Bütün Ülkelerin Proleterleri, Birleşin! Sayı: 267, Ağustos 2010
Rejim krizi ve Kürt sorunu Ekonomik krizin de etkisiyle sınıf eksenli kitle hareketinde son iki yıldır kendini gösteren yeni canlanma, bu yılın başında toplum ölçüsünde büyük etki ve yankılar yaratan TEKEL Direnişi’yle birlikte yeni bir safhaya ulaştı. İstanbul Taksim’deki görkemli 1 Mayıs ise bu yeni canlanmanın doruğu oldu. Böylece sol eksenli toplumsal muhalefet uzun bir aradan sonra toplum gündeminde kendine yeniden bir alan açmış gibi göründü ve sonrası için umutları güçlendirdi. Ne var ki, halen tek tek işçi direnişleri birbirini izliyor olsa da, toplumsal hareketlilik şu sıralar büyük ölçüde hız kesmiş bulunmaktadır. Sendikal bürokrasi tarafından rezilce ortada bırakılan 26 Mayıs eyleminin belirgin başarısızlığı bu açıdan bir dönüm noktası oldu. Düzen cephesinde yaşanan ve toplumsal muhalefet için yeni tehlikeler ve tuzaklar da barından gelişmeler ise bunun üzerine geldi. Sözde Kürt açılımının iflasının tescili olarak Kürt silahlı direnişinin yeniden başlaması, devleti adım adım ele geçiren AKP’nin bu kez yüksek yargıyı denetim altına almak üzere gündeme getirdiği Anayasa paketinin kutuplaştırıcı gerilimi, düzen muhalefetine kısmen de olsa canlılık ve özgüven kazandıran CHP’deki liderlik değişimi, ve nihayet, şu sıralar küllenmiş görünse de AKP hükümetinin ABD ve İsrail ile ilişkilerde yaşadığı sorunlar, üst üste binen bu yeni gelişmelerin başlıcaları oldular. Tüm bu olaylar yeni oldukları ölçüde, yaratacakları muhtemel etki ve sonuçlar da henüz önemli ölçüde belirsizliğini korumaktadır. Yine de, etkisi doğal olarak
alınacak sonuca bağlı bulunan anayasa referandumu hariç öteki üçü, Temmuz 2007 seçimlerinden beri düzen içi çatışmada belirgin biçimde güç kazanan ve devlete iyiden iyiye yerleşen, bu arada toplumsal etki ve denetimini de yayıp güçlendiren AKP eksenli dinsel gericilik cephesini zayıflatma, buna bağlı olarak da ortaya yeni bir güçler dengesi çıkarma potansiyeline sahiptir. Erken ya da zamanında yeni bir parlamento seçimine de sahne olacak olan önümüzdeki bir yıldan az süre içinde bu gelişmelerin etkisiyle şekillenecek burjuva siyaset tablosu ve dolayısıyla yeni güçler dengesi de açıklık kazanacaktır. Bunun ilk önemli safhasını Eylül’de yapılacak Anayasa paketi referandumu oluşturmaktadır. Referandumun hemen ardından olaylar hızlanacak, fiilen de genel seçim sürecine girilmiş olacaktır. AKP’nin önlenemez yükselişinin ve gücünün sırrı Hükümet olmasının ilk evresinde Kemal Derviş’in hazırladığı IMF patentli sosyal yıkım programını eksiksiz uygulayan, kapsamlı özelleştirmeleri gerçekleştiren, yeni köleci iş yasasını çıkaran, AB’ye uyum adı altındaki dayatmaları demokratikleşme cilası eşliğinde hayata geçiren, tezkere kazasına rağmen Türkiye’yi Irak’taki ABD işgali için lojistik cephe gerisi haline getiren, bölge politikalarında Amerikan çıkar ve tercihlerine uşakça bir uyum gösteren, bütün bunlarla düzenin iç ve dış efendilerine kendini yeni bir düzeyde kanıtlayan AKP, tüm bunların