Kızılay
ülkemizde
gençlik KASIM 2004 ÖZEL SAYI: 7 Fiyatı: 750.000 TL. (KDV Dahil)
GELECEKT‹R
yıncılık zlem Ya Ö n e d i Yen
nı Meyda Kızılay
BASKILAR
BİZİ YILDIRAMAZ!
6 Kasım’da
DEV-GENÇ RUHUYLA KIZILAY’daydık!..
Merhaba Kasım ayında özel sayı olarak merhaba dedik sizlere. Belki uzun uzun konulara değinmedik ama kasım ayı bizler açısında oldukça yoğun geçti. Yıllardır öğrencilerin üstüne karabasan gibi çöken YÖK’e HAYIR demek için, 5 yıldır hapishanelerde süren Ölüm Oruçlarında 117 devrimci insanın yaşamına mal olan TECRİTE HAYIR demek için, ABD’nin imparatorluk kurma hırsıyla Afganistan ve Irak topraklarını İŞGAL ETMESİNE HAYIR demek için düştük Ankara yollarına. Kinimizi, öfkemizi, bilincimizle kuşanıp öyle çıktık Kızılay Meydanı’na. Yurdun dörtbir yanından gelen üniversite öğrencileriyle birleşip tek yürek olduk. Alanlarda haklılığımıızın, meşruluğumuzun sesi yükseldi, yayıldı dalga dalga Ankara sokaklarına. Taleplerimizi günler öncesinden duyurmuştuk. Bu taleplerimizi Kızılay Meydanı’nda dile getirmek istedik ama AKP iktidarı taleplerimizi dinlemek yerine gaz bombalarıyla, panzerleriyle, coplarıyla gençliğin sesini boğmak istedi. Bu saldırganlığa karşı gençlik meşruluğundan, haklılığından aldığı güçle direndi. Gençliğin direnişine, örgütlü gücüne tahammül edemeyen AB Demokrasisini dilinden düşürmeyen iktidar, yasadışı bir şekilde ÜLKEMİZDE GENÇLİK GELECEKTİR dergimizin teknik hazırlığının yapıldığı büromuzu bastı. Bu saldırının tek amacı vardı. Gençliğin yükselen sesini susturmak, sindirmekti. Ama bunu başaramadılar, başaramayacaklar. Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da gençlik örgütlülüğünden, mücadelesinin meşruluğundan aldığı güçle, kendisine bırakılan bayrağı daha yükseltecektir. Sesimiz hiç susmadı, bundan sonra da susmayacaktır. Bir daha ki sayımızda görüşmek dileğiyle. ÜLKEMİZDE GENÇLİK GELECEKTİR DERGİSİ Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Onur URBAY Adres: Piyale Paşa Mah. Piyale Paşa Cad. No: 148/1 Okmeydanı-İstanbul Tel: 0 212 297 97 33 Ofset Hazırlık: Yeniden Özlem Yayıncılık Baskı: Can Matbaacılık Tel: 0 212 613 10 77
Kocaeli Ankara
İstanbul
Faşist saldırılar
gençliği yıldıramaz!..
3
6 Kasım’da KIZILAY’daydık! Ö
ğrenci gençliğin 23 yõldan beridir başõna karabasan gibi çöken YÖK’ü kuruluş günü olan 6 Kasõm’da Ankara Kõzõlay’da protesto ettik. Bir yandan YÖK’le bir yandan da yozlaştõrma politikalarõyla kuşatma altõna alõnõp düşüncesiz, kendine güvensiz bir gençlik yaratõlmaya çalõşõlõyor. Biraz düşünen, hakkõnõ arayan, sorgulayanlarõmõza ise gözaltõ, işkence, baskõ, terör ve F tipleri dayatõlõyor. YÖK bugün gençliğin önünde duran en büyük sorun olma özelliğini yitirmedi. Yalnõz gençlik için mi? Bilim silahõnõ elinden düşürmeyen öğretim üyeleri, profesörler, üniversite çalõşanlarõ, bizleri kõt kanaat okutabilen ailelerimiz için de YÖK bir sorun olmaya devam ediyor.
Hayatõn her alanõnda tüm halk kesimlerine yönelik büyük bir saldõrõ politikasõ uygulanõyor. Bir yandan işçiler, memurlar sendikasõz karõn tokluğuna çalõştõrõlõrken, bir yandan köylümüz “gözünüzü toprak doyursun” denilerek azarlanõyor, milyonlarca insan açlõğa, yoksulluğa mahkum ediliyor. Bir yandan bu ülkenin devrimcileri F tiplerinde TECRİT işkencesiyle katlediliyor. Ülkemizle de bitmiyor bu politikalar. Irak’ta, Filistin’de emperyalizm gözlerimizin önünde halklarõ katlediyor. Gençlik olarak böyle bir ülke ve dünya tablosunda YÖK’e karşõ mücadeleyi bu gerçeklerden bağõmsõz bir şekilde ele almadõk. “YÖK’E, İŞGALE VE TECRİTE KARŞI ANKARA’YA GİDİYORUZ” diye başladõk çalõşmalarõmõza.
4 Merkezi olarak Ankara’ya gidilmesi önerimizi tüm öğrenci gruplarõyla konuştuk, tartõştõk. Sonuç olarak üç öğrenci grubu Gençlik Dernekleri Federasyonu, Yeni Demokrat Gençlik ve DPG olarak Ankara’ya gitme kararõ aldõk. Merkezi Ankara önerisini benimsemeyen diğer öğrenci gruplarõ ise yerelleri savunarak merkezi eylemliliği kabul etmediler. 6 Kasõmlar’la kazanõlan bir mevzii korumak ve daha da sağlamlaştõrmak yerine yerellerde kalma gibi bir düşünceyi hayata geçirdiler. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin örgütlülüklere ve birliklere yoğun olarak saldõrdõğõ bu dönemlerde politik düşünülmeyip grupçu , kaygõcõ ve kararsõz bakõş açõsõyla hareket etmenin gençliğin mücadelesine hiçbir şey kazandõrmayacağõ, tersine kaybettireceği çok açõktõr. Biz Gençlik Dernekleri Federasyonu olarak bu seneki 6 Kasõm’a yönelik Anadolu ve İstanbul’da birçok mahallede sohbetler düzenledik. Bağcõlar, Esenler, İkitelli, Esenyurt ve Sarõgazi’de “NEDEN ANKARA’YA GİDİYORUZ?” konulu bu sohbetlerde sõcak ve verimli sonuçlarla
İ
ktidarlar bütün silahlarıyla saldırsa da 6 Kasımlar’da yarattığımız direnişlerin gücü karşısında her zaman ezilmeye mahkumdurlar. Çünkü biz haklıyız. Ve tüm engellere, baskılara rağmen devraldığımız bayrağı daha da yükseklere taşıyıp, yasaklanan alanl a r a yine aynı coşku ve heyecanla çıkacağız..
karşõlaştõk. Gençliğin YÖK’e karşõ mücadelesinin nasõl olmasõ gerektiği üzerinde tartõştõk, YÖK’ü -Tecriti-Irak’ta işgali tartõştõk. Anadolu’nun Sesi Radyosu’nda neden Ankara’ya gittiğimize dair bir programa katõldõk. 4 Kasõm‘da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi kantininde “6 KASIM’DA ANKARA’DAYIZ “ diyerek bir şenlik düzenledik. Şenliğimize Haklar ve Özgürlükler Cephesi’ni temsilen gelen Münire Demirel eski bir DEV-GENÇ’li olarak gençliğin haklõ mücadelesinin yanõnda olacaklarõnõ belirtti. Ardõndan yõllardan beridir üniversite kampüslerinde, kantinlerinde, miting alanlarõnda gençliği akademik demokratik hiçbir eyleminde yalnõz bõrakmayan Grup YORUM’umuz bizleri yine yalnõz bõrakmadõ. Grup YORUM’un söylediği türküler ve marşlarla coşkumuz daha da arttõ. Yine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne “6 KASIM’DA ANKARA’DAYIZ“ yazõlõ ve DEV-GENÇ logolu pankartõmõzõ astõk. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, aydõnlar ve yazarlara giderek 6 Kasõm’da bizimle birlikte Ankara’ya gelmelerini, desteklemelerini istedik. Malatya’da Malatya Gençlik Derneği’nin, Kõzõlay Meydanõ
Adana’da Adana Gençlik Derneği ve Yeni Demokrat Gençlik’in ortak düzenlediği 6 Kasõm konulu paneller yapõldõ. Yine Anadolu’nun bir çok ilinde üniversitelerde “YÖK’e, İşgale ve Tecrite Karşõ Ankara’ya Gidiyoruz” yazõlõ pankartlarõmõzla basõn açõklamalarõ yaptõk. Anadolu gençliğini YÖK’e karşõ mücadeleye çağõrdõk. 5 Kasõm akşamõ Okmeydanõ Sibel Yalçõn Direniş Parkõ’nda toplanmaya baş-
5 Bursa
Eskişehir
Dersim
ladõk. Coşkumuz, moralimiz en yüksek noktadaydõ. Haklarõmõz için, bilimsel bir üniversite istemimizi dile getirmek için, Irak’ta işgalin son bulmasõ için, F Tiplerinde tecritin sona ermesi için Ankara’ya gidiyorduk. Taleplerimizin ciddiyeti coşkumuza yansõyordu. Aynõ coşkuyu eminizki aynõ saatlerde Anadolu’nun bir çok ilinden Ankara’ya doğru yola çõkan Dev yüreklilerde yaşõyordu. En güzel türkülerimizle halaya duruyorduk ve en güzel marşlarõmõzõ bir Direniş Parkõ’nda coşkuyla söylüyorduk. Artõk zaman hareket etme zamanõydõ. Yine Ankara yollarõndaydõk. Sabah 06.00 sularõnda Ankara gişelerde her zamanki gibi “onlarla” karşõlaştõk. Herhangi bir sorun çõkmadan Anadolu’dan gelecek
arkadaşlarõmõzla buluşma yerimiz olan Kurtuluş Parkõ’nda olanca hasretimizle kucaklaşõyorduk. Yavaş yavaş Kõzõlay’a doğru yürüme zamanõ yaklaşõyordu. Düzenli kortejlerimizle “YÖK’E, İŞGALE, TECRİTE HAYIR” pankartõmõzla Kõzõlay’a doğru yürümeye başladõk. Tek istediğimiz Kõzõlay’da bir basõn açõklamasõ yapmaktõ. Ancak Avrupa Birliği’ne girmek ve Amerika’ya yaranmak için kõrk takla atan AKP iktidarõ bize bir basõn açõklamasõnõ çok görüyordu. Beyaz Saray’larda el pençe divan duranlar, karşõmõzda aslan kesilip silah kuşanmõşlardõ. Mithatpaşa Köprüsü altõnda işkencecilerin barikatõ Dev Yüreklilerin öfkesiyle sarsõlõyordu şimdi. Bizi Kõzõlay’a sokmayacaklarõnõ söylüyorlardõ. Oysa ki bu bizim en demokratik hakkõmõzdõ. Bir kez daha gördük gerçek yüzlerini. Kõzõla boyanmõş fularlar Dev Yüreklilerin yüzünde õşõl õşõl parlõyordu şimdi. Bir bomba bir bomba daha, gençliğin üstüne gaz bombalarõ yağõyordu ve panzerler üstüne üstüne geliyordu gençliğin. Gaz bombalarõ, panzerleri taş olup, molotof olup yağõyordu işkencecilerin üstüne. Gençlik Kõzõlay’õ zorluyordu dört bir yandan. Polisin ilk saldõrõsõyla biraz dağõnõklõk yaşayan kitle toparlanmaya çalõşõyor, bir yandan meşru direnme hakkõnõ kullanõyordu. Çatõşma şimdi başkentin bütün sokaklarõndaydõ. Dikimevi, Cebeci, Kurtuluş... her yer Kõzõlay’dõ şimdi. İşkenceciler hazõrlanmõşlardõ bu direnişe, biliyorlardõ gençliğin direneceğini ve bir o kadar da korkuyorlardõ gençlikten. Sivil faşistlerde devredeydi. Dikimevi’nde bir grup arkadaşõmõza saldõrmõşlar ve bir arkadaşõmõzõ sõrtõndan bõçaklamõşlardõ. İşte bu kadar alçaklardõ, bizimle yüz yüze, göğüs göğüse baş edemiyorlardõ. Çatõşma Ankara’nõn sokaklarõnda sürüyordu hala. Bir süre sonra gençlik iradi kararõyla çatõşmayõ bitirerek akşam saat 18.00’de Yüksel Caddesi’nde buluşmak üzere dağõlõyordu. Akşam saat 18.00‘de 250 kişilik gençlik kitlesi polisin öğlenki azgõnca saldõrõsõnõ sloganlarõyla protesto ediyor, gözaltõna alõnan arkadaş-
6
A
nkara 6 Kasım günü yine bu ülkenin onurlu, vatansever gençlerinin adımlarıyla inlemişti. Gençliğin “Halk İçin Bilim Halk İçin Eğitim” diye haykıran sesleri dalga dalga yayılmıştı Ankara sokaklarında. Yüzlerce Dev Yürekli şimdi birbiriyle kucaklaşıp illerine geri dönme hazırlıkları yapıyorlardı. Diyarbakõr
İzmir
Kocaeli
larõnõn serbest bõrakõlmasõnõ istiyordu. Ankara 6 Kasõm günü yine bu ülkenin onurlu, vatansever gençlerinin adõmlarõyla inlemişti. Gençliğin “Halk İçin Bilim Halk İçin Eğitim” diye haykõran sesleri dalga dalga yayõlmõştõ Ankara sokaklarõnda. Yüzlerce Dev Yürekli şimdi birbiriyle kucaklaşõp illerine geri dönme hazõrlõklarõ yapõyorlardõ. Bir kez daha Ankara’nõn sokaklarõnda haklarõ için verdikleri direnişin onuru yüzlerinden okunuyordu. Kõzõlay direnişimizi karalamak, meşruluğumuzu sarsmak için önce Başbakan Tayyip Erdoğan saldõrdõ: “Gereksiz, anlamsõz bir eylem, vatandaşõn dükkanõnõ kõrõp döküp bir şey elde edemezsiniz” diyordu. Sanki gençlik dükkanlarõn içine girip gaz bombasõ atmõştõ. “Polisimizin sabrõnõ zorlamamak gerek” dedi ve yeşil õşõk yaktõ polise, gidin gençliğe saldõrõn demekti bu. Ve saldõrdõlar da. 6 Kasõm’dan 4 gün sonra 10 Kasõm’da direkt başbakan’dan talimat alan İstanbul polisi Yeniden Özlem Yayõncõlõk’õ basarak, 19 dev yürekliyi işkence yaparak gözaltõna aldõ ve 2 arkadaşõmõzõ tutuklattõrdõ. İşte bu ülkenin başbakanõnõn gerçek yüzü. Sadece başbakanla sõnõrlõ kalmadõ saldõrõ. Gazeteler, televizyon kanallarõ da saldõrdõ gençliğe. Yalan yanlõş haberler yaptõlar GERÇEKLERİ YAZIYORUZ diye. Her zaman ki gibi gençliği karalayarak, psikolojisi sağlam olup olmadõğõ belli olmayan psikolog kisvesi altõnda birisini televizyona çõkartarak gençliğin ruh halinin tasvirini yaptõlar. Ne yaptõğõmõzõ bilmiyormuşuz. Beynini ve ruhunu para için satmõş birinden başka bir açõklama beklenemezdi zaten. Sonuç olarak 6 Kasõm’da kazanan yine biziz. İktidarlar bütün silahlarõyla saldõrsa da 6 Kasõmlar’da yarattõğõmõz direnişlerin gücü karşõsõnda her zamanki gibi ezildiler. Ve biz tüm engellere, baskõlara rağmen bizlere bõrakõlan bayrağõ daha da yükseklerde taşõyõp, yasaklanan alanlara yine aynõ coşku ve heyecanla çõkacağõz...
7
O ligarşi Kızılay D ir enişini Hazmedemedi
D
ergimizin teknik işlerinin yapõldõğõ Yeniden Özlem Yayõncõlõk bürosu İstanbul Emniyet Müdürlüğü polislerince hukuksuz bir şekilde basõldõ. 10.11.2004 günü sabah saat 06.00 sularõnda kapõlarõmõzõn balyozlarla kõrõlmaya başlanmasõ üzerine oluşan gürültüyle yataklarõmõzdan fõrladõk. Yüzlerce polis bir yandan Amerika’dan ithal ettikleri “Koç Boynuzu” denilen aletleri, elektrikli testereleri ile kapõmõzõ kõrmaya çalõşõrken bir yandan da küfürler ve hakaretlerde bulunuyorlardõ. Büromuzun bulunduğu Okmeydanõ Mahallesi ve büromuzun bulunduğu sokak yüzlerce çevik kuvvet, panzer, akreplerle sarõlmõştõ. Tüm bunlar yasal bir kuruluş olan “Yeniden Özlem Yayõncõlõk” bürosunu basmak içindi. Topraklarõmõzdaki Amerikan üslerinden kalkan uçaklar-
la Irak halkõnõn her gün bombalanmasõna ortak olan iktidarlar yasal bir dergiden duyduklarõ rahatsõzlõğõ askeri bir operasyon havasõyla yaptõklarõ baskõnla gösteriyorlardõ. Tam 1,5 saat boyunca bu hukuksuzluğa direndik. Hukuksuzluk öylesineydi ki avukatõmõz binanõn etrafõnda bulunan polis barikatõnõ geçip yanõmõza ulaşamadõ. En son yerde kelepçelenmiş, dövülürken avukatõmõzõ görebildik. Binaya saat 07.30’da girebilen polisler bizlere “ yere yatõn, teslim olun” diyorlardõ. Sanki 19 Aralõk hapishaneler katliamõnda ki gibi. Ancak bastõklarõ yer yasal bir derginin teknik işlerinin görüldüğü yasal bir yayõncõlõk şirketiydi. Ama bu bile yasadõşõlõklarõna engel olamõyordu. Üstüne üstlük basõlan yer için arama kararõ vs. bir belgede yoktu. Polis, Yeniden Özlem Yayõncõlõk’la aynõ binada bulunan Ülkemizde Gençlik Gelecektir Dergisi bürosu için çõkardõğõ arama kararõyla Yeniden Özlem Yayõncõlõk’õ basõyordu. Yaşanan tam bir hukuksuzluktu. 19 kişi yerde, ellerinden kelepçelenmiş, üzerlerine kar maskeli onlarca polis tarafõndan otomatik silahlar doğrultulmuş bir şekilde, hakaretler ve dayakla merdivenlerden sürüklenerek aşağõya indirildik. Şimdi işkence daha da yoğunlaşmõştõ artõk.
“Sizi öldüreceğiz, size tecavüz edeceğiz!..”
8 Böyle diyordu işkenceciler bize polis otolarõnõn içinde. Kendi ahlaksõzlõklarõ ile bizleri kirletebileceklerini düşünüyorlardõ hala. Sloganlarõmõzla yedirdik tüm hareketlerini bir bir işkencecilerin. Ellerinde olsak bile yine teslim alamamõşlardõ bizi. Çünkü devrimciydi 19 kişi, Dev Yürekleriyle “İşgale, Tecrite ve YÖK’e Hayõr” demek için Ankara’dan döneli çok olmamõştõ. Hazmedemiyordu gençliğin teslim olmayan, direnişçi tavrõnõ işkenceciler. Bunun için sabahõn bir vakti geldiler yine. Bahaneleri hazõrdõ. “18 yaşõndan küçük bir kõz zorla alõkoyuluyormuş”. Oysaki öyle bir şey yoktu, büromuza abisiyle misafir olarak gelen bir arkadaşõmõzdan bahsediyorlardõ. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terör Şubesi’nin C Blok’taki binasõnõn zemin katõndaki hücrelerindeydik şimdi. Tüm pisliklerine, ahlaksõzlõklarõna, işkencelerine rağmen moralimiz, coşkumuz bize yakõşõr şekildeydi. Tek tek hücrelere attõlar bizi. Sözde birbirimizden koparõp direnişimizi kõrmayõ düşündüler. Birbirimize her seslenmeye kalkõştõğõmõzda yükses sesle faşist şarkõlar dinletiyorlardõ. Bunu da alt etmesini bildik nihayetinde. Şimdi zorla üst aramasõndaydõ sõra. Hücrelerde tek başõmõza olmamõza rağmen korkularõndan beşer onar zorla üst aramasõ yapmak için geliyorlardõ. Hücrelerden teker teker alõp üst katta bir odada zorla yerlere yatõrarak, soyarak onursuz bir şekilde arama yaptõlar. Sloganlarõmõzla cevap veriyorduk bu alçaklõğa: “İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEK!” Üst aramalarõmõz bittikten sonra tekrar hücrelerdeyiz. Şimdi en güzel türkülerimizi ve marşlarõmõzõ hep bir ağõzdan en gür sesimizle söylüyorduk. Bu bile rahatsõz ediyordu onlarõ ve yine aynõ faşist müzik kulaklarõmõzda çõnlõyordu. Gözaltõna alõndõğõmõz andan itibaren en insani ihtiyaçlarõmõzda hala karşõlanmamõştõ. Yaşadõğõmõz hukuksuzluk ve gördüğümüz işkenceyi protesto etmek için açlõk grevindeydik. Su, şeker ihtiyacõmõz karşõlanmõyordu, tuvalet ihtiyacõmõz giderilmiyordu. Artõk bu ihtiyaçlarõmõzõ da
karşõlamak için direnişten başka yolumuz yoktu. Defalarca hücrelerin olduğu kattaki görevli polisleri ihtiyaçlarõmõzõn karşõlanmasõ için çağõrdõk ama gelmiyorlardõ. Hücrelerin soğuk demirlerini yumruklarõmõz ve tekmelerimizle õsõtmõştõk. Nihayet geldiler işte, yine zaferi biz kazandõk. İkinci gün bu seferde üst aramasõ ve parmak izi almak için geldiler. Yine kalabalõklardõ, bizse hücrelerimizde fiziken tek başõmõzaydõk, ama fiziken. Yoksa İstanbul ve Anadolu’nun üniversitelerinin kampüslerinden ve liselerin koridorlarõndan coşkuyla seslenen gençlik bizimleydi. Serçe parmaklarõmõzõ kõrarcasõna büküyorlardõ, yüzümüz acõdan biraz büzülse de sloganlarõmõz hücrelerimizden götürülüp geri getirilinceye, parmak izi ve fotoğraf işkencesi bitene kadar devam etti. Yine yenememişlerdi bizi. Şimdi yine hücrelerdeyiz. Artõk çok fazla gelemiyorlar yanõmõza, direnişimiz alt etti işkencecileri. Yine türküler ve marşlarla ziyaret ediyor 19 dev yürekli birbirini. İlk getirdiklerinde iki gruba bölüp ayrõ bloklara koymuşlardõ bizi iletişimimizi yok etmek için, ama seslerimiz o kadar gür çõkõyor ki İstanbul’un en uç noktasõna götürüp koysalar bile sesimizi yine duyururduk. Tam üç gün olmuştu hücrelere atõlalõ. Artõk savcõlõğa çõkma zamanõ gelmişti. Şimdi Beşiktaş’ta bulunan Beşiktaş Ağõr Ceza Mahkemesi’deydik (eski DGM). Önce Adli Tõp doktorunda gördüğümüz işkenceleri anlattõk ve günlerce iş göremez raporu aldõk. Meslek onurunu yitirmemiş doktorlarõmõzdan gurur duyduk. Tek tek gördüğümüz işkenceleri gösterdik ve vücudumuzda ki morluklarõn fotoğraflarõnõ çektirdik. Artõk işkencede belgeliydi. Sõra savcõlõğa çõkmaya gelmişti. Savcõlõğa ifade vermeyi beklerken bu seferde adliyenin nezaretinde bekliyorduk. Tek tek savcõlõğa çõkmaya başladõk. 1 Nisan 2004 günü yaşanan ve adõna “Eş zamanlõ örgüt operasyonu” denilen operasyonlar sonucu basõlan demokrat kurumlardan tam 82 insan sahte belgelerle tutuklanmõştõ. Bu tutuklamala-
9 rõn kararlarõ da Beşiktaş Ağõr Ceza Mahke- malarõna sebep olan suçlamalardan dolayõ mesi tarafõndan verilmişti. Yaşadõğõmõz tekrar tutuklayacaklardõ. Biz hepimizin hukuksuzluk devam ettirilip hepimiz tu- serbest bõrakõlacağõnõ düşünürken iki artuklanabilirdik. Yaşadõğõmõz baskõndan kadaşõmõzõn tutuklanacağõnõ duyduk, öfkaynaklõ herhangi bir tutuklama vs. ola- kelendik sadece öfkelendik. Arkadaşlarõmayacağõnõ düşünüyorduk ama 1 Ni- mõzdan Derya Güler ve Meryem Özçelik san’da yaşanan hukuksuzluk bizlere bu “örgüt propagandasõ yapmaktan” tutuklanarak Üsküdar ülkede adalet Paşakapõsõ Cesisteminin nasõl zaevi’ne gönişlediğini gösderildiler. termişti. SavcõYine bülõkta ifadeleriromuzun basõlmizi verip çõkõdõğõ günden bir yorduk. Hepigün önce somizin ortak kakaktan gözaltõnaati, hepimizin na alõnarak Teserbest bõrakõlarör Şubesi’ne cağõ yönündeygetirilen Esendi. Bizleri gözaller Temel Haktõna alma gereklar çalõşanõ Yuçeleri olan ”18 nus Gündoğyaşõndan küçük du’da tutuklabir kõzõn zorla Topraklarımızdaki Amerikan üslerinden narak Bayramalõkonduğu“ yakalkan uçaklarla Irak halkının her gün paşa Cezaevilanõ da çökmüşbombalanmasına ortak olan iktidarlar ’ne konuldu. tü artõk. Hatta yasal bir dergiden duydukları rahatsızlıCezaevine gisavcõ bir arkadağı askeri bir operasyon havasıyla yaptıkderken bile yişõmõzõn yaşadõkları baskınla gösteriyorlardı... ne gözlerimizin larõnõ anlatmasõ önünde arkaüzerine “Tamam tamam yeter artõk anlatma, duyunca kötü daşlarõmõza işkence yapõyorlardõ. Bizse oluyorum, bunlarõ size nasõl yapabiliyor- serbest bõrakõlmõştõk. Dõşarõda ailelerimiz ise bizi hiç yallar” dedi. Savcõlar polisin hazõrladõğõ yalanlar- nõz bõrakmadõlar, gözlerinden yaşlar zala dolu fezlekeyi biraz inceleyince yaşa- man zaman akõp yanaklarõndan süzülse de nanlarõn hukuksuzluk olduğunu anlõyor- evlatlarõnõn yanlõş bir şey yapmadõklarõnõ du. Polis birçoğumuz hakkõnda nerden ka- çok iyi biliyorlardõ. Üç gün boyunca beklediler sabõrla. naat getirdiyse örgüt üyesi olmak gibi asõlsõz bir iddiayõ savcõlarõn önüne koydu. Yi- Yine dostlarõmõz, arkadaşlarõmõz biz göne bir çoğumuz sadece devrimcilerin cena- zaltõnda işkencedeyken yürekleriyle bizelerine katõldõğõ için suçlanõyordu, cena- zimleydiler. Adliye önünde bizi sabahtan zeye katõlmayõ bile suç sayõyorlardõ. Kimi akşama kadar bekleyerek yalnõz bõrakmaarkadaşlarõmõz ise 1 Nisan’da yaşanan hu- dõlar. Güç verdi bize büyük ailemiz işkenkuksuzluk operasyonu sonucu tutuklanõp ce tezgahlarõnda. DEV-GENÇ’li Ali Rõza, cezaevinden daha yeni çõkmõşlardõ. Onlarõ Buluthan abilerimiz, Hamiyet ablalarõmõz, tutuklamak içinde cezaevine girmelerine kahramanlarõmõz güç verdiler, yanõbaşõsebep olan gerekçeler yine önlerine çõkartõ- mõzdan ayrõlmadõlar. Biz yendik işkenceyi lõyordu. Ellerinde olsa aylarca hapis yat- ve işkencecileri yine.
10 Ferhat ÖZDEMİR: 10 Kasõm sabahõ 06.00 da apartman kapõmõzda polislerin belirmesiyle bir baskõna uğradõğõmõzõ anladõk. Kapõya yõğõlan silahlõ maskeli özel tim ve TEM polisleri daha öncede yaptõklarõ gibi balyozlar ve yanlarõnda getirdikleri kesici makinalarla kapõyõ kõrmaya çalõşõyorlardõ. Binanõn etrafõ sokak başlarõndan itibaren polislerce sarõlmõş, sokağa basõn dahil kimse sokulmuyordu. Polisler bir yandan kapõlarõ kõrõyor, bir yandan da tehdit ve küfürler ediyorlardõ. Büromuza gelme sebepleri ne olursa olsun gündüz gelip kapõyõ çalarak ne istediklerini söylemelilerdi. Bunun yerine sanki basõlan yer bir yayõncõlõk bürosu değilde yasadõşõ bir yermiş gibi davrandõlar. Amaçlarõ da buydu zaten. Yasal kurumlarõn, haklar ve özgürlükler mücadelesi içinde bulunan kişilerin çalõşmalarõnõ yasadõşõ ilan ederek engellemek niyetindeler. Bizler ise yaptõklarõnõn hukuksuzluk olduğunu, neden bunlarõ yaptõklarõnõ polis kapõlarõmõzõ kõrarken çevre halkõna anlattõk. Bu esnada avukatõmõz geldi. Ancak avukatõmõza da aynõ keyfilikle davrandõlar. Kapõlarõ kõrdõktan sonra artõk önlerinde sadece tahta bir oda kapõsõ kaldõktan sonra ise polis AB’ye uyumla ne kadar demokratikleştiğini gösteriyordu. İlk yapmasõ gerekenleri en son yaparak “Kapõyõ açõn arama izni var” diyerek seslendiler. Yalnõz unuttuklarõ şey; zaten o sõrada içerideydiler. Polisler, bizlere saldõrõp dayak atmaya başladõlar. Avukatõmõz tam içeriye girdiği sõrada benim kafama bir özel timci bilgisayar klavyesiyle vurdu. Sonra gözaltõna aldõlar, arabalara birer birer çuval gibi atõyorlardõ bizi. Yolda küfürler, fiziki saldõrõlar devam etti. Bazõ arkadaşlarõmõz cinsel tacize maruz kaldõlar. Götürüldüğümüz TMŞ’nde iki gün boyunca nezarethanede tutulduk. Üst aramasõ, parmak izi, fotoğraf vb. işkenceyle yapõldõ. Şubede bizlere “18 yaşõndan küçük bir kõzõ örgüt adõna alõkoyduğumuz” gibi, komik bir iddiadan dolayõ gözaltõna alõndõğõmõzõ söylediler. Halbuki bu arkadaş abisiyle beraber büromuza ziyaret amaçlõ gelmişti. Polis yine asõlsõz iddialarla bir komplo peşindeydi. Gözaltõ sonunda Adli Tõp’a çõkarõldõğõmõzda, hepimizde yaralar darp izleri vardõ. Hepimiz 2-7 gün arasõnda işgöremez raporu aldõk. Mahkemede ise polisin hukuksuzluğuna yargõ da ortak oldu ve iki arkadaşõmõz tutuklandõ.
Serkan Onur YILMAZ: 10 Kasõm sabahõ saat 06.00 sularõnda uykudan arkadaşlarõn “baskõn var” sesleriyle uyandõk. Polisler kapõlarõ kõrmaya uğraşõyorlardõ. Daha sonra biz hep birlikte teknik odaya geçerek içeriye girmelerini beklemeye başladõk. Bu arada gazete, televizyon ve radyolara, demokratik kurumlara kurumumuzun basõldõğõnõ haber verdik. İçeriye girdiklerinde biz “yasadõşõ bir şekilde büromuza girdiklerini bu nedenle dõşarõ çõkmayacağõmõzõ” söyledik ve arkadaşlarla birbirimize kenetlenerek beklemeye başladõk. Bize “iki kişinin ailesinin ihbarõ sonucu geldiklerini onlarõ alõp götüreceklerini” vs. söylediler. Bizde “kapõlarõ kõrarak ellerinde silahlarla geldiklerini hiçbir şekilde onlara güvenmediğimizi” söyledik. Bu konuşmalarõn ardõndan yerlerde sürüklenerek işkenceler eşliğinde araçlara bindirildik ve TMŞ’ne götürüldük. Hepimiz orada kelepçelenmiştik. Yol boyunca sürekli küfürler, hakaretler, işkenceler birbirini izledi. TMŞ’ne gelince kelepçeli olarak hücrelere konulduk. Bir süre bekledikten sonra işkenceli üst aramasõ başladõ. Amaçlarõ üst aramasõ yapmaktan ziyade işkence yapmaktõ. Bu amaçlarõnada uygun davrandõlar. Üst aramasõ yapõldõktan sonra hücrelere tekrar konulduk. O günümüz türkülerle geçti. Coşku ve moralimiz yüksekti. Ertesi gün bazõ arkadaşlarõ ailesinin geldiğini söyleyerek yukarõya çõkartmaya çalõştõlar. Güvenmediğimizi söylediğimizde her zamanki tavõrlarõnõ takõnarak yerlerde sürükleyerek çõkardõlar. Yukarõ çõkarõlan bazõ arkadaşlarõ daha sonra ifade vermeleri noktasõnda da zorlamõşlar. Baskõ ve işkence uygulamõşlar... Ertesi gün Ağõr Ceza Mahkemesi savcõlõğõna çõkarõldõk. Savcõlõktaki iddia komikti. 2 kişinin ailesi Tunceli’den bir ihbarda bulunmuş ve bunun üzerine onlarõn burada olduğu tespit edilmiş ve baskõn yapmõşlar. Baska bir iddialarõ somut bir kanõtlarõ yoktu. Bir rivayet üzerine kurumumuz talan edildi, 19 kişi işkencelerle gözaltõna alõndõ. Savcõlõktaki iddialarda göze çarpan başka bir konu ise bazõ arkadaşlarõn daha önce gözaltõlarõnõn, katõldõklarõ cenazelerin bulunmasõydõ. 1 Nisan tarihinde yapõlan hukuksuzluğun çok daha komik bir örneğini oluşturmaya çalõştõlar. Ancak ellerine yüzlerine bulaştõrdõlar. Sonuçta 17 kişi serbest bõrakõldõk. 2 arkadaşõmõz “örgüt propagandasõ yapmak” iddiasõyla tutuklandõlar...