yc_67_04

Page 1

YENİçAG •

M. Harmel: Emperyalist «yardımın.. gerçek niteliği

O. Mustafa: Afrikada demokrasi sorunları

R. Jato: Devrimci güçlerin birliği

J. Marks: Afrikanın kurtulu�u sorunu

AFRIK AD A KURT ULUŞ HAREKET I Afrika devrimi dünya devrimci sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır Sihôhlı sava� devresi çalı�maları KOMONIST VE ıŞÇı P ARTILERINDE Proletarya enternasyonalizmi

OZEL S AYF ALARıMIZ TKP Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Vakub Demir yoldaşın Alman Sosyalist Birlik Partisinin Vii. Kongresinde yaptığı selôm­ lama konuşması TKP Merkez Komitesinin KARARI TKP Merkez Komitesinin Yunanistan olaylarını protestosu Doğan Avcıoğluna açık mektup

4

(34)

Nisan

1967

B A R IŞ

VE SOS Y ALIZ M

P R OBLE MLERI


Amerika Birleşik Devletlerini, Kanadayı, Türkiyeyi, Japonyayı ve bütün Batı Avrupa devletlerini içine alan «Iktisadi Işbirliği ve Gelişme Teşkilôtı», 1965 yılında, yardımlarla ilgili bir rapor yayınladı. Bu raporda, az gelişmiş ülkelere sağlanan yardım 8.655 milyon dolar olarak gösterilmektedir. Ama bu belgenin belirttiği gibi: «Çok çeşitli yardım şekilleri bu bilançoya alın­ mıştır, tüketim malları, Istatistik verilerinin bu şekilde kullanılması, ciddi bir iktisadi inceleme­ den çok, beraber, sosyalist ülkelerin, bağımsızlığa yeni kavuşmuş devletlere yarar gözetmeyen yardımlar sağ­ ladığını gören bazı Batılı hükümetler, son yıllarda gerçek ve etkili yardım­ larda bulunmak zorunda kaldılar. Ama şunu da belirtelim: Bu durumda bile açık veya kapalı, lığının degerini bilen hiçbir ülke kabul edemez. ratik Alman Cumhuriyetinin Dar-üs-Salam'da bir konsolosluk açmasını kabul eden Tanzanya'nın bu kararına, Batı Almanyanın gösterdiği tepki hatırlardadır. man Cumhuriyeti Tanzanyada teknisyenler yetiştirmek, bu ülkeye mali yardımlarda bulunmak üzere aktedilen beş yıllık anlaşmayı, olarak. malara son vermek zorunda kaldı. belirttiği gibi, bırakılmıştı: «Ya Batı Almanyanın emrine uyacaktık, miyecek bir harekette bulununcaya kadar iktisadi yardımından faydaIan­ maya bakacaktık; yahut da doğru'diye düşündüğümüz siyaseti izleyecek­ tik ve yardımdan yoksun bırakılacaktık. sadakaya karşılık, istiyorlardı.» Kapitalist hükümetler hiç değişmemiştir. hiçbir şey vermedikleri gibi. yardımda bulunmıyacaklardır. sağlayacak işletmelerin, yapıtların kurulması için gereken sermayeye muh­ taçtır. lendirmektir. rürse, sanılabileceği kadar basit ve «içten» bir yardım şekli değildir. sağlayan ülkelenin «yardım gören» ülkeyi utanmadan yağma ettiğini kapitalist sömürü yollarıyla, mıyalım. Yardım sağlayan ülkeyi harekete geçiren duygu, her halde yar­ dım severlik duygusu değildir. Çoğu zaman, davranışlar, iç işlerine karışmak. 25 0

Kapitalist nükümetlerin sağladığı «elverişli» - yani az faizli ve uzun vadeli - ve «elverişli olmayan» - yani kısa vadeli ve yüksek faizli - istik­ gelişme yoluna yeni razlar da bir .. yardım» şeklidir. Burada da bu muamelelerin yardımla hiç girmiş ülkelere 1964 yılında sa ilgisi bulunmadığını görüyoruz. � larp bağ1ı satın alınabilmesidir. özellikle mali yardımlar, kradiler, lefi. melerin ve aracıların finansmanını temin etmiş oluyor. teknik yardım vb.»

dım» adlı eserinde Oksfortlu iktisatçı ı. M. reklamcılığın veya propagandanın metotlarını andırıyor. B noktayı belirtmektedir: «Borç alanların masrafları ve borçtan elde ettik­ sömürgecilik kalıntılarını yokedebilmele leri faydaları değerlendirilirken bunları (istikrazları) diğer yardım şekilleri ile bir tutmak yanlış olur. Tefecilerin de belki müşterilerine faydası doku­ nuyor, ama tefecilerin başkalarına yardım ettiği söylenemez.» Hükümetler arasında yapılan iztikrazlarla ilgili anlaşmalar konusunda çeşitli şartlara bağlanan bu yardımları, bağ şu noktaların üzerinde de durmalıyız: Bir örnek verelim: D o) Çoğu zaman emperyalist ülkelerdeki büyük iş çevreleri iktisadi geliş­

meye herhangi bir fayda sağlayamayacak mallarını ve donatım malzeme­ sini satmak için bu istikrazları zorla kabul ettirirler. Tanzanyanın bu kısmı kararına karşılık olmak üzere, b) Birçok Afrika ülkesinde zaten yetersiz olan gelirlerin çok büyük eski istikrazların faiz ve masrafını öder. tek letler için de tefecinin eline düşmek bir feıôkettir. bozdul . 26 Eylül tarihli Times gazetesine göre, en yoksu nispetle borçların artış oranı % 5 kadar inmiştir: «Bununla beraber eskiTanzanya Başkanı Julius Nyer Tanzanya . borçların faiz ve masrafını ödeyebilmek için bu ülkeler ihracattan aldık­ ve yine hoşun ları paranın % 9'unu sarfetmek zorundadır.. .

Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapora göre, Malawi-Sudan-Ghana-Nijerya-Fas ve Tunus) borçlarını ödemek için 1963 Başka bir deyişle bize lu yılında 143 milyon dolar sarfetmiştir. Federal Almanyanın elinde bir kukla haline gelm dolar sarfetmişlerdi.) Demek oluyor ki, ayırımları ile incelemezsek, Bugüne kadar «bedav etmesine yardım etmiş oluruz. Zengin, iyi yürekli alacaklı, naı:ıkör, yoksul gelecekte de karşılığını almadan en borçlu masalı . .. Genç Afrika devletleri iktisadi gelişm para ile çeşitli bombalar. yapılıyor Amerikada. Sonra Amerikan gemileri ile gelişmenin tanışan buasıl silôhlar , , bağımsızlığı sağlamak veya k iktisadi hedefi Amerikan uçaklarına yükleniyor, Sermaye sağlama şekilleri bu bağımsızlığı tehlikeye köylerine atıyor, bu durum ülkeye büyük zararlar verebilir. Hibeler bile. Cumhuriyetinin iktisadi alanda büyük çabalar harcıyarak gerçekleştirdiği Y bütün sonuçlar yok ediliyor. madan. yoksul bıraktığını böyle zenginleştiğini dımı «gelişme yoluna yeni girmiş ülkelere yardım» programına dahil oldu­ ğunu iddia ediyor. iyilikseverlik diye gös Görüldüğü gibi, gerçekte şantaj Ama bu kavramı yönetici çevreleri satın almak için bir yoldur sa 16'

25 1


- veya başka bölgelerde - iptidai madde yönünden zengin, ama halkın yaşama seviyesi çok düşük bulunduğu ülkelere yapılan özel yatırımlardır. IJlkelerimizde sermaye yatıran tekeller kimseye yardım etmek niyetinde değildir. Yatırım yapan emperyalistlerin hesaba kattığı 1. bolluğu. bakır vb. gibi zengin maden yatakları bulunan Afrika ülkelerine neden yapıldığını anlatır. 2.Emperyalistler «siyasette denge« dedikleri şeye çok önem verirler. Pratikte emperyalistler için dengenin anlamı şudur: yabancı şirketlerin çıkarlarını koruyan, elektrik ve su dağıtımı, taşıtlar vb. dilerine imtiyazlar tanıyan, ucuz el emeği sağlayan, muhalif siyasi teşki­ lôtlara ve sendikalara baskı yapan rejimler «dengeli.. dir. Emperyalistler için en mükemmel rejim şekli, eski sömürgeci idare sistemidir. artık bu şekle pek imkôn kalmadığına göre, emperyalistler klôsik sömür­ geci rej kadrolar kullanan rej Amerika burjuvazisinin görüşlerini benimsemiş, sadece kendi çıkarlarını düşünen, bir an önce ve ne pahasına olursa olsun zenginleşmek isteyen toplumsal tabakalarda emperyalistlere uşaklık edecek Afrikalılar bulun­ maktadır. Ierin kadroları bu toplumsal tabakalardan sağlanmaktadır. Hiç şüphesiz, etkili bir kontrol kurulduğu takdirde, yabancı sermaye, nereden gelirse gelsin - ama ülkenin ekonomisinde boşrolü oynamaması şartiyle- bağımsız bir iktisadın gelişmesine önemli yardımlar sağlayabilir. Bununla beraber şu noktayı unutmamalıyız: Tekellerin ihraç ettiği sermaye, lenin'in "Emperyalizm, kapitalizmin en yüksek aşamasıdır" adlı eserinde tanımladığı çağdaş emperyalizmin temelini teşkil etmektedir. (Bundan elli yıl önce yazılan bu eserde lenin'in emperyalizm konusunda yaptığı ince­ leme bugün bütün değerini korumuştur. Emperyalist yatırımları meye razı olon Afrika hükümetleri aslında, asıl amaçlar güdebilir, ama pratikte bunlar ülkenin bağımsızlığını tehlikeye düşürmektedir. Hiç şüphesiz emperyalist yatırımlar yardım gören ülkede değişikliklere yol açmış, bu ülkenin gelişimini sağlamış görünüyor. kuyuları açılıyor, çeşitli işletmeler kuruluyor, demiryolları, karayolları şebekeleri genişliyor, gerçekten büyük bir değer kazanıyor. özünü unutmamalıyız.IJIkelerimize ithal edilen sermaye ile güdülenpmaç, Afrikayı canlandırmak değil, yabancılara azami kazanç sağlamaktır.Afrika ülkelerinde bu yolla elde edilen tesadüfi, bozan aldatıcı sonuçlar, emper­ yalist yatırımların güttüğü başlıca amaçlara nispetle pek önemsiz kalıyor. Memleketin , emperyalistlerin tespit ettiği şartlara bağlı sermaye yatı­ rımlarının olumsuz sonuçlarına açık bir örnek teşkil eder. 25 2

yabancı kapitalistler için cennet haline getiren, Ingiliz emperyalistlerinin bundan 7 0 yıl önce yürüttüğü Boer savaşıdır. Güney-Afrikada siyasi iktidarın beyaz bir azınlığın eline geçmesi, yenı­ Çıkarlarından başka bir şey düşündükleri yoktur. sömürgeciliğin ilk örneğini teşkil eder. noktalar şunlardır: güneyine yatırılan emperyalist sermaye tutarı, Afrikanın diğer bütün ülke Yabancı ülkelere ihraç edilebilecek yüksek değerli iptidai m bölgelerinE! yapılan yatırım tutarını geçmiştir. Sadece Ingiliz yatırıml�r� n� . Bu da, tutarı - borsa değerlerine göre - 1,5 milyar sterlingi bulmaktadır. Obur yabancı yatırımlar do (Amerikan, Fransız, Batı Almanya, Japon vb. artmaktadır. tarma hareketi.. nde yatırılan dolarlar 200 milyonu geçmiştir. Bankasının ve Milletlerarası Kalkınma ve Gelişme Bankasının sağladığı gibi alanlard krediler de bu sayıya dahildir.) Bu yatırımlar Güney-Afrikaya ne gibi kazançlar sağlamıştır? Modern demiryollarımız, kara yollarımız, mükemmel bir ulaştırma şebekemiz, Ama limanlarımız var. taşan mağazalar, çok pahalıya mal olan ve Afrikada eşi bulunmayan ime en yakın, sadece eski emperyalist idarecilerin yerinde muazzam bir devlet mekanizması bulunmaktadır. imierden yanadır. Ne yazık ki, Batı Avrupa ve tarımımız, önemli endüstrilelerimiz var. mutlu azınlığın malı olon bu sonuçlar ülkemize neye ol olmuştur acaba? Bu konuda bazı bilgiler verelim: 1) Pratikte toprakların % 87 'si yerli veya yabancı beyaz emperyalistlerin Afrikanın bazı ülkelerinde bugün varolan yeni-sömürgeci elindedir. Bütün sanayi, gelişmiş bütün tarım, bütün şehirler, limanlar, hava olanları, kısacası, köle haline getirilmiş Afrikalı çoğunluğun alın teri, emeği ile yaratılmış, konı ile yoğrulmuş servetlerin en büyük kısmı, bu beyaz azınlığın malıdır. 2) Toprakların % 13'ü ise sefil Afrikalı köylülerin üst üste yaşadığı bir "rezerv.. haline getirilmiştir. halkını besleyemiyen, servetlerini değerlendiremiyen Afrika bölgelerinde görülen duruma benziyor. 3) Siyasi, iktisadi ve toplumsal bakımdan, bu tek-yönlü gelişme Hitler ) Almanyasını insanlığa karşı işlediği cinayetlerini, çekebilmek için iç ve dış politikalarını de latan, korkunç bir terör ve ırkçılık rej 4) Güney-Afrikadaki muazzam Devlet mekanizması gerçekte devrimci kitleleri ezmek, bütün Afrika kıtasının bağımsızlığını tehdit etmek için kullanılan korkunç bir baskı ve saldırı mekanizmasıdır. Madenier, Emperyalist yatırımların Güney-Afrikada doğurduğu feci sonuçların hep­ sini burada saymadık. Ama so hevesli Afrikalı liderler, Güney-Afrikanın durumundan çıkarılacak sonuç­ ların üzerinde durmalı, bunlarda kendilerine dersler çıkarmalıdır. Güney-Afrika Cumhuriyeti emperyalist şirketlerin cenneti haline geldiği için de, nuyor, Güney-Afrikalı kitlelerin, destekleyenlerin öfkesini frenleyerek, korkunç Pretoria rej çalışıyorlar. 253

Güney-A


Dünya oyunu aldatmak için, emperyalist devletler apartheid reJımını ahlôka karşıt diye suçlamış görüıüyorlar. Güney-Afrika yöneticilerini en basit insan haklarına saygı göztermek zorunda bırakmak üzere düzenlenen milletlerarası hareketleri hemen köstekleder, herkesin nefretini kazanan bu rej sağlayacak, ona karşı zecri tedbirler uygulayacak bütün kararların ger­ çekleştirilmesine engel olurlar. meydan okuyorlar, kilerini geliştiriyorlar, askeri bağlarını kuvvetlendiriyorlar. Smith ve çetesini koruyan, Ginesinde halka karşı kullandığı lerdir.lo Hey Adalet Divanında entrikalar yürüterek, Güney-Afrika Cum­ huriyetinin eskiden mandası altında bulunan Güney-Batı Afrika toprakla­ rının haksız ilhakını haklı Nazi hayranı cellat Vorster rej Güney-Afrika milletlerarası emperyalist tekellerin özel avlağı haline geldi. Vorster ve gürühu bu tekellerin ortakları, uşakları, polisleridir sadece. Emperyalist sızmalarla meydana gelen bu olumsuz siyasal ve toplumsal sonuçları göz önünde tutmazsak bile, dolaysız iktisadi sonuçlarını büyük bir dikkatle incelemek zorundayız. Afrika ülkelerinde faaliyette bulunan emperyalist şirketler, yatırdıkları sermayeye karşılık çok büyük kazançlar istemekte ve elde etmektedir. Yatırılan her sermaye 4 yıl içinde amorti edilmelidir. yıllık kazanç yatınlan sermayenin % 25 'ini bulmalıdır. geçmelidir. Yardım gören ülkelere yatırım yapan ülkelerden «akan sermaye» lôfları çok ediliyor. akan kazançlardan, faizlerden, düşergelerden, göze görünmeyen ihracat­ tan pek az bahsediliyor. ihraç ediyorlar. ğini sömürerek yatırımlarını defalarca çıkarttılar. ilgili sayıları yayınlıyorlar, ama tersi olan akımla ilgili istatistikler gizli tutulmakta, ve çok güç elde edilmektedir. rını (hem de yardımın bütün şekilleri göz önünde tutularak) fevkalôde aştığını söyleyebiliriz. Bu sayıları incelersek, neden fakir olduğumuzu, neden zengin oldukla­ rı Emperyalistler, ülkelerimizin servetlerini kuşaklar boyunca sömürdüler, ve hôlô sömürmektedirler. gerikalmışlığımızla başa çıkomayız, gerçek bir bağımsızlığa kavuşamayız, halklarımıza eşit haklar sağlayamayız. Bu amaçlarımızın gerçekleşebilmesi için Afrikalılar kendi topraklarına sahip olmalıdır; Afrikanın doğal ser­ vetleri gerçek sahiplerine iade olunmalıdır.

25 4

Afrikada demokrasi sorunları

Ama gerçekte bu

imin tecridini ve b

Birleşmiş Milletlerce verilen Omer Mustafa Güney-Afrika Cumhuriyeti ile diplomatik ve Sudan Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro üyesi Zim

Salazar'a Mozambikte, Angolada, Afrikada hayatın demokratikleştirilmesi sorununu ele alınca, siyasal ve Milôhları sağlayan emperyal toplumsal gelişmelerinde birbirinden çok farklı düzeylere varmış Afrika ülkelerinin geçirdiği çeşitli tecrübeleri gözönünde tutmak zorundayız. tek yazı çerçevesi içinde bu tecrübeleri derinlemesine incelememizgöstermeye oldukça çalışanlar yine onlardır. zor olduğu için, biz burada sadece Sudan tecrübesini ele alarak, şartlar ı iminin bağımsız olmadığı mey bu ülkenin şartlarına benzeyen birkaç ülkeye de aynen uygulayabileceği­ miz, genel nitelikte kalan birkaç nokta belirtmekle yetineceğiz.

Bugün ülkelerimizde demokrasi sorunu, eskisine nispetle çok daha önemli bir sorun haline geldi. Çünkü kitlelerin hayatında devrimci dönü­ şümler sağlayabilecek başka bir yol yoktur; çünkü kiltelere, siyasal, top­ lumsal, iktisadi ve kültürel işlerini tam anlamı ile yönetme hakkını kazan­ dıracak, kendi kaderlerini tôyin etme imkônını sağlayacak tek yol, gerçek bir demokrasidir. Başka b Afrikada iki tip demokrasi vardır: Birincisi, halk kitlelerinin çıkarlarına Hattô uygun düşen, çeşitli emekçi kitlelerinin birliği temeline dayanan, yaşama ve yürütme kuvvetlerini, üretimi düzenleyen devlet kuruluşlarının yöneti­ şümler sağlayabilecek başka bir yol yoktur; çünküAma kitlere, top­yani yoksul ülkelerden zengin ters siyasal, akımdan, lumsal dönüşümlere yol açan bir demokrasidir. ülkesinde görülen, sömürgecilikten miras kalmış, Batı tipinde bir demok­ Emperyalistler elli yıldan beri Afrikaya rasidir. Doğal servetlerimizi, işçilerimizin ve köylülerim lômento, hükümet ve muhalefet basını bulunuyor, belirli süreler içinde Sözüm ona «ya genel seçimler yapılıyor, ama bu rej demagojiden öteye gidilmiyor. Ama bu sayıların yar Bu ikinci tipteki demokrasiyi dikkatle incelediğimiz zaman, bunun özden tamamiyle yoksun olduğunu, emekçi kitlelerle herhangi bir bağı bulun­ madığını görüyoruz. işçinin, köylünün sırtından geçindiği halde emekçilerin ekmeğini sağlaya­ nı , kolayca anlarız . mayan bu rejimier, gerçek bir demokrasi değildir. Sudan'daki rejim, bu Batı tipi demokrasilerin tipik bir örneğini teşkil sömürüye son vermesini bi Bu kurkunç eder. emperyalizmi ile uzun ve direşken bir mücadele yürüttükten sonra bağım­ sızlığa kavuştu. işçiler, köylüler, aydınlar, talebeler, yani en ilerici toplumsal güçler taşı­ mıştır. Bu ilerici güçler, daha ilk günden, sömürgeciliğe karşı yürütülen 25 5


savaşla, ratik hakları ele geçirmekle, daha da geliştirebileceklerini anlamışlardı. Işte bu nedenlerle, sömürgecilik döneminde, .. luler, kurulmuştu. Solcu güçlerin yürüttüğü mücadelenin içinde ve bu güçlerin etkisiyle kurulan bu teşkilatlar, ğini sağlayan demokratik ve devrimci bir kat izliyordu. Bu alanda en önemli rolü oynayan Sudan Komünist Partisi idi. larla kitle teşkilatları devrimCi niteliklerini koruyabiidi, etkisi altına düşmekten kurtuldu. Bu etken Sudan'da yürütülen demokratik ve ilerici harekette önemli bir rol oynamıştır - ve hala oynamaktadır. Işçilere, tutulunca) milli burjuvaziye dayanan devrimci hareket, larında, demokrasi, "lek üzere Anayasadan faydalanarak çevirdiği manevraları başarısızlığa uğrattı. Işte bu şartlar devam ederken, ihtilal, Mısırda kabul edilen ilkelerin ilan edilmesi, kralı tahtından indiren, prensler gürühünü defeden, yıkmaya başlayan çeşitli tedbirlerin uygulanması, ilerici niteliğini keskinleştirdi. Böylelikle Ingiliz emperyalizmi içerden ve dışardan çember içine alındı. Mısırdaki yeni devrimci rejimin baskısı altında, Şubat 1953 te Kahire Ingiliz- Mısır anlaşması m i zalandı. Bu anlaşma Sudanın siyasal bağımsız­ lığına yol açıyor; Mısır devrimci için olduğu gibi, demokratik güçleri için de büyük bir zafer teşkil ediyordu. Kahire Anlaşmasının hükümlerine uygun olarak, bağımsızlığa ulaştı. Sudan'ın milli burj kuruldu, Sudan başrağı çekildi. ka dı, Illlıkle toplumsal gelişmes . ler, sızlığa gerçek sosyal bir öz kazandıran meselesi ile - karşılaştı. Söm�rgeciliğe karşı yürütülen savaşın asıl yükünü omuzlarında taşımış , olan guçler, çekleşmesini, kalmış az gelişmişliğin yok edilmesini candan istiyorlardı. siyasal bağımsızlık, luga son verecek ilk aşamayı teşkil ediyordu.

25 6

Ama iktidarı ellerinde tutan burjuva partileri, de bu tarihselhaklar ödevi uğruna yerine yürütülen savaşı birleştirmiş mokratik getirecek çapta değildi. Sudan'ın henüz kuruluş aşamasına varmadığını , sızlık uğruna yürütülen kütle bağım kurtuluş döneminde bulunduğunu iddia eden bu partiler, kurtulamadılar, milli kurtuluşun, bile, lerden ayrı tutulamıyacağını talebeler, Bağımsızlığa kavuşmanın verdiği sevinçle gözleri kamaşan, gerçek ba­ devrimci harekete bir kitle harek ğımsızlığın toplumsal devrime sıkı sıkıya bağlı olduğunu kavrayamayan geniş halk kesimlerinin, geleneksel yönetici partilerin etkisi altında kal­ masına rağmen, ilerici güçler, yönetici güçlerin başedemediği zorluklara Bu yüzden de, göğüs gerdiler, gerici lara karşı gelerek, sosyalizmin, ğunu iddia etmeye devam ettiler. Zamanla, köylülere, gerçeği gösterdi. Burjuva demokrasisinin uğradığı fiyasko anlaşı 195 0 yılla büyükemperyaliz toprak ağalarının sadi alanda emperyalist baskısı, köylerde ise Ingiliz mini sıkıştıracak hale geldi, egemenliği devam ettiği, emekçi kitlelerin hayat seviyesi düş­ uğrunda çaba harcamaktan v eksiksiz dur birmadan bağımsızlık tüğü, ik lerine bakanlıklar sağlamaya bakıyordu. Mısırda 23 Temmuz ihtilalı k alınıp satıldığı bir pazar haline gelmişti. Burjuva partilerinin Sudan'da yürütülen iktidara devrimci mücadeleye çok büyük etki geçebilmesi, sadece ellerindeki mali kaynaklara bağlı idi. geleneksel rejime s farkediyordu. Bu sözüm ono demokratik rejimden soğudular, ülkedeki bütün kilit noktalarından pa güvenmez oldular. toprak reformunu gerçekleştiren, fe 1958 sonlarına doğru, Sudan'da rejimi ve burjuva demokrasisini sarsan Sudandaki müc buhran son kertesine vardı. çek örneklerini veren yeni toplumsal güçler gelişiyordu. Halk artık bütün umudunu bu güçlere bağlıyordu. Kasım 1958'de, Parlamento toplandığı zaman, hükümetin büyük deği­ şikliklere uğrayacağı anlaşılıyordu. Sudanın dev eden büyük toprak sahiplerini ve yabancı tekellerin ortaklarını tecrid edecek, Sudan 195 6 O açacaktı. uvazisini temsil eden bir mokratik rejime öldürücü bir darbe indirmek üzere bir , parlamento seçildi, anlaştılar. Ingiliz işgal kuvvetleri ülkeyi terketmek besi yapıldı. devlet mekanizması bütünü ile Sudanlıların eline geçti. Su Sudan'da demokrasinin geçirdiği buhran böylelikle yeni birinin döne mebir evresine vardı. yeni giriyordu. bağımsızlığın ilanından sonra ortaya çıkan büyük sorunla- bu askerler, bütün devrimci halk örgütlerini dağıttılar, Gerici kanunlar çıkarttılar, yüzlerce komünist ve ilerici militanlar emekçi kitlelerin tevkif lehine işleyecek gerçek dönüşümle ettirdiler, elli yıl süren sömürgeci baskılardan, haksızlıklarda

Biz burada Sudan'da tertiplenen askeri hükümet darbesini dikkatle ince­ Bu gü lemeliyiz. toplumsal kalkınmanın hareket noktasını, bunu nasıl yorumladığını ve uyguladığını gösteren açık bir örnektir. 25 7


darbe, gerçekte, Burjuva demokrasisinin düzenci niteliğini anlamak için şu gerçeği hatır­ layalım: Emperyalistlerle yerli gerici ajanları, çıkarlarına hizmet ettiği, egemenliklerini koruduğu süre ancak, lığına razı oluyorlar. Bu demokrasi şartları içinde, halk kitlelerinin köklü siyasi kazançlar elde edebileceğini hissettikleri anda, kaldırıyorlar. Emperyalist ve gerici güçler halk kitlelerine önemsiz menfaat kırı kazançlardan yoksun bırakıldığı gibi, şiddet ve baskıya tabi tutuluyor. öte yandan, komplolarla, hükümet darbeleriyle burjuva demokrasisinin ne kadar kolaylıkla ortadan kaldırıldığını görebiliyoruz. kitlelerde bağı olmayan yönetici sınıflar - yani burjuva sınıfı ile büyük toprak sahipleri - için ancak bir demokrasi sisinin niteliğidir. Askeri hükümet darbelerine şahit olan bütün Afrika ülkelerinde, burjuva demokrasisinin bu gerçek niteliği meydana çıkmıştır. Askeri hükümet darbelerine karşı, bazı halk tabakaları pasif bir tutum takınıyor. Bazıları ise bu darbeleri sevinçle karşılıyor. halk kitlelerinin, burjuva inanmadıklarını göstermektedir. Ama Sudan'da, devrimci ve ilerici güçler tutumlarını ve niteliklerini değiştirmediler. Askeri hükümet darbesi daha önce vardıkları kanaatı kuv­ vetlendirdi. gerçek bir demokrasiyi gerçekleştiremez. Buhran döneminde olduğu gibi, altı yıl süren askeri hükümet döneminde de, yönetici çevreler demokrasiyi hiç savunmadılar. Halkın güvenine ihanet ettiler. oldu. lar. ettiler. Ama işçiler, köylüler, talebeler, aydınlar milliyetçi subaylar, devirmek, Bütün baskılara rağmen devrimci güçler, askeri diktatoryaya karşı yürü­ tülen savaşın ilk safında kaldılar. Devrimçi, komünist ve ilerici yöneticiler, yurtsever subaylar hapishanelere atıldı, toplama kamplarına sürüldü. Bir çoğu çok ağır hapis cezalarına mahkum edildi. Beş subay asıldı. Sayısız militanlar altı yıl boyunca gizlenmek zorunda kaldı. lüler, ket kurdu. Devrimci güçler askeri rejim belasına karşı kahramanca savaştılar. cesur savaş, yol açtı. Geleneksel partilerin yöneticileri zahmetsiz, rahat bir ömür sürer­ ken, bütün siyasi faaliyetlerine son vermişken, devrimci güçlerin savaşın başına geçtiğini, en büyük fedakarlıkları göze aldığını, halkın menfaat­ lerini cesaretle savunduğunu gören kitlelerin duygularında ve tutumunda büyük değişiklikler meydana geldi. 258

rejimdemokrasisi dönemi burjuva adını taşıyan sürecin bir p 21 Ekim 1964 ihtilalı ile, yeni toplumsal güçlerin askeri içinde kendilerine fevkalade önemli siyasi mevkiler sağladığını gösterdi. Ihtilalı yapan, işçilerin, köylülerin, talebelerin, devlet memurlarının katıl­ burjuva demokrasisi rejim dığı genel siyasal grevi tertipleyen, bu güçlerdir. Bu hareketler askeri rejimi felce uğrattı. bu rejimi ten sonra ancak, geleneksel partilerin liderleri devrimci harekete katıldı. Kahramanca yürütülen on günlük bir savaştan sonra, askeri rejim yıkıldı ntıları bırakıyorlar. Halk daha Sudan demokratik tecrübesinin üçüncü evresine girdi. Bu evrenin özel­fazlasını istediği anda, elde ett likleri şunlardı: Gelişen yeni toplumsal güçler siyasi hayatta artık önemli bir rol oyna­ Bunun makta idi.Geleneksel toplumsal güçler ise oldukça zayıf düşmüştü, siyasi durumları teşkil eden burjuva Böylelikle devrim daha zengin, sosyalist bir nitelik taşıyan toplumsal bir öz kazandı. darı kurma işine katılıyordu. Yeni tipte bir hükümet kuruldu. mette işçileri, köylüleri, aydınları, Sudan Komünist Partisini, Demokratik Halk Partisini temsil edenler bulunuyor, bunlar ilerici bir çoğunluk teşkil Bu dav ediyordu. sınıfınınuyguladığı Bu yeni hükümet iktidarda kaldığı müddetçe, devrimci harekete o za­ mana kadar eşi görülmemiş ilerleme olanakları açıldı. defa, demokrasi savaşı, hakkı olan önemli yeri işgal edebiliyordu. Dev­ rimci hareketin parolaları şunlardı: .. Demokrasi halk Bukitleleri kanaatiçindir! şudur: Halk Geleneksel yönetici çevreler kit düşmanlarına demokrasi yoktur!» Gerçek bir demokrasinin kurulması için zorunlu olan şartları gerçekleş­ , tirmek üzere, devrimci hareket kendine şu amaçları tayin etti: Partiler heme Askeri rejimin bütün kalıntılarını, Ya pasif kaldılar, yahut da ortadan kaldırılmaya hemen r Orduda, polis mekanizmasında, devlet Bazı kuruluşlarında bulunan bütün liderler askeri rejimin kendilerine sağladığı maaşı b gerici ve fırsatçı unsurları temizlemek. Büyük tarım işletmelerini istimlak etmek, ve bunları köylü kooperatifle­ ger rine teslim etmek. demokrasiyi tekrar kurmak üzere aralıksız mücadele y Köylerde demokrasiyi gerçekleştirmek üzere, mak, aşiret yetkilerine son vermek. Milli menfaatlerle ilgili bütün işletmeleri, bankaları ve şirketleri millileştirmek. Bazı seçim bölgelerini işçilerin,

köylülerin ve aydınların adaylarına

Işçiler, talebe çeşitli grevler yürüttü. Ordunun içinde bile ilerici subaylar ayırmak.' Emekçi kitlelerin demokratik özgürlüklerini garanti altına almak, askeri rejimin çıkarttığı bütün gerici kanunları yürürlükten kaldırmak. sorum­ güçler ilişkisinde önemli deği darbesinin Sudandaki toplumsal Gerici askeri güruhu, 17 Kasım 1958 tarihli hükümet lularını mahkemeye vermek. Milli kurtulu ş hareketlerine yardım sağlamak, emperyalist ameyhtarı bir dış politika izlemek. Yeni hükümet, köklü toplumsal dönüşümlere yol açacak devrimci bir tutum benimsedi. Ama tekrar saldırıya geçen gerici güçler, sözüm ona 25 9


«milli» bir cephe içinde toplondı, deleye başladı, metotlarına başvurdu. Gerici güçler, silôhlarını, komünizm düşmanlığını hükümete karşı, yaya girişti. Ondan sonra, meti tecrid edebilmek, metçe alınan her tedbire cephe aldı, güçler, Hartumda topladı. Kısacası gelişmeye yol açacak yeni bir demokrasinin kurulmasına engel olmak üzere, yani emperyalistleride yardıma çağırdı. Bu çatışma henüz devam ederken, köylüleri, hileli seçimler yapıldı. Bu seçimler seçmenlerin % lS'i ancak katıldı. lelikle gerici güçler tekrar iktidarı eline alabildi. Bu güçlerin iktidara dönmesi, karşı yeni bir hükümet darbesi, yordu. ketin en dinamik gücü olan komünist Partisi yasaklanınca, nist milletvekillerini Meclisten çıkartmaktı) , Böylelikle, kendi elleriyle kurdukları demokratik rejimi yıkıyor, lerini kesinlikle reddediyordu. Bu şartlar içinde, sömürgecilikten kurtulduğu zamanki duruma dönmüş bulunuyor: Kapitalist ülkelere iptidai madde sağlayan, egemenliği altında, ülke. Sudan devrimindeki temel çelişme, bugünkü durumu isteyen yönetici çevrelerle; sosyalizmi kurmak istiyen toplumsal güçler arasında varolan çelişmedir. Toplumsal gelişme ve ilerleme mantığına aykırı düşen bu durumun daha uzun süre devam edeceğini hiç sanmıyoruz. Birleşik Arap Cumhuriyetinde, ülkelerinde gerçekleşen köklü toplumsal dönüşümler bize şu gerçeği gös­ termektedir: demokrasi dernek; parolaları ile sömürücü ve tüfeyli sınıf­ ların gerçek niyetlerini gizleyen çeşitli partilerin bulunması dernek değil­ dir. Demokrasi dernek; kitleleri seferber eden, den kurtulma isteklerini dile getiren devrimci bir siyasi yönetim demektir. Yukarıda saydığımız ülkelerde gerçekleşen bu köklü toplumsal dönüşümler bize şunu da göstermektedir: Sömürmenin devam ettiği yerde, 260

ilerici güçlere karşı amansız b olabilir, ve bu savaşta, siyi engelleyen başlıca etkendir. Bu noktalardan hareket ederek şu sonuca varıyoruz: Afrikada yürütülen her şeyden önce devrimci güçleri bölmek üzere savaşın bugünkü döneminde demokrasi sorunu, kullandı sorununa sıkı sıkıya bağlıdır.Bu dönüşümler gerçekleşmedikçe, isteri şeklini alan , anlamsız bir söz, oluyor. bu gerici güçler iftirayı bol bol kullandı. Devrim Kapitalist rejimde, ona öldürücü darbeler indirebilmek iç kı şiddet yoluna da başvur demokrasi, hükümeti ve ilerici güçleri Bize bunu gösteren tarihdir; Sudan'ın ve diğer Afrika ülkelerinin geçir­ yıldırmak için,

diği, , Bununla beraber, bir şekilde karşı değiliz. Devrimci sürecin bazı dönemelerinde kalkınmaya ülke içindeki taraftarlarını seferber ettiği gibi, ve ilerlemeye yol açan kitle hareketinin gelişmesi fevkalôde büyük, bir önem kazanabiliyor. Sudan'da, geçici hükümetin yerine burjuva demokrasisi şartları içinde gelişebiidi, aydınları temsil etmeyen yeni bir hükümet geçti. edebildi. mından, Bağımsızlığa yeni kavuşan ülkelerde kültürel tesirlerini arttırmak istiyen gerçekte, emperyalizm, demokrasi için ağır bir yenilgi t de görünüşlerden öteye gidemeyen, 1965eğitimi 'de Anayasada aydın çevrelerine daima etki yapmıştır. Bu Kasım çevrelerin ve kültürüdeğişiklikler yapılınca, (maks onları devrimci sosyalizme değil, gerginlik son kertesi örneğin, sekiz yıllık bir dönem içinde, kurma, emekçi kitlele de bu rejim,

bu soruyu cevaplandırmak istemiyorlar.Yetişme şartları, on yıl önce bağımsızlığa kavuşan Sudan lenen peşin yargılar yüzünden bu aydınlar, yasından, bankaların, rayamıyorlar. Emekçi kitlelerin menfaatlerini temsil eden halkçı güçleryabancı , halkın yoksulluk , liberalist ve idealist bir tutum takınsa, devam teşkilôtlanmasına müsaade etse, dırır, feodalizme tekrar sürükler. Her toplumda, Ginede , yerde sorulacak soru şudur: demokrasiden yararlanan toplumsal güçler , toplumsal sınıflar hangileridir? Gerçek bir demokrasinin tek garantisi, savunan güçlerin iktidarda bulunması

canlandıran,

ne 261


Afrikada devrimci güçlerin birliği sorunu

Ruchord Andriomo Joto Madagaskar, rından biridir. cografi durumundan doğan stratejik önemi emperyalistlerin gözünden kaçmıştır. Madagaskarda çok büyük ve kolay işletilebilecek maden yatak­ larının bulunması do bu stratejik önemi bir kat daha arttırıyor. Egemenliğini devam ettirmek veya arttırmak için, meden her yola başvuruyor; bir yandan çeşitli aşiretler arasındaki anlaş­ mazlıklardan, do Madagaskarda sömürü ve ezgi rejiminin toplumsal temelini teşkil eden burjuvaziyi güçlendirmeye çalışıyor. Sömürgeciler eskidenberi Madagaskarlının kişiliğini yok etmeye, her çeşit bağımsızlık isteğini engellemeye çalışırlar. Bu omaçlarına varmak için en kanlı baskı ve yıldırma hareketlerinden çekinmemişlerdir. 90.000 kişinin öldürülmesine yol açan 1947 'deki feci olaylar bu davranısın sadece . bir örneğidir. Bugünkü şartlar içinde, miz de bağımsızlık bayrağını çekmiş bulunuyor. Ama faaliyetini hiç azolt­ mayan emperyalizm, eden en büyük tehlike, istiyen Amerikan emperyalizmidir. Bu bakımdan, bir radar istasyonu kurmuş olmaları, büyük NASA istasyonu haline getirmek, kası Diego-Suarez koyunu ele geçirmek istemeleri, ronışlardır. Bu belirtiler arasında, kada enflasyona yol açacak ürün fazlalorını Madagaskara akıton, rimizde siyasi seferberliği önleyecek, araç haline gelen politika do yer almaktadır. Madagaskar sorunları üzerinde ısrarla durmamız şundandır: Bu sorun­ lara - tabii başka nisbetler içinde - bütün kıta ölçüsünde olduğu gibi, Afrika ülkelerinin her birinde de rastlamaktoyız. Emperyalistler Afrikayı stratejik bir üs haline getirmek istiyorlar. amaca varmak için de en korkunç yollara başvuruyorlar: Viyetnam savaşı bize her an, ğini hatırlatıyor. 262

Emperyalistlerin ve gerici güçlerin çevirdiği entrikalar karşısında, em­ peryaıist devletler arasında varolan çeliş'melere fazlasiyle önem vermek, bunlardan fazlasiyle medet ummak büyük bir hata olur. Şu noktayı unut­ mıyalım: milletlerarası yeni-sömürgeciliğin başlıca amacı, devam ettirmek, peryalistlerle gerici güçlerin kurduğu ortak cepheye, hem ülke ölçüsünde saflarımızı Madagaskarda devrimin bugün başlıca koruyucusu, Madagaskar Ba­ ğımsızlık Kongresi Partisi (A.K.F .M Afrikanın ve Hint Okyanusunun en önemli k seçmiş bulunan birkaç siyasi partinin birleşmesinden Harıt meydana gelmiştir. aya bakınca bu gerçeği hemen anlıyabil Sosyalist olduklarını iddıa ettikleri halde kendilerine«tinselci», karlı» ilôn eden çeşitli nazariyelerden farklı olarak, milli ve milletlerarası bütün verileri objektif bir şekilde inceliyerek, mıza çıkan sayısız sorunlara en doğru çözüm yolları bulmaya çalışıyor. emperyalizm Komünist aleyhtarı, kamu oyunu etkilediği bir dönemde, bölünmelerden faydalanıyor, Partisinin, meli bile devrimci bir eylem teşkil ediyordu: kapitalistlerin bütün çabala­ rı kurulmasına yol açacak bir devrimci sürecin tohumlarını taşı Bütün hareketlerimizde ülkemizin ve halkımızın niteliğinden doğan çe­ şitli zorlukları bırakan sömürgeci kalıntıları Şartlarımıza bakıp, bütün milli güçler arasında sağlam bir birlik kurma Afrika devletlerinin büyük çoğunluğu zorunluluğuna kanaat getirdik. Ama bu yolda giriştiğimiz teşebbüsler tam bir başarıya ulaşamamıştır. yeni yayılma şekilleri aramaktadır. Bugün Bu başarısızlıklara, kanımızca, likler sebep olmuştur. Bu yetersizlikler ise devrimci imkônlarımızı olduğun­ dan çok üstün görmemizden ileri gelmiştir. Halkın etkili desteğini kaza­ Amerikalıların Madagaskarda suni peykleri te nabilmek için hapiste yatmış olmanın kôfi geleceğini sanan liderler va�. bu istasyonu Amerika d Bu liderler, sömürgecilerin Fransanın serbestlend miş unsurlar arasında işbirlikçileri bulabildiklerini, izlemesinden faydalanarak, harekôt üssü haline getir diklerini pek çabuk unuttular, kitlelerin yeteri kadar hazırlanmadığını, büyük anlam ta aydınlatılmadığını, emperyalizmin yürüttüğü zehirleyici propagandalarını «Amerikan hibe politikası», y ise en uzak orman köylerine kadar yayıldığını göz önünde tutmadılar. Birliğin gelişmesi ve kuvvetlenmesi için, politikacılarımızı satın gerçekci bir gözle değerlendirilmesi zorunludur . . .

Bunlardan başka yeni güçlüklerle karşılaşmak istemiyorsak, talara dikkat etmeliyiz. Iendirmek için dini sömürdüklerini biliyoruz. Ama bu gerçeğe bakıp, emperyalizmin aynı tecrübeler, kendimize tayin ettiğimiz hedefin gerçekleşmesini kolaylaştıracak bir etken öldürme hırsının ne ölçüler bazı büyük milletlerde . olabilir; olmalı 263


Birlik, hesaba katmalı Hareket şekilleri de her yerde ve her zaman aynı olamaz. Birlik, tek düzen demek değildir. Maddi şartları yollarla, falôn ülkede ve falôn dönemde ise illegal yollarla savaş yürüt­ memizi gerektirir. Bu amaç, Adımlamaya başladığımız kurtuluş yolunda sosyalist hükümetlere çok büyük sorumluluklar yüklenmektedir. yardımından, sosyalist yolda ilerlemeye samimiyetle çalışan hükümetler yararlanmaııdır ewelô. Ama sosyalist devletler, de kurdukları ilişkileri ihmal etmemelidir bu yüzden. sadece varlığı bu ülkelerdeki devrimci güçlerin durumunu kuwetlendirir, hiç değilse, yalistler meydanı boş bulmamalıdır.Imkônını bulunca, lik isteklerine set çekmek zorunludur. Insanlığı adaletsizlikten, yok edilme tehlikesinden kurtaracak olan tek yol, sosyalist yoldur; Afri­ kada, bütün dünyada, bütün devrimci güçler arasında kurulacak hareket birliğidir. Halklarımız bu temel gerçeği günden güne artan bir bilinçle anlamaya başlamı

264

Güney Afrikomn kurtuluşu sorunu

beraberlik sözünü ettiğimiz zaman, yız.

J. B. Marks

mızdaki farklar bizi, filön ülkede filôn döne

Ama amacımımızın hiç değişmediğini unut lehine değiştirmektir.

Afrika) Afrika Milli Kongresi ıcra Komitesi Uyesi (Güney güçler dengesini halklarımızın

Güney Afrikanı Kanaatımıza göre, ivedili sorunudur.Kı zam maddi kaynakları ile, emperyalizmin ve beyaz azınlık hükümetlerinin Afrikanın diğer egemenliği altında kaldıkça, devrimimizi tamamlamaya imkôn bulamayız. Çünkü bu Afrikanın her yerinde en önemli sorun, halkların eksiksiz bağımsızlık ve toplumsal kalkınma uğruna yürüttükleri savaş sorunudur . emperyalist-aleyhtar ı gerçekleşmesine engel olan emperyalizm, yeni-sömürgecilik ve dünya her yerde, emperyalizmi ile ittifak kuran veya ona hizmet eden yerli gerici güçler ve çevrelerdir. Siyasi bağımsızlı dünyamızı emperyalist devletlerin teh elde edildi. Ama Afrikanın bir bölgesinde siyasi bağımsızlı zor elde edilecektir: Sömürücü bir beyaz azınlığı nan kıtanı beyazlar kıyıcı ezgilerini devam ettirmeye kararlı görünüyorlar ştır. . Güney Afrikada Malawi, (Rodezya) , Afrika Cumhuriyeti bulunmaktadı bağımsızlığa kavuşmuştur.Bunlar, Malawi Cumhuriyeti veZambiya'dır. Bu devletler bugün Afrika Birliği Teşkilôtında üye bulunmaktadır. Karşılaştı bağımsızlıklarını kuwetlendirmeye çalışıyorlar. Mozambik ile Angola, dı «deniz-aşırı vilôyetleri» olduğunu iddia ediyorlar.Oysa gerçekte, bu sözüm ona vilôyetler tipik sömürgelerdir.Bu iki ülkede halkın büyük çoğunluğu en kıyıcı ezgiye ve sömürmeye tabi tutuluyor. Zimbabwe ile SwazilandIngiliz sömürgeleridir.Zamanı land bir krallık olarak bağımsızlığa kavuşacaktır. II. kanı olacaktır. cı lanan ve halkın menfaatlerine büyük zararlar veren beyaz bir azınlığı yönetimi altında bulunmaktadır. Smith güruhu «isyan» edip Rodezyanın tek taraflı «bağımsı uğruna savaşmaya başladı. Güney-Afrika Cumhuriyetinin, milletlerarası kanunları çiğneyerek ilhak ettiği, emperyalist egemenliği altına soktuğu bir ülkedir. 17

265


devlet sayılan Güney-Afrika Cumhuriyeti, Birleşmiş M i lletler üyesidir, ve egemenliğin bütün özelliklerini taşımaktadı r. Ama h a l kı n büyük çoğu n l u ­ ğ u n a , n e bağımsızl ı k ta nınmaktadı r, n e de özgürlük. Bu çoğ u nluğa sadece, ı rkçı, faşist ezgi ve söm ü rmenin en korkunç şekilleri uyg u l an ı r. Güney­ Afrika Cumhuriyeti emperya lizmin Afrika kıtasındaki en gerici kalesi ol­ d u ğ u g ibi, Afrika h a l klarına karşı yönetilen bütün bozgu ncu ve karşı­ devrimci faaliyetlerin merkezidir. Iktisadi, siyasi ve toplumsa l şartla rı n ı n çeşitliğine rağmen, Güney Afrika ü l keleri. birçok bakımdan, özgü rl ü k uğrunda yürütülen savaşta, ortak bir strateji, ortak b i r taktik gerektiren tek bir jeo-politik bölge sayılabili r. örneğin, Güney-Afrika apayrı b i r i ktisadi bölge teşkil ediyor. Bu bölgenin yüreği de, Güney-Afrika Cu mhuriyetinin sanayi ve maden servetleridir. Bütün bu bölgedeki ticari faa l iyetlerin toplandığı başlıca merkez, Johan­ nesburg'tur. Emperyalist strotejide, bütün bu bölge tek bir ken d i l i k sayı l m a ktadı r. Dünya emperya lizminin Güney Afri kad a ki menfaatleri muazzamdır. In­ g ilterenin. Amerikanın, Fransa nın, Batı Almanyanın, Japonya n ı n bu böl­ geye yatırdığı para l a r, kıta n ı n diğer bölgelerindeki yatırı m l a rı nın topla­ mından yüksektir. Emperyalist devletler a rasında bu bakımdan başta gelen, Güney-Afrika Cu mhuriyetinde 1 milyar sterl ing, Zimbabwe'de 200 milyon sterling, yatıran Ingi lteredir. Zambiya'da da - özell i kle bakır madenieri endüstrisinde - yatı rılan yabancı sermaye mi lyonları b u luyor. Afrikada Portekizli sömü rgecil erle de işbirliği yapan ingilterenin An­ g ola'da ve Mozambik'te demiryolları, ma den şi rketleri, şeker kamışı çift­ l ikleri. deniz yoll a rı şirketleri, b a n ka l a r ve denkle ştirme Odala rı alanla­ rında, muazzam çıka rları vardır. Zambiya, Zimbabwe ve Güney-Afrika Cumhu riyetlerinde, bu büyük Çı­ karları sağlayan işletmelerde ça l ışacak emekçiler. a z gelişmiş ü l kelerden temi n edilmektedir. Güney-Afrika Cumhuriyetin i n madenierinde, çiftlikle­ rinde ve sanayilerinde lesotho kra l l ı ğ ı vatandaşı olan 1 20.0oo'e yakın emekçi çalışıyor. Sadece madenierde çalışan lesotho' l u l a rı n sayısı SO.OOO'e yükseliyor. Botsawa na Cumhuriyetinden gelmiş 25.000 işçi de Güney-Afrika Cu mhuriyetinde deva m l ı şekilde ça lışmaktadı r. Portekizle Güney-Afri ka Cu mhuriyeti arası nda imzalanan bir anlaşmaya göre. Transva a l Madenieri Odası, Mozambikten her yıl orta lama 100.000 Afrika l ı işçi itha l etmektedi r. Buna ka rşı l ı k ise, Güney-Afrika Cumhuriyeti Portekize işçi başına 2 ingiliz l i rası ödemekte, ve kendi topra kl a rında Portekiz idaresine vergi a l ma yetkisini tanımaktad ı r. Bundan başka, Gü ney-Afrika Cu mhuriyetinde ve Rodezyada ça lıştırı lan Moza mbikl i Afri­ kal ı l a rı n sayısı 200.000'i b u luyor. Güney-Afrika Cum h u riyeti nin maden endüstrisinde ça lışan emekçilerin % 60'i dışa rdan gel mektedi r. Güney-Afrika Cu m h u riyetine bol bol işçi sağ layan Portekiz söm ürgeleri - özell i kle Mozambik - Transva a l ' ı n i hracatında ve ithalatında çok önemli bir rol oynuyor. Yukarıda sözü geçen a nlaşmanın h ü kü mlerine göre, Jo266

hannesburg bölgesine deniz yol u ile yapıl a n ithalatın % 47,5'i ; Trans­ vaa l'dan i hraç edilen 340.000 narenciye sandığı Moza m b i k demiryollarını kullanmak, veya Lurenso-Markes limanından geçmek zorundadır. Ma­ lawi'nin, Zimba bwe'nin, Zambiya'nin ve Güney-Afrika Cumhuriyetinin eko­ nomileri için, lurenso-Markes, Beyra ve luanda limanlarının taşıdığı önem, bu bölgede hükü m süren siyasi durumun çok önemli b i r nedenidir. H er a landa - tica rette, maliyede, b a n ka larda, sigorta şirketlerinde, u laştırma firmalarında, - bu ülkeler a rasında çok sı kı bağlar görül mekte. i ktisadi bakımdan bunları n ne derece bi rbiri ne bağ l ı oldukla rı anlaşıl­ maktad ı r. Bağımsızlığa kavuşmuş ü l kelerin e n önem l i ödevlerinden biri, beyaz a zı n l ı ğ ı n ve emperyalist müttefikleri n i n kontrolü a ltında bulunan bu i ktisadi kıskaçları yıkmak üzere savaş yürütmeleridir. Bu ü l keler i ktisadi bakımdan birbirlerine bağ ımlı oldukları için de, bu ülkelerden birinde meydana g elen siyasi olayl a r, bütün öbür ü l kelerde hemen büyük yan­ kıl a r uyandı rıyor. Rodezya b u h ranı bu gerçeği bütün çıplaklığı ile meydana vurdu. Bugün Afrikan ı n karşılaştığı en önemli sorun, hiç şüphesiz bu bu hrondır. Tek başına ele a lınabilse. bu bu hrana b i r çözüm yolu belki bulunabilir: Ama Zimbabwe'yi ilgilendiren her tedbir derhal Gü ney-Afrika Cumhuriyetine ve Portekiz sömürgelerine etki yapıyor. Güney-Afrika Cum h u riyetinin. bir bağı msız Zimbabwe cum h u riyetinin ilôn edilmesine engel oluşu , Rodezya soru n u n u n tek başına ele alınamıyacağ ını gösteriyor. Zimbabwe'nin özgür­ l üğü. bütün Güney Afrika nın gelişmesine sıkı sıkıya bağ l ı d ı r. Mozambik için, ve bölgenin bütün ü l keleri için, aynı şeyi söyleyebil iriz. Zimbabwe buhranı Batı em peryalizminin - özell i kle i ngiliz emperyaliz­ minin - Güney-Afrikada yerli h a l kı n köle h a l ine getiril mesinde oynadığı rolü b i r kere daha beli rtmiştir. Bir ingiliz hükümetinin Afrikal ı çoğ u n l u­ ğ u n u n haklarını ayaklar a ltına o l ması bu b u h randan önce d e görül müş­ t ü r : 1910 yılında Ingiltere ülkemize karşı aynı şekilde davranmıştı. Zimbabwe b u h ranı, emperyal istlerin, her yola başvurarak, Güney-Afri­ kayı beyaz egemenliğinin kalesi haline getirmek niyetini de açığa vur­ muştur. G üney Afrika ile i l g i l i çetin ve ivedi l i sorunları n hepsine çözüm yolları b u l m a k, dünyanın bu kesiminde özgürlük uğruna savaşan g üçlere eksiksiz yard ı m lar sağlamak, Afrikaya ve i l erici insanlığı d üşen b i r ödevdir. Bu ödevi yerine getirmedikleri ta kdirde, pek yakında, Afri kanın g ü neyin ­ den hareket edecek büyük b i r emperya list karşısal d ı rı ile karşılaşacak­ l a rd ı r.

«Iğrenç ittifak- ve işbirlikçiler Çoğunluğun özgürlüğüne ve bağı msızlığıno büyük zara rla r vermek pa­ hasına Güney-Afri kada çıkarlarını korumak istiyen emperyalizm bu niyeti ni defa l a rca belirtmiştir. 30 mi lyon Afrikal ıyı sömürmek için emperyal istlerin 17"

267


dayandığı toplumsal temel, sömürücü beyaz azınlı ktır. Portekiz söm ü rge­ lerinde, Zimbabwe'de ve Afrika n ı n Güney-Batısı dahil, bütün Güney­ Afrika Cumhuriyetinde, siyasi, i ktisadi ve toplumsa l hayatın bütün kilit noktal a rını ellerinde tutan beyazlar, üstelik askeri kuvvetlerin belkemiğini d e teşkil ediyorlar. Bu askeri kuvvetler olmasa b u rezil reji m bir g ü n bile tutunamaz. Güçlü ordu ve polis mekanizması, bir savunma a racı olmaktan çok, komşu Afrika ü l kelerine karşı bozguncu faa l iyetler yürütmek, kurtul u ş hareketlerini bastı rma k üzere kullanılan bir soldı rma a racıdır. G üney Afrikanın henüz k u rtulmamış bütün bölgelerinde, bu korkunç düşmana karşı savaşmak zorunda kolon halklar, özg ü r Afrikadon oldukça kesikli bir yard ı m görmektedir. Daha fazla yardıma, plônlı bir işbirliğine, çeşitli ülkelerde kurtuluş ha reketleri ile deva mlı danışmala ra i htiyacımız var. Halklarımız ayrı ayrı dövüştükleri için geçen yüzyılda emperyalistlere yenil­ diler. Işbirliğimiz yetersiz kaldı kça, kurtuluşumuz da gecikir. Daha önce belirttiğimiz g ibi, d üşmanın elinde m uazzam askeri kaynak­ lar bulunmaktad ı r. londra'da Strateji k I ncelemeler Enstitüsünün yayınladığı bir esere göre, G üney-Afrika Cumhuriyetinin elinde kıta n ı n en büyük askeri kuvvetleri bulunuyor. Bu kuvvetlerin sadece ü lkenin beyaz azınlığındon meydana geldiğini hatırlata lım. Devamlı ordu 25.000 kişiliktir. Polis kuvvetlerinin sayısı 29.600'e yükselmektedir. Bundan başka do 210 birlik halinde 51 .000 komando askeri bulun maktad ı r. Hava kuvvetlerindeki asker sayısı 4.000'd ı r. 1 00 avcı uçağı, 60 helikop­ ter, ve komandolara ayrılmış 250 uçak vardır. Aynı Enstitünün verdiği bilg iye göre, Portekiz Afrikasında 1 00.000 asker bulundu rmaktadı r (30.000'i Mozambikte, 20.000'i Portekiz Ginesi nde ve 57.000'i Angolada) Kıtamızdaki Portekiz hava kuvvetlerinde 14.000 asker, 350 uçak bulunuyor. Rodezyaya g el ince : 4.500 kişilik b i r ordusu 6.400 polisi, 28.500 yedek askeri var. Hava kuvvetlerinde çok modern uçaklarla donatılmış 6 filo bulunmaktadır. Hiç şüphesiz, emperyal istlerin pa rası ile kuru l a n bu Stratejik Inceleme­ ler Enstitüsü, «iğrenç ittifa k"ın askeri gücü olduğundan çok küçük göster­ meye çalışıyor. Ama kabul etmek zorunda kaldı ğ ı sayıl a r bile korkunçtur. Tari hi gidişin a leyhlerine işlediğini bilen, bu yüzden de yok edil meden önce sonuna kadar dövüşmeye kara r vermiş, her şeyi göze a l m ı ş bu insan­ l a rı n yönetimi altında bulunan bu büyük askeri g ü çler, Afrika n ı n bağımsız devletlerine ve kurtuluş hareketlerine karşı harekete geçmek üzere hazır d u rmaktadır. Büyük yenilgilere uğramak istemiyorsak, Afrikanın her ülkesinde, kurtu­ luş hareketleri nin yöneticileri, emperyalistlerin silôhlarından ve desteğin­ den faydalanan bu korkunç g üçlere karşı yürütülecek savaşta, son derece 268

titiz siyasi ve a skeri görüşler temeline dayanarak d u ru m u olduğu g i b i değerlendirmek zoru ndadırlar. Oysa, bu gibi sorunla ra değ i nebilmek, çeşitli i htimalleri iyice d üşündük­ ten sonra a ncak ka ra r verebilmek için gereken bilgi ve yeteneklerden yoksun bazı i nsanlar, özgü rlük u ğ runa savaş yürütenleri, teşkilôtını, dona­ tımını, plônla rını hazırlamadan, dost komşu ülkelerde kendilerine üsler sağlamadon, d üşmana saldırmala rını istiyorlar. Ku rtuluş hareketlerini kolayca yeren, onla rı boyuna i lerlemeye, savaşmaya çağ ı ra n gayretkeş devrimcileri çok görd ü k ! Güney Afrikanın h e r bölgesinde halkımız kurtuluş u ğ ru nda savaştı ve savaşacaktır. Ama bir şartla : Modern silôhlara ihtiyacı var. Insanlarımızı sopalarla, taşlarla savaşa çağ ı rmak istemiyoruz. Hal kımız b u işi yıllarca yaptı. Bu u ğ u rda binlerce evlôdını feda etti. Afrikadaki, bütün d ü nyadaki dostları m ızdan, kıtam ızdan bulunan bütün düşmanlara karşı savaşabilmek üzere binlerce Güney Afrikalıya, silôhla nmaları na, askeri eğiti m görme­ lerine yardım etmeleri ni rica ediyoruz. Silôhlı karşı-devrime karşı, silôhh devrim b i r zoru n l u l u ktur.

Yeni bir rüzgar esiyor Rodezya ve Nyassa land Federasyonunun çözülmesi, bağı msız Malawi ve Zam biya devletlerinin meydana gel mesi, Güney Afri kadaki beyaz gerici güçler için ve emperyalistler için büyük bir yenilgi sayılabilir. Botsowan a Cumhuriyeti v e lesotho krallığı gibi devletlerin meydana gel işi de beyaz­ ların üstünlüğünü iddia edenleri - b i r beyaz azınlığın sömürmesine ve ezgisine tabi bu ülkeler iktisaden bağ ı msız olmadıkları halde - güç d u ruma düşü rmektedir. Çünkü bugün 30 mi lyon Afri kalı özgü rlüğe kavuş­ mak üzere savaşmaktadı r. Bu bir gerçektir. Oysa Afrika n ı n herhangi bir yerinde Afrika lı la rı n iktidarı eline o lması, beyaz azınlığa göre korkunç bir felô ketti r. Bununla beraber, bu bölgedeki en büyük devrimci g ü ç bağımsız dev­ letlerden çok, beyaz üstünlüğünün ve ı rkçılığın ne olduğunu iyi bilen Gü ney Afrika lı emekçi kitleleridir; Zambiyada, Zimba bwede, Güney-Afrika Cumhu riyetinde, Angolada, Malawide, Botsawanada ve lesothoda, ma­ denlerde, çiftliklerde çalışan milyonlarca insandır. I rkçılığı yı kmak, bu ülkelerden muazzam kaza nçlar sağlayan ya ba ncı sermayen in i ktisadi im­ tiyazlarını yok etmek üzere yürütülen savaşın öncüleri bu kitlelerdir. Zambya, Malawi, Botsowa na ve lesotho g ibi, bağımsızlığa kavuşmuş ülkelerin halkları, hôlô sömürgeciliğin ve beyaz azınlığın boyunduruğu altında bulunan Güneyli kardeşlerinin de özg ürlüğe kavuşmalarını istiyor, onlara ellerinden gelen bütün yardımı sağlıyor. Ama bu isteği taşıyanlar sadece işçilerle köylüler değiL. Aydınlar, iş adamları, talebeler, g ençler, hattô aşi ret başkanları do ı rkçı baskının 269


altında eziliyor. Emekçilerin yönetimi a ltında. bütün bu g üçlerin meydana getirdiği geniş cephede. milli kurtuluş uğrunda savaşanlar. birbirinden çok farklı görüşlü i nsanlar. di ndarlar. d insizler. komünistler. komünist ol mayanlar. yer almaktadır. Hepsi de yolu n i l k evresini teşkil eden siyasi bağımsızlıktan öteye gitmeye. i ktisadi ve toplumsal dönüşümleri de ger­ çekleştirmeye korarlıdır. Haıa beyoz bir azınlığın hakimiyeti a ltında bulunan bütün bölgelerde tek perspektif. silahlı savaştır; bütün bu bölgelerde başl ıca ödev. siıahlı yollarla devrimci savaşlar düzenlemek ve açmaktır. Hiç şüphesiz. özgürl ü k uğruna savaşanlar arasında. kurdukları teşkilatlar arasında kurulacak işbirliği olanakları pek çoktur. Ama bu. bütün ü l kelerdeki şartları n ara­ sında fark ol madığ ını. her yerde aynı stratejinin uygula nacağı a nlamına gelmiyor. Böyle bir şey imkansızdır. Her ülkenin kendine özgü siyasi ve askeri yöneti mi olmalıdır. Ama düşmanın sıra i l e her kurtul u ş hareketin e karşı bütün kuvvetlerini kullanmasına engel olmak için. çeşitli ül kelerde yürütülen savaşları bir elden düzenlemek ve yönetmek çaresini bulmak bur zorun luluktur. Savaşı her ülkede ayrı ayrı yürütme zorunluluğunu iddia eden nazari­ yeye karşı savaşmalıyız. Kurtuluş sorun u n u n çeşitli ülkelerde sıra ile çözüm­ lenmesini isteyen görüşü de benimsemiyoruz. Bundan sonra patlak verecek i l k i htiıal ı n nerede olaca ğ ı n ı tahmin edemeyiz. Bu şartlar içinde Güney Afrika do emperyalizmin hakimiyeti a ltında bulunan bütün ü l kelerde savaş şiddetlendirilmelidir. Em peryalistler Afrikayı g üneyden boşlıyorak işgal ettiler. Bu işgal yine Güneyde sona ermelidir.

A F R I KA DA K U R T U L U Ş H AR E K ETI

Afrika devrimi dünya devrimci sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır

M a t Laur i n Afrika Bağımsızlık Partisi Merkez Komitesi Sekreteri (Senegal) Dünya halklarının çağdaş tari hi. bir yandan ezgi a ltında yaşayan h a l k­ lar ve sınıflar. öte yandan bu halkları ve bu sınıfları ezgi altı nda tuta nlar arası nda ki. bozan açık. bozan ka palı. o m a daima dramatik bir nitelik taşıyan deva mlı çatışmalardan meydana gelmektedir. Dünya devrimci süreci. ezgi altında bulunan ha l k ve sınıfları n zalimlere karşı yürüttükleri mücadelede elde ettiği zaferler. uğradı kları başarısızlıklar tarihi demek­ tir. Bu zaferlerin çeşitli şekiller o lması. çeşitli sonuçlara yol açması. zama n ve mekan içinde birbirinden uzak bulu nması. aralarındaki siyasi ve man­ tıki bağın görünmesine engel oluyor. Oysa bu bağ. bu zaferleri insanlığı tarihsel kaderine. özgür ve mutlu i nsanlar. özgür ve mutlu halklar top ­ l u m u kurma a macına yaklaştıran. tarihsel bakımdan birbirine bağlı h a l k­ lar haline getirmektedir. Sümürüye yol açan sistemi yıkma sorununun ilk defa ortaya ya konul­ ması. bir ülkede. o zamana kadar ezgi altında tutulan insanların. i nsanlık tari hinde ilk defa i ktidarı alıp insanlığın ileride o lacağı şekli müjdeleyen yeni ti pte bir devlet kurması ile a ncak. d ü nya devrimci süreci önemli ve kesin bir aşa maya u l a ştı. Bu aşama 1 9 1 7 Ekimi nde başladı. O tarihten önce yapılan devrimler - özellikle 1 789 Fransız ihtiları - kişi­ lerin özgürlüğe kavuşması sorun u n u hiç şüphesiz ortaya atmıştı. Ama Fransa. Ingiltere gibi. kölelik sisteminden yararlanan ülkelerdeki burju­ vazi. kölelerin özgürlük hakkını ta nıdığı zama n bile. bu sefer halkları ezgi a ltında tutmak. dünya n ı n en büyük kesiminde. Amerikada. Asyada. Afri­ kada. sömürgeci eşkiya l ı k sistemini devam ettirmek hakkını kendine tanı­ yordu . Devri mci süreç. 1 9. yüzyılda ancak. Marks·la. Engels·le. hareketinin nazariyecilerini buldu. Ama o zaman bile. .. Bütün dünya proleterleri bir-

270

271


!işiniz.. parolası, i nsanlığın bir kesimini - yani teknik bakımdan ilerlemiş, sınıf yapısı Marksı n eserlerine kon u olmuş - kesimini a ncak doğrudan doğruya ilgilendiriyord u . Oysa dünyan ı n çok ufak bir kesiminde a ncak proleterler bulunuyordu. Bugün hiç d e yerinde olmayan b i r deyimle ta n ı m ­ ladığımız, .. Oçüncü Dünya» dediğimiz d ünya n ı n ç o k g eniş bir kesiminde yaşayan muazzam kitleler için, Marksist devrimci nazariyeden gereken sonuçlar hemen çıkartıl a madı. Ekim 1 91 7'nin büyük destan ı ile a ncak dünya devrimci sürecinin - gerek naza ri gerek pratik - birliği ku ru l a bildi . .. Bütün d ünya proleterleri, ezgi a ltında yaşayan bütün hal kları, b i rleşiniz.. a ncak o za man denildi. Bütün halkların Lenine, evrensel bir sü reç olan devrimci hareketin en büyük, e n şanlı şahsiyet diye bakması bundandır. Eskiden beri ezgi altında yaşayan halklarl a Sovyetler ü l kesi arasında kurulan yeni i lişkiler - küçük ve büyük - bütün dünya halkları a rasında gelecekte kurulacak olan il işkilerin alacağ ı şekli naza riyede ve pratikte göstermiş oldu. Bu yeni birlik büyük bir g ü ç kurdu. Faşizmi yen ilgiye uğra­ tan, emperyalizmi zayıf d üşüren, Avrupada sosyalist ü l keler sistemi nin doğ masına yol açan şartl a rı yaratan, dünya devrimci g üçlerinin şaşırtıcı gelişmesini sağlayan bu yeni g üçtür. O tarihten bu yana, dünya devrimci süreci çok büyük zaferlere u laştı : Çin devri mi, Viyetnam Demokratik Cumhuriyetin i n kuru l ması, Amerika kıtasında Kübada sosya list bir rejimin ku ru l ması, Asyafa, Afrikada ve Amerikada 40'dan fazla ülkenin milli bağımsızlığa ulaşması, dünya işçi sınıfı n ı n geri alı nmaz zaferler elde etmesi, dünyamızda g erçekleşen dev­ rimci dönüşüm ün en önemli ve yeni aşamalarını teşkil etmiştir. Ikinci Dünya Savaşın ı n patlamasına yol açan emperya lizm, bu hareke­ tiyle kendi mahvı n ı hızlandırmış oldu ; dünyadaki iferici g üçlere, sayısız fedakarlıklar, yıkıntılar pahasına, birliklerini perçinleştirmek ; zafere u l a ­ şarak killetlerarası g üçler a rasında yeni i lişkilerin kuru l ma sı için gereken tarihsel şartları yaratma imka n ı n ı sağlamış oldu. Hiç şüphesiz, Afrika devrimci ha reketi de bu konjonktürden büyük faydalar gördü. Cezayir halkı milli bağımsızl ı ğ ı n ı 8 yıl süren bir kurtu luş savaşı ile elde etti. B u sekiz yıl içinde Cezayir sorunu, dünya devrimci ha reketinin önemli bir soru n u haline geldi. Bununla beraber şu noktayı da belirtmeliyiz : Afrika halklarının büyük çoğ u nluğu hiç şüphesiz büyük feda karlı klar ge­ rektiren, U m Nyobe, M u miye, Lumumba g i bi büyük kahramanlar yetişti­ ren, ama sömürücü devletlere karşı silahlı harp şeklini a l m aya n siyasi savaşlarla özgürlüğe u laştı. Sömürgeci devletlerin niteliği aslı nda hiç değişmedi. 1 947 yılında Ma­ dagaskarda halkın artık ta hammül edemediği baskı mekanizmasında en ufak değişikliğe yanaşmak istemiyen, bu yüzden de 90.000 emekçin i n katl ı n ı göze o l a n bir devlet, 1 960 yılında a s i l ve mert duygular beslerneye başlamaz. Davranışları ndaki değişikliğ in nedenleri başkadır: 1 955-1960 272

yılları a rasında, yani Afrika ü l keleri n i n çoğ u n l u kl a milli bağımsızlığa u laştığı dönem içinde, halkların yürüttüğ ü siyasi savaşına genel ortamı, e mperyalizmin o n yıl önce yenilgiye u ğ rayarak, asırl a rdan beri ülkeleri ni boyunduru k altında tutan ezgi ve baskı sistemini yok eden Çin devrim­ cilerinin zaferini ka bullenmek zoru nda kalara k uğradığı büyük yenilgiyi, yeni bir şekilde, devam ettirmiş o luyordu . ate yandan Afri kada bağımsızlığa yeni kavuşan devletlerin izlediği siyaset sonradan çok çeşitli şekiller aldığı halde, bu devletlerin bağ ı msız­ lığa ulaşması, bu d u ru mdan meydana gelen u lusal ve uluslara rası sonuç­ l a r bile dü nya devrimci ha reketi için b i r zafer teşkil ediyordu. Bir yandan Afrika halkları n ı n dünya devrimci süreci ne sağ ladığı b i r başarı, öte yan­ dan b u devrimci sareci n sonucu olan b i r zaferdi. Sömürgeci ülkelerde (özel likle Fransoda ve Ing i lterede) işçi sınıfı n ı n teş­ kilatları, Afrika devri m i n i n bu i l k evresinin gerçekleşmesine yol açan savaşlarla yakından ilgilendi, bu savaşlarda önemli bir rol oynadı. Afrika özg ürlüğü uğrunda savaşa n ..Afri ka Demokratik Birliği» a d ı n ı a l a n büyük ha reket, bu birliğin gerek Fransız işçi sın ıfı ile CGT ile, Fransız Komünist Partisi i le, gerek Dünya demokratik sendika h areketi, yan i Dünya Sendi­ kal a rı Federasyonu (F.S.M.) i l e kurduğu ilişkiler, Afrika devrimi ile d ü nya devrimci ha reketi a rasındaki sıkı ve deva m l ı bağları ispatlamıştır. Ama Afrika devrimi ile bu hareketler a rası nda kurulan birlik ve daya­ n ışma bağla rı, sadece belirli şartlara bağ l ı ve belirli şartlardan doğ a n olaylar değildir. Bu b a ğ l a r devrimci sürecin genel n iteliğini d i l e getirmek­ tedir. Emperyalizm bu gerçeği iyi anlamıştı r : Rus devri mini ezmeye çalıştık­ tan sonra yeni kuru l m uş Sovyetler Birl i ğ i ne karşı bütün kuvvetlerin i seferber eden ; sosya lizmi ortadan kaldırmak a macı ile I ki nci Dünya Savaşına yol açan ; Batı Almanyayı silahlandı ran, sosyalist ülkelere karşı-devri m i sok­ maya kalkışan, Çini tecrid etmeye çalışan, Viyetna md a sal d ı rgan bir ha rbe g i rişen, Lu m u m bayı katlettiren, başkan N'Krumah rejimini deviren, Gi neyi tehdit eden, Küba'yı a b l u ka a ltına a lan, d ünya n ı n her tarafında çeşitli ci nayletler işleyen emperya lizm (başında Amerika Birleşik Devletleri) çağ ­ d a s devrimci ha reketin temel niteliğini iyi anladığını h e r davranışı ile g ö �termektedi r. Bu ha reket, devrimci b i r süreç, devrimci bir zinci rdir. Afrika devri mi de bu zinciri n bir ha lka sı d ı r. Bu bağlar her zaman iyi anlaşılmamıştı r, hatta bazan i nka r bile edil­ miştir. Çoğu zaman maneviyat bozan gerçeklerin yeni gelişen milliyet­ çili kleri fazlasiyle keskinleştirdiği bir dönemde b u n u çok gördük. Afrika­ daki devrimci ha reketi tecrid etmek a macı ile Afrika nın kültüründe ve siyasi hareketleri nde görülen özel likler, ayrı l ı klar g i bi, aslında doğru olan bazı kavra mları büyük bir usta l ı kla sömürmesini bilen emperyalizmin sis­ temli propagandaların etkisi de hiç şüphesiz b u rada büyük rol oyna­ mıştır. Ama dünya devrimci süreci, çeşitli u nsurları n ı ha rekete geçirerek, deni­ zin ka barması ve çekilmesi gibi tıpkı, çeşitli a ra l ı kla rla ilerlemeye devam 273


ediyor. I l k aşamasında. yani Ikinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra. Afrika devrimci ha reketi dalganın en yüksek noktasına erişti. Bu yükselişi sağ layan. dünya i lerici g üçlerin tümü idi. Ilerici güçlerin a kışı hem dış şartla rın. hem de yürütülen siyasi ve askeri savaşların a l d ı ğ ı şekil l eri de tôyin ediyordu. Devri mci g üçlere karşı giriştiği soğ u k harpte yenilen emperyalizm. sosya l izmle yan yana ve barış içinde yaşamayı prensip olara k kabul etmek zorunda ka ldı. Kore H a l k Cumhuriyetini yok etme teşebbüsünde yenilgiye u ğ radı ; Viyetnamda yeniidi ; Afri kada yeni idi ; halkl a rı n bağımsızlık u ğ ru na yürüttüğü haklı savaşlar karşısında. çeşitli ü l kelerin bağımsızlığ ı n ı ka bul etmeye mecbur oldu. Ama emperyalizm. kaderine b i r türlü boyun eğmek istemiyor. Dünya devrimci ha reketin i n i leri ka rakol ları. d ünya devrimci süreci nin çevresi diye baktığ ı halkıara karşı çeşitli sal d ı rılara. zorbalıkıara devam etti. Sovyetler Birliğ ini ve Avrupadaki sosyal ist ü l keleri d ü nya haritası nda n silme u mudunu kaybetmiş görünen emperya l izm. Asya. Afrika ve latin Amerika haklarına karşı harplere girişerek. bu ü l keleri mahvetmeye çal ı ­ şara k d ünya devri m i n i n gelişimini köstekleyebi leceğ ini sanmaktadır. Son yı l la rda g i riştiği bütün teşebbüsler bunu göstermektedir. Oysa emperyalist sal d ı rga n l ı ğ ı nda fevkalade keski n l eştiği n i gören bir dönemde. Afrika devrimci gelişimi i ki n ci evresine varmış b u l unuyor. B u evre çok karmaşık bir nitelik taşıyor. Mesele bir yandan i ğ renç sömürgeci hôkimiyetl a ltında bulunan. çağ ımıza a rtı k hiç uymayan kıyacıl emper­ yalizme karşı savaşan milyon l a rca Afrikal ı n ı n milli bağımsızlığını gerçek­ leşti rmek; öte yandan. emperyalizme uşaklı k eden azı n l ı k hü kümetleri nin uyguladığı ı rkçı ezgiye. her ça reye başvurarak. demokratik çözüm yol l a rı bulmak. Güney-Afrikada. Rodezyada i ktidarı halkın eline teslim etmek ; bundan sonra da. m i l l i bağ ımsızl ı k temeline daya n a ra k. i ktisadi. siyasi ve kültürel a l a nlarda. b u bağ ı msızlığı kuvvetlendirmek ; nihayet. yüzyıllar boyunca d ünya milletleri a rasında yeri n i a lamayan büyük Afrika cemaa­ tına kendine düşen rolü. barış ve kalkınma davaları n ı n lehine olara k oyna­ masını sağ lamaktır. Görüldüğü gibi bu ödevler büyük ve çetindir. Bu ödevleri gerçekleştirme yol u nda atılaca k i l k adı m ların Afrika devrimci hareketi ni çok büyük zor­ luklarla karşı ka rşıya bırakacağını kabul etmek zorundayız. Devletlerimi­ zin çoğu nda iktisat tehlikeli sarsırtı lar geçiriyor. Birçokları nda eski sömü r­ geci devletlerle bağ ı m l ı l ı k i lişkileri devam etmektedi r. Emperyalizm bütün b u ü l keleri içten yıkmaya çal ışıyor. Hiç şü phesiz ayrı ayrı nitelikler taşı­ yan ama her yerde bir ta kım sorunlara yol açan. çoğu zaman. Ghanada olduğu gibi. Afrika h a l kl a rı n ı n menfaatlerine büyü k zararl a r veren hükü­ met darbeleri düzen leniyor. Demokrasi bir türlü gerçekleşemiyor. Kültür sorunları çözülemiyor. Emperya lizm. devrimci ha reketi bölebil mek. demok­ ratik rejimieri devirebil mek üzere. durmada n çeşitli teşebbüslere girişiyor. G ine. Mali. Brazzaville-Kongosu. Birleşik Arap Cumhuriyeti gibi ü l ke274

lerde sömürgeciliğin bütün sonuç ve ka l ı ntıl a rı n ı yok etmek üzere girişilen başarı l ı teşebbüslere rağmen ne yazık ki. yukarıda çizdiğimiz tablo Afri­ ka n ı n genel durumunu dile getirmektedir. Dünya devrimci hareketi. bugüne kadar ka rşı l aştığı ve gelişmesiyle ilgili sorunların en çetin lerine çözüm yol ları bul maya ça lışı rken. Afrika devri­ m i n i n de teh l i keli ve güç bir döneme gi rmiş olması bir tesadüf eseri değ il­ d i r. Oysa bugünkü tehlikeli şartlar içinde bile Afrikalı devri m ci lere. dün­ yada ilerici güçlerden ayrı kalmayı öğütleyen Afri kalı nazariyeciler bulu­ nuyor. Bazıları bilimsel devrimci nazariyenin Afrika gerçeklerine uygula­ n a m ıyacağ ı n ı iddia ediyor; bazı larına göre ise. en ilerici toplumsal bilim­ lerin metotları ile. toplumun yapısı incelenemez ; bazıları ise. emperyalist tehlikenin Batıdan olduğu kadar Doğudan da gelebi leceğini. a rtık dün­ yanın. i lerici güçler - gerici güçler diye ikiye böıünemiyeceğ ini. sadece varlıklı ü l keler-yoksul ü l keler (burjuva mil letler - proleter mil letler) d iye i ki grupa ayrı l a bileceği n i i leri sürüyorlar. Bütün bu iddia l a rda. ortak bazı nokta lar görülmektedi r : Emperyalizme bağ l ı sosyologların ve iktisatçı ların i leri sürdüğ ü bu nazariyeler. i ktisadi gerika lmışlığın derin nedenlelerini meskelemek. böylelikle halkl a rı yeni­ sömürgeci liğin ezgisi a ltında tutmak amacını güdüyor. ate yandan. bu nazariyeler çağ ımızdaki başlıca çelişmeyi : Başka bir deyişle. emperya­ l izmin bütün şekilleri ile sosyalizmin bütün şehi l leri a rasında yürütülen. kô h olumlu kôh olu msuz evreler geçiren. kôh başarı l ı kôh başarısız sonuç­ lar elde eden savaşı gizlemeye çalışıyor. Bütün bu nazariyelerde güdülen orta k a maçlar. halkla rı bölmekti r; dev­ letleri. en ufa k buhran karşı gelemiyecek kadar iktisaden zayıf bırakmaktı r ; Afri ka n ı n ufak ufak devletlere bölünmüş halini devam etti rmektir ; öte yandan da. Afrika devrimini. dünyü devrimci süreci dışı nda. ona eklenmiş ve ondan ayrı bir olay haline getirmektir. Bu hal ise Afrika devrim i n i. yerli gerici güçlerin ve u l uslararası gerici güçlerin - açık veya g izli - darbe­ l erine dayanamıyacak kadar zayıf düşürecektir. Ama Afrika devrimci h a reketi. temel soru nlarda. kend i n i bu yalancı nazariyelere ka ptı rtmıyor. Bu hareketle. Asyada. Amerikada. Avrupadaki ilerici güçler a rasında kuru l a n bağlar sağ lamdır. Afrika devrimci ha reketi. milletlerarası Asya-Afrika. veya Asya-Afri ka-lôtin Amerika teşkilatlarında yer a l ma kta ; bütün ü l kelerde iyi niyet sahibi insanları n yürüttüğü savaş­ lara katı l ma kta ; Avru pa işçi sınıfı n ı n teşki latları ile samimi i lişkiler devam ettirmektedir. Afrika devri m i n i n sosya l ist ü l kelerle kurduğu i lişkiler de gelişmektedir. 1 966' n ı n ilk üç ayında toplanan çeşitli komünist parti leri n i n kongrelerine katı lmış olması b u gelişmeyi dile getiriyor. Ostelik, sosyalizm bugün. Afrika devrimci hareketleri nde olduğu gi bi. genellikle halkları n ı n Kalkınmasını gerçekleştirmek isteyen bütün vatan­ severlerde de g ünden güne artan bir ilgi uyandırmaktadır. Afri kada. ü l ­ kelerindeki iktisadi ve siyasi soru nlara çözüm yolu b u l m a k üzere sosya­ l ist doktrine başvurduklarını açikton açığa söyleyen devlet adamları. 275


demokratik siyasi partiler çoktur. Afrikada gençler ve talebeler genellikle ya tamamiyle sosyalizmden ya nadır, yahut da sosyal ist prensiplere karşı ilgi ve sempati duymaktad ı r. Bununla beraber teori ile pratik a rası ndaki a ra büyüktür; sosya l ist prensipleri ka bul etmek başka, Afrika gerçeklerini deri n l emesine bilmek, sosya l ist naza riyeyi gerçekıere yerinde uygulayabilme k başka. Gerek yeni­ sömü rgeci lerin ezgisi a ltında bulunan Afrika ül kelerindeki pa rti ve ha re­ ketlerin, gerekse eksiksiz bir m i l l i bağımsızlık kurmaya çalışan demokratik Afrika devletlerin i n karşısına çıkan en çetin sorunlar, sosyalist naza riyeye gerçekıere uygulama güçlüklerinden i leri gelmekted ir. Bu son yı l l a r içinde Afri kada ortaya çıkan ve sosya l izme az veya çok yanlış şekiller veren çeşitli «sosya l izm»lere geli nce, bunların burada ayrı n ­ t ı l ı bir i ncelemesine g i rişmemekle beraber, bütün bu sistemlerin, artık ken d i n i belli etmemeye ça lışan kapitalist ideoloj i n i n birer hilesi olduğunu söyleyebi liriz. Yine de, kötü lük böylelikle faziletin üstü n l üğ ü nü kabul etmiş o luyor. Em peryal istler ve yeni-sömürgeciliğe hizmet eden yerli uşakları, Afrika devrimci hareketin i sosyal ist ü l kelerden ayırmak için çabalarını esirgemi­ yorlar. Afri kanın herha ngi bir ü l kesinde bir emperyal ist ajanı iktidara geçti m i, i l k işi, sosyalist ü l kelerle d iplomatik ve ticari i lişki leri n i derhal kesmek oluyor. Ama sosyal ist ü l kelerin sağ ladığı ya rdım, yaptı ğ ı işbirliği olmasa, Afri ka devrimci ha reketi, emperyalizmin elindeki muazzam siyasi ve iktisadi mekanizmaya karşı gelebi l i r mi a ca b a ? Devri mci Gi ne, Sovyetler Birliğin­ den ve diğer sosyalist ü l kelerden yard ı m görmeseydi, bağı msızlığının ilk y ı l la rı nda kendisi ne uyg u l a n a n iktisadi ablukaya dayanabilir miyd i ? Sos­ yal ist ülkelerin yardımı olmasa, Mali'deki, Brazzavil le-Kongosundaki de­ mokratik rejimier, karşılaştıkları zorl ukla rla başedebilir mi? Birleşik Arap Cumhuriyeti ndeki işlenebilir toprak tutarın ı n a rtması, emperyal izme her­ hangi bir fayda mı sağ l a r? Emperyal istler zaten, Assuvan barajı n ı kur­ mayı reddetmediler mi? Kadroları n ı n öğ retim i n i ve 'eğiti m i n i eski sömür­ geci devletlere b ı ra ka n yeni-sömürgecil iğe ta bi Afrika ü l kelerinde gen ç ve aydın kadro sıkı ntısı çeki lirken, her yıl sosyalist ülkeleri n ü niversitele­ rinde, yüksek okulları nda binlerce genç Afri kalı yetişti riliyor. Siyasi bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra Afrika Devletleri, birçok kar­ maşık soru nlara çözüm yol ları bulmak zorunda ka lıyor. Bu soru n l a r a ra­ sında, en önemlilerden biri her halde, iktisadi gelişme sorunudur: sanayi henüz kurulmamıştır, enerji i l e i l g i l i kayna klar ya hiç işleti l memiştir, ya hut da yabancı tekeller yara rı na işletil mekted ir; ta rım gecikmiştir : ü l ke, dünya piyasa larında eşitl iğe kavuşa mamıştır ; uzma n l a r, teknik kadrolar çok yetersizd i r ; bütün Afrika kıtasını iptidai madde sağlamakla yetineceK bir kaynak haline getirmiş ve yüzyı l l a rca ezgisini devam etti rmiş söm ürgeci egemen l i ğ i n çeşitli kal ı ntıları devam etmektedi r. Bu şartla r içinde, Afrika devri m i n i n iki nci aşamasında ka rşı mıza çıkan başlıca ödevlerden b i ri, 276

Afrikan ı n iç gücünü teşkil eden kaynakları n, m i l l i kalkınma a macını güde­ rek, gelişmesini sağ la mak, emperyal izmi i ptidai maddeden yoksun b ı ra k­ mak ve zayıf d üşürmektir. I ktisadi bağımsızlık u ğ runa yürütülen bu savaş, emperyalizmi canevi n­ den vurmaktad ı r. Bu yüzden de, bu alanda elde edilen başarı la rı gören emperyal izm saldırılarını a rttı rıyor; Afri kanın demokratik ü l kelerinde i kti­ darı ele geçi rebilmiş devrimci ha reketlere karşı duyduğu nefret, bu rejim­ Ieri devirmek için harcadığı ça balarla dile gelmekted i r. Bu hareketleri frenlemek için emperya l izm her ça reye, komplolara, yıkıcı faa liyetlere, gerici hükümet da rbelerine, a b lukaya, cinayetlere başvuruyor. Sömürgeci l i kten henüz kurtulmamış ü l kelerde emperyal istler aynı aman­ sız savaşı, siyasi bağı msızlı kta n başka i ktisadi bağ ımsızlığa da progra m ­ l a rında y e r vermiş yu rtsever hareketlere karşı yürütüyor. Ozellikle Ango­ lada, Portekiz Ginesinde, emperyalistler, söm ürgeci l i k sorununa çözüm yolu bulunması ihtimalını d üşünerek, o za m a n da temel çıka rları n ı koru­ yabilmek a macı ile h a l ktan en uzak, en gerici çevreleri hoş tutmaya ba kıyorla r. Bu savaşta Afri ka Devri mi mücadelesini sadece milletlerarası gerici g üçlere karşı yürütmüyor. lJlkelerimizde de, savaşın a lacağı şekle bağlı iktisadi çıka rl a r fevkalôde büyük olduğu için, teklif edi len a maçlardan, g i rişilen reformlardan zarar edecek gerici sınıf ve tabaka l a r, yabancı emperya l izmle ittifa k ku ruyor, ü l ke içinde aja n l ı ğ ı n ı yapıyor. Yeni-sömür­ geciliğe tabi ü l kelerde yu rtseveriere karşı baskı ve yıldırıma tedbirleri alan, Ç.I.A' n ı n demokratik Afrika ü l kelerinde yürüttüğü yı kıcı faa liyetlere ya rdı m eden bu u nsurla r, halkın ve ilerlemenin düşmanları d ı r. Bu şartlar içinde, Afrika devrimci hareketinin emperyalist entrika la rl a başedebil m esi için, b u hareketi meydana getiren bütün kesimler a rası nda sağlam bir birliğin kuru l ması şarttı r : Her ü l kede bütün yurtsever güçler a rasında birl i k ; çeşitli ü l kelerdeki halktan yana güçler arasında b i rl i k, h a l kların temel me nfaatlerine uyg u n d üşen bir gelişme yol u seçmiş bulu­ n a n rej imieri destekleme vb. zorunludur. Devrimci hareketimiz, emper­ yalistleri n israrla belirttiği, hattô çoğu zaman yarattığ ı önemsiz ayırı m l a ­ rı n v e a n laşmazlıkların üzerinde durmama l ı d ı r. 1 960 y ı l l a rında kıtamızdan geri çekilen emperya l istlerin bugün Afrikayı tekrar ellerine geçirmesi teh l i ­ kesi karşısı nda, Afrika devrimci ha reketi ü l kelerimizin özg ürlüğü v e eksik­ siz bağı msızlığı u ğ runda yürütülen ortak savaşta bütün güçleri n i seferber etmek zorundadır. Çok tabii olarak, bu ödevi yerine getirmeye çalışan Afrika devrimci hareketi, d ü nya devrimci sürecine katı lmış oluyor, h a l kların emperyal ist sömürüyü yok etmek üzere yürüttüğü savaşa büyük yard ı m l a r sağlıyor. Hattô daha ileri giderek şu iddiada bulunabiliriz : Afrika devri m i bugün üzerine düşen ödevleri yerine getirmedi kçe, kıtamızda kuru l a n yeni-sömü r­ geci egemenliğin kendisine sağladığı strateji k ve iktisadi yedek kaynak277


lardan faydalana bilen emperya l izm, bütün dünya halklarını tehdit etmekte devam edebilecektir. Görüldüğü gibi, Afrika devriminin ve dünya devrimci sürecin i n a maç ortaklığı bugünkü şartlardan doğmuş bir tesadüf değildir; aksine, bir prensip meselesidir. Devrimci zincirde her halka n ı n kendine özgü ödevleri, kendine özgü bir rolü var. Hiç şüphesiz bize düşen ödev, dış ve iç düşma n l a rım ızı zarar­ sız hale geti rerek, h a l klarımızın çok-yön l ü gelişmesini sağlayabilecek iktisadi ve toplumsa l bir sistem kurarak, sömürgeci egemenliğin kal ıntı­ larını yoketmek, i ktisadi bağı msızlı ğ ı mızı gerçekleştirmek, emperya l izmi kendi topra klarımızda yenilgiye uğratmaktır. Bel l i bir aşamada zincirdeki her hal kaya düşen ödevlerin kendine özgü niteliği baza n dünya devrimci süreci nde ayrı ayrı amaçlar olduğu sanısını uya ndı rmaktad ı r. Ama gerek devrimci nazariye, gerekse Afrika devrimci hareket ile bütün d ü nya devrimci güçleri a rasındaki pratik işbirliği bize bir tek düşman olduğunu gösteriyor : bu düşman emper­ yalizmdı r, ve onun müttefikleri, yani çıkarl a rı devrimin yakın ve uzak a maçları i l e çatışan toplumsal g üçlerd i r. Bu yüzden de, Afrikada sömür­ geciliğe ve yeni-sömü rgeci liğe karşı kurulacak tek cephe soru nu, bütün h a l kları n emperyalizme karşı yürüttüğ ü genel savaştan ayrı tutula mıya­ cak bir sorundur. Demek oluyor ki, devrimci ha reketimizin, sosya list ü l kelerle, dünya işçi sınıfı ile, hiç bölünmernek şa rtiyle zafere u laşabilecek b i r bütün teşkil etmesi, tarihin bir sonucudu r. Ama bu bütünü meydana getiren u nsurlar için, tarafsızlık söz konusu olamıyaca ğ ı için a ra l a rı nda b i r tane­ sinin hegemonya kurması d a düşünülemez. Çağ ı mızda emperya l izmle sosyal izm a rası nda yürütülen savaş çok çeşitli, g ittikçe daha karmaşık şeki l ler a l m a ktad ı r. Ama dünya devrimci hareketi nin çeşitli kesimleri bu savaşa özgü, bi rbirinden ayrı konkre şa rt­ lar içinde katı l ma ktadır; her birine düşen soru m l u l u klar bellidir; dev­ rimci süreci meydana getiren, savaş sonuçları n ı n bütünüdür. Gel isiminin ' çeşitli yönleriyle Afrika devrimi bu süreci n tarihsel bir parçası haline gelmiştir. Hareketi nin e n kesin dönemine g i rdiği, ya n i eski bağı m l ı l ı k i lişkilerini yok ettiği, Afrika toplumsal hayatını insanlığa yakışır b i r h a l e getirdiği a nda, Afrika devri mi dünya devrimci güçleri n i n bütü n ü ile b i r kat d a h a birleşmiş olacaktır. Başa rıya ulaşması b u şartın yeri ne getiril­ mesine bağ l ı d ı r. Hiç şüphesiz Afrika devri mi kend i öz kaynaklarına, kendi öz güçlerine başvuracaktır. Ama devrimci h a reketimizin geçirdiği bütün tecrübeler, sosya l ist ü l keler ve d ünya işçi sınıfı ile kuru l a n daya­ nışma halinin a rtırıcı ve güçlendirici etki lerini ispatlamıştır.

278

Silôhli savaş devresi çalışma lan (Sovoş yürütürken ülkeyi kurmo sorunu?)

Yosko Kobrol Portekiz Gi nesindeki bugünkü durumda görülen başl ıca öze l l i k ; ü l ke­ mizin yarısından çoğu n u , silôhları mızla özgü rlüğe kavuştu rdukta n sonra, sömürg ecilik boyunduruğundan kurtu lan bölgelerde barış, kal kınma, ve mutlu l u k i l kelerinden esinlenerek yeni b i r hayat kurmaya başlamamızd ı r. Askeri ha rekôtta teşebbüs, a rtık kışıo la rından çıkamaz hale gelen Portekizli sömürgecilerin elinden a l ı nmıştır. Azıkları a rtık havadan veya denizden sağ lan maktadır. Askeri kuvvetlerimiz sık sık sal d ı rıya geçerek düşmanı büyük insan ve ma lzeme kayıplarına u ğ ratıyor. Askeri zafer­ lerimizle yeni yeni bölgeler kurta ra bildik. Ordumuz gerek i nsan, gerekse teknik donatım bakı m ı ndan genişliyor, kuvvetleniyor. Her an düsmana . topla sa ldırabi lecek duruma geldik. Askeri ha rekôta devam eden Portekiz Ginesi ve Yesil Buru n Ada la rı Bağımsızlık Partisi (P.A.I.G.C.V.) bir yandan da çok g �niş tutu l a n siyasi eğiti m ça lışmaları yürütüyor. Çünkü ka naatımıza göre basl ' ıca ödevimiz h a l kımızıdan, bütü n Afri kan ı n, bütün i nsa n l ı ğ ı n yararı � a b i l inçle savaşa � cak unsurlar yetiştirmektir. Biz askerler deği liz, her şeyden önce özgür­ l ü k u ğ runa savaşan, h a l kı mızı yabancı sömürü boyu nduruğundan kurtar­ mak üzere - ve Portekizli söm ürgeciler bize başka ça re bıra kmadıkları için - bir süre için silôha sarı l m ı ş insa n l a rıı. Kısa bir süre önce, halkımız, kendisi ne milli kurtuluş yolunu açan, dev­ ri mci g ücünü örgütlemesini ve yönetmesini bilen Portekiz Gi nesi ve Yeşi l Burun Ada l a rı Bağ ımsızl ı k Partisinin onuncu yıldönü münü kutladı. Bu on yıl l ı k dönem içinde büyük başarı l a r bağladık, muazzam tecrü­ beler elde ettik. Ama bu dönemde çok büyük hatalar da işlenmiştir. Bu hataları hiç usanmadan d üzeltmeye ça l ışıyoruz. Kanaatımıza göre, öde­ vimiz aynı a nda birkaç yönden faa liyet yürütmektir : Askeri harekôt, siyasi çalışma, i ktisadi faaliyet, sağ l ı k, eğitim sorunlarına çözüm yol la rı a ra m a k, kadrolar yetiştirmek vb. Bütün bu meseleleri çözümlernek bizim için zorunludur, sömürgeci idarenin kovu l ması ile milli kurtuluş savaşı tamamlanmış olmuyor. Pa rtimizin izlediği politika, silôhlı savaşı ve yaratıcı faal iyeti aynı zamanda yü rütmektir. Düşman iktisa d ı n ı n kalelerini yıkmaya çalışıyoruz. Böylelikle Portekizli sömü rgecilerin durumunu sarsıyoruz. Bu savaşı yürütürken duru m u büyük 279


b i r dikkatle i nceliyoruz, mücadelemizin genel menfaatlerine uyg u n ölçü­ ler kul lanara k yıkacağımız hedefleri tespit ediyoruz. Portekizli sömürgecilerin zorbalıkla kurd u ğ u i ktisat, ü l kenin kara kıs­ m ı nda yer fıstı ğ ı ü reti m ine, Yeşil-Buru n Adaları nda ise mısır üreti mine dayanmakta idi. Henüz kurtulmamış bölgelerde, bütün yol l a ra başvura­ rak, sömürgeci ü retimi, özellikle yer fıstığ ı ü reti mini - baltala maya karar verdik. Bu a maçla, hem halkın pasif direnişi ne, hem de sömü rgecilerin a mbarl a rı n ı yıkan, düşmana herhangi bir fayda sağlaya b i l ecek her türlü iktisadi faal iyeti engelliyen çetecilerimizin silahlı hareketine başvuru­ yoruz. Ote yandan Partimiz, ü l kemizin i ktisadı n ı kurmaya başladı . Bugün için tay1iı edi len başlıca hedefler ş u n l a rd ı r : 1 . Savaş sürerken b i l e ü l kenin kalkınmasına çalışmak, 2. Kendi çabal a rımızia yetin mek. Düşman elinden kurtul a n bölgelerde ta rı mı geliştirmek için, ekilen yer­ leri genişletiyoruz. tarı m işlerinin ça b u k ve di kkatle yap ı l masını sağl ı ­ yoruz, ü retim metotla rını düzeltiyoruz, y e n i ü retim a l a nları kaza nmak için köylüleri isteklendirmeye bakıyoruz. Hayvan yetiştirmesine, kocabaş hayvanların ve tavu kların bakımına, ot ve saman stokları n ı n sağ l a n ­ masına, otlakları n bakı mına büyü k ö n e m veriyoruz. Böylelikle, bazı böl­ gelerde, tarı m ü retiminde çok büyük b i r a rtış sağ layabildik (özellikle pirinç üretiminde. Sömü rge döneminden farklı o l a rak, pirinç, ü l kemizin başlıca g ı dası haline geldi). Bugün a rtı k h a l kı mızın ve siıa h l ı kuvvetlerimizin (mil l i ordu, halk m ilisi, ve çeteler) g ıdasını sağlayacak hale geldik, hatta üreti min bir kısmını ihra ç edebiliyoruz. B i r süreden beri «Ha l k Mağaza ları» a d ı n ı verdiğimiz milli satış kuru m ­ l a r ı n d a çok büyük b i r gelişme görülmektedir. Bu mağazaların sayısı 6'dan 9'a yükseldi. Bu satış ku ru m la rı n ı yeni kurtu l a n bölgelerde de kurd u k. Partimiz, bütün faa l iyeti ile, iktisadımızın rasyonel bir pıanlama yoluna g i rmesi için gereken şartları sağ la maya çalışıyor.

mek üzere meslek oku l l a rı açtık. Yabancı ü l kelerde eğ itim gören doktor­ larımız memlekete dönüyor, halkın ve askerlerin sağl ı ğ ı na bakıyorlar. Geçirdiğimiz tecrübeler bize, ü l ke içinde mümkün olduğu kadar kala­ balık kadro yetiştirmek zoru n lu l u ğ u n u göstermiştir. Temmuz-Eylül 1 966 dönemi içinde, öğretmenler için olgunlaşma ku rsları d üzenledik. 200 öğretmen, pedagoji, Portekiz dili, matematik, cografya, Afrika tarihi vb. gibi alanlarda bilgi leri n i i lerletebildi. Savaşa başladığımız günden beri, Partimiz kadro soru n u n a çok büyük önem vermektedi r. Bu ça balar çok başarı l ı sonuçla r verdi : 1 961-1964 yılları arasında, Parti mizin yetiştir­ diği kadrolar, ü l kemizde yüzyıl l a rca süren sömü rgeci ezgi dönemi bo­ yunca yetişen kadrodan 3 kat fazladır. Sayılar, eğitim a la n ı nda elde edi len büyük başarı l a rı d i l e getirmekte­ d i r. 1 966'da özgürlüğe kavuşan bölgelerde okul sayısı 1 27'ye, öğrenci sayısı ise 1 3.500'e yükseldi. Oysa 1 965 yı l ı içinde 50 okul, 4.000 öğrenci a ncak b u l unuyordu. Bu büyük fa rk, h a l kımızın sömürgeci rej i m i n doğu r­ duğu caha lete son vermek, genç kuşa klara yeni bir hayat kurmak içi n gereken bilgileri sağl a m a k ka rarını dile getiriyor. Kanaatımıza göre, iktisadi gerika l mışlığımıza bir an önce son vermek için, bugünkü şartlar içinde, her şeyden önce, o rta dereceli teknik kadro­ lar yetiştiril mel idir. Bugünkü geçiş döneminde, bu kadrolar daha çok tarıma daya n a n bir ekonomi kurabileceklerd i r öte yandan, gerçek kal ­ kınmanın, gerçek gelişi m i n temel i n i teşkil eden sanayileşmenin temel­ lerini de atabi leceklerdir. Parti mizin kanaatına göre, silahlı savaş sorunları ile yetin memeliyiz. Ku rtu l uşu muz, çeşitli aşamalardan geçmelidir. OIke hayatın ı yeni temel­ ler üzerine kurmaya başlamazdan önce, bütün ü l keyi kurtarma zoru n l u ­ l u ğ u n u i leri sürenlerin bu görüşüne katıl mıyoruz. Bizim i ç i n devri m, devam l ı dönüşümler sürecidir.

Partin i n yönetimi a ltında, düşmandan kurtu l a n bölgelerde, yeni top­ l u msal i l i skiler kuru l m a ktad ı r. Aileler a rası nda, köyler a rasında, yard ı m ­ laşma şe k i l leri gelişiyor. Bugün m uz, ananas v e genel l ikle m eyva ü re­ timine ayrı lmış kolektif işletmeler kuruyoruz. Şartlar müsaade ettiğ i yer­ lerde, deneme olara k tarım ü reti mi kooperatifleri de kuruyoruz. alkeden kaça k sömürgecilerin ve yerli suç orta kla rı nın malları n a bakmakla görevli komiteler d e kuru l d u . Parti soru m l u la rı n ı n yönetimi a ltında bulu­ n a n bu komitelerde h a l kı temsil edenler ça lışıyor. Halka adha iyi yaşama şartları sağ lamak üzere sağ l ı k hizmetleri, yaralılara bakım hizmetleri kurd u k. Erkek ve kadın hasta bakıcı yetiştir280

18

281


K O M IJ N I S T V E ı Ş Ç ı P A R T I L E R I N D E N H A B E R L E R

Macaristan

Proletarya enternasyonalizmi Robert Garoi Macaristan Sosya list Işçi Partisinin IX . luşu gel işmesinde milletlerarası şartla rı n rol ü konusuna büyük bir önem verildi. Kongrede, dünyada gelen başl ıca olayları n, önemli gel işmelerin, bugü n kü mil letlerarası durumun ve milletlerarası komünist hareketindeki meselelerin tahlili yapıldı. Ya noş Kadar yoldaş, Merkez Komitesi faaliyet raporunda bu meseleleri n Ma rkscı -Leni nci bir ta h l i l i ni yaptı. Çağ ı mızın başlıca devrimci etkeni, sosya l ist ka mpın varl ığı, toplumun gelişmesi ve dü nya olayla rı üzerinde bugün a rtan bir etki yürütmektedir. Bunun içindir ki, bütün devrimci ve i lerici hareketler gibi komünist ha reketi de dünya sosyalist sistemini n kuvvetlenmesini istemektedir. Çağ ı mızda d ü nyan ı n büyük çelişmeleri şunlard ı r : Evveıa, kapital izm ve sosyalizm. burjuvazi ve işçi sı nıfı a rasındaki çelişme. iki ncisi emperya­ lizmle, sömürge sisteminin ortadan kal d ı rı lması için savaşan halklar a ra ­ sında mevcut çatışma. lJçüncüsü. harp kışkırtıcısı tekelci, mi lita rist çevre­ lerle barış kuvvetleri a rası ndaki muhalefet. Işte bu kuvvetleri n savaşıdır ki, milletlerarası duru m u n gel işmesini tayin etmektedi r. Kongre, milletlerarası i l işkileri tahlil ederken sosyalist ü l keler a rasın­ daki münasebetlere, özell i kle Maca ristan l a öteki sosyal ist memleketler ve ilk başta Sovyetler Birliği ile ilişki lere özel bir önem verdi. Merkez Komi­ tesin i n faa liyet raporunda şunlar kaydedilmektedi r : Oktobr Devri m i n i n vata nı v e Len i n i n m irası n ı n şaşmaz bekçisi Sovyetler Birliği m i l letlerarası işçi sınıfı nı n, sosyalist memleketleri ve halkları n ı n, bütün a ntiemperya list kuvvetleri n ve barışa bağ l ı i nsa nları n en büyük dayanağı olara k kalmak­ tadı r. Sovyetler Birliği ile bağlar da ima kesin olmuştur. Son e l l i yıl içinde emperyalistlerin e n korkunç düşmanı Sovyetler Birliğidir. Sosya list dev­ rime, halkları n özgürlüğüne ve barışa taraftar olanları n en sadık dostu da Sovyetler Birliği oldu. Ra por, sosyal ist memleketler a rasında özellikl e ekonomik ve askeri alanlarda iş birliği politikasın ı n deva m ı n ı n kaçı n ı l­ mazlığını göstermektedir. Ra por. Varşova Paktı n ı n dünya barış ve g üven­ liğinin korunmasındaki önemini göstermekte. bir yandan da. karş ı l ıklı Ya rdım Konseyinin Macaristan ekonomisi n i n gelişmesindeki büyük rol ü n ü belirtmektedir. 282

Kongre kabul ettiği kararda. Partinin şu prensip tutumunu belirtti : Her memleketin özel menfaatlerini. sosya list ka mpın genele menfaatleri ile barıştırmaı ı d ı r. Çok tarafı ve i ki taraflı iş birliği bu ihtiyacı yerine getirmektedir. Kara r ş u n l a rı kaydediyor: ..Macar Sosya list Işçi Pa rtisinin görüşüne göre. sosyalist memleketlerin özel menfaatlerini sosyal ist sistemin bütü n ü n ü n genel menfaatleri ile a henkleşebilir ve ahenkleşmelidir.» Merkez Komitesin i n raporunda olduğu gibi. konkre kararı nda da Parti Çin ve Arnavutluk dahil bütün sosya list memleketlerle i lişkileri n i geliş­ tirme i steğ ini açığa vurmaktadır. Kongre dünya kapitalist sisteminin duru m u n u da dikkatla göz önü nde tutmuştur. Merkez Komitesi nin raporu bu konuda şu tesbitieri yapmakta­ d ı r : Emperya l izmin genel bunalımı darinleşmektedir. Kapitalist memleket­ lerdeki eşit olayan gelişmenin sonucu olara k. Birleşi k-Ameri kan ı n emper­ yal ist ka mpın yöneticisi rol ü zayıflamıştır. Büyük kapitalist devletler a ra­ sındaki çatışmalar çoğaimıştır. Ve Birleşik-Amerika n ı n askeri ve politik a nlaşmalar sistemi bunalım içindedir. Bu bunalım ve olanakları n ı n azalması. emperyalistleri sosya list memle­ ketiere karşı bir sa botaj taktiğine baş vurmaya ve avantürist teşebbüslere g i rişmeye zorla makta d ı r. Merkez Kom itesi n i n faa liyet raporu. konuşmalar ve a l ı n a n ka ra l a r, kongrenin oy birl i ğ i ile şu kanıya geldiğini göstermektedi r : Emperya lizm ve her şeyden evvel Amerikanın a rtan sa ldırganlığı mil letlerarası gergin­ liğin soru ml usudur. Birleşik Amerika sosyal ist güçleri n engellenemez yük­ sel işini, i lerlemeyi ve h a l kların kurtuluşunu durdurmak istemektedirier. Emperya l ist dünya b u n a l ı m ı na açık sald ırı, saltalamalar ve siıahlı kuvvet­ lerin kullanılması ile bir çıkış a ramaktad ı rlar. Bu nun en açık ve en belirli a çı klanması Amerika n ı n Viyetnam sal d ı rısıdı r. Kongre oy birliği ile Birleşik­ Amerika n ı n Viyetnama karşı ca nice sa l d ı rısını suçladı ve Amerikan ı n Viyetna m saldırıcı ha kkı nd a bir bildiri k a b u l etti. Bildiride şöyle den­ mektedi r : «Barışa bağ lı yüzbinlerce i n s a n Viyetnam halkı n ı n Amerikan sa l dırısı na karşı, özgürlüğü, ülkenin birleşmesi ve kurtul uşu için yürüttüğ ü kahra­ manço savaşı hayra n l ıkla izlemektedi r. Bu savaş sosya list memleketler ve barış isteyen bütün i lericiler tarafı ndan desteklenmektedi r . . . Macar Sos­ yal ist Işçi Partisi ve Macar h a l kı oy birliği ile saldı rıya uğrayan Viyetnam halkını desteklerler . . . Macar halkı Viyetna m Demokratik Cumhuriyeti hü kümetinin dört noktada toplanın ve başkan Ho Chi Minh tarafı ndan 1 7 Temmuz 1 966'da i l a n edi len ve Güney Viyetnam Kurtuluş Milli Cephe­ sinin beş noktada toplanan bildirisini destekler. Birleşik Amerika Viyetnam Demokratik Cumhuriyetini bombala maktan kayıtsız şartsız vaz geçmeli, Gü ney Viyetnamdan kendi ve müttefi kleri n i n askerlerin i geri çekmeli, Kurtuluş M i l l i Cephesini Güney Viyetnam halkının tek temsilcisi olara k 1S"

283

Kongresinde, sosyalizmin ku


tanımalı, Viyetnamın iç işlerine karşım a ktan vaz geçmeli ve 1954 Cenevre a nlaşmalarına saygı g6stermelidir.» Kongreni n bildirisi, barışa bağ l ı herkese, barış davasını savunmak için Amerikan saldırısını durdurmak, günden güne daha tehl ikeli bir hal a l a n harbi durdurmak i ç i n birleşmeleri i ç i n çağ rıda bulunmaktad ı r. «Sosya list ülkelerin komünist ve işçi parti lerinin, bütün barış ve i lericil i k davasına bağl ı kuvvetlerin birliği emperyalist sal d ı rıyı ö nleyebilir. Bunu gerçekleştirmek, bizim e n büyük ödevimizdir... Kongre kürsüsünden Viyetnam Emekçileri Partisinin bir delegasyanu, ya pılan yardım için teşekkürlerin i bildirdi. Mil letlerarası sorunlara gelince, Kongre, Avrupadaki durumunu ve meselelerini gözden geçirdi. Merkez Komitesi n i n faa liyet raporunda, Al­ man Federal Cumhuriyetindeki tekellerin intikam politikalarının Avrupa­ d a ki gergi nliği devam etti rdiği, kıta n ı n güvenliğini ve barış içinde ya n yana yaşamayı tehdit ettiği belirtilmektedir. Batı Almanya n ı n Sosyal ist memleketlerin az çok g üvenini kaza n b i lmesi için, hükümeti nin I kinci Dünya Harbinden sonra çizilen hudutla rı ta n ı ması ve iki a l ma n devletin i n var­ l ı ğ ı n ı ka bul etmesi gerekmektedir. Kadar yoldaş kapanış konuşmasında da bu noktal a r üzerinde durdu. Bu iki Alman devletleri nden biri Alman Demokratik Cumhuriyeti Varşova Paktı Devletlerine, bütün Avrupa h a l k­ l a rı n a ve bu a rada, Alman emperyalizmi nden çok çekmiş olan Macar halkına büyük hizmetlerde bulunmuştur. Alman Demokratik Cumhuriye­ tinin bu hizmeti, onun, Avrupanın ortasında barı ş ve sosyalizmin i leri kolu olmasından i leri gel iyor. Kongre, Asyada, Afrikoda ve Düney Amerikada i lerici g üçlerle gericili­ ğin savoşın ı da andı. Merkez Komitesinin raporu, evvela Sovyetler Bir­ liğinin sonra sosyalist kampın meyd a n a gelişi ile, sümürg e sisteminde bulunan h a l klorın ku rtuluş savaşları n ı n nasıl mümkün olduğu noktasını d a belirtti. Sömürge sistemine karşı bu savaş devam ediyor. Kongrenin kara rı, emperyalistlerin sümürge sistemi n i eski şekili i l e devam ettirmeye g üçleri n i n yetmediğini tesbit etmektedir. B u n u n içindi r ki, eski sömürge­ leri n i kapital ist yola sürüklemektedirler. Çünkü bu yolda bu memleketler­ deki gerici l ikle iş birliği yapmak ve yeni sömürgecil i k sistemini kuvvetlen­ dirmek ola nağ ı n ı bulmaktadırl a r. Müdahalelerle, askeri h ükümet devir­ meleri i l e, sabotajl a rla ve iç gericiliğin yardımı i le, i lerici hükümetleri devirmeyi denemektedirler. Endonezya, Gana, Dominik Cumhu riyeti örnek­ leri bunu göstermektedir. Rapor şunları i lôve etmektedi r : Halklar emper­ yalizmin işg a l denemelerine karşı savaşmaktadırlar. Bu h a l kların ve yeni ku rtulmuş ü l kelerin idarecileri, şunu bilmeliler ki, devrimci g üçlerin birli­ ğini gelecekte emperya lizme karşı korudukları , ü l kelerinde halk yığ ı n la ­ rı na, milletlerarası alanda gerçek v e karşılık aramayan dostla rı na, Sosya­ list Kampa daya ndıkları ta kdirde özgürlükleri ta m ve gerçek olacaktır. Kongre ka ra rla rı nda, Merkez Komitesinin raporu ve müzakereler sıra ­ sında söz a l a n konuşmacıları söylediklerinde, Macaristan ı n dış politika 284

a l a nında birinci plônda gelen bir meseleye parmak basıl d ı . Macaristan ı n öteki sosyalist memleketlerle birliğinin ve iş birliğinin doğ rulan ması, em­ peryalizmin sal d ı rı la rına karşı savaşmakla beraber, aynı zamanda rejim­ Ieri ayrı devletlerin barış içinde yan yana yaşamaları n ı sağl a m ak, halklar a rasındaki dostluğu kuvvetlendirmek ve yer yüzünde sürekli bir barış kur­ mak gerekmektedir. Kadar yoldaş, Macaristan H a l k Cumhuriyeti nin mel­ letlerarası politika s ı n ı n ana prensi pleri ni şu şekilde özetledi. 1) Emperyalist faaliyetlerine karşı Macaristan Cumhuriyetinin u lusal bağımsızlığını ve egemenliğini korumak. 2) Sosyal ist memleketlerin politik, askeri ve ekonomik otoritelerin i n yük­ seltilmesi için, birlik ve dayanışmaları n ı n kuvvetlenmesi i çi n savaş. 3) Kapitalist memleketlerdeki kardeşlerimizin, emekçilerin demokratik özgürlükler barış ve sosyal i lerleme için yürüttükleri savaşla daya nışma ; eski ve yeni sömürgeci liğe, emperyalist baskı ve sal d ı rı l a ra karşı, u l usal kurtuluş savaşları n ı desteklemek. 4) Asya, Afrika ve Güney-Ameri kadaki bağımsız devletlerle iş birl i ğ i n i n genişletil mesi. 5 ) Sosyal rej im ieri ayrı ülkelerin barış içinde yan yana yaşamaları n ı n gerçekleşmesi için savaş. 6) Macar milletlerarası politikas ı n ı n merkezi, bütün dünya ha rplerine karşı g a ranti meselesid i r. Bunu d ünyadaki bütün barışçı g üçlerin birliği ile çözmek gerek.

*

Macaristan Sosya list Işçi Pa rtisinin iX. Kongresi milletlerarası işçi ha re­ ketin i n birliği meselesin i büyük bir soru m l u l u k duygusu i le ele a lmıştır. M üzakereler bu birliğin kuru l ması isteği n i n çok derin olduğu n u göster­ miştir. Merkez Komitesinin raporu ve Kongrenin kararları mil letlerarası komü­ nist hareketi n i n önünde dura n soru n l a rı tesbit etti. M i lletlerarası komünist hareketi çağımızın en etkil i politik g ücüdür. Sosyal i st memleketlerde komünist pa rtileri nin, sosyalizmin ve komünizmin kuru l uşunu örgütleme isinde öncü rol ü kuvvetlenmiştir. Kapital ist memleketlerde ise ko münist �artileri n i n otoritesi ve yığ ı nl a r üzerindeki etkisi a rtmıştır. Komü nistler tekellere karşı, demokratik haklar, barış, sosyalizm ve işçi ha reketi n i n bir­ l i ğ i için deva m l ı bir savaş yürütmektedirier. Bir çok ka pita list memleket­ lerde komünistler, sosyalistler ve d a ha başka ilericiler a rasında bir dia log başlamıştır. Söz konusu olan eylem birliğidir. Işçi sınıf ile, öteki e mekçi yığ ı n la rı a rası nda tek bir a ntimonopolist cephe kurulmaktad ı r. Gelişme yolunda olan bl kelerde de komün ist partileri nin etkisi ve a raçları artmak­ tadır. Kindi memleketlerine has olan zorlu kla ra rağ men, bu p a rtiler, yeni söm ürgeci lige karşı e konomik bağımsızlık ve kapita l ist olmayan gel işme için kahrama nca bir savaş yürütmektedi rier. Kongre, bir çok memleketlerde sınıf savaş ı n ı n daha kuvvetlendiğini de tesbit etmiştir. Bu savaşta, b u rj uvazi, en kuvvetli d a rbelerin i işçi sınıfına 285


ve o n u n devrimci partisine yönetmektedir. Çünkü onda en barışmaz d üş­ m a n ı n ı görmektedir. Alman Federa l Cu mhuriyetinde, Ispa nyodo, Portekizde, Yun a nistan, Türkiye Iran ve daha bir çok memleketlerde komünist partjferi gizliliğe zorlanmış ve a ğ ı r baskılaro konu olmuşlard ı r. Endonezya ve bazı Güney Amerika memleketleri gibi bazı ülkelerde komünistler ve öteki ileridler vahşice öldürü lmekte emekçilerin ve bütün halkın demokratik özgürlük\ leri kon içinde boğ u l ma ktad ı r. Teröre boş vurulmaktadı r. Kongre, teröre kurban g iden komünistlere ve ilericilerle dayan ışmasını açıklamış ve sosyal ilerleme ve u lusal bağımsızlık için savaşan komünist­ lere vuru l a n darbelerin, esasında sosyal ilerlemeye ve u l usal bağımsızlığa vurulduğunu, bunun do emperya lizme yaradığını hatırlatmıştır. Merkez Komitesinin faa liyet raporunda tesbit edildiğine göre, Markscı­ Leninci görüş n irliği ve bütün jferici güçlerin birliği yönünde yorulmaz b i r savaş, d ü n ya komün ist hareketinin kuwetin i a rttıracaktır. Ra por ve ka ra r, dünya komünist hareketinde meydana gelen ciddi ayrı l ı kları da söz konusu ediyor ve Çinli idarecileri n i n ayrı l ı kçı pOlitikal a rı ile haraketin birliğini tehli keye düşürdükleri n i kaydediyor. Bugün devrimci işçi hareketinde Ma rkscı-leninci prensiplere aykırı eği ­ limler vardır. B u n l a r proletarya enternasyonalizmini v e sosyalist memle­ ketierin menfaat ortaklığını çiğnemekte, sosya list devrim olanakları için yan lış kıymetlendirmelerde bıı'unmakta ve sosyal izmin kuru luşunda özel­ l i klerin göz önünde tutul ması Markscı-leninci ya nlış bir şekil vermekte­ d i rIer. Burada M a rkscı-leninci tutum nasiyonalizme doğ ru dejenere ol­ maktad ı r. Dünya kom ü n ist ve işçi h a reketinde sağ ve sol bütün sapık a kı mların bir n iteliği her zaman a ntisovyetizm olmuştur ve öyle de kalmaktadır. Sapık akımlara girişenler, idareleri n i n a ksine isteyerek ya da istemeyerek emperyalizme yardım etmektedirler. Merkez Komitesinin raporunda Macar komünistleri n i n mil letlerarası komünist hareketindeki a nlaşmazl ı k hakkın­ daki görüşleri açıklanmıştır. Macar Sosyalist Işçi Partisi şu n u tesbit ediyo r : ". . . M i lletlerarası ilişkilerde bel irli bir sorun hakkında tarafsız kal ı n a ­ biIir, fakat Ma rksizm-leni nizmin, dü nya komünist ha reketin i n e n önemli meseleleri hakkı nda mutlaka fikri n i açıklamak gerekmektedir.,. Faaliyet raporunda, müza kere ve ka ralarda şu nokta üzerinde de d u ­ ruldu : S o n za manlarda milletlerarası komünist hareketinde birliği sağla­ m a k, ayrı lı kcıla rı ve b u birliğ i pa rçalamak isteyen lerin izole edilmesi eğ i­ l i m leri kuwetlenmişti r. Rapor da deniliyor ki. «Komünist ve işçi parti leri n i n büyük bir konferans halinde toplanmaları için şartl a r olgunlaşmaktad ı r. Macar Sosyalist Işçi Partisi, birliğimizin doğru l a n ması ve genişlemesi şartı ile konfera ns fikrine taraftardır. Eylem birliğine ewela Viyetnam ya rdı m için ve genel olara kta ortak düşman ı m ı z emperyalizme ka rşı savaşta b i r l i k istemekteyiz. Biz bu konferansı v e birl i ğ i emperyalizmi afaroz etmek i ç i n değ i l , Çin Komünist Partisi v e Arnavut 286

Emek Partisi dahil bütün devrimci partilerin ve bütün i lerici hareketin yard ı m ı ile ona karşı savaşmak için istiyoruz. Fakat Çin ve Arnavut idare­ cileri böyle bir konfera nsı kesinlikle reddediyorsa, milletlerarası hareket kaldığ ı yerde durmayacaktır, büyük b i r toplantının çağ rılmasını yüz yılın sonuna kad a r geri b ı ra komayız. M i l l etlerarası komünist hareketinin ve insanlığın menfaatleri herşeyin üstündedir. Oyle yapmalı ki, bu fikri benimseyen bütün parti temsilcileri geniş bir toplantı halinde birleşebilisinler ve yoldaşca bir orta mda şimdiki d uru mun Markscı-leninci bir tah l i l i n i yapabilsinler ve ortak hedefler etra­ fında a n laşabilsinler." Kardeş partilerin çoğ u nl u ğ u d ü n ya komün ist hareketinde b i rl i ğ i n korun­ masını ve Amerika n ı n Viyetnamdaki saldırısıne karşı etkil i bir müdahale istemişlerdir. Delegasyonları n çoğunluğu d ü nya komünist h a reketi. birliğ i n i n parça­ lanmasını suçlamışlardır. Eylem birliğini istemiş ve komünist partilerinin bir konferasını toplamak fikrine taraftar olmuşlard ı r. Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri şunları SÖY\(idi : .. Dünyan ı n değişik bölgeleri nde e mperya list gerici l i k ve saldırı güçleri faaliyetleri n i a rttı rırken Sosyalist memleketler, d ü nya komünist ve işçi hareketinde ve bütün ilerici kuwetlerin eylem birliği bugü n özel b i n önemle kendini göstermektedi r." Viyetna m Emek Partisi Merkez Komitesi sekreteri ve Politbüro üyesi Le DıJc Tho nutkunda şunları belirtti : ..Sosyalist kampı, milletlerarası komünist h areketi, hal kl a rı n dayanışması emperyalistlerin askeri saldı rı plô nları n ı başarısızlığa uğratacaktır. Bu özellikle emperyalistlerin vahşi cinayetlerine kurban olan Viyetnam da başrı lacaktır. Viyetnam Emekçiler Partisi Marksizm-leninizme proleta rya enternasyonalizmine bağlı kalacağına yemin etmektedi r. Bütün gücü ile sosyal ist ka mpı n ve milletlerarası komünist hareketin i n birliği için bütün g ücü ile savaşacactır . . . Pak Sung Chul, Kore Emek Partisi Merkez Komitesi Politbüro üyesi şun­ ları söyledi : ..Sosyalist Kampın birliği ve m i lletlerarası kom ünist ha reketin i n birliğine karşı engeller çı ka rı lmasına müsaade etmeyeceğiz." Macar Sosya list Işçi Partisinin iX. Kongresindeki milletlerarası sorun l a r h akkında komünist h a reketinin meseleleri etrafın d a ki müzakereler Markscı­ Leninci bir a nlayış içinde ve birliğ in tekrar kurulması isteğ i ile geçti. Kada r yoldaş kapa nış nutkunda bunu bir daha doğruladı. Nutuk kongrede bulunanlar a rasında büyük bir heyecan uya ndırdı. Parti miz, dedi, Sosyalist memleketlerin birliği ve dayanışması için, milletlerarası komünist hareketin birliği için elinden geleni yapacaktır. Macar Sosyalist Işçi Partisi, prole­ tarya enternasyonal izm i prensiplerine bağl ı kalara k, tesbir ettiği sosyal ist hefelere u laşmak kara rı ndadı r. "

287


Ingiliz komünistlerinin elde ettiği sonuçlar

Geleneklerimize sadık kalarak, okuyucalarım/za komünist ve işçi partilerinin faaliyetleri ile ifgili haberleri vermeye çalışıyoruz. Bu sayımızda Ingiltere Komünist Partisinin yürüt­ tüğü gündelik faaliyetin çeşitli yönlerini inceleyen birkaç yazı yayımlıyoruz. Bu makalelerin yazarları, Ingiltere Komünist Partisinin temel belgelerinde veya sözcüferinin yazılarında (özellikle, Aralık 1966 sayımızda yayımlanan John Gol/an'ın makale­ sinde) yer alan büyük nazari sorunları ele almış değildir. Bu yazılarında, Ingiliz komünistferi, Parti çalışmalarının çeşitli alanlarında, Partinin gündelik faaliye tinde emekçi/er ddvası, sosyalizm ddvası uğruna yürüttüğü savaşta, karşılaş­ tığı konkre sorunlara ve zorluklara çöıüm yol/arı ararken, elde ettiği tecrübeleri okuyucularımııa bildiriyorlar. ,

Belediye Meclislerinde 51 .000 nufus/u bir şehir o/an Clydeban k'ta. belediye meclisinde 21 'üye b u l u n maktadır. 1 6'1 işçi partisinden, 3'ü komünist Partisinden, 2'si bağım­ sızdır. Hepsi işçi sınıfından gelmed i r. B u özellik Clydeba n k'ın bir sanayi şehri olmasından ileri geliyor. Clydebank. Glascow'un hemen yakı nları nda, Dumbarton eyaletinde b u l un u r. Bu yüzden de belediye hayatının bazı a lanlarına. Glascaw bele­ diyeSi ve eyalet idaresi karışmakta d ı r. Meselô, Clydebank belediyesi dahi­ l indeki şehir nakl iye a raçları «Clascow Belediye Şi rketi»ne bağlıdı r. Dum­ barton eyalet mecl isi de. eyalet içindeki ufak veya büyük bütün şehi rlerin milli eğitim işleri ile meşgu l olur. Polis teşkilôtı da Eyalet Meclisine bağlıdır. Her şehrin belediye meclisi, eyalet meclisinde 1 6'üye bulunduru r. Bu üye/eri belediye meclisi seçer. Bu üyeler bütün sorunlarl a ilgili toplantı­ lara ve ta rtışmalara katı labilir. toplantıda söz alabilir, ama doğrudan doğ ruya kendi şeh i rlerini ilgilendiren soru n l a rda a ncak oy hakkını kulla­ nabilir. ikinci Danya Savaşından sonra yapılan i l k seçimlerd e seçilen Amold Henderson. yirmi yıldan beri partimizi Clydeban k Belediye Meclisinde 288

temsil eden, düşma n l a rımızın sa ldırıla rı n a ve iftiral a rına cesaretle karşı gelen kom ünist bir üyedir. Siyaset a l a n ı ndaki dürüstlüğü ile tanılan, seç­ menlerin menfaatlerini daima büyü k bir cesaretle savunan Henderson, h a l k ı n güvenini ve saygısını kaza nmıştır. Clydebank halkı Henderson'a isteklerini dile getiren ve savunan bir dost diye bakar. 1 964 ve 1 965 yılla­ rında, Hendersandan başka i ki komü nist üye daha Belediye Meclisine seçil miştir. Clydebank Belediye Meclisinde böylel ikle üç komünist üye yer almaktad ı r. XiX. yüzyı l ı n sonlarında gemi sanayiindeki büyük gelişme, Clydebank şehri n i n birden bire gelişmesine yol açtı 1 884 yılında Singer a d l ı Amerikalı fabrikatörler Clydeban k'ta bir dikiş makinesi fa bri kası kurdu. Clyde nehri kıyısında kuru l a n i ki tersan e ile dikiş makinesi fabrikası şehri n gelişme­ sine yol açan başlıca etkenler olmuştur. Clydeba nk'ta sıcak suyu, banyosu, hattô çoğu zaman helôsı b i l e bulunmayan b i r veya iki adalı apartımon daireleri o zaman kurul maya başladı. Biri nci Dünya Savaşında önce ve bu savaş içinde işçi h a reketinin yürüt­ tüğü büyük kampa nya. daha konforlu a pa rtmanların yapılmasını sağladı. Kira/ar işçilerin bütçesine uygundu. 1919 yı/ında yeni konutlar yaptırmak üzere belediye meclislerine ödenek sağlayan kira l ı k evler ve plônlama i l e ilgili b i r kan u n kabul edildi. Belediyeler böylece üç, dört ve beş adalı. sıcak suyu, banyosu, helôsı bulunan yeni tipte evler yaptırtmaya başladı. Belediye meclisinde bulunan komünist üyelerin güttüğü a maç. herkese çağ ımızın şartlarına uyg u n b i r ev, emekçilere ucuz bir kira sağlama ktır. işçi partisine mensup üyeler de aynı a macı g üttükleri ha lde, fiatları yük­ selten, her yı l yapılacak bina sayısı nı indiren bir politika izleyen hü kümetin emirlerine uymak zorundadırl a r. Işçi hükü metleri. M uhafazakô rların çıka rt­ tığı. kira l ı k konutlarla ilgili kanunu yürürlükten kaldırmadı. M uhafaza­ kôrlar. belediyelere ait bütün konutlarını kirasını yükseltmek istiyorlardı. Kiraların hizmet ve mal fiatları kad a r yükselmediğini, belediyelere ait evlerde kiracı olanların. özel kişilerin malı olan konutlarda kiracı olanla ra göre. i mtiyazlı bir d u ru mda bulundukl a rı n ı iddia ediyorla rd ı . Komünist üyeler kiraların a rttı rıl masına d a i m a engel ol maya çal ıştı. Ama işçi Partisine mensup üyelere bu muha lefetin doğruluğunu kabul ettiremediler. Yeni konutla rın inşaatına gereken pa rayı bulmak i çi n bele­ diye meCıisleri, hükümet daireleri ve bankalarl a a nlaşmala r a ktetmek zorunda kalıyor. 1 91 9'dan sonra kira l ı k konut konusunda çıka rıl a n her kanun. belediye meclislerine verilen ödeneklerin tuta rı n ı indirmiştir. Yıl l a r geçtikçe, bu ödenekler hayat pahal ı l ı ğ ı ka rşısında ç o k önemsiz kaldı. ate yandan belediyelere açılan kredilerin faizleri de çok yükseldiği için kira­ lik konutlar soru nunda. belediyeler çok çetin para meseleleriyle ka rşılaşı­ yar. Bu son dört yıl içinde. Clydeba n k Belediyesinin borçlara ve faizlere ödediği para miktarı i ki kat a rtmıştır. Borçla ra ve faizlere ödenen pa ra miktarı. hükümetin verdi ğ i ödenek/eri ve kredilerle a lınan para/arı aşmak­ tad ı ro Açık, vergi yol u ile kapatılıyor. 289


Belediye meclisindeki komünist üyelerin beli rttiği g ibi, kapitalist rejimde çok yüksek faiz hatl a rı tespit eden a l ıcı, kitleleri daima soyar. Işçi hükü­ meti yaba ncı ülkelerde yaptığı yatırımları, askeri masrafla rı n ı kısarsa, kira l ı k konutlara geniş ödenekler ayırırsa, belediyelere a çtığı krediler için % 2'yi aşmayan bir faiz a l ı rsa a ncak bu d u ruma son verilebilir. Hükü mete bu istekleri ka bul ettirmek için, komünistlerin ka naatı na göre tek çare, belediyelerin - ister ki raya zam şeklinde, ister belediye vergisi şekli nde olsun - emekçi lere yüklenilmek istenen yeni fedakarlıkları reddetmesidir. Belediyeler bu zamları reddettiği ta kdirde, hükü met işe karışmak, Bele­ diye Meclisinin bu ödevini üzerine a l ma k zorunda kal ı r. Bu sorun, sanayi bölgelerinde faaliyet yü rüten bütün belediyeleri ilgilendirdiği için, başka belediyeler de aynı yola başvurur. Işçiler de, oyları ile seçilen belediye meclislerinin bu teşebbüsünü mutlaka desteklerler. Belediye konut soru nunda olduğu gibi diğer bütün şehi r hizmetlerinde de aynı g üçlüklerle karşılaşıyor. Belediye Meclisinin en önemli komisyon­ l a rından biri, mal iye komisyonudur. Her yıl ka bul edilen bütçe, belediye meclisinin o yıl için öngördüğü değ işikliklere göre tanzim edil iyor. Gelişme progra m l a rı, ödenek, belediye vergisi ve yardım şeklinde belediyenin eline geçecek para m i kta rı nı aşmamalıd ır. Bu yüzden de genel eği l i m, yeni konut inşaatını ve modern konutların gerekti rdiği hizmetleri elden geldiği kada r kısmaktı r. Komünist belediye üyeleri, spor alanları n ı n kuru l ­ ması, eski konutların d a h a modern bir h a l e sokul ması, garajların, şehir hizmetlerine gereken binaların ya pılması i çi n çaba sarfediyorlar. Pa rasızlı k bu amaçların gerçekleşmesine engel oluyor. Büyük inşaat işleri için yapılan borçlara çok yüksek faizlerle ödeniyor. Bu satırları yaz­ dığımız anda bu faiz % Ty; b u l uyordu. Konutlar için, 4 yıl içinde, borça ve faizlere ödenen m i ktarı, 481.000 sterl ing'ten 824.000 sterli ng yüksel­ miştir. Aynı dönem içinde konut butçesindeki açığı ka patmak üzere a l ı n a n belediye vergileri tutarı, 294.000 sterli ng'ten 456.000'e sterlinge yükseldi. B u şartlar içinde işçi pa rtili belediye meclisi üyeleri, özel teşebbüsün yar­ d ı m ı na başvurmak zoru nda kalıyor. Arsa spekülatörleri bütün ülkeyi dola­ şıyor, şehi rlerde yeni ticari binalar, otomobil park yerleri yapılacak o rsalar a rıyorlar. Birkaç günde milyonlar vura n bu spekülatörler bu binalara fev­ kalade yüksek kira l a r istiyor. Küçük esnafı mahveden bu yüksek kiral ı k, büyük mağaza sahi plerinin ekmeğine yağ sürmüş oluyor. Bugünkü şartlar içinde Belediye Meclisinin komünist üyesi, özel müteahhitlerle yapılan · anlaşmalara muhalefet edemiyor. Ama bir şart ileri sürüyorl a r : Inşaata verilen orsa lar Belediye meclisinin malı kalmalıdır. Belediye Meclisinde bu prensip tartışılı rken, komünist ve işçi partili üyeler a rası nda çok şiddetli çakışmalar oldu. Işçi partili üyelerin iddiası ş u idi : Borçları biriken belediyenin, yeni konutla r yapabilmek için yıkılması gereken eski binaların b u l u nd u ğ u a rsaları satın a lmasına şimdilik imkdn yoktur. Böylelikle, özel inşaat firmaları, vaktiyle M uhafazakarların kapat290

tırdığı, demiryolları n ı n malı olan ve yeni i nşaata ayrılmış bulunan a rsaları bile satı n alabil melidir. Komünistlere göre ise, Belediye Meclisi Işçi Hükümetini bu a rsaları satın o lmaya zorla malıdır. Belediye Meclisinin bu toplantı l a rı açık yapıldığı için, işçiler, komünist üyelerin emekçilerin menfaatlerini nasıl savunduğunu görebildiler. işçi h ükümetinin izlediği politikanın etkisiyle, belediye h izmetlerinin fiat­ ları, ve neticede halkın masrafı, her yıl artmaktadır. I ki dünya savaşı a ra­ sındaki bu hra n dönemi nde, hü kümet sanayi binalarından a l ınan vergi­ lerde büyük indirimler yapmıştı. Eskiden vergiye tdbi tutulan bina değeri­ nin dörtte biri nden a ncak vergi alındı. Ama işçi sınıfının yürüttüğü hare­ ketin etkisiyle, işverenlere tanılan bu i mtiyaza son verildi. Yine d e Işçi hükümeti bütün sanayi tesislerinden eskiden ka lmış vergi borçlarını ş i m ­ d i l i k erteledi, vergi tuta rını sadece % 5 0 yükseltti. Böylelikle, belediye meclisleri, günden gü ne a rta n masrafları karşılamak, belediye hizmetlerini geliştirmek sorunda oldukları halde, sanayicilerden alınan belediye ver­ gilerinin % 25'ini ancak tahsil edebil iyorlar. Kalan % 25' i Belediye Mec­ lisine açılan kredilere karş ı l ı k olara k, hükümete ödenmekted ir. Vergi tuta­ rı n ı n % 50'i ise işverenlerin cebinde kalıyor. Bugün kü sınıflı toplu m u m uzda uygulanan ücret sistemi çerçevesi içinde. işçilerimiz para biriktirerek modern bir e v satın alamaz. Kredi ile ev satın alma usulüne başvuran işçi, borçlan m a k ve 30 yıl müddetçe borcun u öde­ mek zorunda ka lıyor. Borcun u ta mamiyle ödediği zaman da, ana serma­ yeye i lave edilen faizlerle, evin azıl değerinden 5 kat fazla para ödemiş oluyor. Bu d u ru m karşısında Birinci Dü nya Savaşından sonra hükümet, emek­ çiler için kirası ucuz konutla r yaptırmak üzere belediyelere ödenekler sağ lamak zorunda kalmıştı. 1919'dan beri bu ödeneklerin hacmi meselesi. Belediye meclisleri ile hükümet arasında d evamlı bir mücadeleye yol açmıştır. Konutlarla ilgili 1 930 kanunu uyg u la ndığı dönem müstesna, hükü­ metin sağladığı yardım. konutların yapım ve bakım masrafla rını karşıla­ madığı için, kiracılara d üşen kira ve vergi yükü gitgide artmıştır. Diğer masraf bölü mlerine gelince - örneğin eğiti m a l a nı nda - h ü kü met, 1957 yılına kad a r belediyelere bu masrafların % SO'sini karşılayan kredi­ ler açıyord u . Ama 1 957'de bu usul değişti rildi. Çeşitli bütçelere açılan krediler. Maliye Bakanlığının her yıl belediye meclislerine açtığı genel kredilere dahil edildi ; bu yüzden de bütçelerin her b i rine açılan kredi hacmı a rtık bel li değildir. Işçi partili Belediye meclisi üyeleri, hükümetin sağ ladığı bu karışık yar­ dım sistemi nden memnundur. Ama komünist üyeler. belediyelere gereken pa ra n ı n bir kısmını sağlaya bil mek için belediyelere de bir gelir vergisi a l m a hakkı nın veri lmesini istiyorlar. Bugün vergi, kirada bulunan gayrı­ menkulün değerine göre hesap edi lmektedir. Bu usul birçok işçi için büyük bir haksızl ı k teşkil ediyor. Dört odal ı bir apartman tutmak zorunda kalan 291


kalaba l ı k bir a ile, iki odalı bir a pa rtmanda otura n az çocuklu veya çocuk­ suz kiracıla n ispetle çok daha yüksek kira vergisi ödemektedir. Kom ünist partili belediye meclisi üyeleri, daha iyi sağl ı k h izmetlerinin kuru lması için d e savaşıyorl a r. örneğin 50.000 nüfuslu Clydebank'ta bir belediye hastanesi yoktur. Tedavi için hastal a r G lascow'a, hatlô daha uzak şehirlere gitmeğe mecburdur. Son zamanlarda Batı iskaçya Hasta­ neleri Genel Müdürlüğünce ka bul edilen gelişme progra m ında, Clyde­ bank şehrinin ihtiyaçlarına yine yer verilmemiştir. Komünist Partisi bir üyenin israrı üzerine, Belediye meclisi. Clydebank'ta bir hastane kurul­ ması için teşebbüse geçmeye oy birliği ile ka rar vermiştir. Belediye mec­ lisinin hükümete yaptı ğ ı müracaat sonuçsuz ka lmıştı r. Hastaneler Müdür­ lüğünün plônları nda yine hiç bir değişiklik yapılmamıştır. Bununla beraber, Belediye meclisinin h a rcadığı çabalar sayesinde, bir kliniğin açılması i htimalı beli rmiştir. Hastalar, tedavi için hastaneye sevkedil meden önce b u klinikte m uayene edilecektir. Belediye meclisi bu kadar u ğ raşmasaydı, b u tedbir hiç kabul edil mezdi. Clydebank Belediye Meclisinde bulunan komünist üyeler, i htiya rlarla da daima ilgileniyorl a r, i htiya rlık sigorta l a rı n ı n verilmesini, hastanelerde i hti­ yarl ı kta n ileri gelen hastal ı klara daha fazla yatak ayrı l masını, yaşlıları n evlerine yiyecek gönderilmesini, kimsesiz ihtiyarlar için yurtların kuru l ­ m a s ı n ı israrla istiyorla r. Sakat çoçuklar, eli ayağı tutmaya yaşlılar sorun u b u meseleye yakından bağlıdır. Bir dönemde, Belediye Mecl isinde b u l u ­ n a n t e k komünist üyenin yard ı m ı i le, bu soru nlarl a meşgu l olan bir yol ­ daşımız Belediye Meclisini ikn a edebildi. Clydebank'ta ku ru l a n sa kat çocukları Eğitme Merkez bugtn Iskoçyada ki merkezlerin en m ü kemmel i d i r. Komünist üyeler, çocu klar ve i htiya rla r için ya pılacak yurtlara gereken büyük yatırı mları sağ layacak tedbirleri boyun a geciktiren işçi hü kümetinin b u i ki-yüzlülüğünü meydana vurd u l a r. Bu satırları yazdığımız a nda, hükü­ met, Belediye meclisine Başbakan Wilson'un 20 Temmuz 1 966 d a söyle­ d i ğ i nutkun b i r parçasını aktaran b i r mektup gönderdi. Hükümet, bele­ d iye Meclislerinden yard ı m dilemekte ; prensip olara k ödenekleri ayrılmış, a m a henüz gerçekleştirilmemiş, gereken kredilerin a l ı n masına müsaade edil miş, h ükümetçe resmen kabul edil miş, ama henüz bir kontrata bağ­ lanmamış bütün tedbirlerin tekrar gözden geçirilmesini istemektedir. Çocuk evlerine, düşkünler yurtla rına ayrıloca k bütün kredi le r yeniden kısıldı, klüp, tiyatro, pa rk, açık veya kapa l ı spor yerleri g i bi, kültür, sağlık, boş zamanları değerlen d i rme alanla rında yapılacak bütün yapılar için ayrılan kredilerde de önemli indirimler yapılacaktı r her halde. Hükümetin b u istekleri, Belediye Meclisinde yeni ve şiddetli siyasi tar­ tışmalara yol açmakta d ı r. Wilson hü kümetini, kapitalist iktisadı kurtar­ maya çal ışan kısıcı ted birler a lacağ ı yerde, seçimlerden önce yaptığı vaatleri yerine getirmeye zorlaya bil mek için, komünist üyeler, ücretlerin donduru l masından zarar gören sanayi işçilerini ve bütü n şehir h a l kı n ı muhalefete çağ ı rmaktadır. 292

Belediyenin malı ola n binalardaki daireleri n dağıtımı sorunu, Meclis üyelerine yüklenen ödevlerin belki en çetinidir. Bu ödevin hiç de tatmin edici bir şekilde yerine getirilmediğini söyleyebiliriz. Bu doğıtma işi, Bele­ d iye Mecl isine karşı sorumlu bulunan bir komisyona veri l i r. Zamanla ka bul edilmiş bir ta kım kaideler, belediye evlerinde kimlerin kiracı olabi­ leceğ i n i tôyin eder. B u kaideler ev ti plerine göre değişmektedi r. Clyde­ ban k'ta yaklaşık olara k 1 5.000 ev vardır. Yarısından çoğu Belediyeni n m a l ı d ı r. Geçen yüzyıl ı n sonlarında yapılmış evler a rtık çok eskimiştir, ta mire m u htaçtır. Inşaat temposu ise şehrin i htiyaçlarına nispeten çok yetersizdir. Neticede ev a raya n veya değiştirmek isteyenler pek çoktur. Oturulabi lecek evsafta ev a raya nları n sayısı 3.500'dür. Oysa 1 966 yılında 400 daire a ncak ki raya verilebilmiştir. 1967 yılında ise, hiç bir daire kiraya veri lmiyecektir. Bu sayılar soru n u n ne keskin bir hal aldığını gösteriyor. Komünist üyelerin siyaseti, bu soru n u n çözümlenmesine şehir halkının katı lmasını sağ lamaktı r. H a l k, hükümete ve belediye meclisine baskı yap­ malıdı r, daha fazla kira l ı k konut ya pılmasını, «Süveyş Doğusunda» politi­ kası uğruna sarfedilen para la rı n daha fayda l ı işlere yatırı lmasını iste­ melidir. Belediyeye a it konutlar, sanayi merkezlerine yakın kal a ba l ı k mahalle­ lerden uzak yerlerde kuruldukça, yeni yolların yapılması, u laştırma ve temizl i k hizmetleri n i n kurul ması meseleleri nin önemi a rtıyor. Bundan elli yı l önce, atlı a rabalar kullanıldığı b i r dönemde, motorl u taşıtl a r için gereken yol meselesi diye bir şey yoktu. Ama otobüs, tramvayın yerine geçince, yol yapımı ve bakımı, eski ölçülerle mukayese bile edilmiyecek kadar büyük masrafla ra yol açtı. Konut ve öğretim soru n la rından sonra, belediye mecl isleri n i n ka rşısına çı kan en çetin sorun, yollar ve soka kl a r açı lması v e bakılması soru n u d u r. Clydebank Belediye Meclisi, h e r b i r i b i r ilçeye bakmakla görevli 7 kısıma ayrıl m u ştır. Sokakları v e yolları i y i bakıl­ mayan iyçelerde, ilçeye bakan üye gru b u şiddetle tenkit edilir. Bu so run­ l a rdan başka gü nümüze özgü park ve garaj meselesine de çözüm yolları bulmak zoru nludur. Geçen yıldan beri ancak, bazı şehirlerde, belediye meclisleri yapılan her yeni evin yanında bir garaj yeri ayırtma zorunlulu­ ğ u nu ka bul etmiştir. Ama bu ted bir daha eskiden i nşe edilmiş blokl a rı n garaj meselesini çözümleyemiyor. Bu bloklarda otu ranlar a ra ba la rı n ı av­ luya veya daracık sokaklarda bıra kmaya mecburdur. Bu şartlar içinde yeraltı veya birkaç katlı garajlar inşe etmek şarttır. Bu tip garajlar ise, çok pahalıya mal oluyor. Gitti kçe daha çok para isteyen bütün bu soru nların çözümü vatandaş­ ların karşısına siyasi soru n l a r çı kartıyor, hükümet politikasını değiştirme zoru nluluğunu belirtiyor. Işçi partili belediye üyeleri halkın bazı kesim­ lerinde - konut şartları kötü olanlar, a raba sahipleri, çocukları için d a ha iyi öğretim olanakları n ı n sağlanmasını isteyen a i leler vb. - gittikçe artan hoşnutsuzl uğu yatıştırmaya çal ışıyor. Aksine, komünist üyeler, günün i hti­ yaçları ndan doğan istekleri destekliyor, mill i' servetlerin çoğunluğun yara293


rı na kullanılması için toplumumuzun yapısında gereken değişikl i k zorun­ luluğunu bel irtiyorla r. öte ya ndan vatandaşları belediyelere mektup veya heyetler, Parlamento üyelerine şikayetleri ni bildiren d ilekçeler göndermek suretiyle, teşebbüse geçmelerine yardım ediyorlar. Böylece halkı, istekle­ rini eylem şeklinde bel irtmeye teşvik ediyorlar, siyasi bilincini yükselti­ yorlar. Birbuçuk milyonluk Glascow şeh ri n i n yanıbaşında b u l u n a n Clydeba n k hiç bir zaman önemli bir tica ret merkezi, bağımsız bir kültür merkezi ola­ ma mıştır. Tiyatro, o pera, bale, herşey Clascow'dadır. C1ydebank'ta her mahelle, hiç değilse bir klübün kurulmasını istiyor. Ama bugüne kadar ticaret ve sanayi merkezlerinden uzak mahallelerde bulunan iki ufak klüp, ve çeşitli kliselere bağlı örgütlerin dışı nda, kültür faa liyetleri çok sınırl ı kalm ıştır. Komünist üyeleri bu soru n u n Belediye Meclisinde e l e a l ı nması için çok çaba ha rcadılar. Belediye Meclise n ihayet b u soru n u tartışmayı ka bul etti, ama bu amaçlara herhangi bir kredi ayrılmadığı için bu alanda hiçbir teşebbüse geçi lemedi. Pa rasızlık, gençliği mizin kültür seviyesine çok olumsu z etkiler yapıyor. Serseri l i k ve ta hri p olayl a rı artıyo r ; otomatik telefonlar sökülüyor, kurulan yeni mahal lelerde genç ağaçlar kopa rtı lıyor, oto büs istasyonlarında ca m­ lar indiril iyor, ve genellikle ka mu mülkiyeti ne herha ngi bir saygı gösteri 1m iyor. Işçi parti li belediye meclisi üyeleri, bu d u ru m u n soru m l u l uğ u n u gençliğe yükselemeye çalışıyor, gençl ikte a h l a k kalmadığını iddia ediyor, daha sıkı polis ted birleri ni a l ı n masını, daha ağır cezalar veri lmesini isti­ yorla r. Komü nist üyelere göre ise, bu d u rum, çok daha geniş bir toplum­ sal soru n u n bir yön ü n ü a ncak teşkil ediyor. Kapitalist dü nyada, çağ ı mı z b u g ü n bir şiddet v e ta hrip çağ ı d ı r. Amerika l ı ların Viyetnamda işlediği cinayetler bu gidişin bir örneğidir. Insanları öldürmek için sa rfedilen pa­ ra n ı n bir kısmı tiyatro, spor bina ve ala nlarına ayrı labi ise, ta hrip olayla rı her ha lde çok azalır. Komünist üyeler, faa liyet gördükleri bölgelerde, gençlerle serseri l i k soru n u n u tartışmak, bu eğilime karşı ne gibi çareler d üşündüklerini öğrenmek üzere, çoğu çeşitli kliselere bağlı gençlik teş­ kilatları ile temas kurmaya kara r verdiler. Okul öğrencilerine, a ileleri n i n beled iye vergisi şeklinde ödediği m a l v e servetleri korumayı öğretmek üzere, yeni teşebbüslere geçilecek. öte yandan komünist üyeler daha çok spor ve oyun alanları n ı n kurulmasını i stiyeceklerd i r. Bütün b u nları ya pabilmek için Belediye Meclislerinde bulunan komü­ nist üyeler, kendilerine halkın çeşitli ihtiyaçlarını bildirecek, halka ise komünist üyelerin ha rcadığı ça baları, güttükleri amaçları bildirecek dina­ mik bir parti teşkilatına mühtaçtır. Komünist üyeler temsil ettikleri şehrin hayatına katı lıyor; halkın gözünde, emekçilerin yaşama şartlarını düzelt­ meye ça lışan namuslu vata ndaşlar haline geliyor. Komünist üyelerden bir tanesi, fevka lade golf oynar. Böylelikle golf meraklılarının takdiri ni kaza n­ mıştır. Ikincisi, madeni toplarla oya n a n bir oyuna meraklıdı r, boş za man294

l a rı n ı klüpte geçı rı r. Komünist üyelerin i n üçüncüsü, kıymetli bi r çiçek mera klısıdır. Dört yıldan beri yapılan bütün çiçek müsabakalarında birin­ ciliği a l ı r. (Jçü de sendikalarda faaliyet görür; aynı za manda Komünist Partisi Komitesinde üyedir. Böylelikle, C1ydeba n k işçileri sağcı basın ı n ve sağcı sosya l-demokratların propagandasının etkisi ile komünistler hak­ kında besledikleri peşin-fikirlerden kurtulmaya başlamıştı r. Halk komü­ nistleri n herkesin menfaatı n ı savu nmak için nasıl çaba harca d ı kları n ı ; topl u msa l sorun l a rı iyi bilen namuslu, d ü rüst i nsanlar oldukları n ı görüyor, onları günden güne daha çok takdir ediyor. Yürüttükleri ça l ışmalarla, komünist belediye üyeleri ingiliz halkı n ı n son derece m u htaç olduğu komünist milletvekillerin i n seçi l mesi i çi n gereken şartları hazırlıyorlar. Bütün sorunlarda komünist üyeler, Işçi Partisi mesleklaşları ile bi rli k kurmaya ça l ışıyor. Belediye Meclisinin idare i şleriyle ilg i l i çalışma la rında olduğu gibi, bütün temel siyasi, iktisadi ve topl umsal meselelerde de bu birliği gerçekleşti rmeye ça balıyorlar. Yirmi yıl sürece Arnold Henderson Clydebank Belediye Meclisinde tek komünist partili üye idi. Bununla be­ raber Henderson, hükü met politikasına cephe a l d ı rtmayı bildi. Bilindiği gibi Clydeba n k Belediye Meclisi Batı Almanya n ı n silahlanmasına ve şeh­ ri n yakı nla rın da Holy Loch'da Polaris füzeleri taşıyan Ameri kan denizal­ tııarı için bir üssü n kurulmasına muhalefet etmektedi r. Clydebank Belediye Meclisi n ükleer silahlanmaya da cephe a l mıştı r ; n ü kleer silahları n yasak­ lanması için kurulan Komitenin düzenlediği gösterilere temsilci gönder­ miştir. Belediye Meclisi askeri masrafların azaltılmasını da istemiştir. Sanayi işletmeleri nin kapa nmasına engel olmak üzere kurulan komiteleri daima desteklemiş, emeklHerin hayat şartlarını düzeltmek üzere düzen­ lenen kampanyalara daima katıl mıştır. 10 Oca k 1 966 ta rihli toplantıda, Arnold Henderson, Viyetnamla ilgili bir ka ra r tasarısı teklif etti : Bu ka­ rarda Belediye Meclisi, Amerikan hava kuvvetleri n i n Viyetnam halkına karşı giriştiği saldırı lar ka rşısında duyduğu büyük üzüntüyü belirtiyor, In­ g i l i z h ükümeti, Amerikan Birleşik Devletleri nin izlediği politi kadan kesin­ l i kle ayrılmaya ; Amerika n hükümetine, bombardımanlara son vermesi, Cenevre Anlaşmaları hü kümleri ne uygu n olara k bütün silahlı kuvvetlerini Viyetnam topra klarından çekmesi için, müracaatta bulunmaya davet ed ili­ yor. Karar, Işçi pa rti li üyelerin teklif ettiği bazı değişikleklere uğrayarak, çok faydalı ta rtışmalar yürütüldükten sonra ve Belediye Meclisinin bu gibi konularla ilgilenemiyeceğini iddia edenleri n itirazları na rağmen kabul edildi. Clideba n k Belediye Mecl isinin «herhangi bir yaba ncı devletin ka rış­ masına meydan bırakılmadan, Viyetna m ı n demokratik bir hükümete ve serbest seçi mlere kavuşabil mesi, birliğini ve bağı msızl ı ğ ı n gerçekleşti re­ bilmesi için, Viyetnam halkının menfaatlerine hizmet edecek ve Cenevre Anlaşmaları na uyg u n düşecek adil ve barışçı bir anlaşma sağ lamak üzere, Ingi ltere Işçi hükümeti n i n ve Birleşmiş Milletleri n girişeceği her teşeb­ büsü destekliyeceği n i bildiren karar, Belediye Meclisin i n izlediği politi­ kada önemli bir temel haline geldi. 295


Herhangi bir kanun tasarısı, Belediye Meclisinin temsil ettiği halkın menfaatlerine zarar verdiği ta kdirde, Belediye Meclisi bu tasarı n ı n Parlô­ mentodan geçiri lmesinden önce bu konuyu tartışa bilir. Komünist belediye meclisi üyeleri, tasa rılar hakkındaki düşüncelerini milletvekillerine, yetkili hükümet dairelerine ve baka n l a ra bildirme yetkilerini daima kullanı rlar. Clydeba nk'ta bu soru nları incelemekle görevli Belediye Meclisi Komisyonu, aynı zamanda mali soru nla rla da meşgu l olduğu için Teşrii ve Mali Işler Komisyonu a d ı n ı taşımaktadı r. 1 966 da çıkan belediye vergileri ka n u n u Parlômentoda onayla nmadan önce, Clydebank komünist üyeleri bu kanu­ nun bazı hü kümerine itiraz etmiş, meslekdaşlarına ve genellikle ka m u oyuna kan u n u n gerçek niteliğini belirtmesini bilmiştir. A z ücret a l a n işçi­ lerin ve emeklileri n yaşama şa rtlarını düzeltmek istediğini iddıa eden bugünkü işçi hukümeti, gerçekte vergi yükünün büyük kesimini belediye­ lere yüklemektedir. Hükü met gereken masrafla rı n % 75'ini ancak ödenek­ lerle kapatacaktır. Bütün şehi r masraflarını sağ lamaktan soru m l u bele­ diye meclisleri, kalan % 25'i temin etmek zoru nda kalaca ktı r. Küçük şehirlerde, büyük şehir ilçelerinde, belediye meclisleri a kşamları toplantı. Oysa en büyük dört şehri n belediye meclisleri ile bütün eyalet meclisleri gündüz toplanır. Uyelerinin hepsi ayrı ayrı komisyonlarda (konut, plônloma, sağ l ı k, çocuk so runları , teşrii ve mali işleri komisyonları) çalı­ şa n belediye meclisleri, işlerin çoğu n u görür. Diğer komisyonlar gayri­ menkul, kira, belediye salonları, hammaları, parkıarı, itfaye, tenvirat, sokak, yollar, köprüler, idare binaları soru n l a rı ile meşgu l olur. Bu komis­ yonlarda, üyelerin ya rısı a ncak belediye meclisi üyeleridir. Zaman zaman d a belirli bir sorunu çözümlemekle görevli özel komisyonlar ku ru l u r. Her komisyon, belli bir soru n u n ayrı ntı ları ile meşgu l olacak deva m l ı bir a lt­ komisyon tayin eder. Günd üzleri özel işleriyle meşgu l olan üyeler, görev­ lerini yerine getirmek için gereken va kte göre tazminat a lı r. Akşam top­ lantıla rı için para verilmez. Komün ist üyeler, örnek olacak kadar büyük bir intiza mla çalışı rla r. Işlerini en önemsiz teferruata varıncaya kadar o kada r büyük bir di kkatle görürler ki. vata ndaşların yaşama şartlarını ve kamu işlerini düzeltme isteklerinde o kadar sa mimidirler ki. Belediyede ça lışan bütün memurların takdirini kaza nmışlard ı r. Belediye Meclilerinde üyeler üç y ı l l ı k bir süre için seçilir. Iki yıldan beri. her seçimde Clydebank Belediye Meclisine yeni bir komünist üye seçilmek­ tedir. Bu başarı da. eskiden seçimlerin sonuçlarına çok olu msuz etkiler yapan soğ u k harp havası n ı n yavaş yavaş kaybolduğunu gösterir. Kato l i k işçilerin bugüne kadar komün izme gösterdi kleri muhalefetten e s e r kal­ mamıştır. Sendika l a r içinde. eskiden Işçi Partisini büyük bir bağ l ı l ı kla destekleyen birçok mil itan. ülkemizde sosyalizmin a ncak komünist pren­ si pler temelinde zafere u laşabileceğ ini anlamaya başladılar. Belediye Mecl isinde çalışan komünist üye bütün gününü belediye işle­ rine ayırmak zorundadır. Şehir emekçileri daima onlara danışmaya gelir­ ler. Milli eğitim işlerine bakan eyalet Meclisinde üye olmadıkları ha lde. 296

komünist üyeler yine de bu soru nlarla yakından ilgileniyorlar. Komşu köy­ lerden Renton belediye meclisinde üye bulunan ve Dumbarton eyalet Meclisine saçilen i ki yoldaşla sıkı temaslar kurmuşlard ı r. Sendikala rda. Pa rti yöneti minde a ktif faa l iyetler yürüten yoldaşların aynı zamanda belediye meclisinde üye olabilmeleri için. işçi s ı n ıfına can­ dan bağlı olmaları, ma rksist-leninist nazariyeyi ve pratiği derinlemesine bilmeleri şarttır. Clydebank Beled iye Meclisinde üye bulunan üç yoldaşı­ mız b u şartları yerine getirmeye çalışıyorlar. Finley Hart

Işletmelerde Parti hücreleri Bütün işçi sınıfına bilimsel bir nazariye sosyalist bir bilinç kazandırması. ka pitalizmi d ize getirebilmesi. siyasi iktidarı ele geçirebilmesi için. günü­ müzün sorunları karşısında yürüttüğü savaşı doğru yöneltmesi ve yönete­ bilmesi için. I ng i l iz işçi sınıfı devrimci b i r örgüte - Komünist Partisine muhtaçtır. Tecrübelerin gösterdiği gibi. bu devrimci pa rti bütü n ü l ke çapında örgütlerini kurma lı. b u örgütleri bütün merkezlerde bulunmalı. çeşitli emekçi tabakaları n ı etkileyebil melidir. Ama her şeyden önce komünist Pa rtisi bütün işletmelerde teşkilôt kurma l ı d ı r. Pol itik a landa etkili b i r rol oynayan emekçi g rupları, ülkemizin büyük işletmelerinde toplanmıştı r. Bu işletmelerde yürütülen siyasi savaşlar. siyasi tartışmalar. emekçilerin bütün kitle örgütlerine derin etkiler yapıyor. M i l l i ekonomi ln iz g i bi. fevkalôde gelişmiş bir kapita list ekonomide. fabrika l a r artsız a rasız yürütülen sınıf sava ş ı n ı n en önemli strateji k noktalarını teşkil eder. Işverenler. işçi lerin zara rı n a kaza nçlarını a rttırmaya çal ışıyorlar. Işçiler de ücretlerini ve ça lışma şartl a rı n ı koru mak veya l ü kseltmek için mücadele ediyorlar. Binlerce işçisi bulunan büyük işletmeler, komü nistler için fevkalôde verimli faaliyet alanla rı d ı r. G ü n l ü k hayatta kapitalist ger­ çeklerle daha yakından karşılaşan işçiler. başka yerlere n ispetle fa brika­ larda komünistlerin i nsan olara k değerleri ni daha kolay görebiliyor. Par­ tinin izlediği ziyasetin doğruluğunu daha çabuk kavrayabil iyor. Bir işletmede kuru l a n komünist teşkiıôti. yürüttüğü g ü n l ü k siyasi çalış­ maları nda. fabrikayı. ça l ıştıkları endüstri kolunu. hatta bütün ülkeyi ilgi­ lendiren i ktisadi sorunları aşan faa l iyetler yürütüyor. Hiç şüphesiz. işlet­ medeki parti teşkilôtı n ı n faa liyetinde. çal ışma temposunun hızlandırılması. işçilerin işine son verilmesi, verilecek primler, ça lışma şartları. sendika teşkilôtı vb. gibi doğrudan doğruya işletme ile ilgili sorunlar biri nci plônda gelir. Ama kom ünistler, işletmenin iç hayatının dışa rd a ki siyasi olaylardan 19

297


ayrı tutularnıyacağ ını u nutmazlar. özellikle, Ameri kan ı n Viyetnama sal­ d ı rısı, Rodezyadaki ı rkçıların teşvik görmesi, Ingi lterenin Ortak Pazara girmesiyle ortaya çıkacak zorluklar gibi soru n l a rda ve genellikle Ingiliz siyasal ve toplu msal hayatını ilgilendiren bütü n konularda, işçilerin siyasi bilgisini ve bilincini daima yükseltmeye çalışı rlar. Işletmelerde bu çalışmaları yü rüten komünistler her yerde ve her zaman işçileri n ta kdirini kaza n ı rlar. Pa rti yayı nlarını kullanara k, Pa rti i çi nde yü­ rüttükleri faa liyetlerden, gördükleri siyasi eğitimden yararlanarak, bütün işçilere yardım ederler, onlara öğütlerde bulunurl a r, g ü n l ü k savaşlarda, tartışmalarda onlara yol gösterirler. Ama çok tabii olara k, özel kişilerin i m ka nları sın ı rlıdır. Diğer komünistlerle sağlanacak deva m l ı temaslar, ta rtışmalar, kişisel eylemi çok daha etkili, çok daha sonuçlu yapar. Bu sonuca sağlayabilmemiz için de, şu ka ra ra va rmamız lazı m : komünistler işletmelerdeki mücadelelerini tek başlarına, fert olara k yürütmemelidir. Aksine, belirli bir yapısı bulunan, koordone, kolektif şekilde ça lışan bir örgüt içinde faaliyet yürütmelidirier. Kom ünist parthinin 1 961 yı lında toplanan XXVii. Kongresinden sonra, Ingi liz komünistleri, bütün seçimlere, yani gerek belediye, gerekse parl a ­ mento seçimlerine, a d a y göstermek i ç i n kararlı v e deva m l ı çabal a r yürüt­ tüler. Sayı ları 1 .000'e yükselen bütün teşkilatlarımızın bölgesel seçimlere aday göstermesini amaç edindik ve bu yolda oldu kça önemli adımlar attık. Son g enel seçimlerde 57 aday gösterdik (1 964 seçimlerinde 36 ada­ yımız vardı) Yoldaşları mızdan bazıları Partin i n seçim konusunda yürüttüğü fevko lade s ı kı faa liyeti yanlış a nladı lar, işletme hücreleri n i n önemini be­ l i rten Pa rti tezimizden a rtı k vazgeçildiğini sandıla r. Ama Partinin XXiX. Kongresinde (1 965) genel sekreteri miz John Gollan, Kongreye verdiği siyasi raporda, bu ya nlış düşünceleri reddetti. Yoldaş Gollan'ın israrla bel irttiği gibi : .. Işletme h ücrelerinden vaz geç­ memiz gerektiğ ini ileri süren bütü n iddiaları şiddetle reddederiz. Aksine, n ispeten a z fabrikada hücre bulundurmoya razı a lmadığımız g ibi, yüz­ lerce yeni işletme hücreleri kurmayı şort ka bul ediyoruz.» Kongre ka ra rlarına uygun olarak, fabrikalarda çalışan Parti üyelerimiz, Haziran 1 966 do milli bir konferans halinde topla nara k ü l kenin en öne m l i işletmelerinde 50 yeni hücre kurmaya karar verdiler. Bu konferansta, mev­ cut bütün hücrelerin (3-4 üyelik küçük g ruplardon yüz kadar üyesi bulu­ nan büyük ş ubelere kadar) bütün örgütlerin faaliyeti incelendi ve tartı­ şıldı ve ş u sonuca va rı ld ı : Hücrenin çapı ne olursa olsun, faaliyetinde, hayatı nda, nitelik bakımın­ dan diğer hücrelerden çok farkı yoktur. Sonuçlar daha çok i ki etkene bağ- . / ı d ı r : 1 . Teşkilatın etkili, sonuçl u faaliyet yürütmesi ; 2. üye sayısı. Fabrikala rında faaliyet yürüten teşkilatlarımız için Morning Slar gaze­ tesi temel bir savaş a racıdır. Işçi h a reketinin basınında örnek bir gazete sayılan Morning Slar herg ü n ingi lterede ve bütün dünyada meydana 298

gelen bütün siyasi olayları bildi riyor, inceliyor ve yorumluyor. Konferansta söz alan bir delegenin belirttiğine göre, Iskoçya nın büyük b i r fabrikasında faaliyet yürüten bölge hücresi hergün 240 Morning Slar dağıtmaktad ı r. Bi rçok delegenin beli rttiği gibi, Daily Worker'in yerine geçtiği günden beri, Morning Sfor g azetesinin satışı çok artmıştır. Başka bir delege. sadece 3 komünist parti li işçinin bulunduğu bir işletmede, Morning Sfor'a 30 yeni okuyucun u n sağ landığını a nlattı. Bu delegenin konuşması çok önemli bir gerçeği belirtti : işletmelerde Morning Sfor'ı d a ha çok komü­ nist olmayan işçiler okuyor. Bu do bu gazetenin ülkemizdeki bütün i lerici sol hareketine sağ ladığı fevkolade önemli hizmetleri gösterir. Saniyede çalışan binlerce komünist partili, sendikalard a soru m l u görev­ ler görmekte, işletmelerin hayatında çok önemli bir rol oyna makta d ı r. Atel­ yede sendikayı temsil eden veya sendikalar komitesine başka n l ı k eden komünistler, işçi a rkadaşla rına çok büyük faydalar sağlıyor. Çalışma ş a rt­ l a rı n ı n korunması veya iyileştirilmesi için hiç durmadan mücadele eden bu yoldaşları mız, işverenleri n saldırılarını püskürten bir güç, temsil ettik­ leri erkek ve kad ı n işçiler için bir ilham kaynağı teşkil etmektedir. On milyon üyesi bulunan Ingiltere sendika hareketi nin g ücünü a ğ ı r sanayide, büyük işletmelerde çalışan emekçi ler sağlar. Oysa komünistler, işçi sınıfının yürüttüğü savaşa en çok bu olanlarda kotılıyorlar. Bu kadar geniş, bu kadar çeşitli faa l iyetlerin yürütülmesi için komünist­ lerde olduğu gibi siyasi bilince va rm ış diğer işçilerde de büyük bir teş­ kila'tla nma yeteneğ i, çok derin siyasi bir uyanıklık şarttır. Bu bakımdan. işçileri ilgilendiren bütün siyasi, i ktisadi ve toplumsal sorunların i ncelene­ bileceği, tartışlabi leceği toplantıl a r zoru nl u d u r. Bu topla ntıl a r çok çeşitli şekiller olmaktadır. Bazı komünist hücreler öğle yemeği paydosunda a ç ı k havada, fabrika n ı n kapısında ama işletmenin sınırları dışı nda muntazam toplantı lar düzenlerler. O işletmede (veya başka yerde) ça lışan sorum l u b i r yoldaş onbeş, yirmi daki ka kadar a ktüel bir siyasi soru n u ele a l ı r, a rkasından do on, on beş dakika kadar, işçileri n Parti ve Parti politikası ha kkında sormak istediği soru l a rı ceva plandırı r. Bozan bu toplantı lar fa brikadan uzak bir salonda terti pleni r. Bu toplantılarda fa brikada çal ı ­ ş a n komünist v e kom ünist olmıyan emekçiler görüşlerini açıkl ıyor, siyasi soru n l a rı tartışıyorlar. Ama komünistlerin bir de hücre toplantı l a rı vardır. Bu toplantıl a rd a üyeler siyasi sorunları tartışıyor, Pa rti nin siyasetini benimseyecek, ileride Pa rti üyesi olabilecek işçi sayısını a rttırmak için a lı nması gereken tedbir­ lerle ilgili kara rl a r a lıyorlar. Bu gibi toplantıların düzenlen mesi kolay iş değildir. Yoldaşlordon bazı ları fa brikadan uzak yerlerde oturu r ; ayrı ayrı vardiyo larda ça lışanla r vard ı r. Çoğu zaman işletmeye yakın elverişli bir lokal bulunamaz. Ama bütün bu g üçlüklere rağmen komünistler topIa n ­ mak zorundadır. Hücre üyeleri haftada veya on beş günde bir, bozan ayda bir toplon ı r, yakın vadeli bir çal ışma planı ta rtışırla r ve kabul ederler. 1 9·

299


Komünist hücrenin başlıca ödevi, Partinin işletmedeki etkilerini arttırmak, ye � i üyeler toplamak, böylelikle sendika ha reketini kuvvetlend irmek, işçi­ I : rın sosyalist bil incini yü kseltmektir. Ama bütün sorunlar fabrikada çö­ . zumlenemez. Işçileri i lgilendiren en önemli siyasi ka ra rlar, işletme dışında, belediye meclislerinde ve Parlômentoda alınma ktad ı r. Bunu bildikleri için işletme hücreleri Partin i n seçim faaliyetine etki l i bir şekilde katı l ı r, işlet­ meye en yakın mahalle veya şeh i rde seçim ka mpanyasını yürütecek aday­ ları ve m ilitanları tayin eder. Görüldüğü gibi, fabrikalarda kuru l a n hücrelerimiz çok, yönlü b i r faali­ yet yürüten ; gerek Parti içinde gerekse bütün Ingiliz işçi hareketinde önemli bir rol oynayan savaşçı siyasi örgütlerd i r. Işletme h ücreleri M i l l i Konferansında a lınan, v e fabrikal a rda yeni hücreler kuru l ması i l e i l g i l i ka rar, Parti çalışmaları n ı n gelişmesi bakı mından fevka lôde büyük bir siyasi önem taşımaktad ı r. Komünist Partisi ıCra Komitesi bu ka ra rın yerine getirilmesi için vargücü ile mücadele edecektir. Gordon MeLENNAN

Mitingler Kom ünist Partisinin propaga nda ça lışma ları n ı n en önemli sekillerinden b i ri mitinglerd i r. B u topla ntı lar, yerine göre siyasi d u ruma gör� , ele a l ı n a n başl ıca siyasi sorunlara göre, v e ç o k ta bii olara k, hava şartlarına göre, çok çeşitli şekiller a l ı r. i l kbah a r-sonbahar a rasındaki dönemde m itinglerin çoğu açık havada yapıl ı r. Bu açık hava m itingleri n i n ça pı ve önemli çok değisir: Londrada b i r iki nci yoldaş, ve Komünist Gençli k Birliğinin bir lideri söz a l d ı lar. bülük veya ufak şeh i rlerde, köylerde, meydanlarda ya pılan mitingler va rdı r. Orneği n geçen yıl, Hazira n sonu-Temmuz başlarında, cuma rtesi gün­ leri terti plenin mitinglerde ortaya atılan başlıca parola : «Wilson ! Viyet­ namdaki Amerikan saldırısını artık desteklemeyin h. şekl i n i a l ma ktayd ı . L�ndr� da, Parti Komitesi Trafalgar-Squara Meydanında ç o k büyük bir gosterı hazı rladı. Bu gösteride genel sekreterimiz John Gol lan, Londra n ı n b i r seçim bölgesinde adaylığını koyan bir yoldaşı mız, sendika yöneticisi Trafalgor-Sq u a re Meydanında düzenlenen kalaba l ı k topla ntıl a r vard ı r, Mitingten önce, Londra Parti Komitesi şehrin bütün mahal lelerinde kam­ yonlarla, flamalarla, yafta larl a çeşitli gösteriler düzenlemisti. Bütün bu ' gösterilerin başında veya sonunda mitingler yapıldı. Baska mahallelerde de çeşitli komiteler, yine otomobilli, kamyonlu, flamalı, � itingler, gösteri­ ler tertipledi. 300

Parti, gösterilerde motorlu a raçları ço k kullanıyor, bu g österi şekli n i mitinglerle bir a rada düzenliyor. Komünist Partisinin parolala rını, çeşitli yazı l ı levhalar taşıya n arabalar, şehirlerin çarşı larını, tica ret merkezleri n i , i ka metgôhlara ayrı lan mahallerierini dolaşıyor. Baştaki a ra bada genel­ l i kle bj r hoparlör bulunuyor, ya pılacak toplantıyı haber veriyor. Bu geçit tören inin başlıca faydası, çok kısa bir süre içinde, yüzlerce insana parti parolalarını göstermesi, yapılacak toplantıyı bild irmesidir. Halk böyleli kle Komün ist Partisini ha reket halinde göre biliyor. Bu da i n sa n la rı m iting leri ­ m ize çekmekte, ta rtışılan konularda ha rekete geçirmektedir. Trafalga r-Square Meydanında yapılacak bir mitingin hazırlanışı, büyü k ça lışmalar gerektirir. Resmi makamlardan evvelô bu meydanı kullanma müsaadesi a l ı n ma l ı d ı r. Vaktinde müracaat edildiğ i takdi rde, bu müsaade kolayca a l ı n ı r. Genellikle, kom ünist ta ban teşkilôtları, Londra n ı n her ta ra ­ fına, işletmelere, hatta kapı kapı dolaşara k, evlere mitingi haber veren el i lônları dağıtırl a r. Parti üyeleri bu i1ônları dostlarına, a kra balarına, i ş a rkadaşlarına verirler. Bazan bölge Komitesi mitingi Morning Star gaze­ tesinde veya Işçi Partisin i n sol kanadının çıkarttığı hafta l ı k dergisinde, Tribune'de ilôn eder. Açı k havada yapılaca k mitingler için ülkenin diğer şehirlerinde {Man­ chaester, Liverpoal, Gardiff, Gla scaw vb.} aynı hazırl ı klar gerekir. Bütün bu mitinglerde söz a l a n la rdan biri, dinleyicileri Partiye para yardımında bulun maya çağ ı rı r, bir başkası da - bazan Başkan - onları Partiye üye olma larını öğütler. çoğu zaman, en büyü k miting lerden önce işletmelerde, dostla r, komşu l a r, işçiler a rasında para topla n ı r. Miting esnasında da toplanan para l a r Parti temsilcisine teslim edilir. Açı k havada terti plenen mitingler a rasında, en önemlisi, hiç şüphesiz, 1 Mayıs gösterileridir. Bu g österi ler ingilterenin başlıca şehirlerinde düzen­ lenir. Yıllardan beri Newcastle şehrindeki Big Ma rket meydanı, siyasi ortam, hatta kava şartları ne olursa olsun, Parti mizin geleneksel toplantı yeridir. Her hafta pa rtililer meydana gelip ha l ka siyaseti mizi açıklar ve yo ru mlar, soru l a rı ceva plandırı r, propaganda neşriyatımızı dağıtı r, Partiye ve Komü ­ nist Gençl ik Teşkilôtına y e n i üyeler sağ lar. Bölgesel teşkilôttan veya Mer­ kezden gelmiş tecrübeleri partililerden başka, gençler de burada Parti adına ve halk a rasında söz a l ı r. Notti nghan'daki Old Ma rket Square meydanı {şehir halkı bu meydana Slab Square adını verir}nda Partimizin yıllardanberi paza r a kşamları açık hava mitingleri terti pler. Bütün açık hava toplantılarında olduğu g i bi, buruda da halk pek çok soru sorar. Komünist hatibin kuvvetli bir nefesi, tükenmez bir sabrı, sonsuz bir neşesi bulu nması şa rttır. Ote yandan parti politikasını mükem mel bilmeli, bütün sorunları büyü k bir dürüstlükl e halka a n lata bilmelidir. 301


Komünistlerin ve diğer partilerin tertiplediği mitinglerde, hatip soru yağ muruno tutu l u r. Bir gün dinleyicilerden biri, Komünist Gençl i k Teşki­ ıatı adına konuşan bir gence d u rmadan soru sormuş, Berl ik duvarı, Maca­ rista n, Finlandya gibi konula rla onu güç d u ruma d üşürmek istemişti. Ama komünist gençi, o kada r ikna edici cevaplar vermişti ki, onu tuzağa düşür­ mek isteyen di nleyici nihayet «Henüz oyunu kullanma yaşına gelmemiş ama komü nist tezleri bu kadar güzel a nlatması nı bilen bu delika n l ı l a ra» 5 şiling hibe etmişti ! Slab Square Meydanında Parti ve Gençli k Teşkiıatı her zaman yeni üyeler b u l u r. Bugün Bölgenin Parti ve Gençlik Teşki latl a rı n ı yönetenler a rasında, Slab Squa re'de Parti kartırı almış olanlar çoktur. Bu mitinglerden başka, bir dörtyol ağzına veya - mesela Durham kömür havzasında yap ı l d ı ğ ı gibi pazar saba nıarı , açılışından yarım saat önce Işçi ler Klübünün kapısında, ufa k toplantı lar da ya pılmaktadır. Par­ tiye yard ı m etmek isteyen b i r ev kad ı n ı ndan a l ı n mı ş bir iskemle, bir d ü k­ kancının, bir meyhaneci n i n sağ ladığı sa n d ı k, kürsü yerine geçer. Sonba har ve kış gelince toplantılarımızı kapa l ı salonlarda düzenleriz. Bu gösteriler de çok çeşitli ölçüler, çok çeşitli şekil ler a l ı r. Ma nchester' i n ta rihi Free Trade Hall binasında, Glascow' u n St-Andrews Hall'unda ter­ tiplenen gösteri ler olduğu g i bi, en yakın oku l u n b i r sınıfında da düzenen­ ler vardır. Bu yıl Ingilterenin her tarafına yeni mitingler tertipliyerek Komünist Partisinin teklif ettiği siyasi a lternatifi a n latmak, ü l kemizi ileriye götüre­ cek yolu göstermek istiyoruz. Gladys Brooks

Kadınlar arasında yürütülen çalışmalar Ingi lterede 28 milyon kad ı n vardır. Kadın sayısı erkek sayısını 1 .500.000 kad a r aşmakta d ı r. Kadınlar seçmen kütlesinin çoğunluğunu, emek gücümüzün ü çte birini, Işçi partisi üyelerinin % 46'ınl, toplamı 1 0 milyonu bulan sendika üyele­ rinin 2 milyon 2S0.000' ini, kooperatif h a rekette yer alan 1 4 milyon üyenin oldukça büyük bir kesi mini teşkil etmekted ir. Pa rti üyeleri mizin üçte biri kadındır. Nü kleer silahlara karşı, Batı Alma nyanı n siıahlanmosına karşı, Viyet­ namdaki Amerikan sal d ı rı sı n ı n d u rdurul ması için yürütülen kitle hareke­ tine katı lan kadı n sayısı nın gittikçe a rtması, bu son on yıl içinde beliren başlıca özelliklerden birini teşkil eder. 302

Siyaset, kooperotif, sendika, borışl e ilgili hareketlerde üye bulunan kadınlardan başka, milyonlarca kadın dinsel, toplumsal, ya rd ı m spor teşkilatlarında, kadın haklarını savunan örgütlerde de faa liyet yürütmek­ tedir. Ostelik bu son yıllarda kadınlar ilgilendiren belirli ve konkre soru l a r konusunda kampanya yürütmek üzere kad ı n teşkilatları ku ru l muştu r. Komünist Partisinin kadı nlar a rasında yürüttüğü faaliyetlerin temeli, barış için, ücretlerde erkek-kadın eşitliği içi n ; b i r meslek sahibi olmak, mesleki b i r eğitim görme i m kanlarını, daha iyi sosya l sigortalar sağl a m a k üzere yürüttüğümüz savaş politikası d ı r. Yaşama düzeyi ni koru mak için ücretleri dondura n oma besin maddelerinin, bütün tüketim malları n ı n ve hizmetlerin fiatları n ı n a rttırılması na göz yuman h ükümeti n fiatlar ve ge­ l i rler politikasına karşı yürüttüğ ü müz savaşa çok büyük önem vermekteyiz. Bu yazıda bu son soru nu ele a l a rak, kad ı n l a r a rasında faaliyet yürütür­ ken başvurduğumuz ça l ışma metotlarından bazılarını belirtmeye çalışa­ cağ ı m . Partimizin k a d ı n üyelerini temsil edenlerin M i l l i Konferansı, geçen yıl 1-2 Ekim tarihinde Londrada toplandı. Olkenin her tarafı ndan gelmiş delegeler b u sorun u tartıştıl a r. Parti mizin ileri sürdüğü, .. ücretlerin serbest b ı ra kılması, fiatla rını donduru l ması» isteğini büyük kütleler a rasında yay­ mak üzere ev kad ı n l a rı ve emekçi kad ı nl a r a rasında geniş b i r propoganda ve açıklama h a reketine karar verildi. Kad ı n l a ra h itap eden bir çağrı hazırladık. Bu çağ rıda fiatların yüksel­ mesine yol a ça n : hü kümetin izlediği yanlış politika, ülkemizde tüketim malları n ı n üretimini ellerinde tutan tekellerin para kazanma hırsı vb. gibi nedenleri açıkladık. M i l l i konferanston bu yana, küçük ve büyük şehi rlerde kadın ekiplerimiz faaliyete geçti bu çağı rnızdan 1 00.000 n üsha dağıttıl a r, şehirlerin ticaret merkezleri nde mitingler d üzenliyorlar, fiatların dondurulmadığını isteyen bir dilekçeye i mza topluyorlar. liverpoolda, hatta Başvekil Wilson'un seçim bölgesi olo n Huytu ilçe­ sinde, kad ı nl a r hükümet politikasına karşı muhalefeti düzenliyorlar. Bu bölgede fiatların dondurulmasını isteyen dilekçeyi şimd iden 400 kadar kad ı n i mzala mıştı r. Newcastle'da 2.000'e yakın kadın, aynı isteği dile getiren dilekçeyi im­ zaladı. Kadı n yoldaşla rı mızdan aldığımız haberlere göre, bu kampanyayı tertipledikleri bütün şehirlerde, ev kadınları , yaşama şartların ı savu n ma k üzere Partimizin giriştiği bütün teşebbüsleri destekliyorlar. Bu kampanya n ı n i ki nci aşamasında, millet vekillerine bir heyet gönde­ rilecektir. Bu heyet, Pa rıamento üyelerinden, ücretlerin dondu rul masına son verecek, fiatları donduracak kanuni tedbirleri sağlamalorını isteyecektir. Kira l a rda görülen hızlı artış hayat pah a l ı l ı ğ ı n ı n önemli b i r yönünü teş­ kil ediyor. Southampton Belediye Meclisi kira la rı arttırma meselesini 303


konuşmak üzere toplandığı gün, dinleyicilere ayrılan balkonda oturan kadı nlar, kendilerine söz h a kkı veril mesin i istediler, ve Belediye Meclisin­ den, Batı Almanyadaki işgiliz askeri kuvvetleri n i n bakımıno sa rfedilen para n ı n, ödenek şeklinde belediyelere veri lmesini istemek üzere h ü kümete müracaat etmesini isted iler. Kadınlar bolkondon salono levhalar indir­ di ler, ve salondan çı kartıl ı ncaya kadar şiddetli protestolarda bulundurl a r. Belediye Meclisi de toplantısını ertelemek zoru n d a kaldı. Eya/et g azete­ lerinde yayı mlanan bu ha ber, kira sorun u ile karşı karşıya kolon binlerce kadın için cesaret verici b i r örnek teşkil etti. Sussex eyaletinde yeni gelişen bir şeh i rde, Crawley'de, bi'rkaç kad ı n işçi üç ile beş yaşlarındaki çocuklarına bir yuvan ı n ku ru l ması i ç i n aynı yola başvurdu. Belediye Meclisinin isteklerine, dilekçelerine, müracaat­ larına a ldırmadığ ını gören kadınlar, küçük çocu k/arı nı da yanlarına ola­ rak, Belediye Meclisi binasına gittiler, dinleyiciler lacasını işgal ettiler. Çocukların yaptığ ı gürültü Meclisin çalışma larına engel oldu. Belediye başka nı kadınlara çıkmalarını söyledi, toplantıdan sonra onları kabul edeceğ ini vaadetti. Ama bütün vatandaşlara tanılan toplantıyı izlemek h a kkını i leri süren kadınlar, başko n ı n ricasına kulak asmad ı l a r. Kadı n ­ ların belirttiği gibi : Belediye Meclisi küçük çocu klara b i r yuva sağlamış olsaydı kadınlar onları yanlarına olmak zorunda kal mazdı , gürü ltü de o l mazdı. En sonunda, kadınlar bir çocuk yuvasına kavuştul a r. Ufak, ama kendileri nce önemli b i r zafer elde etmişlerdi. Bugün Ingilterede ufak çocu kların % 1 ' i a ncak yuva l a rda yer bulabili­ yor. Oysa sayı ları 8 m ilyona yükselen kad ı n işçileri nin % 50'si çocuk sa h ibidir. Erkeklerle eşit ücret o l m a k üzere yürütülen savaş I ngiliz işçi kadınları için çok önemli bir soru n teşkil eder. Imalôt sanayiinde bur kadı n işçinin aldığı haftal ı k ücret - ortalama olarak - b i r erkek işçi n i n aldığı ücretin ancak yarısıdır. Çalışa n madınların % 1 2'si ancak erkeklerin aldığı ücreti o l makta d ı r (özellikle öğretmenlikte, heki mlikte, devlet memurluğu nda v e nispeten sınırlı meslek g rupları nda). Ya pılan incelemelere göre, kadı nların emeği işverenlerin kazançlarına 600 milyonluk bir fazla l ı k sağ lamaktad ı r. Çok tabii olara k, işverenler ucuz bir emekle sağ lanan bu kad a r büyük kazançlardan vazgeçmek istemez. Bütün ilerici kadınlarla beraber, komünist kadınlar do bu d u ru m u değiş­ tirmek üzere sendika l a r içinde savaşıyorlar. Sendika ların doğru bir politikaya yönelmesi için yürütülen savaş zaferle sonuçlandı. Sendikalar Kongresi ile bütün büyük sendika l a r istek prog­ ra mlarına kadınlar için eşit ücret isteğ ine yer vermiştir. 1962 Send ikala r Kongresinde kabul edilen 6 nokta lık Kadın Emekçileri Beyannamesi, bu uzun savaşta önemli bir zafer teşkil etmiştir. Bu Beya nname aşağı d a ki istekleri ileri sürmüştür : 304

- Cinsiyete göre değil, sağlanan emeğe göre verilecek eşit ücretler - Kadınlar için terfi imkônları - Genç kadınlara kalifiye iş için yetişme olanakları - Çeşitli sanayilerde kızl a r için mesleki eğiti m görme i m kônı - Tekrar sanayide çalışmaya başlayan daha yaşlı kadınlar için çeşitli iş a la n l a rına geçme olanakları - Emekçi kadı nları n sağ lığına ve çalışma şartlarına özel bir önem veril ­ mesi Sendikalar Kongresinde çok a lkışlanan ve i leri bir adım teşkil eden b u Beyanname, kadın ve erkek işçiler a rasında ücret farklarını kaldı rmak üzere yürütülen savaşı isteklendi rdi, çok geniş kütlelerin b u tartışmaya katılmasını sağladı. 1 964 yılında toplanan Işçi Partisinin yıllık Konferansında kab u l edilen b i r karar, Işçi Partisi 1 964 genel seçimlerinde zaferi elde ettiği takdirde, eşit ücret prensibinin kabul edileceğini vaadediyordu. Oysa Işçi hükümeti şimdiye kadar 1 964 deki vaatlerini tutmadı, sorun u ele bile a lmadı. 1 966 d a toplanan Sendikalı Kadınlar Konferansı, Büyük Britanya Sen­ dikalar Kongresini vargücü ile harekete geçmeyi çağ ı rdı. Sendikalı Kadın­ lar Konferansı, b i r milli konfera nsı n tertiplenmesini, ücretler eşitliği soru­ n u nd a Parlômentoya etki yapmak üzere geniş bir kampanya n ı n a çılma­ sını istedi. Ama Sendi kala r Kongresi, bu istekleri yerine getirmeye taraf­ tar değildir. Tutumu, işçi kadı nları n karşısına çı kan sorunları n ne kadar çetin olduğu n u gösteriyor. Işverenler uzlaşmaya yanaşmadığı g i bi , ne h ü kü met, ne de sağcı sendika liderleri bu a l a nda herhangi bir yardımd a b u l u n m a k istiyor. Siyasi eşitli k 1 928 de kadınlara o y hakkını tan ıyan kanunla sağlanmıştı. Ama ücret a lanında, mesleki eğitim görme i mkônla­ rında, kadınlara uygulanan ayrıcal ı klar bu siyasi eşitliğin anlamını yok ediyor. Bu haklar elde edilmedikçe, Ingiliz kadınlarının büyük çoğu nluğu sana­ yide, hizmetlerde, dağıtımda, kalifiye olmaya n işler gören, diğer bütün toplu msal g ru plard a n daha az ücret alan i kinci sınıf vata ndaş muamelesi görecektir. Tekellerin ezgisi altında bunalan, toplumumuzun niteliğinden doğan binlerce sorunla karşı karşıya kolon kadınlar a rasında yürüttükleri gün­ lük çalışmalarında yoldaşlarımız, asalet dolu de olsa, sosyalist p a rola/ar tekra rlomakl a yetinmiyor, siyasetlerini, eylemlerini, gündelik hayatın be­ l irli soru nlarına göre ayarlıyorlar. öte yandan sosya list propogandamız ve ideolojik çalışmaları mızdon faydalanarak, kadınlara sosyal ist ülküleri tanıtmaya, portimize girenlere devrimci sosya l izmin temel ögelerini beni msetmeye çalışıyoruz. Bu işi de Parti nin kadınlar arasında çalışmakla görevli Servisin hazırladığı özel yayınlarla, özel makalelerle, Mo rn u ng Star' ı n yayımladığı çeşitli belge­ lerle, yapıyoruz. Partiye yeni giren kadınlar için kapitalist bir toplumda 305


yaşayan emekçiler ve a nneler olara k elde ettikleri tecrübelere dayanara k, marksist-le n inist bilgileri ve partimizin .. ingilterede sosyalizme g iden yol» adlı progra m ı mızı inceliyen kurslar do düzenliyoruz. Margaref Hunfeı

Propaganda yayınlarımız Oye sayısı bakı mından Partimiz oldukça g üçsüz kaldığı halde, büyük miktarda yayınladığ ımız propoganda yayınlarımızın niteliğine ve çeşitlili­ ğ ine çok önem veriyoruz. Amacımız, özel bir siyasi lehçeye koçmadon açık, basit, çağ daş bir dil kullanmak, kita plarımıza, duva r ilônlarımıza, prospektüslerimize çekici bir şekil, zengi n bir öz vermektir. Postacının posta kutul a rına bıraktığı itinalı reklamlarlo, kitapçı dükka nıarında görü­ len bol renkli dergilerle, kitapçı dükka nıarında görülen bol renkli dergi­ lerle, kitaplarlo rekabet edebilmeliyiz. Yayı mlarımızın - en iyi anlamda göze hoş görünmesini istiyoruz. M ümkün olduğu kadar renk u nsuru n u kulla nıyoruz. Çeşitli sorunlarl a ilgili görüşlerimizi açıklayan broşürler, fikirlerimizi daha kolay anlaşılır bir şekilde dile getiren makaleler, prospektüsler yayı nlıyoruz. Son günlerde 1 960 yılları : sosyalizm lehine deliller» adlı, ufak bir kitap neşrettik. Bu eser son yı llarda yayı mladığımız en önemli eserlerden birdir. Yazarı John Gollan'd ı r, bu 98 sayfa l ı k kitabı, aynı evsafta ki kitaplardan çok daha ucuza satıyoruz. Kapağında g üzel bir soyut resi m var. John Gollan bu eserinde, basit ve açık bir dille şu önemli görüşü i ncel i ­ y o r v e yoru mluyor: bili msel devrimlerin h ı z l ı gelişmesinden doğan zorun­ l uluklar karşısında, Ingiltere yeni b i r toplumsal d üzene m uhtaçtır. Gollon, ü lkenin ka rşısına çıkan çetin sorunlara çözümyolları bula maya n bugünkü Işçi hükümetini şiddetle yeriyor, otomasyonun milli iktisade, ülkenin top­ l u msal hayatına i leride yapacağı etkileri inceliyor. Kitabın son bölümü sosyalizme götürecek yol konusundaki görüşlerimizi özetliyor, tek pa rti sistemi, özgürlük ve demokrasi, merkezleşti rilmiş plônlama vb. gibi I ngiliz­ leri endişelendiren ve Partimizi desteklemelerine engel olon bazı önemli soru n l a rı i ncel iyor. Bu kita bı m ü m kün olduğu kadar geniş kütlelere yaymaya çal ışıyoruz. Ote yandan Gollan'ın incelediği önemli sorunlar etrafı nda geniş bir tar­ tışmaya yol açacağını u m uyoruz. Bu a maçla, kita bı geniş kütlelere tanıt­ maya çal ışan hücrelerimiz, eserin tartışılması için toplantı lar ve konfe­ ranslar plônla maya başladı. Genellikle 1 2-1 6 sayfalık (yan i ortalama 6.000 kelimelik) broşürler yayım lıyoruz. Bu broşürlerde siyasi veya toplumsal a ktüalitenin konkre b i r ..

306

korunu karşısında, Partimizin benimsediği tutum, oldukça teferruatlı b i r şekilde açıklanmaktadır. Bu seride çıkarttığımız son broşür Bert Ramelson'un yazdığı .. Donduru­ Ian fiatlar muazzam b i r yutturmaca» a d l ı maka ledir. Broşür, Işçi hükü me­ tin i n izlediği iktisadi siyasetin gerçek niteliğini açığa vuruyor, b u siyase­ tin .. gelirler politikası»na dayand ığını gösteriyor. Birkaç aydan beri sen ­ d i ka hareketi içinde tartışılan bu sorun, basında do çok önemli, hatta başlıca haline geldi. Bu konuda, hükü met, halkı a ldatmak, bu politikayı devam ettirmek için en temelsiz delilleri i leri sürmektedir. Broşürün yazarı, hükü metin ileri sürdüğü iddıaları n temelsizliğini açığa vuruyor, a ldatıcı n iteliğ ini ispatlıyor; gelirler politikasın ı n nazarı, esaslı bir şeki lde i nceliyor. Yazar b u siyasete altı motif olara k komünistlerin teklif ettiği çözüm yollarını do büyük bir açıklıkl a anlatıyor. Bu broşür çok büyük yonkılar uyandırdı. Partimizle herhangi bir ilgisi ol maya n çeşitli teşkilôtlar yazarı konferansıara ve açık otu rumiara davet etti. Guardian gazetesinin, Westminster Sarayının bir salonunda gelirler politikasını tartışma k üzere tertiplediği muazzam açık oturumda, h üküme­ tin ve muhalefetin sözcülerinden sonra, yazar do söz a l d ı . H ı ncahınç dola n solanda 2.000 den fazla dinleyici vard ı . Çoğunluğu gençli k teşkil ediyordu. Söz olanlar a rasında en çok a lkış toplayan hatıp, RameIsan olmuştur. 1 966 yılının önemli olaylarındon biri, gemi adamları n ı n yürüttüğü g rev olmuştur. Yapılan çeşitli provokasyonlara rağmen, emekçiler bu g revi büyük bir dayanışma halinde desteklediler ve yürüttüler. Başvekil Wilson b u grevi bahane ederek Komünist Partisine karşı Maccarthy'vari iftira­ l a rd a bulundu. Grevden sonra, en ta nınmış komünist denizcilerinden biri, Jack Coua rd, b u g revden çıkarılacak dersleri ve gemi adamlarının karş ı ­ sına çıkan sorunları i nceleyen bir broşür yazdı. Broşür h e r yerde peynir ekmek gibi satı ldı. Yalnız liverpool'da ı .OOO'den fazla nüsha satıldı. Komünist gemi adamları limanlara u ğ ra d ıkça bu broşurle yüzlerce nüsha satıyorlar. Tekrar denize çıkınca do yanlarına yine birkaç n üsha a l ı yorlar. Bu son zamanlarda yayımladığımız diğer broşürler Viyetnam horbi, ırk­ ç ı l ı k, Parti siyaseti vb. gibi sorunları ile alıyor. Pek yakında Ingilterenin Ortak Pazara girmesine karşı i leri sürdüğü m üz iddıa ve delilleri i nceleyen yeni bir broşür basılacaktı r. Televizyon progra m l a rında Partimizin h akkı olan konuşma süreci soru­ n u n u ele a l a n bir broşür neşrettik. Taraf tutmayan gözlemciler, bu alanda bize açıkca ayrıca l ı k gösteri ldiğini, televizyon da görüşlerimizi savunmaya hakkımız olduğunu ka bul ediyorlar. Yıllardan beri resmi makamlar/o bu meseleyi tartışıyoruz, mektuplarla, dilekçelerle, çeşitli belgelerle tezimizi destekleyen delilleri ileri sürüyoruz. Geçen yıl, bütün bu iddıaları mızı özel bir broşürde topladı k. Eyalet Meclisleri n i n y ı l l ı k seçimlerinden başka, bu son i ki yıl içinde i ki defa Parlômento seçi mleri de yapıldı. Her seferinde çok büyük m i ktarda 307


belge, broşür, duva r ilônları yayımlodık. 1 966 genel seçimleri münase­ betiyle tespit ettiğimiz seçim progra mını, kal ı n ciltli b i r broşür halinde neşrettik. Bu broşür en etki li ve en özlü yayı nlarımızdo n biridir. Kapağı b i rkaç renkle basılan b u broşür ülkenin her tarafında, en büyük kitapev­ lerinden birinin şu belerinde satıldı. Bu seçim progra m ı n ı n özeti ni 4 sayfalık bir ufak broşür halinde de yayımladık. Bu yıl, eyalet meclisleri seçimlerinde, 4 sayfa l ı k bir broşür neşrettik. Ikinci ve üçüncü sayfaları metin e ayrılmıştı. Birinci ve dördüncü sayfaları ise odayı mızın seçim çağrısına ve daha başka bilgilere ayrıl­ mıştı. Böylelikle hücreleri mizin seçim masraflarında büyük bir tasarruf sağlaya bildik. Bel li a ra l ı klarla, belli b i r soru n u ele o l a n broşürler de neşrediyoruz. Geçen yıl çıkarttığımız ..Maden işçileri n i n geleceği .. adlı broşür, maden endüstrisindeki buhra n ı i nceliyordu. Ondan önce daha kal ı n (16 sayfalık) bir broşür neşretmiştik . .. Ingilterede buhra n» başlı ğ ı n ı taşıyan bu broşürde çeşitli resimler, çeşitli diyogramlar bulunuyordu. Oldukça teferruatlı, her­ kesin a nlıyabileceği b i r dille yazılmış bu broşür, b u hran ı n nedenleri n i, buhrana bulunacak çözüm yollarını i nceliyordu. Ellişer b i n basılan b u broşürler de çok iyi satılmaktadı r. Halkımızın hergün ka rşılaştığ ı en ivedili soru n l a rl a ilgili ufak el ilan­ ları yayı mlıyoruz. Kan ı m ızca bu tip ufa k broşürlerin metni açık, basit, eşkil i, inandırıcı olmalı, belirli birkaç görüş ve delili kısaca verebilmelidir. Viyetnam ha rbi, ücretler meselesi, Işçi hükümetinin politikası, Batı Alman­ yanın nükleer silah istemesi sorunu, fiatlar vb. gibi meseleler, bu tip broşürde i ncelenm iştir. Son kısa broşürlerden biri, "Bütün ev kadınları na» başlığı a ltında, fiat­ ları indirmek üzere başvurulacak yolları a n latıyor. Bu broşürü dağıtan kad ı n gru pları, bazan bir m iting de tertipliyor, arkası ndan hükümetten fiatların i ndirilmesini isteyen bir dilekçeye imza topluyor. Bugün bu konuda yürütülen kampanyaya kadı n l a rın da katılmasını sağlayan mükemmel bir yoldu r. Şehirlerin tica ret merkezlerinde yüzlerce i mza toplanmıştır. Iki oy içinde (Eylül ve Ekim) Partimiz bir m ilyon nüshadan fazla kısa broşür ve prospektüs dağıtmıştır. Ileri sürd üğümüz delil ve görüşleri, e l ilanından daha geniş bir çerçeve içinde belirtmek için, en elverişli yol açılırkapa nır prospektüslerdir. Parti ıCra Komitesinin son toplantısından sonra, hükümet politikasına karşı i leri sürdüğü müz tenkitleri ve bu politikanı n yerine teklif ettiğimiz çözüm yollarını kütleiere birdirmek için, 4 sayfal ı k bir prospektüs neşrettik. Bu prospektüs «Ucretlerin donduru lması yerine geçecek bir çözümyolu .. baş­ ladığını taşıyordu. Bu prospektüsü işletmelerde, fabrika kapılarında. tica­ ret ve iş merkezlerinde, özel evlerde, halka dağ ıttık. Bütün yayınlarımızda Portimize adaylığını koymak isyiyenlerin dolduracağı boş bir yer bırakı­ yoruz. B u son , prospektüse Partimiz hakkında daha çok bilgi veren, daha 308

ayrıntılı b i r formüler koyduk. Bu formüleri doldurup Parti merkezine gön­ derenler çok oldu. Hücrelerimiz bütün prospektüslerde kendi bölgeleri n i ilgilendiren haber­ leri ilôve edecek boş b i r yer barıkmamızı istedi. Biz de, bundan böyle prospektüsünün aşağı yükarı üçte birini boş b ı ra kıyoruz. Bu boş yer bölge toplantıla rı n ı n i lanı için kullanılıyor. Daha konkre bir sorun u ele a l a n bir prospektüs fabrika işçileri a rasında büyük tartışmalara yol açtı . .. Uçak endüstrimizin geleceği var m ı ?.. baş­ lığını taşıyan b u prospektüs uçak endüstrisindeki sorunlara ayrılmıştır. B u gibi konkre materyeller. ortak bir progra mın tartışılmasına. hatta kuru l a ca k h a reket birliğine temel olabilir. Çok büyük sayıda afiş basıyoruz. Bazıl a rı çok büyüktür, bunlar ev ve bahçe duvarlarına yapıştı rılıyor. Bazıları daha ufaktır. Bunlar da duvara yapıştırılıyor. oma daha çok otomobilli gösterilerde kullanılıyor. Bu gös­ teriler çok kullandığımız bir h a reket şeklidir. Afişleri miz çeşitli konu l a rı dile getiriyor. Viyetna m savaşı ve ücretlerin dond u rulması sorunu, bugtn en çok kullanılan konulard ı r. I ng ilterede çok metinli duvar «manifest-afiş»leri diyebileceğimiz afiş geleneği yoktur. Biz de afişlerimizdi yazı kısmını asgariye indirmeye çalı­ şıyoruz. Küçük afişler için 7 kelime. daha büyükleri içi n 1 0-1 1 kelime. Komün ist belgelerinin neşri çok çal ışma ve usta l ı k isteyen bir iştir. Yaymak istediğimiz görüşler ıngilizlerin çoğu için yep-yeni fikirlerdir. O/kemizde bugün hüküm süren buh ra n orta m ı içinde, bu görüşlerin samimi. doğru ve tesir edici niteliği büsbütün belli oluyor. Bu şartlar içinde. bu düşüncelerimizi en iyi şekilde. i nsanları n a n lıyabileceği. doğru­ dan doğruya duygularına h ita p eden bir d ille. açıklamamız. daha do büyük bir zoru n l u l u k haline geliyor. Büyük bili msel devrim çağ ında yaşa­ dığı mıza. komü nizmin de b u devrimi sonu na kadar geliştirecek tek top­ lu'msal reji m olduğuna göre. komünist partisi bütün neşriyatında, halkın dilini, bugünkü dili konuşan, çağ ı m ıza uygu n d üşen görüşler savu n a n çağdaş b i r parti olduğunu ispat etmelidir. Neşriyatımız h e r şeyden önce sosyal izmin doğru bir tablosu n u çizmelidir. Yıllard a n beri bu a maca va r­ m a k üzere sarfettiğimiz çabalar, başarıya u laşmaktad ı r. Noro Jettery

-Mornlng StarD gazetesinin satışını arttırma sorunu 25 Nisan 1 966 günü, Morning Star gazetesinin i l k sayısı çıktı. Gazete n i n s a h i b i bulunan kooperatif şirketin hissedarları i le o kuyucular, Daily War­ ker gazetesinde uzun süren bir tartışma yürüttükten sonra. gazetenin a d ı n ı 309


Morning Star'a çevirmeye, sayfa sayısını de dörtten altıya çıkartmaya kara r verdiler. Bu geniş tartışma çerçevesi içinde, Ingiltere Komünist Partisi ıCra Komi­ tesi de, partimizin taban teşkilôtları nın fikrini sordu. Bu değişikliklerde n maksat, Ingilteredeki Işçi hareketine, barışı sağ lama uğruna, yaşama düzeyini yükseltme uğruna, sosyalizm uğruna yürüttüğ ü g ü n l ü k savaşta, daha etkili bir silôh sağlamaktı. Bütün ilerici işçi hare­ ketinin ka naatına göre, Morning Sfar gazetesi bu ödevini mükemmel bir şekilde yerine getirmektedir. Buna rağmen gazeteyi çıkara n kadro, elde edilen sonuçlardan memnun değildir. Bu kadro, gazeteyi daha d a m ü kemmelleştirmek, siyasi mücade­ lesini daha etkili yapmak, etki alanını genişletmek istiyor. Bugün sayıları gitgide azalan büyük g ündelik gazeteleri ellerinde tutan çeşitli tekelci çevreler, aralarında çok pahalıya mal olan a ma nsız bir savaş yürütürken, biz Morning Star'ı daha çok yaymak ve okutm a k üzere savaşıyoruz. Bugünkü şartlar içinde, Morning Sfor'ın her sayısı, işçi sınıfı için büyük bir zafer teşkil ediyor. Okuyucuları mız, ilerici güçlerin yürüttü ğ ü savaşta paha biçil mez b i r rol oynıya n bu gazetenin değerini ta kdir ediyor, b i r g ü n l ü k gazetenin basılması, finansmanı, satıl ması i l e i l g i l i çetin sorunların önemini a nlıyorlar. Morning Sfor gazetesi n i n oynadığı rol, 25 nisan 1 966 tarihli başyazıda şöyle tanımlanmıştı r : «Başyazılarda, komünistlerin görüşlerini dile getiriyoruz. A m a bir yan­ dan da, gerçekten sol bütün görüşlere bir açık kürsü de sağ lıyoruz. Ortak a maçlar uğruna yürütülen savaşta, Ingilteredeki çeşitli sol veya ilerici a kımları birliğine hizmet edecek bütün tartışmalara, bütün polemiklere sütünları mız açıktı r.» O tarihten bu yana d üzenlenen gemi adamlarının büyük grevi ile Viyet­ nam harbinin d u rdurul ması için g ünden g üne genişleyerek yürütülen pro­ testo ka mpanyası, Morning Sfar gazetesi n i n oynadığı önemli rol ü daha d a belirtmiştir. Gazetemiz, otomobil endüstrisinde g reve g iren ve toptan işten çıkar­ malara karşı gösteriler düzenleyen işçilerin savaşını herg ü n destekliyor. Gazetemizin tirajını yükseltmek üzere, uzun sürecek çok çetin b i r ka m­ panyaya g i riştik. Bu a macımızı gerçekleştirmek için, e n çeşitli yollara başvu ruyoruz ; sayısı günden güne artan okuyucu ların, komünist Partisi ta ban teşki lôtlarının yardımından faydalanıyoruz. Bugüne kadar elde edilen sonuçlar çok cesaret vericid i r : eylü l 1 966 da, gazetenin satışı 1 966 yılının başlarına nispetle % 5 a rtmıştı. Ikinci bir a macımız da gazetemizi işletmelerde ve sendikalarda çal ışan sendikacı militonlara, işçi partisinin sol kanadıno mensup üyelere, koope310

ratiflere, ilerici gençlere, barış savaşçıları no, çeşitli ilerici örgütlere, ve çok büyük sayıda işçi a ilelerine okutmaktır. Şimdiye kadar bu çevrelerde, nispeten az i nsan arasına gazetemizi ya­ yabildik. Bununla beraber, okuyucuları mızı do bu yürüttüğü m üz kampan­ yaya sokmak şartiyle, gazetemizi yayma i m kônını bulabileceğimizi gös­ teren bazı başarılar elde edilmiştir. Morning Sfar'ı, diğer ingiliz gazetelerini dağıtan büyük şirketler dağıtı­ yor. Çok geniş ve ka rmaşık bir dağıtma şebekesi, gazeteleri çoğu zaman okuyucuya sabahleyin, kahvaltı saatınde yetiştiriyor. Ama dağıtım işi, gazetenin satış sürecinin oncak başlang ıcıdı r. Büyük gazete sahi pleri, gazetelerin reklamını ve dağıtı mını sağlayan çeşitli a racılar kullanırlar. Böylece gazetelerinin, gazete satan yerlerde başköşeye konul masını sağ­ lamış oluyorlar. Morning Star bu işi yapacak halde değildir. Televizyonda reklam yap­ mamıza i mkôn yoktur. Diğer gazetelerin başvurduğu reklamcılık ve satış şebekesinin masrafını karşılayacak paromız d a yoktur. Gazetemize yardım etmek için başvurulacak en basit ama en etkil i yol, Morning Star okuyucularının yardımını sağlamaktı r : o kuyucularımız, tekel­ lerin elinde bulunan gazetelerin i m kônlarından doğan bu eşitsizliğe son verebilir. örneğin, gazete satıcılarına m ü racaat edip gazetemizden daha çok n üsha ısma rlamalarını ve satmala rını israrla istemelidirler. Komünist pa rtisinin birçok teşkilôtında üyeler cumartesi günleri fazla Morning Sfar ismarlıyor, şehrin ticari mahallelerinde, ka pı ka pı dolaşa­ rak, gazetemizi satıyorlar. Bu iş, daha çok komünist adayların seçim böl­ gelerinde yapıl m a ktadır. Böylel i kle cumartesi g ünleri Morning Sfor'ı oku­ muş olanla r, daha sonra g azetemizin devamlı okuyucusu haline, geliyor, Partiyi destekliyor, çoğu zaman, bölge teşkilôtı ile bağlar ku ruyor, ve nihayet Parti üyesi oluyorla r. Morning Sfor'ın cumartesi ve pazarları çok satılması, halka gazetemizi ve izlediği politikayı tanıtmak için çok faydalı b i r yoldur. Gazetemizi tanıtmak için, müracaat edecek olanlara, 1 966 g üzüne mahsus olmak üzere, parasız onbeş günlük a bonmanlar teklif ettik. Bu tedbiri, gazetemizde, siyasi prospektüslerimizde, işçi partisinin gazetele­ rinde ve genellikle sol basında ilôn ettik. Gazeteleri toptan satan bôyilerle, klübelerde satış yapan bôyi teşkilôt­ ları ile a nlaştık, Morning Sta r'ı n parasız a bonmanından fayda lanmak isteyenlere gazetemizde ilôn edile n formüleri vermelerini sağ ladık. Para­ sız a bonmala ra giden gazeteler için gazete bayilerine, bu nüshaları ken­ dileri satmış gi bi, yine normal parayı ödüyoruz. Reklam için parasız gazete dağıtma mız işe yaradı : yeni okuyucla r elde ettik ; Morning Sfor'ın gerçekten sosyalist bir politikaya sağladığı desteği gören Işçi pa rtisi nin sol kanadına mensup birçok işçiyi gazetemize alıştır31 1


d ı k. Talebelerin ve genellikle gençlerin de bizi desteklediğini, yeni alan­ larda olumlar adımlar attığımızı, Morning Sfor'ı, komünist olsun olmasın, bütün sol güçleri destekleyen tek gazete diye destekleyenler arasında git­ g id e d a h a sağl a m b i r okuyucu kütlesi sağladı ğ ı m ız ı g österen belirtiler pek çoktur. Moming Sfor'ı büyü k mitinglerde, sendikaların, işçi hareketinin tertip­ lediği bütün konferan sıarda satıyoruz. Partiye yardım etmek isteyenler, hava şartlarına bakmadan, gazetemizi satıyor ve dağıtıyorlar. Bu yadım­ cıları n sayısı gittikçe artıyor, özellikle sanayi işletmelerinde. B u işletme­ lerde Morning Sfor'ın oynadığı rolün önemi d a ha bilinçle a nlaşılıyor. Gazeteye yard ı m i çi n en çok para, işletmelerde toplanıyor. Bütün güçlük­ Iere rağmen, en çeşitli yollara başvurarak, gazetemizin satışını yükseltmek üzere yılmadan savaşan, gazetemize en büyük desteği sağlayan u nsurlar b u işletmelerdedir. Bill BROOKS

Siyasi eğitim sorunu Parti üyelerimiz, parti içinde marksist-leninist eğitimi azami şekilde ge­ l iştirme zorunluluğunu ve bu eğitimin önemi ni çok iyi biliyorlar. Bu eğiti m zorunluluğunu kab u l eden partinin yönetici çevreleri, gereken siyasi ted­ birleri a l m ı ş ; elimizdeki i mka nların, ka rşı mıza çıkan bütün ödevlere nis­ peten, çok yetersiz olmasına rağmen, eğitime gereken parayı daima ayır­ mıştır. 1 965 yılında, ıCra Komitesi, özel b i r kararla, Eylül 1 965 den Eylül 1 966'ders yılı için öngörülen eğiti m planını gerçekleştirme zorunluluğuna bütün Partinin dikkatını çekti. Taban örgütleri nin ve bölge komitelerinin Parti mizin XXIX-ncu Kongre­ sine sunduğu çeşitli karar tasarıları ve Kongrenin kabul ettiği özel bir karar, bütün pa rtinin siyasi eğiti m sorununa karşı gösterdiği büyük ilgili d ile getirmiştir. Ama başlıca zorluk, bu ilgiyi, bu heyecanı taban örgütlerde düzenlene­ cek pratik bir eğitim sistemi ; parti üyelerinin - bütün düzeylerde - eğitim ihtiyacını cevaplandırocak bir faaliyet programı haline getirebilmekted i r. Çünkü şu gerçeği kabul etmeliyiz : eğitim alanınd a yürüttüğümüz faaliyet­ ten faydalana bilen taban teşkilatları ve üyeler çok azdır.

s özü geçen kararında belirttildiği gibi, sistemli bir eğitim i pratik siyasi eyleme feda etmek demek, kaçınılmaz bir başarısızlığa gitmek demektir. Taban teşkilatlarında sağlanan parti eğitiminin aldığı başlıca şekil, programları mızdan birine ayrılan seminerlerd i r. Bu programla rda, «Komü­ n ist Partisinin oynadığı rol», .. Komünist Partisi ve işçi hareketi .., .. Bugünkü Ingiliz kapitalizmi», «Sosyalizme gien yolda karşımıza çıkan sorunlar» gibi konular i nceleniyor. B u programlar dört veya beş kısma bölünüyor, her böl ü m özel b i r konuşma konusu oluyor, ve progra m ı n tümü böylelikle belli bir tema i nceliyen bir seminer haline geliyor. Prog ramlarda gereken eği ­ tim malzemesi gösteriliyor. Tavsiye edilen ma rksizm-Ieninizmin klasik eserlerin kısa bir listesi de bulunuyor. Her programda seminer başkan­ larının kullanacağı bir yardımcı kılavuz neşrediliyor. Partinin taban teşkilatları n ı n siyasi eğiti minde kullanılacak yeni bir el kitabı hazırlamış bulunuyoruz. «Komünist Partisi, Işçi hükümeti ve ilerleme» adını taşıyan bu kitapta, Partimizin XXIX-ncu Kongresinde a l ı n a n ka ra rlar izah ed iliyor, işçi hükü­ metinin izlediği politi kan ı n temelleri i nceleniyor, bu politikaya karşı teklif ettiğimiz program açıklanıyor, sol g üçler a rasındaki birliğin kurul­ ması ile ilgili çetin sorunla r ele a l ı nıyor, programımızın yakın bir gele­ cekte uygulan ması için yürütülecek savaşla, «Ingilterede sosyalizme g iden yol» adını verdiğimiz bu progra m ı mızın daha ileride gerçekleşmesini sağ ­ layacak şartların yaratılması sorun u a rasındaki sıkı bağlar belirtiliyor. Taban teşkilatlarına eğitim i m kanları sağla maya ça lışırken, çok çetin teşkilat ve metot sorunları ile karşılaşıyoruz. Kurslar, çoğu zaman onbeş­ g ünde bir yapılıyor, ve bir buçu k - i ki saat sü rüyor. Yoldaşlar bütün g ü n çalıştıktan sonra a ncak b u kurslara geliyor. Not tutanlar, kurstan önce tavsiye edilen eserleri okumuş olanlar a zd ı r. Bu ku rslarda, okullarda, üni­ versitelerde yapılan normal eğitimin, profesörle devamlı temaslar, yazılı ödevlerin tashıhi, öze·1 dersler vb. gibi e n önemli metotlarını uygulamak i m ka nsız görülmektedi r. Bütün bu eksiklerimizi telafi etmek için, kişisel oku maları isteklendir­ meye çalışıyoruz. Kanaatımıza göre, bu a maca, konferanslarla değil, her­ kesin katı labileceği düzenli konuşmalarla daha iyi varılabilir. Böylelikle, siyasi eğitim, önceden yöneticiler ta rafı ndan büyük bir dikkatle hazırlan­ mış, belirli sorunları ele alan bir konuşma serisi haline geliyor. Kanaatı­ mıza göre, b u metot, öğrencilerin ilgisini daha çok çekiyor, onlarda bil­ g ilerini i lerletme isteğini arttırıyor.

Bu d u ru m u n nedenleri çeşitl idir. Başlıca neden şudur: Taban teşkilat­ larımız çok ivedili ve çok çeşitli siyasi ödevler yerine getirmek zorunda olduğu için, m i l itanları mız, kütle hareketinde yürüttükleri çalışmalard a n kurslara devam edecek vakit bulamıyorlar. A m a Siyasi Komitenin yukarıda

Eğitim sistemimizdeki i kinci u nsur, çalışmalarımızın belirli alanları n a · ayrılocak kadroların yetiştirilmesine bağlıdır (örneği n, ta ban teşkilatla­ rında deva m l ı ça lışanları, sanayide ve işçi hareketinde milita n l ı k edenleri, seçim ka mpanyasında çalışanları vb. yetiştirmek sorunu). Oç yıl önce Parti yöneticilerinin teşebbüsü ile, b u yoldaşlar için cumartesi ve pazar gün­ leri, çoğunlukla evlerine yakın yerlerde kurulan özel okul larda kurslar

312

20

313


tertiplendi. Bugüne kadar 2.051 komünist, bu okulları bitird i . Bu ders yılı için tespit edilen planımızdo, taban teşkilatlarında çal ışacak 500 soru mlu için olgunlaşma kursları, bölge seçi mlerinde faa l iyet yü rütecek 400 yol­ daş, ve sanayide ça lışan 250 yoldaş için cumartesi-pazar kurslarının düzenlenmesi öngörül müştür. Bu derslerden başka, bu kursları bitirmiş veya Partide o ldukça uzun bir staj geçi rmiş olanlar için daha yüksek düzeyde, daha sistemli bir eğitim sağ lamaya çalışıyoruz. Bu amaca varmak üzere, gece okulları kurmaya çal ışıyoruz. Bu oku l l a rı n programında haftada 6 ile 8 kurs öngörülmekte­ d i r. Bu kurslarda «Marksizm-Ieninizmin temel bilgileri», «Ma rksist-leninist felsefe ve i ktisad i siyaset» g i b i tema lar incelenecektir. Bu dersleri sistemli şekilde devam ettirmeye ça lışacağız. Bu kurslard a öğ rencileri n dersten önce hazırlanmasına, kita p okumalarına, not a l m a larına vb. büyük önem verilecektir. Ama pratikte bugüne kad a r bu okulla rı birkoy yerde ancak kurabild i k : Glascow sehrinde, Yorkshire eyaletinde, ve bi rkaç merkezde. ' Eğitim sistemimizdeki en yüksek düzeyi, ü l ke çapında tertiplenen bir haf­ talık kurslarıo, ve o süre için görevlerinden atfedilen soru m l u yoldaşla r i çi n düzenlenen kurslarla sağlıyoruz.

Ingilterede bir Marksist-Araştırma lar Enstitüsü kurmak üzere faaliyete geçilmiştir. Bu enstitü, marksist eğitimi sağlayacak, ma rksist teori ve pra­ tiği inceleyecek, bu teori ve pratiğin çağ ı m ı z için taşıdığı önemi beli rte­ cek konferansıar, seminerler tertipleyecektir. Bi rçok yazar, b i rçok aydın, Işçi partisinin sol kanadı, sendikalar, bu tasarımızı destekliyor. Enstitünün üzerine a lacağı ilk büyük ödev, «Kapital» biri nci cildinin yüzünü yıldö­ nümü münasebetiyle gösteri ve törenler düzenlemek olacaktır. Jack eDHEN

Her ders y ı l ı içinde, çeşitli merkezlerde ortalama 6 okul ku ruyoruz. Kurslar bir hafta sürüyor. Partimizin XXVII I-nci Kongresi ile XXIX-ncu Kongresi a rası ndaki süre içinde (yan i 1 963 ilkba harı ile 1 965 kas ı m ı tarih­ leri a rasında) b u tipte 17 okul tertipledik. 294 yoldaş b u kurslara devam etti. B u kurslar, bölge teşkilôtl a rının teklif ettiği m i l itan l a ra ayrılıyo r. Günün sorunlarını ilkelerimiz ışığında inceleyen bu kurslar taban teşkilat­ l a rı sekreterlerine, fabrika hücre yöneticilerine, kadınlara, komünist Genç­ lik Birliğinin yöneticilerine, ve Partinin idare sisteminde çalışanlara ayrıl­ makta d ı r. Marksizm-Ieninizmin klasiklerini, ma rksist, hatta marksist-olmayan çağ ­ d a ş yazarları, soru mlu a rkadaşlara okutmak, b u eserlere yaşa malarında, çalışmalarında deva m lı bir yer sağ lamak üzere savaşıyoruz. Birçok bölge teşkilatında, Partide çalışan yoldaşlar için özel seminerler düzenlen iyor. Bu yoldaşların daha önce okuyocağı ve ince liyeceği belirli b i r eser son­ rad a n seminerde tartışılıyor. Eğiti m faaliyetimizi Parti çerçevesi dışında da yürütmek ; bu faa liyeti­ mizi, bütün sol güçler a rasındaki birliğin geliştiril mesi sorununun tartışıl­ masına bağlamak istiyoruz. Marksist eğitim alanında, Marx House ve Marx Kütüpha nesi, çok büyük ça balar sa rfediyor. Marx House, marksizmin i ncelemesine ayrıl m ı ş bir kurumdur. Kütü phanesi, i ktisadi, topl umsal ve sayasal sorunları ele a l a n eserler yönünden ingilterenin e n zengi n kütü pha nelerinden birid ir. Kütüp­ h anede tertiplenen kurslar, konferansıar, sayısı gittikçe a rta n dinleyici çekmektedir. 314

20'

315


ö Z E L S AY F A L A R ı M I Z

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinc i Sekreteri Y ak u b D e m i r yoldaşın Alman Sosyalist Birlik Partisinin Yıl. Kongresinde yaptığı selômloma konuşması

Değerli Yoldaşlar. TKP Merkez Komitesi ve bütün Türk kom ü nistleri adına Alman Sosyalist Birl i k Partisinin Vii. Kon g resini içten ve kardeşçe seıamlarım. Alman Demokratik Cumhu riyeti halkının. işçi sınıfı öncülüğü ve Alman Sosyal ist Birlik Partisinin önderliği a ltında. sosyalizmin kuru luşunda elde ettiği başarıl a r yeryüzü nd e barışın ve sosyalizmin zaferi için savaşan l a rı sevindiriyor. Alman halkı n ı n emelleri. yetiştirdiği büyük dimağların. büyük savaşçıla­ rın idealleri bugün Alman Demokratik Cumhuriyetinde gerçekleşmiş bulu­ nuyor. Alman Sosyalist Birlik Partisi, Alman Demokratik Cumhuriyeti hükümeti. Alman Demokratik Cum h u riyeti işçileri ve bütün Alman Demokratik Cum­ h u riyeti ha lkı . Batı n ı n bütü n baskılarına, provokasyonlarına rağ men. eko­ nomik. politik ve kültürel hayatın her a l a n ı nda elde ettikleri büyük başa­ rı ların kıva neını duymakta haklıdıriar. Bu kıvancı onlarla paylaşmakta bizim d e h akkım ız var. Çünkü sosyalizm kuru luşunda elde edilen bu mutlu sonuçlarda somutlaşan kendi idealleri mizin ve ortak kılavuzumuz, müca­ dele si/ôhımız ola n Marksizmin-Leni n izmin zaferini görüyoruz.

meden yardımlarda b u l unuyor. Barışsever. hürriyetsever halklar a rasında Alman Demokratik Cumhuriyetine karşı uyanan saygı ve sempati duyguları genişl iyor. Sosyalist Alm a nya n ı n milletlerarası politik otoritesi a rtıyor ve bütün bunlar Batı Alman emperyalistlerin i kaygılandırıyor. Çünkü sosyal i st Almanyan ı n bu barışçı dış politikası Batı Almanya Federal Cumhuriye­ tinin dış münasebetlerde g üttüğü gerçek hedeflerin g izlenmesi. gerçek­ leştirilmesi imkô n ı n ı daraltıyor. Alman Demokratik Cum h u riyetin i n dış politikada izlediği yol u n yalnız Alman Demokratik Cumhuriyeti halkı n ı n değil. a y n ı zamanda bütün A l m a n halkı n ı n menfaatlerine en uyg u n yol olduğunu Batı Alman halkı d a g ittikçe d a ha iyi a nl ıyor. Batı Alman Federal Cumhuriyeti saldı rgan Nato Paktın ı n Avrupada en aktif üyesi ve Amerikan emperyal izminin Batı Avrupada en g üvendiği iş ortağıdır. Bir taraftan Amerikan emperyalistleri n i n d ünya n ı n çeşitli böl­ gelerinde g i riştikleri siıahlı saldınlar. özellikle Viyetnama karşı açtıkları ve durmadan genişlettikleri canice h a rp. diğer taraftan Batı Alman mili­ taristlerin i n yayılma a maçlarını açıkça ilan etmeleri. atom siıahını ele geçirmek için her yola başvu rmaları. barışsever halkları endişeye düşür­ mekte. milletlerarası gerg i nfiği a rtırmakta d ı r. Nato n u n bir savunma paktı olefu ğ u yalanıyla a ldatı l a ra k bu teşkilcHa çekilmiş devletleri ve halkları uyarmaktadır. H i roşima ve Nagazaki cinayetlerinin «ka h ramanlarıyla .. Batı Alman ordusu Hitlerd genera l l erinin b i rlikte ateşliyecekleri bir atom harbinin dünyamıza getireceği feıaketin dehşetin i halkla r şi mdiden kestir­ meye başlamışlard ı r. Türkiye Nato n u n pençesine düşmüş memleketlerden biridir. Batı Alman­ ya n ı n ve Nato n u n atom yığınakları ile örülmüş memleketler a rasında Türkiyenin göze batar bir yeri var. B i r atom harbinde memleketi mizin uğrayacağı felôketin Alman halkı n ı n uğrayacağı feıaketen daha az kor­ kunç olabileceğ i düşünülemez. Bu bakımdan Alman ve Türk h alklarının kaderleri birleşiyor.

Alman Demokratik Cumhuriyeti d ı ş politika a lanında da önemli başarı­ l a r elde etti. Ayrı ayrı sosyal düzenlerdeki devletlerin yanyana yaşaması prensibine daya n a n Leninci dış politika Al man Demokratik Cumhuriyeti hükü meti nin elind e emperyalizme ve harp kundakçılarına karşı ustaca kullanılan keskin bir silah olmuştur.

Batı Alman emperyalistleri Batı Almanya n ı n ve Natonun açtığı gedik­ lerden fayda lanara k. özellikle son yıllarda Türkiyede ekonomik. politik ve askeri nüfuzla rını a rtırmaya çalışmaktad ı r/ar. Fakat belirtmek gerek ki. Türkiye. emperya list devletlerin n üfuzu ve bağ ı mlılığı altında b u l u n ma­ sına rağ men. artık emperyalistlerin kendilerini g üvenlikte hissedebilecek­ leri bir memleket değildir. Türk haklı emperyalist devletlerin. özellikle Alman emperyalistlerin i n politikasına alet edilmenin acısı n ı çok çekmiş. ve b u n u çok pahalıya ödemiştir. 1 9 1 4 yı l ı sonlarına doğru memleketimiz, Türkiye hükümetin i n ha beri olmadan Kayzerin emriyle Biri nci Dünya Har­ bine sürüklendi. Bu harbin Türkiyeye ve Türk halkına nelere malolduğu malumdu r.

Alman Demokratik Cumhuriyeti milli kurtuluşları uğrunda emperya­ lizme karşı savaşan halkları a ktif olara k destekliyor. ekonomi k kalkın­ moları için mücadele eden halklara, siyasi ve soygu ncu şartlar ileri sür-

I kinci Dünya Harbi sırasında Hitler Alma nyası, politik ve ideoloj i k yol­ lardan Tü rkiyeye nüfuzun u genişletmek için faa liyetin i artırdı. Türkiyenin gerici çevrelerinde. hatta devletin bi rçok idari ve askeri kilit noktalarında,

316

317


özellikle B i ri nci Dünya Harbinin mağlup genera lleri a rasında kuvvetli des­ tekler b u ldu. Hitler, Türkiyeye, eline düşmeye hazı r olgu n bir meyva gibi bakıyordu. fakat o, Türkiyeye karşı n iyetleri n i gerçekleştirmek için askeri stratejisine daha uyg u n bir a ni bekliyordu. Türkiyeyi a ncak bir mucize ku rtara bi lirdi. Bu mucizeyi Sovyet ordusu Sta lingradda yarattı ve yalnız bütün Avrupayı değ il, Türkiyeyi de korkunç bir tehlike n i n eşiğinden ku r­ tardı. Bugün Türkiye daha korkunç bir felôketle yüzyüze getirilmiştir. Saldır­ g a n emperyalist devletlerle askeri işbirliği memleketimizi emperyalistlerin, politik, ekonomik ta hakkümü altına sürükledi. Amerikan ve Batı Alman emperyalistleri şimdi durmadan körükledikleri bir n ü kleer ha rpte halkı mızı topyekün mahvolmaya mahkum bir d u ru mda tutmaya çalışmaktad ı riar. Türk halkı, bu d u ru mdan, Türkiyeyi her o n b i r h a rp felôketine sürü k­ leyebilecek olon Amerika n ı n ve Natonun askeri üslerinden, atom yığ ı na k­ larından, rad a r ve casusluk merkezlerinden ku rtu lmak istiyor. Ve b u n u n için mücadele ediyor. Bu mücadele a y n ı zamanda yabancı emperyalist tekellerin, onlarla işbirliği eden büyü k yerli sermayedarların ve büyük toprak ağaları n ı n soyg u nu n a karşıdır. Amerikan em peryalistlerin i n destekledikleri yerli gerici çevreler bu a nti­ emperyalist ha rekete karşı a nti-komü nizm ka mpanyalarını şiddetlendir­ mekle cevap veriyorlar. Gericiler .. komünizmle mücadele» bayrağı a ltında halkın bütün demok­ ratik hak ve h ü rriyetleri n i ortadan kaldırmak, ilerici, demokratik güçleri tomomiyle ezmek için hazırlıklara giriştiler. Gerici i ktidarın, sözde «Batı demokrasisin i.. kurmak amacıyla hazırladığı faşistçe kan u n tasarısı, Batı Alman hükümeti nin aynı a maçla parlamentodan geçirmek istediği «Ola­ ğanüstü hal künunu» tasarı s ı n ı n ve faşist Ispa nyada hazırla n a n yeni kanunların yazarlarına pa rma k ısırtocak niteliktedir. Zaten çok sınırl ı olan demokratik hak ve hürriyetleri genişletmek için mücadele eden Türk emek­ çileri, yurtsever Türk aydınları, ileri Türk gençliği halkı n kazanılmış demok­ ratik haklarını kolay kolay geri vermiyeceklerdir. Bunu, ka n u n tasarısına karşı gösterdikleri kuvvetl i tepkiyle iktidara göstermişlerdir. Fakat Ameri­ kan emperyalizmi ve açıktan açığa desteklenen faşist baskı grupları n ı n kuvvetine güvenen gerici i ktidar çevreleri niyetlerinden vazgeçmiş görün­ müyorlar. M ücadele çetin bir safhaya yaklaşmaktadı r. Son zamanlarda Türkiyenin dış mü nasebetleriyle ilgili bazı olumlu adım­ lar atılmıştı r. Sovyetler Birliğ i n i n ve diğer sosyalist devletlerin ısrarla izledi kleri barış içinde yanyana yaşama politi kasın ı n olumlu etkileri Tür­ kiyede de görüldü. Türkiyenin Sovyetler Birliğiyle ve diğer sosyalist ü lkelerle politik ve ekonomik mü nasebetlerindeki gelişmenin, herşeydon önce, barış ı n yara­ rına o lacağ ına inanıyoruz. Şuna do i n a n ıyoruz ki, hiçbir siyasi şort koş318

mayan, soyg uncu, köleliştirici hedefler g ütmeyen Sovyet yardımlarıyla Türkiyede kuru l masında a nlaşmaya va rı l a n büyü k ekonomik tesisler mem­ leketimizin ekonomik kal kı nması ve milli bağı msızl ı ğ ı n ı n kuvvetlenmesi davalarında önemli bir katkı olaca ktır. Tü rkiye Natocu dış politikasından ayrılmış değildir. Bugünkü hükümet b u n a yetenekli de d eğildir. Buna rağmen, Amerikan emperya list çevreleri Türkiyenin Sovyetler Birliğ iyle ve komşula rıyla iyi münasebetler kurmasın­ dan kuşkulanmaya başlamışlar, Türkiye üzerinde baskıl a rı n ı a rtırmışlardır. Son za manlarda Türkiyenin Sovyet s ı n ı rları boyunca atom mayı nları yer­ leştirdiği açığa vu ruldu, Viyetnama Türk askeri istiyorlar. Barış d üşmanları boş d u rmuyor. Amerikan emperyalistleri Viyetnama saldırı l a rı n ı d u rmadan genişletiyorlar. Dü nya barışı büyük bir tehlike ge­ çiriyor. Viyetnam halkı n ı n kutsal savaşında gördüğü milletlerarası destek, Amerikan saldırısı n ı n barışsever insanlıkta uya n d ı rdığı kin ve nefret geniş­ lemektedir. Viyetnam halkına karşı enternasyonal vazifesini yerine getiren sosyalist ü l keler a rası nda Al man Demokratik Cum h u riyetin i n önemli ve şerefli bir yeri vardır. Çinin bugünkü idarecilerinin Viyetna ma yardımları koordine etmek meselesindeki tutumlarını sosyal ist enternasyonalizm le bağdaştı rmak ve izah etmek i m kônsızdır. Çinli idarecHerin davra nışları, saldırı la rı n ı g ittikçe genişleten ve sertleştiren Amerikan emperyalistleri nden başka kimsenin işine yara m ıyor. Komünist ve işçi hareketi içindeki pa rçalayıcı tutum ve davranışları n ı n d ü nya gerici liğinden başka kimse n i n işine yaro madığı gibi. Dünya Komünist ve işçi hareketinde birlik ve dayanışma n ı n kuvvetlen­ d i ri lmesi Çin Kom ünist Partisi içinde Ma rksizm-leninizm temeli üzerinde birliğin sağla nmasıyla sı kıca bağ l ı d ı r. Bugün Çi nde geçen olayl a r Maa g ru p u n u n komünist partisinden ve işçi sınıfından, köylülükten ve aydın­ lardan büyük bir mu kavemet gördüğünü göstermektedir. Çin Komünist Partisinin sürüklendiği bu d u rumdan ergeç kurtulacağına, d ünya komü­ n ist h areketi içinde lôyik olduğu yeri a la cağına inanıyoruz. M a rksizm-leninizme ve enternasyonalizme titizlikle bağlı Alman Sosya­ list Birlik Partisinin milletlerarası komünist ve işçi h a reketinde birlik ve dayanışmanın korun ması, sağla mlaştırılması yolunda sarfettiği gayretleri burada şükranla a n m a k isteriz. TKP milletlerarası komünist ve işçi hareketinde birliğin koru n ması, sağ­ lamlaştı rılması u ğ ru ndaki mücadelesine bundan böyle de devam edecek­ tir. Pa rti miz, komünist ve işçi partileri temsilcilerin i n son danışma toplan­ tısından sonra milletlerarası durumda meydana gelen önem l i değişmeleri ve gelişmeleri gözönü nde tutarak, yeni bir genel da nışma toplantı s ı n ı n za ru ri o l d u ğ u v e bunun za manının geldiği inancındadır. Alman Sosyalist Birlik Pa rti sinin Yedinci Kongresi Büyük Oktobr Sosya­ list Devriminin yaklaşmakta olan 50. yıldönümü ile aynı yıla raslıyor. 319


Alman Demokratik Cumhuriyetinde sosyalizm kuru luşunda ve komünizme doğru yeni h a m l eleri hedef tutan bu Kongre, aynızamanda Alman Sosya­ list Birlik Partisin i n ve Alman Demokratik Cumhuriyet emekçileri n i n büyük Oktobr Devriminin 50. yıldönümüne e n değerli bayram hediyesi olacaktır.

TKP Merkez Komitesinin Parti aktifleriyle Birlikte yaptığı toplantısında alınan K a r a r

Kongrenize büyük başarıl a r dileriz. Yaşasın Alman Sosyalist Birlik Partisi. Yaşasın m i lletlerarası komünist ve işçi hareketinin birliği. Yaşasın barış ve sosya l izm !

Türkiye Komünist Partisinin ve bütün Türk komünistleri n i n Sovyetler Bir­ liği ha l kıyle ve dünya emekçileriyle birlikte evrensel ta rihi bir gün olan Büyük Oktobr Sosyalist Devri minin elli nci yıldönü m ü n ü kutlama ve bu devri m i n milletlerarası önemini belirten i ki broşür yayınlama yolundaki kararını memnunlukl a karşılarız. Sovyet halkı yarım yüzyıldır Marksı n, Engelsi n, Leninin ü l küsünü gerçek­ leştiriyor. Elde ettiği büyük başarı lar Sovyetler Birliğinde sosyalizmin tam zaferi n i sağladı, komünizme geçiş devrini açtı. Büyük Len i n i n kurduğu Sovyetler Birliği Komünist Partisi Marksizme­ Len i n izme titizlikle bağ l ı ka lara k ve Marksı n, Engelsin, Leninin bayrağını d a i ma yüksekte tuta ra k Sovyet h a l kına komünizm yolunda kılavuzlu k etmekte, teşkilôtçı ve politik önderl i k rolü n ü başarı ile yerine getirmektedir. Sovyetler Birliği e mekçi yığınların hürriyet, barış ve sosyalizm uğru n ­ d a k i mücadelelerinde, ezilen milletlerin milli kurtuluş v e bağımsızlık i ç i n savaşlarında en güçlü desteği v e daya nağıdır. Sovyetler Birliğinde sosya­ l izm, komünizm kuruluşu d ü nya devrim seyri n i n ayrılmaz bir parçası ve en g üçlü itici kuwetidir. Türkiye halkı, Büyük Oktobr Devri m i n i n yaktığı meşalenin ışığında ve onda n a ldığı kuwetle e mperya lizme karşı ilk ayakla n a n ve zafer kazan a n halklar a rasındadır. Bu mücadelede politik bağ ımsızlığını e l d e e d e n hal­ kımız ekonomik bağımsızlık uğrundaki mücadelesinde de Sovyetler Birli­ ğ i n i n karşılıksız yardıml arını gördü. Ve bu yardımıara her zaman g üvendi. Türkiyen i n milli kalkı nmasında sosyal i lerlemesinde halkımızın emperya­ lizme. harbe karşı mücadelesi nde Sovyetler Birliğ i n i n desteği daima ken­ dini göstermiştir. Sovyetler Birliği Komünist Partisi, enternasyonal görevini yerine getire­ rek milletlerarası komünist ve işçi hareketi nin Marksizm-Leni nizm ve pro­ leta rya enternasyonalizm i temeli üzerinde kuwetlenmesi uğrunda var g ücü ile savaşıyor. Bu mücadelede pa rti mizin büyük Leninin partisiyle aynı safta bulunduğunu memnuniyetle kaydeder ve bu doğru yolda onu tama­ miyle desteklediğimizi belirtiriz.

320

321


B I R P ROTESTO

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Parti a ktivistleriyle birlikte 8-10 Mayıs tarihleri a rasında yaptığı toplantıda, Yunanistandaki son olayları ve bu olayların memleketimi gel işmesi üzerinde yaratması m u htemel etkileri de gözden geçirmiş ve görüşmeler sonunda aşağı d a ki bildiriyi kabul etmişti r : Komşumuz Yunanistanda 21 Nisanda askeri da rbe yaparak iktidarı g aspeden en gerici çevrelerin kurdukl a rı faşist rejim, Yunanistan halkı n ı n u z u n v e çetin mücadeleler sonucunda elde ettiği hak ve hü rriyetleri artık tomomiyle ortadan kaldırmış bulunmaktad ı r. Yu rtsever, demokratik ilerici g üçler zındanlara, toplama kamplarına atılmıştır. Halka karşı zulüm ve baskı günden güne şiddetlenmektedi r. Yunanistandaki en gerici kuwetlerin yaptıkları bu askeri d a rbenin a r­ d ı nda Amerikan emperya listleri nin bulunduğunu artık bütün dünya bil­ mektedir. Bu yüzden, komşumuz Yunanistanda kurulan askeri-faşist rejimin icraatı, Balka n l a rda, Ya kın Doğuda ve Avru pada barışsever güçler tara­ fından gittikçe ortan bir endişeyle izlenmektedir. Biz Türk komünistleri, memleketi mizin bütü n ilerici ve ba rışsever g üçle­ rinin duygularını do ifade ederek Yu nan yurtseverlerine karşı faşist zorba­ l a rı n ı n insa nlık dışı davranışlarını şiddetle ve nefretle protesto ederiz. Demokrasi ve hü rriyet uğrunda emperyalizme ve gerici liğe ka rşı müca­ delede, Yu nan halkının kırı l maz azmini somutlaştıra n Yunanlı kardeşleri­ mizi ca ndan seıômla rız. Faşizmin Yunanistandaki bu barbarfı ğ ı gericiliğin b i r conçekişme tepin­ mesidir. Bütün Türk komünistleri memleketimizin bütün barışsever. demokrati k g üçleri bu kutsal savaşınızda Sizinle beraberdir.

322

O K U V U C U L A R I M I ZA Aşağıda yayınladı ğ ı m ız, ..Yön .. dergisi yazarı Doğa n Avcıoğluna hita­ ben yazı lan mektup, ..Yeni çağ.. redaksiyonuno Iraniı bir okuyucumuz tarafından gönderi l miştir. Bir nüshası nıda «Yön .. dergisine gönderdiğini yazan I ranlı okuyucumuzun ricası üzerine mektubu okuyucula rımıza sunu­ yoruz.

Sayın Doğan Avcıoğlu, Bu satı rların yozan ı n I ra n H a l k Partisi (Hizbi Tude)nin üyeleri s ı rasında bulunmasına rağ men Türkiyede, özellikle, son zama nları n siyasal, ekono­ mik ve sosyol olaylarını d ikkatle izlemekte, sizin gibi yurtsever, i lerici Türk aydınları n ı n Türkiyenin bir o n ewel çözülmesi beklenilen toplumsal sorun­ larını konu edinen ve olayları çoğu zaman Türkiyenin gerçek koşulları açısından reel olara k değerlendiren yazı larını büyük bir ilgiyle okumakta ve bozan bu yazılıard a I ra n toplumunun bugünkü çıbanbaşı sorunları için de faydalı fikir ve teklifler bulmaktadır. Türkiyenin Amerikan köleleği nden kurtul ması ve vaktiyle Atatürkün üzerinde büyü k bir titizlikle durduğ u tom bağımsızlığ ına yeniden kavuşması gerektiği fikrini, ayrıca Türkiyenin kapitalist gelişme yoluyla kalk/namıyaca ğ ı n ı tarihin ispat etmiş olduğunu, köklü ekonomik reformların ya lnız sosya list bir Türkiyede gerçekleştirile­ bi leceği fikrini büyük bir cesaretle savu nan Türk aydınları, bu gaye ve hedefler'e doğru götüren yolu gösterirken maalesef tarihin hiç bir zaman affedemiyeceği hatalar işliyor, böylece çıkarları Türk halkının geriliği n i, Türkiyenin bir Amerikan sömürgesi olara k ka l masını gerektiren, sık sık adını çektiğ i niz komprador - ağa ittifa kı nın değ i rmenine bilerek veya bilmeyerek su o kıtıyorlar. Bazı yurtsever Türk aydı nları n ı n seslerini bir avuç gericilerin yıllardan beri körükledikleri kom ünizm aleyhtarı isterik çığ l ı klara katmaları ve bu anti-komünist koronun faa l şorkıcı ları haline gelmeleri bugüne kad a r işledikleri hataları n başlıca kaynağını teşkil ediyor ve Türk halkı n ı n şimdiki savaş aşamasında olağan üstü önemine haklı olara k sık sık işaret ettiğiniz ..Tek Milli Cephen in .. kurulması yolun­ daki başlıca engel buradan doğuyor. Bu koroya kendilerini sosya list soyo n - hem de işçi sın ıfı nın çıkarlarına a rtık çoktanberi ihanet etmiş olon Batı sosyal demokratla rındon değ i l - ilmi sosya lizmden, ilmi sosya liz­ min kurucul a rı Marks ve Engelsten ikide bir söz açan, bu büyük nazari­ yecilerin eserlerinin türkçeye çevri lmesine ve sosya lizm fikirlerinin Türki­ yede geniş ölçüde yayı lmasına yardım eden Türk ayd ı nları bu övünmeye 323


değer ilerici hareketleriyle yan yana Türkiye Komünist Partisine karşı, Türk komün istlerine karşı hücuma geçmekle içinden öyle kolayca çıkılamıya­ cak bir çelişmeye düştüklerinin acaba farkı nda değiller mi? Marks ve Engels bugün yüz milyonlarca insanı n zihnini kapsayan bili msel sosya­ lizm teorileri n i n özeti diyebi leceğimiz manifestlerine «sosyalist manifesti .. değil «Komünist Manifesti» a d ı n ı verdiler ve böylece kom ünistlerin bilim­ sel sosya lizmi gerçekleştirmek yol unda savaşa ka lktıkları n ı dünyaya ilôn etmiş oldu lar. Bugün kendilerini ilmi sosya lizmin ta rafta rla rı, komünistleri ise bambaşka gayeler güden kişiler gibi göstermeye çal ı şanlar, komünist­ lersiz bir ilmi sosya lizmin temelini atmaya kalkışa nlar ve sözümona bu teorilerine dayanara k komünistlere ve komünist partilerine karşı hücuma geçenler mensubu bulundu kları mil lete fevka lôde kötü h izmette bulun­ m uyorlar mı? Türkiyenin milli çıkarları n ı savunan yazılarında, fikirlerini ilmi ve man­ tıki delillerle açıklaya n bazı Türk aydınla rı, Türkiye komünistlerine ka rşı yazdıkları yazılarda her türlü bilim ve mantıktan uzak, demagojik sözler kulla nıyor, mil letlerarası irtica ın, bu a rada Türk gericilerinin özellikle son yarım yüzyıl içi nde komünizme karşı faydal a ndı kları cephaneden, çald ı k­ ları mermileri usu lce ateşlemeye çalışıyorlar. Türkiye Komünist Partisinin yurt dışındaki faa l iyeti ve bu pa rti temsilci lerinin ka rdeş komünist ve işçi partilerinin milli veya uluslarası toplantılarına davet edilişIeri, Türkiyede irili ufaklı çiftlik sahiplerinden, toprak ağaları ndan, kompradorlardan, orta nın solu, solu n ortası politikacı larından tutunuz da Türk sosya listle­ rinin bir kısm ı n ı da içine alan a nti-komünist «cephe»ni n hemen ku rulma­ sına vardınyor ve maalesef bu cephede sosya listlikle övünen bazı Türk aydınları kıraldan fazla kıra ıcı davranıyor ve oturdukları dalı, irticaın ellerine tutuşturduğu bıçakla kesmekte olduklarını farkedemiyorlar. Sayı n Avcıoğ l u ! Türkiye Komün ist Partisine karşı ileri sürdüğünüz delil­ lerin sizce en tuta rlısı uzun yıllardanberi yurtdışında yaşamak zorunda kalan vata ndaşlarınızın her hangi bir toplantıda Türk milleti adına konuş­ mak ha kkı olmadığı iddiası olsa gerektir ki, komünistlere ateş püsküren yazı ları n ız da bu iddianızı ikide b i r tekrarlıyorsunuz. Benim gibi a lelôde bir i ra n ko mü nistini bu satırları yazmaya teşvik eden de işte bu asılsız iddianızdır. Herşeyden önce size ve komünizm düş­ manlığ ıyla ün kazanmaya ça lışan bütün diğer «sosyalist» arkadaşlarınıza bir sorum var : Bugün iktidarın çıka rmaya ça lıştığı a nti-demokratik kanun birgün elle tutu lur bir hakikat olurda sizleri a nayurd unuzu terketmek ve uzun yıllar g u rbette yaşa mak zorunda bırakırsa, çıkarları n ı savu nmağa ça lıştığınız ve saadeti yolunda dedirgin ol maya katlandığınız Türk milleti adına ileride herha ngi bir söz söylemek ha kkında n kendi kend i nizi mah­ rum mu edersiniz? Eğer işte o za man Türkiyede başka bir «Yön» çıkıp ta sizleri mil let adına söz söyled iğiniz için «bir avuç vatan hai ni» ka bilinden sözlerle suçlarsa «Yön» ve yazarları ha kkında ne düşünürsünüz? 324

Şunu açıkça söyleyeyim ki, Türkiyedeki a nti-komünist koro saflarında söylenileniz şarkıl a rı başta I ra n şahı Muha mmet Rıza Pehlevi gelmek üzere bütün I ra n i rticaı uzun yıllard a n beri 'biz I ra n komünistlerine karşı ve üyeleri sırasında bulun makla büyük bir kıvanç duyduğumuz I ra n H a l k Partisine karşı ç o k daha gür bir sesle söylemektedirier. Fakat I ra n Halk Pa rtisi nin daha dün Ya kın ve Orta Doğunun en güçlü partisi olduğu n u , Iranda milyonlarca halk yığ ınını siyasi ve i ktisadi h a k­ lariyle tanıştırdığını, onları bu hakları uğrunda savaşa kaldırdığını, I randa emperya lizme karşı savaş ta rihinin en güçlü muazzam yığı n h a reketlerini başariyle yönettiğini, I ra n i rtıca ı n ı n . Şah ha neda nının iha netIerini millet önünde çürütülemiyecek delillerle açığa vurduğunu, isimleri dünya prole­ taryasının savaş tarihi nde saygıyla anılan milli kahramanlar yetiştirdiğini bugün her hangi namusl u bir i nsan inkôr edemez. Derginizde a rasıra rast­ ladığım yazılar bu gerçeği sizin de inkôr etmediği nizi gösteriyor. Fakat açı kça itiraf edeyim ki, bugün I ra n Halk Pa rtisi de muhaceret devresini yaşamakta ve faaliyeti nin bir kısmı n ı ülke dışı nda yürütmektedi r. Ya ni demek istediğim, bu bakımdan I ra n H a l k Partisiyle Türkiye Komünist Partisi a rasında ta m bir benzeyiş vardır. Ta bii yurt dışında faa liyette bulunan Türk komünistleri n i n katıldıkları kom ünist ve işçi pa rtilerinin milli veya uluslara rası toplantı larına bizim parti temsilcileri de katı l ma kta ve I ran mil leti adına konusmaktad ı rl a r. Sizce buna hakkımız yok mudur? I ra n Halk Pa rtisinin bu g Ö revi ni şahinşah «hazretlerine» devretmesi lôzım geliyorsa lütfen bu hususta faydalı tavsiyelerinizi esirgememenizi rica ederim. Bugün I ra n H a l k Pa rtisi memleketinde açık faaliyet imkônları n­ dan mahru m edi l mişse, yalnız üyeleri değil, sempatizanları bile şah irti­ caı n ı n vahşice işkencelerine uğratıl ıyor ve hakkını istiyenıerin boğazına ku rşun sıkıl ıyarsa ve bu şartlarda parti, faa liyetine yurt dışında da devam etmek zorunda kalıyorsa bunun kabahati kimded ir. I ra n Halk Partisinde mi, yoksa kara I ra n irticaında mı? Parti n i n a nayurdundan ayrılmak ve örgütlerinin b i r kısmını yurtdışında kurmak zorunda kal ması zihinlerde yarattığı paha biçilemiyecek büyük devrimi gölgelemiye yetecek b i r delil mi sayıl ı r? Bu devrimden korkuya düşen Şah irtica ı bile bugün kamu oyu n u a ldatmak, ve I ra n Halk Partisinin etkisini kısıtlamak amaciyle sı k sık «mil letin çıka rla rı»ndan, «toprak refarmün»nden, gerçek milli bağ ım­ sızlık»tan, .. I ra nda sosya lizm kuruculuğu»ndan bahsetmek ve demagoj i k yol l a rl a halkı n hiddet ateşini ne yapıp y a p ı p söndürmek çabası içinde­ d i r. U nutmayınız ki, yüzlerce, binlerce pa rti a rkadaşı mızı bu sözleri kul­ landıkları için ceza evlerinde çü rüten, menfaalara süren, vahşice işken­ celere uğrata n, a ra l a rından bir çoğu n u kurşu na dizen yine bu şah i rti­ caıdır. Aşağı yukarı ayni sözleri Türkiye Komünist Partisi hakkında söyler­ sem her hangi bir hata işlemiş ol mıyacağım kanısı ndayım. Tü rkiye Komü­ nist Partisi nin bazı temsilcileri n i n yıllarca g u rbette yaşaması ve faa liyette bulunmasının suçu, ne bu pa rti nin kurucu ları nda, yöneticilerinde ne de bu pa rtinin üyeleri ve sempatizanları ndadı r. Bunun suçu, daha kuruluşunun 325


i l k g ünlerinde Türkiye hôkim çevrelerin i endişeye düşüren Türkiye proletar­ yasın ı n avangard ı n ı yönetenleri Trabzon açıklarında kahpece boğd u ra n Karabekir Kôzım paşa larda. Türkiye işçi sınıfı i l eri gelenlerini kuruşuna dizdirrnek. ha pisane ve menfa l a rda çürütmek için istiklôl mahkemelerin i alet edinenlerded i r. Bütün b u ihanetierine rağ men şimdi bile küstahça vatanperverlikten. demokrasiden insan haklarından sözeden. aynizamanda demokrasiyi balta lıyon ka nu nları n yazarları ve yardakçılarındadır. Iddia ettiğiniz gibi Türkiye Komünist Partisi mevcut deği lse ve yurt dışındaki örgütü nün veya «Bizim Radyo»nu n Türk ha lkıyla her hangi bir i lgisi yoksa Türk irticaı neden bu kadar telôş içi n d e bulunuyo r. ve b i r kaç Türk komünistinin son zama nlarda bir kardeş parti n i n kongresi çalışmala­ rın a katılması Türkiye gericilerini. ayrıca b u mesel ed e gericilerle sıkı işbirliği yapan l a rı bu kada r korkutuyor? Neden memleketinizde 1 5 yaşın­ daki bir çocu k veya a lelôde bir saz aşıkı komünistlikte suçla n d ı rı l a ra k ceza evine gönderiliyor? Neden Türkiye irticaı ülke içinde demokrasiye karşı hücuma geçerken. siz Türk sosya listlerin i n sesini boğm a k isterken bile derha l komünizmi. komünizm tehlikesi n i i pucu ediyor?

i nkôr edemezsiniz. Su riyen i n son yıllarda ülke i çi ve dışında sağladığı başarıların komü nistlerle işbirl iği temeline dayandığını da fa rketmeniz gerekirdi. Bir sözle söm ü rgeci sınıf ve ta bakaların değil de. asıl halkın. ' emekçi yığınlarının ç ı ka rları n ı savu nmayı hedef edi nen bir i ktidar. komü­ n istlerle işbirliği yapmaktan korkarsa. eninde sonu nda ya sömürücülerin istekleri n e uymak yada sandalyasın ı doğ rudan doğ ruya sömürücü bayla­ rın temsilcileri ne terketmek zorunda kalır. Saygıları m l a : Ali Behzadi

Sayısı kat kat çoğaltı labilecek bütün bu nedenler Türkiye Komünist Partisinin milletin derinliklerinde. o n u n gündelik hayatında kök saldığını. yaşadığını göstermiyor m u ? Bugün Türkiye i ktidar çevreleri Türkiye Komü­ n i st Partisine sizlere tanıdıkları derecede b i r faaliyet serbestisi tanıyacak olurlarsa o zaman bu partin i n Türkiyeyi örgütleriyle nasıl kaplıyacağını. e n hücra köşeleri b i l e etkisi a ltında b ı rakacağını çok geçmeden görece­ ğ i n izden emin olabilirsi niz. Türkiye n i n sosyalist ayd ı n l a rı. komünistlerin ilmi sosyal izmle ilişkileri n i ba ltalamaya çalışa d u rsunlar. i l m i sosyalizmin komünistlerin başlıca gaye­ s i n i teşkil ettiğ i n i pekôla b i l en gericiler tehlike çan ı n ı hemen çalmaya ve m u halifleri n i susturma k için yeni yeni çabalara g i rişmiş b u l u nuyorlar. Türk irticaından şikôyette asla haklı değ ilsiniz. Beklenilmedik bir darbeye u ğ ra r ve susmak zoru nda kal ı rsanız b u n u n şuçunu kimsede değil kendi­ n izde a ra malısı nız. Çünkü. siz gericilere karşı komü n i stlersiz b i r «milli cephe» kurmak çabası içindesiniz. Emperyal izme ve ü l ke içindeki yardak­ çıları n a karşı en deva m l ı savaşçıl a r oldukları n ı yalnız Türkiyede değ i l d ü nya n ı n dört köşesinde ispat etmiş olan komünistleri bu cephe dışında bıra kmaya yelteniyorsunuz. Hiç ol mazsa son yılları n tecrübelerinden ders a l manız gerekirdi. Komşu nuz Ira kta Kasım ve ta rafta rla rı n ı n a nti-emperyalist savaşı komü ­ n i stlersiz devam etmek yeltenişleri n i n ne i l e sonuçlandığını bilmez değ i l ­ s i n iz. Mısırda Nasırın komünistleri emperya l izme v e ülkedeki i rticaya karşı savaştan uzaklaştırma çaba ları n ı n memleketi ne büyük bir tehlikeye so k­ tuğunu. bereket versin hatası n ı vaktinde düzelterek komünistlerle geniş ölçüde işbirliği temeli nde ilerici g üçleri başariyle sağ lamlaştırdığını. tabii 326

327


T lJ R K Ç E Y A Y ı N L A R l M I Z

ı Ç i N D EK I LE R

Michael Harmel

249

Emperya list ..yardım..ın gerçek niteliği . Om er Mustafa

DAvA

VE

M U DA FAA

Afrikada demokrasi sorunları

1 951 -de Türkiyede gizli Komünist Partisinin yöneticisi olarak

yargılanan

ZEKi

B A Ş T i M A R yoldaşın

1 954-de

Askeri

Mahkeme önünde yaptığı savunma.

255

Ruchard Andriama 1ato

262

Afrikada devrimci güçleri birliği . J. B. Marks Güney Afrikanın kurtuluşu sorunu .

265

A F R I KADA K U RT U L U Ş H A R E K ET I

ii

Bildiri

Afri kada d evrim i dünya devri mci süreci nin ayrılmaz bir parçasıdır . Silôhlı savaş devresi çalışma ları .

Komünist ve Işçi partileri temsilcilerinin 1 960'da Moskovada top­

K O M lJ N I S T V E

lanan ve önemli milletlerarası d ü nya komünist ve Işçi hareketi

Robert Garai

meselelerini görüşen konferansı üstüne

Komünike

.

279

.

.

271

ı Ş Ç ı P A RT I L E R I N D E

Proletarya enternasyonalizm i .

282

.

288

I ngiliz komünistleri n i n elde ettiği sonuçlar ö Z E L S AY F A L A R ı M IZ

iii

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Yakub Demir yoldaşın Alman Sosyalist Birlik Partisinin VII. Kongresinde yaptığı selômlama konuşması . . .

316

TKP Merkez Komitesinin Parti a ktifleriyle Birlikte yaptı ğ ı to pl a n tısında alınan KARAR . . . . . .

321

.

Türkiye Komünist Partisi

Doğuşu, Kuruluuş, Gelişme yolları Türkiye Komünist partisi tarihinden sayfalar.

Değerli okuyucularımız, yayınlarımızı isteyiniz.

.

.

-

TKP Merkez Komitesinin Yunanistan olayları n ı protestosu .

322

Doğan Avcıoğluna açık mektu p .

323

.

.


B A R I Ş

V E

S O S Y A L I Z M

P R O B L E M L E R I

Ingilizcesi: Central Books Ltd., 37 Grays inn Road, London, W. C. 1 . ıtalyancası: Libreria Rinascita, Via delle Botteg he, Oscure 2. Roma Almancası: «GLOBUS..-Vertrieb auslCi ndischer Zeitschriften, Wien XX, HöchstCidtplatz 3 Yunan cas/ (Kıbfls'ta): Lai kon Praktorion, Tricoupi Street, 53 r., Nicosia Rusçası: Stredisko pro rozsirovan i tisku, Prah a 6 , Thiıkurova 3 Frans/zcas/ : Societe d'Ed ition et d 'Enformation 9, Boulevard des Italiens Pa ris (2e) Ispanyolca sı : Ediciones Pueblos Unidos Casiıla Correo 589, Montevideo Japoncası : Nauka Ltd., 2, Kanad-Zinbocho 2-chome, Chiyoda-ku, Tokyo Isveç dilinde: Arbetarkultur, Södera rmsvag en 36, Johanneshov 6, Stockholm Bulgarcası : Raznoiznos, I, Rue Tza r Assen, Sofia Türkçesi: "Y E N i Ç A G .. - Stredisko p ro rozsirova ni tisku, Pra h a 6, Thiıkurova 3

Fiyatı 1 lira


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.