisin genifl güvenlik önlemleri almas› ise dikkat çekti.

Fakat sorunun köklü de¤iflimlerle çözülece¤ine dair ortaya koyaca¤›m›z düflüncenin bugün aç›s›ndan uzun vadeli bir mücadelenin ürünü oldu¤unu söylemek gerekir. Çünkü yirmi birinci yüzy›lda emperyalizmin emekçi halklara daha yo¤unluklu sald›raca¤› kaç›n›lmazd›r. Bu sald›r›lar›n temel aya¤› ekonomik olmakla birlikte birtak›m etnik ve dinsel farkl›l›klardan da kaynaklanacak ve ciddi problemler yaflanacakt›r. Bu ekonomik sald›r›lar tek merkezli olmakla birlikte, bunlar›n yerel ayaklar› olan iflbirlikçi uflaklar da kendi alanlar›ndaki sald›r› politikas›n›n kumandal›¤›n› yapacaklar. Ayn› anlay›fla hizmet eden bu sald›r›lar, efendi-uflak iliflkisiyle bir bütünlük ifade etmektedir. Bugün burjuva devrimlerini yapm›fl, özellikle de Avrupa merkezli anlay›fllar›n daha esnek davrand›klar› ve bir tak›m hak ve hukuk söylemlerini dillendirdiklerini de görmekteyiz. Fakat bu söylemlerin, onlar›n geçmiflteki gerçekli¤iyle alakas› yoktur. Feodalizm karfl›s›ndaki tüm ilericili¤ini yitirerek, gerici rol oynamaktad›rlar. Halen baz› argümanlar› kullanmalar›n›n nedeni, geri kalm›fl ülkeler üzerinde yaratt›klar› sömürü düzeniyle elde ettikleri sefa saltanat›ndand›r. O kaynaklar›n kurumas›yla birlikte, ne demokrasiden, ne de hak hukuktan bahsetme olanaklar› kalmayacakt›r. ‹flte bu gerçekleri bilmemize ra¤men, bunlar›n kurmufl olduklar› düzenle bar›fl›k yaflamak mevcut çeliflkilerin temel noktas›d›r. Bu çeliflkiyi pratikte aflarak burjuvazinin proletaryaya karfl› uygulad›¤› bask›, sömürü ve talan›n önüne geçilerek, halk›n ba¤›ms›z kurtulufl mücadelesini vermek, zaruri görevimizdir. Gündemdeki birçok geliflmeye karfl›n, emekçilerin sessizli¤e gömülmesinin, emekçinin omzundaki yükü hafifletmeyece¤i, tam tersine emekçileri daha a¤›r bedeller ödemeye mecbur edece¤i kesindir. ‹flte bundand›r ki sezinlenen tüm tehlikeli geliflmelere karfl›, emekten gelen gücümüzü do¤ru kullanarak, daha büyük y›k›mlar›n önüne geçebiliriz. Bunu yapmam›z›n temel nedenlerinden biri, sömürü düzenine karfl› ç›karak, proletaryan›n ç›karlar›n› kollayan yeni bir iktidar mücadelesi vermek iken, bir di¤eri de, yaflanacak tüm sald›r›lardan birinci derecede emekçilerin etkilenmesindendir. Ülkemizdeki son geliflmelerin, bugünkü iktidar sahiplerinin ve onlar›n iktidar›n›n gerçekli¤inden ba¤›ms›z olmad›¤›, bu basiretsizli¤in zaman-zaman daha görünür biçimde kendisini yans›taca¤›, bu durumdan da birinci derecede etkilenenlerin iflçi, köylü ve emekçiler oldu¤u gerçekli¤ine sahibiz. Bundan dolay›, iflçinin, köylünün ve emekçinin, ekonomik ve demokratik haklar› için daha fazla mücadele ederek, bu haklar›n kal›c›laflmas› için de, kendisine ait bir iktidar›n tesisi gerekiyor. Att›¤›m›z tüm ad›mlar›n buraya ç›kmas› durumunda, mevcut durum daha iyi olacakt›r.


GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

7

ÖNCÜ KADIN Rojda Demir

Yabanc›laflma ve gerçek yaflam

PETK‹M’in yüzde 51’i sat›l›yor! Son dört y›lda 550 milyon dolarl›k yat›r›m yaparak üretim kapasitesini 1,5 milyon tondan, 1,9 milyon tona, üretim hacmini ise yüzde 60 ila yüzde 80 oran›nda artt›ran PETK‹M, ülkemizdeki tek petro kimya kuruluflu

Ülkedeki iç pazar›n yüzde 30’luk petrokimya ihtiyac›n› karfl›layan tek flirketi Petkim’in yüzde 51’inin blok sat›fl yöntemi ile özellefltirilmesi yönünde karar al›nd›. Böylece PETK‹M de, kar elde eden ve stratejik öneme sahip olan bir kurum olmas›na karfl›n özellefltirilen flirketler kervan›na kat›lm›fl oluyor. Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤›’ndan (Ö‹B) yap›lan yaz›l› aç›klamaya göre, Ö‹B taraf›ndan blok sat›fl ifllemine iliflkin süreç en k›sa zamanda bafllat›lacak ve Rekabet Kurulu ve Sermaye Piyasas› Kurulu nezdindeki ifllemler tamamland›ktan sonra ihale takvimi aç›klanacak. ÖYK, ald›¤› 13 say›l› karar ile Emekli Sand›¤› Genel Müdürlü¤ü’ne ait PETK‹M sermayesinde bulunan yüzde 7 oran›ndaki hissenin ''sat›fl'' yöntemiyle özelleflti-

rilmesine iliflkin süreyi ise 9 fiubat 2008 tarihine kadar uzatt›.

PETK‹M’e neden 550 milyon $ yat›r›m yap›ld›? Ülkemizdeki tek petrokimya flirketi olan, iç talebin yüzde 30’unu karfl›layan PETK‹M için, son dört y›l içerisinde 550 milyon dolarl›k yat›r›m yap›ld›. Petrokimya alan›ndaki ihtiyac›n sadece yüzde 30’nu karfl›layabilen, bir baflka ifade ile ihtiyaçlar›n› tam olarak karfl›layabilmek do¤rultusunda üretimini artt›rmas› gereken bir ülkede; mevcut tesisin sat›fl› büyük bir yanl›flt›r. Son dört y›lda 550 milyon dolarl›k yat›r›m yapan ve kredi borcu s›f›r olan PETK‹M, kapasitesini 1.5 milyon tondan, 1.9 milyon tona ç›karm›fl; üretim hacmini ise yüzde 60 ila yüzde 80 oran›nda artt›rm›fl durumda. Önceki y›llarda enerji ihtiyac›n› fuil-oilden karfl›layan PETK‹M, bir süre önce do¤algaz kullan›m›na geç-

mifl ve bunun için gerekli dönüflüm projesini gerçeklefltirmiflti. Bu dönüflüm ile birlikte 170 megawatt olan elektrik üretim kapasitesini, 220 megawatt’a ç›kartan PETK‹M, bu yat›r›mla bir yandan maliyetlerini yüzde 30 düflürürken, di¤er yandan ihtiyaç fazlas› olan elektri¤i de satacak. Bunca karl›, önemi büyük bir iflletmenin özellefltirme kapsam›na al›nmas› bafll› bafl›na bir handikap iken, özellefltirme kapsam›ndaki bu iflletmeye bu denli yat›r›m yap›lmas› ise bir baflka handikapt›r.

Unak›tan’›n a¤z›ndan devletin ‘devletçilik’i 1994-95’te DYP-SHP hükümeti döneminde h›z verilen özellefltirme, AKP döneminde doruk noktas›na ulaflt›. Sürekli ‘vatan-millet-Sakarya’ edebiyat› yapan ülkemiz hakim s›n›flar›n›n gerçeklefltirdikleri bu özellefltirmeler, asl›nda devletin ne kadar

‘devletçi’ oldu¤unun da trajikomik bir kan›t›! Özellefltirmenin bafl›ndaki isim olan ve hakk›nda aç›lm›fl olan say›s›z yolsuzluk dosyas›ndan milletvekili olarak, dokunulmazl›k z›rh›na bürünerek kurtulan Maliye Bakan› Kemal Unak›tan’›n özellefltirmeye iliflkin sözleri, devletin gerçek karakterinin de tablosunu çiziyor: “Ne banka b›rakaca¤›z, ne fabrika, ne de iflletme. Liman da b›rakmayaca¤›z. Hepsini sataca¤›z!” “Stratejik yer imifl. Ne stratejisi, önemli olan müflteri bulmak. Müflteri gece gelsin, pijamayla ç›kar›m karfl›lar›na. Seviyorum bu iflleri arkadafl.” “Kar edeni de, zarar edeni de sataca¤›z!” “Babalar gibi satar›z!” “Ülkenin iflgal alt›na girdi¤ini söylüyorlar. Gelsinler iflgal etsinler!” “Paray› veren düdü¤ü çalar”

Tersanelerde sömürünün ad›:

TAfiERONLUK ‹stanbul’da bulunan Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde 40 tersanede yaklafl›k bin tafleron flirkette 25 bini aflk›n iflçi çal›fl›yor. Tafleron sistemi nedeni ile düflük ücret alan iflçilerin ço¤unlu¤u sigortas›z çal›flt›r›l›yor.

bölgede sendikas›z ve sigortas›z çal›flma art›k bir kural halini alm›fl görünüyor.

Bankalar›n, 1980 y›l› bafllar›nda armatörlere verdi¤i sabit kurdan düflük faizli kredilerin geri dönmemesi, dünyadaki kriz koflullar› ile birleflince sektör 1982 y›l›nda ciddi bir krizle karfl› karfl›ya kald›. Tersane iflverenleri bu koflullarda maliyetleri azaltarak kadroyu daraltma yolunu seçti. Tecrübeli ustalar›n› kaybetmek istemeyen iflverenler, ustalar›n› tafleron flirket kurmalar› yönünde teflvik ederek bütçeyi azaltt›. Tersane iflverenleri böylece sendikadan, k›dem tazminat›ndan ve sosyal güvenlik harcamalar›ndan kurtuldu. Ülkemizdeki özel sektör gemi faaliyetinin yüzde 90'›n› oluflturan Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde sermaye yedi ailenin elinde toplanm›fl durumda. Genellikle deniz tafl›mac›l›¤› yapan Karadenizli Kalkavan, Yard›mc›, Sad›ko¤lu, Torlak, Bayrak, Çiçek, Üner aileleri ile Koç ailesi Tuzla Tersaneleri'ne hakim halde.

çal›flmaya zorluyor

Tersanelerde daha önce iflçi olarak çal›flan ustalar›n ço¤unlu¤u tersane iflverenlerinin yard›m› ile ifllerinden ayr›l›p yanlar›na ald›klar› hemfleri ve akrabalar› ile tafleron flirket kurarak piyasaya giriyorlar. Tafleronlar, ucuza verilen iflleri yaparak piyasada tutunmak zorunda olduklar›ndan, iflçi ücretlerini en düflük seviyede tutuyorlar. ‹flçi ile tersane aras›nda bir tampon görevi yapan tafleron firmalar, iflçi karfl›s›nda patron, patron karfl›s›nda yönetici konumunda. ‹flçilerin ücretlerini ödememek için sürekli iflas gösterip tekrar firma kuran tafleronlar, iflçileri tersane önlerinde ve kahvehanelerde bekleyen hemfleri ve akrabalardan temin ediyorlar. Tafleron uygulamas› nedeniyle

Tafleronluk sigortas›z Tafleronluk sisteminin neden oldu¤u en önemli sorun da iflçilerin sigortas›z çal›flmas›. Sigorta primleri, tafleron taraf›ndan artan bir maliyet olarak görüldü¤ünden, birçok tafleron firma, iflçinin sigortas›n› yat›rmayarak, iflçiyi ifle al›rken sigorta yerine birkaç milyon fazladan maafl fark› ödüyor. Kaza geçiren iflçiler ise hastaneye gittiklerinde sigortas›z olduklar›n› ö¤reniyorlar ve tedavileri güçlefliyor. Ölüm ve sakatl›k ile sonuçlanan kazalarda ise iflçilerin ailelerine para ödenmiyor. Bu koflullarda çal›flan iflçiler, k›dem ve ihbar tazminatlar›n› bile alam›yor ve hiçbir hak talep edemiyor. Sözleflme ve sigortan›n olmad›¤› koflullarda iflçi, çal›flt›¤›n› kan›tlayamad›¤›ndan, at›lma durumunda ifle iade davas› açam›yor, iflsizlik sigortas›ndan faydalanam›yor.

Sigortas›z çal›flmaya karfl›

tedavi edilmiyor, patron para vererek geçifltiriyor. ‹flçilerin bütün haklar›n› gasp etmek için tafleronluk sistemi var" dedi.

‹flçiler sigortas›z çal›fl›yor Tersane iflçisi Orhan ‹lda¤ ise, sigortas›z çal›flt›¤›n› söyleyerek, yaflad›klar› sorunlara iliflkin flunlar› söyledi:

açt›¤›n› göstermek ve tersanelerde sigortas›z tek bir iflçi bile kalmamas›. Bu amaçla kampanyam›z May›s ay›na kadar sürecek. ‹flçilere hukuki yard›m yapmak için dernekte bir de oda açaca¤›z" dedi.

kampanya Tersane ‹flçileri Birli¤i Derne¤i Baflkan› Zeynel Nihadio¤lu, tersane iflçilerinin yüzde 60'›n›n sigortas›z çal›flt›¤›n›, geri kalan iflçilerin de asgari ücret üzerinden sigorta priminin yat›r›ld›¤›n› söyleyerek, tafleronluk sisteminin tersanelerde yasad›fl› bir uygulama oldu¤unu dile getirdi. ‹stanbul ‹flçi Kurultay›'ndan sonra, sigorta hakk› ve buna ba¤l› sorunlar› dile getirmek için kampanya bafllatt›klar›n› belirten Nihadio¤lu, "Amac›m›z iflçilere sigorta hakk›n›n ne demek oldu¤unu ö¤retmek, sigortas›z çal›flman›n nelere yol

'‹flçiler örgütlenirse hak kazan›m› olur' Liman, Tersane Gemi Yap›m-Onar›m ‹flçileri Sendikas› (Limter-‹fl) üyesi Mustafa Karao¤lan, Çal›flma Bakanl›¤›'n›n tersanelerde sigortal› iflçi say›s›n› 13 bin olarak gösterdi¤ini, gemi iflverenlerinin de tersanelerdeki iflçi say›s›n› 25 bin olarak gösterdi¤ini aktararak, çal›flanlar›n ancak yüzde 25'inin sigortal› olabilece¤ini söyledi. Karao¤lan "Sigorta olmamas› nedeniyle iflçiler çok zorluk çekiyor. Adam kaza geçiriyor,

"Sigortas›z çal›fl›yoruz, baflka çaremiz yok ki. Kaza geçirince patron al›p özel hastaneye götürüyor ya da parayla hallediyor. Hiçbir flekilde sigorta yapm›yor. E¤er bir taraf›n kesilmiflse, kopmuflsa hastanenin kap›s›na b›rak›p gidiyor, daha sonra ilgilenmiyor. Tersanelerde do¤ru dürüst sigorta yat›r›lmaz, baz›lar› 15 gün, baz›lar› bir gün, baz›lar› sürekli girdi ç›kt› gösteriyorlar. Benim geçen y›l 67 gün sigortam yatm›fl." Baflka bir tersane iflçisi Murat Kaplan ise, sigortas›n›n yatt›¤›n›, bunu takip etti¤ini, iflçilerin güvenilir kiflilerle çal›flmas› gerekti¤ini dile getirerek, "Güvenilir yerlerde çal›flmaya özen gösteriyorum, tafleronun bir yeri var m› diye bak›yoruz, soruyoruz etraftan. Baz›lar›n›n yeri, adresi yok, öylesine götürü al›yor, iflçileri yan›nda çal›flt›r›p paralar›n› vermiyor, 2-3 ay geciktiriyor maafllar›n›. Burada paras› ödenmeyen ya da sigortas› yatmayan çok kifli var" diye konufltu.

“Gerçek yaflam”›n d›fl›nda, çevresinde olup bitenlerden habersiz “yaflayan” kad›n, iflçi saflar›nda, üretim içinde yer almas›yla dolays›z bir flekilde gerçek yaflamla da yüzleflir. Kuflkusuz o, dünyay› evinden, tarlas›ndan vb ibaret gören bir ev kölesiyken de gerçektir. Ancak gerçek yaflam›n bilincinde olman›n da, kendisinin de uza¤›ndad›r. Buna karfl›l›k tüm iflçiler gibi kad›n iflçi de, bu kez, yaflam›n d›fl›nda olman›n, köleli¤in veya feodal ba¤›ml›l›¤›n ya da kendine özgü haliyle ev köleli¤inin koflullar›ndaki bilmeme, görmeme gerçekli¤inden, eme¤inin özgürleflmesiyle ç›karken; bu kez de iflin di¤er yan›yla karfl› karfl›ya geliyor. Çünkü “yeni özgürleflmifl kimseler sahip olduklar› bütün üretim araçlar› ile, eski feodal düzenlemelerin sa¤lad›¤› her türlü güvenceler ellerinden al›nhd›ktan sonra ancak kendilerinin sat›c›s› haline geliyorlar. Ve onlar›n mülksüzlefltirilmesini anlatan bu öykü, insanl›k tarihine, kandan ve ateflten harflerle yaz›lm›flt›r.” (Karl Marks, Kapital C.I Syf. 731) ‹flçinin emek gücünden ve emek ürününden yabanc›laflmas›, gerçek yaflamd›r. Bu gerçek yaflam›n fark›ndal›¤›, yabanc›laflman›n k›r›lmas›n›n ve iflçinin yaflama ve insanl›¤›n kurtulufluna sahip ç›kmas›n›n zorunlu ateflleyicisi olacakt›r. Sorun, bilinçlenme ve iflçiyi bu eksende bilinçlendirme sorunudur. ‹flçinin ihtiyac› olan, nas›l yaflamakta oldu¤unu “bilme” de¤ildir. O zaten gerçek yaflam›n içinde, bunu bizzat yaflayand›r. Mesele, iflçinin yabanc›laflmas›n›n fark›na varmas›, yaflam›n bütününe iliflkin kazand›¤› siyasal bilinçtir. Kad›n›n kad›n olmas›yla maruz kald›¤› sömürü ve bask›, ücretli köle haline geldi¤inde bir miktar daha örtülü, emek pazar›nda erkekle “eflit” bir pozisyon alabilse dahi (ki bunun bile böyle olmad›¤›n› biliyoruz), artarak sürmesiyle kad›n› bir yok olufla, düflkünlü¤e ve uçuruma sürükler. Demek ki kad›na her türlü burjuva kurtulufl ça¤r›s›n›n (feminizm vb), emekçi kad›n› nas›l yan›ltt›¤› anlafl›lmal›d›r. Bu haliyle kad›n sorunu aç›s›ndan çokça dillendirilen “kad›n›n ekonomik özgürlü¤ünü elde etmesi”nin eksikli¤i ve yetersizli¤i; cinsel, politik ve esasen insan olarak tam özgürleflmesi anlam›na hiç gelmedi¤i ve üstelik bunu bir nihai kad›n kurtuluflu olarak sunman›n yan›lt›c›l›¤› ortadad›r. Kad›n bir insan olarak politik özgürleflme halkas›nda mücadeleye at›lmad›kça, artarak devam eden bir kölelik zincirinin esiri olacakt›r. Buna karfl›l›k, iflçi kad›n›n, yani gerçek yaflamla üretim iliflkileri zemininde daha do¤rudan buluflan kad›n›n, kad›n olmaktan kaynakl› sorunlar›n›n, zulüm ve sömürü düzenince yönetilen olmaktan kaynaklanan köklü s›n›f sorunlar›yla daha do¤rudan örtüfltü¤ü de gerçekli¤in di¤er yönüdür. Bu haliyle iflçi kad›n›n kad›n kimli¤i, iflçi kimli¤ini perçinleyen, üzerindeki kölelik zincirini a¤›rlaflt›ran bir faktör olmakla birlikte görünümde arka planda kal›p, daha insani ve politik, daha gerçek ve elle tutulur bir tona bürünmüfl olarak, sorunun esas kayna¤› olan özel mülkiyet sistemini, yani gerçek yaflam› daha netlefltirir. K›sacas› ücretli köle haline gelen ve “ekonomik ba¤›ms›zl›k”, “eflit ifle eflit ücret” gibi düzen içi özgürleflme yan›lsamas›yla cinsel kurtuluflta önemli mesafe katetti¤i kand›rmacas›na muhattap olan kad›n; bir yandan gerçekten de cinsel kurtuluflun esas zeminine de daha dolays›z yerleflmifl olur ve genel kurtuluflla ba¤lar›n›n netleflme dinami¤i pekiflir. Sürekli devrimci durum koflullar›nda en basit bir demokratik talep bile “radikalizme” yönelme zorunlulu¤una dayan›rken; bir avuç demokratik kitle örgütünün ve feminist çevrelerin devrimcilerle aralar›ndaki uçurumun temel sebebi, kuflkusuz ki öncelikle iflçi kad›nla buluflmamas›, ona yabanc›l›¤›d›r. Bu s›n›f karakterlerine ra¤men bunun önemli bir sebebi daha vard›r. Kad›n›n cinsel özgürleflmesi ile iflçi s›n›f› öncülü¤ünde insanl›¤›n genel kurtuluflu ba¤›nt›s›, demokrasinin devrim sorunu oldu¤u, yani henüz kad›n›n burjuva demokratik anlamda dahi özgürleflme yolunda mesafe katedememifl oldu¤u co¤rafyam›zda yeterince vurgulanmamaktad›r. Bu anlam›yla da di¤er eksikliklerinin yan›nda devrimci hareket, kad›n hareketine güven verememektedir. Halen kad›n üzerindeki kaba feodal bask›lanman›n varl›¤› koflullar›nda, devrimcilerin yar›-feodal bir ülkede kad›n›n kurtuluflu vurgusundaki eksikli¤i, küçük burjuva demokratik ak›mlar›n devrimci hareketten uzakl›¤›n› aç›klarken; onlar›n marjinalli¤ini de dolays›z politik iktidar söyleminin nesnel zorunlulu¤unu aç›klamaktad›r. Demek ki sorun, dolays›z politik iktidar söyleminin, kad›na cinsel kurtuluflu somutunda da güven vermesinde dü¤ümleniyor. Bu belirlemenin yaflamdaki en belirgin ispat›, yak›n tarihimizde gerilla savafl›nda konumlanan muazzam kad›n savaflç› oran›d›r. Bu alternatif ve do¤ru örgütlenme ve mücadele, iflçi kad›nlar baflta olmak üzere, tüm kad›nlara da tafl›r›lmal›d›r. Çünkü demokratik kad›n hareketi, aç›k ki kendisini politik örgütlü¤ün karfl›tl›¤› temelinde de¤il, bizzat devrimci demokratik halk hareketinin ba¤r›nda gerçekten ifade edebilecektir. Bu aç›dan iflçi kad›nlara muazzam görevler düflüyor. Öncü kad›n, ancak iflçi ve yoksul köylü kad›nlarla buluflarak gerçek bir demokratik kad›n hareketinin örgütleyicisi ve öncüsü olma misyonunu gerçeklefltirebilir. Ve ancak o flekilde gelece¤in Demokratik Halk ‹ktidar›’na yürüyüflte, Halk Kurtulufl Ordusu’nun ve cephesinin kad›n kolunu politik özgürleflmeyle de yetinmeyecek bir kad›n-insan özgürleflmesi savafl›m›n› aflamal› ve kesintisiz devrimin her an›nda vererek gerçek kurtuluflla taçland›rabilir. 8 Mart vesilesiyle, emekçi kad›n›n nihai kurtuluflun kurmaylar› olacak proletaryan›n kad›n savaflç›lar›n›, tüm iflçi kad›nlar› selaml›yoruz.


8

17-28 fiubat 2007

PERSPEKT‹F

Devrimci, birleflik, kitlesel mücadele üzerine Sistemin sald›r›lar›na karfl› dönemsel olarak ortak devrimci tav›r-tutum almak önemlidir. Ve süreç aç›s›ndan da bu bir ihtiyaçt›r. Ancak kayg› ve ön koflullar üzerinden sa¤lanmak istenen ortak tutumlar, sald›r›lar karfl›s›nda yeterli düzeyde etkili olamamaktad›r S›n›f mücadelesi içerisinde güne müdahale etme, bu müdahalelerin birikimiyle gelece¤i kazanma ve bu süreci güçlendirme, yak›nlaflt›rma, en nihayetinde kazanma, sadece bir s›n›f›n iste¤i, arzusu de¤ildir. S›n›flar aras›ndaki nitel farkl›l›klardan kaynakl› bunun araç ve yöntemleri de¤iflse de her iki s›n›f›n ve bu s›n›flar›n temsilcilerinin ortak yanlar›ndan birisi de kendi s›n›f ç›karlar› do¤rultusunda geliflmelerin seyrini de¤ifltirmek, belirlemek ve kendi s›n›f ç›karlar›n›n ihtiyaçlar›na cevap olacak bir iktidar kurmak veya varolan iktidarlar›n›n ömrünü uzatmakt›r...

rak görülemez. Çünkü siyasal mücadele, iktidar mücadelesidir. S›n›f düflmanlar›na karfl› yürütülür; fliddet dahil her mücadele yöntemine bafl vurulur. Fakat, devrimin dost güçlerine karfl› olsun, parti-örgütler içinde olsun, siyasi mücadele yürütülmesini savunmak, yanl›flt›r. Siyasi mücadele, sadece s›n›f düflmanlar›m›za karfl› yürütülür. Parti-örgüt içinde ve partiler aras›nda, yani halk içi çeliflkilerde geçerli tek do¤ru metot ideolojik mücadeledir ve bu da bar›flç›l yöntemlerle yürütülür. Ço¤u zaman ideolojik mücadeleyle siyasi mücadele birbirine kar›flt›r›lmakta, ideolojik farkl›l›klar aras› bar›flc›l mücadele yerine bu farkl›l›klara pratikte siyasi rakipler gibi yaklafl›larak dost düflman ayr›m› mu¤laklaflt›r›lmaktad›r ve kurumlar aras›, kurumlar›n kitleleri aras›ndaki yabanc›laflma buralardan beslenerek derinleflmektedir.

Çevremizde olup bitenlere bakt›¤›m›zda bizlere çok s›radan gelen hakim s›n›flar kaynakl› tart›flmalar›n, ortaya at›lan gündemlerin bu temel prensip etraf›nda sürüp gitti¤ini görebiliriz. Son yaflanan önemli geliflmelerden birisi olan Hrant Dink’in katledilmesi buna iyi bir örnektir. Zira Hrant Dink için öncelikle, böyle olmad›¤› halde bilinçli olarak “Türklü¤e hakaretten” hakk›nda soruflturmalar aç›lm›fl ve devam›nda alel acele 301. madde kapsam›nda yarg›lama sürecine bafllanm›flt›. Ard›ndan ise milliyetçi faflist linç kampanyalar›yla bir süreç olgunlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. ‹flte bu hakim s›n›flar›n güne, sürece müdahale etmeleriydi. Kendi cephelerinden yapt›klar› yarg›lama ve örgütledikleri linç kampanyalar› ile Dink’i ortadan kald›rman›n zeminini haz›rlad›lar. Sonuç olarak Dink’i katlettiler.

Bunlar olumsuzluktur ancak kabul etmek gerekir ki ayn› zamanda da yaflanan fleylerdir. Biz bunu ne oportünistçe geçifltirebiliriz, ne de d›fl›m›zdaki devrimci-demokratik kesimlerle bir araya gelmemenin gerekçesi yapabiliriz. Bu duruma dikkat çekmemizin as›l sebebi ortaklaflt›r›lmaya çal›fl›lan pratik mücadelenin bu sorunlara da cevap olabilecek flekilde ele al›nmas› gerekti¤ine vurgu yapmakt›r. Bugün ister her bir hareketin önderlik etti¤i tek tek mücadeleler olsun, isterse dönem dönem ortaklaflt›r›lm›fl mücadeleler olsun, e¤er bu mücadeleler hedefleri itibariyle ilerici, demokratik, devrimci kesimlerle ortak talepler çerçevesinde pratikte bir araya gelmeye ve genifl kitlelerle birleflmeye uygun hareket etmiyorsa kendi mücadelesinde de baflar›l› olamaz. Dolay›s›yla bugün tart›fl›lan ‘sald›r›lar› birlikte gö¤üsleyelim’ ça¤r›lar›na do¤ru zeminde cevap olmak bir görev oldu¤u kadar, bu birliktelikleri demokratik-devrimci hareketler aras›ndaki yabanc›laflma ve sorunlar›n çözümü noktas›nda ele almak, devrimci dayan›flma ve siper yoldafll›¤›n› güçlendirecek flekilde bir planlama yapmak da bir ihtiyaçt›r.

ine Dink’in katledilmesiyle ayn› tarihlerde TBMM’de yap›lan gizli oturumla ezilen halk ve uluslara, bunlar›n mücadelelerine karfl› ‘daha etkin’ sald›r› kararlar› al›nd›. Kamuoyuna ‘Kerkük’ gündemi olarak yans›t›lan bu gizli oturumdan ç›kan kararlar›n etki ve sonuçlar› muhtemelen önümüzdeki günlerde daha yak›c› olarak görülecektir. Evet belki tekrar olacak ancak hakim s›n›flar kendi aralar›ndaki bütün dalafl ve çeliflkilere karfl›n mevcut devlet sistemlerini oldu¤u gibi korumakta her zamanki gibi hemfikirdirler.

Y

Hakim s›n›flar cephesinden bu ve benzeri geliflmeler yaflan›rken devrimci demokratik kesimler b›rakal›m kendi gündemlerini yaratmay›, kendi iradelerine ra¤men ortaya ç›kan geliflmelere karfl› tav›r-tutum almakta yetersiz kald›klar› gibi ço¤u defa geliflmelerin arka plan›n› bilimsel bir flekilde analiz etme gücünü dahi gösterememektedirler. Ortaya ç›kan bu olumsuzlu¤un çeflitli iç ve d›fl nedenleri olmakla beraber bunun esas kayna¤›n›n Marksist-Leninist-Maoist çizgiden idelojik sapmalar ve sistemin sald›r›lar›na karfl›güncel geliflmelere müdahale etme noktas›nda bilimsel ve etkili politika üretememek oldu¤unun alt›n› çizmek gerekir. Bütün bu olumsuzluklara karfl›n devrimci demokratik kesimler taraf›ndan sald›r›lar›n artaca¤› tespiti yap›larak, sald›r›lara karfl› daha etkin ve devrimci, kitlesel bir mücadele hatt›n›n örgütlenmesi yönünde yap›lan ça¤r›lar› olumlu de¤erlendirmek ve bunun gerçekli¤e dönüflebilmesi için do¤ru zeminde tart›flmak gerekir.

Baz› elefltiriler ve ‘devrimci birleflik kitlesel mücadele’ Sistemin sald›r›lar›na karfl› dönemsel olarak ortak devrimci tav›r-tutum almak önemlidir. Ve içerisinde bulundu¤umuz süreç aç›s›ndan da bu bir ihtiyaçt›r. Ancak belli kayg› ve ön koflullar üzerinden sa¤lanmak istenen plans›z, programs›z ve hedefi belli olmayan ortak tutumlar, sald›r›lar karfl›s›nda yeterli düzeyde etkili olamamaktad›r. Bu sadece devrimle, karfl›-devrim aras›ndaki güç dengeleriyle izah edilecek bir sorun de¤ildir. Bu olumsuz durumun nedenleri daha çok içte, ‘bizde’, kendimizde aranmal›d›r. Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist ve devrimci hareketinin tarihinde çeflitli dönemlerde ‘güçbirli¤i’ veya baflka adlar alt›nda ortak kitlesel mücadelenin olumlu ve olumsuz pratik örnekleri yaflanm›flt›r. Hiç kuflku yok ki bu örnekler içerisinde esas› teflkil eden bu ortak mücadelenin yaflanm›fl olumlu örnekleridir. Birçok alanda devrimci dayan›flman›n s›n›rlar›n› dahi aflan ve pratikte ayn› siperlerde yoldafllaflan bu iliflkiler ve de¤erler toplulu¤u devrimci hareketin taban›ndan genifl halk kitlelerine kadar muazzam bir güven, devrimci coflku ve heyecan›n geliflmesine neden oldu¤u gibi, sistemin sald›r›lar›na karfl› da önemli direnç merkezleri oluflturdu. Ancak kabul etmek gerekir ki son y›llarda bu olumlu örnekler yerini ayr›flmalara b›rakarak, yeterli derecede ortak sorunlar nezdinde bir araya gelinerek ortaklaflt›r›lm›fl bir pratik mücadelenin olumlu örnekleri oluflturulamad›. Ortaklaflt›r›lm›fl pratik mücadeleler ve bu soruna yaklafl›m, her bir hareketin demokrasi anlay›fl›, dostlara karfl› siyaset, halk kitleleri aras›ndaki sorunlar›n çözümü ve iktidar bilinci gibi önemli meselelere kaynakl›k eden o hareketin genel çizgisinden ba¤›ms›z ele al›namaz. E¤er bir hareketin genel çizgisi (ideolojik-politik-kültürel) Marksist-LeninistMaoist de¤il ise hiç kuflku yok ki bu konularda yanl›fla düflmesi de kaç›n›lmazd›r. Yoldafllar›na karfl› demokratik olmay› beceremeyen bir anlay›fl›n, dostlar›na karfl› demokratik olmas› düflünülemez. Dar gurupçu, güçlünün ard›nda kuyrukçu-liberal, zay›fa karfl› ben-merkezci, sekter tutumlar kadar, dost örgüt ve partiler aras›nda fliddete kadar varan pratikler de bilinen fleylerdir ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki devrim ve demokrasi güçlerinin hemen hemen tamam›n›n muzdarip oldu¤u bir hastal›kt›r. Son y›llarda devrimci hara-

Devrimci dayan›flma ve siper yoldafll›¤› Andaki gücümüzle iliflkilendirerek devrimci dayan›flman›n ve siper yoldafll›¤›n›n tarifini yeniden yapamay›z. Maoistler olarak andaki gücümüz ne olursa olsun devrimci dayan›flmadan ve siper yoldafll›¤›ndan ne anlad›¤›m›z› dün oldu¤u gibi bugün de net olarak bilmek ve bütün mevzilerde bunun sorumlulu¤unu gücümüz ölçüsünde pratikte de yerine getirmek durumunday›z.

ket içerisindeki bu birbirine yabanc›laflma, kendisi gibi düflünmeyene tahammülsüzlük ve dönem dönem ise fliddete varan pratikler, herkesi ilgilendiren sorunlar etraf›nda biraraya gelerek ortak bir pratik mücadelenin örgütlenememesinde önemli etkenlerdir. Bunlar› söylerken hiç kimse ‘sald›r›lar› birlikte gö¤üsleyelim’ fleklindeki ça¤r›lardan hareketle ortak mücadelenin önüne engel ç›kartt›¤›m›z› veya mazeret sundu¤umuzu düflünmesin. Çünkü biz bu ve benzer sorunlar› esasta uzun vadeli ideolojik mücadelenin konu ve görevleri aras›nda gören, anlay›fl olarak sözkonusu ortaklaflt›r›lmaya çal›fl›lan pratik mücadeleler oldu¤unda ayr›flt›¤›m›z noktalar› de¤il ortaklaflt›¤›m›z olumlu yanlar› esas alan, o özgülde olumsuzluklar› tali gören ve kendi taleplerimiz kadar o birliktelik içerisinde yer alabilecek olan çevrelerin taleplerinin de bütün içerisinde yer almas› gerekti¤ini demokratik bir hak olarak gören bir anlay›fl› savunmaktay›z. Biz bu ça¤r›lar› önemsedi¤imiz gibi, bizler aç›s›ndan da asgari devrimci-demokratik taleplerde birleflilmifl ortak-kitlesel bir mücadele, sürecin ihtiyac›d›r. ‹flte tam da bu noktada ihtiyaca cevap olunabilinmesi için her çevrenin bu sorunlar› yok saymadan, bir ön koflul olarak ileri sürmeden en az›ndan kendi içerisinde tart›flarak daha olumlu sonuçlar ç›kartmas› ortak mücadelenin zeminini güçlendirecektir.

d›r›lm›flt›r. Evet bunun ad› o bas›n aç›klamas› özgülünde ortak bir tav›rd›r, ancak sadece bundan yola ç›karak talepleri ve hedefi ortaklaflt›r›lm›fl bir ortak mücadelenin varl›¤›ndan söz edilemez. En az›ndan bizim anlay›fl›m›za göre bunun ad› devrimci-birleflik-kitlesel bir mücadele de¤ildir. Devrimcibirleflik ve kitlesel bir mücadele sadece ortak bas›n aç›klamalar› yapmak için de¤iflik devrimci-demokratik çevrelerin bir araya gelmesi meselesi de¤ildir. Talepleri, hedefi, çal›flma tarz› beli olan ve bir kampanya fleklinde sürdürülen çal›flmalar ancak birlefltirici ve kazan›m sa¤layan bir rol oynar. E¤er bir mücadele hatt› devrimci hareketin kitlesi içerisindeki yabanc›laflman›n k›r›lmas›na hizmet etmiyor ve genifl kitleleri harekete geçiremiyorsa do¤all›¤›nda sistem karfl›s›nda da kazan›m-baflar› elde edilemez. Dolay›s›yla ‘sistem sald›r›lar›n› artt›r›yor’ tespiti yaparak ‘ortak mücadele’ etmenin önemine de¤inen kesimler, de¤erlendirmelerini sadece sistemle s›n›rl› tutmayarak, bu ortak platformlarda yer alacak çevreleri ve bunlar›n kitlesini de de¤erlendirmek durumundalar ki; gerçek anlamda ihtiyaçlara cevap olabilecek bir pratik mücadele hatt› örgütlenebilsin.

Dostlarla ortaklaflmak, kitlelerle birleflmek düflman› zay›flat›r

Pratik mücadele bas›n aç›klamalar›yla s›n›rland›r›lmamal› Nas›l ki her örgütlülük bir ihtiyac›n sonucu ise, sistemin sald›r›lar›na karfl› dönem dönem ilerici, demokratik, devrimci güçlerin ortak hareketini hedefleyen devrimci birleflik, kitlesel mücadele platformlar› da nesnellikten hareketle bir ihtiyaçt›r. Fakat bu ça¤r›lar›n; gerçekli¤e dönüflerek sistemin sald›r›lar› karfl›s›nda, tek tek parçal› mücadelelerden daha etkin bir rol oynamas› bak›m›ndan eksik ele al›nd›¤›n› da belirtmek durumunday›z. Ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi ortak platformlar ancak ve ancak her kesimin demokratik, devrimci taleplerinin ortaklaflt›r›lmas› üzerinden, ortak bir hemfikirlik üzerinden oluflturulabilinir. Ön koflullu, ön flartl› ortak platformlar veya ortak mücadele zemini yarat›lamaz. Yarat›lsa bile bu birlikteli¤in uzun vadede gerçek anlamda hedefine hizmet etmeyece¤i geçmiflte yaflanan deneyimlerle de görülmüfltür. Bugün çeflitli talepler eksenli sürdürülen ortaklaflt›r›lm›fl pratik mücadele daha çok bas›n aç›klamalar›yla s›n›rlan-

Talepleri ortaklaflt›r›lm›fl bir mücadelenin baflar›l› olabilmesi için, do¤ru bir zemine oturtulmas› gerekir. Bugün kabul etmek gerekir ki gerekçesi her ne olursa olsun devrimci-demokratik çevreler ve bunlar›n kitlesi aras›nda ciddi bir yabanc›laflma, o andaki yanl›fl› ve do¤rusuna bak›lmadan kendinden olmayana karfl› güçlü bir tahammülsüzlük kültürü geliflmektedir. Unutmamak gerekir ki devrimin dost güçleri, yar›n›n devrimci iktidar›n›n da ortak güçleridirler. Bunun yerine siyasal rakip olarak görmek ise devrimci ittifak politikas›nda ciddi bir sapmay› ifade eder. Böylesi sapmalar da devrimin dost güçleri aras›nda pek çok olumsuz geliflmeye neden olmakta. Çünkü, ideolojik rakip olarak görmek farkl›d›r, siyasi rakip olarak görmek ise tamamen farkl›d›r. Bir hareket kendi d›fl›ndaki örgüt ve partileri küçük burjuva vb olarak tan›mlad›¤›nda, bu, ideolojik bir farkl›l›kt›r ve rakip ideolojik ak›mlardan biri olarak de¤erlendirilebilir ve bar›flç›l yöntemlerle ideolojik mücadelesini sürdürür. Bunun da aralar›ndaki devrimci dostlu¤u zedeler hiçbir yan› yoktur. Aksine, yarar› vard›r. Ama, devrimin dostlar›na karfl› siyasal mücadele verilmez, onun için de siyasal rakip ola-

E¤er sistem bugün devrimci demokratik kurumlar›n varl›¤›na, onlar›n mücadelelerine azg›nca yöneliyorsa, ideolojik ve örgütsel farkl›l›klar gerekçe say›larak d›flar›dan seyredenler olunamaz. Dayan›flma ad›yla herhangi bir eylemde oldu¤u gibi sadece ortak protesto gösterilerine kat›larak “Yaflas›n Devrimci Dayan›flma” slogan› atmakla yetinilemez. Bizim devrimci dayan›flma ve siper yoldafll›¤› tarifimiz ve anlay›fl›m›z bellidir. Bugün bu anlay›fl›n pratikteki karfl›l›¤› ideolojik ve örgütsel gerçekli¤imizi muhafaza ederek sistemin sald›r›lar› karfl›s›nda sessiz kalmadan ve sald›r›lara hedef olan kurumlara kendi kurumlar›m›z olarak sahip ç›kmay›, bu kurumlar› iktidar mücadelemizin birer mevzileri olarak görmeyi ve bu mevzilerde dostlarla, siper yoldafllar›yla devrimci dayan›flman›n da s›n›rlar›n› aflarak, pratikte yoldafllaflmay› zorunlu k›lar. Bu bilinçle her bir alan ve parçada görevlerimize sahip ç›kmak bizler aç›s›ndan bir zorunluluktur. Bugün aç›s›ndan e¤er devrimci-birleflik-kitlesel bir mücadelenin örgütlenmesi tart›fl›lacaksa, bizce bu zeminde tart›fl›lmal›d›r.

Somut kazan›mlar, somut taleplerle mümkündür Ne yaz›k ki günümüzde ortak hareketten daha çok ortak bas›n aç›klamalar› veya sald›r›lar›n k›nanmas› anlafl›lmaktad›r. Meseleye bu flekilde yüzeysel yaklafl›ld›¤› için do¤all›¤›nda ad›na ortak denilen eylem ve etkinlikler gerçek anlamda hedefine hizmet etmedi¤i gibi, bunlara kitlesel kat›l›m da oldukça s›n›rl› kalmakta. Sistemin sadece fiili sald›r›lar›na karfl› de¤il, bunun yan›s›ra ideolojik, kültürel ve ekonomik sald›r›lar›na karfl› antiemperyalist, anti-faflist birleflik-devrimci ve kitlesel bir mücadele örgütlemek, evet önemli bir ihtiyaçt›r. Zira yukar›da da belirtti¤imiz gibi bunun yak›c› bir ihtiyaç oldu¤unu tespit edip gündemine alan demokratik ve devrimci çevreler öncelikli olarak bir araya gelerek ortak tart›flmalarla sürecin bütünlüklü bir analizini yapmal›d›r. Bu analiz sonucunda süreç bütünlüklü olarak ele al›narak talepleri, hareket tarz› ve hedefi belli kampanyalar örgütleyerek, sadece merkezi yerlerde ortak bas›n aç›klamalar› de¤il, özelikle emekçi semtlerinde fiili eylemlerle, panel ve söyleflilerle, kitle toplant›lar›yla bütünlüklü bir pratik mücadele hatt› örgütlemelidirler. Bu birliktelik içerisinde olacak kesimlere ait onlarca kurum ve demokratik-devrimci mevzi var, buralar› do¤ru birflekilde kullanmak hem mücadelenin kapsam›n› geniflletecek, hem de kurumlar aras› yabanc›laflmay› önemli oranda ortadan kald›racakt›r. Hedefinde bunlar›n olmad›¤› bir ortak mücadele en nihayetinde bas›n aç›klamalar›ndan öteye gitmemektedir ve bu tarz, kitleleri yordu¤u gibi ciddi bir kazan›m da sa¤lamayacakt›r-sa¤lamamaktad›r.


9

GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

GENÇ YORUM

Emperyalist ç›kar dalafl› k›z›fl›yor AB’yi ise flu sözlerle elefltirdi: “S›n›r›m›za askeri altyap› konuflland›rmak neden gerekli? Bu, günümüzün küresel tehdidi olan terörle çok az alakal›. NATO’nun genifllemesi bar›fl›n korunmas›na katk› sa¤lam›yor, aksine karfl›l›kl› güveni azaltan ciddi bir provokasyon yarat›yor. … AB, NATO’nun karar almas› yeterli de¤il, önemli kararlar› BM almal›d›r”.

Sinan ÇAKIROĞLU

Ulus devlet tart›flmalar› ve reel politika (1)

Söz konusu tart›flmalar esasta ulus devletin bugünkü mevcudiyetinin hala geçerli olup olmad›¤› üzerine kurulmufltur. Bu tart›flman›n taraflar›* da neredeyse tamam›yla faydac› bir yaklafl›m içerisindedir. Her bir taraf bu tart›flmalarla gerek toplumsal algi düzeyinde gerekse de devlet yap›lanmas›nda lehlerine de¤ifliklikler yaratabilecekleri umuduyla hareket ederek meseleyi gerçek boyutuyla, yani ulus devleti var eden ve onu ortadan kald›racak olan koflullar›n makas›nda tart›flmaktan uzaklafl›yor ve bu tutumlar›yla da emperyalist manipülasyona çanak tutuyorlar. Öyleyse ulus devleti yaratan koflullar›n neler oldu¤una k›saca de¤inmek gerek. Feodal üretim tarz›n›n cisimleflti¤i ümmete, kasta ya da tarikata (tribe) dayanan devlet yap›lanmas›n›n da¤›lmaya bafllamas›na vesile olan kapitalist üretim tarz›n›n bir sonucu olan, ulusa dayal› devlet ayn› zamanda bu tarza döl yatakl›¤› yapan bir devlet modelidir. 500 y›ll›k bir tarihi olan bu model kat› feodal devlet yap›s›na alternatif olarak geliflmiflti ve bu ba¤lamda da ilerici bir misyona sahipti. Bu çerçevede geçmiflin ulus devletinin yüklendi¤i misyon ile bugününkinin yüklendi¤i misyon büyük oranda farkl›laflm›fl olsa da ulus devletin bir biçimde hala bir misyona sahip oldu¤u somut gerçekli¤in kendisidir. Geçmifline göre ilerici bir misyona sahip olan burjuvazinin geliflmesinde etkin bir rol oynam›fl olan ulus devlet tipinden gelece¤ine göre gerici bir misyona sahip olan burjuvazinin elinde statükoyu koruma misyonunu yüklenmifl olan ulus devlete çok yol al›nm›flt›r ama anti-emperyalist mücadele içindeki belirleyicili¤i özellikle yar› feodal-yar› sömürge ülkelerde hala son derece ac›kt›r. fiöyle ki, günümüzde ulusal bütünlü¤ün korunmas› ya da uluslaflma surecinin tamamlanmas› retori¤i kapitalist ülkelerden daha çok sömürge ve yar› sömürge-yar› feodal ülkelerin gündemindedir. Bu tamamlanma ve korunma süreçleri de ya emperyalizme karfl› ya da emperyalizmin deste¤iyle olmaktad›r. ‹flte ulus devletin kat etti¤i yol budur. Olmas› gereken ise tarihsel bir olgu olan ulus devletin bu farkl›laflan yönünü reel politikan›n hizmetinde de¤erlendirmek olmal›d›r. Bunun sonucu da ulus devletin bahsetti¤imiz gerici misyonunu göz ard› etmeden emperyalizme kars› birlefltirici bir unsur olarak kullan›lmas› olacakt›r.** Egemen sistem karfl›s›ndaki konumlan›fllar› itibariyle hala ilerici oldu¤u düflünülen taraflar›n bu konuda yaflad›klar› kafa kar›fl›kl›¤›n›n temel nedeni ise kapitalizmin geliflim seyrini yeterince alg›layamam›fl olmalar›d›r. Kabaca bahsetmek gerekirse, geçen bu süre zarf›nda-kabaca 500 y›l- dünyan›n her yan› eflit geliflim seyri izlemedi (ki bu kapitalizmin özüne iliflkin geçen yy.da yap›lan en temel belirlemelerden biriydi), buna mukabil ulus devlet tiplerinden bahsetmek zorunlu oldu. Kapitalist ülkeler sömürge ve yar› sömürge-yar› feodal ülkelerden elde ettikleri iktisadi avantajlar sayesinde kapitalist-korparatif üretim iliflkileri içinde sosyal ulus-devletler olurlarken sömürge ve yar› sömürge-yar› feodal devletler de kaç›n›lmaz olarak faflist bir devlet yap›s›na meylettiler. Neticede ulus devlet biçimleri birbirinden farkl›laflm›fl olsa da ulus devletin oluflumuna olanak sa¤layan yegane öz ‘pazar’ bugün hala yaflanan kapitalist de¤iflimlerin motoru konumundad›r. Hem ulusun kendisi, hem de ulus devlet pazar ekonomisinin tezahürüdür. Dolay›s›yla kapitalist geliflim seyri do¤ru alg›lan›l›rsa bilinir ki ulus devletler dün olduklar› gibi bugün de vard›rlar/geçerlidirler. O halde bu kavray›fl eksikli¤inin nas›l bir argümanla kendini meflrulaflt›rmaya çal›flt›¤›na bakal›m.

*Tabi burada ‘taraflardan’ bahsederek elefltirilerimizi yöneltti¤imiz kesim misyonu-ç›karlar› gere¤i do¤rudan kapitalist dünya sistemine hizmet eden komprador burjuvazi ve feodal güçlerin sözcülü¤ünü yapan taraflar de¤il elbette. Bunlar›n tutumlar› faydac› de¤il, kendilerini konumland›rd›klar› yerden bak›ld›¤›nda (sosyalizme karfl›) gerçekçi ve tutarl›d›r. Elefltirilerimiz hala ilerici olarak nitelenen baflta Kürt ulusal hareketi ve Türk milli burjuvazisinin sol kanad› olmak üzere çeflitli seviyelerde sol ad›na mücadele yürüten örgütlerdir. ** Bu bak›fl aç›s› bugünün dünyas›nda yürütülen ulusal kurtulufl mücadeleleri içinde geçerlidir. Bu mücadelelerin ikili karakteri kesinlikle gözetilmeli ve kay›ts›z-flarts›z bir destekleme söz konusu olmamal›d›r. Emperyalizm karfl›tl›¤› bu mücadelelerin desteklenmesi için aranmas› gereken yegane koflul olmal›d›r. Yoksa mevcut ulus-devlet tart›flmalar›n›n bizi içine çekmek istedi¤i türden bir yan›lsaman›n ulusal mücadele için de hiç bir faydas› yoktur. Ulusal mücadeleler için oldu¤u gibi ulus-devlet tart›flmalar›nda da olgunun geçerlili¤inin hala olup olmad›¤› tart›flmas›n› geçip emperyalizme karfl› konumlan›fl› üzerinden reel politika üretilmelidir.

a) Irak iflgali ile birlikte de¤iflen enerji dengesi ve pazarlar

e) ABD’nin Hazar Denizi çevresinde etkinli¤ini artt›rmak istemesi

ABD’nin Irak’› iflgalinin ard›ndan Ortado¤u’ya yönelik haz›rlad›¤› ve hayata geçirmek için bir dizi somut ad›m att›¤› Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi, bölgedeki zengin enerji kaynaklar›n›n, genifl pazar›n ve büyük orandaki ucuz iflgücünün ABD denetimine girmesi; Rusya’n›n ekonomiksiyasi ç›karlar›na ve otoritesine büyük oranda zarar verdi. Zira bas›na da yans›d›¤› üzere Irak’taki kukla hükümet, yak›n zamanda Irak petrol kaynaklar›n› 30 y›ll›¤›na ABD-‹ngiliz petrol tekellerinin kullan›m›na açmay› tasarlamaktad›r. Yine Irak’ta üs kurmas› ile birlikte ABD, Ortado¤u ülkelerine yönelik müdahalelerde ve bölgeye dönük politikalarda daha aktif bir konuma geçmifl oldu.

c) ABD’nin Afrika ve Ortado¤u’daki etkinli¤ini artt›rmas›

Dünyan›n temel enerji kaynaklar›ndan biri olan petrolün ve do¤algaz›n bulunmas›na yönelik olarak Hazar Denizi çevresinde yap›lan arama faaliyetlerinin ard›ndan bölgede zengin petrol yataklar›n›n bulunmas›, Hazar havzas›n› emperyalistler için fliddetle istenen bir bölge haline getirdi. Pratik ad›mlar atarak, Rusya’n›n bölgedeki hakimiyetini y›kmak-s›n›rlamak isteyen ABD, kimi bölge ülkeleri ile ekonomik antlaflmalar imzalad›. Bu kapsamda ABD’nin en büyük 7 petrol tekeli ‘1994 y›l›nda petrol üretimi ve al›m› için Azerbaycan ile “Asr›n Mukavelesi” antlaflmas›n› imzalad›. Bu antlaflma ile birlikte Hazar bölgesindeki önemli petrol ve do¤algaz kaynaklar› üzerindeki ABD egemenli¤i de artm›fl oldu. Zira söz konusu antlaflman›n akabinde ABD’li 7 petrol tekelinin sadece Azerbaycan’dan elde ettikleri petrol pay› yüzde 25.536 olmufltur. Öte yandan Hazar havzas›n›n, bölgedeki petrol ve do¤algaz geçifl hatt› üzerinde olmas› da onu cazip k›lan bir di¤er neden ve bundan ötürü ABD’nin Hazar’daki varl›¤›, Rusya için bir tehdit durumundad›r. Rus ordusu generali ‹vanev, bu durumu flu sözlere ortaya koymufltu: “ … fiimdi Kafkas petrolleri için büyük savafl devam ediyor. Rusya için Kafkas’› kaybetmek ne demek? Oray› kaybedersek, bu bölgede kapal› kal›r›z. Biz Kafkas’› kaybedersek, bölgedeki ülkeler bize dost olmayacaklar”.

Somali’de y›llard›r yönetime karfl›, ‹slami rejim hedefi ile savaflan fieriat Mahkemeleri Konseyi örgütünün baflkenti ele geçirmesini bahane eden ABD’nin Somali’ye asker göndermesi, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ile yaratt›¤› “iyi” iliflkiler, Rusya’n›n Ortado¤u ve Afrika’daki ç›karla-

Yukar›da sayd›¤›m›z bafll›ca nedenlerin yan› s›ra Rusya’da iktidarda bulunan Likoil enerji (petrol-do¤agaz) tekelinin, kar›n›n azalmas› ve ABD’li tekellere akmas› anlam›na gelen ABD’nin Kafkasya, Ortado¤u ve Afrika’daki politikalar›na karfl› olmas› da Putin’in bu ç›k›fl›nda etkili olmufltur.

yorumlanmal›?

“Küresel Krizler ve Küresel Sorumluluk” bafll›¤› ile toplanan 43. Münih Güvenlik Konferans›’na, Rusya Devlet Baflkan› Vladimir Putin damgas›n› vurdu. Bush yönetimi Afganistan ve Irak’›n ard›ndan ‹ran’a sald›r› sinyali verirken, geçti¤imiz günlerde düzenlenen 43. Münih Güvenlik Konferans›’na kat›lan Rusya Devlet Baflkan› Vladimir Putin, ABD’yi yayl›m atefline tuttu.

Putin: ABD haddini aflt› merika’n›n birçok konuda s›n›rlar›n› aflt›¤›n› ve tüm dünyaya kendisini dayatt›¤›n› söyleyen Putin, “ABD’nin küresel iliflkilere bu çok tehlikeli yaklafl›m› nükleer silahlanma yar›fl›n› teflvik ediyor. ABD'nin tek tarafl› gayrimeflru eylemleri hiçbir sorunu çözmedi¤i gibi insani trajedilerle yeni gerilimlerin kayna¤›na dönüfltü. Yerel ve bölgesel savafllar›n sa-

A

600 ETA militan› ölüm orucunda

y›s› düflmedi. Ölenlerin say›s› azalmad›, ama önemli ölçüde yükseldi” dedi. Gürcistan’daki ABD destekli “kadife devrimleri” sonras› yaflanan gerginli¤e de üstü kapal› gönderme yapan Rusya Devlet Baflkan›, Gürcistan’daki askerlerini geri çekmelerine karfl›n Amerika’n›n Romanya ve Bulgaristan’daki asker say›s›n› artt›rd›¤› ve bu ülkelere füzelerini konuflland›rd›¤›n› söyleyerek tepki gösterdi. Dünyada tek bir güç olmas›n›n faydal› olmad›¤›n›, tek bir ülkenin tek bafl›na hareket etmesinin dünyada her zaman daha fazla ac›ya neden oldu¤unu ifade eden Putin, “Dünyada hiç kimse kendini emniyette hissetmiyor” ifadesinde bulunarak, bunun dünyada silahlanmay› da teflvik etti¤ini ve tüm ülkelerin kitle imha silahlar›na sahip olma çabalar›n› art›rd›¤›n› sözlerine ekledi. ABD’nin Avrupa’da füze sistemi kurmas›n›n Avrupa ülkelerinin de ç›karlar›na ters düflece¤ini söyleyen Putin, NATO ve

‹spanya’da tutuklu olan ve 6 Kas›m 2006 tarihinden itibaren ölüm orucu eylemini sürdüren ETA’n›n üst düzey yöneticilerinden Laki de Juana Chaos için, 81 ayr› hapishanedeki 600’e yak›n ETA militan› ölüm orucuna bafllad›. Laki de Juana Chaos’un durumunun kötüye gitmesi ve zorla müdahale sonucu bafllat›lan eyleme, Fransa hapishanelerinde bulunan ETA militanlar› da destek veriyor. Laki de Juana Chaos,1987 y›l›nda Madrid Komando Birli¤i sorumlusu oldu¤u s›rada gözalt›na al›nm›fl ve 25 asker ve polisi öldürdü¤ü gerekçesiyle tutuklanm›flt›. 2004 y›l›nda serbest b›rak›lan Joana Chaos, bir gazeteye verdi¤i demeçte fliddeti savundu¤u gerekçesiyle tekrar tutuklanarak 12,5 y›l hapse mahkûm edildi ve 6 Kas›m 2006 tarihinde ölüm orucuna bafllad›.

hareket etmesi

Rusya ile ABD aras›ndaki bu söz düellolar› ve Putin’in ABD’ye yönelik elefltirileri yeni de¤il. Irak iflgali ve ‹ran’›n gündeme gelmesi s›ras›nda da Putin ABD’yi hedef alan elefltiriler yapm›flt›. Rusya’n›n nüfuz alanlar›n›n daralmas›yla birlikte, Putin bu kez oldukça net ve sert bir flekilde ABD’ye yönelik elefltirilerini dillendirdi. Peki ama Putin’i, dünyan›n imparatorlu¤una soyunan ABD karfl›s›nda bu denli cüretkar elefltiriler yapmaya iten nedenler nelerdi?

Putin’in ç›k›fl› nas›l

Bush yönetimi Afganistan ve Irak’›n ard›ndan ‹ran’a sald›r› sinyali verirken, geçti¤imiz günlerde düzenlenen 43. Münih Güvenlik Konferans›’na kat›lan Rusya Devlet Baflkan› Vladimir Putin, ABD’yi yayl›m atefline tuttu

d) AB’nin, ABD güdümünde

‹ran’a, son y›llarda nükleer faaliyetleri için gerekli malzemeleri ve teknolojiyi satan ülkelerin bafl›nda Rusya’n›n geldi¤i bilinmektedir. Ayr›ca ‹ran’a yönelik ihracatta da Rusya ön s›ralarda yer almaktad›r. Çin ile bir dizi alanda iflbirli¤i içine giren Rusya, bugüne kadar gerek ‹ran’a yönelik ABD iflgaline, gerekse de ABD’nin dünya stratejisine karfl› çeliflkilerden faydalanarak AB’yi yan›na alma, bu emperyalist birlik ile “iyi” iliflkiler gelifltirme gayreti içerisindeydi. Ne var ki yaflanan son geliflmeler, özellikle AB’nin bafll›ca güçlerinden olan Almanya’da Merkel’in temsil etti¤i tekelci kli¤in ABD ile içine girdi¤i ç›kar eksenli yak›nlaflma ve AB’nin ‹ran’a karfl› tak›nd›¤› ABD paralelindeki tutum –kimi farkl›l›klara ra¤men tutumlar örtüflmekteRusya’da, AB’yi ABD’ye karfl› yan›na alamayaca¤› kanaati oluflturmufl gibi görünüyor. Zira söz konusu Konferans’›n temel örgütleyici güçlerinden birinin AB ülkeleri olmas›, Putin’in ABD’ye yönelik ç›k›fl›na adres olarak buray› seçmesi de bu kan›y› güçlendirmektedir. Kuflkusuz ki bu ç›k›fl›n bir baflka amac› da, Rusya’n›n art›k dünya politikas›nda daha etkin olaca¤› mesaj›n› vermek ve saflar›n netleflmesi noktas›nda etkinli¤ini artt›rmakt›r.

Rusya Devlet Baflkan› Putin’in bu konuflmas› s›ras›nda s›k s›k ABD’li temsilcilerle tart›flmalar yafland›. ABD Kongre üyesi Jane Harmen’›n, Rusya’y› ‹ran’›n silah kapasitesine yard›mla suçlayan sorusuna Putin; “‹ran’a teknoloji transferine en az kar›flm›fl ülkeyiz. Ancak ‹ran’a hava savunma sistemi konusunda yard›mc› olduk. Çünkü biz ‹ran’› d›fllamaktan ziyade ona, güvenebilece¤i dostlar›n›n oldu¤unu göstererek kazanmak istiyoruz” yan›t›n› verdi.

Son zamanlarda M‹T müsteflar›n›n aç›klamalar›yla yeniden gündeme gelen ulus devlet tart›flmalar› s›n›f teorisiyle hareket eden ilerici-devrimci kesimi seyirci, esas tart›flmalar› yürüten milliyetçi, muhafazakar-dinci ve liberal kesimleri de aktör konumuna tafl›maktad›r. Ulus devlet tart›flmalar›, olgunun kendisinin hakim kapitalist sistemin bugünkü en belirgin-cisimleflmifl biçimi olmas› itibar›yla son derece önemlidir.

r›n› riske sokuyor. Putin’in, Münih’teki Konferans’›n ard›ndan aya¤›n›n tozu ile Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar› ziyaret etmesi de bundan ötürüdür.

b) ABD’nin Rusya’y› kuflatmas› Bir yandan Afganistan’› ve Irak’› iflgal eden ABD, öte yandan Rusya’ya komflu ülkelerde gerçeklefltirdi¤i “kadife devrimler” (siz darbe diyin) ile yaratt›¤› kuflatma Rusya’y› rahats›z etmektedir. Yine ABD’nin Romanya ve Bulgaristan’daki asker say›s›n› artt›rmas› ve bu iki ülke ile Rusya’ya komflu olan Çek Cumhuriyeti ile Polonya’ya füze kalkan› oluflturaca¤›n› aç›klamas› Rusya’n›n bu rahats›zl›¤›n› daha da artt›rmaktad›r.

Daha önce Laki de Juana Chaos’un ‘bireysel’ gerekçelerle ölüm orucuna yatt›¤›n› belirtip destek vermeyi red eden ETA’n›n bu ç›k›fl›, siyasal çözüme tekrar kap› aralama olarak yorumlan›yor.

‹spanya hükümeti tedirgin De Juana Chaos’un durumu Bask ülkesinde de yo¤un tepkilere neden oluyor. Hükümetinin keyfi davran›fllarda bulundu¤unu söyleyen Bask halk›, kimi devlet ve belediye binalar›n› da atefle verdi. Zapatero hükümeti ise Laki de Juana Chaos’un ölmesi durumunda do¤abilecek sonuçlardan endifle ederken ayr›ca yerel seçimlerin yaklaflmas›yla birlikte, tepki oylar›n›n muhalefete kaymas›ndan da korkuyor.


10

DÜNYA

17-28 fiubat 2007

YÖNEL‹M

Kerkük’te gerilim t›rman›yor

Kazım Cihan Yazar›m›z›n yaz›s› elimize ulaflmad›¤›ndan dolay› yay›mlayam›yoruz

Irak’ta soyk›r›m provalar›

Ararat’›n zirvesi hep sislidir! N CİHAN ERDOĞAN Söylenceye göre, büyük tufan sonrası Nuh’un gemisinde telef olan onca insan ve hayvandan artta kalanlar tanrının insafa gelip gelmediğini öğrenmek için, bir güvercin uçururlar. Güvercin zeytin dalıyla geri döner. Bundan olacak ki güvercin insafın, zeytin dalı da barışın simgesi olarak bilinir. Ama Ararat’ta hiç de böyle olmadı. Ararat’ın zirvesi hep ölümün, kıyımın içine sindiği bir sisle örtülü kaldı. Cizre, Botan’da Osmanlı orduları Mir Bedirxan’ı kendi yeğeni Yezdinşer’in ihanetiyle kaleye sıkıştırıp “teslim aldıktan” sonra, Mir Bedirxan, Ermeni Seyfo ve beraberindekiler, zirvesi sisli, eteği kan ve barut kokan Ararat’tan sürgün yollarına düştüler. Girit, Irak, Suriye ve Filistin topraklarına uzanan bir sürgün yolunun Ağrı’sının ilk başlangıcıydı bu. Gökyüzünde uçuşan güvercinler ve bil cümle hayvan alemi, zirvesi sisli Ararat’ın acısını, ağrısını, kanayan yerlerini görüyor, yalın ayak çocuklarla birlikte Feqi Teyran’ın ağıtlarını, klamlarını yanık kaval sesleriyle çığlıklaştırıyorlardı. Osmanlı’nın kaltak orduları, onurunu kırdığı, toprağını hançerlediği bir halkı katliamla, sürgün yollarına dökerken, aslında kendisini de çıkışı olmayan bir onursuzluğun bataklığına sürüklüyordu. Çok geçmedi. İttihat ve Terakki, nam-ı değer Teşkilat-ı Mahsus’a örgütledikleri Hamidiye Alayları’yla birlikte atalarından aldıkları genetik mirasla bu kez mazlum Ermeni halkını kırıp döküp, zirvesi sisli Ararat’ın eteklerine toplayarak ölümlerden ölüm, sürgünlerden sürgün beğendiriyorlardı. Gökyüzünü dolduran Feqi Teyran’ın kuşları yanık kaval eşliğinde ayakları çıplak, yürekleri hançerli Ermeni çocuklarıyla birlikte Sarı Gelin’i bu kez Ermenice söylüyorlardı. Ararat’ın Ağrı’sı, ağulu acısı ha bire derinleşiyordu. Geride ölülerini, mezarlarını, tarihlerini, kimliklerini dahası, parçası haline geldikleri topraklarını el emeği göz nuru renkli kilimlerini kanlı ayaklarına dolayarak, bir halk yollara düştü. Yüzlerini gündüz güneşine, geceki ay ve yıldızlara dönerek küçülen, kanlı ayakları ve büyüyen acılı, ağdalı yürekleriyle Kürt Beyi Mir Bedirxan’ın yolundan yine Irak, Suriye, Filistin ve oradan dünyaya dağılacak sonu belirsiz bir halkın yolculuğuydu. Vicdanı kanayan bu coğrafya kendi vicdanının iç derinliklerinde bir kez daha öldürülüyordu. Geride insan hüneriyle inşa edilen boş kiliseler, göğün sidre makamına ulaşan yanık Ermeni ezgileri ve sahipsiz Ermeni mezarları kalıyordu. Olmaz olsun, yalanın menzili mi vardı ki? Tarihin bir parçası, Anadolu toprağının kadim bir halkı artık yok edilmişti. Ama yöneticileri gayet pişkince hala bağırıyorlardı.: Ermeniler bizi katletti ve kaçıp gittiler! Koca bir devlettiler, düzenli orduları vardı. Üzerine yürüdükleri biçare bir halkın kendilerini katlettiği yalanından başka sığınacak limanları da yoktu. Geride kalanlar korktular, sindiler. Kanın ve ateşin ilmiğinden geçmiş desenli Ermeni kilimlerini acılarının üzerine sererek sustular. Agop Ayhan, Manuel Yaşar, Mıgırdıç Mahmut, Garbis Garip olarak ortalarda gezinmeye başladılar. Bunlardan birisi de yüreğimizin derinliklerinden, insan olan yanlarımızdan, kanayan vicdanımızdan vuran, vurarak bizi de öldüren Hran’tı. Göç yollarından, sürgünlerden süzülerek yetimhanelere düştü. Eminim ki ayakkabısının altı o zaman da delikti. Yaşanan onca travmadan, onca acıdan sonra elbetteki yönünü sola dönecekti. Orhan Bakır’larla, Manuel Demir’lerle kendisinin de gururlanarak söylediği TKP (ML) saflarında saf tuttu. Ne gariptir, Ermeni cemaatiyle bir sorun yaşamamak için, adını Fırat olarak değiştirdi. Yine ne gariptir ki 12 Eylül’ün kanlı karanlık günlerinde Ermeni çocukları için kurduğu kreşi, TİKKO kreşi olarak basılıp kollarına zincir bu kez Evren paşa tarafından takıldı. Alman düşünür Goethe, “ bin yıllık tarihiyle yüzleşmeyen insan günübirlik yaşayan insandır” der. Oysa nü resimleri yapıp Rahmi Koç’a satan Evren paşa ve beraberindekiler, toplumu karanlık hücrelerden geçirerek balık hafızalı, cinli tipleri yaratmayı çok hünerli bir şekilde becerdiler. Dilimi, kültürümü, türkülerimi, şarkılarımı istiyorum diyen Kürt’e, tarihimle, acımla yüzleşmek istiyorum diyen Ermeni’ye düşman bir toplumu el birliği ile yarattılar. Işığın girmediği yerleri karanlık kuşatır. Onurlu aydının görevi de karanlığın böğrüne kaleminin ışığını dayayarak kendi vicdanıyla, ölümün ateşten cinli gömleğini giyerek yürümektir. Hrant Dink bunların önlerinden gidenlerdendi. Ermeni ve Kürt kilimlerini silkeliyor, onların altındaki acıyı yüreğine taşıyordu. Oğlunun adı Ararat, kızının adı da Mir Bedirxan’ın torunu Kürt Dilan’dı. O acıların kanayan yanlarını deşerek düşünen, düşünmek isteyen Türk, acının ateşiyle gözleri yaşlı Kürt ve Ermeni oluyordu. Onu ne emperyalistler, ne devlet, ne de sırtını emperyalistlere dayayan Diaspora Ermenisi sevmedi. Acının, kırımın, kanın üzerinden kanlanarak yürüyenler, kanlı salyalarıyla hep birlikte O’na hain diye bağırdılar. O, vurula vurula, linç edile edile, yüreğini avucuna alarak altı delik ayakkabısıyla birlikte bu ülkenin vurulan, vurularak öldürülen, öldürüldükçe küçülen, kapana sıkışan onurunu arıyordu. Küçük Veli’ler çoğalıyor, onur ise ha bire küçülüyordu. Bu ülkede cin atına binenler, çocukları da cinli katil haline getirdiler. Çoğaldıkça büyüyen, artarak çoğalan küçük Veli’ler buralardan nemalanıyor, buralardan aksınıp tıksınarak besleniyorlardı. Bu ülkenin pisliklerle dolu bağırsakları ha bire şişiyor. Ondandır daha da çılgınlaşıp saldırganlaşıyorlar. Halkların kardeşliği için tek sahip olduğu bir kalemi, örseli bir yüreği, aydınlık bir beyini ve de altı delik ayakkabısı olan Hrant Dink bu ülkeyi nasıl bölüp parçalayıp satacaktı? Dün Nazım Hikmet’e büyük puntolarla “vatan haini” diyen bağıranlara Nazım, “yazın, çizin, bağırın efendiler, evet ben vatan hainiyim ve devam ediyorum vatan hainliğime. Vatan ki satılık bir toprak ve beklenen bir banka çeki değil. Evet Nazım Hikmet vatan hainidir ve vatan hainliğine devam ediyor, edecek.” Anayasanın 1. maddesine yurttaşlarının yaşam garantisi için var olduklarını yazanlar ne yazık ki halkına ve aydınlarına karşı varlığını koruyabiliyor. Sabahattin Ali’nin kafasını ezen, Nazım’ı, Yılmaz Güney’i ve daha nice aydınını sürgünlere gönderip, zindanlara tıkan bu devlet Hrant Dink’in de düşünen aydınlık beynine üç kurşun sıktı, sıktırttı. Medyaları, büyük kartelleri ve küçük Veli’leri el ele şizofren, şizoit, paranoit bir sosyal taban oluşturdular. Artık bu ülkenin genelini kapsayacak bir terapisthaneye ihtiyaç vardır. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür”, “En iyi Ermeni ölü Ermenidir” diyenler, üzerlerine Güneydoğu’da askerdim yazılı tişörtleri giyerek gezinenler, her sokağın bir izbesinden karşımıza çıkıyorlar. Bilmem hangi tarihte Kürt illerinde kelle avcısı olarak gezinen çavuşbaşı, hangi çavuşun onbirinci başı Çanakkale vapurunu kaçırıp, hepimiz Türk’üz diye bağırıyor. Ne demekmiş Hepimiz Hrant Dink, Hepimiz Ermeni’ymişiz! Bundaki iç derinlik, iç mantık onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İlgilendikleri tek şey bilinç altına gizledikleri kırım ve gözyaşının üzerini ölü toprağıyla gizlemektir. Ondan körleşiyor, çılgınlaşıp cin atına binerek cinleniyorlar. Filistin’de öldürülen çocuklar için sokağa çıkıp, hepimiz Filistinli’yiz diye bağırsak, tabiiki kızmazlar. Kanlı tarihleriyle yüzleşecekleri yerde, histerik kriz nöbetleriyle ha bire kanlarını temizliyorlar. Hrant Dink’in beynine üç kurşun sıkıldı. Onun altı delik ayakkabısı Feqi Teyran’ın, Gasparyan’ın, İlda Simonian’ın ağıtlarıyla birlikte toplumun yüreğinde gittikçe büyüyen kara delikleri çoğalttı. Hrant Dink’in beynine sıkılan üç kurşun, Ararat’ın ağrılı acısına üç büyük hançer gibi saplandı. Ararat bir kez daha göç yollarına düşüp, zirvesindeki acının içine sindiği sisle, Hrant Dink’le birlikte bir daha öldürüldü. Cihanerdoğan10@hotmail.com

amuoyunda oldukça karmafl›k bir diplomatik sorun gibi tart›fl›lan Kerkük sorununda referandum tarihi yaklaflt›kça gerilim dozu da yükseliyor. Özellikle Türk hakim s›n›flar› taraf›ndan körüklenen gerilim, yak›n geçmiflte patlak veren James Baker raporundan sonra, merkezi Irak hükümetinin örtülü onay› ve Federe Kürdistan hükümetinin kararl› tutumu nedeniyle yeniden stabil bir mecraya çekiliyor. Son dönemde Türkmeneli ve Irak Türkmen Cephesi de dahil olmak üzere Türkmenler, Türk hakim s›n›flar›n›n bölgeye askeri bir operasyon yapma ihtimalini ise cinnet ve macera kavramlar›yla yorumlamaya bafllad›lar.

K

A

ABD emperyalizminin ‘yeni stratejisi”yle birlikte Irak’ta yaflanan son geliflmeler ‹ran ve Suriye’ye yönelik ablukan›n da artaca¤› sinyallerini de veriyor. Çünkü yeni stratejinin aç›klanmas›yla birlikte ABD, Suriye ve ‹ran’›n, Irak’taki aktif direnifli desteklediklerini iddia ederek tehditler savurmufl ve ard›ndan Irak’ta görevli ‹ranl› diplomatlar› tutuklam›flt›. Ayr›ca iki uçak gemisi ve patriot füzeleriyle donat›larak bir hava savunma taburunun yerlefltirildi¤i Basra Körfezi’ne yönelik askeri sevkiyat ise sürüyor. ABD’nin BOP kapsam›ndaki sözde bu yeni stratejisi as›l olarak bugünkü katliam ve sald›r›lara meflruluk kazand›rmaktan baflka bir ifle yaramayan taktiklerdir. Rice ve Gates bu meflrulu¤u ise flöyle ifade ediyorlar: “Çekilirsek Irak’ta daha büyük bir kargafla ç›kar, mezhep çat›flmalar› t›rman›r. Baflka aktörler (‹ran, TC, Suriye) iflin içine girer. Irak ve Ortado¤u daha büyük bir çat›flmaya sürüklenir...” Oysa ABD Ortado¤u ve özellikle Irak’ta bata¤a sapland›kça yeni taktik ad›mlar› devreye sokuyor. Bu durumu bizzat kendileri de itiraf etmifltir ve bugün aç›klanan yeni stratejide yeni hedefler, yeni amaçlar belirlenmemifltir. Bu hedef ve amaçlar›n kendisi de zaten ABD’nin BOP kapsam›nda olan fleylerdir. Zira yeni stratejide

ABD emperyalizminin BOP stratejisi ekseninde uygulad›¤› yeni taktik ve yönelimlerine iliflkin bir bildiri yay›mlayan ‹ran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist) ABD ve müttefiklerinin ‹ran’› askeri tehdit, ekonomik ve politik baskı ile etkisizlefltirerek itaatkar bir noktaya çekme niyetinde olduklar›n› belirtti. ABD Kongresi’nin ço¤unlu¤una ra¤men Bush’un ‹ran’ın bazı nükleer ve petrol tesislerini vurma konusunda kararlı oldu¤una yer verilen bildiride, Bush’un yeni savunma bakanı Robert Gates’in, ‹ran ile görüflmeler için böyle bir güç gösterisini bir önkoflul olarak gördü¤ü vurgusu da yap›ld›. ABD Savunma Bakanı Gates’in, “‹ran ile açık bir savafla girme gere¤ini duymuyoruz. Takip edece¤imiz baflka yöntemler var” aç›klamas›na da at›fta bulunan ‹ran Komünist Partisi; “Gates di¤er yollar söylemiyle asl›nda bir kirli savaflı kastetmektedir. Kirli savafl, suç çetelerinin örgütlenerek sürdürüldü¤ü dolaylı bir savafltır. Son süreçte Dıfliflleri Bakan Yardımcılı¤ı görevine atanan John Negroponte, Latin Amerika’da görev yaptı¤ı dönemde, böyle bir savaflı bafllatmada uzmanlaflmıfl biridir. ‹ran’da da böyle bir savaflı bafllatmak için uzun zamandır ABD, ‹ngiltere ve ‹srail gizli servisleri, suç çetelerini ve apolitik çeteleri desteklediler ve e¤ittiler. Silahlı uyuflturucu tüccarları, ‹ran sınır bölgelerindeki kabilelerin gerici liderleri, paralı politik güçler bunlar›n bafll›calar›d›r. Devrim Muhafızları ve ‹ran Hizbullahı’ndan güvenlik güçleri vs. hepsi terörü yaymak ve suç ifllemek konusunda ABD’ye yardımcı olabilirler. Ba¤dat’taki flu anki durum böyle bir çabanın mükemmel bir kombinasyonu-

ABD kazand›¤› mevzilerini korumak ve Büyük Ortado¤u Projesi’ni gelifltirmek için Irak’tan ç›kmayaca¤›n› asker takviyesiyle zaten göstermifl oldu. Bugünkü amaç BOP’u güçlendirmek ve di¤er emperyalist rakiplerine karfl› yeni mevziler elde etmektir. Geçti¤imiz y›l ‹srail eliyle Lübnan’›n iflgal edilerek BM’ye ba¤l› ‘Bar›fl Gücü’ askerlerinin Lübnan’a yerlefltirilmesi ‹ran ve Suriye’yi k›skaca alma noktas›nda önemli bir ad›m olmufltur. Ard›ndan baflta Irak’taki petrollerin güvenli¤i olmak üzere Afrika’ya boynuz at›lm›fl ve Somali iflgal edilmifltir. ABD kesin bir sonuç al›ncaya kadar baflta Ortado¤u olmak üzere tüm bölgede savafl ve sald›rganl›¤› t›rmand›rmaya devam etmeye kararl›d›r. Bugün Irak’taki kanl› ve vahfli sald›r›lar da bu kararl›l›¤›n bir göstergesi olarak ortaya ç›k›yor.

Peki Kerkük’ü Kürdistan bölgesinde bu kadar önemli k›lan ve Türk hakim s›n›flar›n›n bu kadar zor durumda kalmas›na neden olan özelli¤i nedir? Birincisi Kerkük’ün sahip oldu¤u etnik yap›n›n karmafl›kl›¤›, ikincisi de bölgenin sahip oldu¤u petrol rezevleridir. Bu yüzden Kerkük, Güney Kürdistan’›n di¤er kentlerinden farkl› olarak her dönem bir hakim gücün etnik operasyonuna konu oldu. Ve bugün ABD emperyalizmi bölgeyi kendi ç›karlar› için yeniden dizayn ediyor. Türkiye/Kuzey Kürdistan, Ortado¤u’da stratejik bir öneme sahip oldu¤u için Türk hakim s›n›flar› yan› bafllar›nda bir Kürt devletinin kurulmas›n› hazmedemeyecekleri gibi kurulacak bir Kürdistan devletinin bölge aç›s›ndan stratejik öneminide çok iyi bilmektedirler. 1975 y›l›na gelindi¤inde Kerkük’ün yüzde 80’i Kürt, geri kalanlar da Arap, Türkmen ve Asuriler’den olufluyordu. 11 Mart 1974 Antlaflmas›, Kerkük’ün statüsünü belirlemeye yönelikti. Ancak 33 y›l sonra da bu statü henüz netleflmedi. Çünkü o tarihten sonra Baas rejimi Araplaflt›rma politikas›na a¤›rl›k verdi, Kürtler ve di¤er halklar da varl›klar›n› koruma çabas›na girdiler.

Referandum için haz›rl›k çal›flmalar›n›n kapsam›

ABD Kongresi’ne yeni katliamlar için bütçe önerisi ABD Kongresi’nde görüflülen yeni bütçe tasar›s›nda baflta sa¤l›k hizmetleri olmak üzere ülke içi harcamalar›n k›s›laca¤› ve bunlar›n yerine savunma ile iflgal masraflar›n›n “öncelikli” olarak art›r›laca¤› belirtildi. 2007-2008 y›l› bütçesini ABD Kongre’sine sunan Bush, Kongre’den savunma harcamalar› için 2008 y›l›n›n Eylül ay›na kadar, toplam 717 milyar dolar istedi. Bunun 245 milyar dolar›n›n Irak ve Afganistan’da kullan›laca¤› belirtilirken, Irak için kullan›lcak miktar›n daha da art›r›laca¤› söyleniyor.

Irak Hükümet Baflbakan› Maliki, Kerkük’ü ilgilendiren 140. maddenin uygulanaca¤›n› resmen ilan etti. Yasan›n uygulanmas› için bir komisyon kuran hükümet, sorunun çözümü için kimi yetkileri bu komisyona devretti. Ancak özellikle Irak ‹çiflleri Bakan› Cevat El Bulani taraf›ndan referandum öncesi çal›flmalar› yürüten komisyonun çal›flmalar› engelleniyor. Irak Adalet Bakan› Haflim Çelebi’nin baflkanl›¤›n› yapt›¤› komisyon ise Asuri, Keldani ve Türkmenler’den olufluyor ve bütün engellemelere ra¤men çal›flmalar›n› sürdürüyor.

gerilim siyaseti nereye kadar?

nedenler neler?

ABD ne BOP’tan vazgeçmifltir ne de Irak’› büyük bir kargafladan korumaya çal›flmak istemektedir. Böyle bir ad›m zaten ABD’nin Ortado¤u projesinin son bulmas› demek olacakt›r ve bu da mümkün de¤ildir. Oysa iflgal güçleri petrol yasas›n› uflak Irak hükümetinden zaten ç›kartm›flt›r ve bundan sonra kendi durumlar›n› sa¤lamlaflt›rmak için uflak Irak hükümetine yeni telkin ve görevler yüklemektedirler. Ayr›ca Sünni güçleri iflgal politikas›na daha da yak›nlaflt›rmak ve fiii iflgal karfl›tlar›n›, etkisizlefltirmek dte bu yeni stratejinin amaçlar›ndan biridr.

4) Kerkük’te nüfus say›m› yap›lacak.

Türk egemen s›n›flar›n›n

Kerkük’ü önemli k›lan

BD emperyalizmi ‘Yeni Irak Stratejisi’yle ülkeyi kan gölüne çevirdi. Yeni stratejinin aç›kland›¤› birkaç haftal›k zaman diliminin ard›ndan gerçeklefltirilen katliamlarda 3 bine yak›n insan hayat›n› kaybederken, bölgeyi daha büyük bir kargafladan korumak ad›na da ‘büyük operasyon’lar düzenleniyor. Irak’ta direniflçilerin, son bir haftada 5 helikopteri düflürmesi ve sald›r›lar›n› daha da art›rmas› üzerine iflgal güçleri baflta Ba¤dat olmak üzere Irak’›n birçok bölgesinde, iflgalin bafllang›c›ndan bu yana görülmemifl ölçekte yeni bir sald›r›n›n da start›n› verdi. Halklar› gerici temellerde bölüp parçalamadan, “zafer” elde edemeyece¤ini bilen ABD, “biz çekilirsek Ortado¤u’da tufan kopar” söylemiyle mezhep ve etnik temellerdeki bölünmeyi de t›rmand›r›yor.

ilçeler ve köyler tekrar Kerkük’e ba¤lan›lacak.

Birinci Körfez Savafl› sonras›nda bölgedeki siyasi etkinli¤ini art›ran Kürtler, son Irak iflgaliyle birlikte Irak Anayasas›’na yerlefltirilen 140’›nc› madde ile yeni bir statü için kararl› duruyorlar. Ancak referandum öncesinde Türk hakim s›n›flar›n› telafll› bir diplomasi izlemeye mecbur k›lan esas sorunlar ise flunlar: 1) Saddam rejimi taraf›ndan zorla Kerkük’ten ç›kart›lan Kürtler ve Türkmenler Kerkük’e geri dönecek. 2) Kerkük’e gelecek olanlar ve Kerkük’e sonradan gelmifl Araplar›n Kerkük’ün d›fl›nda baflka yerlere gitmeleri için zararlar› tanzim edilecek. 3) Irak rejimi taraf›ndan Kerkük’ten ayr›lm›fl

Ancak Kerkük’ün statüsüne iliflkin referandumun yap›lmas› sorunu, sadece bölge halklar›n›n de¤il, iflgalci güçlerin de yak›n takibi ve etkin müdahaleleriyle flekilleniyor. ABD’nin haz›rlatt›¤› ancak sonuçlar›ndan memnun olmad›¤› son Baker raporu Kürtler’i k›zd›rm›flt›. Buna karfl›n Türk hakim s›n›flar› da referandum konusunda kararl› bir durufl sergileyen gerek Barzani, gerekse Talabani güçlerine geri ad›m att›rmak için bir dizi operasyon yürütüyor. Bu çerçevede geçti¤imiz ay önce Güney Kürdistan’a ifllenmifl petrol ürünlerinin sevkiyat›n› durdurma tehdidinde bulunan Türk hakim s›n›flar›, sonunda Kürtlerin resti ile karfl›laflt› ve güya Irak hükümetinin arabuluculu¤uyla karar›n› geri ald›. Geçti¤imiz günlerde de Güney Kürdistan’a elektrik vermeyi durduran Türk hakim s›n›flar›, bir yandan da ABD ile temaslar›nda kendi tezlerine destek bulmaya çal›fl›yor. Ancak ABD, Kürdistan’›n Karada¤ bölgesinde kurmay› amaçlad›¤› üs nedeniyle TC’ye s›cak mesaj vermiyor.

Askeri operasyonun olanaklar ortadan kalk›yor TC’nin önünde kalan tek alternatif ise ABD’ye ra¤men PKK’yi bahane ederek bölgeye bir askeri operasyon yapmak. Ancak bu konuda da Türk hakim s›n›flar›n›n eli giderek zay›fl›yor. Çünkü PKK de bölgedeki di¤er güçlerle 90’l› y›llardan farkl› olarak uzlaflma politikas› izliyor ve halen yürürlükte olan Ateflkes’in nedenlerinden biri de Kerkük sorununun “çözümünde” TC’’nin elinden kozlar›n›n al›nmas›yd›. Türk hakim s›n›flar› buna ra¤men PKK’ye yönelik operasyon bahanesiyle Kerkük konusunda Kürdistan hükümetine yönelik tehditlerini sürdürüyor. Son 1,5 ayl›k dönemde üst üste Kerkük için bir araya gelen Talabani ve Barzani’ye ba¤l› kurumlar›n sözcüleri de bir kez daha 140. maddeden taviz vermeksizin referandumu gerçeklefltirme kararl›l›klar›n› ilan ettiler. Öte yandan Türkmen Cephesi’de Türk hakim s›n›flar›n›n bölgeye yönelik operasyon söylemlerine s›cak bakm›yor.

‹ran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist):

ABD ‹ran’da suç çeteleri örgütleyecek Bush’un çözümsüz zorlukları ABD’nin ‘Yeni Irak Stratejisi’ne de de¤inen ‹ran Komünist Partisi (MLM) bu yeni plan›n ABD’nin Irak’ta ve Ortado¤u’da karflılafltı¤ı zorlukları çözemeyece¤ini belirterek, 20 binden fazla askerin gönderilmesi sadece ölü Amerikan askerlerinin sayısın› art›racakt›r vurgusunda bulundu.

nu oluflturmaktadır ve Irak halkı günde 100’den fazla insanın ölümü ile bunun bedelini ödemektedir. Gates; ‘Irak’taki gibi bir savafl bafllatmaya ihtiyaç yoktur, bu di¤er yollarla da yap›labilir' derken haklıdır. ABD uçak gemilerinin bölgeye gönderiliyor olması ve ‹ngiliz güçlerinin denetiminde e¤itilen Beluchistan’daki paramiliter guruplara ve Khuzestan’daki Arap paramiliter guruplara silah gönderilmesinin nedeni budur”. yorumunda bulundu.

Bildiride ayr›ca flu belirlemelere yer verildi; “Her ne kadar Bush, ABD’nin Irak’taki hedefini, Ba¤dat’ta güvenli¤in sa¤lanması derecesine düflürdüyse de, yine de bu amacı gerçeklefltirmek için ‹ran’ı tarafsızlafltırmak ve Körfez Ülkeleri, Türkiye, Mısır, Avrupa ülkeleri, ve Rusya’yı beraber çalıflma konusunda ikna etmek zorunda kalacak. fiii ve Sünni milislerin faaliyetlerini, onları destekleyen devletlerin desteklerini etkisizlefltirmeksizin durdurmak mümkün de¤ildir. Tüm bu a¤lar, her biri bir emperyalist ülke ile iliflkili bölge devletlerinin deste¤i ile güçlendirilmektedir. Bu, Taliban’ın bir kez daha Pakistan’ın deste¤iyle geniflleyip ilerleyebildi¤i Afganistan’da-

ki durum ile benzerdir. Zira Lübnan’da Hizbullah ‹srail tanklarını son dönemde Rusya’dan aldı¤ı füzelerle durdurmufltu. ABD Irak’ta bata¤a saplandı ve ABD’nin içerideki krizi giderek büyüyor, fakat ABD’nin kritik durumu ‹ran ‹slam Cumhuriyeti’nin bir tarafa bırakmasını gerektirmeyecek. ‹ran ‹slam Cumhuriyeti Ortado¤u’daki köklü, aflırı gerici ve halk karflıtı yapının parçasıdır. ABD, ‹slam Cumhuriyeti’ni baskı altına almak istiyor ve bu baskının her dalgasıyla ‹ran ‹slam Cumhuriyeti’nin iç çatlakları ve yarıkları geniflleyecek. Bu çeliflkiler ve krizler farklı halk tabakalarının radikal politik mücadelesinin fliddetlenmesi için en iyi ortamı yaratmaktadır. ‹slam Cumhuriyeti’ni devirmek ve ABD emperyalizmine ve yine ‹ran’a yönelik düflünülen di¤er alternatiflere karflı bilinçli bir flekilde mücadele etmek, politik açıdan çalkantılı toplumumuzda iflçilerin, ö¤rencilerin ve kadınların kitlesel hareketlerinde ve politik harekette do¤ru politik yönelim ve temel ayırıcı çizgidir.”


RÖPORTAJ

Y›llard›r uygulanan IMF, Dünya Bankas›, ABD, AB politikalar› neticesinde büyük y›k›mlar yaflayan ülkemiz tar›m› ve köylüsünün durumu AKP hükümeti döneminde de de¤iflmek bir yana daha da kötüleflti. Tar›mda d›fla ba¤›ml›l›k daha da derinleflirken, ülkemiz yabanc› tar›m tekellerinin pazar› haline getirildi.

17-28 fiubat 2007

11

Ülkemiz tar›m›n›n durumuna, köylülü¤ün yaflad›¤› ekonomik y›k›ma, tar›mda d›fla ba¤›ml›l›¤a, ülkemizde uygulanan tar›m politikalar›na ve uluslararas› güçlerin ülkemiz tar›m› üzerindeki etkilerine ilflkin Ziraat Mühendisleri Odas› (ZMO) Genel Baflkan› Gökhan Günayd›n’la yapt›¤›m›z söyleflinin ilk bölümünü sizlerle paylafl›yoruz

Reddedilemez ülke gerçe¤i: Yar›-feodalite Ziraat Mühendisleri Odas›’n›n ülke ekonomisi ve tar›m›na dair belirledi¤i çeflitli politikalar ve çal›flmalar söz konusu. Bu politikalar ve tar›ma dair ZMO’nun program› nedir? ZMO, TMMOB’a ba¤l› meslek odalar›ndan bir tanesi. TMMOB ve ba¤l› tüm odalar› bilimi halk›n hizmetine sunma genel sav› üzerinden hizmet üretir. Bir emek örgütüdür ve Türkiye’nin al›n teriyle çal›flan insanlar›n›n yarar›na yeni bir düzen kurgulama üzerine çal›flma yürütür. ZMO tüm çal›flmalar›n› bu s›n›fsal temel üzerine oturtur. Bunun yan›nda do¤ayla dost, tüketiciyle dost; kapitalist endüstriyel ve tar›m iliflkilerinin yok edici süreçlerini insanlara tan›tan ve bunun yan›nda tar›m›n d›fl›nda dünyada hüküm süren yeni emperyalist dönemin, yani küreselleflmenin, neo-liberal sürecin deflifre edilmesi, halka tan›t›lmas› ve bunun tar›m aln›ndaki boyutunun gerçek dinamikleriyle ülke gündemine oturtulmas› üzerine çal›fl›r. ZMO gerek çal›flma yaflam›ndaki konumlanmalar› itibariyle, gerekse içinde bulunduklar› sektör itibariyle üreticiden farkl› dinamikleri olan bir meslek grubu de¤ildir. Baflka bir deyiflle, mavi yakal›, beyaz yakal› diye bir ayr›m yoktur. Emek bir bütündür. Bu, süreç içerisinde sektörü iyiye götüren üreticiden yana politikalar, mühendisten yana politikalar anlam›na da gelecektir. Bu bilinçten hareketle örgütsel bütünlü¤ü ve dayan›flmay› da sa¤lamak üzere ZMO, sayd›¤›m tüm alanlarda çal›flma üretmeyi kendine görev edinen bir meslek kurulufludur.

alan›n›z›n bir tek amac› vard›r: mümkün oldu¤unca az para harcay›p, mümkün oldu¤u kadar ç›kt› yaratmak ve bu ç›kt›y› iç ve d›fl borç faizine özgülemek ve bütün bu süreci de sorunsuz yürütmek üzere Türkiye’de yoksulluk yard›mlar›n› yaflama geçirmek. Genel çerçeve böyle özetlenebilir. Tabii ciddi s›n›fsal ayr›flmalar, ciddi bölgesel farkl›l›klar bu çerçevenin üzerine eklenebilecek unsurlard›r.

Peki ülkemiz için bahsettiklerinizi dünya geneline uyarlad›¤›n›zda nas›l bir tablo ç›k›yor.? Çünkü iki karfl›t söz konusu; geliflmifl kapitalist-emperyalist bir yap›, bunun d›fl›nda yer alan koca bir dünya. Dünyada hiçbir fley Türkiye’ye özgü de¤ildir. Dünyadaki bütün geliflmeler kapitalizmin merkez ve periferi, merkez ve çevre yap›lanmas›n›n sonuçlar›d›r. Dünyada komünizm ve sosyalizmin bir alternatif olarak var oldu¤u bir dönemin sonunun geldi¤ini söyleyenler vard›r. Asl›nda bu “iki kutuplu dünya’n›n” ortadan kalkmas› kapitalizmin gerçek yüzünü ortaya ç›kartm›flt›r, emperyalist özünü ortaya ç›kartm›flt›r. Baflka bir deyiflle, sosyal refah devletine, art›k böyle bir araca gere¤i kalmam›flt›r kapitalizmin. Dolay›-

dür” diyebilen halklar var. Latin Amerika deneyimi hepimizin gözleri önünde gelifliyor. Dolay›s›yla “her fley ortakt›r”› biraz t›rnak içinde kullanmak laz›m. Kuflkusuz düzen ortakt›r, ama bu düzeni reddedip daha yaflan›las›, insan onuruna yarafl›r bir düzen kurmak için çal›flabilmek de çevre dedi¤imiz ve asl›nda sanki kendini yönetme gücü elinden al›nm›fl ülkeler bütünü gibi tan›mlad›¤›m›z ülkelerde rahatl›kla yarat›labilecek bir geliflmedir asl›nda.

L. Amerika’dan sözetmiflken, geliflmifl emperyalist-kapitalist bir merkezden ve bunun etraf›nda bulunan geri b›rakt›r›lm›fl ülkelerden söz ettiniz. ülkemize benzer bir ekonomik yap›ya sahip bir L. Amerika’dan bahsediyoruz. Arjantin örne¤in. Tar›m sorunu, toprak sorunu orada toplumsal bir patlamaya sebep olabilirken, ülkemizde böyle bir dinami¤in oluflmamas›n›n sosyo-ekonomik, politik nedenleri ne olabilir? Gerçekten can al›c› bir soru. Arjantin Türkiye karfl›laflt›rmas› yaparken asl›nda çok da önemsenmemesi gereken, ama bazen de ciddi olabilecek farkl›l›klar var. Arjantin Türkiye’nin üç kat› büyüklü¤ünde ve Türkiye’nin yar›s› ka-

üretim iliflkileri devam ediyor. Zaman›nda söylendi¤i gibi oradaki küçük köylü dünyay› tarlas›ndan ibaret görür ve tarlas›na dokunmad›¤›n sürece savafllara ve devrimlere kay›ts›z kalabilir. Bir kere Türkiye’deki iliflkiyi bunun üzerinden yorumlamak laz›m. Türkiye bir tek ülke olarak konuflulacak bir ülke de¤il. Burada ikili tar›m, düalist tar›m yap›s›n›n özelliklerini ortaya koymak laz›m. Bu ciddiye al›nmas› gereken bir farkl›l›kt›r ve bir direnifl hareketinin, bir karfl› ç›k›fl›n organize edilememesindeki temel etkenlerden bir tanesidir. ‹kincisi, ne kadar umursamasan›z umursamay›n Türkiye’de dine vurgu yapmak laz›m. Türkiye’de küçük köylülü¤ün muhafazakarl›k üreten bir yap›s› var. Bu yap› k›r›lmadan, de¤ifltirilmeden, dönüfltürülmeden sosyolojik ba¤›ms›zl›¤› sa¤layabilmek çok kolay de¤il diye düflünüyorum. Tabii bunlar sosyolojik anlamda tart›flmaya muhtaç olan fikirler.

Az önce ülkemiz ile L. Amerika’daki ülkeleri karfl›laflt›r›rken, “Emperyalizm girdi¤i her yerde feodalizmi tasfiye eder” tezine at›fta bulunarak, Türkiye’de farkl› bir geliflim sürecinden ve uzun süredir de¤iflmeyen ve k›r›lamayan yar›-feodal bir yap›dan bahsettiniz. Bunu biraz açabilir misiniz?

Peki ZMO ülke ekonomisini, genel anlam›yla bu ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›n› nas›l tahlil ediyor? Asl›nda Türkiye’de yaflananlar› hangi dönem itibariyle analiz kapsam›na ald›¤›m›zla çok ba¤lant›l› bir soru bu. E¤er Cumhuriyet dönemi boyunca iliflkileri tartacaksan›z o farkl› bir yerdir, ama flu bence daha önemli; Türkiye asl›nda 1950’lerden bu yana aç›kça ABD’nin güdümünde bir yap›lanma sergilemeye çal›fl›yor. 1960’larla beraber süregiden planl› dönemde bir miktar farkl›laflma yarat›lmaya çal›fl›lm›flsa da; 24 ocak 1980 kararlar› ve onun ezici, eme¤i yok edici içeri¤ini uygulayabilmek üzere ortaya konulan 12 Eylül Darbesi Türkiye’deki temel dönüfltürücüdür. Peki ne yapmaya çal›flm›fllard›r? Yap›lmaya çal›fl›lan aç›kt›r; sosyal devletin doldurdu¤u alan› yeniden piyasan›n geri istemesi ve bu çerçeve içerisinde GSMH’da halk ad›na ayr›lan pay›n giderek azalt›lmas› ve bunun tümüyle piyasaya devredilmesi. Bu; sa¤l›ktan, tar›mdan, sosyal güvenlikten, e¤itimden bunlar›n tümünden kamunun çekilmesi ve her birinin özel bir piyasa alan›na, rant alan›na dönüfltürülmesi ve yurttafl›n da müflteri olarak görülmesi anlay›fl›n›n bir sonucudur. Türkiye bu dönemi oldukça hoyrat bir flekilde yaflam›flt›r. Ama 1999’dan itibaren bu dönemi ayr› tan›mlamak laz›m. 1999 IMF ve DB’nin Türkiye’nin yönetimine adeta el koydu¤u bir y›ld›r. Bu dönemden itibaren IMF ile imzalanan stand-by anlaflmas› ve DB ile imzalanan Tar›m Reformu Uygulama Projesi (TRUP) anlaflmas› Türkiye’nin temel makro dinamiklerinin tümünü borç ödeme esas›na göre flekillendirmifltir. Baflka bir deyiflle, sizin her türlü sektörel

Asl›nda bu “iki kutuplu dünya’n›n” ortadan kalkmas› kapitalizmin gerçek yüzünü ortaya ç›kartm›flt›r, emperyalist özünü ortaya ç›kartm›flt›r.

s›yla art›k küresel süreçler borsa ve faiz üzerinden rahatl›kla döndürülebilir ve bunun için piyasa tüm alanlara girmek zorundad›r. E¤er bir ülkeye piyasa girmiflse o ülkeyi iflgal etmeniz gerekmez. Irak’ta e¤er Menkul K›ymetler Borsas› olsayd› ve faiz iliflkileri yarat›labilmifl olsayd› Irak’› kendinize ba¤laman›z için iflgal etmeniz gerekmeyebilirdi. Irak’ta yaflananlar kapal› kutuyu açmad›r. Irak’a piyasa giremedi. Oradaki kapal› kutuyu açabilmek için iflgal ettiler. fiimdi petrol kanununu oraya b›rakacaklar. Muhtemelen bir borsa ve faiz iliflkisini yaratacaklar ve oraya b›rakacaklar ve dolay›s›yla Irak’›n piyasaya eklemlenmesi süreci sonuçland›r›lm›fl olacak. Özetle hiçbir fley Türkiye’ye özgü de¤ildir. Türkiye, çevre ülkelerin yaflad›¤› ortak bir deneyimi paylaflmaktad›r. Tabii flunu da söyleyelim: Bu ortak deneyimi yaflayan her ülke böylesine teslimiyet iliflkisi içerisinde olmuyor. Buna kuvvetle direnebilen, “baflka bir dünya mümkün-

Yar›-feodalizmi reddeden arkadafllar›m›z da var, ama Anadolu’yu bilen insanlar için bu iliflki hüküm süren bir iliflkidir ve bunu, çarp›k kapitalizm olarak tan›mlayamazs›n›z.

dar nüfusa sahip bir ülke. Ve Arjantin’deki eklemlenme iliflkisi plantasyonlar üzerinden gerçekleflmifl. Yani CARG‹L’in, MONSANTO’nun, S‹NCANTI’n›n orada binlerce hektarla tan›mlanabilen arazileri var ve bunlar onlar›n özel mülkleri. Saatlerce araba kullan›yorsunuz çevrenize bak›yorsunuz; sa¤ taraf›n›z MONSANTO’nun m›s›r›, sol taraf›n›z CARG‹L’in bu¤day›. Anlatabiliyor muyum? Türkiye, co¤rafyas›ndan kaynaklanan özellikler nedeniyle plantasyonlar üzerinden eklemlenme iliflkisi yaratamayan bir ülke. Çünkü genifl alanlar T‹GEM’lerle TAGEM’lerle piyasaya kapanm›fl. Geriye kalan alanlarda küçük köylülük egemen ve küçük köylülü¤ü de ancak sözleflmeli üretim sarmal› üzerinden eklemleyebilirsiniz. Türkiye’de sözleflmeli üretim yap›l›yor, ama nerelerde yap›l›yor? Kapitalizmin elini uzatabildi¤i bölgelerde yapabiliyor. Ama kapitalizmin elini hala uzatamad›¤› yörelerde yar›-feodal iliflkiler Türkiye’de pekala hükmünü sürebiliyor ve orada yüz y›llard›r de¤iflmeyen

1999; IMF ve DB’nin Türkiye’nin yönetimine adeta el koydu¤u bir y›ld›r. Böylece temel dinamiklerin tümü borç ödemek için flekillenmifltir.

Latin Amerika’da emperyalizmin elini uzatmad›¤› bir tek santimetre yoktur. Ama Türkiye’de vard›r. Birinci söyledi¤im buydu. ‹kinci söyledi¤im de Türkiye’de kapitalizmin elini uzatt›¤› bölgelerde de yaflanan gene L. Amerika’dan farkl›. Yani orada plantasyon var ve üretici müthifl bir yoksulluk içerisinde. Çünkü o plantasyonda amele olarak çal›fl›yor ve muhtemelen o amelelik iliflkisini de kuramayacak noktaya geliyor zaman zaman. Ama Türkiye aç›s›ndan bakt›¤›m›zda vaziyet nedir? Türkiye aç›s›ndan bakt›¤›n›zda vaziyette flunu görüyorsunuz: Ortalama 6 hektar bir iflletme büyüklü¤ü, küçük köylülük egemen ve öz tüketim yapan bir iflletme yap›s›. Öz tüketim yapan iflletme yap›s› piyasa iliflkilerinden görece ba¤›ms›zd›r ve o yoksullaflma süreci ona yok edici bir süreç olarak yans›m›yor. Zaten o “vars›ll›k” nedir bilmiyor. Yani o üç dekar alan›nda e¤er bu¤day ve arpa üretebiliyorsa, bu¤day›n› ekip, arpas›n› hayvan›na yedirebiliyorsa kendini geçindirebiliyor. Bu öz tü-

ketim iliflkisi önemli. Küçük üreticilik yap›s›n›n neden do¤urmad›¤›na gelince; bak›n Tar›m Ba¤kur’u denilen bir sistem yaratt›lar flimdi. Bu sistemde köylüye bir miktar maafl veriliyor. Bu maafl ne kadar, 250-300 YTL’dir. Kentte yaflayan insanlar için küçük bir miktar diye düflünebilirsiniz. Köyde bir haneye 250-300 YTL para girmesi onun orada tutunabilmesi ve mevcut yap›y› sürdürmeye aday, mevcut yap›y› destekler bir muhafazakar yap› kurmas› için yeterli bir para. Ve bunu özellikle yap›yorlar. Bugünden örnek vereyim; AKP y›pran›yor, tar›mla y›pran›yor. AKP hangi tar›m alan›nda y›pran›yor? AKP piyasa iliflkisi kurabilen tar›m alanlar›nda y›pran›yor. F›nd›¤›n› pazara ç›kartabilen, bu¤day›n›, flekerpancar›n› pazara ç›kartabilen adam nezdinde y›pran›yor. Çünkü o gübre sat›n almak ve f›nd›¤›n› satmak zorunda. Ama o ikili iliflkiden görece ba¤›ms›z; d›flar›ya, piyasaya mal satmayan, zaten girdi kullanmayan ve öztüketim için üretim yapan kesimler AKP’ye olan ba¤›ml›l›klar›n› artt›rm›fl olabilirler bu dönemde. Çünkü; yüzy›llard›r de¤iflen bir fley yok. O arazi içerisinde, o co¤rafya üzerinde bir de Tar›m Ba¤kur’u geldi flimdi onun üzerine ve flunu da söyleyelim; iflte KÖYDES Projesi çerçevesinde 10 hanelik bir köye 30 km. gidip gelmek üzere bir yol asfalt› yap›l›yor. Yani rasyonel yat›r›m mant›¤› aç›s›ndan do¤rudur, de¤ifltirmezsin, iflaretlemeyece¤in bir yat›r›md›r. Çünkü oraya sert stabilize bir yol yapars›n, ama adam›n tar›msal sulama yat›r›m›n› eksiksiz yapars›n. fiimdi ne yap›l›yor, tar›msal sulama ve tarla içi gelifltirme hizmetleri yap›lm›yor, ama yola asfalt yap›l›yor. Ve bu ikincisi oy getiriyor. Bu iliflkileri bu tarzda kurgulamak laz›m, yoksa L. Amerika’da oluyor da Türkiye’de neden olmuyor gibi sorularla yan›lg›ya düfleriz, sanki koflullar ayn›ym›fl da burada yaflayan insanlardan kaynaklanan özel bir eksiklik varm›fl gibi.

Yar›-feodallikten bahsettiniz. Yar›-feodalli¤i nas›l alg›l›yorsunuz? Biraz açabilir misiniz? fiöyle söyleyelim; a¤a, ücretsiz emek, bu iliflkiyi karfl›l›kl› konumland›r›rsan›z, bunun ad› feodalizmdir. A¤a ve ücretsiz emek iliflkisi, niye yar› feodalizm diyorum çünkü bu kadar kat› kullan›lam›yor art›k. Köylerden baz›lar› a¤a köyde durmas›na ra¤men, ‹stanbul’da çal›flmaya gidiyor veya iflte baz› köylerde yeter bu kadar deniliyor. Ama sonuçta hala süregiden bir yap› var ve süregiden bu yap› içerisinde a¤a art›k-ürünün bir k›sm›n› üreticiye, gerçek üreticiye, veriyor ama as›l ürüne el koyuyor ve bu as›l ürünü de pazara ç›kart›yor. Bu iliflkiyi biz çoklukla tart›fl›r›z, yar›-feodalizmi reddeden arkadafllar›m›z da vard›r. Ama Anadolu’yu bilen insanlar için bu iliflki hüküm süren bir iliflkidir, yürüyen bir iliflkidir. Yani ad›n›, çarp›k kapitalizm olarak tan›mlayamazs›n›z, çünkü kapitalizm diyorsan›z, oradaki adam ücretsiz çal›flmaz, a¤a de¤il kim olursa olsun ücretini ister. Ama flimdi böyle de¤il, yani ücretini istemeden sülalesiyle birlikte çal›flan bir y›¤›n adam var. Buradaki fley ne, s›n›f köylü s›n›f›, ama bu köylü s›n›f› kendi içinde ayr›flm›yor mu? Köylü s›n›f›n›n da içinde kendi s›n›fsal farkl›l›klar› var. Bu s›n›fsal farkl›l›klar da köylü s›n›f›n içerisindeki bir ezme-ezilme iliflkisini ayr›ca kurguluyor. Böyle bir yap› da var, bunun s›n›f analizi budur.


12

17-28 fiubat 2007

KÜLTÜR-SANAT

“Denizden gelen f›rt›nayla horon tepmeye davet var” 3. Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’ne kat›lacak olan sanatç› Erdal Bayrako¤lu: “Sanata bak›fl aç›m ve müzikal çal›flmalar›ma yön veren olgu, biraz da hayata bak›fl aç›mla ilgilidir” Kendiniz ve müzikal çal›flmalar›n›z hakk›nda bilgi verebilir misiniz? Yaklafl›k on dört senedir müzikal çal›flmalar içerisindeyim. Bu zamana kadar müzi¤in çeflitli tarzlar›yla ve dallar›yla u¤raflt›m. Bu u¤rafllar›m, Türk Halk Müzi¤i, Anadolu Rock tarz›ndayd›. Ben Karadenizliyim; bu nedenle de flu an müzikal çal›flmalar›m› Laz müzi¤i üzerine yap›yorum.

Sanata bak›fl aç›n›z ve müzikal çal›flmalar›n›za yön veren temel olgular nelerdir? Sanata bak›fl aç›m ve müzikal çal›flmalar›ma yön veren olgu, biraz da hayata bak›fl aç›mla ilgilidir. Ben Lazca ezgiler yarat›yorum. Ayn› zamanda bir kültürün ve bir dilin yok olmas›n› da önlemeye çal›fl›yorum. Laz dilini ve Laz kültürünü insanlar›n daha yak›ndan tan›mas›n› da istiyorum. Benden önce de ayn› paralelde müzik çal›flmalar› yapanlar vard›. Mesela; Kaz›m Koyuncu, Birol Topalo¤lu gibi. Ben de kendimi onlar›n devamc›s› olarak görüyorum.

Bu y›l 3’üncüsü düzenlenecek olan; Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nin fliar› “Emperyalist iflgal ve sald›r›lara karfl› Ortado¤u ve dünyan›n birçok baflka bölgesinde büyüyerek devam eden anti emperyalist mücadeleler ile Nepal’de iktidara uzanan halk savafl›” vurguludur. Bu geliflmeler hakk›nda, bir sanatç› olarak neler söylemek istersiniz? Emperyalist ülkelerin, Ortado¤u halklar› üze-

3.

rinde uygulad›¤› vahflet ve katliamlar› mutlaka görüyoruz. Onlar›n yapt›¤› insanl›k d›fl›d›r. Kendi ç›karlar› için, insanlar› vahfli flekilde katlediyorlar. Binlerce insan katledildi. Halen de katliamlar devam ediyor. Bu vahfletlere her fleyden önce bir insan olarak karfl›y›m. Ülkemizde buna benzer katliamlar yap›l›yor. Birçok ayd›n›m›z› ve insan›m›z› bu katliamlar sonucu kaybettik. Bunlardan en sonuncusu da, Ermeni gazeteci-yazar Hrant Dink’tir.

Sizi Grup Munzur’un “Bahara Ça¤r›” adl› albümünde seslendirdi¤iniz Lazca bir ezgiyle tan›yorduk. K›sa bir süre önce ‘Zifona’ isimli solo albümünüz ç›kt›. A¤›rl›kl› olarak Lazca ezgiler yarat›yor ve yorumluyorsunuz. Laz müzi¤iyle ilgili neler söylemek istersiniz? Yaklafl›k dört sene önce Grup Munzur elamanlar›yla tan›flt›m, o zaman içerisinde benim yay›nlanm›fl bir albümüm yoktu. Yaln›z benim Lazca yazd›¤›m sözler vard›. Grup Munzur o dönem albüm çal›flmas› yap›yordu. Arkadafllar benim yazd›¤›m ‘Çona fikimi’ adl› Lazca flark›y›, ç›kartma haz›rl›¤›nda olduklar› ‘Bahara Ça¤r›’ albümünde yorumlamam› istediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim. Daha sonra, Grup Munzur’un solo konserlerinden birkaç›nda da, Munzur ile beraber sahne al›p, Lazca flark›lar yorumlad›m. K›sa bir süre önce, ‘Zifona’ isimli albümümü ç›kartt›m. Tarz›m› ise, daha çok Lazca rock olarak ifadelendirebilirim. Lazlara özgü tulum ve kemençenin eflli¤inde, elektro gitar gibi birçok enstrüman› birlefltirerek, farkl› olmakla birlikte, nite-

YER: BAĞCILAR OLİMPİK SPOR SALONU/BAĞCILARİSTANBUL

PROGRAM

G GRUP MUNZUR

G FERHAT TUNÇ

G MOĞOLLAR

Sadece Lazlara özgü enstrümanlar olan Tulum ve Kemençeyi kullan›p üstüne de anlams›z ve hiçbir sanat ve de¤eri olmayan cümleler kuran, birçok ‘Laz’ flark›c› var. Bunlar popüler kültürden etkilenmifl olanlard›r. Yani çabuk üretip, bir ç›rp›da da tüketilen müzikal çal›flmalar yaparlar. Çünkü ülkemizde maalesef böyle bir pazar yarat›lm›fl. Ben müzikal çal›flmalar›mla ve hayata bak›fl aç›mla bu tüketim kültürünün karfl›s›nda olan birisiyim. Laz ezgileri üretiyor ve yorumluyorum. Muhalif bir müzisyenim, müzikal çal›flmalar›ma da muhalif bak›fl aç›m› yans›tmaya çal›fl›yorum.

3. Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’ne dair paylaflmak istedi¤iniz bir fleyler var m›? Gecenin program›ndan da görüldü¤ü gibi, her dile ve her kültüre hitap edecek bir içerik belirlenmifl. Renkli bir birliktelik olacak san›r›m. Gecenin içeri¤inin bu temelde belirlenmifl olmas›, oldukça iyidir. As›rlard›r, destanlar›m›z›n ve flark›lar›m›z›n söylendi¤i, tulum ve kemençenin eflli¤inde, ben de Lazca flark›lar yorumlayarak, geceye kat›lacak dostlar›m›za bol bol horon teptirece¤im…

TARİH: 24 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ

AVRUPA YAKASI (Saat 15.00)

ANADOLU YAKASI (Saat 14.30)

1-Okmeydan› (Cemal Kamac› Spor

1-Gebze (Tunceliler Derne¤i önü)

Kompleksi önü)

2-Ümraniye (1 May›s Mahallesi PSAKD

2-Ç›ksal›n (Tetro Market önü)

önü)

3-Gazi Mahallesi (Cemevi önü)

3-Ümraniye (Çakmak-Site Dura¤›)

4-Gazi Mahallesi (Eski Karakol önü) 5-Gazi Mahallesi (Sondurak) 6-Karayollar› (Demokratik Haklar

G KOMA ÇİYA

G ÖZLEM ÖZDİL

G HALUK GERGER

G NİHAT BEHRAM

G ERDAL BAYRAKOĞLU

G NEPAL’DEN KONUŞMACI

SAAT: 16.00-23.00 ARASI İRTİBAT TEL: (0212) 256 74 68 (0212) 243 91 92

G SİNEVİZYON

YÜZ ÇİÇEK AÇSIN KÜLTÜR MERKEZİ

YÜZ F‹K‹R Muzaffer Oruço¤lu muzafferorucoglu@hotmail.com www.muzafferorucoglu.com

Can al›c› mesele

Gecenin program›ndan da görüldü¤ü gibi, her dile ve her kültüre hitap edecek bir içerik belirlenmifl. Renkli bir birliktelik olacak san›r›m. Gecenin içeri¤inin bu temelde belirlenmifl olmas› oldukça iyidir

OTOBÜS KALKIfi YERLER‹

Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nde Buluflal›m!

likli bir saund yakalamak istedim. Zifona Lazca bir terimdir. Denizden gelen f›rt›na anlam›ndad›r. Albümüme bu ismi koymay› uygun gördüm. Çünkü bu ve bunun gibi birçok Lazca terimler, günümüzde unutulmaya yüz tutmufl durumda. Biz Laz sanatç›lar›n bu konularda daha duyarl› olmas› gerekmektedir…

‹ster emperyalizm öncesi olsun, isterse sonras›, kapitalizm; dili, kültürü, tüm maddi ve manevi özellikleriyle, hayat› kendine benzetmeye çal›fl›r. Daha çok kar, daha çok yo¤unlaflma ve merkezileflme, daha çok egemenlik. Onun tüm tecrübesi, geniflletilmifl yeniden üretimin ya da kar›n tecrübesidir. Proletarya gibi kapitalizmin de inanc› ve vatan› yoktur. Onun yeryüzünde en sevdi¤i yer, en çok kar etti¤i yerdir. Kapitalizm, tüm toplumsal zenginli¤i, tek elde toplama ve kapitalistlerin say›s›n› en aza indirme yönünde bir geliflme seyri izler. Mallar›n dolafl›m›n› ve sermaye ak›fl›n› kolaylaflt›racak, pazar iliflkilerini pratiklefltirecek cevval, pragmatik bir yol izler. Pazar; ister il, ister ülke, isterse dünya olsun, kapitalizm pazara tek dili dayat›r. Mevcut durum, ‹ngilizce’nin, dünya kapitalizminin ana dili haline gelmekte oldu¤unu gösteriyor.

rak, ‹ngilizce de kendi kültürüyle birlikte, kartal gibi tepeden inifle geçiyor, di¤er dilleri ve kültürleri yutmaya çal›fl›yor. Bu yutufl hareketi, do¤al asimilasyonun ruhuna uygun olarak, uzun bir süreç içinde, özümleme, bir üst seviyede yepyeni bir dil ve kültür olarak ortaya ç›kma fleklinde olmuyor, y›kma ve yutma fleklinde oluyor. Bu durum, zay›f bir do¤al asimilasyon gerçe¤iyle birlikte cereyan etmesine ra¤men, dillerin, kültürlerin, inaçlar›n savunma güdüsü içine girerek, kendi kabuklar›na çekilmelerine, geri ve ileri ayr›m› yapmadan, tüm de¤erlerine, kat› bir ba¤nazl›kla sar›lmalar›na yol aç›yor. Milliyetçili¤in ve dinin tüm dünya çap›nda yükselmesine yol açan küresel tekeller, bu de¤erlere karfl› olduklar› halde, kitlesel güç deste¤i ihtiyac›ndan dolay›, dayand›klar› as›l zeminin milliyetçili¤ini ve dinini de muhas›m yükselifle karfl› yükseltmekten geri kalm›yorlar.

Tekelin, dünyaya tekelleflmeyi ya da küreselleflmeyi dayatmas›na ve bunun için hayat sahalar›ndaki tüm küçük ve orta çapl› üretim ünitelerini yutmas›na ba¤l› ola-

Çokuluslu küresel tekellerden mi yanay›z, yoksa yükselen milliyetçilikten ve dinden mi? Her ikisine de karfl›y›z. Ekonominin, insan› ve do¤ay› y›kmayacak bir tarz-

Kültür Derne¤i önü) 7-‹kitelli (Cemevi önü) 8-Bahçelievler-So¤anl› (Levent K›rcaOya Baflar Park›-Tohum Kültür Merkezi önü)

4-Ümraniye (Birlik Mahallesi-Trafo önü) 5-Dudullu (Huzur Sitesi önü) 6-Sar›gazi (Anadolu Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Derne¤i önü) 7-Sar›gazi (Do¤anlar ‹letiflim önü) 8-Sar›gazi (Yakamoz Cafe önü) 9-Beykoz (Yeni Mahalle Dura¤› önü) 10-Kartal (Ahmet fiimflek Koleji önü) 11-Kurfal› (PSAKD önü)

9-Sar›yer (Büyük Dere Bal›kç› Pazar›)

12-Tuzla (Ayd›nl›köy)

10-Göktürk (Gül G›da önü)

13-Tuzla (Deri-‹fl önü)

11-Nurtepe (Dilan Cafe önü)

14-Gülsuyu (Heykel-Zümrütevler-

12-Zeytinburnu (‹tfaiye önü)

Dönüfl Dura¤› (Eski PSAKD önü)

da küreselleflmesinden yanay›z. Bugünkü emperyalist tarz, barbarcad›r ve insan› do¤asal bir incelik ve zenginlikle özgürlefltiren, do¤ay› ise insanilefltiren komünist tarzla taban tabana z›tt›r. Biz hem kapitalist tekel dünyas›na, hem de küçük ve orta üreticiler dünyas›na karfl›y›z. Devleti, aileyi ve her türden örgüt biçimini geride b›rakm›fl, tek bir komünist dünya ekonomisinden yanay›z.

güncel ve tarihsel ba¤lant›lar›, çeliflkileri,

Yerel zenginliklerin, dillerin, kültürlerin birbirlerini özgürce özümlemelerinden, daha ileri, daha derin ve kaliteli bileflimler fleklinde ortaya ç›kmalar›ndan yanay›z. ‹nsana ve do¤aya ait tüm zenginlikleri çok daha yüksek biçimlerle ba¤r›nda gülümseten, tek bir dünya dilinden ve kültüründen yanay›z. Bunun içindir ki, yerel ekonomilerin, küresel güçler taraf›ndan barbarca çökertilmesine ve masedilmesine seyirci kalamay›z. Dillerin, kültürlerin zoraki asimilasyonuna seyirci kalamay›z. ‹rili ufakl› her kargaflay›, her yerel ve bölgesel savafl›, görünümleriyle de¤il, kendi derinli¤imizden bakarak, tüm boyutlar›,

fenin durumu nedir, son elli y›l içindeki bi-

ihtimalleri ve yönelimleriyle de¤erlendirmeye çal›fl›r›z. Bu kamplaflmada, komünistlerin bir bölümü milliyetçili¤e, bir bölümü de tekellere savruldu. Bu savrulufllar, güçlü bir yenilenme ve özgürleflme hareketiyle durdurulabilir ancak. Küresel ekonominin durumu nedir, dünya nereye do¤ru gidiyor? Felselimsel ve teknolojik devrimler, onu hangi noktalarda yenilenmeye ça¤›r›yor? Politikan›n durumu nedir? Bizi di¤er politikalardan temelde ay›ran can al›c› ö¤eler nelerdir? Devlet iktidar›n› bir baflka devlet iktidar›yla de¤ifltiren ama mülkiyet dünyas›n›n temellerine dokunmayan ve devlet mülkiyeti sistemlerine yol açan devrimlere mahkum olmaman›n yollar› nelerdir? Dörtbafl› mamur ve oldukça da darpl› zarpl› devletler

kuran devrimlerden kurtulma-

n›n yollar› nelerdir? Can al›c› mesele flimdi budur san›r›m.


GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

13

Hrant Dink cinayetinin ard›ndan

UFUK Ç‹ZG‹S‹ Bakış CAN

Alttan gelen hayk›r›fl›n sorgulad›¤› gerçekler

Maoizm’in yaflayan ruhu Maoizmi kabul etmek, Maoist olmak için yeterli de¤ildir. Do¤u Perinçek de Mao’nun katk›lar› konusunda nutuk atabiliyor. Mühim olan onun yaflayan ruhuna sar›lmakt›r. Baz›lar› MLM klasikleri incelerken dogmatik hatalara

1915’de, Ermeni milletine timsah gözyafllar› dökenlerin, bugün, emperyalist ç›karlar›ndan ötürü Türk rejimine karfl› bir flantaj olarak Ermeni soyk›r›m› ile ilgili yasa tasar›lar›n› sallay›p durmalar›, Hrant Dink’in cenazesinde y›¤›nlar›n önüne geçme bedbahtl›¤›nda bulunmalar› bir yan›yla tarihe çal›m atma giriflimidir

düflüyor, onun teorisini al›p yerli yersiz kullan›yor veya ona Kuran’m›fl gibi davran›yor, baz›lar› ise gelifltirmek ad›na onu bilimsel özünden sapt›r›yor, çarp›t›yor. Gerçekte bu, onu mahvetmektir. Aslolan onun yaflayan ruhuna sar›lmak, sürekli geliflme ve de¤iflme halinde olan nesnel dünyay› tahlil etmek ve düflünce dünyam›z› da buna uydurmak, yeni çözümlemelerle zenginlefltirmektir. E¤er bu

G EMRAH C‹LASUN

1915’te ‹stanbul’da bulundum; Amerikal› misyonerlerin o zaman Türklerden büyük ç›karlar› oldu¤u için Türk k›y›c›l›¤›n› ciddi bir biçimde k›namaktan kaç›nd›klar›n› biliyorum. Kendisi de bir milyoner olan ve Amerika’da binlerce iflçiyi sömüren Amerikan büyükelçisi M. Strauss tüm Ermeni halk›n› göç ettirmeyi önerdi ve bu projenin gerçekleflmesi için de büyük bir para dökecek kadar ileri gitti; ama elbette ki as›l amac› Amerika’da sanayide çal›flt›r›lacak Ermeni iflgücüne sahip olmak ve bu flekilde M. Strauss ve benzerlerinin sonuç olarak bankadaki hesaplar›n› kabartacak ucuz iflgücünü sa¤lamak. "

ihmal edilip tafl üstüne tafl konmuyorsa, MLM’nin teorisi flabloncu bir flekilde her koflula uyan bir reçete gibi uygulanmak isteniyorsa, somut koflullar›n somut tahlili yöntemiyle MLM’nin evrensel teorisi özgül koflullara uyarlan›p gelifltirilmiyorsa, bir süre sonra devrimin ihtiyaçlar›na cevap verilemeyecek duruma gelinir, MLM güzergahtan sap›l›r ve onun can düflman› olan darpratik veya dogmatizmin kulvar›na girilerek devrime zarar verilir. Somut koflullar›n somut tahlili yöntemini kullanmak da Maoist olman›n temel ilkelerinden biridir. Engels bu ilkeden hareket etmeseydi; Marksizm yar›m kal›rd›. Lenin ve Stalin bu ilkeyi ihmal etseydi Marksizm, Leninizm düzeyine; Mao ihmal etseydi Marksizm-Leninizm, Maoizm düzeyine eriflemezdi. ‹brahim bu ilkeyi ihmal etseydi, hala yanl›fl fikirlerle u¤rafl›yor olacakt›k. Gerçekte Maoist olmak MLM teoriyi kurukuruya savunmak de¤il, onu bir eylem k›lavuzu olarak ele almak, “somut koflullar›n somut tahlili” yöntemini bir ilke olarak benimseyip özgül olana uyarlamak ve gelifltirmektir. Ustalara da önderlerimize de ancak böyle sahip ç›k›labilir. Onlar›n henüz tamamlanmam›fl eseri böyle tamamlanabilir. Onlara karfl› görev ve sorumlulu¤umuz ancak böyle yerine getirilebilir.

Alevilerin oylar› pazarl›k masas›nda Seçim gündemi giderek kendini daha çok hissettirirken, baflta CHP olmak üzere birçok siyasi parti Alevi halk›n oylar›ndan nasiplenmek için kendini flirin gösterme çabalar›na girdi. Avrupa ve ülkemizdeki Alevi örgütleri de seçimler öncesinde, ‘Alevi oylar›na yön vermek’ amac›yla ‘siyasete müdahale’ çal›flmalar›na h›z verdiler. Alevi Bektafli Federasyonu'nun Dikmen'deki merkez binas›nda iki gün süren ABF Dan›flma Kurulu Toplant›s› sonras›nda yap›lan bas›n aç›klamas›nda, “Siyasi iktidarlar ve Aleviler iliflkisinde 83 y›ld›r bir de¤iflim olmam›flt›r” denilse de, Alevi potansiyelinin CHP d›fl›nda bir partiye kaymas›n› da istemedikleri ortaya ç›k›yor.

Alevi örgütleri ve CHP Her seçim öncesinde böylesi toplant›larla gündeme gelen örgütler, bu y›l da seçimler konuflulmaya bafllan›r bafllanmaz toplant›lar›na ve kendi deyimleriyle ‘Alevi oylar›na yön verme’ çabalar›na h›z verdiler. Düzenin ç›tas›n› aflamayan Aleviler, her seçimde örgütlerinin de yönlendirmeleriyle sosyal demokratlar›n de¤irmenlerine tafl›nan su oluyorlar. Zorunlu din dersinin kald›r›lmas›, Alevilere yönelik bask›c›, ayr›mc›, yasakç› ve inkarc› tutumlara karfl› ç›k›lmas› ve Alevi kimli¤inin resmen güvence alt›na al›nmas› koflullar›yla CHP’ye oy vereceklerini söyleyen örgütler, “CHP’nin bunlar› yapmadan sol durakta bekleyen Alevilerle buluflmas› mümkün de¤ildir. Sol ve sosyal demokrasinin evrensel de¤erleri ve ilkeleri ile buluflmak için siyasetin direksiyonunu sola çevirmek zorundad›r” fleklinde konufltular. Örgütler pazarl›k yapadursun, CHP de kendisi d›fl›nda bir partiye akmas›n›n zor oldu¤unu bildi¤i Alevi oylar›n›, son anda milletvekili listelerinde birkaç Alevi örgütü yöneticisinin ad›na yer vererek, parsay› toplama hesaplar› yapmakta.

Aleviler ve sistem partileri CHP’si, AKP’si, DYP’si, ANAP’› ve hatta MHP’si bile bu seçimlerde Alevi oylar›n› toplayacaklar›n› söylüyor ve bunun için çaba sarf ediyorlar. ANAP Genel Baflkan› Mumcu, Alevilerin kutsal sayd›¤› günlerde düzenlenen etkinliklerde boy göstermeyi ihmal etmezken, DYP de Alevilik üzerine programlar yapan ve Cem Vakf›’n›n görüflleriyle paralel yay›n yapan Cem Tv’ye ortak olarak, seçimler öncesi Alevilerin oylar›n› toplamaya yönelik özel çal›flmalar yapmay› planl›yor. AKP, hükümet oldu¤u y›llar›n y›pranm›fll›¤›n› ve k›smen kaybedece¤i oylar› Alevi oylar› üzerinden karfl›lamay› düflünüyor. Baflbakan Erdo¤an ‹zmir’de kendilerine Alevi dedesi diyen bir grupla görüflüp, onlara cem evlerine belediyeler üzerinden destek verebileceklerini söyledi. AKP Genel Baflkan Yard›mc›s› Dengir Mir Mehmet F›rat da partilerinin seçim listelerinin Alevilere aç›k oldu¤unu söyleyerek milletvekili listelerinde Alevi adaylara yer verebilecekleri mesaj› verirken, Baflbakan yard›mc›s› Abdüllatif fiener Antakya’da kat›ld›¤› bir toplant›da o kadar cofltu ki, “Hepimiz Aleviyiz” fleklinde konufltu. Alevi halka yönelik birçok katliam›n görünürdeki faillerinin teflkilatlar›nda görev yapt›¤› ve halen yapt›klar›yla övünç duyan MHP bile Alevi halk›n seçimlerde kendi partisine kayaca¤›n› ve az›msanamayacak kadar Alevi oyu alacaklar›n› iddia ediyor.

Hrant Dink’in cenazesinde yaflananlar, toplumun tüm gözeneklerinden f›flk›ran, köklü de¤iflim arzusunu y›¤›nlar›n, "Hepimiz Ermeniyiz" hayk›r›fl›n›, bu sahnesinin ortas›na getirip, yerlefltirmifltir. 2007 Türkiye’sinde tan›k oldu¤umuz, esas›nda, içinde Ermeni soyk›r›m›n› da bar›nd›ran, bütün bir paradigman›n iflas›d›r. Burada iki ana grup, -paradigman›n geleneksel savunucular› ile, rejimi yeniden organize etmeye çal›flanlar- karfl› karfl›ya durmaktad›rlar. Halk› iki grubun çat›flmas›na malzeme edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Adeta, köleler, köle sahipleri aras›nda tercih yapmaya zorlanmaktad›r. Halbuki, siyaset sahnesinin kendi dinami¤i vard›r. Ve bu dinamik, bize, iki grubun d›fl›nda bir üçüncüsünün, oldu¤unu göstermektedir. Kimilerinin hofluna gitmese de, bu üçüncü grup halkt›r.

"Huylu huyundan vaz geçmez" derler. Bu "uygar" devletlerin, 1979’da, ‹ran’da, fiah devrilirken, ak›llar›nda, ne Ermeni soyk›r›m›, ne de aya¤› ç›plaklar›n dertleri vard›. Bilakis, "köleler isyan ederse, aman Türkiye’deki rejim ne olacak" diye tutuflmufllard›. 12 Eylül’de dü¤meye kimler bast›? 12 Eylül’ün, yukar›da sayd›¤›m›z az›nl›klar›, uyruklar›, sosyal gruplar›, velhas›l devrimi ve devrimcileri yoketmeye çal›flt›¤› kanl› bir gerçektir. fiimdi, jeostratejik ç›karlardan ötürü, Türk hakim s›n›flar› ile aralar›ndaki geçici ihtilaf› bahane edip, büyük bir piflkinlik ve ikiyüzlülükle Hrant Dink’in tabutunun arkas›nda durup, adeta, "size laz›m olan demokrasinin yegane garantörü biziz" mesaj› vermeleri, tarihin bir ironisi olsa gerek. 92 sene sonra, Ermeni soyk›r›m yasas›na bu denli angaje olmalar› baflka neyle aç›klanabilir?

19 Ocak’tan bu yana, yaz›lanlar, söylenenler ve yap›lanlar, hakikaten, her aç›dan izaha muhtaçt›r. Barikat›n iki taraf› vard›r. Rejimin gelenekçileri ile onu reorganize etmek isteyenler, o tarafta; köle olmak istemeyip, yeni bir dünya arzulayanlar bu taraftad›r. Bu yaz›, Hrant Dink cinayeti öncesi ve sonras›nda, bütün taraflar›n ne dedi¤ine ve ne yapt›¤›na, tarihin merce¤inden bakarak, serinkanl›ca, geçmiflle bugün aras›nda paralellikler kurmaya çal›flmaktad›r. MEfiRU REFLEKS Hrant Dink’in cenazesinde, yüzbinlerin, hep bir a¤›zdan "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rmas›, rejimi, 盤r›ndan ç›kartm›flt›r. Üst yap›n›n tümünü; 80 küsür y›ll›k e¤itimi, gelene¤i, görene¤i ve ön yarg›lar› aç›ktan sorgulayan bu hayk›r›fl, Çetin Altan’›n de¤imi ile, "kendi ›rk ve inanc›yla övünüp durma avuntusunun kapal› çemberi içine hapsedilmifl bir ‹slam ülkesinde; hem rastlanmad›k, hem de beklenmedik bir manzarad›r. " Vaktiyle, ‹ttihat ve Terakki F›rkas› aç›s›ndan, "Ermeni Meselesi", 1915’deki soyk›r›mla tamamen halolmufltu. fiimdi, 92 sene sonra, büyük bir ço¤unlu¤u Ermeni milliyetine mensup olmayan bu insan selinin, "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rmas› neyin nesi idi? Kimdi bunlar? Bu ülkede, sabahtan akflama kadar taciz edilen, tecavüze u¤rayan, öldürülen, soyunmas›na da örtünmesine de erkek taraf›ndan karar verilen kad›nlar m›? "Beyaz Türkler"in küfür etti¤i, afla¤›lad›¤›, hor gördü¤ü varofl gençli¤i mi? Özgürce düflünmesine tahammül edilemeyen yazarlar ve entellektüeller mi? Hakim mezhep taraf›ndan, y›llard›r horlanan, afla¤›lanan Aleviler mi? Ermeni ulusunun akibeti ile tehdit edilen Kürt milleti mi? Cinsel tercihlerinden ötürü d›fltalanan, hor görülen eflcinseller, travestiler mi? Zorla etnik kökenleri unutturulmaya çal›fl›lan bütün di¤er az›nl›klar m›? Yoksa 12 Eylül ile, çökertildi¤i söylenen halk›n devrimci güçleri mi? "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›ran, bunlardan hangisi idi? Bence, hepsi. Çünkü, "soyk›r›m", diyor Dadrian, "ola¤anüstü y›k›c›, kitlesel bir suçtur ve bir az›nl›k, bir uyruk veya bir baflka sosyal grup olarak, k›yas kabul edilemez ölçüde zay›f ve bundan ötürü çabuk incinebilir hedef gruba karfl› üstün güçlerin nüfuzunu gerektirir. Bu ba¤lamda, her fleyin ötesinde soyk›r›m, cebri gücün avantajlar›ndan yararlanan belli kurumlar›n varl›¤› ve kullan›m› ile koflulland›r›lan toplanm›fl ve eflgüdümlü gücün ifadesidir. "(abç) Hrant Dink cinayeti soyk›r›ma de¤ilse bile, rejimin, k›r›ma tabii tuttu¤u bütün bu gruplar› (az›nl›k, uyruk, baflka sosyal grup) birlefltirmifltir. Ortak bir savunma refleksi yaratm›flt›r. Bu meflru refleksin demagojiye gelir hiçbir yan› yoktur. Zira, tüm gerici rejimlerde oldu¤u gibi, Türkiye’de de, hakim s›n›flar›n ezilenleri, "böl-parçala-yönet" politikas› ile sömürdü¤ü bir gerçektir. "Ne mutlu Türküm diyene" sözleri ile, Nihal Ats›z’›n 4 May›s 1941’de kaleme ald›¤› flu sat›rlar aras›nda ne fark vard›r? "Ya¤mur O¤lum! "Bugün tam bir buçuk yafl›ndas›n. Vasiyetnameyi bitirdim, kapat›yorum. Sana bir resmimi yadigar olarak b›rak›yorum. Ö¤ütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düflman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düflman›d›r. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanl›lar tarihi düflmanlar›m›zd›r.

TAR‹H, YAZ BOZ TAHTASI DE⁄‹LD‹R

Bulgarlar, Almanlar, ‹talyanlar, ‹ngilizler, Frans›zlar, Araplar, S›rplar, H›rvatlar, ‹spanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düflmanlar›m›zd›r. Japonlar, Afganl›lar ve Amerikal›lar yar›nki düflmanlar›m›zd›r. "Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boflnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düflmanlar›m›zd›r. Bu kadar çok düflmanla çarp›flmak için iyi haz›rlanmal›. Tanr› yard›mc›n olsun! " Ac› ama bir o kadar da gerçektir. Nice nesiller, bu ve buna benzer ›rkç› e¤itimden geçmemifl midir? Türk olmayan etnik kökenleri, "hain Ermeni", "gavur Yunan", "kuyruklu Kürt", "pis Çingene", "moskof Çerkes"... vb. afla¤›lamalarla hedef alan bu ›rkç›, floven söylemin sorumlusu kimdir? "K›z›lbafllar" ve "Kara Fatmalar" diye, Alevi ve Sünni mezhebinden ezilenleri birbirlerine düflürenler kimlerdir? "Bursal› i...dir", "Kayserili üçka¤›tç›d›r", "‹zmir’den adam ç›kmaz" gibi afla¤›lamalarla, bölgecili¤i ve ayr›mc›l›¤› kimler körüklemifltir? Tüm bu ›rkç›l›¤›n, flovenli¤in ve ayr›mc›l›¤›n, y›llard›r, cerahat kesesinde birikmekte oldu¤u bilinmiyor mu? Bu duruma, eninde sonunda "yeter art›k" denilecekti. Hrat Dink cinayetinin beraberinde getirdi¤i öfke seli, "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›rarak bu cerahat kesesini patlatm›flt›r. Fakat biliyoruz ki, bu y›¤›nsal kendili¤inden tepki, içerden ve d›flardan çembere al›nmaktad›r. Çembere almak isteyenler, birbirlerini aratmayacak derecede ezilenleri daha da kölelefltirme derdindedirler. Ayr›ca her ikisinin de tarihi geçmiflleri, Ermeni soyk›r›m› da dahil olmak üzere, katiyen temiz de¤ildir. Kabar›k bir suç dosyas›na sahiptirler. Bu durumun hafife gelir yan› yoktur. REJ‹M VE MEDYA ‹nternetteki sitesinin mönüsünde, Ermeni soyk›r›m›n›n, "yalan" oldu¤unu belgeleme çabas›ndaki Genel Kurmay’›n, Baflkan›’n›n a¤z›ndan, 19 Ocak 2007’de "Hrant Dink'e s›k›lan kurflunlar›n ayn› zamanda Türkiye'ye s›k›ld›¤›" fleklindeki icazet, ertesi günkü Hürriyet Gazetesi’ne, "Bunu Yapan Vatan Haini" manfletini att›rtm›flt›r. Fakat buradaki en önemli husus, rejimin ulvi ç›karlar›n›n herfleyin üzerinde oldu¤udur. Öncelikli mesele, rejimin prestijidir. Bir Ermeni’nin öldürülmesi, bu prestijin zedelenmesine neden olmamal›d›r. Hrant Dink’in cenazesi, rejimin makyaj›na malzeme olarak kullan›lmak istenmifltir. Mesela, 24 Ocak tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin baflyaz›s›na göre, "Cinayetten sonra -görüflleri ne olursa olsun- öldürülen gazeteciye halk, iktidar, muhalefet, devlet, sivil ve asker kesimler topyekün sahip ç›km›fllar"d›r. Devamla, "ac› olay ülke-

mizde fikir özgürlü¤üne sayg›l›, etnik ayr›mc›l›¤a karfl›t bir toplum ve devlet dayan›flmas›n› sergilemifl" ve çok flükür(!) bir dizi "Avrupa ülkesinden daha özgürlükçü ve ça¤dafl bir profil çizmifltir Türkiye" denilmektedir. (abç) Kimi medya kurulufllar›n›n, "Hepimiz Ermeniyiz" slogan›n› hayk›ran y›¤›nlar› sahte bir flekilde göklere ç›kartmas› ise, "flekere bat›r›lm›fl kurflunlar"› hat›rlatmaktad›r. Logolar›, bayraktan geçilmeyen bu medya aparatlar›n›n, y›llard›r yapt›klar› floven, ›rkç› ve seksist yay›nlar›n mürekkebi belleklerde daha kurumam›flt›r. Kimilerinin ise sadete gelip, "Hepimiz Ermeniyiz" hayk›r›fl›n› "ifratla tefrit aras›nda " bocalama olarak nitelendirmesi, rejimin de "hoflgörüsünün" bir s›n›r› oldu¤unu hat›rlatmaktad›r. Çengiz Çandar ise, 24 Ocak tarihli yaz›s›nda, "Amerikan Büyükelçisi Ross Wilson ile k›yafetinden solcu bir Türk oldu¤u izlenimini veren delikanl› birkaç metre arayla, Avrupa Parlamentosu’nun ‹nsan Haklar› Komisyonu Baflkan› Frans›z ile Hollandal› Joost Lagendijk, Alman Claudia Roth, Cem Özdemir, Vural Öger, aralar›nda, önlerinde, arkalar›nda yafll› kad›nlar, esnaftan isimsizler, iflten k›ran memurlar, ö¤rencilerle bir arada yürüyorlar. Bu ne mükemmel bir insan harman›. En önde Hrant gidiyor. Biz, arkas›ndan. " T‹MSAHLARIN GÖZYAfiLARI 1915’de, Ermeni milletine timsah göz yafllar› dökenlerin, bugün, emperyalist ç›karlar›ndan ötürü Türk rejimine karfl› bir flantaj olarak, Ermeni soyk›r›m› ile ilgili yasa tasar›n› sallay›p durmalar›; Hrant Dink’in cenazesinde y›¤›nlar›n önüne geçme bedbahl›¤›nda bulunmalar›, bir yan›yla tarihe çal›m atma giriflimidir. Di¤er bir yan›yla da, tehdit ettikleri ayn› rejimin, milliyetçilik ve ›rkç›l›kla ezdi¤i y›¤›nlar› kendi amaçlar› için manuple etme çabas›d›r. Tarihe çal›m atma giriflimidir çünkü, ABD’li komünist John Reed’in sözleri, 1915’de kimin ne yapt›¤›n› belgelemektedir: "fiu anda, açl›k çeken Ermeniler’e yard›m kampanyas›n›n bafl›nda olan M. Cleveland-Dog, Türkler’in Ermenistan’daki k›y›c›l›klar› üzerine cafcafl› makaleleri ile yeterince tan›nm›flt›r, sahip oldu¤u önemli bak›r madenlerindeki binlerce iflçiyi s›k›lmadan sömürür ve bir grev söz konusu oldu¤unda da Türklerin Ermenilere yapt›¤› gibi süngülerle iflçilerini iflten att›r›r. ‹flte bu adam bunca günah›na ra¤men Amerikan toplumunun ikiyüzlü insan sevgisine ac›nd›r›c› sözcüklerle baflvurur. "Türk k›y›c›l›¤›na karfl› tutumu nedeniyle y›¤›nla insan Amerika’ya karfl› iyi duygular beslemifltir. Ama acaba onlar Amerika’n›n bu bildirgelerinin d›fl›nda neler yapt›¤›n› biliyorlar m›? Hiç bir fley bilmiyorlar. Ben

Ermeni soyk›r›m› hakk›nda yap›lan tart›flmalar, yürütülen polemikler, herfleyden evvel hangi bak›flaç›s›yla yap›lmaktad›r? Kim, neyi, nas›l, ne flekilde ve nereye kadar söylemekte ve kabul etmektedir? Konunun uzmanlar›n›n, bugünkü ortam›n oluflmas›nda paylar› nedir? "Hay›r soyk›r›m olmad›" diyen resmi tarihçi ile, "evet oldu" deyip, ard›na "ama" ekleyenlerin ortak paydas› nerededir? Onca toz duman içersinde, kollanmak ve kotar›lmak istenen nedir? Yoksa, her iki tarihçi grubu da hakim ulusun soyk›r›m mesuliyetini hafifletmeye mi çal›flmaktad›r? Tarihi bir haks›zl›¤›n kanl› icraat› olan Ermeni soyk›r›m›n tart›fl›ld›¤› yerde, bütün bir Türk flovenizmini ve ›rkç›l›¤›n›, felsefesini, ideolojisini, kültürünü, velhas›l bunlar›n üzerinde flekillenen devlet gelene¤ini sorgulamayan her tarih yaz›m› ›smarlama olmaktan öteye gidemez. Mesela, Halil Berktay’›n, Mustafa Kemal’in ve Cumhuriyet’in, "elinin temiz oldu¤unu ve Ermeni tehcirini ve Ermeniler’e reva görülen eziyeti savunan tek bir demecinin olmad›¤›n›" (abç) iddia edip, Ermeni soyk›r›m›n›n faturas›n› sadece Talat, Enver ve Cemal paflalara ç›kartmas› hem bir tarih çarp›t›c›l›¤›, hem de rejimin aklanmas› çabas›d›r. Halbuki, 21 fiubat 1921’de Public Ledger-Philadelphia muhabirinin sorular›na verdi¤i yaz›l› demecinde, Mustafa Kemal’in sözleri yorum yap›lmayacak kadar aç›kt›r: "‹ngiltere’nin sulh zaman›nda ve harp sahas›ndan uzak olarak ‹rlanda’ya reva gördü¤ü muameleye hemen hemen kay›ts›z bir flekilde bakan dünya efkâr›, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kald›¤›m›z karar için bize karfl› hakl› bir ithamda bulunamaz. Bize karfl› yap›lm›fl olan iftiralar›n aksine, tehcir edilmifl olanlar hayattad›r ve bunlardan ekserisi flayet ‹tilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüfl olurlard›. " Mustafa Kemal’in, bu kendi hatt›ndaki tutarl›l›¤›na ra¤men, Taner Akçam’›n, Ermeni soyk›r›m›n›, Mustafa Kemal’in a¤z›ndan "utanç verici" olarak tan›mlamaya çal›flmas› nas›l aç›klanabilir? Hakikaten, Akçam’›n kendisini "revizyonist tarihçi" olarak tarif etmesi yerindedir. Fakat tarih de yaz boz tahtas› de¤ildir. Hele hele 1914- 1918 y›llar›ndan bahsederken tarihçinin a¤z›na emperyalizm kavram›n›, zinhar, almamas›, bilakis emperyalizmin sömürgelerdeki politikalar›na de¤inirken, "zalimane, adaletsiz, insan haklar›n› ayaklar alt›na alan politika" diye bahsetmesi -tarihçilik bir yana- kiflinin ancak "revizyonist" olmas› ile aç›klanabilir. Dolay›s›yla, bu tarih çarp›t›c›l›¤›n›n, "Hepimiz Ermeniyiz" diye hayk›ran y›¤›nlarla bir ve ayn› görülmesi ne mümkündür, ne de kabul edilebilir. (Devam edecek)


14

GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

Çok bilen mi ayd›n, çok cesur olan m›? en büyük Amazon ormanlar›na götürün. O hep ölecektir. Ve kendi yaflad›¤› alana bakacakt›r. T›pk› bir ayçekirde¤i çiçe¤i gibi. Yüzünü hep oraya dönecektir. Çünkü onun varl›k alan› sadece o topra¤›n varl›¤› de¤ildir. Bir geçmifltir. Ayn› zamanda yerin dibine inen, daha yukar›ya uzanan, göklere uzanan bir kadimliktir. Uygarl›k denen fley budur zaten.

‘Kürt sorununu da, di¤er sorunlar› da çözeriz’ Kimlik sorunu deyince elbette buradan Kürt sorununa de¤inebiliriz. Bugünün Kürt sorununun Türkiye’de yaflam›fl oldu¤u bütün boyutlar, geçmiflte Ermenilerin bu topraklarda yaflam›fl oldu¤u sorunun ve sürecin t›pk›s›n›n ayn›s›d›r. Ahhhh, size Ermenice tercümeler yapabilsem, makaleler getirebilsem. Hiçbiriniz anlamazs›n›z onun yüz sene önce yay›nlanm›fl bir makale oldu¤unu. Her fley o kadar birbirine benziyor. Ama Türkiye, tarihiyle gerçek anlamda hesaplaflmad›¤› için bugün Kürt sorunu içerisinde bunal›yor ve bocal›yor. Bu sorunda bocalamayan bir tek kesim var: Devlet. Toplum bocal›yor, çünkü tarihini bilmiyor. Devlet bocalam›yor, çünkü devlet tarihini çok iyi biliyor ve edinmifl oldu¤u baflar›n›n ayn›s›n› bugün ayn› yöntemlerle devam ettirmeye çal›fl›yor; ama toplum bunun fark›nda de¤il. Çünkü tarihini bilmiyor. E¤er tarihini bilmifl olsa bugün hakikaten bu sorunun alt›ndan kalkmas› onun için çok daha kolay olacakt›. ‹nan›n ben buraya solu elefltirmek için gelmedim. Hiç böyle bir niyetim yoktu; ama e¤er benim de biraz katk›m olacaksa, ben de bu bahçede farkl› bir çiçek olacaksam ve yüz çiçe¤i bu bahçede görmeye ve kabul etmeye haz›rsan›z flöyle söyleyeyim: Arkadafllar aidiyetlerimiz yani devletin bizden sak›nmaya çal›flt›¤› bizim gerçek kimliklerimiz çok önemli. Bu bizim bir zenginli¤imiz. E¤er o kimliklerimizin fark›na varabilir, zenginli¤imizi ortaya koyabilir ve farkl›l›klar›m›zdan bir birlik oluflturabilirsek, Kürt sorununu da, di¤er sorunlar› da çözeriz.

‘Onlar da bugün 1,5 milyon olmal›yd›’ Buraya tarih tart›flmaya gelmedim, ama Cumhuriyetin bafl›nda –Osmanl› dönemine girmiyorum- 300 bin Ermeni vard›. Lozan tutanaklar›na bakarsan›z görürsünüz. O zaman 13 milyondu bütün Türkiye’nin nüfusu. Bütün Türkiye’nin nüfusu 70 milyona ulaflt›, Ermenilerin say›s› 50 bine düfltü. Neydi sorun? Cinsel bozukluk mu vard› ki, bu halk ço¤alm›yordu? Hay›r onlar da bugün 1,5 milyon olmal›yd›. Ama devletin o ayn›laflt›rma politikas›na, toplum adapte oldu ve kendini o kadar kapt›rd› ki, farkl›l›klar›n› görmezden gelir oldu.

‘1915’te olanlara kay›ts›z kal›yorsa, bugün Behiç Aflç›’ya da kay›ts›z kal›r’ Resmi tarih ve ayd›n iliflkisine bakt›¤›m›z zaman asl›nda ben tarihçilik denilen bir mesle¤in, çok önemli oldu¤unu düflünmüyorum.

KONUK YAZAR CANER CANER‹K Ermeni’nin makbulü hangisidir? 2005 y›l›nda, ‹stanbul’da befl y›ld›zl› bir otelde As›ls›z Ermeni Soyk›r›m ‹ddialar›yla Mücadele Derne¤i’nin düzenledi¤i toplant›y› izlemekle görevliydim. Yaklafl›k 500 kiflinin kat›ld›¤› toplant›ya kat›lanlar›n hepsinin ö¤retmen olduklar› ve yaz›l› emirle kat›ld›klar›n›n belgesini dahi bulmufltum. Kat›lmayanlar bildirilecek ve cezaland›r›lacaklard›. Tek görevleri, toplant›da yap›lan konuflmalardan alacaklar› notlar› da okullarda ö¤rencilere ö¤reteceklerdi. Toplant›da Türk Tarih Kurum Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’yla birlikte en çok alk›fllananlardan birisi, bir Ermeni yurttaflt›. Yüzbafl› olarak ordudan emekli oldu¤unu söylemiflti. Hrant’›n çavufl bile yap›lmad›¤› bir yap› içerisinde, çok çok yükselmese de “yüzbafl›” olarak emekli olmas› ilginçti. Böyle bir toplant›da, bir Ermeni’nin yer almas› da en az›ndan bana göre bafll› bafl›na ilginçti. Tüm toplant› boyunca kalabal›kta kaybetmemek için s›k› markaja ald›m ve hemen ard›ndan sohbet etmeye bafllad›k. Bugün art›k hiçbir Ermeni’nin kalmad›¤› eski bir Ermeni mahallesinde yafl›yordu. Hiç kimsenin art›k kalmad›¤› bir kilise cemaatinin de baflkan›yd›. Gizleme ihtiyac› duymuyordu ama sadece sohbet s›ras›nda. Soyk›r›m iddialar›na karfl› en sert tepkiyi gösterenlerin bafl›nda geliyordu. Ki orada olma nedeni de zaten oydu. Ermenilere karfl› bu ülkede ayr›mc›l›k uyguland›¤› tezini çürüten sembol kiflilerden birisi olmufltu. En az›ndan o toplant›da… Çünkü, Hrant’›n “Çavufl bile yap›lmad›¤›” iddias›na karfl›, yüzbafl›l›¤a kadar yükseldi¤ini söylüyor ve büyük alk›fl al›yordu. Yaflananlar›n, diasporan›n as›ls›z iddialar› oldu¤unu, Ermeni teröristlerin ak›tt›klar› kanlar›, arkadan vurmalar›n› ve vatan› bölmek için çabalad›klar›n› büyük bir hararetle aktar›yordu. ***

‘Tabi soyk›r›md›r’ fiimdi Ermeni soyk›r›m› var m›d›r? Yok mudura gelelim. Ben Türk kardefllerimle konuflurken dikkat ediyorum onlar› üzmemek için. Hatta anlamaya çal›fl›yorum. Çünkü biliyorum, soyk›r›m dedi¤im zaman, siz soyk›r›mlara karfl› bir insans›n›z ve olmamas› gerekti¤ini düflünüyorsunuz. Sizin atalar›n›z›n da yapmam›fl olmas›n› arzu ediyorsunuz. Ben buna empati kurabiliyorum. Ve acaba soyk›r›m kelimesini söylemeden nas›l anlat›r›m olan biteni, buna bak›yorum. Ama bana bu soyk›r›m m›yd›, de¤il miydi, ad›n› sorarsan›z, ben kendimi, tarihimi inkar etmem. Tabi soyk›r›md›r.

‘A¤r› onun için bir yükseklik de¤il, bir derinliktir’

Resmi devlet için resmi tarihçi önemlidir. Çünkü yeni bir tarih infla edecektir ve o infla etti¤i tarihi getirip kendi yurttafl›n›n kimli¤ine oturtacakt›r ve onu üniforma olarak giydirecektir. Ayd›n›n silah› sadece ak›l de¤ildir. Bazen çok ak›l da gerekmez. Çünkü ayd›n bazen mant›k karmaflas› yap›p, düz mant›kla çok rahat anlayaca¤›m›z fleyleri karmafl›k mant›k içerisinde anlafl›lmaz da k›lar. Türkiye’de bunun örne¤i çok. Bazen s›radan halk, basit mant›¤›yla olaylar› çok daha iyi kavrayabilir. Ve bazen halk, kendi ayd›n›ndan çok daha ayd›nd›r. Ayd›n›n olmazsa olmaz›, bir tek silah› vard›r: Vicdan. Vicdan› olmayan ayd›n olamaz. Vicdan›n› ortaya koyarak meselelere bakmayan, olaylara bakmayan, sadece akl›na güvenen ve akl›yla çözmeye çal›flan benim nezdimde ayd›n olamaz. O çok iyi bir bilgisayar olabilir, ama ayd›n olamaz. Ayd›n›n vazgeçilmez, olmazsa olmaz koflulu vicdan› olmas›d›r. Bugüne bakarken de, tarihine bakarken de; e¤er 1915’te olanlara kay›ts›z kal›yorsa, bugün Behiç Aflç›’ya da kay›ts›z kal›r.

‘Hrant Dink’in Ermeni farkl›l›¤›n›...’

Devlet kendi yaratm›fl oldu¤u teklik içeren kimli¤i o kadar ulvi, kutsal, o kadar da kurumsal bir noktaya tafl›d› ki, o kimlik y›k›l›rsa devlet y›k›lacak zannediliyor. Bu Türkiye’de bir yandan devletin en büyük kayg›s›, bir yandan devleti oluflturan kurumlar›n en büyük kayg›s› ve hatta toplumun da en büyük kayg›s›. Çünkü toplum da parçalanmaktan korkuyor. 301. maddeye bakarsan›z devletin kurumlar›n› afla¤›lamakla ilgili bir maddedir. A¤›rl›kl› olarak somut kurumlar vard›r. Baflbakanl›k, güvenlik güçleri, cumhurbaflkan›, ordu, devlet, meclis; o somut kurumlar›n yan›nda bir de Türklük kavram› vard›r. Çünkü devletin gözünde o kimlik somut bir kurum, devletin temel direklerinden biridir. Meclis nas›l direkse, nas›l sütunsa baflbakanl›k, ordu, kimlik de bir sütundur. Ve o y›k›l›rsa devlet y›k›l›r. Bu kayg›y› anlamak mümkün. Ben de kat›l›r›m... Bunu genellikle d›flar› gitti¤imde Ermenilere söylüyorum. Türkiye’de devletin y›k›lmas›n›, devletin kimli¤inin y›k›lmas›n› o kadar çok arzu etmeyin. Devlet y›k›l›rsa, kendi temeline y›k›lmaz. Sa¤›na soluna y›k›l›r. Ben bu kimlik konusundaki hassasiyete kat›lanlardan biriyim. Y›k›lmas›n› de¤il, ama bu kimli¤in de¤iflmesini talep ediyorum. Benim yapmaya çal›flt›¤›m bu. Bu kimlik tek bir üniform, bir fu-

Bir baflka panelde, Türkiye’de yaflayan Musevi kökenli yurttafllar› dinledim. 500 Y›l önce Osmanl›’n›n ‹spanya’da yaflad›klar› bask›ya karfl›n kucak açt›¤› ama 50 y›l önce de Türkiye Cumhuriyeti döneminde, Trakya’da mallar›na el konuldu¤u, yerlerinden sürgün edildikleri, Rumlar gibi varl›k vergisi dayatmas›na maruz kalmalar›na ra¤men Museviler’in “devletin bekas› için” dua etmeleri, flükranlar›n› s›k s›k sunmalar› ya da tam aksi davranarak suskun kalmalar›na tan›kl›k ettim… Devletin “karfl›s›nda” gözükmemek için, yanl›fllar›n› dahi olumlar konumda olmalar›, en yüksek düzeyde kabûl görmelerinin nedeni… Musevi olsalar da, bugünkü rejimi ve sistemi daha da önemlisi demokrasi yerine kendilerini de ma¤dur eden devletin yanl›fl ifllerini savunmalar›ndan baflka bir fley de¤ildi onlara o kabülü sa¤layan. *** Türk – ‹slam tezine pek uymasalar da, sadece bir avuç olduklar› bilinen Türk Ortodokslar›n, Hristiyanl›k ö¤retisinin Anadolu’da yayg›nlaflmas›na karfl› verdikleri mücadele birçok ‹slamc› radikalden daha sertti. Bu insanlar›n inand›klar› bir dinin yayg›nlaflmas›n› yanl›fl bulmalar› ne büyük tezatt›r. Hangisi yanl›flt›? Ama Türkiye’de, mevcut sistem taraf›ndan el üstünde tutulmalar›n›n, desteklenmelerinin; medyada, devletin önemli mevkilerinde genifl yer bulmalar›n›n tek nedeni, kendi inançlar›na ters bir flekilde, resmi ideolojiyi ve “resmi ‹slam”› savunmalar›ndan baflka bir fley de¤ildir… *** Ayn› flekilde, Türkiye’de Rum, Ermeni ve Museviler gibi resmen tan›nmasalar da, en büyük az›nl›¤› oluflturan, -Müslüman- Kürt halk›n›n bir tak›m taleplerini dile getirenler otomatikman “bölücü, terörist” vs. olurken, “Ermeni dölü” olarak tan›mlan›rken resmi a¤›zlarca ve on binlercesi öldürülürken, bu kararlar›n alt›na imza atan, en gizli toplant›lara kat›lan, devletin en üst düzey yönetiminde yer alanlar›n da önemli bir bölümü Kürt etnik kökeninden gelen insanlardan olufluyor. Bugün AKP Hükümeti kabinesinde birçok Kürt kökenli bakan mevcut. Devlet kadrolar› içerisinde, Nasyonel oldu¤unu art›k genel baflkan›n›n a¤z›ndan aç›klayan “sosyal demokrat” parti içerisinde de… Herhangi bir makam ya da mevkiye gelmelerinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Elbette ki, resmi ideolojinin savunuculu¤unu yapmak tek flart. ***

karal›¤›n alt tabakas›d›r. Fukaral›¤›n gelip koskoca zengin bir farkl›l›klar manzumesine dayat›lmas›d›r. Bu kimli¤i bizim zenginlefltirmemiz laz›m. Sorun farkl›l›klar› zenginlik olarak alg›lamada. Hrant Dink’in Ermeni farkl›l›¤›n›...

‘Uygarl›k denilen fley’ Standartlar›n yükseltilmesi dedi¤imiz fley orada farkl›l›¤›n mevcudiyetini gerektirir. Her farkl› kesim için standartlar farkl› bir fley önerir. Ve her farkl›l›kta bir kimlik vard›r. Ben bunu söylerken s›n›fsal mücadeleyi hiç yabana atm›yorum. Sizin bahsetti¤iniz gibi s›n›f ve kimlik savafl›n›n asl›nda beraber yürümesi gerekti¤ini düflünüyorum. Ve bir kimlik mücadelesi s›n›f mücadelesinden ba¤›ms›z yürüyemez. Ama bir s›n›f mücadelesi asla ve asla kimlik mücadelesinden korkamaz. Onu gölgeleyemez, yok sayamaz, bir kenara atamaz. Ben zooloji ve sonra da felsefe okudum. Soyk›r›m nedir? Zooloji felsefesi, soyk›r›m›n ne demek oldu¤unu çok iyi tan›mlar. Bir canl› varl›¤› kendi alan›ndan al›r, varl›k alan›yla iliflkisini keserseniz, isterseniz onu alt›n uçaklarla al›p baflka topraklara götürün, güzel saks›lar içerisinde al›n evinizin en güzel yerine götürün ya da o canl› hayvanca¤›z› al›n dünyan›n

Türkiye’de asl›nda bir tak›m “vatan hainleri”nin iddia ettikleri gibi, herhangi bir etnik kimli¤e karfl› herhangi bir ayr›mc›l›k mevcut de¤il. - Tabi Anayasa’da Çingenelerin “Ülkeye göçmen olarak giremezler”ini saymazsak- yüzbafl›l›¤a kadar yükselen bir Ermeni, bakan olmufl, en derin toplant›lara kat›lm›fl, kararlar alm›fl, ülkeyi yönetmifl bir Kürt, Çerkes, Laz, Gürcü ya da baflka etnisiteden insana rastlamak olas›… Hatta “Türkçü” MHP’de bile “Türk” etnisitesinden gelmeyen ve kilit noktalarda görev alan kiflilere bile rastlamak mümkün… Burada mevcut olan tek bir k›stas var ki o da “Türk” olmak. Bu kavram, anayasal yurttafll›k kavram›ndan öte; devletin resmi ideolojisiyle paralel düflünmek, -düflünmemek ve var olan› kabul edip savunmak da diyebiliriz- yaflama k›stas› en belirleyici ö¤e oluyor. Ama buradaki as›l k›r›lma noktas›, hangi etnik kökenden olursan›z olun, hangi dine inan›rsan›z inan›n, hangi siyasi partiye oy verirseniz verin; devletin – resmi ideolojinin- savunuculu¤unu yapman›z önemlidir. Ermeni, Kürt, Türk, Laz, Alevi, Çingene, Yahudi, Rum. Ne olursan›z olun kendinize ister “Türk’üm” deyin, ister baflka etnik ya da dinsel ö¤elerle kendinizi tan›mlay›n. Sistemle, devletle ayn› düflünmedikten –asl›nda “düflünce eyleminden vazgeçmek” demek daha do¤ru bir tan›mlama olur. Devletin sizin yerinize düflündü¤ünü onaylamakla yetinmek- sonra etnik yada “öteki” kimli¤iniz her ne olursa olsun sistemin ac›mas›z çarklar› aras›nda ezilmeye mahkumsunuz.

Bak›n hiç nedenlerine girmiyorum. Sizin anlamak istedi¤iniz, alg›lamak istedi¤iniz, benim hakl› olabilece¤im nedenler olabilir. Sonucu aç›s›ndan bakt›¤›m zaman flunu görüyorum: Bir halk dört bin y›ld›r bu topraklarda yafl›yor. ‹nan›lmaz bir uygarl›k yaratm›fl. Anadolu’da yerin dibindeki suyu da¤lara t›rmand›rm›fl, kendi yaratt›¤› uygarl›kta. O bölgeyi bilen arkadafllar bunlar› bilir. Yüz sene öncesinin foto¤raflar›nda yedi dilde kolejler yaratm›fl, inan›lmaz bir esnaf, çal›flkan, üretken, topra¤›yla yerleflik bir halk. Anadolu’nun motor güçlerinden biri ve siz bu halk› flu veya bu nedenle al›yorsunuz, da¤›t›yorsunuz. Ve art›k yok. Yani bir toplumu yaflad›¤› alandan al›yorsunuz, baflka bir yere götürüyorsunuz. B›rak›n, hukuk terimi gereksiz. Bir ayd›n olarak bakt›¤›m›z zaman b›rak›n karmafl›k mant›¤›, düz mant›kla bakt›¤›n›z zaman nedir bu? Üzgünüm ama bir soyk›r›md›r. Onun için Ermeniler A¤r› Da¤›’na bakarlar. Yüzleri döner, Amerika’dan, Avustralya’dan, bilmem nereden A¤r› Da¤›’na bakarlar. A¤r› Da¤›’na bakamazlar, evlerinde A¤r› Da¤›’n›n resmi vard›r. Adamlar gitmifl Avustralya’da, Amerika’da, Los Angeles’da yüksek standartlar içerisinde yafl›yorlar. Rahat, zengin, güzel standartlar içerisinde yafl›yorlar. Ama gözü hala A¤r›’da. Çünkü A¤r› onun için bir yükseklik de¤il, bir derinliktir. Teflekkür ediyorum.

oluflturduklar›na” karar verildi¤inde birden 1915 olaylar›na muhatap kalmad›lar m›? Baflbakan’›n söyledi¤i gibi, “Derin devlet Osmanl›’dan beri var olan bir oluflum” de¤il miydi sanki? *** Hrant, çavufl yap›lmad›, yüzbafl› hiç olmad›, olamazd›. Yaflatmamalar›n›n, arkadan vurmalar›n›n, olmad›k cümleleri kullanarak aleyhinde kampanya düzenlemelerinin, mahkum etmelerinin en büyük nedeni de Türkiye’de yaflayan ve devletle ayn› düflünmeyen, resmi söylemi tekrarlamayan bir yurttaflt›. Ermeni olmas›n›n, etnisitesinin pek bir önemi yoktu öldürülmesinde. Hrant, Ermeni kimli¤iyle Türk ve Ermeniler aras›nda var olan sorunlar› çözmek için giriflti¤i çabalardan dolay› öldürüldü. Hrant, cinayet ifllemek ve mahkemede “a¤›r tahrik” unsuru say›labilecek bir küfür olan “Ermeni”yi sevdirdi. “A¤›r tahrik” unsuru aras›ndan ç›kartt›¤› için öldürüldü. Hrant, sistemin toplumu korkutmak, uyutmak için kulland›¤› en önemli “öcü”lerinden birisini öldürdü¤ü için öldürüldü. Hrant, devletin y›llard›r kulland›¤› “Ermeni” canavar›n› sevimli bir insan haline getirdi¤i için öldürüldü. Hrant, Türkiye’de Türk, Kürt, Alevi olarak yaflayan binlerce Ermeni’nin kendi gerçek kimli¤iyle ortaya ç›kmalar›n› sa¤lad›¤› için öldürüldü. Hrant, korkutulmufl, sindirilmifl ve tükenmekte olan Ermeni toplumu-

Dinsel de¤erleri ön planda tutarsan›z, örne¤in camilerin cemaatlere verilmesini savunursan›z ya da baflörtünüzle yaflamak isterseniz “gericiyobaz” olursunuz. Kürt halk›n›n insani hak taleplerini savunursan›z “Kürtçü, bölücü, k›ro, terörist” olarak bir daha bu hayatta kendinize gelemezsiniz. Hatta birkaç nesil çocuklar›n›z›n bile devlet kap›s›nda ifl bulma flans› kalmaz. Hafif de olsa devletten yana sol yaparsan›z “anarflist-komünist, Rus ufla¤›” olursunuz.

nun ezberini bozdu¤u için, susan binlerce kiflinin dili, yüre¤i, beyni oldu¤u

Milliyetçi olursan›z önce kahraman, sonra da fikirleriniz iktidar olurken kendinizi içeride terörist olarak bulman›z içten bile de¤il. Laz olarak sevilir say›l›rs›n›z ama Lazca herhangi bir talebiniz oldu¤unda “Pontus” hayalperesti ya da “Rum ufla¤›” olman›z içten bile de¤il.

ya toplayan yürüyüfle önderlik yapt›. Ermeni toplumunu ilk kez soka¤a

Sistemle ayr› düflmedikten sonra hangi etnik kimlikten geldi¤inizin hiçbir önemi yok. Sistemle çat›flt›ktan sonra da…

düzenleyerek onu bir kez daha linç etmek, öldürmek istediler.

Bu Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde de böyle de¤ilmiydi sanki? En üst düzey mevkilerde görev yapan Ermeniler, “devletin bekas› için tehlike

vufl papa¤an” olmaktansa sonsuz mavili¤e özgürce kanat ç›rpan beyaz

için öldürüldü. Hrant, bir Ermeni olarak, devletin bekas›ndan öte, insanlar›n haklar›n› savundu¤u için, insan›n devlet için de¤il, devletin insanlar için olmas› gerekti¤ini savundu¤u için öldürüldü. Hrant, bir Ermeni’ydi. Bundan da önemlisi düflünen bir insand› ve sistemle, devletle ayn› düflünmüyordu. Bunun için öldürüldü. Ölümünün ard›ndan, cenaze arabas›n›n içerisinde de olsa; farkl› etnik kimlik, düflünce ve inançtan Türkiyeli yüz bin kifliyi bir aradöktü: Türkiye tarihinde ilk kez binlerce insan; sistemin, katilin yan›nda olmaktansa, onlar›n küfür sayd›¤› “Ermeni” olmay› sesleri k›s›l›ncaya kadar hayk›rmas›n› sa¤lad›. Onun içindir ki, ölümünün ard›ndan kampanyalar O, birilerinin düflündüklerini tekrarlayan, omzunda iki p›rp›rl› bir “çagüvercin olmay› tercih etti.


GÜNCEL

17-28 fiubat 2007

15

ABD’nin yeni Ortado¤u’su: KARADEN‹Z ABD emperyalizminin yeni politikalar› ve stratejik anlay›fl›nda Karadeniz havzas›n›n önemi daha da artm›flt›r. Son zamanlarda Karadeniz’de saptanan petrol rezervleri, bölgenin enerji konusundaki önemini de artt›rm›flt›r ona, Ukrayna ile iliflkisinin perçinlenmesi, Gürcistan’daki Abhazya ve Osetya sorunlar›na do¤rudan müdahale f›rsat› yakalamas›, Azerbaycan ile olan iliflkiyi güçlendirmesi, Ermenistan’daki etkinli¤ini artt›rmas›, Hazar Havzas› ve Orta Asya’daki etkinli¤ini kolaylaflt›rmas›, Rusya’n›n etkisinin k›r›lmas› olana¤›n› yaratacakt›r. ABD, 2003 y›l›nda Irak’a yapaca¤› müdahaleden önce, Irak iflgaliyle yak›n iliflkisi olmamas›na karfl›n Trabzon Liman›’nda üs isterken de bu amac› gütmüfltür. ABD’nin bu giriflimini Karadeniz’e k›y›s› olan Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan desteklerken; Rusya ve Türkiye ise karfl› ç›km›flt›r. Rusya, yumuflak karn› olarak gördü¤ü Kafkasya’da ABD’nin etkili konuma gelerek egemenli¤inin güneyden de s›n›rlanmas›na engel olmaya çal›fl›yor. Türkiye ise Montrö Bo¤azlar Sözleflmesi’nin ihlali anlam›na geldi¤i ve dolay›s›yla egemenlik kayg›s› tafl›d›¤› için karfl› ç›k›yor.

N AHMET HACALO⁄LU K. SSCB’nin y›k›lmas›ndan sonra dünyada tek süper güç olarak kalan ABD, emperyalist amaçlar›n› gerçeklefltirebilmek için yeni bölgesel politikalar gelifltirdi. Bu politikalar› stratejik bölgelerde mutlak söz sahibi olma esas›na dayand›rd›. anayi ve teknolojideki h›zl› geliflme sonucunda enerjiye duyulan ihtiyaç ola¤anüstü boyutlara varm›flt›r. Hem ABD ve hem de sanayileflmifl ülkelerde kullan›lan enerjinin büyük oranda ithal edilen petrol ve do¤algaza dayal› olmas› onlar› tabiat›yla üretici ülkelere ba¤›ml› hale getirmifltir. ‹flte tam da

S

bu noktada, dünyay› kendi emperyalist amaçlar› için denetim alt›nda tutma iste¤inde olan ABD, yeni bir stratejik anlay›fl gelifltirdi. Enerjiyi kontrol edebilen ülkenin dünyay› kontrol edece¤i stratejisini… ABD, bu anlay›fl çerçevesinde enerji yollar›n›n geçti¤i Kuzey Afrika, Ortado¤u, Kafkasya ve Orta Asya ile Hazar Havzas›, Basra Körfezi, K›z›ldeniz, Do¤u Akdeniz, Karadeniz gibi stratejik bölgeleri hegemonyas› alt›na alarak yeni dünya düzenini kendi emperyalist amaçlar› yönünde oluflturabilmek için ad›mlar att›. Bu ad›mlar›n en kapsaml›s› Geniflletilmifl Ortado¤u ve Kuzey Afrika Projesi’dir. Bu projenin s›n›rlar› Ortado¤u, Türkiye, Kafkasya’dan Asya’n›n ortalar›na kadar uzanmaktad›r.

ABD’nin yeni politikalar› ve stratejik anlay›fl›nda Karadeniz Havzas›’n›n önemi daha da artm›flt›r. Karadeniz, Ortado¤u’nun üzerinde bir flemsiye gibi durmakta olup, Hazar Havzas› ve Orta Asya petrol ve gaz›n›n bat› pazarlar›na erifliminde etkin bir bölgedir. Ayr›ca son zamanlarda Karadeniz’de saptanan petrol rezervleri, bölgenin enerji konusundaki önemini daha da artt›rm›flt›r. Karadeniz, Kafkasya’y› do¤rudan denetleyebilecek bir konumda olmamas›na karfl›n, ABD’nin gücünü Kafkasya ve Orta Asya’ya aktarmada önemli bir ifllev görecektir. Keza Rusya’y› güneyden kuflatma anlam›nda da Karadeniz’in önemi büyüktür.

n›fltay bask›n›nda ve Hrant Dink olay›nda karfl›m›za hep ayn› çete ç›k›yor! Gazi katliam› davas›n›n neden Trabzon’a nakledildi¤i de art›k anlafl›lm›fl oldu.

MAYA Arif BİLGİN

Kuru gürültü ve suçüstü yakalanma telaşı Hrant Dink’in katledilmesine karfl› yüz binlerce insan›n “Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Hrant Dink’iz” diye yürümesi faflist cinayet örgütlerini telaflland›rd›. Demagoji ve kara gürültü ile paçay› kurtarma derdine düfltüler. Çünkü fena halde yakay› eleverdiler! Millet ve vatan kavram›na dayand›rd›klar› cinayet, katliam ve linçlerinin foyas› ortaya ç›kt›. Toplumun büyük bir kesimi onlar›n uluslararas› gericili¤in tetikçisi karanl›k bir çete oldu¤unu gördü. Kendileri gibi iflah olmaz suç ortaklar› Ali Coflkun, Tercüman, Vakit, Hasan Karakaya gibi gerici çevrelerin d›fl›nda neredeyse toplumun her kesimi nihayet onlar›n hain oldu¤unu anlad› ve manfletlere ç›kard›. fiimdi toplumun ezici ço¤unlu¤u, nerdeyse dokunulmazl›¤› bulunan bu katliamc› faflist organizasyona dokunulup dokunulmayaca¤›n›, bu azg›n caniler çetesinin da¤›t›l›p da¤›t›lmayaca¤›n› soruyor. Beklenti böyleyken onlar kara gürültü ç›kartarak ortal›¤› buland›rmaya ve yine paçay› kurtarmaya çal›fl›yorlar. Yetmiflli y›llarda Sivas’ta yakalar›nda Atatürk rozeti tafl›yan gençlere sald›ran Muhsin Yaz›c›o¤lu, flimdi futbol maçlar›nda, kendilerine ait televizyon kanallar›nda ve gazetelerinde “Hepimiz Türk’üz”, “Hepimiz Mustafa Kemal’iz” yaygaras› yapt›r›yor. Nam›k Kemal Zeybek vb. gibi MHP’nin kafatasç›lar› da tabii. 1978 ö¤renci katliam›nda, Marafl katliam›nda, Sivas’ta ayd›nlar›n yak›lmas›nda, ‹stanbul Gazi katliam›nda, devrimcilerin yarg›s›z infaz›nda, Susurluk olay›nda, say›s›z ayd›n suikast›nda, Trabzon linçlerinde, McDonald’s bombalanmas›nda, Rahip Adrea Santoro cinayetinde, Ankara Da-

Hrant Dink’in katledilmesini ‘milli hislerle’ ifllenen bireysel adi bir cinayet gibi gösterme çabalar› bundan. Oysa çete yay›nlad›¤› “T‹T” bildirileri ile eyleme sahip ç›kt›, katillerin serbest b›rak›lmas›n› istedi ve flimdi böyle bir kampanya yürütüyorlar. *** Bu çete Susurluk olay›yla önemli ölçüde deflifre oldu¤u için, bir süre eylemlerini azaltm›flt›. Zaten bu deflifrasyon s›ras›nda bir iç çat›flmaya da düfltü ve epeyce y›prand›. Fakat hakk›nda ciltlerce yaz›lar yaz›lan çete da¤›t›lmad›. Yak›n dönemde yeniden toparlanarak eyleme geçti¤i gözlendi. Eylemlerin baz› geliflmelere paralel olarak art›fl göstermesi dikkatlerden kaçmad›. Geçti¤imiz dönemde fiemdinli ve Van’da sansasyonel olaylar›n yafland›¤›n› hat›rlayal›m. fiemdinli’de bir kitapç›y› bombalayanlar halk taraf›ndan suçüstü yakaland›lar. Yaflar Büyükan›t, J‹TEM’ci bombac›lar› korumaya çal›fl›rken hakk›nda baflka ihbarlar geldi ve ismi Van Savc›s› Ferhat Sar›kaya’n›n iddianamesine girdi. Bir süre sonra Ferhat Sar›kaya görevden at›ld› ve iddianamedeki Büyükan›t ad› da iddianameyi y›rtarak Genelkurmay Baflkanl›¤›’na yükseldi. Bu olaydan sonra Susurluk çetesi aleyhinde tav›r tak›nan Emniyet ‹stihbarat Daire Baflkan› Hanefi Avc› görevden al›nd›. M‹T Müflteflar› fienkal Atasagun görevden çekildi, yerine Emre Taner atand›. Emniyet ‹stihbarat Daire Baflkan› Hanefi Avc›’n›n yerine atanan Sabri Uzun da Genelkurmay’›n bast›rmas›yla görevden ald›r›ld› ve yerine, Trabzon’daki TAYAD’l› gençleri linç etmeye kalk›flan, McDonalds’› bombalayan ve Katolik Rahip Adrea Santoro’yu öldüren faflist çete himayecisi Ramazan Akyürek getirildi. Trabzon Emniyet Müdürlü¤ü’ne de 16 Mart 1978 ‹stanbul Ünüversitesi katliam›nda ve yarg›s›z infazlarla sicili kanl› Reflat Altay atand›. Faflist terör art›k Trabzon’a s›¤maz olmufltu. Nihayet ‹stanbul’a da ihrac› bafllad› ve Hrant Dink katledildi. Kuflkusuz kimse çetenin sadece Ermeni ve Rum katliamlar›nda, Komünist katliam›nda ve Koçgiri katliam›nda kullan›lan ‹ttihat Terakki’nin eski Teflkilat-› Mahsusa’s›n›n

Bu iki stratejik denklem içerisinde Karadeniz’in rolü ABD aç›s›ndan ola¤anüstü artm›flt›r. Karadeniz stratejik denklem içerisinde yeni bir odak olarak ortaya ç›km›flt›r. ABD, Karadeniz denkleminde rol alabilmek üzere 2003 y›l›n›n Eylül’ünde Bulgaristan ve Romanya ile bir dizi anlaflmalar yaparak, üsler konusunda kolayl›k sa¤lad›. Yine ‘demokratik’ denilen ‘devrimleri’ Ukrayna, Gürcistan gibi Karadeniz ülkelerinde bafllatt›. Buna ilaveten 2005 y›l›nda Do¤u Karadeniz’de NATO bünyesinde oluflturulan Aktif Çaba (Actif Endevaur) Operasyonu görev alan›n›n Karadeniz’i de kapsayacak flekilde geniflletilmesi için plan sunarak, ikinci ad›m› att›. Karadeniz’in do¤rudan kontrol alt›na al›nmas›

üssü Trabzon’da örgütlendi¤ini düflünmez. Nitekim Hrant Dink hakk›nda suç duyurusu yapan, ayd›nlar› hedef gösteren, Trabzon benzeri linç hareketlerini tertipleyen ihbar flirketi Büyük Hukukçular Birli¤i ve Yönetim Kurulu üyesi Kemal Kerinçsiz komutan› ünlü karanl›k adam Veli Küçük’le ‹stanbul’da çal›fl›yor. Agos Gazetesi önünde meydan okuyan ‹stanbul Ülkü Oca¤› Baflkan› Levent Temiz de… Korkut Eken, onun arkadafl› emekli Yüzbafl› Muzaffer Tekin, Tekin Küçük, emekli Baflçavufl Mahmut Öztürk ve flefi emekli Albay Mehmet Zekeriya Öztürk gibi halka karfl› savaflta kader birli¤i içinde genifl bir gruptur. Bu gruba Eski Baflbakan Tansu Çiller’i, onun dan›flman› Suna Pelister ve Kubbealt› Restaurant’›n sahibi o¤lunun, 8 Ekim 2004’te ‹stanbul Kaçakç›l›k ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Baflkanl›¤›’n›n “Kelebek” operasyonunda 45 adam›yla birlikte gözalt›na al›nan Sedat Peker’i, kardefli Atilla Peker’i, Pekerler’in Olgun Ayd›n ve Tahir K›ran gibi Fenerbahçe Kulübü’ndeki uzant›lar›n› da (bir bölümü halen cezaevinde olsa bile) ekleyebilirsiniz. Bu çok milliyetçi çete Dan›fltay bask›n› ve yarg›ç katliam›nda da gündeme gelmiflti. Çetenin para sorunlar›n› halleden Sedat Peker’in avukat› Hakk› Kurtulufl’un yan›nda staj yapan Dan›fltay bask›nc›s› Alpaslan Aslan yakalan›nca, çetenin telafla kap›ld›¤›n› ve sald›r›n›n perde arkas›ndaki flefi olarak aranan emekli yüzbafl› Muzaffer Tekin’in intihara kalk›flt›¤›n› hat›rlars›n›z. 5 Mart 1999’da Çank›r› Valisi iken bir bombal› sald›r›dan yaral› kurtulan Ayhan Çevik de bu çeteyle iliflkiliydi ve Bilecik’te Vali iken onlara ruhsatl› silah sa¤lam›flt›. Kuflkusuz kanl› örgütün en ünlülerinden biri de ‹brahim fiahin, Ayhan Çark›nlar’›n ülküdafl› Reflat Altay’d›r ve Susurluk soruflturmas›nda o dönem aranmakta olan Abdullah Çatl› ile 5 telefon görüflmesi yapt›¤› saptanm›flt›. Trabzon-‹stanbul hatt›nda, katillerin Trabzon hamileri görevden al›nd› ama ‹stanbul’dakiler yerinde duruyor. ‹stanbul Valisi Muammer Güler’in yard›mc›lar›n›n bizzat vilayet binas›nda Hrant Dink’i tehdit etmesi, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’›n çeteyi himaye eden tav›rlar› unutulamaz. Tetikçi Ogün Samast’›n cinayeti tek bafl›na iflledi¤ine ve otobüs gar›nda saatlerce zaman geçirdi¤ine inan›ld› ve ‹stanbul ba¤lant›lar› korundu. Halbuki katiller Bayrampafla hapishanesinden Tekirda¤ F Tipi’ne “güvenlik” gerekçesiy-

ABD 2006 May›s’›nda birden bire Aktif Çaba Operasyonu görev alan›n›n Karadeniz’i de kapsayacak flekilde geniflletilmesi önerisinden vazgeçti¤ini aç›klad›. Bunda, kendisi için batakl›¤a dönüflen ve içinden ç›k›lmaz bir hal alan Irak iflgalinin ve daha da önemlisi ‹ran ile olan gerginli¤in de rolü vard›r. ABD, özellikle ‹ran anlaflmazl›¤›nda Rusya ve Türkiye’nin rol alabilece¤i kanaatindedir. Keza Türkiye üzerinden Kazak petrolünün Avrupa’ya iletilmesi düflüncesi de bu durumda etkili olmufltur. Ancak konuya küresel aç›dan ve emperyalist amaçlar çerçevesinden bakt›¤›m›zda bunun geçici oldu¤u aç›kt›r. Koflullar olgunlaflt›¤›nda Karadeniz için Aktif Çaba Operasyonu plan› do¤rudan veya NATO ad› alt›nda tekrar gündeme getirilecektir. Bu çerçevede Karadeniz konuflulurken, Montrö rejiminin revize edilmesi de mutlaka gündeme gelecektir. ABD’nin Karadeniz’de yükselen askeri varl›¤›, ‹stanbul ve Çanakkale bo¤azlar›ndan geçifllerin ABD aç›s›ndan önemini artt›rm›flt›r. ABD, Karadeniz’in kilidinin bo¤azlar oldu¤unun fark›ndad›r ve bir kere Karadeniz’e sokulursa bir daha ç›kartmak mümkün olmayacakt›r…

le nakledilirken dolayl› olarak ‹stanbul’daki etkili örgütü kabul ediliyor. Aç›k aç›k yürütülen cinayet haz›rl›¤› “polis muhbiri” Erhan Tuncel taraf›ndan 11 ay önce Ramazan Akyürek’e, ondan sonra da Reflat Altay’a bildirildi¤i halde has›ralt› edilmifl. Daha ne haltlar yedi¤i bilinmeyen Yasin Hayal’in tesadüfen katliama dönüflemeyen bombalama eylemine ra¤men 10 ay sonra nas›l ve kimler taraf›ndan serbest b›rak›ld›¤› sorulmad›. Sonuçta “faili meçhul kalacak” sözü verilerek ve bask› da yap›larak kullan›lan Ogün Samast, Zeynel Abidin Yavuz ile Ahmet ‹skender ve Ersin Yolcu adl› zavall› çocuklar ile canilerin sad›k ufla¤› Yasin Hayal ‹stanbul Terörle Mücadele fiube Müdürlü¤ü’nde 4 günlük fermanl› nasihattan sonra özel yetkili Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesi’nce basit cinayet çetesi olarak tutukland›lar. Tabii Karadeniz Teknik Üvüversitesi ö¤rencisi “polis muhbiri”, BBP Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu’nun partili korumas› “büyük abi” Erhan Tuncel de. Bu arada yeni gözalt›na al›nanlar oldu, ama bunlar›n da as›l sorumlular de¤il, ayak tak›m› oldu¤unu tahmin etmek zor de¤il. Kanl› faflist terör örgütü bundan bile memnun de¤il, “Müdürümüzü isteriz” diye gösteri yap›yorlar, katillerin serbest b›rak›lmas›n› istiyorlar ve onlara kimse dokunmuyor. Yine paçay› s›y›rd›klar›n› düflünüyorlar ve cüretlenmifller. Birinci suçüstü olay›nda Susurluk kamyonuna yakaland›lar. Bu kez de MOBESE kameras›na… Biraz da çocuklar›n aile yak›nlar›n›n vicdan›na… Hala vatandafl›n can güvenli¤i kamyonlara ve kameralara emanet. Do¤al olarak kameralar ve kamyonlar ancak “Tay Aflkar”lar› yakalayabiliyorlar, onlar› “deh”leyen süvarilerini yakalayam›yorlar ve onlar yeni taylar bularak cinayetler ifllemeye devam edecekler. Tehdit alt›ndaki ayd›nlara koruma verildi¤i söyleniyor. ‹yi de bu kadar kirlenmifl, güvenilmez bir kurumun korumalar›na nas›l güvenilecek? Daha da ötesi “derin yerler” orada dururken, milyonlaca insan, halk›n çocuklar› onlardan nas›l korunacak? Canavar›n pisli¤inde üreyen sinekleri yakalayarak, “üzerlerine gidiyoruz” demek kimseyi aldatmaz, bu laflar› önceki hükümetlerden de çok duyduk, canavar›n kendisini yakalayacak m›s›n›z, ona bakaca¤›z.


BÜROLAR

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LİMİTED ŞİRKETİ • Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Hakan ERTEN Millet Cad. Nevbahar Mah. Fındıkzade Saray Apt. No: 57 Kat: 5 Daire: 11 Fındıkzade/İstanbul • Tel: (0212) 584 18 04 • Fax: (0212) 584 18 05

ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ANKARA : Tuna Cad. Çanakç› ‹fl Han› No: 11 Kat:3 Daire: 41 K›z›lay/Ankara Tel-Fax: : (312) 430 82 66 ‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63 KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63 MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No:71/8 Kat:3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. 1. Harput Cad. Çeflmeli Sok. Çavufl Apt. No: 16 Kat: 4 Tel-Fax: (0424) 212 34 42 MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97 KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55 D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92 AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: yunanistan_devrimcidemokrasi@yahoo.com.tr YD TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: devrimcidemokrasiyurdisi@hotmail.com

Teknik Hazırlık: Kardelen Yayımcılık • Baskı: Gün Matbaacılık Adres: Sefaköy Telsizler Mev. Akasya Sok. No:23/A Küçükçekmece/İST.Tel( 0212) 580 63 75• DAĞITIM:YAY-SAT

Küresel ›s›nman›n insan ve do¤a üzerindeki olumsuz etkileri her geçen gün artarak devam ediyor. BM yay›nlad›¤› iklim raporuyla emperyalist-kapitalist sistemi aklamaya çal›fl›rken, AKP hükümeti ise sorunu Ayfle teyze ve flöför Mehmet’e havale etti

Dünya ›s›n›yor, kurakl›k bafl gösteriyor, fliddetli f›rt›na ve kas›rgalar›n periyodlar› s›klafl›yor, buzda¤lar› eriyor ve deniz seviyesi yükseliyor. Bunlara ba¤›l› olarak birçok yerleflim yeri sular alt›nda kalacak, kurakl›k ve çölleflmeye ba¤l› olarak tar›m ve hayvanc›l›k ve de besin s›k›nt›s›ndan kaynakl› k›tl›k yaflanacak, ölümler artacak vs… K›sacas› dünya yaflanmaz hale gelecek! Yukar›da ifade edilenlere önlem al›namad›¤› takdirde geri dönülemez bir yola girilece¤i ve felaketlere yol açaca¤› birçok bilim adam›n›n, iklim bilimcilerinin, araflt›rmac›lar›n ortak yarg›s›. Yine bir ortak yarg› daha var ki, o da tek bir adresi; emperyalist-kapitalist sistemi gösteriyor..

BM ‹KL‹M RAPORU YALNIfi ADRES GÖSTER‹YOR Fransa’n›n baflkenti Paris’te düzenlenen ‹klim De¤iflikli¤i konulu panelde, Hükümetler Aras› ‹klim De¤iflikli¤i Uzmanlar Grubu taraf›ndan 21 sayfal›k bir rapor yay›mland›. Raporda küresel ›s›nman›n yaratt›¤› sonuçlara de¤inilirken,

eseridir? Araflt›rmalara bak›ld›¤›nda, iklim de¤iflikliklerine neden olan etmenlerin en önünde sera gazlar›ndaki de¤iflikliklerin neden oldu¤u, büyük oranda atmosferde bulunan karbondioksit gaz›ndaki art›fltan kaynakland›¤› ifade edilmektedir. Karbondioksit gaz›ndaki art›fl ise esasta endüstriyel faaliyetlerden kaynakl› sebeplerden gerçekleflmektedir. Bu nedenle küresel ›s›nman›n ve onun yaratt›¤› sonuçlar›n› as›l sorumlusu kapitalist-emperyalist sistemin kendisidir. Bu sistem daha fazla kâr elde etme ve plans›z bir üretime

HALKIN GÖZÜYLE KÜRESEL ISINMA

Küresel ›s›nma insan

S O R U L A R

ÜLKEM‹ZE ETK‹LER‹

yaflam›n› tehdit ediyor! sorumluluk ise tek tek bireylere ç›kar›ld›. 2001 y›l›ndan beri ilk kez yay›mlanan raporda, "Hava ve okyanus s›cakl›klar›n›n artmas›, kar ve buzlar›n erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesiyle elde edilen gözlemlerden, küresel ›s›nman›n var oldu¤undan tereddüt edilmedi¤i" ifade edilirken, 'yaflanmakta olan küresel iklim de¤iflikli¤i, kesin denebilecek bir olas›l›kla (yüzde 90) insan etkisiyle yarat›lmaktad›r' denildi. Ayr›ca raporda, küresel ›s›nma yüzünden kurakl›k, f›rt›na ve deniz suyu seviyesinde art›fl görülece¤i, bu etkilerin bin y›ldan fazla sürebilece¤i belirtiliyor. Raporda yer alan bulgulardan baz›lar› ise flöyle: Dünya genelinde 2100 y›l›na

dayand›¤› için kar ve sömürü karfl›s›nda, ne do¤a, ne de insan yaflam›n›n bu sistemde hükmü ve yeri olamaz. Öyleki, fabrika bacas›na filtre takt›rmay› masraf sayan bir kapitalistten insan› ve do¤ay› düflünmesi beklenemez.

Bu tablo kimin

KÜRESEL ISINMANIN

Bugün günefl, rüzgâr, termal kaynaklar, su, hidrojen gibi yenilenebilir enerjiler insana ve do¤aya zarar vermedi¤i bilindi¤i halde, daha uzun bir süreci, daha fazla masraf› gerektirdi¤inden çekici gelmemektedir. Küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤i üzerinde etkisinin oldu¤u kabul edilen sera gazlar›n›n atmosfere sal›m›n› k›s›tlamak için uluslararas› bir giriflim olarak gündeme gelen Kyoto Protokolüne dahi dünyada en çok sera gazi üreten ülkelerden olan ABD ve Çin taraf olmazken, sera gaz› sal›m› y›lda 7 milyar tona ulaflan ABD, bunu, protokol-

kadar 1.8-4 derece aras›nda ›s› art›fl› görülecek. Deniz seviyesi 18-59 cm yükselecek. Küresel ›s›nma en fazla kuzey enlemlerindeki karalarda, en az güney yar›mküredeki okyanuslar ve Atlantik'in kuzeyinde etkili olacak. Karbondioksit seviyesindeki art›fl okyanuslardaki asit seviyesini artt›racak. fiiddetli f›rt›na ve s›cakl›k dalgalar› gibi uç noktalardaki meteorolojik olaylar s›kl›kla yaflanacak. Raporda ek olarak, 20. yüzy›lda s›cakl›¤›n 0.7 derece yükseldi¤i ve ölçümlerin yap›lmaya baflland›¤› 1850'lerden bu yana yaflanan en s›cak 10 y›l›n 1994'ten sonraki y›llar oldu¤u da belirtiliyor. Savaflta ve savafl d›fl›nda deneme amac›yla patlat›lan bombalar, emperyalist hegemonik güç olmak için üretilen kimyasal ve bi-

Ülkemiz sera gaz› üreten ülkeler aras›nda 13'üncü s›rada yer al›rken, sera gaz› emisyon art›fl oran›nda da en ön s›rada. Kurakl›¤›n bir tehlike yaratmad›¤› söylenmesine ra¤men, yap›lan araflt›rmalarda ülkemizin 2.5 milyon hektarl›k sulak alan›n son 40 y›lda yar›ya düfltü¤ü belirtilmektedir. Özellikle 1960’tan sonra, yaklafl›k 1 milyon 400 bin hektar sulak alan habitat›n› geri dönüflü olmayacak biçimde kaybetti. Son 20 y›lda kifli bafl›na düflen su miktar› da 4 bin metreküpten 1430 metreküpe düfltü. Oysa dünya standartlar› en az 10 000 metreküp diyor. Bunun nedeni ise birçok sulak alan›n tar›m için ›slah(!) edilmesinden, yeralt› kaynak sular›n›n düzensiz kullan›lmas›ndan, sanayi at›klar›n›n kirletmesinden vs. kaynakland›¤› belirtilmektedir.

yolojik silahlar, nükleer denemeler; do¤al olmayan felaketlerin, küresel iklim de¤iflikliklerinin bir numaral› aktörleri durumundayken, BM’nin suçu tek tek bireylere ba¤lamas› emperyalistkapitalist sistemin gerçek yüzünü gizlemeye dönüktür. Hâlbuki ortaya konulan veriler dahi incelense sorunun tek tek bireyleri aflt›¤›, anarflik, plans›z ve azami kara yönelik üretimin, bu üretimi koruyan-kollayan›n ise sistemin kendisi oldu¤u rahatça görülecektir. ‹klim de¤iflikliklerini, kurakl›klar›, çölleflmeyi, orman kay›plar›n›, hava kirliliklerini, topraklar›n verimsiz hale gelmesini, deniz seviyesinin yükselmesini, s›cakl›klar›n artmas›n›n bir sorumlusu aranacaksa elbette sistemin kendisinde aranmal›d›r.

Ülkemiz ciddi kurakl›k tehlikesiyle karfl› karfl›ya dururken. AKP hükümeti ise, BM ‹klim Raporu’nun Türkçe nakarat›n› söyledi: “Ev han›m› Ayfle teyzeden, ilkokul 8. s›n›fa giden Hasan, kamyon floförü Mehmet’e kadar herkesin sorumlulu¤u bulunuyor”. Türk hakim s›n›flar›n›n korkulacak bir fley yok diyerek zevahiri kurtarma çabalar›, kitleleri maniple etmeye yöneliktir. Egemen s›n›flar kitleleri maniple etmekle kalm›yor insan sa¤l›¤›na ve çevreye zarar veren flirketleri kollamay› da kendisine görev say›yor. Yak›n dönemde depolamas› büyük masraf gerektirdi¤inden Tuzla örne¤inde oldu¤u gibi kimyasal at›klar›n bir k›sm› topra¤a gömülmüfl, bir k›sm› da Karadeniz aç›klar›nda denize b›rak›lm›flt›r.

deki k›s›tlamalar›n ekonomisine zarar verece¤ini öne sürerek dile getirdi. Bu bir yana, sera gazlar›n›n küresel ›s›nmaya neden oldu¤u ile ilgili haz›rlanan raporlar› elefltirmeleri ve flüphe yaratmalar› için petrol devi ExxonMobil taraf›ndan ekonomistlere ve iflin uzmanlar›na rüflvet-para verildi¤i iddialar› dahi Kyoto protokolü karfl›s›ndaki tavr›n ne anlama geldi¤ini izah etmektedir. Sera gazlar›n›n 4'te 3'ü fosil yak›tlar›n kullan›lmas›ndan geri kalan› da klimalardan, et endüstrisi için yetifltirilen hayvanlardan, ormanlar›n yok edilmesinden, barajlardan vs kaynaklan›yor. Sera gazlar› üretiminde ilk s›ray› enerji santralleri al›yor. Baflta karbon olmak üzere atmosfere yay›lan sera gazlar›n›n yüzde 21.3'lük bölümünü elektrik elde etmek için kömür, petrol gibi fosil yak›tlar›n kullan›ld›¤› enerji santralleri yarat›yor.

AKP hükümeti bir yandan ev han›m› Ayfle teyzeye, ö¤renci Hasan’a ve floför Mehmet’e sorumluluk yüklerken di¤er taraftan da BergamaOvac›k örne¤inde oldu¤u gibi siyanürle alt›n aramalara onay vermektedir. AKP hükümeti bununla da yetinmemifl, zehirli at›klar›n do¤aya, insanl›¤a verdi¤i zararlar›n raporlarla kan›tlanmas›na ra¤men, zehirli at›klar› arazilere atanlar› koruyup kollam›flt›r. Sorun Türkiye-Kuzey Kürdistan’la s›n›rl› olmayan, onu da içine alan küresel bir sorundur. Ve Ayfle teyzelerle, onlar›n duyarl›l›klar›yla da giderilecek birsorun de¤ildir. Tüm bunlar oluyorken ve bu sistem böyle dönüyorken, sistemin yaratt›¤› ve yaratmaya devam etti¤i kurakl›¤› Ayfle teyzenin su israf›na gitmemesiyle atlatmaya çal›flmak, öte yandan sera gazlar› üreten fabrikalar son rand›manla çal›fl›rken egzoz duman› yayan kamyon floförü Mehmet’i sorumlulu¤a davet etmek ikiyüzlülükten baflka bir anlama gelmez-gelmemektedir.

1- Bu y›l dünyam›zda kendisini iyice hissettiren küresel ›s›nma sorunu ve ülkemizde de birçok bölgede karfl›lafl›lan kurakl›k ile neredeyse ya¤›fls›z geçen mevsimler sizce önümüzdeki günlerde insan hayat›n› ve do¤al yaflam› nas›l etkileyecek? 2- Y›llard›r geliyorum diyen bu tehlikenin sorumlulu¤u kime aittir?

tehlikesi yafl›yor. Bugün bile bunu hissediyoruz, mesela nerdeyse mevsim kavramlar› kar›flm›fl. Bence de dünya tehlike alt›nda yafl›yor. 2- Tehlikenin sorumlular› elbette ki insanlard›r. Buna bir nevi bilinçsiz insanlar diyebiliriz.

EL‹F GÜL Elif Gül 1- Küreselleflme ve kurakl›k önümüzdeki günlerde daha çok artacak ve açl›k yoksulluk ço¤alacak 2- Bence bunun sorumlulu¤u yıllardır insanları sömürerek kendi bütçesini daha da artt›rmay› düflünen emperyalist ülkelere aittir.

COfiKUN YALÇIN

CEMAL ASAL

‹LYAS KÜÇÜK

HAB‹B DEM‹R

‹BRAH‹M ÇAM

di ç›kar› için bilinçsizce kulland›¤› nükleer silahlar nedeniyle bugün ciddi bir sorunla karfl› karfl›yay›z ve açl›k yoksulluk bunun devam› olacakt›r.

1- Küresel ›s›nma, günümüzde etkisini daha da çok hissettirmekte ve e¤er önlem al›nmazsa büyük felaketler bizi beklemektedir. Özellikle beklenen buzul erimeleri dünyan›n çeflitli bölgelerinde su bask›nlar›na neden olacakt›r.

m›fl oldu¤u tav›r gerçekten korku vericidir.

peryalist ülkeler bu sorunun bafl sorumlular›d›r. Bu tür ülkelerin sorumsuzlu¤u da dünya üzerindeki tüm canl›lar› olumsuz etkilemektedir.

hayvanlar bir fleye zarar verecek durumda olmad›¤›na göre demek ki bizler kendi kendimize zarar veriyoruz .

2- Herkes do¤an›n dengesi diye düflünüyor ama ben buna kat›lm›yorum. Çünkü; y›llard›r dünyam›zda emperyalist ülkeler kendi ç›karlar› u¤runa kirletilmedik yer b›rakmad›.

Coflkun Yalç›n 1- Emperyalist ülkelerin ken-

Cemal Asal

2- Küresel ›s›nman›n tek sorumlusu, sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen büyüme iste¤iyle kulland›¤› yenilenmeyen enerji kaynaklar›d›r. Özellikle Amerika’n›n bu konuda tak›n-

‹lyas Küçük 1- Küresel ›s›nma ve de¤iflen mevsimlerden dolay› ya¤›fllar›n azalmas› büyük s›k›nt›lar yaratmakta ve bu ileride daha tehlikeli boyutlara ulaflacakt›r. Mesala kurakl›k daha da artacak, buzullar eriyecek, bu da insanl›¤›n sonunu haz›rlayacakt›r. 2- Baflta ABD ve di¤er em-

Kendi sonlar›n›n geldi¤inden bile haberleri yok. Bu konuda devlet, insanlar›n› bilinçlendirmek zorunda. Ama o da hiçbir zaman kendi üstüne düflen görevi yapm›yor (her zaman oldu¤u gibi). Bir de kapitalizmin afl›r› kar h›rs›,

‹brahim Çam Habib Demir 1- Böyle kurakl›k devam ederse tehlikelidir millet için. Böyle devam ederse her türlü hastal›k devam eder. 2- Bu tehlikenin sorumlusu insanlar›m›zd›r, yeryüzünde

1- Bilmem, bas›ndan takip etti¤im kadar›yla 2010-2020 y›llar›na kadar dünyada tar›m yok olmayla karfl› karfl›ya ve de san›rsam küresel ›s›nma ile birlikte deniz suyunun yükselmesiyle dünyan›n birçok ülkesi yok olma

fabrikalar, savafllar ve at›k sanayi de bunun bir parças›. Küresel ›s›nmayla ilgili hat›rlad›¤›m kadar›yla bir fley vard›. Ama Türkiye, Amerika ve Avusturya bunu imzalamam›flt›. Son olarak durum vahim.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.