ya işçi - yoksul köylü hükümeti, ya kıyamet!
İSCİ KARDESLİĞİ . . . Özel Sayı
İşçi Kardeşliği Partisi merkezi gazetesidir
mazluma dini, milliyeti sorulmaz!
AKP Boğazına Kadar Yolsuzluk Batağında İKP Merkez Yürütme Kurulu
A
KP kendinden önceki hükümetlerin yolsuzluklarını anlatarak, hortumları keseceğini, yoksulluğa son vereceğini, adaleti sağlayacağını anlatarak işçilerin, emekçilerin yoksul halkın önemli bir kesiminin oylarını alarak iktidara geldi. AK olduğu iddiası ile iktidara kolayca gelen AKP’nin gerçekte ne ölçüde KARA olduğu ise şimdilerde daha iyi anlaşıldı. Evet hortumları kestiler ama rant akışını daha büyük borulara bağlayıp kendi ailelerinin ve yandaşlarının midelerine bağladılar. “Müslümanlık” ambalajında soygun düzeni Aslında başta şimdiki başbakan T. Erdoğan ve Cumhurbaşkanı A. Gül olmak üzere birçok AKP kurucusu hakkındaki yolsuzluk dosyaları raftaydı ama o zaman bunları ortaya tam olarak koymak büyük patronların basınının işine gelmiyordu. Milletvekilliği dokunulmazlığına da bürünerek şimdi kavga içine girdikleri medyanın da büyük desteği ile kolayca iktidara geldiler. Büyük patronların sesi olan medya AKP’ yi tam destekledi. Çünkü işçilere, emekçilere ve yoksul halka “acı reçeteyi “ ancak AKP sayesinde içirebileceklerini biliyorlardı. Çünkü halk AKP’ yi kendini yoksulluk ve yolsuzluk hastalığından kurtaracak “hekim” olarak görüyordu. Onlar da dini inançları ve müslümanlığı da kullanarak buralara kadar geldiler. Büyük patronlar AKP’ye tam destsk verdiler, çünkü çalıştırdıkları işçilerin çok büyük bir bölümü seçimlerde AKP’ye oy vermişti. AKP’yi destekledikleri için büyük patron yanlısı politikalara bu işçiler karşı çıkmakta zorlandılar. Şurası bir gerçek ki, AKP’nin hükümette olması işçilerin hak arama mücadelelerini zayıflattı. Çünkü AKP’ye oy veren işçiler böyle bir mücadeleye atılırlarsa “kendi” hükümetlerinin karşısında olacaklarını sandılar. Oy verdikleri hükümetin kendi hükümetleri değil de büyük patronların hükümeti olduğunu şimdi şimdi anlamaya başlıyorlar. Aynı durum uluslararası meselelerde, özellikle Ortadoğu meselesinde de kendini belli etti: Filistinlilerin İsrail zulmüne karşı mücadelesine AKP hükümette olduğu için radikal islamcı çevreler bile sırt çevirdi. Gerçekten de AKP hükümette olmasaydı her cuma namazları sonrası siyonist İsrail devleti lanetlenirdi. Ne oldu bu protestolara? AKP hükümeti İsrail devletiyle anlaşmaları genişlettikçe islami çevreler Filistinlileri unutmaya başladılar. İşte bu da AKP hükümetinin ABD emperyalizmine ve siyonist İsrail devletine sunduğu bir hizmetti. Son zamanlarda ise değişen bir şeyler oldu. AKP aynı AKP ama onu destekleyen sermaye çevreleri arasında çıkar kavgası başladı. AKP’nin kendine yakın sermaye çevrelerine pastadan bir miktar pay ayırması, çeşitli yollarla belli kesimleri kayırması rahatsızlık yarattı. Zaten özelleştirmeler, yeni iş yasası, sağlık ve sosyal güvenlik konularındaki köklü değişikliklerle acı ilaçların çoğu halka içirilmişti. Şimdi rahatlıkla çıkar kavgasına girebilirlerdi. Ve bu kavga içinde AKP’nin gerçek yüzü daha iyi açığa çıkmaya başladı. Yeni zenginler “sınıfı” nasıl oluşturuldu? AKP’lilerin bulaştığı yolsuzlukların gerçek boyutunu anlamak çok zor. Ancak bu son 5 yılda ortaya çıkan yeni zenginler “sınıfı”ndan tahmin edilebilir. AKP yi destekleyen halk yoksulluk, işsizlik batağında iken güya müslüman görünümlü bu zengin “sınıf” kendinden önceki zenginler gibi lüks ve ihtişam içinde. Nasıl zengin olunduğunun bazı örneklerini ise şöyle anlatabiliriz; • İstanbul Belediye Başkanı adayı olduğu zaman verdiği mal beyanında sınırlı bir mala sahip olduğu görülen başbakan T.Erdoğan’ nın Rahmi Koç’ un deyimiyle Milyar dolarlık servete sahip olması ve oğlunun mal varlıkları ortada. • Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise oldukça ilginç bir kimse. Sahte fatura düzenlemekten mahkûm olmuş olan Unakıtan daima ailesine çalıştı. Vergi oyunları ile oğlunu mısır ve pastörize yumurta zengini yaptı. En son habere göre ise Unakıtan ailesi 600 milyon doları geçen bir enerji işine girdi!!. • Balıkesir SEKA ve Sümerbank Özelleştirmelerinde olduğu gibi kamu malları yandaşlara adeta hibe edildi. 3 milyon 750 bin dolara satılan Sümerbank’ın arsasının sadece bir bölümü, onu satın alan şirketin ortağı olan AKP Manisa Belediye Başkanı tarafından 13 milyon 750 bin dolara satıldı. AKP hükümeti yaptığı özelleştirmeler ile İsrailli iş adamı Ofer’e e 6 ayda 755 milyon dolar birden kazandırdı. Bunu kazandıranların kendilerinin ne kazandığını ise ancak tahmin edebiliriz. • AKP’nin en önemli yolsuzluk alanlarından biri ise yerel ve merkezi ihaleler. Yerel ihale yolsuzlularının bilinen iyi bir örneği Hatay’daki Ali DİBO olayı, bizzat AKP milletvekilin itiraflarından ortaya çıktı. Ama yerel olay bunun çok üzerinde. AKP’li büyük belediyelerin yaptıkları imar değişiklikleri aslında olayın dev boyutlarını ortaya koymaktadır. Silivri ve Gaziantep’te ortaya çıkan imar değişiklikleri ile soygun yapma düzeni bunun en son örnekleridir. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban DİŞLİ’ nin 1 Milyon dolarlık arsa arcılığı ve Gaziantep’te 3 günde elde edilen 73.5 milyon dolarlık rant bunların küçük örnekleridir. • İstanbul’da olanlar ise hep gözden kaçıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi CHP üyesi Hüseyin SAĞ, yaptığı bir açıklamada İstanbul’da sadece bir ayda 400 imar değişikliği yapıldığını, bu sayının 4 yıl içinde en az 4 bin olduğunu, arsa sahiplerinin isimlerinin gizlendiğini ve milyarlarca dolarlık rantın elde edildiğini belirtiyor. İşin ilginç yanı da bu sırada CHP’li meclis üyelerinin AKP’lilerle birlikte oy kullandığıdır. Bu fazla mesainin ve bu birliğin nasıl sağlandığını hepimiz tahmin edebiliriz. • Tabii burada bir de Deniz Feneri olayından söz etmeden geçemeyiz. Daha önce İslam adına sığınan bazı holdinglerin insanlardan para toplayıp sonra da hepsini yuttuklarını biliyoruz. Deniz Feneri olayı ise daha da beteri. İnsanlara yardım yapacağız diye para toplayıp sonra bunları kendi şirketlerine aktaran veya bu paralarla kendi adlarına şirketler kurup köşeyi dönenler hala ortalıkta dolaşıyor. Dolaşırlar çünkü AKP iktidarı ile ilişkileri de açık olarak ortada. Şüphesiz bütün bunların sonucunda ortaya gerçek anlamda yeni bir büyük patronlar sınıfı çıkmıyor. 2008 yılında Türkiye gibi bir ülkede yeni bir patron sınıfı yaratmak mümkün değil. Ama türedi zenginler yaratmak mümkün, işte AKP bunu yapıyor. Patronlar bize yutturacak “yeni” ve/veya “temiz” bir partiyi hep bulurlar Burada yazabildiklerimiz basına yansıyanların ancak küçük bir kısmı ama biliyoruz ki basına yansıyanlar da gerçekte olanların çok çok az bir kısmı. AKP’nin kendinden önceki patron partilerinden esasta bir farkı yok. AKP’ yi patronlar için çok cazip kılan şey kapitalist soygun düzenini “Müslümanlık” ambalajına sarıp halkı kolayca kandırma gücüne sahip olmasıydı. Kapitalist soygun düzeninin sahipleri, her zaman yıpranan bir patron partisinin yerine yenisini koyarak bu soygun düzenini devam ettirirler. Her zaman farklı bir partiyi “temiz” olarak bizlerin önüne sürerler. Sorun bizlerin yani işçilerin, emekçilerin yoksul halkın bütün patron kesimlerinden bağımsız bir siyasal güç oluşturup oluşturamayacağımızda düğümlüdür.
İşçi Kardeşliği Özel Sayı
Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: İşçi Kardeşliği Partisi adına Engin Bodur Yönetim Yeri: İKP Genel Merkezi Öncebeci Mh. İncesu Cd. Doğan Apt. 7/B Çankaya/Ankara Tel: (312) 369 65 49 İnternet: http://www.ikp.org.tr • http://www.iscikardesligi.org • iletisim@iscikardesligi.org Hesap No: PTT Posta Çeki: 1051319 Akbank: 462 0000908-4 Baskı: Selin Ofset Güven Sanayi Sitesi B Blok No:345 Topkapı/İstanbul • Tel: (212) 577 63 48
ik35_.indd 1
01.11.2008 14:48:42
Kot Taşlama İşçilerinden
KAMUOYUNA Abdulhalim DEMİR
D
aha önceki yazımda “Leyleğin atılmış yavruları biz miyiz?” diye bir soru sormuştum. Bir buçuk ay geçmesine rağmen bir cevap alabilmiş değilim. Yazdığım yazıdaki gerçekler, yani bizim hikâyemiz çok ses getirmişti. “Ölümü bekleyenlerden mektup var” başlığıyla gazeteler manşet olarak yayınladı. İnternet siteleri yoruma açtı. Köşe yazarları üzerine yorum yaptı. Ama sadece oydu, ilerisine gidemedi. Yani ölümü bekleyenleri kimse arayıp derdini sormadı. Sizler ölümü beklemek nedir bilir misiniz? Size doktorlar hastalığınızın tedavisi yok, birkaç yıl içinde öleceksi-
niz demiş midir? Sizler çocuğunuzun gözlerinin içine bakıp onun büyümesine şahitlik edemeyeceğinizi hiç düşündünüz mü? Sizler sırf başkalarına yük olmamak için hemen ölmeyi düşündünüz mü? İşte, biz bütün bunları düşünüyoruz. Çünkü ölmeyi kurtuluş olarak görüyoruz. Yaşayışımızı başkalarına yük, kendimizi dışlanmış hissediyoruz. Yani atılmış yavrular olduğumuzun kanısına varmışız. Başka yavruların yaşaması için bizim ölmemiz gereklidir. Bizlere meslek hastalıkları hastanelerinden “Bu, bir meslek hastalığıdır” diye rapor verilmiş. Yani, bu demektir ki bu insanlar Çalışma Bakanlığı’nın denetiminde görülen işyerlerinde
Kot işçileri yasal mücadelelerini başlattı
hastalanmışlar. Raporlarımız Çalışma Bakanlığı’na gönderilmiş. Kimimizin 1 yıl, kimimizin 2 yıl önce; gönderilmiş ki bizlere sağlık hizmeti verilsin, meslek maaşı bağlansın, ondan da bir haber yok. Hani demiştik ya atılmış yavrularız. Atılmış bir yavruya kim niye cevap versin, hani cevap verse asıl yavrular yani yuvada kalanlar demeyecekler mi “Aman efendim onları atıp bizi tercih etmiştiniz. Bizler asıl evlatlarız, onlar geçicidir. Onlardan çok var başkaları gelir yerine”… Nitekim cevap vermeden asıl evlatlar çıkıp “Biz bu işi iki yıldır lazerle yapıyoruz. Hiçbir alakamız yok dediler.” Herhalde efendilerimiz gibi medyamız da bizi atılmış yavrular olarak kabul etmişler. 20 yıllık bir firmanın 2 yılıyla yetinip örnek tesis diye haberini yaptılar. Yani 18 yıllık bir sorum(suz) luluğu görmezden geldiler. Oysaki en büyük suçlulardan biridir onlar. Çünkü yüz tane kumlama atölyesi açacak güçleri varken açmadılar, taşeron kulandılar. Yani, bu işin bilincindeydiler. Binlerce kişinin zarar göreceğini biliyorlardı, o yüzden taşeron kullandılar. Taşeronlar da bunu bir fırsat olarak gördüler. Çoğu taşeronlar bu büyük firmalar tarafından kullanıldıklarını anlamadılar. Çünkü yıllarca aynı işte kendileri de çalışmışlardı. Artık bu ülkede bu işin hastalığa sebep olduğu öğrenilmiştir. Şimdi ekonomisi daha düşük Asya ülkelerine taşınıyorlar. Yani oradaki Erhan’lar,
K
ot işçileri 9 Eylül Salı günü Bakırköy Adliyesi’nde haklarını aramak için yasal mücadelelerini başlattılar! Salı günü saat 10:30’da Bakırköy Adliyesi önünde toplanmaya başlayan Kot Taşlama İşçileriyle Dayanışma (KTİD) komitesi üyeleri, kot taşlama işçileri ve yakınları, gönüllüler, çeşitli siyasi gruplardan katılımcılar ve İşçi Kardeşliği Partisi üyeleri, ellerinde pankartları, flamalaları ve sloganlarıyla kot taşlama işçilerinin onurlu mücadelelerine destek oldular. Basının yapılan açıklamada önce KTİD komitesi adına kot taşlama işçisi Abdülhalim Demir söz aldı. Demir, efora bağlı nefes darlığı yaşamalarına ve hayatlarının tehlike altına olmasına rağmen ailelerine bakmak için çalışmak zorunda olduklarını aktardı. Kendileri bunu göremese bile bu durumun sebebi olan kot şirketlerinin cezalandırılması için mücadele edeceklerini açıkladı. Ardından Komite’nin gönüllü avukatları adına söz alan Özlem Ayata, bu durumun kasıtlı adam öldürmeye girdiğini belirtti ve bundan taşeron işverenlerin ve onlara iş verip duruma göz yuman büyük firmaların sorumlu olduğu gibi gerekli önlemleri almayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin ve sektör derneklerinin de sorumluluk taşıdığını aktardı. Son olarak İKP adına söz alan Genel Başkan Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, durumu düzeltmek için hükümetin alması gereken acil önlemleri sıraladı ve sorunun temelde işçi sınıfının siyasette bir güç olmamasından ileri geldiğini belirtti. Haberin tamamı, fotoğraflar ve video: http://www.ikp.org.tr/index.php?id=64
ik35_.indd 2
Beytullah’lar, Abdulhalim’ler ölüm görevini devir alacaklar. Belki de “efendilerimiz” ölüm takdir-i ilahidir gözüyle bakıyorlardır. Bizi görmeyişleri bu sebeptendir. Bizler de Allah’ın takdirine inanıyoruz. Ölümün herkes için var olduğunu biliyoruz. Yüreğimizi kanatan ise ölümümüzün zamansız oluşudur. Yirmili, otuzlu yaşlarda bir hiç uğruna ölmek kader olmasa gerek. İnsanlar birileri tarafından vurulduğunda vuranlar suçlu sıfatıyla, ölüme sebep olmaktan dolayı cezalandırılırlar. Bir deprem esnasında eğer yapılarda can kaybı olunmuşsa o yapıyı yapanların kusuru araştırılır. Eğer kusurluysa cezalandırılır. Bizlerin ölümünde de bütün bu kusurlar gibi, kusurlar ortadadır. Avrupa’da insan gücüyle yapılması yasak olan kot kumlama işine ülkemizde izin veriliyor. Bütün bu ölümlere sebep olan çalışma sistemine göz yumuluyor. Tedbiri alınabilirken işverenler masraftan kaçıp ölüme sebep olmuşlardır. Denetleme mercilerimiz buna göz yumduğu, görmezden geldiği için suçludur. Şimdi, diğer bütün ölümlerin suçlularına ceza verildiği gibi bu ölümün de suçlularına ceza verilmelidir. Ölümü bekleyen mağdurlara sahip çıkılmalıdır. Bizler tedavisi olmayan bir hastalığın pençesindeyiz. Belki ölümümüzü engelleyemezsiniz, ama ölürken gönlümüzün rahat olmasını, gözümüzün arkada kalmamasını, kırılmış olan kalbimizin onarılmasını sağlayabilirsiniz.
İrtibat İnternet: www.kotiscileri.org E-Posta: kottaslamaiscileri@gmail.com Tel: (212) 635 88 90 • (533) 623 00 94
İşçi Kardeşliği Abone Formu [ ] 3 sayı: 5 YTL / [ ] 6 sayı: 10 YTL / [ ] 12 sayı: 15 YTL İsim, Soyisim: Görev: Adres:
............................................................................................................. ............................................................................................................. ............................................................................................................. ............................................................................................................. Posta Kodu: ............................................................................................................. İlçe, İl: ............................................................................................................. Telefon, Faks: ............................................................................................................. E-Posta: ............................................................................................................. 462 0000908-4 no’lu Akbank hesabına yatırdığınız abonelik ücreti dekontunuzu bu formla beraber faks veya posta yoluyla bize ulaştırın. (Bilgiler künyededir.)
01.11.2008 14:48:53