YENİçAG •
ib Nörlund: Avrupanın güvenliği sorunu
•
V. Louper: Devlet tekelci kapitalizmi ve emekçiler
•
N. Chaoui: Milli kurtuluş hareketinde beliren yenilikler
•
L. Sanya'ya: Feodalizmden sosyalizme geçiş
T EKELLE R VE ıŞÇı sıNıFı Devlet tekelci kapitalizmi ve emekçiler MILLI KURTULUŞ HAREKETI
BUGIJN
Milli kurtuluş hareketinde beliren yenilikler SOSY ALIZMIN B AŞARIL ARI Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi Olkeleri 1965 yılında öZEL SAYF ALARıMIZ TKP Merkez Komitesinin Bildiri'si
8
(26)
Ağustos
1966
BARIŞ
V i.: SOSYALIZM PROBLEMLERI
Bu s ayıd a:
ib Nörlund
Dani ma rka Komünist
Partisi Merkez
Komitesi
Sekreteri ve Polit·Büro Oyesi
Joe Duclos
Fra nsız Komünist
Partisi Merkez Komitesi Polit·Büro Oyesi
Nikolas Chaoui
Lübnan Komün i st Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Hans Kleven
Norveç Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreterlik
Oyesi
Bütün ülkelerin proleter/eri, birleşiniz!
YENi çı6
8 Ağustos
1966
Komünist ve işçi parti lerinin teori ve enformasyon dergisi
Avrupa'nm güvenliği sorunu ve işçi sımfı
ib
Nörlund
NATO'nun geçirdiği buhranın nedenleri ni basitleştirmek, bu buhranı şu veya bu devlet adamının kaprisine veya öfkesine bağ lı bir tesadüf diye göstermek için çok çaba sa rfedi liyor. Ama bu izahlar a rtık kimseyi tatmi n etmiyor. Newsweek Amerikan derg isi b u konuda geçenlerde şöyle diyordu : "Vaşingto'nun kanaatına göre NATO'yu sarsan buhran, Charles de Gaulle'ün yaptığı sabotajın sonucudur. Ama Avrupa kamu oyunun geniş ve gitti kçe a rta n bir kesiminin kanaatına göre, zamanımızın şartlarına a rtık uymaya n Amerikanın kendisidir,,, NATO'daki büyük buhranın nedeni, Avrupa'da ve bütün dünyada mey dana gelen büyük değişikliklerdir. Karşılaştığımız durum, önüne geçi l mez, yön değiştirmez bir parça lanma sürecidir. Ama bu bu hra n başka bir noktaya da işaret ediyor: Avrupa devletleri a rasındaki i lişkiler, büyük değ işiklik olanaklarının gerçekleşebileceği çok önemli bir duruma gel miştir. Bugünkü şartlar içinde, Avrupa ülkelerindeki işçi sınıfiyle geniş halk kesimleri ortak hareket olanakları n ı bilinçle görmek, bu olaylara ve bu değ işikliklere Avrupa halklarının menfaatlerine uygu n düşecek bir yön vermek zorundadır. NATO kurulduktan sonra, Avrupa'nın d u rumunda meydana gelen deği ş i kl ikler, 1 949'da ileri sürülen iddiaları ta mamiyle yalanlamıştır, Bu saldı rıcı askeri bloku n kurul masını "haklı ve gerekli" göstermek üzere kullanılan demagoj i k yalanlar, NATO'nun faaliyetlerine temel olacak askeri ve si yasi düşünceler, g ittikçe havada kalıyor, sabun köpüğü gibi dağılıyor. '3
6
533
1 949'don bu yana, m i lletlerarası g üçler dengesinde çok büyük değişik likler meydana geldi. Bu değişikliklerin başlıca nedeni, dünya sosyal ist sisteminin - özellikle Avru pa sosyalist ülkeleri n i n - kuvvetlenmesi ; b u ü l kelerin e l d e ettiği i ktisadi, siyasi v e askeri önemin fevkalôde büyük capta artmış olmasıdır. Böylelikle, sosyalist ülkelere karşı düzenlenen. o dönemde çok kullanılan bir deyimle, «komünizmi püskürtme.. plônla rı başarısızlığa uğradı. Sosyal i st ülkelerin güçlenmesi. NATO kurulduğu tarihte büyük rol oynayan Amerikan atom tekeli n e de son verdi . O dönemde, Yaşington nükümeti, NATO'nun emri ne g i ren daha ufa k ve güçsüz devletlere, bu saldırgan bloka girmenin tehlikesiz olduğ unu ; Ameri kanın «toptan nük leer m isilleme.. yoluna başvurarak, herha ngi b i r askeri çatışmayı hemen sona erdirtebileceğ ini söylüyord u . Bugün artık herkes bu görüşlerin ger çekıere hiç uymadığını anl ıyor. Amerikan ı n askeri ve siyasi yöneticileri de bunu - b i r d ereceye kadar - anlamıştır: «toptan n ükleer misilleme» , stratejisinden vazgeçtiler, «anikarşılık.. ve bugün Viyetnamda uygulanan «sı n ı rl ı savaş» stratejisini benimsediler. Ama bu yeni strateji de çok tehli keli sonuçlar doğ u rabilir: Amerikanın açacağı veya destekleyeceği bütün «sı nırl ı .. çatışma lara , NATO'ya dahil olan Avrupa devletlerini - özellikle en güçsüz olanlarını - sürüklemek için, Vaşington hükümeti daima ba hane olara k NATO'yu kullana bilir. Her halde, bu ihtimal çok korkunçtur. Sosya lizmin - gerek kendi ölçüleri içinde, gerekse ka pita lizme o ranla kuvvetlenmesiyle ortaya çıkan sonuçlar, NATO kurulurken i leri sürülen ta hminleri n ta m karşıtı olmuştu r. O dönemde Batı Avru panın «Doğunun tehditi» altında bulunduğunu söylüyorlardı. Bu iddia doğru olsaydı. sos yal ist ü l keler güçlendi kçe, etkileri arttıkça, "tehl i ke»n i n de artması gere kirdi. Hattô sosyalist devletler NATO'cuları n propagandalarında lôfı çok geçen «saldırı pfônları..n ı gerçekleştirmeye kalkışırd ı . Oysa sonuçlar tam a ksi oldu. Sosya l izmin güçlenmesi, Amerikanın atom tekeline son ver mesi, milletlerarası gerginliği azalttı, Batı-Doğu ilişkilerinin daha normal hale gelmesine yol açtı. Böylel i kle şu gerçek' te bir kere daha ispatlanmış oldu: NATO'da bulunan Batılı devletlerin milli çıkarları, b u ülkelerin Amerikan saldırılarına katılmalarını hiç gerektirmiyor. Aksi ne : b u m i l l i çıkarlar icabı, bu devletler NATO'nun temelini teşki l eden komünist aleyh tarı ta bu'lardan vazgeçmek, NATO'dan başka bir çözüm yo lu bulmak zorundadır. Emperyalist devletler arasındaki güçler dengesi de değ işmiştir. Bu değ işiklikten doğan yeni gerginlik ve bozuşma nedenleri, NATO'nun bö lünmelere, çatlaklara yol açtı. Ka pita list tekellerin, sermaye jfişkjferin i n milletlerarası niteliği, şu gerçeğ i n ortaya çıkmasın ı önleyemedi : Emper ya l ist devlet mekanizmaları - her biri emperyalist dünya politikası n ı n bir halkasını teşkil eden, ama kend i politikasını izleyen - ayrı ayrı karar mer kezleri teşkil etmektedir. Son yıllar içinde, kapitalist dünya ekonomisinde Amerikaya düşan pay 534
çok azalmıştır. ingiltereden başka kapitalist Avrupa ülkelerine düşen pay ise çok a rtmıştır. Bu da, siyasi ve askeri alanlarda olduğu gibi i ktisadi alanda da Amerika ile NATO'nun Avrupa üyeleri a rasında büyük çatış malara, karışıkl ıklara yol açtı . Bu anlaşmazlıkların en beli rl isi, Fransa n ı n NATO'nun askeri teşkilôtından çıkma karariyle dile geldi. Bu kararını Kuzey Atlantik Paktı açıklarken Fransa şu nedenleri i leri sürdü : teşkilôtı . . . 1 949 yıllarındaki şartlardan çok farklı olan bugünkü dünya şartlarına artık uygu n düşmemektedir.» ( 1 0 Mart 1 966 ta rihli mu htıra.) Hiç şüphesiz, son zamanlarda Amerika, kapitalist dünya ıiçindeki d uru munu tekrar kuwetlendi rmiştir. Amerika NATO'yu askeri ve siyasi alan larda olduğu g ibi, i ktisadi rekabet a lanı nda da çı ka rlarını korumak için kullanıyor. Ama bu da emperyalistler a rasındaki çelişmeleri keskinleş tiriyor. örneğin, Amerika n ı n eskiden sağ ladığı ve öbür devletleri Ameri ka nın savaş üreti mine bağımlı hale getiren askeri yardım, bugün artık Mac Na mara'nın itiraf ettiği gibi - Amerikan silôh i h racatını sağlıyocak bir yol a ld u. Fra nsız generalı Gallois bu noktayı şöyle beli rtmektedir: «Kolektif Güvenl i k Sistemi (Ya ni NATO.) '" (bugünkü haliyle, ekonomik ve siyasi hôkimiyet a racı hal i ne gelmişti r.» Bu silôh satışı meselesi, genellikle bütün sorunlarda işbirl iği yapan Amerika ile Federal Almanya arasında büyük bir anlaşmazlığa yol açtı. NATO kurulduğu zaman, Amerika bu bloka da hil olan ufa k ü l kelere (bunları n a rasında Danimarka da vardı) garanti vermiş, bu ittifakı n askeri masraflarını arttırmıyacağını söylemişti. Ama bu sözlerin temelsiz liği pek ça buk anlaşıldı. Birkaç misli (Danima rkada a ltı misli) a rtan as keri masraflar, iktisadi g üçlüklere yol açtı. Ameri kanın askeri ihracatı nı arttı rma k üzere giriştiği yeni saldırı bu güçlükleri b i r kat daha a rttıra caktır. Çeşitli alanlarda Amerika ile NATO üyesi bulunan Avrupa ü l keleri ara sında meydana gelen çelişmelerden başka, bu Avrupa ü l kelerinin a ra sında da birta kım anlaşmazlıklar bel i rdi. Bu çelişmelerin en önemlisi, NATO'nun hi mayesi altı nda, Batı Alman ya'da hortlayan emperyal izme ve militarizme bağl ı d ı r. «Barış notaları ..nda bi le, Federal Alma nya hükümeti politikası nın i ntikamcı niteliğ ini g izle meye lüzum görmüyor, ve Alman sınırlarının «31 Aralık 1 937'deki sınırl a r» olduğunu iddia ediyor. NATO'nun emrinde bulunan askeri kuwetler arasında, en büyükleri Batı -Al man askeri kuvvetleridir. NATO'nun emrinde bugün 20Q.000'den fazla Amerikan askeri (yon; 6-8 tümen) 12-14 tümen Batı Alman askeri ; 2 Fransız tümeni ; 2 Ingiliz tümeni bulunmaktad ı r. Belçika ve Hollanda yarımşar tümen bulunduruyor. Bu sayı lar NATO silôhlı kuwetleri nin ve bütün ittifa kın gerçek niteliğini açığa vu ruyor: Yaşington - Bonn m ihveri NATO'nun itici gücü hal ine gelm işti r. Bu m i hverin temeli, Amerikan ve Alman emperyal izmleri arasında kuru lan ve çok korkunç sonuçlara yol açabilecek anlaşmadı r. Amerikan em«
36·
• • •
535
peryalizmi, Batı Alma nyayı Avrupa'da girişeceği saldırılara destek diye kullanmak istiyor. öte ya ndan, Amerika nın saldırgan politikası büyük b i r ha rbe yol açtığı takdirde, çağdaş savaş a raçla rının ani darbesine uğra ya n Alma nya, Amerikayı korumuş olacaktır. Federal Alma nya ise, Amerika nın yürüttüğü macera ve saldırı politikasında, geçil mez baş müttefik rolünü oynamak istiyor. Viyetna mdaki Amerikan müdahelesine diğer bütün emperya l ist devletlerden daha kara rlı, daha açık bir destek sağlaması, Almanyanın bu niyetini iyice belirtiyor. Almanyanın a macı , intikamcı plônlarını gerçekleştirmeye ka l kışocağı gün, Amerika n ı n desteğini sağ lamak, n ükleer silôhları eline geçirebilmek, kışkırtmalariyle patlak vere bilecek çatışmalara Amerikayı ve bütün NATO devletlerini sürüklemek üzere, NATO teşki lôtından yara rlanmaktır. Bu şartlar içinde, «ortak çı kar ları koru mak.. amaciyle kurulan NATO'nun Avrupa devletlerinde ve halk l a rında derin endişeler uyandı rması çok normal d ı r. Görüldüğü gibi, NATO'yu sarsan buhranın nedenleri açıktır. Ama NATO üyesi bulunan her Avrupa ü l kesinde, askeri blokl a r politikasının geçirdiği buhranı dile getiren, bu ül keye özgü şartlar da bulunuyor. NATO'nun geçirdiği buhran objektif süreçlerle bel i rdiği gibi, sübjektif süreçlerle de dile geliyor. örneğin, Avrupa halkları bu durumun değişebi leceğini - bunun bir zorunluluk olduğunu - anladılar. Her zaman olduğu gibi harp politikasiyle savaş politikası a rasında yapı laca k seçme soru nu Avrupa hal kla rı nda enerjiyi ve savaşçı lığı a rttırıyor. Avrupa devletleri a rasındaki i l işkilerde barış dôvasına ve halkların men faatlerine yararlı olaca k kesin b i r değişiklik ola nağ ı na yol açan sübj i ktif ve objektif şartla rı n aynı anda olgunlaşması, çok önemli bir özelliktir. Bu şartla rı n olgunlaşmasını hızla ndıran başlıca etken, Amerikan em peryalizminin Viyetnam halkına karşı g i riştiği saldırıda açıkca bel i ren, saldırıcı politikasıdı r. NATO'nun kurulduğu yıllardan, Ameri ka n ı n «hür dünyan ı n önderi.. d iye göklere çıkarı ldığı dönemden bu y,ına, Vaşington Avrupa halklarının gözünden hiç bu kadar düşmemişti. Amerikan emperya lizminin işlediği cinayetleri ayıplayan Avru pa halkları, bu emperya lizmle yan yana, aynı askeri blok içinde, bulunmanın başla rı na ne gibi belôlar açabileceğ ini anl ıyorlar. Viyetna mdaki savaşı desteklemelerini sağ lamak üzere Amerikan hükü metinin «NATO dayanışma duyguları..n ı uyandı rma ça baları, Amerikayı daha da kötü bir d u ruma düşürdü. Bunu gören Amerikan hükü meti geri çekilmek, daha d ikkatli davranmak zorunda kaldı. Batı Avrupa halkları için, Viyetnamı desteklemek, yeni, barışçı b i r düzenin gerçekleşmesi uğ runa yürütülen savaşın bir parçası haline geldi. öte ya ndan bu halk ları n Amerikan egemenliğ inden kurtulma isteği, Viyetnam hal kının kurtu luş uğruna yürüttüğü savaşa sağladı kları desteği de dile getiriyor. (Bu da Amerikan emperyalizmine en çok tesi r eden dayanışma şeklidir.) Bugün NATO'nun avukatlığını yapanIClr eskiden ileri sürdü kleri iddia lardan bambaşka deliller a ramak zorunda kalıyorlar. Bu da büyük anlam 536
taşıyan b i r değişikliktir. NATO politi kası nın ideolojik temel i, Maccarthyci l i kl e e n kaba şekli n i alan, e n i l kel komünizm a leyhta rlığı id i. Ama a rtı k bugün komünizm a leyhta rlığının bu şekli bütün etkisini kaybetmiştir. NATO'yu savunanlar b u yola başvu rdukları takdirde, daha da yalnız kalacaklarını bildikleri için, başka metotlar kulla nmaya başladılar. Birkaç yıldan beri, NATO'ya taraftar olanlar, bu ittifakın «Batı Alman ordusunu kontrol altında» tuta bilmek için zorunlu olduğunu i leri sü rüyor lar. Bunu söylemekle, istemiyerek de olsa, bir iti rafta 'bulunmuş oluyorlar. Bugün Batı Avru panın çok geniş çevreleri artı k şu gerçeği anlamıştı r: Avrupa'da barışı tehdit eden en büyük teh l i ke. Batı Almanyanın sildhlan ması. inti kam politikası izlemesi. bugünkü sınırlarını kabul etmemesidir. Bütün Avru pada Alman militarizmine karşı g ünden güne daha kuwetle beliren direniş, Federal Alman hükümetini yeni «barış notaları»nı kaleme a l m a k zorunda bıraktı. Bu yen i notalarda, Almanya n ı n i ntikam politikası. bütü n Avru pada öfke ve nefret uyandıran bundan önceki nota larda ol duğu gibi, açı kça kışkırtıcı bir dil kullanılma mıştır. Hiç şüphesiz, NATO'yu savunanlar, Batı Almanya'da mi litarizmin hortla masından sorumludurlar. NATO'yu de şimdi Alman mi litarizmine karşı bir «garanti», Almanyanın yayı lma isteklerine karşı bir «fren» olduğunu iddia etmekle çok tehlikeli sonuçlar verebilecek b i r kurnazlığa başvu ruyorlar. Çünkü gerçekte Bonn emperyal istleri bu «freni» d i ledikleri gibi kullanaca k ; NATO'da üye olan bütün ülkeleri, Batı Alman isteklerinin gerçekleştirilmesine. ister istemez, katılmaya zorlıya bilecek duru mdadır. Bu son aylar içinde bazı devlet adamları - a ralarında Danimarka baş bakanı Krag d a var - çeşitli açıklamalard a bulunuyor: « NATO, Doğu bloku ile görüşmelere girişebilir m i ? M i lletlerarası gergi nliği azalta bi lecek en önmeli sorunları n çözümünde b i r adım atabilir m i ? Bunu öğren mek her halde faydalı olur.» Bay Krag - 5 Mayis 1 966 Information gaze tesi şekli nde ortaya sorulor atıyor. Bu gibi Idflar etmekle, bu devlet ada mları , Batı Avru pa halklarının NATO'nun bugüne kadar yürüttüğü faaliyeti desteklemedi kleri n i ; bu faa l iyetin devamına l üzum kalmadığını ; askeri paktlar politi kası ndan vazgeçil mesini, milletlerarası gerginliğin azaltı lmasını istediklerini itiraf etmiş oluyorlar. Hiç şüphesiz, Başkan Krag'ın. NATO'nun devamına taraftar görülen bu açıkl a ması mantığa pek uymuyor. Ama görüşmeler teklif etmekle, «bu görüşmeler hangi ko nularla ilgili olacak?» sorununu sormuş oluyorlar. Bu soru ise, Avrupa g üvenlik sisteminin özü ve nitel iği sorusuna yol açar. Bugün çeşitli devlet adamlarının takındığı tutum. kamu oyunda mey dana gelen derin eğ i l i mi dile getirmektedir. NATO'nun ğeçirdiği buhranı belirten iki nci eği l i mi dile getirmekted ir. NATO'nun geçi rdiği buhranı be lirten i kinci eği l i m de şudur: Kuzey Atlantik Paktına dahil olan ü l kelerde, n üfusun çok geniş kesimleri bugün yeterli olmamakla bera ber. yine de a ktif bir şekilde, yen i olanaklar aramaktadır. {Bu kesimler arasında, es kiden NATO'yu destekleyen yahut da varlığına ses çıkarmayan u nsurlar 537
da bulunuyor.) Bu araştı rmala rı n merkezini teşkil eden en önemli sorun lar. Batı Alman milita rizminin isteklerine karşı sağlanacak garanti soru nuyla. Avrupada Batı ile Doğu arasında işbirliğ inin gelişmesi sorunudur. Halk kitlelerinde gel işen bu hareket. barıştan ya na bir tutum benimseyen bu kitlelerin. Avrupadaki d u rumu. eskisine o ranla, daha çok etkiliyece ğ i n i gösteriyor. NATO a nlaşmasın ı n 1 969 yılında sona ereceğ ini unut mıyalı m : Avrupada yeni bir düzen arama isteğ ini kuvvetlendiren bu psikolojik etkenin önemini küçümsemek yanlış olur. Gözle görülen bir şekilde bütün NATO sistemi n i sarsan buhrana baka rak. bu askeri blokun çözülme hal inde olduğ u sonucuna varmak. her halde. ya nlış olur. Bu çözülmenin gerçekleşmesi barış dôvasını savunan ların daha da çok çaba sarfetmesine bağlıdır. NATO ülkeleri hükümet çevrelerinde. askeri birlik ve askeri blok politikasını ya n i NATO politi kasını - devam ettirmeye kararlı. önemli güçler bulunuyor. Kuzey Atlantik Paktı Teşkilôtını sarsan buhra n o derece derinleşti ki, b u blokun. hiçbi r değişikliğe u ğ ramadan. 1969 dan sonra devam edece ğ i n i pek tahmin edemiyoruz. Ama göz önünde tutmak zorunda olduğu muz önemli bir nokta da şudur: askeri bloklar politikasını. hiç şüphesiz yeni şekii lere sokarak, devam ettirmek istiyen bazı eğ ilimler beli rd i . Oysa. bu politikaya vedlecek bu yeni şekiller de Avrupa'da barışı sağlayamaz. Şu noktayı bel i rtmek isteriz : Batı Almanyanın hızla silôhland ı rılmasını a maç güden 1 965 MacNamara - Von Hassel anlaşmasiyle sonuçlanan Amerikan-Batı Alman plônları büyük bir tehlike teşkil etmektedi r. COrne ğin. bu anlaşmaya göre. Batı Almanya'nin silôhland ı rılması 1 972-1 975 yılla rı nda en yüksek noktasına varocaktır.) Bonn Almanyasına nükleer silôhlar sağlama amacı n ı güden plônları da unutmıyalım. Bu plônlar gerçekleştiğ i takdirde. Batı Alman emperyalizminin Kuzey Atlontik Paktı içindeki yeri ve önemi çok tehlikeli şekilde a rtacaktır. Bundan doğacak çeşitli sonuçları ise ta hmin edebiliriz. Muhakkak ki. General de Gaulle'ün bugün izledi ğ i ve Fra nsanın oskeri entegrasyona katılmayı red karariyle dile gelen politika, NATO'nun bu anda geçirdiği buhra n ı n derinleşmesinde büyü k rol oynuyor. Ayni za manda. bu politika. bu buhra n ı n daha kolay anlaşmasını da sağladı. De Gaulle'ün politikası. Avrupa güvenliği sorununu tekrar ortaya attığı için, şüphesiz çok olumlu bir rol oynamıştır. Barıştan yana olan bütü n güçler bu gerçekten yararlan moya bakmalıdır. Ama öte ya ndan. de Gaulle'ün b u a landaki teşebbüsleri. Batı Avrupanın bazı çevrelerinde. Avrupa'da kurulacak yeni düzen sorununda. generalın liderlik yapacağı, hiç değilse başlıca rolü aynıyocağı düşüncesini uyandırdı. Bu görüş bir hayaldir ve çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Fransız tekelci sermayenin çıkarlarını savunan de Gaulle'ün dengeli ve kararlı bir politika izlemediğ ini unut mıyalım. Bi rkaç yıl önce, de Gaulle'ün politikası - son günlerde hatırlat tığı gibi - Paris-Bonn mihveri politikasıydı. Şu noktayı da u nutmıya lı m : d e Gaulle bir yandan Avrupa birliği konusunda çatışmaya yol açarken, 538
öte yandan Ingiltereyi Ortak Pazara çağırıyor, arka plonda ise Amerika ile pazarlığa girişiyordu. NATO'nun yapısında beliren buhranın Avrupa'da barışın ve güvenliğin kuvvetlenmesiyle sonuçlanabilmesi için, Batı Avrupa halkları kendi kader lerini toyine karar vermek, korşılarına çıkan bütün olanaklardon yararlan mak zorundadırlar. Birkaç yıl önce Batı Avrupa ülkelerinde, halkın büyük bir kısmının NATO'nun kurulmasına razı olması, çoğunlukla, bu teşkildta karşı büyük bir güven veya sevgi beslediğinden değildi. Bunun asıl nedeni, NATO'ya gereken bir bel d diye bakmaları, duruma başka bir çözüm yolu olma dığını sanmalarıydı. Oysa bugün NATO'nun faydalarından şüphe eden lerin sayısı gittikçe yükseliyor. Ama bu şüphenin, bugünkü olanakların durumu değiştirecek olumlu etkenler haline gelmesi için, başka bir çözüm yolu tespit etmek; NATO ve soğuk harp prensiplerine göre Avrupayı askeri bloklara ayıran bölme politikasının yerine geçebilecek, birlik temeline dayanan bir çözüm yolu teklif etmek bir zorunluluktur. Avrupa'nın güvenliğini sağlamak üzere yeni yollar bulmak zorunluluğu karşısında, bir çözüm yolu arayan, oma hôlô barış savaşçılarının arasına katılmamış büyük halk kitlelerine davamızı benimsetmek; başka bir de yimle barış uğrunda yürütülen savaşa daha geniş bir temel sağlamak zorundayız. Avrupa'da yeni bir güvenlik sistemi uğrunda yürütülecek sa vaş, olumlu bir sonuca varabilmesi için, bugün varolan örgütler, komi teler çerçevesini aşmalıdır. Bu savaşın gelişmesi, çok daha geniş taba kalara yayılması şarttır. Ama teklif edilecek bu birlik çözümünün, halk kitlelerinde mutlaka gerçekleşeceği kanısını uyandırmalı, bu kitleleri meş gul eden, endişeye veya heyecana düşüren sorunların nasıl çözüleceğini gösterebilmelidir. Bu niteliğe varabilmesi için de, bu teklif, Avrupa halk kitleleri arasında yürütülecek, bugünedek görülmemiş ölçüde çeşitli tar tışmalardan sonra ancak tesbit edilmelidir: Barış uğrunda yürütülen sa vaşla, demokrasi uğrunda yürütülen savaşı, yepyeni, özgün bağlarla bir leştirecek nitelikte olmalıdır. Bu çeşit tartışmalara şimdiden başlanabile ceğini gösteren işaretler pek çoktur. Orneğin, ıskandinav ülkelerinde, NATO kaldırıldığı tekdirde Avrupanın kuzeyinde meydana gelebilecek gelişmeleri tartışmak üzere düzenlenen tolpantılara, çok yeni çevreler de katılmak istedi. Bu deneme, bu gibi tartışmaların gerçekleşebileceğini göstermiştir. Bu tartışmalar yürütüldükten sonra, yeni hareketler, yeni güçler bu konuyla ilgilenirse, NATO'dan ve askeri bloklar politikasından vazgeçiJ diği takdirde, Avrupa milletlerinin, bağımsızlıklarını koruyarak, barış ve güvenlik içinde yaşayabileceği yeni bir düzenin kurulması için, alınması gereken karar ve tedbirler teklif edilebilecektir. Bu da Avrupa ülkelerinin işçi sınıfına, bilince varmış partilere, tarihsel bir ödev, tarihsel sorumlu luklar yüklemektedir.
539
Tekelci kapitalizm geliştikçe, işçi sınıfının ödev ve soru mlulukları bir kat daha genişlemekte, kesinleşmektedir. Hitler faşizmine karşı yürütülen savaş bunu göstermiştir. Ikinci Dünya Savaşından bu yana oluşan bütün olaylar, işçi sınıfı nın oynadığı bu milli ve tarihsel rolü belirtmiştir. Avru pada ger çekten milli bii' politikanın başlıca şartları , temelleri, b i r n ükleer savaş olanaklarının ortadan ka ldırılması, eşit haklara sah i p, bağımsız milletler arasında barışçı i lişkilerin kurulmasıdır. Rejimi ne olursa olsun, her ülkede, işçi sınıfı bu politikanın tesbitinde rol oynamak zoru ndadır. Bu politika tesbit edi l irken de, her milletin özellikleri, gelenekleri, ken d ine özgü sorunları hesaba katılmalıdır. Ama sadece bu özellikler göz önünde tutulursa, bu dar çerçeve i çi nden çıkılmazsa, h i ç bir sonu ç elde edilemez. Çözüm ü i l e h e r milleti n gerçek v e sürekli i lerlemesini sağlayacak temel sorunlar, ortak çabalarla ancak çözümlenebili r. NATO bu hronı derinleştikçe, Avrupa g üvenliği sorunlarının önemi a rttıkça, bu gerçek daha da kuwetle beliriyor. Bu sorunlar öyle bir niteli k taşıyor ki, m illetlerin birleştirilmiş çabalariyle ancak çözümlenebilirler. Böylelikle enternasyonalizm, bugünün en aktüel pratik zorunluluğu haline geliyor. Avrupada yeni bir barış ve g üvenlik düzeni kurma isteğ i, bütü n Avrupa kapitalist ü l kelerinde, devrimci işçi hareketinin en doğru, en h a kl ı diye baktığı, bütün halkların g irmek zorunda bulunduğu yolun, yani demokra tik ve tekel aleyhtarı savaşın ayrılmaz bir parçasıdır. Beli rl i şartlar içinde, bu istek, işçi sınıfı n ı n olduğu gibi, bütün halkın da devrimci çabalarını sağlayacak kuvvetli bir itici güç haline gelebilir. Artık bugün bütün şart lar hazırd ı r : Avrupa komünist partileri çabaları nı birleştirip, halklar a ra sında şimdiden başlayan bu tartışmaları veri mli kılacak yeni olanaklar sağlayacak teklifleri tesbit etmelidir. Başka kıtalarda, halklar bir dayanışma hareketi kurman ı n, veya ortak sorunlarını çözü mlemek üzere güçleri n i birleştirmek zoru nluluğunu çok tan a nladılar. Neden Avrupa bir istisna teşkil etsin?' Kıtamızın karşısına çıkan sorunlar, o kadar önemli, o kadar geniş, o kadar ivedili deği l m i ? Yıllarca Avrupa adına söz edenler, Avrupa derken, sadece kapitalist ü lkeleri, hatta bu ü lkelerden bazılarını kastettiler. "Avrupa'nın b i r1iğh.nden bahsettikleri zaman gerçek n iyetleri Avrupayı bölmekti. "Avrupa'da ortak hareketler» derken, amaçları Batı Avrupa, bazan da Amerikan tekellerinin çıkarlarına hizmet edecek hareketler düzenlemekti. Oysa bugün a rtık, Avrupa halkının yarısından fazlası, kapitalist rejim Ierde deği l, sosyalist reji mIerde yaşa maktadır. Bu büyük gerçeği hesaba katmadan «Avrupa sistemi», «Avrupa politikası», ..Avrupa sorunları» g i bi lôfların hiçbir anlamı olamaz. Büyük önem taşıyan bu gerçek, Avrupa'ya bir kere daha savaş meydanı olmakta n kurtulma fırsatını sağlıyor; NATO'nun yürüttüğü saldırıcı politikanın h i ç bir sonuç vermiyeceğini gösteriyor; bir Avrupa güvenli k sisteminin kurulabileceği ne işaret ediyor; daha başka a lanlarda da Avrupa'ya yepyeni olanaklar açıyor. Sosyalist bir Avrupa'nın varlığı, Avrupa'nın güvenliği sorunlarına çö540
züm yolu o raya nların ça baları n ı a rttırıyor. Avrupa sosyalist devletleri, adına yaraşır bir Avrupa g üvenlik sisteminin kuru lmasını amaç g üden çeşitli tekliflerde - ayrı ayrı veya hep b irden - bulundula r. Oysa Batı Avrupa'da b u tekliflerden hiç h a beri olmayanlar, b u teklifleri yanlış bilen ler pek çoktur. Bugün Batı Avrupa'da, sosyalist ü l kelerin, Avrupa güven liği konusunda neler düşündüğünü merak etmeye başlayan çevreler ço ğ a ldı. Batı Avrupa komünist partileri, eskiden beri, işçi sı nıfına ve bütün halka, çıkarlarının savunulmasında sosyalist başarılarının büyük rol oynadığı n ı anlatmaya çalışırlar. Bu gerçeği anlatma ça baları, komünist hareketin yürüttüğ ü faaliyetin örgensel, iyi bil inen bir unsurudur. Bu şartlar içinde, Avrupa g üvenlik sorunlarına karşı artan ilg iyi gördükçe, komünist parti lerinin bu konuda da çok fayda l ı işler görebileceklerin i, Avrupa devletleri arasında yeni ilişkiler kurmak üzere izlenecek yol ve metotları göstererek, önemli bir rol oynaya bileceklerini ümit edebiliriz. B u şartlar içinde Avrupa komünist partilerini - gerek Batıda, ğerek Doğuda - bekliyen çok önemli ödevler belirmektedir. Avrupa komünist partilerinden - açıkça söylenmemekle bera ber - teşebbüse geçmeleri, Avrupa g üvenlik konusunda adımlar attırabilecek tekliflerde bulunma ları beklenilmektedir. Hiç şüphesiz, bu teklifler bütün Avrupa komünist partilerinin geçirdiği tecrübeleri, vard ıkları kanıları dile getiren ortak teklifler olarak ileri sürüldüğü takdirde, sağlayacakları etki daha da bü yük olacaktır. Batı Avrupa'da yeni yollar bulmaya çalışanları n hepsi, Avrupa güven lik sisteminin tümü ha kkında fikir sahibi olmalıdır. Demek oluyor ki, bu g ünkü şartlar içinde, Avrupa g üvenliğini kısmen sağ lıyobilecek şu veya bu tedbiri teklif etmek yetersiz kalır; genel bir güvenl i k sistemi n i n temel prensiplerini, genel hatların ı ve çerçevesini tesbit etmek bir zorunluluktur. Avrupa g üvenlik sistemi, bağı msız Avru pa devletlerinin - toplumsa l düzenleri n e olursa olsun barış içinde yan yana yaşaması prensipi teme l i n e dayanmalıdır. Avrupa güvenlik sisteminin başlıca amacı, NATO'nun kurulmasiyle baş layan askeri bloklara bölünme politikasına son vermek olaca ktır. NATO kurulur kurulmaz, sosyalist ülkeler, askeri bloklar politikasının büyük tehlikelere yol açacağı n ı ; Avru pa ta rihi nde I kinci Dünya Savaşından önce ve sonra geçirilen tecrübelerden de a nlaşıldığı g ibi, ka bul edilmiş sınırların kollektif g üvenlik yolu ile ancak garanti a ltına alınabilece ğ i n i beli rttiler. Varşova Anlaşmasının 1 1 . maddesinde şöyle bir hüküm vardır: ..Avrupa'da bir kollektif g üvenlik sistemi kurulduğu, ve bu a maçla (Varşova Paktına dahil ü l keler b u amacın gerçekleşmesi için ça baları n ı esirgemiyecektir) Avrupa ü lkeleri arasında genel bir a nlaşma imzaIan dığı takdirde; b u genel anlaşma yürürlüğe girdiği gün, işbu anlaşma (Varşova paktı) hükü msüz kalacaktır... Işte bugün izlenecek yol budur. 541
Avrupa'da barışın temeli, kallektif güvenlik prensibinden ilham alan ga rantiler olmalıdır. Kollektif g üvenlik sisteminin gerçekleşmesine engel alan etkenler. çeşitli ülkelerin milli soru n larından i leri gelen. derinlemesine yürütülecek tartış malardan, bu konularda a nlaşmaya va rıldıktan sonra ancak çözümlene bilecek bir ta kım zorluklardır. Bu yazımızda bu zorlukların bazılarını ancak belirtebili riz: Avrupa sorunlarını çözümleyecek barışçı bir anlaşmada en önemli nokta, bu anlaşmada yer a lacak ve Almanya sorunu i le ilgili h ü kümler olaca ktır. Barışı tehdit eden en ya kın tehlike. bugün bile yeni bir savaş açabilecek kadar kuvvetlenen Batı Almanya'nın gerici ve militarist g üçleridir. Daha önce de belirttiğimiz gibi. Bonn Almanya'sının intikamcı politikası karşısında. Avru pa halklarında derin endişeler uyanmıştır. Bu halklar, Alman militarizminin yeni saldırılarına karşı garantiler istiyorlar. (Bu garantilere en çok muhtaç olan halk da. hiç şüphesiz. Demokratik Alman Cumhuriyetinin ha lkıdı r.) Bu garantilerin temeli, kollektif g üvenlik prensibi olmalıdır. Bu garantiler, iki Alman devletiyle ya pılacak barış a nlaşmasında yer a labil ir. Her halde. Avrupa güvenlik sisteminde Batı Alman emperya lizminin saldırı politikasından, sınırları tekrar gözden geçirme isteğinden vazgeçmek zorunda bıra kaca k hükü mler bulunmalıdır. Hiç şüphesiz. kollektif g üvenl i k sistemi bir g ünde gerçekleşemez. Bu şartlar içinde şimdiden çeşitli tekliflerde ileri sürülen geçici tedbirler evvelô kabul edilir: NATO ile Varşova Paktı teşkilôtı arasında bir saldır mazlık anlaşmasının i mzalanması, atomdan a rınmış bölgeler, silôhların asgariye indirildiği bölgeler vb. (Bununla beraber, bu gibi tedbirler Avrupa'da kurulacak genel bir güvenlik sisteminin .yerini tuta maz ; bunlar, bu sistemin kurulmasına yardım edecek unsurlard ı r. Bazı ülkeler - özellikle Kuzey ül keleri - için, gara nti a ltına a lınacak tarafsızlık sorunu, fevkalôde büyük önem taşımaktad ı r. Böyle bir tarafsız lığın kollektif güvenlik sistemi nde yer a lması, çok olumlu sonuçlar verir. Bundan başka, bu ülkeler atomdan a rınmış, silôhlarını asgariye indirmiş bölge haline getirilebilir. Şimdiye kadar ileri sürülen çeşitli teklifler. bu özel durumdan yararlanabilecek ülkelerin bütün Avrupayı, kuzeyden g üneye kadar. saracak bir kuşak meydana getirebileceğini gösteriyor. Bugün artık Avrupa, kararını vermek zorundadır. Yüksek bir kültüre varmış. fevkalôde gelişmiş ü retici g üçlerden yararlanabilen bu bölge, kapitalist çelişmelerin sonucu olan yıkıcı savaşlara sürüklendi. Yeni bir savaşın Avru panın felôketine yol açacağını bilen halklarda, bu kadar korkunç bir olanağa engel olabilecek fı rsatları kaçırmamak isteği g ü nden g üne daha kuvvetle beliriyor. Avrupa güvenlik dôvasının bayrakta rlığını, yürütülecek savaşın öncülü ğünü yapmak. Avrupa işçi sınıfına düşen ödevdir.
542
TE K ELL E R V E ıŞÇı sıNıFı
Devlet tekelci kapitalizmi ve emekçiler
V.Louper ..Küçük Avrupa»nın i ktisadi teşkilôtında patl a k veren şiddetli çatışma l a r, siyasi-askeri yapıları sarsan a nlaşmazlıklar, bugün dış politika ile ilgili her tartışmada yer alan, başlıca konulardan biridir. Burjuva yorum cularının çoğu, meydana g elen durumu sübjektif olara k ele alıyorlar, derinlemesine i ncelemiyorlar. Bu yoru mculara göre, bugünkü durum, şu veya bu politikacının kötü n iyetlerinden veya kısa görüşlerinden ileri gel mektedi r. Bununla beraber. yönetici sınıflar içinde, m i lletlerarası durumda - özell i kle emperyalist ka mpında - siyasi güçler dengesinde meydana gelen değ işiklikleri fark eden unsurlar bile, yeni şartların niteliksel top lumsa l başkalaşmalordon; emekçi sınıfların, kapitalist toplumun her ola n ı na yaptığı, ve günden güne a rtan, etkilerden ileri geldiğini kabul etmek istemiyorlar. Bu şartlar içinde, bugünkü kapital izmin gerçekten bilimsel bir incelemesini yapmak, ivedili bir zorunluluk haline gelmiştir. Gelişmiş kapitalist ü l kelerin başlıca özelliklerinden biri olan. devlet tekelci kapitalizmin yapılarında meydana gelen veya bu a nda meydana gelmekte olon iktisadi, siyasi ve içtimai değ işiklikleri ele olon Marksist incelemelerinin sayısı bu son yıllard a çok artmıştır. Sovyetler Birliği Bilimler Akdemisine bağlı Dünya Iktisadi ve Milletlerarası Ilişkiler Enstitüsünün çıkarttığı yayınlar. bu incelemerin en önemlilerindendir. Daha 1 962 yılında, bu Enstitü, Sovyetler Birliği Kom ünist Partisi Merkez Komitesi gazetesinde, Pravdo'da, «Avrupada emperyalist entegrasyonu Ortak Pazar» konusunda çeşitli tezler yayınlamıştı. 27 Ağustos - 3 Eylül 1 962 tarihleri a rasında Enstitünün ve Yeni Milletlerarası Dergrsinin d üzen lediği, yirmi ü l keden gelmiş Ma rksistleri bir oraya getiren toplantı, dün yanın her tarafında büyük ilgi u yandırdı. Daha sonra (Ekim 1 964) Enstitü, 60'dan fazla ü l kenin Ma rksistlerini Moskova Seminerine çağırdı. Bu semi ner .Bugünkü dünyada gelişmenin itici gücü dünya işçi sınıfı» konu sunu ele a ldı. =
543
1 965 de Enstitünün yayı n ladığı monografya lar da devlet tekelci kapita lizmini i nceleyen bu çalışmaları n ne kadar geliştiğini ve deri nleştiğini göstermiştir. Batı Avrupa ülkelerinde iktisadi yapıda meydana gelen değişiklikler
başlıklı i ncelemede beli rtildiği g ibi. çok gelişmiş i ktisadi ülkelerin ekono m isinde. I ki nci Dünya Savaşından sonra. önemli ya pı başkalaşmaları mey dana geldi. Bilimsel ve teknik devrimleri n ; toplumsal işbölümü sisteminde oluşan değişikliklerin etkisi altında. gerek milli iktisadın çeşitli a l a n ve kolları arasındaki bağlar; gerekse bu kolların ve uzman u nsurların ı n yapısı a rasındaki bağlar. yen i bir n iteli k kazanma ktadır. ı:Jreti m mekan iz masiyle eski sanayilerin teknolojisini değiştiren tekni k ilerleme, bu eski endüstri leri n yapısını değiştiriyor, yen i endüstriler, yeni üreti mler meydana getiriyor. ü retim i n çeşitli kesimleri a rasında kurulan dengeyi altüst ediyor. Enstitünün kolektif eseri olan «Kapitalist ülkelerde işçi sınıfı» başlıklı inceleme ile N./vanov'un «Başlıca kapitalist Üıkelerde işçi sınıfı ve teknik devrim» adlı kitabı, tekni k ve bilimdeki devrimlerin toplumsal sınıfların - ve özell i kl e işçi sınıfının - yapısında meyd ana getird i ğ i değişiklikleri i nceliyor. Sovyet iktisatçıları, proletaryan ı n parçalandığını. ortak sınıf a maçları kalmadığını ileri süren a nti-Marksist iddiaları n temelsizliğini ispatlıyorlar. Proletaryan ı n bil eşiminde oluşan değişikli kler; sayısında ve teşkilôtlanmasında beliren a rtış ve gelişme ; endüstri proletaryasın ı n. üre tici g üçlerin gelişmesi bakımından en önemli sektörlere geçmesi ; yoğu n l uğ unda. oynadığı ralde. savasçılığında görülen gelişme ; proletaryan ı n kapita list sömürmeye SGn verecek sınıf olduğunu daha d a kesinl ikle ispat lamaktadır. Tekniğin gelişmesi, işçi sınıfının yapısında, kal ifikasyon bakımından önemli değişikliklere yol açtı. Otomatizasyon, eskiden temel i htisas sayı lan, en çok işçi kullanan alanları n ortadan ka lkmasına sebep oldu. Doğ d uran doğruya üretimi sağlayan işçi oranı azalıyor; uzma nların, teknis yenıerin , genellikle işletmeni n işleyişini sağlayan personelin sayısı ise durmadan artıyor. Otomatizasyonun çeşitli biçimleri, işçin i n kalifikasyo nunu çeşitli şekilde etkiliyor. (Gerçekte, otomatizasyon eksiksiz olunca, tam a n la m iyle kalifye olmuş, birkaç işten anlayan bir işçinin bulunması şarttır. Ama kısmi otomatizasyonda, bazı işlerde n isbeten az vasıflı işçi kullanılabiliyor. (Ote yandan, emekçilerin önemli bir kesi mi için. işsiz kalma tehli kesi bel irmiştir. Kalifikasyonun çeşitli basama klarında mey dana gelen değ işiklikler. yen i tekniklerin uygulanmasından i leri geldiğ i g i bi ; ü retimin düzenlenmesi ve emek karşılığı alanında tekellerin izlediği politikanın da sonucudur. Bu şartlar içinde. kal ifikasyon bakımından işçi sınıfının yapısında meydana g elen değişiklikler. karışık, çok yönlü ve bazan çelişmeli bir n iteli k taşıma ktadır. Şu noktayı u n utmıya lı m : Kapitalist rejimde, işçi sınıfının yapısı, bütün ü retimin gelişmesi gibi, kapitalist kazan ç prensiplerine göre ayarl a nmıştır. Sovyet iktisatçıları, XX. yüzyıl ı n bili msel ve teknik devrim i n i n çok önemli 544
b i r sonucunu büyük bir di kkatle i nceliyorlar: Endüstride çalışan büro memuru, m ühendis, teknisyen, bilim adamı sayısının d urmadan artması; işçi ile memur arasındaki oranın durmadan değişmesi sorunu. Endüstrinin yeni kollarında, bu personel ve işçi oran ındaki değ işme daha da kesin likle beliridir. örneğ in, m ü hendis - teknisyen - büro memuru personeli oranı, federal Al manya Cumhuriyeti nde, elektronik ve kimya endüstrile rinde % 26 ve % 32'yi buluyor. Amerikada, kimya ve atom endüstrilerinde , bu oranlar % SO'yi ve % 60'1 geçiyor. Bütün ücretli sayısına göre, bu tip emekçi sayısının oranı Amerikan endüstrisinde % 2S'i geçiyor; diğer geliş miş kapitalist ü l kelerde % 2S'e yaklaşıyor. Yukarıda adı geçen eserlerin yazarları, burjuva sosyologlarının başka b i r iddiasını da ya lanlamaktadı r. Bu iddıaya göre, üı;:retl i emekçi kitle sinde meydana gelen değ işiklikler, burjuva toplumunda «proletaryan ı n yavaş yavaş erimesine»; proletarya ile burjuva sınıfının «yeni b i r orta sınıfuın içinde b irleşmesine yol açıyor. Bu iddia toplumsal sınıf kavramının özü n ü değişti riyor, toplumsal işbölümünde meydana gelen değişikliklerle toplumsal sı nıflarda meydana gelenleri karıştıryor. Oysa, proletaryanın, burjuva nazariyecilerin iddia ettiğ i gibi, «yeni b i r orta sı nıf» içinde eriyip kaybolduğu yok. Aksine, ücretli memurların büyük çoğunluğu gitgide pro letaryaya yaklaşıyor; bu kesi min d urumu, eskisi gibi bağımsız, nisbeten g üven l i k a ltına alınmış değ i l d i r artık. Bu unsurların üzerinde de kapitalist sömü rme günden güne a rtıyor. Sovyet i ktisatçı larının beli rttiği gibi, burjuva toplumu nda kafa emeği ile e l emeği a rasındaki karşıtlık, bu iki kesim emekçilerin yaklaşmasına, ortak sınıf bilincine varmalarına engel olmuyor. Çünkü sömürücü kapitalistler, genellikle hayatlarını kafaleriyle kazanmıyorlar. Kapitalist b i r işletmede çalışan memur, m ühendis, ve teknisyenler ise, sömüren değil, sömürülen u nsurlardır. Czerinde israrla d u rulacak bir nokta da şudur: Işçilerle memurların birb i rine yaklaşması, bazan çel işmelere yol açabilir, ve mutlaka işçi sını fının g ücünü ve etkisini a rtırmaz. Memurları n yüzüne gülen burjuva par tileri, isteklerinden bazılarını yerine getirerek, bu u nsurları kazanmaya çalışıyor. Proletaryan ı n öncü güçleri büyük memur kitlesini aydınlotabilir, menfaatleri n i savunabi l i rse, onlarla ortak bir mücadele yü rütebi l i rse bütün ücretliler arasında ittifak kurulabilir ve kuwetlenebilir. Işçi sınıfının sınırları nedi r? M em u rlar hangi sınıfa dahildir? Sovyet i kti satçılarının bu sorulara verdiği cevaplar çeşitlidir. Bazı larına göre, memur lar emekçilerin içinde ayrı bir kategori teşkil ediyor: ve bu kategori işçi lere b i rkaç yönden oldukça yakındır. Bazılarına göre ise, memurlar işçi sınıfının bir kesimidir. Görüldüğü g ibi, bu sorulara verilen cevap, kulla nılan tasnif m etoduna göre değişmektedir. Bununla beraber, bütün Sovyet iktisatçıları nın kabul ettiğ i gerçek şudur: Işçilerle memurlar menfaatleri birbirine çok yakın olan ücretli lerdir. Kapitalizmin ortadan kalkması bütün bu unsurlara büy ü k faydalar sağlayacaktır. S4S
Işçi sınıfının yürüttüğü mücadelenin sonucu olarak. yaşama şartlarında sağlanan yükseliş. çok i lginç sorunlara yol açıyor. Burjuva nazariyecileri. yaşama şartla rının düzelmesiyle. emekçilerin "burjuva laşacağını ... sınıf mücadelesinden vazgeçeceklerini u m uyorlardı. Ama hesapları yanlış çıktı. Elde edi len kazançlar işçide yeni i htyaçlara yol açıyor; böylelikle işçi yeni istekler ileri sürüyor. Şu gerçeği u nutmıyalım : En çok faaliyet yürüten işçiler genellikle en iyi ücret alanlardır. öte yandan. işçilerin maddi du rumunda gerçekleşen değişikli kler. işçi sınıfına özgü sayılan bazı dış özellikleri. sınıf m ücadelesini kuvvetlendi ren bazı itici etkenleri azalttı. Bu m ücadele artık daha köklü toplumsal sorunları n etrafında yürütülüyor. Bu yeni şartlar içinde. sosya list başka laşmanın başlıca şartı diye özel mm kiyetin ka ldırılması şiarı. işçi sınıfı nın bazı tabakaları için soyut bir kav ram olarak kalıyor. Bugü n sınıf m ücadelesinin a maçları kısmen değişmiş tir; m ücadele bugün kullanılan yeni sömürme şekillerinden doğmuş yeni sorunlar etrafında yürütülüyor. örneğ in. i nsan ve meslek haysiyetinin korunması ; i ktisadi ve siyasi yönetim merkezlerinin kontrol a ltına alın ması için. insan aklının sta ndart bir d üzeye getirilmesine karşı yürütülen hare ketleri burada hattırlatmak isteriz. «Kapitalist ülkelerde işçi sınıfı.. başlıklı eserde. «işçi aristokrasisi .. mese lesi ele alınmıştı r. Yazarların belirttiği gibi. bu aristokrasinin tarifinde tartışıIoca k noktalar çoktur. Bugünkü şartlar içinde. bu rjuva devlet meka n izmasiyle tekeller. işçi sınıfını etkilerneye çalışırken. a rtık eski metotlara başvu rmuyor. çok yeni ve çeşitli yollar kullanıyor. Işçi sınıfının çeşitli ke simlerinde kendisine destek sağlamaya çal ıçan burjuva sınıfı. «insan ilişkileri metodu denilen yola başvuruyor. reformist bir dille işletmenin yönetimine işçilerin belirli sınırlar içinde katılmasını ... "kôrdan h isse a l ma ları ..n ı tavsiye ediyor. Bu şartlar içinde. işçi aristokrasisi sorununu inceler ken. gerçekleri göz önünde tutmak zorundayız. Bu son yıllar içinde. elde edilen tecrübelere bakınca. komü nist partilerinin işçi a ristokrasisi kavra mına fazla önem vermedi klerini görürüz. Işçi sınıfı içinde. reformist görüş ler savunan ve uzlaştırıcı bir politika izleyen çok geniş kesimler bu işçi aristokrasisine dahil edilemez. Çünkü sosyal-demokrat emekçilerin çok büyük çoğunluğu. bugün yanlış bir yola sapmış oldukları halde. sosyalizme inanmaktadır. Çoğu zaman. reformist görüşleri savunanlar da işverenlere karşı yürütülen i ktisadi mücadeleye. g revlere. a ktif olara k katılmaktadır. «işçi a ristokrasisi» teriminin reformist parti ve sendika ların yöneticilerine uygulanması (ki hiç şüphesiz bu a ristokrasiye dahil edilecek u nsurlar bunlardır). "burjuvazinin aja nları» olan yöneticilerle «aldatılmış kitleler..i birbirinden ayıran. politik bakımdan çok yanlış sonuçlar vermiş metotları hatı rlatıyor. ..Tekellere karşı emekçiler» başlıklı monografyanın konusu. Batı Avrupa ü l kelerindeki işçi sınıfının durumu ve yürüttüğü savaşlardır. Bu i ncelemede beli rtildiği gibi. I kinci Dünya Savaşından sonraki dö nemde oluşan büyük teknik. ekonomik ve toplumsal başka laşmalara pa546
rolel olara k, kapitalist ül kelerde yüz m ilyonlarca emekçinin d üşünce ve a nlayışında bel i rli bir gelişme oluştu. Bu gelişmeni n asıl kaynağı, i nson emeğiyle yaratılan servetlerin adalete uygun bir şekilde dağıtımını, top lumsal eşitliği sağ lama isteğ idir. Işçi sınıfın ı n çeşitli kesimleri, çeşitli siyasi örgütleri, kendi a nlayış ve görüşlerine göre, emekçilerin psikoloji sinde meydana gelen bu değişikliği i ncelemeye çalışıyor : Reformiste göre, elverişli ekonomik şartların uzun süre devam etmesi, işsizliğin azalması, ücretlerin yükselmesi ve tüketi min a rtması, hiç bir sınıf mücadelesine l üzum bırakmıyor, «genel refa h ve toplumsal adalet dönemi» ne g irildi ğ in i gösteriyor. Hiç şüphesiz, bütün bu değ işiklikler - özell i kle bu sonuç l a rı göklere çıkara n şamatacı propagandala r - emekçilerin oldukça önemli bir kesi mine etki yaptı, bir süre için reformist haya lleri doğru l a r göründü . A m a Batı Avru padaki işçi h a reketinin objektif bir incelemesini yaparsak, i kinci bir eğilimin varlığını hemen farkederiz : Bu yeni şartl a r içinde, tekel lere karşı yürütülen sınıf mücadelesi ni geliştirmek ; bugüne kadar elde edilen sonuçlard a n yararlanara k daha geniş istekler i leri sürmek, bu isteklere yeni bir öz kazandırmak eğilimi. Bugün işçi ha reketi nin en önemli sorunlarından biri de hiç şüphesiz sendi kaların bu h a reketin içindeki yeri ve rolü sorunudur. Bugün «Avrupa kuru luşları» ve özel l i kl e Orta k Pazarın karşısında, Batı Avrupada işçi hareketi bi rleşmiş ve yoğun değildir. «Küçük Avrupa» daki sendi ka hare ketinde görülen derin bölünmelerin nedenleri çoktu r : Bazıları eskidi r. Bazıları ise çağdaş yaşantının çel işmelerinden doğ m a ktadır. incelemeni n yazarları bu gerçekleri bel irtmekle yetin miyor. Temelsiz bir iyimserliğe ka pılmadan, objektif kalara k, şu sonuca varıyo rl a r : Sınıf mücadelesi geliştikçe, ka rşılıklı g üvensizlik duvarla rı nda derin çatlaklar beli rmeye başla mıştır. Bu çatlaklar nasıl genişletilir? Bu duvarları yıkmak için nasıl davranmalı? Tröstler ve tekeller Avrupasın ı n karşısında, b i rleş miş emekçiler Avrupası nasıl ve ne zaman diki lecektir? Reformist sendi kaları n uzlaştırıcı politikasını suçlamak, hiç şüphesiz, bir zorunluluktur. Ama bu kadarı yetersiz kal ı r. Mesele, proletaryanın bütün kesimlerince kabul edile!)i1ecek gerçekçi ortak a maçları tesbit etmek, bütürı emekçi kesimlerini konkre hareketler etrafında toplama ktır. Şu noktayı da unut mıya lım : Emekçilerin baskısı karşısında, reformist sendikalar da harekete geçmek zorunda kalıyor. Kitabın yazarları kom ü nist Partisinin ve sendikaların oynadığı rolü i nce l iyor, bu konuda i leri sürülen reformist nazariyelerin temelsizliği n i gösteri yorlar. Bu nazariyelere göre, işçi partilerinin (ve tab i i burada komünist pa rtisini kastediyorlar) toplumsal hayattaki önemi günden güne a zalmak tadır. Işçi hareketinin bu partilere i htiyacı kalmamıştır. Bu partiler «sendi kaların kuyruğuna takılmalıdır». Yazarların belirttiği gibi : «Oysa geçirilen tecrübeler, Partinin, proleterlerin sınıf 'örgütleri a rasında en gelişmiş örgüt şekli olduğunu söyleyen lenin'in sözlerini doğrulamıştır.» ,
547
Bu şartlar içinde, sendika lar acaba Partinin elinde bir araç haline m i gelmeli? Send ikaların politi kası nı Partimi tespit etmeli? Hiç şüphesiz, böyle bir şey olamaz. Partin i n yönetici rolünü bu kadar basit, bu kadar dogmatik bir şekilde ele alan bir a nlayış, büyük tehl i kelere yol açabilir. Böyle bir a n layış, emekçilerin sendika yöneticilerine karşı duyduğu g üveni sarsar, ilerici sendika merkezlerinin etkisini azaltır, bolücü eğ ili mleri kuv vetlendirir. Yazarların çok doğru olarak belirttiği g i bi, daha 1 905 yılında, Leni n bu gibi hatalara düşmemesi için parti nin d i kkatını çekiyordu . «işçi m i lletvekil i Sovyefi ve ödevleri miz» başlıklı yazısında, Leni n şöyle diyordu : «(bir teşkilôt olarak Sovyet) bütün işçilerin, memurların, hizmetçi ve uşak ların, tarım işçi lerin i n temsi lcilerini, emekçi halka daha iyi yaşama şart ları sağlamak üzere bizimle savaşan veya savaşabilecek, en basit politika namusu taşıyanların hepsini, kısacası «Kara-Yüzler»'den olmayan bütün u nsurları içine a lmaya bakmaııdır.» Lenin, «başka düşüncede» olanları, Sovyetten çıkarma k istiyenıerin bu davranışına «saçmalık» ve «deli lik» diyordu. Komün istler, sendika ların bağı msızlığını savunuyorlar, ama bu davra nışları, proletarya partisi nin bu örgütlerle ilg ilenmed iği anlamına gelmez. Aksine : Komün istlerin çoğu sendika faa liyetlerine katılıyor, programlarını uyguluyor ; sendika hareketinin, işçi sınıfının menfaatlerine uygun düş mesi için çaba sarfediyorlar. Proleta rya i le diğer emekçilerin hareket birliği, uzun ve kararlı bir sınıf savaşı, uzun ve kararlı bir ideolojik mücadele yolu ile a ncak gerçekle şebi lir. «Birleştirilm iş» Batı Avrupada, tekel a leyhtarı tek cephenin gerçekleş mesi, daha çok, emperya l ist Orta k Pazarın yeri ne teklif edilebilecek de mokratik bir çözüm yolunun tesbitine bağ lıdır. Teklif edilebilecek demok ratik çözüm yolu : Proleta rya nın en geniş kesimleri n i ; birbirinden çok farklı siyasi ina nçlar savunan, çeşitli parti ve sendika larda üye olan, bazıları sosya l izmle ilgisi olmayan, emekçilerin en geniş kesi mlerin i bir leştirebilecek bir istekler ve hareketler plôtformu demektir. Bu pıatformda, bütün komünist partilerinin güttüğü amaç, yani sosyal izm uğruna da savaş gerektirecek a maçlar da bulunacaktır. Yukarıda adı geçen kitap, Avru pa tekel leri nin birl iği yeri ne geçebilecek konkre bir demokratik çözü mün tesbiti yolunda, çeşitli ülkelerde girişilen Marksist ça lışmaları da gözden geçiriyor. (Bu eserin en i lginç yönlerin den biri de bu incelemedir.) Komünistler, Orta k Pazarın «bugün i ktisadi ve siyasi bir gerçek» oldu ğunu ka bul ediyorlar (Sovyetler Birl i ğ i Bilimler Akademisine bağlı Dünya iktisadi ve M i lletlerarası i l işkileri Enstitüsünün tezleri - Eyl ül 1 962). Ortak Pazarın o bjektif, tek-yönlü teknik-ekonomik süreçlerin sonucu olduğunu biliyoruz. Ama bunu ka bul etmekle yetinmek hata o lur. Ortak Pazarın sübjektif yönlerin i de göz önünde tutmak zorundayı z ; «Küçük Avrupa», a nti-demokratik g üçlerin hôkimiyeti demektir, ve sübjektif bir politikanın 548
- tekellerin izlediği politikanın - sonucudur. Eserde belirti ldiği gibi : «Başka bir deyimle, komünist ve demokratik ha reketler, Ortak Pazara karşı, bir iktisadi birleşme sür,ecini dile getirdiği için değil ; bugünkü şek l iyle tekellere hizmet ettiği, tekelleri n işine ya radığı için, savaşıyorla r.l• Bu şartlar içinde, Ortak Pazarın yerine geçebilecek demokratik çözüm yolu diye, eski duruma, ya n i 1 956 Roma Anlaşmasından önceki duruma dönmeyi düşünmek, hata olur. Böyle bir çözüm yolu gerçekıere uymıyacağı gibi, Batı Avrupa ülkeleri nin ekonomisine büyük bir darbe vurur, emek çilerin maddi menfaatlerine büyük zara r verir. H i ç şüphesiz, sol g üçler, sağcı sosya l-demokratların yaptığı gibi, Ortak Pazar çerçevesi içinde «birleşmek» niyetind� değildir. Sol güçler, Avrupa I ktisadi Birliğinin sınıf niteliğini değiştirmek ; «Küçük Avrupa»yı tekelci sermayenin kontrolünden kurtarıp, işçi sınıfının önderliği a ltında, geniş bir tekel-a leyhtarı ittifakın deneti a ltına sokmak üzere, savaşmak istiyor lar. Bu amacın gerçekleşmesi için, Avru pa Iktisadi Birliğinin etrafındaki duvarları yıkmak, bütün dünya ülkeleriyle i ktisadi ilişkileri geliştirmek, bir zarunluluktur. Kitapta, Ortak Pazarın yerine geçebilecek demokratik çözüm yolunun konkre unsurları gözden geçi ri l mektedi r : tekellerin millileşti ri lmesi, demok ratik plônla ma, günden gü ne gen işleyen devletlerarası ve ulusa l bürokra tik meka nizma ların toplumun deneti a ltına soku lması vb. Sasyalizme doğru atılmış önemli bir adım teşkil edecek bu demokratik programın ger çekleşmesi, milletlerarası alanda, barış i çinde yan yana yaşama prensi binin uygula nmasına, milletlerarası gerginliğin azaltılmasına bağ lıdır. Bu şartlar içi nde, bütün bu a maçların gerçekleşmesi için yürütülecek savaş, Batı Avrupa emekçileri için, fevka lôde büyük bir önem taşımaktadır. VazımılO son verirken, şu noktayı da bel i rtmek isteriz : Bütün bu incele meler, Enstitü nün son yıllar içinde sarfettiği ça baların önemli sonuçla rı d ı r. Ama Enstitünün bu a la ndaki çalışma ları henüz ta mamlan mış değ i l d i r : Marksist düşünce, devlet tekelci ka pitalizmi v e işçi ha reketi sarunu gibi bugün büyük önem taşıyan bi rçok sorunu yeni i ncelemeye başlamıştır. Bu sorunlarla ilgili yeni i ncelemelerin yayınlanmasını d i ler, bu isteği mizin yerine getirileceğ ini umarız.
Notlar 1-Batl Avrupa ülkelerinin iktisadi yapısında meydana gelen değişiklikler
(E. Hmel nitsiya'nin yönetimi a ltında) Moskova, Nauka yayı nları, 1 965, 433 s. Batı Avrupa: Tekellere karşı emekçiler. (E. Ambartsumov ve A. Ar zumanyan'ın yönetimi a ltında) Moskova, Mysl yayınları, 1 965, 445 s. N. lva nov: Başlıca kapitalist ülkelerde teknik devrimler ve işçi sınıfı (meslek sevi yesi ve iş çeşitleri bakımından), Moskova, Nauka yayın ları, 1 965, 1 88 s. Kapitalist ülkelerde işçi sınıfı (yapıda meydana gelen değişiklikler) V. liyu bimovô'nın yönetimi altında, Maskava, Mysl yayınları 1 965, 374 s. 37
549
fransada Komünist belediyelerin yürüttüğü faaliyet ve halka sağladığı hizmetler
J. Duclos Fransa'da halk kitleleri belediyelere tanılan özgürlüklere büyük önem verir, çünkü bu ida reler vata ndaşl a ra çok yakın demokratik kuruluşlard ı r, ve seçmenler, bu kurumlara seçtikleri temsilcilerin faa liyetini ya kından, hatta yerinde kontrol edebi lirler. Fransız halkının belediye yetki ve özgürlüklerine verd iği önemin kökleri, çok eski geleneklerdir. Orta Çağda "Komün»ler, soyluIara karşı mücadele eden burjuvazi ile yoksul halk ta baka la rı n ı n yürüttüğü ortak çabalarl a meydana gelmişti . Hiç şüphesiz bugünkü belediyeler eski komünlerden çok farklı bir nitel i k taşımaktadı r. Bir a ra l ı k kra l l ı k ida resi bu kuru luşların oynadığı rolü çok kısmıştı. Ama 1 789 E>evrimi bütün Fransa belediyelerine aynı özg ürlükleri ve aynı şekli verdi . O dönemden b u ya na, meydana gelen değişikli klerin etkisiyle, belediye leri n yetki ve özgürlü kleri çeşitli engellerle karşılaştı. Belirtilecek bir nokta da şudur: Fransa'da demokratik özgürlükleri kısmaya çalışan her siyasi rejim, doğruda n doğ ruya belediyelere tanılan özgürlük ve yetkileri kı s maya çalışmıştır. Bugün yine böyle bir d urumla karşılaşıyoruz. Kişisel iktidar, seçiml� işbaşına getiri lmiş belediye kuru mlarına türlü güçlük çıka rıyor, normal olara k devletin üzerine a lacağı mali yükleri belediye bütçelerine yüklü yor, emekçi kitlelerinin ihtiyaçlarını yerine getirecek tedbirlerin gerektir diği parayı, belediye meclislerinden esirgiyor. De Gaulle'cu adayların yenilgisiyle sonuçlanan 1 965 belediye seçimleri kampanyasında, bu sorunlar ka mu oyuna sunuldu. Birkaçı müstesna , bütün komün ist belediye idareleri yeniden seçildi. Le Havre, mekaniz masının işleme "masraflarını karşılayabilir. Belediyenin donatı m masraf ları, ya hükümetin verdiği tahsisatlorlo, yahut do kredilerle sağlan ı r. Oysa bu borçla rı n yıllık ta ksitleri belediye bütçesi için a ğ ı r bir yük teşkil eder. Hükü met, tahsisotları sistemli bir şekilde kıstığı takdirde, belediyenin olmak zorunda ka ldığı borç miktarı a rtıyor. Görüldüğü gibi borçla r, belediye bütçeleri nde çok .önemli bir yer tutar. Belediyeler, borçl anmadon hiç bir şey ya pamaz. Borçlanma politikası, belediye işlerini m ükkemmel yöneten bir idare için normal bir politikadır. 550
Ama bu do. devletin belediyelere soğlıyocağı tahsisatları sistemli bir şekilde kısması için bir sebep teşkil etmez. Para değerini n g itgide d üşme eğilimi hesaba katıl ınca. uzun vadeli kredilerde. yıl l ı k tediyelere ayrılan para. değerinden kaybetmiş oluyor. Ama kısa vadeli borçlar için durum değişiyor. O zaman d ikkat edilecek nokta. yı l l ı k tediyelerin fazla ağır vergilere yol açmamasıdır. Burada üzerinde durulacak bir sorun. yeni belediye verg isi sistemi soru nudur. H ü kü met birçok belediye için önemli bir kaynak teşkil eden. a ma gerçekte bir dolaylı vergi olan belediye vergisini kaldırmaya karar verdi. H i ç şüphesiz. bu verginin kaldırı l masına karşı değ iliz. Bütün vatandaşların ödediği. neticede zenginlerden fazla yoksullara yük olan dolaylı vergilere prensip olarak karşıyız. Oysa dolaysız vergiler yüksek gelirlere, büyük servetlere doğ rudan doğruya tesir eder. (Ama kapitalist reji mde dolaysız vergiler yine de bu işi göremiyor.) Bizi i lgilendiren bu sorunda, dolaylı bir vergi olan belediye vergisini kaldıra n hükümet, yerine. yine dolaylı olan, "ilôveli değer vergisi» n i kabul ediyor. Belediye vergisi belediyenin kasasına g i riyordu. Belediye kayna klarının önemli bir kısmını teşkil ediyord u . Oysa bu yeni vergi doğruda n doğruya hazineye gidecektir. Belediye vergisiyle sağlanan kaynakların yerine H ü kü met belediyelere, tahsisat şekli a ltında. ücretler üzerinden . işverenden a lınan % 5-lik ver ginin 5/6-ini ayırmak istiyor. Bu yeni sistemin uyg u lanacağı ilk yıl, nüfus başına gara nti edilen asgari m i ktar, bugün belediye vergisi yolu ile sağ lanan miktardan d a h a yüksek olacaktır. A m a duru m sonradan değişecek tir. Tahsisatın tutarı, belediye sınırları içinde oturan ailelerin ödediği belediye verg ilerinin tutarına oranla hesaplanacaktı r. Böylelikle daha yüksek bir tahsisat elde etmek istiyen belediyeler. bu vergileri a rttırmak zorunda kalaca ktır. Bundan yararlanan h ükümet, belediyeleri bu yola zorladığı halde, onları fazla vergi almakla suçlandıracaktır. Belediyelerin i m kônları n ı kısmaya çalışan h ü kümetin ikinci amacı, hal kın istediği sosyal işleri gerçekleştirmelerine engel olmaktır. Böylelikle, belediye idarelerini belediye verg i lerini a rttırmak zorunda bırakan, ve tekellerin politikasını g üden iktida r, halkın seçtiğ i temsilcilerin belediye işlerini idare edemediklerini ispata ça lışıyor. Hükümet, bu suçlamaya hazırlanıyor. Amacı. seçilmiş temsilcilerin yerine, kapitalist tekellerin çıkarlarına hizmet edecek teknokratları geçir mektir. Bu teknokratlar iş başına getirilince. belediyeler büyük işletmelerin, büyük bankaların devletin, vilôyetlerin, belediyelerin garantisinden yarar lanara k, büyük kôr getirecek yatırım plônlarına karşı gelmiyecektir. Bu projelere karşı savaşmak zorundayız. Fransız Komünist Partisi genel l i kle bütün belediyeleri ve özel l i kle komünist belediyeleri i lgilendiren iki büyük ka mpanyaya girişmiştir. Bunlardan biri. vergilerin indiril mesi ama cını g üden kampanyadır. I kincisi ise, mesken soru nuyla ilgilidir. 37"
551
Devlet vergilerinin indirilmesi Hakiki şahısla rdan a l ı na n gelir verg isi ödeyen mükellef sayısı 1 959'da 5.054.000 iken 1 963'te 7.500.000'e yükselmiştir. Demek a luyor ki, bugüne kadar bu sayıda 3 mi lyon luk bir a rtış olmuştur. Bunun nedeni nedir? Gelir vergisine tabiı tutulan asgari gelir tutarı 1 953 yılında 220.000 eski franktı. 1 965'de ise bu tutar 240.000 eski fra n ktı 1 966 mali yılında bu tutar 250.000 eski frank olaca ktı r, yani pratikte hiç fark etmemiş olacaktı r. Ocretl ilerin ödediği vergi miktarı mutlak ve nisbi olara k a rtmaktayken, kapitalist şirketlere vergi konusunda kolaylıklar gösteri liyor. Bunla r, a mor tisman veya yatırım bahanesi a ltında, kazanç verg isi nden muaf tutuluyor. Osteli k, Parlamentonun 1 965 yıl ı içinde şi rketler ve mevduat sahi pleri lehine kabu l ettiğ i tedbirlerle, bu i mtiyazlı çevrelere 74 milyar (eski frank) h i be edildi. iş bukada rla bitmiyor. Yeni Ekonomi ve Mal iye Bakanının Meclise geti rdiğ i ka nun tasarısı da, bu zümrelere yeni hibeler öngörüyor. ' Tabiatıyla, bu hibelerin Hazinede açtığı boşluğu doldurmak, küçük ve orta mükel leflere düşecektir.
Bütün bu hoks\zlıklordon boşko, büyük tüketici kitlesinin ödediği ve devletin vergi gelirinin üçte i kisini sağlayan dolayı i vergiler de, büyü k b i r eşitsizl i k meydana geti riyor. Çeşitli mallardan alınan vergiler, satış fiatın ı n % 20-30 unu buluyor. Bazı maddelerde bu oran daha da yüksek oluyor. (Orneğ in, alış fiatın ı n % 70-i kadar vergiye ta bı tutulan benzin.) Verg i a la n ında büyük kapitalist şi rketlere tan ınan i mtiyazları iyi bilen, bu alanda daha adil bir sistemin kabul ü n ü sağla maya ça lışan eGT'nin Maliye Federasyonu, küçük ve orta mükelleflerin vergi yükünü hafifletmek a macı n ı güden çeşitli tekliflerde bulundu. Federasyonun teşebbüsü i le, vergilerin indi rilmesi konusunu inceliyecek bir Geçici irtibat Komitesi kuruldu. Verg i lerde indirmeler sağlamak üzere bir kampa nya düzenlendi. (Ko münist Partisi bu ka mpanyaya çok etkili bir şeki lde katıldı.) 1 966 mali yılında vergiden muaf tutulan gel i r tutarı n ı 240.000 eski franktan 250.000 eski franga yükseltme kararı, hiç şüphesiz bu kampanyanın sonucu ol muştur. Halk kitleleri şu genel istekler temel i nde birleşmeye çağ rıldı : (şu veya bu mükellef kategorisini ilgi lendiren diğer isteklerden ayrı olarak) : 1 . Bugün 240.000 eski fra n k olara k tesbit edilen gelir vergisine tab i asgari g e l i r tuta rı nın 500.000 eski franka yükseltil mesi ; 2. En mübrem tüketim mallarının ta bi olduğu dolaylı verg ileri n indiril mesi (besin maddeleri - g iyim eşyası, ta rımda ku llanılan ürünler, benzin, iıaç vb. . . . ). 1 966 mali yı l ı için bütçelerini tesbit eden belediyeler büyük mali güçlük. 552
lerle karşılaşıyor; i ktidarın aleyhlerine kurduğu kom ployu de biliyorlar. Bu kampanyada onları n da sesi duyulmalıdır. Orneğ in, komünist belediyelerinde, belediyeden vergi beyan namelerin i almaya gelen mükelleflerden, yükarıda saydığımız istekleri desteklemeleri, bu konuda hazırlanmış dilekçeleri i mza etmeleri isteniliyor. Bu genel kampanyadan başka, komünist belediye meclisleri nin bu sorunla ilgili açıklamaları, çeşitli vergi mükelleflerini toplantı lara çağı r maları, kısacası komünist belediye başkan ve meclis üyeleri nin bu alanda yürüttüğü çeşitli faaliyetler de büyük rol oynuyor. Hükümetin izlediği vergi politikasının gerici niteliğini açığa vuran komünistler, belediyelerin karşı laştığı ve hükümetin sorumlu bulunduğu bütün güçlükleri vatandaşa açı klıyor.
Mesken sorunu Fevkalôde önemli olan mesken sorunu da doğruda n doğ ruya belediye leri ilgilendiren b i r sorundur. Gerçekte, ucuz mesken (H LM) Bürolarına yapılan müracaatlar m i lyonu g eçmektedi r. Isteklerinin yerine getirilebile ceğ ini hiç u mmadığı için m üracaatta bulunmayan aile sayısı her halde bundan da yüksektir. I ktidarı n politikasında görülen başlıca özellik, toplumsal konut sektö rüne - yani bu ucuz konutları n inşaatına ayrılan kredi leri n gü nden güne indiri lmesidir. Inşaat fiatları günden güne artıyor, ama bu kredilerde yapılan i ndırmeler de g ittikçe a rtıyor. HLM meskenlerinin finansmanı başlangıçta şöyle sağlanacaktı : Masra fın % BS'ini, 45 yılda ödenecek % 1 fa izli bir kredi karşılayacaktı. Ost kısmı ise bir mesken kredi bankası olan ..Caisse des Depots et Consigna tions» sağlayacaktı. 1 961 'den son ra açı lan kredi, mesken fiatı nın anca k % SO-60'i n i teşkil ediyordu. Banka da masrafın geri ka lan kısmını artık sağlamıyordu. Bu mikta r özel banklardan yüksek faizle borç olara k a l ı nmaktaydı. 1 Ocak 1 966'dan beri, HLM konutla rının i nşaat kredileri, fiatı n % BS'ini karşılıyor. Bu % 2,60 faizli kred ilerin öden me süresi 40 yıla indirildi. Bu da sosyal konutlar için fazla yüksek b i r fa iz demektir. Ostelik bu % 85, gerçek değere uymayan en yüksek satış fiatına göre hesaplanıyor. Bu da belediyeleri yüksek faizli borçlara g i rmek zorunda bırakacaktır. Maliyet fiatı bir kat daha yükselecektir. Hükumetin maksadı HLM konutları n ı n kirasiyle büyük bankalar hesa bına i ş gören inşaat ve mesken şirketlerinin teklif ettiğ i kiralar arası ndaki büyük farkı indirmektir. Bil i ndiğ i gibi, hü kümetin izled iği politika bütün meskenlerin maliyet fiatlarının artmasiyle sonuçlanıyor. ate yandan, a rsa fiatları da durmadan yükseliyor. 553
On yıldan bu yana, arsa fiatla rı % 900, hatta % 1 .000 a rtmıştır. Ama bu artışı h i ç umursamayan eski Inşaat Bakanı, 16 Mayıs 1 965 de limo ges'da şu hikmeti savurmuştu : o rsaların, kıymetli taşla r g i bi, eskidi kçe değer kazanması çok tabiidir . . . Bu noktaları göz önünde tutan Komünist partisi, belediyelerin, a rsa spe külasyonuno engel olmak üzere, şehir i çi ndeki a rsal a rı satın olmasını, bu a rsalarda HLM konutfarına önceli k tanınmasını tavsiye etmektedi r. Konut konusunda yürütülen kampanyada, komünist belediyeler, şehir lerde belediye HLM konutlarının, ufak kasa balar do ise, belediyeller rarası HLM'Ierin inşaatiyle ilgili merkezlerin kurulmasını sağ lamak üzere, komşu belediyelerle işbirl i ğ i yürüterek harekete geçtiler. Ote yandan, komünist belediyeleri bu a maçlara engel olan hükümetin politikasını da vatandaşıara açıklıyor. Ostelik, komünist belediyeler özell i kle HLM teşkilôtı bulunmayan şehi r lerde - karşılarına çıkan bütün ota na klara başvuruyorlar (örneği n, karma ekonomi ş irketlerinin kurulması, H LM kooperatiflerin i n kurulması, en yük sek k i raları tespit hakkı belediyeye ait olması şartyile anonim HLM ş irket leriyle a nlaşmalar yapılması vb.). Çok tabii olara k, komünist belediyeleri bölgesel ..konut konferansları ..nın hazırlanmasında büyük rol oynamaktad ı r. Bu bölgesel konfera nslar daha sonra bugünkü d u rumun zorunluluklarını inceliyecek u lusal konferans şekli n i alacaktır. Ileri sürülecek istekler şunlardır: - yilda 500.000 konutun inşa edilmesi. Bunları n 300.oo0'i HLM konut ları olması ; - HLM konutlarının inşaatın ı ve vata ndaşların ev sahibi olmasını sağ layacak kredi lerin çok büyük ölçüde arttırılması ; - kiraları n sınırlandırı lması. Kısacası, sosyal konut inşaatına önemli yer ayırmak, başka bir devimle hükümetin izledi ğ i politika nın tam aksi yönünde b i r politika sağlamak. Oysa h ükümef, bugü nkü d u rumun «memnuniyet verici., olduğunu iddia ediyor. Gerçekte her yıl i nşa edilen konut sayısı 240.000'den 360.000'e yükselmiştir. (Bu da % 50'Iik b i r a rtış demektir.) Ama 1 959 dan 1 964'e kadar, yılda inşa edilen H LM konut sayısı 1 00.900 den 1 1 7.500'e a ncak yükselmiştir. (Bu da % 1 6'Iik bir a rtış demektir.) Kiraya verilen HLM konut sayısındaki a rtış sadece % 1 , 'i bulmuştu r ; bu sayı 82.000 den 92.600'e yükselmiştir. Bu sayıları inceleyince, hükümetin az gelirli a ilelerin konut sorununa önem vermediği a nlaşılıyor. Oysa bu sorun, oturacak yer arayan ailelerin en büyük derdidir. Ote ya ndan, şimdilik ev bulmuş aileler de i mkônları n ı aşan b i r kiranın yükünden kurtulmak istiyor. Vatandaşı ev sahibi yapmak istediğini söyleyen hükümet, HlM konut ları nda kiracı olara k oturanlara, oturdukları daireyi satın almaları na müsaade eden b i r kanun çıkarttı. Ama binanın 1 0 yıl veya daha önce i nşa «• • •
»
554
edilmiş ol ması, kiracının da bu binada en aşağıdan 5 yıl oturmuş olması şart koşuluyar. Bu konuda şu noktayı do belirtmeliyiz : Kiracının oturduğu daireyi satın a l masını kolaylaştırmak üzere, satışa ayrılan H LM'ler sektöründe inşaat yaptıran HLM kooperatiflerine daha geniş kredi ler sağ lanmalıdır. Oysa, bir HLM konutu satın olmak istiyenıerin ödeyeceği peş i n para miktarı gitgide artıyor. Bu mikta r birkaç yıl önce 500.000-600.000 eski fra n k iken, bugün 1 ,5 veya 2 milyon eski franga yükselmiştir. Vatandaşın evsahibi olması sorununda, Parti miz, yen i orta sı nıfların (mühendis, teknisyen, memur, serbest meslek sahipleri) do menfaatlerin i koruyor; biraz yedek parası bulunan veya meslek teşki lôtları ndan borç olabilecek bu unsurlara, komünist belediyeleri çeşitli kolaylıklar gösteri yor. Ufak ev yaptı rtmak istiyenıere - buna im kôn olduğu yerlerde - yol l a rı ve kanalizasyonları yapılmış o rsala rdon evl i k yer satıyorlar. Ve b u işde d e kendilerine e n ufak b i r kazanç sağ lamıyorlar. Konut dôvası g i bi önemli bir sorunu çözmeye ça lışan komünist beledi yeler, karşılaştıkları güçlüklerden açıkca ya kınıyorlar. Bu belediyeler, korşılarına çıkartı lan engellerle birtürlü gerçekleşemeyen projeleri n i ; Komünist Partisinin HlM konutlarının finansmanı için i leri sürdüğü tek lifleri vatandaşa bildiriyor; işveren tarafı ndan ödenen % ı 'lik mesken vergisi ile sağlanan para n ı n H LM müdürl ü klerine ayrıl ması için kam panya yürütüyarıor. (Partimiz, ı OO'den fazla işçi ça lıştı ran işletmelerde, bu % ı'lik verginin % 2'ye yükseltilmesini teklif etmektedir.) Saydığımız noktalar, Komünist Partisi Merkez Komitesinde a l ı nan ve konut sorunlarının bütün yön ve özelliklerini i nceli yecek, bu konuda yürü tülecek kitle hareketini ülke çapında düzenleyecek «bölgesel konut kon feransları..nın toplanmasını teklif eden kararların önemi n i açıkça belirt mektedi r.
Sosyal alanda gerçekleşen sonuçlar Komünist belediyelerin gerçekleşti rdiği işler arasında, bu belediyelere bağlı dispanserlerin, sosyal-sağlık merkezleri n i n çok yüksek sayıda has taya bakobilmesi için büyü k çabalar sarfediliyor. Komünist belediyeler, veremin ve kanseri n vaktinde tesbit edi l mesi ala nında, büyük sonuçlar elde ediyor, seçilen komünist temsilcilerin halka nasıl hizmet ettiğini gös teriyor. Kom ünist belediyelerde, hastalara evde de bakı lması için büyük çaba lar sarfedi liyor. Bu bakım sisteminin işleyebilmesi i çin, fazla para gerek m iyor. Sadece, iyi seçildiği ta kdirde halka büyük hizmetler sağlayabilecek kalifiye bir personel şa rttır. Komünist belediyelerin gördüğü işler arasında, emekçilerin savunulması do önemli bir yer tutmaktadır. 555
Işletmelerde olup bitenleri dikkatle izleyen kom ünist belediye idareleri. emekçilerin ücret ve maaşla rının arttırı l ması. yaşantı koşulları n ı n yükseltil mesi için yürüttükleri savaşı destekliyor. Komü nist belediyeleri. şehi r veya kasabada sendikalara toplantı yer leri, halk evleri sağla maya çal ışıyor. Sendikalarla işbirliği yapa rak. işçi lerin hizmetinde çal ışan danışma büroları kuruyorlar veya gelişti riyorlar. Emekçiler için en önemli sorunlardan biri. iş bulma sorunudur. Bu ger çeği göz önünde tutan komünist belediyeleri - buna imkôn olduğu yer lerde - sanayi bölgeleri kuruyor; bu bölgelerde kurulacak işletmelere çeşitli kolaylıklar sağ lıyorlar. Bu konu ile ilgili olarak. komünistlerin. tekellerin millileştirilmesiyle ilgili teklifleri fevkalôde büyük bir önem taşı maktadır. Bu teklifler kabul edilirse. devletin (demokratik bir devlet olması şartiyle) müdahalesi. bü tün ü l kede endüstri nin dengesini sağlaya bilir. Fa brikalar ka pılarını kapattığı şehir ve kasabalarda. sendikalar ve demokratik örgütlerle (başta Komünist Partisiyle) işbirliğ i yapan beledi yeler, işletmelerin açı k ka lması için savaşıyor ve işçi lerin haklarını savu nuyor. Komünist belediyeler vatandaşlarla çok ya kın i lişkiler kurmaya dikkat ediyor. Bu a maçla komünist belediye başka nları. komünist belediye mec l isi üyeleri. vatandaşların dertlerin i dinlemek üzere kurulan büroları gece gündüz açı k tutuyor; maha lleleri beli rl i günlerde geziyor; yaptıkları işlerin hesabını sık sık veriyor; belediye belletenleri çıkarıyor; şehri ilgilendiren enformasyonları şehi r veya bölge gazeteleri yoluyla veriyorlar. Komünist belediye başkan ve meclis üyeleri şeh i r veya kasabada varo l a n çeşitli kitle örgütleriyle de hareket ve işbirliği yapıyorlar. Bu koordi nasyon da belediyeni n daha iyi iş yapmasın ı sağlıyor. kitleleri n istek ve i htiyaçlarını ka rşı layabiliyor.
Kitlelerle beraber Komünist belediyelerin yürüttüğü faaliyetleri incelediğimiz zaman. hepi mize u mut ve cesaret verecek sonuçlara varıyoruz : Komünistlerin idare sinde bulunan belediyeler. e n çok i nisyatif gösteren. halkın h izmetinde. halkça seçilmiş temsilci ödevlerini tam anla mıyla yerine geti rmeye çal ı şan. e n ç o k çaba gösteren belediyelerdir. Aşmaları gereken g üçlüklerin önemi n i ha l k kitlelerine a n latabilmek için. komünist belediyeler. kapitalist tekellerin politikasını bütün ayırım l a rıyla açıklamak zorunda kalıyor. Bu politika nın mal iye. vergi ve i ktisat alanındaki özellikleri şunlard ı r : Devlet bütçesinde y e r a l a n askeri masraflar başta o l m a k üzere. milleti mize yükletilen büyük ve kısır masraflar. Vergi alanında büyük kapitalist şi rketlere ta nınan i mtiyazla r. 556
Kamu parasın ı n özel yatı rımları n finansmanında kullanılması. Devlet mül kiyeti nin kapitalist tekellerin hizmetine veri lmesi. Devlet bütçesinin ve vergi sistemi nin, m i l l i gel i ri n dağıtımını kapitalist tekellerin lehine olara k sağ lama k üzere kullanılması. Bu duru m ka rşısında, ha l k kitlelerinin, istekleri ni savunmak üzere birlik içinde savaşması bir zorunluluk haline geliyor. Bu savaş birliği bugün Fransada kamu sektöründe olduğu gibi özel sektörde de meydana gel mektedir. Belediyelere ta nınmış yetki ve özgürlükleri yok etmeye ça lışan hükü metin politikası, emekçi kitleleri nin menfaatlerine de zarar vermeye çabalıyor. H ükümetin g üttüğü amaç, belediyelerin ve vilôyetlerin idaresini ele ge çirmek, halk tarafından seçi lmiş idarecilerin kontrol ünden çıkarmaktır. Ekonomik bölge ölçüsünde hü kümet bu amacına şimdiden varmıştı r : H ü kümetçe tôyin edilen bölge valisinin faaliyetlerini kontrol edebilecek tek kuruluş, seçilmiş üyeleri azı nlık halinde kalan, üstelik sadece istişari nitelikte i ktisa di Gelişme Komisyonudur. Bu şartlar içinde, Komünist Partisi nin belediyeler düzeyinde yürüttüğü çalışmaları güçleştirmek, bu ça lışmalardaki kitlesel niteliği arttırmak, bir zorunluluk haline gel iyor. Iktidarın, ha l k tarafı ndan seçi lmiş belediye idarelerine karşı g i riştiği saldı rıya karşı gelmek, işçilerin ve bütün emekçi halkı n menfaatlerin i savunmak zorundayız.
557
Kanada sendikaları ve komünistler
B. Megnüson Bugün em peryal izmle devlet tekelci kapitalizmi a rası ndaki çel işmelerin en keskin olduğu ülke, her halde Ka nadadır. Ka nada n ı n ü retici güçleri, çok çeşitli şeki lde gelişmektedir. Kapitalist dü nyada, işçi sayısı n ı n en hızla arttığı ülke, yine Ka nadad ı r. Muazzam ta bii kaynak ve servetlerin gelişti ril mesi ve kulla nılması, endüstrinin, ticaretin ve ticari işletmelerin geliş mesi, daha çok ya bancı sermayeye, özellikle Amerikan tekelci sermaye sine bağlıdır bütün bu alanla r, bu sermayenin hôkim iyeti altındadı r. O re tici güçlerle ü retim i l işki leri, çatışma halindedi r. Büyük tekellerin Amerika ile, kıta çapında bir ekonomik birlik kurma eğ ilimi Ka nadanın siyasi bağımsızlığı için büyük bir tehlike teşkil ediyor. Kanada bugün Amerika n dış politikasına h izmet eden, basit bir araç haline geldi. Fransız Kanadası ile Ingiliz Kanadası a rasındaki eşitsizli k yüzünden de, Kanada devletti nin federal yapısı çok derin b i r rejim buh ran ı tehlikesiyle karşılaşıyor. Bütün kapitalist dünyada beli ren, emperyalist-aleyhtarı ve demokrati k halk hareketleri, Kanadada toplumsal, i ktisadi ve siyasi amaçlar g üden, g itti kçe gelişen kitle savaşlarıyla dile gel iyor. Bu sürecin temelinde görü nen etkenler, sosyalist dünya nın günden güne a rta n etkisi ; Lôtin Amerika, Asya ve Afrikada yürütülen milli kurtu luş savaşları, Amerikada demokrasi ve medeni haklar uğrunda yürütülen ve gittikçe gelişen mücadeledir. Kanada işçi sı nıfı nda a rtan savaşçı l ı k ruhunu ve g rev hareketinde görü nen gelişmeyi, bütün bu neden ve etkenlerin ışığında incelemek zorunda yız. Onceki yıllara oranla 1 965 yılı nda g rev sayısı çok arttı. Yürürlükteki iş kanunlarına göre, bu g revlerin ya rısından çoğu «kanunsuz" sayılır. Bu hareket, çalışmaya yeni başla mış, korkunç b i r çalışma temposuna, gitgide kötüleşen çalışma şartlarına tôbi tutulan, çok çetin bir i ktisad i d u rumda bulunan yüzbinlerce genç emekçin i n isyan duygularını dile getiriyor. Ekonomik faaliyetin artışı ve nisbeten yüksek işçi i htiyacı şartları içinde, işçiler işverenlerden bazı tavizler kopartabiiiyorlar. Toplu sözleşmeleri n serbestçe imzalanabil mesi için yürütülen mücadelenin ; düzenlenen göste rileri n temelinde, ekonomik istekler bulu nuyor: Ocretlerin a rttırılması, ücretli izin süresinin uzatı lması, emekl ilik maaşları vb. iş saatleri nin - fazla mesai saatleri dahil - aza ltı l ması isteği sendikaların istek programlarında şimdilik yer olmamıştır. Bunun nedeni basitti r : Endüstrin i n bi rçok kolu nda, fazla mesai çok yapılıyor, ve işçiler için bir i lôve geli r kaynağı teşkil ediyor. 558
Teknik devri mler, emeğ in bir kat daha sömürülmesine yol açtı. 400.000 Konoda l ı işçi, bügün işsizdir. Oretimdeki a rtış (1 966 do bir işçinin sağ ladığı randıman, 1 946'ya oranla % 70 artmıştır) fiatların in mesine, hayat seviyesinin yükselmesine yol açmadı. Aksine, fiatlar du rmadan yü kseliyor, tekelierin karları (ücretlere oranla) % 200 a rtıyor. Varlıklı sınıfın verg ileri hafifletiliyor. Ama milli geli rdeki payı gittikçe azalan işçi sın ıfı için, ver g i ler günden g üne a rta n -bir yük teşkil ediyor. Yüksek i ktisadi konjonktürden yararlanan tekellerdi r. Zenginlerle yok sullar a rasındaki uçurum günden güne derinleşiyor. Nüfusun üçte birin den fazlası, ortalama hayat seviyesinden aşağı bir ortamda yaşıyor. Başka bir deyimle, nüfusun bu kesimi, çağdaş bili msel ve teknik olanak ların sağlıyabi leceğ i konut, besin ve öğ retim şartları ndan yoksundur. 6,5 milyon insan - yan i n üfusun % 35'i yoksu nluk ve yoksulluk içinde yaşıyor. Bu duruma son verebilecek tek yol, iş çevrelerine ve hükümet politika sına karşı yürütülecek kitle mücadelesidir. Bu mücadele Kanada'da bugün geli şiyor ; sendi ka-işveren-h ükümet ilişkileri ve ekonomik i lişkiler çerçe vesini aşan amaçlar güttüğü için de, günden güne hızlanıyor. Kitle hareketinin g üttüğü amaçlar arasında, işin garanti altına alınması ; iş şartlarını tesbit eden toplu sözleşmelerin hazırlanması nda sendi kalara görüşmelere katılma hakkı n ı n tan ınması g ibi, öneml i sorunlar bulunuyor. Sendikalar, sınırlanmamış g rev hakkı nın tanınması içi n ; öte yandan her çeşit keyfi kararlara ve çalışma hakkını sınırlandıran mahkeme kararla rına karşı do savaşıyorlar. Kanuni yollardan ayrılmadıkları halde, sendi kalara v e sendika üyelerine verilen para cezaları n ı n kaldırılmasını isteyen sendi kalar, kapitalist tekellerle burjuva devletinin kösteklemeye çal ıştığı teşkilatlanma özgürlüğü uğru nda mücadele ediyor. Bu haklı isteklere karşı, hükümet mahkeme kararlarına ve polis baskısına başvuruyor, g rev leri durdurtmaya çal ışıyor. işçilerle işverenler arasındaki güçler dengesini sağlamak üzere, haksız kanunlara karşı savaş yürütülüyor. Işçiler a rtık, hü kmet sendi kaları n ı n sağ kanadınca izlenen uzlaşma politikasından uzaklaşıyorlar. öte yandan, yeni emekçi kesi m leri bü mücadeleye katılmaya başladı : Bürolarda, hizmet endüstrisinde çalışan memurlar, mühendisler, teknisyen Ier, uzman işçi ler, öğretmenler, devlet memurları, vb. Posta memurlarının yürüttüğ ü grev, devlet memurlarına g rev hakkını tanıyan toplu sözleşme lerle ilgili bir kanunun çı kması nı sağladı. 1 964 yılı sonlarında, dem i ryol larında çal ışan 2.800 emekçi grev yaptı. Bu grevi n amacı, Kanada Demiryolları Otonom Idaresince alınan karar l a rı ; masrafı nı artık çıkartmadığ ı için çeşitli hatları kaldı ran, birçok köy ve kasaba halkını taşıtsız b ı rakan, sayısız işçiyi işsizliğe sürükleyen tekni k değişikli kleri protesto etmekti. O zamana kadar b u bölgelerde yaşayan ve birden bire işsiz bırakılan işçiler, ora larını terketmek zorunda kaldılar. Hükümet meseleyi incelemek, açı k otu ru mlar düzenlemek ve tavsiyelerde 559
bulunmak uzere bir komisyon görevlendirdi. Hazırlanan rapor, teknik değ işiklikler ya pılacağı zaman, bu değ işikliğin etkisi a ltında ka lacak bölge halkı ve sendikalarla meseleyi daha önce görüşmeyi tavsiye ediyor. Bu raporda kabul edilen en önemli prensiplerden biri şudu r : Herhangi bir sanayi kolunda, işçilere ve bölge halkı na tesir edecek teknik değişiklikler yapıldığı zaman, bu değişikli klerle sağlanacak tasarruf ve faydalardan başka ; değişikl i kleri n doğurabileceği olumsuz sonuçlar da göz önünde tutulmalıdır ; söz konusu olan endüstri kolunda çalışdn işçileri bu olumsuz sonuçlardan koruyacak ted birler de alınmalıdır. Rapor, ya pılması düşü nü len değişikliklerin bölge halkına önceden ha ber verilmesin i ; tekl if edilen değ işikliklerin uygulanmasında bu halka gereken yardımı sağla mayı tavsiye ediyor. Toplu sözleşmelerden başka, kanuni tedbirlerin de gerektiğ ini belirtiyor. Bütü n bu tavsiyeler, endüstri nin en önemli kolla rında yapılacak teni k değ işikli klere de uygulanabi l i r. (Söz konusu olan endüstri kol u ister federal, ister eyalet ka nunlarına tabi olsun.) Kasım 1 965 de, Kanada Işçi Kongresine bağl ı bulunan, ingiliz Kolombi yası eyaleti nin iş Federasyonu, mevcut iş kanunlarına rağmen, 48 saatlı k b i r genel g reve karar verd i. Demiryolları işçilerinin istekleri ne benzeyen istekler i leri sürüyordu. Bu da petrol işçilerinin grevine yol açtı. Sendi ka larla açıktan açığa çatrşmak istemeyen eyalet hükümeti, a raya g i rmeyi ve grev meselesini çözmeyi tercih etti. Bu olay, bütün ülkede buna benzer sorunların çözümünde kullanılacak bir örnek teşkil ediyor. Bu yıl ı n başı nda da, bir küçük şehi rde çıkan ve Lord Thomsonun malı olan bir günlük gazetenin 49 işçi ve memuru, ücretleri nin arttı rılması ve işlerinin garanti altına alınması içi n, grev yaptılar. Sermayesi 300 m ilyon dolara yükselen gazete tröstü, bir mahkemeden grevi durdurtma kararı elde etti. Ama Ontario eyaleti nin Oshawa şehrinde, otomobil endüstri sinde çalışan 1 6.000 kadar işçi, g reveileri desteklemek üzere greve baş ladı. Işçi hareketinin yardımı ndan faydalanan g revciler, yargıç kararına uymadılar, ve greve devam ettiler. Bugün sendikalar, mahkemelerin g revi durdurtma yetkisinin kaldırılması için geniş bir kampanya yürütüyorlar. Federal hü kümetin yayınladığı ve Parlômentonun onayladığı 2 Temmuz 1 965 tarih�i Çalışma Kanununda, saat başına 1 ,25 dolarl ı k asgari ücret ; federal kanunları na tabi bütün işletmelerde 40 saatl ı k iş haftası kabul edildi. Ama iki oy sonra, işverenlerin baskısına boyun eğen hü kmet, bu ka nuna tôbi olm ıyacak birçok istisna ka bul etti . O günden bu yana, Ontario eyaletinde binlerce kamyon şoförü, Parlô mentoda ka bul edilen, oma taşıt endüstrisi işverenleri nin reddettiği 40 saatlı k iş haftası n ı n uygulanması i ç i n grev yapıyor. Bu yıl içinde, temel endüstrilerde çalışan bir mi lyondon fazla işçiyi i lgilendi ren çeşitli toplu sözleşmeler ya pıldı. Sendikalardon bazıları , ücret lerde i nd i ri m yapılmadan iş saatleri nin azaltılması sorununu doğrudan doğruya ortaya attı. Bazı ları ise ücretli izinlerin uzatı lması n ı istiyerek soru nu dolaylı şekilde ele aldı. 560
Bu günkü şartları inceleyen Kom ünist Partisi şu sonuçlara varmıştır : Elektronik makinelerin v e bilimsel i lerleme çağ ı olan çağ ı rn ızda, özel tekellerin, kam u kontrolü altına alı n ması ; millileştirme yolu ile toplumsal mülkiyetin geliştirilmesi ; işçi sınıfı nın sendikalar yoluyla günden g üne daha önemli bir yer tuttuğu milli ekonominin plônlanması, bir zorunlu l u ktur. Oğretim ve eğitim sistemi, işçilerin mesleki eğitimini sağ lamalıdır. Mes leki eğitim süreleri uzun olmalıdır. Bu süre içinde işçiler ücretleri n i tam olara k olmal ıdırlar. Emek piyasasına yeni çıkan genç işçilerin ülken i n ekonomik şartlarına uya bilmeleri i ç i n gereken, çırakl ı k v e mesleki eğitim masraflarını hükü met ödemelidir. Ihtisas için işçi bir işten başa bir işe geçebilmel i ; eski işine dönebileceğinden de emin olmalıdır. Kanada'da sendika hareketi siyasi düzeyde olduğu g i bi, iç yapı düze yinde de çok deri n bir buhra n geçiriyor. Bu buhranın nedeni, sendi kaları n eskimiş korporatif v e milletlerarası ya pısıdır. Ası l merkezleri Amerikada bulunuyor. Sendikacıların çoğu da Amerikada yerleşmiştir. Amerikan Sendika Konfederasyonunun bir şubesi, Amerikan tröstlerinin elinde bulu nan Kanada ekonomisinde büyük bir rol oynuyor. Bu sistemden yararla nan Amerikan sendika yöneticileri, Ka nadalı şubelerin i ç işlerine karışa biliyorlar. ..Soğu k harp» yılları içinde bu durum sendika hareketindeki buhra n ı keskinleştirdi, Kanadadaki milletlerarası sendika üyeleriyle Ame rikan send ikalarının yönetici çevreleri arası ndaki uçurum derinleşti. Sendika ları n Kanadalı ve yabancı üyelerinin etkisiyle, Kanada i ş Kong resi yönetici çevreleri dış politika, silôhsızlanma ve barışla ilgili sorun l a rda bağımsızlık isteği n i belirtti, ama milli bağımsızlık sorununa karşı tarafsız bir tutu m takındı. Siyasi a la nda gözeti/en ayrıcal ı k ve komü nizm aleyhtarlığı, işçi hare ketinin içindeki bölü nmeyi uzun süre g izleyebi ldi. Ama kitlelerin baskısiyle çoktan beri beklenen değ işiklikler bel i rmeye başladı . Send ikaların 1 965 federal seçi m kampa nyasına daha geniş ölçüde katı l masını sağlamaya çalışan, burjuva partilerine karşı Yeni Demokrat Partisini destekleyen Komünist Partisinin yardımiyle, sendikalar, Kanadada siyasi ve iktisadi hayatın önemli bir etkeni haline gelmektedirler. işçi hareketinin tekliflerin i kabul ettirmek, a maçlarının gerçekleşmesi için destek sağlamak üzere, komü nistler seçim ve Parlômento faaliyeti yoluna başvurdukları gibi, işçilerin kitle hareketlerini de kullanıyorlar: Gösteriler, mitingler, yürüyüşler düzenliyor, Parlômentoya heytler gönderi yor, i ktisadi faaliyeti ve grev hareketlerini desteklemek üzere danışma hareketleri terti pliyorlar. Kanadal ıları n milli çıkarları uğ runda yürütülen mücadeleyi geliştirmek, bağ ı msızlığımıza kavuşmak ve barış dôvasını zafere götürmek üzere komünistlerin, Yeni Demokrat Pa rtisinin üye ve ta rafta rları nın, sendika hareketindeki bütün i lerici u nsurların ortak a maç larını tespit etmek �i r zorunluluktur. 561
Gerek siyasi gerek iktisadi yakın amaçlara varmak üzere sendikalarda, gösterilerde, işçilerle omuz omuza savaşan Komünist partisi, Kanadada sosyalist toplumun hangi şekiller alacağını, hangi yollara gideceğini, ne g i bi bir gelişme geçireceğ ini an latmaya çalışıyor. Sınıf düşma nının yay d ı ğ ı yalanları n etkilerini yok etmeliyiz. Komünistler, yürüttükleri mücade lenin amaçları hakkında halkımızda yer etmiş ya nlış görüşlere karşı savaş mak zorundadır. Sınıf düşmanının etkisiyle toplumumuzda kök salmış peşin hükümlere karşı propaganda güçsüz kalıyor. Tek yol, işçi sınıfiyle müttefi klerinin yürüttüğ ü mücadeleye etkili ve devamlı şekilde katılma mız d ı r. Bu mücadele içinde komünistler teorik görüşlerini uygu layarak, bu görüşlerin doğruluğunu ispatlaya bilirler. Karşılıkl ı anlayışı sağlayacak açı kla mala r ; bütün emekçilerle yürütüle cek tartışmalar; demokrasi ve barış u ğ runda yürütülen savaşın e n dina m ik, en önemli gücü olan işçi sınıfı nın tarihsel rolüne gösteri len güven ve iman-işte, işçi hareketini gelişti rebilecek, pragmacı l ıktan kurtara bi lecek ; kapitalist sömürmeden kurtu l muş, başlıca gücü, işçi sınıfının önderli ğ i a ltında yeni bir toplumun kurulmasını sağlayabilecek yollar bunlard ı r. Eskiden olduğu gibi, bugün de, Parti mize düşen başlıca ödev, bilimsel sosyalizm teorisini Kanadalı işçilerin günlük çal ışmasına ve mücadelesine uygulayarak işçi sınıfına, toplumumuzu sosya list bir toplum haline getir mek zorunluluğunu ka bul ettirmektir.
562
ıskandinav ülkeleri nde sm lfların ya pısmda meydana gelen değişiklikler
Hons Kleven Norveç gerçeklerinin bir incelemesine dayanan bu yazı, bütün ıskan dinav üykelerinde görülen ortak özeııikleri de belirtiyor. Bu gelişme I sveçte daha kuwetl i görülmekle beraber, eğili mler genellikle bütün ıskandinav ülkelerinde aynıdı r. Birkaç yı ldan beri, halkın toplumsal yapısıyle ilgili sorunlar, Ma rksist ve Ma rksist ol mayan çevrelerde büyük bir ilgi uyandı rmaktadır. Bu ilginin nedeni, her halde ; hızlı teknik ilerlemelerle ; i kinci dünya savaşından sonra kapitalist ü l kelerde beli ren çok derin toplumsa l ve iktisadi baş kalaşma lard ı r. Bu gelişmenin özellikleri ve ayrıntıları tartışıldığı gibi, topl umsal s ınıfların yapısıyle ilgili çok daha derin sorunlar do ele a l ınıyor. Toplumsal sınıf ne demektir? OIkelerimizde bu konuda ileri sürülen görüşler çok çeşitlidir. Burjuva sosyalojisi bize bu a la nda çok kıymetli malzeme sağ laya bilir, oma yine de bu soruya sistemli, kesin bir cevap veremiyor. Yalnız Marksizm sınıf kavramının belirli bir tarifini yapıyor, her sı nıfın özell iklerini tesbit ettiği gibi, bütün toplumsal sınıfıarda görülen ortak özellikleri de belirtiyor. Hiç şüphesiz, lenin'in toplumsal sınıfın tarifini yaptığı g ü nden bu yana, kapitalist ü l kelerde çok büyük değişiklikler meydana geldi. Ama bu değişiklikler kapitalist toplumun özün ü ietkilemed i ; bu toplum, özel m ü lkiyete ve sömürmeye dayanan topl u m niteliğini kaybetmedi . Sınıflar ortadan kalkmadı, kaybolmaya başlamadı. Bu şartlar içinde, marksist sınıf kavra mı, aktüel ve geçerli niteliğini hiç kaybetmedi. Bu kavrama hiç bir şey katılamaz, özü hiç değişemez . ..Refah devleti» sosyal konunlar, hayat seviyesi nin yükselmesi, iş haftası n ı n kısalttılması, ülkelerimizdeki durumu değiştirmemiştir. Başka bir deyimle, başlıca üretim a raçları, başlıca mali kaynaklar, burjuvazi denilen küçük bir grupun malıdır yine. Oysa halkın çoğunluğunu teşkil eden işçi sınıfı hôlô her çeşit üretim aracındon yoksun bırakılıyor, yaşaya bilmek için hôlô emeğini kapitalistlere satmak zorunda kal ıyor. Norveçte, sınıfları Marksist o l mayan bir açıdan ele ala n ; toplumun ..tabakalara» bölünmüş olduğunu iddia eden bazı görüşler var. Bunlar daha çok gelirlerin tutoriyle gelirler a rasındaki farklar üzerinde d u ruyor. 563
Bu görüşler. toplumun sınıflara bölünmüş olmasını. ü reti mle mülkiyet a rasında kurulan ilişkilerle değil. bu i lişkilerin sonucu olan bir olayla. ya n i dağıtı mla. izah ediliyor. Mesleğ i n toplumsal farkları tôyin ettiğini iddia eden görüş te bu anlayışa pek yakındır. Hatta bu görüşü savunan lar. «mesleki sınıflar» dan bahsediyorlar. Başkaları ise. mesken şartların dan hareket ederek. sınıfları tanımlamaya çal ışıyor. Yahut da öğretim ve kültür seviyesi. dini inonçlar ve siyasi görüşler ölçü olara k kullanılıyor. H i ç şüphesiz. sı nıfların dış nitel iklerini de hesaba katmak zorundayız. işçi sı nıfı ile burjuva sınıfı arasındaki dış farklar pek çoktu r : Hayat şartları. servet. gelir. mesken şartları. siyosi görüşler. alışkanlıklar. öğretim seviyesi vb. Bununla beraber. dış görü nüş alanında. burjuvazinin ve işçi sınıfı nın bazı kesimleri arası ndaki farklar gittikçe azal maktad ı r : (hell ikle giyimde ve besinde. Dışta kalan bu «eşitleşme» sürecinin nedenleri çeşitlidir: Tekni k ve üretim a lanlarında meydana gelen büyük ilerlemeler. işçi sınıfının yürüt tügü mücadele. işsizliğe yol açacak büyük bir i ktisadi buhranın olma ması vb. Ama bu sü reci ileri süren burjuva ve sosya l-demokrat sosyolog larla politikacılar. ülkelerimizde sınıf farkları n ı n kaybolmakta olduğunu iddia ediyorlar. Buna benzer görüşler savunan bi rçok kitap ve broşür yayınlandı. Norveçte Sosyal-Demokrat Işçi Partisiyle Sosyalist Halk Partisi içinde. sınıf sorunuyla ilgili çok çeşitli görüşler savunuluyor. Son seçimlerde sosyal-demokratlar yenilgiye uğrayınca. partinin sağ kanadı işçi Partisin i n artık «sı nıf hareketine son vermek». «yönelişini değiştirmek». sınıflarıo i l g i l i «eski görüşlerden vazgeçmek» zorunda olduğ unu iddia etmeye başladı. Ama yine aynı partin i n içinde. bunun ta m karşıtı görü'ş ler de savu nuluyor. örneğin. Storting (Parlômentol teki son toplantılarda. işçi Partisinin bazı l iderleri. partin i n sağ kanadının sözcüsü Heire'nin Norveçte artık sınıf yoktur» şeklindeki iddiaları n ı şiddetle protesto ettiler. işçi hareketi yelpazesinde daha solda bulunan çevreler ise. toplumsal sı nıfların varlığını ve sınıf mücadelesi zorunluluğunu ka bul ediyor. Bununla beraber. bu konuyu yine de gereken ideolojik kesinlikle ele alamıyorlar. Bu şartlar içinde. işçi hareketini bütün bu hata l ı görüşlerden temiz lemek. bu harekete gerçekten sosya list. Marksist görüşler kabul ettirmek. çok öneml i bir sorun haline geliyor. Bu sorun. siyasi hareketi mizi doğrudan doğruya ilgilendirdiği için. ülkelerimizde varolan konkre şartların ince lenişi. bu i ncelemeden çıkarı lacak so nuçları n pratik olarak uygulanışı. çok büyük önem kazanıyor. Bu sorunun çözümünde. Marksist olmaya n sosyologları n yaptığı i ncelemeler. topladı kları malzeme de bize büyük yardımlar sağlayabilir.
564
Çalışan nüfusun bileşiminde meydana gelen değişiklikler Tarımda çalışan nüfus oranı gitgide aza lmaktadı r. Norveçte, bu oran 1 900 yılında % 33 iken 1 960 da % 1 6'ya düşmüştür. Tarımda ça lışan işçi - özellikle gündel ikçi - sayısı günden güne azalmaktad ı r (özelli kle 1 950'den bu ya na). Ailece topra klarını işleten nüfus sayısı de kesinlikle azalıyor. Sadece karı koca ta rafı ndan işletilen tarım işletmesi sayısı a rtıyor. Norveç tarımında gündelikçi çok az kullanılıyor. 1 960 do, bu ücretli ler, çalışan köy nüfusunun ancak % 8'ini teşkil ediyordu. Zaten a nca k 50 hek tardan büyük, yani kapitalist tipi işletmelerde gündelikçi çalıştırılıyor. Tarımda ücretli sayısı aza lı rken, ta rım dışı alanlarda - ya ni sanayi işletmelerinde, şa ntiyelerde vb - ücret karşılığı işgören tarı m işletmecile rinin sağladığı emeğin hacmi a rtıyor. Böyleli kle, ücretli iş, küçük köy işletme sahiplerine günden güne orta n bir gelir sağla maktadır. Norveç, küçük köy işletmesi tipinin hôkim olduğu bir ü l kedir. Bu işlet melerin ortalama yüzölçümü 5 hekta rd ı r (Danimarkada bu ortalama çok daha yüksektir: 1 8 hektar). Norveçte, 1 950'den bu ya na, küçük köy işlet melerinin sayısı azalmaktad ı r. N orveçte balıkçı lıkla geçinen nüfus sayısı da gü nden gü ne azalıyor. 1 930'da % 7,4 i ken, oran 1960'da % 3,9'a düşmüştür. 1 945'den sonra, Norveçte sanayileşme çok hızlandı. Yeni işletmeler, muazzam endüstriler kuruldu, eskileri büyütüldü. Yatırı mlar daha çok üretim a raçlarına ayrıldı. Sermayenin teknik ve örgensel bileşimi fev kalöde yoğun laştı. Endüstri ile ilgili nüfus, mutlak sayı olara k - çok a rttı. Bu artışın oranı, sorunu daha ka rışıktır. Norveçte, maden endüstrisi, yapı levazımı endüstrisi, elektrik enerji üretimi endüstrisi, ve su enerjisiyle iş leyen işletmeler 1950 de olduğu gibi, 1960 da da çal ı şa n nüfusun % 27'sini kullanıyordu. Bununla beraber, mutlak sayı ola ra k endüstride çalışan işçi sayısı artmıştır. Bili msel ve teknik devri mler, üretici güçlerin gelişmesi, ta rı mı i ki yönden etkiliyor: Bir yandan, sanayi in gelişmesiyle, emek gücü köylerden uzak laşıyor, işletme bölgelerinde ve şehi rlerde toplanıyor. ate ya ndan, ta rımda artık makine kullanıldığı için, eskiden bu alanda ça lışan emek g ücünün bir kesimine i htiyaç kalmadı. Sanayiide, bili msel ve teknik ilerle meler üretimde ·fevka ıöde büyük bir a rtışa yol açtı. Ama bu ilerlemeler, endüstrinin birçok kolunda kullanılan işçi sayısının azalmasiyle sonuç landı. Nüfusun yapısında meydana gelen değişiklikler arasında, en büyük özellik her halde şudu r : Ocretli oranı, bağımsız üretici sayısının aza l masına paralel olarak artmaktadır. Ça lışan n üfusun bu iki kesimi a rasındaki o ra nda meyda na gelen değişiklik istatistiklerden açıkça anlaşılıyor : Norveçte, 1 920 yılında 38
565
ücretliler. çalışan nüfusun % 73·ünü. bağı msız ü reticiler ise bu nüfusun % 27'ini teşkil ediyordu. 1 960 da ise. bu o ranlar ücretli ler için % 61. bağımsız ü reticiler için % 19 ol muştu. Demek ki. ücretliler çalışan nüfusun beşte dördünü. hattô daha fazlasın ı teşkil ediyorlar. 1 946 dan beri. bağımsız ü retici sayısı mutlak sayı olarak da azalmıştır. Ocretli sayısı a rtarken. küçük toprak ve serbest meslek sahipleri sayısı azalmaktad ı r. Ocretliler daha çok köyden geliyor. Balıkçılıktan. şehir küçük burjuvazisinden gelenler de çok. (zanaatkôr. küçük tüccar vb.). Ama işçi sınıfından de gelenler var. Çalışan evli kadın sayısı g ünden g üne artmaktadır. Bütün ıskandinav ü l kelerinde. bu olaya şahit oluyoruz. Kadı n l a r daha çok memur olmak istiyorlar. Bütün evli kadın sayısına o ranla. çalışan kad ı n sayısı Finlanda da % 26 ; Isveçte % 24 tür. Norveçte bu oran % 1 0'dur a ncak. O retici olmayan kollarda ça lışan ücretli sayısı g ünden güne a rtıyor. Kapitalist dünyanın her tarafında olduğu g ibi. ıskandinav ü l kelerinde de. tarı mdan. balı kçıl ı ktan. orman endüstrisinden. yani endüstriden başka bütün üretim sektörlerinden. tica rete. bankalara. devlet bürolarına ve h izmetlere geçen u nsurların sayısı hızla artıyor. Orneğ in. 1 950 ile 1 960 yılları a rasında. endüstriden başka ü retim sektörlerinde çalışan nüfus oranı Norveçte % .152 den 56 ya düştü. Doğrudan doğruya üretimde çalışanların sayısı. mutlak sayı olarak ta azalmıştı r. Oysa hizmetlerde çalışan insan sayısı 1 900 den bu yana % 50 artmıştı r. Ticaret sektöründe (çeşitli mal ticareti. bankalar vb) çal ışan nüfus 1 900 ile 1 960 arasında 3 kat a rtmıştı r. Bug ün çal ı şan nüfusun % 1 2'i tica ret sektöründe çalış maktadır. H i ç şüphesiz. ticaret ve h izmetler sektörlerinde. çalışan nüfus sayısının artışı. ü retimdeki artışın bir sonucudur. Ama bugünkü kapitalist toplumda. bu artış çok anormal şekil ve oranlar görülmektedir. Bu da. dev mali m üesseseler. bir dev ticaret örgütü. reklam büroları. büyük işletmelerde muazzam bir bürokratik mekanizma şekillerini almaktad ı r. Oretid o lmayan sektörlerde görülen bu ani gelişmenin başlıca neden lerinden biri. hiç şüphesiz. ü retimle pazar a rasındaki kapitalist çeliş medir. Tekelci sermaye için. pazar bulma sorunu üretim sorunundan daha önemlidir. Sermayenin. tica rete. reklamcılığa ve bankalara a kıtılması bu yüzdendir. Oretici olmayan sektörlerde görülen gelişmenin önemli bir nedeni de. devlet tekelci sermayesinde beliren gelişme eğilimidir. Devlet ve bele diye mekanizması (bürokratik mekanizma dahil) çok gelişiyor. Bunun başlıca nedeni. devletin g ü nden g üne daha önemli bir iktisadi rol oyna masıdır. Beliren bir yeni eğilim de. kafa emeğine düşen payın g ü nden güne ortamasıdır. Kafa emeği derken. genellikle ortalama d üzeyi aşan bir 566
öğretim gerektiren kalifye emeği kastediyoruz. Yoksa, el emeğine daya n mayan h e r i ş e - örneğin büro işine - kafa emeği denemez. ıskandinav ülkelerinde bu eğ i l i mi dile getiren artış, 1 930 i le 1 960 yılları a rasında 5 kat, on yıl içinde (1 950-1 960) de 2 kat a rta n mühendis ve teknisyen sayı sındaki büyük artışdı r. Teknisyen sayısın ı n a rtışı daha da beli rlidir. Mühendis ve tekni k personel sayısı, memurların sayısına göre olduğu g i bi, işçi sayısına oranla da çok artmıştır. Orneğin, 1 930 da Nor veç endüstrisinde bu oran 1 mühendise 40 işçi iken, 1 960 da 1 mühendise 29 işçi olmuştur. Görüldüğü g i bi, el emeğiyle geçinenlerin sayısı azalmakta, el emeğine daya n mayan işlerle geçinenlerin sayısı artmaktadır. Kapitalist ü lkelerde görülen bu sü reç, çelişmeler doğ u ran cok yönlü ve karışık bir süreçtir. Emeğ i n büyük b i r kısmı bugün, insanı bir a let, bir otomat haline getiren teksesl i bir ihtisaslaşma şeklini almaktad ı r. Bu gün «yabancılaşma" ve ..robot" terimlerinin her a la nda bu kadar çok kullanılması, bu durumun sonucudur. Tekn i k gelişme, milli ekonominin bütü n sektörlerin i - inşaat sektörü da hil - etkilemekte, ça lışma süresini maddeten kolaylaştırmaktadır. Artık b irçok alanda el emeğine, hele yorucu el emeğine - ihtiyaç kalmamıştır. Buna karşılık, bi rçok meslekte, sinir bozuklukları a rtmıştı r. Ote yandan, tekni k ve bilimsel devrimin - özellikle otomatizasyonun - uygulanmasiyle, kal ifye olmuş uzman işçiye ihtiyaç a rtmıştır. Nufüsun yapısında meydana gelen değişikliklerin en göze çarpanı, her halde, ka mu ve özel müesseselerde kullanılan memur sayısının muazzam a rtışıdır. «Memur" kavra mı, bir sınıf kavramı değildir. Bu terim, biribirin den çok farklı unsurlar için kullanılan, bir istatistik kavramıdır. Orneğin, müdür de, servis şefi de, daktiloda satıcı da memurise. Bu şartla r içinde memuru hangi toplumsal kategoriye sokma mız lôzım? Marksistler bu konuda çeşitli görüşler ileri sürüyorlar. Bize ka lırsa, kamu ve özel müesseselerde çalışan memurların çoğu işçi sınıfına dahildir. Ost memur tabakası ise burjuvaziye dahildir. Sadece bağımsı z «üreticiler orta tabakalara dahildir. Bugün Norveçte 350.000 den fazla memur var. (Bu da, çalışan nüfusun dörtte biri demekti r.) 1 950-1 960 yılları a rasında mem u r sayısı % 27 art mıştır. Işçi-memur oranı şöyle gelişmiştir : 1 900 da % 86 - % 1 4 ; 1 950 de % 74 % 26 ; 1 960 da % 70 ve % 30. Danimarkada bu oran bugün % 64 - % 36'dı r. isveçte mem u r sayısı 1 940-1960 yılları a rasında 3 kat ; 1 9501 960 yılları arası nda % 36 a rtmıştı r. Bazı ta hminlere göre, bu gel i şme bu tempo ile devam ettiği takdi rde, 1 970 yılında Isveçte ücretlilerin % 50'i büroda çalışan memurlar olacaktır. Norveçte memurları n % 50'i, endüstri ve bankalarda çal ışıyor. % 37'i devlet mekanizmasında ve kamu hizmetlerinde iş görüyor. Endüstride, 38"
567
1 938-1960 yı lları a rasında memur sayısı aşağı yükarı 4 kat artmıştır. Oysa işçi sayısı sadece % 75 artmıştır. Narveçte memurların % 40'i kadındır. Kadın işçi sayısı günden güne azalmakta, kadın memur sayısı ise g ünden güne artmaktadır.
Sınıfların yapısında meydana gelen değişiklikler Bu toplumsal "yer deği ştirmeler.. sın ıfların yapısını acaba nasıl etkile miştir? işçi sınıfında görülen a rtışın başlıca nedeni, her halde memur sayı sında görülen artıştı r. "jşveç toplumunda sınıf yapısı" adlı kitabı nda, bu satırların yazarı aşağıdaki sonuçlara varmıştır : Norveç işçi sınıfı 1 , 1 1 mil yona yükselmektedi r (ya ni çalışan nüfusun beşte dördünü teşkil etmek tedir.) Işçi sınıfını meydana getiren u nsurlar ise şunlard ı r : Işçi
780,000
Memur
330.000
% 70 % 30
Işçilerin a i lelerin i de içine olan işçi sınıfı, nüfusu muzun çok büyük ve günden güne o rtan - çoğunluğunu teşkil etmektedi r. Yeni yen i g rupların meydana çıkmasiyle, işçi sınıfının yapısı değişmek tedi r. Daha yukarıda işçi - memur ora nında meydana gelen değişiklikleri belirttik. Ama bundan başka önemli değ işiklikler de var. 1 920-1960 yılları a rasında, Norveçte işçi sayısı (kadrolar dahil) 640.000 den 780.000'e yükseldi (Çalışan nüfustaki işçi oranı % 59.7 den % 55,7'ye düştüğü halde) Sanayi işçileri (maden ve ya pı levazimi endüstrileri) en geniş g rupu teşkil ediyor : 280.000 işçi, yan i genel işçi sayısının % 35'i. 1 950-1960 yılları arasında bu işçilerin sayısı nda 1 6.000 l i k, ya ni % 7 l i k b i r a rtış görülmüştür. Demek o luyor k i işçi sınıfının en önemli kesimi durmadan a rtmaktadır. Ote ya ndan, sanayide çalışan işçiler g itgide bü yük işletmelerde toplanıyorlar: % 35'i 200'den fazla işçi kullanan işlet melerde; % 2Ö'si 500'den fazla işçi çalıştıran işletmelerde çal ışıyor. Bu büyük işletmelerin bazıları devlet malıd ır. Yahut da hisse senet lerinin çoğu devletin elinded i r. Bununla beraber 6 kişiden fazla çalıştıran fa brikalarda çalışan işçilerin anca k % 6,5'i devletin veya belediyelerin malı olon işletmeler de çalışmaktadır. Bütün ıska ndi nav ülkelerinde bu oranlara veya bu oranlara yakın endekslere rastlıyoruz. Diğer Avrupa kapitalist ülkeleri nde (özell ikle Avusturya da) bu oranlar çok daha yük sektir. I nşaat endüstrisinde çalışan işçiler (genel tutarın % 1 3'ü) büyük b i r gru p teşkil ediyor. 1 950 d e n bu yana sayıları artmıştı r. Ama artış ora n ı o kadar yüksek değildir. Yaptıkları işin niteli ğ i v e yoğunlaşma seviyesi bu işçileri sanayi işçisi haline geti rmektedir. 568
Bugün tarı m işçileri 1 5.000 dir. (1945 yılında 60.000 idi ler) Orman işletmelerinde ça lışan işçi sayısı bugün anca k 1 S.000'i buluyor. Eskiden bu iki kotegori çok önemli bir toplu msal g rup teşkil ediyordu. Parti mizin bu g rupun üzerindeki etkisi de çok büyüktü. Sayıları azaldıkça, oynadik ları siyasi rolün önemi de göze görülür şekilde azalmıştı r. Donimarkoda tarı m işçileri, hem ora n hem sayı olara k Norveçteki tarı m işçisi kategori sinden çok daha önemli bir g rup teşkil ediyor. Ama Do nima rkoda do sayıları çok azal mıştır : 1 939 do 320.000, bugün 60.000 kişi. Taşıt işçileriyle gemilerde çalışanlar çok önemli toplumsal g ru plar teşkil ediyor, bu i ki kotegorin i n toplamı bütün işçi sayısının % 1 S'ini buluyor.) Şimdi burjuvazinin durumunu inceliyeli m : Norveçte burjuva sınıfı , nü fusun aşağı yüka rı % 2'sini teşkil ediyo r : «faal» kapita list sayısı 30.000 d i r. Ellerindeki hisse senetlerin i n getirdiği kôrla geçinen «pasif» kapitalistlerle a ileleri n i de sayarsak, ka pitalist sayısı 70.000'e yükseli r. Kamu ve özel müesseselerde çalışan yüksek personeli burjuva sınıfına dahil ediyoruz. Bununla beraber, ıskandinav ü l keleri nde burjuvazinin çeşitli tabakaları a rasında büyük farklar vardı r, özell ikle gelir düzeyi ve servet tutarı bakı m ı ndan. Orneğ in, küçük işletme sahipleriyle, büyük banka, büyük şirket idare heyetleri başkanları arasındaki fark muazza mdır. Bu çeşitli u nsur larda kültürel veya toplumsal bakı mdan ortak noktalar bulmak her halde imkônsızd ı r. Toplumsal bakı mdan, bugünkü burjuvazi eskisi kadar bağdaşı k değildir. Siyasi bakı mdan, burjuvaziyi bir bütün olara k incele mektense, burjuvazin i n yüksek tabakalarını ele olmak (büyük serma yedarları, tekelcileri vb) ve bu tabakaların özel liklerin i i ncelemek daha ilginç ve öğretici olaca ktır. Burjuvazin i n en yüksek tabakası - yani tekelciler - i ktisadi durumunu ve egemenliğini b i r kat daha kuvvetlendird i . Toplu msal bakımdan, bu tabaka burjuvazi nin içinde ayrı bir g ru p teşkil eder. Küçük ve orta kapi ' tal i stler, bu üst tabakaya kolay kolay geçemez. Norveç üniversitelerinde yapılan çok ilginç sosyoloji araştırmaları bu yüksek toplumsal tabakan ı n dengeli ve kararlı n itel iğini, diğer tabakalardan ayrı kalma (örneğin, evlenme yoluyle) ça balarını beli rtmiştir. Burjuvazi nin üst tabakasında «hanedan» özellikleri çok bel i rlidir. işçi sınıfından ve burjuvazinden başka, ıskandinav toplumunda birçok orta tabakalar do vard ı r : To prak sahibi köylüler, balıkçılar, esnaf, küçük tüccarlar, bağı msız kafa emekçileri (yazar, doktor, avukat vb) Eskiden beri varolan bu orta ta bakalara bugün yeni g ruplar katılmıştı r : Ufak garaj, ta m i r atelyeleri sahipleri , benzin ve ta mir istasyonu sahipleri, komisyoncu, tica ret mü messille ri vb. Bu unsu rların elindeki üretim a raç ları, çoğu zaman, tröstleri n ü retim mekanizmasına bağlıdı r : benzin ve otomobil tamir istasyonları bunun tipik örneğidir. 569
Tarım alanındaki sınıf yapısına gelince, ülkemizde bu gün sadece b i r etiket olara k kullanılan ..küçük, orta v e büyük köylü.. tasnifi eski anlamını kaybetmiştir. Burada başvurulacak en gerçek ölçü" söz konusu tarım işletmesinde işçi kullanılıp kullanılmamasıdır. Ama bu ölçü de eski an lamını kaybetmeye başladı, çünkü I kinci Dünya Harbinden sonra tarımda çok gelişen makineleşme, tarı m işçisi i htiyacı nı da çok azaltmıştı r. Bu şartlar içinde, pratikte izliyeceği miz politika, büyük ve küçük, işletmeler arasında varolan farkları hesaba katmak zorunda kalıyor. Ostelik, tekelci sermaye ile küçük veya büyük köylü çoğunluğu arasında beli ren çelişmeler, g itgide, tarım a la n ındaki en önem l i çelişmeler haline gelmektedir. Orneğin, Norveçin Ortak Pazara g i rme meselesinde, köylü leri mizin büyük çoğunluğu, işçi sınıfının büyük bir kesimiyle birleşti, yerli ve yabancı sermayeye karşı cephe aldı, Bu şartlar içinde, bugün ıskandi n a v toplumunu ikiye bölen başlıca çelişmenin yan ı nda, köylerde yaşayan nüfusun içinde görülen farkla r önemini kaybediyor, i ki nci planda kalıyor. ıskandinav ü l kelerinde köy nüfusunun sınıf yapısında meydana gelen değişikliklerin başlıca özelliği nedir? ' Köylü sayısı - özell i kle küçük tarı m işletmesi sahipleri n i n sayısı - git g ide azalıyor. Büyük köylü i le büyük kapitalist işletme sahipleri n i n sayısı ise ya olduğu gibi kalıyo r yahut da a rtıyor. Bunun sonucu olara k ta, bu g ruplar, ü l keleri mizin tarımında günden güne a rta n bir önem kazanıyor. Tarı m işçileri sayısı da g itgide azalıyor. Bütün ıskandinav ülkeleri deniz ülkeleri olduğu için, balıkçılıkla geçi nen nüfus oldukça kalabalıktı r. Izlandada balı kçıl ı k fevka lôde öneml i bir yer tutmaktadır. Norveçte de balıkçılığın rolü büyüktür. Norveç balıkçıla rının çoğu orta tabakalara dahild i r. Bununla beraber, birkaç yıldır, kapi talizm bu faal iyet koluna da sızmaya başladı . Pahalı bir donatı m gerekti ren büyük gemi sayısı çok a rttı. Balıkçı l ı kta n gitgide a rtan b i r pay alan b u gemiler, kapitalist prensiplere göre işletiliyor. Gemi ve bütün dona tımı, bir azınlığın malıdır. Tayfaların ise mül kiyeti olan bir ü retim a racı yoktur. Demek ki, bu tayfalar da işçi sı nıfına dahildi r. Bu deniz proletar yası hem oran hem sayı olara k epey a rtmıştır. Balıkçılarda orta tabaka ise azalmıştır. Esnaf a rasında da önemli yapı değ işiklikleri meydana gelmiştir. Nor veçte ..bağı msız.. zanaatkôr sayısı, 1 950 ile 1 960 yılları a rasında % 21 azalmıştı r. (Inşaat alanında % 30.) Zanaatla geçinenlerin çoğu bugün artık ücretle çalışıyor. Bu ücretlilerin, sayısı da g itgide a rtıyor. Bu alanda da işbölümü günden güne a rtıyor, i htisaslaşma burada da başladı. Tek n i k ilerlemelerin birçok zanaat kol u üzerindeki etkisi büyüktür. Kapitalist endüstri nin rekabetine dayanmayan birçok zanaat kolu mahvoluyor. Orneğin, dem i rcilik, kundu'ra tamirciliği, vb gibi alanlard a zanaatçı sayısı çok azalmaktadır. Kapitalist gelişmenin zanaat üzerindeki etkileri : a) proleterleşme - yani ücretle çalışanları n sayısı yükseliyor. 570
b) sanayileşme - yani el zanaatı yok ediliyor. c) yoğunlaşma oluyor. B u özell i kler son yıllar içinde büsbütün keskinleşmiştir. Bağı msız esnafın çok büyük çoğunluğu (aşağı yükarı % BO'i) orta taba kalara dahildir. Yapılan hesetp lara göre, zanaat ve zanaata yakın kol larda (ufak endüstri - kara yolları taşıtları otelcil i k - yol yapımı vb.) orta tabakalara dahil edilecek nüfus tutarı SO.OOO'e yakındır. (Bu da çalı şan nüfusun % 3'ü demektir.) Ticaret a lanında de birbirinden farklı toplu msal sınıf ve ta bakaları bulu nuyor. Bu alanda bir yandan ticaret sermayesi var; bir yandan da ticaret proletaryası, işçi ve küçük memuru. Küçük tüccar grupu ise (perakendeci tüccarlar, komisyoncular vb. işlerini ya tek başına yürütüyor, yahut da birkaç memur kullanıyor. Bu gruplar da orta tabakalara dahildir. ıskandi nav ü lkelerinde bu u nsurlar önemli bir toplumsal tabaka sayıla maz : Nor veçte 30.000 kişi anca k. Ticaret alanında, gerek mül kiyet ilişkilerinde gerekse sınıf i lişkilerinde büyük değişi klikler meydana gelmektedir. Büyük sermaye bu alanda da d u rumunu kuvvetlendiriyor. Birçok şubesi buluna n büyük mağazalar, belirli m a l çeşitleri satan ticaret müesseseleri meydana geldi. Ama bu süreç daha yeni başlamıştır. Endüstride, teknikte, bilimde ve kÜıtürdeki büyük gelişmeler, ayrı bir sınıf teşkil etmeyen ama çeşitli sınıflara dahil olan kalaba l ı k bir aydın tabakası meydana getirdi. Lenin, kendi çağ ındaki aydınlar arasında iki sınıf eğiliminin bulundu ğunu söylüyordu : Bu rjuvalaşma eğilimi, proletarleşme eğilimi. Bugün i se, hiç şüphesiz, en kuvvetli eğilim, proleterleşme eğ ilimidir, lJI kelerimizdeki aydınların çoğu, artık «bağı msız» bir işle geçinmiyor. Kafa g ücünü satan lar a rasında ücretli haline gelenlerin sayısı çoğaimıştır. Kendi sanatiyle geçinenler azalmıştır. Dcretle çalışan aydınları n çoğu işçi sınıfına dahil d i r, a ma «serbest meslek» sahibi, «bağ ı msız» aydınların çoğ unluğu o rta tabakalardan sayıl ı r. Orta k tabaka lara dahil bağımsız aydın la r, ülkelerimizde, enteligenzi yanın önemli, ama sayısı g ünden güne azalan, bir kesimini teşkil ediyor. örneğin, Norveçte, huku kçuların ve doktorların hiç değ ilse yarısı, bağım sızlığını koruyabiimiştir. Ama ücret karışılığı çalışan sanatkôr, yazar, res sam, heykeltraş, müzisyen, a ktör vb. sayısının gittikçe yükselmesi, i lginç bir eğilimdir. Bağımsız aydınlarla onlara ya kın orta tabaka grupları, 1 0.000 kişiyi bulur ancak (başka bir deyimle, çalışan nüfusun % O,7'si.) Bununla beraber, bu u nsurların toplu msa l hayatta oynadığı rolün öne mini, bu sayılara göre ölçmek yanlış olur. Bugü n Norveçte orta tabakalar, çalışan nüfusun ancak % 1 0'unu teşkil ediyor. Bu orta tabakaların yarısından çoğu n u meydana getiren küçük ve orta köylülerdir. 571
Genel hatlariyle Norveç toplumunun sınıf yapısını şöylece özetleyebiliriz : A. Çalışan nüfus
Burjuva sınıfı Işçi sınıfı Işçi sınıfının içindeki işçi memu r Orta tabakalar
30.000 1 . 1 1 0.000
% %
2 79
780.000 330.000 275.000
%
19
Toplam
1 .41 5.000
% 1 00
B. Nüfusun bütünü
Burjuva sınıfı Işçi sınıfı Orta tabaka lar
70.000 2.845.000 685.000
Toplam
3.600.000
(3,6 milyon)
Finlandiya alı yoldaşlan m ız gibi, bizim de kanı mıza göre, işçi sınıfının n üfusun % 58'ini veya % 60'ini, burjuvazinin ise, nüfusun % 2'sini veya % 4'ünü teşkil etmesi, o kadar önemli değildir. Ama her halde, ülkeleri mizde işçi sınıfı toplumun en kalabalık sı nıfıdı r. Burjuva sınıfı ise çok ufak bir azınlık halinde kal ı r. Bugüne dek, özell ikle 1 955'ten bu yana, toplumsal yapıda meydana gelen gelişmeni n başlıca eğ ilimleri aynen devam edecek midir acaba? lJIkelerimizde kapitalizmin şiddetli gelişmesi bir engelle karşılaşmazsa ; demokratik yapı değişimleri yoluna gidilmezse ; tekelci sermayenin hôki miyeti sınırlandı n l mazsa, bu egilimleri n aynen devam edeceği süphesizdir. Tahminlere göre, 2.000 yılında Norveçte çal ışan n üfus tutarı 2 milyonu bulacaktır. Tarı m, ormancı l ı k ve balıkçılıkta çalışan ücretli sayısı daha do azalmış olacaktı r (1 960 do 335.000'i bulan bu tutar, her halde 1 00.000'e veya 1 25.000'e inecekti r.) Buna karşılık, endüstride ça lışan ücretli sayı sında 1 75.000'lik bir artış görülecektir (yani 525.000'den 700.000'e yük selecektir.) Bununla beraber, oran değişmiyecektir (% 35.) Yürütülen tah minlere göre, hizmetlerde çal ışan ücretli sayısı çok artacaktır (SOO.OOO'l i k bir a rtış - 1 960'da 440.000 i ken 2.000 yılında 940.000 olaca ktır). Hizmet lerde çalışanların sayısı, bütün iş alanlarında çalışanlara oranla, % 55,60'i bulaca ktır. Otomatizasyonun, yeni tekniklerin, daha rasyonel ve daha yoğu n ça l ışma metotlarının kul lanılması, endüstri ala nında işçi i htiyacını azalta caktIT. Ama bugün Norveç endüstrisinde el emeğ ine hôlô çok ihtiyaç 572
vard ı r, Büyük sanayi durmadan işçi al ıyor (özell i kle gemi inşaatı nda, çünkü bu alanda sermayenin teknik ve örgensel bi leşi mi, örneğ in e lektro kimya endüstrisine oranla, o kadar yüksek değildir). Ote yandan, büyük kimya işletmeleri ü retim yeteneğini ve ü retimini çok a rttı rdığı halde, işçi personel i n i arttı rmamı ştı r. Teknisyen ve mühendis sayısı her halde (özellikle teknisyen sayısı) art maya devam edecektir. Ta hminlere göre, Norveçte tekni k personel 1 965 de 30.000 kişi i ken, 1 970 da 80.000'e isveçte ise 95.000'den 1 20.000'e, 1 975'de 1 50.000'e yükselecekti r. Her halde ücretli sayısı da a rtacaktır. Memur sayısı dahil değ ilse ş i m d i l i k - a rtmaya devam edecektir. Ama bu tempo ne kadar hızlı olursa olsun, memu r sayısın ı n işçi sayısına yetişeceği, veya bu sayıyı geçeceği pek tahmin edilmiyor. Karşıt etkenlerin de kuwetle bel i rmesi i htimalı vardır. Orneğ ın, otoma tizasyon, mekanikleşme ve rasyonel çalışma metotları bürolarda, mağaza larda, gittikçe daha çok kullanılacaktı r. Bürolarda kullanılan makine sayısı artıyor. (hesap makineleri, kartları delen ma kineler vb.) Ote yan dan, kapitalist pazar sorunları keskinleşmeye devam edecektir. Bu do mem u r i htiyacını a rttıracaktır. Devlet ve belediye meka nizmalarında ge lişme ve bürokratlaşma eği l i m leri devam edecektir. Bir ekonomi k buh ran patladığı takdirde ü retici olmaya n - ka mu ve özel - bürokratik meka nizmasında kesintiler yapılacaktı r. Bugünkü duruma bakarsak, gelecekte de işçilerle ufak memurlar ara sındaki farkların azalacağını tahmin edebiliriz (ücret farkları olduğu gibi, çalışma şaatı, iş çeşitleri farkları vb. da). Birçok alanda bu farklanda çok hafifleyecek, ve sonunda hiç bir rol oynamıyacaktır.
Işçi hareketinin karşılaştığı sorunlar Nüfusun yapısında meydana gelen çeşitli değişiklikler nasıl hesaba katılma lıdır? Bu sorun, bütün işçi hareketin i i lgilendiriyor, sadece bir kesimini deği L . Bununla beraber, bu konuda Marksist partilere özel b i r sorumluluk yükleniyor. Varolan şartları büyük b i r dikkatle inceleyerek, yerine getiri lecek ödevleri tespit edecek, bunları gerçekleşti recek pa rtiler onlard ı r. Norveçte geçenlerde meydana gelen ve hiç şüphesiz işçi hareketi için büyük bir yenilgi teşkil eden hükümet değ işikliliğinin, oyların % 20'ini alan m uhafazakôr ve gerici Heyre Partisinin elde ettiğ i başarının politik ve ideoloj i k nedenlerin i bulup incelemeliyiz. H ü kümetin değişmesi, hiç şüphesiz, nüfusun yapısı nda meydana gelen değişikli klere bağlıdır. Ote yandan, işçi hareketi bu değişi klikleri yeteri kadar i nceledi, gereken sonuçları çıkaramadı. 573
ıskandinav ü l kelerinde, kapitalizmdeki hızlı gelişmeni n etkisiyle, işçi sınıfı sayı olarak artmaktad ı r, Ama proleterleşme çok - yönlü, karışık ve çelişmeli bir süreçtir. Marksist olmayanları n yaptığı gibi, proleterleşme sürecin i basitleştir mek, yanlıştır. Bugün bu süreç, yüksek konjonktür ve n ispeten yüksek hayat · seviyesi şartları içinde devam etmektedir. Başka bir deyi mle : örneğin, küçük köylü veya balıkçı, proleter haline gelince, daha yüksek gelirli bir gruba geçmiş oluyor. Bu da küçük-burjuva ve reformist hayallerin çoğal masına yol açan bir özelliktir. Bu şartlar içinde işçi sınıfını hemen benim semeyen, bir süre için eski küçük burjuva platformunda kalan bu yeni proletarya, bir siyasi seçme zorunluluğu i le karşılaşıyor. Memur sayısının artışı, küçük, burjuva eği l i mleri n i n işçi sınıfını etkileme sini kolaylaştıran şartlar yaratıyor. Bu da işçi hareketi için yeni ve çetin sorunlara yol açıyor. Işçi hareketi, memurları n çoğunu kendi davasına çekebilir - çekmek zoru ndadır. H i ç süphesiz, işçi hareketi memu rlara karşı çok yanlış davrandı - hôlô da yanlış davranıyor. Memurları n bazı isteklerini - özell i kle ücretlerin artışı, terfi, vergilerde i ndirimle ilgili isteklerini - desteklemek şarttır. Işçilerle ortak olan en önemli menfaatlerinden başka, memurları n kendi lerine özgü, işçilerin çıkarları ndan apayrı menfaatleri vardır. Bu çikarları ele almak, d ikkatle i ncelemek zorundayız. Işçilerle memurlar arasındaki bağlar kuvvetlendi ri lmelidir. Işçi sınıfı n ı n bu iki kesi m i arasında, siyasi birliğin kurulması bir zorunluluktur. Hattô bugün ıskandinav ülkelerinde, bu siyasi birliğin kurulması, belki de işçi sınıfına düşen başlıca ödevlerden biridir. Bugün bizde bu ödev, işçilerle köylüler a rasında kurulaca k ittifak sorunundan çok daha önemlidir. Çünkü işçilerle küçük memurlar, bugün nüfusun çoğunluğunu meydana getirmektedi r. ıskandinav ü l keleri uzun süredi r köylü milletler olmaktan çıktı. Endüstri milletleri haline geldi. Köylü sorunu hôlô önemlidir, ama eskisi kadar (ve bugün tarımla geçinen ü lkelerde olduğu gibi), fevka lôde önemli bir sorun sayılamaz artık. Bugün başlıca sorun, sadece köylülerle değil, bütün orta tabakalarla, ve burjuvazi n i n bir kesi miyle işbirliği yaparak, tekelci ser mayeye karşı savaşmaktır. Işçi-köylü i lişki leri konusunda bugün (hiç değilse Norveçte, Isveçte ve Finlandiya'da) en önemli sorun, küçük tarım işletmelerinin azalması karşı sında, bu küçük i şletmeleri yok etmeye çalışan büyük burjuvazinin (kısmen d e sosyal-demokrasinin) izlediği politikaya karşı, benimsenecek tutum soru nudur. H i ç şüphesiz büyük burjuvazinin bu politikasına karşıyız. Ama eski şekliyle küçük tarı m işletmesinin, bugün artık eskimiş üretim şekilleri n i n savunucusu kesilemeyiz. Kapitalist büyük üretim şekline karşı, daha çağ daş, daha etkili bir çözüm yolu teklif etmemiz bir zorunluluktur. Yeni bir 574
tarım progra m ı hazı rlamak zorundayız. Bu programda. küçük işletmeleri ve küçük işletmecileri destekleme prensipi nden başka. yeni tezler. yeni çözü m yolları - özellikle üretim kooperatifleri n i n ve kolektif ü retim şekil lerinin gelişmesini sağlaya cak tedbirler yer almalıdır. Orneğin. bizde küçük toprak sahipleri. kolektif ü retim zoru nl uluğu � u g ünden g ü ne daha bilinçle anlıyorlar.
* Yazımıza son verirken. ü l kelerimizde. toplumsal ve demokratik yapı larda meydana gelen değişiklikleri mütemadiyen izlemek. i ncelemek zorunda olduğumuzu beli rtmek isteriz. Politika mızın gerçekıere bağlı kalabilmesi için. zorunluluk haline gelen bu i n celeme. teorilerimizde dogmatik unsu rların asgariye i nm esini de sağlar.
575
S O SYA L I Z M I N B A Ş A R I L A R I
Feodalizmden sosyalizme geçiş
Moğolistan Halkçı-Devri m Partisi Merkez Komitesine bağl ı Parti Tarihi Enstitüsü tarafından hazırlanan «Moğolistan Halkçı-Devrim Partisi tarihi üstüne kısa oçerkler», bu portin i n savaş tecrübelerini tahlil ve genelfeme, Moğol devri mcileri nin ilk derneklerinden (krajok) zamanımıza kadarki parti tarihini sistemli ve ilmi bir bildirge halinde o rtaya koyma yolunda i l k denemedir. Moğolistan Halkçı-Devrim Partisi (MHDP), sadece hayva ncılığın yaygın olduğu, işçi sınıfından yoksun, geri ka lmış bir ülkede kuruldu ve sadece köylü partisi olarak ortaya çıktı. Bununla beraber, bu parti nin doğuşu, Yüce Oktobr Devri minin kurtuluşçu fikirleri nin etkisiyle, Komintern'in ve SBKP-nin kişiliğinde dü nya devrimci ha reketi ile temas kurulmasiyle sıkı sı kıya bağlıdır. Komintern'in ve SBKP-nin yardım ve desteği bu partinin daha sonraki gelişmesi nde çözümleyici etken olmuştu r. V. i. lenin, 1 920 ve 1 921 yılfarında devrim Moğolistanının temsilcileriyle karşı laşmalarında, bu parti nin kuruluşu ve sağ la mlaştırılması ile ilgili olarak, Moğolistanda halk devriminin gelişme perspektiflerine değgi n konkre tavsiyelerde bulundu. Moğol istanda bütün emekçiler için tutulacak biricik doğru yolun, memleketlerin in politik ve ekonomik bağımsızlığı uğrunda, Sovyet Rusya işçi ve köylüleriyle birlik halinde, mücadele etmek olduğuna işa ret etti. Moğolista nın kapitalist olmıyan gelişme yoluna koyul ması fikri ni Moğol devri mcileri enine boyuna izah ederek, parti nin ve devletin ça lışmaları sonucu nda meydana gelen yeni i ktisadi yapın ı n adacıkları temeli üzerinde Moğolistanın kapitalist olmıyan yeni ekonomi k sisteminin kurulacağını bel i rtti. Moğolistan Halkçı-Devrim Partisi örgütlü olarak, 1 92 1 Martında yapı lan Birinci Kong re'de kuruldu. ilk progra mında da Moğol devriminin anti emperya list ve anti-feodal ödevlerini başa aldı. M HDP-nin ta rihi üstüne kısa oçerkleri yaza nlar, gerçek belgelere ve zengin materyale dayanara k, partinin, halk devrimini hazırlama ve uygu lama dönemi nde geçici ha l k hü kümetini kurma, partizan g rupları örgüt leme ve Moğol halkının silôhlı ayaklanmasın ı yönetme faaliyetini gözler önüne seriyorlar. 576
1 92 1 yılında Moğolistanı emperyalizmin sömürge sisteminden koparan ve memleketin önünde kapitalist olmıyan yoldan gelişme ufukları açan Moğolistan Halk Devri mi, dünya devriminin organik bir parçası, bir halka sıdır. Oçerkler'de belirti ldiğ i g i bi, bu devrim karakteri ve itici g ücü bakı m ı ndan anti-emperya list ve anti-feodal yeni tip bir demokratik devrimdir, Yine Oçerkler'de, Moğol emekçileri n i n Sovyet Rusya ile devrimci i lişkile rinin gerçekte emekçi-çoban'lar i le işçi sınıfı a rası nda birliğin özel b i r şekli olduğuna v e b u n u n Moğolistanda halk devriminin zaferiyle kapita l ist olmıyan gelişme yolunda başarıyla i lerlemeyi sağladığına işaret edil mektedir. OIkede devrimin üstün gelmesinden sonra kurulan halk iktidarı, çoba n emekçilerin devri mci demokratik diktatörlüğü i d i . I l k ödev olara k memle kette emekçiler yararına devrimci dönüşümleri sistemli şekilde gerçekleş tirmeyi hedef tutan bu d iktatörlü k, özü itibariyle köy şuraları niteliği taşıyordu. M H DP i i i . Kongresi (Ağustos-1 924), pa rti ve halk önünde memleketin kapita list olmıyan yoldan genel gelişme hattını çizdi ve bunu şöyle tesbit etti : «Moğolistan, dünyada diğer ülkelerin geçtiği kapitalist ezgi yolun dan geçecek değildir. Onun koyulacağı yol, çağdaş mil letlerarası geliş meye uygun ve gerçek halk düzeni ruhunda gelişme yolu olmalıdır.» Böylece, 1 924 yılı Kasım ayında Halk Cumhuriyetin i n i lônı ve demokratik Anayasanın kabulü, devri min sağlam temellere oturtularak kökleşmesin i n ispatı oldu. Devrimin demokratik aşamasının ( 1 921-1 940) başlıca sonucu memleke tin bağı msızlığ ının elde edilip savu nulması ve egemen devletin kurul ması, feodal sosyal-ekonomik ve politik d üzeni n tasfiye edilmesi, Lama mesele sinin çözümlen mesi, memleketin hayatında gerici ruhanilerin etkisine son veril mesi, yabancı tica ret-tefeci lik sermayesinin eski mevzi lerinden sürülüp çıkarı l masıdır. Bu dönüşümler içinde, milli sanayi, modern u laştırma ve haberleşme sistemi de kardeş Sovyet yardımlariyle doğ u p gelişmeye baş ladı. Devlet işletmeleri, hayvanba kıcı lığın makine ihtiyacını karşılıyacak istasyonlar kuruldu, emekçi-çoban'la�ın ü retim birli kleri meydana geti rildi. Bir ya ndan milli işçi sı nıfı ve emekçi aydınlar tabakası şekillen meye baş ladı. Milli kültürde büyük bir gelişme sağ landı. Kısa Oçerkler'de, bütün bu dönüşümlere uygun olarak, emekçi-çoba nlık devrimci-demokratik diktatörlüğünün de köklü b i r değişime uğradığı, bunun da demokratik devrimin tedricen sosyalist devrime yükseldiği anla mına geldiği ve yavaş yavaş işçi sınıfı d i ktatorasının fonksiyonlarını yerine geti rmeye başladığı bel irtilmektedir. Pa rtinin X. Kongresi (Mart 1 940), Moğolistan Halk Cumhuriyeti nin geliş mesinde yeni bir aşamaya, tedricen sosyal izmi kurma aşamasına g i rdiğine işaret etti. Böylece değ işen şartlar, Moğolistan Halk Cumhuriyetinin Ana yasası nı yen ileme gereğini ortaya koydu. Bu yenilemeyle, ilk Anayasanın 577
kabulünden beri geçilen yolda halkın elde ettiği başarı ve kazançlar yasama temeline oturtuldu. Sovyetler Birliğinin Al man faşist işgalcilerine karşı Büyük Anayurt Savaşı yıllarında, Moğolistan ve Sovyet halkları a rasındaki kardeş dost luğu daha da sağlamlaştı. Sovyetler Birliği ile beraber, Moğolistan da 1 945 yılı nda Japon e mperya l izmine karşı savaştı, savaş sonrası yılları nda m i lletlerarası emperyalizmin körüklediği «soğuk harbe.. karşı mücadele etti, d ünya sosyal ist sisteminin gelişmesi ve pekleşmesi için de e linden geldiği kadar çalışa ra k hizmette bulundu. Moğolistan'da sosyalizmi kurma hamleleri, d ünya sosyal i st sistemi n i n meydana gelmesinden sonra geniş ölçüler a l d ı . Memleket 1 948 yılından itibaren kendi ekonomi ve kültürünü önceden hazırlanan plônlara göre ' geliştirmeye başladı. Birinci, ikinci beşyıllıklar ve bunla rı takiben üç yıllık gelişme pıanları (1 948-1 960) başarıyla uygulandı. 1 960-0 doğru, M HDP, hayva n bakıcı çoban-emekçilerin kooperatiflerde birleşti rilmesi sorununu, Lenin'in deha eseri olan Kooperatif Pıanı'nı Moğolista n'ı n özel şartlarına göre uygulamak suretiyle başarıyla çözüm ledi. Hayvanba kıcılığın kooperatifleşti rilmesi, Moğolistan ekonomisinin bütün a la nlarında sosyalist üretim i lişkilerinin tamamen hakim kılınması demekti. Bütün bunların sonucu olarak, Doğu'nun en geri geri kalmış ü l keleri n d e n biri o l a n Moğolistan, büyük bir hamle yaparak, ekonomisi v e kültürü hızla gelişen bir sosya list tarı m-endüstri devleti haline geldi" Kısa Oçerk ler'de belirtildiği gibi, M H DP-n i n tarihsel tecrübesi, yani Moğolistan Halk Cumhuriyetinin feodalizmden-kapitalizmi atlıya rak-sosyal izme geç mesin i sağlıyan g irişi mi Marksizm-Leninizmin uygulama hazinesine değerli bir katkıdır ve bu katkı da dünya komünist hareketinin müşterek tecrübe sini kendi ölçüsünde zenginleştirmiştir. Sosyal ist memleketler komünist partileri ve halkları ile olduğu g ibi, diğer kardeş Marksist-Leninist partilerle de işbirliği ve dostluk bağların ı sağlamlaştırma k için çabalarına ara vermiyen Moğolistan Halkçı-Devrim Partisi, komü nist ve işçi partileri temsilcilerin i n 1 957 ve 1 960 yıllarında yaptıkları danışma toplantılarına aktif olarak katılmış, bütün sosyal i st ü l keler topluluğunda ve milletlerarası komünist hareketinde birl i k ve daya nışmanın Marksizm-leninizm ve proleter enternasyonalizmi temeli üzerinde sağlamlaştırılması için yorulmak bilmeden çalışmıştır. M HDP-ni n 1 961 yılı yazı nda yapılan XiV. Kongresi, Moğolistan Hal k Cumhuriyetinin gelişmesinde yeni b i r aşamaya, sosya list toplum kuruculu ğunu tamamlama aşamasına girdiği beli rtilir. Bu dönemin esas özü, sos yalizmin maddi-tekn i k temelini meydana getirme çal ışmalarının her ba kımdan genişleti lip sona erd i rilmesidir. Moğolistan halkı, MHDP XLV. Kongresin i n bu kararını yerine getirerek, partin i n etrafındaki sımsıkı top luluğunu, sosya lizm davasına ca ndan bağlılığını ve bu davanın başarıyla 578
sonuçlandırılması için elinden geleni esirgemediği n i ve esirgemiyeceğini parlak bir su rette gösterdi. Moğolistan Halk Cumhuriyetinin 1 962 yılında Eko nomik Yard ı m laşma Konseyi'ne girmesi memleketimizin önünde daha parla k ve daha büyük gelişme i m kônlariyle dolu yeni ufuklar açtı. Moğolistanın m i lletlerarası otoritesi kat kat arttı. Ve Moğolistan, Birleşmiş Milletler Teşkilôtı'nda lôyık olduğu yerini aldı. Kısa ÜçerkJer'in sonsözünde, Moğolistan Halkçı-Devrim Partisinin geç tiği şanlı yol boyunca çalışmaların ı n sonuçları gözönüne serilmekte ve milletlerarası komünist ve işçi ha reketinin savaşçı müfrezelerinden biri sıfatiyle bu partinin belirleyici esas çizgi l erini karakterize eden bir ge nelleme yapılmaktad ı r. Bu parti çetin bir yol geçmiştir. Bu yol boyunca, Moğolista n ı n ekonomik ve kültürel geriliğini gidermek için, göçebe feoda Iizmin sayısız kalıntılarını bertaraf etmek için çetin bir sınıf savaşı içinde büyük engelleri aşara k gelişmiş ve çelikleşmiştir. Moğolistanda yeni hayatı kurmanın bütün aşamaları nda Marksizm-leninizmi daima ve şaşmadan kılavuz edinmiş, kendi genel hattına sadı k kalmıştır ve kalmaktadır. Moğo listanın, Doğu'daki sömürge ülkelerin en geri kalmışları ndan biri olmak tan çıkarak, modern sanayie, büyük ölçüde makineleştiriimiş köy ekono misine ve gelişe n bir kültüre sa hip bir memleket haline gelmesi Moğolis tan Halkçı-Devrim Partisin i n bu çalışmaların ı n sonucudur. L. SANJAA
579
1965 yılında Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi ülkelerinin ekonomik durumları
1 965 yılında sosyalist ülkelerin çoğu uzun vadeli (beş, altı ve yedi yıllık) halk ekonomisini geliştirme plônlarını başarıyla ta mamladılar. Ekonomik ve kültürel kurucul u k alanlarında, i l i m ve tekniğin geliştirilmesinde, halk kütleleri nin refahının arttırılmasında yeni başarılar sağlandı. 1 965 yılı ayni zamanda, bilimsel-teknik i lerleme ortamında bulunan bir sıra sosya list ülkenin halk ekonomisinde özlü dönüşümlerin olduğ u ; gelişmenin nitesel yönüne ve toplumsal üreti m i n yeği nleşmesine doğru kuvvetlerin yoğunlaştı rı ldığı b i r yıl idi. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde, Bulgaristan, Çekoslavakya, Maca rista n, Polonya, Sovyetler Birliği'nde ve öteki ülkelerde sosyal ist ü retim i lişkilerinin başka başka yönlerini erginleştirmek amacıyla bir s ı ra ted birlere baş vurularak bunlar gerçekleştiril mektedi r. Bu tedbirlerin amacı, ekonominin bili msel olarak yöneti lmesi olanağı n ı yaratmak ve toplumsal ü reti min veriminin arttı rılmasına yard ı m etmektir. Halk e konomisinde büyük ekonomi k dönüşümleri n gerçekleştirilmesi, pıanlamada, yönetimde ve maddi teşvi k alanı nda yeni yöntemlere geçil mesi elbetteki en karmaşı k süreçlerden biridir. Sosya list ü l keler, iç kaynaklarda önemli g uruplamalara g i rişmek, bilimselJteknik i lerleme gereğine göre ütretimde belirli oranlarda değ iş i kl ikler yapmak zorundadır. Bütün bunlar ayrı ayrı ülkelerde zaman zaman g üçlükler doğrumakta ve gel işme sonuçlarını etkilemektedi r. Ayni zamanda, şimdiki ekonomi k dönüşümlerin tümüyle sosyal ist v e komünist kuruculuğun başlıca ödev leri n i n başarıyla çözüm ü için en elverişli koşulların yaratılması a macını güttüğü gittikçe daha açık olara k görülmektedi r. Sanayi ü reti m i alanında ülkelerin çoğu 1 965 yılında, yönetim yöntem lerin i erginleştirmekle, bilimsel-teknik devrim gereğine uyan ve üretimin yeği nleşti rilmesine yarayan en verimli sanayi kolları yapısını yaratma ça bası n ı gösterd iler. Bu dönemin bir özelliği, kaynaklardan daha ekono m i k ve rasyonel olara k ya rarlanmak ve toplu msal emeğ i n verimliliği ile sanayi ü reti minin veri m i n i yükseltmek a macıyla yürütülen mücadele idi. Geçen yıl bütün sosyal ist ülkelerin tarım ı övgüye değer bir gelişme göster miştir. Tarı mın geliştiri lmesi için bu ülkelerin aldığı tedbirler, bir yandan ü retim sonuçlarında köy emekçileri nin maddi çıkarını arttırmaya ve ekono mik yönetimde teşebbüsü ve m üsta killiği geliştirmeye ; öte yandan tarımsal 580
ü retimin tekni k donatı mını öneml i derecede iyileşti rmeye ve ü retimin yeğinleştirilmesi ile sanayileştirilmesi uğrunda büyük yatırımlar ayırmaya kadar u laşmaktadı r. Geçen yılın sonuçları, genellikle milli gelirin artışında kendi n i göster mektedir. 1 965 yılında bütün sosyalist ülkelerde milli gelir a rtmış, örneğin, bu a rtış Çekoslavakya'da % 2,5, Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde (değişmez fiatlara göre) % 4,7, Polonya ve Sovyetler Birliğ i'nde % 6, v.b. olmuştur.
Şimdi, 1 965 yılının sonuçlarını, sosyalist ü l kelerin toplumsal ü retim leri n i n milli geliri kes i n l i kle etkiliyen en öneml i kes imlerinle - sanayi ve tarım kesimlerine - ve bilindiği gibi sosyal izmde toplumsal üretimin son amacı olan emekçilerin refahının a rttırı lması alanında gözden geçirelim :
Sanayi Geçici hesaplara göre sosyalist ül kelerde sanayi ü retiminin a rtış payı toplam olarak % 9-dur. Sanayi ü reti mi 1 960 yılına o ranla 1 ,4 katıno, bunlar a rasında da Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi ü l kelerinde 1,5 katına yükseldi. Sanayi üretimindeki gelişme, sosyalist ülkelerin çoğunda 1 965 yılının orta k özelliklerinden biriydi. Bi rincisi, sanayi ü retimi daha büyük bir hızla artmaya devam etti. Aşağıdaki sayılar (bir yıl öncesin i n yüzdesiyle), bunu göstermektedir:
Alman Demokratik Cumhuriyeti
1 963
1 964
1 965
4,3
6,5
6,3
Arnavutluk
7
7
6,5
Bulgaristan
10
1 1,1
1 3,7
Çekoslovakya
0,6
4,1
7,9
Macaristan
6
9
6
Moğolistan Halk Cumhuriyeti
6
4
7,4
Polonya
5
9,3
9,1
Romanya
1 2,2
1 4,1
1 3, 1
8, 1
7,1
8,6
Sovyetler Birliği
Ikincisi, kardeş ülkelerin çoğu, daha önceki yıllarda olduğu g i bi , plôn larını fazlasıyla doldurdular. örneğ i n Bulgaristan'da halk ekonomisi plônı, sanayide % 4,7 fazlasıyla ; Polonya'da % 2,5 ; Romanya'da % 1 ,3 ; Çekoslavakya'da % 2,8 fazlasıyla v.b. gerçekleştirildi. 39
581
Oçüncüsü, sosya list ülkelerin çoğu nda sanayi üretiminin yeğ inleştiril mesi yönüne g i rildi. önceki yıllarda sanayii n kapsamı önemli derecede büyüm üşken, şimdi söz konusu olan sa nayi i n genişliğ inden çok derinliğine doğru geliştiri l mesidi r. Bunun ön şartı, mevcut ü reti m kapasitesinden tam olarak yararfanmak ve bilimsel-tekni k i lerlemeni n başa rı larını üretimde geniş ölçüde uygulamakla sanayi üretimini n yapısını progresif a nlamda değ iştirmektir. 1 965 yılında bütün sosyalist ülkelerde, özel l i kle teknik i lerleme bakımından tüm halk ekonomisinde ağır basan sanayi kolları - enerji ekonomisi, makina inşaatı ve kimya - daha büyük b i r hızla geliştiriidi. Ayrı ayrı sosyalist ülkelerde sanayi üreti mindeki gel işme şöyledi r : Bulgaristan H a l k Cumhuriyeti'nde geçen yıl sanayi üretimi, 1 939 yılın dakinin hemen de 21 katı idi. O l kenin milli gelirinde sanayii n payı 1 960 yılında % 42 i ken geçen yıl % 45,6 idi. özellikle ağır sanayiin ana kolları hızlı bir gelişme gösterdi. Bunun sonucunda, bir yıl içinde Demi r-Meta lürj isi üreti mi % 29, Makina i nşaatı ve Metal-Işleme'de % 2 1 , Ki mya ve lastik sanayiinde % 1 9, Elektrik Enerjisi üretiminde gene % 19 arttı. Geçen yıl i çi nde 1 0,2 m i lyar Kilovat saat elektrik enerj isi, 26,2 mi lyon ton taş kömürü ve 229.000 ton petrol üreti ldi, 588.000 ton çel ik, 431 .000 ton hadde mamulü, 497.000 elektrik motoru yapıldı, 204.000 radyo ve televizyon a lıcısı, 1,3 milyon ton madeni g übre, 2,7 milyon ton çimento v.b. i môl edildi. Sanayi ü reti mi ndeki artışla birlikte iş veri m l iliğ inde yükselme ve bi rkaç tekni k-ekonomik katsayıda d üzelme oldu. Sanayide iş verimliliği örneğ in, % 6,7 arttı. Sanayide donatı mla rın kuruluşunda önemli başa rı lar sağ landı. Kre m i kovsi Metalürj i Kombinası'nda yı l l ı k kapasitesi 560.000 ton ham demir olan i kinci yüksek fırın ateşlendi ; hazırlama kombinasının 1 . 1 78.000 ton kapasiteli i kinci inşaat kademesi ta mamlandı ve termo-kuvvet santralının g ücü 50.000 kilovat arttı rıldı. Burgazdaki Petro-Ki mya Kombinası'nın, Plovdiv'deki Renkli- Metal Kombinası'nın v.b. kapasiteleri önemli ölçüde yükseltildi. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde geçen yı l 1 964-e oranla 1 ,7 milyar M a rk-DN değerinde daha çok sanayi mamulü ü retildi. En yüksek a rtış hızı hesap ve büro makinaları ü retimi nde, elektrotekni k ve kimya sanayiinde, ağır makina ve taşıt makinaları imalôtında sağ landı. 1 965 yılında ü l kede 53 milyar kilovat-saat'tan fazla elektrik enerjisi üretildi, Adam başına elektrik üretiminde Alman Demokratik Cumhuriyeti Avrupa'da Fransa ve Batı Almanya'dan önce altı ncı yerde bulunmaktadı r. . Alman Demokrati k Cumhuriyeti'nin kimya sanayiindeki gelişmede büyük başarı lar elde edi l miştir. Yö lnızca geçen yıl içinde 300-den fazla yeni kimya mamulünün üreti mine geçilmişti r. Geçen yıl Alman Demokratik Cumhuriyetinde 22.780 ton sentetik elyaf (kaba elyaf ve kıl dahil), 231 .849 ton fosforlu gübre v.b. imal edilmiştir. Halk için dayanıklı tüketim malları 582
yapan maki na imalatı kolla rı da başarıyla gelişmişti r. Bu i malat kolları 1 965 yılında 1 02.877 binek otomobili, 364.805 buz dolabı, 288.908 ça maşı r m a kinası v.b. çıkarmıştır. Sanayideki çal ışma alanı nda bir çok teknik-ekonom i k katsayı düzeltil miştir örneğin, elektrik enerjisi ü retiminde özgül ısı tüketimi % 3,7 aza ltıl mıştır. Birçok sanayi mamulünün kalitesi yükselti l mişti r ve bütün mal üretiminin % 1 1 ,6-s1 Q , % 73,6-s1 I kalite derecesi taşımaktad ı r. «
..
« ..
Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nin sanayii hızla gelişmektedir. Yalnız geçen 5 yıl içinde Moğolista n Halk Cumhuriyeti'nde 90 sanayi işletmesi ve işletme bölü m ü kuruldu. Bu 5 yıl i çinde sanayi ü retim i n i n hacmi % 6 0 arttı. Geçen yıl ü retim araçları üreti m i 1 964-e oranla % 7,7, tüketim malları üreti m i % 7,1 yükseldi. Bugün değer olara k halk ekono misin i n bütün üreti minin % 40-lnl sanayi vermektedir. Polonya Halk Cumhuriyeti'nde üretim a raçları üreti m i % 9,6 ve tüketim maddeleri ü reti m i % 8,4 arttı. Daha önceki yıllarda olduğu g i bi en yüksek gelişme hızı, makina i malatı, elektrotekni k, kimya ve meta lürji sanayii ile , taşıt araçları üreti m i nde görül mektedi r. Elektrik ü retim i 43,8 mi lyor kilovat-saat, taş kömürü 1 1 8, 8 m ilyon ton, çel i k 9, 1 m i lyon ton ve hadde mamu lleri üreti m i 6,1 mi lyon tondan fazla olmuştur. Maki na i malat sanayii 31 .800 i malat tezgahı, 21 .500 çift a kslı traktör, 442.500 çamaşır makinası, 288.600 buz dolobı, 624.000-den fazla radyo a lıcısı ve 452.000 televizyon alıcısı çıkarmıştır. Polonya gemi tez gôhlarında toplam olara k 359.000 BRT tonajında gemi suya i nd i riimiştir. Ki mya sa nayii gelişerek Polonya sanayii n i n önde gelen kollarından biri oldu. 1 965 yılında bu sanayi kolu hemen de 1 , 1 m ilyon ton sülfrik asit, 431 .000 ton kükürt, 394.500 ton azotlu ve 345.000 ton fosforlu sun'i gübre, 39.000 tondan fazla sentetik kauçuk, 1 04.000 ton sun'i elyof, 1 1 8.000 tondon fazla sentetik maddeler ü retti. 1 80 kadar yeni kimyasal ü rünün daha üreti mine başlandı. Sanayiin çalışmaları nda çok daha yüksek teknik-ekonomik katsayılara u laşıldı. Böylece her çal ışan kişi başına brüt üretim değeri % 3,9 a rttı. Romanya Sosya list Cumhuriyeti'nde brüt sanayi üretim i n i n hacmi 1 965 yılında biri nci beş y ı l l ı k plôn dönemindeki (1951-1955) toplam ü reti m hacminin % 80-i kadard ı . Oretim a raçları ü retim i % 1 3.7 ve tüketim maddeleri üretimi % 1 1 ,9 arttı. Daha önceki yıllarda olduğu gibi enerji ekonomisi, kimya ve maki na i malôtındaki gelişme tüm sanayi gelişmesinden daha hızlı idi. Bir yıl içinde Romanya sanayii 3,4 m i lyon ton çel ik, 2 m ilyon ton ham demir, 1 2,6 m i lyon ton petrol, 1 7,2 m i lyar kilovat-saat elektrik enerjisi, 7000 kadar i malôt tezgahı, 22.800 kamyon, 1 5.800 traktör, 293.000 ton madeni gübre, 30.800 ton sentetik kauçuk, 75.500 ton plastik madde, 21 .000 ton sun'i elyaf, 5,4 m ilyon ton çimento, 101 .000 televizyon alıcısı, 323.000 radyo a lıcısı, 1 25.000 buz dolabı v.b. üretti. Sanayide iş verimliliği % 7,2 39'
583
yükseldi. Bu yükselme ile brüt ü retimde toplam olara k % 58 bir a rtış ve i malôt masraflarında (mal üretiminde) % 2,2 bir azalma sağlandı. Sanayi ü reti minde yı l l ı k plônı Çekoslava kya Sosya list Cumhuriyeti de fazlasıyla doldurdu. Toplam taş kömürü üreti mi 27,8 milyon tona ve linyit kömürü ü retimi 68,2 milyon tona yükseldi. Bundan başka 34,2 milyar kilo vat-saat elektrik enerjisi, 5,9 mi lyon ton ham demir ve 8,6 milyon ton çel i k üretildi. Kimya ve lastik sanayii özelli kle hızlı bir gelişme gösterdi. Bu sanayi kollarının üretimi 1 964-e oranla % 12, makina sanayiininki % 1 1 , 1 arttı. Makina ima lôt sanayiinin başlıca kolları arasında en büyük hızla gelişen, çelik işletmeleri donatımları, inşaat ve yol inşaat makinaları, hadde makina ve presleri ile lokomotif imalôtı oldu. 1 965-te Çekoslavakya sanayii 30.500 traktör, 244 elektrikli lokomotif, 1 400 otobüs çıkardı. Binek otomobilleri ü retimi % 84,5 arttı. Ayrıca, 243.000 buz dolabı, 274.000 tele vizyon alıcısı v. b. imal edi ldi. Bir yıl öncesine oranla iş verimliliği % 6,2 yükseldi. Her bir Çekoslavak-Kronu üretim başına maliyet, - plônda öngörülen - %" 0,86 yerine % 2,5 indirildi. Fakat, Çekoslava kya basınının da bel i rttiğ i g ibi, sanayi daha önceki yıllarda biri ktirilen rezervleri tam olarak kul la n ma mıştır. Sovyetler Birliğinde sanayi üreti mi bir yı l öncesine oranla % 8,6 ve bunlar a rasında «A»-Gurubu'nda % 8,7 ve «B»-Gu rubu' nda % 8,5 a rttı. Geçen yıl 500 kadar büyük sanayi ü retim kuruluşu ile modernleştirilen ve genişletilen kuruluş ve işletmelerde pek çok yeni böl ü m ve donatım işletmeye açıldı. Yeni açılan kuvvet santrallerinin g ücü 1 1 milyon kilovat'ı, kömür ü reti mi kapasitesindeki a rtış 1 1 ,4 m ilyon tonu, çel i k ü retiminde 1 ,8 milyon tonu, demir cevheri üreti minde 28 milyon tonu, madeni g übre ü retiminde 7,1 m ilyon tonu v.b. aşmıştır. Yeni kapasitelerin işletmeye açıl ması ve va r olanlardan daha etkili olara k fayda lanılması, iş verimliliğinin yükseltilmesi, sanayi mamullerinin e n önemli türlerinin üretimini büyük ölçüde arttırmayı sag lamıştır. Sanayi işletmeleri bir yıl içinde 900 çeşit kadar yeni mamulün ü retimine geçmiştir. Ayni zamanda konstrüksüyonu eskimiş 400 tip makina, donatım ve aygıt üretimden çıkarı lmıştı r. Maliyetin düşürü l mesinde plôn fazlası tasarruflar 250 mi lyon Ruble'yi bulmuştu r. Sanayide iş verimliliği bir yıl içinde % 5 yükselmiştir. Maca r Halk Cumhuriyeti'nde 1 965-te kesinlikl e sanayi ü retiminde etkililiğin arttırılması yolu tutu l muştu r. Bu bir yıl içinde alınan cesaret verici ilk sonuçlar, ü l kede özlü nitesel değ işikli klerin başlangıcı sayıl maktadır. Nitekim iş verimliliğindeki artış ü retimdekinden önemli derecede daha hızlı olmuştur. Böylece sanayi ü reti mindeki artışın hemen de % 90-i bu yolla sağlanmıştır. O reti min devamlılığı gittikçe ahenkli ve d üzenli olmakta, böylece kayı plar da aza lmaktadır. 1 965 yılında 1 1 ,2 milyar kilovat-saat elektrik enerjisi, 1 ,8 mi lyon ton 584
petrol, 31 ,4 milyon ton kömür ve 1 ,5 milyon ton boksit elde edilmiş ve 2,5 milyon ton çelik, 58.1 00 ton alü minyum ü retilmiştir. Halk ekonomisine 8500 imalat tezgôhı, 3000 kadar traktör, 1 380 kombayn, 4352 kamyon, 2779 otobüs ve daha birçok yard ımcı teknik a raç veren sanayi halk için 230.000 radyo ve 267.000 televizyon alıcısı, 1 82.000-den fazla çamaşır makinası, 1 03.200 buz dolabı v.b. imal etmiştir.
Tarım 1 965 yılında sosyalist ülkelerin çoğunun ta rımı, birbirini karşı l ı klı olara k etkiliyen başlıca i ki faktörün tesiri a ltında gelişmiştir. Tarımın yeğinleştiril mesi ve sanayileştirilmesi için, yönetim sisteminin erginleştiril mesi uğ runda, kollektif tarı m işletmeleri nin iş başa rıları na bağl ı alara k maddi çı ka rlarının arttı rılması amacıyla sosyal ist ülkelerde baş vurulan tedbirler tarım ü reti minin artmasına yard ı m etmiştir. öte yandan geçen yıl hemen de bütün sosya list ülkelerin ta rımı türlü doğal felôketler yüzünden ağır zararlara uğramıştı. Gene de geçen yıl bir kaç ülkede tarı msal brüt üretim, yüksek ü rün getiren 1 964 ta rı m yılına oranla daha fazla olmuştur. orkelerin çoğunda tarı mdaki gelişmelerin özel liklerinden biri, tarım ı n teknik donatım ı n ı n önemli derecede iyileştirilmesi, maki neleşmenin a rt ması, madeni g übrelerin daha geniş ölçüde kullanılma:;ı idi. Tarımsal ü retimin maddi-teknik temelinin geliştirilmesi a macıyla daha büyük yatı rımlar yapıldı. örneğin, Sovyetler Birl iğ inde tarı ma yapılan 1 1 m i lyar Ruble yatırım (ha l k ekonomisindeki toplam yatı rı mların hemen de % 25-i), bir önceki yıla oranla % 40 kadar daha yüksekti. Roma nya'da ta rım a lanındaki devlet yatırımları 4,9 milyar ley'e çıkarılarak (bütün yatırımlar toplamının % 1 2-si kadarı), bir yı l öncekini % 8,4 aştı. Tarımsal brüt ü retimde artış (bir yıl öncesine oranla yüzde olara k)
Alman Demokratik Cumhuriyeti Bulgaristan Çekoslavakya Macaristan Polonya Romanya Sovyetler Birliği 1 2
1 964
1 965
4,2 8 3 3
7,81
O
O
- 3,3 5,5 72
6 12
Brüt hôsılat, yenilenen bitkisel ve hayvansal ü retim dahil. Tahmin. 585
Bulga ristan Halk Cumhu riyeti ' nde ta rı m üretimi, oldukça elverişsiz hava şartları yüzünden 1 964 yılı düzeyinde kaldı. Buğday ü reti mi önemli dere cede artarak 2.897.000 tonluk rekor bir ü rün verdi. Hektar başı na buğday ü retimi 2.530 kg. idi. Bağ bozumu zengi n bir ürün getirdi. Aynı zamanda, fasulya, mısı r, şeker pancarı gibi tarımın yapısında önemli bir yer kaplıyan daha birkaç ürünün ekimi kısıtlandı. Sığı r ve kümes hayvanları mevcudu biraz azalmakla beraber hayvansal üretim verimliliğin yükseltilmesi i le a rttı rıldı. En önemli ta rımsal ü rünleri n üretimi ile devlet alımlarının hacmi de düzenlendi . 1 964 yılına oranla 1 965-te devletin buğday aIımı % 42,5, yaş üzüm % 60,9, domates % 8,7, süt % 1 9,6, yumurta alımı % 1 8,5 arttı. Aynı zamanda bir yıl öncesine oranla devletin fasulya alımı % 52,3, patates % 37,3 ve yemlik tahıl alımı % 1 2, 1 daha az oldu. Alman Demokratik Cumhuriyeti emekçileri tarı m ı n geliştirilmesinde büyük başarı lar sağladılar. Pazarlar için tarı m üreti m i bi r yıl öncesine oranla ta m % 8,5 arttı. Hektar başına orta lama t� hıl üretimi 2920 Kg-ı buldu. Hayva ncılıkta verimlilik öneml i derecede yükseldi . Tarıma b i r y ı l öncesine oranla önemli ölçüde d a h a fazla gübre ile ayrıca 6800 traktör, 1 360 biçer-döğer ve 670 patates toplama makinası i le 4220 süt sağma donatı mı v.b. verildi. 1 965 yılında tek tek Tarım Oretim Kooperatifleri a rasında işbirliği ilişki lerinin geliştiril mesine, a nlaşmalar bağlanmasına, aralarında iş bölümü için, teknik araçlardan daha rasyonel olara k yararlanmaları, üretimde istihsasa gitmeleri ve ü retimi arttırmaları a macıyla anlaşmalar yapılması na başlandı. Tarımsal ü retimde sanayideki gibi yöntemlerin uygulanmasına geçildiğ i için ve kooperatiflerde karakteristik olan sınırlandırı l mış ekim alanlarında bu yöntemler tam başarıyla kullanılamıyacağından bu ted birlere baş vuruldu. Ayrıca, kooperatiflerle ta rımsal ürünleri işl iyen işlet meler arasında daha geniş ölçüde vertikal işbirliğine de başlandı. Moğolistan Halk Cumhuriyeti geçen yıl tarımda büyük başa rılar sağladı. Moğol köylülerinin başlıca zenginliği olan hayvan mevcudu bir yıl içinde sayıca hemen de 1 m i lyon arttı ve 23.833.900-e ulaştı . Moğolistan tarımında yeni bir kol olan çiftçilik gittikçe kökleşmektedi r. Ekil i topraklar 480.600 hektara u laşm�ş, ya ni bir yıl içinde hemen de % 6 a rtmıştır. 1 965-te 354.000 ton, yani adam başına 320 Kg.-dan çok tah ı l üretilmiştir. Polonya Halk Cumhuriyetinde tarım, kötü ü rün yılı olan 1 964-e oranla geçen -yıl oldukça daha başarıyla gelişmiştir. Toplam olara k bitkisel üretim % 8,2 ve hayvansal ü retim % 6,2 a rtmıştır. Devlet çiftlikleri ve kooperatifler üretimde yüksek sonuçlar almışla rdır. Orneğ in, kooperatifler tah ı l ü retiminde hektar başına 2200 Kg. ile en yüksek sonucu elde etmiş lerdir. Bütün ü l ke için hektar başına ortalama tahıl üretimi 1 91 1 Kg.-a yükselmiş ve 1 964 yılına oranla hemen de % 1 8 daha fazla olmuştur. Buna karşılık hektar başına patates ve şeker pancarı ü retimi kötü hava şartları yüzünden geçen yıl düşmüştür. 586
Devlet geçen yıl köylülere. bir yıl öncekinden % 1 5 daha fazla alarak 1 3.6 milyar Zloti. kısa vadeli kredi vermişti r. Ayrıca. 4.8 milya r Zloti tutarında (1964 yılındakinden % 20 daha fazla) orta ve uzun vadeli kredi dağıtılmıştır. Tarımda traktör mevcudu % 1 1 a rttırılmış ve tarıma % 1 2 daha fazla madeni gübre veril miştir. v.b. Romanya Sosya l ist Cumhuriyeti tarımda geçen yıl 1 964-ten daha büyük sonuçlar almıştır. Brüt tahıl ürünü 1 2.6 milyon tonu bulmuş ve önceki yılların hepsindekinden daha yüksek olmuştur. Et. süt ve öteki hayva nsal maddelerin üretimi a rtmıştır. Tarım üreti minin tekni k donatım ı daha da iyileştiriimiştir. Geçen yıl tarıma 9700 traktör. 9000 traktör pulluğu. 3000 tohu m ekme makinası. 5200 biçer-döğer ve mısır kambaynı verilmiştir. Hayva ncılığın sanayileştirilmesi alanında önemli adımlar atılmıştır. Orneğin. yılda 260.000 domuz türetecek ve besliyecek kapasitede sanayi leştiriImiş yeni kuruluşlar yapılmış. yılda 620.000 horoz ve kuluçka tavuğu türetecek kapasitede kümes hayvanları türetme kompleksieri işletmeye açılmıştır. Çekoslavakya Sosyalist Cumhuriyeti köylüleri için geçen yıl zorlu o lmuştur. Geçen yılın i lkbaharı ve yazında düşen sürekli yağmurlar yüzünden pek çok su baskını olmuş ve tarlalar su a ltında kalmıştır. Seller ağır zararlar verdirmiş ve bunları n sonucunda tarımda brüt üretim % 3.3 düşmüştür. Hektar başına tahıl üretimi son yılları n ortalamasından % 6,4 daha az olmuştur. Plônın tamamlanması için 2.7 m ilyon ton patates ve bir o kadar do şeker pancarı eksik gelmiştir. Yaz yağ m u rl a rı yolnızca ot üretimi için elverişli olmuş ve ürün 1 964-e ora nla % 32.6 daha fazla olmuştur. O rünün azlığı bitkisel ürün alımını etkilemiş. ön görülenin anca k % 97.8-i kadar tahıl. % 68.5-u kadar şeker pancarı ve % 55.7-si kadar patates alımı yapılabilm iştir. Çekoslava kya Statistik Dai resinin raporunda beli rtildiği gibi. bitkisel üretimdeki düşüs yalnızca hava şartlarından değ il. ayni zamanda toprak i şlerinde makineleştirmenin yetersizliği ve eldeki tekniğin gerektiği gibi seferber edilmemesi sonucunda ekim sürelerindeki gecikmelerden de ileri gelmiştir. Hayvancılıkta daha yüksek sonuçlar alınmıştır. Hayvansal ü rü nlerin ü retim i. sığ ı r mevcudunun azaltılması eğ i l i m i daha to m olara k g i derilme mekle beraber. bir yıl öncesine oranla % 2.3 daha fazla olmuştur. Bu fazla üretim. verimliliğin a rttırılmasıyla sağlanmıştır. Hayvancılıktaki bu başarılar her şeyden önce sosyal ist işletmelerde maddi teşvik sisteminin geliştirilmesiyle elde edilmiştir. Hayvansal ürünlerin a l ı m fiatları yükseltil miş ve nitesel katsayıların düzeltilmesine karşılık prim veril miştir. Sovyetler Birliğinde hava şartla rının kötü olmasına rağmen tarımda brüt üretim. bol ürün getiren 1 964 yılından biraz daha yüksek olmuştur. Bitkisel üretim kuraklık yüzünden bir yıl öncesine oranla daha düşük olmuşsa da hayva nsal ü retim öneml i derecede artmıştır. B i r yıl içinde 587
sığır mevcudu % 7 ve domuz mevcudu % 1 3 çoğaimıştır. Gittikçe a rtan başarılı ça lışmalar sonucunda hayvansal ü retimdeki yükseliş hayva n mevcudundaki nden daha h ızlı olmuştur. Et ü retimi (kesi m ağırlığı olarak) % 1 6, süt % 1 4, yumurta % 9 artmıştı r. Kolhazıarın geliri % 16 yüksel m iştir. Ta rıma geçen yıldakinden önemli ölçüde daha çok a raç, makina ve g übre verilmiştir. Macar Halk Cumhuriyeti'nde tarı m ü reti mi, tarıma - özellikle Tuna kıyıları boyunca - büyük zara rlar veren doğal felôketlere rağmen 1965 yılında % 5,5 a rtmıştır. Geçen yıl, ürünlerin a l ı m organlarına satışıyla ilgili sözleşmelerin yapdışı yeniden düzenlenmiş, ve her şeyden önce devlet a l ı m fiatları ü reticilere büyük ekonomik kazanç sağ lıyocak ölçüde yükseltilmiştir. Devlet a l ı m fiatla rının yükseltilmesi kooperatiflerin gelir lerinin 1 ,9 m i lyar Forint a rtmasını sağlamıştır.
Halkın hayat seviyesinin yükseltilmesi : 1 965 yılında sosyalist ü l kelerin çoğunda emekçilerin refa hı yeniden a rtmıştır. Gerçek gelirin artması, perakende ticaret hacminin büyümesi, ücretlerin a rttırılması, fiatların indiri lmesi, sosyal hizmetlerin, tıbbi bakımın, halk eğ itiminin daha da iyileştirilmesi, konut inşaatının geniş letiImesi, v.b. bunun görüntüleridir. El betteki bu saydığımız etkenler geçen yıl bütün sosyalist ü l kelerde eşit ölçüde etkili olmadı. Her ü l kenin kendine öz gelişmesi var ve buna uygun o larak b u ü l keler her seferinde hayat seviyesinin yükseltil mesine bel irl i bir toplam ayırabil iyor. Ama, kardeş ü l kelerde sosya list kuruculuğun yıllarca uzun tecrübeleri, bu ü l kelerde e n önemli olanın, sosya lizmin temel kanununun etki yaptığ ı n ı inkô r edi Iemiyecek biçimde ispatlamaktadır. Bu da, emekçilerin sürekli olara k o rtan maddesel v e kültürel ihtiyaçları nın gitgide ta mamlanara k karşılan masıdır. Sosyalist ü l keleri n çoğunda 1 965 yılında halkın geliri a rttı. Bu a rtış, örneğin Bulgaristan'da % 3 oldu ; Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde halkın para olarak geliri % 4,1 yükseldi ; Polonya'da ortalama iti bari ü cret % 3-ten fazla arttı. 1 965-te Romanya'da reel ücretler 1 959-a oranla % 35 daha yüksekti. 1 965-te tarı m kooperatiflerinde iş birim lerine 1 964dekinden 1 ,4 milyar Ley daha fazla ücret ödend i. Sovyetler Birliğinde 1 964 yılı sonunda ve 1 965-te doğrudan doğruya halkın bakımıyla yükümlü halk ekonomisi kollarında çalışan 20 m ilyon emekçin i n ücretleri a rttı rıldı. Halk ekonomisinde toplam olara k orta lama aylık ücret ya da orta lama maaş 1 964-te 90 Ruble iken 1 965-te 95 Rubieye, yani % 5,8 yükseldi. Halkın para gel i rleri ve toplumsal tüketim fonlarındon karşılanan parasız nizmetlerle birlikte orta lama gelir ayda 1 964 yılının 121 Ru blesinden 1 965 yılında 1 28 Ruble'ye çıktı. Kolhoz üyelerinin işine karşılık ödenen ücret 588
% 1 6 arttı. Çekoslavakya'da halkın para geliri % 6, 1 , bireysel tüketim % 4 kadar ve toplumsa l tüketim % 2 yükseldi. işçi ve memurların ortalama reel ücreti % 1 ,3 a rttı. 1 965 yılında sosyalist ü l kelerde perakend e tica ret hacmi daha da büyüdü, besin maddeleri ve dayanıklı tüketim mallarının satışı arttı. Orneğin, Bulgarista n'da bu satış 1 964-e oranla % 7,8 daha fazla idi. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde sanayi mamul leri satışı hacmi bir yıl i çinde % 4,3 a rttı. Polonya'da hemen de % 9 daha fazla et, kümes hayva nları ve et konservesi satı ldı. Romanya'da 1 965 yılında devlet ve kooperatif ticaretinde 1 964-e oranla % 7,3, Sovyetler Birliği'nde % 1 0 daha çok mal satıldı. Çekoslavakya'da perakende ticaret hacmi plônı % 2,2 fazlasıyla yeri ne getirildi. Halkın tıbbi bakımı sosyalist ü l kelerde yıldan yıla iyileşmektedir. Emek çilerin di nlenmesi için g ittikçe daha büyük itina gösteril mektedi r. Orneğin, Bulgarista n'da hastahane yatağı sayısı 1 .500 artmış, 600 din lenme evinde 321 .000 emekçi aile üyeleriyle birlikte tatilini geçirmiştir. Alman Demokratik Cumhuriyeti nde her 1 00.000 kişiye 1 1 5 doktor ve 36 dişçi düşmektedir. Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde yüksek okul biti ren doktorların sayısı bir yıl içinde % 8 artmıştı r ; 1 965 yılı sonunda bir doktora düşen nüfus 756-ya inm iştir. Romanya'da geçen yıl boyunca d inlenme bölgelerinde 720.000 emekçi dinlenm işti r. Polonya'da doktor sayısı bir yıl içinde 2000 çoğaImış, Sovyetler Birliği nde hemen de 25.000 artmıştır. Sovyetler Birliğ i'nde toplam 65.000 yataklı yeni hasta haneler kurulmuştu r. Çekoslavakya'da 1 965 yılı sonunda doktor sayısı 29.000-e yükselmiş ve bir doktora d üşen nüfu s sayısı 489 olmuştur. 1 965/66 eğitim yılında 8 milyonl uk Bulgaristan'da 1 .630.000 kişi, yani toplam n'üfusun % 20-si öğrenim görmekteyd i. Bulgaristan'daki meslek okulları nda ve yüksek okullarda 1 965 yılında 48.000 genç uzman öğreni mini ta mamladı. Yalnız yüksek okullarda okuyanları n sayısı 84.000'idi. Al man Demokratik Cumhuriyeti'nde 1 965 yılında 53.463 yüksek okul ve mes lek okulu mezunu mesleklerinde çalışmaya başladılar. 1 964 yılından 45.000 daha fazla olmak üzere 203.000 kişi uzman işçi eğiti mini tama mladı. Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde 1 964/65 öğrenim yılı nda her 1 .000 kişide 1 84 kişi öğrenci idi. 1 964-e oranla yüksek okulları bitirenlerin sayısı % 32.4, meslek okullarını bitirenlerin sayısı % 8 a rttı. Polonya'da 7,5 mil yon kişi türl ü eğiti m merkezlerinde öğrenim görmektedi r ; bu, bütün nüfu sun % 24-u kadardır. Yüksek okullarda okuyanları n sayısı 250.000-den fazlad ı r.. Romanya'da 1 965/66 eğitim yılında 3,7 mi lyon kişi herhangi bir öğrenim görmekteydi. Bu, ü l ke nüfusunun beşte biri kadardır. Azeili kle Sovyetler Birliği nde eğ itimde yayg ı n bir gelişme oldu. 1 965 yılı nda türlü öğreni m görenlerin sayısı 71,8 milyondu. Yalnızca yüksek okullarda ve meslek okulları nda 7,5 mi lyon kişi yüksek öğrenim görmektedir. 1 965 yılında halk ekonomisi, 400.000- i yüksek okul ve 600.000-i meslek oku lu eğiti mi görüş 1 mi lyon uzman kazanmıştır. Çekoslavakya'da 1965/66 öğre589
n i m yılında halkı n % 22 kadarı, yan i 3.1 1 4.000 kişi herhangi bir öğren i m görmekteydi. Sosya list ülkelerde emekçilerin konut koşu llarında temelli iyileşmeler oldu. Geçen yıl Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde halk 68.200 yeni konut a ldı. Polonya'da şehirlerde 41 0.000 bin oda yeni kiracılarına tesli m edildi. Sovyetler Birliği'nde şehir ve köylerde toplam 78 milyon metre kare konut yapıldı ve ayrıca kalhozlarda 350.000-den fazla ev kuruldu. Geçen yıl boyunca Çekoslavakya'da 77.400, Romanya'da 138.000 konut yapıldı. 1 965 yılına kadarki uıun vadeli halk ekonomisini geliştirme plônlarının başarıyla uygulanması sonucunda Karşılı klı Ekonomik Yardım Konseyi üyesi ü l keler, üretim kuwetleri n i n daha da hızla artması, halkın refahının yükseltilmesi için sağlam bir temel yaratmış oldular. Sosyalist ülkelerin çoğu artık yeni beş yıllık halk e konomisini geliştirme plônlarını (19661 970) uygulamaya geçmiştir. Geçen beş yıllık planlar döneminde sos yalist ve komünist kuruculuğunda önemli dön ü m noktalarına u laşan bazı sosyalist ülkelerde komünist ve işçi partilerinin kongreleri yapılmıştır, ya da yakında yapılacaktır. Sosyalizm dünyası için geçerli olan, gelişme lerinde ileriye doğru yeniden büyük bir adım atmaları ve kapitalizmle barış içinde ekonomik yarışmada yeni durumlara ulaşmalarıdır.
590
Milli kurtuluş hareketinde beliren yenilikler
Nicolas Chaoui
Sömürgeci l i k sisteminin yıkılması ve Asyada, Afrikada siyasi bağımsız lığa kavuşmuş yeni devletlerin ortaya çı kmasiyle milli kurtuluş hareketi yen i, daha yüksek bir gelişme dönemine g i rmiştir. Bu son yıllarda Asya ve Afrika ü l kelerinin gelişmesinde beliren başlıca özellik, sömü rgeci rejime karşı yönelmiş ve siyasi bağımsızlığı sağ lama a macını güden milli kurtuluş devri m lerinin ; toplumun yen iden kurul ması sorunlarını ele alan emperya lizm ve kapitalizm a leyhtarı devri mler şeklini almasıdır. Yeni kurtulmuş birçok ü lkenin kapitalist olmayan bir gelişme yolunu seçmesi, başka ü l ke lerde de halk kitlelerinin bu yola girmek üzere savaş yü rütmesi, dünya devrimci sürecinin çok önemli bir yönün ü teşkil ediyor. Milli kurtuluş hare ketinde bugün meydana gelen değişiklikler, bağımsızlığa yeni kavuşmuş ü l kelerin iç şartlarından ve millf!tlerarası alandaki duru mu ndan doğan , objektif bir sorunluluğun sonuçlarıdır. Siyasi bağımsızlığa kavuşan ü l keler için, ana sorun, i ktisadi bağımsız l ığa kavuşmak, emperyalist devletlerin iktisadi egemenliğinden kurtul maktır. Bu a maca va rabilmek üzere yeni kurtulan ü l keler, emperyalist yağmacılığ ı n iktisadi temelini yıkmak, yabancı sermayeyi kovmak zorun luluğu ile karşılaşıyor. ate yandan milli ekonominin hızlı ve genel geliş mesini sağlayaca k tedbirler a l ma k zorundadı rlar. Oysa izlenecek yolun seçilmesi, bu yolda adımlar atılması, sadece teorik bir seçmeye bağlı değildir. Bu seçme, ü l kedeki bütü n sı nıfların, bütün toplumsal ta bakaların katıldığı, a ma nsız bir sınıf savaşı içinde ancak ya pıla bi liyor. Çıkarları yabancı sermayeye ve yeni sömürgeciliğe bağlı bulunan gerici güçler, ülkenin iktisadi bağı msızlığına engel olmak istiyor, Lenin'in beli rt tiği g i bi, bu g ü çler siyasi bağımsızlıkla yetin ilmeyi tavsiye ediyor ve "ikti sadi bağımsızfığı unutturmaya çalışıyor. Oysa şart olan bu iki nci bağımsız \ ı ktır.» Emperyalizmin siyasi egemenliğine karşı yürütülen savaşa katıl m ı ş o l a n şehir v e köy h a l k kitleleri, siyasi bağımsız\ıkla beraber, yeni hayat şartlarına kavuşacaklarını, yoksulluktan ve geri kalmışlıktan kurtulaca kla rını u muyorlar; siyasi bağımsızlıktan doğaca k faydalardan sadece dar bir burjuva ta bakasının ufa k bir burjuva gru bunun değ il de, çok büyük çoğun591
luğun yararlanmasını istiyorlar. Kitlelerin bu haklı isteği i ki engelle karşı laşıyor: Birincisi, geçirilen tecrü belerden anlaşıldığı gibi, kapitalist ü retim i lişkileri çerçevesi içinde, ya n i gerçekte emperya l izme i ktisaden bağımlı ka lındığı ta kdirde, milli ekonomide hızlı gelişme tempoları ve halkın yaşama şa rtla rında herhangi bir yükseltme sağlana maz. i kinci engele gelince, burjuvazinin bazı tabaka ları demokratik ve feodal aleyhtarı her türlü tedbire karşı koyma ktadır. Bu çeşitli etkenlerin tesiriyle, kitlelerde a maçlarına karşı gelen bütün bu engelleri yoketme isteği bi rkat daha kuvvetleniyor. Başka bir deyi mle, yeni kurtulmuş ü l kelerde, kapitalist gelişme aşamasından geçmek iste meyen toplumsal güçler genişliyor ve kuvvetlen i yor. Bir bütün olarak kurtuluş ha reketi, kapita lizm ve emperyalizm aleyhtarı bir nitelik taşıyor o ma, bu nitelik bu hareketin her ülkede, başka başka şekiller ol masına, başka başka gelişme yolları seçmesine engel değildir. Bu çeşitli l i k bu ü l kelerdeki iç durum, i ktisadi ve siyasi gelişme seviyesi, toplumsal çelişmelerin keskinleşme düzeyi, sınıf g üçleri arasındaki denge farklarına bağlıdır. Lenin'in bel irttiği gibi : nüfusun fevko ıade yoğ un, «•
•
•
toplumsal şartları fevkaıade çeşitli olan Doğu ülkelerinde ileride mey
d a na gelecek devrimler, her ha lde, Rus devri mine ora nla, çok fazla özell i kler taşıyaca ktır.» Dünya şartları değişmeseydi, milli kurtu luş ha reketi nde bu kadar derin değ işiklikler meydana gel mezd i ; bağ ı msızlığa yeni kavuşmuş ü l kelerde yüz mi lyonlarca i nsanda, sosya lizm yoluna g itmek isteği bu kadar kuvvetle beliremezd i. Dünya sosyalist sisteminin kuru lması, iktisadi ve askeri g ücü n ü n a rtma sı, dünya güçler dengesinde sosyalizm lehine oluşan değişik likler, ka pita l izmden sosyal izme geçiş dönemi olon çoğı mızın en önemli özelliğini teşkil etmekten başka, bütün d ü nya devrimci hareketinde ve m i l l i kurtuluş hareketinde bu geçişi bugüne kadar görü l memiş bir ölçüde hızlandırıyor ve kolaylaştırıyor. Arap ü l kelerinde milli kurtuluş hareketinde görülen gel işme, Sovyetler Birl iğiyle sosya list d ü nyanın Arap halkları n ı n kurtuluş mücadelesine sağ ladığı desteğ in, bu mücadelenin gelişmesinde, özünün zenginleşmesinde oynadıkları rolün önemini gösteriyor. Hiç şüphesiz Arap ü l kelerinde milli kurtuluş hareketinin amaçları, daha i l k başta, ya bancı hakim iyeti ni yıkmak, yeni bağı msız devletler kurmaktı. Bu milli kurtuluş ha reketi şiddet yolla rı na do boş vurdu : ingiliz söm ürgecilerine karşı Mısır halkının ( 1 9 1 9), Irak halkının (1 920) Fransız söm ürgecilerine karşı Suriye ha lkının (1 925) ayaklanması bunu gösteriyor. Ama bütün bu devrimci ha reketlerde Sos yalist Oktobr Devriminin dolaysız etkileri görülüyordu. Sovyet hü kümeti, kurulur kurulmaz, ezgi a ltında yaşayan bütün halklaro - Araplar dahil özgü rl ü k savaşlarında kend ilerine ya rdım edeceğ i n i söyledi : Arap ü l kele rini bölüşmek üzere ingiliz ve Fra nsız sömürgecileri n i n imzaladığı anlaş592
maları açıkladı. Sovyetler Birliğ inin, sonradan da d ünya sosyalist siste minin kuru lması, milletlerarası orta mı değiştird i ; ulusa l ve toplumsal bağı msızl ı k uğruna savaşa n bütün ha reketlere daha elverişli şartl a r sağ ladı. Sosyalist d ünya, bütün kıtalarda emperya lizme ve kapitalizme karşı yürütülen devrimei h a reketin kalesi haline geldi. Arap ü lkelerinde, Sovyetler Birliği ve diğer sosya list ü l kelerle konkre meselelerde işbirliği ya pmağa başlayan milli ku rtuluş ha reketi nin yönelişi değişti. Sovyetler Birliğinin siyasi ve askeri ya rdımı, emperyalist devlet lerin M ısırın, Su riye'nin bağımsızlığına son vermek, bütün Arap Doğ usunu yeniden boyu nduruk a ltına sokmak üzere giriştiği teşebbüsleri sonuçsuz bıraktı. Sovyetler Birliğ inin sağ ladığı kararlı destek sayesinde, 1 956'da Süveyş kanalı bölgesine yapılan üçlü saldırı püskü rtüld ü ; 1 955, 1 956 ve 1 957 de Suriye'de rejimi devirmek üzere Amerikan ve i ngiliz temsilcilerinin düzenlediği komplolar sonuçsuz kaldı. Nihayet 14 Temmuz 1 958 de Irakta sömürgeciliğe ve krallık rejimine karşı yürüttülen devrimi durd u rtmak isteyen Ingiltere ve Amerika n ı n müdahalesine meydan bırakmayan gene Sovyetler Birliğinin desteği olmuştur. Ote yandan Arap ü l kelerini yeni-sömürgeeiliğin egemenliği altına sak, mak, bu ü l keleri saldırı anlaşmalarına, askeri bloklara sürüklemek teşeb büslerini sonuçsuz bıra kan, gene Sovyetler Birliğinin sağ ladığı yardım ve destektir. Sovyetler Birliği ile Arap ü l keleri a rasında kurulan dostlu k ve işbirliği, sömürgeeilerin Arap ü l kelerine karşı-devrimi «ihraç» etmelerini engelled i ; Arap halklarını yeni bir hayat kurma işine devam etmelerine i m kôn sağladı. Sosya list ü lkelerin iktisadi, mali ve teknik yard ı m ı saye sinde, Arap ü l keleri dü nya emperyaliı.minin düzenlediği «açl ı k ablukası ..n ı yenebi idi. B u g ü n Assuvan da, Fırat nehrinde inşa edilen veya edilecek olan büyük baraj larla dile gelen bu yardım, Arap ü l kelerine, bağ ı msız bir i ktisadın temellerini atmak, önemli toplumsal dönüşümlere girişmek ola naklarını sağladı. Böylelikle Arap ü l kelerinde hızla gel işen, yeni bir öz kazanan milli hareketin ta ri hi, bir bakıma, Sovyetler Birliği ve diğer sos yalist devletlerle kurulan sıkı dostluk ve işbirliğinin tarihidir. Bu tari h bize şunu gösteriyor : sömü rgeci liğe ve ka pitalizme karşı yürütülen devrim, sos yal ist d ü nya sistemiyle kurduğu bağlardan yara rlanarak, barış içinde bir a rada yaşama prensibi çerçevesi içinde gelişebil mektedir. Milli kurtuluş ha reketiyle sosya list d ü nya a rasında kurulan ögrensel bağ lar, Arap ü l kelerine özgü değildir. Mali, veya Birmanya gibi gelişme yoluna yeni gi rmiş ülkelerin geçirdiği tecrübeler, bu bağların, d ü nyanın genel gel işmesinde önemli bir özel l i k teşkil ettiğ ini, milli kurtuluş hareke tinin kuvvetlenmesine yard ı m ettiğini gösteriyor. Milli kurtuluş ha reketi nin kuvvetlenmesi de kapita lizmin genel buhranını a rttırıyor, d ü nya g ü çler dengesinde sosya lizm lehine değişiklikler sağlayan bir etken oluyor. Dünya halkları n ı n büyük çoğunluğunca yürütülen savaşın, Lenin'in öngör düğü g i bi, d ü nya kapita l izminin bütü nünde bir bu hrana yol açağı : ..d ünya 593
sosyalist devrimiyle sonuçlonacoğı» döneme g i rdik. Bu şa rtlar içinde milli kurtuluş ha reketiyle Sovyetler Birliği ve sosya list ülkeler a rasında b i r duva r çekmeye ça lışan her teşebbüs bütün d ünya devrimci ha reketine büyük za ra r verir. II Arap kurtuluş h a reketinin başka b i r özelliği, özüne katıl a n yeni b i r u nsur da şudur : şehir v e köylerdeki geniş emekçi kitleleri g ibi, halkı n proleter olmayan geniş tabakaları (küçük v e orta köylü, küçük burjuva) da, komünistlerin, devrimci yurtsever (subay ve aydın) ları n yönetim i a ltında, kapita list eğilimlere karşı yürütülen savaşa katılmakta, sosyalist a maçları ben imsemektedir. Sayısı g ünden güne a rta n olayl a r b u yönelişin tesadüfe bağlı, geçici olmadığını ispatlıyor. Son yıllarda görüldüğü gi bi, bu eğilim güçsüzlene ceğine genişledi ve kuvvetlendi. Mısırda, 1 956'da Süveyş kanalı, a rka sından yabancı şirket ve bankalar, 1 960'da da yerli büyük kapitalistlerin bankaları millileştiriidi. Daha sonra da yerli burjuva sınıfı nın mallarını millileştirmek üzere çeşitli tedbirler alındı. Böylelikle kam u sektörü fev kalôde büyüdü (Mısır sanai ü reti minin % 85' inden fazlası.) Bütün d u rakla malara tereddütlere rağmen, kesinlikle bel iren bu eğilim, "büyük milli a macı» gerçekleştirmeden aciz Mısır burjuva sınıfının hakimiyetini sağla yan iktisadi temellerini, çeşitli aşamalarda yok etmekte, plônlı bi r i ktisadi hayatın temellerini atmaktadır. Tutumu muzu tanımladığımız zaman, bu özelliği gözönünde tutu mak zorundayız. Gerek Arap d ünyasında gerekse gelişme yoluna yeni giren bütün ü l ke lerde, milli kurtu luş hareketinde beliren yeni özellikleri incelerken. fazla basit. derine inmeyen yorumlardan kaçınmal ıyız. Bu yenilikler sadece b i r şansın. b i r g rubun h a reketi nden. şu veya bu yöneticinin sübjektif istekle rinden doğmuyor. Kökleri. kitlelerin en hayati. en kaçınılmaz ihtiyaçları d ı r. Bu özelli kleri tayin eden etken de - gerek ü l ke gerek d ünya ölçü sünde - sınıf g üçleri a rasında bel i ren yeni dengedir. Milli kurtuluş h a re keti d ü nya sosyalist devri minin ayrıl maz bir parçasıd ı r. Leni n'in beli rttiği gibi : ..Sosyalist devrim. sadece. her ü l kede devrimci proletaryanın burjuva s ınıfına karşı yürüttüğü b i r savaş olmayacaktır. Hayır. Sosyal ist d evrim. emperyal izmin ezgisi a ltında bulunan bütün ülkelerin, bütün sömü rgelerin, bütün bağ ımlı ü l kelerin. d ünya emperya lizmine karşı yürüttüğü savaş ola caktır. ..Bu gerçeği anla mayanlar yıllarca. hatta yüzyıl l a r boyunca sömür gecilerin boyundu·ruğu a ltında kalıp iktisadi ve siyasi alanlarda gelise memiş ü l kelerde» katıksız sosyalist toplumsal kalkınma biçimler ..isteyen ler. canlı devrimci gerçeklerin ötesinde kal ıyor. hayatın milli kurtuluş hareketine getirdiği yeni u nsurları göremiyorla r. Kanımıze göre. başlıca 594
tehlike, gelişme yoluna yeni g i rmiş ü l kelerde ,halkın çok büyük çoğunlu ğunu teşkil eden kitlelere karşı benimsenecek tutumu bilernemek; bu kit lelerin devrimci savaşta oynadığı rol ü farkedememe k ; bazı ülkelerde, ge lişmiş bir kapitalist toplum aşamasından geçmeden, sömürge veya yarı sömürg e ekonomisinden sosya lizme atlamak üzere, kapitalist olmayan bir gelişme yolunun objektif ve gerçek olanağı n ı inka r etmektir. Kapitalist o lmayan bir gelişme yol u objektif bir olanaktır. Yeni kurtul muş ü l kelerin devrimci yurtseverlerin yönetimi a ltında bu yola girmesi bu olanağı n varlığını gösteriyor. Gerici g üçlerin i ktidarda bulunduğu ü l ke lerde bile, halk kitlelerinin ve devrimci ayd ı nların bili ncinde, önemli de ğ işikliklerin meydana gelmesi d e bunu ispatlıyor. Bugün a rtık bütün bu u nsurlar kapitalist gelişmeyi engellemek zorunluluğunu daha iyi a n l ıyor lar. örneğin, lübnanda, proleter olmayan toplumsal tabakalar; Arap MiI l iyetçi leri Hareketi g ibi, sosyalist amaçlar g üden, hare ketlerinde ü l küle rine sadık kalan siyasi örg ütler, komünistlerin ve işçi sınıfı nın davasın ı benimsemeye başlamıştır. Gerçek durumun Marksist-leninist prensipler temelinde incelenmesiyle a ncak, sosya list a maçlar g üden bu siyasi akım ların ülkemizde nasıf ve niçin meydana çıktığı izah edifebilir. III OIkemizi, Asya-Afrika ü l kelerinden olduğu gibi , d iğer Arap ü l kelerinden de ayıran bazı özelli klere (oldukça gelişmiş bir kapitalizm, siyasi ve ikti sadi hayatın yen i-sömürgeciliğin hôkimiyeti a ltında bulu nması, çeşitli din lerin varlığı vb.) rağmen, bağı msızlığına nispeten yeni kavuşmuş olan lübnan, bütün bu ü l keler gibi bugün şu temel sorunla karşıfaşmaktadır: emperyalist devletlerin i ktisadi hôkimiyetine son vererek, bağ ı msız bir i kti sat nasıl kuru la bi lir? Siyasi bağımsızlığa, toplumsal kalkı nmaya, kitlelerin refahına sağlam bir temel sağlamak üzere, ü retim faa liyetleri nasıl gelişti rilebilir? Bağımsızlığa kavuştuğu dönemden beri (1 943), lübnan'ın geçirdiği tec rübeler, kapitalist gelişme yolunun sınıflar a rası ndaki ayırı mları :':eskin leştirdiğini ispatlamıştı r. Şu gerçekleri hatırlatmakla yetineli m : milli gelirin üçte biri , bankerlerin, büyük ithalatçıların ve büyük toprak sa hiplerinin - yoni nüfusun % 4'ünü teşkil eden unsurları n - eline geçmektedir. N üfu sun % 1 4'üne üçte biri, d üşüyor, nüfusun % 82'si ise kalanını bölüşüyor. Çok tabii olarak, bu duru m çeşitli çatışmalara yol açıyor. Geçen yıl lübnan'da, Ar-Reji tütün şirketinde, petrol şirketlerinde, elektrik idare sinde grevler yürütü ld ü ; ücretlerin a rttırılması, hayat şartlarının yükseltil mesi, i ktisadi ka lkınma pla n ı n ı n kabuledifmesi i ç i n d e v mitingler düzen lendi. Devlet memurları ve öğretmenler gibi d iğer toplumsa l gruplar da bu mücadeleye katıldı. 595
Bütün Lübnanda yabancı sermayeden, bankacılardan, büyük toprak sahiplerinden zarar gören bütün toplumsal, gruplar, bütün halkın yürüt tüğü mücadeleye şu veya bu ölçüde katılmaktad ı r. Bu şartlar içinde bu son yıllarda, Lübnanda meydana gelen bütün sosya list akımlar, hayatın objektif zorunlulukl a rını dile getirmektedir. Bu akımları n içinde milliyetçi fikirler, sosyolist görüşler. sömürücü olmoyan toplumsal tabakaları n duy guları. bu tabakalara özgün. bilimsel soya lizme yaklaşan kavram ve istek ler belirmektedir. Bu sosyal ist akı mların gelişmesinde ve olgunlaşma sında iç etkenlerden başka, sosyal ist ü l kelerin i ktisadi ve toplumsal alan lard a bağladığı büyü k başarı lar, Asya ve Afrika ü l kelerinde meydana gelen ilerici başkalaşmala r da önemli bir rol oynamaktadır. özellikle. Birleşmiş Arap Cumhuriyetinde. kapitalist olmayan gelişme yolu nda sağ lanan sonuçların etkisi çok büyük ol muştur. Bu sosyalist a kımların bazı ları daha son zamanlara kadar burjuva milliyetçiliğin ideolojisini taşı yan, şiarlarını ve a maçlarını g üden. ama ilerici değ işikliklere uğrayan siyasi h a reketlerden doğmuştur. Partimiz. ka pita l izmi reddeden bütün bu ta bakalara karşı tutumunu tes pit etmek ; bu tabakaların gelişme düzeyine uyg u n düşecek işbirliği biçim leri a ra m a k zorundadır. ilerici g ü çlerin kuvvetlenmesinde bize d üşen ödevi yerine getirebilirsek. ü l kemizin kapitali$t olmayan gelişmeye doğru yönelmesini kolaylaştırır. hızlandırı rı z ; bu gelişmenin gerektirdiği şartları hazırlayabiliriı. işbirliği konusunda milli kurtuluş hareketinin bundan önceki seviyesine. özüne uygun d üşen, a m a artık bugü n için eskimiş olan görüşlerden ilham a lmıyoru z ; milli kurtuluş hareketi nin yeni bir öz kazan d ı ğ ı n ı . sosyalist d üş üncenin kitlelerin bili ncinde y e r a l d ı ğ ı n ı g ö z önünde tutuyoruz. Bütün bu değişiklikler milli kurtuluş hareketinde şimdiye kad a r kuııanılan işbirliği biçimlerinde bazı değişikli kler yapmak zorunluluğunu doğuruyor. Işçi sınıfı ile köylü kitlelerinden başka, emperya lizme d üşman milli burjuvaziyi de içine alan «milli cephe» de birbirine karşıt iki toplum sal güc bulunuyord u . Köklü dönüşümler söz konusu olunca da. her sefe rinde, bu karşıt g ü çlerin çıkarla rı a rasında çatışmala r meydana geliyordu. Kapitalist yolu istemeyen, sosyal izme yönelen u nsurl a rla yü rüttüğ ümüz işbirliğ inin temeli. toplumu baştan aşağı değişti recek uzun vadeli soru n larl a i l g i l i bir a nlaşmadır. çağ ı geçmiş formü llere yapışmak. bu formül lerde yeni şartların gerektirdiği değişiklikleri yapmamak. devrimci yurt severlere ve peşlerinden gelen kitlelere ka rşı peşin fikirler beslemek, dev rimci gelişmeyi engeller. M i l l i Cephe formü l ünden vazgeçilsin demek istemiyoruz. Dünya işçi sınıfının devindirdiği genel ha rekete. tarihsel şartla rı n etkisiyle katılan ; yürütülen m ücadelede işçi sınıfının fikirlerinden ve a maçlarından birka çını benimseyen g ü çlerle. daha yüksek bir yüzeyde ve daha uzun süre işbirliği yapmak olanakları belirmiştir. leni n'in bu soru n l a ilgili sözün ü 596
unutmıyalı m : ". . . dünya ta rihinde meydana gelen en derin değişiklikler, menşevik, devrimci-sosyalist, partisiz, demokratik kitlelerin düşüncelerinde lehimize olabilecek bir değişmeye yol açtığı zaman, b u gelişmeyi kullan mayı, desteklemeyi, diğer tabaka v e çevrelerde de uyandı rmayı, bu u n surlarla mümkün olduğu kadar anlaşmayı öğrenmek zorundayız . . . Bu gelişmeYi kolaylaştırmak için, bize yaklaşanları dostça karşılamak yetersiz kalır. Şuurlu bir siyaset adamı, geniş demokratik küçük-burjuva kitleleri n i n çeşitli ta bakalarında, çeşitli gruplarında, bu gelişmeyi uyandırmayı da öğrenmeli - b u gelişmeyi kolaylaştıracak ciddi ve köklü tarihsel etken lerin bulunduğuna kanaat getirmişse.» Partimiz lübnan'daki ileri ve demokratik - özellikle sosya lizme yöne len, - g üçleri birleştirme işinde büyük başa rılar elde etti : örneğin, geçen yıl, çeşitli yurtsever ve ilerici parti ve şahsiyetleri bir araya toplayan bir Cephe kuruldu. Bu Cephede, Komünist partisi, Kemal Canbulaı'ın ilerici Sosya list partisi ve Arap Milliyetçileri Hareketi yer aldı, Cephe şimdiden lübnan'nın siyasi hayatında rol oynamaya başladı. Şimdiden d ı ş ve iç politikan ı n çeşitli konularında etkileri görüldü. Ama sosyalist a maçlar g üden unsurlarla işbirliği yapmamız ; bize ülkemizde daha başka yurt sever güçlerin varlığını unutturmamalıdır. Emperyalizmin komplolarına ve emperyalizmin ortağı, gerici g üçlerin entri kalarına karşı yürüttüğümüz mücadeleye bu g üçlerin de katı lmasını sağlayabiliriz, sağlamak zoru n dayız. Bütün yollara başvurarak, bankerlerin, büyük toprak sahiplerinin olu garşisini tecrid etmeye, b u azınlığın elinden bütün kilit noktalarını o lmaya çalışıyoruz. Amacımız, ilerici ve yurtsever parti ve şahsiyetler Cephesini, lübnan'n ı n bütün zinde kuvvetlerini etrafında toplayacak bir merkez haline getirmektir. Şubat 1 956 do lübnan Komünist Partisi Merkez Komi tesince kabul edilen siyasi kararla belirtildiği gibi : «Komünistler . " Lüb nandaki bütün yurtseverleri n ; bütün demokratların birbirine yaklaştırıl ması : sendika ve işçi hareketinin birleşmesi : e n geniş toplumsal tabaka ları n seferber edilmesi ; . . . bağı msızlığı kuvvetlendirrnek isteyen, halkın isteklerini düşünen, demokratik ilke ve özg ürlüklere bağlı kalan, gerek emperyalist devletlerle gerekse sermaye ve toprak oligarşisiyle iktisadi veya siyasi a landa ilişkisi olmayan bütün yu rtsever g üçlerin geniş bir cephe içinde birleşebilmesi içi n ; sosyalist ve devrimci güçler arasında kurulan birliğin büyük önemini, bu birliği kuvvetlendirme zorunluluğunu bilinçle anlıyorlar.» Ama öte ya ndan, bizimle ittifak kuran partilerdeki bazı u nsurları n ileri sürdüğü, bütün sosyalist parti ve grupların birtek siyasi örgüt halinde bir leştirme teklifini kabul etmeyen Partimiz, bu teklife karşı mücadele de etti. Ka nımızca, b u sorunu b u kadar basitleştirmek, lübnan devrimci hare ketinin çıkarlarına zarar verir. Devrimci ve sosyalist güçlerin birleşme 40
597
şekilleri. m ücadelenin içinde belirir. Bu birleşme. çeşitli etken ve koşullara bağlıdır. sübjektif isteklerle gerçekleşemez. Bu etken ve koşul l a r. örneğin. ü lkeni n siyasi hayatındaki özellikler; sınıf g üçleri a rasındaki denge ; top l u m sal çelişmelerin keskinlik derecesi ; devrimci gelişme seviyesi vb. dir. şartlar meydana geldi. Böylelikle işbirliği daha yüksek bir d üzeye çıka rıldı ; karşılıkl ı a n layış perçinleşti : müttefiklerimizin tutum ve düşünenl e rinde. bilimsel sosyalizmin temel tezlerine doğru bir gelişme görebildik. Bugün sosyalist g üçler - kendileri n i temsil eden partiler a rasındaki fark lara rağmen - çeşitli sorunlard a ortak bir kanaata vardılar. Hepsi kapita list eğilimlere karşı cephe a lıyor: sınıf savaşının lüzumunu kabul ediyor : ü lkede kapitalist olmayan. sosyalist bir gelişmeye taraftar oldukları n ı söy l üyor; Sovyetler Birliği ve diğer sosya list ü l kelerle işbirliği ve dayanışma i lişkileri kurmak istiyor. Görüldüğü gibi. komünistlerin yürüttü ğ ü esnek ve mantıklı işbirliği politikası ü l kemizdeki halk hareketinin gelişmesine geniş olana klar sağlıyor. Komünistlerle diğer devrimci g üçler a rasında kurulan ilişkilerin yeni n itel iği. işçi sınıfının öncü rol ünden vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Bu yeni nitel i k. subjektif iç duruma bağlı. bazı şartların olgunlaşmasını bekleme den. bağı msızlığa yeni kavuşmuş ü l keler için. kapitalist gelişme yolundan ayrılma olanağının sonucud u r. Işçi sınıfımız henüz çok gençtir : siyaset ve teşkilôt alanlarında. bağımsız. ..kendi için bir sınıf.. olmaya vakit ve i m ka n bulamamıştır. Bu şartlar içinde. işçi sınıfımız. ü l kede gerçekleş mekte olan toplumsal dönüşümlere öncü l ü k edememiştir. Ama ülke. kapi talist olmayan bir gelişme yolu seçince. milli ve bağımsız bir iktisat kuru lunca. işçi sınıfının hacmi ile. iktisadi ve siyasi hayat üzerindeki etkileri artar. Şu i ki sorunu birbirinden iyice ayırmalıyız : kapitalizme karşı cephe a l ma sürecinin başlaması başka. sosyalizmin kurulma olanağı başka. Marksist-Leninist prensiplere göre. sosyalizmin kuruluşu. işçi sınıfı nın yöne timi a ltında yapılacaktır. Az gelişmiş ü lkelerde. sosyalizme dolaysız geçiş şartları mevcut olmadığı için. kapitalist-olmayan gelişme yol u sosyalizme götürebilecek bir yoldur. Bu geçiş döneminin özelliklerinden biri (özellik leri çoktur) çeşitli ekonomik tiplerin bulunmasıdır. LV
Bu geçiş dönemi ideolojik ve politik alanlarda da belirmektedir. Dev rimci yurtseverler bugün Marksist-Leninist prensipleri henüz kab u l etme m iştir. ama bu unsurlar samimi olarak sosyalist a maçlar güdüyorlar; ikti dara geldikleri za man uyguladıkları tedbirlerden bazıları. kapitalizmin durumunu sa rsıyor. ve elindeki ki lit nokta ları a l ıyor. Hiç ş üphesiz. b u u nsurların savunduğu fikirlerde. ütopialar. m i l liyetçi peşin-hükümler. tered dütler vardır. Ama şunu da unutmıyalım ki. bu grupların kesin bi r ideolo598
j isi yoktur. Onlarda ideoloji, devrimci mücadele yürütülürken, en iyi ge lişme yolunu araştırırken, tecrübeler geçirdikçe, hele başarısızl ı klara u ğ ra dıkça, meydana geliyor ve kesinleşiyor. Böylece b u gruplar yavaş yavaş Marksizm-leninizmin doğru ve haklı olduğunu anlayacaklar; Marksist leninist nazariyesi onlara toplumsal gelişmenin objektif kanunlarını öğre tece k ; ü l kenin karşılaştığı sorunlara çözüm yolları gösterecektir. Bugün bile, müttefiklerimizin bazı kategorileri, bizimle işbirliği yürüttükçe, Mark sizm-leninizmin temel prensiplerini yavaş yavaş a n l ıyor ve benimsiyorlar. Devrimci yurtseverlerin tutumunu, davra nışları n ı, gelişmelerini değerlendi rirken, d u ra klama larına, bizden uzaklaşmalarına, hattô bazan geri git melerine rağ men, bu gerçeği gözden uzak tutmamalıyız. Hareketlerinin o lumsuz yönlerini israrla belirtmek; işçi sınıfı öncü rol ü n ü oynayabilecek hale gelinceye kadar, bağı msızlığa yeni kavuşmuş ü l kelerde köklü toplum sal reformlar yapılamıyacağına kanaat getirmek, proletaryan ı n sayı ve siyasi bilinç bakımından gelişmesini sağlamak için, kapitalizme meydanı boş bırakmak demek olur. Yukarıda belirttiğimiz noktalar gelişmenin genel yönü n ü tayin eden lerdir. Bu gelişme süreci fevkalôde karışık, ve çok-yönlüdür; komünistler den çok çaba, çok emek istemektedir. Marksist-leninist görüşleri benim semeye davet edilmekle, bazı grupların veya büyük çoğ unluğun fikir ve görüşleri değ işmez. Bu sonuca varabilmek için, halkı n yürüttüğü d ev rimci savaşta yeni yeni gelişmeler gerçekleşmelidir. Mücadele düzeyi ne kadar yüksek olursa, bu savaşa katılan işçi kesimleri, emekçi grupları, şehir ve köy küçük - ve orta burjuva unsurları, devrimci ayd ı n kategorileri o kadar ka labalık olur; devrimci yurtseverlerde daha köklü ideolojik ve politik görüşlerin doğmasın ı sağlayacak şartlar da o kadar erken gerçek leşir. Bütün bu alanlarda başa rıya u laşabilmek için, komünistlerin doğru tekni k kullan maları, halkın menfaat ve ihtiyaçlarını dile getiren, kitleleri birleştiren, heyecana düşüren, savaşa sürükleyen şiarlar bulmalan bir zorunluluktu r. Emperyalistlerle yeni - sömürgeciler, bugüne kadar milli kurtul uş hare ketinde meydana gelen derin değişiklikleri, a nl a m la rı n ı ve etkilerini anlı yor; çıkarları bakımından, genellikl e - ve özellikle Arap ü lkelerinde komünistlerle sömürgecil i k aleyhtarı milli güçlerin a rasında kurulan işbir liğinin büyük bir tehlike teşkil ettiğini çok iyi görüyorlar. Bunun için de ha lkları n eksiksiz bağımsızlığa kavuşmalarına, yeni bir hayatın temellerini ' atma larına engel olmak üzere, her şeyi yapıyorlar. Bu amaçla her yola başvuruyorlar: örneğ in, Viyetnamda olduğu gibi, silôhlı müdahele yo luna g idiyorlar; Chanada, indonezyada ve daha başka ü lkelerde ya p tıkları gibi, gerici hükümet darbeleri d üzenliyorlar. Yakın-Doğuda söm ü rgecilerin e n nefret ettiğ i a kım, Arap milliyetçiliğidir. örneğin, Lübnan burjuva basınının en büyük temsilcilerinden biri olan, ve emper40"
599
yalist çevrelerle yakın ilişkileri bulunan AI-Hayat gazetesinde şunları okuyoruz : «Arap milliyetçiliğinin başarıya ulaşması artık olanak dışı d ı r . " çünkü marksistlerin e mrrne geçti . . . Marksist olmayan Ara plar artık bu milliyetçiliğe inanmıyarlar . . . milleyetçi şiarların etkisi kal madı . . Gazete Arapları «dine dönme» ye çağırıya r : «dünyan ı n bu böl gesinde marksizme karşı. bu etkili slaha (dine) çak daha önce sarılmamız gerekirdi.» Arap d ünyasında san zamanlarda meydana gelen bazı olayla r. bu görüşlerin sadece bu gazeteye özg ü olmadığını gösterm iştir. Bu görüş Daha önce belirttiğimiz gibi. ü l kenin karşılaştığı sorunlar bugün işbirliği yürütmeye elverişlidir. Biz d e konkre bir ortak ha reket programı teklif ettik ve etmekteyiz. Başlangıçta. tekliflerimiz kitlelerin en çok önem ver diği istekleri dile getiriyordu : ücretlerin a rttı rılması. hayat pahalılığına çare bulunması. sağlık sigortaları. öğretim ücretlerinin i nd irilmesi vb. Ama mücadele yürütüldükçe. kitle ha reketi geliştikçe. i ktisadi gelişme olanakları. yen i-sömürgeciliğe ve iktisadi «liberalizm»e karşı savaş gibi daha önemli sorunlard a ortak bir tutum ve orta k bir hareket sağlayacak konkre şekiller vermeye başladılar bile. Sudanda gerici g ü çler dini bahane ederek komünistlere karşı olduğu g ibi. ü l kedeki bütün demokratik ve ilerici a kımlara. hareketlere karşı savaş ilan etti. «Dine dönmeliyiz» şiariyle hareket eden gerici ..M üslüman Kardeşler» teşkilatı bir yıl önce Birlik Arap Cumhuriyetindeki i l erici rejimi devirmeye kalkıştı. Bu o nd a do Yakı n - Doğuda. Islam Paktını kullanara k. Arap ü lkelerinde milli kurtuluş hareketin i boltalamak üzere. emperyalist komplolar düzenlenmektedir. Bu Islam Paktın ı n a maçları ; bir yandan Birleşik Arap Cumhuriyetine karşı girişilen sinsi ve bozguncu hareketleri geliştirmek. öte yandan do Suriye Arap Cumhuriyetinin ilerici hükümetine çeşitli zorluklar çıkar maktır. Çünkü Suriye h ükümeti bağımsızlık uğruna. emperya lizm a l eyhinde yürüttüğü savaş politikasına devam edeceğ i n i ; ülkede gerçekleşen top lumsal ve iktisadi dönüşümleri koruyacağını ve genişleteceğ ini ; Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ü l kelerle işbirliği ilişkilerini geliştireceğini açıkça bildirmektedir. Milli kurtuluş hare ketine karşı yürütülen m ücadelede emperyalistlerle işbirliği yapan yerli gerici güçlerin ve ortaklarının g i riştiği bu yeni saldırı . bu saldırıda kullanılan yeni yollar. bizi başarıya götürecek yola g irdiği mizi ispatlamaktadır. Bununla beraber. geçirdiğimiz bütün tecrübelerden anlaşıldığı g i bi. bizi mutlaka başarıya götürecek olan bu yolda. karşıla şacağımız zorlukları bizimle savaşanlardon gizlerneye ça lışmıyoruz. bu zorl ukları kÜçümsemiyoruz. Savaş arkadaşları mıza şu gerçeği a nlatmaya çalışıyoru z : yeni-sömürgecilerin ve ajanlarının Arap ü l kelerinde kurduğu komploları. yürüttükleri demagojileri başarısızlığa uğratmak. ülkemizi top lumsal ilerleme yoluna sokmak istiyorsak. çok uzun. çok çetin bir siyasi ve ideolojik kitle savaşı yürütmek zorundayız. Tekrar edelim : amaçlarımıza .
600
»
(Ormak üzere yerine getireceğimiz başlıca ödev, kitlelerle temasları a rttır nak. kitleleri b irleştirmek. hare kete geçirmektir. öte yandan. emperyalist ıleyhtarı, ilerici bütün partilerle, bütün örgütlerle bağ ları mızı kuwetlen �irmek, geliştirmek zorundayız. Bu yolda ata bileceğimiz her adım, bizi bu ıedefe yaklaştıracaktır. Lübnanda ve d iğer Arap ü l kelerinde, dış ve i ç ,artlar bağımsızlı k, barış, i lerleme v e sosya lizm davasını yeni başarı l a ra �ötürecek nitelikted i r.
601
K O M O N I S T VE ı Ş Ç ı PARTI L E R I N D E
ısviçre emek Partisinin Başarıları
Jean Vincent Bugün ısviçre'de, i l k bakışta göze çarpan yüksek i ktisadi konjonktür ve dengeli siyasi duru m perdesi altında, bir takım endişeler, güvensizlikler, memnuniyetsizliğe kadar g iden sıkıntı l a r belirmektedir. ısviçredeki büyük sermaye olumlu iktisadi şartlardon fevkaldde yarar landı, 700.000 işçi «ithal etti.»: Ama kolay ve yüksek kazan ç peşinde koş tuğu için, sanayide gereken rasyonalizasyo n u ve otomasyonu çok ihmal etti. Bugün a rtık, ısviçre'n i n birçok alandaki geçikmesini herkes görebiliyor. Bu duru m yönetici sınıflarda bazı unsurları endişeye düşürüyor. Bilimsel a raştırma, hattô tatbiki a raştı rman ı n baıı şekilleri, yüksek öğretim, ka ra yolları i nşaatı, suların pislen mesine karşı mücadele, bütün kaynakları kul lanılan su enerjisinin yerine geçebilecek yen i enerji kaynakları n ı n a ra n ması, devlet görevlerinin yeniden değerlendirilmesi g ibi önemli v e ivedili işlere vaktinde girişilmemiştir. Yapılacak işler pek çoktur. Bu işlerin yapılması da vergi a l a n ı nda, gerek federal d üzeyde, gerekse kantonlar düzeyinde, köklü reformlar gerektire cektir. Konfederasyon bütçesinin üçte biri, askeri masraflara ayrılıyor. Askeri bütçe 1 .650 m ilyon ısviçre frangına yükseliyor. «Silôhlı" tarafsızlık ısviçre'ye pahalıya mal oluyor . . . Ote yandan, ısviçrede bu tarafsızlığın niteliği her a n ele a l ınıyor, tar tışılıyor. Şimdilik, bu tarafsızlık genellikle gerek «Avrupa örgütleri .. adı verilen birliklere, gerekse Birleşmiş M i lletlere karşı bir «beklemecil i k.. şeklini a l ma ktadı r : Kanton idareleriyle k a m u oyu, hiç bir temel sorunda anlaşamıyor: Enf lasyon tehlikesin i engellemek üzere kredileri sınırlandı ra n kararnameler, bir yıl için a ncak uzatıldı, üste l i k bu uzatma ufak bir çoğunlukla sağlana bildi. Devletin müdahalesin i a ma ç güden en ufak teşebbüsler, çağı geç602
miş bir iktisadi liberalizm prensipleriyle ka rşılaşıyor, ve sonuçsuz kalıyor. Rekabet şartlarının g ünden g ü ne çetinleşmesi, ü retim i n enternasyonal b i r nitelik a lması, paza rların genişlemesi, ısviçre'de b ü y ü k burjuvazinin ve h ükü metin karşısına çözülmesi g ünden güne zorlaşan sorunlar çı ka rmak tad ı r. Bu sorunlardan uzun süre kaçı n ıldı. «Si hirli formül» (<<Zauberformel») denilen usule başvuru ldu, iki radikal, iki katolik, iki sosya list, bir ta rım partisi üyesinin katıldığı bir koalisyon hükümeti kuruldu : Ama bu yetersiz tedbirler halkın aşağıdan yukarı doğru işleyen baskı sına engel olamadı. işçi sınıfında ve geniş halk ta bakaları arasında be l i ren memnuniyetsizliğin nedenleri çeşitlidir: Hızla a rtan hayat pahalılığı (bu yıl içinde % 5) ; nah iye, kanton ve federal vergilerin gitgide ağırlaşan yükü ; kiraları n yü ksekliğ i ; sosyal kanunla rın yetersizliği (ihtiyarlık sigor taları, çocuk sigortaları, hastalık sigortaları, doğ u m sigortaları. Bu son üç sigorta federal düzeyde daha kabul edilmemiştir). Federasyon ölçüsü nde pek g üçlü olmamasına rağmen, isviçre Emek Partisi ülkedeki tek muhalefeti temsil ediyor. Geçen yıldan bu yana yapı lan bütün seçimler, bize şu gerçeği ispatlamıştı r : ısviçrede, özellikle fran sızca konuşan bölgesinde, Emek Partisinin etkileri g ünden güne a rtmakta d ı r ; b u partin i n etkisiyle, işçi sınıfını ve geniş h a l k tabaka l a rını temsil edecek bir sol ka nadın meydana gelmesini müjdeleyen bir h a reket belir mektedir. 25 Nisan 1 965 günü, Neuchôtel Kantonunda, yani saatçıl ı k endüstrisiyle geçinen bir bölgede, halk, parlômento görevini gören Büyük Konseyi yeni den seçmiştir. Bu Kantonda, işçi ve Halkçı Partisi adını taşıya n Emek Par tisi 1 .000 yen i oy oldı. Bu partiyi Kanseyde temsil eden üye sayısı 6'd a n 1 0'0 yükseldi. Sosya listler de i ki yen r temsilcilik e l d e etti. (Kanton Parlô mentosundaki 105 milletvekilliğinin 42'ini sağ ladılar.) O gün halk, Kanton hükümetini (diğer adıyla Devlet Şurası) de seçti. 2 Mayıs g ü n ü h ü kümete bir sosyalist aday daha seçildi. Bu aday, sosyal ist seçmenlerle isviçre Emek Partisini destekleyen 5.000 seçmenin oyu ndan başka artok bir program temelinde gerçekleşen işçi birliğ inin etkisiyle, 4.000 yeni seçmenin de oyunu aldı. Bu başarıyı kutlamak üzere, orta k bir gösteri d üzenlendi. 24 Ekimde Cenevre Kantonunda seçimler yapıldı. Emek Partisi 800 yeni oy, 2 milletvekilliği daha kaza n d ı . Böylelikle b u partinin parlômentondaki temsilci sayısı 1 6'ye yü kseldi. (100 üzerine.) Koalisyon kura n üç burjuva partisi ise 1 1 .000 oy ve 1 5 mil letvekilliği kaybetti. Sağcı yeni bir teşekkül ola n ..Comite d e Vigilance» «Uya n ı klar Komitesi» 10 m i lletvekil liği aldı. Sosyalistler ise 2 yeni mil letvekilliği kazandılar (böylece milletvekili sayı l a rı ı 8'den 20'ye yükseldi). Bir a y sonra, Cenevre Kanton h ü kü meti - yani Cenevre Devlet Şurası seçimlerinde, bu başarı tekra rla ndı, hattô daha büyük ölçüler aldı. Koalis603
yon halindeki üç burjuva partisi, hükümetteki 7 üyeliğin a ltısını kazanaca ğını u muyord u . Sosyal istlerin 2, Emek Partisinin 1 adayı vardı. Sandı klardan çıkan oylardan 1 6.871 'i Emek Partisine verilmişti. Bu parti böylece en çok oy alan parti haline gel d i ; (1 3.986 oy sosyalistıere ; 1 2.696 oy radika llere ; 1 0.731 oy Hristiyan-Sosyal Partisine ; 9.4 1 3 oy libe ral partisine.) Emek pa rtisinin tek adayı 26.468 oy kazandı. Başka bir deyimle bütün ayların % 33'ünü aldı. Emek Partisine oy verenleri n % 80'i, pa rtin i n e m rine uyarak, ellerindeki oy pusulası na i ki sosya list adayın adını i lave etmişti. Böylece bu adaylar dan biri seçi lebildi. Burjuva partilerinin adayı - gerici sağ unsurların desteğine rağmen - başa rısızlığa uğradı. Cenevrede yapılan bu iki seçim a rasında Vaud Kantonunda belediye seçimleri yapıldı. Bu seçimlerde de Emek Partisi başarı elde etti. lau san ne'da Işçi v e Halkçı Partisi 6 yeni üyelik kazandı (1 4'ten 20'ye geçti). Aldığı aylarda % 42' I i k bir a rtış görüldü. Cenevre-lausanne a rasında bulunan ufa k Nyon şehrinde de Emek Partisi ayların % 40'ını a ldı, ve 6 üyeli k elde etti. lausanne'da sosya listleri temsil eden üye sayısı 26'dan 29'a yükseldi. Böylece burjuva ve gerici sağ partilerin 51 üyelik «çoğ unluğ u»na karşı, sol g üçler 49 üyelik sağladı. Nyon'da Partimiz sosya listlerle eşit oy aldı. Belediye Mecl isini bölüştüler. Vaud Kantonunda daha bi rçok şehir ve kasabada aynı başa rıları elde etti k. Şu noktayı da beli rtmemiz gerek : ısviçrenin diğer bölgelerindeki duru m u n aksine, Neuchatel, Cenevre ve Vaud ka ntonlarında kadınlara oy ha kkı ta nınmıştır. Ni hayet Mart 1 966'da bu başarı lar bir kat daha kesinleşti. 6 M a rt g ü n ü Va ud Kantonunda parla mento seçimleri yapıldı. ısviçre Emek Partisinin Vaud Kantonundaki şubesi olan Işçi Halkçı Partisi 6 yen i mil letvekilliği kazandı (toplamı 1 6'yı buldu.) Oyların % 23, 64' ü n ü alarak, lausanne'da sosya listlerden sonra gelen parti haline geldi (Kanton parlamentosunda 1 57 milletvekil liği bulunur). Parti bütün şehi rlerde çeşit� başarılar sağ ladı. Va ud Kantonu Işçi Halkçı Partisi (POP) 27 M a rt ta rih l i Kanton h ükümeti seçimlerine katılmaya karar verdi. Adayı bütün Kantonda 22.484 oy aldı. Ya ni bütün ayların % 25' i n i (1 962 seçimlerinde ise 1 0.61 4 oy a ı mıştı). Böylece 4 yıl içinde aldığı oy tutarı iki kat a rtmıştır. 6 Mart günü, Zürich şehri n i n Belediye Meclisi seçimleri yapıldı. Bu Mecliste 1 25 üye bulunur. Mecliste temsil edilmiyen Emek Partisi 2 üyeli k kazandı. (8 yıl önce olduğu gi bi.) Uçüncü adayı d a pek ufak bir farkla yeniidi. Oysa seçim şartları fevka lade çetindi. Hiç şüphesiz, bu seçimlerde sağ ladığımız başarı ların nisbi başarılar olduğunu biliyoruz. Bu başa rı lara rağmen, partiye giren üye, pa rti gaze telerine a bone sayısı pek artmamıştır. ısviçrede hüküm süren endişeler, 604
halkta bel i ren memnuniyetsizlik siyasi durumda değişiklikler sağ lama isteği veya teşkilôtlanma çabası şekli nde henüz dile gelmiyor. Bu alan l a rda Partiye düşen ödevler pek a ğ ı rd ı r. lJstelik isviçrede seçmen sayısının % 50'sinin seçimlere katı lmadığ ını unutmıya lım. Ama bu başarı l a rdan isviçrede, özellikle fransızça konuşan bölgelerde, komünizm düşma nlığının a rtık iflôs ettiğini anl ıyabiliyoruz. Binlerce sos yalist veya demokrat seçmen oylarını Emek Pa rtisinin adaylarına verdi, sağcı partiler bu adayları komünist diye «ilôn» ettiğ i ha lde. ısviçre kamu oyu, Amerikanın Viyetnamda yürüttüğ ü savaş ve saldırga n lık politikasiyle Sovyetler Birliğinin izled iği ve Taşkent Konferansında dile gelen ba rışçı politika a rasındaki büyü k farkı açıklıkla görmeye baş ladı. Viyetna mda yürütülen uta nç verici ha rbe ka rşı, Viyetnam halkına maddi yardım sağlamak üzere düzenlenen hareketler, halk tabakaları ve aydınlar a rasında geniş etkiler uyandı rıyor. H i ç şüphesiz, halk Emek Partisine gü nden güne daha çok güvenebili yorsa, bunun başlıca nedeni, bu pa rti nin son yıllar içinde ta nımladığı ve uyguladığı işçi ve halkçı birlik politikasıdır. Lüzumsuz olduğu kadar ezici bir yük teşkil eden askeri kredilere, nük leer siıahlanma istediğne karşı, önceleri tek başına savaşan Emek Par tisi, evvelô birkaç sosyal ist milletvekilinin, son zamanlard a ise soyalist g rubunun büyük bir kısmı ile Hristiyan Sosyal Partisinin bazı katolik u nsurları n ı n desteğ ini kaza ndı. Herşeyden önce halk ta baka l a rı Emek Partisinin, bu tabaka ları n men faatlerini en iyi savu nan pa rti olduğunu anladı. Bu menfaatleri, bazan başarıl ı ama daima etkili bir şeki lde savunmadığı a l a n yoktu r : ihtiya rlı k sigortasının a rttırı l ması ; sakatlı k sigortasının kabul edilmesi ; a i l e ve çocuk primlerinin arttı rılması ; ücretli izin hakkının ka bulü, bu izin süresinin uza tılması ; öğretim sisteminin daha demokratik bir hale geti ril mesi ; vergi sisteminde reform yapılması, vergilerin indiri lmesi ; kiracıları n korunması vb. Bütün bu dava ları ele alan Emek Partisi ülkede ve kantonlarda siyasi hayatın her alanına müdahale ediyor. Bu müdahalelerin daha etkili olması için de Emek Partisi «dolaysız.. demokrasi yol larını, başka bir deyi mle, Federal ve Kantonal Anayasalarca ka bul edilen referandom ve teşebbüs ha kla rı n ı kullandı, zararlı ka nun l a ra engel olmak için daha adil, daha i lerici kanunlar teklif etti. Emek pa rtisi, her zaman ve her yerde, işçi sınıfının birliği ve bera berliği politikasının sözcülüğünü etti, emek dünyasının birliğini büyük çabal a r h a rcayarak savu ndu. Yükarıda sözünü ettiğimiz Cenevre hükumet seçim lerinde elde edilen so nuçlar, işçi sınıfının ve halk ta bakalarının, Emek Partisinin hareketini ve dilini iyi anladığını göstermiştir. Bütün basında beli rtildiğ i g ibi, komünist a leyhtarı çağ rılar, «halk cephesi tehlikesi..ne karşı uya rmalar sonuçsuz ka l mıştır. Bu d a yükarıda i leri sürdüğümüz iddıa ra rı n doğruluğunu ispatlamaktad ı r. 605
Bununla beraber. Emek Partisi şu gerçekleri de çok iyi anlıyor : son bir yıl içinde elde ettiği başarı l a r, zafer yolunda atılmış birkaç a d ı m Ancak ; b u başarı l a r Partiyi daha çetin. daha çok-yönlü çabalar harcamak zo runda b ı ra kıyor. Emek Partisi. köklü değ işikli kler. yapı reforml a rı sağla m a k ; büyük sermayenin. tekellerin. tröstlerin egemenliğine karşı savaş mak. bu güçlerin kuwetini yıkmak istiyorsa. halkın bütün g üçlerin i - özel l ikle h ristiyan-sosyal sendikalarla. rad ikal sol u nsurdarı daha geniş b i r birl i k halinde toplamak. ülkenin demokratik kuruluşlarına dayan a ra k , orta sınıflara yaklaşmak zorunda olduğunu biliyor. Halkın böyle bir çoğunluğundan doğmuş; tekellerin milli iktisat üzerin deki egemenliğini yıkabilecek ; gereken millileştirmeleri gerçekleşti recek ; yatı rı mları ve kredileri kontrol edece k : i l erici b i r sosyal sigorta sistemi kuracak : böyleli kle sosyalizme yol açabilecek. i lerici bir h ükümetin ıkti dara geçebilmesi için. halk güçleri nin geniş bir birl i k halinde topla nması şa rttır. Sosyal izmin etkisiyle yeni lenmiş. canla nmış bir demokrasi kurmak: ülke nin ta rih i nde ve geleneklerindeki en güzel yönleri koru m a k ; federasyon sistemiyle. kültürel zeng i n l i k kaynağı olan bölgesel otonomileri devam ettirmek ; ı sviçreye. geçmişine ya raşır bi r gelecek sağla m a k ; Emek Parti sinin üzerine aldığı çetin ve çokyönlü ödevler işte bunlard ı r.
606
O Z E L S AV F A L A R I M I Z
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesinin B i L D i R i ' si
Mil letlerarası durumda d ünya barışını sürüyor. Birleşik Amerikanın Viyetnama ediyor. I ntikamcı Batı Alman milita ristıeri çekleştirmek a macıyla harp hazırlıklarına
tehdit eder bir gerginlik h ü kü m saldırısı ortan bir hızla devam açığa vu rdukları niyetlerin i ger hız vermişlerdir.
Bugün, sosyalist ülkeler arasındaki sıkı dayanışmanın, milletlerarası komünist ve işçi ha reketinde birliğin her zamandan fazla bir önem taşı dığı bir sırada, Çin Komünist Partisinin Xi, plenumu nda alınan kararların ve Pekinde yaratılan anti-sovyetik hava n ı n emperyalist saldırganları teşvi k edici niteliği daha çok göze batmaktadır. Çin Komünist Partisi idarecile rinin, dünya komünist hareketine, milli kurtuluş, barış ve sosyalizm dôva ları na zararlı sonuçları elle tutulur bir hale gelen bu tutumlarının pa rti plenumunca resmen benimsenmesi kardeş partilerin 1 957 ve 1 960 danışma toplantılarındaki ortak kararlarına, Marksizme-Leninizme aykırı yolda ciddi bir aşamadır. TKP Merkez Komitesi «Büyük proleter kültür devri mi.. adı altında yürütülen hareketi kaygı ile karşılamıştır. Pekinde tertiplenen anti-sovyeti k gösterilerde, savrulan iftiralarda büyük Lenin'in partisine ve ezilen mil letlerin e n kudretli desteği olon Sovyetler Birliğine karşı emperyalizmin ve dünya gericiliğinin beslediği düşmanlık hislerini Çin halkına aşılomaktan başka bir ama ç a rana maz. TKP Merkez Komitesi, Sovyetler Birliği Ko münist Partisine, Sovyetler Birliğine karşı yönetilen bu kaba ve maksatlı iftiraları kesinlikl e red ve ta kbih eder. Viyetnam ha lkı saldırgana karşı savaşta ancak sosya list ü l kelerin, özel likle Sovyetler Birliği n i n her a landaki büyük yardımlariyle ve bütün i lerici i nsanlığın maddi ve manevi desteğ iyle zafere u laşacaktır. Bu yard ı mları koordine etmek, daha etki li kılmak için Sovyetler Birliğince ve diğer sos yalist devletlerce yapılan teklifler Çinli idareciler tarafı ndan redded i lmiş tir. Bu tutum ve davra nışlar ancak dünya devrimci ve ba rışsever g üçleri n i parçalamak, sosyalist ülkeler a rasındaki birlik v e dayanışmayı bozmak 607
hedef ve takdiğini güden. buna ümit bağlıyan Amerikan saldırg a nlarının ve dünya gericiliğinin işine yarıyor. Birleşik Amerika Devletleri Viyetnama saldırısını biteviye genişleterek. Güneydoğu Asyada b i r d ünya harbinin tohumla rını ekiyor. Viyetna m halkı Amerikan emperyalizminin saldı rısına karşı kendi öz memleketinin kurtu luşu. bağımsızlığı uğrunda savaşırken dünya barışına da hizmet etmek tedir. Türkiyede ayni harpçı ve sömürücü düşmana karşı mücadele eden hal kımızın kaderi Viyetnam halkının ve dünya ba rışının kaderiyle s ı kısıkıya bağ lıdır. Yu rdunu ve barışı seven her Türk vata ndaşı. elindeki bütün im kô nları kullanara k Viyetnam halkını bu kutsal savaşında desteklemelidir. Komünist ve işçi partileri temsilcilerinin 1 957 ve 1 960 danışma toplan tıları kara rlarına bağ lı bulunan TKP. komünist hareketinin. Marksizm Leninizm ve proleta rya enternasyonalizm i temeli üzerinde birliği uğrun daki mücadelesine devam edecektir. TORKIYE KOMUNIST PARTISI MERKEZ KOMITESI
608
ı Ç i N D E K I LE R
/b Nör!und
Avrupanın güvenliği sorunu ve işçi sınıfı . T E K E LL E R V E ı ŞÇ ı s ı N ı F ı V. L o uper
Devlet tekelci kapitalizmi ve emekçiler .
543
J. Ducfos
Fransa'da Komün ist belediyelerin yürüttüğü faaliyet ve halka sağladığı hizmetler . .
550
B. Megn üso n Kanada send ikaları ve komünistler .
558
.
•
•
•
•
.
•
.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Hane K/even ıSkandinav ülkelerinde sınıfların yapısında meydana gelen değişik-
likle r .
.
.
.
.
.
.
.
•
.
.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
.
•
•
563
S O S YA L I Z M I N B A Ş A R I LA R I L. Sanyaya
Feoda lizmden sosyalizme geçiş
576
•
1 965 yılı nda Karşılıklı Ekonomik Ya rdım Konseyi ülkelerinin ekonomik durumları . .
M I Lli
•
.
•
•
.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
580
K U R T U L U Ş H A R E K ET I B U G O N
Nico/as CHAOUt kurturuş hareketinde beliren yenilikler
Milli
591
K O M O N I S T VE ı Ş Ç ı P A R T I L E R I N D E Jean Vincenf
ısviçre Emek Partisinin başarıları .
602
ö Z E L SAY F A LA R ı M I Z TKP Merkez Komitesinin Bildiri'si
607
B A R I Ş
V E
S O S Y A L I Z M
P R O B L E M L E R I
/ngilizcesi:
Central Books Ltd., 37 G rays I n n Road, Lo ndon, W. C. 1 . Ita/yancası :
Libreria Rinascita, Via delle Botteghe, Oscure 2. Roma Almancası :
..G LOBUS»-Vertrieb auslöndischer Zeitschriften, Wien XX, Höchstödtplotz 3 Yunancası (Kıbrı s'ta) :
La i kon Praktorion, Tricoupi Street, 53 r., N i cosia Rusçası :
Stredi sko pro rozsi rova n i tisku, Praha 6, Thakurova 3 Fransızcası :
Societe d ' Ed ition et d ' Enformation 9, Boulevard des Ita l iens Paris (2e) Ispanyo/cas ı :
Ediciones Pueblos U nidos Casilla Correo 589, M ontevideo Japoncası:
N a u ka Ltd., 2, Kanad-Zi n bocho 2-chome, Ch iyod a - ku, Tokyo Isveç dilinde:
Arbeta rkultu r, Söderarmsvagen 36, Johanneshov 6, Stockhol m Bulgarcası :
Raınoiznos, I, Rue Tıar Assen, Sofia Türkçesi :
.. Y E N i Ç A Ö .. - Stredisko pro roısirova n i tisku, P ra h a 6, Thc'ıkurova 3
Fiyotı 1 l i ra