YENİçAG •
J. Duclos: Yaşasın SBKP
•
A. Yata: Solcu güçlerin birlik sorunu
•
G. Gensini: B irliğimiz ve yaratıcı çabalarımız
•
W. Jarosinsky: Anti-emperyalist savaş ve ilerici göçler
•
R. Ghioldi: Hareket birliği yolu
AFRIKA-BUGON Afrikada anti-emperyalist devrim Afrikada sosyalizm düşünceleri Sudan'da demokrasi savaşı DAYANIŞMA HAREKETI Cezayir yurtseverlerini savunalım
oç KıTA KONFERANSı Havana konferansı üstüne aZEL SAYFALARıMIZ Georgi Dimitrof'la Türkiye üstüne bir konuşma
3
(21) M a rt
1966
B A R I Ş
V E
S O S Y A L I Z M
P R O B L E M L E R I
Bu s a y ı d a :
Joe Duclos
Fra nsız Kam ünist Partisi Merkez Komitesi Polit -B Ali Yata
Fas Kom ünist Partisi Merkez Komitesi Biri nci Sekreteri Rudolfo Ghioldi
Adja nti n Komü nist Partisi Merkez Komitesi icra Komitesi Oyesi Santyago Karillo
Ispa nya Komü nist Partisi Genel Sekreteri A. Lerumo
G üney-Afrikalı ünlü toplu m l u Idris Cox
i ngi ltereli gazeteci
Bütün ülkelerin proleterleri, bir/e finiı i
YENi çAli
3 Mart
1966
Komün i st ve işçi partileri n i n teori ve enformasyon dergisi
Yaşasın Sovyetler Birliği Komünist Partisi!'
Joe Duclos 29 M a rt 1 966'da, Moskova'da Sovyetler Birliği Komünist Partisin i n XXiii. Kongresi açı l ıyor. Bu parti, ya rı m yüzy ı l d ı r uluslara rası olayları n
gelişmesinde beli rl i ro l oynuyor. Len i n ' i n yetiştirdiği ve yönettiği bu parti, 1 9 1 7 Ekim inde büyük sosyal i st devri m i n başını tutmuştur. Gelecek yıl, bu devri m i n 50. yılı kutlalanaca k tır. Insa n l ı k yen i b i r çağa, çel işkileri B i ri nci Dü nya Harbine varan ka pita l ist sisteme karşı sosya list toplu m u n doğması çağ ı na a y a k basmıştı r. Oktobr Devri m i n i n gök g ü rültüleri, eski kapitalist d ünyayı temellerine kadar sarsmıştır. Ama o zam a n ı n varlı klı egemen çevreleri, sosya l izmin «teoricileri", üstüngelen Oktobr Devrim i n i n geleceği olmadığını, sosya lizmi kura mıyacağını tutturdulard ı . Oktobr Devri m i n i zafere ulaştıra n Leni n ' i n kendisi : H e r yandan saldırıya uğ rıyan genç sovyet egemenl i ğ i ayakta d u ra b i lecek m id i r? sorusunu sormuştur. Işçi sınıfının ve Rusyada halk yığ ı n larının katla ndıkları feda kôrl ı k l a r sayesinde sovyet egemenl i ğ i ayakta kaldı ve tô o g ünden m i llet lerarası işçi h a reketine büyük etkiler yapmıya başladı. Onun çekici g ücü, komü nist pa rti leri n i n temellerin i n atı l masında, ..üstü n gelene kadar harp" politikası bata k l ı ğ ı n a saplanan I I . Enternasyo n a l i n yıkı l masından sonra Leni n ' i n kurduğu Komü nist Enternasyona l i n i n gel iş mesinde kesin rol oyn a mıştır. Hayra n l ı k duyguları, geleceğe olan i n a ncalarıyla bütün ülkelerin emek çi leri ve i leri insanla rı gözlerini, va rlığı yen i çevrenler açan genç Sovyet 11
1 57
devletine çevirdiler. Işçi sınıfı, Rusya proleta ryasını n köklü yığı n l a rıyla ele, bağlaşık, kaza ndıkl a rı zafere, şc:ınl ı Paris Komünası n ı n yen i lgesin i n açısı n ı çıkaran b u zafere kayg ısız kala mazlard ı . 1 9 1 7 Oktobr zaferi, işçi h a reketinde oportünizme v e reformizme sert d a rbeler indirdi, Ma rksçı - Leni nci devrim teorisi n i n üstü n l üğ ü n ü ortaya koydu. Ama o za manlar, emekçiler a nayı ğ ı n l a rıyla Sovyet egemenl i ğ i n i destek ledi kleri ha lde, ii. Enternasyona l i n bata klığından kendileri n i kurtaram ıyan o dönemdeki işçi partilerinin yöneticileri Sovyet devrim i ne düşmanlıkl a rını onu yermekle haklı göstermiye kal kıştıl a rd ı . Fransada, 1 920 Şubatında, Strasburg'ta topl a n a n Sosya list Partisinin kongresi, Komünist Enternasyona l i ne kesin olara k g i rmekten kaçındı, Komi nterne g irme şartl a rı n ı öğrenmek için Moskovaya bir delegasyon gönderil mesine kara r verdi. Leninci Enternasyonale g i rmek için Ma rsel Kaşen'in yürüttüğü o ateşli savaşı m ı ben i m bulunduğum kuşa k u nutma m ı ştır. Oysa, Kominternden yana ola n l a rı n i leri sürdü kleri belgelere kar ş ı l ı k veren Leon Blüm : «Siz, diyordu, elverişli d u rumdan yara rlanarak, komünist olmaya n, h a reketin ta m amacını b i l m iyen, a m a p ropagandala rınızia yarattığınız oldu kça çoşkun b i r hava i çinde halk yığ ı nl a rı n ı peşi niz den, öncünün a rkasından sürüklemek istiyorsunuz. Kavra m ı nızın a n l a m ı budur A m a Bla nkizm b u n u n l a ne kaza nd ı ? H i ç, ç o k b i r şey değ i l . Son yı l la rı nda, Viyet bulvarındaki itfaiye kışlasını bile ele geçiremedi.» Lenin, «Blankizmin» Oktobr Devrim i n i ters göstermek a macını g üden bu suçlaması n ı n çürükl ü ğ ü n ü çok daha önceden ortaya koymuştu. Len i n : «Bla n kizm, insa n l ı ğ ı n ücretli köleli kten kurtuluşunu proletaryan ı n sınıf savaşının sonucundan değ i l , küçük bir ayd ı n l a r azı n l ı ğ ı n ı n ya paca kları komplolard a n bekliyor.., diyor. Lenin'in, emperya lizmi i nceleyip bundan çıkard ı ğ ı sonuçl a rla zeng in leştirdiği Marksist bilim üzerinde hazırlanan ve uygulanan Oktobr Devri mini Blankist tipi hü kü met devirmesiyle eşlemek h a ksızlı ktı, Marksizmi gözden d üşü rmekten başka bir şey değ i l d i . Işçi h a reketine Moskova n ı n yc:ıptığı etki g ü c ü n ü , b a z ı önderler başka b i r etki yerini karşı koydular. Ma rsel Sa m bo : ..Ç o k i y i a nlıyorum, diyordu. Bu uc - Moskova - sizi çekiyor! Ama Moskovadan başka daha bir uc, evet daha az pa rlak, daha az çekici, ama ne de olsa bizi çeken, beni ve dostlarımı çeken bir yer: Ingiltere ve Londra vard ı r! Ben, daha bu yakın l a rda I ngiltere kend isini gösterdiği biçimde örgütlü ve eylemli işçi hareke tinden söz ediyorum.» Kim haklı çıktı ? Olayla r bu soruyu cevaplandı rıyor. Olayların bize gösterdiği de meydandad ı r : Bugün, Tur Kongresinin(!) • . •
( 1) 1920 ylı n ı n Ara l ı k ayında Tur kentinde toplanan Sosyalist Partisini n XViii. Kongresinde delegelerin çoğunluğu Komünist Enternasyonalına g i r mek için oy verdi. Fra nsız Komünist Partisi böyle kuruldu. 1 58
üsütünden 45 yıl geçti nden sonra da Işçi Partisi b i r kaç dafa hükümete geldiği halde Ingi ltere eskisi gibi başlıca kapita l ist ü l kelerden biridir. Vilson'un Işçi Partisi h ü kü meti ise Amerikan em perya l izminin en güvendiği desteklerden bi ridi r. Viyetna m h a l kına karşı onun yürüttüğü saldırgan l ı k harbi pOlitikasını tutmaktad ı r. Karşı laşılan binlerce, onbi nlerce zorluklara bakmayarak, düşman b i r d ünya nın göbeğ i nde büyük Sovyet Sosyal i st Cumhuriyetler Birl i ğ i n i kurdu ğ u ndan ötürü biz, Lenin'e derin saygı besleriz. 1 91 7'de Leni n ve bir çok devrimciler, Avrupa nın başka ülkelerinde de devri mlerin kopacağını hesaplıyorl a rd ı . Bu doğrudur. Bu görüş, bu çevren de haksız yerii miş, eleştiriimiş, a ma gerçek olduğunu sonradan tarih ispat l a mıştır. Gerçekte de, emperya l ist harp biter bitmez Macaristanda devrim oldu. Almanyada, eğer onu yolundan şaşırtmasa l a rdı, sosya lizmin üstün gele bileceği bir devrim h a reketi aldı yürüdü . fransoda güçlü g revler baş verd i, bunlar, başka uluşiararası bir d u ru m olsaydı daha geniş ölçüler o l a b i l i rd i . B u n l a r, d ü nya ha rbi ve Oktobr Devri m inin etkileriyle Batıda başveren devrim hareketinin önemi n i belirtir. Ne yazık ki, işçi sınıfının başında, oportünizm i lletinden kurtu l muş dev rimci parti ler yoktu. Eğer, örneğ in, Rusyadan sonra devrim eylem i n i n en yüksek olduğu Al manyada kuvvetli sosyal-demokrat partisi mevcut top l u m kuru luşuna arka çıkmasaydı, burada ters devrim üstüngelemezdi. Proleta rya devri m i üstüngelebil i rdi. Sosya liz m kurucu luğu, ekonomik bakımdan geri b i r ülke olan ya lnız o zamanki Rusyada değ i l , büyük b i r endüstiri ü l kesinde de yürür giderd i , çok daha a z engellerle karşılaşılırdı. Ama her şey tersine g itti. Alma nyada devrim g üçleri nin bu yen ilgesi hem yeryüzü h a lklarına, hem Alman halkına çok tuzluya oturdu. Çünkü, değ i ş i m i gerektiren şartlar olgunlaşır da onu gerçekleştirmek görevi omuz l a rı n a düşen toplu m g ü çleri bunu yapmazsa. bundan çok önemli. çok kötü politik, ekonom i k ve sosyal sonuçl a r doğ a r. Devrim h a reketi Almanyada ve sonra da Macaristanda yenilgiye u ğ radı diye. Sovyet Komünist Partisi elde ettiği başarı l a rdan vaz m ı geçmeliyd i ? Böyle b i r şey kapita lizmi geri g etirebilird i . Len in'in pa rtisi böyle b i r şeyi b i r saniyeci k bile a k l ı n d a n geçi rmemiştir. O. a kl a haya l a gelmiyen zorlu klara. kapitalist çenberine rağ men : "Sosya l i z m i n tek ü l kede üstüngelebileceği» yolunda Leni n ' i n kurduğu yeni teoriyi hayatta somutlaştırdı. Hem u l usal çıkarlara. hem de enternasyonal izme uyg u n düşen bu pol i tika, SBKP' n i n önderliği a ltında Sovyetler Birliği h a l klarının yarattıkları olağanüstü kahramanlıklarda kendisini göstermiştir. işte bu. i l k sosya l ist devletin hızla gelişme olanağını açmıştır. Sovyet devleti böylesine ortada ll'
1 59
d i m d i k d u rmakla, hele büyük başarı l a rıyla, bütün yeryüzünde işçi ve demokrasi hareketine paha biçilmez yard ı m yapmış ve yapmaktadır, ona ışık tutmuş ve tutmaktadır. • B i ri nci Dünya Ha rbi daha biterbitmez b i r çok ü l kelerde ortaya çıkan kom ün ist partileri oportünistlikten, kendilerine pek çok zararlar veren bu i l l etten ve oportün izme karşı b i r tepki ola n sekterli kten öyle b i rdenbire kurtulamadılar. Komünist Enternasyonal inde önemli rol oynıyan Bolşevikler partisi, genç kom ünist pa rti leri nin gerçek işçi ve yığın partileri olmalarına yard ı m etti. lenin' i n : «Komü n izmde " solcu l u k " çocuk hasta l ı ğ ı .. a d l ı ü n l ü kitabı, yeni tip işçi parti leri n i n gel işmesini enge l liyebi lecek sekterl iğe karşı savaşta büyük yard ı m etmiştir. Mesele, işçi sınıfı n ı n tek cephesini gerçekleşti rmek yol u nd a ki gayretleri a rtırmaktı. Bu politika n ı n kayna ğ ı , bu yol u n başı M a rksçı-leninci teoriye ve şanlı Sovyetler Birliği Komünist Partisinin o zamana kadar edinmiş olduğu zeng i n deneylere dayanıyordu. Tek cephe, bütün ü l kelerde, komü nist partileri nin politikalarında ağır basan etken olmuştu. Gene de, sek terli k hataları ve eğ i l i m leri bu politikan ı n başarı larını sı n ı rl a m ıştır. Komünist partileri, yığın partileri, büyük devrim partileri o l a b i l mek için çoğu zaman çetin savaşlar yürütürken g reken kuvveti ve ı n ı ncayı Sovyetler B i rl i ğ i Komü nist Partisinden örnek a l d ı l a r. Kapita list çenberi içinde, eko nomice geri ka l m ı ş bir ü l kede sosya l izm kuruculuğunu yöneten bu parti, açık devrimci bir çevre n i gerçekleştirmek yolundaki savaşta eğilmez i rade örneği n i u luslararası işçi hareketine aşılamıştır. •
Dünya n ı n a l tıda b i ri nde üstüngelen sosyal ist devrim, böylece çel işkileri keskinleşen, sertleşen kapita l izmin genel buna l ı m ı n ı n başladığını açıkladı. 1 9 1 7 Oktobr Devri miyle hemen m i l l i kurtul u ş hareketleri aldı yürüdü . Bu olayı ele a l a n lenin, Doğu halkl a rı komünist örgütleri n i n genel Rusya Kongresindeki raporunda (22 Xi 1 91 9'da) : «Böylece, dedi, sosyalist devrim, her ü l kede yalnız ve başlıca olara k devrimci proletarya nın- kendi burjuvazisine karşı bir savaşı ol makla ka l mıyacaktır. Hayır, bu devrim, e mperya lizmin boyu nduruğu a ltında ezilen bütün sömürgelerin ve ü l ke lerin, bütün bağ ı m l ı ü l kelerin uluslara rası emperyal izme karşı savaşı olaca ktı r.» Fransız Komünist Partisi, Fransız emperya l izminin boyunduruk a ltında tuttuğu sömürge halkları n a karşı politikasını leninin, SBKP'nin b i l i m i üzeri ne kurmuştur. Bu b i l i me göre, ha l kların kurtul u ş h a reketleri emper yalizme karşı ve sosyal i z m uğrunda yürütülen savaşın b i r parçasıdır. Sömürge halklarıyse, ezen ü l kelerdeki proleterlerin doğ a l müttefikleridir. Bu b i l i me doğru l u kla bağ l ı kalan Fransız Komü nist Partisi, bütün varlığ ı boyunca, m i l l i kurtuluşları için savaşan sömürg e h a l kları n a karşı u lusla ra -
1 60
-
rası dayanışma ödevini elinden geldiği kad a r iyi yerine getirmiye çalış mıştır. Işçi sı nıfı n ı n bazı çevreleri ne bile işlemiş olan sömürgeci lik ideolojisini gözler önüne seren Fra nsız Komü nist Partisi, Su riye, Fas, Viyetnam ve Cezayirde yürütülen sömü rge h a rplerine ka rşı savaşmıştır, Afrika ve Asyada Fra nsız emperyalizm i n i n kölel i k altında tuttuğu ü l kelerde m i l l i kurtuluş h a reketlerin i va r gücüyle desteklemiştir. Burada bir olayı gözden kaçırmamak gerek. Eskiden Çarlığın boyun
d u ruğu a ltında ka lmış bütün h a l kl a rı n ve m i l letlerin ulusal dôva l a rı n ı n doğru çözümlenmesi v e bunları n bugün ç o k m i l letli b ü y ü k b i r devlette bir leşmiş olmaları, sömü rge ezgisini sırtında denemiş olan bütün ülkelerde SSCB'nin etkisini geniş ölçülerde a rttı rmıştır. Bu örnek, u lusal ve sosyal kurtuluş u ğ rundaki savaşla rda halkl a rı desteklemiş ve esinlemiştir. Boy lece Sovyetler Birliği ve onun Komünist Partisi, insanlığın gelişmesi nde olağanüstü önemli rol oyna mışla rdır. Onların bu rolü I kinci Dünya Sava �ında bir kat daha artmıştır. Sovyetler B i rliğinin, pa rtisinin ve h a l kları n ı n Hitlericiliğe karşı ha rpte olağanüstü h izmetleri n i h i ç b i r şey, hiç b i r kimse ta rihten silemez. H itler salg ı n ı n ı n en kara n l ı k g ü nlerinde Fransoda ve istilôya uğrıyan bütün ü l kelerde yurtseverler ü mit dolu gözlerin i büyük Sovyetler Birliğ i n e d ikmiş lerdi. M ü ttefiklerin Ikinci Dünya H a rbi ndeki rollerini küçümsemıyoruz. Ama, akılları d u rd u racak kada r kurbanlar vermek pahasına, naziliği ezmek işine en büyük payı Sovyet halkının katmış olduğu açık bir gerçektir. Kızılordunun her üstüngelişi, faşizme karşı savaşan bütün ülkelerin yu rt severlerine yen i bir can l ı l ı k ve d i ri l i k vermiştir. Avrupada istilô a ltına düşen ü l kelerde halklar, kendilerinin «yüksek sosyetelerinin» salgı ncılarıo orta klık ça m u runda yuvarlandı klarını, ya hut b i r kenarda seyi rci ka ldıklarını gör düler. Bu halklar, yalnız büyük SOV'fetler ülkesinde SSKP'nin kenetlediği
ulusal birliğe bakıp hayra n l ı k duyd u l a r. Hitler Almanyası nı ezip tepelemekte SSCB' nin oynadığı rol, yeryüzünde işçi ve demokrasi h a reketinin yeniden güçlü bir gelişme göstermesine ya rdı m etti. Harbin sonunda Avrupa ve Asyada bir çok ülkeler kapita list sistemden koptul a r, ayrıldılar. Sosyal iz m tek ü l kenin çerçevesinden çıktı ve, u l usal özell iklerini bozmadan, bir d ü nya sistemi oldu. O g ünden buyana a rtık emperya lizm yeryüzünde hem tek sistem olmak ta n, hem egemen sistem olmakta n çıkmıştı r. Kuvvet dengesi, köklüce ,ola rak sosya list sistemden yana, barış ka m pından yana dönmüştür. Emperyalizm, ka pitalizmin yeni bir aşamaya çıkan genel buna l ı m ı n ı n sertleşmesini önleyemez o l d u . Emperyal izm, u z u n v e k a n l ı harplere rağ men, sömü rge sisteminin hızla çökmesi n i önleyemez oldu. Sömü rge ve bağımlı ülkeler, ulusa l bağımsızlıkların ı elde eden yüz mil yonlarca i nsan savaşlarını başarıyla başarıyla geliştirebilmeleri için, Sov161
yetler Birliğinden gereken ya rd ı m ve desteğ i görd üler ve görmektedirler. Bakınız, bugün, uzun ve çok çetin bir savaş yürüten kahra m a n Viyetnam halkına Sovyetler Birliği maddi, moral her ya rd ı m ı sağlama ktadır. Bu yakı n l a rda Hava nada ü ç kıta h a l kl a rı n ı n topl a n a n kongresi, sömür gecil i k ve e mperya l izm boyunduruğundan yeni ku rtul muş, yahut kurtul uşu içi n savaşan h a l kların üzerinde Sovyetler B i rl i ğ i n i n olağan üstü etkisini gösteren b i r belgedir. Sovyetler Bi rliğ i n i n kaza n m ı ş olduğu şa n , şeref, onun yönetici gücü olan SBKP'n i de ken d i l iğ inden kapsar. U lusl a ra rası çapta köklü ilede meleri d ünya bu pa rtiye borçludur. Işte bu köklü değişik l i kler, yeni bir d ünya harbinin kopması n ı önlemek olanağını yaratmaktadır. Elbette, emperya l izmin niteliği, cibilliyeti değiş memiştir. 0, eskisi gibi, her zaman h a rp tehlikesin i benl iğ i nde taşı makta d ı r. Ama, emperyal istlerin h a rpçıl ı k emellerini uygulamalarına engel olmak için sosyal i st ü l kelerin yard ı m ı nd a n yara rl a n a n ve yetecek kadar g üçlü sosyal, politik güçler vardır. Sovyetler Birl i ğ ine, onun Komünist Pa rtisine biz, her şeyden çok, bugün kapitalizmden sosyal izme barış yoluyla geçmek olanağını açan işçi ve demokrasi hareketinin hızla yükselmesine yardım ettiği için barçluyuz.
SBKP'ne, özel l i kle o n u n XX. ve XXii. Kongrelerine biz, barış ve sosyal izm uğrundaki savaş için büyük önemi olan bu yeni teorik i l keleri deri nleştir diğinden ötürü borçluyuz. Bu i l keler, kom ü n i st ve işçi partileri temsilci le rinin 1 957 ve 1 960 uluslara rası toplantıl a rında işçi s ı n ıfın ı n b i rliği için, emperyal izme, ha rbe karşı barı ş u ğ ru nd a ki savaşta bütün u lusal ve demokratik g üçleri n bağlaşıklığı için çözümleyici soru n l a rı daha büyük bir kuvvet ve eylem l e ele a l m a la rı olanağını sağ l a mıştı r. •
Uluslararası komü nist h a reketin b i rliği için olan m ü cadelede SBKP'nin olağanüstü rol u n ü beli rtmemek m ümkün deği ldir. 1 957 ve 1 960 Toplantı l a rına, komü nist partileri temsi lcilerin i n Mart 1 965 Danışma Buluşmalarına doğ ru lukla bağlı kal a n SBKP, uluslara rası komünist h a reketin birliğini kesin li kle savun uyor. Viyetnam h a l kı n ı n haklı savaşını desteklemek yol u nda bütün sosyal ist ü l kelerin, bütün kapital i st ü lkelerde komünist ve işçi partileri n i n h a reket birliğ i n i gerçekleştirmek konusunda SBKP'nin bildiri leri, teklifleri, onun uluslara rası kom ü nist h a reketin birliğine sı msıkı bağ l ı olduğunu ispat etmiştir. Bu h a reket birl iği, e m perya l izme karşı savaşta başarı kazanmak i çi n gerekli en iyi şartları sağ l a r. 1 920 Ara l ı k ayında Leni n ' i n seslenişine koşan biz Fransız komü nistleri, SBKP' ni, yen i yol l a r açarak sosyalizmi canlı bir gerçek ve komünizmi ya kın bir perspektif yapan bu yüce ve şa n l ı partiyi sel a m l a rız. Biz, Len i n ' i n bilincin i , SBKP' n i n davranışlarını, tutu m u n u kendi mize kılavuz edind i k. Biz, her zaman demokratik güçlerin b i rleşmesi için, işçi 162
sınıfının birlikte hareket etmesi için, her şeyden önce sosyal i st ve komü nist partilerin i n omuzomuza savaşma lan için, halkımızın mutluluğ u için, demokrasi, b a rış ve Fransa nın bağımsızlığı için savaştık. B u a maçlara varmak, tek kişi ağalığına son vermek, bunun yerine ger çek demokrasiyi koymak için biz, e n geniş yığınlorı savaşlara çekmeye çalışıyoruz. SSCB'nin, sosyal ist ü l kelerin, u lusla ra rası işçi ve demokrasi h a reketleri nin elde ettikleri başarı l a r sayesinde b i liyoruz ki, gerçek demokrasinin kuru l ması, uğru nda savaştığ ı m ız yarınki sosyal ist Fra nsanın m üjdecisidir. Ayla dünya a rasında «radyo köprüsü" kura n Sovyetler B i rliğinin daha bu yakınlard a biTim ve tekni k alanında elde ettiğ i zaferlerle kanatla nan bütün ü l kelerin komünistleri, demokrasiye, barışa, sosyal adalete daya n a n bir toplu m yaratmak i steyen her kes, çoğ ımızın büyük soru nlarını sosya l iz m i n çözebileceğ i n i gören herkes, SBKP'nin XXiii. Kongresin i n çal ışmalarını büyük bir heyecan ve i l g iyle izliyeceklerdi r.
163
Solcu güçlerin birlik sorunu
Ali Yoto Bugünkü şurtla r içinde. Fastaki başlıca özell i k : Bütün a l a n l a rda devam edegelen. g ünden güne şiddetlenen. özellikle fiatla rı n yükse l m esinde. e n önemli tüketim m a l l a rı n ı n pa h a l ı laşmasında. işsizliğin a rtmasında. birçok küçük sanayi kollarının ortadan ka l kmasında. onbinlerce a ilenin iflasa sürüklemesinde bel i ren çok vahim bu h randır. Bütün çevreler bu gerçeği kab u l etmektedir. Defa l a rca belirtti ğ i m i z gibi. bu d u ru m u n başlıca nedeni. bağımsızlığa kavuştuğumuz g ünden beri. ülkemizde izlenen genel politikad ı r. Bu poli tika n ı n temeli. yaba ncı sermaye tekelleriyle sıkı bağ l a rı bulunan. ufa k bir azınlığın rahatça para kazanmasına. emekçileri istediği gibi sömürmesine
göz yuman. halka a ğ ı r yükler yükl iyen kitleleri sefalet ve yoksul l u k içinde yaşatan. hiç bir özg ü rl ü k tan ı mıyan iktisadi I iberalizm(1) rej imidir. On yıldan bu ya na ü l kem izin geçi rdiği tecrü beler. öteki az gelişmiş ü l kelerde de oluşan. Ma rksist bilginlerin bundan çok önce ta h m i n ettiği şu gerçekleri bir kere daha ispatla mışt ı r : i ktisa d i l i beralizm. bizim ü lke miz gibi az gelişmiş ü l kelerin topl umsal soru n l a rı n ı çözümliyemez. bağ ı m s ı z i ktisadi gelişmesin i sağlıyamaz. I ktisadi l i beralizm politikası ile mutla kiyet ve baskı politikası. halkı mıza büyük zara rl a r verdi. Geniş kitlelerde uya ndırdığı memnuniyetsizlik 1 965 M a rt olaylarına yol açtı. Burada şu noktayı bel irtmek isteri z : Gösterilere başlıyan ü niversite ve lise öğrencilerine işsizler. işçiler. faki r halk kitleleri katıldı ; sosyal ada lete ve toplumsal kalkı nmaya susamış gecekondu l a rda yaşıyan kadı n ları. gös terilerin başına geçtiler. Tekrar edel i m : M a rt olayl a rı doğ a l . bekleni len olayla r. m i lletlerarası d u rumun. i ç gelişmenin. çöz ü m lenmiyen genel sorun ve taleplerin sonucu olmuştur. Patla k veren hadiseler. halkımızın daha yüksek bir sosyal ve siyasal bilinç düzeyine va rd ı ğ ı n ı göstermiştir. M a rt olayla rı nda. 600 masum halk evıadının hayatına kıyıldı. ama gös teriler halkımızın savaşkan doğasını belirtti. Böylece. M a rt olayla rı. geçici. rastgele. zorlanmış nitelikte o l mayı p ; a ksi ne. derin bir a n l a m taşıyan. ü lken i n gel işmesini şiddetle etkiliyecek olayl a rd ı r.
(1) Demokratik l i bera l izm rejim i : Bu deyim bu yazıda özel teşebbüs temeline daya nan kapitalist reji m a n l a m ı nda kul l a n ı lmıştı r. 1 64
Mart gösterileri. gerici g üçlerin temel lerini sa rstı ; yı l l a rd ı r i lerici hare ketlere karşı yürütülen şiddetl i kampanyayı sonuçsuz bıra ktı. Gerici g ü çlerin uğradığı bozg u n. sol güçlerin büyük b i r zaferi ; bu g üç lerin kuvvetin i ispatiıyon bir başarı sayı l ı r. Bu zafer. gerici düşünce ve iddiala rın temelsizliğini ortaya koydu . Bu başarı karşısında. soru m l u çev reler ü lkeyi sara n bu h ra n ı resmen ka bul etmek zorunda kaldılar. bug ü n kü hayata uymaya n. eskimiş şartlarımızın tekrar gözden geçirileceğ ine ; yok sul kitlelerin uğradığı kayı pları telôfi etmek. u l usal gelişmeyi bütün d ü n yada ki toplu msal gelişme temposu na uydurmak üzere. ü lkede köklü dönüşümlere g i rişileceğ ine söz verdi ler. Bu vaatlerine gara nti ola ra k ta. soru m l u l a r ; - Basri kardeşimiz gibi ö l ü m e mahkum olanl a rı d a h i l - bütün siyası tutukluları serbest b ı ra ktı lar . H i leli seçim lerle işbaşına gelmiş parlômentoyu feshettiler. Utanç verici Bahnini h ü kü metini azlettiler. Dış ticaretin bazı a l a n la rı n ı m i l l ileştirdiler. Hôlô ka nundışı bırakılan Fas Komünist Partisi d ışındaki bütün partilerle. bütün teşkilôtla rla görüşmelere başladı l a r. Bütün bu davranışlar. Mart olayl a rından doğan yeni şartların ilerici ve devrimci g üçler yararına olduğunu göstermektedi r. Burada şu soru ile karşılaş ı yoruz: Ilerici ve devrimci hareket. teşkilôt Ia nmak. i lerlemek. gel işmek. h a m l e yapmak. a maçlarını gerçekleştirmek yolunda bir a d ı m daha atm a k üzere. bu elverişli şartlardon yararlanma sını bildi mi aca ba ? Ne yazık ki soruya verebileceğ imiz cevap o l u msuzdu r. Peki. bu d u ruma nası l geldi k ? Hiç şüphesiz. M a rt olayları n ı n hemen a rkasından ya pılacak iş; sosya list devrime g i rişmek. sosyalizmin kuru l masına başla m a k değ i ldi. Mesele. m i l l i ve demokrati k devri mi i lerletmek ve ta m a m l a ma k ; ü l keyi i ktisad i l i bera l izmden. bu l i bera l izmle konkre bir şekil a l a n iç sömürgecilikten kurtarmak. bağı msız. pıônlı. g ü d ü m l ü bir m i l l i ekonomi kurm a ktı. ate yandan. mutlak feodal i ktida r politikasına son verip. h a l ka egemenliğini. ü l kenin bütün işlerinde karar verme haklarını tanıyan demokratik bir politi kaya başla m a k ta şarttı. Kanaatı m ı za göre. meseleyi bu şekilde koymamız gerekir. Hiç ş üphesiz. bu sorunun çeşitli yönleri bir s ü re daha değişmiyecektir. Çünkü sorunu bu şekle sokan objektif şartlarl a g üçler dengesindeki durumdur. Mart olayla rı n ı n hemen a rka sında. to plu msa l . siyasal ve ekonom i k pol i tikayı baştan aşağı değ iştirecek köklü değ işiklikler yapıl abilird i . Ama bu için ya pılabil mesi için kaçı n ı l maz şa rt. bu dönüşümler uğ runda sözleriyle. h a reketleriyle savaşan bütün güçlerin a nlaşması ve bi rleşmesiydi. Toplu msal a la nda. bu g üçlerin hangileri olduğunu b i liyoruz: Işçi sınıfı - fakir köylü kitleleri - ve m i l l i burjuvazi (sağ kanadı ha riç). Bu güçlerin çıkarları nı savunan. istekleri n i d i l e getiren siyasi pa rti ve teşki lôtlar şunlard ı r : F a s Emekçiler B i rl iğ i Ha l k Güçleri M i l l i Birliği 1 65
KanU\ldışl bulunan Fas Komünist Partisi Istiklal Partisi Bütün bu güçlerin hükümete muhalefet ettiği ; her biri n i n - kendi i mka n ve metotla rıyle - ü lkenin genel politikasında kökl ü dönüşüm ler gerçek leştirmeye çalıştığı inka r ed i lemez. Bunu, ka bul ettikleri progra m l a rdan, yürüttükleri mücadeleden a n lıyoruz. I n kar edilemez iki nci gerçek te şud u r : Bu güçlerden h içbi ri - ne kadar m ücadele yürütse, ne kadar fedakôrlık �tse - tek başına zaferi elde ede mez ; i ktidara geçtiği ta kdirde bile, ü l keyi tek başına yönetemez, kendi i m ka n l a rıyla buhrana son veremez, karşımıza çıkan sorunları çözümliye mez. Bu g üçlerden h içbiri - gerek içte, gerek dışta - gereken otoriteye sa h i p değ i l d i r ; üstelik, bu güçlerden biri i ktidara tek başına geçtiği tak d i rde bile, idarenin soru m l u luklarını yerine getirmesi için gereken i m kan l a rda n yoksundur. Bu şartla r içinde, bunlardan biri n i n tek başına iktidara geçmesi, gerçek demokratik a nlayışa aykırı düşer.
O I kemizin bug ü n içinde bulunduğu dönemde - başka bir deyimle u l usal ve demokratik devrim i tamamlama döneminde - içinde bulunduğumuz objektif ve sü bjektif şa rtl a r karşısında, u l usal ve demokratik devrim u ğ runda savaşan bütün güçlerin ça balarını bi rleştirmek bir zoru n l u l u k haline gelm iştir. Bu tarihsel gerçeği g ö z ö n ü n d e tutmadığımız için, bu son aylarda Sarayla muha lefetin bazı kesimleri a rasında cereya n eden görüşmeler sonuçsuz ka ldı, h a l kı hayal kırıklığına uğrattı. Bilindiği gibi, bu görüşmelerde, muhalefet, h ükü met çevreleri karşı sına birleşmiş bir cephe, ortak b i r progra m la çıkmadı. H ü kü metin karşı sında dağı nık, rakip, karşıt g üçler vard ı . Fas Emekçiler Birliği, Halk Güç leri M i l l i Birliği gibi teşki latlar, tek b i r örgüt içinde birleşmed i ; b i rb i ri n i tam a mlıyon, birbirine ya kın, kardeş i ki teşkilat g i bi ortak çaba l a r yürüt meye karar vermediler. Bu iki ö rg ü t, Fas Komünist Partisi dahil, ü lkeni n bütün sol güçlerini bir cephe içinde toplıyamadı, m i l l i burjuvazin i n pa r tisi, Isti klal Pa rtisiyle, geçici bir a n laşmaya bile va ra m a d ı l a r. Ostelik, Sarayla çeşitl i siyasi güçler a rasındaki görüşmeler gizlilik içi nde cereya n etti. Sa raya veri len çeşitli mu htıra l a r yayınlanmadı. Görüşmelerin sonuçla rı ka mu oyuna açıkla nmadı. Oysa, genel l ikle m i l l i h a reketin, ve öze l l i kle Abdu l l a h i brah i m ka rdeşimizin kurduğu hükümeti n geçi rdiği tec rübeler bize şunu öğretmişti r : Halktan gizli tutulan, halkın katıl madığ ı görüşmelerden o l u m l u sonuç beklen ilemez ; halk kitleleri n i n desteği olma dan, fayda lı hiç bir iş yapıla maz. Sol g üçler a rasındaki a nlaşmazl ı klardan faydalanan baıı unsurlar, işleri sürü ncemede b ı ra ktı, çeşitli g üçleri birbirine kattı. Böylece u m u l a n sonuçla rdan hiç biri e l d e ed i lemedi. N isan ve Mayıs görüşmeleri başarısızlığa uğradıkta n, olağa nüstü ted birler kan u n u yürürlüğe g i rd ikten sonra, h ü kümet Ekim ayında muhalefetin 166
temsilcileriyle tekrar bu luşmayı; bugünkü şa rtl a r içinde zorunluluk ha line gelmiş köklü dönüşümlere girişmek üzere, muhalefetle bir a nlaşmaya var mayı vaadetti. Ekim ayı geldi geçti, hü kü met muhalefetle buluşmadı ; buluşacağı da yok. Ostelik, soru m l u l a r, bir yandan, Mart olaylarından sonra ta kınmak zorunda kaldıkları tutu mu değ işti rmeye başlıyorlar; verdikleri sözleri unut muşa benziyorla r; öte ya ndan, bugünkü sorunlara herha ngi bir çözüm yolu da bulamıyorlar, hiç bir sonuca varamıyorlar. Dikkatı çeken bir nokta da şudu r : Bug ü n gericiler, kendilerine, ellerin deki imkô n l a ra tekrar g üvenmeye başlad ı l a r. Dahası var: Bu u nsurlar, muha lefetle, özellikle sol g üçlerle işbirliği yapmanın, görüşmelere başla manın l üzumsuz olduğunu iddia ediyorlar. Bu ise, saflarımızdaki ayı rı m l a rı n sonucudur. Unutmadığı m ı z, un utma m a m ı z gereken gerçek şud u r : Gerici unsurla r i lerici ha reketi başarısızlığa uğratmağa, e" t kisiz b ı rakmağa, bu h a reketi bölmeye çal ı ştı l a r ve ça lışıyorl a r; onu güçsüz düşürmek, yok etmek, böyle li kle feodal ya pıyı yıkma, söm ü rgecilik kal ı ntı l a rı n ı kaldırma, toplumsa l ve ekonomik gelişmeyi gerçekleştirme isteklerini sonuçsuz b ı rakmak üzere, daima aynı metoda başvurd u l a r. Gericiler bu metotla rından vazgeçmiyorlar; bugün de bir kere daha bu taktiklerinde başarı kazandılar; baskı, hi le, sürgün, çeşitli şiddet yol l a rıyla elde edemediklerini böylece kolayca sağlıyorlar. Aramızdaki a n laşmazlıklar, ü lkenin zinde kuvvetleri a rasında devam eden mücadele, ilerici h a reketin bugünkü genel bu hrandan fayda lan ma sına, bu buhra n ı devrimci dava yara rı na kulla nmasına engel o luyor; ekonomik ve toplumsal kalkınmayı köstekliyor. Ostelik, bu a nlaşmazlıkların i lerici ha reketi olu msuz yönden etkileme d iğini, enerjisini azaltmadığını sanmak veya iddia etmek, büyük bir hata o l u r. Buna inanırsak, kendimizi sadece a ldatmış oluruz. Anlaşmazlıkların bütün muhalefeti g üçsüz düşürdüğünü, özellikle sol kanadını etkisiz b ı rak tığ ı n ı görüyoruz. Çeşitli sol güçler a rası ndaki çatışmalar devam ederse, yıllard ı r yürütülen m ücadele, yapıl a n fedakôrlıklarla elde edilmiş bütün kazançlar sonuçsuz kalacaktır. Bir endişemiz daha va r : sömürgeci ve feodal yapıların yok edilmesi, toprak reformu ile mill ileşti rmeler gibi köklü dönüşümlerin sağ la nması için gereken ..köklü değişiklikler» tehl i keye düşmüş görünüyor. Bizde bu endişeleri uyandıra n nedenler de şunlard ı r : Soru m l u l a r zinde kuvvetlerin desteğini a ramamaktad ı r. Olkenin servet ve kaynaklarından fayda lanmamakta r, ü retici güçlerini geliştirmemektedir. Bu yollara gide ceğine h ükümet, devlet bütçesindeki açığı kapatmak, fazla önem taşı mayan bazı kam u işlerini yapmak için, politik şartlara bağlı yabancı "ya rdı m » a başvuruyar. •
167
Ta h min lere göre yakında kurulacak alan yen i hükümete gelince, ihtim l a l ler çeşitlid i r : A m a hiç şüphesiz, bu h ü kümetin başarı l ı v e dengeli alması için, mil l i, ilerici ve devrimci güçlerin birl iğine dayanması bir zoru n l u l u ktur. Bu şartla anca k, bel irli bir program temelinde kuru l muş, gereken köklü dönüşüm leri gerçekleştirebilecek, ü l kenin ka l kınmasını ve gelişmesini sağlıyabile cek bir h ü kü met o l a bilir. Böyle bir h ü kümetin kurulması nı istemek, bu a maçla kitleler a rasında ka mpanya düzenlemek bize d üşen b i r ödevdir. Bu ka mpanya başarıyla sonuçlanmadığı, ü l ke için gereken hü kü met kuru l madığı takdirde, yine de boşuna çaba sa rfetmiş sayı la mayız, günkü halk, er geç tutu mu muzun doğruluğunu a n l ıyacaktır. Evet, muhalefeti bölen anlaşmazlıklar, ki msenin i nkô r edemiyeceğ i, gör mezl ikten gelemiyeceği b i r gerçektir. Müzmin bir hale gelmiş bu durumu da ima göz önünde tutmak zorundayız. Bu gerçeği pasifljkle karşılamama Iıyız. Mil l i tarihimizden çıkarılaca k dersleri, bizden önce bu a n l aşmaz l ı k l a rdan zara r görmüş diğer hakları n geçi rdiği tecrü beleri gözönünde tutmal ıyız. Defa l a rca görüldüğü g i bi; çeşitli g üçler a rasındaki gerilim artıyor, görünüşte çözülmez çelişmeler bel i riyor, çatışmalar çoğa lıyor. Ama bir süre sonra, anlaşmaya va rı l ıyor, soru n l a ra çözüm yol l a rı bulunuyor, b i rlik gerçekleşiyor. Aynı gelişme bizde de elde edilebil i r. Bizdeki sol güçlerin d u ru m u nu ele a l a l ı m : Bu g üçleri zayıf düşüren çelişmeler, fevka lôde önemli değ i ldir. Bunlar ideoloj i k ve pol itik bir nitel i k taşımıyor, kişisel plô nda ka lıyo r. Orneğin, filôn sol teşkilôt fa lôn sol teşkilôta çatıyor; falôn unsurla r filôn unsurla ra şiddetle sal d ı rıyor. Filôn teşkilôt yerli sömürücü çevrelere hizmet etmekle, Fransız tekel leriyle işbi rliği yürütmekle suçland ırıl ıyor; h a lkı hiç etkilemediği, herhang i bir siyasi istikbal ı olmadığı iddia edil iyor. Falôn teşkilôtın ise h ü kümetle işbirliği etti, emekçilerin çıkarlarına h izmet etmediği, bu teşkilôttan hayır beklenemiyeceği söyleniyor. Herhangi bir siya sal b i lgeden yoksun, bilimsel incelemeden, namuslu, olumlu eleştirmeden çok ha karete benziyen bu temelsiz suçlama l a rı des teklememize i mkôn yoktur. Herhangi başka bir teşkilôtı n desteğinden faydalanara k, şu veya bu sol teşkilôti suçl a ma m ız, onunla ilişkileri m i zi kesmemiz, ona karşı cephe a l ma mız, mücadele yürütmemiz, büyük hata o l u r. Filô n sol teşkilôta karşı cephe a l a ra k fa lôn teşkilôtla işb i rl iğ i yapmamıza imkôn yoktur. Böyle b i r tutum takı nmamız doğru ol mıyacağı gibi, çeşitli sol teşkilôtl a r a rasında fark gözetmemiz de h i ç gerekmiyor. Bütün bu teşkilôtlar h a l k kitlelerinden çıkmıştı r; hepesinin ü lkenin içinde v e dışında itibarı yüksek tir : bütün eksikliklerine, kusurlarına, hata larına rağmen, hepsinin yürüt tüğ ü faal iyetler o l u m l udur, benimsediği program ilericidir. Bu konudaki d üşüncelerimizi şöylece özetliyebil i riz : Bütün teşkilôtlarla işbirliği yü rütmek; özellikle Fas Emekçiler Birliği içindeki sendika faaliyet168
lerimizi devam ettirme k ; Fas Emekçiler Birl iği d ışında send i kalar kurmak istiyenlere uyma mak zorundayız. Bu bölücü h a reketler işçi sınıfını zayıf düşürü r, saflarını dağ ıtı r, gerici g üçlerin, sömürgecilerin çıkarlarına hiz met eder. Anlaşmazlıklara son vermek, sol g üçlerin birl iğini gerçekleştirmek isti yoruz. I lerici teşkilôtlara karşı beni msediğimiz tutum, bu sa m i m i ve de vam l ı isteğ i n sonucudur. Birliğin bir zorunlu luk, başarı n ı n başşartı oldu ğuna inanıyoruz. Birlik, zafere ulaşmak, ü l keyi buhrandan kurtarmak, ge l işmesini, kalkınmasını sağ lamak istiyen sol h a reketin bel kem i ğ i n i teş kil eder. B i rl i k sol g üçlerin en etkil i silôhı olacak bu ha rekete yeni bir hız sağ Iı yacak, teşebbüse geçmesini kolaylaştıracaktır. Sol h a reketin etki a l a n ı genişl iyebilecek, itibarı yükselecek, önemi a rtacaktır. Böylece bu ha reket Fas'ı n top l u msal ve siyasal hayatında, b i rinci plônda rol oynıyacak, etkili bir güç haline gelecektir. Hiç şüphesiz, birliğe va rmak, çetin iştir. Birliğe varmak için çabal a r l ô z ı m , sebat l ô z ı m , deva m l ı faaliyet ıôzım. B i r l i ğ i n gerçekleşmesi, geniş halk kitleleri n i n katı ldığı mücadeleye bağ l ı d ı r. Bu kısa incelemeden sonra, şu sonuçl a ra varıyoruz : Onümüzdeki hafta l a r ve aylar içinde, birlik uğruna i ktidarın verdiği sözlerden dön mesine karşı mücadele yü rütü lecektir. Bu m ücadeleye hazırl ı k olmak üzere, bütün soru n l a r çok açık bir d i l l e kitlelere anlatı l m a l ı d ı r. Devrimci öncü g üçler, durumun gelişmesini i ncelemek ; soru m l u luklarını tesbit etmek; solları bir liğe çağ ı rmak zoru ndadırlar; köklü değ işikli kler istiyen güçleri b i r araya topı layacak cephenin kuru l masıyla i l g i l i b i r a n l aşmaya va rmak için ge reken şartları i ncelemek üzere genel bir toplantı sağ l a m a l a rı , bir ha reket plönı hazırla m a l a rı, birl iğin, bugün de, gelecekte de, şart olduğunu göstermeleri de b i r zoru n l u luktur. Evet, birlik, bugün de, gelecekte de bir zoru n l u l u ktur. Bugün sol la rı n d u rgunl uğunu, bölünmeden doğ a n güçsüzl üklerine karşı b i r l i k şarttır. Gelecekte, dışta ve i çte, bütün düşma nları mızın sal d ı rı l a rını, entri kalarını sonuçsuz b ı rakmak için, birlik yine şart o lacaktır. Kendi kaderini tôyin etmek istiyen her h a l k ı n karşısına düşma nlar, engeller, g üçlükler çıkar. Düşma n l a rı n ı yen ilgiye uğratması, engelleri yok etmesi için, safla rı nı b i rleştirmesi bir zoru n l u l u ktur. •
Fas bağı msızlığa kavuşal ı on yı l geçti. Bu yıldönümü münasebeti ile Fas Kom ünist Partisi ü l kenin yurtsever g üçlerine h itaben şu çağrıyı yayın ladı : Birleşelim! Bağıms/zhğa on yıl önce kavuşan ülkemizde, önümüzdeki yıl/artn demok rasi, kararlıhk, kaıktnma ve başart yıl/art olabilmesi için birleşelim!
1 69
Sevgili yurtta ş l a r ! Elli yıldan fazla süren yabancı işgalden, yabancı salgıncılara karşı yü rütülen mücadeleden ; başları nda işçi sınıfı , bütün yurtsever m i l l i güç leri n birliğ içinde yü rüttükleri şanlı savaşlardan ; halkımızın çektiği sayısız a cı l ı a rdan sonra, ü l kemiz - bundan ta m on yıl önce - m i l l i bağı msızlığına tekrar kavuştu. Bu geçen on yıl içinde neler yaptık? Kurtuluşu için savaşan halkımızın güttüğü amaçl a ra varabildik m i ? Kanaatımıza göre, bu soru l a ra verilecek cevap : Hayı r ! olacaktır. Aksine: ü l kemiz, bütün a la nl a rı saran, zihinleri buland ı ra n , bütün vatandaşları yakından u za ktan ilgilendiren genel bir buhran geçirmektedir.
Dış politika a l a n ı nda, ya bancıların ellerinde kal m ış topraklar mesle sinde, ta m a n l a m ı ile bir teslim politikası yürütül üyor. Moritanya bölgesin i n Fastan ayrı l m a sı soru nu, halka u nutturu l ma k isteniliyor. Bu tutum, bilince varmış bütün yurtsever/erde derin üzüntü/er uya ndı rıyar. !JIkemizin kuzey ve batı bölgeleri nin gelişmesi bakımından büyük önem taşıyan Sebta ve Melilla l i manları meselesinden, halktan gizli tutul a n nedenler yüzü nden, a rtı k söz edilmez o l d u . I f n i , Sakiat A I Hamra v e R i o D e l Oro meselesi ise, Birleşmiş M i lletlerde, lôf olsun diye ve çok m üphem şeki lde ele a l ı n maktadır. Batı «yard ı m»ından medet uman bir politika şartları içinde, Fas'ın kar deş Arap ü l kelerine «ya klaşması» sorunu bütün a n l a m ı n ı kaybediyor. Hele Kaza blanka ve Akra Konfera nsıarı ndan sonra, Fasın tabii m ütefikklerine yaklaştığı iddıa edi lemez. Ote yandan, Batıya yönel m i ş bu politika, Fas'ı sosyalist ü l kelerle, çok faydalı olabi lecek bir işbirliği olanaklarından da yoksun bırakıyor. • I ç politika a la nı nda, Fasta en çok göze ça rpan özellik, demokratik özg ürlüklerin bulunmaması, mutla k ida renin bir kat daha şiddetlen mesidi r. Baskı rej i m i o derece şiddetlendi ki, sınırl a rımızı da aşarak, Pa riste Mehdi ben Barka'nın öldürülmesiyle sonuçlandı. !Jlkeni n içinde, basın özg ü rl ü ğ ü lôftan ibaret kaldı, Peşin sansür sistemi, kanuni şartlara uymadan, i lerici gazetelerin yasa klanmasını kolayla ştırıyor. Işçi sınıfına, fa kir köylü lere, gençliğe ka rşı baskı g ünden g ü ne şiddet Ieniyor. Amacı, özgürl ü k, sosya/ a d alet, hayat seviyesini yükseltme istek ve ta leplerine engel olmaktı r. Kanlı M a rt olaylarından sonra, hükümet çevreleri, deva m edegele n buhra n ı n ciddiyetini, izlenen politika n ı n başarısızlığın ı , daha önce bahşe dilen Anayasanın faydasızlığ ı n ı resmen ka bul etmek zorunda kaldı. Olağanüstü tedbirler ka bul edildi. Bu tedbir/erle, topl u m u m uzu sarsa n 1 70
derin çel" i şmelere. çağımızın şartlarına uyg u n d üşecek adil ve etkili çöz ü m yol l a rı bulunacaktı. Oysa. yukarıda i nceled i ğ i m i z politik a la nda olduğu g i bi. i ktisadi ve toplumsa l alanlarda do h i ç b i r şey yapılmadı. hiçbir sonuca varı lmadı . •
I ktisat alanında. Fasta h ü k ü m süren genel politika. i ktisadi l i bera lizm politikasıdı r ; başka bir deyimle. işverenlere. büyük toprak sahiplerine. yerli ve yaba ncı sömürücülere her çeşit hak ve özg ü rl ü k sağlıya n b i r politikad ı r. Yıllardan beri bekleni len toprak reformu yapılmadı. Ostelik. BIRD ile yapıl a n anlaşmalara göre. Fasta yaba ncıl a r toprak sahibi olabiliyorlar. Ote ya ndan. feodal sistem. köylüleri alabildiğine sömürmekte devam ediyor. Yatırım alanında izlenen politika. neo-kolonya l i z m i n ü l kemizdeki d u ru m u n u kuvvetlendi riyor. irtikô b ı n türlüsü ne yol açıyor. sermaye transfer Ierine göz yumuyar. Gelişmenin çok a ğ ı r temposu. hayat pah a l ı l ı ğ ında görülen deva mlı artış. hayat seviyesi n i n d u rmadan düşmesi. işsizliğin ve g izli işsizliğin g ünden güne a rtması. bu yatırım politi kası nın başarısızlığını isbatlıyo r. 1 965 yılı içinde. mali durumumuz u d üzeltmek üzere iki tedb i r alındı: Dış ticaretin b i r kesimi m i l l ileştiriidi. ithalôtta kesinti yapıldı. Şimdiye kada r g eçirdiğimiz tecrübeler bize şunu göstermişti r : Emper yalistlerin egemen l i ğ i a ltında bulunan b i r dış ticaret çerçevesi içinde. Ticaret ve I h racat Ofisi d u ru m u d üzeltemez. spekülasyonu durdurta maz. Hattô. Fos Ortak Pazara üye kabul edildiği takd i rde. Tica ret ve I h racat Ofisi. Avru palı tücca rl a rı n ve b i rkaç yerli kompradorun çıkarl a rına h izmet eden bir b ü ro haline geleceketir. Yerli sanayii korumak üzere daha önce a l ı n mış tedbirler kaldırıldı. elde edilmiş sonuçlar mahvoldu. ithalatçılara büyük kazançlar sağlandı. Faslı işverenler iflôsa sürüklendi. Bu ise bize şunu gösteriyor : lJ I kenin yarı-feodal ve yeni -sömü rgeci yapı l a rı varoldukça. halkımız ü l ke işleri n i n yöneti m inden uzak tutul dukça. ekonomik kurtu luş yolunda atılacak her a d ı m, sonuçsuz kalmaya mah kumdur. Sosyal alanda, h a l k kitleleri n i n yoksulluğu ve fakirleşmesi deva mlı ' şeki lde ş yor. Bir buçuk m i lyon genç okullarda yer bula m ıyor. Oğretim seviyesi d u r madan d üşüyor. Yüksek öğretim alanında daha önce elde edilen olumlu sonuçla r da yok ol du. Arapça öğ reti m i için gereken öğ retmenlerin sayısı hiç a rtmıyor. «a ro plaşma » ha reketi yerine sayıyor. Durumumuzdaki geri leme herkesten çok ve g ü n l ü k hayatının her alanında halk tabakalarına tesir ediyor. 1 71
Işçilerin göze aidığı fedakörl ıklar, yü rüttü ğ ü mücadele, sosyal alanda birkaç o l u m l u sonuç sağladı, a m a bu sonuçla r, ücretlerine % 30 zam istiyen, bütün emekçilerin yara rı n a işliyecek sosyal sigortal a r talep eden işçi sınıfın ı n d u rumunu d üzeltecek çapta değ i ld i r. •
Yukarıda verd i ğ i m iz bilgi ler, bugüne kadar izlenen a nti-demokratik politikanın ta m bir başarısızl ığa uğradığını gösterir; öte ya ndan, halka, yürüttüğü m ücadelede güttü ğ ü a maçları unuttu rma k için verilen önemsiz tavizlerin boş ve kısa süreli olduğunu isbat eder. lJIkemizdeki a hlöki, siyasi, i ktisadi ve toplumsal şa rtla r g ünden güne kötü leşmekted i r. O l kemizdeki bütün yurtsever ve zinde kuvvetler, gerçekten u lusa l , ve demokratik b i r politika isteği nde b i rleşiyorlar. Kanaatımıza göre, m i l l i h a reketin içi ndeki böl ünme ile h ızlanan bu eğ i lime karşı savaşa b i l memiz için tek yol, milli harekette b i rl i ğ i n ve bera berliğin tekra r sağlanmasıdır. Bugünkü yozlaşmayı h ızlandıra n etkenler el bette emperya l ist, yeni sömü rgeci, feoda l v e gerici unsurl a rd ı r. A m a b i rl i ğ i n i koruyamadığı için halkı ve ü l keyi de koruyamıyan milli h a reketin bu işteki soru m l u l uğ u çok büyüktür. O lkemizdeki devri mci, i lerici ve yurtsever g üçler, gerçekten sa mimidir, her fed a kö rlığa hazırd ı r. Ka lkınmak istiyen halkımız demokrasiye, mutlu luğa susamış, m ü ca deleci bir halktır. Bu halka daha mutlu günler sağla m a k, m i l l i güçlere - ve i l k pla nda sol g üçlere - düşen bir ödevdi r. Bu a maçla, bütün iyi niyet sahibi vata ndaşla rı m ıza, i lerici ve yurtsever bütün devrimcilere şu çağrıda bulu nuyoruz : Demokrasiyi zafere götürmek, ü l keye sağ l a m sisyasi, i ktisadi ve toplumsal kuru luşla r sağla mak, içinde debelendi ğ i m i z buh ra n a son vermek, sosyal adalet, milli kalkınma yolunda adımlar atmak üzere, bu zinde kuvvetleri bi rleşmeye çağ ı rıyoruz. Devri mci, i lerici ve yu rtsever g üçler şu i ki yoldan birini seçmek zorun dadırla r : Birliği sağ lamak, h a l k kitleleri nin başına geçi p ortak h a reketler yürütmek, böylece istenilen dönüşümleri g a ra nti altına a l m a k - yahut d a bölünmeleri deva m etti r mek, ça baları n ı dağ ıtmak, v e a ç ı k di ktatoryaya, maceraya sürüklenmeyi göze almak. Yu rttaşl a r ! Durum fevkalöde vah i m d i r. Her vata ndaş, bu durumun b i lincine var m a k, soru m l u l u klarını a n l a m a k zorundadır. Toplumsal köklerimiz, ideoloj i k ve politik i nançları m ı z ne olursa olsun, e l i m izdeki bütün i m kö n l a rı kullanara k, devrimci, i lerici ve yurtsever güç l eri bölen a nl aşmazl ıklara son veril mesi, bu güçleri n topla nması, ortak bir h a reket plötformu, ortak bir kalkınma progra m ı hazırlamaları için h a re kete geçelim. 1 72
Ulusa/ bir anlaşmanın tdyin ve tesbitini istiye/im.
Bütün devrimci/er,
bütün ilerici/er, bütün yurtseverler bu an/aşmaya saygı gösterecek/erine, amaç/arını gerçekleştirecek/erine resmen söz versin/er.
Elim izdeki i m kô n ları kullanara k, soru m l u luklarımızı bilerek, haysiyetim i zin gerektird i ğ i şekilde harekete geçelim, şu a maçların gerçekleşti ri l mesini sağ lıya l ı m : - kapital ist !ibera l iıme dayanan, demokrasiyi redden politikaya son veril mesi. - sosya lizm yolunu açan, kapitalist-olmıya n gelişt1ıe yolunun kabul edil mesi. - vatandaşa oy hakkını tanıyan b i r seçi m sistemiyle, egemen b i r m i l l i meclisin seçil mesi ; ulusal gelenekleri mize saygı gösteren, h a l k ı n i kti darını ta nıyan b i r Anayasan ı n kabul edil mesi. Halkın güvenini kazanmış, ü l kedeki bütün zinde kuvvetlerin temsi lcile rinden meydana gelmiş, kurucu meclis seçi mlerini hazırlıyaca k b i r geçici m i l l i hükümetin kuru l ması. Devri mciler! Ilericiler! Yu rtseverle r ! Siyasi ina nçlarınız eği l i mleriniz ne o l u rsa olsun! Tutu mumuzu açıklı kla, resmen tesbit edel i m ! Bağımsızlığa on yıl önce kavuştuk. Bu onuncu yıldönü m ü n ü demokrasi, ka l kınma, başarı döneminin başlangıcı haline getirmek üzere birleşeli m ! Vatanımızı kurtarmak, ulu ü l kemizin itibarı n ı sağlamak üzere birleşelim, savaşa l ı m!
173
Yaratıcı �abalarlmızı durmadan yenileştirrnek zorundayız
Gastone Gensini Aradan otuz yıl geçtikten sonra. Vii. Kongreden çı karı l acak derslerin en devamlı u nsuru. bugü n e n aktüel kalmış olanı acaba hang isidir? Kanaa tıma göre. bu unsur. kom ü nistleri n. o dönemde sosyal-demokrasi i l e sosyal-faşizmi bir tutmak ; «sı nıf-sın ıfa. . politikasını izlemekte direnen d ünya komünist düşüncesini bataklı ktan kurtarmakta gösterdi kleri ideolo jik ve pol itik cesarettir. Komünistler. Avrupada olduğu g i bi. bütün dün yada cereyan eden olaylardan. fransada. Ispanyada. Avusturyada. ital yada ve Çinde geçi rilen g ü n l ü k tecrü belerden - Dimitrov yoldaşın rapo runda bel irttiğ i g i bi. her ü l keye özgü şartları hesaba katma zoru nluluğunu göz ö n ünde tutmakla beraber - bütün hareket için muteber taktik ve strateji k sonuçlar çıkarmasını bildiler. aste l ik. şu gerçek te Komünist Enternasyonal i n i n tari h i nde bir defa daha ve büyük bir güçle kendi n i kabul etti rdi : B ü t ü n hareketin ortak genel ödevleri. h e r ü lkede yürütülen savaşı n m i l l i duruma uygu n düştüğ ü nispette yerine geti rilebi l i r. Bu politik ve ideoloji k yönel meye sad ı k kalan VII. Kongre. komü nist hareketinde o tarih lerde hôlô çok güçlü olan. dogmatik ve sekter unsu rları uzaklaştırd ı . Bu işi başarı i l e yürütebiid i ; çün kü kl işeleşmiş tarifierden vaz geçerek. sınıf savaşı nın yeni şartları nı titizli kle. dikkatle i nceledi ; faşizmin geliş mesi n i . bütün halkların başına getirebileceği - yaşama ve çalışma şart ları n ı n kötüleşmesi. harp. bağ ı msızlığı n . özg ü rl ü ğ ü n yok edilmesi gibi felôketleri gözönünde tuttu. Bu incelemeye dayanarak Kongre. Marksist len i nist düşünceyi zenginleştiren. ilerleten bir program tesbit etti. -
1 935 Kongresinde. araştırmaları n özell i ğ i n i yapan siyasi savaş ve siyasi i n celeme metotları. bu Kongrede ele alınan konuların temel unsurfarı. Kom ü n i st Enternasyonal i n i n i l k dönem i n i ; o dönemdeki çalışmalara leninin. eserleriyle. fikirleriyle kattığ ı - ve maalesef her zaman iyi anlaşı l mamış - zeng i n l ikleri hatırlatıyor. Burada bizim için i l ham koynağı olan eserleri. özellikle leni n i n Komünizmin çocukluk hastaltğı adlı kitab ı n ı hatır latmak isterim. Bu eser. sosyaldemokrat partilerinin oportün izmi karşısın da keski n l eşen. kom ü n i stlerin taktiği hakkında konkre işaretler verdiği i çin büyük bir teh l i ke teşkil eden goşist tutumları tenkit etti. Böylece. komüni st partil e rinin kuru l uş ve o luşma döneminde. çabalara o l u m l u bir yönelm e sağ ladı. Ortalama amaçlar tesbit eden. «tek cephe ... «işçi-köyl ü h ü kü meti .. gibi şiarların nasıl hazırlandığ ını da hatırlatma k isterim. Bu şiarlar. 1 74
vıı. Kongrede yeni
gelişmelere uğraya n, taktik ve stratejik o l a n l a rda önemli sonuçl a r doğ u ra n davra nışları n birinci şa rtıydı . A m a burada, ka naatı ma göre özel b i r önem taşıya n, bug ü n d e değeri n i kaybetmiyen iki nokta üzerinde daha ç o k duracağı m . Birincisi, Leninin iV. Kongreye ya ptığ ı öğüttü r : Komünist ha reketi, derin i ncelemeler yol u ile, ka pi tal izmin n ispeten dengeli b i r hale gelmesinden, işçi hareketin i n gerilemesinden doğ a n yeni d u ru m u anlamak zorundaydı. Len i n şöyle diyordu: «Kanaatıma göre, bizim için - ya bancı yoldaşları olduğ u kadar Rus yoldaşları do kastediyorum - en önemli olon şey, Rus devri mi yapılah beş yıl geçtiği halde, haıa b i r şeyler öğrenmek zorunda oluşumuzdur.» Hiç şü phesiz, bu sözleriyle Len i n , bizi, yerinde saymamaya, yeni olayl a rı i ncelemeye, üzerinde düşünmeye, yaratıcı ça baları mızı mütemadiyen yen i letmeye çağ ı rıyordu. i kinci noktaya geli nce : Len i n i n. Kongreye gösterdiği yol , işçi sınıfı n ı n y ü rüttüğü savaşın teorisi v e pratiği tayin v e tesbit edilirken, m i l l i soru n l a rı n i ncelenmesine verdiği önemdir. Len i n, ııı. Kongrede ka bul edilen Enternasyonalin teşkiıatlonması ile ilgili kararı fazla merkeziyetçi, "fazla Rus»; böylece savaşı m i l l i özelli klere göre tesbit, bu a maçla da kitle par tileri kurma zorunluluğuna uymaya n bir kara r diye tenkit etti. Yabancı yoldaşlar için Rusyadaki tecrü belerin bir kısmını iyice kavrayıp «hazmet meleri .. n i n önemini h i ç bir zaman küçümsemiyen len i n , çeşitli ü lkelerdeki işçi s ı nıfı için, Rusyoda yapılan ları körükörüne taklit etmeme zorunlulu ğ u n u Kongreden önce de b i r koç kere bel i rtmişti. Rusyada geçirilen tecrübeleri en iyi «hazmetmeyi» bilen, başka b i r deyim l e bu tecrübelerden çıkarılacak sonuçl a rdon faydalanarak, belirli bir ü l kenin bel irli şartları içi nde, işçi sınıfı n ı n ka rşısına çıkan ödevleri iyi a nlıyabilen, bu ödevlerin çok açık ta rifin i yapa bilen yöneticiler a rası nda, kanaatıma göre, Gra m sci i l e Tog liatti'yi soymo lıyız. Enternasyonalin ortaya attığı şiarları deri nlemesine i ncelemeleri; ıta lyan toplu m u n u n özell iklerini, belirli bir tarihte belirli sınıf n itel iklerini ; ü lkenin g üneyinde halkın, özel l i kle köylü sınıfı n ı n bazı ta baka l a rı n ı n devrimci savaşını, işçi sınıfı ile el ele yü rütmeye sevkeden o bjektif nedenleri hesa ba katmala rı, bir tesadüf deği l d i r. Bugün haıa bu bakımdan büyük önem taşıyan bir vesika, 1 926 y ı l ı nda, lyon'da toplanan ıta lya n Komü nist Partisinin ı l ı . Kongresinde kabul edilen; partimizde, yönetici g rupun teşki line paralel olara k oluşan uzun bin "azı rla nış s ü recinin sonucu olan tezlerdir. 1 926'dan önce G ra msci, ıtalyan devri m i n i n genel çerçevesi içinde, Katolik kl isesi ve Vatika n sorununa sıkıdan sı kıya bağlı köylü soru n u , Güney sorunu ıle i l g i l i kon u la rı tesbit etmişti. Işçi sınıfı n ı n ödevin i tesbit ettiği gibi, diğer toplumsal güçlerin ödevlerini de ta n ı m l a n mıştı. Bu g üçlere Gra msci, sadece işçi sınıfı n ı n müttefikleri diye deği l , otonom devrimci güç kaynak ları, «itici güçler» diye bakıyordu. Komünist Enternasyonalin de, iV. Kongreden sonra daha çok rastlonan, aceleye gelmiş genelleşti rmelere, h a reketi n içindeki çeşitli ayırım unsur12
1 75
l a rı n ı hesa ba katmama, tartışmaları, iç d iyalektiği i h m a l etme eği l i mlerine karşı şiddetle savaşan yöneticiler a rasında Togliatti ' n i n bulunması da b i r tesad üf değ i ld i r. Bütün bu olu msuz eğilimler Vi. Kongrede ve ertesi y ı l toplanan X-ncu Plenumda daha da şiddetlendi. Togliatti, bu eği l i mlere karşı yürütülen savaşta, 1 927'de yayınladığı ve Çin devri m i n i i nceliyen kitabı, Ispa nyada, ıtalyada, Alma nyadaki durumu tetki k eden eserleriyle, <;inem li bir rol oynad ı . Komü nist Enternasyonali ıCra Komitesi n i n X. Plenumunda ıtalya daki iktisad i ve siyasi durumu, faşizmin kullandığı baskı metotlarını bütün ayırımla rıyla i nceledi, bu i ncelemeden önemli sonuçlar çıkarıp, işçi sını fının dôvasına geniş emekçi ta bakalarını, hattô küçük-burjuvaz i n i n bazı kesimleri ni kazanma olanaklarını tetkik etti. Hiç şüphesiz, o dönemdeki d ü nya şartları n ı hesaba katmalıyız. Enter nasyonalin, bu şartları hesa plarken ııardı ğ ı sonuçl a r, genel hatlarıyla, doğ ruydu. özelli kleri şunlard ı : LV. Kongrede «Uçüncü Dönem» diye adlan d ı rılan, nispeten dengeli geçen dönem sona eriyordu, işçi sı nıfı içi n yeni bir genel ta rruza geçme olana kla rı beli riyordu. Sosya l-demokrat parti lerin burjuva sınıfına sağ ladığı desteğ i, kom ü n i st pa rtileri n i n içinde opor tünist eğilimlerin teşkil ettiği büyük tehlikeyi de gözönünde tutmalıyız. . Ama bu şartlar içi nde, Kom ün ist Enternasyo n a l i n de hüküm süren, işçi sınıfı n ı n i ktidara geçmesini (özelli kle bazı ka pita l i st Batı ü l keleri nde) i l k hedef sayan, demokratik ödevleri i h m a l eden, «sı nıf-sınıfa» karşı politika sını izl iyen, sosyal -demokrasi ile sosya l-faşizmi bir tutan yönelme, bize bugün baştan aşağı hata lı görünmektedir. Bu politika, - d i rektiflerde tavsiye edilen «temelde birlik.. i ilerleteceğ i ne, a ksi ne, işçi h a reketi n i n içindeki ayı rımları derinleştirdi, anlaşmazlı kları a rttı rdı. Böyle b i r ortam içi nde, Vii. Kongrenin yön ü n ü hazırlayan, soru m l u lukl a rı n ı bilen, kararlı ve bilinçli yöneticilerin tutu mu bir kat daha önem kazanıyordu. Kom ü n ist hareketinin, enternasyonal komünist kuru luşla rı n ı n içinde bulunduğu ger çek şartları göz önünde tutan bu yöneticiler, karar verme zamanı nın gel diğini anladılar; şemati klikten, dar görüşl ü l ü kten uzak bir i ncelemeyi kolaylaştıraca k geniş tartışmalara g i riştiler; bütün ha rekete, genel ve ortak ödevlerin içinde spesifik ayı rı mlar, özelli kler olduğunu anlatmaya çalıştı lar. Bu tutum , Vi I. Kongrenin en önemli sonucu - yada en önemli sonuçla rı ndan biri - değ i l midir? B i r ya ndan Alma nyada nazilerin i ktidara gel mesi ; faşistlerin m i l l etlerarası alanda saldırılara g i rişmesi ; yen i b i r d ünya sava ş ı n ı n belirmesi ; öte yandan, Avru pada ve daha başka kıtalarda, çeşitli ülkelerde, işçi sınıfı n ı n birl i ğ i n i perçinleştirmeye, geniş toplumsa l ve siyasal güçlerin b i r a raya toplanmasını sağla maya başlıyan savaşları n gelişmesiyle meydana gelen yeni orta mda, olgunlaşan büyük dön ü m noktası, b u tutu mdur. Elde edilen tecrü beleri di kkatle incel iyen v e ge nel leştiren ViI. Kongre, bu şartl a r içinde, Dimitrov'un raporunda olduğu gibi, diğer yöneticilerin konuşmaları nda da - faşizme karşı, barışın , 1 76
demokrasinin ve sosya l iz m i n koru nması uğrunda yürüttü ğ ü savaşta, işçi sınıfına yeni bir taaruz geçme politikası tôyin ve tesbit edebildi. Emper ya l izm içindeki derin çelişmelerle, Sovyetler Birliği g i bi güçlü bir sosya l ist devletin va rl ı ğ ı i l e tôyin edilen yeni ta rihsel şartl a r içinde, halkların barışı koruya bi lecek kada r güçlü olduğu fi kri, geleneksel M a rksist-Leni n ist düşü nceye büyük bir yen i l i k getiriyord u . Demokrasi uğru nda yürütü len savaşla sosyalizm uğrunda yürütülen savaş a rasında kurulan d iya lekti k bağ fikri de (Leninin bu soru n u bir koç kere ele a l mış olmasına rağmen) bir yen i l i kti. Olgunlaşmış yeni şartlar içinde, Vii. Kongre, bu d iyalektik bağı o tarihte, işçi sınıfı n ı n bulunduğu şartlara bağlıyarok, açıklamasını bildi. Kongre, yine Leninin daha önce i nceled iği başka b i r soruna, sosya lizme ..geçiş biçimleri» sorununa; bu biçimlerin, daha sonra ku l l a n ı la n deyimle, bu «yollar»ın çeşitliliği sorununa konkre bir cevap vermesini bildi. Avru pada, bütün d ü nyada, sermayen i n en saldırgan grupları n menfaatleri n i dile getiren, açı k b i r baskı v e z ü l u m d i ktatoryası kuran, dünyayı ha rbe sürüklemek istiyen faşist rej i mi, burjuva rej i m i n i n diğer şeki llerinden a payrı bir rej i md i . Bu şartl a r içinde, işçi sınıfı n ı n ödevi, barışı korumak, demokrasi bayrağına sarıınıak, proleta rya d i ktatoryası olmıya n h ü k ü met lerin kuru l masına başka siyasal ve toplumsal g üçlerle beraber katı lmaktı. B u yeni görüş, geniş ittifa klara yol açıyo r ; sosyal-demokratlara karşı ta kın ı lacak tutu mu değ işti riyor; Tog l iatti' n i n deyimiyle « m i l l i nihi lizmi yenebil mek, işçi sınıfının ü l keyi ve bütün emekçi sınıfları n ı yönetebil mesi için şa rt olan, katıksız bir ulus duygusu nu elde etmek için» yürütülen savaş taki m i l l i özün deri n l i ğ i ne incelenmesini gerektiriyordu. VII. Kong rede okuduğu ka panış söylevinde Dimitrov yoldaş çok doğru o l a ra k şöyle d iyordu : «Kongremiz, bütün emekçi güçlerinin kapitalizme karşı yürütüle cek savaşta seferberliğinin temel/erini - bütün işçi sınıfının savaş tarihinde bugüne kadar görülmemiş bir çapta - attı.» Bu seferberl i k çok önem l i sonuçlar verd i; öze l l i kle, Iki nci Dünya Savaşı süresine, faşizme karşı yürü tülen savaşın öncü l ü ğ ü n ü yapan işçi sınıfı, milli istekleri, halkları n bağı m sızl ığını ve özg ü rl ü ğ ü n ü diğer güçlerden çok daha iyi temsil etti; faşist a l eyhtarı savaşı başarıya götürerek, sosyalizmin genişleti l mesini ve ku v vetlendi ri l mesini sağ ladı. Komü nist partilerine geli nce : Strateji ve ta kti k a l a n l a rı nda Vii. Kong rede tesbit edilen yönel me, bu partileri, işçi sı nıfı ile olduğu g i bi, top l u m u n e n namuslu güçleri ile köklü bağları bulunan, kitle partileri ve m i l l i pa rti ler h a l i ne getirdi. Daha o dönemde olgun, tecrübeli partiler olan kom ü nist partileri, yeni ve büyük ödevlerin yerine getirebilecek güç teyd i. Ama duru m l a rda ve ödevlerdeki çeşitl i l i k, parti ler için m i l l i nitelik leri ni belirtmek zorunluluğu karşısında, partiler a rasındaki i lişkiler soru nu daha Vii. Kongrede ele a l ınan bir sorun olmuştu. Hareketin tek merkezden idare edil mesi, yeni zoru n l u l u kl a ro a rtık uymuyordu. Togl iatti' n i n 1 959'da yazdığı g i b i : .vı l. Kongrede a l ı na n kara rl a r, b i r bakıma, Enternasyona l i •
1 77
lağvetme kararı n ı n ilk aşamasını teşkil ediyordu. 1 943'de a l ı na n bu kara r, tek merkezden idare edilen eski teşkiıat şekil lerini n artık şartlara ve hare ketin d u rumuna uygun düşmediğini açıktan açığa söylüyordu.» Aradan otuz y ı l geçtikten sonra, şu soruyu sorabiliriz : Vii. Kongrenin, ikinci Dünya Savaşı nda ve faşizme karşı zafer sağ landığı dönemde oyna d ı ğ ı rolden başka, etkileri o lmuşmudur? Oynadığı rol ü n sonuçları ne idi ? B u g ü n h a ı a bu etkileri deva m ediyor m u ? Ka naatıma göre, bu sorulara verilecek cevapla r, olumlu cevaplard ı r. Ostelik, yine kanaatı ma göre, en iyi sonuçla r, Vii. Kongrenin öğütlerini bilinçle, yaratıcı şekilde uygulama sını bilen ü l kelerde sağ l a n m ıştır. Şu ikinci gerçeği de kabul etmek zorun dayız : i kinci Dünya Savaşından kısa bir süre sonra, (ve çok değişi k d ünya şartları içinde, bunu da kabul etmel iyiz) VII. Kongren in niteliği, metodo lojik öğütleri unutulduğu için, düşünüş donduruldu, Ma rksistler hızla o luşa n iktisadi ve siyasi değişikl ikler karşı sında d ünya sorun larının ince len mesi nde büyük hata l a ra düştüler, olayların daima kuyruğunda kaldılar. Bu durum, bazı ü l kelerde ve bazı ko m ü n ist partilerine çok olumsuz etkiler yaptı. Aynı dönem içinde, ha rekette, ayırımları göz önünde tutmayan bir birliğe, gerçek iç diya lektikten yoksun merkezleştirilmiş teşkilatıanma metotl a rı na tekrar dönülmüş o l ması, bir tesadüf değildir. Oysa, işçi ve kom ünist hareketinin g ünden güne genişlediğ i ; birbirinden çok fa rklı tarihsel, toplumsa l , ekonomik ve kültürel şartların sonucu olara k, yepyeni ve çok önemli yönetim ve h ü kü met sorunları n ı n kom ü nist partilerinin karşı sına çıktı ğ ı göz önünde tutu l u rsa, bu metotları n ne kadar yanlış, ne kadar tehl ikeli olduğu daha iyi a n l aşıl ı r. i kinci Dü nya Savaşından sonra, komünist hareketinde Vii. Kongrenin prensiplerine yeniden yer veri l mesi imkônını sağladığı gibi, komü nist h a rekete yeni bir hayatiyet de sağ laya n, cesa ret dolu, ideolojik ve politi k bir dönüm noktası teşkil eden unsur, Sovyetler Birliği Komü n ist Partisinin XX. Kongresidir. Bu Kongre, 1 935 Kongresinde a l ın a n kararların, yürütülen tartışmaların temel ini teşkil eden tezleri ; bu tezlerin doğru l uğ u n u ispat edecek, yeni objektif ve sü bjektif şartla ra uyg u n d üşen, öneml i teorik delil lerle destekliyerek tekrar ele aldı, bunları geliştirdi, zenginleştirdi. Birkaçı n ı saya l i m : Emperyalizm deva m ettiğ i ha lde, harbin engel l enebile ceğini iddia eden tez ; sosya lizme giden milli yolla rla ilgili tez ; büyük bir gerilim, birbirini ta ma mlıya n iktisadi ve siyasi savaş şartları içinde, sosya lizme b a rışçı demokratik yollarla g idilebileceği ni, belirli şartla r içinde vatandaş savaşı n ı n şart olmad ı ğ ı n ı ileri süren tez. Komü n ist partileri Sovyetler Birliği Komünist Partisinin XX. Kongresi nde ileri sürülen tezleri anlamağa, beni msemeğ e hazır mıyd ı l a r acaba? Bu soru n u n üzerinde dura n l a r oldu. Durum dikkatle incelenince, VII . Kongre nin konuları n ı en çok derinleştirmeye çal ışan, milli gerçekler ışığında, bu meseleleri en çok geliştiren partilerin, XX. Kongrede tôyin ve tesbit edilen hattı daha ça bu k benimsediği . bu hattô hazırlık l ı oldukları hemen a n laşıl ı r. 1 78
Örneğin, ıtalyan Komünist Pa rtisi, daha 1 944-1945 yıll a rı nda, doğrudan doğruya Vii. Kongreden ilham olon bir strateji tesbit etmişti. Bu stratejinin temeli şuydu : Ikinci Dünya Savaşı içinde, mukavemet h a reketi nde, u l usun başı na g eçen işçi sınıfına, gerek iç şa rtlar, gerekse milletlerarası şartlar, demokratik değerleri benimsiyerek, gel iştirerek, yürüttüğü savaş şartları içinde bunla ra yeni bir öz kaza ndıro rak, sosyal izme g itme i m kôn la rı n ı sağlıyordu. Faşizm yok edil m işti. Mesele, demokrasinin faşizmden önceki şekline dönmeyi reddetmek ; köklü ve cüretli i ktisadi ve siyasi dönüşüm lerden doğacak, işçi sınıfın ı n ve emekçi kitlelerinin iktida rda kalmala rı n ı sağ l ıyacak yeni bir devlet kurmaktı. O dönemdeki deyimle, "ilerici b i r demokrasi» ; e n geniş emekçi kesi mlerinin, kentler v e köylerdeki orta ta ba kal a rın, komünistlerden katoli klere kada r bütün siyasi g üçleri n isted iği yeni bir tip demokrasi uğrunda savaş yürütme olanakları bel iriyordu. 1 956'da toplanan ıtalyan Komünist Partisinin V I I I . Kongresi, horbın son yıl l a rı nda ve ha rpten sonraki ilk dönemde yürütülen savaşın sonucu olon bu yönelmeyi daha do geliştirdi. Bu çaba l a r, ideolojik bakımdan do çok etkili ve önemli sonuçlar sağ lıyabildi : Sovyetler Birliği Komünist Partisinin XX. Kongresinde tesbit edilen genelleştirmeler Po rti mize bu yolda destek oluyordu.
Yeni ufuklar açan, sosyal ist ül keler, kardeş partiler a rasında bağı msızl ı k v e otonomi temelinde yeni i l işkilerin gel işmesine hız veren b u Kongre, komünist h a reketi ni ayı rı msız bi r bütün soyon, bir tek partinin, bir tek devletin yöneticiliğini istiyen, bugünkü şa rtla ra hiç uymaya n, eskimiş görüşe son verd i . Böylece, barışın koru nması, sosya lizmin d ü nya ça pında kurulması uğrunda, emperya l izme karşı yürütü len savaşta, bütün ha rekete düşen ortak ödevleri yeni bir a nlayışla tôyin ve tesbit edebildik. Bugün bu konuda endişe edilecek bir nokta varsa, d ü nya komünist h a reketinde XX-nci Kongre ile başlıyon yenilenme süreci n i n fazla yavaş gelişmesidi r ; bu tarihsel olaydan çıka rı lacak bütün derslerden h ô l ô yeteri kadar fayda lanmamış olmamızd ı r. Gördüğümüz g i bi, Vii. Kong renin başlıca sorunu, eski miş bir sorun değ i l d i r. Aksine, bugünün e n önemli siyasal v e tarihsel sorunlardan birid i r. Hiç şüphesiz, daha önce de bel i rttiğimiz g i bi, bu kongren i n tezleri bug ü n aynen e l e a l ı n a maz. Örneğ in, Vii. Kongrede tesbit edilen tek cephe ve halk cephesi şemasının bug ü n içi n bir değer taşı d ı ğ ı n ı sanmıyorum. H i ç ş üphesiz, b u g ü n k ü ç o k daha ayırı m l ı, çelişmeli, ç o k yön l ü şartla r içinde, geniş topl u msal siyasal g üçler a rasındaki denge çok daha elverişli iken, bu toplumsal ve siyasal güçleri n işçi sınıfı ile birlik kurmaları yine de acil bir zoru n l u l u ktur ; zaten, bugün, bu g ü çleri birliği götüren objektif etken, bütün .toplumu egemenliği altında tutmaya çal ışan, iç yapısında milletler üstü bir nitelik taşıyan tekelci sermayedir. Ama bug ü n en öneml i sorun, siyasi ve i ktisadi istekler düzeyinde çok geniş, birleştirici a nlaşmalara varmak ; belirli şartlar içinde, bugünkü iktidarın yerine geçebilecek, yen i çoğunlukla rı n gerçekleşmesine katıl ma k, ya ni işçi ve sosyal ist g üçleri n 1 79
organik birleşme süreci ni sağ lamaktır. Bu a macı g ütmek ; sosya l -demok ratlara ; ıtalyada. birlik istiyen her politikaya «cephech, damgasını vura n . bu alandaki her teşebbüsü reddeden Sosya list Pa rtisinin s a ğ kanadına tavizlerde bulunmak demek değ ildir. Bunun anlamı ş u d u r : Yukarıda söyle d i ğ i m g ibi. bugünkü konkre d u ru m u n i m ka nlaştırdığı ve gerekti rdi ğ i yol l a rdan giderek. birliği gerçekleştirmeğe çalışmaktır. Bu ise. reformist muhalefete karşı yürütülen savaşta. sadece p ropaganda düzeyinde kal mayan. siyasi bir a ra ç teşkil eder. Bugün işçi sınıfı ile demokratik g üçler. saldırılarını g ünden güne a rttıran emperya lizme karşı savaşmak zorundadır. Dünya barışını tehlikeye düşü ren em peryalizm. yeni baskı şekilleri buluyor. üçüncü dünya ü l kelerini olduğu gibi. kapita list Batı devletlerini de boyu ndu ru ğ u altına sokmaya ça lışıyor. Güçler dengesini değiştirmek istiyen emperyalistler. sosya list d ünyasına da şiddetle sa ldırıyorlar. Bu şartlar içinde. bugün de işçi s ı n ı f ı n a düşen başlıca ödev ; barış. özg ürlük. demokrasi. halkların bağı msız I ı ğ ı u ğ runda g i riştiği savaşla. sosya lizm u ğ ru nda yürüttüğü savaşı beraber yü rütmektir. Hiç şüphesiz. bu ödev işçi sınıfı ile d ünya komünist ha reketi için yeni bir ödev sayı la maz. Ama bugü n bu ödev daha yüksek bir düzeyde. daha yakın bir gelecekte. daha zengin i mkanla r içinde yürütüle bi lece k ; çeşitli ü l kelerde sosya lizm u ğ runa yürütülen savaşla, bütün h a re ketin orta k ödevleri u ğ runda yürütü len savaş. birleştirilirken, büyük bir di kkat istiyen bir ödev haline geldi. Bu i ki etken a rası ndaki sıkı bağları. yerine getirilen orta k ödevlerin kapitalist ü l kelerdeki işçi sınıfı nın iktidar u ğ runda yürüttüğü savaşa derin etkiler yaptı ğ ı n ı biliyoruz. Bu bakımdan önümü nze çıkan en önemli sorun. bugün bu ortak ödev leri yerine getirmek, d ü nya komü nist ha reketin i n birliğ i n i ve bera berliğini sağ lamak üzere gereken yolların bulunmasıdır. Vii. Kong rede a l ı n a n karar l a r. bu bakımdan da. bir i l h a m kaynağı teşkil eder; bize bir yöneli m tôyin ediyor. Ka naatıma göre. bu hat. peşin hazırlanmış şemalara, klişeleşmiş lôflara g itmeden, tekta raflı görüşlerden, aceleye gelmiş genel hüküm lerden kaçınora k. g ü n ü m üzün gerçeklerini incelemek demektir. Çeşitli tecrü belerin gerçeklerini iyice a nlamak, sabırlı ça lışmalarla. ortak unsu r larını bel i rtmektir. Eskimiş savaş ve çalışma metotlarına başvurma mak, XX. Kongre ile başlayan yeni lenme sürecin i , cesaretle, kararla, a m a sabır sızlığa d üşmeden, d u rmadan ilerletmektir.
180
Emperyalizme karşı yürütülen savaşta başlıca silôh işçi sımfının ve demokratik güçlerin birliğidir!
Witold Jarosinsky Otuz yıldan bu yana - Kom ünist Enternasyo n a l i n i n Vii. Kongresi toplan d ı ğ ı tarihten bu g ü ne kadar - cereyan eden tari hsel olaylar, bu Kongrede a l ı na n ka ra rların fevkalôde büyük önem i n i ; Sovyetler Birğ inin, komünist partileri nin, faşist a l eyhtarı savaşta birleşen yurtsever ve demokratik g ü çlerin oynad ı ğ ı rolü belirtmiştir. Birçok yeni sosya l ist devletlerin kuru l ması, Asyada, Afrikada, sömürgeci l i ğ i n yen i lgiye u ğ raması, birçok yeni bağımsız devletin meydana çı kması, Kongrede i l eri sürülen başlıca görü şü n ; başka bir deyi m le, emperya l izme karşı işçi s ı nıfı ile bütün demokratik ve i lerici g üçlerin bi rleşme zoru n l u l u ğ u n u belirten görüşün doğru l uğ u n u ispatla m ı ştır. V i i . Kongre, yen i b i r strateji - b i r l i k stratej isini - tesbit etti ; faşizme, gerici büyük kapita l i stlere, emperyal izme karşı yürütülen savaşta, bütün işçi sınıfı, bütün demokratik ta baka ve g ru p l a r a rası nda ku ru lacak b i rliğ i n mümkün ve lüzu m l u olduğ u n u gösterd i ; halkın kültüre l ve ilerici gelenekleri ni deva m ettiren, faşist ve emperyalist sa l d ı rıcı l a ra karşı bağım sızlığın başlıca koruyucusu o l a n işçi sınıfı n ı n her ü l kede oynadığı rol ün önemini bel irtt i . Vii. Kongre, H a l k Cephesi hükümetleri tarafı ndan gerçekleşti ri len köklü demokratik dönüşümler temelinde, sosyal izm uğrunda savaş yürütü le bileceğ i n i gösterd i ; demokrasi uğruna yürütü len savaşla sosyalizm u ğ runa yürütü len savaşın birbirine bağ l ı olduğ u n u bel irtti. VII. Kongre, kom ü n i st parti leri a rasındaki i l işkilere yeni b i r yön verdi ; her partinin otonomisini, teşebbüs a l a n ı n ı genişletmek ; partilerin faal iye tinde her ü lken i n konkre m i l l i şartları hesaba katmak zorunluluğunu belirtti. VII-nci Kongrede a lınan, d ünya emekçileriyle, faşizm tehditi a ltında b u l u n a n h a l kl a rı n menfaat ortaklığını belirten kararlar, kom ü nist partile rinin siyasi saldırı la rını kolaylaştırd ı . Bu kararlar, kom ü n i st pa rtileri n i n faal iyetlerine m i lletlerarası bir destek sağ l ad ı ; aynı zamanda, bu parti lerin bütün müttefiklerine, sosya l -demok ratlara, aydı n çevrelerine büyük etki ler yaptığ ı için fevka lôde önemliydi. Polonya Komün ist Partisi n i n de katı ldığı VII. Kong rede, tesbit edilen yeni strateji k ve taktik hat, Polonya kom ü n ist ha reketi için fevka lôde büyük bir önem taşıyordu. Bu hat, ü l kemizin gerçek çı ka rlarına, halk kitle1 81
leri n i n hayati menfaatlerine uygun düşüyordu, O tarihte, Polonya, nazi Almanya s ı n ı n tehditi a ltında bulunuyordu. Oysa, «karantina politikası .. adı altında Sovyet aleyhtarı, neticede nazi-taraftarı bir politika izliyen rej i m i n sınıf körlü ğ ü ve benci l l iğ i Almanla rı n sa l d ı rg a n politikasını kolay laştırıyordu. Polonya Kom ü n i st Partisinin, teklif ettiğ i H a l k Cephesi progra m ı nda, iç politika a l a n ı nda olduğu gibi dış politika a l a n ı nda da kesin bir değ işikl i k uğru nda yürütülecek savaşla ; bir kolektif güvenlik sistemi ; Sovyetler B i r liği ve barıştan yana ola n Batı devletleriyle akted ilecek bir ittifa ğ ı n teme l inde, Polonya n ı n bağ ı msızl ı ğ ı n ı Hitlerin sa l d ı rı la rı n a karşı koru mak üzere yürütülecek savaş da tekl if edil iyordu. Tek bir cephe, geniş bir halk cephesi gerçekleşti rmek üzere yürüttükleri savaşta, Polonya kom ü nistleri, o döneme kadar faa liyetlerine büyük zarar lar vermiş sekterl iğe, görüş-darl ı ğ ına karşı da savaşıyorlardı. 1 933-1934 de i leri sürü len «sosyal -faşizm .. teorisinden vazgeçil mesiyle, Polonya Komü n ist Partisi, Polonya sosya list Partisine yaklaşabildi. Ama gerici güçleri n baskısı ; sağcı l i derleri n komü n ist a l eyhtarlı ğ ı nedeniyle, Sosya list Partisiyle, Köylü Partisi, kom ü n i stlerin bir Halk cephe sinin kurulması ile ilgili tekliflerini reddetti.
Ortak savaşı n ; Sosya list ve Köylü pa rtileri n i n ta bandan gelen baskın ı n sonucu olara k, 1 935 yı l ı nda Polonya Komünist Partisi i l e Sosyal i st Partisi a ra sı nda «sa l d ı rmazlı k.. a nlaşması a d ı n ı o l a n , oldukça sınırlı bir a nlaşma gerçekleşebiidi. Sosya list Partisinin tek cepheye ta rafta r olan sol ka nadı, gittikçe kuvvetleniyord u . Ayn ı zamanda, Köylü Partisi örgütlerinde, en değerl i , en faa l unsurla r, gençlik teşkiıatla rı, devri mci işçi hareketiyle omuz omuza savaşma istekleri ni bel irtiyordu. Polonya Komünist Partisi fevko ıade zor bir durumda bulu nuyordu. 1 938'de, bu parti n i n ne feci şartlar içinde lağvedildiğini bil iyoruz. Bununla beraber, Pa rtinin lağvından sonra bile, Polonyal ı kom ünistler, faşist a l eyhtarı bir halk cephesinin kuru l ması için savaşa devam etmiş lerd i . Kom ün istler her yerde - hatta hapisanelerde bile - ü lken i n demok ratikleşmesi, bağ ı msızlığ ı n ı koruması uğruna vata ndaşları n ı savaşa çağ ı rı yorlardı. Tevkif ed i l m iyen veya hapisten çıkabi lenler, 1 939 Eyl ü lünde, H itler istiıa ordul a rı n a karşı savaşmağa gitti ler. Bu i l k savaşta, «karantina politikası» döneminde tevkif edilmiş olon, çok ta n ı n m ı ş bir kom ü n i st, M a rya n Buçek, yoldaş öldürü l d ü . Polonya kom ünistleri n i n p e k haklı ka naatına göre, faşist sa l d ı rıya i l k kurba n giden Polonya, müttefikleri n den, ya n i Fra nsadan ve ingiltereden, vaadedilen yard ı m ı görmemişti. Daha i l k g ü n lerinde bu savaş, emper yalist a l eyhtarı, haklı bir savaş şeklini a l ıyord u . Bu noktayı önemle bel i rt mek rsteriz; çü n kü 1 939'da, Komintern i n icra Komitesi tarafından i leri sürülen, i ki nci Dünya Savaşının, ilk döneminde, sadace emperya l i st blok lar arosında yürütü len bir savaş olduğunu iddia eden hata l ı görüşe, bazı Marksist eser/erde haıa rast/anmaktadır. 1 82
Nazi ordularının Polonyayı ve daha başka ü l keleri işgal etmesi üzerine meydana gelen yeni d u ru m ; Vii. Kongrenin görüşleri n i ; faşist-aleyhtarı halk cephesi deneyi ni hesaba katacak, bu deneyden daha öteye de gide bi lecek yeni bir stratej i n i n tesbitini gerektiriyordu. Yeni şartlar içinde, sadece demokratik örgütlerin değ i l , geniş h a l k kitleleri n i n birliğini sağ lama imkônı gerçekleşti. Nazi cel lôtları n ı n izlediği politika, Gesta ponu n uyguladığı ka n l ı terörü zindanlarda, temerküz kamplarında i nsanları n kitle halinde öldürü lmesi, d a h a i l k g ü nden bütün toplumsal sınıf v e taba kalara karşı uygulandı, bütün halkın varl ı ğ ı n ı tehdit etti. Halkın varl ı ğ ı n ı koruyacak bir savaş progra m ı tôyin etmek, a c i l bir zoru n l u l u ktu. Londradaki muhaceret h ü kü m eti n i n etrafında toplanan, Sovyet - ve komünist a l ey htarı meşu m tutumunu deva m ettiren burjuva g üçler, böyle b i r prog ra m hazırl ıyamazlard ı . Bu progra m ı Polonya komün istleri, Polanya Işçi Partisi n i n yöneticileri tôyi n ve tesbit etti. Partisiz kalan kom ünistler, işga lin i l k döneminde, fevka lôde çetin bir d u ru mda kaldı l a r. I ki nci Dünya Savaş ı n ı n i l k dönemi nde, ya n i Hitler orduları Sovyetler Birliğine sa l d ı rdığı ana kadar, varola n şartla r, Kom ün ist Enternasyo n a l i n i n beni msediği tak ti k, bütün d ünya kom ü nist h a reketini ve bu a rada Polonya kom ü n istlerini çok zor durumda b ı rakıyordu. Ama Polonya l ı kom ünistler bu zorluklardan yılmad ı ; faşist-aleyhtarı çeşitli g rupla r ve örgütler kurdular. Köylü Partisinin en aktif unsurl a rıyla solcu sosyalistler bu teşki lôtla ra katı ldılar. Böylece Parti n i n temelleri yeni den atılmış oldu. Polonya Işçi Partisindeki yeni görüşler, bütün d ü nya komünist hareke tinde olduğu gibi, Polonyada da, yeni bir stratej inin tôyi n ve tesbiti a nlamına geliyordu : Hitlere karşı yürütülen savaş temel inde ve milli bağ ı msızlık u ğ ru nda, işçi sınıfının, orta tabakaları n, küçük-burjuva g rup larının ya n ı nda, burjuva pa rti leri n i n d e birleşmesini sağ l ıyaca k geniş bir faşist a leyhtarı halk cephesi olanakları n ı tesbit, bir zoru n l u luktu. Bu işe, Leninist strateji prensiplerinin yeni tarihsel şartlara uygulanması demekti. Polonya Işçi Partisi n i n ortaya attığı ve işgal kuvvetlerine karşı yürütülen m i l letlerarası silôhlı savaş şiarı ; Sovyetler Birliği ile dostluk ve işbirliği kurul ması, bütün yurtsever güçlerin faşist-aleyhtarı bir milli cephe çerçe vesi içinde birleşmesi, demokratik bir rejim uğru nda savaş yürütme teklif leri, halkın hayati menfaatlerine uygun düşüyor, kurtuluş savaşına hizmet ediyor, h a l k ı n karşısına ilerici bir topl u msal gelişme ol anağı nı açıyordu. Bilindiği g i bi, burjuva partileri, Hitlere karşı savaşacak geniş bir milli cephenin kuru l masiyle ilgili teklifi kabul etmediler. Egemen liğini tekrar kurm a k istiyen burjuva güçleri, yurtsever ve demokratik sol g üçlere, halkın en namuslu insanlarına karşı, vatandaş savaşı yol una gitti ; işgal a ltında bulunan ü l keyi Sovyetler Birliğine ve kurtarıcı Sovyet orduları n a karşı kışkı rtmağa ça lıştı. "Çift d üşman» teorisini ortaya atan burjuva s ı nıfı, Sov yetler Birl i ğ i n i n nazi lere karşı yürüttüğü savaşta yıpra naca ğ ı n ı umara k, işgal kuwetlerine karşı silôhlı savaş yürütmüyor; tarafta rlarına sildhları n ı ..ilerisi 1 83
için» sakla malarını tavsiye ediyordu. Böylece burjuva parti leri, gerçekte, m i l l i ku rtu luş savaşına katı l m a ktan kaçındılar. Bu şartlar içi nde, Sovyet ordusun u n 1 943'de elde ettiği zaferler sonucu ola ra k, durumdaki gelişmeler ka rşısı nda, Polonya işçi Partisin i n yöneti m inde mu kavemet ha reket i n i n gel işmesinden faydalanan Parti, Hitler a l eyhtarı m i l l i cephe stratej isini uygu lamağa başladı. 1 943 ve 1 944'de, Polonya Işçi Partisinin teşebbüsü üzerine, «Krayova Rada N a rodova» adı a ltında nazi a leyhtarı m i l l i cephenin yönetici org a n ı olan Gizli Parlamento kuruldu. Kom ünistlerle sosya listler a rası nda kurulan m i l l i cephe, bu kuru l uşun bel kem igini teşkil ediyordu. Krayova Rada Na rodova ' n ı n kuru l masiyle Polony a n ı n siyasi hayatı baş tan aşağı değişti. Bu örgütün kuru l masiyle, başlarında Polonya Işçi Partisi bulunan demokratik h a l k g üçleri, faşistlere karşı yürütülen savaşın yöne timi ellerine a l d ı l a r. Böylece i ktidarı tekrar eline geçirmeğe çalışan bur juva s ı n ıf ı n ı n bütün pıa nla rı başa rısızlığa uğ ruyordu ; bağı msız bir h a l k devleti n i n kuru l masını sağl ıyaca k şartlar hazırlan ıyordu. Polonya Işçi Partisinin, Krayova Rada N a rodova çerçevesi içinde başka örgütlerle, başka toplumsal çevrelerle yürüttüğ ü işbirl iği, Ma rksist-Leninist devrimci parti ile bütün ilerici g üçler arası ndaki demokratik bağları n yeni bir şekl i n i teşkil ediyordu ; yeni bir demokrasi müjdeliyor, halk demokra sisi rej i m i n i n gerçekleşeceği ni gara ntil iyordu. Krayova Rada N a rodova ' n ı n kabul ettiği prensipler, bu işbirl i ğ i n i n teme l i n i teşkil ediyordu. Bu prensipler Polonya işçi Partisinin ve müttefi kleri n i n progra m ı n a uygundu. : S i ı a h l ı savaş yolu i l e kurtuluşun gerçekleştiri l m esi ; H itlercilere karşı, Sovyet ord u l a l a rı ile kurulan koa l isyonun, işbirl i ğ i n i n yürütül mesi ; büyük bir di kkatle tesbit edilecek yeni s ı n ı rl a rı i l e , bağ ı msız bir Polonyan ı n ; m i l l i menfaatlere, geniş h a l k kitleleri n i n menfaatlerine cevap verecek, ü l kenin hızlı kalkınmasına, bütün olanlarda gelişmesine yardım edecek toplumsal ve i ktisadi dönüşümlere ; gerçek bir demokrasiye dayanan yeni bir toplumsal düzen i n kurulması. Büyük h a l k çoğunluğunun birliği uğru nda yü rütülen savaşa, daha sonra da, bu prensipler temelinde devam edildi. Böylece Polonya Işçi Partisi, H itler a leyhtarı koa l i syonun yürüttüğü savaşa önemli yardı mlar sağlıyobildi. Polonya yurtsever güçleri n i n hareket progra m ı n ı doğru olara k tesbit eden Parti, topl umuzun en kararlı. e n savaşçı u nsurl a rı n ı n başına geçti. Bu şartla r içinde Polanya Işçi Partisi kurtu luş harbinde bütün savaş şeki lleri n i - özellikle en etki l i şeklini. sila h l ı savaş yolunu - ku l l a nabiidi. Polonya n ı n doğusunda H itler a leyh tarı cephenin önemli bir kesi m inde ha rekete geçen Parti, d üşman g üç leri n i uğraştırdı ; bu güçlerin başka cephelerde zayıf düş m esi ni sağladı. Demokratik m i l l i cephenin rol ü n ü tayin ve tesbit eden, bu cephenin örgütlenme şekli olduğu g i bi. Polonya işçi Parti s i n i n izlediği siyasi hatt ı n doğruluğu o l muştu r. Bu hat h a l k ı n menfaatlerine uygun d üşüyordu. Oysa burjuva güçlerindeki buhra n a rtıyor, izled ikleri politika iflasa uğruyordu. 1 84
Olke n i n kurtu l uşundan sonra, halk, i ktidarı hemen eline alabildi, m i l l i cephe kuvvetlendirildi v e genişletildi, bağı msız b i r halk cumhu riyeti kuru labildi. Sovyet ve Polonya orduları n ı n ortak ça bala rıyla gerçekleşen m i l l i kurtu luş, s ı n ı rları m ı z ı n büyük bir di kkatle tesbit edilişi, halk i ktidarı n ı n kuru l ması, bu i ktidarın gerçekleşti rd iği köklü dönüşümler, m i l l i kurtuluş sava şında Polonya işçi Pa rtisinin izlediği siyasi görüşlerin ve yürüttüğü faaliye tin doğ ruluğunu ispat etti. Faşist-aleyhtarı savaş şartları içinde, burjuva görüşleri iflôsa uğra mışken, yürütülen savaşın diyalektiğ i, kurtu luş sava ş ı n ı ; emekçi kitleleri nin, demokratik ve devrimci istekleri ni gerçekleşti rmek üzere yürüttükleri savaşla birleştird i ; bu savaşa çok geniş bir sınıf savaşı özürıü kaza ndırd ı . Polonya işçi Pa rtisin i n rehberliği ve işçi sı nıfı nın yöne t i m i a ltında, demokratik güçler iktida rı ele alabild i ; kökl ü toplumsal ve devrimci dönüşüm lere g i rişebiidi. Köylülere toprak sağlıyan ve burjuva demokratik devri m i n i ta mamlayan toprak reformu, sanayini n m i l l ileştiri l mesi gibi en ö n e m l i dönüşümler, sosyalist bir nitelik taşıyor, sosya l iz m i n temellerini atıyordu. Bu siyasi hattı gerçekleştiren Polonya işçi Partisi, Gomulka yoldaşı n 1 945 yılında bel irttiğ i gibi : «sosya lizme g iden yol u n kısa olmadığı n ı, ve kısaltıla mıyacağ ı n ı » biliyordu. Halkin bilincinde, Polonya devrimci hare keti, nesil lerden beri savaşmış yu rtseverlerin ve devrimcilerin isteklerin i gerçek haline getiren, vata nı bağı msızlığa ulaştı rma k ; h a l k kitleleri n i ; asillerin, m i l l i ve yabancı sermayeda rların boyunduruğundan kurta rmak üzere yürüttükleri savaşı ta mamlıyan bir hareketti. Sovyet Birliği halkla rıyla, bütün ilerici g üçlerle el ele yürütülen savaş, yüzyı l l a r boyunca Alman em peryalizmine karşı yü rütülen savaşı başarı ile devam ettiriyordu. Evvelô milli kurtu l uşun sağ lanması ; sonradan da yen i bir hayata kavu şan Polonyada devrimci dönüşü mlerin gerçekleşmesi için yürütülen savaş, işçi sınıfının, küylülerin ve ayd ı n la rı n öncü güçleri n i bi rleştird i : Polonya işçi Partisi, Polonya Sosyal ist Partisi, Köy l ü partisi ve Demokrat Partisi a rası nda işbirliği sağladı. Bu birliğ i n niteliğini tôyin eden başl ıca etken, M a rksist- Len i nist bir pa rti nin, Polonya Işçi Pa rtisinin, koa lisyonda itici g ü ç h a l i n e gelmesidir. Işçi ha reketin i n değişmez' prensipi, işçi sınıfı n ı n birliği uğru nda yürütü len savaş, halk rej i m i şartları içi nde, özellikle ü l kenin sosya list gel işmesi olanakları karşısı nda, çok önemli yeni bir a n l a m kazan ıyordu. Polonya Işçi partisiyle Polonya sosya list partisi a rasında kurulan birli ğin temeli nde, işg a l yıl ları boyunca, Işçi Partisi ile bir sol sosya list partisi olan Sosya list Işçi Partisi tarafı ndan uygulanan tek cephe politikası bulu nuyordu. Tek cephe, Polonya H a l k Cumhuriyetin i n kaderini tôyin eden ilk yıllarda, h a rpten sonra tekrar kurulan Sosya l i st partisiyle Polonya Işçi Partisi a rası ndaki temaslarla sağla ndı. Bu iki partinin ha reket birliği nden ve tek cepheden ha reket edip, işçi ha reketi n i n orga n i k birliğ ine vara n yol, ha lkçı ve demokratik devri m i n 1 85
elde ettiği başa rıları perçi n l eştirdi. I ki parti a rasında Marksist-Leninist temeller üzerinde 1 948 yıl ı nda gerçekleşen b i rl i k, işçi sınıfının ü l kede oynadığı öncü rol ü n ü kuvvetlendird i . Tek cephe son radan da işçi parti leri nin birliğini, köylü h a reketiyle kuru l a n ittifağı güçlendird i ; yü rütülen çetin savaşta, sağcı u nsurların etkileri sonuçsuz kaldı. Bu süreç, 1 949'da Köylü Partisiyle Polonya Köylü Partisinin «Birleşik Köylü Partisi» adı a ltında birleşmesiyle tam a m l a n d ı . Polonya H a l k Cu m h u riyetinin, sosyal izmi kura rken e l d e ettiğ i tecrübeler, sosya l ist demokrasi rej i mi nde, çok partili sistemin m ü m kün ve lüzumlu olduğunu göstermiştir. B i r bakıma bu sistemin kökleri, ü l kemizdeki siyasi geleneklere daya n ıyor. Ama bu, parti ler çeşitli emekçi sınıflarının ve top l u msal tabakaları n ı n temsi lcileridir a n l a m ı na gelmez. Belirli bir tarihsel aşamada, komünist ha reket i n i n g üttüğü a maçların gerçekleşmesini, proleta rya n ı n hedeflerine varmas ı n ı sağ lıyacak geniş bir l i kler stratej isi, M a rksist teori n i n temel unsurlarından biri d i r. Ma rksizmi k u ra n l a r, bu soru nu büyük bir di kkatle i ncelemişlerd i r. Yeni bir ta rihsel dönemde, V. i. Len i n Marksizmin birlik görüşüne yen i bir öz kaza ndırdı. Len i n i n görüşleri, Vii. Kong redeki bütün çal ışmaları n temeli n i teşkil edi yord u ; faşizme karşı yürütülen savaş döneminde çetin şartlar içinde bulu
nan komü nist partilerine, izliyecekleri yolu gösteriyord u . Bugün de, yeni tarihsel şartlar içi nde, bütü n emperya l i st-aleyhtarı g üçler arası nda kurula cak geniş birlik sorunu, tarihsel bir soru m l uluk, - insa n l ı k kaderin i n soru m l u l u ğ u n u - taşıya n kom ü n ist parti leri n i n faal iyetinde b ü y ü k b i r ö n e m taşı maktad ı r. Bugünkü şa rtlar içinde, d ünya komünist hareketini yöneten m i lletlera rası bir merkez yoktur. Kom ü n ist ha reketi, çok geliştiğ i için, kom ünist par tileri, m i l l etlerarası i l işkileri n i başka metotlarla yürütüyorlar. çağ ı m ı z ı n şa rtla rı - çeşitli ü l keleri n , çeşitli bölgelerin birbirinden farklı, spesifik n itel i k taşı d ı ğ ı bu dönemde - her komünist partisi nin kendi siyasi hattı nı tayin edebil mesi ni gerektiriyor. Her kom ü n i st partisi, ü l ken i n işçi sınıfına, bütün halkına karşı, politikasından soru m l ud u r. Komünist h a reketinin, halk kitleleriyle bağ l a r kura b i lmesi, onlara etki ya pabilmesi, bu şartın yeri ne getiri l mesi ne bağ l ı d ı r. Sovyetler Birl iği Kom ü n ist Partisinin XX. Kongresi, komünist hareketine büyük za rarlar veren, Marksizmin özüne karşıt olan şahsa tapma sistemin i yok etmekle, komü nist partileri a rasında eşitlik, bağ ı msızlık ve dayan ışma temellere daya n a n yen i i lişkiler kurdu. Bu şa rtla r içinde, bütün komü n ist partileri a rasında, d ünya çapında bir h a reket b i rliğ i n i n sağl a n ması soru nu, fevka ıade büyük bir önem kazan ı yor. Bu birlik, milletlerarası bir koordinasyon merkezinde a l ı nan karar l a rı n sonucu olama z ; bu birlik, emperyalist a l eyhtarı savaşın genel pren sipleriyle ve stratejisiyi l e i l g i l i karş ı l ı k l ı danışmal a r, orta klaşa a l ı n m ı ş ka ra rlar yo l u i l e gerçekleşeb i l i r. Bugünkü önemli dönemde ; sosyalizmJe empe ryalizm a rasındaki savaş, 1 86
d ünya çapında b i r savaş h a l i n i a l d ı ğ ı bu devi rde. i n sa n lığı i l g i l endiren temel sorun l a r. özellikle ba rış - savaş ; sosyal i st devrim i n gelişmesi. sömü rgecil i ğ i n bütün şeki l leriyle ortadan ka ldırıl ması sorunları. m i llet lerarası b i r n itel i k kaza nmaktad ı r. Bütün bu soru nları d ünya çapında tutma l ıyız : Her pa rtinin. enternasyonalist ödevi olon emperyal ist aleyh tarı SDvaşın bu ka rışık ve çok yön l ü soru nları karşısında. bütün kom ü n i st partileri n i n ortak b i r tutu m beni msemesi b i r zoru n l u l u ktur. Işçi ve komü nist pa rtileri n i n 1 957 ve 1 960 konfera nsıarında kabul edilen bi ldiri ler bu tutu m u n temel i n i teşkil ediyor. Ozel çı ka rlarını. d ünya komünist h a reketinin menfaatlerinden üstü n tutan l a r. emperyal ist a leyhtarı savaş dôvasına büyük zararlar vermektedir. Her parti. özel soru n la rına çözüm yol l a rı bulduğu gibi. dünya işçi h a re ketin i n birl i ğ i n i düşünmek. bu birl iğ i koru mak üzere kendine düşen ödev leri yerine getirmek zoru ndadır. Ote yandan. şu noktayı do göz önünde tutmal ıyıı : Her pa rti ninn. enternasyonnal ist ödevi olon e mperyal ist a leyh tarı savaşı başa rıya u l aştırma k. bütün d ünyada barışı sağl a m a k üıere kendine d üşen ödevi yerine geti rebilmesi içi n. dü nya kom ü n i st h a reke tinde birlik şa rttır. Bugünkü şartlar içinde. emperyalizme karşı y ü rütülen savaşta. komünist h a reketinin birliği. ve özellikle - varolan a n laşmaz l ı kl a ra rağ men. - sos yal ist devletlerin iılediği dış politi k a n ı n birliği. b i r zoru n l u l u ktur. Emper yalist entri kalarını başarısızlığa uğratmak. emperyalist güçleri ni. Viyet namdo. ve diğer bölgelerden çeki l meğe zorla mak. halkların özg ü rl ü ğ ü n e karşı g i riştikleri saldırı l a rı. savaş çıka rma teşebbüslerin i sonuçsuı b ı ra k mak için. h a reketimizin içinde birlik. sosyal ist devletlerin politi kasında b i r l i k şa rttı r. Bugün d ünyada görülen b i rb i ri nden çok farklı d u ru m l a r karşısında. bazı objektif ş a rtla r. kom ü n i st h a reketi n i n dünya n ı n diğer i lerici akımları i le. özellikle Asya. Afrika ve Lôtin Ameri kada. yürütülen güçlü m i l l i kurtu luş akıml a rı ile; gelişmiş kapital ist ü l kelerde. gittikçe kuvvetlenen emperyal ist a leyhtarı, demokratik ve i l erici e ğ i l i m l erle bi rleşmesi ni b i r zoru n l u l u k h a l i n e getirmektedi r. B u g ü n sosyal izm uğru n a savaş, m i l l i kurtuluş v e barış için yürütülen savaşla birleşiyor; bütün halkların emperya l ist a l eyhtarı eğ i l i m leri, bu iki a k ı m ı n içinde toplanıyor. Bu şartlar içi nde, dünya kom ü n i st ha reketi n i n b i rl i ğ i. b ü t ü n emperyalist a l eyhtarı güçleri a rasında kuru lacak b i rliğ i n gerçekleşmesi. başka bir deyimle bu g üçleri n zafere ulaş ması için başlıca şart h a l i n e geliyor.
1 87
Hareket birliği yolu
Rudolfo Ohioidi Komünist Enternasyonal ı n Vii. Kongresi, büyük önem taşıyan tarihsel b i r dönüm noktası, oportünist eği l imler, sekter akımla ra karşı yürütülen sava şın en yüksek başarı düzeyi say ı l ı r. Bu Kong rede i leri sürülen tezlerin etkisiyle, komünist partileri, faşizme, h a rbe ve emperyalizme karşı işçi s ı n ıfının, h a l k kitlelerinin ve demokratik güçlerin h a reket birliğini gerçek leştirmek üzere, çabalarını esirgememeğe kara r verd i ler. O devirdeki g üçler dengesi d ünya savaşına engel olamadı. Ama çok çetin şartlar içinde, emekçilerle h a l k kitleleri n i b i rleştirmeğe çalışan, b i rl i ğ i n i sağl ıyan komünistlerin kahra m anca yürüttüğü faaliyete ilham veren Vii. Kongrenin temel prensipleri, yine de, d ü nya proletaryasının ve ezgi altında yaşayan ha lkların, daha so nra elde ettiği büyük zaferler sağılayo bilecek elverişli şartları hazı rl a mıştır. Dimitrov yoldaş Kongrede okuduğu raporda özel l ikle şu çok önemli a macın üzerinde isra r etmiştir : Faşizme ve h a rbe karşı h a reket b i rliği. Işçi sınıfı birl i ğ i n i n fevkalöde önemi ni bel irten Dimitrov, şu gerçeği de hatırlatmıştır : Köylü kitlelerine ve şeh i r küçük burjuvazisina oranla, proletaraya n ı n daha az ka labalık olduğu ü l kelerde bile, emekçi lerin kuracağı tek cephe, işçi sınıfının yönetici rolünü oynıyabil mesi için, bir zorunluluktur. Faşizme ve harbe karşı birl i k ! VII. Kongrenin özünü veren şia r işte budur. Faşizmle h a rp, biri birinden ayrı lmaz i k i feıö ketti. Işçi sı nıfıyle demokrati k özgürlüklerin korunmasında menfaatı bütün topl umsal taba kalar, b i rleş mek zorundaydder. Komünist Enternasyonalinda, ha reket birliği politikası eskiden beri i leri sürülen bir politika i d i . III. Kongrenin ça lışmaları , «Kit lelere g idelim» şiarı altında yürütülmüştü. Daha 1 921 yılında, Enternas yonal, tek cephe sorununu ortaya atmıştı. Ama faşizmin meydana çık ması : özel likle Almanyada, nasyonal-sosyalizmin i ktidara geçmesiyle, fev kalöde tehlikeli yeni bir u nsur ortaya çıkmıştı. Vii. Kongrenin ödevi, komünist partilerine, işçi sınıfına ve ezgi a ltında yaşayan h a l kl a ra bu yeni şartlar içinde savaş yürütme olanaklarını sağl ıyocak, kuvvetli b i r b i rl i k h a reketine h ı z vermekti. VII. Kongre, Arj a nti n Komünist Partisinin hayatında fevkalöde önemli b i r rol oynadı. Partimizin k u rulması hiç d e kola y olamamıştı. B u rada anla tıl ması lüzumsuz olan nedenler· yüzünden, vıı. Kong reden önceki yıllarda, Partimizde sekterl i k hüküm sürüyordu. VII. Kongrede yaptığı konuşmada, 188
Van M i n yoldaş Pa rtimizin bu sekterl iğini şiddetle tenkit etmişti. Bütün tenkitleri haklıydı. Birkaç yıl sonra yayınladığımız «Arjantin Komü n ist Par tisi nin Tarihçesi», o dönemde sekterl ik yüzünden yapıl a n bütün hata ları tafsilôtiyle vermiştir. Enternasyonalin VII. Kongresinde verilen raporlar, yapılan konuşm a l a r, teklif edilen ka ra rl a r, Arjantinde yayı nlandı, geniş halk kitlelerine bildirildi. Bu bilgi ve kara rl a r Partimize çok büyük fayda lar sağladı, ve kadroları mızın yeni prensipler çerçevesi içinde yetiştiril mesine yard ı m etti. Şu noktayı d a belirtmeliyiz : Fransada, büyük b i r tarih s e l deneme teşkil eden, başında Maurice Thorez yoldaşın bulunduğu Fransiz Komünist Partisi Merkez Komitesinin yönetimi altında gerçekleşen, işçi s ı n ıfı ile halk kitleleri a rasında kurulan birl i k ; kısa bir süre sonra, Ispanya Komünist Partisinin yönetim i nde, işçi sı nıfın ı n ve ıspanyol halkı n ı n yaşa d ı ğ ı destan, Arja ntin komü nist hareketi üzerinde fevkalôde önemli etkiler yaptı, ve ayrı ayrı şartla r içinde i ş ve h a reket birliğinin sağlıyabile ceği büyük başarı l a rı gösterdi. B i r süre sonra, komü nist partilerinin olgunluğa erişmesi ve yeni tarihsel durum, Enternasyonal ı n faaliyetine son vermeyi gerektirdi. Otürü boyunca Komünist Enternasyonalı, M a rksist-leninist proletarya partilerinin kuvvet lenmesinde temel b i r rol oynamıştır. Bu gerçeği önemle belirtmemiz gerek. Buna o zaman «bolşevikleşme süreci» deniliyordu. Arjantin Komünist Par tisi n i n ta rih i çerçevesi içinde ka l m a k için, şu noktayı a nca k belirtmek isteri m : Kurulduğu g ünden beri enternasyonalizm prensibinden ayrı l ma yan, emperya lizme karşı yürütülen savaşla doğ a n Birinci Dünya Savaşı içinde kurulan partim iz, Komünist Enternasyonalinin paha biçilmez yar d ı mları ndan faydalanmasaydı, Marksist-leninist prensiplere bağlı kal a m a z d ı . Enternasyonal, d ünya işçi sınıfı n ı n zengin v e çok yön l ü tecrübele rini, özelli kle bolşevizmin teorik derslerini, başarılı tatbikatı nı emanet almıştı. Her ü l kede, komünist h a reketinin özelliklerini, ü l kenin konkre gerçeklerini hesa ba katma k zorunluluğunu herkesten önce söyliyen len i n şu gerçeği de israrla belirtiyord u : Rus devri m i n i n sonuçları sadece b i r bölgeyi, sadece bir milleti, ilgi lendirmiyordu ; bunlar, sadece R u s değ i l , m illetlerarası sonuçlardı. Rus devrim i n i n örneği, «bütün ü lkelere, kaçın ı l maz v e y a k ı n gelecekleri ile i l g i l i temel bir gerçek»i açıklamışt ı r. lenin ş u n u da hatırlatıyord u : Milli farklar var oldukça, d ünya komü n izminin taktiği, her ü l kenin özell iklerini hesaba katmakla beraber, temel prensip lerde yapılacak değişikliklerin önemsiz teferruat çerçevesi içinde kalma sına d i kkat ederek, bu temel prensiplerin uygulan ması taktiği olmalı dı r. VII-nci Kongre, faşizme ve savaşa karşı, çok geniş halk kitlelerini hare ket birliğini çağ ı rd ı . Bu Kongrenin 30 uncu yıldönümünü kutladığı mız bu g ü n lerde, Amerikan emperya lizmi «dünyan ı n candarması» haline geldi, birçok ü l kede sa l d ı rıya geçti. lôtin Amerika ü l keleri çerçevesi içinde kal mak istiyoru m ; b u ü l kelerle ilgili olara k, şunu söyliyebiliri m : yerli yönetici sınıfları n yard ı mı ile, Amerika n emperyalizmi Dominika Cumhuriyeti nde, Guatemala'da, Honduras'da, Venezuela'da, Kolombya'da . Peru'da, Para13
1 89
guay'da halkları baskı ve terör a ltında tutuyor. Rio de la Plata ü l kelerinde, halka karşı yeni hükümet da rbeleri düzenliyor. Brezilyada, uşakları n ı n son seçimlerde yenilgiye u ğ ra masına çok h iddetlenen Amerika, a d a m l a rı ndon biri n e, va l i Locerdo'ya «muhalefet zafere u laştığı ta kdirde, her şeyi a ltüst edeceği.. tehditini savu rttu. Ameri ka n emperya l izminin en m üfrit u nsurl a rı h a rp istiyorlar, bunu bugün açıkca a n lıyoruz. Bu şartla r i çi nde, Komünist Enternasyonal ı n VII -nci Kongresinde i l eri sürülen görüşler bugün büyük b i r anlam kazan ıyor. H i ç şü phesiz bugünkü durum bambaşka d ı r : B u g ünkü şa rtla r işçi, hal kçı, m i l l i , demokrati k v e sosya l ist dava l a r bakımın dan, otuz yıl öncesine ora n la, çok daha elverişlidir. Bugün g üvenebileceğ i m iz destekler çoktu r : Sosyal i st d ünya n ı n yen i l mez desteğ i ; kom ü nizmi kurarken sağ ladığı başarıl a rlo emperyalist siste m i n çözülmesine ya rd ı m eden b ü y ü k Sovyetler Birl i ğ i n i n va rl ı ğ ı ; k ı s a b i r süre önce söm ürgecilerin zal i m ezg isi a ltında bulunan halkl a rı n emperyal izme karşı ayakla nması ; kapitalist ü l kelerdeki büyük komünist ve işçi ha reketi ; Lôtin Amerikada ise, bütün halkl a rı mıza özgü rl ü k yolunu gösteren Küba devrim i n i n büyük örneği. Bununla beraber, bizi bekliyen büyük teh l i keler çoktur. Çünkü e mperyal ist canavar, yara l ı olmakla beraber, direnmeden ölmiyecektir. insanlığı tehdit eden d ünya savaşı, bir atom harbidir. Harbe engel olmak üzere kitlelerin h a reket birliğini d üzenlemek, ilk ödevimizdir. Bu a maçla, Kom ü nist Enternasyona l in i n VII. Kongresini a nıyor, bu Kongre nin verdiği i l h a m la yen i g üçler edinmeğe çalışıyoruz. Amerika, her yere karşı-devri m i «ihraç.. etmek a macındadır. Bu inkar ka bul etmez gerçeği g izlemek için, Vaşington hükümeti, gerçekte Ameri kanın Sömü rgeler Baka n l ı ğ ı ödevini gören Amerika Devletleri Teşkilatı ve Amerika devletleri savu nma Cunta s ı n ı n yard ı m ıyla, «toplum düzenini y ı k mak istiyen savaş .. hi lesini icat etti. Latin Ameri kada, emperya l izmin ve yönetici sınıfların istismarına karşı d i renen, veya d i renmeğe kalkışan her ha rekete bu adı ta ka n Ameri kan h ü kü meti, bu bahane i le, yüzelli yıl önce siyasi bağı msızl ı k uğruna savaşmiş olan m i l l i orduları, halkların siyasal ve toplumsal isteklerini, hareketleri n i bastıran ücretli asker çeteleri haline getirdi. Amerika n ı n e mperya l ist hü kümeti, lôtin Amerika n ı n ordularına düşman ı n «içerde .. olduğunu ka bul ettirmeğe çal ışıyor. öte yandan, Ame rika n Dış Işleri Bakan l ı ğ ı , «Monroe doktrini .. ne uygun olara k, Ameri ka n ı n askeri di ktatoryaları destekleme zorunda olduğunu açıkca söylüyor. B u baka nlık, Ameri ka nın, lôtin Amerikada h e r ü lkenin iç i şlerine, askeri g ücünü kullanma yoluyla. m üda hele etmeye ha kkı olduğunu iddia ediyor. Bu hakkını 1 .900'dan bu yana, defal a rca kullana n Amerika, kısa bir süre önce, Dominika Cumhuriyetine de saldırdı. Başkan Johnson, "Jo h nson doktrini.. adını alan prensipi bu son silôhlı müdahale münasehetiyle açık ladı. Bu prensipe göre, Amerika, lôtin Amerikada b i r komü nist h ü kü meti n kuru l ması olanağı bel i rdiği her ü lkede, askeri g ücünü ku llana ra k müda hale hakkı n ı kullanaca ktır. Söz konusu olan «komünist.. hükümetin niteli ğini tesbit edecek, yine Amerikan Cumhurbaşka n ı d ı r. Bundan altmış y ı l 1 90
önce Theodore Roosevelt, Amerika n h ükümetin i n Lôtin Ameri kadaki kont rol hakkı n ı yine böyle açıklamış ve prensip edinmişti. Bu geleneği devam ettiren Amerikan Temsilciler Meclisi Johnson doktrinini beni msiyen bir kara r a l d ı . Lôtin Amerika n ı n bütün parlômentoları , partileri, sendika merkezleri, toplumsal ve kültürel örgütleri bu kararı protesto etti. 12 oya karşı 89 oyla Arjantin Mi llet Meclisi bu kararı reddetti, «ha l kların kendi kaderini tôyin etme hakkı ve başka ü lkelerin iç işlerine m üdahele etmeme prensiplerini i h l ô l «ettiğini bildirdi ; Monroe Doktrini'nin bugünün şartlarına art ı k uymayan, eskimiş bir prensip o l d u ğ u n u a ç ı k l a d ı . Bu şartlar içinde, Bre zilya başbaka n ı general Costa da Silva ' n ı n ve Arj a ntin başbakan m uavi ni generel Organia' n ı n bu konu ile i l g i l i a çı k l a m a l a rı, Pentagone'un emri üzerine veri l miş açıklamala r, bu iki ü l kedeki Ameri kan uşakları n ı n kendi halklarına karşı olduğu gibi, diğer ü l kelere karşı davra n ışları n ı dile geti ren konuşmalard ı r. Partimiz oldu kça çeti n, yarı i l legal şa rtlar içi nde, «zararlı kanaat suçu» bahanesiyle kovuşturmaya uğra m a k tehditi a ltında çal ı ş m a k zorundadır. Partimiz, seçim lere katıl m a hakkından yoksun b ı ra k ı l m ıştır. Sadece kom ü nistlere uygulanan bu ted b i r bizi halktan tecrit etmek istedi klerini gösteri yor. Gerici g üçlere karşı ve demokratik meşru l u k u ğ runa yürütülen savaşta birliğin sağlanması, bugün varolan toplumsal rej i m şartları içinde bile, bizim için kaçı n ı l maz bir zoru n l u l u ktur. Bu birl i ğ i gerçekleşti rmek için çabaları mızı esirgemiyoruz. Arjantinde gerici güçler bugüne kadar deva m ettiyse, toplumsal kök leri kazınmadığı içindir. Başlıca a macımızı teşkil eden emperyalist a leyh tarı, demokratik toprak reformunun a macı, bu köklelerin yok edi l m esidir. Gerçekte, işçi sınıfının, h a l kı n ve demokratik g üçlerin d i renişi karşısında, teröre daya n a n hiç bir d iktatorya uzun süre dayanamamıştır. Çok güçlü demokrati k yedek kuvvetlerin varl ı ğ ı nı, bu varl ı ğ ı n ı n öne m i n i de u nutmı yalım. Bu kuwetleri h a rekete geçirmek, siyasal sorunların çözüm ü n e katıl m a l a rı n ı sağl a m a k üzere, bütün bu g üçleri, ha reket birliğini sağ l a m a k ve e mperyalizm a leyhtarı bir genel cephenin çerçevesi içinde toplamak b i r zoru n l u l u ktur. Kanaatımıza göre, yönetici sı nıflarla emperya l izmin a j a n l a rı sistemli b a s k ı v e tenkil tedbirlerine başvuruyorlarsa, bu davranışın nedeni, yen i lgiden korkmamal a rı değ i l ; a ksine, kolayca mahvolabilecek lerini bildiklerindendir. Komünist Enternasyona l ı n i n Vi. Kongresinde belirti ldiği gibi, «sömürge ve yarı-sömürge olan ülkelerde, komünistlerin i l k ödevi emperyalist aleyh tarı bir halk cephesinin kurulmasım sağlamaktır.» Bugün bu a m a ç aynı önemi taşımakta d ı r. Arj a nti n l i komünistler için ise, bu amaç bir kat daha önemlidir. Parti mizin Xii. Kongresi bu soru nu, bu prensipin ışığında i nce ledi. Kendim ize tôyin ettiği miz amaç şudu r : Demokratik, emperyalist a leyhtarı, latifundia a leyhtarı p rogra m ım ızı gerçekleştirecek en emin yol olara k, ve kitle ha reketi n i n en çeşitl i şekillerine başvurarak, bir m i l l i ve 1 3"
191
demokratik cephe kurmak. Kanaatı m ıza göre, bu cephe, işçileri, köylü leri, şehi r küçük-burjuval a rı n ı ve m i l l i burjuva z i n i n tekellerde teh l i ke gören kesimlerini bir a raya getirebilecektir. 1 931 y ı l ı nda, Ma nuyi lski yoldaş ü l keleri m i zdeki d u ru m u şöylece özetli yordu : «lôti n Amerika ül keleri nde yapaca ğ ı m ız iş oldukça basittir ; askeri h ü kü met da rbelerine son vermek, sınıf savaşına ve yabancı emperyalizme karşı savaşa g i rişmek.» Oysa, bu «basit» iş h i ç de kolay değ ildi. Askeri h ü kü met darbeleri geleneği n i ka ldırmak, işçi sınıfın ı n siyasal ve ideoloji k bağımsızlığını sağ l a m a k demekti ; em peryalizme karşı savaşın düzenlen mesi için gereken şartl a rd a n biri, emperya l ist a l eyhtarı ha reket birl i ğ i prensi p i n i n ka bul ed i l mesiydi. O tarihten bu ya na, d u ru m çok değ işti. Ama bu değ işikli kleri n nedeni, hü kümet d a rbeleri n i n lôtin Ameri ka n ı n siyasi hayatı ndan kalkmış ol ması değ i ld i r. (Daha yükarıda belirttiği m i z g i b i , bug ü n hükümet darbelerin i d üzen liyenıer, Ameri kan h ükü metin i n desteğinden fayd a l a nıyorla r.) B u n u n nedeni başkadı r : Bugü n genel savaş şartları ba m başkadı r. Bug ü n lôtin Ameri ka n ı n bütün ü l kelerinde, önemli tecrübeler edi n m iş ; çeşitli d u ru m l a rda geniş h a reketlere g i rişebi len, her ü l keye özgü şartları hesaba katan kom ü n i st partileri vard ı r. 1 964 y ı l ı n ı n sonlarında topl a n a n lôtin Amerika Komünist Partileri Konferansı, bu par tilerin devrimci olgunluğ u nu ispatlamıştır. Işçi sınıfının ve halkın teşkilôt d üzeyi bugün çok yüksektir. Ve her şeyden önce, çok büyük b i r tarihsel önem taşıyan, bugünkü durumu ta n ı m layan, büyük bir örnek d u ruyor karşı m ı zda : K ü ba devrim i ve etkileri. Büyük latifundia'ların kal d ı rıl ması için yürütül en savaşla, e mperya lizm a leyhtarı savaş, bugünkü ödevim izi teşkil ediyor. Devrim i n bugünkü dönemi, en son dönemi değ i l d i r. Büyük Sosya list Oktobr Devri minde n önce, M a rksizm-leninizm, demokratik devri mle sosyal ist devri m a rasında a ş ı l maz bir duva r olmadığını söylüyordu. Bugü n de Playa G i ron olayla rının gösterdiği gibi, tarih, Marksizm-leninizmin teorik bakımdan doğru olan bu prensipinin gerçekıere uyduğunu ispatlamıştır. Bununla beraber, devri m i n bu iki dönemi a rası nda a ş ı l ma z bir duvar yoktur demek, Süreci n gidişatını beklemeden, emperyalizm ve latifundia a leyhtarı demokratik devrim, g ü n ü n evre n i iken, sosya list devri m söz ü n ü etmek demek değ i l d i r. M a rksist - leni nistler için, sömürge ve yarı-söm ü rge h a l kl a rı n ı n bağımsızlık u ğ runa yürüttükleri savaşla ; gelişmiş ü l kelerde ise, halkl a rı n sosya list devrim uğru n a yürüttükleri savaş, b i ribiri nden ayrı l maz bir bütün teş kil eder. Komünist ve işçi pa rtileri n i n temsilcileri n i topl ıyan 1 960 Konfera nsın ı n Bildirisi, gelişmekte olan ü l kelerde, m i l l i burjuvazi n i n tekel a leyhtarı kesiminin iki yön l ü n iteliğini belirtmiştir. Ama yine de bu kesimi, kısa bir süre için d e olsa, emperya lizm a l eyhtarı savaş cephesine sokmak için kahramanca sarfedilen ça ba l a rı n önemini küçümsemek doğ ru ol maz. B u kesim i n bugü nkü veya gelecekteki tereddütlerine s o n vermek i ç i n , savaş cephesini dara ltmak yanlış olur, ve sadece emperyalistlerin çıka rlarına 1 92
h izmet eder. Aksine, işçi s ı n ıfı n ı n birliğini, işçilerle köylü ler a rasındaki birl iğ i, komünist portisinin gücünü ve etki lerini kuvvetlendirmek bir zorun l u l u ktur. Ote yandan, bu faa liyete para lel olara k, partimiz, komü nistleri içine a l mly,a cak bir cephe kurmak istiye n ; enternasyonalizme karşı olan bazı «mi l l i sol>. akım lara karşı da ideoloj ik savaş yürütüyor. Bugün devrim y olları sorunu, çok tartışı l a n bir konu haline geldi. Bu sorun u n niteliği, her komü nist partisini, içinde bulunduğu konkre şartla ra göre bir çöz ü m y olu bulmak zorunda b ı ra kıyor. Xii. Kongrede, Arjanti n komü nistleri ş u sonuçlara va rd ı l a r : Sosyal izme doğru bir aşama teşkil eden, lôtifundia a l eyhtarı, emperya list a l eyhtarı ve demokratik devrim süresi içinde, Arj a ntinli komünistler h a l k kitleleriyle beraber o l m a l ı d ı rl a r. Zamanı gelince, kitle h a reketine dayanara k ; şartl a r elverişli olduğu tak dirde, barışçı yolla rla ; şartla r buna elverişli olmadığı takdirde ise, ayak l a n m a yolu i le, sosyal izme gideceklerdir. Seçecekleri yol barışçı olsun olmasın, destekleri daima kitle ha reketi olaca kt ı r. Arj a ntin komü nistlerin i n kanaatına göre, 1 960 Bildirisinde bu kon u ile i l g i l i görüş ta mamiyle doğrudur. Lôtin Amerikada, bütün komü nistlerin ortak sorunla rı, ortak a maçları vard ı r, a m a bu soru n l a r ve bu a maçlar her ü lkeye özgü şa rtla r içinde oluşmaktad ı r. Arjantinde sanayi proletaryası kalaba l ı ktı r, ücretlilerin sayısı yedi milyona yükselmektedir, üstelik, işçileri n hemen hemen hepsi sendikal ıd ı r. Bu şartl a r içinde progra m ı m ı z şudur: Işçi - köylü birliği ve m i l l i demokratik cephe çerçevesi içinde, işçi sınıfını, ödevini yapabil mesin i sağ l a m a k üzere, partim izin yönetimi a ltında, birleştirmek. Burjuva sınıfı ile emperyalistler, sendika hareketini böl meğe ça balıyor l a r. Bütün g üçl ü klere rağ men, Parti miz, bölünmeğe engel olmak üzere, işçi h a reketinin bütün kesim lerin i birleştirmeğe çal ışıyor. Partimiz, işveren lerin ve hükümetin etkisinden uzak, tek b i r sendika merkezi görüşün ü savu nuyor. Arj a ntinin şartları içinde, birlik, herkesten önce, Peroncu emekçilerle sağ lanma lıdır. Bu a maca vara bilmek için ise, Peroncu h a l k kitlelerini m i l l i burjuvazinin etkisinden kurta rmak üzere, büyük ideoloj i k ça balar sarfetmeliyiz. H a reketi mizin başlıca özelliği işte budur. Bütün d ünyada gelişen toplu msal ve m i l l i kurtuluş hareketin i durdurt mak için, emperyalistler her çareye - şiddet ve teröre bile - başvuruyor l a r. Hattô bir d ünya atom savaşı ola nağı n ı b i le göze a lıyorlar. Ama g üçler dengesi, durmadan lehimize değişiyor. Viyetna m halkı n ı ; hôlô tehdit a ltında bulunan Küba halkını savu n m a k üzere, dü nya halklarını birleştirmek üzere, ça balarımızı esirgememek ödevim izdir. Amerikal ı em perya listler Kü bayı tehdit ettikçe, Dominika Cu mhuriyetinde Amerikan deniz piyadeleri bulundukça, biz, Lôtin Amerika l ıl a r, ra hata kavuşamayız. Şu noktayı da belirtmek isteri m : Dünya komü nist h a reketinde meydana gelen a n laşmazlıklar bu ödevi mizin gerçekleşmesini hiç de kolaylaştır mıyor. 1 93
Görüşler a rasında fa rklar olabileceğ i n i kabul ediyoruz, ama, kanaatı m ı za göre, bütün partiler, e mperyal istlerin cinayetlerine karşı cephe kur mak zorundadırlar. Bize göre, a nlaşmazlıklara son verecek şartları yarata bilecek en sağ l a m yol , ortak hareketti r. Odevimiz, emperyalizmin bütün yolları n ı kesmektir. 1 964'te, Ldtin Amerika komünist partileri temsilcilerini bir araya getiren Konfera nsın kara rlarını benimsiyoruz. Başka bir deyimle, M a rksist-Leninist prensipler, kom ünist ve işçi p a rtilerinin 1 957 ve 1 960 konferansı a rı nda kabul edilen b i l d i ri ler temelinde, d ünya komünist h a re ketinde birl i ğ i n sağ l a n masını, bütün tartışmalara ve bölücü faa l iyetlere son veril mesini istiyoruz. Her şeyden önce, gerçekleşecek amaç, bütün komü nist parti lerinin kardeşçe birl i ğ i ve beraberl i ğ i d i r. Yoldaşlar, yaşasın d ü nya komünist Iı a reketinin b i rliğ i !
1 94
A F R I KA - B U G O N
Bugünkü Afrika'llIn
karakteristik
özelliği,
kıt'a
halklarmm
ülkelerini
sömürgecilik ve yeni-sömürgecilik boyunduruğundan tamamen kurtarma la" uğrundaki önüne geçi/mez çabala"d". Afrika halklart, milli kurtuluş hareketini ne pahasma olursa olsun ezmeğe çaltşan uluslararası emper yalizm kuvvetlerinin hiddetli sald",laTlna karşı koymaya kesinlikle karar Iıd". Tek tek ülkelerdeki devrimci sürecin bütün özellikleri içinde karakteristik olan, devrimin gelişmesi için ktl'a halklarıOm dünyadaki öteki anti-emper yalist kuvvetlerle gösterdiği dayamşmad". özgür/ük ve ekonomik kurtuluş için, sosyal ilerilik uğrunda yürüttükleri savaşta Afrika halkla" sürekli olarak,
çağımlZln bütün devrimci güçlerinden, sosyalizm ülkelerinden,
uluslararası işçi hareketinden ve halklaTın milli kurtuluş hareketinden çok büyük destek görmektedir. Bu desteğin canlt bir örneği, 1966 yılt Ocak aymda Havana'da yaptlan Asya, Afrika ve Ldtin Amerika HalklaTı Kon feransı 'ydı. Bu konferans, dayamşma hareketinde üç kı fa temeli üzerinde nitelik bakımmdan yeni bir aşamaya yol açtı. Afrikalt yurtsever/er, bütün devrimci güçlerin anti-emperyalist birlik cephesini kurma amacma yönel miş olan konferans karar/aTım, özgürlük savaşımn başaTıSı için önemli bir etken saymaktad"lar.
Afrikada anti-emperyalist devrim
A. Lerumo Bug ü n bütün Afrikada g ü çl ü bir m i l l i kurtuluş ha reketi g e lişm e kte dir. Bu h a reketin a m acı, kıtamızın topraklarını, servetlerini emperyalistlerin ve
e m perya list ajanlarının elinden kurtarmak, Afrikayı gerçek sahiplerine - bu kıtada yaşıyan h a l klara - iade etmektir. Hiç şüphesiz, bu h a reketin gelişmesi ve ça pı, bölgeye göre değişmekte politika ve teşki lôtl a n ma bakı m ı ndan ayrı ayrı şekil ler a l m a ktad ı r. Ama istek ve amaçl a r, her yerde b i rdir. Afrika hal kla rı, politi k bağımsızl ı klarını ta mamlaya b i l mek için, 1 95
ya bancı sömürgecilerin veya beyazderil i azınlıkların egemen l i ğ i a ltında bulunan bölgelerin kurtulmasına ya rdı m ediyorlar. Bu halklar, ekonomik bağımsızlıklarını d a gerçekleştirmeye kara rl ı d ı r ; sömürgecilerle yeni sömü rgecilerin Afrikadaki bütün kaynakları, bütün emeği sömü rmelerine son vermek, emperya lizmin acı m i rası olan yoksulluğ u , geriliği, cahilliği yenmek, hayat ve kültür seviyesi n i yükseltmek üzere, toplu msal devri m i n b i r zoru n l u l u k olduğunu k a b u l ediyorlar. K/tanın her bölgesinde görülmemiş
bir şiddetle beliren
dayanışma
duygusu, soyut bir duygu değ i l d i r. Bağımsızlığa kavuşmuş devletlerin, ku rtuluş yolunda savaşan halklara sağladığı prati k yard ı m tedbirleri, bu duyguyu dile getirmektedir. Kanuni temellerden yoksun ı rkçı Smith rej i m i n i n, Rodezya n ı n «bağ ımsızlığı»nı t e k taraflı olara k i l a n etmesi, bütün Afrikaya yönel miş bir meydan okumadan başka b i r şey değ i l d i . Afrika hal kları bunu hemen a n l a d ı l a r. Rodezya i l e o rta k sınırları bulunan Zam biya da, Rodezyadan çok uzak b i r bölgede bulunan G ha n a da, Smith'in bu h a reketini, b i r h a rp ilanı diye kabul etti, askeri kuvvetlerin i seferber ettiler. Bu tepkiyi a nlıyabilmemiz için, bütün Afrika h a l kl a rı n ı n tari h in i , geçirdi kleri tecrübeleri g ö z önünde tutma k ; «Arap Afrika» da veya «Kara Afrika»da, Sa h ranın kuzeyinde veya g üneyinde, Ingiliz veya Fransız, Bel çika l ı veya Portekizli, Alman veya Hollandalı sömü rgecilerin boyunduruğu a ltında yaşam ı ş bütün Afrika h a lkla rının ta rih i nde, o rta k unsu rların var l ı ğ ı n ı u nutmama k zorundayız. Yüzyıllar boyunca Avru padan veya başka kıta l a rdan gelmiş, a ltın, fildişi, servet peşinde koşan maceracılar, Afrikayı çekirgeler g i b i istiıa etti. Dört yüz yıl boyunca, zenci ticareti yapan kor sanıar, Afri kadan erkekleri, kadınları, çocu kları kaçırdıl a r. Aynı dönem içinde, 1 00 milyondan fazla Afrika lı, özellikle Kuzey ve Güney Ameri kada, Karayb Adaları nda e s i r d i y e satıldı. 1 935 y ı l ı nda, ıtalyan faşistleri H a beşistana saldırdıkları zaman, bu çok eski kra l l ı k, kıtada bağımsızl ığını koruya b i l m i ş son devletti. I kinci Dünya Savaşı başladığı zaman, Afrika, Batı Avrupa devletleri arasında tomamiyle
bölünmüş bir d u ru mdaydı. Her yerde Afrika h a l kl a rı, istilacılara karşı büyük bir cesaretle savaştı l a r ; ya bancı boyunduruğu a ltında geçirdikleri uzun yıl la r, bugün bütün kıta mızda şiddetle bel i ren bağı msızl ı k aşkını yıpratamadı. I ki nci Dünya Savaşında Mi hver devletleri n i n yenilgiye u ğ ra ması. Orta ve Doğu Avru pada, Çinde, ve daha başka ü l kelerde m i l l i kurtuluş savaşları n ı n, sosya l ist devrimleri n zafere ulaşması i le, emperya l i st güçlere büyük da rbeler indi ri lmiş oldu, Afri ka l ı l a rı n Afrikayı yeniden fethetmelerin i kolaylaştıran şart l a r meydana geldi. Ama bu iş yine de kolay ol madı. Bazı bölgelerde, - örneğ i n Cezayirde, Kenyada - bağımsızlık, uzun, kanlı b i r mücadeleden sonra elde edildi. Emperya l istlerin gönül hoşluğu ile eldeki lerinden vazgeçtiklerin i h içbir yerde gormedik. Bazı yerlerde, ha lka, naza ri a la nda kalan b i r bağımsızlık ta nıdılar, a m a bunu zoru n l u l u k a ltında kal d ı kl a rı i çi n yaptılar. O zaman 1 96
da, i ktisadi, askeri, siyasi d u ru m larını - ne pahasına olursa olsun koru maya çal ı ştı l a r. Bug ü n bile, Afrika, ta m a n l a mıyla bağı msızlığa kavuşmuş deği ldir. Doğ rud a n doğ ruya boyunduru k a ltında kal m ı ş bölgelerden başka, bağımsız Afrika devletleri nden bazıla rı yeni sömürgeci l i ğ i n zincir leri n den kurtulamadı. B u n u n l a beraber, halklarımızın bug ü nedek sağ l a dığı gerçekten b ü y ü k zaferleri küçümsemek, hata' o l u r. Topra kl a rı mızın en büyük kesimini kaplayan, n üfusun büyük çoğ u n l u ğ u n u b i r a raya top l ıyon 40'a yakın yeni devletin kuru lması, fevka lôde büyük bir önem taşıyan Afrika n ı n ta m a n l a m ı ile kurtu l uşunu müjdel iyen bir ta rihsel olayd ı r. Afrikada bugün devrimci süreç, fevkalôde önemli, fevka lôde ilginç özellikler taşıyor. Bu özelliklerden biri, sömü rgecilikle yeni-sömürgeciliğe karşı yürütül e n ortak savaşta, g ünden güne daha şiddetle beliren, karşı g e l i n mez b i r güçle gelişen birlik ve daya n ışma eğ i l imidir. Her Afrika l ı bu eğilimi şöylece özetliyebilir: Ata l a rı m ı z, birlik halinde savaşmadıkları için yen i l g iye uğramışlard ı r. özgü rl üğe tekra r kavuşmak, o n u korumak istiyor sak, hareketleri mizi birlik h a l i nde yürütmek zorundayız. Bu birlik eğilimi, büyük yurtsever, büyük d ü ş ü n ü r, büyük kom ü nist W. E. D u bois' n ı n eserinde ve h a reketi nde i l k defa dile gelmiştir. B u n u n l a bera ber, bu eğ i l i m, a nca k sömürgeciliğe karşı yürütülen somut savaş içinde gerçek ve etkili bir güç haline gelebiidi. Bütün kıta, emperyalist devlet lerin boyu nduruğu a ltında b u l u nduğu dönemde, sürg ünde yaşıya n Afrika l ı yurtseverler, ortak a maçları n ı tesbit, orta k strateji leri ni tôyi n etmek üzere topla n ı rl a rd ı . Bugün de bağı msızlığa yen i kavuşmuş devletler, düzen lenen çeşitli konferansıarda, yaba ncıları n boyunduruğu a ltında ka lmış ü l ke lerle ortak çaba l a r yürüterek, özgü rl ü k a l a n ı n ı genişletmeye karar vermiş lerdir. 25 Mayıs 1 963 oe Addis-Abeba'da toplanan Afrika devlet ve h ü kü met başka n l a rı n ı n kararı üzerine kurul a n Afrika Birliği Teşkilôtı (OUA), birlik yolunda atıl m ı ş önemli b i r a d ı m teşkil eder. Emperyalizmin, sömürgeci l i ğ i n bütün şekil lerine karşı y ü rütülen savaşta Afrika birliği kavra m ı n ı n önem v e değerini bir kere d a h a kuvvetle belirten bu Teşkil ôt, fevkalôde önemli bir rol oyna maktad ı r.
Addis-Abeba toplantısında kabul edilen program ve ka ra rla r, bütün Afrika ü l kelerin i n amaç ve ha reket birliğine sağ l a m bir temel teşkil eder. öte yandan, Addis-Abeba Konfera ns ı nda ırk ayırı mına, Apartheid reji mine karşı savaşmak üzere çeşitli ka ra rla r a l ı nd ı . Konferans, Gü ney Afrika Cumhu riyetine ve Portekize karşı diplomatik ve ekonomik boykot uyg u l a n m a s ı n a ka ra r verdi. N ihôyet, Afrika menşeli Amerikan vatandaşlara uygu lanan insa n l ı k d ı ş ı m u ameleye s o n verilmesi isteniidi. 1 963-1964 yı l ı nda, Afrika l ı halkl a rı n yürüttüğü a nti-emperyalist müca dele, birkaç tarihsel başarı sağ l a d ı . Brazzavil l e Kongosunda, sendikaların v e ilerici g üçlerin yönettiğ i kitle h a reketleri Rahip Yul u ' n u n yarı-söm ü rgeci zorba rej i mi n i devird i . 1 97
Zanzibar'da silôhlı bir ayaklanma, Ingiliz emperyalistlerin i n desteğ inden yara rl a n a n a z ı n l ı k rej i m i n i ve h ükümeti n i silip süpürd ü ; yerine kitlelere daya n a n bir halk hükümeti geti rildi. Zanzibar ve Pemba odaları n ı n Tan zanya Birleşik Cumhu riyeti çerçevesi içinde Tanganika halkl a rıyla b i rleş mesine kara r verildi. Sudan'da ayaklanan h a l k, Amerikan em peryal istleri n i n yard ı m ı i l e i kti d a ra geçen general Abud'un askeri di ktatoryasını devirdi. Aynı dönem içi n de, Cezayirde, M ı sı rda, Ghanede, M a lide, Gi nede ve daha başka ü l kelerde çeşitli a l a n l a rda i l erici ve demokratik tedbirler alındı. Emperyalist/erin karşı saldırtsı
H i ç sü phesiz, emperyalist d ü nya kuvvetleri, bu yeni gelişmelere seyirci kalamazlard ı ; emperyal izme ve sömürgecil iğe karşı yönel miş Afrika kur tuluş h a reketlerin i n enine ve deri n l iğ i ne gelişmesi bu kuvvetlerde tepki uya n d ı racaktı. B i l i ndiği gi bi, emperya listler, bağımsız Afrika devletlerine karşı bütün alanda ve kıta çapında ortak saldırılara geçiverdiler. Kongo'da Çombe'nin
dönüşü ; terör ve şiddet yol u i l e Kongo halkını esaret a ltına sokmak üzere, Verwoerd hükümetinin yard ı m ı i le, Gü ney Afri kad a n ücretli asker geti ril mesi, bu sal d ı rı la rd a n örneklerdir. K ı s a bir sü re sonra, Amerika ile Belçika, beyaz misyoner papazlarına yard ı m baha nesi ile açıkca ve küstahca silôhlı bir saldı rıya g i riştiler. Asansyon Adasındaki askeri üstten gelen silahlı kuvvetler, Stanleyveille ya kı nları n a getirildi ; Çombe'n i n çeteleriyle birleşerek şehre sa l d ı ra n bu katiller, Sta n l eyvil le'i el lerine geçirdikten sonra, ça rpışan bütün yurtseverleri, şehi r ve dolayla rı ndaki bütün sivil halkı da katlettiler. Em peryal istlerin işlediği cinayetler, bütün Afrikada büyük bir i nfial uya n d ı rdı. Afrika" l iderler bu davra n ı ş la rı protesto ettiler. Ama Afrika Birliği Teşkilatı, e mperyalist sa l d ı rısına ve müdaha lesi ne kesin, etkil i bir tepki gösteremedi. Bu kritik a nda, Teşki latın gösterdiği bu g üçsüzlük çok paha lıya m a l oldu. Çombe emperya l ist efe n dilerine ken d i ü lkesinin kapı larını açmakla yetinmedi. Leopoldvil l e Kongosu ; Brazzavi l l e Kongosu, Uganda, Sudan gibi komşu ü l kelere karşı kul k ı n ı l a n bir sal d ı rı ve müdahale üssü haline geti rildi . .. Uzman» maskesi a ltında iş gören, gerçekte ücretli katil ve hayduttan başka bir şey ol mıyan çeşitli em perya l ist ajanları Afrikada h a rekete geçti. Böylece sayısız Afrika yurtseveri öldürüldü. B i l i ndiği g ibi, Amerikan ı n . başvurduğu gangster metodl a r ı n ı n başl ıca silahı, cinayettir. Amerika n ı n ve daha başka ü l kelerin temsilci leri, ca sus kullanarak, para ile adam satın a la ra k, Afrika devletleri n i n iç işlerine müdahale etmeye çal ı şıyorlar. örneğ in, bütün Amerikan diplomatik misyonlarında CIA' n i n 1 98
aja nları bulunmaktad ı r. Ama çoğu zaman CIA ve diğer coususlu k teşki lôt l a rında çalışa n l a r, yıkıcı ha reketler yürütenler, «iş adamla rı.. k ı l ı ğ ı na b ü rün üyorlar, M i l letlerarası H ü r Sendikalar Konferasyonu (CISL) n u n, AFL - CiO'nun, M i l letlerarası Emek Bürosu (BIT) ' n u n danışma nları ' m askesi a ltında işlerin i görüyorl a r, Afrika ü l keleri n i n gelişme progra ml a rı çerçe vesi içinde, öğretim ve eğitim a l a n la rında yardıma gelmiş «Barış gönüllü leri .. pozunda faa l iyet yürütüyorlar. Dolayısız askeri saldırılar, sui kastier, dalavereler, ca na kıymalar, provokasyonl a r, h i lelerden "başka yol l a ra da başvuruyorlar. Emperya list ü l keler, Afrika h ü kü metleri üzerindeki iktisa d i baskı larını da arttı rdı l a r. Sömürgeci l i k dönemi n i n ta bii sonucu olara k, Afrika ü l keleri n i n i ktisadi bağı msızlığa kavuşa mamış, geri kal m ı ş ü l keler oluşu, çok çeşitli şekiller alan bu ekonomik baskıyı kolaylaştıran bir etkendir. Siyasel bağımsızlığı kavuşmuş ü l keleri mizin büyük çoğ u nl uğu, bu bağı m sızlığı kuvvetlend irecek, ona gerçek bir öz verecek uzun vadeli sanayi leşme ve gelişme planları n ı gerçekleştirmeye çal ışıyor. Ama Afrika devletleri, bu a macın gerektirdiği muazza m sermayeyi - kolayca a n laşı laca ğ ı gibi kendi imkô n l a rıyla sağlıyamazla r. Bu çok m ü bhem sermaye i htiyacından faydalanan sömürgeciler, de, Afrika devletlerine çeşitli i ktisadi, siyasi şartla r kabul ettirebiliyorlar. H i ç ş üphesiz, Sovyetler Birliği i l e d i ğ e r sosya l ist ü l keler ü l kelerimize gerçekten şartsız ya rd ı m la r sağ lıya ra k, em peryal istlerin bu şantajına karşı koymaya çalışıyorl a r. Ama gelişme zoru n l u l u klarımız o kadar muazzam ki, hükü met lerimiz bu ya rdı m sağ l ıyabi lecek bütün devletlerden medet u m m a k zo ru nda ka l ı yorl a r. Böylece, Afrika ü l keleri n i n bugünkü geri ka l m ış d u ru mundan, sermaye yokluğundan soru m l u olan emperya l i stler, sömürgecili ğin yarattığı güçlüklerden fayda lanabiliyorlar. Iktisadi gel işmeye ya rd ı m etmek üzere kredi açmaya razı oldukl a rı zaman bile, e mperya l istler bu «ya rd ı m .. 'ı daima, bir devletin - devlet a d ı n a layık olursa - ka bul edemiyeceği �ktisadi, siyasi ve askeri şartlara bağladı l a r. Ama sosya list ü l kelerin, i m kô n la rı n ispetinde, fevka lôde düşük fa izle ve h i ç b i r şarta bağlanmamış krediler açmaları, bu durumu baştan aşağı değiştirdi. Afrika ü l kelerine dolaysız ve büyük fayda l a r sağ l ıyan bu yar d ı m ı n, çok önemli bir sonucu daha oldu : emperyalistler, o zamana kadar takındı kları küstah tutu mu değiştirmek zorunda kal d ı l a r. Bununla beraber, a maçları hiç değişmedi. Ya bancı tekellere ucuz i ptidai maddeler, ucuz emek sağ lamak üzere Afrika ü l keleri n i ka pita l izmin etki a l a n ı nda tutmak, i ktisadi bağ ı m l ı l ıklarını deva m ettirmek, gel işmelerini engellemek ; emper ya l i st a maçları işte bunla rd ı r. Birçok Afrika devletinde endüstri n i n, sermayenin, paza rların, taşıtların vb. geniş bir kesim i n i kontrol leri a ltında tutan emperya listler, hükümetleri m izden yen i yen i imtiyazlar kopa rab i l mek için şantaj yoluna bile gidiyor1 99
l a r. Afrikada ü retilen iptidai maddelerin d ünya paza rlarındaki fiatlarını düşürmek için çeşitli dalaverelere başvuruyorlar. Ote yandan, sanayi maddeleri n i n fiatları mütemadiyen a rttığ ı için, Afrika ü l keleri n i n hayat seviyesi ile gelişmiş ülkelerin hayat seviyesi a rasındaki uçurum gittikçe derinleşmektedir. Aklı başında n a muslu yu rtsever liderleri n yönetimi a ltında bulunan Afrika ü l keleri, bu teh l i keli duruma bir a n önce son vedmek üzere, karma bir tarım kurmaya ; iptidai maddeleri n i n , besin maddelerinin, başkalaş tı rma end üstrileri n i n üreti mini a rttırmaya çal ışıyorlar. Ama bu a maçlara b i r günde varı la maz. Bu zorluklard a n yararlanan emperya listler, Afrika devletleri n i n dış ve iç politi kasını, h ü kü met şeki l ve terti bini bile etkilele mek için, i ktisadi baskı metotla rına başvuruyorlar. Güney Afrika, halklar için bit hapisanedir
Afrikayı bağı msızlığa, birliğe, kalkınmaya götüren hareketi d u rdurtmak üzere çaba l a rı n ı esirgemiyen d ünya e mperyalizmi, Portekizli sömürgeci lere, zi nci rlerinden henüz ku rtu lamıyan Güneyde, milyonlarca Afri ka l ıyı boyunduruk a ltında tutan sömürücü beyaz azınlığın diktatoryaları n a büyük yard ı m l a r sağl ıyor. Salazqr, Verwoerd ve Smith zorba rejimieri n i ayakta tutan, bu h ü kü met lere silôh, sermaye ve çeşitli ya rd ı m l a r sağlıya n devletler, Amerika, NATO devletleri, ve Ja ponya gibi ü l kelerdir. I ngiliz e m peryalizmi ile Işçi Partisi h ükümeti, Zanzibar halkına zorla ka bul ettirilen «ba ğ ımsızlı k" tan sorumludurlar. Bu bağı msızlığı kab u l etmek, J a n Smith'i n ı rkçı çetesine Zanzibar' toprakları n ı bahşetmek, dört milyonl u k b i r h a l ka beyaz bir a z ı n l ı ğ ı n egemenliğini ka bul ettirmek demektir. Beyaz sömürgeci lerin Rodeıyada kurduğu polis devletine karşı I ngi ltere ile diğer emperyalist devletleri nJp gösterdiği hoş görürl ü k, «hissi" neden lerden ileri gelmiyor. Bu hoş görürl ü ğ ü n tek sebebi şud u r : Zanzibar'da «bir i nsan bir oy" i l kesi temeli nde kurulacak gerçek demokrasinden ödleri kopuyor. Böyle bir demokrasi kurulduğu gün, Afrikada devrim, limpopo sahil leri ne kadar yayı laca ktı r ; böylece nehri n ötesinde bulunan Gü ney Afrika Cu m h u riyetini, başka bir deyimle, sömürgecilerin Afri kada ki en büyük kalesi ni, bütün kıtaya karşı yönelen devrim a leyhtarı, Afrika aleyh tarı a ntri kaların merkezini, emperyalist söm ü rgeciliğin en korkunç şekille rini devam ettiren bölgeyi, tehlikeye düşürecektir. Gü ney Afrikada hüküm s ü ren, zülme dayanan, insa n l ı k dışı rejimi, B i r leşmiş M i l l etler'de veya başka mil letlerarası topla ntı l a rda, suçlaya n iki yüzlü Amerikan, Ingiliz veya d a h a başka emperyalistler, bu ü l kede yürütü len u l usal kurtuluş h a reketi ne gerçekten yard ı m sağlıyacak, milletlerarası bir dayanışma ha reketi teşkil edecek her türlü pratik tedbire engel oluyor200
lar. Apartheid rejimini bu kadar i natla savunmala rı n ı n nedenleri, bir yan dan politik ve stratejik endişeled i ; öte yandan, d ü nya nın bu bölgesinde m uazzam menfaatleri bulunan em peryalistlere, çok ucuz bir emek sağlıyan bu rej i m i deva m ettirmek isteğidir. Afrikanın en sanayileşmiş bölgesine, yani Güney Afrikaya, Amerikadan, Batı Avru padan, Japonyadan d u rmadan sermaye a kıyor. tllkenin doğal servetleri, muazza m iktisadi gelişmesi, esaret sistemirıe yakın «mecburi i ş» sistemi, bu bölgede, dünya n ı n en yü ksek kazanç ora n ı n ı , en yüksek söm ü rm e d üzeyin i sağl a m a ktad ı r. Hapisa neye benziyen kamplarda yaşı yon yarım m i lyon Afrikalı, kapitalist ü l kelerin elinde bulunan a ltın stokla rının e n büyük kısmı n ı çıka rtmaktadır. Değiştirme (tra nsformasyon) en d ü strisinde, kôr ora n ı 1 963 yılında % 26'yi buluyordu. Bu oran, New York Times'in bel i rttiği gibi : «Amerika lılar için bu bölgeyi büyük kazançl a r elde edilecek, transformasyon endüstrisini çok kôrlı bir iş haline getiren, dün yanın en çekici ü l kesi haline getiriyor.» Emperyalistlerin bütün Afrikada ve bütün alanlarda sa rfettiği utanç verici faa liyetlerin tek bir a macı vard ı r : Afrika, Batının etki o l a n ı , ucuz i ptidai madde, ucuz emek sağ l ıyan başlıca kaynağı kal m a l ı d ı r. Bu amaç larını gerçekleştirmek üzere, Afrikayı az gelişmiş, siyasi bakımdan g üçsüz, böl ü nmüş, demokrasiden yoksun b i r bölge halinde tutmak istiyorlar. Maalesef, emperyalistler son zamanlarda bazı başarılar kayıt ettiler. Orneğ in, eski Fransız sömürgelerinden bazı ları n ı n ayrı b i r teşkilôt kur molorı ; 1 965 Ekiminde Akra'da toplanan Afrika Birliği Teşkilôtı Konferan sına katılmamo lorı, Afrika halkları a rasındaki daya nışmayı epey zayıflattı. Son zamanlarda, bazı Afrika ü l kelerinde meydana gelen olaylardaki dolaylı veya dolaysız emperyalist etkisi kolayca görül mektedir. Birçok Afrika ü l keleriyle eski �ana vatan» hükü metleri ve kuruluşları a rasında deva m eden bağlar, etkiler, h a reketler, kolay kolay ortadan kald ı rılamaz. On yıldan beri Amerikan, Batı Alma nya, Japon h ü kü met ve tekelleriyle ku rulan ilişkiler de çok olumsuz rol oyna makta d ı r. Bu «yeni gelenler», Afrikada «eskiler»in yerine geçmek niyetindedirier. Ama emperyalistlerin elde ettiğ i başa rıla r uzun boylu devam edemez : çünkü e mperya lizmin güttü ğ ü stratejik a maçla r, Afrikada çok büyük çoğunluğun, çeşitli toplumla rın, bütün sınıf ve tabakaların istek ve i hti yaçları i le çelişme h a l indedir. Ya bancı tekel lerin h izmetinde bulunan pek ufa k bir azınlık m ü stesna, bütün Afrikaııları n menfaatleri ; yoksulluğu, elifbasızl ığı, hasta lıkları , gerildiği devam ettiren siyasi ve iktisadi bağ ı m f ı l ı ğ a s o n verilmesine, iktisadi a la n d a h ız l ı tempolu b i r gelişme, d a h a yüksek b i r hayat seviyesi, sağ l ı k v e eğiti m alanları nda gelişmeler s a ğ Iıya cak eksiksiz bir bağımsızl ığın gerçekleştiri lmesine bağlıdır. Afrikal ı yurtseverleri bölen anlaşmazlıklar, çoğu za man, bu a maçların tespitiyle değil, bu a maçları gerçekleştirmek üzere kullanıla cak metot ların seçilmesiyle ilgilidir. 201
SIoIf yapısı ve siyasi partiler
Gerçekleştiril mesi gereken a maçlar konusunda va rı lan geniş a nlaşma, Gha na, Gine, Mali ve Tanzamya gibi devletlerde, emperyalizme ve sömür geci liğe karşı olon bütün g ü çleri birleştiren b i r m i l l i cephenin kuru l ması, başka b i r deyimle «tek parti sistemi.. ile dile geti rildi. Tek p a rti sistemi ve bu sisteme karşı ta kın ı lacak tutam soru n l a rı ile ilgili tartışmalar, milli kurtuluş hareketi içinde devam etmektedir. Bu konul a rd a a n laşmaya henüz varı l m ı ş değ i l d i r. Şu noktayı u nutmıya l i m : Afrika ü l keleri n i n çoğunda, siyasi gelişme m i l l i kapita l i z m i n çok uzun süre önce gelişip kuvvetlendiği, toplumdaki ayı rı m l a rı n açıkca bel i rdiği, kapita l i st - sınıf - işçi ve köylü sı nıfı diye i ki karşıt sınıfın meydana geldiği ü l kelerdeki siyasi gel işmeden çok farklı d ı r. Bu büyük farkı anla mazsak, başka ü l kelerde geçirilen tecrü belerden çıka rılacak sonuçları Afrika ü l ke lerine uygulamaya ka lkışırsak, baştan aşağı yanlış sonuçlara varırız. Hiç şüphesiz, Afri ka n ı n çeşitli devlet ve bölgelerinde şartlar b i rbi ri nden çok farklıdır. Bazı ü l keler, sömü rgeciliğe rağ men, belirli bir sanayi geliş mesine varabil miş, alış verişe, şehirleşmeye, taşıt araçla'ına, ticari üretime vb. dayanan bir i ktisoda kavuşmuştu r. Bazıla rı nda ise, bu unsurl a rdan h i ç b i ri yoktur. Halkın ç o k büyük çoğ unluğu kapitalizm-öncesi - y a n i aşiret ve feodal - ilişkiler çerçevesi içinde, doğ a l b i r ekonomi ile - ya n i top rağ ı işleterek ve hayvan yetiştirerek - geçinmektedi r. Bu fa rklara rağ men, ortak özelli kleri tesbit etmek mümkündür. Orneğin, sanayileşme her yerde çok s ı n ı rlı, kalmıştır. Sa nayileşmenin, ka pitalist i lişkilerin en çok geliştiği bölgelerde, örneğ i n Gi ne'de, bütün i ktisadi i mka nla r gerçekte yabancı ş i rketlerin tekelinded i r : ya hut d a devlet otoritesinden faydalanarak, Afri kalı halk kitlelerine bu bölgeye özgü bir sömürgecil i k tipi ka bul ettiren yerli beyaz ka pitalistlerin elinde bulunmaktadır. Bu şartlar içinde, bütün kıta mızda - Kuzey bu bakı mdan b i r istasno sayıl a b i l i r - görülen d u ru m u n başl ıca özelliği şud u r : Çok geniş Afri kalı kitleler, yaba ncı veya yerli beyazların malı olan madenierde, çiftl iklerde, fa brika l a rda ça lışmak zorunda kalıyo r ; üst kısmı ise, cematın ortak m a l ı olan topra klarda i l kel ekonomi şa rtları içi nde yaşıyor. Zaten bu çeşitli g ru p l a r, b i r iş şekl inden ötekine kolayca geçmektedir. Afrika ü l keleri n i n çoğ u nda, yerli b i r tücca r v e esnaf burjuvazisi meydana gelm iştir. Yu karıda tesbit ettiğ i m i z gruplara eranla pek ufa k bir azı n l ı k teşkil eden bu yerli burjuvazi, fazla işçi çalıştı rması için gereken sermayeden yoksundur. Büyük sermaye sahibi ya bancı kapitalistlere göre, bu yerli burjuvazinin içinde bulunduğu şartlar fevka ıade elverişsizdir. Böylelikle, yerli iki sınıf a rasındaki çelişmeler, henüz keskinleşmemiştir ; emperya l istıere v e sömürgecilere karşı yürüttükleri orta k savaşa nispetle, bu çelişmeler ikinci pıanda kalıyor. Hatta, aşiret mül kiyeti ile feodal sistemin hüküm sürd ü ğ ü yerlerde, aşiret başkanla rıyla halk a rası ndaki karşıtlar bile i ki nci pıanda kalıyor; sömü rgecilerin zaptettiği en güzel 202
topra kl a rı kurtarma zoru n l u l u ğ u bütün bu u nsurl a r için en öneml i sorun haline geliyor. Afrika ü l keleri n i n bazılarında bir kitle partisi olan tek parti n i n iktidarı ele o l ması ; u lusal bağımsızl ı k uğru n a savaş yürütmek üzere, bütün yu rt sever unsur ve çevreleri bir a rada toplıyocak b i r orta k cephe kurma zoru n luluğundan i leri gelmiştir. Ama bu d u rumun başka nedenleri de vard ı r : Söm ürgeci ler - özel l ikle ıngil izlerle Fra nsızlar - "anavatan"ın spesifik şartları içinde meydana gel miş burjuva parlô menter kuruluşları, çok pa rtil i sistemi, sömü rgelerinde kurmaya ça l ı ştılar. Bağımsızlığa kavuştuktan sonra, eski sömürgelerden bozı l a rı bu kuruluşları lağvetti ler. Şu noktayı da u nutmamalıyı z : Avrupa sömürgeleri h a l i ne gel mezden önce, Afri ka l ı ü l keler kendi işleri n i m ü kem mel - genelli kle çok demokratik şeki lde - idare ediyorlard ı . öte ya ndan, Batı kuruluşları n ı n Afrika şartlarına prati kte hiç uyma d ı ğ ı anlaşıldı. Sömürgeci l i k döneminde teşvik gören siyasi pa rtilerin varlığı, Afrika toplumu ndaki çeşitli ta bakaların sınıf çıkarl a rı a rasındaki büyük farkları, bu topl u m u n politikasını aksettirm iyordu. Bu partilerin çoğu, aşiretler, bölgeler, d i n ler vb. a rası ndaki karşıtları keskin leştiren, böylece sömü rge cilerin çıka rlarına h izmet eden ; oma Afri kal ı la ra büyük zara rlar veren b i r a raçtı. "Parti" a d ı a ltında etrafıarına bel irli bir çevre topi ıyo n h ı rslı ve d a lavereci politikacı l a r çoğu zaman, halka faydalı olmak için siyasi i kti dara katıl mayı düşünmüyor, sömü rgeci idare n i n kontrolü a ltında yüksek bir memuriyet kopartmaya çalışıyorlard ı . Böylelikle, emperyal istler bu "parti"leri, bu politikacıları kolayca satı n a l a b i l iyorlardı. Avrupa burjuva bası nı «Afrikada demokra s i n i n yok edild i»ğ inden ya kın dığı zaman, ko stettiğ i demokrasi gerçekte burjuva demokrasisi kavram ı d ı r. Birçok Afrika ü l kesinde, bütün itibarı n ı kaybeden burjuva demokrasisi yerine gerçekte çok daha demokratik, ve Afrika n ı n şa rtları na uyg u n düşen, baskı rej i m ieri olm ıya n kuruluşlar ka bul e d i l d i . örneğ in, Eyl ü l 1 965'de Tozmanyoda yapıl a n seçim lerde, seçmenler, tek parti rej i mine rağ men, tam özg ü rl ü k içinde oyl a rı n ı kullanabildi ler. B i rçok milletvekil i n i n hattô baka n l a rdan bazııara n ı n tekrar seçil memiş o l ması, b u n u ispatla mıştır. Oysa, emperya l i st basında, i ngiliz sistemi n i örnek a l mış bir burjuva demokrasisi diye methedilen Nijeryada, feoda l u nsurlar, 1 964 Aralık genel seçi m leri ile, ü l kenin batı bölgesinde kısa b i r süre önce yapılan bölge seçim leri n i bir reza let haline getirdiler. Bütün Afri ka n ı n itibarı,:,ı zedeliyen bu seçimlerde, kitle halinde tevkifler yapıldı, adaylar ü ld ü rüldü, seçmen, leri korkutmak için türlü yollara başvuruldu, seçim sonuçl a rı değ iştirildi. Hiç şü phesiz, tek parti sistemi her derde deva bir sistem değ i l d i r. Bazı h a llerde - örneğ i n Senghor'un Senego l'da yaptığı g i bi - neo-kolonyalist reji mler i l erici ve yurtsever h a reketleri bastırmak için tek parti sistem i ne başvuruyorlar. Burjuva ve feoda l unsurla r, kendi çıkarları n ı kolayca koru mak için, halktaki birlik isteğ i n i sömü rüyorlad. örneğ in, Sudan'da, general 203
Abud'un askeri d i ktatoryasının devril mesinde çok önemli rol oynıyan Komünist Partisi nin yasa klanması için hükümete baskı yapan sağcı par tiler, bu taktiğe başvurdular. Inkôr ed i l miyecek bir nokta d a ş u d u r : Güney Afrika Cumhuriyetinde meselô - yani oldukça kal a b a l ı k b i r proleta ryası, e l l i yıldan beri Afrikanı n özg ü rl ü ğ ü u ğ runa savaşan şan l ı b i r Komünist Partisi b u l u n a n b i r ü l kede şartlara en uyg u n d üşücek sistem h i ç şüphesiz tek pa rti sistemi değ i l d i r. Ama bu ayrıntıl a ra ta kılıp sorunun özünü teşkil eden zoru n l u l uğ u u nut mamalıyız. Bu zoru n l u l u k, emperyalizme, yeni - sömürgeciliğe karşı ortak savaş yürütmek üzere, bütün yıı rtseverleri - başka bir deyimle çeşitli s ı n ıf l a ra mensup Afrikalı ların çok büyük çoğunluğunu - b i r a rada toplayacak tek cepheyi kurma zoru n l uluğudur. «Tek parti sistemi» deyi m i ya nlış a n l a ş ı l m a m a l ı d ı r. Afrika nın b i rkaç ü l kesinde gördüğümüz bu «tek parti», kelimenin geleneksel a n l a m ı ile b i r «parti» değ i ld i r. Bütün yurtsever v e emperyal i st-aleyhtarı eği l i m leri içine a lacak kadar geniş b i r m i l l i kurtuluş cephesidi r ; bağı msızl ı k uğruna yürü tülen savaş içinde doğan ve d üzenlenen, bu savaşın deva m etti rilmesi, genç devletin yönetimi ile i l g i l i yen i soru nları çözümlemek üzere yeni şekii lere g i rmek zorunda kal a n bir teşkilôttır. Bağımsızlık uğrunda yürütülen savaşta çeşitli sınıfların cephesini per çinleştiren amaç b i rl i ğ i, beraberlik duygusu, siyasi iktidar ele geçiri l d i kta n sonra deva m edeb i l i r m i ? Yoksa bu tek cephe, içinde meydana gelen sınıf çel iş melerinin, siyasi çatışmaları n etkisiyle çözül meye m a h ku m mudur? Bu soru n l a rı büyük b i r d i kkatle i ncelemek zorundayız. Afri kada ve diğer kıta l a r, ü l kelerde sömürgecil i ğ i n kurban ı olmuş ha l kların yürüttüğü kurtu luş h a reketleri nde a maç, sözden i ba ret kal a n b i r siyasi bağımsızlık değ i l d i r. Resmen tan ı l a n siyasi bağ ı msızl ık, h i ç şüphesiz, daha sonra atı lacak a d ı m la rı n ilk şa rtıdır. Bağ ımsızlığa kavuştukları g ünden bu yana geçen s ü re içi nde, Afrika n ı n birçok yeni devletinde i ktisadi gelişme, eğitim, b a ğ l ı k vb. alanları nda büyük başarı l a r elde edildi. Söm ü rgecil i k döne m i nde bu başarı l a r düşünülemezdi bile. Ama ya p ı l ması gereken işlere ora n la, elde edi len sonuçl a r pek önemsiz kalmaktad ı r. Bağımsızlık elde edildikten sonra , çok daha köklü toplumsa l ve ekono m i k bir devrim, zoru n l u l u k h a l i ne geliyor. Böyle bir devrimden sonra ancak Afrika ü l keleri kendi lerine d üşen muazza m vazifeyi yerine getirebil ir. Bu ödev, bağımsızl ı ğ ı gerçekten ve her bakımdan etkili ve sonuçlu b i r hale geti rmekti r. Devri m i n yeni dönem i nde - yani bağımsızlı ğ ı n i l ô n ı ile başlıyan döne m inde ,:", bütün kitlelerin seferber edilmesi bütün halkın çaba sa rfetmesi şa rttır. Ama bu ça balar, eski sömürgecilerden b i r bakıma çok daha teh l i kel i , çok d a h a kurnaz düşmanlar olan yeni-sömürgeci g üçlerin şiddetli d i renişiyle ka rşılaşıyor. Bu d i renmede başvurdukları tatkik gene l l i kle, çeşitli halk tabaka la rını, çeşitli bölgeleri, çeşitli aşiretleri b i rb i ri n e düşür204
rnek. aşiret başkanlarının çıkarları i l e kitlelerin talepleri. gerçek menfaat Ieri a rasında rekabet uya ndı rmaktır. Emperyalist g üçlerin bu provokasyonla rına. Afrikal ı l a r gereken cevabı veriyorla r : M i l l i kurtuluş Cephesini kuvvetlendirerek. g üçlerin i n dağ ı l ma sına engel oluyorlar. Böylece bağımsızlık uğruna yürütülen savaşı düzen liyen tek cephe. bağı msızlığın ilanından sonra. kitleleri yeni bir Afrika kurmaya çağ ı rıyorlar. Işçi sınıfı n ı n a rtmasıyla. bilincin yükselmesiyle i ktisadi gelişme de h ızla nacaktır. Kapita list yola g i ren ü l kelerde. «Afrika sosyalizmi» ıafı edi lse b i le. şehirlerde olsun. köylerde olsun. sömürülenlerle sömürenler a rasın d a ki sınıf m ücadelesi muhakka k keskinleşecektir. Bu gerçeği gören Afrikal ı l a r. başka bir yol izlemek istiyorlar ; bu yol. hızlı bir i ktisadi ve top l u msal gelişme sağl ıyacak. kapita list sömürücü lüğe yer b ı rakmıyocak. kapitalist açgözl ülüğün ve zorbal ı ğ ı n sonucu olan çözül meye meydan vermiyecek yoldur. I l kel toplumun özel liğini ya pan geleneksel ka rdeşlik ve insa n l ı k duygu la rı. hızlı bir gelişme zoru n l u l uğu. sosyalist düşü ncelerin Afrika halkları üzerindeki çekimi izah eden etkenlerd i r. Sosyalist yol Bili nce varmış bütün Afrika l ı l a r. yepyeni bir Afrikan ı n kuru luşuna giden tek yolun. sosyalist yol olduğunu g ü nden güne daha iyi a n lıyorlar. Sadece bilimsel incelemelerden çıkarı l m ı ş teorik b i r sonuç olmıyan bu a n layışa. kıtamızın bugünkü gelişmesinde. pratik i htiyaçl a rı m ızı a n l a makla va rılıyor. Geçirdikleri tecrü beler. Afrikal ı l a ra kıta mıza ithal edilen kapita l izmin özel likleri ni öğ retmişti r : Oreti rnde a n a rşi. israf. emeğ i n insafsızca sömü rülmesi. korkunç zenginleşme isteği halkımızın kal kı n masını istiyen her Afri kal ı şu gerçeği kabul etmekted i r : Kapita list yol. kitlelerin en m ü b rem ihtiyaçlarını tem i n edem iyeceği gibi. çok gelişmiş devletlerin gelişme seviyesi ile ü l keleri mizdeki genel gelişme seviyesi a rasında - neticede hayat ve kültür seviyeleri a rasında da - g ü nden güne derinleşen uçuru mu hiç bir za man kapatamıyacaktır. Oysa halklar a rasında gerçek bir eşit liğin kurabilmesi için bu farkla rı n ka ldırı l ması bir zoru n l u l u ktur. Bu kanaat bugün Afrikada o kadar yayg ı nd ı r ki hiç bir Afrikal ı yönetici. kapitalist gelişme plônları n a veya prog ra mlarına halkın desteğ ini sağl ı yamaz. Gelişme yoluna g i rm i ş Afrika ü l keleri ni. en gelişmiş sanayi devletlerinin seviyesine yetişmesi m ü mkündür. Sovyetler Birliği - özellikl e Orta Asya Sovyet Cum h u riyetleri - eskiden geri ka l m ı ş ü l keler olan Doğu Avrupa devletleri. Çin. Kuzey Kore. Kuzey-Viyetnam. bu m uazzam işin nispeten kısa bir süre içinde gerçekleşebileceği ni ispat etmişlerdir. Ama bu sonuç l a ra varmak için sosyalizm yoluna g i rmek bir zorunluluktur. 14
205
Naza riyede ka l a n bir siyasi bağ ı msızlığa kavuştuktan sonra, geçen yüz yıllık süre boyunca kopita list yolundan ayrı l m ayan Lôtin Amerika ü l keleri, yen i - sömürgecilere yem olabiliyor, ekonomik bu hran içinde kıvranıyor. Bu ü lkelerdeki d u ru m bize şu gerçeği ispatla maktad ı r : Az gelişmiş ü l ke lerde sanayin i n kurul ması, çağdaş d ünyaya uyg u n d üşecek şartların yara tılması, ve çeşitli i htiyaçların sağlan ması için, sosyal izme doğ ru bil inçle yol a l ma k b i r zoru n l u l u ktur. Afrika l ıları n büyük çoğunluğu bu sonuca va rdığı için, hiç bir hükümet, hiç bir l ider, bu gerçeği açıkca reddedemiyor. Seneg a ıda ve kısa bir süre önce Kenyada görüldüğü gibi, hü kümetler ka pita l ist gelişme plônları teklif ettileri za m a n bile, b u plônların gerçek özün ü kitlelerden saklıyor, ..Afrika sosyalizmi.. ni uygu layan plônlar olduğ u n u iddia ediyorlar. Ama bu basit hileler a rtık sökmez oldu, çünkü halklarla d ü nya komü nist ha reketi, m i l l i ku rtuluş, d ü nya işçi hareketleri a rasındaki duva rla r yıkılmakta ; Afrikalı M a rksistlerin Afrika şartlarına uyguladıkları ve bütün d ü nyada geçerli olan Ma rksist-Leni nist tezler, emekçi kitleleri n i n bil incine etki yapmak tadı r. Afrika lı la rı n gü nden güne daha iyi a n ladı kla rı b i r gerçek de şudur: Sadece sosya l ist a maçlar tayinle yetinmek yetersizdir. Sosya l i m yol u n a g i rebilmek i ç i n , b ü t ü n çaba l a rı ka m u sektöründe topiıyarak, sanayi kur mak, yol l a r, taşıtlar elde etmek, Afrika geleneklerine uyg u n düşen koope ratif prensipleri temeli nde tarı mı modernleştirmek, devlet meka n izmasına demokratik bir nitelik kaza n d ı rmak şarttır. Ote yandan, çoğu zaman yen i sömürgecilerle işbirliği yapan gerici v e m u hafaza kôr u nsurların kunda k çılığına karşı, şehir ve köy kitleleri n i n ü lken i n yönetimine katı lması da bir zo ru n l u l u ktur. Bu yolda, şimdilik fazla kalabalık olmıya n ama h ızla gelişen Afrika işçi sınıfının oynıyacağ ı rol çok büyüktür. Afrika ü l keleri n i n çoğu nda, işçi s ı nıfı bağ ı msızlığ ı n elde edilmesine büyük yard ı m l a r sağ ladı. Ama devrimden b u ndan sonraki döneminde kendisine düşen ödev daha da önemlidir. Burada önemli bir nokta bel irtmek istiyoru z : Emperya list ü l kelerin sendi kacı bü rokratları Afrikada çok olumsuz bir rol oynuyorl a r. Ozellikle, M i llet lerarası H ü r Sendikalar Konfederasyonu (CiSL) çerçevesi içinde veya dışında faa liyet gören, Amerika n AFL - CIO ile ingiliz Sendikaları g i b i teşkilôt l a rı n a macı, Afrikada send ika ha reketi ni, ü l kelerimizde yürütülen milli ku rtuluş h a reketleri nden ayırmaktır. Bu a maçla, sendika larımıza yüz binlerce dolarl ı k «şarta bağ l ı» ya rd ı m l a r sağl ıyorla r ; başka bir deyimle Afrika send i ka yöneticileri ni satı n a l maya çal ışıyorlar. Ama bu çabaları gitgide sonuçsuz kalıyor. Çok dinamik bir örgüt olan Afrika Sendika B i r l i ğ i n i n etkisini azaltmak u m uduyla CiSl Afrika Sendika Konfederas yon u ' n u n kurulmasını sağ ladı. Ama bu konfederasyon u n 1 965 Ekimi nde Nijeryada topla n a n II-nci Kongresi tam bir başarısızlığa uğradı . Afrika işçi sınıfı b i r şartla a nca k öncü rolü n ü oynaıyabilir, sosyalizmden 206
yana ha rekette yönetici sınıf haline gelebil i r : Milli kurtuluş hareketi cephe sinden ayrı düşmemek. bu cephenin bir unsuru kalmak. bu cepheyle bağ larını daha do sı klaştı rmak şartıyla. Afrikalı komünistler Kıta m ızın bütün bölgelerinde sayıları günden güne ortan Afrikalı Mark sist ve komünistler. bundan önceki dönemde olduğu gibi. devri m i n b u g ünkü döneminde de önemli bir rol oynuyorlar. Bili msel sosyalizmi tetkik eden. bu bilimin her bölgenin spesifik şartlarına göre nasıl ve ne şekilde uygulanaca ğ ı n ı bilen. şehirlerde. köylerde. madenierde. çiftliklerde. çal ı ş a n emekçileri n karşılaştı ğ ı bütün konkre soru n l a rı deri nlemesine i nce liyen Ma rksistler. m i l l i cephenin kuwetlenmesine büyük ya rd ı m la r sağlı yorlar. Emperyalist propogandasının yayd ı ğ ı komünist a l eyhtarı peşin fikirler. yavaş yavaş etkisiz kal maya başladı. M a rksizmin sağladığı yar d ı mlar. hiç şü phesiz. çeşitli ü l kelere göre. başka başka şekiller a l ma kta d ı r. Bazı ülkelerde. m i l l i kurtu luş cephesi çerçevesi içi nde. diğer yu rtsever güçlerle işbirliği ya pan kamünist partileri şimdiden kuru l muştur. Başka ülkelerde ise, işçi sımfının i leride bağımsız M a rksist bir parti kurma hak kını mahfuz tutan komünistler, milli kurtuluş cephesi içinde faal iyet görme yolu i le, em peryal izme, sömürgeciliğe ka rşı, sosya lizm uğru nda y ü rütülen savaşa katılıyorlar. Bu teşkilôtlanma sorununa her yerde geçerli olacak bir tek çözüm yolu buluna maz. Ma rksistler, her ü l kenin konkre şartl a rı n ı göz önünde tutarak, bu soruna gereken çözüm yol ları bulacaklard ı r. Kimsenin i n kôr edemiyeceği bir gerçek ortaya çıktı : Hiç d u rmadan çalışan, emperya l izme ve sömürgeci liğe karşı yürütülen mücadelede feda kôrca, kahra m anca savaşan, ha reketleri yöneten, yurtlarına karşı büyük bir sevgi besliyen M a rksistlerin tutu mu, komünizmi bir «ya bancı ideoloji» ilôn eden ; M a rksistleri, kitle çıka rlarını değ il, kendi çıkarlarını düşün mekle suçlaya n iddiaları yıkmışlard ı r. N. Numade'i n «The African Com munisfs» a d l ı eserinde belirttiğ i gibi : Ma rksistler, ..insanın, komünist olunca, h a l k ı n ı n ku rtul uşu uğruna daha iyi savaştığ ı n ı » ispatla mışlard ı r. Afrikada devrim i n gelişmesi, bütün insanlığın köhne kapitalist sistem den sosya l izme geçtiği döneme tesadüf etmiştir. Bütün d ü nyada meydana gelen yeni şartlar, emperyalizme ve sömürgecil iğe karşı yürütülen savaşta, Asya ve Afrika halklarına önemli başarılar sağ ladı? Komünistlerin önder l i ğ i a ltında, d ünya nüfusunun üçte biri emperya l ist egemenliğini yıktı ; insa n l ı ğ ı n çok büyük çoğunluğu sömürgeci liğin boyu nduruğundan kur tuldu. iktisadi bağ ı msızlık yoluna g i rdi. Işçi ve köylü egemenliğinin kalesi, Sovyetler Birliği ile bütün sosya list d ünya, m i l l i ku rtul u ş h a reketi nin ve sosya l ist hareketlerin en büyük yar dı mcısı ; emperya l istlerin hesaba kotmak zorunda ka l d ı ğ ı kuwetl i bir etken haline geldiğ i n i defala rca ispatlad ı . M ı s ı r halkı, öz m a l ı n ı , Suveyş kana l ı n ı , dilediği g i bi kullanmak istediğ i ; Zanzi bar h a l kı, ingilizlerin 1 4·
207
kuklası olan sultanı ve hempalarını kapı d ı şarı ettiği zaman, emperyalist lerin g i rişti ğ i müda heleyi sonuçsuz b ı ra ka n etkenler, Sovyetler B i rl i ğ i n i n varlığı, enerj i k davra nışı v e i hta rla rı d ı r. Emperyalistler, eski sömürge topra klarını olduğu gibi, h a ı a ellerinde bulunan sömürgeleri de «yola getirmek.. sevdasından vazgeçmelidider. Asya, Afrika ve Latin Amerika hal kları a rasındaki kuvvetli daya nışma da, a rtı k hesaba katılacak öne m l i bir etken haline geldi. Afrikada, bazı başarısızlıklara rağ men, a nti-emperyalist savaşta sağ lanan birlik, kıta nın çeşitli bölgeleri a rasında günden g ü ne daha kuvvetle bel i ren b i r ya kın l aşmaya yol açıyor. Afrika b i rl i ğ i bugün a rtık, b i r duygu, b i r istek meseleri olmaktan çıktı, g itgide somutlaşan bir gerçek haline geldi. En gerekli ortak i htiyaçlarımız, bütün Afrikal ı lara şu gerçeği öğretmiştir : Bütün çabaladı mızı birleştire b i l i rsek, b i r ü l kenin, b i r bölgeni n tek başına çözüml iyemedi ğ i sorunlarla kolayca başa çıka b i l i riz. Bugün bütün Afrikaya düşan en önemli ödev, bütün kıta n ı n kurtuluşunu ta mamlamak, ve her şeyden önce, haıa esaret a ltında yaşıyan Güney Iıa l kla rın ı n ku rtu lmasına yard ı m etmektir. Kıta m ız ı n büyük b i r kesi m i - üsteli k i ktisadi bakımdan en gelişmiş bölgeleri - yabancı boyunduruğu a ltında ka ldı kça, Afrika b i rliğ inin, başka bir deyim le ortak b i r yönetimin, ortak b i r pıanlamanın gerçekleşmesine i m kô n yoktur. Werwoerd' l a rın, Smith'lerin, Salazor'ları n k u rduğu M ukaddes Ittifağ ı n silôhlanabilmesi, Zam bez nehri n i n g ü neyinde bulunan bölgelerin sömürgeci leri n elinde kalması, bütün Afrika Iıa l kları n ı n bağımsızlı ğ ı n ı teh l i keye düşü rmektedir. Afrika devri m i, dünya devrimci sürecinin ayrı l maz b i r parçasıd ı r. Bütün i nsan l ı kla beraber, halkımız da mutluluğa, özgürlüğe, demokrasiye, barışa, sosya l izme doğru yol a l m a ktadır. Halkımızın, emperyalistleri, sömürge cileri yenilg iye uğratacağı ndan, bu dönem içinde gerçekten özgü r, i lerici, b i rleşmiş, sosyalist bir Afrika kurulacağ ından en ufak şüphemiz yoktur.
208
Afrika'da sosyalizm düşünceleri
Idris Coı Bağımsızlıklarını elde etmiş olan genç Afrika devletleri, herb i ri n i n i lerle mesi ile öteki bütü n ü l kelerde yürütülen ku rtul u ş savaşlarının birbiri nden ayrılamıyacağını bil mektedi rler. Bunun içindir ki, Afrika b i rliği soru nund a g e n ç devletlerin geleceğ ini, bu devletleri ta m v e kesin kurtuluşa ulaştıra cak yolun nasıl olaca ğ ı n ı ; bunların kapitalist gelişme yolunda m ı i lerIiye ceklerini, yoksa sosya lizm'e doğru kesin a d ı m l a r atabilecekler m i sorula rı nı özel l ikle aydı nlatmak gerekti. Işte bu durumda Afrika halkl a rı a rasında sosyalizm düşü nceleri sevi l i r o l muştur. Tek başına bu gerçek, sosyalist dünya n ı n ileri l i ğ i n i v e Afri ka'daki ku rtu luş savaşların a gitgide a rta n etkisini canlı bir biçimde göstermekte d i r. Bu ayni zama nda, Afrika kitleleri nin e mperya lizme karşı gevşemiyen muhalefetini ve kapitalist ü l kelerinkinden başka b i r yolda yürümekte kararlı oldukları n ı dile getirmektedir. Afrika ü l keleri siyasi b a ğ ı m sızl ığı elde ettikten sonra, eski, geri kalmış ekonom i lerini değiştirmek ve yeni b i r yola dönmek zorunluğu i l e karşı karşıya kalmışlard ı r. Sosya l ist düşünceler h a l k a rasında gittikçe sevi imiş ve Afri kada yeni bi r yol a ra n ı rken b u d üşü nceler üzerinde faa l tartışmalar başlamıştı r. Dünya n ı n üçte biri, Ma rksizm i l keleri ve stratejisinden a l d ı ğ ı yön i l e Sosyalizme u laşmıştır. B u n u n l a beraber, sosyalist ü l kelerin ç o k güçlü siyasi etkisi, Afrika'da sosyal ist düşü ncelerin temelinde Ma rksizm i l keleri n i n yattığı n ı ken d i l iğ inden g a ranti edemez. Gerçekten de Marksist d üşünceler önemli bir yayg ı n l ı k kaza nmıştır. Yasa kla nmış, ya da yasaklanmamış komünist ve işçi pa rti leri'nin Güney Afri kada, Basutala nd'da, Sudan, N ijerya, Fas, Tunus ve öteki ülkelerde M a rksizm i l kelerini kendi özgül koşulları içinde uygulamak için ellerinden geleni yaptı klarından şüphe yoktur. Fakat, genç Afrika devletlerin i n b i rçoğ unda Afri kalı m i l l i önderler, ke·ndi leri n i n «Avru pa» Sosyalizmi dedi klerinden de, Marksizmden de başka olan «Afrika Sosyalizmi>. görüşünü şaşmaz bir direnişle öne sürmekte dirler. Iddia şu : Bu görüş, geleneksel Afrika toplumunun, kesin sınıf ayı rı m ları olmıya n b i r Afrika ' n ı n içinde ; emperyal izme karşı savaşta doğ u p gelişen «Afrika bireyl i ğ i n i n» v e Afrika h a l klarında b i l i nçlen menin yeniden doğ uşunun bir ifadesidi r. «Afrika Sosyaliz m i » görüşü. son zamanlarda yayı nlanan ve Afrikayla i l g i l i kita pların, pek çok broşürün ve Afrika dergileri ndeki sayısız yazı n ı n 209
konusu olmuştur. Bunlar a rasında, cumhurbaşkanı Senghor'un (Senegol) 1 964-te yayınlanan kita b ı ; cum h u rbaşkanı Nyerere'nin (Ta nsanya) 1 962-de yazdığı broşür; Kenya hükü meti n i n 1 965-te yayınladığı resmi broşür; Afrikalı katolik ruhanilerinden N ijeryalı B. Onuoha'nın kitabı v.b. hatırlat maya değer yayınlard ı r.(l) "Afrika Sosyalizmi..nin kaynakları
"Afrika Sosya lizmi .. bir bakıma, 20. yüzyıl ı n i l k yarısında Dr. Du Bois'nın yönelttiği Panafrika Hareketi'nden çıkmıştı r. Bu ha reket, b i r Marcus Garvey'in siyah ı rkçılığından a rınarak, bütün Afrika' n ı n kurtu luşu için olumlu bir kuvvet halini almıştır. Aslı nda bu hareket, öncelikle Afrika' l ı siyasi mültecilerin bir h a reketiydi v e hiç bir sosya list ödevi yoktu. Ikinci Dünya Savaşı'ndan önce gerçekten de bu h a reket ortadan kayboldu ve 1 945-de Manchester'de ya pılan V. Panafrika Kongresi' nden sonra yeniden canlandı. Afri ka'da Panafrikanizm a ncak Afrika halklarının ilk Akkra Konferan sı'ndan sonra derin kök salmıştır. Bu toplantı Afrika topra kl a rındaki i l k Panafrika buluşması olmuştur. B u konferans daha sonraki yıllarda Afri ka'daki bütün kurtuluş h a reketlerine kuvvetli b i r etki yapmış ve bu etki, 1 958-den sonra bir s ı ra ülkenin siyasi bağ ı msızl ığını elde etmesinde kendi n i göstermiştir. Siyasi bağ ı msızlığın kazanı l masından sonra yeni gelişme yol ları nın aran ması çeşitli politik a kı m la rı n su yüzüne çıkmasına önayak olmuştur. Pan afrika nizm içinde biribiriyle savaşan a k ı m l a r o l d u ğ u g i bi, «Afrika Sosya lizmi.. nin de soysuzlaşmış biçimleri var. «Afrika Sosya lizmi..n i n i l k savaşçı l a rı a rasında cumhurbaşka n ı Senghor ve cumhurbaşkanı N krum a h bulu nuyordu. 1 962-den önce H a l k Kongre Partisi'nin (Convention People's Party - CPP) tüzüğ ünde parti nin hedefi olara k «Afrika Sosyal izmi.. yer a l mıştı. Fakat cumhurbaşka n ı N krumah gericileI'in «Afrika Sosya lizmi» teri m i n i b i r maske olara k kullandıklarını kısa zamanda gördüğünden bu terim tüzükten çıkarı ld ı . 1 962 y ı l ı sonunda G a n a ' d a «The Spark.. adlı sosyal i st haftal ı k dergi çıkmaya başladı. Bu derginin ödevi bilimsel sosya lizmin i l keleri üzerinde d u rmak ve «afrika Sosya lizmi.. nin hatalı yollarını ortaya koymaktı. Bu derginin bir sayısında (1 964 sonunda) başkan Nkru m a h politik tutumunu şöyle açıkl ıyordu :
(i) : Leopold Senghor, Africon SOcialism, Londra, Pal l Malı Press, 1 964; Julius Nyerere, UlUMAA : The bosis of ofrican socialism, 1 962 ; African socialism a nd its application to planning in Kenya, Ministry for Economic Pla nning and Development, Kenya, Government Pri nters, 1 965; Bede Onuoha, The elements of african socialism, Londra, Andre Deutsch, 1 965 ; Kwame N krumah, Consciencism, Londra, Heinemann, 1 964. 210
..Sosyal ist gelişme yolunu, bazı çevreler istekli o lmasa da, herkesee kabul edildiğine göre, sosyalizmin içlemini açık seçi k b i l mek zoru n l u ğ u ortaya çıkmakta d ı r . . . B u g ü n öne sürü len b i r çok y a n l ı ş v e a ldatıcı sosya l iz m görüşleri n i n ayd ı nlanması ve çürütülmesi gerekli d i r. Sosya l iz m i n gerçek a n l a m ı v e buna vardıracak y o l h a kkında Afrika l ıların kafasında karışı klı k yaratma m a k için, Afrika Sosyalizmi, Pragmatik Sosya l izm, Ge leneksel Afrika Sosyalizmi, Arap Sosya lizmi, v.b. görüşler ta h l i l edilerek d ikkatle aydınlığa kavuşturu l m a l ı d ı r. B i l imsel sosya l izm i l keleri n i n genel o l a ra k beni m senmesi için bizim burada yoru l m a k bilmez b i r savaş y ü rüt memiz gereklidir. Sosyal izm, temel i l keleriyle bir i l i md i r. Fakat i l m i n coğrafi sınırl a rı yoktur. Sosya lizmin evrensel i lkelerini beni msemek v e ayni zamanda sosyal kurumlardan yara rlanmak, Afri ka ' n ı n ta rihini ve m i rasını göz önünde tutma k Afrika'ya düşen ödevdi r.» ..Afrika Sosya lizmi .. görüşünün üç temel özell i ğ i var. B i ri ncisi, geleneksel Afrika toplumunun eskiden olduğu g i b i bugün de tamamen eşitliğe dayanan b i r i l kel o rta klı k toplu m u olduğu iddiasıdır. Ikincisi, bu iddianın, Avrupa'da n fa rklı olarak Afrika'da kesinli kle ayrışmış s ı n ıflar olmadığı anlamına geldiğ i d i r. Oçüncü özelliğe göre de Afrika kültürü n ü n kendi öz ta rih i olduğ u gibi özg ü l biçimi ve kara kteri va rd ı r ; bunun korun ması ve zenginleştiri l mesi ya l nızca, Afrika'nın kend i ne öz bir gelişme yolu bulup bulamıyacağ ına bağlıdır. Başka n N krumah ve b i l imsel sosya lizmin öteki savunucu l a rı Afrika'nın özel kara kteristik çizgilerini ka bul ediyorlar. N krumah, «Consciencism» (1 964) adlı kita bında , bu kara kteristi k çizgilerin kaynağı olan üç temel etkeni tan ı m l ıyor. Bun ların birincisi, geleneksel Afrika toplumu ; ikincisi, islôm geleneğ i ; üçüncüsü, «sömürgeci liğin ve yeni-sömürgeciliğ i n baş ma nivelô olara k kullandığı» hristiyan geleneği n i n ve batı Avrupa kültü rünün sızmasıdır. Başkan N kru mah, bu etkenlerin temel leri nde çel işir ideolojiler olduğu kanısınd a d ı r. O, kitabında, «sürekli toplumsal i lerlemeye b i r başlangıç olacak top l u m u n d i na m i k birliği»ni yansılayo b ilecek b i r ideolojiyi geliştir meğe çalışmakta d ı r. Başkan Nkrumah, geleneksel Afrika toplumunu ebe dileştirmeye g itmeden geleceği şöyle görmektedi r : «Bugünkü koşu l l a r a ltınde sosyal izm k a m u i l keleri n i n koruyucusu olab i l i r v e koruyucusudur da. Sosyal izm, toplumsal örgütlenmenin b i r şekl i d i r ; temelinde yatan komünizm i l kelerinden yön a l m a ktadır; ve demografik ve tekni k geliş menin zoru nlu kıldığı yöntem ve tedbirleri uygulamaktadır.» Afrika geleneği ve sosyalizm düşünceleri
..Afrika Sosyal izmi»nin en şaşkın ve m i stik b i r şekl i, cum h u rbaşkanı Senghor'un öne sürdüğü şekil ve buna bağlı ola n «Negritüd» görüşüdü r. Onun görüşüne göre geleneksel Afrika toplumu sosya l iz m i l e eşdeğerdir, ve : ... . . Negro-afrika toplumu kolektivist bir toplum, tam deyimiyle b i r 21 1
i lkel orta klık toplumudur. Çünkü bu, bireylerin meka nik b i r orta k l ı ğ ı ndan çok ruhsal bir ortaklıktı r. B i l mek gereki r ki, Avrupal ı l a r gel meden önce bizde sosya lizm vard ı . Bundan çı ka rı lacak sonuç, onu yeniden yaşatman ı n v e ona m anevi ölçülerin i yeniden kazanması i ç i n yard ı m etmenin bize düşen bir görev olduğudur.» Başkan Nyerere esas o l a ra k ayni görüşte olduğunu (yalnız manevi yönü üzerinde d u rmadan), belirtmiş, çünkü geleneksel Afrika toplu m u n u n eşitliğe dayandıgını i leri sürerek şuna işaret etmişt i r : «Hiç ki mse yiyecek sıkıntısı çekmiyor, ya da, kişisel zenginliği yok diye küçümsenm iyord u . Herkes, üyesi olduğu orta k l ı ğ ı n zenginliğine bağl ıydı. Işte bu sosyal izmdi sosya l izm de işte budur.» Kenya h ü kümetin i n yayınladığı broşürde «afrika gelenekler;', ile i l g i l i b i r bölümde şu i d d i a l a r y e r a l ıyor : «Geleneksel Afrika a n l a m ı ndaki politik demokrasi, ekonomik bakımdan güçlü olan g u rupların oransız ölçüde b i r politik i ktidara sa h i p o l m a l a rına karşı s ü rekli b i r s ı n ı rlama ödevi görüyordu. Afrika toplumunda i nsan, siyasi bakımdan h ü r ve eşit h a kla rla dünyaya geliyordu. Ekonomik du ru m u ne olursa olsun, sözü ve tavsiyeleri d inleniyor ve saygı görüyordu. Hattô, geleneksel önderlerin daha zengi n v e kendi a i l e y a da h ısı m l ı k topluluğ unda o ra nsız b i r politik etkiye sa h i p göründükleri hallerde, frenleyici geleneksel i l keler v e böyle b i r i ktidarı n kötüye kullanıl ması i htimal inde ceza l a m a l a r da d a h i l dengeleyici karşıt a ğ ı rlıklar vardı.» Bu sözler (ve broşürün öteki bölümleri de), özellikle zenginlikleri elle rinde toplayan önderle yaşl ı l a r' ı n ayni zamanda çeşitli kötüye kullan m a l a rı s ı n ı rla makta da sorum l u oldu kla rı düşünüldüğünde, ortaklık düze n i n i n «hak eşitliği» ka rakteri üzerinde hiç de a z şüphe yaratmamaktadı r ! Kata l i k görüşü, Bede Onuoha yeter ayrıntıla rıyla gelişti rmişt i r. Kenya h ü kü metin i n broşürü g i b i , Onuoh a ' n ı n «Afrika Sosyalizminin U nsurları» a d l ı kitabı da, orta klık geleneklerini temsil etmek ve bunları ayni zamanda modern toplumla bağdaştırma k a macıyla yaz ı l m ı ştır. Kita pta şöyle deniyor : «Geleneksel Afrika toplu m u şüphesiz çok derin d i r sosya l ist ruh a dayanıyor v e kabile halkları n ı n sosyal ist ka idelerinden, ôdetlerinden ve kuru mlarından yön a lıyordu.» B. Onuoha, başkan Nyerere'nin sosyal izmle i l g i l i sözlerini a l ı p b u n la rı «ruhsa l» b i r tutum, b i r davra n ış olarak tekra rl a m a ktad ı r. Ve buna d i n i b i r a n l a m kazandırmaya çalışması na, «sömürgeler öncesi Afrikada» ruh a n i lerin
eylemini övmesine şaşmamak gerek. Onuoha, kitabında şunları
yazıyo r : «Din, afrika lının bütün hayatına g i rmişti r . . . Afrika top l u m u pozitivist ilkeler üzerine değ il, ruhsa l i l keler üzerine kurul muştu. Hayat çok daha deri n lere uzan ı yo rdu, daha ta nrısa ldı. Bir ka bilenin ileri gelenleri ru hsal gerçeklerden serbestçe yön a lıyordu. Onlar için bu gerçekler, hattô maddi nesnelerden de daha gerçekti.» Afrikada ne dereceye kada r eşitliğe dayanan bir ka b i le düzeni olduğu, ta rihçil er, a rkeologlar ve a ntropolog l a r için bugüne kad a r bir tartışma 212
konusudur. Kıta n ı n b i r çok kesim inde b i r ortaklı k d ü zeni olduğu h a kkında el bette elde yeteri kadar veri var. 1 9. yüzyılda Afrika biribirleriyle yarışan emperyalist devletler a rasında bölüşül meden önce bu veriler vard ı . Ama, o s l ra laı'Ba Afri ka'n ı n b i r çok kesiminde ortaklık düzeni artı k yeri n i yeni toplu m şekillerine b ı rakmaktayd ı . Çünkü Afrika'nın kuzey kesi m i nde feoda lizm ağır basmaştı ve g üneye doğru yayıl a ra k hattô tropik bölgelere erişmişti. Oyle veriler var ki, bunlara bakılırsa, orta çağı n başlangıcında Afrika'nın bazı bölgeleri nde o dönemi n b i r sıra Avrupa ü l kesi ndekinden daha yüksek bir uygarl ı k olduğu ka bul edilebilir. O dönemde Song hai, Mali, Oyo, Benin, Gana ve Zimbabve'de feodal devletler ve kıra l l ı kl a r olduğu b i l i n mektedir. Afri kalıla r ta mamen haklı ola ra k zeng i n kültürel geçmişleri ni öne sü rüyorl a r, a m a bu ortaçağ devletleri ile ortaklığa ve hak eşitliğine dayanan toplu m sisteminin pek i lişkisi yoktur. I k i ünlü Afri kal ı ta rihçi (Roland Oliver ve J. D. Fage) «Afri ka'nı n Kısa Ta rihi .. (A Short History of Africa) a d l ı kitapları nda (bu eski kıra l lıkları kapsayan), «Sudan .. uyg a r lığının, bazı afrikal ı m i l l i önderi n canlandırdığı gönül açıcı görünüşten çok uzak olduğ u n u öne sürüyor ve şunla rı yazıyorl a r : «Bu egemenl i k şekli n i n başlıca soru nu, kıra l ı n v e kendi n i üstün sayan başkentl ilerin bakımı için vergi toplamaktı . . . Dış ticaret belirli a n l a mda her zaman kıra l ı n tekelindeydi . . . Bu yüzden ..Sudan» devleti, tarı m la uğraşan köy l ülerin köy-ortaklığı içinde doğal yoldan çıkıp gelişen b i r toplu m olmakta n çok, en dolaysız a n l a m ıyla bu köy-orta klı ğ ı n ı n üzerinde bir üst yapı idi.» Gentil(klan) ortaklık-düzeni, daha emperyal ist devletler Afrikayı bölüş meden çok önce çözül ü p dağı l maya başlamıştı. Söm ü rge reji m i bu süreci h ızlandırd ı . Kuzey Afri ka'da (Fas, Tunus, Libya, M ı s ı r ve Sudan da da hil) ve Afrika ' n ı n tropik bölgelerinde (Kuzey Nijerya ve kımen de Uganda'da) derebeyli k h ü k ü m sü rüyorken, kıtan ı n öteki kesim lerinde Afri ka ıı la rı n toprakları n a avrupalı sömürgeciler el koydu. Kenya, Rodezya, Güney Afrika ve tropik bölgelerde bu böyle oldu. Daha önceki gentil ortaklık d üzeni hemen yıkı l ıverdi . Ama bu düzen, batı ve doğu Afri ka'nın tek tek bölgelerinde, afri kalı önderlerin geleneksel Afrika toplumuna böylesine önem verdi kleri ü l kelerde daha dayanmaktad ı r. Fakat bu ü l kelerde de (Senegol, Kenya ve Tansanya'da) karakterini h ızla deği şti rmektedi r. M a rks ve Engels'in yapıtlarına boş vurduğumuzdo, ortaklık-düzeninin gerçek duru m u nu sosyal ist geleceğin ışığı altında daha iyi a nlıyabiliriz. Şunu beli rtelim ki, «Marksizmin Afrika için hiç bir önemi o l madığı» yol u n daki bütün iddiaları n temeli y a n l ı ş b i r görüşe dayanmaktad ı r. Bu görüş, M a rks ve Engelsin, kapita l izm öncesi dönüşümleri (klasik feodal dönüşü m ü n dışında) d i kka te o l madıkları ve bütün topl u m l a rın, sosyal izme geç meden önce ka pitalizm içinde gelişme zorunluğunda olduklarını ka b u l ettikleri yol u ndad ı r. Gerçeklerden böylesine uzaklaşmış başka bir şey yoktur. Incelemeleri için o zamanlar Afrika i l e i l g i l i çok az materiyo l bul213
masıno ramen Engels, çağdaş a ntropolog ve tarihçilerin keşiflerini iyice değerlendirmiş ve "Ailenin, özel m ü l kiyetin ve devletin kaynağı» adlı klasik eserinde, Afrikalılar için bugün de değerli olon sonuçla r çıkarmıştır. Ma rks, «Ka pital izm öncesi formasyonyonları,. a d l ı a raştı rması nda, i lkel o rta klı k-toplu munun kara kteristik hatlarını çizerken, bunlard a n üç tipin, - yani Asya, Anti k ve Alman (Cerman) tipinin - ta n ı m la masını yapmış ve derin i ncelemeleri sonucunda, ortaklık mül kiyeti koşulları a ltında toprağın b ireysel kul l a n ı l ı ş karakterini meydana çıkarmıştır. Gerek Marks ve gerekse Engels, bu tip'lerin d ü nya n ı n başka bölgelerinde de var olduğu, örneğ in ..Alman » orta klık-düzeninin kara kteristik çizgi leri n i n daha önceleri Wales ve ırlanda'da Keltler'de de bulunabileceği ve bunları n Rusya'da daha 1 9. yüzyı l ı n orta larında görüldüğü görüşündeydiler. Engels şunları yazmıştı : .. Bütün halkların, yahut daha doğrusu hemen de bütün halkl a rı n ta rihine hôkim olan i ki tümden d o ğ a l kaynaklı gerçek va r : Halkın hısımlığa göre kademelenmesi ve toprak üzerinde ortaklık m ü l kiyeti.» Biz bu satı rl a rı n altını çizerken, önce şunu söylemek istiyoru z : Afrikada i l kel topluluk biçimleri hiç de istisna bir görüntü değ i l d i r ; ve i kinci ola ra k d a ş u n u hatırlatmak istiyoruz : örneği n Engels, Rusya g i bi bir ü l kede i lkel topluluk oluşum l a rı n ı n sosyal ist olanakları üzerinde (Rus köylü devri m i ni n , batıda b i r proletarya devri miyle tamamlanmasını şa rt koşarak), ta ma men belirli bir biçimde d u rmuş, yanlız daha sonra la rı 1 861 topra k reformu Rusyada ka pitalizmin büyük b i r hızla gelişmesi sonucunda bu olanaklar ortadan kalkmıştı r. Böyle b i r a n l a m çerçevesi içinde, sosyal izme geçişin belirli b i r döne m inde Afri kada daha va r olan i lkel toplu l u k düzeninin olumlu özellikle rinden, örneği n topluluğun mül kiyeti ndeki topra kl a rdan, devlet ve ko operatif çiftli kleriden ve ka rşılıklı yard ı m örgütlemelerinden nasıl yara r sağlanabileceği sorusu da soru l a b i l i r. A m a , i l kel gentiltoplumun bütü n özelliklerin i koruyarak, ya da ya nlızca küçük köy top l u lukları n a daya nara k g i rişilecek denemeler temelinde sosyal izme doğru i lerlemenin olanoğ ı yoktur. Sosyal izm, eski sosya l -ekonomik hayat şeklinin dönüşümü demekti r, endüstri ve ta rımda büyük üretim i n h ızla gelişmesi demektir. Sosyal ist d ü nya n ı n gelişmesi sonucunda, genti l i l kel toplu lukların kal ı ntıları i l e - sosyal ist topl u m u n eriştiği gibi - en ileri aşama a rasındaki tarihsel u çu ru m u n aşıl ması olanakl a rı ortaya çıkmıştır. Ne var ki, bu, Afrika'daki ve bütün dünyadaki kurtuluş h a reketleri n i n sosyal ist ü l kelerle a ksiyon birliğine bağ l ı d ı r. «Afrika Sosyalizmi.. görüşündeki kapitalist eğilimle r
«Afrika Sosyalizmi .. n i n savu nucul a rı, bu görüşün ne kapitalizmle, ne de' sosyal ist d ünya ü l keleriyle bir i1işiği ol madığ ı n ı öze l l i kle kesin b i r biçimde öne sürüyorlar. Bir yandan da, Afri ka'n ı n .. her iki taraf»tan ogrenmesi, hem kapital i st, hem de sosyal ist d ü nya ile işbirliği yapması gerektiği n i 214
iddia ediyorl a r. Tom Mboya, Uganda'da yayı nlanan ..Transition» ( 1 963 Mart) dergisi ndeki bir yazısında, ..Afrika sosyal izmi»nin kendisini, .. Batı tipi sosyalizm» ve «Marksist sosyalizm»den ayırdetmesi gerektiği görüşünü savunuyor. Gerçekte Tom M boya' n ı n yaptığı bu ta n ı m l a ma, asıl «Batı tipi sosyalizm ..e, yan i bir tek kapital ist, muhafazakar, l iberal ya da sağcı I n g i l i z «işçi parti li» siyasetçi n i n karşı gel m iyeceği bir sosya lizme yanaş maktadır. Bu tanımlama şöyledir: "Sosyalizm, toplumda aklı başında
ilişkiler ve a henk sağlamak a m acıyla getirilen bir ruhsal tutu m ya da düşün ce biçi m i d i r. .. Bu ta nımla mada sosyalizm kel i mesi yerine ..kapita lizm .. keli mesini koyarsanız, dünyada h i ç bir ka pitalist beyi bunu doğ rula maktan kaçınmaz. Bu tanımlama, daha genişleti lmiş bir biçimde Tom M boya için de aşağı yukarı ayni a n l a m ı taşıyor. M boya diyor ki : «Sosya lizm, eşit olana kla rdan, gelir ve çalışma olanakları n ı n güven a ltına a l ı n masından, kanunla r önünde eşitlikten, kişisel özg ürlükten, genel oy hakkından, ekonomik hayatın devletçe düzenlenmesinden ve hayati ö ne m taşıyan ü reti m a raçları üzerinde devlet deneti m inden yanadır . . . » Burada, üretim a raçları üzerinde top l u m m ü l kiyeti nden ve ka r yararına ü retim sisteminin kaldırılmasından tek kelime ile söz edilmiyor. Kenya h ü kü metinin ..Afrika sosya lizmi» üzerine yayınladığı broşürde açıklanan progra m, Kenyada kapitalist gelişmenin başkalaşmış bir şekli n i n progra m ı d ı r. Bu yüzden, Ta nzanya'da çıkan .. Natianalist» dergisinin 29 Hazira n 1 965 sayısında eleşti ricinin, bu broşürü kaleme alanın «ne b i r Afrika h, ne de bir sosyalist» o lmadığı yolundaki kuşkusuna v e şu sözlerine şaşmam a k gere k : ..One sürülen bütün veriler, hiç bir şeki lde sosyalizm siyaseti olmadığ ı g i bi , sosyal izme karşı yöneltiimiştir ve kapitalizmden yana çıkmakta d ı r... Güney Afrika Komünist Partisi' n i n «The African Com munist» adlı derg i sinin (22/1965) sayısında, çok sert bir eleştirme yazısı yayınlandı. Bu yazıda, broşürün, ..yozlaşmış ingiliz sosyal -demokrasisin l n b i rçok yanlış teorisinin etkilerini yansıttığı» gösteriliyordu. Ayni broşür, i ngiliz ..Fa bian»ları n ı n ı lı m i ı dergisi ,.venture»un Eyl ü l - 1 965 sayısında Matrick McAuslan'ln ka lemiyle daha şiddetle suçlandırıldı. McAuslan, Kenya için ön görülen politi ka nın «Afrikal ı , ya da başka bir sosyalist topluma vardıro cağ ı » olana ğ ı n ı ciddi kuşkularla karşıiıyarak, şu sonuca varıyordu : «Kenya hü kümeti nin, ekonomik gelişmede kapital ist gelişme yönü n ü seçtiğ i izle n i m i uya nmıştı r.» Kenya-pıanı'na temel olan ideoloji, B. Onuoha'n ı n kita b ı nda yankı bul maktadır. Onuaha, Komünizm'den v e Marksizm-leninizmden ko rktuğu nu
açı kça bel i rtmektedi r. Çoktan çü rü m ü ş sakıza dönmüş ıaflara baş vurarak, kom ü nistlerin «amaç, a raçları meşru kıl a r» i l kesiyle h a reket ettiklerini, sözü mona «komünizmin uluslara rası saldırı l a rının her zaman h ü r d ünyada kanun yoluyla seçilerek gelmiş hükümetleri baltalamaya hizmet ettiğini» öne sü rmektedi r. 215
O'nu n goruşune göre işçiler aksiyoner olmalı ve böylece «reformlaş tırılmış» kapitalist sistemle kaynaşmahdır. (Kenya -Plônı'nın temel karak teristiği de işte budur.) B. Onuoha, a rkadaşı muhterem John Francis M aksvel'in geliştirdiği plônı «en uygun» olarak değerlendiriyor ve şunları yazıyo r : .. Bu plôn izleni rse, bütün sanayii devletleştirmek gerekmiyecektir. özel teşebbüs böylece gelişebili r ve ayni zamanda sosyal sorumluluğu üzerine a l a b i l i r. Cesur ve b i l imsel b i r kanunla Kapitalizmin dikenlerini sökmüş ve o n u zararsız duruma sokmuş oluruz. Biz, kapitalist toplumları, yatırım ya panlar, a racılar ve memurlar a rasında d ü rüst b i r işbirliği şekli n e getirebiliriz ; a lelôde h i sseler, i mtiyazlı s a b i t temettü h isseleri haline g e t i rilebilir; sanayi şirketlerin i n kapılarını b ü t ü n yurtdaşlara aça b i l i r ; s ı n ı rsız kôrların bencil yığı l ı m ı na son verdirebiliri z ... Yazar bunu «sosyalleştirii m i ş kapitalizm» o l a ra k coşku n l u k içinde nitelemekte v e şöyle demektedi r : «Kapitalist ejderha frenlenmiş v e temizlenmiştir ; a rtık sosyalizm i l e a i le kuru l a bili r . " Bu bize, sınıf çatışm a l a rı ndan ve i stibdaddan uza k b i r sosyalizme t ümden yeni b i r biçimde yonaşma olanağı n ı vermektedir.» Afrika'da sınıfların olmadığı görüşünün b i r hayel olduğunu elbette u nut mama lıyız. Bu görüş, vaktiyle siyasi bağımsızlık savaşında erişilen m i l l i b i rl i k düzeyini, kurtuluş savaşının yeni aşamasında korumak a rzusundan gelmektedir. Gerçekte m i l l i -demokratik cephe n i n bir ifadesi olan tek parti-sisteminin varl ı ğ ı n ı n sebebini de bu çaba göstermektedir. N e var ki, b u gibi görüşler, yen i devletlerin b i rçoğ un d a gelişmekte olan kapital izm için b i r ideoloji perdesidir. Avrupa ve ABD-den gelen kapital ist yatırım ların kuvvetle yoğ un laşması yanında, Afrika kapita l i st firmaları n ı n sayısı (her şeyden önce tica ret ve u laştırmada) a rtma kta ve g ittikçe büyüyen yerli kakao . pam u k ve kahve ü reticilerini n payı çoğ a l m a ktad ı r. Afrikalı b u rjuva elemanları için, genell i kle ya bancı sermayeni n önceliği ya nında beli rl i genişleme olanakl a rı sağl a n mıştır. Bunu nla beraber genç devletlerde m i l l i b u rjuvazi sayıca nisbeten zayıf ve a z gelişmiş durumda d ı r ; ekonomiye ya d a politik so runlara kesin b i r etki ya pamamaktad ı r. Bu sebeple g e n ç devletler devlet v e kooperatif işletmelerinden yana çaba göstermekte ; kôr çıkarlarıyla hareket eden b u rjuva elemanları n ı n kuvvetlenmesi ise bu elem a n l a rı n çok defa em per yalistlerle sıkı bağlar kurmal a rı sonucunu doğurmaktad ı r. Bu olay, m i l l i demokratik cephe içinde kuvvet g u ru plaşmalarında değ işikliği gerektir mektedi r. Daha kuvvetle işçi sınıfına ve köylüye ve daha a z m i l l i burjuva ziye daya nmak zorunludur. AfrikaYf ileriye götürecek yol
Afrika'da kurtul u ş savaşla rının h ızla gelişmesi ve sosyal ist görüşlerin g ü çlenen etkisi dolayısiyle b i rçok yeni kitapları n yayın la nacağı ve bu kitaplarda, bu dev kıtada gerçek görünüşü tanıtma denemeleri yapılacağı beklenebilir. Bu sorunda son sözü söyliyecek o la n , siyasi bilincin açıklık 216
derecesi i l e Afrika kurtul u ş hareketi kuvvetleri n i n örgütlenme d üzeyi ola caktır. Afrikada şimdi olup bitenler, yanlızca fiziki b i r çarpışma ya da siyasi kuvvetlerde bir gelişme değ i l d i r. (Gerçi Güney Afrika ü l kelerinde bu gelişme de olmaktadı r.) Savaşlar git gide bir «görüşler savaşı", �Afrika sosya l izmi»ne karş ı l ı k sosyal dönüşüm i lminin, bili msel sosyal i z m i n üstün gelmesi u ğ runda bir savaş olmaktad ı r. «Afrika sosyal izmi» görüşü gerici eleman l a r tarafından kötüye kul l a n ı l masına rağ men, bunun tarafta rları da va r ve bunlar Afrika n ı n i lerlemesi olanağını bunda görüyorlar. Bunlar, e mperya lizme ve yeni-sömü rgeciliğe karşı besledikleri kinle ve eskimiş sömü rg e ekonomisinin değ işmesi zorunluğu görüşüyle ha reket ederek, «Afrika sosyal izmi» görüşünde olu m l u b i r yön b u l uyorlar. Ancak kazanılan tecrübeler, «Afrika sosyalizmi .. için kesin i mtihan olacaktır. Afri kaı ı la rı n b i r l i k v e sosyal iz m i ç i n yürüttükleri savaşta b u n d a n sonraki gelişmeler şüphe yok ki, bili msel sosyal izmden başka bir yol olamıyacağını göstere cektir. Bu, d ü nya nın bütün ü l keleri için bu yol u n ayni olduğu a n l a mına gelmemeli d i r. Ve Ma rksistler böyle b i r düşünceyi h i ç b i r zaman savun mamışlard ı r. Birçok g e n ç Afrika devleti, Marksist görüş açısından, m i l l i demokratik b i r devlet kurma yolunda ; sosyal ist devrim yönünde gelişen bir s ü recin bir bölümü olan demokratik devrimi tamamlama yolunda b u l u n m a ktad ı r. Bu savaşın başarısı, Afrika dışındaki kurtuluş h a reketiyle, sosyal ist d ünya ile ve kapital ist ü l kelerdeki a nti-emperyal ist h a reketlerle i ş b i rliğine bağl ı olacaktır. «Afrika sosyal izmi.. görüşü ise Afrika'n ı n sava ş ı n ı d ünya n ı n öteki bölgelerinden yalıtır ve düşmanın eline teslim eder. Afrikada şimdiki mayalanma, politik strateji ufu kları n ı n genişlemesine ve M a rksist tecrü belerle Marksist düşüncenin zenginleşmesine h izmet etmekle daha büyük bir önem kaza nmaktad ı r. Afrika ü l kelerinin sosya l izme doğru i lerlemelerine ya n lızca Marksist i l kelerin ve Ma rksist strate jinin büyük yardı m ı olmaz ; ayni zamanda Afrikadaki kurtu luş sava ş ı n ı n ö z e l kara kteri v e sosyal izme gideceği y o l da b ü t ü n Ma rksistıere, ufukları n ı genişletmelerinde, gerçekler ka rşı sında a nlayışlarını derinleştirmelerinde ve sosya l izme geçiş olabi lecek çeşitli şekiilere daha iyi üstün l ü k sağl a m a l a rında yard ı mcı ola b i l i r. Afrika'nın gel işmekte olan ü lkelerinde kamu oyu nun tan ı n m ı ş kişi ve siyasetçileri, kıtada i lerlemekte olan süreci bilinçli olara k görmeye, kur tuluş savaşlari ndan belirli sonuçlar çıkarmaya, gelecek h a kkında ka rarlar verrneğ e ; hem kendi kuvvetlerini, hem de d üşma nın kuvvetini - şimdi yen i -sömürgeci l i k k ı l ığ ı nda ortaya çıkan u lusla ra rası e m perya lizmin kuv vetini - ölçüp değerlendirrneğe daha çok gayret sarfediyorlar. Bu çaba l a r zinciri içi nde, G a n a başka nl(l) K. N kru mah'ın 1 965 Eyl ü l'ünde yayınlanan «Emperyalizmin son aşaması neokolonializm (2) a d l ı kitabı önemli bir ..
(1) H ü kü met darbesi nden önce. (2) Kwa me N krumah, Neo-Colonialism : The Last Stage of I mperialism.
Londra. Thomas Nelson Ltd. 1 965, 280 s.
217
yer o l m a ktad ı r. O'nun bu yeni eseri, özel bir ilgiye h a k kaza nan çok ciddi bir ekon o m i k incelemedir. Yalnız şimdilik okuyucuya bu kitabın yayın landığı n ı bildi rmekle ve kapsa m ı n ı n özün ü hatırlatmakla yetineceğiz. Yazar, a raştı rması n ı şu temel düşünceye daya ndı rmaktadı r : Sömü rgecil iğe karşı d i reniş, bugün yalnız bağımsızlık için bir demokratik savaş şek l i n i değil, ayni z a m a n d a Afri ka'da uluslararası emperya lizmin b ü t ü n ekonom i k v e m a l i temeline karşı b i r savaş şekli n i a l m a ktad ı r. V e N krum a h herşey den önce, düşmana karşı savaşın yolunu tesbit etmek için, onun kuvvetin i v e egemenlik mekanizmasını açıklıkla göstermeğe çalışmaktadır. Ortaya çıkan durumu N kru m a h şöyle ta n ı m l ıyor : «Emperya lizmin temel a racı olan söm ü rgeci liğin yerin i bugün yen i-sömürgecilik a l mıştır. Yeni-sömü rgecili ğ i n özü, o n u n objesi olan devletin nazari bakımdan bağ ı msız kalması ve m i lletlerarası egemenl i ğ i n bütün dış alômetlerine sa h i p olmasıdı r. Fakat gerçekte onun ekonomik siste m i ve böylece siyaseti de dışa rd a n yöneltiI mektedir.» Nkru m a h daha sonra Afrika toplumunun ekonomik hayat ı n ı n çeşitli görüntü lerini ve yeni -sömü rge egemenliği n i n g iriş biçimleri n i titizlikle ve olağanüstü esasl ı vesikalara daya n a n bir i n celemeden geçirmektedir. K. Nkrumah, Afri ka' n ı n doğ a l zen g i n l i kleri n i tanıtmakta, ekonom i k geliş mesine karşı d u ra n engel leri göstermekte, Afrika ülkelerine sokulmuş olan (Oppen heimer-I mperiu m g i bi) b i rçok ya bancı tekelin ya pısını ve m a l i durumunu i ncelemekte, uluslara rası i ktisadi örgütlerin v e para fon u n u n rol ü n ü v e işleyişini, kıta n ı n çeşitli ödeme bölgelerinde para v e döviz işlemleri n i n yapısını, yen i sanayi şekilleri n i n gelişmesin i ve ham madde çıkara n ve yarı mamul d u ruma getiren ü l kelerde bu gelişmenin yaptı ğ ı etkiyi v . b . t a h l i l etmektedir. Altın, el mas, bakır, kolay, n ikel v e öteki yer a ltı zenginli kleri n i işleten ve bunu yaparken, Afri kadon ihraç etti kleri ham madde fiatları ile Afrika ü l keleri n i n ithal etmek zorunda oldukları sanayi mamulleri ve üretim a raçları n ı n fiatları a rasındaki d u rmadan derinleşen uçurumdan muazzam kaza nç sağ layan dev tröstlerle m i l let lerarası mali-sermaye'n i n bağları ve biribiriyle örülüşü bütünüyle okuyu cunun gözleri önüne bir resim g i b i seril mektedir. Fakat kita p, bütün Afrika'yı ve d ü nya n ı n öteki bölgelerini sömüren ve başı n ı yok ki ABD-de a ra m a k gereken bu yeni -sömürgeci ekonomik ve mali a htapotun derin ve etraflı bir ta h l i l i n i vermekle kalmamoktad ı r. Kwame N kru m a h gösteriyor ki, Emperyalizm, «gelişmekte olon ü l keleri peşinden ayı rma mak yol u ndaki şaşmaz çabasıyla yalnızca ekonomik a l a n ı değ il, a y n i zamanda po litik olanları, din, ideoloji v e kültür alanlarını do» etkilemektedir. Her şeyden önce de, m i l letlerarası sermayeni n ekonomik egemenliğ i n i n ya pısı, söm ü rgecil i ğ i n uyguladığı siyasi baskıya temel olmaktad ı r. Yaza r şöyle diyo r : «Bu egemen liğin gösterdiği etki, siyasete ve mil letlerarası sorunlara i letil mekte, böylece milletlerarası siyaset önder tekel g u ru pl a rı n ı n çıka rları n a göre yönetilmektedir. Onların temsilcileri, hükümette, 218
orduda, deniz ve hava kuvvetlerinde, d i p lomatik hizmetlerde, siyasetten sorum l u orga n larda ve m i lletlerarası organlarlo örgütlerde kilit nokta l a rı na yerleştiril mekte v e b u tekel g u rupları bu temsi lcileri aracıl ığıyla ken d i leri için elverişli siyaseti m i lletlerarası a l ana sızdı rmaktadır.» Başkan Nkrumah, bütün bunlara rağ men yen i-sömürgeciliğin yenile bileceğ ine i na ndığ ı n ı verilerle gösteriyor ve şöyle diyor : Çünkü «Bu, e mperya lizmin kuvvetin i n bir a l ô meti değ i l, daha çok onun tiksindirici son nefesinin bir ön habercisidir». Yazar, yen i-sömürgeci l iğe karşı zaferin, birinci olara k gerek Afrika'nın birliğine ve gerekse Afrika, Asya ve lôtin Ameri ka'daki ku rtul u ş ha reketlerine ; i kinci olara k, bu savaşın, "dünya n ı n büyüyen sosya list kesiminin desteğ i ni>, görd ü ğ ü gerçeğ inin ka bul edi l mesine : üçünc ü olara k d a «söm ü rgeciliğe karşı kurtuluş hareketlerinin, emperyal ist ka mpın kendi içindeki kuvvetler tarafı ndan desteklenmesine» bağ l ı olduğ u nu beli rtmektedir. Işte bun l a r, hep birl i kte yeni-sömü rgeciliğe son verd irebilecek üç temel kuvvettir. Başka n Nkrumah'ın kitab ı , bu a maca erişmek içi n yürütülen savaşta paha biçilmez b i r ideoloj i k silôh say ı l ı r.
219
Sudanda demokrasi savaşı devam ediyor
H. Abdullah Bütün d ü nyanın emekçi leri, bütün ü l kelerin demokratik g üçleri, Sudan Komünist Partisi ile dayanışmalarını belirtmekte ve kom ünist partisini yasaklıyon kanunu çıkararak komü nistlere karş ı sefer açan gerici h ü kü metin davranışını hiddetle karşı lomaktad ı r. Bir a nti-komün ist kampanya, ne genel l i kle d ü nya için, ne de öze l l i kle Sudan için yeni bir şey değ i l d i r. Daha 1 951 y ı l ı nda ingiliz sömürge m a ka mları , bazı kuru l uşları yasaklıyon kanunda değ işiklik yapa ra k, komü nist partisi ile öteki demokratik örgütleri de bu ko nunun kapsa mı içinde a l d ı l a r. Söm ürgeciler, bu kanunla Sudan'daki demokratik örgütleri onla rın bütün d ü nyadaki dostlarından tecrit edeceklerini sandılar. Bu tedbirle demokratik ha reketin gelişmesinin d u rd u rulamıyaca ğ ı açık olara k görülünce, Sudan'daki ingiliz genel valisi parlô mentoya «yı kıcı faa liyetler kanunu"nu getirdi. Bu yeni a nti-demokratik kanun tasarısı Sudan halkının ve özell i kle işçi sınıfı n ı n şiddetl i bir muhalefetiyle karş ı laştı. Sudan pa rlô mentosu bu k a n u n tasa rısını daha i l k ta rtışmadan sonra reddetmek zorunda kaldı. 1 958 Kosı m'ında genera l Abboud'un askeri cuntası i ktida rı ele geçirdi ğ i nde ü l kede, «I<omünizme karşı savaş» şiarı ile bütün muhalefet kuvvet lerine karşı terör ve takibat kampanyası başla d ı . Bu ko m ponyayı d üzen liyenler hiç bi r şeyden kaçı n m ıyordu ; bütün kaba kuvvet a raçlarına boş vura ra k demokratik örgütleri yasaklıyor, onların basınına el koyuyordu. Sudan Komünist Partisi bu ağır şartlar a ltında yaşıyor ve ça lışıyordu. Parti, gizli l i k içindeki çalışmalarını açık savaş yöntemleriyle bi rleştirmesi ni bi lerek, ça lışma a l a n ı n ı genişletmek için her ola n a kton ya ra rlanıyordu. Komünist Partisi, Suda n'ın çıkarlarını gözetmekle, işçi sınıfı n ı n ve emekçi köylü lerin çıkarlarını savu nmakla etkisini a rttırdı ve emperyalizm destekçisi askeri d i ktatörl üğe son veren 21 Ekim 1 964 Devri m i n i n zaferine m uazza m ölçüde yard ı m etti. Askeri di ktatörl üğün yerine geçen geçici m i l l i hükümette Sudan tari hinde ilk defa yeni sosyal kuvvetler - işçiler, köylü ler, devrimci ayd ı n l a r yer a l mıştı. Devrim i n zaferinden son ra demokrati k güçlerin örgütlenmesi a rttı. Sudan Komünist Partisi'nin ça lışması için, koşullar daha elverişli oldu. Devri mle sağ lanan ve Anayasa ile g üven a ltına a l ı n a n demokratik özgür l ü k hakları ndan yararl a nan Suda n l ı komünistler, parti lerinin iii. Kongre'si nin şu şiarını gerçekleştirmek için ça l ışıyorla rdı : «Pa rti muazzam bir gerçek 220
kitle kuweti olmalıdı r !» Daha önce h i ç bir öz örgütleri olmıyan onbin lerce köylü ve tarı m işçisi sendika l a rda toplandı. Şehi rde ve köyde sendikalar kuruldu. Uzun yıllar boyunca burjuva ve gerici partilerin etkisi a ltında ka lan köyl ü ler, kendilerini bu etkiden kurtarorak bağ ımsız bir kuwet h a l i n i a l maya başladılar. M i l l i -demokratik bir kara kterde olan 21 Ekim 1 964 Devri mi halkın önünde geniş perspektifler açmış ve bu yolda iyimser bir hava yaratmıştı. Ha l k, sosyal d u rumu değişti recek olan demokratik tedbirler için gittikçe daha çok d i reniyordu. Sesini git g ide yükselterek, demokratik reform ların yapı l masını istiyord u : Ta rı m reformu, ü l kenin sanayi leşti ril mesi, dev let cihaz ı n ı n ters devrimcilerden ve gerici lerden temizlen mesi, şeyhler ve köy i htiya rla rı sistemi n i n ka ldırı l ması, yani yarı feodal sosyal koşul l a rı n kalesi olan b u köylerdeki i ktidar sistemine son veri l mesi. Geçici m i l l i hü kümet bu isteklere uygun olara k ça lışmaları na başlad ı . Hükümet halkın büyük çoğ unluğuna, özellikle şehirlerdeki v e gelişmiş tarım bölgelerindeki çoğ unluğ a dayanmaktaydı. Ne var ki, bu siyaset herkesin işine gelmiyordu. Altı yıl sustuktan sonra, AI-Umma Partisi (toprak ağaları n ı n bu gerici partisi bütün g ücüyle köyler deki yarı feodal sosyal koş u l l a rı korumaya ça lışmakta ve yen i -sömürge cilere daya nmaktadır), burjuva M i l l i B i rl i k Partisi, yan i a ltı y ı l l ı k askeri diktatörl ü k boyunca pasif ka lara k AI-Umma Partisi' n i n istekleri n i n b i r ô leti durumuna d ü şen bu parti nin geleneksel eski sağcı yöneti m i v e e n gerici terörcü örgüt olan .. M ü s l ü m a n Kardeşler» seslerin i y i n e yükselttiler. Bu gerici kuvvetler batıl ı devletlerden gördükleri destekle, devri m i n gelişmesi ni d u rdurmak v e o n u barışçı yoll a rdan çıka rmaya ça lışıyordu. Gerici kuwetler, geçici milli hükümetin kom ünist olduğunu ve demokrati k reform istekleri nin yanlızca komünistlerden geldiğini, h a l k yığ ınları n ı içine alan bir kara kteri olmad ı ğ ı n ı öne sürüyorlard ı . Demokrasiye ve devri m i n barışçı gelişmesine karşı olanla r, demokratik güçleri v e geçici hü kü meti sindirmek için zora ve a nti-demokratik faşist yöntemlere baş vurmaktan geri ka l madı l a r. Gerici ler, s i l ô h l ı baskı tehd id iyle, geçici m i l l i hükümeti i ktidarden niha yet uzaklaştırdı, yerine gerici bir hükümeti getirdi ve sonra da, seçi m bölgelerinde h a ksız bir böl ü m ya pan gerici bir ka nunla seçi mlere g itti. Böylece, ülken i n siyasi hayatında büyük bir rol oynıyan ve devrim i n başa rındaki hizmetleri az o l m ıyan, politik bakımda n faa l ve şuurlu halk yığın larının bulunduğu vilayet ve şehirlerin mecl isteki sandalyeleri n i n önemli bir kısmı ellerinden a l ı n d ı . Ayni zamanda, gerici partilerin, örneğ i n AI-Umma Partisi 'nin kuvvetl i etkisi a ltında olan geri k a l m ı ş i l ler i s e d a h a çok a d a y çıka rd ı . I şçilerin v e köyl ülerin h e r çeşit özel temsi lcilik hakkı elleri nden a l ı ndı. Bütün bu etkenlerden başka, yu rtsever h a reketin seçimleri boykot etmesi ve Demokrat Halk Partisi' n i n de buna katı l ması sonucunda, gerici ve burjuva partileri kurucu mecliste sanda lyelerin çoğunluğu nu ele geçir15
221
d iler. Buna rağ men seçimlerin d ikkatle i ncele n mesi hayret uya n d ı rocak bir görüntüyü o rtaya çıkarmakta d ı r. Sudan Komü n i st Parti sin i n aday gösterd iği, ya da başka adayl a rı desteklediği 54 seçim bölgesinde Parti, 73.1 03 oy, yani bütün oyla rı n % 1 7,3-ünü aldı. Şehirlerdeki 14 seçim böl gesinde, seçmenlerin % 20, 1 - i Sudan Kom ü n i st Partisi'ni destekled i . Kurucu mecli ste yüksek öğ reni m görmüş adayl a ra ayrı l a n 15 yerden 1 1 -i n i Komü nist Partisi aldı. Hortum'da komünistler 1 958 yılında yapılan seçimlerde oyla rın a nca k % 1 , 1 6-slnl a l a b i l mişken, ş i m d i oyla rı n % 26,5-u n u top ladıl a r. 1 965 seçi m lerinde :NU P başkentte oyl a rı n % 42- i n i elde edebi ldi. Halbuki 1 958-de oyla rın % 64,6-sınl a l mıştı . N UP-nin sınırsız olara k h ük mettiğ i başkentteki bir seçim bölgesi nde Sudan Komünist Parti si'nin genel sekreteri, NUP-nin başkanına karşı adaylı ğ ı n ı koydu ve seçimde N UP-nin başka nı sadece 1 .061 oy farkıyla kazanabi l d i . AI-Umma Partisi'nin ve «Müslüman Kardeşler»in desteklediği başka b i r N U P adayı, (ısmail el Azhari cum h u rbaşkanlığına seçil ince) boşal a n yer için yapıl a n yedek seçi m lerde Sudan Komü nist Partisi genel sekterinden sadece 88 oy daha fazla o la bi ldi. Böylece seçi m ler, burjuva-feodal partilerin etkisinin azaldı ğını, Sudan Komünist Partisinin etkisi nin arttığ ı n ı gerçekte ortaya koydu. Seçimlerden sonra AI-Umma Partisi ile N U P- n i n kurduğu ka rma hükü met, ono soru nları, herşeyden önce de ekonom i k gelişme ve ü l kenin bir l i ğ i soru n l a rıyla m i l l i azı n l ı kl a rı n sorunlarını çözecek yetenekte olmadığını gösterdi . Bu ödevlerin çözümü, toplum hayatının demokratikleşti rilmesiyle ve halkın özg ü rl ükleri n i n g üven a ltına a l ı nmasıyla bi rbirine bağl ı d ı r. Bunu a ncak, kapitalist ol mayan gelişme yolunu ve sosyal i leri l i k yolunu tutacak bir hükümet soğl ıyobil i r. Sudan Komünist Partisi, karma h ükümetin gerici siyasetine karşı savaşa devam etti. Kom ünist m i l letvekil leri kurucu mecl is kürsüsünden Sudan emekçilerinin çıkarl a rı n ı savundular, demokratik özgürlü k için d i rendiler ve h ü kü metin halk d üşmanı ted b i rleri n i yerdiler. Bu çabalar, h ü k ü m etin ve sağcı partilerin a nti-demokratik davranışlarına karşı muha lefeti n pek leşmesine ve genişlemesine yard ı m etti. Böyle b i r d u ru mda h ü kü met muhalefet kuvvetlerine karşı saldırı yolunu tuttu. H ü kümet bununla, halkın di kkati ni gerçekten çözüm bekleyen sorun l a rdan başka yöne çekmek ve keni yeteneksizliğini gizlemek istiyordu. Emperyal i stlere dayanan h ükümet, Komünist Pa rti sine karşı şiddetli bir ka m panya açtı ve sonunda da partiyi yasaklıyan kanunu çıkard ı . Bu adım, geçici Anayasanın h ü k ü mleriyle açıkça çelişme i çi ndedir. Bu tedb i rler yüzünden Sovyetler Birliğ indeki gençl i k örgütleri ve sendikalar, Suda n komünistleriyle daya nı ş m a l a rı n ı açıklayıp h ükümetin anti-demokratik dav ra nışiarı n ı yerince, Suda ndaki gerici basın sosyal i st ül kelere, Sovyetler Birliği'ne ve sovyet toplumu na karşı şiddetli hücümlara geçti. \J l kenin bütün demokratik güçleri, Suda n Komünist Partisini korum a k için ha rekete geçtiler. Halk, hükümetin aldığı ted bi rlerin yalnız komünist 222
partisine değ i l, ayni zamanda bütün demokratik g ü çlere karşı yöneltil m i ş o l d u ğ u n u a n l a mıştı. Gerici lerin plônları n ı önlemek i ç i n ü l kede Demokra siyi Korumak için M i l l i Kongre kuruldu ve bu Kong re, işçileri, köylüleri, devrimci ayd ı n l a rı, demokratik partileri ve başka örgütleri saflarında birleştirdi. Artık, iktidardaki M i l l i Birl i k Partisi'nin basit üyeleri de, sağcı yöneticileri n vaatlerini tutmadıkl a rını, üyelerin umut ve isteklerini kırd ı k l a rını, p a rti yönetiminin prati kte Al-Umma Partisi yöneticilerinin izinde yürüdüğü n ü a n l a maya başl a m ı ş l a rd ı r. Sudan h a l kı, 21 Ekim 1 964 Devrimini ve onun başarıları n ı savunmakta ka rarlıdı r. H a l k, ü l keyi barışçı gelişme yol u ndan sosyalizme götürebilecek m i l l i demokratik bir h ü kümet için savaşmaktadır. O l kenin iç koşu l larına uygun d ü şecek ve uluslara rası d u ruma elverişli olacak yol, böyle bir yoldu r. Komünist Partisi, tüzük ve program taslağı nda şunu açıklıyo r : Tutulacak yol u n seçilmesi, «şüphe yok k i yalnızca devrimci güçlere değil, ayni zamanda e m peryal ist devletlerin tutumuna ve ü l kedeki gerici lerin davranışla rına do bağl ı d ı r. Eğer gericiler, devri m i n gelişmesini önlemek ve kendi d a r a maçlarına u laşabil mek için, 17 Kasım 1 958-de halka karşı savaşmak üzere bir avuç gerici yüksek rütbeli s u bayı öne sürdüğünde yaptığı gibi, a nti-demokratik ve Anoyasaya aykırı a raçlara sarılacak olursa, o zaman devrimci güçler için, devrim i ve kendi ü l kesinin milli bağımsızlığını korumak için yıl moda n kendini savu n m a kton başka yol kalmaz... Sudan bugün yol l a rı n ayrıldığı kavşokta bulunmaktad ı r. Oste çıka n koşu l l a r a ltında kapita l izm yolu na girmek demek, ü l keyi bir felôkete s ü rü klemek demek o l u r. O l kede sınıf savaşı kuvvetlenmektedi r ve sonunda mutlaka demokratik ve sosyal i st güçler g a l i p gelecektir. Bütün d ü nya n ı n barışsever halklarının dayanışmosıylo destek gören bu g üçler, hakları ve u m utları u ğ runa savaş moğa kesinlikle kara rlıdır. Gerici kuvvetler p a rtinin çalışmasını yasakIa mak ve görevini önlemek için ne çaba g österirse göstersin l er, faa liyetini bütün emekçi kitlelerin çıka rla rının korun ması a m acıyla yöneiten Sudan Komü nist Partisi tarihsel ödevi n i yerine getirecektir.
1 5'
223
D AY A N I Ş M A H A R E K E T I
Cezayir yurtseverlerini savunalım
Cezayir'de Hosin Zahuan, Başir Hac'ali, Moham med Ha rbi ve d iğer bazı yurtseverler tutsak edildi. D ü nya ilerici kamuoyu bundan ötürü ciddi bir endişe içindedir. Tutsak edilen ler, m i l l i kurtuluş savaşına a ktif olara k katıldıkları bilinen ki mselerdir. Fransız sömü rgecilerine karşı g i rişilen h ürriyet ve bağımsızlık savaşının zaferle sonuçla nmasından sonra, Cezayir devriminin bu a ktif savaşçıları da. diğer a rkadaşla riyle birlikte. yeni ve genç devletin kurul ması, ekonominin bağ ımsızl ı k temellerine oturtu lması ve gel iştirilmesi, m i l l i kültürün yükseltilmesi için canlarını dişlerine ta kara k çalışmaya koyulmuşlard ı r. Başir Haç'al i b i r yazısında şöyle der: «1 964 yılında Cezayir'de devrimci o l m a k demek. ı s ra r ve i natla m ücadele etmek, güçlü klerden yılmama k, h u rafecil i kten ve sekter/ikten yıl m a m a k ve bu yoldan Cephe progra m ı n ı yığınlarla beraber gerçekleşti rmek demektir... Genç devletin önünde dura n a n a sorunlara çözüm yolları arıyan M i l l i Komisyon'un ça lış ma la rına başarıyla yön veren Hosin Z a h u a n v e Moham med Ha rbi, Cezayirde sosyal ist fikirleri üstün kılma yo lunda büyük hiz metlerde bulunmuşla rd ı r. Bilindiği gi bi. 1 9 Hazira n 1 965 g ü n ü Başkan Ben Bella idaresi deviriidi. Bu h ü kümet devirmesinden sonra. birçok yurtseverler. bu ha rekete g i rişen lerin. bütün Cezayir halkı tarafından ka bul edilen Anayasayı bazı husus l a rda çiğnemiş olduklarından yakı n m ı şlard ı r. Ve aynı yurtseverler. daha Milli Kurtuluş Cephesi nin Birinci Kongresi'nde kabul edilen h ürriyet ve bağımsızlık h a rtasının h ü k ü m lerinin h a rfiyen yerine getirilmesinden, sos yal ist devri m i n durmadan geliştiril mesinden yana oldukları n ı açı kla mış l a rd ı r. Cezayir'in yeni yöneticileri de halkın önüne buna benzer ödevler koy m u şl ardı r. Başbakan Huayri Bumediyen. kurduğu h ü k ü m eti takdim eder sömü rgeci lik ka l ı ntıla ken yaptığ ı konuşmada, kendi a maçları n ı n da rını ortadan ka ldırmak. milli bağımsızlığı sağ lamlaştırmak ve ada letin h ü k ü m sürdüğü sosya list toplumu kurma k.. olduğunu açıklamıştır. Şü phesiz ki, böyle demeçler ve açıkla malar. Cezayir halkına ve dü nya «• • •
224
i lerici çevrelerine, Cezayirdeki olayla rı n, çetin bir m i l l i kurtuluş savaşın dan çıkmış olan bu şa n l ı memleketin i ç ve d ı ş politikası nda prensip bakı mından değ işikliğe yol a çmıyacağı ve Cezayirin emperyal izme, sömü rge ciliğe karşı hü rriyet, demokrasi ve sosyal i lerleme savaşçı larının ön safla rı ndaki yerini m u hafaza edeceği ümidini verd i . V e 1 965 Tem muzunda Bu mediyen şöyle dedi : «Herkes bilsin k i , h a l k bize, sözlerimize bakarak değ i l, işlerimize, evet, yalnız işlerim ize bakara k değer verecektir.» Gel g ö r ki, Cezayirin yeni yöneticileri n i n yaptıkları işle rin her zaman sözlerine uygun olduğu söylenemez. Cezayirde 19 Hazira n h ü kü met devirmesinden sonra, bazı çevrelerin, ü l kede a nti-emperyal ist g üçlerin birl i ğ i n i bozma ça basına d üştükleri, sol unsurl a rı ezmeğe koyul dukları , Cezayir halkının başarı l ı i lerleyişini kösteklemeğe ka l kıştıkları bir gerçektir. Oyle anlaşılıyor ki, Cezayir'de, a ra l a rında Hosin Zahuan, Başir Hac' a l i ve Moham med Harbi g i b i şan I ı halk çocukları n ı n da bulunduğu birçok yurtsever ve demokrat savaşçı n ı n tutsak edil meleri de aynı çevrele rin yaktı kları baskı n ı n bir sonucudur. Bugün bu yurtseverler hapistedir. Hangi hapishanede bulundukl a rı bel l i değ i l d i r. E n ya kı n l a rı n ı n , a kraba l a rı n ı n , avukatla rı n ı n v e ya bancı memle ketlerden çeşitli teşki latlar temsi lcilerinin kendilerini ziyaretine izin veril memektedir. Bazı basın çevrelerine göre, bu tutukluiara işkenceler ya pıl makta d ı r. Yurtseverlerin hayatı teh l i kededir. Bu durum Cezayirin dostlarını el bette teıaşa düşü rmektedi r. Onları düşündüren şey, tutsak edi len yurtseverlerin a kı betid i r, Cezayir devri m i n i n geleceğ idir. Bütün d ünyada, i lerici güçler, Cezayirde a l ı p yürüyen politik savaşın, sınıf sava ş ı n ı n nasıl bir yön a laca ğ ı n ı d ikkatle izlemekte ve bu memlekette h ü rriyet ve ada letin kesinlikle üstü n geleceğ i n i ü mit etmekte d i rler. Birçok memleketin ortaya koydukları tarihsel tecrü benin ina ndırıcı şekilde gösterdiği gibi, bir ü lken i n gerçekten hür gelişmesi, bağ ı msız bir ekonomi kurma k için bütün milletin seferber edil mesi ve özell i kle toplu mun sosya l ist dönüşüm ü n ü sağ lama yolunda başa rılı mücadele, a ncak h a l k yığınları n ı n yaratıcı g irişim ine en en çok elverişl i orta m ı sağ l ıyan şartlar içinde, en geniş devrimci demokrasi şartları içi nde m ümkündü r. Bundan ötürü, bugün yeni Cezayir yönetici lerinin esaslı bir gerekçeden yoksun olara k -giriştikleri baskıl a ra karşı olduğunu belirten ve Cezayir hal kı nın Hosin Zahuan, Başir Hac'a li, Mohammed Harbi ve diğerleri g i bi değerli evıatla rı nın serbest b ı ra k ı l m a l a rı n ı istiyen herkes, netice itibariyle Cezayir devriminin ideallerini savunuyor demektir.
225
üç Kıta Konferansı
Havana'da Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının i l k konferansı ola ğ anüstü önem taşıyan b i r olayd ı r. Bu Oç Kıta Konfera nsı'na 80 kadar ü l ke nin devrimci halk örgütlerinin temsilcileri katıldı. 1 966 y ı l ı 3-1 0 Ocak g ünlerinde ya p ı l a n bu konfera ns, emperya l izmin, sömürgeci liğin ve yeni sömürgeci liğin ezgisine karşı savaşan h ü rriyetsever halkları n ötedenberi besledikleri ca ndan a rzunun gerçekleşmesidir. Böyle bir konferansın düzenlen mesi, d ü nya devrimci hareketinin bugünkü dönemdeki en keskin i htiyaçlarına da bir cevap teşkil etmektedir. Tarih, Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarından, her zama nkinden daha büyük ölçüde ve güçte daya nışma, birlik ve mücadele istemekted i r. .. Oç Kıta Konferansı ..nın 1 965 Eyl ü l ünde Ka h i re'de hazırlanan g ündemi. bugün bütün d ü nyada gerçek bağı msızl ıktan, demokrasi, i l e ri l i k ve b a rış ta n yana olanları seferber eden istekleri kapsıyor. Bu gündemde yer alan mücadele meseleleri ni şöylece sıralıya b i l i riz : Halkları n ta m ku rtuluşu ve kaderleri ni kendi başları n a tôyin hakkı. Her üç kıtada bütün ü l kelerin m i l l i bağ ı msızl ı k ve egemenli klerinin sağ la m laştı rı lması. Em perya lizme ve Bi rleşik Amerika emperya l istlerinin baş olduğu söm ü rgecilere ka rşı , silôha başvurma da dahil, bütün mücadele şeki l lerinin gel iştiri lmesi. Amerikan e mperya lizmine karşı Rüba h a l kı n ı n ; aynı em peryal izme ve onun elinde a let olan «Amerika l ı la ra rası Teşki ıat..a karşı bütü n Lôtin Amerika halkla rı n ı n yürüttükleri haklı m ücadelenin desteklenmesi. Oç kıtadaki ü lkeler topra kl a rında bulunan yabancı askeri üslerin ka l d ı rı l ması ve askeri pakt l a rda g ruplaşma siyasetine karşı konması. N ü kleer silôhı kullanma, de neme, ü retme ve yığmanın d u rdurulması ve eldeki mevcudun ta mamen yokedil mesi. Dünya ölçüsünde silôhsızlanma ve barış sağ lanması. I rk ayı rımına ve insana renginden ötürü ezgiye son veri l mesi . Bi rleşik Ameri kada Zencilerin eşit vatandaşl ı k mücadelesinin desteklenmesi. Asya, Afrika ve Lôtin Ameri kadaki kurtuluş ha reketlerine, özellikle ha len bağı m sızlık i ç i n silahlı savaş yürütmekte o l a n halklara h a n g i yol l a r v e vasıta larla yard ı m edileceğ inin tesbit edilmesi . . . Konfera nsın gü ndeminde, üç kıtada anti-emperyal ist savaşın en ateşli ve en ca nalıcı problemleri olarak, Viyetna m, Dominik Cumhuriyeti, Kongo, Afrikadaki Portekiz sömürgeleri, Gü ney Rodezya, Arap Ya rımadası g üneyi ve Fil istin halkları n ı n kahramanca yürüttükleri sava şlarla i l g i l i meseleler bi rinci plônda yer a l ıyordu. Asya, Afrika ve Lôtin Amerika ü l keleri n i n ekonomik, sosyal v e kültürel problemleri de g ündemde önemli bir yer tutuyordu. Bundan başka, halkların ekonomik bağı msızl ı kl a rı n ı elde etme 226
ve pekiştirme uğrunda e lbirliği ile m ücadele prensipleri ; e mperya lizmin, sömürgeciliğ in ve yeni -sömürgeci liğin ekonomik sömü rücülüğüne ve eko nomik saldırı la rına karşı mücadelenin prensi pleri ; sömürge egemenliğinin kalıntı ları n ı n ve zararlı etkileri n i n ortadan kal d ı rı l ması tedbi rleri ; ü ç kıta ü l kelerinde toprak reformu problemleri ; gerçekten ekonom i k bağımsızl ı ğ ı gara ntilemek i ç i n iç kuwetleri v e kaynakları ekonomik p l ô n l a m a i le hiz mete koş ma meseleleri ve keza çözü mlenmeleri her üç kıtadaki az gelişmiş ü l kelerin daya n ışma ve ya rd ı mlaşmaları n ı sağl ıyaca k olan bütün diğer problemler ele a lınarak i ncelendi. Konferansın önemli b i r hizmeti de, bu ü ç kıta ü l keleri arası nda eşit hak ve karşı l ı kl ı fayda temeli üzerinde ekonomik ve teknik işbirliğinin ana i l kelerini müzakere etmiş, bu ü lkelerle dünyanın öteki memleketleri ara sındaki karş ı l ı k l ı ilişki lerde yeni bir ekonomik politika tesbitini düşünmüş ve ü ç kıta ü l kelerinin barış içinde yanya na yaşamaları görüşü n ü m üştere ken ta n ı m l a ma konusunu ele a l m ı ş olması d ı r. Asya, Afrika ve Latin Amerika halkları n ı n m i l l i ku rtuluş, yeniden teşki ıatlanma, ka lkınma ve barış u ğ ru ndaki ortak m ücadeledeki ça b a/ a Tı OL politikman ve örgütleme bakımından birleştirme m ese l e s i üzerinde de Kanfera nsın önemle d u rması, bu üç kıta halkları n ı n dayanışmasını nite l i k bakı mından yenileme v e d a h a yüksek b i r d üzeye çıka rma yolunda b i r adım ol muştur. Oç kıta konferansının Hazırl ı k Komitesi'nin başkan ı ve genel sekreteri ta rafından imza lanan çağ rıda şöyle denmektedi r : «Dünya egemenliği hakkını beni msiyenlerin uyguladıkları emperyalist strateji, ü ç kıta h a l klarına karşı bir kışkırtma teşkil eder. Dominik C u m h u riyeti, Viyet nam, Kongo, Filistin V.s. gibi ü l kelerde bağ ı msızlıklara, m i l l i egemenlik lere, ileri l i k ve barışa kasteden ve gittikçe şiddetlenen h ü cu m l a r be emperyalist stratejinin belirtireridir. Konferansın bu kışkırtmaya nası l karşı lık verileceği n i tesbit etmesi gerekecektir.» Her kıtada mücadelenin o kıtaya ait özel likleri ve her memleketin kendi özgü şartları olmasına rağ men, Asya, Afrika ve Latin Amerika halkları n ı n dayanışması durmadan a rtmakta, kuwetlenmektedir. Ç ü n k ü b u halkları müşterek tehlikeler tehdit etmekte, m üşterek i l l etler kemirmekte, karşı la rına ortak düşman d i ki l m i ş bulunmaktad ı r. Amerikan em perya l izminin saldırga n l ı ğ ı n ı n a la bi ldiğ i ne arttığ ı, onun toptan bir strateji güttüğü ve yeni-sömürgecilerin dü nyada milli ku rtul u ş h a reketini boğmak v e g e n ç devletlerin bağı msızl ı ğ ı n ı özden yoksun ede rek hiçe indirmek a maciyle her türlü ma nevraya başvurdukları şartlar içinde, ha/k/aTın da toptan bir devrimci slrateji gütme/eri gerek/i ve müm kün olmakta, m i lletlerarası devrimci harekette bir söz, eylem ve ha reket birliği sağ lama lüzumu ortaya çıkmaktad ı r. Bu hareket birliğini gerektiren en göze çarpa r örnekler (bunla rdan sadece ikisini göstermek de yeter) Viyetnamda ve Dominik Cumhuriyetindeki olaylard ı r. Hazırl ı k Komitesi Başka nı Ben-Barka'nın bel i rttiği g i bi, «dünya devri mi n i n iki a k ı m ı n ı n, iki kol u n u n, yani Oktobr Sosyal ist Devriminden gelen ile 227
m i l l i kurtuluş devri m i nden gelen kolların temsil edildiği .. ve böylesine tarihsel önem taşıyan bir konfera ns için, üç kıta n ı n bu i l k konfera nsı içi n Hava na'dan daha isa betli b i r topla ntı yeri seçilemezdi d iyebi l i riz. Çünkü Küba kendi devrim i n i n yed inci zafer yıldönü m ü n ü kutluyordu. Çünkü Küba, zaferi ve gelişmesiyle, d ünya devri m i n i n iki kolunun bi rleşti ğ i ü l ke oldu. Çünkü Küba h a l kı, sadece Ameri kan em perya l izmine karşı kahramanca ve muzaffer bir d i renme göstermekle kalmadı, aynı zamanda Latin Amerikada sosyalizmin kuru l masına önayak oldu. Kahirede alınmış olan kararl a rın (gerek g ü ndemle, gerekse teşkiıat ted b irleriyle ilgili o l a n l a rın) Konferansın daha hazırl ı k oturumunda ve bütün katıl a n l a r tarafından oybirliği ile tasvip edi l m iş o l ması, bütün devrimci g üçlerin birliğini sağ la m laştırma bakı mından çok büyük bir önem taşı m a ktad ı r. Tek sözle, gerek hazırlık çalışmaları, gerekse Konferansın ken disi her şeyden önce birl i k şiarı a ltında geçti. Konferansa Asya, Afrika ve Latin Amerika ü l kelerinden yüz kada r heyeti n, ayrıca SO-den faz l a m i llet lerarası teşkiıatın ve Avrupa sosyal ist memleketleri temsilcileri de dahil olmak üzere diğer kıta lardan çeşitli teşkiıatların gözlemcileri n i n katıldık l a rı gözönüne a l ı n ı rsa, h a l kl a rı n m i lletlerarası dayanışmasının bu top l a ntı i l e şimdiye kada rki en geniş ifadesini bulduğu söylenebi l i r. Ha lkları n sömürgeciliğe ve emperya l izme karşı yürüttükleri m i l l i kurtu luş savaşlarının a la bi ldiğine kuvvetlendiği g ü n ü m üzde, ü ç kıtanın bu Kon fera nsı, yüce Len i n tarafı ndan i leri sürülen savaşçı şiarı, yani ..Bütün ü l ke lerin p roleterleri ve ezgi altındaki halkları, b i rleşi n i z I.. çağ rısını hayata geçi rmenin canlı bir örneği o l muştur. Hose Manuel Fortun;
228
Bonn : harp suçluları için bir cennet
J. Gibbons Bütün uyg a r ülkelerde devlet iktidarının bir şiarı va rd ı r : "Suç, işlenmeye değmez.» Ne var ki, Bonn'da iktidarda olanlar, bunun ta m zıttı a n l ayışla ha reket ediyorlar. Demokratik Alma nya M i l li Cephesi Milli Konseyi' n i n yayı nladığı «Kahverengi Kitap. Federal Almanya'da Harp v e Nazi suçlu l a rı (1) a d ı n ı taşıyan kitapta, Bonn'da bug ü n de yüksek görevlerde bulunan 2.000 kadar harp ve nazi suçl u l a rı n ı n adını buluyoruz. ..
Bu yahudi takibatı müteşebbisleri ve kati ller, suçları ispatla nmış bu hükümlüler, Washington'lu koruyucu l a rı n ı n a nti-komünist d üşkü n l ü kleri sayesi nde hapishane hücrelerinden çıkarılmışlar ve Batı Al m a nya'da yüksek görevlere geti ri l m işlerdir. Bunl a rdan bir kaçını yakından tanıya l ı m . «Kahverengi Kita p'ın vesikaları a rasında başta gelen i s i m , Profösör Otto Ambros. Harp öncesi iG-Farben-Industrie imparatorl u ğ u n u n yönetim kuru l u üyesi olan Ambros, bugün Scholven-Chemie AG., Gelsenkirchen Büer v.b. bir sıra büyük kimya tröstünün genel m ü d ü rlüğ ü n ü ya pmakta d ı r. Auschwitz ö l ü m kampındaki IG-Işletmesi' n i n baş soru m l u l a rından olan Profösör Am bros, harp sırası nda Auschwitz toplama kampının ka m p kumandanı Höss'ün iş a rkadaşı ve dostu idi. Hitler'in «Harptaki başarıları için şövalye nişanı»nı a l d ı kta n bir kaç yıl sonra N ü rnberg suçlu sanda lye sinde bu profösör, ka mplarda esi rlerin yok edi ldiğini bildiğ i ni iti raf etmiştir. N ü rnberg'te Amerikan askeri mahkemesi tarafı nda n harp suçlusu ola ra k h ü k ü m giyen Ambros, Bonn hükü meti n i n teşebbüsü i l e az sonra serbest bırakıldı. Çünkü, «Ka hverengi Kita p»ta belirti ldiği gibi ona, «Batı Almanya n ı n si\ôhlan masında uzman olara k mutlaka ihtiyaç vardı». H a rp suçl ul a rı n ı n bu seçkinleri a rasında başka bir «uzman» da, Her mann Abs adındaki kişid ir. Göğ sünde bir s ı ra mada lya yanı nda, d i ktatör Franco' n u n da yüksek bir nişa n ı n ı taşıyan Abs, «Kahverengi Kita p»ta iki, hattô üç kat ta n ı m l a n ma ktadı r. Birinci ta n ı m l a ma, ABD Askeri h üküme tinin 1 946 Kasım raporundan a l ı n m ı ş ; yani, soğu k h a rp döneminin a nti kom ü nist kışkırtma ve kampanyasıyla Washi ngton' u n yüreği taş g i bi katılaşmaya resmen başlamadan önceki b i r rapordan çıkarı l mıştır. Ra Porda şunlar yazı l ı : «Abs, a l ça k Alman Ba n kası 'nın manevi yöneticisi idi.
(1) «Bra u nbuch. Kriegs- und Naziverbrecher in der Bundesrepublik.» Staatsverlag der Deutschen Demokratischen Republik. Berl i n 1 965. 229
Bu banka, olağan üstü yoğu n bir ekonom i k iktidarı, faa l bir ortak olarak nazi rej i m i n i n suçlu siyasetine bağlamıştı r , . . Abs bütün gücünü, AI manya'nın Avrupa üzerindeki hôkimiyetini yazmağa h a rcamıştı r... I ki nci tan ı mla şu kısa ve açık gerçektir : Abs, Yugoslavya'da işlediğ i harp suçları yüzünden «gıyaben 1 5 yıl a ğ ı r hapis cezasına çarptırılmıştı r
...
«Kahverengi Kita p ..ta ki üçüncü ta nımlama g ü n ü müıle ilgilid i r : Alman Bankası (Deutsche Ba nk) Yönetim Kuru l u başka nı, IG-Farben' i n ha leli Badische Anilin- und Sodafabrik AG. tröstünün Denetim Kurulu başka nı, Federal Almanya Dem i r Yolları Genel M ü d ü r Yard ı mcısı, Kalkınma Kre d i leri Kuru mu Yürütme Kuru l u Başka n Yardı mcısı, çeşitli işletmelerde kı rkta n fazla yöneti m kurulu nda başkan. Hermann Abs'ın h a rp suçlusu hükümlüsü nden .. Bonn'u n koltuksuı môliye ba kanlığı»na yükselişi, şüphe yok ki, «suç, işlenmeye değmez» şiarı n ı n gerici siyaset gereğ ine uygun olara k nasıl değişti ğ i n e klôsik b i r örnektir. B i ri nci Dünya Savaşından sonra, «Imparatar gitti, generaller ka ldı» adlı kitap, okuyucu ları üzeri nde uzun süre etki bırakan bir kitap olara k ta n ı n mıştı. Bug ü n de gene, Hitler g itti ama, genera l leri bol b o l kaldı diye bil iriz. «Kahverengi Kita p..ta adı geçen, N ü rnberg'te h ü k ü m yemiş h a rp suçlusu 1 00 genera l ve a m i ralden bir ta nesin i a n a l ı m : General Trettner. Trettner'in adı ilk defa, Ispanya'daki iç h a rp s ı rasında, 1 937 yılında, Guernica'yı bombalıyan bir savaş gurupunun uçak bölüğü komutanı olara k duyuldu. Bu bo mbard ı m a n ı n dehşeti, Picasso'n u n ölümsüz eserine konu olmuştur. Trettner' i n ka n izleri, 1 937-de Guernica bomba rd ı ma n ı n d a n sonra, 1 940 y ı l ı nda Rotterda m bombard ı m a n ı na uza n m a ktadı r. Bugün gerçekte Batı Alman ordusu Bundeswehr'in, Sta lingrad'ın (Volga g rad) i ntikam h ı rsı içinde yanan baş komuta n ı olan Trettner ve Bundes weh r genel kurmayı ndaki h a rp suçlusu orta kları, parmaklarını atom silô h l a rı n ı tetiğine oturtma arzusu içinde çırp ı n m a ktadı rlar. Bug ü n Korbach'ta (Hessen) bir eczane sahibi olon Herman n Krumey, özellikle tiksin d i rici bir harp suçlusu tipidir denebilir. SS- Kumanda birl i ğ i komuta nı olara k üçüncü imparatorluğun genel g ü ve n l i k d a i resinde görevli bulunup, Lodz bölgesi nde 1 2.000 ya hudinin öldürül mesi işlemini yürüten odur. Krumey, 1 942 yazında, a n a l a rı -baba l a rı öldürüldükten sonra Lodz'a götürülen 88 Lidice' l i çocuğu da bir toplama kampına göndertmiş ve orada öldürtmüştür. Ama, O'nun cinayetler l istesi, masum çocukların öldü rü lmesiyle bitmiyor. Harp s ı ra sı nda Maca rista n'da «mala karşı kan » ticaretin i n m üteşebbisi olan v e 1 milyon yahu d i n i n hayatına karş ı l ı k 1 0.000 kamyon isteyen, Krumey'dan başkası değ i l d i . Eich m a n n ' ı n en yakı n orta ğ ı olon Krumey, 400.000 erkek, kadın ve çocuğun ölüm kamplarına sürü l mesi ni hazırlamış ve uygulamıştır. Bununla beraber, adalet o'nun peşi ni bırakmadı, ya da ta m deyi miyle Bonn'daki intikam havası n ı n b u gibi kişilere verdiğini 1 965-te bu yığ ınla 230
i n san ı n katilinden esirgemedi ve Krumey, 9 oy süren d u ruşmadan sonra 5 yıl hapis cezasına çarptı rıldı ; bunda n önce kovuşturma s ı rasında yattığı 4 yıl 9 ayla bu da karşı lonmış oldu ve yediği hüküm, beraat etmekten başka b i r şey olmadı. Hapisten çıkan Krumey, cömert devlet kredileri sayesinde hemen eczanesinin başına geçerek Korbach'ta namuslu iş adamı hayatına dönme olanağına kavuştu. Bunun tom a ksine Alman Demokratik Cumhuriyetinde h a rp suçlusu o l ma k, «Ka hvereng i Kita p>ota do görü l d ü ğ ü gibi, hiç de hükü met cihazında yükseliş olanakları soğ lıyoca k bir öze l l i k değ ildir. Aksine bu suçlul a r kanu nların bütün g ücüyle cezal a n d ı rı l m a ktad ı r. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin nufusu Federal Almanya'dakinin üçte biri kadar olduğu ha lde, Demokratik Almanyada 1 945 Mayısından 1 964 Ara l ığ ı na kadar toplam 1 6.752 kişi harp suçl a rı yüzünden mah ke meye verilmiştir. Federal Almanya'da ise 1 964 ocak ayına kadar ancak 1 2.457 kişi hôkim önüne çıka rılmıştır. Alman Demokratik C u m h u riyeti nde mahkeme onü nde hesa p veren 1 2.807 kişiden 1 1 8- i ölüm cezasına, 231 kişi müebbed hapis cezasına ve 5.088 kişi 3 yıldan fazla h a pis cezasına çarptı rıl mıştır. Federal Alm anya'da, 1 965 Martıno kadar h a rp suçları ortaya çıkan 6.1 00 kişiden a ncak yığın kati llerinden 9-u ölü m cezasına ve 71 kişi m üebbed h a pis cezasına çarptı rıimıştır. Neden bu kad a r hafif? Ve sorul a r devam ediyo r : Alman Demokratik Cum h u riyeti nde bu kada r sert ceza lara çarptı rı lan h a rp suçluları neden federal Almanya'da açıkça en yüksek ve en kôrlı görevlere tavsiye ediliyor? Bunun bir sebebi açi k : Kargo karganın gözün ü oymaz. Bir h a rp suçlu sunun, diğer b i r h a rp suçlusunu ceza l a n d ı rması ve ona karşı tan ı k l ı k ya pması p e k beklenemez. «Kahverengi Kitap ..t a e n inandırıcı vesi kal a rl a gösterildiği gibi, en büyük h a rp suçl u l a rı h ü kü met cihazında v e onun, ordu g i bi, polis ve mahkemeleri gibi kollarında en yüksek görevlere oturtulmaktadır. Daha kesin olabilecek başka bir sebep, sanayi ve maliyedeki ayni g u ru p l a r, ya ni Hitler' i n I kinci Dü nya Savaşını hazırla rken a d l a rını ortaya çı karıp bakan l ı ğ a kad a r yü kselttiğ i bu kişilerin, şimdi yenilgilerinin inti kamını a l ma haya l lerini kurmalarıdır. Bunlar bir yandan h a rp suçl u la rıyla yarenl i k ederken, öte yandan Komünist Partisi'ni yasaklamakta, diğer demokrati k kuvvetleri ta ki bat a ltında tutmakta, m i l l etlerarası sald ı rga nlığı yenileme siyasetlerine karşı gelecek bütün iç muha lefeti kendi intika mCl siyaset omaçları n a uygun olara k sustu rmak için sıkı yönetim ka nunları h a z ı rlama ktadı rlar. 231
«Ka hverengi Kitap». bugün Bonn devlet cihazında Hitler ortakları n ı n bütün g üçlerini h a rcadıkları intikam h a rbi siyasetine karşı. geniş v e çürü tülmez vesi kalarıyla yok edici bir ithamnamedir. Barış savaşçı l a rı n ı n b üyük i lgisini uya ndı ra n «Kahverengi Kitap». onlara. insanları n dikkatin i Bonn «Cenneti»nden duyulan tehl i ke çanlarına çek mekte yard ımcı olaca ktır. Bu «cennette» pek çok cezadan kurtulmuş harp suçlusu. bom bayı ellerine geçirdikleri a nda. üçüncü denemeyi başara ca kları i na ncındadır.
232
ö Z E L S AY FA L A R ı M I Z
Aşağıdaki
yazımızda,
Moskovada,
G. Dimitrofla
Türk komünistleri arasında, Türkiye meseleleri üstüne geçen özel bir konuşmayı veriyoruz.
S. Ustüngel
Dev - Dev m i ? . - Yiğit m i ? . Bu tartışma g ü nlerce sürdü. Belki daha da sü recekti. Cezaevindeydi k . Sonra o l a y olağanüstüydü. Ka h ra m a n ı da öyle . • .
Yıllardan 1 933. Beş yıldı «dış d ü nya .. ile bağlarımız, padışahçı bir kad ı bozması nın yargısıyla kesilmişti. Yattığımız kale beş yüzyı l l ı ktı. Oysa neler olmuyordu d ü nyada . . . Cezaevin i n «bakkalı .. Şeh mus, lor peynirini b i r yarım gazeteye sarmış, bizim yattı ğ ı m ız «yasa k bölüme» ayakçıyla göndermiş. Ayakçı kurt gibi b i r delikanlıydı. Nöbetçileri atlatması n ı b i l i rd i . . . B i z i m Komuna b i rdenbi re " canlanıverd i . . . Buruşuk gazete sahıfesini bizim «aşçı», yufka açar g i b i açtı . " M i l let b a ş ı n a üşüştü. B u l g u r karavanasına böyle çökmezlerdi . . . - Dünya a l t üst ol uyor . . . D i mitrof ! . . . Ne, D i mitrof . . . «Rayıştağı m ı ya kmış?" , " Ammada ha ! . . . Geç onu b i r ka lem . " Faşistler başladılar Almanyanın göbeğ inden d ü nyayı ateşlere vermiye ". . . Ama Dimitrof'u n i lgisi n e ? . . Sen inki de l ô f m ı ya ! . . . Ka bak komü nistlerin başına m ı patlıyacak? . . . Vay yavuz h ı rsızlar . . . Durun, susun kardeşı m, o kuya l ı m sonuna kad a r, n e varsa . . . Dayanıyormuş Dimitrof laipzig'te. Bilekleri d e kelepçeliymiş d u ruşmalarda. Korkuyorlar . . . Hitlerciler ya rınlarından korkuyo r . . . «Filozof» yoru m l a rı n ı ertele . . . Kal ı b ı m ı basarım, faşistler yakmıştır . . . Bak, işte Dimitrof nasıl dayatıyor Göringi duvara . . . öteki yarg ı lananlar k i m ? . . . Gazete sahifesi elden ele dolaştı. Buruşukları bayağı "ütülendi ... Sonra, bir «nuska» gibi saklandı. Şeh mus, bir Kürt köyıüsüyd ü . Hükümete silôh çekmiş, 1 0 1 yıl giymişti . 233
Okur-yazar değ i ld i . Kulağı delikti. Cezaı ı la rdan bir «efendi. kovuşta g azeteyi okumuş. Bilgiçlik satmış m i l l ete. «Komünistler Alman Meclisini ateşlere vermişler» demiş. Cümle cezaevli ler : Baboo ! demişler . . . Şehmuş, «ver kese kôadı ya payı m şu gazeteyi» demiş . . . Bize böyle u laştı Dimitrof ha beri . . . Dış d ünyayla bağımızın kuru l masına 1 01 -l i k Şehmus yard ı m etti . . . Olayı büyütmiyorum . Dimitrof yoldaşın Laipzig'teki o davra nışı, Hitler cilere, faşizme böylesine meydan okuyuşu, komünizme, komünist partisine böylesine i na nışı, halka böylesine bağlılığı, enternasyona l izmi böylesi n e savunuşu, binlerce kilometre uza klarda k a l e duvarlarını aştı, yasakları yıktı . . , Olay dünya ça pı ndaydı. Çatışma, yalnız b i r kom ünist - faşist vuruşması değ i ld i . Bütün vuruşma : Harp m ı - Barış mı? Demokrasi m i ? Sosyalizm mi - geri l i k m i ? U lusal bağımsızlık mı - kölel i k m i ? Aydınlık m ı - kara n l ı k m ı ? Emperyal i z m i n en kıncı, e n gerici, vurucu kolu dikilmişti d ü nyanın karşısına. Işte buna karşı çıkmak, komünist yiğitl i ğ i n yiğit liğiydi . . . Kapalı kapısına «yasak» yaftası a s ı l ı bizim koridorda, günlerce i k i a rkadaş tartıştı d u rdular. Biri : «Dev» diyor. Obürü : "Yiğit» diyor. I ki a rka daşın da a d la rı Ahmet. i kisi do Bulga rista ndon gelme - göçmen. I kisi de uzun boylu. B i ri sarışın, tütü ncü. F i l i beli. Obürü kunduracı. Eski-Zara l ı . Kunduracı esmer, ya kışı klı. Ya lan söylemez. A m a o layı a n latı rken katkı yapar. Bulgaristanda Tsankof faşistlerine ka rşı silôhla dövüşmüş. Işlenmiş, gür bir sesi vardı . «Napred drugari - yoldas i l eri !" diye bir çekti mi, ses taş loca l a rdan taşar, yansılanırdı lçkalenin duvarlarına çarpa çarpa. B i r kusuru vardı, tartışırken bağırırd ı : - ..D i mitrof devd i r . " Gözleri mle görd ü m . . . Sen i n ağzın, o zamanlar süt kokardı. Daha ananın kucağ ı ndaydın . . . Hem Dede'nin - Blagoyev'i n ya n ı nd a görd ü m . . . Sırtında meşin ceket vard ı . Şimdiki gibi, n a h gözle ri m l e gördüm, bre momçe ! . . . Beni m saçlarım nası l d ı r, onunkiler de öyle . . . » - «Saşa değ i l, başa bak hemşeri m . . . Saç, sakal işi b i r yana. Onu pek karıştırma. Lenin dızlak. Marks tamtersi. Engels'te sakol, bıyık bir güzellik. Bu bizim büyüklerin hepsi bi rbirinden yiğit . . . Len i n ' i n bayı l ı rı m açık a l n ı na ve z ı m ba sa kalına . . . Ben görmedi m D i mitrof'u. Babam a n l atırd ı . Babam kitap basard ı . D i mitrof yoldaşla ça l ışmış Dağl a rd a toplantılara götür müş baba m ı . . . Yiğit, bel l i . Nasıl abonıyor Göring i n üstüne . . . Nasıl dağlıyor faşistleri . . . Yiğit anam, dedik a! . . . . • .
»
Taş loca l a ra, ka ra n l ı k ko ridora b i r ca n l ı l ı k gel mişti. Bize su geti ren, a kşamları koridordaki fenerleri yakan Bes n i l i Haso şaşmıştı h a l i m i ze. Haso trahom çekmişti. Kanlı kanlı bakard ı gözleri. Yüzlerimize bakıp bakı p : ..Tövbe, tövbe . . . Size i ma nsız diyenler yalan söylüyor» diyor, başını sal l ıyordu. Topraksız b i r köylüydü Haso. Çok çekmişti a ğ a la rdan. 234
M a raşın sayı l ı ağala rından birine karşı çıkmış. «Topra k - h ürriyet» demiş. yemiş. 25 yıl da ceza giymiş. Bizim arka daşlardan b i ri ona okuma-yazma öğretti. Kalem, kaat yasaktı. Bir yazar bozar tahtası uyd u rm uşla rd ı . Grafit ka lemi idareli kullanırlard ı . Haso'dan öğ rendik. Gizli servisin şefi gelmiş cezaevi müdürl üğü ne. Sanra, katip so rmuş Hasoya : «Nedir bu komü nistlerdeki yeni hava?.. diye . . . Yakalanmış, karakollarda sopa
Kontrol bir kat daha sıkı laştı. Haso'un aya ğ ı n ı kestiler bizden. Ama : «Dev m i ? - Yiğıt m i ?» tartışması kesi l medi. Haso'ya oku ma-yazma öğ reten yoldaşı hepimiz severdik. Anadol u n u n göbeğ indendi. Köylüyü iyi bilirdi. Kurtuluş savaşına katıl m ıştı. Cephede Komünist Partisine g i rmişti. Epi yerlere gitmiş, memleket dışına çıkmışlığı vard ı . Dimitrof yoldaşı d a gör müşlüğü vardı, uzakta n . Bizim i ki Ahmetleri n a rasını bulmak onun için zor olmadı : - Ee, bizim drugariler! B ı rakın şu Türk-Bulgar damarı nızı . . . Yiğitin tarih içindeki yerini, rol ü n ü , bili msel ölçülerde vermişler bizim yüceleri miz. Kah ra m a n ı n n iteliğini sanıl a nlatır Len i n ! Nasıl savunuyor Leninciliği Dimitrof ! Nasıl d u ruyor Sovyetlerden yana ! Nasıl savunuyor Bulgar h a l kı n ı ! Nasıl göğ ü sl üyor düşmanları ! Komünist partisine, ü l küsüne nasıl bağlı ! . . . Biz bunlara bakıyoruz. öyle övünüyoruz . . . Dev o l muş, masallarda kal mış. Yiğit olmuş, dağlarda yitmiş . . . Bu öylesi değildir. Faşizme böylesine karşı çıkmak devl iktir, yiğitliktir . . . Tartışma ve konuşmalarla içimizi boşaltıyord u k. Ama, sözlerimiz dört duvar arasında kalıyordu. Buna dayanılmazdı. Bize de bir şey yapmak
düşerdi. Dünyayı sa rsan bu olaya, uza klardan seyirci mi kalaca ktık? Niye susa l ı m ? Her yoldaş bir tepki biçimi i leri sü rüyordu. Dayata l ı m, telgraf çekelim. Bıra kmazlarsa açl ı k grevine yatal ı m . . . Komüna toplandı. Mil let öyle birbirine kenetlenmişti ki . . . Kitapları alanlarda yakarak, kanla, ateşle, ölümle insa n l ı ğ ı n üzerine yürüyen faşist barbarl ığı protesto ettik. Bu saldı rıya karşı çıkan Dimitrof yoldaşı sela m Iadık. H e m kendi adımıza, hem h a l k ı m ı z a d ı n a iki ayrı telgrof çekelim, dedik. Telgrafların biri protesto. öbürü selam . Protestoyu Ankaradaki Al man elçil iğ ine. Sel a m l a rı m ızı, sayg ı la rımızı Laipzig'e - Dimitrof yoldaşa . . . N öbetçi gardıya na seslendik. Müd ürü istedik. Müd ür, eski bir janda rma çavuşu. Ada m «dünya d üz» diyor. Yattığımız bu kalenin yosunlu duvarları kadar eski kafası. Gözleri bulanık bula n ı k. Dikildi ka rşı mıza. Sarma bir sıgara var duda kl a rı nda . . . - Yazaca ğ ı m ız var. Kaat istiyaruz, kalem istiyaruz. Anka raya, Almanyaya telgraf çekeceğiz, dedik . . . Ada m kös di nlemiş, çevirdi başını gitti . . . Biz de alışık tepkiye geçtik. B aşla dık koridorun kapısını yumruklamıya . . . "Yoldaş ileri ! . . . " türküsünü tutt urdu k . . . Bizden başka bu kalede bi n kişi yatıyor. Çoğ u n l u k Kürt. Ara p var, Türk var. Köyl ü. kentli karışık. Cezaevin i n ortasındaki dört köşe 235
büyük avlu, acayip bid "pazar yerini .. a n d ı rıyor. Giysiler, kıyafetler a laca a laca : Ortaçağ ve eskil er bastırıyor yenileri. Herkes, gözlerini yukarıya, bizim koridorun demirparmak Iı'klarına dikti. K ürtçe g ü r sesler geliyor : - Ç i heyye? - N e var? . . . Ç i heyye IOO? - Ne o luyor? . . . Bu sesler sesimize kaç defa karışmıştır. B i r seferinde biz onları va r g ücümüzle tuttuk. Ekmek g revini kaza n d ı lardı. Şimdi onlar bizi destekliyor. Cezaevi g ü rl üyor . . . Janda rmal a r doldu içeri. Pal aska la rı n ı sıyırd ı l a r. «Kovuşlara ! Dağ ı \ın ! . . ." buyrukları uğuıtunun içinde kayboluyor . . . Savcı geldi . J a ndarma komuta n ı geldi. Gizli servisi n şefi geldi. Zorumuzu, isteğ i mizi sordu savcı. Anlattık. Telgraf çekeceğiz, dedik. Yüzümüze kaşlarının altından baktılar. Olayı kimden, nasıl öğrendiğimizi sordular. Yerin kulağı var, dedik. Kuş kanadıyla geldi, dedik . . . Savcı b i r tutanak yazdı . I mzala madık. Telgrafları yazdı rdı. I mzaladık . . . Çekip g ittiler. Hepimizi loca larımıza kapadılar. Kapı ları sürmelediler. Nöbetçiler a rttı . . . Biz, protesto ve telgrafı m ızı bağıra bağıra tekrarladık. Bu çatışma iki gün sürdü. Başgardıyan geldi. Telgraf parası istedi. Verdik. Sonra, postaneden i ki ayrı ma kbuz a ldık. Ama bizim protestomuz, sel ô m ı mız maniplelerden, telgraf tellerinden geçmedi. B u n u sonradan öğrendik. Belki, bir gün gel i r, bunları Genel Emn iyetin a rşivlerinde bulurl a r . . . 1 933 yılı. Ekim ayının sonu. Cumhuriyet 1 0 yaşında. Af çıktı. Cezaevi nin dış kapısı, Kale-içi mahşere döndü. Mil let kuca klaşıyor. içerde kalanlar, yakası yırtı lmamış küfürler savuruyor. Bizimkileri de uğurladı k. Komunada i ki yoldaş kaldık. Yal n ız bize, arta ka lan yı l l a rı m ızı başka bir ka lede dolduracağımızı b i l d i rdiler . . . Ve bir gün kelepçeleri vurdul a r bilekleri m ize. Kale ka pısından çıktı k jandarmalarla!. . . yürüyemiyorduk. Tepemizde g ü neş va rd ı . Gökte çift kanatlı Bregeler, balta burun Yunkesler uçuyordu. Tuhaftı X. yıl. Bu on yı l ı n beşini bu ka lede geçirdik. Ne değişmişti ? Kale duvarı yer yer yıkılmıştı, dina mitle atılmıştı. Bir rakı, b i r u n fabrikası, bir hastane kuru l muştu. Tek katlı l oj m a n l a r sıralan mıştı. Demiryolu kente ulaşmamıştı . . . Beyler gene bu ova l a ra h ükmediyor. Köylüler toprağa, a rkamızdaki jandarmalara kurşun dolu gözlerle bakıyor. Bayram havası esmiyordu bu köylü lerin yüzüne . . . Bayramı yollarda, karakollarda, jandarmalıklarda geçirdik. Doğudan Batıya va rdık. Ki m i kentlerin içinden geçtik. Bayra m ı en içtenlikle kutlıyan işçilerdi. Malatyada davullar dövuıüyordu. Eskişehirde demiryolculaz. Türk bayra klarını, tıpkı Kurtuluş Savaşında omuzları n a çaprazlama astıkları çete fişekli kleri gibi, sarmışlord ı . Oyle çalışıyorlardı. Istanbulun coddeleri Türk-Sovyet bayra kl a rıyla donanmıştı. Moskovadan misafirler gelmişti bayra m a . . . Istanbul savcısı iri yarı b i r adamdı. Cumhuriyetçiyd i. Gerici liğe, hele emperyal izme karşı olduğunu gizlemiyordu. Kôatlarımız ona gelmişti. 236
Artık buradan dosdoğru Karadeniz kıyısındaki kaleye gidecektik. Jan d a rmalıktaydık. Savcı bizi komutan ı n odasına aldı. - Şöyle oturunuz, ded i . Iki koltuk gösterdi. Janda rma komutan ı ayakta d uru yordu. Savcı söze Dimitrof'tan başladı : - Komünist oldun mu, öyle olacaksın . . . Ya nlış a nlamayın beni. Laipzig dôv asını baştan sonuna kadar izledi m . . . Faşizm gerçekten korkunç . . . Bana göre Dimitrof en kuvvetli b i r hukukçu . . . Hollaç pamuğuna çevirdi ka rşısı ndakileri . . . Bil iyormusunuz, burada, Ista n bu lda, ne kadar hayzon ları va r onun ! Ya lnız uya n ı k işçiler, ayd ı n l a r a rasında değ i l . . '. Milli m i diyelim, yoksa sizin g i bi enternasyonal m i diyeli m ? O çapta bir i htilô lei . . . Hakkın ı yememel i . Halkını seviyor mu, seviyo r ! Kahve getirdiler, içtik. Tü rkiyeden, d ü nyadan söz ettik. O , cu mhuriyet savcısı olarak konuştu, biz kom ünist olarak . . . Savcı b i r açmaz karşısın daydı, belliydi. Bir X. yıldan, bir bizden söz ediyordu. Bizi kapıya kad a r uğurla d ı : - Yol u n u z açık olsun, dedi. Biz çoktan kurmuştuk. Savcı da ..yol u nuz açık olsun.. dedikten kel l i , sürgüne ki m gider. Durum da elverişliyd i . Yakayı sıyırmak güç olduysa d a , g e ç olmadı . . . Yı l tükeniyordu. Ista n b u l tatlı bir kışa girmişti. Marmara ipek dersin . Hava kadife kada r yumuşak. Gökte yıldızlar salkı m sal k ı m . Yer a lacabu laca : Işıklar birbirine karışmış. Sanki bir ya n ya nıyor, sanki öbür yan dumanla ra boğu l uyor . . . Kayıkla geçtik Sütı üceye. Haliç bulanıktı, ekşi ekşi kokuyordu. Vurduk Okmeydanına, yel tatl ı tatlı esiyordu. Yanımda, yıllarca ayrı düştüğ ü m b i r yoldaş var. O d a başka bir cezaevi nden yakıyı yeni sayırmış. B e n bu pati kaları ezbere bilirim. Çocukken ne kadar oynamışımdır bu sırtlarda. Oktaşlarına ne kadar nışan a l m ış ı md ı r. Kaç dafa başı m ya rıi mıştı r . . . Kurtul uşa geçtik. Tatavladan ne kalmış? Ne latarna çalan var, ne hovarda türküleri söyliyen Arka sokaklardan b i rinde, ka rışık bir sokakta «kırk lara karıştık . . ... . . •
Bir işçi evi. Döşemeler tertemiz, tahta l a r g ıcır gıcı r. Yerde kil i m bile yok. Alt katta büyükçe bir oda. Iki masa ..T.. biçiminde kuru l muş orta yere. Arka sız, hasır iskemleler. Çoğu ta nıdığım yoldaşlar. Ev sahipleri yeni evli. " D üyü nü .. , bizim için tazeliyorlar. Böylesine alışmış görü n üyorlar . . . Sofrada fasulya piıô kisi . . . Uskumru izgarası . . . istinyeliler getirmiş balıkları. Beyaz şara p göndermişler Ayval ı ktan. Papaz uçu ruyoruz . . . Bardaklar dolu dol u : «Haydi, gittik ! . . ." Sağ l ı ğ ı rnıza içtik . . . Sonra, g e n e kaldırd ı k bardakları, g e n e sil mece : «TKP tü r küs ü n ü .. tuttu rdu k inceci kten . . . Sonra, içim izden biri : ..Sözvermiştik ka lede. Içeli m Dimitrof'u n sağl ığ ı n a ! . . ... dedi. Tokuşturd u k gene silmece, 16
237
bard a kl a rı d iplemece i çti k . . . Söz sözü açtı. Kimse sesini yükseltmiyord u . Konuşanı, öteki ler ca n kulağ ıyla d i n l iyordu : - . . . Faşistler, Laipzig'te kayalara ça rptıl a r. Çok şeyler öğ retti bize Dimitrof yoldaş. Kom ün ist dediğin halkını, enternasyonalizmi böyle savu n malı . . . Komünist ha rekette yepyeni bir dönüşün eşiğinde olduğumuz bes bell i . . , Kopkoro, kanlı, ya ngınıı, ölü m l ü faşizmin karşısındadır dünya . . . Biz bu çatışmanın dışında değ iliz . . . Da ha şimdiden, Hitlerin perçemine vurulanlar var Türkiyemizde . . . Babôli yokuşunda faşist boynuzl a rı nı, munzuru n u gösterenler az değ i l . . . - . . , Bana ka lırsa, madalya n ı n bir de öbür yüzü var. Cezaevinde , b i liyorsunuz, a çl ı k grevi ne yattık. Içi mizden çoğu n luk, taş gibi daya ndı . Sa rsılanlar olmadı değ i L . Tam o g ü nlerde, La i pzig'te, bilekleri kelepçeli Dimitrof meydan okuyordu faşist voyvodalara . . . Bu h a ber bize açlık grevinin haftasında ulaştı. Mil lete yen iden b i r kuvvet geldi. Sarsı lanlar kendisini toplad ı . Uta ncı ndan a ğ lıyanlar oldu . . . Sa nmayın ki bu olay, öyle bir saman alevidir . . . - . . . Bizim semti b i l i rsiniz. işçisi, esnafı, emeklisi, memmuru, şusu busu, orta hollisi karışıktır. Ayd ı n ı da yok değ i L . Pol isi, şpioni, sivil i it sü rüsü kada r. Eskiden bana komşu lar, ya tepeden, ya yon gözle baka rlard ı. Arkamdan neler demezlerdi. Bu defa, sürgünden döndükten sonra bir başka l ı k seziyorum onla rda. Kimisi, a rka mdaki sivil «yaverlerle .. a lay ediyor, . bono değil, onlara koş a ltından bakıyor. Kimi de açık içini döküyor: «O Bulgar parmak ısırttı dü nyaya . . . Komünist halkını, yurdunu seviyor dedi rtti dünyaya . . . n
- . . . Bana kalırsa, biz, biz dersem partimiz, Dimitrof olayın ı gereği g i b i e l e a la madık. Burjuva gazeteleri, çıka rcıla r, b u olayi işlerine geldiği g i b i yaydılar. B u n u n üzerinde ka lpoza n l ı ğ ı n danıskasını yaptıyar, vol i vurdu lar . . . Biz, daha çok, ağızdan konuştuk. Gizli yayı nla ne kadar yaya b i l i r, doğruyu halka ne kadar a nlatabil irdik. Çok az. Oysa açık, legol yayın olanağı vardı, gene de va rd ı r . . . Sekterli kten kurtulula l ı m, kabuğ umuzdan çıka l ı m, çıka l ı m diyoruz. Gene de çı kamıyoruz. Alışka n l ı k, bağnazlı ktan beterd i r . . . - . . . Otokritik yerinde . . . Bana kal ı rsa, faşizmi n ne belô olduğunu geniş yığ ınlara a nlatmak günün konusu. Oyleyse, Laipzig d u ruşması üstüne, legal cep kitapları çıkara l ı m . Olmaz değ i L . Bu X. yıl bayra m ıyla havada azcık bir yumuşama var. Basal ı m gözüne. Buluruz basacak adam. Mangızdan ha ber ver . . . Sonra, pa rti komiteleri, pa rti üyeleri, bu olayı d a l l a rıyla işlemel i d i rler . . . Hayda gitti k ! Bardakları silmece gene doldurduk, gene d ipIemesine içtik
• • .
1 934 yılı. Yaz ayl a rı . Bu aylarda Moskovan ı n yöresi, etekleri yeşil üstüne işlenmiş renkli bir fıstan gibid ir. Bir su a kıyor çayırların içinden. Telağaç l a rı s ı ralanmış i p incecik derenin i ki yanına. Sağı m ız orman. Solumuz 238
patates tarlaları : Yeşil yapraklar, beyaz çiçekler . . . Dinlenmeevi boyı rı msı bir sırt üstünde. Ak, kara ça mlar. Gümüş g ü m üş kayı n ağaçları. Bir Bir bulut var, pa ra kadar. Güneş, gökten aşağı , kavak var yol üstünde baştan aşağı dökül üyor d a l l a ra, yaprakıara, yerlere. Dümdüz bir a ı l e : Yol u n iki yanında ı h la m u rl a r. Hava ı h l a m u r kokuyor . . . IJçken biçi mi nde ve küt burnu dereye uzanmış bir bahçe. Bodu r bodu r elma, vişne, erik ağaçları. K ı lıÇ, ateş çiçekleri. Beyaz, mor, kırmızı, kara g ü l ler . . . Bir Alman yoldaş, tek eliyle uğraşıyor bu g ü l lerle. Bir kolu n u bu yoldaş, Hitlerin ilk toplama kamplarından birinin telörgünlerinden kurta ra ma mış ' " • . .
Ben kara g ü l lere dalmışım. Arkadaşım Alma nca konoşuyor Ha m burg l u Hans'la. Sezgili, duygulu bir komünist . . . Bir dal kesti t e k e l l e . Yarı açılmış, ka ra bir g ü l uzattı bana : .. Bitte . . .", dedi. Ben mersi derken o, mavi gözlerini ı h l a m u rl u yola d i kti. Yüzünde sevinçle ka rışık çizgiler beli rdi. Ben de onun baktığı yöne dönd ü m . Ağ ı r a d ı m la rla birisi bize doğru geli yordu. IJstünde gri, şık bir kostüm. Başı açık. Saçl a rı n ı n tara n ışından, geniş a l n ı ndan hemen ta nıdık. Sel ô m verdi. EI sı kışı rken şaşırdım, tuttu ğ u m g ü l ü ona toka ettim. Gül ümsedi : ..Spasibo" dedi Dimitrof yol daşla i l k karşılaşmam böyle beklen medik ve acayip oldu . . . • • •
Nereden olduğumuzu sordu. Yeri mizi söyledik. O, «komşu . . . komşu . . . dedi. i l k şaşa l a m a m geçmişti. Biz iki a rkadaştık. Dimitrof yoldaş bahçe deki bankla rdan b i rine oturdu. Bizi i ki yanına a l d ı . önce ikili bir dille : Rusça, Alma nca g itti konuşmal a r. Sonra ortak dile. Rusçaya çevirdi k işi. Söz sözü açtı. Yeni geldiğimizi, burada d i nlendiğimizi söyledik. I lgisi daha da a rttı. Soruları üsteledi . . .
"
Ben, gözleri mi onun el lerinden pek ayıra mıyordum. Gazetelerde, afiş lerde, pankartıarda görd ü ğ ü m iki kelepçeli bilek, her biri bin batma n l ı k görünen i ki yumruk, bu yumrukların karşısında kuduza dönen faşist asa laklar, kıra n kı rana bir çatışma, komü nisti n üstü n l ü ğ ü , düşmanın gaddar lığı, bütün bunlar kafa rndan zincirleme geçiyordu. Oysa Dimitrof'un elleri pek te büyük değildi. Serçe parmakla rı ka nburcaydı . Piposu elinde kay bolmuyordu . . . Biz a n l atıyorduk, o dinliyordu. O soruyordu, biz cevap veriyorduk. Alnı kırışıyor, geriliyordu. I ri kaşlarını çatmıyord u . Geniş duda k l a rında ince bir g ü l ümseme beliriyor, birdenbire kesiliyordu . . . Bize, Türkiyedeki cezaevlerini sordu. Polisi sordu. Yarg ı l a m al a rı , kornü nistl erin duruşmaları n ı sordu. Meclisi sordu. Komünist pa rtisinin d u rumunu sord u . Orta ta bakaları sordu. işçiyi, köylüyü sordu. Sendikacılığı sordu. M i l l i burjuvazinin içindeki gel işmeleri sordu. Yabancı sermayenin d u ru mun u sordu . . . Biz, Türkiy ede derebeylik i lişkilerinin hôlô kuvvetli oldu ğu nu, a ğ a l ı ğ ı n köyde, kasabada kol gezdiğini, Mecliste ağır bastığın ı a nla ttık . . . Sorular, cevaplar içiçe g i rdi. Vakıt bir hayli i lerlemişti, göl g ele r dönmüştü. Gü neş ışınları yana yatmıştı, ağaçları sanki ortasından biç iyordu . . . 16'
239
Konuşman ı n a kışı ilginçti. Bu, bizim için sevi nilecek bir rastIcımaydl. Dimitrof yoldaş ayağa ka l ktı : Size doyum olmaz der g i bi, .. bana izin . . . dedi. Ayrı lı rken, el sıkışırken, kendisinden özel bir randevü isted ik. Bazı müşküllerimiz, sorunlarımız olduğunu, bunları n çeşitli memleket ve parti sorunla rıyla bağ l ı bulundu »
ğunu söyledik . . . Kestirmeden cevap verdi : .. Olur. Hay hay . . . Ve buluşma gününü, cebinden çıkardığı not defterine yazdı .
»,
dedi.
G. Dimitrof yoldaş bizi büşbütün sa rmıştı. B u n u n nedeni a paçıktı. Faşizme karşı komünistleri n savaş usta l ı ğ ı n ı en karakteristik çizgi leriyle veriyordu. Oneml i başka bir olay vard ı . G. Dimitrof yoldaşın Laipzig mey d a n savaşı, d ünya ça pında büyük oluşmaları n yaklaştığ ına sinya ldı. Yer yüzünde komü nist h a reket, bütün komü n ist partileri bir dönüm yerine gel mişti. Politik hava sertleşiyordu. Büyük fırtı naları n eli kulağı ndaydı . Faşizm ve h a rp d ünya n ı n üzerine a d ı m a d ı m yürüyordu. Bu tehlikeyi göğöslemek, barışı savunmak, uygarlığı savu n m a k, insa n l ı ğ ı konimak bütün heybetiyle ve en başta komünistlerin karşısına dikiliyordu. Komünist hareketin göbe ğinde d u ra n soru n l a r çeti ndi. Bunları çözmek için Leninci akıı ' beceri klilik, cesu rluk isterdi. Bu dönem, Leninci stratej i ve taktiğin gel iştirilmesi zorunluğunu ortaya koyuyordu. Komünist pa rtileri n i n açık seçik strateji leri, esnek taktikleri, yeni savaş biçim leri, örgüt biçimleri o l m a l ıydı. Bun l a r işlenmeliydi. Bu soru n l a r, d ü nya ça pında, Kominternin önünde d u ru yordu . • .
Biz, Türkiyeyi düşünüyord u k. Dünya komünist h a reketin i n ana konuları bize de soru m l u l u k yükl üyordu. Kendi eksikliklerimizi, zorl uklarımızı, hata l a rı mızı eleştirip d u ruyord u k . . . Faşizm - tekelci kapital izmin döıü. Faşizm - finans ka pitalin, en gerici emperyalist çevrelerin, en azılı şövinistlerin yumruğu, d i ktatorası. Emper yalizm can düşmanımız. Bun ları saymak kolay. Bu azı l ı düşmana karşı nasıl savaşacağız? Işte canlı sorun. Faşizm, u lusal bağımsızlığın, demok ratik gelişmenin a ma nsız düşmanı. Doğru. Ne i l e, kiminle ve nasıl savu nacağız u lusal bağımsızlığ ı m ı z ı ? Bu, bizim için, komünistler için, halkı m ız için kesinlemesine bir soru. Faşizm - h a rptir. Oyleyse harbe nasıl karşı d u racağız? Barışı nası l savunacağ ız? Faşist - em perya list g üçler, elleri n d e n gelse, Sovyetleri bir kaşık suda boğa rl a r. Ulusal bağımsızlıkların, kur tuluş h a reketlerinin ana dayanağını nasıl koruyacağız? Proleter enter nasyonalizmi ödevimizi nası l yerine getireceğiz, Soru ların sorusu . . . Bütün bu sorunlar ve olayl a r, kimi bulanık, kimi açık, kimi kesin, kimi karışık tartışıl ıyor, konuşuluyord u . Biz, kısa bir süre için gel miştik Mosko vaya. Komi ntern VII. Kong reye hazırla nıyordu. Bi rçok komisyonlar kurul muştu. Yeni bir hava esiyordu Kominte rnde. Biz, ça m l a rı n a ltında dinleni240
yo rduk . Bol bol okum a k olanağı bulmuştuk. Yılları n okuyamamak acısını ç ıka rıyo rduk.
Birkaç gün için kita pları bir yana attık. Dimitrof yoldaşın karşısına h azı rl ıklı , derli toplu çıkmak istiyorduk. Soru n l a rı m ızı, soruları mızı sıralı yordu k. Dünya n ı n d u rumunu tartıyor, Tü rkiyede güçlerin karş ı l ıklı den gesini ele a lıyorduk . . .
TKP'nin iV. Kongresinden bu yana iki yı l geçmişti. Olayları n akışı, Mer kez Ko mitesi nin plenumları pek çok şeylerin yeni baştan ve bam başka yönden işlenmesini gerektiriyordu. Kesi n likle beli rmekte olan yeni d u rum, komünist ha reketteki oluşum bizi, bütün parti üyeleri ni, pa rti örgütlerini, partinin stratejisi, taktiği, progra m ı, tüzüğ ü, genel politikası üzerinde d üşünmiye, eleştirmelere zorluyordu . . . Toplantıl a rda, ayrı ayrı buluşmalarda, a rkadaşlar a rası ndaki konuş malarda, Merkez Komitesinin oturu m l a rında zorlu ta rtışma l a r oluyordu. Bu tartışma l a rdan bazı l a rı n ı n kökleri derinlere gidiyordu. Bizde, Türkiyede, tô Ku rtu luş Savaşı g ü n lerinden bu ya na, bi rbirine aykırı iki üç, iki güç, i ki akı m çatışagel miştir. Yol seçmek savaşımı d u rmuş değ i l d i r. i lerici güçler, akımlar dallıdır. Gerici g ü çler de bir boydan ve soydan gelmiyor. On ları n içinde de çatışmalar, çel işikler sertleşiyor. Ama asıl önemli olan i lerici g üçler içinde yol seçmek eğilimleriydi. Demokrasi, bağı msızlık ve kapitalist ol mıyan yol için giden çatışma çok bileşik biçimler o l ıyor. M i l l i burjuvazi kapitalist yolda bocalayıp d u ruyor. Bu yol, yön seçme, ortak güçlerin, i lerici ucun bağ laşıklığını sağ l a m a k konusu Komünist Partisinin sava ş g ündeminden kalkmamıştı r. Solcu l u k, sağcılık, tutucul u k, oportüni sülik, çeşitli biçimlerde, hemen her za man, bu ana konu üzerinde kendi sini ortaya koymuştur. Kominternin kong re hazırlığ ını, komisyonlarında geçen tartışmaları bu veya şu ölçüde öğreniyorduk . . . Dimitrof'un tarihsel Mektubu vardı . . . Sosyal-demokrasinin faşizmle eşlenmemesi tezi bizim için başka bir yön de n önemliydi. Tü rkiyede, o za man, sosyal - demokrasi yoktu. Bizdeki sos yalist ve sosyal -demokrat partiler çoktan ya dağ ı l m ış, ya kapatı l m ı ştı. lJyelerinden bazıları da Cu mhuriyet Halk Partisine kat ı l m ı ştı. Ortada da lega l bir bu parti va rdı. O da kırk anbard ı : Sağ - sol içiçeydi. Bizi m, Komünist Pa rtisinin, bu d u rumda, u lusal burjuvajiye karşı, onun yurtsever, anti-emperyalist kanadına karşı tutu mu ne olaca kt ı ? Proleter olmıyan yığ ınlara karşı taktiği ne olacaktı. Partide kimisi, milli burjuvazinin a rtık suy u kuruduğunu, anti-em peryal ist, a nti-feodal yön ü kal madığı n ı savu nuyordu. Kimileri de, Komünist Partisini, işçi sınıfını burjuvazi nin kuyru ğuna bağl ıyordu. K i m i , burjuvazin i n içindeki ayrışma sürecı nı seçemiyor, karıştırıyordu. Kimi, halkı mızla emperyalizm a rasındaki uzlaşmaz zıtlan a tlı yordu. Türkiyeyi dünyadan ayınyordu . . . Türk-Sovyet i l işkileri h a l kımızın ana sorunlarından biridir. Em peryalist le r, Türkiyeyi, her za man, önce Sovyetlerden uzaklaştırmak, a ra larını 241
açmak, son ra onu kendi a maçları için kullanmak yolundan yürümüşlerdir. Emperyalizme karşı savaş, Türkiye ile Sovyetler a rasında iyi komşul u k ve dostluk ilişkileri n i savunmak halkımızın olduğu için bizim, komünistlerin proleter enternasyonalizmi borcud u r . . . Demokratik haklar için savaş, bütün kesinliği ile her g ü n halkımızın karşısında d u ruyordu. Yeni komprada rıar, eskileriyle sa rmaşıyor, emper yalizmin ajanları palazla nıyordu. Cum h uriyeti gerici lere, padişa hçılara ka rşı savu nmak h a l kı mızın savaş g ündemi nden i nmemişti, i n memiştir . . . Köylü konusu bütün yönleriyle, bütün keskinliği ile d u ruyor . . . Hep «müt tefik», bağ laşıklık d iyorduk. Bu bağloşıklıkta m i l l i b u rjuvazinin yeri ne olacaktır? Milli cephe, a nti-emperyalist cephe, demokratik cephe nasıl kurulaca k? Kurtuluş Savaşında «Kuva-i Mill iye» tekcephen i n b i r biçimiydi . . O biçim bugüne uydurulmaz. . • .
.
Işte böyle binbir çeşit zorlu kl a r, problemler karşısı ndayd ı k. Bunlara çözü m yolları a rıyorduk. Yeryüzündeki genel d u rum, Türkiyedeki geliş meler, TKP'ye çeki düzen vermek zorunluğunu önümüze koymuştu. Hızı rı gökte a ra rken, yerde bulmuştu k : Dimitrof yoldaş karşımıza çı kmıştı . . . Elbette ne boynumuza nuska takocak, ne elimize hazır reçete verecekti. Çelişikleri açacak a n ahtarı, bunların çözüm yollarını gösterecekti. Marksçı leninci bir ustadan bundan başkasını beklemiyorduk . . . O g ü n Moskovada gök yüzü nasıldı? Mahovayada, yol kavşağ ında trafik m i l i s gene o uzun boylu adam mıyd ı ? Oniversitenin önünden mi geçtik? B i l m iyorum. Neşemiz yerindeydi Komi nternin kaçıncı katı ? Koridorlar dan, kapıl a rdan geçtik. Kılavuzu muz genç bi r delika n l ı . Bize karşı, halkı m ıza karşı ayrı bir i lgisi var . . . Dimitrof yoldaşın çalışma odasına gir d i k . . . Yeşi l çuha örtül ü bir masa. Çalışma yeri çok sade. Alaca porfirden büyük bir sigara ta blası masa n ı n bir köşesini tutmuş . . . D imitrof yoldaş bize i ki koltuk gösterdi : «Buyurunuz», dedi . . . . . •
Dimitrof yoldaş, sandalyası n ı masa n ı n köşesine çekti. Bize daha yakın oturdu. Piposunu, avucunda, baş parmağıyla sık sık bastırıyordu. Anlatın bakalım, der gibi yüzümüze baktı. Arkadaşım söze başladı. Epice konuştu. D u rdu. Ben a n l attım. Ama gözlerim Dimitrof yoldaştan ayrılmıyordu . Arada bir piposunu siga ra ta blasına bırakıyor, renkli bir kalemle önün deki kôada d i k, d üz çizgiler çekiyord u . Dörtkenlerin, üçkenlerin içine kareler koyuyor, bulmaca gibi yapıyo r. Bazı şeyler yazıyor, kiminin a ltını çiziyordu . . . Kahve getirdiler. Birisi «Mekke» finca n ı . Dimitrof yoldaşın önüne koy d u l a r bu açık mavi çizgi l i fincanı. O. g ü l ümsiyerek : «Türklere zor kahve beğendirirsiniz . . '. Baksana kaymağı yok . . . », dedi. Ve, sorularl a ka rışık konuşmaya bayladı. Konuşmasını, aşağı yukarı, a kl ı mda kaldığı kadar özetliyorum : . . . Türkiyede b i r kurtuluş h a rbi oldu . . . Cumhuriyet oldu. X. yılını kut242
Bunlar, Türkiye halkının yaşantısında derin b i r dönüm yeri, la d ı n ı z ta rihsel bir oluşum . . . Ulusal bağ ı msızlı ğ ı silôhla, kanla a l mak, sa lgıneıyı , emperyalistleri memleketten kovmak Türkiye halkının u l usal onurudu r, tükenmez bir kuvvet kaynağı d ı r. Siz, komü n i stler bu kaynağı nasıl kullanı yor, nası l savunuyorsunuz ? Geleneklerin olumlu ve olumsuzu vardır . . . Ama bir gerçeği u nutmam a k gerek. Gericiler gelenekleri, kendi çıka rl a rı na kullanmakta, b u n l a r üzerinde oynam a kta usta d ı riar • Gericileri n bu oyunlarını her zaman h a l ka a n latmak, göstermek kom ü n istlerin vazgeçil mez görevidir . . . H a l kı uyarmak, uya nd ı rmak . . . • . .
. .
Emperyalistler ve anları Türkiyede destekliyen gerici g üçler yenilgilerini unutmamışlard ı r. Bunların dayanakları kökünden yıkılma mıştı r. Topra k reformu, devri mi olmamıştır. Ağa gene oğadır, diyorsunuz. Demokratik haklara halk kavuşmamıştır. Seçim sistemi eski, geri . Demokratik seçim, söz, toplantı, basın, örgüt h ü rriyeti için savaş geniş y ı ğ ı n l a rı n savaşıdır. Bu savaşla işçi sın ıfı da, orta ta baka l a r da, köylü de, m i l l i burjuvazi de, halkı n değişik koll a rı i l g i li di r . . . Parlômentoya, Meclise h a l k temsilcileri n i sokmak savaşını kenara ite mezsiniz . . . Cum h u riyetin bu kurumunu niye yalnız ka rşı sınıfları n elinde bıra ka l ı m . ;.' . Bu konu üzerinde iyice düşünmeniz gerekir . . . Bulgar komünistlerinin epice pa rl ômento savaşı deneyleri vard ı r Bu savaşta da başarı, yığ ı n l a ra i nmekle, onlarla bağlanma kla, y ı ğ ı n örgütleri kur makla, onları yönetmekle olur . . . . • .
Köylü, örgütlü değ i l sizde. Komünistler, bekliyorsunuz zahir, köylü aya ğ ı nıza gelsin . . . Partin i n köydeki d u rumunu sordum. Aldığ ı m karşıl ı k Komünist Partisi işçi a rasında, sendi ka l a rda, gençlik arasında kötü nası l ça lışıyor? . . Esnaf, küçük tüccar var. Bunla rla ilişkileriniz, bağla rı nız nasıldır? . . . . • •
M i l l i burjuvazinin içindeki yarışma s ü recinden söz ettiniz. Bu uzun bir süreçtir. Bütün mesele, b u rjuvazin i n kompradarunu milli alanından ayır maktı r. Kompradar sömürgeci ajanıdır M i l l i burjuvazinin i k i yön ü n ü d e u nutmamak, gözden kaçırmamak şart . . . H ü k ümet, d i yorsunuz, yabancı kumpanya ların işletmeleri ni, i mtiyazlarını satın a l m a k yolundadır Siz buna nasıl bakıyorsu nuz? . . Elbette satı n a lmak, kovmak değildir. Ama, gene de ileri bir a d ı m d ı r. Iş bukadarla bitmiyor. Ya bancıların bir daha geri gelmemeleri için g a ra nti nerede. Bu a ncak yığınları örgütlemekle olur. Burjuvazi, gericiler her zaman yaba ncı sermayelerle uyuşma yol l a rı b u l u rl a r . . . . . •
. • .
önünüzde çok çetin. bi leşi k problemler d u ruyor . . . Alman emperyalistleri. Hitlerci ler. Balkanları. Türkiyeyi u nutma mışlar dır. «Drank Nach Osten» plônından vazgeçmemişlerdir . . . Türkiye emper yalistleri her bakımdan. bir de coğrafi stratejik bakımdan çok i lg ilendiri Y or Onlar. Türk-Sovyet i lişkileri n i balta l a m a ktan hiç b i r zaman geri . . •
243
d u rmazlar . . . Mustafa Kema l ' ı n m i l l i bağı msızlı k, Sovyetlerle iyi komşuluk politikası emperyalistlerin gözü ne batıyor . . . Bütün bunlara karşı titiz davranmanız doğrudur . . . . . . Gelelim sizin a nlattı klarınıza. Dost acı söyler. Siz, Türk komünist leri, a ra bayı ters koşmuşsunuz . " Bütün bir içtenlikle komünist davasına, hal kınıza bağlısınız. Başınızdan a z şeyler de geçmemiştir. Komünist Parti sinin bir savaş geleneği ve m i l l i kurtuluş savaşında kökleri va r . . . Buna karş ı l ı k ters tutuşlarınız d a a z deği l . • .
Burjuvazi sizi boyuna yığınlardan koparmıya, politik yaşantı nın dışına atmıya, yığ ı n h a reketlerinden ayırmıya, sizi boyuna illegaliteye itmiye ça lışm ıştır. Baskı, terör, provokasyonlar etkisiz ka l m a mıştır. Bunun panze h i ri, karşılığı yok deği L . En başlıcası yığı n l a rla, halkla bağlanmaktır. Bu da örgütle olur . . '. Ama örgütten örgüte ve örgütlenmeye fark vardır. Sizin a n lattığ ı nıza göre, g izli sendi ka l a ra üye o l m a k Kom ünist Partisine g i rmek kadar zor b i rşey . . . Sizin Komü nist Gençlik örgütü de öyle Bu yolla yığınlara g idemezsiniz . . . Bu örgütleri legalize etmelisiniz. Açı k gençlik, öğrenci örgütlerine, spor örgütlerine, açık sendika l a ra g i rmelisi niz, bunları n kuru l masına, gelişmesine ya rdı m etmelisiniz . . . Açık, leg a l yayından yararlanmalısınız Legal t e k parti var sizde. Bunun içinde değişik akımlar çatıştığını, bunun i lerici kanadı bul u nduğunu belirtiyor su nuz. Sizin bunlara karşı tutumuz nedir? Onlarla bağınız var m ı ? işin hep ters tarafını almamalı . . . Kabuğunuzdan çıkın '. . . . . •
. • •
Türkiyenin çoğu köylü. Sizinse onunla bağınız yok. Köyde örgütünüz yok. Toprak savaşını, a ğ a l ı ğ ı kaldırma işini nası l becereceksiniz köy l ü süz? . . . Bu b ü y ü k v e z o r dava . . . Köylü kara n l ı kl a r içinde. Türkiye orta ta bakaların bol olduğu gelişmemiş bir memleket. Bu ta ba kaların içinde, gittikçe gel işen bir ayrışma başlamıştır. Bu ayrışmalar yeni çatışmal a r, yeni problemler ortaya çıkarıyor. Milli b u rjuvazi bunlarl a bağ l ı . Gerici çevreler, egemen sınıflar bu yığ ınları boş bıra kmıyar . . . Halkın ezici çoğunluğu okur - yazar deği L . Halkta kör ina nçlar, din bağ l a rı kuvvetli . . . H a l kı okutmak, uyarmak içi n köyde, kentte size kıyam etler kadar iş var. Yazıyı sağdan sola a ld ı n ız. Kolayl ı k oldu diyorsunuz. Cu m hu riyet i ç i n bu bir başa rıd ı r. Yararlanmasını b i l i n . . . Kabuğu içinde kal m a k sizin için, parti için en büyük tehl i kedi r . . . Topra k devriminden. reformundan kaçan, demokratik gelişmelere karşı d u ran b u rj u vazi, egemen sınıflar, mem leketi çıkmazlara sürüklemekten kaçınamazıar. Kom ünist Partisi bunu halka göstermekle yükü m ı ü ı üdür. Açmazların çözüm yoll a rını nasıl bulabi l i rsiniz? . . . Reaksiyon kurt g i bidir. Yetenekleri boldur
. . •
Memlekette legal hükü met partisi, tek pa rti var. Bu pa rti b u rjuvazin i n değişik koll a rını, toprak ağaları n ı, orta tabakaların temsilcilerini kucaklı yar, içinde bir hayli işçi, köylü üye va r diyorsunuz . . . Bu partiyi iyice 244
öğrenmelisiniz. Bu parti n i n içinde, çelişi kler, sınıf ayrışmaları, zıtları git tikçe hızlanacaktır. Ayrışma sürecin i n ne gibi biçimler a lacağı zamanla belli o l u r. Ama, sizin bu süreci dikkatla izlemeniz gerek . . . Türk komü nistlerinde Kemalizme karşı allerji vardır. Bu da a nlaşı l ı r bir şeydir. Hükü m ette onlard ı r. Size dayak atan, ka lelere gönderen bunların h ü kü meti d i r . . . Ama siz kendiniz söylüyorsunuz, bu hükümet partisi bir soydan, bir boydan değ i l d i r. Demek içinde i lericisi, gericisi, tutucu su vard ı r . . . M i l l i burjuvazinin i ki b i rbirine aykırı nitel iğini, yaratı l ışındaki i ki yön l ü l üğ ü u nutma m a l ı . Onun gericilikle, emperya lizmle uzlaşıcı yönünü, eği l i mlerini ha lka, demokratik gelişmeye karşı olan davra nışlarını kesinlikle açığa vurmak, onunla savaşmak şa rttır. Ama onun bir de gerici liğe, e mperyal izme karşı d i renişi vardır. Unutma m a l ı d ı r ki, Türkiye halkının baş d üşmanı emperya l izmdir, onun memlekette dayandığı, desteklediği gerici g üçlerd i r . . . Bir olayı b i r kerre daha belirtmek yeri nde olur. Türkiye halkı emperya l ist salgınına karşı silôhlı b i r ku rtul u ş savaşı ya pmıştır. Bu savaş geleneği , bütün yurtsever g üçlerin ortak dil b u l m a larını kolaylaştırecak nitelik ted i r . . . Sıgare duman ları iyice göllenmişti. G ü n iyice i lerlemişti. Konuşma b i r kaç saat s ü rmüştü. Ben, notlarımı topl a d ı m . G. Dimitrof : - .. Ne zaman dönüyorsunuz memlekete? . . Vakit olsayd ı, bu konuşmayı yenilerd i k . . . Anlattıklarınız çok ilginç . . . önünüzde çetin savaşlar, problemler du ruyor . . . Haydi uğurlar olsun . . . » Elini sıktık, ayrı l d ı k. Omuzlarımdan, sanki, büyük b i r yük atmıştı m . Sanki değil, gerçekten, içimde, okulda sı navdan çıkmış g i bi bir duygu vardı
. . •
Ve, az sonra, bizim Nazırnın türküsüyle : ..SSS R ! Ver elini ver!» dedik
. . •
Ayla r, yı l l a r geçti. Ispanyada kan gövdeyi götürüyordu. Ispanya h a l k ı , onları n ya n ı nda Enternasyonal Gön ü l l ü ler Alayı faşizme karşı, d ü nya a ğ a l ı ğ ı na göz koyan Alman - italyan emperya listlerine karşı ça laçakmak dövüşüyordu. Hitlerci ler, dünyaya nasıl bir h a rp dayatmak yolunda olduk l a rını, ispanyayı yak ı p yıkmakla gösteriyorlardı. Cu mhuriyetçiler daya nı yordu. Madrit daya nıyordu . . . Ispanya cum h u riyetçi lerinin faşist salgıncılara karşı kahra m a nca direnişi Türkiyede halk yığınla rı a rası nda, ka m u oyunda deri n yankılar uya ndır maktaydı. Evde, işte, sokakta, her yerde ispa nya savaşları konuşuluyordu. Bu savaşları, bizim kurtu luş savaşı g ü nleriyl e : Sa karya l a rla, Dumlupı nar l a rla, Antep vuruşma l a rıyla ölçüyorlardı. Halkın a n ı larında : Alevler içi nde yanan ızmir, denize dökülen, kaçan salgıncılar, göz yaşları, sevinç hay kı rışları bütün çiğ lıkları , dehşeti ve heybetiyle ca nla nıyordu . . . Kamu oyunda, h a l k a rası nda ça l ka l a na n bu havayı bası n ı n bell i b i r bölümü yansıtıyordu. I lerici ayd ı n l a r, Ispanya h a l k ı n ı n frankoculara, AI245
man ve ıtalyan emperyalistlerine ka rşı savaşını anlata n broşürler, dergiler, kita p l a r çıkarmıya başladılar. Legal yayı n için elverişli bir durum mey dana gelmişti. Merkez Komitesi, legol çalışacak bir yayın ekibi kurdu. I l k ağızda, ı spanyol cumhuriyetçi leri n i n n e uğrunda savaştıkları n ı , Enter nasyonal Gön ü l l ü Alayı'nın ne olduğunu a n latan cep broşürleri, kita plar çıkarıldı. Halk bunları kapışıyordu. Komünist Partisinin : II, semt, sokak, fabrika komiteleri bu yayı nları kolayea dağıtabi liyordu . . •
Bu a rada, G. Dimitrof yoldaşı n : Kominternin Vii. Kongresindeki ta rihsel raporunu Tü rkçeye çevirdik. Baskısı yarı legal çıktı. Açı k, elden, dağıtıldı. Baskısı, biçimi de fena değ i l d i . Dış kc:ıpa ğ ı n ı n üst köşesinde : «G. D ... ita l i ğ i vard ı . Ortasında iri puntoyla : «Diyor» yazılıydı . . •
G. Dimitrof yaldaşla i kinci karşı laşmam beklen medik olmadı. Aradan dört yıl geçmişti. Çalışma odası genişti. Bu defa ya n ında Wilhem Pik yoldaş va rd ı . ikisi de ayaktaydı . Pik yoldaş bir şey a nlatıyordu EI sı kış tık. Yer gösterdi : «Oturunuz», dedi. Gene, kendisi, yeşil çoha örtül ü masa nın köşesindeki sanda lyaya i lişti. Ama bu masa daha uzundu. I ki ya nında sıra sıra sandalyal a r vard ı . Alaca porfirden sigara ta blası yoktu. Beyaz b i r tepside, i k i maden suyu şişesi ve b a rdakla r vardı. D i m itrof yoldaş, gene baş parmağıyla pi posu nu bastırıyordu. Ben, elimde bir toma r kitap, dergi, gazete, broşür tutuyordum. Bunları, masa n ı n köşesi ne, Dimitrof yoldaşın önüne koydum . : «Bunlar pa rti nin yayın l a rı», ded i m. Kapağ ı n ı n ü s t köşesinde : « G . D ... h a rfleri olan broşürü kendisine s u n d u m . I ç kapa ğ ında, el yazısıyla : «G. Dimitrof yoldaşa, saygıları mızIa» deni liyordu. Altında, broşürü basan i ki yoldaşın i mzaları yatıyordu . . • . .
.
D i mitrof yoldaş, yumuşak bir sesle : «Spasibo . . . spasibo . . ... dedi. Broşürün ya pra kl a rı n ı çevi rdi. Baskısına, h a rflerine baktı. Ve : «Türkçesi uyuyor mu aslına?.. dedi. «Beğeniliyor Sizi Tü rkçe konuşturmıya gayret edildi . . ... ded i m . . . Gazeteleri, broşürleri birer birer eline a l d ı . AÇtı, kaatl a rına, h a rflerine, baskılarına baktı. Gazetelerin ma nşetleri ni, baş lıklarını, konularını, i çlemlerini sordu. Merkez Komitesinin orga n ı : «Orak Çekiç» gazetesinin mizampası n ı , baskısı n ı fena bulmadı. Zanaatıydı bu işler. Zevkle, sahıfeleri parmaklarıyla okşıya okşıya bakıyordu satırlara . . •
. • .
G. Dimitrof yaldaşla bağlı izlenim ve anılarımı b i r sinema filmine çevire cek değ i l i m . Bu anılarımın acısı, serti, yumuşağ ı, tatlısı var. Ama hepsi de akıl vericidir. G. D i mitrof yoldaşın, kendisine özgü bir h üneri, kom ü nist lere M a rksçı-leninci b i çim, formasyon verme usta l ı ğ ı vard ı . Onun eli nden, onun ça rkından çıkmış, yalgörülü, temzi yürekli, sapına kadar devrimci b i r kuşak, a nı la rı mda, dizi kolu nda geçer. Bunlar, sürekli olarak, gözlerimde can l a n ı r : M a rek yoldaş ! Tavlada yen i I d i mi, g ülerd i . Yendi m i : «Cezveyi sür ocağa .. derdi. Kesin, açık görüşlüydü, cesurdu. Yoldaşlık duygusu insana güç veriyordu. Komünistliği p ı rl antadon temizdi • . •
246
Poptomov yolda ş ! Bu yoldaşla Türkiye konularını, Bulgaristatan olayla rını tartış ı r d u ru rd u k. Bana da, ona da çok yazı yazmak düşerdi. Sonra, uzun ro m a n yanyanayd ı k. Eleştirmelerinde hatır g ö n ü l demezdi. Ama, çok a nl ayışlıydı . . . Kostof yoldaş ! Onu bono Dimitrof yoldaş tanıştırmıştı . TKP ve Türkiye o l ayla rı n a karşı, halkı mıza karşı temiz b i r a n layışı vard ı . G. Dimitrof yol daşın yakın savaş a rkadaşlarının b u proleter enternasyonalizmi çizgileri, davra n ışları BKP' n i n e n kuvvetli yön ü n ü somutlaştırır . . . Dimitrof yoldaşı, a n ı l a rı mda, kendi eliyle bana a rmağan ettiği maun rengi bi r pipo ve sapsarı bir çim tütün ca nlandınyor . . . Sonra. kulakla rı mda, Sofya Halk Tiyatrosunun tavanıarını indiren g ü r g l kışler çınlıyo r : Kongre, Enternasyonal marşını söylüyor. G. D i mitrof yoldaşı n gözleri I Ş I i ıŞı! parl ı yor. Yüzü, bayram yerinde ışıkları seyreden bir çocuk gibi sevinçli. D i m d i k, bütün heybetiyle d u ruyor . . . Kulaklarımda, Türkçe, tek heceli bir ses hôlô yansıyo r : .. Dev ! . . . "
247
ı Ç i N D E K I LE R
Jae Ducfos
Yaşasın Sovyetler B i rl i ğ i Komün ist Partisi .
1 57
Ali Yata
Solcu g üçlerin birl i k soru nu .
.
.
1 64
Gastone Gensini
Yaratıcı ça ba l a rı m ızı durmadan yeni l eştirmek zoru ndayız .
.
1 74
Emperya lizme ka rşı yürütülen savaşta başl ıca s i l ô h işçi s ı n ı f ı n ı n ve demokrati k g üçlerin bi rliğ i di r . . . . . . .
1 81
.
.
Witold Jarosinsky
Rudolfo Ghioldi
H a reket b i rl i ğ i yol u
1 88
AF R I KA - B U G O N A. Lerumo
Afri ka'da a nti-emperya l i st devri m
1 95
Idris Cox
Afri ka'da sosya liz m düşünceleri .
209
A. Abbdulah
Sudan'da demokrasi savaşı deva m ediyo r .
220
D AYA N I Ş M A H A R E K E T I M. Ahmadl
Cezayir yu rtseverlerini savu n a l ı m .
224
O Ç K ı TA K O N F E RA N S ı H. M. Forlun;
226
Hava na konfera nsı üstüne . J. Gibbons
Bonn : h a rp suçl u l a rı için bir cennet .
.
.
.
.
229
a Z E L S AY F A LA R ı M I Z S. Ostüngel
Dev - Georgi D i mitrof'la Türkiye üstüne b i r konuşma .
233