Ulkemizdegenclikgelecktir sayi152007

Page 1

ORTAK DÜÞMAN AMERÝKADIR!

gençlik ülkemizde

2007 Sayý:15 Fiyatý: 1 YTL(KDV Dahil)

gelecektir

‘Yasalara aykýrý g elmediðiniz sürece düþünce özgürlüðüne sahipsiniz’ YÖK Yönetmeliði

DÜNYA HALKLARINI KATLEDEN ÜLKEMÝZÝ SÖMÜREN AMERÝKAYA KARÞI BAÐIMSIZLIK MÜCADELESÝNÝ YÜKSELTELÝM!

Eðitimin Niteliðini Ne Belirler?


DEÐÝÞEN YÖK BAÞKANI VE DEÐÝÞMEYEN YÖK; YENÝ BAÞKAN YASAKLARI KALDIRACAÐIM DÝYEREK YALAN SÖYLÜYOR.

DEMOKRATÝK EÐÝTÝMÝN ÖNÜNDEKÝ ENGEL;

YÖK KALDIRILMALIDIR.

19-22 ARALIK KATLÝAMINI UNUTMAYACAÐIZ UNUTTURMAYACAÐIZ!


ÝÇÝNDEKÝLER 4.... Eðitimin niteliðini ne belirler 7.... Yine komplo yine Ýzmir 8.... Deðiþen baþkan ve deðiþmeyen YÖK 9.... Not sistemindeki deðiþiklik çözüm mü? 11... “Ya o yolu ya bu yolu seçecersin” 12... Satmadýðýnýz neresi kaldý 13... Yetkiye doymayan polis okullarda terör estiriyor 15... Kürt sorunu ve düzenin yarattýðý çözümsüzlük 17... Halklarýmýz, þimdi Amerika’ya karþý birleþme zamanýdýr! 19... Haberler 21... Maraþ katliamý... 22... BOP’tan bir güzellema Annapolis... 23... Katliam yetmiyor sýra asimilasyonda 25... Tarihten bir yaprak: 1 aralýk iþgali 26... Halka ‘teslim ol’ çaðrýsý: 19 Aralýk katilamý...

OKUYALIM OKUTALIM... Bize ulaþabileceðiniz internet ve mail adresi: www. genclikfederasyonu.info, genclik.gelecektir@mynet. com.

ÜLKEMÝZDE GENÇLÝK GELECEKTÝR DERGÝSÝ Sahibi ve Yazýiþleri Müdürü: Onur Urbay Adres: Piyalepaþa Mah. Piyalepaþa Cad. No: 148/3 Okmeydaný/Ýstanbul Tel: 2979733 Ofset Hazýrlýk: Yeniden Özlem Yayýncýlýk Baský: Ezgi Matbaacýlýk Sanayi Cad. Altay sok. No:10 Çobançeþme/Yenibosna/ÝST Tel: 0212 354 37 67 Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

Merhaba Aralýk sayýmýzla bir kez daha birlikteyiz... Bir yýlý daha geride býrakýrken yeni yýlda adýmlarýmýzý güçlendirecek ve büyüteceðiz... Eðitim, bireysel ve toplumsal geliþimin temelini belirleyen özelliklerden biridir bu nedenle bilimsel olmalýdýr. Ne yazýk ki ülkemizde, bilimsel ve demokratik eðitimden bahsedemiyoruz...Bilimden ve demokrasiden söz ettiðimizde karþýmýza hocasý, dekaný, rektörü, YÖK’ü ile bir yasaklar zinciri çýkýyor. Ne üniversitelerimiz bilim adamý yetiþtirebiliyor ne de þaþkaza yetiþebilen bilim adamlarý bilim üretmeye fýrsat bulabiliyor... Yeni YÖK baþkaný göreve baþladý. Oysa faþizmde hiç bir þey deðiþmedi. Yeni YÖK Baþkaný piþkince demokrasiden, yasaklarý kaldýrmaktan sözediyor, týpký Erdoðan Teziç’in ilk görevi aldýðýnda olduðu gibi. Ve her biri þunu bir kez daha kanýtlýyor ne zaman iktidardakiler demokrasiden söz etse yeni baský politikalarý geliyor. Çok demokrat YÖK Baþkaný Yusuf Ziya Özcan bu kadar demokratsa, çeksin 4 yýldýr açýlan tüm soruþturmalarý görelim... Yetkiye doymayan, sokak ortasýnda dur ihtarýna uymadý gerekçesiyle insanlarý katleden, 16 yaþýndaki Ferhat Gerçek’i sakat býrakan polis liselerde de terör estiriyor... Kýþkýrtýlan þovenist ve faþist dalganýn ardýnda ülkemizi emperyalizme satan iþbirlikçiler vardýr. Linç saldýrýlarýndan okullardaki faþist teröre, eðitim sisteminin devasa sorunlarýna kadar bütün sorunlarýmýzýn kaynaðýnda ülkemizin emperyalizme baðýmlý, yeni sömürge bir ülke olduðu gerçeði yatýyor. Þimdi ortak düþman Amerikan emperyalizmine karþý birleþme ve mücadele etme zamanýdýr... 10 Aralýk’ta Ankara’da devrimcilerin teslim olmama geleneðine bir halka daha eklendi... 10 Aralýk’ta Kevser Mýzrak ülkesinin baðýmsýzlýðý ve halkýnýn kurtuluþu için þehit düþtü... Faþizmin kanlý elleri teslim almak ve katletmek için geldi, Kevser Mýzrak halkýnýn onurunu, devrimci onurunu, umudunu teslim etmemek için direndi... Anadolu topraklarý göreceði güzel günler için; Baðýmsýzlýk, Demokrasi ve Sosyalizm için bir yiðit evladýný daha feda etti... Kevser Mýzrak devrim mücadelesinde yaþamaya devam edecek. Devrimciler Ölür, Devrimler Sürer... Yeni bir yýlda yeni umutlarla, yeni sayýmýzla görüþmek dileðiyle...

MERHABA

3


EÐÝTÝMÝN NÝTELÝÐÝNÝ NE BELÝRLER? Tarihsel geliþim içerisinde bakýldýðýnda sömürü üzerine kurulu toplumsal sistemlerde eðitim, egemen sýnýflar için diðer sýnýflarý kendi çizdiði sýnýrlar içerisinde tutabilmenin bir aracý haline getirilmiþtir. Eðitim... Çocukluðumuzdan itibaren en sýk duyduðumuz, en çok tartýþýlan ve hayatýmýz boyunca bizi, belki de en çok etkileyen kavram. Yalýn hali ile, "beþiktenmezara kadar süren" dünyayý ve olaylarý algýlamak, hayatýn akýþýna müdahale edebilmek, üretebilmek için gerekli olan bilinci donanmamýzý saðlayan esas gücümüz. Eðitim, kiþisel tercihlerin de dýþýnda doðduðumuz andan itibaren, etrafýmýzý ve kendimizi algýlamamýzla baþlayan, ailemizden, sosyal çevremizden, ekonomik koþullarýmýzdan kopuk düþünemeyeceðimiz ve birey olarak niteliðimizi belirleyen, bireylerin niteliklerinin toplamý ile toplumu oluþturan sürekli bir etkileþim. "Aðaç, yaþken eðilir" der atalarýmýz. Hangi yöne eðileceðimizi, ne ile besleneceðimizi belirleyendir eðitim. Hayati önemliliði, toplumsal oluþu buradan gelir. Ve daha toparlayýcý ifade edersek; eðitim, bireylerin kendileri için gerekli bilgi-becerileri elde etmeleri, içinde yaþadýklarý toplumun gelenek-inanç-kültürünü öðrenmeleri ve kiþiliklerini geliþtirebilmeleri amacýyla gerçekleþtirilen bir etkinlik. Öðretim ise, bilgilerin sürekli aktarýmýný saðlamak 4

amacýyla okullarda ve çeþitli kurumlarda, belirli düzen ve disiplin sýnýrlarý içerisinde eðitimin bir parçasý olarak gerçekleþtirilmesidir. Eðitim-öðretim tüm bireylerin en temel insani hakkýdýr ve devlet tarafýndan güvence altýna alýnmalýdýr. Bundan dolayý da mevcut devlet yapýsý tarafýndan direkt olarak etkilenmektedir. Devlet, egemen sýnýfýn baský aracýdýr ve üretim araçlarýný elinde bulunduran egemen sýnýf burjuvazi, eðitim kurumlarýna da hakimdir. Bu nedenledir ki eðitim sýnýfsal bir niteliðe sahiptir. Tarihsel geliþim içerisinde bakýldýðýnda, sömürü üzerine kurulu toplumsal sistemlerde eðitim, egemen sýnýflar için diðer sýnýflarý kendi çizdiði sýnýrlar içerisinde tutabilmenin bir aracý haline getirilmiþtir. Düþünmeyen, sorgulamayan, baþarýyý yönetenleri memnun edebilmekte arayan bir gençlik yaratýlmaya çalýþýlmaktadýr. Kapitalizm çaðý ile birlikte ise bu duruma bir de, sistemin kendi eleman ihtiyacýný karþýlama çabasý da eklenmiþtir. Bizim gibi yeni sömürge ülkelerde ise bu durum daha yakýcý bir þekilde hissedilmektedir. Bilgiye eriþimin sýnýrsýz(!) olduðu günümüzde, yönetenlerin istediði kadar, onlarýn ihtiyaçlarý doðrultusunda, onlarýn izniyle öðrenebilme özgürlüðüne(!) sahip oluyoruz. Kapitalizm her þeyi çürüttüðü, her þeyi kendi çýkarlarý için kullandýðý gibi, eðitimi de sürekliliðini saðlamak için kullanmaktadýr. Bu nedenle mevcut eðitim sistemi oligarþinin kendi geleceðine yaptýðý yatýrým olarak düþünülebilir. Ülkemizdeki eðitimin niteliðini anayasada geçen hali ile incelersek; Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasasý'nda Eðitim ve Öðrenim Hakký ve Ödevi ile ilgili

42. maddede; "Kimse, eðitim ve öðrenim hakkýndan yoksun býrakýlamaz. Öðrenim hakkýnýn kapsamý kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Ýlköðretim, kýz ve erkek bütün vatandaþlar için zorunludur ve devlet okullarýnda parasýzdýr. Özel ilk ve orta dereceli okullarýn baðlý olduðu esaslar, devlet okullarý ile eriþilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddi imkanlardan yoksun baþarýlý öðrencilerin, öðrenimlerini sürdürebilmeleri amacý ile burslar ve baþka yollar ile gerekli yardýmlarý yapar. Devlet, durumlarý sebebiyle özel eðitime ihtiyacý olanlarý topluma yararlý kýlacak tedbirleri alýr. Eðitim ve öðretim kurumlarýnda sadece eðitim--öðretim, araþtýrma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçeden baþka hiçbir dil, eðitim ve öðretim kurumlarýnda Türk vatandaþlarýna ana dilleri olarak okutulamaz ve öðretilemez. Eðitim ve öðretim kurumlarýnda okutulacak yabancý diller ile yabancý dille eðitim ve öðretim yapan okullarýn tabi olacaðý esaslar kanunla düzenlenir. Milletler arasý antlaþma hükümleri saklýdýr" denilmektedir. Peki bunun günlük hayatýmýzdaki pratiði nasýl olmaktadýr? Eðitimin yasada böyle düzenlenmesine neden ihtiyaç duyulmuþtur? Eðitimin devlet okullarýnda parasýz olduðu söylenirken her yýl çocuðunu okula kaydetmek isteyen ailelerden zorla kayýt parasý alýnmasý olaylarý bitmiyor. Velilere "baðýþ parasý vermeyin" diyen iktidar eðitime yeterli bütçe ayýrmýyor.. Fatura yine çocuðunu okutmak isteyen ailelere ve okula gidiþi çileye dönüþen öðrencilere kesiliyor.

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


Ýzmir'de bir öðretim kurumunda kayýt parasýný veren öðrencilere yaka kartý takýlýp, vermeyen öðrencilere daðýtýlmamýþ ve yaka kartý alamayan öðrenciler aþaðýlanmýþlardýr. Yine benzer bir uygulama ile Gazi mahallesinde kayýt parasýný veremeyen öðrenciler ayrý bir sýnýfta toplanarak daha geri ve ayrý bir eðitime tabi tutulmuþlardýr. Üniversitelerde harç paralarý her sene katlanarak artmakta, üniversite kapýlarý yoksul halk çocuklarýna tamamen kapatýlmaya çalýþýlmaktadýr. Oligarþi, yoksul halk çocuklarýna ezberci eðitimi dahi çok görmektedir. Bu uygulamalara bakýldýðýnda bile mevcut iktidarýn eðitimden ne anladýðýný, halk çocuklarýna ne kadar deðer(!) verdiðini anlamak zor deðildir ve sorumlular hakkýnda göstermelik açýklamalar dýþýnda hiç bir yaptýrým uygulanmamýþtýr. Bu uygulamalara karþý çýkan öðrenciler ise baský-þiddet ile soruþturmalar ve okuldan atýlmalarla susturulmaya çalýþýlmaktadýr. Üniversiteler bilimin ýþýðý ile özgür, üretken insanlar yetiþtirmiyor, faþizmin karanlýðýný sürdürebilmek için gençliði itaatkar robotlara dönüþtürmeye çalýþýyor. Bunun içindir ki son teknoloji kameralarla donatýlýr kampüsler, koridorlar. Bunun için þenlikler yasakÜlkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

lanýr, yoðun ders programý ile sürekli sýnavlarla öðrenciler dersten baþka hiçbir þeyle ilgilenmesin istenir. Bunun için hemen hemen her muhalif öðrenci bir soruþturma ya da okuldan atýlma yaþar. Tüm tehditler, baskýlar, dayatmalar bunun içindir. Eðitim-Sen verilerine göre bir öðrenci için velinin yapmasý gereken harcama 2 bin YTL'yi bulmaktadýr. Asgari ücretinde altýnda yaþamaya mahkum edilen insanlarýn çocuklarýný okutabilmeleri için bunca masraf ile baþbaþa býrakýlmalarý, eðitimin tüm bireyler için bir hak olmaktan çýkmasý anlamýna gelmektedir. Eðitimin parasýz olduðu ise yalandýr. Giderek büyümesini devam ettiren dershane sektörü ve özel okullar eðitimin paralýlaþtýrýlmasýnýn, bunun sistemli bir þekilde yapýldýðýnýn göstergesidir. Ayrýca okullarda verilen eðitimin de niteliðinin giderek bilimsellikten uzaklaþtýrýldýðý, ezbere dayalý ve sistemin ihtiyacýna göre þekillendiðinin ispatýdýr. "Devlet durumlarý sebebi ile özel eðitime ihtiyacý olanlarý topluma yararlý kýlacak tedbirleri alýr" denilmektedir ama Milli Eðitim Bakaný Hüseyin Çelik yakýn zamanda "engelli öðrencileri eðitimlerinin devlete ek masraf oluþturduðu gerekçesi ile özel

kurumlara devredilmesi gerektiði" açýklamasýný yaptý. Öðrenci velilerinin tepkileri nedeni ile, engelli öðrencilerin devlet okullarýnda eðitimlerine devam edebilecekleri açýklamasý yapýldý; fakat bu þimdilik tepkiler yokedilinceye kadar geçerli olacak bir açýklamadýr. Devlet týpký Nazi döneminde olduðu gibi engellilerin bütçeye ek masraf olduðunu düþünmektedir. Hiçbir bilimselliði olmayan müfredatlarla, öðrenciyi ezberciliðe iten, yorum yapabilme yeteneðini körelten, ders kitaplarýný ücretsiz daðýtarak halký kandýrmaya çalýþan AKP iktidarý lise ve üniversiteye giriþ sýnavlarýnda sýfýr alan on binlerce öðrencinin, üniversiteye giremeyen yüzlerce lise birincisinin hesabýný vermelidir öncelikle. "Eðitim ve öðretim kurumlarýnda sadece eðitim-öðretim, araþtýrma ve incelemeyle ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez." denilmektedir fakat, üniversitelerde kar getireceði düþünülmeyen projelere ödenek ayrýlmamakta, liselerde evrim teorisini anlatan öðretmenler sürgünlerle cezalandýrýlmaktadýr. Bu birkaç örnek dahi yönetenlerin esasýnda kendi anayasalarýna uymadýklarýný göstermektedir. Anayasada eðitim hakkýnda yazýlan olumlu sayýlabilecek birkaç cümle bile hayatta karþýlýðýný bulamamaktadýr. Ve esasýnda halký kandýrmak, kendi çizdiði sýnýrlar içerisinde tutmak için kullanýlan bir paravandýr yalnýzca. Faþizmle yönettiði gerçeðinin üzerini örtmek "eðitimin anayasa ile güvence altýna alýndýðý" demagojisini yapabilmek için kullandýðý bir yalandýr. Özetle ülkemizde eðitim sistemi anayasada geçen haliyle dahi uygulanmamaktadýr. Oysa eðitim kurumlarý demokratik bir yönetime sahip olmalýdýr. Çünkü eðitimin baþarýsý, demokratik bir muhtevaya sahip olmasýna baðlýdýr. Eðitimin bütün unsurlarý öðrenci-öðretmen, öðretim görevlisi, çalýþaný ile örgütlenebilmeli ve yönetime bu örgütlülükleri aracýlýðýyla katýlabilmelidirler. Bu ise daha önce de 5


belirtildiði gibi devletin niteliði ile alakalýdýr. Bizim ülkemiz gibi baðýmlý, faþizmle yönetilen ülkelerde eðitimin sýnýfsal niteliðinin deðiþtirilmesi, halktan yana bir eðitimin oluþturulmasý, bir tek þeyle; devrim ile mümkün olacaktýr.

Halk Anayasasý taslaðýnda, haklar ve özgürlüleri düzenleyen Madde 35'te: "a) Eðitim, ulusal ve halk deðerlerine, kültürüne yabancýlaþtýrýlmýþ gençliði bu deðerlerle-kültürle donatacak, ülkenin kalkýnmasýna, ulusal servetin büyütülmesine hizmet edecek bir muhtevaya sahip kýlýnacaktýr. Demokratik Halk Cumhuriyeti, eðitim sistemini üretici güçleri geliþtiren, toplumcu, yurtsever, bilimsel, ilerici yanlarýyla ve zihinsel, bedensel, ruhsal, teknik tüm boyutlarýyla bir bütün olarak ele alýr. b) Devlet, eðitim hakkýndan bütün vatandaþlarýn yararlanmasýný güvence altýna alýr. Her vatandaþ için ilk ve orta öðretim zorunludur. c) Eðitim, devletin görevidir. Özel statülü üniversiteler, vakýf üniversiteleri, holding üniversiteleri ve benzeri kurumlar derhal laðvedilecek; eðitim sisteminde ayrýcalýklý ve özel eðitime izin verilmeyecektir. d) Eðitim her düzeyde ücretsizdir. Öðrencilerden hiçbir biçimde kayýt parasý, harç alýnamaz. Barýnma (yurt), beslenme, eðitim araç-gereçleri ve benzeri Ýhtiyaçlarý devlet tarafýndan karþýlanýr. e) Demokratik Halk Cumhuriyeti, herkesin okur-yazar olmasýný saðlar, eðitimi sadece bununla sýnýrlandýrmaz, halkýn çok yönlü eðitilmesini gerçekleþtirir. f) Her gencin yüksek öðrenim yapabilme hakký saðlanýr, koþullarý yerine getirilir. g) Her düzeydeki okullarda faþist, gerici, þovenist eðitim programlarý kaldýrýlarak, eðitim, Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

halkýn çýkarlarýný esas alan, demokratik, baðýmsýzlýkçý, üretkenlik ve yaratýcýlýðý geliþtiren bir temelde yeniden düzenlenir. Herkesin anadilinde eðitim görebilmesi doðal bir haktýr. Bu hakkýn kullanýlmasý engellenemez, sýnýrlandýrýlamaz. h) Üniversiteler halkýn hizmetinde, halk yararýna olacak þekilde demokratik olarak örgütlenir. ý) Halk üniversiteleri oluþturularak iþçi ve yoksul köylü kökenli gençlerin üniversite eðitimi almalarýna öncelik tanýnýr. j) YÖK ve benzeri kuruluþlar laðvedilerek üniversiteler demokratik tarzda yeniden örgütlendirilecek; öðretim elemaný ve araç-gereç istihdamý açýsýndan eðitimin hakkýný verebilecek þekilde düzenlenecektir. YÖK tarafýndan verilmiþ tüm akademik kariyerler, soruþturularak yeniden deðerlendirilecektir. k) Üniversiteler, içinde öðrencilerin, öðretim üye ve elemanlarýnýn, üniversite çalýþanlarýnýn ve halk meclisi temsilcilerinin yer aldýðý üniversite konseyleri tarafýndan yönetilir. Üniversitelerin demokratikleþmesinde öðretim üyeleri ve çalýþanlarla birlikte öðrencilerin en geniþ ölçüde söz ve karar sahibi olmalarý esastýr. Üniversitelerin güvenliði bizzat öðrenci meclisleri tarafýndan organize edilecektir.” denilmektedir. Bu ise daha önce belirtildiði gibi devrim ile, Demokratik Halk Ýktidarýnýn kurulmasýyla mümkün olacaktýr. Ancak o zaman eðitim halkýn yararýna olacaktýr. Eðitimin halkýn yararýna olmasý, söylenildiði gibi ekonomik koþullar ya da bütçe sorunuyla alakalý deðildir. Bugün mevcut sorunlarý ekonomik yetersizliklerle, bütçe sorunlarýyla açýklamaya çalýþmak boþunadýr. Devrimden sonra Küba'da eðitimin durumuna bakarak bunu anlayabilmek mümkündür. Küba ekonomisi ile Türkiye ekonomisinin büyüklüðü karþýlaþtýrýlamaz bile. Ama on yýllardýr kuþatma ve

ambargo altýnda yaþayan Küba, ayný zamanda dünyada okumayazma oraný en yüksek ülke olmasýnýn yanýnda, yüksek öðrenim oranýnýn en yüksek olduðu, eðitim için emekçilerden hiçbir maddi katkýnýn istenmediði, en küçük köyüne kadar okullaþmanýn olduðu, okullarýnda bilimsel eðitime uygun bir alt yapýnýn bulunduðu bir ülkedir. "Baþarýlý olunan konularýn baþýnda parasýz eðitim, kültür ve saðlýk hizmetleri geliyor. Eðitimde fýrsat eþitliðinin saðlandýðý anlaþýlýyor; ilk ve orta dereceli okullarda 25-30 dolayýnda olan öðretmen baþýna öðrenci sayýsýnýn planlý bir biçimde önümüzdeki yýllarda 15'e indirilmesine çalýþýlýyor; öðretmen yetiþtirmeye özel bir önem veriliyor; mesleki ve teknik eðitim göreli olarak çok önemseniyor. Küba Ekvador örneðinde görüldüðü gibi, Latin Amerika ülkelerinde öðretim üyesi yardýmý yapýyor." (Yakup Kepenek, Cumhuriyet, 25 Þubat 2002) Yazdýklarýmýzdan da anlaþýlabileceði gibi eðitim kimin elinde ve kime hizmet ettiði ile niteliðini belirler. Bizler öðrenci gençlik olarak; bilimsel, demokratik eðitim hakkýmýzý kazanabilmek için örgütlenerek mücadele etmeliyiz. Hiçbir hakkýn bize kendiliðinden verilmeyeceðini; fakat kendi ellerimizle alacaðýmýzýn bilincinde olarak ve kazanýlan hiçbir hakkýn bu sistemde kalýcý olamayacaðýný tarihsel olarak da bilerek, Demokratik Halk Ýktidarýný kurabilmek için devrimci mücadele saflarýnda yerimizi almalýyýz. Üzerimizde oynanan bütün oyunlarý boþa çýkarabilmenin, geleceðimizi gerçekten kazanabilmenin baþka bir yolu olmayacaktýr. 6


YÝNE ÝZMÝR YÝNE KOMPLO Ülkemiz demokratikleþiyor muþ. A n a y a s a sivilleþiyormuþ. Ülkemiz AB'ye ayak uydurarak global dünyaya giriyormuþ. Muþ muþ muþ. Bunlarýn hepsi koca bir yalan. Bu ülkede demokrasi yok, hak-hukuk iþlemiyor bu ülkede… Ýzmir Gençlik Derneði Baþkaný Ümit ÇOBANOÐLU bu ülkede adalet isteyen, eþitlik-özgürlük isteyen, baðýmsýzlýk isteyen biri. Üniversiteler halk çocuklarýna açýlsýn, eðitim parasýz olsun, halk için bilim-halk için eðitim verilsin istiyor. Bunlarý istediði için þimdi tutuklu. Ýzmir'de 16-17 Kasým tarihleri arasýnda "kimyasal madde arýyoruz" diyerek kurumlar-evler basýldý, Serkan Onur Yýlmaz ve Arif Pelet gözaltýna alýndý. Komplo kurularak Ümit tutuklandý. Polisin iddiasýna göre Ümit çakmak gazýndan bomba yapmaya kalkýþmýþ(!) Burjuva basýn da yaptýðý yalan haberlerle Ýzmir polisinin bu suçuna ortaklýk etti. Ümit'in daha önce de hýrsýzlýktan sabýkalý olduðu gibi saçma bir iddiayý ortaya atan burjuva basýn, Lübnan teskeresini protesto ettiði için tutuklanmasýný ise "daha önce de örgüt üyeliðinden tutuklanmýþtý" diye verdi. El konulan boþ çakmaklarý "bol miktarda patlayýcý madde ele geçirildi" diye, toplatmasý olmadýðý halde el konulan dergi ve kitaplarý ise "örgütsel dökümanlar ele geçirildi" diye yazdý. Bu komplo polisin ilk komplosu deðil. Daha önce yine Ýzmir'de Ýleri Kýzýlaltun ve Burak Demirci'yi benzer bir komployla (bomba malzemesi olarak kostik gösterilmiþti) tutuklayan yine ayný polisti. Polisin akla zarar iddiasýna göre

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

kostiðin içindeki potasyum miktarý bomba yapmaya elveriþliymiþ. Bu polislere sormak lazým, bu bomba malzemesi olan kostiði satan nalbur ve hýrdavatçýlara niye bir þey yapmýyorsunuz? Bu dükkanlara da bomba malzemesi satmaktan iþlem yapýn. Bu dediklerimize verebilecekleri bir cevaplarý yoktur. Çünkü onlarýn iþi kanunu uygulamak, yasalarý uygulamak deðil; halký sindirmek, haklar ve özgürlükler mücadelesi verenleri susturmaktýr. Bunun için onlara her yol mübahtýr. Komplo kurar, gözaltýna alýr, iþkenceden geçirir, adam öldürür, provokasyon yaratýr… Daha aklýnýza gelebilecek pek çok þey yapar. Bu yaptýklarýndan dolayý yargýlanmazlar. Yargýlananlar ise mecburiyetten dolayý yargýlanýrlar. Elinden geldiðince az ceza vermeye çalýþýrlar. Ýyi halden, kasýt bulunmamasýndan vs. bin türlü indirim yaparak istemeden verirler cezalarý. Çok sevdikleri "iyi çocuklar"dýr onlar. Ýktidardakiler ellerinden geldiðince korur onlarý. Polisimizin elini "soðutmayalým" diyerek açýktan desteklerler onlarý. Birtan Altunbaþ davasýný hatýrlayýn. On dört yýl boyunca mahkemeye gelmeyen iþkenceciler iyi halden indirim aldýlar. Ýþkenceci katillere sadece bir buçuk yýl gibi komik bir ceza verildi. Bu zihniyeti, Ogün Samast gibi katillerle fotoðraf çekilmek için birbirleriyle yarýþýrken gördük. Bu komplolar ilk deðil demiþtik. 1 Nisan 2004 tarihinde polisler ayný þekilde yasal demokratik dernekleri basarak sahte belgelerle komplolar yaparak onlarca insaný tutuklamýþlardý. Tutuklananlar suçsuz yere aylarca F Tipi hücrelerde tutulmuþtu. Bu ülkede adalet olduðunu iddia edenler sadece TV ve gazetelere yansýyan olaylarý bir düþünsün. Avcýlar'da bir parkta oturan 26

yaþýndaki Feyzullah Ete sivil polis ekibinden bir polis memurunun göðsüne attýðý tekme sonucu öldü... Ýzmir'de Baran Dursun adlý genç, "dur" ihtarýna uymadýðý gerekçesiyle polis tarafýndan baþýndan vurularak öldürüldü… Ferhat GERÇEK, Yürüyüþ dergisi satarken sýrtýndan vuruldu. Omiriliði hasar gören Ferhat, ömrü boyunca bir daha yürüyemeyecek… Daha bunun gibi pek çok olay yazýlabilir. Bütün bunlarý görüp de "bu ülkede adalet var, eþitlik var" demek mümkün mü? Yazýmýzýn baþýnda da söylediðimiz gibi bu ülkede ne adaletten, ne baðýmsýzlýktan bahsetmek mümkün deðildir. Eðer adalet isteyen varsa en baþta polisin bu komploculuðuna karþý çýkmalýdýr. Bu ülkede muhalif olan, hakkýný arayan herkes her an terörist diye gösterilip bir komployla tutuklanabilir. Yapýlan bu komplolar sadece tutuklanan bu birkaç kiþiye karþý deðildir. Hakkýný arayan herkese ve tüm kurumlara gözdaðý verilmesi için yapýlmýþtýr. Kendisini ilerici-demokrat olarak gören, içinde biraz da olsa duyarlýlýk olanlar; Bu ülkede "demokrasiden yanayým" diyenler; Adalet, özgürlük, baðýmsýzlýk, demokrasi isteyenler; Bu komplolara sessiz kalmayalým... Bu ülkede az da olsa insanlar düþüncelerini ifade edebiliyorlarsa, hala kimi demokratik haklar mevcutsa bu devrimcilerin sayesindedir, devimcilerin hiçbir koþulda sessiz kalmamasý sayesindedir. Eðer bu komplolara ses çýkarmaz, susarsak yarýn biz de bir komploya maruz kalýrýz. Binbir zorlukla, bedeller ödeyerek aldýðýmýz demokratik haklarýmýzý da kaybederiz. Haklarýmýzý kaybetmemek için, insanca yaþamak için örgütlenelim, mücadele edelim. 7


DEÐÝÞEN BAÞKAN ve DEÐÝÞMEYEN

YÖK 12 Eylül faþist cuntasýnýn ürünü olan YÖK, her zaman öðrenci gençliðin hak arama mücadelesini bastýrmak için var oluþunu sürdürmüþtür. Yasalarda yapýlan deðiþiklikler, deðiþtirilen YÖK baþkanlarý bu gerçeði deðiþtirmemiþtir. Sorun YÖK'teki faþist mantýktadýr. 10 Aralýk'ta bir YÖK baþkaný daha deðiþtirildi. Cumhurbaþkaný Abdullah Gül'ün atadýðý YÖK'ün yeni Baþkaný ODTÜ öðretim görevlisi Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan oldu. Özcan kimdir ve neden YÖK'ün baþýna getirilmiþtir? Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden 1973 yýlýnda mezun oldu. Sosyoloji eðitimine ABD'deki Chicago Üniversitesi'nde devam etti, yüksek lisansýný 1978 yýlýnda, doktorasýný 1981 yýlýnda tamamladý. ABD'den dönüþünün ardýndan 1981 yýlýnda ODTÜ'de öðretim görevlisi olarak çalýþmalarýný sürdürdü; ayný yýl yardýmcý doçent, 1989 yýlýnda da doçentliðe yükseldi; 2003 yýlýnda profesör oldu. Bu bilgiler gazetelere yansýyan “akademik kariyeri”dir. Milliyet gazetesinin haberine göre ODTÜ'de terörle mücadele baþta olmak üzere çeþitli konularda polisle iþbirliði yaptýðý duyuruldu. Özcan'ýn ve Milliyet'in bahsettiði "terör", ülkücü gençlik gibi faþist örgütlenmelerin devrimci öðrencilere yönelik yaptýklarý satýrlý, býçaklý, palalý saldýrýlar sonrasý yaralanan öðrenciler üzerindeki terör deðil. Terörden kasýtlarý devrimci öðrencilerin üniversitelerdeki var olan sorunlara karþý yürüttükleri demokratik mücadeledir. ODTÜ'deyken öðrencilerinin hak arama mücadelesini 8

polise ihbar eden bir zihniyet bugün tüm üniversitelerin baþýna getirilmiþtir. Bu haberden de anlaþýlacaðý gibi Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan üniversitelerimizde zaten var olan polis terörünü daha da arttýracaktýr. Yeni YÖK Baþkaný ODTÜ'de öðretim görevlisi deðildir sadece. Ulusal ve uluslararasý birçok araþtýrma þirketinde de çeþitli görevler üstlenmiþtir. Peki bu görevleri nelerdi? Özcan, TÜBÝTAK'taki görevi süresince Türkiye'yi, NATO'nun ''Ýnsani ve Sosyal Dinamikler Bölümü''nde temsil etti. Bu görevlerinden sadece bir tanesi. Adýnýn baþýnda profesör-doktor olmasý önemli deðil. Önemli olan bilgilerini nasýl ve kimin için kullandýðýdýr. Eðer bilgilerini halkýnýn ve vatanýn baðýmsýzlýðý için kullanýyorsan adýnýn baþýndaki sýfatlarý hak etmiþsin demektir. Fakat Özcan'ýn halkýn çýkarlarýna denk düþecek araþtýrmalar yaptýðýna rastlamadýk. Tam tersine yaptýðý araþtýrmalarla ABD, AB ve Türkiye oligarþisine hizmet etmektedir. Yukarýda da belirttiðimiz gibi Türkiye'yi NATO'nun bir bölümünde temsil etmesi emperyalizme hizmetini gözler önüne sermektedir. Kimi gazetelerde türbana bakýþý üzerine yazýlar yazýldý. Kimileri “muhafazakar”, “AKP'ye yakýn” dedi. Bakalým yeni YÖK baþkanýnýn üniversitelere bakýþý nasýlmýþ? YÖK'ün baþýna geldiði gün yaptýðý ilk açýklamada diyor ki; “Zaten pek çok üniversitemiz iyi iþler yapmaktadýr. Diðerlerini de onlarýn seviyesine çýkarýrsak zannetmiyorum ki kimse türban ile,

þununla, bununla uðraþsýn. Sorunun kendiliðinden ortadan kalkacaðýna inanýyorum.” Hangi üniversite iyi iþler yapmakta? Bu ülkenin hangi eðitim kurumunda bilimsel eðitim verilmekte? Cevabýný ona býrakmayalým; hiçbir eðitim kurumunda bilimsel eðitim verilmemektedir. Aksine “halk için bilim halk için eðitim” talebini dile getiren öðrencilere her türlü þiddet uygulanmaktadýr. Bir gazetecinin öðretim üyelerine, rektörlere ve öðrencilere mesajý olup olmadýðýný sormasý üzerine Özcan, ''Benim onlara mesajým, önümüzdeki dönemde çok daha serbest bir üniversite görecekleri, hem öðretim üyelerinin, hem de öðrencilerin düþüncelerini serbestçe açýklayabilecekleri bir ortamýn oluþturulmasý olacak. Bunu çok takdir edeceklerini düþünüyorum ve üniversitelerin de bu tür yerler olmasýný istiyorum'' diyor. Duy da inanma cinsinden bir açýklama iþte. Peki bunlarý nasýl yapacak? Ýþte buna dair tam bir açýklama yok. Sadece kameralarýn karþýsýnda sürdürdüðü bir riyakarlýktýr. Düþünün, nasýl bir eðitimci öðrencisini polisin eline teslim eder? Öðrencilerin akademik eylemlerine müdahale için okulun içerisine kadar polisi nasýl alýr? Hangi eðitimci polisin öðrencilerine saldýrmasýna, yerlerde sürükleyip gözaltýna almasýna izin verir? Duygularýnda, düþüncelerinde iyi insanlar yetiþtirmek olan bir eðitimci bu saydýklarýmýzýn hiç birini yapmaz. Yeni YÖK baþkaný da, eski YÖK baþkanlarý da halkýna ve vatanýna

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


yararlý iyi insanlar yetiþtirmek için deðil, faþizmin bekasý ve tekeller için iyi üretim yapan kalifiye eleman yetiþtirmek için çalýþmaktadýr. Kaldý ki YÖK baþkanlýðýna getirilen tüm isimler görünüþleri ve bir kýsým karakteristik özellikleri farklý olsa da ayný faþist ideolojiden beslenmektedirler. Yusuf Ziya Özcan þimdilerde demokrat gözükmeye çalýþýyor. Ayný dört yýl önce YÖK'ün baþýna geçen Erdoðan Teziç gibi demokratlýðý kimseye býrakmýyor. Burjuva basýn da Teziç ile AKP arasýnda bir çatýþma varmýþ gibi gösteriyor. AKP'nin “þeriat tehlikesi”ne karþý, Teziç'in “laikliði” savunmasý ilericilik olarak gösteriliyor. Evet, YÖK ile AKP arasýnda zaman zaman çatýþmalar yaþanmýþtýr. Bu çatýþmalarýn asýl sebebi kendi çýkarlarýný (ekonomik-siyasi rantlarýný) daha fazla tutmak içindir. Teziç baþkanlýktan ayrýlmadan önce basýna yaptýðý açýklamada “huzurlu bir þekilde” ayrýldýðýný anlattý. Teziç’in bu açýklamasýndan sonra Gençlik Federasyonu da yaptýðý yazýlý açýklamada; "Ya hayatýný kararttýðý milyonlarca öðrenci iyimser bakabiliyor mu? Bizzat bu devletin yap-

týrdýðý araþtýrmalara göre geleceðe en güvensiz bakan kesimin öðrenci gençlik olduðu dile getirilmektedir." denilen açýklamada Teziç'in suçlarý anlatýldýktan sonra “Her ne kadar huzurluyum dese de milyonlarca insanýn ahýný üzerine alan Teziç geceleri hiçbir zaman rahat uyuyamayacak’’ denilerek öðrenci gençliðin ahýný yerde býrakmayacaðýný dile getirmiþtir. Özcan ise daha YÖK baþkaný olmadan önce onca ahý üzerine almýþtýr. Öðretim görevlisiyken açýk açýk polisle iþbirliði yap, þimdi de utanmadan "öðrencilerin düþüncelerini serbestçe açýklayabilecekleri bir ortamýn oluþturulacaðýný" söyle! YÖK baþkanlýðýnda bulunacaðý süre boyunca þu an göstermeye çalýþtýðý “demokrat baþkan” görüntüsünü sürdürmek çabasýnda olacaðýndan eminiz, zira bu ülke demokratlýk adýna “hayata dönüþ” operasyonlarý yapan, insanlarý diri diri yaktýrtan baþbakanlar gördü. Zira bu ülke demokratlýk adýna Diyarbakýr'da 9-10 yaþýndaki çocuklara kurþun sýktýrtan baþbakanlarla yönetiliyor. Sýnýflarýndan, amfilerinden, yaka paça gözaltýna alýnan ve iþkence

tezgahlarýndan geçirilen, devrimcidemokrat öðrencilerin, zorla görevden alýnan öðretim görevlilerinin ardýndan, faþizm tarafýndan kurulan YÖK ne kadar demokratsa, YÖK baþkanlarý da o kadar demokrat karakterdedir. YÖK 26 yýldýr üniversitelerdeki faþist baskýnýn merkezi olmuþtur. Tüm baþkanlarý da ülkemizdeki faþizmin sürdürücüleridir. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan da faþizmin yasalarýný uygulamaya devam edecektir. Üniversitelerdeki bu baský mekanizmasý ancak, YÖK'ün ve benzeri kurumlarýn kaldýrýlmasý, üniversitelerin halkýn hizmetine açýlmasýyla mümkün olacaktýr. Üniversiteleri halkýn hizmetine açmak için öncelikle eðitim sistemini baþtan sona kadar deðiþtirmeli, eðitimin baþýnda bulunan iþbirlikçi “eðitimciler”in görevine son vermeliyiz. “Halk Ýçin Bilim Halk Ýçin Eðitim” talebini daha da yükselterek mücadele etmeliyiz. Saldýrýlarýn-linç giriþimlerinin hayata geçirildiði bu günlerde devrimci-demokrat öðrencilerin daha fazla örgütlenmek için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bu eðitim alanýndaki sýkýntýlarýmýzý aþabilmemizin de tek yoludur.

NOT SÝSTEMÝNDEKÝ DEÐÝÞÝKLÝK

ÇÖZÜM MÜ? Liselerde not sisteminde yaþanan adaletsizlikler üzerine bunlarý engelleme adýna not sisteminde deðiþikliðe gidildi. Talim ve Terbiye Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Ýrfan Erdoðan yaptýklarý düzenlemeyi “liselerde sessiz devrim” olarak nitelendirdi. Bakalým Prof. Dr. Erdoðan not sistemindeki deðiþikliði, bunu için gerçekleþtirdiðini, yapýlan düzenlemelerin ne anlama geldiðini, öðrencileri nasýl etkileyeceðini nasýl açýklamýþ. Prof. Dr. Erdoðan; 'yeni notlandýrma sistemi ile öðrencilerini esas alan mevzuat devam ediyor. Þöyle ki öðrencinin, herhangi bir derste ki 1. ve 2. dönemlere ait notu, o dönemlere ait yazýlý, sözlü ve uygulamalý sýnavlarla ve eðer varsa

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

ödev ve projelerden aldýðý puanlarýn aritmetik ortalamasýnýn alýnmasýyla hesaplanýyordu. Bu yöntem devam edecek. Asýl deðiþiklik mezuniyet puaný olacak. 100'lük not sistemi ile gelen en önemli yenilik mezuniyet notu yerine mezuniyet puanýnýn esas alýnacak olmasý. Böylece öðrencilerin derslerinden aldýðý 1. ve 2. dönem puanlarýnýn aritmetik ortalamasý ile yýl sonu puaný ve aðýrlýk puaný bulunacak, buradan üç yýllýk liselerde 9, 10 ve 11. sýnýflara ait 4 yýllýk liselerde ise 9, 10, 11 ve 12. sýnýflara ait yýl sonu baþarý puanlarýnýn aritmetik ortalamasýndan mezuniyet puaný hesaplanacak. Baþka bir ifade ile diploma puanýnýn tespitinde puanlar

çevrilmeden puan olarak deðerlendirilecektir. Ayrýca Prof. Dr. Erdoðan bu uygulamayla daha yüksek puan hedefleneðini, okul birincilerinin tespitinin daha doðru ve kolay bir þekilde yapýlabileceðini ve bu sistemde alýnan her puanýn anlamlý olacaðý için öðrenciler 5'lik sistemdeki gibi aldýklarý puanla yetinmeleri bir tarafa, sürekli daha yüksek puanlarý almaya çalýþacaklarýný, çünkü bu yüzdelik sistemin gereði olarak sýnýf seçmek bir tarafa alýnan her not anlamlý hala geleceðini belirtti. Sýnýf geçme yönetmeliðinde yapýlan deðiþikliklerden biri de dersin dönem sonu notu tespit edilirken öðretmenin aritmetik ortalamanýn bir not fazlasýný verebilme 9


takdir hakkýnýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Prof. Dr. Erdoðan; böylece öðretmeni rahatlatarak velilerin öðretmenin takdir hakký kullanýrken gerçekçi davranýp-davranmadýðý hususunda oluþabilecek kuþkularýnýn giderilmesi ve subjektif olmasý da mümkün olabilecek bir uygulama kaldýrýlmýþ olduðunu söyledi. Gerçekten de Prof.Dr. Erdoðan'ýn dediði gibi "Sessiz Devrim"dir. Hem de hiç kimsenin duymayacaðý, bilemeyeceði kadar sessizdir. Olumlu bir deðiþiklik yapýlmadýðý halde yapýlan ufak deðiþiklikler de Prof.Dr. Ýrfan Erdoðan tarafýndan "sessiz devrim" olarak deðerlendirildi. Yýllardýr bu þekilde eðitim sistemini düzeltme adýnda ufak-tefek deðiþiklikler yapýlmýþtýr. Fakat bu deðiþiklikler eðitim sisteminde hiçbir olumluluk yaratmamýþtýr. Bugün de bu deðiþiklikle bir puanýnýn bile deðerli olduðu için öðrenciler ders çalýþmaya teþvik edeceðini düþünmektedirler. Daha doðrusu böyle düþündürtmeye çalýþmaktadýrlar. Ama zaten baþarýnýn notla belirlendiði ÖSS gibi 0,01 puanýnýn dahi baþkalarýnýn önüne geçmekte önemli olduðu bir yerde öðrenciler ders çalýþmaya teþvik olmuyorsa bu yani deðiþikliklerde öðrencileri derse teþvik etmeyecektir. Sorun sadece not sisteminde deðildir. Öðrencileri de derse teþvik edecek olan not sisteminin deðiþtirilmesi olmayacaktýr. Sorun eðitim sistemindedir. Eðitimin ezberci olmasýnda, paralý olmasýnda bilimsellikten, teknik donanýmlardan yoksun olmasýndadýr. Bunun için de not sistemini deðiþtirmek gibi ufaktefek kýsmi deðiþikliklerle eðitim sistemini olumlu hale getirip öðrenciler derse teþvik edilemez. Eðitim sistemimiz kapitalizmin hizmetindedir. Bunun için de bu eðitim sistemi herhangi bir yerinden düzeltilemez. Sorunlar üzerine yýllarca çokça yazýlýp çizilmiþ, Milli Eðitim Bakaný beyanatlar vermiþ ama bunlarýn hiçbiri sorunlarýn gerçek kaynaðýna inmediðinden ancak yama yaparak sorunlarýn üstünü örttüðünden sorunlara gerçek kalýcý çözümler bulunamamýþtýr. Daha doðrusu

10

bulunmamýþtýr. Yapýlan ufak-tefek kýsmi deðiþiklikler de sorunlarýn üstünü örtmek için, yani kapitalizmin ömrünü uzatmak için yaptýðý deðiþikliklerdir. Bu sorunlarýn devam etmesi de zaten temelde yanlýþlýk olduðunu ve kýsmi deðiþikliklerle yama yapýlarak düzeltilemeyeceðini gösteriyor. ÖSS ve OKS gibi sýnavlarda on binlerce öðrencinin "sýfýr çektiði" bir sistem, yama ile düzeltilebilir mi? Binlerce öðrencinin bu sýnavlardan sýfýr çekmesi eðitim sisteminin, eðitim anlayýþýnýn kendisidir. Ki bu anlayýþ kapitalizmin eðitime bakýþ açýsýný yansýtmaktadýr. Ülkemizde kapitalizmin çarpýk geliþimi nedeniyle, diðer kapitalist ülkelerden farklý çarpýklýklarý sorunlarý da beraberinde getirmektedir. Eðtim sistemi, on yýllardýr sürekli deðiþtirilir. Burjuva basýnda bile sýk sýk "eðitimin yaz-boz tahtasýna döndürüldüðü" yazýlýr. Peki niye bu kadar deðiþiklikler yapýlýyor. Deðiþikliklerin nedeni eðitim sistemindeki var olan sorunlarý çözmek, daha iyi bir eðitim vermek deðildir. Deðiþiklikler kapitalizmin ihtiyaçlarýna göre, var olan sorunlarýn üstünü örtmek için yapýlmaktadýr. Bu nedenle de eðitim sisteminin bizim için sorun olan yanlarý hiç çözülmeden devam etmekte, hatta daha da aðýrlaþtýrýlmaktadýr. Bu düzen kökten deðiþmedikçe, eðitim sistemimiz de düzelmeyecektir. Yýllardýr yapýlan kýsmi deðiþikliklerin çözüm olamamasý bunu bariz gösteriyor. Elbette eðitimde düzen içinde de reformlar olabileceðini yadsýmýyoruz, eðitime iliþkin demokratik talepler için mücadeleyi reddetmiyoruz. Ancak bu reformlarýn nereye kadar gidebileceði konusunda kimsenin hayalci olmamasý gerektiðini de söylüyoruz. Eðitim sistemini bu düzenden baðýmsýz tartýþamayýz. Faþist bir düzenin eðitim sisteminin demokratik olmasý veya emperyalist tekellerin ve iþbirlikçilerin çýkarýný savunan bir düzenin eðitim kurumlarýna "halkýn çýkarýna" göre þekillenmesi düþünülemez. Kapitalist sistemin hakim olduðu bir yerde eðitim de kapitalizmin çýkarýna iþler. Halkýn egemen olduðu bir sistemde eðitim de halk için olur.

Yani sorun sadece eðitim sistemi sorunu deðil, sorun sistem sorunudur. Eðitim sistemine de kalýcý çözümler bulmak için sisteme çözüm bulmak gerekir. Yani sistemi deðiþtirmek gerekir. Sistem deðiþmedikçe yani bu sistemde kaldýkça bulunan çözümler de yama olamaktan öteye geçmez. Yamalar da yeri ve zamaný geldiðinde patlak verir. Eðitimi tüm halkýn yararlanabileceði halkýn ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçlarýna cevap verecek tarzda yeni baþtan örgütlemek zorunluysa, eðer ki mevcut tabloya bakan herkes bu zorunluluðu verebilir; bunu ancak Devrimci Halk Ýktidarýnýn yapabileceði açýktýr. Emperyalistler ve iþbirlikçileri eðitimi kendi çýkarýna göre þekillendireceklerdir. Bunun için diyoruz ki çözüm bizlerin elindedir, bizlerin mücadelesindedir. Bu sorunlara karþý ne kadar duyarlý olursak, ne kadar sesimizi çýkarýr, sessiz kalmazsak o kadar çözüm oluruz. Belki bizim bu mücadelemiz terör denilerek bizlere terörist denilerek engellenmeye çalýþýlacaktýr. Evet terörist olarak da nitelendiriliyoruz. Terör demek; haksýzlýklara karþý çýkmak, eðitim sisteminin düzelmesini istemek, halk için eðitim istemek, uyuþturucu sýnýfýmýza kadar girmiþken buna karþý çýkmak mý? Biz bunlara karþý çýktýðýmýz için terörist diye susturulmak isteniyoruz. Bizler liseli gençlik olarak tüm bunlara karþýlýk "çözüm yine bizlerin elindedir" diyoruz. Bizler her an okuyan, araþtýran, tartýþan olmadýkça, sorunlarý etrafýnda birleþen, üreten olmadýkça tüm bu baskýlar devam edecektir. Sessiz kalmak, görüp de mücadele etmeyerek onaylamak, yapýlan adaletsizliklere ortak olmak demektir. Eðer bu yerde baský, zulüm meþrulaþýyorsa biz sesimizi çýkarmadýðýmýz içindir diyoruz. Geleceðimiz karartýlmaya çalýþýlýrken bunlara sessiz kalmayalým. “Bana dokunmayan yýlan bin yýl yaþasýn” diyerek çevremize duyarsýz olmayalým. Birgün o yýlan mutlaka dönüp dolaþýp bizi de bulur. Halk Ýçin Bilim Halk Ýçin Eðitim diyerek kendi sorunlarýmýz için liseli gençlik olarak birleþelim.

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


‘YA O YOLU, YA BU YOLU SEÇERSÝN!’ Egemenlerin yýllardýr öðrenci gençliðin mücadele etmesini engellemek için gençliði apolitize etmeye çalýþmasý bilinmektedir. Bazý öðretim görevlileri de bu uðurda bazen kraldan fazla kralcý olmaktadýr. Bunun son örneði ise Çukurova Üniversitesi’nde yaþanmýþtýr. Çukurova Üniversitesi’ne baðlý Ceyhan Meslek Yüksekokulu’nda okuyan Adana Gençlik Derneði üyesi Hazal Kýlavuz’a, Ali Gökoðlu isimli bir öðretim görevlisi derneðe gittiði için “ya o yolu, ya bu yolu seçersin” diyerek tehdit etmiþtir. Adana Gençlik Derneði’nin yaptýðý yazýlý açýklamada Ali Gökoðlu'nun daha ilk derste; “siyasetle ilginiz olmayacak, parti-derneðe üye olmayacaksýnýz, kýz arkadaþýnýz olmayacak” dediðine vurgu yapýlmýþtýr. Bir öðretim görevlisi öðrencilerinin siyasetle uðraþmasýndan neden rahatsýzlýk duyar? Gençlik, doðasý gereði yeniliklere açýktýr. Kendi haklarýný almak için mücadele edenlerin yanýnda yer almasý da gayet doðaldýr. Olmasý gerekendir. Ama yok, baþta da belirttiðimiz gibi Gökoðlu kraldan daha kralcýdýr. Tüm egemenler gibi Gökoðlu da bilmektedir ki, geliþen gençlik onlarýn istekleri doðrultusunda olursa kendi sömürü düzenlerini daha iyi sürdürebilir ve daha fazla kar elde edebilirler. Ülkemizde de istedikleri, gençliði kendi ellerinde tutmaktýr. Bunun için 12 Eylül faþist darbesinden sonra okullarda bulunan tüm devrimci-demokrat öðretmenler atýlarak, yerlerine faþist zihniyetli “öðretmenler” yerleþtirilmiþ, bu sayede öðrenci gençliði kendi istekleri doðrultusunda eðitmeye baþlamýþlardýr. Tabiki sadece öðretmen deðiþikliðiyle bunu baþaramayacaklarýný bildikleri için eðitim sistemini tümden kapitalistlerin hizmetine yarar hale getirmiþlerdir. Yýllarca okullarda “her koyun kendi bacaðýndan asýlýr” zihniyeti aþýlanmýþtýr. Ýktidara gelen tüm partiler öðrenci gençlik üzerinde her þeyi bir tehdit haline dönüþtürmeyi amaç edinmiþtir. Kimi zaman faþistleri öðrenci gençliðe saldýrtÜlkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

mýþ, kimi zaman çeþitli bahanelerle okuldan atmýþtýr. Ali Gökoðlu’nun ise öðrencilerini düþük not vermekle tehdit etmesini Gençlik Federasyonu yazýlý açýklamasýnda þöyle deðerlendiriyor: “Ali Gökoðlu'nun sýnavda düþük not vererek arkadaþýmýzý yýldýrmaya çalýþmasý sadece bir acizliktir. Bizim yolumuz onurlu her insanýn yürümesi gereken yoldur.” Ki bu yol gençliðin parasýz-bilimsel-anadilde eðitim mücadelesi yürüttüðü onurlu bir yoldur. Bu yoldan korkanlar ise öðrenci gençliði kendilerinin yaþadýðý yoz iliþkiler yumaðýna çekmeye çalýþacaktýr. Zaten kapitalizmin insanlarda yaratmak istediði ahlak anlayýþý bellidir. AKP'nin hizmetindeki bir öðretim görevlisinin ahlakýna bakalým. Gençlik Federasyonunun açýklamasýndan aktaralým: “Devrimci, demokrat öðrencileri tehdit etmesini bir kenara koyalým. Onun tüm okul tarafýndan bilinen “kýz öðrencilerine karþý hassasiyeti”ni ele alalým. Eðitmesi, öðretmesi gereken öðrencilere “farklý bir gözle” bakan bir “eðitimci.” Ýþte size kapitalizmin ideal öðretmen profili ve Ali Gökoðlu. Bizi eðitip bir þeyler öðretmesi gereken bir kiþinin öðrenciye bakýþý gayet iyi bir þekilde ortaya konulmuþ. Eðitim emekçileri kapitalizmin yaratmak istediði yoz, çýkarcý, kendi verdiði müfredatýn dýþýna çýkmayan, araþtýrmayan, sorgulamayan eðitimciler olmayý reddetmelidirler. AKP, Ali Gökoðlu'nun bu zihniyetinden memnundur. AKP her ne kadar “Müslüman” görünmeye çalýþsa da yalancýlýk, dolandýrýcýlýk, katillik, vatan hainliði, ahlaksýz iliþkilerinin hepsini kendi bünyesinde toplamýþtýr. Herkesi de kendileri gibi bu bataklýða çekmek istemektedirler. Ülkesinin baðýmsýzlýðý, halkýnýn geleceðini düþünen gençliði hiçbir güç yolundan döndüremeyecektir. Her þeye raðmen ülkemizin meydanlarýnda, üniversitelerinde anfilerinde, lise koridorlarýnda, bahçesinde HALK ÝÇÝN BÝLÝM HALK ÝÇÝN EÐÝTÝM talebi yankýlanacaktýr.” 11


Geçtiðimiz günlerde Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nin yaptýðý açýklama “ülkemizde satýlmadýk yer kaldý mý?” sorusuna cevap veriyor aslýnda. Yapýlan açýklamaya göre il genelinde araçlarýn giriþ çýkýþýna müsait olan okul bahçelerinin altýna katlý otoparklar inþa edilecek, otoparklarýn üstünde okul bahçesi bulunacak. Projenin yürütülmesi için Ýstanbul Ýl Milli Eðitim Müdürlüðü, Ýl Genel Meclisi ve Büyükþehir Belediyesi tarafýndan ortak komisyon kuruldu ve bu komisyon, araçlarýn okullara giriþ çýkýþýný tespit etmek amacýyla ayrýntýlý çalýþma baþlattý. Komisyon tarafýndan hazýrlanan rapora göre 147 ilköðretim okulu ve lisenin otopark yapýmý için uygun olduðu belirlendi. Bu 147 okulun bahçelerinin altýna inþa edilecek otoparklarýn toplam 14 bin 927 araç kapasiteli olmasý öngörülüyor. Hazýrlanan rapora iliþkin Ýstanbul Valiliði ile gerekli görüþmeler yapýldý, Ýl Genel Meclisi gündemine alýndý ve Meclis kararýnýn alýnmasýndan sonra otoparklarýn inþasýna baþlanacak. 3 katlý olarak inþa edilecek olan otoparklar belediye iþtiraki olan ÝSPARK tarafýndan iþletilecek. 147 okuldan 113'ü Avrupa, 34'ü ise Anadolu yakasýndadýr. Ülkemizde en fazla özelleþtirme AKP iktidarý döneminde oldu. AKP'nin özelleþtirdiði yapýlar saymakla bitmez ama biz birkaç tanesini örnek versek yeterlidir sanýrýz; PETKÝM, TÜPRAÞ, TELEKOM, TEKEL, OYAK BANK… “Sat sat bitmiyor, ne kadar komünist bir ülkeymiþiz” diyen Maliye Bakaný Kemal Unakýtan sadece iþ sektörünü deðil, halkýn en temel ihtiyaçlarýný karþýlayacak olan okullarý, hastaneleri, ulaþýmý özelleþtirmeyi düþünmektedir aslýnda. 1985 yýlýnda Özal iktidarýyla baþlayan özelleþtirme adý altýnda baþlayan talan bugüne kadar tüm iktidarlar tarafýndan sürdürülmüþtür. Bu talanýn baþ sorumlusu emperyalistler ve

ülkemizdeki iþbirlikçileridir. Bu satýþlardan elde edilen paralar halkýn cebine yansýmamýþtýr. Bir kýsmý tekellerin kasalarýna, en büyük kýsmý ise “dýþ borç” adý altýnda IMF’ye ödenmektedir. Satmakta sýnýr tanýnmamaktadýr ülkemizde. Su sýkýntýlarýnýn

natýný vermiþtir. Ülkemizde yatýrým adý altýnda yapýlan yabancý ve yerli tekellerin yatýrýmlarýnýn sebebini 'ülke çýkarlarý' olduðunu söyleyen AKP yalan söylemektedir. Gerçek ise AKP'yi iktidarda tutan sermayedarlarýn çýkarlarýdýr. Ülkemizdeki özelleþtirmelere AKP adýna onay veren Maliye Bakaný Kemal Unakýtan arsýzca, halkýn gözünün içine bakarak yalanlarýna devam ediyor. Özelleþtirmelerin ülke yararýna olduðunu söyleyerek buna karþý çýkanýn “vatan haini” ilan ediyor. AKP'nin tekellere peþkeþ çekecek artýk bir þey kaldý mý? Aklýna gelen her þeyi onlara satarak onlarýn daha fazla kar elde etmesini saðlamaktadýr. Gece rüyasýnda satacak bir þey görürseler de “pijamalarýyla satmak için kalkarlar”. Gerçekleþen özelleþtirmelerin birçoðu da aleni yolsuzluklar içinde gerçekleþtiriliyor. Burjuva medya ise bu haberleri hasýraltý ediyor. Vurgun ve talan almýþ baþýný gidiyor. Satýþýn hiçbir türlüsünde sýnýr yok. Maliye Bakaný Kemal Unakýtan'ýn þu sözü AKP'nin iktidardaki misyonunu çok iyi anlatmaktadýr; "BABALAR GÝBÝ SATARIM". Ýþte AKP'nin gerçek yüzü budur. Ülkemizde aklýnýza gelebilecek her

SATMADIÐINIZ NERESÝ KALDI?

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

yaþandýðý bir süreçte akarsularý tekellere peþkeþ çekecek kadar acýmasýzdýrlar. Yazýmýzýn baþýnda belirttiðimiz haberde de okullarýn bahçelerinin altýnda otopark inþa edilmesi ne kadar güvenlidir? Ýstanbul’da büyük bir deprem beklendiði bilim adamlarý tarafýndan söylenmektedir. Okullarýn altýnda inþa edilecek 2-3 katlý otoparklarýn ne kadar güvenli olacaðý, can güvenliðini tehdit edip etmeyeceðinin bir garantisini verecek mi iktidar? Gerçekleþecek depremde milyonlarca öðrencinin canýndan olmasýný, sakat kalmasýnýn sebebini her yaþanan felaketten sonra olduðu gibi “kadere” mi baðlayacaklar? Böyle bir katliamýn tek sorumlusu AKP olacaktýr. Basýna yansýyan haberlerde belediye iþtiraký olan ÝSPARK tarafýndan iþletilecek otoparklardan gelirin belli bir kýsmý okullarýn laboratuvar, ekipman ve genel ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için kullanýlacaðý söylenmektedir. AKP iktidarý oradan elde edilecek gelirlerin belki çok küçük bir kýsmýný söylediði ihtiyaçlara ayýracaktýr. Esas elde edilecek gelirin ise kimlerin cebine gideceði bellidir. AKP'nin 5 yýllýk iktidarý boyunca sayýsýz yolsuzluða karýþtýðý düþünüldüðünde bu sefer de farklý olacaðýný beklememize gerek yok. AKP son seçimler öncesi TÜSÝAD'ýn huzuruna çýkarak her istediklerini yapacaklarýnýn temi-

þeyi sermayedarlara satmaktýr. AKP'nin ulusal tüm deðerlerimizi satmasýný istemiyorsak halkýn Ýktidarda olacaðý bir ülke için mücadele etmeliyiz. 12


YETKÝYE DOYMAYAN POLÝS OKULLARDA TERÖR ESTÝRÝYOR

Bu hakký onlara kim veriyor? Onyýllardýr ülkemiz baskýlar, katliamlar ve yasaklarla yöntiliyor. Bu düzen ancak bu þekilde ayakta durabilir. Çünkü bizim ülkemizde bir avuç asalak bolluk içerisinde yaþarken halkýn büyük bir kesimi açlýk, yoksulluk içerisinde yaþamaya çalýþýr. Bir tarafta on milyonlarca yoksul emekçi saðlýktan, eðitimden, insanca yaþamdan mahrum kalýrken diðer tarafta ise 130 tane aile gibi bir azýnlýk zevk-i sefa sürmektedir. Ýþte bu büyük adaletsizliklerden kaynaklý bu ülkeyi yönetenler onlarca kez yoksul halkýn öfkesine tanýk olmuþtur. Bundan dolayý yoksullarýn öfkesinin önüne geçmek için þimdiye kadar onlarca yolyönteme baþvurulmuþtur. Ezilen halklarýn öfkesini dindirmek için tarih boyunca birçok yol denenmiþ ve hala denenmektedir. Örneðin köleci toplumda köle sahipleri kendilerine baþkaldýran köleleri kýrbaçlama, iþkence yapma ve öldürme özgürlüðüne sahiptir. Bunu uygulamalarý hayata geçirdiði için kimse köle sahiplerinden hesap sorma yetkisine 13

sahip deðildi. Çünkü onlar birer köleydi tek görevleri de sahiplerine hizmet etmek, onlarý memnun etmektir. Köleler kendilerine uygulanan insanlýk dýþý muamelelere dayanamaz noktaya gelip isyana kalktýðýnda kimse onlarýn önüne geçememiþtir. Çünkü köle sahipleri bir avuç asalak, köleler ise büyük bir çoðunluktu. Tarih topraða dayalý üretime yani feodalizme evrildiðinde, bu sefer de kýrbaç toprak aðalarýnýn eline geçer tabi kýrbacý yiyenler de yine çoðunluk olan marabalarýn payýna düþendir. Oradan da padiþahlarýn, beylerin daraðaçlarý, baskýlar, talanlar süregelmiþtir. Milyonlarca köylüyü, yoksulu yöneten bir avuç insan yine yönetemez duruma gelince isyanlar, direniþler baþlar. Sonuç olarak tarih bu sefer de insanoðlunun emeðinin en fazla sömürüldüðü, emeðiyle, alýnteriyle her þeyi var eden yoksullara hayvan muamelesinden bulunan kapitalizme evrilmiþtir. Yani baskýyý uygulayanýn adý deðiþip patron olmuþ ama yok-

sullara karþý uygulanan baskýlar, katliamlar, yasaklar hiçbir zaman deðiþmemiþtir. Nasýl ki baþkaldýran kölelerin isyanlarý kanla bastýrýlýp sayýsýzca köle katledilmiþse ya da topraðý eken, biçen ama alýnterinin karþýlýðýný alamayan köylüler baþ kaldýrýldýðýnda sayýsýzca köylü katledilmiþse, kapitalist sistemde de emeðinin karþýlýðýný isteyen iþçilerin, emekçilerin karþýsýna yine katliamlar, baskýlar, yasaklarla çýkýlmýþtýr. Sonuçta sayýsýz katliam yapýlmýþ, sayýsýzca grev, miting, faaliyet yasaklanmýþ, baskýlar uygulanmýþtýr. Bu saydýklarýmýzýn tümü büyük bir çoðunluðu yöneten, sömüren asalaðýn rahat bir yaþam sürdürmesi içindir. Aslýnda þu söylediklerimizin temeline inersek þunu göreceðiz; egemenlerin istediðini yaptýrmasýdýr. Evet tarih boyunca tanýk olunan bütün baskýlarýn nedeni bu düzenin istediðini yaptýrtma çabasýdýr. Onlarýn isteði de kölece çalýþmak, istenilen her þeye boyun eðmektir. Elbette bunu yaptýrabilmek için de binbir türlü manevraya baþvurulmuþtur. Çünkü bu düzenin baþýndaki asalaklar ancak kendi istediklerini topluma yaptýrdýklarý kadar güçlüdürler. Ýþte tam da bunun için bu güçlerini yitirmemek için uyguladýklarý her þeyi mübah görürler. Örneðin bugün Amerika Ortadoðu halklarýna istediðini yaptýramadýðý için saldýrýyor, katlediyor ve akla gelebilecek bütün ahlaksýzlýklarý yapýyor. Bizim ülkemize baktýðýmýzda ise durum bundan hiç de farklý deðildir. Örneðin iþbirlikçiler devrimcilere istediklerini yaptýramadýklarý için onlarca yýldýr katliamlarýný, yasaklarýný eksik etmediler. Ya da yanýbaþýmýzdaki

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


Kürt halký devletin istediði gibi bir halk olmadýðý için onlarca yýldýr görmediði baský, zulüm kalmamýþtýr. Buna raðmen bu düzenin sahipleri hala çaresizlik içerisinde kývranarak yeni yasalara, saldýrý politikalarýna baþvurmaktadýrlar. Çünkü istediklerini yaptýramazlarsa biliyorlar ki kendi sonlarý da gelmiþ demektir. Bugün bunun en güzel örneði de polise öldürme özgürlüðü veren "Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu"dur. Elbette ki bu cümleden þu yanlýþ anlaþýlma çýkarýlmamalýdýr. Tek suçlu bu yasa deðildir. On yýllardýr bu ülkede birçok katliam yaþanmýþ, binlerce insan katledilmiþ, darbeler yapýlmýþtýr. Bu yasayla da yapýlan adaletsizlikler ve hukuksuzluklar yasal kýlýfa uydurulmuþtur. Þimdi bu yasayla birlikte bizim ülkemizde neler deðiþti, hangi baskýlar uygulandý onlardan bahsedelim. Tabi hepsini bu yazýyla anlatabilmek gibi bir koþulumuz yoktur. Çünkü bu ülkede sayýsýzca adaletsizlik yaþanmaktadýr. Sokaklarýmýza bakýn polis ve jandarma teþkilatý adýna katiller sürüsüyle doludur. Bu katil sürüsü Amerika ve AKP hükümetinin politikalarýný hayata geçirmek için sokaða salýnmýþtýr. Bunlar her gün yeni katliamlara imza atanlardýr. Ýþte bunlardan bazýlarý: - Dersim'de Bülent Karataþ jandarma tarafýndan katledildi, Ali Rýza Çiçek de aðýr yaralandý, katilleri tutuklanmadý. Ali Rýza Çiçek ölmediði için hala tutuklu. - Yenibosna'da polis sokak ortasýnda kurþun yaðdýrdý, 16 yaþýndaki Ferhat Gerçek felç kaldý. Vuran polis tutuklanmadý. - Polisten öldüren tekme… Ýki çocuk babasý elektirikçi Feyzullah Efe parkta otururken polisten yediði tekme sonucunda hayatýný kaybetti. - Beyoðlu Emniyetinde polis kurþunu Nijeryalý Festus Okey'i öldürdü. Katili tutuklanmadý silahýný alarak yeni katliamlar Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

yapmak için görevine devam ediyor. - Ýzmir'de polis kurþunu "Dur" ihtarýna uymadýðý için Baran Tursun arkasýndan vuruldu ve öldü - 10 Aralýk 2007, Ýnsan Haklarý gününde Ankara'da Kevser Mýzrak adýndaki devrimci katledildi. Anlattýklarýmýz yaþanan olaylarýn sadece bir kýsmýdýr. Bu insanlarý katledenleri býrakýn tutuklamayý üstün baþarýlarýndan kaynaklý alýnlarýndan öpüp baþarý madalyalarý verirlerse bizim için hiç de þaþýrtýcý olmayacaktýr. Çünkü bunun gibi onlarcasý bu ülkede yaþandý ve yaþanacaktýr. Bu saldýrýlar elbette sadece sokaklarla sýnýrlý deðildir. Baskýlar, yasaklar hayatýn her alanýnda dayatýlmaktadýr. Bir alan da on yýllardýr bu ülkede akademik-demokratik mücadele verdiðimiz üniversitelerimiz ve liselerimizidir. Þimdi biraz da okullarýmýzda yaþanan baský ve saldýrýlardan örnekler verelim. Daha okullar açýlýr açýlmaz saldýrýlar da baþlamýþtýr. Çünkü bu düzen araþtýran, soran, sorgulayan bir gençlik yerine kendi ve toplumun sorunlarýna dahi çözüm aramak için kafa yormayan, bunalýmlý, itaatkar bir gençlik istiyor. Bugün gençliðin bu kadar çok emperyalist yoz kültürün etkisi altýnda olmasýndan da bu düzen sorumludur. Onlar ancak ahlaksýzlýklarý ve yozluklarýyla övünebilirler. Saldýýrlardan bazýlarý; *Ankara Gençlik Dernekli öðrencilerinokullarýn açýlmasýyla birlikte Hacettepe Üniversitesi'nde açtýklarý masa ve stand 17 Eylül günü ÖGB'lerin saldýrýsýna uðradý. *Adýyaman Üniversitesi Besni Meslek Yüksek Okulu öðrencisi Sercan Zülal'e basýn açýklamasý yapmak ve bildiri daðýtmaktan soruþturma açýldý. *Ýki öðrenci Kars Gençlik Derneði tanýtým broþürü daðýtýrken alýndý.

*Ayrýca her okula bir polis projesi hayata geçirilerek "güvenli okul, güvenli eðitim" demogojisiyle göz boyamaya çalýþýyorlar. Düzenin polis girmedik, polisin baskýsý altýnda olmadýk yer býrakmak istemiyor. Sürekli olrak da bu çerçevede yeni bir adým atýyor. Her okula bir polis yerleþtirerek aslýnda bu düzenin güvenliðini saðlamaya çalýþýyor. Ve daha bunlar gibi onlarca saldýrýyý sýralayabiliriz. Gördüðümüz gibi baskýlar ve saldýrýlardan bahsettiðimizde liste hayli kabarýklaþabiliyor. Aslýnda bu durum ülkemizde yaþanan hukuksuzluklarýn ve adaletsizliklerin okullarýmýza yansýmýþ halidir. Þimdi tekrar PVSK ile ne deðiþti diye sorduðumuzda cevabý tam da yukarýdaki satýrlarýmýzda saklýdýr. Yani artýk polis istediði bir kiþiye, istediði zaman kimlik sorabilecek. Zaten kimliðini vermeyen ya da nedenini sormak gibi büyük bir suç iþleyenlere de gözaltýlar, iþkenceler, para cezalarý layýk görülüyor. Ya da artýk polis daha rahat silah kullanabilecek. Bunun sonucunda insan öldürmekten zevk duyan katiller bir çok insaný katlettiler. Daha bunun gibi bir çok rahatlýk polise saðlandý; gözaltý süresini uzatmaktan, çanta-üst aramasýna kadar... Elbetteki bu saydýklarýmýzýn bir çoðunu bu yasalar çýkmadan önce de polis yapabiliyordu ama þimdi bu yaptýklarýný yasal kýlýfa büründürdüler. Böyle olunca yapýlan tüm bu baskýlar topluma da normal bir durummuþ gibi yansýtýlýyor ve kanýksýtýlmaya çalýþýlýyor. Kýsacasý anlatmak istediðimiz; emperyalizm ve oligarþinin tarihi baskýlar, iþkenceler, ve katliamlar tarihidir. Tüm bu saldýrýlara raðmen yine de düzen çaresizdir. Onun içindir ki yeni yasalara ihtiyaç duymaktadýr. Ama hiçbir yasa ve saldýrý, haklý ve meþru mücadelemizi engelleyemeyecek. Günü gelince de zulmedenler, bütün saldýrýlarýnýn karþýlýðýný tek tek bulacaklardýr. 14


KÜRT SORUNU ve DÜZENÝN YARATTIÐI ÇÖZÜMSÜZLÜK

Amerika'dan yetki geldi... Sýnýr ötesi kararý çýktý... Ve artýk her gün çatýþma haberleriyle dolu bir medya... Hakkari'nin Daðlýca bölgesinde bir karakola yapýlan saldýrý sonrasýnda 12 askerin hayatýný kaybetmesi ile bu süreç zirveye çýktý. Bu olayýn ardýndan karþýmýza çýkan, düðmeye basýlmýþçasýna her yerde yükseltilen bir þovenist dalga oldu. Üniversitelerde, mahallelerde, sokaklarda gerçekleþen saldýrýlar, vatan, millet, bölünmezlik adý altýnda faþizme kitle saðlamayý amaçlayan yürüyüþler, sokaklara dökülen kitleler. Ve bu þekilde þovenizmin en üst boyuta sýçratýlmasýyla örülen bu süreç Amerika ile sýký pazarlýklar sonucunda sýnýr ötesi operasyon izni alýnmasýyla ve meclisten bu kararýn geçirilmesiyle taçlandýrýldý. Yani tekrar kan, katliam demek olan bir karar daha meclisten geçirildi. Baskýcý politikalarýn gün gün arttýrýlmasýna örnektir yaþadýðýmýz bu süreç. Polise yetki yasalarý, infaz yasalarý ile baþlayan bu süreç, terör demagojileri ve sýnýr ötesi operasyon ile iyice yükseltilmiþ ve artýk halk nezdinde güven yitirmeye baþlayan devlet otoritesinin tekrar tazelenmesi saðlanmýþtýr. Daha doðrusu amaçlananlarýn bir kýsmýný bu oluþturmaktadýr. Bu politika cumhuriyetin ilanýndan bugüne yürütülen þovenizmi hakim kýlan bir politikadýr. Her zaman katliamlara dayalý bir Kürt politikasýdýr bahsettiðimiz. Böl-parçala15

yönet politikasýnýn uygulanýþ alanýdýr ülkemizde. Önce bir ulusun bütün haklarýný elinden al, kimliðinikültürünü reddet, ondan sonra onu bölücülükle, teröristlikle suçlayarak halký birbirine karþý kýþkýrt. Böylelikle halklar birbirine düþürüldüðünden hedeflerinde devlet olmayacaktýr. Onlar birbirleriyle çatýþmaya yönelecek veya devletin politikalarýyla, kýþkýrtmalarýyla öyle bir dolacaklar ki gözleri hiçbir þeyi görmeyecek. Ve böylelikle de devlet istediði kararlarý alacak, uygulayacak, iþbirlikçiliði hiçbir zaman sorgulanmayacak. O, böylelikle insanlara uðraþacaklarý ve ilgilenecekleri yeni yeni gündemler vermiþ olacaktýr. Bugün de ayný politikalar uygulanmaktadýr. Bugün devletin yürüttüðü politikalar, iþsizlik ve yoksulluðun geldiði durum halkýn geniþ kesimlerinde tepkiler doðurmaya baþlamýþtýr. Bu ayný zamanda devlete güvensizliði getirmektedir. Böyle bir durumda yeniden güven tazelemek gerekmektedir. Bugün iktidar da bunu uygulamaktadýr. Bu güveni tazelemenin en kolay yollarýndan bir tanesi terör demagojisidir. Terör söylemi sayesinde düþülen bataklýðýn görülmesi engellenebilir, halkýn ilgisi baþka bir yöne çekilebilir nasýl olsa. Bu þekilde onlar Amerika ve Avrupa ile her türlü iþbirlikçiliklerini en kolay þekilde yürütmeye devam ederler ve halk da yapýlanlarý görmez. Terör demagojisi ile çarpýtýlan ülkemizin en derin sorunlarýndan birisidir. Cumhuriyetin ilk yýllarýndan (daha öncesine dayanan) bu yana var olan Kürt halkýnýn kimliðinin inkârýna dayalý bir sorundur. Yüz yýllardýr inançlarýndan, kültürlerinden soyunmalarý istendi Kürtlerin. Bunun için katledilip, imha edilip, asimilasyona tabi tutuldular. Sadece 90'lý yýllarda çok sayýda köy boþaltýldý, on

binlerce insan evsiz-barksýz býrakýldý, yerinden-yurdundan edildi ve yaklaþýk 30 bin insan hayatýný kaybetti. Sadece yakýn tarihimize dayalý verilerdir bu yansýttýklarýmýz. Daha 38'lerde ve daha öncesinde onlarca katliam yaþadý Kürt halký. Eðitimden saðlýða devletin her türlü imkanlarý kimliklerinden soyundurulmalarý, Türkleþtirilmeleri için seferber edildi. OHAL uygulamasý içerisinde dünyanýn gözünden ýrak bölge halký yýllarca baský cenderesi altýnda tutuldu. Görünürde OHAL kalktý ancak hala uygulamalarýnýn aleni þekilde devam ettiði hepimizin gözü önündedir. Bugün devlet ise bu durumda yeni politikalarla Kürtleri de kendi potasýnda eritme planlarý yapmakta, ayný zamanda da katliamcýlýðýný da devam ettirmektedir. Geçtiðimiz yýllarda yapýlan yasal düzenlemelerle Kürtçe yayýna serbestlik getirilmesi, Kürtçe kurslarýn açýlmasý vs. belki sorunun çözümü için adým olarak deðerlendirilebilir. Ancak tam tersine on yýllardýr verilen mücadelelerin bir ürünüdür elde edilenler. Devletin en üst kademelerinden Kürt halkýnýn varlýðýnýn inkârýnýn ortadan kalkmasýnýn kanýtýdýr. Ancak sadece kýrýntý denilebilecek haklardýr bahsettiklerimiz. Kýrýntýlara tamam denmesi istenmektedir Kürt halkýndan. Ama onlarýn yaþadýklarý sýkýntýlar sadece bir Kürtçe yayýnla, Kürtçe kurslarla çözülecek durumda deðildir. Bunun dýþýnda dini inançlarý üzerinden Kürt halký devletin potasýna akýtýlmaktadýr. AKP'nin son seçim kampanyasý ve Kürt bölgelerinden AKP'ye akan oylar bu politikanýn birer ürünüdür. Kürt sorununun çözümü ne kanla, katliamla, ne de böyle hak kýrýntýlarý ve ucuz politikalarla gerçekleþemez. Bir ulusun varlýðýnýn kanýtý kendi dili ve kültürüyle hayatýný devam ettirmesinden geçmektedir. Bu basit bir dil sorunu deðildir. Peki mevcut sistem içerisinde bu sorunun çözümü var mýdýr? Bu soruya bir çýrpýda hayýr cevabýný vermek kolaydýr. Var olan sistem halkýn tüm kesimlerini kendisine karþý düþ-

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


man gören, potansiyel terörist ilan eden ve kendisini onlara karþý koruyan bir yapýdadýr. Halka hizmet ve onun ihtiyaçlarýný karþýlama üzerinden deðil, ona karþý örgütlenmiþtir. Yani kýsacasý halkýn deðil Koçlarýn, Sabancýlarýn yani dolayýsýyla Amerika`nýn hizmetindedir. Bu sonuçlar içerisinde bir soru daha aklýmýza gelir; peki mevcut Türkiye gerçekliði içerisinde bu sorunun çözümü nasýl gerçekleþecektir? Kürt sorunu ile bahsettiðimiz ulusal sorundur. Ve ulusal sorunun çözümü de ulusal kurtuluþ mücadelesinden geçmektedir. Ýkinci paylaþým savaþý sonrasýnda ulusal kurtuluþ mücadelelerinin çok yüksek olduðu ve uluslarýn tek tek devletler kurduðu bir dönem yaþandý. Ve bu tüm dünyada yankýsýný buldu ve böylelikle SSCB'nin de etkisiyle BM'de Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký kabul edilmek zorunda kalýndý. Ancak bugünkü sürece baktýðýmýzda ulusal kurtuluþ hareketlerinin sýnýf hareketinden, yani devrimci hareketten baðýmsýz olamayacaðý açýkça görülmelidir. Özellikle ülkemizde sýnýf hareketinden baðýmsýz olan bir hareketin gideceði yer milliyetçiliktir. Ve milliyetçiliðin gideceði yer de kaynaðý olan emperyalizmin kucaðýdýr. Böyle bir hareket de mücadelesini sadece bir devlet kurma ile sýnýrlayacak ve bu devlet yapýsýný kendisine kim saðlarsa onunla hareket edecektir. Nitekim buna en büyük örnek Barzani ve Talabani'nin durumudur. Kendi ulusuna karþý savaþa kadar varan bir ihanet içerisindedir. Ve bugün Barzani ve Talabani'nin bulunduklarý durum emperyalizm tarafýndan Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký diye lanse edilmeye çalýþýlmaktadýr. Þu görülmelidir ki baðýmsýz olmayan bir ülkenin geleceði durum bugünkünden farklý olmayacaktýr. Bu sefer baskýyý yapan baþka bir ulustan deðil kendi ulusundan olacaktýr. Sadece baskýnýn þekli deðiþecektir. Bizim gibi ülkelerde birçok ulus bir arada yaþamaktadýr. Bu bir arada yaþamý saðlayan baðlar, var olan sistem içerisinde zora dayalýdýr. Uluslar bir arada yaþamý kendi tercihleri olarak deðil ulusal baskýlar ile seçmektedir. Yani ezen ulusun milliyetçiliði üzerinden þekillenmektedir. Ezen ulus diðer uluslar üzerinde baský gücü olarak kullanýlmakta, ayný Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

zamanda da ezilen uluslarýn ulusal haklarý doðrultusunda verdikleri mücadeleler katliamlarla ezilmektedir. Yönetememe krizinin doðduðu en temel nokta da ulusun baský altýnda, haklarýndan yoksun yaþamaya mahkum edilmesidir. Bu direniþleri doðurur ve burada da hakim olan sistemin yönetememe krizi ortaya çýkar. Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakkýndan söz edebilmemizin koþulu böyle bir zorun ve baskýnýn olmadýðý koþullarda ulusa özgür bir ortamda ayrýlma hakký da dahil olmak üzere geleceðini tüm ulusun halk oylamasý ile belirleme hakkýnýn tanýnmasýdýr. Yani böylelikle yine çok sayýda ulusun bir arada yaþamasý olanaklarý saðlanabilir. Ancak böyle bir durumda uluslar bir arada yaþamý baský ve zorla deðil gönüllülükle tercih etmektedirler. Ve bunu saðlayabilecek tek bir sistem mevcuttur. O da sosyalizmden baþkasý deðildir. Ancak sosyalizmin uygulandýðý koþullarda uluslara böyle bir hak tanýnmakta ve uluslarýn kendi kaderini tayin hakký verilmektedir. Sovyetler Birliði örneði bu noktada belirleyicidir. Çok uluslu bir devlet olan Sovyetler Birliðinde tüm uluslara kaderlerini tayin hakký verilmiþ ve birlikte yaþam gönüllülük temeli ile saðlanmýþtýr. Bunun en temel garantisi de ayrýlma hakkýnýn tanýnmasýdýr. Tabi ayrýlma hakkýnýn tanýnmasý illa ki uluslara ayrý ayrý devletler kurmayý öngörmez. Burada ayrýlma hakký fiili olarak uygulanabilir olmakla birlikte bir arada daha güçlü bir devlet yapýsýnýn inþasý için temel oluþturmaktadýr. Ayrýca ayrýlma hakkýný kullanarak ayrýlan bir devletin tekrar emperyalizmin sömürgesi haline dönüþmesini, emperyalizmin boyunduruðu altýna girmesini engelleyici tedbirler alýr, buna müsaade etmez. Bu durum emperyalizm tarafýndan aslýnda uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýnýn özgür bir þekilde kullanýlmadýðý þeklinde bir propaganda doðurmaktadýr. Ancak özgürlükten anladýðýmýz emperyalizmin boyunduruðuna girmek deðildir. Esas olarak özgürlüðün koþulu baðýmsýzlýktýr. Böyle bakýldýðýnda emperyalizm in boyunduruðuna girmiþ bir ülke gerçek anlamýyla özgürlüðünü kaybetmiþ demektir. Bu noktada bir

ulusun ayrýlarak emperyalizmin boyunduruðuna girmesini engellemek o ulusun özgürlüðünü ve baðýmsýzlýðýný korumak anlamýna gelir ve emperyalizmin çarpýtmalarýnýn anlamsýzlýðýný ortaya koyar. Yani Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin hakký her noktadan bir ulusun baðýmsýzlýðýný koruyan, özgür bir þekilde kendi geleceðini en iyi þekilde seçebilmesinin her türlü imkânýný tanýyan ve en iyi geleceði seçmesine yardýmcý olan bir haktýr ve ancak daha önce bahsettiðimiz gibi sosyalizmde uygulanabilirdir. Bizim ülkemizde de Kürt'üyle, Türk`üyle, Laz'ýyla, Çerkez'iyle çok sayýda ulus bir arada yaþamaktadýr. Bir arada yaþam koþullarýnýn belirleyicisi hakim olan sistemdir ve baskýya dayalýdýr. Bu noktada çok sayýda ulusal kurtuluþ mücadelesi çeþitli dönemlerde hep baský ve katliamlarla bastýrýlmýþ bu noktada birçok ulus, ulus olma özelliklerinden yoksun býrakýlmýþtýr. Bu noktada, ülkemizde birlikte yaþayan çok sayýda ulus emperyalizmin boyunduruðu altýndadýr. Emperyalizmin tüm saldýrý ve yozlaþtýrma politikalarýna halkýn tüm kesimleri dahildir. Özel olarak uygulanan tek bir politika vardýr ki; o da yazýmýzýn baþýnda bahsettiðimiz gibi ezen ulusun milliyetçiliði, yani Türk milliyetçiliði ile yükseltilen þovenist dalga ile Türk-Kürt çatýþmasýnýn yaratýlmasýdýr. Böyle bir durumda halkýn tüm kesimlerinin birlikte ortak mücadelesiyle öncelikle emperyalizmin ülkemizden kovularak baðýmsýzlýðýn kazanýlmasý ve var olan sistemin yerine halkýn iktidarýna dayanan yeni bir sistemin kurulmasýdýr. Ulusal sorunun yani ülkemiz için Kürt sorununu yegane çözümü Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakký olduðuna göre bunu saðlayabilecek tek yönetim þekli halkýn iradesine dayanan, halk iktidarýndan baþkasý deðildir. 16


Halklarýmýz, Þimdi Amerika'ya Karþý Birleþme Zamanýdýr! Dev bir ahtapot üstümüze çullanmýþ, kanýmýzý emiyor. Bu ahtapotun adý Amerikan emperyalizmidir. Amerika, onlarca koldan Ortadoðu'yu sarmýþ; Arap, Fars, Türk, Kürt, çeþitli uluslardan tüm Ortadoðu halklarýnýn kanýný emmektedir. Ülkemizin de bir parçasý olduðu Ortadoðu bugün kuþatma altýnda. Ortadoðu bugün kan içinde. Üç ayrý kanaldan akýyor kan; Birincisi, Amerikan emperyalizminin halklara doðrudan saldýrýp döktüðü kandýr; ikincisi , iþbirlikçilerin Amerika adýna döktüðü kandýr. Ve üçüncüsü, Amerika'nýn halklarý birbirine düþürmesinin sonucunda, halklarýn birbirine düþerek, birbirine vurarak döktüðü kandýr. Halklarýn kaný, hangi biçimde dökülüyor olursa olsun, dökülen kan, Amerikan emperyalizmi adlý ahtapotu besliyor. Halklarýn çok kaný döküldü bugüne kadar. Fakat Amerika kana doymadý. Hiçbir zaman da doymayacaktýr. Çünkü emperyalizm, karakteri gereði yaðmaya, talana, yeni pazarlara doymaz. Amerika Birleþik Devletleri, bir emperyalisttir. Her emperyalist gibi, asalaktýr, dünya halklarýnýn kanýný emerek yaþar. Her emperyalist gibi saldýrgandýr; askeri ve ekonomik gücüyle, tüm halklara önünde boyun eðdirmek ister. Her emperyalist gibi alçak ve namussuzdur. Herkesin son 15 yýllýk yakýn tarihe baktýðýnda açýkça göreceði gibi, Amerikan emperyalizmi, sosyalist sistemin yýkýlmasýndan sonra, ülkelere, halklara karþý daha da pervasýz bir saldýrganlýk içindedir. Amerika, diðer emperyalistleri ve iþbirlikçileri yedeðine alarak halklara karþý savaþ açmýþtýr. Bu savaþ, halklarý teslim alma savaþýdýr. Bu savaþ, halklarý bölüp parçalayarak, birbirine düþürerek, dünyaya hakim olma savaþýdýr. Amerika karþýsýnda direnebilecek ve onu altedebilecek güce kavuþmak için; dünya genelinde ve ülkemiz 17

özelinde, Amerikan emperyalizme karþý birleþmeliyiz. Tüm milliyetlerden, tüm inançlardan halkýmýz! Kim ki, ýrkçýlýðý kýþkýrtýyorsa, bilin ki, Amerika'nýn hizmetindedir Amerikan emperyalizmi, hepimizin ortak düþmanýnýn adýdýr. Eðer açsak, eðer iþsizsek, eðer ulusal onurumuz çiðneniyorsa, eðer ulusal haklarýmýz gasbedilmiþse, eðer ülkemiz tekeller tarafýndan talan ediliyorsa, eðer ülkemizi iþbirlikçiler yönetiyorsa, bilin ki, bunda en büyük pay, Amerika'nýndýr. Amerika'nýn dünyaya hakim olmak için sürdürdüðü savaþýn bir parçasý olarak ülkemizde de çeþitli politikalar yürürlüðe konulmuþtur. Eðer bugün ülkemizde ýrkçýlýk kýþkýrtýlýyorsa, eðer faþist saldýrýlar tezgahlanýyorsa, Kürt-Türk çatýþmasýnýn tohumlarý atýlýyorsa, yine bilmeliyiz ki, bu politikalar, Amerika'nýn çýkarlarý doðrultusundadýr. Yakýn tarihimizi hatýrlayýn; 1980 öncesinin faþist terörünü örgütleyen CÝA'ydý. 1980-90'larda Susurluk 'u örgütleyen yine CÝA'ydý. Bugün de emin olun ki, ýrkçýlýðý, faþist saldýrýlarý kýþkýrtan, halký, milliyetlerine, inançlarýna göre bölmeye çalýþan Amerika'dýr. Yine emin olun ki, dün nasýl yoksul halkýn çocuklarý faþist terörün tetikçileri olarak kullanýldýlarsa, bugün de gençlerimiz ýrkçý saldýrýlara alet ediliyor. Bu ýrkçý saldýrýlara katýlanlar, Amerika'ya karþý çýktýðýný sanýrken, Amerika'ya hizmet etmiþ oluyorlar. Halkýmýz; þundan herkes emin olmalýdýr ki, kim ýrkçýlýk yapýyorsa, kim halklarý birbirine düþürüyorsa, kim halký emperyalizme karþý deðil de birbirine karþý kýþkýrtýyorsa, o Amerika'dan yanadýr. Hep birlikte düþünelim; Türk ve Kürt halkýnýn birbirine düþmesinden kimin, ne kazancý olur?.. Halkýn hak ve özgürlükleri için mücadele eden

devrimci, demokratik, ilerici, vatansever örgütlenmelerin sindirilmesinden, yok edilmesinden kimin çýkarý vardýr?.. Baðýmsýzlýðý, demokrasiyi gerçekten savunanlar, ezilir, sindirilirse, buna kim sevinir? Evet, bunlara sevinecekler, bunlardan çýkarý olanlar bellidir; bunlardan sadece ve sadece Amerika'yla iþbirlikçilerinin çýkarý vardýr. O halde, kim halkýn çeþitli kesimlerini birbirine düþman olarak gösteriyorsa, kim ýrkçýlýðý, faþist terörü kýþkýrtýyorsa, o Amerikancýdýr, Amerika'ya hizmet ediyordur. Bunlarý yapanlar, tüm milliyetlerden, tüm inançlardan halkýmýzýn ortak düþmanýdýr. Halkýmýz; kim ki, Amerika'nýn Ortadoðu'da 'iyi niyetli' olduðunu iddia ediyorsa, bilin ki, Amerikancýdýr, iþbirlikçidir! Yanýbaþýmýzdaki Irak'ýn Amerika tarafýndan iþgal edilmesine karþý çýktýk hep. Fakat, ülkemizin iþgaline ayný þekilde karþý çýkamadýk. Çünkü iþgalin tam olarak farkýnda deðiliz. Henüz yeterince farkýnda olmasak da, henüz çýplak biçimde görmesek de, bizim ülkemiz de iþgal altýnda. Amerika, Irak'ta olduðu gibi, tankýyla topuyla deðil fakat, sermayesiyle, tekelleriyle, 'uluslararasý' kurumlarýyla, üsleriyle, NATO'suyla iþgal etmiþtir ülkemizi. Ülkemiz de içinde olmak üzere, Ortadoðu'da onlarca ülke, emperyalizmin gizli iþgaline uðramýþ ve iþbirlikçiler tarafýndan yönetilmektedir. Amerika, Irak'ta, Afganistan'da göstermiþtir ki, her an "açýk iþgallere" de baþvurabilir. Açýk ve gizli iþgaller, dün de bugün de, her zaman o ülkeye "yardým" gerekçeleriyle, o ülkeyi "gerilikten", diktatörlüklerden" kurtarmak gibi gerekçelerle yapýlmýþtýr. Amerika'nýn Ortadoðu'da ne yapmak istediði artýk hiç kimse için sýr deðildir. Aklý baþýnda, namuslu, vicdanlý hiç kimse, artýk Amerika'nýn Ortadoðu'daki müdahalelerinin "diktatörlükleri yýkmak", "demokrasi

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


getirmek" için olduðunu söyleyemez. Hala bunu söyleyenler, bilinmelidir ki, Amerikancýdýr. Ýþbirlikçidir. Ülkeleri iþgal ederek, yüzbinlerce insaný katlederek, þehirleri yakýp yýkarak Amerika kendi yüzünü zaten yeterince açýk biçimde ortaya koymuþtur. Baþlangýçta kýsaca BOP diye tanýnan ve tam adý "Geniþletilmiþ Ortadoðu ve Kuzey Afrika Projesi" olan proje, Ortadoðu'yu Amerika'nýn çiftliði yapma projesidir. Bu amaçla, halklarý birbirine kýrdýrtmak isteyen Amerika'dýr. Çünkü, halklar birbirine düþtüðünde, halklar birbirini zayýflatýrken, güçlenen Amerika olur. Halklarýn birbirini kýrdýðý her ortamda, emperyalizm istediði gibi at oynatýr. Ülkemizde de bugün saðlamak istedikleri budur. Halkýmýz; AKP, Amerika'nýn iþbirlikçisidir; Kim ki, AKP'nin iþbirlikçiliðini gizliyor ve buna karþý çýkmýyorsa, bilin ki, o da sonuçta Amerika'ya hizmet etmiþ olur. Amerika, bugün Irak'ta olduðu gibi, artýk çok daha açýk bir biçimde müdahale etmektedir ülkelere. Buna paralel olarak ülkemizde de emperyalizmin varlýðý, giderek daha açýk hale gelmektedir. Amerikan yönetimi, ülkemizi yönetenlere açýkça talimatlar vermekte, TBMM'nin hangi kararlarý almasý gerektiðini dikte ettirmektedirler. ABD Büyükelçisi, alenen ve pervasýzca ülkemizin yönetimine müdahale etmekte, Amerikan senatörlerinden Amerika'nýn ekonomik ve askeri kurumlardaki memurlarýna kadar, Amerika adýna davrananlar, gelip ülkemizi denetlemekte, "incelemekte", ve ülkemizi yönetenler onlara sesini çýkaramamaktadýr. Çýkaramazlar da. Çünkü AKP, baþta Amerika olmak üzere, emperyalistlerin desteðiyle iktidar olmuþ bir partidir. Bu desteðin karþýlýðý, Amerika'ya her alanda teslimiyettir. AKP, bugün Amerikan emperyalizminin Ortadoðu'daki yardýmcý gücü durumundadýr. Abdullah Gül, Dýþiþleri Bakaný'yken de Cumhurbaþkaný olarak da, tüm diplomatik faaliyetlerini, Amerikan politikalarýnýn sözcüsü olarak yürütmektedir. Geçtiðimiz günlerde "sýnýr ötesi operasyon" tartýþmalarýnda Baþbakan Tayyip Erdoðan'ýn "5 Kasým'da Bush'la görüþmemi bekleyin" açýklamasýný yapmasý kimilerini þaþýrttý. Oysa þaþacak hiçbir þey Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

yok. AKP, Amerikan emperyalizminin dýþýnda hiçbir þey yapamaz; ekonomide, siyasette, kültürde, her alanda böyledir bu. AKP, Amerika'dan izin almadan yatamaz, kalkamaz, nefes bile alamaz. Baðýmlýlýk ve iþbirlikçilik iþte böyle bir þeydir zaten. Ülkemizin emperyalizmin iþgali altýnda olduðunun kanýtý, Taksim'deki Kýzýlay'daki Amerikan tanklarý deðildir, ama ülkemizi yönetenlerin Amerika'dan baðýmsýz tek bir adým bile atamamalarý bunun kanýtýdýr. Irak'taki kukla Maliki Hükümetiyle, AKP Hükümeti'nin özde bir farký yoktur! Amerika, iþgalle, ambargoyla, ekonomik, siyasi, askeri yaptýrýmlarýyla ülkeleri sömürgeleþtiriyor. Sömürgeleþtirdiði her ülkede yaptýðý ilk iþ, kukla iktidarlar kurmak, kendi iþbirlikçilerini yaratmaktýr. Nitekim, ülkemizde de böyle olmuþtur. Ülkemizde bu baðýmlýlýk ve iþbirlikçilik dönemi, 1945'lerde baþlamýþtýr. Tekelci burjuvalar, toprak aðalarý, tefeci tüccarlar, emperyalizmin iþbirlikçisi olarak oligarþik iktidarý oluþturmuþlardýr. Bu sömürücü sýnýflar adýna hükümet koltuðuna oturan tüm düzen partileri de, bu iþbirlikçiliði deðiþik boyutlarda sürdürmüþlerdir. Tayyip Erdoðan'ýn AKP Hükümeti, Adnan Menderes'in DP Hükümeti'nden bugüne uzanan iþbirlikçi çizginin devamýdýr. Fakat AKP, iþbirlikçilikte, kendinden önceki tüm iktidarlarý geride býrakmýþtýr. Emperyalist tekeller, daha önceki hiçbir iktidar döneminde bu kadar pervasýz talan yapamadýlar. AKP, iþbirlikçiliði en riyakar ve kurnazca sürdüren bir iktidardýr ayný zamanda. Ortadoðu'da Amerika adýna görevler üstlenirken, siyasi olarak her zeminde Amerika'yý desteklerken, halka karþý sanki Amerika'yla kavgalýlarmýþ, sanki onlarýn her istediðini yapmýyormuþ, sanki Amerika'yý eleþtiriyorlarmýþ gibi bir hava yaratmaktadýrlar. Ayný riyakarlýðý, Ýsrail'le tam iþbirliðini sürdürürken Filistin davasýný sahipleniyormuþ izlenimi yaratmalarýnda da görebilirsiniz. Kürt sorunu'nda da emperyalizme diyebilecekleri ve dedikleri bir þey yoktur. Kürt halkýna karþý sürdürülen baskýlar, onyýllardýr zaten Amerika'nýn desteðiyle sürdürülmüþtür. Bugün de Kürt halký,

Amerika'nýn Ortadoðu'daki planlarýnýn ve AKP'nin içteki iktidar kavgasýnýn parçasý olarak kullanýlmaya çalýþýlmaktadýr. Amaçlarýna ulaþmak için Irak'ta Kürtleri Araplara karþý kullandýklarý gibi, ülkemizde de Türkleri Kürtlere karþý kullanmaktan çekinmezler. AKP; iþte bütün bu politikalarda Amerika'nýn kuklasý gibi davranmaktadýr. AKP, emperyalizme bu hizmetlerini sürdürebilmek için halkýmýza karþý kanlý tezgahlar kurmaktadýr. 2005 Nisanýndan bu yana süren linç saldýrýlarý, demokratik kurumlarý hedef alan faþist terör, polisin iþkence ve infazlarýný artýracak yasal düzenlemeler, bu iþbirlikçiliðin sonucu ve gereðidir. Bu noktada karþýmýza yine Amerika çýkmaktadýr. Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Gürcü, Boþnak, Terekeme, Tüm Milliyetlerden Halkýmýz; Baðýmsýzlýðýmýz için, ulusal onurumuz için, ulusal haklarýmýz için, ülkemizin zenginliklerini emperyalistlere peþkeþ çektirmemek için, Amerika'nýn oyunlarýný bozmalýyýz. Amerika'nýn oyunlarýný bozmak, ona karþý birlikte mücadele etmekten geçer. Baðýmsýzlýk ve demokrasi için, ulusal onurumuz ve haklarýmýz için; Amerika'ya karþý birleþelim! Ýþbirlikçilerine karþý birleþelim! Amerikan emperyalizmi, son yarým asýr içinde, onlarca iþgal, onlarca askeri darbe gerçekleþtirmiþ, ülkeleri NATO, ÝMF, Dünya Bankasý gibi kendi denetimindeki kurumlar aracýlýðýyla denetim altýna almýþtýr. Amerika'nýn el attýðý hiçbir yerde, özgürlüðe, demokrasiye, baðýmsýzlýða, refaha, ulusal onura yer yoktur. Eðer bunlarý istiyorsak, bu topraklardan Amerikan emperyalizmini kovmalýyýz. Amerikan emperyalizmini kovmak demek, onun ülkemizdeki iþbirlikçilerinin iktidarýný yýkmak demektir. Kurtuluþumuz, anti-emperyalist, anti-oligarþik devrimdedir. Ýþte bu yüzden; Amerika'ya ve Ýþbirlikçilerine karþý birleþelim, savaþalým!

Haklar ve Özgürlükler Cephesi *5 Aralýk 2007 tarihli 96 nolu açýklamasýdýr. 18


YAÞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMÝZ Ýktidar partileri yýllardýr gençliðin örgütlenmemesi için ellerinden geleni yapmýþlardýr. Trakya Üniversitesi rektörlüðü ve polisi de öðrenci gençliðin örgütlü mücadelesini engellemek için birçok kez soruþturma ve gözaltýna baþvurmuþtur.Tüm baskýlara raðmen gençlik örgütlü bir þekilde hareket etmeye devam etmektedir. 1 Aralýk günü Edirne Gençlik Derneði de düzenlediði bir etkinlikle kuruluþunu ilan etti. Açýlýþ etkinliði ilk olarak Edirne Gençlik Derneði Baþkaný Metin Doðan'ýn yaptýðý açýlýþ konuþmasýyla baþladý. Gençliðin sorunlarýnýn çözümünün birlikte mücadele etmekten geçtiðine deðinilen açýklamanýn ardýndan. Edirne Gençlik Derneði Müzik grubunun seslendirdiði türküler hep bir aðýzdan söylenip, program þiir dinletisiyle devam etti. Edirne Gençlik Derneði Adresi: Sabuni Mahallesi Kýzanlýk Ýþ Merkezi, Kat 3, No: 38 EDÝRNE ANKARA GENÇLÝK DERNEÐÝ’NDE “BAÐIMSIZLIK NEDÝR, KÝM SAVUNUR?” SEMÝNERÝ Baðýmsýzlýk kavramýnýn unutturulmaya çalýþýldýðý bir dönemde gençlik olarak baðýmsýzlýk kavramýnýn ne olduðunu tartýþtýrmak önemlidir. Ankara Gençlik Derneði'nde 2 Aralýk Pazar günü saat 16.30'da "Baðýmsýzlýk Nedir, Kim Savunur?" konulu bir seminer düzenledi. Seminerde konuþan dernek üyesi Ebru Gürler; ülkemizin emperyalizme nasýl baðýmlý hale getirildiðini, ulusal gibi görünen ordunun gerçek yüzünü, uygulanan tüm politikalarýn ABD tarafýndan belirlendiðini anlattý. Seminere daha sonra yine dernek üyesi Didem Akman'ýn konuþmasýyla devam edildi. Akman ise konuþmasýnda iktidarýn anti-emperyalist mücade-

19

lenin yükselmemesi için yaptýklarýna, emperyalizm karþýsýnda solun tavrý ve vatanseverlik konularýna deðindi. “Baðýmsýzlýðý Kim Savunur?'” sorusunun cevabýnda ise Akman; baðýmsýzlýðý yalnýzca bu ülkenin devrimcilerinin savunduðunu, örgütlü mücadele ederek emperyalizmin ülke topraklarýndan atýlabileceðini, umutsuzluða kapýlmamak gerektiði üzerinde durdu. 40 kiþinin katýldýðý etkinlik yaklaþýk bir buçuk saat sürdü. SORUÞTURMALAR DURDURULSUN Üniversite gençliði üzerindeki baskýlar tüm hýzýyla sürüyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde okuyan Sivas Gençlik Derneði üyesi altý kiþi bir hafta ile bir aya kadar disiplin soruþturmasý aldý. Sebebi ise Gençlik Dernekli öðrencilerin “üniversitede bildiri daðýtmasý” olarak gösterildi. Bu ülkenin yasalarýna göre kurulan ve üniversitelerde akademik-demokratik mücadele yürüten bir derneðin kendi düþüncesini herhangi bir yolla açýklamasý nasýl “SUÇ” olarak görülebilir? Uygulanan baskýnýn sebebi hakkýný arayan öðrencileri susturmak, soruþturmalarla gözdaðý vermektir. Polisin ve ÖGB'lerin sürekli takip ederek taciz etmelerinin baþka bir anlamý yoktur. Gençlik Dernekliler ise bu keyfi soruþturmalarýn ve baskýlarýn, kendilerini demokratik üniversite mücadelesinden alýkoyamayacaðýný bildirdiler. MUÐLA'DA FAÞÝST TERÖR Üniversitelerde faþist saldýrýlar polis desteðinde sürdürülüyor. AKP provokasyon ve þovenist kýþkýrtmalarý kullanarak öðrenci gençliðin hak alma mücadelesini geriletmeye çalýþýyor. Muðla’da yaþanan olaylar bunu bir kez daha göstermiþtir. Muðla’da faþistlerin iki Kürt bayaný tartaklayarak otobüsten atmasý üzerine devrimci-demokrat öðrenciler de tepki gösterdi. Bu tepkiyi hazmedemeyen polis devrimci-demokrat öðrencilerin yoðun olarak gittiði Kýrmýzý Kafe'yi kuþatarak öðrenci gençliðin üzerine saldýrýp 50'ye yakýn öðrenciyi gözaltýna aldý. Daha sonra öðrencilerin hepsi serbest býrakýldý. Fakat 28 Kasým Perþembe günü, Güvenlik Þube polisleri tarafýndan Muðla Üniversitesi öðrencisi Ersel Tutkuner gözaltýna alýndý ve tutuklandý.

Muðla Gençlik Derneði Giriþimi ile birlikte çok sayýda gençlik örgütlenmesinin katýldýðý ortak bir basýn açýklamasýyla tutuklanan Ersel Tutkuner'in serbeste býrakýlmasý istendi. Açýklama sýrasýnda "Ersel Tutkuner Serbest Býrakýlsýn!” ve “Ev Basanlar, Yol Kesenler, Ýþkenceciler Dýþarýda, Maðdurlarý Ýçeride!" pankartlarýyla birlikte, "Ersel Tutkuner Yalnýz Deðildir!”, “Ersel Tutkuner Serbest Býrakýlsýn!”, “Bu Kavga Faþizme Karþý Hürriyet Kavgasýdýr”, “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek" dövizleri açýldý. Polisin saldýrýsý sonucu kafasý kýrýlan Muðla Gençlik Derneði Giriþimi Sözcüsü Halil Gürel gözaltýnda "Kürtçe konuþamazsýnýz, teröristsiniz” denildiðini anlattý. Muðla’ da yaþanan saldýrýlar bunlarla da sýnýrlý kalmadý. Polisin devrimci-demokrat öðrencilere saldýrmasýndan destek alan faþistler 2 Aralýk günü Muðla Gençlik Derneði Giriþimi destekçisi Mehmet Kýðýlý'ya saldýrarak iki yerinden býçakladýlar. Olaydan sonra, Kýðýlý’nýn hastanede tedavi altýndayken söylediði sözler ise faþistlerin polis tarafýndan nasýl himaye edildiklerini gösteriyor; “Saldýrý sýrasýnda bir polis ekip otosu saldýrýyý gördü. Kaçmalarýna hiç ses çýkarmadý.” Muðla'da yaþanan olaylarla ilgili olarak Gençlik Federasyonu da bir açýklama yaparak þöyle dedi; “Yaþanan hiçbir saldýrý bizleri haklý mücadelemizden alýkoyamayacaktýr. Tüm saldýrýlara raðmen halk için bilim halk için eðitim talebimizi alanlarda dile getirmeye devam edeceðiz. Burasý Üniversite Deðil! Ýstanbul Üniversitesi Öðrenci Kültür Merkezi Halk Bilim Kulübü, 11-12-13 Aralýk günlerinde “insan haklarýyla insandýr” sloganýyla etkinlik gerçekleþtirmek istedi. BOP, eðitimin ticarileþtirilmesi, insan haklarý gibi konularýn tartýþýlacaðý, film gösteriminin olacaðý etkinlik idare tarafýndan keyfi olarak engellendi. Keyfiyetin kýlýfý da hazýrdý. ÖKM'de süren tadilat. Bu keyfilik 12 aralýk günü ÖKM önünde yapýlan basýn açýklamasýyla protesto edildi. Öðrenci Kültür Merkezi önünde toplanan öðrenciler “Sosyal Kültürel Haklarýmýz Engellenemez, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” dövizleri açtýlar. Ý.Ü. Öðrenci Kültür Merkezi Kulüpleri adýna yapýlan açýklamada Mesut

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


Parlak’ýn kendisini bir çoban, öðrencileri de güdülecek koyunlar olarak gördüðü ve buna uygun hareket ettiði belirtildi. “Evet, bu gördüðünüz tabelalar sizi yanýltmasýn. Burasý bir üniversite deðil; kimi zaman kýþla, kimi zaman bir holding ama hiçbir zaman üniversite deðil. En azýndan yönetenler öyle görmüyor. Bizler Ý.Ü. Öðrenci Kültür Merkezi Kulüpleri olarak her türlü engellemelere raðmen bütün faaliyetlerimize devam edeceðimizi, üniversitemizin ve kültür merkezimizin bir kýþlaya dönüþtürülmesine seyirci kalmayacaðýmýzý bir kez daha ifade ediyor, tüm duyarlý basýnýn ve kamuoyunun ilgi ve desteðini bekliyoruz” denildi. Açýklamada sýk sýk “Kýþla Deðil Üniversite Ýstiyoruz, Polis-Ýdare Ýþbirliðine Son” sloganlarý atýldý. Açýklamaya 80 kiþi katýldý. Eþkiþehir'de Faþist Saldýrý 11 Aralýk salý günü Eskiþehir Gençlik Dernekli öðrenciler, Osmangazi Üniversitesi'nde ''Ülkemizde Gençlik Gelecektir'' dergisi satýþýný yaptýktan sonra, üniversite çýkýþýnda faþist bir grubun saldýrýsýna uðradý. Fen Fakültesi kantininde dergi satýþý yapýldýktan sonra Edebiyat Fakültesi’ne geçmek isteyen öðrencilere ÖGB’ler müdahale etmeye çalýþtý ancak Gençlik Dernekliler dergi satýþlarýný sürdürdü. Üniversite yönetimi, dört öðrencinin dergi satýþýna tahammülsüzlüðünü peþlerine 20 ÖGB, bir o kadar sivil polis takarak gösterdi. ÖGB’ler; ''Siz dergi satýyormuþsunuz, satamazsýnýz çýkarýnda bir bakalým” diyerek öðrencileri tehdit ederek kantinden çýkarmaya çalýþtýlar. Daha sonra üniversiteden ayrýlmak üzere olan öðrencilere hazýr tuttuklarý 15 kiþilik faþist grubu saldýrtmaya çalýþtýlar ancak bunda da baþarýlý olamadýlar. Yaþanan saldýrý ile ilgili yazýlý açýlama yapan Gençlik Federasyonu açýklamasýnda þöyle

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

dedi: “Bu saldýrýlar devlet politikasýdýr. Bu saldýrýlar 12 Eylül ve YÖK’ün kurulmasýyla üniversitelerdeki devrimci potansiyeli bitirmeyi hedefleyen saldýrýlardýr. Bu saldýrýlar düþünmeyen, sorgulamayan, üretmeyen gençliði isteyenlerin saldýrýlarýdýr. Bizler bu ülkenin devrimci gençliðiyiz. Bu ülkeyi yönetenlerin bize biçtiði gömleði biz kabul etmiyoruz. Biz iktidarýn istediði gibi barda, gece kulüpl e r i n d e sabahlayýp, uyuþturucu ve içki partileri yapmýyoruz. Ýktidarýn istediði gibi ahlaksýzca, bencilce düþünmüyoruz. Ýyi olaný, güzel olaný, bizim olaný istiyoruz. Bu yüzden bize saldýrýyorlar. Bu saldýrýlar bizi þimdiye kadar bitiremedi ve bundan sonra da bitiremeyecek. ” Eskiþehir Gençlik Dernekli öðrenciler, dergisi satýþýna 12 Aralýk çarþamba günü de devam ettiler. Yaþanan ÖGB, polis baskýsý ve faþistlerin saldýrýlarýnýn teþhir edildiði dergi satýþý, üniversite öðrenci yemekhanesi önünde baþladý. Daha sonra merkez durakta insanlara dergi satýþý yapýldý ve burada da polis idare ve ÖGB iþbirliði teþhir edildi. Ardýndan týp kantinine gidilerek kantin içinde bir gün önce yaþanan olaylar anlatýldý. Buradaki dergi satýþýnda bir kaç kez ÖGB müdahalesiyle karþýlaþýlsa da dergi satýþý sürdürüldü. 45 kiþiyle yapýlan dergi satýþýna BDSP, DPG, DGH, Mücadele Birliði, Öðrenci Kolektifi, ÖDP Gençliði, Yurtsever Cephe ve SGD katýldý. Çanakkale’de Soruþturma Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde Gençlik Dernekli öðrencilere soruþturma açýldý. Ercan Akbaba ve Emre Petek, seçimler döneminde yapýlan "Seçim Çare Deðil" kampanyasýnda polisin eyleme saldýrýsý sonucu göazaltýna alýnýp tutuklanmýþlardý. Bu olay gerekçe gösterilerek her iki öðrenci hakkýnda da soruþturma açýldý. Açýlan soruþturmada þöyle

deniyor: “16 Temmuz 2007 günü Ankara Ýl Merkez Yüksel Caddesinde, 22 Temmuz 2007 tarihinde yapýlan Milletvekilliði genel seçimlerini protesto etmek amaçlý yasa dýþý gösteri yürüyüþüne katýldýðýnýz, Kanun dýþý kuruluþlara üye olduðunuz, bu yasadýþý eylemleriniz nedeniyle gözaltýna alýnmanýz ve sonuçta tutuklanmanýz nedeniyle hakkýnýzda ‘Yüksek Öðretim Kurumlarý Öðrenci Disiplin Yönetmenliði’nin 10-(b) ve (e) (yön. m.1 ve 11 delaletiyle) disiplin soruþturmasý baþlatýlmýþtýr.” Okul idaresi kendini mahkemeden daha yetkili görüyor olmalý ki mahkemenin 2911’den yargýladýðý öðrencileri yasadýþý kuruluþlara üye olmaktan soruþturma baþlatmýþ. Hiç bir maddi zemini ve temeli olmayan "yasadýþý örgüt üyesi olmak" iddiasýný da söylemekten geri kalmayan okul idaresine sormak gerekir; bu öðrenciler örgüte nasýl üye olmuþlar? Örgüte üye olmak için form doldurup fotoðraf da çektirmiþler mi?! Eminiz ki okul idaresi bunlarý da biliyordur!! Biga Gençlik Derneði Giriþimcileri, soruþturmalarýn kendilerini yýldýramayacaðýný ve baðýmsýzlýk istemeye devam edeceklerini belirtirken, haksýz soruþturmalarýn derhal geri çekilmesini istediler. Isparta Gençlik Derneði'nde Tanýþma Toplantýsý Isparta Gençlik Dernekli öðrenciler, 9 Aralýk Pazar günü saat 14.00’te dernek binasýnda tanýþma toplantýsý gerçekleþtirdiler. Gençlik Dernekleri’nin gençliðin akademik demokratik mücadelesindeki yeri ve öneminin anlatýldýðý etkinlikte, üniversitelerdeki yaþanan polisidare iþbirliðine deðinilerek, üniversitelerde açýlan soruþturmalarla ilgili sohbetler edildi. Düzenin gençlere sunduðu yoz kültür karþýsýnda alternatifin ne olabileceði konusundaki düþünceler paylaþýldý. Hep birlikte söylenen türkülerin ardýndan saat 17.00’de etkinlik sona erdi.

20


‘78 MARAÞ KATLÝAMI Maraþ’tan Þemdinli’ye, Linçlere Ýþbirlikçiðin Katliam Geleneði Emperyalizmin olduðu yerde kan eksik olur mu? Þairin dediði gibi; Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yý, Sonra biz. Umutlar azaldý, günden güne, mutluluklar Ve ekmeðimiz. Bir çocuk aðlarsa dað baþýnda Gözyaþýnda Amerika akar. Vurdularsa birini, kaný þorladýysa Bilin ki o kurþunlarda Amerika var.

Kanýmýzýn aktýðý günlerden biri de tarihe Maraþ Katliamý adýyla girmiþtir. 24 Aralýk 1978 tarihinde MHP'li faþistler tarfýndan gerçekleþtirildi bu katliam. Ancak katliam kararý devletin zirvesinde alýnmýþ ve kontrgerilla tarafýndan planlanmýþtý. Birkaç gün süren ve 25 Aralýk akþamý son bulan saldýrýlarda resmi rakamlara göre 111 insan, katliam iþkencelerle katledildi. 270 ev ve 70 iþyeriyakýlýp yýkýldý. Katliamý gerçekleþtirenler amerikan üniformasý giymiyorlardý. Hatta onlara sorsanýz ABD'ye de karþý olduðunu söylerlerdi. Ayný bugün tüm faþistlerin sözde anti-amerikancý kesilmeleri gibi. Ama ülkemizdeki bütün katliamlar gibi bunun da sorumlusu ABD emperyalizmiydi. Katliamý gerçekleþtirenler

ise emperyalizmin elinde basit bir oyuncaktýlar hepsi bu. Bizim Amerika’yý bulma tarihimiz 1945’li yýllardýr. Bu yýllardan itibaren ülkemiz emperyalizme yeni sömürgecilik iliþkileriyle ekonomiksiyasi-askeri-kültürel her anlamýyla baðlanmaya baþlamýþtýr. Bu tarihten itibaren günden güne umudun, mutluluklarýn ve ekmeðimizin azalmaya baþlamasý, emperyalizmin yeni sömürgesi olmaya baþlamamýz ile ilgilidir. Emperyalist sömürü ayný zamanda giderek daha fazla katliam, daha fazla baský ve iþkence demekti. Buna karþý “Tam Baðýmsýz Türkiye” diyen ve bu uðurda mücadele edenler de olacaktý elbette. ‘60'larda Mahirler, Denizler, Ýbolar emperyalist baðýmlýlýða karþý “Baðýmsýz Türkiye”nin, ulusal onurun, gerçek vatanseverliðin temsilcisi oldular. Ayný mücadele ‘70'lerden sonra Mahirlerin yolundan giden devrimciler tarafýndan yürütülmeye devam edildi. ‘75'lerden sonra emperyalist baðýmlýlýða karþý Baðýmsýz Türkiye mücadelesi verenler, emperyalizme ve onun ülke içindeki iþbirlikçisi sýnýflar aracýlýðýyla adým adým yerleþtirdiði faþizme karþý halk muhalefeti artýk iyice geliþmiþ kitleselleþmiþti. Emperyalizme göbekten baðýmlý bir ülkede baþka türlüsü de mümkün

olamazdý. Bu halk muhalefetine karþý emperyalizmin kontra örgütlenmeleri daha Mahirler zamanýnda örgütlenmeye baþlanmýþtý. Baðýmsýzlýk diyen halkýn, gençlerin üzerine saldýrtmak için ABD'nin NATO'nun eðitimi ve desteðiyle sivil faþistler yetiþtirildi. Özel Harekat Dairesi adýyla kontrgerilla örgütlendi. Bunlar aracýlýðýyla katliamlar gerçekleþtirildi. 1978 Maraþ Katliamý bu katliamlardan biridir. Ýþbirlikçilerin tarihi bu katliamlarla ve katliam giriþimleriyle doludur. Maraþ, Çorum, Sivas, Gazi, Þemdinli diyerek günümüze kadar devam eden bu katliamlarda amaçlanan; halklarý alevi-sünni, türkkürt diyerek birbirine düþürmek, halklarýn kanýný akýtarak sindirmektir. Baðýmlýlýk iliþkilerinin emperyalist sömürünün devamý için bu þarttýr. Bu nedenle þiirde denildiði gibi halka sýkýlan o kurþunlar da mutlaka amerika ve onun, dilinden millyetçiliði düþürmeyen iþbirlikçileri vardýr. Sadece kurþunlarda da deðil elbet. Bugün düzenlenen her provakasyonda, linç organizasyonlarýnda da emperyalizmi görürüz. Baðýmsýzlýk diyenlerin karþýsýna katliamcýlarýn mý yoksa linç güruhlarýnýn mý çýkartýlacaðý döneme göre deðiþebilir ama deðiþmeyen þey emperyalist efendilerinin çýkarlarý için halklarýn kanýný dökme geleneðidir.

GÜN GÜN MARAÞ KATLÝAMI 19 Aralýk günü faþistlerin iþlettiði Çiçek Sinemasý’nda sosyalizmi, sosyalist devleti karalayan faþist bir film oynatýlmaktadýr. MHP’li faþistlerce uygulanacak planýn ilk adýmý bu sinemada bu film oynatýldýðý bir sýrada atýlýr. Faþistler, sinemayý film izlenirken etki gücü çok küçük bir patlayýcýyla bombalarlar. Sinema içinde patlatýlan bu bombayla birlikte ayný anda «Aleviler, komünistler, sinemayý bombaladý», «Müslüman Türkiye», «Kanýmýz Aksa da Zafer Ýslamýn» sloganlarý yükselir. Sloganlarý baþlatanlar da bu iþte görevlendirilmiþ faþistlerdir. Sinemadan çýkan gözü dönmüþ faþistler diðer bölgelerden de planýn bir parçasý olarak getirilmiþ faþist gruplarla birleþir. Sayýlarý 100-150 kiþiyi bulan bu faþist grubun ilk saldýrý hedefi CHP binasýdýr. Katliam baþlamýþtýr artýk. 20 Aralýk günü alevilerin iþlettiði demokrat insanlarýn gidip geldiði Akýn Kraathanesi faþistlerce bombalanýr. 21 Aralýk’ta TÖBDER’li devrimci iki öðretmen Hacý Çolak ve Mustafa Yüzbaþýoðlu faþistler tarafýndan sokak ortasýnda kurþunlanarak katledilir. 22 Aralýk’ta bir gün önce katledilen iki öðretmenin cenazesine katýlan kitleye faþistler saldýrýr. Faþist grup, bölgeden özellikle toplanmýþ bir araya getirilmiþ yüzlerce azýlý

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

katilden oluþmaktadýr. Bu katil kitle «bir komünist, alevi öldüren cennete gider» vaazlarýyla iyice kýþkýrtýlýr. Cenaze için toplanan kitleye, askerin polisin gözetimindeki faþistler saldýrýrken, diðer yanda kapýlarý önceden iþaretlenmiþ dükkanlar yakýlmaya baþlanýr. Bu cenaze töreninde büyük bir katliam gerçekleþtirmek planlanmýþtýr ancak faþistlerin kendi organizasyonlarýndan kaynaklanan nedenlerle o gün halktan üç insan katledilir. Hedeflenen çok daha büyük bir kitle katliamýdýr. 23 Aralýk’ta Maraþ dört bir yandan yanmaya baþlar. Katliam mahallere yayýlýr. Yörükselim, Maðaralý, Serintepe, Namýk Kemal, Karamaraþ mahalleri katliamýn en yoðun yaþandýðý bölgeler olur. Katliamýn doruða týrmandýðý, vahþetin sýnýr tanýmadýðý gün 24 Aralýk’týr. Üstelik 24 Aralýk günü Maraþ’ta sokaða çýkma yasaðý vardýr. Vahþetin sýnýrý yoktur. Tecavüze uðrayan kadýnlar, ana karnýnda katledilen bebekler, aðaçlara çivilenen çocuklar, insanlar, gözleri oyulan yaþlýlar, satýrlarla, baltalarla parçalanan insanlar tam bir vahþet tablosu oluþturmaktadýr. Ve bu tablo, tarihe, faþizmin vahþetinin katliamcýlýðýnýn sýnýr tanýmazlýðýný tüm açýklýðýyla ortaya seren günler olarak geçer.

21


BOP’tan BÝR “GÜZELLEME”:

ANNAPOLÝS 27 Kasým günü ABD'nin Annapolis kentinde "Ortadoðu’da Barýþ" isimli bir konferans yapýldý. ABD'nin öncülüðünü yaptýðý konferans; Ýsrail, Filistin baþta olmak üzere Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye gibi 50'ye yakýn ülke ve kurumun katýlýmýyla baþladý. Konferansýn amacý barýþtan çok Ortadoðu ülkelerini BOP'a yedeklemek, baþta Filistin Direniþi olmak üzere Ortadoðu halklarýnýn direniþini tamamen bitirmektir. Konferansta alýnan kararlar ise Filistin-Ýsrail arasýndaki görüþmelerin baþlatýlmasý, bunun için çalýþacak bir komite oluþturulmasý ve takvim çýkarýlmasý oldu.Yapýlan konferansta ne ABD ne de Ýsrail, Filistin halkýnýn çektiði acýlarýn ve sorunlarýn çözümüyle ilgili bir öneride bulunmadýlar. ABD baþkaný Bush yaptýðý konuþmada amacýnýn anlaþma saðlamak olmadýðýný, amacýnýn müzakereleri baþlatmak olduðunu anlatmak zorunda kaldý. Konferans BOP'a hizmet etmiþtir. Konferansta ilgi çeken noktalardan birisi “Barýþ Konferansý” olmasýydý. Peki yýllardýr topraklarý iþgal altýnda olan Filistin halkýyla Ýsrail arasýnda nasýl bir anlaþma olabilir, nasýl barýþ olabilir ki? Bu yüzdendir ki, Filistin halký sokaklardaydý. Konferans baþlar baþlamaz Filistin'in baðýmsýzlýðý için mücadele eden örgütler ve Filistin halký sokaklara aktý. Çünkü Filistin halkýnýn gördüðü ilk barýþ konferansý deðil bu. Filistin Halký biliyor ki daha önce Camp David'de, Oslo'da ve diðer yapýlan barýþ antlaþmalarýnda hiçbir sonuç alýnamadý. Hepsinden sonra Filistin halký daha fazla katledildi. Direniþi tasfiye etmek için her anlaþmadan sonra daha fazla saldýrdýlar. Bu yüzden Filistin halký sokaklardaydý. Ýsrail ve ABD barýþ görüþmeleri adý altýnda Filistin halkýna teslimiyet dayattý ve bu anlaþmalarýn bedelini ödetti. Yapýlan konferans Filistin sorununu çözme için bir sonuç, bir geliþme yaratmayacaktýr. Ancak Filistin halkýnýn iþgale karþý direniþini bölme, güç kay-

22

bettirme hesabý taþýmaktadýr bu konferans. Bunun için El-Fetih-Hamas çatýþmasý daha da boyutlandýrýlýyor. ABD ve Ýsrail, El-Fetih'i yanýna alýrken Hamas'ý da karþýsýna alýyor ki böylece Hamas'ý tasfiye etmek istiyor. Annapolis'te yapýlan konferansý protesto etmek için yapýlan gösterilere El-Fetih'e baðlý polislerin saldýrmasý da ilerleyen süreçlerin ipuçlarýný vermektedir. Konferansýn düzenlenme nedenlerinden biri de BOP. Konferans zaten bunun için Ortadoðu'daki bütün iþbirlikçi iktidarlar ve ABD'nin bekçi köpeði Ýsrail'in katýlýmýyla yapýldý. Filistin direniþini bitirmek istiyorlar. Çünkü BOP'u rahatça hayata geçiremiyorlar. Hamas yaptýðý açýklamada konferansta alýnacak kararlarýn Filistin'i baðlamadýðýný belirtti. Öte yandan Filistinli örgütler de Annapolis konferansýnýn baþladýðý gün "Anapolis'in Tehlikelerine Karþý Halk Kongresi" adý altýnda bir konferans düzenlediler. Panele Ýslami Direniþ Hareketi, Filistin Ýslami Cihad Hareketi, Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi, Filistin Halk Kurtuluþ Cephesi-Genel Komutanlýk gibi örgütler katýldý. Katýlan örgütler Annapolis konferansýndan sonuç bekleyenlerin yanýlacaðýný belirttiler ve Annapolis Konferansý’yla ABDÝsrail ittifakýnýn Filistin halkýnýn direniþini tasfiye etmeyi amaçladýðýný belirttiler. Konferansýn ardýndan örgütler Filistin halkýnýn mücadelesinin bitirilemeyeceðini ve iþgalcilerin topraklarýndan atýlana kadar mücadele edileceðini belirttiler. Gazze de yapýlan bir gösteride ise Filistin eski Dýþiþleri Bakaný Mahmut Ez-zahhar yaptýðý konuþmada "Milli ilkeleri koruma kongresi adlý bir cephenin kurulduðunu ve bu cephenin içerisinde Hamas, Ýslami Cihad, FHKC, Saika ve Nasýr Salahaddin Birliklerinin olduðu bildirildi. Abbas ve El-Fetih'in elinde iki seçeneðin bulunduðunu ancak Abbas ve El-Fetih'in tercihinin emperyalizmden yana yaptýðý belirtildi. Abbas'ýn ABD'nin ve doðal olarak

Siyonist Ýsrail'in politikalarýna yedeklenmesi emperyalizme ve Siyonizme kazaným olmuþtur. Konferansa tavýr alan bir diðer ülke ise Ýran'dý. Ýran boykot çaðrýsý yaptý ve konferansa katýlan ülkeleri kýnadýðýný belirtti. Konferansýn geliþmelerinden biri de Suriye'nin katýlmasýydý. Suriye Golan Tepeleri’nin Ýsrail tarafýndan iþgal altýnda tutulmasý sorununun gündeme alýnmasýný istemiþti ve bu isteðinin kabul edilmesi durumunda da toplantýya katýlacaðýný duyurmuþtu. Suriye'nin toplantýya katýlmasý ABD'nin iþine yaramýþ., bölgede ABD'nin politikalarýna direnen güçleri güçsüzleþtirmiþtir. Tabi ki Suriye'nin toplantýya katýlmasý da Türkiye'nin yani iþbirlikçi AKP iktidarýnýn da özel gayretleri vardýr. BOP'da üstlendiði rolü yerine getirmeye devam etmektedir AKP. BOP çerçevesinde üstlendiði rolle emperyalistlerin bölgedeki iþbirlikçiliðini yapan AKP iktidarý Suriye'yi konferansa katýlmasý için özel çabalar harcamýþtýr. Konferansa katýlan AKP iktidarý sözde Filistin halkýnýn acýlarýný giderip barýþý getirecek. Sanki yýllardýr Doðu da Kürt halkýna karþý katliamlarý düzenleyenler, Þemdinlileri tezgahlayanlar onlar deðilmiþ gibi barýþtan bahsediyorlar. Halklara karþý Amerikan emperyalizminin saflarýnda yer alan AKP iktidarý tehditlerle, diplomatik iliþkilerle, Ortadoðu halklarýný emperyalizmin karþýsýnda boyun eðdirmeye çalýþmak gibi uþaklýk görevini üstlenmiþtir. ABD emperyalizminin Filistin halkýnýn mücadelesini teslim alamamasýnýn nedenleri ise Filistin halkýnýn baðýmsýzlýk dýþýnda yapýlacak herhangi bir antlaþmayý tanýmamasý ve çözümü direniþte görmesidir. ABD emperyalizmi bunu bildiði için El-Fetih-Hamas arasýnda gerginlik yaratarak halkýn gücünü bölmek istiyor. Fakat Filistin halký emperyalizmi kovmadan baðýmsýzlýðýn gelmeyeceðini biliyor. Bu yüzden ABD emperyalizmi Filistin direniþini teslim alamaz.

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


KATLÝAM YETMÝYOR, SIRA ASÝMÝLASYONDA

T TA AN NIIY YIIN N B BU UN NL LA AR RII A AY YN NII S SO OY YD DA AN ND DIIR R B BU UN NL LA AR R Y YE EZ ZÝÝD D’’ÝÝN N S SO OY YU UN ND DA AN N AKP'nin son günlerde alevilere yönelik "Alevilere Reform Paketi" adýnda yeni bir politikasý gündemde. Bu pakete göre; kýsa vadede cemevlerine her türlü maddimanevi yardým saðlanacak, orta vadede yasal statüye kavuþturulacak, uzun vadede ise aevilikle ilgili yarý kamusal bir nitelikte yapý oluþturulacak. AKP'nin açýkladýðý plan bu. Bu paketin üzerine ise, Devlet Bakaný Sait Yazýcýoðlu'nun; "bir zamanlar alevilere elbise biçmeye çalýþtýk. Bu uymadý. Uymadýðýna göre birlikte yeni bir elbise dikmek görevimizdir." açýklamasý geldi. Daha önce alevi halkýmýza nasýl bir elbise dikmeye çalýþtýlar da uymamýþ? Kendisi bu konuyu açmayý pek uygun bulmamýþ. Biz bazý “elbiseleri”ni söyleyelim. Zorunlu din dersleri, cemevlerini “cümbüþ yeri” niteleme anlayýþýnýn sürdürülmesi, alevi inanýþýný satanistlik gibi sapkýn bir düþünceyle mukayese etmesi… Sanýrýz bu yazdýklarýmýz yeterlidir. Alevilik inancý egemen güçler tarafýndan yok sayýlmýþ, katliamlara, asimilasyona tabi tutularak kendi kültür ve gelenekleri unutturulmaya çalýþýlmýþtýr. Kerbela’da baþlayan alevi katliamlarý Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde de sürmüþtür. Osmanlý’nýn uyguladýðý zulme Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

aleviler sessiz kalmamýþtýr. Zaten alevi inancýnda olan birinin haksýzlýða sessiz kalmasý da düþünülemez. Pir Sultanlar, Þeyh Bedrettinler, arkalarýna aldýklarý alevi halkýyla Osmanlý’ya baþkaldýrmýþlardýr. AKP Osmanlý’ya sahip çýkarken tüm katliamlarýna da sahip çýkmaktadýr. Sadece AKP deðil tabiki, cumhuriyet tarihi de alevi katliamlarýyla doludur. Cumhuriyetin kurulmasýndan kýsa bir süre sonra 1925 yýlýnda çýkan Takrir-i Sükun Kanunu'ndan sonra Alevi-Bektaþi tekke ve dergahlarýnýn faaliyetleri durdurulmuþ, alevilerin ibadetleri ve ibadet yerleri yasaklanmýþtýr. Sadece katletmekle alevi inancýný bitiremeyeceðini anlayan dönemin iktidar partisi CHP, Takrir-i Sükûn Kanunu'yla alevi inancý yok saydýðýný, asimile etmek istediðini açýkça göstermiþtir. Bugüne baktýðýmýzda ise düzenin alevilere yönelik politikalarýndan biri de alevileri düzen içinde tutabilme çabalarýdýr. Türkiye oligarþisinde hakim olan Türk-Ýslam anlayýþý alevi halkýmýzý düzen dýþýnda kendini ifade etmeye sevk etmiþtir. Aleviler yüzyýllar boyunca katliamlara maruz kalmýþ ve ayný zamanda padiþaha, beye, aðaya, devlete karþý silah kuþanan

yiðitleri sahiplenmiþ, inançlarýna saygý gösterecek olanlarýn yanýnda yer almýþlardýr. Onlarla birlikte inançlarýný rahatça yaþayabilecekleri bir ülke mücadelesine katýlmýþlardýr. Maraþ, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarý bunun için yapýlmýþtýr. Fakat ne yaparlarsa yapsýnlar, alevi halkýmýz “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Pir Sultan’ýn yolunda yürümeye devam edecektir. Alevi halkýmýzýn yaþadýðý katliama ve kendi kültürünün yok sayýlmasýna karþý oluþacak tepkilerden korkan oligarþi onlarý düzen içinde tutabilmek için onlar üzerinde sayýsýz oyunlar oynamaktadýr. Ülkemizdeki tüm düzen partileri seçim dönemlerinde alevi halký hatýrlarlar, onlarýn sorunlarýna çözüm bulma vaatlerinde bulunurlar. Kimi zaman cemevlerinin yasallýðý, kimi zaman zorunlu din dersleri… Fakat hiç birisi katledilen Alevilerin neden katledildiði gerçeðini anlatamaz, suçlularýnýn yakalanmasýný isteyemezler. Çünkü suçlular kendileridir. Seçim zamanýnda medyanýn da desteðiyle alevi halkýn büyük bir çoðunluðu oylarýný CHP'ye vermektedir. Alevi nüfusun milyonlarla ifade edildiði günümüzde düzen partileri bu oylarý almanýn çabalarý içindedirler. AKP'nin hazýrladýðý reform paketi de bu manevralara yöneliktir. Hemen belirtelim ki AKP dýþýnda MHP, GP gibi faþist partiler de bu potansiyele el atmaktadýr. AKP'nin kýsa, orta ve uzun vadeli olarak açýkladýðý paketin hedefinde de yakýn zamandaki yerel seçimler, Aleviliði düzene yedekleme ve asýl kültüründen soyutlayarak yozlaþtýrma vardýr. Alevi inancýnda olanlarý sün23


nileþtirmeye çalýþmaktadýr. Alevilik, Sünni inancýndan ayrý bir inanýþtýr. Aleviliði bir inanç olarak görmeyenler, "bu ülkede yaþayan herkes Türk'tür" ýrkçýlýðýnda olduðu gibi "bu ülkedeki herkes Sünni’dir" dayatmasýnda bulunmaktadýr. AKP, düþüncesini açýkça dile getirmektedir. “Türkiye türk-islam anlayýþýyla yönetilecektir.” Zaten bu anlayýþlarýndan ötürü Alevi halkýn hiçbir talebini kabul etmemektedirler. Cemevlerini ibadet yerleri olarak görmeyenler, Alevilerin bugün Sultanbeyli'de yapmak istedikleri Cemevlerine izin vermeyenler, hangi yüzle çýkýp "Alevilere refah getireceðiz, sorunlarýný çözeceðiz, reform paketleri hazýrlýyoruz" diyorlar? Bir yandan bu yalanlarý söylerken, bir yandan da adeta alevilerle dalga geçercesine Muharrem ayý olarak bilinen 12 Ýmamlar Orucu’nda iftar yemeði vereceðini söylüyorlar. Hatta bizzat Tayyip'in de katýlacaðý söyleniyor. Bir kere Alevilerde Muharrem ayý yas tutma ayýdýr. Kerbela'da Ýmam Hüseyinlerin, Ýmam Caferlerin katlediliþlerini lanetlemek ve onlarý anmak için yas tutulur. Açlýktan ve susuzluktan hayatýný kaybedenler için 12 gün boyunca su içilmez, banyo yapýlmaz, saç-sakal týraþý olunmaz. 12 gün boyunca hiçbir þekilde kan akýtýlmaz ve hayvan eti yenilmez. Alevilerin inançlarýnda iftar yemeði yoktur. Tayyip'in katýlacaðý iftar yemeðini organize edenlerin bunlardan haberi yok mu? Yüz yýllardan beri alevileri katledenler, Alevilerin kaný ellerinde olanlar bugün alevilere yaranmak için göz boyamak için iftar yemeði vereceklermiþ. 1994 yýlýnda Ýstanbul Büyükþehir Belediye Baþkaný olan Tayyip, Karacaahmet Cemevi’ni yýkmaya çalýþmýþtý. Alevilerin ibadet yeri olan Cemevlerine cümbüþ yerleri, kültür yerleri diyerek hakaretlerde bulunmuþtu. Kerbela'dan bugüne kadar aleviler katledildi, asýldý, kesildiler, semah dönerken diri diri yakýldýlar, yokedilmeye çalýþýldýlar. Bu sefer de asimile edilerek, göz boyayarak istediklerini yapmaya çalýþýyorlar. Devlet bünyesinde dedeler yetiþtirilip maaþa baðlayacaklarmýþ. 24

Alevilikte dede Cem tutarken Cem'e katýlanlardan para almaz. Alýnan para ise Cem'e katýlanlardan yoksul olan, durumu iyi olmayan insanlara, ihtiyacý olanlara verilir. Getirilen lokmalar, meyve ve yiyecekler eþit olarak daðýtýlýr. Yani Alevilikte dede para ile çalýþmaz, kimseden para almaz. Aleviler inancýný para için satmazlar. Tayyip Alevileri tanýdýðýný söylüyor ve onlarý asimle etmek için kollarýný sývýyor. Geçmiþin Yezit'inin, Yavuz Sultan Selim'inin, Hýzýr Paþa'nýn, yerinde bugün Tayyip var. Örneðin AKP iktidarýnda Alevilerin yoðun olarak yaþadýðý mahallelerde alevi katliamlarýný yapan Yavuz Sultan Selim ismi verildi. Bir tek sünninin olmadýðý mahallelere hiç Cem evi yapýlmazken, bir sürü cami inþa edildi. Aleviler üzerindeki bu baský ve saldýrýlarýn nedeni sadece inançlarýndan kaynaklý deðildir. Aleviler ayný zamanda devrimcilerin yanýnda olan, devrimcilere sahip çýkan bir halk olduðu için düzen tarafýndan hedef alýnmýþlardýr. Bunun içindir ki Maraþ, Sivas, Gazi katliamlarý hem

alevilere, hem de devrimcilere yönelik olmuþtur. Aleviler Kerbela'dan bugüne kadar gelmiþlerse bu alevilerin kendi inançlarýyla, doðrularýyla, çabalarýyla olmuþtur. Dayanýþma, paylaþma, haksýzlýða karþý çýkma alevilerin deðerlerindendir. Bu deðerler Ýmam Cafer, Ýmam Hüseyin, Pir Sultan'dan alýnmýþ, bugüne kadar getirilmiþtir. Ýþte tüm bu deðerler sayesindedir ki gericiliðe, faþizme karþý olmuþlardýr. Pir Sultan gibi "dönen dönsün ben dönmezem yolumdan" diyerek onca baskýya, katliama asimilasyon saldýrýlarýna karþý direnmiþlerdir. AKP iktidarý da iþte bu direnme geleneðini ve devrimcilere yakýnlýðý yok etmek istemektedir. Ýþte tüm bu politikalara karþý alevi halkýmýz dünden daha çok birlik olmalý, örgütlenerek kendi inancý ve kültürüyle düzene karþý mücadele etmelidir. Çorum'u, Maraþ'ý, Sivas'ý, Gazi'yi unutmamalý, alevilere þirin gözükerek yýlan gibi aramýza sýzmaya çalýþanlarýn dikeceði elbiseyi kabul etmemeli, o elbiseyi paramparça edip suratlarýna çarpmalýdýr.

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


tarÝhten bÝr yaprak: 1 ARALIK ÝÞGALÝ 80'li yýllarýn sonlarýna doðru gençlik 12 Eylül karanlýðýnýn izlerini üzerinden atmaya, sömürüye, baskýya ve zulme olan tepkisini göstermeye, yaptýðý baþarýlý eylemlerle 12 Eylülcülere geri adým attýrmaya baþlamýþtý. Bütün bunlar olurken oligarþi de sessiz kalmayacaktý tabi. Her fýrsatta ileri-devrimci güçlere saldýrýyor, onlarýn can bedeli kazandýðý haklarý ellerinden almaya çalýþýyordu. Faþistlerin devrimcilere yönelen saldýrýlarý ve devrimcilerin bunlara karþý verdiði mücadeleyi “sað-sol çatýþmasý” olarak -bu çatýþmayý yaratan sanki devrimci gençlikmiþ gibi-lanse ettiriyordu. Burada amaçladýðý ise sað-sol çatýþmasý demagojisi ile okullara polisin rahatça girmesini saðlamaktý. 30 Kasým 1989’da yoðunlaþan faþist baský ve terör Ýstanbul Üniversitesi Basýn Yayýn Yüksek Okulu'nda (ÝÜBYYO) patlak verdi. Ertesi gün 1 Aralýk 1989'da- okulda silah sesleri duyuldu, herkes bunlarýn faþistler olduðunu anladý. Ardýndan faþistler, devrimcilerin mücadeleleriyle kazandýðý kantindeki afiþleri yýrtýp, kendi dergilerinin -Bizim Ocak- afiþlerini polisin korumasýnda astýlar. Üstelik bu afiþleri asan faþistler öðrenci bile deðillerdi. O gün orada bir tek Dev-Genç’li vardý. Herkes korkup susarken O tek baþýna inancýndan, haklýlýðýndan aldýðý cüretle faþistlerin karþýsýna dikildi. "Faþizme yaþam hakký tanýmayacaðýz. Çünkü bunlar halk düþmanlarýdýr" deyip, afiþleri yýrtýp attý. Ýþte Dev-Genç’li Hamiyet'ti bu. Halkýnýn, vatanýnýn umudu, devrim savaþçýsý HAMÝYET YILDIZ. Afiþi yýrtmasýyla baþlayan direniþ daha sonra gençliðin üniversitelerdeki ve yurtlardaki faþist iþgalleri kýrmasýnda bir dönüm noktasýdýr. Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15

O gün okulda tek baþýnaydý Hamiyet, ama yalnýz deðildi. Çünkü O Dev-Genç’liydi. Çevre fakültelerden saldýrýyý öðrenen DevGenç’ilerin gelmesiyle tarihi 1 Aralýk Ýstanbul Üniversitesi Basýn Yayýn Yüksek Okulu iþgali baþladý. Ýþgalin yöneticisi Ali Rýza KURT'tu. Gece yarýsýna kadar süren iþgale polis bütün gücüyle saldýrdý. Polisin saldýrýsý “Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Mücadelemiz”, “Yýlgýnlýk Yok Direniþ Var” sloganlarýyla karþýlandý. Polisin saldýrýsý karþýsýnda bedenleriyle barikat oldu Dev-Genç’liler. Taþlarý, sopalarý, molotoflarýyla sýnýf sýnýf oda oda çatýþtýlar. Ali Rýza Kurt,

Hamiyet Yýldýz, en öndeydiler. Ve Dev-Genç’liler taleplerini sýralar; -Sivil faþistlerle iþbirliði halinde olan araþtýrma görevlisi Samsun Demir hakkýnda soruþturma açýlmasý, sivil faþist-idare-polis iþbirliðine son verilmesi, -Gözaltýna alýnan öðrencilerin serbest býrakýlmasý, -Can güvenliðinin saðlanmasý, polisin saldýrmamasý ve yeni gözaltýlarýn olmamasý. Pazarlýk yapmak isteyen polisin karþýsýna Ali Rýza çýkar; "Ýþgalimiz amaçladýðý kamuoyunu yaratmýþtýr. Kimseyi gözaltýna almazsanýz dýþarý çýkacaðýz." dedi. Polisin “þeref sözü” vermesiyle DevGenç’liler zafer iþaretleriyle dýþarý çýktýlar. Ancak verilen söz tutulmadý ve polis öðrencilere saldýrdý. Ali Rýza son talimatý verdi; "Polis otobüslerine binmeyeceðiz."

Direniþe geçen öðrencilerden ancak 25'ini gözaltýna alabildiler, gözaltýna alýnanlarýn hepsi daha sonra tutuklandý. 1 Aralýk Ýþgali, halkta DevGenç’e karþý büyük sevgi uyandýrýrken kendine “sol” diyen çeþitli çevreler kendi kaçkýnlýklarýný gizlemek için Dev-Genç’e çamur atmaktan geri kalmadýlar. Burjuva basýn da iþgalin baþarýsýndan olan korkusundan ne yapacaðýný, faþistleri nasýl aklayacaðýný þaþýrmýþ bir halde devrimcileri karalamaya yönelik programlar yaptý. Bunlardan biri de Ertürk Yöndem'in yaptýðý programdý. Programda "kardeþ kavgasý" demagojisi ile faþizmin saldýrýlarý meþrulaþtýrýlmaya çalýþýyordu. Buna sessiz kalmayan öðrenci gençlik yaptýðý eylemliliklerle yalanlarý teþhir edip halka doðrularý anlattýlar. Ödenen bedellere raðmen 1 Aralýk Ýþgali ülkede büyük yanký uyandýrdý. Bu direniþ faþizme verilen net ve sert bir cevap olduðu gibi gençlik arasýnda var olan ilerici potansiyeli mücadeleye katmasýyla tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Bu direniþ üniversitelerde devletin göstermek istediði gibi basit bir sað-sol çatýþmasý olmadýðýný, faþistlerin okullarda terör estirmesine izin vermeyen Dev-Genç’lilerle faþistler arasýnda yaþanan bir “savaþ” olduðunu gözler önüne serdi. Ve bu direniþ bize kan bedeli, can bedeli direnmeyi öðretti. Dün olduðu gibi bu günde egemenler öðrenci gençliðin mücadelesini engellemek için sivil faþistleri kullanýyorlar. Ali Rýza'larýn, Hamiyet'lerin, bizlere býraktýðý “Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Mücadelemiz” þiarýný ülkemizin meydanlarýnda, üniversite amfilerinde haykýrmaya devam edeceðiz. 25


HALKA “TESLÝM OL” ÇAÐRISI:

19 ARALIK 19 Aralýk 2000… dakilere teslim ol çaðrýlarý yapýlýyordu. 4 berber, kimi seyyar satýcý, kimi üniverHatýrlýyor musunuz 19 Aralýk 2000'i? gün sürdü operasyonlar. 4. günün siteli, kimi üniversiteyi bitirmiþ O gün bu ülkede neler olduðunu biliyor sonunda bütün bu hazýrlýklarýn ne için mühendisti. Kimi aile babasýydý, kimi musunuz? olduðu ortaya çýkacaktý.28 devrimci tut- anaydý, kardeþti, ablaydý. Onlarýn hepsiAradan yedi koskoca yýl geçti. sak katledilmiþti kurþun ve bombalarla. ni orda toplayan neden baðýmsýz, Kimimiz lise sýralarýndaydýk o zaman, Operasyon için en çok kullanýlan demokratik bir ülkede yaþama duydukkimimiz bir iþte çalýþýyorduk. Büyük ihti- bahane; hapishaneleri örgütlerin yönet- larý özlemdi. Bunu düþlemiþlerdi. malle üniversite sýnavlarýna Bunun için mücadele etmiþler, hazýrlanýyor, üniversiteyi nasýl haksýzlýða karþý sinmek yerine Bayrampaþa Cezaevi'ndeki katliamdan sað kurtukazanacaðýmýzý düþünüyorduk. baþkaldýrmayý seçmiþlerdi. Bu lan bayan tutuklularýn mahkemeye verdikleri dilekçeGeleceðimizi kurmanýn, kadenedenle onlar "terörist" deniden:"Devletin askeri gücü Jandarma bir taraftan üzeririmizi çizmenin telaþý, kaygýsý lerek tutuklanmýþ, hapismize bomba ve kurþun yaðdýrýrken bir taraftan da içindeydik ders çalýþýrken. Ama hanelere konulmuþlardý. "Teslim olun" diye anons yapýyordu. Kime neden teslim biz bunlarla uðraþýrken farkýnda Susmalýydýlar, sindirilmeliydiler. olacaktýk? Bir kara mizah örneði; kasklý, maskeli, bomolalým ya da olmayalým bir Açlýðýn, yoksulluðun balý aðýr silahlý "savaþ timleri" kendi hapishanesinde, eli ülkenin, ülkemizin kaderi çiziliTürkiye'sinde, topraklarýnda kolu baðlý, dört duvarla çevrili biz devrimci tutsaklarý mý yordu karanlýk eller tarafýndan. Amerikan üslerinin olduðu, teslim almaya gelmiþti? Asýl amaçlarý ortadaydý ki bunu Karanlýk dediðimize bakmayýn, ekonomisini IMF'nin yönettiði hem saldýrý þeklinden hem de anonslarýndan daha görülmeyen-bilinmeyenler emperyalizme baðýmlý bir operas-yonun baþýnda belli ettiler. Jandarma "teslim deðillerdi. Apaçýk ortadaydý her ülkede onlar kötü örnek oluyorolun" çaðrýsýnýn arkasýna ekliyordu; "Teslim olun! Hepinizi þey ve hala öyle apaçýk ortada lardý ekmek ve adalet isteyerek, geberteceðiz! Buradan sað çýkamayacaksýnýz!.." Evet, duruyor. Sýnavlarda, üniversite baðýmsýz-demokratik bir ülke gerçek amaçlarý buydu. Belli ki devlet "yakýn, katledin" sýralarýnda kaderimizi kim çiziçin mücadele ederek. Sadece emri vermiþti. Jandarma güçleri de yakmaya, katletmeye çalýþýyorsa, kim geledört duvar arasýna koymak yetmeye gelmiþlerdi." ceðimizi çalýyor, umutlarýmýzý miyordu. Düþünceleri tüketiyorsa, kim öðrenim hakkýmýzý alý- tiði, tutuklularýn elinde silahlarýn deðiþmeliydi, nedamet getirip aman yorsa, o gün de ayný güçler çizmeye olduðuydu. Ama operasyon sonunda dilemeliydiler. Yoksullaþýrken, iþsiz çalýþýyordu bu ülkenin kaderini. ortaya çýktý ki operasyonlara katýlan kalýrken, gelecek kaygýsý içindeyken Ne mi oldu 19 Aralýk 2000 tari- hiçbir askere hiçbir þey olmamýþtý. Bir er "ekonomi yiye gidiyor"; coplanýrken hinde? ölmüþtü, ancak o da yine askerlerin okuldan atýlýrken, katliamlar olurken F tipi hapishanelere kapatýlýp tecrit açtýðý ateþten kaynaklýydý.Yani o kadar "demokratikleþiyoruz" demeliydiler. iþkencesine maruz býrakýlmak ve bu çok ve rastgele ateþ açýlmýþtý ki asker- Sadece onlar deðil, biz dýþarýdakiler de sayede teslim alýnmak istenen devrimci lerden birini vurmuþlardý. 28 tutuklu öyle düþünmeliydik. Ýþte bunun için tutsaklar ölüm orucu direniþindeydiler. hayatýný kaybetti. Bayrampaþa “zulümlerden zulüm beðen” dediler Devlet bu direniþi kýrmak ve devrimci Cezaevi’nde altý kadýn diri diri yakýldý. onlara. Bunun için 19 Aralýk operasyonu tutsaklarý teslim almak istiyordu. Bu Kimyasal silah kullanýlmýþtý.Daha sonra gerçekleþtirilerek, tutsaklar F tipi hapissayede tüm halka da teslimiyeti dayata- operasyona katýlan bir binbaþý yazdýðý hanelere konuldular. Yedi yýl boyunca bilecek, sömürü ve zulmünü rahatça kitapta operasyonda o güne kadar hiç tecrit iþkencesi altýnda tutulmaya devam sürdürebilecekti. Çünkü en bilinçli kes- görmediði ve ne olduðunu bilmediði bir ediliyorlar. Düþüncelerini deðiþtirmediler imleri yani devrimcileri yenilmiþ, düzene gaz bombasý kullanýldýðýný yazacaktý. onlar 19 Aralýk katliamýyla. Þimdi F tipteslim olmuþ, boyun eðmiþ bir halk Bu operasyonun nasýl gerçekleþtilerinde tecrit iþkencesiyle düþünceleri yenilmiþ sayýlýrdý zaten. rildiðine dair çok ayrýntý vardýr. Bunlarýn deðiþtirme, ýslah operasyonu devam O gün devrimci tutsaklarýn bulun- hepsi yazýldý, çizildi. Katliamdan sað ediyor.Ve yedi yýl boyunca 122 can aldý. duðu 20 hapishaneye operasyon kurtulanlar tarafýndan anlatýldý, anlatýl19 Aralýk 2000 bunun kanlý düzenlendi.Devlet kendi elinde olan tut- maya da devam ediliyor. baþlangýcýdýr ülkemizde. saklara topyekün savaþ ilan etmiþ, Velhasýl kan döküldü. Bu halkýn 19 Aralýk'ý unutma sakýn. Çünkü sen sanki yabancý bir ülkeyi iþgale hazýrlanýr kaný. Diri diri yakýldýk o gün. bugün çaresizlik içinde kývranasýn, umutgib hazýrlanmýþtý. Operasyona binlerce Evet, dökülen bizim kanýmýzdý, suz, geleceksiz olasýn diye yapýldý o asker katýldý. Onbinlerce bomba kul- yakýlan da bizdik. Sen, ben, onlar… katliam.F tipleri bunun için var. O gün dört lanýldý. O gün sabah erken saatlerde Çünkü o cehennem gibi dört günü duvar arasýndaki birkaç yüz tutsaðý teslim televizyonlarýný açanlarýn gördükleri bu yaþayanlar senin, benim gibi insanlardý. almak için deðil, tüm bir halký teslim almak ülke tarihinde bir ilkti. Dört duvar arasýn- Kimi öðrenci, kimi öðretmen, kimi için gelmiþlerdi. 26

Ülkemizde GENÇLÝK GELECEKTÝR Sayý:15


DEÐÝÞEN YÖK BAÞKANI VE DEÐÝÞMEYEN YÖK; YENÝ BAÞKAN YASAKLARI KALDIRACAÐIM DÝYEREK YALAN SÖYLÜYOR.

DEMOKRATÝK EÐÝTÝMÝN ÖNÜNDEKÝ ENGEL;

YÖK KALDIRILMALIDIR.

19-22 ARALIK KATLÝAMINI UNUTMAYACAÐIZ UNUTTURMAYACAÐIZ!


ORTAK DÜÞMAN AMERÝKADIR!

gençlik ülkemizde

2007 Sayý:15 Fiyatý: 1 YTL(KDV Dahil)

gelecektir

‘Yasalara aykýrý g elmediðiniz sürece düþünce özgürlüðüne sahipsiniz’ YÖK Yönetmeliði

DÜNYA HALKLARINI KATLEDEN ÜLKEMÝZÝ SÖMÜREN AMERÝKAYA KARÞI BAÐIMSIZLIK MÜCADELESÝNÝ YÜKSELTELÝM!

Eðitimin Niteliðini Ne Belirler?


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.