yc_71_06

Page 1

v

YENIÇAG ( •

B. Ponomaröf: SBKP XXiV. Kongresi'nin sonuçları

E. Georgief: Sosyalizm ve halk

x x:

A. Petersen: «Ortak Pazar»a karşı savaş

A.Rivera: Burjuvazinin toprak politikası

A. Somer: Marksist olmayan sosyalizm akımları

A. Dansoko: Asya ve Afrika'da sosyalizm görüşleri

Y. Prajki: Sosyalizmde toplum ve insan

Grev savaşı cephelerinde

Ozel s a y fal a r ASBP Viii. Kongresinde TKPMK Birinci Sekreterinin konuşması MDHP XVI. Kongresine mesaj Bu ayın olayları

-----� ---

BARIŞ VE SOSyALIZM

PROBLEMLERI


Bu sayıdaki imza/ardan bazıfarının kimlikleri: Boris Niko/aeviç Ponomaröf

Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreterleri nden Arne Petersen

Norveç Komün ist Partisi Merkez

Komitesi Sekreterlik üyesi

Arturo Rive ra

Kolumbiya

Komünist

Partisi Merkez

Komitesi üyesi


Bütün ülkelerin proleter/eri. birleşinizi

YENI

6 (84) Haziran

'v'

CAG

1971

Komünist ve

işçi partilerin i n teori ve enformasyon

dergisi

Marksizm-len inizmin ve proleter enternasyonalizminin bayrağı a ltında Sovyet/er Birliği Komünist Partisi XX/V. Kongresinin sonuç/an

BORi S PO NO M AROF Sovyetler Birliğ i Komün ist Pa rtisi XXiV. Kong resi'nin sonuçları, d ü nya kamuoyu tarafı ndan i lgiyle i ncelen meye deva m ediyor. Bütün insa n l ı ğ ı n d i kkati Kong re' n i n ça lışmala rı üzeri ne toplan mıştı, dersek en küçük bir abartmaya sapmış olmayız. Hatta burjuva çevreleri dahi, XXiV. Kong re'nin ka rarlarını ve ilkesel politi k soru nlara i l işkin yarg ılarını sü kCıtla geçiştire­ mediler. Kapita list ü l kelerde, Kong re'n i n çeşitl i soru nlar üzerinde yaptığı değ erlend i rmeler çetin ideoloj i k m ücadelelere yol açtı. Kardeş parti lerin çoğ u , SBKP XXIV. Kongre'siyle ilgili bi ldiriler yayı nla­ dılar veya onun belge ve ka rarlarını başka biçimler a ltında tasvip ettile r. Sosya list ü l kelerde Kong re'n i n belgelerini öğ renme kampa nya ları a ç ı ld ı . Fransa ve i ta lya, Hindistan ve Ara p Birleşik Cumhuriyeti, ingi ltere ve Urugvay, Şili ve Batı Al manya gibi memleketlerde Kong re ka ra rları emek­ çiler a rasında geniş ya nkılar uya n d ı rd ı , Kongre belgeleri büyük tirajla rla yayı mlandı. Birçok ülkede SBKP Kongresi' nin kararlariyle i l g i l i yığınsal miting ve topla ntı lar ya pıldı. XXiV. Kong re'nin d ü nya ka muoyunda uya n d ı rdığ ı eşi görülmed i k ölçü lerdeki ya nkı, SBKP'nin Sovyet h a l k ı n ı n gayretlerine y ö n veren doğrultusunun ve Kong re'n i n çizd iği ilk sosyalizm ü l kesi n i n g ittikçe arta n ekonomik ve politik g ücünden yararlanma yollarının yaln ı z SSCB'nin iç işlerin i ilgi lend i rmed i ğ i n i , aynı zamanda, genel uluslararası önemi bulun­ duğunu ortaya koyma kta ve bu gerçeğ i n ka bul edildiğini göstermekted i r.

Kong re, büyük olayla rla yükl ü , dinamik bir dönemin muhasebesini yapmışt ı r. Bu, sosya lizmle emperya lizm a rasında çetin bir mücadelen i n yürütü ldüğü, bu mücadele s ı rasında ulusla ra ra sı sosya lizmin mevzi lerinin 401


g üclendiği, olana klarının arttığı bir dönemdi. Za ma n ı mızın d iğer devri mci gücleri (ka pita l ist ülke lerdeki işçi hareketi ve u /usal k u rtuluş hareketi) de bu dönemde yeni mevzi lere g eçmiş bulunuyord u. Komünist ha reketinin saflarında bi rliğin kuvvetlend i ğ i , bu ha reketin öncü l ü k ro/ ün ü n a rttığ ı , sağcı v e «solcu» oportünizme, anti-lenin ist a k ı m lara karşı mücadelenin g üclendiğ i bir dönemd i bu. Bütün d ünyada Büyük Oktobr Sosyalist Devri mi'nin SO' inci, V. i. Len in'in doğ u m u n u n 1 00'üncü yıldönü mlerin in kutla nması , t ü m devrimci g ü clere, en başta komü nistlere, g eçti kleri yolu etraflıca gözden g eçirmek, çağ ı mız gerçekliğinin yığd ı ğ ı deneyleri n ıŞığı altında sonuçlar çıkarmak, bu su retle M a rksizm-Leninizm teorisine yaratıcı katkı larda bu/un mak o /a ndığın ı sağ /adı. B u iki yddön ü m ü do/ayısiy/e yapda n ve yüz m i lyon l a rca insanı kapsa mı içine alan ka mpa nya lar, bütün çağsal devrimci hareketin Marksist-Leninist ve proleter enternasyonalizmi mevzi lerin i n g üclenmesine yard ı m etti. Bu dönem, iç plônda Sovyet komün ist/eri için, halk ekonomisi yönetimini yetkin leşti rme ve bil i msel komunizm teorisini d a ha fazla zen g i n leşti rme koş u l larına uyg un ekonom i politikasını hazı rlama dönemiyd i . Ekonomiyi plônlama ve ü retimi teşvik işlerinin plônlanması alanında uyg ulanan yeni metotların doğru oldu kları pratikte görüldü. Parti, köy ekonomisi alan ında geniş ted bi rler a ld ı , köy ekonomisi ürünleri n i artı rmayı teşvi k eden tutarlı ekonomik koşulların yaratı l ması üzerinde önemle d urdu. Bunlar sayesinde biz, köy ekonomisi ü retimini artı rma ve köy emekçileri nin yaşayış d üzeylerini yükseltme işlerinde büyük başarı lara u laştık. Pa rti, Sovyet sanayii nin alabi ldiğine a rtı rılmasına ve bi li msel-tekni ksel devrimin yayg ı n laştı rılmasına bağ l ı i l kesel olara k yen' i birçok soru n u n çözü­ müne cesaretle g i rişti. Ayn ı zamanda, parti ve devlet yöneti m yöntemi hazırlandı I'e d enemelerd en geçirildi. Bu yöntem, bir çok yen i l ikler getir­ mekte, politikada tuta rl ı ğ ı g üclendirmekte, parti ile halk a rasındaki ve sovyet topl u m u ndaki manevi-politik birl i ğ i n daha da kuvvetlen mesine, yapıcdı k ve g üven l i ğ i n kökleşmesine yard ı m etmekted i r. Kısacası, arka­ m ı zda kalan dönemin sonuçları, Sovyetler Birliği' nde, seçilen yolda g üclü a d ı m larla i lerlemek için g erekli olan reel ve sürekli koşulların yaratı l mış bu l unduğu gerçeğini bütün d ünya n ı n gözleri önüne serd i . L . i . Brejnef yoldaş tarafı ndan o k u n a n S B K P M K çalışma rapo runda, uluslara rası d urumun esaslı bir Ma rksist-Lenin ist değerlendiril mesi yapıldı, büyümekte ve g ü clen mekte olan sosyalizm, SSCB'nde komünist to plum kurucu l u ğ u , son sömü rücü sistemin çerçevesi içinde sınıf çatışma ları n ı n artışı ta blo tablo ortaya kon d u .

Gerek SSCB'nin iç gelişmesinde, gerekse bütün d ü nyadaki geliş mede elde edilen büyük d evrimci kaza n ı mlar (ki bunlarda SBKP'nin de büyük rolü ol muştur), XXiV. Kong re' n i n tarihsel yeri n i , uluslararası etki sinin derece ve kara kterini bel i rledi. 402


Dana Sovyet egemenfiğinin irk g ünferinde Lenin tarafından ortaya kona n şu tezin doğ ruluğu, tarihsel deneylerle toma miyle anlaşılm ıştı r : «Şi mdi biz, u l uslararası devri m üzerinde başl ı ca etkimizi ekonomi pol iti kamızia g erçekleştiriyoruz ( . . . ) Artı k müca dele � olmakta d ı r» i(Toplu eserleri, c. 43, c. 341) . Sosyal ist devrimin ya ratıcı olanakları n ı n keşfedi l mesi, son on yıl içinde d ünyada meydana g elen büyük değ iş i mlerde son uç beli rleyici bir rol oyna mı şt ı r. Fakat, sosya list top l u l u ğ u n ekonomik g ücünün büyümesiyle yanyana istekle r de a rtmaktadır. B u n l a r, hem yurt i çinden, hem d e u l uslara rası alandan g elen' isteklerd i r. Emperya lizmle ş i m d i ki aşa manın devrimci gücleri a rasında ya p ı l ma kta olan m ücadelenin karakteri ve boyutu bu istekleri beli rlemekte d i r. Sosya lizmin üstünl ükleri n i n her yönden ortaya konmasında , sa l d ı rı ve harp g ücleri n i engel leyici ve u l uslara rası sosya li st toplu l u ğ u daha fazla gel işti rici ve mevzilerini kuvvetlendirici maddi a raçların gerekl i d üzeyda tutu l masında, bağımsızlık ve sosyal i lerleme yolunda yü rümekte olan halklara güclü yard ı m la r ya pılmasında, ve ni hayet, dünya gelişmesinin en öne m l i etkenlerinden biri ara n uruslara rası ideoroji mücadelesi yüzün­ den, sosya l ist d evletlerin ekonom i kuruculuğu ve ekonomi politik sorun­ ları n ı n birinci derecede rolü va rdı r. SBKP XXiV. Kong resi, komünist topl u m kuruculuğ unda büyük bir aşa ma a çmıştır. Sosya l ist üreti m i n yüksek gelişim tempolarına daya n ı la ra k emekçilerin refah d üzeyi n i önemli derecede yükseltmek, bu ü reti m i n ve bilimsel-tekni ksel i lerlemen in etkinliğini artı rmak ve emek veri mi n i n artışı n ı hızland ı rmak, beşy ı l l ı ğ ı n başlıca görevlerindendir. Dokuzuncu beşyı)}ık planm belJibaş}1 ayırtedici nitelikleri bunlardır.

Parti, ken d i ekonomi pol iti ka s ı n ı n birinci a macı olan, emekçilerin madd i ve m a nevi i htiyaçlarını karşıla ma ödevi ni, memleketimizin bütün aşama­ larında, hatta en g ü ç gelişme aşamalarında gerçekleşti rmek için bütün olanaklardan yararlanmı şt ı r. Ağ ı r sanayii ve onun savu nma dalları n ı gel iştirme yol undaki çaba l a rı azaltmadan, ekonomik gelişmeyi, doğ ruda n doğ ru ya ve ta mamiyle halkın yaşayışını her yönden iyi leştirme ödevlerine tabi k ı l mak, a rtık ekonomik ba k ı mdan olanaklı hale gelmiştir. Yl91nlann maddi e r fahı

temel ler üzerinde yen i leşti ri l mesiyle i l g i l i uzun vôdeli komple prog ra m ı n a rd ı ci l olara k gerçekleştiri lmesi, tüketi m maddeleri üreten sanayi d a l ­ larını n a rtış ı n ı n hızlandı rılması v e hizmetler a l a n ı n ı n d a h a fazla geliştiri l­ mesiy le yükselmekted i r. Bütün devlet çapındaki bu ödevlerin çözümü için, ağ ı r sanayii n ve bu a rada onun sav u n ma işleriyle i lg i l i dalları n ı n da kend i işletmeleri nde halka ait tüketim malları üreti m i n i genişletmesi gerek mekte d i r. 403

i


Emekçi lerin parasa l geli rlerini önemli derecede a rtırmaktan başka, sağ lık h izmetleriyle öğ reti min geliş mesi n i , çok çocuklu ve d üşük maaşi, ai!eleri n, çalışan kadınların, emekliler ve öğrenci lerin yaşayış koşullarını iyi leştirici çeşitli ve büyük sosya l ted birler de öng örü ı üyor. Beşyı l l ı k pıan gereği nce, konut ya p ı m ı genişleti lecek, kamu h izmetleri ve şehirlerin i marı işleri gel işti rilecek, sağ l a m yaşayış ve kültürlü d i nlenme koşulları yaratı laca kt ı r. Ma rksist-len inistler, emekçi lere maddi refa h sağlama nın devri min g eli ş mesi ve komünizmin zaferi için g ereksiz, hatta zararlı olduğ unu iddia edenlere ka rşı a mansız bir savaş yü rütmektedi rler. Ayn ı zamanda, mide refa h ı n ı n «idea l.. haline geti rilmesine ve politi k pasifjiğe de şiddetle karşı dıriar. Sosya l ist d üzen, yüksek tüketi m d üzeyi sayesinde emekçi lerde, sözün gerçek a n l a m iyla g erçekten insa n c ı l ihtiyaçlar ve yüksek sosyalistçe d üşünme yeteneğ i, kültür sevg isi ve yeni ahıaki değerler yaratmaktadır. SBKP M K' n i n ça lışma ra porunda halk refa h ı soru n l a rın ı n ş i m d i k i yen i d u ru m u n u n ilkesel anlamı bel irti l miş, Sovyet insanları n ı n yetenekleri ni ve yaratıcı eylemlerini her yönden gel iştirmeye elverişli koş ulları hazırlama yolları gösteri l m işti r. Bu suretle, sosya l i st düzenin özü, her za ma ndan daha somut ve i n a n d ı rıcı b i r biçimde ortaya kon muştur. Sosya lizmle burjuva «tü keti m top l u m u .. a rasındaki kesin fark da işte buradad ı r. Kapita l ist sömü rüyü ebed ileştirmek , insanı köleleşti rmek ve büyük kapita l i n çıkarlarına boyun eğ d i rmek, bu «tü ketim toplu mu»n un sı nıfsa l a macıd ı r. Za man ilerledi kçe, hayatı n mu htevası ve top l u msal a n l a m ı , g ü n ü m üzde i ki d ü nya arasında yürütü l mekte olan mücadelenin en çetin soru nları haline gel mekte d i r. Bu gerçek, G. Hol'ün SBKP XXiV. Kongresinde yaptığı konuşmada açık seçik ifade edilmiştir. G. Hol şöyle demişti r : «Ka pita l i st d ünyadaki m i lyon l a rca insa n ı n bilincinde yeni yeni ölçümler bel i rlemekte ve o n lar, iki d ü nya sistem ini bu ölçüm lerle ka rşıfaştı rmakta d ı rlar . . . Kapitalizmin çürü mekte oluşu ve insanların i htiya çla rını karş ı l a ma yete­ neğ i nin g itg ide daha fazla azal masiyle yanyana, yaşa msal' değerleri de dağ ılmaktadır. Sosyalizmin insanların ihtiyaçlarını gittikçe daha iyi karşılama yeteneğ i n i n a rtişiyle b i rlikte hayat da daha güze ll e ş mektedir . »

Ya lnız ve yal nr z sosya list top l u m dÜ7.eninin gerçekleşti rmeye yetenekli olduğu perspektif şudur: «Bilimsel prensipleri kılavuz edinen to plums a l hayat ; emekçi lerin maddi ve kültürel i htiyaçları n ı n a ra l ı ksız olarak daha iyi ka rşılan ması; ya ratıcı, ma nevi olanakların hızla geliş mesi . SBKP .XXIV. Kong resi, bu yolun önemli bir jelonu (1) olara k ta rihe geçecekti r.

(1) Petrol vb. a ra mada kullanılan ve bir ucunda petrol emme kapağı bulunan uzun boru. (Red.) 404


Halkın refa h ı n ı tuta rlı bir biçimde ve a ra l ı ksız olara k yükseltmek, aynı zamanda, ülkenin ekonomik büyü mesi ni ve savunma g ücünü deva m ettir­ mek, sadece kaynakları yeni başta n bölüştü rmekle sağ lanamaz. Kong re, bunların g erekl i ölçülerde a rtırılması sorununu, tam bir kavrayış ve bi rçok bakı mıardan yeni bir tutu mla ele a l m ı ştır. B i l i msel-tekn iksel i lerleme ve ekonomi yönet i m i n i n sistem ve metotla r ı n ı yetkin leşti rme temeli üzerinde toplu msal ü retim i n etkinliğini yükseltmek, b u ödevin çözüm ü n ü sağlayan bir a nahta rd ı r. XXiV. Kongre, bilimsel-tekniksel devrim i n u laşımIarını sosyalizmin üstün­ l ü kleriyle org a n i k biçi mde bi rleşti rmeY i ta ri h sel önemde bir ödev olora k ö n e koymuştur. Sovyetler Birl i ğ i ' n i n ekonomisi öyle bir aşa maya ulaş­ mıştır ki, ü reti m ve refa hın a rtırıl ması i l e i lg i l i yüksek ve tutarlı tempolar, a ncak, b i l i m i n doğ rudan ü reti mle birleşti ri lmesi, ana fon ların a rtı rı lması, i şletmelerin nicel gösterg eleriyle çal ışmaların ekonGlmik yön ü n ü ıı ön plôna a l ı n ması temeli üzerinde enta nzif gelişme metotları n ı n uyg u la n ması koşulları i çinde sağ lanabi l i r. Gelişkin sosyal ist toplumun objektif ihti­ yaçları işte bunlard ı r.

Halk ekonomisi yönetim sistemini yetkin leşti rmen i n hayati bir önem taş ı d ı ğ ı n ı bel i rten XXiV. Kongre, bunu, sadece tekniksel, sadece örg ütsel bir sorun olarak değ il, büyük bir politi k-ekonomik problem olara k öne koymuştur. L. i. Brejnef yoldaşın Kongre'de beli rttiğ i g i bi, burada söz konusu olan meselenin özü şud u r : Ekonomik ve sosya l gelişmeyi hızlan­ d ı rmak, mevcut olanaklardan en ta m şekilde yarara lanmak, yüzbin lerce kollektifin, mi lyonla rca emekçi n i n parti politika s ı n ı n başlıca a maçları etrafı nda birleşmelerini sağ lamak için topl u mun ça lışmaları daha iyi biçi mde nasıl örgütlen melidir? Yönet i m i n yetkinleşti ril mesi alanı nda en başta gelen yönel im, sosya list ekonomi n i n merkezi halkası olan halk ekonomisini plônlama i ş i n i n teori ve pratiğ i n i gel işti rmekti r. işletmelerin merkezi plônla yöneti mi sosyalizmin en büyük kaza n ı mlarından birid ir. Plô n l ı ça lı şma i le bütün halkın g i ri ş i m ­ leri n i n bi rleşmesi, sosya list işletmeci l i ğ i n i n ilkesel üstü n l üğ ü n ü n özü n ü teşki l etmekted i r. Emekçi lerin çıkarla rı na uyg un bel i rli bili msel a maçla ra ulaşı l masını sağ lıyaca k kayna kların doğru olarak böl üştürül mesi ve bun­ lardan ôzami yara r elde ed i l mesi, a nca k , tek halk ekonomisi plônın ı n çerçevesi içinde mü mkünd ü r. Artık bütün d ü nyada bili nen, SSCB'nin ekonomik gel işmesine i l işkin Dokuzuncu beşyı llık plô n ı n ana gösterg elerinde, ulusal gelirin, sanayi ü reti minin ve emekçilerin reel gel i rleri n i n önemli derecede a rtırı l ması öngörüı üyor. Bütün bu göstergeler, reel olanaklara daya nılarak hazır­ lanmış ve titizlikle dengeleşti rilmiştir. Sovyetler Birliği ekonomik pota nsiyelini daha fazla a rtı rma işlerinin nitel yen i leştiri l mesi, tüm ekono misi n i n daha iyi işler hale geti ri lmesi ve 405


d üzenli meka nizma sadece memleket içi değ il, aynı zamanda ulu slararası bir önem taşımaktad ır. Çünkü : Enta nzif bili msel -tekniksel gelişmenin sosya list entegrasyonla birleştiri l­ m esi, gelecekteki d ünya özgür halklar topl u l uğ u n un i l k örneği olan sos­ yal ist topl u l uğa üye devletlerden herbirinin geliş mesi için daha elverişli koşul lar sağ l ı ya caktır ; sosya l i zmin d ü nya ekonomisi arenasındaki atı l ı m ları, daha etk i n ul us­ lararası işbö l ü m ü , bağ ı msızl ı k ve sosyal i lerleme yolun koyul muş olan devletlerle daha geniş işbirl i ğ i için daha geniş perspektifler a çacaktır; genel barışın korun masını sağlayan ve sa ldırgan emperya l ist çevre lerin entrika l a rına set çeken kuvvetler ora n ı n ı n daha faz la değişmesi için olanaklar artaca ktır. Bütün bunlar, sosya l i z m i n kapitalizmden üstünlüğünü daha fazla g ü n ışığına çıkara ca k, sosya list top l u m düzen i n i n d ünya gelişmesi üzerindeki etki leri ni g üclen d i recek, çağ ı mızdaki tüm i l erici ve özg ürlükten yana i nsan l ı ğ ı onun tarafına çeken etkenleri kuvvetlendirecektir. XXiV. Kongre tarafı ndan hazırla nan doğrultunun son derecede önemli nitelikleri nden biri de şudur: Partin i n ekonomik programı, Sovyet toplu­ munun bugünkü aşa madaki sosya l-pol itik gel işmesi ve bu topl umu meydana g etiren sın ıf, ulus ve sosyal grupları n işçi sınıfının yönetimi altında daha fazla yak ı n laşmaları ödevlerine organik bağ larla bağ ııı d ı r. Emekçi lerin a ktiflikleri ni ortaya koya bil meleri ve öz h a l k devleti n i n eylem­ lerine g ittikçe daha geniş ölçüde katı l ma ları için sa h i p old ukları büyük olanakları , kişi n i n ma nevi i l g i leriyle topl u m u n i lg i l eri arasında sıkı bir birlik içinde yeteneklerini geliştirmesi için insanın önünde sonsuz ufukları açmış olan sosya lizm, emekçi ler için artık öyle koşullar meydana g etir­ miştir ki, bun ları n kapita l i st ü l kelerde g erçekleştiril mesi akı ldan bile geçirilemez.

Sovyet top l u munun tüm politi k örg ütünü daha fazla yetkin leştirmek ve sosya l ist demokrasiyi d urmadan geliştirmek için SBKP XXiV. Kongresi tarafı ndan öne sürülen ödevler, g erek ü lkemizde kom ü n i z m kuruculuğunun perspektifleri açısından, gerekse u luslarara sı açıdan i l kesel bir önem taşı maktadı rlar. Parti, işçi kollektiflerinin, parti, send i ka, komsomol taban örgütleri, üret i m danışma kurulları ve emekçi toplantıları aracı lığı i le işletmelerin yöneti mine katı lma larını her ba kı mdan teşvik etmektedir. B u n u n la birlikte o, i şçi sınıfı n ı n yönetici rol ü n ü n ayrı ayrı üret i m özeklerinin çerçevesi içinde sınırla n a mıyacağı kanısındadır. Bu yüzden, işçilerin işletme d üze­ yinde g erçekleştirmekte old ukları sahipl i k hakkı n ı n çeşitli biçi m leri ni geliştirmek suretiyle, XXiV. Kongre, bütün emekçi yığınları nı, parti ve devlet politi kası n ı n hazırlan masına, tüm Sovyetler Birliğ i çapındaki plan

406


ve tasarı l a r ı n incelenmesine ve kararların yürütü münün kantro l ü ne kat ı l ­ m a l a r ı n ı g üclend i rmeye yöneltmekted i r. Pa rti , sosya list demokrasinin başl ı ca muhteva sını i şte bunlarda görmektedir. Sovyetlerin rol ü n ü daha fazla yükseltmek , halk veki lleri n i n otoriteleri n i g üclendirmek v e yetkilerini genişletmek, halk kontrol organlarını a ktif­ leştirmek ve devlet cıha z ı n ı n bütün ça lışmalarını Sovyet halkı n ı n i htiyaç­ larını karş ı la maya daha uyg u n hale g eti rmek h edefini g üden Kong re' nin öng örd üğü ted birler yukarıdaki ödevlere bağ l ı d ı r. Toplumu muzda işçi sınıfının ve bütün i lerici g üclerin en yüksek düşü nsel­ politik örgütü Komün ist Pa rtisi'dir. SBKP XXiV. Kongresi komünist toplum kuruculuğu i le i lg i l i yeni ödevleri öne sürerken, Pa rtinin sovyet toplumun­ daki yönetici rolü n ü n daha fazla yü kselti l mesi gerekti ğ i n i bel i rtti. Bu meselenin özü, partinin y ı ğ ı nla rla bağ ları n ı n daha da genişletil mesinde toplanma kta d ı r. Komü nist Parti si, yığ ı nları n deneylerini bi riktirmekte ve tüm emekçilerin en yü ksek çıka rla rını gözön üne bulund u rarak, onları, b i l i me dayalı politik doğ rultusu i l e eğitmekted i r. Yönetici rolün özü, yığ ı n ­ la rın ilgi v e kanııarı n ı daha derinden tan ı makta, e mekçileri, komünist toplum kuruculuğu pratiğine sıkı sı kıya bağ l ı olan Marksizm-len i n izm ideoloji siyle silahland ı rarak, onları n politik bilincini za man ı m ızın istekleri düzeyine çıka rmakta toplan makta d ı r. Sosya list top l u m sosyal bakı mdan g itgide d aha fazla tekcins bir topluma dönüş mekte, aynı zamanda, yapısı bakı m ı ndan g ittikçe daha çok çeşitli ol makta d ı r. Sosya l ist toplumun çözmekte olduğu ödevler daha g üçleşmekte, ekonomik, sosya l-politik ve kültürel hayatın bütün alan­ larında karşı lıklı bağ ı m l ı l ı k artmaktad ı r. Otoritel i ve tecrü beli bir yönetici g üc olan partinin ralü de, bu koşu llar içinde büyü mekte, soru m lu lu ğ u a rtma ktad ır. Sovyetler B i rl i ğ i Kom ü n i st Partisi' n i n ve kardeş parti lerin bu ala nda bi riktirdikleri m uazza m deneyleri genelleştiren xxıv. Kongre , Ko münizm kurucul uğ unun yeni aşamasında partinin yönetici rolü n ü yükseltmek için g erekli koşu l ları beli rledi. Bu koş u l l a rın en öneml i leri şunlard ı r : Komü­ n i stlerin ideoloj i k inanç ve b i rl ikleri, b u rjuva etkisine, g erici görüş ve al ışkanlı klara karşı a mansızca tutu mları, komünist d ü nya görüşüne yapı­ lacak her türlü sa l d ı rı l a ra karşı mücadelede a ktiflik. lo i. Brejnef yoldaş ' Kong re'de şöyle dedi : «Biz Marksizm-leninizmin ana prensiplerine bağ l ı ­ y ı z v e bağ l ı kalma kta deva m ediyoruz. Fikri sorunlarda hiçbir gerilemeye h içbir za man razı o l mıyaca ğ ı z... Bu yüzdendir ki partimiz, Sovyet halkının ta ri hsel kazanı mlarının partisel ve sı nıfsal ol mıyan mevzilerden değerlen­ d i ri l mesi denemelerin i reddettiği g i bi, Sovyet toplumunun hayatında son yıllarda meydana g elen muazza m o l u m l u değiş i m l eri küçümseyen dog ­ matik tasa rımları da reddediyor. Kişi l i ğ i putlaştırma n ı n doğ u rduğu sonuç­ ları n ve aynı zamanda s ü bjektif yanlışların ortadan ka ldırı l ması mem407


leketin genel -politik ve her şeyden önce ideolojik d u ru m u üzerine olu mlu şekilde yansı m ıştı r. Kongrede bu gerçek belirtilmiş bulun maktadır. Parti 'nin bütün toplumu yönetme g ö revlerini başariyle yeri ne getirebil­ mesi için, parti-içi demokra s i n i n daha fazla yaygınlaştırı l ması ve parti hayatı nda Leninizm normlarına sıkı sıkıya riayet edil mesi gereki r. Kong re, partiyi, eleşti ri ve özeleştiriyi gelişti rmeye, parti yöneti miyle bütün parti örgütleri a rasında en etkili ve en veri m l i i lişkiler meydana getirmeye yöneltmiştir. SBKP M K' n i n çalışma ra porunda belirtildiği gibi, «pa rti için, hem demokrasi olara k gösteri len anarşik başı boşl u k ve hem d e komünist­ lerin g i rişim ve a ktifli klerinin g el işmesini yavaşlatan bürokratik santra liznı aynı d erecede zararlıdır. .,

Kongre, parti safları n ı n sosya l-sın ıfsa l ve manevi - politik d u ru munun nitel durumuna gittikçe artan b i r titizlik gösteril mesini istemiştir. Parti, her· ko münistin fikri ve ahlaki niteli kleri ne derecede a rtarsa, parti nin manevi otoritesinin de o d e recede yükseleceğ i n i çok iyi bilmektedir. Bu yüzden o, safları n ı n arıfığı için g e reken titizliği ileride de g östermeye deva m edecektir. Partinin otoritesi ve dolayısiyle yönetici ça l ı ş ma larının etkin l i ğ i , bir çok bakı mıardan pa rti kadroları n ı n bilgili çalışmalarına bağ l ı d ı r. Bugünkü parti işçisi, yüksek politik olgunlukla kendi işind eki geniş bilgisini kaynaştırm a l ı d ı r. En yen i yönet i m metotları n ı öğrenip beni msemeli, geliş­ menin genel perspektifini d a i ma görebilmelidir. Kongre tarafından 'öne konan, parti kurucu l u ğ u alanındaki prati k ted b i rler p rogra mı, partin i n yönetici rolü öğretisinin ş i md i k i aşamadaki gelişmesinde önemli bir yeni a d ı md ı r. Bunun ilkesel b i r a n l a mı va rd ı r. Biz Sovyet komünistlerinden başka, bütün dostla rımız SBKP' n i n yönetici rolünün bundan sonra da yükselti l mesine, Kongre tarafından öne sürülen ödevlerin başarı ile çözümü, SSCB'nde komünizmin zafere ulaştırılması ve Sovyet halkı n ı n , d ünya a renasında kendine d üşen enternasyonal­ devri mci g ö revi gerçekleştirmesi için . sağ l a m bir gara nti gözü ile bakab i l i rler. Kong re, pa rti nin, öncü rol ü n ü g erçekleştirirken kendisin i n şaşmaz kılavuzu olan i lerici -devrimci teori n i n sonuç belirleyici önemini belirtmişti r. Daima ca n l ı , d a i ma gelişen bir öğ reti o la ra k Leninizm ileride de partinin fikri hayatı n ı n özü olarak, onun yeni leştirici -devri mci eylemleri n i n temeli olara k kalmakta deva m edecektir. Parti miz, teoriye g erçek bir ya ratıcı tutu mla yanaşı l ması için m ücadele etmektedir. SBKP MK'nin ça lışma raporunda bu konuda şöyle deniliyor: «Eski formül leri tekra rlayı p d urmak, yeni soru nlara yen i görüşle ya naşı m ı becerememek veya istememek, M a rksizm-Len inizm üzerindeki revizyon ist kalpaza n lıkları yaymak için yeni o lanaklar ya ratır. Biz i m teori ve prati ğ i m ize b u rj uva ve revizyon istler tarafından yapılan sa l d ı rı lara karşı eleşti rilerin inandırıcı l ı ğ ı , bu

408


eleştiriler toplumsal bilimlerin ve Marksist- Leninist teorinin a ktif ve yaratıcı g eliştiri l mesine dayandığı zaman büyük ölçüde artma ktadır.» Merkez Komitesi'nin ça lışma raporunda belirtildiği g i bi, SBKP, kardeş partilerle birli kte, birçok önemli teorik sorunların işlenmesi a l anında bir hayli başarılar kaydetmiştir. Komünist toplum kuruculuğu sorunları , sos­ yalist top l u mda yürürl ükte olon g enel kanunların şimdiki aşa madaki nitel ikleri, sosyal i st ekonomik entegrasyon prensiplerinin işlenmesi, d ünya sosya lizminin dünyanın sosya l ist o l mıyan kesi minin gel iş mesi üzerindeki etki lerinin yoııarı ve biçi m lerinin hazı rlan ması, çoğsol kapita l izmin geliş­ mesindeki yeni olguların ta h l i l i , kapita l i st ekono minin yeni süreçlerinin incelenmesi ve benzeri sorunlar bunlar arasındad ır. Bu problemler, M K plenum l a rının kararlarında, Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi'nin 50'inci yıldönü m ü ve V. i. Lenin'in 1 00'üncü doğ u m y ı l ı dolayısiyle SBKP M K'nin hazırl a d ı ğ ı belgeıerde ele al ınmıştır. 1969 y ı l ı nda yapılan Uluslararası Danı şma Toplantı sında ve Karl Marks'la Fridrih Engels'in 1 50'inci doğ u m yı ldönümleri v e Paris Komün'ünün 1 00'üncü y ı l ı g i bi büyük olayla rın kutlan ı l ması dolayısiyle parti miz, teor i a lanında kayda değer çalışmalarda bulunmuştur. SBKP XXiV. Kongresi, birçok ilkesel teorik problemleri işleme alanında i leri atı l mış b i r a dı md ı r. Bu ça lışmalarda, her za man olduğu g ibi, SSCB'. nin komüni z m kuruculuğ unda elde ettiği son derecede zengin deneyler. den başka, kardeş parti lerin deneyleri ve t ü m d ünya gelişmesinin sonuç· ları gözönünde bul unduru l muştur. XXIV. Kongre, partiyi, Marksizm - Leninizm teorisinin sorunları , bu teorinin beni msenmesi, yaratıcı olara k gel iştiril mesi ve her türlü yozlaştır­ malordan korunması üzerindeki di kkatini artırmaya yöneltmiştir. Kongre'­ nin bel irttiği g i b i , «teorik ça lışmalar, genel devrimci görevimizin önemli b i r kesi m i d i r». XXIV. Kongre'nin kararları, bütün Sovyet halkı tarafından ta momiyle desteklenmektedir. Emekçi kol lektiflerinden, Sovyet vatandaşlarından Kongre'ye ve Parti Merkez Komitesi'ne gelen binlerce kutlama mektubu bunu açıkça göstermektedir. Bütün yurtta parti aktivistlerinin ve emek­ çi lerin yaptıkları toplantılar bunu açı kça göstermekted ir. Sovyet halkı, Kongre'nin kararlarını sadece tasvip etmekle ka lma makto, aynı za manda, bu kara rları emekleriyle hayata geçi rmektedirier. 1 971 y ı l ının i l k üç ayına ait plôn, sanayi a lanında süresinden önce g erçekleşti ril m iştir. Sovyet ha lkının emeğ i, SBKP tarafından öne konan plônın gerçekleşmesinin garantisid ir. ii

SBKP XXiV. Kong resi'nde hazır bulunmuş olon delegasyonlardan çoğ u, Kongre'yi «ul uslararası devri m foru m u » olarak adlandırdılar. 409


Şimdiye kadar, komünist parti leri kong relerinden h içbirinde d ı ş ü l ke­ lerden bu derecede çok misafi r hazır bulunmad ı . Ko münist, u l usal-de mok­ ratik ve sol-sosya l ist partilerden g elen 1 00'den fazla heyet, d ünya nın bi rçok bölgesi ni ve çağ sa l anti-emperyal i st, kurtu luş hareketi n i n bütün çeşitl i l i ğ i n i temsil etti. Kong re kürsüsünden, d ünya devri mci ha reketi n i n tüm ana müfrezeleri n i n sesleri yükseldi. Dünya n ı n çeşitli bölgelerindeki kardeş parti lerin temsilcileri, yalnız a nti-em perya l ist savaşı n genel ödev­ lerini a n latmakla yetinmediler, aynı zamanda, kend i özg ül soru nlarını ve karş ı laştıkları güçl ükleri ortaya koydular. Böyle içten konuşmalar, ancak, gerçek ve eylemli enternasyonalizm hava s ı n ı n hüküm sürdüğü yerlerde, ortak savaş a rkadaşları n ı n kendi deneyleri ni paylaştı kları yerde m ü mkünd ür. Ça lışma raporu ve Kongre'nin diğer belgeleri i le, yurtd ışından gelen misafirleri n konuşma larıyle dünya devri m süreci nin geniş ve ta m bir ta blosu çizilmiş o ldu. Kong re, ça lış mala rı ve belgeleriyle, d ünya devrim hareket i n i n bütün bellibaşlı kol larında önemli süreçlerin meydana gel­ mekte olduğu, emperya lizme karşı yeni atı lım olanakları n ı n ortaya çıktığı za man ı mızı n ş u çok sorum l u döneminde devri mci g üclerin yakınlaşmala­ rına yard ı m etmektedi r. Parti miz XXiV. Kongresi ' n i n , emperya lizme ka rşı olan bütün g üc1er arasında eylem b i rli ğ i n i kuvvetlen d i rme doğrultusu, 1 969 Danışma Toplantısında Marksist-leninist partiler tarafından kollektifçe hazırlanan politik doğrultuya daya n maktad ı r. Kongre' n i n doğ rultusu, kurtuluş hareketi n i n ş i mdiki aşamadaki kökl ü ihtiyaçla rı n ı dile g etirmekte ve dün­ yada birikmiş olan m uazza m devrimci potansiyeli aza mı ölçüde gerçek­ leşti rme hedefini g ütmektedi r. SBKP XXiV. Kongresi, komün ist hareketini bi rleşti rmek ve anti ­ emperya l i st savaşta rol ünü y ükseltmek için a ral ıksız çalışmayı partinin başlıca ödevlerinden biri olarak öne koydu. V e komünist partileri safları­ nın birliği uğrundaki mücadele n i n birbirine sıkı sı kıya bağ lı i ki yo n ı bulunduğ u ru bel i rtti. Bunlardan biri, ha reketimizin sağ l a m politik birliği­ d i r, diğ eri de Marksist-len i nist fiki r birliğidir. Pa rti miz, diğer kardeş Marksist-Leninist parti ler gibi, politik birliği i leri doğru kuvvetlendi rmeni n , komünist ve i şçi parti leri n i n eylem birliği yolu i l e, 1 969 Da nışma Toplantı s ı n ı n hazırla d ı ğ ı emperya l izmle savaş progra­ mını birlikte g erçekleştirmek suretiyle m ümkün olacağına inan maktadır. Bu savaşta çaba ları koord i n e edebilmek için, bütün partilerin eylem koşullarını karş ı l ı k l ı olara k i ncelemeleri, deney değ iştokuşunda b u l u n­ maları, u l uslara rası i l işkileri g üc1end irmeleri gereklidir. Kongreni n belirt­ tiği g i bi, bu a maçla, ka rdeş partiler arasında gerektiğ i zaman uluslara ­ rası danışma toplantı ları yapmak yararlı olur. 41 0


SBKP' n i n ka n ı sı nca - ki bu kanı Kong re belgelerine ya nsımı ştır -, u l uslara rası komün ist hareketi, ş i md i , birliğ i m i z için, ha reketi mizin anti­ emperya l ist savaş ı n ı n pratik ödevlerini başariyle çözmek için Marksizm­ Leninizm pren sipleri n i n temizliğin i koru ma mücadelesi n i n g ittikçe daha büyük bir hayati önem kaza n ma kta olduğu b i r dönemde b u l u n maktad ı r. Bu son uç, 1 969 Danışma Toplantısı n ı n u laştığı şu sonuca ta ma m iyle uygundu r : Ortak eyl e mlerin etki nliğ i , Marksizm-Leninizme ve proletarya enternasyonalizmine sadakate, yani komün ist partileri n i n fikri birliğine bağ ı ml ı d ı r. Hayat, komünistlerin önüne birçok yeni problem çıkarmakta d ı r. Bunlar, anca k, Marksizm-Leninizm teorisi mevzi lerinden, onun temel prensipleri ne bağ l ı l ı k mevzi lerinden doğ ru olara k anlaş ı labi l i r. Deneyler göstermiştir ki, teorik sorun l a rda sağcı ve «solcu» revizyon ist ve nasyonalist yolda yürüyen kişiler ve gruplar, hem kendi parti leri n i n politik eylemlerine, hem de a nti­ emperyalist eylem birl i ğ i ne zara r vermekte, bütün hareketin birli ğ i n i zayıf/atma ktad i rla r. Dünya n ı n çeşitli bölgelerindeki kardeş partilerin temsi lci leri, Kongre­ m i zde yaptıkla rı kon uşmalarda, yal n ı z Sovyetler Birliğ i'ne değ i l , bütün devri mci g üclere, onların birliğ ine yöneltilmiş olern anti-sovyetizmin gerici özü n ü ortaya koyd ular. J. Marşe yoldaş şöyle dedi : «Tü m kurtuluş hareketi, sosyal kurtuluş, u l usal bağ ı msızlık ve barış u ğ rundaki bütün çarpışmalar, d ü nya sosyalist sisteminden ve en başta Sovyetler Birliği'­ n den gerçek bir destek görmektedirler. B u yüzden, a nti-sovyetizm, hangi biçi mde o l u rsa olsun ve nereden gelirse gelsin, işçi sın ıfı n ı n ve halkların çıka rlarına karşı işlen m i ş b i r suçtu r.» SBKP XXiV. Kong resi. komünist hareketi n i n birliği nde son y ı l l a rda meydana g elen o l u m l u değ i ş meleri belirtti . ate yandan. bu yoldaki ciddi engelleri d e gösterd i . Çin Komünist Partisi önderleri n i n tutu m u, bu engel­ lerin baş ı ndad ı r. L. i. Brelnef. Kong re'de şöyle dedi: «Çin yöneti ci leri. bilindiği üzere. u luslara rası hayatın ve d ü nya komünist ha reketinin başlıca soru n l a rı üzerinde. Leni n izmle bağdaşmıyan fikri-politik bir plôt­ formla ortaya çı ktı l a r ; bizden. XX. Kongre'n i n doğrultusundan ve SBKP Prog ra mından vazgeçmemizi istedi ler. Parti mize ve memleketi m i ze karşı yoğ u n bir düşmanca propaga ndayı yayı p durdular. Sovyetler Birliği n'den toprak isteğ inde b u l u n d u la r ve hatta işi. 1 969 y ı l ı baharında silô h l ı hudut tecavüzleri ne kada r götürdüler.» Parti ve Sovyet h ükümeti. Çin Hal k Cumh uriyeti ile i l işki leri norma l ­ leştirmek için e llerinden g elen her şeyi yaptı lar. xxıv. Kongre. i leride de bu yönde çal ışmalara devam kararımızı tasvip etti. Ara mızdaki i l işkilerin normal leşmesi için ya l n ı z bir ta rafın yapıcı tutu m u yeterli değ i l d i r el bette. SBKP. Marksizm-Leni n izmi yozlaştıra n ve kom ü n ist ha reketini parça l a maya çalışan herkese karşı azi m le m ü cadele edegelmiştir ve edecektir. Kongre'de bu da belirtil miştir. 411


SBKP'nin XXııı. - XXiV. kong reler a rası dönemde izlediği pol itika, d ünya sosya lizmiyle çok önemli bir a nti-emperyalist g üc olan u l usal kurt u l uş hareketi a rasındaki savaş ittifakının g üclenmesine büyük ya rdımlarda bulun muştur. Kongre , bu politi ka m ı z ı n temeli olan geniş yanaşı m ı n doğru l u ğ u n u tasvip etti. Biz, u l usal kurt u l uş bölgeleri nde anti-em perya list mevzi lerde savCişan bütün hükü metler ve politik g üclerle aktif işbirliği yapmakta , onları n kend i ü lkeleri n i n bağ ı msızl ı ğ ı n ı g üclendi rme, u l usal ekonom ilerin i geliştirme alanı ndaki çaba la rı nı desteklemekteyiı. SBKP, bizim, emperya l i zme ve kapita list d üzen ini k u rtulan ü l kelere zorla ka b u l ettirmeye ça l ışan neo-koloniya l i z m i n bu çaba larına karşı yü rüttü ğ ü m ü z savaşta a rkadaşları m ı z olan devri mci-demokratik parti lerle dostl uk i l iş­ kileri n i i leride de geliştirip derinleştirecektir. Ulusal -demokratik pa rtiler temsilcileri n i n XXiV. Kongre ça l ışmalarına katı lma ları , bu partilerle bağ ları m ı z ı n genişlemesine yard ı m etti. Son yıllarda SBKP' n i n u l usal kurtuluş hareketi g ücleriyle ittifa k ı n ı gel iştir­ mesi n i n karakteristik yönel i mleriden bir de budur. Hôlen bi rçok kardeş pa rti tarafından gel iştirilen bu biçim bağ lar, d ünya komü nist hareketiyle u l usal kurtuluş g ücleri arası ndaki daya n ı ş ma n ı n ilkesel yeni biçi m i n i n özü n ü teşkil etmekted i r. SBKP ü m it eder ki, devri mci-de mokratların SBKP Kongresi ça l ışmalarına katı lmaları, onların, pa rtimiz ve u l u slararası komünist ha reketiyle işbir­ liğini n daha fazla g elişmesine katkıda bulunduktan başta , kend i ülke­ lepi ndeki kom ü n i stlerle ittifak i l işki leri kurmalarına da yard ı m edecektir. SBKP Kong resi'nin kara rfarına uyg u n olara k sol-sosya list partilerle ilişkiler genişl iyecektir. Bu, emekçileri n ve her şeyden önce işçi sınıfının birleşmesi, a nti -emperya l i st cephenin biçimlen d i ri l mesi yönünde atılmış ileri bir adım olaca ktır. Sol-sosya list partileri temsi lcileri n i n Kong re ça lış­ malarına katılmaları ve yaptıkları kon uşmalar da gösteriyor ki, çağsal anti- monopolist ve anti-emperyal ist savaşta proleta rya bi rliğ i için geniş bir temel b u l u n ma ktad ı r. i şçi hareketi içindeki çeşitli g üclerin işbirl i ğ i n i genişletmeye yönelik objektif eğ i l imler bu alana y a n s ı m ı ş b u l u n maktadır. Kong rece doğrula n d ı ğ ı g i b i , komünistler, devri mci prensi pleri nden tôvizde bulunmadan, 1 969 Uluslararası Danışma Toplantısı n ı n doğrultusu gereği n ce, g erek barış ve demokrasi, gerekse sosya lizm u ğ rundaki m üca­ delede sosya l-demokratlarla işbirliği yapmaya hazırd ı rlar. SBKP ve diğer kardeş parti ler, bu doğru ltu n u n , sağcı sosya l-demokrasi liderleri n i n çetin muholefetiyle karş ı laşaca ğ ı n ı el bette gözön ünde bulunduruyorlar. Bu yüzden, eylem b i rliği politikası, sosya l-demokratizm i n a nti-komü nizm ideoloji sine ve sağcı sosya l-demokrasi liderleri n i n politikasına karşı ardıcıl d i renişle, emperya lizme ve tekel lerin m utlak egemen l i ğ i ne karşı, barış ve ha lkların g üven l i ğ i uğrundaki mücadelenin çıkarları adına pratik işbirliğ ine hazır olmanın org a n i k bir şeki lde birleş mesi ni gerektirmektedir. 412


Ko mün ist, ul usal -demokratik ve sol-sosya l ist partiler temsilci leri n i n SBKP Kongresi kürsüsünde yaptıkları konuşma larda bel i rttikleri tutum ve görüş­ ler, partimi ze, kendi eylem ve mücadelesinin ana yönel i m lerini za manımız­ daki d ü nya devrim ha reketinin g enel doğrultusu ile bir daha karş ı laştır­ mak imkanını verdi. lo i. Brejnef, Kongreyi kapayış nutkunda bu konuda şu sözleri söyledi : "Yurtd ışından gelen dost ve kardeşlerin konuşmalarını d i n lerken , biz, d ü nyayı yeni leştirmekle görevli yüce enternasyonal hareketin böl ü n mez bir bileşik kısmı olduğumuzu yeniden ve kuvvetle hissettik.» Parti mizin, ko münizm için ve ulus/ararası arenadaki aktüel ödevleri n çöz ü m ü için y ü rüttüğ ü mücadele i l e kardeş ko münist partilerinin ve dün­ ya n ı n çeşitli bölgelerinde eylemde bulunan diğer devrimci partilerin ve ha reket/eri n yürüttük/eri m ücadelenin pratikte birbirleriyle bir/eştik/erini, Kongre, açık-seçik göz/er önüne serd i . Bu birleşleme, bu kaynaşma şöyle olmaktadır: SBKP Kongresince hazırlanan ko münizm kurucu luğunun bundan sonraki aşa rnasiyle i l g i l i progra m, tüm devrimci müfrezelerin temsilci/eri tarafından, yalnız Sovyet halkının bir davası olarak değil, aynı zamanda, bütün dünya emekçi leri n i n en köklü çıkarlarına uyg u n bir dava olarak tasvi p ed i l i p beni msendi ; bütün partiler temsilci leri n i n Kong re kürsüsünden ya ptıkları konuş­ ma/ardan da a n laşıldığı g i b i , bu partiler, emperya lizm tarafı ndan yürütülen ve bütün halkları tehdit eden saldırı v e harp politikasına karşı savaşta aynı mevzilerde birl eşmektedirler; iktidarda bulunan ko münist partileri temsilcileri nin uluslararası sos­ ya l i zm i n mevzi leri ni g üclend irmenin bir zorunluk o l d u ğ u hakkı ndaki görüş ve tutumları, a n layış ve destekle karşıland ı ; Zira u l uslararası sosya lizm, anti-emperya l ist savaşta son uç belirleyici bi r güc olarak eylemde b ulun ­ makta ve sosya l i st enternasyonalizm fikirlerini ey lem a la n ı nda gerçek­ leştirmektedir; em perya l ist sistemin başlıca merkezlerinde sosya l i z m savaşı n ı n sonuç belirleyici g ücü olan, gelişmiş kapita l i st ülkelerdeki i şçi sınıfı n ı n sesi, kardeş delegelerin k onuşma / a rında önem/e ve olanca otoritesiyle yükseldi; bu g ücün aktif mücadelesi olmadan emperya l ist sistemi kesin yenilg iye uğratmak i mka nsızdır; Kong re'de, Amerikan sa ldırısına karşı savaşan Viyetna m ha/kıyle, Çin­ hindindeki d iğer halkla rıo enternasyonal dayanışma, Amerikan emper­ yalizminin h imaye si altındaki israil soyguncularına karşı haklı bir savaş yürüten Arap halklariyle daya n ı ş ma en çoşkun ifadesiyle dile geld i . Bu ha lkları koruma azmi, XXiV. Kongre'nin bütün ça l ışmalarına org a n ik bir biçimde kaynaşmış bulunuyord u ; 41 3


Kong re, koloniya l i z m ve neo-kolon tyalizme karşı savaşan halklara ya pılan savaşçı enternasyona list ya rd ı m ı n parlak gösteri lerine sahne oldu. Koloniyal rej i m iere karşı silô h l ı savaş yü rüten k u rtuluş hareketi n i n ünlü temsilcilerinin konuşmalarından a çıkça anlaşıldı ki, onlar, uluslara rası komünist h a reketi n i , sosya l ist ülkeleri ve Sovyetler B i rliğ i'ni kendi leri n i n sağ l a m dayanağı v e g üclü m üttefi kleri olara k görmekte ve bu görüş­ lerinde aldanma makta d ı rlar. XXiV. Kong re, ideoloji mücadelesinin, iki sosyal sistem a rasındaki, dünyadanın temel devri mci g ücleriyle temel gerici g ü cler arasındaki ' savaşın sonuç bel i rl eyici cephelerinden biri haline geldiği b i r dönemde topl a n d ı . 1 02 kom ü nist, u l usal-demokratik ve soı-sosya l ist partiler tem­ silci lerinin yaptıkları konuşmalarda ortaya koydukları tutum ve görüşler, bu koşullar içinde, zamanı mızda, anti-em perya l i st ve devri mci ha reketin temel g ücleri a rasındaki fikri ve politik yak ı n laşman ı n kuvvetlenmekte olduğunu, aynı za manda, emperya lizme karşı savaşan g ücleri n saflarına nifa k tohumları saça n eği l i mlerin çürük temele dayandıkları nı ve g i ttikçe daha fazla yalnızlığa gömüldikleri n i g österen bir önem kazandı.

Şurasını sevinçle beli rmek g e rek i r ki, çeşitli devri mci partilerin tems i l ­ ci leri a rasındaki enternasyona l g örüşmeler prati ğ i g ittikçe yayg ı n b i r h a l al makta d ı r. Kong reler, bu görüşme biçi mlerinden biri d i r. Ma rksist-leninist partilerin ve bu a rada onların a nti-emperya l i st m ü cadeledeki savaş arkadaşları n ı n , ara l a rındaki i l işkileri geniş letme alanı nda kardeş pa rti­ lerin kongrelerinden yararlan ma ları, ş ü p hesiz, d ünyayı devri m yolu i l e yen ileştirmek i ç i n savaşan bütün g üclerin b i r l i ğ i n i sağ lama çalışmalarında önemi gitti kçe a rtan bir biçi m halini a laca ktı r. Barış, özg ü rlük ve ileri l i k g ücleriyle uluslara rası e mperya lizm siste m i n i n o murgası olan baskıcı, gerici ve saldı rıcı g ü c l e r a rası ndaki savaş üzeri nde, SBKP' n i n enternasyanalist lenin ci politikası deri n etkiler yapmaktad ı r. ' XXiV. Kong re, temelleri lenin tarafından atı l mı ş olan Sovyet d ı ş poli­ tika s ı n ı n değişmezl i ğ i n i doğruladı. Kongre SBKP M K' n i n geçen dönemdeki dı ş politikası n ı onayladı ve önümüzdeki y ı ııar için bütünsel bir dış politika prog ra mı ortaya koydu. Bu Sovyet barış prograrıı ı , i n sa n l ı ğ ı n önünde duran başlı ca problem­ I erin çözü m ü uğrundaki mücadelenin perspektif ödevleri ne ait i lkesel hükümleri ve g ü ndemde bulunan sorun ların d üzenlenmesiyle i lg i l i yapıcı yanaşımı da kapsa maktad ı r. Kongre, d ı ş politika soru n la rı üzerindeki önerileri bir bütün ha linde birleştirdi ve SBKP i le Sovyet devletinin, emper­ ya lizmin sa l d ı rg a n l ı k politikasına karşı, dü nya h a rbi ni önlemek için, barış ve h a l kl a rı n g üvenliğ i uğrundaki mücadelesi nin başlıca yöne l i m ­ lerini bu temel üzerinde belirledi . XXiV. Kong re'nin d ı ş pol itika doğrultusu, savaşçı v e atı l ı mIı karakter­ dedi r, çağsal ulusla rarası gelişmenin aktüel problemleri n i n çözümüne

41 4


sınıfsa l açıdan yanaşır. SBKP, uluslara rası a renada hiçbir zaman pasif davranma m ı ş , savunma mevz i lerine çeki lmemiştir. Parti miz, Ma rksist­ Leninist doğrultuyu azimle g ütmüştür ve azimle g ütmekted i r ; emper­ yalizme karşı a rdıcıl b i r savaş y ü rütmüştür ve y ürütmektedir. Sovyet komü­ nistlerine bu dersi veren Lenin, yarı m yüzyı ldan fazla bir zaman önce, 1 920 yılında şöyle demiştir: «Biz, barış istediğimizi, bize barışın gerekli old uğunu defa larca söyledik . . . Fakat, kend i mizi barış ad ına boğd u r­ maya da müsaade edecek değ i liz» (c. 40, s. 1 52). Hayat ve ha rpten sonra ki y ı l l a rın deneyleri, SBKP dış pol iti kasının doğ rul u k ve etkinliğ ini ı spat etmişti r. XXiV. Kong re'nin bel i rtti ğ i g i bi, barış içinde yanyana yaşama prensi binin za manımızda uluslara rası geliş­ menin reel bir gücü hal ine g e lmesinde bu politikanın büyük b i r rol ü olmuştur. Sovyet ko münistlerinin, bütün Sovyet insanlarının köklü çıka rla rını, Sovyetler Birliğ i'nin u lusal ve d evletsel çıkarlarını d i l e geti ren SBKP dış politika doğ rultusu alabildiğine ulusaldır. Sovyet ü lkesinin k u d retinden, bütün olanakla rından, yalnız Sovyet halkına komünist toplu m kuruculuğu için g erekli d ı ş koş u l ların sağlanması için yararlanı lmo moktad ı r ; bunla r, aynı za manda, genel barışın korunmasına, emperyalizmin sald ı rı plôn­ larının açı klanması ve suya düşürülmesine, dünya g ücleri oranında devrimci g üdere daha elverişli değişimler yapı l masına hizmet etmektedir. Ulusla ra rası politikada, memleketlerimizin d ünya a renasındaki eylem­ lerinin a ra l ı ksız olara k koord ine ed i l mesi yolunda sosya list ülkeler a rasın­ daki işbirl i ğ ini bütün yönleriyle g enişletmek için pa rtimizin izlediği doğ rultu Kongre tarafından to mamiyle onaylandı. Kon g re SSKP'nin, Viyetnam, Laos, Kamboçya ve Arap halklarını azimle ve kayıtsız-�artsız destekleme doğrultusunu, bütün u l usa l ve sosyal kurtuluş savaşçıla riyle dayanışma doğru ltusunu, sosya list yöne l i m l i g enç devletlerle işbirliğ ini g enişletme doğru ltusunu tasvip etti . Kongre'nin kara rları gereğince SBKP, d ünya anti-komünist m ücadelesinin d a ha fazla aktifleşmesine, bu müca­ deleye katı lan güclerin savaşçı birl i ğ inin daha fazla kuvvetlenmesine yard ı m eden uluslara rası politik doğ rultusunu uyg u l a maya bundan böyle de deva m edecektir. ,

Kongre'nin ortaya koyd u ğ u barış plônı, incelemeleri için d evletler ve h ü kümetlere sunu l muştur. B ütün ülkelerin emekçilerine, e mperya lizme karşı, barış , demokrasi, u lusa l ve sosya l kurtuluş uğ runda savaşanlara da açıklanmıştır. SB KP, bunda, hôlen dünya k u rtuluş ha reketinin karşı karşıya bulund u ğ u objektif istemleri dile geti rmiştir. Bu a rada, 1969 U l us l a ra rası Danışma Toplantısında kollektif olara k elde edilen sonuçlara ve aynı topla ntının hazırladığ ı anti-emperyalist eylem b i rliği pıatformuna dayanm ıştı r. 41 5


Dostları mız ve m üttefiklerim iz, Kongre'nin sunduğu barış ve uluslararası işbirliği, halkların özg ürlük ve bağı msı zlığı prog ra m ı n a yüksek bir değer biçmişlerd i r. R. Ari smendi yoldaşın bel i rttiğ i g i b i , SBKP Kong resi' n i n d ı ş politika soru n la riyle i l g i l i hükmü, çeşitli sosyal tabakalarla pol iti k g üclerin a nti -emperya li st savaşla g üttükleri a macı tarihsel bir uyg u n lukla yan sıtmakta d ı r. Sovyet komünistleri, bütün Sovyet halkı, SBKP d ı ş politika doğ rultusu hakkındaki bu değerlendirmenin, E. Berlinguer yoldaşın deyişiyle «dü nya barı ş ı n ı koruma dôvası na, emperya lizmden, açlık ve ha rpten kurtu l m uş bir topl u m yaratma dôvasına Sovyet halkı n ı n yaptığ ı " sonuç belirleyici katkının ka bul edilmesi a n ı la m ı na geldiğ i ka n ısındadır. Onlar, bu değ erlendirmeye, aynı zamanda, SBKP dış politikası progra­ miyle dayanışmanın b i r beli rtisi gözü i l e bakmaktadırlar. Kardeş parti ler, XXiV. Kong re tarafından sunulan barış plô n ı n ı n baş l ı ca ayırdedici özelliğinin, somutl uk ve rea l i z m olduğ u n u , u l uslara rası arenada g ücler arasında mevcut ora n ı gözön ünde bulundurduğunu bel i rtmekte­ d i rler. Şimdi, bu prog ra m ı n , d ü nya n ı n bi rçok ü l kesindeki çeşitl i topl u msal ve politik ta baka lar ta rafı ndan geniş ölçüde onayla n ma kta olduğu söylene­ bilir. Fakat, halklara rası barışı g üclendi rme isteğ i n i n geniş yığı nsal eylemlere dönüş mesi, bütün barışsever g üclerin b i rleşik ve atı l ı m i ı eylem­ lerde bulun ması çok öneml i d i r. Bunun için de yığ ı n l a r a rasında büyük ve ı sra rlı politik ve ideolojik ça l ı ş ma la r gereklidir. Yığ ı nların baskı sı, hiç kuşku suz, h ükü metleri n tutu mlarını da etkileyecektir. Sosya l i st ü lkeleri n, halkla rın çıka rla rına uyg u n d ı ş politikaloriyle bütün ülkelerd � ki en geniş halk yığ ı n ları a ktifliğ i n i n birleşmesi sayesinde bütün uluslara rası d u ru mda daha iyi ye doğru köklü b i r değişme sağ lanabi lecektir. V. i. Lenin, komün istleri n, eylemleri n i , d a i ma d ü nya devrim hareketi n i n enterna syonal ödevlerine göre ôya rla maları gerektiğ i n i bel i rtiyordu. Parti­ miz, 5BKP XXIV. Kong resi'nin önemi n i bu ışık altında değerlendi rmekted ir. Kong re' nin u l u slara rası önemi za manla daha iyi anlaşı lacaktır. Fakat, Kong re'nin baş l ı ca ka rarları n ı , SSCB dokuzuncu beş y ı l l ı k p l ô n ı n ı n ödev­ lerini gerçekleştirmenin ulusla rarası alanda ne g i bi sonuçlar doğ ura bile­ ceğ i konusunda daha ş i mdiden ş u n ları söylemek ta mamiyle m ü m k ü n d ü r : Birinci , y e n i topl u m, ko münizm top l u m u kurucu luğunun teorisi ve pratiğ i a la n ı nda : Kongre, kom ü n i z m ku rucu l u ğ u yeni aşamasının mu hte­ vası n ı ve baş l ı ca ödevleri ni belirlemiştir. Böyle ödevler, insa n l ı k tari h i nde ilk defa çözümlen iyor. Parti miz, yepyeni bir yol açarak ilerliyor. Ma rks, Engels ve Lenin tarafı ndan işlenmiş genel g rensiplere, Parti Progra m ı n a , bizde ve diğer sosyalist ülkelerde biriken deneylere daya nan SBKP Kong resi, Ko münist topl u m kuruculuğunun ana yönleri n i n işlen mesine katkılarda bulun muştur. B u ana yönler şunlard ı r : Ko münizmin madd i­ teknik baz ı n ı n yaratı l ması; Sovyet halkının birl i ğ i n i kuvvetlendi rmek ve 416


sosyalist demokrasiyi daha da gen işletmek suretiyle ve bu temeller üzerinde sosyal i lişki leri gel iştirmek; Komünist bilinci biçimlendi rmek ve insanı yenileştirmek. XXiV. Kong re, bu karmaşık problemlerin çözümü i çi n gerekli olanakları ve memleketi mizin koşullarında bunların hangi metot ve a raçlarla g erçekleştirileceğ i n i somut olarak göstermiştir. i kinci, d ü nya arenasındaki g ücler a rasındaki ora n ı n sosya lizm yararına değ iştirilmesi a la n ı n da : SBKP XXiV. Kongresi kararları n ı n yerine getiriı· mesi, Sovyetler B i rliğ i ' n i n ekonomik ve savunma kudretinin daha fazla g üclenmesini, SSCB'nin d ü nya sosya l i st sisteminin gelişmesine katkısı n ı n katkat a rtmasını, sosya l iz m i n d ünya ekonomisindeki mevzileri n i n d a h a da kuvvetlen mesini, Ulusal bağ ı msızlık ve sosyal i lerleme yolunda yürüyen halklara yard ı m ve desteğ i n i n a rtmasını sağlıyacaktır. Kongre tarafı ndan onaylanıp g eliştirilen SBKP dış politika doğrultusunun a rd ıcd ve a ktif olara k uygul a n ması, SSCB' n i n ve bütün sosya list topluluğun ekonomik kud retleri nin büyü mesi, sosya lizmin uluslararası alandaki politik önemin i artı racak, a nti -emperya list m ücadele bazı n ı n , barış ve halkla ra rasında g üven l i k ve barış içinde yanyana yaşama prensibini tüm uluslara rası i l iş­ kiler sisteminde sağla mlaştırma mücadelesi bazın ı n kuvvetlen mesine yol açacaktı r. Oçüncü, d ü nya a renasındaki ideoloj i k savaş ala n ında : SBKP XXiV. Kong resi kararları n ı n g erçekleştiril mesi, a nti-komünizme son derecede şiddetli b i r da rbe olaca ktır. Daha ş i mdiden, - kapita lizmin g ittikçe derinleşmekte olan g enel bun a l ı mının, ş iddetl i ekonomik sarsı ntdarın, ' durmadan a rta n enflôsyon ve işsizliğin, emperya list devletler a rasında keskinleşmekte olan çelişkiler ve m il itarizmin büyümesin i n fonu üzerinde­ Kongre' n i n sonuçlama ve kararları, fikirlera rası m ücadelede önemli bir etken olara k belirmekte, kapita list d üzenin içyüzünün gözler önüne seril. mesine yard ı m etmektedir. Bir yandan, kapitalizmin gittikçe a rtan tutar­ sızlığı ile tekel ler tarafından sömürülen yığınları n durumu a rasındaki korkunç tezat, öte yandan, sosya lizmde halkın hayatı n ı a ra l ı ksız olara k iyileştirme doğ rultusu, kapital ist ülkelerde yaşıya n m i lyon larca insan tarafı ndan g ü n geçtikçe daha açık olara k görül mektedir. XXIV. Kong re plô nları n ı n gerçekleştiri l mesi, sosya lizmin çekici gücünü daha da a rtıracaktır. Bizi m komünizm kuruculuğu plônlarımız, bili mselliği ve derin düşünül­ müş rea l izmiyle, en geniş y ı ğ ı n ların g ü n l ü k i htiyaçlarına cevap vermekte­ d i r/er, aynı zamanda , ulusla, r arası işçi sınıfı nın n i h a i devrimci a maçlarının g erçekleşti ril mesi ne yönelmiş bulunmaktad ı r. Bun lar, leninizm yolundan zafere ulaşmış' devri m i doğru yolundan saptıran «kışla sosya l izmi»n i n , emekçi sın ıfları kapita l ist d üzenle barıştırmaya çabalayan sağcı sosya l­ demokratlarla türlü türlü revizyonistler reformizminin ya lanlarını açığ a vuran ca nlı gerçeklerdir. 417


Dörd ünca , bütün a nti-emperyal ist g üclerin enternasyonal bi rliğ ini g üclendi rme a l a n ı nda : SBKP ile diğer kardeş partilerin ve bütün devri m hareketi m üfrezeleri nin eylemleri arası ndaki karş ı l ı k l ı sağ lam ve kopmaz bağ lar, Kong re'de, bütün d ü nyanın g özleri önüne seri l mişti r. Za m a n ı ­ mızın başlıca ü ç devri m kol u a rasındaki dayanışmanın g ittikçe kuvvetlen­ d i ğ i , Kong re'de açı k-seçik görü l müştü r. Sosya l i st ü l kelerin, kapita l i st ü l ke­ lerdek i i şçi sınıfı n ı n ve emekçilerin tems'ı lcileri olan dostl a r ı mız, komünist­ ler, aynı zamanda, u l usa l kurt u l uş hareketi n i n temsi lcileri , Kongre'de, SBKP'nin, Sovyet h a l k ı n ı n ça lışmalarının ulusla rarası önemini dile getirmiş­ lerdir. Kongre ça l ı şmalarını izleyen her emek insanı, Kongre'n i n dikkat merkezinde olan p roblemlerin çöz ü m lendiği gelecekle kendi hayatları, kendi gelecekleri a rasında kopmaz bağ ların b u l u n d u ğ u n u coşku ile h i ssetm iştir. SBKP XXiV. Kongresi'nin atmosferi ve kardeş parti lerin Kongre'de beli rttikleri tutu mları, 1 969 Danışma Toplantısının öne koyduğu hedefe -, komün ist ha reketi n i n birl i ğ i n i çağ ı mızın istemlerine uyg u n daha yüksek bir düzeye yükseltme a macına - doğru i lerleme s ü reci n i parlak bir şeki lde yansıtmıştır. Omit ediyoruz ki, Kongre kararla r ı n ı n g erçek­ leşti ri lmesi, bu sürecin i leri doğru gelişmesine, Ma rksizm-leninizm ve proletarya enternasyonalizmi temeli üzerinde, barış, u l usal bağ ı ms ı z l ı k, sosyal i leri l i k ve sosya l i z m u ğ rundaki savaşın temeli üzerinde komünist saflarında daha sıkı b i r birlik yaratılmasına yard ı m edecektir.

418


Bugünkü Sovyet Birliği

Sosyalizm ve halk Sovyetler Birliği Baka n l a r Kuruluna bağ l ı I statistik Genel Müdürlüğü, bütün memlekette 1 970 y ı l ı n ı n Oca k ayında yap ı l mış olan n üfus sayı m ı n ı n i l k aşamasına a i t çal ışmaların son uçl a rını i l ô n etti. Bu veri lerde, ül ke­ m izde yaşıyan 241 mi lyon 720 bin 1 34 n üfusun, geçi m kaynakları, öğ renim, mill iyet, d i l , cinsiyet, yaş ve evl i l i k d u rumları hakkında bilgi veri liyor (Sı rası gel m işken ş u n u bel i rtmemiz gerekiyor : SSCB n üfusunun y u rt ça pın­ daki, aynı zamanda şehi r ve köylere göre bölümlenmiş d u ru mu hakkı nda geçen y ı l yayınla nan say ı m ı n ilk sonuçları, demografla r, ekonomistler ve sosyologlar tarafından geniş ölçüde yorumlanmış!ı.) Sayım sonuçları, SSCB' i ndeki sosyal ve kültürel i lerlemeye ta n ı k l ı k edi­ yor. Bu yazıda, sosyalist toplumda halkın gelişme eğ i l i mleri ni ortaya koyan bazı verilere dikkati çekmek istiyorum. Bili ndiği üzere, sosya l izmde bütün halkın ça l ı ş ması prensibi yuru r­ ıüktedir. SSCB halkı n ı n geçim kaynaklarına göre böl ümlen mesine i l işkin verilerde bu p rensip açık seçik görü l üyor:

i nsan sayısı (mi lyon kişi) 1 970 1 959

Başl ı ca g eçim kaynakları

Halk ekonomisi işletmelerinde ça lışa n la r .

99,1

1 1 5,5

Emekl iler

1 2,4

33,1

Burslu l a r

.

i

Kişişel işletmelerinde çalışan kişiler ve a i le fertleri Geçim kayna kları n ı bel i rtmemiş kişiler . Toplam

1 ,7

3,5 '

95,3

89,1

0,3

0,5

208,8

241 ,7

Karşı mızda, g e l irleri n i n ka ra kteri ba kımından tipik bir sosyalist h a lk var. Sovyet vatandaşları n ı n yüzde 47,9'i geçi mini h a l k işletmeleri nde emeği ile sağ lıyor. Bundan başka, halkın daha % 1 5,2'sinin geçi mi, başlıca, sosyal tüketi m fon larından sağ l a n mıştır. Bunlar, emekçilerle 41 9


burs l u lard ı r. Halkın yüzde 36,8'inin (çocukların, yalnız ev işleriyle ve çocuk bakımiyle meşg u l olan yaşl ı ların ve benzeri kişi lerin) geçi mi ayrı kişi lerin . üzeri ndedir. Kolhozcu, i şçi ve mem ur a i lelerinde kişisel yardı mcı köy işlet· melerinde çalışanlar da bunlara dahildir. Fa kat, «geçi mleri ayrı kişileri n üzeri nde o l a n ki mseler" kategorisine g i renler hakkında şu açıklamayı yapmak gerekiyo r : B u n ların geçi m masraflorının önemli bir kısmı devlet tarafı ndan karş ı l a nıyor. Çünkü devlet, çocuk yuva ları, çocuk bahçeleri meydana geti riyor, parasız öğ renim, tıbbi yard ı m vb. sağ lıyor. Fakat geçi mleri başkalarının üzeri nde olanların n üfusun genel sayı sı için deki payları g ittikçe a za l ı yo r. Zira devlet, yaşlanan emek i nsanla rının, sakatların, i htiya rla rın ve öğ renim çağ ı ndaki gençlerin geçim masraf· larını karşı lıyor. Ça l ı ş mıyan ve çalışan bütün emek l i lerin genel sayısı, bundan önceki sayı m ı n yapıldığı 1 959'da 20 mi lyon kadarken, 1 970 y ı l ı nda 40 m i lyon 1 00 b i n i bul muştur. Bursluların sayısı, 1 959'daki 1 mi lyon 700 bi nden 1 970'te 3,5 mi lyona yü ksel miştir. SSCB halk ekonomisi nin geliştiril mesine i lişkin dokuzuncu beş y ı l l ı k plôn direktiflerinde sosyal tüketi m fonlarının daha da a rtırılması öngörül mektedi r. Ozellikle çok çocuklu ve az gelirli ailelere yard ı m ı n ve emekl i l i k maaşla riyle bursların artırılacağ ı belirtil mekted ir. SSCB'nin karakteristi k bir yanı da, istihdam ve kullan ı lacak emek rezervleri n ispetin i n çok yü ksek oluşudur. Ça lışma yeneneğ i çağ ı nda (bu çağ , Sovyet ka nunları gereği nce, erkeklerde 1 6-59, kad ı n l a rda 1 6-54 yaşları a rasıdır) olon 1 30,5 mi lyon k iş iden halk ekonomisinde çalışanla r (oğ renci lerle birli kte) 1 20 mi lyon 600 b i n kişiyi , yani çalışma yeteneğ ine sa h i p ola nları n % 94' ü n ü bul makta d ı r. 1 959 y ı l ı nda bu oran % 82 i d i . Ş u veri ler de ilgi nçti r : 1 959'da e v işleriyle v e kişisel yard ı mcı işletmelerde meşgul olan ça l ışma yeteneğine sa h i p kişilerin sayısı (öğrenci ler ha riç) 1 7 mi lyon 900 b i n kişi idi, 1 970'de ise 5 mi lyon 900 bine düştü. Bu azalma, halkın ev i şleri emeğ i n i kolaylaştırıp hafifletmek ve sovyet vatandaşla rının özel yaşayış koşulları n ı iyi leştirmek a maciyle sosyal h izmet biçimlerini gelişti ren Sovyet devleti n i n izled i ğ i sosyal politi kan ı n bir ü rü n ü d ü r. Açıkça görül üyor ki, SSCB'nin halk ekonomisi, ileride, her şeyden önce maddi ü retim a la n ı nda ça l ışanları n sayısını artırarak değ i l, emek kayna kları n ­ dan d a h a etkin şekilde yararlanmak v e halk ekonomisinde karmaşık kalifiye emeği yayg ı n laştırmak suretiyle gelişecektir. Ekonomik gelişmeni n entanzif etken lerinden geniş ölçüde faydalanma doğrultusu, SBKP'ni n politikasında önemli b i r yer a l maktadır. Sosya lizmin geliş mesi, top l u mun başlıca ü retim g ücü olan i n S{J n emeğ i ­ n i n yetkinleştirilmesine s ı k ı bağ l:ırla bağ l ı d ı r. B u durum, Sovyet vatan­ daşları n ı n öğreni mieri n i n a ra l ıksız olarak yükselmesinde ve Sovyet halkının ya pısal k u ruluşunda meydana gelen ilerici değ i ş i mde açık seçik görül mektedir. 420


Bütün ça lışanlar için­ deki oranları (yüzde) 1 959 1 970

Ça lışanların öğ ren i m dereceleri

i l k okul öğ renimi olmıyanla r . i l k okulu bitirenler, 7 ve 8 y ı l l ı k i l k oku l u biti rmeden ayrılanlar . i Orta okuldan a yrı lmış olanlar (1)

24

10

33 26

25 31

Orta okulu (ve muadi lierini) bit i renle r .

13

26

4

8

1 00

1 00

Yüksek öğrenim (bitirenler ve bitirememiş olanlar)

Bu verileri ta h l i l ederken SSCB'nde bundan önce ya pılmış olan sayı mla ilgili yorumlar aklı mızdan geçiyor. O zaman lar, öğ renim alanında, okur­ yazar o l m ıya nların sayısı ve payı i lerlemenin ölçüsü olara k gösteril iyordu. Şimdi ise, orta ve y üksek öğ reni mli insanların oranındaki a rtış ve okur­ yazar ol mıyanlarla 8 y ı l l ı k öğ reni mierini ta mamlama m ı ş olanların ora n ı n ­ d a k i in iş, bu i lerlemenin g österg esid i r. Bu d a , herkesin okuryazar olduğu ve 8 yıllık genel öğ reti min mecbu ri bulunduğu bir ülke için doğ91 bir şeydir. Hô len, 8 yıllık mecburi öğreni m i bitiren öğrencilerin yüzde 80'i orta öğ renimi tamamla maktad ı r. SBKP XXiV. Kong resi ' n i n Parti M K' n i n çalışma raporuna dayanan kararında : "Yeni beş yıllık p l ô n döneminde gençl iğin genel orta öğ re n i me ta ma miyle geçmesi sağla n m a l ı d ı r» denil­ mektedi r. �

Sovyet top l u m u n u n , sosyalizmin gelişme i htiyaçlarına ve b i l i msel tekniksel i lerlemenin i htiya çlarına uyg u n öğre n i me yönel m iş olması, orta ve yü ksek öğrenimin çeşitli sosyal yönlerindeki d i n a m i ğ i n i etkilemekted ir. 1 000 kişi içinde yüksek ve orta (ta ma mlanmış ve ta mamlan­ mamı ş) öğ reni m l i olanlar 1 970 1 959 işçiler a rasında

433

653

Bu a rada : erkek işçi ler a rasında

434

654

Kadın işçiler arasında .

431

651

Bu a rada Şehi rlerde

564

748

Köylerde .

316

499

.

.

.

(1) Bizdeki lise ve muadi l i okullar (red.) 421


Burada sosya lizmde öğren i m i n gelişmesindeki ş u karakteristik eği l i m açı kça görülüyo r : Orta v e yü ksek öğ ren i m l i olan çalışan erkek ve kad ı n ­ ların ora n ı aynıd ı r v e 1 0 yıldan beri aynı oranda artmakta d ı r. Ş u n u da önemle bel irtmeliyiz ki, memlekette öğ ren i m derecesi, yalnız ayd ı n sayısı� nın çoğal masiyle değ il, aynı zama nda işçi sınıfının ve kolhozcu köy l ü lerin öğren i m d üzeylerin i n a rtışıyle birlikte yüksel mektedir. 1 959 yılında her bin işçiden 386'5� yüksel ve orta öğren i mliydi, şimdi ise 550. Köyl üler d e öğ re­ n i m düzeyleri ni büyük ölçüde yükseltti ler. 1 970 y ı l ı n ı n sonlarına doğru orta ve yüksek öğ ren i m l i şehirli ler, ça lışan şehirlilerin dörtte üçünü, köylüler ise çalışan köyl ü lerin yarı sını teşkil ed iyord u . Sayı m sonuçları n­ dan da a n laşıldığı üzere, Sovyetler Birliğini meydana getiren Birlik cum­ hu riyetleriyle otonom cumhu riyetleri nde öğ re n i m d üzeyi yüksel mekte ve aradaki fa rkla r ortadan kalkmakta , d üzey birliğine varı l ma ktad ı r. Bu da doğa l d ı r. Çünkü, Sovyetler B i rliği'nde sosyal fa rkla r g i derek azal makta ve bu d u ru m , halkın çeşitli g ruplarının öğ re n i m d üzeylerinde açık seçik görül mektedir. Sovyetler Birliği halkını meydana g etiren m i l letlerle i l g i l i veriler, öze l ­ l i kle, kendi lerini Sovyet sorunları «uzmanı., olarak tan ıtan burj uva yoru m­ cularının di kkatini çekmiştir. Çünkü, emperya l i st propaganda, son zaman­ larda, Sovyet halklarının birliğine karşı hücumlarını a rtırmıştır. Hatta, memlekette « m i l l i a n laşmazl ı k.,la rın olg u nlaş makta olduğu keha netinde ' bulunanlara da rasla n ma ktad ı r. Say ı m ı n sonuçları şunu açı kça gösteriyor : SSCB'nde, çok u lu s l u Sovyet halkının enternasyonal temel ler üzerinde birleşmesi süreci deva m ed iyor, bütün m i l liyetıerin özg ü r gelişmeleri ve Sovyet ,uluslarının yakınlaşmaları objektif bir süreç içinde g erçekleşiyor. ' işte bir kaç deli l : Biri hariç, diğer bütün m i l l iyetıere mensup insanların sayısı a rtmıştır. Hô len SSCB ' inde 1 m i lyondan fazla nüfuslu 22 milliyet vardı r. Bunların en kalaba l ı k olanları sırayla ş u n la rdı r : Ruslar 1 29 milyon , U kraynalılar 40 milyon 700 bin, azbekler 9 m ilyon 200 bin, Beyaz Ruslor 9 m ilyon, Tata rla r 5 milyon 900 bin, Kazaklar 5 milyon 200 bin, Azerbayca n l ı l a r 4,5 mi lyon, Ermen iler 3 , 5 milyon, G ü rcüler 3 m i lyon 200 bi n. N üfusları 1 00 binle 1 milyon arasında 28 m i l l iyet, 50 ile 10 bin arasında da 10 m i l l i ­ yet vard ı r. Bunlardan başka d a h a bi rçok m i l l iyet v e d i ğ e r top l u l uklar mevcuttur. Birlik cum huriyetl e rini n hepsin d e, her cumhuriyete adını veren m i l l i yete mensup olanlardan başka, aynı cumhu riyetlerde yaşıyan diğer m i l l iyetıere mensup kişiler de sayıca artmakta d ı r. Çeşitli m i l l iyetıeri. n karışık olduğu bölgeler genişlemektedir. Çeşitli m i l l iyetıere mensup a ha l i n i n sayıca a rtış tempola rı değ i ş i k o l d u ğ u i ç i n , SSCB h a l k ı n ı n u l u s a l yapısında belirli bir değişme meydana gel iyor. B i r u l u s u n ora n ı a rtıyor, öteki n i n azalıyor. azbek , Tacik ve Türk­ men halkları a rasındaki n üfus a rtışı en yüksektir. Fakat sosyalizm koşul­ larındaki bu demografik süreçler hiçbir politik veya sosyal zorl uklar 422


doğ urm uyor. Tersine, sosya l izmin, her mill iyette, kendi özel li klerine göre özg ü r demografi k ha reket koş u l ları yarattığ ı n ı ıspat ediyor. U l u sal d i l lerin gelişmesine i l işkin veri ler de i lgi nçtir. Genel likle kendi u l u su n u n d i l i n i konuşan kişilerin ora n ı yüksektir : yüzde 80-99 a rasındadır. Aynı zamanda, verilerin gösterd iği g i bi, SSCB m i l l iyet ve halkları, u lus­ lararası anlaşma aracı olarak, kendi istekleriyle Rus d i l i n i benimsemiş­ lerd i r. B u d u ruma, aşağ ıdaki çizelgede açıkça görülüyo r : Ruşça i y i bilenler (milyon kişi) .

1 83,7

Buları n a rasında : Ruslar SSCB'nin diğer hal kla rı

1 28,9 54,8

Demek ki, SSCB'nin bütün nüfusunun yüzde 76'sl Rusçadan serbestçe faydalanıyor. Bunların hemen hemen yarısı Rus'tur. Rusçan ı n Sovyet halkları n ı n hayatı ndaki rol ü n ü aşağ ıdaki veri lerden anlamak mümkünd ü r : Sayı mda anadi l leri n i n Rusça olduğ u n u söyl iyen 1 41 mi lyon 800 bin kişiden (1 959 sayımı nda b unları n sayısı 1 24 m ilyon 1 00 bindi) 1 28 m i lyon 800 bini Rus, 13 m i lyonu da diğer milliyetlerdend i r (1 959 sayı mında i se bunlar 10 m ilyon 200 bin kişi idi). Onemli sayıda Sovyet vatandaşı (nüfusun % 4,2'si), SSCB'ndeki diğer d i l leri bilenler, bunları ikinci d i l olara k göster­ mişlerd i r. Sovyetler Birliği h a l k ı n ı n yaş, cinsiyet ve evl i l i k d u rumlariyle i l g i l i veri ler inceleni rken bazı olu msuz yönler, özel likle ha rbi n demog rafi k yansıması üzerinde durmamak i m kônsızdır. Harbin doğ urd u ğ u sonuçlar yüzünden kad ı nları n sayısı daha fazla d ı r : nüfusun yüzde 53,9'u kad ı n , yüzde 46, 1 ' i erkektir (1 970'de h e r b i n erkekten 722'si, her b i n kad ı n d a 570'i evl i idi) . Harp içinde memlekette doğ u m a l a n ı nda kesin bir aza l ma olmuştu. Şimdi, en elverişli doğ u rma yaşla rındaki genç kad ı nları n az oluşunun nedeni budur. Son y ı llarda doğ u mların n ispeten az oluşunun sebeplerin ­ d e n biri n i yine ha rbi n yarattığı son uçla rda a ramak g erekir. Sovyet dev­ leti n i n demografik politikası, doğ u m u artı rmaya yöneli ktir. SBKP Kong resi d i rektifleri nde, çocuklu a i l elere ya p ı l ma kta olan maddi yard ı m ı n a rtı rıl­ ması, çalışan emzikli ka d ı n lara daha fazla olanaklar sağ la n ması öngörü l . mektedir. Harbin g etirdiği za rarlar büyük o l makla beraber SSCB h a l k ı n ı n doğal yapısı gittikçe iyileşiyor, erkeklerle kadınlar a rasındaki fark g iderek azalı­ yor. 1 970'de 40 yaşına kada rki erkek ve ka d ı n ların sayısı eşit d uruma gelmişti r. 1 959'dan 1 970'e kadar genel n üfusta yüzde 1 5,8 bir a rtış ol muş, 19 yaşından başlıyan bütün yaş g rupları arasında evl i l i k ora n ı yüzde 423


23,8 a rtmış, evl i kad ı n ların sayısı fazla laşmış, 1 5 yaşına kadarki çocuk­ ları n sayısında 1 959 dakine kıyasla 1 1 milyon 200 bin kişilik bir a rtış meydana gelmişti r. Memleket n üfusu n u n yarıdan fazlası 30 yaşı ndan genç i nsanlardan m üteşekkildir. Ça lışmaya yetenekli yaşta olanlar 1 910'de bütün n üfusun yüzde 54'ü idile r. Hôlen Sovyetler Birliği'nde LO y ı l olan orta lama yaşın artmasiyle birlikte g eçkin yaşta bulunan kişilerin sayısı d a fazlalaşıyor. B ütün bunla r, Sovyet devleti nin, vata ndaşları n sağ l ı k d u ru muna gösterdiği candan i lgiyi açık seçik gözler önüne sermekte d i r. Sayı m, sadece SSCB halkının bug ü n içinde b u l u n d u ğ u gerçek d u ru m u yansıtmakla ka lmamış, aynı zamanda, sosya list ekonomiyi v e sosya l ist kültürü i leri doğ ru geliştirme problemleri n i n bili msel olara k çözümü nde SBKP'ne ve Sovyet devletine yard ı m edecek son derecede bol malzeme E. Georgief sağ lam ıştır. Merkez Komitesi, emekçilerin refa h ı n ı önemli derecede yükseltme ödevini Dokuzuncu beşyı l l ı k plônın başlıca ödevi olara k öne koyarken şunu gözön ünde b u l u n d u rm uştu r : Bu doğrultu, yalnız önümüzdeki beş y ı l l ı k çalışma ları mıza değil, aynı zamanda, memleketin daha uzun süreli perspektiflerdeki ekono m i k g el işmesi ne d e yön verecektir. Pa rti, bu doğrultuyu hazırla rken, her şeyden önce, insanların maddi ve kültürel ihtiyaçla rı n ı ta mamiyle karşıla mayı k ılavuz edinmiştir. Sosya lizmde toplu msal üreti min en yü ksek ama cı da bud ur. (SBKP xxıv. Kongresinde okunan SBKP MK çalışma ra porundan)

424


Grev savaşı cepheleri nde Emekçiler a ra l ı ksız ve sa l d ı rı ş i ı bir savaş yü rütüyorla r. Bu, 1 970 sonu ile 1 971 başlarındaki yığı nsal işçi ha reketinin en karakteristik olayla rından biri d i r. Burjuvaziye, söz ü n tam a n la miyle solu k a ldırılmıyor. Grev savaşları hemen hemen a ra l ı ksız deva m ediyor. Çünkü işçi sın ıfı kend i örgütü ,i çinde kenetlenmiştir, g rev savaşı biçimlerini d u ruma göre hızla değiştirme hünerine sa h i p ol muştur ve bunları n sonucu olarak, kend i gücüne inan­ mışt ı r. G rev savaşı, bir fabri kadan ötekine atlayıp sü rüyor. Bir semtte, bir şehirde başlıyan bir savaş, çabucak u l usal çapta genişliyor. ıtalya, Fra nsa, Ja ponya ve i n g i l tere'de, Lati n Amerika ' n ı n çeşitli ülkelerinde bu savaşlar, tekelleri ve devletleri pıanlı bir baskı a ltına a l a ra k bi rbi ri ni izl iyor. Sov­ yetler Birliği Komün ist Partisi XXI\( Kongresi'nde söz alan m isafir komü­ n i st ve işçi pa rti leri nin temsilcileri, tekelci kapita l i n politikasına karşı emekçilerin yürütmekte oldukları sınıf savaşının geniş ölçüler aldığını, son derecede çetinl�şti ğ i n i , sosya l-ekonomik ve politik hayatta işçi sınıfı­ nın ve örgütleri n i n rol leri n i n a rttığ ı n ı örneklerle an lattılar. Okuyucular, bu yazı n ı n altında verilen sınıf savaşı i l e i l g i l i ha berleri okuduktan sonra, za man ı m ızdaki g rev savaşı n ı n başlıca niteklikleri n i n (yı ğ ı nsallık, istekleri n g enişlemesi, g eniş halk taba kaları n ı n sınıf savaşına katı lması , sosya l-ekonomik isteklerle politik istekler arasında daha sıkı bağ lar kurulması vb.) işçi sınıfının son za manlardaki eylemlerinde daha fazla gelişmiş olduğ u n u a n lıyacaklard ı r. Sınıf çatışmalarını kusursuz bir ta h l ilden geçi receğ i mizi iddia edecek değ i l i z ; bu çatışmaları n sadece bazı özel yanları nı açıkla maya ça lışacağ ız. Işçi sınıfının politik g i rişi mleri ve yalnız, tel lerle devlete karşı haklarını sav u n ma veya teker teker haklar koparma yeteneği değ i l, aynı zamanda geniş cepheler boyu n ca atı lışlar yapma gücü, kapital ist d ü nyası ndaki bi rçok memlekette sonuç bel i rleyici etkenler halini a l mıştır. Büyük g rev­ lerden, m iting ve p rotesto gösterilerinden çoğ u politik sloganlar a ltında geçmiştir. işçi sınıfı, g ericilerin pıanlarını defa la rca suya düşürmüş ve bu suretle d e gücünün d u rmadan büyü mekte o l d u ğ u n u göstermiştir. Bolivya işçi sın ıfı bunun örneklerinden biri d i r. 1 970 y ı l ı g üzünde, Amerikan ta raftarı su bay çevreleri n i n tertipled i kleri devlet darbesi , Bolivya işçi merkezi tarafından iıan edilen u lusa l ça pta ki g revle önlen­ miştir. işçi sınıfının, köyl ülerin, üniversite gençl i ğ i n i n ve ayd ı n l a rın desteğ i sayesi nde, g eneral Tores'i n a n ti-emperyal ist hükümeti iktida ra gelmiştir. Şili komün istlerin i n gazetesi «Si9Io" h a l k yığınlarının bu olaylarda sonuç bel i rleyici bir rol ü o l d u ğ u n u bel i rterek şöyle demişti r : «Bol ivya'da i lerici . demokratik gücler zafer kaza n d ı . Ve bu sayede Amerikan em peryalizmi. Ş i l i Halk B i rliği'nin 4 Eyl ül seçi mlerinde elde ettiği zaferden sonra, kıtada en büyük yeni l g iye Bolivya'da uğra mı ş b u l u n uyor. Gerici subayların yen i 425


avantürleri sırasında işçiler, «faşizme ölüm» sloganı i l e sokaklara f ı r/ad ı lar. Ve da rbe de böylece önlerdi.» SBKP xxıv. Kong resi nde yaptığı konuş­ mada Bolivya Komünist Partisi MK Birinci Sekreteri Horhe Kale şöyle ded i : «Deneyler göstermişti r ki, halkın birliğ i, yığı nların doğrudan yürüt­ tükieri mücadele ve · genel politik g rey, gerici lerin komplolarını suya düşürd ü kten başka, örgütlen mede ve devrim eylemlerinde en yüksek metotları kullanma savaşı sürecine geçme olanakları açmakta d ı r ( . . . ) Bol ivya Komünist Pa rtisi ' n i n a nti-emperya list halk h ü kü meti k u rma pol i ­ tikası, ça l ı şmalarını, işçi sınıfının v e devri mci politik güclerin hegemon­ yası a ltında geniş bir halk b i rliği meydana g etirme a la n ı na yoğ un laştırmış b u l u n ma kta d ı r.» italya'da faşist g rupların, örgütlü terör ve provokasyon eylemleri, başta işçi sınıfı olmak üzere bütün i lerici g üclerin d i renişiyle karşılan ıyar. ispa nya ve Portekiz'de koşu l l a rı n zorl u klarla dolu olmasına ve teröre rağ men, emekçilerin eylemlerinden çoğu faşist di ktatörlüğüne yöneliktir. Yu nanistan Komünist Partisi Merkez Komitesi' n i n Şubat 1 971 'de ya pılan XV. Plen u m u n u n kara rında şöyle den i liya r : "Yu nanistan'daki d u rumun karakteristik özellikleri şunlard ı r : Cunta n ı n bütün çaba larına ve Ameri kan emperya l i stleri n i n bunları açı kça desteklemelerine rağ men, halktan ve bütün politik partilerden tecrid i süreci deva m etmektedir. Aynı zamanda, cu ntaya karşı eylemler artmakta, emperya lizme ve Amerika l ı lara ka rşı nefret şiddetlenmekte, halkın d i ktatörlüğe karş ı savaşçı birliği g üclen­ mekted i r.» italya'da, Fra nsa'da ve d i ğ er baıı ülkelerde, hükü metlerin sosya l­ ekonomik politikalarında ve d ı ş politikada köklü değ i ş i k l i ld er ya pılmas, istenmekte ve bu istekler g rev ha reketlerinde ağ ı r basmakta d ı r. Rad i kal demokratik reformlar ya p ı l ması ve bili msel-tekni ksel devri min ortaya çıka rdı ğ ı en karmaşı k problemlerin çözümü i le i l g i l i istekler, işçi sınıfı savaşının sa l d ı rı ş i ı ta kti k ve stratejisinin gelişmesi nine katkıda b u l u n ­ makta d ı r. 1 970 yılı ndaki ve 1 971 y ı l ı n ı n i l k ayla rı ndaki g revler, önceki yılların g revlerine kıyasla , kapitalist d ünyanın en büyük ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri ' n i n yeni bir ekon omik bunal ı ma gömüldüğü, Batı Avru pa'daki diğer d evletler g rubunda da konjaktür zorl u kları n ı n a rttığı koş u l l a r içinde yü rütü ldü. işsiz l i k teh l i keli bir şekilde arttı ve artmaya deva m ediyor. Gelişmiş kapita l ist ül kelerde işsizlerin sayısı hôlen 8 mi lyon kadardır. Gittikçe artan enflôsyon, bütün kapitalist dünyası n ı n en çetin sorunu haline gelmiş b u l u nuyor. Bu yüzden, işçi maaşla rı ve iş bulma soru nları, emekçi lerin ekonomik mücadelelerinin en başta gelen sorun­ la rı ndan biri o lma kta deva m ediyor. Yakına gelinceye kadar pasif d u ru md u b ul unan bir kısım işçiler de artık sınıf savaşı yürüngesinde yerleri n i a lmakta d ı riar. G rev hareketi, en büyük 426


tekellerin fa brika larına da yayıl ıyor a rtık. Bunlarda, k u rna zca «sı nıflara ­ rası işbirliği» politikası v e paternatizmin çeşitli biçimlerinden ustaca fayda l a n ma l a r yüzünden uzun yıllar iş a n laşmazlı kları ortaya çı kma mışt:. Sert sınıf çatışmaları salg ı n ı , başka başka ü l keleri ve bu a rada, yakına gelin'ceye kadar «sı nıfsal işbirliği vitrini» sayı lan kuzey Avrupa memleket­ lerine de yayı lma kta d ı r. Batı bası nı, 1 971 y ı l ı başlangıcı nda, isveç d evlet memurlarından 47 bin kişinin ve üç Fransız uçak kumpanyası persona l i n i n g revi karşısında öfkeden k u d u ruyord u . i sveç memurları n ı n g revi sonucunda devlet demir­ yoll a rı tra fi ğ i felce u ğ ra mış, okul ve ü niversite/er tatil edilmiş, birçok d ev/et d a i resinde ve ma h keme/erde işler d urmuştu. Hatta, Devlet Memur­ ları U l usa l Federasyon u na d a h i l subaylar da g rev i l ô n etmişlerd i . Basın, radyo ve televizyon , bu mücadeleyi, «Lüks g rev», «zenginler g revi» gibi a d l a r takarak ıônetl iyord u. Bu sald ırılarla g ü d ü len a maç, sosyal protesto­ n u n her türlüsünün genel g rev akıntısı için,e katı l masını önlemekti. Son on yıl içindeki g revlerde i lerleme ve çekilme (gelg it) görül mekted ir. ve 1 97 1 boş\ang\cındo emekçi\erin savaşları, en geniş halk tabakalarını, bütün kapitolist d ünyasını kapsaya n daimi k u d retli bir ha rekete dön üştü. Fakat, gene\ o\a(ok, öı:e\\ik\e 1970'de

işçi sın ıfı, işçi aleyhtarı politikada her zaman iki eğ i l i mle çarpışmak zorunda ka l m ı ştır. Bunlard a n biri, işçilerin savaşın ı ezmek için uyg ulanan d iktatörlük metotları (ya n i a skerlerin ve polisin işçiye ka rşı k u l la n ı lması), ikincisi d e, b u rjuva reformizminin ustaca metotları d ı r ; bu metotlarla işçi örg ütlerinin d evlet-tekel kapita lizmi sistemiyle bütün leşti rilmesine ça lışı l ı r. Son za manlarda, tekelci burjuvazi. işçi aleyhtarı politikasında en aşırı, . otoriter ted birlere s ı k s ı k başvuruyor, devlet baskısının bütün ka n u n ve yürütüm mekan izmasından bu yolda geniş ölçüde yara rlanıyor. Ingil­ tere'de son zamanda hazırlanan «sa nayide i l işkiler» kanunu, B i rleşik Amerika'da, «soğ u k ha rp» s ı rasında ve 1 940 yıllarının sonlarındaki komü­ nist düşma n l ı ğ ı isterisi zama n ı nda kab u l edilen sendika düşmanı «Taft­ Hartli» kan u n u n u dahi gölgede b ı rakmakta d ı r. i n g i l i z komün istleri nin belirttik/eri üzere, Ispanya ve Yunanistan g i bi faşist devletler hariç, dün­ ya n ı n hiçbir kapita l ist ü l kesinde böyle bir şey görülmüş değ i l d i r. Bu ka n u n tasarısında, dayan ışma grevleri, Viyetnam harbine karşı mücadeleler, v e a y n ı zamanda, «ulusa L. çıkarları tehdit edebi lecek» her t ü r l ü i stek u ğ r u n ­ d a k i mücadeleler ka n u n d ı şı na iti l mekted ir. Ma rtta açıklanan bir d i ğ e r tasarı , g revcilere sosyal yard ı m ı n s o n derecede azaltı l mas ı n ı öngörmekte­ d i r. Sen d i ka l hakları kısıtlama alanında M u hafaza kôrlar Partisi'nden hiç d e aşa Q I kal ma mış olan Leybar (işçi) Partisi yönetici leri bile bu tasa rı ları «en aşağ ı l ı k tedbi rler» alara k n itelemektedirier. Son zama n l a rda Batı Almanya'da ki en büyük tekeller de işçi aleyhtarı eylem/eri(1i a rtı rmış/ardır. «Alman Işveren/er B i rliği»nin 1 970 yr/ı çalış427


malarına ait ra porunda, h ü kü met, send i ka lara ka rşı «yeteri kadar azimli» davra n mamakla suçlan makta d ı r. Fra nsa'da işçi aleyhtarlığı eğ i l i m i n i n a rtışı, işten çıkarı lan sendika a ktivistleri sayısının artışında, kol lektif söz­ leşmelerin imzalanması sorununda işverenleri n gösterdiği d i renişte ve lokavtların sıklaşmasında görül mektedir. Amerika Birleş i k Devletleri Kong resi'ne, g rev haklarının kısıtl a n masını öngören 70'den fazla ka nun tasa rısı sunu l m uştur. Tekelci kapita l , işçi lere karş ı b i r yumruk olara k kullandığı aşırı sağcı v e profaşist örgütleri a ktifleşti rmişti r. italyan Genel iş Konfederasyonu Genel Sekreteri Lüçano Lama şun ları söylemiştir : ,,1 970 yılı nda ve özellikle aynı y ı l ı n güz aylarında italyan emekçi leri n i n elde etti kleri ekonomik ve politik kaza n ı m l a r ka rşısında şimdi şöyle tepkiler gösteri l mektedi r : işçilerin işletmeler ölçüsünde elde etti kleri bu kaza n ı m l a r geri a l ı n ma k isten mekte ve reformla ra karşı gelin mektedir. Ayrıca ( k i en teh l ikelisi de bud ur) Recco di Kalabriya'da olduğ u g ibi, h a l k ı ayaklan­ d ı rma provokasyon l a rı ya pılmakta, sağcı ve faşist unsurlar zorba l ı k ve cinayetlere teşvik edil mektedir.» Grev hareketinin, «alttan yapılan baskının» görülmemiş ölçülerde gen işlemesi, reformist sendi ka ha reketi n i n en sağcı unsurların ı tekelci kapitale daha fazla yakınlaştırmaktad ı r. B u tip sen d i ka örgütleri yönet i ­ cileri nin bir kısmı da tekellere karş ı çetin bir savaş yü rüten v e solcu send i ka örgütleri a rasında eylem birliği sağlamak i çi n çalışanların saf­ larına geçerek onlarla bi rHkte savaş makta d ı r. Çünkü onlar, «siz politikayla uğ raşmazsanıı, politika sizinle uğraşoca ktır» sözünün doğruluğunu g ü n l ü k hayattan öğren mektedi rier. Sendika hareketinde sol g üCıerin etkisi art­ makta d ı r. Ve bu etki, ya l n ı z, komün ist partileri n i n güclü olduğu ve yığ ı n ­ ların çetin savaşlar yü rütlükleri ü l kelerde değ i l , aynı zamanda, reformist, trei düniyon ist i deoloji lerin üstün d u rumda bulunduğu memleketlerde de görülmekte d i r. işçi ha reketi, a rtık hem ul usal, hem de ul uslararası çaptaki daya nış­ masında yeni bir g üCıenme aşa masına g i rmiştir. ita lya'da bu, memleket­ teki send i ka konfederasyonları n ı n örgütsel birleşme aşamasıd ı r. Oç büyük konfederasyonun (italyan Genel i ş Konfedera syonu, ıtalyan Emekçi Sen­ d i kaları Konfederasyonu ve italyan iş Birliği) genel konseyleri n i n Eki m 1 970'teki ortak toplantıları, bu yolda atı l mı ş önem l i bir a d ı md ı r. Bu birl i k ­ lerin sekreterleri, emekçi lerin enternasyonal dayanışma g ü n ü olan 1 Mayıs Bayra m ı n ı n bera ber kutlanmasını kararlaştırmışlardı r. Birleşik Amerika'da Sendika Demokrasisi Ulusal Koord inasyon Komitesi etrafında yoğu n laşan ha reket, send i ka l a rı bi rleştirme a macı n ı gütmektedir. Komiteye bağ lı 1 7 sendika örgütü, bi rçok sanayi kol la rı ndaki işçi leri birl i kte eylemlere sev­ ketmekted i r. i şçi sınıfı n ı n uluslararası eylem birliği soru n u tartışma a l a n ı ndan pratik alana geçmektedir. 428


Dünya n ı n bütün kıtalarına kanser uru gibi yayıl mış alan uluslara rası tekel ler em peryalizmin ekon omi ve politikası nda büyük bir rol oyna maya başlamışlard ı r. Yığınsal işçi h a reketine karşı m ücadelelerinde, bunlar, iş pazarındaki rekabeti artı rma çaresine başvuruyorlar. Engels, bu taktiği, «burjuvasi nin p roletaryaya ka rşı en g üclü silahı» olarak n itelendirmişti. Za man ı m ızda, Batı Avru pa'da büyük ka rla r sağlayan Amerikan tekelleri, kendi işletmeleri n d e ça lıştırd ı kları işçilere, mahal li işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerine kıyasla daha fazla ücret verebi l i rler. Bunların dış ül kelerdeki ş u beleri, bir g rev teh l i kesi belirdiği za man, işçilerin ücret a rtışiyle ilgili isteklerini bazan derhal yerine geti rmekte, bu su retle kendi işçilerine i mtiyazlı bir d u ru m yaratmaktadı rla r. «FIAT-sitroen" , «Cenera l Elektrik», «Feniks-Vorks», «Mişlen», «Filips», «Sen Goben», «Pejo» vb. g i bi bazı u l uslara rası tekellerin işletmeleri ndeki işçi örgütleri a rasında şu veya b u biçimde eylem koord inasyo n u ve işbirliği yapılıyor. Çeşitli ü lke­ lerd eki sendikaların veya fa bri ka işçilerinin temsilcileri a rasında yapılan görüşmeler d e ul uslara rası dayanışmanın birer belirtileri d i r. «Ford» oto­ mobil tekel inin i n g i ltere, Batı Al manya ve Belçika'daki fabrikala rında çalışan işçilerin temsilcileri arasında Ara l ı k 1 970'de ikinci Avrupa kon­ fera nsı yapılmıştır. Konferansta, iş koşulla rı , işçi ücretlerinin d üzeyi ve işçi mücadelelerinin Avrupa çerçevesi nde koord i ne edil mesi soru nları incelenmiştir. Otomobil sanayii işçileri send ikaları n ı n M a rt 1 971 'de Londra'da ya pılan u l uslara rası konferansında Ingi ltere'deki «Ford» fabri kalarında g rev yapan i şçilerin desteklen mesine k a ra r veril miştir. Batı Almanya'daki Madenciler Send ikası, Ingiliz otomobil işçilerine mal i ya r­ d ı m ya p ı l ması teklifinde bulunmuştur. Ulusla ra rası Matbaa işçi leri Federasyonu, Eylü l 1 970'de, Ortak Paza r ülkelerindeki sendikaların eylemlerini koordine etmekle görevli özel bir komisyon kurmuştur. Görün üşe göre sosyal cephede fı rtınalar bu yıl da deva m edecektir. 1 971 ' n i n i l k aylarındaki g revler ve iş a n laşmazlıkları hakkındaki öngörüler b,u n u n böyle olacağ ını g österiyor. ,N. S. nüz end vord riport» adlı Amerikan dergisinde yayı nlanan ve teke llerin g ü c leriyle işçi sınıfı n ı n g ücleri a rasındaki oranı tah l i l eden bir makalede, « 1 971 yılında nerede ve ne zaman grevler olobilir» başlığı a ltında uzun bir çizelge veril mektedir. Işçi sınıfı n ı n savaşlariyle, geniş ölçüler alan (barış tarafta rla rı , emekçi köyl ü ler, milli azınlıklar, üniversite öğ rencileri vb.nin) genel demokratik ha reketi a rasındaki eylem birliğ i n i n g üclenmesiyle ka pital d ü nyasın­ daki sosyal gerg i n l i k daha da a rtmakta d ı r. Bu ha rekete katı lan­ l a r, proleta rya n ı n savaş biçimlerinden ve her şeyden önce g revlerden geniş ölçüde yara rlan makta d ı rlar. Ortak Pazar ü lkelerinden 1 00 binden fazla köy l ü n ü n 26 M artta Brüksel'de yaptı kla rı yığınsal gösteri, bu "köylü başka ıdı rması», bu alandaki örneklerden sadece biri d i r.

Şu gerçek d u ru m u da görmemeı l i kten gelemeyiz : Işçi s ı n ıfı ve tüm emekçiler, g ücl ü ve tecrübeli bir düşmanla, devlet cihazı n ı n ola nca 429


g ücüyle desteklediği tekelci kapita l l e karşı karşıya d ı ri a r. Fakat derhal i lôve ede l i m ki, tekellerin işçi hareketi ni fe I ce uğ ratmak ve bu hareketin öncüsü olan komünist partileri n i n etki leri n i yo k etmek için hazırladı kları plônlar genellikle suya d üşürül müştür. Sınıf savaşı cephelerinde geçen · yıl ve bu yı l ı n i l k ayları nda meydana gelen olaylar bunu doğru la makta d ı r. Emperya list ülkelerdeki işçi sınıfı n ı n reel d evri mci olanakları, sözde­ devri mci «aşırı sol" teorisyenleri n i n iddia ettiğ i g i bi azalmamıştır, tam tersine, artmaktadı r. 1 969 yılında yap ı l a n Dünya Komünist ve I şçi Parti leri Da nı şma Toplantısı ana belgesinde şöyle deniliyo r : «Za m a n ı mız döne­ minin karakteristi k özel liği şud u r : işçi sınıfının, geniş e mekçi yığınlarının, yal n ı z ekonomik durumları n ı iyileştirmek için değ i l , aynı zamanda politik isteklerini g erçekleştirmek için yürüttükleri savaş g Ü cleniyor. Birçok kapi­ ta list ülkedeki işçi sınıfının büyük çarpışmaları, tekel ler egemenliğinin temelini sarsıyor, kapitalist top l u m u n tutarsızlık ve çelişmeleri n i a rtı rıyor.»

Rakamlar, kanıtlar Amerika Birleşik Devletleri'nde

Grev/ere katılan /arın sayısı bakımından (3 milyon 300 bin kişi) 1 970 yılı son 1 8 y ı l ı n rekor y ı l ı oldu. 1 970 yıl ın ı n en büyük iş a n laşmazl ı ğ ı , Ara l ı k ayında demiryolu işçilerinin ulusal çapta yaptıkları g revdi. Memleketin 1 50 demiryolunda yürütülen «raylar muha rebesi"ne 500 bin işçi ve memur katı l d ı . Bunlar, i ş ücretlerinin a rtırı lmasını, kimsenin işten atılma ması n ı (zira ha rpten sonraki yıl larda demiryollarında isti hdam yüzde 4 7 aza l ­ mıştı) isted i ler. Batı Virji nya'daki k ö m ü r oçakla rında 1 8 bin işçin i n g revi yüzünden işler durdu. Yine 1 970 y ı l ı n ı n Ara l ı k ayında l i ma n işçi leri n i n ' grevi yüzünden Nevyork l i m a n ı hareketsiz k a l d ı . Birçok Amerikan şehrinde memurlar grevi ilôn ettil e r. "Nüyzvik" dergesinde bu g rev dolayısiyle yayın ­ l a n a n bir yazıda şöyle deniliyord u : «Hoşumuza g itsin veya g itmesin, mahalli ve merkezi organlardan, aynı zamanda eyalet organlarından 12 milyon 200 bin işçinin kontrol a ltına a lına mıya n ve g ittikçe genişl iyen aktif eylemleriyle karşı ka rş ıya bulunuyoruz." 1 971 y ı l ı , çeşitli şehi rlerdeki petrol işçilerinin, Ohayo eyaleti ndeki etfa iyeciler ve polislerin g revleriyle başladı. Nevyork'taki telefon kumpa n ­ yalarından 1 5.000 işçi g rev i l ô n etti. Pitsburg'da öğ retmenler, matbaa işçileri, yük kamyonu şoförleri mahalli send ikaları n ı n üyeleri, işçi ler ve memurlar işlerine gitmedi /er. Şikago'da kol lej öğ reti m üyeleri grev yaptı­ la r ; öğretmenleri n g revi bir aydan fazla sürd ü . Nisan ayında, Birleşik Amerika' n ı n dördüncü büyük şehri Filôdelfiya'da bütün şehir trafiği fe Ice uğra d ı . 430


Ka n a da d a '

«Cenarol Motors» kumpanyası n ı n fa brikalarında 2 3 b i n işçi n i n g revi ' 93 gün sürdü. Işçiler, ücretlerin i n , B i rleşik Ameri ka'daki otomobi l işçileri n i n ücretleri derecesine çı karı l masını isted i ler. «Ford motor kompani af Kenada»nı n beş fa brikası nda 1 4.000 işçi n i n Ocak ayı g revi başariyle son uçla ndı. Ingiltere'de

1 970 yılında yapılan 3888 greve 1 mi lyon 784 b i n kişi katı ldı, grevlerde 1 1 m i lyon işgü n ü kaybı oldu. M uhafazakarlar h ü k ü metin i n hazı rladığı işçi aleyhtarı ka n u n ta sa rısı n ı n ka n u n laştırı l masına engel olmak için i l ô n edilen 2 4 saatlik u l usal g reve 600 bin k i ş i katı ldı. 1 28 b i n elektri k enerjisi işçisi, «yöntemlere uyg un ça lışma» a d ı veri len bir g rev biçi mi uyg u la d ı. 12 O cak 1 971 'de i k i nc i bir u l usal protesto hareketi örgütlendi. V e bütün ülkede hüku met aleyhtarı yığınsal g revler, mitingler, gösteri ler ya pıldı. Bunlara 5 mi lyondan fazla insan katı ldı. Şubat ayında başlıyan postacı lar genel g revi 6 hafta sürdü. «Ford» ku mpanyası n ı n 21 fa brikasında 50 bin işçi g rev i la n etti. Bu y ı l ı n ya lnız iki ayı içinde 4 1 8 g rev yapıldı ve 7 mi lyon işgünü kaybı oldu (Hemen hemen 1 969 yılındaki kadar) . Mart ayında «kahrolsun işçi a l eyhtarı ka n u n tasa rısı» şiarı altında daha iki u lusa l grev ya pıldı. Bu eylemler, genişliği ve katı lanlarının sayısı ba kımından ya lnız 1 926 genel greviyle mu kayese ed ileb i l i r. Belçika'da

Geçen yılın g üz aylarında yürütü len m ücadelelerde, ,Nestinhavz» a d lı Amerikan tekeli n i n yöneti mi a ltındaki ASEK ko m binası fabrikaları ndan 7 bin işçinin zaferiyle sonuçlandı. Başka iş yerlerine nakledilen işçiler için teminatlı ücret sağ landı. Maas vadisi ndeki metal fa bri kalarında g revler ya pıldı. öğretmenler ve banka memurları g rev ilan ettiler. 1 971 yılında, Balen çinko fa brikası işçi leri 75. yl ldan beri ilk defa o l ma k üzere iki ay süren bir g rev yaptıl a r. Yunanistan/da

«Kara a l baylar»ın iktidara gelişlerinden beri i l k g revi i nşaat işçileri yaptı lar. 1 970 yı lı son baha rında Hera kl iyon şehrindeki işçiler, Levadiya şehrindeki kadın işçiler grev i l a n ettiler. O rhomenos şehrindeki sebze konservesi fa brikasında işçiler birçok defa işlerini d u rdurdular. Ispanya'da

1 970 yılı nda memlekette g revsiz fa brika yoktu. Res m i ba sının da itiraf etmek zorunda kaldığı g i bi, Ocak ayından Kası m ayına kadar 500 g rey 431


patlak verdi. Yen i yeni emekçi müfrezeleri (köy ekonomisi, inşaat, matbaa, taşıt işçileri ve banka memurl a rı) mücadeye kat ı l d ı . B ütün ü l kede, Baskl ı 6 yurtsevere ölüm cezası veri lmesi tehlikesine karşı g revler ve mitingler örg ütlendi. Basklı yurtseverlerin serbest b ı ra k ı l masını istiyen Bilbaolu 5 0 kadın, bir kilisede 23 saatlik oturma g revi yaptı. Emekçilerin genel grevi birkaç gün sürdü. Profesörler ve diğer öğ retim üyeleri tarafı ndan da desteklenen ü niversite gençl i ğ i protesto h a reketi de aktif bir rol oynadı. Gerev dalgası, Ispa nya'daki bütün ü niversiteleri sard ı . Ta m al maya n veri lere göre, protesto hareketine 1 mi lyona yak ı n insa n katı l d ı . 1 971 'de Madrit Un iversitesi öğreti m üyeleri iki defa g rev ilan ettiler. ıtalya'da Enerji sisteminde çalışan 1 20 bin işçinin 1 970 Ara l ı k ayındaki g revi memleketi n büyük bir kesi minde hayatı felce uğrattı. Sanayi, ticaret, bankalar sistemi, u laştırma ve taşıt işçi leri n i n Ara l ı k ortasında yaptıkları grev bütün Orta ıta lya'yı ka pladı. Bir buçuk milyon ıtalyan i nşaat işçisi, Ocak 1 971 'de 24 saatli k bir g rev ilan etti. Bunlar, şehir kurucul uklarında reform ya p ı l masını, Gü ney bölgeleri n i n geliştiri l mesi n i , i ş koşulları n ı n iyileştiri l mesi ni i sted i ler. I spa nya yurtseverleriyle daya nışma gösterisine Milôno polisi n i n ateş açması, «demokrasiyi ve reformla rı koruya l ı m !" şiarı a ltında g eçen birçok g rev, miting ve g österi nin ya p ı l masına yolaçtı ; ıtalya' nın 20 eya leti nden 1 4' ü n ü kapsa mı içine olan genel grevler ya p ı l d ı . Profaşist elemanların baltalayıcı ve törürcü eyl emleri karşısında bütün ıtalya grev, miting ve protesto yü rüyüşleriyle sarsı ldı. Solcu parti ve örg üt­ ler ortak bir u l usal a nti-faşist komite kurmaya karar verd i ler. Eyalet, vilôyet ve şeh i rl erde bu komitelerden yüzlercesi kuru l d u . Derhal sosyal ­ ekonomik reformlar v e demokrati k dönüşümler yaı>.ı l masiyle ilgili istekleri desteklemek üzere 7 N isan'da 24 saatlik genel g rev ya pıldı. Buna 1 1 mi lyon insan katı l d ı . Hollanda'da Iki nci Dü nya Harbi'nden sonraki i l k g enel g rev, üç sendika merkezi nin çağrısı üzeri ne Ara l ı k 1 970'da ya pıldı. Grevle güdü len a maç, h ü kG metin , işçi ücretlerini art ı rı l masını sınırlandırma çaba ları n ı sonuçsuz bıra kt ı r­ maktı. Portekiz'de Ekonomik istekleri karşılamak için savaşan işçi sınıfının cephesi geniş­ lemiştir. Demi ryol u, g emi i nşaat ve t ı p işçileri 1 970 y ı l ı nda eş i görül med i k ölçülerde g rev savaşları yürütmüşlerdir. Birçok meta l urji , ki mya v e oto­ mobil işletmelerinde uzun ve kısa süreli g revler, aynı zamanda, ça lışma tempos u n u yavaşlatma g revleri ya pılm ıştır. Matezinüş şehrinde gemiler işgal ed ilmiştir. 432


Batı Almanya'da

Eyl ü l 1 970'de ya l n ı z 1 50 bin meta l işçisinin g revi sonucunda 532 bin i şg ü n ü kaybı o l muştur. fra nkfurt a m Mein şehrindeki Ma rksist incelemeler Enstitüsü'nün veri lerine göre, Batı Alma nya'da 1 970'te yapılan g revlere 700 bin kişi katı l mıştır. ..Opel» kumpa nyasının Rüselhai m'daki fa bri kala­ rında çalışan bütün işçi ler, 1 8 y ı l d ı r ilk defa g rev yapmakta d ı rlar. "Pa i m ler-Bentz» firmasının fabrika larında çalışan 25 bin işçi g reve g i r­ mişlerdir. Devlet memu rları, m ü hendi sler, hatta polisler g rev ilôn etmiş­ lerd i r. "Lüfthanza» uçak ku mpanyasında 45 yıldan beri ilk defa g rev o l m uş ve kumpanya n ı n 1 5 bin memuru 1 971 Ocak ayında g rev yapmış­ l a rd ı r. Fransa'da

iş ücretleri nin yü kselti l mesi, herkese iş sağlan ması, vergi sisteminde reform ya p ı l ması , sosyal sigorta n ı n iyi leşti ril mesi ve sendika haklarının korunması için yürütül mekte olon savaş, 1 970 y ı l ında ve 1 97 1 ' i n i l k aylarında d a deva m etmiştir. Şu bat 1 971 'de 3 6 b i n posta mem urunun genel g revi patla k vermiştir. Meta l u rji sanayi inde kısa süreli g revler ol muştur. G üney fransa'da 50 bin bağcı yolları abl u ka altına a l mış, demiryolu geçitierini işgal etmişlerd ir. Paris öğretmenleri Ma rt ayı nda sı n ıfla ra g i rmemişlerd i r. Memleketi n bel l i başlı !i manlarında geçen y ı l ı n K a s ı m ayı nda başla mış o l a n l i m a n işçileri g revi deva m etmiştir. Finlandiya'da

Metal işleme, meta l u rji ve maden işleme sanayilerinden 70 bi n işçi n i n 1 971 y ı l ı n ı n i l k aylarında yaptıkları g rev, Finla nd iya proletaryası n ı n son 1 5 yıldaki eylemleri nin en büyüğ üdür. i s ve ç t e '

iş ücretleri nin a rtırılmasını ve iş koşullarının iyileştiril mesi ni istiyen 2,5 mi lyona ya kın işçi Ocak 1 971 'de boşşehi rde büyük bir gösteri yaptı. 47 bin devlet memurunun katı ldığı g rev 1 945'ten beri bu alanda ya pılan­ ların en büyüğü idi. Stokholm' de ve diğer şehirlerde 1 0 bin elektrik işçisi, yeni ücret tarifesini protesto için g reve gitti ler. ısrail'de

1 970 yılında 1 20 bin kişinin katıldığı 1 68 g rev yapıldı. i sro i l emekçileri, i srai l sendi kaları ta rafı ndan i l ô n edilen ve gerçekte iş ücretlerini n azaltıl­ masına, fiyat ve verg ilerin yüksel mesine yolaçan politikaya karşı savaş y ü rütüyorlar. öğretmenler iki defa greve g ittiler. 1 971 Şu batı n ı n baş­ langı cında Kudüs'te, isra i l işga l kuvvetlerinin Gazze bölgesindeki yerli Arap halkına karşı işledi kleri cinayetleri protesto etmek için bir gösteri 433


yap ı l d ı . Gösteriye işçiler, üniversite öğ rencileri ve ayd ı nların temsi lcileri katı ldı. Kudüs ya hud i l eri , yah u d i ol mıyan vata ndaşlara ya pılan ayırıcı mua meleyi protesto etmek üzere Mart ayında bir gösteri d üzenled i ler. Hindistan'da

Madya Pradeş eya letinde 3 bin dokumacı n ı n Ara l ı k 1 970'de yaptı kları 26 g ü n l ü k g rev zaferle son uçla ndı. Kuzey Hind istan'daki Utar Prodeş eya leti nde 60 bin orta okul öğretmeni Ocak 1 971 'de g rev yaptı . Oğret­ menlerin istekleri şunlard ı : Oğ ret i m sistemininin m i l l i leşti ril mesi, maaş­ ların yükseltilmesi, demokratik hak ve özgürlüklere dokunu l maması. Kerala eya letindeki memurlar da g reve g itti ler. Kıbrıs'ta

Mem lekette, maaşları n yükseltilmesini ve çalışma koşullarının iyileştiriI­ mesini hedef tutan g rev mücadelesi son iki y ı l d ı r g üclen mektedir. Merkez Bankası memurları, Kıbrıs Radyosu mensupları, Lefkoşe belediye işçileri 1 971 y ı l ı n ı n başla n g ı cında g rev yaptıl a r. En büyük petrol rafinerisi inşaat­ çılarının da g revi oldu. ingi liz askeri üssünde ça lışan Kıbrıslı işçiler, 24 saat l i k bir g rev örg ütledi ler. Pakistan'da

Ka raçi'de 20 b i n taksi şoforü nün g revi, Ocak 1 97 1 'de taşıt :Zorluklan yarattı. Aynı ay içinde Pakistan ulusla ra rası Uçak Kumpanya s ı n ı n 10 bin hizmetl isi ve başşeh i rde l i ma n işçilerinden l S00'ü g rev i la n ettiler. Türkiye'de

Dokuma işçi leri Send i kası nın çağ rısı üzeri ne, Ocak 1 97 1 'de 22 dokuma fabri kasında g rev i lan edildi. «Şeı», «Britiş Petroleom» ve «Mobil Oyl» ku mpanyalarının işletmelerinde, Şubat ayında, Türk işçi lere ya pılan kötü mua meleyi protesto etmek a maciyle g rev ya p ı l d ı . G üney Kore de '

Seul O n iversitesi öğ rencileri nin, mecb u ri a skerl i k hizmetine ka rşı Nisan 1 971'de yaptı kları yığı nsal gösteri kana boya n d ı . Japonya'da

Emekçi lerin 1 970 son baharındaki atılımları, önceki yıllarda olduğu g i bi, geniş ölçüde yayı l d ı . Eki m ayında, «Ameri kan emperyalizminin Çin­ Hindi ndeki sa l d ı rıları n ı n d u rdurulması ve Amerika tarafı ndan askeri üs olara k kullanılan Oki nava adası n ı n Ja ponya'ya geri veril mesi şiarı altında miting ve gösteri ler ya p ı l d ı . Bu harp a leyhtarı eylemlere bir buçuk mi lyona 434


ya k ı n insan katı ld ı . 1 97 1 y ı l ındaki bahar atılı mları, Çin-Hindi harbine ka rşı bütün yurtte örgütlenen miting ve protesto gösteri leriyle başlad ı . Mart ayında yapılan ve 30 dakika i le 2 4 saat arası nda çeşitli sürekl i l i ğ i o l a n g revlere 2 0 sanayi kolu send ika federasyonu katı l d ı . 1 5 Nisanda kapitale ka rşı g i rişilen şiddetli sa ldı rışla ra 1 mi lyon 200 bin kadar insan kat ı l d ı . Gana'da «AfriKan Timbar end pleyut» ku mpanyası işçileri, Mart 1 97 1 'd e g rev yaptılar. Kumpa nya idarecilerinin keyfi davra nışlarına karşı tertiplenen protesto gösterisinde polisle çatışmalar o l d u . Kenya'da

1 970 y ı l ında 84 g rev yapı l d ı , b u n l a ra 1 9 bin kişi katı l d ı . Otomobi l lôstiği fa brikası işçileri, Mart 1 971'de, işten çıkarılan 55 a rkadaşla rı n ı n geri a l ı n ması i ç i n g rev i lô n ettiler. Lübnan'da

lübnan On iversitesi öğ renciferi n i n , mezunlara iş sağ la n ması için 1 971 yılı nda başla d ı kla rı g rev hareketi yaygın bir hal a l d ı . Fas'ta Ça lışma koşu lfa rı n ı n iyjfeştirifmes i n i ve sendi kalarına işyerferinde haklar veri l mesini istiyen 2 bin madenci, 1 970 yılı sonunda g rev i l ô n etti. Doku ma ve kimya sanayiıerinde, aynı zamanda, demiryoııarı idaresinde işçiler, g rev yapan madencilerle dayanışma g revleri örg ütledi ler. T un u s t a '

Demiryola işçileri n i n Ekim 1 970'te başladıkları g rev 6 g ü n s ü rd ü . Uganda'da

Dok u ma ve d i k i m sanayi lerinde 1 971 yılınan i l k ayında sürekl i g revler yapıldı. Arjantin'de

1 970 yılının Kasım ayında, h ü kCı metin ekono m i k ve sosyal politikasına karşı 36 saatlik genel g rev ya p ı ldı ; g reve 6 mi lyon kişi katı l d ı . Oğ reti m sisteminin demokratik/eştiri l mesi n i isteyen öğ retmen /erin savaşı önem / i olaylar a rasındayd ı . . «FiAT» ku mpanya s ı n ı n Kordova eya letindeki fabrikası ndan bir k ı s ı m i şçi le ri n işten çıkarıyması üzerine, işçi ler, Oca k 1 971 'de g rev ilôn ederek fa brikayı işga l leri altında a l d ı l a r. Ayn i eyaletteki otomobil sanayi inden 20 bine yakın emekçi dayanışma g revi yaptı lar. Bas ı m sanayi indeki g rev s ı rasında işçiler bası mevlerin i işgal etti ler. Et

435


konserve ve meta l u r}i sanayi leri işçi leri de işyerleri n i ,işgaller i altına a l d ı ­ lar. Banka memu rları, U n iversite mem u rları g rev yaptı l a r. Boenos Ayres'­ teki 1 8 hastanenin doktorları 24 saatlik g revleri i le, sağ l ı k h i zmetleri sisteminde rad i kal d eğ işikler yapılmasını ve maaşların yü kselti l mesi ni isted i ler. Kordova'da 1 971 y ı l ı n ı n i l k üç ayı içinde 5 büyük g rev yürütü ldü. Bolivyo'do 1 970 y ı l ı n ı n Eki m ayında ya pılan genel g rev sayesinde, dış kapitalden mali yardım g ören g erici s u bayların komplosu suya düşürüldü. Başşehir' emekçi leri, d evlet d a rbesi ya pmak istiyen gericilerin bu çaba­ ları ka rşısında Tores h ü kümeti n i desteklemecek a ma ciyle 1 971 y ı l ı n ı n Oca k ayında büyük gösteriler yaptı lar. Venezüellô'da M u z ü reticilerinden 1 0 bin kişi, Ocak 1 971 'de g rev yaparak, muzun iç piya sadaki satışı n ı ve i h racatını kontrol leri altında bulundura n tekelci grubun fiyat politikası n ı n protesto etti. Ş ubat ayında Sul iya eya letindeki taşıt işçileri genel g rey yaptılar. Ko/umbiyo'da 1 970'de ya pılan 63 g reve 1 43 bin 400 kişi katı l d ı . 1 971 yılı n ı n Ocak ve Şubat aylarında 7 eyalette 73 bin öğ retmen g rev yaptı . Ticaret filo5undan 1 300 deniz adamı genel g reve g i rd i . HükOmetin birçok şehirde Anayasa l hakları ka ldı rmasına ve sıkı yönetim ilôn etmesine rağ men, 8 Ma rtta genel g rev ya p ı l d ı . Emekçiler, ücretlerin a rtırılmasını ve teröre son veri l ­ mesini istedi ler. Peru'da U l uslararası ayakkabı tröstüne d a h i l «Batya» ayakka bı fabrikası işçileri 1 971 yılı başlangıcında g rev yaptılar. Urugvay'do Ekonomik isteklerin karşılanması için 1 970'de ya pılan g revler, demok­ rat i k özg ürlükler ve ülkenin egemen l i ğ i n i koruma uğ runda yürütülen savaşla kaynaştı. 14 Ara l ı kla ya pılan g enel g rev, U rugvay ta ri h i nde emek­ çilerin en büyük eylemiydi. Nisan'da 24 saatlik genel g rev ilôn edildi. Avustralya'da Eyl ü l 1 970'de 200 bin kişi, memleketin Viyetna m harbine sürüklenmesine ka rş ı protesto gösteri leri yaptı. B i rçok öğ renci ve öğ retmen de onlara kat ı l d ı . Ara l ı k 1 970'd e Ka mberra'daki otobüs şoförleriyle demiryolu işçileri n i n g revi oldu. Sid ney posta memur ve hizmetl i leri de aynı g ü n lerde greve g itti ler. Devlet hava yollar ku mpanya s ı n ı n hava meydanı hizmetl i leri Ocak 1 971 'de g rev yaptı l a r. 436


U l uslararası ka pita le ve «Orta k Pazar»a karşı savaş A R N E P ETERS E N U luslara rası emperya l ist g ücler ve bu arada Amerikan kapitaliyle Avrupa a rasındaki rekabet şiddetlenmiştir. Ve bu, zamanı mızda kapita l i st gelişmenin karakteristik n itel iklerinden birid i r.

kapitali

Amerikan tekel ka pita li, hôlen, u luslara rası tekellerin beşte dörd ü n ü kontrolü a ltında bulundurma kta v e bu suretle kapita list d ü nyasındaki diğer ü l kelere meydan okumaktad ı r. Ya lnız Avru padaki büyük tekelleri birleştirmek yolu il� değil, aynı zamanda, ulusa l devletleri bütün leştirmek yolu ile kapitalist Avrupa'yı birleştirmek için sa rfed ilen çabaların nedeni de budur. Gerek Avru pa'daki, gerekse Ameri ka'daki u l uslara rası kapita l , ortak çıkarları n ı savu n u rken sosya lizme karşı ortak bir m ücadele y ürütmeye ça lışmaktadıriar. Fa kat emperyal i stler, aynı zamanda, n üfuz bölgeleri n i genişletmek v e Batı Avrupa halklarını etkileri altına a l m a k için kendi a ralarında da mücadele etmektedi rler. Bir yandan emperyalistlera rası, öte ya ndan, emperya list g üclerle demokratik g ücler a rasındaki müca­ deleye sahne olan Batı Avrupa, a çı kça görü l d ü ğ ü g i b i , d ünya çapındaki savaşta g ittikçe a rtan b i r önem kazan makta d ı r. B i rçok neden ler, özellikle enformasyon yetersizliği ve ko mün ist pa rtileri arasındaki bağ ların g erekli yeterlikte olmaması, önümüzdeki ortak ödev­ lerin çözü münü g üçleşti riyor. Halbuki, yığı nsal ha berleşme a raçlarına, geniş bir örg üt şebekesine ve ücret l i ajanlara sa h i p olan emperya lizm, ha lkların karşı karşıya bulundukl a rı problemleri n yozlaştırı l ması ve çözü m­ leri n i n engellen mesi alanında bunlardan yararla n ıyor. Bu suretle de beli rl,i sonuçlar elde ediyor. Zamanımızda , bili msel -tekni ksel d evri min gel işmesiyle ve bu devri min gerek Avrupa ülkeleriarası, g erekse ul uslara rası i l işkilerin bugünkü ve yarını üzerindeki etki leriyle bağ l ı sorunlar kompleksi ortaya çıkıyor. Ve daha bi rçok teori k pro blem de henüz yeteri kadar incelenmemişti r ; ortak a raştırmaklarla çözülmeleri o rta k dava mızın yara rınadır. Fakat, komünist parti leri n i n bugün en başta gelen ödevi, emekçi y ı ğ ı n l a rı n ı n , yani işçi , memur, köyl ü, ba l ı kçı, ayd ı n ve diğer halk ta bakalarının g ü n l ü k ihtiyaç­ ları n ı n karşılanmasını sağlamak için birleşik g ücler halinde savaşmaktır. Kapita l i st Avru pa' n ı n çeşitli ü l keleri nde faa l iyette bulunan ortak ve bazan açık düşma n ı m ı z uluslara rası teleller eylemleri ne h ı z vermişlerdir. Bu durum, çağsal emperya lizm hakkındaki somut-teorik yarg ı la rı uyg u l a ­ mamızı gerekti rmekted i r. Bu tekellerin d u rumlarını ve her ü l kede izledik­ leri politikayı çok iyi b i lmel iyiz. Norveç Komün ist Partisi (NKP) , bu sorun437


lara dair geniş somut bilg iye sa h i p değ i l d i r. NKP üyesi bilginler bu alanda ça l ı ş maktadırlar. O rneğ i n N KP M K Sekreterliği üyelerinden ve Oslo ü n i ­ versitesi ekonomi profesörlerinden L. Yohansen yoldaş «Norveç v e yabancı ka pital» adlı bir broş ü rle «Norveç ve ,Ortak Paza r'" a d l ı bir kita p yaz­ mıştı r, bu suretle bu a l a ndaki ça l ı şmalara öneml i katkıda bulunmuştur. U l uslara rası tekel lerin ve çeşitli ü l kelerdeki ş u beleri n i n faal iyetleri hakkında yazılaca k kısa açıklamalar emekçilere fayda lar sağ lıyaca ktır. Orneğin, şu veya bu memleketleki herhangi bir ma den ocağ ında ya da fa brikada g rev ba şladığı zaman, g revci lerin, «kendi» tekel leri n i n başka ü l kelerdeki fa bri ka larının d u rumu hakkında bilgi edin meleri ve aynı zamanda o fabri ka lardaki işçi lere g revi n gidişatı hakkında bilgi veri lmesi iyi o l u r. Bunlar, proleta rya nın enternasyonalist dayanışmasını kuvvetle n ­ d i rme yol larındand ı r. Şu veya bu u l u slara rası tekelin çeşitli fabri kalarında çal ı şan işçiler arasında s ı k ı bağ lar kurmak, ertelenmez, somut ödevlerden biridir. Yal n ı z sendika federasyonları arasındaki bağlantılarla yeti n i l memelidir. Çünkü sendika hareketindeki parça lanmalar yüzünpen b u bağlar birhayli ka rma­ ş ı ktır. U l uslara rası ka pitale ka rşı savaşan işçilerin çıkarlarını savunma amacını g üden bu ödevi a nca k komün ist parti leri a rd ı cd o lara k g erçek­ leştirebi l i r. Avru pa' n ı n kapita l i st ü l keleri n i n b i r kısmında sendikalar, sosyal demokrat parti leri önderleri nin kontrolü altındadırlar. Halbuki bu önderler kapitalistlerle «sı n ı fsal işbirliği»ne taraftar ki mselerd i r, çoğ unun fabrikaları va rdı r. Bu fabri kaların ulusal olmaları n ı n veya u l uslara rası kumpanyaya bağ l ı b u l u n ma larının h içbir kıymeti yoktur. Işte b u çeşit sosyal demokrasi önderleri, «Roma a ntlaşması temeli üzerinde Avrupa birliği» kurulmasına i l işkin sosyal demokrasi görüş ü n ü yaymaktadıri a r. Kanı mızca, şu veya bu u l uslara rası kumpanya n ı n çeşitli ü l kelerdeki fa brika larında ça lışan işçiler a rasında, haberleşmeyi sağlamak, işçi heyetleri ve sendika örg ütleri a rasında görüş meler Ö rg ütlernek için daimi işçi temsi lci liği organları kuru l ması yararlı sonuçlar verecektir. Komünist parti leri n i n faa l iyetlerini, koordine etmek için, ilgili parti ler ha reketinin belgeleri nde gösteri len üzerinde derhal a n laşmalar ya p ı l ı rşa, sıkı işbirl iği kurulması sağ lanaca kt ı r.

en uyg u n örgüt biçimi içinde a rasında, uluslara rası komü nist demokrati k prensiplerin temel i komünist parti leri a rasında daha

*

Norveç' i n «Orta k Paza r»a sokulması n ı önlemek için girişilen ve geniş bir ha rekete dönüşen m ücadele sırasında yabancı kapital yatırı m la rı ve ulusla rarası tekeller soru n u ön plana çıkmıştır. Norveçlilerin, yabancı kapita l yatı rımlarına neden bu derecede ka rşı oldukları sorusu üzerinde a raştı rma l a r yapan Amerikalı profesörlerden 438


A. Stoyn h i l , «Norveçte yabancı kapital yatı rı mı» a d l ı eserinde, prof. L. Yoha nsen' i n ve Nobel a rmağa n ı a la n prof. R. Friş'in görüşlerine de dayanarak şu sonuca va rmıştı r : Norveç ekonomisine yapılan d ı ş müda­ ha leler, "bu memleketin politik bağ ı msızlığı ve topra k bütü n l ü ğ ü » için her zaman tehlike teşkil etmişti r. «Norveç' i n «Ortak Paza r»a Katı l masına Karş ı Halk H a reketi»nin progra mı nda u l usal egemenl i ğ i n korunması ön plônda gel iyor. Norveç m u hafazakô rları n ı n «Höyre» partisi ha riç, bütün partileri n yönetici leri yukarıda adı g eçen örg ütün yönetim kurulu üyesidi rler. «Halk ha reketi» çetin b i r m ücadele yürütüyor. Gazeteler, derg i l e r, Radyo ve Televizyon bu m ücadeleye geniş yer ayırıyor. örg ütün yayı mları, okul, ü n iversite ve fabri ka la rda, köylüler ve balıkçılar a rasında yayılıyo r. M uhafazakôrlarınki hariç bütün gençl i k örgütleri n i n pol iti k yöneticileri, Norveç' in «Ortak Paza r»a g i rmesine ka rşı ortak prog rama dayanan sağ lam b i r muha lefet yaratmı şlard ı r. 1 97 1 ' i n Ocak ayında toplanan i skandi nav Gençliğ i Kon­ feransı'nda, belirli bir g ü n ü n «Ortak pazar»a girilmesine karşı protesto g ü n ü olarak tespit edil mesine ka ra r veri l mişti r. «Halk ha reketi>.n in m ücadelelerini ta h l i l ederken, bu hareketi destekli­ yen bütün sınıf ve taba kaların her türlü u l uslararası işbirl i ğ i ne karşı oldukları son u cuna va rmak hata l ı o l u r. Halkın büyük çoğ u n luğu, eşitl i k v e u l usal bağ ı msızl ı k temellerine daya nan özg ü r işbirliğinden yanad ı r. insanlar, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki d iğ er sosyal ist ülkelerle bağları kuvvetlendirmen i n ne büyük bir önemi bulunduğunu iyi bil mekte ve Doğ u Avrupa ile Batı Avrupa arasındaki i l işkilerin g üCıendiri l mesi n i istemekted ir. Norveç Komünist Partisi, "Halk hareketi..ne aktif olarak katıl makta ve Sosya l ist Ha lk Pa rtisiyle birl i kte onun ö rg ütlenmesinde önemli bir rol oyna maktad ı r. Ko münistler, bu harekete, onun progra mı çerçevesi içinde katı l mı ş olmakla beraber, içlerinden çoğ u, "Ortak pazara .. g i r i l mesi soru nundaki resmi politika n ı n karşısına o l u m l u bir alternatifle çıkmad ı ğ ı i ç i n , ha reketin yapıcı o l m a d ı ğ ı ka nısındadırla r. H ü ku met ve Norveç işçi Partisi'nin sağcı önderleri Avrupal ı l a rarası işbirliği ve uluslararası daya n ışma fikirleri n i n geniş halk yığınları tarafı n­ d a n beni msen mesi ka rşısında, bu fiki rlerin yozlaştırılmış biçiminden yararlan maya bir dereceye kadar muvaffak olmaktadı rlar. Propaganda­ l a rı n ı n dayandığı bel l i başlı iddialar şunlard ı r : Kendi politikalarına karşı olanla r, za manımızın ekono mik ve politik bütü n leşme eğ i l imlerini, u l u sal. egemen l i k prensiplerindeki d eğ işimleri a n l ıyamıyan izoıôsyonculard ı r. Yine bunlara göre, "Ortak pazar.., Norveç mallarına geniş pazarlar açacaktır, işleme sanayi i kolları ürünleri n i n i h racatını gel işti recektir ve bu suretle de isti hdam a rtacaktı r. B u görüşler reel kanıtlardan yoksundur. Memleket, daha 1 950 yıllarında A � erikan emperya lizmine bağ l ı d urum439


dayd ı . «Marşal plônı» g ereg ı nce 2 m i lyar 400 mi lyon N orveç kn'oru «yard ı m» a l ı n d ı . Buna karş ı l ı k bi rçok ekonomik ve politi k tôvizler veril d i . 1 950 yılında NATO'ya g i rildi. işçi Partisi h ü kCımeti, işleme sanayiinde ve tica rette yabancı kapital yatırı mları n ı n büyümesi üzeri ne 1 959'da özel bir komisyon kurdu, 1 962 yılı nda da, a çı kça : «Norveç'in bağ ı msız bir ekonomi kurmasına imkôn yoktu r ; bu yüzden, yabancı ka pital yatı rımlarını teşvik etmek n iyetinde­ deyiz» demek zorunda ka ldı. Bugün de, "Ortak pazar»a g irme politikası böyle «niyetler"e dayanıyor. Gerçekte, Norveç' i NATO'da bırakma a ma cı güdü ıüyor. Esasen, mem­ leketi "Ortak Paza r»a sürükleme politi kasını yabancı ku mpanya l a r olanca g ü cleriyle destekliyorlar. Bu da, onları n , Norveç'i n u lusa l egemenl i ğ i n i yı kma alanı nda a ktif b i r rol oynadıklarını a çı k seçik ortaya koyuyor. Ya bancı tekel ler, memleketi mizde kuvvetli mevzilere sahi ptirler. Bütün aksiyoner kapita l i n % 25 kada rı , işleme ve maden çıkarı m sanayi indeki kapital i n de % 32' si anları n kontrolü altındadır. Amerikan , Ingiliz, Fransız ve isveçre firmaları n ı n kapital yat ı rı m la rı , başlıca demir madeni, kimya, elektro-teknik ve petrol sanayilerinde yoğ unlaşmıştı r. Bütün yabancı kapita l i n yüzde 27'si B i rleşik Ameri ka' n ı n , yüzde 1 5'i I ngi ltere' nin, yüzde 1 3' ü Isveç'i n , yüzde 1 1 'i ısviçre' nin, yüzde 1 1 'i Fra nsa'nın, yüzde 1 0' u Kanada'nın, yüzde 3 ' ü de Dan i ma rka'nındır. Sanayiin birçok koluna, özel likle maden sanayi ine Isveç kapita l i g i rmektedir. Kuzey denizinde bulunan petrol yata kları n ı n işletil mesi içi n I sveç'ten kapital akını olacağı a n laşı lmaktad ı r. «Orta k Pazar» ü lkeleri n i n yatı rı mları henüz azd ı r. Ne va r ki, Norveç bu pazara girerse, hiç ş üphesiz a rtacaktır. Ve dolayisiyle mem­ leketin egemen l i ğ i üzerindeki baskı lar da a ğ ı rlaşacaktır. Bu da, halkın g erçek demokrasi ve sosya lizm u ğ rundaki savaşını g üçleştirecektir. Bu yüzden, parti miz, Norveç'in «Orta k Paza r»a g irmesine karşı yürütülen mücadeleyi g üclendi rmeyi en önemli ödevlerinden biri saymaktadır. Nor­ veç Ko münist Partisi'nin anti-emperyal ist savaşa en etkili katkısı da bu olacaktır.

440


B u rj uva reformizminin topra k politikası ARTURO RiVERA Kol u mbiya burjuvazisi, bundan 1 0 yıl önce, toprakların yeni başta n bölüştü rül mesini öngören ve «sosya l-topraksal reform» g i b i iddiacı bir ad taşıyan bir plôn öne s ü rmüştü. Fakat, köylü n üfusun yüzde 89'unu teşki l eden yaksul köylülerin, köy ekonomisi yarı-proletaryası ve proleta ryasının

d u rumunda o za manda n beri en küçük bir <iyileşme olmad ı . Bu yüzden, toprak mücadelesi, g eçen yıl yeni bir g ücle tekra r başladı. Köyl ü ler, 1 930 yılları ndaki çiftlik işgallerini örnek a l a rak, binlerce hekta r işlen meyen toprağa ve yüzlerce m a l ikô neye elkoydular. Bu olaylar karşısında telôşa d üşen hüku met basını, burjuvazi nin her zamanki manevrasına başvurarak, bütün soru m l u l u ğ u kom ü nistlere ve onların m üttefiklerine yüklerneye ça lıştı. Gerçekte komünistlerin devrim hareketi üzerindeki etkilerin i n bir itirafı olan ve bize şeref veren bu suç­ lama ile g üd ü l en a maç, topraksız köyl üleri böyle eyl emlere i ten gerçek nedenleri kamuoyundan g izlemekti . Ve g erici g ücler, her za manki g i b i , hükumeti, sert tedb i rler a l ması yön ünde kışkırtmaya koyu ldular. Ne v o r k i , hiçbir tedb i r, köylü ler a rasındaki kalkışmayı yatıştı ra madı. Gerg i n l i k deva m ediyor. *

Kol u m biya'da topraksal i lişkilerin yarı -feodal ya pısı, bundan kırk yıl kadar önce en yoksul köy l ü lerin baskısı a ltında çökmeye yüztuttu. B u rj u ­ vazin i n lôtifundizme karşı m ü cadelesi d e o ta rihlerde başl a r. Bu müca­ deleyi, büyük ölçüde, onun sınıfsal çıkarları, ve aynı za manda, şehirli yığınların, köylerdeki emekçi lerin toprak savaşını geniş ölçüde destekle­ meleri gerekti rmişti. Ne var ki, ekono m i k zayıflığı ve politik uyuşma yolunu terci h etmesi yüzünden b u rj uva, yarı -feodal toprak ağalarına boyun eğ mek zorunda kal d ı . Ve toprak reformu d e ya pıla mad ı . Gericiliğin çılgı nca h ü k u m sürd üğ ü yıllarda tamamiyle unutul muş olan eski reformist plônları n hortıatı lmasında, 1 950 yıl ları nın sonlarında ve 1 960 yı lları n ı n başla rında Lôtin Amerika'da meydana g elen d u ru m u n bel i rl eyici b i r rol ü o l d u . K ü ba'da devri m i n zafere ulaşması v e sosyalist yolda gelişmesi, G üney Amerika'da halk yığınları mücadelesinin yeni b i r aşa maya g i rmesi, bunun bel l i başlı nedenleriyd i. K ü ba devri m i , yanki emperya l i z m i n i n Lôtin A merika'daki m utlak egemen l i ğ i n i te melinden sarsmış ve halkları m ıza kurtuluş ufuklarını g östermişti. \3u devri m, ya l n ı z emperya l izmle iç i rticaı yen i lg iye uğratma n ı n değ i l , aynı zamanda toprak devri m i n i hızla g erçekleştirmenin, ekonomik bağ ı msızlığa kavuşmanın ve sosyal izme geçmen i n m ü mkün olduğunu gözler önüne sermişti. 441


Küba devri m i n i n etkisi ve örnek oluşu ka rşısı nda panıge kapılan Kol u m b iya b u rjuva çevreleri, reformist plônla rı hortlatmak zorunda kaldı­ la r. Z i ra devri mci Küba, toprak reformunu çok kısa bir süre içinde gerçek­ leştirmiş, topra kları ka rşı l ı ksız olarak köyl ülere vermişti. Emperya lizmin ekonomik ve politik dayanakları olan lôtifund iya l a r, Ozg ürlük Adası'nda ebed iyen ortadan ka ldı rı lmıştı. Bütün bunlar, Lôtin Ameri ka ' n ı n öteki ül kelerindeki d u ruma ta ban ta bana zıttı. Çünkü bu ül kelerdeki büyük çiftlik sahipleri, nüfusun a ncak yüzde 2,8'i n i teşkil ettikleri halde, toprak­ ların yüzde S3' ünü eııerinde bulunduruyorlard ı. Orneğ in Kol u m biya'da yüzde 2,6 lôtifund istler, topra ksa l servetin yüzde STsini ellerinde tutu­ yorl a rd ı . Küba ha lkiyle v e o n u n gerika l mış sosyo I -ekonomik toplu msal yapıya ka rşı yü rüttüğ ü mücadele ile dayanışma, mahut «ilerleme için ittifak»ın başlangıç noktası «Punto del Este» a ntlaşmasının müteşebbislerinden biri olan Kol u mbiya h ü kumeti ni reformist plô n l a r hazırlamak zorunda bıra ktı. Burj uva, bu plô nlarla, aynı zamanda, kendi ekonomik ve politik mevzilerini sağ lam laştırma amacını g üdüyord u . G üney Amerika h a lklarının kurtuluş savaşını ekonomik ka ra kterli ted­ birlerle para l ize etmek maksadiyle B i rleşik Amerika emperya lizmi tarafı n­ dan başlatı lan ve Gü ney Amerika burjuvazisi tarafı ndan da desteklenen geniş ve «sürekli» hareketi n bir halkası olan «sosya l-topraksal reform» işte bu suretle türetiidi. *

Vladi mir i l i ç Lenin , ka pitalizmin köy ekonomisinde şu iki yol ı n birinde gel iştiğ ini bel i rtiyordu : «Burjuvasal g el işme, büyük topra k sa h i pleri n i n öncü lüğü a ltı nda gerçekleşebilir. B u n l a r, g itg ide daha fazla burjuva laşır, topra k kölel i ğ i (serflik) metotlarını g iderek burjuva sömürü metotla riyle değ işti rirler. Bu gelişme, küçük köy işletmeleri n i n öncülüğünde de olabi l i r. Bun lar, topra k köleliği lôtifundiyaları n ı n «urları»nı toplumsal o rgan izmden devrim yolu ile bertaraf ederler ve bundan sonra, kapita l i st işletmeci liği yol unda, onlarsız, serbestçe gelişi rler» (Toplu eserleri, c . 1 6 , s. 2 1 5) . Kolum biya burj uvazisi birinci yolu seçmişti r. B u yüzden, reform, lôti­ fundiya la ra (büyük çiftliklere) dokunma mıştır. Büyük ağa çiftli kleri mülki­ yeti, temel tarı m biçimi olara k ka lmış ve dolayısiyle de köyl ülerin ağalar tarafı ndan sömürü l mesin i n ekonomik temel i korun muştur. Burjuvazinin topra k reformunda, köylülere topra k sotı mı a lanında Lôti­ fund istıerin çıkarlarına son derecede yarayışlı koş u l l a r va rdı. Buna rağ ­ men, büyük toprak sahi pleri buna yanaşmıyorlardı. Burjuvazi , «altta n» gerçekleştiri lecek bir topra k devri mini önlemek için «yuka rıdan» bazı d eğ işmeler ya pı l ması nın bir zorunluk olduğ una toprak ağalarını inandır­ maya çal ı ştı. N i hayet, elleri a ltındaki topra klardan bir kısmını satmaya 442


razı olmakla yeteri derec!,!de «fedakôrlı k»ta b u lund ukları sonucuna varan çiftlik ağaları, ufa k tefek tôvizler yapmak «tenezzülünde» bulundular. Fakat, kendi çıka rlarına az da olsa zarar verecek her türlü g i rişimi sonuç­ suz bırakmak için ellerinden geleni de geri koma d ı l a r. «Sosya l -topra ksal reform"un ateşl i savu nucuları, «büyük toprak sa h i pl eri tarafı ndan işlen meyen topra klar, en sonunda g erçek sa h i pleri n i bul­ muştur» diyerek övü n üyorla r. Halbuki, reformun ilônın dan beri geçen on yıl içind e, önceleri toprak ağalarının elinde bulunan toprak parçlarını işleyen 95 bin köylü ai lesine tapu veri l m iştir. Şunu da derhal bel i rtel i m ki bu toprakları onlara ne burjuva vermiştir, ne d e ıôtifundistler. Ya pılan iş, köyl ü lerin savaşları son ucunda ağaların işga l i nden kurta rı lan ve 1 5-20 seneden beri g erçek sahi pleri tarafından işlenen bu topraklar üzerindeki m ü lkiyeti n resmen ta n ı nmasından başka bir şey değ i l d i r. Köylülerin büyük çoğ u n l uğ u h ô l ô topraksı zdır. Buna karşılık, va rlıklı köylü tabakasının sayısında önemli bir a rtış olmuştur. Burjuva, bunları, köylerde kendisinin sosyal dayanağı haline getirmek için çabala makta d ı r. Ayrıca, Kolumbiya köylü leri n i kendi etki alanında tuta b i l mek için, koope­ ratifler ve benzeri köylü örgütleri meydana geti rmektedi r. Lôtifu ndistlere ka rşı savaşı zayıfiatmak a maciyle d e, n üfusun yoğ u n olduğ u bölgelerdeki köyl ü leri, «ul usal topra klar» a d ı n ı verdi kleri bölgelere göç etmeye zorla­ maktad ı r. Bu bölgelerde mi lyonla rca hekta rlık işlenmemiş topra k vard ı r. Genel l i kle, köy ekonomisi ürünleri n i n esas tüketim merkez­ lerinden çok uzakta olan ve u laştı rma olanaklarından (yol vb.nd en) ta mamiyle yoksun bulunan bu «ul usal topraklar»da i k l i m koş u l la rı son derecede a ğ ı rd ı r. Büyük çiftlik sahipleri d e, reformu bu yönde destekle­ mekted i rler. Çünkü, onları n ka nısı nca , toprak sorununun bu biçimde çöz ü m ü ile köyl üler «toprağa kavuşacak» ve bu ham toprakları işlen ir hale g eti receklerd i r ; bundan sonra da onları oralardan zorla başka yere göç ettirme olanakları ortaya çı kacaktır. Kolumbiya h ü kQmeti, bir elinde kamçı, öteki nde yalan torbası olduğu halde reformu propaganda ederken, bir ya ndan da, meml�keti n , sosya l ­ ekonomik problemlerin en fazla g erg i n l eştiği, köyl ü lerin örg ütlü olara k savaş yü rüttüğü bazı bölgeleri ne a skeri birlikler yol l a d ı . Bu terörü, «yıkıcı eylemlere» karşı m ücadele maskesi a ltında yapıyord u . H ü k ü metin bu a skeri a ksiyonu, köyl üler tarafı ndan yürütülen partizan savaşını yeni bir aşamaya yükseltti : i ktidarın zorkul lanımı, köy l ü leri de devrimci zorku l ­ lanıma başvu rmak zoru i le ka rşı karşıya getird i . Kolu mbiya'da toprak reformunun bu türlü çöz ü m ü d ra matik olaylara yol açtı. Çünkü, burjuvazi, reformist eylemlerinde ardıcıl ol mad ı ğ ı ve lôtifu n distlerle uzlaşma yoluna saptığı için, toprak oligarşisiyle e mper­ ya lizmin çıkar ve isteklerine kolayca boyun eğ d i . Şimdiki d u ruma d a h i şöyle kuşbakışı b i r göz atı ldığı zaman, geniş ölçüde reklômı ya pılan «sosya l -topraksal reform»un, bu soruna zaten 443


rad i ka l bir çozum g et i rmiyen ted birlerin çerçevesini daha da dara lttığ ı görü l ü r. Bu d u rum karşısı nda V. i. len in'in şu sözleri akla geliyo r : « . . . Topra k köle l i ğ i n i yaşatan lôtifu ndistlerin z u l m ü deva m ettikçe, köyl ülere ya pılacak hiçbir «yardı m» ve bürokratlarla li bera l ler ta rafından en fazla umut bağ la n ı l a n «destekleme» ted birleri, hiçbi r ciddi sonuç vermiyecekt i r» (Toplu eserleri, c. 1 7, s. 77) . Kapita l izm, memleketin bazı bölgelerinde köy ekonomisine nispeten h ızlı tempola rla g i rmekte ise de, tarım, genellikle, ülken i n i htiyaçlarına uymıyan bir yavaşlıkla, d engesiz, yozlaşmış bir biçimde gelişiyor. Kol u m ­ biya Bilimsel I ncelemeler U l usal Merkezi' n i n verilerine göre, 1 967 yılında B irleşik Ameri ka'dan 1 94 bin 200 ton yiyecek maddesi ithal edil mişti r. Halbuki bunları memleketi m izde ü retmek mü mkündü. Bütün bu sayd ı klarımız, burjuvazinin reformist g i rişi mleri n i n iflôs etti ğ i n i gösteriyor. Kol um biya Komün ist Partisi MK Genel Sekreteri H i l ­ berto Vieyra bu konuda şunları yazmıştı r : «Uyuşmacı büyük burj uvazisi ve orta burj uvazisiyle birlikte tüm burjuvazinin, g e rçek bir topra k reformu ya pmaya yetenekli olmad ı ğ ı n ı Kol u m biya deney i ı spat etmiştir.» Köylü emekçi ler, «sosya l-topraksal reform» yutturmacasına i l k za ma n­ l a rda aldandıla rsa da, hayat, onları bu boş u muttan çabuk kurta rdı . Yönetici çevreler, g e n i ş y ı ğ ı n l a r a rasındaki memnuniyetsizliğ in doğuraca ğ ı patlayışı önlemek için h e r ça reye başvurd u l a r, hatta papa V i . Paveli b i l e memlekete dôvet etti ler. Papa, 1 968 yı l ı n ı n Ağ ustos ayında köyl ülere verd i ğ i vaazde şöyle d edi : «Biz, sizi n hayırlı eylemlerinizi, s ı radan halkın eylemleri n i , yoksul halkın eylemlerini desteklemek n iyetindeyiz. Biz b i l i ­ yoruz k i , b ü y ü k lôtin Amerika kıtası nın gel işmesi d e n g e l i olmamıştı r ; b i z bil iyoruz k i , gelişme onun müteşebbislerine n i metler getirmiş , daima kendi lerine lôyik olmayan şartla r içinde yaşa mak zorunda ka lmış olan, zaman zaman gaddarca ezi l miş ve sömürülmüş bulunan yerli h a l ka hiçbir fayda sağ lamamıştır.» Katol i k dininin yöneticisi, «zen g i n lerle yoksullar a rasındaki ekonomik adôletsizli k»ten, «i ktidarın devlet g ücünü kötüye kullanmaları»ndan söz etmiş ve g erici d i ktatörlerin halka ka rşı zulüm­ lerine bir son vermeleri için g i rişim lerde bulunmayı vaadetmiştir. Ne var ki, vaazını biNri rken, «Ne z u l me, ne de dev�i me bel bağ layı n !» çağ rısında bulunmuş ve b u rjuvazinin «yenil i kçi» tedbi rleri nin d esteklen mesi ni iste­ m işti r. Papa köy emekçil eri ne vaazlarde bulunduğu g ü n lerde, memlekette, hükG metten vaad lerini yeri ne geti rmesi ni ve köylerde rad i kal dönüşümler yapılmasını istiyen köylü lerin savaşı dalga dalga genişl iyord u . Burj u ­ vazi n i n reformist plôn ları «toprak açlığı»nı g i derememiş, özel çiftl ik lerin işga li yine g ü n ü n sorunu halini a l mıştı. *

Bazı sosya l istler, tarı m ı geliştirmekle i l g i l i b urjuva plônları n ı n sakatI ı k I a r ı n ı v e demagoj i k ka rakteri ni bel i rti rken, köylerde oluşma kta olan 444


değ işim lerin önem ini tamamiyle görmezlikten geliyorla r. Çeşitl i tarihsel nedenler yüzünden, Kolu mbiya burjuvazisi, topra k soru n u n u n çözümünde a rd ı c ı l l ı k gösteremed i . Halbuki bunda kendi yararı da vard ı . Reform­ ları n ı n a maçlarından biri, yukarıda bel i rtti ğ i m i z g i bi, işçi, köylü ve ul usal kurtuluş h a reketi n i n gelişmesini ağırlaştırmaktı. 0te yandan, yerli burju­ vazi ile büyük toprak sa h i pleri oligarşisi ve emperya l istler arasındaki çel iş meyi d e gözden kaçı rma mak gerekir. Kol u m biya komün istleri, burjuvazinin topra k reformu plônını i l k eleşti­ renler arasındad ı r. Onlar, bir yandan, ka muoyuna, bu plônın çürük temele oturtul m uş olduğ unu göstermeye çal ıştı l a r ; öte ya ndan, topra k reformunun, köylü hareketi n i n i leri doğ ru gelişmesine yard ı m edecek, yapılan d eğişimlerden zarar gören çeşitl i s ı n ıf ve tabakalar arasında yarataca ğ ı çel işkilerden köylülerin ya rarlanmasını sağ l ıyacak olumlu taraflarının da d i k kate a l ı n masını istediler. H i l berto Vieyra şunları belirtti : « Kolumbiya'da toprak reformu, a ncak, işçi sınıfı ve küçük burjuvazinin i lerici çevreleriyle sıkı bir ittifa k içinde köylülerin yürüteceğ i devri mci savaşla gerçekleşti rilebilir. Orta burjuvazi n i n bir kesimi d e bu savaşın saflarına kaza n ı l a b i l i r.» Sorunun bu biçimde ortaya konuşu, topra k reformu ve benzerleri g i bi olgun laşmış sorunları n radikal çözümü için memleketi n önünde geniş olanaklar açmakta d ı r. Bizim burjuva reform izmine karşı eleştiri leri miz, daha başla ngıçta topra k ağaları tarafından uyg ulanamaz hale getirilmiş olan «sosya l ­ topraksal reform»un daya ndığı temel i n çürüklüğünü göstermeye yöneltil ­ mişti. Geniş yığ ı n lar bu reformla toprak s a h i b i olacaklarını umuyorla rd ı . B i z i m ödevimiz onların bu u mutlarını kuvvetlend i rmek değ i l , burjuvazinin gerçek ekonomik ve politik a maçları n ı anlamaları na yard ı m etmek, onları , Ko rrün ist Partisi'nin toprak progra m ı n ı n reel l i ğ i ve doğruluğ u na in a n d ı r­ ma ktı . Reform sonucunda topra kta n faydalanma sisteminde pek küçük değişme oldu. HükCı metin ta rım a la n ındaki ekonomi politikası, büyük toprak sa h i pleri n i n işletmelerini kapita list üretim yoluna yöneltmek amacını güttüğü içjn, banka l a r önceHkle topra k ağalarına kredi ver­ mekte, on lardan sonra çok daha az ölçüde varlıklı köy l ü lere s ı ra gel­ mekted i r. Orta ve en yoksul köylüler, kred ilerden hemen hemen hiç ya ra rla na mamaktadı rlar. Hüku metin, topra k reform unu uyg u lamakla görevlend i rd i ğ i bürokrasi cıhazı, pratikte refo rmu gerçekleşti rmekle değil, köylük yerlerde işsizliğin artış temposu nu yavaşlatacak, ya ni büyük toprak sa h i pleri n i n karşı karşıya bulunduğ u büyuk bir tehli keyi zayıflotacak ted birler a l makla meşg uldü. Fakat, hükCı met b u alanda da hiçbir başarı kaza namadı. 1 964 y ı l ı nda aktif köy n üfusu nun yüzde l Tsini kapsayan işsizlik, sonraki y ı l la rda daha da arttı. 445


HükCı metin bi rçok vaadini yerine getirmemesi üzerine geniş köylü yığ ı n ­ ları a ktif eylem lere g i rişti. HükCı met d e manevra lar taktiğine başvurdu. Şi mdi, yığ ı n ların d i kkatini, ya p ı l m ış olan ufak tefek yen i l i kler üzerine çekmek için, «Ulusal orta k eylem ha reketi» g i bi köylü örg ütleri kurma ve bunları kendisine dayanak yapma denemelerinde bulu nuyor. Ne va r ki, bundan da bir sonuç elde edem iyorla r. Değ işim vaadleri n i n sürüncemede b ı rakı lması, bu türlü örgütlerin safla rında da memnun iyetsizliği olgun­ laştırıyor. Bunlar da, toprağa i htiyacı olanla ra toprak veri l mesini iste­ meye, hatta kend i girişi mleriyle toprak işga / lerine başlamışlard ı r. Sadece bu yılın Şubat ayında 35 latifund iya işgal Gd i i m iştir. 850 b i n üyesi b u l u n a n U l usal Çiftçi Birliğ i Yürütme Komitesi , bu eylemlere katılma kararı a l m ıştır. Bu ka rarda, «Ta rım sistemindeki adaletsizliğin doğurd u ğ u başka l d ı rmala r köy l ü lerin uya n d ı ğ ı nı göstermekted i r» deniliyor. Köylü yığ ı n l a rının savaşı genişliyor ve g itg ide daha çetinleşiyor. Kol u m ­ biyanın b ü t ü n topl u msal ya pısında radikal değişi klikler u ğ runda m üca­ dele eden g üclerin b i rleş mesi s ü recini h ı z l a n d ı rmakta olan proleteraya ile köylüler a rasındaki ittifak g ücleniyor. Son g ü nlerde, köylülerin işga l ettikleri topra klar üzerindeki hakları n ı n hukuken tan ınması, çıkacak a n laşmazlıkların barış yolu ile çözül mesi, köy ekonomisi ürünleri ithaline son verilerek ulu sa l ü reti mi çoğaltmoya yönelik ted birlerin a l ı n ması, ada letli bir asgari ücret tarifesi n i n ka bul edilmesi, köylülere k redi veri lmesi ve köyler için d e sosyal sigorta sisteminin kurul­ ması, a skeri ha rekat bölgesi adı veri len yerlerde köyl ülerden a l ı nan toprakların geri veri l mesi, köy bölgelerindeki askeri birl i klerin geri çeki l­ mesi ve h ü kü metçe uyg u lanan terörün bir an önce son b u l ması için yığ ınsal istekler öne s ü rü l mekte d i r. Bunlar ve daha bi rçok istekler, tüm d emokratik g ücler a rasındaki sıkı işbirl i ğ i n i n temelini teşkil ed iyor. Şu a n layış yığ ı n l a r a rasında g ittikçe g ücleniyo r : Anti -em perya l ist topra k devri m i n i n başlıca ödevi, neo-koloni­ ya lizmi defetmek suretiyle bağ ı msızlığa kavuşmak ve köylerd e rad i kal dönüşümler gerçekleştirmektir. V. i. lenin'in bel i rttiği g ib i , « Toprak ağ alığı tarı m ı n ı n ortadan ka ldırı l ma s ı n ı sağlayan kesin bir d evrim, kaçını l ­ m a z olarak, toplumun ekonomik v e politik gelişmes i n i en büyük bir g ücle i leri itmekted i r» (Toplu eserleri, c. 1 2, s. 259). •

*

Lati n Ameri ka'da anti -emperya l ist ve demokratik savaşın geniş bir cepheden yapmakta olduğu atı l ı m la r, i lerici politik g ücleri b i rçok soru n­ larla yüz yüze getirmekte d i r. Prati k eylemlerle çözülmeS i gereken bu p roblemler arasında bulunan toprak sorunu, hiç ş ü phesiz, devrim yolu ile çözümlenecektir. Kolu mbiya'da b u çözüm, u l u sa l kurtuluş cep hesi n i n kurulmasına, y a n i memleketimizde radikal dönüşü mler yapılması uğrunda savaşa n demokrati k g üclerin geniş koa l i syo n u na büyük ölçüde bağ l ı d ı r.

446


Marksist o rmayan sosyalizmin zamanı mızdaki d urumu Marks v e Engels tarafından iitopiden bilime döniiştDriilen sos­ yalizm , çağımızda yeryiizünün geniş bölgelerinde bir gerçek haline gelmiştir. Bilimsel komünizmin doğruluğunu pratikte ıspat eden Sovyetler Birliği'nin ve

diğer

sosyalist

iilkelerin

gözkamaştıncı

başanlan, komünist ve işçi partilerinin çok yanlı örgütsel ve ideo­

lojik

çalışmalan sayesinde Marksizm-Leninizmin otorite ve etkisi

görülmemiş derecede

artmıştu.

Kesinlikle

denebilir ki,

şimdiye

kadar hiçbir öğreti, insanhğln toplumsal gelişmesi üzerinde bu derecede güc/ii ve sonuç belirleyici bir etki yapmamıştır. Fakat b u arada, son yıllarda sosyalist olmayan ülkelerde, sos­ yalizmle ilgili Marksist olmayan çeşitli görüşler de belirli ölçüde yayilma olanağını bulmuştur. Bu görüşler çok yanlidır: Marksizm­ Leninizme açıkça düşman olanlardan Marksizm- Leninizmin bazı fikirlerini benimseyip belirli sosyal gruplann çıkarlannl bunlarla savunan eğilimlere, kapitalizm düzenini sağlamlaştuma amacını güden görüşlerden, gerek kapitalizmden, gerekse reel sosyalizmden farkli

"üçüncü

yol»u

keşfetmekte

olduklan

iddiasında

bulunan

görüşe kadar pekçok eğilim bunun kapsamına girmektedir. Bu yüzden,

çağımızdaki Marksist

olmayan sosyalizmin

çeşitli

eğilimlerinin tahlili, yalnız teorik değil, aynı zamanda politik bir önem taşımaktadır. Bunlann kökenlerinin ve sınıfsal özlük/erinin belirlenmesi, arkalanndaki sosyal gruplann karakterlerinin açıklan­ ması,

her birine karşı

hatasız politik doğrultu

hazırlan masına

yardım edecektir. Dergimiz,

yukandaki

başlık

altında,

çağımızdaki

Marksist

olmayan sosyalizmin bellibaşlı yönelimlerini gözden geçiren yazilar yayınlayacaktlr. Bu sayıda yayınlanan

birinci yazı

konuya giriş

niteliğindedir; bu teorilerin incelenmesi ve değerlendirilmesinde uygu/anacak

yanaşımm

genel

metod%

jik

prensip/eri

gözden

geçirilmektedir. ikincisinde ise, Asya ve Afrika iilkelerinde yayılan Marksist olmayan sosyalist teorilerin bellibaşlı nitelikleri üzerinde duru/maktadır.

Marksist ol maya n sosya lizmin kayna kları ve değer ölçüleri

A. S O M E R

Karl Ma rks ve Fridri h Engels , g e rek "Komünist Partisi Man ifesti»nde, gerekse diğer bazı yapıtlarında, bili msel olmayan sosya lizmin (gerici, 447


tutucu [ya da burj uvasal] ve ütopik sosya l izmin) bel l i başlı eğ i l i mleri n i n ayrı ntı l ı bir eleştirel ta h l i l i n i yapmışlard ı r. Vla d i m i r l I i ç Leni n d e , sos­ yalizme i l işkin n a rodnik, küçük burjuvasa l - romantik ve diğer ta sarı mların özl ü ğ ü n ü ortaya koymuştur. Marksizm-Leni n izm kurucuları , çeşitli sosya list öğ retilerin s ı n ıfla n d ı rı l ması prensiplerini hazı rla mışlar ve kom ü n i stlerin bu öğ reti ler karşısındaki tutumlarını beli rtmişlerd i r. U luslara rası komünist ve işçi ha reketinin deneyleriyle zenginleşen bu prensipler, çağ ı m ızdaki Mark­ sist ol maya n ve a nti-ma rksist sosya lizm görüşleri n i n sın ıfsa l karakteri n i n açıklanmasını sağ layan g üclü bir metottur.

G ü n ü müzdeki Ma rksist ol mayan sosyal i z m hangi sosyal tabana daya n ­ makta ve h a n g i kaynaklardan beslenmektedir? B u soru lara, ya l n ı z, çağ ı mızın bellibaşlı niteli kleri hakkında Marksizm­ Len i nizmin yaptığ ı değerlendi rmelere daya n ı l a rak cevap veri lebil i r. Dünya sosya list sistem i n i n, tari h sel gelişme sürecinde sonuç bel i rleyici bir etken haline gelmiş olması, çağ ı m ızın bel l i başlı nitel i ğ i d i r. Dünya sos­ yal ist sisteminin maddi ve düşü nsel g ücü, zamanı mızdaki bütü n ideoloj ik çatışmalarda bel i rmekted i r. B u g üc, bili msel sosya lizmin doğ ru l u ğ u n u gözler ö n ü n e sermektedir v e etkisini a rttıran g üclü bir kaynaktır. B i l i msel sosya lizm, F. Engels'in ta n ı mla ması gereği nce, «proletarya ha reketinin teori k anlatı mı» d ı r. çağ ı mızdaki sınıflı toplumlarda yaşa msa l çıkarları tarafı ndan öncü devri mci g üc haline geti ri lmiş olan işçi sınıfı, kapita lizmi ortadan ka ldı rmaya ve sosya l ist topl u m kurmaya yetenekli biricik g üctür. B'i l i msel sosya lizmin işçi ha reketiyle bi rleşmesi, bu amaçlara u laşma n ı n en öne m l i koş u l u d u r. Proletaryan ı n bili msel ideolojisi , za m a n ı m ı z koşul larında, g ittikçe daha geniş emekçi yığın ları tarafından benimsenmektedir. Onları n kapita l izme karşı kend i l i ğ inden oluşan protestoları ve (yine kapita lizme karşı) devri mci-eleştirel tutu mları, çoğ u zaman (veya hiç ol mazsa başlangıçta) açık seçik göremedi kleri sosya lizme doğru atı l ı m biçi mini a l maktadır. Bili msel sosyalizm etki sini n büyümeSi ve d ü nya devrim süreci n i n g eliş­ mesi, b u g i bi atı lı mların g ittikçe daha bil inçli hale gelmesi n i ve yeni yeni halk tabakalarını kapsa mı içine a l masını sağ lamaktad ı r. Marksizm­ Len i n iz m öğretisi n i n görülmemiş çapta yay ı l ması olana kları bu suretle genişlemekted i r. Çünkü proletarya tarafı ndan savu nulan sosyal izm fiki r­ leri, aynı zamanda bütün emekçi lerin özlemlerini d i l e geti rmekted i r. Fakat, yığınların kend i l iğ inden sosya lizme yönelişleri ne, proleter o l m ıayan tabaka l a rın sınıfsal kökenlerinden gelen bir takım kuruntu lar, önyarg ı l a r, ya n l ı ş tasarımlar karışmakta , Ma rksist olmayan sosya l izm teori leri n i n bel i rmesine elverişl i z e m i n da böylece meydana gel mekted i r. 448


G ü n ü müzde sosya l ist yöneli m lerle i l g i l i çeşit çeşit görüşlerin ortaya çıkmasında bili msel-tekni ksel devri min de belirli ölçüde rol ü vard ı r. Kapita l izmdeki uzlaş maı çel işki leri daha fazla gerg i nleştiren pu devri m, çeşitli tabakalar ta rafı ndan aynı anlamda beni msen mekte ve bunların ' ideolog la rı tarafı ndan türlü türl ü yoru m l a nmakta d ı r. B i ı i msel-tekni ksel devrim, top l u m u n sosyal yapısında önemli değişmelere yol a çmaktadır. Ekonomi n i n yöneti mi, g e l işme perspektiflerinin öngörülmesi ve progra m ­ laştırılmasiyle i lg i l i ödevlerin çözümünde bili msel v e tekn i ksel ulaşımların uygula n ması, bazı çevrelerde, çağsal tekn iğin en büyük bir güc old u ğ u v e kapita l i st sistemindeki sakatl ı kların onun yard ı m iyle kolayca g ideri le­ bi leceğ i k u runtusu n u yaratmıştı r. Reel sosyal i z m i n artık «ihtiyarlad ı ğ ı n ı » ilôn eden, sosya list d ü şün ü m konusunda s o n sözün kendilerine a i t oldu­ ğunu iddia eden türlü türlü teknokratik görüşler, işte bu zemin ü zerinde belirmişt i r. Sosyal devri mle bili msel -tekni ksel devri mi bi rbirine karşıtmış g i bi g österen bu eğ i l imler, yandaşlarının n iyetleri ne olursa olsun, tutucu ya da ütopi k bir nitel i k elde etmekte, çoğ u zaman da her ikisinin ve benzerleri n i n ka rışımı bir ka rakter sa h i bi o l maktad ı r. Gelişmekte olan memleketlerin özg ü l sosya l-ekonomik koşulları, dene­ b i l i r ki, g ü n ü müzde Ma rksist ol maya sosya l ist teori lerin yayı lmasını sağ ­ layan elverişli kaynaklard ı r. Lenin, daha yüzy ı l ı m ızın başlangıcında şöyle demişti r : «Gelişmemiş ekonomi, sosyalizmin gerici biçimlerinden biri n i n canla n ı p hortlamasına y o l a ça r . . . » (Toplu eserleri, c . 1 1 . s. 284) . Hôlen birçok ü lkede bunun örnekleri n i g örüyoruz. B u n l a rda, bağ ımsız l ı k sava ş ı ­ nın g ücfenmesi, bilimsel sosya lizmin önem l i derecede etkileriyle yanyana Afrika sosyalizmi, islô miyet sosya l izmi ' adı veri l en çeşitli eğ i l i mlerin de caiılanıp aktifleş mesine yol açmıştır. B u rjuvazinin toplu msal gelişmenin g ereksi nmelerine uymak, çağ ı mıza ayak uyd u rmak için sa rfettiği daimi çabal a r da, Marksist olmayan sos­ yalizmi doğ u ra n geleneksel kaynaklardan biridir. Çağsal reformist sos­ ya lizmin çeşitli varyantıarı bu ça baların ü rün leri d i r. Reformist sosya lizm, daha önceki Bernştayncı ve Kautskici t ipten sosyal iz m g ib i , « . . . burj u ­ vazi nin proleta rya üzerindeki etkisini işçi ha reketi içinde g erçekleşti r­ mektedi r» (Leni n , c. 41, s. 296). Marksizmin işçi h a reket i n i n teorik temeli olduğu g erçeğ i n i reddetmek, teorik ve politik bir çok önemli sorunlarda tekelci burjuvazi n i n tutumuna yaklaşmak, onun karakteristik nitel i kleri a rasında d ı r. Sağcı sosya list ideolog la rın reel olarak mevcut sosya lizme ve Leninizme ilişkin eleştirileri, çoğ u zaman a çık seçik a nti-komünist bir nitelik almaktad ı r. Sosya l-demokrat partilerindeki sağcı l iderlerin ideoloji ve politaka l a rı, kom ü n i stlerle sosya l-demok ratlar a rasındaki işbirl iğini zorlaştı ra n başlıca engellerd i r. Reformizm, genelli kle, d ü nya sosyal ist sistemine karşı yürüttüğ ü müca­ delede yenilgiden yen i lgiye uğrayan kapital izmin, işçi ve u l usal k u rtu luş 449


ha reketleri nin baskıları karşısı nda gerilemek zorunda ka ldığı koş u l l a r i ç i n d e a ktifleşmekted i r. Tekelci burjuvazi, egemen ligini zorkullanı mla deva m ettirme yeteneğ ini yiti rd i ğ i zama n , istemeye istemeye reformlara başvurma k zorunda ka lmaktadı r. B u , onun son sığ ınağ ı d ı r, kapitalist d üzen i sürd ürebilmek için sa rı l d ı ğ ı son çaredi r. Lenin, bu kon uda ş u n l a rı yazmıştı r : «Avrupa ve Amerika b u rj uvazisi, özel m ü l kiyeti n ve rekabet özg ü rlüğünün ta m doku n u l mazlığı adına, sos­ ya lizmin temel prensiplerine ka rşı açık, i l kesel ve doğrudan bir mücadele yü rüteceğ i yerde, ideolog ları n ı n ve politika adamlarının a racı l ı ğ ı i le, sosya l devri min karşısında sık sık sözde sosyal reformları n savunuculuğunu yapma kta d ı r. çağ ı mızdaki «ilerici», okumuş b u rj uva zinin form ü l ü şud u r : sosyal izme karşı l i beralizm değ i l , sosyal devri me ka rşı reformizm h. (c. 20, s. 305) . «Demokrati k sosya lizm", «kapita lizmin trasformasyonu", «karma ekonomi .., «konverjansiyon» vb.nin çeşitli varya ntıarı işte bu burj uva reformizmi sayesinde türemekted irler. Ma rksist ol maya n sasya lizmin kaynakları üzerinde konuşu rken, devri mci hareket içindeki i deoloj i k sapmal a r üzerinde de d urmamız gerekiyor. Devrim süreci n i n kaçı nı lmaz ka rmaşık gel iş mesi n i n bir sonucu olarak, küçük burjuva sal görüşlerden k urtu la mıyan g ruplar komünist parti lerinden ayrı l makta, kendi ama çları n ı d i l e geti ren prog ra mlarını i la n ederek, işçi hareketi ne örtülü b i çi mde cephe olmakta d ı rlar. Sağ veya «sol.. eğilimli b u oportünist g rupçuklar kendi sözde «sosya list" görüşlerini formüle etmekte­ d i rler. Bütün b u n l a r, devri mci hareketin döküntülerinden başka b i r şey değ i l d i r. Revizyonist görüşlerle, bili msel komünizm teorisini n prensipleri çerçeve­ sinde ve bu prensiplere dayanarak ya pılan tartışmalar a rasında ayrım ya pmak gerekir. Marksizm-Leninizm ya ratıcı bir öğ retid i r, gerçek bir b i l i m d i r. Bu yüzden, yal n ı z, g erçekl i k hakkındaki görüş ve değerlendir­ meleri daima ka rş ı laştırmak, yeni deneylere, savaşın yeni prati klerine dayanara k aralıksız araştı rma l a r ya pmak suretiyle gel işebi l i r. ate ya ndan, herhangi bir orijinal g örüşü n , «kıasikler böyle b i r şey söylememişlerd i r.. denerek derhal ya n l ış l ı ğ ı na h ü kmed i l i rse, böyle bir tutum, hiç şüphesiz, Marksizm-Leninizm bilimine zara r veri r. Komünist ha reketi, bütün bunları gözön ünde bulundura rak, yaratıcı tartışmaları kendisinin daimi ödevleri arasında görmektedi r. Komünist ve işçi partileri n i n u l u slararası danışma topla ntıları bunun en g üzel örnekleri d i r. Ne var ki, Ma rksizm- Leniniz m öğ retisinin temel prensiplerini değ iştirme ça ba larının hiçbir yaratı c ı l ı kla ilişkisi yoktur. B u prensiplerden en küçük bir uzaklaşma, b i r geri leme, kaçı n ı l maz olara k politik ya n lışlara, ve netice iti bariyle de, devri mci proleta rya n ı n davasına iha nete yolaça r. Peki a ma, Marksizm-Leninizm öğ retisinin çerçevesi içinde yapılan yaratıcı tartış­ malarla bu öğ retiyi yı kma a macını g üden çabalar a rasındaki fa rkı n 450


ölçüsü (kriteri) nedir? Bu kriteri hayatın kendisi verir. Orneğ i n , Lenin, Kautski i l e ta rafta rl-a rının ya n l ışlarını yıllar y ı l ı amansı zca el eşti rmiştir. B u n la r, Büyük Oktobr Sosya list Devri mi'nden sonra dahi, görüşleri nin ta mamiy le boş ve zararlı olduğunu itiraf etmek ve Marksi zm mevzilerine dönmek olanakları na sa h i ptiler. Yapmadı la r ; bili msel sosya l izmle bağ ­ larını koparmayı tercih etti l e r ; bu suretle de, g ü rül gürül akarak i lerleyen devrim nehri n i n kenara fı rlattığ ı sekterler d u rumuna d üştüler. Son y ı llarda biçimlenen ve Garcdi, Şik, Fişer gibi lerin görüşlerinde dile gelen reviz­ yonist eğilim de aynı ôkı bete u laştı : B i li m sel Komünizm prensipleriyle bağ l a rı n ı kopardığı için komünist h a reket i n i n dışına itildi. Bizim devrimci teo rimize karşı çılgı nca bir savaş yü rüten burjuva ideolojisinin bu ala nda başarı lar kazandığı ve Marksist olmayan sos­ ya lizm fiki rleri n i n de bu yüzden yayılamadığı iddiaları doğ ru değ i ld ir. Tam tersi, Marksizm-Leninizm öğ retisi karşısında parişan bir d u ruma düşen ve bu aczi ni gören burjuva ideoloj isi, her çareye başvurara k sosyal ve ideolojik cambazlıklar yapmakta, özel l i kle, sınıf savaşı yürütül meden de, sosya l i st devri m yapmadan da toplu msa l i lerlemenin mü mkün olduğu kuruntusunu yaymak için büyük çabalar harcamakta d ı r. Ote yandan, Ma rksizm-Leninizm fikirleri n i n etkisini ve reel olara k mevcut sosya lizmin çekici gücünü zayıfiatmak ve bu suretle de sosya lizmi içinden yıkabi l mek için, Marksist olmayan sosya lizm görüşlerinden yararlanmaktad ı r. Burj uva propagandas ı n ı n sağ lı «sol .. lu oportüni st eğ i l i mlerle spekülôsyon yap­ ma sının nedeni apaçı k ortadad ı r. 2 Ma rksizm-Ieninizme yabancı olan her sosyal teori n i n belirmesini veya ca nlandırılmasını, sadece bazı kişilerin maksatıı olarak a l datı l ması ya da yanıltıl masiyle izah etmek ya n l ı ş bir tutumd u r. Bun lar, sınıf savaşının, belirli s ı n ıfların çıkarlarını dile geti ren fikirler a rasındaki ça rpışma n ı n teori alanına yansıyan bel i rtileri d i r. Vla d i m i r i l i ç Len i n : bütün a h lô ki, d i ni, politik ve sosyal sözlerin , bildiri ve vaadlerin a rd ı nda şu veya bu sın ıfın çıkar/anm a rama lıyız ı.. diyordu (c. 23, s. 47) . « .

.

.

ideoloji akınında hiçbir kompromiye yanaşmamış ve bi limsel sosya l iz m prensiplerini azi mle savunmuş o l a n Marksizm-lenin izm klôsikle ri , yabancı teorileri d a i ma devrim a çısından yapıcı bir biçimde eleştirmişlerd i r. Bu eleşti rilerini. kapita lizme ka rşı olan bütün sınıf ve g rupların birliğini sağ ­ lama politikasını g e rçekleştirmek için proletaryan ı n yürüttüğ ü mücadele­ nin ödevlerini gözönünde bulundura ra k ya pmışlard ı r. Z i ra , len i n ' i n önemle bel i rttiğ i gibi, k ü ç ü n burjuvazinin v e gerika lmış işçilerin iştiraki olmadan hiçbir sosyal devri m ya pılamaz. Bunların, kendi zaafla rı nı, g eri ci fa ntazilerini ve yan l ışları n ı da bera berlerinde getird ikleri n i söyl iyen len i n şöyle deva m etmekted i r : «Fakat onlar, objektif olarak, kapitale hücum 451


edeceklerd i r. Ve bu çeşit ren kli, çeşit sesli, alaca l ı ve d ış. görünüşüyle böl ü k pörçük yığ ınsal savaşın, bu objektif d u ru mun bilinçli öncüsü olan i lerici proletarya, onu bi rleşti rmeye ve yöneltmeye m uvaffak olacaktı r . . . » (Toplu eserleri, c. 30, s. 55) . Len i n , bu yüzden, Marksizm-Ieni nizme düş­ man olan teorilere karşı yürütülen amansız, tôkizsiz mücadele i le burjuva ve küçük burjuva önyargılarından k u rtulmaları , anti-emperya l ist savaşın bili nçli savaşçıları olma l a rı için emekçilere yard ı m eden politik eylem a rasında ayrım yapıyord u. Ma rksist o l mayan çağsal sosya lizm teori leri, genellikle, çeşit çeşit felsefi, ekonomik, sosya l, d i ni ve a h l ô k i görüşlerin eklektik bir karı ş ı m ı d ı r. Hatta, bunların, belirli bir sisteme sa h i p olduklarını iddia edenleri bile iç mantı k bağ ı ntıla rından yoksundurlar. Bu d u ru m , politik özlükleri n i n anlaşılmasını, tabiatiyle zorlaştı rmakta d ı r. B u n la rı n yöne l i m lerini beli rleyen ölçüm ned i r ? Şüphesiz ki, kapita l izme ka rşı tutu mla riyle i lg i l i ölçüm en başta geliyor. « Her sosya l ist teori kapita l izmi eleştiri r. B u n u yapmıyan biçi msel olara k b i l e sosya l i st değ i l d i r v e böyle b i r a d l a ortaya çı ka maz» d iyenler buluna­ b i l i r. iyi a ma, esas olan, eleşti rinin kara kteri d i r. Birinci, kapita lizm, bütün sömürülenierin köklü çıkarları n ı b i l i msel o lara k dile geti rmeye yetenekli biricik sınıf olan proleta rya n ı n mevzilerinden eleşti ri lebi l i r. ate yandan, . . . b u rj uva topl u m u n u n devamını sağ lamak için sosyal sakatlı kları iyi leşti rmek» istiyen burj uvazi n i n mevzilerinden de kapitaliim eleştiri le­ b i l i r. Bu eleştiri, küçük burj uvaz i n i n mevzi lerinden d e yapılabi l i r ! Bu takd i rd e, küçük burjuvazinin i ki yanlı karakteri ni, yani onun hem kapita­ l i z m özlemini, hem d e kapita lizmi red d i n i yansıtır. Kapita lizmi eleşti rinin sınıfsal mu htevası, ü retim a raçları üzeri ndeki özel m ü lkiyet, burjuva devleti, tekellerin mutlak egemen liği gibi kapital ist düzen i n başlıca enstitülerine, bu düzenin ana çel işkisi alan emekle kapital a rasındaki çel işkiye karşı tutu munda en açık biçimde ve olanca keskinliği i le dile g e l i r. «

Kapita l izmi eleşti ri n i n sosyal dayanağı olan sın i fsa l mevzi lerin a n laşıl­ ması nda, sınıfların i ç d i na m i kleri n i n gözönüne a l ı nması önem l i d i r. Sın ıf­ ların içinde özg ü l çıkarl a rı olan tabaka ve g rupların b u l u n ması, şu veya bu görüşe ceşitli ren kler katma ktad ı r. arneğ i n , «yeni sol ha reket>. adı a ltında eylemde bulunan çeşitli gruplar a la b i l d i ğ i ne çok ren kli ve çeliş­ mel i d i r. B u ha reket, ayd ı n l a r ve gençli k, özellikle ün iversite gençliği a rasında anti -kapitalizm i n g enişled i ğ i n i açı kça ortaya koyma kta d ı r. Ma rksist olmayan teori ve ha reketlerin kapital izme ka rşı tutu mlarının ölçümünü beli rlerken, ka n ı mızca, şu noktayı da gözön ünde b u l u n d u r­ mamız gerekiyor : Bu ha reketlerin kapsa m ı na g iren çeşitl i sosyal g rupların objektif çıkarları, Ma rksist ol maya n görüşlerle yozlaştı rı l m ı ş bir id � olojide 452


yansı ma ktad ı r. Bu i deoloj i n i n bütün yabancı karı ş ı m lard an tem izlenmesi, bu harekete, hem kendi hayati çıkarlarına, hem de Ma rksizm-Le n i n izme uygun bilimsel bi r anti -kapita list doğ rultu hazı rla masına imkôn verecektir. Reel sosyalizmin gelişmekte olduğ u za manı mızda her sosya list teori ve politik hareketin, sosyalist ü lkelerdeki deney ve pratiğe karşı tutu m u son derecede önem l i bir ölçümd ü r. Ma rksist olmayan teOFi lerden kend i a maç­ ları u ğ runda yararlanan etkili bir parti n i n veya politik hareketin deklôras­ yonları deği l, g üttü ğ ü politika, sosyalizmle kapita lizm a rasındaki m üca­ delede hangi ta rafta mevzi a l d ı ğ ı meselesi öneml i d i r. Ma rksist olmayan teorilerin reel sosya l izme karşı tutu m ları çeşitlidir. B i r kısmı, reel sosyalizmin bel l i başlı n itel iklerini kabul etmekte, fakat bazı somut ya nlarını reddetmekted i rler. Bunlar, sosya l ist toplu m kurucu l u ğ u deneyleri ni öğ ren meye, bili msel sosya lizmin bazı prensipleri n i beni mse­ meye ça lışmaktad ı ri a r. Orneğin, gelişme hali ndeki ü l kelerden bazıları, Ma rksist-Lenin ist fikirlerden ve yeni topl u m ku rucu l u ğ u metotlarından bazılarını kendi sosya lizm a nlayışlarına katmışlard ı r. Ma rksist olmayan teo ri lerden bazı ları da, sosya list topl u m kurucu l u ğ u pratiğ i n e karşı d ü şmanca tutumlarını, b u pratiği «iyileşti rme», «zengin­ leşti rme», «insanileştirme», vb. sözlerle maskelemeye ça lışıyorla r. «Genç» Ma rks' ı n görüşlerine, «yaşlı» Marks' ı n görüşlerine, Marks' ı n fikirlerini Len in'in fikirlerine karşıtmış g ibi göstererek ve Lenin öğ retisinin özlüğ ü n ü yozlaşt ı rara k sosya lizmin yeni «modeJ" lerini yaratma ça baları b u alandaki örneklerden biri d i r. Marksist o l mayan ş u veya bu görüşün reel sosya lizme karşı tutu m u n u n değerlendiril mesi sayesinde onun gerçek devri mci o l u p o l m a d ı ğ ı hak­ kında doğru bir ölçüme sa h i p olmaktayız. B i l i msel sosya li zm prensiplerine «soldan» kud uzca sa l d ı rı la rda bulunan ve bu suretle sosyal ist fiki rlerin yığ ı nlar üzerindeki etkisine zarar verdi kleri için kapitalizme paha biçi l ­ m e z h izmetler ya pa n a ş ı r ı devri mci teorilerin gerçek rol ü, bu d eğerlen­ d i rme ıŞığı altında açık seçik ortaya çıkma ktad ı r. Sosya l i st görüşlerin politik özl ü ğ ü n ü açıklığa kavuştu rmak , teorik kaynaklarını ta h l i l etmek gerekir. B i l i msel olmayan sosya l ist e ğ i l i mlerin çoğ u burj uva ve küçük burj uva yöne l i m l i felsefi, ekonomik ve sosyolojik doktrin ierin temel leri üzerine kuru l u rlar. Çokçası, birbiriyle bağ lantısı b u l u n mayan veya birbirlerini reddeden fiki rleri bir araya gitirirler. Orne­ ğ i n , L. Sengor ta rafı ndan hazırlanan « demokratik» veya « ekzista nsiya l i st» (Sengorun deyişiyle) sosya l izm bunla rda n biri d i r. Bu zat, A. Bergson, P. Teyar d e Şa rden, J. P. Sartr, S. Kirkegor ve O. Şpenger' in fikirl erinden, «sanayi top l u m u» hakkındaki teori lerden, L. Levi -Brül'ün sosyolojisinden, d i nden vb.den yararlanmışt ı r. « Ma rksist olmayan ekoller» adı veri len doktri nlerden çı ka n görüşler de va rd ı r. Bunla rı n en karakteri sti k özelliği, Leninizmi Ma rksizme karşıtmış 453


g i b i g öste r mek, a y n ı za m a n d a b i l i m se l sosya l iz m e ya k ı n o l d u k l a rı g o r u ­ n ü ş ü n ü ya ra tmaya

ça l ı ş m a ktı r.

B i l i msel

sosya l i z m i n

d iya lektik m a terya l i z m i n ka rş ı s ı n a ken d i

fe l s efi te m e l i

ma m u l l e r i « i n s a n c ı

olan

M a rk s i z m » i

çı ka ra n s a ğ c ı oport ü n ist teo risye n leri n k u r n a z l ı kl a rı b u a l a n ı n t i p i k

bi r

örn eğ i d i r. M a rk sist dindir:

o l maya n

Ka to l i k l i k,

fi k i rl e rd e n

sosya l i z m i n

p rotesta n l ı k ,

( m ü l k iyet,

eş itl i k

s oru n l a rı n a yd ı n l atı l ma s ı n d a y a l i st teori leri n , h i z m eti n i

önemli

kavra m ı

Ote

kayna k l a rı n d a n

budizm

vb.

g i bi )

y a r a r l a n ı l m a kta,

özel l i kl e «a h l ô k i

g ö rm e kted i r.

fi k i r

i s l ô m iyet,

ve

so m ut

b u n l a r,

katol i k

de

D i n se l

sosya l - eko n o m i k b i rço k s a ğ c ı -sos­

sosya l iz m » d oktri n l eri n i n

ya n d a n ,

b i ri

d i ğ e rleri.

ki l isesi n i n

f i k ri

sosya l

te m e l i d o ktri n i

o l a n « h ristiya n sosya l i z m i » ta rafta r l a rı n d a n çoğ u , d i n i n a h lô k f i k i rleri n i n M a rksist sosya l i z m l e özdeş o l d uğ u n u ı spata ça ba l a m a ktad ı rl a r. Eski sosya l i stl e ri n , öze l l i k l e M a rksi z m i n k u r u c u l a ri y l e ta rtı ş m a l a r ya p m ı ş o l a n l a rı n fi kri m i ra s ı , ça ğ s a l M a rk s i st o l maya n sosya l i z m i n fi kri kay n a k l a rı a ra s ı n d a s o n p lô n d a ka l m a m a kta d ı r. Pru d o n ' u n , la s a [ ' i n , Ba k u n i n ' i n ve b e n zerl eri n i n m em işti r. o l a ra k

fi k i rl eri

Hele

g e n iş

i d eo l og l a rı n ı

genellikle

g ü n ü m üzde, ölçüde

h i çbi r z a m a n

b u n l a rd a n ,

ya ra rl a n ı l m a kta d ı r.

Bern ştay n yo l u

u n utu l m uş l u ğ a

bi l i m s e l

sosya l iz m i n

Za ma n ı m ı z ı n

te rked i l ­ a lternatifi

s a ğ c ı - sosya l i st

i l e Lasa l ' a u l a şt ı ra n ba ğ ı g ö rmek h i ç de

g ü ç değ i l d i r. Son

y ı l l a rd a ,

büyük

sosya l i st

üto p i stlerden

Sen - S i m o n ,

Furie

ve

üven ' i n g ö rü ş l e ri n d e k i z a y ı f ta ra f l a rı ca n l a n d ı rm a k i ç i n ça ba l a r sa rfed i l i ­ yor. Orneğ i n , b a z ı i d e o l og l a r, Sen -Si m o n ta rafı n d a n o rtaya a tı l m ı ş o l a n «sa nayi s ı n ıfı » kavra m ı n ı n ya rd ı m ı y l a , «s ı n ı fs a l uyu m»a i l i ş k i n te k n o k ra t i k g ö rüş ve teo ri l eri b u g ü n k ü koş u l l a rı n a uyd u rmaya ça l ı ş ı yorla r. Ya n l ı ş teo rik g ö r ü ş l e r, a y n ı z a m a n d a bel i rl i g e n eseoloj i k kayn a k l a ra d aya n ıyo r. B a z ı k iş i l e r, g ru p l a r ve pa rt i l e r, reel to p l u m sa l g e l i ş m e n i n ş u veya b u ya n ı n ı , o bjektif bağ l a rı n d a n a y ı ra ra k a b a rtıyor v e teo r i k sentez d ü zeyi n e y ü k se l t iy o r l a r. O r n eğ i n , k e nd i u l u s a l d e n ey l eri n i n ş u y a d a bu kesi m i n e a ş ı r ı d erecede önem veriyo r l a r . Bu d a o n l a rı n a syo n a l i st n ite l i kte ya n l ı ş l a r ya p m aya

s ü rü k l üyor.

Ve

bu

ya n l ı ş l a r

d e ri n l eşti ri l e rek

teo ri k

ya rg ı la r d ü zeyi ne y ü kselt i l iyo r. B i r y a n d a n d a , ko m ü n i st h a re keti n i n u l u s ­ l a ra ra s ı d e n ey l eri ve b i l i m se l sosya li zm p re n s i p l eri k ü ç ü m se n iyor. M a rk s i st

o l m a ya n

sosya l iz m e

i l işkin

g ö rüş l e r i n

s ı n ı fsa l

m u hteva s ı ,

o n la rı n ö n e s ü rd ü kle�i ideal/erde e n bel i r9'i n ifa d es i n i b u l uyor. Ba z ı l a rı i ç i n bu i d ea l , top l u m u n a na rş i st g ö r ü ş l e re g ö re k u ru l ma s ı d ı r. D i ğ e r ba z ı ­ l a rı

d a , b u rj uva

d e m okra s i s i n i n

b i ra z i y i l eşti ri l m i ş p re n s i p l eri n e uyg u n

d ev l et yön eti m i n e bel ba ğ l ı yo r. H e l e eko n o m i a la n ı n d a k i p ro g ra m l ı a ma ç ­ l a ra b ü y ü k ö n e m ve ri l iyo r. Orneğ i n , e m e k ü r ü n l e ri n i n eş itl i k p re n s i b i n e d a ya n ı l a ra k d a ğ ıtı l m a s ı veya ü reti m a ra ç l a rı m ü l kiyeti n i n çeş i t l i k o m ü n -

454


l e r,

koope ra t i f l e r

k o rporasyo n l a r

ve

a ra s ı n d a

p a rça l a n ma s ı

i d ea l l eri

o rtaya a t ı l ı y o r. Propa g a n d a s ı ya p ı l a n bu i d ea l l e r ve son a ma ç l a r h a k k ı n d a k i t a s a r ı m ­ l a ra d a ya n ı l a ra k h e r z a m a n doğ ru d e ğ e rl e n d i rm e l e r ya p ı l ma z e l bette . H i çbi r mese l e ü zer i n d e bu d e reced e ka ba sa hteka n l ı k l a r ya p ı l m ı ş d eğ i l d i r. En

g er i c i

öğ ret i l e r

bi le,

g erçek

n iyet l e r i n i

g i z l iyeb i l m e k

için

soy l u

i de a l leri tuza k o l a ra k k u l l a n mayı terci h ed i yo rl a r. Her so sya l i st h a re keti n öz l ü ğ ü , o n u n to p l u m u ye n i l eşti rme yönte m l e r i n e d a ya n ı l a ra k ya p ı l a n d eğ e rl e n d i rm e l e r sayes i n d e a ç ı k l a n a b i l i r. i ş ç i s ı n ı fı ­ nın

i kt i d a r ı

a ra s ı n d a

ele

geçirmesi

derin

g ö rüş

konusunda

fa r k l a rı

refo rm i z m l e

va rd ı r.

B i l i ms e l

b i l i msel

sosya l i z m ,

sosya l iz m

i kt i d a rı

ele

g eçi r m e k o n u s u n d a çeşitl i «so l c u » g ö r ü ş l e re d e k a rş ı d ı r. Ç ü n k ü b u n l a r, d evri m i b i r b i l i m ve s a n 'a t o l a ra k ka b u l e d e n M a rk s i z m - len i n i z m öğ ret i ­ sini,

b a ş ka ı d ı rm a , ka l k ı ş m a v b . teori l e r i y l e değ i ş t i r m e k a ma cı n d a d ı ri a r.

* B i l i m sel

sosya l i z m

fi k i rl e ri n i n

g e rçe k l i ğ i n i

h ayat ı n

kend i s i

d oğ ru l a ­

m ı ştı r. V e ş ü p h es i z k i , ta ri h s e l p rati k , M a rk s i st o l m a ya n çeş i t çeşit g ö r ü ş ­ l e r i n ya n l ı şl ığ ı n ı e n i n d e son u n d a ı spat e d e ce kti r. Ko m ü n i st l e r ş u n u ç o k i y i b i l iyorl a r :

Ha l k

y ı ğ ı n l a rı n a

ko m ü n i z m

b i l i n ci n i

a ş ı l a ya b i l m e k

için,

M a rk s i z m - le n i n i z m teori s i n i n a ra l ı ks ı z o l a ra k p ro pa g a n d a ed i l i p a yd ı k ­ I atı l m a s ı , refo r m i st v e rev i zy o n i st yozlaştı rm a l a ra k a r ş ı d u r m a d a n m ü ca ­ d e l e y ü rü t ü l m esi aynı

zamanda

g e rekl i d i r. başa rı l ı

Ko m ü n i st l e r, ya l n ı z teo ri k

sosya l i z m v e

kom ü n i z m

b e l g e l e re değ i l ,

k u ru cu l u ğ u n u n

bütün

p ra t i ğ i ne, i şçi s ı n ı fı n ı n d evri m c i sava ş ı n a ve u l u s a l k u rt u l u ş h a re keti n e d a ya n m a kta d ı rl a r. Ko m ü n i s t l e r

h i çbi r za ma n

sekter değ i l d i rl e r,

a nt i - e m p erya l i st

müca­

d e l eye katı l a n b ü t ü n g ü c l e r l e d a i m a i ş b i rl i ğ i ya p m a k i ç i n ça l ı ş m ı ş l a r v e ça l ı şa ca k l a rd ı r. O n l a r, M a rk s i z m - len i n iz m i , d ev ri m ci h a re keti n y ı ğ d ı ğ ı t ü m en

iyi

deneyleri

be n i m s e m e k

s u retiyle

g e l işti r m e kte,

aynı

za m a n d a ,

g e rçekten b i l i ms el so sya l i z m öğ ret i s i n i a rd ı cd o l a ra k savu n ma kta d ı rl a r.

Asya ve Afrika 'da sosya lizm görüşleri A M AT Asya

D A N S A K O , ve Afri ka

N O DA R S i M O N i YA,

ü l ke l eri n d e u l usa l

k u rt u l u ş

C.

U N i

RACA

h a re k et i , g e n e l l i k l e, sos­

ya l i z m i n çeş i t l i u l u sa l va ry a n t ı a rı n ı n s l og a n l a rı a lt ı n d a g e l i ş m e kted i r. Son e l l i y ı l i ç i n d e d ü nya d a m eyda n a g e l e n m u a zza m değ i ş i k l i k l e r, Sovyet l e r B i rl i ğ i ' n d e ve d i ğ e r sosya l i st ü l k e l erde ye n i to p l u m k u ru c u l uğ u a l a n ı n d a e l d e e d i l e n başa rı l a r ve t ü m u l u s l a ra ra s ı devri m h a reket i n i n g ü c l e n m i ş

455


o l ması bunu gerektiren bel l i başlı nedenlerd ir. B i r ya ndan, sosya l ist devlet­ ler topl u l u ğ u n u n k u ru l ması, öte yandan da, eski söm ü rge ve ,ba ğ ı mlı ü l kelerden çoğ u n u n politik bağ ı msızlıklarına kavuşmaları, sosya l i z m fikir­ leri n i n kurtulan ülkelerde yayılmasına yarayı ş l ı koş u l l a r ya ratmıştı r. Şöyle bi� soru çı kıyor ortaya : Bu ü l kelerin topl u msal-ekono m i k ve sosyal koşulları doğrudan doğ ruya sosya l ist top l u m kurucu l u ğ u için g erek l i olg u n l u kta değ i ld i ; buna rağ men, u l usa l k u rtuluş ha reketi ne katı l mış olan çeşitli topl u msal g ücler neden sosya l ist fikir ve sloga n l a rı beni mse­ meye bu derecede yatk ı n d ı lar? B u n u n ceva b ı n ı verebı lmek için, sosya lizm hakkındaki çeşitli tasarı mların ortaya çıkış nedenleri n i , bu tasa rı mların sosya l - politik g ücler tarafı ndan ben i msen mesi nin yol larını ve pratik sonuçları n ı i ncelemek gerekl i d i r. Bütün bu soru n l a r, u l usal kurtuluş ha reketinin karakteri ve rol ü hakkında Len in'in yaptığı ta h l i l gözden geçiri l d i kten sonra daha iyi anlaşılaca ktı r. 1 . Len i n , Afrika ve Asya halkları n ı n u l usal kurtu luş ha reketini, dengesiz gelişen d ünya devri m sü reci n i n bir deva m ı ve bi leşik bir kesimi olara k görüyord u. «Sosya li st devri m v e u l usların kaderleri n i belirleme hakları" adlı tezinde ve d iğer yapıtlarında, « . . . burjuva demokratik hareketi n i n kı smen y e n i yeni başladığ ı , kısmen de y a r ı yolda o l d u ğ u " y a r ı süm ürge ve sömürge ü l kelerin bu sürecin ana yol unda b u l u nd uklarını bel i rtiyord u (Toplu eserleri, c. 27, s. 261 , c. 30, s. 88-90) . Komintern'in Oçüncü Kong resi'nde okud u ğ u «Rusya Komün ist Partisi'nin ta ktiği" başlıklı ra poru nda şöyle d emişti : «Burada, sömürgeler ha reketinin önemini de bel i rtmek isteri m. XX. yüzy ı l ı n başlangıcında oralarda büyük değ işiklikler old u . M i lyonlar, yüz mi lyon lar - gerçekte yeryüzü n üfusunun büyük çoğ u n l u ğ u - şimdi, başınabuyruk a ktif devrim etkeni olarak ortaya çıkıyorlar. Ve açı kça görülüyor ki, başlangıçta u l usal kurtul uşa yönelmiş olan yeryüzü n üfusu çoğ u n l uğ u n u n d ü nya devri m ha reketi, gelecekteki sonuç bel i rleyici çarpışmalarında kapita lizm ve em perya lizme yönelecek ve bel ki de u m d u ğ u m uzdan çok daha büyük bir d evri mci rol aynıyacaktır» (c. 44, s. 38) . Len i n ' i n bu fiki rleri, Asya ve Afrika ü l kelerindeki sosya l ist eğ i l i mlerin kaynaklarını ayd ı nlatma mızda bize yard ı m etmekte d i r : U l usa l kurtu l u ş devri m leri, önceleri, d ünyayı burj uva -demokratik yöntemleriyle yenileştirme işinin ayrı l maz bir kısmıydı. XVi I I. yüzy ı l ı n 80 y ı l la rı nda Kuzey Ameri ka' n ı n B ritanya sömürg eci l i ğ i ne ka rşı yü rüttüğü bağ ı msızlık savaşı b u n a örnek olarak gösteri leb i l i r. i n g i l i z ve Fransız burjuvazisi n i n i lerici temsilcileri Amerikan h a l k ı n ı n müttefikleriydi. çağ ı m ı z ı n yeni tarihsel koş u l ları içinde ise u l usal kurt u l uş ha reketinin müttefikleri, sosya li st toplul ukla kapital ist ü l kelerin emekçi leri d i r. U l usal kurtu luş devri mleri, artık, d ünya proleter devri mleri n i n bölün mez b i r kesi mi haline gelmiş b u l u n ma kta d ı r. Len in şunları yazmıştı r : «Sosya l ist d evri m, ancak, gelişmiş ü l keler proleteryas ı n ı n devri m i n i ( . . . ) bi rçok demokratik ve devri mci ha reketle, 456


ve bu a rada, gel işmemiş, g erika l m ı ş ve ezi l m iş ul usları n ul usal kurtu luş hareketiyle bi rleştiren çağda g erçekleşebilir» (c. 30, s. 1 1 2). Bunun için de, uluslara rası komünist ha reketi n i n devri mci enerjisi g erekl i di r : «Biz, sosya lizm uğrundaki yığı nsa l d evri m savaşını , u lusa l soru nun a rdıcı l­ devri mci program ına ka rşıt koya mayız. Birinciyi iki nciyle birleştirmekle görevliyiı» (c. 54 , s. 463-464) . Bilindiği üzere , Ma rks ve Engels'ten sonra Lenin şu sonuca va rmıştı r : K u rtulus hareketi nden bazı müfrezeleri n, komünizmin kesin zaferinden önce b � rjuva -demokratik devri m i çerçevesi d ı ş ı na çıkmaları mümkündür. Gerçekten de, dünya devrim s ü recinin, ulusal kurtu luş (burjuva demok­ ratik) d evrimi i l e sosya l i st d evri min «birbirine paralel olarak yaşa maları» seklinde gerçekleşmed i ğ i n i Afrika ve Asya kurtuluş savaşları n ı n deneyleri ;spat etmişti r. Bunlar sadece anti -emperya l ist mücadelenin genel demok­ ratik, ya ni a nti-koloniyal ve a nti -feoda l kesi mleri n i n birliğ i içi nde birbir­ lerini etkilemekle ka l ma ma ktadırlar. Sosya lizmin etkileri daha birçok yön­ lerde deri n l eşmekte, kurtuluşuna kavuşan ülkenin toplu msal hayatında yeni yeni objektif koşu lların ve sübjektif etkenlerin beli rmesini sağ lamak­ tad ı r. Bu ü l kelerde çağ ı m ızın a maçlariyle ödevleri, eski çağ ı n çözümlen­ memiş soru n l a rı üzeri nde tabakalaşma kta d ı r. Yeteri kadar üniversal leşen bu olayla r, toplumsa l g elişmenin çeşitli aşa malarında bulunan halklar a rasında sıkı i lişkiler kurulduğu za man belirmektedi r. Kurtulan ülkeler, iç ve d ı ş d u rumları a rasındaki d erin ayrı mlara rağ men, şimdi bir ikilemle ka rş ı karşıya d ı ria r : Ya genel demokratik ödevlerin çözümüyle yetinecekler, ya da i leri ha reketlerine deva m edeceklerd i r. 2. i leri ha reketlerine deva m edecekler, ama nası l ? Bu i leri hareket sadece b i r teori çerçevesi içinde kal mıyoca k, prati kte yığınsal mücadeleyi gerekti recektir. Sosyal i st devletler topluluğunun reel varlığ ı n ı deva m etti rdi ğ i ve dü nya sosyal süreçleri üzerindeki etki leri n i n a rtmakta olduğu za manı mızda, b i r ç o k eski sömürge v e yarı -sömürge ül kelerde i ktidara gelen sosyal g üclerin temsil ci leri, anti-ka pita l ist gelişme fikirleri n i öne s ürmektedirler. Bu mem­ Ieketlerden bazı ları n ı n somut-tari hsel deneyleri d e, böyle rej i m lerı n bugün, eskiden olduğu g ibi, kaçı n ı l maz bir yen i l g i tehli kesiyle karşı karşıya olmadıklarını göstermektedir. Demek ki, b u ü l kelerin önderleri, şimdi objektif olarak şu tarihsel ödevi prensip bakımından çözmekle görevlidirier: Ya b u rjuva demokratik devrimi, ya da sosyalist devri m. Cemal Abd ü l Nasır' ı n bu konudaki bazı sözleri i lg i çekici d i r. «Devri min felsefesi» a d l ı kitabında Nasır, bütün ul usların, gelişmeleri sürecinde politik (ulusal egemen liğe kavuşma) ve sosyal (<<genel adalet» e kavuş­ mak için sınıf savaşı) devri mlerden geçmekte o l d u kları n ı bel i rtmekted i r. Bu iki devri m a rası nda, g enellikle, b i r hayli uzun bir ta rihsel dönem var­ d ı r. Nasır'ın ka nısı nca , M ı s ı r, özel l i ğ i icabı, her i ki devrimi de birlikte 457


gerçekleştirmek zoru ndodır. Bu d u ru m, büyük g üclükler yaratmaktad ı r, çünkü bu devri mlerin her biri için gerekli olan koşullar karş ı l ı k l ı çelişme içinded i rler. Birinci d evri m u l usal birlik istemekte, ikincisi ise sınıfsa l çiz­ g i l erin deri n l eşmesin i ve s ı n ı f savaşın ı n sertleşmesini gerekti rmektedir. B u rada söz konusu olan mesele, Ara p B i rleşik Cumhuriyeti'nde ve sömürge bağ ı m l ı l ı ğ ı ndan k u rtulan diğer ü lkelerd e yürürlükte bulunan tek devri m sü recin i n çeşitli aşama ları d ı r. Bağ ı msızl ı ğ ı n elde edil mesiyle sadece demokratik d evri min i l k aşaması ta ma mlanmış o l u r. Bundan so n ra , (emperyalizmin egemenliği nden sıyrılmak , ekonomik bağı msızl ı ğ ı g üclen­ d i rmek, h a l k y ı ğ ı n ları n ı n maddi ve kültürel d üzeyi ni yü kseltmek, toprak devri mi n i ve a nti-feoda l n itel i kte diğer ödevleri g erçekleştirmek, demok­ ra siyi g el iştirmek vb. gibi) u l usal ka l k ı n maya ve sosyal i lerlemeye bağ l ı ödevler g ündemde yer a l ı r. Ulusal kurtuluş hareketine katıl m ı ş o l a n çeşitli sosyal sınıf ve ta bakaların temsi lcileri, gayet doğal olarak, en önemli ekono mik, sosya l , politik soru nların kendi açılarından çözü m ü n ü isterler. işte bu koşu llar içinde, sömürgeciliğe sıkı bağ la rla bağlı bulunan kapitalizm, h a l k yığınlarının gözünde h i ç d e çekici d eğ i ldir. Ote yandan, k u rtul uşla rına yeni kavuşan devletlerin önlerinde çözüm bekleyen sorun­ larına benzer problemleri başariyle h o lletmiş olan sosya list ülkeler örneğ i , em peryalistleri n harp ve baskı politikasına karşı savaşmak ve u l usal ka lkınmayı g erçekleştirmek için sosya l ist devletlerden çeşitl i yar­ d ı mlar sağ lama olanakları, kurtulan memleketlerde sosya lizm eğ i l i mleri n i g üclend i ren etkenlerd i r. Şunu do bel i rtmek g ereki r ki, g u n u muze kadar korunmuş olan (hatta Tropik Afrika'da egemen d u ru mda b u lunan) mal ü reti mi-öncesi dönemine özg ü g eleneksel koll ektivist sosya l -ekonomik i lişki lerin çeşitli biçi mleri, değ i ş i k türdeki sosya li st teori leri besleyen orta mlard ı r. Sosya lizmde (dini görüşlerle süslendiri l miş) mil liyetçi l i k görüşleri n i n türemesi nde v e etki leri n i n halk a rasında yayı lmasında, Doğ udaki islômi­ yet, budizm ve i n d u izm g i bi) bel l i başlı d i n lerden a ktarıimış bazı h u ma nist d üş ü n celerin sosyal izm prensipleriyle karıştı rılması da önemli bir rol oynamakta d ı r. Asya ve Afri ka'da türlü türlü d i ni-felsefi akımların temsi l ettiği politi k d üşü nce geleneklerini de bunlar arasında saymo lıyız. Orne­ ğ in Hindistan'da, kast sistemini reddeden ve sosyal eşitsizliğe ka rşı olduklarını i l ô n eden «Bhakti hareketi" i deologları n ı n öğretisi nde sosyal yöne l i m vard ı . islô miyeti yenileştirmek istiyen ve bu yeni islô miyetin teme l ­ leri üzeri nde adô letli bir toplum d üzeni kuru l ması görüşleri n i ortaya atan islôm reformatörleri de görül müştü. XiX. yüzyı ldan XX. yüzyı l ı n baş­ lang i cına kadar süren devri mci-demokratik ha reket, devlet d üzeni n i n demokroti kleştiril mesi v e e m e k ürünlerinin emekçi ler arasında adô letl i bir biçimde dağıtı l ması fiki rleri ni savunuyord u . Asya ve Afri ka'da bugün yaygı n olan sosya l izm a nlayışları üzerinde en derin etkiyi M. Gandi ve 458


C. Neh ru'n un d ünya g örüşü yaptı. C. Nehru'nun politik görüşlerine kıyas la daha belirsiz ve daha ütopik olan M . Gandi'nin sosyal ve politi k prog ra m ı , geniş H i ntli köylü yığ ı n l a rı n ı n adô let isteklerini d i le geti riyo rd u. B u yüzden, onun, baskısız toplum, sömürüden, sın ıfsa l çelişkilerden arın­ mıs devlet vb. hakkı n da ki görüşleri, zama n ı mızdaki bi rçok küçük burj uva so �ya lizmi akı mlarına ya nsımıştı r. Bu akımları n a nti-emperya l i st yönel i m ­ leri nde, G a n d i ' n i n kapita lizmi reddeden v e u lusa l bağ ı msızlık savaşı yürütülmesini istiyen ideolojisinin payı oldukça büyüktür. IX .-XVI. yüzyı llar a rasında yaşa m ı ş i lerici Arap düşün ür ve ayd ı n l ı k ­ çdarın ı n fikirl eri, Yak ı n v e Orta doğ uda, Magrip'te yayı l a n sosyal ist öğ reti­ lerin kaynakla rında n biri d i r. Bu düşü nürler, mülksel ve sosyal eşitl ik uğrunda mücadele etmişler, h a l k egemen l i ğ i n i , h a l klara rasında barış ve dostlu k i l işki lerin i savunmuşlard ı r. Anti-feodal savaşın en seçkin ideolog­ larından ve en rad i kal topl umsal-politik düşün ürlerden biri olan Abdür­ rahman-el Kavakibi, i lerici Arap toplumsal-politik d üşüncesin i büyük ölçüde etki lemişti r. Proleter ol maya n sınıf ve tabakaların soru n ların çözümünde uyg u ladıkları, kendi vermeye çal ışmakta d ı rlar. Orneğ i n, Asya ya lizm le i lg i l i türlü türlü küçük burjuva ve ••

idealog ve poli ti kleri, aktüel metotları na sosyalist bir biçim ve Afrika ülkelerinde «sos­ burjuva teori leri türemiştir.

B u teori lerin sınıfla ndırıl ması bi rçok şa rta bağ l ı d ı r. Orneğ i n , devri mci­ demokratik akım (Arap Birleşik Cumhu riyeti, Cezayir, Suriye, Gine vb.) , köylü ortak işletmeciliği (köyl ü cemaatı) akımı ( 1 967 Aruş B i l d i risi ka bul ed i l i n ceye kadar Ta nzaniya ) , devrimci - m i lliyetçi l i k akımı (1 957-1 960 a rasında Endonezya) ve g erici b ü rokratik akım, k üçük b u rj uva sosya liz­ minin kapsa mı içine a l ı na bi l i r. B u rjuva sosya l ist teori leri de çeşit l i d i r. H i nd istan'da «sosya lizmin demokratik türleri», «Senegal sosyalizmi» ve onun Kenya 'daki kopyası b u çeşitler a rasında d ı r. Hepsi d e , Batıdaki reformizmin ve sağcı -sosya list görüşlerin derin etkisi altında bulunuyor. Tarafta rl a rı , burj uva toplumunun sosyal sakatlıklarını örtbas etmeye, sınıf sava ş ı n ı n şiddetlenmes i n i ön fe­ meye, devrimci e ğ i l imlerin yay ı l ma çevresini dara ltmaya çalışıyorlar. B u n l a r, sadece sosya list lôf ebeli ğ i ile yeti nmiyorl a r. Kurtuluşlarına kavuşan bazı ü l kelerdeki ka pital i st g elişme deneyleri, milli b u rjuvazi n i n , plônlama, devlet sektörü ve kooperatifler kurmak g i bi ekonomik eylem metot ve biçimlerinden , kend i çıkarları çerçevesinde, belirli ölçüde yara rlandığ ını göstermişti r. «Katkısız» sağ cı sosyalist akım, Hindistan, Senegal, Singapur, Ma lagaş C u m h u riyeti (son iki memlekette bunlar iktidardadıriar) gibi kapita l ist yolda nispeten gelişmiş memleketlerde oldu kça yayıl mıştı r. Kurtuluşlarına kavuşan memleketlerin çoğunda sağcı sosya l istler mahalli zeminde kök 459


sa lamamışlar ve politik etki lerini çabucak yitirmişlerd i r. örneği n , Endo­ nezya Sosya l ist Pa rtisi, i l k zaman larda ü l kenin politik hayatına önemli bir etkide bulunduğu halde, aynı ô k ı bete uğra mı ştır. Partin i n önderi Sutan Şa rir'in «sosya list» öğ retisinin gerçek sosyal yönelimi Endonezya halkının g özleri önüne seri l d ikçe, bu partin'in etkisi azalmıştır. Çok geçmeden geri rlôna iti len parti, bir s ü re sonra tamamiyle unutu l m uştur. Bi rmanya'da Y. Çjo Nein ve Cezayir'de Ait Ahmet gibi sağcı sosyalistler de b u ôkı bet­ ten kurtulamamışlard ı r. Sosya list sloganlar tutucu burjuva tabakaları n ı n temsilci leri tarafı ndan kullanıldığı za man, onların «sosya lizmi» h i ç şüphesiz o l u msuz karakter­ . lidir. Gerici-bürokratik küçük burjuva sosyalizmi, genelli kle, ya sivil ya da a skeri bürokratik d i ktatörl ü ğ ü g üclendi rme hedefi ni g üder. Ma rksist ol mayan sosya l ist akı mların şartlı olara k s ı n ıfla ndırılmalarının bel l i başlı nedeni şud u r : Belirli som ut-ta ri hsel koşu l l a rda değişik türden «sosyalizmin» temsi lcileri, aynı türdekilere kıyasla birbirlerine d a h a yakın olabi l i rler. örneğ i n , gerici-bürokratik küçük b u rjuva sosya liz miyle d i n i ­ burj uva «sosya lizmi» memleketteki tutucu g ü clere a y n ı derecede yasIana­ b i l i r, bu su retle dış emperya l ist i rticaa sağ l a m bir daya nak olabil i rler ve kuduzca a nti-komün ist sa ld ı rı l a rda onun sadık işbirl i kçisi haline gele­ bili rler. Yurt- içi a nti- monopol ist ve anti -feoda l mücadeleye, d ünya sos­ yal ist sistemine, emperya l ist baskısı ka rşısındaki d irenme hareketi ne ve sa l d ı rgan bloklara g i rmeme isteklerine vb. ne karşı tutu mlarda burjuva «demokratik sosya lizmi»nin bazı türleri nin solcu küçük b u rjuva sosya liz­ miyle bi rçok ortak yanları vard ı r. 3. Ma rksist olmayan sosya l ist akımlar değerlendiril i rken tari h sel ya naşım gerek l i d i r. Şu da gözönünde bulundurulma l ı d ı r : Zama n ı mızdaki değ işik tipten sosya l ist a n layışla r, sanki «aynı yumurtadan türemişlerd i r. Bu pol itik a k ı ml a r, genel l i kle ul usal çaptaki ayn ı örg ütün çatısı altında örg ütlenmişlerd i r. Bu u l usal çapta ki örg üt, Endonezyada Sarekat islôm, Birma nyada Anti-faşist Ha lk Kurtu luş Cephesi, Suriye'de Ara p Sosya l ist Uya nış, Hindistan'da Ulusal Kong re, Kenya'da Kenya U l usal Birl i k vb. örg ütleridir. B u örgütlerden ayrıl a n ve birbirlerinden farklılaşan politik akımların tem silci leri, aynı sosya list görüşleri uzun zaman kullanmışlar ve za manla yavaş yavaş sadece bazı biçi m değişikli kleri yaparak, politik nüa nsla rla g itg ide farkl ı laşmışla rd ı r. örneğ i n , Endonezya'da Sukarno'nun s ı radan insan hakkı ndaki g örüşleri, zamanla, sosya l izmin küçük burjuva ve burjuva variyantlarında da belirmiştir. ••

Kenya'da sosya l izmin burjuva ve küçük burjuva türleri , "Afrika sos­ ya lizmi»nin Kenya çeş i d i n i n ka buğu içinde gelişmişlerd i r. Fakat, bağı m­ sızl ı ğ ı n elde ed i l mesinden ve özel l ikle 1 965'ten sonra bu iki eğ i l i m a rasın­ daki 'çelişki i l kesel b i r karakter almış ve her ikisi arasında kesi n bir ideolojik ve örg ütsel fa rkl ı laşma meydana gel miştir. Bu da, Nisan 1 966'da 460


Og in9a Odinga'nın başka n l ığında Kenya Halk Birliği'nin kurulmasiyle sonuçlan mış, iç politi ka gerg i n l i ğ i n i n şiddetlenmesine yol açmıştır. 1 960 yı l ı ndan sonra Tü rkiye'd eki sasya l i st doktrinler metamodozu da birhayli i lgi nçti r. Belirli sınıfsa l eğilimleri yansıtan ve genellikle aynı ideoloj i k temele (kema lizme) dayanan legal «Türk sosya l izmi»nin değ iş i k türleri ortaya çıkmıştır. Kurtul uşlarına kavuşa n ü l kelerin gerçekl i ğ i , ora l a rdaki tüm sosyalist akımların daimi bir biçi mdeğ işimi halinde bul unduklarını göstermektedir. Belirli ak ımlar temsilcileri n i n topl umsa l politik d u rumlarına, memleketin toplumsal -ekonomik ve sosya l-politik karakterine, politik g üCıer (ve bu a rada ha lkla ra rası a renadaki g ücler) arasındaki orana ve daha birçok etkene bağ ı m l ı olarak, bu akımlarda türlü türlü yönlerde evri mler olabi l i r. Orneğ in, « M ı s ı r sosya l izmi»nde evri m, 1 952 yılı ndaki d evri mci-mill iyetçi çıkış noktasından başlamıştır. Bu sosyalist akım, 1 960 yıllarında büyük burjuva i le kendi a rasına b i r s ı n ı r çektikten sonra devri mci-demokratik bir karakter kaza nmıştır. Arap Birleşik Cumhu riyeti yöneticileri, şimdi, bili msel sosyalizme yaklaşma n ı n zorunl u olduğundan söz etmektedi rler. Tanzaniya'da küçük burjuva sosya l i zminin köy l ü i meceleri mu htevası n ı n devri mci-demokratik nıuhteva tarafına itil mesi olayı Aruş B i l d i risiyle baş­ la mıştı r. Endonezya 'da 1 957-1965 yılları arasında egemen burjuva devri mci - m i l l i ­ yetçi i deolojisindeki devri mci-demokrati k gelişme eğili miyle gerıcı­ b ü rokratik eğ i l i m a rasında çetin bir m ücadele y ü rütül müştür. Ne var ki, «Endonezya sosyalizmi»nin tek ve egemen ideoloji olduğunun biçi msel olara k i l ô n ı , devri mci-demokratik ve diğer i lerici g üclerin reel bi rleşmeleri sonucunu vermemiş ve devlet cıhazı ile ekonomik hayatta g erici­ bürokrasinin mevzileri n i kuvvetlendirmesini sağ l a mıştır. •

Bütün bu veri ler, Asya ve Afrika memleketlerindeki Ma rksist olmaya n sosya l ist a k ı m la rdan her b i rinin örg üt ve politik önderlerin i n yürüttükleri eylemlerin sübjektif ve objektif sonuçlarının her yandan ta h l i l ed i l mesi ve bu akımlar üzeri ndek i değerlend i rmelerin bu ta hlil lere göre yapıl ması gerektiğ i n i göstermekte d i r. Genel olarak, As'{'fJ ve Afrika ü l kelerinde bel i ren Ma rksist olmayan sosyal ist doktri n ler, p roleter o l mayan değişik sosyal taba kaların herha ngi b i r «üçüncü» yol u veya kapita lizmle sosya lizm a rasında «ikinci» b i r yolu bulmak için yaptıkları a rayışları yansıtmaktad ı r. Bu a rada, kapitalizme ya da sosya lizme g eçiş yolunun özellikleri , biri nci yolu iki ncisinden ayıran «özgül yol» olara k gösteri l mektedir. «üçüncü yol»un a ra n ması, genel topl umsa l gelişme ka nunları hakkında yeteri kadar açık bir fikre sahi p olmamanın ve böyle bir yol u n buluna­ ' bi leceğ i olanaklarına ca ndan inanışın bi r sonucu olabi leceğ i g i bi, kapita­ l ist gelişme yoluna g irildiğini g izlemek için bile b i le uydurulan yalanların 461


sonucu da olabilir. Fakat, «üçüncü yol» neden leri nin kara kteri ne olursa olsun, kurtu luşlarına kavuşan ü l kelerin toplumsal-ekonomik ve politik gelişmeleriyle yanyana, b u kuruntu veya uyd u rmaları doğu ra n ve besleyen ortam da dara l makta d ı r. Emekçi yığ ı n ları n ı n örg ütl ü lü ğ ü arttıkça ve işçi s ı n ı fı n ı n sosya l ist bilinci gelişti kçe, kurtu lan ü l kelerin sosya l ist memleket­ ler/e, uluslara rası komün ist ve işçi hareketiyle i lişkileri sıklaştıkça, bilimsel sosya l i zm a l a n ı ndaki bilgi leri genişled ikçe bu s ü recin sürati de a rtmakta­ d ı r. Ve b u n u n sonu cu olarak, Afrika-Asya sosyalist doktrinleri n i n ' sınıfsal özü daha açık seçik ortaya çıkmakta d ı r. Avrupa, ütopya dan sosya l ist düşü nceye ( i n g i l i z burj uva devri m i nden Pa ris Komün ü'ne kada r) a nca k iki yüz yılda ulaşabilmiştir. Asya, u l usal uyanış dönemine XiX. yüzyı l ı n sonunda g i rmiş ve M arksist olmayan sos­ yolist eği l i mler, bu kıta n ı n bazı ülkeleri nde XiX. y üzyı l ı n başlangıcında yayı l maya başlamıştı r. Bu görüşler, şimdi d a ha açık sosyal yönelimin «olg u n l u k» dönemine g i rmektedir. Benzeri süreçler, hôlen Afri ka'da , d ü nya gelişmesinin genel h ı zına ayak uyd u ra ra k daha kısa tarihsel dönemlerde gereçekleş mekted i r. Bu hızlı g idişin, sosyalizm hakkında bili msel olmayan an layışları n ortadan kalkması süresi üzeri nde de yansıma ması i mkônsızd ı r. B urada her şeyden önce, tam bir g üven le g ücleri n i toparlamakta olan ve toplum­ sa l g elişme üzeri ndeki etkileri g ittikçe a rtmakta bulunan gelişme h a l i n ­ d eki ü l kelerin i ş ç i s ı n ı f ı s ö z konusud u r. i Ş Ç i ha reketi n i n bili msel sosya lizmle birleşmesi, Asya ve Afrika ü lkelerinin kaderi üzeri nde sonuç beli rleyici bir rol oynıyacaktır.

462


Politik Yorum

Sosya l izmde toplum ve insan Oreti min alabildiğ i ne genişlemesine yard ı m eden b i l i msel-tekniksel devri m, emekçi l erin g i ttikçe karmaşı klaşan ve çeşitlenen i htiyaçları n ı n karşıla nmasına i m k a n vermekted i r. B u kanıya va rmak i ç i n , bu y ı l birçok sosya li st ü l kede görüşü len ve kabul edilen beşyı l l ı k planlara b i r göz atmamız yeterl i d i r. Bu planla r gereğince, ü retim a rtışı ile yığ ı n l a rı n maddi refah ı ndaki yükseliş birlikte yürütülmekte d i r. Yeni i htiyaçlar a ral ıksız olarak doğ uyor. Bunların g i deri l mesi de kesi n­ l i kle bilimsel-tekni ksel i l erlemeye bağ l ı d ı r. Tekniğ i yetkinleşti rmen i n insa n ı n a ğ ı r emekten kurtulmasına v e serbest za manları n ı n artmasına yol açması da daha az önemli bir olay değ i l d i r. Top l u m u muzda kişi l i ğ i n bütün yönleriyle gel işmesi i ç i n yeni koşu l l a r ortaya çıkıyor. Nihayet, top l u m u n , insanın yeni i htiyaçla rı n ı bil inçli olara k biçimlend irmek gibi bir görevi da beli riyor. Bili msel-tekniksel devri min sosyal son uçları çok çeşitl i d i r. B u n la rı konu edi nen geniş bir l iteratür va rd ı r. Biz bu yazımızda, bugün, sosyologların, ekonomistlerin ve politika yazarları n ı n giderek daha çok d i kkatini çeken bazı olgulara değ i n mek istiyoruz. B i l i m ve tekniğin çağsal geliş mesi sonucunda emegın karakterinde meydana gelen değişiklekler geniş ölçüde b i l i n iyor, bunlar üzerinde defa la rca d u rul muştur. O reti me katı lanları n hepsi n i «birleşik işçi» (K. ' Ma rks) saya rsak, onun ca lı şmasında akıı emeği ve çeşitli yaratıcı işlemler payı nın nasıl arttığ ı n ı kolayca g öreb i l i riz, Netekim, Sovyetler Birliği' nde on yılda ( 1 951 -60) 2,2 defa a rtan bilim işçi leri sayısı, daha sonraki seki z y ı l d a 2,5 defa d a h a çoğ a I mıştı r. Bulgarista n'da b i l i m alanı nda v e b i l i m hizmetlerinde ça lışanlar dört y ı l d a hemen hemen iki k a t a rtmıştır. Çekoslovokya'da eğitim, kültür ve g üzel sanat a l a n larında, halen her türlü u laştırmoda ça lışanları n topla m sayı sından daha çok insan ça lışıyor. Ya l n ı z a k ı l işçileri n i n nispi payı a rtmakla kalmıyor; işçilerin emeg ı n ı n m uhtevası da d eğ işiyor. örneği n SSCB'nde sanay i işçi leri genel sayısı 1 925 y ı l ı ndan 1 969'a kad a r 10 kat a rtış göstermişkel'l, makine ve ayg ıt­ larla ça l ı şanların ve yarçl ı mcıları n ı n sayısı aynı dönem içinde 1 0.000'den 3 1 8 bine, montörler, ma kine ve otomat makinistleri sayısı aynı s ı rayla 1 2 bi nden 327 bine, elektri k montörleri sayısı d a 1 4 binden 767 bine çıktı. önemli qir öğrenimi g e rektiren karmaşık vasıfl ı işçi meslekleri a rtık yığ ın­ sa liaşıyor. Vasıfsız ve a ğ ı r emek meslekleri sön ü p g i d iyor. 463


Oreti min yığı nsal otomatizasyon u başla ngıcında kara msar kehanetler öne sürü l üyord u. Kapita lizm d ü nyası nda yalnız fa ntastik yapıtların yazar­ ları değil, bazı bilginler de, hem kapital iz mde, hem de sosya lizmde insa n ı gereksiz h a l e getirecek b i r «robotlar çağı" n ı n başladığı kehanetinde bulu nuyorlard ı . Fa kat d eneyler bunun tersi ni gösterd i : Sosya l ist ü retim sürecinde i n sa n ı n rolü, kalifikasyon ve bilgisi n i n rol ü aza l mıyor, a rtıyor. Oreti m , işçilerde öğ ren i m d ü zeyi ni yükseltme istekleri ni g üclendi riyor. SSCB'nde 1 Ocak 1 967 durumuna göre, sanayide çalışan her 1 000 işçiden 594'ü yü ksek ve orta (tam ya da eksik) öğren i m l i i d i . Kapita list memleketler sanayi inde i s e , a y n ı dönemde makinelerin tama mlayıcı uydusu d u rumundaki mesleklerde çalışan insa n l a r yığ ı n ­ sa llaştı. Kısmi otomatizasyonda, yarı otomatla noksan o l a n mekanik el lerin yeri ni tutacak, örneğin bütün ça lışma va rdiyası boyunca aynı tekdüzen h a reketi tekrarlıya rak modele her hangi bir parça koymak g i b i işlemler yapacak insanlara i htiyaç va r. Böyle mesleklerin lüzu muna i l işkin «teorik» g erekçe de bulunm uştur. Amerikalı bilgin Con Dibold şöyle diyo r : ,·Bir sürecin seksen -doksan ora n ı nda oto matizasyonu büyük bir ekonomi sağ l ı ya bi l i r, geri kalan on veya yirmi ora n ı da otomatize etmeye kalkış­ mak bütün operasyonun ekonomik olmaktan çıkması sonucunu doğ u ra ­ b i l i r.» Kapita list i ç i n bu kadarı yeter. Ama ortaya şöyle b i r soru çıkıyo r : «Sosya l ist topl u m, ü reti msel -tekn iksel çözü mlemelerde ekonomik etkeni göz önünde bulund u rmaz m ı ?» Cevap verel i m : bulundurur ve kı lavuz e d i n i r. Son y ı l l a rda çoğ u sosya l ist ü lkeleri n ekonomi politikası her şeyden önce ü reti min etki n l iğ i problemleri üzerinde yoğ unlaşmıştı r. Fakat emekçiler devleti, kişi n i n çıkarla rını i lg i lendi ren soru n la rı n çözümüne hiçbir zaman dar bir faydacıl ı k açısından yanaşımla yetin mez. Bununla i lg i l i olarak, son yılların sosya li st ü l keler bilgi nleri arasında tartışma konusu olan karmaşık problemlerden birini gözden geçire l i m. 1 960 yıl larında Sovyetler Birliği'nde ve diğer baıı sosya l i st ü l kelerde, öğ re n i m i n g elişmesi ile teknik i lerleme a rasında belirli bir tutarsız l ı k tesbit edildi. Bu tutarsızlık şu a landa açık seçik görülüyo r : Okullardan ü retim alanına g eçen genç işçilerin öğ renim d üzeyi, bu öğ ren i m i n gerekli olduğu karmaşı k kal ifikasyonlu işçilere d uyulan i htiyaçtan daha çabuk yü kseliyor. Orneğ in, Tol iati'de yeni kurulan muazza m otomobil fa brikasında, bütün işçiler a rasında orta öğ re n i m l i olmıya n l a r % 1 0'u ya b u l u r ya bulmaz. Fabrika idaresi, daha az öğ ren i m l i l er için % ı O'dan fazla işyeri bulunabi leceğ i n i söyl üyor. Fakat buraya daha çok gençler geliyo r ; bugün Sovyetler Bi rliğin'de gençlerin büyük çoğ u n l u ğ u da orta öğrenimden geçiyor. ADC' nde de işçilerin öğ renim d üzeyindeki değ işim­ leri n i n ne kadar keskin olduğunu gösteren bazı raka mlar verelim : Bu 464


memlekette daha 1 959 y ı l ında 1 8 yaşından yukarı ve ça lışmaya yetenekli olanların % 2,9'u orta öğren i mliyd i . Bug ün ise % 20'si orta öğren i m ­ l i d i r . . . Bir de ya rı nı müjdeliyen raka m : Şimdi ü reti m işlemi i ç i n d e bulu­ nanları n % 60' 1 l O'uncu veya 1 2'i nci sınıfı biti rmiş l erd i r. Fabrikada kendi lerine, onu ncu sınıf öğrenimieriyle kavrıya bilecekleri n ­ d e n daha basit b i r meslek tek/if edilen genç/erin d u yaca k/arı hoşnutsuz­ luğu bir d üş ü n ü n . işletme idaresi n i n de , bunu gözönünde bulundurarak a/dığı ted bi rler va r : Her genç kendisine ilginç bir i ş veri l mesini ister. Bazı Sovyet sosyolog l a rı bu ta rtı şma götürmez g üçlü kleri göstererek ve halk eğ itiminin toplumu epeyce masrafa soktuğ unu hatı rlata ra k «öğ ren i m fazlası .. n ı b i r kusur sayd ı l a r v e memlekette genel orta öğ renime gEo:çişi n yavaşlatılmasını teklif ettiler. Ne va r ki, bu sosyolog l a r d iğer bi rçok bilginin ve ka m u oyunun deste­ ğ i n i kazana mad ı l a r. Sovyet toplumu, öğre n i m i n yalnız işgücü i htiyacını karşılamak için d eğ i l , kişinin bütün yönleriyle geliş mesi için gerekli olduğu d üşüncesi ni çıkış noktası yaptı. Biz burada 1 920 yılından b i r olayı hatı rlatmakla yetineceğ iz. Sovyet Cumhu riyeti iki harbin yıkıntıları üzeri nde kurul muştu. Sa nayi ü reti mi, 1 91 3 Rusyası d üzeyinden hemen hemen yedi d efa d üşüktü, dökme demir ü retimiyse a ncak XVi i i . yüzyı l d üzeyin deyd i . Vata n daş Harbi'nin henüz sona erd i ğ i o g ü n lerde, Bolşevik Partisi Merkez Kom itesi halk eğ itimi sorunları n ı n görüşüleceğ i bir topla ntıya hazırl ı k yapıyord u , Pol itekn i k öğ retim konusundaki raporu N. K. Krupskaya sunacaktı. V. i. Len in, onun ra porundaki tez' leri gözden geçirdi ve şu d ü zeltmeleri ya ptı : «Biz yoksu luz. Bize derhal marangozlar, tesviyeciler ıôzım. Ve derhal. Mutlaka! Hepsi mara ngoz, tesviyeci vb. olacak. Ama biraz genel öğ ren i m ve çok az (minimum) politeknik öğ re­ ni m / e birlikte . . . Okulların ( . . . ) ödevi şudu r : işini tamamen bilen, tam usta o l ma yeteneğ ine sa h i p, mobilyactfığa, marangozluğa, tesviteciliğe vb. p ratik olarak hazı r ; ama aynt zamanda geniş genel öğrenimli . . Ve komünist (neleri bilmesi g erektiğ i kesinli kle bel i rlen mel i ) , politeknik görüşünü ve politeknik öğ ren i m i n i n esasla rı nı (temel kavra mları n ı) bi len «zanaatçı .. yetişti rmek . . . .. (Toplu eserleri, c. 42, s. 230) . .

O za man sorun böyle çözüm len iyord u. Ya bug ü n ? 1 97 1 -75 yeni beş­ y ı l l ı ğ ı na i lişkin d i rektifler tasa rısında şöyle deniliyo r : «Gençl iğin g enel orta öğ renime g eçişi tama mlanma l ı d ı r... Fakat buna rağ men, ortaya çıkan problem nasıl çözülecek, bili msel­ tekn i ksel ve kültürel geliş meler a rasındaki kısmi tutarsızl ı k nasıl g i d erile­ cek? Bunun tek cevabı va r : Tekn i k i lerlemeye hız verilerek. Ayn ı d i rektifler 465


tasa rısında ş u n ları okuyoruz : .. Halk ekonomisi nin bütün kollarında el emeğ i, ağ ı r emek ve aynı zamanda va sıfsız emek kullanımı ardıcıl olara k azalt ı l ma l ı d ı r.» Oğ renim ve kültürün yükselti lmesiyle şartlı olara k emeg ı n mu htevası kon usuna g österi len di kkat ve ilginin de a rtı rılması, bilim ve tekniğin en yeni ulaşımlarının uyg u la n masını çabuklaştıran yeni bir etkend ir. Netekim, geçtiğimiz on yılın ilk yarısında Sovyetler Birliği'nde sosyal gelişmeyle ilgili ilk plônlar beli rmeye başla d ı . Bug ü n memleketin yüzlerce büyük işletmesinde böyle plônlar hazırlan ıyor. Sosyal plônlama n ı n işletmeler d üzeyinde (tü m sosya list toplu m çapında çokta n d ı r uygulan ıyor) yayg ı n ­ laşması sayesinde, tekni k kara r v e çözü mlerde yalnız ekonomik düşünceler değ i l , işçilerin dolaysız istekleri de daha ta m olara k di kkate a l ı n ıyor. Ve bu, çokçası, sermaye yatı rı mları n ı n , d a r faydac ı l ı k açısından bel ki birinci! önemde g ö ı ü n meyen projelere doğru yönelti l mesinde ifadesi ni bul uyor. Ne va r ki, sosyal plôn laman ı n mu htevası, idarenin işçileri yararland ı rma çabasından i ba ret değ i l d i r. Sosyal gelişme p l ô n ı n ı n başlangıcı ve sonu işletme kollektifi d i r. Somut i htiyaçlar burada doğ makta , plôn burada görüşül mekte ve onaylan makta d ı r. Böylece, emek ,insa n ı kendi ya rı n ı n ı kendisi beli rlemekted i r. Kişiliğin gel işmesi ne ilişkin karmaşık etken lerin yöneti mine emekçi lerin kat ı l ma s ı , sosya list demokratizmin yeni bir belirtisi olma kta d ı r. Sosya list top l u m özü itibariyle insa n c ı l d ı r. Ama bu, kişi l i ğ i gelişti rmeye ilişkin bütün problemlerin burada hiçbi r g üçlükle kaşı laşılmadan ve çel işmesiz çözül üverd iği anlamına gel mez. Gerçi yeni d üzen sosyal p roblemleri çöz ü mlemek için gerekli o bjektif olanakları sağlamıştı r, fakat bundan başka bu olanakların gerçekleştiril mesi için bilinçli ve a maca yönelik eylem de gerekl i d i r. B u rada yine ogren i m problemlerine dönel im. Orta ogreni m a rt ı k genel oluyor. Yüksek öğ renimin genel olmasına d a h a vakit var. Herkes yü ksek öğ renim yapa maz , a ma herkese yetenek ve kabiliyetlerini gel iştirmek için ortak koşullar sağ lanma l ı d ı r. Emekçiler toplumunun doğal amacı budur. Ne va r ki, bu a maç objektif özlü prob­ lemlerle karşı karşıya gelmektedir. Orneğ in, orta öğ reni mierini köylerde veya küçük işçi merkezlerinde bitiren ler, genelli kle, yüksek okul lara gi rmek için şehirlerde okuya n l a rdan daha yetersiz yetişmektedir. Nedenler açıktı r : Şeh i r ile köy arasında hôlô önemli ayrı mlar vardı r. Şeh i r okulları genellikle daha iyi donatı m ı ı d ı r ve daha iyi öğ reti m kadro­ larına sahipti r. Bu alanda eşitlik kısa süre içinde sağ lanamaz. Ayrı ve farklı okulları bitirenlerin yüksek öğrenime doğ ru çıkış olankalarında beli ren eşitsizli k, yü ksek okullar için l ise bitirmiş öğ renci ler sağ lan466


masında bir zorl uk yaratmıyord u ; böyleleri zaten fazlasiyle va rd ı . I l k bakışta burada devlet çıkarlarını tehdit eden b i r şey de yoktu. Ama sos­ ya list d evletin çıkarları her insanın çıkarla rı ndan ayrı değ i l d i r. Problem sadece - son y ı l larda olduğu g i bi - köyün maddi ve kültürel yükselişi için ayrılan ödenekleri a rtırmakla çöz ü l müyor. Bilim aydın l a rı a rasında yeni bir ha reket doğ uyor. Moskova'da, Novisibi rsk'te veya başka şehi rlerdeki ünlü bilginler, taşralarda en kabi liyetl i gençleri a rayıp buluyorla r, böyle­ leri için özel okullar kuru l uyor. SBKP M K, SSCB Bakanlar Kuru l u , yüksek okul lara bağ l ı hazırlık böl ü mleri örgütlenmesi için kara rname çıkarmış­ lard ı r. Bu hazırl ı k bölü m lerine , yüksek okul lara g i rmeleri kolaylaştı rılmak istenen işçi ve köylü gençler alın ıyor. Maca ristan'da beden emeği işçi­ lerinin çocu klarını okutup yetiştirmeyi kolaylaştırma tedbi rleri d üş ü n ü l üyor. Bu konuda ba mbaşka örnekler de veri lebili r. B u rjuva bilimi, kapita­ l izmde bili msel-tekniksel devri min ba zı sosyal sonuçla rına dayanarak bir sürü moda-teori ler türetti. Asıl mesele, ü retim g üclerin i n genel değeri i çindeki «entell ektüel sermaye» payı n ı n kaçı n ı l maz a rtışı, insa n ı n yetenek­ lerine g ittikçe a rtan bir ilgi g österi l mesid i r. Fakat kapita list sömürü, özl ü ğ ü bakımından değişmedi, biraz daha «inceldi» ve kurnazlaştı . Oku­ muş işçi, m ü h end is, bilgin, kapitalist işletme için en kazançlı «ham madde» oldula r. Kapita list devlet bu elverişli (ve aynı zamanda pahalıya mal olan) «ham madde»yi emekçiler a leyhi ne ü retiyor. Ve b u n u daha çok kapita l i stler «kullan ıyor». Burjuva d ünyasında h a l k eğiti m i n i n dar faydacı görevi, ABD'de bile mi lyonla rca yüksek va sıflı . işçi ve uzmanın ya n ı s ı ra, k ü ltür ve öğrenimin en basit esaslarına d a h i ulaşa bilmek o lanağından yoksun geniş sosyal taba kal a rı n neden ötürü korunduğunu açığa vuruyor. Bunun nedeni şudur : «Bilgi fabrikası» a nca k eşya fabrikası n ı n ihtiyacı kadar «va sıfl ı ham madde» hazırl ıyor. Ve öğ renimden yoksun milyon l a rca Amerikalı - hele beyaz renkli olmıyanlar - belirl i bir kalifikasyon gerektiren işlerden oto­ matikman uzak tutul uyorlar. Burjuva d ü nya sının bu konudaki tutumu nedir? Çok basit : B u rjuva d ü nyası, çağsal «endüstri toplu mu» için gereksiz bulduğu «sosyal fayda sağla maz» insa n ların varl ı ğ ı na d a i r «teori>,ler uydu ruyor. Düşük va sıflı işçi ler ve hizmetliler, ya n i Amerika n ı n ça lışabilir aha lisinin % 55 kadarı bu kategoriye g i riyor. Amerikan uzmanı Ç. Kilingsvırt'a göre, 1 962 yılında, «entellektüel gelişmede d üşük katsayı l l »l a r (onlara böyle ad b u l muşlar) grubu a rasında işsizlik, ni speten daha öğreni mli emekçiler a rasındakine kıyasla, 12 defa d a ha fazlaydı. B u rj uva toplumu d ı ş ekonomi alanında da sömürücü geleneklerine sadık kalıyor. ABD Batı Avrupa'dan bin lerce m ühendis ve bilgin «itha l » 467


ed iyor. Gelişme hal indeki memleketlerin de böylece «beyin kaybı»na uğra d ı kları görül üyor. Zeng i n kapita l ist memleketlere uzman göçü sonucunda, gelişme hali ndeki memleketleri n, yüksek öğ ren i m ha rca ma­ ları n ı n % 20-40' 1 tuta rında dönüşsüz b i r kayba uğradıkları hesap edi liyor. Sosya l ist toplumda böyle şey yoktur. Çünkü sosya list devlet, ü reti m i n etkinliğine h i ç b i r devlette eşin e rasla nmadık b i r ilg i gösteri r. B u n u n d a ö n e m l i bir nedeni va rd ı r : Sosya l ist toplumda ü retim sadece emekçi i nsana h i zmet eder. Evet, biz, ü retim etk i n l i ğ i n i n kar ve verim g i bi açık ölçüm­ lerine g.ittikçe artan bir önem veriyoruz. Len i n : "ka r da ,toplu msa l ' i hti­ yaçları ka rşı lar» d em iştir (Leninden seçmeler X i , s. 381 -382). Bu cüm­ ledeki «ka r da» sözüne d i kkati nizi çekmek isteri m. Ka r da. Yani, «ya l n ı z kar» değ i L . Oretimin etk i n l i ğ i karla ölçü l ü r, ü retim ü rün leri i s e dolaysız maddi i htiyaçla rı ka rş ı l a r. Fakat sosya li st top l u m u n insanları, a rtmakta olan maddi i htiyaçla rı n ı n yan ı s ı ra , kişi l i klerini her yönden g e l iştirmek, kendi yeteneklerinden ta mam iyle yararla n mak, top l u m la i l g i l i önemli ka rarların a l ı n masına katı lmak, insanca i lişki leri kuvvetlendirmek g i bi daha n i ce i htiyaçla rı g ittikçe artan bir gücle hi ssediyorl a r ve edecek­ lerd i r. Yine en inandırıcı g üce sa h i p kanıtlara dönel i m . Aşağıdaki çizelg e, 1 965 yılı nda Estanya SSC'nde orta öğ re n i m ierini bitirenler a rasında (a non i m a nket biçim inde) ya pılan bir yığı nsal soruştu rma n ı n sonuçlarını yansıtıyor. Verd i kleri ceva p ların tasnifi (yüzde alarak). Sovyet gençliğ i n ­ d e n büyük çoğ unluğun, maaş sorununu h i çb,i r suretle küçümsemeden, bazıları da kişisel onuru üstün tuta ra k , en çok yaratma olanağ ı n a , kişisel yetenekleri n i gelişti rmeye, kendi leri n i yetkinleşti rmeye, topluma yara rlı ol maya önem ve değer verd i kleri ni gösteriyor.

468


Çok önemli bulanlar

idea i meslekten neler bekliyorlar ·

·

·

·

·

·

·

·

·

. . yaratmak ve o rij i n a l o l m a k . . . kişisel yetenekleri n i ku l l a n m a k . . . d u rmadan yetki n leşmek ve görüş ufku n u g e ni şletrnek . . halk eko n o m i sine yara rlı o l m a k . . d o l g u nca m a a ş a l m a k . . dostlar v e ta n ı d ı k l a r a ra s ı n d a itiba r s a h i bi olmak . . . top l u mda ü n l ü b i r kişi ve p restij sa h i bi olmak . . insa n l a rı yönetmek . . . sağ l a m ve rahat b i r gelecek tem i n etmek .

Orta önemli önemsiz b u l a n la r bulanlar

53,5 75 88 48, 9 28,8 41 ,5 8 9,6 20,9

33,3 1 7,5 9 37,9 58,6 43,5 37,4 27,9 44,5

7,7 2,9 0,3 8,4 9,3 1 0,4 47,4 55,9 27,8

Teknik okul bitirenler

Ka rma okul biti renler

Klôsik okul biti renler

Kızlar

Erkekler Gerekçeler

� o-o

Maaş . i lg i n ç meslek Lond ra'da çalışmak . Emekl i l i k . Yu rtd ışında çal ı ş m a k Arkadaşlarına örnek o l m a k Seya hat . I nsa nlarla ka rşılaşmalar Kend i n i yetkinleştirme .

Karma okul bitirenler

Klôsik okul bitirenler 1

3

2

3

1 2

2

2

2

2

2 4

4 3

4

4

4 3

3


Cevap vermeyenler 5,5 4,5 2,5 4,9 3,3

4,6 7 6,5 6,8

Teknik okul bitirenler 2

4 3


Bu anketten bir süre önce, Londra'da, her üç tipten Ingiliz okullarını bitiren kızlar ve erkekler a rasında ayrı ayrı ya pılan soruşturma n ı n sonuç­ ları açıklan mıştı. Onlardan istenen şey, yarı nki meslekleri n i seçerken dayandı kları gerekçeleri derecelendi rmekti. işte altı grubun (oy çoğ un­ luğuna g öre s ı ralan mış) ceva pları 469'uncu sayfa n ı n alt kısmındaki cedvelded i r. Görü lüyor ki, a ltı grupta n beşi, maaşı başa a l ıyor. Bu da dış özendi r­ meierin kapita l ist topl umda kişi l i ğ i en kuvvetli biçi mde etkilediğ i n i gösteriyor. Kapita l i st topl umda emek l i l i k kayg ısı d a h a bir mesleğe başla­ madan insanların içine çöküyor. Netekim, iki grubun gençleri bu gerek­ çeye maaşta n sonra yer veriyorla r. Para kaza nma baskısı a ltında olan bu gençlere kıyasla Sovyet öğ renci leri kuşlar g i bi özg ü rdü rler. Sosya l ist ülkelerdeki yaşayış verileriı burjuva b i l i m i n i n pek sevd i ğ i ma nevrayı , kollektifin çıkarları i l e kişi n i n çıkarla rını karşıt gösterme iddiaları n ı ya lanlıyor. Bu konuda ya pılmış b i r anketi n son uçları da eli miz­ dedir. ADC'nde iki bin sosya list emek ekibi işçilerine ş u soru yönelti l­ mışfı r : «Ha ngi biçim mônev'ı takdır veya e)eştı r'ıy'ı en etkı n bu)uyorsunuz� .. Dört göz a rasında takdir (veya eleştiri) den yana olan işçiler % 8,6 (1 8,4) , bütün işletme personeli önünde takdir (eleştiri) den yana olanlar % 6,8 (2,7), kendi ça l ı ş ma g rubu çerçevesinde takd i r (eleşti ri)den ya na olanlar % 76 (61 , 1 ) d ı r. Peki, dört göz a rasında eleşti ri veya en yüksek yöneticinin ağzından takd i r niçin en başa a l ı n m ıyor? Bunun cevabı a nca k şu olabil i r : Sosya list ü l ke işçisi için kollektif, yüksek otorite olmuştur. Bilindiği g i b i , Amerikan sosyologları n ı n buna benzer a raştı rma ları tam tersi sonuçlar vermektedi r. F. Engels - Pa rtinizin son a macı nedir? sorusuna şu cevabı vermişti : - Bizim son a macı mız yoktu r ! Engels, bu, i l k bakışta beklen med i k formül le, genell i kle hedefleri olma d ı ğ ı n ı değ i l , son amaç d iye bir şeyleri olmadığ ı n ı , sosya lizm ve komün izmde toplumsal gel işmeni n d urd urulmasını reddettiklerin i bel i rt­ mek istemiştir. Netekim bu ceva bın a rkasından ş u açıkla mayı ya pmıştı r : «Biz s ürekli v e kesintisiz gelişme yanlısıyız v e insa n l ığa hazır kan u nlar d i kte etmek n iyetinde deği liz. Gelecekteki topl um örgütünün ayrı ntıları hakkında önceden hazı rla nmış ka nı larımızı mı soruyorsunuz? B izde böyle bir şeyin zerresini bulamıyacaksı n ı z.. (K. Marks ve F. Engels, Toplu eser­ leri, c. 22, s. 563). Ma rks ve Engels, daha devri mci eylemleri n i n başla ngıcında, i n sanlığ ı n özlemini şöyle d i le getird i le r : «herkesin özg ü r gelişmesi i ç i n h e r kişi n i n

470


özg ür gel iş mesi g erekli ve şarttı r. "Komünist Partisi Manifesti .. ndeki bu sözler, emekçi lere, yak ı n ve kolay olmayan bir hedefi g österdi . Ama reel bir hedefti bu. Sosya list ü l keler komünist partileri n i n bu yıl ya pılmakta olan kongreleri nin belgeleri de bunu gösteriyor. Bütün d ü nya , SBKP XXiV. Kongresi'nin, halkın yaşa m ı n ı n maddi ve kültürel düzeyini hissed i l i r derecede yükseltmeyi birinci p l ô n a alan d i rekti ler tasarısında, h e r hangi bir yeni "hümen sosyalizm.. in lôfazanlığını değil, sosyal ist h ü manizmin g erçekli g ini görüyor. "Her şey insan adına , her şey insan ı n iyi l iğ i için i şiarı nın doğru luğunu pekiştiren Bulgaristan Komünist Pa rtisi'nin yeni prog ra mı a rkasında boş lôflar değ i l , gerçek d ôvalar du ruyor. Sosyalist toplumun başkaca dilekleri de olamaz ! Yan Prajki ..

471


OZEL SAYFALAR

--------ı �

'----"--

Alma nya Sosyalist Birlik Partisi'nin Viii. Kongresinde Türkiye Kom ü n ist Pa rtisi M K Birinci Sekreteri Ya kub Dem i r yoldaşın yaptığ ı konuşma Değerli Yoldaşlo r ! Türkiye Komün ist Pa rtisinin temsilcisi olarak Almanya Sosya l ist Birlik Partisi'nin Viii. Kongresi'ne katı lmak, d ü n ya proletarya s ı n ı n ölümsüz önderleri Karl Marks' ı n , Frederich Engels' in a nayurd unda sosya lizm kuru cu larını selômlamak bizim için büyük bir şereftir. Alma nya Sosya li st Birlik Pa rtisi Birinci Sekreteri Erich Honecker yoldaş, Alman Demokrati k C u m h u riyeti ' n i n ASBP' n i n önderliği nde sosya lizm kuru­ l uşu yol u nda ulaştı ğ ı önemli bir aşa m a n ı n parlak sonuçlarını d i le get i rd i , Marksizmin-leninizmin yaratıcı ışığında çizilen y e n i a maçla rı açıklad ı . Elde edilen başa rılar karşısında bütün Alman Demokratik C u m h u riyeti halkı kıvanç d uymakta h a k l ı d ı r. ASBP, Marksizm-Len inizm prensiplerine bağ l ı l ı ğ ı , Sovyetler B i rliği i le ve diğer sosya list ü l kelerle ka rdeşçe dostluk ve işbirliğ i politikası, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ni Avru pa' n ı n ortasında sosya lizmin, barış ve g üven liğin sağ la m bir kalesi, sosya l ve m i l l i kurtuluşları uğ runda savaşan halkların güçlü bir desteği haline getirdi, mil letlerarası otoritesi nin hızla a rtması n ı sağladı. Hep i m i z b i l iyoruz ki, AFC, emperyal i stlerce, özelli kle Amerikan e mper­ yal i stleri n i n yard ı mıyla, Avru pa'da hızla gelişen demokrasi, barış ve sos­ ya lizm ha reketine ka rşı, biteviye güçlenen sosya list devletlere karşı m üca­ dele için k u ruldu ve NATO' n u n k i rli işleri n i n baş terti pçileri a rasında yer a l d ı . Bu kirli işlerin en son örneğ i Tü rkiye'de veri l d i . Türkiye'n i n , NATO'cu harp politikasının k ö r bir ô leti h a l i n e getiril­ mesine ka rş ı , ekonomik y ı kıma ve milli felô kete sürüklen mesine ka rş ı işçi sınıfı n ı n ve halkımızın bütün tabakaları n ı n mücadelesi son yıllarda çok sert b i r şekil a l d ı . 1 2 Mart 1 971 g ü n ü Demirel HükCı meti, i ş ç i hareketini v e a nti-emper­ yalist g üçleri ezmekte beceriksizlik göstermekle suçlandı rılara k ord u n u n başındaki genera l ler tarafından d ü ş ü r ü l d ü . Pa rlamento, bu genera l lerin vesayeti altında göstermelik bir müessese olara k b ı ra k ı l d ı . Ha lkın susa472


d ı ğ ı reformları gerçekleştirme vaatleriyle yaratılan bir duman perdesi arkasında, görün üşte sivil, fa kat gerçekte askeri bir faşist d i ktatörl ü k kuruldu. Arkalarında NATO' n u n b u l u n d u ğ u gerici T ü r k genera l leri, Yuna­ n ista n 'da uyg ulanan askeri faşist d i ktatörlüğ ü Türkiye'n i n özel şartları içinde uyg ula maya girişmiş b u l u n uyorla r. Bütün devrimci sendi ka l iderleri, legal i şçi partisinin yöneticileri, i lerici akı mların a ktif temsi lcileri tutuklanmıştır. Memleketi mizdeki bütün leg a l i lerici, demokratik örgütler, k ı rk sekiz y ı l d ı r ka n u n d ı ş ı sayı lan Türkiye Komün ist Partisi'nin bir gölgesi, komünizm heyu lası olarak gösteril iyor. Türkiye'de işçi sınıfı n ı n d evrimci rolünü, anti-emperya list, de mokrati k m ücadelede öncü l ü ğ ü n ü ta nı mıyan sağ ve «sol» revizyonistler, onun sosyal ve politik örg ütlerini parçla mayı a maç e d i n m işler, faşizmin mem­ Iekete g i rmesi n i kolaylaştırmışlard ı r. Değ erli yoldaşlar! Sosya l ist ü l kelerin büyü k başarı ları, sosyal ve m i l l i kurtul uşları u ğ r u n d a savaşan hal kların ve bu a rada Türk halkının sadece mücadele azmini beslemiyor, m ücadele g ücünü de arttırıyor. ASBP' n i n m i l l etlera rası komün ist ve işçi hareket i n i n Marksizm-len i n i z m temeli üzerinde b i r l i ğ i dôvasına b ü y ü k katkı sını ş ükranla an ıyoruz. Yaşasın ASBP' nin V i i i . Kongresi ! Yaşasın Alman Demokratik C u m h u riyeti ! Yaşa sın Ma rksizm- len i n i z m ve proletarya enternasyonalizmi ! 24. V i . 1 97 1

Mogolistan Devrimci Halk Partisi Merkez Komitesine Değerli yoldaşlar, Tü rkiye Komünist Pa rtisi Merkez Komitesi, Mogolistan Devri mci Halk Partisi n i n XVi . Kongresini, bütün Türk komünistleri a d ı n a hara retle seı ô m l a r. Biz Türk ko münistleri , Mog ı l istan halkının, Mogolistan Devrimci Halk Parti sinin önderliğinde ve özel şartla r altında başarı ile g erçekleştirmekte olduğu sosya lizm kuruluşunu hayra n lıkla izlemekteyiz. j'ki ay kadar önce 50. kuruluş y ı l d ö n ü m ü n ü kutla d ı ğ ı m ı z şa n l ı Mogolista n Devri mci Halk Partisi'nin XVi. Kong resine parti mizden temsi lci davetiniz bizim için büyük b i r şereftir. Kardeşçe i l g i n ize teşekk ü r ederiz. Memleketi mizde geçen ve uzun süred i r deva m eden önemli politik olaylar, kongrenize temsi lci göndermek, bu vesile i le de Mogol istan'da 473


sosya lizm kuru l uşunda elde edilen başa rıları ya kından görmek i mk ô n ı n ı b i z e maa lesef vermiyor. Bu m u t l u fı rsattan faydalanamad ı ğ ı mız için üzg ün üz. Ka l ben Sizinle bera beriz. Orta k idea l i mizi gerçekleştirmekte elde ettiğiniz büyük başa rıların g u rurunu Sizinle birlikte d uyuyoru z ; Kong re­ nizin sosya lizm kuru l uşu yolunda çizeceğ i yeni hedeflere ulaşacağ ı n ıza g üven i m i z ta md ı r. Mogolistan h a l k ı , M DHP'nin basi retli önderl i ğ i altında, d ünya mızın i l kel çağ larının ka ra n l ı klarından sıyrı larak, kısa bir ta rihi süre içinde çağ ı mızın en yüksek seviyesi ne, sosya lizme u laştı. Mogolista n Halk Cumhu riyeti bugün, barış uğrunda, hal kların g üven­ l i ğ i , m i l l i ve sosyal kurtuluşları uğrunda, emperya lizme ve bütün ka ra n l ı k kuvvetlere ka rşı savaşta en yen i l mez kuvveti teşkil eden sosya l ist sistemin ayrı l maz bir pa rçasıd ı r. Mogol ista n Devrimci Halk Pa rtisi, M a rksizmin -leninizmin a rılığ ı uğrunda, sağ ve «sol>, oportü nizme ka rşı a mansızca m ücadelesiyle, m i l ­ l etlererası kom ü n ist v e işçi ha reketi n i n M a rksizm - leninizm temeli üzerinde birliği uğrundaki m ücadeleye büyü k katkısiyle, proletarya enternasyonaliz­ mine bağ l ı l ı ğ ı i l e Türk komünistleri arasında uya n d ı rdığı özel saygı ve sempati h isleri ni ifade etmek isteriz. Kong ren ize büyük başa rı lar d i leriz. Yaşası n şa n l ı Mogolista n Devri mci Halk Partisi ve onun XVi. Kongresi ! Yaşasın M a rksizm-len inizm ve proleta rya enternasyona l i zmi ! TORKiYE KOM U N i ST PARTiSi M ERKEZ KOM iTESi

474


B u ayın o l ay l a rı

A. Soydan

Yurtta • N isandan Mayıs ayına sarkan, faşizmi yerleştirme çabaları, yurt çapında 'terör olayları, Anayasayı değiştirme hazırlıkla rı ve bunlara karşı d i renmeler Hazira n ayında da gelişti. Eri m iktidarı yeni sıkıyöneti m tasarısını parlamentoda n geçi rdikten sonra , Haziran ayında Anayasayı değ iştirme çabaları daha da yoğ un­ laştı, daha da açıklığa kavuştu. Fakat bu çabalara paralel olara k Ana­ yasal hakları savunma yön ünde değişik çevrelerden, özellikle işçi sınıfı n ı n örgütleri nden gelen d i renmeler de yoğ unlaştı . Anayasa değ işikl iğ inin hangi esaslara göre ve hangi istikamette yapılaca ğ ı n ı daha iyi a n layabil mek için cunta genera l leri n i n , başbakan N i hat Eri mi n bazı tutum la rını yakından izlemek gerekiyor. Paris'te yayın­ lanan ve Fransız kilise hiyerarşisinin ve Pa pa l ı ğ ı n orga nı olan «Le Figaro» gazetesi nin muhabiri Eri m hakkındaki izlenimleri a rasında bir noktaya d i kkati çekiyord u. Mu ha bir, Fransız söm ü rgecileri n i n Cezayi r U l u sa l Kurtuluş Ha reketini ezmek üzere 3 Nisan 1 955'de çıkardıkları 55 385 sayılı ka nunun en sert h ü k ü mlerinin Türkiye Başbakan ı Erim tarafı ndan aynen a l ındığ ı n ı ve yeni sıkıyönetim tasa rısına kond uğunu büyük bir mem­ nun l u kla belirtiyord u . Yine muhabiri n ayni düzeyde memnunl ukla kaydet­ tiğine göre Erim bu sömürge ka n u n undan yeni sıkıyöneti m ka nununa aktard ı ğ ı birçok h ü k ü m leri Anayasa değ işikliğ i tasarısına a l mayı da tasarlıyormuş •

.

.

Ya rg ı ç kararı ol madan g ü n ü n her saati nde, gece ve g ündüz evleri basmak, yurttaşı tutu klamak, 30 gün göz altında bulundurmak (ki bu müddet bütü n medeni d ü nyada 24 veya 48 saati r ; Fransa'da ha klarında casusluk yaptı klarına dair kuvvetli delil ler bulunan şahıslar içi nse 7 g ü n ­ d ü r) , muhalefetteki gazeteleri v e matbaala rını kapatmak, şehir, kasaba ve köyleri saatlerce, bazan da g ü n lerce abluka a ltında tutmak, 20. yüz­ yılda Nazilerin işgal etti kleri topraklarda, Amerikan emperyal istlerininse Çin-Hindinde yaptı kları g i bi, şehir, kasaba ve köyleri yığı nsal bir şeki lde cezalandırma k ; g rev, top l u sözleşme g i bi hakları ortadan ka ldırmak vb. faşist yöntemleri, Eri m - Koçaş grubu ve cu ntacı general ler, Fransız sön;ı ü r­ geci leri n i n Cezayir'de uyg u la d ı kları ka nunlardan a ktarmakta d ı rlar. B i l i n · diği ü zere, Cezayi r halkı, Fransız sömürgecilerine ka rşı yedi yıl süren 475


k u rtuluş savaşı nda toplama kamplarında, zındanlarda, savaş meyd a n ­ larında 1 ,5 mi lyon kada r k u rban vermiştir. Fransız sömürgecileri bu cina­ yetleri hep 55 385 sayılı veya benzeri sömürge ka nunlarının h ü kümlerini uyg u layarak işlemiş lerd i r. Eri m, Koçaş, 'Sunay ve Tağmaç dörtlüsünün i ktida rı, bu g i b i sömürge ka nunlarının h ü kü mlerin i , yeni sıkıyöneti m kan u n u ndan sonra, Anayasayı değişt i rme tasa rısına da geçi rmeye ça l ı ş ıyorlar. Başbakan Eri m , Hazi ran ayı içindeki radyo konuşmalarında, Anayasada yapıl ması kararlaştı rılan değ işiklikleri ka m u oyuna açıkladı. B u açıkla­ malara göre, yeni Anayasaya ön-tutu klama d iye bir hüküm konocakm ış. Ya ni yurttaşlar, ya rg ıç ka ra rı olmadan tutukla nacak, kon utlar polis ta ra ­ fından her zaman bası l ı p a ranabi lecekt i r. Yu rttaş özg ü rl ük leri önemli ölçüde kısıtlanacağı gibi, g rev ve topl u sözleşme ve diğer sendika hakları içi boş «demokrasi göstermelikleri» h a l i ne getirilecektir. On iversite ve TRT özerkli kleri kald ı rı laca ktı r. Böylece Eri m , Koçaş ve a rkadaşları n ı n izled i kleri a macın, sömürge ka n u n ları ndaki en gerici h ü k ü m leri Ana­ yasaya da alarak sıkıyönetimlere sivil elbise giydirmek, faşiımi bir Ana ­ yasa m üessesesi haline getirmek olduğu g ü n geçtikce daha iyi anlaşıl­ mak.todır. Tü rkiye'deki burj uva parla menter düzenin komprodorlaşmış biçi mine bile ta h a m m ü l edemeyen, parla menton un azılı gerici çoğ u n l uğ u na daya­ na n:;ı k onu kışla haline geti rmeye ve parla mentodaki m u halefeti değ işik terör ve y ı l d ı rma yöntemleri i l e ortadan kaldı rmaya çalışan Başbakan Erim, bütün bu eylemleri n i , hep Avrupa insan Hakları Sözleşmesi 'nin l Tinci, B i rleşmiş M i l letler insan Hakla rı Beyannamesi ' n i n de 30' uncu maddesine bağ lamakta, bu maddelerde mevcut h ükümleri uyg u la maya ça l ıştı ğ ı n ı s ı k s ı k tekrarlama kta ve gerek memleket, gerekse d ü nya kamu oyu na buna inandı rmaya çalışmaktadır. Avrupa insan hakları Sözleşmesinin ı T inci maddesi nde, «özg ü rl ü kleri yok etmeye çalışanlara özg ürlük ta n ı n mamalıdır» denmektedi r. B i rleşmiş M i l letler insan Ha kları Beyannamesi'nin 30. maddesi de aynı h ük ü m ü ka bul etmiştir. Gerek Avrupa i n sa n Hakları Sözleşmesi, gerekse B i rleşmiş M i l letler i nsan Ha kları Beya n na mes,i , Hitler Almanyası faşistleri nin, Japon mi l i ­ taristleri n i n Avrupa v e Asya'da ya ptıkları meza l i m i n tekrarlanmasın ı ve faşizmin, m i l itarizmin başka l d ı rmasını önlemek için iki nci Dü nya Harbi sonunda kaleme a lınm ıştır. Avrupa'da ve d ü nyada faşizmin yenilgiye uğratıl ması için en çok kan döken Sovyetler Birliği, Sözleşme ve Beya n­ na medeye 1 7'i nci ve 30' u ncu maddeleri n konması i çi n sürekli çabalar ha rca m ıştır. Avrupa insa n Hakları Sözleşmesini iki nci Dü nya Ha rbi son unda Avrupada mevcut bütün devletler i mzal a m ışlardı r. i ki faşist devlet hari ç : ispa nya ve Portekiz. Esasen bu iki faşist devlet, hem Avrupa 476


insan Hakları sözleş mesi n i , hem de Birleşmiş M i l letler insan Hakları Beyanna mesi ni i mzala maya davet edilmemişlerd i r. Ayrıca, Sözleşme ve Beya n na meyi i mza layan bütün devletlerde (Türkiye ha riç) ko münist parti leri serbesttir. Batı Almanya'da Adenaver devri nde, 1 955'd e, Alma nya [(omü nist Partisi Nazi lerden ka l ma ya rg ı çl a r ta rafından ka patı lmıştı. Eri m'in i d d ia ettiği gibi Batı Almanya'da şimdi komünist pa rtisi mevcud olmadığı söylenemez. Partiyi kapatma ka rarından sonra kurulan Alman Komünist Pa rtisi, Batı Alman Anaya sas ı n ı n h i mayesinde yıllardan beri faa l iyetine deva m etmekted i r. Başbakan bu gerçeğ i titizlikle ka m u oyundan sakla maya gayret etmektedir. Bütün bu g erçekler, Sözleşmenin 1 T inci ve Beya n n a me'nin de 30' uncu maddesinin faşizme ka rşı olduklarını açı kca ortaya koymasına rağ men, Ni hat Eri m, kasaba eşrafı kurnazlığı i le, bu maddelerin a nti-emperya list ve en demokratik bir d üzen olan sosya l izme ka rş ı imiş gibi göstermeye ve memleketteki sosya li st ha reketi yasa klamaya, mem leket ve d ünya ka mu oyu n u aldatmaya ça lışma ktad ı r. Fakat g erici «Le Figa ro" gazetesi ­ n i n «tepeden tı rnağa h u ku kçu" ded iği, Erim, bu v e benzeri iddia lariyle i ş i n aslı n ı bilen dünya k a m u o y u karşısında, meselô y i n e Paris'te yayın­

lanan burjuva «Le Monde" gazetesinde bile g ü l ü n ç d uruma d üş mektedir. Eri m- Koçaş-gerici komuta n l a r i ktidarı nın Anayasa'da öngördüğ ü değ işikli kler 42 maddede topla nmakta d ı r. Yukarıda da bel i rttiğ i miz g i b i , b ü t ü n bu değişikli kler, Anayasal özg ürlükleri , özel l i kle i ş ç i sınıfı n ı n uzun savaşlar sonucunda elde ettiği g rev, toplu sözleşme ve sendikalaşma haklarının özü nü boşa ltma amacına yönelt i l miştir. [(Iôsik burj uva h ukuku a n la m iyle Tü rkiyede faşizmi yerleşti rmek iste­ yenler, «kuvvetlerin ayr ı l ı ğ ı " prensibini terk e d i p «kuvvetlerin birliği" pren­ sibine dön üyorla r. Burjuvazinin a nayasa sı, hangi prensibe daya n ı rsa dayansın, sermayenin hôki miyeti n i sağ la maya ça l ı ş ı r. XVi i . , XVI I I . ve X i X . yüzyı llarda m utla kiyete karşı özg ü rl ükçü, fa kat işçi sınıfına ka rşı a mansız m utla kiyetçi b i r pol iti ka izleyen burj uvaziye paralel olarak işçi sın ıfı da, g üclendi ve boyunduruğa vurulamaz d evri mci bir sınıf olara k bel i rd i . XiX. yüzyı lın sonlarına rastIa ­ yan bu dönemde burj uvazi, sermayenin çıplak d i ktaturasını pa rlamenta­ rizm yöntemleriyle örtbas etmek zorunda ka l d ı . Gelişmis, müesseseleş miş burjuvazi için parlamenter oyu n l a rı n uyandırdığı «demokratik hava" içinde sermayenin hôki m iyetin i yürütmek daha elverişliyd i . Ama bundan işçi sınıfı da örgütlen mek, partisini ve sen d i kası n ı geliştirmek, devri mci ideoloji ile eğiti l mek ve böylece sınıf savaşına daha kuvvetli bir şekilde katı lmak olanakları n ı elde etti. işçi sın ıfı g üclendi kçe b u rj uva, parla­ menter sistemi yozlaştırmaya, kendi devletinin polis ve ordu gibi baskı a raçla rını işçi sın ıfına ve halkın demokratik özg ü rl ü klerine karşı gad­ da rca k u l la n maya, bu su retle işç i sınıfının gerçek muhalefeti n i ezmeye, 477


kısacası, sernıaye egemen l i ğ i n i n en va hşi d i ktatörl ü ğ ü olan faşizme yöneldi. Buradaki gerçek sözcüğünün altını çizmek gerek i r. Nazi Al man­ yası'nda, Faşist italya'da, Fra nko Ispanya'sında olduğ u g i b i faşistler çoğ u za man burjuva parlamenta rizmi nden kalan Meclis ve send i ka g ibi mües­ seseleri şeklen aya kta tuta rlar. Nazi Al manya'sında Meclis de va rd ı , sendika da. Bugün i spanya'da olduğ u g i bi . Fakat bun lar, faşizmin korpo­ rativ m üesseselerinden başka bi rşey değ i ld i . Eri m ve cuntacı genera l ler i ktidarı, Meclisi, faşizmi k u r m a organı h a l i ne geti rmeye ça lışıyor. Avrupa gazetelerine verd i kleri d emeçlerde «bizde demokrasi va r, ba k ı n bütün kan u nlar Meclisten geçiyor» d iyorla r. Bütün bunlar, şark kuranazlığı ile d ünya ka mu oyun u a ldatma yelten işleri d i r. Ş i m d i , işçi sınıfı n ı n , t ü m demokratik, i lerici, yu rtsever g üclerin örg üt­ lerini dağ ıtma sürecine g i ril mişti r. özg ürlükler, demokratik haklar toplu mun ekonomik gelişmesinin değişik aşa malarında işçi sınıfı n ı n g üclü politik ve sosyal örg ütlerine, bu örgütlerin atı l ı m i ı ha reketine dayanmadığı zaman mücerret anla mda ka l ı r. Bundan ötürü kapita l izmin g el iş mesine paralel olarak işçi sınıfı n ı n ha kları v e dolayısiyle halkın demokratik özg ü rl ü kleri d e gelişip g üc len­ miştir. Bu gelişmenin belirli bir aşamasında kapita l ist ü l kelerden b i r kıs­ mının sosya lizme geçmesi, insanın insan tarafı ndan sömürülmesine son veril mesi, sömürücü sınıf ve z ü m relerin ortadan ka lkması, u lusal gelirin ha l ka mal olması, ve daha üstün bir yaşama seviyesine ulaşıl ması g i bi yüksek bir demokratik d üzeye ulaşmışlard ı r. Oteki kapita l ist ü l kelerde ise sınıf savaşı koşullarında işçi sın ıfı g ittikçe a rtan bir hızla demokratik haklar a l a n ı n ı g enişletmişti r ve hala da genişletmektedir. Gelişmiş sanayili ü l kelerin a nayasa ları bu gel işmeyi g enel l i k le ya nsıt­ makta d ı r. Yani işçi sın ıfı ve geniş emekçi yığınları, ekono m i k ve sosyal ­ politik alanlarda e l d e etti kleri ha kları bir müddet sonra kısmen d e olsa b u rjuva anayasa larına yerleşti rtmekted i rler. Bunu burjuvaziye ka bul ettiren etken, işçi sınıfının yü rüttüğ ü çetin s ı n ıf savaşıdır. Bizdeki 1 961 Anayasası d a , ulusal ve uluslararası gelişmelerin ü r ü n ü d ü r ve ya lnız i leri doğ ru gelişmelere açık bir anayasa d ı r.

bir

Bundan ötürü, Anayasa n ı n değ işti ri l mesini engellemek «asgari müşterek»inde, emperya lizme, işbirl i kçi burjuvaziye, Eri m i ktidarına ve cuntacı genera l lere ka rşı d i renen g ücler, u lusal b i r i lerici eğ i l i m i d i l e getirmekted i rier. işçi sınıfı, Anayasadaki özg ü rl ü klerin ka l d ı r ı l masına ka rş ı d ı r. I şçi sın ıfın­ dan bu yönde öylesine sert ve geniş b i r baskı gel mektedir ki, Halil Tunç g i bi Erim i ktidarını tutmuş olan Türk-iş yöneticileri de Anayasa değ işik­ liğine karşı sert b i r şeki lde cephe almak zorunluğunu duymuşlard ı r. B u tutum Türk-iş içindeki sendikacı v e işç i yığınları n ı n , g rev, topl u sözleşme 478


ve send i ka laşma kon u l a rında elde edilmiş haklara tôviz vermeden sa h i p çıktıklarını da göstermektedir. Fakat işçi s ınıfı, kendi sınıfsal haklarını korurken, emperya lizme ve büyük burjuvaziye ka rş ı verd i ğ i t ü m savaşlarda olduğu g i b i , bütün ha lkın, geniş emekçi yığ ı n la r ı n ı n , köy e mekçi leri n i n de ha kla r ı n ı savu nmaktad ı r. CHP içindeki orta n ı n solu a k ı m ı , sağcı/arın ideoloj i k etki lerini mavcut şartlar içinde tepmek zorunluğunu d uyarak, ya n i daha da sola kaya rak Anayasayı savunmak gereğ i n i d uyuyor. Esasen 1 2 Mart m uhtı rasından, Eri m h ü k u meti n i n kurul ması ndan, öze l l i kl e sıkıyönet i m i l ô nından ve faşist yöntemler daha çı plak bir şekilde uyg u lan maya başla d ı ktan sonra liberal burjuvazinin değ işik kanatları sola el uzatmadan, sosya list ha reketi terörden korumadan Anayasa özg ü rl ükleri n i n korunam ıyacağ ı n ı , daha da g enişletilemiyeceğini anla maya başladı la r. Siyasa l Bilgiler Fa kültesin­ den bir g ru p profesörün Ti P merkezi n i ziyaret ederek Genel Başkan Vek i l i Şaban Yı ld ız'a, tutuklanan parti yöneticilerini kurtarmak üzere her türlü eyleme hazır olduklarını bildi rmeleri bu geliş meni n yön leri nden biridir. Genellikle l i beral burjuva çevreleri nin sosyal ve pol iti k eğ i l i m lerini d i l e geti ren Anayasa Mahkemesi yarg ı çlarından çoğ unun tutumu da i l g i çeki cidir. Anayasa Mah kemesi, Haz i ra n a y ı içinde, evvelce veri lmiş bir kararın gerekçesi n i açıkladı. Karar düşüklere seçi lme hakkı vermek üzere ya pılan Anayasa değ işikliğinin i pta l i ile i lg i l iyd i . Anayasa Mahkemesi TiP' i n bu kanunuı1 ipta l i i çi n a çtığı dôvayı kabul ediyor, düşüklere seçi l m e hakkı veri l mesi ni sağ layacak ka n u n u şu gerekçeyle ipta l ediyord u : Ana­ yasanın 9'uncu maddesine' göre «cum h u riyet değiştiri/emez, değiştirilmesi teklif de ed i lemez." Mahkeme, «değ iştirilemez ve değ işti ril mesi de teklif ed ilemez" h ükmünün özü n ü şöyle açıkl ıyord u : Cumhuriyet, bir sözcük değ i l d i r, bir müessesedir. Bu müessese temel i l ke olara k Anayasa n ı n her ta rafına sinmiştir. Bundan ötürü c u m h u riyet müessesi nin demokrati k temelleri de cumhuriyet g i bi değiştiri lemez, değişti ril mesi de teklif edi lemez. Genel ka nıya göre Anayasa Mahkemesi ya rg ıçları bu açıkla maya bağ l ı ka ldı kla rı takd i rde, Eri m i ktidarı n ı n Meclisin gerici çoğ unluğuna daya na­ ra k Anayasa'da yapaca ğ ı a nti-demokratik değ işikli kleri de Anayasa Ma hkemesi n i n i ptal etmesi gerekir. CHP Parti Mecl isinin de Anayasada h ü k u met ta rafından ya pı/mak istenen değ işikliğe ka rşı çıkması ve Anayasanı n aynen uyg u la n ması nı istemesi, Anayasada mevcut özg ü rl ü klerin korun ması nda i leriye doğ ru, önemli bir adım sayıl makta d ı r. Fakat CHP içinde Genel Başkan inönü'­ n ü n kaypa k tutumu yüzünden, Meclis ve Senato g ruplarına h ô k i m olan ve Eri m i ktidarı ile işbirliği halinde bulunan parti sağ kanad ı n ı n Parti Meclisi ka rarını her zaman çiğneyebi leceğ i de gözden uzak tutul makta d ı r. Eri m h ü ku meti n i n Anayasayı değiştirme teşebbüslerine ka rşı Türk-iş dışı nda ka lan sen d i kalardan gelen tepki de kuvvetlid i r. Yüz binden fa zla 479


işçiyi safları nda toplayan DiSK, Genel -iş Sendikası , Tekn i k Personel Sendikası Istanbul şubesi, Türkiye M i marlar Odası ista n b u l ş u besi, Türkiye öğretmenler Sendi kası, Tü rkiye Gazeteciler Sendikası Istan b u l ş ü besi, Türkiye ilk Okul öğretmenleri Sendikası ..Ilk-Sen», T ü rk-Persen, Sağ l ı k Personeli Sen dikası ..Sağ - Ku r», Lôstik-iş v e Petrol-iş, federasyon v e sen­ d i ka ları Anayasayı değ i ştirme teşebbüslerine ka rş ı cephe a l mı ş la rd ı r. Anka ra Hukuk Fakültesi Genel Kurul u da yayı nladığı bi r b i l d i ri i l e Eri m h ü kumetinin Anayasayı değiştirme teşebbüslerine karşı kesin cephe a l m ıştır. Genel kurulun kanısına göre Anayasayı değiştirmek değ i l , uygulamak ıôzımdır. TiP yöneticileri, bir b i l d i ri yayı n laya rak, Anayasayı değiştirme teşebbüs­ lerine neden ka rşı olduklarını halk oyuna açıklamışlard ı r. Sıkıyöneti m lere ve i ktida rı n faşist terörüne rağ men işçi sınıfı nın paha l ı ­ I ı k, za m l a r v e y e n i verg i lere karşı m ücadelesi deva m etmektedir.

• Türkiye Köy-iş sendi kası, Köy işleri Bakanlığı'na bağlı Yol-Su­ Elektrik-iş yerlerinde g rev kararı a l mı ştı r. G rev 1 1 ilde uyg ula nacaktı r. Grevin sebebi topl u sözleşme konuşmalarında Yol -Su- Elektrik Genel Müdürlüğü'nün i şçi isteklerini kabule yanaşmamasıdır. Karta l Verd i Jip fa brikasında çalışan 450 işçi, i l k önce 350 işçi n i n işten çıkarı lmasına, sonra da lakavta ka rşı b i r pratesto mitingi tertiplemişlerd i r. i şçi ve sendi kacılar s ı kı yöneti m poli si nin tehdi tlerine rağ men protesto mitingini yapmış, veri lmeyen ücretlerini, ikra m iye, kıdem ve tazmi natları n ı istemişlerd i r. Lôsti k-iş Send i kası, Başba kana, i çişleri Ba ka n ı na bire r telgraf çekerek, 1 1 50 işçi n i n çal ıştığ ı G islôved Lôstik Fabrika�ında patronun send ikalı işçilere baskı yaptığ ı n ı , top l u sözleşme yetkisinin patronla işbi rliğ i yapan ve a ncak 30 üyesi bulun an bir sendikaya verildiğini b i l d i rmişti r. S ı kıyöne­ timden, Eri m i ktidarı n ı n işçi düşmanı politikasından cesaret alan patron 5 send i ka l ı işçi n i n işine son verm iş, 360 işçiye de, işten atılacaklarını ihbar etmişti r.

480


ıÇiNDEKILER Sayfa Boris Ponomaröf Ma rksizm-Leninizmin ve Proletarya enternasyonalizminin bayrağı a ltında (Sovyetler Birl i ğ i Komünist Partisi

XXiV.

Kong resin i n sonuçları) .

401

E. Georgief

Bug ünkü Sovyetler Birliği Sosya lizm ve halk . .

419

Grev savaşı cepheleri nde

425

.

Arne Petersen

437

Ul uslararası kapitale ve ..Orta k Pazar»a karşı savaş . Arturo Rivera

Burjuva reformizm i n i n toprak politikası

441

.

447

Ma rksist olmayan sosya lizmin zamanımızdaki durumu A. Somer

447

Ma rksist o l mayan sosya lizmin kaynakları ve değer ölçümleri . Amat Dansoko, Nodar Simo n iya C. Un; Raca ,

Asya ve Afri ka'da sosya lizm görüşleri

455

Yan Prajki

Sosya lizmde top l u m ve i nsan

1_ ASB P

463

!

Ozel sayfaıar _

VIII.

_ _

Kongresinde T KP M K Birinci Sekreteri Yakub Demir

yol daşın yaptığı konuşma .

.

.

Mogol istan Devrimci Halk Partisi Merkez Komitesine .

472 •

473

A. Saydan

Bu ayın olayları . tr

475


B A R I Ş

Fiyatı 1 l i ra

V E

S O S Y A L I Z M

P R O B L E M L E R I


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.