GÜNCEL
12 EYLÜL PROTESTOLARLA KARfiILANACAK Birçok kiflinin sokak ortalar›nda, iflkencelerde katledildi¤i, binlerce kiflinin demir parmakl›klar ard›na hapsedildi¤i, sendika, dernek ve siyasi partilerin kapat›ld›¤› ve hala yürürlükte olan anayasas›yla varl›¤›n› bugün de sürdüren 12 Eylül askeri faflist cuntas› 27'nci y›l›nda da çeflitli etkinliklerle protesto edilecek.
4
IRKÇI HALAÇO⁄LU’NA GÜNCEL
5
GÜNCEL
TEPK‹LER SÜRÜYOR Türk Tarih Kurumu (TTK) Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’nun Kürtleri Türkmen, Kürt Alevileri ise “Ermeni dönmesi” fleklinde tan›mlayan sözleri nedeniyle Halaço¤lu’na tepki gösteren demokratik kitle örgütleri Halaço¤lu hakk›nda suç duyurusunda bulundu.
4
N‹JERYALI FESTUS OKEY GÖZALTINDA ÖLDÜRÜLDÜ Çal›flmak için ‹stanbul'a gelen Nijerya uyruklu Festus Okey, Tarlabafl›'nda arkadafl›yla birlikte “uyuflturucu bulundurdu¤u” iddias›yla polis taraf›ndan gözalt›na al›narak götürüldü¤ü Beyo¤lu Asayifl fiube Müdürlü¤ü'nün beflinci kat›nda polis kurflunlanarak öldürüldü.
Y›ld›r›m TÜRKER KONUK YAZAR
Memleket hepimize dar 15 Günlük Siyasi Gazete
Y›l: 6
•
Say›: 118
• 5-16 Eylül 2007 • Fiyat›: 1 YTL
www.halkingunlugu.org
e-mail:devrimcidemokras@superonline.com
60. savafl hükümeti göreve bafllad› Yoksulluk, iflsizlik, ekonomik kriz, ezilen Kürt ulusu ve az›nl›k milliyetler üzerindeki imha ve inkar politikalar›yla tan›d›¤›m›z 59. AKP hükümeti, 59. hükümette oldu¤u gibi ABD emperyalizminin deste¤iyle 60. savafl hükümeti olarak yeniden göreve bafllad› BD emperyalizminin her türlü deste¤iyle ve onun her
A
istedi¤ini yerine getirme vaadiyle hükümete getirilen AKP, ABD emperyalizminin Ortado¤u stratejisinin bir
parças›yd›. 2002 seçimlerini kazanan ve hükümete gelen AKP'nin bu rolü hakim s›n›flar aras›ndaki klik dalafl›n›n daha da aç›k bir dövüfle girmesini sa¤lam›flt›. Temel mesele ise devlete hakim olan klik ve s›n›flar›n temsilcili¤ini kimin yap›p yapmayaca¤›d›r. Zira AKP'nin özellikle tercih edilmesi ve bafla getirilmesi 85 y›ld›r Türk devletinin kurucu unsuru olan –bekas›yla mesul- ve gerçek iktidar sahibi ordu gibi Kemalist kli¤in varl›¤›n› tehdit eder duruma getirmifl, çat›flma t›rmand›r›lm›flt›.
2002'den beri bu karfl›l›kl› dövüfl baflta laik-fleriat tart›flmas› ve kutuplaflmas›na büründürülerek halk kesimlerinin bilinçleri buland›r›lmaya çal›fl›lm›flt›. Ve yine bu iki klik aras›ndaki dalafl›n özünde ABD'ye kimin hizmet edip etmeyece¤i yat›yordu. 4,5 y›ll›k AKP hükümeti döneminde ülke gündemini sarmalayan karfl›l›kl› ayak kayd›rma politikalar› gündemden düflmemiflti. ABD emperyalizminin her iste¤ini yerine getirmekte biat etmifl ve bugüne kadarki icraatlar›yla bunu göstermifl olan AKP gerek efendisinin gerek AB emperyalizminin gerekse de TÜS‹AD'›n tam deste¤ini alm›flt›r. Medyan›n ola¤anüstü çabas›yla halk›n bilinci bulan›klaflt›r›lm›fl, hiç de özgür ve demokratik olmayan bir seçimi kazanm›flt›r AKP. ‹kinci kez hükümet olan AKP’nin, cumhurbaflkan› Abdullah
Gül'ün onay›yla 60. hükümetiprogram›, 1 Eylül 2007'de Recep Tayyip Erdo¤an taraf›ndan okundu. 76 sayfal›k programda; "s›çrama dönemi" olarak fliflirilen ekonomik icraatlar ve bundan sonra uygulanacak ekonomik politikalar, yeni anayasa, temel hak ve özgürlükler, kamu yönetiminde reform, yolsuzlukla mücadele, demokrasi ve güvenlik, "terör" ve ulusal güvenlik temel konular› oluflturuyor. Bugüne kadar uygulanan istihdam, “büyüme” a¤›rl›kl› ekonomik politikalar›n sunuldu¤u programda, asl›nda 4,5 y›ld›r uygulanan neo-liberal politikalar›n nas›l uyguland›¤›n›n özeti yer al›yor.
Zaferinin çiçe¤i burnunda baflbakan›m›z ve kendisinden daha nadan, nobran ve hobin olan destekçilerinin hesaba katamad›¤› da buydu iflte. Dönüp dönüp kendi kuyru¤unu ›s›ran bezdirici bir münazara ordusu olarak baflbakan taraf›ndan Bekir Coflkun’a kap›n›n gösterilmesi meselesinden nemalanmay› ummufllard›. Coflkun, o zamanlar›n müstakbeli olan Gül için, “O benim cumhurbaflkan›m de¤il” dedi¤i için esip gürleyen baflbakan, kendisini s›n›r d›fl›na davet etti¤inden kimi destekçisi, fluncac›k hicap duymadan “Bekir Coflkun da zaman›nda insanlar› Arabistan’a k›flk›fll›yordu ama” argüman›na s›¤›nd›. Tabii her zamanki Türk buluflu, “çifte standart yak›nmas›yla”. Geçen hafta ‹nsel, bu konuda gerekeni yazd›. Bir gazetecinin sarf etti¤i sözlerle bir baflbakan›nkilerin hiçbir flekilde ayn› terazide tart›lamayaca¤›n›, en anlamay› reddedenin karfl› koyamayaca¤› aç›kl›kla. Evet, gazeteci diyebilir. Baflbakan diyemez. Baflbakan, hele iddia edildi¤i gibi bir demokrasi mücahidi ise, hiçbir nedenle hiçbir vatandafl›na kap›y› gösteremez. Hele bunca büyük zaferi kendisi ve bendelerine “haydi bakal›m, sürün efle¤inizi Arabistan’a” diyenler karfl›s›nda oturdu¤u yerden edindi¤i hakl›l›¤› ma¤durluk ile kazand›ysa, bu sözleri içinden ne kadar gelse de kullanamaz. SAYFA 14
Sezer kimdir ve kimin temsilcisiydi?
Jose Maria Sison gözalt›na al›nd›
Türk devletinin 10. Cumhurbaflkan› olan Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaflkanl›¤› görevini yürüttü¤ü 7 y›l 3 ay 12 günün ard›ndan bu görevi egemen kliklerin Kemalist ve devletçi kanad›n›n (baflta ordu ve CHP olmak üzere) hala içine sindiremedi¤i Abdullah Gül’e devrederek emeklilik hayat›na bafllad›. Bu aralar her kesim kendince bir Ahmet Necdet Sezer portresi çizdi ve Sezer dönemini de¤erlendirdi. Çizilen portrelerde bir taraf Sezer’in mütevazili¤inden, tarafs›zl›¤›ndan, tutumlulu¤undan, en önemlisi de Kemalist ideolojiden ödün vermeden AKP karfl›s›nda verdi¤i veto savafllar›nda elde etti¤i baflar›lardan söz ederken, bir di¤er kesim ise her ne kadar aç›ktan sevinç gösterileri sergilemese de Kemalist kli¤in biraz da son kalelerden biri olarak gördü¤ü Çankaya Köflkü’nü ele geçirmifl(!) olman›n mutlulu¤unu yaflamakta ve Sezer’in tarafl› tutumuyla “ilerlemenin önünde engel” teflkil etti¤ini söylemekte. Peki Sezer kimdir ve nas›l bir beklenti ile cumhurbaflkanl›¤›na getirildi. SAYFA 12
Filipinler Komünist Partisi’nin kurucusu ve ‹LPS Baflkan› Profesör Jose Maria Sison Holanda savc›l›¤› taraf›ndan tutukland›. Uluslararas› devrimci ve komünist mücadeleyi engellemek isteyen emperyalistler, ezilen halklar›n hakl› mücadelesini yürüten ve destekleyen kurum ve kiflilere dönük bask›lar›n› devam ettiriyor. Sison, A¤ustos 2002’den itibaren ‘terrörizmi desteklemek’ suçlamas› ile, ABD ve AB’nin ‘terrör’ listesine al›nm›flt›. Sison hakk›ndaki suçlamalar›n neye dayand›r›ld›¤›n› bile aç›klamayan Hollanda savc›l›¤›, sözde delillerle Sison’u kendi hukukunu bile hiçe sayarak tutuklad›. Sison’un tutuklanmas›n›n yan› s›ra Utrecht’te yedi Filipinli ailenin evleri Hollanda polisi taraf›ndan bas›l›p, kap›lar› k›r›larak aramalar yap›ld›¤› ve birçok envantere ve dökümanlara el konuldu¤u ö¤renildi. Sison’un tutuklanmas›n›n ard›ndan AT‹K, ADHK, B‹R-KAR, AveG-Kon, Yaflanacak Dünya Gazetesi, ILPS, Partizan, ‹flçi-Köylü Gazetesi, UPOTUDAK, AT‹F, HT‹F, ‹T‹F, AT‹GF, FT‹F ortak bir aç›klama yaparak Sison’un derhal serbest b›rak›lmas›n› istediler. SAYFA 10
fiemdinli davas› hakimlerine sürgün fiemdinli davas›nda Savc› Ferhat Sar›kaya’n›n Genelkurmay emriyle meslekten at›lmas›n›n ard›ndan, bu kez de davay› askeri mahkemeye göndermeyerek J‹TEM’ci ‘iyi çocuk’lara ceza veren hakimler sürgün edildiler. fiemdinli davas›nda san›klar lehine karar› temyiz eden cumhuriyet savc›lar› Sezgin Kanmaz ve Halil ‹brahim Selçuk Ankara Cumhuriyet Savc›l›¤›’na atan›rlarken, mahkeme baflkanl›¤›ndan al›nan Hakim ‹lhan Kaya ‹stanbul Bak›rköy Çocuk Mahkemesi Hakimli¤i’ne, mahkeme heyeti üyelerinden Muharrem Ball› da Ordu Çocuk Mahkemesi Hakimli¤i’ne atand›lar. Gerçeklefltirilen ilk yarg›lamada san›klar› 39 y›l 5’er ay hapis cezas›na çarpt›ran ve Yarg›tay'›n davan›n askeri mahkemede görülmesi gerekti¤i yönündeki karar›na direnen ve yarg›laman›n Van A¤›r Ceza Mahkemesi’nde sürdürülmesi gerekti¤ini belirten hakimlerin yeni görev yerleri sürgün edildiklerini gösterirken, ilk karar› temyize gönderen ve Yarg›tay’›n karar› do¤rultusunda karar verilmesini isteyen savc›lar›n yeni görev yerleri bu ülkede ‘iyi çocuk’lar›n sürekli kolland›¤› gerçe¤ini birkez daha kan›tlam›fl oldu. SAYFA 5
“Hayata dönüfl”
Deri iflçisinin direnifline jandarma engeli emmuz ay›n›n sonundan bu yana direniflte olan Duman Deri ve DerfaKon iflçileri ile Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiube Baflkan› ve fiube Sekreteri 28 A¤ustos’ta gözalt›na al›nd›. Tuzla Organize Deri Sanayi'nde kurulu bulunan Duman Deri ve DerfaKon önünde grev çad›r› kuran 5 iflçi ile Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiube Baflkan› Binali Tay, jandarma taraf›ndan gözalt›na al›nd›. Patronun, "grev çad›r› kurup beni tahrik edici flekilde konufluyorlar" yönünde flikayeti üzerine gözalt›na al›nan 6
T
Trabzon Emniyeti Dink davas›nda akland›
kifli akflam saatlerinde serbest b›rak›l›rken, ayn› gün fiube Sekreteri Haydar Canpolat da keyfi bir flekilde gözalt›na al›nd›. Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde çal›flan deri iflçileri gözalt›na al›nan flube sekreterine sahip ç›kt› ve serbest b›rak›lmas›n› sa¤lad›. 29 A¤ustos günü bir araya gelen yaklafl›k 1000 deri iflçisi, flube sekreteri Haydar Canpolat'›n serbest b›rak›lmas›n›, aksi taktirde üretimi durduracaklar›n› söyledi.
SAYFA 6
Katledilen Ermeni gazeteci Hrant Dink'in ailesinin 14 Mart tarihinde ‹stanbul Cumhuriyet Savc›l›¤› üzerinden Tarbzon Valili¤i’ne yap›t›¤› ve üst düzeydeki polis yetkililerinin yarg›lanmas›n› istedikleri baflvuru Trabzon Valili¤i taraf›ndan reddedildi. Dink'in ailesinin, Hrant Dink'in öldürülmesinin planlar›n›n yap›ld›¤› tarihte Trabzon Emniyet Müdürü olan ve flimdi Emniyet Genel Müdürlü¤ü ‹stihbarat Daire Baflkan› olan Ramazan Akyürek, Dink'in katledilmesinin ard›ndan merkeze çekilen Trabzon Emniyet Müdürü Reflat Altay ve çeflitli rütbelerde Trabzon Emniyet Müdürlü¤ü'nde görev yapm›fl ve hala yapmakta olan polisler hakk›nda yapt›¤› baflvuru, Trabzon Valili¤i'ne tak›ld›. ‹çiflleri Bakanl›¤› müfettifllerinin Trabzon Emniyet Müdürlü¤ü'nde yürüttü¤ü soruflturma sonucunda Trabzon Emniyeti’ndeki memurlar›n görevlerini yerine getirdikleri ve cinayette kusurlar›n›n olmad›¤› belirtildi. Müfettifllerin haz›rlad›¤› raporda, Hrant Dink’in öldürülece¤i yönünde Trabzon Emniyeti’nden ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü'ne 17 kez ihbar yap›ld›¤› iddias›n›n da do¤ru olmad›¤› belirtildi. SAYFA 5
katliam›n›n itiraflar› "Hayata Dönüfl" ad›yla 19 Aral›k 2000 tarihinde yirmi hapishanede efl zamanl› olarak yap›lan katliam operasyonu s›ras›nda ‹stanbul'un Bayrampafla ‹lçesi'ndeki Sa¤malc›lar (Bayrampafla) Hapishanesi'nde yüzbafl› rütbesiyle görev yapan Zeki Bingöl emekli olduktan sonra yazd›¤› kitab›nda operasyonla ilgili itiraflarda bulundu. Bayrampafla Cezaevi Jandarma Tabur Komutanl›¤›'nda komutan vekili ve istihbarat subay› olarak görev yapm›fl olan Bingöl, katliam operasyonu s›ras›nda görev yapt›¤› hapishanede birçok siyasi tutuklunun askerler taraf›ndan kullan›lan ve yak›c› özelli¤i olan gaz bombalar› nedeniyle yaflamlar›n› yitirdi¤ini itiraf etti. Zeki Bingöl 12 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i Bayrampafla Hapishanesi'ndeki operasyonla ilgili olarak flu yorumu yap›yor; "Operasyonda bizim d›fl›m›zda, Batman Komando Taburu, Elaz›¤ Komando Taburu, Halkal› Komando Taburu ve Ankara’daki Özel Harekât Alay›”dan askerler vard›. Bu askerler son derece profesyonelce davrand›lar. Hatta operasyon sonras› yap›lan aç›klamalarda, böyle bir bask›nda normalde 200 kiflinin ölebilece¤i söylenmiflti. SAYFA 4
GÜNCEL
5-16 Eylül 2007
2
Sar›gazi ve 1 May›s’ta festival coflkusu ‹stanbul'un Sar›gazi beldesinde her y›l gerçeklefltirilen Sar›gazi Festivali 24-26 A¤ustos tarihleri aras›nda DHP, Anadolu Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Derne¤i, ESP, HÖC, Partizan, Aka-Der, Mücadele Birli¤i Platformu ve Odak kurumlar› taraf›ndan “Yozlaflma ve Çeteleflmeye Karfl› Sar›gazi Halk Festivali” ad›yla gerçeklefltirildi. SHP'li Belediye Baflkan› Fikret fiahin döneminde demokratik kitle örgütleri ile uyum içerisinde gerçeklefltirilen Sar›gazi festivali, son yerel seçimlerde AKP'nin Sar›gazi Belediyesi'ni kazanmas›yla birlikte Belediye ve demokratik kitle örgütleri aras›nda çat›flma sebebi oldu. Belediyeye alternatif olarak festival düzenleyen demokratik kitle örgütleri geçti¤imiz y›l aralar›ndaki ayr›flmadan kaynakl› olrak da iki ayr› festival düzenlemifllerdi. Bu y›l kurumlar›n birlikte düzenledikleri festivalde yap›lan konser etkiliklerinde Grup Munzur, Grup Yorum, Grup Vardiya, Grup Denize Ezgi, Domane Dersim, Koma Sarya, K›smet Y›ld›z, Onur Olgun, Nurettin Güleç, Erdal Bayrako¤lu, Yeninur Ada ve Mehmet Ekici sahne ald›. Festivalde ayr›ca kad›n sorunu ve "Tecrit ve hapishaneler" konulu paneller de düzenlendi. Üç gün
süren festival boyunca festival alan›nda devrimci ve komünist önderlerin büyük boyutlardaki posterleri as›l› dururken, devrimci ve demokratik kurumlar da stand açt›.
Türk devleti Osmanl›’dan devrald›¤› ›rkç› ve floven devlet gelene¤ini sürdürüyor. Özellikle farkl› ulus ve az›nl›klar üzerindeki inkara dayal› politikas›, kuruldu¤undan bu yana Türk devletinin de¤iflmeyen resmi politikas› oldu. Türk devletinin bu temel özellikleriyle kuruldu¤undan bugüne kadar bu gerici sistem içerisinde palazlanm›fl komprador sermaye ve büyük toprak a¤alar›, sistemin kolonlar› olan anayasa ve orduya büyük önem vermifltir. Ama özellikle de ordusuyla her süreçte övünmekten geri durmamaktad›rlar. Onu devletin ve anayasan›n koruyucusu olarak hep önde tutmufllard›r.
1 May›s Mahallesi 30 yafl›nda Ümraniye'nin 1 May›s Mahallesi'nde her y›l gerçeklefltirilen "1 May›s Mahallesi Kurulufl Festivali"nde bu y›l mahallenin kuruluflunun 30. y›l› kutland›.
Anayasan›n, devletin bekçili¤ini yapan ordu, sadece bekçilik yapmakla kalm›yor ve üzerinde denetim kurdu¤u devletin kurumlar›n›n faflist yap›n›n d›fl›na ad›m atmamalar› için de denetim arac› olarak ifllev görüyor.
31 A¤ustos-2 Eylül tarihlerinde gerçeklefltirilen festivalin ilk gününde yap›lan konser etkinli¤inde tertip komitesi ad›na aç›l›fl konuflmas›n› yapan Metin Aslan, festivalle birlikte 2 Eylül 1977'de 1 May›s Mahallesi'nde yap›lan katliam› teflhir etmeyi ve mücadele içerisinde yitirilen yi¤it halk evlatlar›n› anmay› amaçlad›klar›n› söyledi.
Bu nedenle Türk Tarih Kurumu baflkan› Yusuf Halaço¤lu ve silah arkadafllar› Kemal Kerinçsiz gibi ›rkç›floven gruplar, uluslar›n tarihleri ve kültürlerini ‘neden irdelemek gerekir’ sorusunu bilime katk›dan çok Türk devletinin bekas›n› nas›l sa¤lar›z fleklinde anlayarak, taraf olduklar› yerden cevaplar olurlar bu soruya. Katledilen Ermeni ayd›n› Hrant Dink’e sald›ran Türk faflizmiyle kutsanm›fl Türk devletinin “milliyetçi kolon”lar›n›n koruyucular›ndan olan Türk polisinin Hrant Dink olay›nda ‘kusursuz’ görülmesi de bu faflist ideolojinin yans›mas›ndand›r. Kendileri gibi düflünmeyenleri tepeden t›rna¤a devlet kademeleri içerisinde oluflturduklar› "miliyetçi kolonlarla" had›m etmeye çal›fl›yorlar.
Üç gün süren festivalde Ferhat Tunç, Nilüfer Sar›tafl, Osman Bingöl, P›nar Sa¤, Grup Munzur ve Hasan Sa¤lam sahne ald›. Tiyatro gruplar›n›n yan› s›ra Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i Ümraniye fiubesi semah ekibinin de yer ald›¤› etkinliklerde uçurtma flenli¤i de yap›ld›.
Silopililer termik santral istemiyor fi›rnak'›n Silopi ‹lçesi'nde 1999 y›l›nda kurulan termik santrale ek ünite yap›lmas› karar›na karfl›, on bin kiflinin kat›l›m›yla miting düzenledi. Polisle kitle aras›nda çat›flman›n da ç›kt›¤› mitingde sembolik tabutlar tafl›yan binlerce kifli, termik santralin kald›r›lmas›n› istedi. Silopi Gençlik ‹nisiyatifi taraf›ndan düzenlenen miting için Silopi Belediyesi'nin yan›nda bulunan bofl arsada toplanan kitle BOTAfi'a do¤ru ‹pek Yolu'nu kapatarak yürüdü. "Kar-Key, CeyTafl, Silopi'den defol", "Termik santral bizi yok etmeden biz onu yok edelim", "‹nsan ve do¤a katliam›na son", "Ölmek istemiyoruz" ve "Mu-
hammedler ve Enesler ölmesin" yaz›l› dövizler tafl›yan kitle ile polis aras›nda k›sa süreli bir gerginlik yafland›.
si ve enfeksiyon hastal›klar› bafl gösterdi. Küçük
Yürüyüflün ard›ndan düzenlenen mitingde konuflan Gençlik Giriflimi temsilcisi, Silopililerin hayatlar›yla oynanmas›n› istemediklerini, santralin güçlendirilmesi ile Silopi'nin geri dönülemeyen bir hayata maruz kalaca¤›n› belirtti. Gençlik Giriflimi temsilcisi Silopi'de 5 ay içinde 600 düflük do¤umun yafland›¤›n›, santral çevresinde bulunan meyve tarlalar›ndan ç›kan kavun ve karpuzlar›n insanlar›n zehirlenmesine sebep oldu¤unu belirterek, "Birçok tarla kurudu. Kemik erime-
Ard›ndan söz alan Silopi Belediye Baflkan›
bir çocu¤umuz zehirlenme sonucu yaflam›n› kaybetti" dedi.
Muhsin Kunur, insan sa¤l›¤›na de¤er vermeyen politikalar› elefltirerek, "Bu bölgenin termik santrallerle üretilen enerjiye ihtiyac› yok. Aksine bu bölge Türkiye'nin enerjisini karfl›l›yor. Üretilen enerji ise d›fl ülkelere pazarlan›yor. Bu insanlar›n sa¤l›klar›yla oynanarak üretilen enerjinin d›fla sat›lmas› bu insanlara verilen önemi göstermektedir" dedi.
za atanlar›n tarihte kara bir leke olarak belirtileceklerini belirtti. Eken, “Hasankeyf koca bir gövdedir. Koca bir kaya kütlesi üzerinde binlerce y›ld›r infla edilmifl bir flehirdir. Dolay›s›yla hiçbir imza 200'ü geçse de, 500'ü geçse de, bin olsa da Hasankeyf'in gücü ve enerjisiyle boy ölçüflemez. Baraj›n verece¤i fley elektrik enerjisidir. Hasankeyf ise bütün Türkiye'ye yaflam enerjisi veriyor” diyerek, Do¤a Derne¤i ve Atlas Dergisi olarak mücadelelerine devam edeceklerini belirtti.
atman'da Dicle Nehri üzerinde Il›su Baraj›'n›n yap›lmas›yla sular alt›nda kalacak olan tarihi yerleflim yeri Hasankeyf'in kurtulmas› için birçok kurum ve çevre gönüllüsü tepkilerini göstermeye devam ediyor. Do¤al zenginliklerin ve kültürlerin tan›t›m›n› yapan Atlas dergisi ile Do¤a Derne¤i Hasankeyf'i ziyaret ederek Il›su Baraj›'n›n yap›lmak istenmesine tepki gösterdiler.
B
Batman Belediye Baflkan› DTP'li Hüseyin Kalkan da, Hasankeyf'in sular alt›nda kalmas›n› önlemek için ölüm orucu eylemi yapaca¤›n› aç›klad›. ‹stanbul'da Haydarpafla Gar›'ndan kiralad›klar› ve "Sadakat treni" ad›n› verdikleri trenle 29 A¤ustos günü yola ç›kan Do¤a Derne¤i ve Atlas dergisi üye ve yöneticilerinin yan› s›ra birçok uzman ile müzisyenler de yolculu¤a kat›ld›. Yol boyunca müzik dinletileri ve söyleflilerin yap›ld›¤› Sadakat treni Batman'a vard›¤›nda Batman Belediye Baflkan› Hüseyin Kalkan, Hasankeyf Belediye Baflkan› Vahap Kusen ve Batmanl›lar taraf›ndan karfl›land›.
Hasankeyf'e ve tarihe sadakat için "Sadakat Treni" Batman'da Sadakat treni ile gelen 320 kiflilik misafirlerini a¤›rlayan Hasankeyf Belediye Baflkan› Vahap Kusen, "Mücadelemiz YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314
Devrimci Demokrasi’den
Belediye baflkan› ölüm orucu eylemi yapacak Batman Belediye Baflkan› DTP'li Hüseyin Kalkan da AKP hükümetinin yapmak istedi¤i Il›su Baraj›'na tepki vermek amac›yla yapt›¤› aç›klamas›nda, "Barajda son noktaya gelindi. Hasankeyf için ölüm orucu tutaca¤›m. Bu, can›m pahas›na olsa bile" dedi.
Hasankeyf için eylemler sürüyor devam edecek. Avrupa ülkeleri ve finansman sa¤layan flirketlere sesleniyorum. Kültür k›y›m›na ortak olmay›n. Hasankeyf, dünyada ender rastlanan bir tarihi de¤ere sahip. Bunlar›n gelecek ku-
flaklara tafl›nmas› laz›m" dedi Sadakat treninin organizesini yapan Do¤a Derne¤i Genel Müdürü Güven Eken, Hasankeyf’in yok olmas› için im-
YURTDIfiI HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699
Ölüm orucuna Eylül’ün ilk haftas›nda gerçeklefltirilen Batman Kültür Sanat Festivali'nden hemen sonra bafllalayaca¤›n› aç›klayan Kalkan, "Bu tek bafl›ma ald›¤›m bir karar. Bunu yapaca¤›m, kat›lan olur ya da olmaz. Kimseye kat›l›n demiyorum. Ancak bu tarihi bo¤durmayaca¤›z. Festivalden hemen sonra Hasankeyf'e gidip ölüm orucuna bafllayaca¤›m" diye konufltu.
ABONE OL - ABONE BUL OKU - OKUT
Bu "milliyetçi kolonlar" bu ülkede yaflayan Kürtleri, Ermenileri v.b silah zoruyla asimile edip kanlar›na zorla türk milliyetçili¤ini empoze etmeye çal›flt›lar. Kabul etmeyenleri “terk et” 盤l›klar›yla katlettiler, susturdular, fifllediler, tehdit ederek kimliklerini de¤ifltirdiler. Fifllediklerinin, de¤ifltirdikleri “dönekler”in listelerini tutup sonra da bu onlar›n kendi tercihleriymifl gibi gösterip gizliden gizliye tehdit etmeye devam ettiler, ediyorlar. Bu nedenle Halaço¤lu'nun aç›klamalar›na flaflmad›k. Ki böyle söylemeseydi as›l o zaman flaflard›k. Halaçoglu Türk devletinin devaml›l›¤›n› bozguna u¤ratacak Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da etkin bir mücadele yürüten MKP/HKO önceli TKP(ML)/T‹KKO ve PKK için yalan yanl›fl birçok ‘tarafl› araflt›rma’lar›n› her platformda dile getirmeye çal›flt›. Kitleler üzerinde milliyetçi histeriyi güçlendirip, bu iki örgütün etkin oldu¤u ve güvenlerini kazand›¤› Türk, Kürt ve Ermeni halklar› üzerindeki etkilerini k›rmaya çal›flt›. Evet MKP içerisinde Orhan Bak›r’dan Manuel Demir’e kadar Ermeni ulusundan birçok komünist mücadele etti ve flehit düfltü. Yine yüzlerce Türk ve Kürt ulusuna ait yoldafllar›m›z mücade etti ve flehit düfltü. Bunlar hiçbir zaman gizli tutulmad›. Her süreçte "milliyetçi kolonlar"›n ›rkç›l›¤a karfl›, halklar›n kardeflli¤ini öne ç›kartarak Türk devletinin ›rkç›, floven, faflist sald›r›lar›na karfl› ayn› gerilla birli¤inde, ayn› parti hüçresi içerisinde, ayn› sloganlar› atarak mücadele verildi. Özgürlük mücadelesi belli bir ulusun görüflü olarak görülmedi. Uluslara göre mücadele de¤il, halklar›n kardeflçe yaflayabilece¤i, özgür, s›n›fs›z bir dünya için mücadele edildi-ediliyor. Türk devletinin, ezilen uluslar›n haklar›n› nas›l gasp etti¤ini, Türk milliyetçili¤ini k›flk›rtarak Türk halk›n› nas›l sömürdü¤ünü her defas›nda anlatan ve buna karfl› mücadele eden Kürt, Ermeni ve Türk ulusuna mensup devrimci, komünist insanlardan gerilla gruplar›n› oluflturan MKP, elbette ki bu gerçekli¤inden kaynakl› Türk devletinin hedefindedir. Bu nedenle tarihe kafatasç› anlay›fl›yla yaklaflan, MKP ve PKK örgütlerine sözde d›fl mihraklar›n yönlendirmesi atf›nda bulunan Halaço¤lu’nun anlatt›klar› asl›nda kendi korkusu ve Türk devletinin korkusudur. Çeflitli uluslardan halklar› komünizm mücadelesine katan ve onlar› s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiren MKP, Türk devleti ve di¤er devletlerin yaratt›¤› yabanc›laflmay›, inkar› ve asimilasyonu kendi içerisinde ve çevresinde parçalamay› baflarm›flt›r. Komünizm bayra¤› tek bir ulusun bayra¤› de¤ildir, komünizm bayra¤› ermeni Manuellerin, ‹sviçreli Barbaralar›n, Kürdistanl› Caferlerin, Türkiyeli Okanlar›n ortak ve tek kurtulufl bayra¤›d›r. Farkl› uluslara ait insanlar›n ayn› bayrak alt›nda toplan›p flovenizme, emperyalize ve feodalizme karfl› bir arada savaflmalar› türk devletini ve Halaço¤lu’nu fena halde korkutmufltur. MKP içerisinde farkl› uluslar›n kültürlerini tafl›yan komünist ve devrimci insanlar ayn› hedefe örgütlü bir flekilde yönelmifl, çürümüfl sisteme yoldaflca karfl› durmufllard›r, duracaklard›r.
Abonelik Süresi 6 AYLIK 1 YILLIK
Yurtiçi 12 YTL 24. YTL
Yurtd›fl› 35 EURO 70 EURO
GÜNDEM
5-16 Eylül 2007
3
‘Kimyasal silah kullan›l›yor’ diyen DTP'ye inceleme bunun sonucunda kimyasallar›n etkiledi¤i otlar nedeniyle köylülerin hayvanlar›n›n telef oldu¤u bilgilerine yer verilmiflti. Yaflam›n› yitiren gerillalar›n cenazelerinin ailelerine teslim edilmemesi ve operasyonun ard›ndan bölgede köylülerin hayvanlar›n›n telef oldu¤u yönündeki flikayetlerin kimyasal silah kullan›ld›¤› flüphesini artt›d›¤› belirtilen DTP mesaj›nda savc›lar›n kimyasal silah kullan›l›p kullan›lmad›¤›n› araflt›rmas› isteniyor.
Baydemir: ‘Diyarbak›r kaledir’
Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t'›n 30 A¤ustos resepsiyonuna DTP grubunu davet ememesini "bölücülü¤ün kimler taraf›ndan yap›ld›¤› ortaya ç›kt›" sözleriyle elefltiren DTP Mardin milletvekili Ahmet Türk hakk›nda Ankara Cumhuriyet Baflsavc›l›¤› TCK'n›n 301'inci maddesine dayanarak inceleme bafllatt› ünya Bar›fl Günü öncesinde yay›mlad›¤› mesajda fi›rnak'›n Uludere ‹lçesi k›rsal›nda katledilen 11 HPG gerillas› ile ilgili olarak Türk ordusunun kimyasal silah kulland›¤› iddias›na yer veren Demokratik Toplum Partisi (DTP)'ye devletin askeri kanad› sert sözlerle karfl›l›k verirken, Yarg›tay Cumhuriyet Baflsavc›l›¤› da DTP'yi incelemeye ald›.
D
Genelkurmay Baflkan› Yaflar Büyükan›t'›n 30 A¤ustos Zafer Bayram› için Kara Kuvvetleri
BAfiYAZI
Komutanl›¤› (KKK)'da verdi¤i resepsiyona DTP grubunu davet ememesini "bölücülü¤ün kimler taraf›ndan yap›ld›¤› ortaya ç›kt›" sözleriyle elefltiren DTP Mardin milletvekili Ahmet Türk hakk›nda Ankara Cumhuriyet Baflsavc›l›¤› Türk Ceza Kanunu (TCK)'n›n meflhur 301'inci maddesine dayanarak inceleme bafllat›rken, DTP'nin 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü için yay›mlad›¤› mesajda operasyonlarda kimyasal silah kullan›ld›¤› iddialar›n›n yer almas› ve Ahmet Türk'ün konuflmas› gerekçe gösterilerek Yarg›tay Cumhuriyet Baflsavc›l›¤› taraf›ndan DTP hakk›nda inceleme bafllat›ld›.
DTP: Bölgede kimyasal araflt›rmas› yap›ls›n fi›rnak'ta katledilen 11 HPG gerillas›n›n operasyonda kimyasal silah kullan›lmas› sonucu yaflam›n› yitirdikleri aç›klamas›na Genelkurmay Baflkan›, "Palavra, tamamen yalan. Ben askerim, teröristleri muhatap almam" fleklindeki sert sözleriyle karfl›l›k verdi. DTP'nin yay›mlad›¤› mesajda, Uludere'de yap›lan operasyonun ard›ndan yörede yaflayan köylülerin operasyonda kimyasal silah kullan›ld›¤› iddialar›na,
‹lçe belediye baflkanlar› ile yol yap›m› ifllerini denetlerken gazetecilere aç›klamalarda bulunan Diyarbak›r Büyükflehir Belediye Baflkan› Osman Baydemir AKP’nin “Diyarbak›r’› alaca¤›z” söylemlerine karfl›l›k “Diyarbak›r kaledir, vermeyece¤iz” dedi. Gazeteciler taraf›ndan Tar›m ve Köyiflleri Bakan› Mehmet Mehdi Eker'in "Diyarbak›r'da belediyecilik hizmetleri çok geriledi" fleklindeki aç›klamas›n›n hat›rlat›lmas› üzerine Baydemir, bu zamana kadar ortaya ç›kard›klar› projelerin AKP hükümeti taraf›ndan bilinçli olarak desteklenmedi¤ini söyledi. Belediyenin DTP kimli¤inden dolay› hükümetçe bilinçli olarak Amed’in geri b›rak›ld›¤›n› aç›klayan Baydemir, “Çok aç›k ve net söylüyorum say›n baflbakan ve say›n bakan e¤er gerçekten bu kentin sorunlar›n›n afl›lmas›n› istiyorsan›z buyurun gelin. Sorunlar›n ne oldu¤unu çok iyi biliyoruz çözümünün de ne oldu¤unu çok iyi biliyoruz" dedi. Baydemir konuflmas›n›n sonunda, "E¤er say›n baflbakan›n ve bakan›n amac› hizmet ise ya bu Ankara'n›n sorununa bir çare bulsun. Meclis susuz kalacak ve ay›p olacak. Türkiye'nin kalbidir Ankara. Ben samimiyetle söylüyorum, deneyime ihtiyaçlar› varsa, ben buradaki uzman arkadafllar›m›, ekiplerimi gönderirim Ankara'ya. Bu konuda gereken deste¤i sunar›z. Çünkü biz de gidiyoruz Ankara'ya. Ankara hepimizin kentidir" dedi.
60. savafl hükümeti göreve bafllad›
AKP baflta efendisi ABD'den ve temsil etti¤i s›n›flardan icazet almaks›z›n hiçbir politika gelifltiremeyecektir. Aksine onlar›n ç›karlar›na hizmet edecek politikalar› yaflama geçirece¤i kesin. Eski hükümetin "yeni" program›nda emekçi halklar›n lehine herhangi bir geliflme, bir ilerleme söz konusu de¤il. Uygulanaca¤› iflaret edilen özellefltirme, sanayi ve tar›mda y›k›m, bask›, fliddet, imha, inkar, yoksulluk ve hak gasplar› politikalar›n›n faturas› emekçi halklara kesilecektir ABD emperyalizminin her türlü deste¤iyle ve onun her istedi¤ini yerine getirme vaadiyle hükümete getirilen AKP, ABD emperyalizminin Ortado¤u stratejisinin bir parças›yd›. 2002 seçimlerini kazanan ve hükümete gelen AKP'nin bu rolü hakim s›n›flar aras›ndaki klik dalafl›n›n daha da aç›k bir dövüfle girmesini sa¤lam›flt›. Temel mesele ise devlete hakim olan klik ve s›n›flar›n temsilcili¤ini kimin yap›p yapmayaca¤›d›r. Zira AKP'nin özellikle tercih edilmesi ve bafla getirilmesi 85 y›ld›r Türk devletinin kurucu unsuru olan –bekas›yla mesulve gerçek iktidar sahibi ordu gibi Kemalist kli¤in varl›¤›n› tehdit eder duruma getirmifl, çat›flma t›rmand›r›lm›flt›. 2002'den beri bu karfl›l›kl› dövüfl baflta laik-fleriat tart›flmas› ve kutuplaflmas›na büründürülerek halk kesimlerinin bilinçleri buland›r›lmaya çal›fl›lm›flt›. Ve yine bu iki klik aras›ndaki dalafl›n özünde ABD'ye kimin hizmet edip etmeyece¤i yat›yordu. 4,5 y›ll›k AKP hükümeti döneminde ülke gündemini sarmalayan karfl›l›kl› ayak kayd›rma politikalar› gündemden düflmemiflti. Devlet içindeki "derin" çetelere yap›lan operasyonlar, Genelkurmay'›n müttefik aray›fl›n›n yan›nda ABD ile s›k görüflmesi, Kürt sorununun "çözümü" için sarf etti¤i sözler, Dan›fltay sald›r›s›, fiemdinli olaylar›, Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanmas›, Hrant Dink cinayeti ve buna benzer olaylar planlanm›fl, programlanm›fl bir sürecin politikalar›yd›. Son olarak cumhuriyet mitingleriyle t›rmand›r›lan cumhurbaflkan› seçimi gerilimi, bu dalafl›n doruk noktas›n› oluflturmufl, halk kitlelerine AKP-ordu çat›flmas› olarak lanse edilmiflti. Muht›ra niteli¤indeki 27 Nisan "e-muht›ra" aç›klamas› gerginli¤inin erken seçime gidilmesi karar›yla düflürülmek istenmesine neden olmufltu. Nihayet indi. ABD emperyalizminin her iste¤ini yerine getirmekte biat etmifl ve bugüne kadarki icraatlar›yla baflar› elde etmifl olan AKP gerek efendisinin gerek AB emperyalizminin gerekse de TÜS‹AD'›n tam deste¤ini alm›flt›r. Medyan›n ola¤anüstü çabas›yla halk›n bilinci bulan›klaflt›r›lm›fl, hiç de özgür ve demokratik olmayan bir seçimi kazanm›flt›r. ‹kinci kez hükümet olan AKP’nin, cumhurbaflkan› Abdullah Gül'ün onay›yla 60. hükümet program›, 1 Eylül 2007'de Recep Tayyip Erdo¤an taraf›ndan okundu. 76 sayfal›k programda; "s›çrama dönemi" olarak fliflirilen ekonomik icraatlar ve bundan sonra uygulanacak ekonomik politikalar,
yeni anayasa, temel hak ve özgürlükler, kamu yönetiminde reform, yolsuzlukla mücadele, demokrasi ve güvenlik, "terör" ve ulusal güvenlik program›n temel konular›n› oluflturuyor. Bugüne kadar uygulanan istihdam, “büyüme” a¤›rl›kl› ekonomik politikalar›n sunuldu¤u programda, asl›nda 4,5 y›ld›r uygulanan neo-liberal politikalar›n nas›l uyguland›¤›n›n özeti yer al›yor. Bundan sonra ise ekonomide istikrar ad› alt›nda özellefltirme, kamunun tasfiyesi ve sermaye sahiplerinin zenginleflmesine h›zl› bir flekilde devam edilece¤ine iflaret edilmekte. Oysa ki 4,5 y›ll›k döneme bak›ld›¤›nda fliflirildi¤i gibi ne ekonomik büyüme ne yoksullu¤u azaltma ne de emekçilerin refah› sözkonusu olmufltur. Aksine yoksulluk ve iflsizlik artm›fl, iç ve d›fl borçlar ço¤alm›fl, özellefltirmelerle yabanc› ve komprador sermayeye peflkefl ler çekilmifl, iflten atmalar›n önü sonuna dek aç›lm›flt›r. Bir avuç egemen kompradorun yat›r›m›n›n artmas›, zenginleflmesi; emekçilerin cephesinde ne bir refah› ne de ekonomik bir büyümeyi getirmifltir. Programda tar›m ve tar›msal geliflmeye yönelik uygulanacak politikalar›n bulunmamas› ise tar›mda uygulanan tasfiyenin ve kotalar›n devam edece¤ini, böylece köylülerin sefalete sürüklenece¤ini gösteriyor. Neticede AKP'nin bundan sonra uygulayaca¤› ekonomik politikalar neoliberal politikalar›n daha da h›zlanarak uygulanaca¤›n›n garantisini veriyor. Programda yer alan ve kamu alan›nda yap›lacak olan icraatlar birkaç teknik düzenlemeyle s›n›rl› olup, ç›kart›lan yasalar kamu alan›n›n tasfiyesine devam edilece¤inin göstergesidir. “Yeni” hükümetin çevre-su sorunu konusunda da somut bir program›n›n olmad›¤›, Erdo¤an’›n aç›klamas› ile ortaya ç›kt›. Zira hükümet su-çevre sorununa en ufak bir at›fta bulunmak bir yana, ülkede nükleer santrallerin kurulmas›na ivedi bir biçimde bafllanaca¤›n› ve bu tür projelerin desteklenece¤ini deklare etti.
hak ve talepte bulunmaya çal›flan emekçilerin bask›y-
Temel hak ve özgürlükler konusunda Türk devletinin taraf oldu¤u uluslararas› sözleflmelerde belirtilen esaslar›n uygulanaca¤›n›, özellikle Kopenhag Kriterleri’ne tam uyum sa¤lanaca¤›n› belirten hakim s›n›flar›n sözcüsü Erdo¤an; "s›f›r tolerans anlay›fl› ile iflkence, kay›p, gözalt›nda ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan haklar› ihlallerinin üzerine, flimdiye kadar oldu¤u gibi, bundan sonra da büyük bir kararl›l›kla" gidilece¤ini belirtti. Sokak ortas›nda insanlar›n öldürüldü¤ü, linç kültürü ve flovenizmin devlet eliyle t›rmand›r›ld›¤›, en demokratik
ve yalanlardan baflka. fiüphesiz ki AKP baflta efendisi
la, fliddetle ve gözalt›larla karfl›laflt›¤› ülkemizdeki bu tablo; egemenlerin nas›l bir "hak ve özgürlük" anlay›fl›n›n oldu¤unu gösteriyor. Bu zihniyetin temelinde, yak›n zamanda AKP taraf›ndan kabul edilen ve hayata geçirilen kolluk güçlerine s›n›rs›z yetki verilmesi kadar bir hak ve özgürlük anlay›fl› vard›r. Programda yer alan ve gözda¤› niteli¤indeki bir di¤er aç›klama ise "milli güvenlik ve terör" bafll›¤›d›r. Esasta Kürt ulusuna bugünden yar›na uygulanacak imha ve inkar politikas› niteli¤indeki bu husus, Erdo¤an taraf›ndan flöyle ifadelendiriliyor: "Milli güvenli¤i güçlendirmek, ulusal birli¤i muhafaza etmek için verilen mücadeleler 60. hükümet döneminde de her türlü meflru araç kullan›larak devam edecektir". Kendi hükümeti döneminde "Kürt sorununun demokratik çözümü"ne yönelik aç›klamalar›, "›l›ml›" ve "iyi niyetli" olarak lanse edilmiflti. AKP'nin efendisinden ald›¤› icazet do¤rultusunda Kemalist klikle dalafl›ndan do¤an bu basit oyun AKP'nin di¤er egemen güçlerle ayn› olan niyetini örtbas edememektedir. "Yeni" programda da görülüyor ki Kürt sorununun çözümüne dair yeni bir fley olmad›¤› gibi, bundan sonra Kürt ulusuna karfl› bugüne kadar uygulanan imha ve inkar politikalar›n daha s›k› "güvenlik" anlay›fl›yla devam edilmesi tasarlan›yor. Program› bir önceki program›n devam› olarak de¤erlendiren siyasiler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve insan haklar› savunucular›, özellikle Kürt sorununun "güvenlik ve terör" sorunu olarak ele al›nmas›na tepki gösterdi. Sonuç olarak 60. hükümetin program›nda yeni hiçbir fley yok; bugüne kadarki bofl vaatler ABD'den ve temsil etti¤i s›n›flardan icazet almaks›z›n hiçbir politika gelifltiremeyecektir. Aksine onlar›n ç›karlar›na hizmet edecek politikalar› yaflama geçirece¤i kesin. Eski hükümetin "yeni" program›nda emekçi halklar›n lehine herhangi bir geliflme, bir ilerleme söz konusu de¤il. Uygulanaca¤› iflaret edilen özellefltirme, sanayi ve tar›mda y›k›m, bask›, fliddet, imha, inkar, yoksulluk ve hak gasplar› politikalar›n›n faturas› emekçi halklara kesilecektir.
SINIF TAVRI ‹smail UÇAR
Cumhurun seçimi Gül, köflk, Cumhurbaflkan›, Genelkurmay, 60. hükümet, darbe, türban… Görsel ve yaz›l› medyan›n gündemini bunlar iflgal ediyor. Cumhura baflkan seçiliyor, cumhurdan habersiz, cumhurdan onays›z, cumhurun sözünün geçmedi¤i bir düzende. O mu olsun bu mu olsun, efli türbanl› m› olsun türbans›z m›, içerden mi olsun d›flardan m›, içerisi neresi d›flar›s› neresi tart›flmalar›n›n havada uçufltu¤u uzun bir dalafl›n sonras›nda cumhurun “baflkan›”, cumhurun bilmem kaç ayl›k maafl›na denk fiyat› olan koltu¤una oturdu. Oturdu oturmas›na ya tart›flmalar dinmek flöyle dursun daha da alevlendi. 22 Temmuz seçimleri sonras› kürsüden nutuklar›n› peflpefle dizen, “oy veren-vermeyen herkesi kucaklayaca¤›”n› söyleyen Tayyip Erdo¤an, “Abdullah Gül benim cumhurbaflkan›m olmayacak” diyen Hürriyet yazar› Bekir Coflkun’a; “Adap edep bilmiyorlar. Senin de¤ilse ç›k vatandafll›ktan, git kimi seçersen seç” diyerek kuca¤›n› kapat›yordu. Erdo¤an böylece farkl› seslere nereye kadar tahammül edece¤ini de ortaya koyuyordu. Erdo¤an ile Coflkun aras›ndaki at›flma sürerken, Genelkurmay Coflkun’u, 25 A¤ustos’taki Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlar› devir teslim törenlerine davet ederek sahipleniyor ve “biz varken kimse sana kap›y› gösteremez” mesaj› veriyordu. Genelkurmay’›n Tayyip’e bu kükreyiflinin artç› sars›nt›lar› sürerken, 29 A¤ustos günü GATA’daki mezuniyet töreninde Gül-Erdo¤an-Büyükan›t fay hatt›nda yeni ve fliddetli bir k›r›lma meydana geliyordu. Törene kat›lan Genelkurmay Baflkan› Büyükan›t ve flürekas› çiçe¤i burnunda Gül’ü selamlam›yor, b›rakal›m selamlamay› bafllar›n› kald›r›p yüzüne dahi bakm›yorlard›. Kap›dan u¤urlama s›ras›nda da benzer bir sahne yaflan›yor, “tabular y›k›l›yor”du… Törende konuflan omuzu kalabal›k paflalar ve mezun olan ö¤renciler, al›fl›lagemiflin d›fl›na ç›k›yor ve “Say›n Cumhurbaflkan›m” yerine “Say›n Cumhurbaflkan›” diyorlard›. Ne var ki bunda, sürçü lisan olmufltur, olmam›flsa bile bunda derin manalar aramamak laz›m demeyin. Bekir Coflkun’un deyimiyle bu, e-muht›ran›n yeni bir versiyonuydu, bir “m-muht›ra”yd›. Zira askerler “Say›n Cumhurbaflkan›” diyerek Gül’e, “Sen bizim Cumhurbaflkan›m›z de¤ilsin” diyorlard›, hem de öyle üstü kapal› de¤il, aç›ktan a盤a. Bu hususu görenleriniz “acaba Baflbakan Erdo¤an, Bekir Coflkun’a yapt›¤› gibi Genelkurmay Baflkan› Büyükan›t’a da kap›y› gösterir mi” diye düflünmüfl olabilirsiniz. Ama yok, o kadar uzun boylu de¤il. Tayyip her ne kadar Kas›mpaflal› olsa da bu ülkede Genelkurmay’›n sahip oldu¤u gücü-misyonu ve nerede duraca¤›n› biliyor. AKP’nin kafas›nda “yeni” hükümet ve “yeni” icraatlar, Gül’ün kafas›nda Genelkurmay gerilimi, Genelkurmay’›n kafas›nda türban-fleriat suni “korku”su g›rla giderken ve medya da bu tart›flmalara yedeklenmiflken, cumhurun sesini duyan yok. Cumhura gelince. Onun kafas›nda ne hükümet var, ne bilmem kaç buçukuncu cumhurbaflkan›, ne köflk, ne saray, ne türban. Zaten bunca ekonomik s›k›nt› ile cebelleflirken, asgari ücretle bu ay› nas›l ç›kart›r›m, okullar da aç›l›yor, çocu¤umu okula nas›l gönderirim, kasaba-manava görünmeden nas›l ifle giderim, suya-elektri¤e zam geliyor nas›l yaflayaca¤›m, günde üç simit yesem olur mu, kredi kart›n›n taksitini nas›l öderim... vb. sorunlar› ile bo¤azlafl›rken bir de köflke kilitlenmifl bu tart›flmalar› gündemine alacak takati mi kalm›fl. Enflasyon “iniyor” söylemlerine ra¤men ola¤anca h›z›yla, cumhurdan gizlenerek basamaklar› üçer befler t›rmanmaya devam ediyor. Yükselen enflasyon cumhurun maafl›n› damla damla eritiyor. Borsa ç›tk›r›ld›m bir halde, ABD hapfl›rsa alt üst oluyor. Devletin iç ve d›fl borçlanmaya verdi¤i yüksek faiz cumhurun kursa¤›ndan ç›kart›l›yor. Polisin “vur-k›r-parçala” yetkisi geniflletiliyor. Kuzey Kürdistan’da tam bir k›flla vaziyeti hüküm sürüyor. Kürt ulusu yeni ve büyük bir imha-asimilasyon politikas›n›n cenderesine al›n›yor. Boflluktan dolay› 1 y›ll›¤›na geçici olarak TTK’n›n bafl›na getirilen ancak 14 y›ld›r bir türlü indirilemeyen Halaço¤lu “dönme” Ermenilerin listesinin elinde bulundu¤unu söyleyip tehditler savuruyor, bafl›na kocaman bir “maalesef” koyarak “Kürtler Türk’tür, Kürt Alevileri ise Ermeni” diyor. AKP memleketi son sürat satmaya devam ediyor. Susuzluk alm›fl bafl›n› giderken, art›k musluklardan deniz suyu ak›yor. Tayyip’in geçen y›l burslu okuyan o¤lu 4 bin 200 ton yük tafl›yan, boyu 96, eni ise 11 metre olan bir “gemicik” ile karfl›m›za ç›k›yor. Vekillerin maafllar› 6 bin YTL s›n›r›n› aflm›flken asgari ücretli cumhur ayda sadece 403 YTL al›yor. Kotalar, ithalat, deste¤in yetersizli¤i vb bir dizi nedenden ötürü “milletin efendisi” olan köylü yoksullu¤un pençesinde can çekifliyor. Sigorta hakk›n›n gasp› için son raunda giriliyor. Özellefltirmelerle ülke içinde ülke yarat›l›yor. Kamunun tasfiyesi jet h›z›yla sürüyor. Tüm bunlarla uçurumun k›y›s›na sürüklenen ve ayakta kalman›n u¤rafl› içinde olan cumhur, art›k seçimini yapmak zorunda. Bu seçim, postallar ile cüppeler, siyahlar ile griler aras›nda yap›lamaz. Bu seçim; cumhurun kendisinin baflkanl›¤›ndan yana yap›lmal› ve bunun yarat›lmas› için kollar s›vanmal›d›r. Aksi halde daha çok cumhursuz baflkan tart›flmas›na kald›raç olarak kullan›laca¤›z.
4
GÜNCEL
5-16 Eylül 2007
12 Eylül’ün y›ldönümü protestolarla karfl›lanacak
Türkiye-Kuzey Kürdistan'›n 70'li ve 80'li y›llar›nda yükseliflte olan topumsal muhalefetinin üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül askeri faflist cuntas›n› 27'nci y›ldönümünde protesto etmeye haz›rlanan Darbe Karfl›t› Platform, bu amaçla 5-15 Eylül tarihleri aras›nda Ankara'da bir dizi etkinlik gerçeklefltirecek. 68 kufla¤› ve 78 kufla¤› diye ayr› ayr› an›lacak kadar yükseliflte olan toplumsal muhalefetin önünü kesmek, sindirmek amac›yla gerçeklefltirilen, birçok kiflinin sokak ortalar›nda, iflkencelerde katledildi¤i, binlerce kiflinin demir parmakl›klar ard›na hapsedildi¤i, sendika, dernek ve siyasi partilerin kapat›ld›¤› ve hala yürürlükte olan anayasas›yla varl›¤›n› bugün de sürdüren 12 Eylül askeri faflist cuntas› 27'nci y›l›nda da çeflitli etkinliklerle protesto edilecek.
Darbe Karfl›t› Platform, 12 Eylül AFC’sinin y›ldönümü dolay›s›yla Ankara’da 5-15 Eylül tarihleri aras›nda çeflitli etkinlikler düzenleyerek 12 Eylül darbesini gerçeklefltiren generallerin yarg›lanmas›n› ve dönemin ayd›nlat›lmas›n› isteyecek. 5 Eylül günü TBMM Dikmen Kap›s› önünde bas›n aç›klamas› yap›larak bafllayacak protesto etkinlikleri kapsam›nda 12 Eylül generallerinin yarg›lanmas› talebiyle Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne baflvuru da yap›lacak. Etkinlikler çerçevesinde 6 Eylül’de Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müflavirler Odas›'nda darbeler ve karfl› mücadele üzerine panel, 9 Eylül’de ‘Darbelere Karfl› Demokrasi Mitingi’, 10 Eylül’de Petrol-‹fl Sendikas›’nda '12 Eylül ve ‹flçi S›n›f›’ konulu panel, 11 Eylül’de Ekin Sanat Merkezi’nde '12
Eylül ve Mesleki Etik’ konulu söylefli, yine 11 Eylül’de Ankara Radyoevi önünde mumlu, meflaleli demokrasi nöbeti tutulacak, 12 Eylül günü Mamak Askeri Hapishanesi’nin de içinde bulundu¤u Eflref Ak›nc› K›fllas›’n›n 2 No'lu kap›s›na siyah çelenk b›rak›larak bas›n aç›klamas› yap›lacak, ayn› gün Yüksel Caddesi’nde ‹nsan Haklar› An›t› önünde sinevizyon gösterisi, fliir ve müzik dinletileri verilecek, ABD Büyükelçili¤i önünde bas›n aç›klamas› düzenlenecek, 14 Eylül’de '12 Eylül’ün edebiyat›m›za ve sanat›m›za etkileri’ konulu forum düzenlenecek. Protesto etkinlikleri kapsam›nda son olarak 15 Eylül’de, ‹nflaat Mühendisleri Odas›’nda hapishanelerde, iflkencehanelerde, idam sehpalar›nda, sokak ortalar›nda katledilenlerin yak›nlar›, aileleri ve arkadafllar›n›n anlat›mlar›yla 12 Eylül’de yaflananlar anlat›lacak.
Bayrampafla katliam›n›n itiraflar› 200 kiflinin ölebilece¤i söylenmiflti. Buna ra¤men ateflli silahlarla ölenlerin say›s› sadece 4’tür. Geri kalanlar yanarak ölmüfltür. Dedi¤im gibi çok profesyonelce davrand›k. Bir tek konuda tereddütüm var. Bölge komutanl›¤›n›n emriyle getirilen, ad›n› ve etkisini bilmedi¤im bir bomba kullan›lm›flt›. Bana göre onun olmamas› gerekirdi".
"Normalde 200 kiflinin ölebilece¤i söylenmiflti" Zeki Bingöl Bayrampafla'da yap›lan operasyonda 12 tutuklunun yaflam›n› yitirmesini kendileri aç›s›ndan baflar› olarak de¤erlendiriyor ve "Böylesi bir bask›nda normalde 200 kiflinin ölebilece¤i söylenmiflti" diyor. Bingöl'ün de görev yapt›¤› Bayrampafla'daki operasyon s›ras›nda toplu halde bir bölümde k›st›r›lan tutsaklara "Hiçbiriniz sa¤ ç›kamayacaks›n›z buradan. Hepiniz yanacaks›n›z. ‹ki yüz tane kefen haz›rlad›k, burada bekliyor" fleklinde anonslar yap›l›yordu.
"Kendi birliklerimizin açt›¤› atefl sonucunda..." Katliam operasyonunun Ümraniye Hapishanesi cephesinde 5 siyasi tutuklu ve bir uzman çavufl yaflam›n› yitirmiflti. O tarihte devlet yetkilileri operasyonu hakl› gösterebilmek için ›srarla ölen uzman çavuflun tutuklular taraf›ndan aç›lan ateflle yaflam›n› yitirdi¤ini söylüyorlard›. Ancak gerçek Adli T›p'ta ispatland›. Çavuflu öldüren kurflunun tutuklulardan ele geçirildi¤i iddia edilen silahlardan ç›kmad›¤›, tersine operasyona kat›lan askerlerin kulland›¤› G3 ya da Kaleflnikof tipi tüfekten ç›kt›¤› ispatlanm›flt›.
“Hayata dönüfl” ad›yla 19 Aral›k 2000 tarihinde yap›lan katliam operasyonu s›ras›nda ‹stanbul'un Bayrampafla ‹lçesi’ndeki Sa¤malc›lar Hapishanesi'nde yüzbafl› rütbesiyle görev yapan Zeki Bingöl emekli olduktan sonra yazd›¤› kitab›nda operasyonla ilgili itiraflarda bulundu "Hayata dönüfl" ad›yla 19 Aral›k 2000 tarihinde yirmi hapishanede efl zamanl› olarak yap›lan katliam operasyonu s›ras›nda ‹stanbul'un Bayrampafla ‹lçesi'ndeki Sa¤malc›lar (Bayrampafla) Hapishanesi'nde yüzbafl› rütbesiyle görev yapan Zeki Bingöl emekli olduktan sonra yazd›¤› kitab›nda operasyonla ilgili itiraflarda bulundu. Bayrampafla Cezaevi Jandarma Tabur Komutanl›¤›'nda komutan vekili ve istihbarat subay› olarak görev yapm›fl olan Bingöl, katliam operasyonu s›ras›nda görev yapt›¤› hapishanede birçok siyasi tutuklunun
Hozat’ta ev bask›n› Dersim’in Hozat ilçesinde, bomba ihbar› yap›ld›¤›n› öne süren polisler, 29 A¤ustos günü Fikripafla Mahallesi’nde oturan Özgür Bozkaya’n›n evine bask›n düzenledi. Yaklafl›k bir buçuk saat süren aramada, Bozkaya’n›n evine ait olmayan bir bahçede 24 adet kitap bulundu¤u ö¤renildi. 3 Eylül günü savc›l›¤a ç›kart›lan Bozkaya, yap›lan bask›n›n ilk olmad›¤›n›, daha önceki y›llarda da buna benzer gerekçelerle keyfi bir flekilde evinin bas›ld›¤›n› dile getirerek, bu keyfi bask›nlara karfl› sessiz kalmayaca¤›n› ve ‹HD’ye de baflvurdu¤unu kaydetti.
askerler taraf›ndan kullan›lan ve yak›c› özelli¤i olan gaz bombalar› nedeniyle yaflamlar›n› yitirdi¤ini itiraf etti. Zeki Bingöl 12 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i Bayrampafla Hapishanesi'ndeki operasyonla ilgili olarak flu yorumu yap›yor; "Operasyonda bizim d›fl›m›zda, Batman Komando Taburu, Elaz›¤ Komando Taburu, Halkal› Komando Taburu ve Ankara’daki Özel Harekât Alay›’dan askerler vard›. Bu askerler son derece profesyonelce davrand›lar. Hatta operasyon sonras› yap›lan aç›klamalarda, böyle bir bask›nda normalde
Ümraniye'deki operasyonla ilgili 267 jandarma eri 'adam öldürme', 'yaralama' ve 'kötü mumele' suçlamalar›yla yarg›lan›yor. Ümraniye operasyonunda yüzbafl› rütbesiyle görev yapan U¤ur Pamukçu yedi y›l sonra verdi¤i ifadesinde flunlar› söyledi; "Astsubay›m, teröristler taraf›ndan aç›lm›fl ateflle yaralanm›flt›. Ben onunla ilgilenirken Uzman Çavufl Kurt kendi birliklerimizin açt›¤› atefl neticesinde vefat etmifltir".
HÖC kitab›n delil kabul edilmesini istedi Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC) üyeleri ‹stanbul Eyüp Adliyesi'nde suç duyurusunda bulunarak, Zeki Bingöl'ün yazd›¤› kitab›n delil olarak kabul edilmesini istediler. Eyüp Adliyesi önünde bas›n aç›klamas› yapan HÖC üyeleri, Zeki Bingöl'ün "Bayrampafla Cezaevi Gerçe¤i" kitab›nda insan öldürmek, kötü muamele, darp, yaralama, görevi kötüye kullanma suçlar›n› itiraf etti¤ini aç›klad›lar.
Darp edilen avukattan suç duyurusu fianl›urfa’n›n Suruç ‹lçesi’nde polisler ta-
lüm Akal›n, savunma görevini onurlu bir fle-
raf›ndan darp edilen Av. ‹lyas Baran polisler
kilde yerine getirmek isteyen Av. ‹lyas Ba-
hakk›nda suç duyurusunda bulundu.
ran’›n polisler taraf›ndan hakarete, psikolo-
fianl›urfa’n›n Suruç ‹lçesi’nde 26 A¤ustos
jik ve fiziksel fliddete maruz kald›¤›n› söyle-
günü Suruç Merkez Çarfl› Karakolu önünde
di. Darp olay›n› fliddetle k›nad›klar›n› belir-
polisler taraf›ndan darp edilen Av. ‹lyas Ba-
ten Akal›n, ‹çiflleri Bakanl›¤›’n› göreve ça¤›r-
ran için, Hukukçular Derne¤i, ‹HD, KESK, Me-
d›. Av. ‹lyas Baran, dava soruflturma aflama-
mur-Sen’in de aralar›nda bulundu¤u birçok
s›nda oldu¤u için aç›klama yapmazken,
sendika ve demokratik kitle örgütü protes-
kendisini darp eden emniyet amiri Murat
to eylemi düzenledi. Suruç Adliye Binas›
Sandal ve polis memuru ‹smail Tunç hak-
önünde toplanan grup ad›na bas›n aç›kla-
k›nda fianl›urfa Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’na
mas› yapan fianl›urfa Baro Baflkan› Av. Müs-
suç duyurusunda bulundu.
Nijeryal› Festus Okey gözalt›nda öldürüldü Çal›flmak için ‹stanbul'a gelen Nijerya uyruklu Festus Okey, gözalt›na al›nd›¤› Beyo¤lu Asayifl fiube Müdürlü¤ü’nde kurflunlanarak öldürüldü. Gözalt› uygulamalar›nda yapt›¤› a¤›r iflkencelerle ad›n› duyuran Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü yine bir iflkence olay›na imzas›n› atarak kötü muamele imaj›n› bir kez daha tescilledi. Festus Okey uyuflturucu bulundurdu¤u iddias›yla Tarlabafl›'nda arkadafl›yla birlikte polis taraf›ndan gözlat›na al›nd› ve götürüldü¤ü Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü'nün beflinci kat›nda polis kurflunuyla öldürüldü. Polisin iddias›na göre Festus Okey polisin silah›n› almaya çal›flt› ve bu s›rada ç›kan arbede esnas›nda vuruldu.
Kar›n toklu¤unun gündelik yevmiyecileri Gözalt›na al›nan mültecilerin Beyo¤lu ve di¤er karakollarda insanl›k d›fl› uygulamalara maruz kald›klar› bilinen bir gerçeklikti. Her defas›nda dayak yiyen ve küfürlü tehditlere maruz kalan göçmenler art›k ölümlere de maruz kalaca¤a benziyor. Türk devletinde çal›flmak ya da Avrupa ülkelerine s›¤›nmak için insan tacirlerinin insanl›k d›fl› koflullarda yolculu¤a ç›kard›klar› mülteciler, birde s›¤›nd›klar› ülkelerde milliyetçi yaklafl›mlarla yüz yüze kalarak iyice bask› alt›nda yafl›yorlar. Festus Okey de di¤er mülteciler gibi yaflam›n› idame ettirebilmek için bu ülkeye çal›flmak üzere gelmiflti. Ancak Okey, Türk devletinin yap›sal faflizminin ma¤duru oldu. Okey’in ölümünün medyaya yans›mas› nedeni ile emniyet müdürlü¤ü ‘zorunlu’ bir aç›klama yaparak, Okey’in gözalt›nda bir polisin silah›n› almaya yeltendi¤ini, bu nedenle ç›kan arbedede silah›n atefl ald›¤›n› ve Okey’in yaralanarak öldü¤ünü belirtti. Düflünün ki bu senaryo do¤ru olsun, peki bu senaryonun girifl k›sm› neden eksik. Okey neden polisin silah›n› almaya çal›flt›? Bu olaydan önce, Okey'in emniyet müdürlü¤ünün beflinci kat›nda 盤l›k atarcas›na ba¤›rmas›n›n sebebi neydi, bunu da cevapland›rmalar› gerekiyor! Bu sorunun cevab› aç›kt›r, polisin gözalt›ndakilere nas›l davrand›¤›n› ve uygulamalar›n hangi boyutta oldu¤u-
‘‹flkenceye s›f›r tolerans' diyen 59'uncu AKP hükümetinin ard›ndan Tayyip Erdo¤an'›n AKP'nin ayn› sloganlarla süslenmifl 60'›nc› hükümet program›n› aç›klad›¤› flu günlerde co¤rafyam›zda yaflayan insanlar›n hak ve özgürlüklerinde bir de¤iflme gözlemlenemedi! Nijerya vatandafl› Festus Okey gözalt›na al›narak götürüldü¤ü Beyo¤lu polis karakolunda silahla vurularak öldürüldü
nu ö¤renmek için, binlerce suç duyurusu ile mahkeme kap›lar›na gidip gelen ma¤durlar›n yaflad›klar›na bakabiliriz. Okey'in ülkesinden binlerce kilometre uzakl›ktaki bir ülkede, 3 ve 4’üncü s›n›f insan olman›n ezikli¤i ile yakalanmamak için gizli gizli ara sokaklarda yürürken, insan bedenini kemiren en sa¤l›ks›z ifllerde kar›n toklu¤unun gündelik yevmiyecisi olma durumundayken bir karakolda polise tepki vermesinin nedenini iyi analiz etmek gerekir. Okey'in ad›n› bile söyleyemedi¤i polis karakolunda, kendisine dönük tehditlerin aras›nda bir polisin silah›n› almas›n›n nedenini neye ba¤lamak gerekti¤ini emniyet müdürlerine sormak gerekir. Festus Okey alt s›n›flar aras›nda yer ald›¤› için Türk devlet faflizminin üstüne düflen taraf›n› kucaklayarak bir tabut içerisinde ülkesine dönmeyi bekliyor, öyle kaçak yollardan da de¤il, Türk devletinin pasaportunu s›rt›nda tafl›yarak.
GÜNCEL
5-16 Eylül 2007
5
H›rs›zdan çete-polis iliflkisi itiraf›
Köylülerin can güvenli¤i yok
Tuzla’da y›k›ma karfl› direnifl
Uyuflturucu madde ticareti, fuhufl, h›rs›zl›k, gasp, adam kaç›rma gibi yöntemlerle kolay para kazanman›n peflinde olan çeteler, ömürlerinin uzun olmas›n›n nedenini bak›n neye ba¤l›yorlar. Liderli¤ini Hamit fiehirli ad›ndaki bir hapishane firarisinin yapt›¤› çete ile ilgili ‹stanbul 9. A¤›r Ceza Mahkemesi'nde görülen davada h›rs›zl›k, adam öldürme ve yaralama suçundan yarg›lanan çete üyesi san›k Evren Atalay, 2-3 defa polis taraf›ndan yakaland›¤›n› ve polisin elinden çetenin lideri Hamit fiehirli'nin ismini vererek kurtuldu¤unu söyledi. Atalay'›n mahkemede yapt›¤› aç›klama polisin çetelerle nas›l bir iliflki içinde oldu¤unu bir kez daha gözler önüne serdi.
Dersim’in Mazgirt ‹lçesi'ne ba¤l› Koyunufla¤› Köyü Gölek Mezras›'nda operasyona ç›kan askeri birlikler, H›d›r Taydafl adl› köylüyü a¤›r silahlarlarla atefl ederek yaralad›. A¤›r yaralanan Taydafl, F›rat Üniversitesi T›p Fakültesi Araflt›rma Hastanesi'ne kald›r›ld›. Koyunufla¤› Köyü'nün Gölek Mezras›'nda komflusuna misafirli¤e giden H›d›r Taydafl adl› köylü evine dönerken askerler taraf›ndan a¤›r silahlarla tarand›. Kolu ve baca¤›ndan yaralanan Taydafl, askeri helikopter taraf›ndan F›rat Üniversitesi T›p Fakültesi Araflt›rma Hastanesi Yo¤un Bak›m Ünitesi'ne kald›r›ld›. Taydafl'›n vurulmas›n›n ard›ndan köy sakinleri, can güvenliklerinin olmad›¤›n› bildirdi.
‹stanbul’un Tuzla ‹lçesi Mimar Sinan Mahallesi’nde gecekondular› y›kmak isteyen belediye ekiplerine mahalle sakinleri direniflle karfl›l›k verdi. Tuzla Belediyesi zab›ta ve y›k›m ekipleri, sabah›n erken saatlerinde mahalleye gelerek gecekondular› y›kmak istedi, bu duruma karfl› ç›kan mahalle halk› ekiplere tafl ve sopalarla karfl›l›k verdi. Mahalle halk›n›n direnifliyle karfl›laflan y›k›m ekipleri ve polisler y›k›m› erteleyerek mahalleden uzaklaflt›lar. Bu arada mahalle halk›, durumu konuflmak üzere Belediye Baflkan› Mehmet Demirci ile görüflmek istedi. Demirci mahalle halk›yla görüflmeyi reddetti, belediyeden ayr›lan mahalle halk›na kimli¤i ö¤renilemeyen flah›slar sald›r›da bulundu.
fiemdinli davas› hakimlerine sürgün fiemdinli davas›nda Savc› Ferhat Sar›kaya’n›n Genelkurmay emriyle meslekten at›lmas›n›n ard›ndan, bu kez de davay› askeri mahkemeye göndermeyerek J‹TEM’ci ‘iyi çocuk’lara ceza veren hakimler sürgün edildi. Dava dosyas›na bakan Van Cumhuriyet Baflsavc› vekili Bahad›r Sakao¤lu da mahkemeye gönderdi¤i yaz›da san›klar›n, 14 Eylül’de yap›lacak duruflmada serbest b›rak›lmalar›n› istedi emdinli’de yaflanan bombalaman›n ard›ndan halk taraf›ndan suçüstü yakalanan J‹TEM’ci astsubaylar Ali Kaya, Özcan ‹ldeniz ve ‘haber eleman›’ olarak J‹TEM içerisinde çal›flan itirafç› Veysel Atefl’in yarg›land›¤› fiemdinli davas›nda aklama çal›flmalar›nda sona yaklafl›l›yor. Davada ilk iddianameyi haz›rlayan Savc› Ferhat Sar›kaya’n›n Genelkurmay’›n ‘emriyle’ meslekten ihraç edilmesi ile bafllayan süreç, yarg›laman›n yap›ld›¤› Van 3. A¤›r Ceza Mahkemesi hakimlerinin Yarg›tay karar›na uymayarak yarg›lamaya devam etmeleri nedeniyle sürgün edilmeleriyle devam etti. Davada gelinen aflamada Cumhuriyet Savc›s› dosyan›n askeri mahkemeye gönderilmesini istedi.
fi
Savc›lara terfi, hakimlere sürgün fiemdinli davas›nda san›klar lehine karar› temyiz eden cumhuriyet savc›lar› Sezgin Kanmaz ve Halil ‹brahim Selçuk Ankara Cumhuriyet Savc›l›¤›’na atan›rlarken, mahkeme baflkanl›¤›ndan al›nan hakim ‹lhan Kaya ‹stanbul Bak›rköy Çocuk
Mahkemesi
Hakimli¤i’ne,
mahkeme
lerin yeni görev yerleri sürgün edildiklerini gösterirken, ilk karar› temyize gönderen ve Yarg›tay’›n karar› do¤rultusunda karar verilmesini isteyen savc›lar›n yeni görev yerleri bu ülkede ‘iyi çocuk’lar›n sürekli kolland›¤› gerçe¤ini birkez daha kan›tlam›fl oldu.
heyeti
'‹yi çocuk’lar›n tahliyeleri istendi
üyelerinden Muharrem Ball› da Ordu Çocuk Mahkemesi Hakimli¤i’ne atand›lar. Gerçeklefltirilen ilk yarg›lamada san›klar› 39 y›l 5’er ay hapis cezas›na çarpt›ran ve Yarg›tay'›n davan›n askeri mahkemede görülmesi gerekti¤i yönündeki karar›na direnen ve yarg›laman›n Van A¤›r Ceza Mahkemesi’nde sürdürülmesi gerekti¤ini belirten hakim-
Bafl›ndan beri bombalamay› gerçeklefltiren ‘iyi çocuk’lar›n aklanmas› yönünde müdahalelerin yap›ld›¤› dava sürecinde son olarak dava dosyas›na bakan Van Cumhuriyet Baflsavc› vekili Bahad›r Sakao¤lu taraf›ndan mahkemeye gönderilen yaz›da, mahkeme heyetinin Yarg›tay’›n verdi¤i
karara uyarak dosyay› askeri mahkemeye göndermesini ve san›klar›n tahliye edilmelerini istedi. Savc› vekilinin gönderdi¤i yaz›da, “Türk Silahl› Kuvvetleri ile ba¤lar› kesilmemifl, tahliyeleri halinde kurumlar›nda görev alacak olan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan ‹ldeniz’in kaçma, delilleri karartma flüpheleri de mevcut de¤ildir. Veysel Atefl’in de mevcut haliyle delilleri karartma ihtimali bulunmamaktad›r. Bu yüzden tutuklu san›klar›n tahliyelerine karar verilmelidir” ifadelerine yer verildi. Böylece fiemdinli’de suçüstü yakalanan ‘iyi çocuk’lar›n davas›nda aklama yönünde son perde oynanmaya bafllan›rken gözler san›klar›n tahliye edilip edilmeyeceklerinin belli olaca¤› 14 Eylül günü yap›lacak duruflmaya çevrildi.
Trabzon emniyeti Dink davas›nda "kusursuz" bulunarak akland›
T
Halaço¤lu’na tepkiler sürüyor Irkç› fikirleriyle tan›nan Türk Tarih Kurumu (TTK) Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’nun, Kürtleri Türkmen, Kürt Alevileri ise ‘Ermeni dönmesi’ fleklinde tan›mlad›¤› aç›klamalar›na tepki gösteren kesimler Halaço¤lu hakk›nda suç duyurusunda bulundu Türk Tarih Kurumu (TTK) Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’nun Kürtleri Türkmen, Kürt Alevileri ise ‘Ermeni dönmesi’ fleklinde tan›mlayan sözleri nedeniyle Halaço¤lu’na tepki gösteren demokratik kitle örgütleri Halaço¤lu hakk›nda suç duyurusunda bulundu.
TUDEF’ten suç duyurusu Kayseri'de yap›lan 'Dadalo¤lu fienlikleri'nde yapt›¤› konuflmada, "Kürt dedi¤imiz insanlar asl›nda Türmen as›ll›, Kürt Alevi olarak bilinen birçok insan da maalesef Ermeni dönmeleridir" fleklinde ifadeler kullanan TTK Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’nu protesto etmek için 24 A¤ustos günü Sultanahmet'teki ‹stanbul Adliyesi önünde bas›n aç›klamas› yapan TUDEF üyeleri, resmi ideolojinin ülkede yaflayan halklara ve az›nl›klara bak›fl aç›s›n›n "demokratiklefliyoruz" söylemlerine ra¤men de¤iflmedi¤ini belirttiler. Bas›n aç›klamas› öncesinde polisle k›sa bir gerginlik yaflayan TUDEF üyeleri ad›na konuflan Genel Baflkan ‹smail Aslan, Halaço¤lu'nun görüfllerinin bilimden ve gerçekten uzak oldu-
¤unu ve ›rkç› söylemlerinin ancak kara mizaha konu olabilece¤ini belirterek, “TTK baflkan› Halaço¤lu'nun ne söyledi¤inin de¤il, bizim Halaço¤lu'na söyletilen bu ›rkç› söylemlere karfl› nas›l davranaca¤›m›z önemlidir. Bize düflen görev, çok kimlikli, çok kültürlü ve kat›l›mc› demokrasinin siyasal ve hukuksal gerekleri için mücadele etmektir” dedi. Halaço¤lu’nun Aleviler ve Kürtler ile ilgili görüfllerinin ülkedeki toplumsal gerçeklik içinde bölücülük ve ayr›mc›l›k suçu ile örtüfltü¤ünü belirten Aslan, “TTK ve onun ›rkç› temsilcileri istedikleri kadar inkar yöntemini seçsinler. Bu ülkenin topraklar›nda 20 milyon nüfuslu Kürt halk› ve çeflitli milliyet ve uluslardan 20 milyonun üzerinde Alevi yaflamaktad›r” dedi. Aç›klaman›n ard›ndan alk›fllarla Halaço¤lu’nu protesto eden TUDEF üyeleri daha sonra TTK baflkan› hakk›nda ‹stanbul Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundular.
rabzon Valili¤i ‹l ‹dare Kurulu müfettifllerinin haz›rlad›¤› rapor do¤rultusunda Trabzon Emniyeti “kusursuz” bulunarak, Hrant Dink cinayetinde ad› geçen polisler hakk›nda soruflturma izni verilmemesine karar verdi
Katledilen Ermeni gazeteci Hrant Dink'in ailesinin 14 Mart tarihinde ‹stanbul Cumhuriyet Savc›l›¤› üzerinden Tarbzon Valili¤i’ne yapt›¤› ve üst düzeydeki polis yetkililerinin yarg›lanmas›n› istedikleri baflvuru Trabzon Valili¤i taraf›ndan reddedildi. Valilik Trabzon Emniyeti'nin görevinin yerine getirdi¤ini savundu.
rülece¤i yönünde Trabzon emniyetinden
Dink'in ailesinin, Hrant Dink'in öldürülmesinin planlar›n›n yap›ld›¤› tarihte Trabzon Emniyet Müdürü olan ve flimdi Emniyet Genel Müdürlü¤ü ‹stihbarat Daire Baflkan› olan Ramazan Akyürek, Dink'in katledilmesinin ard›ndan merkeze çekilen Trabzon Emniyet Müdürü Reflat Altay ve çeflitli rütbelerde Trabzon Emniyet Müdürlü¤ü'nde görev yapm›fl ve hala yapmakta olan polisler hakk›nda yapt›¤› baflvuru, Trabzon Valili¤i'ne tak›ld›. ‹çiflleri Bakanl›¤› müfettifllerinin Trabzon Emniyet Müdürlü¤ü'nde yürüttü¤ü soruflturma sonucunda Trabzon emniyetindeki memurlar›n görevlerini yerine getirdikleri ve cinayette kusurlar›n›n olmad›¤› belirtildi. Müfettifllerin haz›rlad›¤› raporda, Hrant Dink’in öldü-
mesine karar verdi.
‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü'ne 17 kez ihbar yap›ld›¤› iddias›n›n da do¤ru olmad›¤› belirtildi. Trabzon Valili¤i ‹l ‹dare Kurulu da müfettifllerin haz›rlad›¤› rapor do¤rultusunda Hrant Dink cinayetinde ad› geçen polisler hakk›nda soruflturma izni verilme-
Cinayetle ilgili tutuklu bulunan kiflilerin polis, jandarma ve M‹T taraf›ndan ajan olarak kullan›ld›klar› ve bu kifliler aras›nda yap›lan telefon görüflmeleri a盤a ç›km›flt›. Cinayetin azmettiricisi olarak tutuklanan Erhan Tuncel'in Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek taraf›ndan ajanlaflt›r›ld›¤›, daha sonra M‹T ve jandarma ile de çal›flt›¤› bas›na yans›m›flt›. Trabzon'da emniyet müdürlü¤ü yapan Reflat Altay'›n ismi ise 16 Mart 1977 tarihinde ‹stanbul Üniversitesi'nin önündeki ö¤renci katliam›nda da geçiyor.
Türk Tarih Kurumu Baflkan› Yusuf Halaço¤lu'nun sözlerine tepki gösterdi. ÇHD, Halaço¤lu'nun ›rkç›, kafatasç› bir anlay›fla
Jandarma köylülerden zorla
sahip oldu¤unu söyledi. ÇHD aç›klamas›nda TTK Baflkan› Halaço¤lu'nun görev süresinin on y›l› aflk›n sü-
para topluyor
redir kesintisiz devam etti¤ine dikkat çekilerek, "O koltukta, görev süresi uzat›larak, tam 14 y›l oturmas›, hiç de yeni olmayan görüfllerini yaymas› ve yay›nlatmas› da ilk de¤ildi, tesadüf hiç de¤il. 14 y›ldan bu yana devlet resmi tarih görüflleri oluflturmas› için Halaço¤lu ve ekibini TTK'n›n bafl›nda tuttu" denildi. ÇHD aç›klamas›n›n devam›nda, "En küçük bir düflünce aç›klamas›nda TCK'n›n 216. maddesini, 301. maddesini iflletmekte zorlanmayan savc›lar›m›z, Hrant'›n kald›r›ma uzanm›fl bedeni gözümüzün önünde capcanl›
ÇHD'den Halaço¤lu'na tepki
dururken, bakal›m bu maddeleri Türk Ta-
Yaz›l› bir aç›klama yay›mlayan Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i (ÇHD) ‹stanbul fiubesi,
rih Kurumu baflkanlar›na da uygulayabilecekler mi?" ifadelerine yer verildi.
Siirt'in Kurtalan ‹lçesi'ne ba¤l› Gözp›nar Köyü Jandarma Karakolu'nun çevre köylerden zorla para toplad›¤› ortaya ç›kt›. Köy bafl›na 600 YTL isteyen karakol komutan› paray› tamamlamayan köy muhtarlar›n› azarlarken paran›n tamam›n› almadan da köyden ayr›lm›yor.
istedi¤ini dile getiren bir köylü, Gözp›nar
Gözp›nar Köyü Jandarma Karakolu'nun çevre köylerden, 'karakola yard›m' ad› alt›nda bask›yla para toplad›¤› ö¤renildi. Paran›n, karakolun boya badana gibi ihtiyaçlar›n› karfl›lamak amac›yla topland›¤› belirtildi. Gözp›nar Köyü çevresinde bulunan köylerden para topland›¤›n› aç›klayan köylüler, kendilerinden zorla para yard›m› al›nmas›ndan dolay› rahats›z olduklar›n› dile getirdiler. Karakol komutan›n›n Zewîka fiexa Köyü’nden 600 YTL
ederek para toplad›¤›n› dile getiren köy-
Jandarma Karakolu'nun bakt›¤› köylerin tamam›ndan ayn› miktarda para topland›¤›n› aç›klad›. Köylerden zorla para toplayan komutan›n köylüyle karfl› karfl›ya gelmemek için köy muhtarlar›n› tehdit lüler, birçok muhtar›n dayat›lan bask›dan dolay› eksik kalan paray› ceplerinden ödedi¤ini söylediler. Y›lda bir kaç kez 'karakola yard›m' ad› alt›nda belli miktarda para topland›¤›n› ifade eden köylüler, toplanan paralar›n karakolun teknik ihtiyaçlar›na harcand›¤›n› aç›klayarak, bu durumdan rahats›zl›k duyduklar›n› ifade ettiler.
6
EMEK-HABER
5-16 Eylül 2007
S›cak para so¤uk para 1000 dolar getirene ödenen yüzde 47.68’lik faiz, yani 476 dolar bizlerin cebinden ç›k›yor. ATO taraf›ndan yap›lan araflt›rman›n ortaya koydu¤u veriler de oldukça çarp›c›. Araflt›rmaya göre devletin, son 25 y›l içerisinde iç ve d›fl borç faizlerine yapt›¤› ödeme 433 milyar dolar› aflt› Üretime dönük yat›r›m›n olmad›¤›, ithalata ve ara ürünlerin ihracat›na dayal›, IMF ve Dünya Bankas› gibi uluslararas› mali kurulufllar› ellerinde bulunduran emperyalist tekellere kop(a)maz ba¤larla ba¤l› olan ekonomi, s›cak paran›n esiri olmufl durumda. Peki ama son zamanlar neredeyse herkesin dilinde dolaflan bu “s›cak para” da ne ola? S›cak para olarak ifade etti¤imiz; hisse senedi, hazine bonosu ve tahvil sat›n almak, bankalardan faiz almak için ülkemize getirilen dövizdir. S›cak paran›n temel özelli¤i; üretime, yat›r›ma dönüfltürülmemifl olmas›ndan ötürü hareket kabiliyeti olmas›, sürekli yer de¤ifltirmesidir. S›cak paran›n sahibi olan kifli, örne¤in bir fabrika kurmad›¤› için paras› sürekli olarak elinin alt›ndad›r ve istedi¤i an bu parayla alm›fl oldu¤u hisse senedi, tahvil, bono vb satarak, bankadan mevduat›n› çekerek paras›ndan istedi¤i kadar›n› ülkeden ç›kartabilir. Geçti¤imiz y›l›n Temmuz ay›nda ülkedeki toplam s›cak para miktar› 49 milyar dolar iken bu y›l›n ayn› ay›nda bu miktar 99.3 milyar dolara ulaflt›. Bir baflka deyiflle ülkedeki s›cak para miktar› bir y›l içerisinde 50.2 milyar dolar artt›. ‹lk bak›flta “s›cak ya da so¤uk, ülkemizdeki paran›n artmas›n›n ne gibi bir mahsuru var” denilebilir. Ancak yukar›da k›saca aktard›¤›m›z s›cak paran›n
‹fl cinayetleri devam ediyor
özelli¤i ve bunun yaratt›¤› tehlike ile s›cak para miktar›n›n art›fl›na yol açan nedenler göz önüne al›nd›¤›nda bu paran›n büyük bir risk yaratt›¤› rahatl›kla görülecektir. Zira unutulmamal› ki s›cak para ancak daha fazla paraya dönüflece¤i, baflka bir deyiflle kar getirece¤i koflullar›n mevcut oldu¤u ekonomilere, alanlara, ülkelere akar ve bu koflullar ortadan kalkt›¤› andan itibaren de oray› terk etmekte bir an dahi tereddüt etmez. Do¤as›nda, ülkemizdeki s›cak para miktar›ndaki bu hat›r› say›l›r art›fl›n temel nedeni de, bu para sahiplerinin, ülkemizde büyük miktarda kar etmelerini sa¤layacak koflullar›n mevcut olmas›, yani bir koyup befl alma imkanlar›n›n olmas›ndan ötürüdür. S›cak para sahiplerine bu uygun koflullar› yaratan faktörlerin bafl›nda devletin ald›¤› borçlara karfl›l›k yüksek faiz vermesi gelmektedir. Bunun yan› s›ra dövizde yaflanan inifl ve ç›k›fllar da bu faktörlerden bir di¤eridir. Geçti¤imiz y›l›n Temmuz ay› verilerine bakt›¤›m›zda 1 ABD dolar›n›n 1.55 YTL oldu¤unu görece¤iz. Bu y›l›n ayn› ay›nda ise 1 ABD dolar› 1.27 YTL olarak gerçekleflti. Buradan bak›ld›¤›nda geçen y›l 1000 dolar getiren bir kifli, bu paray› YTL’ye çevirip eline geçen bin 550 YTL’yi yüzde 21.51 faiz veren bonoya yat›rd›¤›nda, 1 y›l sonra eline bin 884 YTL geçmifl oldu. Bu paray› tekrar dola-
ra çevirmesi halinde dolar›n fiyat›n›n 1.27 YTL’ye düflmüfl olmas›ndan ötürü bin 476 dolar elde edecektir. Yani bin dolar koyup 476 dolar kar etmifl olacak! Elbette emperyalist tekellerin ülkemizde s›cak para ile gerçeklefltirdi¤i oyunlar bunun çok ötesinde bir vurguna yol açmaktad›r, zira biz sadece küçük bir tutar üzerinden durumu izah etmek istedik. Ülkemizdeki s›cak para miktar›n›n 100 milyar dolara yaklaflt›¤› hat›rland›¤›nda –ki bu TC milli gelirinin dörtte biridir- ülkemizdeki vurgunun boyutu tüm yak›c›l›¤› ile görülecektir. ‹flte bu nedenle s›cak paran›n ülkeye girifli ekonomide balon bir büyümeye –fliflmeye- yol açarken, ülkeden ç›k›fl› ise derin krizlere yol açmaktad›r. Hat›rlan›rsa daha geçen ay yaflanan borsa krizi, birkaç gün içerisinde ülkedeki s›cak paran›n büyük bir k›sm›n›n kaçmas› nedeni ile ekonomide 15 milyar dolar›n üzerinde bir zarara yol açm›flt›… Yukar›da k›saca özetledi¤imiz üzere ülke ekonomisi s›cak para üzerine kurulmufl ve deyim yerindeyse pamuk ipli¤ine ba¤l› bir vaziyette yol al›yor. Bu gerçekli¤in fark›nda olan ve s›cak paran›n ülkeden ç›kmas› halinde ekonominin tepe taklak olaca¤›n› bilen devlet, bu s›cak paray› –ve tabi ki bu paray› elinde tutan uluslararas› güçleriülkeden kaç›rmamak için faiz miktar›n› her
Denizciler Sendikas›, 700 iflçiyi ilgilendiren toplu sözleflme sürecinden bir sonuç al›namamas› üzerine grev karar› ald›¤›n› duyurdu. 22 A¤ustos günü sendika binas›nda gerçeklefltirilen bas›n toplant›s›nda konuflan sendika baflkan› Turhan Uzun, al›nan grev karar›n›n getirece¤i sonuçlar›n a¤›r olaca¤›n› söyleyerek, Denizcilik ‹flletmeleri ve yetkililerin sendika üyelerine verdikleri sözleri tutmas›n› istedi. Sendikaya üye denizcilik çal›flanlar›n›n önemine de¤inen Uzun, çal›flmamalar›
Uluslararas› tekellere ba¤›ml›l›¤a bir son verilmedi¤i, istihdam ve üretime dönük yat›r›mda yo¤unlafl›lmad›¤›, IMF ve Dünya Bankas› kredilerine bel ba¤land›¤›, emperyalist güçlerin dayatt›¤› politikalar takip edildi¤i, halk›n ç›karlar›-refah› esas al›nmad›¤›, üretimdeki kaosun yerini planl› üretimin almad›¤›, halk›n idareyi denetlemedi¤i sürece bu faiz yükünden kurtulmay›, refaha kavuflmay›, özgür bir ülkeba¤›ms›z bir halk olmay› beklemek ham bir hayalden öteye gidemeyecek.
Deri iflçisinin direnifline jandarma engeli iflyerlerine gitmek isteyen iflçiler jandarman›n sanayi girifllerini kapatmas›yla, tel örgülerden atlayarak sanayi bölgesine girmek zorunda kald›. Traktör Dura¤›’nda toplanan yaklafl›k 400 iflçi bölgeye giremeyen di¤er arkadafllar›n› beklemeye bafllad›. 600 iflçi de Organize Sanayi'nin Ayd›nl› giriflinde topland›. ‹flçilerin kararl› tutumu sonucu jandarma yolu açmak zorunda kald›. Giriflte toplanan iflçiler aç›klaman›n yap›laca¤› meydanda toplanan arkadafllar›yla buluflmak için sanayi yolunu trafi¤e kapatarak Traktör Dura¤›’na do¤ru yürüyüfle geçti.
Tuzla tersanelerindeki kötü çal›flma koflular› ve patronlar›n daha fazla kar h›rs› yüzünden son 11 günde 5 tersane iflçisi yaflam›n› yitirdi. Çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmemesi nedeni ile arkadafllar›n›n ölümünü cinayet olarak nitelendiren tersane iflçileri “ifl cinayetlerine son” diyerek protesto eylemi yapt›lar. Her an ölüm tehlikesi alt›nda çal›flan iflçiler Gemi Sanayi ‹flverenleri binas› önüne yürüyerek, ölen arkadafllar›n›n, patronlar›n kar h›rs› yüzünden öldüklerini aç›klad›lar ve bu ölümlere kay›ts›z kalan devlete tepki gösterdiler. Limter-‹fl Sendikas› da bir bas›n aç›klamas› yaparak tersanelerdeki ifl cinayetlerini protesto etti ve "Patronlar ve ilgili bürokratik kurumlar ard› ard›na yaflanan ifl cinayetleri konusunda üç maymunu oynamaya devam ediyorlar" diyerek, tüm uyar›lara ra¤men gerekli ifl güvenli¤i önlemlerini almayan sorumlular›n yarg› önüne ç›kar›lmas›n› istedi.
Ufukta grev göründü
gün artt›r›yor. Artan faiz miktar›n›n karfl›l›¤›n›n kimlerin s›rt›ndan ödendi¤i sorusu, bizleri yak›ndan ilgilendiriyor. Zira 1000 dolar getirene ödenen yüzde 47.68’lik faiz, yani 476 dolar bizlerin cebinden ç›k›yor. Ankara Ticaret Odas› (ATO) taraf›ndan yap›lan araflt›rman›n ortaya koydu¤u veriler de oldukça çarp›c›. Araflt›rmaya göre devletin, son 25 y›l içerisinde iç ve d›fl borç faizlerine yapt›¤› ödeme 433 milyar dolar› aflt›. 2006 y›l› itibari ile faiz ödemelerinin, devlet bütçesinin yüzde 30’una yak›n›n› oluflturdu¤una yer verilen raporda, al›nan her 100 dolarl›k verginin 30 dolar›n›n faiz ödemeleri için kullan›ld›¤›na iflaret ediliyor. ‹flte zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmas›n›n yal›n bir göstergesi!
Binali Tay: Gerekirse üretimi durdururuz
Temmuz ay›n›n sonundan bu yana direniflte olan Duman Deri ve Derfakon iflçileri ile Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiube Baflkan› ve flube sekreteri 28 A¤ustos’ta gözalt›na al›nd›. Tuzla Organize Deri Sanayi'nde kurulu bulunan Duman Deri ve Derfakon önünde grev çad›r› kuran 5 iflçi ile Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiube Baflkan› Binali Tay, jandarma taraf›ndan gözalt›na al›nd›. Patronun, "grev çad›r› kurup beni tahrik edeci flekilde konufluyorlar" yönünde flikayeti üzerine göz alt›na al›nan 5 kifli akflam saatlerinde serbest b›rak›l›rken, ayn› gün fiube Sekreteri Haydar Canpolat da keyfi bir flekilde göz alt›na al›nd›.
Deri iflçileri yöneticilerine sahip ç›kt› Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde çal›flan deri iflçileri gözalt›na al›nan fiube Sekreterlerine sahip ç›kt› ve serbest b›rak›lmas›n› sa¤lad›. 29 A¤ustos günü bir araya gelen yaklafl›k 1000 deri iflçisi, fiube Sekreteri Haydar Canpolat'›n serbest b›rak›lmas›n›, aksi takdirde üretimi durduracaklar›n› söyledi. Sabah saatlerinde toplanmaya bafllayan deri iflçileri, Organize Sanayi Bölgesi Traktör Dura¤›'nda bas›n aç›klamas› yapma karar› ald›. Ancak gerek aç›klamaya gitmek, gerekse
Traktör Dura¤›’nda bir araya gelen yaklafl›k 1000 iflçi burada bir kez daha kararl›l›klar›n› hayk›rarak bir aç›klama yapt›. Eylemde ilk konuflmay› yapan Deri-‹fl Tuzla fiube Baflkan› Binali Tay, kolluk güçlerinin patronlarla birlikte gerçeklefltirdikleri sald›r›lar› k›nad›. fiube sekreterleri Haydar Canpolat'›n bir an önce serbest b›rak›lmas›n› isteyen Tay, aksi takdirde deri sanayinde üretimi durduracaklar›n› belirtti. Tay'›n ard›ndan Deri-‹fl Genel Baflkan› Musa Servi bir konuflma yapt›. S›n›f dayan›flmas›n›n önemini vurgulayan Servi, birlikte patronlara karfl› daha güçlü olacaklar›n› ve haklar›n› kazanacaklar›n› belirtti. fiube Sekreterlerinin bir an önce b›rak›lmas›n› isteyen Servi, tutuklanma durumunda zaman kaybetmeden üretimi durduracaklar›n› belirtti. Aç›klamada s›k s›k “Birlik, mücadele, zafer”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek”, “Bask›lar bizi y›ld›ramaz” sloganlar› at›ld›. Aç›klaman›n ard›ndan iflçilerin bir k›sm› iflyerlerine dönerken, bir k›sm› da sendika yöneticileri ile birlikte adliye önüne gitti. ‹flçilerin bu kararl› duruflu sonucunda Haydar Canpolat ç›kar›ld›¤› savc›l›k taraf›ndan serbest b›rak›ld›.
halinde ortaya ç›kacak zararlar› anlatt›. Uzun, klavuz kaptan, römorkör, gözcüler ve karadaki di¤er destek çal›flanlar›ndan oluflan 700'e yak›n sendikal› denzicilik çal›flan›n›n, hükümetin vergilerde de¤ifliklik yapmas›ndan ötü-
Hava-‹fl,
rü y›ll›k 3 bin YTL kay›p yaflad›¤›n› söyledi. "Yaflad›¤›m›z maddi ve manevi s›k›nt›lar toplu sözleflmelerdeki çerçeve anlaflmas› ile revi-
anlaflmaya
ze edilebilecek nitelikte de¤ildir" diyen Uzun, Bulgaristan'daki denizcilik çal›flanlar›ndan 3 kat daha az ücret ald›klar›n› söyledi. Uzun, ça-
vard›klar›n›
l›flanlar›n ortalama ücretinin bin 500 YTL oldu¤unu ifade ederek, "Temizlik iflçileri bile 2 bin YTL ücret al›rken, üyelerimizin ald›¤› ücret tatmin edici de¤ildir" dedi.
aç›klad›
Türkiye Sivil Havac›l›k Sendikas› (Hava-‹fl), THY ile 21. dönem, THY Teknik A.fi ile 1. dönem toplu ifl sözleflmelerinde kazan›mlarla anlaflmaya vard›klar›n› aç›klad›lar. Hava-‹fl internet sitesinde yay›mlanan aç›klamada “THY A.O 21. dönem, THY Teknik A.fi 1. dönem toplu ifl sözleflmelerimizi yeni kazan›mlarla imzalad›k'' diye belirtildi. Hava-‹fl sendikas› ve THY Teknik A.fi. aras›nda bir süredir devam eden görüflmelerde sonuç al›namay›nca sendika taraf›ndan grev karar› al›nm›flt›. Ard›ndan gergin bir flekilde iki taraf aras›nda devam eden görüflmeler neticesinde Hava,‹fl sendikas› aç›klama yaparak “Hava-‹fl Sendikas› mücadeleyi sab›rla sürdürürken, ayn› zamanda uzlaflma zeminini hiç kaybet-
meden, maceraya at›lmadan, tüm önemli güçler ve kamuoyu karfl›s›ndayken bile baflar› kazan›labilece¤ini ortaya koymufltur. Tüm üyelerimizin bu baflar›s›n› kutluyor ve yeni sözleflmelerimizin herkese hay›rl› olmas›n› diliyoruz'' diyerek THY Teknik A.fi. ile anlaflmaya vard›klar›n› duyurdular. Uzlaflmaya göre; birinci y›l tüm ücretlere ortalama yüzde 10 zam; çal›flma gruplar›na göre k›dem ücretlerine 50 YTL, ifl tazminatlar›na 30 YTL iyilefltirme ile toplam 80 YTL seyyanen zam yap›lacak. 2008 ilk alt› ay› için ücretlere yüzde 3 art› enflasyon fark›, ikinci alt› ay yüzde 4 art› enflasyon fark› verilecek.
EME⁄‹N KÜRSÜSÜ Dursun BAfiTU⁄
Yo¤unlaflal›m Toplumsal yaflam içerisinde, iç dinamikleri zay›f olan örgütlenmelerden, iktidar›n sald›r›lar› karfl›s›nda tutarl› bir mücadele ortaya koymalar›n› beklemek ve bu örgütlenme biçiminin geliflen tarihsel süreç içerisinde kendi devaml›l›¤›n› sürdürece¤ine inanmak büyük bir yan›lg› olur. Ülkemizdeki sendikal hareketin geçmifl y›llarda ortaya koydu¤u mücadele hatt›na bak›ld›¤›nda, geliflmekte olan sald›r›lar karfl›s›nda büyük direnifller sergiledi¤ini ve bu u¤urda a¤›r bedeller ödedi¤ini görmek mümkündür. Yap›lanlar sadece direnifllerle s›n›rl› kalmam›fl, hak alma konusunda da epey yol al›nm›flt›r. Ne var ki, bugün aç›s›ndan bu haklar›n kal›c›laflt›r›lmas› ve geniflletilmesi yönünde ciddi bir ad›m görülmemektedir. Bu tarihi direnifllerin ve hak alma mücadelesinin oldu¤u süreçlerde, devrimci hareketin sendikal hareket içerisindeki etkinli¤i, üzerinden atlanamayacak bir faktördür. Tabi ki meselenin temel yönünü sald›r›lara karfl› mevcut haklar›n korunmas› de¤il bu haklar›n geniflletilmesi oluflturmaktad›r. Bugün aç›s›ndan devrimci hareketin genel anlamda bir güç yitimine u¤ramas› ve geliflen tasfiye rüzgar›na karfl› s›n›rl› bir etkide bulunabilmesi, sendikal hareket içerisinde de at›l duruma düflerek önderlik misyonunun zay›flamas›na yol açm›flt›r. Ancak yap›lan sald›r›lara karfl› sendikal hareketin dirençsiz kalmas›n› getirip sadece devrimci hareketin zay›fl›¤›na ba¤laman›n da do¤ru olmayaca¤› aç›kt›r. Bahsedilen nokta kazan›lan haklar›n geniflletilmesi de¤il bu haklar›n yitirilmesidir. E¤er devletin, en temel haklar›n geri al›nmas›na yönelik sald›r›lar› sürüyor, bu konuda dirençsiz kal›n›yorsa; burada sendikal hareketin, devrimci hareketin durumundan ba¤›ms›z, nereye gidece¤ini sorgulamak gerekir. Yani ekonomik-demokratik hak ve talepler alan›nda mücadele verilmez ya da c›l›z bir biçimde verilirse temel hak ve özgürlükler alan›na yap›lan sald›r›lara karfl› mücadele etmelerini beklemek gerçekçi olmaz. Devrimci hareketin tayin edici gücünü yitirmesiyle, emek örgütlerindeki önderlik pozisyonunda ciddi problemler yaflanm›fl ve bu noktalar sendikal bürokrasinin eline geçmifltir. Tabandan gelen devrimci gücün yetersiz oluflundan dolay›, sendikal hareket burjuva feodal parlamenterist partilerin kuyru¤una tak›larak, onlar›n gündemleri üzerinden hareket edip, kendi gündemlerini unutmufllard›r. Parlamenterist tart›flmalara taraf olarak, flu veya bu partinin politikas›n› savunarak sözde emekçilerin gündemleri gibi göstermeye bafllam›flt›r. Özellikle de geçen dönemde daha bir etkili süren ve hala devam eden klik çat›flmas›n›n içine düflülerek, emekçilerin ç›karlar› burjuva feodal parlamenterist partilere hibe edilmifltir. Baz› gerçeklikler üzerinden güç haline gelen örgütlerin zaman içerisinde farkl›laflmas› muhtemel iken, bunlar›n farkl›laflmas› görüldü¤ü halde önderliklerine destek verilmesi ve çözüm gücü olarak görülmesi beklenemez. Yap›lacak tek fley do¤ru önderli¤in oluflturulmas›d›r. Bu aç›dan iktidar karfl›s›nda yelkenleri indirmifl bulunan böylesi bir sendikal yönetimden, yaflananlar karfl›s›nda daha fazla bir fley beklemenin do¤ru olmayaca¤› aflikard›r. Ancak devrimci kabar›fl›n yafland›¤› dönemlerde, belli ölçülerde hareketlilik oluflabilir. Bu durum da, ancak yeni bir sürecin bafllang›c›na kadar devam edebilir. Sürece karfl› daha duyarl› davranmalar›n›n önemli nedenlerinden biri baflkanl›k sultas›n›n devam ettirilebilmesi içindir. Kamu emekçilerinin y›ll›k zamlar›na dair yap›lan görüflmelerde KESK'in muhatap görülmemesi ve KESK'in de toplu görüflme de¤il, toplu sözleflme diye ifade etti¤i karfl›t görüfl güçsüzlü¤ün bir ürünüdür. Masaya ça¤r›lmam›flken karfl› atak yaparak, bir tak›m yapt›r›mlarda bulunmas›, kendi içindeki dirençli kesimin gözünü boyamakt›r. Nihayetinde milyonlarca kamu emekçisini ilgilendiren bu pazarl›¤›n iyi de¤erlendirilmedi¤i de görülmektedir. Hükümetle yap›lan bu toplu görüflmelerde, her ne kadar üye say›s›n›n ço¤unlu¤una göre muhatapl›k ortaya konup, KESK bunun d›fl›nda tutulmaya çal›fl›lsa da, as›l nedenin bu olmad›¤›n› görmek gerekir. E¤er KESK sokaktan gelen gücü iyi kullan›p ve bu gücün etkisiyle pazarl›klara oturma basiretini gösterebilmifl olsa idi, hükümetin bu kadar basit nedenlerden dolay› KESK'i d›fllamas› mümkün olamazd›. Fakat hükümetin kendisi, KESK'in mevcut durumunu ve harekete geçirece¤i gücü bildi¤inden ötürü onu muhatap almay›p, kendisine daha yak›n sendikalar› muhatap alarak sorunun “çözüm”üne çal›flmaktad›r. Yine y›ll›k enflasyonun durumu bilinmiyormufl gibi, 2+2 fleklinde zam önermeleri de, sendikal hareketin sokaktaki gücünü yitirmesindendir. ‹flte bizlerin çal›flma alanlar› olmas› gerekirken, yeterince önemin gösterilmemesinden ve bizlerin bu alandaki at›ll›¤› sonucu bofla düflen sendikalardaki tablonun flu anki gerçekli¤i budur. Bu tablo, hem devrimci mücadele aç›s›ndan, hem de emekçilerin hak ve taleplerinin kazan›lmas› için üstüne gidilmesi gereken önemli bir husustur. ‹flçi ve emekçilerin sorunlar› karfl›s›ndaki bu at›l durumla ilk elden hesaplaflmak, muhatapl›k iddiam›z›n yans›mas› olacakt›r. E¤er bu alanlar› bofl b›rak›p kendi kaderlerine terk edersek, birilerinin niyetlerine aç›k kap› b›rakm›fl olaca¤›z. Reformist ve revizyonist yönelimlerin önünü kesecek olan da bizlerin devrimci çal›flma tarz›m›zd›r. Bu devrimci çal›flma tarz›m›za yön verecek ideolojik-politik hatt›m›za güvenmeliyiz. Bu siyasete güvenmek, ihtiyaçlar etraf›nda flekillenerek, genel anlamda Halk Savafl› gündemine yo¤unlaflmakta ifadesini bulmaktad›r. Devrimin öncü gücü olan iflçi s›n›f› içerisinde örgütlenmenin bizler için önemi son derece aç›kt›r. Bu aç›dan iflçi s›n›f› içerisinde çal›flmak do¤rultusunda çok daha fazla efor sarfetmeli, daha büyük bir azim ve kararl›l›kla çal›flmalar› canl› k›lmal›y›z.
KADIN
5-16 Eylül 2007
7
ÖNCÜ KADIN Rojda Demir Yazar›m›z›n yaz›s› elimize ulaflmad›¤›ndan yay›nlayam›yoruz
Kad›n›n kurtuluflu FLORA TR‹STÁN Bu kokuflmufl toplumu harekete geçirmek için tam olarak ne yapmal›? Çürümekte olan bu kangrende canl› et bulmak için yaray› nereye kadar kaz›mak gerek?
“Kad›n›n Tarihsel Yenilgisi” Üzerine
F‹KRET BAfiKAYA
Ac› çekenler ad›na, açl›k çekenler ad›na, çamura belenmifl bir dilim ekmek için kendini satanlar ad›na, en i¤renç hayvanlar misali, suç batakl›¤›nda kötü bir parça alan için birbirini yiyenler ad›na.
Pervin Erbil’in “Kibele’den Pandora’ya, Kad›n›n Tarihsel Yenilgisi” bafll›¤›n› tafl›yan son kitab›n› okurken, akl›ma s›k s›k Jean Jaurés’in ‘gerçek çeliflkidedir’ sözü tak›l›yordu. Asl›nda Erbil, kad›n›n tarihsel serüvenini anlat›rken; insanl›¤›n tarihini anlat›yor. Üretici güçlerin geliflim seyri, çeliflik olarak kad›nlar›n kaderini ve toplumsal statüsünü de belirliyor. Üretici güçlerin geliflmifllik düzeyinin dolay›s›yla sosyal art›¤›n [sosyal art›k ürün] s›n›rl› oldu¤u [mülkiyetin ve devletin henüz ortaya ç›kmad›¤›] dönemde kad›n sayg›n bir yere ve statüye sahipken; paleolitikten mezoliti¤e, nihayet neoliti¤e ve geç neoliti¤e geçiflle birlikte, kad›n›n toplumsal konumu radikal olarak de¤iflime u¤ruyor. Toplumun üretici güçleri gelifltikçe, emek üretkenli¤i artt›kça, sosyal art›k büyüdükçe, sosyal art›k bir s›n›f›n elinde topland›kça [mülkiyet] ve söz konusu mülk sahibi s›n›f, zor tekelini ele geçirdikçe [devlet], toplumsal eflitsizlik derinlefltikçe, sadece sosyal eflitsizli¤e dayal› [toplum s›n›flar› aras›ndaki] ayr›flma ve çeliflki de¤il; cinsiyetçi ayr›ma ve çeliflkiye dayal› sosyal yap› da yerleflip kemiklefliyor. Velhas›l üretici güçlerin geliflmesi, sosyal art›¤›n büyümesi, mülkiyetin ve devletin ortaya ç›kmas›, ikili bir ayr›flma ortaya ç›kar›yor: Üretim araçlar›na [ve yaflam araçlar›na] sahip olanlarla olmayanlar aras›ndaki s›n›fsal ayr›m ve bu temel ayr›m›n neden oldu¤u kad›nla erkek aras›ndaki cinsiyetçi ayr›m... ‹lk tar›m toplumlar›nda ortaya ç›kan söz konusu cinsiyetçi ayr›m, kapitalizmin sahneye ç›kt›¤› dönem sonras›nda da devam etti, zira kapitalizm mülkiyet iliflkilerini dönüflüme u¤ratmad›. Sadece patriarkal üretim örgütlenmesini ve aile yap›s›n› sarst›. Üstelik mülkiyetin temelini tar›mdan sanayiye yay›p kapsam›n› daha da geniflletti. Üretici güçlerdeki devasa geliflmeye, daha büyük sosyal efliksizlik efllik etti. Kapitalist modernitenin vadetti¤i eflitlik, özgürlük, kardefllik söylemi genel bir çerçevede kad›nlar›n dünyas›nda s›n›rl› bir ‘iyileflmeye’ neden oldu. Kapitalist üretim kad›nlar›n bir bölü¤ünü hapsedildi¤i evden ç›kar›p sanayinin ucuz iflgücü durumuna getirirken, geride kalan›n› da dolayl› olarak sürece dahil etti. Evde kapal› kalan kad›n, kocas›na yemek piflirerek, onun çamafl›r›n› y›kayarak, çocuk bakarak, kocas› için cinsel tatmin arac› olarak, sadece iflgücünün yeniden üretimine kat›lm›yor, dolayl› olarak iflçinin [kocas›n›n] verimlili¤ini art›r›yor... Karfl›l›¤› ödenmeyen bir ‘de¤er’ yarat›yor... Asl›nda kapitalist, hiçbir ücret ödemedi¤i eve kapat›lm›fl kad›n› da bu yolla kendine ba¤›ml› hale getiriyor. ‹flte burjuva düzeninin aileyi kutsamas›n›n nedenlerinden biri budur. Kald› ki, dünya kad›nlar›n›n ezici ço¤unlu¤u, ya erkekler taraf›ndan ‘kapat›lmaya’ ve/veya tar›mda çal›flmaya devam ediyor ki, bu partiarkan›n kayda de¤er bir de¤iflime u¤ramadan kald›¤› yerden devam etmesi demektir. ‹kincisi, kapitalizm ça¤›nda cinsiyetçi ayr›m›n nedeni olan mülkiyet cephesinde durum daha da kötüleflmifl durumda... Dolay›s›yla, kapitalizm ça¤›nda da kad›n›n içine itildi¤i afla¤›lanma durumunu afl›p özgürleflmesi [emansipasyon] mümkün olmayacakt›... Pervin Erbil’in tahlili, kapitalizm aflamas›n› kapsam›yor. Zaten as›l amaç da kitab›n bafll›¤›nda belirtildi¤i gibi ‘kad›n›n tarihsel yenilgisinin’ nedenlerini sorgulay›p, bilince ç›karmak. Fakat ‘kad›n nas›l köleleflti’, ‘nas›l afla¤›land›, itilipkak›lan bir varl›¤a dönüfltü’ ve bu durum neden süreklilik arzediyor’ sorusuna verilecek cevap, genel bir çerçevede ‘kad›n nas›l özgürleflir’ sorusunun cevab›n› da içeriyor diyebiliriz. Kitapta büyük bir ustal›k ve aç›kl›kla ortaya kondu¤u gibi, kad›n›n toplumdaki talihsiz statüsü, do¤rudan mülkiyet iliflkisinin bir sonucu. Toplumun zenginli¤ine hükmeden erkek, kad›na da hükmetmenin yöntem ve araçlar›na sahip oluyor. Fakat söz konusu süreçte köleleflen sadece kad›n de¤il. Mülksüzleflip, yaflam için gerekli araçlardan mahrum edilen, proleterleflen ama kad›nlarla birlikte toplumun zenginli¤ini yaratan erkekler de kölelefliyor veya ‘afla¤›’ bir sosyal statüye mahkûm ediliyor. Velhas›l mülkiyet, toplumda ikili eflitsizlik ortaya ç›kar›yor: Mülk sahibi olan egemen s›n›fla, mülksüzleflmifl, dolay›s›yla üretim ve yaflam araçlar›ndan mahrum edilmifl kad›n ve erkek ezilensömürülen-bask› alt›nda tutulan s›n›f aras›ndaki çeliflki ve bu temel eflitsizli¤in ve uzlaflmaz çeliflkinin ikincil sonucu olan kad›nla erkek aras›ndaki cinsiyetçi ayr›m ve çeliflki... Dolay›s›yla kad›n hem s›n›fsal hem de cinsiyetçi ikili ayr›mc›l›¤a ve bask›ya maruz kal›yor... O halde mülkiyet iliflkilerinde radikal bir dönüflüm, kad›n›n durumunda da radikal bir dönüflüm anlam›na gelebilir mi? Bu soruya verilecek cevap elbette olumlu olabilir. Fakat bu vesileyle eflelenmesi
ad›n›n kurtuluflu soru-
K
nu, ezilen-sömürülenlerin kurtuluflundan ba¤›ms›z de¤il, tam tersine onu ‘tamamlayan’ bir niteli¤e sahiptir. Kad›nlar›n mücadelesinin baflar›s›, kad›nlar›n ve erkeklerin ortak dünyas›n› kurmak üzere erkeklerin dünyas›n› y›kmaya ba¤l›. Bu da ancak mücadeleyle mümkün
gereken bir husus var: Kapitalist mülkiyeti ortadan kald›rma iddias›ndaki ‘sosyalist devrimlere’ ra¤men, kad›n›n statüsünde umulan radikal de¤iflikli¤in ortaya ç›kmamas› nas›l aç›klanacak? Asl›nda Sovyet Devrimi bafllarda kad›n›n özgürleflmesinin maddi koflullar›n› oluflturmak bak›m›ndan önemli aç›l›mlara imza att›, ama devrimin süratle yolundan sapmas›, iktidar›n bürokratik bir kast›n eline geçip dejenere olmas›yla devrimin vaatleri gerçekleflmedi. Bu da radikal bir sosyal devrime efllik eden bir kültür devrimiyle kad›n›n kurtulufl yolunun aç›labilece¤ini, her türlü cinsiyetçi ayr›m›n, tabunun ve önyarg›n›n tarihin rahats›z edici bir an›s› olarak geride kalabilece¤ini gösterir. Bu bak›mdan kad›n›n kurtuluflunu amaçlayan feminist hareketlerin sorunun kökenine inmeden baflar›l› olmalar› mümkün de¤ildir. Kad›n›n kurtuluflu mülkiyet iliflkilerini, dolay›s›yla devleti dönüfltürmekle mümkündür ama nihai baflar› için cinsiyetçi ayr›ma karfl› mücadele eden bir kad›n hareketi ve mücadelesi de mutlaka gereklidir. “Temel çeliflki ortadan kalkt›¤›nda, sosyal eflitsizlik sorunu çözüldü¤ünde, kad›n sorunu da otomatik olarak çözülür” fleklindeki yaklafl›m›n inand›r›c›l›¤› flüpheli olmaya mahkûmdur. E¤er sadece temel çeliflki dikkate al›n›rsa bu, feminizm diye bir fleye de ihtiyaç olmad›¤› anlam›na gelir. Oysa, nas›l sosyal eflitsizli¤e karfl› mücadele gerekliyse, cinsiyetçi ayr›ma karfl› da gereklidir. Nas›l demokrasi mücadelesi ile sosyal eflitlik [sosyalizm] mücadelesi aras›nda birbirini zenginlefltirip, derinlefltiren do¤ru yönde bir iliflki varsa, sosyal efliklik mücadelesiyle cinsiyetçi ayr›ma karfl› mücadele aras›nda da benzer bir karfl›l›kl› belirleyicilik iliflkisi söz konusudur. Birinin derinleflmesi-zenginleflmesi, de¤erinin de serpilip, geliflmesi sonucunu do¤urur. Velhas›l kad›n›n kurtuluflu sorunu, ezilen-sömürülenlerin kurtuluflundan ba¤›ms›z de¤il, tam tersine onu ‘tamamlayan’ bir niteli¤e sahiptir. S›n›fsal veçheyi [kapitalizmi] yads›yan bir kad›n hareketinin hiçbir baflar› flans› olmad›¤› gibi, toplumsal eflitsizli¤e ve onun neden oldu¤u ücretli köleli¤e karfl› mücadele eden bir sosyalist s›n›f hareketinin de cinsiyetçi ayr›m› savsaklamas› kabul edilebilir de¤ildir. Bugüne kadarki feminist hareketler ekseri sosyal eflitsizlik [mülkiyet sorunu densin] ve onun afl›lmas› perspektifini ve mücadelesini yeteri kadar ciddiye almad›lar, baz›lar› da sadece patriarkaya karfl› mücadele perspektifine kilitlendi ve ekseri burjuva ve küçük burjuva kad›nlar› örgütlemekle yetindiler. Bugün hâlâ kad›nlar için ‘s›¤›nma evleri’ infla etmekle yetinmek, binlerce y›l sonra “Babil’deki ünlü ‘kad›n evlerini” yeniden inflaya raz› olmakt›r... Pozitif ayr›mc›l›k, siyasi partilerde, sendikalarda, derneklerde, parlamento’da kad›n kotalar›, vb. küresel kapitalist sald›r›y› meflrulaflt›rma ifllevi görebilir ama kad›n›n kurtulufluna giden yolu aralamak için asla yeterli de¤ildir. “Haydi k›zlar okula” slogan› k›zlar›n kaç› için ‘kurtulufltur?’ Bu slogan› atanlar›n gerçekten k›zlar›n kurtuluflu diye bir ‘sorunu’ var m›d›r? E¤i-
tim, toplumsal eflitli¤i sa¤lamak flurada dursun, toplumsal eflitsizli¤i daha da derinlefltirir. Zira, kapitalist toplumda ‘demokratik e¤itim’ mümkün de¤ildir. E¤itim sadece dar bir kesimin s›n›f de¤ifltirmesini sa¤lar, daha fazlas›n› de¤il... Oysa amaç s›n›f de¤ifltirmek de¤il, s›n›fl› toplumu de¤ifltirmek, s›n›flar› ortadan kald›rmak olmal›d›r. Bir toplumsal s›n›f›n di¤eri taraf›ndan ezildi¤i, sömürüldü¤ü, kölelefltirildi¤i, kad›n›n erkek taraf›ndan ezildi¤i- afla¤›land›¤›, yeteneklerinin ve yarat›c› potansiyelinin bast›r›ld›¤› bir dünyada yaflamay› içine sindiren bir insanl›k nas›l bir ‘insanl›kt›r’? Pervin Erbil’in tahlili, tarihsel materyalizmin bir defa daha do¤rulanmas›, maddeci yöntemin ifllevselli¤ini, idealist dünya görüflü ve toplum anlay›fl› karfl›s›ndaki üstünlü¤ünü ortaya koymas› bak›m›ndan da büyük önem tafl›yor. Bilinçle varl›k aras›ndaki iliflki, belirleyicilik iliflkisinin mahiyeti ve yönü bir kere daha gözler önüne seriliyor. Kad›n›n bask› alt›na al›nmas› insanlar›n kafas›ndaki ‘kötü fikirlerden’, iflah olmaz önyarg›lardan,‘yanl›fllardan’,vb. kaynaklanm›yor. Üretici güçler ve üretim iliflkileriyle, velhas›l toplumun s›n›flara ayr›flmas›n›n, özel mülkiyetin ve devletin ortaya ç›kmas›n›n sonucu. Erbil, “Kad›n› D›fllaman›n Erkek Taraf›ndan Ödenen Bedeli” bafll›¤› alt›nda da, ezen-ezilen iliflkisi ve iliflkinin çeliflik karakteri bak›m›ndan önemli bir hususa gönderme yap›yor: “Kad›n›n toplumsal üretimin ve sosyal yaflam›n d›fl›na itilerek haklar›ndan mahrum b›rak›lmas› ve afla¤›lanmas›, yaflam›n› onunla paylaflmak durumunda olan erke¤i de san›ld›¤› kadar yükseklerde biryerlerde tutmad›. Kad›n› bask›s› alt›na alm›flt›, ama egemenli¤in ödemek zorunda oldu¤u bir bedeli vard›. Sonuçta, haklar›n› k›s›tlayarak afla¤›lad›¤› kar›s›, k›z›, annesi, k›z kardefli ya da sevgilisi olan bu insanlarla beraber yaflamak zorundayd› ve yaratt›¤› ortamdan kendisinin de etkilenmesi kaç›n›lmazd›. fiu ya da bu adam›n ikinci ya da üçüncü kar›s› olmak üzere zorla evlendirdi¤i k›z›, uygun bir anda kocas›n› bir sevgiliyle aldatmakta sak›nca görmeyecekti. Kar›lar›na ve k›zlar›na bu nedenle güvenemezdi. Onlar› harem dairelerine hapsetti. Harem dairelerine kapatt›¤› kad›nlar›n› baflka kad›nlara da emanet edemezdi. Onlara had›mlaflt›r›lm›fl harema¤alar› gözcülük edecekti. Aldat›lma korkusu böylece kimi hemcinslerini erkekliklerinden etti. Cinsiyet bezi ç›kar›larak had›mlaflt›r›lm›fl erkekler, erkek egemen köleci sistemin eseriydiler. Mezopotamya’n›n bu vahfli gelene¤i Yunanistan’dan Çin’e kadar uzanan çok genifl bir co¤rafyaya nüfuz etti. Üstelik o dönemin bir uzant›s› olarak Bizans’ta ve ard›ndan Osmanl›’da da uygulama alan› bulmufltu. “Asl›nda yazar›n bu yerinde tespiti bir bak›ma ‘ezen her kim olursa olsun mutlu olamaz’ demeye geliyor. Gerçekten de bir iliflki sakatsa, eflitsizlik temeli üzerinde duruyorsa, taraflardan her ikisi için de ayn› oranda eflitsizlik içermese bile olumsuzluk/kötülük içermemesi mümkün de¤ildir... Kitapta, kad›n› karanl›kta bo¤an koyu patriarkal eski ça¤larda erkeklerle yar›flmay› baflarm›fl mitolojik kad›n flahsiyetler de ayr› bir bafll›k alt›nda ele al›n›yor. Ataerkil Politik Arenada Yedi Kararl› Kraliçe bafll›¤› alt›nda: Hatflepsut, Belk›s, Semiramis, Tomyris, Kleopatra, Zenobia ve Tamara’n›n baflar› öyküleri anlat›l›yor. Bu kad›nlar›n baflar›s› elbette önemlidir ama son tahlilde yar›flt›klar› alan kad›nlar›n de¤il, erkeklerin dünyas›d›r. Söz konusu yedi kraliçenin ve benzerlerinin önemi, onlar›n imparatoriçe, kraliçe, gibi en yüksek egemenlik mevkilerine t›rmanmay› baflarmalar› de¤il, kad›na yönelik önyarg›lar› teflhir etmeleridir. Temel eflitsizlikler ve cins ayr›mc›l›¤› oldu¤u yerde dururken, bir kad›n›n cumhurbaflkan›, baflbakan, bakan olmas›, baflka iktidar mevkilerine yükselmesi, erkeklerin dünyas›nda yar›flmakt›r. Sadece erkek-egemen partiarkal iliflkileri meflrulaflt›r›p-sürdürülmesine hizmet edebilir... Dolay›s›yla Kad›n›n nihai kurtuluflu bak›m›ndan bir k›ymet-i harbiyesi yoktur. Kad›nlar›n mücadelesinin baflar›s›, kad›nlar›n ve erkeklerin ortak dünyas›n› kurmak üzere erkeklerin dünyas›n› y›kmaya ba¤l›. Bu da ancak mücadeleyle mümkün... Pervin Erbil, neyi nas›l yazaca¤›n› iyi biliyor ve yazd›klar› da zevkle okunuyor. Keflke didaktik kurgusu sa¤lam, içeri¤i zengin bu güzel eseri baflta kad›nlar olmak üzere okuma-yazma bilen herkes okuyabilse...
Fuhufl aleminde özgür et olarak tan›mlanan yoksul kad›nlar, kendilerine “zevk kad›nlar›” ad› verilenler ad›na - ki Dante’nin a¤›tlar›nda oldu¤u gibi, gözyafllar› gözlerinde donakalm›flt›r ve ac›lar›n›n öfkesi, onlar› zaman zaman ac›kl› bir gülüfle zorlar. Ticarî evliliklerin ahlâks›zl›¤›yla sat›fla sunulan ve bir bekar* yakar›fllar›na ironik bir takdis sunsun diye, kadîm bakireler gibi beyazlara bürünmüfl, çiçeklerle donat›lm›fl olarak mihraba götürülen masum kurbanlar ad›na - ki erdemli say›lan flerefli bir anne ve baba, bir avuç alt›n için onu Mecencio’nun icat etti¤i iflkenceye mahkûm k›lm›flt›r: bir kadavran›n öpücüklerine katlanmak. O¤ullar›n› toplumsal Moloch’un yuttu¤u ana-babalar ad›na, yürekleri yutulmufl, yak›nmalar›n› dile getirmeye cesaret edemeyen kad›nlar ad›na, ö¤ütülen ve düflünce ve yürekten yoksun kals›nlar diye kafalar› ezilen çocuklar ad›na. Ben konufltum, a¤lad›m ve sizler güldünüz! Bana suskunluk dayat›ld›, ayaklar›n›z alt›nda çi¤nendim ve kafam› ezdiniz. Neyim ben? Bana olanlar›n önemi ne? Bu insanlar için yaflam›m› sunmad›m m›? Peki bunun ne önemi var? Ama yüklenin bana, beni kodese t›k›n, lanetleyin, d›fllay›n, bir köpek gibi, masan›n alt›ndaki ekmek k›r›nt›lar› gibi f›rlat›p at›n beni. Hepsi kabulüm, ekme¤iniz d›fl›nda. her fleyi yap›n bana. Ama ya halk, halk için ne yapacaks›n›z? Evet, uzun zamand›r biliyorum, halk sizden hiçbir fley beklememeli. Refah sizi sarhofl ediyor, flehvetle, piflmanl›kla ile tan›fl›kl›¤›n›z ciddi fikirlerle çileli temastan korkman›z› sa¤l›yor; halk tiksinti veriyor size ve düflkünlük ve açl›k çekmeyi ba¤›fllam›yorsunuz! Do¤ru de¤il mi, yuvarlak, al yanakl›, dudaklar› az önce yudumlad›klar› lezzetli flarapla parlayan tombul bankac›lar›m, çökkün gözleri, solgun benizleriyle bu halk›n size tiksinti verdi¤i do¤ru de¤il mi? Siz flerefli, yani zengin-çünkü bilindi¤i gibi bu iki sözcük uzun zamand›r ayn› anlama geliyor- fahifle bayanlar, satene, alt›na, ambere bürünmüfl güzel sirenler, halk›n lefl gibi koktu¤u ve paçavralar› içinde midenizi buland›rd›¤› do¤ru de¤il mi? Daha ne istiyor, içeri girmesine neden izin veriliyor? Onun için burada hiçbir fley yok. Ekmek mi istiyor? Yok deyin. Ama uflaklar, o serseriyi buradan at›n ve zavall› taz›ma, onlara havlas›n diye bir parça fleker verin! Do¤ru de¤il mi, siz oburlu¤un, içkinin, p›r›lt›n›n seçilmiflleri, mideleri hep dolu, gözleri hep aç olanlar, kibirden fliflmifl rezalet düflkünleri, bu halk›n çok obur oldu¤u, bu serserilerin yiyece¤e haklar› oldu¤unu iddia edecek kadar cüretli oldu¤u do¤ru de¤il mi?... Oysa toprak ve bütün ürettikleri size ait de¤il mi? Onun meflru sahipleri sizler de¤il misiniz? Gözünüz doydu¤unda artakalanlar› keyfinizce israf edemeyecek, yoksullar›n ihtiyaçlar›n› karfl›lamadan önce, lüksünüzü köpeklerinizle paylaflamayacak m›s›n›z? Yoksullar hay›r derneklerine baflvursunlar! Dilenciler dilenci bar›naklar›na gitsinler! Cehennemin dibine kadar yollar› var, yerleri oras›!.. Bize gelince, yiyelim, içelim, düzüflelim! Bunun için param›z var. Evet, için halk›n kan›n›! Evet, yiyin halk›n etini!.. Evet, düzüflün halk›n entranas› ile! Ve sizler bitkin ve t›ka basa doymufl, uyurken, bu halk aç ve korkunç, uyanacakt›r. Ve sizin bitirdi¤iniz yerde, o bafllayacak!... Evet, için, ama dikkatli olun! Sizin de damarlar›n›zda kan dolafl›yor…! Yiyin, ama korkun! Çünkü sizin de etiniz, s›¤›rlar›nki gibi parçalanabilir!... Düzüflün, ama dehfletle titreyin bir yandan da! Sizin de kad›nlar›n›z, çocuklar›n›z var! Ben kad›n oldum, ana oldum ve toplum yüre¤imi parçalad›. Öldürüldüm, çünkü rezaleti protesto ediyordum ve toplum katilimi fliddetle cezaland›rarak beni incitti. fiimdi ne bir kad›n›m ne de anne, yaln›zca bir paryay›m! Evet, k›z ve erkek kardefllerim! Zalimlerinize karfl› savaflta düfltü¤ümde, size, onlar için ürkütücü, sizler içinse umut ve ö¤üt dolu bu kitab› miras b›rakaca¤›m… ve onlar onu mahkûm edemeyecek. Çünkü sizi ayaklanmaya ça¤›rm›yorum. Ayaklanma, isyan, bir avuç asinin suçudur. Bir halk asla ayaklanmaz, saati geldi¤inde baflkald›r›r ve kimsenin ona bunu söylemesi gerekmez. Dedikleri gibi mülkiyete sald›rm›yorum. Yapabilsem, h›rs›zlar› yarg›çlar›n cüppelerinin alt›na kadar kovalayabilecek olan ben, nas›l olur da h›rs›zlar› cesaretlendirebilirim? Ahlâka sald›rm›yorum; sözde ahlâkç›lar›m›z›n insanlar›n en ahlâks›z› oldu¤unu gösteriyorum. Dine sald›rm›yorum, rahiplerinin bencilli¤ini ve yalanc›l›¤›n› lanetlemek için onun ad›na yükseltiyorum sesimi. Bilmeniz, anlaman›z için yaz›yorum; beni iflitmeniz için hayk›r›yorum; size yolu göstermek için öne at›l›yorum! Beni okuyun, kardefllerim, bir k›z kardeflin kendini feda etmesine inan›yorsan›z, peflimden gelin. Bir insan kendini ölümüne feda etti ve onu izleyen tan›kl›k, ‹ncil oldu. Günahkâr Magdalena’n›n çarm›h›n dibinde düfllediklerini gerçeklefltirmek istiyorum. ‹ncil’in dulunu bereketlendirebilmek ve onunkiyle birlefltirilebilecek bir miras aktarabilmek için O’nun sevdi¤i gibi sevmek, O’nun öldü¤ü gibi ölmek istiyorum. Ben de ölürken kad›n›n kurtuluflunu müjdelemek için bir azap gereksiniyorum!
8
5-16 Eylül 2007
PERSPEKT‹F
Nesnel durumun ihtiyaçlar›na cevap olmal›y›z Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›f savafl›n›n esas mücadele biçimi silahl› mücadeledir ve bugün her türlü kal›c› hak ve örgütlenme silahl› mücadelenin yaratt›¤› sonuçlar üzerinden varl›¤›n› koruyabilmektedir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gerek s›n›fsal gerekse ulusal mücadelenin tarihine bak›ld›¤›nda bu net bir flekilde görülmektedir ir sömürü ve zulüm düzeni alt›nda yafl›yoruz. Türk devleti Türkiye-Kuzey Kürdistan halk›n› a¤›r bir sömürü ve bask› alt›nda tutmakta. S›kça vurgulad›¤›m›z gibi halk›m›z hangi düzeyde olursa olsun en ufak bir hak arama girifliminde bulunduklar›nda dahi bask›yla, fliddetle karfl›laflmakta. Hele ki örgütlü hak arama mücadelesi devletin do¤rudan kolluk güçleriyle karfl›lanmakta ve an›nda bast›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Buna ra¤men öncesi de olmakla birlikte son otuz y›ld›r halk›m›z dönem dönem ilerleyip gerileyen bir mücadele yürütüyor ve bu yine baz› dönemlerde iç savafl boyutuna yükseldi. Bugün baz› haklar ve örgütlenmelerden bahsedebiliyorsak, bunun yaratan söz konusu mücadelelerdir.
Devrimci durumda gerileme de¤il ilerleme sürecinde-
B
yiz. Belki bu ilerleme henüz h›zl› de¤il ama kesinlikle ilerleme sürecinde oldu¤u aç›kt›r. Bununla birlikte bu sürece nas›l girece¤imiz de önemli. Geçmiflin hatalar›n› tekrarlayarak m› girece¤iz yoksa, merkezi planlaman›n birer faal icra edicileri olarak kendimizi yenilemeye cüret ederek mi? Tarihi muhasebenin ana yönelimini esas alarak, gereklerini yerine getirerek, geçmifl hatalar› tekrar etmeyerek, güçlenerek mi ç›kaca¤›z? Bunun için öncelikle merkezi halka olan Halk Savafl›’n›n gerçekli¤ine uygun bütün alanlarda her alan›n gerçekli¤i ve özgünlü¤üne uygun gelifltirilen araçlar›, bu araçlar›n ifllevini gerçek an-
Tüm bu mücadeleler bir kez daha aç›k bir flekilde gösterdi ki Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›f savafl›m›nda esas mücadele biçimi silahl› mücadeledir ve bugün her türlü kal›c› hak ve örgütlenme silahl› mücadelenin yaratt›¤› sonuçlar üzerinden varl›¤›n› koruyabilmektedir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gerek s›n›f gerekse ulusal mücadelenin tarihine bak›ld›¤›nda, bu, net bir flekilde görülmektedir. Reformizmin ve yasalc›lar›n tüm iddialar›n›n aksine silahl› mücadele olmadan ilerlemek, halk›m›z›n örgütlülü¤ünü devrim düzeyine tafl›mak mümkün olamamaktad›r. Tüm bu tarihi-politik gerçekler ortadayken ancak tüm reformistler tarihin bu gerçek dilini çarp›tarak halk›n bilincini buland›rmaya çal›flmaktad›r. Bazen geçici sonuçlar alm›fl olsalar da ne yaz›k ki kal›c› ve ciddi bir politik sonuç alamamaktad›rlar, olamazlar da. Çünkü do¤ru politika, nesnel gerçeklik üzerine yap›l›r ve nesnel gerçekli¤i dönüfltürür. fiüphesiz ki bahsetti¤imiz bu politika tarz› devrimci politika tarz›d›r. Devrime ve devrimci mücadeleye önderlik etme amac›nda olmayanlar›n, bunun ötesinde devrimci mücadeleye köstek olanlar›n elbette ki bundan baflka düflünmesi ve durufl sergilemesi mümkün de¤ildir.
lamda anlamak ve anlamakla da yetinmeyerek pratis-
Devrimci politik yap›lar içerisinde reformizm ve yasalc›-tasfiyecilik esas olarak orta s›n›flar›n politik çizgisidir ama hakim s›n›flardan da ilgi ve destek görür. Çünkü devrimci radikal savafl› bast›rmak için orta burjuvazinin belli talepleri onlar aç›s›ndan kabul edilebilir olmaktad›r. Nas›lsa ipler kendi ellerinde oldu¤undan dönemsel olarak bu taleplerin kabul edilmesi onlar aç›s›ndan sorun yaratmamaktad›r. Orta burjuvazi ekonomik durumlar›ndan dolay› komünistlerin önderli¤inde gelifltirilen devrimden korkarlar. Egemen s›n›flarla çeliflkileri vard›r ama bu çeliflkileri devrimle çözmekten de korkarlar. Devrimci mücadele güçlenip alternatif politik bir güç haline gelmedikçe, yani devrim kaç›n›lmaz hale gelmedikçe devrime kat›lmazlar. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da milli kapitalizmin temsilcisi olan bu s›n›f›n sol kanad› dedi¤imiz gibi ancak devrimi somut politik bir iktidar gücü olarak görmedikçe ve bu gücü bir flekilde s›namad›kça devrime kat›lmaktan imtina ederler. O nedenle Türkiye-Kuzey Kürdistan’da içinde milli burjuvazinin sol kanad› da olan halk›n birleflik cephesinin kurulmas› bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar kurulmadan gerçekleflemez. Bu, komünist partisinin subjektif tercihinden de¤il tamam›yla nesnel politik gerçekli¤in teorisidir.
nal›p mücadele d›fl› kalabiliyor.
Her ideolojinin tekabül etti¤i bir s›n›f vard›r. Her politik fikir, her siyaset belli bir s›n›f›n ç›kar›n› temsil etmektedir. Fikirler, idealistlerin savundu¤u flekliyle kendi kendine ve gizil güçler taraf›ndan oluflmay›p, sosyal varl›k taraf›ndan belirleniyorsa, o halde her politik fikir de s›n›fsal dayana¤›ndan ayr› düflünülemez. Çünkü s›n›fl› toplumlarda tüm politik fikirler dokusunu s›n›flar›n varl›¤›ndan al›r. S›n›flar›n ç›karlar› birbirleriyle çat›flt›¤›ndan fikirler de birbirleriyle çat›flma, çeliflki halindedirler. Bu kaç›n›lmaz diyalektik geliflim ve oluflum yasas›na göre burjuva ideolojisi ile proletaryan›n ideolojisini uzlaflt›rmak mümkün de¤ildir. Çünkü burjuvazi ile proletaryan›n ç›karlar› birbiriyle örtüflmez. Bunun örtüfltü¤ünü iddia edenler ya burjuva ideologlar› ve politikac›lar› ya da ideolojik g›das›n› ondan alan MLM d›fl› tüm reformist-revizyonist ak›mlard›r.
Proletaryan›n program›n› yaflama geçir menin stratejik silah› Halk Savafl›’d›r Proletaryan›n program› Türkiye-Kuzey Kürdistan topraklar›nda bellidir; Yeni Demokratik Cumhuriyet. Bu program› yaflama geçirmenin stratejisi ise Halk Savafl›’d›r. Bunun d›fl›nda ne bu program›n bir alternatifi vard›r ne de Halk Savafl› stratejisinin. E¤er Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›fsal kurtuluflun ancak Halk Savafl› ve Yeni Demokratik Cumhuriyet ile mümkün olabilece¤ini söylüyorsak, yani bunu bilgi ve bilince dönüfltürmüflsek o halde bunu somutlamal›y›z. Çünkü her fikir sosyal pratikte karfl›l›¤›n› bulmad›kça bofltur ya da pratik bir anlam› yoktur. Vurgulad›¤›m›z gibi fikirler maddi yaflamdan, yani toplumsal iliflkilerin kendisinden ç›kar. Yeni Demokratik Cumhuriyet program› ve Halk Savafl› stratejisi toplumsal iliflkilerin analizinden, k›sacas›, ülkenin ekonomik, siyasal ve kültürel yap›s›ndan ç›kar›larak bir bütünlük haline getirilmifltir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n sosyo-ekonomik yap› gerçekli¤i proletaryan›n bilimi Marksizm-Leninizm-Maoizm’le analiz edilerek Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n somut devrim program› ve stra-
yenleri olmak hayati derecede önem arzetmektedir. Muhtevas› her ne olursa olsun sorunlar›m›z› yok saymayaca¤›z, aksine en küçük sorunu dahi büyük bir ciddiyetle ele alarak kollektif çözüm gücü olaca¤›z ama asla ve asla yak›nmayaca¤›z. Sorunlar›n üstüne gitme, b›kmadan usanmadan kitlelere gitme yönelimini esaslaflt›rmal›y›z. Bunu daha da maddilefltirmek için yani Halk Savafl›’n›, bilincimizdeki Halk Savafl›’n› iradelefltirmek için bizzat baflta ordulaflma olmak üzere her alandaki, her mevzideki Halk Savafl›’n›n siperlerinin profesyonel kadrolar›, teorisyenleri, militanlar›, k›sacas› ‘can›m›z Halk Savafl›’na Feda Olsun’ içsellefltirmesinde ifadesini bulan halk savaflç›lar› olmal›y›z. Yaflanan olumsuzluklar› halen üzerinden atamayanlar olacakt›r. Bunun nesnel ya da hakl› gerekçeleri olabilir. Ancak bu hakl›l›k ancak küçük burjuvaziyi cüret etmekten al›koyabilir. Çünkü daha çok küçük burjuvazi taktik yenilgilerden veya dönemsel gerilemelerden bu-
Bilincin maddileflmesi dedi¤imiz kavram öyle soyut bir kavram da de¤il. Ölüm oruçlar›nda ya da iflkencelerde gösterilen direnifl bunun somut örnekleridir. Amaca kilitlenip iradenin kendisini kararlaflt›rmas›n›n somut örnekleridir bunlar. Ya da y›llarca gerilla içerisinde do¤a flartlar›n›n ac›mas›z koflullar›na dayanan yoldafllar›m›z ve dostlar›m›z var. Bütün bunlar bilincin iradelefltirilmesinin örneklerini sunmaktad›r. Bu örnekler salt komünistleri de içermiyor. Amaca tutkuyla kilitlenen her iradede ya da kendisini kararl›laflt›ran her bilinçte bunun somut örneklerini görebiliriz. Bu yönüyle Halk Savafl›’na kat›l›m da program›n somutlanmas› iradenin kararl›laflt›r›lmas› anlam›na gelecektir. Bunun için Marksizm-Leninizm-Maoizm’in tümüyle, tüm teorik yönleriyle bilinip kavran›lmas›
M
da gerekmiyor. Halklar›n kurtuluflunun devrimle, Halk
ao’nun ‘‹ktidar namlunun ucundad›r’ belirlemesi nesnel dünya gerçekli¤inde hala bunun zorunlulu¤unu ifade ediyor. Bu, s›k s›k vurgulad›¤›m›z gibi soyut bir belirleme veya savafl ça¤r›s› de¤ildir. Bu, tepeden t›rna¤a silahl› Türk devletini y›kmak, onun sömürü düzenini ortadan kald›rmak ve emperyalizmi bu topraklardan kovman›n tek geçerli yoludur
Savafl›’yla olaca¤›n› iradeleflmifl bilince ç›karmak bunun için yeterlidir.
‹ktidar namlunun ucundad›r “kaba bir slogan” de¤il nesnel gerçekli¤in zorunlu yasas›d›r Silahl› mücadele üzerine özelikle son y›llarda her çevre çeflitli tart›flmalar yaparak “gereksizli¤i” yönünde teoriler üretmektedir. 11 Eylül’den sonra daha güçlü estirilen bu rüzgar, halen kuvvetli bir flekilde estirilmektedir. Tüm
tejisi olarak haz›r hale getirilip ilan edilmifltir. Fikirlerin bilince ç›kar›lmas› ve onun teorik olarak kavranmas›, meselenin sadece bir yönünü oluflturur. Marks, Feurbach üzerine tezlerin 11’incisinde flunlar› yaz›yordu: “Bugüne kadar filozoflar dünyay› yorumlad›lar ama aslolan dünyay› de¤ifltirmektir”. Marks’›n da iflaret etti¤i gibi do¤ru da olsa bir düflünceyi tek bafl›na savunmak yetmiyor. Önemli olan onu sosyal prati¤e geçirmektir. Burada tart›flt›¤›m›z her hangi bir fikir de de¤il. Halklar›m›z›n bugünkü sömürü ve bask› sisteminden kurtuluflunu sa¤lay›p gelece¤ini belirleyecek olan bir programdan bahsediyoruz. Bu yönüyle meseleyi salt bir program› savunmakla s›n›rlamak en basit deyimiyle kendini kand›rmakt›r. Halk Savafl›, bütünlüklü bir stratejidir. Bunun hem kent aya¤›, hem de k›r aya¤› vard›r. Amaca uygun her türlü mücadele biçimini ve arac›n› içermektedir. Ama ad› üstünde bu bir stratejidir ve kendi içinde temel ald›¤› ya da esas olarak belirledi¤i bir hat vard›r. ‹flte bu hatt›n parti örgütlenmesi d›fl›nda ana sac aya¤› halk›n ordulaflmas›d›r. Bunun da aflamalar› Halk Savafl› stratejisi içinde belirtilmifltir. Halk Savafl›’n›n bilince ç›kar›lmas› meselenin bir yönünü oluflturur. Kendimizi salt bilince ç›karmakla s›n›rlaman›n yetersizli¤ine de¤inmifltik. Bunun için de kendimizi Halk savafl›’nda konuflland›rmal›y›z. Onun için mevcut bilincimizi iradeleflmifl karar haline getirmeliyiz. Bunun en somut biçimi ise Halk Savafl› stratejisinin örgütlenmede esas aya¤›n› oluflturan halk›n ordulaflmas›n› sa¤lamak olacakt›r. Yani halk kurtulufl ordusuna kat›l›m olacakt›r. Bu ça¤r›, sol bir ça¤r› de¤ildir. Böyle yorumla-
yanlar olacakt›r. Buraya kadar aktard›klar›m›zdan da anlafl›laca¤› üzere bir fikir ya da konumuz özgülünde söyleyecek olursak bir program savunulacaksa, o zaman bunun en do¤ru yolu ve yöntemi o program› hayata geçirmektir. Bu, bir bilincin, bir fikrin, bir program›n maddileflmesidir. Bir slogan kitleleri coflturuyorsa, bir bildiri kitleleri eyleme çekiyorsa ve bir program kitleleri örgütlüyor ve mücadelelerinin önünü aç›yorsa maddileflmifl demektir. Baflka türlü bir fikrin ya da program›n do¤rulu¤unu-yanl›fll›¤›n› gösteremeyiz. ‹kincisi, mesele fikirlerin do¤rulu¤u ya da yanl›fll›¤› da de¤il, mesele halklar›n kurtulufludur. Dolay›s›yla basit bir mesele de¤il.
bu yanl›fl düflüncelere karfl› da en iyi panzehir, devrimci iktidar›n zorla gerçekleflece¤i evrensel ilkesi ve bunun Türkiye-Kuzey Kürdistan özgülündeki devrimi gerçeklefltirmenin temel stratejisi olan Halk Savafl›’n›n her alanda güçlendirilmesi olacakt›r. Halk Savafl›’n›n maddileflmesi ve kitleler içerisinde kök salmas› için Halk Savafl›’n›n bilince ç›kart›l›p, iradeleflmifl bilince dönüfltürülmesi zaruridir. Mao’nun ‘‹ktidar namlunun ucundad›r’ belirlemesi nesnel dünya gerçekli¤inde halen bunun zorunlulu¤unu ifade ediyor. Bu, s›k s›k vurgulad›¤›m›z gibi soyut bir belirleme veya savafl ça¤r›s› de¤ildir. Bu, tepeden t›rna¤a si-
En küçük sorunu dahi yok saymadan kollektif çözüm gücünü esas almal›y›z
lahl› Türk devletini y›kmak ve onun sömürü düzenini ortadan kald›rmak ve emperyalizmi bu topraklardan kovman›n tek ve tek geçerli yoludur. Köhnemifl bir düzeni y›kmaktan bahsediyoruz. Ama egemen s›n›flar, bu
S›n›f savafl›m›nda savundu¤umuz program›n militan› olam›yor ve onun gereklerini yerine getiremiyorsak o program› öncelikle bizler bofla ç›kar›yoruz demektir.
köhnemifl iktidarlar›n› ellerinden yitirmemek için her fle-
Yak›n›yoruz, ‘flu neden böyle olmuyor diye’. Evet sorunlar›m›z da var, yok de¤il. Sorunlar her zaman olacakt›r. Devrimin iyi dönemlerinde de olacakt›r. Devrim sonras› da olacakt›r. Devrim çeliflkileri yerimizde oturup yak›narak çözülmez. Oysa sorunlar›n çözüm program› elimizde durmakta. Marksizm-Leninizm-Maoizm’le ve do¤ru bir örgüt perspektifiyle devrimin afl›lamayacak bir sorunu yoktur. Her ne kadar baz› meselelerin afl›lmas› zaman gerektirse de sonuçta afl›lamayacak bir engel yoktur.
cak tüm çabalar› nafiledir. Çünkü tarihin tekerle¤i dura-
yi yaparlar. Çünkü onlar sömürünün kayna¤› ve varl›k nedeni olan özel mülkiyet olmadan hiçbir fleydirler. An¤an de¤ildir ve yönü ileriye do¤rudur. Bu sömürü düzeni y›k›lacakt›r. Çünkü kendi mezar›n› kendisi kazmaktad›r. Kitleleri sömürdükçe kar etmekte ama ayn› zamanda kendi krizlerini yaratmaktad›rlar. Evet proletaryan›n devrimci program›n› yaflama geçirmek için subjektif niyetlerle de¤il mevcut nesnel durumun ihtiyaçlar› do¤rultusunda kendimizi devrimin de¤iflik alan ve siperlerinde konumland›rmal›y›z...
9
GÜNCEL
5-16 Eylül 2007
GENÇ YORUM Sinan ÇAKIRO⁄LU
Bu sistem kendi sonunu haz›rl›yor 21. yüzy›lda evi olmayanlar sadece “zevklerine göre ev bulamayanlard›r” diyenler veya “gelin sizi de ev sahibi yapal›m” diyerek yoksul emekçi insanlar› reklâm dünyas›n›n büyülü soyut rüyalar›n›n içine sürükleyenler, kendi söylediklerine kendileri bile inanmamaktad›r.
Konut sorunu esas itibar›yla yoksul emekçi kesimlerin kendi meskenine sahip olmamas›d›r. Genel olarak kalabal›k olan bu kesimlerin, derme çatma veya kötü koflullarda bar›nmas› sa¤l›k baflta olmak üzere bir dizi sorunu da beraberinde getiriyor. Bu da sorunu daha da boyutland›r›yor. Bu kesimlerin günlük hayat›nda temel sorun haline gelen konut sorunu sürekli olarak emperyalistlerin ve onlar›n yardakç›lar›n›n ifltah›n› kabart›yor. Esas olarak yeni piyasalar yarat›p içinde bulundu¤u krizi gidermeye çal›flan emperyalistler bu f›rsat› iyi kullanmak için “Konut Kredisi” Yasas›’n› ç›kard›lar. Bu sayede hem uzun vadeli bir faiz karfl›l›¤› borç verilecek, hem de inflaat sektörü gibi birçok sektörü de harekete geçirecekti. Ve bu, tam da onlar›n ifllerine yarayacakt› ki, olmad›.
Mehdi Ordusu faaliyetlerini ask›ya ald› Irak’›n önde gelen fiii liderlerinden Mukteda El Sadr, kendisine ba¤l› fiii milislerden oluflan Mehdi Ordusu’nun faaliyetlerinin yeniden yap›lanma çerçevesinde ask›ya al›nd›¤›n› duyurdu Irak devlet televizyonunda 29 A¤ustos günü yay›mlanan bir programa kat›lan fieyh Hazim El Arici, Mukteda El Sadr’›n, fiii milislerden oluflan Mehdi Ordusu’nun faaliyetlerinin yeniden yap›lanma çerçevesinde ask›ya al›nd›¤›n› ifade eden aç›klamas›n› duyurdu.
‹ranl› heyet gözalt›na al›nd› Irak’taki ABD askerleri, Ba¤dat’ta bulunan Sheraton Oteli’ne bask›n düzenleyerek aralar›nda elektrik santrali konusunda müzakerelerde bulunmak üzere ülkede bulundu¤u kaydedilen ‹ran’dan gelen 6 kiflilik heyetin de bulundu¤u 10 kifliyi gözalt›na ald›.
Son birkaç haftad›r piyasalarda bir dibe vurufl yafland›. Baflta ABD piyasalar›nda yaflanan bu kriz, ABD’ye ba¤›ml› bir sakat çocuk durumundaki Türkiye-Kuzey Kürdistan gibi ülkelerde kat be kat daha büyük bir etki yaratarak bütün dünya piyasalar›n› etkiledi. Bir y›ldan beri aral›klarla böyle devam eden krizlerin en ciddisiydi bu. Amerika’n›n bafll›ca yat›r›m bankalar›ndan Bear Sterns’in, bir müddet evvel bünyesindeki iki mortgage yat›r›m fonunun iflas etti¤ini aç›klamas›yla ortaya ç›kan kriz, hemen ard›ndan yaflanan likidite krizi ve yan›nda filizlenen yüz binlerce yoksul insan›n konut kredisi borucunu ödeyemeyecek durumda olmas› krizi daha da boyutland›rd›. Zaten sorunun özü de burada yat›yor: Ödeme güçlerine bak›lmaks›z›n bu kesimlere borç verilmesi. Ve bu kredilerin dönüflümü sa¤lan(a)mad›¤› için iflas bayra¤›n› çeken flirketler. Ve bu flirketlere büyük paralar yat›ran “hedge” fonlar›… Yani zincir tamamlanm›fl gibi görünüyor.
‹ran, resmi görüflmeler için Ba¤-
HALKIN GÖZÜYLE
12 EYLÜL DARBES‹
SORULAR
Emperyalizm ça¤›m›zda ekonomik krizlerin üstesinden gelmek için hep k›sa vadeli hesaplar yaparak dar gelirli ailelerin k›y›da köflede biriktirdi¤i üç kurufl paraya bile göz dikiyorlar. Fakat bu yöntem her zamanki gibi yaflad›klar› krizlerin çözümüne yol açmad›, açmayacak da. Özellikle son bir y›ld›r iyiden iyiye dünya ve haliyle ülke gündemimize giren “mortgage” (ipotek piyasas›) yasas› da sanki konut sorununa çözüm olacak sihirli bir formülmüfl gibi günlük hayat›m›za enjekte edilmeye çal›fl›l›yor bu hesapla. T›pk› bütün sorunlar›n kayna¤› emperyalist-kapitalist sistem gibi…
dat’ta bulunan heyetin gözalt›na al›nmas›na sert tepki göstererek, heyetin, Irak hükümetinin elektrik santrali konusunda görüflmek üzere davet edildi¤ini aç›klad› ve bu durumun “kabul edilemez” oldu¤unu aç›klad›. Gözalt›na al›nan ‹ranl› heyetin bir süre sonra serbest b›rak›ld›¤› ö¤renildi.
‹ngiliz ordusu Basra’dan çekildi Uzun süredir Irak’›n Basra kentinde bulunan iflgalci ‹ngiltere askerleri, buradaki son üslerinden de çekilerek kontrolü uflak Irak ordusuna devretti. Bir süre önce kentteki askerlerinin bir k›sm›n› çeken ‹ngiltere’nin bu hamlesi, önümüzdeki süreçte ‹ngiltere askerlerinin Irak’tan çekilece¤i fleklinde
yorumland›. Bu y›l›n bafl›nda Irak’taki bin 600 askerini geri çeken ‹ngiltere’nin hala Irak’ta 5 bin 500 askeri bulunuyor.
deri bölgesel denge ve güvenlik bak›m›ndan önem tafl›d›¤› için bölgesel savafla neden olacakt›r” dedi. Bu arada ABD’nin Irak Büyükelçisi
“ABD’nin asker çekmesi bölgesel savafla yol açar” Son günlerde s›k s›k ›s›t›larak gündeme getirilen “ABD’nin Irak’tan çekilmesi” durumuna iliflkin Reuters’a konuflan Irak Baflbakan Yard›mc›s› Berham Salih, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinin “tüm bölge ve uluslararas› toplum için felaket” olaca¤›n› öne sürdü. Salih, ABD’nin askerlerini çekmesi halinde ülkenin iç savafla sürüklenece¤ini söyleyerek; “Böylesi bir durum hem iç savafla, hem de Irak’›n ka-
Ryan Crocker, üç hafta önce ABD Kongresi’ne sundu¤u Irak’taki güvenlik durumuna iliflkin rapor konusunda gazetecilere aç›klamalarda bulundu. ABD’nin Irak’taki iç çat›flmalar› önleyemedi¤ini (!) ve bombal› sald›r›larda azalma sa¤layamad›¤›n›(!) söyleyen Crocker, “Ulusal düzeydeki geliflmeler bizim aç›m›zdan, Irakl›lar aç›s›ndan ve bu ülkenin liderleri aç›s›ndan ciddi flekilde ümitsizlik vericidir” itiraf›nda bulundu.
1-12 Eylül askeri faflist darbesinin üzerinden 27 y›l geçti. 27 y›l geçmesine ra¤men cunta döneminin paflalar› yarg›lanmad›, yarg›lanamad›. Bugünkü süreçte de askerin siyasete etkisi bolca tart›fl›l›yor. Bu ba¤lamda darbe döneminin paflalar›na dokunulam›yor olmas›n› nas›l yorumluyorsunuz? 2- 12 Eylül kazan›lm›fl bütün haklar› bir ç›rp›da halk›n elinden zorla ald›. Bu darbenin üzerinden çeyrek as›r geçmesine ra¤men hala toplumsal duyarl›l›k 12 Eylül’ün izlerini tafl›yor mu? Neden?
Ergin ERDO⁄AN 1- Asl›nda bugün askerin siyasetteki etkisinin tart›fl›lmas›n›n, sadece bugüne has olmad›¤›n› söyle-
Yaflanan krizin ard›ndan Amerika Federal Rezervi ve Avrupa Merkez Bankas› piyasalara yüz milyarlarca dolar boyutunda likidite yard›m› yaparak krizi geçici olarak erteledi. Seneye bu borçlular›n da borçlar›n› ödememesiyle toplam kayb›n 113 milyar dolara ulaflaca¤› belirtiliyor. Yani önümüzdeki süreçte daha boyutlu bir ekonomik kriz bekliyor bizi. Ülkemizde ise krizle birlikte milyarlarca dolar yabanc›lar taraf›ndan çekildi ve bunun sonucunda ise döviz kurlar› tavan yapt›. Bunun üzerine Merkez Bankas› piyasalara likidite yard›m› yaparak emperyalist ülkelerden ö¤rendi¤i gibi bu krizin geçici olarak önüne geçti¤ini san›yor. Bu süreçte de görüldü¤ü gibi ülke ekonomisi yaflanan en ufak bir sallant›ya bile haz›r de¤il. Çünkü yar›-sömürge durumundaki ülkelerde efendilerinin burnunun kanamas› bile onlar› ölüm döfleklerine düflürebiliyor. Yaflanan bu krizin di¤er önemli bir boyutu da krizden etkilenerek daha da yoksullaflan emekçi kesimler ve kredilerini ödeyemeyenlerin tepkileri. Bu tepkiler ilerde yaflanacak krizlerle pekiflerek büyük bir kesime yay›lacak gibi gözüküyor. S›n›f çeliflkilerinin derinleflmesinde önemli roller üstlenen bu krizler s›n›f savafl›m›n› daha da körükleyecek. Bu da büyük bir muhalif kesimin oluflmas›na yol açacak. Burada bize düflen ise baflta ülkemizde olmak üzere bu tepkileri örgütlü bir güce çevirerek, s›n›f bilinciyle bunlar› donat›p örgütlü mücadeleye katmakt›r. Marks’›n da dedi¤i gibi; ‘kapitalistler kendi sonunu haz›rl›yor’ gelin onlar›n iflini kolaylaflt›ral›m...
yebiliriz. Kald› ki dokunulmamas› yönünde ise, kesinlikle bir demokrasi k›s›rl›¤›ndan ibarettir diye söyleyebiliriz. Gerçek bir demokrasi ülkesinde bu tip anlay›fllar›n prim verilmeksizin mahkum edilmesi gerekirken, bugün sözde haz›rlanan yeni anayasa tasla¤›nda 15. madenin
Serdar DEN‹Z Serdar DEN‹Z 1- Cumhurbaflkanl›¤›, baflbakanl›k vs bir yana ülkenin yönetiminde etkili olan ordudur. Yarg›lanmalar› söz konusu olamaz. 12 Eylül'ü yaratanlar, darbeyle kendilerini tehdit eden solu ezdiler. Dolay›s›yla yarg› da onlar›n ellerinde. Kendi mahkemelerinin onlar› yarg›lamas› düflünülebilir mi? 2- Tabii ki tafl›yor. Çünkü darbe hayat›n her alan›na müdahale etti. Büyük y›k›mlara neden oldu. Adeta egemenler için dikensiz gül bahçesi yarat›ld›.
Olcay YILMAZ
Mehmet B. TÜRKMEN
Yaflar KIZIL
kald›r›larak o dönemin generalleri-
yanlar de¤iflene kadar bu böyle sürecektir
du, kimse d›flar› ç›kam›yordu, kaç insan öldü buralarda, kurflunlar›n s›y›r›p geçti¤ini hat›rl›yorum. Yaz›k de¤il mi bugün doktor ç›kacak, ö¤retmen ç›kacak kaç genç öldürüldü o zamanlar. Ben 47 yafl›nday›m, hepsini hat›rl›yorum, ekmek almaya ç›kam›yorduk, d›flar› ç›kmaya korkuyorduk.
i ki bunun bir sebebi vard›. Neydi? Bu emperyalist politikalar›n hayata geçmesi… Ne zaman sivil siyaset bu politikalar› hayata geçiremedi¤i süreçlerde, ordu darbe yapm›flt›r. Bu ba¤lamda zaten ordudan icazet almadan ad›m dahi atamayan meclisin bu katilleri yarg›lamas› düflünülemez...
önünün aç›laca¤› söyleniyor. Ama
2- Hükümet hükümetli¤ini bilecek, asker askerli¤ini. Hükümet iflini iyi yürütüyorsa asker kar›flmayacak, ama o dönemlerde ihtilal olmasayd› bu olaylar›n sonu gelmeyecekti. fiimdi öyle de¤il, herfley düzeldi, flimdiki insanlar rahat.
2- Tabii ki tafl›yor. Psikolojide al›fl›lm›fl çaresizlik denir buna. Hala 12 Eylül darbe anayasas›yla yönetilen bir ülkede yafl›yoruz. Günümüzde dahi en ufak hak ve özgürlükler mücadelesinde vahfli bir flekilde sald›ran devlet 12 Eylül politikalar›n› 27 y›ld›r sistematik bir flekilde uyguluyor. Bu yüzden 12 Eylül’ün izlerini de¤il, biz 27 y›ld›r 12 Eylül’ün kendisini yafl›yoruz.
olan tüm haklar›n al›nmas›, onun
2- Etkisi var. Toplum hala bu etkiyi ac›yla tafl›yor. Bugünkü toplum modelini darbeciler oluflturdu. Toplum da bu modeli bir flekilde tafl›maya devam ediyor.
Mehmet BÜYÜKTÜRMEN 1- Asl›nda o dönemi pek iyi bilmiyorum, iflin asl› ölenlerden kalanlardan pek haberim yok. 2- Bunlar›n önü de zor oluyor sonu da, onu bizim bafl›m›zdaki büyükler daha iyi bilir.
Olcay YILMAZ 1- Darbeciler, ya da uzant›lar hala devletin yönetiminde olduklar› için yarg›lanamazlar. Çünkü kendi kendilerini yarg›lamazlar. Yarg›la-
Yaflar KIZIL
Sezai AKBAL
1- ‹htilal iyi bir fley de¤il ama ihtilalin iyi yönü de var kötü yönü de. Burada 80 öncesinde çok olaylar ol-
1- Bu ülkede 84 y›ld›r iktidar olan ordu sürekli halklar›m›za kan zülüm ve ac› yaflatm›flt›r. Tabi-
nin yarg›lanmas›n›n sözüm ona unutulan bir fley var ki o da aradan geçen 27 y›l sonra yine k›l›f›na uydurularak, zaman afl›m›na u¤rad›¤› söylenecek ve yine kurtar›lacaklard›r. 2- Tabii ki de gelen bir cunta var. Ve gelen cuntayla birlikte var anlay›fl›yla ba¤daflmaktad›r. Yad›rgamak do¤ru olmaz. fiu an dedi¤im gibi, her hangi bir toplumsal duyarl›l›ktan söz edilmesi abart› olsa gerek… Nedenine gelince, tüm bir halk›n üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül her aç›dan ve her anlamda ciddi bir tahribata neden olmufltur. Onun için izlerinin silinmesi, ortadan kald›r›lmas› da haylice bir zaman alaca¤a benziyor.
10
5-16 Eylül
DÜNYA
2007
HKP(M)’den sald›r›
Danimarka’da gençler polisle çat›flt›
Lübnan’da çat›flmalar dinecek mi?
Hindistan’›n Chhattisgarh bölgesinde bulunan ormanl›k alanda HKP(M)’ye ba¤l› HKO gerillalar› taraf›ndan gerçeklefltirilen sald›r›da 12 polis öldürüldü. 30 A¤ustos günü 300 kiflilik bir ekiple HKP(M) güçlerine yönelik operasyona ç›kan devlet güçleri, HKO gerillalar›n›n kurmufl oldu¤u pusuya düfltü. A¤›r makineli silahlarla polislere atefl açan Maoist gerillalar ile devlet güçleri aras›nda ç›kan çat›flmada 12 polis ölürken, çok say›da polisin de yaraland›¤› belirtildi.
Danimarka’n›n baflkenti Kopenhag’da bulunan gençlik merkezinin kapat›lmas›n›n ard›ndan bafllayan eylemler yeniden alevlendi. Yaklafl›k 6 ay önce sol görüfllü gençlerin etkin olduklar› ve faaliyet yürüttükleri gençlik merkezinin Danimarka devleti taraf›ndan kapat›lmas› gençlerin büyük tepkisine neden olmufl ve günlerce süren çat›flmalara yol açm›flt›. Uzun süredir merkezin aç›lmas›n› talep eden gençler, olumlu yan›t alamamalar› üzerine 3 Eylül günü yeniden sokaklara ç›kt›. 1982 y›l›ndan bu yana gençlik merkezinde faaliyet yürüttüklerini belirten gençler, devletin kapatma karar›n›n hiçbir hakl› gerekçesi olmad›¤›n› söyleyerek eylem yapt›lar. Polisin gençlere sald›rmas› üzerine ç›kan çat›flmalar gece geç saatlere kadar sürerken, gençler, genlik merkezi aç›l›ncaya dek eylemlerini sürdüreceklerini duyurdular.
Lübnan devleti, El Kaide’ye ba¤l› güçlerin bulundu¤unu öne sürerek sald›rd›¤› Nahr El Berid kamp›n›n denetimini ele geçirdi¤ini öne sürdü. 3 Eylül günü gerçekleflen çat›flmalarda 39 militan ile 5 asker öldü, yüzlerce kifli ise kamp› terk etmek zorunda kald›. Lübnan Baflbakan› Fuad Sinyora, kamp›n denetiminin ele geçirilmesini bir zafer olarak nitelendirdi. Sinyora hükümetinin Suriye ile ba¤lant›l› oldu¤unu iddia etti¤i Fetih El ‹slam örgütüne dönük sald›r›lar 20 May›s’tan bu yana devam ediyordu. Filistinli mültecilerin bar›nd›¤› Nahr El Berid kamp›nda yaflanan çat›flmalarda 331 kifli ölürken, yüzlerce kifli de yaraland›, çat›flmalar nedeniyle yaklafl›k 40 bin kifli kamptan göç etti.
‹LPS baflkan› Jose Kerbela’da yaflanan çat›flmaya iliflkin Irak devlet televizyonuna konuflan Cumhurbaflkan› Yard›mc›s› Adil Abdülmehdi, “Bunun Mehdi Ordusu ile Yüksek Konsey’in çat›flmas›ndan ç›kt›¤›n› söylemek mant›k d›fl›d›r” diyerek çat›flmalar›n lanse edildi¤i gibi olmad›¤›n› söyledi
Maria Sison tutukland› Filipinler Komünist Partisi’nin kurucusu ve Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi (‹LPS) baflkan› Profesör Jose Maria Sison Holanda savc›l›¤› taraf›ndan tutukland›. Uluslararas› devrimci ve komünist mücadeleyi engellemek isteyen emperyalistler, ezilen halklar›n halkl› mücadelesini yürüten ve destekleyen kurum ve kiflilere dönük bask›lar›n› devam ettiriyor. ‹LPS Baflkan› Jose Maria Sison da yürüttü¤ü mücadeleden ötürü Hollanda savc›l›¤› taraf›ndan tutukland›. Maria Sison, A¤ustos 2002’den itibaren ‘terörizmi desteklemek’ suçlamas› ile, ABD ve Avrupa Birli¤i’nin ‘terör’ listesine al›nm›flt›. Maria Sison hakk›ndaki ‘suçlamalar›n’ neye dayand›r›ld›¤›n› bile aç›klamayan Hollanda savc›l›¤›, sözde delillerle Sison’u kendi hukukunu bile hiçe sayarak tutuklad›. Sison’un tutuklanmas›n›n yan› s›ra Utrecht’te yedi Filipinli ailenin evleri Hollanda polisi taraf›ndan bas›l›p, kap›lar› k›r›larak aramalar yap›ld›¤› ve birçok envantere ve dökümanlara el konuldu¤u ö¤renildi.
“Maria Sison derhal serbest b›rak›ls›n” Maria Sison’un tutuklanmas›n›n ard›ndan AT‹K, ADHK, B‹R-KAR, AveG-Kon, Yaflanacak Dünya Gazetesi, ILPS, Partizan, ‹flçi-Köylü Gazetesi, TKM, YDG, UPOTUDAK, AT‹F, HT‹F, ‹T‹F, AT‹GF, FT‹F ortak bir aç›klama yaparak Sison’un derhal serbest b›rak›lmas›n› istediler. Maria Sison’un “terörist” olmad›¤›n›, halklar›n hakl› mücadelesini yürüten seçkin bir devrimci oldu¤u belirtilen aç›klamada, “Sison, Filipin’in devrim ve kurtulufl mücadelesinin önderi, ezilen ve sömürülen dünya halklar›n›n kurtulufl mücadelesinin seçkin bir temsilcisidir. Emperyalist ve gerici devletlerin, ona duyduklar› düflmanl›¤›n gerisinde bu vard›r. Her f›rsatta, onu haks›z bir flekilde yeniden yarg›lamak istemeleri de bu kimli¤inden dolay›d›r. Baflta ABD olmak üzere, emperyalistler bu keyfi ve haks›z yarg›laman›n flahs›nda, esasta Filipinler’deki halk›n kurtulufl mücadelesini yarg›lamak emelini gütmektedirler” denildi. Sison ve Filipin halk›n›n kurtulufl mücadelesine karfl› yap›lan bu sald›r›n›n protesto edildi¤i aç›klamada, “Profesör Jose Marion Sison bir seçkin devrimcidir, onu sahipleniyor ve onunla tam bir dayan›flma içinde oldu¤umuzu ilan ediyoruz. M. Sison derhal serbest b›rak›lmal› ve kendisine koflulsuz olarak oturum hakk› tan›nmal›d›r” denildi. Devrimci Enternasyonalist Hareket Komitesi (DEH-Kom) taraf›ndan da Sison’un tutuklanmas›na iliflkin bir aç›klama yay›mlanarak, Sison’un, Filipin halk›n›n mücadelesine önderlik eden FKP’nin önderi oldu¤u ve bu politik kiflili¤inden ötürü emperyalist güçlerin hedefi oldu¤u, Hollanda’daki tutuklaman›n da bundan ba¤›ms›z olmad›¤› vurguland›. Sison’un bir an önce serbest b›rak›lmas›n›n istendi¤i aç›klamada, tüm ilerici-devrimci güçlere, Sison’un özgürlü¤ü için harekete geçme ça¤r›s› yap›ld›.
Kerbela’da bir kez daha fiii kan› akt› Dünya imparatorlu¤una soyunan ABD’nin, 20 Mart 2003’te gerçeklefltirdi¤i Irak iflgali ve iflgalin ard›ndan patlak veren mezhepler-etnik gruplar aras›ndaki çat›fl(t›r)malar ülkeyi bir kaos ortam›na sürüklüyor. Bombal› sald›r›lar›n, iç çat›fl(t›r)malar›n gündemden düflmedi¤i ülkede bu kez hedef, nüfusun büyük ço¤unlu¤unu oluflturan fiiiler için büyük bir dini önder olan 12. ‹mam Muhammed El Mehdi’nin do¤um günü dolay›s›yla her y›l düzenli olarak Kerbela kentinde gerçeklefltirilen anma törenlerine kat›lan binlerce kifli oldu. Ülkenin birçok yerinden törenlere kat›lmak üzere Kerbela’ya giden fiiiler, iflgalci güçler ve onlar›n komutas›ndaki uflak Irak ordusu ile silahl› bir grubun çat›flmas›n›n ortas›nda kald›. Yaklafl›k 60 kiflinin öldü¤ü ve 200’ü aflk›n kiflinin de yaraland›¤› çat›flmalar›n, ülkenin iki büyük fiii grubu olan Mukteda El Sadr’a ba¤l› Mehdi Ordusu ile ülkenin güneyindeki polis gücünü elinde bulunduran Bedir örgütünün ba¤l› bulundu¤u Irak Yüksek ‹slam Konseyi güçleri aras›nda yafland›¤› iddia edildi.
Sadr grubu: Çat›flmalarla ilgimiz yok Çat›flmalar›n sorumlusu olarak gösterilen Mukteda El Sadr hareketinin önde gelen liderlerinden Abdulmehdi El Mutayri, Kerbela’da yaflanan
El Fetih
olaylarla hiçbir ilgilerinin olmad›¤›n› söyleyerek, “Kerbela’da yaflanan olaylar baflta Suudi Arabistan olmak üzere Birleflik Arap Emirlikleri ve Katar taraf›ndan desteklenen Irakl› gruplar taraf›ndan gerçeklefltirildi” ifadelerinde bulundu. Mutayri, olaylarla, ülkedeki fiii gruplar aras›nda bir çat›flma ortam›n›n yarat›lmak istendi¤ini söyledi.
Konsey çat›flmas› de¤il’ Kerbela’da yaflanan çat›flmaya iliflkin Irak devlet televizyonuna konuflan Cumhurbaflkan› Yard›mc›s› Adil Abdülmehdi, “Bunun Mehdi Ordusu ile Yüksek Konsey’in çat›flmas›ndan ç›kt›¤›n› söylemek mant›k d›fl›d›r” diyerek çat›flmalar›n lanse edildi¤i gibi olmad›¤›n› dile getirdi. Abdülmehdi, çat›flman›n, Kerbela sokaklar›nda silahl› olarak dolaflan kifliler ile “kent sakinleri” aras›nda yafland›¤›n› ve Irak kolluk güçleri ile iflgalci güçlerin olayla bir ilgisinin bulunmad›¤›n› öne sürdü.
Kerbelai; “Maalesef güvenlik yetkilileri bunu ciddiflimde bulunmad›lar” diyerek devlet yetkililerini
Çat›flmalar iflgalci güçlere yar›yor ABD, 20 Mart 2003’te gerçeklefltirdi¤i iflgalin ard›ndan ülkedeki güçleri etnik ve mezhepsel olarak bölmeye dönük bir dizi politikalar› h›zla hayata geçirmeye giriflti. Sünniler ile fiiileri, Kürtler ile Türkleri ve Araplar› karfl› karfl›ya getiren iflgalci güçler, “böl-parçala-yönet” politikas›na sad›k kalaceye alma u¤rafl› içindeler. Buradan bak›ld›¤›nda d›r›lar›n›n, gerekse de mezhepler-etnik gruplar
Sorumlu hükümettir
aras› çat›fl(t›r)malar›n ABD baflta olmak üzere ifl-
Onlarca y›ll›k bir direnifl tarihine sahip olan Filistin, bugün yeni ve oldukça tehlisüredir Hamas-El Fetih çat›flmas›ndan faydalanan ve bu çat›flma üzerinden ülkedeemperyalist destekli ‹srail devleti, El Fetih’e verdi¤i deste¤in meyvesini almaya Hamas’›n Gazze’nin kontrolünü, El Fetih’in ise Bat› fieria’da yönetimi ele geçir-
ABD, Meksika ve Kanada aras›nda düzenlenen Kuzey Amerika Güvenlik ve Refah ‹flbirli¤i Zirvesi’nin üçüncüsü 20-22 A¤ustos tarihlerinde Kanada’n›n Montebello bölgesinde gerçeklefltirildi. ABD Baflkan› Bush, Kanada Baflbakan› Stephen Harper ve Meksika Devlet Baflkan› Felipe Calderon’un kat›ld›¤› zirvede;ekonomi, güvenlik, Afganistan gündemi ile enerji konular› masaya yat›r›ld›. Zirvede ayr›ca Meksika ile ABD aras›ndaki kaçak göçmen sorunu ile Kanada’n›n, zengin do¤al kaynaklara sahip Kuzey Kutbu denizindeki hak iddias› da tart›fl›ld›. Zirvedeki kilit konulardan birini oluflturan yaklafl›k 2 bin Kanada askerinin Afganistan’a gönderilmesi konusunda mutabakat sa¤land›¤› belirtiliyor. Söz konusu mutabakat sonucu gönderilecek olan askerlerle birlikte Kanada, ABD öncülü¤ünde Afganistan’›n iflgaline kat›lm›fl olan NATO güçleri aras›ndaki en büyük asker say›s›na sahip ülke konumuna ulaflm›fl olacak.
rak ülkedeki varl›klar›n› ve egemenliklerini güven-
Kerbela Cuma ‹mam›:
Kerbela Cuma ‹mam› ve ülkedeki önemli fiii önderlerden olan Ayetullah Sistani’nin temsilcisi Abdülmehdi Kerbelai, 30 A¤ustos’ta verdi¤i hutbede, kentte yaflanan olaylar›n planl› oldu¤unu söyledi. Olaylardan bir hafta önce baz› silahl› grup-
Kanada’da emperyalist zirve
ye almad›lar ve olaylar› önlemek için hiçbir giri-
gerek ülkede halk› hedef alan bombal› intihar sal-
bafllad›.
ediyor
bunu devlet yetkililerine ilettiklerini kaydeden
‘Olay, Sadr ile Yüksek
ki direnifl cephesini bölmeyi hedefleyen
emanet
renlerine sald›racaklar›na dair bilgi ald›klar›n› ve
suçlad›.
keli bir kavfla¤a gelmifl bulunuyor. Uzun
kurda kuzu
lar›n ‹mam Mehdi’nin do¤um günü kutlama tö-
galci güçlere yarad›¤› aflikard›r. Yine ülkede halk› hedef alan bombal› sald›r›lar ile çat›flmalar›n –kimler taraf›ndan yap›l›rsa yap›ls›n- emperyalizme hizmet etti¤i, ülkedeki direnifli bölerek zay›flatt›¤›n› da belirtmek gerekir…
mesi ile ülkede bafl gösteren iki devletli tablo ve yaflanan çat›flmalarda El Fetih’i aç›ktan destekleyen ‹srail ve onun arkas›ndaki güçler, El Fetih’i yanlar›na çekmifl gibi görünüyorlar. Bir süredir devam edegelen ‹srail-El Fetih görüflmeleri kapsam›nda 28 A¤ustos’ta bir araya gelen taraflar, iki ülkenin s›n›rlar›, Kudüs ve mülteciler konusu gibi bir dizi konu bafll›¤›nda büyük ilerleme katettiklerini ve “karar alma aflamas›nda” olduklar›n› aç›klad›lar. Bir mutabakat belgesini imzalad›klar›n› da duyuran
Zirveye karfl› anti emperyalist protesto Kanada'da yap›lan zirve, binlerce kiflinin kat›ld›¤› eylemle protesto edildi. Göstericileri uzak tutmak üzere 3 metre yüksekli¤inde çitler çekilen toplant› bölgesinde, yaklafl›k 2 bin kifli liderleri protesto etti. “Amerikanada'ya hay›r de” yaz›l› bir pankart açan kitlenin, zirvenin yap›ld›¤› alana sokulmak istenmemesi üzerine çat›flma ç›kt›. Çat›flmalarda aralar›nda polislerin de bulundu¤u çok say›da kifli yaralan›rken, onlarca kifli de gözalt›na al›nd›. Gözalt›na al›nanlardan 4 kifli tutukland›. Protesto gösterisine kat›lan binlerce kifli, zirvenin, üç ülkenin halklar›na iflsizlik, y›k›m, göç ve geleceksizli¤i dayatt›¤›n› belirttiler.
taraflar, en k›sa sürede yeniden bir araya geleceklerini söylediler. Filistin Devlet Baflkan› Mahmud Abbas ile ‹srail Baflbakan› Ehud Olmert aras›ndaki
YÖNEL‹M
görüflmelerde “çözüm”e yaklafl›ld›¤› söylenmesine karfl›n, ‹srail devletinin Filistin’e yönelik sald›r›lar› devam ediyor. A¤ustos
Kaz›m C‹HAN
ay›n›n son haftas›nda Bat› fieria ve Gazze’ye sald›r›lar gerçeklefltiren ‹srail, aralar›nda 3 çocu¤un da bulundu¤u 10 Filistinliyi öldürdü.
Yazar›m›z›n yaz›s› elimize ulaflmad›¤›ndan yay›mlayam›yoruz.
5-16 Eylül 2007
ÇEV‹R‹
11
Büyük mali kriz ya da
James PETRAS
(www.sendika.org’dan al›nm›flt›r)
kaz›k kimin çantas›nda?
Toprak anaya özgürlük
Hector MONDRGON
(Çeviri: Temel Demirer)
Afrika palmiyesi plantasyonlar›, ormanlar›n iflletilmesi ve s›¤›rc›l›k, birlikte üretimdense, toprak üzerinde hâkimiyeti güvence alt›na alma do¤rultusunda ifllemektedir. Uribe’nin hükümeti üç milyon kiflinin topraklar›ndan at›lmas›n› sa¤layacak yasalar› onaylamaya bafllad›lar. Yasa, yeni edinilen topra¤›n kaydedilme süresini k›salt›yor. Son kararlarla, Afro-Kolombiyal›lar topraklar›ndan sürülür sürülmez, cemaat topraklar›nda Afrika palmiyesi ekimi yasallaflt›r›ld›; bu fliddetli müsadereleri sürdürme normuna dahildir. Ve hükümetin paramiliterlerle anlaflmas› (Adalet ve Bar›fl yasas›), toprak ve paralar›n› aklaman›n nihaî ad›m›d›r Kolombiya k›rsal›nda son yirmi y›lda ifllenen yüzlerce katliam kurban› ile, 19461958 aras›ndaki fliddet dalgalar› boyunca ifllenen suçlar›n kurbanlar›na adalet ve tazminat verilecekse, ilk önlem, tekrar tekrar atefl ve kanla Toprak Ana’dan kopart›lan campesino’lar, yerli halklar ve Afro-Kolombiyal›lara topraklar›n› iade etmek olmal›. 2 Eylül 2005 günü, flafak sökerken, Nasa de Huellas Yerli Rezervi’nden ikiyüz comunero - cemaat eylemcileri - Inter-Amerika ‹nsan Haklar› Mahkemesi’nin, Kolombiya devletinin 19 Eylül 1991’de yerlilerin iflgal etti¤i Nilo hacienda’s›nda -büyük çiftlikler- paramiliterlerin gerçeklefltirdi¤i katliam›n kurbanlar›na tazminat olarak topraklar›n› geri vermesi yolundaki karar›n› uygulama cesaretini gösterdiler. ‹çlerinden çocuklar dahil yirmi kifli öldürüldü. 14 y›l boyunca adil bir tazminat› bekleyen comunero’lar “La Emperatriz” haciendas›n› iflgal etti. Sald›r› için fazla beklemeleri gerekmeyecekti; ama bunun beklenmedik bir sonucu oldu: Polis sald›r›s›, gaz bombalar›, ordunun mevcudiyeti, halka atefl aç›lmas›, çok kiflinin kurflunla yaralanmas›, onlar› korkutmad›, tersine, giderek daha fazla yerlinin yüre¤ine yerleflen sivil direnifl ruhunu ateflledi. ‹flgalcileri yerlerinden söküp atmak imkâns›zd›. 13 Eylül’de ‹çiflleri Bakan› Nasalarla müzakereye oturdu¤unda, iflgale 3 bin 500 kifli kat›lm›flt›; daha fazlas› da “Guayabal” adl› bir baflka hacienda’y› iflgal edecekti. Bu olay, tarihsel bir de¤iflime iflaret ediyordu; Kolombiya’da toprak sahiplerinin ellerindeki topraklar› almaya yönelik do¤rudan eylemi felce u¤ratan terörün ilk yenilgisi olmufltu. Nilo katliam› efendilere meydan okumaya cesaret edecek herkese ölüm cezas› uygulanaca¤› anlam›na geliyordu - bu ceza, campesino’lara, yerlilere ve Afro-Kolombiyal›lara ay›r›ms›z uyguland›. Böylelikle, 2-6 Kas›m 2003’te terör, geçen Mart’ta bir Kolombiya elçisine ait “La Manigua” çiftli¤ini iflgal eden Cajamarca’daki SINTRAGRITOL’ya (Tolima Tar›m ‹flçileri Sendikas›) yöneldi. Befl campesino vahflice iflkencelerden geçirilip öldürüldü, onsekizi “kaybedildi”. Ayn› yerde, 10 Nisan 2004 günü ordu üç campesino daha öldürdü, biri bebek, biriyse çocuktu. Topra¤› kurtarmaya cesaret eden herkese yönelen bu vahflet, günümüzde kay›tl› k›rsal mülkiyetin yüzde 61’inin nüfusun yaln›zca yüzde 0.4’üne, yani aralar›nda Baflkan Alvaro Uribe Ve’lez’in de bulundu¤u onbefl bin kadar kifliye ait olmas› anlam›na gelen devasa bir karfl›-reformu tahkim etmektedir. Kongre’nin yaklafl›k yüzde 70’i de, Kolombiya’n›n egemen s›n›f›n›n Serbest Ticaret Anlaflmas› (FTA-TLC) ve Amerikalar Serbest Ticaret Anlaflmas›’na (FTAA-ALCA) ba¤l›l›¤›n›n ödülü olarak, petrol, madencilik, ormanc›l›k ve su yasalar›n›n de¤iflmesini sa¤lamak üzere statükonun korunmas› için dizayn edilmifl Plan Colombia arac›l›¤›yla ABD’nin deste¤ini alan bu seçkinler grubuna dahildir… Bu, büyük toprak sahiplerine çokuluslu flirketlerin yat›r›m ve mega-proje alanlar›na yak›n topraklarda spekülatif kârlar› da garanti eden bir mübadeledir. Bu, tar›msal üretim üzerine de¤il de, spekülasyona dayanan latifundismo’yu - büyük toprak mülkiyeti- tahkim eder. Özellikle Afrika palmiyesi plantasyonlar›, ormanlar›n iflletilmesi ve s›¤›rc›l›k, birlikte üretimdense, toprak üzerinde hâkimiyeti güvence alt›na alma do¤rultusunda ifllemektedir. Uribe’nin hükümeti üç milyon kiflinin topraklar›ndan at›lmas›n› sa¤layacak yasalar› onaylamaya bafllad›lar. Yasa, yeni edinilen topra¤›n kaydedilme süresini k›salt›yor. Bütünsel bir kalk›nma plan› haz›rland›. Son kararlarla, Afro-Kolombiyal›lar topraklar›ndan sürülür sürülmez, cemaat topraklar›nda Afrika palmiyesi ekimi yasallaflt›r›ld›; bu fliddetli müsadereleri sürdürme normuna dahildir. Ve hükümetin paramiliterlerle anlaflmas› (Adalet ve Bar›fl yasas›), toprak ve paralar›n› aklaman›n nihaî ad›m›d›r. Buna karfl›l›k, Nasalar›n “La Emperatriz”deki eylemi, bu meflum imparatorlu¤un kurbanlar› için “Adalet ve Tazminat” slogan›n›n hayata geçirilmesi oldu. Nasa halk›, bu ça¤r›y› ilk hayata geçirenlerdi; FTA’ya hay›r, yaflama evet diyebilmek ve halklar›n özyönetim projesini desteklemek için, 2004 Eylülü’nde Grand Minga’da toplanarak Uribe’nin anayasa de¤iflikli¤i önerisi ve fliddete karfl›, Cali’ye do¤ru 60 000 kiflilik yerli yürüyüflünü bafllatanlar onlard›. Cauca’da alt› belediyede gerçeklefltirilen ve halk›n spekülatif tar›m karfl›-reformu ve ulusal tar›m›n tahrip edilmesiyle ba¤lant›l› ABD’yle “serbest” ticaret garabetine do¤rudan “hay›r” dedi¤i halkoylamas›n›n belkemi¤ini de Nasalar oluflturmufltu. Nasalar’›n “La Emperatriz”deki baflar›l› direnifli insanlar›n akl›n› ba¤layan dehflet zincirlerini k›rd›. Campesinolar, Misaklar (Guambiano), Coconucolar ve tüm Nasa yerli halklar› t›pk› “karanl›¤› y›rtan bir flimflek berrakl›¤›nda” her fleyi gördüler. Aralar›nda, uzun y›llar birlikte hareket etmelerini engelleyen pek çok çeliflki olsa da, hepsi ayn› ortak sonuca vard›: topra¤›n özgürleflmesini bafllatma zaman› gelmiflti. Her bir grup, kendi hesab›na, eyleme geçme gününü, direniflin bafllang›c›n›n
513. y›ldönümü ve sendikalar›n ulusal bir grevi bafllatt›¤› gün olan 12 Ekim olarak saptam›flt›. Cauca’dan Campesinolar ve yerli gruplar› Corinto ve Miranda dahil 15 hacienday› iflgal etti; üçbin köylü toprak taleplerini dile getiriyordu; eski Cocunuco haciendas› dört çiftlik hâlinde bölünüp Paleterá, Puracé ve Coconuco’dan yerli gruplar ve köylülerce iflgal edildi; Caloto’daki El Japio Caldono’dan Nasalarca, Silva belediyesindeki Los Remedies ise Kisgó halk› taraf›ndan iflgal edilirken, Misaklar Amabala’y› ele geçirdiler. Her olay La Emperatriz’in bir tekrar›yd›. Polisin birkaç kez televizyon, radyo ve gazetelere iflgalin sona erdi¤ini aç›klamas›na karfl›n, TV ekranlar› iflgalcilerin aynen yerlerinde durdu¤unu gösteriyordu. ‹lk kez, milyonlarca Kolombiyal› toprak için aç›k çat›flmaya girmiflti. Yaln›zca anlaflmaya var›lan vakalarda iflgalciler kendi istekleriyle geri çekilirken, El Japio gibi anlaflman›n olmad›¤› durumlarda iflgali sürdürdüler. Ulusal hükümet ve Cauca eyalet hükümeti iflgallerin yaln›zca yerli gruplarca sürdürüldü¤ünü öne sürüyor; ve iletiflim araçlar› arac›l›¤›yla yerlileri, “campesinolar ve siyahlar›n aleyhine” fazla toprak sahibi olmakla suçluyordu. Ancak iflgaller campesino-yerli ittifak› gerçekli¤ini gözler önüne serdi. Yerli “fazla topra¤›”, 899 toprak sahibinin 200 000 yerliyle eflit miktarda topra¤a sahip oldu¤u Cauca’da ya da Andlar’›n geri kalan›nda de¤il, devletin Amazon halklar›n›n çok uzun zamand›r sahibi oldu¤u mülklerini tan›maktan baflka bir fley yapmad›¤› Amazon bölgesindedir. Santander de Quilichao’da yap›lan etnik gruplar aras› toplant›da, Afro-Kolombiyal›lar yerlileri de¤il, kendilerini topraklar›ndan atan hükümeti suçlad›lar ve Nasalarla ba¤lafl›kl›klar›n› güçlendiler. Cauca’n›n latifundista valisinin yerlilere karfl› düzenledi¤i gösterilere pek az kentli kamu görevlisi ve göçmen kat›ld›. Çok daha önemlisi, Cauca’da olup bitenler, k›smen indigenalar (yerliler), campesinolar ve Afrolar›n ulus ölçe¤inde harekete geçmesi olarak görülebilir. Cauca’da oldu¤u gibi, komflu Nariño ve Valle bölgeleri de yeni iflgallere sahne oldu; 25 bin kifli kritik yoksulluk durumuna hemen bir çözüm bulunmas›n› talep ediyordu. Inzá’da (Cauca) beflbin campesino ve indígena otoyola barikat kurdu. Nariño’da Mallama ve Ricaurte aras›nda Awá halk›ndan dört bin campesino ve indígena iki gün boyunca FTA’ya ve “demokratik güvenlik” politikas›na karfl›, insan haklar›na sayg› için yürüdüler. San Miguel’de iki bin campesino ulusal grevi desteklemek amac›yla, Toprak Ana’n›n kurtuluflu ve tar›m yasas› için La Vega (Cauca) ve Popayán aras›ndaki yolu, Gabriel López denilen yerde bin kadar campesino Huila yolunu kapatt›. Dört bin kifli, Cauca güneyindeki “Mi Bohío”dan Popayán’a dek yürüyerek buradaki kent yürüyüflüne kat›ld›. Barbacoas (Narifio)’da üç bin Afro-Kolombiyal› ve campesino, kent merkezini ele geçirerek içme suyu ve yasad›fl› ürünleri ikame edecek çözümleri talep etti. Buenaventura’da befl bin Afro, grevi desteklemek üzere ve haklar›n› ellerinden alan hükümet kararlar›n› protesto etmek için yürüdü. Caldas ve Risaralda’da Emberalar topraklar›n› savunmak için kitlesel kampanyalara girifltiler. Hükümet yürüyüflü yasaklad›, ancak bir yerlinin ölümü, birkaç›n›n yaralanmas›na yol açan müdahahlelere ra¤men gerçeklefltirildi. Tolima ve Huila bölgelerinden yirmi bin campesino ve küçük çiftçi ve Huila’l› yerliler FTA’ya karfl› ç›kmak için Neiva’da topland›lar. Fusagasuga (Cundimarca), Tunja ve Ventaquemada (Boyacá)’da campesino gösterileri düzenleniyordu. Befl bin yerli, Sampués ve Sincelejo aras›ndaki yolu yürüyerek sendika yürüyüflüne kat›ld›. Güney Bolivar’da Santa Rosa’da bin kiflilik bir zanaatkâr-madenci gösterisiyle, San Lucas da¤lar›ndaki alt›n›n iflletmesini almak isteyen AngloGold Ashanti’nin flubesi çokuluslu Kedahda protesto edildi.12 Ekim seferberli¤i campesino, ve indigena mücadelesinde, ilk kez bir ay önce Tolima’daki mitingde, iki günlük Carmen de Bolívar yürüyüflünde, paramiliterlere karfl› San Pablo (South Bolívar)’daki iki ayaklanmada ve Pasifik k›y›lar› boyunca birkaç yerdeki genel grevlerde duyumsanan yeni bir ruhu ortaya koymaktayd›. Hükümet Toprak Ana’n›n kurtuluflunun yayg›nlaflmas›ndan korkuyordu; bu nedenle, 8 Kas›m akflam› El Japio’yu iflgal eden Nasalara panzerler, polis ekipleri ve ateflli silahlarla sald›rd›. Mücadeleyi ezmek istiyorlard›; 10 Kas›m günü 16 yafl›ndaki yerli muhaf›z Belisario Camayo Wetetó’yu öldürdüler ve Gerson Menza’y› yaralad›lar, birkaç topluluk eylemcisini comunero’lar- tutuklay›p yaralad›lar. Nasalar El Japio’daki polis sald›r›lar›na karfl› direnirken, 9 Kas›m günü Misaklar Piendamó’daki “Corazón”u iflgal ettiler. Yüzlerce campesino indigenalarla birleflip 10 Kas›m’dan itibaren Morales belediyesindeki üç çiftli¤i ve Cauca’da da kimi çiftlikleri iflgal ettiler. Davullar çal›n›yor ve hepimiz bunu duyuyoruz. Toprak özgürleflene dek de çalmay› sürdürecekler.
Bütün büyük mali analizciler bafllayan ve derinleflen mali krizin asl›nda yat›r›mc›lar›n yaflad›klar› belirsizlikten kaynakland›¤›n› iddia ediyorlar. Çünkü yat›r›m bankalar›, türevleri ve yüksek riskli fonlar›, yüksek-riskli, subprime mortgagelar› [yüksek riskli emlak kredilerini]ve çürük hisseleri di¤er daha güvenilir borçlanma ka¤›tlar› ile birlikte paketleyip, bunlar› dünya üzerinde “perakende” olarak sat›fla süren yat›r›m bankac›lar›na ve özel bankerlere satm›fl durumdalar. Hepsinin de paras› sat›c›lar taraf›ndan ödenen kredilendirme kurulufllar›, bu melez hisselere, mortgagelara ve çürük tahvillere en yüksek puanlar› (AA, AAA) vererek, bunlar› Hazine bonolar›n›n sa¤lad›¤›ndan daha yüksek getiriler arayan riskten habersiz müflterilere kakalamalar› için yat›r›m dan›flmanlar›n› teflvik ediyorlar. Ço¤u yat›r›mc› kimin hangi ka¤›d›n› ellerinde tuttuklar›n› ya da kendi yüksek riskli yat›r›m fonlar›n›n ne kadar para kaybetmekte ya da zaten kaybetmifl oldu¤unu bilmiyor. Bilenlerse zaten kaç›yorlar. Bankalar baflvuruculara kredi vermekte müteredditler. Kald›raçl› fonlar›n ad› kreditörler aras›nda kirli bir sözcük gibi an›l›yor. Yüksek riskli yat›r›m fonlar› ise ya kredilerini ödemek üzere varl›klar›n› sat›yor ya da ne kadar varl›¤a ya da borca sahip olduklar›n› asla aç›klam›yorlar. Türevler sönüp gitti. ABD, Japonya ve Avrupa Birli¤i'ndeki Merkez Bankalar› nakit yaratmak üzere özel bankalara 250 milyar dolar›n üzerinde para boca ettiler (ve etmeye de devam ediyorlar) ama bankalar kimseye kredi vermiyor; çünkü Palm Springs'deki ünlü bir bankerin bana söyledi¤ine göre “Kimse kimin çantas›nda nas›l bir kaz›k (de¤ersiz yat›r›m) oldu¤unu bilmiyor”.
Çantas›nda kaz›k bulunduran felsefeye e¤ilimli bir fon yöneticisi “‹yi ya da kötü finansör yoktur” diyor, “Bu iflte hep birlikteyiz, biz batacak olursak bütün mali sistem de batar”. Bu örtük bir Marksistin ya da bir felaket tellal›n›n mali dayan›flmay› amaçlayan öz-ç›karc› bir yakar›s› m›d›r? Mali krizin Kara Deli¤inin alt›n› üstünü araflt›rmadan bunu kimse bilemeyecek. Ama onun içinde çantalar›n sonuna kadar aç›lmas› gerekecek
Bu arada, Goldman Sach, Bear Stearns ve Lehman Brothers bunlar›n tümü de iflas eden yat›r›m fonlar›n› ya kapat›yor ya da kurtarmaya çal›fl›yorlar. ABD Merkez Bankas› “mali sistemi kurtarma” ad› alt›nda en berbat spekülatörlerin yard›m›na kofluyor- çöküp gitmekte olan Amerikan sa¤l›k sistemini kurtarmak için asla yapmayaca¤› bir biçimde. Mali sistemin “kaçaklar›” var ve Merkez Bankas› fonlar›n›n buralara zerk edilmesi “kaçaklar›” kapatam›yor. Önemli tahvil bankerlerinin slogan›: “Herkes kendi paças›n› kurtars›n... kimse arkas›na bakmas›n” haline geldi. Demokratlar neyin yanl›fl gitti¤inin aç›klanmas› için al›fl›ld›k ola¤anüstü Kongre oturumlar› talep ediyorlar. Kongre üyesi Levin ve Barney Frank, yenilenlerin en zay›flar›n› takip ederek, yanl›fl sorular› yanl›fl kimselere, sormaya haz›rlan›yorlar: hileli al›flverifllerin neden yüksek derecelerde kredilendirildi¤ini, al›flveriflleri yapanlara de¤il de kredilendirme kurulufllar›na soracaklar. Çantalardaki “kaz›klar” büyük ve sivri ama kimse ne kadar büyük olduklar›n› bilmiyor: 250 milyar dolar m› yoksa 500 milyar dolar m›? Çok say›da banker ve yüksek riskli fon milyarderi burun deliklerini görünmez örtülerle kapatarak etrafta dolafl›yorlar. Peki bütün bu rezaleti düflük faiz oranlar›yla, kurals›z mali piyasalar›yla bafllatm›fl olan Greenspan nerelerde? Tüm yüksek riskli yat›r›mlar›n-türevlerin-yarat›c› mali düzenbazlar›n bu büyük kahraman› piramit gelirlerini yapt›r›ma ba¤lad›, onaylad› ve teflvik etti. fiimdiyse Deutsch Bank'a tavsiyelerde bulunuyor ve çöken mali reçeteleri karfl›l›¤›nda ald›¤› 100,000 dolarl›k ücretler için uluslararas› bankerlere yap›flmaya devam ediyor. Ama voleyi vurup kaçan spekülatörler bak›m›ndan Greespan bu yükselmekte olan kaz›k kültürünün parças› falan de¤il. Kendisi hala servetlerini borçlu olduklar› mali deha olmaya devam ediyor.
Yani fon yöneticileri temize ç›kana, çantalar›n› boflalt›p bilançolar›n› aç›klayana kadar kaz›klar›n kimin çantas›nda oldu¤unu bilemeyece¤iz: büyük s›rlar›n aras›nda ödenemeyecek tahviller, de¤ersiz mortgagelar ve nakte dönüfltürülemez yüksek riskli yat›r›m fonlar› var. Bu kaz›klar›n büyüklü¤ü ve geniflli¤i bilinmedi¤i için büyük belirsizlik flimdi yat›r›mlar›n ve kredilerin ço¤unun donmas›na neden olmufl durumda: mali sistemi felç ediyor. Fannie Mae ve Freddie Mac (federal fonlardan yararlanan mortgage flirketleri) bile gelip (“kötü borçlar” olarak da bilinen) bu “kaz›klar›” sat›n alam›yorlar. ABD'li vergi mükellefleri kaç yüz milyar dolar› buraya harcamak istiyor olurlarsa olsunlar hiçbir fley fark etmiyor. Bütün o mali büyücüler, süper zeki bilimsel, matematiksel, % 30 garantili yat›r›m dan›flmanlar› sokak köflesinde m›s›r satan adam kadar bile güvenilir de¤iller. En kibirli, haval›, bilimsel spekülatörler çuvallad›lar; özellikle de içeriden ticaret yapanlar aras›nda “niceliksel yat›r›m” olarak adland›r›lan pratikleri gerçeklefltiren o büyük hatipler. Yat›r›m kararlar›n›n al›nmas› için karmafl›k bilgisayar verilerinden yararlan›lmas› anlam›na gelen Niceliksel Yat›r›m (NY), Wall Street'in en zeki ve pek sayg›de¤er baz› ünlü “guru”lar› taraf›ndan kullan›l›yor ve teflvik ediliyordu. On y›l boyunca karmafl›k matematiksel veriler Renaissance Fonlar›, Goldman Sach ve di¤er say›s›z varl›k ve yüksek riskli yat›r›m fonu yöneticisi aç›s›ndan ola¤anüstü karlar yaratt›. Varl›klar›n borçlar› ödemek ve çaresizce nakit aramak için kitlesel biçimde sat›fla ç›kart›lmas›yla birlikte, NY ile ilgili tüm varsay›mlar da kap› d›flar› edildi. “Model”, “tarihsel e¤ilimleri” söz konusu eden hiçbir krizi aç›klayam›yordu. En iyiler , en parlaklar afallad›lar. NY dahileri önceleri krizin en riskli, en alttaki spekülatörlerin yaratt›¤› yerel bir sorun oldu¤unu söylediler. Ama kendi fonlar› da çökmeye bafllay›nca suçu afl›r› tepki gösteren isterik yat›r›mc›lar›n üzerine atmaya bafllad›lar. “Bu bir alg› sorunu” diyerek ifli psikolojiye vurdular. Ama fonlar› çökmeye devam etti: Piyasa, hiç de “modellerinin” dikte etti¤i gibi hareket etmiyordu. Dedikodu ald› yürüdü; flüpheciler ortal›¤a yay›ld›. NY pratisyenlerinden birisi “Sorun nedir: Piyasa m› yoksa?” diye soruyor bir meslekdafl›na. Yan›tsa Piyasadan geliyor: “Bütün NY'ler, sanki kapitalizm ad›m ad›m de¤iflen ve yat›r›mc›lar›n sat›n al›fllar› her türlü kayb› karfl›layacak geri ödemelerle hizaya sokacak biçimde ak›lc› bir biçimde davranak kredi ald›klar› krizsiz bir sistemmifl gibi, eski biçimleri gelece¤e uyarlayan tarihsel verilerden yararlan›yor. Ama bütün bunlar perakende bankerler için yarat›lm›fl olan bir Ana-Cadde folklorundan ve Amerikan Giriflimi ideologlar›n›n gündelik e¤lencelerinden baflka bir anlam ifade etmiyor.” Büyük Kumarhane'deki bilimsel matematikselleme t›pk› fiamanlar›n hayat çizgisini aç›klamak için say›sal fallara baflvurmalar› kadar yarars›z birfley oldu¤unu gösterdi. Kimse yüksek katlardaki bürolar›n pencerelerinden afla¤›lara atlamaya bafllamad›; henüz. ‹ntihar oranlar›n› düflük tutan fley tam da yat›r›mc›lar› ayakta tutmakta olanla ayn› fley: Henüz kimse kaç yüz millar dolar›n de¤ersiz ka¤›tlar halinde tutulmakta oldu¤unu bilmiyor. Matematiksellemenin çöküflüyle birlikte, flimdi Mistik Kara Delik döneminde bulunuyoruz. Büyük yat›r›m merkezleri ve yüksek riskli yat›r›m fonlar›, yat›r›mc›lar›n ne kadar para kaybetmifl olduklar› hakk›nda bilgisiz k›l›nmalar› halinde yat›r›mc› güveninin geri gelece¤ini umarak itiraflarda bulunmaktan kaç›n›yorlar. Bu ise Vudu ‹ktisad›'n›n bir ad›m öncesi say›l›r. Peki ama en büyük kaz›¤›n Renaissance Fonlar›'n›n m›, Goldman Sach'›n m›, First Quadrant'›n m› yoksa 1001 adet Ali Baba yüksek riskli yat›r›m fonlar›ndan birisinin ya da hepsinin çantas›nda m› oldu¤u bilinmezse yat›r›mc› güveni nas›l geri gelecek ki? Financial Times'daki Marty Wolf gibi ortodoks Piyasa savunucular› b›rak›n pantalonlar›n› bile kaybetsinler diye yaz›yorlar: “Riski de¤erlendirmek için, do¤ru düzgün kaybetsinler”. “Bunlar› kurtarmak ahlaki bir tehlikedir” diye iddia ediyorlar. Bunun anlam› elbette, üçka¤›tç› spekülatörlerin bir Merkez Bankas› operasyonuyla kurtar›lmalar› halinde, hiçbir fley kaybetmeyip gelecekte de ayn› fleyleri yapmay› sürdürecek olmalar›. fiirket kurtarma operasyonlar› mali düzenbazl›k suçunun yeniden ifllenmesi için bir formülden baflka birfley de¤il. Ama, ne yaz›k ki, ortodoks piyasa uzmanlar›n›n tavsiyeleri bundan ibaret. Avrupa Merkez Bankalar› ve ABD Merkez Bankas› hangi s›n›f› temsil ettiklerinin fark›ndalar: Ders kitaplar›ndaki risk hesab› yapan de¤er-yaklafl›ml› giriflimçilerle onlar›n referans gruplar›n› de¤il, gerçekten varolan spekülatör soyguncular s›n›f›n›. Kötü çocuklar›n batmas›na izin verme riski bunlar›n say›s›n›n zaten çok fazla olmas›ndan kaynaklan›yor, üstelik bunlar ço¤unlukla en güçlü yat›r›m kurumlar›nda çal›fl›p, sürüyle fonu yönetiyor ve en güçlü finansörler ad›na hareket ediyorlar. Belli ki çantas›nda kaz›k bulunduran felsefeye e¤ilimli bir fon yöneticisi “‹yi ya da kötü finansör yoktur” diyor, “Bu iflte hep birlikteyiz, biz batacak olursak bütün mali sistem de batar”. Bu örtük bir Marksistin ya da bir felaket tellal›n›n mali dayan›flmay› amaçlayan öz-ç›karc› bir yakar›fl› m›d›r? Mali krizin Kara Deli¤inin alt›n› üstünü araflt›rmadan bunu kimse bilemeyecek. Ama onun içinde çantalar›n sonuna kadar aç›lmas› gerekecek.
12
KÜLTÜR-SANAT
5-16 Eylül 2007
YÇKM
8 EYLÜL CUMARTES‹
15 EYLÜL CUMARTES‹
22 EYLÜL CUMARTES‹
29 EYLÜL PAZAR
Saat:18.00 “Kusturica” toplu film gösterimi Film-1 ‘Çingeneler Zaman›’
Saat: 18.00 “Kusturica” toplu film gösterimi Film-2 ‘Kara Kedi Ak Kedi’
Saat: 18.00 Film-3 ‘Yeralt›’
Saat: 18.00 “Kusturica” Toplu Film gösterimi Film-4 ‘Arizona Rüyas›’
16 EYLÜL PAZAR
23 EYLÜL PAZAR
30 EYLÜL PAZAR
Saat: 17.00 Panel: 12 Eylül’den Günümüze... Kat›l›mc›lar: Av. Ercan Kanar, 78’liler Vakf› ‹st. Bflk. ‹brahim Ünal ve DHP temsilcisi Hakan Küçükbingöl
Saat: 17.00
“Kusturica” toplu film gösterimi
9 EYLÜL PAZAR
Eylül ay› etkinlik program›
Saat:17.00 fiiir dinletisi ve söylefli fiair Mehmet Çetin Tiyatro gösterimi Babil Halk Sahnesi “fieytan, Hoca ve Kad›n”
Tiyatro Gösterimi Tiyatro Simurg
Saat: 17.00 Konser Grup Patika
‘Çok Yafla Tiyatro’ Yönetmen: Mehmet Esato¤lu
Tanr›lar›n saltanat› y›kmak: Atefli Çalmak Tarihin her an›nda Prometheler vard›, bundan sonra da var olacakt›r. ‹nsan, insanl›¤›n› tarihteki yerini alarak, eyleme giriflerek, üreterek, düflünerek var eder. Bu gerçeklik ayn› zamanda s›n›fl› toplumlar›n tarihidir. Yani ezen ve ezilenlerin tarihi. ‹flte bizler; yüzy›llardan süzülüp bugünlere akan bir çaban›n ürünüyüz: ‹nsanlaflma ve özgürleflme aflk›...
Atefli Çalmak Galina Serebryakova Roman Dizisi Toplam 5 cilt Karl Marx’›n Gençli¤i (1. Cilt); Karl Marx’›n çocukluk ve gençlik y›llar› ile ayn› dönemdeki büyük mücadeleleri anlat›r. Fransa’da 1831 Lyon Ayaklanmas›, ‹ngiltere’de Chartistler, Almanya’da Hessen Prensli¤i’nde “Kulübelere Bar›fl, Saraylara Savafl” fliar›yla eyleme geçen proleterler ve köylüler...
F›rt›nan›n Ortas›nda (2. Cilt); Marx ve Engels’in birlikte mücadeleye karar verdikleri andan bafllayarak, 1848 devrimleri sonras›na kadar uzanan çalkant›l› dönem, bir “devrim k›tas›” görünümü kazanan Avrupa’n›n tüm devrimci karakteristikleri anlat›l›yor.
S›namalar (3. Cilt); 1848 devrimlerinin yenilgisinden I. Enternasyonal’in kuruldu¤u 1864 y›l›na kadar uzanan Avrupa çap›nda koyu bir gericilik ve iflçi hareketinde durgunlu¤un egemen oldu¤u dönem, belli bafll› özellikleri ve olaylar›yla canland›r›l›yor. Bu y›llar Marx’›n temel eseri ‘Kapital’in yaz›l›fl sürecini de kaps›yor.
Yaflam›n Doru¤u (4. Cilt); ‹flçi hareketini Enternasyonal çat›s› alt›nda birlefltirme çabalar›n›, ayn› dönemde yay›mlanan Kapital’in yank›lar›n› ve an an, çarp›c› betimlemelerle Komün günlerini anlat›yor.
‹kinci Keman (5. Cilt); Marx’›n ölümünden sonra Engels’i, onun, Kapital’in 2. ve 3. Ciltlerini yay›na haz›rlama çabas›n›, sosyalist hareketin geliflimini anlat›r.
Bencilliklerinden ve despotlukklar›ndan dolay› tanr›lara, özellikle bafltanr› Zeus’a kafa tutar asi Prometheus, mit dünyas›nda ve antik Yunan döneminde. Promethe; ak›ll›d›r, duygusald›r, iyi niyetlidir ve ezilenlerden yanad›r. Promethe evrende kendisine benzer varl›klar› ço¤altmak için insan yarat›r. Bunu yaparak ayn› zamanda, insan›n kendisini aflmas› ve insanlaflmas› çabas› serüvenini bafllat›r. Yaratt›¤› insana uygarl›k vermek için tanr›lar›n elinde olan ve gökyüzünde bulunan atefli insan›n yüre¤ine indirir. Yer-gök sars›lm›flt›r: Tanr›lar›n elinden atefl çal›nm›flt›. Promethe’nin bu çabas› bedelsiz olamazd›, bunu kendisi de biliyordu. Zeus, buna tahammül edemez ve Promethe’yi cezaland›r›r. Düzene isyan edip düzeni de¤ifltirme inanc›nda ve kararl›l›¤›ndaki Promethe Kafkas Da¤lar›’nda zincire vurulur. Tanr›lar taraf›ndan görevlendirilen bir kartal-akbaba Promethe’nin he rgece yenilenen karaci¤erini kemirir. Promethe, arkadafl› Herakles taraf›ndan kurtar›l›r ve flöyle hayk›r›r: “Zeus taht›ndan düflmedikçe benim iflkencelerimin sonu yoktur” der ve insanl›¤a özgürlü¤ün yolunu gösterir.
anlat›m ve diyaloglarla anlat›l›yor. Marks’›n yaflam›ndaki yoksulluklar, s›k›nt›lar, sürgünler, ailesinde meydana gelen ölümler, buna ra¤men deste¤ini hiç esirgemeyen yoldafl› Engels, yazar taraf›ndan oldukça sade ve gerçekçi bir biçimde anlat›l›yor.
Tarihin her an›nda Prometheler vard›, bundan sonra da var olacakt›r. ‹nsan insanl›¤›n›, tarihteki yerini alarak, eyleme giriflerek, üreterek, düflünerek var eder. Bu gerçeklik ayn› zamanda s›n›fl› toplumlar›n tarihidir. Yani ezen ve ezilenlerin tarihi. ‹flte bizler; yüzy›llardan süzülüp bugünlere akan bir çaban›n ürünüyüz: ‹nsanlaflma ve özgürleflme aflk›...
Atefli Çalmak belgesel-tarihsel roman› sadece Marks’›n biyografisi olmay›p dönemin toplumsal durumu, yaflam›n her yönündeki de¤iflim ve geliflmeleri, bunun insanda ve düflüncedeki iz düflümleri, kiflilerin (özellikle Marks’ta) çok yönlülü¤ü, yal›n ve ayr›nt›l› bir flekilde anlat›l›r. Bilimde, siyasette, felsefede, edebiyatta ve sanatta kendisini hissettiren ayd›nlanmay› yaratan insanl›¤›n ortak de¤erleri ile yüklüdür atefli çalmak. Bunun yaratt›¤› heyecan, umut ve ütopyalar etraf›ndan özneleflen insan›n dünyay› kucaklamas›, gerçe¤i yakalama etkinli¤i baflar›l› bir flekilde anlat›l›r. Böyle özellikleri bar›nd›ran roman ayn› zamanda ezilenlerin tarihini ve rolünü iflleyerek kapitalizme karfl› bir elefltiri roman› olarak de¤erlendirilmeyi hak ediyor. Farkl› bir yönünden de bakarsak, romanda insan›n iç dünyas› da baflar›l› bir biçimde aktar›lm›fl. Mesela Marks’› nas›l hayal ederiz? Sakall›, yüzü gülmeyen ve hep düflünen... Oysa ki romanda insana mahsus en güzel duyguyu, aflk› görebiliyoruz. Marks’›n Jenny’e olan derin, ateflli ve tutkulu aflk› ayn› flekilde Jenny’nin Marks’a. Bilme aflk›, tutku, kararl›l›k, hayal k›r›kl›¤›, heyecan, umut, tiksinti, her toplumsal katman ve s›n›f›n karakteri, ç›kar, küçük hesaplar, iflkence, teslimiyet, gerçekleri görme, dostluk ve benzeri insana dair fleyler her sat›rda vard›r. Yenilgiden sonra “yenilgi sadece zafere giden yol üzerindeki duraklard›r” denmesi, ç›karlar›n ve ihanetin ortas›nda “Yoldafl olmas›n› bilmeyen arkadafl da olamaz” diyen Marks’›n gerçek dostu Engels ve di¤er kiflilerle olan iliflkisi romanda insan›n iç dünyas›n› ne flekilde yans›tt›¤›yla ilgilidir.
Geçmiflini s›rt›nda tafl›yan tarih 19. yüzy›l› gösterdi¤inde yine Prometheler ile karfl›lafl›yoruz. Tarihin ve toplumun yasalar› Prometheleri yok etmiyor, aksine üretiyor. Eksiltilmek istendikçe ço¤al›yorlar. Promethe’nin eyleminin tarihsel özünü ard›llar›nda farkl› bir biçimde, farkl› bir zamanda ve mekanda görüyoruz. Hiçbir farkl›l›k kar etmiyor Marks’›n Promethe’leflmesinde ya da Promethe’nin Marks’laflmas›nda. Çeliflki ayn›, kendi yasas›nca iflliyor zira. “Atefli Çalmak” roman›n›n arkas›nda bu hikaye yat›yor olsa gerek. Can al›c› bir benzeflim, hayret verici bir telmih... Dünya tarihinde herfleyi sarsan “bilimler ve devrimler ça¤›” 19. yüzy›l›n tarihsel ve toplumsal özelliklerini gerçekçi bir tarzda “Atefli Çalmak” ad›yla edebilefltirmek son derece anlaml›d›r ve diyalektik bir sentez; atefli çalarak insanl›¤a veren Promethe ile insanl›¤› ve özü al›nm›fl yaflam› gökteki tanr›lar ve yeryüzündeki asalak temsilcilerinden çalarak veren, bunun için özgürlü¤ün ve kurtuluflun yolunu bütün bir bilimselli¤i ile gösteren Karl Marks. Marks, her zaman “Ben yoksul ve ezilmifl s›n›flar›n Promethe’siyim” diyebilmiflti. Promethe’yi yüre¤inde ve beyninde yaflatarak söylemiflti bunu. Tarihsel olay ve olgular› görmede, kavramada salt bilgi-belge-teori yetersiz kalabiliyor. Onun içindir ki, insanl›k tarih boyunca düflünce aktar›m›n›n yan›nda duygu aktar›m›n› kullanm›flt›r. Bazen en kasvetli düflünceler duyguda eriyebilir, berraklaflabilir. Ki duygu ve düflünce birbirine kopmaz diyalektik ba¤larla ba¤l›d›r. Edebiyat ve sanat iliflkisi her an yan›bafl›m›zdad›r. S›k›fl›nca ona dan›fl›r›z. Bu bizleri daha da insanlaflt›r›r. Edebiyat; olay ve olgular›n kavranmas›nda bizlere farkl› pencereler sunar. Bir 19. yüzy›l› belgelerde daha farkl› görürüz, edebiyatta ise daha farkl›, daha canl› ve yaflarcas›na... Sovyet düflünürü, eylemcisi ve edebiyatç›s› Galina Srebryokova koca bir 19. yüzy›l› iflte bu tarzda aktarm›fl önemli bir edebi yap›t sunmufltur. Galina Srebryokova’n›n yazm›fl oldu¤u 5 ciltlik (orjinali üç cilt) Atefli Çalmak roman› 19. yüzy›l›n sosyo-ekonomik alt-üst olufllar›n›, bu süreç içerisinde tarih sahnesine ç›kan Karl Marks’›n hayat›n› anlat›r. Gerçek anlamda ise, insanl›k tarihini ve bu tarihin s›n›f mücadelelerinin bir dönemini anlat›r. Bilimsel sosyalizmin kurucular›ndan Karl Marks ve düflünsel-politik üretiminin beslendi¤i 19. yüzy›ldaki s›n›f mücadeleleri canl› bir flekilde anlat›l›r, bu romanda. Bundan ötürü roman; ezilen s›n›flar›n mücadelelerine ayna tutan bir nitelik de tafl›yor. 19. yüzy›l›n isyanlar›n›, devrimlerini, bu mücadeleninin ortaya ç›kartt›¤› s›n›f önderlerinin, örgütçü ve savaflç›lar›n› belge ve tan›klarla anlatmaya çal›flan roman, salt bir belgesel-tarihsel roman olmay›p zengin ve ayr›nt›l› bir kurguya sahip. Kifli, olay, konu ayr›nt›s› roman›n soluksuz bir flekilde okunmas›na engel teflkil etmiyor. Dönemin gerçekli¤ini okura tüm yönleriyle aktarma kayg›s›n›n, gere¤inden fazla
“Yaflam›n doru¤u” bafll›¤› ile dördüncü cilt; Uluslararas› ‹flçi Birli¤i yani Enternasyonal’in kuruluflundan Marks’›n ölümüne kadar olan dönemi ve olaylar› konu ediniyor. ‹flçi s›n›f›n›n mücadelesinin mihenk tafl› olan Paris Komünü ve Kapital’in yaz›l›fl süreci sürükleyici bir tarzda aktar›l›yor. “‹kinci Keman” beflinci ve son ciltte ise; Engels’in, Marks’›n ölümünden sonraki hayat› ekseninde dönemin toplumsal atmosferi resmediliyor. Engels’in, Marks’›n ölümüyle yaln›z olmas›n›n ruh hali ama buna ra¤men inançlar› ve idealleri için yaflama daha da bir sar›l›fl› baflar›l› bir flekilde anlat›l›yor. Alman sosyal demokrat hareketi Çarl›k ile yo¤un bir mücadeleye giriflen Rus devrimci-demokratlar› ve belli bafll› olaylar ile dönemin belli bafll› devrimci önderleri; Lafer Gue, Liebneckt, Kautsky, Clara Zetkin, Vera Zasuliç, Plehanov ve di¤erleri bu bölümde yerlerini al›yor.
ayr›nt›lar›n anlat›lmas›na yol açt›¤›n› söylemek mümkün. Edebi yarat›mlarda –al›fl›lm›fl bir flekildeolan derin soyutlama, metaforlaflt›rma, soyut betimlemeler bu romanda çok belirgin olmayabilir; ama edebi kurgu ve özellikleri bak›m›ndan oldukça baflar›l›. Befl ciltten oluflan Atefli Çalmak’›n birinci cildi Marks’›n çocukluk ve gençlik y›llar›n› anlat›yor. Ayn› dönemde; “Çal›flarak yaflamak ya da savaflarak ölmek” slogan›yla barikat kuran iflçilerin, köylülerin ve zanaatç›lar›n belirginleflen s›n›fl›l›¤›n› temsil eden 1831 Lyon Ayaklanmas›’n›, ‹ngiltere’de Çartistlerin öncülü¤ündeki 1834-36 ayaklanmalar›n› anlat›yor. Marks’›n ortaokul ve lise y›llar›ndaki çok yönlü bak›fl aç›s› ve düflünce zenginli¤i ayr›nt›l› bir biçimde anlat›l›yor. Bilime ve gerçe¤e olan tutkulu ba¤l›l›¤› daha o günlerde onu, ezilenlere yak›nlaflt›r›r ve flöyle demesine vesile olur: “Yaflam›n en büyük anlam›; nedenlerin kökenine inip gerçe¤i görmektir”. Bitmek, tükenmek bilmeyen ö¤renme iste¤i ve bilme tutkusu, onu, Lyon Ayaklanmas›’nda çarp›flm›fl Jhonn Stock ile tan›flmas›na kadar götürür. Art›k Marks her düflündü¤ünde, her tart›flmas›nda önü al›namaz bir flekilde düflüncesini de¤ifltirme ve gelifltirme çabas›na girer. Ürettikçe düflünür, düflündükçe üretir. ‹kinci cilt; “F›rt›nan›n ortas›nda” bafll›¤›yla Marks’›n yaflam›nda ve düflün dünyas›ndaki dönüm noktas›n› canl› bir flekilde aktar›r. Almanya’dan Fransa’ya gidip yerleflir, bilimsel çal›flmalar›n› politiklefltirir. ‹flçi s›n›f›yla iliflki kurar. ‹flçilere rehber olacak gazetenin bafl›na geçer. Bu ayn› zamanda sürgünleri de beraberinde getirir. Bu ciltte Marks ve Engels’in tan›fl›kl›¤›, birlikte mücadeleye karar vermelerinden 1948 devrimlerine kadarki dönem, bu dönemin karakteristik özelliklerini de içine alan çalkant›l› dönem anlat›l›r. Bu ciltte, gerek Marks gerekse de Engels iflçi hareketleri ve ayaklanmalar›n› sosyo-ekonomik geliflme ile birlikte incelemeye koyulurlar. Ezilen s›n›flar›n tarihteki rolünün bilimselli¤i ve do¤rulu¤unun tespiti bafllar, süzgeçten geçirilerek. Marsk ve Engels bofl durmaz, Avrupa’y› dolaflarak gözlemler yaparlar. Engels, ‹ngiltere’nin yoksul mahallelerini ve
fabrikalar› dolaflarak flöyle der: “Maddenin uçuk tan›m›n› kavramak beni tatmin etmiyordu. Ben, sizi evlerinizde görmek, günlük hayat›n›z› incelemek, durumunuzu ve ihtiyaçlar›n›z› sizinle konuflmak, sizin ezenlerin sosyal ve politik güçlerine karfl› verdi¤iniz mücadeleye tan›k olmak istedim... Orta s›n›flar›n arkadafll›¤›ndan, yemekli partilerden, Portekiz flarab› ve flampanyas›ndan vazgeçerek tüm f›rsat›m› tamamen iflçilerle iliflkilere adad›m. Bundan dolay› sevinçli ve gururluyum. Sevinçliyim; çünkü böylece gerçek hayat› tan›yarak çok güzel anlar yaflama imkan› buldum. Aksi takdirde ise zaman›m› etiket ve salon lak›rd›lar›n›n s›k›c› kurallar›n› takip etmekle harcayacakt›m. Gururluyum; çünkü ezilen ve horlanan s›n›f›n yapt›¤› kahramanl›klar› görme imkan›m oldu. Bu s›n›f›n insanlar› ise bulunduklar› durumun tüm dezavantajlar›na, kötü koflullar›na ra¤men ‹ngiliz tüccarlar› d›fl›nda herkeste sayg› uyand›r›yorlar. Orta s›n›flar ne derse desinler sizin eme¤iniz sayesinde sadece kendileri zenginleflmeye çal›fl›yorlar. fiimdi sizin eme¤inizle bir ürünle oldu¤u gibi ticaret yapabilirler ve bu gizli insan eti ticaretinden kar etme imkan›n› kaybettikleri an sizi açl›ktan ölmeye mahkum ediyorlar. Ben eminim ki siz, özel bir ›rk oluflturan ‹ngilizlerden çok daha fazla özelli¤e sahipsiniz. Siz, ç›karlar›n›z›n tüm dünya insanlar›n›n ç›karlar› ile ayn› oldu¤unu anlayan insanlars›n›z ve siz büyük bir insanl›k ailesinin üyelerisiniz ve bundan dolay› böyle bir ailenin bireyleri oldu¤unuz için ‘birleflik, bölünmez’ bir insanl›¤›n bireyleri oldu¤unuz için sözcü¤ün en yüce anlam›yla insan oldu¤unuz için sizleri kutluyorum”. Üçüncü cilt; “S›namalar” bafll›¤› ile 1948 devriminin yenilgisinden 1. Enternasyonal’in kuruldu¤u 1864 y›l›na kadarki dönemi ele al›yor. Marks ve Engels’in olgunluk dönemi diyebilece¤imiz bilimsel ve politik çal›flmalar›n yo¤unlaflt›¤› dönem ayn› zamanda. ‹nsan toplumlar›n›n geliflme yasalar›n›n sistematik hale getirilmesi bu dönemde ortaya ç›k›yor. 1948 devriminin yenilgisinin yaratt›¤› moral bozuklu¤u, umutsuzluk tablolar›, saflaflmalar, ideolojik mücadeleler, Marks ve Stock üzerinden yenilginin nedenlerine inme, mücadeleye daha da s›k› sar›lma zengin
Sonuç olarak bir yap›t›n (hele de romansa) anlat›lmas›n›n pek bir k›ymeti yoktur. Esas olan onu okumak, görebilmek ve hissedebilmektir. Edebiyat›n bile nesneleflti¤i, ticari bir meta oldu¤u, insanl›¤›n yaln›zlaflt›r›ld›¤›, kapat›ld›¤› umutsuzlu¤a ve anlams›zl›¤a, hiçli¤e sürüklendi¤i bu günlerde “Atefli Çalmak” gibi insanl›¤›n tarihsel bütünlü¤ünü kendini aflma ve özgürlük mücadelesini güçlü bir flekilde anlatan bir roman insanlaflmam›z yolunda ve dünyaya farkl› bakmam›z için zengin bir malzeme sunuyor. Ezilenlerin tarihinin aynas› olmas› özelli¤i ise onu hakl› bir yere koyuyor. Bir solukta ve heyecanla okunacak bu roman, oldukça yal›n bir dile ve ak›c›l›¤a sahip. Yeni insan, özgür dünya bilinciyle yaflama sar›lan bizlerin mutlaka okumas› gereken bir yap›t; ama elefltirel bir tarzda. Atefl insan›n yüre¤ine ve bilincine inmedikçe, insanlaflmad›kça atefl çal›nacak; biz atefli çalmaya giriflece¤iz.
YÜZ F‹K‹R Muzaffer Oruço¤lu
Yazar›m›z›n yaz›s› elimize ulaflmad›¤›ndan dolay› yay›nlayam›yoruz.
ANAL‹Z
5-16 Eylül 2007
C
umhurbaflkanl›¤›, devlet mekanizmas›ndan ve bu mekanizmaya egemen olan hakim s›n›flardan ba¤›ms›z de¤ildir. Hele de Türk devleti gibi emperyalizme göbekten ba¤›ml› faflist bir devlet gelene¤ine sahip bir ülkede cumhurbaflkanl›¤› kurumu, hakim s›n›flar›n temsilcili¤ini kimin yapaca¤› meselesidir. Sezer de görev süresi boyunca Türk hakim s›n›flar›n›n ve ordusunun sözcüsü ve tasdikçili¤ini yapm›flt›r
13
BAfiBAKAN VE KIRDI⁄I CEV‹Z Ozan Telli
Bay Baflbakan, say›n Tan'›n yaz›s›ndan ö¤rentimize göre, hemen seçim öncesinde hidayete ererek Erikli Baba Cemevi’ni ziyaret eylemifl. Her zamanki amiyane, küçümseyen, kibirli ve de küstah tavr›yla, ülkenin üçte birini oluflturan Alevileri, sözümona "asli unsur"un, yani Sünni toplumun d›fl›nda olarak yorumlam›fl. Bununla da yetinmeyip, "ibadet denince cami alg›lan›yor" buyurmufl. Ard›ndan, "cemevlerinin ibadethane olarak yasal statüye kavuflturulmas› için bilim adamlar›n›n de¤erlendirmesi gerekti¤ini" savunarak haddini iyice aflm›fl. Zaten "Kas›mpafla kabaday›s›"ndan da ancak bu beklenirdi do¤rusu. Bay Baflbakan; Türkiye’de "ibadethane" denince, sizin gibi yaln›zca camiyi alg›lamayan, cemevlerini, kiliseleri, sinegoklar› ve daha baflka inançlar›n tap›naklar›n› anlayan on binlerce komünist, sosyalist, demokrat, yurtsever ve hümanist, ileri de¤erlerin insan› vard›r. Lütfen siz yaln›zca kendi ad›n›za konuflunuz. Sizler gibi ça¤d›fl› düflünmeyen, Anadolu halklar›n›n herbirinin ayr› bir güzellik ve özellikteki çok renkli ve çok sesli kültürel mozai¤ine gönül düflürmüfl, bu gerçekli¤i benimsemifl büyük y›¤›nla-
Kemalizm’in temsilcisi: Sezer
r› yok sayarak yapt›¤›n›z ve yapaca¤›n›z tutars›z siyaset önünde sonunda baflar›s›zl›¤a u¤ramaya mahkumdur. Hemen seçim öncesinde oy avc›l›¤› için cemevine u¤ramak zorunlulu¤unu duyumsad›¤›n›z ve hala pespaye demagojilerle
Türk devletinin 10. Cumhurbaflkan› olan Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaflkanl›¤› görevini yürüttü¤ü 7 y›l 3 ay 12 günün ard›ndan bu görevi egemen kliklerin Kemalist ve devletçi kanad›n›n (baflta ordu ve CHP olmak üzere) hala içine sindiremedi¤i Abdullah Gül’e devrederek emeklilik hayat›na bafllad›. Bu aralar her kesim kendince bir Ahmet Necdet Sezer portresi çizdi ve Sezer dönemini de¤erlendirdi. Çizilen portrelerde bir taraf Sezer’in mütevazili¤inden, tarafs›zl›¤›ndan, tutumlulu¤undan, en önemlisi de Kemalist ideolojiden ödün vermeden AKP karfl›s›nda verdi¤i veto savafllar›nda elde etti¤i baflar›lardan söz ederken, bir di¤er kesim ise her ne kadar aç›ktan sevinç gösterileri sergilemese de Kemalist kli¤in biraz da son kalelerden biri olarak gördü¤ü Çankaya Köflkü’nü ele geçirmifl (!) olman›n mutlulu¤unu yaflamakta ve Sezer’in tarafl› tutumuyla ilerlemenin önünde engel teflkil etti¤ini söylemekte. Peki Sezer kimdir ve nas›l bir beklenti ile cumhurbaflkanl›¤›na getirildi, May›s 2000’de gerçeklefltirilen cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde üç partili koalisyona ra¤men nas›l bir uzlafl›yla seçildi ve Sezer görevde kald›¤› süre içerisinde nas›l bir grafik çizdi, ne kadar de¤iflti.
SEZER K‹MD‹R? TC’nin 10. Cumhurbaflkan› Sezer, Selanik’e ba¤l› Serez kasabas›ndan 1924 Mübadelesi ile Afyon’a, Rumlardan boflalt›lan mahalleye yerlefltirilen bir ailenin çocu¤u. Kraldan fazla kralc› deyiminde oldu¤u gibi devletten daha fazla devletçi bir yap›ya sahip olmas›n›n ç›k›fl noktas› da buras› oluyor. Halk diliyle göçmen olarak adland›r›lan, mübadele dönemlerinde ülkeye yerlefltirilen ve kendilerine Rumlara ait olan bak›ml›, güzel evler ve verimli araziler bahfledilen göçmenlerin tipik devletçi tutumlar› Sezer ailesinde de mevcut. Babas› Mehmet Sezer uzun y›llar Afyon’da baflö¤retmenlik yapar. Memur ailenin çocu¤u olan Sezer 1962 y›l›nda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra memuriyet yaflant›s›na at›l›r. Ayn› y›l Ankara’da hakim aday› olarak bafllayan memuriyet hayat›, Diyarbak›r-Dicle, Yozgat-Yerköy’de hakimlik, 4-5 y›ll›k taflra görevinden sonra bir süre Yarg›tay Tetkik Hâkimli¤i, 1983’te Yarg›tay üyeli¤i, 1988’de de 12 Eylül darbesinin bafl› olan dönemin cumhurbaflkan› Kenan Evren taraf›ndan atand›¤› Anayasa Mahkemesi üyeli¤iyle devam eder. 6 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi baflkan› seçilir. Sezer, Nisan 2000’de cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinin hemen öncesinde, cumhurbaflkan›n›n görev süresini "5+5" fleklinde düzenleyen anayasa de¤iflikli¤inin mecliste reddedilmesi ve Süleyman Demirel'in görev süresinin uzat›lmayaca¤›n›n kesinleflmesinin ard›ndan hükümet orta¤› partiler DSP, MHP, ANAP ve meclisteki FP ve DYP’nin uzlaflmas›yla, deyim yerindeyse TC tarihinin en sorunsuz cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinin ard›ndan, 16 May›s 2000’de devletin en tepesindeki memurluk görevine bafllad›.
NEDEN SEZER? 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel’in Çankaya’daki ikametini sürdürmesi için ortaya at›lan “5 art› 5” formülünün tutmad›¤›, dönemin baflbakan› ve Çankaya’ya ç›kma iste¤i üniversite mezunu olmad›¤› için gerçekleflmeyecek olan Ecevit’in aday olamamas›, bir di¤er koalisyon orta¤› partinin genel baflkan› Mesut Y›lmaz’›n ümitlerinin bitti¤i bir anda, Bülent Ecevit, Mesut Y›lmaz ve Devlet Bahçeli’nin kat›ld›¤› ve yaklafl›k 8,5 saat süren “Lideler Zirvesi”nin ard›ndan ortak aday olarak o dönem Anayasa Mahkemesi baflkan› olan Ahmet Necdet Sezer’in ad› aç›kland›. Bir gün sonra, yani 25 Nisan 2000 günü de Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Y›lmaz, Recai Kutan ile Tansu Çiller, cumhurbaflkanl›¤›na Sezer'i aday
gösteren öneriyi imzalad›lar. Mecliste üçlü bir koalisyon hükümetteyken ve bu koalisyonun ortaklar›ndan biri olan Mesut Y›lmaz Çankaya’ya ç›kma hevesiyle yan›p tutuflurken ne oldu da yap›lan bir liderler zirvesinde o güne kadar cumhurbaflkanl›¤› için hiç ad› geçmeyen Sezer’in ad› ortak uzlafl›yla ortaya ç›kt› ve bir gün ard›ndan befl parti genel baflkan›n›n ortak imzalar›yla bu kifli aday gösterildi. ‹sterseniz bu konuda Zaman Gazetesi yazarlar›ndan Tamer Korkmaz’a kulak verelim. Gazeteci Tamer Korkmaz, Sezer’in Çankaya’ya ç›k›fl›n›n daha do¤rusu ç›kart›l›fl›n›n önceden haz›rlanm›fl oldu¤unu düflünenlerden biri ve konuya iliflkin Aksiyon Dergisi’nde yay›mlanan bir yaz›da görüfllerini “Demirel, Nisan 2000’deki befl art› befl oylamas›nda Çankaya’ya devam etme flans›n› yitirmiflti. Statükonun, egemenlerin böyle bir sonuca haz›rl›kl› oldu¤unu, Sezer’in kolayl›kla gerçekleflen seçilme sürecinden anl›yoruz. Demirel elenince Ecevit’in akl›na öyle birdenbire Sezer falan gelmedi. Bak ne güzel konuflmalar yapm›flt› filan, bunlarla konuyu izah etmek sadece yüzeysellik de¤il ayn› zamanda safl›k olur” fleklinde dile getiriyor. Korkmaz, Demirel’le Sezer’in farkl› portrelerine ra¤men asl›nda ayn› durufla sahip oldu¤u görüflünde: “Demirel, Çankaya’ya, uzun dönem hüküm sürmüfl siyasi bir lider olarak gelen, Sezer ise siyaset d›fl›ndan gelen bir cumhurbaflkan› olarak bu ba¤lamda farkl›l›k arz ediyor olsa da statükoya ba¤l›l›k ve Türkiye’deki Gizli ‹ktidar’›n bir parças› olma bak›mlar›ndan temelde ayn›d›r. Hal böyle iken o zaman devlette hâkim olan güç cumhurbaflkan›n› belirleme noktas›nda tercihi baflkalar›n›n veya örne¤in siyaset kurumunun yapmas›na müsaade etmeyecek”. Tamer Korkmaz’›n söyleminde de aç›kça görüldü¤ü gibi Sezer oraya 26 Nisan 1999’da Anayasa Mahkemesi’nin 37. kurulufl y›ldönümünde yapt›¤› özgürlükçü ve demokrat(!) konuflmas›ndan kaynakl› getirilmedi. Sezer’in Anayasa Mahkemesi baflkan›yken yapt›¤› iki konuflmada sergiledi¤i özgürlükçü söylemin(!) ne yarg›ç Sezer’de ne de Cumhurbaflkan› Sezer’de bir yans›mas› söz konusu de¤il. Anayasa Mahkemesi’ndeyken verdi¤i oylar, düfltü¤ü flerhler Sezer’in hiç de demokrat biri olmad›¤›n› gösteriyor. Sezer’in hayat›nda karfl›l›¤›, izdüflümü ve anlam› olmayan bir konuflman›n onu cumhurbaflkanl›¤› adayl›¤›na tafl›d›¤›n› düflünmek de ülke gerçekli¤ini ve iktidar dengelerini görmemek demektir. Daha seçimler için Sezer’in ad›n›n geçmedi¤i dönemde, 14 Nisan günü Milliyet Gazetesi’nin "Biz bu iflte yokuz" bafll›¤›yla manfletten verdi¤i ve ordunun cumhurbaflkanl›¤› seçimleri öncesinde baflbakan Ecevit'e "Biz bu iflin içinde yokuz" diye mesaj gönderdi¤ini yazd›. Bu haberin ard›ndan Genelkurmay’›n yapt›¤› aç›klama ise bunun böyle olmad›¤›n›n, geliflmelerin bunun tam tersi oldu¤unun göstergesiydi. Haberin ard›ndan yap›lan aç›klamada, haberin ordunun ülke sorunlar›n›n tamamen d›fl›nda oldu¤u gibi, kamuoyunu yanl›fl bilgilendirici ve yönlendirici bir içerik tafl›d›¤› belirtilerek, “gündemde bulunan cumhurbaflkan› seçimleri ile ilgili olarak, Silahl› Kuvvetlerin bu konuda hiçbir fikrinin veya de¤erlendirmesinin olmamas› düflünülemez. Türk Silahl› Kuvvetleri'nin de, örne¤in cumhurbaflkan› olacak zat hakk›nda, ilkeler ve arzu edilen nitelikler baz›nda de¤erlendirmeleri mevcuttur. Bu de¤erlendirmeler, gerekti¤inde ilgili zeminlerde dile getirilmektedir” denildi. Sonras›nda yaflanan geliflmeler de bunun böyle oldu¤unu ispatlad› ve Sezer cumhurbaflkan› seçildi.
ÇANKAYA’DAK‹ SEZER Kamuoyu Sezer’i, 1999'da Anayasa Mahkemesi'nin 37. kurulufl y›ldönümünde yapt›¤› 'demokrasi vurgulu' konuflmayla tan›d›. Burjuva gazeteler, ertesi gün bu konuflmay› 'Demokrasi notas›' bafll›¤›yla verdi. Sezer bu konuflmas›nda,
düflünceye özgürlük ça¤r›s› yaparak 1982 Anayasas›’nda düflünce özgürlü¤üne s›n›rlama getirildi¤ini söyledi. Sezer, ülkenin insan haklar› alan›nda evrensel normlara uyum için anayasa ve yasalar›nda gerekli de¤ifliklikleri yapmak ve bu yasalar› özgürlü¤ü engelleyen ö¤elerden ar›nd›rmak zorunda oldu¤unu belirtti. Anayasa Mahkemesi Baflkan› Sezer, ülkede düflünce özgürlü¤ünden söz edilebilmesi için, anayasa baflta olmak üzere birçok temel yasan›n de¤ifltirilmesi gerekti¤ini söyledi. Peki böyle özgürlükçü ve demokrat söylemleri öne ç›kart›larak Çankaya’ya ç›kart›lan Sezer sonra neler yapt›. Göreve geldikten sonra Sezer'in laiklik, özgürlük ve demokrasi anlay›fl› y›llar geçtikçe de¤iflti. Görev süresi içerisinde Türk ordusunun sözcüsü ve tasdikçisine dönüflen Sezer, bunu en son 27 Nisan 2007’de Genelkurmay’›n yapt›¤› aç›klama karfl›s›nda sessiz kalarak birkez daha gösterdi. Cumhurbaflkan› seçildikten sonra yemin töreninin ard›ndan yapt›¤› konuflmada, "Polis devletini ça¤r›flt›ran yap› ve uygulamalar› terk etmeden ça¤dafl toplumun gereksinimlerini karfl›layamay›z. ‹nsanlar›m›z›n duygular›n›, inançlar›n› ve eme¤ini sömürtmemek öncelikli görevimizdir" diyen Sezer, görevde kald›¤› zaman içerisinde bu söyleminin tam tersi yönde hareket etti. Kifli hak ve özgürlüklerini iyice t›rpanlayan ve polise genifl yetkiler sunan yeni TMY’yi onaylad›. Son olarak giderayak polislere daha da genifl haklar veren ‘Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu’nu onaylamas› Sezer’in özgürlükler ve polis devleti söylemlerindeki gerçek anlay›fl›n› gösterdi. Yine Kemal Gürz YÖK baflkan›yken uygar ülkelerdeki üniversite yönetimlerini örnek göstererek YÖK’ü, üniversitede demokrasiye engel teflkil etti¤i gerekçesiyle elefltiren Sezer’de, bir süre sonra Erdo¤an Teziç’in YÖK baflkan› oldu¤u dönemde ise ne böyle bir elefltiri kal›yor ortada ne de YÖK’e karfl› bir tutum… T›pk›, cumhurbaflkanl›¤›n›n genifl yetkilerine, YAfi kararlar›n›n yarg› denetimi d›fl›nda kalmas›na, Anayasa Mahkemesi üyelerinin cumhurbaflkan›nca atanmas›na karfl› olmad›¤›n›n anlafl›lmas› gibi. ‘Eflitlikçi, özgürlükçü ve demokrat’ Sezer, Orhan Pamuk'un Nobel ödülünü almas›n›n ard›ndan Pamuk’un "1 milyon Ermeni öldürüldü" sözünden kaynakl› onu kutlamayarak, son genel seçimler öncesinde DTP’nin ba¤›ms›z adaylarla seçime girece¤ini aç›klamas›n›n ard›ndan meclisteki partilerin ortaklafla ç›kard›klar› birleflik oy pusulas› formülünü de hemen onaylayarak kuruluflundan bu yana devletin temel görevi olan inkar siyasetinin devamc›s› oldu.
uyutmaya çal›flt›¤›n›z toplum, ölümlerden ve
Sonuç olarak cumhurbaflkanl›¤› devlet mekanizmas›ndan ve bu mekanizmaya egemen olan hakim s›n›flardan ba¤›ms›z de¤ildir. Hele de Türk devleti gibi emperyalizme göbekten ba¤›ml› faflist bir devlet gelene¤ine sahip bir ülkede cumhurbaflkanl›¤› kurumu hakim s›n›flar›n temsilcili¤inden baflka birfley de¤ildir. fiayet bir fark arayacak olursak, bu fark devlet içindeki kliklerin söz sahibi olma dalafl›nda cumhurbaflkan›n hangi taraf›n sözcüsü olaca¤›d›r. Kald› ki cumhurbaflkan›n›n Kemalist ideolojiye mi ya da muhafazakar-liberal idelojiye mi daha s›k› ba¤l› oldu¤u hakim s›n›flar›n sözcüsü olmas›nda de¤ifliklik yaratm›yor. “Özgürlükçü” ve “demokrat” söylemlerle k›l›fland›r›lan Kemalizmin nas›l bir öze sahip oldu¤u da 85 y›ld›r ortada. Necdet Sezer’in cumhurbaflkanl›¤› döneminde de, öncesinde de. Bundan sonra da özünde ayn› olacakt›r. Sorun kiflisel de¤il s›n›fsal bir sorundur; hangi egemen s›n›flar›n temsiliyetinin uygunaca¤› sorunudur. Bu eksende, Çankaya tepesindeki malikhanede kald›¤› dönem içerisinde Sezer, Türk hakim s›n›flar›n›n ve devletin “ulu” menfaatlerini korumay› amaç edinmifl bir memurluk görevi yürütmüfltür. Bir cumhurbaflkan›ndan ülkeye özgürlük, demokrasi, insan haklar› getirmesini beklemek ne kadar gerçekçidir...
lar›, günü geçmifl gelenekleri ve tüm benzeri
zulümlerden gelmifltir bugüne. Çok köklü bir devrimci, toplumcu kültürün, eflitçil bir yaflam biçiminin, derin bir felsefenin, güçlü bir inanç dizgesinin kararl›, kahraman, özverili ve bilge insanlar›d›r onlar. fiair Baba'n›n deyifliyle, "topraktan ö¤renip kitaps›z bilen, Hoca Nasrettin gibi a¤lay›p, Bayburtlu Zihni gibi gülendir" kendileri. Anadolulu her Alevi, her devrimci biraz Baba ‹shak, biraz Bektafl Veli, biraz Pir Sultan, biraz fieyh Bedrettin'dir. Böylesi erdemli emek erlerinin, yol erlerinin sevdas›yla yanan, günçiçe¤i gibi hep güne dönen, gölgesi hep ard›na düflen ›fl›¤›n ve aflk›n evlatlar›na, art›k senin karanl›¤›n, örümceklerin ve yarasalar›n kar etmez. Sana yine Naz›mca yap›lacak en uygun ö¤üt ve öneri fludur: "K›v›r kuyruk kalemini / kalbine sok / bir akrep gibi intihar et". Daha dün, yasalara göre bile kendi memuru konumundaki askerlerin bir muht›ras›yla umars›z ve çözümsüz kalan, halk›n oylar›yla verdi¤i yetkiyi kullanma beceri ve cesaretini göteremeyen bir baflbakana ancak bu dizelerin anlatt›¤› fleyler sal›k verilebilir. Öteki özellikleriyle birlikte ayr›ca bir inanç dizgesi oldu¤unu vurgulad›¤›m›z Alevili¤in ve Alevilerin, cemevleri açmak konusunda bilim adamlar›n›n de¤erlendirmelerine asla gereksinmeleri yoktur ve olamaz da. Yirmi milyonu aflan nüfusuyla böylesine görkemli ve bilinçli bir toplum, vicdan özgürlü¤ünü kullanmak, kendi kültürel de¤erlerine göre ibadetini yapmak, sorunlar›n› tart›flabilece¤i mekanlar oluflturmak hak ve yetkisine sahiptir. Yurdun asal ö¤eleri, özgür ruhlu yurttafllar› olarak bu hak ve yetkisini, as›ls›z yasa ve yasaklar›, ilkel buyrukengelleri aflarak mutlak surette kullanacakt›r. Bunun için, Osmanl› art›¤› kirli siyasetçilerin önünde el pençe divan durmaya gerek yoktur. Mervanlar›n, Muaviyelerin, Yavuz h›rs›zlar›n, H›nz›r paflalar›n, Kara ve Sar› Kad›lar›n, H›rvat devflirmesi Kuyucu Murat Paflalar›n devri çoktan bitmifltir. Yeni bir dünya kurulmakta, sular bulan›p bulan›p durulmakta, özgürlü¤e yürüyen emekçi y›¤›nlar›n ayak sesleri duyulmakta, gün bu kez farkl› bir k›z›ll›kta a¤armaktad›r. Bizler, bu a¤aran güne aflkla bak›yor, alk›fl tutuyoruz. Gözleri kamaflanlara, korkudan flaflk›na dönenlere, suçüstü yakalananlara, "titreyin ve insanl›¤›n›za dönün!" diyoruz. "Bizim dergah›m›z umutsuzluk dergah› de¤ildir" çünkü...
14
GÜNCEL
5-16 Eylül 2007
TRT-1’in çarp›tmak istedi¤i Nepal gerçekli¤i
KONUK YAZAR Y›ld›r›m TÜRKER
Memleket hepimize dar
Devletin resmi kanallar›ndan biri olan TRT-1 ekranlar›nda iki haftada bir yay›nlanan ve çeflitli ülkeleri siyasi, ekonomik ve kültürel olarak tan›tmaya çal›flan ‘K›r›lma Noktas›’ adl› program›n geçen haftaki konusu Nepal’di. Son birkaç y›la kadar birçok kiflinin varl›¤›ndan dahi haberi olmayan bu küçük ülke ad›n› Nisan 2006’daki büyük halk hareketi ile duyurmufltu. Program Nepal’in eflsiz do¤a güzellikleri ve kültürel yap›s›n› tan›tmakla bafll›yor. Do¤a güzellikleriyle büyük be¤eni toplayan 28 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkede ise yolunda gitmeyen birfleyler var. Bu yolunda gitmeyen fleyleri analiz etmek için program sunucusuda kameralar›n› siyasi olaylara çeviriyor ve ilk göze çarpan fley de bundan sonra bafll›yor. Nisan ay›ndaki halk hareketini büyük bir demokrasi mücadelesi olarak niteleyen ve Nepal halk›n›n bundan sonra demokrasiden taviz vermeyecek bir düzeye ulaflt›¤›n› belirten sunucu, yolunda gitmeyen ifllerin as›l sorumlusu olarak ise silahl› ‘Maocu’ grubu gösteriyor. Halk›n bu demokrasi mücadelesinin önündeki en büyük engel yine ülkede terör yaratan ‘Maocular’.
Zaferinin çiçe¤i burnunda baflbakan›m›z ve kendisinden daha nadan, nobran ve hobin olan destekçilerinin hesaba katamad›¤› da buydu iflte… Dönüp dönüp kendi kuyru¤unu ›s›ran bezdirici bir münazara ordusu olarak baflbakan taraf›ndan Bekir Coflkun’a kap›n›n gösterilmesi meselesinden nemalanmay› ummufllard›. Coflkun, o zamanlar›n müstakbeli olan Gül için, “O benim cumhurbaflkan›m de¤il” dedi¤i için esip gürleyen baflbakan, kendisini s›n›r d›fl›na davet etti¤inden kimi destekçisi, fluncac›k hicap duymadan “Bekir Coflkun da zaman›nda insanlar› Arabistan’a k›flk›fll›yordu ama” argüman›na s›¤›nd›. Tabii her zamanki Türk buluflu, “çifte standart yak›nmas›yla”. Geçen hafta ‹nsel, bu konuda gerekeni yazd›. Bir gazetecinin sarf etti¤i sözlerle bir baflbakan›nkilerin hiçbir flekilde ayn› terazide tart›lamayaca¤›n›, en anlamay› reddedenin karfl› koyamayaca¤› aç›kl›kla. Evet, gazeteci diyebilir. Baflbakan diyemez. Baflbakan, hele iddia edildi¤i gibi bir demokrasi mücahidi ise, hiçbir nedenle hiçbir vatandafl›na kap›y› gösteremez. Hele bunca büyük zaferi kendisi ve bendelerine “haydi bakal›m, sürün efle¤inizi Arabistan’a” diyenler karfl›s›nda oturdu¤u yerden edindi¤i hakl› ma¤durluk ile kazand›ysa, bu sözleri içinden ne kadar gelse de kullanamaz. Konumunun gerektirdi¤i dikkatle ve rikkatle iki kez düflünüp konuflmay› bilen adama lider denir. Zaman›nda fl›k patron toplant›lar›ndan, “lider olunmaz, lider do¤ulur” derken kendinde vehmetti¤i bu do¤ufltan özellik üstüne mutlaka biraz daha çal›flmas› gerekti¤ini de bilmeliydi. Ma¤duriyet kalkan›n›n zamanla insan› çok s›kt›¤›n›, en büyük zalimlerin bu kalkan gölgesinin müdavimi olanlardan ç›kt›¤›n› bilmeyen var m›? Ma¤dur rolüne gönül indirmek, zalim olmaya can atanlar›n t›ynetidir. “Çifte standart, Coflkun’un sözlerine ses ç›kartmayanlar, Recep Tayyip dedi mi k›yameti kopart›yorlar. O da sinirlenmifl olamaz m›?” ve benzeri sonradan görme demokrat buldumcuklu¤uyla can›m›z› s›kanlardan söz ediyorum. Seçim öncesi muht›ralar› ile uykular›m›z› delik deflik eden, meydanlara insan k›flk›rtan askere itiraz etti¤imizde, karfl› taraf, yani gözü dönmüfl Kemal›stlar da (en kal›n; ‘i’si ‘›’ olmufllar›) “Asker de vatandafl de¤il mi, ne olmufl görüfllerini aç›klarsa” diye bir “çifte standart meselesi” tutturmufl gidiyorlard›. “Herkes deyince iyi de askerin bafl› kel mi” denen mant›k burkulmas› ile. Onlara da elinde silah olan›n dile getirdi¤inin fikir de¤il ültimatom oldu¤unu, vatandaflla silahl›n›n ayn› terazide tart›lamayaca¤›n› söyleyip durmufltuk. Orada boynu bükük durup, onun bunun oyunu toplam›fl yi¤itler, flimdi baflbakan›m›za da bir gazetecinin bütün hoppal›k hakk›n› talep ediyor. O zaman baflbakan›n aktif siyasetten elini aya¤›n› çekip, Fehmi Koru’ya, “Taha K›vanç’› da al git” deyip Yeni fiafak’a baflyazar olmas› gerek. Tercih edece¤ini sanm›yorum. Ama bu kadar kasaba riyakarl›¤›yla fikir önderi de demokrasi mücahidi de olunmaz. Nitekim, say›l› gündü, geldi. Askeri hale uyku tutmuyor. Büyükan›t konuflmad›¤› günü heba olmufl san›yor. Bununla kalsa iyi. Apdullah Gül, daha ilk günden asker taraf›ndan hizaya çekilirmifl gibi bir hava yarat›l›yor. Yüzüne bakm›yorlar. Selam vermiyorlar. Bütün davetlere kar›s› olmadan ça¤›r›yorlar. Üstüne üstlük ona hitap ederken “Cumhurbaflkan›m” yerine “Cumhurbaflkan›” diyorlar. Besbelli aç›k seçik bir mesaj verme gayretindeler. Asker, milletine, “Gül, bizim cumhurbaflkan›m›z de¤il” demeye getiriyor. Haydi bakal›m! fiimdi ne olacak? Elbette hiç. Recep Tayiyip Erdo¤an ç›k›p orduyu Prusya’ya m› davet edecek? Sanm›yorum. Bütün hayat›m›z, bütün çekiflmelerimiz, demokrasi platformunda sanarak yapt›¤›m›z tüm itifl kak›fl, TSK’n›n koyu gölgesi alt›nda yaflan›yor. Bütün millet, yüre¤i a¤z›nda askere, nereye kadar k›zaca¤›na bak›yor. Hayat›m›za yay›lm›fl baflka bir siyaset prati¤i sezen var m›? Ma¤dur bulup s›rt›n› s›vazlad›klar›m›z, karfl›m›za dikilip Cumhurbaflkan›m demeyenleri özde de¤il sözde vatandafl ilan ediyor. Elbette gücünün yettiklerini. Askerin zafer bayram› kutlamalar›na ça¤›rmad›¤› Kürt milletvekilleri ve bafl› örtülü Cumhurbaflkan› ve siyasetçi eflleri gibi. Bu dilden insanca bir hayat ç›kar m›? Herkesin birbirine rütbe, silah, makam göstererek efelendi¤i bir demokrasi projesi olur mu? Bu hükümet ve haz›rlad›¤› yeni anayasa, askere durmas› gereken yeri ö¤retebilecek mi? Kendini bostanc›bafl› sanan Baflbakan ve flurekas› bu konuda umut veriyor mu? Kimse bir yere gitmeyecek. Ne Coflkun Avrupa’ya, ne ordumuz Prusya’ya, ne Baflbakan›m›za inananlar Arabistan’a. Hepimiz burada birlikte duraca¤›z. Ama hiçbirimiz k›fllaya çevrilmifl bir memlekette yaflamak, yaflat›lmak istemiyoruz. Öyle de¤il mi?
Schindler’in listesi Halaço¤lu’nun elinde! Kavimler, halklaflma ve uluslaflma süreçlerinde k›y›mlara, katliamlara, k›r›mlara ve soyk›r›mlara u¤ram›flt›r. Bir etnik grubun veya halk›n toptan imhas› yani soyk›r›m› anlam›na gelen jenositten daha tehlikeli olan; kültürel soyk›r›m/tarihsel ve kültürel imha anlam›na gelen etnosittir... Jenosidin en son örne¤ini, hem de belirgin bir örne¤ini 1988’de Güney Kürdistan’›n Halepçe kentinde görmüfltü tüm insanl›k... newroz gelene¤i ve Demirci Kawa’n›n zalim Dehaq’a karfl› amans›z mücadelesi özünde etnoside karfl› bir direnifltir. Cumhuriyet öncesi ve sonras› Kürt ayaklanmalar›na karfl› idam etme, kurfluna dizme ve yak›p y›kmalar da uygulanmaya çal›fl›lan etnosidin sonuçlar›d›r. Tarihsel ve kültürel imha demek, bir halk ya da ulusa, özgeçmifliyle kimli¤ini unutturmakt›r. Bir topululu¤un, halk›n ya da kavmin tarih ve kültür miras›n›n imha edilerek egemenlere ya da iktidar› elinde tutanlara maledilmesidir etnosit; ki bu yeni bir siyaset de¤ildir. MÖ 3 binli y›llarda Sümerler devrinde bile uygulanm›flt›r. Antik ça¤da ise Asurlar, egemenlikleri alt›na ald›klar› her kavmin kültürel miras›n› imha ettikleri gibi onlara yönelik sistemli bir asimilasyon politikas› güdüyorlard›. Persler de, devirip miras›na konduklar› Medlerin tarih bilinci ve kimliklerini yok etmek amac›yla, o toplumun ayd›n ve rahiplerini ya katlediyor ya da Anadolu’ya sürgün ediyorlard›... Tarihin unutturulmas› veya baflkalar›nca yaz›lmas›, bir halka yap›lacak en büyük kötülüktür. Bu ba¤lamda ezen ve yöneten egemen s›n›f, ezilen-yönetilen halk›n tarihini unutturmak için herfleye, her yola baflvurur. Yalan ve yanl›fla dayanan, gerçek tarihi tahrif eden, inkarc› bir zihniyetin ürünüdür bunlar. Bu günlerde elinde bir listeyle medyan›n karfl›s›na ç›k›p, sahiplerinin ad›na misyonunu oynamak, “Ermeni jenosidi ve Kürt etnosidini inkar cephesine” katk› sunmak isteyen Türk Tarih Kurumu (TTK) baflkan› Yusuf Halaço¤lu bu kulvarda ne ilktir ne de son olacakt›r. Bir taraftan “Ermeni soyk›r›m› yoktur” diyen Halaço¤lu, di¤er taraftan “k›y›mdan kurtulmak için dönen Ermenilerin listesi elimde” diyerek kendi inkarc› tezleriyle çeliflmektedir. Evet Halaço¤lu ilk de¤ildir. Tarih bu tipte inkarc› “teori” ve sahipleriyle doludur; Manast›rl› Süleyman Sabri Pafla, “Van ve Kürt Türkleri Hakk›nda ‹ncelemeler” isimlli kitab›nda flöyle diyor: “Eski tarih ‘Kürt’ adl› bir millet kaydetmiyor. Asur kitabelerinde ‘Kürt’ ad›na tesadüf edilmiyor. Bunun için ‘Kürt’ kelimesi bir milleti kan›tlam›yor. Tam aksine bu bölgede ‘Lu Hurdu’ adl› bir Türk hükümeti bulunuyordu”... Benzer görüfller Genelkurmay’›n 16 Mart 1946 tarihli bir yönlendirme broflüründe de flöyle dile getiriliyor: “3000 y›ll›k tarih gözden geçirildi¤inde anlafl›l›yor ki Yukar› Mezopotamya’da ‘Kürt’ diye bir millet yoktur. As›llar› Turanl› olan ‘Lahoru’ adl› bir Türk hükümeti vard›r”... ‹nkarc›l›¤›n ve etnosidin ispat› de¤ilmidir bu? Türklerin bu topraklara 1071 Malazgirt Savafl› ile geldi¤ini an›msarsak, Yukar› Mezopotamya’da 3000 y›ll›k bir Türk hükümetinin imkans›zl›¤›n› da aç›kça kavrar›z. Emekli jandarma albay› Niyazi Sevgen, 1970’lerde asker için düzenlenen “Do¤uda Kürt Meselesi” adl› konferansta devletin resmi görüflünü flöyle dile getirmifltir: “Ne Asur, ne de Urartu yaz›tlar› ‘Kardu-Kürdo’ veya benzeri isimde bir varl›ktan sözetmemifltir. Oysa ‘Kürt’ ad›na ‘Kurt ‹lhan› Alp’ döneminde ‘Elegefl yap›tlar›nda rastlan›r ki; bu, Kürtlerin aslen Türk oldu¤unun kan›t›d›r”...
Türk’tür. Fakat siyasal, tarihi ve idari baz› sebepler, daha do¤rusu hatalar yüzünden halk›n hakiki benli¤i as›rlarca unutturulmufl ve bunlara (Kürt) tabiriyle baflka bir milliyet ve manas›z bir varl›k atfedilmifltir”... Bu arada siyaset adamlar› ve devletin sivil kurumlar› da bofl durmam›flt›r: ‹smet ‹nönü, 1922 Lozan görüflmelerinin Musul konusunda, ‹ngiliz temsilcisi Lord Curzon’a yazd›¤› mektuplar›n birinde flöyle demifltir: “Yezidiler Kürt’tür, do¤al olarak mezhep ayr›l›¤› vard›r... Yezidilerle Kürtleri ayr› tutmak, birbirinden ay›rmak haks›zl›k olur... Kürt halk› ‹rani de¤il Turani kökenlidir”... ‹nönü, Yezidileri Kürtlere, Kürtleri de Türklere ba¤layarak resmi ideolojiye do¤ru ilk ad›m› atm›flt›r. Yine ‘Kurtulufl Savafl›’ boyunca “Kürt Milleti” deyimini Osmanl›/‹slam unsurlar› çerçevesinde kullanmaya özen gösteren Mustafa Kemal, Kürtlere yönelik ‘önemli’ taktik aç›l›mlar ve söylemler gelifltirmifltir. 1916’da Diyarbak›r’da 11. Kolordu kumandan›yken, Kürt afliret reisleriyle dostluk kurmufl, Kürt milli k›yafeti giyen bir tabur oluflturmufltur. Bu takti¤i, 8 Ocak 1920’de Erzurum Kongresi’nde yank›lar›n› bulmufl, Erzurum Merkez Heyeti Tutana¤›’nda flöyle bir ibare geçmiflti: “Do¤u Anadolu’nun korunmas›nda en büyük etken olan Türklerle Kürtlerin birleflmesi öngörülmüfltür”... Ayr›ca Mustafa Kemal, SSCB D›fliflleri Bakan› Çiçerin’e gönderdi¤i 3 Haziran 1920 tarihli mektupta ise, “Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme hakk›n›” ifade etmiflti... Yine, 16-17 Ocak 1923 tarihlerinde ‹zmit’te gazetecilere, “Kürtlerin ço¤unlukta oldu¤u illere özerklik verme” düflüncesinden aç›kça sözetmiflti. Görülüyor ki, taktik aç›dan ortaya at›lan “Kürtlere ›rki, içtiai ve harsi haklar veya özerklik” yolundaki belgeli vaatler tutulmad›¤› gibi, böyle bir önermenin hata oldu¤u dile getirilerek etnosite devam karar› al›nm›flt›r... “Kürtleri, Çerkezleri, Lazlar›...vs” kapsayan “Türkiye Milleti” deyimini özel olarak”Türk-Kürt kardeflli¤i” biçiminde vurgulayan M. Kemal, köprüyü geçip ifli bitince, “Türkiye Milleti” yerine “Türk Milleti” demeye bafllam›fl; 1923 Diyarbak›r konuflmas›nda “Diyarbak›rl›, Vanl›, Erzurumlu, Trabzonlu, Trakyal›, Makedonyal› hep bir ›rk›n evlatlar›d›r” demifltir... 27 May›s 1960 askeri yönetimi lideri Cemal Gürsel, “Dünya üzerinde Kürt diye adland›r›labilecek müstakil hüviyetli bir ›rk yoktur” diyerek bu kulvardaki yerini alm›flt›r. Türk-‹slam sentezinin mimarlar›ndan cuntac› Kenan Evren de 1980-81 y›llar›ndaki söylevlerinde (!), “Kürtlerin Ortaasya’dan gelen Türk kavimlerinin bir kolu” oldu¤unu s›k s›k dile getirmifltir... Sonuç olarak görülüyor ki Yusuf Halaço¤lu ilk de¤ildir. Bizler daha önce onun elindeki ‘listeyi’ 1915’te hemen hemen tüm Anadolu’da, 1938’de Dersim’de, Çorum’da, Marafl’ta ve Sivas’ta görmüfltük! O listelerin kimler taraf›ndan, nas›l ve ne amaçla haz›rland›¤›n› da biliyoruz! Ellerinde cetvelle, tüm dünyan›n ‘Türk’ oldu¤unu (!) ispatlamaya çal›flan; daha dün, Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in aralar›nda gizli gizli (bç) Türçe konufltuklar›n› söyleyerek Alevilerin Türk olduklar›n› iddia eden resmi ideoloji sahipleri, bugün ise Alevilerin “Ermeni dönmesi” oldu¤u sav›n› ortaya atarak kendilerinin nas›l bir ç›kmazda olduklar›n› bizlere göstermifl oluyorlar... “‹nkarc› Cephe” güruhunun resmi temsilcisi Yusuf Halaço¤lu’na gereken cevab› ezilenler verecektir!
Yine, 1937’de yazan Kurmay Binbafl› Burhan Özkök’ün fikri de ayn›. fiöyle buyuruyor(!): “Halk kök itibariyle
Ey Karadeniz Duymad› Karadeniz 盤l›¤›m›z› Dindirmedi ac›lar›m›z› ve aflklar›m›z› Ta Suphilerden kald› h›rç›nl›¤› Tarih 05.08.2007’yi gösterdi¤inde Yine ac› 盤l›kla irkildi yüre¤imizin feryad› Sanki yüre¤i tafl kesilmiflti Karadeniz dalgalar›n›n Duymak istemiyor seslerimizi ve 盤l›klar›m›z› ‹nat kesilmiflti Karadeniz dalgalar› Yine kopard› gencecik fidan›m›z› bizden Ey Karadeniz ah›m kald› sular›nda, derinliklerinde
Program›n bütün çekimi baflkent Katmandu’da yap›l›yor ve program çekildi¤i dönemde yine öncülü¤ünü üniversite ö¤rencilerinin yapt›¤›, petrol fiyatlar›n›n artt›r›lmas›na karfl› protesto göstrileri yap›l›yor. Sunucuyu flafl›rtan olaylardan birisi de k›rsal kesimde binlerce insan›n yerinden olmas›na neden olan ‘Maocular›n’ Katmandu’da parti bürosu aç›p faaliyet yürütmeleri oluyor. Ve program ülkenin önde gelen isimleri ile yap›lan röportajlar ve ülkenin ekonomik durumunun anlat›lmas› ile sona eriyor. Nepal’deki geliflmeleri yak›ndan takip etmeyen birinin bu programdan ç›kartaca¤› sonuç muhtemelen flu olacakt›r: Nepal’de kraliyete karfl› halk›n büyük bir mücadelesi var ve k›smi kazan›mlar da sa¤lanm›fl ama bu kazan›mlar ve demokrasinin önünde ülkede terör estiren ‘Maocular’ var. Evet program›n izleyiciye sundu¤u bu ama gelin bir de meselenin iç yüzüne bakal›m. fiu an dünyadaki son dini krall›klardan biri olan Nepal’de 60 y›ll›k bir mücadele tarihi var (devrimci, demokratik anlamda) ama bu mücadele genellikle reformistler taraf›ndan sadece parlamenter sistem içerisinde ele al›nm›fl. 1990’lar›n bafl›nda ise Nepal Komünist Partisi (Maoist) önderli¤indeki komünist kanat bu reformist bloktan ayr›larak Halk Savafl›’n› bafllatma yolunda ilk ad›m› atm›flt›r. 1996 y›l›nda bütün çal›flmalar›n› tamalay›p Halk Savafl›’n› bafllatan Maoistler, 10 y›l gibi k›sa bir sürede iktidar› alma aflamas›na gelmifllerdir. fiu an ülkenin % 82’sinde halk kendi iktidar›n› tesis etmektedir. Ve son olarak Nisan 2006’da büyük halk hareketi Maoistler öncülü¤ünde örgütlenip yönlendirilmifl ve son y›llardaki en büyük ve görkemli hareketlerden biri olarak tarihteki yerini alm›flt›r. fiimdilerde ise yedi politik parti ile yap›lan ittifak ve var›lan ateflkes ile Nepal, tarihinde ilk kez demokratik seçimlere haz›rlanmaktad›r. Evet genel olarak Nepal’deki siyasi atmosfer bu ama ‘K›r›lma Noktas›’ndaki anlat›mlarla büyük bir çeliflki oldu¤u ise baflka bir gerçek. Peki neden gerçekler bu kadar ortadayken porogram gerçekleri çarp›tmaya çal›flm›flt›r. Sorunun cevab› da gayet aç›k. Mensup oldu¤u siyasi s›n›f›n ç›karlar› bunu gerektiriyor da ondan. Gerek emperyalistlerin gerekse de yerli uflaklar›n›n “Komünizm öldü, s›n›flar savafl›m› sona erdi” demagojilerine indirilen en iyi tokatlardan biri Nepal’de geliflmekte olan devrim dalgas›d›r. Kendi iktidar›n›n alafla¤› edilece¤i korkusu ile hergün farkl› planlarla dünya halklar›na sald›ran emperyalistlerin en etkili silahlar›ndan biri medya ve yay›n organlar›d›r. Gerçekleri halktan gizlemek için hileye baflvuran egemenler gerekti¤inde ise hiç tereddüt etmeden bütün dünyan›n gözleri önünde iflgal ve savafllarla binlerce insan›n kan›n› dökmektedirler. Son y›llarda geliflmekte olan bütün hareketleri kontrol alt›nda tutmak isteyen egemenler, bunu baflaramad›¤›nda ise bu hareketleri reformistlerin kanal›na aktrama peflindedirler. Burjuva medyaya bakt›¤›m›zda reformistler önderli¤inde geliflflen bütün hareketleri büyük övgülerle sayfalar›na-ekranlar›na tafl›rken, komünistlerin önderli¤inde geliflen bütün hareketleri ise terörizm olarak vermektedirler. Nepal’deki geliflmeler de bunun en güzel örne¤idir. Keza sald›r›lar sadece egemenler taraf›ndan de¤il onlar›n dolayl› hizmetlileri olan reformistler taraf›ndan da yap›lmaktad›r. Ülkemizde bu sald›r› kampanyas›n› ise Evrensel Gazetesi ve mensup oldu¤u siyasi çevre yapmaktad›r. Sözde devrimden ve sosyalizmden yana olan bu gazete, Nepal’deki revizyonist bir yap› olan Nepal Komünist Partisi (Birlik Merkezi/Maflal) ile röportaj›nda NKP(M)’yi terörist bir grup olarak lanse etmifl ve görevini k›smi olarak yerine getirmifltir. Yine baz› yay›n organlar› da her f›rsatta NKP(M)’ye ve onun flahs›nda Maoizm’e sald›rmaktan kendini alamam›flt›r. Tüm bunlara ra¤men orta yerde duran bir gerçeklik var ve bu gerçeklik bize tarihin geri dönülmez bir flekilde dünya halklar›n›n lehine ilerledi¤inin ve yeni bir devrim dalgas›n›n Asya’dan esmeye bafllad›¤›n› müjdeliyor. Bizlere düflen en büyük görev ise kendi ülkemizde devrim mücadelesini gelifltirmek ve iktidar› Halk Savafl› yoluyla alafla¤› etmektir. Bugün her zamankinden daha çok Nepalli yoldafllar›m›z› sahiplenmeli ve Nepal devrimini halklar›m›za anlatmal›y›z. Vars›n egemenler ve proleter düflünceye karfl› olanlar avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›rs›nlar. Onlar›n paralar›, dev flirketleri, devasa silahlar› varsa, bizim de arkam›zda milyonlarca bir halk kitlesi var. fiimdi hiç zaman kaybetmeden çal›flmalar›m›z› h›zland›rmal› ve devrim mücadelesini gelifltirmeliyiz. Zaman yok. Büyük önder Mao Zedung yoldafl›n dedi¤i gibi: “On bin y›l çok uzun, sar›l güne, sar›l saate!”
Kenan Boztafl
D.D. Okuru/MALATYA
Çanakkale E Tipi Hapishane
Duymad› Karadeniz h›rç›nl›¤› ile bizi Duymad› hasretimizi, özlemlerimizi duymad› Karadeniz... 05.08.2007 tarihinde kardeflimiz Ali Murat Yeflil’in Karadeniz’de bo¤ulmas› sonucu 10 gün boyunca bizlerle arama kurtarma çal›flmalar›na kat›lan ve bizlere maddi, manevi deste¤ini sunan tüm demokratik kurumlara, dostlar›m›za, Durusu Belediye Baflkan›’na ve milletvekillerine Yeflil ailesi ad›na teflekkür ediyorum. Ailesi ad›na abisi H›d›r Yeflil
Ali Murat YEfi‹L
GÜNCEL
Telekom’da greve do¤ru
Türk Haber-‹fl Sendikas› ve Türk Telekom A.fi. aras›nda devam eden 7. Dönem Toplu ‹fl Sözleflmesi görüflmelerinin henüz bir sonuca ba¤lanmamas› yüzünden birçok ilde Haber ‹fl Sendikas› üyeleri eylemler yapt›lar. Bir süre önce özellefltirilen Türk Telekom’da çal›flan iflçiler ‹zmir, Marafl, Giresun, Gaziantep ve Zonguldak illerinde gerçeklefltirdikleri eylemlerle iflverene tepki göstererek, toplu sözleflme görüflmelerinden anlaflma ç›kmamas› durumunda greve gideceklerini duyurdular. istemlerinin makul oldu¤unu kaydeden iflçiler, iflverenin önerdi¤i yüzde 4 oran›ndaki zamm›n komik ve kabul edilemez oldu¤unun alt›n› çizdiler. Grev için yasal sürecin bafllad›¤›n› belirten iflçiler, anlaflma sa¤lanamamas› halinde 15 Eylül’de grevlerini ilan edeceklerini kaydettiler.
5-16 Eylül 2007
TMMOB ücretlerin artt›r›lmas›n› istedi
15
Türk Mühendis ve Mimar Odalar› Birli¤i (TMMOB) üyeleri insanca yaflayabilecek düzeyde ücret talebiyle eylem yapt›lar. Ankara K›z›lay’da bulunan YKM binas› önünde toplanan TMMOB üyeleri hükümetin ‘toplu görüflme’lerle kamu çal›flanlar›n› oyalad›¤›n› aç›klad›lar. Grup ad›na aç›klama yapan TMMOB Yönetim Kurulu Baflkan› Mehmet So¤anc›, kamu çal›flan›n›n toplu sözleflme ve grev haklar›n› tan›yan, demokratik bir sendika yasas›n›n haz›rlanmas›n› talep etti. Açl›k ile yoksulluk s›n›rlar› aras›na s›k›flan ücretleriyle yaflam mücadelesi verdiklerini söyleyen So¤anc› “Mimar, mühendis ve flehir planc›s› emeklilerle birlikte tüm emeklilerin maafllar›n›n insanca yaflam koflullar›n› sa¤layacak düzeye çekilmesi gerekmektedir” dedi. So¤anc› aç›klamas›nda “emeklilerin örgütü olan Emekli-Sen'in önünü kesmeye yönelik çabalara son verilmelidir” diyerek emeklilerin örgütlenme ve hak arama mücadelesinin önünün t›kanmamas› gerekti¤ini ifade etti.
MAYA Arif B‹LG‹N
Seyr-i seyyaremizin tan›kl›¤›nda-1
KALABALIKLAfiMAK YA DA KALABALIKLARA ÖNCÜLÜK
Kalabal›klar da¤›lm›fl ordular gibidir; rütbesi geçersiz subaylar, kendini general sanan erler, 盤›rtkanlar, bilgeler, ayyafl ve ay›klar, maganda-b›çk›n kaatil ve zalimler, gariban ve zavall›lar, berdufllar, çal›flkan insanlar ve ifl becerenler, tembeller ve miskinler, sorumlu insanlar ve sorumsuz insanlar, bir baltaya sap olanlar ya da saps›z çekiç gibi dolaflanlar, naif ve güzel insanlar, hain ve fleytanlar… bütün iyi ve kötü fleyleri bar›nd›rabilen bir yerdir kalabal›klar. Kalabal›klar hem kendi içinde hem de d›fltan etkilere karfl› son derece edilgen ve korunaks›zd›r. Bir toplum niteli¤ini yitirdi¤i oranda kalabal›klafl›r. Her ne kadar, bencileyin içine kar›fl›p nefes ald›¤›n, özgür ve bafl›bofl dolaflt›¤›n bir yer özelli¤i de tafl›yabilse, tekin bir alan say›lmaz; her an binbir musibet ve kötü rüzgarlar da kolayca vukubulabilirler.Son y›llarda Türkiye’de olagelen flafl›rt›c› siyasal atmosfer de¤ifliklikleri ve politik alabora görüntüsü, iyice kalabal›klaflt›¤›m›z› gösteriyor.
Geçici tar›m iflçileri yoksullu¤a ve kölece yaflam koflullar›na karfl› greve bafllad›
Kamu çal›flanlar›n›n maafllar› 21. Uzlaflt›rma Kurulu’na kald›
Kürt illerinden Çukurova’ya çal›flmaya gelen köylüler çal›flma koflullar›n›n kötü olmas› nedeni ile günlerdir grev yap›yorlar. Binlerce geçici tar›m iflçisi yoksullu¤a ve kölece yaflam koflullar›na karfl› mücadele etiklerini belirterek, koflullar›n› düzeltilinceye dek grevi sürdüreceklerini aç›klad›lar. Kürt illerinden Ankara Polatl›’daki tarlalara çal›flmaya gelen binlerce geçici tar›m iflçisi, y›llard›r koflullar›nda hiçbir de¤iflimin olmamas› ve koflullar›n gitgide kötüye evirilmesi sonucu grev karar› ald›klar›n› duyurdular. Eylem karar› ald›ktan sonra çad›rlar›na gelen sular›n kesildi¤ine dikkat çeken köylüler, su, temiz çevre gibi talepleri karfl›lanmad›kça çal›flmayacaklar›n› belirttiler. Torba bafl›na 1.65 YTL yerine 2 YTL üzerinde para talep ettiklerini dillendiren köylüler, bu sefalet içerisinde kar›n toklu¤una raz› olmayacaklar›n› aç›klad›lar.
“Toplu görüflme de¤il toplu sözleflme istiyoruz”
Hükümet ile Kamu-Sen ve Memur-Sen aras›nda yap›lan, KESK’in ise tepki göstererek kat›lmad›¤› toplu görüflmelerin 30 A¤ustos günü yap›lan son turunda da anlaflma sa¤lanamad› ve kamu emekçilerinin ücretlerinin belirlenmesi hükümetin kuraca¤› Uzlaflt›rma Kurulu’na kald›. Görüflmelerin sonuçsuz kalmas›n›n ard›ndan bas›na aç›klamada bulunan Kamu-Sen Genel Baflkan› Bircan Aky›ld›z, yap›lan son görüflmede, hükümet yetkililerinin yüzde 2+2 ayl›k ve yan ödeme katsay›s›nda art›fl ve enflasyon fark›, 20+20 denge tazminat› ve toplu görüflme tazminat›n›n 5 YTL artt›r›lmas› teklifini kabul ettiklerini, buna karfl›n 30+30 taban ayl›¤› art›fl› tekliflerinin ise reddedildi¤ini kaydetti. Aky›ld›z, Hükümet’in 15+15 taban ayl›¤› teklif etti¤ini, kendilerinin de 30+30 önerilerini 20+20 olarak yeniden düzenlediklerini belirtti. Aradaki 5+5 oran›ndaki fark›n Hükümet taraf›ndan karfl›lanmamas› sonucu masadan uzlaflma sa¤lanamadan kalk›ld›¤›n› dile getiren Aky›ld›z, kamuoyunda 120 YTL’lik art›fl olarak alg›lanan iyilefltirmenin sa¤lanabilmesi için tüm iyi niyetleriyle çal›flt›klar›n› fakat anlaflman›n buna ra¤men sa¤lanamad›¤›n› ifade etti.
Hükümetle kamu çal›flanlar› sendikalar› aras›nda devam eden toplu sözleflme sürecinden sonuç alamayan kamu çal›flanlar› çeflitli illerden Ankara’ya gelerek Maltepe’den K›z›lay’a yürüyerek hükümeti protesto etti
Kamu Emekçileri Sendikas› (KESK)’in 26 A¤ustos günü ‹stanbul’dan bafllatt›¤› “‹nsanca Bir Yaflam Yürüyüflü” 29 A¤ustos günü Ankara’da yap›lan eylemle sona erdi.
set yapma yasa¤›n›n kald›r›lmas›n›
Hükümetle kamu çal›flanlar› sendikalar› aras›nda devam eden toplu sözleflme sürecini protesto amac›yla gerçeklefltirilen yürüyüfl kapsam›nda çeflitli illerden gelen sendika üyeleri Maltepe’de toplanarak K›z›lay’a yürüdü. K›z›lay YKM önünde bir bas›n aç›klamas› yapan KESK baflkan› ‹smail Hakk› Tombul, grev ve toplu sözleflme hakk› için, en düflük kamu çal›flan›n›n maafl›n›n bin 150 YTL olmas› için, konut edindirme yard›m› hesaplar›nda birikmifl alacaklar›n›n gerçek faiz üzerinden ödenmesi için, kamudaki istihdam farkl›l›klar›n›n giderilmesi için, ücret adaletsizli¤inin ortadan kald›r›lmas› ve emeklilerin verdikleri hizmetlerin karfl›l›¤›n› almalar› için yollarda olduklar›n› belirterek, kamu emekçilerinin siya-
bilgilendirmifller ya da o kamuoyu-
istediklerini kaydetti. "Baflbakan Erdo¤an bizi toplu sözleflme masas›na gelmemekle suçluyor. Baflbakan'›n bir yanl›fl› var, ya onu yanl›fl nun yanl›fl bilgi veriyor. Bizi ça¤›rd›klar› yer toplu sözleflme masas› de¤il, toplu görüflle masas›d›r. Toplu sözleflme masas›na gelmeyen, kamu emekçileriyle toplu sözleflme yapmaktan kaç›nan kendileridir. Gelin bu ortaoyunundan vazgeçerek toplu sözleflme imzalayal›m" diyen Tombul, di¤er kamu sendikalar›na alanlara ç›k›p ortak eylem yapma ça¤r›s›nda bulundu. Tombul’un ard›ndan TMMOB Baflkan› Mehmet So¤anc›, Emekli Sen Baflkan› Veli Beysülen ve DTP Van Milletvekili Özdal Üçel de birer destek konuflmas› yaparak KESK'in mücadelesine desteklerini dile getirdiler.
Kalabal›klaflma, bazan dünya çap›nda da olabiliyor; bugün emekçi y›¤›nlar, çal›flanlar, gençler, kad›nlar, ayd›nlar dünya çap›nda „kuru kalabal›k“tan ibaret, örgütsüz, da¤›n›k, pasif durumdad›r. T›pk› silahlar› al›nm›fl, k›talar› da¤›t›lm›fl ordular gibi… Böylesine kalabal›klaflm›fl kitleleri insafs›zca ve vicdans›zca istismar etmek, kölelefltirmek oldukça kolayd›r. Asl›nda kalabal›klaflmak, köleleflmenin bafllang›c› say›l›r. Bugün bütün dünyada malesef hemen hemen bütün toplumlar›n böyle bir seyir içinde oldu¤unu söyleyebiliriz. Ve kapitalizm bütün araç ve imkanlar›n› seferber ederek insafs›zca sald›r›yor ve hergün onlar› daha çok da¤›t›yor ve kalabal›klaflt›r›yor. Çünkü kalabal›klaflm›fl toplumlar› etkilemek-yönetmek kolayd›r. Türkiye’de hergün milliyetçi ve dinci propaganda yapan binlerce radyo, televizyon, gazete,dergi, internet oldu¤unu ö¤rendi¤im zaman, politik atmosferin bu denli ölçüsüz bozulmas›n›n hiç de flafl›rt›c› olmad›¤›n› farkettim. Art›k öbür etkenleri ve araçlar› saymaya bile gerek kalm›yor. Kalabal›klaflmak, tamamen örgütsüzleflmek anlam›na gelmez; bazan dev gibi bir örgüt bile “kuru kalabal›k“tan baflka bir fley olmayabilir. Örne¤in Sovyetler Birli¤i y›k›lmadan epey önce zaten kalabal›klaflm›fl bir devletten ibaretti. Bu kalabal›klaflman›n edilgen trajedisini dönemin yöneticilerinden ‹gor Ligaçev “Kremlin’in S›rlar›“nda çok güzel itiraf eder. Demek ki kalabal›klaflma, ayn› zamanda niteli¤ini yitirmek demektir. Bir örgüt niteli¤ini ve toplumsal dinamizmini yitirdi¤i zaman kalabal›klaflm›fl demektir. Ad› ne olursa olsun o art›k kuru kalabal›ktan baflka bir fley de¤ildir. Kalabal›klaflmaya karfl› direnmek bütün çal›flanlar›n, komünistlerin, demokrat-dürüst ayd›nlar›n, namuslu bilim insanlar›n›n, uyumlu-bar›flç› bir dünya özlemi tafl›yan herkesin sorunudur ve kuflkusuz onlar sürekli düflünüyor ve çözüm ar›yorlar. Biliriz ki, insanl›¤›n yaflad›¤› her genifl kapsaml› de¤iflim, derinde etki yapan canal›c› faktörlerden kaynaklan›yor. Bunlar›n ne oldu¤u tesbit edilmeden, giriflilecek her hareket, özveri, düsrüstlük ve kahramanl›k boyutu ne olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkümdur. O yüzden bugünün öncelikli sorunu teoriktir. Bütün iflini eski donan›m ve kahramanl›kla haleden Köro¤lu’nun “mertli¤i bozan“ icadlara verdi¤i sitemkar de¤eri, biz, sitem etmeksizin teslim etmeli ve “namertli¤i“ bozguna u¤ratman›n yolar›n› bulmal›y›z.
BÜROLAR
KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹ • Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN Yay›n Türü: Yayg›n Süreli * Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No:20 Daire:2 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (0212) 243 91 92
ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63 KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63 MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No:71/8 Kat:3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. Yakup fievki Cad. No:8 Kat:1 Daire:1 Tel-Fax: (0424) 212 34 42 MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97 KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55 D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92 AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: yunanistan_devrimcidemokrasi@yahoo.com.tr YD TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: devrimcidemokrasiyurdisi@hotmail.com
Dr. Altan AYAZ (TTB GENEL SEKRETER‹)
kapitalizm bu kez do¤aya toslad›
KÜRESEL ISINMA
Teknik Haz›rl›k: Kardelen Yay›mc›l›k Adres: Mahmut fievket Pafla Mah. Sivas Sok. No:2 Kat:3 Okmeydan›/‹STANBUL Tel:(0212) 238 37 76 Faks:(0212) 238 37 96 • Bask›: Gün Matbaac›l›k Adres: Sefaköy Telsizler Mev. Akasya Sok. No:23/A Küçükçekmece/‹ST. Tel( 0212) 580 63 75• DA⁄ITIM: YAY-SAT
K
urakl›¤a neden olan küresel ›s›nma kapitalist üretim iliflkilerinin bir sonucu. Kapitalizm içerisinde oldu¤u ekonomik krizi aflabilmek için do¤ay› s›n›rs›zca sömürüyor, ancak do¤al kaynaklar bu sömürüyü kald›rabilecek durumda de¤il. K›sacas› kapitalizm bu kez do¤aya toslad›. Kapitalizmin krizini aflabilece¤ine dair bir umut gözükmüyor, makas de¤ifltirmek gerekiyor...
Birleflmifl Milletler ikinci iklim raporu Paris’te yay›mland›. Bu raporda “küresel ›s›nma insan etkinli¤inin ürünüdür” deniliyor. Yani kimi medya organlar›nda yer ald›¤› gibi küresel ›s›nma do¤al bir olgu de¤il. Üretim süreçlerinin sonucunda atmosfere sal›nan karbon ve metan gazlar›n›n sera yap›c› etkisi küresel ›s›nmaya yol aç›yor. Buna ba¤l› olarak ortalama s›cakl›klar yükseliyor. Küresel ›s›nman›n etkileri yaflam› tehdit eder boyutta. Buzullar›n erimesi, su kaynaklar›n›n kurumas›, iklim de¤ifliklikleri, baz› canl› türlerinin yok olma ile yüz yüze gelmeleri gibi say›s›z olumsuz etkiden bahsetmek mümkün.
KYOTO PROTOKOLÜ Bu durumun önüne geçebilmek amac›yla BM iklim de¤iflikli¤i çerçeve anlaflmas›na ba¤lay›c› bir ek protokol 1997 y›l›nda Japonya’n›n Kyoto kentinde eklendi. Anlaflma, 2004 sonunda Rusya’n›n protokole imza koymas› ile birlikte, 1990 y›l› itibariyle sera gaz› emisyonlar›n›n en az % 55’inden sorumlu olan 55 ülkenin onay› ile 2005 y›l› flubat ay›nda ancak yürürlü¤e girebildi. Protokol esas olarak sanayileflmifl 38 ülkenin baflta karbondioksit ve metan gaz› olmak üzere, atmosfere sald›klar› sera gazlar›nda 2012 y›l›na kadar, 1990 y›l›ndaki düzeyinden toplam %5.2 oran›nda bir indirime gitmelerini öngörüyor. AB’nin hedefi ise %8 indirime gitmek. ABD en büyük ekonomi olarak küresel ›s›nman›n en önde gelen nedeni olurken, Çin, Hindistan gibi ekonomiler de sürece kat›ld›lar. Örne¤in Çin, 2002 y›l›nda küresel ›s›nman›n en önemli nedeni olan sera gazlar›n›n atmosfere sal›n›m›nda %13.6 l›k oranla ABD’den sonra ikinci s›rada geliyor. Hindistan %4.2 ile atmosferi en çok kirletenler aras›nda beflinci s›rada. Ancak sera etkisi yapan gazlar›n tek bafl›na %25’inden sorumlu olan ABD ve Avustralya gibi ülkeler protokolün d›fl›nda kald›, Çin ve Hindistan ise emisyon indirimlerinden muaf. Anlaflmay› flu ana dek 178 ülke imzalam›fl durumda. Kyoto Protokolünün tam olarak uygulanmas› halinde dahi bunun dünyaya en fazla 10 y›ll›k bir zaman kazand›rabilece¤i ve çok daha radikal tedbirlerin al›nmas› gerekti¤i biliniyor. Sera gazlar›n›n bu günkü düzeyinde kalabilmesi için emisyonlarda %60’lara varan kesintiye gidilmesi gerekiyor. Örne¤in yeni bir anlaflmaya hava tafl›mac›l›¤›nda kullan›lan yak›tlar›nda dahil edilmesi isteniyor. Ancak burada kapitalist rekabet ve kâr güdüsü devreye giriyor. fiirketlerin herhangi birinin temiz enerji kaynaklar›na yönelmesi sorunu çözmüyor, mevcut sistem buna olanak tan›m›yor. Türkiye olarak 20. karbon gaz› üreten ülke konumunday›z. (resmi)
Buna ra¤men ulusal ç›karlar›m›z›n bu anlaflmaya imza konulmas›na uygun olmad›¤›n› belirten AKP hükümetinin Enerji Bakan›, sorunu flimdilik tart›flt›klar›n› belirtti. Tüm insanl›¤›n gelece¤i söz konusu iken anlaflmaya imza konulmamas› ve gerekli düzenlemelerin yap›lmamas› anlafl›labilir bir durum örne¤i de¤il.
KARBON KRED‹S‹ Kyoto Protokolü 2012 y›l›na kadar geçerli. Bu tarihten sonra tüm ülkeleri sürece dahil edebilecek daha esnek yaklafl›mlar tart›fl›lmakta. “Sal›n›m Ticareti” dedikleri bir yönelime dikkat çekmek, kapitalizmin sorunu çözme mant›¤›na örnek olmas› aç›s›ndan önemli: Buna göre e¤er bir flirket atmosfere belirlenenden daha fazla karbon salacaksa bunun için karbon kredisi bulmak zorunda. Yani bir baflka flirketin karbon salma hakk›n› sat›n al›p kullanabiliyor. Bu durum karbon kredisi ticaretini ortaya ç›karm›fl, hatta karbon borsas› bile kurulmufl durumda. Kapitalizm soruna kendi mant›¤›nca çare üretiyor: paras›n› verirsen kirletebilirsin!
B‹REYSEL ÖNLEMLER Küresel ›s›nmay› önlemek üzere birey olarak da yapabileceklerimiz var. Otomobilde kurflunsuz benzin kullan›lmas›, toplu ulafl›m araçlar›n›n tercih edilmesi, yemek piflerken f›r›n kapa¤›n›n gerekmedi¤i sürece aç›lmamas›, tatil günleri evinizden ayr›l›yorsan›z ›s›t›c›n›z›n veya radyatörünüzün vanas›n›n kapat›lmas›, ›s›t›c›n›n veya radyatörlerin önüne kesinlikle eflya konulmamas›, pencerelerden günefl çekildi¤i zaman ›s›n›n kaçmas›n› önlemek için perdelerin kapat›lmas›, enerji koruyucu lambalar›n kullan›lmas›, bulafl›k makinelerinin yar› dolu veya afl›r› dolu çal›flt›r›lmamas›, daha az su harcayan makine sat›n al›nmas›, odadan ayr›l›nca lamban›n kapat›lmas› ve daha iyi çal›flmas› için kuru bezle temizlenmesi, dufl yapmak için ortalama 5-6 dakika ile yetinilmesi, d›fl f›rçalama için ortalama 3 dakika ile yetinilmesi ve bu esnada muslu¤un kapat›lmas› bireysel olarak yap›lmas› gerekenler olarak s›ralan›yor.
SUSUZLUK Küresel ›s›nman›n neden oldu¤u önemli sorunlardan biri de kurakl›k. Temiz su kaynaklar›n›n bu güne dek yeterince özenle korunmam›fl olmas› gerçe¤i ile birlikte düflünüldü¤ünde, çölleflme özellikle güney yar›m küreyi ve ülkemizi tehdit ediyor. Baflkent Ankara susuzluk sorununu ülke düzeyinde en s›cak yaflayan ilimiz oldu. Gerekli yat›r›m-
lar›n zaman›nda yap›lmamas› sonucu, bugün Türkiye’nin baflkentinde on günü aflk›n süre su alamayan semtler oldu. Baz› yetkililerin “tatile ç›k›n, dufl yapmay›n, dört günde bir bafl›n›z› y›kay›n, teyemmüm ile abdest al›n” gibi orijinal önerilerini! bir kenara b›rakacak olursak, merkezi bir politikan›n olmad›¤› ve ne yap›laca¤›n›n tam olarak bilinmedi¤i görülüyor. Böyle olunca da sorun dua ile çözülmeye çal›fl›l›yor. Ancak hastaneler ameliyat yapamaz, acil hasta d›fl›nda hasta bakamaz, gündelik ifllerin bir k›sm› görülemez duruma geldi. Acil servislere baflvuran ishal olgular›nda büyük bir art›fl oldu¤u görülüyor ve bulafl›c› hastal›klar›n salg›n haline dönüflmesinden endifle ediliyor. Üstelik susuzluk sorununun ne yaparak, ne zaman giderilece¤ine dair bir bilgi de yok.
BÜYÜKfiEH‹R BELED‹YES‹ SU KOYUVER‹NCE! Bu arada Ankara Büyükflehir Belediyesi Baflkan› Melih Gökçek’in tavr› ise ilginç. Gökçek, susuzlu¤un as›l nedeninin zaman›nda DS‹’nin tüm uyar›lar›na kulak t›kamas› oldu¤unu kabul etmiyor ve sorunu Ankaral›lar›n suyu tasarruflu kullanmamalar›na ba¤l›yor. Y›llarca yönetiminde oldu¤u flehrin su borular› kevgire dönmüfl, suyun yar›s› flebekeden kayboluyor, kesinti sonras› patlayan borulardan flehrin on befl günlük suyu sokaklara ak›yor, ancak Gökçek halen baflkalar›n› suçluyor. ‹fli daha da ileriye götürüyor ve susuzluktan k›r›lan, bu durumu protesto eden halk› ideolojik davranmakla suçluyor. Çözüm olarak önerdi¤i K›z›l›rmak suyunun Ankara’ya getirilmesi ise beraberinde birçok baflka tart›flmay› getiriyor. Uzman çevrelerin görüflüne göre; bu su içerdi¤i baz› zehirli maddeler dolay›s›yla kullan›m için uygun de¤il. Hükümet yetkililerinin AKP’li Gökçek’e sahip ç›kmak için söyledikleri ise ifli iyice trajikomik bir hale dönüfltürüyor.
MESLEK ÖRGÜTLER‹ Susuzluk sorunu ortaya ç›kmazdan önce TTB bünyesinde kentler, çevre ve sa¤l›k uzun süredir u¤rafl› alan› idi. Siyanürle alt›n arayan madenler ve bunlar›n yaratt›¤› çevre sorunlar›, nükleer santraller ve bunlar›n sak›ncalar› konusunda yay›nlanm›fl birçok rapor ve çal›flma mevcuttur. Özellikle Ankara’y› etkisi alt›na alan susuzluk ile birlikte bu durumun yarataca¤› sa¤l›k sorunlar› yetkililere iletilip önlem al›nmas› istendi. Baflta Ankara Büyükflehir Belediyesinden olmak üzere flimdilik iflbirli¤i ça¤r›m›za olumlu yan›t alabilmifl de¤iliz. Yinede TMMOB’a ba¤l› odalar, SES, Dev-Sa¤l›k ‹fl gibi sendikalar, Halkevleri gibi duyarl› örgütlerle birlikte topluma yönelik bilgilendirme çal›flmalar›m›za
ve sorunun giderilmesine dönük önerilerimizi yinelemeye devam ediyoruz. Ankara Tabip Odas›’n›n 18.08.2007 tarihinde düzenledi¤i bir sempozyum ile konu ilgili örgütlerle birlikte masaya yat›r›ld›. Bu arada Sa¤l›k Bakanl›¤›, Çevre Bakanl›¤›, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl›¤›’na gönderdi¤imiz bir yaz› ile ulusal su politikas› oluflturulmas› yönünde üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin, sendikalar›n kat›l›m› ile bir kurultay düzenlenmesine TTB olarak katk› sunaca¤›m›z› bildirdik. Toplum sa¤l›¤›na dönük çabalar›m›z bundan sonraki günlerde de sürecek.
SONUÇ YER‹NE Önce sorunu do¤ru kavramam›z gerekiyor. Kurakl›¤a neden olan küresel ›s›nma kapitalist üretim iliflkilerinin bir sonucu. Kapitalizm içerisinde oldu¤u ekonomik krizi aflabilmek için do¤ay› s›n›rs›zca sömürüyor, ancak do¤al kaynaklar bu sömürüyü kald›rabilecek durumda de¤il. K›sacas› kapitalizm bu kez do¤aya toslad›. Kapitalizmin krizini aflabilece¤ine dair bir umut gözükmüyor, en az›ndan geçmiflte oldu¤u gibi baz› sosyal devlet uygulamalar› ile, emekçilerin ücretlerine yap›lacak baz› iyilefltirmelerle ekolojik krizin afl›lamayaca¤› ortada, öyleyse tespiti do¤ru yapmal›y›z: Bu bir uygarl›k krizi. Ancak baflka bir uygarl›¤›n mevcudun yerine konmas› ile afl›labilecek bir kriz bu. Dolay›s›yla kapitalizmin bir tür devam› olarak alg›lanan hiç bir sistem bu krizi çözemez, makas de¤ifltirmek gerekiyor. Sosyalizm halen kapitalizmin bütünlüklü tek alternatifi olarak görülüyor. 20. yüzy›l sosyalizmi, kapitalizmin sorununu “art›k de¤ere” üretim araçlar›n›n sahibince el konulmas› olarak görüyordu. Üretim zaten toplumsal oldu¤u için üretim araçlar›n›n mülkiyeti de özel olmaktan ç›kar›l›p toplumsallaflt›r›l›rsa faydan›n da toplumsallaflt›r›lm›fl olaca¤›n› ve böylece sorunun çözülece¤ini iddia ediyordu. Kendisini bir tür kapitalizmin devam› ve tarihsel olarak ileri aflamas› olarak gören bu kavray›fl bize ne yaz›k ki Çernobil felaketini yaflatt›. 21. yüzy›l›n sosyalizmi ise makas de¤iflikli¤i sonras› baflka bir uygarl›k anlay›fl›n› ortaya koymak zorunda, kabul edelim ki yaln›zca üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyetin kald›r›lmas› ile sorun çözülemez. Bir baflka dünya, baflka tür üretim iliflkileri anlay›fl› ortaya konulmaks›z›n bu krizlerin üstesinden gelinemez.
Bu yaz› www.sendika.org’dan al›nm›flt›r