Ulkemizdegenclikgelecektir 2007sayi11

Page 1

e c e G e v k a l Ley k u c r u Tom r o y u k o K r i B ý l a r Ya þ u m l O n i h Þa m i ð e r ü Y m a n A y u m a n A

a d n a r i z a H . . . r o Z k e Ölm

ülkemizde

gençlik 2007 Sayý:11 Fiyatý: 1 YTL (KDV dahil)

gelecektir

ÜLKEMÝZÝ EMPERYALÝSTLERE SATANLARIN S E Ç Ý M OY U N U N A K A N M AYA L I M .

E R A Ç

L Ý Ð E D

M Ý Ç E S NE AMERÝKA NE AVRUPA BAÐIMSIZ TÜRKÝYE MÜCADELESÝNE KATIL!


ÖSS’YE ÝKÝ MÝLYONA YAKIN ÖÐRENCÝ GÝRÝYOR. BU ÖÐRENCÝLERDEN SADECE YÜZELLÝ BÝNÝ YERLEÞTÝRÝLECEK. MÝLYONLARCA ÖÐRENCÝ AÇIKTA KALACAK. EÐÝTÝM HAKKI TANINMAYAN, GELECEK HAYALLERÝ KARARTILAN, BÝNLERCE ÖÐRENCÝ. EÐÝTÝM SÝSTEMÝ KENDÝ HATALARININ BEDELÝNÝ ÖSS’YE GÝREN ÖÐRNECÝLERE ÖDETÝYOR.

SÝLAHLARININ NAMLULARINI EMPERYALÝZME DEÐÝL, KENDÝ ÜLKESÝNÝN HALKLARINA ÇEVÝREN BÝR ORDU

NE KADAR BAÐIMSIZDIR?

ÖSS’NÝN SONUCU EÐTÝM SÝSTEMÝNÝN BAÞARISIZLIÐININ GÖSTERGESÝDÝR.

TÜRK,KÜRT,ERMENÝ,ARAP...

HALKLAR KARDEÞTÝR! KIÞKIRTMALARA SON!

ELENMEDEN SEÇÝLMEDEN ÜNÝVERSÝTE HAKKIMI ÝSTÝYORUM!

KÜRT HALKINA ÖZGÜRLÜK!


Merhaba

ÝÇÝNDEKÝLER...

Haziran’da ölmek zor demiþ Hasan Hüseyin usta, Hangisi kolaydýr ki... Haziran koca çýnarlarý, alýp götüren ve yerine yeni filizlenen fidanlarý eken haziran. Nazým Hikmet ve Ahmet Arif’i saygýyla anýyoruz... Cevahirim, cevahir yüreki Cevahirimiz... 1 Haziran 1971’de bereketli topraklarýmýza filiz olup düþen cevahirimiz... Bir dirence yazýldý adýn binbir direncin filizi oldu... Direnenler tarih yazýyor yüzyýllardan bugüne ve bugünden geleceðe... Hukuk devleti yalanlarý ile yýllardýr kandýrýlmaya çalýþýlýyorduk þimdi tam oldu, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile hukuk devleti yalaný tamamen yalan oldu. Þeriatçýlara oy yok, Laikçilere oy çok, Milliyetçilere de lazým biraz.. Sað birleþti, Sýra solda... kimler geldi kimler geçti kim düzeltti memleketi? Oligarþi kendi krizini çözmek için halký kullanýyor. Halký aþaðýlayanlar, ülkemizi emperyalizme satanlar oy peþinde. Sözde Demokrasicilik oyunu oynayanlar Parlamenter oyunlarla faþizmle yönetmeye ve demokrasiyi öldürmeye devam ediyor. Halkýmýz Seçim Halkýn deðil Oligarþinin krizini çözmek için yapýlýyor bu oyuna gelmeyelim! Ülkemizde damokrasi deðil faþizim vardýr. Seçim çare Deðil Baðýmsýzlýk ve Demokrasi Mücadelesine Katýl, Ülkemiz baðýmsýz deðildir. Baðýmsýzlýk seçimle gelmeyecektir. Seçim Çare Deðil Ne ABD Ne AB Baðýmsýz Türkiye Mücadelesine Katýl...

4- Elenmeden, seçilmeden üniversite hakkýmý istiyorum.... 6- 5 Ytl’ye okul... 7- AKP Ýktidarý yalanlarla yönetmeye devam ediyor, 15 yeni üniversite yalaný... 8- 10 yýl yetmez, müebbet de verseniz YÖK’e karþý mücadelemizi engelleyemezsiniz.... 9- Uyuþturucuya, Çeteleþmeye, Yozlaþmaya karþý Mücadele Emperyalizme karþý mücadeledir... 11- Eðitimin ticarileþtirilmesi eðitim hakkýnýn gaspýdýr... 12- Polis komplolara doymuyor... 13- Bir dirence yazýlsýn adýn... 14- Seçim çare deðil Ne Amerika Ne Avrupa Baðýmsýz Türkiye Mücadelesine Katýl..... 16- Sen kaça kadar sayabilirsin?... 18- Hukuk Köþesi: Polis Olaðan üstü yetkilerle donatýldý... 21- Sorunlarýmýzýn çözümü örgütlü mücadelededir... 22- Okuyalým Okutalým: Nazi Ýþgalinde Sovyet Kadýný... 24- Direnenler tarih yazýyor...

ÜLKEMÝZDE GENÇLÝK GELECEKTÝR DERGÝSÝ Sahibi ve Yazýiþleri Müdürü: Onur Urbay Adres: Piyalepaþa Mah. Piyalepaþa Cad. No: 148/3 Okmeydaný/Ýstanbul Tel: 297 97 33 Yazý, Eleþtiri ve Önerileriniz Ýçin: genclik.gelecektir@mynet.com Ofset Hazýrlýk: Yeniden Özlem Yayýncýlýk Baský: Ezgi Matbaasý Davutpaþa Cad. Emintaþ Kazýmdinçok Sitesi No:81/229 Davutpaþa-Topkapý 0212 501 93 75

3


ELENMEDEN, SEÇÝLMEDEN ÜNÝVESÝTE HAKKIMI ÝSTÝYORUM

ÖSS'YE HAYIR!

Çarpýklýklarý, kalitesizliði ve fýrsat eþitsizliði yýllardýr artýk herkes tarafýndan bilinen eðitim sistemimiz tarafýndan, yaklaþýk iki milyon öðrencinin tek alternatifi olarak sunulan ÖSS yine kapýya dayandý. Yaklaþýk iki milyon öðrenci belki bu çarpýk eðitim sisteminde hayal bile kuramayacak hale getirildi. Fakat milyonlarca anne baba çocuklarýnýn geleceði hayali ile bu sýnavý bekliyor. Bu da zaten ne

yapacaðýný þaþýrmýþ öðrencilerin imkânsýz olsa da, bu sýnava katýlan üzerinde bir de duygusal yönden yaklaþýk iki milyon öðrencinin hepbaský oluþturuyor. sinin tüm sorularý doðru yanýtPeki, aileleri de hesaba kat- ladýðýný düþünelim. Yine de kayýt týðýmýzda küçümsenemeyecek yaptýrabilecek kiþi sayýsý en fazla sayýda insanýn heyecan ve stresle 400 bin. Üniversitelerdeki kontenbeklediði ÖSS nedir? Gerçekten jan bu kadarýný kaldýrabilir. Bunun öðrenciler için geleceklerine yön tamamýda 4 yýllýk yüksek lisans verirken güvenebilecekleri bir umut deðil, 2 yýllýk ön lisans programlarý ýþýðý mýdýr? ÖSS' yi ne kadar biliy- da içinde. Geride kalan yaklaþýk oruz? Ya da baþarýnýn kýstasý bu 1,5 milyon öðrenci ise dýþarýda sýnavý geçip her hangi bir üniver- kalmak zorunda. site kazanmakla mý ölçülür? Böyle bir durumun olmasý bu ÖSYM Baþkaný Prof Dr Ünal eðitim sistemi içerisinde söz Yarýmaðan 22 Mayýs 2007 tari- konusu bile deðildir belki; fakat bu hinde yaptýðý açýklamada þunlarý verdiðimiz örneði, ÖSS'nin ne diyor: kadar "adil" bir sýnav sistemi "Ülkemizde yeni üniversiteler olduðunun kanýtý olmaktan da açýlmýyor, var olan üniversiteler alýkoymuyor. En baþtan üniversitbölünüp yeni üniversite diye açýk- eye girecek kiþi sayýsý belirleniyor lanýyor. Bu yüzden kontenjan art- ve her þey buna göre düzenleniyor. mýyor. 2002-2007 yýllarý arasýnda Ýþte gençlerimizin ve ailelerimkontenjanlarda tüm imkânlar zor- izin heyecanla bekledikleri ÖSS'nin lanmasýna raðmen ancak % 7 artýþ gerçek yüzü budur. Senaryosu yýlsaðlanabilmiþ ancak üniversiteye lardýr deðiþmemiþ bir tiyatro oyugirmek isteyen aday sayýsýnda % nundan baþka bir þey deðil. 40 artýþ olmuþtur. Gençlerin durumu her yýl kötüye ÖSS ve Fýrsat Eþitsizliði: gidiyor. Lise son sýnýfta 800 bin öðrenci var. Bunlardan yaklaþýk Üniversite kazanabilen öðrenci 700 bini mezun olacak. Eski profilini düþündüðümüzde, genelde mezunlarý dikkate almayýp tüm üniversiteyi kazanan öðrencilerin; kontenjanlarý bu yýl mezun olanlara askeri liseler, Fen Liseleri, Anadolu ayýrsak bile, mezunlardan yine Liseleri ve özel lise çýkýþlý olduðu yaklaþýk 300 bini açýkta kalacak. görülecektir. Bu da çok þaþýrýlacak Orta öðretimi bitiren her 100 bir durum deðildir aslýnda. Eðitim öðrenciden yaklaþýk 28'i üniversit- sisteminin yaþadýðý bu acizliði örteye girebiliyor". bas etmesi için sonuçta Lise son sýnýfÝþte, bu kazanan birilerinin de olmasý ta 800 bin öðrenci var. konuda en gerekir. Sýnav sisteminin en Bunlardan yaklaþýk yetkili aðzýn, doðru yolmuþ gibi gösterildiði 700 bini mezun olacak. öðrencilerin bu eðitim sisteminde sýnavla Eski mezunlarý dikkate gelecekler ini ya da parayla girilebilen bu baðladýðý bir almayýp tüm konten- okullarda, bu misyonu sistemle ilgili janlarý bu yýl mezun tamamlamak için biçilmiþ olanlara ayýrsak bile, birer kaftandýr. Okullarýmýzda sözleri. Ülkemizdeki mezunlardan yine yak- binlerce öðretmen açýðý yetersiz eðitim laþýk 300 bini açýkta olmasýna raðmen bu okullarkalacak. þartlarýnda da öðretmen açýðý hiçbir

4


zaman olmamýþtýr. Laboratuar, kütüphane, spor salonu vb… imkânlar çoðu normal liselerde ya hiç yoktur ya da göstermeliktir. Fakat bu okullarda neredeyse hepsi mevcuttur.

Okulda, dershanede ve evinde ÖSS'ye endekslendirilen, bu sýnavý kazanmasý için adeta birer yarýþ atýna çevrilen öðrencilerinde artýk tek düþüncesi, hayattaki tek amacý bir þekilde sýnavý kazanmak haline getiriliyor. Okulda gördüðü eðitim ÖSS'yi kazanmasýna yetmeyecek olan normal yada teknik lise öðrencilerine tek alternatif olarak ta dershaneler gösteriliyor. Eðitimin ticarete dökülmesinin simgesi durumundaki dershanelerde, kazanacaðý kesin olan öðrencileri sýnavla belirleyip reklâm amaçlý parasýz olarak ya da diðer öðrencilerden daha az bir parayla kaydedip; diðer öðrencileri yüksek ücretlerle dershaneye kaydediyor. Bu da ancak bu ücretleri ödeyebilecek öðrencilerin üniversite umudu taþýyabilmeleri demek. Yani bu düzende hayatýn her alanýnda karþýmýza çýkan "paran kadar" sözü; geleceðimizi belirleyeceðini düþündüðümüz eðitim sisteminde de tekrar karþýmýza çýkýyor. "Paran varsa okuyabilirsin", "paran kadar hayal kurabilirsin", zaten buraya gelene kadar haksýz yere

bir çok para harcamak zorunda kalan emekçi çocuklarýnýn daha fazla para ödeyemeyecekleri için buradan öteye hayal kurmaya haklarý yoktur.. ÖSS'nin Gençlik Üzerinde Etkileri: Eðitim-Sen'in ÖSS ile ilgili yaptýðý bir açýklamada þunlar yazýyor; "ÖSS öðrencilerde eleþtirel düþünme ve yorumlama yetisini kaybettiriyor". Okulda, dershanede ve evinde ÖSS'ye endekslendirilen, bu sýnavý kazanmasý için adeta birer yarýþ atýna çevrilen öðrencilerinde artýk tek düþüncesi, hayattaki tek amacý bir þekilde sýnavý kazanmak haline getiriliyor. Sýnavda yanýtladýðýn doðru soru sayýsýna göre geleceðine yön vermeyi düþünen ya da üzerindeki bu baskýdan kurtulmak isteyen öðrencilerde sýnavý kazanmak için ter dökerken hayattan tüm baðlarýný koparýyor, kendini yalnýzlaþtýrýyor; asosyal bireyler haline geliyorlar. Bu kadar çabalamanýn sonucunda birde sýnavý kazanamayan öðrenci için depresyon adeta kaçýnýlmaz hale geliyor. Bunun ötesinde sýnavý kazanamadýðý için intihar edenler bile çýkýyor. Yani gençlerimiz umutsuzlaþýp, kendine güvenini kaybedip bu sýnav sisteminden dolayý psikolojik problemleri olan bireyler haline geliyor. Sýra arkadaþýný bile geleceði önünde engel teþkil eden bir rakip olarak düþünmesi saðlanan

5 YTL’ye OKUL Ülkemiz oligarþisi iktidarý ele geçirdiðinden bu yana eðitim sistemine getirdiði düzenlemeler ülkemizde eðitimi en kapsamlý sorunlardan biri haline getirmiþtir. Her seçim döneminde iktidara gelmek isteyen partilerin de bir numaralý seçim propagandalarýndan biridir eðitim sistemindeki problemleri çözmek. Onun için yapboz tahtasýna dönmüþtür. Bir

sene öyle denerler olmaz diðer sene baþka türlüsünü yaparlar gene olmaz. Dersliklerin yetersizliði, laboratuarlarýn olmayýþý, binalarýn fiziki yapýsý, sosyal alanlarýn yokluðu bir taraftan öðretmene kadrosunun yetersizliði, ezberci ve gerici müfredat, niteliksiz ve baskýcý idari kadro yaþanan bu sorunlara her gün yenilerinin eklenmesinin

5

öðrenciler bencilleþip toplumdan soyutlanýyorlar. Görüldüðü gibi bu sýnav sistemi bilimsellikten, eðitimde fýrsat eþitliðinden tamamen uzak, parasý olanýn ancak öðrenim hakkýnýn saðlandýðý bir sistemdir. Yoksullarýn, iþçi, emekçi çocuklarýnýn düzenin hiçbir alanýnda olmadýðý gibi eðitim-öðretim alanýnda da bir hak sahibi olamayacaðý bir zihniyetin ürünüdür ÖSS. Peki, Çözüm Nedir? Biz, Gençlik Federasyonu olarak diyoruz ki; gençlerimiz bir kýsmýnýn ne olursa olsun elenip, ayrýcalýklý bir kýsmýn seçilerek üniversiteye girebileceði bir sýnav sistemini hiçbir þekilde hak etmiyor. Bize göre olmasý gereken gençlerimizin daha ilköðretim sýralarýndan baþlayan, kimin hangi alanda eðitim yapacaklarý karmaþasý ortadan kaldýrýlarak öðrencilerin yetenekleri, istekleri ve geliþimi dikkatle takip edilerek sýnavsýz üniversitelere istihdam edileceði bir eðitim sistemidir. Böylece üniversite kapýlarý yalnýzca parasý olan seçilmiþ bir kesime deðil tüm halk çocuklarýna da açýlmýþ olacaktýr. Bu sayede öðrenciler elenme ya da seçilme kaygýsý yaþamadan saðlam bir kafayla üniversitelere girecekler, kendi ilgi alanlarý doðrultusunda yönlendirildikleri için üretimde daha rahat, daha istekli ve daha verimli olacaklardýr.

de önünü açýyor. Durmadan çoðalan genç nüfus da bu verilere eklenince çok bilinmeyenli bir denklemle karþý karþýya kalýyoruz; Ülkemizde eðitimdeki idari, niteliksel ve fiziki sorunlar nasýl çözülür? Bezce bu sorunun cevabý nettir buna daha sonra gireceðiz ancak ülkemiz egemenleri ve onlarýn desteklediði bazý sözde "sivil toplum kuruluþlarý" aracýlýðýyla bulduðu "çözümleri" incelemek isteriz. Daha önce Tegv'in ve Milliyet'in destekleyip


düzenlenmesinde de rol aldýðý kampanyalarda kýz çocuklarýnýn okullarýna dönüp eðitimlerini tamamlamalarýnýn önünün açýlmasýný saðlamaya çalýþýyorlardý, yeni düzenlenen bir kampanya ile deUNICEF ve NTV Türkiye'nin her yanýna 10 bin çocuðun gideceði 100 ek okul yapmayý hedefliyor. Milli Eðitim Bakanlýðýnýn öncülüðünde yürütülen ve UNICEF'in desteklediði ''Haydi Kýzlar Okula'' kampanyasýna, 23 Nisan'da NTV iþbirliðiyle yeni bir halka ekleniyor. ''Okul Ekliyoruz'' kampanyasý kapsamýnda UNICEF, 23 Nisan'da NTV'de gün boyu gerçekleþecek canlý yayýn süresince SMS ve telefonla yapýlacak baðýþlarla toplam 10 bin çocuða eðitim olanaðý saðlayacak 100 prefabrike dersliðin yapýmý için gerekli bir yardým fonu oluþturmayý hedefliyormuþ. Temel anlamda bu kuruluþlarýn gerçekleþtirdikleri kampanyalarýn tamamý sadece sorunun bir boyutuyla ele alýnýp geçiþtirme çabasýdýr. Yani oligarþi sadece göz boyayarak eðitim sisteminin problemleri adlý bu daðýnýn su yüzündeki kýsmýný saklama çalýþmasýdýr. Peki, buz daðýnýn su altýnda kalan kýsmýnda neler var? Mesela sürekli televizyonlara çýkýp okul açýlýþý yapan "çok Sayýn" Recep Tayyip Erdoðan o okullarýn öðretmen ve idari eleman ihtiyacýný nasýl karþýlanacaðý noktasýnda bir çözüm önerebiliyor muymuþ acaba? Okullarýn elektrik, yakacak, su parasýný dahi karþýlamayan milli eðitim

bakaný Hüseyin Çelik açýlan yeni okullarýn maddi ihtiyaçlarýný nasýl karþýlamayý düþünüyor? Yoksa öðrencilerden ve velilerinden zorla istenen zorunlu baðýþlarla mý? Eðitim-Sen'in açýkladýðý rakamlara göre seksen bine yakýn olan öðretmen ve idari kadro açýðý dururken UNÝCEF ve NTV'nin yaptýðý 100 tane okul ve "okul ekliyoruz" kampanyasý düzen güçlerinin kendi yarattýklarý sorunsala yaptýklarý bir makyaj denemesinden öte bir þey deðildir. Bu tip kampanyalarýn olumlu etkisi gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Onun için nispeten birkaç olumlu örnek televizyon ekranlarýnda göklere çýkartýlýr. Ancak olumsuz etkisi halk güçleri açýsýndan çok daha büyüktür. Bu tür etkinlikler halký düzen içi formüllere yönlendirir ve gerçek çözümden uzaklaþtýrýr. Binlerce öðretmensiz okul gerçeðini görmeden, eðitimin nitelik açýsýndan çað dýþý, ezberci, þoven-milliyetçi niteliði görülmeden, laboratuarýndan, dersliðine kadar sosyal alanlarýna kadar fiziki yetersizlikler görülmeden gerçekleþtirilecek her kampanya sadece makyajdýr ve çözümsüzlüðe yani bozuk düzene hizmet eder. Emperyalistler ve iþbirlikçi oligarþi ülkemiz gençliðinin eðitimini düþünmez. Çünkü gençliðin saðlýklý ve nitelikli eðitim almasý hem kurduklarý sömürü düzeninin geleceði açýsýndan tehlikeli hem de ekonomik deðildir. Bunun için aldatma yolunu seçer. Bugünkü AKP iktidarýnýn yaptýðý gibi cafcaflý okul açýlýþlarý yapýlýr, kurdeleler kesilir, her sene baþý eðitim sisteminde "dahiyane" düzenlemeler yapýlýr, sonuç yine ayný olur. Seksen bin öðretmen açýðýna raðmen kadro almak için bekleyen onbinlerce öðretmen adayý, zorunlu baðýþlar, eðitim kalitesinin her geçen gün biraz daha çaðýn gerisinde kalmasý, çýkan yasalarla eðitimin her geçe gün paralý hale getir-

6

ilmesi ve halk çocuklarýna okullarýn kapýlarýnýn dolaylý olarak kapanmasý baki sorunlar olarak kalýr. Bu kampanyalarý düzenleyenler de az çok bu gerçekleri bilmektedirler. Eðitimdeki sorunun sýrf þu veya bu eksiklikten kaynaklý deðil genel bir sorun olduðunun farkýndadýrlar. Özellikle bu kampanyalarýn destekçisi ve organizatörü AKP iktidarýnýn kurmaylarý bu gerçeklikleri çok iyi bilmektedirler. Bu sebepten dolayý onlar çözümün deðil sorunun bir parçasý hatta doðrudan kaynaðýdýrlar. " baba beni okula gönder" , "okul ekliyoruz", "haydi kýzlar okula", "100 YTL' ye okul" kampanyalarýyla suçlarýný halktan gizlemeye, bir taraftan da kendi reklamlarýný yapmaya çalýþmaktadýrlar. Bir taþla iki kuþ vuracaklar yani. Yazýmýzýn baþýnda bizce eðitim sisteminin çözümü nettir demiþtik. Demokratik bir yönetimin olduðu, baðýmsýz bir ülkede, ekonomisini tekellerin deðil de halkýn çýkarlarýna göre belirlendiði bir ülkede çözüm basit olacaktýr. Demokratik Halk Ýktidarýnýn kurulduðu Türkiye de demokratik halk üniversiteleri ve liseleri kurulacak ve eðitim baþtan sona yenilenecektir. Eðitim tekillerin yardým kampanyalarýna ihtiyaç duymayacak, her þey halkýn elbirliðiyle organize edilecektir. Müfredat bilimsel deneye dayalý, gerici-þoven yapýdan uzak, halklarýn kardeþliðini teþvik eden bir yapýya dönüþtürülecektir. Eðitim sistemine gerçek ve tek çözüm budur. Bunun dýþýnda kalanlar ise düzenin, yani çözümsüzlüðün baþka bir yansýmasý olacaktýr sadece. Bunca yýllýk düzenin eðitim sisteminin ülkemiz gençliðini getirdiði hal ortadayken, okullarýn durumu ortadayken, öðretmen ve idarecilerin durumuortadayken kimse bizi "okul yaptýrýyoruz haydi yardým edin" diyerek kandýramaz.


AKP ÝKTÝDARI YALANLARLA YÖNETMEYE DEVAM EDÝYOR.

ÝÞTE TAYYÝP'ÝN 17 YENÝ ÜNÝVERSÝTE YALANI!

17 Yeni üniversitenin açýlmasý için hazýrlanan yasa teklifi meclisten geçmiþti. AKP iktidarý da bunun üzerinden büyük reklam yapmaya çalýþýyordu. Hatýrlarsanýz Tayyip Erdoðan neredeyse konuyla ilgili her konuþmasýnda üniversite eðitimi almak isteyen gençlerimiz için yapýyoruz bunlarý vurgusunu yapýyordu. Çünkü ne kadar çok üniversite açýlýrsa o kadar kiþi bu imkanlardan faydalanabilecekti. Ancak iþin aslýnýn böyle olmadýðý ÖSYM baþkanýnýn 22 Mayýs tarihinde yaptýðý bir açýklama ile netleþti. "Ülkemizde yeni üniversiteler açýlmýyor, var olan üniversiteler bölünüp yeni üniversite diye açýklanýyor. Bu yüzden kontenjan artmýyor. 2002-2007 yýllarý arasýnda kontenjanlarda tüm imkânlar zorlanmasýna raðmen ancak % 7 artýþ saðlanabilmiþ ancak üniversiteye girmek isteyen aday sayýsýnda % 40 artýþ olmuþtur. Gençlerin durumu her yýl kötüye gidiyor. Lise son sýnýfta 800 bin öðrenci var. Bunlardan yaklaþýk 700 bini mezun olacak. Eski mezunlarý dikkate almayýp tüm kontenjanlarý bu yýl mezun olanlara ayýrsak bile, mezunlardan yine yaklaþýk 300 bini açýkta kalacak. Orta öðretimi bitiren her 100 öðrenciden yaklaþýk 28'i üniversiteye girebiliyor". Açýklamayý yapan ÖSYM Baþkaný Prof Dr Ünal Yarýmaðan aslýnda kendi düzenlerinin bozukluðunu ve yalancýlýðýný itiraf ediyor. ÖSS'ye girecek olan 2 milyon genci ve onlarla birlikte çocuklarý için ayný gelecek kaygýlarýný taþýyan ailelerinin oluþturduðu muazzam kalabalýk AKP iktidarýnýn iþtahýný kabartmýþ olacak. Yeni üniversite açýyoruz, tüm gençlerimiz üniversite okuyacak tantanalarýyla aslýnda bu kitlenin korku ve gelecek kaygýlarýný kul-

lanýp kendi iktidarýný güçlendirmeye çalýþmaktadýr. Bir de seçim döneminin yaklaþtýðýný 22 Temmuz'da erken seçim olduðunu düþünürsek AKP iktidarýnýn bu davranýþý daha net görülebilir. ÖSYM baþkaný çok net ifade

ediyor. “Biz kapasite artýrýmý

yapmýyor, yeni üniversite açmýyor sadece daha önceden kurulu bulunan fakültelere tabela asýyoruz” diye. Bunun üzerine zaten daha fazla söz söylemeye gerek olduðunu düþünmüyoruz. Biz bu gerçekleri yýllardýr yazýyor ve söylüyoruz. Bu düzenin eðitim anlayýþý çarpýktýr doðalýnda üniversiteleri de bu çarpýklýktan nasibini alacaktýr diye. Artýk düzen temsilcileri de bizim yýllardýr dillendirdiðimiz bu gerçekliði saklayamaz duruma gelmesi eðitim sisteminin ve ÖSS'ye endeksli üniversiteye öðrenci yerleþtirme sisteminin içinde bulunduðu krizin bir göstergesidir. Oligarþi sýnava girecek öðrencileri ve ailelerin herkes üniversite okusun diye 17 üniversite açtýk masallarýyla uyutarak hem 17 Hazirandaki ÖSS sýnavý öncesi hem de 22 Temmuzda yapýlacak erken seçim öncesi kendisine

7

yönelecek tepkileri engellemek bir taraftan bu yeni "tabela üniversiteler" üzerinden oy toplama kaygýsý gütmektedir. Bakýn ne kadar baþarýlý bir iktidar süresi geçirdim 17 de üniversite açtým diye seçim yatýrýmý yapmak istiyor. Tabi ki bunlarý yaparken gerek ÖSS'ye girecek gençlerimizin ruh halini ve içinde bulunduklarý sýkýntýlarý gerekse uyduruk 17 Tayyip üniversitesinde eðitim alacak olan öðrencilerin yaþayacaðý hayal kýrýklýðý onlarýn umurunda olmayacak. Tekrar vurgulamakta yarar görüyoruz bu düzen ülkemiz gençliðinin eðitim sorununu çözemez. Ya suni çözümlerle sorunu geciktirir ya da AKP'nin yaptýðý gibi kitleleri kandýrarak çözümsüzlüklerini gizlerler. Eðitim sisteminin ve ÖSS'nin 3-4 yýlda bir tekrar düzenlenmesi ya da 17 tabela üniversitesi düzen cephesinden bunun en somut itirafýdýr. AKP iktidarýnýn ve düzen güçlerinin bizleri kandýrmasýna izin vermeyelim. Onlarýn ve yandaþlarýnýn bu yöndeki çabalarýný kendi çözümümüzle boþa çýkartalým. Çözüm ne AKP iktidarýnda ne de bu düzenin herhangi baþka bir temsilcisindedir. Çözüm sadece ve sadece sorunun muhatabýnýn yani bizlerin elindedir. Bunun için tek çözüm yolumuz mücadele etmektir. Demokratik üniversiteler ve liseler için, halk için bilim ve halk için eðitim için, herkese eðitimde fýrsat eþitliði saðlanmasý için, ÖSS'siz herkese yetenek ve isteði doðrultusunda üniversite eðitimi için mücadele edelim. Kazanalým!


10 YIL YETMEZ! Müebbet de verseniz YÖK’e karþý mücadelemizi engelleyemezsiniz!

7 Kasým 2005 tarihinde Ankara'da yapýlmak istenen basýn açýklamasýna polis azgýnca saldýrmýþtý. Yüzlerce gaz bombasýnýn kullanýldýðý müdahale sýrasýnda onlarca insan yaralanmýþ, gaz bombalarýnýn etkisiyle de fenalýk geçirmiþti. Bu gayrý-meþru saldýrýya devrimci gençlik meþruluk bilinciyle karþý koymuþtu. Bu direniþi hazmedemeyen polis tüm Ankara'da gerçekleþtirdiði "sürek avý" sonucunda 40 öðrenciyi gözaltýna almýþ ve çýkarýldýklarý mahkeme sonucunda 18 öðrenciyi tutuklamýþtý. Üç ay hiçbir haklý gerekçe dahi olmadan tutuklu bulunan öðrenciler çýkarýldýklarý ilk mahkemede tahliye edilmiþ, içlerinde federasyonumuz üyesi Nurgül Acar'ýn da bulunduðu 3 öðrencinin ise tutukluluk halleri uzun süre devam etmiþtir. YÖK kurulduðu 6 Kasým 1981 yýlýndan beri üniversite gençliði baþta olmak üzere toplumun birçok kesiminin tepkisini üzerine çekmiþ bir kurumdur. Anti-demokratik yapýsý, baskýcý ve farklý düþüncelere tahammülsüz yönetimi ile üniversitelerde 12 Eylül cuntasýnýn uzantýsý bir kurum olarak faaliyet yürütmüþtür ve halan daha yürütmektedir. Toplumun neredeyse tamamýnýn

þu veya bu þekilde bir tepkisi oluþmuþtur bu kuruma karþý. Bunun için YÖK her yýl geleneksel olarak kuruluþ yýldönümlerinde yani 6 Kasým ve takip eden günlerde büyük eylemlerle protesto edilir. Gerek basýn toplantýlarýyla gerek basýn açýklamalarýyla gerek boykotlarla gerekse de büyük mitinglerle gerçekleþtirilir bu protesto eylemleri. Bu eylemlerin en büyüðü ve etkilisi de YÖK'ün merkezinin bulunduðu yer olan Ankara'da yapýlan 6 Kasým mitingleridir. Ýktidar neredeyse her yýl istisnasýz saldýrýr 6 Kasým eylemlerine. Gazete manþetlerinden "YÖK protestosunda olay" yazýlarý eksik olmaz. Yüzlerce öðrenci gözaltýna alýnýr, iþkencelerden geçirilir, onlarcasý tutuklanýr. 96 yýlýnda olduðu gibi karakollarýn yetmediði yerde stadyumlar iþkencehaneye dönüþtürülür "YÖK'e Hayýr" diyen gençler için. Hizmette sýnýr yoktur. Son derece haklý ve meþru taleplerle yapýlýr YÖK eylemleri. Yýllardýr üzerlerinde hem ekonomik hem de siyasi bir baský aracý olan YÖK'ün kaldýrýlmasýný ister, Demokratik Halk Üniversiteleri ister öðrenciler. 7 Kasým 2005 tarihinde gerçekleþtirilen YÖK protestosunun da diðer yýllardan pek farký olmadý.

8

AKP iktidarý demokratik taleplerini dile getirmek için Kýzýlay Meydaný'nda basýn açýklamasý yapmak isteyen gençliðe azgýnca saldýrdý. Taksim Meydaný gibi polislere, içkili partilere, lale festivallerine açýk olan Kýzýlay Meydaný yine kapatýlmýþtý devrimci gençliðe. Saldýrýrken de bahane olarak bunu sundu YÖK düzeninin bekçileri. Ýktidarlarýn tahammülü yoktur gençliðe bu yüzden hiçbir delil, örgüt propagandasý ve üyeliðine kanýt olabilecek hiçbir bulgu yokken tutuklandýlar. Tutuklanan 18 kiþinin 13'ü Federasyonumuzun üyesiydiler. Terör örgütü üyeliði ve propagandasýný yapmakla suçlanýyorlardý ancak ortada böyle bir örgüt yoktu. Ýlk mahkemede 'suçun þahsiliði ilkesi gereði' bazý arkadaþlarýmýz "ben hangi örgüte üye olmaktan yangýlanýyorum?" diye sorduklarýnda ne savcýdan ne de hakimlerden bir cevap alamamýþlardý. Federasyonumuz da bu mahkemede 3-4 farklý örgütün yasal uzantýsý olarak gösterilip zan altýnda býrakýlmaya çalýþýlmýþtýr. Ancak 3 yýl önce kurulan Federasyonumuz hakkýnda ne o güne kadar ne de þimdi bu yönde hiçbir savcýlýk soruþturmasý olmamýþtýr. Üyelerimizin taþýdýðý federasyonumuzun imzasýný taþýyan "YÖK'E HAYIR" ibareli pankart ve Ýstanbul valiliðinden onaylý resmi logomuz örgüt bayraðý ve yasadýþý olarak lanse edilmiþtir. Tamamen polisin hazýrlayýp savcýnýn önüne koyduðu bir fezlekenin üzerinden gerçekleþmiþtir tüm yargýlama süreci. Ve nihayet bu hukuksuzluk abidesi dava baþlangýcýna yaraþýr biçimde sonuçlandý. Mahkeme heyeti YÖK'ün kaldýrýlmasýný isteyen öðrencilere onlarca yýl ceza verdi. Karar tamamen siyasidir ve hiçbir hukuki dayanaðý yoktur. Bu karar haklarýný aramak için alanlara


çýkan, demokratik taleplerini dile getiren gençliðe karþý iktidarýn vermek istediði bir gözdaðýdýr. Yýllardýr televizyonlarýyla, gazeteleriyle, okullarýyla apolitikleþtirip pasifize etmeye çalýþtýklarý gençliðe karþý baskýlarý yetmemiþ olacak ki en ufak bir hak arama eylemine dahi tahammülsüzlükleriyle baskýlarýný pekiþtirmeye çalýþýyorlar. Bunun için 20 yýldýr yapýlan YÖK eylemlerini yasadýþý örgüt eylemi ilan etmiþlerdir, onun için üniversite öðrencilerini tutuklayýp F tipi cezaevlerine atmýþlardýr ve onun için bu cezalarý yaðdýrmýþlardýr. Tekrar ediyoruz hiçbir ceza, tutuklama, gözaltý veya iktidarýn gayrý meþru uygulamasý bizi doðru bildiklerimiz için mücadele etmemizin önünde engel olamaz. Biliyoruz ki asýl suçlu olanlar YÖK'e karþý çýkýp, demokratik üniversite isteyen bizler deðil bize bu YÖK düzenini reva görenler, cuntacýlar, iþbirlikçi iktidarlardýr. YÖK gayrimeþru bir kurumdur ve bu kurumu hiç kimse hiçbir þekilde meþrulaþtýramaz. Bugünkü sürçte laik-þeriatçý sahte çekiþmesi ve YÖK baþkanýna yönelik saldýrýdan sonra YÖK'e ilerici misyonlar biçmeye çalýþanlara bu kurumun tarihini dikkatlice bir daha incelemelerini tavsiye ediyoruz. Bu kurumu meþrulaþtýrmak için çalýþmak bu ülkenin gençliðine karþý iþlenebilecek en büyük suçtur. Biz YÖK daðýtýlýncaya kadar bu kuruma ve temsil ettiði sisteme karþý mücadelemizi sürdüreceðiz. Hiçbir süreç ve dönem için bu kurumun iþlediði suçlarý mazur görmeyeceðiz. Aldýðýmýz 10 yýllardan baþlayan cezalar da bu noktada iktidarýn çaresizliðinin bir göstergesi olmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr. Gençlik Federasyonu olarak alýnan bu karara karþý gerek hukuki yollardan gerekse demokratik haklarýmýzý kullanarak alanlarda mücadelemizi sürdüreceðiz. Bilim ve demokrasinin düþmaný olan YÖK 'e karþý çýkmak suç deðildir.

U Y U Þ T U R U C U YA , ÇETELEÞMEYE, Y O Z L A Þ M A YA KARÞI MÜCADELE EMPERYALÝZME KARÞI MÜCADELEDÝR

Bugün ülkemizde hemen herkes gençliðin getirildiði durumu görmektedir. Ve hiç kimse gençliðin bu hale getirilmesini isteyemez, savunamaz. Burjuvazi de kendi politikalarý ile yaratmýþ olmasýna raðmen açýktan bunu savunamaz. Daha önce de birçok kez dile getirdiðimiz gibi gençlik iki tür saldýrýya maruz kalmaktadýr. Artan yoksulluk ve sömürü ile, halkýn mücadelesinin, halkýn örgütlenmesinin önünü almaya çalýþan iþbirlikçi burjuvazi bir yandan emperyalizmin gerici, bireyci, yoz kültürünü yaymaya, bir yandan da baský, terör ve þiddetle halký sindirmeye çalýþmaktadýr. 12 Eylül ile birlikte faþizm her alanda kurumsallaþmýþ, azgýn sömürü politikalarýnýn uygulanmasý kolaylaþmýþtýr. Bunun bir ayaðý baskýlar, gözaltýlar, iþkenceler hapishaneler iken diðer -ve asýl önemli olan- ayaðý da emperyalist kültürün beyinlere kazýnmasý olmuþtur. Tüm bu saldýrýlarýn öncelikli hedefi ise her dönemde gençlik olmuþtur. Hem yapýsý gereði halkýn en dinamik kesimi olduðu için- hem de gençliði istedikleri soktuklarýnda geleceklerini garantiye alacaklarýný düþündükleri için gençliðe yönelmiþtir burjuvazi. Ülkemizde 1946'dan sonra emperyalizmle girilen yeni

9

sömürgecilik iliþkileri kapitalizmi çarpýk bir þekilde geliþtirirken, kapitalizmin kendi kültürünü de geliþtirmiþtir. 1940'larýn sonuna kadar emperyalizmin yoz, bencil, çürümüþ kültüründen korunan Anadolu Halklarý 12 Eylül sonrasý tamamýyla kapitalist kültürün yayýlmaya baþlanmasý ile kültürel deðiþime uðramaya baþlamýþtýr. Ancak bu deðiþimin ileri yönde deðil, gerici olduðu bugünkü halinden de açýkça görülmektedir. Evet bugün okullarýmýzdaki gençlik 1940'larýn sonundan baþlayýp 12 Eylül darbesiyle hýz kazanan kültürel yozlaþmanýn, bireyci, tüketime endeksli, ahlaki deðerlerden yoksun, emperyalist kültürle þekillen dirilmiþ gençliktir. Kapitalizmin yaratmak istediði gençlik tipi bu. Nasýl bir insan tipi yaratmýþtýr burjuvazi? Çevremize baktýðýmýzda da gördüðümüz gibi "tarz" adýna, "farklý olma" adýna þekilden þekle giren; dizilerde, magazin programlarýnda kendine sunulan tipleri taklit eden, onlarýn hareket ve mimiklerinden yaþam tarzlarýna kadar her þeyini taklit etmeye çalýþan bir gençlik yaratýlýyor. Saçýný allý-morlu renklere boyayan, þekilden þekile sokan, kýlýkkýyafetleriyle, "marka" özentileriyle, "hava atma" kaygýsý ile "kendini ifade etmeye çalýþan" bir gençlik.


Kendi kültürüne yabancýlaþýp, kendine verilenle yetinen onlarca "arkadaþýmýz" vardýr çevremizde. Belki ayný sýrada oturduðumuz, belki kapý komþumuz olan insanlar onlar. Emperyalizmin beyinlere pompaladýðý tüketim kültürü sonucu "moda" olana heves eden ancak ekonomik durumu dizilerdeki-magazin programlarýndaki yaþama, "moda"yý takip etmeye uygun olmayan bu nedenle de uyuþturucu, fuhuþ, hýrsýzlýk, kapkaç, çeteleþme, kumar bataðýna çekilen onlarca örnek vardýr çevremizde. Uyuþturucu, tabiri caizse leblebi gibi satýlýyor okullarda. Fuhuþ almýþ baþýný gidiyor. Kavgalar, çeteleþmeler ve daha birçok örnek verilebilir. Tüm bunlarla zehirleniyor genç beyinler. Sayýlarý yüzü geçen dizilerin karakterlerini görüyoruz okul sýralarýnda. Polat Alemdarlarý, Zerrinleri, Þehrazatlarý görüyoruz resmen. Yanýmýzda, yaný baþýmýzda olup biten bu pislik tablosunatepkisiz kalamayýz elbette. Bu yapýlanlarýn, gençliðin hýzla bataða sürüklenmesi karþýsýnda susup izleyemeyiz. Bunun içindir ki kampanyalar düzenliyor, "uyuþturucuya, çeteleþmeye, yozlaþmaya izin vermeyeceðiz" diyoruz. Bunun için her türlü bedeli göze alarak mücadele ediyoruz. Tüm bunlarýn, emperyalizmin ve iþbirlikçilerinin politikasý olduðunu ancak açýktan savunamadýklarýný söyledik. Bunun birçok nedeni vardýr ama biz burada açýktan savunamadýklarý bu politikalarýný nasýl uyguladýklarýna ve nasýl savunduklarýna deðinmek istiyoruz. Uyuþturucu ticareti, fuhuþ, çeteleþme vb. her þey okul önlerinde bekleyen polisin gözü önünde yapýlýyor. "Güvenlik" bahane edilerek tel örgülerle, yüksek duvarlarla çevrilen, kameralarla donatýlan, adeta F tipi hapishanelere çevrilen

okullarýmýzýn koridorlarýnda, kameralarýn önünde yaþanýyor tüm bunlar. Ve polisi, okul idaresi, mahkemeleri ile tüm bunlara sessiz kalan iktidarlar yozlaþmaya karþý mücadele eden biz devrimci gençliðe saldýrmaktadýr. Açýktan savunup dile getiremediðini uygulamalarý ile ortaya koymaktadýr. Örneðin polis cebinde taþýdýðý uyuþturucu ile devrimci gençliðe komplo kurmaya çalýþmaktadýr. 7 Aralýk'ta Temel Haklar Federasyonu'na baskýnlar düzenleyip yozlaþmaya karþý mücadele eden halka devrimcilere saldýrmakta, tutuklamaktadýr. Kumarhane kapýlarýnda nöbet tutup devrimcilere kurþun yaðdýrarak bu pislik yuvalarýný bizzat koruyan yine devletin polisidir. "Evet biz yapýyoruz, bu pisliði biz yapýyoruz" diye konuþmalarýna ne gerek var, pratikleriyle zaten bunu söylemiyorlar mý? Elbette farklý bir þey yapmalarý beklenemez. Sömürü çarklarýnýn diþlileri arasýnda ezilen, yoksullaþtýrýlan halký, halkýn dinamik kesimi olan gençliði baþka nasýl susturabilirler ki? Adaletsizlik, yoksulluk, sömürü karþýsýnda örgütlü mücadele etmemizi baþka nasýl engelleyebilirler ki? Emperyalistler ve iþbirlikçilerinin doðasý böyleyken, kendine "sol" diyen kesimler de buna alet olabilmekte, "özgürlük", "baþkaldýrý", "tabularý yýkma" adý altýnda ahlaksýzlýðý savunabilmektedir. Bu da yapýlan saldýrýnýn etkisinin bir göstergesidir aslýnda. Son olarak bu saldýrýlardan aileler nasýl etkileniyor kýsaca ona da deðinelim. Bizler için varýný-yoðunu döküyor ailelerimiz. Devlet okullarýndaki eðitim durumundan kaynaklý elinde-avucunda olaný verip özel okullara göndermeye

10

çalýþýyor, özel dersler, dershanelerle bizlere "iyi bir gelecek" hazýrlamak için çýrpýnýyorlar. Onlarýn çabasý azýmsanmayacak boyutlarda ve bizlere duyduðu sevgi çok fazladýr. Bunlardan kimsenin kuþkusu yoktur þüphesiz. Ancak bu sevgi bizlerin de yaþadýðý saldýrýlarý yaþayan ailelerimizi birçok yanlýþýn içine itmektedir. Örneðin "koruma" adýna devrimci demokrat düþüncelerimizden vazgeçirmeye çalýþabiliyor, devrimcilik yapacaðýna yoz-kiþiliksiz-bencil bir yaþamý yaþamasýný tercih ediyorlar çocuklarýnýn. Hem koruma duygusu ile hem de emperyalizmin yoz kültüründen etkilenmiþ olmalarý nedeniyle yeri gelip karþýmýza geçebilen ailelerimize de düþüncelerimizi anlatmak zorundayýz. Her þeyden önce onlar için de mücadele ettiðimizi, onlara layýk bir evlat olabilmek için uðraþtýðýmýzý ve geleceðin "zengin bir eþ, saðlam bir iþ" vb. vb. olmadýðýný anlatmalýyýz. Bugün %60-70 artan suç oranlarýnýn da açýkça gösterdiði gibi iktidarlarýn çizdiði pembe tablolar çoktan yýkýlmýþtýr. Kendimiz, ailemiz, vatanýmýz ve halkýmýz için yapacaðýmýz en iyi þey Baðýmsýz, Demokratik, Sosyalist Türkiye mücadelesine daha sýký sarýlmak ve daha çok örgütlenmektir. Ne saldýrýlar, ne komplolar, ne de yozlaþtýrma politikalarý geleceðimizi elimizden alamayacak.


Her insanýn özlemleri, gelecek için kurduðu hayalleri vardýr. Her insan gibi bizlerin de özlem ve hayallerimiz, gelecek için planlarýmýz var. Ancak tüm bunlarý gerçekleþtirmek için önümüzdeki engellerden birini, ÖSS'yi aþmak zorunda býrakýlýyoruz. Milyonlarcamýzýn hayalleri, özlemleri, gelecek için kurduðu planlar üç saatlik bir sýnavýn sonucuna baðlanýyor. Kýyasýya bir yarýþa girmek zorunda býrakýlýyoruz. Bu yarýþýn geleceðimizi belirleyeceðini düþünüyor milyonlarca genç. Dahasý öyle olduðuna inanmýþlar- þartlanmýþlar. Ülkemizde onyýllardýr böyle uygulanýyor üniversite giriþ sýnavlarý. Üniversite giriþ sýnavlarýndaki çarpýklýk, tüm eðitim sistemindeki çarpýklýðýn bir sonucudur. Eðitim-Sen Genel Baþkaný Alaaddin DÝNÇER "sýnavlarda yararlanýlacak bilgilerin ezberlenmesini içeren eðitim süreci, eðitimin genel amacý olan eleþtirel düþünme ve yorumlama yetisinin kazandýrýlmasý iþlevini de ortadan kaldýrmaktadýr. Sýnavlarýn öncesinde okullarýn boþalmasýnýn gösterdiði de asýl olarak eðitim sisteminin halidir" diyor. (26 Mayýs 2007?Birgün Gazetesi) Odaðýnda insan deðil daha fazla kar elde etme bulunan, çarpýk kapitalist sistemde farklý bir durum da olamaz zaten. Hepimiz bizlere dayatýlan eðitimin mantýðýný ve eðitim sisteminin yapýsýný biliyor, yaþýyoruz. Bilimsellikten uzak, ezberci, düzene teknik ve kalifiye eleman yetiþtirmeyi hedefleyen, yoz-gerici-þovenist bir yapýya sahiptir eðitim sistemi. Eðitimin her aþamasýnda rant elde edilmekte, okullar birer ticarethaneye çevrilmektedir. Ülkemizde geliþen çarpýk kapitalist sistemde tekeller her alanda çok sayýda teknik eleman ihtiyacý duymaktadýr. Bu ihtiyaç ise büyük oranda özel okullardan, özel üniversitelerden karþýlanmaktadýr. Asýl olarak tekellerin ihtiyacýný karþýlamak için kurulan devlet okullarý geri planda býrakýlmýþ ve eðitim kalitesi giderek düþmüþtür. Bunun en önemli nedenlerinden biri özel okullara verilen devlet desteðinin arttýrýlmýþ, eðitimin özel okullar endeksli hale getirilmiþ

geleceðimizi belirler mi? 1,5 milyondan fazla gence dayatýlan budur iþte. Peki böyle bir sýnava hazýrlanan öðrencinin kiþiliði, ruh hali nasýl geliþir, nasýl þekillenir? Tüm yaþamýmýzýn, geleceðimizin bir tek sýnava baðlý olduðuna inandýrýlmaya çalýþýlýyoruz. Gece-gündüz demeden aylarca-yýllarca bu sýnava hazýrlanmamýz isteniyor. Sýnavla yatar, sýnavla kalkar hale getiriliyoruz. Dünya ile neredeyse tüm baðýmýz kesilip, asosyal bir kiþiliðe dönüþtürülmeye çalýþýlýyoruz. Bu girdaba kapýlýndýðý noktada da; kendini, ailesini, halkýný ilgilendiren, ülkesinde ve dünyada yaþanan sorunlara duyarsýzlaþýlýr. "Yarýþ" psikolojisiyle bencil bireyci duygularla yüklenilir. Düzen için "tehlikesiz" hale getirilmeye çalýþýlýyoruz. Kendini düþünen, sorunlara duyarsýz, apolitikleþmiþ bir genç olmamýz isteniyor. Gençliði gençlik yapan tüm özelliklerimiz törpülenip yok edilmek isteniyor. Eðitim sisteminin her ayaðýnda yerleþmiþ olan sýnavlarla hedeflenen de bir yönüyle budur. "Her yýl ortalama 1,5 milyonun üzerinde genç bu sýnava giriyor. Bunlardan ise ancak ortalama üçyüzbini kazanabiliyor üniversiteyi. Geri kalanlar ise ya umutlarý tükenmiþ yada bir sonraki seneye býrakmýþ bir halde sokaklara terk ediliyor". Ýþte eðitim hakkýmýz böyle gaspediliyor. Üniversitelerin durumu ise ortada. Derme çatma, alt yapýdan yoksun, liseden bozma üniversitelerde eðitim almaya çalýþýyor yüzbinlercemiz. Neresinden tutarsanýz elinizde kalan, ezberci, bilimsellikten uzak ve yoksul halk çocuklarýna -bizleredaha baþtan kapatýlan eðitim kurumlarýnýn kapýsýný açacak, her þeyi deðiþtirecek olan bizleriz. Tekellerin düzeni için deðil, halk için; bilimsel, yeteneðe göre ve üretimin içinde bir eðitim sistemi ancak sosyalizmde, halkýn iktidarýnda söz konusu olabilir. Geleceðimizi 195 dakikaya sýðdýrmak isteyenlere vereceðimiz cevap daha güçlü ve daha örgütlü þekilde sesimizi yükseltmektir. Geleceðimize sahip çýkacaðýz.

EÐÝTÝMÝN TÝCARÝLEÞTÝRÝLMESÝ EÐÝTÝM HAKKININ GASPIDIR! olmasýdýr. "Okullarda bir þey öðretmiyorlar" denilmesinin espirisi de burdadýr. Kýsacasý devlet eliyle özel okullarda eðitimin kalitesi yükseltilirken devlet okullarýnda düþürülür. Kendi yaþadýðýmýz sürece bir bakalým; Ýlköðretim sýralarýnda zorlu ÖSS hazýrlýðýna baþlýyoruz. Önce okul seçiliyor. Devlet okullarýnýn durumu ortada olduðu için genelde özel okullara yöneliniyor. Özel okullar ise yüksek maliyetlidir. Ailelerimiz elinde avucunda ne varsa ortaya koyup özel okul olmadý devlet okuluna kaydýmýzý yaptýrýr. Ki kaydýmýz devlet okullarýnda ise dersanelerle, özel derslerle sýnav merkezli "eðitim" baþlar. Beyniniz adeta bir bilgisayar gibi sýnav için gerekli olan bilgilerle yüklenir. Bir robot misali "programlanýrýz". Bu "hazýrlýklar" döneminde özel okullar, dershaneler, özel dersler büyük bir rant kapýsýdýr. Sýnavlara endekslenen eðitim sistemi okullarý iþlevsizleþtirerek ailelerimizin daha fazla sömürülmesinin önünü açmaktadýr. Son günlerde Milli Eðitim Bakaný'nýn okullarý sýnavdan bir hafta önce tatil edeceðini açýklamasý ve bir hafta önce tatil edilmesi öðrencilere ne kazandýracaktýr? Geçen yýl da lise son sýnýf öðrencilerinin "psikolojik olarak daha rahat girmeleri ve streslerinin azaltýlmasý amacýyla" bir hafta önce tatil edilmesi ne kazandýrmýþtý? Özel okullarda, dershanelerde son bir yýl yoðun hazýrlýklar içinde olan bizlerin "uzman yardýmlarýna", "telkin ve tesellilere" deðil, bu sistemin deðiþmesine ihtiyacýmýz var. "sýnava þöyle hazýrlanýlmalý", "sorular böyle yapýlmalý", "stresten uzak durulmalý", stres yumaðý olmamak mümkün mü? Gelecek üzerine kurduðumuz tüm hayallerin, yaptýðýmýz tüm planlarýn bir sýnavda, üç saatlik bir "yarýþ"ta düðümlenmesi stresi, sýkýntýyý arttýrmaz mý? Yýllarca süren hazýrlýklarla, sürekli deðiþtirilen sýnav sistemiyle, ezberletilen bilgilerle girdiðimiz bu sýnav

11


POLÝS KOMPLOLARA DOYMUYOR.

Emniyet Müdürlüðü yine boþ durmuyor. Ülkemizde yaþanan, dünyada yaþanan haksýzlýklara, adaletsizliklere karþý mücadele eden kiþilere, kurumlara yönelik polis komplolarý gerçekleþtiriyor. Polis devrimci, demokrat insanlarý ellinde hiçbir gerçek kanýt yokken kendisinin uydurduðu düzmece komplolarla, düzmece senaryolarla gözaltýna alýyor, terörist ilan ediyor ve aylarca, yýllarca tutuklu býrakýyor. Polisin düzenlediði bu komplolara bir yenisi Ýzmir'de eklendi. Ýzmir Gençlik Derneði çalýþaný Ýleri KIZILALTUN ve Buca Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði çalýþaný Burak DEMÝRCÝ polis tarafýndan zorla gözaltýna alýnmýþ ve basýna "üniversiteli bombacýlar yakalandý" haberi verilerek KIZILALTUN ve DEMÝRCÝ polis ve basýn tarafýndan bombacý ilan edilmiþtir. Hukuksuzluk ve komplo bununla sýnýrlý kalmamýþ, Ýzmir Gençlik Derneði ve Buca Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði polis tarafýndan basýlarak daðýtýlmýþ ve sözde derneklerden çeþitli dokümanlar ve patlayýcý maddeler çýkmýþ… Baskýnlar sýrasýnda ne dernek yöneticisi ne de bir dernek çalýþaný dahi orada deðildir. Üstelik polis bu keyfi saldýrýsýna birde dosyaya gizlilik

kararý getirerek, komplosuna devam etmektedir. Bu nasýl bir hukuksuzluk, polis bu keyfiliðe, hukuksuzluða daha ne kadar devam edecek. Hatýrlanacaðý gibi ülkemizde bu hukuksuzluklar yeni yaþanmýyor. Daha öncede pek çok defa demokratik kurum ve kuruluþlara yönelik komplolar düzenlenmiþtir. Adý, adresi belirli olan ve demokratik kurumlarda çalýþan insanlar polis tarafýndan yasadýþý, illegal örgüt militanlarý, dernekler ise örgütün hücre evleri olarak yansýtýlmýþtý. Burjuva basýn ise hep bir aðýzdan polisin söylediði dilden hareket ederek bu kurum ve kiþileri günah keçisi ilan etmiþtir. Yeni çýkartýlan polis yasalarý ile artýk polis sokakta yürüyen herkesi hiçbir sýnýr tanýmadan, durdurabilir, üzerinizi arayabilir, rüþvet isteyebilir eðer red ederiseniz cebinize uyuþturucu, silah, örgüt dökümaný... yani kýsacasý sizin hakkýnýzda kompla kurulabilecek her türlü tezgahý hazýrlayýp, bir an içinde sizi suçlu çýkartabilir. “Türkiye bir Hukuk devletidir” iþte size koca bir yalan, bu sözün gerçeði Türkiye Bir Polis Devletidir. Ýzmir’de yaþanan komploda polisin bu ülkede nasýl göz

12

göre göre komplo hazýrladýðýnýn bir göstergesidir. Bu komploya son verilmelidir. Hak ve özgürlüklere sahip çýkmak suç deðildir. Yozlaþtýrmaya, apolitikleþtirmeye karþý çýkmak, geleceðine sahip çýkmak suç deðildir. Eþit, bilimsel, demokratik eðitim istemek, adaletsizliklere karþý adaleti savunmak, ahlaksýzlýklara, emperyalizmin yoz kültürüne karþý erdemli olmayý ve halk kültürünü savunmak suç deðildir. Emperyalizmin sömürgesi olmayý reddetmek ve baðýmsýz bir ülke istemek suç deðildir. Bu gün bu deðerleri savunan insanlara karþý komplolar kuran, düzmece iddianameler hazýrlayan polis bizim karþý çýktýðýmýz bu çürümüþlüklerin hepsini savunuyor ve bunlar için polislik yapýyor demektir. Polis acizce komplolar düzenleyerek, gözaltýna alarak, tutuklayarak haklý mücadelemizi durduramaz. POLÝS KOMPLOLARA SON VERMELÝDÝR. TUTUKLANAN ÝNSANLAR SERBEST BIRAKILMALIDIR. BASIN YALAN HABERLERE SON VERMELÝDÝR.


BÝR DÝRENCE YAZILSIN ADIN Daðlardan süzülüp gelen ýrmak gibi Yarýnlara akarken insanlar kentin ortasýndan Ve yýldýzlarý ve pusularý taþýrken bu uçsuz geceler Sen uzaktaydýn, özgürlük türkü olmuþ halay çekiyordu Ellerine bayraklar yakýþacak genç, güzel umutlar vardý Bitmek bilmezken gece, sabahlar geç kaldý Þafakla kente taþan sevdalý insanlar vardý Ve göç yollarýndan dönüyordu kuþlar; sen yoktun… Þimdi, o mavi kentte, dört duvar arasýnda Akþamlar çökerken sevgilerine Günbatýmlarýnda solmasýn gülüþün Bir gülün adýný taþýyorsun çünkü Cesaret türkü olsun dudaklarýnda Bir dirence yazýlsýn adýn Çünkü gün gelip hesabý sorulacaktýr Topraðýndan kopartýlan her gülün, her sürgünün Ve her infazýn Mevsimlerin hangisinde bilemem, bir sabah çýkar gelirsin Umutlarýn sevdalara koþtuðu bir sabah Ve takýlýr gözlerin ansýzýn, bu kentin eski sokaklarýna Sonra kollarýný alabildiðine açýp kucaklarsýn arkadaþlarýný Ve geceleri yýldýzlara bakarsýn, ola ki bir yýldýz kayar Kendini anýmsa o zaman, yýldýzlarýn içinden bir yýldýz gibi Geçen günleri anýmsa þimdi Kaç þafaðýn sýyrýlýp geçtiðini tel örgülerden Beklerken gecenin derinliklerinde Güzel günlerden yana haberleri… 13


SEÇÝM ÇARE DEÐÝL Ülkemizde siyasi krizini bir türlü çözümleyemeyen oligarþi kendi iç krizinin derinleþmesine engel olabilmek için sýk sýk seçimlere gider. 1945 yýlýndan itibaren hiçbir meclis 5 yýlýný dolduramamýþtýr. En uzun ömürlü meclis dahi 3-4 yýlda eskimiþ halk gözünde meþruluðunu yitirmiþtir. Ýþte böyle zamanlarda erken seçim tartýþmalarý baþlar. Ülkemiz egemenleri hem kendi aralarýndaki çýkar kavgalarýnda bir silah olarak kullanmak hem de halk gözünde meþruluðunu ve inandýrýcýlýðýný kaybetmeye yüz tutmuþ meclisi yenilemek için kullanýrlar seçimleri. Bunun için seçimler hiçbir zaman oligarþinin iddia ettiði gibi halkýn kendi iradesini gösterdiði, demokrasinin þaha kalktýðý zamanlar olmamýþtýr. Seçimlerin tarihine bakacak olursak meclise halkýn iradesinin yansýdýðý hiçbir zaman olmamýþtýr. Yine benzer bir sürecin sonucunda bir erken seçimle karþý karþýyayýz. AKP iktidarý "ilk defa biz seçimleri zamanýnda yapacaðýz" derken o da kendinden önceki iktidarlar gibi erken seçim kararý almak zorunda kaldý. Cumhurbaþkanlýðý seçimi ile gerilimi týrmanan oligarþi içi çeliþkiler daha birçok noktada çýkar çatýþmasýna dönüþtü. AKP ve MGK arasýnda süren "kimin borusu daha gür ötecek" tartýþmalarý ve laikþeriatçý sahte geriliminde ifadesini bulan iktidar kavgasý en son genelkurmay bildirisiyle zirve noktasýna geldi. Ýþte AKP iktidarý ve diðer düzen partileri kendi aralarýndaki bu çýkar çatýþmasýný çözümleyebilmek için bu seçim kararýný aldýlar. Seçimler birçok burjuva siyasetçi ve de medya tarafýndan halka bir umut kapýsý olarak pazarlanmaya baþlandý. 22 Temmuz tarihinde yapýlacak seçimlere katýlýmý arttýrmak için halka yönelik “oy verin” kampa-

nyalarý tam bir aymazlýkla devam ediyor. Düzen halkýn birçok kesiminde oluþan güvensizliði ve memnuniyetsizliði bu þekilde halkýn umudunu seçimlere doðru yönlendirerek seçin ve doðalýnda düzen dýþý alternatiflerden halký uzaklaþtýrmaya çalýþmaktadýr. Seçime giren tüm düzen partileri, tüsiad, tobb gibi sanayici birlikleri de ayný propagandayý farklý araçlarla yapýyorlar. Kendi içlerinde birbirlerini kedi, köpek gibi yiyen tüm bu düzen kurumlarý ve partileri seçimler konusunda tam bir uzlaþý halinde halký uyutmaya çalýþmaktadýrlar. Peki, tüm bu gerçeklerin ýþýðýnda seçimleri nasýl deðerlendirmek ve nasýl bir tavýr almak gerekir? Asýl önemli soru ise bu güne kadar seçimler halka, gençliðe ne kazandýrmýþtýr, iktidara gelmek için kýrk yalan Memiþ misali vaatler sýralayan düzen partileri bunlardan hangilerini tutmuþtur? Bu sorularýn cevaplamasýna geçmeden önce kýsaca bir AKP iktidarýnýn seçilmeden önceki vaatlerini hatýrlayalým. Mesela YÖK'ü kaldýracaðýný ilan etmiþti AKP iktidarý, ÝMF ile olan anlaþmalarý da iptal edeceklerdi, iþsizliði azaltacak topluma refah getireceklerdi. Bunlardan hangilerini gerçekleþtirebildiler tabi ki hiçbirini. 22 Temmuz tarihinde yapýlacak seçimlere katýlýmý arttýrmak için halka yönelik “oy verin” kampanyalarý tam bir aymazlýkla devam ediyor. Düzen halkýn birçok kesiminde oluþan güvensizliði ve memnuniyetsizliði bu þekilde halkýn umudunu seçimlere doðru yönlendirerek seçin ve doðalýnda düzen dýþý alternatiflerden halký uzaklaþtýrmaya çalýþmaktadýr.

14

Daha iktidara gelir gelmez ÝMF ile çok aðýr bir anlaþmaya imza attýlar. 280 milyar dolayýnda parayý sýrf bu 4,5 yýl boyunca faiz olarak emperyalist finans kurumlarýna peþkeþ çektiler. YÖK'ü kaldýrýp daha demokratik bir üniversite idaresi oluþturacaklarýný vaat etmiþlerdi. Býrakýn üniversiteleri daha demokratik hale getirmeyi neredeyse tüm Türkiye üniversitelerinde AKP iktidarýnýn onayýyla Devrimci-Demokrat öðrenciler üzerinde polis-idare-ögb-soruþturma terörü esti. üniversitelerde en demokratik haklar bile gasp edildi. Örneðin anayasal hak olan basýn açýklamasý yapma hakkýný kullandýðý için bile onlarca öðrenci okuldan atýlabildi. Peki, yoksulluk, iþsizlik ne oldu, diye soracak olursak daha yoksul, emperyalizme daha baðýmlý, tarýmý4 ve hayvancýlýðý çökmüþ bir ülkeyle karþý karþýya kalýrýz. iþte tek baþýna 4.5 yýl ülkeyi yöneten seçimler öncesi verdiði sözler ve sonuçlarý bunlardýr. Tek AKP iktidarý mý kandýrmaktadýr halký? Hayýr! Daha önce defalarca iktidara gelmiþ CHP, DSP, ANAP, DYP vb. gibi düzen partileri de halký kandýrýp, emperyalist tekellerin ve onlarýn ülkemizdeki iþbirlikçileri olan Sabancýlarýn, Koçlarýn kasalarýný dolduracak kararlar almýþ ve yasalar çýkartmýþlardýr. Hafýzamýzý tazelemesi açýsýn-


dan DYP eski baþkanlarýndan, bu ülkede defalarca baþbakanlýk ve cumhurbaþkanlýðý yapmýþ olar Süleyman Demirel'den bir örnek verelim. Bir seçim öncesi "herkese iki anahtar" vaadiyle yola çýkan, iktidara geldikleri takdirde her aileyi bir ev ve bir araba sahibi yapacaðýný iddia eden Demirel baþbakanlýk koltuðuna oturduktan sonra çok rahatlýkla "dün dündür bugün bugündür" diyebilmiþtir. Bu sözün anlamý açýktan ben tüm halký kandýrdým demektir. bu kadar pervasýzca halka yalan söyleyebilmekte, kendisine oy vermiþ milyonlarý rahatlýkla kandýrabilmektedir düzen partileri vee politikacýlarý. Demokrasi cephesinden ise düzen partilerinin 60 yýldýr halka "demokratikleþme masallarý" anlatmaktan baþka bir faaliyeti olamamýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti kurulduðundan itibaren hiçbir zaman halkýmýz demokrasiyle yönetilmemiþtir. Aksine 1945'li yýllardan itibaren burjuvazinin en kanlý ve baskýcý iktidarý olan faþizmin biçimleriyle yönetilmiþtir. AKP iktidarý da "AB'ye girince demokratikleþeceðiz" masallarýyla uyutmaya çalýþmýþtýr halkýmýzý. Paket paket demokratikleþme yasasý çýkartýp bu yasalarla halkýn zaten denizde kum misali olan az sayýdaki demokratik haklarýný da kýrpmýþtýr. Hatta son çýkardýklarý polis vazife ve selayet kanunu ile polise verilen sorgusuz sualsiz silah kullanma yetkisi ile vatandaþýnýn elinden yaþama hakkýný dahi almýþtýr AKP iktidarý. Diðer düzen partilerinin de icraatlarýnýn da AKP'den geri kalýr yaný yoktur. Sosyal demokrat olarak bilinen CHP'nin savunduklarýyla MHP'nin savunduklarý arasýnda ne fark vardýr bugün? Ýkisi de orduya Kuzey Irak'ta katliam yapma yetkisi verebilmek için yarýþmaktadýr. Tüm bu gerçeklerin yol göstericiliðinde bizler için yani bu ülkenin devrimci-demokrat gençliði için seçimin ve düzen partilerinin hiçbir elle tutulur yaný olmadýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz. Peki, nedir çýkar yol? Bu ülkenin halkýnýn, gençliðinin düzen partilerinin dýþýnda bir alternatifi yok mudur? Elbette ki vardýr.

Sabancýlar, Koçlar ve onlar gibi bir avuç sömürücü zevk ve sefa içinde yüzerken 40 milyon halkýmýz yoksulluk, 10 milyon halkýmýz ise açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya çalýþmaktadýr. Yani bu düzende halklarýmýz için yolunda giden hiçbir þey yoktur.

Biz bu ülkenin devrimci gençliði olarak ne bu ülkenin halklarý için ne de gençliði için seçimlerin ve düzen partilerinin çare olmadýðýný ve hiçbir zaman olamayacaðýný yýllardýr söylüyoruz. Seçim çare deðildir. Sorunlarýmýzýn çözümünün tek yolu vardýr o da baðýmsýzlýk ve demokrasi mücadelesine katýlarak ülkede halkýn gerçek iktidarýný yani Devrimci Halk Ýktidarýný kurmak. Bunun dýþýnda bizi sunulan her çözüm aslýnda çözümsüzlüktür. Bunun için halkýn yalanlarla kandýrýlmasýnýn önüne geçmeli ve düzen partilerinin gençliði ve ülkemiz halklarýný bir kez daha bu seçimde kandýrmalarýna izin vermemeliyiz. Ülkemiz baðýmsýz deðildir. Emperyalist tekellerin sömürüsü altýndadýr. Ülkemizde demokrasi yoktur halklarýmýz faþizmin zulüm iktidarýyla yönetilmektedir. Ülkemizde gelir daðýlýmý adaletsizliði en üst boyuttadýr. Sabancýlar, Koçlar ve onlar gibi bir avuç sömürücü zevk ve sefa içinde yüzerken 40 milyon halkýmýz yoksulluk, 10 milyon insanýmýz ise açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya çalýþmaktadýr. Yani bu düzende halklarýmýz için yolunda giden hiçbir þey yoktur. Baðýmsýz bir ülke yaratma mücadelesi vermeden, Devrimci Halk Ýktidarýný kurma mücadelesine katýlmadan ne ekonomik refaha kavuþabiliriz ne demokratik haklarýmýzý kazanabiliriz ne de AB ve ABD emperyalizminin bir yenisömürgesi olmaktan kurtulabiliriz.

15

Bu düzen kurulduðu günden itibaren Türkiye halklarýna açlýk ve yoksulluk dýþýnda hiçbir þey vermemiþtir. Düzen partileri de bu düzeni sömürücü sýnýflar ve emperyalist tekeller için sürdürmenin bir aracý, iktidara geldiklerinde kendilerine yakýn çýkar gruplarlýnýn daha fazla rant elde etmesini saðlayan bir aracýdan baþka bir þey olmamýþtýr. Bunun için sandýða gitmeyelim düzen partilerine oy vermeyelim. Onlara oy vermek bu sömürü düzenini de onaylamak anlamýna gelmektedir. Baðýmsýz bir ülke yaratma mücadelesi vermeden, Devrimci Halk Ýktidarýný kurma mücadelesine katýlmadan ne ekonomik refaha kavuþabiliriz ne demokratik haklarýmýzý kazanabiliriz ne de AB ve ABD emperyalizminin bir yenisömürgesi olmaktan kurtulabiliriz. Çünkü Baðýmsýz olmayan bir ülkede tüm ekonomi ve siyasal yaþam emperyalizmin daha rahat sömürebilmesi üzerine kurulmuþtur. Emperyalist boyunduruktan da ancak onlara ve iþbirlikçilerine karþý savaþarak kurtulabiliriz. Sandýk baþýna giderek herhangi bir düzen partisine vereceðimiz oy bu boyunduruðu onaylamaktýr. Tarihimiz bize yapmamýz gerekeni açýkça göstermektedir. Çareyi seçimde aramak, halkýmýzý seçim sandýðý aldatmacasýna çekmek yerine Devrimci Hareketin ve devrimci gençliðin 37 yýllýk pratiðinde olduðu gibi antiemperyalist mücadeleyi büyütmek gerekir. Baðýmsýz, demokratik ve sosyalist bir ülke için 37 yýldýr sürdürülen savaþý büyütmek gerekir. Bu yol zorludur ve bedeller de gerektirir ancak halkýmýzýn nihai kurtuluþu için gidilmesi gereken yol bu yoldur. Bu yol devrimin ve kurtuluþun yoludur. Bu düzenin her yanýndan pislik akmaktadýr. Biz bu pislik, adaleksizlik ve yoksulluk düzeninde yaþamak zorunda deðiliz. Bu düzene de mahkum deðiliz. Bu düzeni deðiþtirebiliriz. Yerine de halklarýmýzýn özgürce, kardeþçe yaþayacaðý, demokratik, hakça olan yeni bir düzeni yani sosyalizmi kurabiliriz. Bunun için mücadeleye katýlýrsak zafer bizim olacaktýr...


SEN KAÇA KADAR SAYABÝLÝRSÝN? Bu kaçýncý oldu, kaç kez yaþadým bu acýyý bilmiyorum. Kaç kez geçti üzerimden tonlarca aðýrlýk, bu kaçýncý ölüþüm hatýrlamýyorum. Sen sayý saymayý biliyor musun? En fazla kaça kadar sayabilirsin? Ben dokuza kadar sayabilirim. Gerisini bilmiyorum. Ve her sayýyý sayarken acýlar düðümlenir boðazýma, nefesim daralýr, gözlerim kararýr ama haykýramam, acým azalsýn diye baðýramam. Sahi daha yükseði var mý, insan kaça kadar yaþar? Ben en fazla dokuza kadar sayabilirim. Bir keresinde bir yaþýma bir ay vardý, babam kaðýt topluyormuþ, ben ona kýzamýyorum neden bana mama almadýn diye, kýzacak, konuþacak dillerim yok, hem ben kime kýzayým, bir yaþýma bir ay kala minicik bedenimle, açlýktan açamazken aðzýmý hem ben kime kýzayým. Anne, neden bana süt vermedin, anne kucaðýnýn sýcaklýðýný özledim toprak altýnda. Ama ben konuþamadan daha topraðýn altýna girmiþtim. Sonra aradan bir ay geçmiþ yaþadýðýmýz þehrin valisi, son model arabasý, korumalarý ile bizim o küçük, yýkýk dökük evimize teþrif etmiþ. Mahallenin muhtarý, belediyenin baþkaný hepsi gelmiþ, birde bir sürü kameraman gelmiþ, ben öldükten sonra. Babama iþ vermiþ vali, kameralarýn önünde, annemin sütü gelsin aðzýna bir iki lokma girsin diye yiyecek torbalarý getirmiþler elli milyonluk iki torba, ben elli milyon ediyormuþum.

Ben en fazla dokuza kadar sayabilirim. Bir yaþýmda, bir battaniyeye sarýlý, daha ben uyurken, daha ben gözlerimi açmadan, çöplüðün kenarýnda kamyon geçti üzerimden. Öyle ya ne iþi vardý kundaklýk bebeðin çöplükte, ne iþi vardý, eski bir battaniyenin içinde. Yüzümün kiri kanýmýn rengiyle karýþmýþ, kemiklerim daha sütken un ufak olmuþ. Ailemin cehaletine dem vurmuþ televizyon kanallarý. Ya ben kime kýzayým, beni o çöplüðe kim getirdi, annemi o çöplüðe kim getirdi, benim babam niye iþsiz? Ya ben kanlý vücudumla, ezilmiþ kemiklerimle, ben kime kýzayým? Ýki yaþýndaydým ve hayal meyal hatýrlýyorum. Ýki renkli bir plastik topum oldu, hava soðuktu, sokaklar çamur, topum kaçtý, suya düþtü, peþinden gittim daha yeni adým atmayý öðrenmiþtim, tek topumdu, tek oyuncaðým, çýplak ayaklarýmla gittim peþinden, sonra boðazýma çamurlu sular doldu, ayaklarým yerden kesildi, gözlerime çakýl taþlarý battý, ben kayboldum. Aðýtlar yakmýþlar ardýmdan ben duymadým, çamur doldu kulaklarýma. Ýki renkli tek topum, iki yaþýmla birlikte çamura gömüldü. Bir, iki, üç… Günlerden hangi gün, aylardan hangi aydý hatýrlamýyorum. Önce koþtuk, oyun oynadýk, paslý borularýn aralarýnda dolaþtýk, eski araba lastiklerinin içlerinden geçtik, misketimiz yoktu, gazoz kapaðý oynadý aðabeylerim, yerleri tuðla taþlarýyla çizip sek sek oynadýlar, ben sekemedim, tek

16

ayaðýmý kaldýrýnca düþtüm. Sonra gülerek yemek toplamaya gittik aþevinin arka sokaðýna atýlan eski sebzeleri kurcaladýk. Kývýrcýk marullarýn saðlamlarýný seçip eve götürecektik sonra annem bize yemek yapacaktý. Temiz mi, kirli mi bakmazdýk saðlam olsun karnýmýzý doyursun yeterdi bize. Beþ kiþiydik, abim en büyüðümüzdü, ben en küçüktüm üç yaþýndaydým. Hep üç yaþýnda kaldým, hiç büyümedim, beþ kiþiydik, hep çocuk kaldýk. Kamyonlarýn arkalarýna tutunup kollarýmýz aðrýyana dek gidebildiðimiz yere kadar giderdik, arkasýna tutunamadýk, görmedik bile, kamyonun geldiðini, tekerleri altýnda kaldýk, bakýþlarým dondu, ben en küçüktüm hep küçük kaldým, bir… iki… üç… abim en büyüðümüz dokuz yaþýndaydý. Küçük bir köydeydim bir defasýnda, iki göz bir evde, babam ýrgat, ama ben daha ýrgatlýðýn ne olduðunu bilmiyorum, çorak bir arazide oturuyoruz, ben avludaki erik aðacýnýn altýnda annemi izliyorum, topraðý eþeliyor, kuru soðanlarý ekecek, biber, domates, küçücük bir avludan öðünlük yemek çýkartacak. Ayaklarýmda kara lastikler, pantolonumun beli büyük, paçalarý uzun, komþunun oðluna küçük geliyormuþ bana vermiþler. Yaðmur bir yaðdý mý dereler taþar patikalarý kaplardý. Tozun topraðýn içinde oyun oynuyordum. Yaðmur yaðmaya baþladý, kara lastiðim çamura battý çýkartamadým, ellerimi batýrdým çamurun içine, uðraþtým,


uðraþtým ve çýkardým koþtum eve. Annem üzerimi çýkardý, gittim ve yattým. Sonra alevler içinde kaldým, gözlerimi açamadým, parmaklarýmý kýpýrdatamadým, annem baþucumda ateþimi indirmeye çalýþmýþ, ama yapamamýþ, doktor, saðlýk ocaðý yoktu köyde, araba yoktu doktora gidecek ateþim yükseldi, yükseldi sonra birden soðudu nefesim kesildi, gözlerimde annemin ýslak ayaklarýmla geldiðimde, aðlayan gözlerle üzerimdeki giysileri çýkarmasý kaldý, dört yaþýndaydým ateþler içinde kaldým. Sað elimde beþ parmak, sol elimde beþ parmak say bak, say bak… Benim hiç bisikletim olmadý, hep izledim bisiklete binenleri, binmek istedim ama benim bisikletim yoktu. Ýki göz odalý evimiz vardý, tuvaleti dýþarýdaydý, babam sabahlarý kahvenin köþesinde iþ bekler sonra koca bir kamyon gelip alýr götürürdü, bazen babam bana bir bisiklet alýp gelecek diye hayal kurardým. Bisiklet sadece hayalimde benim oldu. Bir sabah evden çýktým oyun oynamak için, sokaðýn baþýnda durdum, ileride kocaman bir ana yol vardý, geçmeye korkardým ve hiç adým atmazdým, ama karþýya geçecektim çünkü yerde bir bisiklet vardý ve yanýnda benim kadar küçük bir çocuk belki ondan istersem beni bisikletine bindirirdi. Yolun karþýsýna geçmek için baktým etrafýma ve koþtum… Üzerinden geçebileceðim bir üstgeçit yoktu ondan koþmuþtum, hýzlýca geçecektim karþýya ama olmadý, gözümde yerde duran bisikletin hayali kaldý, koca bir boþlukta kaldým ne annem, ne babam nede bisiklet vardý, ben vardým sadece küçük bir çocuk… Annem, babam yolun bir tarafýndaydý, bisiklet diðer tarafýnda bense yolun ortasýnda kemikleri ezilmiþ beþ yaþýnda bir çocuktum. Daha yazý yazmayý, sayý saymayý öðrenmemiþtim. Altý yaþýndaydým ve seneye okula gidecek-

tim, kitaplarým, defterlerim olacaktý. Boyumun yarýsý kadar bir boya sadýðým vardý. Ýstanbul kocaa bir þehirdi, boya sandýðým ilimde cami önlerinde boya yapýyordum böylece önlük alacaktým, okula gitmek için. Bazen son model arabalarýn içinde küçük çocuklar görüyordum benim yaþýmda ama bana hep üsten bakýyorlardý pis boyacý der gibi. Onlarda çocuktu ama benim gibi deðildi, güzel giysileri, temiz yüzleri vardý, onun en eski giysisi benim alamadýðým kadar pahalýydý, oda çocuktu ama benim gibi deðildi, ben okuyabilmek için boya yapýyordum o araba ile okula gidiyordu. Haksýzlýktý bu, neden ben oyun oynamak, koþmak yerine boya yapýyordum. Yine boya yaptým bütün bir gün boyunca akþam ettim, eve döneciktim, otobüsün arkasýndan bindim þoför amca görmedi, bazen param yok binebilir miyim dediðimde indiriyorlardý, hatta kýzýp baðýrýyorlardý… Ya otobüse binecektim ya da saatler boyunca yürüyecektim, hava buz gibiydi zaten bütün gün ellerim donmuþtu. Otobüsün arka kapýsý açýlýnca bindim boya sandýðýmý kucaðýma aldým. Otobüsün en arkasýndaydým kimse fark etmemiþti beni. Üstüm ayakkabý boyalarýndan kirlenmiþ, ayaðýmda eski ayakkabýlar vardý, uyuya kalmýþtým otobüsün içinde ve ineceðim duraðý da kaçýrmýþtým, sonra uyandým otobüs bomboþtu bir þoför birde ben kalmýþtým üþümüþtüm, ellerim titriyordu, tam þoför inecekti beni gördü nerede ineceðimi sordu duraðý kaçýrdýðýmý söyledim ve indim otobüsten. Yürümeye baþladým, korkuyordum ne tarafa gidecektim, evim neredeydi? Sonra ayaðým takýldý yere düþtüm, kaldýrýmýn üstündeydim, caným çok yanmadý, ellerimi hissetmiyordum, ayaklarýmý, sonra uykum geldi, kalkmak istedim ama kalkamadým, gözlerimi

17

kapadým ve öylece kalakaldým. Kaskatý kesilmiþ bir cesettim þimdi. Hayýr, daha fazla saymak istemiyorum, binlerce var, daha fazla olmasýn istiyorum. Ben en fazla dokuza kadar sayabilirim, belki daha fazlasý da vardýr ama istemiyorum. Duymak, hissetmek, görmek, yaþamak bir daha olmasýn istiyorum. Yaþamak ne güzel þey deðil mi? Ama hangisi her açýþýmda gözümü, her alaþýmda nefesimi acý duyarak mý, her gözümü çevirdiðimde ölmüþlüklerimi görerek mi? Susarak, göz yumarak, kaçarak mý? Nereye kadar yaþayabilirim, Yaþamak güzel þey bunca ölümü yaþamýþken hele, kalp atýþlarýnda bile bu acý varken ölmüþ çocuklar varken, yaþamýn, gülmenin, mutluluðun, þekerin, oyunun, en güzelini hak eden bunca çocuk varken niye niye ölüm? Yaþamak güzel þey ama bir deðil bin kez ölebilirim bir daha ölmüþ çocuklarý görmemek için. Çocuklara güzel bir yaþam býrakmak için. Bitmeli bitirmeliyiz, susmalý artýk ölümün kol gezen sessizliði. Durdura biliriz, biliyorum sende istemiyorsun sebepsiz yere ölmüþ çocuklarý görmeyi, yanlýþ söyledim deðil mi bir sebebi var. Niye hep yoksul çocuklarý ölüyor, tüm çocuklarý seviyorum ama en çok yoksul çocuklarýný ve en çok onlar ölüyor, açýlýktan, soðuktan, hastalýktan. Ama durdura biliriz söküp atabiliriz yeryüzünden ölüm pazarlayan cellatlarý, sen, ben, biz hepimiz yapabiliriz, biz yaratýyorken tüm güzellikleri alýn terimizle inan temizleyebiliriz dünyanýn tüm asalaklarýný. Ve durdurabiliriz açýlýðý, yoksulluðu, acýlarý, ölümü, yapabiliriz umudum var, seninde var umudun. Yeter ki uzat elini... Yeter ki tut elimi...


HUKUK KÖÞESÝ: POLÝS OLAÐAN(ÜSTÜ) YETKÝLERLE DONATILDI AB uyum süreci çerçevesinde, demokrasicilik oyununun bir parçasý olarak, kolluðun (polis, jandarma) elinden göstermelik olarak alýnan "olaðanüstü" yetkiler bir bir geri verilmeye devam ediliyor. Böylece kolluðun "elini soðutmama" politikasý da sürdürülmüþ oluyor. Bir baþka deyiþle sistem faþist yüzünü gizlemekte kullandýðý maskeleri de çýkarmýþ oluyor. Yani artýk maskeler düþüyor, faþizm yüzünü gizleme ihtiyacý duymadan, açýk olarak gösteriyor. Hatýrlarsanýz geçtiðimiz yýl bu aylarda Terörle Mücadele Yasasýnda yapýlan deðiþikliklerle kolluða "olaðanüstü" birtakým yetkiler verilerek her türlü muhalif düþünce yok edilmeye, bu düþüncelerin sahipleri de böylece sindirilmeye çalýþýlmýþtý. TMY'de yapýlan bu deðiþiklikle demokratik mücadele neredeyse imkansýz hale getirilmek, demokratik kurum ve kiþiler kriminalize edilerek örgütlenme özgürlüðü yok edilmek istenmiþ, 90'lý yýllar boyunca yasal olarak sürdürülen ancak AB uyum yasalarýyla birlikte bu niteliðini kaybetmek zorunda kalan yargýsýz infazlar ve katliamlara yeniden yasal zemin hazýrlanmasý anlamýna gelen deðiþikliklere imza atýlmýþtý. Ancak bunlar da yetmemiþ olacak ki "kolluðun elini soðutmamak" "kolluðun elinin kolunun baðlanmasýný engellemek" için daha kapsamlý, daha pervasýz yetkiler verilmeye çalýþýlýyor. Bunun son örneði de polisin yetkilerinin "olaðanüstü" artýrýlmasýna iliþkin Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda (PVSK) yapýlan

deðiþikliklerdir. Aslýnda olaðanüstü olan polise verilmek istenen bu yetkiler deðil, ülkemizdeki AB'ci aydýn(!) ve kendini sol-sosyalist olarak tanýmlayan bazý kesimlerin yaþadýðý þaþkýnlýk ya da içine düþtükleri yanýlsama sonucu uðradýklarý hezeyandýr. Çünkü bizim gibi faþizmle yönetilen ülkelerde olaðan durum kolluðun olabildiðince sýnýrsýz yetkilerle donatýlarak her türlü halk hareketinin engellenmesi, her türlü muhalif sesin bastýrýlmasý ya da yok edilmesidir. Olaðanüstü olan ise AB uyum yasalarý, "demokratikleþme" hamleleri vb. ile kolluðun sýnýrsýz yetkilerinin, göstermelik de olsa, elinden alýnmýþ olmasýdýr. Yani sistemi faþist niteliðiyle ele alýrsak, yapýlmak istenen bu

deðiþiklikle, geriye dönüþün söz konusu olmadýðý, olaðanüstü durumdan olaðan duruma geçilmekte olduðu görülecektir. Yoksa bu deðiþiklerle kimilerince "demokratik hukuk devleti" olma yolunda ilerleyen (hatta birçoðuna göre demokratik hukuk devleti olan) ülkemizde bir geriye gidiþ, demokrasiden ve hukuk devletinden uzaklaþma söz konusu olamaz. Böyle düþünenlere þöyle

18

bir soru sorulmalýdýr: Bugüne kadar Türkiye bir demokratik hukuk devleti miydi? (Uzaklara gitmeye gerek yok) o halde 12 yaþýndaki Uður Kaymaz nasýl katledildi, sokak ortasýnda nasýl infazlar yaþanmaya devam ediliyor, karakollardan hala iþkence sesleri yükselmiyor mu, halkýn en demokratik tepkileri coplarla, panzerlerle, biber gazlarýyla, kurþunlarla bastýrýlmýyor mu, demokratik kurum ve kiþiler en aðýr baskýlara maruz kalmýyor mu? Bunlarýn yaþandýðý bir ülkede hangi demokrasiden, hangi hukuk devletinden bahsediyorsunuz? Bunun adý düpedüz faþizmdir, bunun adý düpedüz polis devletidir. Ve bugün bu yasa deðiþikliðiyle yapýlan sadece maskenin çýkarýlmasý ve faþizmin yüzünü biraz daha açýða çýkarmasýdýr. Umarýz bu örnek faþizm gerçeðini görmek istemeyenleri demokrasi aldatmacýsýnýn etkisinden biraz olsun kurtarýr ve gerçekleri görmesine yardýmcý olur. Peki ne oldu da maskeyi indirme gereði duyuldu? Bunun nedeni oligarþinin halkýn demokratik mücadelesiyle elde ettiði kazanýmlarý ya da AB uyum sürecinde yerine getirmek zorunda kaldýðý "yükümlülüklerini" birer taviz olarak görmesi ve bu süreçte vermek ya da tanýmak zorunda kaldýðý haklarý geri alarak bu mevzileri yeniden kazanmak istemesidir. Bu amaçla her fýrsatta saldýrmakta, deyim yerindeyse kaþýkla verdiðini kepçeyle almakta, her seferinde biraz daha pervasýzlaþarak eskisinden daha geri bir noktaya taþýmaktadýr. Bu çerçevede sistemin "bekasý" için


tehdit olarak gördüðü unsurlarý yok etmeye dönük her türlü saldýrýsý da mübah sayýlmakta, kolluðun yetkileri olabildiðince geniþletilerek halka yönelik saldýrý büyütülmekte, kolluðun elini soðutmama politikasý en iyi þekilde hayata geçirilmektedir. Bu yapýlýrken de genellikle "terör" demagojisi kullanýlmakta, halk terör omacasýyla kandýrýlmakta, böylece kendi terörleri meþrulaþtýrýlmaya çalýþýlmaktadýr. Çünkü biliyorlar ki; terör deyince akan sular durmaktadýr. Bu yasa deðiþikliði giriþiminde de benzer bir durum yaþandý. Ankara-Ulus'taki bombanýn ardýndan, fýrsat kolladýðý anlaþýlan AKP, durumdan vazife çýkararak, polise sýnýrsýz yetkiler veren bir tasarý hazýrladý. AKP'li 3 milletvekili, Emniyet'in hazýrlayýp kendilerine sunduðu ve amacý polisin yetkilerini artýrmak olan taslaðý, teklif olarak aynen TBMM gündemine getirdi ve teklif yangýndan mal kaçýrýrcasýna Meclis Adalet komisyonundan geçti. AKP milletvekilleri Selami Uzun, Kerim Özkul, Sinan Özkan ve Muharrem Tozçöken'in imzasýyla meclise sunulan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda deðiþiklik öngören tasarý CHP'lilerin de desteðiyle hiç tartýþýlmadan aynen (emniyetin istediði haliyle) kabul edildi. Ýþte size "hukuk devleti" gerçeði... Sözde TBMM'ye ait olan yasama (yasa yapma) faaliyetini bile aleni þekilde polis yapýyor. "Vekil"lerin görevi ise sadece parmak kaldýrýp indirmekten ibaret... Hukukçularýn, akademisyenlerin, demokratik kitle örgütlerinin, yani kýsaca halkýn görüþ ve taleplerinin ise hiçbir kýymet-i harbiyesi yok. Bugüne kadar halkýn hiçbir talebini dikkate almayan ama tekellerin ve görevi tekellerin çýkarlarýný korumak olan "güvenlik güçlerinin" (tekellerin çýkarlarý doðrultusundaki) her türlü isteðini yerine getiren bir iktidar ve ülke gerçeði var karþýmýzda. "Güvenlik Güçleri"nin bu talepleri doðrultusunda kanunda yapýlan deðiþiklikler ise þöyle: Kanunun 1.maddesi ile, 04.07.1934 tarih ve 2559 Sayýlý Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 4 üncü maddesinden

sonra gelmek üzere 4/a maddesi eklenmesi öngörülmekte ve bu madde ile polise kiþileri ve araçlarý durdurma yetkisi verilmektedir. Maddeye göre polis artýk sokakta yürüyen, iþten dönüp evine gitmeye çalýþan, aracýyla trafikte seyir halinde olan herkesi durdurma, kimlik sorma ve arama yetkisine sahip olacaktýr. Ayný maddenin 2.fýkrasýna göre, polisin durdurma yetkisini kullanabilmesi için, polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiði izlenime dayanan makul bir sebebin bulunmasý gerekir. Bu düzenleme son derece muðlak ve keyfiliðe yol açacak bir düzenlemedir. Durdurma yetkisinin kullanýlabilmesi için aranan makul þüphenin hangi hallerde var sayýlacaðýnýn objektif kriterleri, keyfiliðe yol açýlmasýný engelleyecek þekilde açýk ve net bir þekilde belirtilmelidir. Ayný maddenin 6.fýkrasýnda polise, durdurulan kiþinin üzerinde, eþyasýnda ve aracýnda, hakim kararý veya savcý emrine gerek olmaksýzýn arama yapabilme yetkisi tanýnmaktadýr. Ayný maddenin 9.fýkrasýnda, polisin kimlik sorgulamasý için durdurduðu kiþiyi ve aracý bekletebileceði, herhangi bir suç isnadý vb. hukuki ve haklý bir neden olmamasýna raðmen sorgulama iþlemi yapýlan kiþinin kimlik bilgilerini kayda geçirebileceði öngörülmüþtür. Bu madde özü itibariyle, her bireyi potansiyel suçlu kabul etmektedir. Maddenin 10.fýkrasýnda kimliðini belge ile ispatlayamayan, kimliðine iliþkin beyanda bulunmayan kiþilerin gözaltýna alýnacaðý, gözaltý süresince de kimliðini ispatlayamayanlarýn tutuklanacaðý belirtilmektedir. Kanunun 2.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 5.maddesinin tamamen deðiþtirilmesi öngörülmektedir. "Parmak izi ve fotoðraflarýn kayda alýnmasý" baþlýðýný taþýyan maddenin 1.fýkrasýyla polise pasaport-silah ruhsatý-ehliyet baþvurusu veya gözaltýna alýnma gibi herhangi bir nedenle emniyete yolu düþen herkesin parmak izini ve

19

fotoðrafýný alma, bunlarý muhafaza etme ve istediði zaman bunlarý kullanma imkâný tanýnýyor. Ayný konunun düzenlendiði CMK 81.maddede ancak, cezasý 2 yýl ve üzerinde olan bir suç þüphesi ile gözaltýna alýnanlarýn parmak izlerinin alýnabileceði öngörülmüþken burada böyle bir sýnýrlama yapýlmaksýzýn yolu sadece bir suç þüphesi ile deðil, hangi sebeple olursa olsun bir þekilde emniyete düþen herkesin polisçe parmak izinin alýnacaðý öngörülmüþtür. Bu düzenleme de herkesi potansiyel suçlu görme anlayýþý ve "FÝÞLEME" mantýðýnýn bir tezahürüdür. Ayný maddenin 2.fýkrasýnda yer alan ve 1.fýkraya göre alýnan parmak izlerinin münhasýran Emniyet Genel Müdürlüðünde oluþturulan bir sisteme kaydedilip saklanacaðýna iliþkin düzenleme ile, kiþilerin fotoðraflarýnýn da bu sisteme kaydedileceðine iliþkin 5.fýkradaki düzenleme ve bu verilerin kolluk tarafýndan kullanýlmasýna olanak tanýyan 6.fýkradaki düzenleme kabul edilemez. Bir kere, ancak, cezasý 2 yýl ve üzerinde olan bir suç þüphesi ile gözaltýna alýnanlarýn parmak izlerinin alýnabileceðini öngören CMK 81.maddesinde bile, takipsizlik veya beraat kararýnýn kesinleþmesi üzerine, alýnan parmak izlerinin imha edileceði öngörülmüþ iken, hiçbir suç isnadý olmaksýzýn alýnan parmak izlerinin sürekli saklanmasý kabul edilemez. Özellikle bu verilerin Emniyet Genel Müdürlüðü bünyesinde oluþturulacak bir sistemde saklanmasý da son derece


sakýncalýdýr. Bu verilerin mutlaka saklanmasý gerektiði düþünülüyorsa, o takdirde verileri saklayacak kurum, kolluktan baðýmsýz bir birim olmasý ve bu verileri sadece hakim veya savcýnýn kullanmasýna izin verilmeli, kolluðun savcý veya hakimden izin almadan kullanmasýna izin verilmemelidir. Kanunun 3.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 9.maddesinin tamamen deðiþtirilmesi öngörülmektedir. "Önleme aramasý" baþlýðýný taþýyan maddenin 1.fýkrasýnda polisin, tehlikenin veya suç iþlenmesinin önlenmesi amacýyla, hakim kararýyla veya bu sebeplere baðlý olarak gecikmesinde sakýnca bulunan hallerde mülki amirin vereceði yazýlý emirle, kiþilerin üstlerini, araçlarýný, özel kaðýtlarýný ve eþyasýný arayabileceði öngörülmüþtür. Maddenin 4.fýkrasýnda önleme aramasý yapýlabilecek yerler sayýlmýþtýr. Buna göre önleme aramasý; a) 2911 Sayýlý Toplantý ve Gösteri Yürüyüþleri Kanunu kapsamýna giren toplantý ve gösteri yürüyüþlerinin yapýldýðý yerde ve çevresinde, b) Özel hukuk tüzel kiþileri ile kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarý veya sendikalarýn genel kurul toplantýlarýnýn yapýldýðý yerin yakýn çevresinde, c) Halkýn topluca bulunduðu veya toplanabileceði yerlerde, ç) Öðretim ve eðitim özgürlüðünün saðlanmasý için her derecede öðretim ve eðitim kurumlarýnýn ve 20.maddenin 2.fýkrasýnýn A bendindeki koþula uygun olarak girilecek yüksek öðretim kurumlarýnýn içinde, bunlarýn yakýn çevreleri ile giriþ ve çýkýþlarýnda d) Umumi ve umuma açýk yerlerde e) Her türlü toplu taþýma araçlarýnda, seyreden taþýtlarda önleme aramasý yapýlabilir. Ayný maddenin 5.fýkrasýnda konutta önleme aramasý yapýlamayacaðý, kamuya açýk olmayan iþyerleri ve diðer kapalý alanlardaki önleme aramalarýnýn ise ancak hakim kararýyla yapýlabileceði

belirtildikten sonra, polisin kiþilerin hayatý veya vücut bütünlüðüne karþý iþlenmesi muhakkak olarak öngörülen ya da iþlenmekte olan bir suçun önlenmesi amacýyla, ayrýca bir karar veya emre gerek olmaksýzýn ve yardým istenmiþ olup olmamasýna bakýlmaksýzýn kiþilerin konutuna ve iþyerine girebileceði öngörülmüþtür. Maddenin son fýkrasýnda polisin güvenliðini saðladýðý bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasýna bakýlmaksýzýn üstlerinin, araçlarýnýn ve eþyalarýnýn, polis tarafýndan, teknik cihazlarla, gerektiðinde el ile kontrol edilebileceði ve aranabileceði öngörülmüþtür. Kanunun 4.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16.maddesinin tamamen deðiþtirilmesi öngörülmektedir.

"Zor ve silah kullanma" baþlýðýný taþýyan maddenin ilk fýkrasýnda, polisin görevini yaparken direniþle karþýlaþmasý halinde bu direniþi kýrmak amacýyla ve kýracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olduðu belirtilmekte, 7 ve 8.fýkralarda ise polisin burada sayýlan 3 durumda, önce "dur" ihtarý yapmak kaydýyla silahla ateþ edebileceði ifade edilmektedir. Maddenin son fýkrasýnda ise polisin, kendisine karþý silahla saldýrýya teþebbüs edilmesi halinde, silahla saldýrýya teþebbüs eden kiþiye karþý duraksamadan silahla ateþ edebileceði öngörülmüþtür. Görüldüðü gibi teklif, polise çok geniþ yetkiler tanýnmasýný öngörmektedir. Teklif, bu haliyle, iddia edildiði gibi hukuk devleti ve demokrasinin geliþmesine deðil, polis devleti anlayýþýnýn yerleþmesine neden olacaktýr. Yasa yürürlüðe girdiðinde ne olacak?

20

Bu yasanýn yürürlüðe girmesi halinde, polise sokakta yürüyen ya da aracýyla trafikte seyir halinde olan herkesi durdurma, kimlik sorma, aranan kiþilerden olup olmadýðý konusunda araþtýrma yapma, bu süre zarfýnda durdurulan kiþiyi alýkoyma, durdurulan kiþinin üzerinde, eþyalarýnda ve aracýnda, hakim kararýna veya savcý emrine gerek olmaksýzýn arama yapma yetkisi tanýnmaktadýr. Yine yasa ile kolluða, pasaportsilah ruhsatý-ehliyet baþvurusu veya gözaltýna alýnma gibi bir nedenle emniyetle iliþkilenen herkesin parmak izini ve fotoðrafýný alma, bunlarý muhafaza etme ve istediði zaman bunlarý kullanma imkaný tanýnmaktadýr. Kanunda yapýlan deðiþiklikle polise tanýnan bir diðer önemli yetki ise zor ve silah kullanma yetkisidir. Kolluðun halen mevcut yetkileri ile nasýl keyfi hareket edebildiðini, iþkencede katletmeye devam ettiðini, sokak ortasýnda infazlar yapabildiðini, gerekmediði halde nasýl zor kullanabildiðini (en son 1 Mayýs'ta Ýstanbul'da olduðu gibi) düþündüðümüzde kolluðun halihazýrdaki yetkilerinin daha da artýrýlmasý halinde polisin fiili uygulamalarýnýn nerelere kadar gidebileceðini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Söz konusu deðiþiklikle polis fiilen sürdürdüðü sokak infazlarýný artýk yasal olarak gerçekleþtirecek, her türlü demokratik eyleme azgýnca saldýrabilecek, devrimcilere sokak ortasýnda dahi iþkence yapma serbestliðine sahip olacak. Söz konusu düzenleme ile polis devletinin büyütüleceðini ifade etmiþtik. Bu nedenle, güvenlik politika ve uygulamalarýnýn hukuk devletini güçlendirmeye katkýda bulunacaðý ve demokrasinin geliþmesini saðlayacaðýndan bahisle temel hak ve özgürlüklerin kýsýtlanmasý ve polisin yetkilerinin artýrýlmasý kabul edilemez, edilmemelidir. Bu ve buna benzer saldýrýlara karþý toplumun tüm ilerci, demokrat, duyarlý kesimlerinin etkin þekilde mücadele etmesi kaçýnýlmaz bir zorunluluktur.


SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYÝ BÜYÜTMEKTÝR "Bugün onlarýn bayramý. Yine onlarý ne kadar çok sevdiðimizi her vesileyle dile getireceðiz. Ama onlarýn boþ laflara karýnlarý tok. Bugüne kadar bizim için ne yaptýnýz ki, bundan sonrasý için size güvenelim diyorlar." (19 Mayýs 2007, Milliyet?Abbas GÜÇLÜ) Yukarýdaki alýntý Abbas GÜÇLÜ'nün "Gençlerin Sorunu baþlýklý yazýsýndan.Deðiþik platformlarda gençlerle uzun uzadýya sorunlarýný tartýþtýðýný söylüyor; gözlemlerini anlatýyor, gençlerin sorunlarýný maddeler halinde sýralýyor ve çözüm yolunu kendince gösteriyor. Bu tür yazýlarla hemen her 19 Mayýs öncesi ve sonrasý karþýlaþýyoruz. Bir çoðuna katýlmak mümkün olmasa da -özellikle deðerlendirme ve yorumlarýna- bir gerçeði ifade ediyor bu yazýlar. Yine seçim dönemlerinde -bugünlerde olduðu gibibenzer açýklamalar ve yazýlar sýk sýk basýnda yer alýyor. Bu tür yazý ve açýklamalarýn amacýna geçmeden önce gençliðin dile getirdiði sorunlara kýsaca bir bakalým. Nedir en önemli sorunlarýmýz? Ýþsizlik, staj yeri bulamama, barýnma, ulaþým, üniversitelerin yetersizliði, hayat pahalýlýðý, burslarýn azlýðý, harçlarýn yüksek olmasý, üniversiteye giriþ sýnavý ÖSS, üretime yönelik eðitimin olmamasý, kitaplarýn pahalý olmasý, mediko sosyal tesislerin yetersizliði, demokratik kitle örgütlerinin yeterince güçlü olmamasý, kalitesiz eðitim, gelecek kaygýsý, aile içi baský, spor yapacak tesislerin bulunmamasý, fikirlerin rahatça ifade edilmemesi, soruþturmalar ve faþist saldýrýlar, yabancý dil… Bunlarý kendi yaþadýðýmýz onlarca sorunla çoðaltabiliriz. Yaptýðýmýz öðrenci haklarýmýzý istiyoruz kampanyamýzda da onlarcasýný dile getirdik-getiriyoruz. Sorunlarýmýzýn dile getirilip, çözüm yolunun tartýþýlmasýnda birçok engelle karþýlaþýyoruz. Tüm gençliði susturabilmek, gençliðin bilinen dinamik yapýsýný yok edebilmek ve sorunlarýna duyarsýz hale getirmek için -tabiri caizse robotlaþtýrmak için- birçok yolu deniyor

egemenler. Öðrenci haklarýmýzý istiyoruz kampanyasý boyunca da sýk sýk karþýlaþtýðýmýz gibi gençliðin büyük çoðunluðu ya her þeyin çok uzaðýnda, ya da verilenlerle yetiniyor. "60'lý, 70'li, 80'li yýllarýn gençliði yok artýk" deyiþleri genel anlamýyla çok da haksýz sayýlmaz. 12 Eylül'ün ardýndan yapýsý ve özelliði gereði özel bir saldýrý politikasý uygulanan gençlik nasýl bir hale getirilmiþ hep birlikte görüyoruz. Yozlaþtýrma politikalarýyla, "gemisini kurtaran kaptan" propogandalarýyla, özel apolitikleþtirme politikalarýyla kuþatýlmýþ, ailelerinin ve çevrelerinin baskýsý altýnda; sürekli bir gelecek kaygýsý içinde olmalarý yetmiyor. Yetmediði yerde de sivil faþist saldýrýlarla, gözaltý ve tutuklamalarla, okuldan atma gibi saldýrý ve tehditlerle devrimci gençlik okullardan tecrit edilmeye çalýþýlmaktadýr. Evet, gençliðin halktan tecrit edilmesi gibi gençliðin duyarlý kesimleri de okullardan tecrit edilmektedir. Tüm bunlara raðmen, gençliðe ulaþtýðýmýzda -kampanyamýz bunun somut örneðidirve güven verdiðimizde bastýrýlan birçok sorunu dile getirdiklerini biliyoruz. Çözüm yolunu gösterdiðimizde harekete geçtiðini görüyoruz. Bu noktada yapýlmasý gereken de var olan tabloya bakýp þikayet etmek deðildir. Daha fazla emek, daha fazla çaba, daha fazla çalýþma bir zorunluluktur. Her þeyden önce sorunlarýmýz kadar bu sorunlarýn dile getirilememesi, sorunlarýn farkýnda olunmamasýnýn aþýlmasý bu çabalarýmýzla olacaktýr. Bunun için de daha fazla mücadele etmeli, daha yaratýcý olmalý ve daha çok örgütlenmeliyiz. Evet, bugün okullarda devrimcidemokrat gençliðin mücadelesini engellemek için her türlü yol deneniyor. En ufak bir hak talebinin, demokratik haklarýmýzý kullanmanýn saldýrýlarla bastýrýlmaya çalýþýldýðý da bir gerçektir. Ancak gençliðin tarihine bakýldýðýnda hangi zorluklarýn nasýl aþýldýðý da bilinmektedir. Devrimci insanýn istediðinde yapa-

21

mayacaðý hiçbir þey yoktur. Bizler onlarca zorluðu aþanlardan, bu yolda canlarý pahasýna mücadele eden Dev-Gençlilerden, DevGençten öðreniyoruz. Ve o bilinçle, o ruhla mücadele ediyoruz. Sorunlarýmýz ortada. Bu sorunlarý çözecek olan da bizleriz. Bizlerin mücadelesi, bizlerin çabasý, bizlerin örgütlülüðü… Hepimiz biliyoruz ki bugün seçim meydanlarýnda nutuk atan, seçimden seçime "gençliði hatýrlayan" düzen partileri ve onlarýn yöneticileri hiçbir sorunumuzu çözemez. Evet çözümü çok kolaydýr aslýnda. Ama çözümü imkansýz kýlan var olan sistemdir. Sistem ki sorunlarý yaratandýr. Ve çözmek istese bile "daha fazla kar" mantýðý ile, IMF'nin talimatlarýyla hareket edilirken; ekonomik, siyasi ve askeri olarak baðýmlý haldeyken hangi sorunumuzu, nasýl çözecekler? "lafla peynir gemisi yürütmeye" çalýþanlar, seçim meydanlarýnda kürsüden nutuk atanlar da bunu çok iyi bilmektedir. Ne bugüne kadar gelmiþ ne de bundan sonra gelecek iktidarlar sorunlarýmýzý çözemez, daha da büyütmekten baþka bir iþlevleri olmayacaktýr. Gençlik alternatif arýyor. Evet bu bir gerçeklik. Ama gençliðin aradýðý alternatif, seçim sandýklarýnda deðildir. "Yeni yüzler", "genç adaylar" vb. de bu gerçeði deðiþtirmeyecektir. Hiçbir düzen partisinin sorunlarýmýzýn çözümü noktasýnda bir programý yoktur, olamaz da. Var diyenler yalan söylüyordur, bizleri kandýrmaya çalýþýyordur. Bizleri kandýrmalarýna izin vermeyelim! Bizleri düzen kanallarýna akýtýp kendi potalarýnda eritmelerine, bugüne kadar yaptýklarý gibi uyutmalarýna izin vermeyelim! Sorunlarýmýz var. Çözüm istiyoruz. Ve haklarýmýzý mücadele ederek kazanacaðýmýzýn bilincindeyiz. Çözüm biziz! Örgütlü mücadelemizde sorunlarýmýzý çözebiliriz. Çözüm tekellerin deðil, halkýn iktidarýndadýr.


OKUYALIM OKUTALIM Kitabýn Adý:

Nazi Ýþgalinde Sovyet Kadýnlarý

Sayfa Sayýsý: 312 Yazarý: Svetlena Aleksiyoviç Basým Evi: Evrensel Basým Yayýn

Belgesel-Anlatý türü olan kitabýn giriþinde Ales Adamoviç'in þu sözleri var; "Savaþýn yüzü kadýna yabancýydý. Ama bu savaþta hiçbir þey, kendisini analarýmýzýn yüzü kadar etkili, keskin ve dehþetli bir biçimde belleklerimize yerleþtirmeyi baþaramadý." Yazar sunuþ bölümünde neden böyle bir çalýþma, bu çalýþma nasýl yapýldý, nelerle karþýlaþýldý ve çalýþmanýn içeriði gibi sorularýn cevaplarýný veriyor. Yirminci yüzyýlýn en korkunç emperyalist saldýrýsýnda vatan savunmasý için savaþmak zorunda kalan kadýnlarýn öyküsü-anýlarý derlenmiþ. Hayat kurtarmakla kalmayýp; yaralýlarý tedavi eden keskin niþancý olan, bomba atan, köprüler uçuran, iz süren, esir alan kadýnlar! Öldüren kadýnlar! Topraðýna, vatanýna ve çocuklarýna eþi görülmedik bir vahþetle saldýran, düþmaný yok eden kadýnlar! Nazi iþgaline karþý direnen kadýnlar! Kitapta birebir yaþadýklarýný, tanýk olduklarýný anlatýyor onlar. Yazarýn kýsa açýklamalarý, bu anýlarý dinlerken kaydederken- yaþadýðý duygularla birlikte anýlarda savaþý, savaþ günlerinde bu cesur kadýnlarýn yaþadýklarýný gözünüzün önünde canlandýrýyor, o anki duygularýný hissedebiliyoruz. Savaþ baþladýðýnda tek baþýna Komsomol Örgütü (Komünist Gençlik Örgütü) 200 bini Komsomol üyesi olmak üzere 500 bin kadýn askeri cepheye göndermiþtir. Orduya katýlanlarýn % 70'i bizzat cephede çarpýþmýþtýr. Yurt savunmasýna katýlan toplam kadýn sayýsý 800 bindir. Ülke çapýnda faaliyet gösteren Partizan hareketinin sadece Beyaz Rusya kolunda çarpýþan 60 bin civarý kadýn savaþçý vardý. Kadýnlar bu savaþta saðlýk görevlisi, telsizci, mühendis, pilot, atýcý, topçu, uçaksavar topçusu, politik iþçi, tankçý, süvari, paraþütçü, denizci, trafikçi, þoför, çamaþýrcý ve temizlik birimlerinde nefer, aþçý, fýrýncý, yeraltý savaþçýsý ve partizan olarak yer alýr ve bu kadýnlarýn anýlarýný kaydetmiþtir yazar. Yapýlan bu çalýþmada tarihin kaydettiði hiçbir savaþta bu kadar çok kadýnýn katýlmadýðý yurt savun-

masýnýn anýlarýný içerir. Yazarýn da dediði gibi; "büyük yurtseverlik savaþý Sovyet kadýnýnýn vatanýný savunmak için savaþa kitlesel olarak katýldýðý ilk örnektir. Tüm halkýn zafere ulaþabilmesi için her bireyin zafer için uðraþ vermesi zorunluydu. Ýnsanlar ölümlüdür ama onlarý ölümsüzlüðe taþýyan geride býraktýklarý, zamandan baðýmsýz olan anýlarýdýr. Savaþa katýlan ve kazanan bu insanlar katýldýklarý eylemin ve yaptýklarýnýn daima bilincinde oldular." Ve soruyor yazar; "Þu 1941 yýlýnýn genç kýzlarý ne kýzlardý? Onlarý cephe gönüllüsü olmaya iten þey neydi?" Bu sorunun cevabý onlarýn anýlarýnda saklý. Bu çalýþma savaþa bizzat katýlanlardan, yani ilk elden saðlanan ilk kanýt ya da tanýklýk olmuþtur. Bu kitapta yer alan kiþilerin anýlarý, yaþanan olaylar, ayrýntý ve duyguyla yüklüdür. Baþlangýçta geleceði noktayý hayal bile edemediðini belirten yazar 4 yýlda tamamlar çalýþmasýný. Minsk eteklerinde bir evde baþlayan bu tarihi belgenin ilk anlatýcýsý keskin niþancý süvari onbaþýsý Mariya Ývanovna Morozova Ývanuþkina oluyor. Savaþ baþladýðýnda henüz 18 yaþýnda bir genç kýz. Düþman Moskova yakýnlarýna geldiðinde Genç Komünistler Birliði Merkez Komitesinin gençlere yurt savunmasýnda gönüllü olma çaðrýsý yaptýðýnda cepheye gitmek için baþvurur. "Garnizon ve disiplin yönetmelikleri, kamuflaj ve kimyasal silahlara karþý savunma konularýnda çalýþmalara baþladýk. Tüm kýzlar ellerinden geleni yapýyorlardý. Gözü kapalý silah söküp takmayý, rüzgar hýzýný ve hedefin uzaklýðýný belirlemeyi, hedefin hareketini hesaba katmayý, siper kazmayý ve sürünmeyi öðrendik" diye anlatýyor kadýn atýþ okulundaki günlerini. "Sonunda cepheye geldik… Komutan Albay Borodkin bizi görünce öfkeden delirmiþti. 'Bana birkaç kýz mý yolladýlar?' diye baðýrmýþtý… Rahatsýz olmuþtuk. Bizi ne sanýyordu? Buraya savaþmaya gelmiþtik… 'Sizlerle ne yapabilirim cici kýzlar?' Bize böyle diyordu. Ertesi günü bizden arazi de ateþ etmemizi ve kamuflaj yapmamýzý istedi. Atýþta iki günlük kurs için cepheden çaðrýlan erkek niþancýlardan bile daha iyiydik… albay orman içindeki açýklýðý araþtýrmak

22


üzere yürüdü ve küçük bir tümseðin üzerine adým attý. Hala bir þey görememiþti. Birden altýndaki tümsekten 'Oh, Albay Yoldaþ, artýk dayanamýyorum, çok aðýrsýnýz' diye bir ses geldi. Büyük bir kahkaha tufaný koptu. Herkes gülüyordu. O ise bu kadar iyi kamuflaj yapýlabileceðine inanamamýþtý. 'Þimdi' dedi, 'sizi sýradan kýzlar olarak görmekte hata yapmýþým.'" Evet onlar "sýradan kýzlar” deðildi. Nazi iþgaline karþý direniþte büyük küçük demeden cepheye koþan Sovyet Kadýnlarýydýlar. Cepheye, gitmek için gönüllü olduklarýnda, cephe yolculuðunda, cephede… Hayatlarýndaki bu büyük savaþýn hemen her aþamasýnda benzer zorluklar yaþadýlar. Ve her defasýnda "kendilerini kanýtladýlar"! Nasýl bir yere gideceklerini nelerle karþýlaþabileceklerini biliyorlardý. Bugünden bakýldýðýnda anlatmakta zorlanýlabilecek þeylerdi belki yaþadýklarý. Fizyolojik yapýlarý ve yetiþtiriliþ tarzlarý ile duygularý ve hisleriyle farklýydýlar evet. Öldürdükleri Alman Askerine acýyýp "bir insaný nasýl öldürebilmiþtim" diyerek aðlayaný da olmuþtu. Ama gördükleri manzara, þahit olduklarý vahþet yaptýklarý iþe daha sýký sarýlmayý, tüm zorluklarý aþmayý çok hýzlý öðretir. Birçoðu cephede yaþamýný yitirir. Bu cesur kadýnlarýn anýlarýný okurken yaþadýklarý duygularý, içinde bulunduklarý ortamý hissediyorsunuz. Savaþ öncesi yaþamlarý ile baþlayan anýlarýnda savaþa nasýl katýldýklarýný, cephede-cephe gerisinde nerede olursa olsun görevlerini nasýl yaptýklarýný tüm detaylarýyla görebiliyorsunuz. Gençliklerini ve özgür yaþamlarýný arkalarýnda býraktýlar. Ordudayken çoðunlukla askeri disipline katlanmaya çalýþýyorlardý. Nereden geliyordu bu güçleri? Nasýl bu kadar cesur olabiliyorlardý? "Düþman yurdumu iþgal etmiþken nasýl duyarsýz kalabilirdim?" sorusu tüm bunlarýn cevabý deðil midir aslýnda? Her biri cepheye farklý yollardan gitmiþlerdi. Ama hepsinin hedefi tekti; Vatanýn Kurtarýlmasý! Ýþte bitmek tükenmek bilmeyen güçlerin, tüm zorluklara göðüs germenin, cesaretlerin kaynaðý!… Sonra 227 no'lu emir verildi. “Bir adým dahi geri çekilmek yok.” Bu emirle bir anda büyüdüðümü hissettim. Günlerce uyumadan ilerledik. Çok fazla yaralý vardý. Bir keresinde hiç dinlenmeden üç gün ayakta kaldýk" diyor keþif kolunda kýdemli çavuþ olan Albina Alksandrova Gantimurova. "Ýlk Nazi askeri gördüðümde dilim tutuldu. Tek kelime konuþamadým. Topluca yürüyorlardý. Gençtiler, keyifliydiler ve sýrýtýyorlardý. Bir çeþme ya da bir pýnar gördükleri her yerde duruyor ve ellerini yüzlerini yýkýyorlardý. Her taraf kan içindeydi. Çýðlýk seslerinden durulmuyordu… Buna raðmen onlar sanki normal bir ortamdaymýþlar gibi pantolon paçalarýný ve ceketlerini sývayýp yýkanmayý sürdürüyorlardý. Öylesine nefretle doluydum ki kendimi zor tutuyordum. Eve döndüm ve üstümü baþýmý

deðiþtirdim. Ter içindeydim. Onlarýn yurdumda olmalarýna dayanamýyordum. Bütün gece uyuyamadým." Hemen hepsi ayný duygularla doluydular iþgalci Nazilere karþý. "Tek özlemim intikam almak, ölmek… Ülkem için her þeyi yapmaya hazýrdým. Bebeðim üç aylýktý ve göreve onu da yanýmda götürmek zorundaydým." diyen de vardý. Kucaðýnda çocuðuyla görevden göreve koþtular. Onlar annesinin gözü önünde öldürülen çocuklarý gördüler. Bir ana, bir kardeþ, bir eþ olarak buna son vermek için, vahþete, iþgale dur demek için düþtüler yola, omuzladýlar büyük küçük demeden verilen görevleri. Çok gözyaþý döktüler , çok acý çektiler. Ama yine "Tek düþüncem Partizanlarý bulmaktý. Yüreðimizde vatandan daha önemli þey yoktu" idi sözleri. "Vatan ve Biz ayný þeydik. Böyle öðrendik. Böyle yetiþtik. Biz bizdik. Biz vatan kavramýnýn yüceliði ile büyütüldük. Biz ve Vatan ayný kelimelerdi." Diyenler onlar. Onlar için savaþ sadece ateþ etmek, bombalamak, göðüs göðüse çarpýþmak ve siper kazmak deðildir. Savaþta çamaþýr da yýkanýr, ekmek ve yulaf lapasý da piþirilir… Bir askerin iyi savaþabilmesi için sýrtý pek, çamaþýrlarý temiz ve ayaklarýna giyebilecek ayakkabýsý olmalýdýr. Kadýnlarýn bu cephede olmasý erkeklere güç verir, moral olur. Yeri gelir bu baþarýyý saðlayacaklarýný düþünmedikleri için, yeri gelir onlarý savaþta görmek zorunda kaldýklarý için kendilerine kýzarlar. Ve erkeklerle omuz omuza çarpýþan kadýnlar zaferi kazandýklarý anlarý anlatýrlar; "Bir gün gece yarýsý aniden hava alarmý verildi. Hepimiz yerlerimizden fýrladýk. Ve ardýndan 'Zafer! Teslim oldular' sözlerini iþittik. Teslim olmalarý da çok iyi bir þeydi elbette. Ama temelde algýladýðýmýz þey zafer sözcüðüydü. 'Savaþ bitti! Savaþ bitti!' haykýrýþlarý. Herkes eline ne geçerse onunla ateþ ediyordu" Evet, savaþýn bittiðini, zaferi gören kadýnlarýn anlattýklarý o ortamý yaþamasanýz da yaþananlarý hissetmenizi saðlayan tarihi belgedir. Savaþýn "armaðaný" da vardýr hepsine. "Cepheden geri döndüðümde saçlarým bembeyazdý. Yirmi bir yaþýnda beyaz saçlý bir kýzým. Yaralanmýþtým, ruhsal çöküntüye uðramýþtým ve kulaðýmýn birisi iþlevini kaybetmiþti. Geri döndüklerinde ailesini bulamayan, eþini, anababasýný, kardeþini, çocuðunu savaþa kurban verenlerin anýlarý… Nazilerin adým attýðý her yerde, savaþýn sürdüðü her cephede neden iþgalcilerin bozguna uðratýldýðý, nasýl bir direniþ yaþandýðý sorularýnýn cevaplarý saklý kitapta. Öðretici anýlarla anlatýlanla, tarihi bir belge olan Nazi Ýþgalinde Sovyet Kadýnlarý, dünün olduðu gibi bugünün faþizmini de teþhir ediyor.

23


DÝRENENLER TARÝH YAZIYOR... DÝRENENLER TARÝH YAZIYOR ZULMÜN MÝLADINDAN BUGÜNE… KOSKOCA DÜNYANIN MAVÝLERLE SÜSLENMÝÞ MÜTEVAZI TOPRAKLARININ BÝR YERÝNDE MAHÝRLERLE KESÝÞÝR TARÝHÝN YOLU SES VERÝR ADALILAR ADALILARIN SERÜVENÝ BU KANLA YAZILMAYA BAÞLAYIP BUGÜNLERE UZANAN

ONÝKÝLERÝMÝZ'CE ÖLÜRÜZ. "YOLDAÞLAR BÝZÝ AÞIN" ÞÝARIDIR KULAKLARIMIZDAKÝ, YOL EYLERÝZ… GÜN OLUR, OKMEYDANI'NDAN YÜKSELÝR SAVAÞ ÇIÐLIKLARIMIZ. SÝBEL YALÇIN OLURUZ. ONBEÞÝNDE SAVAÞÇI, ONSEKÝZÝNDE KOMUTAN CÜRETÝMÝZLE KAHRAMANLAÞIR, SAVAÞIMIZLA DESTANLAÞIRIZ. ONDANDIR, HER ÇOCUK SÝBEL YALÇIN DOÐAR OKMEYDANI'NDA, ONDANDIR, UMUDUN ÇOCUKLARI, BARÝKAT ARDINDA BÜYÜR, GENCECÝK BEDENLER SÝPER OLUR HALKINA, VATANINA, SÝBEL'CE…

ONLARLA AKARIZ BUGÜNE BÝZ ONLAR OLURUZ MAHÝR OLURUZ BÝZ BURAYA DÖNMEYE DEÐÝL ÖLMEYE GELDÝK DÝYEN ULAÞ OLURUZ ELDE MAVZER OLURUZ VE HÜSEYÝN OLURUZ SOL GÖÐSÜMÜZÜN ALTINDAKÝ CEVAHÝR OLURUZ HÝÇ SOLMAYAN SONRASI BÝZÝMKÝLER BÝZLER…

KADINLARIMIZ VAR BÝZÝM, SADECE CEPHE GERÝSÝNDE DEÐÝL, EN ÖNÜNDE CEPHENÝN, GÖÐÜS GÖÐSE ÇARPIÞAN KADINLARIMIZ. ZEHRA ÖNCÜ'LERÝMÝZ VAR BÝZÝM. BAÞ EÐMEYÝZ ZULMÜN ÖNÜNDE, TARÝH YAZMAZ. BAÞIMIZIN ÜZERÝNDE PATLATIRIZ DA BOMBAYI, ELLERÝMÝZ HAVADA TESLÝM OLMAYIZ. CAN VERÝRKEN, CAN ALMASINI DA BÝLÝRÝZ, ZEHRA'CA…

16 MARTLARDA BEYAZIT MEYDANI'NA AKARIZ DALGALARCA. ÝT SÜRÜLERÝ PÝMÝNÝ ÇEKERKEN FAÞÝST SALDIRILARIN, HATÝCE ÖZEN'LERLE YASEMEN OLUR YEÞERÝRÝZ, BOY VERÝRÝZ KUYTULUKLARDA. FAÞÝST ÝÞGALLERÝ KIRAR, YÜRÜRÜZ BÝNLERCE… 1 MAYISLARDA AKÝF DALCI OLURUZ. 89'UN KIZILLIÐIDIR, ALANLARA TAÞIDIÐIMIZ. TAÞ DEÐÝL, YÜREKLERÝMÝZDÝR, ELLERÝMÝZDEKÝ, PANZERLERE FIRLATTIÐIMIZ. DALCILARCA BÜYÜK, CESUR VE YENÝLMEZ…

DEV-GGENÇ'LÝYÝZ BÝZ ÝÞGALLERDE, BOYKOTLARDA, BARÝKATLARDA, ÇATIÞMALARDA. DEV-GGENÇ'LÝYÝZ BÝZ ELÝMÝZ TETÝKTE HESAP SORAN. ALÝ RIZA KURT'UZ BÝZ EN ÖNDE YOL GÖSTEREN, TEK BAÞIMIZA DA KALSAK ÖRGÜT OLABÝLEN ZAMANI GELÝNCE KUÞANIRIZ ÖFKEMÝZÝ DE, ÖYLE ARARIZ ADALETÝ. VE TUTSAKLIKSA ALINYAZIMIZ, BÝZ ÇÝZERÝZ ÖZGÜRLÜÐÜMÜZÜ ÖZGÜRLÜK FÝRAR OLUR, YAKALARIZ. NASIL SAVAÞMIÞSAK, ÖYLE DE ÖLÜRÜZ, MÝLÝTANCA…

ÝÞKENCELERDE BÝRTAN'LAÞIRIZ BÝZ. ZULÜM ÜSTÜMÜZE ÜSTÜMÜZE GELÝR DE, BÝR ÇÝFT LAF OLSUN ÇIKMAZ AÐZIMIZDAN. AMAN DÝLEMEYÝZ, MEDET UMMAYIZ CELLATLARDAN. FALAKALARDA, ASKILARDA ALT EDERÝZ ÝÞKENCECÝLERÝ, YENERÝZ ÝHANETÝ. ÖLÜRÜZ DÝMDÝK AYAKTA, BÝRTAN'CA...

HALKIZ BÝZ TÜRK, KÜRT, ARAP, LAZ, ERMENÝ, ALEVÝ, SÜNNÝ. TARARLAR BÝZÝ KAHVELERDE, KURÞUNLAR YAÐDIRIRLAR ÜZERÝMÝZE 12 MARTLARDA KANIMIZ AKAR AMA SUSTURAMAZLAR BÝZÝ, KANLA BOÐAMAZLAR SESÝMÝZÝ. SLOGANLARIMIZDA, ALÝ HAYDAR'LARIN 'HEDEF KARAKOL' DÝYEN HAYKIRIÞLARINDA, DUYARSINIZ BÝZÝ. GAZÝ'NÝN YOKSUL KONDULARINDAN AKAR, ÖFKEYLE DOLDURURUZ SOKAKLARI.

ÜSLERÝMÝZ KUÞATILIR 12 TEMMUZLARDA. VATAN TOPRAKLARIDIR SAVUNDUÐUMUZ. DÜÞMANA TESLÝM ETMEYÝZ ONURUMUZU, NAMUSUMUZU. NÝYAZÝ AYDIN OLURUZ, ÝBRAHÝM ERDOÐAN OLURUZ, ONÝKÝLERÝMÝZ'CE ÇATIÞIR,

24


BÝRGÜN ÞAHAN OLUR, MESKEN EYLERÝZ DORUKLARI. HA BÝR BARÝKAT ARDINDA, HA YEÞÝL DAÐLARDA, GÜLEREK KARÞILARIZ ÖLÜMÜ, ALÝ HAYDAR'CA…

ÝSYANLARA GEBE ÜLKEMÝN, ÖZGÜRLÜÐE HASRET TOPRAKLARINDA BAHARIN MÜJDESÝDÝR CENGÝZ'LERÝMÝZ VE ZAFERÝN… EYÜP BEYAZ OLUR ADIMIZ, ADALETSÝZ KAPILARINDA EGEMENLERÝN. ADALETE MUHTAÇ HALKIMIZA, ADALET OLURUZ YARGISIZ ÝNFAZLARDA. TÝTREYEN SESLERÝ, FERÝ KAÇMIÞ GÖZLERÝ, RENGÝ UÇMUÞ YÜZLERÝ, KORKULARIDIR, YARGILAYAMADIKLARI. AMA GÖZLERÝMÝZ GÖRÜR, KULAKLARIMIZ DUYAR, ADALETÝN KEFELERÝ ELLERÝMÝZDEDÝR ARTIK. EYÜP'ÜN ADI YAZILIR ADALETÝN YERÝNE, KAPILARA.

ERHAN YILMAZ'LARIMIZ VAR BÝZÝM, EFELERÝMÝZ, YÝÐÝTLERÝMÝZ, BALKICA'LARDA, ZEYBEK TUTANLARIMIZ, EGE DAÐLARI'NDA UMUDU BÜYÜTENLERÝMÝZ, ORDULARA MEYDAN OKUYAN HALK SAVAÞÇILARIMIZ VAR. BU GÜÇLE HAYKIRIYORUZ UMUDUMUZU BUGÜN. YENÝ BÝR ASRA DAYANIR DA ZAMAN, NE ZALÝMLER VAZGEÇER ZULÜMDEN, NE DE ADALILAR DÝRENMEKTEN. YÜREÐÝMÝZ DEMÝR PARMAKLIKLAR ARDINDA ATAR BÝZÝM, ANADOLU TOPRAKLARINDA. DÝRÝ DÝRÝ YAKILIRIZ BÝZ, HAPÝSHANELERDE. BOMBALAR, KURÞUNLAR YAÐAR ÜZERÝMÝZE, GAZLARA BOÐULURUZ. YÝNE DE SAVUNURUZ ÖLÜMLER PAHASINA, DÜÞLERÝMÝZÝ, ÖZLEMLERÝMÝZÝ, SEVDAMIZI, UMUDUMUZU…

KORKUYLA SIÇRADIKLARI RÜYALAR OLUR EYÜP'LER, ONLAR ÝÇÝN. VE HER BÝRÝMÝZ BÝRER EYÜP OLMAKTAYIZ, ZULMÜN KOL GEZDÝÐÝ, ANADOLU TOPRAKLARINDA. 122 KEZ ÖLÜRÜZ FATMA'LARLA. 'BEN SON OLAYIM' DÝLEÐÝDÝR, AÐZIMIZDAN SON DÖKÜLENLER. TARÝH KAYDEDER HER CÜMLEMÝZÝ. AVUCUMUZDA UMUDUN YILDIZI, GÖZLERÝMÝZ UFUKTA, KAYARIZ YILDIZLARCA, BÝR DÝLEÐÝN ARDI SIRA. DUDAÐIMIZDA YARIM KALMAZ TEBESSÜMLERÝMÝZ, AÐIZ DOLUSU GÜLERLER YERÝMÝZE, ÞAFAKTA ÞAFAK ÝÇÝN DÖVÜÞENLER. KAVGANIN SICAKLIÐINDA ÇELÝKLEÞEN BÝLEKLER, AND ÝÇERLER HESAP SORMAYA, AND ÝÇERLER DEVRÝM SÖZÜNÜ TUTMAYA…

SÝZ HÝÇ ALEVLERÝN SEMAH DÖNDÜÐÜNÜ GÖRDÜNÜZ MÜ? BÝZ DÖNERÝZ HER 19 ARALIKTA. FÝDAN KALÞEN OLUP, KUCAKLARIZ YALAZLARCA, DOSTUMUZU, YOLDAÞIMIZI. ZAFERE YÜRÜRÜZ EÐÝLMEZLÝÐÝMÝZLE. ATEÞLERDE YANMAK DEÐÝL, ATEÞ OLUP YAKMAKTIR MURADIMIZ, VATANIMIZI YANGINLARA SALANLARI. FÝDAN'LARCA BÜYÜTÜRÜZ YANGINLARI.

ÇOK ÖLDÜK EY HALKIMIZ, DAHA DA ÖLÜRÜZ, ÖZGÜR HALKLAR, YAÞANASI YARINLAR ADINA. BEREKETLÝDÝR ANADOLU TOPRAKLARI. TOHUMLARIMIZ, FÝLÝZ VERÝR, NÝCE YÝÐÝTLER YETÝÞÝR. ZEHRA'LAR, SELMA'LAR, SEHER'LER, ÝBÝLÝ'LER, AÞUR'LAR, ÝDÝL'LER, BERDAN'LAR, APO'LAR, HAYDAR'LAR, DEVRÝM'LER, SONGÜL'LER

HESABI YOK MUDUR ZULMÜN, KAHPELÝKLERÝN? HESABI YOK MUDUR, DÖKÜLEN KANIMIZIN, GÖZYAÞIMIZIN? YANMIÞLIÐIMIZIN, AÇ AÇIKTA BIRAKILMIÞLIÐIMIZIN, HESABI YOK MUDUR? GÜLTEKÝN KOÇ'LA CEVAP OLURUZ BÝLÝNMEZLÝÐE, ÖFKEMÝZDÝR PATLAR, DÜÞMANIN KALELERÝNDE. GÜLTEKÝN KOÇ HESABIMIZIN ADI OLUR.

SELAM OLSUN BÝZDEN ÖNCE DÜÞENLERE, TARÝHÝMÝZE ONURLU SAYFALAR EKLEYENLERE. SELAM OLSUN YAÞADIÐIMIZ HER ANIN BEDELÝNÝ ÖDEYENLERE, SELAM OLSUN HER KOÞULDA UMUDUMUZU BÜYÜTENLERE…. SELAM OLSUN MAHÝR'LERE, DENÝZ'LERE, ÝBO'LARA SELAM OLSUN NÝYAZÝ'LERE, SABO'LARA, SÝNAN'LARA…. SELAM OLSUN HALKLARIMIZA, VATANIMIZA, SELAM OLSUN UÐRUNA SAVAÞTIKLARIMIZA… SELAM OLSUN KURTULUÞ SAVAÞÇILARIMIZA, SELAM OLSUN UMUDUMUZA… BÝN SELAM

BAHARIN ÝSYAN KOKMASI BOÞA DEÐÝL. 21 MARTLARI YARATIRIZ DEMÝRCÝ KAWA'LARLA, DEHAK'LARI ALT EDERÝZ. ÝSYAN ATEÞLERÝ YAKARIZ DAÐ BAÞLARINDA, KAVGAMIZI BÜYÜTÜRÜZ CENGÝZ SOYDAÞ'LARLA. AÇLIÐIMIZDIR, YÜRÜR CELLATLARIN ÜSTÜNE. YAKARIZ NEWROZ ATEÞÝNÝ, KARANFÝLLEÞÝR BAHAR.

25


HALKIN AYDINLARI Nazým Hikmet; memleketine sevdalý ve memleketinin "Vatan haini" þairi. Onu vatan haini ilan edenler ise memleketimizi emperyalistlere peþkeþ çekmek için en çok uðraþanlar en büyük vatan hainleriydi. Nazým Hikmet Ran Halep'te paþa torunu olarak doðup, sefahat içinde büyümüþtü. Aydýn ve entelektüel bir birikimle Bahriye mektebini bitirmiþ ve güverte subayý olmuþtu. Nazým vataný iþgal edilmiþ, vatansever bir subaydý. Nazým'ýn düþlerini, isteklerini vataný için, baðýmsýzlýðý için mücadele etmek kaplýyordu. Bunu için yanýnda üç arkadaþý ile birlikte Ankara'ya gider. Ýki arkadaþý geri döner. Nazým küçük hesaplarýn peþinde olmayan bir baðýmsýzlýk mücadelesi görmeyi umar Ankara'da, ancak gördüðü çekiþmeler, küçük burjuva hesaplar, çatýþmalar, çýkarlar olur Hayal kýrýklýðýna uðrar ama geri dönmez. Ankara Hükümeti savaþmak için gelen Nazýmý Bolu'ya öðretmen olarak atar. Nazým yollarda yoksul Anadolu halkýyla tanýþýr. Vatanýnýn ve memleketini gerçek sahipleri ile karþýlaþýr, hallerini görür ve yüreði memleketinin insanlarýný kurtaracak olan sosyalizmle dolar. Dizelerinde vatan sevgisi, insan sevgisi ve insanlarýný mutlu kýlacak sosyalizm vardýr. Bundan dolayý hep tehlikelidir Nazým Kemalistler için. Kemalistler defalarca görüþür ve tekliflerde bulunurlar Nazým'a, o ise reddeder ve sosyalizm der. Kemalistler; "Onu kazansaydýk hem büyük bir þair kazanýrdýk, hem komünistliðini yok ederdik… Kaya gibi adam. Hiçbir menfaat karþýsýnda eðilmeyecek bir adam. Bizde böyle adam yok…" derler. Nazým dizelerinde halký, orduyu isyana teþvik etmek suçundan dolayý defalarca yargýlanýr, ceza alýr, 12 yýlýný hapishanede geçirir ama yüreðindeki sosyalizm aþký bitmez çoðalýr. Ülkesini ölesiye seven bir insanýn ülkesinden ayrýlmak zorunda kalmasý kadar acýsý yoktur. Türkiye'de hapishane dýþýnda geçirdiði tüm dönemlerde Kemalizm'in polisinin tehditleri altýndadýr. Ölüm ve tutuklanma ile tehdit edilir ve yeni cezalar çýkartýlýr hakkýnda. Ve yüreðinin bir parçasýný býrakýp ayrýlýr Anadolu'dan. "Okuyucularýma, yurttaþlarýma ve gerçek Türk Yurtseverlerine" býraktýðý mektupta; "elbette memlekette kalsaydým, aranýzda bulunsaydým, çok daha faydalý olurdu. Ama cesedim memlekette kalsaydý, size þimdi yaptýðým hizmeti dahi yapamazdým" der.

Yýl 1951'dir iktidarda Menderes hükümeti vardýr. Ülkemizi emperyalizme satmak için çalýþan hükümet kendi acizliðini gizlemek için Nazým Hikmeti vatan haini ilan eder. Nazým ömrünün son gününe kadar vatan sevgisini, baðýmsýzlýk isteðini, sosyalizm özlemini anlatan þiirler yazar. 1951'den 1963'e kadar Sovyetler Birliðinde yaþar. 3 Haziran 1963 günü baðýmsýz bir ülke özlemi ile atan kalbi durur. Nazým Hikmet gibi kimse þiir yazamaz diye düþünür kimileri. Ancak vatanýný gerçekten sevenler, baðýmsýzlýðýný isteyenler böyle Anadolu gibi güzel þiirler yazar. "Daðlarýnýn daðlarýnýn ardý Nasýl anlatsam… Yiðitlik, sen cehennem olsan da bile Fedayý kabul etmektir, Cennet yapabilmek için seni, Yoksul ve namuslu halka…" 1927'de Diyarbakýr'da memur çocuðu olarak doðar Ahmet Arif Önal. Babasý Türk, annesi Kürt'tür. Ýlkokuldan üniversiteye dek eðitim alýr. Ortaokul yýllarýnda þiir yazmaya baþlar. Kendisi daha sonra onlar þiir deðildi der, öðretmenlerine, okuduðu þairlere özenir önce sonra kendi deyimiyle " Nazým diye bir okyanus vardýr" ona özenir, onun gibileri örnek alýr. 1951'de solcu avýndadýr Kemalist iktidar. Ahmet Arif de genç bir þair olarak gözaltýna alýnýr. "Gizli Komünist cemiyeti teþkil etmek, cemiyete girmek ve faaliyet göstermekten" iki yýl ceza alýr ve fazlasýyla yatar. 38 ayýný hapishanede geçirir ve çýkar. Ahmet Arif'in þiirleri militandýr, her biri eli mavzerli delikanlýdýr. Anadolu'ya, daðlarýna, çýplak ayaklý çocuklarýna, iþçisine, köylüsüne halkýna sevdalýdýr Ahmet Arif. Bundandýr daðlarýn bilgeliði gibi bilge, Fýrat gibi hýrçýn Anadolu gibi sonsuzdur dizeleri… Ahmet Arif çok yazamamýþtýr ancak öz ama her okunduðunda içimizi ýsýtan þiirler yazmýþ ve 2 Haziran 1991'de Ankara'da geçirdiði kalp krizi sonucu hayata veda etmiþtir. Onlar dizelerini bencilliklere, hýrsa, paraya, kiþisel çýkarlara, sanat için sanat gibi ucuz fikirlere adamamýþlardý. Onlar halkýn acýlarýný, yoksulluðunu, sevdalarýný, özlemlerini yazdýlar dizelerinde. Halkýn adalet özlemini onu mutlu edecek olan, ona yaþanasý bir hayat verecek olan sosyalizmin güzelliðin yansýttýlar dizelerinde.

26


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.