yc_67_06

Page 1

YENİçAG •

C. B.

W. Hollitscher: Kapitalizmde aydınların rolü

J. Woddis: Ingiliz emperyalizminin taktiği

R.

Marks: Oktobr ve milli kurtuluş hareketi

Otero: Halk güçlerinin birliği sorunu

o K T O BR

D EVR i M i N i N 5 O. YIL D ON LJ M LJ N E

D O GR U

Sovyetler Birliği bugün - Sosyalist tarım Yarım yüzyılönce -1917 yılında ŞANLI BIR TARIHIN ANıLMASı Bulgaristan Halk Cumhuriyetinde Sosyalist Macaristanda VIYETNAM SAVAŞı Güney Kore Birleşik Amerikanın uydusu OZEL SAYFALARıMIZ Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve Türkiyede Milli Kurtuluş Hareketi

6 (36) Haziran

1967

B A R I Ş

V E

S O S Y AL I Z M

PR O B L E M L E R I


Bu

Bütün ülke/erin proleter/eri, bir/eşiniz!

sayıda:

YENi çAcl

C. B. Marks Afri ka Milli Kongresi ıCra Komitesi üyesi (Güney

Afrika)

Walter Hollitscher

6 Haziran

1967

Komü nist ve işçi parti leri n i n teori ve enformasyon dergisi

Avusturya Komünist Partisi Merkez Komitesi Oyesi

Moris Salibi Suriye Komünist Partisi Merkez Komitesi \Jyesi

Oktobr Devriminin 50. yıldönümüne doğru Oktobr ve milli kurtuluş hareketi C. B. Marks 7 Kasım (eski Rus takvi m i ne göre 25 Ekim) 1 91 7-de, çağdaş d ü nya tari­ h i nde niteli kçe yeni bir devre başlad ı . O g ü n, Rusya'da, sovyetler hali nde örgütlenmiş o l a n ve Bolşevi klerin leninci Partisi tarafından yöneti len emekçi h a l k, egemen liği güçlü e l l erine aldı ve yeryüzünün altıda birini teşkil eden o uçsuz bucaksız ü l kede kapital istlerin ve pomeşçiklerin ege­ menliğine ebedi olarak son verdi. Büyük Oktobr Sosya list Devrimi muazzam bir patlama g ü m bürtüsü ile emperya l izmin yapısını temel lerine kadar sarstı, tüm ezgi, insan kırım ı , canavarca sömürme v e sefalet siste m i nde geniş gedikler açtı. O zamana kadar ezgi a ltında i n l iyen m i lyonlarca emekçi i nsan, bu gedi klerden i l k defa olarak kendi yarın ü m itleri nin, insan haysiyetine değer veren ve h a k ve hürriyetlere dayanan bir hayatın mavi göğünü gördüler. Bu devrim patlayışının g ü m bürtülü ya nkıları, şu geçen e l l i yıl boyunca da, tarihin bütü n dönemeçlerinde kat kat g üçlenerek devam etti.

Oktobr Devrimi, sömürge boyundu ruğ una vuru lmuş kıta ları n uçsuz bu­ caksız toprakları üzeri n d e gaddarca sömürü i l e milli ezg i n i n çifte esareti a ltında i n l iyen milyonlarca insan için, m i l l i kurt u l uş hareketi için çok 26

405


büyük bir önem taşıyordu. Bu devrim, o za mana kad a r bütün d ü nyaya h ü kmeden, Asya ve Afrika ü l kelerine silôh zoruyla g i rip çöreklenen ve

bağı msız l ı k isteği ve sömürge sistem i n i n kes i n l i kl e tasfiyesi şiarı i leri s ü rü l ­

bura l a rı Avrupa başkentlerinden yöneterek yeraltı-yerüstü zen g i n l i kleri n i

gerçek olanakları açıkça bel i rd i . Bu kurtuluşçu h a reketin g üçlü seli, o n u n

talan edip hal kları da köle zincirleri ne vuran bir a v u ç e m perya list büyük devletin mutlak egemenliğine son verdi. Çarlık i m p a ratorluğ u n u n yıkı ntı l a rı üzerinde bir yeni sosya l i st devlet doğdu. Bu devlet, emperya listlerin sayısız cinayetlerine karşı derha l sesini yükseltti. Yeni sosyalist düzen sayesi nde olağa nüst ü bir süratle seferber edilen ve canlı eylemlere yöneltilen muazza m potansiyel gücü, eski düzen­ den m i ras geri ka lmışlığın kısa süreler içinde g ideri l mesine yard ı m etti ve Sovyetler Birliğini d ü nya devletleri sırasına yü kseltti. Ve tari hte i l k defa o l a ra k, çağdaş ekonomi v e tekniğin bütün üstü n l üklerine sahip bir büyük devlet, m i l l etlerarası sah neye, ciha n g i r ve sömürücü rolünde değil, b u d ü nyada saba htan a kşama kad a r kara topra kta e n i l ke l a ra ç l a rl a didindikleri h a l d e y i n e d e geçimlerini sağlaya m ıya n, çıplak v e a ç ka l a n , h a k l a rı da ta n ı n mıyan yüzmi lyonlarca yoksu l u n sadık dostu v e savunucusu o l a ra k çıktı. Bu hor görü len yoksu l l a rı n çocu k l a rı o za mana ka d a r gerekli eğiti m ve öğ renimi görmed i kten başka, doğru d ü rüst okuma-yazma da öğrenememişlerd i . Zaten baba l a rı-anneleri, ya bancıları n egemen olduğu ve yönettiği memleketlerinde vakitsiz ölüm lerle bu d ünya dan göçüp g idi­ yorlardı. 1 917 yılında doğan yeni sosya l ist devlet bütün bu insa n l a r için ü m it demekti. Bu insa n l a r Ma rks'ı n , Engels'in, Len in'in öğretisini ta nıyamamış olsalar da (zira o n l a rı n bu olana ktan yoksun ol maları için sömürgeci efen­ d i ler ellerinden geleni ya pmışlardı), bütü n dünyada, h a l kl a rı n zindanr diye ü n salmış o l a n Çarl ı k Rusya s ı n ı n içinde, en u ç bölgelerine kad a r her yeri nde komünistlerin

milli ezgiye son

verdi kleri n i

görüyordu. Sovyet

h ü kümeti, mil letlerin kendi kaderlerine buyruk o l m a ve bağ ı msızl ı k h a k­ k ı n ı yalnız i l a n etmekle ka l madı, bu prensipi derhal uyg u l ıya ra k hayata da geçirdi. Rus imparatorl uğunun eski sömürgeleri kurta rı lmıştır. Bunlar a rasında

meye başlandı. Bu uğurda g i rişilen eylemli savaşta zafere u laşmanın g e l işme aşama l a rı boyunca bazı gel-git'ler görülmesine rağmen, hiçbir zaman cılızlaşmadı ve d u rma d ı . Ha reket d u rmadan kuvvet topluyor, başa­ rıd a n başarıya yürüyordu. Ve halen bütün Asya ve hemen hemen bütün Afrika, biçimsel o l sa da, bağı msızlığa kavuşmuş bulunuyor. Yüce tarihsel gelişme ve yükseliş içinde Oktobr Devri mi ezgi altındaki h a l kların ku rtu l u ş dôvasına paha biçil mez ve öneminin tôrifi i m kônsız b i r katkıda bulu ndu. Sovyet devleti, emperya l izmin ve yeni-sömürgeciliğin ölü mcül politikasına sadece h ücum etmek, onun içyüzünü ortaya koymak ve gerek Sovyetler Birliği içinde, ge rekse memleket sınırl a rı dışı nda m i l ­ letler a rasında kardeşçe i l işkileri n parlak bir örneğ i n i vermekle kalmad ı ; m i l l i kurtuluş için h a l kıara pratik v e konkre yardımıarda d o bulundu, ve bu yard ı m l a r Sovyet devleti n i n kuvvet ve etkisinin büyümesi o ra n ı nda da arttı. Devrim e l bette «ihraç» edilemez. Kendi öz h ü rriyeti n i elde etmek her h a l k ı n kaçı n ı l m a z ödevidir. Ne va r ki, Sovyetler Birl iğ i , kurtu l uşları için savaşa hazır olon ve bu savaşa g i rişmiş bulunan h a l k l a ra, daima olanak­ l a r ı n ı n elverdiği kad a r ve etraflı şekilde yard ı m edege l d i . Da ha yabancı müdaha lecilerin, emperya list a bl u ka n ı n ve Vata ndaş H a rbi'nin açtığı yara l a rı sormaya çal ıştığı g ü n lerde, yani varl ı ğ ı n ı n i l k gün lerinde, bu memleket, genç m i l l i devletlere, örneğin Moğolistan'a ve Türkiye'ye yar­ d ı m ediyordu. Afrika h a l kl a rı, emperya l istlerin Süveyş saldırısı g ü n l e ri nde ve Zengibar'daki devrim s ı rasında, Sovyetler Birl i ğ i n i n sa ldırg a n l a rı diz­ g i n l iyen etkili i hta rlarını, sonra Assua n Barajı ' n ı n ya pımı nda gösterdiği destek ve yard ı m ı asla u nutamaz. Ve bütün d ü nya, şimdi Amerikan müda-. ha lesine karşı kahrama nca d i renişi a rtık tüm insa n l ı ğ ı n davası haline gelen Viyetnam h a l kına Sovyetler Birl i ğ i n i n yaptığı etraflı yard ı m ı hiçbir zaman u n utamaz. ii

gönüllü o l a ra k Sovyet Sosya l ist Cumhu riyetler Birl iğ i'ne katı l a n ü l ke lerde, i l k defa yurd u n u n efendisi haline gelen Rus proletaryası, gerçek bağım­ sızlık ve u l usal eşitl iği g a rantilemenin biricik yolu olan güçlü bir ka lkın­

Eğer 1 91 7 yılında sosyalist fikirlerin sömürge h a l kları arasında yayı l ması sınırlı ölçüde olabilmişse, bu daha ziyade Avru padaki çoğu sosya l-demok­

m a n ı n sağ l a n a b i l mesi için en enerj i k ve cömert tedbirleri a l m a kta ge­

rat partileri yönetici leri n i n i kiyüzl ü ve h a i nce bir politika izlemelerinden

cikmedi.

ileri geliyordu. O n la r, sosyalizme ve enternasyonalizme dair tumturaklı

Geçmişte emsali görü l memiş olan b u yüce örnek, sömürgelerin ezgi

laflar gevelemekten öteye geçmemekle i kiyüz l ü l ü k yapıyor, hatta sö m ü r­

a ltındaki hal kları üzerinde dolaysız ve dolaylı ola ra k sarsıcı, uyarıcı, heye­

gelerdeki burjuva efen d i l eri nin sayı sız cinayetlerine göz yu muyor, yardım

can verici b i r etki yaptı. Bu olay, bizim m i l l i ku rtu l u ş h a reketlerimizde hem

ediyorlardı. Bu sosya l-demokrat yöteciler m i l l i meseleyi, Avrupa milletleri

n itel i k hem d e nice l i k bakı mından b i r dönüşüm yarattı. O zamana kad a r

veya m i l l i azınlıkları p roblemine indirgemişlerd i . Ustelik, bu meselede de,

burjuva ayd ı n l a rı n ı n etkisi a ltında o l a n , bir hayli sınırl ı istemlerle o rtaya

Ingi ltere Işçi Partisi'nin ırlanda'nın bağ ı msızlığı meselesindeki tutu muna

çıkan ve s ı n ı rl ı ölçüde de olsa bazı haklar elde etmek için mücadele

benzer uzlaşmacı b i r tutu m l a rı va rd ı . Sömürge ü l keleri n kurtuluşunu, m i l l i

yürüten reformist tipinden küçük ve orta örgütler kısa zamanda yığınsal

meselenin a n a problemi o l a ra k ya lnız Len i n v e küçük bir g r u p gerçek

b i r ha reket nitel iği kaza ndıla r. Ve bu yığ ı n sa l ha reket içinde a rtı k ta m

enternasyonal ist ileri sürdüler ve sistemli o l a ra k savu n d u l a r.

406

26"

407


I I . Enterna syo nol'in ha rpten önceki o sosya l-demokrat «kahra m a n l a rı», işçilerin, sömürgeleri a ma nsızca söm ü rerek astronomik kô rla r sağlıya n l a r tarafı ndan satın a lınmış ta bakasın ı, y a n i b u n d a n ötürü em perya l izmi des­ tekliyen onun menfur ı rkçı l ı k ideolojisiyle baştan çıkan kısmını temsil ediyorlardı. Onları n şimdiki haiefieri d e böyledir. Bu bakımdan, o sosya l ­ demokrat l iderlerin ezgi a ltında ki h a l k l a r a rasında ta rafta rları ol mayışı doğ a l d ı r. Ve II. Enternasyonal'in, hemen hemen bütü n l i derleri n i n Birinci

Fakat a navatan ü l kelerinde yayı n l a n a n kita p l a r, gazeteler ve nazari der­ g i ler, sömürgecilerin boyu nduruğa vurdukları memleketlerde meydana ge­ tirdikleri sansür ve yasaklar demir perdesini aşıyor, anti-komünist propa­ g a ndoyı çürütmekte fayda l ı oluyordu. Bundan ötürü, Oktobr Devrimi'nin esinlediği fikirlerin, komünist fikir­ l eri n, söm ü rge ve yarı-sömürge ülkelerdeki tutarlı yu rtseverler, aktivist işçiler ve devrimci ayd ı n l a r üzerinde çekici g ücü gittikçe a rtan bir etki

Dünya Harbinde emperya l ist h ü kümetlerini destekleme iha netieri yüzün­

yapmış olması gayet doğ a l d ı r. Ya bancı egemen çevrelerin ve yerli ajan­

den uğradığı şerefsiz ô kibeti esefle karşılayan bir kimse bulunabileceği düşünü lemez.

söm ü rge ü l kelerin

Fakat b u değişmeler bütün sosya l i st harekette haleti ruhiyeyi hiçbir şeki lde etkileyemedi. Hemen hemen her memlekette, harbin en civcivli sıra l a rı nda dahi, sosya l-demokrasi önderlerinin

iha net ettiği devrimci

Ma rksizmin prensiplerinde metanetle ısra r eden, enternasyona lizm, barış ve sosya lizm bayrağını yükselten g ru p l a r faal iyette bulun uyordu. Bu gruplar, Oktôbr Devrimi'nin etkisi a ltında büyüd ü l er ve sağ l a m la ş ­ t ı l a r ; yeni tipten parti, leninci proleter enternasyon a l izmi prensiplerine sadık komünist partileri h a l i n e g e l d i ler. Gelişmiş kapitalist meml e ketlerde, komünist partileri, sömürgelerin ezi­ len h a l k l a rı ile dayanışmalarını bel i rttikleri büyük ve güçlü n ü mayişlerle, gerçek M a rksizmin ve gerçek enternasyo n a l izmin a n l a m ve önemini pratik o l a ra k gösterdiler. Biz, Fransız komünistlerinin emperya list Fransız hükü­ metleri tarafından Cezayir'de ve diğer ü l kelerde g i rişilen kirli ha rplere karşı mücadeleleri n i ; I ngiliz h ü kümeti n i n - Hint bağı msızl ı k savaşı devre­ sindeki tutumundan, şimdi Zimbabve eRodezya) h a l kı n a uyg u ladığı bos ­ kılara kada r - izlediği söm ü rgeci l i k siyasetine karşı Ingiltere Komünist Partisi'nin g i riştiği kesin a ksiyon l a rı ; Musol ini'nin Habesistan'a saldırı ­

sında i l legol ıtalyan Komünist Partisi'nin açtığı ka mpanya ı v e Vaşington hükümetinin Viyetna m d a ki ba rba rca sömürgeci l i k harbine karşı Birleşik Amerika Kom ü n ist Partisi'nin ka hrama nca d irenişlerini hiçbir zaman u nut­ mıyacağız. Bu partiler böyle soylu dayanışma eylemleriyle, Avrupa ve Kuzey Ame­ rika

işçileri

ile söm ü rgelerdeki

h a l k yığ ı n l a rı n ı n ortak düşman

olan

emperyalizme karşı yürüttükleri orta k savaş içindeki bağıntıl a rı kuvvetlen­ d i rd i ler. Bu bağıntı l a r, aynı zamanda, a n avatan ü l kelerindeki komünist­ lerin, bu ü l kelere söm ü rgelerden gelmiş o l a n işçilere ve ü n iversite tale­ belerine karşı ırk ayırı m ı n a son veri l mesi a macı ile açtı k l a rı kampanya l a r v e emekçiler a rasında kardeş l i k isteği yönündeki d iğer birçok eylem­ l eriyle de sağla mlaştı. Bu eylemler, Ma rksizm-leninizmin iti bar ve etkisini daha da yükseltti. Keza, e m peryal istlerin Asya ve Afrika h a l kl a rı n ı mônevi esaret a ltına a l ma plônlarının b i r kısmı o l a n a nti-komünizmin yalan ve iftirolariyle yaptı k l a rı

daimi hücu m l arın

püskürtülmesine yard ı m

etti .

O a nti-ko m ü n i st yalan ve iftira l a r ki, zehirli sonuçları hô l ô daha, içinde bulunduğumuz b u bağ ımsızlık ve m i l l i uyanış devrinde bile hissedil iyor. 408

l a rı n ı n uyg u l a d ı kl a rı a ma nsız baskı ve teröre rağmen, söm ü rge ve yarı­ h ü rriyet savaşçıları

a ra l a rı nda

Ma rksist

kurs l a r ve

g ru p l a r meyda n a getiriyor, kendi ü l kelerinin çet i n problemlerinin tahli­ l i nde tarihi meterya l izm öğretisinden yara rl a nıyorlardı. Böylel i kle, birçok sömürge ü l kelerde yeni tipten p a rtilerin, yani komünist parti l eri n i n temel­ leri atı l m ı ş ol uyordu. Bu partiler, hal kla rın kurtuluş savaşlarında muazza m b i r kuvvet o l d u l a r. Vaktiyle bazı m i l l i kurtu luş ha reketi önderleri komünist h a reketi n i n geliş­ mesine yan gözle bakıyorlardı. Ya n i bu gelişmenin, örgüt bakımından d a ğ ı n ı kl ı ğ ı n veya bağ ı msızlık u ğ rundaki doğrudan doğ ruya savaştan ideo­ l oji k kayg ılarla kopm a l a rı n kaynağı olacağından endişe ediyorla rdı. Ve itiraf edelim ki, bazı a hva lde tecrübe yetersizliği bu gibi endişeleri doğ ­ ruloyon sekterce hata l a ra yol açıyordu. Buna rağmen, pratik tecrübe, ger­ çeğin bu endişelerin tam karşıtı ola n tutumda a ra n ması gerektiği n i bütün namuslu yurtseve riere i kna edici bir şekilde gösterdi. Komünistler, ezg i a ltındaki ha l kl a rı n kapitalist gelişme yoluna girmeden önce kendi öz yurt­ l a rı n ı n efend isi olma l a rı gereğ i n i kabul ederek, m i l l i kurtu l u ş u ğ rudaki savaşa ola nca güçleriyle katı l d ı l a r. Ilerici nazari bilgiye sahi p olon, emekçi yığ ı n l a rına sevgiyle bağlı buluna n , kendi hayatlarını dôva u ğ ru nda fedaya hazır bir savaşçı ruh taşıyan komünistler, kendi yu rtlarının bağ ı m ­ sız l ı k için savaşan evlôtla rının ö n saflarında y e r a ld ı l a r. Komünistlerin katı l ması, m i l l i kurtuluş ha reketinin daha açık a nti-emperyalist bir yön a l masına ya rd ı m etti. Politik düşüncen i n bütün a k ı m ve nüansları n a mensup yurtseverler, komünistlerin bu tutum ve eylemlerini görerek, eğer kişi kom ü n ist ise, bu nitel iğin onu h a l kı n ı n kurtu l u şu için daha iyi bir savaşçı kıldığı, bir ü l kede komün ist partisi nin va rı l ı ğ ı n ı n ve faal iyeti n i n orada yen i kuvvet ve birl i k kaynağı olduğu, zira ezgi a ltı ndaki h a l kı n saflarında savaşan böyle b i r parti n i n orta k savaşın a m a çl a rı için sağ l a m bir m i l l i birl i k cephesi mey­ d a n a getiri l mesinden yana olduğu gerçeğ ini ka b u l etmek zorunda ka l ­ d ı l a r. Yurtseverler, M a rksçı-leninci ruhta nazari hazırlığın kurtu luş sava­ ş ı n ı n ideoloj i k temelini genişlettiği ni, bu savaşta uyg u l a n a n stratej i ve taktiğin iyileştiri l mesine yard ı m ettiğini ve bu savaşı m i l l iyetçi liğin d a r çerçevesinden çıkararak, ufuklarını sosyalizmin ve bütün d ünyada ezgi altındaki h a l k l a rı n emekçileri a rasında savaşçı birliğin engin perspektif­ Ierine doğru genişlettiğ ini de ka b u l etmeye başladılar. 409


Lenin, gelişmiş ka pita l ist memleketlerdeki işçi sınıfı hareketi i le, sömür­

Orta ve Güney Amerika'da ve Karaip Körfezi kesiminde, xıx. yüzyılda

gelerin ezilen ve sayıları yüzmi lyonları aşan h a l kların m i l l i kurtuluş hare­

Ispanya ve Portekiz söm ü rgeci l iğine karşı başarı l a n devri m l erin sonuçları - e n büyü k kapitalist devletlerin etkisi yüzünden, daha sonra da yerli

keti n i n tek ve g üçlü bir d ü nya devrim selinde ka çınılmaz olarak birleşe­ ceğini önceden kestirmiş ve belirtmişti. Oktobr Devrimi zaferi ve o n u n bütün uzak kapsa m l ı sonuçları Len i n ' i n bu öngörüşünü ta ma men doğru ladı. Bu do, emperya l izmin eni-sonu to m hezimeti n i n ve i nsa n l ı ğ ı n ayd ı n gel eceğe doğru başarıyla ilerlemesinin garontisidir. iii M i hver devletleri n i n Ikinci Dünya Harbinde uğradıkları söz götürmez bozg u nun, gerek ezi len sömürge halkları, gerekse gene l l i kle bütün d ü nya için e l l e tutu l u r ve çok büyük tarihsel önemi vardır. Ve bu yüze zaferde de en büyük hizmet payı sosya l ist Sovyetler Birliğ i n i ndir. Hitler Alma nyası ve faşist ıta lya, ırkçı l ı k, cihang iriik, m i l l i ezgi teori ve pratiği g i bi en korkunç il letin d ü nya merkeziydi ler. Insa n l ı k düşmanı «efendiler ırkı» g i b i bir görüş ve bu görüşle Afrika ı ı lara, Asya l ı l ara, Ya h u ­ di lere v e «aşağı ırkıor» sayd ı kları bütün i nsanlara karşı körükledikleri nefret ve küçümseme duyguları , Amerika Ku Kluks-Kla n'cı l a rı nd a n ispan­ ya'daki h a i n general lere ve bütün Avrupa Kuislig'cilerinden Gü ney Afri­ ka'da beyaz ırkın üstü n l ü ğ ü iddiasındaki şovinistlere kadar her yerde h ürriyet ve i nsan haysiyeti n i n yem i n l i düşma n l arı arasında yankılar uya n­ dırm ıştı. Hitlerci l i ğ i n dev harp makinesine karşı, Sovyet h a l kının, SBKP- n i n ön­ derl iği a ltında büyük kahra m a n l ı k örnekleri verd iği kesin savaş bütün dünyada m uazzam bir şevk ve heyecan uya ndırd ı ; a nti-komünizmin bur­ juvazi tarafı ndan y ı l l a r yılı büyük bir titizlikle yığılmış ve artık ömrü n ü sürmüş o l o n peşin yarg ı larının tortuları n ı s i l i p süpürdü. Nazilerin yen i l ­ mezliği efsanes i n i tuzla b u z etti. Direniş ve devrimci enerj i n i n muazza m kükreyişiyle m i hver devletleri kesin bir hezimete uğratıldı. Ve birçok mem­ leketlerde,

kısa ömürlü

imparatorlukların yıkıntıları

üzerinde yeni tip

demokrasi d üzenleri kuruldu. Avrupa'da, m i l l i kurtu luşton sonra , hal klar, kendilerini ya bancı egemen­ l iğine terketmiş olon burjuva önderlerinin siyasi partilerini s i l ki p attı lar ve Sovyetler Birl i ğ i i l e beraber sosya l i st sistem i n i meydana getiren yeni devletler kurd u l a r. Asya'da, çokl u k s i l ô h l ı çarpışmalar biçiminde gelişen kurtuluş savaşının

feodal ve kapita l i stlerin Y a n ki e m perya lizmi ile el birliği etmeleri yüzün­ den - bir hayli sı nırlı idi. Fakat Ikinci Horbin sonuçları buradaki gelişmeyi de etkiledi. Ve e n tepe noktası, Amerika kıtasında sosyal izmin piyoneri hür Küba' n ı n doğuşu o l m a k üzere, bu bölgelerde de yeni bir devri mci yükseliş başladı. Bizim sevg i l i Afrika'm/zda, Cezayir ve Kenya örnekleri g i bi uzun ve ka n l ı savaşlar sonucunda n ice ü l keler birbiri a rdından Ingiliz, Fransız, Belçika sömürge boyu nduruğunu kırarak bağı msızlıklarını elde ettiler. Vaktiyle Avrupa metropol lerinin ve ı rkçı beyaz azınlıkların doğrudan doğruya poli­ tik egemen l iğ i a ltında bulunan geniş bölgelerde bugün hôlô kurtu l a m a mış olanlar ya l n ız .. kölelik diyarı g ü ney», ya n i faşist Gü ney Afrika Cumhuriyeti ile, bu ü l keden kanunsuz olarak koparılan Güney-Batı Afrika sömürgesi ve Zimba bve (Rodezya) ve keza Moza mbik, Angola ve Gine'nin Portekiz­ Ii ler tarafı nda n işgal edilmiş kesimleridir. Afrika kıta s ı n ı n bunlar dışındaki büyük kısmını teşkil eden ü l keler, bi­ çimsel de o l sa , politik bağ ı msızl ı klarına sahiptirler. Birçoğ unda , yurtsever önderler, h a l klarını daha i leriye, yani ekono m i k bağ ı msızlıkları n ı da elde etmeye, sosya lizm kuru luşuna yardım edecek şartları hazırl a maya doğru götürmektedirler. Zaten sosya lizm kuru l uşu, bizim h a l klarımızın gerçek bağ ı m sızl ı k, m i l letlerin eşitliği ve yüzy ı l l a rdır süregelmiş adaletsizli kten kurtuluş emel leri n i gerçekleştirmenin de biricik yoludur. Bundan elli yıl önce en büyük iyimserler tarafı ndan bile tasavvuru g ü ç olan bu m ü kemmel kaza n ı m ların hepsi, en ziyade, 1 9 1 7 Büyük Oktobr Devri mi'nin zaferi sayesinde, bu zaferin bütün tarihsel sonuçları sayesinde sağ lanabi l ird i . Bizim savaş yolumsuz, Sovyet devleti nin devrim sonrası y ı l l arındaki pratik tecrü beleriyle de bir hayli ayd ı n l a n ıyord u. Oktobr Dev­ rimi ve o n u n l a bağ l ı enransel tarihi olaylar, Sovyetler Birl iğinin kuvvet ve etkisinin artması, faşizmin yen i l mesi, d ü nya sosya l ist sistem inin meyd ana gelmesi ve gel işmesi Afrika devri m i n i n yükselişine de muazzam ölçüde etki yaptı ve h a l kları mızın ileri hareketine hız verd i. LV 1 9 1 7 yılı nda d ü nyada ilk işçi ve köylü devleti n i n kuru l masından önce,

önüne geçilmez dalgası hemen hemen bütü n kıtayı kapla d ı ; Büyü k Bri­

birçokları, kapita l izmin ada letsizlik ve kötü l ü klerini bilmek ve reddetmekle

tanya'n ın,

beraber, henüz diğer her hangi bir çağdaş toplum şekli yaratm a n ı n müm­

Fra nsa ' n ı n ,

Hollônda' n ı n

geniş

sömürge

imparatorl u klarını

yıktı ; Çin g i bi ülkelerde yarı-sömürge rej i mine son verdi ve yeryüzünün

kün olduğundan şüphe ediyorlardı. Lenin'in ve ça l ışma arkadaşları n ı n

nüfus yoğ u nluğu i l e belirg i n bu kesiminde bağı msız milli devletlerin doğ­

b ü y ü k başarısı v e i nsanlığa büyük hizmetleri, sosya lizmin hayati g ücünü

ması ve bunlardan birçoğ unun do sosya list gelişme yoluna g i rmesi ola­

ispat etmekle ka l mayıp, onun kapita l izmdon daha ziyade yaşama gücüne

n a klarını hazırladı. Çin h a l k ı n ı n zaferi, Asyo 'da milli kurtu luş hareketinin

sahip olduğunu, daha hızlı bir e konomik ve endüstriyel gelişme sağ l a d ı ­

gel işmesi için bil hassa büyük bir önem taşıyord u.

ğ ı n ı v e bunu kapita lizmin kendisi için en elverişli şartlarda bile uyg uladı,

410

41 1


ğ ı n d a n çok daha h ü m a n ist metod l a rl a sağ ladığını da göstermiş olma­

ka pita list yol u tercih eden politikacı l a r, h a l kl a rı n desteğ ini yitirmemek

l a rıdır.

kaygısiyle, bunu açıkça söylemekten korkuyorlar. Kapita lizme doğru yöne­

Evet, nüfus çoğ u n l u ğ u n u a lfabesiz köyl ülerin teşkil ettiği o az gelişmiş

len Afrika h ü kü metleri ya demagoj iye başvurarak ve geniş h a l k yığın­

m u azzam Avrupa -Asya ü l kesinin, büyük bir sıçra ma ya parak birinci sınıf

larının sosya list prensipleri b i l mediğ i n i zan nederek sosya l ist görünmeğe

sanayii, köy ekonomisi, i l i m ve tekniği i l e e n gelişmiş çağdaş devletler

çalışıyorl a r, y a da demokratik kuru mların temelini oyuyor, sömürge dev­

a rasında yer a l ması, uzay a raştırm a l a rı nda piyoner ve i nsanlığın i lerle­

letler askeri a kademi lerinde bel l i ruhta yetiştiriimiş ordu subayları tarafın­

mesinde öncü o l ma s ı olanağını sağlıyan ancak sosya lizmdir.

d a n ya pılan ve aya kta ka l ması sağlanan askeri d a rbeler ve askeri d i ktato­ ralar yol u n u tutuyorlar.

Bu tarih i gerçeğin, şimdi tarihi yol kavşağında b u l u n a n genç devlet­ lerin h a l kl a rı için çözümleyici b i r önemi vardır. Ve şimdi o n l a rı n yaptıkları ve yapaca kları seçme, gel işmeleri n i n bundan sonraki yo l u n u belirI iyecek­ t i r : Yol u n biri sosya lizme, öteki kapita l izme götürmektedir. Bu a rada, bizi, ka pita l i st ol mıyan yoldan gelişme olanağı olmadığına

Birleşik Arap Cumhuriyeti, Tanzaniya, Gine, Mali, Cezayir ve Kongo (Brazavii) g i b i ü l kelerde, h a l k yığ ı n l a rı n ı n bütü n kuvvetli a rzu ve ü m itleri n i gerçekleştirmek için çırpınan h ü kümetler, sosyalist gelişme yol u n a götü re­ cek ön şartla rı hazırlıyon kökl ü ve i lerici sosya l -ekono m i k dönüşümler

i kna etmek istiyenler de vardır. B u n l a r a rasında, «Ma rksist» lôflar ederek,

yapmağa çal ışıyorlar. Tanzaniya'da yakın geçm işteki

tarihsel «aşa m a l a r»ın güya atlana mıyacağ ını i leri sürenler d e b u l u n uyor.

Nereyre ile Ta nganika Afrika M i l l i Birliğ i'nin ekonomide kilit nokta la rı n ı

Böyleleri, Rusya'da ka pita l izm ve endüstrileşme a ş a m a l a rı atlandığı tak­ d i rde, ancak bu ü l kede vaktiyle yayg ı n olan cemaat m ü l kiyeti sistemi

olayla r,

Başka n

ka pita l iz m i n v e emperya l iz m i n e l i nden kurta rmak hedefini g üden v e Aruş Deklôrasyonu'na daya n a n

radikal tedbirler a l ma l a rı , Orta ve G ü ney

temeline daya nan ve kendine özgü bir ideal ist «sosya l i st>. top l u m mey­

Afrika h a l kl a rı n ı n sosya l ist yarı n l a ra doğru i l eri h a reketinde yeni ve şa n l ı

d a n a getirilebi leceği şekli nde N a rodnikler tarafı ndan ortaya atı l a n ütopik

b i r sayfa açmış b u l u n uyor.

iddialara karşı, Len i n ' i n - o zaman için gayet haklı o l a ra k - ileri sürd üğü

Şüphesiz ki, Afrika'da sosya l izme doğru geçiş biçim leri ve yönte m l eri,

gerekçeleri örnek d iye gösteriyorl a r. Böyle skolastik bir yargı, Ma rksizmin

ayrıntıları bakımından, 1 91 7 yılı ndan sonra Sovyetler Birl i ğ i nde - başka

yaratıcı d i n a m i k karakterine ta ma men ya bancıdır. Ve böyle «teoriler»in

z a m a n l a rda ve başka şartlar içinde - uyg u l a n m ı ş ola n biçim ve yöntem­

ta rafta rları, büyük ve esa s l ı bir gerçekten, ya n i O kto br Devrimi'nin kendi­

lerden farkl ı olaca ktır. Fakat büyük ana prensipler - egemen l i ğ i n emek­

liğinden her şeyi değiştirdiği gerçeğ inden ya n çiziyorlar. Bu devrim, gerek

çilerin eline geçmesi, çözümleyici etken sıfatiyle sanayide üretim a raçları

m i l l etlerarası, gerekse m i l l i ka ra kterli bütün problemleri değiştirmiş, yeni

üzerinde toplumsal m ü l kiyet, kök l ü topra k refo rmu - sosya lizm kuru l u ­

biçimde düşün meye, yeni çözü m le r a ra maya çağ ı rmıştı r.

şunu n tecrübe hazinesinden ibret d o l u ve ç o k değerli d üsturlardır. Bun­

Genç Sovyet Cumhuriyetleri n i n çoğ u , hele Asya d a ki ler, ka pita l izme kadarki çeşitli gelişme aşama l a rı içindeydiler. Duru m Moğolistan için de

l a r, 1 91 7 yılı nda atılan temel üzerinde meydana getirilen yeni uygarlığ!n bizim için paha biçil mez evrensel m i ra s ı d ı r.

böyleyd i . Fakat konkre tarihi tecrübe, bu memleketlerin i l l e de kapita list gelişme aşamasından, onun gaddarca sömürü, m i l l i aşağ ı l a ma ve ıstırap­ l a r bôdiresinden geçmesinin zoru n l u olmadığını gösterdi. B u memleketler,

V

1 91 7-de Petrograd'da kuru l a n proleta rya d i ktatörl üğü devleti n i n varlığı,

1 9 1 7 Oktobr' unda «Avrora» zırhl ısının salvosu Petrograd üstünde g ü r­

d ı şa rdan etkisi ve yard ı m ı sayesindedir ki, ö m rünü yaşamış olan sözkonusu

lediği zaman, d ü nyada bu çok ilginç olayla rın gerçek a n l a m ve önem i n i kavrıyon insa n l a r az i d i . Bolşevikler tarafı ndan yapılan devri min u z u n s ü re

gel işme aşamasını atlıya bildi ler. Afrika h a l kl a rı sosya lizmin m ü mkün ve g üçlü olduğunu bil iyorlar. Mem­

tutu nabileceğ ine pek az i nsan i n a n ıyordu. Bütün d ü nya da kapitalist basın,

leketlerimize, daha gelişmiş ü l kelere yetişebilmeleri için yarışmaya g i rme

sovyet i ktidarı n ı n ya kında ve kaçı nılmaz o l a ra k düşeceği kehanetini i leri

olanağını (bu yarışmaya bizi ka pita l izmin geliş mem izi kasten köstekle­ mesi sevketmektedir) yalnız sosya lizmin verebileceğini de biliyorlar. Bize,

sü rüyor, bu i ktidarı n yıldan yıla ömürü n ü s ü rdüğünü gördükleri ha lde, aynı tera neden vazgeçmiyorlardı. Başkaca enformasyon kaynakları o l m ı ­

kapita l izmin dayattığı bu yarışmayı başarma ümidiyle, kapita l izmin kor­

y a n nice insa n l a r d a buna i n a n ıyorlardı. Dünya nın her köşesinden, işçi

kunç ada letsiz l i k ve gaddarlığından yaka mızı kurtarmak üzere a ncak sos­

sınıfına yürekten i n a n m ı ş o l a n ve bil imsel sosya l izmin prensiplerini b i len

yal izm ya rd ı m edeb i l i r. Keza, h a l klarımız biliyo rl a r ki, ka pita lizm bizim

bazı uzak görüş l üler ise bambaşka düşünüyorlardı.

için ekonomimizin Batı tekel leri n i n e m rine ve çı karına terkedil mesi, ger­ Afri ka'da yığ ı n l a r sosya lizmden ya nadır. Nice Afrika ü l kelerinde, kişisel

Bunlard a n b i ri de, Güney Afri ka ' n ı n kabil iyetli Ma rksistleri nden olan ve o zama n l a r Merkez - M i l l i Sosyal ist Birliği yayın o rganı «Interneyş i n ı l »ı çıka­ ra n Ayva n Cons idi. Daha Şubat Devri m i sıra l a rı nda, Ayvan Cons, «ka pi­

veya sınıfsa l sebepler veya hut e m perya l izmle ya kın bağları dolayısiyle

talizmin gecesinin so nunda doğan» Rus Devri mi'nin, Batı' n ı n XiX. yüzyı l -

çekte bağımsızlığım ızın yitirilmesi demektir.

412

413


daki devrimleri n i n eriştiği burjuva demokrasisi aşamalarında dura m adı­

olduğu gibi, Fervurt'un daha beteri o l a n Nazi cel lôdı Forster' i n işkence

ğını ve kaçı nılmaz o l a ra k sosya l ist devri mine yükselmesi gerektiğ i n i yaz­ m ı ştı.

zinda n l a rında ve hücrelerinde de tekrar tekrar göstermektedirier.

Oktobr'daki ta rihi olayl a rd a n sonra hemen kaleme sarı l a n Cons, dev­ rimi sel ô m l a d ı ve bu üstün zaferi tari h i n e n yüce olayı ve bütün insa n l ı ğ ı n ö n ü nde açı lan yeni devri n şafa ğ ı o l a ra k n itelendirdi. Cons v e a rkadaşları S. B. Bınting ve W. H. Endrüs, 45-inci yıldönümü geçen yılın Te mmuzunda

Memlekette komünist partisinin çalışmaları n ı yöneten ve bir yıl boyunca başka isim a ltında gizliliğe geçerek faa l iyet gösteren Brı m Fişer geçen yıl tutukranmış. ya rg ı l a n m ı ş ve ömre bedel hapis cezasına çarptı rı l m ıştı . Bu yiğit savaşçı, m a h keme heyeti önü nde, pa rti mizin program ve prensip­ lerini savu n a n kahra m a n l ı k örneği bir konuşma yaptı. Bu, milyo n l a rca

kutla n a n Gü ney Afrika Komü nist Parti si'nin kurucu l a rındandırlar. Oktobr Devri m i ' n i n etkisi a ltında, devri m i n yükselişi süreci içinde kuru­

insanı açl ı ğ a , soysuzlaşmaya , köleliğe mahküm etmiş ve memleketi b i r i ç

lan komü nist partimiz, bütü n varl ığı boyunca bu fikirlere sadı k kaldı ve

kürsüsü n ü itham kürsüsüne çeviren parlak bir konuşma i d i .

kalmakta d ı r. Bu parti, ü l kemizde milyo n l a rca işçi n i n ve ezilen bütü n emekçilerin h a k ve menfaatleri nin savunucusudur. Adı bütün dünya da a n ı l a n mem leketimizde, Afri kalı çoğ u nl uğ a ve H i ntli a h a l iye ka rşı ırkçı zulüm ve i n sa n l ı k-dışı ezg i ler ü l kesi, yığ ı n l a i nsan k ı rı m ı v e faşistçe ka n u nsuzluklar ü l kesi, siyasi muhalefeti yasa kla m a l a r, işken­ celer, zinda n l a r ve kovuştu rma l a r ü l kesi olara k tanınan G üney Afrika Cumhuriyeti nde, komün ist partimiz m i l l i bağı msızl ı k bayra ğ ı n ı cesaretle

h a rbin eşiğ ine getirmiş o l a n yöneticileri n cinayetlerini şiddetle yere n , sa n ı k Terör ve yığınsal baskı l a r h a l kı mızın mücadele a z m i n i kıromadı. Mem­ leketin içinde ve dışında, komünistleri ve pertisizleri, bütün yurtseverleri kapsıyon bir savaş g itti kçe genişl iyen ölçüler a l ıyor. Biz artık bu savaşı­ mızın yeni aşama l a rı n a yaklaşıyoruz. Bütün değişi k biçimleriyle yü rüttüğü­ müz savaşımızda, s i l ô h l ı savaş da hesa p-dışı o l m a m a k üzere, ne kad a r uzun sürerse sürsün, mutlaka zafere u l a ş a cağız. Bu zafer, beyaz azın lık egemen l i ğ i n i n menfur rej i m i n e son veri l mesi, G ü ney Afri ka'da hem bizim

yükseltmekte ve herkese geniş demokratik h a k l a r sağ l a n ması, mem leket

ü l kemiz, hem de bütün Afrika kıtası için engin ufu k l a r açacak olan ger­

servetleri n i n h a l ka iadesi şiarlarını i l eri sürmektedir.

çekten hür cumhu riyetin kuru l ması ile kaza n ı l m ı ş olaca ktır.

Bütün dü nyada, canava rca ı rkçı lığ ı n sinonimi h a l i ne gelen Apo rteyda

1 9 1 7 Büyü k Oktobr Sosya l ist Devri m i insa n l ı k ta ri hinde yeni b i r devir

ü l kesinde, ko münist pa rti miz m i l l i g ru p l a r a rasında ka rdeş birliği fikri n i n

açtı. Bu cüm le, Gü ney Afrika Komün ist Partisi'nin 1 962 yılındaki gizli

s o m u t örneği olara k çalıştı, Al bert N u z m a v e Mozes Kotane g i b i değerli

konfera nsında ka b u l edilen progra m ı n ı n başında yer a l m a ktadır. H a l kı­

Afrika komün istlerini kendine genel sekreter o l a ra k seçti.

mız. bu yeni devrin mutlu başa rı l a r dôva s ı n a kendi hizmet payını kat­

Komün ist partisi, m i l l i bağımsızl ı k savaşını boşo robil mek için, memle­

maya kara rl ı d ı r. lenin. dünyanın i l k sosya l ist devleti ni, onun esas kaza n ı m ı

ketin en büyük yığınsal politik örgütü olon Afrtka M i l l i Kon g resi etrafında

o l a n devri mden yeryüzünde hiçbir kuvvetin yoksun edemiyeceğini, çü nkü

bir tekcephe, yani G ü ney Afrika H i nt Kon g resi'ni, Renkli H a l k Teşki lôtı'nı,

bu devri min artık d ü nya tarih i n i n kaza n ı m ı olduğunu söylüyordu. Dünyada

G ü ney Afrika Sendika l a r Kongresi'ni ve Demokratlar Kongresi'ni kapsı­

bütün m i l l i kurtu l u ş savaşçı l a rı g i bi , biz Afri ka l ı l a r do, sözün to ma miyle

yacak bir cephe meydana getirme pOlitikasını sistem l i o l a ra k izledi ve

gerçek ve kon kre a n l a mıyla kavrıyoruz ki, bu kaza n ı m l a r bizim de kaza­

izlemekted i r.

n ı m l a rımızd ı r. O n l a rı sonuna kadar savunmaya biz de hazırız.

1 950 y ı l ı nd a çıkarı l a n ve komünizmi ezme a macını g üden k a n u n yüzün ­ d e n i l legal-gizli çal ışmaya geçen partimiz, kuvvetlerini b u şartlara göre yeniden g ru pladı, Gü ney Afrika Ko münist Partisi h a l inde yeniden örgüt­ lendi. Parti, aynı zama nda, Kongreler Birliği ta rafında n örgütlenen bütün lega l-açı k çıkışlara , ka mpanya l a ra do büyük bir enerji i l e a ktif o l a ra k katılmaya başladı. Memlekette mücadelenin çetin şartlarına rağmen. partimiz, d ü nya ko­ m ü nist ha reketinin danışma topl a ntı la rına do katılarak ve bu topl a ntı­ l a rda a l ı n a n kararları d ü rüstl ü kle uygu l ı yorak. bir ya ndan enternasyonal ödevini de yerine getirdi ve getirmekted i r. Partimiz üç ayda b i r çıkardığı ..Afriken Kom ü nist.. a rtık yedi yaşındadır. B u dergi. Marksizm-len inizmin fikir özünü ve gerçek sözünü Afrika kıta sı n ı n dört bucağ ı na yaymaktad ı r. Bizim m i l l i kurtu l u ş savaşımızda ono prensi pimiz, kom ü n i stler ile komü­ n ist olmıya n l a r a rasında birliktir. Bütü n m i l l i g ru p l a ra mensu p Güney Afrika komünistleri, b u prensipe sadakatierini, biZıat savaş süreci içinde 414

415


Yeni çağın Kürsüsü

birbirine daha fazla yaklaşma ktad ı r. Bu sü reç. ilgili lerin sosyal menşeleri göz önünde tutu l m a d a n deva m etmekted i r. Çalışma yeri gittikce veri l eri n birleştiği ve yuğrulduğu b i r yer olm a kta ­

Kapitalizmde aydmlarm sorumluluğu

d ı r. Çalışma h ızına fabrikada o lduğu gibi titizlikle dikkat ed i l mektedir. Proletarya hiç bir zaman «orta bir sın ıf" o l m uyor. Ta m a men a ksine. önemli a yd ı n grupları aynı zama nda bütün öteki memurlar. g ü nden g ü ne daha fazla proletarya i l e kayna şmakatadırlar. l:Jretim çerçevesinde bu böyle

Walter Hollitseher

o l d u ğ u g i bi . gelişmiş memleketler ekonomisinde payı artan ve bundan böyle de artacak olan hizmetler için de böyle o l m a ktad ı r. Bundan

başka

tekelci

ka pita lizmin

hegemonyasında. fiziki çalışma

yapan emekçilerin ve ayd ı n emekçilerin çoğ u n l u ğ u n u n a rta n b i r şekilde Bugünkü topl u mda, ayd ı n l a r. ya rattı kları eserler ve o n l a rın kul l a n ı l­ masında her g ü n ortan bir soru m l u l u k taşımakta d ı ri a r. Ayd ı n l a r, çal ışma­ l a rı n ı n ve eseleri n i n soru m l u l u ğ u n u şahsen taşıdıkları h a l de. belirli bi r ölçü içinde bütün top l u m l a beraber bu eserlerin ku l l a n ı l masında sorum­ l u l u ğ u paylaşırıor. Ayd ı n l a r ta bakası sayıca nisbeten fazla o l m a m a kl a bera ber, sayıca ve sosyal bakımıard a n a rtmaktadır. Bu ayd ı n ta bakası, fikir çal ışmaları n ı n meyveleri n i n k u l l a n ı l ması genel sorusunun çözüm üne katı l m a ktad ı r. Fikir ça lışmalarının meyveleri. insa n ı n iyliği için mi. kötülüğü yahutta ma hve­ dil mesi için mi k u l l a n ı l ıyor? Bu soru n u n çözü münde aydı n tek başı n a değ i ldir. B u n u tesbit etmek ayd ı n ı n rol ü n ü küçümsemek için değildir. O n u n toplu ma

karşı sorumluluğunu d ürüstçe kıymetlendirmek içindir.

Fikir çalışmaları n ı n sonucu nun sosyal bir niteliği vardır. Bundan ötürü de onun önemi sorusu bütün top l u m u i lgi lendirir. Bununla beraber kapitalist rejimin h ü küm s ü rd ü ğ ü memleketlerde, bu prensip sık sık çiğnenmeketdir. Bir çok burjuva ideolog l a rı ayd ı n çal ış­ m a la rı n ı b u g ü n hala özel ü reti m sayma kta. ve o n u n bütün soru m l u lu kl a r dışında to m b i r «özg ürlüğe» s a h i b olduğunu i d d i a etmektedirler. Çağ ı mızın burjuva gerçeği, bu ilerici anlama, ayd ı n l a rı soru m l u lukları

ha kkında

a l datmak için sırt çıviimiştir.

kıymeUen d üşürül meleri d ü nyaca bilinen bir gerçektir. Bir çok memleket­ Ierde bu durum aydın g ru p l a rı n ı n sendikalara girmelerine politik işçi haraketine katı l ma la rı n a ve o n l a rı n yönetici rollerini ka bule ya rd ı m etmek­ tedir. (Bir çok memur sendikaları hızla büyü mektedir.) Aydınlar işçi h a ra keti ne kendi durumlarının çelişmelerini görerek ve bili nçlenerek gelmişler. kapitalist ilişkilerin temelli bir eleştirmesini yap­ m ı şl a rd ı r. Böylece d e i lerici h a reketin bütünü üzerinde etkilerini yü rüt­ m üşler ve onu önemli bir derecede zenginleştirmişlerdir. Bunun ia bera ber bu süreç. hala işler d u ru md a o l a n seleksyon prensi­ p i ne dokunmadan yürümektedir. Bu prensibe göredir ki, h a l a ayd ı n eme­ keçi ler ordusu meydana gelmektedir. Demokrasi ölçülerine aykırı o l a rak, öncelik, burj uva çevrelerinden gelen gençlere veri l mektedir. Mesela Avus­ tuyada, yüksek okuıı a rd a eğitim görenler a rasında en kala b a l ı k sınıfta n. işçi sı nıfından gelen leri n ora n ı yüzde a ltıdır. yüzde otuzu «başına buy­ ruk.. ai lerlerin çocu klarıdır. Yüzde yirmi yedisi ise yüksek memurların oğul ve kızlarıdır. Bu ayd ı n l a rı n kendilerini işçi sın ıfı için kendilerini derhal soru m l u hisse­ decekleri şüphelidir. Imtiyazlı zümrelerden gelme genç mühendisler, mimar. hukukçu ve hekimler yüksek eğiti mi bitirir bitirmez, bir çok ü l kelerde b u rjuva devleti sistemi ve kapitalist sanayi içinde hemen mevki sahibi o l m a ktadırlar. Em­ perya list meml eketlerde ise, harp sanayii ve önemli bir ölçüde a raştırma işlerini de fi nanse eden, saldırıya hazır devlet tarafı ndan işe a l ı n m a kta­ dırlar. Bundan şu sonuç çıkıyo r : I ktidarda olon sın ıf. ayd ı n l a rı. gerçek ve

Fikir çalışmalan şartlan ile

fiziki çalışma

şartlan arasıoda

yakınlaşma Gerçeketen de aydı n la rı n sayısı arttıkça, büyü k birlikl erin teknik çalışma şatları, e n boşta m ü hendisler, mimarlar, teknik kadrolar, l aboratuvar emekçileri vs. (yönetici mevkilerde b u l u n maya n l a r), fikir çalışa malarında bulunan hemen hemen bütün memurlar olmak üzere şartları g ü nden g ü ne 416

i lerleme dava l a rına hizmet etmekten a l ı koymakta d ı r, on ları, dolaylı veya dolaysız bir şekilde gerici ve ha rpçı kuwetlere bağla maktadır. Bir çok i lerici ayd ı n bu g i bi bir bağımlı lığa cesaretle karşı koyma ktadırlar. Fikir çalışmaları n ı n a n l a m ı yukarda do gösterdiğimiz g i bi. gelişmiş kapi­ talist mem leketlerin çoğu nda çalışmanın sosya l i ş böl ü m ü nde gelişir. Kapitalist memleketlerde fikirleri hoşa giden bilgin ve san atçı l a r. yaz ı l ı v e sözlü b a s ı n tarafı ndan gözde tutulur. fakat bi lgin v e sanatçı l a r b a ğ ı m ­ sız politik fikirler savu ndukları zaman kendileri

kari katürize edi l i r ve

g ül ü nç hale getirilirler. Dost olara k. çoğu zaman savaş yoldaşı o l a ra k 417


işçi sınıfının i lerici ayd ı n l a rla gösterd iği daya nışma. aydı n l a rı n savu n u l ­ masında ç o k önemli bir etkendir; işçi dayanışması i lerici ayd ı n l a ra kuvvet verir ve o n l a rı teşvik eder. Ayd ı n l a r toplum içinde kendi gerçek menfaatlerine uyg u n o l a n rolü yüklenebilmeleri için işçi sınıfına i htiyaçları vard ır. Işçi sın ıfı nın da u l u s u n v e i nsanlığın i lerici işlerini b a ş edebi l mesi i ç i n ayd ı n l a ra i htiyacı vardır.

b i r üretim» M a rksı n Kap;ta/dı dediği gibi bir «doğrudan doğruya ü retici bir kuvvet» o l muştur. Bundan. h i çte i ki nci planda o l mayan. b i l g i n i n yeni soru m l u l u ğ u doğu­ yor. Onun bilgileri s ı n ı rsız b i r yaratıcı kuvvet olabi leceği g i bi. korkunç b i r

yıkıcı kuvvet de o l a b i l i r. Oretici g üçler yığ ı n ların yararına k u l l a n ı l a b i lir.

Fakat o kuvvet kazanç fikri ile h a raket edenlere hizmet edebilir. Kurutuluş

Ayd ı n l a r tecrit edildi kleri. kendi başları na terkedildi kleri takdirde. baş­

aracı olabileceği g i bi. köleleştirmeye de yaraya b i l i r. Genel mutl u l u ğ a

l ıca mesleki ve hayati menfaatlerini savu nma yeteneğ i nden yoksun o l d u k­

yaraya bildiği gibi. sömü rmeye hatta i nsanın i nsan tarafı ndan y o k edil­ mesine de yaraya bilir.

l a rı gibi. iktidardaki sınıfların isteklerine ta bi o l a n özgürlüklerini savu n m a yeteneğ i nden de yoksun ka l ı rl a r. Ayd ı n l a r değ işik sınıflarda n gelenlerden meydana getiri l mi ş bir tabaka oldu klarından. bir sınıf niteliğ i n i taşımaz­ l a r. Bunun için bu z ü m re. ta rih kantarında a ğ ı rlığını. a nca k to plumdaki bel l i başlı sınıflard a n biri n i n müttefiki olara k hissettirebi l i r. öteya ndan aydınların yardımı olmada n işçi sı nıfı ve köylü l ü k sınıfs a l ve ulusal büyük ödevlerini yerine zor getirirdi. B u bakımdan ayd ı n l a rı kaza n m a k çok önemlidir.

Bilginler bu so ru m l u l u ğ u n tam bili ncine varmadıkları. toplumu. b i l g i n i n ilerleme y o l u n d a kullanma ya da kapita list sistemde bu bilg ileri n kötüye k u l l a n ı l m a olanakları üstüne yığ ı n l a rı ayd ı nlatmad ı k l a rı zaman şöyle b i r teh l i ke bel i ri r : Yığ ı n l a r sömürücülere v e saldırg a niara karşı kin duyacak­ l a rı n a. b u d uyg u l a rı b i l i m e ve b i l g i ne karşı döner. Frederic Joliot-Curie ve Bertolt Brechtin korktukları da bu i d i . Brecht. Gali lesi i l e şu teh l i keyi açığa vumuştu r : Yeni bir keşifte b u l u n a n bilginin sevinç çığlı kları. b u keşfin kötü yönde k u l l a n ı l a bileceği ni gören i nsa n l a rı n korku sesleri ile boğ u l a b i l i r. Fedakarlıkla yeni bilgi ler elde etmek ve bu bilgi leri korkma d a n yükselt­

Sosyal ilerlemeye katkı Kapita l izmin çöküş çağ ı nda. bazı larının zannettiği g i b i. ayd ı n zümresi. tek başına u l usun kafası. kalbi ve bil inci olduğunu iddia edemez. Bununla beraber. ayd ı n l a r. önemli özel bilgi lere. tecrübeye. b i l d i kleri ni etki l i bir şeki lde ifade etme g ücüne sahiptirler. En iyi a yd ı n l a r b i l g i ve usta l ı kl a rı n ı barış v e i lerleme davasına heyeca n l a adarıar. Ayd ı l a r. bilgileri ni. b i l i n çlerini. kafa ve ka l bieri n i ba rış ve sosyal i l er­ lemenin hizmetine adadıkları ve bunu bütün emekçi lerle bera ber bir a henk içinde yaptıkları ta kdirde. ortak kurtul u ş davasına büyük hizmet­ lerde b u l u n a b i l i rler. Bu h izmet. to plumun yalnızca fikir çal ışmaları ile meş­ g u l ola n bir tabakası ola ra k ayd ı n la rı n sosyal ve düşünce özellikleri i l e m ü h ü rlenm iştir. Bu sonuçl a ra göre o n l a rı n faa l iyetleri n i niteliyecek o l u r­ sak. ş u n u tesbit m ü m kü n o l u r : Yaratıcı ça lışmaları n sonucu olarak i l k planda keşifleri ve o n l a rd a n çıkan buluşları görü rüz. değişik sanat eser­ leri (edebiyat. plastik. si nema ve müzik). nihayet politik ekono m i k. sosyal ve özel yaşantı n ı n sosya l-mora l a n l a m ı . Ayd ı n la rı n ça l ışmaları. ü reti m e hizmet etmekted ir. V e kantitatif yönden her şeyden evvel reprodüksyona hizmettir. Ya n i topl uma. en orij i n a l çal ı ş ­ ma l a rdan. b i l inçl e tama mlanmış g ü n l ü k fikir çalışma l a rı n a kad a r fikir ürünleri n i vermektir. B u ça l ışma. ta biidir ki. değişik ölçülerle fiziki çal ış­ maya bağ l ı d ı r. Günümüzde mevcut bu faa l iyetin kalitesi ve m i ktarı sayesinde. b i l g i n ­ l e r i n a ra m a l a rı. buluşları v e teknik keşifleri uzun zamandan beri «özerk 418

mek. işte bilginlerden beklenen budur. Şüphe yok ki. bilginler herza man haklı değ i l d i r. B u n u n l a beraber sorum­ l u l u kl a rı n ı yüklenere k bild iklerini doğru a la ra k söylemek h a kl a rı vardır. Seslerini d uyurmak h a kkına sahip oldukları g i bi . Sosya l izm fikir ça l ışma l a rı n ı n prestij i n e d i kkat eder. Kanunla bütün fikir işçilerine yurd u n bütün kurul l a rı nda yer verir. Sömürme üzerine kurulmus bir toplumda aydın eylemi son derece çel i şi k bir örgü içinde bel i ri r. O re �

timin g ittikçe a rta n kurtu l u ş şartları. aynı zamanda ü reticileri maddi kıy­ metıere çeken şartlardır. Bundan şöyle bir d u ru m ortaya çıkıyor (bu d u ru m henüz kaybol mu ş değ i l d i r) : Maddi kıymetleri ü retenler fikir ça lışmala­ rının dışına bıra kı l m ı ş l a rd ı r. Fikir işçileri de ü reti m i n kaynakları na doğru­ dan doğruya soku la mazlar. Bu d u rum kapitalist devletlerde çok sayıda işçi ve aydın tarafı ndan açığa vuru l m a kta d ı r. Burjuvazi a yd ı n l a rı fiki rsel ve maddesel bakımıard a n aşağ ı l a m a k ve terorize etmek ister. Bu d u ru m sosya lizmde. eğ itim a l a n ı n d a i mtiyazları n kaldırı l ması i l e sonuçl a n ı r. Gerçekte. ka pita l izmde a yd ı n l a rı n proleterleş­ mesi vardır. Söz konusu ettiğ imiz bağ l ı l ı k i l işkileri. deva m l ı konjonktür d u ru mu nda bile. fikir işçileri n i n rol l e ri n i n aşağ ı l a n masına sürükler. Politik bakımdan tereddütlü o l a n fikir işçileri b i r çeşit maya ödevi görerek evvela isyancı hisler uyna d ı rı rl a r. Bu hisler daha sonra devrimci h islere doğru gelişirler. Bu ayd ı n l a r işçi sınıfının devrimci müttefi kleri o l d u kta n sonra. kendi lerine çok şey sağlayabi lecek. sosyalizmden korkm a la rı n ı n yersiz olduğu bili ncine varırl a r. Eğ itim a l a n ı n d a i mtiyazıarın ka l d ı rı l masından acı duymayacaklardır. 419


Sosyo lizmde maddesel olmayan yani spiritüel kuvvetler de d a h i l , üretici

«Çok sayıda Avusturyolı i l i m adamı d ı ş meml eketlerde ça l ışmaktadır.

kuvvetlerin gel işmesi, sosyal sistemin doğurduğu engel l e çatışmaz. Ya l nız orij i n a l eserler yaratma i htiyacının büyüdüğünü değil, fakat aynı zama nda

B u n l a r ça lışmaları i l e maddi ve manevi kıymetler yaratma ktadıriar. Bun­

mevcut kıymetleri yeniden üretme ça l ı ş ma larınıda görüyoruz. Çünkü Len i ­

buluşlara çoğu zaman lisans fiyatı ödemek gerekmektedir. Oysa memle­

lar memleketin gel işmesini dolaylı olarak geci ktirmektedirler. Çünkü bu

n i n dediği g i bi, topl u m u n b ü t ü n üretici g üçleri n i n kurtu l uşu ..a henkli bir

ketieri bu uzma n l a rı n yetişti rilmesi için ilk haraca m a l a rı sağ l a m ıştı r».

şekilde gelişmiş ve her yönden hazırl a n mı ş insa n l a rı n «va rlığına özelli kle bağ l a n m a ktadır.»

Burada sermaye i h racından söz etmeye imkôn yoktur. Burada söz konusu olan manevi yurtseve rl iğe iyice sırt çevirmektir.

Bunu bu gün isbat etmek mümkündür. Dünya b i l i m a d a m l a rının dörtte

Az geli şmiş meml eketlerdeki şartl a rı n bu niteliği şu sonucu veriyo r :

biri Sovyetler Birl iğ i nde yaşama ktadır. Sovyetler Birliğinde ü n iversite tale­

Başka memleketler v e e n başta büyük kapita l i st ü l keler, öze l l i kl e B i rleşik

belerinin sayısı, Ingiltere. Fransa, ıtalya ve Batı Alma nyada okuyan ta le­

Amerika sistemli b i r şekilde Avusturyadan mesleki formasyonu o l a n fikir

belerin genel sayısından dört misli fazladır. Birleşmiş M i l letler statistik­

işçileri devşirirler. Böylece de kendi öz a raştırma kuvvetlerini takviye eder­

lerine göre, d ü nya n ı n hiç bir ü l kesinde, mutlak ve o ra n l ı sayı bakımı ndan Sovyet Birliğindeki kad a r hekim yoktur.

ler ve kapitalist m ü l kiyeti zengin leştirirler. Çünkü b i l i msel ça l ı ş m a n ı n verimi, yani onu sömürme olanakları s o n derece büyüktür. B i r b i l g i n i n

Velhasıl gelecek, b i l i m prensiplerini geliştiren ve o n l a rı sosyal hayatın bütününe a henkli bir biçimde uyg u l ıyon sistemin olaca ktır. Hayatın ger­

ça lışma l a rı sayesinde üreti mde elde e d i l en a rtışın kıymeti onun, a l d ı ğ ı a y l ı ğ ı n kıymetini ç o k aştığı bilinen bir gerçektir.

çeği, Marksı n şu ta h l i l in i doğ ru l a mıştı r: Sosya lizm yarışma davetinde bulu nsa bile, ka pita lizm bu a landa ta mamen ka biliyetsizd i r.

Avusturyada bilimsel ça l ı ş m a n ı n sömürül mesi baza n açı k «sömürgeci­ lik .. biçi m i n i a l ı r. Avusturyada çalışan araşıtı rıcı l a r ve arıştırıcı g ru p l a rı yabancı şirketlere «a ittirler». Bu, az gelişmiş bi r memleketin ucuz fikir işçileri a rasında yabancı sermayenin yatı rı m l a sağ ladığı sömürme h a k­ kında açık bir örnek değ i l m i d i r? Bu şartl a r a ltında Avusturyada bilginlerin sayısı on yıl aynı seviyede

Avusturyoda gerçek durum

ka l m ıştır. 1 961 ve 1 964'te yapı l a n sayı m l a r bunu, hattô yüksek o ku l l a rı bitiren d i ploma l ı m i m a r ve teknisyenlerierin aza l d ı ğ ı n ı gösteriyor. Avus­ turya burjuvazisinin b i l i m e karşı d üş m a n l ığına bundan d a h a iyi delil

Bu tez, aydı n l a rı n ta rih boyunca bilimin değ işik bölümlerinde, teknik ve

o l u r mu?

sanat a l a n ları nda hayret verici yaratıcı çalışma l a rl a örnekler verdikleri

V. Franck ve E. Brod a n ı n isbat ettikleri g i bi , bu düşma n l ı ğ ı n ı n kökleri

Avusturya örneği i le de doğ ru l a n ı r. Viyena Ça lışma Odasının bilimsel ve

eski çelişmelere

e konomik servi slerinin yaptığı a raştırmalar, Avru pa n ı n orta sında son za­

çelişmelerine i lôve o l m a ktadır. Avusturya -Macaristan i m paratorl uğunun

kadar gitmektedir. Bu çel işmeler kapita l izmin genel

man larda, a z gelişmiş mem leketlerdeki şartları hatırlatacak şeki lde ka bi­

sanayi merkezi, Bohemya ve Moravyada bulu nuyordu. Avusturya devletin i n

liyetlerin gelişmesi n i n frenlendiğini ve deforme edildiğini göstermiştir.

b u günkü toprakları bi r yönetme v e k ü l t ü r merkezi idi. Alma nca konuşan

Avusturyadaki gerçek genel bir gerçeği isbat etmiştir: Mevcut o l a n a kl a r­

h a l kı n i mtiyazlı d u rumu, onu, bürokratik yönetim vasıtası ile sağlanan

d a n fayda l a n m a k aşırı biçimler a l m a ktadır. Bunları d oğ u ra n sebepler

tüketi m i n merkezi h a l ine getirmişti.

tarihseldir, fakat bu gün a rtı k tarihsel bir zorunluk o l m a kta n çıkmışla rdır.

Bundan, küçü k-burjuva a n l a m l a rı n ı n çıkması mantıki bir sonuç o l m uş ­

«Araştırma ve gel işmeden» a n laşılan, yeni bilimsel ve tekn i k bilgiler

tur. Avusturya tica ret burjuvazisinin hızlı gelişmesi, sanayi faal iyeti ni ya­

elde etmek için gösterilen gayretlerd i r. Araştırma ve o n u n «materyel ler,

vaşlatıcı bir etki yürütmüştür. Bankerler genel likle tekniği geliştirmede

makineler, üretim süreçleri, iyi ve yeni üretim .., yaratma' a n l a m ı n a gel ir.

büyük gayretler h a rcamazlar.

Bu gaye uğru nda harca m a l a r Avusturyada, bütün u lusal ü reti m i n yüzde

Buna şunu da i1ôve temek gerek : 1 945' i n m i rası o l a ra k, b u rjuvazi Habs­

O,3'nü b u l u r. Bu, ekonomik bakımdan az gelişmiş memleketlerin seviyesini

burg l a r imparatorluğunda politik öncü rol ünden a ristokrasi yararına çe­

pek az geçmektedir.

kildi. Aristokrasi ise güzel sanatl a rı korudu, fakat bilimi değiL. Böylece

13 Ağustos 1 965'de Viyena Arbeiter Zeitungen yazdığına göre, çağdaş ihtiyaçları karş ı l a ma k üzere öğrencilere hazır l ı k o l a n a kl a rı n ı sağ l a m a k için bu g ü n kü profesörler sayısının dört, profesör yard ı m c ı l a rı sayısın ı n üç

b i l i msel kuruluşları aşağılama ve sanat kuru l u ş l a rı n a önce l i k ta nımak, etkileri bu g ü ne ka d a r duyu l a n geçmişin b ı ra ktığı kötü bir «mira s..tır. Daha sonra , buna, Al m a n b u rj uvazisine teslim o l m a zih niyeti eklendi.

misli o l ması gerektiğini yazmaktadır. Avusturya norma l o l a ra k a raştı rma­

Avusturya burjuvazisi tarafı ndan gel iştirilen Büyük I m pa ratorl u k (Reich)

l a ra m i l l i geliri n i n yüzde i kisini ha rca maıı d ı r.

fikri, Avustu rya nın 1 945'de kurtul uşu ndan sonra gerilemek zorunda ka ldı.

420

27

421


Fakat ta ma men orta d a n ka l d ı rı l madı. Bu d u ru m Avustu ryoda b i l i me daya­ tı l a n kısı ntı l a rı n sebebieri nden biri idi ve öyle de ka l m a ktad ı r. Avusturya u lusal bilincinin gelişmesi i le, öze l l i kl e a ydınlar, bu kötü ve uta nç verici eğ i l i m l e re karşı d u rmaktadırlar. 1 936'da Avustu rya Komün ist Partisi ta rafı ndan Avustu rya m i l leti nin özü n ü n ve öze l l iklerinin tesbiti (O zaman bunu yapan ya nız Kom ü n ist Partisi olmuştur) ekonomik ve kül­

ve 1 947'de tekra r canlandırı l a n a ş ı rı tutucu «Kartellverband», yüksek ayd ı n kadrola rının devşiri l mesinde başl ıca rol ü oynamaktadır. «Kartellverband .. bir koç bin kişiyi bir oraya getirmektedi r. Bu, iktidarda olon sı nıfı bir örgütüdür. Onun, devletin ve to plumun «fikir yöneti m i nde» bir teke l i d i r. B u n u n l a beraber elde tuttuğu maddi temeli bakı m ı n d a n karşı d u r u l m a z bir d u ru m u va rdı r.

türel şahsiyetin kuwetlenmesine temel teşkil etmiştir. (hel l i kle Avusturya

1 946'da kuru l a n ve o zamandan beri reformcu etki a ltında kolon, Yük­

ile barış a ntlaşma s ı n ı n imzalanmasından ve tarafsı z l ı ğ ı n i l a n ı ndon sonra. Bunu nla beraber, yirmi yıl kada r s ü ren, tutucu Halk Partisi ile refo rmcu

sek Diplomalı Sosya l i st öğretmenler Birliği, olanakl a rı oşa ğ ı yukarı aynı o l m a kla beraber, daha s ı n ı rl ı bir etki olanına sahiptir. B u n u n l a berober,

Avusturya Sosya l i st Partisi a rasındaki orta k hükümet (şi mdi tutucu pa r­

koa l i syon hükü metleri n i n uzun i ktidar devri s ı rasında, yani son zama n l a ra

tinin tek başına i ktidarı vard ı r) çoğu zaman rüşvetçi l i ğ e ve orta kabili­

kadar, Birliğin koruduğu ayd ı n l a ra çok kıymetli yard ı m ı a rda b u l u n muştur.

yetlerin kalifiye uzma n l a ra üstün gelmesine yol verdi. B u d u rum, b u p a r­

Hesaba g ö re, Birli üyelerinden yüzde o n u, geri kolon yüzde doksa n kad a r

tilerin ayd ı n üyeleri a rasında «ora n l ı» bir şeki lde imtiyazıarın payl a ş ı l ma­

kaza nmakta d ı r. Korporativ seçimlerde, Sosya l i st öğrenci ler Birl i ğ i n i n l i s­

sının sonucu idi. Bu paylaşma milli leşti ri l m i ş sektörü ka psad ığı g i bi, g üzel

teleri seçmenlerin yüzde ol') beşinin oyl a r ı n ı olmakta d ı rl a r. Bu «kara» ve

sanatla rı, devlet maka n izması n ı , eğitimi, sağ l ı ğ ı , sinemayı, radyoyu, tele­

«koyu» öğrenci teşkilatları n ı n (Büyük Alma nya taraftarı) top l a d ı kl a rı oylar­ don d a ha azd ı r. Işte Avustu ryoda bu g ü n ü n açık gerçeği budur.

vizyonu ve basını kapsıyordu. Bu d u ruma karşı g i rişilen aya k l a n m a l a r, çok çe kingendi. Kötü l ü ğ ü n gerçek sebepleri de b i l i n mediğinden kararsızdı. Bütün bunla r, bazı işçi çevrelerinde geri kalmış bir fikir o rta m ı n d a ge­ lişmiş bir a yd ı n d üşma n l ı ğ ı n ı n va rlığ ı n ı a n l a maya yard ı m eder. Bu his, ayd ı n l a rı d u ru m l a rı n ı göz önünde tutmayarak ele a l m a k eğ i l i mi n i gösterir. Ayrıca barış ve i lerleme eylemleri ile devrimci proleta rya n ı n sodı k m ütte­

Harp tehdidine karşı savaş

fikleri olduklarını ta kdir etmeme eğ i l i m i de gösterir. Bu menfi e ğ i l i m ler, ka nıma göre, yanlış politik sonuçl a r çıkormakla

Yeni

durum, ayd ı nl a rı n politik ve mora l

soru m l u l ukları nı azaltmaz,

daha do a ğ ı rlaşmıştı r. Bu hata l a r, modern ü retimde, yönetim ve h a be r­

çoğaltır. Onları n zoru n l u l u k l a rı, barış için oynayaca kları rolden çıkmak­

leşmede teknisyenlerin gereğ inden fazla önemsenmelerinden çı kmıştı r.

tadı r. Çünkü bu savaş devrimci ve kurtarıcı ödevlerinden ayrıl maz. Ayd ın­

Hattô bazı ayd ı n l a ra göre, işçi sı nıfı ve aydın i l i şkil erinde, öncü rol ü pro­

l a rı n barış için yürütülen savaşta özel l i kleri bilgilerini etki l i b i r şekilde

letaryaya değ i l de, «ayd ı n l ardan, teknisyenlerden ve yüksek derecede

a çığa vurma k ka bil iyet ve yeteneğ i n e sahib o l m a l a rı d ı r. Çünkü i nsanlığı

ka l ifiye» işçilerden meydana gelmiş bir çekirdeğe düşmektedir. (<<Aydın­

tehdit eden korkunç b i r atom h a rbinin yeni özellikleri ancak bilimsel ve

don» her şeyden ewel edebiyatçı l a r kasded i l mekted i r.) Ma rksizm-leninizm klôsi kleri nin üzerinde durd u kl a rı , ve ono daya nara k

teknik b i r bilgiye sahib olon ayd ı n l a r ta rafı ndan bilinebilir. Bir atom kat­ l i a m ı n ı n , bir atom çatışması n ı n ve hava zehi rlenmesi nin medeniyeti, hattô

işçi sınıfını bütün öteki sınıf ve ta baka l a rı örgütleyen ve kapita l' i zme karşı

insa n l ığ ı tehdit ettiğini uzma n l a r b i l i r. Avustu ryoda do, h a l k ı n baskısı ile

savaşa sevk eden, sınıf o l a ra k görmelerine sebeb olon çelişmeler değiş­

sonuna kad a r tarafsız kal maya söz veren hükümet, barı ş ı n koru nması

memiştir. Gündelikçi hayatta, maddi ve öze l l i kl e ma nevi ya şantısında,

faal iyetine pek seyrek ve istemeyerek katı l ı r. H ü kü meti barışın koru nması

durumunda, ü retimde ve ondan doğan daya nışma g ücünde, iradesinde

için yapılan bütün n a m u s l u h a raketleri desteklemesi için zorlamak gerek­

ve savaş g ücünde hiç bir şey değ işmemiştir.

mektedir.

Ayd ı n l a rın, teknik ve ça l ı şma s ü reci a l a n larında d u rmadan ortan önem­

Kuvvet dengesinde meydana gelen değ işikli kler, tarihte i l k defa olara k

leri, çoğu zaman methed i l meye değer, fakat çoğu zaman do, devri n i hti­

d ü nya horbini önlemek imkônını vermiştir. B u b i r i nsa ncıl ü m it değ i l d i r.

yaçlarına kıyasla geride kalmış olon politik rolleri ile karıştırmak, aydın­

Etkili kuvvetlerin yard ı m ı i l e ulaşılabilecek objektif bir hedeftir. G ü n geç­

l a rı n do işçi sınıfı n ı n do önünde duran meseleleri kararma kton başka b i r

tikçe daha çok sayıda a yd ı n işçi hora keti i le beraber, emperya lizmin

şeye yaramaz. Bu g i bi kararıszl ı kla r bir ta rafta g u ru r, öte tarafta do tepki

ka rakteri ha kkı nda bili nçlen iyorlar. H a rp teh l i kesinin konkre sebebierini,

olarak a ntipati d oğ u ru r.

sözüm ono doğal kuvvetlerin insan üzerinde zaferide değil de, emper­

Avusturyoda gerçek d u ru m u inceleyen biri, aktiv olon 3.400.000 kişiden

yalizmde görüyorlar. Çünkü gerçekte, i nsan doğal kuwetleri gemleye b i l i r.

85.000 kişinin fikir işçisi olduğunu görecektir. Sayısı az olon bu tabaka

Avusturya burjuvazisinin önemli ta baka l a rı gerçek bir ta b i iyet h issi i le

içinde (eski sayı ma kıyasla sayı l a rı daha do azalmışt ı r) 1 933'te kurulan,

Batı Alma nyaya bağ l ı d ı ri a r. Bu d u rumu gören bir çok ayd ı n , gün geçtikçe

422

· 27

423


Batı Alman i ntika mcılarından gelen teh l i kenin bili ncine varıyorlar. Buna engel olabi l mek için, Avusturya h ü kümetini Demokratik Alman Cumhuri­ yetini ve onun barışçı politikasını ta n ı maya zorl a n m a l ı d ı r.

ingiliz emperyalizminin dünkü ve bugünkü taktiği

Geniş h a l k yığ ı n l a rı n ı n barış isteği ve anti-faşist eğ i l i m leri, burjuvazinin Avrupa Ekonomik Birliği i l e politik bağla rını kuvvetlendirme isteğ i ne karşı savaşta tesbit edilen hedeflerin gerçekleşmesini m ü mkün kılma ktad ı r. B i r ç o k kato l i k aydın, başka l a rı ka d a r barış v e bağı msızlığa b a ğ l ı ka lmak­ tadırl a r. Bundan ötürü geniş bir sosyal kesi mini kapsayan b i r ha reket gel iştirmek mü mkündür. Karş ı l ı k l ı «dialoglar.. eleştirici

bir ka rşılaşma

Jock Woddis

yarattığ ı ndan, M a rksistler ve öteki doktrinIere bağlı o l a n l a r a rasında eylem a lanında b i r iş birl i ğ i n i n kurulmasına yard ı m etmektedirler. Avustu rya Komü nist Partisi, barışçı yol l a rla sosya lizme geçmeye yönel­ miştir. Bu geçişin şartl a rı , onun hazırl ayıcı aşaması, temel yapıdaki re­ form larla geniş bir ölçüde demokratl aştırı l masıdır. Ayd ı n l a rı n büyük yete­ neği, o n l a rı n soru m l u l u kl a rını do a rttırıyor. işçi sı nıfı, köy emekçileri, memurl a r, zenaatkôrl a r, çok sayıda ayd ı n ı n yard ı m ı olmadan, h ı z l ı bir şekilde v e yerinde demokratik politik, ekonomik, sosyal, kültürel a n l a m l a rı yoratomıyaca k ve bu g ü nkü d u ruma karşı b i r polemik eylemine g i rişemiyeceklerdir. Emekçi yığ ı n la rını 15üyük bir ideoloj i k teh l i ke tehdit etmekted i r : Bu yığ ı n ­ lar p a s i f b i r şekilde sözüm o n o «yığın kültürü .. ticaretinin e n kötü sonuç­ l a rı n a

katl a n m a kta d ı rlar.

fakat bu satı h «kültürü.. usta larına, politik

basında, sinema, radyo, televizyon ve tiyatroda karşı çıka n ayd ı n l a r, yığınların desteğ i nden yoksun ka l d ı k l a rı nda ve tecrit e d i l d i klerinde, d a h a az bir teh l i ke i l e karşılaşmazlar. Yeni demokratik a n l a m l a r yarattlamaz. Bu g i bi a n l a m l a rı işçi sınıf i l e ayd ı n l a rı n ortak savaşı nda yaratmak gerek. Politik bakı'mdan i l erici ayd ı n l a r, devrimci işçi ha reketi ile bera ber ha reket ettiklerinde, ya do b u ha rekete katı l d ı kl a rında, hangi sınıfın kur­

Ingi liz h a l kı bugün çok çetin soru n l a rl a ka rşılaşmaktadır. Dcretlerin donduru l masına eskiden beri tarafta r olon Işçi h ükümeti, n i hayet bunu ka n u n yoluyla işçi lere zorla ka bul ettirdi. çoğu zaman, hükümetin izlediği mali politika n ı n etkisiyle fırlayan fiatlar, gerçek ücretleri bir kat daha in­ d i rmiş oluyor. Hükü met politika s ı n ı n kaçı n ı l maz sonucu o l a rak, işsiz l i k a rtıyor (öze l l i kl e otomobil sanayii nde). Şubat 1 967 d e işsiz sayısı 644.000'i b u l uyordu. Bu sayı her halde d a ha da yükselecektir. Masken bu hranına, eğitim ve sağ l ı k a l a n l a rı nd a ki yetersizliklere ça re bulan mıyacak kad a r önemsiz k a l a n sosyal masrafla r, b i r k a t d a ha kısılacaktır. Çok ta bii o l a ra k, e n büyük darbe h a l kı n yoksul tabaka l a rıno, özellikle en düşük ücret alan emekçilerle emeklilere indirilecektir. Profesör Abel Smith ve profesör Townsend g i b i tanınmış iki uzma n ı n ka naatına göre, bugün Ingi lterede yaşama seviyeleri yoksu l l u ğ a yakın 7,5 mi lyon insan b u l u n uyor - ya n i n üfusun % 1 4,2'si. Bunları n 2.250.000' i çocuktur. Bugün işlerine son veri len onbinlerce işçi de b u yoksul o rdusuna katılaca ktır. Dcretleri donduru l a n işçilerin büyü k b i r kısmı do, fiatl a r yükseldi kçe, yok­

tuluşunun i n sanlığın kültüre l isteklerin i n yerine geti ri l m � sine bağlı oldu­

sulluğa yakın b i r d u ru ma düşecektir.

l ı ğ ı n gelecekteki va rl ı ğ ı n ı n v e i lerlemesinin şa rtı, işçi sınıfının hedefleri ne

tedbirleriyle h ü kümet, hem özel yatırımları ü rkütmü ş ; hem de kendi yatı­

ğ u n u a n l a m a ktadırl a r. Bu a yd ı n l a r şunu do bel l iyorl a r : G ü n ü m üzde i n sa n ­ ulaşması d ı r. Bunun içindir ki, b u savaşta elde edilen her zafer, kendileri­ nin de zaferidir.

Gerek vergi politikasiyle, gerek kredileri s ı n ı rl a n d ı rma a macını g üden r ı m l a rını azaltmış oluyor. Zaten kapitalist ü l kelerin çoğuno nispetle son derece yavaş gelişen sanayi üretim i nde, b u gelişme tomomiyle d u rm a k üzeredir. Iktisadi v e Toplum sal Araştırma Enstitüsünün öngördüğüne göre, 1 967 yılında, m i l l i ü retimdeki a rtış % 1 '1 ancak bulacakt ı r. H ü kü metin buhra n ı önlemek üzere Temmuz 1 966 do aldığı ted b i rlerden sonra yapı­ l a n, ve London and Cambridge Ekonomic Bul/etin'nde yayı n l a n a n yeni bir a raştırmaya göre, 1 967 yılının sonlarına ka d a r g iden 18 aylık süre içinde «aynı fiatla r üzerinden hesa p lanacak genel top l u msa l üretimde % O,2'l i k b i r aza l ış o l a ca kt ı r. .. Başka b i r deyişle, i ktisadi d u ru m d u rg unluk h a l i nden belli bir gerileme hal i ne geçecektir. H ü kümet, Ingi ltereyi Ortak Pazara sokmak için ça bala rı nı a rttırd ı ğ ı bir sırada, Ingiliz l i rasında yapılac a k devalüasyon söylentilerini d e u n utmı­ ya lım.

424

425


I ng i lterenin d u ru m u , Wilson Işçi h ü kümeti nin uyguladığı politika, Ingiliz empery a l izmini sarsan büyük i ktisadi ve siyasi buhra n ı d i l e getirmektedir.

* Bundan elli yıl önce «Kapita l izmin en yüksek aşaması : emperya l izm .. a d l ı eseri nde len i n em peryal i st Ingi l iz ekonomi sinin tüfey l i nitel i ğ i n i be­ l i rtiyordu. O devirde I n g i ltere d ü nya n ı n en büyük em perya l i st devleti olduğu h a lde, ekonomisinde tipik d u rg u n l u k bel i rti leri başlam ıştı bile. Itha latı n ı n g ü nden g ü ne a rta n bir kısmı, i h racatla değ i l de, d a ha çok, sömürgelerin sömü r ü l mesiyle elde edilen, I n g iltereye sel g i b i a ka n olağa­ n üstü em perya list kaza nçlardı. Birinci Dünya Savaşı a rifesinde, I n g i l iz

tuluş h a reketi n i n u l a ştığı başarı l a r, emperya list ü l kelerde de, işçi sını­ fının, demokratik h a reketin ve barış h a reketini n g üçlenmesi, genellikle e mperyalizmin d u ru m u n u sarsmıştır. Dünyada meydana gelen bu değ işikl i klerin etkileri, d a ha çok dev bir söm ü rgeci imparatorl uğun söm ü rü l mesiyle aya kta d u ra n I ngiliz kapita­ l izmine büyük bir da rbe i nd i rmiş oldu. lJste l i k ingi ltere için bugün yen i ­ söm ü rgeci

metotlarl a e s k i söm ü rge

h a l klarını

sö mü rmek i m kô nsızd ı r ;

ç ü n kü Ingi ltere bu h a l kl a rı n d i renişiyle o l d u ğ u g i bi, I ng i l i z sömürgecile­ rinin tekeline son veri l d i kten sonra, b u ü l keleri n çoğ u n a n üfuz edebilen diğer emperyalist devletlerin rekabetiyle de ka rşılaşmakta d ı r. örneğ i n , 1 945 den sonra, Amerika, Ingi liz Devletler C a m i a s ı (Commonwealth) ü l ke ­ lerinde yatı rı m l a rını a rttı rdı, bu ü l kelerle kurduğu i l i ş ki leri büyü k ölçüde

ithalatı n ı n beşte b i ri i h racatla ka panmıyordu. I ki nci Dünya Savaşı başla­

g e liştirdi. Askeri a la nda da, Amerika birçok Commonwealth ü l kesinde

d ı ğ ı s ı ra l a rda, bu oran ü çte birini b u l muştu. 1 .800 yılında 1 965 yılına kadar, tediye bilônçosunda 1 59 defa a ç ı k olmuştur.

kıtasında Amerika Ingi lterenin yerine geçmiştir. Bu başarısı, Avu stralyayı

I ki nci Dünya Savaşına ka d a r, bu d u ru m Ingiltere hükümeti için önem l i b i r sorun teşkil etmiyordu. Ç ü n kü söm ü rgelerden gelen olağan üstü ka­ zançl a r ve deniz a ş ı rı bölgelerdeki yatı rı m la rd a n elde edilen geli rler, bu a çığı rahatça telôfı edebiliyordu. Bu şartlar içinde neden acaba H a rold Wilson h a l kı m ıza Ingi lterenin i h racatı n ı a rtırmak zorunda olduğunu «bugün hazır yed iği mizi .. söyleyip d u ruyor? I n g i ltere Kom ü n ist Partisinin Genel Sekreteri, John Gollan, .. 1 960

kendi durumunu,

Ingi ltere n i n zararına olara k, g ü çl en d i rdi. Avustralya

ve Yeni-Zelandayı a s keri bir ittifa kla Amerikaya bağlayan, ve Ingi ltereni n üye bulu nmadığı ANZUS a n l aşmasiyle dile gelmektedir. öte yandan, daha başka emperyalist devletler (öze l l i kl e Batı Alma nya ile Japonya ve i ki n ci derecede ıtalya i l e Fransa (Commonwealth ü l keleriyle) tica retierini geniş letiyor, bu ü l kelerdeki yatırı mlarını a rttırıyor.

*

yılları sosyalizmi lehine ka nıtl a r.. a d l ı son kita bında, bugünkü durumla, I kinci Dünya Savaşından öncek d u ru m a rasındaki farkı şöyle izah etmek­

Bu büyük b u h ra n l a başa çıkmak için, I n g i l iz emperya l izmi som u rge

ted i r : «O devirde, I n g i l i z sömürgeciliğinin a s keri masrafları, tediye bilôn­

h a l kl a rı n ı n ve bağımsızlığa kavuşmuş ha l kların sömürül mesi nde büyük

çosunda yer a l mıyordu. Bu masraflar, Ingi ltereden i d a re ed i len sömürgeci

kaza nçl a r sağlayaca k tedbi rlere başvurmuştur. Bu tedbirlerin a macı, I n g i ­

i d a relere a itti. Bu masrafların hepsi n i söm ü rgelerdeki emekçi ler ödüyord u .

liz ka pita l i z m i n i n durumunu devam ettirmek, hattô kuvvetlendi rmektir.

Emekleri i le, olağan üstü sömürgeci kazançların I n g i lte reye a kmasını tem i n

1 945 yılından itibaren, Ingi ltere i l k önce Asyada sarsı l a n hôkimiyeti n i

ediyor, k e n d i h a l kl a rı n ı esa ret a ltında tutan askeri kuvvetlerin b a k ı m m a s ­

tekrar güçlendirmeye; d i ğ e r emperyalist devletlerin de aynı

rafları n ı sağl ıyorlardı. 1 938 yılındaki tediye bila nçosunda «deniz aşırı böl­

tutu n m a l a rı n a yard ı m etmeye ça l ı ştı. I kinci Dünya Savaşı bittiği zaman,

gelerin a s keri masrafları.. d iye bir bölü m yoktu. H ü kümetin bu ü lkelerde

G üney-Doğu Asyanın bütün kilit nokta l a rı nda askeri kuvvetlerinin b u l u n ­

h a rcadığı para l a r 16 mi lyon sterl ingi a ncak b u l uyordu. 1 964'te, h ü kü metin

m a s ı n d a n fayda l a n a n Ingi ltere, H o l l a n d a n ı n v e Fransanın o bölgelerin

bölgede

deniz aşırı bölgelerde yaptığı - çoğu askeri - masraflar, 431 m ilyona

kontro l ü n ü elden ka çırm a m a la rı için, bütün yol l a ra başvurarak, bu i ki

yükselmişti...

devlete y a rd ı m etti. öte yandan, şiddetli tedbirler kullana rak, Malezyada

I ngiliz yatırı m l a r ı n ı ve o l a ğ a nüstü kaza nçlarını savu n m a k üzere deniz

ve Singapurd a tekrar hôkimiyetini kurmaya çal ıştı.

aşırı bölgelerde bulu n d u ru l a n Ingiliz üs ve askeri kuvvetleri n i n bakım

Hiç şüphesiz, Hindistan ve Birmanya h a l kl a rı n ı n yürüttüğü savaş karşı­

masrafı, eskiden sömürge h a l kl a rından sağ l a n ı rken, bugün sömürgeci l ik­

sında, Ingiltere bu i ki ü l keni n bağı msızl ığını tanımak zorunda ka ldı. Daha

ten beslenen büyü k ş i rketlerin kôhyası gibi hareket eden I ng i l iz hükümeti,

dolaylı şekilde hôkim iyet kurduğu Yakın-Doğuda ise, d u ru m u n u korumaya çal ı ştı. Ama 1 956 d a Süveyşte yenilgiye u ğ ra ması, 1 958 ise Ira kta Kra l

bütün b u masrafları Ingiliz emekçilerine yüklemektedir. I ngiliz emperya l iz m i n i n d u ru m unda be l i ren bu büyük değişi k l i k, ve bu değişikliğin Ingiliz emekçilerine yaptığı etkiler, Ikinci Dü nya Savaşından sonra dünyadaki g üçler dengesinde meydana gelen değ işikliğinin sonuç­ larıdır. Güçlü bir sosya l i st ka m p ı n ortaya çıkması, 1 .250 milyon insan demek o l a n 60 ü l kede dolaysız söm ü rgeci hôkimiyete son veren m i l l i kur426

Fays a l - N u ri AI-Said i ktida rı n ı n y ı kı l ması, Ingi lterenin o bölgedeki d u ru ­ m u n a büyü k zara rl a r verd i. 1 957'ye doğ ru, Afri kadaki sömürgelerin i zor ku l l a n a ra k eli nde tutmaya çal ıştı. Ama bu ça baları da başarısızlığa uğradı. Kenyada sıkı yönetim ilônı, I n g i l i z emperya l izm i i le Afrikadaki sö m ü rgeleri a rasında va ro l a n çözülmez i htilôfı yansıtan bir örnektir. Gha427


nada, Nijeryada, Uganda'da, Ta ngan ika'da, Za mbiyo'da ve Malawi'de gelişeh g üçl ü siyasi h a reketler de aynı gerçeği d i le geti rmektedir. Bu şartlar içinde Ingiliz emperya lizmi yeni metotlara, yen i-sömürgeci metotlara başvurma k zorunda ka lıyor: Başka çare ka l mayınca, gerilemek, yen i askeri a nlaşmalar, ittifa klar yolu ile bağımsızlığa yeni kavuşmuş genç devletlerin elini kolunu bağlamak, a s keri üslerine sı msıkı yapışmak, yen ilerini kurmak, i ktisadi ve siyasi kontrol şekilleri a ra ma k, genç devlet­ lere isteklerine boyun eğdirmek üzere mevcut bütün siyasi ilişkilerini ve ideoloj i k propagandaları kulla n m a k, vb. Halkları i ng i liz çıkarları alanında tutabilmek için, Ingiliz emperyalizmi ya bölme (örneğ i n H i nd istan"ın, Pakista n-Hindistan diye i kiye bölünmesi) ya federasyon kurma (örneğin Orta -Afri kada ve daha sonra Malezyada, G ü n ey-Arabistanda ve Doğu Hind istan'ta yaptığı gibi (metotlarına da başvurdu. Afri kada Ing ilterenin karşısına çıka n sorunları 1 960 d a devrin başbakanı Harold Macmi llan «Esen değ işikl i k rüzgarı,. adlı demeci nde izah etmiştir. Afri ka d a n başka, d ünya n ı n her yerinde Ingi ltereni n karşı­ sına çıkan sömürge sorunlariyle i l g i l i b u demecinde, Macmillan şöyle demekteydi : "Bütün kıtada bir değişiklik rüzgarı esmektedir. Hoşu muza g itsin gitmesin, bu milli uya nış siyasi bir va kıadır. I n ka r edil mez b i r gerçek o la ra k bunu ka bul etmek zorundayız. Milli siyaseti mizi tespit ederken, bu gerçeği hesaba katmaya mecburuz . . . bunu yapmadığımız ta kdirde, Doğu ile Batı a rasındaki oyn a k dengenin bozulabileceğine e m i n i m . "

Kanaa­

tıma göre, XX. yüzyı l ı n i ki nci yarısında meyd a n a çıkan en önemli sorun ş u d u r : şimdi l i k taraf tutmayan Asya ve Afrika h a l kl a rı hangi yöne kaya­ caktır? Batıya mı, Doğuya m ı ? Kom ü n ist kampa yönelecekler m i aca ba ?.. Böylelikle I ngiliz e m peryalizminin yeni taktiği tesbit edil mişti r : Milli

larla yen i lerini kurmak zorunda b ı ra kmıştır. Ingiltere bu yeni üsleri, g üçlü m i l l i kurtuluş h a reketleri n i n gelişemiyeceğ i , uzak ve a z nüfuslu odalard a kurmayı terciy etmekted i r.

* .. Oçüncü d ü nya» d a ki askeri durumunu ve g ücünü korumaya ça lışan I ng i l iz emperyalizmi bir yandan da, deniz aşırı bölgelerde yatı rılmış ser­ m a yenin karl a rı n ı a rtırmak üzere i ktisadi hakimiyetini koruya bilmek ve kuvvetlendirmek a maciyle, çok büyük çaba l a r ha rcamıştır. 1 945 yı l ı n ı n sonlarında, deniz a ş ı rı bölgelerde yatı rılmış sermaye tutarı 2.4 1 7 milyon Ingiliz l i rası idi. Bu son yirmi yıl içinde gerek Muhufazakar, gerek işçi, bütün Ingiliz h ü kü metleri, Ingiliz emperyalist ekono misinin temel i n i teşkil eden b u deniz-aşırı yatırımları artırmaya ça lışmıştır. Bugün, bu yatı rı m ­ l a rı n tutarı 1 1 milya r sterl ingi bulmuştur. I n g i l i z ha l kı y ı l d a 2 milyar ster­ linge yükselen a s keri masrafların ezici yüküne bu yatı rı mları koru m a k üzere katla n m a k zoru ndadır. Ingiliz e m perya lizminin çıkarlarına uygun b i r politika izliyen işçi hü kü­ meti, ülke içinde yapılan yatı rı mlarından daha yüksek kôrlar elde etmek üzere, sermaye i h racını teşvik etmektedir. Bu yatırı m ların korunması için d e askeri masraflar konusunda hiç cimrilik etmiyor. Son zamanlarda o ka dar sözü geçen tediye bila nçosu açı ğ ı n ı n asıl nedeni işte budur. Bu yata rı m l a rd a n faydanlanan büyük tekellerdir, sıkıntı çeken, ağır vergiler ödemek, sosyal hizmetlerin kısılmasına, ücretlerin dondurulmasına, kredilerin kısılmasına boyun eğmek zorunda ka lan Ingiliz h a l kı d ır.

kurtuluş hareketi önü nde gerilemek, a m a bu hareketi Batı n ı n - d a h a doğ­

*

rusu emperyalizmin - yörüngesinde tuta bilmek i çin, üzerinde çeşitli etki­ lerde bulunma k. B u n u n l a beraber, bu taktik defalarca yenilgiye uğradı, her defasında d a Ingiliz e m perya lizminin ka rşısına yeni yeni siyasi ve i ktisadi sorunlar çıkarttı. Yeni ta ktiğini yen i-sömürgeci taktiği - u yg u layabilmek için, Ingiliz emperya lizmi d ü nya n ı n her tarafına serpilmiş ..deniz aşırı topra kları»nda bir a s keri üsler d izisi elinde tutm a k isted i. Başba ka n Wilson'a göre, bu politika ..Süveyş'i n doğusunda g üçlü olma zoru n l u luğu» temeline daya n m a ktadır. 2 Şubat 1 966 günü Ca m berra'da verd iği demeçte Milli Savunma Bakanı Dennis Healy bu politikayı d a h a etraflıca izah etti : «Taahhütlerimizden vazgeçecek değiliz. B ü t ü n b u taa h­ hütlerimizi, özel likle Uzak ve Yakın Doğuda ve Afrikada, yeri ne getirebilir d u rumda kalmaya kararlıyız. Kel imenin askeri anlamında d ü nyanın büyük devletleri nden biri kalmaya kararlıyız ... Bugün görüldüğü g i bi, bu taktik Ingiltereye çok a ğ ı r askeri masraflar yüklemektedir. lJste l i k Asya ve Afrika halkları n ı n yürüttüğü hareketler, In­ g i ltereyi askeri üsleri n i çoğaltmak, eskilerinden vazgeçip büyü k masraf428

Ingiliz e m peryalizmini sarsan buhra n Ingiliz h ü kümeti n i n karşısına çetin siyasi soru nlar da çıkarmaktadır. Bağımsızlığa yeni kavuşmuş genç dev­ letleri boyu nduruğu altında tutmak, eski efendilerine hizmet edecek kuk­ lalar hal ine bıra kma k u m utları gerçekleşmedi. Bugün a rtık, milli ha reket­ lerin en ilerici lider ve partileri bil imsel sosya lizmin, M a rksist-Leninist d üşü ncelerin etkisine ka pılma ktad ı r. Sömürgecilik aleyhtarı devri m i n deva mlı gelişmeSinden bunalan ingiliz emperyalizmi, çoğu zaman,

başka

emperyalist devletlerle a n laşarak,

askeri hü kümet da rbeleri düzenledi, s u i kastlar tertipledi, h a l kların ilerle­ mesine engel olmak üzere baskı ve yıldırma politikasına başvurdu, d i kta­ torya l a rı n kurulmasına yard ı m etti. 1 964 y ı l ı n ı n sonlarına doğru i ktidara geli nce, Ingiliz Işçi h ü kümeti nin a ldığı i l k kararlardan biri, hava yoluyla Stanleyville'i za ptetmeye gönde­ rilen Belçika lı askeri kuvvetlerin emrine Asansyon Adasını vermek oldu. B u hareketle başlaya n e m peryal i st karşı-sa ldırı bugün Asyada, Afrikada, Lôtin Amerikada, Karayib Ada l a rında, devam etmekted ir; Endonezya ve 429


G h a nadaki h ü kümet darbeleri, Birleş i k Arap Cumhu riyetine karşı yönel­ tilen Islam Paktını gerçekleştirmek ü zere sarfedilen çaba l a r gibi çeşitli şeki l ler a l ma kta d ı r. I ng i l iz emperya l izminin elde ettiği sonuçlar geçicidir. Gerek eski sömür­ geleriyle, gerekse hôlô boyunduru k a ltında b u l u n a n ü l kelerle kurduğu i l işkilerle i l g i l i ve çözüm yol u bekleyen soru n l a r pek çoktur. 1 966 da top­ l a n a n Commonwealth ü l keleri başbaka n l a rı Konfera nsında, I ng i l i z em per­ yalizminin karşılaştığı zorluklar açıkl ı kl a belirmiştir. Şimdiye kadar gelmiş

d i ler. Tartışma konusu önemli soru n ların hemen hemen hepsinde, Ingi lte­ renin temsilcileri Asya -Afri ka ü l keleri nin çoğ u n l uğ u n a karşı oy kullan­ makta, çoğu zaman Portekizin ve Güney-Afri kanın safında yer a l maktadır. (Buna karş ı l ı k Asya ve Afrika ha l kl a rı, sosya l ist ü l keleri n kendi lerini e n kararlı şeki lde destekled i kleri n i de farkedebildi ler.) I kinci Dünya Sava şın­ d a n sonraki dönemde, eskiden yönettiği deniz aşırı bölgeleri yine kontro l ü a ltında tutmaya ça lışan a m a bu a l anda g ittikçe a rta n g ü çlü klerle karşıla­ ş a n Ingiliz em perya l izmi, Amerikaya büsbütün yaklaştı. Bugün büyük bir

geçmiş bütün I n g i l i z h ü kümetleri, Commonwealth'ı ku l l a n a rak, bu birliğe

buhra n geçiren Ingiliz politikasının başlıca u nsuru, bu I n g i l iz-Amerikan

dahil bütün ü l keler üzerindeki I ng i l i z hôki miyetini devam ettirmeye, bu

ittifağ ı d ı r. I n g i l i z h ü kümeti nin Viyetnamdaki Amerikan saldırısına sağla­

ü l keleri etrafında toplamaya ça lışm ıştır. Ama Commonwealth ü l keleri i l i

dığı uta n ç verici destek, bu ittifağı açıklıkla dile getirmektedir. Wilson

Ingiltere a rasındaki çelişmeler o ka dar keski ndir k i , başbaka n l a rı b i r

h ü kü meti, Ingi lterede şiddetle tenkit edilen bu politika d a n bir türlü vaz­

a raya getiren top l a ntı l a r, adeta meydan muharebeleri h a l i ne gel mektedir.

geçm iyor. Bu davra n ışın nedeni, Wi lson'un 1 964 yı l ı nda başkan Johnsoh'a yaptığı ziya rette bell i olmuştur. Görüşmelerden sonra yayı n l a n a n orta k

Bu sorun, 1 960 da çok keski nleş m iştir. On yıl önce Asya ü l keleri ege­ menliğe kavuşmuştu. 1 960 da bazı Afri ka ü l keleri n i n de bağı msızlığa

b i l d i ride, Ingi lterenin Amerikaya Viyetnam savaşında sağladığı desteğ in,

u laşması Commonwealth başbaka n l a rı konferansıarı n d a ki güçler den­ gesi n i tamamiyle değiştirdi. I ngi ltere ile «beyaz» dominionla r, yani Avust­

Ameri ka lı l a rı n Malezyadaki I ngiliz politikasına sağ ladığı desteğ i n ka rş ı l ı ğ ı

ralya, Ka nada ve Yeni-Zelanda, azı n l ı k hal ine geldi. Temsil ettikleri nüfus

«Süveyş doğusunda» izlediği po litikayı n e zaman incelese, yoru mcular,

bakımından da, konfera nslard a ki d u ru m a leyhlerine döndü. Ama a s ı l

olduğu

açı klı�la

Amerikan

a n laşı lıyordu.

baskısının,

Ingiliz

I ng i l i z

gazeteleri

h ü kümeti n i n yabancı

mesele, ı rk v e renk farkında değ i l d i . Mesele, ye ni-sömürgeci b i r görünüşe

Süveyş doğ usunda önem l i s i l ô h l ı

bürünen e m perya lizmle, mutlak bağ ı m sızlığa kavuşmak i steyen eski sö­

nedenlerden biri olduğunu itiraf etmektedirler.

m ü rge h a l kl a rı a rasındaki çatışma idi. Commonwealth devletleri a rasında düzenlenen her yeni konfera nsta,

Wilson

hükümeti n i n

ü l kelerde,

bilhassa

kuvvetler b u l u nd u rmasına yol açan

3 Tem muz 1 966 tari h l i ..Sunday Times» gazetesi bu konuda şunları yazı­ yord u : ..Wi lson'un politikası, I n g i l iz-Ameri ka n a s keri bir politika demektir.

I ngiltere ile genç devletler - özel l i kl e Afri ka devletleri - a rasındaki anlaş­

Dış politikası, I n g i l iz-Amerikan politi kasıdır. M. He rva rd'un görevi de bunu

mazlıklar bir kat d a ha keski n leşmiş ol uyor. 1 960 ve 1 961 konfera nsıarında,

uyg u l a m a ktır.

G ü ney Afrikada uyg u l a n a n Apartheid rej i m i ne karşı - öze l l i kle Shapevi l l e

G. Callaghan'ın a s ı l vazifesi bunu yerine getirmektir. M i l l i savunma a l a ­

katl ı a m ı nd a n sonra - uya n a n i nfial o ka dar şiddetli olm uştur k i , Gü ney­

n ı n d a k i pol iti ka mız da bir I n g i l iz-Amerikan politikasıd ı r. M. Hea l y de,

Afri ka, Commonwealth

Britanya Ada l a rı n ı n Macnamara'sıdır

birliğinden ayrı l m a k zorunda

kaldı. I kinci

bir

Iktisadi

politikası,

I n g i l iz-Amerikan

• . .

iktisadi

politikasıdır.

»

çatışma nedeni de, Orta Afrika Federasyon u o l muştur. Federasyon niha­ yet 1 963 d e lağved i l miştir. Son ü ç y ı l d ı r en önemli çatışma nedeni Gü ney­

*

Rodezya meselesid i r : Commonwealth'e d a h i l o l a n ü l kelerin başba kanları , çoğ u n l u kl a , I ng i l i z h ü kümetinden, Rodezyad a ki beyaz azınlığın z ü l m üne son vermek üzere, tedbirler a l masını israrla istemektedir. 1 965 konfera nsı i l e 1 966 konfera nsı a rasındaki dönemde, Gü n ey Rodez­ yada beyaz azınlığı temsil eden ve ü l ken i n idaresi i l e görevlend irilmiş h ü kümet, tek taraflı olarak, ü l kenin bağı msızl ığını i l ô n etti. Afrika devlet­

1 966 Commonwealth Devletleri başba ka n l a rı Konfera nsı başlar başla­ maz, I ng i ltere i l e b u örgüte d a h i l ü l kelerin i l i ş kilerini bozan buhra n h a k­ kında bir fikir edinilebiidi. Konfera nsa katı lacak o l a n 23 başbaka n d a n sadece 1 3' ü gelm işti. Diğerleri ya rd ı mcı l a rı n ı göndermişti. Hatta Tanganya konfera nsa temsilci göndermedi. üye devletlerin temsilci lerinin çoğu

leri n i n çeşitli müracaatları n a ve bu oldu bittiye suçlaya n Birleşmiş M i l let­

Gü ney-Rodezya meselesinin ele a l ı n masını i sted i. Bu talepleri ka bul ed i ldi.

ler kararına rağmen, Wilson h ü kümeti hiçbir meşrutiyeti olmayan Smith

Rodezya i l e ilgili şiddetli t a rtışma l a r yürütüldü, g ü n lerce s ü rd ü : Wilson

rej i mine son vermek üzere kararlı tedbirler a l mayı reddetmiştir. Bu dav­

b i r takım manevra l a rl a ancak, konfera n s sonundaki bildiriyi ka bul etti re­

ra nış Asya ve Afrika halkları a rasında Ingiliz h ü kümeti n i n itibarını bir kat

bildi. Ama yine de bu bildiri varolan a n laşmazlıkları gizl iyemedi.

d a h a azalttı.

Commonwealth devletlerin i temsil edenlerin çoğu, Ingiliz h ü kümetin­

Birleşmiş Mil letlerde ve Tica ret ve Gelişme ile i l g i l i Cenevre Konfera n­

den, Smith rej i m i n i o rtad a n kaldırm a k üzere, şiddet yol l a rı n a başvurma­

sında, Commonwealth Devletleri, Ingiliz h ü kümeti n i n d ü nyanın her tara­

sını ve gereken tedbirleri ka b u l etmesini, geçici bir h ü kümet kuru l u ncaya kadar bütün siyasi tutu kl u l a rı serbest bıra ktırmasını, m i l l i l iderlerin hükü-

fında, emperya l izmin başlıca destekleri nden biri h a l i n e geld iğini görebil430

431


mete iştira kını sağlamasını, ka nunsuz Smith rej i m i ile görüşmelere yanaş­ mamasını, «her i nsana b i r oy.. p rensipini ka bul ettirmesi ni, çoğ u n l u ğ u

Wilson h ü kümeti son z a m a n l a rda emperya list politikası n ı n Ingi lterede de karşılaştığı şiddetli tenkitleri hesaba katmak zorunda ka ldı. Bu ten­

temsil eden b i r h ü kümet kurulu ncaya ka d a r Rodezyaya bağ ı m sızl ı k t a n ı n ­

kitler karşısında Wilson, I n g i lterenin «imparatorluk ü l kesi niteliği..ne son

m a m a s ı n ı isted i ler. Wilson bütü n bu istekleri, bunlara b i l d i ride y e r veril­ diği halde - reddetti.

vermek istediğini söylemiştir. Denizaşırı bölgelere g iden muazza m a s keri masrafları haklı göstermek üzere de. b u para l a rı n ingi lterenin, Birleşm i ş

öte yandan Wilson, Commo nwealth devletlerince a l ı na n ka ra rlarla

M i l letlere karşı yüklenmiş olduğu ta ahhütlerin yerine getirilmesi için h a r­

ilgili «izahat.. vermek üzere Ingiliz h ü kümeti n i n Gü ney-Rodezyaya temsilci

candığını ileri sürmekted i r. Oysa Genel Meclis ve 24'Ier Komitesi, deniza­

göndermesi kara rı n ı konfera nsa ka b u l ett i rd i . Bu h i l e i le, konfera n s ger­

ş ı rı bölgelerde Ingiliz askeri üsleri n i n b u l u ndurul masına defa l a rca itiraz etmiştir.

çekte Wilson'a Smith reji m iyle görüşmelere g i rmesine müsaade etmiş oldu. Bu da Ingiliz emperya l izminin beyaz-deri l i sömürgecilerle a n laş­ maya yatkın olduğunu gösteren Wilson-Smith görüşmeleriyle neticelendi.

Wilson I ng i liz Işçi ha reketini a ldatama mıştır. Geçen yıl sağcı l iderlerin m u h a lefetine rağmen

Işçi partisi konfera nsı, Süveyş'in doğ usunda ve

Smith' i n başbakan sıfatını ve bel i rsiz bir s ü re için beyaz azınlığın i kti­

Almanyada bulunduru l a n askeri kuwetleri n azaltıl masını, «Amerikan des­ teğine karşı gösterilen a ş ı rı ha reketlere.. a son veri lmesi n i, ve askeri mas­

d a rı n ı ta n ı m ı ş olduğunu göstermiştir. Wilson. çoğ u n l u ğ u temsil eden b i r

rafla rı n büyük ölçüde indirilmesini isteyen bir karar a l mıştır. işçi Partisinin

B u görüşmelerden sonra yayı n l a n a n Beyaz Kitap Ingiliz başbakanınıı,

h ü kümet kurulmazdan önce d e Gü ney-Rodezya n ı n bağımsızl ı ğ ı n ı ka b u l

Parlô mento Grupu da h ü kümetin emperya l ist po l itikasını şiddetle yer­

etmeye hazırd ı . Beyaz Kitap'ta rastla n a n bütün «fa kat.. la r, «şayet..lerin

miştir. Bu tenkitler karşısında Wilson, Süveyş' i n «Süveyş' i n doğ usu..ndaki

hiçbir a n l a m ı yoktur. Çünkü beyaz azınlığa i ktidar veri l i nce, bu azı n l ı k

politikayı gözden geçi recek özel b i r g ru p toplantısı d üzenlemek zorunda

d i lediği g i b i ha reket etme hakkı n ı kendinde görür. Wilson'un nasihatl a rı etkisiz kalmıştı r. Beyaz azınlık ü l keyi tedhiş ve zorba l ı k yolu ile idare ediyor. ı rkçı, faşist b i r a n l ayışla h a reket eden bu

kaldı. 1 00'den fazla m i l letvekili Gü ney-Rodezya n ı n bağımsızlığı ta n ı n m a ­ d a n önce çoğu n l u ğ u temsil edecek b i r hükü metin k u r u l m a s ı n ı i steyen b i r b i l d i ri yayı n l a d ı l a r.

a zı n l ı k e n ufa k tavize b i le ya naşm ıyor. Beyaz azınlığın h ü kümeti, iktida­

Viyetnamdaki Amerikan saldırısına sağ l a n a n uta n ç verici destek özel­

rı n ı şeklende olsa s ı n ı rl a n d ı rocak herhangi bir tavizde b u l u n maya razı

l i k l e tenkit edildi. Hükümetin bu politikasına karşı gerek bölge gerek ü l ke

olmadı. Wilson' u n tekliflerini bu yüzden reddetti. Zaten Wilson. Smith'i

ölçüsünde yürütülen savaşı kitleler desteklemekted i r.

iktidardan uzaklaştı rmak üzere şiddet yol u n a gitmiyeceğ i n i Güney-Afri ­

Komünist Partisi bu savaşa katı l m a kta ; ü l kenin karşılaştığı soru n l a rı

kada ve Rodezyeda petrolle i l g i l i zecri tedbirleri uyg u l a mıyacağını açıkça

kitlelere izah etmekted i r. Yı l l a rdan beri Komünist Partisi denizaş ı rı ü l ke­ lerde ayırı l a n mu azzam a s keri masraflar ve i h ra ç edilen sermaye ile.

söylemişti. Bu i h a ret ka rşısında, Commonwea lth devletlerinden bazıl a rı n ı n göster­

I ng i liz işçileri n i n yaşa m a seviyesi a rasındaki sıkı bağ l a ra işa ret etmekted i r.

d i ğ i tepki, I n g i l i z emperya lizminin b u g ü n kü politikasını uyg u l a rken karşı­

I ng i l i z i ktisa d ı n ı n emperyalist yapısını baştan aşağı değiştirmek, gelişme

laştığı g üçlü kleri bir kere daha şiddetle beli rtti.

yol u n a yeni g i rmiş ü l kelerde iki tarafın çıkarları n a hizmek edecek iktisadi

I n g i l i z yönetici sı nıfın içinde b i le, bu soru nl a rı n çözü mlen mediğ i n i gören

bağlar kurmak, sosya l i st ü l kelerle ticaretimizi gel iştirmek, bütün Avru pa

bazı çevreler. Commonwea lth'in fayda l a rı nd a n şüphe etmeye başlam ıştır.

ile iktisadi işbirliği yürütmek, bütün devletleri içine a l acak bir kolektif

Bazı mu hafaza kô rlar Commonwealth'e yeni bir şeki l veri l mesine tarafta r­

güven l i k sistemi kurmak zorunluluğunu belirtmeye ça l ı şıyoruz.

d ı r. Bazı ları ise bu birliğin lağvedilmesini teklif etmektedi r. Commonwealth yıkılacak m ı d ı r? Bugünkü şekliyle devam edebilecek

Ingiliz işçi ve i lerici ha reketi, I ngiliz gençl iği, b u düşü nceleri gittikçe beni msiyor. Işçi h ü kümeti nin emperyalist politikasına başarısızlığa u ğ rat­

midir? B u sorunların ceva bı. bağımsızlığa yeni kavuşmuş devletlerden

mak için b u h a re ket Oçüncü Dünya h a l kl a riyle kurulacak daya nışma bağ­

birini veya birka çının bu teşkilôttan çekilme kararına bağlıdır. Bununla

ları kuwetlend i rerek genişleti l melidir.

beraber, Commonwea lth'ın çökmesi bile I ng i l i z emperya lizminin sona ermesi demek değ i l d i r. Commonwealth gelecekte ne şeki l a l ı rsa a l sın, I ng i liz e m perya lizmine karşı ka rarlı b i r savaş yürütmek şa rttır. Bu savaşın başarıya u laşması ise, çeşitli yol l a ra başvurarak, Ingil iz emperya list ege­ men l i ğ i ne sor vermeye ça lışan m i l l i kurtu l u ş ha reketlerde sağlanaca k dayanışmaya bağları d ı r.

* 432

433


Halk güçlerinin birliği sorunu

mizden ayırmaya çalıştıkça, Parti miz bu müttefikleri kaza n m a k üzere d a h a ç o k ç a b a sa rfed iyor. A m a bazan, g ü ç l e r dengesi işçi sınıfı nın a leyhinde olu nca, gerici g üçler kendilerine hizmet edecek send i ka l a r kurd u ruyor. Bu şartl a r içinde işçi sınıfının yü rüttüğ ü birlik politikası çok geniş tutu l ­ malı, Parti mizin belirttiği g i bi, b i r prensip temel ine oturtu l m a l ı d ı r. 1 964 hükümet da rbesi a rifesinde meydana gelen ortam, 1 952 d evri m i ile iktidardan uzaklaşmak zorunda kalan gerici güçlerin ve askeri çevrelerin

Romiro Otero

g i riştiği sald ı rı, Parti mizin uyg u l a maya ça lıştığı birlik politikasına büyük bir engel teşkil ediyordu. Hükümet d a rbesinden kısa bir süre önce, i ktidarda b u l u n a n Devri mci M i l l iyetçi H a reket Partisinden ayrı l a n bazı yöneticilerin, bazı g ru p l a rı n

Kurulduğu g ü nden bu ya na, Bol ivya Komün ist Partisi, devrimdeki öncü görevi ni yerine getirebilmek üzere, siyasi hattını tespit ederken ve teşki­ lôtını g üçlen d i rirken daima lenin ist i l keler temel ine daya nm ıştır. Mart 1 964'te top l a n a n ii. M i l l i Kon g remiz, bu bakımdan i leriye atılmış önemli bir adım teşkil etti, Parti mizin Bol ivya ha l k ı n ı n yürüttüğü savaşa devrimci bir yöneliş sağlaya bildiğini gösterdi. Devri m i n bugünkü aşamasını t a n ı m ­ l a y a n Partimiz, çeşitli devrimci g üçlerin başlıca isteklerini dile geti ren b i r progra m ı n temelleri n i tespit etti. ii. Kongre, bundan sonra, ya ni yeni program tespit edi l i nce gel işti ril­ mesi ve ta nımlan ması gereken tezleri ka bul etti. Kon g re, gerçekleştirilecek stratej i k hedefi ta nımlad ı : «emperyalist aleyhtarı bir h a l k hükümeti kur­ mak, em perya list aleyhtarı b i r h a l k devri m i yü rütmek». Ote yandan Kon g re «emperya l izm aleyhtarı h a l k g ü çleri n i n birliğini» sağl ayacak, emperya list a leyhtarı kuwetli bir halk cephesi kura b i l me k için, kitlelerin yü rüttüğ ü savaşı geli ştirecek birl i k politikası nın temel prensi pleri n i de tanımladı. B u emperyalist aleyhtarı h a l k cephesi, şehir orta ta baka l a rının, hattô m i l l i burjuvazinin bir kısm ı n ı n desteği nden faydalanacak, işçi - köylü birliğini dile getirecektir. Bu ittifa ğ ı n temeli işçi sın ıfı n ı n birliğ i d i r : çünkü işçi sın ıfı en savaşkon, en bili nçli g üçtür, ü l kemizin m u htaç olduğu devrimci s ü reç de a nc a k ve a ncak işçi sınıfının yöneti mi a ltında olu şabi lecektir.» En çeşitli şekilleri a l a n emperyal ist-aleyhtarı h a l k cephesi politikası n ı n başlıca a macı, Parti mizin bel i rttiği g i bi, «emperyalizme karşı savaşan kitle ha reketlerini tek ve g üçlü bir sel halinde b i rleştirmektir.» Bu politika, kit­ lel ere, ve kitlelerin müttefi klerine dayana n : «bu sel e, işçileri, köyl üleri , küçük-burjuva la rı, ayd ı n l a rı , bütün ilerici i nsanları, ve b u çeşitli u nsurl a rı temsil eden partileri sü rükleyecek bir politi kad ı r.» Birliği sağlamak üzere çaba h a rcayan Boliviya Komünist Partisi, h a l k cephesini fazla şemati k şeki l l ere sokan a n layışıara ka rşı savu n m a k zo­ ru nda ka l d ı : ve bu a la nda hôlô büyü k zorlu k l a rla ka rşılaşmaktad ı r. I şçi sınıfının d ü şm a n l a rı , Partimizi tecrid edebilmek için her t ü rl ü yola başvuruyorl a r. Kom ü n istler d e b u entrikala rı sonuçsuz b ı rakmak için büyük çaba l a r sarfetmek zorunda ka l ıyor. Düşm a n l a rı m ız bizi ta bii müttefikl eri434

izlediği fı rsatçı politika, kamu oyu nd a ki şaşkı n l ı ğ ı v e kararsızlığı b i r k a t daha a rtırmıştır. Kitleleri aldatmaya ça lışan v e Parti mizin kuwetini hesaba kotm a k zorunda kalan bu g ruplar, b u yöneticiler, komünistleri n desteğ i n i arıyorlardı. A m a öte yandan b u n l a r, Kuzey-Ameri ka l ı em perya listlerin desteğ ini sağlama k için sağcı partilerle i l işkiler kuruyorl a rd ı . Bu tutu m ­ d a n elde edilecek çıkarl a rı gören sağcı çevreler, bu teşebbüsleri destek­ liyordu. Ama Komünist Partisi bütün bu entri kaları başarısızlığa uğrat­ masını b i l d i . Bununla beraber, bu tuzağa d ü ş e n b a z ı sendikacı l i derler, Kom ü nist Partisinin tavsiye ettiği tek cephe politika s ı n ı n uzun-vadeli bir siyaset olduğunu, ..i ktidarı hemen ele geçirmek varken», şeh i r küçük-burjuvazisinin desteğ inden faydalanabi lecekken (gerçekte ise, bu destek, gerici g üçlerin yard ı m ı demekti), işçi-köylü ittifa ğ ı n ı n kuru l masını beklemenin hata ola­ cağını ile ileri süren troskist iddiaları benimsediler. Bu şa rtla r içinde, Pa rti miz işçi sı nıfını her türlü prensipten yoksun b i r ittifağa s ü rü klemek isteyenleri n saldırı l a rı n a hedef o l d u . B u ka rı ş ı k d u ­ rumda, birçokları doğru yol u seçmedi, uygulanacak taktik konusunda a n ­ l a şmazlıklar ortaya çıktı . Burada, küçük-burjuva a k ı m ı n ı n gerici güçlere sağladığı büyük hiz­ metleri belirtmek isteriz. Maceracılığı, böl ücü, dogmacı, m i l l iyetçi ve sek­ ter tutu mu bu küçük-burjuva a k ı m ı n ı Çin Komün ist Partisi yöneticileri n i n çizg isine çekti. Olaylardan da a n laşıldığı g i bi, gerici g üçlerle kurula n ittifak, bir h ü kü­ met darbesi hazırlayan a s keri çevrelerin niyetlerini gizlemeye yara d ı . H ü kü met da rbesiyle 1 964'te i ktidara gelen, başında general Ba rrientos b u l u n a n a s keri cunta, Kuzey-Ameri kal ı e m perya l i stleri n i n ve en korkunç yerli gerici güçlerin hizmetindedir. Emekçiler olduğu kad a r, demokratik partilerin de hükümet darbesi n i n ilk kurba n l a rı olaca ğ ı n ı söyleyen Parti­ miz haklı çıktı. B u şa rtla r içinde b u tecrübeleri geçi ren h a l k kitleleri n i n doğru yol u b u lacağ ı n ı , b i r kere d a ha kendilerini aldata n l a rı n etkisinden b i r a n önce kurtulacaklarını i d d i a eden Partimiz, b u kanaatından vazgeçmedi. Bütün mesele, bu kitlelere doğru yolu göstermekti. 435


Parti mizin h a rcadığı ça balar sayesinde, emekçi teşkiıatları yeniden ku­ ru labildi, demokratik özg ürlükler u ğ ru n a yürütülen savaşta i l erlemeler kaydedildi. Geniş h a l k kesi mleri n i n desteğ inden fayd a l a n a n bu ça balar sayesinde de, send i ka toplantıla rı, kongreleri ya pılabildi, hükümetin

işçilerin teşebbüsü i l e Nisan 1 964'te «Siglo XX maden şehri nde topla n a n , ..

b ü y ü k Kongreden sonra siyaset a l a n ı nda faal iyet yü rütmeye başladı. (Bu Kong reye maden ve fabrika işçileri ni, köy emekçilerini, temsil eden büyük

emekçilere karşı a ld ığ ı tedbi rlere ceva p olara k, gösteri ler, g revler d üzen­

send i ka teş kilatl a rı n ı n, ü niversitelerin, ev kadınları örg ütleri n i n temsil­ cileri. i lerici ayd ı n l a r katı l mıştı r.)

lenebiidi. M a den işçileri n i n sendika teşkilatı, Bol iviya h a l kı n ı n kahra­ m a nca yürüttüğü savaşın simgesi h a l i n e geldi.

en yüksek aşaması diye ba kmak, yanlış o l u r. Bu cephe sadece birliğe

Bugün emekçilerin kurmuş olduğu başl ıca teşkilôtları hükümet t a n ı m a k i stemiyor, a m a kitleler h a k l a r ı n ı savun uyor. H ü kümet kitlelerin bu teşki­ ıatlarını hesaba katmak zorundadır. H ü kü metin, Amerikan ü l keleri a rası Bölgesel Ça lışma Teşkiıatı nın, Hıris­ tiyan sendika l a rının, hatta bazı m aceracı gru p l a rı n yü rüttüğ ü bölücü manevro l a rı n a karşı, yürütülen savaş, emekçilerin birleşme bil i ncini bir kat d a ha geliştiri i d i . M a y ı s v e Eyl ü l 1 965'deki kanlı bastırma olaylarından sonra, bölücü ve trotskist g ru p l a rı n faa l iyetleri, ta ban send i ka teşkiıatla rı n ı n b i rleşme süre­ cini teh l i keye düşürd ü . «G izli sen d i ka l a r kura l ı m» parolasını ortaya a ta n ­ l a ra , böyle l i kl e h e r yola başvurara k bütün sen d i ka hareketini kökten yoketmek isteyen genera l le r i ktidarı n ı n ekmeğ i n e yağ

sürenlere karşı

şiddetle savaşmak b i r zoru n l u l u ktu. Bu aşırı-sol parola, i l k bakışta, maden işçileri n i n sendikasına uyg u l a n a n toptan baskı ve sindirm e tedbirlerine haklı ve doğru bir tepki sanılabil i rd i . Ama gerçekte b u parol a n ı n tek a macı, sendika teşki ıatları n ı n ral ü n ü sıfı ra indirmekti. Komünist send i ka ­ l a rl a milliyetçi s o l g üçlerin devrimci partisine bağ l ı o l a n send i ka l a r, M a den Işçileri Federasyo n u n u n va rl ığını savu ndula r. Gerek ta ban, gerek z i rve toplantı l a rında, basında, y ı l m a k b i l meyen bir savaş yürüten bu sen­ d i ka l a r en sonunda, trotskistleri ve yeni-trotskist'leri yendiler. Bu dönem içinde geçirdiğimiz tecrübeler bize, sendika teşki ıatları n ı n g izli ve kanun­ sus örgütler h a l i n e getirilem iyeceğ ini öğretmişti r : çünkü en çetin d u ru m ­ l a rda, sendika ların va rlığı daha d a büyük b i r zorl u l u k ol uyor. Köylerde yürütülen birl eştirme ça baları d a ha g üçlükle ve d a ha a ğ ı r bir tempo ile başa rıya u laşabil iyor. Köylerde sarfed i len ça baları n a macı, köylü hareketini yeni temeller - bağımsızl ı k temelleri - üzerinde yeniden kurmaktır. Ama en önemli köy bölgelerinde uyg u l a n a n bürokratik ve askeri kontrol, şimdiye kadar elde edilen, ama eski topra k a ğ a l a rı n ı n tenkiti a ltında b u l u n a n kazançları koruma vaatleri, ord u n u n yürüttüğü demagoj i k prapagandalar, «ka l kınma pıa n ı» g i bi etkenler, birleşme süre­ cini engell iyor.

doğru atıl m ı ş önemli bir adım teşkil eder. Partiler arası bir ittifak olduğu d e söylenemez henüz. Milli Kurtu l u ş Cephesi çeşitli siyasi teşki ıatl a rı n m i l itanları , hatta orta dereceli temsilci leri de katılmıştır. Cephe emper­ yalizme ve a j a n l a rı n a karşı savaşan bütün insa n l a ra açıktır. Ce phenin önemi, Bol ivya ha l kı için o l u m l u bir a lternatif teşkil etmesi ndedir. Komü­ n ist Partisi e n kararlı şekilde bu Cepheyi destekliyor. Demokratik g üçlerle sol güçler a rasında görülen düzenleşmesizliğin (koordinasyonsuzluk) nedenleri. bazı çevrelerin h ı rsı, siyasi oyu n l a rı , em­ perya l ist ve gerici güçlerin baskısı. olduğu kad a r, kitlelerin ha beri olma­ d a n a n laşmalara g i rişen bazı yöneticileri n şüpheli niyetleridir. Barrientos askeri hükümetine meşru bir nite l i k kaza ndırmak a macıyla yap ı l a n 1 966 genel seçi mlerinden önceki dönemde. siyasi a la nda büyük kararsızl ı k l a r beli rdi. Bazı demokratik parti ve çevreler o anda, h a l kı n binleşmesine v e demokratik g ü çlerin topla n masına, gerici g ü çlere karşı bir cephenin yaratı l masına yard ı m edebi l i rlerdi. Ama oportünist düşün­ celerle hareket eden b u parti ve çevrel er, h i ç b i r perspektifi olmayan, seçimleri katı l mayı reddeden bir a kıma ta kıl mayı tercih etti ler. M i l l i Ku rtu l u ş Cephesi ise, h a l k d üşma n l a rına meydanı boş bıra km a n ı n y a n l ı ş o l a cağını, kitlelerin gene l l i kle seçi m lere katı l acağ ı n ı , seçimlerin de kitlelerle d a h a s ı kı bağlar kurma, sen d i ka l a rı yeniden düzenleme o l a n a k­ l a rı n ı sağlayabi leceğ i n i a n l a mıştı. Ama, her şeyden önce seçimlere katı l ­ m a m a politikasını paravan olara k kul l a n a n d a lavereci l erin ortaya attığı paro l a l a rı etkisiz hale getirmek şa rttı. M i l l i Kurtu l u ş Cephesi seçi mlerde zafere ul aşa mıyacağ ını pek alô b i l iyord u : «gorihıl er seçimlere bir yıl boyunca rahat rahat hazırl a n a b i l ecekti, oysa h a l k g üçleri korkunç bir baskıya ta bi tutuluyordu. M i l l i Ku rtu l u ş Cephesinin seçim ka mpanyasında başvurduğu parola d i ktatoryaya karşı savaştı. M i lli Kurtu l u ş Cephesi, h ü kümetin baskı ve yıl­ d ı rm a politikasını itham ediyor, işçilerin a leyh i n e çıkarı l a n ka n u n l a rı n özellikle açıktan açığa faşist b i r nite l i k taşıyan «Devlet g üven liği ka nunu» a d l ı kanunun - yürürl ü kten ka l d ı rı l masını istiyor; hükü met çevreleri n i n a h lôksızl ığını v e satı l mışlığını açıkl ıyor, madenı petrol. sanayi, demir­

Bugün h a l k g üçleri nin b i rl i ğ i n i sağlayacak başl ıca a ra ç, FLlN (Milli Kurtuluş Cephesi) d i r. Pa rti mizin bel i rttiği g i bi, «Mil l i Kurtu l u ş Cephesi, Kuzey-Ameri ka l ı e m perya l izmine karşı kararlı bir savaş yü rüten bütün devrimci g üçleri bi rleşti rmeye ve d üzene sokmaya ça lışmaktad ı r». M i l l i Kurtuluş Cephesi, «Catavi-Siglo X X

..

436

H i ç şüphesiz M i l l i Kurtu l u ş Cephesinin kuruluşuna, birleşme sü reci n i n

maden şirketinde ça lışan sendika l ı

yol l a rı. yüksek eğitim vb. a l a n l a rı nda izlenen politika n ı n yurt ve devrim a leyhtarı niteliğini bel i rtiyordu. Seçim sonuçları . Parti mizin takındığı tutu m u n ne kadar doğru ve haklı olduğ u n u ; M i l l i Kurtu l u ş Cephesi nin. ü l kenin siyasi hayatında gerçek b i r siyasi g ü c h a l i ne g e l d i ğ i n i gösterdi. öte ya ndan. bu sonuçlar. Komünist 28

437


Partis inin, tecrid edil miş, bölücü u n u s u rların faa l iyetleri ve h ü kümet bas­ kısı etkisiyle tükenmiş bir parti olduğunu sa n a n l a rı da şaşırttı. Askeri h ü kümetin emekçileri artık iyice altettiğini, madenieri , şeh i r ve köyleri «aşırı» u nsurlard a n temizlediğ i n i sanan gerici g üçler, ya n ı ld ı kl a ­ r ı n ı a n l a d ı l a r. M i l l iyetçi b u rjuva çevreleri ise, h a l ka y e n i savaş o l a n a kl a ­ r ı n ı n açıldığını sezdiler Trotskistlerle Pekin taraftarı bölücülerin k u rmuş o l d u ğ u birlik ta m bir fiyasko i l e sonuçl a n mıştı. Yü rüttükleri kom ü n i st a leyh­ tarı, maceracı ka mpanya, ta m a n l a m iyle başa rı sızlığa u ğ ra m ıştı. Seçimlerden önce yaratı l a n yıldı rma ve baskı orta m ı n a rağmen, h a l kçı g üçlere karşı a l ı n a n bütün kısıtlayıcı tedbi rlere, oyn a n ı l a n bütün oyu n l a ra rağmen, M i l l i Kurtuluş Cephesi, önemli bir başarı elde etti. Kom ünist Partisinin - tek başına katı l d ı ğ ı - 1 962 seçi m lerinde elde ettiği sonuç­ l a rla, Milli Kurtu l u ş Cephesinin - bu çok zor ş a rtl a r içinde bile - sağla­ d ı ğ ı sonuçl a rı m u kayese edersek, oy sayısında % 6 1 ' l i k bir a rtış görürüz. Orneğ in, üç seçim bölgesini ele a l a lı m : la Paz, Potosi ve Cochabamba bölgelerinde, M i l l i Kurtuluş Cephesi n i n a l d ı ğ ı oy sayısı (24.861 ), 1 962 seçi mlerinde Ko münist Partisine giden oy sayısından % 1 07 ka d a r yük­ sektir. Keskinleşen sınıf çatış maları Kom ü nist Parti s i n i n oynadığı rol ü kuvvetle bel i rtmiştir. Emekçi ler bütün provokasyonlara , temel h a kl a rı n ı , elde etti k­ leri bütün kazançları yoketme teşebbüsl erine şiddetle karşı geldiler. işçi sınıfının partisi askeri h ü kü metin ka n l ı bastı rma l a rı n a ka rşı gel mek, teş­ kilôtı n ı korumak, dağıtıldığı yerlerde tekrar kurmak zorunda idi. Ama olayl a r Kom ü nist Partisine, başka partilere mensup o l d u kl a rı ha lde, savaş­ tan vazgeçmeyen ve bu yüzden kıyıma u ğ rayan sendika yöneticileri n i n yard ı m ını da isteyerek, madenierde, fa brika l a rda, çeşitli meslek a l a n la ­ rı nda i ş ç i send i kalarını tekrar düzenlemek zoru n l u l u ğ u n u da yükıüyord u . Parti, geçm işte işlediği hata l a rdan kaçınmasını b i l d i . Emekçileri, aynı yolu seçenlerle omuz omuza savaşmaya çağ ı rma zoru n lu l u ğ u n u a n l a d ı . Böylece de savaşın i l k safl a rı nda y e r a l d ı . Bu d a Boliviyada yı l l a rca sür­ müş bir d u ru mda büyük bir değişi kl i k demekti : B u d u ru m u n özel l i kleri, sendika ha reketi n i n kuvvetli, a m a işçi sınıfı p a rtisinin g üçsüz o l u şu idi. Partimiz pek ka l a ba l ı k değ i l d i r. B u n u n l a beraber, maden ve fabrika işçileri çoğ u n l u ğ u ile ku rmu ş olduğu i l işkiler, benimsediği a çı k seçik siyasi hat, teşkilôt yapısı, sınıf sava ş ı n ı n e n kesin a n larında, emperyalist ve yerli gerici güçlerin ka l kı n m aya en şiddetli d a rbeleri i nd i rdiğ i dönem­ lerde, Parti mizin çok büyük siyasi etkilerde b u l u nmasına yol açtı. Partimiz gerici saldırıya karşı koya bildi. Çün kü, i ş l ediği sayısız hata l a ra rağmen, ideoloj i k ve politik a l a n larda o l d u ğ u gibi, teşkilôt a l a n ı n d a da kararlı bir savaş yürütmeye devam edebiliyo rd u . Bölücü fa aliyetlere karşı yürütülen b u kararlı savaştan önceki d u ru m için, Pa rti n i n Vii. Konfera n sı ( 1 965) ş u hükmü vermişti r : «Teşkilôtl a n mada, p rensipleri n beni msenmesinde ve savu n u lmasınd a ki g üçsüzlük. Partinin savu n u l masiyle hiçbir ilgisi b u l u nmayan faa l iyetlere göz y u m u l ması ; fraks438

yoncu ve bölücü faa l iyetleri kolaylaştıran etken ler, işte bu kusurl a r ol­ m uştu r.» Partimiz, saflarında bel i ren, Parti n i n geleceği bakımından en büyük teh l i keyi teşkil eden küçük-burj u va sekter akımını nihayet yenilgiye uğ rattı. Birlik h a l i nd e ça lışan, ideoloj i k, politik ve teşki lôtlanma a l a n l a rında i i . Milli Kongrede a l ı n a n ka ra rla ra, 1 957 ve 1 960 Komü n ist ve Işçi Partileri Konferansıarı nı n , Bildirilerine u yg u n olarak ha reket eden bir yönetime kavuşabilmek üzere, Parti içinde büyü k bir temizl i k ya pıldı. Teşkilôt a la n ı nd a izlediğimiz politika n ı n a macı, p rensipler temeline daya n a rak, köklerini işçi sınıfından ve köylü taba ka l a rından a l a n bir p a rti kurmaktı. 1 954'ten b u yana, b u a macı kısmen de olsa gerçekleştir­ meye çal ıştık. B u n u n l a i l g i l i birka ç ça lışma plônı şimdiden başa rıya ulaş­ mıştır bile. Partimiz, Bol iviya maden işçileri n i n gerçekten devrimci nitel iğini iyi biliyor. O n yılı aşan bir dönemden beri, herha ngi bir değişikliğe u ğ ra m a ­ y a n bu devrimci nitelik, emperya l istlerin, yerli ajanlarının beslediği karşı­ devrimci ve yen i -sömürgeci a maçların gerçekleşmesine engel o l a n başl ıca etkenlerdir. Ote yandan Partimiz kendisine ş u a maçları tôyin etmiştir: Anarşist ve sen d i ka l i st ka l ı ntı l a rı kökünden kazımak, küçü k-burjuva m i l l i yetçi refor­ mizmi yen i l g iye uğratmak, ve trots kizme kesin bir da rbe indirmek. Bu a la nda Parti mizin karşısına çıkan başlıca zorluk, oportünist, hattô gerici ve yobaz a kı m l a rı n da aşırı -devrimci görü nmeye çalışmasıdır. Kurulma işine devam eden Partimiz plônlar hazı rlıyor, bütün güçlerini seferber ederek şu veya bu soru n u çözüm lemeye çalışıyor, sübjektivist hata la ra ve g üçlü klere rağmen, a maçlarını tespit ediyor. Böylel i kle bir yandan, Partimizin işçi sınıfının temel kesimlerine kök salmasını, öte yan­ d a n halk kitlelerine ve müttefikleri m ize karşı doğru bir politika n ı n izlen­ mesini sağlayacak ş a rtla r yaratı l m a ktad ı r. Siyasi d u ru m u n karmaşık niteliği yüzünden I I . Ko ngreden sonra tesbit edilen ça lışma plônının bazı noktalarını gerçekleşti remedik. Bunlard a n b i ri, Parti n i n bütü n çaba larını köylerdeki ça l ışmalarım ıza ayırması mese­ lesiyd i . Ama öte ya ndan, maden işçileri a rasında Parti teşki lôtlarını yen i­ den kurmak üzere yü rüttüğ ü m üz ka rarlı ve deva m l ı fa a l iyet bize şu ger­ çeği bir kere daha ispatlamıştı r : «Parti n i n va rl ığı, kitlelerin en çok ilgilen­ d i ğ i soru n l a ra çözüm yol l a rı bulma yeteneğ ine bağlıdır... Mayıs ve Eyl ü l 1 965 deki kanlı bastırma olayl a rı bazı bölge teşkilôt­ l a rı n ı n m a hvolmasına yol açtı. Siyasi nedenler yüzünden binl erce işçi n i n i şi n e s o n veri l d i . Sen d i ka l arda, h a l k örgütlerinde görevl i yöneticiler b u işlerinden atı ldı, ü l kenin doğusunda, vahşi o rman balgalari nde ku rulan toplama ka m p l a rına gönderi l d i . Işçi sın ıfı, basında n ve radyodan kendini ilgi lendiren hiçbir haber a la maz oldu. B u n u nl a beraber, Parti n i n birleştirici ça baları sayesinde, yeni komünist teşki lôtl a r meydana geldi. Işçiler savaş araçları n a yeniden kavuştu l a r, 28'

439


sendika la rı n ı yeniden kurd u l a r, taban tapla ntıla rı düzenlediler, birleşme­ lerini sağlayacak isteklerde bulundula r, ordu n u n maden ieri işgal etme­

O K T O B R D E V R I M I N I N 5 0 . Y I L D O N Cl M O N E D O Ö R U

sine karşı gösteriler d ü zenled i ler, işçiler aleyhine çıka rı l a n ka n u nl a rı pro­ testo etmek üzere g revlere g i riştiler, askeri hükümetin a l dığı baskı tedbir­ lerine karşı savaştıla r. Sa ğ l a n a n sonuçl a r ı n önemini a nlayan Parti, kitleler üzerinde yaptığı etkileri a rttıra bilmesi için, bütün demokratik i m kô nl a rd a n fayda l a n m a k zorunda o l d u ğ u sonucuna vardı. B u n u n l a beraber Parti haya l e ka p ı l m ı ­ yordu. Söm ü rme v e uydu l u k rej i m i n i aya kta tutabilrnek i ç i n , düşmanın, başvurduğu kanlı baskı ve yıldırma metotlarından vazgeçmiyeceğini bili­ yordu. Geçirdiği tecrübeler Partiye ş u gerçeği öğretmişti r : Barışçı ve barışçı olmayan, her çeşit savaş yol l a rına başvurmaya hazır olduğunu söylemek yetersizd i r ; gerektiği a nda, devrimci sorum l u l u klarını yerine ge­ ti rmeye hazırl a n m a kta şa rttır. Leninin öğ ütünü göz önünde tutan Partimiz, belirli b i r a nda, işçi sını­ fının eğ itimi ve teşkilôtlanması a l a n l a rı nda, siyasi a ğ ı rl ı k merkezi n i n n e rede bulunduğunu - k a n u n i sendika faal iyetl erinde m i , yoksa silôhlı aya klanmada m ı - tesbit etmek soru n u n u n önemini a n l a d ı ve bu pren­ sipi uyg u l a d ı . Geçi rd i ğ i miz devrimci tecrübelerden olduğu kadar, d iğer h a l kların tecrübelerinden d e sonuçlar ve dersler çıkarmaya çalıştık. Par­ timiz, Bol ivya h a l kı n ı n silôha sarılarak tarihsel düşmanını defala rca yenil­ g iye u ğ rattığ ını u n utmuyor. Ama bu kadarının yetersiz olduğunu, halkın sarfettiği ça baların sonuçl a rı ndan yoksun bırakııma ması için gerçekten devrimci öncü kuvvetleri n ş a rt olduğunu da biliyor. Pa rtimiz Merkez Komitesinin Ağustos 1 966 topla ntısında verdiği kara ra göre, bu yılın o rta l a rı n a doğru to planacak olan Bol ivya Komü nist Partisi II. M i l l i Kon g resi nin hazırl ı kla rı işte böyle bir ortam içinde ta mamlan­ m a ktadı r. Kongrenin g ü ndeminde yer a l a ra k sorun l a r ş u n l a rdır: M e rkez Komitesinin faa liyet ra poru n u n tartışılması, Parti progra m ı n ı n ka bul edil­ mesi, tüzüklerde gereken bazı değişikliklerin yapıl ması, Merkez Komite­ sinin, Kontrol ve Ka d ro l a r Komisyo n u n u n seçilmesi. Bazı şehi rlerde - La Paz'da, Oruro'da - bölge komitelerinin, H u a n i n i maden işçileri komitesi n i n bölge konferansıarı şimd iden yapıl m ıştı r. Şu noktayı da belirtel i m : Orure bölge konfera nsında, toplantıya katı l a n dele­

Sovyetler Birliği bügün

ıv. Sosyalist tanm Oktobr devri m i n i n en göz a l ıcı sanuçla rında n b i ri de köyün sosya l ist gel işmesidir. Proleta rya devri m i n i n a l dığı i l k kanun tedbirlerinden biri toprak buyruğu ile barış buyru ğ u d u r. Büyük topra k sahi bierinin, kilisenin ve kral a i l esinin 1 50 m i lyon hekta rdan fazla olan topra kları köylü lere p a rasız olarak dağıtıldı. Lenin «bizim g i b i köylü olan bir memlekette, pro­ letarya d i ktatu rasından öze l l i kl e herkesten evvel ve en kısa s ü re içi nde köyl üler faydalan mıştı r ... d iyor. Le nin, vata ndaş ha rbi bitti kten sonra, Sovyet köyünün sosyalist değişimi ha kkında b i r plôn ortaya koydu . Bu plôn tarihe Leni n i n kooperatif plônı a d ı i le geçti ve a nc a k onun ö l ü m ü nden sonra uyg u la n d ı . 1 927'de ta rım üretimi bütünü i le devrimden evvel ki seviyesini buldu. Fakat sanayileşmenin bc;ışlaması, şehi rlerde yaşaya n l a rı n çoğ a l ması, tarım ü rü nlerine ve tarımdan sağ l a n a n h a m maddelere karşı isteği a rttı rd ı . Köyde, köylü ler, zen g i n v e fa kirler a ra s ı nda �yrı l ı k a rtmaya başladı. Kulak­ lar baş ka l d ı rmaya başlad ı l a r. Parti, fa kir ve orta köylü taba ka larına daya nara k, küçük köylü ü retim g ru pl a rı na yani, ü retim kooperatiflerine, köyde i nsanın i nsanı sömürmesi kaynakları n ı n ortadeıın kaldırı l ma s ı n a d o ğ r u yöneld i . Böylece ta rı mda devrimci değişimin i kinci a ş a m a s ı d a sona eriyo rd u. Kollektifleşti rme, ü retim ve köylünün yaşantı şartlarını değişti rdiğ inden, köyde sosya lizmin kesin zaferini sağ l a mıştı. B üy ü k sosyalist işletmeler (Kolhoz ve sovhozl a r) modern tekniğin ve b i l i m sonuçları n ı n geniş ölçüde uygula nmasına i m kô n veriyordu . Bundan böyle, memleketin ta rı mında, ü retim a ra çl a rı üzerinde sosyal m ü l kiyet hôkim d u ruma geçmişti.

gelerin % 46'i maden işçileri idi.

Iş/etme kategori/erine göre ekili arazinin dağııişı

Bol ivya Komün ist Pa rtisinin, Bolivya h a l k ı n ı n yürüttüğü devrimci savaşı

1 92B

1 940

1 965

Ekili a razi (milyon hektarla)

113

1 50,6

209,1

(Yüzde) ile ekili a razi

1 00

1 00

1 00

yönetebilecek bir parti haline gelmesini sağlayaca k temeller atılmıştır. Bol ivya h a l kına, bugün emperyalist ve gerici güçlere karşı yü rüttüğü sa­ vaşa, yeni bir yal açılmaktad ı r.

b u n l a rda n : sovhozlar ve öteki devlet işletmeleri

1 ,5

B,B

46,6

kolhozlar

1 ,2

7B,2

50,2

Kolhozcuları n , işçilerin memur ve öteki halk g ruplarının özel yardımcı ü reti m l eri 440

97,3

13

3,2 441


1 965 so nunda 36.900 kolhoz vardı. Bunlard a n her birini o rta l a ma 6.000

1 966'da tarım ile riye doğru yen i bir adım attı : Oreti m i n tümü 1 965'e

hektar toprağa, 1 .050'ye yakın büyük baş hayvan ve 38 tra ktörü sahipti.

kıyasla yüzde on, ve ta h ı l ü retimi ise 1 70,8 m i lyon ton a rttı. Bu, bir hektar

Bundan başka 1 1 .700 savhozd a n her birinin 24.600 hektar toprağı, 2.098 büyük baş hayva nı ve 1 1 4 tra ktörü vardı.

leri ise, i l k defa o l a ra k memlekette altı mi lyon ton ham pamuk verm işlerdir.

Sovyet iktida rının kuru l uşundan bu yana, h a rp y ı l l a rı h a riç, köy ekono­ misi hızlı bir tempo ile gelişmiştir.

köyün yeni tek n i k a letler, kollektif üretimin yeni maddi ve tekn i k temellerle

rekor yılı olon 1 964 yılına kıyasla yüzde on i ki a rtış demektir. Pa m u k ekici­ Tarı m ı n sosya list prensiplere göre yeniden teşki latlonması ile beraber

donatımı işleri de yürütü l m ü ştür.

Şimdi Sovyet ta rı m ı e n modaem teknik a raçlara sahiptir. 1 966 yılı

Köy ekonomisinin toplam üretiminin artış hızı (yüzde ile)

sonunda Sovyet tarı m ı n ı n 1 ,7 m i l yo n traktörü, 540.000 biçer-döğer ve

1 9 1 3 1 91 7 1 921 1 930 1 940 1 945 1 950 1 955 1 960 1 965 Köy ekonomisi nin 1 00

88

60

1 17

1 41

86

1 40

1 70

224

261

d a ki a rtış

1 00

81

55

1 26

1 55

93

151

1 75

226

249

Hayva nc ı l ı kta a rtış

1 00

1 00

67

1 09

114

72

1 18

1 60

219

254

toplam a rtışı (helli kle ta rı m-

1 .01 3.000 kamyonu vardı. 1 965 y ı l ı nda ça lışmalar, patates eki m i n d e yüzde 73, değişik ekim a l a n ­ l a rı nda yüzde 60 l a 9 7 a rasında, ta h ı l biçmesi, yüzde 9 8 toh u m temizlen­ mesi yüzde 96, at biçmesi yüzde 79 nisbetinde m a ki neleşti ri l m iştir. Sov­ hozların yüzde 99'u, kolhozları n yüzde 95'i elektrikleşmiştir. 1 960 i l e 1 965 a rasında tarıma tes l i m e d i l en madeni g ü bre 2,4 misli a rtmış ve 27 mi lyon tonu aşm ıştır. Modern makinelerin geniş ölçüde k u l l a n ı l ması, elektrikleşme, ve kimya

Eki l i a razi önemli bir ölçüde a rttı : 1 91 3' I e 1 965 a rasında 1 ,8 m i s l i (91 m i lyon hektar). Bu a rtış öze l l i kle 1 954' I e 1 956 a rasında uyg u lanan h a m topra kları n kıymetl endiril meleri sayesinde elde edil miştir. Hayvancı l ı k d a kuvvet l i bir artış gösterd i . 1 967 y ı l ı n ı n başında, sığır sayısı 1 91 6'ya kıyasla 1 ,7 misli, domuz sayısı 2,5 misli, koyun ve keçiler 1 ,5 misli attı. Tarı m ı n gel işmesi, başlıca tarım ü rünleri n i n a rtışını önemli bir ölçüde a rttırma olanağını sağ lamıştır.

ürünleri n i n ku l l a n ı l ması, iş veri m l i l iğ i n i n , 1 9 1 3'e kıyasla beş mislinden fazla a rtmasını sağ l a m ıştı r. Sovyet h a l kı ta rı mın gel işmesinde hiçt küçümsenmeyecek

başa rı l a r

elde etmiştir. Bununla beraber ihtiyaçlara kıyasla ta rım üreti m i hala geri­ dir. 1 965'de Merkez Komitesinin ve XXii i . Kon g renin kararları bu a la nd a bir dönüm noktası o l m uşlard ı r. B u kararlara uyularak ta rı m ü reti m i n i n gel iştirilmesi v e h ızlandırılması i ç i n enerj i k tedbirler a l ı nm ıştır. Içinde bulu nduğu muz beş yı l l ı k plan süresinde, tarım ü reti mi, eski plana kıya sla yüzde 25 artacaktır. Tarım ürünleri n i n bol l u ğ u n u sağlayacak şeki lde ta rı m ı gel iştirmek : Bu g ü n Sovyet h a l kı önünde d u ra n temel meselelerden b i ri

Tartm ürünlerinin yıllık üretim ortalaması 1909

1936

1961

budur. 1961-1965 1909-1913 yıllarına kıyasla artı, yAzdes'

Tarım ekonomisinin fiyatı değişmez ü reti m i n i n tümü (milya r ru ble) 20,9

Yonm yüzyıl önce - 1017'de

23,5

52,4

77,4

1 30,3

1 79,7

5

735,5

25 Mayıs (7 Haziran) 1 9 1 7'de Rusya Sosya l - Demokrat Işçi Pa rtis i n i n (Bolşevik) Merkez Kom itesi Geçici h ü kümeti n v e burjuva i ktidarının, eko­

250,7

Başlıca üretim kategori lerinde üreti m : Tah ı l (mi lyon ton) ham pamuk (mi lyon ton)

72,5 0,68

2,5

şeker pa ncarı (mi lyon ton)

1 0, 1

1 7, 1

59,2

586,1

patates (milyon ton)

30,6

49,4

81,6

266,7

nam ik, sosyal ve po litik alanlard a iflasını g ünden g ü ne d a h a açık b i e

4,6

4

9,3

1 93,8

şekilde tesbit ediyordu. Merkez Komitesi, Rusyayı barışa yöneltmeye söz

et, ca n l ı hayvan (mi lyon ton) süt (mi lyon ton)

28,6

26,5

64,7

224,7

yumurta (milyar adet)

1 1 ,2

9,6

28,7

256,3

veren fakat ekonomik d u ru m u n çöküntüye doğru gitmesine rağmen, b i r taaruz hazırlayan koalisyon hükü m eti nin t a m iflasına işa ret ediyordu.

1 88,5

Memlekette, işçi ve askerler Geçici H ü kümetin h a l k düşmanı politika-

yün (milyar ton) 442

1 92

1 29

362

443


sına karşı duydu kla rı ve g ittikçe artan hoşnutsuzl u kl a rı n ı açığa vuruyordu.

h ü kü mete karşı derh a l ha rakete geçilmasini istediler. Fakat Lenin b u n l a ra

3 (16) Hazira n da Rusya, işçi ve asker m i l letvekileri Sovyetleri kong resi toplandı. Bu çalışma l a ra 1 ,090 delege katıldı. Bunla rd a n 1 05'i bolşevikti.

şiddetle karşı koydu . Konferans tarafı ndan ka bul edilen rapor h a kkındaki

Burjuvazi ile koa lisyona ta rafta r olan I htila lci -Sosya l i stler, Menşevikler çoğ u n l u ktad ı r. Menşevik ida recilerden Tsereteli, Rusyada, bütün sorumlu­

h a re ket denemelerine karşı şaşmaz bir şekilde savaş. Bu g i b i ha reketler

kara r şu zoru n l ukları

bel irtiyor ..a n a rşizme ve pa rçalayıcı

perakende

zamansız oldukl a rı ndan, a ncak burj uvazinin işine yara r. B u rj uvazi, yeni

l u l a rı yükelencek bir parti nin va r olmadığını iddia ediyordu. Len i n �böyle

bir devrim aşa ması n ı n ka çınılmazlığı bil incine varmıştır. Bunun içindir ki,

bir parti va r.. d iye ceva b verdi. Len in, kongre önünde Bolşeviklerin prog­

kudurmuştur ve h a l kı n çoğ u n l u ğ u n u n zihninde bu aşamanın o l g u n laş­

ra m ı n ı açıklıyor ve bütün i ktidarın Sovyetlere verilmesini istiyordu. 8 (2 1 ) Haziranda, Bolşevik Pa rtisinin Merkez Komitesi, 10 (23) Haziran

masını engellemek için herşeyi yapmaya hazırd ı r. En enerj i k bir şekilde ve her a landa proleta rya nın kuvvetlerini ve devrimci orduyu, devri m i n yeni

g ü n lerinde barışçı bir gösteri tertipleyerek, gittikçe büyüyen emekçi yığ ın­

aşamasına hazırl a m a k, ve elden geldiği kadar a çı k, i n a n d ı rıcı bir şekilde

l a rı n ı n memnunsuzluklarına yön vermeyi kararlaştırdı.

göstermek. Böylece yalnız h a l k ı n çoğ unluğunun, özell ikle fa kir köy l ü n ü n

9 (22) Haziranda, Sovyetler Kongresini idare eden I htila lci-Sosyal istlerle

örgütlenmiş proleta ryaya güveni v e i ktidarın b u proletaryaya geçişi, h a r­

Menşevikler, Kong reden gösteriyi yasaklayan bir ka ra r çıkarttı l a r. Kararı

bin s ü rd ü rül mesinden, kaçı n ı l m a z ekonomik çöküntüden, I htila lci -Sosya­

çiğnemek, Kong reye karşı çıkmık olacaktı . Bunun için Bolşevikler de gös­

l istlerin ve Menşevi klerin anlaşma politika sı ndan meyd a n a gelen çıkmaz­

teri n i n yapı lmamasını tavsiye ettiler.

dan m"emleketi gerçekten d e kurta ra b i l i r...

12

(25)

Haziranda,

ihti la lci-Sosya l istlerle

Menşevikler,

18

Hazira n

(1 Temmuz) da b i r gösteri tertipledi ler. Bunun gayesi, Rus birl i kleri n i n Gü ney cephesinde, h ü kümetin kararı i le yapaca kl a rı s a l d ı rıyı mora l bakı­

H a l k yığ ı n l a rı kendi öz tecrübeleri ile g ünden g ü ne, Bolşevik Partisi politikası n ı n tek doğru politika olduğu i na ncına varıyorla r.

m ı nd a n desteklemekti. 14 (27) Haziranda, Bolşevik Partisi Merkez Komitesi, memleketin bel l i ­ b a ş l ı Bolşevik teşki latlarına b i r telgraf gönderdi. Telgrafta ş u n l a r va rd ı : ..Sosya l - Demokrat (Bolşevik) Partisi Merkez Komitesi, 1 8 Hazira n gösteri­ sine katılmayı kararlaştırm ıştı r. Şiarl a rımız ş u n l a rd ı r : Kahro/sun Çarlığın Duması ve Danrştay/. Asker hak/art bildirisinin gözden geçirilmesi. Asker ve denizci/ere karşı O/Inan baskı tedbir/erinin ka/dm/ması. Bütün iktidar, işçi ve asker Sovyet/erine I..

1 8 Hazi ra n (1 Tem muz) da, 500.000 işçi ve asker Bolşeviklerin ça ğrısını desteklediler. Aynı zamanda, Moskova, Helsi nfors, Riga, Kiev, Kha rkov, Samara, Voronej, Vla d i m i r ve daha başka şehirlerde gösteri ve mitingler yapıldı. Lenin, gösterin i n son uç l a rını çıkardığı

On sekiz Haziran .. m a ka­

..

lesinde ş u n l a rı yazıyo r : .. Gösteri, Bolşeviklerin baltalayacı

ha reketleri

ha kkındaki boş lafl a rı, b i r toz bul utu g i b i bir kaç saat içinde dağıttı ve ş u n u açıkca gösterd i : Rusya emekçi yığ ı n la rı n ı n öncüsü sanayi proletar­ yası ve başkent a s keri birli kleri, ezici çoğ u n l ukları ile, parti m izin savun­ m a ktan geri d u rmadığı şia rlard a n yanadır . . . Etrafında birleşilen baş şiarlar ş u n l a rd ı : Bütü n i ktida r Sovyetlere! Kahro/sun on kapitalist bakanı Alman/arla ayrr barrşa ve ingiliz-Fransız kapitalist/eri ile gizli an/aşma/ara hayı r ! vs. 18 Haziran n ü mayişi, devrimci proletarya n ı n g ücünün ve politi­

kasının bir gösterisi oldu. Bu gösteri, devri min yön ü n ü ve çıkmazdan kur­ tulma şekl i n i göstermekted i r... 1 6-23 Haziran (29 Hazira n - 6 Temmuz) Parti n i n cephe ve cephe gerisi askeri teşki latlarının konfera nsı yap ı ldı. Konfera n s çok sayıda mesele in­ celedi. Bunla r a rasında en önemli olanlar ha kkında Len in, biri d u rum, ötekisi de tarım meselesi üzerine i ki rapor hazırladı. Delegeler Geçici 444

445


1 923 Eyl ü l ayaklanmasında, d a ha sonra sağ ve sol sapık a k ı m l a ra karşı savaşta, işçi sınıfının ka pita l izme ve faşizme karşı mücadelesinde, hep

Ş A N l I B I R TA R I H I N A N L l M A S I

Ilerici insanlık Oktobr Sosyalist Devriminin ellinci yıl dönü­ münü kutlamaya hazırlanıyor. Bir çok kardeş partiler bu konuda kararlar almışlardır. Sosyalizmi kuran memleket/er heyecanlı politik bir hava içinde ve çalışma gayret/erine kuvvet vererek bu büyük tarihi, anmaya hazırlanmaktadırlar. Burada, bu konuda Bulgaristan ve Macaristan Halk Cumhu­ riyetlerinde yapılan hazırlıklar hakkında bilgi vereceğiz.

Sovyetler B i rliği Kom ü n ist Partisinin hayırlı etkisi a ltı nda gelişti ve işçi sınıfının gerçek Markscı-leninci partisi h a l i ne geldi. Faşizm yılla rında, Sovyet halkının elde ettiği başarı l a r, Bulgar emek­ çileri için ha reket ve u m ut kaynağı oldu. Hitlerci Alma nya Sovyetler Bir­ liğine kalleşce saldırdığı zaman, Bulga r Ko m ü n ist Partisi, memleketimizde, faşist-kra l l ı k d i ktaturasına ve Alman işgalcilerine karşı silôhlı savaşa geçti. Ve 6 Eylü l 1 944'deki h a l k ayaklanması, Sovyet ordusunun yard ı m ı ile zafer kaza ndı. Sovyetler Birliğinin ka rdeşce yard ı m l a rı i le, yurd u m uzda, rekor sayı la­ bilecek kısa bir zaman içinde kuvvetli bir sanayi kuruldu. 1 965'de sanayi fonlarının tüm kıymeti, 1 939'a kıyasla 19 misli, tüketim m a l l a rı n ı n ü reti mine ayrı l a n fonlar 45 misli, ve t ü m sanayi ü retim hacmi ise 2 1 mislinden

Bulgaristan

fazla a rttı.

Bütün Bulgar komü nistleri ve emekçileri Büyük Oktobr Sosya list Devri­ m i n i n ell inci yıldön ü m ü n ü pa rl a k b i r şekilde kutlamaya hazırla nıyorlar.

1 965'de, 1 932-1938 yılları n a kıyasla i ki misli mahsul elde edilmesini sağ ­

Komünist Partisi Merkez Komitesinin 21 Şubat 1 967'de yayı n l a n a n özel

ladı. Ve bu sonuç d a h a az i ş g ü c ü i le elde edildi.

kararında tesbit edilen hazırl ı kl a ra bütün memlekette devam edil mektedir. Bu

kararda

işaret edildiği

g i bi , Oktabr Devri m i

bütün,

insa n l ı ğ ı n

1 950 y ı l l a rında tarı m ı n tom kollektifleşti rilmesi ve makineleştirilmesi,

Bulga r-Sovyet dostl uğu, Halk Cumhuriyeti mizin, sosyal i z m ve kom ünizm yolunda i lerlemesinde başlıca itici kuvvetlerden birid i r. Bu dostluk yeni

ö n ü nde, u l u sa l v e sosyal kurtu luşun, insa n ı n insan tarafı ndan sömürül­

bir aşama ve d a h a yü ksek bir gelişme devri ne d i rmiştir. Bu devri n nitel iği

mesi n i ön lemen i n yol la rı n ı açmıştır. Sovyetler Birliğinin tecrübesi, sosya list

daha yakın ekonomik yakı n laşmadır. B u yakınlaşma ü retimde ihtisaslaş­

devri min, bütün memleketler için geçerli genel ka n u n la rı n ı çıka rmaya

maya, bilim, teknik, kültür a l a n la rı nd a iş birliğinin genişletilmesine daya­

yard ı m etmiştir.

nıyor.

Kararda özellikle ş u n l a r bel i rtiliyo r : «Hiç bir parti, hiç bir ü l ke, hiç b i r

Oktobr Devri m i n i n 50. yıldönü m ün ü, emekçilerimiz için özbeöz b i r Bulgar

h a l k, Sovyetler Birliği Komün ist Partisi, Sovyetler memleketi v e Sovyet

bayramı olacaktır. Bütün sanayi işletmelerinde sosya list gelişme en yüksek

h a l kı kada r, i nsanlığın mutluluğu, özg ürlüğü için bu kadar fedakôrl ı kl a rda

noktasına varmıştır. Ekonominin geliş mesi n i sağ l a m a k için ü reti m i arttır­

bulunmamış, felô ketlere göğüs germek zorunda kalmamıştır... B u n u herkesten evvel B u l g a r h a l k ı b i l m ektedi r. Geçmişi, bu günü, ve

m a k ve modernize etmek, sosyal işin veri mliliğini yükseltmek ve bütün ekonomu kollarının d a h a iyi işlemesi n i sağl a m a k i çi n , devlet kooperatif­

yarı n ı n perspektifleri ayrı lmaz b i r şekilde Oktobr dôvasına, Sovyetler Bir­

leri, Bulgar Komünist Partisinin iX. Kongresinin tesbit ettiği büyük ödevleri

liği Kom ü n i st Partisi nin ve Sovyet halkının savaş ve zaferlerine bağ l a n ­

yerine getirmek i stemekted i rier.

mıştır. Bulgar Kom ü n ist Partisi, len i n i n fikirlerinden i l h a m a l a ra k büyümüş ve kuvvetlenmiştir. B u l ga r Komünist Pa rtisi, Oktobr Devri m i h a beri n i heye­ canla a l d ı ve hiç tereddüt etmeden, ondan yana çıktı. Ç ü n kü bu devrimde

Bir çok i şletme, 1 967 ü retim plônını 7 Kosımdon evvel yerine getirme işine g i rişmişlerdir. Bu ş a n l ı yıl dönümü, bilim, kültür ve güzel sanatl a r a l a n l a rında do çok sayıda ve önemli teşebbüslere meydan verecektir. Bilimsel kurulla r ve

d ü nya ölçüsünde tarihsel bir olay görüyordu. H a l k yığ ı n l a rı n ı Rusyadaki

sosyal örgütler özel bir toplantı terti blemişlerdir. Bu toplantı sırasında

kardeşleri n i n örneğ ini uygula maya çağ ı rıyordu. 1 91 8'de Vladai ayakl a n ­ m a s ı , Rusyayı sora n devrim a levinin, bizde fışkıran i l k devrim kıvılcımı

Oktobr Devri m i ve devri min Bulga ristandaki etkileri ha kkında raporl a r

o l muştur.

d e katı lacağı başka inceleme toplantı l a rı do tertiplenecekt i r. B u n l a r, b i r y a n d a n Oktobrun yıl d ö n ü m ü bir yandan do Kapita lin b i rinci cildinin yayınıa nmosının yüzüncü yıldönümü vesilesi ile tertiplenecektir.

1 9 1 8'de kuru l a n Dar Sosya listler Partisi Oktobr Devri m i n i n etkisi a ltında kararlı bir şeki lde leninci yola g i rmiştir. Parti Kom ü n ist Enternasyo na l i n kurucu l a rı ndan b i ri oldu. V e Bolşevik Partis i n i n ideolojisini, pOlitikasını

sunulacak v e b u raporların münakaşası yapılacaktır. Ya bancı bilginlerin

ve teşkilôt prensiplerini benimsedi ve böylece leninci bir parti, yeni tip

Sofyod a Oktobr Devri mi ve b u devri m i n B u l g a r h a l k ı n ı n savaşları üze­ rindeki etkisi konusunda büyü k bir sergi açı lacaktır. lJ I kenin öteki önemli

bir parti oldu.

bölgelerinde de b u g i bi serg i ler açılacaktır.

446

447


Bir çok yuttaşı mız, Oktobr Devri mine katı l mış, vata ndaş harbi sırasında cephelerde savaşmışlard ı r. Bu konuda da bir sergi açılacaktı r.

Macar h a l kı, Sovyetler Birl i ğ i h a l kl a rı ve bütün d ü nya ilerici kuvvetleri i l e beraber bu unutulmaz tarihi kutlamaya hazırl a n m a ktad ı r. Gerçekten

Kültürel a l a n a geli nce : Rus Sovyet opera ve balesinin on g ü n l ü k tem­

de Macar h a l kı O ktobru n 50. yıldön ü m ü n ü d ünya ölçüsünde tarihsel bir

sil leri, Sovyet devrimci edebiyat haftası, güzel sa natlar ve fotograf ser­ özel l ikle Rus ve Bulga r ş a rkıları festiva l i göz önünde tutu lm uştu r. Bir ay

olay, u lusa l b i r bayram g i b i kıymetlendirmektedi r. Merkez Komites i n i n kararında ş u n l a rı okuyoru z : H a l kı m ızın geçmiş yarım y ü z yıl içinde hayatı ve savaşları ayrı l maz bir şekilde Oktobr Devri m i n e bağ l a n m ıştır. Binlerce

m üddetle, bütün ü l kede, Sovyet kültür g ü nleri terti blenecektir. Sofyada,

Macar enternasyonal isti Rusyada Oktobrun zafer için savaştı l a r. Sosya l i st

Tretiakov ga lererisinin büyük bir serg isi açıl acaktır. Bundan başka, Sov­

Devrim Rusya dan sonra i l k defa, Macaristanda zafer kaza m ı ş ve 1 9 1 9'da Macaristanda bir Sovyet Cumhuriyeti kuru l m u ştur. B u tarihsel m i ras, devri­

g i leri, bir çok festiva l ier, konfera n s ı a r, konserler, temsiller ve suareler,

yet Ordusu Şarkı ve Da n s Birliği i le, Sa nat Tiyatrosu n u n turneleri b üy ü k b i r i l g i i le beklenmekted i r. Bu temsiliere p a ra le l olara k, Moskovada "Sos­

min yenilg iye uğra masından sonra yurd u mizda çeyrek yüz yıl boyunca

ya list Bulgarista n ı n Selômı» adı altında Bulgar kültür g ü n leri terti blene­

devam eden faşist baskı devrinde ka l blerimizde u m ut kaynağı idi. Bu gün

cektir.

de sosya l izmi kura n kuşakları eğitmeye hizmet etmekted i r.

7 Kasımdan sonra başlayaca k olan Bulga r-Sovyet dostluk ayının prog­ ra m ı çok zengin olaca ktır. Bu, yurdumuz için gerçek b i r olay olacaktır. Basın evleri de kendi a l a n l a rı nda sıkı bir ça lışmaya koyulmuşlard ı r. Oktobr Devrimine yüzden fazla yayın ayrılmıştır. B u n l a rd a n çoğu daha ş i m d iden hazırd ı r. Sosyal teşki lôtlar ve ka mu kuru l l a rı, Oktobr Devri m i n i n tarihsel önemi ha kkında sözle ve basınla yayı n yapacakl a rd ı r. özellikle Len i n i n Ma rk­ sizmin gel işmesine yaptığı hizmet ve Sovyet devleti nin dış politikası ta nıtı­ lacaktır. Aynı zamanda, Sovyetler Birl iğ i n i n ko münizmin kurulması yo­ lunda elde ettikleri başa rı l a r, yine Sovyetler Birliğ inin, sosya l izmin kurul­ masında yurdumuza yaptığı yard ı m ; özgürlükleri, milli

bağımsızl ıkları,

sosya lizm için savaşan h a l kl a ra yaptığı k a rş ı l ı ksız yard ı m l a r da a n latıla­ caktı r. Mayısın 1 2-inde Sofyada, Sovyetler Birliği i le Bulga ristan H a l k Cumhu­ riyeti a rasında Karşılıklı Ya rdım ve Iş Birliği Anlaşmasının i mzolanması, Bulgar halkının hayatında tarihsel bir olayd ı r. Şanlı Oktobr Devri m i n i n yıldönü m ü n ü n a rifesinde, i ki memleketi bi rleştiren bağlar kuvvetlenm iş, B u l g a r ve Sovyet h a l kl a rı n ı n dostluğu d a ha yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Görüş ve menfaat birliği içinde i ş birliğine g i rişmiş olan H a lkcı Bulga­ rista n l a Sovyetler B i rl i ğ i Büyü k Oktobr Devri minin açtığı yo l d a n birl i kte ve g üvenle yürü mektedirier.

Macar m i l leti n i n çok h a reketli bir geçmişi var. Macarl a r yüzyı l l a r bo­ yunca ya bancı egeme n l i k a ltında yaşa d ı . Bunun içindir ki, Rusyada may­ d a n a gelen proleta rya devri mi halkımız a rasında büyük bir sempati kaza ndı. Çünkü Macar halkı büyük zorluklar ve ıstı ra bl a rd a n sonra, Rus d evri m i n i n çizd iği yolda, nihayet, sosya lizmin, Sovyet halkları ve sosya­ l izmi kura n öteki h a l kla rla yakın bir ittifa kın, özg ü rl ü ğ ü n ü n ve bağı msız­ l ı ğ ı n ı n , maddi ve m anevi i l erlemesin i n yol u n u buldu. Macar h a l kı n ı öteki ha l kl a ra bağlayan ilişkiler içinde, Sovyetler Birliği ile dostluğun kendine has bir yeri vardır, Işte, Macaristanda Oktobr Dev­ riminin 50. yıldönümü hazırl ı kl a rı Sovyet-Maca r dostluğu ve entern asyona­ l izm şiarl a rı a ltında geçmektedir. Merkez Komitesi, Macar Sosyal i st Işçi Partisinin ıx. Kong resi münasebeti ile ve o n u n şerefine sosya list yarışmaları kaza n a n l a ra bayra klar ve d i plo­ m a l a r verd i . Fakat yurd u muzun emekçileri Okto b r Devri m i n i n 50. yıldö­ nümü şerefine yarışmayı daha da hızland ırmayı teklif atmışl erdir. Emek­ çilerin isteklerini ka bul eden Merkez Komitesi, Oktobrun 50. yıldö n ü m ü n ü a n m a m ü n asebeti i l e a l d ı ğ ı kararda, b ü t ü n emekçileri bu h a rekete katıl ­ maya davet etti. Böylece, işçiler, köyl üler ve ayd ı n l a r b u büyük olay şere­ fine başarı l a rını a rttırmakta d ı rl a r : Merkez Komitesinin o rganı Nepsza­ badsag, başyazılarından b i rinde ş u n l a rı yazmakta d ı r : Bu ya rışmada, yal ­ n ı z kaza n a n l a r olaca ktır. Çünkü orta klaşa elde edilen başa rı l a r, Cum­ h u riyetin zenginleşmesine, Oktobrun fikirleri n i n zaferi nin, yani ba rış ve ilerleme ve sosya lizm fikirleri n i n zaferi n i n hızlanmasıno yard ı m edecek­ lerdir. B u yılın başından beri, basın, radyo ve televizyon Sovyetler Birliğine

MacariSlanda

özel b i r önem vermeye başla d ı l a r. Milyonlarca okuyucuya, din leyici ve seyirciye elli yıl evvelki ka h ra ma n ca savaşları , i ktida rı işçi ve köyl ü lere vermek için Len i n i n önderli ğinde Bolşevik Pa rtisinin savaşını a n l attılar. Bundan başka Sovyet hayatının değ i ş i k yönlerini, Komünist Partisinin

1 5 Şubatta Maca r Sosya l ist Işçi Partisi Merkez Kom itesinin, Büyük

ö n derliğin de, işçi ve köy l ü iktidarına day a n a ra k eskiden geri ka lmış bir

Oktobr Devri m i n i n 50. yıldön ü m ü n ü n kutla nması i le ilgili bir kararı yayın­

ü l ken i n nasıl büyü k bir sosyalist büyük bir g ü ç, b u g ü n d ü nya n ı n öncüsü

landı.

bir devlet h a l i n e geldiğ i n i de gösterd i ler.

448

449


Bu yıl dönümü m ü nasebeti ile idari ve sosyal teşki lôtl a r, gerek başkentte ferekse taşrada teşebbüsleri a rttırd ı l a r : Sovyetler Birl i ğ i n i n kaydettiği Her­

Suriyedeki durumun bazı yönleri

lemeleri gösteren serg i l e r tertibiendi. Edebiyat ve ha l k için popüler eser­ ler yayı n l a n d ı . En iyi Sovyet f i l i m leri gösteri l d i . Tiyatro eserleri gösterildi ve müsik eserleri çal ı n d ı . B i r Mayıs geçitieri sırasında Buda peştede ve başka şehirlerde h a l k yığ ı n l a rı Sovyetler Birliğini a l kışladı ve komünizmi kura n büyük h a l kı kadeşce sela mladı.

M. Salibi

Macar emekçileri Oktobrun yıldönü münü yarım yüzyıl evvelki büyük ve tarihsel olaylara layik b i r önemle kutl a m a k kara rı ndadırl a r. Merkez Komi­ tesinin kararında, d evri m i n zafer kaza nması, ve d ünya ilk işçi ve köylü devleti n i n kuru l ması ile, baskı ve söm ü rme rej i m i n i n de geri lemeye baş­ ladığı kaydedil mektedi r. Marksizm, komünizm fikirleri bundan d a h a üç çeyrek yüzyı l evvel «Avrupa üzerinde dolaşan bir haya l etti». 1 9 1 7'de bu fikirler d ü nya n ı n a ltıda birinde yaşayan b i r gereçek o l d u l a r. Oktobr Dev­ ri m i tarihte bir dönüm noktası, i nsanlık için yeni b i r çağ ı n başlangıcı oldu. Kararda, birinci proleta rya devri minden sonra Sovyetler Birl i ğ i n i n günü­ müze kadar geçtiği yol şöyle tesbit ediliyo r : Sovyetler Birl i ğ i politik, ekonomik a s keri bakımıard a n büyük bir güç olm uştur. On dört ü l kede zafer kaza nan d ü nya Sosya l i st sistemi kuru l muştur. Dünya haritası değiş­ miştir. Söm ü rge sisteminin harabeleri var. Ve bir çok mem leketler politik ve ekono m i k bağı msızl ı kl a rı için savaşmaktadı rla r. Macar h a l k ı Sovyetler Birl i ğ i n i n ve Macarista n ı n katıldığı Dünya Sosya­ l ist sisteminin, emperya lizme ve sömürgeciliğe karşı, barış, i lerleme de­ mokrasi ve sosya lizm için d ü nya ölçüsünde yürütülen savaşta en başta o l m a l a rından g u ru r duymaktadır. Karar ş u fikirlerle sona ermekted i r : Barı ş ı n ve i nsanlığın kaderi kapita­ l i z m le sosya l i z m a ra s ı n d a ki bu g ü n k ü büyük sava ş ı n sonucuna bağlıdır.

Geçen yıl 23 Şubat 1 966 günü, Suriyede Baas Partisini ayıran savaş, partinin sağ kol u n u n yen i l g isi, partiden çıkarı l ması ve temsilcileri n i n i kti­ d a rd a n uzaklaştırı l ması i l e sonuçla nd ı . Partiden çıkarı l a n l a r a rasında, parti nin kurucuları da vardır. Bunlar Suriyede devam etmekte o l a n ileriye doğru gelişmeyi d u rd u rma k ve gerici sosyal ta bakalara daya n m a k isti­ yorlardı. I ktidar bu parti n i n sol kol u n a geçti. Bu kol , m i l l i yetçi şiarlar ya­ nında sosya l ist ş i a rl a r da ortaya atıyor. Bu olaydan sonra kuru l a n h ü kü­ mette Baascı l a rı n yanında bir komün ist ve bazı tarafsızlar da yer a l d ı l a r. Birkaç ay sonra daha başka i lerici kuvvetler de h ü kümette temsil edil­ d i ler. Şimdi hükümette şu kuvvetlerin birer temsilcileri vard ı r : Arap sos­ yal istleri, Birl i kçi Sosya l i stler ve Sosya l i st Demokratlar. Şunu da tesbit etmek gerek ki, h ü kü mette önem l i yerler Baas Partisinin elindedir. Suriye Komün ist Partisi h ü kümete katılmayı kararlaştırdığı zaman ş u noktadan ha reket etmişti : Suriyenin şimdi içinde bulunduğu gel işme dev­ rinde, yürü rl ü kte olan ilerici ekonomik ve sosyal değişmeleri d a h a da ge­ liştirmek ve sağ l a m l a ştırmak, Suriyede sosya lizmin kurulması için gerekli olan ön d u ru m u elde etmek.

Bu savaşta devri mci hareket gelişme ve zafer devirleri, fakat aynı za­

Şimdi ve i ktidarın d eğ işmesinden bir yıl sonra, tereddüt etmeden diye­

manda geçici geri lemeler kaydedecektir. Bununla beraber savaşın sonucu h a kkında h i ç b i r ş ü phe yoktur. Oktobrdan beri geçen yarım yüzyı l , gün

b i l iriz ki, memleket gel işmesindeki genel eğ ilim, Suriyenin dış politikası

geçtikçe daha açık b i r geleceğe yöneliyor. Bütün d ü nyada sosya lizmin zaferi. Doğrudur, savaş kolay ol mayacak, d a h a d a büyük gayretler gere­ kecektir. fakat insanlığın büyük düşünürl e ri n i n haya l i n i gerçekl eşti rceğ i z : Sosya list b i r d ü nya kuracağız.

ve i ç politika n ı n DOZI yönleri ölçüsünde m üsbettir. M i l l etlerarası a la nda Suriye, sağcı Baascıların dayattığı tecrit h a l ka ­ s ı n ı yarmayı başardı. Suriyenin Sovyetler B i rl i ğ i v e öteki sosyal ist ü l kelerle dostlu k ve karş ı l ı kl ı yard ı mlaşma a la n ı n d a i l işkileri büyük bir gelişme kaydetti. Viyetna m Demokrati k Cumhuriyeti ile yard ı mlaşma ve daya nışma münasebetleri kuru ldu. Şamda Kore Demokratik Cumhuriyeti n i n d i ploma­ tik bir temsilcisi va rd ı r. Geçen yıl, mem leketin yakın tarihinde, e ko n o m i k ve kültüre l a n laşmalar i m za la m a k, Suriye ile sosya l i st memleketler a rasında delegasyon ziyareti sağ lamak bakımandan, en zengin y ı l d ı r. Arap ü l keleri ölçüsünde, kurtu l m u ş Arap ü l keleri i l e önemli b i r derecede kardeş l i k ve dayanışma i l işkileri n i n gel iştiğine şahit o l d u k. Israelin Suriye sı n ı rl a rına yaptığı s a l d ı rı n ı n a rtması sonucunda Suriye Arap Cumhuriyeti i l e Birleşik Arap Cumhuriyeti a rasında bir ortak savun m a a nlaşması i m a -

450

451


zaland ı.(*) I ki memleket bu a nlaşma ile, Suudi Arabistan ve Ordün idare ­ cileri n i n gerici faal iyetlerine, emperyalist v e siyonist komploları na ve

toprak sulayaca kt ı r. Hidroelektrik istasyonu ise, bu gün Suriyenin ürettiği elektriğin ü ç misli elektirik ü retecektir. Sovyet ve Bulgar yard ı m ı ile uzun

«Islam Paktı .. denemelerine karşı yard ı m l aşmayı ka bul ediyorlardı.

bir demiryolu hattı kurulma kta d ı r. Bu demiryolu büyük b i r h u bu bat ve

Şa mda, Arap kurtu l u ş hara keti ile daya nışma gösterileri çoğ a l d ı . Ş a m d a , Aden h a l kı v e işçileri i l e daya nışma maksadı ile m i l letlerarası bir

pamuk üretim bölgesi o l a n Cezireyi ve kuzeyin başkenti Halebi Akdenize bağ l ayacaktır. Azot g ü bresi ü retecek fa bri ka n ı n yapılmasına başla ndı.

sendika konfera nsı topla ndı. Bu konferans aynı zama nda Arap işçileri i le,

Çekoslovakya üçüncü bir şeker fa bri kası n ı n ve i ki nci petrol rafi nerisinin kurulması için bize yard ı m etmekted i r.

dört kıta işçi hareketi arasında kardeş l i k i l işkileri n i n kuvvetl enmesine yar­ d ı m etti.

1 968 Nisanı nda Su riye petro l ü denize doğru a kaca ktır. Bu, Arapların,

Aynızamanda Suriye h a l k ı n ı n e m perya lizme ve petrol tekellerine karşı

emperya list şi rketlerle i l işkisi olmadan, kendi gerçek sahi pleri eli i l e i l k

savaşı kuvvetleniyor. Suriye h ü kümeti ı. P. C. petrol ş i rketinden 1 955'de

petrol üretimi olaca ktır. Suriyede b u l u n a n fosfat madenieri n i n işletimesi

bu şirketle Suriye hükümeti a rasında imzalanan a n laşmının d ü rüst b i r

için Polonya ve Romanya ile a nlaşma i mzalanm ıştı r. Toprak reformu, bu

şekilde uyg u lan masını isted i . Bu a n laşmalara göre, i . P . C. (Iraq Petra l i u m

a la nda mevcut önemli yetersizli klere rağmen uyg u l a n maya devam ediyor.

Company) petrol boru hatla rı n ı n geçtiği meml eketlerde bu geçit yüzün­

Bütü n b u n l a rı n gerçekeleştirilmesi, Suriye n i n az gelişmiş ekono m i k ve

den kaza ndığının yarısını o ül keye ödemek zoru ndadır 1 955'den beri,

sosyal ya pısını değiştirecektir. Fakat b u projeler, sert bir kavga sonunda

i . P. C. yanlış hesa p l a r yapmakta idi. Su riye b u yüzden, yal nız 1 966 yılında 4.700.000 Ingiliz l i rası kaybetti. Suriye i steğ i n i n doğru luğuna, ş irket tem­

elde edilebildi. Bu savaş, yu rtseverler ve ilericilerle b u prolere karşı olan ve bu g ü n de onları sa bote etmeye, elden geldiği kadar zorl u k l a r çıkar­

silcisinin y a n l ı ş hesa plar yaptı ğ ı n ı itiraf etmesine rağmen, ş i rket a n laş­

maya devam eden gericiler a ra s ı nda oldu.

mazlığa haklı b i r çözüm yol u b u l mayı redetti ve petrol ü pampa l a mayı

Emperya l istler bu g ü n Suriyedeki m evcut gel işmeden hoşnut d eğ i l ler­

d u rd u rdu. I n g il iz emperyalizmi b u n u n l a S u riye ile I ra k arasındaki i l işki leri

d i r. Gerici Arap idarecileri de öyle. Ordün ve Suudi Arabistan radyoları

bozmayı, ve Irakta yeni yeni imtiyazlar elde etmek için I ra k hükü meti

ve Beyrutta e m perya listlerin hesa b ı n a ça lışan basın, Suriyeye karşı her gün yalanlar yaymaktadırlar. Emperyalistler Israel

üzerine baskı yapmayı öngörüyordu. Fakat Su riye halkının hakları n ı eldeetmede gösterd iği kararl ı l ı k I ra k

hükümeti ni, Su riye

sın ırları na karşı saldırılarını a rttırmaya teşvi k etmektedirler. 7 Nisanda,

emperyalist

Su riyeye karşı büyük bir Israel sa ldırısı yapıldı. Suriye ordusu ceva b verd i

oyu nları boşa çıkardı. Ve I ra k h ü kümeti petrol şirketine karşı daha sağ­

ve çok a ğ ı r had iseler oldu. Pol iti k ve ekono m i k d u ru mları ndan çok şey

halkının

emperyalist

şi rkete

karşı

gösterd iğ i

düşmanl ık,

lam bir tavır takı n d ı . Arap komün ist ve ilerici güçleri, sosyalist ü l keler

kaybeden, fakat başka i m ka n l a rı olan iç gerici l i k i ktidarı tekrar elde

hükümetleri ve h a l kl a rı, Suriye halkının haklı dôvasına karşı büyük bir

etmeye hazı rla n m a ktadır. Gericilik gizli teşki latları n ı m u hafaza etmekte­

daya nışma gösterd i ler.

d i r. Devlet m a ka n izmasında ajanları va rd ı r. Geçen yılın Eyl ü l ayında,

Bütün b u n l a r, i . P. C. idaresini, Su riye h ü kümetinin 1 966 y ı l ı için isted iği yekün u ödemeye, ve 1 955 yı l ı nd a n bu yana her yıl için istenen h a kl a r için konuş m a l a ra başla mayı ka bul etmeye zorladı.

kuvvetle rej i m i devirmek teşebbüsü ya p ı l d ı . Bu teşebbüsün a rd ı nd a em­ perya l istler, Arap padişa hları ve Suriye gerici l i ğ i vardı. Teşebbüs sağcı Baascılar ta rafından, çelişmeli ve demagaj i k şiarl a rla uyg u l a nd ı . Teşebbüs

Suriye Kom ü n ist Partisi, bu konuda yayı nladığı b i r açıklamada, elde

bazı ilerici askerlerin uya n ı kl ı ğ ı ve silôhlanan işçi sınıfının tepkisi karşı­

edilen b u sonuçları, Su riye h a l k ı n ı n petrol tekellerine karşı büyük bir

sında başarısızlığa uğra d ı . Teşebbüsün idareci leri Ord ü ne kaçtı l a r ve

zaferi olarak nitel iyor, öyle bir zafer ki, Arap h a l kları n ı n petrol tekellerine

orada Su riyede i lerici olan herşeye ka rşı demeçler vererek san maske­

karşı savaşında yeni bir aşama açmıştır.

leri n i de attılar.

Su riye h ü kümeti son zamanlarda Amerikan şi rketi TAPLI N E b i r mektub

Fakat emperya l istler ve gericiler, Suriyenin ilerici denemelerini başarı­

yazdı ve anlaşmaları gözden geçirmek için müza kerelere g i rişil m es i n i

sızlığa uğratmak, ha l k d üşmanı, kara ve ka n l ı bir rej i m kurmak için faa l i ­

i sted i . I ç d u ru m a geli nce, Suriye h ü kü meti memleletin e konomisini geliştirmek m a ksadı ile, sosya list ü l kelerle bir s ı ra anlaşma l a r i mzaladı. Sovyet B i r­ liğinin yard ı m ı sayesi nde Fırat üzerindeki büyük baraj kuru l a ca ktır. Bu konuda hazırl ı k ça l ışmaları bitmek üzere d i r. Bu ba raj 600 bin hektar (*) Bu yazı Isra e l i n Arap memleketlerine karşıyaptığı 5 Haziran saldırı­ sında evvel yazı l mıştı r. 452

yetlerine devam ediyorlar. O n l a r gayet i y i bil iyor k i memlekette i lerici e ğ i l i m i n devam edebil mesi ve bu güne kadar elde edilen ilerici ted bir­ lerin

mu hafaza

edebilmesi,

ü l kedeki

ilerici

kuvvetlerin

ya kın

işbirli­

ğ i n i n kuvvetlen mesine sı kı sı kıya bağ lıdır. Bunun içi ndir ki, bu kuvvetlerin b i rl iğ ini sa bate etmek ve a raları nd a ki yardı mlaşmaya son vermek için ellerinden geleni yapmaktad ırl a r. Devlet teşkilatında bul una n çok sayıda ajan, öze l l i kle ekonomik sektördekiler, ekonomiyi, bil hassa m i l l i leştirilmiş işletmeleri başarısızlığa uğratmak işçi sınıfı n ı ta h ri k etmek, için herşeyi 29

453


yapmaktadı rlar. Gerici l i k bazı tecrübesiz ve bi lgisiz soru m l u l a rı n ça ba­ l a rı n ı kök l ü b i r şekilde sö m ü rmektedir. Bütü n bunla r, memlekette me m ­ n u n suzluk uya n d ı rmak, i ktida rı zayıflatmak v e onu değiştirmek i ç i n fı rsat a ra m a k için yapılmaktad ı r. Gericilerin bu denemelerini engellemek, i lerici uyg u l a m a l a rı mu hafaza etmek ve onları deri n l eştirmek, göz önünde tutu lan projeleri uyg ulaya b i l ­ m e k i ç i n , yetersizlikleri v e boşl ukları incelemek v e onlara ekonomik, politik çözüm yolları b u l m a k ve böylece ülkenin normal i l e rici yolda yürü­ mesini sağ l a m a k gerekmektedir. Eko n o m i k sektörde, bu günkü d u rum, çok önemli bir gelişmeye temel

l ü lere kira l a n m a ktad ı r. Bu da devletin yı l l a r boyunca eski toprak sahibi­ n i n yerini a l ması demektir. Toprak dağıtı m ı n ı n geri kalması n ı n sebebi, soru m l u l a rın, köylü temsilcil eri n i n toprak reform u i ş lerine iştirak ettirme­ meleri, herşeyin bürokratik devlet teşki latı n ı n e l i nde b ı ra kı l masıdır. Son zamanlarda toprak reform u ka nunu nda, uyg u la n masını hızlandır­ m a k maksadıyle değ işikl i k yapıldı. Fakat zara rl ı değ i l i ş l i kler de yapıldı. 300 hektar kadar sulanmamış toprağa sahib o l a n sahi bierine, eğe r toprak m ü l k sahibi tarafından bizzat, sula nıyorsa, yad a mesel a F ı rat b a rajı gibi hükü met sulama plônları n a d a h i i se toprak sa hibine bütü n m ü l kiyeti elde tutmak i m kô n ı veri l mekted i r. Bütün bunla r, büyük toprak m ü l kiyeti n i orta­

o l a b i l i r. Ekonominin hemen hemen bütün a nahtarları devletin e l i nde b u l u n maktadır. Deva m l ı m i l li l eştiri l meler sonucunda, ki b u n l a rı n e n sonu n ­

d a n ka l d ı rma ve köyde kapita l izmin gel işmesini sınırlandırma işine ciddi

cuları i ki y ı l içinde oldu, yaba nce sermayeyi, v e büyük sanayide banka ­

topraksız köylü l er haıô mevcuttur. Bizde ta rı m kooperatifleri denen şey,

l a rda v e dış tica retin yarısında özel sermayeyi ortad a n ka l d ı rdı. Fakat bütün benzer durumlarda olduğ u gibi ekonomi, önemli zorl u klarla karşı­ laşmaktad ı r. Ekonomimizin önemli bir kusuru va rd ı r : B i l i msel bir pıanın yokluğu. Ekonomimiz spontane bir geli şmeye tabid i r ve açık bir perspektivden ve örg ütlenmiş

bir idareden yoksundur. Ekono m i n i n soru m l u l a rı n a göre,

bizde b i r ekonomik pıan va rd ı r. Fakat gerçekte bu, bazı tahminleri ve rakka m l a rı , gelişme bütçesi n i n gel irlerini ve 1 966-1970 y ı l l a rı a rasındaki beş y ı l l ı k devrede h a rca m a l a rı gösteren bir kaç sayfa l ı k bir dokümandon başka b i r şey değ i l d i r. Bu, büyük ya pı projelerini yatı rı mında ta hminden i l eri bir şey değ i l d i r. Bankacı l ı k sektörü, eski kapitalist metotl a rı ile ça lış­ maya devem ediyor ve boşta kôr sağ l a mayı düşünüyor. özel yatırım yapa n l a r banka l a rd o n büyük kred iler sağlayabil iyorlar. Bu sektörün sa­ ru m l u l a rı bankac ı l ığın yeni ödevle ri n e göre h a reket etmiyorlar. B u yeni ödevler ş u n l a rd ı r : Gel işme projeleri n i n finansımanı, sanayileşme n i n h ız ­ l a n d ı rı l ması, tarım v e e l sanatları nda kooperatifçi liğin teşvi ki. M i l l ileştiri lmiş fabrika l a r plônsı z ve merkezileştiri l m i ş bir yönetimden yoksun o l a ra k işlemektedirler. Bunları n yöneti minde, işletmenin gel işme­ sine karşı d u ra n ve eski mal sahi bIeri ile i ş birliği yap a n l a r vardır. Böylece büyük büyük tücca rl a r, hattô bozan eski mal sah i p leri devletleşti ril m i ş fabrika n ı n ürettiği m a l ı e l d e e d e r v e o n l arı pera kendecilere sato rla r. Bunları a rasında baz ı l a rı eskiden kazandı klarından fazla para kaza n ı r­ l a r. Işçi s ı nıfı bu g i b i fa bri ka l a rı n yönetim i nden hôla uzak tutu l m a ktad ı r. Sabota j l a ra karşı d a h a herhangi etki l i bir ted bir a lı n m ı ş değ i l d i r. Tarım a l a n ı nda, toprak reformu, bu konuda i l k ka nun dokuz yıl evvel

bir şe kilde g i rişilmemiş olduğunu gösteriyor. Tarım işçisi sınıfı, fa kir ve gerçekte bankadan i htiyaç l a rı n ı sağlamak için köylüleri n ya rd ı m laşma­ sını sağlamak için, köylü derneklerinden başka bir şey değ i l d i r. B u koope­ ratiflerden hiç biri gerçek bir ü retim kooperatifi değ i l d i r. Su riye Komün ist Partisinin politikası şunu göz önü nde tutma ktad ı r. Büyü k burj uvazinin yerini a lacak yeni zümrelerin türemesini önleyecek şekilde ekonomik gel işmeye yön veri l melidir. Su riye Kom ü n ist Partisi, gerek sanayide, gerekse tarımda orta ta baka la rı n varl ı ğ ı n ı ortadan ka l ­ d ı rmaya taraftar değ i l d i r. Yeni yeni devletleşti ri l melerin yapılmasını iste­ mez. Fakat aynı za manda yeni bir büyük b u rjuvazi nin ya ratı l masını d a karşısındadır. Parti, tedrici bir şeki lde kapitalist ü retim i l işkileri n i n sınır­ l a n d ı rı l masına ve ka pita l i st o l maya n i l işkileri n gel iştiri l mesi n i n ka çınıl­ mazlığ ı n a inan maktadır. Bu hedefe, yeni yeni devletleşti ri l m elerle değil, gerçek bir ekonomik gelişme pıanı ile sanayide devlet sektörü n ü geniş­ letmekle, ü retimi ve dağıtımı h a l k kontrol üne vermekle, devlet işletmeleri arasında değ iş tokuşu, küçük satıcıları ve tüketicileri büyük tüccarların kontrolü nden

kurta rma kla, tedrici bir şe kilde devlet ya pı projeleri n i n

uygul a n masında müteahhitleri n varl ığına s o n vermekle, bankaları n b u g ü nkü aşamada rol lerini tesbit etmekle u l a ş ı l a b i l i r. Tarım a na l ı nda ise, köklü bir toprak reformu uyg u l a makla, yani toprak beyleri n i n ve büyük toprak sahi bIeri n i n bütün topra klarını bedelsiz kamu­ laştırmakla ve bu topra kları köylülere m ü kiyet o l a ra k dağıtmak ve köy­ l ü leri serbeslik, i n a ndırma ve örnek olma esasl a rı üzerinden ü ret i m : koope­ ratifleri kurmaya teşvik etmekle köyde kapita l ist gel işmeyi önlemek m ü m ­ kündür. S u riyede ilerici kuvvetleri çözmek zorunda ka ldıkları başl ıca meseleler

çıka rılmış olmasına rağmen, h a l a temelli değ i l d i r ve çok a ğ ı r uygu l a n ­ m a ktad ı r. Toprak reform u sayesinde 4.000 fazla büyük toprak sahibi m ü l k ­

ş u n l a rd ı r : Bu g ü ne kadar başarı l m ı ş ekonom i k ve sosyal reform l a rı sağ­

l e r i n i kaybetti. Fakat Suriyede hôlô ekilir topra kl a rı n a ltıda biri o n l a rı n elindedir. Kamulaştırı l a n topraklard a n yalnız ü çte biri fakir köylülere

yetlerini v e komplolarını başırızlığa uğratmak, ekonomiyi i y i idare etmek,

dağıtılm ıştır. Fa kir köy l ü n ü n bu topra kları işlemek ha kkı var, fakat m ü l ­

etmek. Fakat bu ödevleri başarmak hiçte kolay bi r iş değ i l d i r. Bu, her

kiyet ha kkı yoktur. Kamu laştı rı l a n topra k l a rı n geri k o l o n üçte i kisi köy454

l a m laştı rmak ve geliştirmek, emperya listlerin ve gericilerin değişik faa l i ­ işçi sınıfını ve öteki e mekçi yığ ı n l a rı n ı bu hedefler etrafında seferber şeyden evvel, ü l kenin bütün i lerici kuvvetleri a rasında gerçek ve sağlam 29"

455


b i r ittifa kın va rlığını ve işçi sınıfına karşı d ü rüst bir h a raket tarzını

l a rda ve yığ ı n teşkilôtlarında tam ve g e rçek b i r iş birliği h a l i ne gelmesini

zoru n l u k ı l a r.

sağlamak savaşı. i lerici ve yu rtseverce bir d u ru m u savu n m a k ve onu daha

I ktidarda. Baas Partisinden başka öteki i lerici kuvvetlerin birer bako n l a temsil edildi kleri doğrudur. Fakat bu kuvvetler henüz demokratik hakla­

do iyiye doğru gel iştirme hedefi yön ü nde önemli ödevlerden birini teşkil eder.

rı na sahip değ i l lerdir. Bunla rı n. görüşlerini açığa vu rmak için legal i m­

KEmperya l izme. gericiliğe. feod a l izm kalıntı l a rına ve büyük sermayeye

kônları yoktur. Bazı Baasçı l a ra göre. bu kuvvetlerin. h ü kümetin başarı­

karşı i ktida rın daya ndığı bir cephe n i n kurulması. bütü n yu rtsever ve i lerici

l a rını övmekten başka faa l iyetleri o l m a m a l ı . Bu demektir ki. bu kuvvetler. sosya lizm için ciddi ola ra k savaşan ilerici devrimci g ü ç olara k rollerinden

güçleri seferber edebi l ecek bir cephen i n kurulması her zaman. politik bağımsızl ığı kuvvetlend i recek. ekonomik bağı msızl ığı sosyal ve ekonomi k

vazgeçmelidirler. Bu fikirleri savuna nla r. memlekette kuvvetler dengesini

değişmeleri sağlayacak. h a l k ı n elde etti kleri n i koruyacak. ha.lk yığ ı n l a rı n ı n

açı kca görmemektedirler. B u n l a r görmüyorlar ki. geri ciliğin ekonomik

hayati v e kültürel isteklerini yerine getirecek yol olara k ka l m a ktad ı r.

temelleri. g izli politik teşkilôtları vardır. Ve devlet teşki lôtından te mizlen­

Yu rtsever i lerici cephe. demokrasi ve sosyal i lerleme. sosya list gel işme

miş değ ildir. Mu kavemeti aza l m ı yor. çoğa l ı yor. Ve ajanları h e r ta rafta g izleniyor. her tarafa sızıyor.

ufukları n a doğ ru gerçek eşitlik. ka rdeşl i k temeli üzerinde kuru l m u ş bir Arap birl i ğ i n e doğru i lerlemek için bir g a rantid i r.»

Gerici l i k sabotajlar terti bliyor. Ve her ya nlışı. her yetersizliği. halkı

Suriyenin bu g ü n kü durumunda i lerici tedbirlerin savunmasını emekçi

rej ime ve i lerici tedbirlere karşı çıkarmak için sömü rüyor. B u p l ô n l a rı

sınıfları a rasında a ra m a k g e rekmektedir. Orta ve küçük burjuvazinin

başarısızl ığa uğratmak için. i ktid a rda o l m a k yetmez. Bütün i lerici güç­ lerin. özelli kle sosya l izme ciddi o l a ra k bağ l ı o l a n l arın katı l d ı ğ ı politik ve eko nomik bir faaliyet gerekmektedir.

reform l a r o lanına a l ı n madıkları doğru d u r. Ve kimse o n l a rı n ellerindekini o l m a k istememekted i r. Bu gün çözü l mesi g e reken sorun. küçük burjuva­ ziyi. büyük burjuvazinin ideoloj i k etkisinden kurtarma ktır. Böylece. rej i m i n

Suriyen i n tarihsel şartl a rı n ı n bir sonucu o l a ra k. i lerici ler bir çok parti

daya n a k v e desteğ ini her şeyden evvel. i ş ç i sı nıfı v e fa k i r köylülerde

ve h a reketler a rasında dağılmışlard ı r. Bu gerçeği basit bir sübjektiv

a ra m a k gerekmektedir. Işçi s ı n ıfı devletleşti ri l meleri heyeca n l a karşı l a d ı

istekle değişti rmeye i m kô n yoktur. Kuvvetler dengesini iyi incelemek gerek­

ve bir ç o k defo l o r. gerici komploların önleme i ş i n e karıştı. B u n u n için

mektedir. Ve iktidarın teme lleri n i genişletmenin ve e m ekçileri i l erici başa­

kapita listlerden kurtu l m a n ı n kendi menfaatlerine uyg u n olduğunu hisset­

rı l a r etrafı nda top l a m a n ı n yo lları a ra n m a l ı d ı r. Bu gerçek. bütün i lerici

melidir. Onun d a ha iyi yaşaya bilmesi. demokratik ve sendikal özgürlük­

gerekti rmekted i r.

lerini kullanabilmesi için herşeyi yapmak gerekmektedir. En azı b u rjuva­

Aynı zamanda bu kuvvetlerin orta k b i r cephede birleşmelerini ve ü l kenin

ziden elde ettiklerini muhafaza etmesine ya rd ı m etmel i . fiki rleri n e politik

g üçlerin

demokratik özg ürlüklerine sahip o l m a l a rı n ı

savu n u l masında ve i l erici bir yapıya kavuşmasında kendi leri ne düşen rolü

eğ i l i m leri ne saygı göstermeli. Sendikalı işçilerin. sendika yönetiminde

başa rm o l a rı n ı da gereketirmekted ir. Da ha belirli bir şekilde diye b i l i riz ki.

temsil edi l me k ve bütün a d ayları n progra ml a rını basmak ve dağıtmak

öteki ilerici kuvvetlerin

ha kkı olma lı. Oretim ka litesi n i n yükseltilmesi genel ekonominin menfaat­

şu

veya bu üyesinde görülen a nti-komünizm. sınıf

eğilimi. a nti-sosya l ist. Su riyeyi bir kulaklar (orta köy b u rj uvazisi) ve orta

leri. bir çok defo l a r tekrarolonmış bi r vaa d i n yeri n e geti ri l mesi ni. ya n i

burjuvazi ü l kesi h a l i n e getirmek eğilim leri ile izah edi lebi l i r. Yahut. geri­

işçilerin ça lıştı kları fabrika l a rı n yönetimine katı l m a l a rı n ı n sağlanmasını

ciliğin propagandası. Arap pad işah l a rı n ı n ve emperya l i stlerin tehdidi

zoru n l u kılmaktadı r.

ka rşısında gerileme ile izah edilebilir. S u riye Komünist Partisi Merkez Komitesi. Şubat ayındaki plenumunda bütün i ç ve d ı ş meseleleri i nceledi. Bu toplantı sonunda yayı n l a n a n bil­ d i ri de. i lerici kuvvetler a rasında iş birliği gereği üzerinde d u ru l uyordu. Bildiri komünistleri ş u ödevlere çağ ı rıyord u : «Emperyal istler. siyonistler ve gericiler. Su riyede i lerici denemeyi başarısızlığa uğratmak. solcu Baascı ­ l a r. kom ü n istler ve öteki ilerici kuvvetler arasında iş birl iğ ini engellemek.

Sosya lizmin düşma n l a rı işçi sınıfını sosya l i st fikirlerden uza klaştı rmak için her zaman her şeyi ya pmaktad ı rl a r. Fakat h a l kı mızın. emperya l ist­ lerin ve gericilerin hesa pla rını boşa çıkarmak için büyük olanakları vardır. Suriyeli ilericil er. memlekette çözüm bekleyen meselelerin. Markscı-leninci prensipler uyg u n o l a ra k çözülebii mesi için savaşları n a devam ediyorla r. Sosya l ist memleketler pa rtileri ve h a l kl a rı. Arap ü l keleri n i n ve bütün dün­ yan ı n anti-em peryal ist ve yu rtsever kuvvetleri kendi lerinden yanadır.

Suriyenin dost sosya l ist ü l kelerle i l işkilerini zayıflatmak. memleketin geliş­ mesini sağlayacak projeleri sa bote etmek. e n başta Fırat ba raj ı n ı engel­ lemek için ça lışıyorl a r. Bu teşebbüslere karşı savaşmak gerekmektedi r.» Merkez Komitesi n i n bildirisi şöyle devam etmekted i r : «Ilerici k uvvetler a rasında bu g ü n mevcut iş birliğini derin leştirmek ve genişletmek. ve bunun politik ve ekon omik hayatın bütü n böl üml erinde. h a l kçı ça lışma456

457


V I Y E T N A M S A VA Ş ı

Çalışabilen 100 kişiye karşılık 15 işsiz Bu amaçları gerçekleşti rmeye koyu l a n Seul rejimi, mem leketi m i litarize etmektedir. G üney Kore' n i n 600 b i n kişi l i k ordusu Amerikanın yard ı m iyle modern l eştiri l me kte ve yeniden silôhlandırı l ma kta d ı r. Doğrudan doğruya

Top ağzına sürülecek yem sağlayıcı - Güney Kore

a s keri masraflar son yıl içinde % 25 a rtmış b u l u n uyor. Bundan başka, stratej i k l i m a n l a r, hava a la n la rı ve benzerleri gibi askeri maksatlı tesisler ya p ı m ı için büyük pa ra l a r h a rca nıyor. Dolaysız ve dolaylı a s keri h a rca­

Birleşik Amerika'mn uydusu

m a l a rı n Gü ney Kore'nin bütçe g iderleri içindeki payı % 70 ora n ındadır. Memleketin m i l itarize ed i l mesi ekonom inin te mel lerini oyma kta, emek­

Birleşik Amerika askerleri Gü ney Kore'yi işga l e devam ediyarlar. G ü ney

ç i lerin sırtı nda ki yük daha d a a ğ ı rlaşmaktad ı r. 1 967-71 yı l l a rında sözü­ mona ekonomik ka lkın m ayı öngören ve 1 966 yılı so nunda a çı kl a n a n .. i kinci

Kore topra kla rında 60 binden fazla Amerikan askeri, «Hok» ve «Nika

beşy ı l l ı k plô n», h a l kı n soyulmasının ve yabancı sermayeye tabla tes l i m

Herkules» tipi g ü d ü m l ü raketleri ve daha başka silôhları vardır. Ko re Demokratik H a l k Cumhuriyetinde emekçiler başarıyla sosya l izmi kura rken,

zaten emekçilerin çektiği verg i lerin hemen hemen i ki misli a rttı rı l ması,

Gü ney Kore'de Amerikan kuklası Pa k Çan Hi'nin askeri terör rej i m i hüküm

b a ğ ı m l ı l ı ğ ı n utanç verici bir belgesidir. Orneğ in, bu plônda, a ğ ı r yükünü demiryollarında seya hat tôrife l erinin daha da yükselti l m esi ve halkın diğer

s ü rüyor. Vaktiyle Japon o rdusunda subayl ı k yapmış, komşu ülkeler h a l k­

verg i leri n i n de d a h a daya n ı l ma z ölçülere çıkarı l ma s ı öngörül mektedir.

l a rı n a karşı saldırı l a ra katılmış ve daha sonra Amerikan isti hbarat Servisi hizmetinde suba y o l a ra k ça lışmış o l a n Pa k Çan Hi G ü ney Kore'de Ameri­

ba ncı ve e n boşta Amerikan sermayesi tarafından ya pılacaktır. Birleşik

kan a s keri kuvvetleri n i n yard ı m iyle i ktidara getiri l m iştir. Şimdi emperyalist efendi lerine sadakatle hizmet eden bu adam, Ameri kanın Viyetnam h a l ­ k ı n a karşı g i riştiği saldı rıya d a en yakından katı l a n l a r a rasında y e r a l ­ maktadır. G ü n ey Kore politik, ekonamik ve askeri bakı m ı a rd a n Amerikan işgalcileri n i n ta m kontrolü a ltındadır. Ve gerçekte, memleketin asıl efen­ d i leri, Pa k Çan Hi'nin kukla rej i m i değ il, Amerika l ı l a rd ı r. Kukla rej i m yöneticileri bütün h a reketleri nde Vaşington'dan talimat a l m a ktadırl a r. Gü ney-Doğu Asya'da b i r kuklalar koa lisyonu meydana geti rmeye ve sa l d ı rısını Asya ü l keleri bayrağı a rd ı n a g izlemeye ça ba l ıyon Vaşington, G üney Kore Pak Çan H i rej i m i n e büyük ümitler bağ l a m a ktadır. Seul gerici rejiminin bütün dış ve iç pol itikası, Birleş i k Amerika n ı n b u e m per­ yalist plônını gerçekleştirme hedefine yönelti l m iştir. Işte asıl bu hedefe varmak içindir ki, 1 965 y ı l ı n d a Japonya-Güney Kore i l işkileri «normal leşti rilm iş», d a h a

sonra

da,

Vaşington'un d i rektifiyle,

Dahası va r : Bu «plôn»ın öngördüğü sermaye yatırı m la rı n ı n % 40-1 , ya­ Amerika tekell e ri Gü ney Kore'ye sermaye i h racı için çok ağır şartlar koş­ muş lard ı r. Bu şart l a r, Amerikan tekel lerine, Gü ney Kore pazarına istedik­ leri gibi hôkim olma ve ü l kenin m i l itarize edil mesiyle ve Asyo'daki saldırı savaşiyle ilgili alanlara sermaye yatırma i mkô nlarını sağlamaktadır. Seul yönetici leri n i n tuttu kları bu yolun, ekonomiyi daha büyük bir yı­ kıma sürükleme, şehir emekçilerini daha d a fa kirleştirme ve köyl üleri d a h a da perişan etme yolu o l d u ğ u söz götürmez. Netekim, G üney Kore işçi ve memurlarının, diğer Asya ü l kelerine kıyasla en düşük ücretle çahş­ tırı ldıkları n ı

Amerikan gazeteleri

b i l e yazmaktadır. Mi lyon l a rca

köy l ü

yeteri ka da r gıda a l makta n yoksundur. Her yıl 250 bin köylü, geçi m i n e yetmiyen pa rça - buçu k toprağını v e köyü n ü terkederek şehirlere a k ı n et­ mektedir. Işsizl i k çok büyük ölçüler a l mıştır. 28,4 m i lyon nüfusun içinde 7 m i lyon işsiz ve yarı işsiz vardır. Ya n i ça lışabilen 1 00 kişiye karş ı l ı k 1 5 k i ş i işsizdir.

Kuzey Doğu Asya ü l keleri a rasında yeni bir askeri blok kurma yol u nd a a d ı m l a r atıl mıştı. Pa k Ç o n H i ' n i n Oca k ayında Gü ney Kore « M i l l i Mec­ I i si»nde okuduğu mesajı da bu ça baları n bir delilidir. B u mesajı n özü ve sözü ü ç noktada özetlenebi l i r : Birincisi, «Asya ve Büyük Okya nus ü l keleri top l u luğunu yaratma ça baları n a hız veri lmesi». (Ya n i Amerika n ı n As­

Canlı et ihracı

ya'daki uyd u l arı arasında anti-komün ist bir askeri blok ka l ı p la maya a ktif o l a rak katı l m a k.) I kincisi, «Viyetnamda savaş yeteneğ i ve g ücünün korun­

Pak Çon Hi avenesi, bu d u ru md a n ..çıkış» yol u n u ken d i vata ndaşlarını

ması». (Ya n i Güney Viyetnama Güney Kore askeri göndermeye devam etmek.) Uçüncüsü, ..Viyetn amda Amerikan plônını gerçekleştirmeye aktif

satma ticaretinde görmektedir. Ve her şeyden evvel, Viyetnam savaşı

o l a ra k katı l m a k

Çan Hi reji m i artık Vaşingtona 55 bin a s ker satmı ş ve böylelikle Ameri-

458

• • •

kanlı paza rı ndaki sürümden fayd a l a n m a k için e l i n i tez tutmaktadır. Pa k

459


kon emperyal i stleri için top ağzına sürülecek a d a m sağ l a m a kta , yani canlı et i h racında bütün benzeri kukl a l a rı geçmiştir. Bu y ı l ı n Martında Vaşingtonu ziya ret eden G ü ney Kore kukla rejimi Ba şbakanı Ten ir Kvon, G ü ney Kore ordusunun Viyetnam savaşına Amerikadon ve Saygon kukla hükümetinden yana katılmaya devam edeceğ·i n i açıkça söylemiştir. Bu c ü m leden o l a ra k, Seul h ü kümeti, 1 91 7 yı l ı içinde Güney Viyetnama 30 bin asker daha göndermeyi p!ônlaştırmıştır. Ote yandan, Birleşi k Amerika'da, Gü ney Kore'ye sadece G ü ney Viyetnama gönderd i ğ i askerleri n i n bakımı için 1 967 yı l ı içinde 1 0,5 mi lyon dolar vermeyi ka bul etmiştir. Seul yöneticileri bir yandan yapı işçilerini de spekülôtif bir tica ret meta ı n a çevirmişlerdir. G ü ney Viyetnam'da stratej i k a s keri tesisler ve müstahkem mevki ler i nşaatında 1 0 bin kadar Kore' l i çalışt ı rı l m a kt a d ı r. Yakın bir gelecekte, buna i lôveten 10 b i n kişi l i k bir ..m ü kellefler koIor­ dusu .. ve ayrıca 7 bin kad a r da vasıflı işçi gönderilmesi d e özgörülmekte­ d i r. Bundan başka, O kya nus ötesi ü l kelerle i l i ş ki leri gel işti rmeye yardım a d ı altında kurulan ve insan tica retiyle görevlendirilen korporasyon, 1 967 yılında Büyü k O kya nus o d a l a rı n a 500 m ü hendis ve teknisyen göndermeyi p ı ô n l a m ıştı r. Bu m ü hendis ve teknisyenler o ra l a rda Amerikan askeri çev­ releri nin dayattığı şartl a rl a mukaveleler i mzal ıyacak ve bu çevrelerin t a l i ­ matına göre, onları n gözeti mi a ltında ça l ı şaca klard ı r. Bu cüm leden o l a ­ rak, Kanada'ya binlerce Kore madencisi, Batı Alma nya'ya da 1 .500 hasta­ bakıcı hemşire gönderilecektir. Lôtin Amerika ülkelerine tarım işçileri «ihraç» ed i l mektedir. Benzeri şartlarla Avustra lya'ya, Japonya'ya ve ıska n ­ d i nav ü l kelerine .. işgücü i h racı» i ç i n de görüşmeler yapıl makta d ı r. Güney Kare yönetici leri, bu yığ ı n l a işçi göçürmen i n «saadete götüren yol» olduğunu ve bu sevkiyatın «üstü-başı perişan ve aç insa n l a ra yaşama ümidi vereceğini» propaganda edip d u ruyorla r. Madem Güney Kore halkı için aile ocağ ından böylesine u za k l a rd a saadet ve yaşama ü midi a ra mak­ tan başka çare ka l m a m ıştı r, a rtık yöneticilerin memleket ekono misini ne hale getirdiklerini tasavvur etmek zor değ i l d i r. Canlı et i h racından G ü ney Kore yönetici çevreleri n i n sağ l a d ı k l a rı ka­ zançl a r büyük bir yekün tutma kta d ı r. G ü ney Kore «Thonya n-Thosin» ajan­ sının bild i rdiğine göre, Seu l yöneticileri yalnız Güney Viyetna md a ki Ame­ rika n saldırısına asker vererek katı l m a sayesinde 1 966 y ı l ı içinde 65 m i lyon dolar kaza nmışlard ı r.

mesi soru n u n u n çözümlen mesi yolunda başlıca engellerdir. (J I kenin i kiye böl ü nmesi n i n soru m l u l uğ u Amerikan işga l ci lerine ve o n l a rı n sodık uşak­ l a rı ola n G ü ney Kore kukla yöneticilerine d üşmektedir. Kore Demokratik H a l k Cumhu riyeti h ü kümeti, yurdun başlıbaşına b i r­ leşmesini, bu bi rleşmenin m i l letin menfaatlerine uyg u n l u kl a gerçekleşti­ rilmesini sağ l a m a k için her bakımdan çaba göstermiştir ve göstermekte­ d i r. Bu meselenin ya l n ı z Kore h a l kı ta rafından çöz ü l mesi gerekti ğ i n i ve ancak bu şeki lde çözülebileceğ i n i bel i rtegel mişti r. KDHC Ba ka n l a r Kurulu Başka n ı Kim Ir Sen'in bu yılın Oca k ayında Vaşington Kore Problemleri Enstitüsü Direktörü Kim Pyön Çun'a gönderdiği mesajda şöyle denmekte­ d i r : «Kore'nin birleştirilmesi meselesi Kore h a l kı n ı n kendi iç işidir. Bu mesele a nca k Koreliler ta rafından ve dışarıdan her hangi b i r karışma o l m a ksızın, bağımsız l ı k prensipine d ayanılara k, demokratik ve ba rışçı yol l a çözülebi l i r ve çözülmelidir. Bizim sürekli ve siste m l i o l a ra k teklif ve ısra r ettiğ i m iz başlıca çözüm yol u, bütün yabancı askerlerin Kore'den çı ka rı l masını, G ü ney ve Kuzey Kore'de ya pılaca k serbest genel seçimlerl e t e k demokratik merkezi h ü kümetin k u ru l masını öngörmektedir.» Kim Ir Sen, b u mesajında, Gü ney ve Kuzey Kore'de genel seçi m l erin a nca k yabancı askerlerin çeki l mesi, dışarıdan her türlü yabancı karışma yol u n u n kesi l mesi, siyasi parti lere tam b i r faa l iyet serbestliği sağlan ması, h a l k yığın l a rı n a h ürriyet ve h a k l a r ta nınması şartları içinde ya pılabi lece­ ğ i n i de bel i rtm e ktedir. Söz konusu o l a n , «Birleşmiş M i lletler Teşkilôtı bir­ l i kleri» adı a ltında Güney Kore'yi i şg a l etmiş b u l u n a n Birleş i k Amerika askerleridir. Kuzey Kore'de ise, halen hiçbir yabancı asker yoktur. Kim I r Sen, memleketin birleştirilmesi mücadelesinde KDHC h ü kümetinin ba­ ğ ı msız b i r politika g üttüğ ü n ü bel i rttikten sonra, eğer Güney Kore'de başına buyruk bir siyasi rej i m kuru l u r veya Gü ney Kore tarafsız kı l ı na ­ bilirse, ü l kenin h a l k tarafından b i rleşti ril m esi için başkaca b i r güçlükle ka rşı l a ş ı l mıyaca ğ ı n a da işa ret etmiştir. Demek o luyor ki, Amerikan askerleri n i n Güney Kore'de b u l u n ması ve B i rleşik Amerikan ı n uyg ul adığı m i l l i ezgi politikası bu memleketin b i rleş­ tiri l m esi yolunda d i kilen başl ıca engellerdi r. Bundan ötürü, Amerikan em­ perya listleri n i n işgal ve saldırı birl i kleri n i n Gü ney Kore'den çekilmesi için mücadele yürütmeden, Amerikanın sömü rgeci egemenliğine son vermek için mücadele etmeden ve bu mücadeleyi başarıyla sonuçl a n d ı rmadan Kore' n i n birleştiri l mesinden söz edilemez. Kore Demokratik Halk Cum­ h u riyeti, yurdun, milli menfaatlere uyg u n l u kl a , bağımsız ve her türlü d ı ş etkiden azat o l a ra k birleştirilmesi için e l inden geldiği kad a r ç a b a göster­

Gericiler ülkenin birleştiritmesine karşı çıkıyorlar

mektedir. KDHC h ü kümeti, her teklifi - kimden gel i rse gelsin - müza­ kereye ve müşterek bir görüşün sağlanması için çaba göstermeye hazırdır. Bilindiği g i bi, KDHC h ü kü meti, kopmuş olan m i l l i bağ ı ntı la rı n tekrar

Güney Kore'n i n Amerika tarafından işgal edilmiş ol ması, Pak Çan

sağ l a n masına doğru basa m a k teşkil edecek bir tedbir o l a ra k, bir süre

Hi kukla rej i m i n i n halk düşmanı ve gayri m i l l i politikası, Kore ha l kı n ı n

için, tam birleşme gerçekleşinceye kadar, bir Kuzey ve G ü ney Kore Konfe­

önünde d u ra n e n önem li, e n ertelenmez soru nu n, y a n i Kore' n i n b i rleştiril-

ransı meyda n a geti ril mesini de teklif ediyordu. Bu teklif, Kuzey ve G ü ney

460

461


Kore'den eşit sayıda temsilcilerl e bir Yüksek Mi l l i Komite kurulması n ı ; ekonomik ve kültürel gelişmenin koordinasyonu ve ü l ken i n i ki kısmı a ra ­ sında çok yön l ü bağıntı l a r soru n l a rı n ı b u komitenin ele a l masını öngörü­ yordu. B u ve benzeri birçok teklifl er, Kim i r Sen' n i yukarıda sözünü etti­ ğ i miz mesajında da yeniden bel i rtilerek ileri s ü rü l m ü ştü. Ne va r ki, Güney Kore kukla rej i m i yöneticileri bu tekliflere yine sırt çevi rd iler. Onlar, Kuzey Kore h ü kü meti nin hiçbir dış kuvvet etkisi a ltında kalmadan izlediği başına buyru k ve bağımsız politika nın ta m tersine, dış kuvvetlere dayanarak m i l l i bağı msızl ı k yolundan saptı l a r, yurd u n m i l l i bütünlüğü v e birleştirilmesiyle zerrece i l g i l enmediler. Her bakımdan Amerikan emperya l i stleri n i n beslemesi olan Pa k Çok Hi kukla rej i m i yalnız Vaşington'un ta l i matına göre ha reket etmekted i r. B u n itel iğ i nden ötürü de G ü ney Kore h a l k ı n ı te msil edemez

ve

etmemektedir.

Bu kukla rej im, Kore halkının memleketi kendi başına bi rleştirme e ğ i l i ­ mine karşıkoymakta, «komünizmi yenerek birl eşme» doktri n ine dört e l l e sarı l m a kta d ı r. Kore E m e k Partisi Merkez Komitesi' nin yayı n organı «Nodon Sinmun» gazetesinin yazdığı g i bi, gerici Pa k Çon Hi g rupu şimdi yalnız «Kuzey'e üstü ngelmek için kuvvet to plan maya» ba kmakta ve birleşme meseles i n i n müzakeresi n i de « komünizmi yen m e hazırl ı ğ ı n ı ta mam lıyaca­ ğ ı n ı » umduğu 1 975 yılından sonraya ertelemektedi r. Amerikan işgalci le­ rinin ve yerli uşa kları n ı n böy l e bir taktiğe başvu rma l a rı, ancak Amerikan e mperya lizminin Gü ney Kore'de büyü k bir kriz geçirdiği, ü l kede devrimci g ü çleri n geliştiği ve gerici Kuvvetlerin mevzilerinin sarsı l d ı ğ ı a n l a m ı n a gelebi l i r. Uyg u l a m a gösteriyor ki, Vaşingto n l u efendileri n i n isteğ i n i ha rfiyen ye­ rine getirmekle ayakta k a l a b i len Gü ney Kore yönetici leri, mem leketin bu parça l a n m ı ş durumunu ebedi leştirmek için olağan üstü ça ba l a r ha rcıyor­ l a r.

Bunun

yanısıra,

Güney

Kore'deki

Amerikan

askeri

birl i kleri

iki yı l hapis cazasına çarptı rı l m ı ştır. Bu ceza h ükmünün gerekçesi de, Su Min Ho' n u n Kuzey ve G üney Kore a rasında posta i rtibatı kuru l mosını, ka rşılıklı turizm ve spor temasları yapı l masını, memleketin barışçı yol d a n b i rleştirilmesi için K D H C yöneticileriyle görüşmelere g i rişilmesini istemesi ve G ü ney Viyetnama Seul'den asker gönderi lmesine karşı çıkması d ı r. Düşünün ki, Seul yöneticileri, a s l ı nda a nti-komün ist olan ve geçenlerde kukla rej i m i n « M i l l i Meclis»ine başka n l ı k etmiş b u l u n a n Su Min Ho g i b i · bir Cumhurbaşkan ı a d a y ı n ı n dahi birleşme sözünü a ğ z ı n a a l masına da taha m m ü l edememişlerd i r. Fakat Gü ney Kore'de bu a ma nsız baskıya rağmen, Viyetna m'daki Ame­ rikan müdahales i n i p rotesto eden ve G ü n ey Kore'yi işgal etmiş b u l u n a n Amerikan askerleri nin çeki l mesini istiyen sesler sıklaşmakta, Amerikan işga l kuvvetleri çekilmeden memleketin barışçı ve demokratik yol d a n bir­ leşti ri lemiyeceği

fikri

kamuoyunda

yerleşmektedir.

Güney Kore

h a l kı,

Kuzey Kore'deki vata ndaşları n ı n d i kkate değer başarı l a rını ve KDHC h ü kümeti n i n yurdun bi rleşti ri l mesi ve ka lkınması yol u ndaki barışçı tutu­ munu öğrenmekte, bu gerçeği kavradığı n i pette de Amerikan işgal cilerine ve yerli orta klarına ka rşı savaşını a rttı rmaktadır. Güney Kore kukla rej i m i yöneticileri n i n memleketin pa rça la n mış d u ru ­ munu ve Amerikan işga l i n i ebed ileştirme ça bala rı, Kore Demokratik H a l k Cumhuriyeti emekçileri tarafı ndan b ü y ü k bir öfkeyle karşı l a n m a kta ve şiddetle yeril mektedir. KDHC h ü kümeti, Kore h a l kı n ın, Amerikan saldır­ ganlarına ve yardımcı l a rı olan P a k Çon Hi gerici g rupuna karşı ka rdeş Viyetnam h a l k ı n ı n haklı savaşını va r g ücü i le desteklediğ i n i ve destekli­ yeceğ i n i defa l a rca belirtmişti r. D. POSPELOF

de

KDHC-ne karşı provokasyo n l a rına son z a m a n l a rda hız vermış b u l u n uyor­ l a r. Kore Merkez Telgraf Aja nsı'nın b i l d i rdiğine göre, Nisan ayının i l k hafta sı içinde Amerikan askerleri KDHC kes i m i n e doğru 2 2 defa mitra lyöz ateşi açmış ve dokuz binden fazla mermi yakmı ş l a rd ı r. Bütün bu p rovo­ kasyo n l arla,

ka muoyu n u n d i kkatini,

Güney

Kore kukla

yöneticileri n i n

Viyetnam'daki Amerikan sald ı rısına doğ rud a n doğruya katı l d ı ğ ı gerçe­ ğ i nden uzaklaştırma k maksadı g üdüldüğü apaçık ortadadır. B i r diğer maksatları da, KDHC h ü kü meti nin G ü ney Kore'den Amerikan işgal kuv­ vetleri n i n çekilmesini ş a rt koşan ve memleketin barışçı yoldan birleştiril­ mesi n i öngören o l u m l u tekl ifleri n i h a l kı n gözünden saklamaktır. Şimdi G ü ney Kore'de memleketin birleştiri l mesinden söz etmek bile yasa klan mıştır. Birleşme sözünü etmek cesareti n i gösteren kim o l u rsa olsun, hemen «anti-komünizm ka nunu»na aykırı hareket etmekle suçl a n a ­ ra k h a p s e atıl maktadır. Ya kın b i r geçm işte kuru l a n Sosya l - Demokrat Par­ tisi l i deri ve bu pa rti tarafı ndan son seçi mlerde Gü ney Kore Başka n l ı ğ ı na aday gösteri l m i ş b u l u n a n Su M i n Ho 1 966 Ara l ı k ayında yarg ı l a n m ı ş ve 462

463


ö Z E L S AY F A L A R ı M I Z

Memleketimizin emekçi y ı ğ ı n l a rı Oktobr Devri m i n i n zaferinde kendi kurtu luşları n ı görüyorlardı. Oktobr Devri mi yalnız Türk M i l l i Kurtu l u ş h a reketine değ i l d ü nyadaki bütün devrimci ha reketlere ışık tuttu. Büyük Oktobrun etkisi a ltında, d ü nya

"Banş ve Sosyalizm Problemleri» redaksiyonunun teşeb­ büsü üzerine Çekoslovakya Cumhuriyetinin başkenti Prag'da

22 ile 26 Haziran tarihlerinde "Büyük Oktobr Sosyalist Dev­ riminin tarihi önemi» üstüne uluslararası bir nazari konferans yapi/dı. Bu konferansa Avrupa, Afrika ve Ldtin Amerika ülke­ rinden 45'den fazla komünist ve işçi partilerinin temsilcileri kati/di/ar. ' Delege/er,

okuduklan

raporlarda ve yapfIklan

konuşmalarda Büyük Oktobr Sosyalist Devriminin kendi ülke­ lerindeki devrimci hareketlere etki ve katkısı üzerinde özel­ likle durdular; Oktobr Devriminin dünya devrimci hareketi sürecindeki tarihi önemini belirttiler. Bu konferansa Türkiye Komünist Partisinin temsilcisi de kafiIdı. "Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve Türkiyede Milli Kurtu­ luş Hareketi»ni konu edinen TKP temsilcisinin konuşmasım aşağıda okuyucumuzun bilgisine sunuyoruz.

devrimci süreci daha da hızlandı. Alma nyada Spa rta küsler Devri mi, M a ­ caristanda Sovyet h ü kümeti n i n kurulması Fransız o rd u l a rında başg österen isya n l a r doğrudan doğ ruya Büyük Oktobr Sosyal i st Devri miyle doğan, Oktobr Devri m i n i n etkilediği devrimci h a reketlerdir. Büyük Oktobr Dev­ rimi, baskı a ltında, kapitalist sömürmenin, emperya l izmin esa ret zincirleri a ltında bulunan bütün dünya emekçi leri n e kurtuluş yol u n u gösterd i ; m i l l i boğımsızl ı k savaşları, em peryalizmin söm ü rgeci l i k siste m i n i n çökmesi dö­ nemini açtı. Oktobr Devri mi, ü l kemizde işçi h a reketini de kuvvetle etkilemiştir. Bu sıra l a rda,

Ista n bu l da

işçiler a rasında

devrimci

çıkışların, Anadoluda

büyük ölçüde köylü ha reketleri n i n başladığını görüyoruz. B u yığın h a re­ ketleri Türkiye M i l l i K u rtu l u ş mücadelesinin temel i n i teşkil ediyordu. Daha 1919 y ı l ı n ı n başlangıcında, m a h a l l i kurtu l u ş çeteleri kurulmağa başla­ mıştı. Bu çetelere özellikle daha h a rp zamanında silôhlarıyle o rd u d a n kaça n köylüler, Rusyadan esi rl i kten d ö n e n harb esirleri g i riyordu. ingiliz­ lere karşı Ada n a Çephesi kuruldu. Tarsus, Mersin, Osman iyede savaşan bu cepheyi, çeteler kurdu. Sayıca 4 bini geçmiyen bu köylü cephesi, 30 bin kiş i l i k, baştan ayağa ka d a r silôhlı, istilacı kuvvetlere karşı savaşta eşsiz kahra manl ıklar gösterdi. Komşu Sovyet diyarındaki devrimci olayla rı n ve Sovyetler Birliği nden

Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve Türkiyede

28 Mart 1 91 9'da Moskovada i m za l a n a n h a rb esirleri m ubadele a ntIaş­

Milli Kurtuluş Hareketi

Oktobr devrim i ideleri n i n doğrudan doğruya etkisi altı nda Türkiyede bir­

Ahmet Akıneı

Büyük Oktobr Devri m i yıl l a rı nda, Türkiyede kuru l a n örgütlerin, Rus olay­

ması gereğince yurtlarına dönen Türk h a rb esirleri tarafı ndan getirilen çok sosya l i st örgütler kuru l d u . ista n bulda 1 930-1 931 'de ç ı k a n dört ciltl i k Türkiye tarihi nde Rusyada larının ve Rusyadaki bütün d ü nyaya yayılan politik idelerin etkisi altında

Büyük Oktobr Devri m i n i n d ünya n ı n öteki ü l kelerindeki devrimci h a re­ ketlere etkisi ve katkısı neka d a r büyük o l u rsa olsun, komşu ü l ke o l a ra k yine o devrede emperyal izme, aynı d üşmana karşı ölüm ka l ı m savaşı yürüten, M i l l i Kurtu l u ş Savaşı veren bir mem leketi, bir m i lleti ve o n u n dev­ rimci h a reketin i etkilernesi çok daha büyü ktür. Büyük Oktobrun bizim için çok d a ha büyük bir tarihi önemi vardır. Biz Türk kom ü n i stleri, ü l kemizdeki M i l l i Kurtuluş Sava ş ı n ı n konkre olay­ l a rı n a daya n a ra k Türk h a l kı na , d ü nya ka m u oyuna cesaretle diyoruz ki, Türk M i l l i Kurtu l u ş H a reketi maddi ve manevi en sağlam desteğ i n i, em­ perya l izme karşı savaşında e n sadık dostunu, menfaat gözetmez e n büyü k yardımı, en büyük etkis i n i Büyük Oktobr Sosya l i st Devriminden, onun dev­ rimci h ü kümetinden görmüştür. 464

meydana geldikleri bel i rtil mektedir. Büyük Oktobrun devrimci idelerini ben i m seyip kuru l a n örgütlerden Tür­ kiye Sosya l ist Partisi, Osma n l ı Sosya l ist Partisi adıyla Birinci Dünya H a r­ binden öncede mevcuttu . Fakat Sosyal i st b i r örgüt olara k esas faal iyeti ne Mondoros Mütarekesinden sonra ( 1 9 1 8) başl a d ı . 20 Şubat 1 9 1 9'da Ista n ­ bulda açı l a n Birinci Kongresinde Parti Tüzüğü ve progra m ı ka b u l edildi. Programda Büyü k Oktobr Devri mi dôvası ve ideleri kısmen yansıtı ldı. B u n u n l a i l g i l i olara k pa rti tüzüğüne şu kayıt konulmuştu : Sosyal i st Par­ tisine mensup m i l letvekillerinin pa rlômentoda ka pita l ist sınıfının her türlü zorba l ı ğ ı n a ve pôrlô mentoda bütçe ile ilgili her türlü g iz l i masrafların kabul e d i l mesine karşı koyacak kendi fraksiyon l a rı olmalıdır. B u dönemde, özel l i kl e M i l l i Kurtuluş H a reketi nde büyük rol oynayan, cephelerde kahrama nca sava ş l a r yürüten ..Yeşi l Ordu» teşkilôtı kuruldu. 465


..Yeş i l Ordu»nun Eskişehi rde çıkan ..Yeni Dünya" gazetesi devrimci görüş­ ler savunuyordu. Bir köylü h a reketi o l a n ,.yeş i l Ordu .. safl a rında savaşan Türk komünistleri M i l l i Kurtuluş Hareketinin en ön safla rında ka h ra m a n l ı k savaşları verm işlerdir. Mem leketi mizin hayatını çok yön l ü etk i l iyen Büyük Oktobr, Türkiyedeki i lerici gençl i k h a reketine de büyük bir hız verd i . Türk gençleri n i n en dev­ ri mci kolu, 1 91 9'da Türkiye-ış çi-Köylü Part isini kurd u l a r. Devri mci genç

işçiler-köyl üler ve a yd ı n l a rı n k u rd u ğ u b u pa rti, sın ıfi kadrosu (niteliği) ve progra mı bakımından Komün ist Partisine en ya kında bulunan, en solcu parti idi. 1 920 yı l ı n ı n başlangıcında Türkiye n i n büyük sa nayi merkezlerinde işçi

u nsurl a r, Komü nist Pa rti sini kurdu l a r. Sonra l a rı bu parti, Mustafa Suphi ' n i n bulu nduğu Komünist teşkilôtiyle bi rleşti v e böylece gerek M i l l i Kurtul u ş

Ayrıca Doğ rudan doğ ruya Oktobr Devri m i n i n etkisi a ltında meydana gelen teşki lôtlar arasında 1 920'de kuru l a n .. Ista n b u l Enternasyo n a l Işçi Birliği'ni gösterebiliriz. Bu birl i k, kendi teş kilôtlarını send i ka l a r h a l i nd e birleştirdi, v e 1 92 1 de Kızıl Sendika l a r Enternasyonal ine girdi. Oktobrun gerek d ü nyadaki, gerekse ü l kemizdeki etki leri n i gözönünde tutarak diyoruzki, Büyük Oktobrun zaferi, h a l k l a rı n bağımsızlığını, barışı demokrasiyi, h a l kl a r a rasında dostl uğu ta kdir eden bütün e mekçi yığın­ l a rı n ı n , ezi l en bütün h a l kl a rı n zaferidir. M i l l i Kurtu l uşu, m i l l i bağ ı msızlığı, barış ve demokrasi, sosyal gel işmesi uğrunda savaş veren Türk h a l kı ve Türk komünistleri Büyük Oktobra büyük b i r minnatta rlık ve h ü rmet beslemektedir. Oktobrun Doğu h a l klarının devrimci hareketlerine katkısı, etki ve yar­ d ı m ı hem çok büyüktür, hemde çok yön l ü d ü r.

H a reketi yı l l a rında, gerekse Cumhuriyetin i lô n ı n ı nd a ki dönemde h a l kımızın

Büyük Oktobr Devri m i n i n tarihi önem i n i TKP Kurucusu Mustafa Suphi

hayatında, mem leketi mizin politik ve ekonomik gelişmesinde, öze l l i kle

ş u s özleriyle bel i rtiyo r : «Büyük Oktobrun zafere u laşması, d ü nya işçi leri v e ezi len h a l kl a r a ra ­

m i l l i bağı msızl ığı mızın sağlanması nda rol oynayan Türkiye Komünist Par­ tisi tari h i sah neye çı ktı . .. Partimiz isti lacı l a ra ve gerici/ere karşı s i l ô h l ı

sında hara retli ya n kı l a r uya n d ı rmıştır. Oktobr h a l k l a ra umut ışıkları ge­

m ücadelede b ü t ü n sosyal tabaka la rı n ı n meydana get i rd i ğ i m i l l i cephen i n içinde doğd u ve b u cephenin ön saflarında savaştı . (!)

t i rd i . Rusya bugün d ü nyada sosya l i st devri m i n zafer kaza ndığı i l k mem­

..

.. Batı emperya lizminin pençes i n e düşen h a l kı m ız, Doğudan sıza n ü m i t

lekettir. Bütü n d ü nyada ezi/en h a l k l a ra ya rdı m e l i n i uzatan Sovyet Rusya, h a l kl a rı kardeş l i ğ e ve dostluğa çağırıyor.,,(1)

ışıklarının ayd ı n l ığında kendine bir ku rtu l u ş y o l u a rıyordu. M i l l i Kurtu l u ş

Büyük Oktobr Sosya l ist Devri mi, e m peryal izmin politik ve sosyal yapı­

H a reketi mizin doğ uşunda, gel işmesinde v e zaferinde B ü y ü k Oktobr Devri­

sında müzmin, derin yara l a r a çtı ; kapita lizmin ekonom i k, politik ve sosya l

m i n i n ve Sovyetler B i rl i ğ i n i n etkisi ve rolü büyü ktür. Bugün bu, her Türk vatandaşının b i l d i ğ i bir gerçekti r.»(2) TKP, 1 921 'de Türk m i l letine çağrıda bulundu. Yayın ladığı Bildiride şun­ l a rı okuyoruz : «Biz bugünkü h ü kümeti, dış politika a la n ı nda, a nca k em­ pe rya l istlerle yal nız cephede d eğ i l , fakat bütün Doğuda kesi n bir müca­ dele yürüttüğü, Sovyetler B i rl i ğ i i l e dostl uğunu devam etti rd iği ve emper­ yal izme karşı savaşta emekçi yığınlarının sözünü d i n l id i ğ i taktirde d i n ­ leyeceğiz ...

sistemine ağır d a rbeler i n d i rd i . Büyük Oktobr' l a , ka pita l i z m i n genel buna­ l ı m ı n ı n ilk döne m i başladı, ka pita l iz m i n ekonomik, politi k ve sosyal çel iş­ meleri daha da derinleşti. Büyük Oktobr Sosya l i st Devri m i n i n enternasyo n a l nitel iği, enternasyo­ n a l ist özü, öze l l i kl e d ü nya olaylarını etki lemesinde görü l mektedir. Tarihte a l d ı ğ ı yeri d ü nya devrimci sürec i n i etkilemesi, m i l l i ku rtul uş, m i l l i bağ ı m ­ sızl ı k hareketlerine yardımı v e katkısı, ba rış, özg ü rl ü k demokrasi savaş­ l a rı n ı örgütlemesi, anti-emperya l i st niteliği bakı mından deri n bir enter­

Doğrudan doğ ruya Rusyad a ki Büyük Oktobrun olayla rı n ı n etkisi a ltında

nasyonal öz taşır. Len i n i nde yazd ı ğ ı g i b i : ..M i l l etlerarası tecrübe.. göster­

doğan, Genç Türkiye Komün ist Partisi, kuru l d u ğ u g ü nden beri Büyük

m işti r ki, Oktobr Devri m i n i n bazı ana cizg i leri n i n yersel ve m i l li ayrıca l ı k

Oktobrun devrimci ve savaşçı idelerini benimsedi ve enternasyonalist tutu­ munu sonuna kad a r savundu. M i l l i bağı msızl ı k h a reketini, Türk h a l k ı n ı n anti-e mperyalist savaşını en kutsal savaşı saydı. TKP-nin tutu munu, Türk kom ünistleri n i n M i l l i Kurtu luş Hareketi ndeki kahro m a n l ı klarını «Hakimi­ yeti M i l liye .. gazetesi zamanında ş u söyleriyle ifade edilord u : «TKP-Tür­ kiyede derin kökler sa l mıştır. Hü rriyet ve demokrasi uğrunda savaşanları n b a ş ı n d a biz komünistleri görüyoruz.»

değil, enterna syo na l b i r önemi va rd ı r. Len i n Büyük Oktobr' l a d oğ a n Sovyetler Cumhuriyeti n i n d ü nya devrim ha reketiyle orga nikman bi rleştiğ i ni herza man bel i rtmiştir. Oktobr Devri mi süresinde, proletarya enternasyona l izm i yeni, daha canlı bir öz kaza n d ı . Ezi len h a l kl a r, bütün ü l kelerin işçileri v e köylü leri bu arada ü l kemizin emekçi yığ ı n l a rı Oktobr Devrimiyle dayanışma h a reketleri örgütledi l er. Böylece biz, Büyük Oktobr Devri m i n i n enternasyo n a l nitel iği ne, bu büyük devri m i n doğurduğu Sovyet h ü kümeti n i n m i l letlerarası i l işki lerde

(1) Bak Y. Dem i r, TKP Birinci Sekreteri, "Yeni çağ.. 1 965, sayı l O, Kom i n ­ tern i n 30-yı l ı n kutlanıa toplantı sı nda ki raporu ndan.

uyguladığı b a rışsever, enternasyonalcı politikası na daya narak diyoruz ki,

(2) Y. De m i r TKP-nin 45. Kuruluş yıldönümünde okuduğu rapor. "Ye n i çağ" 1 965, sayı 9 , s f . 763.

(1) 28-29 Kô n u n i sa n i 1 92 1 Karadeniz kıyı l a rı nda pa rça l a n a n M . Suphi ve arkadaş/arı . . . sf. 34. 467


bugün kendisini enternasyonal ist sayan bir kimse Sovyetler Birliğine karşı olamaz, Sovyetler Birliğine ka rşı olan kimse ise gerçek bir enternasyona­

Bu d u ru m 1 9 1 7 istatistiklerine göre, buğday ekilen topra k l a rı n, h a rb önce­ sine kıyasla % 40, tütü n eki len lerin i ki defa, pa m u k ekili toprakların

l ist değ i l d i r. Anti -sovyet enternasyonalizm yoktur ve olamaz !

7 defa, hayva n la rı n ise % 60 nisbetinde a za l masına sebep oldu. Ayrıca Mal iye Ba ka n ı h a rb g üçlüklerinden ileri gelen 40 mi lyon l i ra l ı k bütçe

Türk işçi ve köylülerinin Kom ü n ist Teş kilatının 1 91 8'de, «Proleter ve ezi­ len halklar bi rleşiniz» başlığı a ltında yayın ladığı bir B i l d i ride şu sat ı rl a rı

açığını ka pakmak için mahsulün % SO- n i müsaadere ettirdi. Emekçi yığ ı n ­

okuyoruz : Bu «büyü k sosya l devrimi, Büyük Oktobr Sosya l ist Devri m i n i

l a rı n ı n d u r u m u a ğ ı r v e acıklıydı. Köy ekonomisi ü rünleri istihsa l i ni n a z a l ­

gerçekleştiren Rusya, bütün dünya işçi v e köylüleri n i n vata nıdır. «Yaşasın, - d ü nyada ezi l en halkların vatanı Sovyet Rusya.»

tı l ması, fiyatların haddinden fazla yüksel mesine sebep o l muştu r, örne­ ğin horb yılları nda ekmeğ i n fiatı 50 defa, zeyt i n i n ise 25 defa a rtmıştır.

Sovyet Rusya gerçekten bütün ezi le n hal kları n işçilerin ve köyl ü lerin

Bir işçi orta l a ma bir g ü ndeli kle ancak 250 g ra m ekmek satı nalabi lecek

Vata n ı hüviyetini kaza ndı. Bütü n dünyada Sovyet Rusya i le daya nışma, sosya list devri mi koruma ha reketi başladı . . . «Sovyet Rusya'dan eli nizi

d u ru m dayd ı . Vu rg u nculuk, tefeci l l i k bütü n mem leketi sarmıştı. Sınıf çatış­ m a l a rı, memleketin içinde bulunduğu a ğ ı r d u ru m l a para l e l o l a ra k gelişi ­

çekin !» ş i a rı a ltında ilerici d ü nya birleşti. Dünya devrimci güçleri silah

yor, kızışıyordu.

elde Oktobr Devri m ine katı l d ı l a r. «Enternasyon a l Alay» Bolşeviklerle omuz o m uza, Kızı l Ordu Safla rı nda Oktobr Devrimine katı l d ı ; Genç Sovyet Rusya'yı savu ndu. TKP-nin kurucusu Mustafa Suphi'nin yönettiği Türk, Alayı Türkmenistanda, Azerbayca nda,

Kafkaslarda savaştı.

Murba n l a r

verd i . Oktobr Devri m i n i , kendi devrimi g i bi, Sovyet diyarını kend i vata nı g i b i savu ndu.

Ha rbten yeni l g i n çıkan Türkiye, zafer kazanan devletlerle, memleketin parça lanmasını öngören korkunç Sevr a ntlaşması n ı i mza l a m a k zorunda ka l d ı . 1 9 1 9-1 922 ta ri h l erinde Antant kuvvetleri Türkiyeyi a ra l a rında böl m e p l a n l a rı n ı gerçekleştirmek maksadıyle Ista n b u l a asker çıkard ı l o r. Sulta n l ı k h ü kü meti, padişa h l ı k memleketi satmıştı. 1 920 Hazira n ı nda top l a n a n I n ­ g i l iz

lord l a r Kamarasında

lord

G a re

bu

d u ru m u

şöyle özetliyordu :

« . . . Türkiye artı k ta mamen böl ü n m ü ştür. Şimdi önü müzde d u ra n e n önemli mesele, Tü rkiyeyi n e ile değiştirmek meselesidir. Biz de bu ta ri h i ödevi

Türkiye Milli Kurtuluş Savaşında

layıkıyle görecek Avru pa devletleri, Ingi ltere ıtalya ve Fransadır . . .

"

italya bu avantüre g i rmek istemeyince yerine Venizelos Yunanista nı 1 9 1 4'de, d ünya genel ekonom i k buhra n ı n ı n açık bir teza h ü rü o l a n Birinci Dünya Harbi patlak verd i . Türk h a l kı, d a ha Ba l ka n H a rbinin yara ­ l a rını s a ra ma d a n yen i b i r m i l l i harb felaketine sürüklendi. Emperya lizmin h a rb makinesinin kuyruğuna ta kılarak ha rbe g i ren Tür­ kiye, çok sayıda insan kaybına, sayısız maddi zararlara uğradı. Oza m a n yayı n l a n a n resmi verilere göre orduya a l ı n a n , 2.850.000 kişiden 325 b i n i ha rbte ölm üş, 400 b i n i yara l a n mış, çoğu sakat kalmış, 1 mi lyon 565 binide izi bel l i olmadan kaybolmuştu. Ayrıca Anadol u n u n g ü ney vilôyetlerinde h a rb fela keti n i n doğ u rd u ğ u a ç l ı k ve «sa l g ı n hasta l ıklarından ölenlerin sayısı 2,5 mi lyonu b u l uyordu, yani bütü n a h a l i n i n beşte b i ri, erkeklerin ise dörtte bi riydi». Neticede, «sefe rberl i ğ i n ilanından, yani

1914 yılından,

ha rbin sonuna kadar orduya çağrı l a n 2 m i lyon 850 kişiden Müta reketinin imzalandığı g ü n e kada r Türk o rdusunda a nca k 560 bin kişi n i n ka l d ı ğ ı hesap edil iyordu». Bu a c ı kıı durumla i l g i l i o l a r a k M i l l i Kurtu l u ş Savaşı Sıra l a rı nda Türkiye'ye dostlu k ziyareti yapan Frunze hatıra l a rı nda şu n l a rı yazmıştı : . . . «Köylerde hemen hemen erkeğe rastlanmıyordu. Erkekler ya ha rbte öldürül müş, ya da cephelerdelerdi. Ça l ışa n l a r, u m u m iyetle kad ı n ­ l a r v e çocuklardı . . . »

celbed i ldi. Yunanista na Karadeniz s a h i l leri ve ızmir vaade d i l mişti. Işgal o rd ularının ızmir ve Klikya (Çu ku rova) bölgelerinde yaptıkları katl i a m l a r bütün Anadolu h a l kını ha rekete getirdi. Kısa bir zamanda ü l kenin çeşitli bölgelerinde d üs m a n l a dövüşen savaş birli kleri kuruldu. Türk o rdusunun

d a ğ ı l a n birl i kleri de bu savaş kol la rına katıldıla (. Bu birl i kleri n başında

M . Kemal vardı. Böylece Türk h a l kı n ı n işga lci o rd u l a ra ka rşı milli kurtu­ luş Savaşı, başlamış oldu. Ara d a n çok geçmeden bütün Türkiye M i l l i Kur­ tuluş Ha reketi tarafına geçti. Türk proletaryası o s ı ra l a rda henüz zayıftı, sayıca azdı, teşkilatsızdı. M i l l i Kurtuluş Ha reketi n i n başlang ıcında politik bir teşkilôt, yönetici bir partisi yoktu. Mevcut devrimci g ru p l a r, 1 920 yılına, TKP - kuru l u ncaya kadar bir merkezi teşkilata bağ l ı olmadon, biribirinden ayrı ayrı ça lışı­

yorlardı. Da ha güçl ü , daha teşki latlı olan, özel likle harp y ı l l a rı nda eko­ nomik ba kımdan kuvvetlenen m i l l i burjuvazi M i l l i Ku rtu l u ş Ha reketi nde hegemonyayı, e l i n e aldı. Milli burjuvaziden başka ayd ı n l a r, ve milli bur­ juvazinin idaresinde gel işen kurtu l u ş h a reketi nde Osm a n l ı imparator­ l u ğ u n u n d i riltil mesi e ğ i l i m i n i gören büyük burjuvaziyle bağ l ı zümrelerin, bir kısmı da, m i l l i burjuvazinin öncülüğünü yaptığı bu ha rekete katı l d ı l a r.

Memleketin ekonomisi tamamen çökmüştü, öze l l i kle köy ekonomisinin

Sulta n l ı k, Padişah ve emperya l i stler, Türk h a l kı n ı n m i l l i kurtu l u ş h a re­

durumu ağırdı. Köylerin çoğunda sapana koş u loca k hayvan kalmam ıştı.

keti ni, daha doğduğu g ü ndenberi ezmeğe, boğ mağa ça lışmışlard ı r. Em-

468

30 '

469


peryalistler ve gerici g üçler bütün memlekette büyü k bir terör h a reketine g i rişti ler. Memleketin çeşitli bölgelerinde gerici, d i nci aya kl a n m a l a r, kış­ kırtma l a r teşkiıôtla n d ı rd ı l a r. Fakat M i l l i Ku rtu l u ş H a reketi g üçleri

bu

aya kl a n m a l a rı bastırdı, em perya l istleri ü l keden kovd u. C ı kemizin Milli Ku rtu l u ş Ha reketi, Anti-emperyalist nitelik ve ka ra kter taşıyan

bir savaş, b i r ha reketti. Bu bakımdan em perya lizmin zincirini

ça rlık Rusyasında kırarak, h a l klara milli kurtuluş, demokratik ve sosya list devri mleri yolunu a ça n Büyük Oktabr Sosya l ist Devri m i n i n önce l i k ettiğ i ve ışık tuttuğu Türk M i l l i Kurtu l u ş Hareketi, aynı zama nda d ü nya em per­ yalizmine karşı çevri l m i ş m i l letlerarası önemi haiz bir ha rekettir. M i l l i kurtuluş H a reketi n i n temeli, yığ ı n hareket gücü köy l ü l ü ktü. Bunun tabii bir sonucu o l a ra kta bu ha reket, köylülüğün temel g üç, ha reket kuv­ veti olduğu devrimci h a reketin bütün özellikleri n i ken disinde toplamıştı. M i l l i burjuvazi de zamanınd a bu özel duru m u kavraya b i l m iş, köyl ülüğü M i l l i Kurtu l u ş Hareketine celbedebilm işti r. Devri m i n b i rinci döneminde m i l l i burjuva ile köylü yığ ı n l a rı n ı n çıkarları biri bi rine uyg u n düşüyordu. Bu dönem, M i l l i Kurtuluş Savaşı, b u rj uva­ zinin de köylüle ri n de za ra r görd ü ğ ü em perya l istlere karşı savaş döne­ m iydi. Köylü, devrim i geliştirmek, devri m i n d a h a yüksek döneme, toprak devri m i dönemine geçmek eğ i l i m i ni gösterdi. Köyl ü y ı ğ ı n l a rı sınıfi çıkar­ larının gerçekleştiril mesi için de savaşıyorl a rd ı . Fakat i ktidara hôkim olan ve o l d u kça kuvvetlenen milli burj uvazi, büyü k toprak sahipleri i l e işbirliği yoluna geçerek topraksız ve a z topra k l ı köylü yığ ı n larının çıkarı n a i h a net etti, kökl ü bir toprak reformu, genel o l a ra k tarı m refo rmla rı ya pama d ı ; köydeki feodal v e yarı feodal toprak mü nasebetlerini ortadan ka ldıra ­ madı. K ö k l ü ta rım defo rm l a rıyla T ü r k köyünün çehresi n i temelden değiş­ tiremiyen burj uvazi, yalnız köydeki ü retim bağıntı larını ayarlamakla, sö­ m ü rme şeki l lerini burjuva m ü l kiyetini koruyan k a n u n l a rl a s ı n ı rlandırmakla yeti ndi. Para - m a l m ü nasebetleri n i n köye g i rmesi n i önleyen ve köyün naturel karakterini koruyan derebey l i k sistemi verg isi «Aş'a r», a nca k 1 925 yılında

ka l d ı rı l d ı . Bu verg i n i n ka l d ı rı l m a sıyle bütü n naturel vergilerin,

para verg isine çevrilmesine ve kapitalist üretim i l işkileri n i n Türk köyüne g i rmesi sürecine yol a çı l m ı ş oldu. Türk köyü korka k, çekingen a d ı m l a rl a kapitalizm yol u n a g i rd i . T ü r k b u rjuvazisi devri mden sonra köyde derebeylik a rtıklarıyla s ı kı sıkıya bağlandı. Hattô uzun yı l l a r Türkiyede toprak meselesinin va rl ı ğ ı n ka b u l etmek bile istemedi, ü l kede ve özel olara k köyde s ı n ı f l a r v e s ı n ı f müca­ delesi olduğunu i nkôr etti. M i l l i burjuvazinin, hegemonyasını eli nde tuttuğu Türk M i l l i Kurtuluş

uğrunda savaş yürütenler, toprağa kavuşa madı. Burjuva devrimi i l k a d ı ­ m ı n d a d u ra kladı, gelişmesi n i n i ki nci aşamasına toprak devri m i ne ge­ çe m edi. M i l l i Kurtu l u ş Hareketi n i n i l k aşaması başarıyle sonuçl a nd ı . Emperya­ l i st ler ü l keden kovu l d u . Onun başl ıca daya na ğ ı o l a n Sulta n l ı k yıkı l d ı . Çumhu riyet i l ô n e d i l d i . Emperyalist g üçler b i r y a n d a n Rusyada sosya l ist devri m i n i boğ m a k isterlerken öte yandan d a Türkiyeyi egemen b i r devlet o l a ra k orta d a n kaldırmak i ç i n savaşıyorları. «Türkiyede M i l l i Kurtu l u ş H a reketi başl adığı zaman Sovyet h a l kl a rı bir yandan ça rlık o rd u l a rıyle, öte yandan da 14 ya­ bancı devletin müdaha leci silôhlı kuvvetleriyle savaşıyordu. Bu ka h ra ­ m a n c a savaşın, ayni emperyal ist o rd u l a rı karşısında gören h a l kımız üze­ rindeki etkileri büyük olm uştur. Sosyalist-Devri m i n daha başında Sovyet h ü kü meti, barışa, h a l klararasında dostluğa daya n a n b i r d ı ş politika i l e ortaya çıkmış, em perya listlerin Türkiyeyi bölüşme, çarl ı ğ ı n Ista n b u l u e l e geçirme plônları n ı g iz l i a nl a ş m a l a rı a ç ı ğ a vurmuş v e h ü kümsüz ilôn et­ mişti.»(1) Türk ko münistleri, M i l l i Kurtu l u ş Sava ş ı n ı n en ön cephelerinde savaştı­ lar. Anadoluda emperyalist saldırg a n I a ra karşı çete h a reketleri örgütli­ yenıerin başında komü nistler vardı. Büyü k Okto b r Sosya l ist Devri m i nden ilham alan Türk Komünistleri n i n kahra m a n l ı kl a rı, M i l l i Kurtuluş Hareketi­ nin e n parlak sahnelerini ya rattı. Türkiye Komünist Partisi, M i l l i Kurtul u ş Hareketi y ı l l a rı nda doğdu. TKP-bir pa rti o l a ra k M i l l i Kurtuluş, teşkilat­ l a n d ı rı l masında aktif rol oynadı, Hareketi ni destekled i ; bütün güçlerini seferber ederek cephelere gönderdi. TKP-nin Bildirisinde b u hususta şun­ l a rı okuyoruz : «Türkiye Komün ist Pa rtisinin bayra kları a ltında topl a n a n bütün komü­ nistler, işçiler ve köylüler, Türk halkının b u savaşında dan ayrı l m a d ı l a r d ü nya emekçi yığ ı nl a rı n ı n yard ı m ı n ı bile cel betmeğe çalıştl l a r.»(2) Türk komün istleri, em perya lizmin sömü rgeci l i k sistemine yıkıcı d a rbeler i n d i ren M i l l i Kurtuluş h a reketlerinin sağlam daya nağı, tükenmez kuvvet kaynağı o l a n Büyük Oktobr Sosyal ist Devri m i n i n etkisi a ltında başlayo n Türk h a l kı n ı n Kuvvayi M i l l iye, m i l l i bağımsızl ı k ha reketini örgütlediler, bu ha rekette büyük rol oyna d ı l a r. Türkiye Komün ist Partisi bu ha reketi n içinde büyüdü ; Türk ko m ü n istleri M i l l i Ku rtu l u ş H a reketinin savaşçı yol­ l a rı nda olgunla ştılar. TKP, M i l l i Kurtul u ş Savaşlarında gelişti . Türk-Sovyet dostluğu M i l l i Kurtuluş Savaşı yı l l a rında en taze ve olgun meyveleri n i verd i.

H a reketi ( 1 9 1 9-1 923) Anti-emperyalist devri m i dönemi n den daha i leriye g idemedi. Anti-emperyal i st devri m, bu rj uva devri m i n i n bütün soru nları n ı bile çöze­

(1) Ba k : Y. Dem i r TKP Merkez Kom itesi Birinci Sekreteri TKP-nin 45. yıl­ dönümü «Yen i çağ», 1 965, sayı 9, sf. 762.

med i. Bu a rado toprak meseleside çöz ü l med i . Toprağı işliyenler, topra k 470

(2) Ba k : «Yen i çağ» sayı 1 1 -1 2, sf. 664. 30

471


Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve Türk-Sovyet dostluğu

oldu. Bu a ntlaşma, yeni Türkiyenin askeri-siyasi ve i ktisadi kudreti n i n sağ­ l a mIaşmasında ve gelişmesinde kati bir rol oynadı.

Türkiye i l e Sovyetler Birliği a rasındaki dostluk, işbirliği ve ka rş ı l ı k l ı yar­ d ı m laşma, bu iki mem leketin emperya list saldırg a n I a rı na karşı yürüttük­

kiyenin d u ru m u n u , o zamana kad a r her hangi i ki devlet a rasında m evcut olan i l işkilerden prensipçe fa rkl ı o l a ra k yeni i l işkilerle sağlamlaştırd ı .

Büyük Oktobr Sosya l i st Devri m i n i n b i r meyva sı o l a n bu a ntlaşma Tür­

Ieri çetin savaş y ı l l a rı nda doğmuş ve gelişm iştir. Türk-Sovyet dostluğunun temelleri, Rusyada Büyük Oktobr Sosya l i st Devri m i n i n üstün gelmesi ve i l k defa ola ra k dünya n ı n bu bölgesinde, işçi-köylü i ktidarının kuru l m a ­ s ı y l a atı l m ıştır. Büyük Oktobr Sosya l i st Devri mi ü l kemiz olayl a rı n ı birçok yönlerden etki­ lemiş, Türk-Sovyet i l işkileri ta rihinde en pa rl a k devreyi açmıştır. Bu devrede i ki ü l kenin de, i ki h a l k ı n da ortak bir düşmanı vardı. Bu düşman emperya l izmdi. Emperya l istler bir yandan Rusyada Sosya l ist dev­ ri m i n i boğm a k isterken, öte yandan da Tü rkiyeyi egemen bi r devlet o l a ra k o rtadan kaldırma k istiyorlardı. Savyet Rusya, b i r işçi köylü devleti olarak, Türk h a l kı n a paha biçil mez yard ı m l a rda bulundu, Türk h a l k ı n ı n M i l l i Kurtuluş Hareketi ni v a r kuvvetiyle destekledi. Rusya Sovyet federatif Sos­ yal ist Cumhu riyeti H a l k Komiserleri Şurasının (Ba ka n l a r Kuru lu) Rusya ve Doğudaki emekçi m ü s l ü m a n l a ra hitaben 7 Ara l ı k 1 9 1 7'de yayı nladığı B i l d i ride ş u n l a rı okuyoruz : «Sovyet C u m h u riyeti, işçilerin ve köylü lerin devleti o l a ra k, ça rlık Rus­ yanın sa l d ı rıcı emellerini reddetmektedir. Size esareti, Rusya ve o n u n devrimci h ü kümeti değ i l , vahşi istilacı l a r hazırl ıyor. Bu ca nava rl a ra karşı ha rekete geçi n, memleketlerinizi «sömürge" h a l i ne getirmek istiyenıere idareden el çekti rin, Memleketi nizin efendisi olun. Şimdi harb ve sefa l et, eski dünya n ı n temellerini sa rstığı, bütün d ü nya esa retçi emperya l i stlerden nefret ettiği, her nefret kıvı lcımının bir devrim a l evine döndüğü, hattô yabancı esa reti a ltında ezi len H i nt müslüman l a rı b i l e kendi esa retçilerine karşı a ya klandıkları bir sırada, bu d u ruma daha fazla daya n ı l m a ma l ı d ı r. Zaman kaybetmeden memleketi nizin a s ı rl ı k esa retçilerini s ı rtı nızdan atın, o n ların, oca klarınızı daha fazla soyup, yağına etmelerine, müsaade etme­ yin. Siz hayatı n ı zı, kendi a n layışla rı n ıza, kendi usullerinize göre kurma­ lısı nız. Buna ha kkiniz var; çünkü kaderi niz kendi e l i nizdedir. Sebat ve azim le, namuslu ve demokratik b i r barışa doğru yürüyel i m !"

Oktobr Devri mi yalnız m i l l i kurtuluş, b a ğ ı m s ı z l ı k h a reketini, sonra d a n da Cumhuriyet yıl larında ü l kenin eko n o m i k gel işmesini değ i l , ayn ı z a ­ manda ü l kemizde işçi -sosya list h a reketini d e etkilemiştir. B ü y ü k Oktobr Sosya l ist Devri m i n i n i l keleri, M i l l i Kurtu l u ş Hareketine katı l a n geniş h a l k yığ ı n l a rı n ı , ordu mensupları nı, işçi ve köyl üleri, h a l k ayd ı n l a rını kapsı­ yordu. Zamanı nda Türkiyede, özell i kle Doğu Anadolu da «Bolşevik" sözü, k u r­ tuluş sembölü a n lamında kullanıl ıyordu. Rusyadan esirlikten dönen asker yığ ı n l a r ı n ı n Büyük Oktobr Sosya l ist Devri mi i l keleri n i n memleketi mizide yayı l masında büyük hizmetleri o l m uştu r. Büyük Oktobr Sosya l ist Devri mi bu asker yığ ı n l a rı na, Len i n' i n kurduğu, Sovyet devletinin, işçi-köylü-asker ş u ra la rı n ı n emekçi yığınlarının devleti olduğunu göste"rmiştir. Türk esi rleri, Rus işçilerinin, köyl ü l erin i n , Rus bol­ şevi klerin i n ça rlığı yıkmak, toprak a ğ a l a rı n ı n h ô ki m iyeti n e son vermek u ğ ru nd a ki ka h ra manca savaşlarını görmüş, haUô a ra la rı n d a n birço k l a rı bu savaşlara katı l m ı ş, Oktobr Devri m i n i n savaşçı ateşinden geçmiş kim­ selerdi. Oktobr Devri m i n i n ışığıyla memlekete dönen h a rb esi rleri Rus­ yada gördü kleri n i halk yığ ı n l a rı n a a n latarak Oktobr Devri minin i l kelerini yayıyorlardı. Mustafa Suphi «Veni Dünya.. gazetesinde yazdığı .. Kızıl Vıl dız" başlıklı m a ka lesinde asker yığ ı nl a rına ve h a l ka hitap ederek şöyle diyordu : "Voldaş, b i r d a k i ka d u r ve şu kız ı l yıldıza bak. Bu kızıl yıldızın ne demek olduğunu biliyo rm usun? Dinle öyleyse : Bu kızıl yıldız, işçilerin köyl ü leri n ve fakir şehir halkının kurtarıcısı Kızıl O rdunun işaretidir. Bu Kızı l Vıldız üzerindeki Ora k ve çekici görüyormusun? Bu ne demektir, b i l iyormusu n ? Orak ve çekiç, işçilerl e köyl ülerin b i rleştiğini, onların, h ü rriyet yol u nd a , topra kl a rı n ı, işçi ve köylü ş u ra la rı n ı (Sovyetleri), sosya l i st Vata n ı a rı n ı , d ü ş ­ m a n la rdan, sömürücülerden, büyük toprak sahi plerinden, a ğ a l a rd a n ve benzeri geriçil e rden korumak i çi n savaşa k a l ktıkl a rı n ı gösterir. Vol daş ! Sen k i m i n dost, kimin d e düşman o lduğunu bil iyormusu n ! Sen,

1 9 1 9 Vılı Eyl ü l ayında Sovyet hü kümeti yeniden ve bu defa özel o l a ra k

seni, sulta n l a rın, derebeylerinin, büyük toprak a ğ a l a rı n ı n paşa ve beylerin

Türk işçi ve köylü lerine hita p ediyordu. Sovyet hükü meti nin, Türk m i l leti ne

esaretinden kimin kurtardığını, ve seni kimin koruduğunu bilme l isin ! Seni

karşı beslediği sevgi hislerini gösteren bu Bildiride ş u n l a r yazı l ı d ı r : «Rusya

kurtara n l a r,

işçi-köylü h ü kümeti, ezici dünya kapitalizmine karşı egeme n l i k u ğ ru nda

köyı ülerd i r.

..

senin

kardeşleri n d i r, I n kı lôpçı

Kızıı Orduya g i ren

işçi l er,

(1)

yü rüttükleri m ü cadelede bütün ezilen mil letlere ya rd ı m edece k ; u m u m i ­

Oktobr Devri m i n i n etkisi, Ordu yönetim kadrolaronda da hissed iliyordu.

yetle ve özel o l a ra k I r a n v e Türkiye i l e i l g i l i h i ç b i r g izli a ntlaşmayı ta nımı­

Bununla i l g i l i o l a ra k M i l l i Kurtuluş H a re keti yönetici lerinin TKP, basın

yocaktı r." Sovyet c u m h u riyeti, 16 Mart 1 92 1 de Moskovada iki memleket a rasında i mzalanan dostl u k ve kardeş l i k a n laşmasıyle Türkiyeyi ta nıyan ilk devlet 472

(1) 28-29 Kô munisani 1 92 1 Karadeniz kıyı l a rı nda pa rçal a n a n M u stafa Suphi ve a rkadaşla rı . s. 27. .

.


o rg a n ı ..Yeni Dünya» g a zetesine verd i kleri demeç i l g i çekicid i r : .. Ko mü nizm

diği olumlu cevapta, i ki memleket arasında d i plomatik münasebetler

a rtık d ü nyayı sa rıyar. Eğer biz komünizmi gerektiği g i bi karşı l a r ve kabul

kurmaya hazır olduğunu bel i rterek şöyle diyord u :

edersek, memleketimiz mutluluk yolunda ilerliye b i l i r. Inanın

ki, komü­

«Sovyet hükü meti, her ha l ka kendi kaderine buyruk olma hakkını ta n ı m a

n iz m memleketimize büyü k fayda l a r sağ lamıştı r ve i lerde de geleceğ i m i z

prensepine katiyetle sadık ka l a ra k, bütün h a l kl a ra dostluk v e b a r ı ş e l i n i

için semere l i olacaktı. B u g ü n ü l kemize kurtara n komünizm, gelecekte

uzatmakta d ı r. Sovyet hükümeti, Türk halkının M i l l i Kurtu luşu uğru nda

bütün insanlığı hayat ve mutl u l u k getirecektir. Komünizm bugün bizim için bir kurtuluştur »

yürüttüğü ka hrama nca savaşı büyük bir i l g iyle izl iyor. Sovyet hükü meti, Türkiyenin b u a ğ ı r g ü nlerinde Türkiye ve Rusya h a l klarını biribiri ne bağ­

. • .

Türkiyenin bağ ı msızlık savaşında ve d a h a sonraki gelişmesinde Büyük Oktobr Sosya list Devri m i n i n va rlığını, önem i n i kavrayan Atatürk, Büyük Oktobr Sosya list Devri m inin, Sovyet ya rd ı m ı n ı doğru, ve Türkiyenin bağım­ sızlığa kavuşması, daha sonraki gelişmesi açısından da olumlu yönde

l ayacak olan dostluğa sağlam temeller atmakla bahtiyardı r.» 16 M a rt 1 92 1 yılında Moskovada Türkiye ile Sovyet Rusya arasında dostl u k ve kardeş l i k antlaşması i mzalandı. Bu atlaşma Türkiye i l e Sovyet­ ler Birliği arası ndaki dostl u ğ u n temel taş l a rı nd a n biri olmuştur. Bu ant­

değerlendirdi. M . Kem a l in, Türk-Sovyet münasebetlerinde izlediği politika gerçekçi bir pol itikaydı.» 23 Haziran 1 91 9-da Erzurum Kongresinin açılı­

l aşmada her iki ü l ke a rasındo emperyal izme karşı savaşta sıkı bir daya­

şında M. Kem a l bu d u ru m u bel i rterek şöyle diyord u : «Rus ha l kı, emper­ ya l iz m i n d ünya hakim iyeti politikasına b i r m i l let olara k bütün g ücüyle

k a b u l etmed i kleri herhangi b i r mil letlerarası dökümanı ta n ı mamakla gö­

karşı çıktı. H a l k yığ ı n l a rı mem leketleri n i n efendisi oldula r ve ş i m d i em. perya listlerin sa l d ı rısına u ğ rayan ha kla ra da yard ı m ediyorl a r.» Türk-Sovyet dostl uğuna Atatürk zamanı nda doğru yön veril m i şti. Bu dostl u k Türkiye' nin bağımsızlığını koru masında, e konomik gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bunu Atatürk TBMM-nde okuduğu nutkunda şöyle bel i rtiyor: «Şimd iye kadar Türk-Sovyet dostl uğu bize yalnız iyi l i k ve fayda getirmiştir. Bu dostl u k gelecekte de fayd a l ı ve semereli olaca ktır

. • ."

lenin-Atatürk devri n i n dost l u k ilişkileri her i ki ülke n i n de menfaatine u yg u nd u . M. Kem a l, Türk h a l k yığ ınlarının sevgi ve sem patisini dile geti­ rerek 29 Kasım 1 920'de Sovyet h ü kümetine gönderdiği bir mesajda şu satırları yazıyord u : «Size Türk halkının Rus h a l kı n a duyduğu iyi hisleri ve hayranlığı b i l d i rmekle bahtiyarım. Rus halkı yalnız kendi esa ret zin­ cirleri n i kırmakla yeti n m iyerek bütün d ü nya n ı ri kurtulması için i ki yı l d a n f a z l a b i r zama n d ı r savaş yürütüyor. Rus h a l kı, ezg i n i n, sefa letin yeryü­ z ü nden ka l kması için görülmemiş a c ı l a ra katl a n m ıştı r. M i l letimiz, Rus h a l k ı n ı n bütün d ü nya n ı n kurtuluşu u ğ runda yaptığı fed a karlığ ı n azametini tamamen takdir ediyor. Sovyet Rusya n ı n Avrupa ve Asya emekçileri a ra ­ s ı n d a kaza ndığı büyük ma nevi nüfuz v e müslüman h a l klarının R u s h a l kı n a besled i ğ i sevgi v e h ü rmet, Türk-Rus dostl uğunun, ş i md iye k a d a r esa ret a ltında b u l u n a n mill etlerin Batıl ı emperya l i stlere karşı birleşmeleri için kafi gelen b i r a m i l olduğuna g üveniyor

. • .

»

Sovyetler Birl i ğ i türk h a l kı için sadık b i r dost, maddi ve m anevi b i r destekti. Türkiye Sovyetl e r Birliğine güveniyordu. TBM M - n i n dış I l işkiler a la nı nd a a ld ı ğ ı i l k ka ra r dostl u k bağl a rı k u rm a k ödeviyle, oza manki dışiş­ leri baka n l ı ğ ı n ı n başka nl ı ğ ı n d a bir heyetin Moskovaya gönderilmesi ol­ m u ştur. TBMM-nin isteğ ini dile getiren M. Kemal, 20 Nisan 1 920 de Tü r­ kiye i l e Sovyetler B i rliği a rasında d i plomati k b a ğ l a rı n kurulması için V. ı. len in'in özel b i r mektup gönderdi. Sovyet h ü kümeti b u mektuba ver. 474

nışma olduğu bel i rtil mekted ir. Antlaşma her i ki ta rafı da memleketleri n i n revlendiriyordu. Antlaşma gereğ i nce Türkiye ile Rusya ara sında ki bütün eski a ntlaşma l a r nü kümsüz sayı l d ığından Sovyet h ü kümeti, Tü rkiye'n i n Rusya devletine o l a n borçl a rını bağışlıyor v e «kapitülasyo n l a r» d a n vaz­ geçiyordu. Bu antlaş mayı ta kip eden daha b i r çok antlaşma l a r imzaIan­ mıştır. Bu antlaşmaların Türkiye için öne m i n i ve faydasını be l i rten M . Ke­ mal, 1 921 de Türkiye Büyük m i l let meclisinde mebusl a rı n şiddetli a l kışları a ltında ş u n l a rı şöyed i : .. Biz Rusya ile dostuz. Rusya bütün d iğer m i l let­ lerden e n önce bizim m i l l i h a kl a rı mızı ta n ı d ı ve bize h ü rmetle muamele etti. Bu şartlar a ltında gerek, bugün, gerek yarı n ve ebediyen Rusya, Türkiyenin dostluğ unda n emin o l a b i l i r... Sovyetler Birliği Türkiye n i n bağımsızl ığını sağlodı, ko l kınmosıno yardım etti. M i l l i Ku rtul u ş Horeketine d o ho i l k g ü nlerinde 10 mi lyon altı n l i ra l ı k yard ı m da b u l u n d u . Bu m a ksotlo 1 921 d e Tü rkiyeye, Yu na n saldı rısından zara r gören a h a l iye yord ı m için korşılıksız olara k 30.000 a ltın ruble, 1 932 yılı nda ise B mi lyon tutarında foizsiz b i r kredi verd i . Bu B milyo n l u k kredi ve Sovyet uzmo n l a rı n ı n yardımı ve Sovyet tesisleri i le, Türkiyen i n şimdi de e n büyü k i ki mensucat Fabrikası ola n Nazil l i ve Kayseri mensucat kom binaları kuru l d u . Sovyet-Tü rk dostl u ğ u n u n Türkiye n i n gelişmesi için taşıdığı m uazzam önem, Türk m i l leti ve o z a m a n ki Türk devlet a d a m l a rı tarafı ndan doğru olarak takdir edilm işt i r. 1 935 yılında Büyü k mil let mecl isinde söyled iği n utukta Atatürk h a l k ı n h i sleri n i ş u sözlerle ifade etmişti r : «Sovyet-Türk dostluğu bize şimdiye kadar hep iyil i k ve fayda sağlamıştır. Bu dostluk ileride d e bizim için hep faydalı ve semereli olacaktı r... Ertesi yıl aynı tarihte ve yine Büyük Mil let meclisinde Mustafa Kem a l şöyle demiştir : .. Ben büyük b i r memnuniyetle hatırlatmalıyım ki, denizden ve ka ra d a n komşumuz o l a n Sovyet Rusya i l e a ra mızda mevcut o l a n ve kıymetini artık 15 yıldır ispat eden dostlu k şimdi, meydana gel işi n i n ilk g ünlerinde olduğu g i b i aynı kuvvet ve sa m i m iyetle normal b i r şekilde gelişme kte devam etmektedi r... 475


Sovyet-türk dostluğunun kuwetlenip gelişmesinde bilgi nlerin, yazarla­ rın, g azeteci ve devlet a d ı mlarının karş ı l ı k ziya retleri, i ki memleket a ra ­ sındaki bağ ları n d a h a da s a m i m i leşmesine hizmet etmiştir.

timizin içinde bulunduğu e ko n o m i k sı kıntıların etkisi altında Türk h ü kü­ meti, TKP-nin Bildirisi nde de belirti ldiği g i b i «bazı olumlu a d ı m l a r attı». Bunlar, i l k ü l ke a rasındaki il işkilerin norma lleşip, d a ha da gelişmesi için atılan fayd a l ı a d ı m la rd ı r. Büyük komşumuz, Türk halkının her zama n dostu

*

olan, yarım yüzyıl l ı k tari h i nde Türkiyenin ka lkınma problemlerini herza m a n

Ikinci Dünya H a rbi sıra l a rında Türkiye, Türk halkının a rzusu h i lôfı n a

doğru a n layan Sovyetler Birliği, bu defa da Türkiyeye dostl u k yard ı m ı n ı esirgemedi. Imzalanan a ntlaşma gereğince Sovyetler Birliği, 1 5 y ı l vôde

olara k Hitlerci Almanya ile ya kınlaştı. Sovyetler B i rliği i l e Türkiye a rasın­

ve yüzde 2,5 g i bi çok az b i r faizle Türkiyen i n en büyük 7 dev tesisini kur­

daki il işki lerde b i r d u rg u n l u k dönemi başladı.

mayı üzerine aldı. Ayrıca SSCB, Türkiyeden 2,5 milyan l i ra ka rşılığınd a

I ki nci Dünya Harbinden sonra Türk h ü kümetleri uygulad ıkları ekonomik politikada Amerikan ve Batı Alman tekellerine doğru yönelmeğe başla­

b o l harenciye meyve ve zirai mahsül a lacaktır.

dılar. Bu memleketlerle kurulan ve herza man Türkiyenin zararına olan

nomizin gelişmesini hızla n d ı racak, Tü rk-Sovyet dostluğunu dirilmesine,

ekonomik ve politik i l işkilerin doğ u rduğu silôhlanma politikası, memleke­

Türk-Sovyet ilişkileri tarihinde yeni

tin dış tica ret ve ödeme bilô nçosunu boza ra k ü l kemizdeki sınai ve zirai

edecektir.

Sovyetler Birliğ i n i n Türkiyede kuracağı yeni ekonomik tesisler M i l l i eko­ bir devrenin

başlamasına yard ı m

b u h ra n ı deri nleştirdi. Türkiye, beliren açığ ı n ı kapata bilmek için a ltın para yedeklerine başvu rmak zorunda ka ldı. Böylece altın para yedekleri ya lnız 1 945-1956 yılları dönemi nde 241 m i lyon dolard a n 1 44 mi lyon dolara indi. Yabancı ve Türk bası nı, döviz yetersizliği nden ve a ltın para yedekleri n i n h ı z l a azalmasından korkan batılı devletler, Türkiyeye ithal edi len malla­

Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi ve memleketimizin bazı önemli sorunları

rı n örenmesi mua melerini 1 952 den itibaren d u rd u rdu l a r. O sıra l arıda «Taymis» gazetesi ş u n la rı yazdı : «Türkiye a rtık yabancı yardımlar, istikraz­ lar ve tica ret kredileriyle geçinen bir memleket olmuştur.»

Büyük Oktobr Sosya l i st Devrimin üstün geldiği ü l kenin, Sovyetler Bir­ liğinin, ekonomi teknik, askeri sosyal ve kültürel a l a n la rd a kaza n d ı ğ ı

Yıllar geçti kçe, Türkiye e m peryalizmin «ya rdı m » a ğ ı n a g i rd i kçe d u ru m

başarıları, d ünyada devri mci, m i l l i kurtuluş ha reketl eri n i n bugü nde sön­

daha da ağırlaştı, ü l kemiz yavaş yavaş ekonomik bağımsızl ı ğ ı n ı kaybetti.

meyen meş'alesidir. Dünya devri mci hareketi n i n en en önemli etkenidir.

Tekelci yabancı sermaye bir a htapot g i b i ekonomimizin a n a kollarına

Bunun için, Büyük Oktobr Sosya list Devri m i n i n 50. yıldön ü m ü n ü yalnız

yerleşti, ü l ke de sanayiin kilit nokta ları n ı ele geçirdi. Memleketimiz, ba­

Sovyet hal kları değil, bütün barışsever, demokratik, ilerici i ns a n l ı k kut­

ğ ı m l ı bir memleket hüviyeti n i kaza ndı borçlu, geri ka l m ı ş b i r ü l ke d u ru ­

luyor. Biz ü l kemizin ekonomik ve politi k soru nları n ı n çözüm yol u n u Büyük

m u n d a n kurtu lamadı, bağımsız ola ra k gelişmek i m kô nları n ı kaybetti.

Okto brun ideleri n i n ışığında SSCB-nin, öteki sosya list ü l keleri n e konomik

Bu d u ru m u gören ü l kemizin ilerici g üçleri, büyük komşu muz, Atatürkün «ka ra gün dostumuz» dediği Sovyetler Birliği ile dostl u k ekonomik işbir­ liği ve yard ı mlaşma il işkileri n i n tekrar k u ru l ması, i çi n seslerini yükselt­

kültürel ve politi k başarılarında görüyoruz. Oktobrun ideleri bugünkü memleket soru n ları m ızın çözü l mesinde de bize ışık tutmakta d ı r. Büyük Oktobrun devri mci ideleri bugün özellikle memleketi mizi n kül­

mektedirler.

türel hayatı nı, ideolojisini etkilemektedir. Sosya l izmden yana, bağı msız­

Türkiyenin Sovyetler B i rl i ğ i ve öteki sosyalist ülkelerle dostluk ve işbir­ l i ğ i n i tekrar kurması, geliştirmesi memleketimizin bağımsızlığı ve geliş­

Türkiyenin bağımsızlığının g a rantisi olan Türk-Sovyet dostluğund a n yana,

Iıktan ya na, Atatürk ilkelerinden yana, lenin-Atatürk zama n ı n da kurulan,

mesi için hayati bir önem taşıma ktadır. Büyük Oktobr Sosya list Devri miyle

yabancı sermaye n i n ağalığına dur diyen, saldırıcı a s keri ü s ve paktlardan

başlayan Türk-Sovyet i l işki leri, Türk topl u m u n u n bugün de üzerinde d i k­

a rı n m ış, demokratik, ba rışsever, kapitalist olmayan gelişme yol unda iler­

katle d u rd u ğ u en önemli, en a ktüel soru n ları m ızda ndır. Türkiye Komünist

liyen, herza man komşula rıyle, özellikle büyük komşusu, Sovyet Rusya ile

Partisi, son zama nlard a , Türkiye ile Sovyetler Birliği a rasında ekono m i k

dost bir Türkiyeden yana, Oktobr Devri m i ne bağlı işçi yığ ınları , gençler,

ve politik a l a n l a rda görülen canla nmayı memnuniyetle ka rşıla mış, s o n

ayd ı n l a rı fikir ve sanat a d a m l a rı bugün ü l kemizin sosyal kültürel ve politi k

yıllardaki, devlet ada mlarının, tica ret heyetleri n i n karşıyıklı ziya retleri n i

hayatında önemli rol oynamaktadırlar.

ka rş ı l ı klı i l i şkilerde i y i e doğru gelişmenin b i r başlang ıcı olara k kabul etmiştir.

Büyük Türk şairi Nazım H i kmeti Büyük Oktobru yetişti rdi. 40 yıllık savaşçı hayatında b u büyük yazar Oktobru savundu, Oktobrun idelerini geniş

B i l i ndiği g i bi , memleketi mizi n e son yıllarda geniş bir h a l k h a reketin i n

halk yığınları, Türk ayd ı nları a rasında yaydı. Büyük Oktobrun kalemiyle

baskı ları a ltında, dünya d u rum u n da görülen değişikliklerin ve mem leke-

yazdığı eserleri Türkiye n i n politik ve kültürel hayatında derin izler bıra ktı.

47.6

477


Bugün ü l kemizde bin le rce işçi, köylü ve ayd ı n Nazımın izinde Oktobru, o n u n idelerini savunmaktad ı r. Bugün ü l kemizdeki bağ ımsızlık ha reketi n i n başında barış sever, demok­ ratik Türkiyeden, kap ita list o l maya n gelişmeden yana- olan, memleketi mi­

Dış tica ret bilô nçosunda sistematik olara k her yıl beliren mi lyo n l a rca açık (1 966'da 319 mi lyon) gelişmiş kapitalist ü l kelerle, öze l l i kl e Birleş i k Amerika i l e yaptığ ı m ı z t e k taraflı tica ret i l işkileri n i n neticesidir. Yıllardanberi izlenen ve mem leketi mizin m i l l i çıkarlarına karşı yöneltilen

zin bütün i lerici, demokratik a nti-emperya l ist g üçlerini M i l l i Demokratik

bu kökten hata l ı dış tica ret politikası öte yandan, sosya list ü l kelerle, ve

Cephede birliğe çağ ı ran, Büyü k Oktobr Devri m i n i n doğ u rduğu, Büyük Oktobra her zaman sadık Türkiye Komünist Partisi vardı r. Bugün Türkiyede

diğer ba rışsever tarafsız ü l kelerle eşit haklara ve ka rş ı l ıklı çıkarlara daya­

Oktobr Devri m i n i n ışığında gelişen ve yığ ı n l a ra yayılan geniş bir sosya list akım va rd ı r. 27 Mayıs 1 960 Hareketinden sonra doğan birçok örgütler,

geçen memle ketlerle, özel l i kle komşumuz Sovyetler Birliği le tica ret i l i ş­

n a n dengeli bir tica ret i l işki ve i mkônları n ı d a raltmış, ü l kemizi bu sözü kilerini gel iştirip, genişletmeyi engellemiştir.

öğrenci ve gençl i k teşe kkülleri, m i l l i burjuvazi nin sol k<ı nadı, derebeyi

Son i ki yılda Türkiye maliye sisteminde görülen enflasyonist eğ i l i m,

ka l ı ntıları n ı n ka l d ı rı l masından, sosyal reformla rd a n ya na, Sovyetler Bir­ l i ğ i ile, öteki sosya list ü l kelerle ekonomik ve politik m ü nasebetlerin geliş­

h ü kümeti ve kamu oyu n u rahatsız edecek kad a r gelişm iştir. Devlet plôn­ l a m a Teş kilôtı n ı n para a rzını a rtırıcı kararlardan ka çı n ı l ması için yaptığı

tirilmesi n i isteyen, Türkiyeye NATO'nun ön karakolu rol ü n ü veren bugünkü

uyarıcı tavsiye lere rağmen tedavüldeki para artışı bütün h ızıyla devam

politik stratej i n i n değiştirilerek, kişi l iğ i olan tarafsızl ı k politikasına dönül­ mesini isteyen kuwetli b i r akım va rd ı r.

enflasyonist s ü reci daha da h ı zla ndırmıştır. Bugün i ktidar çevreleri bile

Bugün memleketimizde hızla gelişen işçi ve sosya list ha reketi vardır.

Türkiyenin enflasyonun eşi ğinde bulunduğunu itiraf etmek zorunda kal ­

Sayısı 2,5 mi lyonu aşan işçi sı nıfı nisbeten örgütlüdür. Sendikaları vardır.

etme kted i r. Bu d u ru m e konomik hayatta beklenilen sarsıntıya yol a ç mış,

mışlard ı r.

Işçi s ı n ıfının hakları n ı savu nan, emekçi halkın sesini duyura n sosyal ve

Memleketimizde hayat pahalığı d u rmadan a rtmaktadır. Hayat endeks­

politik kuru l uşlar gittikçe kuvvetlen mekte, etkilerini a rtı rmaktad ırlar. OIke­

Ieri bize bu bakımdan üzerinde ciddiyetle düşün meğe değer bilgi ver­

mizde işçi h a reketi, yeni bir gelişme dönem i ne g i rmiştir. G rev ha reketi

mektedir. 1 953 yılı 1 00 hesap ed i l i rse 1 966 Ara l ı ğ ı n d a toptan fiatlar 300'e

g ü n geçtikçe gelişmekte, bütün sanayi kol la rı n ı kapsamaktadır. Bugün

yükselmiştir. 8 Oca k 1 966 ta ri h l i «Milliyet» gazetesi yiyecek ve zaruri

işçi ha reketi ü l kemizin demokratik, bağımsız gelişmesi h a reketiyle birleş­ mektedir.

i htiyaç maddeleri fiyatla rının 1 965 yılında % 40 a rttığını yazd ı . AP i kti­ d a ra gelir gelmez yiyecek fiatlarında % 17 bir a rtış oldu. Bu d u rum, işçi­

Ta bii, şartlar bugün bizde bundan 50 yıl öncekinden çok farkl ı d ı r. Fakat

lerin, yoksul ve orta h a l l i köylülerin, bütün dar gelirl i lerin hayat yükünü

Oktobr Devri m i nden önceki Rusya ile uzun bir ta rih boyunca süre gelen

daha d a a ğ ı rlaştı rıyor.(l) Toptan eşya fiyatları da hızla a rtmakta d ı r. An ­

i l işkilerimiz ve devrim önceki Rusya ile birçok yönlerde benzerlikleri­ miz va r. Türkiyemiz, bugün ekonomik biçimlenmenin henüz ta mamla nmadığı, b u sürecin i ç i n d e ça balayan az gelişm iş, fakir b i r ziraat ü l kesid i r? Insan başına düşen y ı l l ı k milli gelir, l i ra hesabıyla 1 .800-2.000 l i ra , dolar hesa­ bıyla da 1 80-200 dol a rd ı r. Cumhu riyetin i lô n ı n d a n bugüne dek 46 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ü l kemizdeki okuma yazma o ra n ı n ı n , resmi veri lere göre henüz yüzde 40 olduğ u n u ; 16 bin köyün okul, 30 bin mahallenin içme suyu beklediğ ini ; elektrik ışığını gören köylerin sayı s ı n ı n 300-ü geçmediğini (40 binden) belirtirsek durum daha da a yd ı n l a n ı r. Her yıl ödemekle m ü kellef olduğumuz dış borç taksiti tutarı 1 20 m i lyon doların üstü nded i r. Bu m i kta r bazı yıllarda yı l l ı k i hracati mizin ya -ü kad a r­ d ı r. Bu borçl a rı n yalnız faizleri n i n her yıl ortalama tutarı 28 ile 30 m i lyon dola rd ı r. Dış borçlar ve borçl a n m a soru nları ü l kemizin ekonomik, dolayısıyle politi k gelişmesini kökten etkiliyen meselelerdir. Dış borçlar, son za man­ l a rda ülkemizin kamu oyunda derin tepkiler yaratmış, protesto h a reket­ lerine konu o l muştur. 478

kara, Ista nbul ızmir g i b i büyü k şehirlerin geçi m endeksleride büyük h a l k y ı ğ ı n l a rı v e sabit gelirl i vata ndaşlar zararına yükselm iştir. Bu a rtış 1 966 y ı l ı nda toptan eşya fiyatlarında yüzde 16 geçi nme endekslerinde de 20-22 dolayı ndadı r. 1 966 y ı l ı n ı n i l k üç ayında genel endekslerde görülen % 13, o ra n ı ndaki a rtış, ü l kemizin ekonomik hayatında teh l i keli bir eğilim ola ra k belirtil­ mektedir. AP- n i n i leri gelenl eri, öze l l i kle Başbakan De mirel, emekçi, yığın­ l a rı n ı n g ü n l ü k hayatı nı etkiliyen bu önemli konuyla ilgili sorulara, karşı l ı k ; «Pa h a l ı l ı k, refa h elô metidir» tezini savundula r. Bugün iktidarda bulunan bir p a rti n i n en yetki l i ve soru m lusunun ağzından çıkan bu sözler, AP- n i n b u g ü n ü l kemizde uyguladığı ekonomi politikasının felsefesidir. A P , b i r parti olara k b u g ü n ü l kemizde bu kökten hata l ı görüşün

mu htevasını

uyg u l a m a kta d ı r. Türk toplumu ndaki sosyal adaletsizliği aşağıdaki resmi istatistik verileri açıkça gösteriyo r : M i l l i Gelir dağıtımında adaletsizl i k : Bilindiği g i bi Tür­ kiye nüfusunun yüzde 80'i milli geliri n yüzde 43- n ü a l ı yor. Geri ka l a n

(1) TKP, M K Birinci Sekreteri Y. Demir yoldaşın «Türkiyedeki duru m » raporu ndan. 479


yüzde 20-si ise, bu geliri n yüzde 57-sini a l ma ktadır. Aileler a rasındaki dağılım, şu neticeleri veriyor. 3 milyo n 787 bin a i l e m i l li gelirin yüzde 34-nü, dolayısıyla 18 m i lyar lirayı a l m a ktadır. Bu gelirin sahipleri nüfusu muzun yüzde 73-d ü r. 434 bin a i l e ise yılda 2 bin l i ra n ı n a ltında ve yekün o l a ra k 71 3 mi lyon l i ra a l ma k­ ta d ı r. öte yanda 1 .029 a i l e 1 mi lyar l i rayı, 1 2 bin 494 a i l e ise dört buçuk mi lya r l i rayı payla şmakta d ı r. Milli Gelirden 1 5 m i lya r l i ra a l a n 326 bin a i l e 850 milyon ; 9 m i lya r l i ra a l a n memur, işçi ve ücretliler ise 2 m i lyar 560 m i lyon l i ra vergi ödüyor.

tefeci ağa bey nitel iğini, Türk h a l k yığınları ve d ü nya ka mu oyu önünde bir defa daha ispatlam ıştır. Türkiye I kinci Dünya H a rbi nden sonra g i rdiği h a rb bloklarının ve a s keri paktla rı n en ağır yükü a ltında d ı r. 500 b i n l i k b i r ordu tutmak zorunda bıra k ı l mıştır. Bundan 48 yıl önce bir M i l l i Ku rtul u ş Ha reketi veren Türkiye bugün NATO, SENTO gibi h a rb blokl a rında em perya lizmin Orta Doğ uda bekl içiliğini yapıyor. Milli kurtu l u ş ha reketi yürüten ha l kl a rı n savaşını ezmek için Amerikan e m perya lizmine üsler veriyor. Fakat öte yandan d a bu üslere ka rşı çıkan g üçlerde gel işiyor. Demir yoldaşın da bel i rttiği g i bi :

300 bin köylü a i lesinin hiç toprağı yok. 400 bin a i l e n i n 1 -5 dönüm top­

«NATO Türkiyede geneloyu kendisine karşı çevirmiştir. Bir/eş i k Amerikanın

rağ ı var. Bunun topla m ı 1 mi lyon 1 43 bin dönümdür. H a l bu ki, sadece 491 a i lenin e l i ndeki toprak m i ktarı 4 mi lyon 56 bin dönüm.

tiği ba rba rca h a rbin m i l l etlerarası havada yarattığı gerg i n l i k, Türkiye

Kredilerin yüzde 71 ,5'u nüfusun yüzde 4'üne veriliyor. Buna karşılık

genel oyun u ciddi şeki l d e kayg ı l a n d ı rmağa başladı. NATO'nun önemini

n üfusun yüsde 96'sı kred i l eri n sadece yazde 28,5 d a n fayda l a n a b i l iyor.

saldırg a n niyetlerini her yerde açığa vurmağa, özel l i kl e Viyetnamda g i riş­

kaybettiği ve Türkiyenin milli menfaatleriyle çeliştiği i na ncı ordu içinde

M üsta hsil m a l l a rı n ı n değerlendiri l mesinde de aynı düzensiz d a ğ ı l ı m l a r

de yayı l m a ktad ı r. Türkiye elinde olmadan b i r g ü n kendisini istemediği bir

karşımıza çıkma ktad ı r. V e bütü n b u n l a r yoksul köylü vata ndaşın d a i m a

n ü kleer harbin içinde bulaca ğ ı kaygısındadır NATO'nun geçi rmekte ol­

a l eyhine işlemektedir. Meselô 1 965 yılı resmi tütün ra ka m l a rına göre 454 bin tütün ekicisi köy l ü aileye 41 m i lyon l i ra düşerken, b u n l a rı n elinden

duğu kriz, öze l l i k l e Fra nsanın tutumu, Türkiye Genel kurmayı n ı d üşündür­ m ekted i r.»(!)

tütünleri yok pahasına a l a n 1 20 ka d a r i h racatçı tütün tüccarı 303 mi lyon l i rayı

paylaşma ktad ı r. Yabancı sermayedeki gelir dağ ı l ı m ı da mevcut

ada letsizlik örneklerinden biridir. AP sözcül eri ve öze l l i kl e başbakan, h ü kümet progra m ı felsefesi n i n özel teşebbüse dayandığını, yabancı sermayeye g üvenildiğini büyük bir titiz­ likle belirtmekted i rier. Parti sözcü leri n i n ve başbaka n ı n ifadelerinden çıka rı lacak sonuçl a r, h ü kümet Progra m ı n a temel o l a n felsefe, h ü kümetin g i rişeceği sanayileş­ menin özel teşebbüs eliyle gerçekleşti rileceğ i d i r. Plôn, verg i, krediler hep bu a maca hizmet edecek b i çi mde düzenleniyor. Hükümetin b u a n layış ı ; 27 Mayıs öncesi başarısız, memleket ekonomisini tahrip eden, bir ekono­ m i k politi kaya dön üştür. B u politika, sosyal ve ekono m i k bünyemiz için yen i yara l a r açıyor. AP-nini toprak reform u görüşü de büyük toprak sahibi ağa -bey sınıfının çıkarlarını koruma temeline oturtu l muştur. Toprak reformu konusunda ikti ­ d a r partisi AP i l e, başta CHP o l ma k üzere öteki burjuva partileri a rasında ciddi ihti lôfl a r vardır. To pra k reformunu sadece toprak dağıtımı a nl a m ı n da bir tekn i k mesele olarak a nlaya n AP, «Türkiye'de dağıtılacak toprak yoktur, ya da çok azd ı r ; dolayısıyle toprak reformu n a i htiyaç o l a m a z.. teziyle toprak reformu soru n u n u n sosya l -ekonomik köklerini örtbas etmek ça bası içinded i r. AP iktidarı, memleketi mizin gel işmesiyle i l g i l i bütün öteki kon ularda olduğu g i b i b u önemli konuda d a iktidarsızlık içindedir. AP iktidarı, Türk toplu­ m u n u n 45 yıld ı r çözüm yolu bekliyen, 45 yıldır, i ktida r propag andası n ı n en başta gelen meselesi o l a n toprak reformu konusunda, komprador, 480

Milli Demokratik Cephe sorumu Bayar-Menderes d i ktatörlük rej i m i n i deviren 27 Mayıs H a raketi, ü l ke­ mizin politik hayatı n ı etki l eyen, bazı demokratik özgürlüklerin yer aldığı bir Anayasa getirdi. Fakat, 27 Mayıs, ü l kemizde emperya l izmin, gerici­ liğin dayanokları n ı yok edeme d i ; yabancı sermayenin memleket ekono­ misinin ana kol l a rı n ı ele geçirme ça basını önleyemedi, gereken tedbirleri a l a ra k yabancı sermayenin ağalığına, yerli büyük sermaye ile ortaklaşa Türkiye'yi e m perya l izmin bir atlama tahtası o l a ra k kul l a n masına karşı çıkamadı ; köyde feodal izmin, büyük toprak m ü l kiyetinin sosya l -ekono m i k köklerini kazıya madı. Köylü, yığ ı n l a rı n ı toprağa mavuşturacak, topraksız ve az toprakıı köylü/eri topra k ağalığının ba ğ ı m l ı l ığından kurtaracak ada­ letli kök l ü bir toprak reformu yapa madı. Türkiye'yi emperya l izmin h a rb makinesin i n kuyruğ u na bağlıyan askeri pakt ve bloklarda n, NATO'd a n SENTO'dan çıkmadı. B i r tüm o l a ra k mevcut politik ve ekonomik düzen i n bünyesini değiştiremedi. Bu d üzenin ekonom i k ve politik yapısını korumayı a m a ç edinen kısır, biçimsel reform l a rl a yeti ndi. Bu gelişmenin sonucu olarak sosya l-ekono m i k ve politik pozisyon l a rı n ı koruyan gerici u nsurl a r, yeniden ve bu defa, kanuni yollarla «bir ters-devrim niteliği taşıyan ikti­ darları n ı kurd u l a r. Bugün bütün gerici elemanları, d i n sömürücüleri ni, e m perya lizmden yana o l a n bütün g üçleri bağrında toplayan AP, ü l kemizin sosya l -ekonomik

(1)

Ba k Y. Demir sözü geçen rapordan, sf. 1 1 . 481


ı

dönüşümler uğrunda mücadele eden devrimci güçlere karşı geniş bir savaş cephesi açmıştır. Fakat bug ü n ü l kemizde barışçı güçler, i lerici güç­ ler, demokratik dönüşüm lerden ya na, bağımsız, haysiyetli, kişi l i ğ i o l a n b i r d ı ş politika uğru nda savaşan g üçler yabancı sermayenin a ğ a l ı ğ ı n a , yerli v e ya bancı tekellerin soygu ncIJ politikasına paydos d iyen ; Atatürk i l kelerinden yana olan em perya l izme karşı örgütlenen, savaşan güçler, küçümsenmiyecek kadar çoktur. Bu güçler b i rl eşme eğ i l i m i n i gerçekleş­ tiri rlerse

örgütlü

savaş

yürütü l ü rse

mem leketimizin

i l erdeki

gel işmesi

bildirerek Türk h a l kına yayı nl a d ı ğ ı çağrıda şöyle deniyo r : ..AP Hüküme­ tinin, sa l d ı rg a n emperyalist devletlerle askeri i ş birliği politikası nda ayak d i remesi, Su riye ve diğer Arap ü l kelerine saldırm a k için a la rm işareti a l a n toprakları m ızdaki askeri ya bancı üsler memleketimizi büyük b i r feıaketin eşiğ i n e getirmiştir. «Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi, memleketi mizin bütün işçi le­ rini, köylülerini, a yd ı n l a rı n ı , e r ve subaylarını ve bütün Türkiye halkını bu çok teh l i keli durum karşısında uya n ı k o l mıya, bu teh l i keyi önlemek için

o l u m l u yönde etki lenebilir, Türkiye barışçı bir dış politika izliyerek, «Kap i ­

güçbirliği yapmıya çağırıyor. Meml eketi mizin, halkımızın va rlı ğ ı ve yok­

ta l ist olmayan gelişme» yoluna a d ı m l a r ata b i l i r Gerici A P i ktidarı n ı n izle­

luğu söz konusud u r. Türkiye Kom ü n ist Partisi, bütün Türkiyeni n kaderi n i

d iğ i halk düşma n ı pol itika bugün ü l kemizin bütün sınıf ve sosyal ta baka­

el lerinde tutanları b u korkunç gerçeyi a n l a maya çağ ı rıyor.» T ü r k komü­

l a rı n ı n sosyal ve ekonomik durumunu, geniş emekçi yığ ı n l a rı n ı n ç ı ka rlarını sarsmaktadır.

Türk ko münistleri, i kinci Dünya H a rbi sıra l a rı n da Türk hükümeti n i n h a rb

AP iktida rı n ı n bugün ü l kemizde u yg u ladığı i ç ve dıŞ, sosya l ve ekono­ m i k politika, sözün e n geniş a n l a m ında bütün yön ve yönte m leriyle geri­ c i l i k politikasıdır; Amerikadan ya na, yabancı sermayenin ç ı karlarını savu­ nan empe ry a l izmden yana, h a l k a l eyhtarı politika d ı r.

I lerici g üçler, memleketinin uçuruma gittiğ ini gören m i l l i feıakete sürük­

lendiğini gören her n a m u s l u vata ndaş b u d u ru m u daha fazla daya namaz, daya n m a m a l ı d ı r. Ayrı ayrı çıkışlar, ortak çı kışla r, örgütlü çıkışlar dönemine geçme l i d i r. Işçi nin sınıf savaşı, köy l ü n ü n toprak savaşıyla bi rleşmeli, h a l k yığ ı n l a rı n ı n hayat, geçinme kavgası ayd ı n ı n özgürlük, ü n iversite gençin i n demokratik tedris sistemi, demokratik kalkı nma mücadelesiyle ; askerin Amerikansız, m i l l i çıkarlara ve barışa hizmet eden bir o rdu kurma çı kış l a rı ko münistin m i l l i bağımsızl ı k, demokratik dönüşüm ler, a nti-emperya l i st savaşıyla bir­ leşmel i ; biribirine sıkı sıkıya, savaş diyalektiğinin zinciriyle bağlt olan bu savaş ko Ila" Demokratik Cephede toplanmalı, büyük bir sel gücüyle AP-nin

temsilciliğini yaptığı gereciliğe, emperyalizmin

ağaltğına karşı

akmaltdtr.

M i l l i Demokratik Cephe soru n u bugün ü l kemizde bir n u ma ra l ı savaş soru n u d u r. Dlkemizde ilerici güçleri n savaş başarısı eninde sonunda buna bağlıdır. Türkiye Ko m ü n ist Pa rtisi, en a ğ ı r, gerici liğin en çok azdığı gün­ lerde b i l e bağımsız, demokratik, ba rışsever Türkiye uğrunda ki savaşın ön saflarında yer a l mıştır. Teröre, işkenceye, kovuştu rulmaya rağmen savaş bayra ğ ı n ı hiç bir zaman e l i n den bırakmam ıştır. Parti mizin 47 yı l l ı k ta rihi b u n u ispatla m ıştır. Tü rkiye Komün ist Partisi, ' m i l letlerarası daya nışma,

n istleri, 1 9 1 9-1923 Milli Kurtuluş Hareketinin en ön saflarında savaştı lar. hazırl ı kl a rı n a karşı savaşanla rı n ön saflarında yer a l d ı lar. Bayar-Menderes d i ktatorasına karşı sava ş a n l a rı n ön cephesinde Türk kom ü n i stleri vardı. Bugün Türk komünistleri bütün Türk halkının yürüttüğü a nti-emperyalist, bağ ı msızl ı k savaşının, i ki nci m i l l i kurtu l u ş savaş ı n ı n en ön safl a rı ndadı ri a r. Bundan 48 yı l önce başlayan ve Türkiyeyi bölmek isteyen sa l d ı rg a n g üç­ leri memleketten kova ra k birinci aşamasını bitiren M i l l i Kurtul u ş savaşı, bugünde memleketimizide devam ediyor. Bu savaş memleketimizin bütün i l e rici demokratik güçleri n i n , işçi sınıfının, emekçi köylü yığ ı n la rı n ı n , yurt­ sever aydı n l a rımızın e r ve subayları m ı z ı n yine emperyalizme karşı yürüt­ tüğü m i l l i bağ ı msızl ı k savaşıdır. Barı şsever, demokratik bir Türkiye u ğ runda yürütülen savaştır. Bundan 48 yıl önce olduğu gibi bugünde baş düşma­ nımız yine emperya lizmdir. O g ü n olduğu g i bi bugünde Türk top l u m u n u n e s a s çelişmesi e m peryalizm ve onunla işbirliği e d e n büy ü k topra k a ğ a ­ l a rı - tekelci burjuvazi i l e emekçi yığınla rı a ra s ı ndaki çelişmedir. Bu düşman bugün ü l kemize silahla gel memiştir. Işbirl i kçi burjuvazinin i mzaladığı ikili a n laşmal a rl a , g iz l i ve açık birçok a ntlaşma larla Türkiye­ mize yerleşerek tüfek n a m l u ia rı n ı doğrudan doğruya Türk h a l k ı n ı n göğ­ sü ne, onun bağı msızlığına m i l l i çı ka rlarına dayayan bu düşman, Doğu hudutla rı mızı

«Ka ra

g ü n dostumuz» m i l let olara k ölüm

k a l ı m savaşı

yü rüttüğ ümüz yıllarda h a l kı mıza dost e l i , kardeş eli uzatan Sovyetler Birliğine karşı mayin tarla l a rıyle döşemiştir. Bugünde 32 mi l yonun meza­ rı nı

bu baş düşman, e m perya l izm kazıyor. Türk m i l leti n i n

bildiği

bir

herza man yükseklerde tutmuştur.

gerçeği tekra rlıyoruz : Yüce Oktobrun ışık tuttuğu Türkiye M i l l i Kurtuluş,

TKP, m i l letlerarası Kom ü n i st ve Işçi h a reketi n i n birliği u ğ runda a l ı na n bütün tedbi rleri desteklemiştir, bu yönde bütün ça balarını kullanmıştı r. TKP, m i l letlerarası Kom ü n ist ve Işçi hareketi n i n birlikte ka bul ettiği dökü­

a l ı rsa a lsın ta m b i r milli bağımsızlık elde edili nceye kadar devam ede­

proletar enternasyo n a l izmi

bayra ğ ı n ı

m i l l i boğ unsızl ı k savaşı bitmemiştir. B u savaş nasıl ve ne g ib i biçimler cektir. «Kurtul u ş yıllarında o l d u ğ u g i bi, bütün namuslu. yürekli, gerçekten yurt­

m a n l a ra bağ l ıd ı r. Em peryalizmin harpçı ve sömü rücü pol itikası n ı n iç yüzü n ü h a l k yığın­

sever kuwetlerin bir m i l l i cephede işbirliği etmeleri, dayanışmaları kutsa l

larına duyuran TKP, son ısra i l sa l d ı rısı nda Arap h a l k l a rıyle dayanışmasını

bir ödevdir.»

482

483


TKP Merkez Komitesi, memleketin bugünkü gerçek d u ru m u ve h ü kümetin faşist d i ktatoraya yönelme davra n ışı üzerine yayı nladığı Bildiri de M i l l i Demokratik Cephe zoru n l u ğ u n u bir kerre d a h a belirtmektedir. Yayın­ l a n a n bu B i l d i ride : ..Gerici çevreler, emperyalist tekellerle çıkarl a rı bir­ leşen sermaye ve toprak koda m a n l a rı n ı n faşist d i ktatörl üğünü memleketi­

ı Ç i N D E K I LE R

C. B. Marks

mizide kurmak istiyorlar. Türkiye h a l kı buna m üsaade etm iyecektir. Bu

Oktobr Devri m i'nin 50. Yıldön ü mü ne doğ ru

teh l i keyi önlemek için g üvenebileceği kuvvetler bağrı nda bol bol vardır.

Oktobr ve m i l l i kurtuluş ha reketi .

Bu kuvvetlerin birliği, daya nışması ve a ktif ha reketi a rt ı k geciktirelemez bir zoru n l u k o l m u ştur.» De nil iyor.

Wa/ter

405

Hollitseher

Kapita lizmde ayd ı nların soru m l u l uğ u .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

416

lae k Woddis I ngiliz emperya lizminin d ü n kü ve bugünkü taktiği .

425

Ramiro Otero H a l k güçleri nin birliği sorunu .

434

O KT O B R D EVR I M i N I N 50. Y I LDO N O M O N E DOÖ R U Sovyetler Birliği bugün - Sosya list ta rım . Yarı m yüzyıl önce - olayl ar ve ra ka m l a r .

441 443

Ş A N L I B I R TA R I H I N A N ı L M A S ı Bulgaristan H a l k Cumhuriyetinde . Sosya l i st Macaristanda

446 448

M. Salibi

Suriyedeki duru m u n bazı yönleri .

451

V i Y E T N A M S AVA Ş ı Top ağzına sürü l ecek yem sağlayıcı - Gü ney Kore Birleşi k Amerika'nın uydusu

458

O Z E L S AY F A L A R ı M I Z Ahmet Aklneı

Büyü k Oktobr Sosyalist Devri m i ve Türkiyede M i l l i Kurtuluş Ha reketi

484

464


B A R I Ş

V E

S O S Y A L I Z M

P R O B L E M L E R I

Ingilizcesi:

Central Books Ltd., 37 G rays Inn Road, Lo ndon, W. C. 1 . ıtalyancası :

libreria Rina scita, Via delle Botteghe, Oscu re 2. Ro m a Almancası:

«GLOBUS,,-Vertrieb auslönd i scher Zeitschriften, Wien XX, Höchstödtplatz 3 Yunancası (KıbrıS'ta):

La ikon Praktorion, Tricoupi Street, 53 r., Nicosia Rusçası:

Stredisko pro roısi rova ni tisku, Pra ha 6, Thakurova 3 Fransızcası :

Societe d ' Edition et d ' Enformation 9 , Bou l evard d e s Ita l iens Paris (2e) Ispanyolcası :

Ediciones Pueblos U n idos Casilla Correo 589, Montevideo Japoncası:

N a u ka Ltd., 2, Kanad-Zin bocho 2-chome, Chiyoda-ku, Tokyo Isveç dilinde :

Arbeta rkultur, Söderarmsvagen 36, Johan neshov 6, Stockholm Bulgarcası:

Raznoiznos, I , Rue Tıa r Assen, Sofia Türkçesi:

« Y E N I Ç A O " - Stred isko pro rozsi rova n i tisku, Pra h a 6, Thakur'ova 3

Fiyatı 1 l i ra


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.