ÝSYAN ETTÝREN EMPERYALÝZMDÝR FRANSA’DA YOKSULLAR KAZANACAK!
gençlik ülkemizde
Kasým-Aralýk 2005 Sayý: 3 Fiyatý: 1 YTL (1 Milyon TL - KDV Dahil
gelecektir
ÞEMDÝNLÝ’DE ORTAYA ÇIKAN SUSURLUK DEVLETÝDÝR
EMPERYALÝZM KATLETTÝKÇE HALKLARIN ÖFKESÝ BÜYÜYOR
NE YÖK NE AKP DEMOKRATÝK ÜNÝVERSÝTE ÞÝARIYLA KIZILAY’DAYDIK
ÝÇÝNDEKÝLER 4... YÖK’e Hayýr 6... Haberler 12... Burjuva Basýn Muradýna Erdi 14... 12 Eylül Faþist Cuntasýndan Üniversitelere Darbe: YÖK 17... Kitap Tanýtýmý 18... Ne YÖK Ne AKP Demokratik Üniversite 20... Bakanlýktan Üniversitelilere “Özel” Genelge 22... Susurluk Devam Ediyor 23... Fransa’da Neler Oluyor 24... Zaptedilen Tepe
Merhaba... Uzun bir aradan sonra KasýmAralýk sayýmýzla sizlerle birlikteyiz. Neler oldu bu zaman içerisinde? Dev-G Genç’in 36. yýlýna girdiði bu yýlda da gençlik mirasýna sahip çýkarak ayný kararlýlýk ve iddia ile Ankara’daydý. Bunu hazmedemeyenler ise yine gençliðe azgýnca saldýrdý ve bunun sonu-
25... Þekerlemeler
cunda 20 devrimci-d demokrat öðrenci
26... Biyografi
tutuklanarak Sincan 1 No’lu F Tipi
27... Ýþkence Devleti 28... Provokasyonlardan AKP Sorumludur 30... Söküp Atabiliyorsan Ýçimizden Umudu Ýþte Meydan 32... Dev-G Gençlilik Her Koþulda Mücadele Etmektir (Eyüp Beyaz’ýn Dev-G Gençlilere Yazdýðý Mektup)
ÜLKEMÝZDE GENÇLÝK GELECEKTÝR DERGÝSÝ Sahibi ve Yazýiþleri Müdürü: Onur Urbay Adres: Piyalepaþa Mah. Piyalepaþa Cad. No: 148/3 Okmeydaný / ÝSTANBUL Tel: 297 97 33 Ofset Hazýrlýk: Yeniden Özlem Yayýncýlýk Matbaa: Ezgi Matbaa Tel: 501 93 75
ve
Hapishanesi’ne
Ulucanlar
Hapishanesi’ne götürüldü... Susurluk
devleti
bu
defa
da
Þimdinli’de ortaya çýktý. Susurluk devlettir diyenlerin haklýlýðý bir kez daha görüldü.... Emperyalizm
yine
saldýrýyor.
Fransa’da göçmenlerin öfkesi büyüyor... Ve tecrit... 6. yýlýnda can almaya devam ediyor. Ýçerde
tutsaklar ve
direniþçiler, dýþarýda ise aileleri ve yakýnlarý haykýrmaya devam ediyor:
TECRÝTE SON!...
“YÖK’E HAYIR!” "6 Kasým'da Ankara sokaklarý savaþ alanýna çevrildi…" "Yasadýþý örgütlerin yönlendirmesindeki gençler karþýlarýna çýkan her þeyi tahrip ettiler…" "Teröristler…" "Profesyonel eylemci…" Her 6 Kasým'da bu baþlýklar kaplar gazetelerin manþetlerini. Televizyon kanallarý gençlerin nasýl yasadýþý terör örgütlerinin yönlendirmesi altýnda olduðunu, amaçlarýnýn akademik demokratik hak talebi deðil de terör ortamý yaratmak olduðunu anlata anlata bitiremezler. Basýn ahlaký hiçe sayýlarak öðrenciler hedef gösterilir. Ama 6 Kasýmlarda neden protestolar gerçekleþtirildiðine dair tek bir satýr bulamazsýnýz. Yazýlanlar da 6 Kasýmlarýn içini boþaltmaktan öteye geçmez.
NEDÝR 6 KASIM PROTESTOLARI NASIL GELENEKSELLEÞMÝÞTÝR? 6 Kasým, tarih itibariyle YÖK'ün kuruluþ yýldönümüdür. Açýk adý Yükseköðretim Kurulu olan YÖK, 6 Kasým 1981'de 12 Eylül cuntasýnýn ardýndan bütün üniversite yönetimlerinin laðvedilmesiyle birlikte kurulmuþtur. YÖK,12 Eylül karanlýðýnýn bir ürünüdür. Bu nedenle faþizmin sýradan bir kurumu olarak ele alýnamaz. 12 Eylül cuntasý ile hedeflenen, ülkemizde 60'lý yýllarla beraber geliþen anti-emperyalist bilinci boðmak, halkýn adalet özlemini bastýrmak, baðýmsýzlýk, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin önünü týkamaktýr. Bu amaçlarla cuntayla birlikte faþizm ülkemizde kurumsallaþmýþ, devletin tüm kurumlarý faþist kadrolarla doldurulmuþtur. Bu saldýrýlarýn ilk hedefi ise gençliktir. Çünkü gençlik gelecektir, halkýn en dinamik kesimidir. O dönemlerde emperyalizme, faþizme karþý verilen mücadelede en önde gençlik vardýr. Oligarþi de bilir ki, toplumsal geliþimler gençliðin geliþimi ile doðru orantýlýdýr. Bu nedenlerle gençliðin kiþiliksizleþtirilmesi, kimliksizleþtirilmesi, duyarsýzlaþtýrýlmasý büyük önem taþýr oligarþi açýsýndan. Ýlk adým gençlerin ardýna takýlýp gittikleri sol örgütleri tasfiye etmek olacaktýr. 12 Eylül ile birlikte birçok devrimci demokrat gözaltlýlarda iþkencelerle katledilir, yine birçoðu tutsak edilir. Saldýrýlarýn ardý arkasý
kesilmez. "Sürek avý" baþlatmýþtýr oligarþi. Ama yetmez. Çünkü saldýrýlara boyun eðenler olduðu gibi, onuruna, namusuna, geleceðine, vatanýna, halkýna sahip çýkanlar da vardýr. Tüm baský ve katliamlara raðmen mücadele bayraðýný düþürmeyenler de vardýr. Baský ve þiddet tek baþýna yetmemektedir. Yeni bir þeyler üretmelidir oligarþi. Bu ihtiyacýný karþýlamak için gençlerin "özgürlüðü ve bireyselleþmeyi" keþfedeceði yeni seçenekler üretilir. Bireyin özgürlüðü adýna ahlaksýzlýða, cinsel sapkýnlýklara övgüler düzen, kimin elinin kimin cebinde olduðunun belli olmadýðý, magazin adýna her türlü pis yaþantýnýn örnek gösterildiði yayýnlar çýkarýlmaya baþlanýr. Amaç, önce ahlakýný bozmaktýr gençliðin. Geleneklerine, deðerlerine, ahlakýna sahip çýkmayan bir gençlik elbette ki ülke ve dünya sorunlarýna da sahip çýkmayacaktýr. Bu da yeterli deðildir. Televizyonlar, gazeteler, dergiler yetmez. Gençliðin olduðu her yerde yozlaþma, baský, zulüm egemen olmalýdýr. Ve YÖK kurulur. YÖK'ün kurulmasýyla birlikte üniversitelerde genel bir operasyon baþlatýlýr. Öðrenciler ve öðretim görevlileri üzerinde açýk bir terör estirilir. Devrimci demokrat, ilerici öðrenciler ya hapishanelere doldurulur ya da okullardan atýlýr. Üniversitelerin giriþ kapýlarý her gün okulla iliþkisi kesilen, aranýr durumda olan öðrencilerin isim listeleri ve fotoðraflarý ile doldurulur. Böylece ihbarcýlýk yaygýnlaþtýrýlmaya, teþvik edilmeye çalýþýlýr. Öðrenciler amfilerden, dersliklerden askere, polise teslim edilir. Öðrenci kýyýmlarý devam zorunluluðu, vize barajý gibi maddelerle güçlendirilir. Bunun çarpýcý bir örneði olarak; 1985-1986 öðretim yýlýnýn ilk dönemi sonunda final puaný, vize barajý, devamsýzlýk gibi gerekçelerle okullarýndan atýlan öðrenci sayýsý 5 bindir. Üniversitelerde 1402 Sayýlý Yasa'ya dayanýlarak ilerici, aydýn öðretim üyeleri ardý ardýna atýlýrken, liselerde de devrimci demokrat öðretmenler mesleklerinden ihraç edilirler. Bunlar da yetmez, sürgünlerle, rotasyonlarla öðretmenler istifaya zorlanýrlar. Atýlan öðretim üyelerinin ve öðretmenlerin yerine gerici-faþist kadrolar yerleþtirilir. Üniversiteler yürütmenin denetimine verilerek ‘80 öncesi kýsmi olarak kazanýlmýþ olan idari özerklikler ortadan kaldýrýlýr. Yeni bir düzenlemeyle rektörlerin seçiminde son söz cumhurbaþkanýna býrakýlýr.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 4
Cunta, YÖK'le birlikte üniversitelerdeki bilimsel çalýþmalarý denetleme, sansürleme, engelleme gibi olanaklara da kavuþur. Üniversitelere ayrýlan bütçe düþürülerek, bilimsel araþtýrma, çalýþma olanaklarý sýnýrlandýrýlýr. Her þeye raðmen yapýlabilmiþ bilimsel çalýþmalar ise büyük bir acýmasýzlýkla yok edilmiþtir. Artýk üniversiteler bilim adamý, doktor vb deðil teknik eleman yetiþtirmeye baþlamýþtýr. Bu uygulamanýn devamý olarak 1983'ten sonra neredeyse her ile, ilçeye iki yýllýk meslek yüksek okullarý açýlarak teknik eleman yetiþtirilmesine hýz verilir. Günümüzde var olan meslek liseleri de ayný mantýkla açýlmýþlardýr. Ayný yýl seçim vaatleriyle birçok ilde yeni üniversiteler açýlýr. Daha derslikleri, öðretmen kadrosu ve birçok ihtiyacý bile tamamlanmayan bu üniversiteler, kapasitesinin üstünde binlerce öðrenciyle doldurulur. Doldur-boþalt gibi tamamen bilimsellikten, eðitimden uzak bir anlayýþ hakimdir artýk. Ýþte YÖK böyle bir zihniyetin temsilcisidir. Sadece öðrenciler üzerinde bir baský aracý olmaktan öte halkýn üzerinde oynanan apolitikleþtirme, sindirme, kiþiliksizleþtirme politikalarýnýn bir ürünüdür. Bu nedenlerle YÖK'e karþý çýkmak ayný zamanda düþüncelerimize, deðerlerimize, kültürümüze sahip çýkmaktýr. "YÖK'e Hayýr" demek emperyalizmin yoz kültürüne, sömürüsüne hayýr demektir. DEV-GENÇ'liler iþte bu bilinçle YÖK'e karþý mücadelenin ilk adýmýný daha YÖK gündeme geldiði günlerde baþlattýklarý "YÖK'e Hayýr" kampanyasýyla atarlar. "Cunta Bilim, Özgürlük Düþmanýdýr", "Üniversitelerin Faþistleþtirilmesine Ýzin Vermeyeceðiz" þiarý yayýlýr dört bir yanda. Üniversitelerdeki Mediko-Sosyal çalýþmalarý içindeki DEV-GENÇ önemli bir güçtür. Buralarda örgütlenen tiyatro, halk oyunlarý, halk bilim, þiir, müzik vb kol çalýþmalarý daha çok DEVGENÇ'lilerin inisiyatifinde örgütlenir. Cunta yýllarýnda üniversitelerdeki kol faaliyetleri YÖK'e karþý bir hareket ve örgütlenme alaný olarak deðerlendirilir. Yüzlerce pankart, afiþ, el ilaný ve öðretim üyelerine yönelik broþürlerle yaygýnlaþtýrýlýr kampanya. 6 Kasým 1986'da YÖK'ü protesto etmek için DEVGENÇ'lilerin önerisiyle üniversite öðrencilerinin oluþturmuþ olduðu derneklerin temsilcileri YÖK binasýnýn önüne siyah çelenk býrakýrlar. 1989 yýlýnda ise 6-13 Kasým tarihleri arasý "YÖK'ü Protesto ve Demokratik Üniversite Ýçin Mücadele Haftasý" ilan edilir. 1990 yýlý ise 6 Kasým protestolarý açýsýndan bir dönüm noktasý olur. O sene 6 Kasým tarihinde örgütlü olunan tüm üniversitelerde Genel Boykot ilan edilir. Boykot çalýþmalarý ise Ekim ayý içerisinde baþlar. Sadece Ýstanbul'da 100'ü aþkýn Boykot Komiteleri kurulur. 1000'e yakýn öðrenci bu komitelerde görev alýr. Komitelerle amaç, en geniþ kesimi çalýþmalar içine katabilmektir. Boykota Ýstanbul, Ankara, Eskiþehir, Ýzmir, Diyarbakýr, Bursa, Bolu, Kütahya, Kocaeli, Sivas, Adana, Gaziantep, Çanakkale, Kýrýkkale, Kayseri, Antakya, Samsun, Elazýð, Trakya ve Trabzon
illerinden üniversiteler katýlýrlar. Boykot çalýþmalarý içerisinde birçok üniversite siyasal rekabete girer ve Anadolu'nun birçok yerinde üniversitelerde Boykot Komiteleri oluþturulur. YÖK ve uygulamalarý sýnýflarda, kantinlerde geniþ öðrenci kesimleriyle tartýþýlýr. Forumlar, paneller düzenlenir. YÖK'e karþý çýkmak sadece öðrencilerin görevi deðildir, bu nedenle iþçi ve memurlar 6 Kasým'ý iþ býrakma günü ilan ederler. Tüm bunlar ise oligarþiyi iyice saldýrganlaþtýrýr. Üniversitelerde düzenlenen etkinliklere saldýrýlar düzenlenir. Boykot sonrasý ilk hafta içinde Bolu'da 20, Çanakkale'de 21, Rize'de 12, Gaziantep'te 20, Adana'da 19, Ereðli'de 9, Eskiþehir'de 120, Bursa'da 11, Sivas'ta 5, Balýkesir'de 32 ve Ýstanbul'da 100 civarýnda öðrenci gözaltýna alýnýr. 6 Kasým genel boykotu kitle çalýþmasý yanýyla önemli dersler ve zengin deneylerle dolu olduðu kadar, federasyonun da bir ön çalýþmasý olur ve Türkiye çapýnda koordinasyon aðýnýn gücünü, neleri baþarabileceðini gösterir. Örgütlü olunan 20'yi aþkýn il, hemen her hafta düzenledikleri koordinasyon toplantýlarýyla en geniþ kitlelerin federasyonu tartýþmasýný saðlar. Bu koordinasyon toplantýlarýnýn sonuncusunda Ýstanbul, Ankara, Bursa, Eskiþehir ve Diyarbakýr temsilcileri federasyonunun geçici yönetim kurulunu oluþturarak ilk adýmý atarlar. Ve TÖDEF kurulur. TÖDEF, DEV-GENÇ'in militan kadrolarý ve baþ eðmezliði, uzlaþmazlýðýyla devrimci gençliðin sesidir. TÖDEF ayný kararlýlýk, bilinç ve inançla YÖK'e karþý 3. Genel Boykot gerçekleþtirerek 6 Kasýmlarýn gelenekselleþmesini saðlar. Boykot 41 il ve ilçede hayata geçirilir. Bundan sonra 6 Kasýmlar Türkiye'nin dört bir yanýnda protesto gösterileri, boykotlarla anýlacaktýr. 95-96'lý yýllarda "Halk Ýçin Bilim Halk Ýçin Eðitim" þiarý yükselir üniversitelerden. Demokratik Halk Üniversiteleri ve bunlar için mücadele talepleri sýralanýr ardý ardýna. Ve bu günlere kadar uzanýr 6 Kasýmlar… Bu nedenlerle 6 Kasým bizler, yani bu ülkenin geleceði olan gençler için tarihi bir öneme sahiptir. Yapýlan protestolar gençliðin 12 Eylül karanlýðýna, emperyalizme ve onun yoz kültürüne teslim olmayacaðýnýn bir göstergesidir. Gençlik bugüne kadar tüm saldýrýlara raðmen vatanýný, halkýný, deðerlerini sahiplenmekten vazgeçmemiþtir ve vazgeçmeyecektir. Ýþte bunun için her 6 Kasým'da alanlardayýz. Çünkü ülkemizin emperyalizme peþkeþ çekilmesine karþýyýz. Çünkü halkýmýza reva görülen bu sömürü düzenine karþýyýz. Çünkü halk için bilim halk için üniversite istiyoruz. Çünkü demokratik halk üniversitelerini ve liselerini savunuyoruz. Çünkü bu gelecek, bu ülke bizim ve bedeli ne olursa olsun inançlarýmýzdan vazgeçmeyecek, yaþanýlasý dünya özlemimizi kendi ellerimizle, emeðimizle gerçekleþtireceðiz.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 5
12 EYLÜL KARANLIÐINI PARÇALAYACAÐIZ! Bu sene Gençlik Federasyonu, Yeni Demokrat Gençlik (YDG), Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) ve Devrimci Sosyalist Gençlik (DSG) olarak YÖK'ü protesto etmek için 7 Kasým'da Ankara'daydýk. 6 Kasým günü akþam saat 18.30'da Galatasaray Lisesi önünde bir basýn açýklamasý yaptýk ve kortejlerimizi oluþturup sloganlarla otobüslerimizin kalkýþ yeri olan TRT önüne kadar yürüdük. Burada halaylarýmýzla, türkülerimizle otobüslerimiz gelene kadar bekledik ve otobüslerimiz geldikten sonra Ankara'ya hareket ettik. 7 Kasým sabah 10.30'da Ankara'da Kurtuluþ Parký'nýn yanýndaki katlý otoparkýn önünde toplanmaya baþladýk. Diðer illerden de arkadaþlarýmýz gelmeye baþladýðý sýrada güvenlik þubeye baðlý polisler geldi. Ankara Güvenlik Þube Amiri "Kýzýlay'a gelmeyin kendinize yazýk edersiniz" diye tehdit ederek bizi korkutmaya çalýþsa da çabalarý boþunaydý. Tayyip Erdoðan'ýn emperyalizme baðýmlýlýðý kutladýðý, her türlü soytarýlýðýn yapýlabildiði Kýzýlay Meydaný, hakkýný arayan öðrencilere kapatýlamazdý. Toplandýktan sonra Mithat Paþa Köprüsü'ne kadar gidip orada kortejlerimizi oluþturduk. Caddenin saðýnda "YÖK'e Hayýr", "Ne YÖK Ne AKP Demokratik Türkiye Gençlik Federasyonu" pankartlarýyla Gençlik Federasyonu olarak bizim kortejimiz vardý. Sol tarafta ise pankartlarý ve kortejleriyle YDG, DÖB ve DSG vardý. Polis ayný hukuk dýþý tavrýný yine sürdürdü ve gaz bombalarýyla üzerimize saldýrdý. Biz daðýlmamaya gayret ederek savunmaya geçtik. Çevik Kuvvete baðlý polisler pervasýzca saldýrýyorlardý. Çevremizde bulunan halka uzaklaþmalarý yönünde uyarýlarda bulunduk fakat yine de polisin attýðý biber gazýndan etkilenenler oldu. Medya ise bunu çarpýtarak halkýn zarar görmesinin sorumlusu olarak bizleri gösterdi. Biz deðildik azgýnca saldýran, her yaný gaz bombasýna boðan. Daha dün Þemdinli'de halký katleden, dükkânlarýný bombalayan biz deðildik. 19-22 Aralýk'ta 20 hapishanede birden kýyým yapan, 6 bayaný diri diri yakan biz deðildik. Halkýn
en temel hak ve özgürlük taleplerine her fýrsatta coplarla, gaz bombalarýyla hatta ateþle karþýlýk veren biz deðiliz. Saldýran iþbirlikçi iktidarlardýr. Bunu Maraþ'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Susurluk'ta, Þemdinli'de ve daha birçok katliamda gördük. Üzerimize gaz bombalarýyla, coplarla saldýran çevik kuvvet polisine yaklaþýk iki saatlik bir direniþle karþýlýk verdik. Direniþ ve çatýþma Cebeci, Ulucanlar, Çin Çin Mahallesine kadar yayýldý. En son ana kadar sürdürdük direniþi. 7 Kasým akþam saat 18.30'da Yüksel Caddesi'nde kortej oluþturup meþalelerimiz ve sloganlarýmýzla yürüdükten sonra saldýrýyý, gözaltýlarý, YÖK'ü ve AKP'yi teþhir eden bir basýn açýklamasý yaptýktan sonra geldiðimiz otobüslerle illerimize dönmek üzere hareket ettik. 7 Kasým günü 49 arkadaþýmýz yerlerde sürüklenerek, dövülerek, üst üste yýðýlarak gözaltýna alýndýlar. Yaþanan gözaltýlar sonucunda ise 20 arkadaþýmýz "yasadýþý örgüt üyesi" suçlamasýyla tutuklandýlar. Bir kez daha haykýrýyoruz: Baskýlar, gözaltýlar, tutuklamalar bizleri yýldýramayacak, meþru mücadelemizden hiçbir koþulda vazgeçmeyeceðiz. Seneye de her sene olduðu gibi 6 Kasým’da alanlarda olacaðýz. Çünkü; YÖK; gençliðe yapýlan baskýdýr. YÖK; demokratik üniversite isteyene soruþturmadýr. YÖK; baðýmsýz bir ülke isteyen öðrencilerin okuldan atýlmasýdýr. YÖK; paralý eðitimdir. YÖK; okul kapýsýna konulmuþ turnikedir. YÖK; okul koridoruna takýlan kameradýr. YÖK; kýsacasý F tipi üniversitedir. Bizler bugün YÖK'ün bu yüzünü teþhir etmek için Ankara'ya gidiyoruz Çünkü bu ülkenin gençliði olarak bizim de söyleyeceklerimiz var...
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 6
YÖK, TÜRKÝYE’NÝN DÖRT BÝR YANINDA PROTESTO EDÝLDÝ illerden kýsa kýsa...
ÝSTANBUL ÝSTANBUL
ANKARA
Ýstanbul Gençlik Dernekli öðrenciler tarafýndan 7 Kasým’da Ankara’da yapýlacak basýn açýklamasýna çaðrý için; 31 Ekim günü Beþiktaþ’ta, 2 Kasým günü Ýstiklal Caddesi’nde, 3 Kasým günü Bakýrköy Özgürlük Meydaný’nda, 4 Kasým günü Kadýköy’de, 6 Kasým günü ise Okmeydaný’nda þapka ve “YÖK’e Hayýr” yazýlý önlüklerle bildiri daðýtýmý yapýldý. 2 Kasým günü Ýstiklal Caddesi’deki bildiri daðýtýmýna polis azgýnca saldýrarak 13 öðrenciyi gözaltýna aldý. Gözaltýlarý protesto etmek için Gençlik Federasyonu tarafýndan yapýlan yazýlý açýklamada “Ne AKP ne de YÖK'ün taleplerimize verecek bir cevaplarý yoktur. Onlar bugün üniversiteleri halk çocuklarýna açmayý deðil, birer ticarethaneye dönüþtürmeyi hedeflerler. Onlarýn çeliþkileri demokrasi için, halkýmýzýn baðýmsýzlýðý, refahý için deðil, rant içindir. Aralarýndaki çeliþki çýkar çeliþkisidir. Halka düþmanlýkta, sömürüde, iþbirlikçilikte ortaktýrlar. Bu nedenle de ne AKP'nin ne de YÖK'ün muhalif hiçbir düþünceye tahammülleri yoktur. Bunu her fýrsatta azgýnca saldýrarak göstermektedirler.” belirtilerek baskýlarýn gençliði akademik ve demokratik mücadelesinden vazgeçiremeyeceði vurgulandý. Gençlik dernekli öðrenciler arkadaþlarýnýn gözaltýna alýndýðý yerde akþam bildiri daðýtýmýna devam ederek kararlýlýklarýný bir kez daha gösterdiler.
24 Ekim'de 7 Kasým'da yapýlacak YÖK protestosu kapsamýnda Hukuk Fakültesi avlusuna "YÖK'e Hayýr! Polis-Ýdare Ýþbirliðine Faþist Saldýrýlara Tecrite Son Gençlik Federasyonu" yazýlý pankart asýldý. 25 Ekim günü saat 13.00'te DTCF orta bahçede 7 Kasým Kýzýlay eylemine çaðrý için forum düzenlendi. Ankara Gençlik Derneði Müzik Topluluðu'nun söylediði Gençlik Marþý'yla baþlayan forum, Ankara Gençlik Derneði Genel Sekreteri Eray Destegül'ün konuþmasýyla devam etti. YÖK'ün baskýcý, yasakçý, anti-demokratik uygulamalarýna deðinilen forum, halay ve horonlarla sona erdi. 26 Ekim günü saat 12.30'da Yüksel Caddesi'nde basýn açýklamasý yapýlarak, gençliði ve halký, 27 Ekim'de yapýlacak gençlik mahkemesine ve 7 Kasým'da Kýzýlay'da yapýlacak "YÖK'e Hayýr" eylemine çaðrýda bulunuldu."YÖK'e Hayýr" yazýlý önlüklerin giyildiði açýklamada, "Gençlik Federasyonu - Ankara Gençlik Derneði" imzalý "F Tipi Üniversite Ýstemiyoruz", "Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz", "YÖK'e Hayýr", "Vatansever Gençlik Yargýlanamaz" dövizleri, Federasyon flamalarý ve "YÖK'e Hayýr! Polis-Ýdare Ýþbirliðine Faþist Saldýrýlara Tecrite Son! - Gençlik Federasyonu" pankartý taþýndý. 28 Ekim günü saat 14.00'te Yüksel Caddesi'nde "YÖK'e Hayýr" yazýlý önlüklerle bildiri daðýtýmý yapan Ankara Gençlik Derneði üyeleri, bildiri daðýtýmý sýrasýnda megafonla konuþmalar da yaptýlar. Bildiri daðýtýmlarý 1 Kasým Salý günü saat 14.00'de Sakarya Caddesi’nde devam etti.
ADANA
ÝZMÝR
Adana Gençlik Derneði tarafýndan 27 Ekim günü saat 12.15'te Çukurova Üniversitesi Merkez Kampüsü'de basýn açýklamasý yaptý. Açýklamada "YÖK'e Hayýr! Polis Ýdare Ýþbirliðine, Faþist Saldýrýlara ve Tecrite Son - Gençlik Federasyonu Adana Gençlik Derneði" pankartý açýldý. Açýklamaya Ekim Gençliði de destek verdi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan, Adana Gençlik Derneði üyeleri, "YÖK’e Hayýr" yazýlý önlükleri giyerek, 7 Kasým’da Ankara’ya çaðrý amaçlý bildiri daðýttýlar.
Ýzmir Gençlik Derneði üyeleri, 2 Kasým günü saat 14:30'da Bornova metro önünde bildiri daðýttý. 7 Kasým günü Ankara'da yapýlacak olan eyleme çaðrý için Gençlik Federasyonu'nun çýkardýðý bildiriler daðýtýldý. Ýzmir halkýna, YÖK ve ülke gerçekliði anlatýlarak, Kýzýlay'da yapýlacak olan YÖK protestosuna çaðrý yapýlmasýnýn ardýndan eylem bitirildi.
ESKÝÞEHÝR
Eskiþehir Gençlik Dernekli öðrenciler tarafýndan Eskiþehir Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü giriþ kapýsý önünde 27 Ekim Perþembe günü saat 13.00'de basýn açýklamasý yapýldý. Açýklamada "Baðýmsýzlýk Ýsteyen Gençlik Susturulamaz - Gençlik Federasyonu" imzalý pankart açýlýrken Federasyon ambleminin bulunduðu bir flama taþýndý. Basýn açýklamasýnda, "Ne ABD Ne AB Baðýmsýz Türkiye, Baðýmsýzlýk Ýsteyen Gençlik Yargýlanamaz, F Tipi Üniversite Ýstemiyoruz, Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz, Faþizme Karþý Omuz Omuza ve 7 Kasým'da Kýzýlay'dayýz" sloganlarý atýldý. Yapýlan açýklamada bu ülkede katillerin, provokatörlerin deðil baðýmsýzlýk isteyen vatansever gençliðin yargýlandýðý vurgulandý. Yine 28 Ekim Cuma günü Osmangazi Üniversitesi'nde otobüs duraklarýnýn karþýsýnda bulununan Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi'ne 2.5x1.5 metre ebatlarýnda ''YÖK'e Hayýr! Polis-Ýdare Ýþbirliðine Tecrite Son! - Gençlik Federasyonu" yazýlý pankart asýldý.
SAKARY SAKARYA
Sakarya Gençlik Derneði ve Sakarya Üniversitesi Öðrenci Derneði (SAÜ-DER) üyeleri, 24 Ekim günü sabah saatlerinde Sakarya Üniversitesi'nde, YÖK'ün kuruluþ yýldönümü nedeniyle hazýrladýklarý bildirileri daðýttýlar. Daðýtýlan binden fazla bildirinin ardýndan üniversitede binlerce kuþlama da yapýldý. 26 Ekim Çarþamba günü ise, 70 kiþini katýlýmýyla bir panel düzenlendi. Saat 19:30'da baþlayan panelde, YÖK'ün tarihi, þimdiki durumu anlatýldý ve çözüm önerileri sunuldu. 27 Ekim günü saat 12:30'da ise Hilmi Kayýn Ýþ Merkezi önünde 25 kiþinin katýldýðý bir basýn açýklamasý yapýldý. ERZÝNCAN
Erzincan Gençlik Derneði, 27 Ekim günü Eðitim Fakültesi önünde bir basýn açýklamasý yaptý. Açýklamada, "YÖK'e, Genelgelere, Tecrite Karþý 7 Kasým'da Ankara'dayýz" pankartý açýlýrken, kýrmýzý flamalar taþýndý. Açýklama; "YÖK'e Hayýr, F Tipi Üniversite Ýstemiyoruz, Vatansever Gençlik Yargýlanamaz, Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz" sloganlarýnýn atýlmasýyla son buldu.
KOCAELÝ
ANKARA
ÝSTANBUL
MERSÝN
ELAZIÐ
Mersin Gençlik Derneði üyeleri 27 Ekim günü Mersin Taþbina önünde basýn açýklamasý yaparak, 7 Kasým günü Ankara'da olacaklarýný duyurdular ve öðrenciler üzerinde yaþanan baskýlarý protesto ettiler. Taþbina önünde "YÖK'e Hayýr Polis-Ýdare Ýþbirliðine, Faþist Saldýrýlara ve Tecrite Son - Gençlik Federasyonu" yazýlý pankart ve dövizleri taþýndý. 30 Ekim Pazar günü Mersin çarþý merkezinde ve dernek binalarý önünde topluca bildiri daðýtýmý yapýldý. Bildirilerin çarþý merkezindeki daðýtýmýnýn ardýndan yine toplu bir þekilde dernek binasý önüne gelen öðrenciler, burada da bildiri daðýtýmý yaptýlar. Daðýtýlan 1500 bildirinin ardýndan bildiri daðýtýmý sona erdi.
Elazýð Gençlik Derneði Giriþimi üyeleri tarafýndan, 2 Kasým’da Elazýð merkez ve Yýldýz Baðlarý ile Fevzi Çakmak mahallelerinde Gençlik Federasyonu'nun "YÖK'e Hayýr" yazýlý afiþleri asýldý. Elazýð Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þube ve Güvenlik Þube polisleri ise hazýmsýzlýklarýnýn bir göstergesi olarak, esnaflarýn camlarýnda bulunan afiþleri ve de dükkan tabelalarýný kameraya çekti. Bu uygulamayla insanlarý tedirgin eden polis, bunlarýn yasal bir afiþ olduðunu anlatan bazý esnaflara da "Bunlarý kimlerin yapýþtýrdýðýný biliyoruz" dedi
KOCAELÝ
Kocaeli'nin en merkezi üst geçitlerinden olan Halkevi Üstgeçidi’ne 26 Ekim günü saat 14.00’te gençlik dernekli öðrenciler tarafýndan, "YÖK'e Hayýr, Polis-Ýdare Ýþbirliðine, Faþist Saldýrýlara ve Tecrite Son" yazýlý bir pankart asýldý. Kocaeli Gençlik Derneði üyesi öðrenciler tarafýndan, 1 Kasým Salý günü, Fethiye Caddesi'nde 7 Kasým’da YÖK protestosuna çaðrý amaçlý bildiri daðýtýldý.
MALATY A MALATYA
Malatya Gençlik Derneði, 27 Ekim günü saat 14.30'da merkez postane önünde basýn açýklamasý yaparak, "Baðýmsýzlýk Ýsteyen Gençlik Yargýlanamaz" ve "YÖK'e Hayýr" dedi. Açýklamanýn sonunda halka seslenilerek, konuya duyarlý olmaya ve birleþmeye çaðrýldý. Açýklama, "Ne ABD Ne AB Baðýmsýz Türkiye", "YÖK'e Hayýr", "Halk Ýçin Bilim Halk Ýçin Eðitim", "Baðýmsýzlýk Ýsteyen Gençlik Yargýlanamaz", "Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz" sloganlarý ile sona erdirildi. SAMSUN
DERSÝM
27 Ekim günü saat 12.30'da Dersim Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði'nde Gençlik Federasyonu adýna Zeynep Karademir bir açýklamada bulunarak, 7 Kasým'da YÖK'ü protesto etmek için Ankara'da bulunacaklarýný duyurdu ve yargýlanan üyelerinin serbest býrakýlmasýný istedi.
Gençlik Federasyonu üyeleri Samsun'da bildiri daðýttý. 28 Ekim günü saat 13:00'te baþlayan eylem sýrasýnda, Konak Sinemasý önü, Mecidiye Çarþýsý ve Fatih Sultan Mehmet Çarþýsý'nda bildiri daðýtýldý. 12 Eylül'ün uzantýsý YÖK'e karþý 7 Kasým'da Ankara'da olacaklarýný duyuran federasyon üyelerinin daðýttýðý bildirilere Samsun halký ilgi gösterdi.
ERZÝNCAN
BALIKESÝR
MERSÝN
ESKÝÞEHÝR
TRABZON
ADANA
ADIYAMAN ADIYAMAN
MUÐLA
Adýyaman Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði Gençlik Komisyonu üyeleri tarafýndan, 2 Kasým Çarþamba günü, YÖK'ün kuruluþ yýl dönümünde Ankara Kýzýlay'da yapýlacak eyleme çaðrýda bulunmak amacýyla, Adýyaman'ýn merkezi yerlerinden olan Gölbaþý Caddesi'nde bildiri daðýtýldý. Bayram arifesinde olunmasý nedeniyle yoðun olan caddede daðýtýlan bildirilere halkýn ilgisi yoðundu.
Muðla'da YÖK'ü protesto etmek amacýyla, 14 Kasým günü saat 16.30'da Sýnýrsýzlýk Meydaný'nda, Muðla Gençlik Derneði Giriþimi, DGH, YDG, DPG, SGD, DHB, SEH ve HKP'nin katýlýmýyla basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýnýn ardýndan yaklaþýk 120 kiþilik bir faþist grup 40 kiþilik devrimci demokrat öðrencilere býçaklarla satýrlarla ve döner býçaklarýyla saldýrdý. Saldýrýda dört öðrenci býçakla yaralandý. Saldýrýyý protesto etmek amacýyla açýklama yaptýktan sonra daðýlmak üzere olan öðrencilere bu kez de polis saldýrdý. Polisin saldýrýsý sonucu 8 kiþi gözaltýna alýndý. Muðla'da yerel yayýn yapan Hamle TV'ye açýklamada bulunan Muðla Valisi Hüseyin Aksoy, saldýrýya uðrayan devrimci, demokrat öðrenciler hakkýnda soruþturma açýlacaðýný söyledi. Muðla Rektör Yardýmcýsý Ali Osman Gündoðdu da öðrencileri tehdit ederek, haklarýnda soruþturma açýlacaðýný söyledi. Muðla Gençlik Derneði üyeleri ise "Gerek valinin, gerek Rektör Yardýmcýsý'nýn tehditlerini, gerekse yaþanan provokasyon saldýrýlarýný boþa çýkaracaðýz. Provokasyon ve linç giriþimleri bizi yýldýramaz" açýklamasýnda bulundu.
ARTVÝN ARTVÝN
Doðu Karadeniz Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði Gençlik Komisyonu üyeleri, 31 Ekim günü saat 12:30'da Artvin Sümerbank kavþaðýnda basýn açýklamasý yaparak 'YÖK'e Hayýr' dediler. Açýklamada son dönemlerde artan soruþturmalarla, uzaklaþtýrmalarla devrimci demokrat öðrencilerin sindirilmek istendiði; ancak gençliðin onca baskýlara raðmen baðýmsýzlýk demokrasi ve sosyalizm mücadelesinden, 36 yýldýr yaratýlan deðerlerden vazgeçmeyeceði vurgu yapýldý. Eðitimin halk için, parasýz, bilimsel, demokratik olmasý gerektiðinin de belirtildiði açýklamada son olarak, "Bizler, vatansever, halkçý temelde yetiþtirilen gençlik olmayý istiyoruz ve bunun için meþruluðumuza inanarak mücadele etmemiz gerektiðini biliyoruz. Bu taleplerimizin kazanýlmasý için gücümüz birliðimizdir ilkesiyle birlik olmaya; öðrencisi, iþçisi, iþsizi bütün gençliði 7 Kasým'da Ankara alanlarýný doldurmaya çaðýrýyoruz" denildi. Basýn açýklamasýnda "YÖK'e Hayýr, F Tipi Üniversite Ýstemiyoruz, F Tiplerine Deðil Eðitime Bütçe, Halk Ýçin Prasýz, Bilimsel, Demokratik Eðitim, Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz" sloganlarý atýldý.
KARS
Kars’ta 30 Ekim günü saat 14.30’da 7 Kasým’a çaðrý amaçlý bildiri daðýtmak isteyen öðrencilere müdahale eden yaklaþýk 20 sivil polis, Galip Kotancý ve Talip Agbulut'u gözaltýna aldý. Karakolda susma hakkýný kullanan Kotancý ve Agbulut'a polis, "Örgüt tavrý koyuyorsunuz. Böyle yaparsanýz sizin için iyi olmaz. " dedi. Kotancý ve Agbulut ayný gün serbest býrakýldý.
ANKARA
ESKÝÞEHÝR
ARTVÝN
ANKARA
ÝSTANBUL
BALIKESÝR
7 KASIM’DA ÖÐRENCÝLERE YAPILAN SALDIRI TEPKÝLERLE KARÞILANDI Ýstanbul’da Gençlik Federasyonu üyeleri, 7 Kasým'da "Ne YÖK Ne AKP Demokratik Üniversite" istemiyle Ankara'da yaptýklarý basýn açýklamasýna saldýrýlmasýyla ilgili olarak 10 Kasým günü suç duyurusunda bulundu. Sultanahmet Parký’nda yapýlan açýklamada 12 Eylül'den bugüne devam eden YÖK'ün faþist uygulamalarýna deðinilerek; 7 Kasým'da meþru haklarý olan basýn açýklamasýný yapmak isteyen öðrencilerin polisin saldýrýsýna uðradýklarýbelirtildi. Her türlü eðlenceye açýlan Kýzýlay meydanýnýn gençliðe kapatýldýðýna dikkat çekilirken, hukuksuzluða ve demokratikleþme söylemlerinin yalan olduðuna vurgu yapýldý. Burjuva medyanýn da bu duruma yardýmcý olarak, bazý öðrencileri hedef gösterdiði anlatýlarak bu basýn kuruluþlarýnýn yargýlanmasý ve tutuklanan öðrencilerin derhal serbest býrakýlmasý belirtildi. Basýn açýklamasýnýn ardýndan, 7 Kasým'da Ankara'da gözaltýna alýnan ve sonrasýnda serbest býrakýlan 11 kiþi Sultanahmet Adliyesi'ne girerek suç duyurusunda bulundu. Bu esnada dýþarýda da halaylar çekilerek ve Grup Yorum'un "Haklýyýz Kazanacaðýz" marþý söylendi. Suç duyurusunda bulunan 11 kiþi adliyeden çýktýktan sonra, Hasibe Çoban, suç duyurusu dilekçelerini verdiklerini, ancak savcýnýn kendileriyle görüþmediðini, bunun hukuksuzluk olduðunu, ama her þeye raðmen mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti. Suç duyurusunun ardýndan eylem sona erdi Gençlik Federasyonu üyeleri tutuklamalara iliþkin15 Kasým Salý günü de saat 13.00'de Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önünde basýn açýklamasý yaptý.
Ankara’da ise Ankara Gençlik Derneði çalýþanlarý ve Kurtuluþ Partisi Gençliði, 15 Kasým Salý günü saat 11.00'de Adliye'ye giderek medya ve polis hakkýnda suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusundan önce bir açýklamada bulunan öðrenciler adýna açýklamayý okuyan Ankara Gençlik Derneði çalýþaný Ezgi Tepe yaþanýlan hukuksuzluða ve basýnýn öðrencileri hedef göstermesinin basýn ahlakýna sýðmadýðýna dikkat çekerken tutuklanan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasý gerektiðini belirtti. Açýklama sýrasýnda "YÖK'e Hayýr!", "Gözaltýlar Tutuklamalar Baskýlar Bzi Yýldýramaz!", "Keyfi Tutuklamalara Son!", "Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz!" sloganlarý atýldý. Yapýlan açýklamaya TAYAD'lý Aileler ile Ankara Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði de destek verdi. Açýklamanýn ardýndan suç duyurusu yapýlarak eylem saat 12.00'de sona erdirildi. Saldýrýlara iliþkin bir suç duyurusunda bulunan illerden bir diðeri de Balýkesir’di. Balýkesir Gençlik Derneði üyeleri, 14 Kasým Pazartesi günü Eski Kurtdereli Vergi Dairesi önündeki meydanda basýn açýklamasý yaptý. Açýklamanýn ardýndan suç duyurularý verilmek üzere Adliye'ye gidildiði sýrada, basýn açýklamasý eylemini kaçýran sivil polisler þaþkýnlýk içinde soluk soluða Adliye’ye girerek kamera çekimi yaptýlar. Ayrýca Temel Haklar Federasyonu, Ege Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði, Karanfiller Kültür Merkezi, Elazýð HÖC Temsilciliði ve Trabzon Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði tarafýndan da yapýlan saldýrýya, basýnýn hedef göstermesine ve tutuklamalara karþý yazýlý basýn açýklamalarý yapýldý.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 11
BURJUVA BASIN MURADINA ERDÝ " NURGÜL TUTUKLANDI" YÖK' ün 24. kuruluþ yýldönümünde devrimci gençlik yine sorunun kaynaðýnda, Ankara'daydý. Gençlik yine onlara yasaklý meydan olan, Kýzýlay Meydaný'na yürüdü. Ne zaman Kýzýlay'a yürüseler karþýlarýnda panzerler ve binlerce polis onlarý bekliyordu ve yine öyle oldu. Polis gaz bombalarýyla, coplarla gençliðe azgýnca saldýrdý ve bunun sonucunda 49 kiþi gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnanlardan 20'si tutuklandý. Bunlardan birisi de Nurgül Acar’dý. Trabzon' da TAYAD'ýn " Hapishanelerde Neler Oluyor Bilmek Hakkýnýz" baþlýklý bildirilerini daðýtýrken faþistlerin provokasyon yaratmasý sonucu yüzlerce kiþinin saldýrýsýna uðrayan ve linç edilmek istenen TAYAD' lýlarýn arasýnda Nurgül de vardý. 2 Kasým günü ise Rize' ye 2000 Ölüm Orucu þehitleri Canan ve Zehra Kulaksýz kardeþlerin mezarýný ziyaret etmek için giden TAYAD'lýlarýn arasýnda yine Nurgül vardý. Trabzon' dan sonra Rize' de de provokasyon yaratmak isteyen MHP'li faþistler polis kontrolünde TAYAD'lýlara saldýrmýþlardý. Nurgül burada da saldýrýya uðramýþtý. 7 Kasým' da Ankara' da YÖK protestos u n a katýlan Nurgül burada gözaltýna a l ý n d ý . 9 Kasým günü ise ç ý k a r ý l d ý ð ý mahkemede tutuklandý. Peki Nurgül neden tutuklandý? Çünkü o sistemin yarattýðý duyarsýz, býrakýn ülke ve dünya sorunlarýný, kendi sorunlarýna bile sahip çýkmayan gençlik tipinden farklýydý. Nurgül, Karadeniz Teknik Üniversitesi öðrencisidir. 24 yýldýr üniversite öðrencilerinin üzerine karabasan gibi çöken YÖK'Ü protesto etmesi, hapishanelerdeki
tutsaklarýn tecritte hücre hücre erimesine karþý çýkmasý, ülkesinin sorunlarýna duyarlý olmasý onun en doðal ve demokratik hakkýdýr. Ülkemizdeki burjuva basýn her zaman yaptýðý gibi kontra haberciliðini yaparak Nurgül'ü hedef gösterdi ve tutuklattý. Televizyonlarda daire içine alýnarak, oklarla gösterildi. Basýn her olaylý eylemde onun olduðunu yazdý ve onun nezrinde yapýlan YÖK protestosunu karaladý, yapýlan eylemin nedeninden bahsetmeyip sökülen kaldýrým taþlarýný gösterdi. 8 Nisan tarihinde Radikal ve Milliyet'te "Profesyonel Eylemci" baþlýðýyla Nurgül hedef gösterildi. Tarafsýz habercilikten bahseden basýn ne kadar tarafsýz olduðunu bir insaný karalayarak, tutuklanmasýna sebep olarak gösterdi. Trabzon'da, Rize'de yaþanan linç girimlerinde TAYAD'lýlarý hedef gösteren basýn 6 yýldýr F tipi hapishanelerde süren ölüm orucu direniþini, bu direniþte 120 insanýn hayatýný kaybettiðini, 500 insanýn sakat kaldýðýný yazmadý. Yine 7 Kasým' da öðrenci gençliðin Y Ö K protestos u n u yazarken Y Ö K ' ü n nasýl antidemokratik bir kurum olduðunu yazmadý. D o ð a n medyanýn tekelinde olan basýn tek bir aðýzdan Nurgül' ü hedef gösterdiler ve böylece insanlarýn YÖK'ü konuþmasýnýn, yüzlerce öðrencinin neden Ankara'da olduðunu sormasýnýn, kýsacasý halkýn düþünmesinin önüne geçtiler. Bizim ülkemiz gibi faþizmin hüküm sürdüðü sistem-
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 12
lerde medyanýn sistemin propagandasýný yapmasý burjuvazi için olmazsa olmazlardandýr. Nasýl ki sýradan bir basýn açýklamasýna polis saldýrýyorsa ve engellemeye çalýþýyorsa burjuva basýnýn da sistemin propagandasýný yapmasý oligarþi için o kadar önemlidir. Bu gün ülkemizde gençlerimiz, nasýl televizyonlarda yayýnlanan dizilerdeki burjuva yaþam biçimine özendiriliyorsa, nasýl televole kültürüyle yozlaþtýrýlýyorsa kuþkusuz bu burjuva basýnýn sayesindedir. Sadece bu açýdan bile bakýldýðýnda medyanýn gücünü ve halk üzerindeki etkisini görebiliriz. Bu Almanya'da Hitler faþizminde de böyleydi, bugün ülkemizde de böyle. Bu gün televizyonlarda yayýnlanan dizilerin, magazin programlarýnýn halkýn yaþam biçimi üzerindeki etkisi çok büyüktür. Örneðin bir dizinin sahnesi evin içinde geçiyorsa o evdeki eþyalarýn ne kadar lüks olduðunu görürüz veya rol alan oyuncularýn çoðunlukla patron olduðunu görürüz. Peki o evin içinde ki eþyalar kadar lüks olan kaç ev vardýr ülkemizde? Ýnsanlarýn gecekondularý baþlarýna yýkýlýrken o dizilerdeki evlerin, oradaki yaþam biçiminin halkýmýzla bir alakasý var mýdýr? Tabii ki yoktur. Ama böyle gösterilerek insanlar o yaþam biçimine özendiriliyor, yozlaþtýrýlýyor. Medyanýn etkisi çok büyük dedik. Evet, Nurgül 7 Kasým' daki YÖK protestosunda gözaltýna alýndý ve 9 Kasým'da mahkemeye çýkarýldý. 9 Kasým'a kadar gazetelerde ve televizyonlarda hedef gösterildi, bunun sonucunda mahkeme tarafýndan tutuklandý. Basýn onun her eylemde olduðunu yazdý. Düþünürücü olan ise bir insanýn kaç eyleme katýlabilmesidir, bunun bir sýnýrý mý vardýr? Karalayarak gençliðin apolitik olduðunu söyleyen medya neden Nurgül için böyle yazýyor? Tabii ki Nurgül onlarýn çizdiði sýnýrlarýn dýþýna çýktýðý için. Emperyalizm ve oligarþi halkýn düþünmesini engellemek, istedikleri insan tipini yaratmak, kendi sömürü sistemlerinin devam etmesi için her yol ve yöntemi kullanýrlar. Bizim buna karþý yapmamýz gerekense; olaylarý yorumlamak, teþhir etmektir. Medyayý yakýndan takip edip onlarýn politikalarýný çözmeliyiz. Genelde haberleri izliyor ya da okuyoruz ama medyanýn kitlelerin yorum yapmasýna bile izin vermeden, kendi düþüncelerini empoze ettiði haberlere karþý tavrýmýz 'hep ayný þeyleri söyleyip duruyorlar, bu verdikleri kaçýncý haber, nasýlsa federasyon bir açýklama yapar onlarý bekleyelim" gibi tavýrlar sergiliyoruz. Hâlbuki anýnda açýklamalar yapsak, kitlelere ne yapmak istediklerini açýklasak hem beynimiz tembellikten kurtulur hem de yaymak istedikleri düzen kültürünün önüne kendi cephemizden set çekmiþ oluruz. Böylece politika üretebilecek zenginliklere de sahip olmuþ oluruz. Oligarþi gücünü her zaman kullanacaktýr. Çünkü elinde ciddi anlamda bir saldýrý silahý vardýr. Televizyonu, radyosu, gazetesi, dergileri hatta reklam panolarý bile buna hizmet eder. Bizim ise en güçlü silahýmýz meþruluðumuzdur, haklýlýðýmýzdýr. Ne gözaltýlar, tutuklamalar, baskýlar ne de provokatif haberler gerçekleri halka ulaþtýrmamýzýn önünde engel deðildir.
Gençlik Federasyonu’nun 9 Kasým tarihinde yaptýðý yazýlý açýklamadýr.
PROVOKATÝF HABERLERE SON! 6 Kasým 1981 de kurulan ve o günden bu güne 24 yýldýr üniversitelerimizde faþizmin eli olan YÖK e karþý 7 Kasým da Ankara'daydýk. Yýllardýr gerici, anti-bilimsel eðitim uygulayan, devrimci-demokrat öðrencileri okuldan attýran, soruþturma açan, üniversiteleri F Tipi hapishanelere çeviren "YÖK'E HAYIR" demek biz öðrencilerin en demokratik ve meþru hakkýdýr. Biz de bu hakkýmýzý kullanmak, YÖK'e ve uygulamalarýna hayýr demek için Kýzýlay'da bir basýn açýklamasý yapmak istedik. Ancak YÖK gibi baský ve þiddeti, faþizmi savunanlar Ankara sokaklarýný panzerleri ve gaz bombalarýyla kuþatmýþlardý. Ve demokratik hakkýný kullanmak isteyen bizlere coplar, gaz bombalarý ve kalkanlarýyla saldýrmýþlardýr. Yaþanan saldýrý karþýsýnda meþru hakkýmýz olan direnme hakkýný kullandýk. Polisin bu saldýrý sonrasý 49 arkadaþýmýz gözaltýna alýndý. Arkadaþlarýmýz gözaltýna alýnýrken ve alýndýktan sonra polisin sürekli iþkencesine maruz kalmýþlardýr Bizler gençlik federasyonu olarak demokratik hakkýmýzý kullanýrken saldýrýya uðradýk ve direnme hakkýný savunduk. 49 arkadaþýmýz hukuk dýþý, kendi koyduklarý yasalarý dahi çiðneyen emniyet güçleri tarafýndan zorla gözaltýna alýnmýþlardýr. Bugün Radikal, Milliyet gibi burjuva medyanýn gazeteleri ve Kanal a ve Flaþ TV gibi kanallarý bazý arkadaþlarýmýzý provokatif diyerek hedef göstermiþlerdir. Kendilerini sözde tarafsýz diye nitelendiren basýn yayýn kurumlarý açýkça öðrenciler nezdinde halka karþý burjuvaziden yana taraf olduðunu göstermiþtir. Bu nedenle gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýzýn ileride baþýna gelebilecek olaylardan burjuva medya da sorumludur. Sorgulanmasý gereken öðrencilerin meþru haklarýný kullanmasý deðil, eðitim sisteminden adaletsizlikten, iþsizlikten, yozlaþtýrmadan sorumlu olan emperyalizm ve iþbirlikçileridir. Bizler gençlik federasyonu olarak gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýzýn serbest býrakýlmasýný saldýrýdan sorumlu olanlarýn yargýlanmasýný istiyoruz. Arkadaþlarýmýzý hedef gösteren TV kanallarý ve gazetelerin insanlarý hedef gösteren deðil basýn ahlakýna uygun tarafsýz yayýn yapmasýný istiyoruz. PROVOKATÝF VE HEDEF GÖSTEREN HABERLERE SON! YÖK’E HAYIR! F TÝPÝ ÜNÝVERSÝTE ÝSTEMÝYORUZ! ÖÐRENCÝYÝZ HAKLIYIZ KAZANACAÐIZ!
GENÇLÝK FEDERASYONU
12 Eylül Faþist Cuntasý'ndan Üniversitelere Darbe:
YÖK 12 Eylül'ün üzeriden tam 25 yýl geçti. Yüz binlerce insanýn iþkecehanelere taþýndýðý, yüzlerce insanýn ölüm cezasýna çarptýrýldýðý (429 kiþi ölüm cezasýna çarptýrýldý, 50 kiþi idam edildi), hapishanede ve ülkenin dört bir yanýnda terör estirildiði, halkýn baský ile susturularak, baský, zulüm politikalarýna, yozlaþtýrmaya, apolitikleþtirmeye mahkum edildiði 12 Eylül, tüm hukuksuzluðuyla sürmektedir. 12 Eylül Þemdinli olaylarýnda da bir kez daha görüldüðü gibi Susurluk'tur, MGK'dýr, YÖK'tür. Oluþumuyla, iþleyiþ ve uygulamalarýyla bütün olarak anti-demokratik, baskýcý ve dayatmacý bir anlayýþýn ürünü olan YÖK, 6 Kasým 1981'de yürürlüðe girdi ve YÖK ile beraber üniversitelerin yönetim kurullarýnýn görevlerine son verilerek 12 Eylül Cuntasýnýn seçtiði rektörler atandý. Yani 1980 öncesi sýnýrlý da olsa kazanýlan idari özerklik, ortadan kaldýrýldý. YÖK'ün 21 üyeden oluþuyor. YÖK Baþkaný ve 7 üyesi, Cumhurbaþkaný, kalan üyeleri ise Cumhurbaþkanýnýn onayýyla, 7 üyesi Bakanlar Kurulu, bir üyesi Genelkurmay tarafýndan, 7 üyesi ise Üniversitelerarasý Kurul tarafýndan atanýyor. Yükseköðretim Kurulu Baþkaný Ýhsan DOÐRAMACI, 23 Aralýk 1983 tarihli, 1981 Yükseköðretim Reformu ve Ýki Yýllýk Uygulama Sonuçlarý baþlýklý broþürde, "Cumhuriyet tarihimizde 1933 Üniversite Reformu'ndan sonra yükseköðretim kurumlarýndan köklü bir bünye deðiþikliði gerçekleþmiþ olmaktadýr." diye yazýyordu. Anayasýnýn 131. maddesine göre, yükseköðretimi planlamak, düzenlemek, yönetmek ve denetlemek üzere kurulan YÖK, anayasa ve yasa ile kendisine verilen bu görevleri yerine getirmek için geniþ yetkilere sahip bulunuyor. YÖK'ün görevleri ise þöyle sýralanýyordu: -Öðretim elemaný yetiþtirmek. -Yaz öðretimi, gece öðretimi, ikili öðretim gibi önlemler almak. -Yeni üniversite kurulmasýna iliþkin öneri ve görüþ sunmak.
-Bir üniversite içinde fakülte ve yüksek okul açýlmasý, birleþtirilmesi veya kapatýlmasýna karar vermek. -Bölüm, ana bilim ve ana sanat dallarý ile uygulama ve araþtýrma merkezi açýlmasý, konservatuar, meslek yüksek okulu veya destek, hazýrlýk okul veya birimleri kurulmasýna karar vermek. -Üniversitelerde, gerektiðinde öðrenime ara verilmesine veya tekrar baþlatýlmasýna karar verip uygulatmak. -Üniversitelerin profesör, doçent, yardýmcý doçent kadrolarýný dengeli bir oranda tespit etmek. -Üniversitelerin her yýl alacaðý öðrenci sayýsýný belirlemek. -Öðrencilerin, yükseköðretime seçilmesi ve kabul edilmesiyle ilgili esaslarý tespit etmek, yükseköðretime giriþi düzenlemek. -Rektörlerin disiplin iþlemlerini oluþturarak karara baðlamak. -Öðretim elemanlarýndan, kanunla öngörülen görevleri yerine getirmekte yetersiz görülenler ile kanunla belirlenen yükseköðretimin amaç, ana ilkeleri ve öngördüðü düzene aykýrý harekette bulunanlarýn rektörün önerisi üzerine veya doðrudan yükseköðretim kurumlarý ile iliþkilerini kesmek veya denenmek üzere bir baþka yükseköðrenim kurumuna atamak. -Önerilerini Milli Eðitim Bakanlýðý'na sunmak bunlar ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve denetlemek. -Yurtdýþýndaki yükseköðrenim kurumlarýndan alýnmýþ ön lisans, lisans ve lisansüstü diplomalarýn denkliðini tespit etmek. -Rektör seçiminde üniversitelerden gelen altý isimden üçünü, atanmak üzere Cumhurbaþkaný'na sunmak. -Fakülte dekanlarýný, rektörün önereceði üç profesör arasýndan üç yýl süre için seçmek ve atamak. -Vakýf üniversitelerinin kendi seçtiði adaylarýný onaylamak. -Öðretim elemanlarý, memur ve diðer personel ile öðrencilerin disiplin iþlerinidüzenlemek. -Vakýflarýn kurduðu üniversitelere yapýlacak yardým konusunda Milli Eðitim Bakanlýðý'na görüþ ve öneride bulunmak. YÖK ile birlikte rektörlerin, dekanlarýn, bölüm
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 14
baþkanlarýnýn, anabilim dalý baþkanlarýnýn görevleri atama ile belli oldu. Artýk herhangi bir üniversitenin, herhangi bir fakültesinin, herhangi bir bölümündeki, herhangi bir araþtýrma görevlisinin ne yapacaðý konusunda da nihai karar hakký YÖK'ündür. Dönemin YÖK Baþkaný Ýhsan DOÐRAMACI, bu yetkiyi öyle kullanýyordu ki, Meclis'te kendine yöneltilen sorulara bile "Bu konu Yükseköðretim Kurulu'nun yetkisine girmektedir." diyerek cevap vermeyebiliyor. -YÖK'ün kuruluþu ile üniversitelerin bütçeden aldýklarý pay düþürüldü ve okullardaki çalýþmalarý denetleme, sansürleme, engelleme yetkileri YÖK'e verildi. Üniversitelerle ilgili olan veya olmayan her konu YÖK'ün yetki alanýna girdi. -Herhangi bir üniversitenin, herhangi bir fakültesinin, herhangi bir bölümündeki, herhangi bir araþtýrma görevlisinin ne yapacaðý konusunda da nihai karar hakký YÖK'ündür. Dönemin YÖK Baþkaný Ýhsan DOÐRAMACI, bu yetkiyi öyle kullanýyordu ki, Meclis'te kendine yöneltilen sorulara bile "Bu konu Yükseköðretim Kurulu'nun yetkisine girmektedir" diyerek cevap vermeyebiliyor. -YÖK'ün hangi devlet kurumuna karþý sorumlu olduðu bilinmiyor. -Üniversitedeki öðretim üyelerinin haftalýk en az 6 saat olan ders süreleri haftalýk en az 10 saate çýkarýldý. -Asistanlýk kurumu kaldýrýlýyor. Bunun yerine sözleþmeli "Araþtýrma Görevlisi" statüsü getirildi. Böylece her yýl sözleþmenin yenilenecek olmasý araþtýrma görevlilerinin ensesinden soluðunu hiç eksik etmeyen bir tehdidi doðurdu. Araþtýrma görevlileri de denetim altýna alýnacaktý. Araþtýrma görevlilerinin sürekli yer deðiþtirme ihtimallerinin açýklanmasý ise "az geliþmiþ bölgelerdeki okullar hoca bulamýyor" þeklinde yapýldý. (1993-94 öðretim yýlýna ait rakamlara baktýðýmýzda toplam öðretim elemanlarýnýn %59'unun üç büyük kentte toplanmýþ olduðunu görüyoruz. Anlaþýlan asistanlarý, araþtýrma görevlisi yapmak da YÖK'ün "derdine" çare olmamýþ) -Öðrencilerden alýnan harçlarla paralý eðitime geçiþin önemli bir adýmý atýlmýþ oldu. -Artýk üniversiteler bilim adamý adaylarý yetiþtirmiyor. Sadece mezun veriyordu ve teknik eleman yetiþtiriyordu. -Neredeyse her il ve ilçede iki yýllýk yüksekokullar açýldý. Böylece piyasanýn ihtiyacý olan "kalifiye iþçiler" yetiþtirildi. -Türkiye'deki üniversiteler arasýnda türdeþlik yaratma iddiasýyla uygulanan kadro politikasý yüzünden büyük bir metropoldeki bir üniversiteyle küçük bir þehirdeki bir fakülteye eþit oranda kadro gönderilmesi küçük þehirdeki fakülteyi geliþtirmekten çok metropoldeki fakültenin kadro sayýsýný azaltacaktý.
Ne var ki, sürgünler dýþýnda uygulanmayan bu politika sayesinde yine diyar diyar gezenler araþtýrma görevlileri oldu. -Ders programlarý merkezden yapýldýðýndan zaten çoðu üniversiteyle ilgisiz kiþiler olan YÖK üyeleri, gereksiz yere bir sürü dersi eðitim programlarýna koydu. -Eðitimin diðer bir öznesi olan olmasý gereken öðretim üyeleri de 12 Eylül'den paylarýna düþenleri 1402 sayýlý yasa (Sýký Yönetim Yasasý) ile aldýlar. Tarihe 1402'likler olarak geçen öðretim üyelerinin sayýsý 3 bini buluyordu. Bunlar ya okullardan atýlmýþ ya da istifaya zorlanmýþlardý. 1402'lik olmak için öyle devrimci, komünist vb. niteliklere sahip olmanýz gerekmiyordu. Aranan tek þart; YÖK'ün aydýn bilimadamlarýna biçtiði bilimsel ve ahlaki namussuzluk elbisesinin üzerlerine olmamasýydý. Kiþiliðinden ödün vermeyenler, vermek istemeyenler onurlu 1402'likler ordusuna yazýlýyordu. -Seçim yatýrýmý olarak Anadolu'nun birçok ilinde tabela üniversiteleri kuruldu. Binasý, araç gereci, hocasý olmayan; kimi bataklýk kýyýsýna kimi ahýrdan bozma binalara kurulan bu üniversiteler, kapasitelerinin üzerinde öðrenci ile dolduruldu. Öncekiler ise zaten doluydu. Artýk üniversiteler iþleyemez hale gelmiþti. Cuntacýlarýn imdadýna "doldur-boþalt" sistemi yetiþti. Bu sayede öðrenciler, disiplinsizlik-baþarýsýzlýk gibi birçok gerekçe ile okuldan atýldýlar. Sadece 1985-1986 öðretim yýlýnýn ilk dönemi sonunda okuldan atýlan öðrenci sayýsý 5 bin'dir. Týpký 1971'de olduðu gibi 1980'li yýllarda da öðrenci örgütlenmelerine yönelik bir savaþ baþlatýlmýþtý. Öðrenci derneklerinin kurulmasýna izin verilmiyor, topluma öcü gibi gösteriliyorlardý. "Sizden öncekilerin baþý bu yüzden derde girdi" diyen iktidar, 1987'de gençliðe yönelik kapsamlý bir saldýrý baþlattý. YÖK'ün Disiplin Yönetmeliði aðýrlaþtýrýldý, polisin dernekler üzerindeki baskýsý arttýrýldý, bu da yetmeyince varolan derneklerin YÖK'e baðlanmasýný öneren bir yasa tasarýsý hazýrlandý. Öyle ileri boyutlara götürdüler ki, zaten istifa etmiþ ya da emekli olmuþ kiþiler bile bu "iþine son verilmesi" uygulamasýna maruz kalmýþlardýr. 1402'liklerin iþine son veren ise Sýkýyönetim Komutanlýklarý'nýn talimatýyla "sivil" kurumlardýr. MGK'nýn aldýðý kararlan uygulamak da yine cuntanýn çocuklarýna düþmüþtü." Tek tip öðretim üyesi oluþturmak, YÖK'ün baþlýca amaçlarýndandýr. 1998 yýlýnda Türkiye üniversitelerinde öðretim üyelerine yeni bir iyilik daha düþünüldü! - 2547 sayýlý Yükseköðretim Yasasý veya diðer kanunlarda yeralan hükümler uyarýnca çalýþmalarýna yükseköðretim kurum ve üst kuruluþunun yetkili organlarýnca izin verilenler dýþýnda, yükseköðretim
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 15
kurumlarýn dan baþka yerde ücretli veya ücretsiz için 1992 yýlýnda Öðrenci Güvenlik Birimleri oluþturesmi veya özel bir iþ görmek, ek görev almak ve ya rulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. serbest meslek icra etmek; 12 Eylül Anayasasý'yla birlikte özel üniversiteler -Ders, seminer, konferans, laboratuar, grafik "Vakýf Üniversiteleri" makyajýyla anayasal bir varlýða çalýþma, sýnav gibi öðretim çalýþmalarýnýn yapýl- kavuþur. Böylece "Vakýf Üniversiteleri" iþadamlarý masýna engel olmak veya bu amaçla yapýlacak tarafýndan kurulacak, yönetilecekti ve tekellerin ihtihareketlere her ne þekilde olursa olsun katýlmak yacýný karþýlamasý için eðitim verecekti. Þu an (....)akademik meslekten çýkartýlma ve unvanýný kul- ülkemizdeki toplam 77 üniversiteden 24'ü özel lanamama; (vakýf) üniversitesidir. Üniversite eðitiminin hiçbir -Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini aþamasýnda halk ve halkýn ihtiyaçlarý göz önüne deðiþtirmeye veya ortadan kaldýrmaya yönelik alýnmaz. Halkýn konut, iþsizlik vb. sorunlarý eylem yapmak; ideolojik, yýkýcý, siyasi, bölücü vardýr.Doktor,öðretmen eksiliði bulunmaktadýr. Ama amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri üniversiteler bu sorunlara çözüm üretecek, bu eksikdesteklemek suretiyle kurumlarýn huzur, sükun ve likleri giderecek kadrolar yetiþtirmek yerine, holdingçalýþma düzenini bozmak. Boykot, iþgal, engelleme, lerin ihtiyaç duyduðu teknik ve yönetici kadro iþi yavaþlatma ve grev gibi eylemlere katýlmak ya da yetiþtirecek bölümler açmakla yetinir. bu amaçlarla toplu olarak okula gelmemek, bunlarý tahrik ve teþvik etmek, yardýmda bulunmak; YÖK'ün temel iþlevlerinden biri de üniversiteleri -Yasaklanmýþ her türlü piyasa þartlarýna göre þekilyayýný veya siyasi, ideolojik lendirmek,ona uygun tarzda amaçlý afiþ, pankart, bant ve örgütlemesidir. Üniver12 Eylül cuntasýnýn benzerlerini basmak, çoðaltsitelerin bilimsel üretim faþist þefi Kenan mak, daðýtmak veya bunlarý yapýlan yerler olmasý iþyerine veya iþ yerindeki gerekirken,üniversitelerin Evren “Anayasayý eþya üzerine yazmak, baþýndaki YÖK anti-bilimsel deðiþtirme gücünü resmetmek ve asmak, teþhir anlayýþýn temsilcisidir. etmek veya sözlü ideolojik Üniversitelerde bilimin ne kendisinde bulabilen propaganda yapmak; kadar yapýlacaðý, nerede bir güç gelmedikçe -Yurtdýþýnda devletin baþlanýp, nerede durulacaðý itibarýný düþürecek veya Milli Güvenlik siyasetine göre YÖK’e kaldýrmak görev haysiyetini zedeleyebelirlenir. Býrakalým bilimsel mümkün deðildir” cek tutum ve davranýþlarda araþtýrmalarý, üniversitelerde bulunmak... düþüncelerini ifade edenlere sözleriyle YÖK’e soruþturmalar açýlýp cezalar biçilen misyonu tarif Bunun gibi birçok seyaðýdýrýlmaktadýr. Üniversitebeple adeta kaþýnýn üzerinde lerde eðitim halktan, üretimediyordu. gözün var diyerek öðretim den kopuk ve ezbercidir. üyeleri "disiplin terörüne" Bilgiler sadece sýnavlarda iyi Bu sözler YÖK’ün uðramaktadýrlar. Öyle ki, not almak için ezberlenir. faþizmin sýradan bir "ikamet ettiði ilin sýnýrlarý dýþýLaboratuvar birçok üniversina izinsiz çýkmak" hatta tede ya yoktur ya da yeterli kurumu olmadýðýnýn "duyurularý, programlan ve imkanlara sahip deðildir. itirafý idi. benzerlerini koparmak, yýrtSosyal bölümlerde verilen mak, deðiþtirmek, karalamak bilgiler ya iþlevsiz ya da geriveya kirletmek" bile disiplin ci þoven niteliktedir. YÖK'ün suçu sayýlýyordu ve cezasý vardý. sýnav sistemiyle, paralý eðitimle, gerici disiplin yönetmelikleriyle milyonlarca insan, yüz binlerce gencin YÖK'ün oluþumu, iþleyiþinde anti-demokratik, öðrenim hakký engellenmektedir. YÖK eðitim baskýcý bir anlayýþ hakimdir.YÖK dayanaðýný 12 anlayýþýyla, yarattýðý sonuçlarla bu düzenin Eylül anayasasýndan almaktadýr.12 Eylül'le birlikte aynasýdýr. bütün üniversitelerin rektörleri görevlerinden alýnarak,12 Eylül cuntasýnýn seçtiði rektörler atanYÖK yaratmaya çalýþtýðý insan tipi, bilimsel mýþtýr.Ayrýca bu yapý da öðretim görevlisine, öðren- düþünmeyen, kendine güvensiz, kendi sorunlarýný, cisine ve üniversite personeline hiçbir söz ve karar toplumun sorunlarýný çözmekten aciz,düþünmeyen hakký verilmemiþtir. Ya da verilen yetkiler rektör ve sorgulamayan, araþtýrmayan, yaratýcý, üretken dekanlarýn geniþ yetkileri karþýsýnda iþlevsiz kýlýn- olmayan, vatanseverlik duygularý köreltilerek mýþtýr. Üniversitelere polis ve jandarmanýn girmesi emperyalýst, yoz kültüre her yönüyle açýk hale yetersiz bulunmuþ,öðrencilerin baský altýnda tutmak gelmiþ gençlik tipidir. Ülkemizde Gençlik Gelecektir 16
kitap tanýtýmý Kitabýn Adý : Efsanelerden Destanlara Yazarý : Hüseyin Çukurluöz Yayýnevi : Boran Yayýnevi
Hüseyin Çukurluöz yirmi yedi yýldýr ülkemizdeki büyük direniþte, ölüm orucu þehidi olan Hüseyin baðýmsýzlýk, demokrasi, sosyalizm mücadelesi Çukurluöz’ün üretimidir. Kitap okuyucusunu alýyor, taiçerisinde bir devrimciydi. 12 Eylül Cuntasý döneminde rihte bir dolaþtýrýyor. Bu topraklarýnda çekilen cefalarý, uzun tutsaklýk yýllarý yaþadý. Ýþkenceler gördü, bu yoksulluðu, zulmü, yiðitliði; bitti derken bile uyanýp siladönemden inancý ha sarýlana Anadolu'yu perçimlenmiþ olarak anlatýyor. Belki Tarih baba anlatý biz dinledik. çýktý. Tahliye olduktan kütüphanelere sýðmaz Bilge Löbeti Baba sonra yeni görevlerle Bedreddin, Pir Sultan, devrimci mücadelesini Baba Ýshak, Seyit Rýza, Hýþým Ali'ye öðretti sürdürdü. 1995’te yine Efeler ve niceleri. Ama biz ders aldýk. tutsak düþtü, 1996 Ölüm Efsanelerden Destanlara Bilgelerden, Mahirlerden öðrenip Orucu’nda bir direniþçi beklide bu onurlu tarihin olarak yer aldý. 2000’de en özlü en harmanlanmýþ kavgaya koþan F tiplerine karþý baþlayan halidir. Hüseyin ve Bekir çaktý çakmaðý, direniþte de ölüm orucu Kitap Anadolu'nun biz yandýk. direniþçisi oldu. onurlu geçmiþinin Efsanelerden Kýzýldere'ye nasýl umut "Sen yanmasan ben yanmasam Destanlara adlý çalýþaktýðýný buradan Nasýl çýkar karanlýklar aydýnlýða…" olarak masýný iþte bu dönemde yeni mevzilere dinmeyen Deyip yanmaya devam etmekteyiz. isyanýn ete kemiðe kaleme aldý. Ayný hücredeki yoldaþý Bekir Baturu bürünmesine öðrenci Alev alev ile birlikte direniþin 113. gençlik, iþçi-memur, konçýðlýk çýðlýk ve 114. þehitleri oldular. dulunun Haklýyýz Kavðaya çaðýrmakta Hüseyinler.. Bugün büyük direniþ 120 Kazanacaðýz diyerek þehitle sürüyor. meydanlara dikiliþini Kavga esaret zincirleri altýndaki Dünya topraklarý anlatmýþ. Bu evreleri Anadolu'yu çaðýrmakta ezen-ezilen mücadeanlatýrken yeri geldiðinde lesinde amansýz kavþiirsel bir dil kullanmýþ. galara, zaferlere, yenilgilere, alçaklýklara, kahramanEfsanelerden Destanlara büyük direniþi de anlatýlýklara tanýk olmuþtur. yor hem de tam ortasýndan. Hüseyin Çukurluöz kitabý Gerçekleri olduðundan farklý göstermeye çalýþanlar kaleme alýrken Bekir Baturu’yla birlikte ölüm orucu iktidarýný sömürü adaletsizlik baský temelinde sürdür- direniþindedir. Þehit düþmesinin ardýnda bitabýn son meye çalýþýrlar. Tarihi de kendilerine uygun hale bölümü yoldaþlarý tarafýndan tamamlanmýþtýr. getirmeye çalýþarak devamlý çarpýtýrlar. Çünkü onlar Hüseyin Çukurluöz, ayný ekipte yer alan Günay da biliyorlardý ki ezen-ezilen mücadelesinde verilen Öðrener þehit düþtükten sonra "Ý-Z-Ý-N-D-E-Y-Ý-Z git bedelleri görmek, ortaya çýkan birikimden yararlan- güle güle, kalmasýn gözün arkada" demiþti. Büyük kavmak, günümüz mücadelesi için büyük bir güç ortaya gayý anlatan bu satýrlar; ezilenlerin kavgasýnda, isyan çýkaracaktýr. bayraðý taþýyanlara Hüseyin Çukurluöz’ün mirasý ve Efsanelerden Destanlara tecrite karþý 6. yýlýna giren vasiyetidir. Ülkemizde Gençlik Gelecektir 17
YÖK 12 Eylül cuntasýndan sonra 6 Kasým 1981'de üniversiteler üzerinde bir baský aracý olarak kuruldu. 12 Eylül karanlýðýnýn üniversitelerdeki yansýmasýydý YÖK. Devlet faþizmi kurumsallaþtýrýrken üniversitelerin payýna YÖK düþmüþtü. Kurulduðu günden bu yana YÖK kendisine biçilen misyona uygun hareket etmiþ, 12 Eylül’ün hedeflediði gençlik modelini yaratma ve öðrenciler üzerinde baský oluþturma konularýnda kendisini sürekli geliþtirerek üzerine düþeni fazlasýyla yerine getirmiþtir. O günlerden bu yana birçok iktidar gelip geçmiþ ama YÖK'ün yapýsý, amaçlarý ve uygulamalarýnda hiçbir deðiþiklik olmamýþtýr, yani özü hep ayný kalmýþtýr. Çünkü YÖK'ü kuran, kurumsallaþtýran zaten iktidardýr, devlettir ve zaten YÖK'ün gençlik üzerindeki hedefleriyle iktidarlarýn hedefleri arasýnda bir fark yoktur. YÖK ve iktidarlar gençliðin apolitikleþmesi, duyarsýzlaþmasý, yozlaþmasý, tek tip bencil bireyci, düþünmeyen, sorgulamayan, üretmeyen kiþilikler yaratýlmasý, kendi belirledikleri kalýba girmeyi kabul etmeyenlere de her türlü baskýyý uygulayarak, saldýrýlarla ve dayatmalarla gençliði korkutma, sindirme ve yýldýrma hedeflerinde hemfikirdirler, bu konularda aralarýnda hiç sorun yoktur, olmamýþtýr. Ýktidarda olan herhangi bir partinin öðrencilere açýlan soruþturmalarla, verilen cezalarla, okuldan atýlmalarla öðrencilerin düþüncelerini ifade etmelerinin engellendiði, bunlarýn anti-demokratik uygulamalar olduðu ya da öðrenci disiplin yönetmeliðinin demokratik üniversitelere aykýrý olduðu ve kaldýrýlmasý gerektiði ya da eðitimin parasýz olmasý gerektiði, bilimsel ve anadilde eðitim verilmesi gerektiði gibi konularda herhangi bir açýklamasýný duydunuz mu? Bu konularda hiçbir uðraþ verdiðini gördünüz mü? Duyamazsýnýz, göremezsiniz. Çünkü baþta da belirttiðimiz gibi bu konularda YÖK de iktidarlar da ayný þeyleri düþünmekte, ayný politikalarý uygulamaktadýrlar. Bu tüm egemen-
ler, yönetenler için geçerlidir. Kendi aralarýnda çeliþkiler, çatýþmalar -ki bu çýkar çatýþmasýdýr- yaþayabilirler. Ama halký sömürme, ezme, halka baský, zulüm uygulamada hemen uzlaþýrlar, halka uyguladýklarý sömürü, zulüm politikalarýnda hiç sorun yaþamazlar. Bu günlerde de YÖK'le iktidar arasýndaki çekiþmeye, çatýþmaya tanýk oluyoruz bir kez daha. Gündemde sýkça yer alan "YÖK-AKP Gerginliði"yle bu çatýþma iyice ayyuka çýktý. Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi Rektörü Yücel Aþkýn'ýn tutuklanmasý AKP'nin YÖK'e karþý yaptýðý bir hamleydi. Bazý üniversitelerin rektörlerinin ve YÖK Baþkaný Erdoðan Teziç'in Yücel Aþkýn'ý sahiplenmeleri, hapishaneye ziyarete gitmeleri de bu hamleye karþý YÖK cephesinden verilen cevaptý. Bu çatýþma, aralarýndaki anlaþmazlýk da çýkar çatýþmasýndan baþka bir þey deðildir. YÖK'le AKP arasýnda yaþanan it dalaþýdýr. Ýktidara geldiðinden beri birçok kurumda kadrolaþmaya giden AKP eðitim ve üniversiteler alanlarýnda da daha fazla yetkiye sahip olmayý, daha fazla söz hakký olmasýný istiyor. Yani elindekilerle yetinmeyip pastadan daha büyük pay kapma peþinde. Bilindiði gibi üniversiteler üzerinde birçok oyun oynanýyor ve birçok paralar dönüyor bu oyunun içinde. Üniversitelerin ticarileþtirilmesi, tekellere sunulmasý, eðitimin pazarlanmasý, öðrencilere müþteri gözüyle bakýlmasý ve üniversitelerden nasýl daha fazla kazanýrýz, nasýl kar elde ederiz hesaplarýnýn yapýlmasý AKP'nin de aðzýný sulandýrmýþ olmalý ki hem politik hem ekonomik anlamda üniversitelerde yetkin olma sevdasýna düþmüþ. Ve diðer yandan YÖK de saf, temiz duygularla karþý çýkmýyor AKP'nin bu çabalarýna. O da kendi çýkarýný koruyup, kollama peþinde. Üniversiteler üzerinde sahip olduðu payý kimseyle paylaþmaya niyeti yok. Zaten tüm yetki kendi elindeyken ve kendisinden "derin devlet" (tekeller de olabilir bunun ye-
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 18
rine) memnunken neden elindekileri ve daha da kazanacaklarýný AKP'yle paylaþsýn ki! YÖK'le AKP'nin görünürdeki bir diðer çekiþme noktalarý da türban meselesidir. AKP iktidara gelmeden önce Ýslami kesimin de oylarýný almak için onlarý kandýrmýþ, türban konusunda genç kýzlarýmýza, imam hatip liselerinde okuyan öðrencilere çeþitli vaatlerde bulunmuþ, iktidara geldikten sonra da birçok vaatleri gibi bunlarý da unutmuþ, bu konularda hiçbir olumlu adým atmamýþtýr. Ama kendi tabanýný oluþturan bu kesimi kaybetmemek için, ayný zamanda parti içinden gelen bazý sesleri susturmak için oyalama ve kandýrma taktiðine baþvurmuþtur. Böylece türban sorunu gündeminde gibi, bunun için çaba harcýyor da elinden çok fazla bir þey gelmiyormuþ, diðer devlet organlarý kendisini engelliyormuþ gibi göstermiþ ama asýl olarak bu konuda hiçbir þey yapmamýþtýr ve üstüne üstlük bunu da gerçek yüzünü gizlemek için kullanmýþtýr. Çünkü zaten kendisi de bu devlet kurumlarýnýn yani yönetenlerin içindedir ve halinden hiç de þikayetçi deðildir. Ayrýca inanç ve düþünce özgürlüðünü -her ne kadar söylemlerinde sahipleniyor gibi gözükse desavunmayan, aksine bu özgürlükleri kýsýtlamaya yönelik yasalar (yeni TCK, CÝK) çýkaran, düþünce ve inanç özgürlüðünü savunan, bunun mücadelesini verenlere her türlü baskýyý, iþkenceyi uygulayan, bu kiþileri gözaltýna alan, tutuklayan, tecrit hücrelerine atan bir iktidar inanç ve düþünce özgürlüðü kapsamýna giren bir sorunu -türban sorununu- nasýl çözebilir ki? Gerçek düþüncelerinin, planlarýnýn üzerini örtmek için YÖK'ün kullandýðý yöntem ise hemen laiklik demagojisine sarýlmak oluyor. Bunu ilk ve tek yapan YÖK olmadýðý için "burasý laik bir ülke, þeriata izin vermeyiz" gibi söylemler artýk yabancý gelmiyor bize. Bu söylemin sýkça tekrarlandýðý zamanlarda da hep altýndan farklý hesaplar, planlar çýkmýþtýr. Yani bu tür demagojileri hep asýl niyetlerini gizlemek, halký kandýrmak amaçlý kullanmýþlardýr. Asýl olarak YÖK de AKP gibi düþünce ve inanç özgürlüðüne karþýdýr ve aralarýndaki çýkar çatýþmasýný þeriat-laiklik tartýþmalarý düzeyine indirgeyerek çatýþmalarýnýn özünü gizlemek istemektedir. YÖK'le AKP'nin kanlý býçaklý gibi görünse de söz konusu öðrenciler olunca hemen birleþebildiðinden bahsetmiþtik. Örneðin 7 Kasým'da Ankara'da YÖK'e karþý basýn açýklamasý yapmak isteyen öðrencilerin uðradýðý saldýrýyý herkes basýndan takip etmiþtir. 12 Eylül’ün ürünü olan YÖK'ün varlýðý gayri-meþru olduðu gibi, YÖK öðrencilerin sorunu çözecek bir kurum deðildir. Aksine öðrencilerin yaþadýðý sorunlarýn kaynaðýdýr. Bu yüzden her öðrencinin YÖK'e karþý olmasý doðaldýr, haklý ve meþrudur. Bu temelde demokratik haklarýný kullanmak isteyen, YÖK'e karþý haklý taleplerini haykýrmak, tepkilerini ortaya koymak isteyen öðrenciler AKP polisinin azgýnca saldýrýsýyla karþýlaþmýþ, gaz bombalarýna, copa, dayaða maruz kalmýþlardýr. Ayný YÖK gibi 7 Kasýmda Ankara'da AKP polisi de savaþ ilan etmiþtir öðrencilere. Basýn açýkla-
masý yapmak istedikleri için 20 arkadaþýmýzýn terörist ilan edilerek tutuklanmasý hem YÖK'ün hem AKP'nin kararýdýr, isteðidir, hedefidir. Her ikisi için haklarýný isteyen, bunun için mücadele eden herkes teröristtir ve arkadaþlarýmýz da onlar içir teröristtir. Kendi aralarýndaki çatýþmanýn bu kadar gündemde olduðu bu süreçte öðrencilere saldýrý noktasýnda birleþmiþ, çeliþkilerini, çatýþmalarýný unutuvermiþlerdir. Hem YÖK'le AKP'nin hem diðer yönetenlerin çeliþkileri, aralarýndaki sorunlar buraya kadardýr iþte. Bir anda bitebilir, ikincil plana düþebilir. Ortak düþmanlarýna yapýlacak bir saldýrý da hemen birleþirler, ne küslük kalýr aralarýnda, ne dargýnlýk. Çünkü ortak düþmanlarýna karþý birlikte hareket etmek çýkarlarýna daha çok hizmet etmektedir. Biz öðrenciler de hem YÖK'ün hem AKP'nin ortak düþmaný olduðumuz için bizlere saldýrý, baský noktasýnda yaþadýklarý herhangi bir çatýþma, aralarýnda bir çeliþki yoktur. Kýsaca türban sorunu da, Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi rektörünün tutuklanmasý da özünde YÖK'le AKP arasýnda olan çýkar kavgasýnýn halka özünden uzak bir þekilde yansýtýlmasýdýr. Sanki aralarýndaki çeliþki bunlarmýþ gibi göstererek, çatýþmayý basite indirgeyerek her ikisi de prim yapma, taraftar toplama peþindedirler. Daha da önemlisi halkýmýzýn gerçekleri görmesini engellemektedirler. Hangisinin öne geçeceði, bu çatýþmadan hangisinin karlý çýkacaðý ise biz öðrenciler için hiç fark etmeyecek. Öðrenciler için deðiþen bir þey olmayacak. Çünkü onlarýn çýkarlarý öðrencilerden yana deðil, öðrencilerin çýkarlarýyla baðdaþmýyor. Hiçbir zaman da baðdaþmayacak. Ülkemizdeki eðitim sisteminin özünü de bu oluþturuyor zaten. Biz bu çatýþmada ne YÖK'ten ne AKP'den yanayýz. Biz bu it dalaþýnýn hiçbir yerinde yer almayacaðýz. Bizim saflarýmýz onlarýn yaný deðil. Biz öðrencilerin, eðitim emekçilerinin safýndayýz. Demokratik, özgür üniversiteleri, eþit, parasýz, bilimsel, anadilde savunan herkesin safý da burasý olmalý. Biz üniversitelerimizin bilim adamý yetiþtirmesini istiyoruz. Eðitimin, bilimin tekeller için deðil halk için yapýlmasýný istiyoruz. Düþüncelerimizi, inançlarýmýzý ifade edebilmek, hak ve özgürlüklerimizi kullanmak istiyoruz. Halk çocuklarýna üniversite kapýlarýnýn açýlmasýný istiyoruz. Tekellerin, ticari kurumlarýn üniversitelerimizden elini çekmesini istiyoruz. Bu taleplerimizi ne YÖK'ün ne AKP'nin gerçekleþtiremeyeceðini de biliyoruz. Çözüm kendi ellerimizde, biz öðrencilerin elinde. Çözüm örgütlenerek haklarýmýz için mücadele etmekten geçiyor. Yaþadýðýmýz sorunlarý, baskýlarý, saldýrýlarý örgütlü gücümüzle püskürteceðiz, haklarýmýzý, taleplerimizi örgütlü gücümüzle kazanacaðýz. YÖK'ü bizler kaldýracaðýz, iktidarlarýn eðitim hakkýmýz üzerindeki oyunlarýný bozup, üniversitelerimizde söz sahibi olacaðýz. Hayalimizdeki üniversiteleri gerçek kýlmak, halk üniversitelerini yaratmak için bizim de onlara karþý birleþmemiz, örgütlenmemiz ve mücadele etmemiz yeterli olacaktýr. Her þey bizim elimizde…
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 19
Bakanlýktan Üniversitelilere "Özel" Genelge 13 Ekim 2005 tarihli Milliyet gazetesinde "Üniversiteliye Büyük Gözaltý" baþlýklý bir haber yer aldý. Haberde Ýçiþleri Bakaný Abdulkadir Aksu tarafýndan çok "faydalý" amaçlarla hazýrlanan bir genelgenin valiliklere, YÖK'e, Kredi Yurtlar Kurumu’na, J andarma Genel Komutanlýðý’na ve Milli Eðitim Bakanlýðý’na gönderildiði yazýyordu. Emniyet Genel Müdürlüðü Terörle Mücadele Daire Baþkanlýðý'nýn hazýrladýðý 4 sayfalýk "üniversitelerde alýnacak güvenlik tedbirleri" konulu genelgenin bir bölümünde, üniversite öðrencilerini terör örgütlerinden korumak amacýyla alýnacak önlemler yer alýrken, diðer bir bölümünde de bar, pavyon, diskotek, otel gibi eðlence yerlerinde uygunsuz halde görülen öðrencilerin polis tarafýndan rektörlüklere bildirilmesine, talimat ve önlemlere yer veriliyordu. Genelge AKP Ýktidarýnýn ve YÖK'ün öðrenci gençliði baský altýnda tutma konusundaki görüþ birliðini, polisidare iþbirliðinin alenen savunulmasýný ve teþvik edilmesini gösteren resmi bir belgeydi. Yýllarýdýr söylediðimiz þeyler bir kez daha belgelenmiþ oldu bu belgeyle. Rektörlerden, milletvekillerinden, basýndan genelgenin kýsmi önemdeki yerlerine getirilen tepkiler sonucu, özellikle "uygunsuz hal " kýsmýna getirilen eleþtiriler nedeniyle Aksu, yanlýþ anlama olduðunu savunarak, "Ýyi niyetli hazýrlanmýþ bir genelgedir. O paragrafýn nasýl anlaþýlmasý gerektiðini anlatan yeni genelge hazýrlanýyor" dedi. Aksu, "Anlatmak istediðimiz tümüyle uyuþturucu madde kullaným halidir. Bu genelgede genel þekliyle yapýlmýþ. Net tanýmlama yapýlacak" yanýtýný verdi ve açýklýk getirmek için tekrar bir genelge yayýnlandý. Bu yeni genelgenin de öðrencileri baský altýnda tutma amacý, özü deðiþmezken sadece "uygunsuz hal" nitelemesi " üniversite gençlerinin huzurlu ve rahat bir ortamda öðretime devam etmelerine yardýmcý olmak üzere her türlü bölücü ve yýkýcý faaliyetlerden korunmasý ve eðlenmek amacýyla gidebilecekleri bar, pavyon, diskotek, otel ve kahvehane gibi yerlerde esrar, eroin ve uyuþturucu hap gibi maddelere baðýmlý hale getirilmesinin ya da fuhuþ tuzaðýna düþürülmesinin engellenmesi amacýyla gerekli tedbirlerin alýnmasý baðlamýnda illerimiz uyarýlmýþtýr" denerek biraz daha somutlaþtýrýldý. Genelgede "Kolluk kuvvetlerince gençleri kötü alýþkanlýklara itici faaliyette bulunduðu tespit edilen bar, pavyon, kahvehane, otel, diskotek gibi eðlence ve dinlenme yerlerinde kontroller yapýlarak buralarda uygunsuz halde bulunan öðrencilerin rektörlüklere bildirilmesi ve zararlý faaliyetleri görülen eðlence ve dinlenme yerleri hakkýnda gerekli adli - idari iþlemlerin yapýlmasý." gibi amaçlara yer verilerek göz boyanmak istenmiþtir. Fakat geçtiðimiz yýllardaki üniversitelerin denetiminde, organizasyonuyla düzenlenen þenliklere bakarsak, gençleri kötü alýþkanlýklara itici faaliyetlerin bulunduðu birçok üniversiteden bahsedebiliriz. Geçtiðimiz sene
Malatya Ýnönü Üniversitesi'deki þenlikteki ellerinde bira þiþeleriyle okulda þenlikte eðlenen gençlerin görüntüleri, Balýkesir Necatibey Eðitim Fakültesi'deki uyuþturucu skandalý hatýrlardadýr. Haklarýný arayan öðrencilere kapýlarý kapanan üniversitelerin, bu tür þenliklere alternatif þenlik yapmak isteyenlerin polisler tarafýndan saldýrýya uðradýðý, okuldan atýldýðý üniversitelerin; bahar þenliklerinde sponsor bira þirketlerine açýlmasý gerçekten düþündürücüdür. Bütün bunlarý organize eden rektörlükleri acaba yine ayný rektörlere mi bildirecekler. Ya da koskoca "Ýçiþleri Bakanlýðý" bunlarý bilmemekte midir? Tabi ki bilmektedir ama; asýl amaç zaten "gençleri kötü alýþkanlýklara itici faaliyette bulunduðu tespit edilen bar, pavyon, kahvehane, otel, diskotek gibi eðlence ve dinlenme yerlerinde kontroller yapýlarak buralarda uygunsuz halde bulunan öðrencilerin esrar, eroin ve uyuþturucu hap gibi maddelere baðýmlý hale getirilmesinin ya da fuhuþ tuzaðýna düþürülmesinin engellenmesi amacýyla gerekli tedbirlerin alýnmasý " deðildir tabiki. Amaç gençliðin örgütlenmesinin ve örgütlü bir þekilde mücadele etmesinin önüne geçmektir. Bunun için sokaklarda uyuþturucu satýlmasý da yýllardýr engellen(e)mez,hatta okullarýmýzýn içine kadar girer.Fuhuþ sorunu, çeteler nedense o kadar "baþarýlý" operasyonlar yapýlmasýna raðmen bitiril(e)mez, önüne geçilemez ve bu uyuþturucu, fuhuþ þebekelerinin, çetelerin içinde polisler vb devlet görevlileri her zaman yer alýr her nedense. Yasal Dernekler, Gençlik Örgütlenmeleri Yasadýþý Ýlan Edildi Genelgenin bir bölümünde, hatta Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn bünyesindeki dernekler müdürlüklerine baðlý birçok ilde faaliyet gösteren yasal dernekler yasadýþý örgütlerin uzantýsý ilan edilerek, gençlikten, halktan tecrit edilmek istenmiþtir. Ayrýca yine hiçbir yasa dýþýlýðý olmayan çeþitli üniversitelerde faaliyeti olan gençlik örgütlenmeleri yasadýþý örgütlerin uzantýsý olarak lanse edilmiþtir. (Haber 13.10.2005 tarihli Milliyet gazetesinde þu þekilde yer almaktadýr: "Genelgede gençlik üzerinde yoðun propaganda faaliyeti yürüten oluþumlarla uzantýsý olduklarý yasadýþý örgütlere, "Baðýmsýz Gençlik Hareketi (PKK/KongraGel), Genç-Der (DHKP-C), Sosyalist Gençlik Dernekleri (MLKP), Demokratik Gençlik Derneði (MKP), Liseli Öðrenci Birliði (TKP-ML-Konferans) ve radikal dini gruplar" örnekleri verildi.) Diðer Talimatlar Genelgedeki talimatlardan birinde, " Üniversitelerde meydana gelmesi muhtemel eylemleri hazýrlamak ve yönlendirmek durumunda olabilecek öðrencilerle, provoke etme durumunda olabilecek öðrencilerin tespit ve takibi yönünde istihbarat faaliyetlerine aðýrlýk verilmesi" denilerek öðrencilerin herhangi bir sorunu için,haklarý için bir araya gelmesi, anayasal hakký olan "Toplantý ve
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 20
Gösteri Yürüyüþü Hakký"ný bile kullanýlmasýnýn önüne geçilmeye çalýþýlmýþtýr. Ve þu da çok iyi bilinmektedir ki, polisin saldýrmadýðý, provoke etmediði, faþistleri saldýrttýrmadýðý hiçbir ortamda provokasyon olmamýþtýr. Talimatlardan biri de yurtlara yeni kayýt yaptýran öðrencilerin odalarý veya bloklarýnýn ayrý tutulmasý istenmesidir. Burda da amaçlanan yine gençliði devrimci öðrenci kitlesinden tecrit etmektir. "Suç" iþleyene disiplin cezasý Yine genelgenin bir bölümünde gençliðin yapacaðý bütün sosyal faaliyetleri potansiyel suç olarak deðerlendirilmiþ, terör faaliyeti olarak ilan etmiþtir. Ýnsanlarýn vaktini geçirebileceði, ayný zamanda sorunlarýný konuþabileceði vb sosyal kültürel faaliyetlerin takibi, bu faaliyetleri yürütenlerin saptanmasý, aile ve okula bildirilmesi karar altýna alýnarak,gençliðe alenen hiçbir sosyal faaliyete katýlma yada benim istediklerime katýl, istemediklerime katýlma denmektedir. Ayrýca rektörlükler tarafýndan suç iþleyen öðretim görevlileri ile öðrenciler hakkýnda gerekli disiplin iþleri yürütülmesi de talimat olarak genelgede yer almaktadýr. Bu genelge soruþturmalarýn polis-idare iþbirliði içinde açýldýðýný da bir kez daha ortaya koymaktadýr. Zaten bugüne kadar da hep böyle olmuþtu. Ama genelge ile bu uygulamalar, terör demagojisi ve uyuþturucuya, kötü alýþkanlýklara karþý mücadele yalanýyla halk gözünde meþrulaþtýrýlmak istenmiþtir. Keyfiliklere yasal kýlýflar büründürülmüþtür. Polis-Ýdare Ýþbirliðine Devam Bu genelge soruþturmalarýn polis-idare iþbirliði içinde açýldýðýný da bir kez daha ortaya koymaktadýr. Polis okullarda ve çevresinde uyuþturucu kullanýmýna genel anlamýyla ses çýkarmazken, genelge de ayný polise öðrencileri takip etme, baský altýnda tutma,gençliðin bir araya geldiði dernek vb. kuruluþlarý kontrol altýnda tutma ve istihbarat faaliyetlerine aðýrlýk verilerek rektörlüklere bilgi verilmesi talimatlarý verilmektedir. Bunlarýn da ne demek olduðunu biz yýllardýr yaþadýklarýmýzdan çok iyi bilmekteyiz. Göstermelik operasyonlar yapýlacak, uyuþturucu kullanýmý ve satýmý devam edecektir. Sorunlarý için bir araya gelen gençlik takip ve tehdit edilecek, ailesi rahatsýz edilecek, okulundan, yurdundan atýlabilecektir. "Ne AKP Ne YÖK, Demokratik Üniversite" Genelgeye çeþitli çevrelerden tepkiler gelmesine raðmen, tepkilere baktýðýmýzda, genelgenin özüne karþý çýkmadýklarýný, gençliðin takip ve baský altýnda tutulmasý, polis-idare iþbirliði konularýnda farklý düþünmediklerini görebilmekteyiz. Özellikle AKP Ýktidarý ve YÖK cephesinden genelgenin özü konusunda hiçbir itiraz gelmemiþtir. Milliyet 14.11.2005 Ýçiþleri Bakanlýðý'nýn yeniden düzenlemeye karar verdiði genelge üniversite camiasýndan da tepki gördü. Prof. Dr. Türkan Saylan (YÖK Üyesi): Okuyunca utandým. 18 yaþýný bitirmiþ herkes özgürdür. Eðlence yerlerini tarayýp, öðrencileri ensesine yapýþýp, ihbar ettiren çaðdýþý uygulama geri teper. Prof. Dr. Mustafa Akaydýn (Akdeniz Üniversitesi
Rektörü): Uygunsuz durumdan ne kastedildiðini hiç anlayamadým. Bizim iþimiz bu deðil. Prof. Dr. Haluk Baylas (Ege Üniversitesi Rektör Yardýmcýsý): Bireysel özgürlüklerin kýsýtlamalarla çözülebileceðine inanmýyorum. Prof. Dr. Alper Akýnoðlu (Çukurova Üniversitesi Rektörü): Uygunsuz halin ne olduðu belli deðil. 18 yaþýný geçen kiþilerin yasal haklarý neyse öðrencinin hakký da odur. Prof. Dr. Yücel Aþkýn (Yüzüncü Yýl Üniversitesi Rektörü): Gençleri kötü alýþkanlýklara iten yerler varsa, önce buralarý kapatmakta fayda var. Kýz ve erkek öðrenci el ele tutuþurken mi, yoksa beyaz zehir alýrken mi uygunsuz haldir? Ýçiþleri Bakanlýðý'nýn genelgesine milletvekillerinin tepkileri þöyle: Mustafa Özyurt (CHP): Her isteyen her istediðini aklýna estiðince yapamaz. Uygunsuzu kim belirleyecek? Kimine göre sigara, kimine göre esrar içmek uygunsuzdur. Yakup Kepenek (CHP): Neyin uygunsuz olduðu konusunda sübjektif deðerlendirmeler yapýlacaktýr. Neyin suç olduðu yasalarda belli. Ersönmez Yarbay (AKP): Uygunsuz davranýþlarýn sýralandýðý ek genelge çýkarýlmazsa herkes kendi kafa yapýsý ve ideolojisi doðrultusunda uygun olmayan davranýþlar belirler. Musa Uzunkaya (AKP): Emniyet'in, genel ahlak kurallarýna dair, toplumu rencide edici, 'birilerinin hürriyetinin baþladýðý yerde diðerlerinin hürriyeti biter' anlayýþý içinde yasal ve ahlaki önlem almasý mümkün. Saffet Arýkan Bedük (DYP Genel Baþkan Yardýmcýsý): Gençlerin potansiyel tehlike olarak görülmesi yanlýþ. Gençlerin el ele gezmesi, sarmaþ dolaþ oturmasý toplumu rencide etmez. Burhan Kuzu (AKP): Terör örgütlerinin gençleri Ýstanbul'da eðlence yerlerinde tuzaða düþürüp örgüt elemaný yaptýðý biliniyor. Bu, öðrencinin özel hayatýna karýþmak, eðlencesine müdahale deðil. Bugüne kadar gençliðin haklý talepleri için yaptýðý eylemler gözaltýlarla, tutuklamalarla, soruþturmalarla, sonu ölüme varan sivil faþist saldýrýlarla engellenmeye çalýþýldý. Anlaþýlan bunlarýnda yeterli olmadýðý düþünülüyor ki daha farklý yöntemler aranýyor, genelgeler çýkarýlmaya devam ediliyor. Devlet, zaten kýskaç altýnda olan gençliði daha fazla denetimi altýna almayý hedefliyor Hedefi cunta sonrasý pasifikasyon ortamýný kýrýp gençliði yeniden örgütleyen ve haklarýný kazanmalarý için mücadele etmeye çaðýran gençliðin önderleri, gençlik örgütlenmeleridir. Hedef gençliðin sorunlarýna sahip çýkmasýnýn önüne geçmek, halk için bilim, halk için eðitim isteyen, baðýmsýz, demokratik, sosyalist bir Türkiye isteyen gençliði sindirmektir. Gençlik Federasyonu olarak 36 Yýllýk mücadele tarihimizden aldýðýmýz güçle, 12 Eylül cuntasýnýn ürünü YÖK'e karþý, bu eðitim sistemine karþý, akademik demokratik talepler için gençliðin eylemlerini, mücadelesini sürdüreceðiz.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 21
SUSURLUK DEVAM EDÝYOR 1996 yýlýnýn 3 Kasým'ýnda Balýkesir'e baðlý Susurluk ilçesinde bir trafik kazasý oldu. Bu kazada bir aracýn içinde milletvekili, mafya, emniyet müdürü ve bu üçlünün beraber iþ yaptýklarýný kanýtlayan sayfalarca dosya ele geçirdi. Ýþte o günlerde ortay saçýlan pisliklerin üzeri Susurluk'u sürdürebilmek için kapatýlmýþtý. O günden bu yana sürdürüyorlar. Kimi zaman yöntemlerin deðiþmesi kontra saldýrýlarýn artmasý ya da azalmasý devletin deðiþtiðini düþünenler büyük yanýlgýya düþeceklerdi. Nitekim öyle de oldu. O günlerin hemen arkasýndan Mehmet Aðar çýktý sahneye "bin operasyon yaptýk" demesine raðmen; aç kaldýðý için ekmek çalmak zorunda kalan çocuðun karþýsýna dikilen hukuk, devleti Mehmet Aðar'a "hangi operasyonlarla kaç insaný katlettiniz" diye sormadý. Ayný konuþmada Aðar "deþifre olmamýþ arkadaþlarýmýz görevlerine devam ediyor" demiþti. 9 Kasým günü Hakkari'nin Þemdinli ilçesinde gerçekleþen olaylar M. Aðar’ý doðruladý. Aðýr'ýn "arkadaþlarý" Þemdinli'de suçüstü yakalandýlar. 9 Kasým günü PKK davasýndan 15 yýl yattýktan sonra tahliye olan Seferi Yýlmaz'a ait Umut Kitapevi’ne bomba yerleþtirdi. Bunun üzerine Mehmet Zahii Korkmaz isimli biri yaþamýný yitirirken onlarca kiþi yaralandý. Bombalamaya çalýþtýklarý halk tarafýndan tespit edilen ve kaçmaya çalýþan iki astsubay ile bir uzman çavuþ, üç "güvenlik görevlisi" halk tarafýndan yakalandý. Son günlerde artan bombalamalara duyarlýlaþan halk ölüm mangasý elemanlarýný döverek, araçlarýný tahrip ederek öfkesini ortaya koydu. Polis havaya ve halkýn üzerine ateþ açarak ölüm mangasý elemanlarýný halkýn elinden aldý ve saldýrgan askerler ortadan kayboldu. Halk yakaladý devlet býraktý. Tam da bir Susurluk devletine yaraþaný yaptý. Savcý ve CHP millet vekili tarafýndan jandarmaya ait sivil araçta yapýlan incelemede; aracýn jandarma teþkilatýna ait olduðunu ve kimlere zinmetlendiðini gösteren dosyanýn da aralarýnda bulunduðu dört adet resmi evrak dosya. MLE yapýmý el bombalarý, kalaþnikof silahlar, muhtemelen öldürüleceklerin isimlerini yer aldýðý bir liste; bu listede bombalanan kitapevi ve sahibinin üzeri kýrmýzý kalemle çizilmiþ durumda. Daha öncede özellikle halký hedef alan korku, panik yaratmayý, sindirmeyi amaçlayan 15 bombalama gerçekleþti. Ve bunlarýn 5 özel timcini öldürülmesinin ardýndan yaþanmasý da düþündürücü. 9 Kasým'da Þemdinli'de patlayan bomba Susurluk'u bir kez daha herkesin karþýsýna çýkardý. Olayýn ilk anýndan
itibaren üstünü örtme manevralarýyla paçalarý tutuþan oligarþi, gerçekler gizlemeye çalýþýyor. Katliamlar, kayýplar, infazlar iþkenceler, karý "zirve"de alýnan faþist politikalarla yaþama geçirildi. Bin operasyonunda bilerce insanýmýz kaybedildi, köylerimiz yakýldý, mahallelerimiz kurþunlandý, insanlarýmýz sokak ortasýnda infaz edildi. Halkýn meþru talepleri olan adalet, eþitlik, baðýmsýzlýk isteklerini bastýrmak zulmünü gizlemek gerçekleri açýklanmasýný önünü kesmek için 6 Nisan'da Trabzon da olduðu gibi bildiri daðýtan TAYAD'lýlara kendi kontrolü altýndaki faþist güruhu saldýrtabiliyor. Bu ülkede tek bir linç olayý yoktur ki devletin yönetenlerin bilgisi ve onayý dýþýnda gerçekleþsin. 6 Nisan'da Trabzon'da baþlayýp dize ve Muðla'ya kadar uzanan linç olaylarý diðer yandan Malatya çocuk yuvasýnda çocuklar dövülüyor diye herkes þaþýrýyor. Dayak iþkence linç ülkemizde yönetim þeklidir. Coplar, sopalar, bir yerde öðrencilere bir baþka yerde memura bir yerde köylüye… özü aynýdýr. Bu kapa yapýsýnýn yönettiði bir ülkenin yargýsý eðitimi kültürü sosyal kurumunun nasýl bir hal aldý iþte ortadadýr. Hak, hukuk, özgürlük, adalet istemeyecek açlýðýný yoksulluðunu dile getirip iþ istemeyeceksin insanlýk onuruna sahip çýkmayýp sadece ve sadece itaat edeceksin. Ülkemizde yalanýn, demagojinin sansürün, haddi hesabý yoktur. Fakat buna raðmen gizleyemiyorlar. Gizleyemiyorlar çünkü zulüm ve soygun çarký durmaksýzýn dönüyor. Bu çark döndükçe de dün Susurluk'tu bugün Þemdinli. Bakalým yarýn ne olacak Þemdinli'de karþýmýza çýkan yeni bir susurluk deðildi. Ýkinci üçüncü beþinci onuncu Susurluk da deðildi Þemdinli Susurluk'un devam ettiðini kanýtýdýr. Þemdinli'de ortaya çýkanlar tam 9 yýldýr Susurluk sürüyor diyenlerin haklýlýðýnýn ve on yýllardýr demokratikleþtik demokratikleþiyoruz, devlet deðiþiyor MGK sivilleþiyor diyenlerin sahtekârlýðýnýn kanýtýdýr. Susurluk'tan bu yana yaþananlar karþýsýnda hala birlikte hareket etmeyecek tam Türkiye'ye gerçekleri haykýrmayacak mýyýz? Sorun varsa çözümde vardý. Çözüm bizde. “Biz”leri çoðaltýp birlikte hareket etmektedir.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 22
PARÝS’TE NELER OLUYOR? Bir ülke düþünün ki sömürgecilik onun geçmiþi olsun. Sömürgecilik onun bugünü olsun. Bir ülke düþünün ki sömürgecilik bir zihniyet bir küttür bir politika halini alsýn. Bir ülke düþünü ki sömürgecilik onun tek varlýk þartý olsun. Ýþte o ülkelere Avrupa ülkeleri dediler. Bol ýþýklý caddeleri, büyük ve kocaman eðlence yerleri ile alýþveriþ merkezleri kocaman kocaman binalarý, parlak süslü camekanlý vitrinleri olan yerler. Ve dediler ki o Avrupa ki demokrasinin anayurdu. O Avrupa ki adý reformla, özgürlüklerle özdeþti… Her medeniyete kucak açmýþtý. Açlýk yoksulluk yok, hak gasplarý yoktu. Ve yine dediler ki orasý umut kapýsýydý. 27 Ekim'de çakýlan bir kývýlcým; sürekli baský altýnda tutulan, horlanan, aþaðýlanan, gettolarda yaþamaya mahkum edilen gençlerin öfkesini büyütüp isyana dönüþtürdü. On yýllardýr birikiyordu öfke… Özellikle de 11 Eylül 2001'den bu yana azýnlýklara karþý ýrkçýlýðý "resmileþtiren" yasalarla daha da büyüdü. Son günlerde Fransa Ýçiþleri Bakaný Nicalas Sorkozy'nin göçmenlerin oturduðu semtlerde baþlattýðý "sindirme operasyonlarý" týrmanmýþtý. Bu ilk kývýlcým kýsa sürede yayýldý. 200'ü askýn semt ve kasabada 9 Kasým itibariyle 12 günlük direniþin bilançosu þöyleydi: 5900 otomobil, yüzlerce maðaza ve devlet kurumu yakýldý. 120 kiþi tutuklandý, 77 polis yaralandý. Öfke büyüdü, büyüdükçe akacak yataðýný bulacak, isyancýlarýn hedefi doðrudan devlete ve tekelleri temsil eden hedeflere yöneldi. Öfkelerinin büyüdüðü gettolardaki esaretlerinden geliyordu. Bugün Avrupa ülkelerinin birçoðunda iki hukuk vardýr. Biri kendi uluslarýna, diðeri göçmenlere karþý uygulanan hukuktur. Yabancýlara karþý oluþturulan hukuka göre yabancýlar aylarca sorgusuz sualsiz tutuklanabilir. Evleri iþyerleri basýlabilir, iþten, okuldan atýlabilirler. Göçmenlerin Avrupa ülkelerinde nasýl bir ayrýmcýlýða tabi tutulduklarý ve nasýl baský altýna alýnarak sömürüldükleri daha iyi anlaþýlýr. Avrupa emperyalizmi önemli bir kýsmýný kendi
getirdiði en aðýr iþlerde çalýþtýrdýðý gettolara hapsettiði milyonlarca "göçmen"e savaþ ilan etmiþtir. Paris isyanýný "olaðan üstü hal” ve "sokaða çýkma yasaklarýyla" bastýrýlmaya çalýþmasý da bunun ifadesidir. Bir yandan sömürüp diðer yandan itaat bekleyenlerin sözcüsü Nicalas Serkozy gençliðin bu haklý ve meþru direniþi karþýsýnda "serseriler", "ayak takýmý" ve "herpeeler" olarak nitelendi. "Bunlarý susturmak temizlemek gerekir" dedi. Bu kafa yapýsý ne Serkoy'le sýnýrlýdýr ne de bir baþkasýyla. Serkozy sýnýfýnýn çýkarlarý doðrultusunda bunlarý söyleyerek emperyalizmin mantýðýný ortaya koyuyor. Bugün Amerikan emperyalizmi ya da Avrupa emperyalistleri kaðýt üzerinde halklarý teslim almak için uzun vadeli planlar yapýyorlar. Milyonlarca dolar harcýyorlar, yüzbinlece askeri memuru bürokratý ideologlarý seferber ediyorlar. Planlarýný hayata geçirebilmek için siah, asker, para, örgütlülük, hapishaneler, medya, ticaret, kültür her þey emperyalizmin ellerindedir. Planlarý hayata geçirebilmek için her yolu kullanýrlar. Ancak bu planlar eninde sonunda gelip halklarýn direniþine çarpacaktýr. Halklar susar, geriler, siner, bunlar hep olmuþtur. Olur, ama bir nokta gelir ki halklarýn gerçekte yenilgiyi, teslim olmayý asla kabul etmedikleri içten içe öfkeyi direniþi isyaný büyüttükleri görülür. Ýþte o anlarda sadece bir kývýlcým yeterli oluverir. Týpký Paris'te olduðu gibi belki Paris'in isyancýlarý, henüz örgütlü deðiller. Düne kadar sessizliklerinin içinde öfkelerini büyüten göçmen gençlik bugün dünya halklarýnýn direniþinin bir parçasýdýr ve bilinmelidir ki yarýn yaygýnlaþacak bir göçmen direniþinin öncüsü olacaklardýr. Ýsyanlar sürecek. Yoksulluðun, iþsizliði, gelecek güvensizliðini, aþaðýlanmayý yaratan politikalar terk edilmedikçe, bu öfke yok olmak, bastýrýlmak bir yana her geçen gün daha da büyücektir. Ýsyan ateþleri sönmeyecek, devrimler bitmeyecektir. Çünkü daha yýkýlacak tahtlar var.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 23
ZAPTEDÝLEN TEPE istanbul yeditepe bir tepede Armutlu boðaz'ý tepeden keser karþý çevresinde haramiler boðazlarý kesilircesine izler Armutlu'yu göz uçlarýnda tüten bacalardan çekerler içlerine korkuyu ürpertiyle iner çekememezlik aç gözlü yüreklerine oysa saraylar kaftanýna düðme bile olamaz kondularýn yoksul elbisesi çam dibindeki kozalak kadardýr gökdelenlerle eteðine serpilmiþ Armutlu evleri fakat asi mi asidir, hýrçýn akar sokaklarý dað gibi heybetli durur yapýlar kadýnlý, erkekli, genç yaþlý çocuklarýna kadar dövüþken eðilmez bükülmez baþlarý bu yüzden haramiler taþ üstünde taþýna düþmandýr Armutlu'nun bu yüzden taþ üstüne taþ koymak dövüþe vuruþa kazanýlmýþ onurudur yoksulluðun (...) SERDAR KARABULUT - 2001
ÞEKERLEMELER Örse çekiç vuruyoruz, kýzgýn demir tavýndadýr ýslýk melodisi içinde oynuyor çocuklar Armutlu'nun dar sokaklarýnda. Çocuklar cývýl cývýl bir o tarafa bir bu tarafa koþturup eðleniyorlar. Yaný baþlarýndaki evde olan bitenlerden habersizler belki. Onlar aðabeylerini ablalarýný tanýyorlar evin içindekilerini tanýmýyorlar ama onlarýn kendilerini ne de çok sevdiklerini biliyorlar. Onlardan birini ne zaman görseler biliyorlar ki avuçlarý þekerlemelerle dolacak. Armutlu'nun dar sokaklarýnda birbiriyle eðlenen çocuklardan biri diðerine sesleniyor: Biraz daha yavaþ oyna içerdekiler hasta, gürültü onlarý rahatsýz edebilir. Bir diðeri hemen karþý çýkýyor; Hayýr onlar hasta deðil sadece oruç tutuyorlar. Niye oruç tutuyorlar? Biz daha fazla þeker yiyelim diye. Sen nereden biliyorsun? Ben onlarýn yanýna gittim. Çok tatlý bir abla vardý sen niye hep su içiyorsun diye sordum o da bana ben sadece su içebildiðim bir oruç tutuyorum dedi. Ben de niye diye tekrar sordum o sonra bana gülerek senin istediðin kadar þeker yiyebilmen için dedi. Hep beraber eðlenen çocuklar ablarýný ve aðabeylerini rahatsýz etmemek için evin az aþaðýsýndaki sokaða indiler. Oyunlarýný orada oynamaya karar verdiler. Koþarak aþaðýya inerken çocuklardan biri baðýrdý “yaþasýn he zaman þeker yiyeceðiz.” Ve çocuklar bir sabah uyandýðýnda ortalýðý kan gövde götürüyordu. Ürkek bakýþlarýyla evlerinin penceresinden izliyorlardý yaþanan büyük vahþeti. Televizyonlarda izledikleri ülkelerinde tek güvenecekleri þey olarak sunulan polis ve askerlerin vahþetini. Hani o "iyi" insanlar ellerindeki silahlarýyla ateþ ediyorlardý. Atýlan bombalardan gözleri yaþarýyordu çocuklarýn. Dün onlara þeker veren ablalarý, aðabeyleri ellerindeki taþlarla ellerinde silah olan askerlere nasýl da korkusuzca taþ atýyorlardý. Evin küçük penceresinden yaþananlarý anlamaya çalýþan Ahmet'in boncuk gözleri birden irkildi. Geçenlerde onunla top oynayan abisini yerde yatar vaziyette gördü. Birden “bu bana þeker alan aðabeylerden” deyip evin eski yýpranmýþ tahta kapýsýna koþmaya baþladý. Kapýya yöneldi tam kapýyý açacakken ablasý; Ahmet dur nereye gidiyorsun diye tuttu. Ahmet aðlayarak; Abim abim yerde yatýyor. O düþmüþ galiba onu kaldýrmaya gidiyorum. Polis görürse ona kýzar. Ablasý
ona engel olmaya çalýþýnca Ahmet baþladý aðlayarak çýrpýnmaya. Ahmet'in bu çýrpýnýþlarýna dayanamayan ablasý Dur sen burada iki dakika ben aðabeyini kaldýrmaya giderim. Diyerek çýktý evden Yerde yatan gencin yanýna vardýðýnda soluk soluða kalmýþtý. Genci bir iki dürttü herhalde gaz bombalarýndan etkilenip bayýldýðýný düþündü. Onu kaldýrmaya çalýþtý genç kendine geldiðinde ayaga kalkýp barikatlara doðru koþmaya baþladý. Ahmet'in ablasý yolun ortasýnda öylece kalakaldý. Sonra gencin kalkarken söylediklerini düþünmeye baþladý. "Direniþçilerimiz nasýl? Onlarý öldürecekler barikatlara koþmalýyým, savunmalýyým onlarý" demiþti. Ahmet'in ablasý bu düþünceler içerisinde koþarak eve gitti. Eve geldiðinde Ahmet'in boncuk gözleri ýþýl ýþýl parlýyordu. Abim nerede hani niye getirmedin onu diyerek aðlamaklý oldu birden. Ablasý onu susturmaya çalýþtý. Abin arkadaþlarýnýn yanýna gitti diyebildi Sonra durup düþündü. Aklýna direniþçilerle olan paylaþýmý geldi. O küçücük bedenleri ile gelen misafirleri ayakta karþýlamaya çalýþmalarý, birebir sohbetteler geldi aklýna bir bir. Neden ölüm orucu yaptýklarý, onlarýn yaþamayý bu kadar çok sevmelerine raðmen ölürken bile yüzlerinin güldüklerini düþündü. Aklýna Gülsüman, Þenay analarý, Canan, Zehra kardeþleri geldi ve Sevgi ablalarý, Osman aðabeyleri ve diðerleri. Aklýndan bir bir geçti anýlarý. Cenazelerini düþündü bir an ve daha fazla cenazeyi kabullenmek istemeyiþini düþündü. Sonra Ahmet'e dönüp sýký sýký tembih etti. Her ne olursa olusun evden sakýna çýkma. Ben sana þeker alan ablalarýnýn yanýna gideceðim. Bir de ablamýn, Arzu ablamýn yana gidiyorum dedi Ahmet birden güldü belki ablasýnýn nereye gittiðini pek kestiremedi. Bunu ablasýnýn gözlerinde beliren ýþýltýdan anlayamadý. Sadece, Yaþasýn yaþasýn o zaman sen de bana gelirken þeker getireceksin diyerek sevinmeye baþladý. Ablasý Ahmet'e güldü ve tombul yanaðýna sevgi dolu öpücük kondurdu Evet bende sana þeker getirmeye gideceðim diyerek hýzlýca barikatlara doðru koþmaya baþladý.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 25
ÞEYH BEDREDDÝN 1364 veya 1365'te Edirne yakýnlarýnda, bugün Yunanistan topraklarýnda bulunan Simavna kasabasýnda doðmuþtur. Çocukluðu ve gençliði babasýnýn (Simavna kadýsý Ýsrail) konumundan kaynaklý varlýk içinde ve saray çevresinde geçmiþtir. Dönemin birçok komutan, bey ve Ýslam alimi ile tanýþmasýnýn yanýnda, çok ünlü bilginlerden çeþitli konularda ders almýþtýr. Bütün yaþamý boyunca yalnýzca gerçeðe baðlý kalmýþ, gençliðinden itibaren kiþiliðini belirleyen bu temel olgu onu zamanla hakikat düþüncesine ulaþtýrmýþ ve bu düþüncenin uðruna verilen amansýz savaþýn öðretmeni, baþkomutaný durumuna getirmiþtir. Seçkin bir çevredeyken, mevcut düzenin tüm olanaklarýný elinin tersi ile iterek bir halk adamý durumuna gelmesini saðlayan da, onun gerçeði ararken hiç sapmadýðý dürüstlüðüdür. Dürüst olmakta o kadar tutarlýdýr ki Moðol Hükümdarý Timur'un karþýsýna çýkarýldýðýnda boynunun vurulabileceðini de göze alarak hangi konuda ne düþünüyorsa tereddütsüz söylemiþtir. Bedreddin'in yaþamýna yön veren bir diðer özelliði, bilimsel bir kuþkuculuða ve eleþtirel bir bakýþ açýsýna sahip olmasýdýr. Her olayý, her geliþmeyi deðiþik pek çok boyutu ile ele alýþý, tartýþýp, akýl süzgecinden geçirmesi, dönemin dogmatik bakýþ açýsýna vurulmuþ bir darbedir. yarin yanaðýndan gayrý her yerde, her þeyde hep beraber… diyordu Bedreddin. Ezen-ezilen iliþkisinin olmadýðý, herkesin gücü ve yeteneði oranýnda üretip ihtiyacý oranýnda aldýðý, eþitlik ve adalet üzerine kurulan kolektif bir toplum yapýsýný ifade ediyordu bu sözle. Sömürü ve yaðma üzerine kurulu olan Osmanlý Devleti'nde ise "hakça bir düzen" istemek, kellenin uçurulmasýný göze almak demekti. Tarih böyle yazýlýyor, biliyordu Bedreddin ve bir þeylerin deðiþmesini istiyorsan baþ koymalýydýn bu yola. 1402 Ankara savaþýyla Yýldýrým Bayezýt'ýn Timur’un ordusuna yenilmesiyle birlikte Osmanlý yeni bir döneme giriyordu. Fetret Devri (baþýbozuk, baþsýzlýk) diye anýlan bu dönemde halkta boy göstermekte olan hoþnutsuzluk da iyice artmaktaydý. Bedreddin; 'artýk harekete geçme zamanýdýr.' diyerek, Aydýn ve Manisa yöresinde ayaklanmayý baþlatýr. Baþarý ile sonuçlanan bu ayaklanmanýn ardýndan Bedreddin'in 'hakça' dediði düzen kurulur. Artýk halk birlikte üretiyor, kardeþçe yaþýyor ve kimse bir baþkasý tarafýndan sömürülmüyordu. Ancak Osmanlýnýn ' hakça' bir düzen için ayaklananlara karþý saldýrýsý hiç kesilmez. Bir taraf sömürüsünü sürdürmek için saldýrýrken Bedreddin yiðitleri eþit ve insanca bir yaþam için direnmektedir. Osmanlý ordusu ile çarpýþan Bedreddin yiðitleri 'hakça' bir düzen için hiç çekinmeden yaþamlarýný ortaya koyarlar. Bedreddin yiðitleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal önderliðinde baþlayan ayaklanma yenilgi ile sonuçlanýr. Börklüce Mustafa tutsak ele geçirildikten sonra, önce avuçlarýna iri çiviler çakýlarak tahta çarmýha gerilir. Çiviler ellerine gömülürken hakikat düþüncesi feryat etmez der gibi kimse yüzünde bir acý belirtisine rastlamaz. Torlak Kemal ise kale duvarýndan ipe çekilerek katledilir.
biyografi HAKÝKAT ÖLMEZ Osmanlý Ege'de ortakça kurulan düzeni, zulüm ve vahþetiyle boðmuþken Þeyh Bedreddin, Rumeli'de yeni bir savaþ için aylarca hazýrlýk yapýyordu. Edirne yollarýnda Osmanlý ordusu ile girilen çarpýþmada Bedreddin ordusu yenilir. Düþmandan çok daha güçlü olmalarýna raðmen egemenler tarafýndan yüz yýllarca iþlenen halklar arasýndaki güvensizlik ve ön yargýlar hakikat savaþýnýn zaferle sonuçlanmasýný engelleyen önemli faktörlerdendir. Yenilginin ardýndan beylerin ihaneti nedeniyle Þeyh Bedreddin Osmanlý’ya tutsak düþer. Bedreddin kendini tutsak almaya gelen beylere direnmez. Bedreddin'i huzura aldýklarýnda Sultan Mehmet Çelebi hafif alaylý; -Benzini sarý görüyorum dedi. Sýtma illetine tutulmuþ olmayasýn sakýn -Güneþ de batarken sarýdýr. -Hangi yýlan zehrini akýttý da yüreðine seni koyduðumuz yerde durmazsýn -Yuvasýna yýlan giren þahin daha o yuvada oturup kalmaz -Neden hükümdarýn yüce buyruklarýna boyun eðmez, baþkaldýrýsýn -Yüce buyruk hakikatin buyruðudur. Zorbalýðý sineye çekmeyin, zorbalýða boyun eðmeyin diyen bir buyruktur bu. Sultan, Bedreddin'i göstermelik bir yargýlamanýn çýkarlarýna daha faydalý olacaðýna inandýðý için ulemadan bu hazýrlýðý yapmasýný ister. Sultan yardakçýsý sözde hukukçularýn bütün karalama ve suçlamalarýma Bedreddin kýsa, net ve kurþun gibi aðýr yanýtlar verir. Tarihin en önemli siyasi savunma örneklerinden birini sergileyen Bedreddin, bir süre sonra getirilen anlamsýz ve aptalca suçlamalara ve hakaretlere cevap vermez. Katli vaciptir diye biten fetvanýn altýna kendi mührünü basar Bedreddin gülümsedi Aydýnlandý içi gözlerinin Dedi; Madem ki bu kere maðlubuz Netsek, neylesek zaid. Gayrý uzatman sözü Madem ki fetva bize ait Verin ki basak baðrýna mührümüzü Onu sehpaya çýkarttýklarýnda, savaþta binlerce yoldaþýný kaybetmiþ ideallerini gerçekleþtirememiþti. Ama O, idam ipinin altýnda zafer kazanmýþ maðrur bir komutan edasýyla dimdik duruyordu. Gerçekten de bir zaferdi bu. Ýnsanlarýn hakikat uðruna ölebileceðini kanýtlamýþ, Batý Anadolu ve Rumeli'de kanla boðulan Bedreddin yiðitleri, zulmün en koyusuna raðmen bir halkýn direnme ve savaþma kararlýlýðýnýn yok edilemeyeceðini göstermiþti. Ve iþte Þeyh Bedreddin de ölümüne bir adým kala 'halkýn ve doðruluðun gücüyle” dize getirmiþti Sultan yardakçýlarýný. Bu yenilginin utancýný Bedreddin'i aþaðýlayarak silebileceklerini sananlar üstünde ne var ne yok çýrýl çýplak ettikten sonra astýlar onu. Ýþte Þeyh Bedreddin böyle ölümsüzleþti.
ÝÞKENCE DEVLETÝ Birtan Altunbaþ, 1967 yýlýnda Tekirdað-Malkara ilçesi Sarýpolat köyünde doðdu. Çiftçilik yapan, yoksul bir ailenin çocuðuydu. Zeki, kararlý, disiplinli yapýsýyla, öðrenim hayatý boyunca baþarýlý bir öðrenci oldu. 1986'da liseyi þehir birincisi olarak bitirdi, ayný yýl Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliði Bölümü’nü kazandý. Birtan bir Dev-Gençli'ydi. Baðýmsýzlýk, demokrasi, sosyalizm mücadelesi veriyordu. 9 Ocak 1991 tarihinde, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü kapýsýnda gözaltýna alýndý. 7 gün boyunca iþkence gördü. Piþman olmasýný, ifade vermesini istediler, konuþmadýðý, ihanet etmediði için iþkencelerden geçirdiler. 16 Ocak günü Gülhane Askeri Týp Akademisi’ne gözaltýnda hastalandýðý gerekçesi ile kaldýrýldý ve yaþamýný yitirdi. Polis olayý açýklamadý, çünkü Birtan'ý onlar öldürmüþtü. Adli týp tarafýndan yapýlan otopside "eceliyle" öldüðü yazýyordu. Oysa Birtan iþkencede öldürülmüþtü. Birtan'la ayný dönem gözaltýna alýnan ve kendisi de iþkence gören Murat Böbrek yaptýðý açýklamada; Birtan'ýn vücuduna elektrik verildiðini, askýya alýndýðýný, çýplak olarak hücreye býrakýldýðýný ve dövüldüðünü gördüðünü belirtmiþtir. Birtan Altunbaþ'ýn katledilmesinin üzerinden 15 yýl geçti. Birtan'ýn katillerine açýlan dava halen devam ediyor. Davanýn her duruþmasý,"zaman aþýmýna" götürme manevralarýyla geçmiþtir. Bir mahkemede sanýk yok, diðerinde belge eksik gibi gerekçelerle mahkeme tarihi hep uzatýlmýþtýr. Yaþanan son geliþme ise ayrý bir oyundur. 7 Ekim günü Ankara 2. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya sanýk polisler; Hasan Cavit Orhan ve Ýbrahim Dedeoðlu katýlýrken, iki polis Süleyman Sinkil ve Ahmet Baþtan mahkemeye gönderdikleri dilekçede vicdan azabý duyduklarýný ve Altunbaþ'ýn öldürülmesinde kendilerinin sorumlu olduklarýný itiraf etmiþlerdir. Bu bir manevradýr. Devletin üzerini örtmeyi baþaramadýðý bu davada iki kurban seçilmiþtir. Esas olan davayý zaman aþýmýna götürerek boþa çýkarmaktýr. On beþ yýldýr bunun için olmadýk yollara baþvurmuþlardýr. Öyle ki dilekçe veren polislerden biri yýllardýr bulunamayan sanýktýr. Vicdan azabý duyuyoruz diyerek koca bir yalan söylemiþlerdir. Birtan Altunbaþ'ý iþkenceyle öldürenler, baþkalarýna da iþkence yapanlar hala aramýzda dolaþmaktadýrlar. Kaybetmek, katletmek, iþkenceyle adam öldürmek devrimcileri ve halký sindirmek için yapýlan bir devlet politikasýdýr. Amerika ve Avrupa gibi emperyalistler bu davayý bir þov malzemesi olarak kullanmak istemiþ, iþkence yapanlarýn cezalandýrýlmasý için mektuplar göndermiþlerdi. Al birini vur ötekine. Milyonlarca insaný katleden, ahlaksýzca iþkenceler yapan katil sürüleri;
katliamcýlýklarýnýn yüzüne sevimli maskeler takmaya çalýþýyorlar. Oysa boþuna. Hiçbir þey katliamcýlarýn yaptýklarý katliamlarýnýn hesabýnýn sorulmasýný önleyemez, bu tarihsel gerçeði gizleyemez. Yapýlan hiçbir zulüm hesapsýz, cevapsýz kalmaz. Birtan Altunbaþ'ý katledenleri yargýlayan mahkeme iþkenceyi bir devlet politikasý haline getiren sistemin bir parçasýdýr. Bu yüzden kendi koyduklarý yasalara dahi uymuyorlar. Ýþkenceciler; usulen yargýlanýyormuþ gibi görülüyorlar bu açýkça bir oyalamadýr. Bu hukuk sisteminde ceza almasalar da er geç yaptýklarý katliamlarýn hesabýný halka vereceklerdir.
Ýþkence ile katledilen üniversite öðrencisi DevGenç'li Birtan Altunbaþ'ýn katillerinin yargýlandýðý davanýn duruþmasýna 10 Kasým Perþembe günü Ankara 2. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Saat 11.30'da baþlayan davada, sanýklardan Hasan Cavit Orhan, Ýbrahim Dedeoðlu ve avukatlarý ile Altunbaþ'ýn avukatlarý hazýr bulunuldu. Altunbaþ'ýn avukatlarý, Süleyman Sinkil ve Ahmet Baþtan'ýn mahkemeye getirilmesini ve tutuksuz yargýlanan sanýklarýn tutuklanmasýný talep etti. Mahkeme heyeti tutuklanmalarýna gerek olmadýðýna, Süleyman Sinkil ve Ahmet Baþtan'ýn verdikleri dilekçelerin incelenmesine, ayrýca sanýklardan Ahmet Baþtan'ýn Yargýtay'da olan dosyasýnýn sonucunun beklenmesine ve duruþmanýn 23 Aralýk 2005 tarihine ertelenmesine karar verdi. Mahkeme çýkýþýnda, Ankara Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði üyeleri bir basýn açýklamasý düzenledi. Ankara Temel Haklar adýna açýklamada bulunan Umut Þener, Hacettepe Üniversitesi öðrencisi DEV-GENÇ'li Birtan Altunbaþ’ýn, öðrenci gençliðin akademik-demokratik mücadelesinde aktif bir devrimci olduðu için katledildiðini ve bugün iþkenceyi devlet politikasý olarak sürdüren ve iþkencecileri koruyanýn AKP olduðunu vurguladý. Þener konuþmasýna “Biz adalet istiyor ve bunun için mücadele ediyoruz. Ýþkencenin, katliamlarýn, linç giriþimlerinin, provokasyonlarýn olmadýðý; baðýmsýz ve demokratik bir ülkede yaþamak için, adalet için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceðiz!" sözleriyle devam etti. Açýklama sloganlarla bitirildi.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 27
LÝNÇ GÝRÝÞÝMLERÝNDEN
AKP
SOR UMLUDUR Son zamanlarda sýkça karþýlaþtýðýmýz linç giriþimlerine bir yenisi de Rize'de eklendi. 2000 Ölüm Orucu'nda þehit düþen Canan ve Zehra Kulaksýz kardeþlerin mezarýný ziyaret eden TAYAD'lýlar burada da önce polisin taciziyle, devamýnda polis destekli faþistlerin saldýrýsýna maruz kaldý. Saldýrý polisin bizzat yönlendiriciliðindeydi. TAYAD'lýlarý taþýyan arabanýn 8 kez durdurulmasý ve her durdurulduðunda saldýrýya uðramasý, arabayý durduran polisleri "provokasyon olur, haþat ettiririz sizi" sözleri polisin bu saldýrýlarý biliyor olmasýný itirafýdýr. Mersin'de bayrak yakma demagojisiyle baþlayan ve 7 aydýr devam eden bu provokasyonlar kendiliðinden geliþmemektedir. 7 aydýr organize bir þekilde birbirine yakýn senaryolar kendini göstermektedir. Bayrak provokasyonuyla ilk fiziki saldýrýnýn gerçekleþtiði Trabzon'a bakalým. Yine TAYAD üyeleri saldýrýya uðruyor. Saldýrlar telefonlarla organize ediliyor. Daha sonra sanki suçlu TAYAD üyeleriymiþ gibi gösterilip, olaylarýn sorumlusu TAYAD gösteriliyor. Ýlki Trabzon, þimdilik sonuncusu Rize ve bunlarýn arasýnda cereyan eden Sakarya, Eskiþehir, Bozüyük ve Kayseri provokasyonlarý. Türkiye'nin altý farký ilinde gerçekleþen ayný senaryolar, ayný sözler, medyanýn ayný tavrý. Bütün bunlar bu saldýrýlarý örgütleyenin de ayný olduðunu gösteriyor. Saldýrýlarýn sorumlusu devlettir, AKP hükümetidir. "Onlar olduðunu bilsem, ben de vururdum. Bir daha gelirlerse çok farlý olur. Bir daha bu kadar kolay kurtulamazlar." Bunlar AKP'li Rize Belediye Baþkaný Halil Bakýrcý'nýn sözleri. "Derslerini aldýlar. Bir daha buraya gelmeye cesaret edemezler." AKP Rize Milletvekili Abdülkadir Kart'ýn sözleri. Bunlar linç giriþiminde bulunanlarýn, provokatörlerin bu pervasýzlýklarýndaki cesareti nereden aldýklarýnýn göstergesidir. Þimdi akla þöyle bir soru geliyor. Halk nasýl provoke edilir, ya da nasýl nasýl kýþkýrtýlýr. Rize Valisi Enver Salihoðlu "olaylarý TAYAD'lý grup tahrik etti… Vatandaþlar tahrik oldu" diyor. Evet ortada bir tahrik etme vardýr. Ama bunu TAYAD'lýlarýn yapmadýðý açýktýr. Bu daha öncesinden planlanmýþ bir provokasyondur. Olaylarýn geliþiminde Rize Emniyet Müdürlüðü polislerinin "provokasyon olur, haþat ettiririz sizleri" sözleri deha sonra anmadan dönen TAYAD'lýlarýn yine polislerce tam sekiz defa dur-
durulup her durdurulduklarý yerde saldýrýya uðramalarý. Olaylarýn akabinde AKP'li Belediye Baþkaný ve Milletvekillerinin ortamý sakinleþtirme yerine daha da gerginleþtirilmiþ olmasý artýk bunlarýn planlý programlý bir politika olduðunu kanýtlamaktadýr. Bizim ülkemizde geliþen provokasyonlar, linç giriþimleri her zaman devletin bilgisi dahilinde gerçekleþmiþ bu saldýrýlarda da bu geçerlidir. Bu saldýrýlar sadece TAYAD'lýlara yönelik, onlarý hedef alan bir saldýrý deðildir. Bu saldýrýlarla hedeflenen demokratik hak arama mücadelesidir. "Kimse sesini çýkarmasýn, biz istediðimizi yapalým, rahatlýkla katledelim, vatan topraklarýný istediðimiz gibi satalým" istiyorlar. ABD'nin emperyalistlerin karþýsýnda el pençe divan duruyorlar, askerlerinin kafasýna çuval geçirilmesine bie ses çýkartacak onura sahip deðiller. Fakat hak arama mücadelesi verenlere karþý bir sokak kabadayýsý aðzýyla konuþuyorlar. Ve bu pis amaçlarý için halkýn manevi deðerlerini kullanacak kadar da ahlaksýlar. "Karadenizli milletine, bayraðýna ve Kuran'a sahip çýkar" sözleriyle saldýrýnýn amacýný çarpýtmaya çalýþýyorlar. Ortada ne bayraða, ne millete, ne de Kuran'a yönelik bir saldýrý yoktur hiçbir zaman da böyle bir þey olmamýþtýr. Fakat büyük bir çoðunluðunun Müslüman olduðu ülkede halkýn Kuran'a, emperyalizme karþý destansý bir mücadele vermek, binlerce þehit vermiþ bir ülkede bayraða olan duyarlýlýðý biliyorlar. Halk din, bayraða duyarlý. Peki kendileri ne kadar duyarlý. Onlarýn dinleri de, bayraklarý da para olmuþ artýk. Menfaatlerine ters düþen yerde kullanýlacak bir malzemeden baþka bir þey deðildir onlar için. Bu ülkede hak arayanlarýn olmasý, hak arama mücadelesinin verilmesi, emperyalizme karýþ mücadele verilmesi onlarýn menfaatlerine terstir. Bu insanlar acele susturulmalýdýrlar. Bunun içindir F tipleri, bunun içindir tecrit iþkencesi. Devrimciler yýllardýr ezilen halklar için mücadele veriyorlar. Bu da emperyalizmin ve dolayýsýyla iþbirlikçilerinin menfaatlerine ters düþmüþtür. Bunun için gözaltlýlarla, katliamlarla, iþkencelerle, tutuklamalarla, devrimcileri susturmaya çalýþmýþtýr. Fakat devrimcileri hiçbir koþulda susturamamýþ, her zaman direniþle karþýlamýþtýr. 12 Eylül Cunta
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 28
hapishanelerinde devrimci tutsaklarýn yarattýðý direniþ destanlarý yeni bir hapishane anlayýþýnýn da doðmasýný saðlamýþ, tutsaklýkla bile teslim olmayan Özgür Tutsaklýk anlayýþýný tüm Türkiye halklarýna göstermiþtir. Bunun içindir ki devlet halka yönelik baský ve sindirme politikalarýna önce hapishanelerden baþlamýþ, önce devrimci tutsaklarý sindirmeyi amaçlamýþtýr. Çünkü yaratýlan hapishane direniþleri hem devletin prestij kaybýna sebep oluyor hem de devrimci mücadeleye moral kaynaðý oluyordu. Tutsaklar üzerinde F tipi hapishanelerle uygulanmaya çalýþýlan tecrit saldýrýsý da sadece tutsaklara deðil tüm halka yönelik bir saldýrýdýr. Ýnsanlarý toplumdan tecrit etmek, sadece kendi sorunlarýný düþünmesini saðlamak, bencilleþtirip bireycileþtirmek hedefleniyor. Ýnsanlar birlikte üretmekten, kolektivizmden kopmalý örgütlülüðü deðil bireyciliði seçmeliydi. Böylece rahatsýzlýklarý olsa bile sesi daha az çýkacak, rahatlýkla boðulabilecekti. "Trabzon'da da Rize'de de F tipi hapishane yok" sözleri bu anlayýþýn ürünüdür. "Ýnsanlar baþka yerlerde tecrit ediliyor, baþka þehirlerde ölüyorlar bizi ilgilendirmez" deniyor açýkça. Tutsaklar saldýrýn “halka yönelik” olduðunu söyleyerek bedenlerini açlýða yatýrdýlar ve 6. senesinde devletin bütün engelleme çabalarýna raðmen bu direniþ devam ediyor. Tecridin amacý zaten mücadele etmeye engellemektir. Doðallýðýn da direniþin devam etmesi devletin yine baþarýlý olamadýðýnýn kanýtýdýr. Bunda dolayý direniþ devam ettikçe daha da pervasýzlaþtýlar. Katlettiler, daha inþaatý tamamlanmamýþ F tipi hapishanelere gönderdiler, rüþvet vermeyi denediler, zorla müdahaleyi yasallaþtýrdýlar. Ne yapsalar boþa çýktý. Bütün bunlarý yaparken de pisliklerini kimse görmesin, bilmesin diye koyu bir sansür uyguladýlar. Dýþarýda direniþe destek olan bütün kesimleri tehdit ettiler. Tutsaklarýn dýþarýdaki tek sesi TAYAD kaldý. Ýþte devletin TAYAD'a tahammülsüzlüðü bundandýr. TAYAD baskýlarla, tehditlerle, gözaltlýlarla yýlmamýþ, içerideki tutsaklarýn direniþine dýþarýdan destek vermiþtir. Ankara'da 3. yýlýna giren Abdi Ýpekçi direniþinin mimarý olmuþlardýr. Provokasyonlarýn, linç giriþimlerini sebebi budur. Mersin'de 12-13 yaþlarýndaki çocuklarýn yaptýðýný þov malzemesi yaparak 7 aydýr TAYAD'ý susturmak ve demokratik mücadeleye gözdaðý vermek için saldýrýyorlar. Bunu da halkýn öfkesi diyerek meþrulaþtýrmaya çalýþýyorlar. TAYAD 12 Eylül cunta yýllarýndan beri özgür tutsaklarýn dýþarýdaki sesi soluðu olmuþ ve yýllardýr bu tür baskýlara maruz kalmýþtýr. Fakat bu baskýlar karþýsýnda hiçbir zaman yýlgýnlýða düþmeden mücadelesine devam etmiþtir. Bu saldýrýlar, provokasyonlarda boþunadýr. TAYAD her zaman var olacak, her zaman mücadelesine devam edecektir. Ama asýl olan bize düþen görevdir. Þimdi düzenin bu pervasýz saldýrýlarýna karþý TAYAD'ý sahiplenebilmeli ve "Hepimiz TAYAD'lýyýz!" diyebilmeyiyiz. Provokasyonlarýn, linç giriþimlerinin önüne ancak örgütlü gücümüzle geçebiliriz.
TAYAD’lý Aileler 17 Kasým günü Rize’ye giderek, 2 Kasým günü üyelerine yönelik yaþanan linç giriþimi ile ilgili, Rize Valisi Enver Salihoðlu, AKP Rize Milletvekili Abdulkadir Kart ve Belediye Baþkaný Halil Bakýrcý hakkýnda Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'na suç duyurusunda bulundu. TAYAD’lýlar, randevularý olmalarýna raðmen, AKP Rize Ýl Baþkan Yardýmcýsý Harun Mertoðlu ve Belediye Baþkaný Halil Bakýrcý ile görüþemediler. Hatýrlanacaðý gibi 2 Kasým günü, Canan ve Zehra Kulaksýz kardeþlerin mezarlarýný ziyaret etmek ve onlarýn nezdinde ölüm orucu þehitlerini anmak için Trabzon ve Hopa'dan Rize'ye gelen TAYAD'lýlar, Rize Belediyesi önünde ve ardýndan yol boyunca sekiz kez saldýrýya uðramýþlardý. TAYAD’lý Aileler, saldýrý ve ardýndan yetkili aðýzlarca yapýlan açýklamalara iliþkin Rize’de suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusu öncesi, daha önceden randevu aldýklarýndan dolayý AKP Ýl Baþkanlýðý ve Belediye Baþkaný Bakýrcý ile görüþmek istediler. Aileler, bugün Rize'ye gittiklerinde, randevulu olduklarý kiþilerle, gösterdikleri çeþitli gerekçeler nedeniyle görüþemediler. Bunun üzerine aileler, belediye binasý önünde bir süre bekledikten sonra Rize Adliyesi'ne gittiler. TAYAD'lý Aileler, Rize Valisi Enver Salihoðlu, AKP Rize Milletvekili Abdulkadir Kart ve Belediye Baþkaný Halil Bakýrcý hakkýnda Cumhuriyet Baþsavcýlýðý'na suç duyurusunda bulundu. Aileler suç duyurusunun ardýndan adliye çýkýþýnda “Linç Giriþimlerinden AKP Sorumludur” yazýlý pankart açarak basýn açýklamasý yaptýlar. Basýn açýklamasýný aileler adýna TAYAD üyesi Naime Kara yaptý. Burada yapýlan açýklamanýn ardýndan “TAYAD Bizim Onurumuzdur, Provokasyonlardan AKP Sorumludur, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” sloganlarý atýldý. Açýklamanýn ardýndan aileler otobüsle Rize’den ayrýldý. Konuya iliþkin bilgi veren TAYAD Baþkaný Mehmet Güvel, Rize’ye gitmeden önce AKP Rize Ýl Baþkan Yardýmcýsý Harun Mertoðlu ve Belediye Baþkaný Halil Bakýrcý ile görüþerek randevu aldýklarýný belirterek, “Bugün yapýlan görüþmede ise Baþbakan Erdoðan'ýn Karadeniz gezisinden dolayý iþlerinin yoðun olduðunu söyleyerek görüþme talebimize olumsuz cevap verdiler” dedi.
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 29
SÖKÜP ATABÝLÝYORSAN ÝÇÝMÝZDEN UMUDU,
ÝÞTE MEYDAN!
Günler, aylar, yýllar geçti. Tam 5 yýlý geride býraktýk. Büyük Direniþ 6. yýlýna girdi. Bundan 6 yýl önce çýkýldý yola. "Devrim yolu sarptýr, engebelidir". Hazýrladýk yolluklarýmýzý ve doldurduk çýkýnlarýmýzý inancýmýz, sevgimiz, öfkemiz ve bilincimizle. En sarp yamaçlar çýkacaktý, en büyük engeller dikilecekti karþýmýza bu yüzden saðlamdý çýkýnýmýz. Ve yere, vatan topraðýna bastýkça ayaklarýmýz gücümüz çoðaldý, çoðalýyor. Bu seferki saldýrý baþkaydý. Görülmemiþtir boyun eðdiðimiz ne 1984'te, ne 1996'da teslim olmadýk. Bu defa daha uzun solukluydu. Anadolu isyan tarihine yeni bir sayfa açýyorduk ve hala kanýmýzla yazýyoruz bu sayfayý. Neler gelmiþ, neler geçmiþti üstünden, ne þahlar, sultanlar. Ve nice Bedreddinler, Mahirler doðurmuþtu Anadolu, zalime boyun eðmeyen. Þahlarýn, sultanlarýn, Hitlerin soyundan gelenler, 50 yýldýr yurdumuzu sömürücülere, emperyalistlere peþkeþ çekenler yeni planlar hazýrlýyorlardý. Bu saldýrý planýný ilk hedefi zalime dur dediðimiz için, vatanýmýzý sattýrmadýðýmýz için bizlerdik. Paralarýna para, saltanatlarýna saltanat katmak için susturmalýydýlar devrimcileri. Bunun için çevirdiler namlularýný tutsaklara. Ýstedikleri inançlarýmýz, vatan sevgimiz, umudumuz, geleceðimizdi verilmezdi, teslim edilemezdi. Eðer bizi teslim alýrsa hiçbir engel kalmayacaktý önlerinde. Durduk karþýlarýnda, baþýmýz dik, alnýmýzda umudun kýzýllýðýyla. Ýþte; vatanýmýzý, umudumuzu, inancýmýzý mý istiyorsun haydi gel. Söküp atabiliyorsan içimizden umudu, iþte meydan. Evet, biri teslim olacak, ama bu umut deðil. Bu yüzden baþýmýz dik, gözlerimiz öfke dolu. Düþmanýn bu seferki saldýrýsýný adý F Tipi tecrit hücreleriydi. Tecrit saldýrýsý ne vücuda elektrik vermeye, ne de Filistin askýsýnda yapýlan iþkenceye benziyordu. Tecrit iþkencesi, vücuda verilen elektrik gibi, mengeneyle sýkýþtýrýlan parmak gibi, uykusuz býrakýp psikolojik iþkence yapmak gibi tüm iþkence yöntemlerinin býraktýðý etkiyi býrakýyordu. Tecrit bir insana yapýlabilecek uzun süreli, en etkili iþkence yöntemidir. Dört bir yaný saran duvarlar, gökyüzünü kaplayan teller ve en aðýrý yanýnda konuþacaðýn, paylaþacaðýn bir insanýn olmayýþý. Bu iþkenceleri görüyoruz çünkü vatanýmýzý seviyoruz, adaletsizliðe, ahlaksýzlýklara, emeðimizi
pazarlayanlara, çocuklarýmýzý aç býrakýp öldürenlere, dur diyoruz. Dur dedik iþsizliðe, yoksulluða, dur dedik emperyalizme. Ülkemiz baðýmsýz, halkýmýz özgür olacak, bu saldýrýyý da alt üst edeceðiz dedik. Ve kuþandýk en büyük silahýmýz olan bedenlerimize inançlarýmýzý. 20 Ekim 2000'de bedenlerimizi açlýða yatýrdýk. Açlýk yürüyüþü baþlýyor. Ayaklarýmýz çýplak ve kanlý Yürüyoruz… Yürüyoruz parmaklýklarý parçalayarak, Yürüyoruz yolumuz uzun, Dinlenmeye vakit yok. Zafer adýn ölümle mi gelecek? Öyleyse hoþ geldin ölüm… Biliyorduk öleceðiz. Ama deðer halkýmýz için, deðer yoldaþlarýmýz için. Takýldý bantlar alýnlara, kucaklaþtýk en sevdiklerimizle. Dost, düþman herkes bizi konuþuyordu. Sürgülü kapýlar ardý ardýna açýlýp kapanýyordu. Gelenler, gidenler, býrakýn, vazgeçin diyenler… Cevabýmýz netti, baþka söyleyeceðimiz söz yoktu. F tipleri kapatýlýp, tecrit hücreleri kalkana kadar direneceðiz Geldiler! 19 Aralýk’ýn sabahýnda, yüzlerinde kara kara maskeleriyle, geldiler can almaya. En sevdiklerimizi kurþunladýlar gözlerimizin önünde. Adýný bile bilmediðimiz, üzerinde insanlarýn olduðu yerde kullanýlmaz yazan kimyasal gaz bombalarýyla saldýrdýlar. Binlerce asker ve polisle geldiler, kan gölüne çevirdiler hapishaneleri. Diri diri yakarken, etlerimizi lime lime parçalarken kahkahalar attýlar. 28 devrimciyi katlettiler. Direniþi bitirmek için gelmiþlerdi, 28 canýmýzý katlettiler, ölümlerin adýna “Hayata Dönüþ” dediler. Ama bitiremediler direniþi. Ýþkenceler altýnda taþýdýlar ölüm hücrelerine, hastaneye götürüyoruz diye zorla bindirdikleri ringlerde sað kalanlara iþkence yapmaya devam ettiler. 19-22 Aralýk'tan sonra herkes sustu, gelelim, görüþelim diyenler, aydýnlar çekildiler sýrça köþklerine. Tabutlar çýkarken hapishanelerden dizi dizi, kapadýlar gözlerini, týkadýlar kulaklarýný. Katliam da yetmemiþti direniþi bitirmeye. O günden
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 30
beri direniþe karþý düzenin tüm kurumlarý askeri, sivil, siyasi, ideolojik, psikolojik tüm saldýrý yöntemlerini kulanýldý. Savcýlar, hâkimler, basýn ortak oldu bu saldýrýlara. "Yiyorlar" dediler, " Yazmazsanýz 6 aya kadar biter…" dediler. Yalanlar söylediler, direniþ yok, bitirdik dediler. Ve Newroz'du, isyan ateþiydi, Cengiz ölümsüzleþti. Yiyorlar diyenlerin, yalancýlarýn, katliamcýlarýn yüzüne tükürürcesine. Cengiz Newroz'du þimdi bir Dev-Gençli'nin yüreðinde yanan isyandý. Bitiremiyorlardý direniþi. Þimdi saldýrýnýn baþka ayaklarý giriyordu devreye. Direnenleri tahliye ederek rüþvet veriyorlardý. Bu rüþveti kabul edenlerde oldu, arkalarýna bakmadan pisliðin içine sürüklenip gidenlerde. Ama direnenler boþa çýkardýlar bu oyunu. Tahliye olanlar dýþarýda sürdürdüler direniþlerini. Tahliye olanlar dýþarýdaki ölüm orucu direniþçileriyle, Cananlarla, Özlemlerle omuz omuzaydýlar. Yine geldiler, iþgal ettiler sokaklarý, týpký Hayata Dönüþ’teki gibi kanlý bir katliam daha yaptýlar Küçük Armutlu'da. Kurþunlayarak, yakarak katlettiler ama teslim alamadýlar. Bir kez çýkmýþtý aðzýmýzdan söz, bir kez demiþtik biz inançlarýmýz için, vatanýmýz için ölürüz, ölürüz de sattýrmayýz. Dönen dönsün biz dönmeyiz demiþtik. Þimdi saldýrýnýn diðer ayaðýndaydý sýra, zorla müdahaleyi devreye soktular. Çok sýcak, çok insancýl görünüyorlardý. "Kimsenin ölmesine izin vermeyerek…" diyorlardý. Kimse ölmesin diyorlardý. Biz öldüreceðiz diyorlardý aslýnda. Kimsenin ölmesine izin vermiyorlardý mengele artýðý doktorlar, yüzlerce sakat býraktýlar. Mezarsýz ölüler yarattýlar, geçmiþlerini, yaþadýklarýný hatýrlamayan, yürüyemeyen, yaþayan ölüler yarattýlar. Yarattýklarý bu vahþete ölümlere izi vermemek dediler. Sanki bir yarýþa dönmüþtü, zorla müdahale için bekleyen akbabalara karþý ölme yarýþýndaydýk. Direniþçiler son nefeslerinde dahi bilinçlerini yitirmiyorlardý, dik çýkýyorlardý düþmanýn karþýsýna, bazen de alev topuna dönüþtürdükleri bedenleriyle koþuyorlardý ölümün üstüne. Ve analarýmýz, ailelerimiz var omuz baþýmýzda. Alýnlarý kýzýl bantlý, bedenleri açlýða yatýrýlmýþ, düþtüler topraðýn bereketli kollarýna. Sabrýn çiçeklerini açtýrdýlar Ankara'nýn, zulmün baþkentinin orta yerinde. Yaz, kýþ evlatlarýyla direndiler, direniyorlar… Ve zamaný geldiðinde Gültekin gibi patlýyordu öfkemiz, Eyüp olup korku salýyordu. Yeni sayfalar ekliyorlardý direniþ destanýna… 5 yýl önce direniþe baþlarken söylemiþtik, hala söylüyoruz; bu saldýrý tutsaklar baþta olmak üzere tüm halkadýr. Direnmeliyiz… 5 yýlý geride býraktýk ve direniþi kanýmýzla tarihe yazmaya devam ediyoruz. Ve edeceðiz bu zulüm hücrelerini yýkana dek. Yüreðimiz umut dolu, gözlerimiz geleceðe, zafere kilitli 6. yýlýnda 120 kez dökülen kanýmýzla zafer þimdiden bizim…
Büyük direniþin 6. yýlýna girmesi nedeniyle, F tipi hapishanelerdeki tutsaklardan ölüm orucunun yýldönümünde gelen mesajlara yer veriyoruz. Tekirdað ve Kandýra F tiplerinden gelen bazý mesajlar þöyle: “Yýllar öncesinden yataðýný bulan hiç durmadan akan nehirler gibiyiz. Nice setler çekilse de önümüze, ayný coþkunluðunda akýyor, setleri birbir aþarak yola devam ediyoruz. Akan bir nehrin önüne setler nasýl kâr etmiyorsa, sular seller gibi yoluna devam edenlerin önünde de hiçbir engel kar etmeyecektir. Nehirlerin denizlere varmasý gibi ayný sevdanýn yolcularý olarak ada'mýza varacaðýz. 6. yýlýn coþkusu, Anadolunun dört yanýnda fidanlaþan karanfillerimizin sýcaklýðýyla... Umutla, inançla, dirençle...” Tekirdað 2 No'lu F Tipi DHKP-C Davasý Tutsaklarý “Mevsimlerden güz, günlerden 20 Ekim'di. Bir halay kurduk ve bir hayal... O günden bu yana beþ yýl geçti ama ne hayalimiz yokedilebildi ne de halayýmýz. Büyüyor hayalimiz, onu hakikat yapmak için geleceðe yürüyenlerin adýmlarýnda. Ve sürüyor omuz omuza halayýmýz. A m e r i k a n tahakkümü ve Avrupa standartlarýnýn özü, özeti olarak süren tecrite karþý ödediðimiz bedel, özgür Anadolu'nun harcýdýr. Ki sonuna, sonuncumuza kadar deyiþimiz bundandýr. Bundandýr o büyük hayalimize el sürdürmeyiþimiz. Bundandýr halay halay yürüyüþümüz. Ýþte bu halayda omuzbaþýmýzdaki herkesi selamlýyor, halaybaþý olan þehitlerimizi anýyor ve yüreði özgür Anadolu'dan yana olan herkesi de destansý halayýmýza katýlmaya çaðýrýyoruz. Çünkü Amerikan ve Avrupa emperyalizminin tahakküm zincirini bu halkadan kýrmak, özgür Anadolu'ya doðru atýlmýþ bir adým daha olacaktýr... Ýþte bu duygularla selamlýyoruz sizi.” Ümit Ýlter / Kandýra F Tipi Hapishanesi
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 31
DEV-GENÇ'LÝLÝK HER KOÞULDA MÜCADELE ETMEKTÝR Uzun süren bir hasretliðin ardýndan sizlere en yoðun devrimci duygularýmla merhaba diyorum. Soruþturmalarýn, faþist saldýrýlarýn yoðunlaþtýðý bir süreçten geçiyoruz. Bu gençliðin, kendisinin ve ülkesinin sorunlarýna sahip çýkmasýnýn önüne konan bir engeldir. Doðru yoldasýnýz ve geliþip güçleniyorsunuz. Saldýrýlar bunun en açýk göstergesidir. Memleketin her yanýnda dernekler kurup eylemler örgütlüyorsunuz. Baþta, kendiniz devrimcileþtiðiniz için sonrasýnda ise gençliðin yozlaþtýrýlmasýnýn, duyarsýzlaþtýrýlmasýnýn önüne geçmeye çalýþtýðýnýz, gençliði devrimcileþtirmeye çalýþtýðýnýz için saldýrýlara maruz kalýyorsunuz. Yýlmamak, her koþulda mücadele etmek DEV-GENÇ'lilerin karakteridir. Hamiyet'imiz okulunda tek baþýnayken çalýþmýþ, yýlmamýþ ve okulunda faþist iþgalin kýrýlmasýnýn mimarý olmuþtur. Seher standýný ölümüne savunmuþtur. Semiran'ýn, Sultan'ýn faþistleri okul içerisinde kovaladýðý günler uzaðýmýzda deðildir. Selma direniþ kýrýcýlarýna feda ateþiyle karþýlýk vermiþtir. Ve DEV-GENÇ tarihi sayýsýz cesaret, özveri ve direniþ örnekleriyle doludur. Bu yolda yürürken, tarihimizden güç alacak, þehitlerimizin önderliðinde DEV-GENÇ tarihine yeni ve güçlü halkalar ekleyeceðiz. Hedef bütün gençliðe ulaþmak, gençliði kendisinin ve ülkesinin sorunlarýna duyarlý, mücadele eden, kültürel deðerlerine sahip çýkan bir gençlik haline dönüþtürmektir. Bir anýmýz dahi boþ geçmemelidir. Yaratýcý,
özverili, disiplinli ve emektar bir çalýþma yürütmeliyiz. DEV-GENÇ'imizin hedefi genel gençlik kitlesine ulaþmak olduðu kadar, kadrolaþarak DEV-GENÇ kültürünü içselleþtirmek olmalýdýr. Mahirler'in açtýðý yoldan Sabo gibi, Ali Rýza Komutan gibi, Gültekin gibi, Canan ve Zehra gibi, Özlem, Semiran ve Selma gibi yürüyebilmeliyiz. Gençlik tüm kitlesiyle sürecin ana karakteri olan feda ruhunu kuþanýp bu ruhu ve bilinci içselleþtirebilmelidir. Yürüdüðümüz yol baðýmsýzlýk, demokrasi ve sosyalizm yoludur. Ve bu yol bizden aðýr bedeller istemektedir. Ki bu bedelleri her gün her an ödemekteyiz. Daha büyük bedellere de kendimizi hazýrlamalýyýz. Eðitimimizi, pratiðimizi, günlük yaþamýmýzý hep daha ileriyi hedefleyen bir perspektifle ele almalýyýz. Bir DEV-GENÇ'li olarak, baðýmsýzlýk, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizin mimarý DEV-GENÇ'i ve DEV-GENÇ'lileri bütün devrimci duygularýmla selamlýyorum. Hapishanelerdeki yoldaþlarýmýzýn büyük direniþlerini selamlýyorum. Bütün gençlik kitlesini, bütün DEV-GENÇ'lileri tek tek kucaklýyorum. SELAM OLSUN DEV-GENÇ'e SELAM OLSUN DEV-GENÇ'lilere YAÞASIN DEV-GENÇ
Ülkemizde Gençlik Gelecektir 32
EYÜP BEYAZ
VATANSEVER GENÇLÝK DEÐÝL VATANI EMPERYALÝZME SATANLAR YARGILANSIN “Ne ABD Ne AB Baðýmsýz Türkiye! Ýþbirlikçiliðe Son” sloganý ile 17 Ocak 2005’te Ankara’ya yürüyen Gençlik Federasyonu üyeleri gözaltýna alýnarak tutuklanmýþtý. 7 ay boyunca savunma baþta olmak üzere tüm haklarýndan mahrum býrakýlan öðrencilere 7 ay sonunda mahkeme günü verilmiþti. Ýlk mahkemede tutuklanan öðrencilerden 4’ü serbest býrakýlýrken Musa Kurt ve Uður Eyilik’in tutukluluk halleri hala devam ediyor. Davanýn 3. duruþmasý ise 22 Kasým Salý günü Ankara 11. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Türkiye’nin dört bir yanýndan gelen Gençlik Federasyonu üyeleri arkadaþlarýný bu mahkemede de yalnýz býrakmadý. 22 Kasým günü saat 09.00’da Toros Sokak’ta toplanan Gençlik Federasyonu üyeleri, “Baðýmsýzlýk Ýsteyen Gençlik Yargýlanamaz -Gençlik Federasyonu”, “Ne Amerika Ne Avrupa Baðýmsýz Türkiye Ýþbirlikçiliðe Son - Gençlik Federasyonu” yazýlý pankartlar taþýdýlar. “Ne Amerika Ne Avrupa Baðýmsýz Türkiye Ýþbirlikçiliðe Son” yazýlý önlükler giyen Federasyon üyeleri, ellerinde Dev-Genç logolu kýzýl flamalarla Toros Sokak’tan yürüyüþe geçerek Adliye önüne gittiler. Burada Gençlik Federasyonu adýna Hasibe Çoban bir açýklama yaptý. Çoban açýklamasýnda þunlara deðindi: “Bilindiði üzere 17 Ocak 2005’te ‘Baðýmsýz Türkiye’ talebimizi haykýrmak için Ankara’daydýk. Vatansever gençlik olarak, ülkemizin her türlü sorununa karþý duyarlý bir gençlik olarak, emperyalist ülkelerin yurdumuzdaki sömürüsüne dur diyebilmek için o dönemde çalýþmalarýmýzý yeni kampanyayla birleþtirmiþtik. Kampanyanýn baþýndan beri baskýlarla engellenmeye çalýþýldýk. Fakat 198 arkadaþýmýzýn gözaltýna alýndýðý ve 6 arkadaþýmýzýn tutuklandýðý Ankara eylemimizde de bu konuda kararlý tavrýmýz baskýlarla, tutuklamalarla geri adým atmayacaðýmýz açýkça ortadaydý. AKP iktidarýna soruyoruz! Tutuklamalarla öðrenci gençliðin haklý mücadelesini durdurabileceðini mi sanýyorsunuz? Verilen tutuklama kararlarý gerçekte hangi adalete hizmet ediyor? Bizler Gençlik Federasyonu olarak 17 Ocak’ta da, 7 Kasým’da da tutuklu bulunan arkadaþlarýmýzla ayný düþünceleri, ayný talepleri haykýrdýk. Bu davalar arkadaþlarýmýzýn nezdinde emperyalizme karþý baðýmsýzlýk, baskýcý-yasakçý eðitime karþý halktan
yana, bilimsel eðitim mücadelesidir. Tekrardan haykýrýyoruz bu mücadeleyi vermekten onur duyuyoruz ve hiçbir baský bizim sesimizi boðmaya, bizi sindirmeye yetmeyecektir. Tutuklu arkadaþlarýmýz derhal serbest býrakýlsýn.” Mahkeme saat 14.30’da baþlarken; duruþmada, tutuklu öðrencilerden Uður Eyilik, Musa Kurt ve avukatlarý hazýr bulundu. Savunma avukatlarý sanýklarýn tahliyesini istediler. Geçen duruþmada sanýklarýn tahliyesini isteyen 11. Aðýr Ceza Mahkemesi Savcýsý Mustafa Kelkit, bu duruþmada tutukluluk hallerinin devamýný istedi. Mahkeme Baþkaný Orhan Karadeniz savcýnýn talebi doðrultusunda Eyilik ve Kurt'un tutukluluk hallerinin devamýna karar verdi. Duruþma 22 Aralýk 2005 tarihine ertelendi. Dýþarýda arkadaþlarýný yalnýz býrakmayan gençlik “Ne ABD Ne AB Baðýmsýz Türkiye”, “Vatansever Gençlik Yarglanamaz”, “Baskýlar, Gözaltýlar, Tutuklamalar Bizi Yýldýramaz”, “Öðrenciyiz Haklýyýz Kazanacaðýz”, “Kahrolsun Faþizm Yaþasýn Mücadelemiz”, “Mahir Hüseyin Ulaþ Kurtuluþa Kadar Savaþ” sloganlarýný haykýrarak, hiçbir þekilde yýlmayacaklarýný, arkadaþlarýný sahipleneceklerini gösterdiler. Mahkemenin bitmesinden sonra Adliye önünde tekrar bir açýklama yapýldý ve mahkemenin verdiði karar deðerlendirildi. Hasibe Çoban’ýn yaptýðý açýklamada; “Bizler Gençlik Federasyonu olarak aylardýr adalet istiyoruz. Arkadaþlarýmýzýn tutukluluk halleri devam ediyor. Bu davayý sahiplenmek Susurluk Devleti’ne karþý mücadele etmek demektir, bu davayý sahiplenmek baðýmsýzlýk istemek demektir. Her koþulda sahiplenmeye devam edeceðiz” denildi. 150 kiþinin katýldýðý eylem saat 16.00’da sona erdi.
“Ýnsanlar... Tanýk olunuz ki, bugün olmazsa yarýn, mutlaka sömürünün tüm çarklarý kýrýlacak, nice direnirse dirensin, sömürgen yeryüzünden kalkacaktýr. Tanýk olunuz ki, bunu kaç kez söylediðimiz gibi yine belirtiyoruz. Yaþamý bugünden yarýna kendi küçümencik ömrüyle bir tutanlar belki anlayamazlar ama, tarihin geleceði, insanlýða bunu hazýrlamaktadýr. Tüm toprak iþleyenin, tüm tezgahlar üretenin, tüm sular kullananýn ve dahi tüm egemenlik, salt emekçinin olacaktýr. Siz çocuklarýnýza iletiniz, bugün olmazsa bile. Çocuklarýnýz, çocuklarýna iletsinler. Hükümdarlýklar, taçlar nice görkemli görünseler de, üstünde durduklarý baþlar için giderek taþýnmaz olmaktadýrlar. Birgün mutlaka, insanlar baþlarýndan egemenleri atacaklardýr. Sultanlarýn, krallarýn, ruhbanlarýn yerini, birbirine kenetlenmiþ, dayanmýþ ve her iþini danýþma üzerine kurmayý alýþkanlýk haline getirmiþ emekçilerin egemenliði alacaktýr... ... Ýnsanlar bunun için vuruþtular. Bir kiþi inancý için vuruþurken ölürse, inancý da doðruysa, o ölmüþ sayýlmaz... Tarih, gelecek için kavga verip, yitmiþ bile olsa, insanlýk uðruna vuruþanlarý hiç unutmaz...
ÞEYH BEDREDDÝN
ANKARA’DAYDIK ÇÜNKÜ; HALK ÝÇÝN BÝLÝM HALK ÝÇÝN EÐÝTÝM ÝSTÝYORUZ!
ÇÜNKÜ; ÖZGÜR BAÐIMSIZ BÝR ÜLKE DEMOKRATÝK ÜNÝVERSÝTE ÝSTÝYORUZ!
12 EYLÜL’Ü TÜM KARANLIÐIYLA YOK EDENE KADAR ALANLARDA OLACAÐIZ!
KÝM YANDI AÞK ÝLE ASIRLAR BOYUNC A PERVANELER GÝBÝ ÖZGÜRLÜK ATEÞÝNÝN PEÞÝNDE EVVEL ZAMAN ÝÇÝNDE BÝZDÝK KÜL OLAN VE ÞÝMDÝKÝ ZAMAN ÝÇÝNDE YARIN YANIYOR YÝNE...