GÜNDEM
Neoliberalizme karfl› savunmac› tepkilerinin yenilgisinden sonra uzun bir sessizli¤e gömülen s›n›f hareketi, üzerindeki ölü topra¤›n› at›yor. Ad›m ad›m izleyerek, AKP iktidar›n›n huzurunu kaç›ran güvencesiz iflçi hareketleri ve halk›n hak mücadeleleri, devrimci öznenin güvencesizlik k›l›¤›ndaki muhteflem dönüflünü haber veriyor
H
ak mücadeleleri yükseliyor. Ülkenin hemen her taraf›ndan “paras›z e¤itim, paras›z sa¤l›k, paras›z ulafl›m” gibi hak taleplerinde bulunan kitlelerin direniflleri yükseliyor. Sermayenin önünü açmak için halk› güvencesizlefltiren neoliberal politikalar derinlefltikçe halk›n tepkileri de art›yor. Eme¤in ve yaflam›n›n güvencesizlefltirilmesine, do¤an›n tahrip edilmesine karfl› geliflen tepkiler hak mücadelelerine yöneliyor. Neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› halk›n biriken tepki ve hoflnutsuzluklar›, giderek kendini daha fazla hak mücadelesi formuyla dile getirmektedir. Melih Gökçek’in, yoksul Dikmen halk›n›n bar›naklar›n› sermayenin kentsel dönüflüm rantlar›na peflkefl çekmesi, vadi halk›n›n bar›nma hakk› mücadelesiyle durdurulmufltu. Vadi halk›, t›pk› Mamak, Mehmet Akif, Ayazma, Bafl›büyük halk›, Ar›zl›l› depremzedeler ve adlar›n› sayamayaca¤›m›z daha niceleri gibi halk›n bar›nma hakk›n›n onurlu, yi¤it temsilcisi oldu. Y›llard›r güvencesizlefltirme bask›lar› alt›nda ezilen tafleron sa¤l›k iflçilerinin güvencesizlefltirmeye karfl› direnifllerini örgütleyen Devrimci Sa¤l›k ‹flçileri Sendikas›, iflçilerin hak mücadelesinin yolunu gösterdi. ‹fllerini ve yaflam güvencelerini yitiren Tekel iflçilerinin 78 gün süren Ankara direnifli bu yolda gerçekleflen en simgesel eylem oldu. Art›k emek hareketinin toplu sözleflme gibi geleneksel yöntemlerinin t›kand›¤› yerlerde, iflçilerin tek güvencesi hak mücadelesi direniflleri oluyor. Ankara ve ‹stanbul’da ulafl›m zamlar›na karfl› yürütülen ulafl›m hakk› mücadelesini, Ege Mahallesi halk› günlerce süren kitlesel direnifller boyutuna s›çratt›. Türkiye’nin ço¤u kentinde dolmufl-otobüs zamlar›na karfl› ortaya ç›kan örgütlü tepkiler an›lamayacak kadar fazlalaflt›. ‘90’lardan beri gençlik hareketinin paral› e¤itime karfl› süren mücadelesi; özellike kay›t zamanlar›nda ciddi veli tepkileri; güvencesiz (atanamayan, vekil, ücretli, sözleflmeli) ö¤retmenlerin eylemeleri ve yine gençlik hareketinin Aral›k 2010’da iktidar›n sinir sistemini bozan ç›k›fl› e¤itim hakk› mücadelesinin geliflti¤i ana kulvar› oluflturuyor. Neredeyse tümüyle piyasalaflan sa¤l›k sisteminin halk›n sa¤l›¤›n› hiçe sayan y›k›c› etkilerine karfl›, TTB, SES ve Dev Sa¤l›k ‹fl’in örgütledi¤i ortak direnifller, halk›n sa¤l›k hakk› mücadelesinin sürükleyici dinamiklerini bar›nd›r›yor. ‹kizdere, Loç Vadisi, Munzur gibi do¤an›n y›k›m›na yol açan HES projelerine karfl› direnifller, k›r yoksuller›, tar›msal üreticiler, yerli halk, kentli ilerici emek örgütleri ve ayd›nlar› bir araya getiren zeminlere dönüflüyor.
Hak mücadelesi toplumsal muhalefete yol gösteriyor Halk›n tepkilerinin politikleflmifl kitle hareketleri olarak örgütlenebildi¤i hak mücadelelerinin halk kitleleri üzerindeki politik etkisi büyüktür. Neoliberal politikalar bir sömürge kapitalizmi olarak yerlefltikçe, halk›n yayg›n, kendili¤inden tepkileri de h›zla artmaktad›r. Ne yaz›k ki toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, bu yayg›nl›ktaki tepkisel birikimin akabilece¤i muhalefet kanallar›n›n› yetersizli¤i sorununu gündeme getirmektedir. Kentten k›ra, fabrikadan mahalleye, üniversiteden soka¤a birbirinden çok farkl› düzlemlerde ortaya ç›kan, iflsizlik, yoksulluk ve güvencesizlikten kaynaklanan farkl› türden (heterojen) tepkileri birleflik bir toplumsal muhalefet çat›s› alt›nda toplayabilecek bir adres henüz bulunmamaktad›r. Bürokrasi seçkinlerine daralm›fl sendikal ha-
GÜNDEM
AKP’ye ‹slamc›milliyetçi tahkimat
Hak mücadelesi yükselirken
Yükselen hak mücadeleleri, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n› art›r›yor, Erdo¤an’›n otoritesini sars›yor. ‹ktidar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhurbaflkanl›¤› bunlar›n bast›r›lmas›na ba¤l›. Gerici iktidarlar›n en güvenilir kitle pasifikasyon arac› ‹slamc›-milliyetçi gericilik, bu sefer resmi devlet söylemi düzeyinden devreye giriyor. Ne var ki at›lan her ad›m, AKP iktidar›n›n çeliflkilerini derinlefltiren dinamikleri de büyütüyor
reket, salt mesleki ç›karlar›na daralm›fl ilerici emek örgütleri ve eski çat›flmalara göre mevzilenmifl solun geleneksel aktörleri neoliberal y›k›mdan do¤an yeni dinamikleri kapsayamamaktad›r. Toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, örne¤in emek hareketinde klasik toplu sözleflmecili¤in, ücret sendikac›l›¤›n›n ve sendikal bürokrasi seçkinlerinin krizidir. Yani ‘80’lerden ‘90’lar›n ortalar›na dek neoliberal sald›r›n›n Özal ve ANAP’›n kurmayl›¤›nda yürütülen ilk dalgas›na karfl› geliflen dinamiklerin krizidir. ‹flvereni masaya oturtma gücünün; “refah devleti”ni ekonomik kazan›mlar çerçevesinde geriletebilme gücünün ve iktidar›n fliddet ayg›t›n›n etkisini k›ran sendikal militanl›¤›n krizidir. K›saca, toplumsal muhalefetin geleneksel dinamiklerinin krizi, neoliberal sald›r›ya karfl› dar kesimsel-yerel ç›karlar› savunma çerçevesinde ortaya ç›kan aktörlerin krizidir. ‹flçi s›n›f›n›n tarihsel kazan›mlar›na yönelen sermayenin genel sistematik sald›r› dalgas›n›, s›n›f›n dar-kesimsel mevzilerinde korumaya odaklam›fl bu strateji, bugün hareketi ilerletme gücünü yitirmifl durumdad›r. Kimi özellefltirme hamlelerini duraksatmay›, iflkolu barajlar›n› afla¤› çekmeyi, görece güvenceli s›n›fsal kesimlerin kazan›mlar›n› korumay› hedefleyen mücadele, yads›namaz yararlar› yan›nda, art›k stratejik olarak sonuç al›c› olmamaktad›r.
Birincil çat›flma, AKP-hak mücadelesi aras›nda Oysa hak mücadeleleri, toplumsal muhalefetin geleneksel aktörlerini aflan bir politik içerikle tarih sahnesine ç›kmaktad›r. ‹radenin rolünü ve haz›rl›k aflamalar›n› bir kenara b›rak›rsak, hak mücadeleleri do¤uflunda itibaren politik kitle hareketleri olarak ortaya ç›kmaktad›r. Fiilen uygulamaya soktu¤u talepleri ve muhalefet tarz›yla do¤rudan siyasal iktidar› hedeflemektedir. Hak mücadeleleri do¤rudan iktidar karfl›t› hareketlerdir. Toplumsal muhalefetin t›kanan gelenekesel aktörlerinden farkl› olarak, AKP iktidar›n›n halk-s›n›f-do¤a düflman› neoliberal politikalar›n› kesintiye u¤ratt›kça sonuç al›c› olmakta, kazan›m elde etmektedir. Ortaya ç›k›fl koflullar›n›n zorunlu bir sonucu olarak, AKP iktidar›na, sermayeye ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› politik bir içeri¤e sahiptir. Meflruiyetini siyasal iktidara yönelik basit taleplerinden de¤il, temel kamusal haklardan almaktad›r. Militan kitle direniflleri bu sürecin fiili güvencesidir. E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, ulafl›m, güvencesiz çal›flma gibi belli bir halk-s›n›f kitlesinin somut sorunlar›ndan hareket eden hak mücadelesinin kazan›mlar›, zamlar›n geri al›nmas› ya da gecekondular›n›n y›k›lmamas› gibi dar kesimsel isteklerinin yerine getirilmesiyle mümkün de¤ildir. Sonuç al›c›l›¤›n›n görünmesi bak›m›ndan sadece taktik anlamda de¤erli olan bu kazan›mlar›n kal›c› baflar›ya dönüfltürülmesi, AKP iktidar›na ve neoliberal kapitalizme devrimci bir karfl› ç›k›flla mümkün olacakt›r. Neoliberal yeni sömürge kapitalizminin içinde bulundu¤umuz dönemindeki birincil politik karfl›tl›k, AKP iktidar›yla hak mücadelesi aras›ndaki çat›flmad›r. Ç›karlar› birbiriyle uzlaflmaz karfl›tl›k içeren bu iki politik kamp›n varl›¤› ve süreklili¤i, hasm›n› bütünüyle etkisizlefltirmesine ba¤l›d›r.
2
H
aziran 2011 genel seçimine do¤ru, egemenlerde “sand›k merkezli” siyasal hareketlenme artmaktad›r. Kürt hareketi, “iki dilli yaflam” ve “demokratik özerklik” temelinde yeni bir siyasallaflma dönemine girerken, toplumsal muhalefet ise “hak mücadelesi merkezli” hareketlenmelerle AKP iktidar›n› zorlamakta. Dokuz y›ll›k AKP iktidar›n›n ve temsil etti¤i ‹slamc› liberal rejimin kaderi genel seçim sonuçlar›yla do¤rudan iliflkili. AKP, iktidar›n bütün olanaklar›n›, seçimden tek parti iktidar› olarak ç›kmak için seferber etmektedir. AKP’nin “mutlak iktidar”›n› pekifltirecek ad›mlar›n süreklili¤i ve Erdo¤an’›n cumhurbaflkanl›¤› hesaplar› buna ba¤l›. AKP iktidar›n›n özgül ç›karlar›ndan söz ederken, AKP’nin, s›n›fsal olarak, neoliberal sermaye düzenini sermayenin ortak genel ç›karlar›n›- temsil etti¤i göz ard› edilmemelidir. Yani sermaye düzeninin ve sermaye iktidar›n›n süreklili¤i temelinde AKP’nin ‹slamc› liberal özgül ç›karlar›ndan söz edilmektedir. Genel seçimin AKP için bir kader an› olmas›na karfl›n, sermaye birikim süreçlerini en küçük toplumsal ve çevresel hücreye kadar tafl›yan politikalardan h›z kesmemesi bu nedenledir. Enerji özellefltirmelerinden yasal de¤iflikliklere, finansal tedbirlerden ulusal istihdam plan›na kadar AKP, hâlâ, neoliberal dönüflümün en ideal ve giriflken kurmay partisidir. Zaten TÜS‹AD gibi tekelci sermaye temsilcilerinden gelen ve AKP sermayesi-tekelci sermaye çeliflkisi hanesine yaz›lan utangaç elefltiriler de sermaye mant›¤›n›n gereklerine göre at›lm›fl bu ad›mlardan kaynaklanmamaktad›r. Elefltiriler daha çok iktidar›n egemen s›n›flar aras› sermaye aktar›m›ndaki operasyonel kullan›m biçimlerinden kaynaklanmaktad›r. Bugünlerde bu elefltiriler, seçim yat›r›mlar›ndan ve popülizmden uzak durulmas›; yap›sal reformlar›n h›zland›r›lmas›; ekonominin küresel dalgalanmalar›ndan kaynaklanabilecek olas› k›r›lganl›klara; cari aç›k, d›fla ba¤›ml›l›k ve iflflizlik konular›na iliflkin tedbirler al›nmas›na odaklanmaktad›r. Öte yandan AKP, kendi özgül iktidar›n› pekifltirecek politikalar› birbiri ard›nca gündeme getirmektedir. Özellikle enerji, inflaat, turizm ve hizmet sektörlerinde geliflen ve AKP’nin kurucular zemininde yer alan ‹slamc› sermaye kesimlerine ihale, yat›r›m, tafleronluk kanallar›yla sermaye aktarmakta; bütçeye girmeyen vergi gelirlerini seçim yat›r›m› olarak da¤›tmakta; sermaye ve orta s›n›flar›n vergi borçlar›na “ödeme kolayl›¤›” getirmekte; esnaf ve çiftçilere sübvansiyonlu faiz oranlar› ile kredi kulland›rmakta; üniversiteli ö¤rencileri kredi
ve burs zamlar›yla “destek”lemektedir. ‹ktidar-cemaatSTK dayan›flma a¤lar›n›n ifllevselli¤ini saymaya bile gerek yok. Bu desteklere bakarak bir yan›lg›y› ortadan kald›rmakta yarar var. Asl›nda AKP, ‹slamc› yoksul kitlelerin s›n›fsal ç›karlar›n› temsil etmemektedir. Dayan›flma a¤lar›yla afla¤›ya do¤ru damla damla aktar›lan olanaklar, yoksullar› yap›sal olarak güvenceli toplumsal kategorilere dönüfltürmemektedir. Ancak yoksullar›n iktidara dönük beklenti ve desteklerini canl› tutacak kadar aktar›lan kaynaklar, cemaat seçkinlerine ve sermaye kesimlerine aktar›lanlar›n yan›nda önemsiz kal›r. Öyle ki bu kaynaklar, yap›sal olarak cemaat seçkinlerini bir “‹slamc› aristokrasi”ye, sermaye giriflimcilerini ise bir “‹slamc› burjuvazi”ye dönüfltürecek denli büyük miktarlarda olmaktad›r. AKP’nin ‹slamc› kitleleri temsiliyeti daha çok ideolojik alana özgüdür. ‹slamc› kitlelerin dinsel talepleri AKP iktidar›nda karfl›l›¤›n› bulmaktad›r. Neoliberal dönüflümün zinde kuvveti haline gelen ‹slamc› gericili¤in iktidarca önü aç›lmaktad›r. Önceleri “demokratik aç›l›m” söylemini öne ç›karan AKP, seçimlerin yaklaflt›¤› bu günlerde ‹slamc›-milliyetçi hegemonik bir dil oluflturdu. Kars’taki insanl›k An›t›’na “ucube” yak›flt›rmas›; içki sat›fl› ve sunumunu yeniden düzenleyen yasakç› tutum; “Kanuni” dizisine karfl› tak›n›lan yasakç› tav›r, asl›nda rastlansal geliflmeler de¤il. Seçimlere gidilirken hedef kitlenin ideolojik beklentilerine göre popülist bir söylem kullan›l›yor. Hedef kitle ise bu popülist söylemdeki ikiyüzlülü¤ü ya görememekte ya da önemsememekte. Baflbakan an›ta neden “ucube” dedi¤ini ve y›k›lmas›n› istedi¤ini flöyle aç›klamaktad›r: “Seyyid Hasan el Karakani türbesi ve camisi ile heykelin bulundu¤u tepenin yüksekli¤i adeta eflit. Tarihi eseri gölgeleyecek bir inflaata izin veremezsiniz.” Ama ayn› baflbakan 2 bin 300 y›ll›k Zeugma Antik Kenti’nin sular alt›nda b›rakacak baraj› yapt›rmak için ç›rp›nmad› m›? ‹çki sat›fl›na yeni yasaklar getirecek düzenlemeyi, “çocuklar›n ve gençlerin kendi kendine irade gelifltiremeyece¤inden” hareketle savunuyor. Oysa ayn› baflbakan 13 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n evlendirilmesine, 11 yafl›ndaki k›z çocuklar›n›n türban takarak okula gitmesine, “onlar›n iradesi” diye yaklaflabiliyor. Dildeki bu de¤iflim AKP’nin yeni hegemonya projesiyle iliflkili oldu¤u gibi, devletten topluma cemaat kadrolaflmas›n›n do¤al-gündelik durumuyla da iliflkilidir. Yarg›, M‹T, emniyet, maliye ve idari bürokrasideki kadrolaflma, AKP içinde seçim sonras› olas› iktidar hesaplaflmalar›n›n temel gerilim alan› durumundad›r. ‹slamc› kadrolaflman›n art›k iyice yerleflik hale gelmesiyle ortaya ç›-
9
3
GENÇL‹K HAREKET‹
‹ki, üç daha fazla yumurta... Üniversitedeki iflgalini, ö¤renci hareketini bast›rarak sa¤lamaya çal›flan AKP, gençlik hareketinin militan inisiyatifiyle bozguna u¤rat›ld›. Piyasac›l›k ve gericilik sald›r›lar› alt›nda ezilen üniversitelilerin AKP karfl›t› öfkeleri ilk kez bu denli siyasallaflt›
R
eferandum sonucunda elde etti¤i enerjiyi genel seçimlere tafl›may› hedefleyen AKP iktidar›n en temel hedeflerinden birini etki gücü yüksek toplumsal kesimlerlerle özel iliflkiler kurulmas› oluflturuyor. Bu iliflkiler bir çeflit halkla iliflkiler çal›flmas› gibi durup özünde AKP iktidar›n›n hegomonik etkisinin bu güçler üzerindeki etkisinin artt›r›lmas›yla hedefiyle kuruluyor. AKP’nin bu dönem üniversiteyle kurmaya çal›flt›¤› iliflkide özünde bu hedefi tafl›yordu. Ö¤renci aff›ndan, Erdo¤an’›n her mitinginde mutlaka de¤indi¤i üniversite ö¤rencilerine verilen kredi ücretlerinin artt›r›ld›¤› vurgusu, göstermelik YÖK reformu tart›flmas› ve en nihayetinde neredeyse tümünü kendi atad›¤› üniversite rektörleriyle yap›lan Dolmabahçe toplant›lar›.
Ka¤›t üzerinde baflar›l› olaca¤›ndan neredeyse hiç flüphe edilmeyen bu plan demokratik ö¤renci hareketinin etkili militan müdahaleleriyle adeta bozguna u¤rat›ld›. Gelinen noktada sonuç AKP’yi, üniversitelerde yapt›¤›n›n plan›n çok daha gerisine sürüklenmesiyle sonuçland›. Ülkemizde son birkaç ayd›r üniversitelerde yaflanan durumun özeti budur. AKP operasyonuna etkili bir müdahalede bulunan gençlik hareketi AKP ve üniversite ars›ndan bir kriz ortam› yaratmay› baflarm›flt›r. Yarat›lan kriz ortam›ndan üniversitelerde y›llard›r biriken AKP karfl›t› öfke görünür k›l›nm›fl, üniversitelilerinin acil talepleri duyurulabilmifl, gerici ve piyasac› dönüflümün ilerlemesi karfl›s›ndan etkili bir direnç merkezi yarat›labilmifltir. Sistem içi muhalefetini kendine avantaj yaratarak yö-
netme baflar›s› gösteren AKP’nin temel korkusu sokak hareketleridir. Dünyan›n her yerinde etkili biçimlere dönüflebilen ve h›zla geliflen toplumsal hareketleri AKP’de iyi izlemektedir. Bu nedenle iktidar, ülkemizde bu dinami¤i yaratabilecek güçler karfl›s›nda sistematik bir bask› ve denetim politikas› gelifltirmektedir. 8 y›ll›k iktidar›n›n sonucunda yap›s› ciddi anlamda k›r›lganlaflan AKP sokaktan ç›kan her ses karfl›s›nda öfkeleniyor. Bu öfkeyi baflbakan›n Kas›mpaflal›¤›na vermek sadece safl›kt›r. Bu öfkenin temeli neo liberal gericilik politikalar›na karfl› biriken öfkenin siyasalaflabilece¤i, akabilce¤i vede görünürülk kazanabilece¤i her hangi muhalefet hareketine yol açam›n endiflesi ve savunmas›d›r. Gençlik hareketi karfl›s›nda AKP’nin yandafl tüm güçleriyle gençlik hareketine sal›d›rmak, gündemi so¤utmak yerine gençlik hareketinin yarat›¤› toplumsal etkiyi tamemen marjinalefltirmek için yo¤un cabas›n deni budur. AKP ayn› zamanda iktidar›n› kurumsallaflt›rmak için ele geçirme operasyonu büyük oranda baflard› üniversiteleri iktidar›n›n yayg›laflmas› için daha fazla kullanma iste¤i sçim sonuna haz›rlanan üniversitenin köklü piyasa dönüflümü hedefi karfl›s›ndan gençlik harektini zme ve üniversite muhalefetini kontrol alt›nda tutma hdefine referandum hemen ard›ndan bafllad›.
Bask› ve denetim karfl›s›nda militanlaflan gençlik YÖK’ün üniversiteler üzerindeki bask› ve denetimi “uzmanlaflt›rma” çal›flmalar›, Ekim ay›n›n bafl›nda Yusuf Ziya Özcan’›n yapt›¤› “Güvenli olmayan ortamdan özgür düflünce ç›kmaz” aç›klamas›yla raporlaflt›r›ld› ve rektörlere servis edildi. Bu rapor kapsam›nda üniversitelerde sivil polislere özel yerler tahsis edilmesi, parmak izi uygulamas›n›n, kameralar›n ve girifl-ç›k›fllarda denetimin art›r›lmas› talep ediliyordu. Üniversiteyle iktidar aras›ndaki çat›flman›n gelecek dönemde dallan›p budaklanacak temel ekseni böylece su yüzüne ç›km›fl oldu: Üniversitenin muhalif damar›n› kurutmak, üniversiteyi piyasac› ve gerici etkiye karfl› korunmas›z b›rakmak için önce gençlik hareketinin hareket alan›n› k›s›tlamak ve susturmak. ‹ktidar›n kolayca alt edilebilir gördü¤ü gençlik hareketi, beklenenin ötesinde dirençli oldu¤unun ilk sinyalini Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde verdi. Türban karfl›t› eylemlerinde polis sald›r›s›na u¤rayan ve ard›ndan üniversiteye al›nmayan ö¤rencilerin üniversite kap›s›nda bafllatt›klar› oturma eylemi üniversite yönetiminin geri ad›m atmas›n› ve rektörün özür dilemesini sa¤lad›. 6 Kas›m eyleminin örgütlenmesi sürecinde Hacettepe ve Eskiflehir’de yaflanan polis sald›r›lar›na ra¤men son y›llar›n en genifl kat›l›ml› YÖK protestosu gerçeklefltirildi. Sivil polis ve türban uygulamalar›n› hedefine alan ve ortak bir AKP karfl›tl›¤› ile gerçeklefltirilen 6 Ka-
yalizmin yenilgisi ve neoliberal sald›r› dalgas›. ‹çiçe geçen yenilgi süreçleri ve bunun üzerine gelen yo¤un neoliberal sald›r› dalgas›, Türkiye solunun hemen bütün ak›mlar›ndan hat›r› say›l› bir bölümünün sa¤a savrulmas›na yol açt›. Sa¤a savrulma, yükselen neoliberal sald›r› dalgas›na tutunarak geçmiflin inkâr›, karalanmas› ve neoliberal kapitalizmle bütünleflme üzerinden oldu. Yo¤un neliberal ideolojik bombard›manlar alt›nda yenilgi psikolojisinin ve y›lg›nl›k kültürünün sürekli yeniden üretilmesi sa¤land›. Daha çok solun emekçi s›n›flarla ba¤lant›s›na iliflkin, öncülük, önderlik, devrimci parti, proletarya diktatörlü¤ü tart›flmalar›na liberal ideolojik tezler fl›r›nga edildi. Marksizmin meflru savunmaya dayal› silahl› eylem deneyimleri, solun fliddete düflkünlük genlerine ba¤land›; direnifl e¤ilimleri bast›r›ld›. Siyasal iktidarlar›n halk üzerindeki sistematik fliddetini ve bask›s›n› gizleyen bu tav›r, bugün de liberal solun en çok baflvurdu¤u yöntemlerden biridir. Gençlik hereketinin AKP protestolar›nda oldu¤u gibi, ne zaman iktidara karfl› meflru direnifl eylemleri yükselse ya da IMF protestolar›nda oldu¤u gibi ne zaman kent yoksullar›n›n militan eylemleri kent merkezlerinde patlasa, hep ayn› sald›r› ve karalamalarla bast›r›lmaya çal›fl›l›r. Liberal sol, eylem alanlar›nda k›r›k cam-çerçeve parçalar› arar. Bulamazsa arfliv tarar; “çiçekleri koparan gösterici” foto¤raf› imdad›na yetiflir. Bunu geleneksel solun fliddet düflkünlü¤ünün ve mülkiyete yönelik suç al›flkanl›¤›n› canlanmas›, eski kafal› solculuk olarak yarg›lar. Yine ne zaman solun yenilenmesinden söz edilse, karalamalar Stalinizm gibi solun kimi tarihsel deneyimlerine odaklan›r. Elbette tahmin edilece¤i gibi “Stalin’in totaliter yönetimi” yine solun geneti¤ine flifrelenir. Stalin’in totaliter yönetimine iliflkin kopar›lan pat›rt›n›n ard›nda, örne¤in kap›kullu¤unu yapt›klar› otoriter Tayyip Erdo¤an’›n tek adam yönetimine iliflkin tek bir elefltiri k›r›nt›s› bulamazs›n›z. Ömer Laçiner’in Birkim Dergisi’nin yeni misyonu olarak ilan etti¤i “sosyalzimin yenilenmesi giriflimi”ne iliflkin kala kala elde geleneksel sola yönelik eski karalama taslaklar› kald›. Marks’›n siyasal çal›flmalar›n›n en parlak tezlerinden biri olan, “Sosyalizm kapitalizmi y›kan gerçek bir harekettir” tezi hiç hat›rlanmaz bile. Bilindi¤i üzere Marks, sosyalizm tart›flmalar›n›n bafl›na kapitalizmin devrimci elefltirisini koydu. Murat Belge, Ahmet ‹nsel gibi medyada her gün saatlerce boy gösteren bu “her fleyi bilen” sosyalizm alimleri, nedense sosyalizmin alameti farikas›n› unutuyorlar. Ya da kendilerinde, en az›nda adet yerini bulsun diye flöyle yalandan bir AKP iktidar› elefltirisi yapacak cesareti bile göremiyorlar. Hat›rlanaca¤› üzere, bu yaklafl›m›n öncülleri, ilkin 1980 ve 1990’larda geliflen yasallaflma eksenli liberalleflme dalgas›nda da ortaya ç›kt›. “Sosyalizmin yenilenmesi”,
s›m eylemi gençlik hareketinin sonraki eylemleri için önemli bir dönüm noktas› oldu. Kitleselli¤i ve AKP karfl›t› net politik hedefleriyle 6 Kas›m eylemi gençli¤in enerjisinin Dolmabahçe eylemlerine aktar›lmas›na ön ayak oldu. Gençlik hareketinin, iktidar›n gençlik kitleleri üzerindeki fliddetli bask›s›n› zay›flatmas› ve iktidar›n yenilebilir oldu¤unu göstermesi gençlik hareketinin süreklilik gösteren direnciyle yak›ndan iliflkili. AKP’nin üniversitedeki piyasalaflt›rma sürecini yavafllatan en önemli unsur kuflkusuz böyle bir dirençle bask› ve denetim ayg›tlar›yla yüzleflebilen, iradeci ve militan yönleri geliflmifl bir gençlik hareketidir.
Yumurta Eylemleri: AKP’nin Bask› Politikas›n›n Çözülüflü AKP’nin marjinallefltirme ve fliddetle bast›rma siyaseti toplumsal muhalefeti görünmez k›lmay› ço¤u kez baflarabiliyordu. Gençlik hareketinin iktidar›n özel ilgisine maruz kald›¤› dönemsel yükseliflleri, referandumda ya da harç zamlar›nda oldu¤u gibi AKP kurmaylar› taraf›ndan ö¤rencileri “adaba” davet ederek ve “bunlar ö¤renci de¤il” diyerek sindirilmeye çal›fl›ld›. Fakat ezip, susturmak ve toplumsal tepkiyi kontrol etmek üzerine kurulu bu döngü, SBF’deki yumurtal› eylemlerin ard›ndan k›r›ld›. Burhan Kuzu’nun yumurtalarla protesto edilmesinin ard›ndan AKP’lilerin yapt›klar› aç›klamalar, Dolmabahçe’deki sald›r›ya duyulan tepkiyi geçifltiremedi; aksine daha da büyüttü. Dolmabahçe’de gençlik hareketinin taleplerinin kamuoyunca tart›fl›lmas› ve desteklenmesi, tüm karfl› propagandaya karfl› engellenemedi. Dolmabahçe eylemlerinin ard›ndan, polisin üniversitelilere sald›rmas›, “orant›s›z fliddet” olarak ve polisin iç disiplininin sa¤lanamamas› olarak de¤erlendirildi. “Ezici” bir fliddet yerine “önleyici” bir fliddetin kullan›lmas› üzerinden biçimlenen tart›flma en ileri noktada protestonun demokratik bir hak oldu¤u noktas›nda kilitlendi. Fakat tüm bu tart›flma eylem yapan ö¤rencilerin yaflad›¤› ma¤duriyeti özellikle bebe¤ini düflüren kad›n üzerinden öne ç›kararak onlar›n gerçek taleplerinin göz ard› edilmesiyle sonuçland›. ‹ktidar›n fliddetinin, toplumsal vicdan›n “keflke olmasayd›” diyerek temizlenece¤i rutin bir olay olarak alg›lanmas› tasarland›. SBF’de gerçekleflen yumurtal› eylemler, gençlik hareketinin eylemlerine gerçek bir politik biçim kazand›rarak, polisle ö¤renci aras›nda s›k›flt›r›lan sorunun asl›nda siyasal iktidar ve ö¤renciler aras›nda cereyan etti¤ini a盤a ç›kard›. Üniversitenin gerçek özneleri olarak, gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›lara karfl› yumurtalar›yla hesap soran ö¤renciler, kendilerine biçilen ma¤dur kimli¤ini y›rt›p att›lar. Polisin sald›r›lar›na karfl› biriken kitlelerin ortak tepkisi yumurta eyleminin iktidar›n meflru fliddet ayg›tlar›nda açt›¤› gediklerden yolunu buldu. De-
26
N
2
“inand›r›c› bir sosyalizm tan›m›n›n yap›lmas›” gibi ideolojik sorunu birincil sorun olarak öne ç›karan yaklafl›mlar, geliflen yeni sald›r› dalgas›na karfl› mücadele sorunlar›n› geri plana itti. Tart›flma toplant›lar›nda inand›r›c› bir sosyalizm tan›m› yap›lamad›. Üstelik neoliberalizmin ilk sald›r› dalgas›na karfl› yükselen toplumsal muhalefeti ilerletecek sol müdahalenin de yap›lmas› da mümkün olmad›. Sistematik sald›r›lar karfl›s›nda savunmac› bir mücadele çizgisi izleyen toplumsal muhalefet bast›r›ld›. Bast›r›lan toplumsal muhalefetin engel olmaktan ç›kar›lmas›yla neoliberal yeni sömürge kapitalizmi, AKP’nin kurmayl›¤›nda yerleflik bir düzen haline geldi. Yasallaflma ekseninde ortaya ç›kan liberal solun, ana geliflme yata¤›n› ÖDP’yle simgelenen yasal partiler ve solun hemen bütün ak›mlar›nda bafl gösteren yasallaflma e¤ilimleri oluflturdu. 1960’lardan 1980’lere TKP’den Devrimci Yol’a, TDKP’den Troçkistlere dek sol gelene¤in önemli figürleri düzen içi solun yeni e¤ilimlerini oluflturdular. Ayr›t›, ‹letiflim (Birikim), Metis yay›nlar› liberal düflünsel atmosferin kaynaklar›n› oluflturdu. Bugün ilk akla gelen sol liberal isimlerin ço¤unun evriminde bu sürecin ciddi bir olgunlaflt›r›c› katk›s› oldu.
Neolibaral sol proje Neoliberalizmin sol aya¤›, neoliberal dönüflüm operasyonlar›nda liberal sol flah›slar›n etkin bir flekilde kullan›lmas›ndan do¤ar. Bu projede liberal sol, yap›s› gere¤i politik-örgütsel bir gücü olmad›¤›ndan, idelojik ifllevlerine ba¤l› olarak iki alanda kullan›l›r: devletin neoliberal dönüflümünde inand›r›c›l›k ve orta s›n›flar›n yeni düzene eklemlenmesinde.
AKP iktidar›n›n inand›r›c›l›k aparat› Yasallaflma ekseninde gelifllen liberal sol dalgayla, yenilgilerden süzülen Türkiye solu ve toplumsal muhalefetten arta kalanlar›n yeni düzenle eklemlenme süreci tamamland›.Yerini iktidar eksenli geliflen liberal sola b›rakt›. Fakl› sol geleneklerden ve toplumsal katmanlardan gelen liberal sol, AKP iktidar›n›n ititfaklar temelinin liberal sol kanad›n› oluflturdu. Bugün liberal sol, 1960’lardan 1980’lere yükselen solun geleneksel kadrolar›ndan; 1980’lerden 2000’lere yasallaflma eksenli geliflen liberal sol dalgadan; yükselen yeni orta s›n›flardan; üniversite, medya, araflt›rma flirketleri gibi mesleklerden devflirilen çok katmanl› bir yap›ya sahiptir. Buralardan elde ettikleri bütün olanak, ayr›cal›k, birikim ve yetenekleri iktidar›n hizmetine sunan bu kesimler, ciddi bir politik güce sahip olmad›klar›ndan, esasen
27
SOSYAL DEMOKRAS‹
REJ‹M
Suni denge, AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤› ve hak mücadelesi Veysel Dere
Neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kitleleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini eline al›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal projeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorun özünde bir politikleflme sorunudur. Sorun devrimci politikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgütlenmesi sorunudur. Konuyu yeni sömürge devrim stratejisi aç›s›ndan ele alan Mahir Çayan, soruna “suni denge” kavram›yla aç›kl›k getirdi. Bugün AKP iktidar›n›n k›r›lganl›¤›n›n ortaya ç›kar›lmas› ve hak
E
mperyalizmin daha yay›lmac› ve sald›rgan bir geliflim stratejisi izledi¤i 4. Bunal›m Dönemi’nde, neoliberal yeni sömürge kapitalizmi, halka, gittikçe de¤ersizlefltirilen bir insanl›k durumu dayatmaktad›r. Yap›sal krizlerini bir süreli¤ine de olsa yat›flt›rmak için üretici güçleri, toplumun ilerici dinamiklerini ve hak›n devrimci potansiyelini sürekli bask› alt›na almaktad›r. Çünkü neoliberal kapitalizm, ancak, iflçi s›n›f›n›n yarat›c› potansiyelini sürekli de¤ersizlefltirerek ve bask› alt›na alarak varl›¤›n› sürdürebilmektedir.
SOSYAL DEMOKRAS‹
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu partisi, sa¤ partiler bu kuruculuk rolünü ondan çal›nca, yani zorunlu bir karfl›tl›k eseri kendine sol demeye bafllad›. Daha sonra buna 70’lerin sol dalgas› ve 80’lerin 12 Eylül’e karfl› gençlik ve iflçi mücadelesi eklendi. Dalga çekilince, Baykal kald›.
Tarihin en büyük proleterlefltirme dalgas› olan güvencesizlik odakl› neoliberal proleterlefltirme, Türkiye toplumunda ciddi altüst olufllar, dramatik y›k›mlar ve çözülmeler yaratmaktad›r. Halk›n büyük ço¤unlu¤u geçim araçlar›ndan kopar›larak yaflam›n› sürdüremez duruma sürüklenmektedir. Semaye birikiminin, do¤an›n ve toplumun en genifl s›n›rlar›na uzanmas›yla tar›msal üreticiler mülksüzleflmekte; memur, küçük üretici ve esnaf gibi geleneksel orta s›n›flar iflçileflmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n yap›sal bir parças› durumuna getirilen iflsizlik, süreklileflmekte, art›k nufus kitleleri oluflmaktad›r. Proleterlefltirme sürecine sokulan halk›n bütün s›n›f ve katmanlar› mevcut konumlar›n›, avantajlar›n›, ayr›cal›klar›n› ve tarihsel kazan›mlar›n› kaybederek güvencesiz çal›flma ve güvencesiz yaflam statülerine itilmektedir. Sürekli kriz, istikrars›zl›k ve güvencesizlik ortam›nda sürekli geçim s›k›nt›s›, güvenlik ve gelecek kayg›s› içinde yaflamaya mahkûm edilen halkta, hoflnutsuzluk, tepki, tedirginlik ve korku e¤ilimleri artmaktad›r. Ancak neoliberal kapitalizminin y›k›ma u¤ratt›¤› halk kitleleri, kendili¤inden bir flekilde, kendi kaderlerini eline al›p mevcut düzeni y›karak devrimci bir toplumsal projeyi kuracak harekete yönelmemektedir. Asl›nda sorun özünde bir politikleflme sorunudur. Sorun devrimci politikan›n birincil sorunu olan devrimci öznenin örgütlenmesi sorunudur. Devrimci öznenin güncel somut görünümü olan proleterleflme ve güvencesizleflme ekseninde parçalanm›fl halk s›n›flar›n›n her düzeyden devrimci hareketler olarak örgütlenmesi, devrimci politikan›n öncelikli konular› aras›ndad›r. Hak mücadelesi eksenli toplumsal muhalefet hareketi, devrimci gençlik hareketi, emek hareketi, devrimci halk hareketi ve nihayet düzeni alafla¤› eden bir devrim hareketi bu önceliklerden baz›lar›d›r.
oliberal çeliflki ve kamplaflmalardan do¤an gerilim hatt›yla (Türk-Kürt, zengin-yoksul, güvenceli-güvencesiz) birleflerek çok katmanl› bir görünüm oluflturmaktad›r. Neoliberal yeni sömürge kapitalizminin do¤as› gere¤i Türkiye toplumu, istikrars›zl›k ve krizlerin, çeliflki ve çat›flmalar›n toplumudur. Ne var ki, düzen içi politik iktidar projelerine, alternatif iktidar hareketlerine ve halk aras›ndaki adi çat›flmalara kan tafl›yan çat›flkan enerji, mücadelenin bafllang›c›nda devrimci bir iktidar hareketine kitlesel kan tafl›mamaktad›r. Düzenin y›k›m›ndan, çöküntü ve çürümelerden do¤an halk kitlelerinin hoflnutsuzluklar› ve tepkileri, halk içindeki çat›flmalara ve düzen içi hareketlere dönüflmekte; ancak devrimci bir halk hareketi olarak sisteme yönelmemektedir.
Asl›nda bir yan›yla da bak›l›rsa, Türkiye toplumu gerilimli bir toplumdur. Cinnet vakalar›, linç olaylar›, kan davalar›, aile içi fliddet ve töre cinayetleri gündelik-s›radan olaylardand›r. Bu yayg›n gündelik gerilimler, ne-
Devrimci özne ve onun somut güncel görünümü olarak halk›n politikleflmesi ve devrime kitlesel kat›l›m›, devrimci siyasetin birincil sorunudur. Ama ne yaz›k ki bugün gerekli ve yeterli teorik ilgiyi görememektedir.
Suni denge
35
Sosyal demokrasiye neoliberal pansuman Fark›n› soranlara, “Benim ad›m Kemal!” diyor. “Kemal, Kemal!” diye ba¤›ran kitleler olsayd› meydanlarda, daha baflka t›nlard› bu yan›t. Ancak yaratt›¤› heyecan ve beklentinin yan›na giderek büyüyen bir flüphe eklendi¤ini kim inkar edebilir. Neoliberalizm taraf›ndan manevra alan› tüketilmifl sosyal demokrasi anlay›fl› ile “yeni CHP”nin genifl kitlelere ulaflmas› çok zor Celal K›raç
C
HP’deki yönetim de¤ifliklikleri, hemen her kesimce ilgiyle izlenen bir siyasal olaylar dizisi haline geldi. Neoliberal dönüflümle birlikte çok boyutlu bir krize sürüklenmifl, uzun süredir iktidar yüzü görmemifl, hizip çat›flmalar›ndan erimifl, yorgun ve hareketsiz düflmüfl bu partideki “küçük bir k›p›rt›” bile büyük bir beklenti ve heyecana yol açt›. Bunun bir yenilenme hamlesi; Türkiye sosyal demokrasisini içinde debelendi¤i krizinden ç›karacak ileri bir at›l›m oldu¤u yönünde iddia ve de¤erlendirmeler var. ‹yimser de¤erlendirmeler ve iddialar bir yana b›rak›l›rsa, olup bitenleri neoliberal dönüflüm ve sosyal demokrasinin krizi ba¤lam›nda irdelemek yerinde olacakt›r. Bugüne dek parti bürokrasisinde, biraz da söylemde gerçekleflen de¤iflime bak›l›rsa, at›lan ad›mlar›n, krizi derinlemesine ele almaktan ve yeni siyasallaflma dinamiklerini yakalamaktan uzak; yüzeyde kalan popülist, pragmatist ad›mlar oldu¤u görülecektir. Sosyal demokrasinin genel özelliklerine, ilkelerine, zamana ve mekana ba¤l› olarak farkl› biçimlerine göre de¤iflik, hatta birbiriyle çeliflen tan›mlar yap›l›r. Gerçekten de bütün zaman ve mekanlarda geçerli tek tip bir sosyal demokrasiden söz edilemez. Ülkeye ve zamana göre de¤iflik türde sosyal demokrat hareketlere rastlan›r. Ancak özünde burjuva reformist hareket olarak sosyal demokrasinin siyasal gücü, her nerede olursa olsun, iflçi s›n›f›na (halka) de¤iflen her koflulda düzen içi iktidar alternatifleri sunabilme yetene¤inde sakl›d›r. Kriz’in odak noktas› bu yetenekteki t›kanmad›r. Yeni sömürge kapitalizmine özgü biçimlerde ve tarihsel olarak CHP’nin parti yata¤›nda geliflen Türkiye sosyal demokrasisi, neoliberal dönüflümle birlikte ideolojik, s›n›fsal ve örgütsel olarak üç temel düzlemde derin krizler yaflamaktad›r. CHP’nin s›n›fsal temeli, neoliberal politikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halk s›n›flar›n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir siyasal harekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir. Zaman zaman “eme¤in kitle partisi” ya da “varofllara yönelmek” gibi söylemler kullansa da daha çok çözülen orta s›n›flar›n, görece güvenceli biçimlerde çal›flan iflçilerin ve kamu çal›flanlar›n›n eski s›n›fsal konumlar›n›n korunmas› temelinde seçkinci bir çizgi izlemektedir. Neoliberal politikalar›n derinlefltirdi¤i sorunlara “sosyal demokratça” elefltirel bir tav›r tak›nmamas› ve çözüm üretememesi, CHP’nin krizinin ideolojik düzlemini oluflturur. Kürt sorunu, ‹slamc› gericilik ve emekçi halk›n temel yaflam ve çal›flma biçimi olarak güvencesizlik gibi yak›c› sorunlara karfl› gündelik pragmatik yaklafl›mlar d›fl›nda sistematik politikalar üretmemektedir.
Tersine bütün geri çekilme ve t›kanma zamanlar›nda yapt›¤› gibi baba oca¤›n›n bildik ulusalc›-devletçi-merkezci çizgisine çekilmektedir. Gündemi en fazla meflgul eden parti içi sorunlar, krizin örgütsel düzlemini oluflturmaktad›r. Sosyal demokrat hareketin farkl› partilere bölünmesi, parti içi hizip çekiflmeleri, tart›flma ve karar alma mekanizmalar›n›n daralarak partinin bir lider partisine dönüflmesi, örgütün s›n›fsal ba¤lar›n›n kopmas› CHP’nin örgütsel-yap›sal krizini göstermektedir. Ülkemizin tersine, sosyal demokrasi dünya çap›nda bu ve benzeri sorunlara getirdi¤i çözüm çerçevesinde yenilenme deneyimleri yaflamaktad›r. Örne¤in, kimi Kuzey Avrupa, Güney Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde sosyal demokrat partiler, neoliberal y›k›m›n halkta yaratt›¤› tepkileri düzen içi iktidar seçene¤i olarak örgütleyebilmektedir. ‹ngiltere ‹flçi Partisi, ‹spanya PASOE, Brezilya ‹flçi Partisi gibi birbirinden çok farkl› deneyimler üretseler de, asl›nda bütün bu deneyimler, sosyal demokrasinin neoliberal kapitalizmde ald›¤›, “neoliberal sosyal demokrasi-neoliberal sol” biçimlenme örnekleridir. ‹ngiliz ‹flçi Partisi, bir emperyalist metropolde, yeni sa¤c› neoliberal muhafazakar Thatcher iktidar›na alternatif “yeni sol” projeyle düzene eklemlenme stratejisi izledi. Brezilya’da ise Lula, “insani yüzlü neoliberal proje”yle, devrimci bir sendikal-toplumsal hareket birikiminin düzen içi iktidar seçene¤ini oluflturarak “radikal bir sosyal demokrasi” örne¤i ortaya ç›kard›. ‹flçi s›n›f› hareketinin reformizm ve devrimci sosyalizm olarak bölünmesinden bu yana, sosyal demokrasi karfl›s›ndaki tav›r devrimci siyasetin hep ciddi konular›ndan biri olmufltur. Sosyal demokrasinin burjuva reformist hareket olarak yenilenmesinin devrimci analizi ve sorunun do¤ru konuluflu, devrimci siyasetin yeniden üretimi bak›m›ndan devrimcilere kaç›n›lmaz görevler yüklemektedir. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci iktidar seçene¤inin örgütlenmesi, onun düzen içi-reformist e¤ilimlerinin sistematik olarak devrimci siyasetin konusu haline getirilmesini gerektirmektedir. Yoksul emekçi halk kitlelerinin toplumsal davran›fl ve eylem biçimlerinin antikapitalist bir nitelik kazanmaya bafllamas› süreci, ayn› zamanda, sermaye s›n›f›n›n bu mücadelenin nas›l etkisizlefltirilece¤i sorununu önüne koymas›yla birlikte yaflan›yor. Sosyal Demokrasi, böyle bir konjonktürün ürünü olarak ortaya ç›k›yor. Sermaye s›n›f› giderek ideolojik hegemonyas›ndan uzaklaflan, kendi politik aktörlerini yaratmaya yönelen emekçi halk kitlelerini sistem içinde tutmay› baflaracak bir “oluflum” gerçeklefltirip onu aray›fl içinde olan kitlele-
44
45
ENERJ‹
ENERJ‹
Çat›flmalar›n kavfla¤›ndaki
ENERJ‹ “Enerji köprüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihtiyac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönelmek” gibi söylemler gerçek hayatta herhangi bir karfl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Enerji alan›nda savafltan özellefltirmeye kadar her ad›m sermayenin ihtiyaçlar›n› güvence alt›na alan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hizmet etmektedir
Oligarflinin Kürt Burjuvazisi Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f veya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuvazisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere konu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var olur; hangi yönde geliflir; ve hepsinden önemlisi, bugünkü uluslaflma hareketindeki yeri nedir? Azer Ulafl
nayasa de¤iflikliklerine dair referandum sürecinde, Türkiye’deki Kürt hareketi içindeki bir “fay hatt›” yeniden k›p›rdad›. Kendisine “Kürt burjuvazisi” etiketi ilifltiren bir grup “Kürt zengini”, Kürt hareketi “Boykot” tavr›n› örgütlerken, yüksek sesle “Evet” demeyi seçti.
A
Kürt hareketinin “ifladamlar› kanad›”n›n bu tutumu, AKP ve “liberal ayd›nlar›” taraf›ndan büyük bir coflkuyla karfl›land›. AKP’ye muhalif burjuva sözcüleri bile Kürt hareketindeki bu “makul” yönelimden hoflnut olduklar›n› belli ettiler. Egemen güçler aç›s›ndan, Kürt hareketinde yönetilebilir iki bölünme ekseni bulundu¤u düflünülüyor. Bunlardan birincisi “dinsel eksen”, ikincisi ise “s›n›fsal eksen”. Kürtlerin düzen kontrolünde tutulmalar›nda, dinsel eksenin “siyasal ‹slam” kanal›yla, s›n›fsal eksenin ise neoliberal politikalar kanal›yla yard›mc› olmas› öngörülüyor.
Kürt sorununda “neoliberal çözüm” perspektifinin Kürt toplumu içindeki bayraktarl›¤›n› yapacak bir “Kürt burjuvazisinin” imal edilmesi iktidar güçlerinin önemli bir gündemi. ‹ktidar güçlerinin, bölgede ifladamlar›ndan, büyük toprak sahiplerinden ve iktidardan nemalanmay› “meslek” haline getirmifl “STK yöneticilerinden” bir “beflinci kol” meydana getirmeye çal›flt›klar› bir süreden beri görülüyordu. Öte taraftan Kürt özgürlük hareketi de, Kürt mülk sahipleri aras›nda kendisini destekleyen bir “milli burjuvazi”nin oluflmas›n› istiyor. Bölgenin ekonomik olarak “terkedilmiflli¤i” nedeniyle, Kürt ifladamlar›n›n “ulusal” duyarl›l›klar›n›n ön plana ç›kar›labilece¤i ve az çok istikrarl› bir “ulusal güç” oluflturulabilece¤i düflünülebiliyor. Peki gerçekte, “zengin Kürtler” in ötesinde bir s›n›f veya özerk bir “sosyal grup” olarak bu “Kürt Burjuvazisi” nedir? Birbiriyle çeliflik beklentilere konu olan bu sosyal grup kimlerden oluflur; hangi iliflki a¤lar›nda var
58
59
DÜNYA
Levent Kara
E
nerji; do¤algaz, petrol ve kömür gibi birincil kaynaklar›n ç›kar›lmas›n›, tafl›nmas›n›, elektrik enerjisi üretim ve da¤›t›m›n› içeren ve bugün için y›ll›k hacmi 1 trilyon dolar› aflan devasa bir sektördür. Enerjiyi önemli k›lan yaln›zca bu büyük ekonomik hacim de¤il, enerjinin üretimin temel girdisi ve toplumsal yaflam›n temel bir gereksinimi olmas› nedeniyle tafl›d›¤› stratejik pozisyonudur. Enerji üretim, iletim ve da¤›t›m kanallar›n›n kimin elinde bulunaca¤› sorusu günümüz toplumsal-politik çat›flmalar›n ana gündemlerinden biridir. Enerji savafllar›, enerji nakil hatt› projeleri ve enerji özellefltirmeleri bu çat›flman›n güncel gönümleridir.
Türkiye’nin içinde bulundu¤u bölge 1 trilyon dolarl›k enerji piyasas›n›n 600 milyar dolarl›k dilimini oluflturmakta ve Türkiye’nin de taraf oldu¤u askeri çat›flmalara sahne olmaktad›r. Enerji kaynaklar› aç›s›ndan zengin olmayan Türkiye, enerji zengini bölgeler ile enerji al›c›s› bölgeler aras›nda bir köprü haline getirilmeye çal›fl›lmakta, bu amaçla k›talar aras› petrol/do¤algaz boru hatlar› ve enterkonnekte elektrik flebekeleri infla edilmekte ve tasarlanmaktad›r. Son 25 y›lda enerji piyasas›n› ad›m ad›m özellefltirmeye açan Türkiye 2010 y›l›nda elektrik da¤›t›m›n› bütünüyle özellefltirmifltir. Üretimde kamunun giderek azalan pay›n›n da özellefltirilmesi planlanmakta, bugünkü
ana yönelimleri HES inflas› olan özel enerji flirketleri teflvik edilmektedir. Büyük sermaye, yat›r›mlar›n› enerji üzerinde yo¤unlaflt›rmakta, enerji alan›nda fliret karl›l›¤›n› güvence alt›na alacak poltikalar yaflama geçirilmektedir.
tekelci sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda yönetilmektedir. Enerji alan›nda savafltan özellefltirmeye kadar her ad›m tekelci sermayenin ihtiyaçlar›n› güvence alt›na alan küresel bir enerji piyasas› yaratma amac›na hizmet etmektedir.
Tüm bu süreçte egemenlerce sarf edilen “Enerji köprüsü olarak kalk›nmak”, “Türkiye’nin artan enerji ihtiyac›n› karfl›lamak”, “enerji ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamak”, “temiz enerjiye yönelmek”, “enerji piyasas›n› etkin ve verimli iflletmek” gibi söylemler gerçek hayatta bir karfl›l›¤› olmayan demagojik ezberlerdir. Türkiye’nin enerji politikalar› ABD ve AB emperyalizmi ile Dünya Bankas› gibi uluslararas› finans kurulufllar› taraf›ndan
Neoliberal emperyalizm enerji alan›ndaki herhangi bir geliflmeyi emek ile sermaye, halklar ile emperyalizm aras›ndaki çat›flman›n do¤rudan bir parças› olarak karfl›m›za ç›karmaktad›r. Bu durum, bir emekçi ailesinin evini ayd›nlatma kayg›s› ile emperyalist savafllar›, bir enerji iflçisinin iflyerindeki mücadelesi ile do¤ay› savunma mücadelesini birbirine ba¤layan yeni bir toplumsal çat›flma ve politikleflme sürecine iflaret etmektedir.
66
67
DÜNYA
DÜNYA
DÜNYA
NATO nedir? Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü veya Kuzey Atlantik Pakt› (NATO) 9 Nisan 1949’da Washington Antlaflmas› ile kuruldu. NATO ‹ngiliz Lord Ismay’›n deyifliyle “Ruslar› (Sovyetler Birli¤i) d›flar›da, Almanya’y› alafla¤› edilmifl halde ve ABD’yi içeride” tutmak amac›yla, temel amaç olarak Emperyalizmin 3. Bunal›m Dönemi’nde, “So¤uk Savafl” dönemi olarak tabir edilen dönemde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i (SSCB) ve di¤er sosyalist blokta yer alan ülkelere karfl› emperyalist kapitalist sistemin hegemonyas›n› sa¤lamak için ortaya ç›km›flt›r. Ancak birli¤in ortaya ç›kmas›n›n tek sebebi komünizme karfl› mücadele etmek ve ABD’nin bu konuda sosyalist blo¤a yak›n olan Avrupa’ya yard›m etmesi de¤il, ayn› zamanda ana emperyal gücün 2. Dünya Savafl›’ndan y›k›mla ç›kan Almanya’n›n da kontrollü olarak yeniden toparlanmas› ve yeni bir tehdit oluflturmamas› içindir.
NATO, kriz ve neoliberal konsept Sonbaharla birlikte yeni siyasi geliflmelerin yaflanaca¤› bir döneme giriliyor. Geçmifl dönemden kalan sorunlar›n bir k›sm› hafiflemifl olmas›na ra¤men, yeni
Esen Özdemir
ihayet beklenen an geldi ve yeni bir stratejik konsepte kavufltuk… So¤uk savafl y›llar›nda kurulan sald›rgan “savunma” örgütü Kuzey Atlantik Antlaflmas› Örgütü (NATO), “ça¤›n gereklerine uyum sa¤lamak için” 19–20 Kas›m’da Portekiz’in baflkenti Lizbon’da topland› ve y›llard›r gündemde olan “yeni stratejik konsept”ini belirledi. NATO ülkelerinin Lizbon’da ald›¤› kararlar küresel sistemin askeri gücünün yeni dönemde nerelerde konufllanaca¤›na ve emperyalizmin yeni dönemde hedef tahtas›na, hem ekonomik hem de politik olarak, neleri koyaca¤›n› da ortaya ç›karm›fl oldu. Yeni konseptin temel dire¤i ise uzun süredir gündemi meflgul eden, Türkiye’nin de çok önemli bir rol oynayaca¤› füze kalkan› sistemi oldu. Kurulacak olan füze sistemiyle kurulacak olan enerji
N 80
hatlar› ve mevcut kaynaklar emperyalistlerin öngördü¤ü flekilde ve ölçüde korunmufl olacak. Tüm Asya’y› tehdit olarak görecek füze “savunma” sistemi emperyalist hegemonyan›n sa¤lama al›nmas› için fethedilmesi gereken topraklarda bu tahakküme karfl› ç›kabilecek olan ülkelerin de sözde tüm sald›r› gücünü k›rm›fl olacak. Toplant›n›n egemen devletler aç›s›ndan en önemli sonuçlar›ndan bir di¤erini ise so¤uk savafl›n etkilerini en çok hisseden ve bu dönemde topraklar› Do¤u ve Bat› olmak üzere ikiye ayr›lan Almanya’n›n, baflbakan› Angela Merkel büyük bir sevinçle aç›klad›: “So¤uk savafl nihayet tamamen sona erdi”. Bu tespitin temel nedeni Obama ile de¤iflen, Rusya’ya karfl› Amerikan taktikleri elbette. Hat›rlanaca¤› gibi Bush döneminde Ukrayna ve Gürcistan’da giriflilen operasyonlar Rusya taraf›ndan
tersyüz edilmiflti. Ayr›ca Bush döneminin önemli projelerinden biri olan “y›ld›z savafllar›” projesi (uzaya yerlefltirilecek ve ABD'yi Rusya’ya karfl› bir olas› füze sald›r›s›na karfl› koruyacak bir sistem) Obama taraf›ndan rafa kald›r›lm›flt›. Bunlar yerine bölgesel iflbirliklerinin a¤›rl›k kazanaca¤› farkl› taktikler gündeme gelmiflti. Bu de¤ifliklikler Rusya’n›n NATO’ya muhalefetini engellemifl hatta Lizbon zirvesi sürecinde neredeyse Rusya’n›n bile NATO’ya üye olabilece¤i konuflulur hale gelmiflti. NATO toplant›s› sonras› egemenler her ne kadar “zafer” ve “birlik beraberlik” mesajlar› verseler de durumun esasen öyle olmad›¤› aç›k. Asya’daki enerji kaynaklar›na göz diken ABD’nin NATO arac›l›¤›yla yapaca¤› bir müdahalede Rusya’yla yüz yüze gelmesi hiç flafl›rt›c› olmayacakt›r. Öte yandan egemenler aras›nda
Birli¤in kuruluflundan itibaren en önemli maddeleri kurulufl anlaflmas›n›n üçüncü, dördüncü ve beflinci maddeleridir. Bu maddelerle üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini gelifltirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlü¤ü, siyasî ba¤›ms›zl›k ve güvenli¤i tehlikede oldu¤unda bir araya gelmeyi ve herhangi birine sald›r›ld›¤›nda bu sald›r›ya hepsine karfl› yap›lm›fl bir sald›r› olarak kabul etmeyi taahhüt etmifllerdir. Bu maddelerle NATO’nun genifllemesi ve emperyalist tahakkümü, iflgalleri dünyan›n dört bir yan›na götürebilmesi sa¤lanm›flt›r. Afganistan’da yaflanan iflgal bunun bir kan›t›d›r. Türkiye Kore Savafl›’na asker gönderip emperyalist ç›karlara destek verdi¤i için üyelik hakk› kazanm›flt›r. 17 Ekim 1951’de üyeli¤e kabul edilen Türkiye 18 fiubat 1952’de NATO’ya resmi olarak üye olmufltur. Teflkilat›n askeri yap›s›, üye ülkelerin Genelkurmay Baflkanlar›ndan veya onlar ad›na daimi görev yapan temsilci askeri personelden oluflur. Konseye karfl› sorumlu olan Askeri Komite, ittifak›n en üst düzeydeki askeri merciidir. Konseye ve Savunma ve Planlama Komitesine askeri konularda bilgi sa¤layan ve önerilerde bulunan Askeri Komite, iki büyük NATO Komutanl›¤›na direktif verebilmektedir. Merkezi Brüksel'de bulunan NATO'nun en yüksek karar alma organ›, Kuzey Atlantik Konseyi'dir. Konsey müttefikler aras›nda genifl bir görüflme ve koordinasyon forumu oluflturur. Kuzey Atlantik Antlaflmas›n›n 9. Maddesi uyar›nca kurulmufl olan Konsey'de kararlar oydaflma consensus ile al›n›r ve toplant›lar üç düzeyde yap›l›rd›.Genel olarak Konsey, d›fliflleri bakanlar› düzeyinde y›lda iki kez toplan›r. Bazen de (örne¤in 1957, 1974, 1975, 1977 ve 1978'de oldu¤u gibi) hükümet yada devlet baflkanlar› da ülkelerini Konsey toplant›lar›nda temsil edebilir. Bunun d›fl›nda Konsey, her üye devletin büyük elçi düzeyindeki daimi temsilcilerinin kat›l›m›yla toplant›lar›n› sürdürür ve bu, Konseye süreklilik kazand›r›r. Konsey, bu düzeyde, esas olarak her çarflamba toplan›r. Konsey toplant›lar›na Genel Sekreter baflkanl›k chairman eder. Ayr›ca, her y›l, bir üye ülkenin d›fliflleri bakan›, ‹ngilizce alfabetik s›raya göre, Konsey Baflkanl›¤› President görevini üstlenir. Türkiye’de NATO’nun en büyükleri ‹ncirlik ve ‹zmir’de olmak üzere 26 üssü bulunmaktad›r.
81
Tunus Bahar› Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidardalar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sahte muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halk komiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumu de¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturmaya çal›fl›yor. Diktatörün ülkeden kaçmas›n›n ard›ndan oluflturulan ilk uzlaflma hükümeti, yeni bir isyan› tetikledi ve bir gün içinde devrildi. Halk köklü bir de¤iflim istiyor Diyab Ebu Jahjah & IMT
U
Seçimler tek bafl›na bir fleyi de¤ifltirmez Politik düzlemde, eski rejimin kal›nt›lar› hala iktidardalar ve daima rejimin bir dekoru olarak ifl görmüfl sahte muhalefetle müzakereler yürütüyorlar. Ancak, halk komiteleri ve sendikalar ve gerçek muhalefet bu durumu de¤ifltirmeye ve devrimin politik karfl›l›¤›n› oluflturmaya çal›fl›yor. Seçim yap›lmas›na yönelik bir politik yol haritas› ç›kar›lmas›n›n uzun sürmeyece¤ine inan›yorum. Eski rejime göre yap›lacak seçimlerin bir fleyi de¤ifltirmeyece¤ini belirtmekte fayda var. Bu nedenle gerçek muhalefet ve halk, seçimlere gitmeden önce anayasay› de¤ifltirmeyi talep ediyor.
Arap dünyas›nda devrimci canlan›fl mman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde dahi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤mayan bir hareketlilik içinde. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›nda geçerli
Tunus devrimi bütün düzeylerde kendi mant›¤›n› kabul ettirmeye devam ediyor… Rejimin kal›nt›lar›n›n, baz› taktiklerle (araçlarla sokaklarda dolafl›p insanlara ve evlere rasgele atefl ederek, altyap›y› tahrip ederek vs)
88
sabotaj amaçl› s›zmalar oldu¤u da söyleniyor. Bunlar›n münferit vaka m› yoksa arkas› gelecek vakalar m› olup olmad›¤› bilinmiyor.
kaosu yaymaya dönük giriflimlerinin ard›ndan, Tunus halk› her kentte ve her mahallede olmak üzere bütün ülkeye yay›lan komitelerde örgütlenerek, sokaklarda devriye gezmeye ve kendini korumaya bafllad›. Hatta halk komiteleri eski rejimin milis güçlerinin de pefline düfltü ve bir silahl› çat›flmada iki milis gücü halk taraf›ndan infaz edilirken bir kifli de flehit düfltü. ‹srail’in karfl›devrimi desteklemek için Tunus’ta faaliyette oldu¤una iliflkin haberler var. Ayr›ca Libya’dan
Umman ve Birleflik Arap Emirlikleri gibi yerlerde dahi Arap rejimleri titriyor ve Arap halk› kab›na s›¤mayan bir hareketlilik içinde. Twitter’da, Suudi gençli¤i de Tunus devrimine destek gösteriyor ve tiran› hofl gören kendi ülkelerinden utançlar›n› ifade ediyor. M›s›r rejimi baz› temel ihtiyaçlardaki devlet sübvansiyonunu kald›rma planlar›n› erteledi ve Kaddafi üzüntüsünü dile getirerek Tunuslular›n Ben Ali’ye ömür boyu itaat etmeleri gerekti¤ini söyledi. Kaddafi net olarak, Libya
s›n›r›nda kendisinin sahte devrimiyle alakas› olmayan geçek bir devrim olmas›ndan korkuyor. Di¤er bir yandan, M›s›r muhalefeti flimdi gerçek yan›t›n sokaktan baflka bir fley olmad›¤› fikrine daha da ikna olmufl durumda. Bu devrimci canlanma bütün Arap dünyas›nda geçerli. Cezayir’de üç yurttafl›n kendini yakt›¤› ve bunlardan birinin öldü¤ünün kaydedildi¤i bildiriliyor. M›s›r ve Cezayir Tunus’ta yaflananlar›n yank›s›n› en çok bulaca¤› iki Arap ülkesi olarak görülüyor. Hizbullah, Tunus devrimini selamlad› ve bütün Arap liderlerini yaflananlardan ders ç›karmaya ça¤›rd›.
Bu devrim herkesin hofluna gitmez Uluslararas› düzlemde, Frans›zlar ve Amerikal›lar üst düzey bir ikiyüzlülü¤ü a盤a vuran aç›klamalar yay›nlad›lar. Eski rejimi daima desteklediler, Wikileaks’in a盤a ç›kard›¤› gibi onun nas›l bir fley oldu¤unu biliyorlard› ve flimdi gelip de bize sözüm ona halk›n tercihlerine destek ç›kt›klar› mavallar›n› satamazlar. Onlar Ukrayna, Gürcistan ve Lübnan’dakiler gibi CIA ve CIA-destekli taraf›ndan yönetilmeyen devrimleri görmekten hofllanmazlar. Bu gerçek bir devrim ve bu yüzden de bu konuda karars›zl›k duyuyorlar. • Diyab Ebu Jahjah, Arap Avrupa Ligi’nin kurucusu ve eski baflkan›d›r. Bu makale ilk olarak 16 Ocak 2011’de kiflisel blogu Abou Jahjah Comments’te ard›ndan MrZine’de yay›nland›.
89