Nakife Kaya Valla biz bu grevi kazanmak zorundayız. Çünkü bankadan kredi çektik, çocuklarımız için harcamalar yaptık. Bu ay maaş alamazsak çok zor durumda kalacağız.
yapıyor. Ama biz onlara burada olduğumuzu her zaman hissettireceğiz. Gerekirse kendimizi greve daha fazla adayarak, bundan sonra daha sert olarak burada direnmeye devam edeceğiz. Burada olduğumuzu hissedecekler.
KADIKÖY DİRENİŞİ ÖZEL SAYISI 24 Temmuz 2010
Hasan Süner Biz greve nasıl başladık? Öncelikle, işverenin bize ciddi bir teklifi yok. Hep oyalamaya çalışarak bizi bu duruma getirdiler. Açıktan bir şey söylemiyorlar. Sürekli bir ‘bir puan’ lafı dolaşıyor. Ama nedir bu puan, bu puan denen şey tam olarak nedir, biz bir anlayalım. Bize açıktan bir rakam ver-
Nakife Kaya – 13 yıldır Kadıköy Belediyesi’nde çalışıyor.
İki tane çocuğum var, üniversiteyi bitirdiler, şimdi evdeler. Ben 13 yıldır Kadıköy Belediyesi’nde çalışıyorum ama 6 yıl önce kadrolu oldum. Grevi kazanacağımızı düşünüyoruz, sendikaya üyeyiz. Sendikamızla birlikte mücadeleye devam ediyoruz biz de.
Hakan Ataoğlu Haklı olduğumuz için buradayız. Çiğnenen haklarımız için buradayız ama hakkımız çiğnenmeye
Hakan Ataoğlu 20 yıldır Kadıköy Belediyesi’nde çalışıyor.
devam ediyor. Belediye bizimle görüşme masasına oturmak yerine arkamızdan dedikodu yayıyor. 2500 lira maaş aldığımızı iddia ediyor. Yalanlarla dolanlarla bizi oyalamaya kalkıyor. Üretimden gelen gücümüz olmadığı için de grevimizi başarısızlıkla sonlandırmak için elinden gelen her şeyi
Hasan Süner – 15 yıldır Kadıköy Belediyesi’nde çalışıyor.
sinler. Açıktan rakam vermiyor, puanlarla kandırmaya çalışıyor. Biz daha fazla ücret talep etmemiz gerektiği halde talep etmedik. Ülkenin durumuna, milletin durumuna baktık, belediyenin durumuna baktık fazlasını talep etmedik. Belediyeyi bu hale biz getirmedik ki. Özelleştirmeden, taşerondan sonra bu hale geldi belediye. Desinler ki %10, %5 zam, belirli bir şey desinler. Ama açık bir şey yok ortada. Mesela Ataşehir Belediyesi’nde toplu sözleşmeler sona erdi, belli bir rakamda anlaşıldı. Biz diyoruz ki, Ataşehir’le aynı olsun zamlar, daha fazlasını istemiyoruz. Normalde Ataşehir’de çalışanlar mesela Kayışdağı’nda oturuyor, orada kiralar daha az, biz burada daha fazla ödüyoruz. Bizim maaşımızın daha yüksek olması gerekir. Ama biz fazlasını da talep etmiyoruz. Ataşehir’le aynı olsun istiyoruz. Onlar buna da yanaşmıyorlar. Tutturmuşlar bir puan, onun üzerinden tartışıyorlar. Biz puanlarla uğraşmak istemiyoruz. Gidelim bakalım Ataşehir’deki oranlar neymiş, biz de aynı oranda zam alalım. Biz buna razıyız.
“Kadıköy İşçisi Direnişin Simgesi Olacak”
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ DİYOR Kİ: Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Asgari ücret belli, asgari harcamalar belli… Emekçinin aldığı maaş en çok gıdaya ve barınmaya gidiyor. Emekçinin lüks harcaması yok, açlık sınırı var. Dört işlem bilenin rahatlıkla hesaplayabileceği geçim şartlarını belediyeler, patronlar, hükümet bize gelince anlamaz, görmez, bilmez kesiliyor. Bu yüzden emekçiler her yerde hakkı olanı istiyor, direniyor. Devamı ikinci sayfada >>
Birinci Sayfanın Devamı
Bulunduğumuz ilçelerde hizmeti üretenler belediyelerde çalışan emekçilerdir. Ürettikleri bunca hizmet karşılığında hakkı olandan azına razı olması beklenemez. Şayet kriz varsa sorumlusu patronların düzenidir, ekonomi kötü gidiyorsa yine sorumlu onlardır, kriz koşulları emekçilere değil, patronlara dayatılmalıdır. Seçimlerde büyük vaatlerle iş başına gelen belediye başkanları çaresiz değiller. İhalelerde, özelleştirmelerde, taşeronlaştırmalarda, güvencesizleştirmelerde gösterdikleri mahareti emekçilerin haklarını planlarken de göstermeliler. Büyükşehirden ilçelere, görüyoruz ki hükümeti de bir, muhalefeti de. Al birini vur ötekine. Dün itfaiye işçisinin haklarını gasp edenler bugün Kadıköy Belediyesi işçilerinin haklarına göz dikmişlerdir. Emekçilerin hakları seçim meydanlarında bol keseden atarak değil direniş alanlarında omuz omuza mücadele ederek savunulur. Parklara, bahçelere tonlarca para yatırıp lale eken, çim biçen belediyeler emekçilerin de hakkını vermeliler. Belediye seçimlerinde söylediğimiz gibi; Bizim için belediyecilik park, bahçe değildir, ÖNCE ADALETTİR. Eskişehir’de RENTA’da, Ankara’da TEKEL’de, İzmir’de TARİŞ’te adaletsizliğe karşı diğer emekçi kardeşlerimiz direndiler. Herkese gösterdiler ki direne direne kazanacağız, her yerde, her zaman. Birlikten kuvvet doğacak, emekçiler kazanacak. Emekçi Hareket Partisi, emekçilerin, yoksulların bütün yerleşim ve çalışma alanlarını, kendi kaderlerini ellerine almaları için örgütleyerek mücadele edecektir. Savunmasız emekçilerin kendi öz deneyimleriyle örgütlenmekten başka çareleri yoktur, partimiz bunun yollarını bulmakla yükümlüdür. Partimiz, işsizliğe karşı tam istihdamın sağlanması, esnek çalışmanın durdurulması, tam bir İş Güvencesi Yasası’nın uygulanması, sendikal hakların önündeki tüm engellerin kaldırılması, özelleştirmelere son verilerek, geçiş sürecini takiben bütün üretim araçları ve toprakların tam olarak kamulaştırılması, kimsenin işsiz kalmadığı ve yeteneğine uygun üretimi gerçekleştirdiği, temel ekonomik kararların, halkın ihtiyaçlara göre, emeğin öz örgütleri ve halk temsilcileri tarafından verildiği, demokratik merkezi planla üretenlerin yönettiği bir topluma ulaşmak için mücadele yolundadır. Emekçi Hareket Partisi
Kadıköy Belediyesi, DİSK/ Genel-İş Sendikası’na üye 407 işçi, 173 gün önce başlayan Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde 77 madde üzerinde anlamış ancak 4 madde üzerinde anlaşma sağlanamayınca 19 Temmuz 2010 günü greve başlamışlardı. Belediye Başkanı’nın, sözleşme üzerinde anlaşma sağlanamaması ve ardından greve gitme kararı alan işçilere, ‘siz grev yapamazsınız, bu işçileri greve çıkaramazsınız’ demesi üzerinden 5 gün geçti. İşçiler, mücadeleyi kazanana kadar sürdürmekte ısrarlı ve kararlılar. Biz de Emekçi Hareket Partisi olarak Kadıköy Belediye işçilerinin bu haklı mücadelelerinde sonuna kadar yanındayız.
Greve giden süreç nasıl başladı? Şahan İlsever-Toplu sözleşmeyle ilgili
görüşmeler birkaç aydır devam ediyordu. Çoğu maddede de anlaşma sağlamıştık. Ancak bazı maddelerde anlaşma sağlanamayınca süreç greve dayandı. Bu bahsettiğimiz maddeler; yemek, yol, sosyal paket ve ücretler. Bunlarla ilgili koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz.
Peki, sizin bu konularla ilgili talepleriniz nelerdir? Ş. İ.-Biz 85 puan olarak taban ücret, sosyal paket
için 250 lira talep ettik. Yemek ve yol ücretlerinde de anlaşabilirdik, ancak hiçbirinde anlaşamadık. Onlar bu taleplere hiçbir şekilde cevap vermediler, Selami Başkan’dan herhangi bir cevap alamadık. Ataşehir’de toplu iş sözleşmeleri tamamlandı. Bize Ataşehir’in fiyatlarının altında olacağı söylendi; ancak Selami Başkan Ataşehir’in çok daha altında bir ücret düşünüyordu. Bu nedenle de greve gitmek zorunda kaldık.
Grevde kaç işçi var şu anda? İşçiler greve katılımda ne kadar aktif? Ş. İ.-Toplam 407 işçiyle greve gittik. Günlük de 300-
400 civarı işçi geliyor. Katılım çok iyi, biz bu kadar da beklemiyorduk. Ancak belediye bize hep “Siz greve gidemezsiniz, bu işçileri de greve çıkartamazsınız” diyordu ama, greve de gittik, işçileri greve de çıkarttık. Ve kararlıyız da, haklarımızı almadan vazgeçmeyeceğiz. Onlar haklarımızı vermemekte direniyor, biz de almak için direniyoruz. Boyun eğmeyeceğiz.
TEKEL direnişinin size ne katkıları oldu? Onlardan etkilendiniz mi? O direnişle ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir? Ş. İ.-Elbette etkilendik. Biz sendika olarak da, işçi-
ler olarak da TEKEL işçilerinin mücadelesinde yanlarındaydık. Onlara maddi manevi destekler sunduk. Sonuç olarak TEKEL işçilerinin mücadelesi, işçi sınıfına çok şey kazandırdı. Bir kere, böyle bir ruh kalmamıştı, o ruhu geri getirdiler. Ayrıca her ne kadar kazanım tam anlamıyla elde edilememiş olsa da, o direniş olmasa TEKEL işçisi arkadaşların kıdem
tazminatları da ellerinde olmayacaktı. 4/C’ye karşı büyük bir mücadele verdiler, o mücadele sayesinde biz 4/B ve buna benzer maddelere karşı durabileceğimizi anladık. Sonuç olarak, Türkiye işçi sınıfı tarihine bakıldığında TEKEL direnişi önemsenmek zorunda.
Şahan İlsever – DİSK Genel-İş Sendikası 1 No’lu Şube Başkanı 23 yıldır Kadıköy Belediyesi işçisi
Buradaki arkadaşların da, TEKEL işçileriyle birebir ilişkileri olmasa da, bir şekilde onların mücadelesini duydular, TEKEL direnişi gündemlerine girdi, bu nedenle de greve gitmelerini kolaylaştırdı.
Bundan sonra nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Ş. İ.- Direnişimiz devam edecek. İşveren bizim
hakkımızda antipropaganda yapıyor, 2500-2750 lira aldığımız maaş aldığımızı iddia ediliyor. Hâlbuki öyle bir durum yok. Açlık sınırının altında yaşıyoruz. Sonuç olarak, ne yalanlarla yılacağız, ne de bize dayattıkları maddeleri kabul edeceğiz. Direnişimiz kazanana kadar devam edecek.
Eylemler yapmayı planlıyor musunuz? Ş. İ.-Tabi ki yapacağız, bu konuyu daha fazla
gündeme getirmek için elimizden geleni yapacağız. Yarın (bugün) Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu’yla birlikte saat 14.00’te Evlendirme Dairesi önünden Altıyol’a kadar bir yürüyüşle basın açıklamamızla durumumuzu halkımıza anlatacağız. Ardından da bir oturma eylemi yapacağız.
Demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin greve yaklaşımları nasıl? Ş. İ.-İlk günden beri ziyarete gelenler oluyor. He-
pimiz tek yürek olmalıyız. İşçiler, köylüler, sendikalar, siyasi partiler hep birlikte bu düzene karşı durabiliriz. Özelleştirmeye, taşeronlaşmaya karşı ancak hep birlikte mücadele edebiliriz.