GÜNDEM
Demokrasi mücadelesiyle yeni bir siyasal at›l›m›n efli¤inde
‹lkbahar muhalefetinden 1 May›s’a toplumsal muhalefette geniflleme
Yerinde ve tam zaman›nda gerçekleflen s›çramalar olmadan, hak mücadelesinin do¤rusal genifllemesiyle devrimci çizgi geliflemez. Hak mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birlefltiren elveriflli u¤raklarda gerçekleflen s›çramalar, tüm ezilenlerin birbiriyle karfl›kl› iliflkisi içinde temsil edildi¤i politik genifllemeye götürecektir. 2012 ilkbahar›nda, toplumsal muhalefet, yeni bir siyasal at›l›m›n filizlendi¤i deneyimlerle güçlenecektir
A
KP’nin üçüncü iktidar döneminde, siyasal çat›flmalar ekseni yeniden flekilleniyor. Üç aflamal› iktidar stratejisiyle sömürge tipi faflizmin asker merkezli yap›lan›fl›na son veren AKP, sivil diktatörlük e¤ilimlerinin giderek belirginleflti¤i kal›c› bir modele gidiyor. ‹ktidar› kal›c› bir modele dönüfltürme giriflimleri, egemenlerin ve ezilenlerin siyasal mevzilenmesinde de¤iflimlere yol aç›yor; yeni gerilimler, çeliflki ve çat›flma alanlar› ortaya ç›k›yor. ‹ktidar blo¤unda, Erdo¤an’›n kiflisel otoritesini mutlaklaflt›ran bir modelin oluflumuna pasif direnifller gözlenirken; toplumsal muhalefet, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesiyle yeni bir siyasal ivme kazan›yor. Hak mücadelesi temelinde yükselen özsavunma hareketleri ve halk direnifllerinin yan›nda, demokrasi mücadelesi temelinde artan direnifl e¤ilimleri toplumsal muhalefetin yeni siyasallaflma çizgisini oluflturuyor.
AKP’nin üç aflamal› iktidar staratejisi AKP’nin üç aflamal› iktidar stratejisi, ilkin, ‹slamc› hareketin neoliberal dinamiklerle kaynaflarak dönüflmesiyle meydana gelen kitle partisinin, sömürge tipi faflizmin iktidar›n› ele geçirmesi; ard›ndan, iktidar›n› güvenceye almas› ve flimdi de iktidar›n› kal›c› bir modele dönüfltürme giriflimlerinden olufluyor. Birinci aflama dönüflümcü, ikinci aflama tasfiyeci, üçüncü aflama bask›c› niteli¤iyle belirginlefliyor. AKP iktidar›n›n birinci dönemi, ‹slamc› hareketin, 2000’lere do¤ru iyice s›klaflan neoliberal yenisömürge kapitalizminin krizlerini yönetmek ve sömürge tipi faflizme yeni bir politik düzen vermek için iktidar altenatifi olarak kendini örgütleme sürecidir. Bu süreçte ‹slamc› hareket, devlet iktidar›n›n gere¤ine uygun biçimde dönüfltü. Bu görevler, Türkiye’yi de¤iflen emperyalist iliflkilere yeniden eklemlemek; krizlerle s›k s›k kesintiye u¤rayan sermaye birikim süreçlerine ak›c›l›k kazand›rmak; egemenlik iliflkileri de¤iflen oligarflinin birli¤ini tesis etmek; politik-s›n›fsal hareketlerini tasfiye ederek iflçi s›n›f›n›n oluflumuna müdahale etmek ve Kürt hareketini bask› alt›nda tutarak Kürtlerin düzenle bütünleflmesini sa¤lamakt›. Bunlar›n üstesinden gelebilmek için AKP, kendini özel yeteneklerle donatt›, kadrolaflt›; iktidar stratejisini, dönüflüm, yo¤unlaflma ve uzlaflma taktikleriyle olgunlaflt›rd›. Uzun y›llar devletin, piyasalar›n ve tarikatlar›n gölgesinde büyüyen ‹slamc› hareket, neoliberal dinamiklerle kaynaflarak bir iktidar hareketine dönüfltü. Kendisiyle birlikte oligarflinin siyasal iktidar yap›s›n› ve egemenlik iliflkilerini de dönüfltürdü. Türkiye siyasetinin sa¤ gelene¤inin kurucu dinamiklerini tek parti çat›s› alt›nda yo¤unlaflt›rarak (“konsolidasyon”) alternatifsizlik avantaj› elde etti; güçlü parti, karizmatik liderli¤e giden yolu temizledi. Sa¤›nda ve solunda etkili partileflmelere izin vermedi. ‹flçi s›n›f›/halk düflman› sa¤ siyaset gelene¤inin ‹slamc›, milliyetçi, muhafazakâr, faflist dinamiklerini tek partiyi güçlendirecek flekilde yeniden yap›land›rd›. Yeni kontrgerilla operasyonlar›n›n kadro fideli¤ini oluflturan Yaz›c›o¤lu’nun Büyük Birlik Partisi, AKP’nin yörüngesine yerleflti. Sürekli ›rkç› taktiklerle hareketli taban› t›rt›klanan MHP ise kirli siyaset operasyonlar›yla itibars›zlaflt›r›l›p
Art›k özsavunma eylemlerinin ve halk direnifllerinin üzerini örtmenin olanaks›z hale geldi¤i bir noktaday›z. AKP faflizmine karfl› direnme e¤ilimleri farkl› çevreleride içererek geniflliyor. Sürekli geniflleyen muhalefet çizgisi ilkbahar muhalefetinin kararl› pratiklerinden geçerek en olgun biçimleriyle 1 May›s meydanlar›na tafl›nacak.
kronik iç sorunlarla kuflat›ld›. HAS Parti’yle bölünen Saadet Partisi de sürekli istikrars›zlaflt›r›ld›. Sa¤ siyaset gelene¤inin temelini oluflturan gerici faflist milli cephe siyaseti, AKP’nin bafllang›c›ndan beri yap›s›nda içerilmifl olarak bulunuyor. 1950’lerde Demokrat Parti’nin “Vatan Cephesi”, 1970’lerde “Milliyetçi Cephe” ya da 1990’larada çeflitli koalisyonlarla tesis edilmeye çal›fl›lan istikrars›z sa¤ bloklaflma gelene¤i, AKP çat›s› alt›nda görece istikrarl› yap›ya kavufltu.
2012
ilkbahar döneminde, AKP iktidar›n›n, halka yönelik neoliberal, faflist, cinsiyetçi, ayr›mc› sald›r›lar› artarken, toplumsal muhalefet iki eksende flekilleniyor. Birincisi, neoliberal y›k›m politikalar›na karfl› hak mücadelesi temelinde ortaya ç›kan özsavunma hareketleri ve halk direniflleridir. ‹kincisi, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi temelinde ortaya ç›kan direnme e¤ilimleridir. Son zamanlarda, nesnel olarak, toplumsal (kamusal) hak talepleriyle, siyasal (demokratik) hak talepleri paydas›nda ortaklaflan toplumsal muhalefeti, ilkbaharda genifl, yayg›n, çok cepheli, çok merkezli bir muhalefet tarz›yla gelifltirme olanaklar› giderek geniflliyor. Bu dönemde, hak mücadelesi temelinde geliflen özsavunma eylemleri ve halk direniflleri, do¤al ve kentsel çevrenin sermaye taraf›ndan ya¤malanmas›na karfl› di-
renifllerde somutlafl›yor. Di¤er taraftan yoksullaflt›rma, iflsizlefltirme, güvencesizlefltirme ve hak gasplar› bütün h›z›yla sürerken, güvencesiz iflçi s›n›f› ve piyasalaflt›r›lan kamusal hizmetler alan›nda hizmet üreten kamu emekçilerinin yenileyici dinamikleri emek hareketini canland›r›yor. AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesinde ortaya ç›kan direnifl e¤ilimleri, en fazla, politik muhalefetin bask› alt›na al›nd›¤› “dava”larda görülüyor. Kürt hareketiyle CHP’yi, hak mücadelesi özneleriyle gazetecileri, ayd›nlarla spor kulübü taraftarlar›n› ayn› eksende bir araya getiren polis operasyonlar› ve özel yetkili a¤›r ceza davalar›na karfl› direnifl e¤ilimleri, ilkbaharda da özgül bir muhalefet dinamizmi olmay› sürdürücek. Ayr›ca, toplumsal hareketlerde ve Kürt hareketinde kararl›l›¤›yla öne ç›kan kad›n militanl›¤›, AKP gericili¤inin kad›n düflman› projelerine karfl› toplumsal muhalefetin en direngen öznelerinden biri olmaya devam ediyor.
Erdo¤an’›n “Hükümet olduk; ama iktidar olmad›k!” sözü, iktidar›n ele geçirilme sürecinin gerilimlerini ve siyasal saflaflmalar›n› yans›tan bir özdeyifl olarak belleklerde kald›. “Askeri vesayete karfl› ileri demokrasi” söylemiyle fomülleflen iktidar stratejisi, dönüflümcü bir ideoloji de gerektiriyordu. ‹slamc› harekette doktriner olarak bulunmayan “hak ve özgürlükler” söylemi soldan devflirildi. Özellikle iktidar›n ilk y›llar›nda alternatif bir güç oda¤›n›n yarat›lmas›ndaki yetersizlik, Avrupa Birli¤i’ne haz›rl›k sürecinin dönüfltürücü gücüyle telafi edildi. Kopenhag kriterleriyle, askerin hareket alan›n› s›n›rlayan 7 reform paketi yürürlü¤e girdi. AKP, devlet içindeki güç dengelerini kendi lehine çevirinceye dek uzlaflma taktiklerini önplanda tutarak ad›m ad›m iktidar›n› tahkim etti. AKP’nin iktidar stratejisinin ikinci aflamas›na, devlet iktidar›nda oluflturdu¤u kuvvet merkezine dayanarak TSK’nin direncinin k›r›lmas› damgas›n› vuruyor. Böylece sömürge tipi faflizmin, yenisömürgecilikle baflat asker merkezli tarihsel yap›lan›fl›na son verilmifl oldu. Vurucu gücünü polis, yarg›, AKP medyas› ve ‹slamc› burjuvazinin oluflturdu¤u yeni kuvvet merkezi, güçlü seçmen deste¤i, ABD ve AB emperyalizminin do¤rudan deste¤i ve tekelci sermaye ve medyas›n›n da iktidar›n politik nüfuzuna girmesiyle tahkim edildi. Güvenlik, yarg› ve maliye bürokrasisinde kadrolaflan ‹slamc› militanlarla tarikat-cemaat ileri gelenleri yeni devlet seçkinlerine (yeni bürokrasi seçkinleri) dönüfltüler. Yeni devlet seçkinlerinin nüfuzu alt›nda oligarflinin siyasal egemenlik iliflkileri yenilenerek birli¤i yeniden sa¤land›. Eme¤i bask› alt›nda tutarak krizi bir süreli¤ine yat›flt›ran AKP, sermaye egemenli¤ini güvenceye ald›. Eme¤i de¤ersizlefltirip, do¤al ve toplumsal yaflam› metalaflt›ran AKP, ülkenin finansal sermayeye ba¤›ml›l›¤›n› derinlefltirdi. Medyan›n yeni kullan›m biçimiyle, iktidar›n yeni kuvvet merkezinin operasyonel yetenekleri art›r›ld›. AKP iktidar›n›n meflrulaflt›r›lmas›na yönelik ideolojik rolünün yan›nda, medyaya yeni politik roller verildi: Özellikle yeni “yarg› refomu”yla (“dinleme, izleme kay›tlar›n›n yay›mlanmas›”) etkinli¤i daha da art›r›lmak istenen medya, do¤rudan politik polis operasyonlar›na hizmet etmeye bafllad›. Yarg›n›n yeni kullan›m biçimi, polisin ve medyan›n rejimin kuruluflundaki ifllev ve görevlerini geniflletti. Yürütme gücü, yasama gücü ve yarg› gücünün yan›nda medya gücü de iktidar›n bileflenlerine kat›ld›. Gazeteci, ayd›n, politikac›lar›n bask› alt›na al›nmas›na koflut, ‹slamc› entelektüeller, siyasal, s›n›fsal seçkinler tabakas›na kat›ld›. Medya, üniversite ve devlette konumlanan yeni ik-
2
3
HAK MÜCADELES‹
‹ktidar da kavgas› da Siyasal ‹slam’›n kuca¤›nda
HAK MÜCADELES‹
Hak mücadelesine hukuksallaflm›fl politik sald›r› Hak mücadelesinin suçlu ilan edilmesi Veysel Dere
Hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›larla hak mücadelesinin bast›r›lmas›, neoliberal burjuva gericili¤in zaferi ve AKP iktidar›n›n süreklili¤i için yaflamsald›r. AKP iktidar›, hukuksal sald›r›yla, hak mücadelesi hatt›nda yükselen yeni direnifl hareketlerini k›r›p, hak mücadelesi zeminlerinde filizlenen ortak yaflam e¤ilimlerini bast›rarak kendi süreklili¤ini güvenceye almak istiyor
Mü’min kardefllerin kavgas›
T
ürkiye’de önemli bir kesim, üçüncü iktidar dönemiyle birlikte has›mlar›n›n gözünde bir tür yenilmezlik payesine kavuflan AKP’nin ancak partiyi çatlatacak iç gerilimlerinin harekete geçmesiyle y›k›labilece¤ini düflünüyor. Yenilgi psikolojisi içindeki muhalefette oldu¤u kadar iktidar çevrelerinde de hâkim olan bu düflünceye göre, AKP’yi y›karsa ancak içerden birileri y›kar. Burada da dikkatler, Milli Görüflçüler-Gülenciler ayr›m›-
n›n güncel yans›malar›na ve Fethullah Gülen Cemaati’nin stratejik kurumlar› tekeline alan kadrolaflmas› ile Tayyip Erdo¤an’›n tek adam politikas› ekseninde yaflanan gerilimlere odaklan›yor. Gerek kadrolar›, gerek temsil etti¤i egemen s›n›flar, gerek taban›, gerekse seçmeni dikkate al›nd›¤›nda birbirleriyle çeliflki içindeki unsurlardan oluflan AKP’de iç gerilimler, partinin kuruluflundan beri vard›. Hatta küçük çapl› da olsa dönem dönem kopufllar ve tasfiyeler
30
31
Celal K›raç
Asimilasyon kapasitesini geniflletme giriflimleri, yoksul Kürt halk›n›n h›zla proleterleflmesine ve buradan do¤an toplumsal dinamizmin Kürt hareketinin uluslaflma kanallar›nda politikleflmesine yol aç›yor. ‹ktidar›n, politik Kürt hareketiyle halk›n ba¤lant›lar›n› kesme giriflimleri, Kürt uluslaflmas›n›n bu yeni politikleflme u¤ra¤›nda baflar›s›zl›¤a u¤ruyor. Özel savafl ve politik bask›n›n fliddetlenmesi, Kürt hareketini tasfiye edemedi¤i gibi, hareketin yenilenmesine olanak sa¤layan nesnel temeli geniflletiyor
ürt sorununda, 12 Haziran seçiminden sonra, savafl ve bask› politikalar›n›n belirledi¤i yeni bir döneme girildi. “Kürt aç›l›m›”yla yarat›lan beklentiler ve canland›r›lan umutlar bofla ç›kar›larak, Kürt sorunu, bir kez daha özel savafl›n ve burjuva siyasal gericili¤in k›s›rdöngüsüne hapsedildi. 90 y›ld›r Türkiye Cumhuriyeti topraklar›nda hüküm süren burjuva siyaseti Kürt sorununda bütün olanaklar›n› tüketti. “Tek parti”, “çok parti”, “askeri”, “sivil”, sözümona “liberal demokrasi” ya da “muhafazakâr demokrasi” hangi biçimi olursa olsun burjuva siyasetinin hiçbir biçimi alt›nda Kürt sorununun eflitlikçi, özgürlükçü, demokratik çözümünün olmad›¤› defalarca görüldü. Kitle katliamlar›, zorunlu iskânlar, kitlesel sürgünler, hapsetmeler, idamlar gibi hemen bütün zora dayal› yöntemleri kullanan egemenlerin, bu sorunu çözmek gibi bir derdi olmad›¤› da görüldü. Çünkü burjuva siyasetin soruna iliflkin stratejik yaklafl›m›n›n temelinde “çözüm” de¤il, Kürtlerin düzenle bütünlefltirilmesi (entegrasyon) program› var. Bütün siyasal iktidarlar taraf›ndan bugüne tafl›nan bu program, Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i nedeniyle “zora dayal›” asimilasyon stratejileri ve devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar› temelinde yürütülmüfltür. ‹flte AKP iktidar› da içeri¤ini zenginlefltirerek devrald›¤› zora dayal› asimilasyon stratejilerini, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin gereklerine uygun biçimler kazand›rarak “kendi tarz›nda” sürdürmektedir.
K
AKP’nin fliddet politikalar›na “geri dönüfl”ü, siyasi rakipleri ve liberal elefltirmenlerince, görece yumuflama politikalar›n›n öne ç›kt›¤› “Kürt aç›l›m›n›n terk edilmesi” olarak yorumland›. Ulusalc›lar ve liberallerden oluflan iktidar blo¤unun iki karfl›t ak›m›, bu “geri dönüfl”ü, sadece AKP’nin iktidar reflekslerine ba¤lamaktad›r. Onlara göre, son derece esnek bir karakter arz eden takiyeci-pragmatist siyaset tarz›yla AKP, anl›k, konjonktürel ç›karlar›na ba¤l› olarak, gereken “yumuflama-bask›” politikalar›na ifline geldi¤i gibi kolayca yönelebilmektedir. Örne¤in, Kürtlerin oylar›n› alabilmek için “aç›l›m”, Türk milliyetçilerinin deste¤ini kaybetmemek içinse hiç tereddütsüz “fliddet” politikalar›n› devreye sokmaktad›r.
‹ktidar reflekslerine odaklanarak sorunun özünü kaç›ran ulusalc›-liberal itirazlar›, AKP liderli¤inin, özellikle Erdo¤an’›n k›vrak manevralar› s›k s›k bofla düflürmektedir. Demokrasi flovlar›yla her an elinin alt›nda tuttu¤u liberal rezervin manipülasyonu Erdo¤an için bir çocuk oyunca¤›d›r. Bask› rejiminin ülkedeki siyasal ortam›
Liberallerle benzer bir mant›kla, Kürt sorununu salt “PKK fliddeti”ne indirgeyerek devlet fliddetinin kaç›n›lmazl›¤›n› savunan ulusalc›larsa, gelinen noktay› AKP’nin takiyeci-pragmatist politikalar›n›n iflas› olarak nitelemektedir. Ulusalc›lara göre, ister sand›ksal kayg›larla, ister AB/ABD’den gelen emperyalist bask›larla olsun, “PKK terörüne ödün veren” AKP iktidar›n›n, “yeniden t›rmanan PKK teröründe” sorumlulu¤u büyüktür. Ne var ki Roboski (Uludere) katliam› ve fliddetlenen polis operasyonlar› karfl›s›nda AKP’yi yumuflakbafll›l›kla suçlayan ulusalc›lar›n ezberi tümüyle bozuldu. Böylece, fliddet ve flovenizm politikalar›n› temel alan ulusalc›lar›n ve MHP’nin sa¤ muhalefet kanal›n› iyice daraltan AKP, Türk milliyetçili¤i üzerindeki iktidar›n› da pekifltirmifl oldu. AKP liderli¤inin iktidar manevralar›, Kürt sorununda, ertelenmifllik, karars›zl›k, hatta politikas›zl›k olarak yorumlanabilir. AKP liderli¤inin davran›fl kal›plar›n› uzun y›llar koyu ‹slamc›-milliyetçi (Türkçü) düflünsel geleneklerin belirlemifl olmas›; Tayyip Erdo¤an’›n “kesin ilkeleri olmayan kaypak bir taktik adam› olarak ün yapm›fl olmas›”n›n2 bu yorumda pay› olabilir. Ancak öznel siyaset tarz› ve iktidar manevralar›, AKP’nin Kürt sorununa yönelik politikas›n›n olmad›¤›n› göstermez; tersine bunlar elini güçlendiren unsurlard›r. Örne¤in önceleri, Kürt sorunundaki “eski baflar›s›zl›klar›” TSK’yi y›pratmak için kullanan AKP, iktidar savafl›m›nda TSK’nin direncini k›rd›ktan sonra, “eski yöntemleri aratmayan” politikalara yönelmifltir. ‹lk gündeme geldi¤inde, AKP’nin Kürt aç›l›m›, Halk›n Devrimci Yolu3 sayfalar›nda, Kürtlerin neoliberal yeni sömürgecilikle bütünlefltirilmesi ve Kürt hareketinin tasfiye edilmesi projesi (neoliberal asimilasyon) olarak nitelenmiflti. Neoliberal asimilasyon, Kemalist asimilasyon politikalar›n›n krize girerek sürüdürülemez oldu¤u bir tarihsel-toplumsal dönüm noktas›nda ortaya ç›kt›. Aradan yaklafl›k iki y›l geçti. Kürtlerin etnik kimlik ve
TOPLUMSAL HAREKET
TOPLUMSAL HAREKET
‹brahim Kenan Mutlu
“‹flçi s›n›f› hareketinin bugünkü yeniden kurulufl ve siyasallaflma dönemi, neoliberalizme karfl› öfkeli itirazlar›, kitlesel tepkileri ve direniflleri arkas›na alan militan hak mücadeleleri etraf›nda 1 biçimleniyor.” S›n›f d›fl› oldu¤u ilan edilen “toplumsal hareketler” h›zla s›n›fsallafl›rken, ayr›cal›k mücadelesi güttü¤ü yolunda elefltirilerle karfl›laflan geleneksel iflçi hareketleri krizini toplumsallaflarak aflabiliyor
2011
isyanlar y›l› olarak an›ld›. Kapitalizmin neoliberal aflamas›n›n ilk dönemlerinde (1980-90’lar) ve olgunlaflma aflamas›nda (2000’ler) belirli co¤rafyalara s›k›flan ilk isyanlar/mücadeleler bugün dünyan›n dört bir yan›na yay›lm›fl durumda. 2008 krizi ile Atina sokaklar›nda yanan atefl bugün her yerde kendini gösteriyor. Kapitalizmi içten içe çürüten kriz, giderek daha s›k aral›klarla ve daha genifl co¤rafyalarda varl›¤›n› hat›rlat›rken dünyan›n meydanlar›, sokaklar› hak mücadelelerin çeflitli formlar›na yatakl›k ediyor. Kriz genellefltikçe isyan da genellefliyor. “Arap bahar›”n›, “Avrupa yaz›”, “ABD güzü” ve di¤erleri takip ederken, bu isyanlara dair tart›flmalar, tehlikenin fark›na varan sermaye temsilcilerinin ve isyana “haz›rl›ks›z yakalanan” solun gündemini belirliyor. Yükselen hareketlerin hemen hemen tamam› neoliberal ideologlar taraf›ndan, “ne istemediklerini söylerken ne istediklerini bilmemek” ile elefltiriliyor. Asl›nda bu mücadeleler ne istemediklerini çok iyi biliyor. Temel kamusal hizmetlerin özellefltirilmesini, temel haklar›n finans kapitalin azg›n birikim tutkusuna kurban edilmesini, sermayeye s›n›rs›z sömürü özgürlü¤ünü istemiyorlar. Ve en genel anlam›yla yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Ama neoliberal ideologlarca ve yer yer onlara kat›lan “yenik sosyalistlerin” aksine tüm mücadeleler ne istedi¤ini de aç›kça ifade ediyor. Her yerde ortak pankartlar: Paras›z e¤itim, sa¤l›k, bar›nma hakk›, güvenceli bir ifl, insanca yaflam, gerçek bir demokrasi vs… Tekelci sermayenin sözcülerinin “ne istediklerini bilmiyorlar” yorumlardaki alayc›l›k, kapitalizmin insanl›¤a bunlar› verme yetene¤inin kalmad›¤›n› itiraf edememelerinden kaynaklan›yor. Çünkü sistem içinde bulundu¤u kriz karfl›s›nda otoriterleflme ve afla¤›lama d›fl›nda bir tepki üretemiyor. “Kapitalizm flimdiyi tekrarlamayan bir gelecek yaratmaktan aciz” oldu¤unu hergün daha aç›k gösteriyor. Times dergisi dahi durumu “Spekülasyon, flantaj ve hükümet deste¤iyle ayakta duran bir finansal sektörle karakterize edilen, fonksiyonunu yitirmifl bir ekonomi” diye anlat›yor. Dile kolay; sadece Avrupa Birli¤i’nde ve sadece 2011’in Eylül ay›nda 4,3 milyar dolar bankalar›n borçlar›n›n ödenmesi için aktar›ld›. Bu para kamu hizmetlerinin k›s›lmas›yla ve dolayl› vergilerin artt›r›lmas›yla ç›kart›l›rken, Portekiz, Yunanistan ve ‹rlanda baflta olmak üzere bir çok ülkede IMF reçeteleri en vahfli formlarda hortlarken her hak talebi do¤rudan siyasal bir çat›flman›n konusu oluyor. Kârl› olabilecek kamu sektörlerini
Bu noktada “yarg›n›n politikleflmesi”ne iliflkin bir yan›lsama ortaya ç›k›yor. Yarg›daki de¤iflimi, s›n›fsal içeri¤inden ve neoliberal yenisömürgecili¤in Türkiye kapi-
talizmine sa¤lad›¤› ivmeden kopararak ele alan bu yan›lsama, yarg›n›n politikleflmesini, yaln›zca AKP-cemaat kadrolar›n›n yarg›y› ele geçirmesi ve kötüye kullan›m›yla s›n›rl›yor. “Yarg› ba¤›ms›zl›¤› ve hukukun evrensel ilkeleri”nin yanl›fl ellerde kötüye kullan›m›, AKP politikas›n›n tamam› gibi gösteriliyor. Böylece asl›nda, AKP’nin, yarg› gücüne yeni bir s›n›fsal politik nitelik kazand›rmas› görmezden geliniyor. Her zaman ve her yerde geçerli “iyicil de¤erlerle yüklü” evrensel burjuva hukukunu varsayan bu yaklafl›m tarihsel olarak yanl›flt›r. Evrensel oldu¤u iddia edilen de¤erler, de¤iflken burjuva hukukuna somut s›n›f savafl›mlar› sürecinde, özellikle proleter mücadele zoruyla yüklenmifltir. “Burjuva haklar”›n (burjuva hukukun) içeri¤i, yüzy›lla-
ra yay›lan iflçi s›n›f› mücadelesiyle geniflletilmifltir. Bugün yeni bir tarihsel, toplumsal ba¤lamda yükselen “proleter hak mücadeleleri”yle krize giren burjuva hukuk sistemi, yükselen hak mücadelelerini bast›rma çareleri aramaktad›r. Terörle mücadele stratejisine dayal› ceza politikalar› ve toplumsal bast›rma yöntemleri bu aray›fl›n ürünüdür.
Burjuva haklara (burjuva hukuka) proleter müdahale Emek sermaye çeliflkisinin sonucu günümüzde belirleyici konumuna gelen hak mücadelesinin, “hak temelli talep hareketleri”yle ortaya ç›kan uzun bir tarihsel öyküsü vard›r. Burjuva efsanelerle dolu bu tarihsel öyküde, feodal gericili¤e karfl› “modern yurttafl” formuyla
41
DÜNYA-ORTADO⁄U
iyice zehirledi¤i, liberal umutlar›n iyice tükendi¤i günlerde Erdo¤an’›n kürsüden vakur bir edayla -lütfen- diledi¤i “Dersim özrü” bile, bir sonraki f›rçaya dek, liberalleri yedeklemeye yetti.1 Kürt sorununun ulusal-s›n›fsal özünü görmezden gelerek, sorunu yaln›zca “devlet fliddetine karfl› Kürt tepkisi”ne indirgeyen liberal yaklafl›m, “fliddet-tepki” ikileminin ortadan kald›r›lmas›yla sorunun çözülece¤ine inanmaktad›r. Liberaller, aç›l›m politikalar›n›, “askeri vesayet”le simgelenen devletin fliddet gelene¤inden kopufl olarak de¤erlendiriyordu. “fiiddet politikalar›na dönüfl”le liberal saflarda yaflanan büyük hayal k›r›kl›¤›n›n nedeni de budur.
53
S›n›f›n isyan› isyan›n s›n›f›
dar›n› ve neoliberal yenisömürge kapitalizmini tehdit eden bütün toplumsal mücadeleler yer almaktad›r. Bu nedenle yarg› gücü, iktidar›n, hak mücadelesine hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›lar›n› yürütmekle görevlidir. Bu sald›r›lar, somut, bireysel suçlar›n ötesinde daha çok, sürekli suçlu gösterilen (“kriminalize edilen”) bir hareket tipine ve bu hareket tipininin kayna¤›nda yer alan s›n›fsal-toplumsal kesimlere yöneliktir. (Bütünlüklü bir de¤erlendirme gerektiren Kürt hareketine yönelik özel savafl hukuku bu yaz›n›n kapsam› d›fl›ndad›r.)
40
KÜRT SORUNU
KÜRT SORUNU
Neoliberal asimilasyon ve AKP’nin açmazlar›
ak mücadelesinin “terör suçu”yla yarg›lanmas›; hatta Gerze, Eflme ve Tortum’da görüldü¤ü gibi, do¤a tahribat›na karfl› en s›radan demokratik tepkilerin bile “izinsiz gösteri, polise mukavemet ve kamu mal›na zarar” gibi suçlamalarla cezaland›r›lmas›, “yarg› gücü”nün kullan›m›nda farkl› bir politikleflme evresine girildi¤ini göstermektedir. Yeni “terörle mücadele stratejisi”, yayg›n özsavunma eylemleri ve halk direnifllerinin suçlu ilan edilmesinin temelini oluflturmaktad›r. Hukuksal arkaplandan mevzuata, polisten savc›ya, mahkemeden hapishaneye dek yarg› sistemi bu temelde yeniden yap›land›r›lmaktad›r. Yeni ceza politikas›n›n hedefinde, iflçi s›n›f› hareketinin somut geliflme kanal›n› oluflturan hak mücadelesiyle birlikte, asl›nda AKP ikti-
H
Metin Uludere AKP’nin üçüncü iktidar dönemiyle gündeme gelen iç gerilimlerini cemaat kökenlerine dayal› farkl›l›klarla aç›klamaya çal›flmak eksik ve aldat›c›d›r. Çünkü bu farkl›l›klardan kaynaklanan gerilimler, AKP “hükümet olduk ama iktidar olamad›k” derken de, iktidar ele geçirilirken de eksik olmam›flt›. Bugünü farkl› k›lan AKP’nin iktidar olduktan sonra, iktidar olmaktan kaynaklanan gerilimleri de kendi iç gerilimlerine dönüfltürmüfl olmas›d›r. ‹ktidar paylafl›m› art›k AKP ile has›mlar› aras›ndaki bir sorun olmaktan ç›k›p, AKP içi bir soruna dönüflmüfltür. Giderek otoriter yan› öne ç›kan AKP iktidar›nda, Erdo¤an’›n bütün gücü tekeline almas›, iktidar›n önemli operasyonel ayg›tlar›n› elinde tutan Gülenciler baflta olmak üzere paylafl›mdan istedi¤i ölçüde faydalanamayanlar› rahats›z etmektedir. Paylafl›m ancak iktidar›n korunmas› ile birlikte mümkün oldu¤undan, iktidar›n iç bütünlü¤ünü koruma çabalar› da efl zamanl› olarak geliflmektedir. Öte yandan farkl› grup ve kadrolar›n iktidardan pay alma yar›fl›n›, iktidar› sallant›ya sokabilecek ekonomi, Kürt sorunu, d›fl politika odakl› krizler ve iflbirlikçilik tercihleri aras›ndaki nüanslar flekillendirmektedir.
ve toplumun ortak mallar›n› özellefltirmek için ç›rp›nan devletlerin, bankalar›n zararlar›n› kamu ad›na üstlenmesi politik krizi de derinlefltiriyor. Egemenler sorunun ve do¤al olarak da çözümün “ekonominin içinde” oldu¤una inanmak istiyorlar. Ancak kriz basitçe “ekonomik” de¤il. Kapitalizmin elinde kalan az say›daki eski vaadini (yer yer temsili demokrasiyi ve laikli¤i dahi) kolayca gözden ç›kartt›¤› küresel çapta bir politik kriz, toplumun hayatta kalmas›n›n, yeniden üretiminin zorland›¤› bir toplumsal kriz, hatta enerji, g›da ve ekolojik krizi de içeren, sokaklar›n isyan ateflleriyle tutufltu¤u küresel bir organik krize dönüflürken halklar›n kriz karfl›s›ndaki reaksiyonlar› h›zla siyasallafl›yor, hatta bafltan siyasal do¤uyor. Hak mücadeleleri ve hak mücadelelerinin taleplerinin giderek evrensel bir nitelik tafl›mas›, bu siyasallaflman›n önemli bir yans›mas› oluyor. ‹ster tek tek spesifik hak gasplar›na karfl› öz savunma eylemlerinde, ister neoliberal kapitalizmin topyekun iflas›n›n faturas›n›n ödettirilmesine karfl› iflgal edilen meydanlarda, ister krizin politik sonuçlar›na halk›n politik bir güç olarak müdahale etti¤i eylemlerde, en öne hep hak mücadelelerinin bayra¤› çekiliyor. Hak mücadeleleri çizgisi sermaye sald›r›lar› karfl›s›nda s›n›f hareketinin birli¤inin ve “halk›n genel ç›karlar›”n› temsil etme iddias›n›n yükseltilebilmesinin kald›rac› oluyor. ‹spanya’daki eylemlerde sar› renk e¤itim hakk›, yeflil renk sa¤l›k hakk› ve k›rm›z› renk konut hakk› bayraklar› yer al›yor. ABD’deki Occupy (‹flgal) hareketinde benzeri acil talepler s›ralan›yor: Zenginleri vergilendir, savafl› durdur, herkese e¤itim ve sa¤l›k. Tahrir’de demokrasinin yan›na, asgari ücretin yükseltilmesi, sa¤l›k-bar›nma-ulafl›m hizmetlerine dair talepler dahil ediliyor. Avrupa’da, ABD’de, Ortado¤u’da dünyan›n dört bir yan›nda yükselen e¤itim, sa¤l›k, bar›nma, güvenceli ifl talepleri ve mücadeleleri, devrimcilerin temel çat›flma alan›na dair baflar›l› bir öngörüsünü de¤il, savafl›n içerisinde, vurufla vurufla, yene yenile ilerletilmesi gereken “devrimci öznenin infla süreci”nin öncelikli/acil ihtiyaçlar›n› yani devrimci görevleri haber veriyor. Bu görevleri kavrayabilmek için giderek etkisini artt›ran dinamizme daha yak›ndan bakmak gerekiyor.
Güvencesizlik hem çözüyor hem birlefltiriyor Küresel ölçekte yaflanan ve etkisini korkunç derecede artt›ran “proleterleflme ve yeniden proleterleflme” sürecinin yönetilebilmesi giderek zorlaflan çeliflkileri, bahsetti¤imiz dinamizmin zeminini oluflturuyor. Bu çeliflki-
75
“Tek yol sokak tek yol devrim”in
Arapças›
Tahrir’den Kurtulufl’a Levent Kara
M›s›rl›lar, 2011’in bafl›nda, Mübarek despotizmine isyan ederek Tahrir’e (Kurtulufl Meydan›’na) ç›kt›. Mübarek gitti, ABD destekli ordu-Siyasal ‹slam ittifak› geldi. Halk hareketi bunun için miydi? Böyle olmasa gerekti ki, M›s›rl›lar›n isyan› 2011’in sonunda bu kez de postala ve fetvaya karfl› Tahrir’e ç›kt›. M›s›rl› emekçiler Tahrir’de bayra¤› yükselttikçe yaln›zca neoliberalizme iman edenlerin krizini de¤il kendi ba¤›ms›z politik kimli¤ini de olgunlaflt›r›yor.
A
rap dünyas›nda Tunus’la bafllay›p giderek bütün ülkelere yay›lan halk hareketleri dalgas› de¤iflimi kaç›n›lmaz k›l›nca, ç›karlar›n› güvence alt›na almak isteyen egemen s›n›flar ile dalgan›n as›l öznesi olarak taleplerinin peflini b›rakmayan halk kesimleri aras›ndaki mücadele de¤iflim sürecinin de temel belirleyeni haline geldi. Bu mücadele en olgun biçimleriyle Arap dünyas›n›n kalbi say›lan M›s›r’da gözlenmektedir. Hüsnü Mübarek’in yönetimden uzaklaflt›r›lmas› ve siyasi partiler yasas›n›n görece demokratiklefltirilmesine ra¤men sokak hareketi yeni dalgalarla Tahrir’i doldurmaktad›r. Emperyalizm iflbirlikçisi neoliberal rejimin despot
64
liderli¤ini kendi özgücü ile deviren ancak yerine kendi iktidar›n› koyabilecek örgütsel-politik araçlara sahip olmayan halk kitleleri sokakta, egemen s›n›f ç›karlar›n› güvence alt›na almak üzere yap›land›r›lm›fl ordu ve parlamenter sistem de iktidardad›r. Haliyle çat›flman›n as›l kayna¤› yerli yerinde durmaktad›r. Siyasal ‹slam’›n karfl› ç›k›fl›na ra¤men, askeri yönetime son verilmesi talebiyle geliflen ve seçim sürecinin meflruiyetini sorgulatan Kas›m-Aral›k Eylemleri M›s›r’da henüz son sözün söylenmedi¤ini göstermektedir. Çat›flma sürmektedir; çünkü “yönetimlerde rol almaya soyunan politik aktörler, halk hareketlerinin taleplerini içeren programlar oluflturmamakta, aksine halk hareket-
leri taraf›ndan y›k›lan yönetimlerin neoliberal programlar›n› onarmaktad›r. Böylelikle, çat›flma zemini muhafaza edilmekte ve yeni çat›flmalara davetiye ç›kar›lmaktad›r. Bu çat›flman›n devrimci potansiyelini neoliberalizme karfl› mücadele içinde özneleflen Ortado¤u’nun yeni proletaryas›, karfl›devrimci potansiyelini ise neoliberalizm ile birlikte onun krizini de içsellefltiren ve kendi krizine dönüfltüren siyasal ‹slam temsil etmektedir.” ‹lk baflta “Mübarek devrilsin” talebiyle soka¤a ç›kan halk hareketinin bileflenleri ve di¤er talepleri incelendi¤inde s›n›fsal karakterin belirleyici oldu¤u, Mübarek’in emperyalizm iflbirlikçili¤inin, neoliberal kapitalizmin ve onun gerektirdi¤i otoriter yönetimin bir simgesi olarak
hedef al›nd›¤› görülecektir. Halk hareketinin temsil etti¤i s›n›f ç›karlar› ile emperyalizmin ve iflbirlikçi egemen s›n›flar›n ç›karlar› aras›nda bir uzlaflmazl›k vard›r. ABD güdümlü M›s›r ordusu ile neoliberal politikalar› benimsemifl olan ve emperyalizmle uyumlu bir d›fl politika izleyece¤inin taahhüdünü veren Müslüman Kardefller’in (MK) uzlaflmas›yla yürütülen “düzenli geçifl” sürecinin ard›ndaki ABD deste¤inin ve karfl›s›ndaki sokak muhalefetinin nedeni de budur. Ordunun iktidardaki yerini muhafaza etmesi ve Siyasal ‹slamc› partileri öne ç›karan yeni parlamenter sistem, halk›n politik iktidar›n› kurmaya de¤il halk hareketinin olas› politik etkilerini bast›rmaya yönelik bir müdahale arac›d›r.
65
Demokrasi mücadelesiyle yeni bir siyasal at›l›m›n efli¤inde Yerinde ve tam zaman›nda gerçekleflen s›çramalar olmadan, hak mücadelesinin do¤rusal genifllemesiyle devrimci çizgi geliflemez. Hak mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birlefltiren elveriflli u¤raklarda gerçekleflen s›çramalar, tüm ezilenlerin birbiriyle karfl›kl› iliflkisi içinde temsil edildi¤i politik genifllemeye götürecektir. 2012 ilkbahar›nda, toplumsal muhalefet, yeni bir siyasal at›l›m›n filizlendi¤i deneyimlerle güçlenecektir
A
KP’nin üçüncü iktidar döneminde, siyasal çat›flmalar ekseni yeniden flekilleniyor. Üç aflamal› iktidar stratejisiyle sömürge tipi faflizmin asker merkezli yap›lan›fl›na son veren AKP, sivil diktatörlük e¤ilimlerinin giderek belirginleflti¤i kal›c› bir modele gidiyor. ‹ktidar› kal›c› bir modele dönüfltürme giriflimleri, egemenlerin ve ezilenlerin siyasal mevzilenmesinde de¤iflimlere yol aç›yor; yeni gerilimler, çeliflki ve çat›flma alanlar› ortaya ç›k›yor. ‹ktidar blo¤unda, Erdo¤an’›n kiflisel otoritesini mutlaklaflt›ran bir modelin oluflumuna pasif direnifller gözlenirken; toplumsal muhalefet, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesiyle yeni bir siyasal ivme kazan›yor. Hak mücadelesi temelinde yükselen özsavunma hareketleri ve halk direnifllerinin yan›nda, demokrasi mücadelesi temelinde artan direnifl e¤ilimleri toplumsal muhalefetin yeni siyasallaflma çizgisini oluflturuyor.
AKP’nin üç aflamal› iktidar staratejisi AKP’nin üç aflamal› iktidar stratejisi, ilkin, ‹slamc› hareketin neoliberal dinamiklerle kaynaflarak dönüflmesiyle meydana gelen kitle partisinin, sömürge tipi faflizmin iktidar›n› ele geçirmesi; ard›ndan, iktidar›n› güvenceye almas› ve flimdi de iktidar›n› kal›c› bir modele dönüfltürme giriflimlerinden olufluyor. Birinci aflama dönüflümcü, ikinci aflama tasfiyeci, üçüncü aflama bask›c› niteli¤iyle belirginlefliyor. AKP iktidar›n›n birinci dönemi, ‹slamc› hareketin, 2000’lere do¤ru iyice s›klaflan neoliberal yenisömürge kapitalizminin krizlerini yönetmek ve sömürge tipi faflizme yeni bir politik düzen vermek için iktidar altenatifi olarak kendini örgütleme sürecidir. Bu süreçte ‹slamc› hareket, devlet iktidar›n›n gere¤ine uygun biçimde dönüfltü. Bu görevler, Türkiye’yi de¤iflen emperyalist iliflkilere yeniden eklemlemek; krizlerle s›k s›k kesintiye u¤rayan sermaye birikim süreçlerine ak›c›l›k kazand›rmak; egemenlik iliflkileri de¤iflen oligarflinin birli¤ini tesis etmek; politik-s›n›fsal hareketlerini tasfiye ederek iflçi s›n›f›n›n oluflumuna müdahale etmek ve Kürt hareketini bask› alt›nda tutarak Kürtlerin düzenle bütünleflmesini sa¤lamakt›. Bunlar›n üstesinden gelebilmek için AKP, kendini özel yeteneklerle donatt›, kadrolaflt›; iktidar stratejisini, dönüflüm, yo¤unlaflma ve uzlaflma taktikleriyle olgunlaflt›rd›. Uzun y›llar devletin, piyasalar›n ve tarikatlar›n gölgesinde büyüyen ‹slamc› hareket, neoliberal dinamiklerle kaynaflarak bir iktidar hareketine dönüfltü. Kendisiyle birlikte oligarflinin siyasal iktidar yap›s›n› ve egemenlik iliflkilerini de dönüfltürdü. Türkiye siyasetinin sa¤ gelene¤inin kurucu dinamiklerini tek parti çat›s› alt›nda yo¤unlaflt›rarak (“konsolidasyon”) alternatifsizlik avantaj› elde etti; güçlü parti, karizmatik liderli¤e giden yolu temizledi. Sa¤›nda ve solunda etkili partileflmelere izin vermedi. ‹flçi s›n›f›/halk düflman› sa¤ siyaset gelene¤inin ‹slamc›, milliyetçi, muhafazakâr, faflist dinamiklerini tek partiyi güçlendirecek flekilde yeniden yap›land›rd›. Yeni kontrgerilla operasyonlar›n›n kadro fideli¤ini oluflturan Yaz›c›o¤lu’nun Büyük Birlik Partisi, AKP’nin yörüngesine yerleflti. Sürekli ›rkç› taktiklerle hareketli taban› t›rt›klanan MHP ise kirli siyaset operasyonlar›yla itibars›zlaflt›r›l›p
2
kronik iç sorunlarla kuflat›ld›. HAS Parti’yle bölünen Saadet Partisi de sürekli istikrars›zlaflt›r›ld›. Sa¤ siyaset gelene¤inin temelini oluflturan gerici faflist milli cephe siyaseti, AKP’nin bafllang›c›ndan beri yap›s›nda içerilmifl olarak bulunuyor. 1950’lerde Demokrat Parti’nin “Vatan Cephesi”, 1970’lerde “Milliyetçi Cephe” ya da 1990’larada çeflitli koalisyonlarla tesis edilmeye çal›fl›lan istikrars›z sa¤ bloklaflma gelene¤i, AKP çat›s› alt›nda görece istikrarl› yap›ya kavufltu. Erdo¤an’›n “Hükümet olduk; ama iktidar olmad›k!” sözü, iktidar›n ele geçirilme sürecinin gerilimlerini ve siyasal saflaflmalar›n› yans›tan bir özdeyifl olarak belleklerde kald›. “Askeri vesayete karfl› ileri demokrasi” söylemiyle fomülleflen iktidar stratejisi, dönüflümcü bir ideoloji de gerektiriyordu. ‹slamc› harekette doktriner olarak bulunmayan “hak ve özgürlükler” söylemi soldan devflirildi. Özellikle iktidar›n ilk y›llar›nda alternatif bir güç oda¤›n›n yarat›lmas›ndaki yetersizlik, Avrupa Birli¤i’ne haz›rl›k sürecinin dönüfltürücü gücüyle telafi edildi. Kopenhag kriterleriyle, askerin hareket alan›n› s›n›rlayan 7 reform paketi yürürlü¤e girdi. AKP, devlet içindeki güç dengelerini kendi lehine çevirinceye dek uzlaflma taktiklerini önplanda tutarak ad›m ad›m iktidar›n› tahkim etti. AKP’nin iktidar stratejisinin ikinci aflamas›na, devlet iktidar›nda oluflturdu¤u kuvvet merkezine dayanarak TSK’nin direncinin k›r›lmas› damgas›n› vuruyor. Böylece sömürge tipi faflizmin, yenisömürgecilikle baflat asker merkezli tarihsel yap›lan›fl›na son verilmifl oldu. Vurucu gücünü polis, yarg›, AKP medyas› ve ‹slamc› burjuvazinin oluflturdu¤u yeni kuvvet merkezi, güçlü seçmen deste¤i, ABD ve AB emperyalizminin do¤rudan deste¤i ve tekelci sermaye ve medyas›n›n da iktidar›n politik nüfuzuna girmesiyle tahkim edildi. Güvenlik, yarg› ve maliye bürokrasisinde kadrolaflan ‹slamc› militanlarla tarikat-cemaat ileri gelenleri yeni devlet seçkinlerine (yeni bürokrasi seçkinleri) dönüfltüler. Yeni devlet seçkinlerinin nüfuzu alt›nda oligarflinin siyasal egemenlik iliflkileri yenilenerek birli¤i yeniden sa¤land›. Eme¤i bask› alt›nda tutarak krizi bir süreli¤ine yat›flt›ran AKP, sermaye egemenli¤ini güvenceye ald›. Eme¤i de¤ersizlefltirip, do¤al ve toplumsal yaflam› metalaflt›ran AKP, ülkenin finansal sermayeye ba¤›ml›l›¤›n› derinlefltirdi. Medyan›n yeni kullan›m biçimiyle, iktidar›n yeni kuvvet merkezinin operasyonel yetenekleri art›r›ld›. AKP iktidar›n›n meflrulaflt›r›lmas›na yönelik ideolojik rolünün yan›nda, medyaya yeni politik roller verildi: Özellikle yeni “yarg› refomu”yla (“dinleme, izleme kay›tlar›n›n yay›mlanmas›”) etkinli¤i daha da art›r›lmak istenen medya, do¤rudan politik polis operasyonlar›na hizmet etmeye bafllad›. Yarg›n›n yeni kullan›m biçimi, polisin ve medyan›n rejimin kuruluflundaki ifllev ve görevlerini geniflletti. Yürütme gücü, yasama gücü ve yarg› gücünün yan›nda medya gücü de iktidar›n bileflenlerine kat›ld›. Gazeteci, ayd›n, politikac›lar›n bask› alt›na al›nmas›na koflut, ‹slamc› entelektüeller, siyasal, s›n›fsal seçkinler tabakas›na kat›ld›. Medya, üniversite ve devlette konumlanan yeni ik-
3
Üçüncü iktidar döneminde, AKP, 10 y›ll›k geniflleme sürecinin s›n›rlar›na dayand›. ‹zledi¤i neoliberal toplumsal y›k›m politikalar› nedeniyle, ezilenleri düzenle bütünlefltirme yetenekleri giderek zay›flayan AKP, toplumsal muhalefete karfl›, iktidar›n›, karfl›devrimci bast›rma ayg›t›yla tahkim ediyor; anayasal güvenceye alarak kal›c› bir modele dönüfltürme (kurumlaflt›rma) giriflimlerine a¤›rl›k veriyor
tidar seçkinleri, profesyonel meslek erbab› olarak (kalem erbab›) burjuvazinin organik uzant›s›na dönüfltü. Devflirilen sol liberal ayd›nlar ise, “sol içindeki iktidar iflbirlikçisi” olmaktan ç›karak do¤rudan iktidar entelektüelleri aras›na kat›ld›lar. Polis fliddeti, hapsetme, iflten ç›karma, ekonomik bask› ve itibars›zlaflt›rma sald›rlar› alt›nda genifl bir gazeteci, ayd›n ve politikac› toplulu¤u da yine ayn› sürecin sonunda ortaya ç›kt›. AKP, devlet iktidar›nda artan gücüne, her seçim artan seçmen deste¤iyle kitle meflruiyeti kazand›rd›. Toplumsal y›k›m politikalar›na karfl›n, AKP’nin seçmen deste¤inin sürekli artmas›, devrimci siyasetin de ciddi sorunlar› aras›ndad›r. Ço¤unlukla, AKP’nin artan kitle deste¤i, dinci kitlelerin ‹slamc› iktidara kat› ba¤›ml›l›¤› olarak salt ideolojik körlükle aç›klan›yor. Ayr›ca, özellikle 2001 kriziyle belirginleflen rüflvet, yolsuzluk ve toplumsal de¤erlerdeki erimenin, halk›n ‹slamc› partiye yönelik “yenilenme”, “ar›nma” ve “temiz siyaset” beklentilerinde canlanma yaratt›¤› da bir gerçek. Ancak ‹slamc›l›¤›n bir baflar›s› varsa o da dini, somut, maddi ç›kar iliflkilerinin sürmesinin ideolojisi; yani, sürekli kendini yenileyen s›n›fsal egemenli¤in dini; asl›nda “egemenlerin dinine” dönüfltürmesidir. Sürekli artan kitle deste¤ini, idealistçe, yaln›zca, maddi temelden kopuk ideolojik ba¤›ml›l›¤a indirgeyerek aç›klamak gerçe¤i yans›tm›yor. Neoliberal ideolojik hegemonya sadece kitlelerin bilincinin yanl›fl yönlendirilmesiyle kurulmuyor. Devrimci seçene¤in yoksunlu¤unda, iktidar›n süreklili¤inde ç›karlar› olan yoksul emekçi halk s›n›flar› AKP iktidar›n› destekliyor. ‹ktidar›n kitle deste¤inin oluflumunda neoliberal ‹slamc› dayan›flmac›l›¤›n toplumun ücra köflelerine dek yayg›nlaflt›rd›¤› dilencilefltirme politikalar›n›n önemi yads›namaz. Yeni kuvvet merkezine dayanarak simetrik yürütülen KCK ve Ergenekon operasyonlar›yla (2009 ‹lkbahar-Yaz) TSK, ilkin, devlet içinde bir operasyonel güç oda¤› olmaktan ç›kar›ld›. ABD istihbarat›n›n deste¤i ve devletin “sivil” fliddet ayg›t›n›n (polis, istihbarat, yarg› ve hapishane) etkin politik kullan›m›yla sonunda AKP, devlet gücünü bütünüyle ele geçirerek iktidar›n› güvenceye ald›. Bir zamanlar “devlet partisi” olmakla suçlad›¤› rakiplerinin karfl›s›na art›k “partinin devleti”yle ç›k›yordu. Öncülleri Menderes’in Demokrat Parti’si ve Özal’›n Anavatan Partisi’nin b›rakt›¤› tarihsel dersleri iyi çal›flan Erdo¤an’›n AKP’si, tam gücünün doru¤undayken iktidar›n sürekli k›l›nabilmesinin yolunu bulmufltu. Biri yenisömürgecili¤in kurmay› (DP), di¤eri neoliberal yenisömürgecili¤in öncüsü (ANAP) her iki AKP öncülünün de, krizli bir yap›da; bir yandan halk›n deste¤inin sürekli k›l›nmas›; öte yandan iktidar mücadelesinde devlet içinde rakip güç odaklar›n›n etkisizlefltirilmesi sürecinden yenik ç›kt›¤› çok iyi bilinmektedir. Özellikle askeriyenin gücünü denetim alt›na almadan “büyük projeler”in alt›na girmenin bedeli, Demokrat Parti’nin 10 y›ll›k iktidar›na son veren 27 May›s askeri darbesi ve Refah Partisi’ni hükümetten indiren 28 fiubat “postmodern darbesi”yle a¤›r ödenmiflti. Sömürge tipi faflizmin devlet gelene¤i, iktidarlar (rejimler) aras› geçiflleri sert tasfiyelerle sa¤layan bir tedbir siyaseti (“devri sab›k -eski dönem- sendromu”) üzerine kuruludur. Eski dönem sendromundan ç›kard›¤› kirli politika derslerinin k›lavuzlu¤unda devletin bask› ayg›tlar›n› her geçen gün biraz daha denetimine alan AKP, tasfiye operasyonlar›n›, sermaye örgütlerinden medyaya, sivil toplum kurulufllar›ndan spor klüplerine dek yayg›nlaflt›rd›.
Yeni siyasallaflma ekseni Üçüncü iktidar döneminde, AKP, 10 y›ll›k geniflleme sürecinin s›n›rlar›na dayand›. ‹zledi¤i neoliberal toplumsal y›k›m politikalar› nedeniyle, ezilenleri düzenle bütünlefltirme yetenekleri giderek zay›flayan AKP, toplumsal muhalefete karfl›, iktidar›n›, karfl›devrimci bast›rma ayg›t›yla tahkim ediyor; anayasal güvenceye alarak kal›c› bir modele dönüfltürme (kurumlaflt›rma) giriflimlerine a¤›rl›k veriyor. AKP’nin bask›c› bir rejim infla etme yolundaki kararl› ad›mlar›n›, “geçici bir sertleflme dönemi” olarak de¤erlendirenler var. Sertleflme politikalar›yla, bir yandan “ileri demokrasi” beklentisiyle iktidar› destekleyenlerde hayalk›r›kl›¤› gözlenirken; öte yandan “Kürt hareketinden gelen yeni terör tehdidine karfl›” bunun geçici ve kaç›n›lmaz bir sertleflme dönemi olmas› üzerinden yeni beklentiler üretiliyor. Hatta son zamanlarda AKP içinde belirginleflen Fethullahç›larla Erdo¤an aras›ndaki so¤uk gerilimleri de demokratikleflme e¤ilimlerinin yaratt›¤› çatlaklar olarak gösteriyorlar. Bu tarih-
4
sel yan›lg›lar, ülkemizde, oligarfli içindeki siyasal mevzilenmelere ba¤l› siyaset yapmay› al›flkanl›k haline getirenlerle, burjuvazinin devrimci kapasitesini ve demokrasi mücadelesinde önderlik misyonunu temel alarak siyaset yapanlar›n geldi¤i noktay› gösteriyor. ‹ktidar blo¤unda ilerici bir siyasal mevzilenme; bu anlamda büyütülen çatlak bulunmuyor. ‹slamc› kadrolar ve neoliberal politikalar arac›l›¤›yla ad›m ad›m yap›land›r›lan sömürge tipi faflizmin yeni politik düzeninin kal›c›l›¤›, toplumsal muhalefetin ve Kürt hareketinin, yani genel olarak demokrasi güçlerinin bast›r›lmas›na dayan›yor. Egemen s›n›flar›n ve yeni bürokrasi seçkinlerinin hiçbir kanad› toplumsal bask› politikalar›nda çeliflkiye düflmüyor. Çeliflkiler, bask›c› iktidar›n iplerinin kimin elinde toplanaca¤› noktas›nda ortaya ç›k›yor. ‹ktidar›n bütün operasyonel güç odaklar›n› tek elde toplayarak tart›fl›lmaz tek adam konumuna yükselen Erdo¤an’›n, kiflisel gücünü kal›c›laflt›rma giriflimleri (“otoriterleflme e¤ilimleri”) iktidar blo¤unda kimi gerilimlere neden oluyor. 2014’le bafllayan seçim dönemine, bütün iktidar odaklar›n›n gücünü pekifltirerek girme manevralar›, bu gerilimlerin zaman zaman fliddetlenmesine yol aç›yor. T›pk› Atatürk, Menderes, Demirel, Özal gibi, sivil diktatörlük e¤ilimleri, Erdo¤an’›n politik kariyerinin karakteristik çizgisini gösteriyor. Hatta Putin, Berlusconi gibi “dünya liderlerinde” görülen benzer e¤ilimler, s›rf kiflisel otoriterleflme e¤ilimi suçlamas›yla liberal elefltirilerin konusu yap›l›yor. Böylece sözümona “liberal demokrasilerin alt›n ça¤›”nda seçim sisteminin ifllevsizlefltirilmesi ya da s›k s›k ask›ya al›nmas›yla (‹talya, Yunanistan) gündeme gelen sermaye gericili¤inin temel yönelimi gözden kaç›r›l›yor. Anayasa haz›rl›k çal›flmalar›nda Komisyon toplant›lar›na iliflkin al›nan gizlilik karar› da yine ayn› gerici mant›¤› gösteriyor. ‹ktidara anayasal güvence (kal›c›l›k) oluflturma amac›yla tasarlanan yeni anayasa çal›flmalar›, AKP’nin, anayasaya yükledi¤i temel ifllevi en iyi yans›tan örnek olsa gerek. Uzman hukukçulara havale edilen anayasa çal›flmalar›, iktidar›n anayasa ve demokrasi anlay›fl›n› yans›t›yor. AKP iktidar› ve asl›nda burjuva siyasetin tamam›, anayasa ve demokrasiyi, halk›n kat›l›m›ndan kopararak s›rf “hukuksal bir sorun” gibi gösteriyor. Sorunun, parti ç›karlar› üstünde ulusal ç›karlara ait bir sorun oldu¤u aldatmacas› da, uzmanlara havale edilen anayasa çal›flmalar›ndan halk›; yani devrimci siyaseti uzaklaflt›rma giriflimidir. Toplumsal muhalefetin ve Kürt hareketinin bast›r›ld›¤› koflullarda anayasa yapmak, devletin yeniden yap›land›r›lmas› hukuksal formu alt›nda asl›nda burjuva siyasetin yeniden yap›lanland›r›lmas›d›r. Genifl çapl› dönüflüm süreçlerinde anayasan›n de¤ifltirilmesi giriflimleri de hep bu gereksinimden kaynaklanm›flt›r. 1983’ten beri anayasa tam 16 kere de¤ifltirilmifltir. (En belirgin olanlar›: 1987, 1993, 1995, 1999, 2001, 2002, 2004, 2010) Tarihlerden de anlafl›laca¤› gibi, dönüflüm süreçlerinde fiilen tesis edilen özel ç›karlar sistemi anayasal de¤iflimlerle güvenceye al›narak kal›c›laflt›r›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Anayasa ve demokrasiyi yeniden yap›land›rma sürecini, devrimci siyasetin, yani halk›n gündeminden kaç›rma giriflimleri, Türkiye siyasetinin temel yönelimini yans›t›yor. Temel siyasal çat›flma hatt›, AKP iktidar›na kal›c› bir model oluflturma ve buna karfl› direnifl aras›nda kuruluyor. Bu bak›mdan, iflçi s›n›f› siyaseti için devletin biçimlendirilmesi, ancak çat›flmayla -direniflle- esnetilebilen bir siyaset/müdahale alan› olarak ele al›nabilir. Neoliberalizmin yap›sal sorunlar›n›n y›k›c› sonuçlar›n›n iyice hissedildi¤i ve küresel ölçekte krizin fliddetlendi¤i günümüzde, as›l sorun, yaklaflan “büyük toplumsal tehlike”ye karfl› iktidar›n nas›l kendini güvenceye alaca¤›d›r. AKP iktidar› üç kriz dinami¤i ve üç risk etmeniyle karfl› karfl›yad›r: D›fl poltikada, özellikle Suriye’ye yönelik emperyalist projelerde, bask› gücü olarak al›nan büyük risklere Irak’taki istikrars›zl›k eklendi; bu sefer do¤rudan AKP iktidar›n›n sorumlulu¤unda yürütülen Kürt hareketine yönelik bask› ve savafl politikalar›, iktidar› ciddi bir s›navla karfl› karfl›ya getiriyor; flimdilik Avrupamerkezli derinleflen ekonomik kriz, Türkiye’yi de kapsayacak flekilde geniflliyor. Üstelik kriz fliddetlenirken, hak mücadelesi temelli özsavunma hareketleri ve halk direniflleriyle, iktidara karfl› demokrasi mücadelesi temelli direnme e¤ilimleri tarihsel bir yükselme dönemine giriyor. Sömürge tipi faflizmin yeni politik düzeni (siyasal rejim de¤iflikli¤i), 10 y›la yay›lan görece yumuflak geçifllerle sa¤land›. 12 Mart ve 12 Eylül örneklerinde siyasal rejim de¤iflikli¤i, devlet iktidar›n› elinde bulunduran kadrolar›n aç›k faflizmle (askeri diktatörlük) düzene sert müdahalesiyle sa¤-
Anayasa ve demokrasiyi yeniden yap›land›rma sürecini, devrimci siyasetin, yani halk›n gündeminden kaç›rma giriflimleri, Türkiye siyasetinin temel yönelimini yans›t›yor. Temel siyasal çat›flma hatt›, AKP iktidar›na kal›c› bir model oluflturma ve buna karfl› direnifl aras›nda kuruluyor. Bu bak›mdan, iflçi s›n›f› siyaseti için devletin biçimlendirilmesi, ancak çat›flmayla -direniflle- esnetilebilen bir siyaset/müdahale alan› olarak ele al›nabilir
5
Hak mücadelesi temelli özsavunma hareketleri ve halk direniflleri, günümüzde iflçi s›n›f› hareketinin içinde geliflti¤i temel politikleflme kanal›n› olufltururken, iktidar›n sertleflme politikalar›na karfl› demokrasi mücadelesi temelli artan direnme e¤ilimleri, toplumsal muhalefetin birlefltirici eksenini oluflturuyor
lanm›flt›. Devlet iktidar›n› elinde bulunduran çekirdek askeri kadrolar›n tasfiye edilerek iktidar›n el de¤ifltirmesi, bu seferki geçifli bir hayli uzatt›. Üstelik bu sefer faflizmin iktidar›,“ileri demokrasi ve özgürlük söylemi”yle meflrulaflt›r›lan sivil bir dönüflüm süreciyle el de¤ifltirdi. Demokrasi güçlerinin toplumsal muhalefeti, bu dönüflümün gerici faflist niteli¤ini teflhir edebilecek demokrasi mücadelesi eksenli ba¤›ms›z bir muhalefet çizgisi oluflturamad›; hatta egemenlerin siyasal saflaflmalar›n› içsellefltiren uzun bocalama dönemleri geçirdi. Ancak yeni iktidar döneminde, AKP’nin sivil diktatörlük e¤ilimlerini kal›c›laflt›ran giriflimlerine karfl›, toplumsal muhalefette demokrasi mücadelesi eksenli bir siyasallaflma çizgisi ortaya ç›k›yor.
AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi 12 Eylül faflizmiyle bafllayan neoliberal dönüflüm, AKP faflizmiyle genifllemesinin sonuna geldi. Bu dönemde, 12 Eylül faflizmi, sosyalizmle birlikte uluslararas› devrimci sürecin yenilgisi ve neoliberal sald›r›lar, iflçi s›n›f› hareketinin (devrimci hareketin) bast›r›ld›¤› genel koflullar› oluflturdu. Devrimci hareketin toplumsal temelinin tahrip edildi¤i bu koflullarda, yoksul emekçi halk kitlelerinin güvencesizlik eksenli proleter çal›flma ve yaflam koflullar›na sürüklenmesi, neoliberal yenisömürge kapitalizminin geniflleme kapasitesinin temel dinamizmini oluflturuyordu. Bugün art›k neoliberal genifllemenin uzand›¤› her toplumsal gözenekte, iflçi s›n›f› hareketinin yeni görünümleri ortaya ç›k›yor. ‹flçi s›n›f› hareketi tarihsel olarak hak mücadelesi çizgisinde politiklefliyor. Geleneksel merkezlerinin çözülmesiyle bir süredir dura¤anlaflama e¤ilimine giren toplumsal muhalefet, hak mücadelesi dinamikleriyle yeni canlanma refleksleri üretiyor. Hak mücadelesi temelli özsavunma hareketleri ve halk direniflleri, günümüzde iflçi s›n›f› hareketinin içinde geliflti¤i temel politikleflme kanal›n› olufltururken, iktidar›n sertleflme politikalar›na karfl› demokrasi mücadelesi temelli artan direnme e¤ilimleri, toplumsal muhalefetin birlefltirici eksenini oluflturuyor. AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi, AKP iktidar›n›n çok eksenli halk düflman› politikalar›na karfl› emekçilerin, köylülerin, yoksullar›n, Kürtlerin, Alevilerin, kad›nlar›n toplumsal direniflinin ortak siyasi kulvar› olarak flekillenmeye bafll›yor. Bu çat›flma sürecinin solun toplumsal ve siyasal baflar›s›yla sonuçland›r›labilmesi için AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi kulvar›n› dolduracak genifl, yayg›n, çok cepheli, çok merkezli bir demokratik siyasi muhalefet tarz›n›n üretilmesi bugünün as›l görevi olarak beliriyor. Tam gücünün zirvesindeyken hak mücadelesi ve demokrasi mücadelesi temelinde giderek yayg›nlaflan direnme e¤ilimleri, AKP iktidar›n›n kitle meflruiyeti yaratmas›n› zorlaflt›r›yor. ‹ktidar, etkilerini kal›c›laflt›rd›¤› sertleflme politikalar›yla direnifl e¤ilimlerini bast›rarak sorunu önleme çabas› içinde. Halk›n yayg›nlaflan hoflnutsuzluklar›n›n politikleflmesinin engellenmesi için önleyici sald›r› sola yöneliyor. ‹ktidar›n bütün kirli politik operasyonlar›, solun karalanmas› kampanyas›na dönüfltürülüyor. Devrimci hareketin tarihsel miras›na sald›r›larla karanl›k geçmiflini aklamaya çal›flan AKP iktidar›, kendi resmi tarihini yaz›yor. Bunu gerici kadrolar›n sol-komünizm düflman› tarihsel refleksleriyle aç›klamak yetersiz olur. AKP faflizminin iflçi s›n›f› hareketinin oluflumuna müdahalesi, direnifl e¤ilimlerinin bast›r›lmas›, hak mücadelesi zeminlerinde beliren ortak yaflam (kolektif-komünal) deneyimlerinin engellenmesi ve sol de¤erlerin karart›lmas› üzerinden yürütülüyor. Örne¤in kentlerin görece özerk alanlar›nda, politik olarak etkin mahallelerde bar›nma hakk› için mücadele edenlerin sadece yerlerinden edilmesi de¤il, ortak, özerk yaflam potansiyelinin de yok edilmesi hedefleniyor. Devletin fliddet ayg›t›n›n bafl›ndaki bakan›n (‹dris Naim fiahin) sürekli sol de¤erlere sald›r›s›; nitelikli, paras›z e¤itim, sa¤l›k, ulafl›m hizmetlerinin “komünizan fikirler” olarak halk›n gözünden düflürülmeye çal›fl›lmas›; hak mücadelesinin-toplumsal muhalefetin suçlu gösterilmesi için devrimci hareketin (Mahir, Deniz, ‹brahim…) tarihsel önderlerinin suçlamalara konu olmas›, sadece gerici kadrolar›n tarihsel refleksini de¤il, iktidar›n güncel gericili¤inin bask›c› temelini oluflturuyor. Zaten y›llard›r yap›lmakta olan devrimci önderlerin posterlerinin eylemlere tafl›nmas› ya da ölüm y›ldönümünlerinde yap›lan mezarl›k anmas›, son zamanlarda “suç” haline getirildi. Bununla solun tarihsel köklerinden kopar›lmas›; sol de¤erlerin, toplumsal muhalefetin suçlu gösterilmesine malzeme yap›lmas› ve toplumsal muhalefetin politikleflmesinin engellenmesi hedefleniyor; yani, sol de¤erlerin sim-
6
gelere yerlefltirilerek yeni kuflaklara aktar›lmas› iktidar için birincil tehdit kayna¤› olarak görülüyor. Onca liberal-muhafazakâr demokrasi vaadinin alt›nda, iktidar, terörle mücadele stratejisini, bu tehdidin ortadan kal›d›r›lmas› için yeni rejimin temeline yerlefltiriyor. Piyasa ekonomisinin ve ekonomik kalk›nman›n beraberinde demokrasi de getirece¤i iddialar›, Türkiye’nin “büyüme rakamlar›”yla kendini yalanl›yor. Türkiye “büyüdükçe”, asl›nda neoliberal yenisömürge kapitalizmi yerlefltikçe, liberal-muhafazakâr demokrasi söylemi, sivil diktatörlük e¤ilimleri içinde eriyor. Sömürge tipi faflizmin yeni politik düzeni, antiterör yönetim teknikleri temelinde yap›land›r›l›yor. AKP, “terörle mücadele stratejisi”ni temel siyaset yöntemi olarak gelifltiriyor. Ergenekon davas›nda görüldü¤ü gibi gerekti¤inde iktidar savafl›m›ndaki rakiplerine karfl› da kullan›lan “terörle mücadele” teknikleri, AKP’nin elinde, iflçi s›n›f› ve Kürt hareketine karfl› temel sald›r› silah›na dönüflüyor. Son zamanlarda ‹slamc› Kürt kitlelerinin gözünden düflürmek için, Kürt hareketine, “Zerdüfltlük dinsizlik- ve Marksizm” suçlamas› üzerinden sald›r›lar artt›. KCK operasyonlar›nda Zarakolu ve Ersanl›’n›n tutuklanmas›n›n gösterdi¤i gibi, Kürt hareketine sald›r›n›n bir aya¤›n› da Türkiye solu ve ayd›nlarla buluflma kanallar›n›n engellenmesi oluflturuyor. AKP iktidar›n›n, Kürt hareketi üzerindeki fliddet ve bask› politikalar›n›n derinleflmesi, faflizme karfl› demokrasi mücadelesinde Kürt hareketiyle toplumsal muhalefeti yak›nlaflt›r›yor. Bu yak›nlaflman›n kararl› bir dayan›flma iliflkisine dönüfltürülmesi, devrimci bir ittifaklar politikas›n›n günümüzdeki önceli¤ini oluflturuyor. Faflizme karfl› demokrasi mücadelesinin ve hak mücadelesinin Kürt hareketiyle dayan›flma ekseninde geniflletilmesi ve dayan›flman›n kitle çizgisi olarak örgütlenmesi, bu önceli¤in gerekleri aras›ndad›r. Yine bu çerçevede, Kürt hareketinin “geleneksel demokrasi mücadelesi anlay›fl›”n›, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesinin birlefltirici eksenini güçlendirecek flekilde gözden geçirmesi yaflamsal önem tafl›yor: Demokrasi mücadelesini, yaln›zca Kürt sorununun çözümüne ba¤l› düzenlemeler çerçevesinde kabul eden anlay›fl›n ötesine geçip, sol ve toplumsal muhalefetle yak›nlaflma politikas›n›n önceliklerinin de dikkate al›nmas› gerekiyor. Bu bak›mdan, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi, 30 y›ld›r birbirinden ayr›flan devrimci süreçlerin yak›nlaflt›r›lmas› yönünde elveriflli bir hareket noktas›n› gündeme getiriyor.
Hak mücadelesi çizgisi, demokrasi mücadelesiyle yeni bir siyasal at›l›m›n efli¤inde Tortum’dan Çine’ye, Gerze’den Toroslar’a hak mücadelesinin kitlesel zeminlerinde nesnel bir geniflleme ve yayg›nlaflma e¤ilimi gözleniyor. Hak mücadelesi, art›k, toplumsal muhalefetin klasik kitle temelini oluflturan sol, Alevi, Kürt kitlelerin d›fl›ndaki Sünni, muhafazakâr yoksul emekçi kesimlere dek uzan›yor. Hak mücadelesi örneklerinin ço¤alt›lmas› yan›nda, bunlar›n bütünlefltirici politik çizgiyle ülke çap›nda halk›n haklar› hareketini yaratacak flekilde gelifltirilmesi günümüzün öncelikleri aras›nda yer al›yor. Hak mücadelesinin militan refleksleri duyarl›, ortak hareket yetene¤i kuvvetli ve halk›n beklentileri bak›m›ndan güvenilir politik çizgisinin, toplumsal muhalefete yönelik etki gücünü art›racak y›¤›naklara yönelmesi yaflamsal önem tafl›yor. Yerinde ve tam zaman›nda gerçekleflen s›çramalar olmadan, hak mücadelesinin do¤rusal genifllemesiyle (mekanik ilerlemeyle) devrimci çizgi geliflemez. Hak mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birlefltiren elveriflli u¤raklarda gerçekleflen s›çramalar, tüm ezilenlerin birbiriyle karfl›kl› iliflkisi içinde temsil edildi¤i politik genifllemeye götürecektir. Devrimci s›çraman›n elveriflli u¤raklar›ndan biri olarak 2012 ilkbahar›nda, toplumsal muhalefet, yeni bir siyasal at›l›m›n filizlendi¤i deneyimlerle güçlenecektir. Özellikle GSS’yle, halk›n sa¤l›k hakk›na yönelen sald›r›lara ve neoliberal y›k›c›l›¤›n halk›n haklar›na genel sald›r›lar›lar›na karfl› direnifl e¤ilimlerinin örgütlenmesi toplumsal muhalefetin sürükleyici özneleri aras›nda olacakt›r. 30 Mart’ta, AKP gericili¤inin sola sald›r›s›, solun ortak eylemiyle devrimci önderlerin anma etkinliklerinin, solun, sosyalizmin ve devrimci hareketin savunusuna dönüfltürülmesiyle k›r›lacakt›r. Nihayet 2012 1 May›s’›na do¤ru, ülke çap›nda meydanlar› seslendiren hak mücadelesi deneyimleri yan›nda, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesinin toplumsal muhalefeti birlefltiren ortak eylemleri, toplumsal muhalefetin belirleyici gücünü oluflturacakt›r.
Hak mücadelesi, art›k, toplumsal muhalefetin klasik kitle temelini oluflturan sol, Alevi, Kürt kitlelerin d›fl›ndaki sünni, muhafazakâr yoksul emekçi kesimlere dek uzan›yor. Hak mücadelesi örneklerinin ço¤alt›lmas› yan›nda, bunlar›n bütünlefltirici politik çizgiyle ülke çap›nda halk›n haklar› hareketini yaratacak flekilde gelifltirilmesi günümüzün öncelikleri aras›nda yer al›yor
7
GÜNDEM
‹lkbahar muhalefetinden 1 May›s’a toplumsal muhalefette geniflleme Art›k özsavunma eylemlerinin ve halk direnifllerinin üzerini örtmenin olanaks›z hale geldi¤i bir noktaday›z. AKP faflizmine karfl› direnme e¤ilimleri farkl› çevreleri de içererek geniflliyor. Sürekli geniflleyen muhalefet çizgisi ilkbahar muhalefetinin kararl› pratiklerinden geçerek en olgun biçimleriyle 1 May›s meydanlar›na tafl›nacak.
2012
ilkbahar döneminde, AKP iktidar›n›n, halka yönelik neoliberal, faflist, cinsiyetçi, ayr›mc› sald›r›lar› artarken, toplumsal muhalefet iki eksende flekilleniyor. Birincisi, neoliberal y›k›m politikalar›na karfl› hak mücadelesi temelinde ortaya ç›kan özsavunma hareketleri ve halk direniflleridir. ‹kincisi, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi temelinde ortaya ç›kan direnme e¤ilimleridir. Son zamanlarda, nesnel olarak, toplumsal (kamusal) hak talepleriyle, siyasal (demokratik) hak talepleri paydas›nda ortaklaflan toplumsal muhalefeti, ilkbaharda genifl, yayg›n, çok cepheli, çok merkezli bir muhalefet tarz›yla gelifltirme olanaklar› giderek geniflliyor. Bu dönemde, hak mücadelesi temelinde geliflen özsavunma eylemleri ve halk direniflleri, do¤al ve kentsel çevrenin sermaye taraf›ndan ya¤malanmas›na karfl› di-
renifllerde somutlafl›yor. Di¤er taraftan yoksullaflt›rma, iflsizlefltirme, güvencesizlefltirme ve hak gasplar› bütün h›z›yla sürerken, güvencesiz iflçilerin ve piyasalaflt›r›lan kamusal hizmetler alan›nda hizmet üreten kamu emekçilerinin yenileyici dinamikleri emek hareketini canland›r›yor. AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesinde ortaya ç›kan direnifl e¤ilimleri, en fazla, politik muhalefetin bask› alt›na al›nd›¤› “dava”larda görülüyor. Kürt hareketiyle CHP’yi, hak mücadelesi özneleriyle gazetecileri, ayd›nlarla spor kulübü taraftarlar›n› ayn› eksende bir araya getiren polis operasyonlar›na ve özel yetkili a¤›r ceza davalar›na karfl› direnifl e¤ilimleri, ilkbaharda da özgün bir muhalefet dinamizmi olmay› sürdürücek. Ayr›ca, toplumsal hareketlerde ve Kürt hareketinde kararl›l›¤›yla öne ç›kan kad›n militanl›¤›, AKP gericili¤inin kad›n düflman› projelerine karfl› toplumsal muhalefetin en direngen öznelerinden biri olmaya devam ediyor.
GÜNDEM
Polis operasyonlar›na, yarg›ya ve tutuklamalara karfl› direnifl AKP iktidar›n›n, toplumsal muhalefet ve Kürt hareketi üzerindeki bask›lar› her geçen gün art›yor. Yeni politik ifllev ve görevlerle donat›lan polis, özel yetkili a¤›r ceza mahkemeleri ve hapishaneler, bu bask›larda etkin kullan›l›yor. Dünyada son 10 y›lda gerçekleflen toplam siyasi tutuklaman›n üçte biri Türkiye’de yafland›. (Dünyada 35 bin, Türkiye’de 12 bin.) Özellikle AKP iktidar›n›n son dönemlerinde bu rakamlarda büyük art›fl mevcut. Bunda, KCK operasyonlar›n›n pay› büyük. Kürt hareketine yönelik yo¤un bask› arac›na dönüflen KCK operasyonlar›nda, 8 binden fazla kifli gözalt›na al›nd› ve 6 bin kifli tutukland›. Tutuklanan ve tutuklanma bask›s› alt›nda olan çok say›da BDP’li yönetici, avukat, gazeteci, sendikac›, ayd›n ve politikac› var. Büflra Ersanl› ve Rag›p Zarakolu, tutuklanan ayd›nlar›n simgesi oldu.
ETHA, D‹HA, At›l›m, Birgün, Evrensel çal›flan› gazetecilerin de gözalt›na al›nmas› ve büyük ço¤unlu¤unun tutuklanmas› üzerine büyüyen tepkiler sol hareketleri ve “devrimci bas›n”› harekete geçirdi. Gazetecilerin özgür b›rak›lmas› için düzenlenen kampanya giriflimleri, dar bir çevrede kalmas›na karfl›n belli bir hareketlenme zemini yaratt›. Hükümet, toplumsal muhalefet ve AB çevrelerinin bask›s›n› atlatabilmek için tutuklu gazetecilere yönelik yo¤un bir karalama kampanyas› yürütüyor. Baflbakan Erdo¤an, bizzat karalama kampanyas›n›n bafl›n› çekiyor. Gazetecilerin, gazetecilik mesle¤inden de¤il, “terör, h›rs›zl›k, tecavüz gibi eylemlerden” yarg›land›¤› aldatmacas›n› kullanarak iktidar›n› aklamaya çal›fl›yor. Ço¤u gazetecinin, tutuklu gazetecilere iliflkin duyar-
Tutuklu gazeteciler, AKP’nin “ileri demokrasi ve özgürlükler” söylemini çürüten turnusol ifllevi gördü. Tutuklu gazeteciler her ne kadar Ahmet fi›k ve Nedim fiener’le öne ç›ksa da zaten uzun zamand›r gazateciler tutuklanmaktayd›. “Gazetecilere Özgürlük Platformu” daha önce de etkinli¤ini sürdürmekteydi. Ergenekon ve KCK operasyonlar›n›n, gazetecilerin mesleki haklar›n›, ifade özgürlü¤ünü, halk›n bilgi edinme hakk›n› da kapsaycak flekilde çevre iliflkilere kadar geniflletilmesi, tutuklu gazateciler sorununu gündeme getiren önemli bir dönüm noktas› oldu. Banu Güven, Ece Temelkuran örneklerinde görüldü¤ü gibi AKP çizgisine en ufak muhalefet gösteren gazetecilerin iflten at›lmalar› ile birlikte bu süreç iyice bilince ç›kt›. Özellikle, Nuray Mert ve bir zamanlar AKP destekçisi kimi liberal gazetecilerin ‹slamc› medyan›n sald›r›lar›na u¤ramas› muhalif duyarl›l›¤› geniflletti. Yo¤un ifl temposu, ifl güvencesi kayg›s› ve iktidar›n politik bask›s›n›n cenderesinde s›k›flan gazeteciler tepki göstermeye bafllad›lar. “Ünlü” gazeteciler de zaman zaman bu eylemlerde boy gösterme zorunlulu¤u hissetti. Özellikle, Oda TV’nin günler süren ilk duruflma sürecinde, dava kaybetti¤i görünürlü¤ünü, muhalif gazetecilerin mücadelesiyle yeniden kazanmaya bafllad›. D›flar›da kendilerine sahip ç›kan muhalefetin oldu¤unu bilen fi›k ve fiener’in savunmalar› da buna ba¤l› olarak “siyasal savunma” niteli¤indeydi. Hopa davas› ve tutuklu ayd›n ve ö¤rencilerin yarg›land›¤› toplumsal muhalefet davalar›yla dayan›flma vurgular› savunmalara iktidar kafl›t› sol bir nitelik kazand›rd›.
10
Hopa davas›, AKP iktidar›n›n bask›lar›na karfl› direniflin simgesi oldu. Davan›n toplumsal muhalalefet davas› olarak örgütlenme tarz›, birlefltiricili¤i ve sonuç al›c›l›¤›, benzer davalara örnek oldu; umutlar› art›rd›. Davan›n örgütlenme sürecinde, toplumsal muhalefet üzerindeki yarg› bask›s›n›n nas›l k›r›labilece¤i; ayn› sald›r› dalgas› alt›nda bulunanlar›n nas›l bir araya getirilebilece¤i; soka¤›n duruflma salonuyla, siyasal eylemin hukuksal eylemle nas›l birlefltirilebilece¤ine iliflkin baflar›l› deneyimler üretildi.
l›l›¤›, “nöbet eylemleri”nde görüldü¤ü gibi, sorunu sadece “meslektafl dayan›flmas›” çerçevesinde tutmakla s›n›rl›. Yaln›zca adliye önlerine s›k›flt›r›lm›fl bu dayan›flma eylemlerinin, AKP iktidar›n›n bask›lar›na karfl› kararl› bir mücadele çizgisine dönüfltürülmesi gerekiyor. Oda TV davas›n›n 27 Ocak’ta görülen ikinci duruflmas›nda dayan›flma eylemleri zay›f kat›l›mla gerçekleflti; duruflmada tahliye talepleri ikinci kez reddedildi. Dava, asl›nda olmas› gerekeni tersten göstermifl oldu. T›pk› Hopa davas›nda oldu¤u gibi, davay›, AKP iktidar›na karfl› toplumsal muhalefetin ortak direnifl alan›na tafl›man›n önemi görüldü. Hopa davas›, AKP iktidar›n›n bask›lar›na karfl› direniflin simgesi oldu. Davan›n toplumsal muhalalefet davas› olarak örgütlenme tarz›, birlefltiricili¤i ve so-
nuç al›c›l›¤›, benzer davalara örnek oldu; umutlar› art›rd›. Davan›n örgütlenme sürecinde, toplumsal muhalefet üzerindeki yarg› bask›s›n›n nas›l k›r›labilece¤i; ayn› sald›r› dalgas› alt›nda bulunanlar›n nas›l bir araya getirilebilece¤i; soka¤›n duruflma salonuyla, siyasal eylemin hukuksal eylemle nas›l birlefltirilebilece¤ine iliflkin baflar›l› deneyimler üretildi. Bilindi¤i gibi, Hopa’da seçim gezisinde, Erdo¤an’›n Hopal›larca protesto edilmesi s›ras›nda devrimci ö¤retmen Metin Lokumcu’nun polis fliddetiyle öldürülmesi, AKP faflizmine karfl› direniflin fitilini ateflle-
miflti. Ard›ndan, Ankara’da KESK’in ça¤r›s›yla protestolar örgütlenmiflti. Halkevleri, ÖDP, TKP, Ö¤renci Kolektifi, sendikalar ve odalar›n kat›l›m›yla düzenlenen protestolar nedeniyle 21 kifli (Hopa’dakilerle birlikte toplam 39) kifli tutuklanm›flt›. Bu kiflilere karfl› aç›lan dava zamanla, hak mücadelesinin suçlu gösterilmesi ve toplumsal muhalefet üzerindeki bask›n›n art›r›lmas› için geniflletildi. Bask›n›n genifllemesine dayan›flman›n da geniflletilmesiyle karfl›l›k verildi. Hopa davas›, AKP’nin sald›r›lar›n› bütünlüklü olarak ele alabilen tek davayd›. Ankara’da Hopa davas›nda yarg›lananlarla dayan›flma eylemlerinde Diyarbak›r, Gerze, Munzur ve Solakl›’da süren mücadelelerle dayan›flma mesajlar› verildi. Hopa davas› k›sa zamanda, farkl› mücadele alanlar›nda sahiplenildi. Ayd›nlar, politikac›lar, gazeteciler bu davay› sa-
hiplendiler. Sokaktaki haraket, duruflma salonuna etkili bir flekilde tafl›nd›. Savunmalarda, toplumsal muhalefet ad›na AKP’nin yarg›s›na meydan okundu. Gücünü büyük oranda hak mücadelesi çizgisinin birlefltiricili¤inden alan ve di¤er davalarda bir araya gelemeyen bir muhalefet kompozisyonunu etkili biçimde seferber edebilen bir mücadele süreci, önce Ankara’daki tutuklular›n ve ard›ndan bütün “Hopal›” tutuklular›n serbest b›rak›lmas›n› sa¤lad›. Ne var ki yarg› bask›s› sürüyor ve Kocaeli’nde ilerici emek örgütlerine yönelik operasyonlarda hâlâ 12 kifli tutuk-
11
GÜNDEM
lu bulunuyor. Yayg›nlaflan tutuklamalar, toplumsal muhaletin bu konuyu daha sistematik ele almas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Ayr›ca, Hrant Dink davas›n›n, Dink’in ölüm y›ldönümünden iki gün önce 17 Ocak’ta “kontrgerillay› aklayan” bir kararla sonuçlanmas›, Dink anmalar›n› (19 Ocak) mahkeme karar›na tepki gösteren on binlerce kiflinin kat›ld›¤› kitlesel gösterilere çevirdi. Bu y›l gerçekleflen anma etkinlikleri kontgerilla cinayetlerine öfkeyi oldu¤u kadar, cinayette pay› olanlar› koruyan AKP iktidar›na dönük öfke ve tepkiyi de bar›nd›r›yordu. Davan›n sonucu, liberallerin AKP ile kurdu¤u ittifak›n daha genifl kesimlerde sorgulanmas›na neden oldu. Anma eylemlerinde gür bir biçimde at›lan “Katiller vuruyor, AKP koruyor!” slogan›na karfl› at›lan c›l›z “Hrant’›n katili Ergenekon devleti!” slogan› sömürge tipi faflizmde kontrgerillan›n süreklili¤i gerçe¤ini gizlemeye çal›flan liberallerin inand›r›c›l›¤›n›n da giderek zay›flad›¤›n› gösteriyor.
Kürt hareketini, solu ve toplumsal muhalefeti yak›nlaflt›ran sald›r› Özellikle BDP’nin “seçim baflar›s›”n›n ard›ndan, Kürt hareketi, sol ve toplumsal muhalefetin tek parti çat›s› at›nda toplamas›na yönelik projeler gündeme gelmekteydi. Bu yönde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun biraz daha geniflletilmifl bir biçimi olarak Halklar›n Demokratik Kongresi (HDK) örgütlendi. HDK, mücadele çizgisini flöyle aç›klad›: “‹nkar, imha ve yok etme politikalar›na karfl›, paras›z e¤itim ve sa¤l›k, anadilde e¤itim için HDK var. Demokratik özerklik, ortak vatan, demokratik çözüm her yerde olacak. Eme¤i ve onuru ile yaflamak isteyen herkes, devlet terörüne, bask› ve yasaklara karfl› birleflmeli, mücadele etmelidir.” Ancak geliflmeler, HDK’nin kendisinden beklenenlere yan›t vermekten uzak oldu¤unu gösteriyor. Kürt hareketine yönelik savafla ve operasyonlara, neoliberal y›k›m›n halk›n yaflam›nda yaratt›¤› yak›c› sorunlara karfl› kararl› bir mücadele çizgisi ortaya ç›kmad›. Üstelik Van depremi sonras›nda oldu¤u gibi dayan›flma eylemlerine en çok gerek duyulan bir dönemde pek varl›k gösterilemedi¤i görüldü. Parçalanm›fl sol-muhalif konumlar›n basitçe yukardan birli¤ini sa¤may› temel alan çat› partisi çal›flmalar› ilk heyecan›n› yitirdi; az say›da basit dayan›flma eylemleri zemininde kald›.
Kürt hareketi, sol ve toplumsal muhalefet aras›ndaki as›l yak›nlaflmay› iktidar›n yarg› operasyonlar›na karfl› direnifl e¤ilimleri sa¤lad›. Toplumsal muhalefette, KCK’yle Oda TV, BDP’yle CHP’nin bile, nesnel olarak, ayn› direnifl ekseninde yer ald›¤› yayg›n bir demokratik mücadele düzlemi gelifliyor.
Van depremiyle artan dayan›flma e¤ilimi Van depremi sonras› giriflilen “Van halk›yla dayan›flma seferberli¤i” toplumsal muhalefetin kimi etkin örgütleri üzerinden gerçekleflti. Depremle birlikte, sermaye-iktidar cephesi, ç›karlar› için bulunmaz f›rsatlar yakalarken, toplumsal muhalefet ve sol için de ›rkç› tepkilerin karfl›s›nda “halklar›n kardeflli¤ini” savunma noktas›nda yeni bir görev do¤mufl oldu. Halkevleri, ÖDP, TKP, D‹SK, TMMOB, E¤itim-Sen ve pek çok kurum dayan›flma seferberli¤ine giriflti. AKP’nin felaketten yeni y›k›mlar ç›karan projeleri nedeniyle bölgedeki flartlar daha da güçlefliyor. Neoliberal devlet zihniyeti ve ‹slamc› dayan›flmac›l›¤›n insan yaflam› karfl›s›ndaki kay›ts›zl›¤› ve yetersizli¤i bir kez daha görülüyor. Di¤er taraftan, Kürt hareketi, kendisinin de özelefltirisini verdi¤i gibi, ciddi yetersizliklerle inisiyatif almaya çal›flt›. Ancak, toplumsal yaflam›n toptan y›k›ld›¤› ve yeniden kurulmas› gerekti¤i bir yerde, Kürt hareketinin faaliyetleri, ne yaz›k ki basit dayan›flmac›l›¤›n ötesine geçemedi. Van depremi, genel olarak solun da do¤al ve toplumsal felaketler karfl›s›nda politika ve program eksikli¤ini gösteriyordu. Buna ra¤men mümkün olan en k›sa zamanda Van’a gidilmesi muhalefetin duyarl›l›¤›n› ve refleksini gösterdi. Süreç a¤›rl›kl› olarak, Türkiye halklar›n›n gösterdi¤i dayan›flma ve yard›mlaflma çabalar› temelinde yürüdü. Toplumsal muhalefetin Van halk›yla dayan›flmaya olan gönüllülü¤ü, Vanl›lar›n sosyal, ekonomik, psikolojik ihtiyaçlar›na ilk etapta oldukça baflar›l› bir karfl›l›k olduysa da gün geçtikçe Van’› terk edenlerin say›s› artt›. Devletin üzerine düflen sorumluluklar› yerine getirmesi konusunda ›srar etmek solun ilk yerine getirmesi gereken görevi. Ancak bu yaln›zca yap›lmas› gerekenin bir parças›. Van’da bir kez daha görüldü ki toplumsal muhalefetin, t›pk› politik sald›r›lar gibi, do¤al afetler karfl›s›nda da güçlü bir siyasal programa ve yaflam kurtarma düzeneklerine ihtiyac› var. Halk›n haklar› ve halklar›n dayan›flmas› eksenli bir anlay›flla bu eksikliklerin giderilmesi bir görev olarak toplumsal muhalefet güçlerinin önünde duruyor. Bu noktada Halkevleri’nin kurdu¤u Van Çocuk Evi,
baflar›l› bir örnek olarak de¤erlendirilebilir. Van Çocuk Evi, basit anlam›yla bir dayan›flma eylemi de¤il; toplumsal yaflam›n yeniden kurulufluna iliflkin devrimci bir pespektifi içinde bar›nd›ran bir projedir.
Gençlik hareketi, sokakta, üniversitede ve halk›n›n yan›nda Gençlik hareketi, Hopa davas› süresince örgütledi¤i kampanyalarla, davan›n toplumsal muhalefetin simgesi olmas› sebebiyle, tüm toplumsal muhalefetin duyarl›l›klar›n› temsil etti. Gençli¤in 6 ay boyunca sokakta yürüttü¤ü mücadelesi, AKP faflizmini teflhir edebildi. Gençlik, bir yandan toplumsal muhalefetin taleplerine sahip ç›karken; bir yandan da toplumsal muhalefete ve halk›n birçok kesiminine gençli¤in dinamizmini kazand›rd›. Hopa davas›n›n duruflmas›n›n görülece¤i son bir hafta içinde yap›lan saç kestirme eylemlerine yaln›zca ö¤renciler de¤il, akademisyenler, gazeteciler, sanatç›lar da kat›ld›. Kolektifler “Ülkeyi, üniversiteyi, soka¤› özgür b›rak” kampanyas›yla görünürlü¤ünü art›rd›. Kampanya kapsam›nda Taksim’de yap›lan eyleme neredeyse tüm Türkiye’den gelen gençlere, ailelerinden hocalar›na, sanatç›lara, gazetecilere kadar pek çok kifli destek verdi. Bu dönemde, AKP’nin soka¤a yönelik sald›r›lar›n›n yo¤unlu¤u nedeniyle, gençlik hareketinde, üniversitenin talepleri ikinci plana düfltü. Yine de gençlik hareketi, kampüslerde ve üniversitelilerin yaflad›¤› mahallelerde yaflanan ›rkç›-faflist sald›r›lara karfl› dayan›flmay› büyütürken, Yusuf Ziya Özcan’›n yerine geçen yeni YÖK Baflkan› Gökhan Çetinsaya’yla birlikte üniversitelerde daha da yo¤unlaflmaya bafllayan neoliberal sald›r›lara karfl› mücadeleyi de gündemine al›yor.
Toplumsal hareketlerde ve gericili¤e karfl› mücadelede kad›n militanl›¤› yine önde AKP gericili¤inin kad›n›n ikincil konumunu pekifltiren politikalar›na karfl› direnifllerde ve toplumsal hareketlerde kad›n militanl›¤› öne ç›k›yor. Özellikle hak mücadelerinde, halk direnifllerinde, Kürt hareketinde, Alevi ve sol topluluklarda kad›nlar›n artan etkinli¤i zaten görülmekteydi. Son zamanlarda dindarmuhafazakâr kitlelerin de yer ald›¤› iflçi direniflleri ve hak mücadelesi örneklerinde de kad›nlar›n öne ç›kmaya bafllad›¤› görülüyor. Son y›llarda kad›n cinayetlerinin art›fl› kad›n örgüt-
13
GÜNDEM
lenmelerinin gündemine oturdu. ESP Sosyalist Kad›n Meclisleri kad›na yönelik fliddete karfl› örgütledikleri imza kampanyas› ile kad›na yönelik fliddete karfl› mücadelenin görünürlü¤üne katk›da bulundu. Halkevci Kad›nlar 25 Kas›m’a (Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Dayan›flma ve Mücadele Günü) yaklaflan süreçte “sosyal güvence kampanyas›”n› kad›na yönelik fliddete odaklanarak sürdürdü. Halkevci Kad›nlar, ayr›ca kad›na yönelik fliddetin raporunu tutmaya bafllad›. Sosyalist Feminist Kolektif, erkek fliddetini teflhir ederek sürdürdü¤ü mücadelesine yeni bir hat ekledi. Örgüt, kitlesellik, organizasyon, duyulurluk bak›mlar›ndan en büyük iflini “Kad›n Eme¤i Konferans›” ad›yla yapt›.
önce eylem yüzü görmemifllerdi. Tutucu bir kent olan Erzurum’daki bu direnifl, do¤an›n metalaflt›r›lmas›na karfl›, yaflam alanlar›na müdahale edilen herkesin isyan edebilece¤ini gösteriyor. Gerze halk›, ilçelerinde yap›lmak istenen termik santrale karfl› mücadeleye uzun zamand›r devam ediyor. Bölgede direnifl çad›rlar› hiç eksik olmuyor. Köylerin ve di¤er çevre direniflçilerinin deste¤ini almay› baflaran Yeflil Gerze Çevre Platformu, termik santrallere karfl› 10 bin kiflilik bir eylem gerçeklefltirdi. Rize F›nd›kl› halk›n›n direnifli en büyük çevre direnifllerinden biri oldu. F›nd›kl› halk›, HES’çi flirketin makinelerini bölgeye sokmad›. Dere bafl›nda gece gündüz nöbet tutulmas›na karar verildi.
AKP iktidar› döneminde kad›na yönelik fliddetin art›fl› da kad›n mücadelesinin önemli bafll›klar›ndan biri haline geldi. Hükümet de bu durumu gündemine almak zorunda kald›. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanl›¤›, 200’ü aflk›n kad›n örgütünden görüfl alarak “Kad›n›n ve aile bireylerinin fliddetten korunmas›na dair kanun” tasla¤› haz›rlad›. Ancak aylard›r bu taslak için çal›flma yapan kad›n örgütleri tasla¤›n son halini gördüklerinde hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›. AKP hükümeti, kad›n örgütleri ile birlikte haz›rlad›klar›n› duyurarak tasla¤›n reklam›n› yapt›ktan sonra, örgütlerin önerilerinin neredeyse hiçbirini tasla¤a koymad›. AKP’nin Fatma fiahin’in “hareketli” tarz›yla gündeme getirdi¤i politikalar, kimi kad›n örgütlerinin ezberini bozarak çeflitli yalpalamalara yol aç›yor. fiahin’in çizdi¤i ›l›ml› ve kad›n hareketleriyle etkileflime aç›k imaj›n›n ard›ndaki “kad›n düflmanl›¤›n›n” teflhir edilmesinde, Halkevci kad›nlar›n protestolar› (örne¤in 6 Aral›k, ‹stanbul Hilton Oteli) önemli rol oynad›.
Trabzon Solakl›’da HES’e karfl› direnen köylüler, HES’çi flirketin ifl makinelerini köye sokmamak için sürekli nöbet tuttular. Ö¤renci Kolektifleri ve Halkevciler köylülere destek verdiler. Marmara, Karadeniz, Ege ve pek çok yerde çevre direniflleri, hukuki kazan›mlarla devam ediyor. Mu¤la Köyce¤iz, Mufl Varto, Rize Güneysu, Erzincan Kemaliye, Trabzon Tonya, Giresun Keflap halklar› HES’lere karfl› kazan›mlar elde etmeye bafllad›lar. Öbür taraftan Çanakkale Karabiga’da baz istasyonlar›na karfl› mücadele büyütülüyor. Yerel direnifllerin ne kadar büyük bir hareket oluflturdu¤u “Suyun Ticarilefltirilmesine Hay›r Platformu”nun düzenledi¤i forumda (9 Ocak) daha net görülüyor.
HES karfl›t› direnifller yayg›nlafl›yor Do¤al çevreyi ve halk›n su hakk›n› savunan özsavunma hareketleri ve halk direniflleri yayg›nlafl›yor. HES karfl›t› hareketler, toplumsal muhalefetin en dinamik öznelerinden biri. Türkiye’de yaklafl›k 2000 tane HES planlan›yor. HES ve termik santral projelerini hayata geçirmek isteyen flirketler, gün geçtikçe daha fazla bölgede direniflle karfl›lafl›yor. Suyu ve yaflam› savunanlar, dere nöbetleri, “ifl makinesi k›rma” eylemlerinin yan›nda hukuksal mücadeleyle de do¤an›n talan›na karfl› direniyor. Erzurum Tortum’daki direnifl, HES karfl›t› mücadelenin potansiyelini gösteren son dönemlerdeki en önemli direnifllerden biri oldu. Tortum’daki direniflçiler de di¤er pek çok köydeki köylüler gibi daha
14
Kongreyle bar›nma hakk› mücadelesinde meclisleflme Dikmen Vadisi yeniden y›k›m tehditleri ile karfl›lafl›rken, Vadi’nin bar›nma hakk› mücadelesi daha da güçleniyor. Mücadelede 5 y›l› geride b›rakan Vadi halk›, bu süre zarf›nda defalarca oldu¤u gibi yeni y›lda da yap›lmas› planlanan y›k›m› engelledi. Uzun süredir canl› tutulan mücadeleyle Belediye’yi (Melih Gökçek’i) görüflmeye zorlayan Vadi halk›, iktidar›n zorbal›klar›na ve rüflvetlere ödün vermiyor. Vadi halk›n›n Melih Gökçek’in neoliberal gericili¤ine karfl› bar›nma hakk› mücadelesi süredursun, ülke çap›nda kentsel ya¤maya karfl› direnenler 11 Aral›k’ta Ankara’da topland›. Bar›nma hakk› kongresiyle, ortak mücadele hatt›n›n oluflturulmas›nda kararl›l›k tazelediler. Ankara’dan, ‹stanbul’dan, Adana’dan mahalleliler, ortak bir çat› alt›nda bar›nma haklar›na sahip ç›kmak için bir araya geldiler. AKP’nin sistemli y›k›mlar›na karfl› daha büyük bir örgütlenmeye ihtiyaç duyan mahalleliler, “bar›nma hakk› meclisleri”ni kurdu. Kongre, kensel ya¤maya karfl› dire-
nen yoksul mahallelilerin birlikte mücadelesine katk› sa¤layacak yap›larla sürdürülecek.
Toplumsal muhalefetin zenginleflen içeri¤i 2011’in ekim ve kas›m aylar›nda elektrik ve do¤algaz zamlar› muhalefetin gündemi oldu. Halkevciler, Ankara’da Enerji Bakanl›¤› önünde zamlara karfl› eylem yapt›lar. Malatya Kürecik’te yap›lmas› planlanan füze kalkan› da toplumsal muhalefetin gündemlerindendi. Füze kalkan›yla ülkeyi ‹srail’e kalkan yapan AKP’nin karfl›s›nda, emek örgütlerinden sol partilere, Kürt hareketinden kitle örgütlerine neredeyse tüm toplumsal muhalefet harekete geçti. Sol, Ortado¤u halklar›n›n mücadelesine dair tarihsel birikiminden ald›¤› kuvvetle, emperyalizmin bölge projelerine karfl› mücadele ekseninde bir araya geldi. AKP gericili¤ine karfl› hareketli bir dönemin ard›ndan sessizli¤e bürünen Aleviler ise, 24 Aral›k anma eylemi için Ankara’dan Marafl’a gittiler. Anma etkinli¤ini engellek için zor kullanan iktidar›n tavr›n› protesto ettiler. Ayr›ca bu dönemde, Emek Sinemas›’n›n y›k›m›na karfl› sanat, sinema ve kültür emekçilerinin ça¤r›s›yla ‹stiklal Caddesi’nde bir yürüyüfl ögütlendi (24 Aral›k 2011). Yürüyüfl, AKP’nin sanat ve kültür dünyas›na dönük gerici politikalar›yla kentsel dönüflüm politikalar›na karfl› tepkinin birleflti¤i bir eylemdi. Halkevcilerin etkin kat›ld›¤› eylemde Demirören AVM’nin yumurtalanmas› ve eylemin, kentteki sermaye ya¤mas›na ve AKP’ye karfl› tepkileri birlefltirmesi anlaml›yd›.
‘Biz buraya sendika yok diye geldik!’ Çerkezköy’de tekstil fabrikas› kuran Belçikal› bir patronun iflyerinde örgütlenen sendika temsilcilerine söyledi¤i bu sözler, Türkiye sermayesinin, devletinin ve iflçi s›n›f›n›n durumunu özlü bir biçimde anlat›yor: Sendikalaflma oran› son derece düflük ve geleneksel sendikal hareket etkisiz. Sendikal hareketin ana gövdesinin hareket biçimini, “Toplusözleflme Sendikac›l›¤›” belirliyor. ‹flyeri toplu sözleflmeleriyle üyelerinin haklar›n› korumay› temel sendikal strateji olarak belirleyen geleneksel sendikal
Artvin Hopa’da, Sinop Gerze’de, Dersim’de, Elaz›¤’da, Erzurum Tortum’da, Trabzon Solakl›’da, Çanakkale’de, Giresun’da... HES ve termik santral projelerini hayata geçirmek isteyen flirketler, gün geçtikçe daha fazla bölgede direniflle karfl›lafl›yor. Suyu ve yaflam› savunanlar, dere nöbetleri, “ifl makinesi k›rma” eylemlerinin yan›nda hukuksal mücadeleyle de do¤an›n talan›na karfl› direniyor.
GÜNDEM
hareket, tersine üyelerini de sürekli kaybediyor; ücretlerde erime ve içe kapanma sorunlar›yla cebellefliyor. Türkiye’de her bin iflyerinden sadece ikisinde toplusözleflme var. AKP’nin grev, sendika ve çeflitli haklara dair vaatleri kufla döndürülürken, Ulusal ‹stihdam Stratejisi’nin tüm unsurlar›, sermayenin talepleri olarak s›rayla hayata geçiriliyor. AKP hükümeti 12 Eylül’ün bask›c› ve yasakç› sendikalar kanununu de¤ifltirece¤i iddias›yla Toplu ‹fl ‹liflkileri Yasas› tasar›s›n› haz›rlad›. Tasar› flu an (2 fiubat 2012) Meclis’te. Yasayla, demokratikleflme ad› alt›nda devletin sendikalar üzerindeki bask›s› daha da artt›. Toplu ‹fl ‹liflkileri Yasas›’n›n 2821 ve 2822 say›l› yasalara göre en önemli fark› sendikalara üye olurken ve sendikadan istifa ederken noter flart›n›n kald›r›lmas› oldu. Buna göre sendikalara üyelik ve sendikalardan istifalar e-devlet üzerinden yap›lacak. Ancak “e-devlet” üzerinden üyelik yap›lmas›, bu süreci denetimsiz ve daha çok iflveren müdahalesine aç›k hale getirecek. 12 Eylül’ün barajlar› korunurken tek de¤ifliklik iflkolu baraj›nda yafland›. ‹flkolu baraj› yüzde 10’dan yüzde 3’e çekildi; yüzde 50 + 1 olan iflyeri bararj› ve yüzde 40 olan iflletme baraj› aynen korundu. 28 olan iflkolu say›s› 18’e düflürüldü. Sermaye ve onun hükümetleri iflçi s›n›f›n›n sendikal örgütlülü¤ündeki erimeyi hem biliyor hem de türlü
16
yollarla bu durumu sürekli ve yap›sal bir durum haline getirmek için politikalar hayata geçiriyor. Bir yandan ucuz ve güvencesiz iflçilik koflullar›n› a¤›rlaflt›r›yor; di¤er yandan yasal düzenlemelerle bu durumu pekifltiriyor. Hukuksal araçlar› da kullanarak hak araman›n yollar›n› kapatmaya çal›fl›p, iflçilerin hak arama mücadelesini suçlu göstermeye çal›fl›yor. Sendikal hak ve özgürlüklerin güvencesizlik temelinde ortadan kald›r›ld›¤› bu koflullarda hükümet, Hak-‹fl ve TÜRK‹fi gibi do¤rudan yönlendirdi¤i geleneksel sendikal araçlarla bu süreci içerden (!) yöneterek örgütsüzlefltirme operasyonlar›n› pekifltiriyor. ‹flsizli¤i sadece yap›sal bir durum olmaktan ç›kar›yor, güvencesizlikle iflsizli¤i ayn› sürecin etkin dinamik unsurlar› haline getiriyor. Bütün bunlar›n da yetmedi¤i yerde AKP’nin “ileri demokrasi”si en ç›plak yüzüyle ortaya ç›k›yor; bask›lar, gözalt›lar, onlarca y›lla yarg›lamalar, tutuklamalar… Sendikalar ve ba¤l› olduklar› konfederasyonlar da bunlar› görüyor ve biliyor. Bir k›sm›n›n varl›k sebebi zaten bu gerçekleri görünmez hale getirmek ve üzerini örtmek. Bir k›sm› ise gördü¤ü bu gerçeklerle yüzleflerek gere¤ini yapmak yerine, nesnel olarak, bu sürecin üzerinin örtülmesine hizmet etmeye devam ediyor. Sendikal Güç Birli¤i Platformu gibi geleneksel sendikac›l›¤›n içinden yap›lan muhalefetler duru-
mu de¤ifltirmeye yetmiyor. Türk-‹fl’ten on sendikan›n oluflturdu¤u birlik, yenilenme ve “k›dem tazminat› gasp›na, bölgesel asgari ücrete, esnek çal›flt›rmaya, tafleronlaflt›rmaya karfl› mücadele” gibi neoliberal sald›r›lara karfl› mücadele söylemi kullansa da bugün için bir genel kurul hareketi olman›n ötesine geçemiyor. ‹çinden geçti¤imiz dönemde D‹SK Genel Kurulu, yaln›zca bir dönemi de¤il, sendikal politika ve örgüt olarak en az önümüzdeki 5-10 y›l› belirleyecek nitelikte yap›sal sonuçlar ortaya ç›karacak. D‹SK Genel Kurulu’nun yaklaflt›¤› (10-11-12 fiubat) bugünlerde canal›c› soru fludur: D‹SK 30 y›l önceki iflkolu esasl› toplu sözleflme sendikac›l›¤›n› yapmaya devam edecek midir, yoksa bütün imkanlar›n› bugünün ihtiyac› olan örgütlenme ve mücadele stratejilerini tespit edip sadece iflkolu toplu sözleflmelerine dayanan sendikal çizgi yerine devrimci bir sendikal örgüt gibi mücadeleye mi soyunacakt›r? Sendikal bürokrasi seçkinleri aras›nda yürüyen genel kurul haz›rl›klar›na ve toplumsal muhalefet eylemlerine gösterilen tavra bak›l›rsa, D‹SK’in yan›t› toplu sözleflme sendikac›l›¤›ndan yana görünüyor. ‹flçi s›n›f›n›n yeni bir proleter yaflama ve çal›flma disiplinine zorlanmas›yla meydana gelen tepkiler, emek hareketinin bu dönemki gündemini oluflturuyor: Bu gündemde, Karadeniz’deki do¤a savunucular›, deri ifl-
çilerinin direnifli, Konya Birnak’ta direnerek kazanan Nakliyat-‹fl, Samsun Gazi Devlet Hastanesi’ndeki tafleron iflçilerin direnifli, ‹zmir belediye iflçileri, Birleflik Metal-‹fl’in direniflleri, müthifl bir kararl›l›kla atama isteyen ö¤retmenler, ifl cinayetlerine tepkiler bulunuyor. Ayr›ca, Birleflik Metal ‹fl’in “K›dem Tazminat›na Dokunma” eylemleri dikkat çekiyor. Daha sonra di¤er sendikalar› da kapsayan k›dem tazminat› eylemlerini D‹SK de bir süre devam ettirdi. Yine bu dönemde, Çal›flma Bakanl›¤›’nda yap›lan asgari ücret belirleme toplant›s›na kat›lmak için Bakanl›¤›n kap›s›n› zorlayan Devrimci Sa¤l›k-‹fl’in “asgari ücret eylemi” bu dönemde en özgün muhalefet tarz›n› oluflturdu. Ayr›ca milletvekilleri maafllar›ndaki afl›r› art›fla karfl›, SES’in, 29 Aral›k Ankara protestosundan da söz edebiliriz. K›l›çdaro¤lu’nun tafleron çal›flmay› kald›rmay› vaat etmesi bir yana, CHP’li belediyeler tafleron iflçileri iflten ç›kar›yor. Maltepe ve Befliktafl belediyesinden at›lan bu iflçiler 2 ayd›r direniflte. Sa¤l›k örgütlerinin ça¤r›s›n› yapt›¤› ard›ndan KESK’in de kendine ba¤l› tüm sendikalara ça¤r›s›n› yapt›¤› 21 Aral›k grevi 2011’in son büyük eylemiydi. Sa¤l›k hizmetleri iktidar›n politikalar›na karfl› emek hareketi ile di¤er hak mücadelesi öznelerinin kesiflti¤i özgün bir alan. 21 Aral›k grevinde sa¤l›k örgütleri etkin kat›l›m gösterirken, hastanelerde ifl b›rakma oran› yüksek oldu. Sa¤l›k hakk› mücadelesi farkl› alanlarda, farkl› öznelerle sürece¤e benziyor. Hekimler ve eczac›lar tepkilerini sokaklara yans›t›yorlar. ‹laçta bütçenin s›rt›na yük olan faturan›n eczac› ve yurttafla ödettirilmesi sorunu nedeniyle eczac›lar, 29 Ocak’ta Kad›köy’de miting yapt›.
2012 1 May›s’›na do¤ru: M›zrak çuvala s›¤m›yor! Ankara’daki Hopa davas› duruflmas›n›n ard›ndan Sincan Cezaevi’nden serbest b›rak›lan “eflk›yalar” kendilerini bekleyen arkadafllar›n›n karfl›s›na, içeride haz›rlad›klar› “O duvar, duvar›n›z, v›z gelir bize v›z” yaz›l› bir pankartla ç›kt›lar. Bu pankart daha sonraki pek çok eylemde yine Ö¤neci Kolektifleri taraf›ndan tafl›nacak, ö¤renciler kah Ahmet fi›k ile Nedim fiener için kah Kocaeli’nde mahpus yatan Necati için özgürlük taleplerini yükseltecekti.
Art›k özsavunma eylemlerinin ve halk direnifllerinin üzerini örtmenin olanaks›z hale geldi¤i bir noktaday›z. Neoliberalizmin ve piyasa egemenli¤inin y›k›c› sonuçlar› apaç›k ortaya ç›k›yor ve gizlenemiyor. Özsavunma hareketleri, yayg›n halk direniflleri ard› ard›na ortaya ç›k›yor. S›n›f hareketinde kriz dinamiklerinin ve yenilenme olanaklar›n›n daha fazla görünür oldu¤u bir evredeyiz. ‹flçi s›n›f› hareketinin yeni görünümleri toplumsal muhalefetin bileflenleri aras›na kat›l›yor. AKP faflizminin toplumsal muhalefete bask›lar›na karfl› direnme e¤ilimleri, farkl› çevreleri de içererek geniflliyor. Sürekli geniflleyen muhalefet çizgisi, 2012 ilkbahar muhalefetinin kararl› pratiklerinden geçerek en olgun biçimleriyle 1 May›s meydanlar›na yans›yacak.
17
GÜNDEM
Aktif tafleronlukta bol sorunlu dönem Ortado¤u’da emperyalist entegrasyonda yeniden askeri araçlar öne ç›k›nca, bu entegrasyon sürecinin aktif tafleronu AKP de “s›f›r sorun” söylemini terk ederek müdahaleci bir söyleme sar›ld›. Ancak bu müdahalecilik iktidar›n bafl›n› a¤r›tacak bol sorunlu bir gelecek vaat ediyor mperyalizmin Ortado¤u stratejisinde yeniden askeri müdahalecili¤i t›rmand›ran ve iç çat›flmalar› tetikleyen bir dizi de¤iflim yaflanmas›, iflbirlikçi AKP iktidar›n› da de¤iflime ayak uydurmaya zorlad›. Ekonomik iliflkilerin gelifltirilmesi ile desteklenen entegrasyon çabalar›n›n üstüne, güdümlü iç savafl ve askeri müdahalecilik eflli¤inde yürütülen rejim de¤ifliklikleri eklenince “s›f›r sorun”cu AKP gitti, “müdahale”ci AKP geldi. Art›k, emperyalizm iflbirlikçisi d›fl politika çizgisini, “s›f›r sorun” maskesi alt›nda sürdürmeye imkan veren koflullar yok; iflbirlikçili¤in çat›flmada emperyalizmden yana saf tutmakla ispatlanaca¤› yeni bir dönem var. Çat›flman›n 2012 itibariyle öne ç›kan üç cephesi ise Türkiye’nin Kürt sorunu, d›fl ticaret, enerji ve su gibi gündemlerini sars›c› bir flekilde etkileme potansiyeline sahip komflular›; Suriye, Irak ve ‹ran. AKP’nin yine bölgesel güç olma iddias›yla meflrulaflt›rmaya çal›flt›¤› bu iflbirlikçi müdahalecilik, ABD karfl›t› ‹ran-Suriye-Lübnan Hizbullah’› ekseni karfl›s›nda; petrol zengini, emperyalizm iflbirlikçisi monarflilerden oluflan Körfez ülkeleri ile birlikte yürütülüyor. Suriye’de aç›ktan iç savafl›n ve rejim de¤iflikli¤i planlar›n›n taraf› olan AKP, Irak’ta da Sünni-fiii gerilimi görünümünde yaflanan ‘ABD yanl›lar›’-‘‹ran yanl›lar›’ geriliminde ABD yanl›lar›ndan yana taraf oluyor. Askeri kuflatma alt›nda diplomasiye zorlanan ‹ran’da ise, AKP hem emperyalistlerin ulakl›¤›n› yap›yor hem de Türkiye topraklar›n› askeri kuflatman›n üslerinden biri haline getiriyor. AKP’nin iflbirlikçi müdahalecili¤i, yaln›zca hedefteki ülkelerle emperyalizm aras›ndaki gerilimin de¤il hedefteki ülkelerin ve emperyalist sistemin iç gerilimlerinin yarataca¤› risklerin de üstlenilmesi anlam›na geliyor. Bölgede ve bölge ülkeleri içinde a盤a ç›kan fiii/Alevi-Sünni, Kürt-Arap çat›flmalar›; Rusya ve Çin’in ABD‹ngiltere-Fransa siyasetine itirazlar›; Fransa-Almanya ile
E
18
ABD-‹ngiltere aras›ndaki rekabet iflbirlikçileri çok has›ml› bir çat›flman›n içine çekiyor.
Yeni oyunun perdeleri Libya’da aç›ld› Ortado¤u’da halk isyanlar›yla bafllayan de¤iflim sürecini kendi ç›karlar› do¤rultusunda yönetmek isteyen emperyalistlerin en önemli iflbirlikçilerinden biri AKP oldu. Bölgesel liderlik hayalleri kuran Tayyip Erdo¤anAhmet Davuto¤lu ikilisi, özellikle Libya ve Suriye’de, aktif tafleron olarak emperyalist ç›karlara hizmet yolunda inisiyatif yar›fl›na giriyor. Her iki ülkede de yeni iflbirlikçiler yaratma ve emperyalizmin hedefe koydu¤u rejimleri y›pratma yolunda elinden geleni yap›yor. Tunus ve M›s›r’da eski yönetimleri deviren halk ayaklanmalar›n›n ard›ndan emperyalist güdümlü bir iç savafl›n bafllad›¤› Libya’da 42 y›l süren Kaddafi rejimi resmen sona erdi. ‹flbirlikçi Libya Ulusal Geçifl Konseyi, bu süreçte AKP taraf›ndan gerek lojistik gerekse askeri aç›dan desteklendi. AKP yeniden yap›land›rma sürecinde Libya’da etkin bir rol oynamak için kollar› çok önceden s›vam›flt›. Erdo¤an, 17 Aral›k’ta misafir etti¤i Libya Ulusal Geçifl Konseyi Baflkan› Mustafa Abdulcelil’le yapt›¤› konuflmada, Libya’da yar›m kalan yat›r›mlar›n devam etmesi ve yeni yat›r›mlar›n bafllamas› için çal›flmalar›n bafllad›¤›n› aç›klad›. Türkiye’nin yeni dönemde etkin bir güç olmak için çaba sarf etti¤i Libya’daki s›n›rlar› ise emperyalist müdahaleyi ilk bafllatan ülke olarak Fransa taraf›ndan s›k s›k hat›rlat›l›yor. Türkiye NATO operasyonlar›mda rol alabilir; ama karar mekanizmas›nda de¤il. Yat›r›mlar konusunda müteahhitlik ifllerinde geleneksel rolünü sürdürebilir; ama petrol yat›r›mlar›nda öncelik ABD’li ve AB’li flirketlerindir. Öte yandan Fransa’n›n Türkiye ile gerilimi sürekli gündemde tutmas›, Fransa’n›n ABD-‹ngiltere ekseni ile rekabetinin bir yans›mas›d›r. AKP iktidar› bunu Fransa’n›n Türkiye’yi çekemezli¤i olarak aç›klay›p kendine pay ç›karsa
da, Türkiye ABD-‹ngiltere ekseninin vekili olarak uluslararas› gerilimlerden pay almaktad›r.
Aktif tafleron Suriye’de Emperyalistler rejim de¤iflkli¤i hedefine karfl›n Suriye’ye d›flardan müdahale konusunda temkinli. BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Rusya ve Çin Esad yönetimini destekliyor. Di¤er yandan Suriye ‹ran’›n, Lübnan Hizbullah’›n›n ve Filistinli direnifl örgütlerinin deste¤ine sahip bir bölgesel oyuncu. Dolay›s›yla Suriye’nin güvenli¤i ‹srail’in güvenli¤ini de do¤rudan ilgilendiriyor. Öte yandan silahl› muhalefet, gerçek bir iktidar alternatifi oluflturmaktan uzak ve Esad’a göre c›l›z bir tabana sahip. Tüm bunlar Suriye’ye d›flar›dan müdahalenin önünde engel teflkil ediyor. Bu nedenle de Esad muhaliflerini bölge güçlerinin deste¤i ile öne ç›karacak bir strateji izleniyor. Burada Esad’a yapt›r›m uygulamaya gönülsüz Ürdün, Irak ve Lübnan’› bir kenara b›rak›nca elde sadece Türkiye seçene¤i kal›yor. Bu nedenle de Suriye’nin içini kar›flt›rmak için Türkiye’nin arac›l›¤› devreye sokuluyor. ABD’nin aç›ktan destekledi¤i Suriye Ulusal Geçifl Konseyi’ne ve ülkede silahl› eylemleri gerçeklefltiren yine ABD destekli Özgür Suriye Ordusu’na ülke topraklar›n› açan AKP, Suriye içerisindeki kar›fl›kl›¤a çomak sokmaya devam ediyor.
Türkiye’nin Suriyeli isyanc›lara e¤itim ve üs sa¤lad›¤›, s›n›rlar›n› silahl› gruplar›n Suriye’ye geçifline açt›¤› iddialar› bizzat Esad yönetimi taraf›ndan dillendiriliyor ve Türkiye’den de resmi bir yalanlama yap›lm›yor. Esad yönetimi kendi muhaliflerinin Türkiye’den geçifl yapt›¤›n›, AKP iktidar›n›n propaganda araçlar› da PKK’nin karfl› tarafta konuflland›¤›n› iddia ederek Türkiye-Suriye s›n›r hatt›na askeri y›¤›nak yapman›n gerekçelerini oluflturuyor. Türkiye’nin bir baflka ülkeyle en uzun s›n›r hatt› olan Suriye s›n›r›ndaki askeri gerilim, “d›fl destekli iç tehditlere” (Türkiye aç›s›ndan PKK, Suriye aç›s›ndan Özgür Suriye Ordusu) karfl› bir savunma kayg›s›ndan beslense de, s›cak çat›flmaya dönüflmesi halinde “d›fl destekli iç tehditleri” karfl›l›kl› olarak büyütecek. Bu nedenle her iki ülke aç›s›ndan da askeri y›¤›na¤›n çat›flma amaçl› olmaktan çok savunma amaçl› oldu¤u, ancak provokatif tutumlar›n s›cak çat›flmay› zay›f bir ihtimal de olsa bir felaket senaryosu olarak gündeme getirebilece¤i görülüyor.
Hamas’› Suriye’den ay›rmak AKP, Filistin’in Gazze bölgesinde iktidar› elinde tutan Hamas üzerindeki nüfuzunu, Suriye’yi yaln›zlaflt›rma stratejisi için kulland›. Gazze’deki Hamas Yönetimi Baflkan› ‹smail Haniye’nin aral›k ay›ndaki Türkiye ziyaretinin sonuçlar› bir ay içinde a盤a ç›kt›. Hamas, fiam’daki ofisini kapatarak politik olarak ‹ran-Suriye ekseninden koptu¤unu gösterdi. Türkiye ve Katar’›n bafl›n› çekti¤i bu ay›r-
19
GÜNDEM
ma operasyonu ile Suriye yönelik olas› bir müdahalenin Filistin üzerinden ‹srail üzerinde yarataca¤› tehdit düzeyi de düflürülmüfl oldu. Hamas’›n merkez ofisini Katar’a, M›s›r’a ya da Türkiye’ye tafl›yaca¤› konuflulsa da, flimdilik Türkiye aç›s›ndan kesin olan Hamas’›n bir irtibat ofisi açacak olmas› ve AKP’nin 300 milyon dolarl›k yard›m taahhütü.
‹ran hedefte, AKP yedekte Ahmet Davuto¤lu’nun d›fliflleri bakan› olmas›yla dillerden düflmeyen “komflularla s›f›r sorun” politikas›ndan geriye tam bir enkaz kald›. Ama temel amaç baki: Ortado¤u’nun emperyalist sisteme entegrasyonu. AKP hükümeti, aktif tafleron d›fl politikas›n›n çat›flmal› dönemlere özgü bir gere¤i olarak bugün komflular›yla karfl› karfl›ya gelmifl durumda. Suriye’yle köprüler tamamen at›l›rken, Kürecik’te kurulmas› kabul edilen füze kalkan› sistemiyle ‹ran’la iliflkiler büyük bir gerilim hatt›na tafl›nd›. ‹srail’i ve Avrupa’y› olas› bir çat›flmada ‹ran füzelerine karfl› korumak için kurulan füze kalkan› sistemine karfl› ‹ran’dan çok net iki aç›klama geldi. ‹slami Devrim Muhaf›zlar› Hava-Uzay Komutan› E.A.Hac›zade, D›fl Politika ve Ulusal Güvenlik Komisyonu Baflkanvekili H.‹brahimi, olas› bir sald›r›yla karfl›laflmalar› halinde ilk hedeflerinin Türkiye’deki radar sistemi olaca¤›n› aç›klad›. Davuto¤lu’nun 5 Ocak’taki ‹ran ziyareti hem bu gerilimin ve hem de son zamanlarda artan ‹ran-ABD-‹srail gerilimine iliflkin tart›flmalar›n üstüne gündeme geldi. Füze kalkan› meselesi dolay›s›yla endifle edecek bir durum olmad›¤› mesaj›n› vermeye çal›flan Davuto¤lu’nun ziyaretinin as›l sebebi emperyalistlerin ‹ran’›n nükleer program›na karfl› mesajlar›n›, hâlâ ‹ran’la görüflebilen bir ülke olarak, gerekli yerlere götürmekti. ABD ve AB’yi ‹ran’›n nükleer program›ndan endifle duymaya iten fley, yaln›zca Ortado¤u’ya de¤il, Asya’ya iliflkin hesaplar›n› da kaps›yor. Hem Ortado¤u’da bir bölge-
sel güç hem de Bat›’dan Asya’ya aç›lan en önemli kap›lardan biri olan ‹ran’›n nükleer bir güç haline gelmesi askeri yönden dokunulmazl›k elde etmesi anlam›na gelecek. Bu da Rusya-Çin etkisinde bir Asya ve tam bütünleflmeyen bir Ortado¤u anlam›na gelecek. ‹ran’la aç›k bir çat›flmay› henüz gündemine almam›fl olan emperyalistler, flimdilik, bir yandan askeri tehdidi yükseltip, bir yandan da, yönetimin elini zay›flatarak Tahran’› teslimiyete zorlamay› tercih ediyor. Bu nedenle emperyalistler, (31 Aral›k ABD - 5 Ocak AB) ‹ran petrollerine ambargo kararlar› ç›kartt›; ‹ran (Basra) Körfezi’nde askeri y›¤›nak art›r›ld›. ‹ran’dan petrol al›flverifli yapan flirket ve ülkelerin ABD’yle ifl yapmas›n› engelleyen yasa, önümüzdeki aylarda uygulamaya konulursa, flüphesiz Türkiye’yi de etkileyecek. Füze kalkan› nedeniyle karfl› karfl›ya geldi¤i ‹ran’a karfl› olas› bir yapt›r›mda “istemeyerek” de olsa emperyalistlerin yan›nda yer alaca¤›n› bildi¤imiz AKP, ‹ran’dan ald›¤› do¤algaza alternatif yaratmaya çal›fl›yor. Bu kapsamda Rusya’dan Avrupa’ya gaz ak›fl›n› sa¤layacak olan ve bir bölümü Türkiye’den geçen Güney Ak›m do¤algaz projesi AKP taraf›ndan onayland›. Proje uzun süredir ask›da bekliyordu. Böyle bir dönemde projenin onaylanm›fl olmas›, ‹ran’a karfl› olas› bir müdahalenin yarataca¤› sonuçlara karfl› erken önlem al›nmas› anlam›na geliyor. Güney Ak›m Projesi’nin onaylanmas›, baflka bir “AKP baflar›s›” olan Nabucco’nun da hüsranla sonuçland›¤›n› gösteriyor. Güney Ak›m Ortado¤u’dan Avrupa’ya gaz ak›fl›n› sa¤layacak olan Nabucco projesine karfl› Rusya’n›n att›¤› bir ad›m olarak ortaya ç›km›flt›.
‹nisiyatif M›s›r’da Libya ve Suriye’yle ilgili baz› kritik NATO ve BM toplant›lar›na Türkiye’nin ça¤r›lmamas› ve ancak karar aflamas›ndan sonra “görevli” olarak devreye sokulmas› küresel/bölgesel güç iddialar›n› çürüttü. Arap Ligi-Suriye
Solda, bir grup Beflar Esad destekçisinin Türkiye’de gerçeklefltirdi¤i bir protesto gösterisi var. Bir yandan Esad’›n resimlerini tafl›yan Suriyeliler, bir yandan da Türkiye-Suriye bayraklar›n› yan yana tutarak yak›n geçmiflteki dostluk günlerini hat›rlat›yor. Sa¤ tarafta ise Suriyeli bir karikatüristin çizimi görülüyor. Özgür Suriye Ordusu denen Esad muhaliflerinin silah kayna¤› Türkiye, bu silah› tutan el de Katar olarak resmedilmifl.
krizinde, Filistinli tutsaklar›n serbest b›rak›lmas›nda, Gazze ablukas›n›n k›r›lmas›nda ve Hamas’›n Filistin Kurtulufl Örgütü’ne kat›lmas›nda inisiyatifin hep M›s›r olmas› da bu yalan›n üstüne mum dikti. ‹ran’la emperyalistler aras›nda tekrar bafllayacak olan nükleer program görüflmelerinin Türkiye’de yap›lmas› da AKP’ye karar hakk› tan›nd›¤› anlam›na gelmiyor.
Bir Irak’la gerilim eksikti Irak yönetimi ile de iliflkiler gerilmifl durumda. Irak seçimleri öncesinde AKP’nin aç›ktan destekledi¤i ABD güdümlü Sünni kanat kaybetmifl, ‹ran’a yak›n fiiilerin oluflturdu¤u Allawi yönetimi bafla geçmiflti. ABD askerlerinin Irak’tan resmen çekilmesinin ard›ndan AKP destekli Sünni lider Haflimi hakk›nda tutuklama karar› ç›kar›lmas› ve Haflimi’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne kaçmas› üzerine AKP yine Haflimi’ye destek ç›kt›. Bunun üzerine Allawi yönetimi, Türkiye’ye “iç ifllerimize kar›flmay›n” dedi ve aksi durumda kendilerinin de Türkiye’nin iç ifllerine kar›flabilece¤ini ima etti. Irak’›n Türkiye’nin iç ifllerinden kastetti¤i öncelikli olarak Kürt sorunudur. PKK’ye karfl› yürütülen s›n›r ötesi operasyonlar Irak hükümetinin onay› olmaks›z›n meflruiyet sorunu yaflayacakt›r. Di¤er sorun geçti¤imiz yaz gündeme gelen F›rat suyunun paylafl›m› sorunudur. Su kaynaklar›n›n yetersizli¤i nedeniyle sorun yaflanan Irak’ta, F›rat suyunun kullan›m›nda pay sahibi olan Irak, iliflkileri bozuk bir komfluya karfl› cömert olmak istemeyecektir. Di¤er sorun da ekonomik iliflkilerdir. Türkiye sermayesinin en çok d›fl yat›r›m yapt›¤› ülkelerden biri olan Irak’ta zaten s›k›nt›da olan ödemeler konusunda hükümet duruma göre daha özenli ya da ihmalkar davranacakt›r.
Sonuç D›fl politika çizgisini, Ortado¤u’nun emperyalist sisteme entegrasyonunda, emperyalist ç›karlar ad›na etkin inisiyatif almak üzerine kuran, bu nedenle de “aktif tafleron”
diye adland›rd›¤›m›z AKP iktidar› aç›s›ndan de¤iflen fley ilkesel de¤il biçimseldir. Art›k komflu ülkelere dönük d›fl müdahale ya da iç savafl tehditlerinde iflbirlikçi müdahaleci bir AKP öne ç›k›yor. Libya’n›n bombalanmas› için üslerini aç›p donanmay› seferber eden, Suriye’de silahl› isyanc›lar› besleyerek iç savafl› k›flk›rtan, Irak’ta iç saflaflmalara taraf olan AKP, ‹ran’a yönelik kuflatmada da emperyalist politikalara hizmet edece¤ini, füze kalkan› projesi ile gösterdi. Bu müdahalecilik “NATO’nun ne ifli var Libya’da”, “Komflularla s›f›r sorun” benzeri, eski iddial› sözlerin çi¤nenmesi pahas›na yafland›. Bu, “ba¤›ms›zlaflan d›fl politika”, “eksen kaymas›” gibi iddialar› da çürüttü. Öte yandan Müslüman Kardefller-Ordu-ABD ittifak›n›n flekillendirdi¤i yeni rejimi ile M›s›r’›n, bölgesel etkinli¤inin artmas› ve ABD iflbirlikçili¤inin ç›plak bir hal almas› AKP’nin bölgesel güç olma iddias›n› da zay›flatt›. AKP’nin Suriye’de bir rejim de¤iflikli¤i konusunda bu kadar ›srarl› olmas›n›n ayn› zamanda bölgesel güç olma iddias›n› kurtarma kayg›s›ndan kaynakland›¤›, Arap bas›n› taraf›ndan da paylafl›lan bir gerçek. Ba¤›ms›z ve bar›flç›l d›fl politika iddias› yerle bir olan, üstün baflar› olarak gösterdi¤i projelerden, emperyalist taktikler de¤iflti¤inde vazgeçmek zorunda kalan AKP, emperyalizmin ç›karlar› u¤runa komflular›yla karfl›ya karfl›ya gelmifl durumdad›r. Bölgesel güç iddias›n› ve iflbirlikçi ç›karlar›n› kurtarmak için müdahalecili¤e daha s›k› sar›lmakta, aktif tafleron d›fl politika, “kazanman›n” da “kaybetmenin” de halka kaybettirece¤i bir ç›kmazda yol almaktad›r. AKP siyasetinin kazanmas› demek Irak ve Suriye’de iç çat›flmalar› mevcut yönetimleri devirecek flekilde t›rmand›rmak anlam›na gelecektir ki, AKP’nin t›rmand›rd›¤› etnik ve mezhepsel gerilimlerin bir ucu da Türkiye’nin içindedir. Irak ve Suriye yönetimleri AKP’yi yan›tlarken Kürt sorununa ve s›n›r hatt›na iflaret ettiklerinde bu gerçe¤i hat›rlatmaktad›r. AKP’ye ‹ran konusunda ABD’den yana saf tutarken kimsenin inanmad›¤› “Att›¤›m›z ad›mlar ‹ran’a karfl› de¤il” yalanlar›n› söyleten de bir iflbirlikçinin çaresizli¤inden baflka bir fley de¤ildir. AKP elbette “s›f›r sorun” istemektedir ancak “Füze kalkan›n› vururuz” diyen ‹ranl› yetkililerin hat›rlatt›¤› gibi, sorunu kendi elleriyle yaratmaktad›r. Ba¤›ml›, onursuz, müdahaleci ve bol sorunlu bu politika iflbirlikçili¤in kaç›n›lmaz sonucudur ve halk›n ba¤›ms›z ç›karlar›n› tehdit etmektedir. Gerçek karfl›l›¤›n› anti-emperyalist bir çizgide bulacak olan bölge halklar›n›n bar›fl, kardefllik, toplumsal kurtulufl özlemleri de giderek meflruiyetini yitiren ve zorlu çat›flmalara sürüklenen AKP iflbirlikçili¤ini tehdit etmektedir.
21
GÜNDEM
Sermaye krize emek kavgaya Azer Ulafl
2011’i hükümetin ve sermayenin ekonomik baflar› hikayeleri ile kapatt›k. 2012 için ise davul-zurna ile gelen kriz karfl›s›nda sermaye savafl naralar›n› yükseltmeye bafllad›. “Rekabet gücü kazanmal›y›z, mali disiplini korumal›y›z, yerel enerji kaynaklar›n› de¤erlendirmeliyiz, kentsel dönüflümü tamamlamal›y›z, devlet yolumuzu açs›n”, Sermayenin 2012’den “az hasarla” ç›kma reçetesi, hak mücadeleleri için çat›flmal› bir y›la iflaret ediyor.
“2001 anayasa ve 2008 Lehman Brothers krizlerine haz›rl›ks›z yakaland›k. Fakat 2009’un flubat ay›nda h›zl› toparland›k ve 2010 alt›n y›l oldu. 2012’de ise bafl›m›za gelecekler davulla zurnayla geliyor. Konuflulan beklentiler çok olumsuz. Art›k konuflulanlardan daha kötüsü de¤il, ancak daha iyisi olabilir. Sinyaller erken geldi¤i için herkes tedbirini ald›. Tedbir felaketi önler. Bu nedenle 2012 düflünülenden daha az hasarla atlat›l›r. Herkes hesab›n› birkaç kez yap›yor.” Cem Boyner
22
T
ürkiye sermayesi zafer sarhoflu. 2011’in sonlar›nda gelen Türkiye’nin ekonomik büyüme rekoru hükümetin bafll›ca propaganda konular›ndan biri haline geldi ve iktisatç›lar›n önemli bir bölümünü büyüledi. Bu propaganda karfl›s›nda sol/sosyalist iktisatç›lar hakl› olarak, rakamlardaki k›smi çarp›tmalar› gündeme getirdiler, büyüme d›fl›ndaki di¤er ekonomik göstergelerdeki sorunlara dikkat çektiler. En önemlisi de ekonomideki temel yap›sal sorunlar nedeniyle, küresel krizin daha da derinleflmesi beklenen 2012 y›l›nda bu büyüme masal›n›n sona ermesinin kuvvetle muhtemel oldu¤unu vurgulad›lar. Ekonomik büyüme ile beraber büyüyen sorunlara, örne¤in Türkiye’nin dünya flampiyonlu¤unu kapt›rmad›¤› d›fl ticaret a盤›na ve borçlanmaya de¤indiler. Özellikle kimi iktisatç›lar›n tart›flmalar›nda bir çok zaman gözden kaçan temel nokta Türkiye’nin son y›llardaki büyüme sürecinin tamam›yla halk›n haklar›na sald›r› süreci olarak yafland›¤› oldu. Kapitalizmin neoliberal evresinde Türkiye’nin büyümesi eme¤in de¤ersizlefltirilmesi, do¤an›n ve kentlerin ya¤malanmas› üzerine kurulu. Daha da ötesi, bu büyümenin istikrar› büyük oranda neoliberal rejimin bask› mekanizmalar›n›n yenilenmesiyle sa¤lanmaya çal›fl›lmakta. Çünkü büyüme/kriz sal›n›mlar›n›n önceki dönemlerdeki gibi “ortak iyi” veya “ortak felaket” olarak yutturulmas› zorlaflm›fl durumda. Giderek s›klaflan bu sal›n›mlar s›n›f mücadelesinin fliddetini belirlemekte. Nitekim 2012 y›l› için önce yüzde 2,5 büyüme bekleyen IMF’nin sonra bu rakam› yüzde 0,4’e düflürmesi, hükümetin “asl›nda çok büyürdük ama bilerek çok büyümeyece¤iz” fleklinde aç›klamalar yapmaya bafllamas› fliddetli s›n›f mücadelelerinin habercisi.
2012’de fliddetlenecek mücadelenin somut çat›flma alanlar›n› tahmin etmek zor de¤il. Hem 2011’deki büyümenin karakteristik özellikleri hem de sermaye temsilcilerinin ve hükümetin verdi¤i mesajlar 2012’nin mücadele gündemini ortaya koymakta. Bu nedenle, devrimciler aç›s›ndan kritik olan “krizin ne zaman vuraca¤›” konusunda fal bakmak de¤ildir. Zira 2011’deki rekor büyüme süreci sermaye d›fl› genifl toplumsal kesimler için yaflam›n›, yaflam alanlar›n›, temel hak ve özgürlüklerini tehdit eden bir kriz olarak yaflanm›flt›r. 2012’ye dair temel sorun, kriz derinleflirken sermayenin bu krizi kendi lehine çözüp çözemeyece¤idir. Bu da s›n›f mücadelesinin konusudur. Bu mücadelenin çeflitli cephelerdeki olas› geliflmeleri anlayabilmek için sermayenin ve hükümetin son dönemdeki söylemleriyle eylemlerini iki ana bafll›k alt›nda deflifre edebiliriz: Eme¤in de¤ersizleflti-
rilmesi ve kentlerin/do¤an›n ya¤malanmas›.
Eme¤e sald›r›n›n ana slogan›: ‘Rekabet gücümüzü art›rmal›y›z’ Daralan iç talep ve ihraç pazarlar›ndaki s›k›nt›lar nedeniyle 2012 y›l›nda sermayenin hükümete yönelik “rekabet gücümüzü artt›r” 盤l›klar›n› daha fazla duyaca¤›z. Öncelikle sermayenin bu talebinin daha yüksek perdeden dile getirilmesinin nedenlerine biraz daha ayr›nt›l› bakal›m. Türkiye’de 2011’deki büyüme süreci, borçlanma olanaklar› ile k›flk›rt›lan iç talebe ve ihracata dayal›yd›. 2012’de bol keseden d›fl kaynak akmayaca¤›n›n fark›nda olan patronlar, kredi musluklar›n›n 2011’deki kadar aç›k olmayaca¤›na kesin gözüyle bak›yor. Nitekim son 3 ayda s›cak para ak›fllar› önemli ölçüde daralmaya bafllad›. Art›k kredi ucuz olmayacak, bankalar para satmak için s›raya girmeyecek, faizler yükselecek. Baflbakan istedi¤i kadar “faizleri yükseltmeyin” diye ba¤›rs›n ortada Merkez Bankas› (TCMB) için zor bir seçim var. TCMB s›cak para darl›¤› nedeniyle dövizin yükseliflini engelleyebilmek, yani Türk liras›n›n cazibesini koruyabilmek için de faizleri yükseltmek zorunda kalmakta. fiu s›ralar piyasaya bolca döviz sürüp TL sat›n al›yor, böylece döviz k›tl›¤›n› hissettirmemeye, piyasadaki TL’yi azaltmaya, bu sayede TL’nin de¤erini korumaya çal›fl›yor. Ancak bu ç›rp›n›fl›n da bir s›n›r› var ve o s›n›r› giderek tükenen döviz rezervleri belirliyor. 8 Temmuz 2011’de TCMB’nin döviz rezervleri 94 milyar dolarken 31 Aral›k 2011’de bu toplam 78 milyar dolara inmesi bu politikan›n s›n›r›n› gösteriyor. Burada sorun rezervlerin bitmesinden öte k›sa vadeli borçlar›n rezervleri aflmas›. Türkiye’de k›sa vadeli borçlar, Temmuz 2011’den itibaren rezervleri aflm›fl durumda ve bu “alacakl›lar” aç›s›ndan ciddi bir risk olarak görülüyor. Riskin alg›s›n›n yükselmesinin en hafif sonucu borç bulman›n pahal›laflmas›; en a¤›r sonucunu ise düflünmek bile istemiyorlar. Eninde sonunda faizler daha da yükselecek ve bu durum kredi mekanizmas›yla k›flk›rt›lan iç talebe ve yat›r›mlara önemli bir darbe olacak.1
‘Kazanmad›¤›m›z› harc›yoruz’: Peki neyi harcayal›m? Enflasyonun yükselmesi ve halk›n borçlanmas›n›n ekonomi için risk unsuru haline gelmesi nedeniyle hükümet kredilere ince ayar çekmeye, borçlanarak tüketimi k›smen frenlemeye çal›fl›yor. Babacan “halk›m›z›n yaklafl›k yüzde 45'i kazanmad›¤› paray› harc›yor” diyor an-
23
GÜNDEM
cak radikal de¤iflikli¤e de gidilemiyor; çünkü çark böyle dönüyor. Türkiye halk› bankalara 210 milyar lira borçlu. Bir zamanlar mevduat toplamaya çal›flan bankalar finansal ç›lg›nl›k döneminde kredi da¤›tmaya çal›fl›yordu ve Türkiye uluslararas› finans kapital için flahane bir avlanma alan›yd›. 9 y›ll›k AKP iktidar› döneminde, halk›n toplam borç stoku 8 kata yak›n artt›. BDDK verileriyle “hane halk›” borçlar›n›n “hane halk›” varl›klar› içindeki pay› 2003 y›l›nda yüzde 5 iken 2011 y›l› ilk çeyre¤i itibariyle yüzde 35’e yükseldi. Büyümede Çin’in ard›ndan ikinci gelen Türkiye, son bir y›lda yüzde 39 kredi büyümesi ile dünyada birinci ve Çin’in hemen önünde. fiimdi bu borçlanma mekanizmas› bir tehdit haline geldi. Zira borçlar›n ödenememeye bafllanmas› hükümetin gurur duydu¤u bankac›l›k sistemini alt üst edebilir. Hem s›cak paran›n zay›flamas› hem de çeflitli düzenlemeler nedeniyle borçlanman›n frenlenmesinin sonuçlar› belli: Yat›r›mlar›n azalmas› ve inflaat, otomotiv gibi “lokomotif” sektörlerde talep daralmas›. Bu ekonomik sonuçlar›n ötesinde, borçlanma mekanizmas› sayesinde “orta s›n›f” gömle¤ini yad›rgamadan üzerinde tafl›yan genifl kitleler, el konulma tehdidine girecek ipotekli evleri/otomobilleriyle, bir anda düflen hayat standartlar›yla proleterleflme gerçe¤ini biraz daha ç›plak hissedecekler. ‹ç pazar›n daralmas›na ek olarak ‹talya ve Yunanistan krizlerinin tüm Avrupa’da etkisini hissettirmesiyle AB pazar›n›n daralmas›na kesin gözüyle bak›l›yor. Son y›llarda a¤›rl›¤› göreli bir azalma e¤ilimine girmifl olsa da, Türkiye’nin ihracat›n›n yüzde 46’s› AB ülkelerine yap›l›yor ve bu durum daralan AB pazar›nda tutunabilmek için rekabet gücü vurgusunun sermaye için anlam›n› gösteriyor.2 Sermaye çevreleri ve hükümet bir yandan da yeni pazar aray›fl›na vurgu yap›yor. Son y›llarda Afrika ve Ortado¤u pazar›na girmeye bafllayan Türkiye sermayesi flimdi Asya ve Güney Amerika gibi görece yoksul pazarlara yöneliyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) 2011’de Afrika’da ve Asya’da 8’er ülkeyle yeni ifl konseyleri kurdu ve Güney Amerika’da 6 yeni ülkeyle ifl konseyi kurma süreci bafllatt›. ‹flaretler bunlarla s›n›rl› de¤il. Cumhurbaflkan› Abdullah Gül bir süredir Kolombiya ve Paraguay ile iliflkiler gelifltiren TUSKON’un “Güney Amerika aç›l›m›na” destek sözleri veriyor; Zafer Ça¤layan TOBB’a ba¤l› D›fl Ekonomik ‹liflkiler Kurulu (DE‹K) Genel Kurulu’nda Asya Pasifik pazar›na girilmesi gerekti¤ini söylüyor ve özellikle de Hindistan pazar›n› iflaret ediyor; benzer flekilde Müstakil Sanayiciler ve ‹fladamlar› Derne¤i (MÜS‹AD) Baflkan› Ömer Cihad Vardan kriz tehdidini görerek Türkiye'nin ihracat yapmas› gereken pazarlar› Çin ve Hin-
24
distan olarak gösteriyor. Baflbakan Yard›mc›s› Ali Babacan, Avrupa pazar›n›n daralmas›ndan en çok etkilenecek olan sermaye kesimlerinin örgütü TÜS‹AD’›n Genel Kurulu’nda patronlara ‘baflka pazarlara aç›lmalar›n›’ tavsiye ediyor. Sermayenin yeni pazarlara yelken açmas› emek aç›s›nda ciddi sonuçlar do¤urma potansiyeline sahip. Zira bugüne kadar Çin’in güçlü bir flekilde yer tuttu¤u görece yoksul pazarlarda, hatta Çin pazar›nda tutunabilmek, ürün çeflitlili¤i ve kalitesi ne olursa olsun, maliyetleri hayli radikal bir biçimde düflürmeyi gerekli k›l›yor. 2012’de genel beklentiler gerçekleflirse enerji baflta olmak üzere bir çok ithal girdinin fiyatlar›n›n yükselece¤i, döviz kurunun yükselmesi sebebiyle bu art›fl›n katlanaca¤› düflünüldü¤ünde, rekabet gücü kazanmak isteyen sermayenin, emek üzerindeki bas›nc› artt›rmas›n›n “kaç›n›lmazl›¤›” daha da aç›k hale geliyor. Rekabet gücü kavram› eme¤e sald›r›n›n kodu oluyor. Özellikle ihracat›n yar›s›ndan fazlas›n›n yap›ld›¤› otomotiv, petrokimya, haz›r giyim sektörleri ve h›zla yükselen demir-çelik sektörü, önümüzdeki dönem rekabet gücü ad›na fliddetli çat›flmalar›n yaflanmas› muhtemel kritik sektörler aras›nda de¤erlendirilebilir. Türkiye ‹flveren Sendikalar› Konfederasyonu (T‹SK), bu konuda en “aç›k sözlü” sermaye örgütü olarak öne ç›-
k›yor. Türkiye’nin G-20 ülkeleri aras›nda ILO’nun çal›flma standartlar›na dair 8 temel sözleflmesinin hepsini imzalayan 10 ülkeden biri olmas›ndan flikayet eden T‹SK, bunlar›n uygulamadaki karfl›l›ks›zl›¤›na hiç de¤inmeden, bu durumun Türkiye aç›s›ndan bir “haks›z rekabet” anlam›na geldi¤ini iddia ediyor. Temel sözleflmeleri sadece geliflmifl ülkelerin imzalad›¤›n› savunan T‹SK, Türkiye’nin rakibi olan Çin, Güney Kore ve Hindistan’›n örgütlenme özgürlü¤ü, toplu pazarl›k ve zorla çal›flt›rma gibi sözleflmeleri imzalamad›¤›n› söyleyerek a¤z›ndaki baklay› ç›kart›yor. Rekabet gücünü artt›rma gerekçesiyle iflçi s›n›f›na sald›r›n›n ilk iflareti Toplu ‹fl ‹liflkileri Kanunu tasla¤›nda verildi. Ekonomiden sorumlu bakanlar ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Bakan, tasla¤›n geri çekilmesine gerekçe olarak rekabet gücünü gösterdi. Vatan gazetesinin haberine göre Bakanlar, “2012’nin zor bir y›l olaca¤›, böyle bir dönemde bir de sendikalar yasas›yla iflçi örgütlerinin güçlendirilmesi ve toplu sözleflme haklar›n›n art›r›lmas›n›n do¤ru olmad›¤›, böyle bir dönemde iflverenin daha fazla sorun yaflamas›na neden olaca¤› ve iflçilik maliyetlerini yükseltmenin yanl›fl olaca¤›” tezleriyle yasaya karfl› ç›kt›lar. Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün kurallar›na dahi uymayan bu yasaya bile ta-
Marx’›n ifadesiyle burjuva ekonomi politi¤i iflçinin “herhangi bir beygir gibi”, ancak çal›flabilecek kadar kazanmas› gerekti¤ini söyler ve onu çal›flmad›¤› zamanda, insan olarak düflünmez. Amele pazarlar› bir tarih de¤il iflcinin emek gücü sat›c›s›ndan ibaret görüldü¤ü ekonomi politi¤in ütopyas›d›r. Bugün sermaye, “istihdam kat›l›klar›n›n giderilmesi gerekir” diyerek bu ütopyay› genel bir gerçeklik haline getirmek istiyor
hammülü olmayan sermaye çevreleri hükümeti ikna etmifl durumda. Belli ki sendikalar yasas›, esnek çal›flt›rma ve k›dem tazminat›n›n gasp› gibi sald›r›larla beraber gündeme getirilecek.
‘‹stihdam› artt›r›c› önlemler’: Köle aran›yor Kulland›klar› dile bak›l›rsa sermaye bu düzenlemeleri “kendi” için istemiyor, ekonominin iyili¤i, büyümenin sürmesi, en çok da istihdam›n artmas› için istiyor. Türk Sanayici ve ‹fladamlar› Derne¤i (TÜS‹AD) eme¤i güvencesizlefltirici ve de¤ersizlefltirici ad›mlar› “mikro reform” talebi olarak ele al›yor ve “mikro reformlar yap›lmad›¤› takdirde ekonominin dengelerinin bozulaca¤›” uyar›s›nda bulunuyor. Yani diyor ki neoliberal dönüflümün bir aflamas› baflar›yla geçildi. Makro reformlar ad› alt›nda, eme¤in yeniden üretimi de sermaye birikiminin konusu haline geldi, flimdi hükümetin odaklanmas› gereken yer bir kez daha üretim alan›. Türkiye ‹fladamlar› ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve T‹SK ise eme¤e yönelik güvencesizlefltirme hamlelerini “istihdam› artt›r›c›” önlemler olarak kodluyor. TUSKON Genel Baflkan› R›za Nur Meral, Orta Vadeli Programda “büyüme ve istihdam› art›r›c› çerçeve çizmesi” nedeniyle hükümeti kutlarken, T‹SK Anayasal düzenlemelerden beklentilerini “rekabeti gelifltirmesi” ve “istihdam› art›rmas›” olarak anlat›yor. Sermayenin dünyas›nda her zaman, iflsizli¤in sebebi kapitalizmin yap›sal dinamikleri de¤il yüksek ücretler, ifl güvencesi k›r›nt›lar› ve iflgücünün e¤itimsiz olmas›d›r. Özellikle kriz koflullar›nda sermaye daha düflük ücret, daha fazla art›-de¤er üreten emek gücü ve üretimdeki dalgalanmalara ba¤l› olarak kullan›p ataca¤› iflçiler talep eder. Bu e¤ilimin en aç›k yans›mas› Kas›m ay›nda Fransa’n›n Cannes kentinde krize karfl› al›nacak önlemleri tart›flmak üzere yap›lan G20 zirvesiydi. Dünyan›n en büyük 20 ekonomisinin siyasi temsilcilerine paralel olarak “ifl dünyas›”n›n da B20 (Business 20) zirvesi ad› alt›nda yapt›¤› toplant›larda eme¤i ilgilendiren önemli kararlar al›nd›. “Nispi art› de¤er sömürüsü”nü artt›rmaya yönelik “kalifikasyon aç›klar›n›n, ifl gereksiniminin ve e¤itim gerekliliklerinin saptanmas› için etkin bir kamu-özel ortakl›¤›n›n gelifltirilmesi” gibi kararlar›n yan› s›ra “emek piyasalar›nda esnekli¤i art›rma” gibi güvencesizli¤i art›r›c› kararlara da imza at›ld›.
‘‹stihdam kat›l›klar›n›n giderilmesi’: Kullan›l›p at›lan gençler Türkiye’de ve dünyada iflsizli¤in büyük oranda “genç iflsizli¤i” olarak yaflanmas› da sermaye taraf›ndan f›rsata
25
GÜNDEM
“Mali disiplinin korunmas›” laf›n›n anlam›n› Türkiye halklar› art›k biliyor, Konu sermayenin zararlar›n›n kamulaflt›r›lmas› oldu¤unda hiç ifllemeyen, yumuflay›veren mali disiplin kurallar›, temel hizmetler baflta olmak üzere halk›n haklar› karfl›s›nda çeliklefliyor
çevrilmek isteniyor. Eylül ay›nda Paris’te gerçeklefltirilen G-20 Çal›flma ve ‹stihdam Bakanlar› Toplant›s› için T‹SK’in haz›rlad›¤› “Gençlere Daha ‹yi Bir Bafllang›ç F›rsat› Vermek” bafll›kl› dokümanda istekler aç›kça dile getiriliyor: Gençlere yönelik ifl imkanlar›n›n artt›r›lmas› için ifl güvencelerinin ortadan kald›r›lmas›, yani onlar›n ifadeleriyle “istihdam kat›l›¤›n›n giderilmesi” gerekiyor. OECD ‹stihdam›n Kat›l›¤› Endeksi’ne göre G-20 ülkeleri aras›nda en kat› mevzuata sahip ülke oldu¤u söylenen Türkiye’de sözleflmelerin belirsiz süreli olmas›ndan, geçici istihdama izin verilmemesinden, deneme sürelerinin k›sal›¤›ndan flikayet ediliyor. T‹SK, kay›t d›fl› çal›flt›rman›n gerekçesini de bu kat›l›klara ba¤l›yor. TÜS‹AD da kay›td›fl› çal›flt›rman›n önlenmesi için esnek çal›flt›rma biçimlerinin yayg›nlaflt›r›lmas› gerekti¤ini ifade ediyor. Patronlar iflçileri kullan›p atmay›, sadece belirli sermaye gruplar›n›n ifli kitab›na uydurarak sa¤lad›klar› bir olanak olarak de¤il, sermayenin geneli için bir hak olarak görmek istiyor. Hükümet son günlerde esnek çal›flman›n çeflitli biçimlerini gelifltiren yasa tasar›s›yla bu taleplere “k›smen” karfl›l›k verirken, sermayenin diliyle bu düzenlemelerin kay›tl›/sigortal› çal›flt›rmay› destekleyece¤i söyleniyor. Patronlar ifl sa¤l›¤› ve güvenli¤ine dair kar›n a¤r›lar›n›, “büyümenin motoru KOB‹”lerin kollanmas› gerekçesiyle dile getiriyorlar. T‹SK Genel Sekreteri Bülent Pirler “‹flveren” dergisinin 2011 Kas›m say›s›nda haz›rl›klar› süren “‹fl Sa¤l›¤› ve Güvenli¤i Kanun Tasar› Tasla¤›”nda kendileri için “a¤›r yükümlülükler” oldu¤unu iddia ediyor. ‹flverenin bu tedbirleri “imkanlar› dahilinde” vermesini isteyen Pirler, aksi halde KOB‹’lerin zarar görece¤ini söylüyor. Patronlar aç›kça “hedef büyümeyse iflçi k›y›mlar› teferruatt›r” diyor.
26
‘Mali disiplinin korunmas›’: Paral› e¤itim, paral› sa¤l›k, yoksul emekçi 2012’ye girerken TUSKON’undan TÜS‹AD’›na tüm sermaye gruplar›n›n dillendirdi¤i “mali disiplinin korunmas›” talebi de eme¤i ciddi ölçüde bask› alt›na alacak geliflmelere iflaret etmekte. Bu talebin halk aç›s›ndan anlam› aç›k: Temel hizmetlere yönelik devletin katk›s›n›n azalt›lmas›, hizmetlerin giderek paral›laflmas›, dolayl› vergilerin artt›r›lmas›yla pahal›laflan hayat, gelir vergisinin yükünü emekçilerin çekmeye devam etmesi ve kamu çal›flanlar›n›n daha da yoksullaflt›r›lmas›. Anayasa referandumunda dile getirilen “kamu çal›flanlar›na toplu sözleflme hakk›” verilece¤i yalan›ndan beklenen sonuç ç›kt› ve ücretlerin iktidarca bir “hakem kurulu” taraf›ndan tespit edilmesi için çal›flmalar bafllad›. 1 Ocak 2012 ile yürürlü¤e giren Genel Sa¤l›k Sigortas› sisteminin “mali disiplinin korunmas›” ad›na halk›n haklar›na sald›r›n›n en önemli araçlar›ndan biri olaca¤› anlafl›ld›. “Yoksullu¤u tespit s›nav›”n› geçemeyen herkesi yüklü faturalar bekliyor. E¤itim, enerji gibi alanlarda yaflanacaklar› tahmin etmek hiç de zor de¤il. Vergi alan›nda da sermaye çok net! TÜS‹AD bugünlerde “ekonomiye rekabetçi özellikler kazand›racak vergi sistemi” talebinde bulunuyor. “Rekabeti bozucu ve ekonomik faaliyeti sapt›r›c›” vergilere karfl› ç›karak krizin bedelini ödemeyi peflinen reddediyor. TÜS‹AD, di¤er sermaye örgütlerinden farkl› olarak, vergilendirilmeyen sermaye gruplar›na iflaret ediyor ve sermaye içi rekabete de vurgu yap›yor. Hükümet ise, bu tart›flmaya pek girmeden, “rekabet gücü kazand›ran vergi sistemi” sözü vererek sermaye d›fl› kesimlere yüklenece¤ine, vergiyi iyice “tabana yayaca¤›na” söz veriyor. 2011’de
“vergi bar›fl›” vesilesiyle y›llard›r birikmifl borçlar› toplayan, fliflirilmifl iç talep nedeniyle artan ithalattan al›nan vergiler sayesinde mali dengeleri sürdüren hükümet aç›s›ndan 2012’de oynanacak tek koz dolayl› vergilere yüklenmek olarak görünüyor. Yeni y›la girerken gördü¤ümüz zamlar bunun ilk iflaretleri. Ancak bu konuda da sermayeyi kay›raca¤›n›, 2012’ye girerken finansal kiralama ifllemlerinde KDV oran›n› indirerek gösterdi. Hükümetin bugünlerde haz›rlad›¤› yeni teflvik sisteminde sa¤lanacak vergi k›yaklar› heyecanla beklenirken ilk “müjdeli haber” Ekonomi Bakanl›¤›’ndan demir çelik sektörüne geldi bile. Teflvikler konusunda sermayenin 2012’de oldukça y›rt›c› olmas›n› gerektiren bir baflka neden de kredilerin daralmas› ve faizlerin yükselmesi nedeniyle borçlanman›n maliyetli hale gelifli olacak. Öz kaynaklar› daha yetersiz olan sermaye kesimlerinin hükümetten talepleri öyle ya da böyle halk›n ödedi¤i vergilerle kafl›lanacak. Hani halk için harcanmas› tabu haline gelen vergilerle… Sonuç olarak rekor büyümenin dinami¤i olarak sunulan ihracatta “rekabet gücü”nün sermaye aç›s›ndan bir s›n›r› yok. Asl›nda TOBB’un “Türkiye’nin Küresel Üstünlükleri” raporuna göz at›nca “daha ne rekabet gücü istiyorlar” denilebilir. Rapora göre Avrupa’n›n en uzun çal›flma saatleri Türkiye’de. Krizin en y›k›c› yafland›¤› Yunanistan’›n bile 2.5 kat gerisindeki asgari ücret, bu ücreti daha da bask›layan yüksek iflsizlik oranlar› TOBB taraf›ndan Türkiye’nin küresel üstünlükleri aras›nda s›ralanmakta. Gerçekten de 2002-2009 y›llar› aras›nda Türkiye’de haftal›k çal›flma saati 50 saatten 54 saate ç›kt›. Devlet istatistiklerinde, tar›mdaki istihdam art›fl› gibi numaralarla gizlense de, sermaye taraf›ndan aç›kça “üstünlük” olarak sunulan yüksek iflsizlik oranlar›, özellikle de genç iflsizli¤i, ücretlerin sürekli bask›lanarak “rekabetçi maliyetler”in oluflmas›na yard›mc› olmakta. Sermaye ifl güvenli¤i önlemlerinden flikayetçi görünüyor ancak Türkiye’nin ifl kazalar›ndaki Avrupa birincili¤i ve dünyada ilk üçte yer almas›, rekor büyümenin s›rr›n› a盤a ç›kar›yor. Bu büyümenin pamuk ipli¤ine ba¤l› oldu¤unun fark›nda olan egemenler, 2012 için “f›rt›nal› havalarda yat›r›m iklimini iyilefltirecek” daha köklü ad›mlar at›lmas›n›n hesaplar›n› yapmakta.
Kentlerin ve do¤an›n ya¤mas›n›n gündemi: ‘Yerel enerji kaynaklar› ve kentsel dönüflüm’ Kentlerin ve do¤an›n ya¤mas› 2011’deki gibi önümüzdeki y›lda da ekonomik büyümenin temel dinami¤i olacak gibi duruyor. Kriz döneminde ya¤man›n fliddetini artt›raca¤›na dair emareler büyük. Do¤an›n ya¤malan-
A¤ao¤lu ve benzerleri 2012’de kent merkezlerinde soylulaflt›rma projeleri için ad›mlar at›lmas›n› istiyorlar
mas›nda enerji gündemi 2012’de de bafl› çekecek. Bu konuda uluslararas› iflbölümü çerçevesinde Türkiye’ye özel bir misyon tan›mland›¤› da görülmektedir. G-20 Cannes zirvesinde, ülkeler baz›nda verilen taahhütleri içeren Eylem Plan›’nda Türkiye’nin ad›n›n geçti¤i tek alan enerji alan› olmufltur. Özellikle “yenilenebilir ve yerel enerji kaynaklar›n›n geniflletilmifl kullan›m›na yönelik reformlar” taahhüdü HES’leri ak›llara getirmektedir. TOBB Baflkan› R›fat Hisarc›kl›o¤lu’nun dünya politikalar›n›n enerjinin yan› s›ra g›da kaynaklar› etraf›nda flekillenece¤ini aç›klamas› da bofluna de¤ildir. G›da fiyatlar›nda y›lda yüzde 25’e varan art›fl, GDO’lu ürünlere yönelik fiili kolayl›klar, bankalarca borcunu ödeyemeyen köylülerden haczedilen topraklar Türkiye’de tar›mda yaflanan dönüflümün yans›malar› aras›nda yerini almaya bafllam›flt›r. Kentsel ya¤maya dair ise inflaat sektörü ve bu sektörün arkas›ndaki finansal tekeller 2012’de devletin vites yükseltmesini beklemektedir. ‹stanbul ‹nflaatç›lar Derne¤i (‹NDER) Baflkan› ve Teknik Yap› Yönetim Kurulu Baflkan› Nazmi Durbakay›m ve Gayrimenkul Yat›r›m Ortakl›¤› Derne¤i (GYODER) Baflkan› Ifl›k Gökkaya, y›l›n ilk günü Radikal gazetesine verdikleri demeçte, 2011’de toplam istihdam›n %7,7’sini sa¤lad›¤›n› söyledikleri sektörün 2012’yi canl› geçirebilmesi için iki yasan›n ç›kmas›n› flart koflmaktad›r. Yasalardan biri burjuvazinin en kutsal hak sayd›¤› mülkiyet hakk›na bile sorgusuz sualsiz dokunulabilen kentsel dönüflüm yasas›d›r. fiu ana kadar büyük oranda kentleri çevreden kuflatan veya ifllevsizlefltirilen kamusal mekanlarda boy gösteren sermaye, art›k kentlerin merkezine göz dikmekte ve buralardaki emekçi mekanlar›na tahammülsüzleflmektedir. Di¤eri ise inflaat sektöründeki afl›r› üretim
27
GÜNDEM
sorununu, iç talebin k›s›ld›¤› koflullarda hafifletmek ad›na yabanc›lara mülk sat›fl›n› kolaylaflt›ran mütekabiliyet yasas›d›r. Da¤›n tafl›n yeni markal› konutlarla dolduruldu¤u bir ortamda, 2012’de faizlerin olas› bir yükselmesi talep sorununu daha da derinlefltirecektir. Güvencesiz çal›flt›rman›n yayg›nlaflt›¤› bir ülkede nakit sat›fllar ve güvenilir kredi kullan›c›lar› bulman›n zorlaflaca¤› bir ortamda, TC vatandafl› olmayanlara gayrimenkul sat›fl›na olanak veren mütekabiliyet yasas›n›n ç›kmas›, en az arz› destekleyen kentsel dönüflüm kadar önemli görülmektedir. Bunlar›n d›fl›nda devletin bizzat al›c› oldu¤u altyap›, yol çal›flmalar›, köprü projeleri vs. kriz koflullar›nda sermaye için hayati önem tafl›yacakt›r. Ancak di¤er yandan, dünya çap›nda finansman olanaklar›n›n zorlaflmas›, bu alandaki yat›r›mlar› zora sokabilmektedir. Üçüncü köprü için ihaleye girecek flirket bulunamamas›, sermayenin kriz koflullar›nda uzun vadeli karlar için çok büyük yat›r›m yapmaktaki tereddüdünü göstermesi bak›m›ndan anlaml›d›r. Sermaye kriz döneminde, kar›n daha k›sa vadede realize olaca¤› koflullar› arayacakt›r. Ya¤mac› niteli¤i belirginleflen bir birikim süreci için yüzlerini devlete döneceklerdir.
‘Devlet gücüyle yolumuz aç›ls›n’ Sermaye kriz y›l› 2012’de devleti göreve ça¤›rmaktad›r. Özellikle do¤an›n ve kentlerin sermaye birikiminin hizmetine sunulmas›nda devletin fliddet ayg›tlar›n›n önemi artmaktad›r. “Giriflimci devlet”ten beklenenler G20 toplant›s›nda “kamu-özel ortakl›¤›n›n art›r›lmas›” olarak
28
ifade edilmifltir. T‹SK, önümüzdeki dönemde devletin “ekonomik engelleri kald›rma görevi”nin özel sektöre destek olmak ve yolunu açmak fleklinde yorumlanmas› gerekti¤ini söylemekte, TÜS‹AD da “devletin rolü piyasa sisteminin düzgün çal›flmas›n› kolaylaflt›rmak, engellerin temizlenmesine yard›mc› olmak ve kamu maliyesinde disiplini sa¤lamakt›r” diyerek benzeri vurgular yapmaktad›r. AKP iktidar›n›n bu konuda bir niyet problemi yoktur. Sermayenin önündeki engelleri kald›rmak ad›na iktidar›n yapt›klar›, yapacaklar›n›n teminat›d›r. “Yarg› ifli halloldu” olarak kodlanan Anayasal dönüflümler, Kanun Hükmünde Kararnameler, hak mücadelelerinin ve hak mücadelelerine öncülük edebilecek potansiyel tehditlerin ortadan kald›r›lmas›na yönelik operasyonlar›n en önemli boyutlar›ndan birisi
AKP’nin kriz yönetiminin parçalar› olmas›d›r. Yarg› ve polis teflkilat› eliyle estirilen terör, aranan istikrar›n vazgeçilmez ayg›tlar› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Neoliberal dönemin yeni terör konseptinin flekillendi¤i 11 Eylül 2001’den bu yana tüm ülkelerde “terörist” oldu¤u gerekçesiyle tutuklanan 119 bin 44 kiflinin üçte biri, yani 35 bin 117 kifli Türkiye’deyken, ikinci s›rada 1 milyar› aflan nüfusu içinden sadece 7 bin “terörist” ç›kartabilen Çin bulunmaktad›r. Büyümede rekor k›ran iki ülkenin, Çin ve Türkiye’nin ayn› zamanda hapishane nüfusu alan›nda da “yar›flmas›” ve ilk ikiyi paylaflmalar› tesadüf de¤ildir. “Ekonomik istikrar”›n ihtiyaç duydu¤u “siyasi ve toplumsal istikrar” zor ayg›tlar›yla tesis edilmekte ve yol aç›lmaktad›r. Ancak temizlenildi¤i san›lan o yolda eflk›ya çoktur. Ne-
Sermaye çeflitli tonlarda ayn› nakarat› tekrarl›yor: “Devlet engelleri kald›rs›n, yolumuzu açs›n”. Anayasa referandumu ilk ad›md›, 2012’de devam› gelecek, TOK‹’leri de coplar› da, kamulaflt›rma yetkileri de özel yetkili mahkemeleri de ayn› amaca hizmet etmeye devam edecek: Sermaye birikimi
oliberal kapitalizmin büyümesi krizi de kendi mezar kaz›c›lar›n› da yaratmaktad›r. Krizde ve istikrarda sermayenin hedefinde emek, do¤a ve kentler olacakt›r ve sermaye karfl› cephesini geniflletmektedir. Savafl›n fliddetlendi¤i kriz dönemlerinde sermaye içi, iktidar içi mücadeleler de fliddetlenecektir. Ekonomik krize efllik edecek olas› siyasi krizleri devrimci krizlere dönüfltürebilmek için kritik olan kendi cephemizin halk›n haklar› mücadelesi etraf›nda bütünleflmesidir.
Dipnotlar 1 ‹ç talebin daralaca¤›na önemli bir sinyali, 2012’de çok fazla AVM ve ma¤aza aç›l›fl›na tan›k olmayaca¤›m›z› aç›klayan perakende sektörü temsilcileri veriyor. (Radikal, 1 Ocak 2011) 2 28 ülkeye ihracat yapan Türkiye bunun onda birini Almanya’ya yap›yor. Bu ülkeyi Irak, ‹talya, ‹ngiltere ve mallar›na boykot uygulanmas› tart›fl›lan Fransa izliyor.
‹ktidar da kavgas› da Siyasal ‹slam’›n kuca¤›nda
Mü’min kardefllerin kavgas› Metin Uludere AKP’nin üçüncü iktidar dönemiyle gündeme gelen iç gerilimlerini cemaat kökenlerine dayal› farkl›l›klarla aç›klamaya çal›flmak eksik ve aldat›c›d›r. Çünkü bu farkl›l›klardan kaynaklanan gerilimler, AKP “hükümet olduk ama iktidar olamad›k” derken de, iktidar ele geçirilirken de eksik olmam›flt›. Bugünü farkl› k›lan AKP’nin iktidar olduktan sonra, iktidar olmaktan kaynaklanan gerilimleri de kendi iç gerilimlerine dönüfltürmüfl olmas›d›r. ‹ktidar paylafl›m› art›k AKP ile has›mlar› aras›ndaki bir sorun olmaktan ç›k›p, AKP içi bir soruna dönüflmüfltür. Giderek otoriter yan› öne ç›kan AKP iktidar›nda, Erdo¤an’›n bütün gücü tekeline almas›, iktidar›n önemli operasyonel ayg›tlar›n› elinde tutan Gülenciler baflta olmak üzere paylafl›mdan istedi¤i ölçüde faydalanamayanlar› rahats›z etmektedir. Paylafl›m ancak iktidar›n korunmas› ile birlikte mümkün oldu¤undan, iktidar›n iç bütünlü¤ünü koruma çabalar› da efl zamanl› olarak geliflmektedir. Öte yandan farkl› grup ve kadrolar›n iktidardan pay alma yar›fl›n›, iktidar› sallant›ya sokabilecek ekonomi, Kürt sorunu, d›fl politika odakl› krizler ve iflbirlikçilik tercihleri aras›ndaki nüanslar flekillendirmektedir.
30
T
ürkiye’de önemli bir kesim, üçüncü iktidar dönemiyle birlikte has›mlar›n›n gözünde bir tür yenilmezlik payesine kavuflan AKP’nin ancak partiyi çatlatacak iç gerilimlerinin harekete geçmesiyle y›k›labilece¤ini düflünüyor. Yenilgi psikolojisi içindeki muhalefette oldu¤u kadar iktidar çevrelerinde de hâkim olan bu düflünceye göre, AKP’yi y›karsa ancak içerden birileri y›kar. Burada da dikkatler, Milli Görüflçüler-Gülenciler ayr›m›-
n›n güncel yans›malar›na ve Fethullah Gülen Cemaati’nin stratejik kurumlar› tekeline alan kadrolaflmas› ile Tayyip Erdo¤an’›n tek adam politikas› ekseninde yaflanan gerilimlere odaklan›yor. Gerek kadrolar›, gerek temsil etti¤i egemen s›n›flar, gerek taban›, gerekse seçmeni dikkate al›nd›¤›nda birbirleriyle çeliflki içindeki unsurlardan oluflan AKP’de iç gerilimler, partinin kuruluflundan beri vard›. Hatta küçük çapl› da olsa dönem dönem kopufllar ve tasfiyeler
31
‹KT‹DAR yaflanm›flt›. ‹kinci iktidar döneminin sonlar›na do¤ru ise ‹slamc› kesimin, AKP içindeki farkl› grup ve e¤ilimlerini temsil eden Ahmet Taflgetiren, Hayrettin Karaman, Ali Bulaç, Hüseyin Gülerce gibi etkili kalemleri, partiyi sahiplenen ama partinin kimi politikalar›n› elefltiren yaz›lar yazmaya bafllad›. Bafl›ndan bu yana AKP’ye mesafeli duran Mehmet fievket Eygi’nin Milli Gazete’sinin yan› s›ra Yeni fiafak, Zaman, Bugün, Taraf gibi yay›nlarda yolsuzluk/yozlaflma, demokrasi, Kürt sorunu, d›fl politika, hukuk sistemi gibi konularda AKP içi elefltiri ve tart›flmalar boy göstermeye bafllad›. Ancak bu tart›flmalar hiçbir zaman somut bir saflaflmaya dönüflmüyor; yaln›zca potansiyel gerilim alanlar›na dair ipuçlar› veriyordu.
ortaya döktü. AKP’nin iktidar›n› pekifltime sürecinde, iç çekiflmeler giderek fliddetlenmekteydi ve son bir y›l içinde (eski) ‹çiflleri Bakan› Beflir Atalay’› ve M‹T Müsteflar› Hakan Fidan’› hedef tahtas›na oturtan Gülenciler art›k Tayyip Erdo¤an’› da gazete yaz›lar› vs ile aç›ktan elefltirecek noktaya gelmiflti. “Erdo¤anc›lar” ile “Gülenciler” aras›ndaki çatlak, (Nakflibendi) Milli Görüfl ile Nurculuk aras›ndaki dinsel yorum farklar›na dayanmad›¤›na göre bu ayr›l›¤›n nedenleri nelerdir? Bu soruyu yaln›zca egemen siyaset de¤il, toplumsal muhalefet de önemsemelidir. Çünkü egemenler aras› çatlaklar siyaset sahnesinde dengeleri muhalefet lehine sarsabilece¤i gibi, buna meydan vermek istemeyen iktidar muhalefet üzerindeki bask›lar› t›rmand›racakt›r.
fiike yasas› tart›flmalar›n›n en hararetli zaman›nda, Bugün yazar› Ahmet Taflgetiren elefltirilerini daima örtülü tutarak, “iktidar flehvetine” kap›lman›n risklerinden ve A.Gül ile T.Erdo¤an aras›ndaki olas› bir ayr›m›n iktidar› riske atabilece¤inden söz ediyor. “Farkl›l›klar iyidir ama a¤aca bak›p orman› kaç›rmay›n” diyordu. Taflgetiren 14 Aral›k tarihli yaz›s›nda Erdo¤an ile Gül ve Cemaat aras›ndaki gerilim ile ilgili olarak “Allah korusun” diye uyar›yor ve bu yap›lar›n bir çatla¤a izin vermeyece¤ini söylüyor. Yeni fiafak yazar› Hayrettin Karaman 3 Ocak’ta T24’te yay›mlanan söyleflide, bir çatlak olmad›¤›n›, kökü derinde olmayan yüzeysel bir gerilim oldu¤unu belirtiyor ama “cemaatler aras› bir sözleflmeye ihtiyaç var” diyor.
AKP içi tart›flmalar›n somut bir çatlak ve saflaflma fleklinde yaflanmas› ise Tayyip Erdo¤an’›n hastal›¤›n›n a盤a ç›kt›¤› flike yasas› de¤iflikli¤i sürecinde gündeme geldi. Erdo¤an hasta yata¤›ndayken AKP’nin haz›rlad›¤› yasa de¤iflikli¤ini Abdullah Gül’ün veto etmesi, Bülent Ar›nç’›n “Erdo¤an’a biat etmedim” demesi, Gülen Cemaati’ne yak›n çevrelerin yasa de¤iflikli¤ini yeren, Erdo¤an’a yak›n çevrelerin ise sahiplenen tutumu al›fl›ld›k bir iktidar gerilimi de¤ildi. Fethullah Gülen’in sözcüsü Hüseyin Gülerce, cezalar›n hafifletilmesinin yolunu açan bu yasa de¤iflikli¤inin aynen geçmesi halinde, bunun Erdo¤an için bir siyasi intihar olaca¤›n› söyledi. Kaset skandal› a盤a ç›kt›¤›nda Deniz Baykal’dan dahi “geçmifl olsun” dileklerini esirgememifl olan Fethullah Gülen, haftalarca ortaya ç›kmayan ve kanser oldu¤u tart›fl›lan Tayyip Erdo¤an’a bir “geçmifl olsun” demedi. AKP medyas›n›n farkl› yay›nlar›nda karfl›l›kl› uyar›lar, elefltiriler, suçlamalar, teessüfler ve itidal ça¤r›lar› birbirini izledi. Sonunda Tayyip Erdo¤an’›n dedi¤i oldu, flike yasas› de¤iflikli¤i aynen geçti. Gül ve Ar›nç da dahil olmak üzere herkes Erdo¤an’›n karar›n› kabullenerek geri çekildi. fiike yasas› vesilesi ile yaflanan tart›flmalar bir gerçe¤i
32
Kaç›n›lmaz rekabet, sald›rganl›k, otoriterleflme Birincisi bu çatlak, AKP’nin iktidar mücadelesinde TSK’yi alt etti¤i bir zamanda yaflanmaktad›r. AKP’nin iktidar çat›flmas›n› bütün cephelerinde kazanarak gücünün doru¤una ulaflt›¤› bu dönemde AKP ve TSK aras›ndaki gerilimler eski fliddetini yitirerek daha geri plana düfltü. AKP içi iktidar gerilimleri giderek belirginleflmeye bafllad›. AKP’ye teslim oldukça ya da AKP taraf›ndan teslim al›nd›kça cumhurbaflkanl›¤›, üniversiteler, içiflleri-polis teflkilat›, M‹T, yarg›, Maliye, Diyanet, d›fliflleri, medya, Futbol Federasyonu ve hatta TSK gibi kurumlar›n tamam› yeni iktidar çekiflmelerine sahne olmaktad›r. Anayasa referandumu ve 12 Haziran seçimlerine kadar içe dönük uyar›lar ve serzenifller biçiminde kalan bu gerilimler art›k iktidar›n k›y›s›ndakiler ile merkezindekiler aras›nda, hatta merkezindekilerin kendi içinde saflaflmalara yol açabilmektedir. ‹kincisi ise bu dönem ayn› zamanda, hem sistemin süreklili¤ini tehdit eden hem de sistemin egemen güçleri aras›ndaki paylafl›m kavgas›n› körükleyen ekonomik
‹KT‹DAR kriz kap›ya dayanm›flt›r. Bu durum, siyasal yükselifl ve iç ittifak zeminini neoliberal dönüflümü ciddi bir tökezleme yaflamadan sürdürmesine borçlu olan AKP aç›s›ndan, do¤al olarak iktidar ve ittifak zemininin de sars›lmas› anlam›na gelecektir. Öte yandan Kürt sorununda ve d›fl politikada bir baflar› elde edilemedi¤i gibi, pefl pefle baflar›s›zl›klar yaflanmakta ve iktidar› tehdit eden daha büyük riskler kap›da beklemektedir. AKP içi rekabeti, söz konusu üç kriz dinami¤i ekseninde yaflanacak gerilimler flekillendirecektir. Bunun örnekleri Gülenci kadrolaflmaya zorluk ç›karan Atalay’›n Kürt aç›l›m›ndaki baflar›s›zl›k vesilesi ile; Erdo¤an’›n M‹T üzerindeki kontrolünün simgesi olan Hakan Fidan’›n “istihbarat tehlikesi yaratacak flekilde ‹ran’a yak›n oldu-
¤u” iddialar› ve Uludere katliam›ndaki istihbarat krizi vesilesiyle elefltirilmesi ile yaflanmaktad›r. Ekonomi, Kürt sorunu ve d›fl politikada olumsuz sinyaller, iktidar›n, olanaklar›n› sonuna kadar kullanma ve otoriterleflme e¤ilimlerini öne ç›karmaktad›r. Bu yaln›zca AKP karfl›tlar›nda de¤il AKP içinde de hoflnutsuzluklar› beslemektedir. Erdo¤an’›n tek adam e¤ilimi yaln›zca muhalefetin de¤il, liberallerin, The Economist’in ve Gülenci entelektüellerin elefltirilerine de konu olmaktad›r. Ayn› flekilde Gülencilerin kadrolaflma olanaklar›n› ve yarg›-polis operasyonlar›n› s›n›rs›zca kullanma e¤ilimi Foreign Policy’nin, ‹slamc› gruplar›n ve kabine üyelerinin sözlü ya da fiili itiraz›yla karfl›laflmaktad›r.
AKP neyin ittifak›? AKP hem temsilcisi oldu¤u egemen s›n›flar, hem seçmeni, hem taban›, hem de kadrolar› bak›m›ndan homojen de¤ildir ve çeflitli düzeylerde çeliflki içinde olan kesimlerden oluflmaktad›r. Bu farkl› kesimleri bir arada tutan fley, neoliberal dönüflüm yolu ile hizmet edilen ekonomik ç›karlar olmufltur. Neoliberalizm hem tekelci sermayenin karl›l›¤›n› garanti alt›na alacak hem de ‹slamc› burjuvazinin yükselifl olanaklar›n› yaratacak bir
ya¤ma süreci olarak ilerlerken, pay›na ya¤malanan ortak zenginliklerinden ve eme¤inden k›r›nt›lar düflen emekçi kesimler de ya¤maya ortak olduklar› san›s› ile AKP’yi desteklemifllerdir. Örne¤in tafleronlaflt›rma, kentsel ya¤ma, ucuz iflgücüne dayal› yat›r›mlar, HES projeleri vs. bölünmüfl ve örgütsüz emekçi s›n›flar›n genifl kesimleri aç›s›ndan ifl olana¤› olarak görülebilmekte Tayyip Erdo¤an’›n flahs›nda somutlaflan bu pragmatik görüfl de cemaat a¤lar› içerisinde toplumsallaflmaktad›r. Yani AKP, dini egemenli¤in bir arac› olarak de¤il, sermaye egemenli¤inin bir arac› olarak cemaatlerin üzerinde yükselmektedir. Kimilerince yaln›zca cemaatler aras› ittifaka indirgenen AKP’de, sermaye s›n›flar›n›n varl›¤› ço¤unlukla gözden uzak tutulur. ‹stanbul burjuvazisi-Anadolu burjuvazisi ya da laik burjuvazi-‹slamc› burjuvazi gibi indirgemelere konu olsa da bu ittifak, tekelci burjuvazi ile yükselmekte olan ‹slamc› burjuvazinin koalisyonudur. Bu koalisyonun temelleri 1980 sonras› neoliberal dönüflüm sürecinde yatmakta, gerilim hatt› da Erbakan’›n Siyasal ‹slam’› partilefltirdi¤i 1970’lere uzanmaktad›r. 1970’lerde ithal ikameci ekonominin kenara itti¤i esnaf ve küçük ve orta ölçekli sermayenin temsilcisi olarak siyaset sahnesine ç›kan Necmettin Erbakan, Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi’ni kurmufl, s›n›rl› gücüne ra¤men koalisyon hükümetlerinde dengelere oynayarak etkili bir siyasi aktör olmufltur. Cemaat ve aile iliflkilerine dayanan taflra kökenli bu sermaye kesimi, ‹slamc›l›¤›, Bat› tarz› yaflamla bütünleflmifl tekelci sermayeye karfl› tepkisinin ifadesi olarak kullanm›flt›r. ‹slamc› sermaye kesimlerinin esas geliflimi 12 Eylül 1980 ve sonras›nda Turgut Özal iktidar›n›n bafllatt›¤› neoliberal dönüflüm sayesinde olmufltur. Neoliberalizmin kamusal alanda yaratt›¤› tahribat sermaye aç›s›ndan bir “f›rsat alan›” olarak görülmüfltür. ‹slamc› hareket de bu sayede, yaln›zca tekelci sermayenin oynayabildi¤i dar alan›n d›fl›nda kendi burjuvazisinin geliflebilece¤i alanlar bulmufl, bunu ayr›ca kendi kamusall›¤›n›n geliflim alan› olarak de¤erlendirmifl ve meflrulaflt›rm›flt›r. Bu nedenle ‹slamc› cemaatlerin toplum içindeki etkinli¤i neoliberal politikalar›n ve ‹slamc› sermaye gruplar›n›n yükselifli ile paralel olarak artm›flt›r. ‹slamc› sermaye ‹slamc› medyay›, e¤itim kurumlar›n› ve sosyal a¤lar› finanse etmifl ve bu nedenle de neoliberal programla da, “kapitalizmin ahlaks›zl›klar›” ile de uyumlu bir ‹slamc›l›k teflvik edilmifltir. Böylece ANAP iktidar›, ‹slamc› burjuvaziye tekelci burjuvazi ile bir tür eklemlenme yolu sunmufltur. Ancak ‹slamc› burjuvazi, sisteme küçük ortak olarak
33
‹KT‹DAR afla¤›dan eklemlendi¤i bu koalisyon hiyerarflisindeki yerini zamanla yad›rgam›fl, ANAP iktidar›n›n düflüfle geçti¤i 1989 krizi ile birlikte yollar›n› ay›rm›fl ve Refah Partisi’ne yönelmifltir. ‹slamc› burjuvazi de egemen s›n›flar içindeki a¤›rl›¤›n› art›rmak istemektedir. Refah Partisi bu egemenlik için cihat önermektedir. 1994 seçimlerinde RP’nin ‹stanbul ve Ankara dahil pek çok belediyeyi kazanmas› ve belediyelerdeki neoliberal dönüflüm ile birlikte ‹slamc› burjuvazi büyük bir geliflim flans› daha yakalam›flt›r. ‹slamc› burjuvazi giderek sistemle bütünleflmektedir ancak Erbakan’›n tekelci sermayeyi ve onun program›n›n kimi unsurlar›n› karfl›s›na alan “cihat” dili 28 fiubat 1997’de kaybeder ve kaybettirir. 28 fiubat, Siyasal ‹slamc› hareketin kurucusu Necmettin Erbakan liderli¤indeki Nakflibendi–Milli Görüfl çizgisi ile özdeflleflen çat›flmac›, NATO ve Avrupa Birli¤i karfl›t› söyleminde bir k›r›lma yarat›r. Sistemle bütünleflme yoluyla iktidar mücadelesi verme aray›fllar› Refah Partisi’nin ard›l› Fazilet Partisi’nde bölünmeye yol açar. T. Erdo¤an, A. Gül, B. Ar›nç’›n bafl›n› çekti¤i “yenilikçi” kanat, tekelci burjuvazinin program›n› savunan ve ‹slamc› burjuvaziye de Özal dönemindeki dezavantajl› konumun aksine avantajl› bir konumdan tekelci burjuvazinin yan›na yükselme vaat eden AKP’yi kurar. ‹slamc› burjuvazinin yükselifline devlet ayg›t› içinde de ‹slamc› kadrolar›n yükselifli ve devlet-bürokrasi seçkinlerinin yerini al›fl› efllik edecektir.
Birleflen yollar
Fethullah Gülen Cemaati’ne yak›nl›¤›yla bilinen orta ölçekli sermaye kesiminin örgütü TUSKON, Tayyip Erdo¤an’a teflekkürlerini sunuyor. Necmettin Erbakan’›n emperyalizmle uyumsuz d›fl siyaset dili ile, bugün Erdo¤an’›n önlerine açt›¤› yurtd›fl› yat›r›m olanaklar›na kavuflmalar› mümkün de¤ildi.
gin”, “vaktiyle iktidar›n h›flm›na u¤ram›fl bir muktedir” olmas›yla hem egemen s›n›f politikalar›na genifl kitlelerden destek hem de ezilen s›n›flara eflitlik de¤il ama bir yükselme umudu verdi.
Düzenle çat›flmadan, bütünleflerek iktidar mücadelesi vermeyi hedefleyen bu çizgi ayn› zamanda Fethullah Gülen cemaatinin temel stratejisi idi. ‹flte bu çak›flma, Nakflibendi-Milli Görüfl kökenlilerle, Nurcu Fethullah Gülen Cemaatini de iktidar yürüyüflünde yol arkadafl› yapt›. Siyasi parti angajman›na karfl› tutumunu ispatlamak için “Hazreti Cebrail parti kursa peflinden gitmem” diyen ve Milli Görüfl gelene¤iyle tart›flmalar› ile bilinen Gülen hareketi, AKP’yi kuruluflundan itibaren aç›ktan desteklemeye bafllad›.
Her ayr›l›k bir vurgun olmad›
28 fiubat 1997 ma¤durlar› ile 2001 krizi ma¤durlar›n› sand›kta buluflturarak 2002 seçimlerinden galip ç›kan AKP, neoliberal dönüflüm program›n›, Avrupa Birli¤ine üyelik ve Büyük Ortado¤u Projesi süreçlerini sahiplenerek tekelci sermayenin ve emperyalizmin deste¤ini ald›. Neoliberalizmin ma¤durlar› da neoliberal program›n as›l sahipleri de seçeneksizdi. Kimi zaman “en zenginlerle en yoksullar›n ittifak›” gibi çarp›k de¤erlendirmelere de konu olan AKP realitesi, asl›nda bu seçeneksizlik karfl›s›nda en ideal seçene¤i sunuyordu. AKP lideri Erdo¤an “yoksullar›n içinden gelen bir zen-
AKP iktidara geldi¤inden bu yana ayr›l›klar ve parti içinde çatlak aray›fllar› hep vard›. CHP’dekinin onda biri kadar dahi parti içi farkl›l›¤a müsaade edilmeyen AKP’de en küçük bir tart›flmadan bölünme umutlar› türetildi. Ancak bugüne kadar bu ayr›l›klar›n hiçbiri parti üzerinde sars›c› bir etki yaratmad›. Çünkü Siyasal ‹slam’› iktidara ve merkeze tafl›yan, ‹slamc›lar› sistemle uyumlulaflt›r›rken, merkezi görece ‹slamc›laflt›ran ve sa¤› bu merkezde birlefltiren fley ‹slamc›-sa¤ gruplar-kadrolar aras› bir sözleflme de¤il, neoliberal dönüflüm sürecinin kendisi idi.
34
Siyasal ‹slam’la geleneksel merkez siyasetinin, neoliberalizmin gerekleri ekseninde birbirine yanaflarak bütünleflti¤i yeni bir merkez aray›fl›nda olan AKP, bu çabas›nda baflar›l› oldu¤u ölçüde merkez sa¤›n geleneksel unsurlar›n›n varl›k nedeni ortadan kalkt›. AKP kendini yerine göre liberal, yerine göre ‹slamc›, yerine göre Türk-‹slamc› popülist bir parti olarak konumland›rarak sa¤›n birli¤ini kendi çat›s› alt›nda sa¤lam›fl oldu.
‹KT‹DAR
Etkili ‹slamc› entelektüellerin dini referansl› elefltirilerinin ya da ›l›ml›laflmaya (emperyalizmle uyumlulaflmaya) karfl› ç›kan cemaatlerin tavr›n›n tabanda bir karfl›l›¤› olmad›. Kenan Çamurcu, ‹hsan Eliaç›k gibi AKP’ye do¤rudan cephe alm›fl ‹slamc› kadrolar neoliberalizmin, emperyalizmle iflbirli¤inin gereklerini elefltirdiklerinde ve sosyalizan-komünalist söylemlerle s›n›fsal bir itiraz dile getirdikçe ‹slamc› camiadan d›flland› ve marjinallefltiler. “Allah’›n mülkünü zimmetine geçirmenin ilahiyat›n› kurdular” diyen Kenan Çamurcu, art›k kendini ‹slamc› diye de anmayacakt›: “‹slamc›l›k art›k muhalif bir siyasi cereyan de¤ildir. Muhalif görünümlü ç›k›fllar› ise ‘sar› muhaliflik’tir. Bu yüzden ben kendimi art›k ‹slamc›l›kla tan›mlam›yorum, kendime ‘mutezil dindar’ diyorum.” Çamurcu’nun sözleri, Marx’›n “Dinin egemenli¤i, asl›nda egemenli¤in dinidir” sözlerinin ‹slamc› hareket içindeki yank›s›yd›. K›sacas›, bugün ‹slamc›l›k neoliberal ideolojiyle uyumlulaflm›flt›r. Bu nedenle ‹slamc› seçkinler aras› çat›flma emek eksenli itirazlar›n de¤il ancak sermaye içi gerilimlerin bir yans›mas› olarak gündeme gelebilirdi. Öte yandan 2004-2005 y›llar› parti içi demokrasi, yolsuzluk tart›flmalar›n›n, milletvekilleri aras›nda ayr›l›k ve tasfiyelerin gündeme geldi¤i bir y›l oldu. AKP’nin Tayyip Erdo¤an, dan›flmanlar› ve çevresindeki Milli Görüflçülerden oluflan dar çekirde¤i d›fl›ndaki milletvekilleri söz haklar›n›n olmad›¤›ndan, el kald›r›p indirmek d›fl›nda bir ifle yaramad›klar›ndan, elefltirilerini ifade ettiklerinde f›rçaland›klar›ndan, yolsuzluklardan vs flikayet et-
meye bafllad›lar. Daha sonra firari Ergenekon san›¤› pozisyonuna düflen AKP 2. dönem milletvekili Turhan Çömez ayr›l›k sürecinde parti içi demokrasi ve yolsuzluk elefltirisinde bulunmufl ve ihalelerin “tart›fl›lmadan Kemal Unak›tan ailesine” verilmesinden flikayet etmiflti. CHP ve RP kökenli Ertu¤rul Yalç›nbay›r, parti içi sorunlarda hofla gitmeyen bir söz söylediklerinde f›rçaland›klar›ndan flikayet etti. ‹halelerden istedikleri gibi faydalanamad›klar› için yolsuzluk elefltirisi getiren di¤er iki isim Afyon vekili Murat Koçak ve Hatay vekili Fuat Geçen ihraç istemiyle disipline sevk edildi. Yolsuzluklar› art›k gizlenemez hale gelip muhalefete koz veren fiaban Diflli 2008’de bütün görevlerinden istifa etmek zorunda b›rak›larak ve Unak›tan da 2009’daki kabine de¤iflikli¤inde k›za¤a çekilerek tasfiye edildiler. Kendini genifl kitlelere kabul ettirmeye çal›flan AKP’nin merkez sa¤ vitrini olarak 2002-2005 y›llar› olarak Kültür ve Turizm Bakanl›¤› ile E¤itim Bakanl›¤› görevlerinde bulunan Erkan Mumcu 2005 y›l›nda kabine de¤ifliklikleri konusundaki anlaflmazl›klar› öne sürüp istifa ederek ANAP’›n bafl›na geçti. AKP’den ve CHP’den kopan vekillerle Meclis’te bir ANAP grubu kurdu. Vakti zaman›nda bu ayr›l›kla heyecanlanan medya Mumcu’nun ayr›l›¤›n›n ard›nda Fethullah Gülen’in ve ABD’nin parma¤› oldu¤unu iddia etti. Mumcu, 2007 seçimleri öncesinde Mehmet A¤ar liderli¤indeki DYP ile DP çat›s› alt›nda birleflerek ittifaka gidince, baraj› geçece¤ine kesin gözüyle bak›lan bir siyasi giriflim lideri haline geldi. Ne var ki aday listeleri belirlenirken
35
‹KT‹DAR esrarengiz bir flekilde ittifak bozuldu ve sand›ktan hezimet ç›kt›. Bu kez de bu ayr›l›kta Fethullah Gülen’in ve ABD’nin parma¤› oldu¤u aç›klanacakt›. Gerçek bir politik sürecin ihtiyac› olarak a盤a ç›kmayan, oluflumu ve çöküflünün toplamda nas›l bir politik etki yaratt›¤› tart›flmal› olan bu siyasi mühendislik giriflimi merkez sa¤ ad›na son ciddi giriflim oldu. 2007 seçimleri ile sa¤ oylar AKP içinde konsolide oldu. AKP’nin ilk iktidar döneminde özellefltirmelere ve tar›m politikalar›na “ulusalc›” itirazlar getiren Abdüllatif fiener de ikinci dönemde milletvekili olmad› ya da olamad›. Kurdu¤u Türkiye Partisi bir tabela partisinin ötesine geçemedi. O da, AKP’yi çözecek etkili bir muhalefet örgütlemek yerine AKP iktidar›n›n nimetlerinden nasiplenerek ifl kovalayan “yoksul dostu” HAS Partililer gibi, AKP’nin çözülüp öteki ‹slamc› partilere gün do¤acak zamanlar› beklemeye bafllad›. 12 Haziran 2011 seçimlerine gelindi¤indeyse ‹skenderpafla Cemaati sözcülerinin MHP'yi, Yeni Asya cemaati sözcülerinin DP'yi destekleme, ‹smaila¤a Cemaatinden Cübbeli Ahmet Hoca’n›n AKP’yi desteklememe ça¤r›lar› kitlesel bir karfl›l›k bulmad›. Ancak Gülen Cemaati’nin dinler aras› diyalog siyaseti üzerinden, ›l›ml› ‹slam’› (emperyalizm iflbirlikçili¤i diye de okunabilir) hedef alan Cübbeli Ahmet Hoca, 28 fiubat’ta Aczmendiler’in hedef oldu¤una benzer bir fuhufl operasyonuna kurban gitti. 2011’de operasyona hedef olan öteki ‹slamc› örgüt ise ›l›ml› ‹slam konseptine uymayan bir baflka örgüt, Türk El Kaidesi oldu. Liderleri bir yasa de¤iflikli¤i sonucu serbest b›rak›lan Kürt Hizbullah’› ise PKK’ye karfl› Kürt ‹slamc›l›¤› siyasetinin bir parças› olabilecek flekilde yarg›-polis denetimi alt›nda bir dönüflüm sürecine yönlendirildi. Böylece AKP, radikal ‹slamc› gruplar üzerinde de kendi ç›karlar› do¤rultusunda yeri geldi¤inde öne ç›kar›p yeri geldi¤inde tasfiye edecek bir kontrol sahibi oldu¤unu gösterdi. AKP karfl›s›nda 2003-2011 aras›nda yaflanan ayr›l›klar ve muhalefet giriflimlerinin baflar›s›zl›¤› için birkaç neden gösterilebilir. Siyasal ‹slam ve liberalizm birer burjuva ideolojisi olmas›na karfl›n yukar›da say›lan giriflimler AKP’nin üzerinde yükseldi¤i burjuvaziler ittifak›ndaki bir kopufltan beslenmemektedir. Aksine söz konusu ittifak neoliberal politikalar›n baflar›yla uygulanmas› nedeniyle zamanla daha da pekiflmifltir. Sa¤dan kopufl giriflimlerinin tabans›z kalmas›n›n önemli nedenlerinden biri de budur. Öte yandan, neoliberal politikalar sayesinde kamusal alan› belirlemeye bafllayan ve giderek etki alan›n› geniflleten ‹slamc›lar›n, AKP ile ihtilafa düfltüklerindeki genel yaklafl›mlar› ‹smaila¤a Cemaati’nin
36
“ulu”su Mahmut Ustaosmano¤lu’nun “Tayyip Erdo¤an kardeflimin yeterince düflman› varken mü'mine s›ra gelmez” sözlerinde ifadesini bulmaktad›r. ‹slamc›lar AKP iktidar›n›n güncel nimetlerinden yaralanamad›klar›nda dahi, “stratejik” nimetlerinden yararlanacaklar›n›n bilinciyle öteki düflmanlara karfl› kader birli¤i yapmaktad›r. Bu yaklafl›m, Gülen’in 12 Eylül referandumunda partiye de¤il 200 y›l›n en önemli olay›na oy verildi¤i bilinciyle hareket edilmesi ça¤r›s›nda da görülmüfltür. Tayyip Erdo¤an’›n s›n›rlar›na s›¤mayan ‹slamc› hareket, “yeterince düflman› varken” ve köprüyü geçene kadar AKP’nin iktidar›na ve Tayyip Erdo¤an’›n liderli¤ine s›k›nt› yaratacak bir muhalefet sergilemeyecektir.
Öteki düflmanlar varken AKP 2002’de hükümete geldi¤inde Tayyip Erdo¤an “hükümet olduk ama iktidar olamad›k” diyordu. Çünkü devlet iktidar›n›n yasama ve yürütme d›fl›ndaki organlar›; Cumhurbaflkanl›¤›, TSK, M‹T, polis teflkilat›, üniversiteler, yarg› ve medya “ötekilerin” elindeydi. Abdullah Gül’ün cumhurbaflkan› seçildi¤i 2007’den bafllay›p 12 Eylül anayasa de¤iflikli¤i referandumu, 12 Haziran seçimleri ve 30 Temmuz genelkurmay istifalar› sürecine kadar ötekilerin elindeki kaleler bir bir ele geçirildi. Eski iktidar sahiplerinin tasfiyesi tamamlan›ncaya kadar öne ç›kan çeliflki AKP ve eski iktidar sahipleri aras›ndaki çeliflkiydi. ‹ktidar›n ele geçirilmesi ve paylafl›lmas› ise bir baflka çeliflkiyi, AKP içi çeliflkileri gündeme getiriyordu. ‹lk örnek cumhurbaflkanl›¤› seçimi sürecinde yafland›. AKP’nin ‘ikinci adam’› Abdullah Gül, “cumhuriyet mitingleri”nin yaratt›¤› gergin atmosferde Tayyip Erdo-
‹KT‹DAR
‹ktidar›n ekonomi, Kürt sorunu ve d›fl politika odakl› krizlerle cebelleflece¤i bu dönem 2014’te belediyeler ve cumhurbaflkanl›¤›, 2015’te de genel seçimlerin yaflanaca¤› bir seçim maratonunun öngününe denk geliyor. Ayr›ca 2015 genel seçimlerinde AKP tüzü¤üne göre Tayyip Erdo¤an, Mehmet Ali fiahin, Bülent Ar›nç, Cemil Çiçek, Ali Babacan, Beflir Atalay, Faruk Çelik, Mehdi Eker, Sadullah Ergin, Egemen Ba¤›fl, Binali Y›ld›r›m ve Recep Akda¤ gibi kurmay kadrolar art›k milletvekili olmayacak. AKP için bu zorlu süreçte, parti içi farkl› kesimleri birlefltirebilme yetene¤i ile liderli¤i flimdilik alternatifsiz olan Erdo¤an’›n hastal›¤› gibi bir sorun daha eklenmifl durumda.
¤an’›n karfl› taraf› k›flk›rtmayacak bir aday belirleme e¤ilimine ra¤men kendini aday olarak dayatt›. AKP’li kurmaylar gerilimi d›flar› yans›tmamaya çal›flt›ysa da Erdo¤an ve Gül’ün bu süreçte yaflad›¤› gerilim, Emine Erdo¤an ve Hayrünnisa Gül aras›ndaki küskünlükgerilim üzerinden iffla oldu. ‹kisi de Nakfli ve Milli Görüfl kökenli olan Erdo¤an ve Gül aras›ndaki gerilim en son flike yasas› örne¤inde oldu¤u gibi dönem dönem gündeme gelecek ve bu gerilimlerde Fethullah Gülen cemaati Gül’ün yan›na yanaflarak pozisyon alacakt›. Erdo¤an’›n parti içindeki mutlak otoritesinden rahats›z olanlar ancak Erdo¤an’›n bu kadar yak›n›ndaki ve zaman zaman itiraz gelifltirebilecek ve kritik atamalar yoluyla kadrolaflman›n anahtar›n› elinde tutan güçlü bir isim üzerinden bunu yapabildiler. Y›llard›r kamu yönetimi ve polis okullar›nda özel olarak örgütlenen Fethullah Gülen cemaati, AKP’nin iktidara gelmesiyle içifllerinde (emniyet ve mülki amirlikler) h›zl› bir kadrolaflmaya giriflerek önce MHP’lileri sonra da di¤er ‹slamc› gruplar› tasfiye etmeye bafllad›. Bu tasfiyenin hedefindeki isimlerden biri olan ve “Haliç’te yaflayan Simonlar” adl› kitab›nda da emniyetteki ve yarg›daki Cemaat örgütlenmesinin operasyonlar›n› teflhir eden Hanefi Avc›, bu kadrolaflma sürecinde eski inanç temelli grup aidiyetlerinin ikincilleflti¤ini, as›l olarak bir iktidar gücü olarak Gülen hareketinin yeni stratejisine uyum sa¤lama kriterinin asli hale geldi¤ini yaz›yordu. Emniyetteki bu kadrolaflma “Nurculara yak›n bir Nakfli” olarak bilinen Abdülkadir Aksu’nun Bakanl›¤› döneminde ciddi bir engel ç›kar›lmadan sürdü. Aksu’nun kendisi de gruplaflmalar›n eski NakfliNurcu ayr›m›n› aflt›¤›n›n bir deliliydi. Hanefi Avc›’n›n
aktard›klar›na göre, organize suçlar ve istihbarat gibi operasyonel birimler Cemaatin mutlak kontrolüne geçiyor, sonra yarg›da da buna paralel örgütlenmelere gidildi¤i polislerle savc›lar›n mükemmel bir uyuma dayal› operasyonlar›yla görülüyordu. Polis operasyonlar›n›n ve mahkeme kararlar›n›n ortada fol yumurta yokken Cemaat bas›n›ndan sunulmas› da iflin operasyon aya¤›n›n, operasyonel kurumlar›n iktidar nimetleriyle birlikte Cemaatin elinde oldu¤unun bir göstergesiydi. Cemaatin polisteki mutlaklaflan hakimiyetine o dönem Milli Görüfl kökenli AKP çekirde¤i taraf›ndan yüksek sesle itiraz edilmemesinin çok makul bir gerekçesi vard›: Polis AKP iktidar›n›n önünü açan ve muhaliflerini tasfiye eden Ergenekon, KCK vb. kritik operasyonlar› yürütüyordu. Polis hem eski iktidar sahiplerinin tasfiyesinde önemli bir rol oynayacak hem de yeni rejimin merkezi ayg›t›na dönüflecekti. Eski iktidar sahiplerinin tasfiyesinde AKP içi birlik, yeni rejimin merkezi ayg›t›n›n kontrolü sürecinde ise rekabet öne ç›kacakt›. Cemaat polis, yarg›, e¤itim, üniversiteler ve Diyanet’te s›k› bir örgütlenmeye giriflirken; Milli Görüfl çevresi de d›fliflleri ve maliye gibi kurumlarda etkin bir kadrolaflma yürütüyor, Erdo¤an’›n yak›n çevresine yanaflamayanlar iktidar›n nimetlerinden yararlanam›yordu. Bu süreçte “çatlak” ve “iç rekabet” tart›flmalar› dikkat edilirse ne Erdo¤an ve yak›n çevresinden ne de Gülen ve yak›n çevresinden geldi. Kenara itilmifl eski polis flefi Hanefi Avc›, art›k bir kitle taban› bulunmayan Mehmet fievket Eygi, örgütsüz ‹slamc› entelektüeller baflka cemaatler ad›na Cemaat’ten flikayet ediyordu. Ancak Cemaat ve Erdo¤an el ele vermifl, eski iktidar sahiplerini tasfiye ediyordu. 12 Eylül 2010 referandumu ile birkaç ay içinde yüksek yarg› bafltan afla¤› yenilendi ve referandumda AKP’ye destek veren Demokrat Yarg› Derne¤i Eflbaflkan› Orhan Gazi Ertekin’in dedi¤i gibi “yarg› meselesi hallolundu.” ‹slamc› cenahtan k›demli bir yarg›c›n 2010 HSYK seçimleri öncesi sarf etti¤i flu sözleri olay› özetliyordu: “HSYK ele geçirildi¤inde sadece Yarg›tay ve Dan›fltay yeniden yap›lanmayacak, hükümetin yapt›¤› siyaseti engelleyen güçler de devreden ç›kacak. Ben flahsen YARSAV’›n kazanaca¤› bir sabaha uyanmaktansa fleytanla iflbirli¤i yapar›m. Bu nedenle seçimde bakanl›¤a destek verilsin.” Ertekin, Temmuz 2011’de Sendika.Org’a verdi¤i röportajda flunlar› söyledi: “fiimdi yarg›da Özel Yetkili Mahkemelere hakim olan ideolojik merkezin gücünü rahatl›kla görebiliyorsunuz. Bu merkezi AKP’nin siyasi uzant›s› olarak görmek son derece yanl›fl olur. Tabii ki AKP iktidar›n›n bileflenlerinden birisi taraf›ndan yöne-
37
‹KT‹DAR tilmektedir bu merkez. Fakat, bu noktada AKP içi iktidar bileflenleri aras›nda bir gerilim ve huzursuzluk kayna¤› oldu¤unu da söyleyebilirim.” S›ra art›k süngüsü düflmüfl olan TSK’dayd›. AKP’nin ezici bir zafer elde etti¤i genel seçimleri müteakip Genelkurmay kademesi AKP iktidar›yla uzlaflmaya aç›k ve Cemaat’in övgülerine mazhar olan tek isim Necdet Özel’in d›fl›nda tamamen istifa etti. Pek çok muvazzaf generali de tutuklayarak uyumlu bir yeni komuta kademesinin oluflumunu h›zland›ran AKP için bu da ilerletici bir hamle oldu ve art›k Tayyip Erdo¤an’›n “Benim Genelkuymay Baflkan›m” dedi¤i bir subay TSK’nin bafl›na geçti. Ez cümle, köprü geçilmiflti.
Mü’mine s›ra geldi ‹ktidar›n kaleleri “mü’minler” ad›na ele geçirilirken iki taraf da karfl›l›kl› olarak baz› fleylere göz yumdu. Cemaat mülki amirlikler, polis ve yarg› üzerinde mutlak bir denetim kurarken; Erdo¤an, dan›flmanlar› ve dar Milli Görüfl çevresinden oluflan çekirdek de yasamayürütmesiyle iktidar› tekeline al›yordu. Derken meflruiyeti sorgulanan operasyonlar gündeme geldi. Ahmet fi›k ve Nedim fiener’in tutuklanmas› medyay› yeniden flekillendirmenin bir arac› olman›n yan› s›ra Cemaat muhaliflerine gözda¤› veriyor ancak bunu AKP iktidar›n›n meflruiyetini sorgulatacak bir kabal›kta yap›yordu. 2. iktidar döneminin ‹çiflleri Bakan› Beflir Atalay ise bu operasyonu yürüten polislerin yerini de¤ifltirdi. Atalay, mülki amirliklere cemaatçilerin atanmas›n› engelleyecek ve hedef tahtas›na oturtulacakt›. Cemaatin Taraf gazetesindeki operasyonel kalemleri Mehmet Baransu ve Emre Uslu, sürekli Beflir Atalay’› hedef alan bir y›pratma kampanyas›n› bafllatt›. Seçimlerin ard›ndan Erdo¤an’›n bizzat belirledi¤i yeni kabine bir “mü’min” kardeflli¤ine yak›flmayacak biçimde Gülencileri d›fllayan, homojenleflmifl bir kabine oldu. Erdo¤an’a yönelik içerden gelen otoriterleflme elefltirileri, öteki cemaatlerin iktidardan nasiplenemedikleri için dile getirdikleri ve The Economist gibi etkili uluslararas› yay›nlar›n da paylaflt›¤› bir elefltiri. Sonra savc›l›k, soruflturma sürecini 3 y›l önce bafllatan Almanya’n›n da bask›s› ve flike soruflturmas›n›n gürültüsüne getirme izlenimi ile Deniz Feneri operasyonunu gündeme getirdi ve y›llarca görmezden gelinen dosyan›n aç›lmas› ile AKP’nin kasalar› içeri at›ld›. Bu hareket de AKP’nin ve Erdo¤an’›n meflruiyetine zarar veren ve üzerinden pazarl›klar yürütmeye müsait bir hamleydi. Deniz Feneri operasyonunu haber veren köstebe¤in Beflir Atalay oldu¤u s›zd›r›ld›.
38
fiike operasyonu ve reyting operasyonu gibi, egemenler aras› mücadelede kritik bir önem tafl›mayan; ancak büyük bir ekonomik güç kayna¤› ve toplumsal-kültürel etki kayna¤› olan futbol ve diziler (medya) gibi iki alana müdahale edildi. Burada bir düflman düflürülmüyor, iktidar›n afla¤› do¤ru yap›lanmas› örgütleniyor ve ayn› zamanda bir pasta paylafl›l›yordu. Yani art›k kazan›lan savafl›n ard›ndan ganimet paylafl›m›na giriflilmiflti ve Gülenci sermaye ile hem kendine yak›n baflka sermaye gruplar› bulunan hem de sermayeler koalisyonunun temsilcisi olan Erdo¤an’›n ç›karlar› çeliflmeye bafllam›flt›. fiike yasas›nda yap›lan de¤ifliklik de bunun bir sonucu olarak gündeme geldi. ‹çeri at›lan futbol kulüp baflkanlar› geleneksel sermayenin bileflenleri olman›n yan› s›ra eski kontrgerilla ayg›t›n›n da uzant›lar›yd›. Gülencilerin savundu¤u flike yasas›n›n eski hali bu bileflenlerin tasfiyesi için bir flans sunarken Erdo¤an’›n savundu¤u de¤ifliklik bu tasfiyenin önüne engel ç›kar›yordu. Gül’ün veto tavr› karfl›s›nda yasay› aynen geçirtmeyi savunan Erdo¤an’a ANAP’laflma, Ankaral›laflma elefltirileri getirildi ki bu, kendi çizgisinden uzaklaflarak iktidar sahipleri ile uzlaflma yoluna sapt›¤› anlam›na geliyor. Ayn› elefltiri farkl› gündemler üzerinden giderek daha s›k duyulmaya bafllad›. Ruflen Çak›r ise art›k iktidarla AKP’nin ayr› fleyler olarak düflünülmesine itiraz ederek, bu durumu “AKP Ankaral›laflm›yor, Ankara AKP’lilefliyor” fleklinde yorumluyor. Çak›r’›n söz konusu elefltirilere de vesile olan iç gerilimlere iliflkin yorumu ise flöyle: “Ülkedeki eski iktidar sahiplerini tasfiyede o kadar h›zl› bir flekilde zafere ulaflt›lar ki taraflardan en az biri, bunun getirdi¤i sarhofllukla, iktidarda kendisine daha fazla alan talep etti, bu da halen tan›k oldu¤umuz iktidar savafllar›n› tetikledi.” ‹ktidar içi mücadelenin bir di¤er alan› ise M‹T. Son olarak Genelkurmay’›n dinleme üssü GES komutanl›¤›n›n da devriyle gerek rejim içi gerek bölge siyaseti aç›s›ndan önemi daha da artan M‹T’in tepesindeki isim Hakan Fidan, May›s 2010’da M‹T Müsteflarl›¤›’na atanmas›ndan bu yana Gülencilerin ve ‹srail’in hedefinde. Atanmas› sürecinde, d›fl bas›nda ‹ran’a yak›n bir isim oldu¤u iddias›yla elefltirilen Fidan için, ‹srail Savunma Bakan› Ehud Barak, ortak istihbarat› ‹ran’a açabilece¤i iddias›nda bulunmufltu. Eylül 2011’de bir istihbarat operasyonu ile M‹T-PKK görüflmelerinin ses kayd› internete servis edildi. Görüflmeleri Tayyip Erdo¤an ad›na yürüten (ve görüflme s›ras›nda Baflbakanl›k müsteflar yard›mc›s› olan) Hakan Fidan’› hedef tahtas›na oturtan bu süreçte birileri belli ki Fidan’›n çizilmesini istedi. Ancak Erdo¤an inad›na Fidan’a sahip ç›kt›. 28 Aral›k gecesi, resmi iddialara göre “bir istihbarat hata-
‹KT‹DAR s› sonucu” yaflanan Uludere Katliam›’n›n ard›ndan M‹T ve Hakan Fidan bir kez daha hedefteydi. Taraf gazetesi ve gazete yazarlar›ndan, Cemaat’in operasyonel kalemleri M.Baransu ile E.Uslu aç›ktan M‹T’i ve Fidan’› topa tutuyor, gizli istihbarat trafi¤ini iffla ediyordu. Gülencileri, Erdo¤an ekibi karfl›s›nda ‹srail ile yan yana düflüren tek olay M‹T de¤ildi. Daha önce Haziran 2010’da ‹srail’in Gazze ablukas›n› delmek üzere harekete geçen Özgürlük Filosu’na yönelik ‹srail sald›r›s›n›n ard›ndan yaflanan gerilimde de Fethullah Gülen, Erdo¤an-Davuto¤lu ikilisinin gerilim siyasetini elefltirmiflti. Gülen organizasyonu yapanlar›n yard›m götürmeye giriflmeden önce ‹srail’le anlaflmay› denememeleri için “otoriteyi inkâr etme iflaretidir ve verimli meselelere vesile olmayacakt›r” ifadesini kullanarak, “‹srail’den izin al›nmal›yd›” demiflti. D›fl politikada ne Gülenciler ne de Erdo¤an ekibi NATO ekseninde belirlenen emperyalist ba¤›ml›l›k iliflkilerine karfl› ç›k›yor. Ancak Erdo¤an ile Davuto¤lu’nun durumdan vazife ç›kar›p inisiyatif almaya dayal› aktif tafleron d›fl siyaseti ve bir yandan ABD-‹srail çizgisinde ilerlerken bir yandan da ba¤›ms›zl›k görüntüsü verecek flovlara giriflme hevesi, Gazze’de oldu¤u gibi iflbirlikçili¤in zorunlu k›ld›klar›ndan fazla riskleri de beraberinde getiriyor. Bu art› risklerin al›nmas›n› gereksiz ve anlams›z bulan Gülen, NATO-ABD-‹srail çizgisine daha sad›k bir görüntü çiziyor. ‹srail gerilimi dolay›s›yla AKP’yi uyaran, ‹ran’a düflmanca yaklaflan ve Arap dünyas›nda Türkiye’nin ba¤›ms›z bölgesel inisiyatif olamayaca¤›n› savunan (2011 Abant Plt. Toplant›lar›) Gülencilerle, aktif tafleron Erdo¤an-Davuto¤lu aras›ndaki bu çeliflki Ortado¤u’da özel olarak da ‹ran, Irak, Suriye ekseninde ve dolay›s›yla Kürt sorununda yaflanacak baflar›s›zl›klarda iç gerilimleri yükseltmeye aday. Bu gerilimlerde Gülencilerin emperyalist ç›karlara sadakat ad›na AKP’yi biçimlendirmeye ve Erdo¤an üzerinde bask› yapmaya çal›flan bir çizgi izlemesi ise, basitçe AKP içi de¤il, uluslararas› bir ba¤lam kazanacak. Cemaat, ayn› zamanda ABD ile uyumlu ve lideri ABD’de konufllanm›fl bir uluslararas› a¤a sahip olman›n avantaj›n› kullanmaya devam edecek. Emperyalist tahakkümün-sald›rganl›¤›n görece farkl› biçimlerinin yar›flaca¤› Kas›m 2012 ABD Baflkanl›k seçimleri, görece farkl› iflbirlikçilik biçimlerini temsil eden Cemaat ile Erdo¤an-Davuto¤lu çizgileri aras›ndaki gerilimlere de kaç›n›lmaz olarak yans›yacak. Beflir Atalay’a yönelik sald›rgan yaz›lar›n ve istihbarat s›z›nt›lar›n›n ard›ndan Cemaat’in h›rç›n bavulcusu Baransu’nun kah Binali Y›ld›r›m’›n kah Ali Bulaç’›n kah Nurettin Canikli’nin kirli çamafl›rlar›ndan söz etmesi ekonomik kriz ve mutlak iktidar koflullar›nda 2014-15
döneminde üç seçime haz›rlanan AKP ve cemaat için belalt› vurufllar da dahil iç gerilimlerin t›rmanaca¤› bir gelece¤e iflaret ediyor. Özellikle herhangi bir seçimin olmad›¤› 2012-13 y›llar› çok daha çetin yaflanacak.
Sonuç AKP aç›s›ndan 2012 itibariyle, iktidar paylafl›m›ndan do¤an iç çekiflmelerin öne ç›kt›¤› bir dönem bafll›yor. Ekonomide, Kürt sorununda ve d›fl politikada beliren s›k›nt›lar bir yandan iktidar paylafl›m›nda sab›rs›zl›k bir yandan da otoriterleflme e¤ilimlerini besleyecek. Ekonomik krizin pastay› küçültmesi sermaye ittifak› içi gerilimleri tetikleyecek o da do¤al olarak AKP içi/cemaatler aras› gerilimlere tercüme edilecek. Kürt sorunu ve d›fl politikada ise “aç›l›m”, “s›f›r sorun” gibi sorun erteleyen ve kitlelere umut veren siyasetlerin tükendi¤i, bütün açmazlar› ve riskleri ile bölgesel gerilimlerin öne ç›kt›¤› bir dönem olacak. Bugüne kadar bir alandaki krizi di¤er bir alanda yarat›lan olanaklarla dengeleyen AKP flimdi üç sorun alan›nda da krizlerle karfl› karfl›ya. Bu da iktidar içi gerilimleri besliyor. Polis, M‹T, yarg›, D›fliflleri, üniversiteler, medya odakl› iç gerilimler bu zemin üzerinde yükseliyor. ‹slamc› entelektüeller aras›nda polis operasyonlar›, yarg› kararlar›, d›fliflleri ve ekonomi üzerine fikir ayr›l›klar› bafl gösteriyor. Cemaat, Erdo¤an’›n otoriterli¤ini, Erdo¤an çevresi de Cemaat’in gizli hesaplar›n› hedef al›yor. Rakip kadrolar›n önünü kesmek için karalama kampanyalar› ve atama oyunlar› devreye giriyor. ‹ç gerilimleri engellemenin yolu, bir yandan pastan›n küçülmesini engelleyip çözülemeyen sorunlar› bast›rmaktan, di¤er yandan da d›fl düflmanlarla gerilimler üretip içeriyi saflaflt›rmaktan geçiyor. Bu da hem eme¤e, do¤aya, toplumsal haklara ve Kürtlere dönük sald›r›lar›n ve iflbirlikçili¤in t›rmand›r›lmas›n› hem de Dersim tart›flmas›nda görüldü¤ü gibi CHP gibi has›mlara yüklenme taktiklerinin devreye sokulmas›n› gerektiriyor. Emek mücadelesi, haklar mücadelesi, anti-emperyalist mücadele, bar›fl ve özgürlük mücadelesi yükseltildi¤i ölçüde egemenler aras› çatlaklar ezilenler aç›s›ndan avantaja dönüfltürülebilecek. Aksi takdirde The Economist’in Hopa davas›n› da iflleyerek Erdo¤an’a yöneltti¤i otoriterleflme tart›flmas› Cemaatin iktidar mücadelesine, Ali Bulaç’›n “Allah haddini aflanlar› sevmez” diye yürüttü¤ü hukuk-adalet tart›flmas› sermaye koalisyonunun korunmas›na, iktidar›n yönetti¤i taktik a¤›z dalafllar› da AKP’nin saflar› s›klaflt›rmas›na yarayacak. AKP’nin iç çatlaklar sonucu iktidardan düflece¤i senaryosu da, yenilgi psikolojisinden türeyen ham bir hayal olmaktan öteye gidemeyecek.
39
HAK MÜCADELES‹
Hak mücadelesine hukuksallaflm›fl politik sald›r› Hak mücadelesinin suçlu ilan edilmesi Veysel Dere
Hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›larla hak mücadelesinin bast›r›lmas›, neoliberal burjuva gericili¤in zaferi ve AKP iktidar›n›n süreklili¤i için yaflamsald›r. AKP iktidar›, hukuksal sald›r›yla, hak mücadelesi hatt›nda yükselen yeni direnifl hareketlerini k›r›p, hak mücadelesi zeminlerinde filizlenen ortak yaflam e¤ilimlerini bast›rarak kendi süreklili¤ini güvenceye almak istiyor ak mücadelesinin “terör suçu”yla yarg›lanmas›; hatta Gerze, Eflme ve Tortum’da görüldü¤ü gibi, do¤a tahribat›na karfl› en s›radan demokratik tepkilerin bile “izinsiz gösteri, polise mukavemet ve kamu mal›na zarar” gibi suçlamalarla cezaland›r›lmas›, “yarg› gücü”nün kullan›m›nda farkl› bir politikleflme evresine girildi¤ini göstermektedir. Yeni “terörle mücadele stratejisi”, yayg›n özsavunma eylemleri ve halk direnifllerinin suçlu ilan edilmesinin temelini oluflturmaktad›r. Hukuksal arkaplandan mevzuata, polisten savc›ya, mahkemeden hapishaneye dek yarg› sistemi bu temelde yeniden yap›land›r›lmaktad›r. Yeni ceza politikas›n›n hedefinde, iflçi s›n›f› hareketinin somut geliflme kanal›n› oluflturan hak mücadelesiyle birlikte, asl›nda AKP ikti-
H 40
dar›n› ve neoliberal yenisömürge kapitalizmini tehdit eden bütün toplumsal mücadeleler yer almaktad›r. Bu nedenle yarg› gücü, iktidar›n, hak mücadelesine hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›lar›n› yürütmekle görevlidir. Bu sald›r›lar, somut, bireysel suçlar›n ötesinde daha çok, sürekli suçlu gösterilen (“kriminalize edilen”) bir hareket tipine ve bu hareket tipininin kayna¤›nda yer alan s›n›fsal-toplumsal kesimlere yöneliktir. (Bütünlüklü bir de¤erlendirme gerektiren Kürt hareketine yönelik özel savafl hukuku bu yaz›n›n kapsam› d›fl›ndad›r.) Bu noktada “yarg›n›n politikleflmesi”ne iliflkin bir yan›lsama ortaya ç›k›yor. Yarg›daki de¤iflimi, s›n›fsal içeri¤inden ve neoliberal yenisömürgecili¤in Türkiye kapi-
HAK MÜCADELES‹
talizmine sa¤lad›¤› ivmeden kopararak ele alan bu yan›lsama, yarg›n›n politikleflmesini, yaln›zca AKP-cemaat kadrolar›n›n yarg›y› ele geçirmesi ve kötüye kullan›m›yla s›n›rl›yor. “Yarg› ba¤›ms›zl›¤› ve hukukun evrensel ilkeleri”nin yanl›fl ellerde kötüye kullan›m›, AKP politikas›n›n tamam› gibi gösteriliyor. Böylece asl›nda, AKP’nin, yarg› gücüne yeni bir s›n›fsal politik nitelik kazand›rmas› görmezden geliniyor. Her zaman ve her yerde geçerli “iyicil de¤erlerle yüklü” evrensel burjuva hukukunu varsayan bu yaklafl›m tarihsel olarak yanl›flt›r. Evrensel oldu¤u iddia edilen de¤erler, de¤iflken burjuva hukukuna somut s›n›f savafl›mlar› sürecinde, özellikle proleter mücadele zoruyla yüklenmifltir. “Burjuva haklar”›n (burjuva hukukun) içeri¤i, yüzy›lla-
ra yay›lan iflçi s›n›f› mücadelesiyle geniflletilmifltir. Bugün yeni bir tarihsel, toplumsal ba¤lamda yükselen “proleter hak mücadeleleri”yle krize giren burjuva hukuk sistemi, yükselen hak mücadelelerini bast›rma çareleri aramaktad›r. Terörle mücadele stratejisine dayal› ceza politikalar› ve toplumsal bast›rma yöntemleri bu aray›fl›n ürünüdür.
Burjuva haklara (burjuva hukuka) proleter müdahale Emek sermaye çeliflkisinin sonucu günümüzde belirleyici konumuna gelen hak mücadelesinin, “hak temelli talep hareketleri”yle ortaya ç›kan uzun bir tarihsel öyküsü vard›r. Burjuva efsanelerle dolu bu tarihsel öyküde, feodal gericili¤e karfl› “modern yurttafl” formuyla
41
HAK MÜCADELES‹ insanl›¤a ileri bir yaflam düzeyi sa¤layan hak mücadelesi, tümüyle burjuvaziye mal edilmektedir. Oysa, hak temelli talep hareketleri her ne kadar burjuva devrimlerle do¤mufl olsa da, içeri¤i proleter mücadelelerle hep geniflletilip ilerletilmifl, devrimcilefltirilmifltir. Burjuvazinin devrimci kapasitesi onun s›n›fsal ç›karlar›yla k›s›tl› oldu¤undan, hak kavram›na burjuvazinin s›n›fsal darl›¤›n› aflan “evrensel” bir nitelik kazand›ran, iflçi s›n›f›n›n bedeli kanla ödenmifl mücadele tarihidir.
Hak kavram›n› burjuvaziden devralan proleterya, onun içeri¤ini geniflletti, devrimcilefltirdi.1 Proleter devrimci süreçlerden korunmak için feodal gericilikle ittifak kuran burjuvazinin ilk refleksi, olabildi¤ince iflçi s›n›f› üzerinde bask›y› art›rarak haklar›n içeri¤ini daraltmak olmufltur. Haklar›n kabullenilmesi kaç›n›lmaz oldu¤unda ise mecburen esneyip yasallaflt›rma yoluna gitmifltir. Hak kavram›, s›n›f mücadelesinin tarihiyle özdefltir. Her s›n›fsal egemenlik, mutlaka kendini meflrulaflt›racak bir hak anlay›fl›yla gelmifltir. Örne¤in feodal bask› ve ayr›cal›klar› meflrulaflt›ran “ilahi hak” anlay›fl›na karfl›, burjuva bask›y› ve sömürüyü meflrulaflt›ran “do¤al hak” anlay›fl› gibi. Feodal ayr›cal›klara son vererek özel mülkiyeti meflrulaflt›ran “mülkiyet hakk›, sözleflme, düflünce ve ifade özgürlü¤ü, yasa önünde eflitlik ilkesi” gibi burjuva “medeni haklar”, iflçi s›n›f›n› dinden ve özel mülkiyetten özgürlefltirmiyor; “dini ve özel mülkiyeti özgürlefltiriyor”du. (Marx) Burjuva devrimlerle do¤an, insan›n do¤al-medeni haklar› olarak burjuvaziye mal edilen bu haklar, iflçi s›n›f›n›n devrimci mücadelesiyle siyasal ve sosyal haklar zemininde yeni hak kategorileriyle eklemlenerek proleter/halkç› içerikler kazand›. Bunlar kapitalizmin serbest piyasa anlay›fl›yla zorunlu olarak birlikte gelen haklar de¤ildir. Örne¤in, burjuva demokrasisine bugünkü sözümona “alternatifsizlik” niteli¤ini kazand›ran “genel oy hakk›”nda, “seçme ve seçilmede eflitlik hakk›” talepleriyle burjuva devrimlerin yar›m b›rakt›¤› süreçleri tamamlayan proletaryan›n kad›n ve erkek militanlar›n›n hakk› burjuvaziden fazlad›r. “Proleter eflitlik mücadelesi, burjuva insan haklar›n› dönüflüme u¤ratm›fl, sosyal haklar› do¤urmufltur.”2 “Çal›flma, sosyal güvence, T‹S, grev ve sendika haklar›” bu süreçlerde ortaya ç›km›fl; proleter mücadeleyle toplumsal içerik kazanarak olgunlaflm›flt›r. 1830, 1848, 1871, 1917 gibi proleter devrimler; Halk›n fiartlar›, Paris Komünü Manifestosu ve Sovyet Anayasas› gibi devrimci süreçlerin ürünü belgeler bunun kan›tlar›yla doludur.3
Proleter hak mücadelesi ve burjuva hukukun (burjuva haklar›n) krizi Seçkinci burjuva demokrasisine ve burjuva kamusal alana zor yoluyla giren proletarya, dar burjuva hakla-
42
r›n toplumsallaflmas› yönünde büyük tarihsel kazan›mlar elde etti. Ancak burjuvazi s›n›f çat›flmalar› sonucu kabul etmek zorunda kald›¤› sosyal haklar› hiçbir zaman “mutlak haklar” olarak görmedi. Kategorik olarak “mülkiyet ve serbest ticaret hakk›”ndan baflka hak tan›mayan burjuvazi, eflitlikten sosyal devlet haklar›na dek tüm sosyal haklar›, gerekti¤inde terk edebilece¤i bir s›n›fsal mevzi olarak gördü. Yenisömürgecili¤in ve Üçüncü Bunal›m Dönemine özgü emperyalist hegemonya projelerinin kriziyle iyice derinleflen kapitalizmin yap›sal krizi, burjuvazinin bu mevzileri h›zla terk etmesini ve sosyal devletle simgelenen bütün yap›lar› tasfiye etmesini getirdi. S›n›f savafl›mlar›n›n hak mücadelesi ekseninde geliflti¤i; iflçi s›n›f› mücadelesinin toplumsallaflt›¤›; toplumsal mücadelelerin/hareketlerinse proleterleflti¤i koflullarda, proleter toplumsallaflma düzeyi, “neoliberal burjuva demokrasisi” ve “neoliberal burjuva kamusu” için düzene yeniden eklemlenmesi olanaks›z bir boyuta ulaflt›. Mülk sahibi s›n›flar ad›na devleti korumakla görevlendirilmifl savunmac› hukuksal sistem ve özel olarak ceza hukuku, proleterleflerek yüksek düzeyde toplumsall›k kazanan yeni çeliflki ve çat›flma biçimleri karfl›s›nda donan›ms›z kalmaktad›r. Medeni haklardan sosyal-siyasal haklara kadar proleter mücadeleyle içeri¤i geniflletilen burjuva haklar, burjuvazinin kendi ellerini ba¤layan zincire dönüflmektedir. Eski ceza politikalar›, yeni toplumsal dinamizmi denetim alt›na alamad›¤› yerde krize sürüklenmektedir. Burjuva hukukun sosyal devlet anlay›fl›na özgü biçimlendirilmifl usulü, mevcut düzeni neoliberal dönüflüme karfl› koruyan kurumsal bir direnç haline gelmektedir. Örne¤in, iflçiler taraf›ndan aç›lan “k›dem tazminat›” ve “ifle iade” davalar› iflverenleri zor durumda b›rak›rken, her ne kadar son y›llarda temel tutumunda de¤iflim gözlense de Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne tafl›nan ceza davalar› Türkiye için bir pürüz olarak görülmektedir. ‹dari davalar yüzünden neoliberal ekonomi politikalar›n canal›c› özellefltirme hamleleri yar›m kal›yor. En önemlisi, özellikle 1960’lardan 1990’lara dek devrimci-sosyalist harekete karfl› kullan›lan “terör mevzuat›”, yeni toplumsal gerilimler ve hak mücadelesi temelinde geliflen, anl›k, tepkisel, militan direnifl ve özsavunma eylemleri karfl›s›nda yetersizli¤e düflüyor. Örgüt üyeli¤i için “yasad›fl› örgütle, maddi, sürekli ve sistemli bir iliflkinin varl›¤›n›” arayan klasik-tan›mlanm›fl “terör örgütü-terör eylemi” kal›b›na uymayan yeni hareketlerin nas›l cezaland›r›laca¤›, sistem için ciddi sorun oluflturmaktad›r.
Hak kavram›n› burjuvaziden devralan proletarya, onun içeri¤ini geniflletip devrimcilefltirdi. Proleter devrimci süreçlerden korunmak için feodal gericilikle ittifak kuran burjuvazinin ilk refleksi, mümkün oldu¤unca iflçi s›n›f› üzerinde bask›y› art›rarak haklar›n içeri¤ini daraltmak olmufltur. Haklar›n kabullenilmesi kaç›n›lmaz oldu¤unda ise mücadelenin fliddetine ba¤l› mecburen esneyip yasallaflt›rma yoluna gitmifltir. ‹flçi s›n›f› “yasalar›n›” parlamentoya zorla sokmufltur
‹flçi s›n›f›ndan yükselen yeni tehdit: Hak mücadelesi Kapitalist devrimler, burjuvazinin niteledi¤i farkl› toplumsallaflma dalgalar› yaratm›flt›r. Burjuvazi, sermaye dinamikleri ve siyasal-toplumsal devrimlerle feodal çözülmeye modern burjuva toplum biçimi kazand›rd›. Temelini yurttafll›k kurumunun oluflturdu¤u modern burjuva toplumunda, devlet, haklar›n güvencesi oldu. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci kapasitesiyle geniflleyen sosyal-siyasal haklar, modern burjuva topluma “sosyal devlet” ve “refah rejimleri”yle olgun biçimler kazand›rd›. Bir yandan iflçi s›n›f› hareketini bask› alt›na al›rken; öte yandan sosyal devletin ve refah rejimlerinin sosyal-siyasal kazan›mlar›n› tasfiye eden neoliberal kapitalist dönüflüm, yeni bir toplumsallaflma biçimine de yol açmaktad›r. Temel yaflamsal gereksinimlerin bütünüyle “ticari mal”a dönüflümü (metalaflma) ve küçük seçkin az›nl›klar d›fl›nda nüfusun büyük oranda güvencesizlik ekseninde proleterlefltirilmesi, neoliberal kapitalist dönüflümün özgün dinamizmini oluflturmaktad›r. Bu dinamizm, fliflkin devlet kadrolar›na, k›rda ve kentte küçük burjuva meslek/mülk sahipleri ve sanatç›lar›n merkezinde yer ald›¤› sürekli geniflleyen orta s›n›flara ya da iflçi s›n›f› aristokrasisi gibi ayr›cal›kl› s›n›fsal katmanlaflmalara izin vermemektedir. Feodal çözülmeden ve sanayileflme at›l›mlar›ndan do¤an önceki kitlesel yoksulluk ve iflsizlik dalgalar›, günümüzde iflçi s›n›f›n›n yede¤inde bekleyen bir ara katmanlaflma de¤il, iflçi s›n›f›n›n genel yap›sal bir özelli¤idir. Bugün proleter çal›flma disiplininin temelinde güvencesizlik bulunmakta-
d›r. Güvencesizlik, bir çal›flma ve yaflam disiplini olarak, “mutlak güvencesiz”leri ölümcül çal›flma koflullar›na mahkum ederken, “göreli güvencesizler” üzerinde de onlar› sürekli afla¤› do¤ru çeken bir bask› gücü oluflturmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n çal›flma alanlar› d›fl›nda yaflam alanlar›n›n da metalaflt›r›lmas› ve k›rsal nüfusun metalaflt›r›lan do¤al kaynaklarla birlikte proleterleflmeye zorlanmas›, neoliberal kapitalist evrede ortaya ç›kan toplumsallaflma biçiminin proleter bir nitelik kazanmas›na (“proleter toplumsallaflma”) yol açmaktad›r. Neoliberal mülksüzleflme, metalaflma ve iflçileflme dalgas›yla proleterleflen toplumsal iliflkiler, yeni çeliflki ve çat›flma biçimleri yaratt›. Yeni çeliflki ve çat›flma biçimlerinden do¤an tepki ve hoflnutsuzluklar, hak mücadelesiyle, özsavunma hareketleri ve halk direniflleri biçiminde politikleflme olana¤›na kavuflurken, yeni halk hareketleri, iflçi s›n›f› hareketinin politik birli¤inin öncüllerini de ortaya ç›karmaktad›r. Neoliberal dönüflüm program›yla gündeme getirilen kapitalist tarihin gördü¤ü en sald›rgan ve yay›lmac› strateji, yeni çat›flma alanlar› ve çat›flma biçimleri de yaratarak kendi krizini derinlefltiriyor. S›n›f savafl›mlar›n›n biçimi ve öznesi de¤ifliyor. Hak mücadelesi temelinde örgütlenen özsavunma hareketleri ve halk direniflleri, iflçi s›n›f› hareketinin olufltu¤u yeni-güncel-somut kanal› oluflturuyor. Proleterleflen s›n›fsal-toplumsal çeliflkiler ve proleterleflen halk katmanlar›, bu özsavunma hareketleri ve halk direniflleri içinde politiklefliyor. Bu politikleflmenin tarihsel yönü, toplumsal eflitli¤i, toplumsal mülkiyeti ve toplumsal özgürlü¤ü gösteriyor. Politikleflmenin somut görünümü ise, Tekel direniflini, sa¤l›k hakk› grevini, halk
43
HAK MÜCADELES‹ grevi/halk direnifllerini, bar›nma hakk› direnifllerini, ülkenin her yan›nda su hakk› mücadelesini, e¤itim, enerji, ulafl›m hakk› için mücadele eden iflçi ve halk katmanlar›n› iflaret etmektedir. Neoliberal emperyalist-kapitalist sald›r› stratejisine karfl› özsavunma ve direniflin de bu denli çeflitlilik göstermesi, yay›lmas› ve toplumsallaflmas›, mevcut karfl›devrimci bast›rma-engelleme stratejilerini, ceza sistemini, suç ve suçlu kavramlar›n› krize sürüklüyor. Burjuva hukunun soyut haklar olarak göklere ç›kard›¤› haklar›n, iflçi s›n›f›n›n devrimci hareketlerince proleter bir içerikle yeryüzüne indirilme tehlikesi, burjuvaziyi yeni stratejik yaklafl›mlara zorluyor. Öte yandan, hak mücadelesinin politikleflme kapasitesinin yetersizli¤i (öznel yetersizlik) yüzünden, yeni toplumsal dinamizmin yaln›zca s›n›rl› bir bölümü bu kanallarda harekete geçebilmektedir. Yeni toplumsal çeliflki ve çat›flma biçimlerinden do¤an toplumsal dinamizm, büyük ölçüde “apolitik suç” kanallar›na yönelmektedir. Yeni ceza politikalar›n›n “toplumsal tehlike potansiyeli” olarak birinci dereceden suçlu gösterdi¤i bu kesimlerin “apolitik eylem”inin temelinde “mülkiyete (mala) karfl› fliddet suçlar›” yer al›yor. Örne¤in Türkiye’de son befl y›lda, “mala karfl› suçlar”›n oran›nda %70-80 art›fl gözlenmektedir. Çözülemeyen dosyalarda, bu suçlar “karanl›kta kalan suçlar” tan›m›yla birinci s›ray› al›yor. Yine salt “fliddet suçlar›”nda %41-81 oran›nda art›fl gözleniyor. “fiiddet do¤uran uyuflturucu madde suçlar›”nda ise %222 art›fl var. Büyük kent gençli¤inin “mala karfl› fliddet suçlar›nda” bir yayg›nlaflma ve ola¤anlaflma gözleniyor.4 Sokakta çal›flan çocuklar ve yoksul çocuklar bir tehlike potansiyeli görülüp “suçlu çocuklar” ifllemine tabi tutularak, çocuklar› koruma yasalar›yla denetim alt›na al›nmaya çal›fl›lmaktad›r. Suçbilimci Mustafa Tören Yücel, yoksullar›n tehlike potansiyeline iliflkin çarp›c› bir örnek veriyor: “Gerçe¤e ayk›r› yerleflim yeri belgesi veren köy/mahalle muhtar› 5490 say›l› Nüfus Hizmetleri Kanunu 67/1 mad. uyar›nca 6 aydan 4 y›la kadar hapis cezas› ile, gerçe¤e ayk›r› yoksulluk belgesi veren yine ayn› muhtar ise, TCK 204/2 mad. uyar›nca 3 y›ldan 8 y›la kadar hapis cezas›yla cezaland›r›lacakt›r. Kamu güvenli¤i hangi belge için daha önemlidir!”5
Neoliberal ceza politikas› Sosyal, siyasal hak mevzilerini terk ederek neoliberal gericili¤in en sald›rgan hatlar›na çekilen burjuvazi, onu geri çekilmeye zorlayarak hukuk sistemini krize sürükleyen toplumsal mücadeleleri, ceza politikas›n› neoliberal ilkelerle de¤ifltirerek bast›rmaya çal›flmaktad›r. Neoliberal burjuva hukuku, “hak ve yükümlülük tafl›y›c›s›” olarak gördü¤ü kimseler aras›ndaki iliflkileri düzen-
44
lemektedir ve hak mücadelesi bu kapsama al›nmamaktad›r. fiöyle ki, yurttafllar, s›n›fsal haklar ya da onun bir biçimi olan sosyal haklar ya da günümüzde özsavunma hareketleri ve halk direniflleri olarak geliflen temel kamusal haklar yerine, bireysel yurttafll›k haklar›yla düzene eklemlenmektedir. Etnik kimlik haklar› ve dinsel haklar da bireysel haklar›n bir türevi olarak ele al›nmaktad›r. Oysa toplumsal hak mücadeleleri ekseninde yükselen bütün hareketler ve yeni toplumsallaflma biçi-
Terörle mücadele stratejisi, sürekli yap›sal krizler nedeniyle hep “ola¤anüstü hal” ve “istikrars›zl›k” koflullar› yaflayan ülkelerde, “altyap›dan kaynaklanan yo¤unlaflm›fl çeliflkileri zor yoluyla sürdürme çabas›na dayal› strateji”dir
minin yoksullaflan dokular›nda oluflan sosyal talepler düzend›fl›, asl›nda hukukd›fl› olarak görülmektedir. Toplumsal haklar, hak ve yükümlülük sahibi yurttafll›k kategorisi d›fl›nda de¤erlendirilmektedir. Neoliberal burjuva hukukun d›fl›na sürülerek hukukd›fl›laflt›r›lan hak mücadelesiyle iliflki, düflmanla kurulan iliflki temelinde zor yoluyla kurulmaktad›r. Ekonomi politikalar› arac›l›¤›yla düzene eklemlenemeyen hak mücadelesi, ceza politikalar›yla suçlanarak bast›r›lmaya çal›fl›lmakta; hak mücadelesine “düflman ceza hukuku”6 uygulanmaktad›r.
Hukuksallaflm›fl politik sald›r› Neoliberal yenisömürge kapitalizmi ve Türkiye’de onun politikalar›n› kurumsallaflt›ran AKP iktidar›n› tehdit eden hak mücadelesine karfl› hukuksallaflm›fl politik sald›r› yürürlüktedir. Neoliberal ceza politikalar›yla burjuva hukuk, somut suça ve suçluya karfl› “burjuva kamu düzenini koruma”ya odaklanan savunmac› bir evreden, ortada somut-tikel bir suç olmasa da, potansiyel tehdit (düflman) olarak gördü¤ü toplumsal s›n›flara karfl› sald›rgan bir evreye geçmifltir. AKP iktidar›yla kurumsallaflt›r›lan ‹slamc› liberal burjuva hukuku, hak mücadelesine (toplumsal
HAK MÜCADELES‹ mücadele) yönelen politik sald›r›n›n hukuksallaflm›fl biçimidir. “Terörle mücadele stratejisi”, bu sald›r›n›n bütün bir sistem olarak infla edildi¤i yap› iskelesidir. Terörle mücadele stratejisi, sadece hak mücadelesinin bast›r›lmas›nda de¤il, devlet iktidar›n›n ve politik rejimin yeniden yap›land›r›lmas›nda, ideolojik hegemonyan›n sa¤lanmas›nda da etkin kullan›lmaktad›r. Bir iktidar arac› olarak terörle mücadele stratejisi, ezilenler üzerindeki bask›n›n, eski düzenin (“sosyal devlet”) tasfiyesi-
nin ve rakip iktidar odaklar›n›n bertaraf›n›n arac›d›r. Terörle mücadele stratejisiyle neoliberal burjuva hukuku, her duruma ve her tür düflmana ayarlanabilir-esnek, pragmatist, faydac› ve sald›rgan bir nitelik kazanm›flt›r.
Terörle Mücadele Stratejisi: ‘Önleyici savafl’ Terörle mücadele stratejisi, sürekli yap›sal krizler nedeniyle hep “ola¤anüstü hal” ve “istikrars›zl›k” koflullar› yaflayan Türkiye’de, “Altyap›dan kaynaklanan yo¤unlaflm›fl çeliflkileri zor yoluyla sürdürme çabas›na dayal› strateji”dir.7 Sömürge tipi faflizmi yeniden yap›land›ran AKP iktidar›, terörle mücadele stratejisini döneme uygun bir iktidar arac› olarak gelifltirmektedir. AKP iktidar›n›n faflizme yeni biçim kazand›rarak, kendini daha da yerleflik hale getirmeye çal›flt›¤› üçüncü iktidar döneminde “yarg› gücü”nün kullan›m›nda köklü de¤iflimler gözlenmektedir. Devletin fliddet gelene¤inin bütün etkin unsurlar›, özellikle ceza sisteminin burjuva siyasal gericili¤ini güvenceye alan bütün bask›c› maddeleri “terörle mücadele”ye dayan›larak yeniden yap›land›r›lmaktad›r. Terörle mücadele stratejisiyle yeni bir içerik kazand›r›larak faflizmin yeniden inflas›nda hareketin
a¤›rl›k merkezi haline getirilen yarg› gücü, yürütme erkinin yönetsel (idari) uzant›s› gibi kullan›lmaktad›r. Faflizmin inflas›nda, hareket merkezi, biraz daha devletin sivil fliddet katmanlar›na do¤ru kayd›. Bilindi¤i gibi, yeni sömürgecili¤in son elli y›l›na, TSK çekirde¤ine yerlefltirilen “özel harp dairesi” damgas›n› vurmufltu. Sömürge tipi faflizm, iç savafl ordusu olarak yap›land›r›lan TSK’yla kurumsallaflt›r›ld›. Kontrgerillan›n özel savafl yöntemleri, faflizmin inflas›n›n kurucu gücü
olarak kullan›ld›. Yarg› gücüne dayanarak kontrgerillan›n eski dönem yap›lanmas›n›n tasfiye edilmesi, bir ayg›t, bir yöntem ve bir rejim tarz› olarak kontrgerillan›n bütünüyle tasfiye edilmesi anlam›na gelmemektedir. Kontrgerillaya yüklenen ifllevlerin bir bölümü yarg› gücüne içerilerek; yani sivil-yasal-hukuksal bir nitelik kazand›r›larak sürmektedir. Türkiye’nin gündemini belirleyen iflkencede ölüm, kay›t d›fl› gözalt›, gözalt›nda kay›p, kaç›rma, faali meçhul cinayet, yarg› yoluyla muhaliflerin kapat›lmas› ve hapishane katliamlar› gibi kontrgerilla yöntemleri, yeni dönemlerde yeni biçimlerde devam etmektedir. 19 Aral›k katliam› sonras›, “F Tipi” hapishaneler, Özel Güvenlik Mahkemeleri, yasad›fl› dinleme, izleme, gizli tan›kl›k, polisin üretti¤i yasad›fl› kan›tlarla muhaliflerin kapat›lmas›, uzun tutukluluk ve dosyalara konulan gizlilik kararlar›yla hakk›ndaki iddialardan ve kan›tlardan haberdar olamadan insanlar›n hapishanelere kapat›lmas› yöntemleri kullan›lmaya baflland›. Düzen, kimi yöntemleri terk etmekle birlikte, dökülen saç›lan yanlar›n› toparlay›p, eski yöntemlerle yeni yöntemleri sentezleyerek neoliberal yenisömürgecili¤in ruhuna uygun olarak kendi mant›¤› ve çizgisi üzerinde “mükemmele do¤ru” gitmektedir.
45
HAK MÜCADELES‹ Sald›r›n›n mevcut suça ya da suçluya de¤il de “potansiyel toplumsal tehlike”ye yönelmesi, “önleyici savafl” kavram›yla meflrulaflt›r›lmaktad›r. Önleyici savafl, kontrgerilla yöntemleriyle an›lan karfl›devrimci bast›rma harekât›n›n yasallaflt›r›lm›fl biçimidir. Önleyici savaflla, yine, kontrgerilla yöntemleri ceza hukukuna dahil edilerek hukuksallaflt›r›lm›fl oluyor. Eski ceza hukukuyla uyumlu bir flekilde geliflen fiili kontrgerilla fliddeti; kaç›rma, yarg›s›z infaz, faili meçhul, iflkence gibi muhaliflere yönelik kontrgerilla sald›r›lar›n›n mant›¤›, bugüne uygun tahkimatlarla yeni ceza hukukuna aktar›l›yor. Mevcut suç ve suçlulara, suçlanm›fl kifli ve bireylere, yasad›fl› gruplar, organize suç ve suç örgütlerine karfl› donat›lm›fl ceza sisteminin karfl›s›na flimdi potansiyel toplumsal tehlike konuluyor. Yarg› gücünün yeni kullan›m biçimleri burada devreye giriyor. Hak mücadelesinin suçlanmas›yla dünün hukuksal olarak eriflilemez alanlar›, ceza hukukuna dahil ediliyor. Asl›nda bu durum sömürge tipi faflizmin sarmal geliflim seyrine uygun düflüyor. Neoliberal yenisömürge kapitalizminin derinleflen krizlerine ba¤l› olarak, demokrasi ve fliddet unsurlar›, sarmal›n yatay ve dikey halkalar›nda birbirini içsellefltirerek sürekli yukar› do¤ru t›rman›yor. “Terörle mücadele stratejisi”, uzun süreli bir toplumsal savafla (iç savafla) göre tasarlanm›fl karfl›devrimci bir bast›rma stratejisidir. Terörle mücadele, bitimsiz bir savaflt›r; çünkü bu savafl, nizami askeri birliklere karfl› de¤il, sürekli neoliberal eflitsizliklere ve ayr›mc›l›klara u¤rad›¤›ndan düzen için de¤iflken tehdit alg›s› oluflturan toplumsal kesimlere karfl›d›r. Bu nedenle, terörün yeni kavramsal çerçevesinde “suç ve suçlu” tan›m› belirsizlefltirilmifl, egemen politikaya, örne¤in AKP’nin öznel ç›karlar›na göre, içeri¤i ve tan›m› de¤ifltirilebilir esnek bir “terör suçu” tan›m› getirilmifltir. Asl›nda bütün dünyada “vatandafl-terörist” ayr›m› var. Örne¤in vatandafllara tan›nan “adil yarg›lanma hakk›”, terörist oldu¤u iddia edilenlere tan›nm›yor. AKP ise bu ayr›m› kendi iktidar›na uyarlayarak özel bir suç kategorisi oluflturuyor: AKP politikalar›na, hükümete karfl› suç! Böylece politik muhalefetin suçlanmas› yolu aç›l›yor. AKP iktidar›, Türkiye neoliberal yenisömürge kapitalizmini emperyalist-kapitalist dünya düzeninin temelinde yer alan terörle savafl stratejileriyle yerleflik hale getirirken, kendi iktidar›n› pekifltirip süreklilefltirecek özel ad›mlar› da atmaktad›r. “Suç ve suçlu” kavram› düflmanla özdefllefltirilmifl, toplumsal mücadele düflmanlaflt›r›lm›flt›r. “Tehdit ve tehlike kayna¤›” olarak klasik-bilinen “örgütlü bir yap›”n›n yan›nda, esas olarak, “yüksek riskli toplumsal kesimler” ad› alt›nda proleterleflen halk s›n›flar› hedeflenmektedir. Asl›nda içeri¤i sermaye
46
politikalar›, neoliberal üretim tekni¤i ve politik iktidar›n keyfiyetiyle doldurulan bir “potansiyel düflman” kavram› öne ç›kmaktad›r. Tam da bu nedenle hak müdelesi suçlu gösterilmektedir; çünkü, “tehlikeli s›n›flar”›n ortak politikleflme kanal›d›r ve toplumsal mücadelelere ilan edilmifl uzun süreli savafl›n nesnel olarak devrimci cephesini oluflturmaktad›r. Karfl›devrimci bast›rma operasyonlar›yla politik öncüleri etkisizlefltirilen hak mücadelesinin politikleflme kanallar›n›n tahrip edilmesi planlanmaktad›r. Terörle mücadele staratejisinde “politik suç” kavram›n›n reddedilmesinin nedeni budur. Asl›nda “daha iyi bir toplumsal düzen” ça¤r›fl›m› yapan politik suçlara karfl›, iktidar, politik suçlar› kriminalize ederek ve itibars›zlaflt›rarak yan›t vermektedir. “Toplumsal mücadele politik alan›n d›fl›na, ceza alan›na itiliyor.”8 Bu geniflletilmifl ceza alan›nda “suçlu kimseler” de¤il, “suçlu oldu¤u söylenen” herkes terör kapsam›ndad›r. Böylece yüzy›llardan sonra politika, yeniden, burjuva iktidar›n politik örgütlenmesine özgü seçkinci bir araç olarak “özellefltirilmektedir”. Örne¤in, “AKP’ye karfl› odak” olarak gösterilen politik etkinlikler (muhalefet, protesto, elefltiri, itiraz, hatta fliir(!) bile), politika olarak de¤erlendirilmiyor; suçlu gösterilip yarg›lan›yor. Eylemin niteli¤i birinci dereceden önemli de¤il; Hopa iddianamesinde görüldü¤ü gibi, sendikalar›n ya da kitle örgütlerinin düzenledi¤i yasal mitingler ve bas›n aç›klamalar›na kat›lmak da terörle suçlanabilir. Burada eylemin kast›, yani örtük-stratejik amac› önemlidir. Eylemci ne yapt›¤›yla de¤il, ne yapmak istedi¤iyle suçlanmaktad›r. Hükümete yönelik bir protesto, basit bir polis müdahalesiyle “devletin güvenli¤ine, kamu düzenine, istikrara, hükümete karfl› suç” kapsam›na rahatl›kla sokulabilir. Polis kay›tlar› esas al›n›p, yasal örgütler, terör örgütlerinin “sosyal cepheleri”9 varsay›larak suçlu gösterilebilir. ‹fade, toplanma, gösteri hakk›n›n kullan›m›yla, “terör eylemi” aras›nda ayr›m yapmak olanaks›z hale gelebilir. Kimi hak mücadelesi deneyimlerine bak›l›rsa, bunu giderek artan örnekleri görülür:
HES’lere karfl› mücadelede, yarg›n›n, siyasi iktidar ve sermayeyle uyumu Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde HES’lere karfl› mücadelenin önemli ayaklar›ndan birini hukuksal mücadele oluflturuyor. Üst üste elde edilen kazan›mlar› etkisizlefltirmek için, bu davalara AKP’nin yarg›çlar›n›n atanmas› ve mevzuat›n iktidar-sermaye lehine de¤ifltirilmesi gibi yöntemleri devreye sokuluyor. Gerze’de eme¤ine, geçim araçlar›na ve do¤al yaflam alanlar›na sahip ç›kan köylüler tutukland›. Tortum’da eyleme kat›lan köy-
HAK MÜCADELES‹ lü kad›nlar, “görüflme yasa¤›”yla toplumsal iliflkilerden tecrit edildiler. Bu zihniyet ilerledi¤inde ne tür uç uygulamalara gidilebilece¤ini baz› ülkelerde görmek mümkün: Örne¤in, Bolivya Cochabamba’da su özellefltirildi¤inde, Suez flirketi ya¤mur sular›n›n mülkiyetini de ele geçirdi. Ya¤mur sular›n›n toplanmas› suç kabul edildi; ya¤mur suyunu toplayanlar cezaland›r›ld›. Bu özellefltirme halk›n mücadelesiyle geri çekildi.
karfl› ç›kan Devrimci Sa¤l›k-‹fl üyesi Balcal› iflçileri, taflerona karfl› mücadelede önemli mevziler kazanm›flt›. Y›llard›r, “güvenceli çal›flma hakk›” ve “halk›n sa¤l›k hakk›” temelinde mücadele eden Balcal› iflçileri, hakl›l›klar›n› mahkemeye ve iflverene bile “resmen” kabul ettirdiler. Oysa flimdi, ihaleye karfl› ç›kt›klar› için “ihaleye fesat kar›flt›rmak” suçlamas›yla yaklafl›k 27 y›l hapis cezas› isteniyor.
Adana Balcal›’da taflerona karfl› mücadelenin itibars›zlaflt›r›lmas› çabas›
Nitelikli, paras›z ulafl›m hakk› eylemlerinin “özel” yarg›lama yöntemleriyle suçlanmas›
Yasad›fl› yap›lan ihaleyi protesto eden Adana Balcal› Hastanesi’ndeki sendikal› sa¤l›k iflçileri, “ihaleye fesat kar›flt›rmak”la suçlan›yor; sendikal örgütlenme “çeteleflme” olarak gösteriliyor. “‹nsan ihaleyle çal›flt›r›lamaz!” slogan›yla sa¤l›k iflçilerinin tafleron çal›flma statüsüne
Ankara’da ulafl›m zamm› protestolar›n›n, “silahl› terör örgütü” suçlamalar›n›n ana konusu olarak gösterilmesi, nitelikli, paras›z ulafl›m hakk› mücadelesinin “terör suçu” ilan edilmesi, hukukun nas›l kullan›ld›¤›na iliflkin önemli örneklerinden biridir. Ankara’da Büyükflehir
Yarg› sistemi, AKP iktidar›n›n, hak mücadelesine yönelik hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›lar›n› yürütmekle görevlidir. Bu sald›r›lar, esasen, somut, bireysel suçlara de¤il, sürekli suçlu gösterilen (“kriminalize edilen”) bir hareket/muhalefet tipine ve bu hareket tipininin kayna¤›nda yer alan s›n›fsal-toplumsal kesimlere yöneliktir. ‹flçi s›n›f›ndan yükselen yeni tehdit, sosyal olarak, toplumsal çeliflkilerin proleterleflmesiyle tehlikeli biçimde büyürken, siyasal olarak, hak mücadelesi ekseninde özsavunmac› hareketlere, halk direnifllerine ve birleflik politik hareketlere yönelmektedir
Belediye Baflkan› Melih Gökçek’in 2010 y›l›nda Dan›fltay’›n ulafl›m zamlar›n› iptal karar›n› uygulamamas› üzerine yap›lan protesto eylemlerini düzenleyenler ve kat›lanlar hakk›nda ve pahal›/niteliksiz ulafl›m koflullar›n› protesto eylemlerine kat›lanlar hakk›nda davalar aç›ld›. Ege Mahallesi halk›n›n polis sald›r›lar›na ve -9 derece so¤u¤a ra¤men saatlerce süren protesto eylemleri, kart basmadan ulafl›m hakk›ndan faydalanma, K›z›lay’dan Tuzluçay›r’a yürüyüfller, “toplant› gösteri yü-
47
AKP iktidar›n›n temel politik gücünü oluflturan polisin bafll›ca görevi, toplumsal gerilimlerin, güvencesiz çal›flma ve yaflam koflullar›n›n, yoksullu¤un, özellikle iflçi s›n›f›n›n üretimden d›fllanan en alttaki tehlikeli kesimlerinin kontrol alt›nda tutulmas›d›r. Polis, toplumsal hareketlerin bast›r›lmas› ve toplumsal düzenin yeniden yap›land›r›lmas›yla görevlidir. Sivilleflme aldatmacas› eflli¤inde, “antiterör” e¤itimiyle polisin özel harekâtlaflt›r›lmas› (militarizasyonu) söz konusudur
rüyüflleri kanuna muhalefet” ve “karfl›l›ks›z yararlanma” gibi davalar›n konusu oldu. Kendi hukukunun kazan›lm›fl haklar›n› ve kendi kararlar›n› hiçe sayan yarg›, ayn› zamanda yarg› karar›n› uygulamayan belediye baflkan› hakk›nda hiçbir ifllem yapmazken, yarg› karar›n›n uygulanmas›n› isteyen mahalleleri “halk› k›flk›rtmak” suçlamas›yla cezaland›rmaya çal›fl›yor. Hopa davas› dosyas›nda, ulafl›m zamm›n› protesto eden ö¤rencilerin eylemi, ‘ulafl›m hakt›r’ diyerek ö¤rencileri k›flk›rtt›¤› tespit edilmifltir” suçlamas›yla terör eylemi olarak gösterilmifltir.
Yeni ceza sisteminde terörle mücadele rejimi Neoliberal toplumsal bask› politikalar›yla yeniden yap›land›r›lan ceza sisteminin merkezinde vurucu güç olarak polis, terörle mücadele yasas›, özel yetkili mahkemeler ve yüksek güvenlikli hapishaneler bulunmaktad›r.
Polis: ‘Adalet için Hizmet, Halk için Emniyet’ AKP iktidar›n›n temel politik gücünü oluflturan polisin bafll›ca görevi, toplumsal gerilimlerin, güvencesiz çal›flma ve yaflam koflullar›n›n, yoksullu¤un, özellikle iflçi s›n›f›n›n üretimden d›fllanan en alttaki tehlikeli kesimlerinin kontrol alt›nda tutulmas›d›r. Polis, toplumsal hareketlerin bast›r›lmas› ve toplumsal düzenin yeniden yap›land›r›lmas›yla görevlidir. Toplum polisi” (1965), “çevik kuvvet” (1982), özel harekât (1983), “yunus”, “huzur” gibi modeller, polisin zaman›n gereklerine göre yeniden yap›land›r›lma gereksiniminden do¤maktad›r. Sivilleflme aldatmacas› eflli¤inde, “antiterör” e¤itimiyle polisin özel harekâtlaflt›r›lmas› (militarizasyonu) söz konusudur. Yeni toplumsal bask› politikalar›n› hukuksallaflt›ran “‹ç Güvenlik Reformu”yla polise, politik iktidar›n ve yeni ceza sisteminin kuruluflunda merkezi rol verilmektedir. Polisin, sözümona “önleyici suç polisi” ve “suç polisi” (adli polis) ifl-
48
levleri yeniden yap›land›r›larak yetkileri art›r›lmaktad›r. Özellikle 2008’den sonra, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (2007), ‹l Özel ‹dareleri, Mahalli ‹dareler ve Kamu Yönetimi yasalar›nda yap›lan de¤ifliklikle yeni teknoloji ve a¤›r silahlarla donat›lan polisin, soka¤›n denetimi (keyfi durdurma, arama, kimlik kontrolü) ve silah kullan›m›na iliflkin yetkileri art›r›lm›flt›r. 2010 Y›l› Türkiye ‹nsan Haklar› ‹hlalleri Raporu’na göre, polisin artan yetkilerine ba¤l› olarak ölüm, iflkence, gözalt›, tutuklama, hapsetme olaylar›nda ciddi art›fl gözlenmektedir. Bu arada sözde demokratikleflme sürecinin bir parças› olarak AB uyum kriterleri de (“AB’nin her 250 kifliye 1 polis flart›”) polis say›s›n›n art›r›lmas›n›n gerekçesi gösterilmektedir. Polisin yarg› sisteminde oynad›¤› merkezi rol biraz daha pekiflmifltir. Soruflturma, kovuflturma, yarg›lama ve hapsetme süreçlerinde polis, birinci dereceden belirleyici olmaktad›r. Giderek say›lar› artan “polis operasyonlar›”, bir adli ifllem olman›n ötesinde, bir cezaland›rma arac›na, iktidar›n muhalefeti sindirmek için kulland›¤› politik bask› gücüne dönüflmüfltür. Tümüyle polisin denetimindeki elektronik izleme ve sahte kan›t yaratma yöntemleri, terör suçlamas›n›n ve yarg›ç karar›n›n temelini oluflturmaktad›r. A¤›rl›kla iflkenceli sorgularla kan›t üretme yöntemleri, yerini, polisin elektronik izleme ve bilgisayar teknolojileriyle kan›t üretme/yaratma yöntemlerine b›rakt›. Cep telefonu, cd., elektronikbellek ve bilgisayarlara kan›t oluflturacak yüklemelerin yap›lmas› kan›t üretmenin örneklerindendir. Ayr›ca gizli tan›kl›k da bir kan›t yaratma yöntemi olarak kullan›l›yor. Yine kan›t karartma yöntemleri de adil yarg›lanmay› engelleyen bir polisiye yöntem olarak karfl›m›za ç›k›yor. Polisin, flüphelinin-san›¤›n lehine, belge, video kayd›, teknik takip, dinleme bulgular› gibi kan›tlar› ayr›flt›rarak dosyaya koymamas›-kaybetmesi; örne¤in 19 Aral›k katliam› davas›nda o gün görev yapan jandarma listesinin mahkemeye sunulmamas› kan›t karartma
yöntemleridir. Benzer kan›t karartma yöntemleri Hrant Dink davas›nda da kullan›lm›flt›r. Polisten istenen belge, bilgi ve kay›tlar davaya sunulmad›¤› gibi, güvenlik kameralar›n›n görüntüleri de “yok” olmufltur. Operasyon dalgalar›n›n bafllad›¤› 2009’da, yasad›fl› yöntemleri saymazsak, toplam 142.135 kifli polisin-jandarman›n istemi ve mahkeme karar›yla dinlenmifltir. Yarg›çlar, karar verirken Terörle Mücadele fiubesi ya da Emniyet ‹stihbarat Daire Baflkanl›¤›’n›n raporlar›na (fezleke) ba¤l› hareket ediyorlar. Eskiden beri kullan›lan bu yöntemin yan›nda polis, bugün daha çok gizli dosya, gizli tan›kl›k, teknik takip, dinleme izleme ve kan›t yaratma ile dosyalar› yönlendiriyor. Bu yöntemle, yasal dernekler ya da partiler “terör örgütünün yasal alan uzant›s›”; yay›nlar “terör örgütünün yay›n organ›” olarak gösteriliyor. Hatta ço¤unlukla polisin fezleke ve bilgi notlar› kopyalama yöntemiyle do¤rudan savc›l›k iddianamesine aktar›l›yor; oradan da yarg›ç karar›na esas oluyor.
Terörle Mücadele Kanunu Terörle Mücadele Kanunu (TMK), yeni ceza politikalar›n›n kald›raç noktas›d›r. Asl›nda kapitalizmin yap›sal krizinin derinleflti¤i ve sermaye yo¤unlaflmas›n›n yüksek noktaya ulaflt›¤› günümüzde, TMK, burjuva hukukun özünü oluflturmaktad›r. Yine bir “yarg› reformu”yla 12 Nisan 1991’de ç›kar›lan TMK, Türkiye’de “düflman ceza hukuku”nun kurumsallaflmas› bak›m›ndan dönüm noktas›d›r.10 Neoliberal yeni sömürge kapitalizminin yerlefliklik kazanmas›na paralel tam on yedi kez de¤ifltirilerek bugünkü ifllevselli¤ine kavufltu. (De¤ifltirilme tarihlerine dikkat: 1992, 1993, 1995, 1996, 1999, 2001, 2003, 2004, 2006) Son tahkimat 2010’da yap›ld›: 18 yafl›ndan küçüklerin “terör suçu”yla yarg›lanmas› maddesi eklendi. Böylece “Sevgi Evleri’yle ›slah edilemeyen tafl atan Kürt çocuklar”›n polis ve hapishane fliddetiyle bast›r›l-
mas›n›n yasal yolu aç›ld›. Bu tahkimatlarda Türkiye tarihinin farkl› dönem rejimlerinin uygulad›¤› “özel” ceza politikas› kurallar› sentezlenmekte; cezaland›rma gelene¤i, yeni “suç kal›plar›”na uygun biçimlerde yeniden üretilerek sürdürülmektedir. 12 Eylül faflizminin hukuksal temelini oluflturan 765 say›l› TCK, 1402 say›l› S›k›yönetim Kanunu’nun izleri terör yasas›nda özümlenmifl halde bulunmaktad›r. Terörle Mücadele Kanunu, “terör suçlar›” ve bu suçlar›n kayna¤›nda yer alan tehlikeli toplumsal potansiyelin, “özel” yarg›lama usülleri ve soruflturma kurallar›yla cezaland›r›larak etkisizlefltirilmesi amac›na yöneliktir. Soruflturma, kovuflturma ve infaz›n “uzmanlaflm›fl özel güçlere” emanet edilmesini gerektiren bu ifllev ve görevler, özel polis, özel mahkeme ve özel hapishaneleri zorunlu k›lar. Ceza alan›n›n toplumsal mücadelelere (gerekti¤inde rahats›z edici herkes) kadar geniflletilebilmesi için, TMK ve TCK esnek, her duruma uyarlanabilir madde ve f›kralarla tahkim edilmifltir. Örne¤in, TCK 220’nci maddedeki bir de¤ifliklikle “terör örgütü üyesi” say›lmak için “silahl› bir örgüte (‘örgütsel flema’) ba¤l› yaflamak” ya da “terör örgütü üyeli¤inin zorunlu k›ld›¤› flekilde hareket etmek” gerekmiyor. Tersine, TCK’ya göre, “Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt ad›na suç iflleyenler de terör suçlusu say›l›r ve örgüt mensuplar› gibi cezaland›r›l›rlar.” Ceza sisteminin görmezden gelebilece¤i “s›radan suçlar” bile, “düflmanca amaçlar”la ifllendi¤i de¤erlendirilirse, terörle mücadele kapsam›na al›nabiliyor.
Özel yetkili (görevli) a¤›r ceza mahkemeleri Özel suçlar› özel mahkemelerde yarg›lama gelene¤i “özel yetkili a¤›r ceza mahkemeleri”yle sürmektedir. fiimdiye dek ‹stiklal Mahkemeleri, S›k›yönetim Mahkemeleri, Ola¤anüstü Hal Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri bu özel misyonu yerine getirmifltir. fiimdi ise 5271 say›-
49
l› CMK’yla, “özel suçlar”a yönelik “özel yetkili (görevli)” a¤›r ceza mahkemeleri yürürlü¤e girmifltir. Toplumsal muhalefetin krize sürükledi¤i DGM’lerin tabelas› de¤ifltirilerek özel yetkili a¤›r ceza mahkemeleri ad› verildi. Burjuva hukukun “evrensel haklar›”, özel yetkili mahkemelerin yarg›lama düzeneklerinde can çekifliyor. Savunma hakk› ve san›k güvencesini tümüyle yok eden uygulamalar, “adil yarg›lanma hakk›”n›n önündeki en ciddi engeldir. Özel yetkili mahkemeler fiilen polis kurgusuna ve “özel yetkilerle” yetkileri art›r›lm›fl savc›ya ba¤›ml› çal›flmaktad›r. “Gizlilik karar›” ve “gizli tan›k”la adil yarg›lanma olana¤› tamamen ortadan kald›r›ld›. Gizlilik karar› dosyaya eriflimi ve savunma hakk›n› k›s›tl›yor. 24 saatten 7 güne uzat›labilen gözalt› ve 10 y›la varan tutukluluk süresi uzun tutukluluk sürelerinin yan›nda, esasen, uygulanan bu yeni yöntemler adil yarg›lanmay› tamamen ortadan kald›r›yor. Yarg›lamada kullan›lan “tedbir yöntemleri” bir cezaland›rma biçimine dönüflüyor. Adalet Bakanl›¤›’n›n haz›rlad›¤› yeni “yarg› reformu”nda, adaleti sa¤layan düzenlemeler de¤il; tersine iktidar için rahats›zl›k yaratan sorunlardan kurtulma düzenlemeleri görülüyor. Uzun tutukluluk ve yarg›lama süresinin k›salt›lmas› (12-14 aya indirme) ad›na hapishaneler, adil yarg›lanamad›¤› için çok daha fazla cezalar alm›fl hükümlülerle dolacak. “Kaçak elektrik kullanma” h›rs›zl›k suçu olmaktan ç›kar›l›yor; ama 2 y›ldan 5 y›la kadar hapis cezas› de¤iflmiyor; borç faiziyle ödenirse hapis cezas› kald›r›lacak. Örgüt üyeli¤i kesinleflmeyen ancak örgüt ad›na “suç” iflleyenler “esas suç”lar›ndan ceza alacaklar; ancak örgüt üyeli¤i düflmeyecek; ceza yar›ya indirilecek. Güvenilmez “gizli tan›k” uygulamas› kald›r›lmad›¤› gibi flimdi de “gizli bilirkifliler” uygulamas› geliyor; adaletsiz yarg›ç kararlar›na bir de güvenilmez gizli bilirkifli raporlar› eklenecek.
Hapishane krizi ve “yüksek güvenlikli kapal› ceza infaz kurumlar›”
AKP’nin kaderi, nesnel olarak hak mücadelesini toplumsal temelini güçlendiren politikalar›n hayata geçirilemesine ba¤l› oldu¤u için, daha flimdiden, imkâns›z bir politikaya giriflti¤i söylenebilir. Geriye sadece bu nesnel temelin toplumsal muhalefet hareketi olarak örgütlenmesinin öznel görevleri kal›yor. Bu görevler ise tarihin hiçbir döneminde en kanl› iktidarlar›n›n sald›r›lar›yla bile bast›r›lm›fl de¤ildir.
50
Ne zaman “cezaland›rma (infaz) sistemi”nde bir “yenilenme”den söz edilse, genellikle, hapishanelerin doluluk oran›ndaki art›fl gerekçe gösterilir. Bugün hapishane nüfusu yaklafl›k 128 bin civar›ndad›r. Adalet Bakanl›¤› Stratejik Plan› (2010-2014), sorunun çözümüne, “cezaevi kapasitesini %40 art›rarak” yan›t aramaktad›r. Zaten Baflbakan Erdo¤an da Türkiye’nin büyüme at›l›mlar›n› örneklendirirken, inflaat halindeki 17 yeni hapishaneden söz etmiflti. Türkiye’de 440 hapishane var. Bunun yedisi (Ankara-2, Kocaeli-2, Adana, ‹zmir ve Van) “Yüksek Güvenlikli Kapal› Ceza ‹nfaz Kurumu” olarak nitelenirken; 14 tanesi “F Tipi” olarak nitelenmektedir.
HAK MÜCADELES‹ Asl›nda geriye kalanlar›n ço¤u da “terörle mücadalenin ‘yüksek güvenlik’ ilkeleri”ne göre iflletilmektedir. AKP iktidar›, yaklaflan “büyük toplumsal tehdit”le hapishane kapasitesini geniflleterek bafla ç›kmay› planl›yor. Politik öznelerinin bir süreli¤ine içeri kapat›lmas›yla, hak yoksunlu¤undan do¤an özsavunma eylemleri ve direnifllerin tümüyle bast›r›lamayaca¤› gerçe¤inin istihbaratç›lar›n “genel önleme raporlar›”nda olmas›, bu planlamay› de¤ifltirmemektedir. Çünkü “modern hapishane”, “tehlikeli s›n›flar›” proleter çal›flma disiplini alt›na girmeye zorlayan en köklü kapitalist kurumdur.11 “Yüksek güvenlikli” hapishane modeli, 1980 ve 1990’larda ortaya ç›kan “hapishane krizi”ni neoliberal terörle mücadele ilkeleri çerçevesinde çözmek amac›yla getirilmiflti. 19 Aral›k katliam›n›n simgeledi¤i uzun bir sürece yay›lan dönüfltürücü hamlelerle Türkiye’deki hapishanelerin yap›s› ve ifllevi de¤ifltirildi. Birinci hamle, hapishanenin politik potansiyelinin tahrip edilmesiydi. Solun kadrosal süreklili¤inin ana yataklar›ndan biri olan hapishaneler, ayn› zamanda, politik bir sorun olarak toplumsal muhalefetin gündemde kalan dinamiklerinden biri oldu. ‹çerde devrimci mahpuslar›n direnifli devam etti¤i sürece söz konusu politik potansiyel hep canl› kal›yordu. Bu nedenle, yeniden yap›land›rma harekât› katliamlarla bafllad›. Ard›ndan “tecrit sistemi”ne göre yap›land›r›lm›fl “hücre tipi hapishane”ler yerleflik bir model haline getirildi. Hapishanelerin politik toplumsall›¤›n› sona erdiren bu yeni tahakküm sisteminin temelinde, bireyin mutlak tecriti ve kesintisiz gözalt›nda tutulmas› yer almaktad›r. Asl›nda “yüksek güvenlikli” hapishaneler, “yüksek riskli s›n›flar”a yönelik “büyük kapatma” stratejisinin mant›ksal uzant›s›ndan baflka bir fley de¤ildir. Son olarak, mahpus eme¤inin proleterleflmesi, mahpuslar›n elektrik, su gibi temel gereksinimlerinin piyasaya dahil edilmesi ve özel sektörün hapishanelere yat›r›m› sonucu ortaya ç›kan cezaland›rma endüstrisiyle12 neoliberal terörle mücadele stratejisinin infaz zincirinin halkalar› tamamlanm›fl oldu. Kartal Cezaevi, yeni hapishane politikas›n›n baflar›l› örneklerinden biri olarak gösterilmektedir: “Kartal Cezaevi, kendi atölyesinde üretti¤i kravat ve fularlar›, ‘Kartal-C’ markas› ile tescil ettirerek piyasaya girmifltir. 40 hükümlü taraf›ndan kemer ve deri yap›m› gerçeklefltiriliyor. A101, De Facto, Hakmar, B‹M gibi ünlü ma¤azalar›n deri, kemer ve cüzdanlar›n› üreten atölye ayda 70-80 bin parça ürün ç›kar›yor. Mahkûmlara günlük 4 ile 8 lira aras› ücret ödeniyor. (Zaman Gazetesi, “Cezaevi de¤il ‘hayat’ atölyesi”, 19 Aral›k 2011)
Geçifl hukuku ve hak mücadelesi hatt›nda yükselen direnifl Türkiye’de hukuk sistemi, AKP iktidar› ve neoliberal po-
litikalar›n yönlendiricili¤inde de¤iflime zorlanmaktad›r. Sermayenin ve iktidar›n özel ç›karlar› yönünde hak mücadelesi kanal›nda geliflen iflçi s›n›f› hareketini bast›rmak ve toplumsal düzeni yeniden infla etmekle görevlendirilen hukuk sistemi çeliflkili bir geçifl süreci yaflamaktad›r. Terörle mücadele stratejisinin k›lavuzlu¤unda her ne kadar ciddi bir yap›sal de¤iflimden söz edilse de, henüz yeni hukuk sistemi tam anlam›yla oturmad›. Eski kurumlarla yenilerinin iç içe geçmesi, eski kurumlara yeni görevler verilmesi, yarg›ya yürütme rolü verilerek kurumlar›n gere¤inden fazla zorlanmas›, sürecin iktidar paylafl›mlar› ve yap›sal yetersizikler (örne¤in yeni anayasa henüz yap›lamad›) yüzünden zaman zaman kesintiye u¤ramas› geçifl sürecinin çeliflki, çat›flma ve karars›zl›klarla dolu do¤as›n› yans›tmaktad›r. Bu süreçte, AKP’nin özgül iktidar pratiklerinde ya da tekelci sermayenin yeni anayasa taleplerinde görüldü¤ü üzere egemenler aras› iktidar savafl›mlar› belirleyici oldu¤u gibi, hak mücadelesi temelinde yükselen özsavunma eylemleri ve halk direniflleri de belirleyici olmaktad›r. Bu nedenle, hukuksal görünüme bürünmüfl politik sald›r›larla hak mücadelesinin bast›r›lmas›, neoliberal burjuva gericili¤in zaferi ve AKP iktidar›n›n süreklili¤i için yaflamsal görünmektedir. AKP iktidar›, hukuksal sald›r›yla, hak mücadelesi hatt›nda yükselen yeni direnifl hareketlerini k›r›p, hak mücadelesi zeminlerinde filizlenen ortak yaflam e¤ilimlerini bast›rarak kendi süreklili¤ini güvenceye almak istiyor. AKP’nin kaderi, nesnel olarak hak mücadelesini toplumsal temelini güçlendiren politikalar›n hayata geçirilmesine ba¤l› oldu¤u için, flimdiden, imkâns›z bir politikaya giriflti¤i söylenebilir. Geriye sadece bu nesnel temelin toplumsal muhalefet hareketi olarak örgütlenmesinin öznel görevleri kal›yor. Bu görevler ise tarihin hiçbir döneminde en kanl› iktidarlar›n›n sald›r›lar›yla bile bast›r›lamam›flt›r.
Dipnotlar 1. Yasemin Özdek, “Marksizm ve Haklar”, Kavramsal ve Tarihsel Boyutlar›yla Hak Mücadeleleri, NotaBene, Ankara, Ocak 2011; Yalç›n Bürkev, Metin Özu¤urlu, “21.Yüzy›lda Toplumsal Hak Mücadelelerinin S›n›fsal ‹çeri¤i”, ayn› kitap. 2. Yasemin Özdek, a.g.e. 3. Kuramsal ve Tarihsel Boyutlar›yla Hak Mücadeleleri, Ed. Y. Bürkev, M. Özu¤urlu, Y.Özdek, E.V. Elgür, 2. Cilt, NotaBene Yay›nlar›, Ankara, Ocak 2011 4. Mustafa Tören Yücel, Yeni Türk Ceza Siyaseti, ‹mge Yay›nlar›, Ankara, fiubat 2011 5. Mustafa Tören Yücel, a.g.e., sf. 108 6. Denizer fianl›, “‘Düflman Ceza Hukuku’ ve Türkiye’de 1980 Sonras› Düflman Ceza Hukuku Düzenlemeleri Ifl›¤›nda ‘Düflman Kim?’”, Bugüne Bakma: 1980 Sonras›nda Türkiye’de Yaflanan Toplumsal Dönüflüm Süreçleri, Karaburun Kitapl›¤›, Dipnot Yay›nlar›, 2011 7. Ekin Oyan Altuntafl, Terörizme Karfl› Savafl Stratejisi: Hegemonyas› Zay›flayan ABD’nin Yeni Mekan Düzenleme Arac›, ‹mge Yay›nlar›, Ankara, Eylül 2009 8. Jean-Claude Paye, Hukuk Devletinin Sonu: Ola¤anüstü Halden Diktatörlü¤e Terörle Mücadele, ‹mge Yay›nlar›, 2009 9. Jean-Claude Paye, a.g.e. 10. Denizer fianl›, a.g.e. 11. Yasemin Özdek, fiirket Egemenli¤i Ça¤›: Sosyal Devletten Ceza Devletine, NotaBene yay›nlar›, Ankara, Kas›m 2011 12. Yasemin Özdek, a.g.e.
51
KÜRT SORUNU
Neoliberal asimilasyon ve AKP’nin açmazlar› Celal K›raç
Asimilasyon kapasitesini geniflletme giriflimleri, yoksul Kürt halk›n›n h›zla proleterleflmesine ve buradan do¤an toplumsal dinamizmin Kürt hareketinin uluslaflma kanallar›nda politikleflmesine yol aç›yor. ‹ktidar›n, politik Kürt hareketiyle halk›n ba¤lant›lar›n› kesme giriflimleri, Kürt uluslaflmas›n›n bu yeni politikleflme u¤ra¤›nda baflar›s›zl›¤a u¤ruyor. Özel savafl ve politik bask›n›n fliddetlenmesi, Kürt hareketini tasfiye edemedi¤i gibi, hareketin yenilenmesine olanak sa¤layan nesnel temeli geniflletiyor
KÜRT SORUNU ürt sorununda, 12 Haziran seçiminden sonra, savafl ve bask› politikalar›n›n belirledi¤i yeni bir döneme girildi. “Kürt aç›l›m›”yla yarat›lan beklentiler ve canland›r›lan umutlar bofla ç›kar›larak, Kürt sorunu, bir kez daha özel savafl›n ve burjuva siyasal gericili¤in k›s›rdöngüsüne hapsedildi. 90 y›ld›r Türkiye Cumhuriyeti topraklar›nda hüküm süren burjuva siyaseti Kürt sorununda bütün olanaklar›n› tüketti. “Tek parti”, “çok parti”, “askeri”, “sivil”, sözümona “liberal demokrasi” ya da “muhafazakâr demokrasi” hangi biçimi olursa olsun burjuva siyasetinin hiçbir biçimi alt›nda Kürt sorununun eflitlikçi, özgürlükçü, demokratik çözümünün olmad›¤› defalarca görüldü. Kitle katliamlar›, zorunlu iskânlar, kitlesel sürgünler, hapsetmeler, idamlar gibi hemen bütün zora dayal› yöntemleri kullanan egemenlerin, bu sorunu çözmek gibi bir derdi olmad›¤› da görüldü. Çünkü burjuva siyasetin soruna iliflkin stratejik yaklafl›m›n›n temelinde “çözüm” de¤il, Kürtlerin düzenle bütünlefltirilmesi (entegrasyon) program› var. Bütün siyasal iktidarlar taraf›ndan bugüne tafl›nan bu program, Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i nedeniyle “zora dayal›” asimilasyon stratejileri ve devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar› temelinde yürütülmüfltür. ‹flte AKP iktidar› da içeri¤ini zenginlefltirerek devrald›¤› zora dayal› asimilasyon stratejilerini, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin gereklerine uygun biçimler kazand›rarak “kendi tarz›nda” sürdürmektedir.
K
AKP’nin fliddet politikalar›na “geri dönüfl”ü, siyasi rakipleri ve liberal elefltirmenlerince, görece yumuflama politikalar›n›n öne ç›kt›¤› “Kürt aç›l›m›n›n terk edilmesi” olarak yorumland›. Ulusalc›lar ve liberallerden oluflan iktidar blo¤unun iki karfl›t ak›m›, bu “geri dönüfl”ü, sadece AKP’nin iktidar reflekslerine ba¤lamaktad›r. Onlara göre, son derece esnek bir karakter arz eden takiyeci-pragmatist siyaset tarz›yla AKP, anl›k, konjonktürel ç›karlar›na ba¤l› olarak, gereken “yumuflama-bask›” politikalar›na ifline geldi¤i gibi kolayca yönelebilmektedir. Örne¤in, Kürtlerin oylar›n› alabilmek için “aç›l›m”, Türk milliyetçilerinin deste¤ini kaybetmemek içinse hiç tereddütsüz “fliddet” politikalar›n› devreye sokmaktad›r.
‹ktidar reflekslerine odaklanarak sorunun özünü kaç›ran ulusalc›-liberal itirazlar›, AKP liderli¤inin, özellikle Erdo¤an’›n k›vrak manevralar› s›k s›k bofla düflürmektedir. Demokrasi flovlar›yla her an elinin alt›nda tuttu¤u liberal rezervin manipülasyonu Erdo¤an için bir çocuk oyunca¤›d›r. Bask› rejiminin ülkedeki siyasal ortam›
iyice zehirledi¤i, liberal umutlar›n iyice tükendi¤i günlerde Erdo¤an’›n kürsüden vakur bir edayla -lütfen- diledi¤i “Dersim özrü” bile, bir sonraki f›rçaya dek, liberalleri yedeklemeye yetti.1 Kürt sorununun ulusal-s›n›fsal özünü görmezden gelerek, sorunu yaln›zca “devlet fliddetine karfl› Kürt tepkisi”ne indirgeyen liberal yaklafl›m, “fliddet-tepki” ikileminin ortadan kald›r›lmas›yla sorunun çözülece¤ine inanmaktad›r. Liberaller, aç›l›m politikalar›n›, “askeri vesayet”le simgelenen devletin fliddet gelene¤inden kopufl olarak de¤erlendiriyordu. “fiiddet politikalar›na dönüfl”le liberal saflarda yaflanan büyük hayal k›r›kl›¤›n›n nedeni de budur. Liberallerle benzer bir mant›kla, Kürt sorununu salt “PKK fliddeti”ne indirgeyerek devlet fliddetinin kaç›n›lmazl›¤›n› savunan ulusalc›larsa, gelinen noktay› AKP’nin takiyeci-pragmatist politikalar›n›n iflas› olarak nitelemektedir. Ulusalc›lara göre, ister sand›ksal kayg›larla, ister AB/ABD’den gelen emperyalist bask›larla olsun, “PKK terörüne ödün veren” AKP iktidar›n›n, “yeniden t›rmanan PKK teröründe” sorumlulu¤u büyüktür. Ne var ki Roboski (Uludere) katliam› ve fliddetlenen polis operasyonlar› karfl›s›nda AKP’yi yumuflakbafll›l›kla suçlayan ulusalc›lar›n ezberi tümüyle bozuldu. Böylece, fliddet ve flovenizm politikalar›n› temel alan ulusalc›lar›n ve MHP’nin sa¤ muhalefet kanal›n› iyice daraltan AKP, Türk milliyetçili¤i üzerindeki iktidar›n› da pekifltirmifl oldu. AKP liderli¤inin iktidar manevralar›, Kürt sorununda, ertelenmifllik, karars›zl›k, hatta politikas›zl›k olarak yorumlanabilir. AKP liderli¤inin davran›fl kal›plar›n› uzun y›llar koyu ‹slamc›-milliyetçi (Türkçü) düflünsel geleneklerin belirlemifl olmas›; Tayyip Erdo¤an’›n “kesin ilkeleri olmayan kaypak bir taktik adam› olarak ün yapm›fl olmas›”n›n2 bu yorumda pay› olabilir. Ancak öznel siyaset tarz› ve iktidar manevralar›, AKP’nin Kürt sorununa yönelik politikas›n›n olmad›¤›n› göstermez; tersine bunlar elini güçlendiren unsurlard›r. Örne¤in önceleri, Kürt sorunundaki “eski baflar›s›zl›klar›” TSK’yi y›pratmak için kullanan AKP, iktidar savafl›m›nda TSK’nin direncini k›rd›ktan sonra, “eski yöntemleri aratmayan” politikalara yönelmifltir. ‹lk gündeme geldi¤inde, AKP’nin Kürt aç›l›m›, Halk›n Devrimci Yolu3 sayfalar›nda, Kürtlerin neoliberal yeni sömürgecilikle bütünlefltirilmesi ve Kürt hareketinin tasfiye edilmesi projesi (neoliberal asimilasyon) olarak nitelenmiflti. Neoliberal asimilasyon, Kemalist asimilasyon politikalar›n›n krize girerek sürüdürülemez oldu¤u bir tarihsel-toplumsal dönüm noktas›nda ortaya ç›kt›. Aradan yaklafl›k iki y›l geçti. Kürtlerin etnik kimlik ve
53
KÜRT SORUNU
1923 Devrimi y›llar› modern Kürt ulusçulu¤unun da oluflmaya bafllad›¤› y›llard›r. Bu y›llarda Kürtlük bilinci, birinci kuflak küçük burjuva Kürt ayd›nlar› taraf›ndan oluflturulmufltur. Cumhuriyet Türkiye’sinde Koçgiri-A¤r›-Dersim hatt›nda yenilgiyle sonuçlanan isyanlar ise ikinci kuflak solsosyalist küçük burjuva Kürt ayd›nlar›na yine canl› bir ulusal bilincin aktar›lmas›n› sa¤lam›flt›r
kültürel haklar›n›n k›smen tan›nmas› üzerinden “Kürt aç›l›m›” koduyla gündelik dile yerleflen neoliberal asimilasyon projesi, “devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar›”na yeni içerikler kazand›rarak sürmektedir. Neoliberal asimilasyon, Kemalist asimilasyon politikalar›n›n krize girdi¤i tarihsel eflikte ortaya ç›kmaktad›r. 90 y›ll›k “ulus-devlet” temelinde örgütlenen devlet sistemi ve “Türk milliyetçili¤i” temelinde örgütlenen ulus sistemi (“ulusal birlik”) bu tarihsel eflikte t›kanm›flt›r. Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i karfl›s›nda art›k sürdürülemez olan Kemalist asimilasyon politikalar›, egemenleri yeni aray›fllara itmektedir. Düzenin süreklili¤i için asimilasyonun sürdürülme gereksinimi, AKP iktidar›n› yeni stratejik yaklafl›mlar gelifltirmeye zorlamaktad›r. Bu bak›mdan neoliberal asimilasyon, Kürtler üzerindeki asimilasyonun, neoliberal yenisömürge kapitalizminin ilke, kural ve tekniklerine uygun olarak sürdürülmesi zorunlulu¤undan do¤mufltur.
Kemalist asimilasyonun krizi Kemalist asimilasyon politikalar›n›n sürdürülemezli¤inin temelinde, öncelikle, Kürt uluslaflmas›n›n direngen tarihsel, toplumsal, politik özellikleri ve Türkiye kapitalizminin “sömürgesel niteli¤i” yatmaktad›r.
Türkiye kapitalizminin asimilasyon kapasitesinin darl›¤› Çokuluslu Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çözülmesiyle ortaya ç›kan “ulusal sorunlar”, ezilen ulusun/halk›n devrimci dinamizmini temel alan demokratik at›l›mlarla çözülme yoluna gidilmedi. Kapitalist ilerlemenin (“muas›r medeniyetler seviyesi”) ayak ba¤› olarak görülen ulus-
54
lardan, etnik temizlik, ar›nd›rma, ay›klama, ayr›mc›l›k ve asimilasyon politikalar›yla kurtulma yoluna gidildi. Anadolu’nun Müslüman olmayan halklardan ar›nd›r›lmas› görece “kolay” oldu. Geriye kalan s›n›rl› say›da gayri Müslim ayr›mc› az›nl›klar politikas›yla iyice bask› alt›na al›nd›. Türkçe d›fl›nda anadil kullanan Müslüman halklara kapsaml› asimilasyon politikalar› uyguland›. Uluslaflma direngenli¤i zay›f Laz, Çerkez, Boflnak halklar› üzerinde uygulanan etnik türdefllefltirme (Türklefltirme) politikalar› “olumlu” sonuç verdi. Bu halklar›n ortak kültürel birikiminin birlefltirici unsuru ‹slam oldu¤undan, asimilasyonda büyük ölçüde din olgusundan yararlan›ld›. Zora dayal› asimilasyon stratejilerine ba¤l› olarak “ekonominin Türklefltirilmesi”nden4 devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar›na kadar pek çok yöntem kullan›ld›. Ne var ki bunlar, Kürtler üzerinde beklenen yan›tlar› vermedi. Asl›nda birincil derecede belirleyici olan Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i bir yana b›rak›l›rsa, bunun nedenlerini Türkiye kapitalizminin “asimilasyon kapasitesinin darl›¤›”nda”5 aramak gerekir. Türkiye kapitalizminin sömürgesel niteli¤i, k›rsal-feodal egemenlik iliflkilerinin çözülmesini sa¤layamad›. Sürekli krizli yap›, kronik sermaye yetersizli¤i, sanayileflme ve kentleflme kapasitesinin darl›¤›, “do¤al süreçler” içinde k›rlar›n çözülmesine yetmedi. Türkiye kapitalizminin kentsel-s›nai kapasitesi Kürt nüfusunu büyük kitleler halinde özümseyebilecek (“do¤al-gönüllü asimilasyon”) bir çekim merkezine dönüflemedi. Çeflitli sermaye giriflimleri flöyle dursun, devlet taraf›ndan Kürt illerine yönelik tasarlanan ekonomik kalk›nma hamleleri pek ifle yaramad›. Bugüne dek yaklafl›k 30 kadar ifle
KÜRT SORUNU yaramayan bölgesel ekonomik kalk›nma paketi ç›kar›ld›.6 1980’de bafllat›lan ve toplam yat›r›m de¤eri 32 milyar dolar olan Güneydo¤u Anadolu Projesi (GAP) bugün hâlâ tam anlam›yla ifllerlik kazanamad›… Bu süreç sonunuda Kürtler, geleneksel iliflkileri çözülmeden yeni egemenlik iliflkilerine eklemlendi. Kürt feodalleri yeni egemenlik iliflkilerine (oligarfli) dahil edilerek, Kürt emekçi s›n›flar› üzerinde devlet fliddeti ve ulusal bask› politikalar› daha da art›r›ld›. Oligarfliye ve bürokrasi seçkinlerine devflirilmifl toprak sahipleri, a¤alar, afliret reisleri, tefeci-tüccarlar ve kimi fleyhler, meleler (molla) gibi dinsel liderlerden oluflan Kürt feodallerinin d›fl›nda, ezilenlerin asimilasyonu s›n›rl› oranda kald›. Yeralt›-kay›td›fl› mafya ekonomisi ve ucuz iflçilik gerektiren emek yo¤un sektörler d›fl›nda, Türkiye yenisömürge ekonomisi, toplumsal bir olgu olarak Kürt yoksullu¤unu asimile edemedi. Kürt uluslaflmas›nda düzen için ciddi bir “tehdit” oluflturan s›n›fsal bir yar›lma meydana geldi. Bundan böyle Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i, bir “ezilen halk sorunu” olarak, emekçi s›n›flar›n dinamizmiyle yeni bir enerji kazand›. Yenisömürge ekonomisinin asimilasyon kapasitesinin darl›¤›, devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar›n› daha fazla öne ç›kard› ve düzenin yap›lan›fl›nda merkezi plana tafl›d›. Krizlerin pençesinden bir türlü kurtulamayan cumhuriyet rejimleri, “çare”yi, devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar›n› (“milli zulüm”), Kürtler üzerinde sürekli bir “özel savafl rejimi”ne dönüfltürmekte arad›. Ulusal güvenlik doktrinleri çerçevesinde ordu merkezine yerlefltirilen “özel harp” (kontrgerilla) çekirde¤iyle, sömürge tipi faflizmin bütün resmisivil yap›lanmas› ülke çap›nda yerleflik-kurumsal bir sisteme dönüfltürüldü. Özel savafl ayg›t›, yaln›zca dar anlam›yla Kürt savafllar›nda kullan›lan bir düzenek olmaktan öte, bütün devlet yap›s›n›n bask›c› niteli¤ine süreklilik kazand›ran kurumsal temeli de oluflturdu. Bu çerçevede Milli Güvenlik Kurulu, Özel Harp Dairesi gibi merkezi-idari kurumlarla, ola¤an parlamenter rejim dönemlerinde bile Kürt illerinde Umumi Müfettifllikler (1927-1952), Ola¤anüstü Hâl Bölge Valili¤i (1987) koruculuk sistemi (1985’te bafllad›, hâlâ sürüyor) gibi özel askeri rejimler yap›land›r›ld›. Kapsaml› projeler, (fiark Islahat Plan›-1925) gelifltirildi. Takrir-i Sükûn Kanun (1925), Zorunlu ‹skân-Sürgün Kanunu (1926 ve 1934), Tunceli Kanunu (1935), s›k›yönetim yasalar› (cumhuriyet tarihi boyunca de¤iflik dönemler) gibi özel savafl yasalar› ç›kar›ld›. Düzen için tehlike kabul edilen herkes özel mahkemelerde yarg›land›. Bu amaçla fiark ‹stiklal Mahkemesi (1925), Devlet Güven-
lik Mahkemesi (1980 ve 1990’lar), Özel Yetkili Mahkemeler (2000’ler) gibi özel mahkemeler infla edildi. Kürtlerin düzene eklemlenmesi için, direngen unsurlar›n ortadan kald›r›lmas›n›n (tenkil) zorunlu oldu¤u de¤erlendirmesi yap›ld›. Asker, jandarma ve polisten oluflan “özel ordu”lar (özel kuvvetler) oluflturuldu. Kimi Kürt afliretleri “koruculuk sistemi”yle bu ordular›n uzant›s› haline getirildi. Günün en son silah ve iletiflim teknolojileriyle devletin fliddet ayg›t› sürekli tahkim edildi. Kürt illerine say›s›z askeri harekât düzenlendi. Bu harekâtlar›n sonucunda Zilan, A¤r›, Dersim gibi kitle katliamlar› gerçeklefltirildi. Zorunlu iskân, köy boflaltmalar (yaklafl›k 4 bin köy/mezra); geçim araçlar›n›n tahrip edilmesi ve kitlesel sürgünlerle (yaklafl›k 1,5 milyon) Kürtler F›rat’›n bat›s›na göç etmeye zorland› ve yerlerine Türk göçmenler yerlefltirildi… Ekonomik kapasite darl›¤›ndan do¤an boflluklar› tahkim eden devletin fliddet ayg›t›, Türk miliyetçili¤ine dayanan hegemonya projesiyle meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. ‹deolojik gücünü Kemalizmin esnek-anonim kavramsal setinden alan burjuva siyasal gericili¤i, hegemonya projesinin temeline etnik/siyasal Türk milliyetçili¤ini yerlefltirdi. Bu ideolojik hamle, milliyetçilik çizgisindeki bir yenilenmeyle; din temelli milliyetçilikten (‹slamc› milliyetçilik) etnik temelli milliyetçili¤e (Türk milliyetçili¤i) geçiflle sa¤land›. Ancak yine laik Türk milliyetçili¤i projesinde de Müslüman halklar› Türklefltirmenin temel araçlar›ndan biri olan dinden de vazgeçilmedi. fiiddet, bask› ve yasaklar›, e¤itim ve medeni yaflam baflta olmak üzeri toplumsal yaflamda birbirine ba¤l› “reformlar” izledi. Kürtlerin hukuksal ve fiziksel varl›¤›, etnik kimli¤i ve kültürel birikimi bütünüyle yads›narak (inkâr), Kürtlerin Türk kimli¤i içinde eritilmesine yönelik planlamalar yap›ld›. Kürt dili yasakland›; Kürtçe yer ve çocuk adlar› yasakland›. Kürt halk› Türkçe konuflmaya zorland›. ‹syanc› Kürtlerin çocuklar› asker ailelerine verildi. Resmi-devlet ifllerinde Kürtçe kabul edilmedi. Kürt çocuklar›, özellikle Kürt k›zlar› yat›l› bölge okullar›na (Y‹BO) yerlefltirildi. Kürt kad›nlar› Türk-asker ailelerinin evinde gündelikçi-temizlikçi olarak çal›flt›r›ld›. E¤itimin içeri¤i tümden de¤ifltirildi; her sabah çocuklara “And›m›z” söyletildi…
Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i Kürtler üzerindeki asimilasyon stratejilerinin baflar›s›zl›¤›n›n alt›nda Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i yatmaktad›r. Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤ini oluflturan tarihsel, toplumsal, ideolojik, politik koflullar flunlard›r: 1. Kürtlerin yüzy›llard›r büyük nüfus kitleleriyle üzerine yerleflti¤i büyük toprak parças›, sürekli “anayurt-ül-
55
KÜRT SORUNU ke” bilincini do¤urmakta; küçük göçmen topluluklarda görüldü¤ünün tersine, bu durum, asimilasyonu olanaks›z k›lmaktad›r. Kürt dilini ve kültürel birikimini sürekli canl› k›lan toplumsal iliflkilerin dayand›¤› toprakülke-nüfus bütünlü¤ü zemini, zorunlu iskân ve göç politikalar›na karfl›n da¤›lmam›flt›r. Siyasi haritalarda dört ülkenin s›n›rlar›nda yerleflik görünen Kürtlerin ülkesi, devletsiz, “fiili paralel ulus” olarak kolay kolay çözülemez bir toprak ve nüfus kitlesiyle yüzy›llard›r varl›¤›n› korumaktad›r. Belli bir toprak parças› üzerinde dil, tarih, kültür ve ekonomik ortak yaflam birli¤ini sürekli korumay› baflarm›fl bir halk›n, Türk kimli¤i ve kültürel birikimi içinde eritilmesi olanakl› de¤il. 2. Tarihsel kökleri epey eskilere giden ve farkl› dö-
nemlerde farkl› içeriklere bürünen Kürt ulusal bilinci süreklili¤ini hep korumufltur. 16-19. yüzy›llar aras›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda, özerk Kürt beylikleri (feodal özerklik) kanal›yla oluflturulan, dilsel ve kültürel özellikleriyle öne ç›kan bir “Kürtlük bilinci-Kürtlük davas›” görülmektedir. Buna, Tanzimat-Islahat Dönemi’nin zora dayal› merkezileflme politikalar›na karfl› Kürt beylerinin merkezi devletle savafllar› isyanc› bir içerik kazand›r›r. Islahatç› dönem, Kürt isyanlar›n›n yenilgisi ve özerk Kürt beyliklerinin tasfiyesiyle sonlansa da isyanlar Kürtlük bilincinin yeniden canlanmas› sa¤lam›flt›r. “Jön Türk Devrimi” (II Meflrutiyet) ve 1923 Devrimi y›llar› modern Kürt ulusçulu¤unun da oluflmaya bafllad›¤› y›llard›r. Bu y›llarda Kürtlük bilinci, birinci kuflak küçük burjuva Kürt ayd›nlar› taraf›ndan oluflturulmufltur. Cumhuriyet Türkiye’sinde Koçgiri-A¤r›-Dersim hatt›nda yenilgiyle sonuçlanan isyanlar ise ikinci kuflak sol-sosyalist küçük burjuva Kürt ay-
56
d›nlar›na yine canl› bir ulusal bilincin aktar›lmas›n› sa¤lam›flt›r. En nihayetinde, 1970’lere dek Kürt feodallerinin ve küçük burjuva ayd›nlar›n temsil etti¤i uluslaflma bilinci, PKK hareketiyle, modern siyaset teknikleri ve proleterleflen ezilen halk dinamikleriyle buluflarak günümüze tafl›nm›flt›r. 3. Ulusal bask› politikalar› ve özel savafl ayg›t›na karfl› Kürt hareketinin süreklili¤i, Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤inin sürükleyici halkas›d›r. Feodal parçalanm›fll›k temelinde ortaya ç›kan Kürt isyanlar›, merkezi devletin ve köklü-düzenli ordu gelene¤inin manevralar› karfl›s›nda sürekli yenilmifl ve merkezi bütünleflme sa¤layamam›flt›r. Oysa son Kürt isyan›nda, savafl tekni¤i (gerilla savafl›), modern siyaset yöntemi ve feodal par-
çalanm›fll›¤› aflan ideololojik çizgisiyle, Kürt uluslaflmas›, bir süreklilik, bütünleflme ve merkezileflme temeli yaratm›flt›r. Kürt sorununu bir k›s›r döngüye sürükleyen özel savafl ayg›t›n›n ulusal bask› politikalar› karfl›s›nda ortaya ç›kan çeflitli (heterojen) kitlesel tepkiler, Kürt uluslaflmas›n›n açt›¤› yeni kanallarda politikleflmektedir. 4. Somut ifadesini Avrupa Birli¤i kriterlerinde bulan neoliberal kimlik politikalar› ve yine somut ifadesini Irak Kürdistan Bölgesel Özerk Yönetimi’nde bulan emperyalist bölge projeleri, neoliberal dönüflüm yönünde geleneksel devlet politikalar›n›n çözülmesi için bask›lar yaratmaktad›r. Türkiye üzerine kimlik haklar›n›n tan›mas› çerçevesinde yap›lan uluslararas› bask›lar, Kürt uluslaflmas› aç›s›ndan -e¤er de¤erlendirilebilirse- yaln›zca ikinci dereceden, nesnel olanaklar sunmaktad›r. Kemalist asimilasyonun sürdürülemezli¤i, yüz y›ll›k hegemonya projesinin çözülmesi ve Türkiye toplumunun
KÜRT SORUNU kriziyle birlikte de¤erlendirilmeli. Gelinen noktada Kürt sorununu “terör sorunu”na indirgeme stratejileri iflas etmifl ve varl›¤› sürekli yads›nan Kürtlerin, ulusal demokratik haklar talebiyle kamusal alana kitlesel-militan giriflleriyle “geleneksel toplumsal düzen” krize girmifltir. Kemalist asimilasyon politikalar›, en büyük yaray›, ideolojik inand›r›c›l›¤›n›n k›r›lmas›yla alm›fl; Kürt militanl›¤›yla geniflleyen kamusal alan, etnik Türk milliyetçili¤inin dar s›n›rlar›nda tan›mlanamaz olmufltur. Ne var ki iktidar›n ayr›mc›l›k politikalar›n›n sonucunda etniktoplumsal kutuplaflman›n derinleflmesi de e¤ilimsel artm›flt›r. Bir yandan, Kürt kimli¤ini tan›yan; ama yine de Kürtlerin “varl›¤›n› d›fllayan” e¤ilimleri besleyen gerçek ›rkç›l›k zemini yükselirken; öte yandan, sorunun
Say›lar› milyonlar› bulan Kürt kitleler zorunlu göç politikalar› ve mevsimlik çal›flma gere¤iyle bat›daki sanayi ve tar›m havzalar›nda bu süreci y›llar öncesinden yaflamaya bafllam›flt› bile. AKP iktidar›n›n açmazlar›ndan biri de iflte bu noktada ortaya ç›kyor: Kürt halk›n›n proleterleflme süreçlerinden do¤an s›n›fsal çeliflki, gerilim ve çat›flmalar› da Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i içinde politikleflmektedir. Kürt uluslaflmas›na yoksul-proleter halk hareketi niteli¤i kazand›ran bu dinamizm, nesnel olarak hareketin düzend›fl› özünü ve silahl› mücadeleden sonra Kürtlerin neoliberal düzenle bütünleflmelerinin önündeki en kararl› direnci oluflturmaktad›r
çözümüne iliflkin beklentiler de artmaktad›r.
Neoliberal asimilasyon “Adamlar, ‘Kürt sorunu’ diyor. O ifli aflt›k art›k. Ret, inkâr, asimilasyon politikalar› AK Parti iktidar›yla bitti. Kürt kardeflimin sorunu neyse biz onu da çözdük. OHAL’i kald›rd›k, çekiç gücü gönderdik, ana dilde kurs açt›k. Bunlar tek millet olmay› kabullenmiyorlar. Buna asimilasyon diyorlar. Türkiye Cumhuriyeti vatandafl› olmaktan niye rahats›z oluyorsun? Sen Kürt olarak sayg›n ol, Türk Türk olarak, Laz Laz olarak sayg›n olsun; ama çat› Türkiye Cumhuriyeti vatandafll›¤› olsun. Bundan rahats›z olma…” (Baflbakan Erdo¤an, AA, 11.6.2011)
Erdo¤an’›n yukardaki sözleri, AKP iktidar›n›n Kürt sorununa iliflkin -afla¤› yukar›- genel tutumunu yans›tmaktad›r. Kürt sorununu ve asimilasyonu bitirdi¤ini ileri süren Erdo¤an, Kürtlere “tek millet”in içinde “sayg›n” bir Türkiye Cumhuriyeti vatandafll›¤› kap›s›n› aral›yor. Kürtlerin yaflam›nda zaten fiilen ifllemez hale gelen düzeneklere ve zaten fiilen ortadan kald›r›lan dil yasaklar›na resmen son vermekle övünen Erdo¤an, bunu ye-
ni hegemonya projesinde politik bir avantaja çevirmeye çal›fl›yor. 9 y›ld›r yürürlükte olan uygulamalara bakarak, AKP’nin Kürt politikas›n› adland›rmak gerekirse, hiç kuflkusuz akla yine “asimilasyon” gelirdi. ‹ktidar›n›n gelece¤ini, Kürt sorununun geldi¤i noktada yaratt›¤› krizlerin bir flekilde atlat›lmas›na ba¤l› gören Erdo¤an, t›pk› kendinden öncekiler gibi, çareyi yine asimilasyonun sürdürülmesinde ar›yor. “Tek millet” içinde Kürtlere lütfetti¤i “sayg›nl›k”, yine zora dayal› asimilasyon yöntemlerini, devlet fliddetine dayal› ulusal bask› politikalar›n› “zorunlu” k›l›yor. Bunlar Kürtlerin “özgür-eflitlikçi varl›¤›na dayanan demokratik programlar de¤il, neoliberal dönüflümün, sermayenin ve emperyalist bölge projelerinin “zorunluluklar›”d›r. K›sacas› bunlar, asimilasyonun neoliberal yeni sömürge kapitalizminin gereklerine uyarlanm›fl yeni bir biçimi, neoliberal asimilasyondur. Ne var ki, neoliberal asimilasyon politikalar› daha yürürlü¤e girer girmez, kendisini, önceki zora dayal› asimilasyon politikalar›n›n içine düfltü¤ü k›s›r döngünün içinde buldu. Kendisine yüklenen, kapitalizmin asimilasyon kapasitesinin geniflletilmesi ve Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤inin k›r›lmas› misyonu, AKP iktidar›n› yeni açmazlarla karfl› karfl›ya b›rakt›. Kemalist asimilasyonun sürdürülemezli¤inden ç›kar›lan derslerle AKP iktidar› dört stratejik-politik soruna odakland›: Meta ekonomisinde neoliberal genifllemeyle birlikte yenilenen Kürt egemenlik iliflkilerini, genel egemenlik iliflkilerine (oligarfli) yeniden eklemlemek; proleterleflen Kürt halk›n›n güçlenen ulusal-s›n›fsal dinamizmini Kürt ‹slamc›l›¤›n›n iflbirlikçili¤iyle bask› alt›na almak; özel savafl ayg›t›n› neoliberal ilkelerle yenileyerek tahkim etmek; art›k tasfiyesinin olanaks›z oldu¤u devletçe de kabul edilen Kürt hareketinin etki alan›n› olabildi¤ince daraltmak. Ancak Kürt sorununu daha güçlü bir politikleflme eksenine tafl›yan iktidar›n yeni stratejik-politik yaklafl›m›, “sorundan kurtulmak” bir yana, iktidar›n açmazlar›n› derinlefltirmektedir.
AKP iktidar›n›n açmazlar› 1. Neoliberal ekonomi-politikalar ve bölgesel projelerle birlikte Kürt illeri olabildi¤ince sermaye iliflkilerine aç›ld›; asimilasyon kapasitesi k›smen geniflledi ve egemenlik iliflkilerine Kürt burjuvazisi eklemlendi;7 ancak bunun yan›nda, Kürt halk›n›n proleterleflme süreci Kürt uluslaflmas›na yeni politik güçler ve “düzend›fl› bir öz” de kazand›rd›. Eski devlet projesi GAP, art›k 32 milyar dolarl›k bir pazar olanaklar›yla yeni biresel giriflimcileri de kapsayarak bölgedeki bütün ekonomik-sosyal-kültürel projek-
57
KÜRT SORUNU siyonlar›n ana üssü durumuna getirildi. Tekelci sermaye, TÜS‹AD giriflimleri ve Bölge Kalk›nma Ajanslar› arac›l›¤›yla yeni yat›r›m alanlar› oluflturuyor. Büyük ölçüde uluslararas› finans merkezleri taraf›ndan fonlanan ço¤u ‹slamc› sivil toplum örgütleri, yayg›n kredi a¤lar›yla bütün bölgeyi donatt›lar. Baflta Irak Kürdistan Özerk Yönetimi olmak üzere, komflu ülkelere yönelik ithracat›n önemli bir bölümü bölge ticaret ve sanayi odalar› arac›l›¤›yla gerçeklefltirilmektedir. Bu süreç sonuçta Kürt egemenlik iliflkilerini de yenilemektedir. Darbe, savafl ve neoliberal dönüflümün ganimetleriyle büyüyen Kürt burjuvazisiyle Kürt feodallerine oranla daha genifl bir s›n›fsal katman yeni düzenle bütünlefltirilmektedir. Kürt egemen s›n›flar› genellikle sa¤ iktidarlar içerisinde kendine yer aram›fllar, Türkiye’de rejimin ideolojik yeniden üretiminin temel araçlar›ndan olan dinsel gericili¤in tafl›y›c›lar›ndan olmufllar, rejime gericilik üzerinden eklemlenmifllerdir. Bütünlefltirme süreci, burjuvazinin s›n›fsal kaypakl›¤› ve Kürt hareketinin ulusal birlik politikalar› nedeniyle pürüzsüz bir süreç olarak geliflmemektedir. Yeni Kürt egemenleri de s›k s›k ulusal bask› politikalar›n›n ço¤u ekonomik olan kimi görünümleriyle karfl› karfl›ya gelmektedir. Gündeme en son getirilen “Terörizmin Finansman›n›n Önlenmesi Hakk›nda Kanun Tasar›s›” bunun için iyi bir örnek olarak gösterilebilir. ‹stihbaratç›lar, emniyetçiler ve maliyecilerden oluflan “özel bir kurul”, “terörle iliflkili” finansman a¤›n› yarg›dan muaf olarak denetim alt›na alabilecekler. “Terör örgütlerini kuflatmak” gerekçesiyle meflrulaflt›r›lmaya çal›flan uygulama, ayn› zamanda bir mülksüzlefltirme arac› olarak sürekli bask› unsurudur. “Bölgeyi Türkiye’nin Çin’i yapmak” vaadinin de gösterdi¤i gibi, Kürt illerinin sermaye için tek çekici unsuru ucuz iflçili¤idir. Sermayenin “do¤al” birikim süreçleri yan›nda, bölgesel asgari ücret gibi iktidar›n ucuz iflçilik politikalar›, temelinde Kürt nüfusunun büyük kitlelerinin proleterlefltirilmesinin oldu¤u dramatik bir toplumsal dönüflüme yol açmaktad›r. Elbette, bu proleterlefltirme sürecinin zorunlu sonuçlar›ndan mülksüzleflme, yoksullaflma, kitlesel iflsizlik ve toplumsal eflitsizliklerin de hesaba kat›lmas› gerekmektedir. Zaten say›lar› milyonlar› bulan Kürt kitleler zorunlu göç politikalar› ve mevsimlik çal›flma gere¤iyle bat›daki sanayi ve tar›m havzalar›nda bu süreci y›llar öncesinden yaflamaya bafllam›flt› bile. AKP iktidar›n›n açmazlar›ndan biri de iflte bu noktada ortaya ç›kyor: Kürt halk›n›n proleterleflme süreçlerinden do¤an s›n›fsal çeliflki, gerilim ve çat›flmalar› da Kürt uluslaflmas›n›n direngenli¤i içinde politikleflmektedir. Kürt uluslaflmas›na yoksul-proleter halk hareketi niteli¤i kazand›ran bu dinamizm, nesnel olarak
58
Kürt ‹slamc›l›¤›, yaln›zca dinsel hegemonya arac› de¤il, ayn› zamanda sermaye giriflimcili¤i ve politik operasyon arac› olarak da kullan›lmaktad›r. Böylece, “Kürt iflbirlikçili¤i” katman›na yenileri eklenmeye çal›fl›lmaktad›r
hareketin düzend›fl› özünü ve silahl› mücadeleden sonra Kürtlerin neoliberal düzenle bütünleflmelerinin önündeki en kararl› direnci oluflturmaktad›r. 2. Kürt varl›¤›n› bütünüyle yads›yan “etnik Türk milliyetçili¤i” projesinden sonra, AKP’nin, Kürt varl›¤›n› k›smen tan›yan “‹slamc› milliyetçilik” projesi gündeme getirildi. Kürt ‹slamc›l›¤›n› devreye sokarak Kürt uluslaflmas›n› dinci bir yar›lmayla bask› alt›na almay› hedefleyen bu proje, küçük bir iflbirlikçi tabaka yaratman›n ötesine geçemeyece¤i gibi, uluslaflma direncini meflrulaflt›ran nesnel sonuçlar da yaratmaktad›r. Art›k neoliberal kimlik politikalar›yla uyumlu bir ‹slamc› milliyetçilik projesi yürürlüktedir. ‹slamc›-sa¤ gelene¤in Osmanl›’dan devrald›¤›, Türkçe d›fl›nda baflka anadil kullananlar da dahil bütün Müslüman halklar› “tek bir millet” sayan millet sistemi, AKP’nin tarihseldinsel referanslar›n› oluflturmaktad›r. Tarihsel süreç içinde, komünizm ve Alevilik gibi düflmanlaflt›r›lan çeflitli özneler, “sünni-Müslüman millet” bütünlü¤üne bir tehdit alg›s›yla de¤erlendirilerek ‹slamc› milliyetçilik hep canl› tutuldu. Bu bak›mdan Tayyip Erdo¤an, “Bunlar tek millet olmay› kabullenmiyorlar” derken asl›nda ‹slamc›lara mesaj vermektedir. Ancak, AKP’nin ideolojik projesi, uzun bir Kemalist aradan sonra tarihsel bir “geri dönüfl” de¤il, neoliberal ilkeler çerçevesinde bir “ileri hamle” olarak de¤erlendirilmeli. Böylece, evdeki hesaba göre “Kürt varl›¤›, dili ve kültürel birikimi”nin tek millet içinde k›smen tan›nmas›, neoliberal AB kriterlerinden do¤an bask›lar› da azaltacakt›r. Bilindi¤i gibi, Avrupa Birli¤i uyum mevzuat›, örne¤in Kopenhag
KÜRT SORUNU
Ayr›mc›l›k politikalar› sonucunda etnik-toplumsal kutuplaflma e¤ilimi de artm›flt›r. Bir yandan, Kürt kimli¤ini tan›yan; ama “varl›¤›n› d›fllayan” e¤ilimleri besleyen gerçek ›rkç›l›k yükselirken; öte yandan, çözüm beklentiler de artmaktad›r
Kriterleri, Türkiye’yi, Kürtlerin etnik kimlik ve kültürel haklar›n tan›nmas› konusunda zorlamaktad›r. AKP iktidar›, söz konusu neoliberal kimlik politikalar›n›, ‹slamc›-milliyetçi bir çerçevede benimseyerek kendi hegemonya projesinin temeli haline getirmifltir. Yine evdeki hesaba göre, ‹slamc› milliyetçilik projesiyle, hem Kürt hareketinin kimi militan taleplerinin alt› boflalacak, hem de Kürt uluslaflma direncinde din eksenli yar›lma oluflacakt›r. AKP iktidar›n›n, Kürtlerin etnik kimlik haklar›n› “k›smen tan›ma” politikas›, Kürt varl›¤›n›n temel etnik kategorisi olan Kürt dili çevresinde dönüyor. Kürt dilinin geliflimine iliflkin olanaklar yarat›lmas›, dilin gündelik kullan›m›, anadilde e¤itim, Kürtçe çocuk ve yer adlar› uzun süren çat›flmalar›n ve ödenen a¤›r bedellerin sonucunda bugüne dek süregeldi. Asimilasyonun kald›r›lmas›na örnek gösterilen ad›mlar, zaten bugün bir k›sm› fiilen kullan›lmakta olan bu haklar›n yumuflat›lm›fl bir kabulünden ibaret. Birkaç sözde ad›m›n d›fl›nda, iktidar, bu haklar›n yasallaflt›r›lmas›na yanaflmamaktad›r. Kabul edilmek zorunda kal›nan o haklar da her an ask›ya al›nabilir bir statüde bekletilmektedir. Kabul edilen haklar›n “özgürce kullan›m›” için de yine mücadele etmeniz gerekiyor. Devletin Kürtçe televizyonu (TRT fiefl) var; ama Kürtçe çocuk program› yasak. Siyasal bir ulusal bütünlük oluflturman›n yap› iskelesi olarak kabul edilen “anadilde e¤itim” ödünsüz yasaklar aras›nda yer al›yor. Bütün bunlara karfl›n, sokakta fiilen yükselen taleplerin gerisinden, onu korkak ad›mlarla izleyen iktidar›n sözde özgürlükçülü¤ü, iktidar› de¤il, soka¤› güçlendirmekte ve meflrulaflt›rmaktad›r.
Hemen bütün asimilasyon ve bütünlefltirme politikalar›nda dine merkezi bir rol verilmesi, fiafii-Nakflibendi dinsel geleneklere köklü ba¤l›l›klar› olan geleneksel-feodal Kürt topluluklar›nda (Kürt ‹slamc›l›¤›n›n yüzde 50’si) her zaman ifle yaram›flt›r. Özellikle kentlerde STK’c›l›k a¤lar›yla yeniden örgütlenen Kürt Hizbullah› (yüzde 1518) ve bölgeyi kuzeyden güneye bütünüyle kateden uyumlu ‹slamc› Fethullah Gülen hareketi (yüzde 20), bugün bu kat› dinsel gelenekçili¤e yeni bir görünüm kazand›rmaktad›r. Her ne kadar kendi içinde parçalara bölünmüfl de olsa Kürt ‹slamc›l›¤›, yaln›zca dinsel hegemonya arac› olarak de¤il, ayn› zamanda sermaye giriflimcili¤i ve politik operasyon arac› olarak da kullan›lmaktad›r. Dinin bu operasyonel kullan›m›yla “Kürt iflbirlikçili¤i” katman›na yenileri eklenmeye çal›fl›lmaktad›r. Kürt feodallerinin ve Kürt burjuvazisinin s›n›fsal iflbirlikçili¤ine, “geçici köy korucular›”n›n askeri-ekonomik iflbirlikçili¤i 1980’lerden sonra eklenmiflti. fiimdi de ezilen proleter halk tabakalar› içinde daha genifl bir ‹slamc› iflbirlikçilik katman›n›n yarat›lmas› hedefleniyor. Böylece ayn› zamanda kendi içinde çeliflkili bir sürecin de önü aç›lm›fl oluyor. Kendi içinde katmanlara bölünmüfl Kürt ‹slamc›l›¤›nda yeni iktidar olanaklar›yla çeliflkiler daha keskinleflmektedir. Yeni devlet seçkinleri aras›na kat›ld›¤›ndan di¤er cemaat üyelerinden ç›karlar› ayr›flan dinsel liderlere karfl› “denetimd›fl›” yeni e¤ilimler belirmektedir. “Diyanetin 2012’ye yönelik en önemli projesi” olarak gündeme getirilen yeni kadrolaflma plan›, bu tip denetimd›fl› oluflumlar› eklemlemek için tasarlanmaktad›r. Ocak ay›nda 96 bin yeni imam ve müezzin al›naca¤›n› aç›klayan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›, “mollalar›n (mele) hizmetinden yararlanmak için” bölgeye yönelik bin kiflilik kadro oluflturuyor. Feodal eksenli uluslaflma süreçlerinde dinin bir bütünlefltirme arac› olarak ifle yarad›¤› kesin. Günümüzde ise tepki ve taleplerini s›n›fsal politik kanallardan ifade edemeyen ezilen s›n›flar›n kitlesel pasifikasyonunda din yine etkili olmaktad›r. Ne var ki, bütün zora dayal› asimilasyon giriflimlerini bofla ç›kararak, güçlü toplumsalpolitik-ideolojik gelenekler yaratan uluslaflma direnci, bugün “Kürt varl›¤›”n›n biricik biçimidir. “Kürtlü¤e” iliflkin bütün yaflamsal formlar, iflçi s›n›f›n›n özgün oluflum tarz›, muhalefet biçimleri, hatta gelifligüzel sosyal patlamalar bile ancak bu politik direncin içinde oluflmakta ve varl›¤›n› sürdürebilmektedir. ‹flte Kürt uluslaflmas›n›n düzend›fl› özünü bu askeri-s›n›fsal (silahl› öncü-proleterleflen halk) direngenlik kanal› oluflturmaktad›r. Kürt hareketi bu kanal› koruyabilmek için özel çaba harcamaktad›r. Öcalan’›n neoliberal ideolojik hegemonyan›n etkisiyle oluflturdu¤u teorik çizgide Kürt hareketi neredeyse on
59
KÜRT SORUNU befl y›la dayanan bir ideolojik dönüflüm geçirmektedir. ‹flçi s›n›f›n›n dünya görüflünün, Marksizmin ve sosyalizmin doktriner olarak büyük ölçüde terk edildi¤i bilinmektedir. Ancak Kürt hareketinin üzerinde hareket etmeye çal›flt›¤› son derece eklektik-pragmatik yeni ideolojik formasyona karfl›n, önderlerinin hareketi ›srarla düzend›fl› -antikapitalist- bir çizgide tutmaya çal›flt›¤› görülmektedir. Bu ›srar›n basit anlam›yla ideolojik tercihlerin ötesinde askeri-s›n›fsal zorunluluklardan kaynakland›¤› gözlenmektedir. Devletin fliddet ayg›t›, STK’c›l›k-yönetiflim a¤lar› ve kontrgerilla uzant›lar›yla manipüle edilen “‹slamc›l›k ak›m›” taraf›ndan, böyle bir ulusal-s›n›fsal ve askeri direngenlikte, küçük iflbirlikçi katmanlar›n ötesinde, Kürt hareketini bask› alt›na alabilecek güçte bir yar›lma yaratabilme flans› çok düflük. 3. Özel savafl ayg›t›n›n görevi sadece Kürt hareketinin askeri direncini k›rmakla s›n›rl› de¤ildir. Onun görevi, ayn› zamanda, çok yönlü ve kapsaml› asimilayon politikalar›na ülke çap›nda uygun siyasal ortam› haz›rlamakt›r. Bu bak›mdan, “devlet fliddetine dayanan ulusal bask› politikalar›” AKP iktidar› taraf›ndan da içeri¤i zenginlefltirilerek sürdürülmektedir. “Resmi devlet yap›s›na ve bunu bütünleyen sivil topluma” yeni ifllevler yükleyen AKP iktidar›, sömürge tipi faflizmi yeni içerikler kazand›rarak sürdürmektedir. Devletin bütün fliddet gelene¤i ve Türkiye sa¤›n›n muhafazakâr, milliyetçi ve ‹slamc› gelene¤inin bütün gerici dinamikleri, AKP’nin neoliberal asimilasyon politikalar›nda özgün sentezine kavuflmaktad›r. Baflbakan Erdo¤an ve TSK kurmaylar›n›n onay›yla “terörle mücadele”de bir yenilik olarak ilan edilen savafl teknikleri ve siyasal bask› düzenekleri, AKP iktidar›n›n siyasal manevralar›na, k›sa bir süre için, elveriflli bir ortam yaratman›n d›fl›nda, içine girdi¤i ç›kmaz› derinlefltirecektir. AKP’nin stratejik-politik yaklafl›mlar›n›n gerçekleflme olas›l›¤›, Kürt hareketinin askeri ve politik hareket alan›n›n olabildi¤ince daralt›lmas› önkofluluna ba¤l›d›r. Bütünüyle tasfiye edilmesinin bugün art›k mümkün olmad›¤›n›n devletin yetkili kurumlar›nca da aç›kça ilan edildi¤i bir dönemde, Kürt hareketinin k›sa süreli¤ine etkisizlefltirilmesi, iktidara, neoliberal asimilasyon için zaman kazand›racak. Bu etkisizlefltirme-bask› alt›na alma süreci, stratejik de¤iflime u¤rayan özel savafl ayg›t› ve polis-yarg› merkezinde yeniden yap›land›r›lan politik bask› ayg›t›yla yürütülmektedir.
Özel savafl ayg›t›nda neoliberal tahkimat Son zamanlarda TSK’y› neoliberal stratejilerin ve Kürt savafl›n›n gereklerine göre yeniden yap›land›rma giri-
60
flimleri h›zland›. “Profesyonel ordu” kavram›, TSK’n›n idari statüsünde, teflkilat yap›s›nda ve savafl donan›m›nda gözlenen de¤iflimin simgesi oldu; ancak, orduyu Kürt savafl›na göre silahland›rmak at›lan en h›zl› ad›mlar aras›nda yer almaktad›r. Eski strateji, “özel kuvvetler” takviyeli geçici-amatör kara birlikleriyle bölgenin denetim alt›na al›narak, PKK’nin askeri varl›¤›n›n bütünüyle yok edilmesi üzerine kuruluydu. Jeostratejik alanlar›n Kürt nüfustan ar›nd›r›larak PKK’nin kitle ba¤lar›n›n kopar›lmas› ve PKK kamplar›na yönelik s›n›rötesi hava/kara harekâtlar›, bu stratejinin vurucu taktikleri aras›nda yer al›yordu. M‹T-PKK gizli görüflmelerinin gösterdi¤i gibi PKK’yle müzakere noktas›na gelmifl bir devletin varl›¤›, bu stratejinin baflar›s›zl›¤›n›n göstergesidir; yine de bu stratejinin, PKK’nin devrimci halk savafl› stratejisi izledi¤i y›llarda (1985-1995) kimi baflar›lar›ndan söz edilebilir. Sosyalizmin ve uluslararas› devrimci sürecin geri çekildi¤i y›llarda ald›¤› askeri darbeler, PKK’nin ideolojik-stratejik dönüflümünün bafllang›c› oldu. PKK, k›r gerillas›na dayal› “Ba¤›ms›z Kürdistan” stratejisinden vazgeçti. PKK stratejisinde, silahl› mücadelenin önemi, rolü ve ifllevi de¤iflmese de kullan›m biçimi de¤iflti. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal-co¤rafi bütünlü¤ünden Kürt ülkesinin askeri bir stratejiyle kopar›lmas›n›n olanaks›zl›¤› ve Kürt sorununun neoliberal çerçevede ald›¤› yeni biçim, PKK’yi yeni stratejilere yöneltti. Sonuçta devlet, PKK’nin varl›¤›n› ortadan kald›ramad›¤› gibi, politikleflme çizgisinin nesnel temeli de¤iflmifl bir Kürt hareketiyle karfl› karfl›ya kalm›fl; PKK ise, gerilla savafl›yla “Ba¤›ms›z Kürdistan”a ulaflma stratejisinden vazgeçmifl; ama silahl› öncüyü de¤iflen Kürt savafl›na ve Kürt hareketinin gereklerine göre daha etkin kullanma yollar› gelifltirmifltir. Gerilla savafl›, öncelikle, Kürt hareketinin düzend›fl› özü ve süreklili¤inin güvencesi olarak temel bir konumda tutulmakta; ancak, “taktik, bütünleyici ve propagandac›” yeni ifllevlerle donat›lmaktad›r. Kürt sorununun toplumsallaflmas› ve yeni kentsel, kitlesel ve siyasal dinamikler üretmesiyle uyumlu, hareketli bir silahl› mücadele anlay›fl› geliflmekte; yayg›n halk direniflleri, fiiliaç›k-legal siyaset yöntemleri ve komün, komite, meclis tipi halk örgütlenme giriflimlerinin önü aç›lmaktad›r. Devletle müzakere süreçlerinde Kürt hareketinin elini güçlendirmek, hapisteki Öcalan’›n etkinli¤ini art›rmak gibi taktik-diplomatik hedeflerle silahl› mücadele kullan›ld›¤› gibi, henüz belirgin bir politik çizgiye dönüflmemifl olsa da bölgedeki neoliberal y›k›m politiklar›na, barajlara, petrol boru hatlar›na karfl› sabotaj eylemlerin-
Tasfiyesinin mümkün olmad›¤› devletin yetkili kurumlar›nca da ilan edilen Kürt hareketinin k›sa süreli¤ine etkisizlefltirilmesi, AKP’ye, neoliberal asimilasyon için zaman kazand›r›yor. Bu manevra, stratejik de¤iflime u¤rayan özel savafl ayg›t› ve polisyarg› merkezinde yeniden yap›land›r›lan politik bask› ayg›t›yla yürütülüyor
de de kullan›lmaktad›r. S›n›rötesi ana kamplar ve hareketli küçük gerilla birlikleri, uzaktan may›nl› sald›r›lar PKK’nin askeri varl›¤›n› ve süreklili¤ini korumaya yönelik yap›lanma ve eylem tarzlar›d›r. TSK’n›n yeni savafl stratejisi, PKK’nin askeri varl›¤›n› bütünüyle ortadan kald›rman›n olanaks›zl›¤›na8 iliflkin deneyimlerden türetilmifltir. Yeni savafl stratejisinin hedefinde, PKK’nin askeri direncinin k›r›lmas›, hareket alan›n›n olabildi¤ince k›s›tlanmas›; en az›ndan belli dönemlerde PKK’nin eylem yapamaz duruma getirilmesi bulunmaktad›r. Gerilla savafl›n›n hareket tarz›na ba¤l› manevra kabiliyeti yüksek, hareketli, profesyonel savafl birlikleri gerektiren bu strateji, TSK’y›, profesyonel özel savafl ordusu gelifltirmeye zorlamaktad›r. Böylece, jeostratejik bölgelerde uzun y›llar hareket halinde varl›¤›n› koruyacak, hafif, h›zl› hareket eden, çat›flma bölgelerinde uzun süre kalabilen profesyonel, seçkin özel kuvvet birlikleriyle gerilla sürekli bask› alt›nda tutularak iktidara politik operasyonlar› için elveriflli ortam sa¤lanacakt›r. Profesyonel ordu, may›na dayan›kl› tank, insans›z hava sald›r› arac›-Predator gibi günün en geliflmifl teknolojik silahlar›yla donat›lmaktad›r. Kal›c› baflar› flans› olmayan, üstelik TSK’n›n (flimdi Erdo¤an’›n) sürekli prestij kayb›na yol açan ve bugüne dek yaklafl›k 26 tane yap›lan kara harekâtlar›ndan tümüyle vazgeçilmese de, zaman zaman bask›y› geniflletme ve gerillay› duraksatmada kullan›lan bir taktik olarak daha geri planda tutulmaktad›r. Neolibealizmin ruhuna uygun olarak teflkilatland›r›lan paral› özel savafl ordusu, sözleflmeli statüyle toplumun en alt katmanlar›ndan seçilen kimselerden oluflturulmaktad›r. fiimdilik 6 tugay›n (yaklafl›k 30 bin) oluflturulmas› hedefleniyor. Üstelik bu “seçkin birlikler”in “hizmetleri” için “sözleflmeli erler” istihdam ediliyor. 3-10
y›l aras› görev yapt›ktan sonra tekrar toplumun ba¤r›na dönüfl yapacak “paral› askerler”, ayl›k iki bin dolara ölümü göze alabilecek, halk›n en yoksul, lumpen, ›rkç›, iflsiz kesimlerinden seçiliyor. Askerlik sonras› dönüfllerinde bunlardan “özel güvenlik hizmetleri”nde yararlan›lmas› planlan›yor. On y›llard›r sorunu sadece “terör”e indirgeyerek ele alan bu iktidar mant›¤›n›n, Kürt sorununun iyice toplumsallaflt›¤› bir dönemde, paral› askerlikle asl›nda sorun alan›n› daha da geniflletmesi, onun en ciddi açmazlar›ndan birini oluflturmaktad›r. Kald› ki yeni strateji, görevin bütünüyle porfesyonel kuvvetlere devredilmesi anlam›na da gelmemektedir. Süresi azalt›lsa da bugün TSK’n›n omurgas›n› oluflturan on iki ayl›k temel erlik statüsü, “gazilik ve flehit aileleri” kurumsall›¤›yla hâlâ Türk milliyetçili¤ini besleyen vazgeçilmez bir güç olmay› sürdürüyor. AKP iktidar› her ne kadar sivilleflme ideolojisiyle meflruiyet aray›fl› içinde olsa da, Erdo¤an’›n deyifliyle “Peygamber Oca¤› ve Mehmetçikler; yani Küçük Muhammetler” arac›l›¤›yla yeniden üretilen erkek egemen bilinçle topluma biçim vermeyi de sürdürüyor. Susurluk çetesinin deflifre olmas›yla geriye çekilen polis özel harekât birlikleri, flimdi yeniden yap›land›r›larak askeri özel kuvvetlerle eflgüdümlü, PKK’ye karfl› devreye sokuluyor. Polis özel kuvvetlerinin k›rsal gerilla savafl›ndaki rolü ve baflar›s› tart›fl›ladursun, AKP iktidar›n›n, yeni “kentsel gerilimler”e ve çat›flmalara dair bir haz›rl›k içinde oldu¤u da anlafl›lmaktad›r. Zaten polisi yeniden yap›land›rm›fl olan AKP’nin elinin alt›nda haz›r “özel e¤itimli polis kuvvetleri”nin olmas› mutlaka rejimin yönelimleri bak›m›ndan de¤erlendirilmeli.
Siyasal bask› ayg›t›nda tahkimat Polis operasyonlar›, yarg› ve hapishanelerin özel kulla-
61
KÜRT SORUNU n›m›yla tahkim edilen siyasal bask› ayg›t›, AKP iktidar›n›n devral›p sürdürdü¤ü ulusal bask› politikalar›n›n vurucu gücünü oluflturmaktad›r. Özel savafl ayg›t›n›n eskimifl, daha do¤rusu fiilen eskitilmifl bask› ve yasaklar›na son vermeyi siyasal bir avantaja çevirmeye çal›flan Erdo¤an, “ileri demokrasi” söyleminin ard›nda yeni bask› düzeneklerini gizlemektedir. Kürt varl›¤›n›n tan›nmas›, ola¤anüstü hal yönetimine (OHAL) son verilmesi, askeri vesayetin geriletilmesi, askeri darbe koflullar›n›n ortadan kald›r›lmas›, Kürt sorununun demokratik çözümünü getirmemektedir. Burjuvazinin kendine demokrasi için ayr›flt›rd›¤› yasama, yürütme ve yarg› gibi rejimin temel güçleri, Kürtler ve toplumsal muhalefetin üzerinde bir fliddet ayg›t› iflleviyle yeniden birleflmektedir. Kürt hareketine yönelik KCK operasyonlar› koduyla gelifltirilen gözalt› ve hapsetme dalgas›, özellikle kentlerde özel savafl› bütünleyen yayg›n politik bask› biçimi yaratmaktad›r. Aç›k faflizm dönemlerinde görülen türde bir polis-yarg› bask›s› yarat›lmakta; Kürt siyasetçileri ve yerel yöneticileri kitleler halinde hapishanelere doldurulmaktad›r. Kürt hareketinin düzend›fl› özünü oluflturan silahl› öncü, özel savaflla bask› alt›na al›n›rken, temel toplumsal dinamizmini oluflturan fiili, aç›k, yasal, kitlesel siyaset kanallar› da polis, yarg› ve hapishanelerle bask› alt›na al›nmaktad›r. Özel yetkili mahkemeler ve özel yetkili savc›larla tam bir tak›m uyumu içinde kendini kan›tlam›fl Fethullahç› polislerin atanmas›yla bask› ayg›t› pekifltirilmektedir. Hedef, Kürt hareketinin düzen d›fl› geliflim seyri ve yeni siyasallaflma eksenidir. Kürt hareketinin tasfiyesi, elbette toptan ortadan kald›r›lmas› de¤il, ama düzend›fl› dinamizminin bask› alt›na al›nmas›; hareketin dönüflüme zorlanmas›d›r. Yerel yönetimlerde, demokratik kitle örgütlerinde, emek hareketinde, kitle partisinde ve parlamentodaki militan özneleri etkisizlefltirilerek, Kürt siyaseti devrimci çizgiden ar›nd›r›lmak istenmektedir. Yeni bask›
politikalar›n›n hedefinde, kitlesel direnifl kapasitesini daraltarak Kürt hareketini kentlerde yayg›n, kitlesel halk direniflleri yapamaz hale getirmek; toplumsal mücadele kanallar›n› t›kamak; Türkiye solu ve ayd›nlarla ba¤lant›lar›n› kesmek var. Bu yönde, “BDP’nin flahinleri” diye adland›r›lan milletvekilleri, belediye baflkanlar›, yerel yönetim temsilcileri ya da Kürt ayd›nlar›n›n flahs›nda, iktidar medyas›, polis ve yarg› arac›l›¤›yla Kürt siyasetinin yeni politik söylemi bask› alt›na al›n›yor. Söylemin, sürecin gidiflat›n›, düzenin asimilasyon kapasitesinin d›fl›na tafl›rabilecek sivri uçlar› törpülenmeye çal›fl›l›yor. “Liberal haklar söylemi” d›fl›ndaki hiçbir söylemin yaflamas›na izin verilmiyor. PKK’nin terör örgütü olarak adland›r›lmas›, fliddet eylemlerinin k›nanmas›, Abdullah Öcalan’›n muhatapl›¤› gibi konularda oldu¤u gibi sosyalist-s›n›fsal söylemlerden de ar›nd›r›lmas› hedefleniyor.
Diplomasinin arac› olarak savafl›n derinlefltirilmesi Kürt sorununun ulusal bask› politikalar›yla bast›r›labilece¤ine iliflkin resmi-devlet çizgisinin k›r›lmas›, iktidar blo¤unda bir “inanç-moral yitimi”ne yol açm›flt›r. ‹ktidar blo¤unda, zay›f da olsa, Kürtlerin düzenle bütünlefltirilmesi temel politikas› yönünde, PKK’yle müzakere-diyalog yolunun da kullan›lmas›na yönelik bir e¤ilim de ortaya ç›kt›. PKK aç›s›ndan ise silahl› mücadeleyle “ba¤›ms›z Kürdistan’›n kurulmas›”n›n; yani “devletin askeri yenilgisinin olanaks›zl›¤›” görüldü. ‹flte “bar›fl-diyalog-müzakere” sürecini gündeme getiren konjonktürel denge, bu birbirini yenememe durumundan do¤du. Salt savafl yöntemleriyle elde edilebilecek bir zaferin olanaks›zl›¤›, taraflar›, baflka aray›fllara itmektedir. M‹T-PKK aras› görüflmelerin Kürt olmayan kitlelerde bile yaratt›¤› olumlu alg›, bu k›r›lma an›nda nesnel karfl›l›¤›n› buldu. Kald› ki ayd›nlar›n da bu süreci desteklemesiyle flovenizmin k›r›lmas›na yönelik politikalar için umut verici de¤erlendirmeler artt›… Peki ne oldu da aniden AKP iktidar› yeniden savafl politikalar›n› derinlefltirme karar› verdi? Öncelikle be-
fiiddetli bask›lar, iktidar›n› sürekli k›lma yönünde atmay› planlad›¤› ad›mlar için k›sa süreli¤ine, geçici bir manevra f›rsat› sunman›n ötesine geçmeyecektir
KÜRT SORUNU lirtmek gerekir ki, neoliberal asimilasyonun esnek siyaset tarz›nda, klasik anlam›yla birbirini izleyen ard›fl›k yöntemler olarak “mutlak savafl” ya da “mutlak bar›fl” yoktur. Savafl ve bar›fl yöntemlerinin iç içe geçti¤i, bir ve ayn› süreç içinde, ayn› anda her ikisinin birden kullan›labildi¤i bir asimetrik savafl tarz› söz konusudur. Ulusalc›lar› ve liberalleri s›k s›k bofla düflüren bu esnek siyaset tarz›yla, AKP iktidar› ayn› zamanda, Kürt hareketini de terbiye etmeye, onu kendi siyaset mant›¤›na uydurmaya çal›fl›yor; yeri geldi¤inde, ulusal bask› politikalar›n›n gere¤i olarak, savafl› derinlefltiren yöntemler kararl›l›kla uygulayabiliyor. TSK’n›n tamamen denetim alt›na al›nd›¤› koflullarda; yani Kürt hareketine yönelik güçlendirilmifl fliddet ayg›t›n›n bir gün TSK taraf›ndan AKP’ye karfl› kullan›lmas›n›n olanaklar›n›n ortadan kald›r›ld›¤› koflullarda, Kürt savafl› tereddütsüz derinlefltirilebilir. En az›ndan AKP’yi Kürt savafl›nda karars›zl›¤a sürükleyen koflullardan biri ortadan kalkm›fl oluyor. Bu koflullarda, Kürt hareketi, direnci k›r›larak ve hareket alan› daralt›larak mümkün olan en geri taleplerle masaya oturmas› için kayg›s›zca zorlanabilir. Savafl›n bugünün koflullar›nda derinlefltirilmesinde “diplomatik beklentiler”in de pay› bulunmaktad›r. Asl›nda “diplomasi” gibi ikincil plandaki beklentilerin ötesinde, AKP iktidar› savafl› derinlefltirmeyi bir çaresizlik politikas› olarak yürütmektedir. Aksi halde, taleplerini zaten en asgari düzeye çekmifl Kürt hareketine, kirli savafltan genifl kapsaml› politik bask›ya kadar pervas›z bir sald›r› dalgas›n› aç›klamak zor olurdu. Kürt hareketi taleplerini en asgari düzeye çekti; ama iktidar›n asla müzakere masas›nda görmeyi kald›ramayaca¤› bir talep var ki, o da Kürt hareketinin yeni siyasallaflma kanal›d›r. Kürt hareketinin müzakerelere iliflkin temel yaklafl›m›, Kürt hareketine yeni bir siyasallaflma kanal›n›n aç›lmas›d›r. Sekiz-on maddelik “acil talepler listesi” ve en son hükümete sunulan “Öcalan Protokolü”, ateflkes ve giderek silahl› mücadelenin b›rak›lmas› sürecinin bir önflart› olarak gündeme getirilmemektedir. Kürt hareketinin yeni siyasallaflma sürecinin içeri¤i ve genel niteli¤ini belirleyen bu talepler, gelecek süreçlere havale edilebilmektedir. K›saca, Kürt hareketi, AKP iktidar›n›, yeni bir siyaset kanal›n›n aç›lmas› ve azami taleplerin süreç içinde bu kanaldan dile getirilmesi yönünde zorlamaktad›r. Silahl› gruplar›n, hapistekilerin ve Öcalan’›n durumu tümüyle bu yeni siyasallaflma kanal›n›n yarat›lmas›na ba¤l› olarak ele al›nacak önemli sorunlar olarak de¤erlendiriliyor. ‹flte “diplomatik yol”un t›kand›¤› yer buras›. Kürt hareketinin zaten fiilen girmifl oldu¤u bu süreç, AKP’nin izledi¤i neoliberal asimilasyon politikalar›n›n açmazlar›-
n› derinlefltiren ana siyasallaflma kanal›n› oluflturuyor.
Sonuç Zora dayal› asimilasyon stratejilerini ve ulusal bask› politikalar›n› neoliberal-‹slamc› içerikler kazand›rarak sürdüren AKP iktidar›n›n Kürt politikas›, düzenin Kürt sorunuyla içine sürüklendi¤i açmazlar› çözememifltir. AKP iktidar›, neoliberal yenisömürgeci devlet sisteminin temelinde yer alan Kürt hareketinin tasfiyesi ve Kürtlerin düzenle bütünlefltirilmesi politikas›nda baflar›s›zl›¤a u¤ram›flt›r. Yeni düzenin gereklerine göre “sorunun çözümü” flöyle dursun, sorun alan›n›n daha da genifllemesine yol açan uygulamalara yönelmifltir. Örne¤in, neoliberal yenisömürge kapitalizminin asimilasyon kapasitesini geniflletme giriflimleri, yoksul Kürt halk›n›n h›zla proleterleflmesine ve proleterleflme süreçlerinden do¤an toplumsal dinamizmin Kürt hareketinin uluslaflma kanallar›nda politikleflmesine yol açm›flt›r. ‹flte iktidar›n, politik Kürt hareketiyle halk›n ba¤lant›lar›n› kesme giriflimleri, Kürt uluslaflmas›n›n bu yeni politikleflme u¤ra¤›nda baflar›s›zl›¤a u¤ramaktad›r. Özel savafl ve politik bask›n›n fliddetlendirilmesi, “PKK’yle Kürt halk›”, “silahl› öncüyle kitle hareketleri” aras›ndaki ba¤lant›lar› koparamad›¤› gibi, bu ba¤lant›lar›n ve “öncünün” yenilenmesinin nesnel temelini geniflletmektedir. Polis operasyonlar›yla politik bask›y› yayg›nlaflt›rma ve Kürtlerin demokratik talepleriyle Türkiye solu ve ayd›nlar›n yak›nlaflmas›n› önleme çabalar›n›n tersine, AKP faflizmine karfl› direnifl e¤ilimlerinde bir yak›nlaflma ortaya ç›kmaktad›r. Özel savafl ve politik bask›n›n fliddetlendirilmesi ve yayg›nlaflt›r›lmas›, AKP’ye, iktidar›n› sürekli k›lma yönünde atmay› planlad›¤› ad›mlar için k›sa süreli¤ine, geçici bir manevra f›rsat› sunman›n ötesine geçmeyecektir.
Dipnotlar 1 Türkiye topraklar› o kadar verimli ki herhangi bir iktidar, hatta MHP bile, tarihsel olaylar›n birkaç›n› derleyerek kendisine “demokrat bir görünüm” verebilir. 2 Hakan Yavuz, , Erbakan’dan Erdo¤an’a Laiklik, Demokrasi, Kürt sorunu ve ‹slam, Çeviri Leman Adal›, Kitap Yay›nevi, ‹stanbul, Kas›m 2011, sf. 151. Ayr›ca, Erdo¤an’a ba¤l›l›¤›yla ün yapan Kürt ‹slamc›l›¤›n›n eski temsilcilerinden Mehmet Metiner’in bu konuda ortam dinlemesine tak›lan de¤erlendirmesi dikkate de¤er: “Tayyip Bey eski dostum; beyin k›vr›mlar›nda nelerin dolaflt›¤›n› bilecek kadar kendisine yak›n bir insan›m. Erdo¤an’la demokratik bir Türkiye infla edilebilece¤i kanaatinde de¤ilim. Erdo¤an ve çevresi Türk milliyetçili¤i ile bire bir örtüflebilecek bir yak›nlaflma içinde.” 3 “‹syan, Asimilasyon, Bütünleflme K›skac›nda Kürt Aç›l›m›”, Halk›n Devrimci Yolu, s 4, Ocak-Mart 2010 4 Murat Koraltürk, Ekonominin Türklefltirilmesi, ‹letiflim Yay›nlar›, 2011 5 Mesut Ye¤en, Müstakbel Türk’ten Sözde Vatandafla: Cumhuriyet ve Kürtler, ‹letiflim Yay›nlar›, Üçüncü Bask›, ‹stanbul, 2009; Soner Ça¤aptay, Türk Kimdir? Türkiye’de ‹slâm, Laiklik ve Milliyetçilik, Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›, ‹atanbul, 2009 6 Belma Akçura, Devletin Kürt Filmi, New Age Yay., ‹stanbul, 2009; GAP Raporlar› 7 Azer Ulafl, “Oligarflinin Kürt Burjuvazisi”, Halk›n Devrimci Yolu, S.6, 2011 8 ‹lker Baflbu¤, Terör Örgütlerinin Sonu, Remzi Kitabevi, 2011; Yaflar Büyükan›t, M.A.Birand-32.Gün; Fikret Bila, Komutanlarla Cephesi, Detay Yay›nlar›, 2007
63
DÜNYA-ORTADO⁄U
“Tek yol sokak tek yol devrim”in
Tahrir’den Kurtulufl’a Levent Kara
M›s›rl›lar, 2011’in bafl›nda, Mübarek despotizmine isyan ederek Tahrir’e (Kurtulufl Meydan›’na) ç›kt›. Mübarek gitti, ABD destekli ordu-Siyasal ‹slam ittifak› geldi. Halk hareketi bunun için miydi? Böyle olmasa gerekti ki, M›s›rl›lar›n isyan› 2011’in sonunda bu kez de postala ve fetvaya karfl› Tahrir’e ç›kt›. M›s›rl› emekçiler Tahrir’de bayra¤› yükselttikçe yaln›zca neoliberalizme iman edenlerin krizini de¤il kendi ba¤›ms›z politik kimli¤ini de olgunlaflt›r›yor.
A
rap dünyas›nda Tunus’la bafllay›p giderek bütün ülkelere yay›lan halk hareketleri dalgas› de¤iflimi kaç›n›lmaz k›l›nca, ç›karlar›n› güvence alt›na almak isteyen egemen s›n›flar ile dalgan›n as›l öznesi olarak taleplerinin peflini b›rakmayan halk kesimleri aras›ndaki mücadele de¤iflim sürecinin de temel belirleyeni haline geldi. Bu mücadele en olgun biçimleriyle Arap dünyas›n›n kalbi say›lan M›s›r’da gözlenmektedir. Hüsnü Mübarek’in yönetimden uzaklaflt›r›lmas› ve siyasi partiler yasas›n›n görece demokratiklefltirilmesine ra¤men sokak hareketi yeni dalgalarla Tahrir’i doldurmaktad›r. Emperyalizm iflbirlikçisi neoliberal rejimin despot
64
liderli¤ini kendi özgücü ile deviren ancak yerine kendi iktidar›n› koyabilecek örgütsel-politik araçlara sahip olmayan halk kitleleri sokakta, egemen s›n›f ç›karlar›n› güvence alt›na almak üzere yap›land›r›lm›fl ordu ve parlamenter sistem de iktidardad›r. Haliyle çat›flman›n as›l kayna¤› yerli yerinde durmaktad›r. Siyasal ‹slam’›n karfl› ç›k›fl›na ra¤men, askeri yönetime son verilmesi talebiyle geliflen ve seçim sürecinin meflruiyetini sorgulatan Kas›m-Aral›k Eylemleri M›s›r’da henüz son sözün söylenmedi¤ini göstermektedir. Çat›flma sürmektedir; çünkü “yönetimlerde rol almaya soyunan politik aktörler, halk hareketlerinin taleplerini içeren programlar oluflturmamakta, aksine halk hareket-
Arapças›
leri taraf›ndan y›k›lan yönetimlerin neoliberal programlar›n› onarmaktad›r. Böylelikle, çat›flma zemini muhafaza edilmekte ve yeni çat›flmalara davetiye ç›kar›lmaktad›r. Bu çat›flman›n devrimci potansiyelini neoliberalizme karfl› mücadele içinde özneleflen Ortado¤u’nun yeni proletaryas›, karfl›devrimci potansiyelini ise neoliberalizm ile birlikte onun krizini de içsellefltiren ve kendi krizine dönüfltüren siyasal ‹slam temsil etmektedir.” ‹lk baflta “Mübarek devrilsin” talebiyle soka¤a ç›kan halk hareketinin bileflenleri ve di¤er talepleri incelendi¤inde s›n›fsal karakterin belirleyici oldu¤u, Mübarek’in emperyalizm iflbirlikçili¤inin, neoliberal kapitalizmin ve onun gerektirdi¤i otoriter yönetimin bir simgesi olarak
hedef al›nd›¤› görülecektir. Halk hareketinin temsil etti¤i s›n›f ç›karlar› ile emperyalizmin ve iflbirlikçi egemen s›n›flar›n ç›karlar› aras›nda bir uzlaflmazl›k vard›r. ABD güdümlü M›s›r ordusu ile neoliberal politikalar› benimsemifl olan ve emperyalizmle uyumlu bir d›fl politika izleyece¤inin taahhüdünü veren Müslüman Kardefller’in (MK) uzlaflmas›yla yürütülen “düzenli geçifl” sürecinin ard›ndaki ABD deste¤inin ve karfl›s›ndaki sokak muhalefetinin nedeni de budur. Ordunun iktidardaki yerini muhafaza etmesi ve Siyasal ‹slamc› partileri öne ç›karan yeni parlamenter sistem, halk›n politik iktidar›n› kurmaya de¤il halk hareketinin olas› politik etkilerini bast›rmaya yönelik bir müdahale arac›d›r.
65
DÜNYA-ORTADO⁄U Mübarek’in devrilmesi ile bir iflbirlikçisini kaybeden emperyalizm; ordu, sermaye ve MK uzlaflmas›yla oluflturulan geçifl yönetimi ile yeni bir iflbirlikçi blo¤a kavuflmufltur. Ancak halk hareketinin temel gücü olmas›na karfl›n siyasette henüz karfl›l›¤›n› bulamam›fl olan kitlelerin sokak hareketlerini sürdürmesi ordunun, MK’nin ve Siyasal ‹slam’a zafer vaat eden parlamenter düzene¤in maskesini indirip meflruiyetini sarsm›flt›r. ‹kinci Tahrir ayaklanmas›nda MK aç›ktan ayaklanma karfl›t› bir pozisyona çekilmifl, buna karfl›n ayaklanman›n belirleyici öznelerinden sol, gençlik ve iflçi hareketi ise MK’den ve sosyal demokratlardan koparak gelen kitleleri kendi etraf›nda toparlayabilmifltir. Ülkenin halihaz›rdaki en büyük politik gücü MK, çözülme e¤ilimindedir. S›n›rl› bir etki alan›na sahip olan sosyalistler ise sokak hareketleri sayesinde genifl kitlelerle temas kurduklar› bir geliflme olana¤› yakalam›fllard›r. Mübarek’i deviren ayaklanman›n yolunu açt›¤› gibi siyaset sahnesinde sosyalistler lehine, emperyalizm ve Siyasal ‹slam aleyhine yeni e¤ilimlerin a盤a ç›kmas›n› sa¤layan esas dinamik, neoliberal y›k›m›n karfl›s›nda geliflen s›n›fsal dinamizm ve bu dinamizmin bir ifadesi olarak büyük bir geliflim ve de¤iflim sergileyen emekçi karakterli hareketlerdir.
25 Ocak’tan 19 Kas›m’a Küresel krizin etkileriyle katmerlenen neoliberal y›k›m›n a盤a ç›kard›¤› toplumsal koflullarda, M›s›rl›lar Tunus ayaklanmas›n›n verdi¤i esinle “Mübarek defol” diye harekete geçti¤inde ABD, iflbirlikçisi Hüsnü Mübarek’e deste¤ini bildiriyor, MK ise sokaktan uzak duruyordu. Sürecin bafl›n› çekenler, ad›n› 6 Nisan 2008 Mahalla grevinden alan 6 Nisan Geçlik Hareketi, liberal Kifaye hareketi, sendikalar ve sosyalistlerdi. Kitle hareketinin temel talepleri; 1. Mübarek’in gitmesi, 2. Demokratik haklar› güvence alt›na alan yeni bir anayasa yaz›lmas›, 3. Asgari ücretin yükseltilmesi, 4. G›da fiyatlar›n›n kontrol alt›na al›nmas› ile bar›nma, sa¤l›k, ulafl›m gibi hizmetlerin iyilefltirilmesi talepleriydi. H›zla kitleselleflen eylemler, Tahrir’e inmekten imtina eden örgütlerin taban›n› da çekmeye bafllay›nca, MK ve di¤er geleneksel partiler de soka¤a indi. ‹flçiler genel grev ça¤r›s›nda bulundu. Mübarek’in gidici oldu¤unun ve ABD’nin ülkedeki temel dayana¤› ordunun kontrolü sa¤layacak flekilde konumland›¤›n›n herkes aç›s›ndan aflikar oldu¤u bir zamanda ABD Mübarek’ten deste¤ini çekti. Yani emperyalizm ve Siyasal ‹slam, bu harekette bafl› çeken de¤il arkadan yetiflip süreci kontrol alt›na almaya çal›fland›. Mübarek’in devrilmesinin ard›ndan ordunun (Silahl›
66
Kuvvetler Yüksek Konseyi) vesayetinde MK ve köklü liberal parti Wafd’›n deste¤inde bir geçifl yönetimi kuruldu. Yönetim gösterilerin ve grevlerin son bulmas› için çabalad› ve yasaklama kararlar› ç›kard›. Mübarek anayasas›n›n baflkanl›k seçimini düzenleyen maddesinden baflka ciddi bir de¤ifliklik içermeyen anayasa de¤iflikli¤i referanduma götürüldü ve hayal k›r›kl›¤› içindeki halk›n yüzde 41 oran›nda kat›l›m gösterdi¤i referandumdan yüzde 77 ile “evet” ç›kt›. ‹slamc›s›ndan soluna çok say›da yeni parti kuruldu, iflçiler sendikalarda örgütlendi ancak iflçilerin örgütlenme hakk› üzerindeki k›s›tlamalar›n kald›r›lmas› talebi, verilen sözlere ra¤men tutulmad›. Ayn› flekilde fiyatlar›n kontrol alt›na al›nmas›, ücret art›fl› gibi talepler de karfl›lanmad›. Ordu olas› laik-‹slamc› gerilimini gerekçe göstererek kendini anayasan›n koruyucusu konumunda tutmaya çal›flt›. Yeni M›s›r Anayasas›, Lübnanl› Marksist Gilbert Achcar’›n deyimiyle Türkiye’yi model al›yordu ancak Türkiye’nin 12 Eylül anayasas›n›. K›pti H›ristiyanlara yönelik kanl› sald›r›lar ve ard›ndan geliflen protestolarda çok say›da kiflinin kolluk güçlerince öldürülmesi de ordunun beklentileri ile uyum içindeydi. Eski düzeni yeni elbiseleriyle karfl›lar›nda bulanlar tepkilerini sokakta ifade ettikçe, Mübarek döneminden fark› olmayan bir polis fliddetiyle karfl› karfl›ya geldi. 28 Kas›m’da bafllayan ve üç ay sürecek seçim maratonuna yaklafl›l›rken, ordunun vesayetinin kal›c›laflaca¤›n›n görülmesi, Mübarek kadrolar›n›n tasfiye edilmemesi ve ordu kontrolündeki seçimlere güvensizlik t›rman›fla geçti. Tahrir’deki bir eyleme yönelik polis sald›r›s› tepkiyi tetikledi ve 19 Kas›m’da ikinci Tahrir isyan› bafllad›. ‹kinci ayaklanman›n talebi Silahl› Kuvvetler Yüksek Konseyi’nin yönetimden çekilmesi, eski rejimin kal›nt›lar›n›n yönetimde yer almamas› ve mevcut koflullarda güvenilir olamayaca¤› için seçimlerin ertelenmesiydi. Mübarek’in devrilmesinin ard›ndan, seçimlerden birinci parti ç›kaca¤› beklentisi ile ABD ve ordu ile uzlaflarak halk hareketiyle kendini ayr›flt›ran MK bu kez Tahrir meydan›ndakileri alenen karfl›s›na al›p bir karfl› miting düzenledi, seçimlere kat›l›nmas›n› ‹slami görev sayan fetvalar ç›kard›. MK, Silahl› Kuvvetler Yüksek Konseyi Baflkan› Mareflal Hüseyin Tantawi’nin istifas›n› isteyen M›s›rl›lar› “Ordunun devrimi korumaktaki rolünü övmek yerine elefltirmekle” suçluyordu. Meydan bu kez daha sol karakterli, iflçilerin daha belirgin bir kat›l›m sergiledi¤i ancak Selefi ‹slamc›, liberal ve sosyal demokrat gruplar›n yan› s›ra parti yönetimi ile ayn› fikirde olmayan MK üyelerinin bir k›sm›n› da içeren bir kitleye ev sahipli¤i yap›yordu. Bu ikinci ayaklanma, rejimin temellerini koruyup görüntü-
M›s›r ordusu, ayaklanman›n ilk aflamas›nda Mübarek’i desteklememifl, soka¤a ç›kan halkla karfl› karfl›ya gelmekten kaç›nm›flt›. Ülkedeki ABD kontrolünün temel arac› olan ordu, böylelikle ciddi bir dirençle karfl›laflmadan geçifl yönetiminin bafl›na geçti. Yukar›daki foto¤rafta, M›s›rl›lar, s›rtlar›n› yaslad›klar› askeri araçlara “Allah büyüktür, M›s›r devrimi düflmez” (solda) ve “Hepimizin kalbi M›s›r’la” (sa¤da) diye yazm›fl. Oysa, aylar sonra bu araçlar halk›n üstüne sürülecekti
de de¤ifliklikler sa¤lamaya çal›flan seçim takti¤inin meflruiyetini ortadan kald›rd›¤›, kitle hareketinin süreklili¤ine dair ipuçlar› verdi¤i gibi ülkenin yeni politik saflaflmalar›n› da aç›kl›yordu.
Seçim sürecinde politik saflaflmalar M›s›r’da ‹slamc›, sol, liberal ve Arap milliyetçisi (Nas›rc›) 50’ye yak›n parti, 4 politik blokta bir araya geldi. Mart ay›nda sonuçlanacak üç turlu seçimlerde birinci ç›kmas›na kesin gözüyle bak›lan›, MK’nin kurdu¤u Özgürlük ve Adalet Partisi’nin (FJP) de içinde bulundu¤u Demokratik ‹ttifak. Türkiye’nin AKP’sine referansla tart›fl›lan parti, ‹slamc› bir parti olarak ABD emperyalizmi ile uyumlu neoliberal politikalar› benimsemesi ile bu tart›flmalar› do¤ruluyor. Toplamda 20-30 milyar dolar büyüklü¤ündeki 100’e yak›n ‹slamc› flirkete ve büyük toprak sahiplerine dayanan parti, 2005 seçimlerinde ba¤›ms›z adaylarla 88 koltuk elde eden MK fraksiyonu deneyimine yaslan›yor. MK bu dönemde neoliberal politikalarda Mübarek’i desteklemiflti. Ayn› dönem neoliberal politikalara karfl› kitlesel iflçi ve köylü hareketleri yükseliflteydi. Yoksullar MK’nin destek verdi¤i neoliberal politikalardan mustaripken, MK ile Mübarek’in aras›n› açan fley hileli 2009 seçimleri oldu. Bunlar, Mübarek’in ard›ndan seçim yasalar› d›fl›nda sistemin özünde bir de¤iflikli¤e gitmeye yanaflma-
yan ve köklü de¤iflim talepleriyle örgütlenen eylemlere mesafe koyan MK’nin tavr›n› aç›kl›yor. Ancak MK’nin bu tavr›, genç taban›nda bir ayr›flma yaratm›fl durumda. ‹lk Tahrir ayaklanmas› s›ras›nda yaflanan tart›flmalardan köklenen ayr›l›kla birlikte genç MK kadrolar› ayr›larak M›s›r Ak›m› Partisi’ni kurdular. Bu parti ise ikinci Tahrir ayaklanmas›ndaki ana inisiyatif olan Devrim Sürüyor ‹tttifak›’n›n bir parças›. Daha kat› ve uzlaflmaz bir fleriat yorumuna yaslanan Selefi ‹slamc›lar ise ‹slamc› Blok’ta bir araya geliyor. Ancak Demokratik ‹ttifak’ta bulunmamalar› politik de¤il seçim sisteminden kaynaklanan ve çok say›da partinin birlikte hareketini güçlefltiren teknik bir sorunundan kaynaklan›yor. Bu blokta Nur Partisi adl› Selefi parti öne ç›k›yor. Blok, emperyalist ç›karlar›n Arap dünyas›ndaki temsilcisi Körfez ülkelerinden Katar’›n mali deste¤ine sahip. Geleneksel laik partiler ise M›s›r Bloku’nda bir araya geliyor. Sa¤-liberal Özgür M›s›rl›lar Partisi ile merkez sol M›s›r Sosyal Demokrat Partisi ve görece solda yer alan Tagammu Partisi bu bloku oluflturuyor. Ortak vurgusu laiklik olan bu blok MK’yi dengeleme kayg›s›yla bir arada duruyor. Bir dönem sosyalistleri de içeren blok, siyaseti laik-‹slamc› saflaflmas›na s›k›flt›rarak ilkelerinden taviz vermesi nedeniyle yaln›zca sosyalistleri
67
DÜNYA-ORTADO⁄U yitirmedi, üye partilerin taban›ndan da kopufllar yaflad›. Devrim Sürüyor ‹ttifak› ise, 25 Ocak sürecinde etkin olan 5 sosyalist partinin bir araya gelmesiyle oluflan Sosyalist Halk ‹ttifak› Partisi’ni, M›s›r Sosyalist Partisi’ni, M›s›r Ak›m› Partisi’ni, M›s›r Hürriyet Partisi’ni, Eflitlik ve Kalk›nma Partisi’ni, Devrim Gençli¤i Koalisyonu’nu ve M›s›r ‹ttifak› Partisi’ni kaps›yor. Bu blokta sosyalistlerden baflka, soka¤a s›rt›n› dönen ve sistemle bütünleflen tutumu nedeniyle MK’den ve ‹slamc›-laik saflaflmas› u¤runa sa¤-liberallerle ittifak yapan merkez sol Tagammu’dan kopanlar da yer al›yor. Seçimlere kat›lma konusunda tereddüt yaflayan ve boykot ça¤r›s›nda bulunan ittifak sokak hareketindeki etkinli¤ine karfl›n, boykot etmedi ama parlamentodaki koltuklar›n ancak yüzde 60’› için aday gösterebildi. Üç ay sürecek seçimler mali eflitsizlikler ve büyük partiler lehine iflleyen adaletsiz seçim mekanizmas› ile malul. Örne¤in, Wafd ve MK gibi gelenekseller ya da sermaye destekli liberal Özgür M›s›rl›lar ile Katar destekli Selefi Nur Partisi’nden baflka tam aday listesi oluflturabilen yok. MK’nin bir an önce seçime gitme yolundaki ›srar› da bu eflitsizli¤i f›rsata çevirme tercihi olarak yorumland›.
ve orduya yönelen halk tepkisi bu kez parlamentodakilere yönelecektir. Di¤er yandan MK’nin ve Selefilerin baflar›s› ‹slamc› ve laik partiler aras› ihtilaf› canl› tutup orduya alan sa¤layacak bir zemin de sunuyor. M›s›r ordusu, TSK’n›n y›llarca yapt›¤› gibi, kendisini anayasan›n vasisi ilan ederek anayasa üstü bir pozisyon dayat›rken bunu ‹slamc›lar›n olas› müdahalelerine karfl› inanç özgürlü¤ünü ve kifli haklar›n› koruma iddias›yla temellendiriyor. Bu seçimler, ikinci Tahrir ayaklanmas› olmasayd› muhtemel askeri vesayetin kurumlaflt›¤›; toplumsal anlamda gerici, ekonomik anlamda neoliberal, d›fl politika anlam›nda emperyalizm iflbirlikçisi Siyasal ‹slam a¤›rl›kl› bir yönetimin olufltu¤u; geleneksel siyasetin laik-‹slamc› gerilimi içinde neoliberalizmde uzlaflt›¤› bir manzara a盤a ç›kacakt›. Ancak Mübarek’i deviren kitleler, bütünlüklü bir program ortaya koyamamakla birlikte bir kifli ile de¤il o kiflide simgeleflen politikalarla kavga-
Di¤er yandan güçlü partilerin adaylar›n›n pek ço¤u Mübarek dönemindeki sicilleri nedeniyle kuflku yarat›yor. M›s›r Sosyalist Halk ‹ttifak›’n›n laik M›s›r Bloku’ndan çekilmesine neden olan süreçte de oldu¤u gibi Mübarek döneminin yönetici kadrolar› da aday gösteriliyor. Çünkü k›rsal alanda Mübarekçilerin, yerel egemenlik a¤lar›ndan kaynaklanan ciddi bir deste¤i var ve sözde Mübarek muhalifi sistem partileri bu destekten faydalanmak istiyor. MK’nin yan› s›ra Wafd ve Nur’un da Kas›m 2011’de askeri konseyin seçimler üzerindeki konrtolüne itirazla bafllayan gösterilere kat›lmaktan çekinmesi, Tahrir eylemcilerinin güvensizli¤ini besliyor. Bütün bunlar seçimden sonra da çat›flmal› sürecin devam edece¤ini ortaya koyuyor. Bu da Tahrir’dekilerle parlamentodakiler aras›ndaki ba¤lar› y›pratacak bir sürece iflaret ediyor. Seçimlerin ilk iki turu sonucunda MK’nin seçim bloku yüzde 40, Selefiler yüzde 20, M›s›r Bloku yüzde 10, Wafd ise yüzde 7 oy al›rken Devrim Sürüyor ‹ttifak› yüzde 4’te kald›. Üçüncü turda da büyük bir de¤ifliklik yaflanmas› beklenmiyor. Bu seçimlere de zemin haz›rlayan halk hareketinin, kurumsal ve programatik olarak hakk›yla temsil edilemedi¤i böylesi bir parlamento bilefliminin meflruiyeti tart›flmal›d›r. Sokak ile meclis aras›ndaki bu çeliflki, yeni sokak hareketlerini gündeme getirecek ve daha önce Mübarek’e
68
Müslüman Kardefller, Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ard›ndan ülke yönetimine el koyan Yüksek Askeri Konsey’in lideri Mareflal Hüseyin Tantawi’nin istisfas›n› isteyenlere flidetle karfl› ç›kt›. “Tantawi istifa” sloganlar›yla örgütlenen eylemlere kat›lmayan Müslüman Kardefller, eylemcileri “Ordunun devrimi korumaktaki rolünü övmek yerine elefltirmekle” suçlad›. Müslüman Kardefller, 19 Mart 2011’de gerçeklefltirilen Anayasa de¤iflikli¤i referandumunda da, Tahrir’dekilerin itirazlar›na kulaklar›n› t›kayarak “evet” oyunun aktif örgütçüsü olmufltu.
DÜNYA-ORTADO⁄U l›yd›. Kifli gidip politikalar baki kal›nca kavga da bitmedi, sürece¤ini ortaya koydu. ‹flte kendini parlamenter düzlemdeki s›n›rl› yans›malar›na karfl›n as›l olarak sokak hareketinde var eden bu kavga M›s›r’›n yeni siyaset sahnesinde hem orduya, hem neoliberalizme ve emperyalizme, hem de Siyasal ‹slam’a meydan okuyan kitlesel s›n›fsal bir politik çizginin yükseliflini de müjdeliyor.
Kriz ve iflçi s›n›f›n›n yeni bileflimi M›s›r’da Tahrir isyanlar›na yol açan fley, neoliberalizmin küresel krizle birlikte fliddetlenen toplumsal y›k›m›d›r. Bu y›k›m ç›karlar› sermaye ile ortak olanlarla, ç›karlar› sermaye ile karfl›t olanlar› karfl› karfl›ya getirmifltir. Mübarek’i deviren bu süreç ayn› zamanda ‹slamc› neoliberal MK’yi, merkez-sol Tagammu’yu afl›nd›ran, sokakta sosyalistlere ve ba¤›ms›z sendikalara yeni bir siyasal-örgütsel geliflim sa¤layan s›n›f eksenli bir
mücadele sürecidir. Solun önemli bir kesiminin de maalesef itibar etti¤i egemen siyasal analizlerin, Tahrir eylemcilerini oyuna gelen, apolitik, s›n›f d›fl› kitleler olarak tan›mlamas› yeni s›n›f dinami¤ini kavrayamaman›n ya da inkar etme çabas›n›n bir ürünüdür. Oysa 2000’li y›llar Ortado¤u’sundaki iflçi s›n›f› gerçekli¤ine bak›ld›¤›nda görülecektir ki, isyanlar›, siyasal kopufl ve çözülmeleri, yeni siyasallaflmalar› tetikleyen fley oluflum halindeki iflçi s›n›f›n›n ta kendisidir. 2011 ILO Küresel ‹stihdam E¤ilimleri Raporu, Ortado¤u’nun küresel krizden kendi özgün koflullar› içinde etkilendi¤ini ortaya koymufltur. 2009’da büyüme oran› kriz öncesine göre azalarak yüzde 1.3’e geriledi. Bu 2008’de 4,8 idi. 2010’da toparlanmayla 3,6’ya ç›kt›. 2003-2008 döneminde ise ortalama yüzde 6 idi. Ayn› dönemde Lübnan 8, Katar 16, Suriye 5, Yemen 8, ancak büyük ekonomiler ‹ran yüzde 1,6 ve Suudi Arabistan yüzde 3,4 oran›nda büyüdü. 2004-2008 döneminde iflsizlik 1 puan düflmüfltü ancak bu e¤ilim 2008’de durdu ve dünyan›n en yüksek bölgesel iflsizlik oran› olan yüzde 10.3’te kald›. Buna en yak›n oran ise 2010’da Kuzey Afrika’n›n ulaflt›¤› orand›. Bu oranlar gençler aras›nda çok daha yüksektir; yetiflkin iflsizlik oranlar›n›n neredeyse dört kat›d›r. Genç iflsizli¤i yüzde 25 ve çal›flma ça¤›ndaki nüfus art›fl oran› sahra-alt› Afrika’dan sonra dünyada en yüksek ikinci orand›r. Bölgede çal›flanlar›n çal›flabilir nüfusa oran› ise 2010’da yüzde 45,4 düzeyindedir. 2009’da günde 2 dolar›n alt›na bir ücretle çal›flanlar›n oran› yüzde 18,7 idi. Kuzey Afrika’da ise genç iflsizlik oranlar›n›n yüksekli¤i belirgindi. ‹flsizlik 2009’da yüzde 9,9 ve 2010’da 9,8 seviyesinde iken; genç iflsizli¤i yüzde 23,4-23,6 idi. ILO’ya göre enformel sektör, krizde yaflanan y›k›m›, iflsizleflenleri absorbe ediyordu ancak görece küçük enformel sektörü ile Tunus bunun istisnas›yd›. Bu, Tunus isyan›n›n temellerine dair de önemli bir veri sunuyor. Genç iflsizli¤in Ortado¤u aç›s›ndan yak›c›l›¤›n› ortaya koyan ILO raporlar›, ayn› zamanda gençlik hareketlerinin halk hareketlerinde bafl› çekiyor olufluna da bir aç›klama getirmektedir. Bu gençler zamanla gasp edilmekte olan kamusal hizmetlerin kal›nt›lar› sayesinde, e¤itim olanaklar›ndan faydalanm›fl ancak bu süreçte özellefltirmelerle kamusal istihdam olanaklar› daral›p, ekonomiler finanslaflma sürecinin bir ürünü olarak hizmet a¤›rl›kl› ve ucuz iflçili¤e dayal› bir görünüm kazan›nca yeterli ifl olana¤› ile buluflamam›flt›r. Bu da meslek sahibi ama iflsiz, e¤itimli ama yoksul bir kitlenin; orta s›n›f görünümlü proleter bir genç nüfusun
69
DÜNYA-ORTADO⁄U oluflumuna yol açm›flt›r. M›s›r’da ad›n› 6 Nisan 2008 Mahalla grevinden alan 6 Nisan Gençlik Hareketi bunun özgün örneklerinden biridir. Bu hareketin ideolojik netlikten uzak olmas› ve maniplasyonlara aç›kl›¤› bir gerçektir; ancak Siyasal ‹slam içinde çözülmeye ve emperyalizmin hesaplar›yla uyuflmayan ‹kinci Tahrir Ayaklanmas›na yol açt›¤› da gerçe¤in di¤er yüzüdür. Meslek sahibi iflsizlerden baflka hizmet sektöründe ve ihracata dayal› sektörlerde düflük ücretlerle çal›flan kitleler de s›n›f›n neoliberal politikalarla büyüyen bir baflka bölü¤ünü oluflturmaktad›r. 6 Nisan 2008’de doru¤a ç›karak, ayn› zamanda MK aç›s›ndan da bir turnusol ifllevi gören ve onun düzenin bir parças› oldu¤unu a盤a ç›karan Mahalla grevleri bu kitlenin eseridir. Di¤er kesim ise yoksullaflan kamu emekçileridir. Ba¤›ms›z Sendikalar hareketinin bafl›n› çeken vergi memurlar›, ö¤retmenler, doktorlar, belediye çal›flanlar› bu kesimi oluflturmaktad›r. Bu kesim Mübarek döneminde ba¤›ms›z sendika hareketinin temellerini atm›fl, Mübarek’in ard›ndan da örgütlenme çal›flmalar›na ve grevlere h›z vererek, halk hareketinin MK-ordu-sermaye-ABD ittifak› ile düzenin yeniden tesisi çal›flmalar› içinde so¤urulmas›na izin vermemifl ve ikinci Tahrir ayaklanmas›n›n yolunu açm›flt›r. Bugün 1,5 milyon üyeye ulaflan M›s›r Ba¤›ms›z Sendikalar Federasyonu kamu emekçilerinin iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleri ile ortaklaflan mücadelesinin ürünüdür. S›n›f›n di¤er bir bölü¤ü ise göçmenlerdir. 85 milyon nüfuslu ülkede 3-5 milyon iflçi Libya, Körfez ülkeleri vb di¤er ülkelerde çal›flmakta ülke gelirinin %5’ini gur-
17 Aral›k 2011, Tahrir Meydan›... Ordu devrimcileri çi¤niyor... Halk›n örgütlenmesine f›rsat vermeden ‹slamc›larla kol kola girip alelacele bir seçim dayatan ordunun maskesi, bu seçim oyununu protesto eden M›s›rl›lara sald›rd›¤›nda düfltü.
70
betçi/göçmen iflçi dövizleri oluflturmaktad›r. Ayr›ca Nas›r dönemindeki reformla da¤›t›lan topraklar›na el konulan köylüler ve geçim olanaklar› ortadan kald›r›lan bal›kç›lar gibi mülksüzleflen k›rsal nüfus da proletaryan›n yeni katmanlar›n› oluflturmaktad›r. K›rda yaflanan çözülme, MK’nin asli unsurlar›ndan yerel egemenlerin, toprak sahibi dini otoritelerin köylülerle karfl› karfl›ya geliflini de yans›tmaktad›r. Özetle, bu proleterleflme süreci toplumun hemen bütün katmanlar›n› etkisi alt›na almakta ve bir dönem yoksullar›n çürümüfl Arap Milliyetçili¤ine itiraz› ile yelkenini dolduran MK aç›s›ndan bir çözülme sürecine iflaret etmektedir. M›s›rl› sosyalistlerin geliflen s›n›f hareketi ile ortak bir seyir izleyerek, laik-‹slamc› geriliminden ba¤›ms›z bir pozisyon al›p orduya, neoliberalizme ve Siyasal ‹slam’a toptan meydan okuyabilmesini yani ba¤›ms›z ve geliflen bir çizgi oluflturabilmesini mümkün k›lan; ayn› flekilde parlamentarizmin sönümlendirici ve d›fllay›c› labirentlerinde kaybolmalar›n› engelleyen fley sokakt›r. Sosyalistler sokak sayesinde M›s›r halk›n› politiklefltirebilmekte, halka politik bir varl›k kazand›rabilmektedir. M›s›rl›lar›n devrim düflünün biricik garantisi de budur. Bu ise d›flar›dan gözlemlerle de¤il ancak süreç içinde devrimci bir sorumlulukla ve içerden bir bak›flla anlafl›labilecek bir gerçekliktir.
Sonuç Kas›mda a盤a ç›kan yeni ayaklanma, Arap halk hareketlerinin potansiyel devrimci bir süreci tetikledi¤i yönündeki öngörüleri do¤rulam›fl, emperyalist manipülasyona ve bununla iliflkili olarak Siyasal ‹slam’a temel ve kati bir belirleyicilik atfetmenin isabetsizli¤ini de ortaya koymufltur. Halk hareketi, emperyalizmin ve iflbirlikçi egemen s›n›flar›n ç›karlar› ile çeliflen s›n›f ç›karlar›na dayanmaktad›r. Tahrir’in biçimsel de¤iflikliklerle yetinmemesinin kayna¤› hareketin s›n›fsal karakteridir. Mübarek’i deviren kitlesel öfke flimdi de orduya ve giderek Müslüman Kardefller’e yönelmektedir. Neoliberalizmin krizi karfl›s›nda geliflen emekçi karakterli hareketler sola geliflim alan› açman›n yan› s›ra, neoliberal politikalar› benimseyen Siyasal ‹slamc›, liberal ve merkez sol ak›mlar›n krizini de a盤a ç›karmaktad›r. Bugün Tahrir, devrimci öznenin kendisini s›n›f düflmanlar› karfl›s›nda s›naya s›naya gerçeklefltirdi¤i ve bugün yoklu¤undan mustarip oldu¤u örgütsel-politik araçlar› ç›karaca¤› s›n›f savafl›n›n meydan›d›r. Arap halk hareketleri yönetimlerdeki k›sa vadeli de¤iflikliklere bak›larak de¤il, bu s›n›f savafl›na bak›larak anlafl›labilir.
DÜNYA-ORTADO⁄U
M›s›r iflçi s›n›f›n›n durumu
Hüsnü Mübarek’i deviren halk ayaklanmas›, halk içindeki korku duvarlar›n› y›kan binlerce iflçi grevinin, yasaklara meydan okuyan ba¤›ms›z sendikal örgütlenmelerin olgunlaflt›rd›¤› bir toplumsal zeminde geliflti 19-20 Kas›m’da ‹stanbul’da gerçeklefltirilen “Sosyal A¤lardan Sosyal Devrimlere / LabourStart Küresel Dayan›flma Konferans›”na M›s›rl› sendikac› Talal Shukr taraf›ndan sunulan tebli¤dir:
3. Ayni devlet yard›mlar›ndaki kesintiler.
Sonuç olarak, iflçiler, ücretlerin g›d›m g›d›m artt›¤› bir ortamda fahifl fiyat art›fllar› ile e¤itim, sa¤l›k, ulafl›m, bar›nma, elektrik ve su gibi temel gereksinimlerini karfl›layamayacak durumdayd›. Ayn› zamanda, ülkenin tek sendikal örgütü hükümetin, partisinin ve politikalar›n›n elinde bir kukla görevi görüyordu. Kendine ba¤l› sendikalarla birlikte, iflçilerin haklar›n› savunamad›. Çal›flma iliflkilerinin do¤as›n› de¤ifltiren 2003 tarihli yeni ifl yasas›n› tan›yarak, iflçileri karfl›s›na almak pahas›na iflverenlerin yan›nda saf tuttu. Bu yasa, keyfi iflten ç›karmalar ve geçici sözleflmeler önünde kap›lar› sonuna kadar açt›. Yasa, ayn› zamanda iflçilerin ifl durdurma hakk›n› kullanmas›n› imkâns›z hale getirmiyorsa bile büyük engellerle karfl› karfl›ya getirdi.
4. Varl›klar›n sat›fl›n› ve on binlerce iflçinin erken emeklilik yoluyla iflten ç›kar›lmas›n› içeren, yo¤un bir özellefltirme program›n›n uygulanmas›.
Ücretler alan›nda, yeni politikalar iflçilerin temel haklar›n› s›n›rlad›. Yeni yasan›n ç›kar›lmas›n›n ard›ndan, iflçilerin iflten ç›kar›lmas›n› kolaylaflt›ran esnek bir emek
M›s›r, 2005 y›l›ndan 2010 y›l›n›n sonuna kadar geçen sürede 2 bin 938 emekçi eylemine sahne oldu. Bu eylemler emekçileri etkileyen flu olumsuz koflullar karfl›s›nda geliflmifltir: 1. Yüksek fiyatlar. 2. E¤itim ve sa¤l›k alan›na yönelik kamu harcamalar›ndaki düflüfl.
71
DÜNYA-ORTADO⁄U pazar› yarat›ld›. Bu politikalar ayr›ca e¤itim, sa¤l›k harcamalar›nda, emekli maafllar›nda ve kamu emekçilerinin ücretlerinde kesintilerle sonuçland›. Dahas›, geçim masraflar›na denk düflen bir asgari ücret tan›nmad›. Örgütlenme özgürlü¤ü alan›nda, 1976 tarihli 35 say›l› Yasa’n›n iflçi haklar› üzerinde koydu¤u, kendi sendikal örgütünü kurma yasa¤› korundu. Yasaya 1995’te eklenen 1 ve 12 no’lu düzenlemeler bu k›s›tlamalar› daha da pekifltirdi. Gücü sendikal örgütlenmenin yüksek kademelerinde yo¤unlaflt›rd›lar ve böylece taban örgütlenmelerini d›flta b›rakt›lar. Federasyonun üye say›s› 5 milyonu geçmedi ve iflçilerin haklar›n› savunma ve ifl koflullar›n› iyilefltirme alan›nda hiçbir sendikal etkinli¤in gözlenmedi¤i koflullarda 3,6 milyona düfltü. El Ahram Vakf› taraf›ndan 2006’da yay›mlanan Ekonomik E¤ilimler Raporu’nda, M›s›r ekonomisindeki yoksullaflt›rma ve marjinallefltirmenin temel nedenleri flu flekilde özetlendi: “Adaletsiz politik, ekonomik ve toplumsal sistem, M›s›r yönetiminde giderek artan sermaye kontrolü, asgari ücretin dondurulmas›, çürümüfl ücret sistemi ve ücretlerin geçim masraflar›ndaki muazzam art›flla uyumsuzlu¤u, milyonlarca kamu ve özel sektör iflçisini etkin bir flekilde yoksullaflt›rm›flt›r.” Uzmanlar aras›nda flu konuda bir uzlaflman›n oldu¤u ortadayd›: “Emekçi protestolar›ndaki t›rman›fl, sendikan›n iflçilerin ç›karlar›n› koruma görevini yerine getiremedi¤inin göstergelerinden yaln›zca biriydi, çünkü protestolar›n ço¤u sendikal örgütün inisiyatifine karfl› ya da ona ra¤men gerçeklefliyordu. Sendikan›n rolü ya grevleri k›namak ya da sahiplenmeyip, sapk›n bir grubun ifli ilan etmekle s›n›rl›yd›. En iyi durumda, yönetimle iflçileri uzlaflt›rmaya çal›fl›yordu.” Eylemci iflçilerin talepleri afla¤›daki gibiydi: 1. De¤iflken ücret (teflvik, fazla mesai, yan ödeme, kar pay›), periyodik ve sosyal ödenek talebiyle, 825 eylem. 2. Çal›flma hakk› talebiyle ve sözleflme fesihlerinin, tasfiyelerin, kamu varl›klar›n›n özel sektöre kiralanmas›n›n ve erken emeklili¤in protesto edildi¤i, 405 eylem. 3. Yönetimlerin keyfi muamelelerine karfl›, 302 eylem. 4. ‹flçilerin ödenmeyen ücretleri için, 301 eylem. 5. Sabit ifli olmayanlara sabit ifl talebiyle, 205 eylem. 6. Mahkeme kararlar›n›n uygulanmas› için, 79 eylem. 7. Sa¤l›k hakk› talebiyle, 72 eylem. 8. Yolsuzlu¤a ve kay›rmac›l›¤a karfl›, 66 eylem. 9. ‹fl güvenli¤i talebiyle, 59 eylem. 10. Sosyal güvenlik sistemi üyeli¤i talebiyle, 46 eylem. 11. ‹flçiler için ulafl›m arac› talebiyle, 29 eylem.
72
12. Sendika komitesinde fleffafl›k talebiyle, 27 eylem. 13. Sendika üyelerine yönelik iflten ç›karma ya da ücretsiz izin uygulamas›n› protesto etmek için, 25 eylem. 14. Sendika kurma talebiyle, 25 eylem. 15. Bar›nma hakk› talebiyle, 18 eylem. 16. ‹çilebilir su talebiyle, 4 eylem.
‹flçiler ve 25 Ocak devrimi Son 30 y›l boyunca, M›s›rl› iflçiler bütün uluslararas› standartlar› ihlal eden çal›flma koflullar›ndan mustarip oldular. Özel sektör iflçileri geçici ifl sözleflmeleri ile ve düflük ücretlerle, güvenlik ve mesleki sa¤l›k gereçleri olmaks›z›n kötü koflullar alt›nda; herhangi bir sosyal güvence olmaks›z›n, günde 12 saatten fazla çal›fl›yorlar. Çok say›da iflçi ifle bafllamadan önce istifa ka¤›tlar›n› imzalamaya zorlan›yor. Kendi ç›karlar›n› savunmak için sendika kurma haklar› yok. Otoriteler, iflçilere hiçbir ba¤›ms›zl›¤› olmayan bürokratik bir sendikal örgütlenme dayat›yor. Onun da tek amac› iflçiler aras›nda otoritelerin politikalar›n› savunmak ve ilerletmek. Bu nedenle, 25 Ocak devriminin temel güçleri aras›nda yer almak, M›s›rl› iflçiler aç›s›ndan do¤al bir fleydi. ‹flçilerin sürece kat›l›m› flu aflamalardan geçti: Birinci Aflama: ‹flçiler devrime giden yolun aç›lmas›nda büyük rol oynad›. Bunu M›s›rl›lar›n içindeki korku duvarlar›n› y›kan binlerce grev örgütleyerek yapt›lar. ‹kinci Aflama: Ba¤›ms›z iflçi sendikalar›n›n oluflumu: Emlak Vergisi ‹flçileri, Emekliler, Sa¤l›k Teknisyenleri ve Ö¤retmenler Sendikalar›. Üçüncü Aflama: ‹flçiler bireysel olarak 25 Ocak’tan 28 Ocak’taki “Öfkeli Cuma”ya kadar gösterilere kat›ld›. Dördüncü Aflama: Ba¤›ms›z sendikalar, Sendika ve Emek Hizmetleri Evi ve emekçi bölgelerinden temsilciler, M›s›r Ba¤›ms›z Sendikalar Federasyonu’nun kurucu komitesini oluflturmak için 30 Ocak 2011 günü bir giriflim bafllatt›. Beflinci Aflama: Ba¤›ms›z Federasyon Kurucu Komitesi, 8 fiubat’ta M›s›r Devrimiyle Dünya Emek Dayan›flmas› Günü vesilesi ile bir aç›klama yay›mlad›. Aç›klama, iflçileri ifl durdurarak devrime kat›lmaya ça¤›rd›. 910 fiubat’ta birkaç grev gerçeklefltirildi. Bu grevler pek çok fabrika ve kurumda etkili olarak, devrime güçlü bir moment ve sosyal boyut katt› ve eski bakan›n 11 fiubat gecesi geri ad›m atmas›n› kolaylaflt›rd›. Ba¤›ms›z sendikalar ile çok say›da kamu kurumu ve flirketinde istihdam edilen kamu emekçileri ve iflçi gruplar›, 30 y›l boyunca u¤runda mücadele ettikleri meflru taleplerine dikkat çekmek için devrim-sonras›n-
DÜNYA-ORTADO⁄U da sürdürdükleri eylemlere iliflkin partizan tan›mlamas›nda bulunanlara yan›t olarak iki aç›klama yay›mlad›lar. Bütün M›s›r iflçi s›n›f›n› afla¤›daki talepleri kazanmak için birleflmeye ça¤›rd›lar: 1. Devrimin yerine getirilmeyen alt› talebinin yerine getirilmesi. 2. 1’e 10 oran›nda bir asgari ve azami ücretin belirlenmesi ve bunun gerçek enflasyon rakamlar› ve fiyat hareketlerine ba¤lanmas›. 3. Yar›m milyondan fazlas› kamu sektörü memur ve iflçileri olan düzensiz istihdam edilen iflçilerin kal›c› istihdama geçirilmesi. 4. Çürümüfl özellefltirme program›n›n durdurulmas›, kamu sektörü flirketlerinin sat›fl› ile sonuçlanan bütün yolsuz anlaflmalar›n incelenmesi, yolsuzlu¤a bulaflanlar hakk›nda dava aç›lmas› ve iflçilerin ifle iadesi. 5. Sahipleri taraf›ndan kapat›lan flirketlerin iflletmeye aç›lmas›. 6. ‹flten ç›karmalar›n önünü açan ve iflçileri patronlar›n kölesi haline getiren 2003 tarihli 12 say›l› ‹fl Yasas›’n›n la¤vedilmesi. 7. ‹flsizlere ifl imkânlar›n›n sa¤lanmas› ve uygun bir ifl sa¤lan›ncaya kadar iflsizlere yar›m asgari ücret tutar›nda bir iflsizlik ödene¤i ba¤lanmas›. 8. ‹flçi haklar›n› gasp eden ve iflçiler üzerindeki yükü art›ran 2010 tarihli 135 say›l› yeni Sosyal Güvenlik Yasas›’n›n la¤vedilmesi. 9. Eski rejim taraf›ndan gasp edilen emeklilik ve sosyal güvenlik fonlar›n›n yeniden devreye sokulmas›. 10. Sa¤l›k kurumlar›n›n özellefltirilmesi planlar›n›n iptali ve sa¤l›¤›n bütün yurttafllar için bir hak olmas›. 11. Kamu sektörünün, yolsuzlu¤a batm›fl bütün kurum ve flirketlerin temizlenmesi, eski rejimin yardakç›lar›n›n tasfiyesi ve yarg›lanmas›.
‹flçiler ve örgütlenme özgürlü¤ü ‹flçilerin, haklar›n›n tan›nmas›na dair umutlar› artm›fl durumda; özellikle de Çal›flma Bakan› Ahmet el Burai 12 Mart 2011’de ILO Genel Müdürü Juan Somavia’n›n yan›nda örgütlenme özgürlü¤üne iliflkin bir plan aç›klad›ktan sonra. Plan afla¤›daki ilkeleri içeriyor: 1. ‹flçilerin öz örgütlerini kurma ve istedikleri sendikaya üye olma hakk›n›n eksiksiz olarak tan›nmas›. 2. Sendikalar›n kendi kural ve düzenlemelerini belirlemek, harcamalar›n› yönetmek, liderlerini seçmek gibi iç ifllerinde bütünüyle ba¤›ms›z olmas›. 3. Sendikalara kendi federasyonlar›n› oluflturma ve
uluslararas› federasyonlara üye olma hakk›. 4. Sendikalar›n Çal›flma Bakanl›¤›’ndan ba¤›ms›z olmas›. Gerekli prosedürler söz konusu sendikalar›n kendi moral kiflili¤ini gerçeklefltirebilmesinin ve görev ve hizmetlerini özgürce yerine getirebilmesinin sa¤lanmas›na yönelik olarak ele al›nmal›d›r. Sendikalar›n kurulufluna giden yollara güller dökülmüfl de¤ildi; iflçiler pek çok zorlukla yüz yüze geldi. ‹flverenler ve temsilcileri bütün alanlarda iflçilerle çat›flt› ve ba¤›ms›z sendikalar›n liderlerine sald›rd›. Örgütlenme özgürlü¤üne iliflkin yasa tasla¤› ancak M›s›r tarihindeki en büyük ilginin uyand›r›lmas›n›n ard›ndan tamamland›. Yedi oturum süren üç tarafl› müzakerelerde tart›fl›ld› ve nihayetinde bir sonuç tasla¤› haz›rlanarak üç ay önce Bakanlar Kurulu’na sunuldu. Ne var ki, hala kabul edilmifl de¤il. Sonuç olarak, M›s›rl› iflçiler hem bu sürecin yolunu açarak hem de ilk günden itibaren eylemlere dahil olarak devrime kat›ld›. Ancak, 30 y›ld›r u¤runda mücadele ettikleri taleplerinin hiçbiri kabul edilmifl de¤il. Mübarek ve yard›mc›lar› devrildi ama rejimi direnmeye devam ediyor. 2011 tarihli 34 say›l› Yasa’n›n geçirilmesiyle, iflçilerin grev hakk› suç say›ld›. Hükümet soysal diyalog ve toplu sözleflme mekanizmalar›n› sunmak konusunda ayak sürçüyor. ‹flçilerin, sorunlar›n›n müzakere masas›nda tart›fl›lmas› taleplerine yan›t vermiyor. M›s›r, taraflar aras›nda adil bir ifl denklemi yaratabilmek aç›s›ndan, hem kamu sektöründe hem de özel sektörde iflçi-iflveren sorunlar›n› giderme konusunda gerçek bir flans yakalam›flt›r. Bu, karfl›l›kl› haklar›n ve afla¤›dakilerin onaylanmas›yla iki taraf›n çal›flma iliflkisindeki yükümlülüklerinin tan›nmas›yla baflar›labilir: 1. ‹flçilerin ve iflverenlerin kendi sendikal örgütlerini kurmalar›n› ve iki taraf›n birbirlerinin içifllerine kar›flmamas›n›n sa¤lanmas›n› içerecek yeni bir örgütlenme özgürlü¤ü yasas›. 2. M›s›r toplumunu etkileyen ekonomik ve sosyal de¤iflimleri dikkate alarak iflçiler ve iflveren aras›nda bir denge kurulmas›n› sa¤layacak yeni bir ifl yasas›. 3. M›s›r toplumunu istikrar›n›n tek yolu diyalog ve toplu sözleflmedir. Bu mekanizma sa¤lanmal› ve ifller hale gelmesi kolaylaflt›r›lmal›d›r. M›s›rl› iflçilerin uluslararas› çal›flma standartlar›na ve örgütlenme özgürlü¤üne s›k› s›k›ya tutunmas›ndan baflka ç›kar yolu yoktur. fiunu ak›ldan ç›karmamal›y›z ki, gelecek, kendi özgür iradesiyle hareket eden iflçiler taraf›ndan oluflturulan, iflçilere ve topluma hizmet görevini yerine getirebilecek demokratik örgütlerindir.
73
TOPLUMSAL HAREKET
S›n›f›n isyan› isyan›n s›n›f› ‹brahim Kenan Mutlu
“‹flçi s›n›f› hareketinin bugünkü yeniden kurulufl ve siyasallaflma dönemi, neoliberalizme karfl› öfkeli itirazlar›, kitlesel tepkileri ve direniflleri arkas›na alan militan hak mücadeleleri etraf›nda 1 biçimleniyor.” S›n›f d›fl› oldu¤u ilan edilen “toplumsal hareketler” h›zla s›n›fsallafl›rken, ayr›cal›k mücadelesi güttü¤ü yolunda elefltirilerle karfl›laflan geleneksel iflçi hareketleri krizini toplumsallaflarak aflabiliyor
TOPLUMSAL HAREKET
2011
isyanlar y›l› olarak an›ld›. Kapitalizmin neoliberal aflamas›n›n ilk dönemlerinde (1980-90’lar) ve olgunlaflma aflamas›nda (2000’ler) belirli co¤rafyalara s›k›flan ilk isyanlar/mücadeleler bugün dünyan›n dört bir yan›na yay›lm›fl durumda. 2008 krizi ile Atina sokaklar›nda yanan atefl bugün her yerde kendini gösteriyor. Kapitalizmi içten içe çürüten kriz, giderek daha s›k aral›klarla ve daha genifl co¤rafyalarda varl›¤›n› hat›rlat›rken dünyan›n meydanlar›, sokaklar› hak mücadelelerin çeflitli formlar›na yatakl›k ediyor. Kriz genellefltikçe isyan da genellefliyor. “Arap bahar›”n›, “Avrupa yaz›”, “ABD güzü” ve di¤erleri takip ederken, bu isyanlara dair tart›flmalar, tehlikenin fark›na varan sermaye temsilcilerinin ve isyana “haz›rl›ks›z yakalanan” solun gündemini belirliyor. Yükselen hareketlerin hemen hemen tamam› neoliberal ideologlar taraf›ndan, “ne istemediklerini söylerken ne istediklerini bilmemek” ile elefltiriliyor. Asl›nda bu mücadeleler ne istemediklerini çok iyi biliyor. Temel kamusal hizmetlerin özellefltirilmesini, temel haklar›n finans kapitalin azg›n birikim tutkusuna kurban edilmesini, sermayeye s›n›rs›z sömürü özgürlü¤ünü istemiyorlar. Ve en genel anlam›yla yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Ama neoliberal ideologlarca ve yer yer onlara kat›lan “yenik sosyalistlerin” aksine tüm mücadeleler ne istedi¤ini de aç›kça ifade ediyor. Her yerde ortak pankartlar: Paras›z e¤itim, sa¤l›k, bar›nma hakk›, güvenceli bir ifl, insanca yaflam, gerçek bir demokrasi vs… Tekelci sermayenin sözcülerinin “ne istediklerini bilmiyorlar” yorumlardaki alayc›l›k, kapitalizmin insanl›¤a bunlar› verme yetene¤inin kalmad›¤›n› itiraf edememelerinden kaynaklan›yor. Çünkü sistem içinde bulundu¤u kriz karfl›s›nda otoriterleflme ve afla¤›lama d›fl›nda bir tepki üretemiyor. “Kapitalizm flimdiyi tekrarlamayan bir gelecek yaratmaktan aciz” oldu¤unu hergün daha aç›k gösteriyor. Times dergisi dahi durumu “Spekülasyon, flantaj ve hükümet deste¤iyle ayakta duran bir finansal sektörle karakterize edilen, fonksiyonunu yitirmifl bir ekonomi” diye anlat›yor. Dile kolay; sadece Avrupa Birli¤i’nde ve sadece 2011’in Eylül ay›nda 4,3 milyar dolar bankalar›n borçlar›n›n ödenmesi için aktar›ld›. Bu para kamu hizmetlerinin k›s›lmas›yla ve dolayl› vergilerin artt›r›lmas›yla ç›kart›l›rken, Portekiz, Yunanistan ve ‹rlanda baflta olmak üzere bir çok ülkede IMF reçeteleri en vahfli formlarda hortlarken her hak talebi do¤rudan siyasal bir çat›flman›n konusu oluyor. Kârl› olabilecek kamu sektörlerini
ve toplumun ortak mallar›n› özellefltirmek için ç›rp›nan devletlerin, bankalar›n zararlar›n› kamu ad›na üstlenmesi politik krizi de derinlefltiriyor. Egemenler sorunun ve do¤al olarak da çözümün “ekonominin içinde” oldu¤una inanmak istiyorlar. Ancak kriz basitçe “ekonomik” de¤il. Kapitalizmin elinde kalan az say›daki eski vaadini (yer yer temsili demokrasiyi ve laikli¤i dahi) kolayca gözden ç›kartt›¤› küresel çapta bir politik kriz, toplumun hayatta kalmas›n›n, yeniden üretiminin zorland›¤› bir toplumsal kriz, hatta enerji, g›da ve ekolojik krizi de içeren, sokaklar›n isyan ateflleriyle tutufltu¤u küresel bir organik krize dönüflürken halklar›n kriz karfl›s›ndaki reaksiyonlar› h›zla siyasallafl›yor, hatta bafltan siyasal do¤uyor. Hak mücadeleleri ve hak mücadelelerinin taleplerinin giderek evrensel bir nitelik tafl›mas›, bu siyasallaflman›n önemli bir yans›mas› oluyor. ‹ster tek tek spesifik hak gasplar›na karfl› öz savunma eylemlerinde, ister neoliberal kapitalizmin topyekun iflas›n›n faturas›n›n ödettirilmesine karfl› iflgal edilen meydanlarda, ister krizin politik sonuçlar›na halk›n politik bir güç olarak müdahale etti¤i eylemlerde, en öne hep hak mücadelelerinin bayra¤› çekiliyor. Hak mücadeleleri çizgisi sermaye sald›r›lar› karfl›s›nda s›n›f hareketinin birli¤inin ve “halk›n genel ç›karlar›”n› temsil etme iddias›n›n yükseltilebilmesinin kald›rac› oluyor. ‹spanya’daki eylemlerde sar› renk e¤itim hakk›, yeflil renk sa¤l›k hakk› ve k›rm›z› renk konut hakk› bayraklar› yer al›yor. ABD’deki Occupy (‹flgal) hareketinde benzeri acil talepler s›ralan›yor: Zenginleri vergilendir, savafl› durdur, herkese e¤itim ve sa¤l›k. Tahrir’de demokrasinin yan›na, asgari ücretin yükseltilmesi, sa¤l›k-bar›nma-ulafl›m hizmetlerine dair talepler dahil ediliyor. Avrupa’da, ABD’de, Ortado¤u’da dünyan›n dört bir yan›nda yükselen e¤itim, sa¤l›k, bar›nma, güvenceli ifl talepleri ve mücadeleleri, devrimcilerin temel çat›flma alan›na dair baflar›l› bir öngörüsünü de¤il, savafl›n içerisinde, vurufla vurufla, yene yenile ilerletilmesi gereken “devrimci öznenin infla süreci”nin öncelikli/acil ihtiyaçlar›n› yani devrimci görevleri haber veriyor. Bu görevleri kavrayabilmek için giderek etkisini artt›ran dinamizme daha yak›ndan bakmak gerekiyor.
Güvencesizlik hem çözüyor hem birlefltiriyor Küresel ölçekte yaflanan ve etkisini korkunç derecede artt›ran “proleterleflme ve yeniden proleterleflme” sürecinin yönetilebilmesi giderek zorlaflan çeliflkileri, bahsetti¤imiz dinamizmin zeminini oluflturuyor. Bu çeliflki-
75
TOPLUMSAL HAREKET leri yönetmenin zorlaflmas›n›n bafll›ca sebebi, kapitalizmin iflçi s›n›f›n› sefalette ve özellikle de güvencesizlikte eflitleme e¤ilimi. Bu durum, bugüne kadar bölerek/katmanlaflt›rarak yönetilebilir hale getirilen düzene karfl› tepkilerin birbirine yak›nsamas›na neden oluyor. Refah devleti/sosyal devlet güvencelerinin çözülüflüne efllik eden yeniden proleterleflme tehdidi ile “orta s›n›f” olarak yutturulmaya çal›fl›lan kitleler kendi s›n›fsal pozisyonlar›n›n gerçekli¤i ile karfl› karfl›ya kal›yorlar. Bir dönemin “aristokrat iflçi s›n›f›” denilen kesimleri, neoliberal dönemin “yeni orta s›n›flar›” olarak an›lan “par›lt›l›” profesyonelleri ve en baflta da “kendini yetifltirerek” yukar›lara t›rmanma umudu giderek sönen gençler proleterleflmenin sonuçlar›n› yaflamaya bafllad›kça sokaklara yöneliyor. Bu nedenle tüm isyanlar›n ortak özelli¤i olarak “genç, orta s›n›f ve e¤itimli” kesimlerin belirleyicili¤i gösterilmektedir.2 Bu kesimler ile, zaten bu güvenceleri hiç elde edememifl iflçi s›n›f› kesimlerinin sadece yaflam koflullar› olarak de¤il, mücadele içerisinde birbirine yak›nsamaya bafllamas› düzen taraf›ndan önemli bir risk olarak alg›lan›yor. Yeniden proleterlefltirilerek güvencesizlefltirilenler, güvencesizin güvencesizi yeni iflçi kitleleri (özellikle de göçmen iflçiler), geleceksizlefltirilen ö¤renciler, sermayenin tahakkümünün do¤aya uzanmas›yla yaflam olanaklar› yok edilme tehdidi alt›nda olan tar›m emekçileri, yoksullu¤u ve güvencesizli¤i giderek daha fliddetli yaflayan kad›nlar›n ortak mücadelede birleflme e¤ilimleri dünyan›n dört bir yan›nda egemenlerin uykular›n› kaç›r›yor.
Her zaman her yerde hak mücadeleleri Farkl› zeminlerden/katmanlardan yükselen hak mücadelelerinin tamam› en genel ifadesiyle güvencesizli¤e karfl› tepkilerden do¤makta ve bu nedenle birbirine yak›nsayabilmektedir. Fazladan toplumsal refah› (nispi refah etkisini), yani “kamu yarar›n›” ortadan kald›rma e¤ilimi ve eme¤i de¤ersizlefltirme rekabeti genifl toplumsal kesimleri dibe do¤ru itmektedir. Tüm dünyada ücretler ve sosyal ücretler asgari geçim düzeyinin bile alt›na do¤ru zorlanmakta, geçim araçlar› ve do¤a sermayenin tekeline geçmekte, bu durum güvencesizli¤i genellefltirmektedir. M›s›r baflta olmak üzere Ortado¤u’daki tüm isyanlarda, uluslararas› flirketlerin rekabet gücünü artt›rmak üzere, en ufak bir güvencesi olmadan, sefalet koflullar›nda, bitmek tükenmek bilmez çal›flma saatleriyle istihdam edilen göçmen iflçiler harekete geçmeye bafllam›fllard›r. Benzer flekilde ABD ve Avrupa’daki eylemlerde de, bugüne kadar daha çok kültürel çat›flmalarla gündeme gelen göçmen emekçilerin sürece dahil olmaya baflla-
76
mas› önemlidir. “Dibe do¤ru yar›fl” merkez ülkelerde “orta s›n›f” çöküflü olarak da tariflenen “iflçi aristokrasisi”nin y›k›m›na yol açmaktad›r. Uzun y›llar bu ülkelerdeki s›n›fsal dengenin a¤›rl›k merkezini oluflturan sanayinin ucuz emek havzalar›na ak›n› iflsizli¤i yükseltmekte, yükselen sektörlerdeki kriz ise bu sektörlerde çal›flanlar› k›sa sürede hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmaktad›r. “CEO’lar” diye kodlanan üst düzey yöneticiler d›fl›ndaki tüm çal›flanlar büyük bir güvencesizlik denizine f›rlat›l›p at›lmaktad›r. Bu çözülüfl özellikle ABD’de ve Avrupa’da yükselen dinami¤in en önemli kitle gücünü oluflturmaktad›r. Kriz sonras› giderek büyüyen ve kronikleflen iflsizlik sorunu, özellikle hayat›n› idame ettirmenin tamamen piyasadan sa¤land›¤› bir ortamda daha yak›c› bir sorun haline gelmektedir. ABD’de 2008 krizinden sonra istihdam›n yüzde 15’i kaybolmufltur ve gençlerde iflsizlik oran› yüzde 25 civar›ndad›r. ‹spanya’da durum daha da vahim ve iki gençten biri iflsizdir. Benzer flekilde Protekiz’de de resmi iflsizlik oranlar› yüzde 12’yi bulurken, IMF program›n›n öngördü¤ü daralt›c› politikalar sorunu daha da a¤›rlaflt›racak gibi görünmektedir. Yunanistan ve ‹talya’n›n ekonomik programlar›nda, kamudan genifl iflçi ç›karma gibi “önlemler” yer almaktad›r. Fransa’da iflsizlik son 12 y›l›n zirvesine 2.8 milyon kifliye ulaflm›flt›r. ABD’nin iflsizli¤e karfl› gelifltirdi¤i yegane formül t›ka basa dolmufl hapishanelerdir.3 ‹ngiltere’de de yaz aylar›nda yaflanan isyan›n ard›ndan hapishanelerde çok az yer kald›¤› aç›klanm›flt›r. Bu koflullar alt›nda güvenceli, insanca yaflanabilir ücretle ifl talebi hemen her eylemin, direniflin ortak slogan› haline gelmektedir. ‹flsizli¤in yan›nda bar›nma hakk›na yönelik sald›r›lar da mücadele konusu olmaktad›r. Bar›nma hakk› mücadeleleri bir yandan, Türkiye’de oldu¤u gibi, kurumsal düzenlemelerle hayata geçirilen çitleme operasyonlar›na karfl›, di¤er yandan da bar›nma hakk›n›n finans oligarflisinin en önemli birikim alan› haline getirilmesine karfl› yükselmektedir. Bu konunun en çok gündeme geldi¤i ülkelerden olan ABD’de 2008’de emlak köpü¤ünün patlamas›yla a盤a ç›kan finansal krizin ard›ndan daha da cebberrutlaflan finans tekelleri ev hacizlerine h›z vermifltir. Yükselen iflsizlik, mortgage geri ödemelerini giderek daha da zora sokmaktad›r. Evlerini kaybedenler ve kaybetme tehlikesini yaflayanlar, özel olarak finans oligarflisine odaklanm›fl iflgal eylemlerinin en önemli bileflenlerinden birini oluflturmaktad›r. ABD hükümet yetkililerinin, eylemleri “marjinallefltirmek” ad›na kamusal mekanlarda kurulan çad›rlarda “evsiz”lerin kald›¤›n› iddia etmesi, evleri finans tekellerine yem
TOPLUMSAL HAREKET olan orta s›n›flar› fazlaca etkileyememifltir. Aksine eylemciler evsizlerin d›flar›da yaflama deneyimlerinden oldukça faydaland›klar›n› dile getirmifllerdir. ‹srail’de de konut fiyatlar›n›n son 5 y›lda yüzde 50’ye varan oranlarda art›fl›, kent merkezlerinde çad›r kamplar›n kurulmas›yla sonuçlanan eylemlerin temel nedenlerinden olmakla beraber, hareket h›zla ulafl›m hakk›, e¤itim hakk›, dolayl› vergilerin azalt›larak sermayenin vergilendi-
ce flirketin fatura merkezini basarak faturalar›n gönderilmesini bir süre de olsa engellediler. ‹flçiler fatura borcu olan yurttafllar›n faturalalar›n› ödeyemeyece¤ini duyurduktan sonra bakanl›klar baflta olmak üzere borçlu devlet kurumlar›n›n elektriklerini kesmeye bafllad›lar. Sendikalar›n sadece kendi özlük haklar›n› de¤il hak mücadelelerini do¤rudan kendi mücadeleleri olarak örgütlemeye bafllamas› özellikle Avrupa sendikal hareke-
‹srail’de bar›nma hakk› talebiyle bafllayan mücadeleler, meydan iflgallerine dönüfltü. Peflinden, arka arkaya gelen grev haberleri ülkede s›n›f mücadelesi aç›s›ndan yeni bir dönemin habercisi gibi. Mücadelenin en büyük zaaf›, ‹srail’de en güvencesiz koflullarda çal›flan Filistinli iflçilerin kapsanamamas› ve kimi sosyalist gruplar bu zaaf› aflmak için özel bir çaba gösteriyorlar. Son eylemlerde faflist gruplar›n d›fllanmas› ileriye do¤ru at›lm›fl bir ad›md›
rilmesi gibi taleplerle genifllemifl ve yüz binleri meydanlara tafl›m›flt›r. Bahreyn’deki rejim karfl›t› hareketlerin temelinde de inflaat sektörünün birikim kayg›lar›yla sadece lüks konut yapmas›n›n yaratt›¤› sorunlar yatmakta ve eylemlerde bu sorun dile getirilmektedir. ‹spanya’da da düzene öfkenin ana kanal›n› bar›nma hakk› mücadelesi oluflturmaktad›r. Ekonomik krizle beraber yaflanan yoksullaflma ve iflsizlik nedeniyle mortgage taksitlerinin ödenememesiyle bankalar evlere el koymaktad›r. ‹flsizlik büyürken kira fiyatlar›n›n da yüksek olmas› emekçi mahallelerde büyük bir öfke birikmesine neden olmaktad›r. ‹spanya’da meydanlar› dolduran yüz binlerin arkas›nda mahallelerde kurulmaya bafllanan yerel meclisler bulunmaktad›r ve bu meclislerin en esasl› gündemi bar›nma hakk› mücadelesidir. Yunanistan’da kemer s›kma politikalar›yla emlak vergilerinin artmas›na karfl› mücadele önemli bir deneyimi a盤a ç›karm›flt›r. Yar›m ila bir emekli maafl› düzeyindeki yeni emlak vergilerinin elektrik faturalar› üzerinden tahsil edilmesi üzerine ülkede on binlerce kiflinin elektri¤inin kesilmesi tehlikesi ile karfl› karfl›ya kalmas› önemli bir direnifl biçimi yaratt›. Enerji iflçileri ön-
tinin toplumsallaflmas› ad›na önemli bir geliflmedir. Sa¤l›k hakk› özellikle ABD’de en önemli mücadele gündemlerinden biridir. Tüm tüketici görüngüsünün ard›nda hastanelerde tedavi göremeyen ABD halk›, özel sigortalar d›fl›nda hiçbir güvencesinin olmamas›n›n anlam›n› özellikle iflsiz kald›¤›nda ve yoksullaflt›¤›nda çok ac› bir flekilde tecrübe etmektedir. Cumhuriyetçilerin büyük tepkilerine neden olan ve çok s›n›rl› güvenceler getiren sa¤l›k reformu girifliminin de bu alandaki köklü yoksunlu¤u çözememesi, eylemlerin en önemli gündemlerinden birini “sa¤l›k hakk›” haline getirmektedir. IMF’nin Avrupa’n›n tedavisi için öngördü¤ü kemer s›kma paketlerinin hemen hemen tamam›nda sa¤l›k ve sosyal güvenlik harcamalar›nda büyük k›s›tlamalar bulunmakta, sa¤l›k hakk› mücadelesi evrensel bir gündem haline gelmektedir. Romanya’da sa¤l›¤›n piyasalaflt›r›lmas› yönünde at›lan ad›mlar›n hükümeti sallayan büyük bir halk hareketine dönüflmesi, sa¤l›k hakk› mücadelesinin potansiyel etkisini göstermektedir. Kamu hastanelerinin önemli bir bölümünün “kara delik” oldu¤u gerekçesiyle kapat›l›p, sa¤l›k hizmetlerinin tamamen özellefltirilmesini öngören düzenlemelerin yaratt›¤› hü-
77
TOPLUMSAL HAREKET kümet içi kriz, ülkenin tüm kentlerine yay›lan bir isyana yol açt›. ‹syan k›sa sürede yay›ld› çünkü Avrupa’n›n en fakir ikinci ülkesinde iflçi ve emekli maafllar›n düflürülmesini sa¤layan y›k›c› IMF program›na karfl› öfke birikmifl durumdayd› ve hükümet 2012’de e¤itim ve sa¤l›kta daha köklü kesintiler yapaca¤›n› duyurmufltu. Devlet bütçelerinin bankalar› kurtarmak için seferber edildi¤i Avrupa’da kamusal hizmetler çökmeye bafllam›flken bu hizmetlerin süreklili¤i, hizmetleri alanlara y›k›lmaya bafllam›fl durumda. Krizin bedelinin kendisine ç›kart›ld›¤›n› düflünen genifl toplumsal kesimler için bu duruma do¤rudan reaksiyon gösterilebilen alanlardan biri de kent içi ulafl›m. Avrupa'da “ben ödemiyorum” slogan›yla yükselen eylemler kent içi ulafl›m›n fiilen paras›z kullan›lmas›na dayan›yor ve giderek yayg›nlafl›yor. Önce Türkiye’de, ard›ndan da Yunanistan'da ve ‹spanya'da toplu tafl›ma araçlar›na paras›z binme eylemleri yap›lmaya baflland›. Hizmeti fiilen “metad›fl›” hale getirerek kullan›m›n en kolay oldu¤u bu alan di¤er hak mücadelesi bafll›klar›ndaki do¤rudan eylemler için bir “okul” olarak de¤erlendirilebilir. Dünyan›n dört bir yan›ndaki direnifllerin önemli bir özelli¤i de gençli¤in pozisyonudur. Özellikle ö¤renci hareketleri hemen her ülkede paral› e¤itime ve geleceksizli¤e karfl› taleplerini toplumsal mücadelenin ortak talepleri haline getirebilmektedir. E¤itimde özellefltirmenin model ülkesi olan fiili’deki e¤itim hakk› mücadelesi, ülkenin “ana muhalefet” kanal› haline gelmifltir. E¤itimin tamamen paral› oldu¤u bu ülkede, okullar›n› bitirdikten sonra y›llarca borç ödeyen gençlerin son dönemde ifl bulmakta zorlanmas›, borçlar› ailelerin üzerine y›km›fl ve bu durum paral› e¤itimi toplumsal bir krizin merkezi haline getirmifltir. Bu krizin etraf›nda yükselen muhalefetin dört bakan› koltu¤undan etmesi, gücünü göstermesi anlam›nda önemlidir. Ö¤rencilerin s›n›f mücadelelerine kendi talepleriyle kat›l›m› da mücadelelerde önemli s›çralamalara neden olmaktad›r. ABD’deki iflgal eylemlerinin öncü sars›nt›s› olarak kabul edilen ‘Wisconsin direnifli’ bunun bir örne¤idir. 2011 Mart’›nda Wisconsin parlamento binas›n›n iflgaliyle zirve noktas›na t›rmanan mücadelede, kamu çal›flanlar›n›n sendikas›zlaflt›r›lmas›n› hedefleyen bir yasa birleflik bir direniflle karfl›lanm›flt›r. ‹tfaiyecilerin ve ö¤retmenlerin bafl›n› çekti¤i eylemler, okumak için bankalara borçlanmak zorunda b›rak›lan ö¤rencilerin “e¤itim hakk›” talepleriyle bütünleflmeyi baflard›¤› noktada, direniflte de önemli bir eflik afl›lm›flt›r. Yine “iflgal” eylemlerinde ö¤rencilerin “paras›z ve %99 için
78
e¤itim” talepleriyle kat›l›m› ve bu isyan›n Harvard gibi en elit üniversitelere kadar s›çramas›, ö¤rencilerin ald›klar› e¤itimin bedelini borçlanmak zorunda kald›klar› finans tekellerine y›llarca ödemek zorunda b›rak›lmas›n›n dayan›lmaz boyutlar› ulaflmas›n›n sonuçlar›ndand›r.
Meydanlar›n halklar›, halklar›n kamusu Son dönemde h›zla artan iflgal hareketleri, özellikle de meydan iflgalleri, kapitalizmin neoliberal evresinde halk›n kamusal alandan tamamen d›fllamas›na ve kamusal
alan›n mutlak olarak sermayenin ihtiyaçlar›na göre düzenlenmesine karfl› reaksiyonlar olarak a盤a ç›kmakta. Türkiye’de Tekel direniflinde Sakarya Caddesi, ‹spanya’da Öfkeliler Hareketi’nin üs kurdu¤u meydan olan Plaza del Sol, Yunanistan’da sermaye yanl›s› anti-kriz önlemlerini alan Parlemento’nun önünde son bir y›lda 15 genel greve evsahipli¤i yapm›fl Syntagma Meydan›, ‹srail’de bar›nma baflta olmak üzere temel yaflamsal ihtiyaçlara ulaflamayanlar›n çad›rlar kurduklar› Rothschild Caddesi, Londra’da Borsa’n›n karfl›s›ndaki Saint Paul merdivenleri, ABD’de finans›n oligarflisinin merkez üssü Wall Street’teki Zuccati Park, M›s›r’da Tahrir Meydan› ve di¤erleri… Bu alanlar›n iflgal edilmesi kamudan kovulanlar›n, neoliberalizmin d›fllay›c› kamusunun kap›s›na dayanmalar› anlam›na gelmektedir. Kamusal alanlar›n iflgali, öncelikle mücadelenin somut ihtiyaçlar›ndan do¤maktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n parçal› ve üretimin esnek yap›s› içerisinde iflyeri temelli örgütlen-
TOPLUMSAL HAREKET melerle üretimi durdurman›n zaaflar›na karfl› yol kesme ve iflgal/blokaj eylemleri yeni dönemin temel mücadele araçlar›ndan biri olmaya devam etmekte, yayg›nlaflmaktad›r.4 Bunun en ileri örneklerinden biri geçti¤imiz y›l›n Kas›m ay›nda ABD’nin Oakland kentinde yafland›. ‹flgal park›na yönelik polis sald›r›s›n›n ve bir savafl karfl›t› gazinin yaralanmas›n›n ard›ndan binlerce kifliyle toplanan halk meclisi “kenti durduruyoruz” diyerek bir günlük grev karar› ald›. Grev, iflçi s›n›f›n›n, esnaflar›n, kad›nlar›n ve ö¤rencilerin kat›l›m›yla kentin
ABD’de Oakland grevi sonras› iflgal eylemlerine karfl› devlet bask›s› giderek yükseldi. Ülkenin dört bir yan›ndaki iflgaller, merkezi bir karar do¤rultusunda polisin sert sald›r›lar›yla kald›r›ld›. K›fl mevsimine girilmesi eylemlerin sürdürülmesini daha da zorlaflt›rd›. Ancak kavgan›n bitti¤ini söylemek do¤ru olmaz. Zira iflgallerin e¤itim, sa¤l›k, bar›nma gibi belirli bafll›klarda sürdürülmesine dair bir tart›flma yürüyor ve ilk elden ev iflgalleri haberleri geliyor.
li hale getirdi. Özellikle meydan iflgalleri sadece grevin teminat› de¤il geçmiflteki iflyeri konseyleri gibi deneyimlerin de yeniden üretildi¤i pratikler oluyor. Esnek zamanl› çal›flma, part time çal›flma, evde çal›flma, tafleron, kadrolu gibi farkl› statülerde çal›flma, parçalanm›fl üretim birimlerinde çal›flma gibi uygulamalar nedeniyle iflyeri ölçe¤inde bir araya gelemeyen iflçi s›n›f›n›n geçmiflteki iflyeri konseylerini meydanlardaki halk meclislerinde yeniden kuruyor. Eylemlerdeki “geri al›yoruz” sloganlar› henüz sermayenin kamusunu do¤rudan ele geçirme ve koruma gücünü de¤il umudunu/iddias›n› dile getirmektedir. ‹flgal edilen ve halk›n kendi demokratik kamusall›klar›n› kurduklar› yerler, ço¤unlukla maddi ve politik yeniden üretimin gerçekleflti¤i alanlar de¤il, kamusall›¤›n k›y›s›ndaki kent meydanlar› ve sokaklar olmaktad›r. Di¤er taraftan maddi ve politik yeniden üretim alanlar›n›n da zorland›¤› örnekler de yok de¤il. Özellikle geçti¤imiz on y›lda Latin Amerika’da yaflanan ‘iflgal fabrikalar›’ deneyimlerini not etmek gerekiyor; ancak bunlar da sermayenin terk etti¤i alanlardaki öz yönetim deneyimleri olarak belli bir s›n›r› olan hareketlerdi. ABD’de de benzeri flekilde haczedilen ancak kriz nedeniyle sat›lamayan/kiralanamayan evler ve kamusal hizmet sunum ifllevi yok edilen ancak yine kriz nedeniyle yeniden de¤erlendirilemeyen binalar iflgal ediliyor. Yani yeni kamusall›k, sermayenin de¤erlenme amac›yla kullanamad›¤›, bofl b›rak›lan alanlarda kuruluyor.
liman›n›, ticaret yollar›n› bloke etmesiyle hayata geçirildi. Liman ‹flçileri Sendikas›’n›n resmi karar almamas›na ra¤men liman iflçilerinin de kat›l›m›yla uygulanan bu taktik sonucu sistemin damarlar› ifllemez hale getirildi. Ekim 2011’de 10.5 milyon kiflinin yaflad›¤› Yunanistan’da da en az 500 bin kiflinin kat›l›m›yla gerçekleflen grev, aylarca maafl bile alamayan özel ve kamu sektörü çal›flanlar›, ülke nüfusunun yüzde 25’ini bulan ve ço¤unlu¤u gençlerden oluflan iflsizler, h›zla proletarya saflar›na kat›lma durumuyla karfl› karfl›ya kalan küçük esnaflar ve ayl›klar› üçte bir oran›nda düflen emeklilerin ortak eylemi olarak hayata geçirildi. ‹ki günlük eylem süresince bakanl›klar da dahil kamu bölgelerinin iflgali, yeni vergilerin ödenmesinin reddedilmesi gibi do¤rudan eylem biçimleri de yafland›.
‹flgallarin bu s›n›rl›l›¤›n›n yan›nda ilham verici içeri¤inin de unutulmamas› gerekiyor. Tahrir Meydan›’ndan Wall Street’e kadar bir çok yerde iflgal meydanlar›, parklar› ve sokaklar› do¤rudan demokrasinin, paras›z e¤itim ve sa¤l›¤›n, insan›n yarat›c› gücünü özgürce kullanmas›n›n deneyim alanlar› haline dönüfltürülmektedir. Son dönemlerdeki iflgal eylemlerinde; sa¤l›kç›lar›n ilk yard›m çad›rlar›, e¤itimcilerin dersler verdikleri dershaneler, krefller, çocuk oyun alanlar›, medya merkezleri, hukuki dan›flma masalar›, kütüphaneler vs bir taraftan “baflka bir kamu”nun özlemini gözler önüne sererken bir taraftan da iflçi s›n›f›na yeni kat›lan kesimlerin ilk tepkileri olarak a盤a ç›kmaktad›r. Orta s›n›f gömle¤i giydirilen, “beyaz yakal›” olarak “ayr›cal›kl›” bir pozisyonda tan›mlanan kesimlerin iflçilefltirilmesi sürecine tepkilerindeki bu refleks, “halk›n ö¤retmenleri”, “halk›n avukatlar›”, “halk›n hekimleri” çizgisinin bugün daha da önem kazand›¤›n›n göstergelerindendir.
Benzeri bir flekilde Portekiz’de 2011 Kas›m’›nda, Belçika’da da 2012 Ocak’›nda, iflçi s›n›f› ilan ettikleri genel grevi uluslararas› yollar› bloke ederek daha etki-
Kazakistan’da Ocak 2012’de yaflanan katliam, sermayenin de¤erlenme alan› olmayan yerlerde yaflanan iflgallerin de rejimler taraf›ndan tehdit olarak alg›land›¤›n›n
79
göstergesi oldu. Aylard›r, insanca yaflanabilecek ücret ve örgütlenme hakk› mücadelesiyle grevde olan, sadece kendileri için de¤il tüm iflçiler için ücretlerin artt›r›lmas›n› talep eden Mengistau eyaletindeki petrol iflçileri mücadelelerini toplumsallaflt›rarak Canaözen kentinin meydan›na tafl›d›lar. Nazarbayev rejiminin buna yan›t› ise onlarca iflçiyi katletmek oldu. Bu sald›r› ilk de¤ildi. Geçti¤imiz y›l, onlarca sendikac› hapse at›lm›fl, bir iflçi önderi öldürülmüfl, birinin kaç›r›lan k›z›n›n 4 gün sonra cesedi bulunmufl, birinin de evi yak›lm›fl, Komünist Partisi’nin faaliyetlerine “yasad›fl› greve destek oldu¤u” gerekçesiyle ciddi yasaklamalar getirilmiflti. Diken üzerindeki petrol flirketlerinin bast›r›lmas›n› istedi¤i iflçi direnifli, petrol zengini yoksul bir bölgenin halk direnifli haline dönüfltü. E¤itim alan›ndaki iflgallere ise ayr› bir parantez açmak gerekmektedir. Ö¤renci iflgalleri oldukça yayg›n bir eylem biçimi olmaktad›r. Almanya’da, Yunanistan’da, ABD’de, fiili’de yaflanan iflgallerin en önemli yan› iflgalle birlikte yeni bir kamu inflas›n›n bu alanda daha mümkün olmas›d›r. ‹flgal eylemleri ö¤rencilerin ve yer yer de e¤itim hizmetini sunanlar›n kat›l›m›yla e¤itimin sürdürüldü¤ü demokratik kamusal alanlar yaratmaktad›r. Sermayenin kamusal dönüflüm süreciyle siyasetten d›fllananlar ve özellikle de politik bir s›n›f olmaktan ç›kart›lmak istenen iflçi s›n›f›, d›flland›¤› kamuyu zorlarken, en az›ndan kovuldu¤u siyaseti de ifllemez hale getirme yetene¤ini keflfetmektedir. ABD’de Wisconsin eyaletinde, iflgal eylemlerinin bafllamas›ndan aylar önce, kamu çal›flanlar›n›n sendika karfl›t› yasa ç›kartmaya çal›flan eyalet parlamentosunu basmas› ve M›s›r’da Tahrir Meydan›’nda cisimleflen ve iflçi s›n›f›n›n grevleriyle/direniflleriyle tetiklenen devrim ›srar›, politik alana görkemli dönüflün örneklerindendir. “Gerçek demokrasi” talebi sadece büyük bir siyasi kriz içerisinde, or-
80
duya ve teknokrat diktaya emanet edilen M›s›r, Yunanistan ve ‹talya’da yükselmemekte; ‹spanya, ABD gibi görece daha az istikrars›z siyasi zemine sahip ve görünürde temsili demokrasinin iflledi¤i ülkelerde de yank›lanmaktad›r. Neoliberalizm döneminde, ekonominin neredeyse tamam›n›n yönetiminin seçim kayg›s› olmayan ba¤›ms›z kurulufllara (üst kurullar, Avrupa Birli¤i Komisyonu, “ba¤›ms›z” Merkez Bankalar› vs.) verilmesinin anlam› kriz döneminde daha net a盤a ç›kmaktad›r. Bu siyasi mücadeleler, “demokrasi” ile “kapitalizm”in el ele geliflece¤i masal›n›n ciddi bir itibar erozyonu içerisinde oldu¤unun iflaretlerdir. ‹spanya'da internet gazetecili¤i yapan iflsiz bir gazetecinin New York Times’›n bir haberindeki sözleri bu erozyonu oldukça aç›k ifade etmektedir: “Anne ve babalar›m›z oy verebildikleri için çok memnundu. Oy vermenin nafile oldu¤unu söyleyen ilk kuflak biziz.” fiu an çürümüfl burjuva demokrasisinin karfl›s›na alternatif karar alma mekanlar› kurulsa da eksiklik “Tüm iktidar Tahrir’e” iddias›n› tafl›yacak ve gerçekçi hale getirecek devrimci öznedir.
Parçalananlar›n yak›nlaflmas›, devrimci olanaklar Mutlak güvencesizlikte eflitleme ve topyekun de¤ersizlefltirme harekat› neoliberalizmin iflçi s›n›f›n› parçalama yetene¤ini de zay›flatmakta, geçmifl parçal›l›klar afl›lmaya bafllamaktad›r. Ancak bu zahmetsiz ve do¤rusal bir süreç de¤ildir. Örne¤in ABD’de hareketin merkezinde bulunan ve “Amerikan Rüyas›”n› kaybetmelerine olan tepkilerini “Bize rüya gördürmüyorsan›z sizi uyutmayaca¤›z” diyerek gösterenler ile bu rüyaya hiç sahip olmayanlar›n s›n›fsal birli¤inin sa¤land›¤› söylenemez. Ancak ABD’deki s›n›f mücadelesi için de bir yak›nsamadan
Avrupa’da 2012 sert geçecek. Yunanistan ve ‹talya, krizin ve mücadelenin merkez üsleri olmaya devam edecek gibi görünse de tüm Avrupa’da sokaklar isyanlara gebe. Almanya, Fransa, ‹ngiltere gibi AB’nin merkez ülkelerinde iflçi s›n›f› içi bölünmelerin daha zor afl›laca¤› ve ›rkç› söylemlerle bu bölünmenin daha da derinlefltirilmeye çal›fl›laca¤› tahmin ediliyor. 2012’ye girerken kriz karfl›s›nda milliyetçi yükseliflin Avrupa’daki sembol ülkesi ise Macaristan oldu. Macaristan’da ›rkç›-popülist söylemlerle iktidara gelen hükümet, AB projesinin iflas›n›n habercilerinden oldu
bahsedilebilir. “Yüzde 99” slogan›, “çokluk” denilenin asl›nda yeni proleter hareket biçimine dönüflme sürecinin, proletaryan›n farkl› kesimlerinin anlaml› bir eylem birli¤inin ifadesidir.
dönem, milliyetçi-dinci ak›mlar ile liberal iki yüzlü çokkültürcü ak›mlar›n efl zamanl› yükselmeye devam ederek iflçi s›n›f› mücadelesinin birli¤ine ket vurmaya çal›flacaklar› bir dönem olacakt›r.
Benzer flekilde Avrupa’da da birlik aray›fllar› gözlense de, bir dönemin güçlü s›n›f hareketinin çeflitli mekanizmalarla düzene eklemlenerek yenilgiye u¤rat›lmas›na dayanan olumsuz bir tarihsel birikim ele aya¤a dolaflmaktad›r. Güvencesizin güvencesizi göçmen iflçilerin, ö¤rencilerin ve “sosyal Avrupa” vaatlerinin hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan, yeniden proleterlefltirilen y›¤›nlar›n birli¤indeki zaaflar kriz koflullar›nda niteliksel bir s›çraman›n en önemli engelidir. Bu zaaf Yunanistan’da anarflistlerle Komünist Partisi aras›ndaki çat›flma olarak tezahür ederek tehlikeli bir düzeye ulaflabilmektedir. Di¤er yandan güvencesizlefltirmeye karfl› tepkilerin birbirine yak›nlaflt›rd›¤› iflçi s›n›f› katmanlar›, etnik/dinsel olarak bölünmeye çal›fl›lmaktad›r. Özellikle hoflnutsuzluklar›n büyük grevler biçiminde a盤a ç›kmaya bafllad›¤› Britanya ve Fransa’da, göçmenlerin fliddetli isyanlar›na karfl› ›rkç› nefretin sistematik olarak kafl›nmas› ve “yerli” iflçi s›n›f›na “Vandallar karfl›s›nda kaybedecek çok fleyi olan orta s›n›f” oldu¤unun hat›rlat›lmas› tesadüf de¤ildir. Bir dönemin göreceli güvenceli olan iflçi s›n›f› kesimleri, güvencelerinden ar›nd›r›l›p “yeniden proleterleflme” sürecinin etkisini hissedenlerin “orta s›n›f” olduklar›na dair inançlar›n› tazelemenin yolu olarak milliyetçi-dinci ideolojik taarruz hayata geçirilmektedir. Dikey anlamda birbirine daha da yaklaflan iflçi s›n›f› katmanlar› bu yolla yatay olarak bölünmeye çal›fl›lmaktad›r. “Medeniyetler çat›flmas›” tezlerinin daha da gericileflmifl versiyonlar› ile eski “orta s›n›flar”, “medeniyetler uzlaflmas› tezleri”nin çeflitli versiyonlar› ile de daha güvencesiz “ikinci s›n›f iflçiler” düzene eklemlenmeye çal›fl›lmaktad›r. Bu nedenle önümüzdeki
Her fleye ra¤men kurumsal, örgütsel, sistematik olmayan bir araya gelifllerin “kendili¤inden” oluflmas›n› sa¤layan nesnel durum mevcuttur. Bu bir araya gelifllerin, yak›nsaman›n gerçek bir birli¤e, düzeni sarsacak bir ezilenler ittifak›na dönüflmesi ise özünde devrimci özne sorunudur. Düzen kriziyle efl zamanl› olarak yaflanan solun kendi öznel krizi, nesnel s›çrama olanaklar›n›n yeterince etkili kullan›lamamas›na yol açmaktad›r. Kimi sol gruplar›n dünya çap›nda yükselen yeni isyan› devrimci olmayan bir yöntemle elefltirmeleri kendi krizlerinin yans›malar›ndand›r. Bu elefltirilere göre Ortado¤u’daki her hareket ABD komplosudur, ABD’deki iflgal eylemleri s›n›fsal içerikten yoksundur, Avrupa’da ise as›l olarak “güvenilmez orta s›n›flar”, milliyetçilik ve nihilist fliddet biçimleri yükselmektedir. Devrimci bir özne olarak, mevcut bunal›m döneminin hareketlerinin sorunlar›na, eksikliklerine vs dair özelefltirel bir de¤erlendirme yapman›n ötesinde, bunlar› komplo teorisyeni olarak izleme ve flikayetlenerek kendini d›flar›ya atma üzerine kurulu bir elefltirellik, solun devrimcilik iddias›n› yitirmesinin sanc›lar›ndand›r. Bu iddian›n yitimi, hak talepleriyle yükselen mücadelelerin yeni bir s›n›f hareketinin oluflum süreci ve neoliberal kapitalizmi y›kacak gerçek bir hareket olarak görülememesine yol açmaktad›r. Y›llard›r “o taraklarda bezi olmay›p” egemenler aras› mücadelelerden ve neoliberal yönetiflim ayg›tlar›nda kendilerine sunulan oyalanma alanlar›ndan medet uman geleneksel sol yap›lar kendi krizlerini yaflamaktad›r. 1990’lar›n yeni solunun çeflitli türevleri neoliberalizme kefaletinin kefaretini ödemekte, daha geleneksel ve sosyalizme yak›n sol ise geleneksel sendi-
81
TOPLUMSAL HAREKET kalar d›fl›ndaki kanallardan yükselen mücadelelere flüpheyle ve “üstten” yaklaflmalar›ndan dolay› sürece müdahale edememektedir. Özetle, kapitalizmin krizi ile neoliberal dönemin çeflitli çarp›lm›fl sol çizgilerinin krizinin çak›flt›¤› bir ortamda yeni s›n›f hareketini sosyalizme yönlendirecek devrimci özne sorunu yaflanmaktad›r. Devrimci öznenin yoklu¤u ve yetersizli¤i, geçmifl mücadelelerin baflka baz› zaaflar›n›n da bu döneme tafl›nmas›na yol açabilmektedir. Örne¤in ABD’deki eylemlerde ve k›smen de ‹spanya’da ve ‹ngiltere’de soyut bir “fliddet karfl›tl›¤›”n›n, pasifist fetifllerin hareketin elini kolunu ba¤lamas› söz konusu olabilmekte, mevziler kolayca yeniden düzene kapt›r›labilmektedir. Yeni bir kamu özlemini, muhaliflerin tart›flma platformlar›n› oluflturmaktan ibaret gören ve düzenin giderek daralan s›n›rlar› içerisinde bu kamuyu oluflturmay› hedefleyen “Sosyal Forum” çizgisinin ar›zalar› yer yer yeniden üretilmektedir. Mevcut siyasal düzlemler reddedilmekte ancak dile getirilen talepleri hayata geçirecek öznenin sokaktakiler oldu¤u da ›srarla söylenmemektedir. Zira bu iktidar iddias›d›r ve “fliddet” içerir. “Devrimsiz bir devrim” beklentisi, Slovaj Zizek’in de ifade etti¤i gibi “bu protestolar›n hayati güçsüzlü¤üdür”. Evet mevcut
ABD’de iflgalcilerin bir dergisinin arka kapa¤›nda yer alan bu karikatür, Amerikan iflçi s›n›f›n›n belle¤ine sesleniyor. Karikatürde tüm kurabiyelerin üzerine otururken, iflçileri bir kurabiye için birbirleri ile kavga etmeye ça¤›ran besili kedinin arkas›nda Jay Gould’un sözleri yaz›l›: “‹flçi s›n›f›n›n yar›s›n›, di¤er yar›s›n› öldürmek için istihdam edebilirim.” Gould, 19. yüzy›lda h›zla zenginleflen ve o dönem “soyguncu baronlar” olarak adland›r›lan sanayi sermayesinin en önemli isimlerindendi. ABD tarihindeki en zengin kifliler aras›nda halâ ilk 10’da olan Gould’u önemli bir figür yapan fley 1886’da 200 bin demiryolu iflçisinin grevini k›rarken kulland›¤› yöntemlerdi. Gould, s›n›f› bölerek, grev k›r›c›lar ve kiral›k katiller tutarak, devletin silahl› güçlerinin deste¤ini alarak bu büyük direniflin kanla bast›r›lmas›n›n fikir babas›yd›. Ayn› y›l gerçekleflen Haymarket katliam› dünya iflçi s›n›f›n›n birlik, mücadele ve dayan›flma gününe ilham verdi
82
siyasi mekanizmalar meflruiyetini yitirmifltir. En reformcu talepler için bile, örne¤in sadece finansal sermayenin vergilendirilmesi, yeniden bölüflüm mekanizmalar›n tesis edilmesi için bile mevcut siyasi mekanizmalardan, düzen partilerinden, parlamentolar›ndan umudunu kesmifl y›¤›nlar vard›r. Reform için dahi “tek yol devrim”dir ancak devrimci kimdir? Mesele o “devrimci” s›n›f›n kendisi oldu¤unu bilince tafl›yacak öncünün yoklu¤udur. Sokakta ve meydanlardaki mücadelenin somutlu¤u bir çok zaman soyut fliddet ve iktidar karfl›tl›¤›na dair tart›flmalar› bofla ç›karabilmektedir. Neoliberalizmin kamusundan at›lanlar yeni bir kamuyu salonlarda de¤il meydanlarda ve özellikle de ticari ak›fl›n sa¤land›¤› yollarda, üretim alanlar›nda ve sermayenin siyasi/simgesel kalelerinde oluflturmaya bafllad›klar›nda basit bir “Forum” olarak kalamamakta, gerçek kavgan›n “her türlü fliddetten ar›nd›r›lmas›”n›n güçlü¤ü ortaya ç›kmaktad›r. Neoliberal kamu, sermayenin birikimini ve gündemini aksatan her fiili müdahaleyi do¤al olarak “fliddet” olarak alg›lamakta ve en yetkin ve ç›plak fliddet ayg›tlar›yla yan›t vermektedir. ABD’nin Oakland kentinde “iflgal eylemi”nin bir kent grevine dönüflmesinin ard›ndan
TOPLUMSAL HAREKET yap›lan müdahalenin fliddeti “orant›l›” olmam›fl, bu fliddete direnenler eylemciler hakk›nda “iyi çocuklar” tarz› yorum yapanlar› “dehflete” düflürmüfl, “vandallar”, “barbarlar” söylemleri yayg›nlaflmaya bafllam›flt›r. Oakland’›n hemen ard›ndan ABD’deki eylemlere en yetkin terörle mücadele birimlerinin müdahale etmesi ve federal devletin merkezi düzeyde bu eylemleri sonland›rmaya yönelik terörle mücadele birimleri kurmas› rejimin tehdit alg›s›n› göstermektedir. Ancak egemen s›n›flar›n sadece zor ayg›tlar› de¤il çeflitli maniplasyon araçlar› da devreye girmektedir. Örne¤in ünlü spalkülatör G.Soros’un bu eylemlerin en zay›f halkalar›n› fonlamas› hareket içinde ciddi tart›flmalara yol açm›flt›r. Neoliberal dönemde düzenin çeflitli kanatlar›yla beraber çal›flma tecrübesi kazanan sol-liberal ak›mlar›n bu öfkeleri düzen içi kanallara aktarmas›, eskisine göre daha zorlu bir görev olmakla beraber, devrimci bir inisiyatifin yoklu¤u veya c›l›zl›¤› bu ihtimali görece kolaylaflt›rmaktad›r. Her fleye ra¤men dipten gelen dalga sosyalist solda da k›smi k›p›rdanmalara neden olmaktad›r. ‹spanya’da sosyalist sol ittifak›n yüzde 5 seçim baraj›n› aflmay› baflararak yüzde 7 civar›nda oy almas›, Almanya’da Sol Parti’nin program›n› sola k›rma ihtiyac› hissetmesi bu k›p›rdanmalar›n son aylarda yaflanan örneklerindendir. Son dönemde ortaya ç›kan mücadelelerle birlikte, iflçi hareketinin geleneksel örgütlerinin mobilizasyon ve örgütlenme tarzlar›nda de¤iflme e¤ilimi de gözlenmektedir. Örne¤in ABD’de hem Wisconsin direnifline hem de iflgal eylemlerine aktif kat›lan sendikalar›n üye say›s›nda önemli art›fllar oldu¤u dile getirilmektedir.5 MR Zine’in sorular›n› yan›tlayan sendikal aktivistlere göre, iflgal eylemleri, iflçi hareketini sola çekme, daha radikal taleplere ve militan taktiklere yönlendirme ad›na anlaml› bir etkide bulunmaktad›r. Sendikalardaki genç iflçilerin, geleneksel sendikalarda fazlaca göremedikleri özyönetim meselesini cazip bulduklar› için bu eylemlere dahil olduklar› ifade edilmektedir. Dünyan›n hemen her yerinde do¤rudan eylem biçimleri gündelikleflmekte, halk›n en örgütsüz kesimlerinin de örgütlü iflçi s›n›f›n›n da refleksi haline gelmektedir. Tüm hak mücadelelerinde iflgal, blokaj, yol kesme, parlamento basma, barikat kurma gibi eylemler oldukça yarat›c› biçimler de kazanarak iflçi s›n›f›n›n silahlar› aras›nda yerini almaktad›r. ‹flçi hareketlerinin geleneksel silah› grevler dahi Portekiz’de ve Yunanistan’da görüldü¤ü gibi mutlaka do¤rudan eylem biçimleriyle desteklenmektedir. Lobicilik, dev panolara ilanlar vermek, PR çal›flmalar› gibi yürütülen kampanyalar gibi hareket
biçimlerine savrulan sendikalar›n do¤rudan eyleme zorland›¤› bir süreç herhangi bir süreç de¤ildir.
Sonuç Cin flifleden ç›kt›. ‹flçi s›n›f› hareketinin hak mücadeleleri etraf›ndan biçimlenen yeniden kurulufl ve siyasallaflma dönemi önemli bir efliktedir. Bugün iktidar› hedefleyen bir hareket mevcut olmasa da y›k›lan her burjuva iktidar› ve hatta dünyan›n herhangi bir yerinde sermayeye att›r›lan her geri ad›m, h›zla örnek al›nmakta6 de¤ifltirmek için “muhtaç olunan kudretin” gerçekte ne oldu¤una dair ilham vermektedir. Ülkeden ülkeye mücadelede çeflitli inifl ç›k›fllar, zaferler ve yenilgiler olsa da kesin olan her hareketin arkas›nda, kavga içinde s›nanm›fl deneyimler, gidilecek yola dair derin izler b›rakt›¤›d›r. ‹htiyaç olunan sermayenin sald›rganl›¤› karfl›s›nda devrimci bir tarihsel blokun yeniden inflas›d›r. Neoliberal dönüflüm sürecinde düzen, refah devletinin koruma flemsiyesi d›fl›nda kalanlar› dillendiren “yeni toplumsal hareketler”in taleplerini maniple ederek, kimlik siyaseti, STK’c›l›k vs. gibi biçimlerle yeni düzenin inflas›nda harç yapm›fl, hatta bu talepleri refah devletinin tasfiyesinde gerekçe olarak göstermiflti. Geleneksel mücadele örgütleri ise bu yeni dinami¤in esastan, özü itibar›yla “s›n›f d›fl›” oldu¤unu ilan etmiflti. fiimdi neoliberalizm, parçalad›¤› y›¤›nlar›n yaflam flartlar›n› giderek birbirine benzefltirirken, tarihi de¤ifltirecek özneler, iflgal edilen meydanlar›nda, fabrikalar›nda, kentlerde, bloke edilen yollarda, limanlarda bir araya geliyor. Bu süreçte toplumsal hareketler s›n›fsallafl›yor, s›n›f hareketleri toplumsallafl›yor. Buradan devrimci bir blok oluflturmak için daha fazla devrimci, daha fazla devrimcilik gerekiyor.
Dipnotlar 1 Halk›n Devrimci Yolu, Halk›n Hak Mücadeleleri: Neo-Liberal Kapitalizmi Y›kan Gerçek Hareket, Say›:1, sayfa 92-103 2 Kurt Anderson, “Protester”, Time, 14 Aral›k 2011 (Y›l›n insan› anketinin adaylar› aras›ndaki “Protestocular”›n sunufl yaz›s›ndan 3 ABD’nin California eyaleti yönetimi, çözüm bulamazsa iki y›l içinde 33 bin mahkumu serbest b›rakmak zorunda kalaca¤›n› aç›klad›. 4 Oakland’› di¤er iflgal eylemlerinden ay›ran bu cüretinin en önemli nedenlerinden biri 1946’da genel grev görmüfl bir kent olmas›d›r. Bu aç›dan iflçi s›n›f› hareketinin tüm tarihsel birikimin mücadelede organik bir bütünlü¤e eriflmesinin önemli bir örne¤i olmufltur 5 http://mrzine.monthlyreview.org/2011/cy151111.html 6 Bilginin sosyal medya arac›l›¤›yla h›zla yay›lmas› elbette önemli bir etkendir ancak tüm bu geliflmeleri internetin eseri gibi görmenin anlams›zl›¤› ortadad›r. ‹nternetteki sosyal a¤lar›n önemine yapt›klar› vurgularla bilinen Hardt ve Negri dahi son isyanlar› flu sözlerle tart›flm›fllard›r: “Böyle network araçlar›, elbette hareket yaratmazlar, ama baz› bak›mlardan yatay a¤ yap›lar›na ve bizzat hareketlerin demokratik deneyimlerine uygun olduklar› için ifle yarayan araçlard›r.” Türkiye’deki afl›r› vurgu iki kaynaktan besleniyor gibi görünüyor: Entelejansiyam›zdaki örgüt alerjisi ve iktidar›n internete yönelik denetimlere zemin haz›rlama hesaplar›
83
uiea