Bütün Ülkelerin Proleterleri, Birleşin! Sayı: 295, Şubat 2015
Geçiş sürecinde sermaye düzeni Krizler coğrafyasının göbeğinde Günümüz Türkiye’si kendisini çevreleyen kriz bölgelerinin tam göbeğinde kendisi de kriz içinde bir ülkedir. Kuzeyinde Ukrayna ve güneyinde Suriye-Irak eksenli kriz bölgeleri bulunmaktadır. Bu iki bölge gitgide kızışan emperyalist rekabet ve paylaşım mücadelelerinin bugün özellikle öne çıkan en önemli iki alanıdır. İlkinde, Ukrayna krizinde, Türk burjuvazisinin dolaysız bir rolü yoktur. Ancak yarattığı sorunlar, hele de krizin daha da ağırlaşması durumunda, Türkiye’yi iktisaditicari cephede olduğu kadar uluslararası siyasal ilişkiler cephesinde de ciddi bazı sıkıntılarla yüzyüze bırakacak niteliktedir. Bu konuda şu sıra emperyalist batı blokunun baş hedefi haline gelmiş bulunan Rusya ile olan ilişkilerin bütün bir kapsamını ve önemin hatırlamak bile yeterlidir. Rusya’yı kuşatmaya alan, ABD liderliğindeki emperyalist batı bloku ile onun saldırı ve savaş örgütü NATO’dur. Türkiye ise ABD emperyalizmine göbekten bağlıdır ve kritik konumda bir NATO üyesi ülkedir. Bu durum, Rusya’yla zaten önemli iktisadi-ticari ilişkileri bulunan, şu sıralar ise bu ülkenin mevcut sıkışmışlığını kendi sıkışmışlığı için yeni bir imkan olarak değerlendirmeye çalışan Türk sermaye devleti payına pek çapraşık bir konumun ifadesidir. Halen birçok cephede “limitleri aşmış” bulunan AKP iktidarının bir
de bu cephedeki “limitler”i gereğinden fazla zorlamaya kalkmasının muhakkak ki önemli bazı sonuçları olacaktır. Bunların etkisinden sıyrılmak ise şimdilerde fazlasıyla hafiflemiş bulunan dünkü İran krizindeki kadar kolay olmayacaktır. İkincisinde, Suriye-Irak krizlerinde ise, Türk sermaye devleti dolaysız bir aktördür. Hele de Suriye krizinde, her türlü ölçüyü ve sınırı aşmış birinci dereceden bir aktördür. AKP iktidarı kriz patlak verdiğinden beri, emperyalist dünya hesabına olduğu kadar kendi bölgesel gerici ve hayalci hesapları uğruna da, her türlü kirli ve karanlık yol ve yöntem de içinde olmak üzere, denebilir ki yapmadığını bırakmadı. Benzer kirli ve karanlık oyunlar mezhepçi bir kafayla Irak’a yönelik olarak da sahnelendi. Ama yılların ardından bugün sonuç tam bir fiyaskodur. Oynanan oyunların çoğu ters tepmiş, girilen macera Türk devletine yeni etki ve nüfuz alanları açmak bir yana, düne kadarki mevzilerinin de önemli ölçüde yitirilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu cephede olayların bugünkü tablosu ve seyri, Türkiye’ye daha şimdiden ağır faturalar çıkarmış bulunmaktadır. Bunların en önemlileri üç ana başlık altında özetlenebilir. Birincisi, tüm Ortadoğu’yu kapsayan genel bir dış politika çöküntüsüdür. Bu çöküntünün iktisadi, ticari, sosyal, siyasal ve diplomatik alanlarda çok yönlü sonuçları gözler önündedir. Faturası hayli ağır bu büyük