yc_71_12

Page 1

v

YENIÇAG •

x x: Bulgaristan Komünist Partisi halk arasında

Ib. Nörlund:

G. Savidis: Akel'in parlamento çalışmaları

Hdmit Safari: Sosyalist devrimin itici gücleri

V. Peri:

nasıl çalışıyor

..

Sovyet bilim adamları arasında

insancıl» sosyalizmin gerçek yüzü

_O_e z l '-_

Polanya Birleşik Işçi Partisi'nin Vi. Kongresinde T K P MK Birinci Sekreteri Yakub Demir yoldaşın konuşması

A. Soydan: Ayın olayları

12 (90) Aralık 1971

J

BARIŞ VE SOSYALIZM PROBLEMLERI

i


---., ...-)--

�'.

�/ /

��. //'

Fra nsız K o m ün ist Partisi üyesi büyük ressam PABLO PiKACCO'nun 90. doğum y ı l dö n ü m ü birçok ülkede büyük törenlerle kutlandı. PABLO PI KACCO yoldaşa, o kuyucuL.a rı m ı z a d ı n a sağlık, uzun ömür ve yeni yeni başa rı l a r d i l eriz . (Yukarıd a ki resimde, komün ist kosmonat Yuri Gagarin ta rafından ya p ı l m ı ş o l a n ilk Uzay uçuşunun a n la mı dile getidımiştir.)


Bütün ülkelerin proleter/eri. birleşinizI

YENI CAG

I'

'v'

12 (90) Aralık

i

1971

i

dergisi Komünist ve işçi partileri nin teori ve enformasyon

Yuvarlar masa konferansımız

Bulgaristan Komünist Partisi'nin yığınlar arasındaki çalışmaları 1 97 1 yı" Bulgaristan'm hayatında önemli izler bITakarak geçti. ilkbaharda Bulgaristan

Komünist Partisi'nin X. Kongresi yapi/dı.

Bu kongre, partinin gelişmiş sosyalist toplum kuruculuğu yol/annl belirleyen yeni Program'ını kabul etti. Daha sonra, sosyalist toplu­ mun reel hümanizm ve demokratizmini canlandlfan yeni Anayasa Mayısta yapi/an bir genel relerandumla onaylandı. Ağustos aymda, Dimilir Blagoef ve arkadaşlannm Bulgar komünistleri Partisinin temelini attlklan günün 80. yi/dönümü bütün memlekette törenlerle kutlandı .... Bütün bu olaylar ulusun mônevi yaşantısını zengin­ leş tirdi, emekçilerin politik ve çalişma akti/liğini önemli derecede artlfdı. Sofya'da, 13-20 Eylül

1 971 günlerinde, "Banş ve Sosyalizm

Problemleri.. dergisinin, BKP MK'nin yardımiyle "yuvarlak masa konferansı .. yapi/dı. Bu konferansta Bulgaristan Komünist Partisi'­ nin yığıolar arasmdaki ideolojik ça"şmalan konusu görüşüldü. Konuşmalara BKP MK "Propaganda ve Ajitasyon» Şubesi Yönet­ meni Krum Vasilef yoldaş, Sofya Parti Şehir Komitesi'ne bağ" "Marksist-Leninist Propaganda Enstitüsü» Direktörü Todor Stoyçef yoldaş, BHC Bakanlar Kurulu'na bağ" Radyo ve Televizyon Komitesi Başkanı ilço Baçvarof, bu komitenin yönetim kurulu üyelerinden Vliçko Kunçef, Stara-Zagora, Ruse, Varn a parti sancak (il) komite­ leri sekreter/eri Minço Ivanof, Raço Stoyanof, /liya Georgief yol­ daşlar, BKP Varna Sancak Komitesi "Propaganda ve Ajitasyon» Şubesi Yönetmeni Koyço Avramof, Varna Parti Şehir Komitesi Sekreteri Mariya Tsoneva ve diğer parti görevliferi ve aktivistler kati/di/ar. 881


Yuvarlak masa konferanstnda dergimizi Elena Berg (Almanya Sosyalist Birlik Partisi), Laslo Nad (Macaristan Sosyalist Işçi Partisi), Amat Dansoko (Senegal'li Marksist-Leninistler), Lars Yuntila (Finlan­ diya Komünist Partisi), Horhe Teksier (Şili Komünist Partisi), Bistra Avramova (Bulgaristan Komünist Partisi) ve yazı kurulumuzun yar­ dımcilanndan V. Kaçanofla N. Proşunin yoldaşlar temsil ettiler. Dergimizin temsilcileri, bu konferans vesilesiyle, yalnız BKP'nin ideolojik çalışmalan hakktnda değil, sosyalist Bulgaristan'm şimdiki durumu, ekonomi, bjfjm ve kültür alanındaki başanlart hakkmda da bilgi edindiler. En önemlisi, böylelikle sosyalist Bulgaristan emekçilerini tanımış oldular. Yeni toplum kuruculuğu halkm komü­ nizm ruhunda eğitilmesiyle sıki sıkıya bağlıdır, ideolojik çaliş­ malaTın bütün nedeni ve anlamı da budur. Parti politikasını enson u maddi bir kuvvete dönüştüren, toplumsal süreci yürüten, inançlan ve eylem bilinciyle insandır. Kazanllk şehrindeki "D. Blagoel» tekstil kombinasmı, Varna şehrindeki "Elprom» elektrik ev aletleri fabrika­ sını ve Tolbuhin şehrindeki Dropla köyü emek-kooperatif tart m Işletmesini ziyaretlerimiz, Bulgaristan'da m addi üretim alanında ne büyük atılımlar yapıldığını, partinin ne kadar çok sayıda bilinçli yeni hayat yaratıcısı ve eylemleri komünist düzenin zaferine bilim­ sel/ikle inanış temeline dayanan ne kadar çok insan yetiştirdiğini yakından görmemize imkan verdi. Temsilcilerimiz, parti görevlileriyle, işçilerle, köylü-kooperaförlerle, bilim ve kültür adamlariyle birçok temas ve görüşmelerden sonra, BKP MK Politbürosu aday üyesi ve MK Sekreteri Ivan Abacief tara­ fmdan kabul edildiler.

Ideolojik çalışmalarm içeriği, karakteri, amaçlan

BKP MK "Propaganda ve Ajitasyon» Şubesindeki m toplu konuşma mız içinde bulu n d u ğ umuz aşamada ideoloji k ça lışma ları n esas ödevleri soru nuna hasredilmişti. Krum Vasilef yoldaş

ş u nları söyledi :

- B ulgaristan Komün ist Partisi, ideoloji k çalışmalara, toplumsal gelişme problemleri n i 'işlemede önemli bir a raç, sosyalist biNnci yükseltmeyi, ko­ münist düny,a görüşünü oluşturmayı ve yeni i nsan ı eğ,itmeyi süratlendir­ men in g ü clü bir ara cı gözüyle bakıyor. Parti, memleketimizde Marksizm­ Lenin izm fikirlerinin yığı nlarca beni m senmesiyle, yüce bir maddi kuvvete dönüşmüş o l masiyle kıvanç d uyuyor. Toplumsal orta m ve bÜ!tün yaşama 882


tarzı insan üzerinde etki yapıyor, onun moral dünyasını, düşünme tarzın ı ve sosya lizmin değerleri n i titizHkle koru ma d üş · ü oluşturuyor. Halkımızın büyük bir k ı s m ı , h a l k egemenl i ğ i n i n zaferinden sonra doğ m uş, yeni politik ve mora l atmosfer içinde eğiti l mi ş y u rtta ş l a rd ı r. Temsilcileri mi z şu i ki soruyu ortaya attı la r : Parti, ideoloj i k çal ı ş m a l a rı iyileştirme sorun u ü zerinde n için hôlô büyük b i r d i kkatle d u rma ktad ı r ? I n s a n l a r a ra s ı nda eğitsel ça lışmaları n ö n e m i niçin a rtma ktadı r? Bu sorula�a ceva p veren Bulgar yoldaşla r, yığ ı nların ina ncı ve eğitilmesi soru n l a rı n ı n B ulgaristan'da a rtık sonuna kada r çözüldüğün ü düşünmenin hiçb i r za man doğru ol mıyaca ğ ı n ı , bunları n gelişmiş sosyalist toplu m kuruculuğu aşamasında da gündemden d ü ş med i ğ i n i bel i rttiler. Topl umda sosyal değ işiklikler b i rbi ri n i izlemekte, işçi sınıfı ve a yd ı n la r sayıca a rt­ mak,ta , yığ ınların öğ renim d ü zeyi ve politik aldivitesi yükse l mekte, insan­ ların mônevi i lg i leri daha da genişlemekte ve çok yan l ı ol maktadır. Ideoloj i k ça lışma i htiyaçlarını başka nedenler d e artırıyor. SosyaJ. i st ülke­ lerin başarı l a rı a rttıkça, u l uslararası a l a nda i d eoloj'i k m ücadele de o nispette keski n l eşiyor. E mperya l i stlerin ideoloj i k merkizleri sosya la l izmi gözden d ü şürmek için m uazza m b i r propaganda makinesi n i i ş l etiyor, b u yolda s a ğ v e «sol» oportü nistlerden de ya rarlanmaya ça lışıyorla r. Bu du rumda, Ma rksist-len1inistler uya nı klı klerı n ı zayıflatamaz veya pa.sif bir savunma pozisyonu ola maz l a r. BKP X. Kong resi'ninkara rları bütün ideolojik ça lışmaları n içeri ğ i n i beli rlemektedi r. Kong rece k a b u l edi len yen i parti Programı'nın b ü y ü k bir önemi vard ı r. BKP M K Birinci Sekreteri T. livkof yoldaşın ,kongredeki raporunda ded i ğ i g i bi , teorik ve politik ana dokü man olan bu Progra m, ideoloj i a la n ındaki ça lışmaları mıza, tüm ideoloji cephemize, çağdaş burjuva ideolojisi ve a nti-komünizmle, çağdaş revizyonizm ve dogmatizmle mücadelede kullanacakları yeni bir fikir silôhı kaza ndı rma ktad ı r. Konuşma l a rı m ı z sımsı nda, Bulgar yoldaşl a r, şimdi bütün ideoloj i k ve eğ itsel ça l ışmo l a r içi n ,karakteristik olon o rta'k niteliklerden söz ettiler. Orneğ in, her �eyi sadece pratik ba kımda n değerlendi rme g i bi sınırl ı bir tutu m u n pa rti ça lışmalariyle bağdaşmadı ğ ı n ı bel irtti l er. I deoloJik ve eğitsel çalışmaların ödevi, yığı n l a rı n hayati emel leri n i ya nsıta n kom ü n i zm idea l ­ leri n i benimseti p kökleştirmektir. V e bu, soyut b i r telkin değ i l , h a l k ı n tü müyle yöneldi ğ i a maçlar u ğ r u n d a mücadele i çi n ca n l ı bir çağ rıdır; fakat d a i ma reel sosya lizmin başa rı larını ve perspektif ödevleri n i olduğu gibi, her komünistin ve her yurttaşın olanca g üCıeri n i seferber etmelerini gerek­ tiren şu veya bu a n ı n g ü çl ü kl erin i de gösteren bir çağrıdır. Iyi ·örgütlenmiş ideolojik ça lışma, söz ile iş a rası ndaki b i rl i ğ i n geçici olara k bile bozulmasına yer vermez; toplu m sa l pratikten kopma, halk yığınları n ı n g ü n l ük ihtiyaçlariyle daha uzak çı 1 k a 883


leri ve çelişki leri u m u rs a m a ma , reel top l u msa l ortam ı n olu msuz yan l a rı n ı un utma g i bi şeyler o n a yabancı d ı r. Orneğ i n , bencillc i k v e ada msendecilik, b ü ro�ratizm ve neold umdel i l i ğ i , küçük b u rj uva başıboşl u ğ u belirtilerine hôlô raslanma, k tad ı r, hôlô ka n u n l a rı n boşl uklarından ya ra rl a n a n l a r, ka ­ nunla ra ayk ı rı ha reket eden ler, israftan ve diğer yolsuzl uklardan çeki n ­ miyenler vard ı r. Bazan komün istler a rasında d a h i , tek-tük d e olsa, yüksek toplumsal i d ea l leri unuta n ı a ra , kişisel çıka rla rı n ı her şeyin üstünde gören­ lere rasla nmaktadır. Bütün bunlar, T. Jivkof yoldaşın kongrede bel i rttiğ i g i bi , pa rtinin büyük gerçeğ ine, ege me n davra n ı ş v e a h l ô k normları p ren­ si plerin e ters d üşen bir "küçük gerçek..i n varoluşunun ka nıtıdır. Bu "küçük gerçek.., genel l ikle topl u m u n çehresini belirlemese bile, reel bir olg udur; önem vermed i ğ i miz, 'kendisine karşı mücadele y ü rütmediğ i miz takdirde, büyük ma nevi zara rlara sebep ola bilir, i d eolojik ça lışman ı n etki n l i ğ i n i azaıta bilir, halkın eğitil mesini g üçleştirebi l i r. ' BKP M K "Propaganda ve Aj it,a syon .. Şu besi g örevli leriyle konuşma m ı zda, ideoloj i k ça l ışma a l a n ındaki gelenekler ve yenil ikler sorunu d a sözkonusu oldu. - Bizim uzun yıllar boyunca oluşmuş sağ l a m geleneklerimiz var, dedi K. VasHef yoldaş. Bunu söylerken, her şeyden önce ideoloj i k ça lışmaları n içeri ğ i n i gözönünde bulunduruyoru m . Marksist-Leni n i st fiki rleri y ı ğ ı n l a r a rasında yayma, emekçi leri sı nıf-parti doğ rultusunda eğitme ödevleri BKP' n i n eylemleri n i n en baş,ta gelen buyruk ve ka n u n u d u r. Pa rtimiz, pro­ leta rya enternasyona lizmi u ğ runda ve o portünizme ka rşı m ücadelede o luşturdu ğ u şanlı g elenekleriyle kıvanç duymaktadır. B u gelenekler ona uluslara rası komün ist hareketi nde H i ba r kaza n d ı rmıştır. Biz dünyanın i l,k sosya l ist devletine, Leni n pa rtisine karşı d a i ma sevgi telkin etm işizd ir; tek a d ı m bile gerilemed i ğ i miz bir geleneğ i m i z de bud ur. G. D i m itrof'un şu vasiyeti her Bulga ristan vatandaşının kalbinde yer etmişti r : Kutsal Bulgar­ Sovyet dostlu ğ u n u sağ l a m laştırmalıyız; çünkü parti miz ve hal,kımız için bu dostluk her ca n l ı varl ı ğ ı n g'üneş ve havaya i htiyacı ka dar ıüzu m l ud ur. Krum Vasi lef yoldaş ş,öyle deva m etti : - Daha bi rçok gelenek ve hayatın doğ rulod ığı çalışma biçi m ve metot­ ları da üzeri nde duru l m a ya değ e r. Orneğ i n , can l ı söz l ü propaganda olmadan, mitingler ve topla ntı lar olmadan, yığı nlarl a dolaysız temaslar ol madan , ideolojik ça lışmalarda başarı sağ l a ma k olana ksızd ı r. Pa rti m iz, bu hususta, ateşli h a l k savu n u cu l a rı olan D i m ita r Blagoef, Georg i Ki rkof, Georg i D i mitrof ve Vasil Kol,arof' ların geleneklerini yaşatmakta d ı r. Geleneklere saygı, geçmişin mirasını da kapsayan yen i l i kçiliğe engel değHd i r ve bunun her şeyi i nkôrla, n i hilizmle hiçbir i lişkisi yoktur. Halk dôvasına h izmet eden ve da ha d a h i zmet edecek olan her şeyi titizlikle korumaya ve bağdaştı rmaya çalışan p a rti , yetersizli kleri de vakti nde görüp ortaya çl'k armakta, yeni problemlere çöz ü m çareler,i b u lmakta,dı r. 884


Parti M K'nin 1 956 N isan Plenumu'na cesu r b i r yeni likçi l i k hareketi diye­ b i l iriz. Bugün halkımızın kıvanç duyd u ğ u büyü,k kazan ımlar, BKP' n i n b u Nisa n Plen u munda çizilen hattı n, kadrolara g üven ve saygı besle me, her kuşaktan gücleri parti poHtikasl etrafında birleştirme hattı n ı n başarıyla hayata geçiri l mesi n i n sonuçlarıdır. Merkez Komitesi'nin 1 968 Tem muz Plenumu da partiye büyük b i r yaratıcı atılım g ücü kaza ndırd ı . B u plenum, ideolojik çalışmaları za manı n ı n istek­ leriyle, sosyal yöneti m pratiğ iyle daha yakı ndan bağ l a ma soru n u n u ele a l d ı . Kusurları ve yetersizli kleri ortaya çıkard ı . Gerçekten de o zamanlar parti öğre n i m i sistem i i çinde komünistlerin bazan özü bakı m ı n da n ta ma­ men ekonomik soru n l a rl a u ğ raşmaları b i r hata idi. Sekiz-on y ı l öncesine kadar, şu veya bu i lde hayva n cı l ı ğ ı ka lkındırma yoll a rı, u laştırmayı geliş­ tirme vb. g i bi soru nları i n celey i p öğren mede doğrudan doğ ruya ..hayatla i l i şki» gören ler vard ı . Bu yüzden de, bazı politik derneklerde yapı lan tar­ tışmalar çokçası ol,a ğan ü reti m toplantıl a rı n ı a n d ı rıyord u . Bugün böylesine basitleşti ril mi ş b i r yana ş ı m elbette yadırga nabilir. X. Kong re'den sonra, parti, yaratıcı a raştı rmal a ra daha büyük bir i l g i titizlikle göz önünde bul unduruluyor. Parti komiteleri n i n , ideoloji cephesi görev­ lilednin 'i yi b i r tecrübeyi yaymaları ve kendi yaratıcı katkıl a riyle de zengi n ­ l eşti rmeleri, onları n eyle m i n i değerlendi rmede öne m l i b i r ö l ç ü sayıl ıyor. Uyumlu sistem, derin bilgi

göstermeye baş ladı . Taban örgütlerinde do ğan her faydalı şey

Kon uşmalarımızda, Bulgar yoldaşlar, M a rksist-Leni n i st teori n i n öğren i l ­ mesiyle ,i l g i l i sorunlara d a i ma b i ri nci plônda y e r verdiler. Kadroların v e a ktif görevlilerin d üşünsel-politik öğreni mi n d e artık y i r m i yıldan fazla b i r za mandır uygulanagelen farklı yanaşı m sistemi d a h a da iyi leştirilmektedir. Bu öğren imde yeni b i çi m ve metotlar denenmekte; mô nevi i htiyaçlar, şu veya bu aktüel problemler h a kkında b i l inenler ve b u n lara gösterilen i lg i gözönünde tutulara k konular zeng i n l eştiri l m ektedir. Marksizm-Le n i n i z m klôsi kleri n i n yaratıcı mirası n ı n ben i mse n m esi, za m a n ı m ı z ı n aktüel problem­ leri n i n , parti politi kası n ı n bi l i msel esasları n ı n öğren i lmesiyle sıkı sıkıya bağl ı d ı r. Komünistlerin ve partisiz aktivistlerin b i l g i l erini a rtı rman ı n esas biçim i , pa rti öğren i m i sistemi i çinde politik ders-yıl ı uygula masıd ı r. 1 97 1 -72 ders-yı l ı nda bütün parti üyelerin i n % 90 kadarı b i lgilerin i tazeliyecek v e a rtırawkla rd ı r. Geri kalan % 1 0' u , deva m l ı v e gıyabi yüksek öğreni mde olanlarla, a rtık yaşları i lerlemiş bulunanl a rd ı r. Bulgari sta n'da geniş politik öğren i m örg üsü, bu maksatla örgütlenmiş 30 bi n kadar oku l , üniversite, teori k seminer ve derneklerden meydana gel mektedir. Bura ­ larda 3 0 bin kişilik b i r propagandistler ordusu çal ı ş ma ktadır. Parti öğ re ­ n i m i n i n bütün halıkaları na, gerekti ğ i k a d a r metod ik a raç, program ve kitap sağ la n ma,k ta d ı r. 885


M a rksizm-Len inizmi öğrenmek, yal n ı z parti üyeleri için değ i l , partisizler için de hayati b i r i htiyaç ha l i n e gelmiştir. Sofya Parti Şehi r komite's'i 'nde çalışan yoldaşların verdi kleri bilgiye göre, başkentte pmti öğ ren i mi sistemi yaklaşık olara k 1 50 bin kişiyi kapsa m a ktad ı r. Bu m i ktar şehirdeki kom ü n i st partisi üyeleri wyı sındon fazladır. Partisiz a ktivist onbin lerce işçi, m ü hen­ dis, öğretmen vb. büyük b i r hevesle d evrimci teoriyi öğrenmekted i rier. çoğ u komü n istler bu teoriyi kendi başlarına ve kişisel bir plan g ereğince ça lışmalarla kavra maktadı riar. Sen d i ka l a r ve Komsomol tarafı ndan örgüt­ lenen politik dernek ve oku l l a ra devam edenleri de katacak ol ursa k, M a rksizm-Leninizm öğren i minde olanları n sayısı 450 bini b u l u r. Bu d a başkent n üfusu n u n hemen hemen yansıdır. Pa rtinin :içinde yaşa d ı ğ ı bilimsel ve teorik soru n l a rı n genişliği, çözd üğü pratik problemlerin çok çeşitli ol uş'u, yurttaşlarda sosya l i st top l u m u n gelişme yasa l lıkları n ı öğren me hevesi 'uya ndmyor. Bugün, biJ,i msel-tek­ n i k devri m ve sosya lizmle kapita l i z m a rasındaki çetin i deoloji k m ü ca ­ dele koş u l la rında, ciddi b i r M a rksist-Leni nist bilg iye sa h i p o l madan, her durumda, ,toplumsal hayatın yeni yeni olg u ları i çinde doğru yönü bul­ m a n ı n m ümkün olma d ı ğ ı n ı onla,r da a n l ıyorlar. BKP Sofya Şehi r Kom itesi'ne bağ l ı Marksizm-Leninizmi Propaganda Enstitüsü, başkent parti örgütünün haya'tında öne m l i bir yer tutmakta d ı r. T. Stoyçef yoldaş bu konuda şun ları söyledi : - Enstitümüz 1 968 yı l ı nda Merkez Komitesi'n i n kara rıyla ,kuru ldu. Mark­ sist-Le n i n i st fel's efe, politik ekonomi , b i l i msel kom ünizm, BKP tari h i ve SBKP tarihi,uluslararası ili�kiler ve uluslararası politika ve yığınsal politik ça lışmalar kabi neleri m i z var. Son zamanlarda bilimsel-teknik devri m problemleri ve propaganda ,t eknik a raçla rı seksiyonları da örg ütlend i . Ş i m di bilimsel top l u m yöneti m i p roblemleriyle uğraşocak bir seksiyon daha kuru lmae k ta d ı r. Enstitü propagandi'st ve lektör yetiştirme kursları örg ütlemekte, parti komitelerinin i d eolojik çalışmala rdaki tecrübeleri n i i n celeyip genelIemek­ tedir. Görevlerin d en biri de, başkentin bütün semt komiteleri n i n pa rti öğrenimi kabi nelerine, işletme ve dairelerde gönüllü ça lışan parti kabi­ nelerine b i l i msel - metod i k ya rd ımcı k itapla r sağla maktır. Arhk çeşitli kon u ­ lard a 1 00 k,a dar kitap yayı nlanmıştır. Uluslara rası politi ka soru n l a rında ayda iki defa enformasyon bülteni çıkarılmaktad ı r. Enstitü görevlileri, teyp bantları, diyapozitifler (1), dokümanter filmler ve diğer ders araçları

hazırlamakta ve bunları ya l n ı z parti örg ütlerine lerine de göndermekted i rier.

değil, BKP

sa nca k komite­

Parti n i n gece ü n iversitesi, Şehir Komitesiyle ve Marksizm-leninizmi Propaganda Enstitüsü'yle s ı kı bir işbirliğ i h a l i nde ça l ışıyor. B u ü niversite(1) Cam

a8Q

üzerine çekilen ve projeksiyonda kullan ı l a n fotograflar.


nin, yönetici kadrolara, ıişçilere, edebiyat ve san·at alanında çalışanlara ve propagandistlere ait almak üzere dört fakültesi var. Bu ayrım, gece

üniversitesine devam edenlerin bilgi düzeylerinin ve ilgi alanlarının gözö­ nünde bulundurulmasına imkôn vermektedir. Propagandistler fakültesine, yüksek öğrenimli ve yığınlar arasındaki

politik çalışmaları zevkle yerine getiren komünistler ve komsomolcular alın­

maktadır. Yönetici k,adrolar fakültesine devam edenlerin çoğu da yü1ksek

öğreniml'idir. Bunlar semt ve işletme parti komiteleri sekreterleri, üyeleri,

Komsomol ve sendika örgütleri yöneticileri, işletme direktörleri, atelye

şefieri ve halk sovyetleri görevlileri olup, faküitede Marksist-Leninist felsefe problemlerini, sosyalizmin politik ekonomisini, BKP'nin ekonomi politika­ sını, sosyal psikoloji, komünizm eğitimi, bilimsel toplum yönetimi vb.

öğrenmektedirier. Işçilere ait Marksist-len1inist öğrenim fa'kültesi, genellikle doğrudan doğruya işletmelerde kurslar örgütlemekte ve bu kurslar 40-60 kişilik gruplar halinde çalışmaktadır. Grupları fabrika parti komiteleri yönet­ mekte, öğretim kurumları da bunlar için lektör ayırma,kta, pratik ödevler vermekte ve gereken programları hazırlamaktadır. öğrenim süresi

1 -3

yıldır. Marks·izm-Leninizmin esaslarını öğreten okuldan geçen işçiler, BKP X. Kongresi'nin ve SBKP XXiV. Kongresi'nin ortaya koydukları aktüel teorik ve pratik problemleri öğrenmektedirier. Edebiyatçı-sanatçı aydınların ve yayınevleriyle yığınsal enformasyon araçlarında çalışanların devam ettikleri fakültenin öğretim programı bir yıllık ı ilgileri ve teorik bilgi düzeyleri bakımından birbirine yakın olanlardan gruplar meydana getirilmekte ve bu gruplar onların görevli bulundukları semtlerin parti komitelerine bağlı olarak çalışhrılmaktadır. Yazarlar ve eleştirmenler, sinema ve tiyatro al,anında görevlileri vb. ayrı ayrı gruplarda toplanmakıtadırlar. Çokluk, genç ressam­ lar, müzisyenler ve edebiyatçılar için özel kurslar düzenlenmektedir.

Başkentin san'at alanında çalışan aydınları için ayrıca şehir konferansıarı tertiplenmektedir. Partinin gece üniversitesinde BKP MK üyeleri, bakanlar, akademisyenler ders veriyorlar. lJniversi, baş'kent yüksek okullarından birçok okutman vardır. , lojik çalışmaların yönetsel Taşradaki ideo

bu sorun üzerinde Ruse Sancak (ii) Komitesi Sekreteri R. Stoyanot şu bilgiyi verdi: - Bütün illerde olduğu gibi, bizim ilimizde de bir politik öğrenim evi, bir Marksizm-Leninizm üniversitesi, Politik ve Bilimsel Bilgi Yayma Der­ neği'ne bağlı bir de şubemiz var. Ilimizin kendi basın organı olarak bir de «Dunavska Pmvda» adlı günlük gazetesi var. 887


Ruse i lıinde 730 parti taban örgütü eylemded i r. Send ika birlikleri, Kom­ somol, halk sovyetleri, eğitim-öğreti m organları parti taban örgütleri n e yardı mcıdıriar. I l i mi z halkının eğiti lmesinde Vatan Cephesi örgütleri, şehirl erde ve her belediye merkezi nde k u rulmuş olan kültür ve sanat kurul­ ları büyü k bir rol oynama·ktadırlar. Bulgaristan Halk Çiftçi Birliğ i örgütü­ n ü n de kayda değer bir rol ü vard ı r. R. Stoyanof şöyle devam etti: - Geçen ders-yı l ında, parti öğren i m i sisteminde dersler dört yönde düzenlenmiş, fakat 24 öğTetim programına göre uygu nfcın mış,tır. Yal n ı z bu olay, okuyan ları n b i l g i dereceleri, yaşları , meslekl'eri ve polit'ik tecrübeleri gözönünde tutularak öğrenime yön vermen i n m ü mkün oldu­ ğunu göstermektedir. Demek ki, öğ ren i mi n , Marksizm-Leni n i z m ü niversitesi ve böl ü mleri, ,teorik konferanslar ve seminerler, kend i kendine öğren i m (temel kaynaklar üzerinde başlıbaşına çalışmalar) grupları gibi ; daha yüksek öğreni m ,katlarına bir o n önce g eçmeye yard ı m eden Marksizm­ Len i n i z m i n esaslarını öğ renme okulları, az bili gi l iler için dernek ve okullar, partiye henüz g irmiş üyeler i çi n kurslar g i b i değ iş i k b i çi m lerde örgütlen­ mesi d e m ü mkünd ü r. B irçok i ld e Marksist- Lenin ist öğ ret i m i n epeyce değişik biçim lerde örgüt­ lendiğ i görül üyor. Orneğ in, Varna i linde kısa s ü reli kurslar bilgi takviyesi için etkili bir biçim sayılıyor. Bu kurslarda parti politikasının başlıbaşına b i r problemi veya ayrı bir teorik sorun ele al ınıyor. Bu tutum, ele alı nan p roblem veya sorun u n etraflı ve deri n liğine i n celenmesine i mkôn veriyor. Geçen yıl bu g i bi kurslarda "dünya komünist hareketi içindeki sağ ve ,sol' oportünizmin sınıfsal kökleri «konusu i ncelendi. Bununla i l g i l i dersleri ve raporları 5 bin taban örgütünün sekreter ve büro üyeleri izled i ler. Problem açı k parti toplantısında do görüşüldü. Yeni ders-yı l ı ndaysa, bütün i l lerde olduğu g i bi, bu ilde de, BKP X. Kongresi'nin kararları n ı öğ renme kursları d üzenlen lendi. Parti komiteleri politik öğ renimi daha özlü hale geti rme çabasiyle, bu soru n u n örgütsel yönü üzerinde de dai m i bir d ikkatle d u ruyorlar. Tecrübe, her han g i bir öğre n i m halkas ı n ı n meydana g etirilişinde, devam edenlerin bilgi d üz eylerinin ve ilgileri n i n titi z l i kle d ikkate alı n madığ ı yerlerde, çokluk ders-yı l.ı son u na doğ ru sıraların bir hay l i seyreldiğ i n i göstermekted i r. Derslerin örgütlenme biçimlerine ,karşı bazı peşin hükümlerin ve öğre­ n i m e katı lmaya yanaş m ı yanların o l u p o l mad ı ğ ı sorusu na, Bulgar yoldaşlar· şöyle cevap verd i l er : Aydınla-r ve gençlik arasında bu öğrenime katıl ­ makta isteksiz davrananlara tek-tük örnekler halinde raslanmaktadır. B u olay e l'bette Marksist-Le n i n ist 'ideoloji n i n p rensip o larak kabul ed i lmediği anlamına gelmez. Fakat n e d e o l sa, burada uyan ı k b u l u n mamızı gerek­ tiren .bir d urum, her şeyi b ildiğ i n i zannetme ve kendini dev aynasında görme z i h n iyeti g i bi bir peşin hüküm sözkonusudur. Oysa bilg isizlik, ger88S


çeğe, kör ,ina nçtan ve gafletten daha az uzaktı r. Enson u, bazı genç uzman­ ların gafleti, a rtık her şeye ulaştı ğ ı d ü şüncesine daya n ı r. Ona sorar­ sanız, «ben bunları daha ü n i versitede öğrenmişimd i r», «ben m ühendisi m ; bu nları öğreneceğ i me, tekni k derg i ler okurum da ha iyi» der. Baza n b öylel eriyle uzun uzadıya konuşmamız, :kendilerini aMüel politik öğ re n i m sıra l a rına çekebil mek, ikna edeb i l mek ,i çin e peyce konuş ma mı z gerekir. fv1. Tsoneva

yoldaş şunla rı ekledi:

- Gece ü n iversitesine deva m edecek olanların tesbitinden sonra , baz ı ­ la rını n , görevlerinde çok yüklü old ukla�ı v e bu öğrenimi de pe,k ilg i n ç b u l madıkları baha nesiyle vazgeçtikleri oluyord u . A m a biz ders di nlemek üzere ka rş ı m ı za oturttuğumuz insan la,ra, onların yüksek öğ ren i mi ni ve genel kültürü n ü göıcönüne a l a rak öyle b i r özlü program sunduk ve öyle lektörler seçtik ki, kısa zamanda o peşin ya rg ı l a rdon eser bile ka l ma d ı . Başa" yolu Bütün bu yığı nsal-politik çalışma a raçla rı, parti n i n emekçilerle :i liş­ kilerini her yanıyla gelişti rmek, onla rı n sosya l bilincini ve ça l ı,� ma aktif­ liğini a rtırmak , yu rttaşları :i lgi lend i ren sorula ra va ktinde ve yetkiyle ceva p vermek, BKP'nin i zlediğ i politi k a n ı n doğruluğuna i n a n mala rını ve g üvenle i lerlemel eri n i sağ la mak için kulla n ı l ma ktadır. Bu işin önemli yönelerinden biri de, yığ ı n l a rın, öncelikle gençliğin, sos­ yal ist yu rtsevedik ve proleta rya enternasyon a l izmi ruhunda eğitil mesid i r. Konuşmamızda /. Abade! yoldaş ş u n la rı a n l a tt ı : - Burj uva propoga ndası Sovyet-Bulgar il i şkileri n i bozma k, Bulgarista n'la diğer sosy' a list ülkeler a rasında ki dostluğu zayıflatmak için b üyük ça, b a harcıyor. özelUkle BKP X. Kongresi g ü n lerinde ve kongreden h emen sonra, burjuva bası nı, Bulgari stan'ın Sovyetler B i rliğ i ' ne sadı k tutumuyla i l g i l i bi rçok yazı yayı miıya rak, b u n u «sa d ı k uyrukluk» diye nitelendi rmeye ka lkıştı. Ne var ki, böyle yoru mlar b i z Bulgar komün istlerini asla şaşı rtamaz. Ve BKP X. Kongresi nde, bizim SBKP' n e ve Sovyetler Birl iğ i'ne besled i ğ i mi z derin sevgi v e i çten bağlılığın bir daha di le g etirdiği gerçeğ ine de hiçbir safsata gölge düşüremez. Pa rtimiz, ' b undan sonra da, emekçilerimizi Sov­ yetler ülkesiyle ka rdeşçe dostluk ruhunda eğitmeye deva m edecektir. Biz bu yolda h içbi r gevşeme gösterrni yoruz v e göstermiyeceğiz. Kon uşmalardo, bu sözleri doğ ruloyon bi rçok örnek gösterdi ler. Bütü n illerde, pa rti komiteleri v e örgü t le ri , Sovyetler Birliği'nin çeşitli illeri, şeh i r­ leri ve pa rti örg ütleriyle ka rdeş dostluğu ve işbirliğ i i l işk i l eri kurmuşlard ı r v e bu ,i l işkiler g ünden g ü ne de sağ l a mlaşmokta d ı r. örneğ i n Varna i l i nde, oku l l a rın, fa brikaları n veya kooperotif işletmeleri n i n her biri> SSCB'nden bir kolektifle dostluk i l işkileri kurmuş d u ru mdadır. Partinin devri mci gelenekleri n i propaganda etmek, yurtseverlik ve enter­ nasyonol. i zm eğiti m i nde önem l i bir yer tutmaktadı r. Bu cümleden olarak, 889


tümüyle BKP tarihi,

ayrı ayrı iller komünistlerinin eylemleri öğretim programlarma alınmakta, direnme hareketine katılmış olanları gençliğe

tamtma toplantıları, partiıan patilwkirını izl·eme yürüyüşleri örgütlen­

mekte, piyanerler ve komsamolcular ulusal kahramanların anıtları üzerinde onursal şeflik görevini yükümlenmektedirler.

Bundan 80 yıl önce, bölgesinde Parti Kuruluş Kongresi'nin yapıldığı Stara-Zagora'da Parti Sancak Komitesi'nin gayet zengin devrimci gele­ nekleri vardır.

Stora-Zagora'nın hızlı endüstriyel gelişmesi dolayıs'iyle

buraya son za ı manlarda

bilgileri olmı'yan birçok işçi gelmiştir. Komünistler bu yeni gelenlerle

konu�makta, onlara ilin tarihini ve gelenekl'erini

Sancak Komitesi üyelerinden biri, sırf halkın yurtsever ve enternasyonalist

eğitimi işleriyle uğraşmaktadır.

Parti organları, toplumsal hayat problemlerine bilimseilikle yanaşımı

kavr'ayıp benimsemeye çalışıyorlar. Onlar bu çabalarında, halk ekonomisi ala , nında kollektiflerinin bilgi ve tecrübesine dayanıyorlar. Kollektifin sosyal geliş­ mesi

ıçın

«tasarlama..,

«deneme.. ,

gelişmesini pıônı.ama.. gibi ,kavramlar

«öngörme.. ,

«kollektifin

sosyal

hayata girmektedir. Netekim, yuvarlak masa konferansımızo ı

yoldaşlar da, bunların artıık öyle çarpıcı sözler veya moda terimler olma­ dığını özeınkle pelirtmişlerdir. lJlkede toplumsal süreçler üzerinde san

derecede önemli ve derin kompleks tahliller yapılmaktadır. Bu k'onuda BKP MK Politbürosunun, partide ve toplumda somut sosyolojik inceleme ve araştırmalar yopılması hakkındaki kara'rı

komitelerinde artık ma,aşlı

ve işletme komitelerinde,

gönüllülük temeli üzerinde çeşitli bilimsel

merkezler, konseyler, sosyoloji grup ve komisyonları ve diğer danışsal ve yardımcı organlar meydana getirilmiştir.

Bunlar

problemlerin

yetkiyle

incelenmesine, yığınl'ar 'üzerinde düşünsel etki yapmak için doha güclü yeni araçlar bulunmasına yardım etmektedirler. Parti işçileri değişiık

sosyal yapısında, psikolojisinde, maddi ve mônevi ilgilerindeki deği�meleri , alarının - gençlerin, dikkatle gözönüne alıyorlar. Çeşitli emekçi 'tabak aydınların, ev kadınlarının, emeklHerin vb. - serbest vakitleri birbirinden farklı bir nitelik gösterir. Orneğin, köy ekonomisi alanındaki makinistlerin durumu, çalışmalarının mevsim karak ' te şım ister. Kadın işçiler büyük bir dikkat ve ilgiye muhtaçtı r. Onlar, iki yonlı, hem üretimde, hem evde çalışmaları yüz:ünden, toplumsal hayata katılmak için yeteri kadar vakit bulamazlar. Bundan ötürü, parti örgütleri, kadınların sosyal ve yurttaşlık aktivitesini artırmaya çalışırken, alınan eğitsel tedbirleri, daima onların çalışma ve yaş,

meye, çocuk bakımını kolaylaştırmaya, ev ve mutfak işlerini hafifletmeye 890


yönelik çaba l a rla kuvvetlendi rmektedirler. «Elprom» fabrikalarında Parti Komitesi Sekreteri G. Getof' u n söyled iğine göre, işletme yemekha nesi nde işçi leri n eşleri ve çocukları da yemek yiyebi l mekted i rler. Bi rçok kad ı n ı n i ş g ü n ü d a h a kısa sürelidir. Pa rti komiteleri, fikir-eğiti m ça lışma ları iyileşti rken, çeş itli tedbi rleri halkın nası! ka rşıladığ ı n ı ve ka m u oyunun ne suretle o luştu ğ u n u inceliyor, parti enformasyo n u n u n taze, objektif, kom pleks v e a naHti k olma'sı n a büyük önem veri l iyor. Veri lerin sür'atle top l a n ı p işlenmesi, doğru olara k sistem leştiri l mesi, top l u m haya tı n ı n şu veya bu a la n ı nda yöneti me, eğiti me, kontrole ve kusurları n d üzeltilmesine yardı mcı önem l' i b i r a raç sifatiyle kulla n ı l ması maksad iyle enformasyon sistem i n i n çağdaş tekni ksel temele otu rtul ması yolunda büyük çaba la r h a rca nıyor. R.

Stoyanof şöyle dedi :

- parti işçi leri mizin, teknik a raçla r olara k basın, radyo ve televizyonun olanaklarını reel ölçülerle değerlendi rmeleri gerek mektedir. Bazan biz kend i m i z de elektronik hesap makinelerini propaganda ederken , bazan, bunları herşeye muktedir gösterecek kada r aşırı l ı k yapıyoruz. Ve bazıl,a rı , a rtı'k kafa lariyle ça lışma kta n vazgeçmenin ve her şeyi makineye bırak­ manın ôdeta m ü m kün olaca ğ ı n ı sanıyorlar. Biz sanayi üretiminde otomatik yöneti m uyg ulamasına geçerken, k'öy ekonomisi 'işleri s ü recinde operaıif verileri ta h l i l ederken b u g i bi düşünce ve eğ i l i m lerle ka rşı laşmış b u l u n u ­ yoruz. Böyle b i r eğ ilimin, insanları n g ü n l ü k hayatı n ı n çok çeşiÜi problem­ lerine yansı d ı ğ ı takdirde n e g i bi sonuçlar doğura b i l eceğ i n i bir düş ü n ü n üz . Reel hayatta, hiç beklen medik d u ru m l a r da, gayet nazik a n l a r da belire­ b i l i r ve b un l,a r m antıki uyarıcı m a ka n izmal,a rı n yard ı mi yle önceden meydana çıkarıla maz. Insanlar ,kendi başlarına, süratle çözüm yolu bul­ m a l ı , pa rti ve s ı n ı f a çı sından hareket etmelidi rler, Veri lere b i l imsel yana­ şımla b i l i msel g örü n ü m l ü ya n ı ş ı m biçimini bi rbi rinden ayırmasını bil mek gerekir. B ili m sel görü n ü m lü yanaşımda, olgular henüz enformasyon aşa­ masında b u l u ndukları s ı rada, veriler, basma ka l ı,p ve yüzeysel bir görüşle ele a l ı n ı r. Ve insan, eninde sonunda kendi mantı ğ ı n ı maki n eye yansıtı r, fa rkında olmadan, doğ ru sayd ı ğ ı son ucu elde etme a rzusundan kendisini her za man kurtara maz. B u yolda kolayca hataya düşülebi l i r, ve sözgelişi, bel irli bi r grup insanın çıkarl a rı «ortak çıkarlar» d iye gösteri lebi l i r veya b u n u n tersi de ola bil' i r . . . Memleketi m izde s ı k s ı k ya p ı l ma kta olan so mut sosyoloj i k i nceleme ve araştı rma la r i çi n de yakl,a şık olara k aynı şeyler söylenebi l i r. Biz bunların sonuçlarını mutlak saymıyoruz. Ve b u n ların, hayat üzerinde ca n l ı gözlemin, kişisel tema s ları n ve diğer enforma syon ka nalları n ı n yeri n i tuta mıya ca ğ ı n ı da a n l ıyoruz. Bunlar bizce ya l n ı z olgu­ ların ve gerçekliklerin tahlilinde ve genellen mesi nde, ekonomik ve i d eolojik ça l ı şmalardaki çaba l a rı m ı z ı n etkinHk derecesinin incelen mesi nde ya rarlı o l a bi l i rler . . . 891


M.

Ivanof yoldaş �unla rı ekled i:

- Biz i m i l komitemizin b i r enformasyon sektörü var. Bu sektör, fabrika parti komiteleriyle köy ve bucak parti örgütlerinden a lınan enformas­ yanları tah l i l eder. BeiHboşiı problemleri ve a l ın a n tedbirleri d e büro­ m uzda görüşürüz. Emekçi lerin parti örg ütleri ne gönderdi,kieri mektuplar, d i lek ve teklifleri, onların ruh h a l i n i yan s ıtan e}siz enformasyon kaynak­ ları d ı r. M a h a l li sinyaller şu veya bu eksi kli'k ve kusurun meydana çıka rı l ­ masına yard ı m etmekte, çoğ u zama n ö n e m l i problemleri n ele a lı n ı p çöz ü l­ mesine vesil e o l maktad ı r. Parti örg ütleri, kom ü ni stlerin emekte ve yaşamda örnek o lmaları na yard ı m ederler. «Elprom» fabrika larında, komünistlerin üretimdeki öncü l ü k rol ü n ü yükseltme, Tüzük'te bel irti len ödevlerin v e parti kararları n ı n yerine getiril m esi ve yaratıcı g i riş· i m soru n l a rı parti topla ntıl a rında d a i ma g ü n ­ dem konusu olmaktadır. Işl etmenin 270 parti üyesinden her b i ri emek yarışma la rında kişisel görevler yüklenm iştir. Sayı ları 380'i bulan ü reti m öncüleri a rasında 90 ,ko m ü n'i st va rd ı r. En ,iyi usta, en iyi tornacı ve ros­ yona l i zatör u nvanını kazanmak i çin. yü rü tü l en yarışmalarda derece alan­ l a rı n do hemen hemen yarısından çoğ u parti üyesidir. Parti örgütü onları örnek göstererek g en ç kuşak işçileri eğitiyor. Emekte başarı gösteren kişilerle s ı k s ı k gençl i k toplantı l a rı örgütıüyor. Bu giri ş' i m «çağdaş insanın portresi» devizi a ltında tertiplenen gece toplantıl a rı biçiminde uyg u l a n ı ­ yor.( Bu gece topla ntı larında, yarışmal,arda derece kaza nmış olanlara törenlerle nişan ve a rmağan veriliyor. Tek sözle, örnek ,t utu l maya lôyık olanlara her bakı mdan iti bar ve saygı gösteriliyor. Doğu m günleri veya benzeri g i bi mutlu vesi lelerle onlar i çi n radyoda konserler veriliyor. Parti komitesi en iyi işçi lerin a i leleri n e kutla ma mektu pları gönderiyor. Böyle b i r dikkat de el bet i n sanları yürekten sevi n d i riyor. Fabrikal , a rda, çocukların a i l e çevresinde eğitimi kon usunda komünistleri n soru munu a rtırarak, ana-baba la rJ,a yakın i1işkiler kuruyorlar. «Ko m ünistler, komü­ n i stleri yetişti renler sizlersiniz!» vb. konul a ra hasred i l en özel pa rti topla n ­ tı ları da yapılıyor. Ana-baba l a r ,için pedagoji k usta l ı k kon usunda dizi konferanslar örgütleniyor. Parti, devlet ve i ş l etme, yönetmen leri n i n yığı nsa l -politik ça lışmalara doğrudan katı lma larına BKP son derecede büyük bir önem verme,kted i r. H e r yönetmen aynı zamanda pol'itik eylem adamı olmakla görevlid i r. O bölgesin i n kol lektifleri önünde raporlar okuyacak, konferanslar verecek, BKP'nin politikasını a n latacak, i nsan la rla da'i m i temasta bul unacak, onla rı i lgilendiren ve düşünd ü ren soruları ceva plandı rocak, hakl ı uyarılara do kulak verecektir. Bu eylemin nasıl gerçekleştirildiğine geli nce, d iyebiliriz ki, maha l l i kadrolar bu alanda artık b i r hayli tecrübe sahi bi old ular. Evvelce bazı 892


işletme yönetmenleri, uzmanlar, bilim görevlileri, konferanslar vermekten, politik raporlar okumaktan kaçınırlardı. Bilgilerinin yetersiz olduğunu ve dinleyicilerin ilgisini çekemiyeceklerini düşünerek, salon dolusu 'insan

kalabalığı önüne çıkmaya cesaret edemediklerini açıkça itiraf ederlerdi.

Artık bu alanda büyü'k bir değişme var. Marksizm-Leninizmi esaslı olarak öğrenmiş olmaları kendilerine çok yardım etmiştir. Sonra, lektör ve kon­ feransçıları, bu işin kendine özgü alışkanlık ve metotlariyle donatmak için de tedbirler ,alınmıştır. Basında, parti öğrenimi işlerinde, nitabet sanatı,

ikna beoerikliği, kanı111 tartışma sorunları üzerinde daha büyük bir dikkatle durulmakta, et�in bir propaganda ve ajitasyon için gerekli sosyal-psiko­ lojik koşullar açıklanmaktadır. - Biz, dedi K. Avrarnol yoldaş, propagandamızın ne gibi duygusal et�iler uyandırdığını, ajitatörün, konfe�ansçımn sözlerinin dinleyicilerinin kalbierine işleyip işlemediğini kendi kendimize daima soruyoruz. Zira

soyut öğretimcil'ikten, larına da hitap edebildiğimiz zaman kurtulabiliriz. V. i. Lenin'in şu öğüdünü daima hatırlamalıyız: Işin I:ıer şeyden önce politik yönünü ele alırken, pe'dagojik mizi dinleyicilerimizin yerine koymamız gerektir. «Saldırı .. dan çok «aydın­ latma.. Iıyız. Şimdi Bulgar komünistleri bunun üzerinde büyük bir dikkatle duru­ yorlar. Olayların yüzeyinde kalmamak, özüne nüfuz etmek, ,kanıtsız yargı ve suçlamaları en aza indirmek, kendine fazla güvenmekten, ,aşırı kesin­ likte formüllerden ve akla yatacak bir aydınlatma yapamadığı halde itiraza da yer vermeyen bir hôhin durumuna düşmekten kaçınmak propa­ gandacılarımızın dıikkat

pozisyonunda tam açıklık gereklidir. Dinleyicinin güvenini yitirmek istemi­ yorsa'k, dolaysız ve açık soruları, gevelemeler ve anlamsız söz kalabalığı ile geçiştirme çabalarından uzak kalmalıyız. çoğu yoldaşlar, derslerin, doğal olarak, herkesi ilgilendirmiyeceğini de belirttiler. Ve her zaman yalnız ders de pek iyi olmasa gerektir. Parti ör9'ütleri,

ğuna, ilgilerine vb. bağlı olarak çeşitlendirmeye çalışmaktadıriar. Sohbet diıileri, belirli konulara hasredilen geceler, bilimsel-pratik konferansla'r, projeksiyonlu dersler, yarışmalar, tartışmalı görüşmeler vb. bu tedbir çeşitlerinden bazılarıdır. Işletmelerde, semt ve mahalle örgütlerinde sorulu­ cevaplı geceler uygulaması, parti politikasını ve yersel problemleri aydın­ latmanın ilginç ve canlı biçimleri haline gelmektedir. Bu gecelerde, şehir komitelerinden ve halk sovyetlerinden görevliler ve sendi,ka yöneticileri konuşmalar yapmaktadırlar.

Bugünkü koşullarda yığınsal enforma'syon rolü büyümektedir. Şimdi Bulgaristan'da merkez ve il günlük gazetelerinin toplam günlük ti�ajı

2 milyonu bulmakta, 300 kadar da haftaJı.k 893


ve dergi yayımlanma ktad ı r. Kitap yayınları çoğaımakta, sinemalar örgüsü genişlemekte, g ra mofon plôkları ve teyp bantla rı d u rmadan a rtmakta d ı r. V. Kunçef

yoldaş ş u n l a rı a nlattı :

- Radyo ve televizyon, yığ ı n ların ideolojik eğitimi ala n ında başarısı n­ d a n ki msen i n şüphe etm ediği a �a çl a rdı r. Bizim radyo ve televizyon yayın­ ları mızda topl umsal-politik kon u l a r en önemli yeri a lıyor. Oncelikle, M a rk­ sizm-leninizm öğrenenlere ya rdı mcı olmak üzere haftada i ki ·defa ders yayı n ı m ı z var. Radyo ve teleııizyonda çalışan gazeteci leri miz, şimdi ba şlıca çaba larını , haber verme ve olayları yoru m l a moda yeni yol ve usuller a ra maya yöneltmi şlerd i r. ,,1 970 dünyası» baş l ı ğ ı a ltında ya pılan ve çeşt i tli memleketlerden gelen büyük bilgin lerin katı lışıyla d üzen lenen yuvarlai k masa ta rtışmaları d i n leyiciler a rasında büyük bir i lgi ve geniş yankı lar uyandırd ı . Radyo ve televizyon görevlileri, yayını yapanlarla d i nl iyenler ve enformasyonla d i nleyicisi a rasındaki s ı n ı rı ortadan ka l d ı rma,k için geniş bir ka m uoyu soruşturması yapmaktadı rlar. Bazı yayı n l a ra ("Komsomol­ c u l a rı n Partiye raporu», "Bize telefon ed i n iz», "Hem ça buk, hem ka liteli .. vb.) kız ve erkek binlerce genç dolaysız olarak katı lıyorlar. Radyo ve Televizyon Komitesi'nde, «mavi ekran seyircisinnin kanısını yoklama kla görevli bir sosyolojik prog ra m merkezi meyda n a getirilmiştir. B u merkez, seyirci ve d in leyicinin psi kolojisini, olayları öğ renme d üzeyini, i lg'ilerini ve radyo-televizyon yayı n l a rı n ı n o n u etkileme d erecesi n i incele­ mektedir. B i r g ru p sosyolog' da, ka rdeş ülkelerin radyo-televizyon gazete­ cileri n i n tecrübesin i öğren meye ça l ı şmakta d ı r. Halkın değ işik grupları için çeşitli radyo ve televizyon prog ra ml a rı hazı r­ lanmakta d ı r. Orneğ i n , radyo n u n "Hristo Botef» "Ürfey» ve "Horizont» (ufuk) g i bi program türleri vard ı r. B u n ların her biri n i n fizyonomisi başka­ dır. "Hristo Botef» geniş politik ve kü ltürel bir p rogra md ı r. "Ürfey» m üzik san'atı i le i l g i l i bir progra md ı r ve öncelikle klôsik eserleri sevenlere hasre­ d i l mekted i r. Gündüzleri ve gece leri yayı nlanan "Horizont» prog ra mıysa, çoğdaş hafif müziğ i tercih eden gençler içindir. Bu, aynı zamanda, heryarım saatte b i r, iç ve dış olayla r hakkında e mekçi lerin yaşlarına göre hazırlan­ mış ha berlere yer veren politik bir progra m niteliğindedir. Bu progra m, d i n l eyiciye, günlük olayl a rdan adeta z · i her ya rım saatle verilen haberlerle b u n l a ra yine «ba ğ l a n ma" olan . a ğı vermekted i r. «Horizont» çoğ u gençlerde politik ha berlere ka rş ı ilgi uya n­ d ı rm ı ş d u ru mdadır. Hesa plara g öre, b u progra m ı n yayı nlan masına başlandıktan sonra , gençler a rasında radyo dinl eyicileri sayısı % 1 8-20 a rasında a rtmıştır. Komitemiz, dedi V. Kunçef yoldaş, ön ü m üzdeki beşyı l l ı k plan döneminde radyo ve televizyon yayı n l a rımızın gelişmesine i l işkin görüş ü n ü tesbit etmiştir. B i rkaç bili msel a raştırma g rubu 1 980 y ı l ına kada rki dönemi kap­ sayocak öngörü leri hazırl a m a ktadır. 894


Burjuva ideolojisine karşı Konuşmalarımız

yola başyurara,k,

sırasında,

sosyalizmin

fikir

düşmanlarının,

her

ve onlara ..deideolojizasyon» teorileri, çeşitli sosyalizm «modelleri» gibi

yabancı görüşler, ulusal soruna Hişkin burjuva görüşleri aşılama çaba­ la riyle bağlı birçok problem üzerinde duruldu. Son yıllarda Bulgaristan Halk Cumhuriyeti'nin diğer memleketlerle iliş­

kileri epeyce genişledi. Yabancı memleketlerle ticaret, uzman değiş­

tokuşu, turizm ,artıyor.

1 971 yılında, henüz 'kesinleşmemiş hesaplara göre, 700-800 bin turist geldi.

Bulgaristan'a yalnız kapitalist memleketlerden

Bu «akın»ın sonuçlariyle ilgilisorumuza cevap veren Bulgar yoldaşlar, turizmin ekonomik yarar 's'ağladıktan

bileceğini özellikle bel+rttiler. Bulgaristan'a, yalnız Karadeniz boyunda dinlemek 'için değil, aynı zamanda memleketi tanımak için gelen yaban­ cılar, hızla gelişen şehirleri, bayındırıimış köylefi gözleriyle görmek, na�ik ve konuksever insanlarla görüşmek olanaklarını da buluyorlar. Bütün bunların yabancı konukları politik görüş bakımından belirli ölçüde etkile­ mesi de doğaldır. Karadeniz kıyısının güney kesiminde büyük bir gençlik kampı kurul­ muştur. Burada sosyalist ülkelerden ve birçok kapitalist memleketten gelen

genç kız ve erkekler tatilierini geçirmektedirier. Kampta, bir yandan biri­

birine karşıt iki toplumsal sistemin değerleri ve sosyalizmin üstünlükleri konulu ilginç tartışmalar örgütlenmektedir. Gençler f.abrikaları ve ko­ operatif işletmelerini ziyaret etmekte, sosyalist düzenin Bulgaristan halkına ne büyük nimetler sağladığını gözleriyle görmektedirler. Batılı turistler, öncelikle orta tabakaların temsilcileri, aydınlar ve kısmen

de işçilerdir. Bunlar Bulgaristan'a genellikle iyi duygular beslemektedirler. Ama şu da bir gerçektir ki, birçok Batı memleketinde ve hele federal

Almanya'da turist firmaımı, Bulgaristan'a hareket edecek olanımı peşinen kendine özgü bir ideolojik eğitimden geçirmekte, onlara önyarg.ılar aşı­ lamaya ve

8,atl hayat tarzının propagandası için kendilerinden y'ararlan­

maya çalışmaktadırlar.

Netekim,

federal Almanya'da «Turist klavuzu»

serisi içinde yayımlanmış olan «Bulgaristan'da istirahab. başlıklı broşür

bizim elimize de geçti. Bulgarkomünistleri bunu çogaltmış ve Batı ideolo­

jisi ajanlarının amaç ve metotları hakkında herkesi aydınlotabilmek mak­

sadiyle Va.rna'da geniş ölçüde yaymışlardır. Işte bu broşürde yer olon ve usta hırsız öğüdünü andıran direktiflerden bazı parçalar: «Dnünüzde demir perde vardır. Bunun ne demek olduğunu bilirsiniz. Siz imtiyazlı bir durumda olacaksınız. Bundan faydalanarak, her şeyden önce Bulgar/arla yakından temas olanağı arayınız. Plôjda, restoranlarda, dans pistlerinde, yollarda, her yerde sizi gayet nazik karşılıyacaklardır.

895


Ta rhşmalardan çeki n meyiniz, bundan size hiç bir baskı tehl ikesi gelmi­ yecektir» . . . «Alman turistleri olarak etki li bir a raca sahipsin iz. Bu sizin kişisel baga­ jınızdır. Bu bagajda ufak-tefek şeyler bulunacaktır, fakat siz b u n larla Buigariara yard ı m edeceksiniz. Ya n ı n ıza k ü çük boyutlu bkkaç kitap a l ı n ı z. Bunların Hle de politik olması gerekmez. En yenilerinden birkaç g azete, resiml i derg i , mima rlık ve sinema derg i leri a l mayı da i h mal etmeyiniz. Bunları, ken d i n iz okud uktan sonra, Bulgar a rkadaşla rınıza hediye edebi lir ya da «emaneten» vereb i l i rsin iz. Buna ola na,k bulamazsa nız, gazete ve derg o i l a r olsun, «un utuveri rsi niz» . . . «Siz Batıdaki hayatın üstünl üklerini her fı rsatta bel i rtmekle yükü m l üsü­ nüz. Ama b un u pek böbürlenmeden yapacaksı n ı z . Bulgaristan'ıo duru­ m u n u eleştirebilirs'i n i z ve eleştirmek zorundası n ı z. Ama bunu yaparken küçümsemekten titizlikle kaçı n ı nız. Bir şey h ediye etmek istiyorsanız eğer, b u n u bir hayırseverlik olarak değ i l , b i r dostluk jesti olarak ya pınız. Bulgar konukseverl i ğ i sizin bu jesti nizi karşı lıksız bırakmıyacaktır. Sizi evlerine dôvet edenler oldu mu g i d iniz. B i rlikte restora no, geziye g i d i niz. Böyle­ l i'kle, g erçek Bulgar 'kon ukseverl i ğ i n i yakı ndan tanıma olanakları bulmuş olacaksı nız. B i r şey satmak isted i ğ i n iz zaman, tekel hakkı kullanır g i bi fiyat 'üzerinde d i ren meyi n iz, onların verdiğine razı olunuz. Bu size daha elverişl ' i .

Varna parti görevli leri, bu za rarlı ideolojik etkinin öncelikle gençleri ve ayd ı n la rı hedef tuttuğ u n a dikkati çekti ler. Ya bancı turistler, onlara, maddi üreN m alanında ka pita lizmin «üstünı ükleri .. ayd ı n kiş i n i n «yaratıcı özgürlük .. başa rı lar..a u laştığ ı kams ı n ı aşıla maya 9a lışırlar. Bu lgarların Sovyetler Birliği'ne d ostluk d uyg ulariyle bağ l ı oldukla rı n ı do bild ikleri 'i çin, cepheden değ, i l, dolaylı yoldan a nti-sovyeNk propoganda ya pma ça basındadıriar. örneğ in, Bulgaristan'ın Ekonomik Yard ı m laşma Konseyi'ne katılışını söz­ konusu eden bu turistler, «daha büyük ulusal bağımsızlık.. tavsiyesinde bulunmayıihmal etmezler. Ancak tecrübe, b u propagandanın bir avuç toy gençten başkasını tuzağa d ü ş ü remedi ğ i n i g östermekted i r. Varna ,i l i komün istleri, yaz mevs,i mini geçi rmeye gelen yabancılara Bulgaristan hakkında gerçeğe uyg u n bilgiler vermekle ödeviı olduklarını un utmuyorla r. Varna radyosu ing i l izce, Fra nsızca, Alma nca ve daha birçok d i lde yayı n l a r yapıyor. Turistler için, ta nınmış bilginlerle, halk aktivistleriyle karşılaşma topla ntı l a rı , emek koll ektifleri n i ziyaretler, «Bulgari stan hak­ kında neler b i liyarsunuz .. ,ko n u l u yarışmalar örg ütlen iyor. Batılı tu ristlerin etkisi, daha önce var ol mayan veya o ka dar önem l i sayı lr n ayan bazı probl em ler doğ u ruyor. Bunlardan b i ri a lkolizm problemi­ dir. Gerçi bu o kadar yayg ı n , şiddetli ve end işe verici değ i ldir, a m ma yine Ş99


de Bulga ristan'da i lg i l i ler bunu küçü m semekten uzaktı rlar. Gençlerin bir böl üğünde görülen a lkol l ü içki d üşkün lü ğ ü, genç kızların do sigo roya dada nmaları g i b i olaylar Bulgaristan i çi n tipik sayı lamaz. Bunlar b i raz do kötü örneklerin belirti lerid i r. K.

Avramo! bu konuda şunları a n lattı :

- Ben 1 944 yılındaki sosya list devriminden önce, daha öğrenciyken, içki ve Sigara Aleyhtarıarı Cemiyelii üyesiyd i m . Alkolizm a leyhtarı ha reketi daha o zaman Partimiz ve Komsomol y-önetiyorlard ı . Yığ ı n la r arasında g izli parti çalışmasının bir biçimi olan bu cemiyetıerin üyeleri, daha sonra g enel likle devri mci ha rekete ka'tı ldılar. Gerçi meml ekette bu cemiyeti n küçümsendiğ i b i r dönem yok değ i ldi, a mma bundan b i rkaç y ı l önce b u yöndeki ça lışma l a rı n yeniden ca nlandığı görüldü. Cemiyet Sofya'da «Ayık­ lık.. adlı b i r gazete çı,k armaya başla d ı . üyelerin teklifi üzeri n e, Bakanlar K u rulu, oku l l a ra ya,k ın yerlerde a l kollü i çki satışını s ı n ı rladı. Posta na g i b i topl u msal yerlerde, loka l ierde v e kahvelerde a lıkolü içki satışı yasak ed i l d i . Konu�maları m ı zda ki l'i'se v e 'ki l iseye karşı tutum sorun u da sözkonusu edildi. Bulgarista n'da bu sorun ' u n b i r özel l i ğ i va r : Kil ise Bulgar tari h inde bazı devi rler boyu nca belirli b i r o l u m l u rol oynamıştı r. B i r za manlar u l usal bağ ı msızlık savaşiyle dinsel bağımsıztık mücadelesi, ya n i Fa naryotlara karşı bağ ı msız kil'ise hareketi b i rbirine örü l m üş ; fakat Bulgari sta n , Os­ manlı Imparatorl uğu çerçevesinde bağ ımsız kilisesine k,a vuştuktan ve Bulgar d i nsel merkezi Istanbul'a yerleşti'kten sonra, memleketi n genç d i n ada mları s ı n ıfı yavaş yavaş bozulmaya v e halkın pol itik yaşa ntısında gerici bi r rol oynamaya başlamıştır. Bulgar b u rjuvazis i n i n m eydana çık­ ması ve oluşması devri nde kilise ta mamiyle gerici bir tutum a l mış, faşizm yıllarındaysa o zamanki yöneticilerle y'akından bağ l ı olarak hareket ettiği görül müştür. T. Stoyçet' i n belirtti ğ i g i b i , Bulgar ortodoks ki l isesi n i n özg ü l bir n itel çizg'isi şudur: Din adamları n ı n büyük çoğ unluğ u halk a rasından yetişmiş­ lerdir. Sosy a l i st devri mden son ra d i n adamları a rasında b i r tobaka laşma o l m uştur. Bi rçok din adamı ki lisenin tutum u n u yermek için sert gösterilerle kiliseden çek i l m i şt i r. 50 papaz da mesleklerinden vazgeçmi şler ve bir halk toplantısında söz a l a rak, bu ha reketlerinin nedenini açıık la mışlard ı r. Bun­ l a rı n aynı maksatla gazetelerde yayın ladıkları yaz ı l a r, daha sonra «dinsel ' ya n ı l g ı la rdan doğ ru yola geçiş.. a d l ı bir kitap haline g etiri l mişti r.

Bulgaristan'da, Anayasa gereğ,ince, kilise devletten ayrı d ı r. Bu hüküm Halk C u m h u riyetin'de biraz özel biçi mde gerçekleşti ril i yo r : Kilise, din ada m la rına aylık ödeyebilmek üzere devletten ödenek a l maya devam ediyor .. Yuka rıda söz ü n ü etti ğ i miz ta ri hsel özel likler bir dereceye kadar bu uyg u l a mada yankıs ı n ı buluyor. Doğal olarak, kil ise bilimsel dünya görüşü ne d a i ma a l eyhtar ol muştur ve a l eyhta r olmakta deva m etmekted i r. Bu durum, za manı mızda·ki eğitsel 897


çalı şmaları güçleştirmektedir. Kilise basınında, vaazlerde ve dinsel söyleşi­

'erde, ki lisenin tarihsel hiımetlerini süsleme ve abartma eğilimleri göze

çarpmaktadır. öyle ,ki, bazı

u lusal kahramanlar kasıtlı olarak kutsal­

laştı rı lmakta, onların kiliseyle ilişkileri üzerinde fazlaca durulmaktadır.

Dinsel gelenek ve törenlerle mücadelede zorl uklar daha bü)'üktür. Bilindiği gibi, insanoğlunun hayatında doğum, ad koyma, ni'kôh vb. gibi

başlıca olgular öteden beri hep kiliseyle ilişkilidir. Şimdi Bulgaristan'da

insanı bu olgu larda din yolu ndan çeken yurttaşlı k törenleri u ygulaması

yerleşmekte ve benimsenmektedir. örneğin, Dropla köyü Tarım Koopera­ tifi Başkanı

G. Antonof ve Parti Komitesi Sekreteri V. Pi/ef yoldaşların

anlattıkları gibi, bu rada artık çoktan beri her bakımdan iyi düşünülmüş bir «ad koyma»

ve

nikôh-düğün töreni

uygulanmaktadır.

Bu

tören

herkesçe öylesine benimsenmiştir ki, bu köyde üç yıldır bir tek kilise nikôhı kıyıimış değildir ve vaftize artık hiç kimse önem vermemektedir. Bulgaristan'da değildir.

dinsel

Halkın bellrf,;

köy inançlarla

mücadele

henüz

sona

ermiş

tabakaları arasında bazan büyük bir aktiflik

gösteren rahipler hôlô başarılı olabilmektedirler. Konuştuğumuz yoldaşlar, dinin yığınlar üzerinde zaten hiçbir zaman çok güclü olmayan etkisinin yıldan yıla zayıfladığını, kiliseye gidenlerin sayısının azaldığını söylediler. Bu lgaristan'da halkın bir kısmı Türk'tür. Yuvarlak masa konferansımızda söz alan yoldaşlar, sosyalist yurtları nın eşit haklı vatandaşları olan bu Türklerin yaşayışlarının geniş bir tablosunu çizdiler. Bu gerçekler, Türki­ ye'de ve diğer bazı memleketlerde b u rj uva çevrelerinin Bulgaristan'a karşı hücumlarının yersiz olduğunu göstermektedir. Vaktiyle Bulgar burj u vazisi ulusal azınlıkları ezen ve tecrit eden bir

politika güdüyor ve bu politika ulusal azınlıkların ekonomik bakımdan geri kalmalarına ve sürünmekten farksız bir hayat sürmelerine sebep oluyordu.

1 944 yılı 9 Eylül Devrimi'nden sonra, Türk asıllı burjuva elemanları halk

egemenliğini' n ilk yı llarındaki kaçını lmaz güçlüklerden faydalanarak, anti­

sosyalist bir hava yaratmaya çalıştı lar. Bu maksatla, Türklerin yoğun bulunduğu bölgelerin geri kalmışlığını da dillerine doladılar. öte yandan Türkiye yönetioi çevreleri de yangına körükle gittiler, Türk azınlığı nın ulusal ve dinsel duygularını sömürmeye çalıştılar.

- Yıllar yılı, dedi /. Abacief, burjuva propagandaeılan Türk asıllı yurt­ taşlann

Türkiye'ye

göçmelerine

Bulgaristanı n

yol

vermediğini

,iddia

ettiler. Fakat bundan üç yıl önce, Bulgaristan'la Türkiye arasında bu sorunla ilgili anlaşmanın imzalanmasından sonra, Türkiye )'öneticileri bir­ kaç yüz aile almakla yetinerek, göçü engelliyen çeşitli güçlükler çııkarmaya başladı lar. Bu çevreler, Türkiye'ye gidecek göçmenlere taşıt aracı vere­ miyeceklerini açıkça söylüyor, onlara Türkiye'de ev, iş, toprak vermekle

de kendilerini yükümlü saymadıklannı açıklıyor/ardı. Büyük çiftlikçilerin

898


toprakla rına doku n ma k i stemeyen Türkiye yönetici çevreleri n i n bu hareket­ leri , göç heveslilerinden b i rçokla rı n ı n gözleri n i n açılmasına yard ı m etti . Ulusal soru n u n çözümüne a rd ı cı l sosyalist ya naşım, Türk asıllı yurttaş ­ l a r ı n BKP'ye sempetisini �aza ndırd ı . Gerçekten d e , halk egemenliğ i yıl­ larında emekçi leri m i z i n bu kı s m ı n ı n kültürel gelişmesi ve maddi duru­ munun iyi leşmesi yolunda büyük başarıla r elde edild i . Parti ve hükü met, Türk asıllı yurttaşları n özg ü l ilgileri n i de gözönü ne ,a l makta , me mlekette Türkçe g azete ve dergiler yayı ml a nm a'kta, radya yayın l a rı yap ı l ma kta, Türkçe öğrenmek i stiyen öğrencilere bu alanak verilmektedir. Burjuva i deoloji sine ve geçmiş,i n kalıntılarına karşı mücadele, ideolojik ve eğ itsel çalışma ların daimi ödevleridir. Fakat hayat yeni yeni sorunlar ortaya çıka rıyor. Bir örnek verel i m . Parti, köy ekonomisi n i n b u n d a n sonraki h e r yanlı yüksel i şi , sanayi te meli üzerinde yoğ u n la şması ve gelişmesi ted birleri n i haz ı rlad ı . 1 97 1 , Bulga­ rista n ' ı n koşullarında köy ekonomisinin çağdaş aşa maya uyg un yeni biçimi olon ta rım-sa nayi kom pl eksierin i yığ ı n sa l yaratma yılı oldu. Yeni beşyıllık pıan döneminde bu kom pleksler çerçevesi nde köy ekonomisi ü retimini bölgesel yoğ u n laştırma i\,i gerçeldeştirifecek, büyük hayvancıfık sanayi i şletmeleri meydana getirilecektir. Köylüler bu ta nm-sa nayi kompleksieri uygula masına «evet» diyorlar. Çünkü ,köy ekonomisi a l a n ında yeni karmaş ı k ödevleri gerçekleştirme ve yaşama d üzeyleri n i bunda n böyle de yükseltme yolunun bu kompleks­ Ierden geçtiğ i n i görüyor ve b u n u n doğ ru yol olduğ u na i na n ı yorlar. R.

Stoyanol dedi ki :

- Şimdi ideolojik ça lışmaların ödevi, yeni koşullarda toplumsa l mülki­ yete gerçek sosyalist yanaşımı geliştirmek ve sağla mca yerleştirmek ; dost­ luk duygusu n u ve yoldaşlık bağları n ı kuvvetlendirm ek, bütün emekçi lerin çıkar o rt.a klığı bilincini derinleşti rmektir. Bu ödevi gerçekleştirme çalış­ maları daha esnek bir stil, büyük realiıım, somutluk, insan larla daha sıkı temas, onla rın i kircim, kuşku, endişe ve en küçük ruh hali n üansları n ı yakala ma kabiliyet i gerektirmektedir. Biz ş i m d i b i r tek köyü bile d ikkat a la n ı dışı nda bırakma maya çalışıyoruz. Evvelce parti komiteleri baza n yalnız büyük çaptaki problemlerle uğra ş mayı yeğliyor, şu veya bu kon ma yeri ndeki i nsanla rı ve kollektifleri gözden kaçırdıkların ı farketmiyorlardı . Oysa, sonra d a n koskoca problemler ola bi lecek a nlaşmazlık v e çelişıkiler asıl ora larda meyd a n a çıka biliyordu. Tarı m-sanayi kompleksieri kuru l masiyle i lgili olarak, parti örgütlerin i n eylemleri n i v e parti organlarının yapısını yetkin leştirme g i bi sorunlar ortaya çıkmakta d ı r. Şi.mdi çeşitli va ryantlor deneniyor. Tasarım ba k ı m ı n ­ dan g e n i ş v e a nla mca önemli bili msel deneyler, pratikte yoklanarak en elverişli ve isabetli olduğu kanısına varı lacak model bulununcaya kadar 899


d evam edecektir. Kompleks alanları çerçevesin de ideolojik kurumların da

yetkinleştirilmesi, yersel radyo yayınları sisteminin daha başka biçimde

örgütlenmesi, birkaç basın organının bir büyük gazetede birle�tirilmesi,

Marksizm-leninizm üniversitesi açılması, politik öğretim kabinesi, kültür

ve sanat koordinasyon kurulu vs. meydana getirilmesi de sıradaki ihti­

yaçlmı·mızdandır. Tek sözle, Bu lgaristan'ı bu alanda büyük işler bekle­

mektedir.

* BKp'nin ideolojik çalı�malarının birçok ödevleri, öteki sosyalist ülkeler komünist partilerinin çözmekte old ukları ödevlerin benzeridir. Bundan

ötürü, BKP Merkez KomHesi'ndeki son kanuşmamızda i . Abacief, K. Vasilef ve diğer yoldaşların belirttikleri gibi, Bu lgaristan Komünist Partisi kendi

tecrübesini açık yürekle o rtaya koymakta, dostların tecrübesini de dikkatle inceleyıp benimsemektedir. Kaldı ki, EYK üyesi ülkelerin kardeş partileri merkez komiteleri sekreterlerinin

1 970 yılında Bulgaristan'da yaptıkları

özel toplantıda, bu alanda daha uyumlu hareket edilmesi kararlaştırı l­

mıştır. Partinin yığınlar arasındaki 'i deol maya bu karar da yardım etmektedir.

900


Sovyetler Birliğinden mektuplar:

Komünist ve partisiz bilginler Bugün kapita l ist memleketlerde "Sibirya» deyince. hôlô uçsuz-bucaksız taygaları, yazı kışı erimiyen buzları ve dünyanın e n h ü cra köşelerinden b i ri n i akılla rından g eçiren nke insanım vard ı r. G erçi Si birya'da böyle uçsuz bucaksız taygalar. yaz-kış eri miyen buzl·ar ve az n üfuslu bölgeler yok değ i ldir. Ama Sibirya'n ı n çehresin,i a rtı k bu çizg i ler belirlemiyor. Her yerde d ev işletmeler, eletrik santral leri, yepyeni şehirler yükseliyor ve bunları yoğ u n bir yol örgüsü birbiri n e bağlıyor. Sibirya çoktan Sovyetler Birliğ i ' n i n end üstriyel g'ücün'ün en büyük merkezlerinden biri haline gelmiş bulu nuyor. Ve biz, sıcacıık K ı rım'ı terkederek. Sovyet biliminin gelişmesi hakkında bilgi edinmek 'üzere Sibirya'ya doğ ru uçuyoruz. Sovyet biliminin gelişmesin i i n celemek için Novosi birsk' i n en ideal yer olduğ u söylenebilir. Büyük sayıda ve ölçüde bilimsel g ü cleri bir a raya getiren bir Akademi şehrinde. SSCB'n i n bi l i m politikasını eyl emde gör­ meye, toplum geliş mesi n i n çeşitli ya nları hakkında bilginlerin Hkirlerin i kend i ağ ızla rı ndan d i nlemeye ve ensonu o n la rı n yaşama koşulları hak­ kında belirli bi r tasa rı m ed in meye elverişli bütün olanaklar var. Akademi şehri

Novosibirsk SBKP Yöre Komitesi Sekreteri N. K. Dibenko yoldaş (43 yaşı n da bir mühendis) bizimle konuşmasına şöyle başladı : - SSCB' n i n doğ u bölgeleri ni n ta biat zeng i n l i kleri n i n işleti l mesine, üretici gücleri n dağ ı l ı m ve geliş mes,i ne özel bir önem veri ldiği n i biliyor­ sunuz. Bunu sizlere, "yalnız» 1 79 bin km. kare bir araziye yayılan ve n üfusu 2 mi lyon 480 bin kişiyi bulan. hem d e Sibirya ölçütlerine göre e n büy ü k saydmayan bi:üm yöremizi tamtarak a nlatmaya ça lışacağ ı m . Burada 50 sanayi i şkolunda. çoğ u makine üreten 500 kadar işletmemiz var. Geçtiğ i ­ mi z beşyıllıık plôn d öneminde sanayi pota n siyelimiz yüzde 55.8 ora n ında a rttı . Bizde i.ş g ücü yetersizliğ i va,r ve bundan ötürü d e emek ve�i m i ni a rtır­ maya özellikle önem veriyoruz. Daha 1 970 yılında üretimde yüzde 95'e varan genel artışı bu suretle sağlamış b u l,un uyo ruz. Ve b u e m ek verimi a rtışında bilgi n lerin ça l ışmaları n ı n büyük bir rol ü var. Yalnız geçen beş­ yılJ,ık plôn döneminde bi lgıin l erimizin 500'den fazla bulgusu üreti mde uyg u landı ve bundan mi lyon larca ruble tutarında fayda sağlandı. Şeh i rd e 1 20 bili msel -araştırma k u r u m u ve 1 20 bin öğrenci n i n devam etti kleri 1 6 yüksek okul ve 37 teknikum va'r. Tabii. bu kurumların en başında Akademi şehrimiz geliyor. Bu. yalnız yersel ölçüde değil. bütün Sovyetler B i rl i ğ i ölçüsünde ö n e m i ol,an bir varl ı ğ ı m ı zd ı r. özel liği d e . birçok problemi kompleks biçimde i n celemekle uğraşan b i l i m enstitüleri n i n burada yoğ u n ­ laştırı l m ış 'o·l m a sı d ı r. Bu i ncelemeler pratikte gayet 'o l u m l u sonuçkır ver901


diğ inden, şi mdi yu rttaşları mızın Lenin pazarla rı (*) ça lışmalariyle meydana geti ri lmiş olan fon l a rdan yararlanılarak, Köy Ekonomisi B i l i mleri Akade­ misi ve Tıp B i l i m leri Akadem i si Sibi'rya kolları n ı n yapımına başlanmışt ı r . . . Akademi �ehri . . . B u "SSCB Bili mler Akad e m i si Sibirya 'kolu Novo­ sibirs,k B i l i m Merkezi» a d ı n ı'n kı saca söylenişid i r. Sibirya' n ı n Ob ı rmağı boyunca 25 km. yol geçerek vard ı'k bu Akademi şeh ri' ne. Bize Novosi birsk Parti Şeh i r Komitesi Sekreteri i . F. Siplô kof eşl i k ediyor ve bura l a rın g üzel­ l i ğ i n i , eşsiz kalkı nma ve gelişmesi n i gerçek b i r Si b i ryalı coşkusu ile yorul ­ mak bil meden a n latıyord u .

Akademi şehri ' n i n 5 6 bin nüfusu var. Bu şehri birçok bilimsel-araştırma enstitüsü, okul lar, büyük a pa rtmanlar, sayısız d i n lenme ve spor kuru l uşları meydana geti riyor. Büyük Ob Denizi'ne bakan şehri harikulôde Sibirya orma n ı a rı çevreliyor. I lg i n ç m i ma risi ile d ikkati çeken Bi lginler Evi' nde, bizi uzun boylu ve g ü ler yüzlü b i r bilgin, SSCB Bi l i mler Aked i misi Sibirya Kolu Yönetmeni ve SBKP MK aday üyesi a kademisyen M i h a i l Alekseeviç Lavrentief kabul etti . Görüşmem ize , S i b i rya Kolu Prez'idyumu Başkan Ya rd ı mcısı a kademisyen G. i. M a rçuk, Akademi şehri Parti Bölge Komitesi B i ri nci Sekreteri ve felsefe bi l i m leri ,adayı R. G. Yanovski ve diğer bazı yoldaşlar da katı l d ı l a r. Hemen söyliyelim ki, evsa h iplerimiz her bakımdan yüksek d üzeyde yete­ nekli ve soru mlu kişıi lerd i . Aka d emisyen Mavrentief söze şöyle başlad ı : - Sizleri herha lde bu Akademi şehri'mizin tari hçesi, burada ne g i b i ödevlerle i ş e başla d ı ğ ı mız ve neyi nası l yeri ne getirebildiğimiz soru n l a r ç o k i l g i lendiriyor. Akademi şehri'nin örg ütlen mesine 1 3 y ı l evvel g i rişi idi. Burada böyle bir şehir yaratma ihtiyacı, Sibirya'nın, Uza k-Doğ u'nun bu muazza m bölgesinde genel d üzeyi - kült ü rel ve bili msel - kesinlikle yükseltme gereğinden doğ muştu. Sibirya ' n ı n gelişmesine hız verme, yeni yeraltı servetleri meydana çıkarıp değerlendirme vb. kararla r tam o zaman a l ı n mış.tı. Sibirya'da b i r bilim merkezi ya ratılma sına g i rişme tekl ifi n i bi lginler i leri sürdü ler. Pa rti M erkez Komitesi ve h üıkümet bu teklifi d estekled i rler. Benim başka n l ı ğ ı m a ltında ve a kademisyen S. L. Sobolef, A. A. Trofimuk ve diğer bazı yoldaşların katı ldı kları bir örg üt komitesi ,kuru l d u . Lavrentief yoldaş bira z düşünd ükten sonra şöyle d eva m etti : - Şu geçen y ı l l a r, burada, her b i l i m d a l ı nda ça l ışan ve nispeten yakın mesafelerle k u rulan enstitülerle muazzam bir bilim kompleksi yaratma g i rişiminin gayet isa betli bir i ş olduğunu gösterdi. Ve böyleli kle, esas

(*) I l k d efa Len i n ' i n g i rişimi ve katı l masiyle başlayan cumartesi ve pazar g ü n leri i ş saatleri dışı ndaki gönü l l ü yığ ınsal ça l ışmala r. Red .

902


bili msel problemlerin kompleks biçimde çözü m ü olana kları elde edi l m i ş oldu. G e l e l i m , işin pratikle bağlantısı na : Burada y e n i v e ç o k :i lginç b i li msel sorunlar ortaya çıkarı ld ı . Oyle ki, sanayiin ve halk ekonomisi n i n gelişmesi ve gelişmen i n hızl,a ndırılma sı bu soru n la rı n çözüm üne bağlıydı. Bu cüm­ leden olarak, örneğ in, jeologları m ı z burada petrol, gaz, elmas a raştır­ malarına g i rişmenin teorik gerekçeleri n i hazı rlad ı la r. Bu gerekçelere dayanan kara rlarla yapılan ça l ışmalar bugün büyük ölçü lere varmıştır ve büyük sonuçlar vermektedi r . . . Yetmişinci doğ u m yıldön ü m ü n ü geçen yıl kutlayan, a ma yaşı ndan çok daha genç gösteren Mihail Alekseeviç, yavaşça yerinden kalka ra k bir duvar hari tasına doğru yürüdü. Bize bu haritada, Sibirya ve Uza k-Doğ u bilim merkezlerin i n dağ ı l ı mı n ı göstererek, bunları n meydana getiri l mesinde ve geliştiri l mesinde Akademi şehri ' n i n n e büyük bir etkisi olduğ u n u a nlattı . Sonra yine yerin e dönerek, B i li mler Akademisi Sibirya Kolu' n u n eylem i n ­ d e k i üçüncü y ö n hak,kında şu iz,a hatı verdi : - Burada gençliğin eğ iti minde de büyük başa rı lara ulaşıldı. Akademi geniş haklar, enstitWere ve o,kullaro. kim leri ka bul edeceği m i z ve neyi nası l öğ reteceğ i m i z hususlarında geni ş yetki ler veri l miştir. Biz orta okul lar düzeyinde kabiliyetii gençleri kendimiz a rıyoruz, bütün Sibirya ve Uza k-Doğu öl'ç üsünde - g ıyabi ve karşı l ı k l ı özel matematik ve fizik yarışma ları ve oli mpiyatlar düzenliyoruz. O n bi n ­ lerce öğrenci katı lıyor bunlara . Kabil iyet gösteren, fakat bilgileri yetersiz olanlar için üç yıllık (sekizinci sınıftan on uncu sınıfa kadar) özel fizik matematik okulu öğ ren i m i örgütı üyoruz. Böyleli kle, genç kabiliyetleri b u l u p kendi alanı mıza çekiyor v e onları kendi i stemleri mizin gerektirdiği d üzeye çıkarmak için eğ itiyoruz . . . şehri'm izde bize bilimsel de n ey için

Miha il Alekseeviç Lavrentief, böylece, bize Akademi şehri ' n i n ü ç esas eylem yönünü tanıtmış old u . Biz bu yön leri daha sonra yeteri kadar ayrın ­ t ı l ı olara k da öğrendik. Ama şi mdi bu üçüncü y ö n üzeri nde b i raz daha d urma, k istiyoruz. Burada gençlerin eğiti m i için, genç elema n la rı n yetenek ve kabiliyet­ leri n i n yabana gitmemesi için (genç bi lginler de, ,ün iversiteliler de, aspiro ntlar da bu sözün kapsa m ı içindedir) bilg inler tarafı ndan gösterilen i l g i n i n samut beli rtileri (1) bizi gerçekten hayretler içinde b ı ra ktı ve elbette

(1) Bu ilgi doğal olmak tüm Sovyet top l u m u n u n karakterinden i leri gel­

mektedir. Bu i lg i n i n somut belgeleri olarak, burada , SBKP M K' n i n ve SSCB Baka nlar Kurulu'nun Eki m ayında kabul edilen ve ü niversite öğrencilerinin maddi du ru mlarını, kon ut-yaşam koşullarını iyileştirmeyi (özel l i kle b u rsları n ı n a rtırılmasını) öng ören kararna mesin i , SBKP M K Genel Sekreteri L. ı . Brejnef yoldaşın Kre m l i n'de ü niversite öğrencileri önü ndeki söyle",ini a n m a n ı n yeterli olacağı ka nısındayız.

903


çok sevindi rd i . örneği n , a�ağıda özetle vereceğ i m iz konuşmalar, eğiti m­ öğ retim soru n la rına yanaşırnda gerçek demokratizmi en parla,k biçi mde göstermektedir : Akademisyen G . ı . M a rçuk : «Bizim p rensibimiz, g ençlerin en kabil iyet­ Ii leri n i seçme sistemini, yarışmaya hepsi n i n eşh koşullarl a katı l maları n ı sağ lıyacak biçimde demo�ratikleştirmektir. B u d a öyle basit bir i ş değ ildir. Zira bu za manda a na - ba balar çocukları n ı n çok üstün e düşüyor, onları "tı ka - basa doldu ruyor», yani g erçekten ka bil iyetl i olanı sadece kuru bil ­ giyle doldu rulmuş olandan ayırdetmeyi ôdeta i mkônsızlaştı racak kadar ,,jdmanlı» yetiştirmeye ça lışıyorlar. Bu, bilimsel eği time çekeceği miz genç­ lerin seçi minde ana prob l e m i mizdir . . . .,

SSCB Bil'i mler Akademisi muhabir üyesi A. G . Aga n b egya n : "Şu da va r ki, ün iversiteye g i ri ş sınavlarında diğer eşit koşulla'rın yanısıra, köylerden ve işçi merkezlerinden gelen gençlere şehirlerden gelenler ka rşısında önceHk ta nımaktayız. öyle ya, köylerden gelenleri, ötekilerle eşit derece aldıkla rı zaman, genellikle daha kötü yetiştirildi kleri n i gözön ünde tuta rak, daha ka bi liyetli sayıyor ve tercih ediyoruz ... Bundan sonra sözü bilginlerin yaşa ma koşu lla rına getirdik. B izi, bir genç bilginin, aspirantın veya stajiyer bi l i m işçisinin öğ re n i m d üz eyled eşit, a ma ü reti m alanında ça lışmakta olan emsa l inden daha az ücret olma­ ları n ı n doğ ru olup olmadığı soru n u ilgilendiriyordu (bu problemin Z I L'de d e ileri sürüldüğ ü n ü okuyucuları mı z belki hatı rl ıyacaklard ı r) . D u ru m u n gerçekten böyle olduğu bir sır değ i l d i . B u n u daha özel biçimde ve şöyle açıklıyorlard ı : - Genç bilgin lerin , üretim alanı nda ça lışan emsaline kıyasla daha az ücret a l mala rında, daha Akademinin eski başka n la rından b i ri ola n Vavilof ı srar ediyord u . Ona göre, ki bu g'örüş'ü biz d e beni ms'iyoruz, gençlerin bilime yönelişlerinde para birinci etken o l mama l ı'dır. Daha çok .kaza n m a k istiyen, başka alana g idebi l ir. Kaldı ki, prensip ba kımından genç uzman ilk zamanlarda - mütevazi ölçü ler i çi nd e olmak üzere tabii - aylığıyla (75-1 50 ruble) geçinebilir. Daha sonrası onun kendisine bağl ı d ı r. Hemen ilôve edel i m ki, b i l i m adamı olmak istiyenıeri n sayısında aza lma değil, çoğalma vard ı r . . . B urada, burjuva bası n ı n ı n uyd urmal a riyle i l g i l i b i r başka sorun, bilgin­ leri n , g üya mahsus toplatı lıp, kend ileri ni toplumdan ve toplu m u da o n ların etkisinden tecrit etmek maksadiyle, böyle uzaklara gönderi l d i kleri iddiası da sözkon usv edi ldi (bu uyd u rma n ı n bir başka biçi mi de, bilgin­ lerin sosya list toplumda, bu top l umla bağ lantısı ol mayan bir «elit tabaka» teşkil ettikleri söylenti s i dir). Bütün bunlar en azından cidd iyet yoksunu ·iddi a l'a rd ı r. Gerçekte Aka­ demi şehri'nin bilginleri n i binlerce bağ Sovyet top l u m u n u n hayatına 904


bağ la ma kta d ı r. Onlar bütün Sibi rya ve Uza k- Doğu ortamında, işletme­ lerde, kolhozlarda , yüksek oku l la rda, Novosibi rsk' i n ve yöremizin bütün kuru mlarında b i li msel a raştı rmal a r yapmaktadı r/a,r. çoğ u bilgin leri mi z çeşitli düzeydeki sovyetlerde halkvekif,i d i r, yersel parti komitelerine üye seçil m işlerd i r. Bize raka m l a ra day-a nan örnekler de verd i l e r : Akademi şeh ri'nde hemen hemen her oy u l u slararası konfera nslar ve her hafta do Sovyetler B irliğ i'nin değ işik bölgelerinden gelen bi lginlerin katı ldıkları konferanslar ya pılmaktadır. Neteki m, bizim orada bulunduğumuz gün lerde, "Okya ­ nusun iç dalgaları» kon u l u bir Sovyet-Fransız -sempozyumu sona eriyord u . Eğer bir insanda kast ayrı m ı ruhu vars'a veya «el i t toba,ka» temsilcisi olara k seçi ldiği düiüncesindeyse, bu ergeç şu veya bu biçimde ken d i n i gösterir. Biz böyleleri ne raslama d ı:k. To m tersi ne, b i l g i n leri n h e r türl'ü yapmacıkto n uzak demokratizmi ve sadeli kleri, yard ı mcıları n ı n hepsine aynı sıcaklıkla davranışımı d ik katimizi çekti. Burada bü,wn u l usla-rdan (Rus, Ukraynalı, Yahudi, Ermeni, Bura k vb.) komünist ve p a rtisiz bilgin­ Ierin (ki en değişik görelilerdeki bu po rtisizlerin sayısı hiç de a z değ i l) elele ve uyumla çalışhklarını gördük. Şüphes-iz, hepsinde kendine özg ü bir b i l i m adamı on uru göze çarpıyor. Hem bunun başka türlü o l ması mümkün mu" I. Bilim

ve

pratik

B i l i m o l ma d a n Sovyet top l u m u n u n gelişmesi i mkônsızd ı r, Biz de bili­ yoruz ki, SSCB'nde bilgin lerin rolü a rtma kta , SBKP buna özel bir dikkat göstermektedi r. Ama biz bilimle politi kan ı n nasıl bağdaştırı ldığı hakkında a çık bir fikir edin mek, hedeflerini n uyg u n düş'üp düşmediğ in i öğre n m ek istiyorduk. B u n u n l a i l g i l i soruları mıza birçoğ u cevap verd i ler. Işte akade­ misyen G . ı . Morçuk' un sözleri : - Bili mler Akademisi Si birya Kol u ' nun, SBKP XXiV. Kong resi'nin sonuç­ larına hosred i len genel topla ntısını açarken, M . A. lavrentief' i n daha i l k cümlesinde "Bugüne d e k parti kongreleri n i n h içbirinde bi l i m e şi mdiki kadar büyük bir i l g i gösterilmiş değ ildir» dediğ i n i hatırlıyorum. Doğ rud u r. Biz de bu fi kirdeyiz. Ve topla ntımızdo, XXiV. Kongre'nin i leri sürdüğü ono pro bl emi, ya n i bi l i msel-teknik i l erlemede hızı a rtı rmak içi n , b i l i msel araştırma l a rı n etki n l iğ'ini yükseltmek i çi n n e g i bi yollar bul unduğu proble­ m i n i biz de m üza kere ettik . . .

Bize, halk ekonom i si ıçin, memleket i çi n , emekçi leri n hayatı n ı iyi leştir­ menin bağ l ı olduğu sorunla rı n çözümü ıiçin n e g i b i işler ya pıldığını Aka­ demi şehrinde de enine-boyuna a n lattı l a r. Işte b i rkaç örnek : Bilindiği g i b i , şi mdi b i l i msel ve tek nik bulguları ü reti me uyg u l ama vôd elerini kısaltma işi sosyalist ü l kelerin çetin bir soru n u d u r. Akademi 905


şeh�i'nde bu p roblemin temell i bir çözümü a ranıyor. Oç yıl önce bu mak­ satla bir dizi somut teklifler h a z ı rl anı p ileri sürülmüştü. Iş te şimdi bunların uyg u l,a n ması tamamlanıyor. Hem i l g i l i ba ka n lığa, hem de Bili mler Aka­ demisi'ne almak üzere i ki makama bağ l ı deneysel üreti m konstrüktör b üroları kuruluyor. Bu b ürolar b i l imsel yöneti m i ve başlangıç projeleri n i , b i r süre sonra sanayie yeterli derecede işlen miş h a l d e bir teknoloji v e yeni ürün örnekleri verebilecek biçimde gerçekleştiriyorlar. Bütün bu süreçte aktif olarak görev a l a n genç mü hendislerin ü reti m alanına geçmeleri öng örüıüyor. Bu tasarı m ı n başarısından bütün ha lk ekono misi i çi n büyük faydalar bekleniyor. B i r başka örnek d e şu : Akademisyen Lavrentief, Sibirya'daki b ilg.in lerin, SSCB'nin doğa sa l incisi olan Baykal Gölü'nü korumak ,için a ktif b i r mücadele y ürüttüklerin i a n lattı. Işin şöyle b i r tarihçesi va r : Baykal dola­ yında bazı işletmeler kurulmuş. Bu nların ki rletti ğ i sula r Bayka l',a akıyor ve bu da göl'ün kristal temizl iğine zarar veriyormuş. Bu d urumdan yakın­ mala r oldukça, bazı işletme yönetmenleri sadece kendi işletmelerin i n başarısı n ı gözetme düşüncesiyle, su kirlenmesin i n p e k d e sQkı nca l l olma­ d ı ğ ı n ı ispata ça lışıp duruyorlarmış. Enson u, bir yandan Sovyet kamuoyu­ nun, bir yandan da bilgin lerin fikirleri n i gözönünde b u l u nd uran h ükümet, ş,i m d i bazı enerj i k tedb i rler a l mış ve bu ted birler sayesinde Baykal'ın doğal d u ru munun koru n ması teminat a ltına a l ı nabilmiş . . . Ne yazıı k ki, A kademi şehri'nde yalnız b i l i m işçileri sayısı n ı n 1 0 bini bulduğu 22 enstitünün hepsine şöyle bir u ğramaya bile gücümüz yetmed i . B u n d a n ötürü, sadece ziyaret edebildiği mi z birkaç enstitüde edi ndiğ i miz b ilgileri özetlemekle yetineceğ iz. Hesapbma Merkezi'n i n d irektörü olan ve arbk tanı�mış bulunduğumuz akademisyen G u ri y Iva noviç Ma rçuk, bu merkezin ça lışması ha kkı nda şunları söyledi : - Bizi m prensib i m i z şu : Küçü'k, fakat uzman kollektiflerle büyük problemleri çözımek . . . B,iz derin a raştırmalarla uygulama la rı bağ daştı rı. yoruz. Enstitün ü n yapısını da bu görev beli rliyor. Uygulamalar, büyük problemlerin h esapl,ama makineleriyle işlenmesidir. örneğ i n ; hava öngörü raporu, yoğ u n orta m ı n meka n ı ğ ı , ki myan ı n ve özellikle kata liz kimyası n ı n meka n i k sorunları ; karşıt sorunların Jeo-fizikle çözül mesi, yani yerçeki mi, m a nyetik ve sismografik (sapta ma) dalgaları n ı n jeo-fizik enformasyonu yard ı miyle yarayış l ı madenler b u l ma, j eoloji ve jeo-fizik ensti,t üsüne buna göre teklifler yapma çal ı ş ma ları . . . Büyük problemleri mizden biri enfor­ matiğ i n geliştiri lmesi d i r. Hesaplama merkezi miz baş'a rı lı ça lışıyo r. Başarı mız sadece son beş yılda kayda değer bir gelişme gösteren hesaplama tekni ğ i m iz,i n yüksek düzeyde oluşundon ibaret değildir. Her şeyden önce, b i l i m, doğ a , ü,retim süreç­ leri n i ta,sarla mak için makinelerden yararl·a n ı rken, bunla ra matematik 906


yüküm sağla mada önemli başmı larımız var. Bazı Batı firma la�ı n ı n ensti­ tümüzden programlar satı n a l maları rasgele değ i ldir. Netekim. Belçika «Onian Şmik Belj» firması . ki myada ka,ta Htik süreçlerin matemaUk tasar­ lanması i çin bizden kompleks progra m l a r s,a tı n a l mıştır . . . Sovyet bi lginlerine, M a rksist-Leninist felsefenin bHimde olumlu sonuçlar elde ed i l mesine engel olmasa bile her halde zerrece yardım etmediğini iddia eden burjuva teorisyenleri n i n söyledikleri hakkında ne d üş,ü ndük­ leri n i sorduk. B i l i m doktoru G . A. Mihaylof şu cevab ı verd i : - Bence b u hususta bütün Sovyet bi lginleri n i n görüşü birdi r : B i l i m başta n başa, metodoloj i k esas olarak diya lekti k ma'terya lizmin temeli ü zerinde gelişmektedir. Bu sibernetikte de böyledir. Ve bizim b u görü�ü­ m ü zü doğ rulıyan örnekler sayısızdır . . . Atom Fiziği Enstitüsü'nde. her şeyden önce «arı» bilim problemleriyle uğraşan bilgin lerin çal,ıştıkla rı bu merkezde bulunduğu muz saatlerde. onları n pratiğe. ya n i bilimin değeri n i n ne olduğu Ve nası l azami verim l i k ı l ı nabi leceğ i sorununa ne büyü,k b i r ilg'i gösterdi klerine biraz da hayretle tanık olduk. Esasen Sovyet biliminin önemli kmakter çizgisi olan ortak dôvaya i l,işkin sorum d uyg usu bunda kendini g österiyor. Enstitü Di rektörü akademisyen And rey M i hayloviç Budker'le enstitüde bili msel ça lışmalar yürütürken, bir yandan da, Novosibirsk Devlet O n i ­ versitesi rektörl üğü görevini d e yapmakta olan akademisyen Spartak Ti mofeev>iç Belayef' le ve diğer bazı yoldaş la rla görüştük. Termo-nükleer enerjiye hak i m olma p roblemini çözmekte olan bu enstitün ü n d ünyada eşi yok. Ama g örüştüğümüz bilginleri n , enstitü kol l ektifi n i n ne g i bi nitel i k çizgilerine değ i ndikleri dikkate değer ( b u bizi bira z da tekrar «elit tabaka­ problemine g ötürecektir). - Bizim d u rumu muzun özelliği, diye başladı a'kademisyen Budker, enstitü m üzün bir yandan a10m fiziğ i, aşırı -yüksek enerj i ler, elementar zerrecikler vs. alanında a raştı rma lar yaparken, öte yandan halk ekono­ misi için büyük bir rağbet gören donatıml a r, özel süratlendirme a l etleri ü retmekte olma sıd ı r. Bir başka deyişle, «arı» bi lim alanındaki a raştır­ ma ları n giderlerini kendisi kazan maktad ı r . . . Bir özel l i ğ i miz de şu : Burada soyut bilimle u ğ raşan ve büyük b i r g rup teşkil eden işçUer. te,knis­ yenler ve bilim aydınları aynı kollektif içi nde elele çal ışıyorl a r . . . Enstitü, ça baları n ı atom enerjisinin barışçı a maçla rla k uJlamlmasl yönünde g e liştiriyor. B u hususta. akademisyen Budker de. b i l'imin çok daha i leri g i d ebi leceğ i kamsında olduğu için, polemiğe yer vererek konuştu ve özetle şunları söy l ed i : - 1 940 yı l l a rı ortalarında elde edilen atom enerjisi, daha o zamanl,or ba rışçı a maçların gerektirdiğ,i kadardan fazl,ayd ı . Ancak beli rl i sosyal. 907


ekonomi,k ve tarihsel durum ve olaylar i l k yılla rda onu geniş ölçüde kul­ lanmamıw i mkan vermed i, ve bu enerj i esas itibariyle sırf askeri maksat­ larla veya baş.kaca bir çözüm ü n bulunamadığı barışçı uyg u l a ma la rda (örneğin, a raştı.rma işlerinde çalışacak denizaltılar yapımında) kullanıldı. Bugün atom elektrik santra l leri n i n h id ra-elektri k santra l lerinden daha kötü ol ması için her han g i bir teknolojik veya diğer i l kesel bir sebep yoktur. Atom elektrik sontrannin dışık döküntü l erinden söz ediyorlar. Peki a ma, bu diğer her türlü san tra lin döküntülerinden defala rca daha azdır. Hem de mi lyon defa ! Bu bizim pek h issetmediğimiz büyük bir raka m . Ve kim h i ssetmek, ta m kavramok ,isterse bunu, mi lyona kadar saymasını sa l ık veririm. Insan bir kere sayd ı mi, a rtık bunun ne menem raka m olduğunu kavrar . . . Biz konusmaya dalmış,ken, bir g ru p genç (buradaki deyi miyle "komsomol çağ ı n da») a d a m geldi yanımızıa. Tanıştırdılar. Bu gençler a rasında ensti­ tünün direktör y·a rdımcısı a kademlsyen Aleksan d ı r N i,kalaeviç Skri nski de rica ettik. Ama sözü A. M . vardı. Kendisinden biyografisini a nlatmosını . Budker kaptı : - Affedersin·iz, dedi , onun pek anlatacağı bir şey yok. BiyograHsi ne elementar desek d e o l u r hani. Memleketimizin b u en genç akademisyeni 1 936'da doğdu, orta öğrenimi n i bitird ikten sonra M oskova On iversitesi'ne g i rdi, da·ha sonra bai m enstitüsünden de geçti, 1 968 yı lında muhabir üye seçi ldi akademiye ve geçen yıl da a ko demisyen oldu . . . Doğrudan pratiık olon i çi n ça l ışan merkezleri de ziyaret etmek isted ik. I l könce, Ekonomi ve Sanayi üretim Drgütü Enstitüsü'ne uğradık. Di rektör ve SSCB Bili mler Akodemisi muhabir üyesi Abel Gezoviç Aga n begyan, enstitünün yönü n ü ve ödevlerini şöyle a çı klad ı : - Biz burada ekonomik-matematik bir kollektifiz. Ça lışmamızıı, fig ü ratif bir deyişle üçgene benzetebHiri z : Bunun bir köşesi bilim, yan i enstitün ü n kendi,s idir; i kinci köş.e kadro eğ'itimi, y a n i ü niversiteni n ekonomi f a k üHes i ve aspirantlık ça lışmaları alanı d ı r ; üçüncüsü de bilimin ulaşımlarının üretim alan ında uyg u lan masıd ı r . . . Bu üçüncü fonksiyona bizim bili msel yönetmen l i ğ imiz altında başl ı başına iki örgüt hizmet ediyo r : Planlama ve yönetme sistemi n i n otomosyon enstitüsü ve Novosibirsk O niversitesine bağ lı ekonomik-matematik metotlar laboratuvarı . . . Bilindiğ i g i bi, e,k o­ nomik-matematik metotlar b i rdenbire yol a çıp oluşabiimiş değmerdir. Bizim memlekettimizde d e yeni ' n i n savunulması gerek. Memnuniyetle kaydetmeliyiz ki, bu metotla r bizde a rtık kendini kabul etti rmiştir ve pratiğe günden g ü ne daha geniş ölçüde g irmektedir. Bunun SBKP XXiV. Kongre­ si'nde ,de ertelen mez bir ödev olorak sözü g eçmiştir . . . Konuşmamızdo, daha önce «lihaçof» fa bri,kalarında da d ikkatimizi çeken ekonomiık reform problemleri ne değ i ndik. Bu reformu n gerçek908


leştirilmesine enstitünün de epey h izmeti d okunduğunu bildiği miz için ilgilileri n b u h usustaki fikirlerini öğren mek istedik. Ekonomi bilimleri doktoru R. G. Karagedof bize ş u n la rı söyledi : - Bütün sanayi artık fiilen reform koşullarına geçmiş bulunuyor. Son 4-5 yıl içinde ekonomik göstergeler baştan başa iyi leştiri i miş, ve en önem­

lisi, verim hissedilir derecede y ükselmiş, ü retim fonlarını kullanma yöntem ­ lerinde ıslahat yapılmıştır. Şimdi reform h a l,k ekonomisin i n b ütün �ollarına , bu a rada inşaat alanına da yayı lmıştır. Bütün işletmelerin yeni koşullara geçiş,i t,a mamlandıkta n sonra, ekonomik göstergelerde kesin bir iyileş me b�klenmektedir. . Son 4-5 yılda elde edilen tecrübeye dayan ı lmak işletme ma,kan iz­ masında bazı değişiklikler yapılmaktadır. Bu yolda her şeyden önce eko­ nomik teşviklerin daha do iyileşti ri l mesi sözkonusudur. I ki ncisi, ü l kede büyük sanayi-bilim biriiıkieri kuru l ma ktad ı r. Bu maksatla, yöneti m alan ında en yüksek va sıflı kadrolar yetiştirmek üzere a l ınan büyük ve geniş ted­ bi rler ön plônda gel mektedir. Ensti,tüm üz d e bu ça lışmalara ayak uyd u ru­ yor. Biz maki nelerin ça lışmasına, hesap makineleri n i n kullanımına, ekono­ mik t.a sarla maya ilişıkin yeni öğretim metotları uyg u la maya çalışoruz. Akademi şehri'ndeki gezi m i z tari h , filoloi i ve fel,sefe enstitüsünde sona erd i . Enstitünün bilim iş·çi lerinden SSCB BA muha birüyesi G. A. Sveçnikof, ta rih bilimleri d oktoru ı. P. Komogortsef ve d iğ er yoldaşlar, bize, Sibirya ve Uwk- Doğ u tarihi üzeri ndeki ça lışmalarını (bu ça lışma ların ürünü beş ciltlik «Si birya Ta rihi" dir) , b u rada yoşıyan ul usların ve u lus gru pları nm d i l leri üzerin deki i n celemelerini, bilimin fe/ısefi- metodoloj i k problemleri üzeri ndeki ça lışmaları n ı a nlattılar. SSCB' n i n Ural doğ usundaki bu muaz­ za m bölgesin i n kültür ve tari h i üze d nd eki çok �aydalı i n celeme çalış­ mala rı na daha enstitünün yaratı l ma sı süreci içinde g irişiimiş olduğu n u öğrendik. Sveçnikof yoldaş sözü şöyle bağ ladı : - Burada, Akademi şehri'nde, doğa, teknik ve topl u m bilimlerin i n uyu m l u geHşmesine elverişli koşullar yaratı lıyor. V e bugünkü koşullarda b u bilimlerin işbirliği toplumun gelişmesinde esas l ı bir rol oynuyor .

.

.

*

Enstitüleri g orup ta nıdıık ça, kafa /a rı mızda «ortaık" bir soru oluşuyordu. Biz burada «bilimsel-tekni'k devri,min ulaşımia rını sosyalizmin ü stü n l ük­ lerine organik olarak bağ lama" tezin i gerçekleşti rmenin pratikte ne a n l a ma gelebi leceği n i, b u yolda bilgin lerin ne gibi plônla rı olduğ u n u , hattô ne emeller beslediklerini öğren mek istiyord uk. Plô n / a r konusunda Aga nbegyan yoldaş şun ları söyledi : - Biz ekonomik reformda d a ha i l eri g i tmemiz ve bundan sonraki döne909


min işletme makanizma's ını daha büyük ölçü lerde yeniden kurmaya değ g i n ted bir v e uyg ulama larını d ü ş ü n ü p hazırlamamız gerektiği düşüncesindeyiz. Ve bize göre yarınki en önemli işimiz, bir i şletme maka n izması tasarısı (ekonomik-matematik tasarı) hazırlamak, önce b u tasarı üzerin de ve daha sonra pratik hayatta gerekli denemeleri yapmaktır. Bu sorun b i l i m plô­ n ı n da oldukça zordur. Başlangıçta bize ôdeta çözül mez g i bi görünü­ yord u . Ama enson u, ekonomi b i l imleri doktoru K. A. Bagri n ovski'nin yönetimi a lt ı n da, eğer dey.iş uygunsa, i l k gedik açıldı ; işletme örgUtünün işletme-hesap tasarısın ı (modeHni), şimd i l i k kaba çizgileriyle de olsa, meydana getirebildik. B u si bernetik bir tasand ı r. Artı,k bunun üzerinde çeş.itli variya ntlo r işliyeceğiz. Orneğ i n , bir variyant, plônın her yıl yeniden gözden geçiri l mesi ; diğer variyant beş yıl için daimi ödev . . . Sosya l i st halk ekonomisi elbette yalnız «sırf ekonomik» çıkarlar gözet­ mekle gelişemez. Sosya lizm insa n ı n ve tüm toplumun çok yan l ı gelişmesini sağlamalıdır ve sağlamaktad ır. Onun dikkat merkezi nde, ü reti m için ü reti m değ i l , insan yer almaktad ı r. O halde şöyle bir soru ortaya çıkıyor : Burada, Aga n begyan yoldaşın a n l attığı yarı nki plônlar kon usuna yanaşı mın biraz da «teknokraük» yanı yok mudur? Sözü g eçen tasa rılar, i nsanların i h tiyaç ve çıkarları n ı tamtakım yansıtabilecek midir ve bunlar düpedüz mate­ mati k işleme gelir m i ? Enstitü D i rek,törü K . P . Moj i n yoldaş ş u ceva bı verd i : - Bizim de yal n ı z ekonomik prens'ip leri çıkış noktası ya ptığ ımız söylene­ mez. Burada tasa rı lar ve matematik metotlar yard ı miyle yapıl makta olan hesa plamalarda, sosyal ve u l usal açılor da d ikkate alınıyor. Biz d üpedüz ekonomik değil, sosyal -ekonomik bir tasarı meydana getiriyoruz. Bunun esas unsurları da, topl u m u n bütün üyelerinin maddi refa h ve her ya n l ı nıônevi gel işmesinin sağla nma,sı, diğer devletlerle işbirliği ya pıl ma'sı ve az gelişmiş memleketiere yard ı m ed i l mesi, ü lekenin savu nma gücünün sağ l a n ması, barışın ve biosferin (1) koru n m a sıd ı r . . . Karagedof

yoldaş

da şunları ekledi :

- Perspektif plônl a rı mıza gelince, ana hedefi miz, end üstriel ça lışmaları n ekonomik ta h l i l i i ç i n b i r otomatik sistem ya ra,t maktır. Ama bu yoldaki ça lışma l a rı mız henüz başlangıç dönemindedir . . . Halk ekonomisi eylemi n i n ta h l'i l i , daha sonra da yönetimi için b irleş,ik bir otomatik sistem yaratı l ması, herha lde sosya list ekonom i n i n ve sosyalist plônlamanın üstün lüklerinden daha tam fayda l a n ma yolunda, yüksek eko­ nomik etk i n l iık ve son uçlar sağ lama yolunda genel likle en önemli a d ı m ­ lardan b i ri olabilir. V e bu, komünizm için gerçekten alabildiğine önemli b i r maddi taban olacaktır.

(1) B i osfer; Yeryüzün ü n hayat b u l u nan (su ların, toprak ka buğu n u n ve otmosferin bir kısmını kaps'a ya n) alanı. 91 0


- Bütün ekonomi kolları n da, dedi akademisyen M a rçuk, devlet p l ô n ı çerçevesinde hapsini kapsayan bir iyimsedik yaratmaya başladığımız zaman, ü l kemizde büyük, ve d iyebi l i ri m ki, i n a n ı l mıyacak kadar büyük bir atılım yapaoa ğız, bu gibi sorunların çözümü için gereken bilimi yara­ tacak, kadroları yetiştireceğiz ve hesa plama tekn iğini en yayg ı n biçimde kulla n maya doğru geçeceğiz. Ve burada artık rekabet sözkonusu ola mı­ yacaktır, zira ekonomide yaratılacak genel iyimserl<ik kapita listlerin asla sahip olamıyacakları kaynacklar ve olanaklar g izlemektedir . . . Tek sözle, Akademi şehri, d ünyada eşi-ems,a l i o lmayan düzeyde b i l imsel a raştırmaları n ya pıldığı, bilginlerin halk ekonomisine, topluma , bütün Sovyet yurttaşlarına yeni adıml'ar atmalarında yard ı m için durmadan çal ı ştıkları, her yerde yaratıcı bir a raştırma atmosferi n i n hüküm sürd ü ğ ü merkezdir. Sovyet biliminin alabildiğ i ne yüksek bir pota n siyeli vardır. Gerg i n bir zembereğe benzetebi l eceğ imiz bu potansiyel yıl da n yıla daha da yükselecek ve toplumun gelişmesi ni daha büyük bir g ücle etkiliyecektir. Bazı genel düşünceler Biz, somut kanıtlara dayanarak, ya ptığı mız konuşma ları yansıctarak ve kendi gözlemlerimizi a nlata'rak, sizlere başlıca a la n larda Sovyet gerçeği n i g östermeye ça lıştık. A m a bunu a nca k sınırlı ölçüde başara bildiğimizin d e farkındayız. Ed indiğimiz en büyük izlenimin, ya lnız Sovyetler Birl iğ.i 'ni görü l memiş ölçülerde değ işti rmekle kolmayıp, bugünkü dünya üzerinde d e etki yapan g üclerin nabzını ôdeta kendi na bzımızda h issetmemiz olduğun u söyli­ yebil·i riz. Bu h i ssi başka larına sözle a n latmak cidden zor. Tumturaklı sözler büyük işleri a n latmaya her zama n yetmiyor. I l k mektubumuzda belirttiğimiz g i bi, Sovyetler Birliği'ni 1 971 yılında ziya ret etmemizin nedeni, hem edineceğ.i miz izlen iml·eri daha önceki geliş­ lerirnizin izlenimleriyle karşılaştırma d üşüncesi, hem d e kulakla rımızın burjuva bası n ı ve revizyo n i st propaga ndasının şa motoları ve Sovyetlere h ücumlariyle dol muş olmasıydı. Sovyetler Birliğ i' nde bulunduğumuz sü'rece, bu ziyaretin bizim içi n sos­ yati z m i n i l.k ülkesini yeniden görmekle kal mayıp, aynı zamanda yeniden keşfetmek demek olduğ u n u g ünden g ün e daha iyi hissediyorduk. Bize bu hissi veren neydi ? B u , sadece Sovyet ü lkesinin ümtici g üCıerinin, b üyük değ işmelere temel olduğunu ve bunun için de Sovyet i nsanlarının ,i lg.i ve eylemi n i n ortagöbe­ ğ inde yer a l d ı ğ ı n ı pekiyi kavradığımız muazz.am gelişmesi değildi. Bu, sadece, her yerde, her şeyde hissedilen ve Sovyet i nsanlarında g üven d uygusunu, memleketin doğru yolda y ü rüdüğü bilincini oluşturduğunu elbeHe gayet iyi anladığı mız genel refa h ı n ·ar:tı<şı da değ i l d i . 91 1


Bu, her şeyden önce, 'in sa n l a r a rası nda yeni emek, yeni yaşam ve yeni toplumsal eylem i l işkileri n i n gel işmesi süreciydi . Bu s ü reç Sovyet topl u­ muna en d i namik b i r n ite l i k kazandırma'�ta, kapitalist d ü nyada açıkça a şa ğ sanan ,i nsan değerlerin i a la bildiğ i ne yükselten bir mora l ve kü ltürel atmosfer yaratmoktad ı r. Tabii, Sovyet halkının ve Sovyet topl umunun h i çbir güçlükle karşı laş­ madı ğ ı g i bi bir şey düşünülemez. N e vo r ki, b u ü lkede g üçlükleri iyice g örüyor, açıkça kon uşuyor ve g'ideri l m es i i çi n elbirl i ğ iyle ça l ı ş,ıyorlar. Sov­ yeıt ler Birliği' nin yüceli ğ i , onun, kend i ne ilôhlı bir ideal süsü vermeyen, imanları n ca n l ı bir eseri ve gelişme yol u n u tamamen b i l i nçle seçip izleyen bir topl um o l mosındadır. Kapita l ist topl u mda i n sa n la rı n kaf.aları uydurma i statisti k l erle öylesine doldurulmuştur ki, bu tür i statistik verileriyle bir gerçeği n dile getiril mesi bile hiçbir yankı uya n d ı rma maktad ı r. Zim bu toplumda insanım ana prob­ lemleri çözmeyen «refa h" verilerine kan ıksa,mışla rdı r. Işte bu yüzden, biz de bu notJ,a rı mız,da yer yer bazı rakamlar vermekle beraber, her şeyi raka ma dökmekten kaçı n mışızd ı r. Fakat insanlar a rasında yeni toplumsal i lişki ler, emekçilerin topl,umu b i l i nçle geliştirmekte dayandıkları bu temel, kapita l i st d ünya koşul larında varolan problemlerin a ra n ı \a n ceva bıdır. I şte bundan öİ<Ürü, reel sosya l izme i Hşkin reel bilgiler böylesine kuvvetli izlenimler bıra'kıyor. Ve herhalde bu nedenle, Sovyetler Birliği' ndeki gezi­ miz boyunca edindiğ,i m i z izlen i m l erin sevi nci, bize, aynı z,a manda, dün­ yan ı n sosya l i st olmayan kesi minde ne kadar çok i nsan ı n bu gerçekliğe i l işkin bilgilerden - kendi hayat ve kaderleri n i öylesine i lg i lendirdiğ i halde - yoksun bırakıld ı kl a rı nı hatırlatıyordu . B i r yandon da bütün dün­ yada reel sosya lizm hakkında bilg i yayman ı n ne kadar önemli bir iş old u ­ ğ u n u düşün üyorduk. Fakat nası l ? Top l u m v e ,in sa n i l işkilerindeki büyük değişmeler Sovyet yurttaşlarının varl ı ğ ı n a öylesine sinmiştir ki, onlar ôdeta bunun fa rkında değ i l d i rler. Sovyetler Birliği ha kkında yazı yazma n ı n en büyük güçlüğü de burada o lsa gerektir. Zira Sovyet insanları , komünistler, bu yeni l-iğ i boyuna bel i rti p i leri sürmüyorlar. Bunda hem doğ6 1 b i r tevazuun, hem d e ca n l ı bir inmn ı n nefes a l ı p vermesini mütemadiyen hatı rlatmıyacağı gerçeği nin pa,yı vard ı r. Görüşmelerimizde, .işçi ler, kolhozcul a r ve bilgin ler - bi r ortak çizgi ve içten b i r onu bel i rtisi olarak - kendi l i ğ inden hep aynı sorun, barış sorun u üzerinde d u ruyorla rd ı . Son zamanl,arda burj uva propaga ndası n ı n veya diğer kötücül propagandaların, Sovyet «barış taarruzu»nu b i r oyun, bir konjonktür olayı, b irtakı·m dar «ulusal» nedeflere u l a ş ma ça bası vb. olarak göstermeye ça lışan sesleri kulakları m ız ı tırmala rken , biz Sovyet ins,a n l a riyle işte bu konuşmalarımızı hatırlamaktayız. SSCB' n i n "barış taarruzu�, Sov91 2


yetler ül'kesi emekçilerin i n ve d ünyada büt ü n emeğiyle geçinen lerin en içten arzula rın ı u l uslararası politikada hayata geçi rme atı l ı m ı d ı r. Biz Sovyetler B i rliğ i'nde komü n i st topl u m k u ruculuğ u n u n hızı ve gücü gittikçe a rtan bir a,tıl ı mla devam ederek yen'i bir nitel d üzeye çıktı ğ ı n ı gözlerimizle g örd ük, b u n a yürekten inand ı k ; SBKP XXiV. Kongresi'nin, bil'imsel bilgi ve plônla mayı, parti n in muazza'm tecrübesini ve halkın kol­ lektif bilgeliğini, emekçilerin komünist bi J.i n ç ve a ktivitesini b i r bütünde bi rleştiren kararların ı n 'i n sanları emeğe teşvikte ne g üclü bir etken hiz­ meti g ördüğ üne tamk olduk B u ü lkede ilerleme, sükCıne'İie, enine- boyuna d üşün ü lerek, g üvenle başa rı l ı yor. Sayısız kon u�ma l a rı mızın b i rinde (özel­ l ikle ekonomik reformdan söz ederken) Sovyet yoldaşlarımılO sord uk : «Diğer sosya l i st ü l kelerde bazı yenili klere, reformlara, denemelere daha cesaretle g i rişildiğini düşünen lere ne dersi niz?» Bize şu ceva bı verd i l e r : «Böyle şeyleri kıyasla mak zord u r. Bizim bütün yeni ti'kleri büyük hata lar yapmadan gerçekleşti rmemiz gerektiği de u nutul mamalıdır. Bizi buna, ekonomi m izin ve memleketi miz,i n ölçüleri, sosyaıist sistem ve komünist h a reketi içinde ta rihsel ola rak üzerimize d üşen rol zorla ma kt,a d ı r . . . » Bu sözler üzeri nde her komünisti n iyice d üş'ü n mesi yeri nde olur. N i hayet, edindiğimiz en kuvvetli izlen i m odur kıi, part i ile halk a rasın­ daki sars ı l ma z bi rl,iği, Sovyet yurttaşları a rasında partin i n betonlaştırd ı ğ ı sosyal bütünlüğü e l l e tuta r v e gözle görüreesine h issettik. Işçi veya köylü, m ühendi s veya bi lgin , kiminle kon uştuysak, partiyi en yakından, canları ve kanları g i bi beni msedikleri n i anladık. Araları n da ki m i leri çetin bir hayat yolu geçmiş, d iyel i m ki her şey her zaman istekleri uyarınca g it­ memiş, şu veya bu nedenle lO,man za man homurdandıkları olmuş. Ama bunla rdan hiçbiri n i n pa rti hakkı nda bir tek kötü söz söylediğini işitmiş değ i l iz. Bu mektu bumuzu bitirmeden önce, Akademi şehri'ndeki konuşma ları­ mıza bi ra z daha değin mek i stiyoruz. örneği n , a,kademisyen A. M . Budker'e, parti hakkında n e d ü şündüğ ü n ü ve atom fiziği g i bi b i r b i l i m üzerinde pa rti n i n ne özlükte b i r etki (burjuva p ropagandasına göre, SBKP bilgin­ Ieri n ça lışmalarına «bi lim-dışı» ka rışıyormuş) yaptı ğ ı n ı sorduk. Akade mis­ yen bize şu ceva bı verdi : - Biz kendi mizi partiden ayı rmıyoruz. Bilgin olara k bizim u laşı mları mız da ona aittir . . . Yabancı propaganda, bizi m bili m işleri mi ze parti n i n dışa rdan ka rıştığı teranesini tekrarlayıp d u ruyor. Size gayet basitçe söyli­ yeyi m : Biz hepi miz aynı düşüncede insanlarıı. Her şeyi mizin kaynağı da budur . . . Biz bu soruyu yöneıtirken. A. M . B ud ker' i n partisiz olduğunu pekôlô biliyorduk. Aynı zoru mulO bir bilgin -komünisti n, akademisyen G . i. Mer­ çuk'un ceva bı da şu : 91 3


- Batı propagandas.ı n ı n , biz b i l g i n lerin g üya ayrı, pa rti n i n ve hükü meti n de ayrı olduğu yolundaki iddiaları bir çeşit ifti ra ve yalan kompleksi­ d i r. Tek-tük hoşnutsuzlar olabi l i r, fakat bunlar b i l i m i n genel taktik ve stratej i k gelişmesinde sonuç belirleyici bir rol oyn a mazlar. Bütün akademi ça pında olduğ u g i bi, Sibirya Kolu'nda da, bizim esas çıkış noktamız, parti ve hükümet poHti,kası n ı n ta ma miyle izlenmesidir. Kaldı ki, b i l i m adamı, çalışmasının top l u m geliş mesine ya rd ı m ettiğini görd ükçe hoşn utl u k d uyar. Bizi bu yolda çabaya zorlayan yoktur, bu bizden sadece beklen mektedi r . . . Evet, Sovyetler B i rliğ i'ni bu yeni ziyaretimizde, biz öyl e soğ u muş, ken­ dinden memnun veya tekdüzen bi r t op l u m d eğ i l , bugün d e Oktobr Devri mi'nin 54. yıldönümününde - d urmadan oluşan ve i lerleyen bir d ü nya gördük. I n sa na özg ü yeni değerlerin nasıl doğ d u ğ u n u hissettik, yeni i nsanları n n a sı l yetiştikleri n e tanık olduk. Ve d ü nyayı yenilemekte olan ha reketin başında komünistler yürüd üğ ünden ötürü biz de i nsanca b i r sevinç ve kıva nç duyduk. -

Moskova-Novosibirsk-Prag Ib Nörfund Ervin Zuker-Şiling

ilya Şevidi

91 4


Akel' in parıamentodaki çalışmaları G EO RGOS SAVl OIS Kıbrıs Emekçi Halkı I lerici Partisi (AKEL), adanın bağ ı msız devlet olara k i l a n ed ildiği 1 960 yılından beri parlamento ça l ı şmalarına katı l ma kta d ı r. AKEL, memlekette işç i s ı n ıf ı n ı n biricik parti sidir, emekçi halkın çıkarları ve ulusal kurtuluş uğrunda fedakarca yürüttü ğ ü mücadeleyle, şehir ve köylerde geniş emekçi yığınları n ı n g üveni ni kazan mı'ştır. Daha 1 940-50 yılları a rasında yapı lan belediye seçi mlerinde büyük başarı l a r elde etmeye başlamıştır. Yersel yönetim orga nları ndaki ça lışma larda edindiği büyük tecrübe, onun gayet karmaşık koş u l l a r içinde geçen pa rlamento çalış­ malarına ayak uyd u rmasını kolaylaştı rmıştır. AKEL'i n politika ve taktiğ i n i doğ ru a n lıya bil mek için, Kıbrıs'ta 1 2 yıldan beri süregelen a nürmal d u ru m ve koşulla rı gözön ü nde bulundu rmak gerekir. Kıbrıs soru n u n u n 1 964 yı l ı nda n bu ya na BMT G üvenlik Kurulu gündemi nden i n memesi ve uluslararası bir problem haline gelmesi rasgele değ i ldir. NATO üyesi üç devleti n - I n g i ltere, Yunanistan ve Türkiye - 1 959 yılında i mzalad ıkları Züri h ve Lond ra Anlaşmaları gereğ i nce, Kıbrıs'ın devlet bağ ı msızlığı bazı koşullarla ta n ı nd ı . Bu koşullar onun devlet egemenliğini büyük ölçüde sınırl ı yord u . Adada iki i n g i l i z üssü yerli yeri nde kalıyordu. Yunanistan ve Türkiye'ye adada 1 600 kiş i l i k bir a'skeri kuvvet (biri ncisine 900, i kincisine 650 kişi lik) b u l u n d u rma hakkı veri l i yord u . «Garantör» devletler, statÜıkon u n tehl ikeye düştü ğ ü ka nısına vardı'kiarı anda, Kıbrıs Cumhuriyeti' n i n içişlerine de karı şa b i l i ceklerdi. Bu «vasi/er», Kı brıs Anayasasına, genç cumhuriyetin devlet kuruluşunu peşinen i şlemez hale getiren, temel i nden sarsan bazı h ükümler konul­ masında ısrar etmişlerd i . Adada i k i ulusal topluluk yaşadığı ndan, cum­ hu rbaşka n ı n ı RumIarı n , başka n ya rd ımcısını da Türklerin seçmesi öngö­ rül üyordu . U lusal top l u l uklar kendi parlamento üyeleri ni de ayrı olarak seçeceklerd i . Ayrıca gerek cumhu rba,şkanı , gerekse yard ı mcısı, dış politika, ulusa l g üvennk ve savu nma sorunlariyle ilgili olara k parlamento tarafı n ­ dan a l ı n a n h e r kararı veya ka bul edi len h e r k'a n u n u veto edebileceklerdi. Verg i koymaya, belediyelerin çalışmalarına ve seçi mlere il,işkin tasa rı lar a n cak Rum m i l letvekilleri n i n çoğ unluğ u ve ayrıca Türk milletvekilleri n i n çoğ u n luğu tarafı ndan onayla ndığı takdirde kanu n laşabilecekti. Ulusal topl u l ukları n d i n , kültür, eğiti m-öğ reti m işleri ve d iğer işler alanla rında yasama ve yürütme yetkisi her i k i - Rum ve Türk - topluluk meclislerine ait olacaoktı. Daha i l k yıl, yüksek yasama organı geHr vergi s i kan u n tasarı s ı n ı n oyla­ ma da başarısızlığa uğradı. Ka n u n u n kabulüne Türk m i l letvekil leri engel 91 5


oldular. Aynı nedenle, toplu l uk belediyeleri n i n ça l ışmoları, bir Kı brıs ordusu kurulması ve diğer 'sorunların çözüm ü de çı-k maza g i rdi. Topl u l uklar a rasında uzlaşmaz çeliş,k iler daha da keski n l eşti ve karş ı l ı klı g üvensizl i k d a h a da arttı. Emperya l i z m v e aja n l a rı da zaten buna c a n atıyorlard ı . A KEL, genç c u m h u riyetin i l k aşaması n ı , Ma rksist-Leni n i st ta h l i l e daya ­ narak , «anti-emperya l i st, ulusal kurtul uşçu» olarak n itelendird i . Bu aş-a­ moda yü rütülen mücadelen i n ana hedef i n i de «tam bağ ı msızlığı sağ­ l a ma » olarak isabetle beli rled i . AKEL' i n 1 960 y ı l ı ba şında kabul edilen Program'ında şöyle deni l iyordu : «Bu hedefe varabil mek i çin, anti-emper­ yalıist bir iç ve dış pol'itika yürütül mesi, Kı brıs'ın emperya l i stlere ekonomik ve politik bağ ı m l ı l ı ktan ve e m perya l i z m etkisinden kurta rı l ması, memlekette politi.k ve top lu msa l hayat ı n demokratikleşti �il mesi, ekonominin ka lkındınI­ ması gereklidi r.» AK EL, Kı brıs'ın bağı msız cumhuriyet olara k ilanından sonra, parlamento o l a n ı da d a h i l olmak üzere, o rtaya çl'ka n bütün problemlerin çözüm ü n de başarı gösterdi. Kendi tecrü besi ne, aynı zama nda dünya komün ist ve işçi hareketin i n değerl i tecrü besine dayanan parti, sekterlikten ve solcu hata­ lardan a r ı n m ı ş esnek bir politika uygula maya başkı d ı . Parti içinde, sağ ve «solcu» sapmalara karşı yürütülen mücadelenin en çetin safhaya u laştığ ı 1 948-1 949 döneminde küçük burjuvaz'a oportün ist elema n l a r yönetimden uzaklaştırıld ı . Bu n la r, e mp e rya l i zm l e u zl a şma eğ i l i mi gö ste rmişle r ve bu suretle m i l lici hareketle AKEL',i n a rasını açmışlord ı . Gizlilik koşulları içinde geçen 1 955-59 yılları n ı n a ğ ı r deneyleri, partinin kara rsız elema n l a rdan a rı n masıno, ideoloji'k ve eğitsel ça lışma l a rı n g e l i ştirilmesi d e yığınla rl a i liş�i lerin sağla mlaşmasına ya rdı m etti . GizHlik koşulları ndan çı'ktıkta n sonra AKEL, ya l n ı z işçilerin çoğ u n l u ğ u üzerinde deği l , köyl ü lerin ve şehir orta tabaka ların ı n önemli bir kesimi ,üzerinde d e etkili olmaya başladı. Partinin seçim taktiği

Kıbrıs'ta 1 960 ve 1 970 yıllarında parla mento seçi mleri yap ı l d ı . Iç duru­ mun gerg i nliği yüzünden, i lk parl a mento beş y ı l yeri n e on yıl ça l ı ştı . , Kıbrı s a l tı seçim bölgesine ayrı l m ı ştı r. Bu bölgelerden tek mecl i sli par­ la mentoya - Temsilciler Meclisi'ne - 35 Rum ve 15 Türk m i l l etvekili seçi l ­ mektedir. Türk topl u l u ğ u n u n sol g ü cleri ne 1 960, n e de 1 970'de hiçbir aday gösteremedil er. B u top l u l u kta sağcı a,ş ı rı elemanlcır hüküm s ü rüyord u . Solcu sendikaların v e politikacıl a rı n kavuşturulması v e hatta bazı ları n ı n hayatına kasted i l mesi, i lerici h a reketi deri n b i r gizli liğ e geçmek zorunda bırakmıştı. Çoğ u n l uk s i stemiyle seçi m, AKEL adayları n ı n seçil mes,i ne imkan vermiyord u . Bu yüzden, 1 960 seçimlerinde partimiz a l tı seç i m bölgesin i n hiçbirinde oyl a rı n % 35' inden fazlasına belbağlıyamadı. Fakat uygu lad ı ğ ı esnek pol itika sayesinde g üçlükleri yendi v e Baş'kan Ma,kario'S'u önder 916


olara k beni msiyen Kıbrıs Yurtseverler Cephesi'yle (ı) bir seçim anlaşması yaptı . Partimizi ideolojik ve politik bakımdan bağ lamayan bu a n laşma, AKEL'e, seçi mlerde, sağcı!ar da dahil bütün demokratik g ü clerle işbirliği yapmak ve kendi adayları n ı n parla mentoya seçil mesini sağlamak olanağı veren belirli bir uzlaşma kamkteri taşıyord u . Fakat a n laşma, sürekli bir politik işb i rliğine temel olamadı. Seçi mlerde AKEL'den 5 aday, Yurtseverler Cephesi'nden 30 aday gösteri lmesi kararlaştırı l m ıştı. B u n ların hepsi de Temsilci ler Meclisine seçi ldiler. Bizim çıkard ı ğ ı mı z milletvekHi sayı'sı elbette parti mizin gerçek g ü c ve etkisi n i yansıtmıyord u. Ama biz Mecliste elde ettiği miz sandalye sayısına pek önem vermiyorduık ; baş lıca amacı mız yüksek yasa ma org'a­ n ı n da AKEL' i n ve yığı nsal sol örg'ütlerin temsi l edil meleri n i prensip bakı mından sağ lamak, parlamento kürs üsünden politikamızı açııkloma ve emekçilerin çıkarları n ı savunma olanağına kavuşmaktı. 1 960 seçi mlerindeki işbirliğ i, yu rtsever g ü clerin birleşmesi ni sağlama yol unda ilk başarıyd ı . Bu işbirliği, Kı brıs Cumhuriyeti n i n zor za manları nda çözü mleyici bir rol oynıyamk parlamentoda da çeşitli biçimlerde deva m etti . AKEL 1 960-70 y ı llarında parlamentoda nispeten zayıf bir kadroyla temsil ed ildiği halde, sesi ni yine de kuvvetle duyurabiliyor ve politik yaşantıda önemli denebi lecek bir yer tutuyord u. Parti mizi n parla mentodaki m i l l etvekil lerine, a rkalarında onbin lerce örgütlü emekçi n i n ve epeyce etkili yığın örg ütlerinin bulunduğu d üş'ü ncesi kuvvet veriyordu . Bu m i l l et­ veki llerimiz a rası nda AKEl Genel Sekreteri E. Pa payoa nu, Kı brıs Genel Işçi Federasyo n u Genel Sekreteri A. Jartidis, Kı brıs Köylü Birliği Genel Sekreteri H. M i h a ilidis ve Kı brıs Ul usal Barış Komitesi Başkanı Y. Pota mitis d e bulunuyorl a rd ı . B u d urum , parlamento g ru bumuzun çalışmalarını emekçilerin hak a rama mücadelesiyle doğrudan bağl ıyord u . Geçen on y ı ! içinde yurtsever g ücler pa rla mento-içi işbirliğinde olduğu gibi, parla mento-dışı işbi rliğ inde de önemli bir tecrübe edindiler. Emper­ yal ist müdahalenin çok çetin bir du rum yarattığı (1 964-65) , NATO'nun adayı bölme ve kendisi ne bağ l a ma pla nları n ı dayatmaya kalkıştığı ve Türkiye' n i n de Ada'yı işgalle tehdit ettiği en gerg i n g ü n lerde, sol ve sağ yığın örgütleri, yurtsever savaş g ücleri n i n Başkan M a kmios etrafı nda birleştiri l meleri n e çok yard ı m eden bir Koordinasyon Komitesi k u rdular. Devlet Başka n ı , Kıbrı s soru n u n u n çözümüne i lişkin Amerikan tasarıları n ı kesi nli kle reddetti. Bu tasa rı ları dayatmaya ça l ı şa n v e sadece NATO ' n u n

( ı) Kı brıs Yurtseverler Cephesi 1 960 yılı nda kurulmuş bir politik birl i ktir. Kesin bir örgütsel yapıya sa h ip değ i ldir, Daha çok, Kıbrıs Rumlarının varl ı k l ı tabaka l a rı n ı n çıkarları n ı yansıtıyord u . Politik temel olara k, Ortodoks Kil isesi' ne, Kı brıs Genel Köylü Birliği'ne, Kıbrıs Işçileri Kon­ federasyonu'na , mi lliyetçi askeri politik örg üt EOK ("Kı brıs Savaşçı ları Ulusal Orgütü») eski üyeleri n i n bir kısmına dayanıyord u .

917


stratejik hedeflerine hizmeN gözeten d ı ş baskılara boyun eğmed i . Emper­ yalizm aja n l a rı n ı n bütün ça balarına ve g österd i kleri mali desteğe karş ı n , a nti-kom ünist kuvvetler, halk a rasında 1 950 yıllarında sebep olabildi kleri kadar büyük bir ayrı l ı k yaratmayı başarama d ı l a r. 1 970 y ı l ı parlô mento seçim leri daha ba�ka koşullarda geçti. Sağ cılar kampı, bu seçi mlere kendi başlarına katı lacakla rı nı ilôn eden dört parNye ayrışdı. B u n l a rdan biri, komün istlere ve Başka n Maka rios'a ş iddetle hücum ederek Yuna nista n'la enosis' i n (yani Yunanista n'a kat ı l m a n ı n) derhal gerçekleşti rilmesi şiarı n ı savun uyord u. Gerçekte, bu çözüm, adanın Yuna­ n i stan, Türkiye ve (Kı brıs'tak,i askeri üsle�i n i koruya n) i n g i ltere a rasında bölü n mesinden başka bir şey değ i ld i . Daha önceki Kı brı s Yurtseverler Cephes'i' n i n diğer üç pa rtisi .ise, Kıbrı s sorununun bağı,msızl ı k temeli üzerinde yapılacak barışçı görüşmelerle çözü l mesinden yana olduklarını a çıklıyorlardı. Kı,brıs Emekçi Halkı I l erici Partisi, Kı brıs soru n u n u n barışçı yoldan çöz ü l ­ mesi fikri ni kabul eden, memleketin toprak bütü nlüğü v e bağ ı msızlığı için savaşan bütün partilerle işbirliği politikasını sebatla izlemeye deva m edi ­ yordu . Bununla i l g i l i olarak, AK EL M K Politbürosu'nun 2 Mayıs 1 970 tari h l i bildi risinde şöyle deniliyordu : "Şimdi e n önemli mesele, seçi mlerde ş u veya bu partin i n ağır bas ma'sı değ i l, Kıbrıs sorununun barışçı v e demok­ rati k çözümünü öngören politikanın bütün akım l a rca tasvi bi ve emper­ yaUzmin entri ka l a rına karşı tüm halkı kapsayan iç cephenin sağlamlaş,ma­ sıdır . . . " AKEL, 1 960 yılından beri ta rafta rları büyük ölçüde a rtmış olduğu ha lde, sırf a n la şmayı kolaylaştı rmak ve eylembi rliği sağlamak a ma cıyla, parlôomentoda yine aynı sayıda sandalye ile yetinmeyi karar­ laştı rdı. B u n u n la birl ikte, nispi temsil sistemi ni, yani her parti ya da bloku n seçi mlerde kazandığı oylara göre m i l l etvekili çıka rması usulünü kabul edecek daha demokraNk b i r seçi m ka n u n u hazırlan ma's ını teklif etti. Fakat parlô mento yine eski seçi m kanununa oy verd i. AKEL' in seçi mlerde diğer partilerle b i r asgari prog ra m temeli üzerinde i ş birl iği sağlama yönün deki bütün ça ba l a rı, bunlar a rasındaki çelişkiler yüzünden, başarısızlığa uğradı. Burjuvazinin baş l ı ca temsi lcisi olan Birlik ParHsi parlô mentoda mutlok çoğ u n l uğa göz dikiyord u . Dış geri ci l i kse, AKEL' in de katı lacağı geniş bir seçi m cephesin i n ol uşmasını engel lemek için baskı ve müdaha leden geri d u rmuyord u. Bu koşullar içinde partimiz, seçi m lere ayrı katı l maya karar verdi ve 9 aday gösterd i . Bunları n hepsi de seçil d i ler. Seçmenlerin % 40'1 AKEL'e oy verd i . Sağcıları n en büyük pa rtisinin adayl a rı oyların ancak % 26'siyle yetin mek zorunda kaldıl a r. Komün istlerin, 1 970 seçi mlerinde, h i ç değ.iJse bazı i l lerde daha çok milletvekili çıka rma ola nağ ına sahip oldukları hal de, neden ya l n ı z 9 aday gösterd ikleri soru labi l i r. Biz, bu kara rı n , yu rtsever g üclerle b i rl i k politika­ mıza uyg u n olduğu kanısındayız. AKEL, daha hazı rll'k s ı rası nda, Kıbrı s 91 8


sorununun ü lke içinde yapılacak görüşmelerle barışçı yoldan çöz ü m ü n ü istiyen bütün partilerin parlômentoda tems i l edi lmelerinden yana o l d u ­ ğ u n u açıkladı. V e a z sayıda aday g östermekle d e , el ve g ücbi rliği ya pa­ bi ldiği diğer yu rtsever politik örg ütlerin birçok ilde parlômentoya a day göstermeleri n e i mkôn vermiş oldu. Şu da var ki, o dönemde i ç durum çok karmaşıktı. Seçi m lerden üç ay önce, gerici l i k Başkan Ma'karios'a karşı bir sui kast örg ütlemiş, bunda n b i r süre sonra d a aşırı sağcı «ulusal cephe» örgütü büyük bir polis karako l u n u işga l etmişti. AKEL böylesine nazik bir d urumda temkin l i davra n ma kla, parlômentodaki üyeleriniA kaç kişi olacağı soru n u na değ i l , gerçekten bağımsız, h ü r ve birleşik bi r Kıbrıs adına bütün yurtsever güclerin durumu norm a l leştirmeyi ve Kıbrıs soru­ nunu barışçı yoldan çözmeyi a maçlayan işbirli ğ i ne önem verdiğini diğer partilere eylemde g östermiş o luyord u . Ekonomik gelişme v e emekçilerin ihtiyaçlarmı giderme sorunu

AKEL' i n parlô mento grubu, memleketin ekonomik gelişmesin e ve halkın önündeki problemlerin çözümüne d a i ma önem vermiştir. Cumhuriyetin i l k iki yı l ı boyunca da d ı ş göçler büyük b i r kayıp o l makta deva m ediyor, işsizlerin sayısı aktif nüfusun % 9' u n u aşıyord u . Daha başlangıç döne­ minde, partimiz, beşyıllık ekonomik gelişme programının (1 962-66), daha

sonra da ikinci beşyıll ık plônın (1 967-71 ) kabulünü sevinçle karşıladı. Sa nayii, köy ekonomisini, turizmi geliştirmeye yönelik bütün olumlu ted­ birler parl ô mentoda sol kanat m i l letvekilleri tarafından hararetle destek­ leniyord u. Bu m i l l etveki lleri hazırlanan plônlarındaki zayıflık ve yetersiz­ l i kleri de eleştiriyor ve yapıcı teklifler i leri sürüyorlardı. örneğ'i n , AKEL parlômento g rubu, hükümetin memleket ekonomisine yabancı sermayeni n g irmesin i teşvik p o l iti kas ı n ı kesinlikle eleşti rmekten g eri d u rm uyordu. Parlômento, sol kanat mi l l etvekilleri n i n a ktif olarak katıldıkları çalış­ malar son ucunda, 1 960-62 yı llarında, işçilerin, köylü lerin, zanaatçı ların durumunu epeyce iyileştiren birçok ka n u n ve kararna me çıkard ı . Bunlar a rasında kira kanunu, d ökümcüle�i n , silikoz hastaları n ı n ödenti leri n i ve e mekl,il ik ayl ı kl a rı n ı d üzenliyen kanun, köylü m ü lkiyetin i n zoru n l u satı mı işlemini ka ldıra n , işsizlere yard ı m ı , öğ retmenleri n aylıkları n ı yükseltmeyi vb. öngören kararnameler vardı. 1 965 yıl ı nda, işçisi, köylüsü, memuru ve esnafıyla bütün Kıbrıs emekçilerini i l g il endiren sosyal sigortalar ka n u n u k a b u l edi ld i . Bu bizi m işçi hareketi mizin ö n e m l i bir başarısıyd ı . S o n ü.ç yıldır, sol mi l letvekil leri, u l usal geliri n d a h a ô d i l dağı l ımı ve yeni başta n -dağılımı soru n u üzerinde a rtan bir ısrarla duruyor ve somut tedbirler öneriyorlar. Biz, bu c ü mleden olarak, işçi gündeliklerinin ve me­ mur aylıklarının a rtı rı l masından başka, sosyal sigorta ların iyileşti ril mesi için, devlet hesa bına sağlık hizmetleri n i n genişl etil mesi ve parasız sağ lı k yard ı m ı için, devletin de konut ya pımı finansmanın a katıl ması için, dokuz yıllık parasız zoru n l u öğre n i m usulü n ü n kabulü için, emekçilerin çocuk­ larını barındırocak çocuk ba hçeleri ve yuvaları kurulması için m ü cadele ,

919


etmekteyiz. Sol milletvekil leri, ağır yükünü hal'k yığ ı n larının çektiği dolaylı vergıilerin aza ltı l masında ve gelir üzeri nden a l ınan dolaysız verg i lerin a rtırılmasında ısrar etmektedi rl e r. Biz köy ekonomisi işleri ve köylü lerin du rumu sorunları üzerinde de d a i m i bir di kkatle d u ruyoruz. AKEL pa rlamento grubunun, devlet topmk­ ları n ı n işl iyenlere veri lmesi isteğ i gerçekleşmek üzeredi r. M i l l etvekille�i m iz, her fı rsattan , öze l l i kle bütçe görüşmelerinden faydalanaraık, muazza m baraj lar meydana getirmenin ve diğer sulama i ş lerinin ne büyük yaşa m ­ sal önemi .olduğunu belirtiyor, bu maksatla daha büyük ödenekler ayrı l ­ ma,sında ısrar ed iyorlar. Oretici köylülere yeter d e recede kredi açılması sorunu, hükümetin orta vadeli kredi ler için 1 ,5 mi lyon sterl i n ayırmış o l masına rağ men, ciddiyetle çözüm beklemektedi r. Zira ayrı lan bu kred i gelişme halindeki tarım ve hayva ncı l ı k için pek yetersizdir. Sol m i llet­ vekilleri, pazara mal sürümü ve a d i l fiyat ölçüleriyle i l g i l i problemlerle de uğraşmakta d ı rl a r. Orün satı mı i çin kooperatif ve yarı-devletsel örgütler meydana geti ril mesinde ve bu suretle i h racatın a rtırı l masında herkesten çok sol m i l l etvekilleri n i n h i ımet payı va rdı r. AKEL temsi lci leri, köy l ü lerin çıka rlarını ve ekonomik g elişme davasını gözönünde tutarak, Kı b�ıs' ı n «ortak paza r»a sürüklen mesine genel l i kle ka rşııkoyuyor, bütün memleketlerle karş ı l ı k l ı yara rlan maya dayanan ticaret i lişkileri n i n geliştiri l mesi için mücadele ediyorlar. Sol kanat mil letvekilleri, sosya list ü l kelerin, özellikle Sovyet Birliğ i'nin g iMiıkçe genişleyen ve Kıbrıs köy eko n omisin i n b i rçok ürü n ü n e de a l ı cı olan pazarı n ı n bizim ekonomi­ miz i çi n ne büyük bir önemi olduğ u n u d a i ma bel i rtmiş lerd i r ve beli rtmekte­ d i rier. AKEL parla mento g rubunu meydana getiren emekçi milletveki lleri, devlet makinesi n i n işleyişini kontrol ediyor, sık sıık soru önergeleri ve gen­ sorular veriyorlar. Köylere de sı,k sık g i d iyor, köylülerin sorunlarını yerinde i nceleyip kavrıyor ve son ra bunların parlômento ve devlet makinesi yoluyla çözümü için gereken tedb i rleri d ü şü nerek tekliflerde bulunuyorlar. Böylece, sol mi l l etvekilleriyle en geniş halk tabakaları a rasında daiim i ve sistemli bir bağ lantı sürd ürülüyor. Gerçekten

bağımsız, özgür

ve

demokratik Kıbm uğrunda

1 960 yılında AKEL m i l letvek i l leri «Kı brıs'ın gerçekten bağ ı msız, barışçı ve demokratik bir memleket haline gel mesi u ğ runda kesin ve a rdıcd olara k m ücadele edeceklerini» açııkladı lar. O zama n l a r b u m ücadelenin n e kadar çetin ve sürekli olaca ğı n ı h i ç k i mse kestiremiyordu. Bu yolda her g üçlüğe göğüs geren AKEL' i n , bütün sol ha reket içindeki hizmetleri büyüktür. Esasen 1 960 ve 1 970 y ı l l a r ı seçi mönü progra m l a rı n d a , sol g ü clerin par­ lô mentoda her şeyi reddeden meka n i k ve faydasız bir muha lefet rol ü oyn a m ıyacakları, uzun sömürge egemenliği y ı l l a rı boy u n ca v e Züri h ­ lond ra an laşmaları son ucunda ortaya çıkan g üçlüklerin yeni l mesi yolun-

920


daki u lu sal ça ba lara yapıcı b i r katkıda b u l u n mayı amaç edi n d i kleri bel i rtil iyordu. Sol m i l letveki lleri, Kı brıs C u m h u riyeti h ükümeti n i n , ü l kenin bağı msız­ l ı ğ ı n ı ve u l uslara rası durumunu sağ lamlaştı rmaya ve diğ er devletlerle i l işki lerini gelişti rmeye yönelik faydalı ted bi rlerin i ve işlemlerini destekl i ­ yorim. Biz, hükümetin şu veya bu tarafa kat ı l mayı reddeden poHti kası n l tasv,ip ederek, g e n ç cum h u riyetin sosya l i st devletlerle, y a n i Kı brıs'ın kendisi g i bi yeni-sömürgeci liğe karşı, emperya lizmin müda haleciliğ,i ne karşı savaşmakta olan ülkelerle i lişkilerin i geliştirmes,i n i n bir zorunluk olduğ unu durmadan ispata ça l ı şıyoruz. Hükümetin yapıcı ve yararlı ted­ b irlerini desteklemek, partimizin ve parla mento g ru bumuzun tasvip edemi­ yeceğ i şeyleri makul biçimde eleşti rmelerine engel olmuyor. M i l l etvekilleri miz.i n , Maka d os hükümetiyle ve onun pa,rlamentodaki samimi taraftarıori'y le, hele 1 964 yılı ndaki bunalımdon sonra daha do sıklaşan i ş bi rli ğ i bugün de deva m etmektedir. Komünistlerin 1 964 yılı başında i leri sürdü kleri «halk, ord u ve hükümet elele !» ş i a rı , emperya l ist müdahalenin a l a bildiğine a ğ ı rlaştırdığı o g ü nlerde ul usal birl i ğ i n g'üclen­ d itil mesinde sonuç belirleyici bir rol oynadı. Türkiye Kıbns'ı işgalle tehdide başladığı za,ma n, sol a,kı'm bütün kuwetleri n i seferber etti ve bunları memleket savunması için tamamen h ük ümetin e m ri n e verd i . Sol millet­ veki l leri, 1 964 y ı l ı nda, adodok,i I ng iliz üsle ri n i n ka l d ı rı l ma'sı i steğiyle yapı­ lan 1 00 bin kişilik muazza m ulusal yü rüyüşün örg ütlen mesine de aktif clora k katı l d ı la r. Amerikan emperya l izmi n i n , Kı brıs'ı parça l o mayı öngören «Açeson planı» g,i bi, odaya Atla ntik Bloku a skeri kuwetleri çıka rıl a rak dünya n ı n bir oldu- bitti karşısında bıra kı lmasını öngören «Lemnit2ler planı» gibi, d a i ma «ulusal» veya «barışsever» görü n'üşlü b i rtOlk ı m planlar a rd ında gizlenmek istenen diğer NATO tasa rı ları g ibi bütün k,a ra n l ı k n i yetleri n i cesaretle o rtaya çı'ka ran l a r hep AKEL ve onun parlamento g ru b u o l muştur. M i l let­ vekil lerimiz, sağ cı ları n, emperyal,ist devletleri Kıbrı s' ı n «geleneksel>, mütte­ fikleri ve ..h ü r d ü nya» ideall eri n i n i l etken leri olara k g österme yelte n işlerini de bütün i çyüzüyle açl'kla ma,kta d ı rlar. SSCB ve Çekoslovakya hükü metleri B MT G üven l i k K u ru l u'nda Kıbrıs'ı kesin l iıkle desteklemiş, savunma gücünün ta,kviyesin e yardı,m etmişlerd i r. Biz, emperya l i stlerin, Kıbrıs'ı pa rça la maya ve tümüyle b i r NATO üssü haline geti rmeye çalışhkları 1 963-67 döneminin o çok zor gün lerinde, sosyaJ,ist memleketlerden, Mısır'dan, Suriye'den ve diğer bağlantısız devletlerden etrafı i ya rd ı m la r görmüş bulun uyoruz. Bu o lay, Kıbrıs halkı n ı n geniş tabaka larına, k i m ledn Kıbrıs Cumh uriyeti'ne dost, kim lerin yem i n l i düşman olduğ u n u a n l a ma olanağı verdi ; AKEL v e o n u n parla mento grubu tarafından desteklenen dış pol iti,ka n ı n ne derecede yurtsever ve çıkar g özetmez bir politika nitel,i ğ i taş ı d ı ğ ı n ı a çı kça g österd i . AKEL Genel Sekreteri E. Papayoa nu 16 Kasım 1 964 ğünü yapıla n parla mento oturu921


munda ş u n l,arı söyled i : «Bu destek ve yard ı m, el bette, memleketimizin ca n düşma n l a rı olan NATO emperyal i stlerinden gelmiş d eğ i l d i r ve gelemez. Bu destek ve yardım, bizim d oğ a l mütteHk ve dostları mızdan, başta Mısır o l mak üzere blokla r-dışı devletlerden, küçük hal,klann savu nucusu büyük Sovyetler Birliği başta olmak üzere sosya li'st ü lkelerden gelmektedir. Biz anti -emperyalist u l usal k u rtuluş mücadelemizi destekireyen ve bize ya r­ d ı m da bulunan bütün bu ü lkelere sonsuz şükra nl,arımızı sunarı z... 1 968 y ı l ı ndan sonra d ı ş kuvvetler ta rafı ndan kışkı rtı lan terörist g ruplar silôh l a n maya başladı kları ve Kıbrı s'ta i ç direniş cephesini terör aksiyon­ lariyle baltalamaya ka lkışıhkla rı zaman, sol m i l letveki l leri, kargaşa ve anarşi n i n dôvamız için ölümcül sonuçları olabi leceğ i n i söyliyerek y u rt­ severleri uyarıyorla rd ı . Başkan Makados'a karşı terti plenen su ikast, bir pOI:is karakol u n u n gericiler tarafından işga l i , teröristleri n kötücül eylem­ lerinri n ne büyük teh l iıkeler g izledi ğ i n i başla ngıçta kavrıya mıyan ve hattô bizim uya rı larımızı abortma l ı bulanla rı n da gözleri n i açtı . Sol milletvekil­ leri parlô mentoda hükümetten enerj i k tedb i rler a l masını ve bu terörist örg ütleri silô hsızlandırıp dağıtmasını iııtediler. 1 970 y ı l ı başında, AKEl m i l l etveki l l eri, terörist gruplara g i ren kişi le�i üç ay h apsetme hakkı da dahi l olmak üzere h ükü mete olağan üstü yetki ler veri l mesi teklifi n i de hiç i ki rci m göstermeden oyla d ı l a r. Sol m i l letveki/l,eri öteden beri Rum ve Tünk asıllı K ı brı slıları n iyi geçi n ­ meleri nden yana, şovinist i htirasları n v e ka n l ı kardeş kavga larının körük­ len mesine karşı o lduklarını i lô n etmişlerdi,r. Bil,indiği gibi, 1 963 Ara l ı k ayında, Züri h -lond ra Anlaşma ları n ı n bazı hüküm lerinden yararlanan emperya l istler, Kıbrıs Ruml,arı i l e Türkleri a rasında kan l ı çarpışmalar kışkı rta b i l mişlerdi r. U l usal kökenlerine ba,kı l'ma ksızın Kıbrıs'ın bütün emekçileri n i n ka rdeşçe i şbirliğ i yapmaları u ğrunda mücadele eden AKEl, daha o zaman yayımladığı bildiriirerle, Kıbns Türklerinin başkaldırmosı n ­ dan v e diğer kışkırtıcı eylem lerden ta momiyle emperya l i stleri n soru m l u oldukları n ı , Kıbrıs Cumhu riyeti'nde h u z u r yoksunluğundan, o n u n birlik ve bağ ı msızl ı ğ ı n ı n sars ı lmorsınclan a ncak e m perya lizmin fayda u mduğ u n u bel i rtmiştir. AK El ve pa rlômentoda ki temsi lci leri, Ma karios hü1kümeti n i n yurt i çinde barış ve sükOnu sağlama ted birleri n i destek l ediler ve Anayasa problemi­ nin Kııbrıslılar tarafı ndan barışçı çözümü i çi n içerde görüşmeler yap ı l ması fikri n i tasviple karşılad ı l a r. Biz bugün de Kıbrıs'ta iç görüşmelere deva m ed il mesinin biricirk doğru yol olduğu kanırsındayız. Esasen, emperya l i st müda h a l esini ön lemen i n ve Kı brıs'a 1 960 yılındaki g'i bi dışa rıdan ka ra rlar dayatı lmasına karşı durmanın en emin yolu bud ur. Tekrar ediyoru z : Kıbrıs soru n u ancak bütün halkın demokratik hak ve çıkarla rı n ı n tamamiyle korunup bağdaş'tı rı lacağ ı , bütünsel, gerçekten bağımsız ve eylemde egemen bir Kı brıs devleti n i n ya ratı lmasiyle çözüle­ bi l i r. 922


Marksizm-Leninizm

ve zamanımız

Sosyalist devrimin itici gücleri KOSTAS PAFITIS - H A M IT SAFARI Mi:ı rksizm-Leni n i z m teorisini öğrenmekte olanlar i çi n hazırlanan bundan önceki yazı mız, zama n ı mızın üç temel devri mci g ücünün eylembi rliğ i kon usuna hasredi l mişti. ( 1) Bu yazıda bir ba şıka temel sorunu, sosyal,ist devri min itici gücleri soru n u n u ele alacağız. Bu konuda kesin sonuçlara varılamayan çok karmaşl'k problemler vard ı r. Ka rdeş pa rtiler bu problem­ leri kendi ülkeleri n i n somut koşu llarına uyg un olara k çözmekted i rier. Esasen komün ist partilerini n strateji ve taktiklerinin temeli, M a rksist- Leni­ nist teori n i n genel pre n si p l eridir. Bu yazıyı hazı rlaya n l a r, öncelikle gel,işmiş kapita list memleketlerde sos­ ya list devri min itici g üclerine ilişki n soru n l a rı n ya l n ı z bir kısmını ve kanı­ l a rı n ca bugünkü d u rumda aktüel önemi olanl a rı ele o l maktadırlar. ı.

XX. yüzyı l ı n şimdiki döneminde devri mci hareketlerin sosya l temeli ala­ bildiğ i ne genişlemiştir. Kapita l i st memleketlerde yığı n l a rı n sosya l-politik a ktifli kleri a rtmakta , karmaşık sosyal problemlere çöz ü m yolları b u l ma ça ba l a rı yoğ unlaşmaktad ı r. Fakat çeşitli sı nıfları n ve sosyal g rupları n a nti­ monopolist eylemleri n i n karakteri ve dolaysız nedenleri birbirinden fark­ l ı d ır, bunların devri mci mücadele ba,kımından önemleri de b i rb i ri n i n aynı değ i l d i r. Bu yüzden, devri min itici g ücleri konusunu i n celerken , her şeyden önce ş,ö yle bir soru ortaya çıkmakta d ı r : Sosyalist dönüşümler mücadeles i n i n yönetici g ü cü hangi s ı n ıflı r? Bu soru n u n cevabı, devri m i n itici g ücleri hakkı ndaki Marksist-Len in ist a nlayışla s a ğ v e «sol .. oportü­ ni stlerin görüşleri a rasındaki uçu rumu derhal beli rlemesi bakımından çok önemlidi r. Sosya l - politi k i lişkilerin ve sı nıfsal güclerin uluslara rası ala ndaki durum­ ları n ı n Ma rksist-Len ini'st ta h lili, işçi sınıfının za manımızın merkezinde yer a l d ı ğ ı n ı göstermektedir. Uluslara rası işçi sı n ıfı n ı n başlıca eseri olan d ü nya sosyalist sistem i n i n yaratı l ma siyle bu sınıfın rolü ve önemi daha da a rt­ mıştır. Ve ins,a n l ı ğ ı n , sömürüden, sı nıfsal ve u l usal uzlaşmaz çelişkilerden k u rtuluşu u ğ runda, toplumun sosyalist temeller üzeri n de yen i başta n kuruluşu için yürütülen mücadeleye öncülıük eden de i şte bu sı nıflır. Başlıca itici g üc rol ü n ü niçin işçi s ı n ıfı oynuyor? Burada, önce K. M a rks, F. Engels ve V. i . Lenin ' i n bu sorun l,a i lg i l i bazı h ük ü ml eri üzerinde duracağ ız. Onlar, işçi sınıfı n ı n sömürüldüğ ü gerçeği n i

( 1) .Nen i ç a ğ.., sayı 9 , 1 971 . 923


tesbit etmek ve bunu suçlo, mokla yetin medi ler. bu sömürü n ü n özı·ü ğ ü n ü de açıkl,a mış v e proletarya n ı n , e z i l e n d i ğ e r bütün s ı mfla rd a n fa rkl ı olarak, i nsa n ı n insanı sömürmesinin her tü rl'üsünü ve ezg i n i n bütün biçimleri n i yoketmeden kendi's i n i kurta rmas ı n ı n i mkônsız olduğ u n u bel i rttiler. B i l i msel sosya l:izmin kurucul a rı , kapita lizmin gel işmesiyle işçi sın ıfı n ı n top l u mdaki gücünün artaca ğ ı n ı , burjuva z i n i n sosya l ta ban ı d urmadan dara l ı rken, işçi sın ıfı n ı n d evri,mci savaşta bütün emekçi leri ve sömürü lenleri kend i etra­ fında birleştireceğ i n i öngörd ü ler. K. Marks, F. Engels ve V. i . Len i n , işçi s ı n ıfı n ı burjuvaziyi yok etme ve sosya Uımi ku rma yetenekleri ne sa h i p bir kuvvet hal,i ne getiren objektif ve sübjektif etkenlerin neler olduğ u n u ortaya koyd u la r. Ma rksizm-Len inizm öğreti si n i n , sosyal ist devri mde ve yeni top l u m kurucu l uğunda işçi sınıfının yönetici l ik rolüne i l işkin temel hükü mlerini hayat da doğ ru l a m ı ştır. B u n ların doğru luğu, Rusya'da Oktobr Devrimi'nin üstüngelmesiyle, d ü nya sesy a l ist devletler sistem i n i n varel uşu ve başarılı gelişmesiyle, bugün emperya lizme karş ı , demokrasi ve sesya lizm u ğ runda yü rütülen ve d ü nya ça p ı n da yayg ı n laşan mücadelede preleta rya n ı n hege­ menyasiyle de ispat edi l mi ştir. Bugün, kemünizmin düşmanları, işçi s ı n ıf ı n ı n yapısında ve d u ru munda meydana gelen en yeni değişmeleri Marksistlerin g üya gözön üne a l ma ­ d ı'kla r ı n ı v e bu değişmelerin O' n u n devrimci rel ü n ü sözde orta d a n kaIdır­ d ı ğ ı n ı iddia ediyerlar. Fakat Ma rksistıere yönelti len bu g i b i suçla malar temelsizd i r. Sözkonusu değişmelerin, burjuva i deo lo g la rı ve opertünist­ leri n i n iddialoriyle hiçbir i l işkisi elmayan özl ü ğ ü n ü ve senuçları n ı , bun­ ları n gerçek sosya l nedenleri n i a s ı l Marksistler a çı,klay'a bilmişlerdi r. Ger­ çekten de, sen yi rmi-etuz y ı l d ı r kapita l i st memleketler işçi sınıfının yapı­ sında, yaşam ve m ücadele keşulları nda esaslı değişmeler el muştur ve bunlar birta k ı m etken lerin etki s i a ltında meydana gelmiştir. Bu etkenler içi nde çağdaş politik, ekcncmik ve sesyal gel'i şmen i n birçok ya nlarını ve süreçlerini kuvvetle etki l eyen iki d ü nya sistemi - scsya lizm ve ka pita l i zm a rasındaki ça rpışma sen derecede önem l i b i r ro'l oynamaktadı r. Işte bu çarp ış madır ki, emperya li2lmin zamanı mızdaki gelişmesi n i n b i rçek özel­ l i ğ i ni belirlemekted i r. Dü nya sosya l ist sisteminin ekcnomik ve b i l i msel­ teknik ulaşımları , söm ü rgeci rej i mierin yeked i l mesi, b i r yandan da işçi sınıfının (da h a aşa ğ ı d a sözün ü edeceğ i mi z) baskısı, kapita l i stleri, devrime «bedel öde mek", ya n i işçi sınıfına baz ı hallerde bel i rli ekcncmik ve scs­ yal tôvizler vermek, o'nu sömürmede, beğmada vb. da ha az kaba ve maskeU biçimler a ra ma k zcrunda b ı rakmakta d ı r. Çağ daş b i l i msel-teknik devri m, z a m a n ı m ı z kapita l i z m i n i n üreti msel tcba n ı nda ve sosyal yapısında derin değ işmelere yel açmakta d ı r. Bu devni mi n işçi s ı n ıf ı n ı n yapısında ve du ru munda sebep clduğu değişmeler, sen za manlarda burjuva ideelogla rı ve oportüniSiller tarafından a la b i l d i 924


ğ i n e söm ü rü l d ü ğ ü ve keski n bir ideoloji k mücadele konusu haline geldiği için, biz b u n l a rı biraz d a h a ayrıntılı olarak i nceliyeceğiz. Bili msel-teknik d evri m i n hızla n d ı rd ı ğ ı ü reti m yoğ un laşması ve ser­ maye santra l iza syonu sonucu olarak, ka pita l ist top l umda pro l eterleşme süreci gelişmekte ve bu sürec, gittikçe daha geniş işçi tabaka la rı nı , beden ve fikir emeği işçilerini ka psama,ktad ı r. Hôlen a ktif nüfus içinde ücretli emekle g eçi nenlerin payı ABD'nde % 91 ,3'ü, i n g i l tere'da % 90,2'yi, Federa l Almanya'da % BO,Tyi , Fransoda % 75,6'yl , Ja ponya'da 60,Tyi b u l ma ktad ı r. Artık b i l i msel-teknik d evri mi n objektif istemleri gereği olarak, ücretl i emekle geçinenler a rasında yüksek vasıflı işçilerin nispi payı a rtıyor. XX. yüzyı l ı n başı nda, gelişmi ş kapita l ist memleketler pro­ letoryasının genel y ı ğ ı n ı içinde vasıflı ve yarı vasıflı işçilerin payı üçte ikiyi geçmezken, şimdi bu kategorilerin n ispi payı bütün işçilerin hemen hemen onda dokuzuna ya,kl'a şıyor. Y ı l l a r g eçHkçe, işçi sınıfı ya l n ı z sayıca a rtmakla kalmıyo�, g enel öğre n i m ve mesleki bilg i düzeyi, kültürel ve mô nevi d üzeyi d e yükseliyor. Işçi sınıfı büyük işletmelerde yoğ u n laşıyor. S ı nı fsa l çı,ka rla rını savunmoda proleta ryaya özgü a z i m ve sebatiyle kayna­ şan bu yeni n itel i kleri, onun top l u mdaki pol itik-moral itibarı n ı a rtı rıyor. Çağdaş kapita l izm, ü reti m b i l i m ve teknik a l a nlarındaki mua zzam olanakl a rı nd a n yara rl a na rak, işçileri ve emekçileri da h a a ma nsızca sömürüyor, teke l lerin kaza nçl'a rı n ı a rtı rıyor, en geniş halk yığ ı n lo rı n a ba�kı yapmak, devrimci hareketi ezmek, s a l d ı rı ha rpleri a çm a k i çi n kullandığı d evlet makinesini g üclendiriyor. Bu d u rum kapita lizmin b ütün şi mdiye kada rki çel işkileri ni keskin leştiriyor ve yen ilerini doğ u ruyor. Emekle ser­ maye a rasındaki çeli şk i ya l n ı z keskin leş mekle ka l mıyor, i şçi s ı n ıfının ve bütün emekçilerin çıkarları ile finans oligarşisinin çıkarları a rasındaki u zlaşmaz çelişki de daha çok derinleşiyor. En çetin sınıf savaşlarına sahne olan cephe d u rmadan genişliyor. Kapitalist toplumda hiçbir sınıf devri mci müoadelede işçi sınıfı kad a r zen g i n tecrü beye sahip değ i ld i r. işçi s ı n ıf ı n ı n pol itik b i l i n ç i i l i ğ i , örg üt­ lenme d üzeyin i n yükselmesinde, proleta ryan ı n savaşkan kesim i n i n ve d i ğ er emekçi müfrezelerinin, emperya lizme korşı, barış ve sosyal ilerilik içi n savaşan komünist ve işçi pa rti lerinde bi rleşmesi nde en pa rla k ifade­ sini bul maktad ı r. Kapitalist memleketler işçileri n i n , hayati çıkarlarını savunmak içi n tekellerin egemenliğine ka rşı müca dele etmek amacıyla sendH�a b i rl i klerinde elele vermelerindeki gelişme de, bu memleketler proletaryasının örg ütlenme düzeyinin yükseldiğini göstermektedir. Burjuva i d eolog lariyle oport ü n i stlerin şu iddiaları da ta mamiyle temel­ sizd i r : Toplu mda g üva «proleterlızleşıme» s ü reci d eva m ed iyormuş, o n l a rın hesapları na göre yüzyı l ı mızın sonunda gel'işmiş kapitalist memleketlerde işçi sı n ıfı n ı n h a l k içi ndeki ora n ı ya l n ı z % 3-4 kad a r olacakmış ve işçi sı nıfı devrimci li ğ i n i sözümona kaybetmiş. B u rjuva i deolog ları ve opor925


t ü n i'stler, bu uydu rma tez'e daya n a rak, ta rihsel-devrimci g i rişi m i n a rtık işçi sınıfından diğer sosyal güclere geçmekte olduğ u n u ispata ça lışıyorla r. Orneğ i n R. Ga rodi ayd ı n l a rdan ve o rta tabaka lardan oluşan bi r «yeni ta ri hsel blok»u, F. Marek «devri mci ayd ı n l a r»ı, H. M a rkuze de u l usal azın­ lıklard a n , m ü l,tecilerden, l ü mpen proleterlerden, ü niversiteınerden vb. oluşan söz ü mona «entegre o l ma mış» taba,ka ve sı nıfları «işçi sı nıfı» kavra ­ m ı n ı n yeri ne koyma ça bası ndad ı riar. Böyle görüşleri ortaya oıanlar, ol uşma ha lindeki değişikJi,klerin özl ü ğ ü nü to h rif ettikten boşıko, ya lan­ lamaya kalkıştı kları teori n i n esmiarı n ı iyi bi l med i k leri n i de açığa vurmuş o l maktadı rlar. Şimdi işçi sı nıfı sayıca da büyük b i r güot ü r. Ne var ki, Ma rksistler, sos­ yal ist devri m i n önderi s ı fatiyle i şçi sınıfının gücünü h içbi r zaman onun sadece sayısına bakaro,k bel,j rlemezler. V. i . Leni n , i şçi sınıfının gücünün, genellikle on u n toplumdaki nice l payından kat kat büyük olduğunu bilime dayanarak ıspat etmiştir. Bi l,imsel-teknik devri mi n etkisiyle işçi sınıfı n ı n sayıca azal ma kta oldu­ ğ un u iddia etmek, çağdaş proleta rya n ı n terkibinde d u rmadan a rtmakta olan karmaş ı k l ı k ve çok çeşit l i l i ğ i küçümsemek de mektir. Ya l n ı z eski, «geleneksel» ü retim kollarında ça lışan işçilerin sayısında bir aza l ma va r. Ama Ma rksistler işıçıi sınıfını h i çbi r zaman, onun sadece şu veya bu müfrezesi olara k görm üyorlar. Ma rksistlerin kanısı nca, topl u m sa l ü retimi n gelişmesiyle, y e n i ü retim kol l a rı v e a l a n la rı n ı n meydana gel mesiyle, proletaryan ı n yapısında do değişmeler olacaktır. Bili msel-tek n i k devri­ mi n en önemli son ucu işçi sınıfının yeni m üfrezelerini meydana geti rmesi­ d i r. Hem beden emeği, hem de g iderek daha büyük ölçüde fi,kir emeğiyle ça lışanlardon oluşan bu yeni m üfrezelerin doğuşunu, burjuva istatistik­ leri genell i kle yansıtmaz. Ama bütün bunlara rağ men, üretim a raçları n ­ dan yoksun ücretli işçilerin sınıf ı olarak proleta ryanın özlü ğ ü ve a rtık­ değer elde etme temeline daya nan kapita l ist söm ü rünün özlüğ ü değ i ş mez. «Sol» oportünistler, proleta ryan ı n g üya «burjuva laştığı» ve bu yüzden de devri mci l i k ru hunu "yitird iği» tezin i desteklemeye yelteniyorlar. Böyle­ leri, 1 950-60 y ı l larında bazı ücretli işçi taba kaları n ı n yaşa ma düzey i n i n n ispeten yükselmesi nin gerçek n edenleri n i v e sosyal a n l a m ı n ı ya n l ı ş açıdan gösteriyoda r. Gerçekteyse, i ş ç i ücretleri nde görülen nispi a rtış, i şçi sın ıfı nın ve bütün emekçi lerin yürüttükleri uzun, çetin ve örg ütlü mücadelenin sonucud ur. Bu, bir yandan da, çağdaş emperya l iz m i n , iki karşıt sistem - sosyalizm ve kapitalizm - a rasındaki mücadelenin yeni koş u l la rına ken d i n i uydurma çabal a rı n ı n sonucud u r. Ama öte yandan, . tekeller, yapma'k zorunda ka ldı kları bu tôvizleri, işçi ücretlerindeki a rtışta n daha büyük bir hızla telôfi ed iyorl a r : Bütün emekçilerin emeğ i n i yoğ u n ­ laşıt ırıp söm ü rüyü ş iddetlendirerek onları en i nce usullerle maddeten ve mônen soyarak, verdiklerini kat kat fazlasiyle geri a l ıyorla r. 926


Proleta rya nın yaşama koşu l l a rındaki bazı değişmeler, onun sömürülen ve ezilen b i r sınıf o l ma d u ru muna hiç de son vermemiştir. Proleta rya n ı n burjuvaziyle uzlaşmaz çelişki leri d e keskinliğ inden b i r şey yiti rmiş d eğ i l ­ d i r. Neteki m, g rev h a reketindeki ca n l ı l ı k b u n u e n i n a n d ı rıcı biçimde göstermekted i r. Bütün ka pita list memleketlerde g rev savaşları'na katı l a n l a rı n t o p l a m sayısı 1 965 y ı l ı nda 3 6 m i lyon, 1 968'de 57 mi lyon, 1 970'te 6 4 mi lyon kişiyi bu luyord u . Ama d a h a 1 971 y ı l ı n ı n i l k a ltı ayında, ya l n ız gelişmiş sanayie sah i p kapita l ist memleketlerd e g revlere 30 milyondan fazl·a kiş.i n i n katı ldığ ı görü l d ü . Sınıf savaşı , değişik memleketlerde v e başka başka döneml ı; rde elbette birbirinden fa rkl ı bir karakter ve keski n l i k g öster­ m ektedir. Bununla beraber, çeşitli 'ka pita list memleketlerde çağdaş işçi hareketinin bazı zayıf ya nları da var. Çağdaş işçi hareketini bu mem leketlerin her b i rinde iç koşu l l a rı n , burj U'vazinin yeni sosyal d emag oJi metotları n ı n , a nti­ komün ist propagandanın vb. belirli ölçüde etkilediği bir gerçektir. Ve bu yüzdendir ki, işçi sı n ıfı, savaşko n l ı k ve bilinç bakımı ndan yükselmekle beraber, saflarında ka pita l i�m yan l ı s ı ve reformist bazı düşünce, duygu ve haya ller hôlô tutun makta, hattô bazı ta baka l a rında bunları n sağ la m ­ l a ştığ ı b i l e görü l mektedir. işçi h a reketinin bazı müfrezelerinde sağcı­ o portü n i st eğ ilim lerin kuvvetlendiği de görülüyor. Aşı rı sal a k ı m l a rı n beli rli ölçüde yayg ı n laştığı d a bilin mektedir. Işçi sın ıfı, kapita l izmin mezar kazıcısı ve sınıfsız kom ü n i'st top lumun yaratıcısıdı,r. Onun bu evrensel -ta ri hi objektif rol ünü, işçi sınıfının şu veya bu ta baka larının ya da u lusal m üfrezelerinin her somut ta ri hsel d urumda g österebi ldi kleri devrimci l i ğ i n derecesiyle ka rıştı rmak bağ ışla n maz bir hata olur. K. Marks bu nda n titizlikle kaçınmayı sa l ı k veriyordu. Gel gör ki, ş i mdi,ki revizyon istler, çağdaş proleta rya nın devrimcilik ruh u n u «yitir­ d i ğ i»ni iddia etmek suretiyle, işte bu hataya d üşmekted i ri er. Böyle bir iddiada bulunmak, proletaryanın bi rta k ı m nedenler yüzünden top l u m u n politik yaşa ntısı nda i lerici v e öncü güc rol ünü h e n üz oynıya mad ı ğ ı mem­ leketlerde, onun sınıf b i l i n ci n i gelişti rme yönü nde gereken karmaşık ve a labildiğine zor ça l ı şma larda n kaçın mak demektir. Işçi ha reketi nde komün i st pa rti leri n i n d u ru munun sağlam laşması, proleta rya n ı n evrensel -ta ri h i ödevini başa rıyla yeri ne getirmes i n i n g a ra n ­ tisid i r. V . i . Len in, a ncak y ı ğ ı n l a ra s ı msı'kı bağ l ı , d emokratik sa ntra l izm prensipleri üzerinde kurulmuş, birleşi'k ve sava ş ı m g ücüne sa h i p bir politik örgütün, ,işçi sınıfı n ı ve emekçi leri d evrimci mücadelede bi rleştirebi l eceğ'i n i , o n la rı n çıka rlarını savunobi l eceğ i n i v e ola nca çabalarını i ktidarı e l e geçi rme hazırl ı ğ ı n a yöneı,tebileceğ i n i belirtir. Komünistler, işçi yığınla rı n ı ka pitalizme ka rşı a ktif mücadeleye çekmeye çalışmakta d ı ri a r. Bu a landa da, öncel ikle sosya l-demokrat p a rtilerine ve onların etkisi a ltındaki işçi sınıfı örgütle rine karşı tut u m problemi biri n ci 927


plônda yer a lmaktadır. lş'ç i sınıfı n ı n - mücadelede başarı için şart olan birliğini sağ lamak için gayret sarfeden komü n i stler, sosya l istlerle ve sosya l-de.mokratlarla i�birl iğ i biçi m leri a ra moktadırl a r. Komün.istleri n g i,rişimleri sayesinde, bu yolda a rtıık beUrli başa rı lar sağ lan mıştır. Pro­ letarya n ı n bütün müfrezeleriyle, siyasal ve sendiıkal örg ütleriyle da'ya nışma yanlısı olan komünistler, bu yolda yürürken kendi devri mci Marksist­ Len i n i'st fikir ve inançları nda n zerrece fedakarlı·k ya pmıyor; reformizmin, sağ ve «sol>. oportü nizmin i d eoloji ve prati ğ i n i eleştirmeye deva m ediyor­ lar. Kardeş pa rti leri n 1 969 y ı l ı dan ı�ma toplantıısının tesbit ettiği gıibi, «birliık doğru ltusu, a nti-emperya l i st savaşta işçi hareketinin olanakları n ı a rtı rmakta, bu s,a vaşa proleta rya n ı n şi mdi'ye kadar örg ütlen memiş o l a n veya burjuva partileri n i n mdından yürüyegelen kısmının da katı l masına i mkan vermekted i r». Son yıllarda , kapital,ist memleketlerde örg ütlenme ba kımından epey gelişme gösteren iş'çi sı nıfı, demokratik ve sosya l ist idealler uğrunda cesur, atılgan bir ruhla ve birliık h a l i nde mücadele yürütmej(jtedir. Bu sayede geniş yığ ı n l a rı da peşi nden g ötürebilm ekte, metaneti ve feda kôrlığıyla örnek ola rak diğer emekçi ta ba kalarını kendi yanına çekmektedir. ii. Kapita l i st düzenin yokedilmesinde, to p l u mu n devri mci temeller üzeri nde yeniden kurulmasında, işçi sın ıfı n ı n yanısıra diğer hangi sınıf ve sosyal tabaka l a rı n çıkarları va rdır? i şçilerin proleter o l mayan emekçi ta baıka lariyle s ı kı ittifakı olmadan , proleta rya n ı n iktida rı ele g eçirmesi ve sosya l i zmin kuru l ması düşünü lemez. Proleter ol mayan emekçi tabaka ları, ekon omik ve politik d u ru m l a rı i ca bı , objektif olara k sosyalist dö n ü Şlü m le rd e n yanad ı rla r .

Len i n ' i n , devri mci işçi h a reketinde köyl üleri n sağlam bir müttefik olduğu hakkındaki h ü kmü bugünkü koşul lorda da geçerlidir. Köylü ler, bazan ka rarsı zlık g österseler de, top l u mu n sosya list temeller üzeri nde yeni baştan kuruluşu için proletarya n ı n yöneti ci l i ğ i nde aktif ola rak savaşa b i l i rler. Devlet-tekel kapital.izmi n i n h üı küm sürdüğü memleketlerde, bili msel­ tekn i'k devri min etkisiyle köylü ler a rasında sın ıfsa l ayrışma hızlan ma kta , küçük ve o rta çiftçi ler yııkıma uğramaktad ı rl a r. Bazı memleketlerde köy proletaryası çoğ a lm a k ta ve köyden şehre yığı nsal b i r akın olmaktadır. B u yüzden son yirmi y ı l içinde, köy ekonomisi alan ındaki aktif n üfus sayısı hemen hemen i'ki defa aza lmışt ı r. Devlet-tekel kapita l izmi ü l kelerinde halk içinde köylü leri n nispi payı çok değ işi ktir. ABD ve ingiltere g i bi mem leket­ lerde köy ekonomisinde ça lışanların sayısı % 4 i l e 6 a rasında değişi rken, Farnsa, ıtalya ve J.a ponya'da köylüler aktif nüfusun beşte biri kadardır. Ama soru n, köyl ülerin ya l n ı z sayısı ndan ve maddi ü reti mde önem l i bir rol oyna malarından ibaret değ i ld i r. Tekel lerin giderek a rta n ezgisinin bir

928


bütün olarak köylü lerin d u rumunu belirlemeye deva m etmekte olması da önemli bir sorundur. Işte bu yüzden, emekçi köylüler doğrudan doğ ruya tekellere ve b u rj uva h ükümetleri n i n köylü düşmanı pol iti kasına karşı mücadele etmekted irler. Köylülerin, ileri sürd ükleri i stekleri savunurken, işçi sınıfının kullandığı grev, gösteri ve mitingler g i b i biçim ve araçl,ara sık sık başvurdukları görül mektedir. örneğ i n , 1 971 yılı il kbaharında Belçika köyl üleri büyük b i r gösteri yürüyüşü d üzenlemiş ve "Ortak Paza r»ı n tarım pol itikasını, Fransız şarap ü retici leri de hük ü m etin şarap fiyatları pol.iti kasını vb. protesto etmişlerdir. Köyl üler hakla rı n ı savun u rken işçi sınıfıyla eylem. bi rl1i ğ i yanlısı olduklarını açıkla ma�tadırlar, çün�ü kendi haya,ti problem. leri n i ancak bu sınıfla ittifok kura ra k ve onun yöneticiliğ inde m ücadele ederek çözebilecekleri n i 'g ittikçe daha iyi anlamaktad ı rlar. Şimdi işçi sımfı n ı n m üttefiki olan ayd ı nlar ü2!erinde d u ra l ıım. Vaktiyle sNmaye egemenl iğ,i ne karşı devrimci mücadeleye ayd ı n l a rı n ya lnız öncü temsilcileri katıl ıyordu, şimdi fiki r emekçileri n i n en geniş tabaka l a rı n ı n bu mücadele safla rı n a g i rd i kleri görü l mektedi r. Bili msel-teknik devri m sırasında aydınlar, n i speten dar ve sınırlı bir z ümre olma,ktan çıkarak, toplumun, bütün sınıf ve g ruplardan doğan, en yığınsal ta baka larından biri haline gelmiştir. Başlıca kapitalist memleketlerde öncel ikle fiki r emeğ i işleri nde çalışanlar, bütün ça lışanların % 30-45 kadarını kapsa makta d ı r. Ayd ı nların esas yığ ı n ı n ı n büyük sermaye ta,rafından doğ rudan sömürüı· mesi olayı daha büyük bir rol oynamakta d ı r. Bu da, emekçi aydı n la rı n sosyal çıkarla rı n ı n işçi sınıfı n ı n çıkarlariyle daha sıkı biçimde örüldü ğ ü nü a n lamına gelmektedir. Komü nist ve işçi parti leri n i n 1 969 yılı Danışma Toplantısı nda belirtifdiği gibi, "Fikir ve beden emeği işçileri a rasındaki ittifak, barış, d emokrasi ve sosyal i fe ri l iık mücadelesinde gittikçe daha önemli bi r kuvvet haline gel mektedir.» Ayd ı nları n, bug ü n kendi yeni sosyal d u rumla rı n ı , yani ücretl i emek ordusunun müfrezelerinden b i ri haline geldikleri gerçeği n i doğru b i çi mde anlamaları na engel olan bir dizi objektif ve sübjektif nedenler vard ı r. Bu da doğaldır. Ara ları n da, özelHkle, avangart ve e !.it ta'ba,ka oldukla rı psikolojisi geniş ölçüde yayıl ma'ktad ı r. Bir ba�ka deyişle, ayd ı n l a rı n gerçek d u rumundaki değ işmelerin yanısıra, her zaman bunlara uyg u n ideoloj i k v e sosyal-psikoloji,k tepkiferin de doğ d u ğ u görülme mektedir. Gözönünde tutma mız gereken bi r g erçek de şudur: Aydı nların sosyal yapı'sı genişlemiş, bu yapıda i mtiyazlı sınıfl·a r temsilci leri n i n nispi payı azalmış olsa da, esas kısmı şehir ve köy orta ta,bakaları temsifci ferid i r. · Bu nlar, devrimci mücadeleye aktif olara k katı l ı rken , ono yalnız bilgi ve enerjilerini katmokla kalmıyor, küçük burjuva sosyal çevresinin özellikleri ne bağ l ı önyarg ı l a r bagaj ı n ı da kaçı n ı l maz olarak bera berlerinde getiri­ yorlar. 929


Kapitalist dünyada za manı mızda yürütül mekte alan sosya l - pa liHk mücadelenin belirgin çizg i lerinden bi ri. genellikle gençl iğin. özellikle de üniversite öğ renci lerinin eylemlerindeki olağa nüstü yığınsal lık ve kesi n­ l i ktir. Yarı n ı n sahipleri ola n genç kuşa ğ ı n g-ittikçe daha geniş grupları. ideallerini ve ümitleri n i a rtık toplumu sosyalist temeller üzerinde kurma ü lküsüyle bağ lıyorla r. Emperya lizmin ideolog ve politikacıları , a rtık yalnız emekçi gençlerin değ-il. va ri ıU tabakalardan gelen öğrenimli gençlerden bir kısmın ı n da açııkça kapitalizmin karşısına g eçmekte olması yüzünden tedirgindirier. Komünistler gelişen gençlik h a reketini, b u a rada üniversite öğrencileri hareketini, genel a nti-monopol ist mücadelen i n önemli etken­ Ierinden biri olara k görüyorlar. Aynı zama nda. ka pita l ist memleketlerde muhalefet gençliğinin bir kısm ı n ı etrafında toplayan «yeni sol� hareketiyle belirli ve çoğ u hallerde ciddi politik-ideolojik kara kterli ayrı mları da g>izle­ miyor ve maskelemiyorlar. Gençnk ha reketi, a n ca k işçilerin devrimci ha reketiyle bilinçli olarak ve kesin l i kle birleştiğ i takdird e b aşarıl ı olabilir, Kardeş partilerin 1 969 yılı danışma toplantıs ı n ı n belirttiği gibi. komünistler, gençlik hareketi 5afla rı n da bili msel sosyalizm fikirlerini yaymakta. gençliğ i etkiliyebilecek sözde devrimci çeşitli fikirlerin g izlediği teh l-ikeyi açıkla­ makta, onlara . emperyalizme karşı savaşta ve öz çıık arla rını savun mada doğru yol u b u l masına ya rd ı m etmeye çalışmakta d ı ri a r. Son zamanlard a proletaryanı n sınıfsal savaşın ı n ve anti - moncpoli st ha reketin sosyal temeli n i n genişlediğinden söz ederken . emekçilerin yığ ı n ­ sa l b i r ta bakası o l a n kad ınlar a rasındaıki değişmelere de değ in meden geçemeyiz. Çağdaş kapitalist üretimde çalışan kadınların sayı sı a rtmakta ­ d ı r. Onlar, emekleri n i n ödenmesinde her türlü ayı rıma son veri l mesinde. kendi lerine ta mamiyle eşH yurttaşlı k hakları tan ı nmasında, a n a l ı k yard ı m­ ları kon usunda etkili tedbirler a l ı n ma-s ı n da vb. daha enerj i k biçimde ı srar etmektedirler. Emperya l i st sa ldırıya karşı, barış ve demokratik haklar için yürütülen savaşa. di ndarl arın önemli tabak-a larının da g ünden güne a rtan ölçülerde katıldı'kl-a rı görü l m ektedir. Bu ha reketlerin, işçi sını·fı ve bütün emekçi ler tarafından yürütülen mücadeleyle birleşmesi, za manı mızın devrimci g ücleri n i a rtırmaktad ı r. BöyleHkle. gelişmiş kapitalist memleketler l n sosyal yapısında son yirmi yıldır ta nık olıd u ğ umuz değişmeler. geni ş a nti- monopoHst koal.isyonlar meydana getiri lmesine. işçi sı nıfı, köylüle ,! emekçi ayd ı n l a r, şehir ve köy orta ta baka la rı ittifa k ı n ı n sağlamlaşm6sına objektif olara k yardı m etmekted i r. ııı.

Devrimci ha reketi n prati ğ i , mücadelede başarıya ulaşma n ı n . proletarya ile bütün diğer sömürülen sınıf ve ta bakalar a rasında bir ittifak kurul­ masına ve şu veya bu memlekette kapita l istler sı nıfı içindeki çelişkilerin 930


gozon une a l ı n masına bağ l ı olduğu gibi, u l uslara rası alanda ku vvet leri n d u ru m u n u, d evletler sistemi içinde, bu a rada komşu devletle r a ra s ınd a s u veya bu memleketi n d u ru m u ndaki öze l l i kleri d i kkatle gözön ün de b u l u � _ d u rma h ünerine de bağ l ı olduğ u n u g östermektedir. V. i. Len in şöyle diyord u : «Daha g ü c l ü olan dü�ma n , ancak pek büyük çaba l a r harcayarak , d üşma n l a r a rasında bel i recek her «çatla,k"ta n velevki en küçük olsun -, ve çeşitli memleketleri n burjuvazisi a rasında, her mem l eketi n içindeki burjuva�i nin çeşitli grupları veya türleri a rasında bel i recek her çıkar çatışmasından o l d u ğ u g,ibi, hatte geçici, ka ra rsız, çü rük, g üveni l mez, ş a rtlı olduğunu bildiğimiz halde, bize yığınsal bi r müttefik kaza ndırabi l ecek her olanakta n da - velevk'i en k ü çü k olsun -, mutlaka ve büyük bir titizlik le, d i kkatle, t emki n l i ve akıll ıoa fayda l a n ı l d ı ğ ı takdirde yen i lebil i r. Bunu a n l a maya n kimse, M a rksizmin, genellikle bilim­ sel çağdaş sosya Hzmin zerresini b i le a n l a mam ış demektir . . . Ve bu söyle­ d i ğ,imiz, politik egemen l i ğ i n proletarya tarafında n ele geçiri l mesi nden önceki ve sonraki dönemleri ayn ı derecede ka psar.» (c. 41, s. 55). Lenin'in bu yönergesi bugün de a ktüel l i ğ i n i korumakta d ı r. _

Burjuvazinin çeşitli müfrezeleri ve çeşitli partiler; arasındak,; çelişki/er­

den faydala nma soru n u n u ele a l a l ı m. Burjuvazi daha önce de yekpere bh sınıf değ i ld i . Şimdi içindeki ayrışma daha da büyüdü. B u rjuva poli,ti'k p a rtileri a �asında m ücadele g itg ide daha çok şiddetlendi, burj uva hükü­ lTIet b u n a l ı m l a rı sı:klaştı . Gücünün doruğ u na varmış tekelci z ü m re i l e orta ve küçük ka pita l istler y ı ğ ı n ı a rasında,ki çel,işmeler a rtıyor. Işçi sı nıfı ve komüni stler bu çel işmeleri dikkatle gözön üne a l ı yor, varlı,kl ı sınıflar içinde çıkarl a rı tekelci z ü mren:in çıkarla riyle - geçici de o l sa - çatışan g rupları, sosya Hzm uğ rundaki çağsal m ü cad elenin organ i k bir pa rça,sı olan genel demokratik ha rekete çekmeye ça lışıyorl a r. çoğ u gelişmiş, ka pitalist memleketlerde toplum her baık ı mda n mi litarize ed i l iyor. Emperya lizm demokratik özgü rlükleri boğuyor. Sosya l-pol itik hayatı faşistleştirme eğil i mi ona özgü bir iştir. Bu büyük tehlike ka rşısında, işçi sın ıfı ve komünistler, halkın en geniş tabakalarını, bu a rada kendi tut u m ve i deoloji lerini paylaşmıya n l a rı da, emperyal,izme karşı mücadele için seferber ediyor ve birleştiriyorlar. Çağdaş d ü nya devrimci ha reketi, sosya l iz min u l uslara rası d u ru munun sağla mlaşması koşu l l a rı içinde gelişiyor. D ünya sosya l ist sistemi z a ma n ı ­ mızın öncü devri mci g ücüdür. B u sistemin varl ı ğ ı bütün ba rış v e so'sya lizm savaşçı l a rı n ı n g ü cüne güc katmakta ; zira bu sistem d urmada n arta n ekonomi ve savunma g ü cüne daya nara k emperyal.izrni geriletmekte, onun ka rşı-devri m ler i h raç etme o l,a na klannı sını rlamakta, emperyai:ist saldırı politikasına k a rşı savaşmakta, ba rışı ola nca g ücüyle savun makta, h alk­ l a rı n devri md ve kurtul uşçu savaşını her a ra çl a desteklemektedir. SosyaH:st devletler halklarının başarı ları, kap ital ist memleketlerin emekçi lerini sosya l 931


ilerilik u ğ rundaki mücadelelerinde daima esi nlemektedir. Fakat, mem leketlerin her b i rinde, burjuva dü zeninin, a nca,k işçi s ı n ıfı ve gen.iş halk yığ ı n la rı tarafından gerçekl'e�tirilecek sosya list devrimle yokedi lebi leceğ i ş üphesizd i r. U l usal kurtuluş ha reketi u l uslararası işçi sınıfı n ı n müttefi ğ i d i r. Gerçi bunların çözmeye ça lıştıkları sorun lar başka başkad ı r, fakat emperya liz­ min kişiliğinde d üşmanları ortaktır. Geçmişte sömürge ve yarı -söm ü rgeler emperyalizmin yedek g ücler deposu'Ydu . Bugün söm ü rgeciliğ·i n çökmesi koşul larında durum değişti. Artık ka pita lizm için, halkları ekonomik bakımdan kendine bağla mak, onları n u l usal zenginliklerini ta lan etmek çok daha zorlaştı. Ulusal kurtuluş ha reketi, e mperya lizme birbiri nden ağ ı r da rbeler i n d i riyor. B u hareket zama n ı mızın büyük bir d evrimci gücü oldu. Emperyal,istler, dünya sosya li st sistemi ne, u l usla ro /ası işçi sınıfına ve ulusa l kurtuluş hareketine karşı mücadelelerinde çoğ u kare tekcephe hal'i nde bi rleşiyorlar. Fakat bu olay, a ralarında h ı z l ı bili msel -tekniksel ilerl eme koşullarını'n keskinleştirdiği çelişki leri gideremiyor. Bu yüzden de, evvelee olduğu g i bi bugün de, emperya listler-ması köklü ve çözü msüz çelişkiler devrimci hareket için bi r ek kuvvet kaynağı olabil mektedir. *

Gelişmiş kapitalist memleketlerde sınıf savaşının şiddetlenımesi , bugün sosya l ist devrim için yalnız maddi önkoşulların değ i l , aynı zamanda sosya l­ politik önkoşulları n olgun laşmasının hızla deva m ettiğ i n i göstermekted i r. Bunlardan başa rıyla foydalanma işi, kesinlikle, işçi sınıfının, kend i safla­ rında kenetli bir birlik sağlamas ı na , bütü n anti- monopol ist g ücleri geniş bir ko'a lisyonda birleştirme ve yönetme kaıbil'iyetine bağ l ı d ı r.

932


Marksist olmayan sosyalizmin zamantmızdaki durumu

« Insancıl" sosyalizmin gerçek yüzü M o rksist o l maya n çeşitli terori ler arasında "insancıl» sosyalizm goruş­ leri n i n özel bir yeri vard ı r. B u rjuva dünyasındaki ayd ı nları n beli rli çevre­ le�inde türeyen bu görüşledn sosya list memleketlerde yayı l ma,sı için denemeler ya pıl,mıştır ve 'ya pıl maktad ı r. Emperya l i zm ideolog lann ı n , anti ­ komüni,st eylemlerinde bu "insancıl» sosyalizm Hki rleri nden yara rla n m a ları rasgele bir şey değ i l d i r. "I nsancıl» ya da bazan kullanılan deyi miyle "insan y'ü zlü" sosya lizmin he men hemen bütün ta rafta rları , Marks'a ve kimileri len i n 'e de yönelerek, onları n öğreti s i n i n gerçek yoru mcuları olduklarını iddio ediyorlar. Mark­ sizme sempatisi olan, fakat onu yeteri kadar kavra mamış bulunan bazı kimseler, bel k i bu yüzden, bu görüşlerin gerçek felsefi- poJ,itik içeri ğ i n i çoğ u z a m a n a n lıyamıyorlar. Bir hayli sisli ve belirsiz bir a k ı m olan <,i nsancıl» sosya liımi, bir yandan, kendileri ni Ma rksist saya n, fa kat gerçekte revüyonizmin mevzi lerinde yer a lmış olan k i mseler (E. Fişer, R. Garodi, T. Petkof, lo Kola kovski , G. Petro­ viç, S. Stoya noviç, K. Kosi k, O. Şik vb.), bir yandan da, E. From ve E. Bloh g i bi l i beral görüşlü bazı burjuva ideologları temsil etmektedirler. Onların felsefi görüşled ya malı bir bohçayı andırı r ve bütünsel bir d ü nya görüşünden yokısundur. Bu da, Marksizmin monistik (birci) kara k­ terini sistemli olara k reddeden ve devrimci teoride çeşitl i «yoru mlar»a veya «va rya ntlar»a yol açan yönelımler için gayet doğ a l d ı r. «i ns,a ncıl" sos­ yalizmin taraftarı , aynı zamanda, Marks'ın m i rasını ve Leni nizmi kendi görüşlerine göre yoru mlaya nlora ve reel olarak va rolan sosyalizme o l u m ­ suz tutum alanlara şu veya bu ölçüde ya klaşma ktad ı riar.

"Insancıl» sosya listleri n çoğ u, «yeniden okunan» Marks'!, felsefi önemi n i i n k ô r ettikleri Len i n izme karşıt koyma ça basında b irleşiyorl'ar. örneği n , E. Fişer s o n broşürleri n i n birinde, Ma rksizm-Len inizmin ta m bir bi lıimsel teori olara k zaten varo l madığı iddiasını i leri sürüyor. Ona göre ya lnız Ma rksizm vard ı r, ve bu da, toplu ms,a l olgu ve süreçleri i nceleme metodolojisidir, ve bir de «sı nıfsız top l u m ütopisidir». Bu sın ıfsız toplumda «devlete, insan/ar üzerindeki egemenlik ö l ü p gidecek ve ya /nız insa n ı a maç edinen özg'ü rlük dünyası başlıyacak,tır». Lenin,izme gelince, Fişer o n u Marks'ı n öğretisinden koparıp ayı rma kta v e «geri k a l m ı ş b i r mem/ekette gerçekleştirilecek devri min» stratejisine, aynı zamanda, bu devri me öncü­ lük edecek partiye ilişkin görüşlere indirgemekted i r. Buna göre, "profes­ yonel devri mci/er tarafı ndan iyice örg ütlenen parti, yığın/ara potitik bilinç 933


aşılama l ı , işçilerin köylülerle ittifa k ı n ı gerçekleştirmeli, proletarya di ktatör­ l ü ğ ü n ü kurup sağla mlaştı rma l ı d ı r» (Ernst Fischer, Die Revolution ist anderes, Rei n be k bei Ha m b u rg , 1 971 , S, 51 ) , Görü ldüğ ü g i bi, bu düşü nceler h i ç de oriji n a l değ i l d i r, v e b i z i m böyle uzunca bir a l ı ntı yapma mızın nedeni de, «insancıl» sosya lizmin en bel l i ­ başlı nitel'iklerini Fişer' i n olanca açl'klığıyla na,s ıl ortaya koyduğ u n u göster­ mektir.

Demek ki, Len i n iıım M a rksizmden «ayrı» imiş, Pe,ki, sonra ? Len i n izmi 'düşü n m e n i n bile ola naksız l ı ğ ı n ı " i nsancıl» sosyal istler de a n l a ma mazlık edemezler, Onlar kendi kendi lerine yarattıkları çelişkiden sıyrılabil mek için şöyle bir ça reye başvuruyorla r : Ma rksizmin «tekya n l ı» olduğ u n u iddia ederek ve bu «tek­ ya n l ı l ı ğ ı » g iderdiklerini ileri s ü rerek, M a rks' ı n sosyol hayat anlayışı nda «düzeltmeler» yapıyorlar,

tahrif ça b a l a r ı n a rağmen, çağdaş Ma rksizmi L e n i n izmsiz

M a rks'ı "yen iden okunma» fikri de bundan doğ uyor, "Yabancılaş mama» ve «tam insan ütopi's i»ni de, Ma rks' ı n gerçek görüşlerinin odak nok­ tası olduğunu söyl üyorlar. ••

«Inancıl» sosya listler, M a rks' ı n öğ,retis i n i n bütün zen g i n liğ ini reddediyor, felsefi a ntropol i z,m ruhu nda ta hrif ediyor, ya n i insanın özl ü ğ ü n ü soyut­ la�tı rıyor ve bu soyut a nlayışı , i n sa n ı n so mut tari hsel varlığı ko şu lları na ka rşı! koyuyorla r, Ve Marksiz mi «insa ncıl laştı ra nla r», bu esas daya na rak, sosyalıist ü l keler komünist pa rti leri n i, sosyal'i st devri m i n sosya l ve politik yanlarını «insancı» ya nlarının zararına mutlaklaştırmakla suçluyorlar, Onlara göre, işte bu yüzden d i r ki, reel sosya l i z m hen ü z «gerçek» sosya lizm değ,ild i r ; çünkü demokrasiden g üya ayrı l m ı ş ve "bürokratik santra l izm»e, «etatizm»e, «devlet cıhazı diktatörlüğ ü»ne dönüş müştür, Sosya lizmde insanın yabancı laşmasının, kapitalizmde olduğu g ibi, s ü rüp g i tti ğ i n i ve hattô bazı ba k ı m ıa rdan kuwetlend i ğ i n i de söylüyorlar, (Ba,k : E, Fromm, Das Menschenbild bei Marx, Frankfurt Ma in, 1 963, S, 48-7 1 ) , Bu g i bi fikirler, gerçekte neo-ka ntçı l ı k prensipleri ne, sosyal'i zmi, maddi ü ret i m gelişmesinin objektif eğilimleri ve s ı n ı f savaşı n ı n değ i l , soyut ideal­ Ierin ve ahlôk tasarımlarının gerektirdiği yolundan yaklaşmaktadı r, Marksizmi «insancıl laştı rma»ya kalkışanları n "tam» i n sa n a i l işkin soyut d üşüncelerindeyse, genç-hegelci l i ğ i n sosyal hayatla bireysel hayatı bi�birine karş ı tkoyma biçi minde yeniden ca n l a n masına görmek zor değ i l ­ dir. Bunun M a rks'la hiçbir i l i şki si yoktur, Zira Ma rks, daha « D e uts ch ­ Fra n zösische Jahrbücher»in yayı nlandığı dönemde, toplumsal gelişme yolla rı hakkında M a rksizme kadarki görüşlerle yaptığı tartışma l a rda, sonra l a rı da «Foyerba h'a dair tezler» de ş u temele dayan ıyord u : Insan, özl ü ğ ü ,iti ba riyle topl umsa l i l işkiler topl a m ı d ı r ve a ncak gerçek l i ğ i (toplumu, orta mı, h a y a t ı ) değ',i şti r m ek suretiyle kendi kendi n i deği şt i re 934


bi l i r. Bundan ötü rü, sosyal devri m, birtakım d ış strüktürleri ba sit bir değ-iştirme olgusu değ i l , insan haya,t ının özl üğünü .belıirleyen temel i , dolayı siyle insanı da değ iştirme olgusudu r. Bug ü n «insancıl» sosyali-stler, bir zamanlar Marks ve Engels'in a laya a ldı-kla rı sözde «ge rçek» sosya l i stler g i bi , seiefieri n i n idea Mst tezlenin i Ma rks'a atfetmekle, Marksizm i n - kend i deyişleriyle - «tekya n l ı l ı ğ ı n ı » g idermekte d i rier. Asl ı nd aysa, yaptııkları i ş Ma r�s'ı n red v e nefret ettiğ i şeyi tekra rla maktan başka bir şey değ-i l d i r. "I nancıllar»ın görüşleri ndeki idea liist eğ i l i m l eri meydana çı,ka rmak için, tari h i n deri n l i-kleri ne i n m eye de lüzum yoktur. Bu eğ i l,iml-er, Marks'ı n materyalist felsefesi n i i d ea list görüşle yoru mlanan «pratiğ i n felsefesi» i le d eğ,iştirmey i «moda» halıin e g etiren «Praksi-s» derg i-S i yayı ncılarılarının denemeleri nde de, Marksizmi ya Froydiıım ve «hayatın felsefesi»yle (From'un yaptı ğ ı g i bi), ya ekzistansiya lizm (vorol uşçu I Ulk) unsurlariyle (Garod i), ya da Bloh'un "ü mit felsefesi»yle (Fişer) b i rleşt i rme ça balarında d a açııkça g-örül mektedir. Marks' ı n i l k eserleri n i key�i olara-k yorumla-ma,k ve bunları olgun laşmış Marks' ı n eserleri ne, aynı z-a manda Engels'e ve Leni n'e karşı koymak suretiyle Marks'ı «yen iden oku ma,k>. fikrinde de h içbi r orij inall-i,k yoktur. Bu, Fişer ve ortakla rı tipinden, hattô From ti pinden zama n ı mız revisyon i stleri­ nin buluşu da değ i l d ir. «insa ncIHaştırma» görüşü açı's ından Marks'ı «yeni­ den keşfetme»n i n şaibeli şerefi, herhalde, Belçika l ı sağcı reformistıerden G . d ö Man'a aittir. Kendisi, bu fi kri 1 930' Iarın başımında, M a rks'ın «1 844 yılı ekonomi k-felsef i ely-a zıları»nın bası l ması n d a n son ra yaymaya ça lış­ m ı ştır. Ma rks'ı «insa ncılıaştırma» iddiasındak'ilerin bugünkü türedi l eri, acaba kendi sosya li;�m görüşlerini esaslandırmada 'il kesel bakı mdan yeni ve daha i na n d ı rıcı bazı kanıtlar ortaya koya b i i mişler m i d i r? Bu soruya olumlu cevap verebi l mek i çi n daya n ı laoak temel yoktur. Asl ı n a bakı l ı rsa, «insancıl» sosya lizm ta rafta rla rı, insanın yabancılaş ması kategorisi n i , «yeni ta rzda okunan» Marks' ı n en öneml:i kavraml-a rından biri haline geti rmişlerd ir. lşıin d i kkate değ er ya n ı şud u r ki, onlar, bu kategori n i n Ma rksist öğ reti n i n yapısı ndaki ro l ü n ü ve bu öğret i n i n ta m bir b i l-i msel görüşler sistemi olarak varl ı ğ ı n ı n temel,i olan en önemli kavra ml a rla (üretim g ü cleri, üretim i l i şkileri, a ltyapı ve üstya p ı n ı n karşı­ l ı k l ı etki leri, değer, a rtık-değer vb.) bağ ı ntı ları n da oynadığı rol ü anla­ madıkta n başka, üstelik onu bir de yalan-ya n lış yoru mlamışlard ı r. B i l i nd iğ-i g ibi , Ma rksist a n layışa göre yabancılaşma, her şeyden önce, i nsan emeğ inin ve emek ürü n leri n i n objektif olara'k başınabuyruk bir kuvvete, i nsana hükmeden v'e düşmanlık eden bir kuvvete dönüşmesi anlamına gelir. Ya bancılaş,ma, sömürü topl u m u n u n eski işbölümüne ve özel mülkiyete daya n a n sömürücü topl u m u n tari hsel geçici i lişkileriyle bağ lantı l ı d ı r. Ma rks, daha «1 844 yılı ekonomi k-felsefi elyazıları»nda 935


emeğ i n yabancdaşmasının tah liline büyük bir önem veriyordu . Ve ya ban­ cılaşma n ın maddi temel i ' o lan kapita l'ist m ül,ki'y eti n ve sömürü n ü n yoked i l ­ mesi n i insanı n sosyal kurtul u ş u n u n esas koşu l u soydı ğ ı n ı bel i rtiyordu . «Insancıl» sosya H,stler ise, to m tersine kapita l i st mÜI'kiyete elkoymanın, ü reti m a raçları n ı sosya listçe kamulaştı rma n ı n önem i n i k ü çü msüyorlar. Onlar, sosya l,ist ü l-kelerde eski yabancdaşman ı-n g üya deva m etmekte old uğ u n u , üstel i k b u n u n poH�ik egemenl,ikle bağ l ı yeni biçi m leri n i n de ortaya çıktı ğ ı n ı iddia ediy'orlar. Kıs-a cası, d evletin s ı nıfsa l özlüğünü, ser­ mayenin egemen liği ile pro l eta rya n ı n ve emekçil e rin egemenliğ i a rasın­ da�i köklü farkı görmezl i,�ten gel'iyorlar. Ayrıca, politi k egeme n l iğe son verilmeden bütün yaha ncılaşma biçimleri ni o rta'd o n kal d ı rmanın da ola naksızlığını iddia eden «i nsa n cı l» sosyali-stler, komün.ist topl u msal kuru­ luşun i l'k aş-a ması olan sasy-a l i z m i n özellikl-eri i l e ta mamı-a nmış ko m ü n izmin öze l l i kl eri n i bi rbirine karıştırıyorlar. -

Sosyalist devri m, yabancılaşmanın esas biçimleri n i g idenmekte, emeği sömürüden kurtarmakta, insanın yaratıcı olanaklarını daha tam alarak meydana çıkaran ve geliştiren koşul ları yaratma,ktad ı r. Fakat sosya lizm, K. Marks' ı n belirtti ğ i gibi, bağ rından çı kıp geldiği top l u m u n «benek»leri n i kendisinde taşı maya devam etmektedi r. B u yüzden, sosyalizmde yaban­ cı laşma n ı n bazı unsurları kalmaktad ı r ve bunları n g i deril mesi için ş u veya bu uzunlukta bir zaman süresi gereklidir. Ne va r ki, bu unsurlar, h i ç de «insancıl» sosy a l istlerin d üşündükleri alan­ ları kapsamıyor ve gideri l meleri süreci de onla rı n dedi kleri yönde geliş­ miyar. Drneğin, sosyal izmde i şçi sınıfı n ı n , bütün emekçilerin politik örg ütü olan yeni tipten bir devlet kuru l u yor ve sağlamlaşıyor. Ama bu devle't, hiç de yabancı laşma nın koru n makta olduğ u devlet a n lamına gel mez. Ta m tersine, sosya list devlet, sosyal ezg i ve eşitsizliğin bütün biçi mleri n i ' yoket­ menin, emekçilerin devri m ci kaza nımlarını koruyup gelişti rmenin güclü a racıd ır. Komü n i zm kurucu luğu ödevleri n i yeri ne getirmek suretiyle devlet, gid erek, kom ü nist sosyal özyöneti.me dönüşmektedir. Bu süreci zoraki ola rak hızla n d ı rmaya kalkışmak, ekonomi n i n ve sosyal hayatı n diğer yan ­ ları n ı n a n a rşiye sürü kl-enmesi, sosyalizm kazanımlarının tehlikeye d üşürü l ­ mesi, y a n i ensonu i leri değ i l , geri g i di l mesi d emek o l u r. Tek sözle, «insa ncıl» sosya l istlerin ya nlış fel·sefi görüşleri , reel sosya liz­ m i n h ô rikulôde başa rılarına yöneıti lmiş en basit burjuva iftira larına dön üşmektedir. 6klektizm, soyut şiarlar, pozitif program beli rsizliği, «insa ncıl» sosyafi.st­ lerin pol'iti'k plôtfarml a rı n ı n, felsefi görüşl-eri sistemine kıyasla, daha karakteristik çizg i lerdir. Ama burada da sosY'a l iz m kurucul u ğ u pratiğ i ni şiddetle eleşti rmek ve hattô buna karşı ,ta ma men o l umsuz davra n makta ağızbi rliğ i ettikleri görü l m ekted i r. K. Kosik, 1 965'de Çekoslovakya'da yayı nlanan «Literarni list;» a d l ı haftal ı,k gazetede şunları yazmı ştı : «Çağdaş 936


sosya lizmin g ü çl ükleri şundan doğmakta d ı r : O, kendi kurtarıcı tari h sel a l ternatif rol ü n ü pratikte örg üdeyip koordine etmek şöyle dursun, teorik olara k d a h i a n la ma yeteneğ i nden yoks u n d u r.» Peki, «insancıl .. sosyalistler s'o sya lizm kuruculuğu a la n ı nda,ki en,ternas­ yona l tecrübeyi reddederken neye dayanıyorlar'? Onları n teori lerinde önemli yerlerden b i ri n i «sosyaHzm modelleri» kavra m ı o l ma ktad ı r. Bu kavra m ı büyük bir içtenlikle pazara sürdüklerine ba k ı l ı rsa, topl umsal olgu­ la rı incelemede bilimsel tasa rfama prensiplerin i uyg u lay'a n yen:ifi.kçile re ya raşır şerefi kaza nıvereceklerini umdukları a n l a ş ı lm aktad ı r. Ama o n l a rı n «tasarl a ma»sı n ı n b i l i msel l i'kten ne kada r u z a k olduğ u n u hayat pek gecik­ meden g östermiş,ti r. Onları n ya ptı k l a rı iş, şu ve bu ülkenin ulusal koşul­ l a rı n a uyan sosya lizme geçiş biçimlerini hazırla m a k değ i l d i r ; böyle olso, buna ki mseni n itirazı olmaz. Bu «tasorla mo», her memlekete g'üya kendine özgü bir «ulusa l sosya l izm» tipinin uyg un olocağı hokkındoki esk i reviz­ yonist görüşü esaslondırma çabalamasıdır. Böyle b i r yo naşımlo, s o syal ekonomik formasyonların ta h lilinde uyg u l a n a n Ma rksist tarihsel- mater­ ya l,ist prensiplere toma m iyle sırt çevri l miş o l u n u r. Çünkü, M a rksizm-Leni­ nizm klôsiklerinin defa larca açıkladıkları gibi, top l u msal d üzen kavra mı, aynı tipten tari h sel aşamada bulunan en çeşitli memleketlerin g e l iş­ mesinde tekrarlanan en bel i rg i n , genel çizg i lerin diğerleri nden ayrı lması a n l,a mına g e l i r. "I n sa ncı l.. sosya l iz m ise sosya list kuruculuğun genel, objektif yasa l l ııkl a rı n ı i n kô r etmektedi r. «Insancıl .. sosya Ustler, ça bal a rı n ı bir yandan da SSCB'ndeki sosya l izm k u rucul u ğ u n u n u l uslararası önemi ni küçü ltmeye yöneltmişlerd i r. ­

«I nsancı l» sosya l i stler, oybirliğiyle, «Sovyet modeli» sosya lizmin tama­ miyle Rus koşulları n ı n bir ürünü olduğ unu, gelişmiş sa nayi memleketleri i çi n örnek olamıyaca ğ ı n ı , buna rağmen bütün memleketlere zorla kabul ettiril meye ça l ış ı l d ı ğ ı n ı iddia ediyorlar. Orneğ,i n, R. G a rodi, sosya lizmi kuran i l k devlet slfaHyle SSCB tecrübesi n i n en geniş ka psamlı önemin,i reddediyor, Sovyet ü lkesin deki d evlet mülık,iyeti n i n sosya l ist ka mkteri konusunda ş ü phe yaratmaya ça l ı şıyor. (Ba k : R, G a ra udy. Le g rande tournant d u sooiali'sme. P, 1 969, p. 1 03, 1 43 ete.) . Bu sorunda, G a rodi ve öteki o portü nistl,er, Oktobr Devri m i ' n i n enter­ nasyonal önemi kon usunda Len i n tarafından yapıla n değerlemeyi tama­ m iyle rev,jze ed iyorla r. Bilindiği g i bi, Lenin, sosyalıizmi b i l i msell ikl'e a n l a ­ mayı ç ı k ı ş noktası yapa rak, üstüngelen i l k sosya l i st devri m i n b a z ı a n a çizg i leri n i n u l uslara rası çapta tekrarlanması n ı n kaçı n ı lmaz o l d u ğ u n u öngörmüştü. A m a bi r y a n d a n d a , bu gerçeğıin d og matik biçi mde a ba rtıl­ m a sına ve bu çizg i lerin dışında yayı l masına kes i n l i kle karşı çıkıyord u . (Toplu eserleri, c. 4 1 , s. 3-4). Len i n , çeşitli memleketleri n , özel likle sanayi bakı m ı n d a n yüksek geNşimH olanların özel u l usal koş u l l a rında sosya lizmin a n a yasa l J ı,kl a rı n ı n beli rişindeki özg ü l l ük lerin titizlikle gözönünde bulun­ d u ru lması gereğ i n i önemle belirtiyord u.

937


Bu h ükümleri kı lavuz edinen Marksist- Le n i n i st pa rtiler, şu veya bu mem­ l eketin tecrü besi n i n diğeri tarafı ndan meka n i k biçimde kopya edi lmesi n i d e , biri n i n tecrübesi n i n öte,kine dayatı l masını da reddettikleri g ib i , sos­ ya l izm kuru cu l u ğ u n u n spesifik özel l i kleri n i mutlaklaştırmak g i bi mi l l iyet­ çiliğe daya l ı denemeleri de reddetmektedi rler. Netek i m , 1 970 yılı nda i m ­ zalanan Sovyet-Yugoslav o rtak b i l d i risinde şöyle denil mektedi r : «Sosyal i st toplumu kurma mücadelesi nde kend i ha l kla rı na ve işçi s ı n ıfına öncü l ü k eden ko müni'st v e işçi partileri n i n politikasına, bugün d e , ya rı n d a , a n cak, her mem leketin özelli klenine g öre ya ratıcı biçimde uyg u l a n a n ve geliştiri­ len Ma rks, Engels, Lenin öğ retisi değ i şmez temel olabi l i r. Her memleketin gelişme özg ül l ü ğ ü n ü ve tecrübesi n i yansıtan sosyaMzm kurucu l u ğ u metot­ ları, bu memleketler h a l klarının ve işçi s,ı n ıfının kend i işid i r ve b u n l a r a s l a biribirine karşı kon u lm a m a l ıdır.» Işçi sınıfı n ı n , gerek ekonomik bakımdan a z veya orta derecede g eliş­ m iş, gerekse gelişmiş devletlerde sosya lizmi başarıyla kurma tecrübeleri edi n d i ğ i zamanı m ı zd a , Leninci sosyal i z m a nl ayışın ı revize etmeye k a l kış­ man ı n n e kadar yersiz olduğu apaçık ortadadır. Komünistler, elbette ki kendi tecrübelerini eleştirel b i r ta h l i lden de g eçirmekte, yetersizli kleri g örm ekte, her yeni g irişi m d e, hele önemi ve ölçütler; bakımından evrensel­ tarihi olan böyle bir g i rişimde işlen mesi kaçı n ı lmaz hata l a rı da o rtaya çıka rma ktadırlar. Fakat g erçek b i l i msel eleştiri başka, yeni topl u m kuru­ culug undaki muazzam başo rı la rı hoksız yere bir kalemde inkôr başka şeyd i r. B u n l a rı n birb i riyle h i çbir i l i nti!>i yoktur ve ola maz . .. I n sancıl» sosyalistler bu reel tecrübenin karşı'sına kendi icatla rı olan «model»le çı kıyorl a r. Onların «model»i a n a hattı nda üç unsura daya nıyor. Biri nci ve baş unsur, môhut ideoloj i k ve politik plüralizmi, sosyal güc­ lerin «serbest oyunu»nu sosyaBst topl uma g etirmektir. Bu görüş, sos­ yalizmde komü n i st pa rUsi nden başka partilere de eylem serbesHiği sağ­ l a ma isteğ inden doğmuş değild ir. B i l'i ndiği g ib i , b i rçok sosya l i st mem­ lekette çok pa rti l i sistem yürürl ü kted i r ; ka pita l i st memleketlerdeyse, komü­ n i st pa rti leri, i lerici demokras,i ve sosya lizm u ğ rundaki mücadelede işçi sınıfının ve emekçi lerin diğer partileriyle işbi rliğ i ya n l ısı açık seçik prog ra m l a r i leri sürüyorla r. Iyi ama, «plüra lizmj" i n a n lamı başka d ı r. «In­ sancıl» sosya listlerin gerçek m a ksadı, sosya l ist memleketlerde ya ratı lmış ve sağla mca yerleşmiş olan politik sistemi "plüra l izm» yoluyla yıkmaktı r. Komün ist pa rti s i n i n yönetici l i k rol ü n ü sıfıra i n d i rmekti r. Bu yüzdendir ki, p l ü rali,st sosyalizm «modeti .. i çi n , ş u veya b u memleketteki politik sistem i n tek pa rti li veya ç o k partil i o l ması ö n e m l i değ,i l d i r. O n u n için ö n e m H ola n , sosya l'ist düzene düşma n k uvvetlere b i r serbest eylem a l a n ı ya ratmaktı r. Bazı «i nsancıl» sosyalistıere kulak verirseniz, bu eylem serbestliği g üya pa rti n i n bir b ü rokratizm batağ ına sa planıp bozul ma's ını önlemek ve toplu msal hayatı demokrati kleştirmek için g erekl idir. Oysa, prati kte,

938


böyle bir «eylem serbestliğ i»ni n da ima sosya lizmin temelleri n i n çökerti l ­ m esine, karşı-devri m hazırl ı ğ ı n a ô let edi l d i ğ i görülmüştür. Bu biçi m "pl ü ra l izm» tarafta rları a rasında, Morton Şvartz, Zbidnef Bjejinski ve hempa l a n g i bi azılı anti - kom ünistlerin b u l u n ması boşuna d eğ i l di r. «insancı l» sosyalizm görüşlerinde, sosyalist demokrasi ile burjuva demokrasisi a rasındaki k ökl ü ayrı m konusunda da a n layışsız i ıık var. Bu a n layışsızlığın nerelere kadar va rd ı ğ ı , R. Garocli'nin, burjuva demok­ rasisindeki biçi msel kara kteri n g üya ya l n ı z politika a l a n ı çerçevesinde kal masiyle a ç ı k l a n a bi leceğ i yolundaki i d d i a l a rı nd a da g örül üyor. «lns'a n yüzlü» sosyalizmin ü n l ü yayıcı la rından E. Goldştüker, Batı Alma nya'da ç ı ka n «Şpigel» derg isin i n «Sosy a l ist sistemdeki özg ürlükten n e a n l ıyor­ sunuz ? . sorununa , R. G a rodi'nin yukarıdaki iddialarına uyg u n o l a ra k şöyle cevap veriyor : «Esas iti bariyle, herhalde, sizin kendi top l u munuzdaki özg ü rl ü k a n layış ı n ı n ayn ısını a n l ıyorum. Ya l n ı z şu farkla ki, bizde ü reti m a raçları m ü l kiyeti a l a n ında özg ü rl ük olmıyacaktı r i bu demektir ki, bu m ü lkiyet temeli üzerinde doğar egemenlıi k özg ürlüğü ve bu egemen l i ğ i kötüye k u l l a n m a özg ürlüğü d e o l mıyaca ktır.» Goldştüker, a n laşıldığın a g öre m ü lkiyeti bu şa rta bağ lamak suretiyle, kend i görüş ü n ü n «sosya l i stliği»ni otomatik olara k g üven a ltına a ld ı ğ ı n ı sa nmaktad ı r. Fakat onun sözde «sosyalist>. ya rg ı l a r z i n ci rinde en önemli halka noksa n d ı r. Bili msel sosya l i z m ta rafta rı nı basit Iıi beralden ayıran bu halka, politik özg ürlüğün m ü lkiyet i l işkilerine bağ l ı oluşunu d i le g et i ri r. Bu profesör, sosya l i st dön üşü m ü n ü reti m i l işki lerinde nitel bakımdan yeni, daha yüksek bir sosya l -politi k ve mora l-etik i l işkiler ve değerler siste m i n i ya rattığının «fa rkında değ il d i r». Kapita l izmde de varolan, Goldştü ker' i n d e ben i msediği v e «siz i n a nlad ı ğ ı n ı z ı n aynısı» dediğ i özgürlük a nlayışını yaymaya geli nce, bunun ensonu b u rjuva demokrasisine özg ü olan özel m ü l kiyet yol u ile sömürüye ve onun bütün sonuçlarına yol açması kaçı n ı l ­ mazd ı r. Di ktatörluk i l e demokrasiyi, devrimci s ı n ı fsal zorku ll a n ı m i le özg ürlüğü metafizi ksel biçimde bi rbiri ne karşıt koymak, «insa ncıl>. sosya l izmin genel­ likle başlıca n itel i ğ i d i r. Bu düşünüş tarzı nda, insan ve özg ü r l ü k hakkın­ daki l i bera l burj uva felsefi g ö rüşleri n i n etki leri açıkça görülebili r. O, M a rksizmle bağ larını tamamiyle koparma yol undadır. Şunu da bel i rtmeliyiz k i , «insancıl» sosyalistlerden bi rçoğ u n u n görüş­ leri nde ayırdedici b i r orta k çizg i de şud u r : Onlar, sosya l iz m i n politi k probleml erine ağırlık vermekte v e bu problemleri , ekonomiık ku rucu luğun reel ödevlerinden ayıra ra k ele a l m a ktadırlar. Bundan dolayı, her hangi bir sosya l i st devletin politikasını etkilemeyi başa rd ıkları za man , bu etki, ekonomi a la n ı ndaki en zoru n l u istemleri ve emekçi lerin i htiyaçları n ı soru msuzca umursa mazlık biçi minde kend i n i g österiyord u. Bu da rasgele değ i ld i r. ÇKP' n i n XiV. Kongresi doküma nlarında özellikle bel i rti l d i ğ i g i b i , 939


memlekette 1 968'de ve 1 969 y ı l ı başlarında, «i nsancıl» sosya l i stlerinkine benzer sağcı-oportünist ve anti-sosya l ist görüşlerin etkisi a ltında halk ekonomisinin merkezi plônlı yönet i m sistemi a d a m a k ı l l ı a ksa mış, enflôsyon eğ i l i m leri a rtmış, halka mal tedari ki temposunda büyük ölçüde bozuk­ l u k l a r beli rmişti. «Insa ncıl» sosya l i stlerin icat ettikleri «model"i n daya n d ı ğ ı i ki n ci unsur, komünist pa rtisin'i n politik-ideoloj ik, ekonomik-örgütsel yöneticil i k rol ü n ü n i n kô rı d ı r. E. F'i şer, yuka rı da a n d ı ğ ı m ı z «Devrim başka şeydir» başlıklJ broşü ründeki baş l ı ca eleştiri oklarını, doğrudan doğ ruya Leni n ' i n yeni ti pten parti hakkındaki öğ retisine yöneltmiştir. rişer, özelli'kle, demokratik santralizm prensi plerine ve parti g rupçu luğunu suçlayan Rusya Komün ist Pa rti,si (b) X. Kongres'in i n ka ra rlarına şiddetle hücum etmektedir. R. G a rodi' ler de, "Praksis»çi ler de, Goldştüker ve Şik' ler de Lenin ci d e m ok­ ratik santral'i zm prensiplerini i n kô r plôtformunda E. Fişer'le birleşmekte­ d i rier. O n l a r, partiye sadece «mônevi öncül ük» rol ü veri lebileceğ i n i i leri sü rmekte d i rler. R. G a rodi' n i n ifadesiyle pa rti n i n «resmi felsefesi olma­ m a l ı d ı r», yine ona göre parti, prensiple�i ba kımından ne ideal ist, ne materya l i st, n e dinci, n e d e ateisttir. Oyleyse, pa rti. «mônevi öncül ük" rol ünü bile nasıl yerine g etirebi l i r ! B u ideoloj i k «ki n», G a rodi'yi, partiye dair Ma rksist-Len i n i st öğretiyi baştanbaşa revize etmeye kadar s ü rükIe­ miştir. Neteki m, komünist partisi n,i n örgütsel prensiplerine karş ı çıkan G a rodi, çok geçmeden, FKP XiX. Kongresi' nde lorj Ma rşe yoldaşın bel i rt­ tiği g i bi, «oportü nizmden l i ki datörl üğe doğ ru» hızla kaymıştı r, Ve üçüncü, « In sancıl.. sosyalistler zama n ı m ı z ayd ı n l a rı n ı n rolünü abartı­ yorla r. B i l i m sel -teknik i lerleme koşullarında tarihsel devri mci g i ri ş i m i işçi sınıfı n ı n d eğ i l, a yd ı n ların e l d e tuttuğ u n u iddia ediyorlar. Bu soru nda, "insancıl.. sosyalistleri n, «endüstri toplumu» ha'kkındaki burjuva görüş­ leri nin e't kisi a ltında bulundukla rı apaçıktı r. Gelişmekte olan biJi,msel -te<knik devri m, zamanımız burjuva top l u ­ munun yapısında gerçekten esaslı değ i şmelere y o l açmak,tad ı r. A m a bu değişmeler h i ç de revizyonistle�i n hesap ettikleri yönde değ i l d i r. B u devri m i n etkisi altınd a , son y i r m i y ı l içinde işçi sı nıfı n ı n genel öğren i m ve meslek bilg isi düzeyi oldu kça yükse l miştir. Işçi sı nıfı n ı n saflarına, modern sanayi kol l a rı n ı n doğ uşu ve köy ekonomisinin makinel'i ü reti m aşamasına geçmesiyle oluşan yeni yeni müfrezeler katı l m ı'�tır. U l u sl a ra rası kom ü n i st hareketinin program doküman larında bel i rtildiği üzere, bi li msel-teknik devri m, ayd ı nların hızla a rtmasına yolaçma kta, o n l a rı n önemli bir k ı sm ı n ı ücretli e m ek l e geçi n en , çıkarla rı ve d urumları bakımın d a n işçi smıfına g itg ide daha çok ya,k laşan kimseler haline geti rerek, ta bakalaşmalarını görül medik biçimde sür� tle n d i rmekted i r. Bütün bunlar, çağdaş top l u m u n başlıca devrimsel değ i ştirici gücü sıfatiyle proletaryanın rolün ü a rtı rmakta, demokrasi ve sosya l izm mücadelesi için yeni olanaklar a çma'ktad ı r.

940


Sözü n kısası, «i nsancı l» sosya lizmin başlıca politi k-ideoloj i k eleman­ l a riyle sosya l - demokra siden başka h i çbir «model» meyda n a g etirilemez. Sosya l ist ü l keler ortamında bu «model»i n propaganda edil mesi ve uyg u l a n ­ m a s ı , işçi sınıfı n ı n kazanımlarını teh l ikeye düşü rmekten başka son uç ver­ mez ; sermayenin egemen olduğu memleketlerdeyse , proletarya içinde sağcı reformist kuruntula rı n yayı lmasına yard ı,m eder. M a rksizmi «insan­ cılıaştırma» heveslisi za ma n ı mız tü redi leri n i n , «insancıl sosya l izm»in sino­ nimi olara k «demokratik sosyalizm» teri m i n i sık s ı k kullanmaları boşuna değ'i ldir. Ve bunun tersin e sağcı sosyal-demokratların da kendi «model»­ lerine sık sık «insancıl sosya lizm» demeleri dikkate değer. Bu teri m uyg u n ­ luğu d a bir raslantı değ i l d i r. Dzl üğü burj uvasal olan soyut h ü manizmin prensiplerine, komü nist ideolojiyle m ü cadelede öteden beri başvuru l m a k­ tad ı r. Daha 1 936 yılında, Fransız sağcı sosya l i stleri n i n lideri Leon B l u m «Insancıl sosya lizm» adlı bir broşür yay ı n la mış, bilimsel komünizme ve proleta rya di ktatörlüğ ü ne karşı aynen b u g ü n k ü türed i ler,i n pozisyonundan cephe a l m ıştır. Bu yazıda gözden g eçirilen görüşlerle reformistıerin teorileri a rasında fo nkl a r vardır. Refo rmistler de M a rksizmle bağ l a rını çoktan koparmış­ lard ı r, sadece, bazan, Marks'ın yanlış yorumlanmış bazı h ü k ü m lerine daya n m a ktadır/ar. Peki, Ma rbist olmayan bu g i bi teorileri işçi ha reketi içinde yayma çaba l a r ı n ı n sosyal ve gnoseoloji k sebepleri nelerd i r? M a rksizmin genel görüşlerine bağlı ka lma k için g österilen s ü bjektif çaba larla yanyana, sosya lizme i l işkin devri mci-pro l eter öğretisinin esas h ü k ümlerini revize etmeye kalkışma k, yeni bir olgu değ ildir. Bunun kökleri burj uva top l u m u n u n sınıfsa l ya pısı ndadır. Bu toplum, d u rmadan yığın yığın k ü çük burjuva g ru p l a rı i l e geniş orta tabakalar ü retmekte ve bunları proleta rya n ı n safla rına atmaktadır. Bu yüzden o n l a rı n d ü nya görüşü, Lenin'in dedi ğ i gibi, geniş işçi pa rti lerinin safla rına tekra r tekra r sokul­ maktad ı r (c. 1 7, s. 25) . Bu o rada, ta rihsel koş u l ların değişmesine uyg un olara k bu küçük burjuva g ö rüşleri n i n bel i riş biçimleri de değ işmektedir. «Insancıl» sosya lizm görüşleri n i n yayı l ma s ı n ı n n i speten daha yeni bir sosyal sebebi de şud u r : Yuka rıda bel i rtti ğ i mi z g i b i , ücreti'i emek işçileri n i n sayı'sı h e r şeyden önce ayd ı n l a r a rasından gelenlerle h i ssedilir derecede a rt m a kta ve ayd ı n la r objektif olara k proleta rya�a yaklaş maktad ı riar. Bu objektif süreç, önecelikle reformizmin çok etk i l i olduğu memleketlerde ayd ı n la rdan bir k ı s m ı n ı n bil inçlerine geci k m eyle veya fa rklı olara k ya nsı­ m a ktad ı r. Bu g i bi ayd ı n l a r a rtık b u rj uva top l u m u n u n b i rçok i l leti ni g örebilir du ruma gelmiş olsa l a r da, kapita list yabancılaşmanın sınıfsa l cibil iyeti n i ve kay naklarını henüz açl'kça farkedememekte, ka pita lizmin ba sit kategori leriy ie bağlı soyut özg ü rl ü k kuruntularını korumaya deva m etmekted i rler. 941


« I nsancıl» sosya lizm görüşleri n i n oluşması üzeri nde, şü phesiz ki, gno­ seoloj ik kara kterli etken lerin, ve hele yeni top l u m kurucu l u ğ u n u n ne denli karmaşı k b i r :iş olduğ u n u , nihai ideal olan komün izme çetin ve uzun bir savaş yolu geçilerek va rı la ca ğ ı n ı a n la ma ma la r ı n ı n da bel i rl i b i r etkisi va rd ı r. Hayatta, sosyaHzmin ma ntıki tablosu i l e onun somut tarihsel geliş­ mesi a ra s ı n da (gerçekliğin yansımasından önceki biçim lerinden biri olan), idealle gerçekl i k a rasında, sosy'a i i s! top l u m u b ütünü i l e yaratm a k için duyula n sübjektif a rz u i l e b u toplu m u n her kuşak tarafı ndan gerçek­ leştiril mesiyle i l g i l i objektif sınırlı olanakları a rasında hiçbir zaman mutla k ve met6fiz,ik bir a l g ı lama özdeşl i ğ i yoktur. Sosya lizmin g el işmesinde m a n ­ t ı ki olanla tarihsel ola n ı n reel v e ca n l ı d iyalektiğ i n i a n la ma mak, a ra l a rı n ­ d a ki uyg unsuzluk d u ru m la r ı n ı m utlaklaştırmak (bamn d a dog matikleştir­ mek) , sosya li st ül kelerde de - bura lmda a rtık Ma rksist olmaya n g ö rüş­ lerin oluşmasını sağlayan objektif koş u l l a r esas itibariyle yokedilmiş olsa bile - ayd ı n la rı n bazı temsilcile�i a rasında benze r görüşlerin doğup ben i m senmesinin sebeplerinden b i ri ola b i l i r. Bunda, emperyalist propa ­ gandanın ısra rla yaymaya ça lıştığı b u rj uva i deoloj i s i etkisi n i n de, şüphesiz ki, bir payı va rdı r. «Insancı),. sosyalizm görüşlerinde, sosyalist top l u m gel işmesi n i n bazı reel p roblemleri n i n - bilere'k veya bilmiyerek - ya n l ı ş yoru m l a ri na rasIan­ m a ktad ı r. Çünkü, sosya lizmi kurmanın en doğru biçi mleri n i a rayıp bul­ monın, b u n l a rı n hem yen i d üzenin genel prensi pleri ne, hem de her mem­ leketin somut koş u l larına u yg u n l u ğ u n u sağ la ma n ı n karmaşık l ı ğ ı , yeni ti pten u l uslara rası i l işkiler yaratmanın objektif güçlükleri b u görüşlere hep ta h rif edi lerek y,a nsıyor. «Insancıl .. sosya l izmde, SBKP' n i n çoktan silkip attı ğ ı ve kesin Hkle suçladığı kiş.i1eri putlaştırmayı ve politik de mokrasi a la n ı nda işlen miş sübjektivist hata la rı kasıtlı biçi mde ters göstermeler d e büyük bir yer tutuyo r. Kısaca s ı , «insancıl» sosyal i z m dedikleri yan l ış görüşlerin kaynakları açıkla n a b i l i r. Ama açıklamak, b u n la rı ha k l ı göstermek demek değ i l d i r. «Insa ncıl» sosya lizm taraftarlarının felsefi ve politik görüşleri n i n ta h l i l i d e ı spat ediyor k i . o n l a rı n ben i m sedikl'eri teori ler, anca k yeni ve a d i l top l u m u ya ra tmayı a maçlayan devri mci mücadeleden yığınları saptır­ may.a ya raya b i l i r. Sosya l-demokrat veya «solcu burj uva .. örneğ i n ce yoru m­ lanan, Len i n'den ve Lenin izmden «Ma rks'a kadar geri» dönüş yol u , pro­ leter-devri mci dünya görüşünden «bütünsel» insanı a maçlayan soyut­ ütop i k ideale dönüşü yolu kaçı n ı l ma z olmak a nti- ma rksizme, a nti-Ieni­ nizme varır. Reel sosya lizm ,tecrübesinin reddi, "i nsancı l eleştirmen ler»i, pratikte anti-sovyetik elema n ların ve a nti -komünistlerin s ı ra l a rı n a sürükler. Fakat b u n l a r, «insancıl» sosya l i stlerin b ütün iddjaları n ı n önceden topyekun ya-nlış ve gerici olduğu a n l a m ı n a gelmez. örneğ i n , ' E. From'un felsefi sisteminde bazı hükümleri n , yaptığı <<yabancılaşmış top l u m ..

942


2Ie�tirisinin, ABD koşullarında i nsancı Hkirlere hizmet etmek i steyen ve emperya listlerin saldırı poli,ti kasına karşı m ücadele eden bi r kısım a yd ı n ­ l a rı n r u h haliyle uyu m l u bi r hava yaratm a sı bizi m i ç i n hiç d e şaş ı rtıcı b i r şey 'değ i ld i r, M a rks' ı n fikirlerini From'ların «insancı l l ı,k v e ekzistansiyalüm» a çısından yaptı kları yoru ml.a ma larla do ols.a öğrenmek, bu a yd ı n l a ra , burj uvaso l üretim v e yaşa m tarzının en insanlık-dışı v e en anti-de mokratik ya n l a rı n ı a n l a m a k olanağını verebilir. « insancıl» sosya l i z m i n bazı ta rafta rla rı n ı n, kendi görüşlerini, Marksizmle, Ma rksist tutumla uzlaştı rmayı sübjektif ola raık ıistemeleri de ta ma miyle m ümkündür. B u g i bi hal lerde biz, a n c.ak, lenin ' i n sözleriyle, " . . . bu ada ml,or kendi teori lerinden daha iyidirler. Faka't, pek 'i ğ renç teori k ta hrif­ Ieri ka rşısında susma m a l ıyız» diyebi H riz (c. 1 8, s. 344-345) . *

«i nsancıl» sosya lizm . . . bu ,i ki kavram ı n - ki her i kisi de bütün i lerici insanlar i çin değerlidir - her şeyden ö n ce böyle bir isim tamlamasiyle yanyana getiri l mesi nde karmsızlık doğ u ra n bir saçmal ık sezil iyor ve insan şunu sorma kta n kendini alamıyor: Emekçilerin gerçek politik ve sosyal kurtuluşu fiki r/eri n i gerçekleştirmeyen i nsancı l sosyalıizm nasıl m ü mkün olabilir? Ne kadar şaşı rtıcı görünürse görünsün, bugün g e rek sağ , gerekse «sol" revizyonistleri n, hümaniımi reel sosy a l izmden ayırma, sosyal ist kurucu l u k prati ğ i n i i nsancı l i d ea l lerin ıkar�ısına koyma yolund aki başa rısız çaba ları onları bi rbi r/eriyle bi rleştirmekted i r. «Sol» revizyonistler, M a rksizm-leni. nizmin devrimci hüma nizmini kendilerine özg ü bir çal ı ml a tahri f ederek, i nsancıl idealleri ôdeta b u rjuvazinin bir tôvizi g i b i göstermeye çalışmak­ ta d ı r/ar. Komünistler bütün bu ya nlış görüşleri s i lki p atıyorlar. Sosya Hımin gerçek i nsancı l ka rakterini, 'o n u kurma eylemleriyle ispat ediyorla r. Ma rksizm· Leninizm geçmiş i n insancıl (hümanist) fi,kirlerinden en iyi n e varsa hepsini beni msemiş, onun demokrati k ve sosy,a list u nusurl'a rını d evra l mış, eleşti rel açıdan işleyip zeng i n l eştirmiş ve hümanizmi yeni b i r nitel d üzeye çıka r. mıştır. Bu öğreti, emekçileri, ekonomik, sosya l ve po l itik amtlığa kavuş­ m a n ı n ve her i nsanın önünde engin Herleme ufukları açan sınıhız komü­ n i st topl u m u yaratma nın yol l a rı n ı ve a raçlarını b i l i m seili kle kavra ma bili ncine yükseltmiştir. K.. Marks, komünizmin, pratik h ü ma n izmin ta kendisi olduğunu söyler. Ma rksist-leni nist öğ retiyi kı lavuz edinen sosyal i st ü l keler, reel h u ma n izmin, kurulmakta ve gelişmekte olan komünist h ü manizmin, sözde değil , eylemde h ü ma n izmin ca n l ı ti msaHdi rier. V. PERI

943


OZEL SAYFALAR

Polonya Birleşik işçi Partisi'nin Vi. Kongresinde TKP M K Bi rinci Sekreteri Vakub Demir yoldaşın yaptığı konuşma Değ erli yoldaşla r ! Polonya Birleşik i ş ç i Partisinin V i . Kongresinde Türkiye Kom ü n ist Partisi delegesi olara k, Siz sosya l izm kurucu larını bütün Türk kom ü n i stleri adına hara retle seıô m l a rı m . Polonya h a l,kı, başta işçi sınıfı v e o n u n Ma rksçı - Leninci partisi o l ma k üzere, objektif v e sübjektif bazı g üç l üklere mğ men, ü l kenizd e sosyalizm kuruluşu davôsı nda büyük başarı l a r elde etti. ikinci D ü nya Ha�binden önceki sanayii geri ka l mış kapitalist Polonyayı hatırlıyoruz. i,kinci Dünya Ha rbi nden derin yarala rla çıkmış, taş ı n maz m a l l a rı n ı n yüzde 38- i n i kaybetmiş h a ra p Polonyayı hatı rlıyoruz. Sosya list Polonyada sa nayi ü retimi 1 970 yılı nda i ki nci Dünya Harbinden önceki Polonyaya kıyasla 15 misli a rtmış, Polonya i leri b i r sana,yi 'ülkesi haline gelmişti r. Başa rı la rı n ız, emperya l i z m i n g ittikçe yoğ u n laşan söm ü rüsüne karşı müca d elemizd e bize sadece m a n evi kuvvet ,ııermiyor, milli Ile sosy a l k u rtu­ luşları uğrunda, ba rış, d emokrasi Ile sosyal iım uğrunda saııaşan h a l k l a rı n v e halkımızın en g üçlü, en güven i l i r desteğ i , e mperya Uzmin e n a mansız düşmanı ol,a n Sosy a list Siste m i n g ücün ü daha da a rtı rıyor. Vi. Kong re d i rektiflerinde de bel i rtildiğ'i g,i bi, Polonya emekçileri n i n sosya l - ekonomik v e kültürel yaşama şartl a rı n ı n iyil eşti ril mesi Polonya Birleşi'k işçi Partis'inin başlıca a macıd ı r. Yen,i beşyı l l ı'k p l a n ı n öngördüğü başlıca ted bi rlıer : i ş ııeri ml i l'iğ i n i n a rtırıl ması, memleketi n ekonomik yapı­ sının modernleşti ril mesi , tek n i k i lerlemenin hızla n d ı rı l ması vs. Ma rksçı­ Leni nci partilerin yönettiği bütün diğer sosya l i st ü l kelerde de olduğu g i bi, b u a ma ca yöneitHmiştir.

Polonya halıkının, Polonya Birieşıiık Işçi Parti s i n i n önderl i ğ i a ltında , sanayii, tarı m ı , mem leketi n maddi ve kü ltürel hayatı n ı n bütün a l a n larını ka psayan bu yeni ka lkınma planını d a gerçekle�tireceğ ine şüphe etmi­ yoruz. Sosya lizm, i,stidatlı, emeksever Polonya h a lkın ı n yaratıcı g ücünü yüzyı ı la rca tuta n köstekleri kı rmıştı r. PBiP'nin ve PHC h ü k ü meti nin dış politi kası , barış i çi n de y,a nya na yaşama Len inci prensipine, Sosya l i st a l keler B i rl iğ iyle ve bu B i rl i ğ i n temel taşı

944


olan Sovyetler B i rl i ğ i i l e sıkı 'işbirliğine, yeryüzü n ü n bütün i l erici g üçleriyle, m i l l i k u rtuluşlçı rı u ğ runda savaşan halklarla dayan ı�ma temel ine daya n ıyor. Bu enternasyonalist d ı ş politika bütü n barışsever halkların ve bu a rada Türk h a l k ı n ı n da menfaatlerine uyg u n d u r. Bu politika halkaların sa l d ı rgan emperyal izme karşı g üven l iğ i n i , ekonomi k ve sosyal gelişmelerin i sağ l a ­ m a n ı n zorun l u şa rtı d ı r. Pol,o nya Birleşik i şçi Pa rtisi, Marksizme-lenin izme ve enternasyona l i z ıne aykırı sağ ve «sol» revizyonizme karş ı , komünist ve işçi hareketi nde birlik ve daya n ı ş m a n ı n kuvvetlen mesi uğrundak i sava şta katkısı ve etkisi büyük olan ka rdeş p a rtiler a rasında b u l u n uyor. Değerli yoldaşla r ! B u g ü n k ü Türkiye , emperya l ist d evletlerin sa l d ı rı ve soyg u n politikasına a l et edilmiş ekonom ice geri bir mem leketi bekleyen feıaketli son uçlara 'ibret verici bir örnektir. Ameri kan emperya lizminin, NATO'n u n bir uydusu h a l i ne g etirilen Türkiyen i n bugünkü top l u m hayatı ­ n ı n bütün a la n la rı na kara damgasını vura n bu sonuçl a rı burada saya cak değ i l i m . Sadece şunu söyl iyey i m k i , Türkiyede işsizlik feci bir hal a l m ı şt ı r, hayat paha l ı l ı ğ ı baş döndürücü b i r hızla y ükseliyor. Hayatlarını kaza n ma k i ç i n memleket d ı şına g ö ç edenlerin sayısı şi mdiden 600 bini aşmı ştır. Ayn ı amaçla memleket dışına çıkmak için sıra bekleyenıerin sayısı bir mi lyona yaklaşıyor. Ayrıca yalnız sanayi a l a n ı n da 2 milyo n l u k b i r işsizler ord u s u var. Bugün hemen bütün kapitalist ü l,kelerde g örülen fiyat a rtışları Tü rkiyede rekor kırmış d urumd a d ı r. Resm i raka mlara göre, ya l n ı z son sekiz yıl içinde memlekette en zoru n l u tüketim maddelerinde yüzde 1 57 bir artış ol muştu r. Yay ı n l a n a n resmi rak a m bu. Gerçek daha korku nçtur. Son on yıl içinde memleketimizde i şçi h a reketi büyük bir kalkı n ma g österd i . i ş çi sınıfı n ı n ekonomik ve politik mücadelesi g en işledi, sertleşti ve bütün diğer demokratik g üçlerin politik a ktifl i ğ i nin a rtmasını, h a l k ı ­ mızın a n ti emperya li s t mücadeles i n i n gelişmesini önemli d erecede etki led i . B u süre i çinde kurulan ve memleketi mizin sosyal ve politik hayatında önemli bir rol oynayan Türkiye Işçi Partisi Ma rksçı -len inci bir pa rti değ i ldi, mevcut ş a rtlar altında böyle bir pa rti de olamazd ı . Ya rı m yüzyıla yak ı n bir za man ö n c e Türkiye Komü nist Partisi n i yasaklayan, a ğ ı r baskı v e terör şartla rı altında i l legol ça lışmaya zorlayan a nti-demokratik ka n u nların ve onları yürüten lerin memleketimizde leg a l b i r Ma rksçı -leni nci partinin kurulmasına g öz y u ma ca kl a rı d ü ş ü nü lemezdi, Fakat, TiP' i n, sadece emek­ çilerin hakları n ı savu nması, a nti-emperyalist m ücadeleye a ktif olara k katı l ması, geniş y ı ğ ı n la r a rasında h ızla otorite sağ l a ma s ı d a kapatılması için yeter sebep sayı l d ı . -

1 971 Martında siıahlı kuvvetl er ba şındaki genera l lerin müdaha lesiyle Türkiyede ya pılan h ü kü met değişi k l i ğ i n i n başlıca amacı işçi hareketini ve h a l k ı n anti-emperya l ist m ücadelesini ezmekti. M u htıracı genera l lerin ve g eti rd ikleri h ü k ü meti n «reform l a r» vaadi bu başlıca amacı maskelemek 945


içi n d i . Gerici egemen sın ıfların çeli�ki l i menfaatleri temsil eden ayrı ayrı politi k g ru pl a rı , e mekçi halkın zaten ,kı sıtlı demokratiık hakları n ı yok etmek, a nti-emperya l'ist h a reketi ezmek ıiçin kolayca a n l a ş ı p birleştiler. Fakat reform vaatleri ni yerine getirmeye sıra gelince m askeler d üştü , çarpışa n menfaatler, ayrı ayrı renklerdeki pol'itik çeh reler ortaya çıktı. Cunta h ük ü meti memleketimizde hüküm s ü ren ekonomi'k, .sosyal ve pol iti,k bunalımları, on ların etk'e nl'erini, ,kökle�ini besl emek su retiyle önle­ meye, e mperyal izme, NATO'ya bağlı l ı ğ ı n ı daha da kuwetlendirmeye ça lışıyor. Emekçi yığ ı n l a ra yüıklenen vergiler daha da ağı rlaştı rı l ıyor. Fiyat­ lar daha da yükseltiliyor. I lerici g üçlerin temsilcilerine karşı baskı sert­ leşti riliyor. B ütün h a l k ta bak,a l a rında hoşnııtsuzlu k g ittikçe d a ha da derin ­ leşiyor. Egemen çevreler fa�ist baskı v e terör metod l a rında b i r çıkar yol a rıyorlar. Işçi sınıfı, bütün baskı tedbi rlerine rağmen, anti-emperya list müca deleyi kendi yaşama şa rtla rı n ı 'iyi leştirme uğrundaki m ücadele ,ile birleştirerek veriyor. Türkiye m i l l i ve .sosya l kurtuluşa a ncak 'işçi sınıfı n ı n yol undan kavuşa­ b i l i r. Bu gerçek h a l,kı mızın bilincine g i ttikçe d a ha iyi yerleşiyor. Yoldaşla r ! Sizlerin ve bütün diğer sosya l i st ü lkeler e mekçileri n i n , sos­ yalizm ve komünizm yolunda elde etti ğ i n iz başarı l a r, a ğ ı r şartlar a ltında g eçen m ü cadelemizde biz i m için yenil mez bir siı q htır. Yaşasın Polonya Bi rleş'ik Işçi Partisi ! Yaşasın Polonya Halk C u m h u riyeti ! Yaşa sın Ma rksizm-leninizm ve p roletarya enternasyonalizmi i

946


Bu ayın olayları

A. S A Y D A N

Yu rtta • Erim hükumeti 3 Ara l ı k 1 971 g ü n ü i'stifa etti. B u olayda n b i r g ü n evvel, Başbakan Ekonomik Işler Ya rdı mcısı Karaosmanoğlu, Başbaka n Pol iti k ve I d a ri Işler Ya rdı mcısı Koçaş, Sanayi ve Tica ret Bakanı Ç!il i n ­ g i roğ l u , D ı ş Ekonomik I lişki ler Bakanı Derbi l , Çalışma Baka nı Sav ve D ı ş Işleri Baka n ı Olsay'ı n da a ra l a rında b u l u n d u ğ u on b i r ba kan top l u ca i stifalarını verm işferd i . 1 2 Mart muhtırası ile d üş ürülen Dem i rel hüku­ metinin Mal iye B a k a n ı MeSU't Erez'.in, b u top l u istifa /a rd a n bir g ü n önce Eni m tarafı ndan Devlet baka n l ı ğ ı n a get,i ri l mesi, on bir ba kanın istifa l a ­ rında, ba rdağ ı taşıran s o n d a m l a rol ü n ü oynamı�tı. Istifa eden bakanlar d a h a sonra yayı mladıkla rı ortak istifa mektub­ larında, kendi l<e ri n i çeki l m eye zor/ayan nedenleri n ya lnız Erez ·i n Devlet Bakanlığına tayi n i o l ma d ı ğ ı n ı bel i rtiyor ve daha baş,ka nedenler de ileri s ü rüyorlard ı : Bu hükümetle, özellikle h ü,kü m elin başında b u l u na n Eni m'le «reform» ya pı lamazdı. B u d u ru m, Topra k ve Tarım Reformu On Ted birler Tasara s ı n ı n başına gel'e nlerl e beli rmişti. I d a re meka nizması «reform»ları engel leyen lerle doluydu, Erimse meka n i z mayı b u n l a rd a n temizlemeye ya naşmı'yord u . Mal iye Bakanlığı ve Merkez Bankası bu g ibi elemanların elindeydi . Sı,kıyönetimler de, uyg u l a maları ile bütün reformcu elema n l a rı susturmuş, gerici bası n ı bütü n sa ldırılarında serbest bırakmıştı. Ayrıca ekonomik b u n a l ı m ola nca h ızıyla derinleşmekteyd i , bu g idişle önü a lına­ mıyocakıı. '

On birlerin çeki lme nedenleri özetle b u n l a rd ı r. Türkiye'd eki ekonomik, politik genel b u n a l ı,mın genişleyip deri n leşmesi, sı kıyöneti mde en bel i rg i n şek l i n i bulan baskı ve terör i da resinin iflô sı, egemen zümrelerin, işbirl i kçi burj uvazinin çelişmelerin i daha da keskin­ leştirmiştir. Eri m bu çel işmeleri, Erez'i hüku mete a l a ra k, ya n i Dem i rel grubuna daha d a ya.klaşa ra k ön leme manevra s ı çevirirken, b u rj uvazin i n diğer bir kanadı ile çel i ş ki leri a rtırmış oldu. i stifa eden baka n ların çoğ u Dü nya Bankası, Avrupa Ka l k ı n ma Bankası ve NATO gibi em perya l i z m i n hegemonyasını ayakta tütmak için kurulan politik, ekonomi k ve a skeri örg ütlerde y ı l l a rca staj ya pmış kişilerd i r. Bu g i bi elemanların, Eri m'in gerici, faşist ve reform­ lara düşman bir politikacı olduğ u n u b i lmeleri gerekirdi . 947


• Ekonomik ve Sosyal Etütler Konferan sı heYf>.ince d üzenlenen «1 97 1 sonba h a rı nda Türkiye'nin iktisa di d u rumu» kon u l u seminerde konusan Prof. Ok,tay Yenel Türkiye'nin % 35'e varan bir enflasyon içinde b u l u n ­ d u ğ u n u bel i rtmiştir. Konferansın Başkan veki l i Kema l Kurdaş , 1 97 1 ithalatı i çinde yatırı m m o l l a rı n a gere,ken i lg i n i n gösteril mediğ i nden yakı n m ıştır. K u rd a ş ,,1 97 1 yatırım malımı i th ôlatı 1 970' e kı,y asla sadece % 5-6 a rtmış, buna kmş ı l ı k bazı tüket i m ma l l a rı i l e özellikle ham ve yarı m a m u l ler itha­ lôtı yüzde 30'0 varan b i r a rtış göstermiştir. 1 97 1 yılının t ü m itha latı ele a l ınd ı ğ ı nda tüketi m maddeleri i l e h a m maddelerin payı % 44,6'ya u laş­ maktad ı r» d e miştir. K u rdaş b u .a rada 9 aylık dış tica ret açı ğ ı n ı n 505 milyon dolara vard ı ğ ı n ı söylemişti r. •

• S a n ayi ve Ticaret Baka nlığı Konjo n k t ü r Dairesi'nin h a z ı rl a d ı ğ ı endekslere göre, Türkiye'de 1 97 1 Oca k ayından Kas ı m ayına kadar geçen on bir a y l ı k s ü rede hayat yüzde e l l i oranında pa h a l ı laşmı ştır. G ı da mad­ delerine ya pılan z a m l a rlo başlayan hayat paha l ı l ı ğ ı , g iderek g iyim-kuşam, ev kirası, eğ lence yerleri , cenaze masrafları, terzi dikiş ücretleri ve d o ktor vizitelerine varıncaya kadar herşeyi etk'i lemişti r. Tica ret Baka n l ı ğ ı Konjonk­ tür Da i resr n i n çeş.itli kon u la rda hazırla d ı ğ ı endekslerden edinilen bi lgi lere göre 1 971 yı lı n ı n on bi r ayında en geniş za m m ı g ı da maddeleri, özellikle et, piri nç, yağ ve ne,bati yağ l a r görmüştür. Çeşitli kalite p i rincin 1 971 yılı başında orta l a ma sahş fiyatı 450 kuruşta n o n bir ay i çinde % 80 a rtışla 700 k u ruşa çıkmıştır. Ekmek kilogra m olara k 1 97 1 yılında 1 30 ku ruştan 1 70 kuruşa, k u ru fas ulye 500 ku ruşta n 583 kuruşa, s ı ğ ı r eti 900 k u ruştan 1 500 k u ruşa, zeyti nya ğ ı 900 ku ruşton 1 500 k u ruşa yüksel m işti r. G ı da madde­ lerine paralel olarak öteki ma ddelerde de °, 0 30' d a n 0:0 350'ye kadar a rtı ş kayded i l m i şt i r. Kok kömürüne ya pılan zam rekor k ı ra ra k 1 970'de 1 7 1 l i ra olan ton u , 1 97 1 y ı l ı n d a °:0 350 a rtı,ş la 580 l i raya yükselmişt i r. Li nyit ve o d u n gibi yakaco k maddelerinde, sıvı ve g a z yakıtlard a fiyat y ü ks e l i ı l e ri de n u 25-40 ora n ı n d a o l muştur. I ktisa d i kon u la r üzerinde incelemeleri i le tanınmış "Piks's Wo r ld Cur­ rency Report» teşkilôtı n ı n b u fiya t a rtışla rı n ı gözön ünde tuta ra k Kasım ayı son unda yayı n la d ı ğ ı rapora göre Türkiye'de ca ri fiyatla rla hesaplanan milli gelirden a da m başına 4 bin 1 60 l i ra (276) d o l a r d üşmektedir (görü l ­ d üğ ü gibi bu hesap NATO merkezi n i n hesaplarından biraz farkl ı d ı r) . Rapora göre a d a m başına d üşen m i l l i gelir pa yı bakı,mı ndan Türkiye 86 kapita l i st ülke a rasında 55. gel mektedir. Yunan ista n 1 027 dolarıo 23 ; Kı brıs 843 dol a rl a 30 ; I ra n 370 dola rla 46. s ı rayı i şg a l etmekted i r.

• HükOmetin "Universiteler Reform Ta s a fl S l» n l inceliyen Türkiye Uni ­ versitelerarası Kurul, tasa rı n ı n reformla bir i lgisi b u l u n madığı ve Ana­ yasa'ya da aykırı olduğu sonucuna varm ı şt ı r. Kurulun sözcül ü ğ ü n ü yapan Ankara Un iversitesi rektorü Prof. Tahsin (Jzg üç, Un iversite özerk l i ğ i n i ortad a n kaldıra n bir tasarıya «reform tasarısı» denemeyeceğ i n i bel i rtmiş, 950


ü niversi,telerin k a n u n l a r çerçevesinde kendi hareketlerıne hôki m a i ma iari gerekti ğ i n i , h üku met tasarısı n ı n , özerkliği ka l d ı rd ı ğ ı n dan. gerici bir tasarı olduğ u n u açıklamış'tır.

• Meclis Karma Komisyonunda 1 972 yılı bütçesi görüşü l ü rken yapılan açı,k l a ma la rda Tü rkiye'nin dövi zle ödenecek d ı ş borçları n ı n 1 97 1 y ı l ı n d a 279 bin dol a r a rttığı bel i rti l mişti r. Bütçe gerekçesine göre, Türkiye' n i n dövizle ödenecek 2 m i lyar 637 m i lyon 700' bin d o l a r a na borcu, 976,5 m i l ­ yon d o l a r da fa i z borcu vardı r. Yeni borç a l ı n ma d ı ğ ı ta kdirde dövizle ödenecek dış borçla r ancak 201 8 y ı l ı n d a bitecektir. Tü rk pa rasıyla ödenecek dış borçlar ise 4 mayar 386 m i lyon 300 bin l i rası a na borç, 1 rnilya r 849 milyon 900 bin l i rası fa i z olmak üzere 6 m i lyar 236 m i lyon 200 bin l i ra d ı r. I ç borçlara geli n ce, g eçen yıla kıyasla 4 m i lyar 667 milyon 200 b i n a rtarak 4 3 milyar 2 6 6 m i lyon 900 b i n l i raya yükselmiştir. Yen iden borç a l ı n ­ madığı takdirde bu borçla rı n ödenmesi 2072 y ı l ı n da bitecektir.

• Hak/af/nda ölüm cezası istenen «Türkiye Ha l'k K u rtulu ş Cephesi ve Pa rti si» yöneti cilerinden M a h i r çaya n , Ulaş Ba rda kcı, Ziya Yılmaz ile «Tü rkiye Halk Kurtuluş Ord usu» Ista n b u l bölgesi yönetici lerinden Ciha n Alptekin ve Omer Ayn a 30 Kası mı 1 Ara lık'a bağlaya n gece tutu k l u b u l u n d ukla rı Maltepe 2 . Zırh l ı Tugayı Askeri Ceza v e Tu,t u k l u eııinden kaçtı lar. Olay h ü kumet çevreleri nde p a n i k ya rattı, hatta Ba kanlar Kuru­ l u nda uzun za mand a n be�i için için gelişmekte olan çatı ş m a l a rı deri n ­ leştiren neden lerden biri sayı l d ı . Gerek E d m Mediste yaptığ ı konuşmada, gerekse Ameri'ka' n ı n Sesi Radyosu olayla i l g i l,i yoru munda bu işde bazı subayları n parmağı o l d u ğ u n u bel i rtti ler. Gerçekten d e cezaeııi 'soru m l u ­ l a r ı n d a n bazı subay v e assubayl a r olayla i l g i l i ola ra k tutuklandıJar. Çaya n ' l a a rkadaşları hüku meti n ve Ista n b u l sıkıyönet i m komuta n l ı ğ ı n ı n b ü t ü n tehdit v e vaadel eri ne rağ men b u l u n a ma d ı la r. B u kaçma olayını vesi le sayan Eri m hükCı meti sı kıyöneti m terörü n ü daha da ş'iddetlendi ren tedbi rler a ld ı . Ara ma-tara malara hız veri l d i . Is,ta n b u l , Ankara ve ızmir'de ha lka karşı baskı daha d a a rtırı l d ı . Ista n b u l 3 N o . l u sıkıyöneti m ma hkemesi nde görülen çayan davası Ara­ l ı ğ ı n 27 sinde 's onra erdi Necmi Demir'le. Kô,mil Dede ve dörd ü kadın olmak üzere 7 kişi i d a ma mahk Cı m edi l di . Ma hkeme dört kadı n ı n idam ceza sını m üebbet ha pse çevi rd i . Kaçan gençler hakkında karar veri lemed i .

Ankara Universitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekant Mümtaz Sosyal.

Aroltk ayının 6'sında Ankara 3 No.lu sıkıyönetim mahkemesinde, «Anaya­

saya G i riş»ders kita b ında «kom ü n i z m propagandası» yaptığ ı i leri sü rül ecek Türk Ceza Kan u n u n u n 1 42 . ma,d d esine göre 6 yıl 8 ay ağır ha pse, 2 yıl sürg ü n , ömür boyunca da öğ retmenlikten men cezasına çarptırı l d ı . Gerek 951


savcı, g erekse m a hkeme heyeti profesör Sosya l'ıı, ders kita b ı n d a kapita­ lizmi ten ki,t etmesini «ko m ü n i z m propagandası .. sayd ı la r. Gerek sı kıyönetim mah kemeleri n i n verd i ğ i i d a m ceza la rı, gerekse pro­ fesör Sosyal gibi b i l i m a d a m l a rı n ı n sı kıyönetim faş izmine kurban gi,t meleri , memleket k a m u oyunda olduğu gibi d ü nya kamu oyunda da sert tepkiler uya n d ı rd ı . Merkezi Cenevre'de olan «Dünya Hukukçular Birliği.., Eri m'e gönderd iği bir protesto telg rafında, Türkiye'de aydın avına son veri l mesini i sted i . Profesör Sosyal gibi bir bilim a d a m ı n ı n fi k i rlerinden ötürü a ğ ı r hapis cezasına ça rptı rı l masını sert b i r d i l l e protesto etti. Batı Al ma nya ve Batı Berlin'de de bi rçok profesör ve i l i m a d a m ı Cum­ h u rbaşıkanı Sunay'a gönderd i kleri telg roflarla i d a m ceza larını ve faşist terörü protesto etti ler. Köln, D ü sseldorf ve Fra n kfurt Main de bulunan Türk işçileri, öğ renci ve a yd ı n ları, Tü rkiye'deki i d a m cezçı larını ve faşist terörü protesto eden yürü­ yüş ve miti ngler tertipledi ler. B u protesto h a reketleri ne çok sayıda Batı Al man, ıtalyan, Yunan, ıspanyol ve Yugoslav işçi ve öğrencileri de katıl ­ dılar,

• Ara l ı k a y ı n ı n 1 0' u nda Diyarbak ı r 1 N o . l u sıkıyöneti m m a hkemesinde Kürtçülük ve ko münizm propaga ndasından 25 yurtseverin d u ruşması baş­ ladı. Ya rg ı la n a n l a r a rasında devri mci Doğ u Kültür O ca k l a rı üyeleri ile TiP eski genel sekreterlerinden ve saylavlarından Dr. Tarık Ziya 6kinci de vard ı r. Askeri savcı h ô k i m ya rbay Sa it Da baı, 1 44 sayfa l ı k iddiana mesinde Kürt halkının varl ı ğ ı n ı ve d i l i ni i n kô r etti. Ya rg ı lananları «bağı msız bir Kürt devleti k u rmakla .. suçla m a k g i bi b i r provokasyona g i rişti. Oysa ya rg ı l a n a n la r Kürt ha lkına Anayasal haklarının ta n ı n ma s ı n ı , Doğ u n u n kalkı n d ı rı l ma s ı n ı , toprak reformu i l e a ğ a l ı k, şey h l i k v e aşiret d üzenine son veri l mesini, yani K ü rt yu rttaşları n cum h u riyet d evletinin öteki yu rttaşları ile eşit muamele görmeleri n i istiyorlard ı . «Ba ğ ı msız Kürt devleti kurmak .. g i b i eyl'e rı'ı lerle hiç bir i l işki leri yoktu.

• 1 970 yılının ilkbaharında Siyasal Bi lgi ler Fa k ü ltesinde top l u m pol isinin sa l d i rısı sonucunda meydana gelen olaylarda n ötürü tutuklanan gençlerin Ankara a skeri m ahkemesindeki d u ruşmaları 27 Arahkta sona erdi. ilhomoi Aras, Mustafa Kaça roğ l u ve M a h i r Sayı n on bi rer yıl a ğ ı r h a pis, üçer bin li ra da a ğ ı r para cezasına çarptırı l d ı l a r. Bu şekilde a ğ ı r ceza l a ra mahkum edilen gen çler, top l u m pol isinin Siya ­ sal B i l g i ler Fakültesine yaptığ ı saldı rıyı ve pol'isin ,kız öğ rencilere tecavüz­ lerini önlemek istemişlerdi. Demi rel i ktidarı g i bi Eri m h ü ku meti de, suçlu poli slerle karşı herhangi bir işlem yürütme miş , kend i lerini savunan genç­ leri d üzme deli llerle askeri m a h kemelere sevk etmiştir.

• Deniz Gezmiş grubundan i d a ma mahkum ed i len 18 gencin Askeri Ya rg ıtaydaki m ü rafa a l a rı 22 Ara l ı kta baş l a m ı ştır. M ü rofaada söz a la n 952


savunma avukatl a rından Halit Çelenk, 1 402 sayı l ı Sııkıyönetim Ka n u n u n u n Anayasaya aykırı olduğuna d a i r, Ti P tarafından Anayasa Ma hkemesin d e dava a ç ı l d ı ğ ı n ı söylemiş, Mah keme reportörü n ü n itirazı yeri nde buldu­ ğ u n u, Sıbyönetim Ka nununun birçok nokta la rı n ı n i pta l i n i isted i ğ i ni bilclir­ miştir. Avukat, Anayasa M ah kemes i ni n, Sı kıyönetim Ka n u n u n u esasten incelemeye başladığ ı nı , bu karar çıkıncaya kadar d avayı ertelernek g e rek­ tiğıi ni, idam hükümlerinin tasd i k ve infazından sonra Anayasa Mahkemesi Sı kıyöneti m Kan u n u n u n i ptal ettiğ i takd i rde ortaya tamir edi lemez bir h aksızlığın çıkacağın ı beUrtm iştir.

• Brüksel'de NATO ülkeleri genel kurmay başkanlan ıile NATO Baık an­ lar Konseyi 1 0-1 1 Aralık tari hleri n d e ayrı ayrı toplandılar. Türkıi ye'den bu toplantıl a ra Savun ma Baka n ı Ferit Melen, Genel Kurmay Başkanı Tağ maç ve Hava Kuwetleri Komutanı Muhsin Batur katı l d ı l a r. Ba kanlar Konseyi toplantısından sonra yayın l a n a n ortak bi l d i ride, NATO devletlerinin, Avrupa G üven l i k Konferansı hazırlıklarını ba lıta layıcı ve s i l ô h l a n ma yarışını körükleyici bir tav ı r takındıkları görü l d ü . Amerika Harp Bakanı la i rd'in teklifi ile 1 ,5 milya r dolar kadar ek bir s i l ô h l a n ma bütçesi kabul edilcli. Bu pa ra n ı n önemli bir kısmiyle NATO ü l keleri B i rleşi k Amerika'da n silôh satın a la caklard ı r. Yine Brüksel'de a l ı n a n karar gereğ ince, Türkiye'de, n ükleer silôh taşıyan Amerikan uçakları için yeraltı hangarlar ve modern ha berleşme istas­ yon l a rı (yan i casusluk merkezleri) k u rulacak. Bu işler için Türkiye bütçe­ sinden, 9 m i lyon dolar, yan i 1 40 m i lyon l i ra k a da r bir para ayrılocaık.

• Işçi Partisi Senatörü Fatma lşme n in Senato'da, I ki nci Erim h ü k ü ­ meti n i n prog ra m ı n ı tenkit ederken, kapita l izm i n Tü rkiye'de iflôs ettiğ i n i , kurtu luşun sosya l izmde o l d u ğ u n u söylem işti r. lşmen'e hüku met a d ı n a cevap veren Eri m, « b u konuda t a t m i n edici b i r cevap veremeyeceği n i,. söylem iştir. '

,

• Türkiye Toprak-Su-Tanm Işçileri Sendikası Genel Ba�ka n ı Mahmut G ü ı:ıCıüzbey verd i ğ i b i r d emeçte, «işçiler ve d a rgelirl i vata ndaşlar hızla a rtma kta olan hayat paha l ı l ı ğ ı n ı n boy hedefi ya pıl mıştı r ; vatandaşın gözünde devlet ve h ükü met, pa h a l ı l ı ğ ı n öncüsü ve tek müsebbibi duru­ muna g irmişt i r,. demişt i r. • Adana Güney Sanayi işçilerinden bazı gruplar tutukl a n mıştır. Sıkı­ yöneti m Komuta n l ı ğ ı Ada n a bölgesi, işçileri, işçi merkezlerinde toplantı ya ptıkları nedeneiyle tutukla mıştır. Ada n a BOSSA ve PAKTAŞ fa b rikalarında ya pılan tutukla maları işçiler sert bir şekilde protesto etmişlerd i r.

953


"YENI ÇAG» DERGISININ 1 971 YıLıNA AIT 12 SAYıSıNDA ÇıKAN YAZıLAR (No No 1-12) N

sayfa

2

74

Uluşiararası komünist ve işçi hareketinin problemleri J. Düklo : Pa ris Kom ü n ü ve i ş çi ha reketinin d a h a sonra ki gel i şmesi üzerinde etkiled . . . . . . . . .

U. Kaştan : Büyük Oktobr Devri mi ve za manı mız .

11

Z. Komoçin : I ktidarın elde ed i l mesinden önce ve sonra

M a rk s ist-Lenin'ist parti .

.

.

.

.

.

641

9

.

9

Ib Nörlünd : Komü nist h a reketin gel işmesi B. Ponomaröf: Ma rksizm-Len i n izmin ve proleter . enternasyonalizm i n i n bayra ğ ı a ltında . .

6

401

1 Mayıs ve proleterya enternasyonal izmi .

5

313

V. Vaks : Komü n istler fa bdkalarda nasıl ça lışıyorla r .

9

663

H. Ditri h : Al many a Sosyalist Birlik Partisi'nde kadroları n Marksist- Leni n i st öğ ren i m ve eğitimi

8

603

S. Dugersuren : Mogolistan h a l,kının öncüsü .

2

1 32

E. Makaluzo : Sınıf sava ş ı n ı n öncüsü .

4

256

.

D. Urban i :

.

.

I. Nörfünd, E. Zuker-Şiling, I. Şedivi : Sovyetler

Birliği'nden mektu p l a r : Fa brika l a rdaki işçiler a rasında

10

.

.

732

Kolhozla rda ki kom ünistler a rasında .

11

Kom ü n i st ve Partisiz b i l g i n ler .

12

901

O . Berkbakka: Finlô ndiya'da ü n iversite gençl,iğ i h areketi

9

669

P. Peonidis : Parti n i n yedek g ücü .

.

9

674

Y. Raşkovski: Polonya Bi rleşik Işçi Partisi'n i n ö n e m l i kararları . . . . .

4

.

954

.

.

.

.

.

.

.

.

208


sayfa

N G. Se vidis : AKEL' in parlamentoda,ki çalışmaları

12 5

321

P. Fedoseef: Sovyet halkının önoüsü Sovyetler B i rliğ i Ko m ü n i st Partisi . . . . . . . . .

3

1 53

P. Ferner: Bir kongreden elde edilen bel l i başlı sonuçlar

9

654

O. Şehnazarof : .. Marıs Tares» Enstitüsünde .

9

678

N. Şva rtz : U rugvay Kom ü n i st Partisi halkın b i rl i ğ i için savaşıyor . . . . .

3

1 82

M. Yakeş : Ya rım y ü zyı l l ı k savaşın ü rü n leri

5

344

x x:

Daima ileri .

Yuvarlak masa ve teori konferans/afl

B � lga ri sta n Komünist Parti s i n i n halk a rasındaki i d eolojik çalışma ları . . . . . . . . . .

12

.

.

Pa ri s Kom ü n ü ' n ü n 1 00'üncü y ı l dö n ü m ü dolayısiyle Prag'da yapıl,a n u l uslara rası teori konfera nsı .

2

.

.

Lôti n Amerika'da kurtuluş hareketi n i n bugünkü aşaması ve işçi sı n ıfın ı n rol ü .

7

498

Sosyalist devlet ve demokrasi .

8

56 1

Uluslara rası Konfera nsla r

,

.

881

.

73

11

.

Fiki rlerin geleceğ i ve savaşı

Bugünkü sosyalizm dünyası A. Agranovski: Pa rla menter değil, çalışan mecl,i's (SSCB Yüksek Sovyetinin ça l ışmaları n da n izleni mler) .

5

325

E. Georgief : Sosyalizm ve halk .

6

419

.

.

.

.

.

.

.

955


sayfa

N /. Dudinski, O. Su/imal: Halık ın refa h ı , ü reti min enta nzifikasyon u ve enterna'syon a l birlik . . .

4

Len·i nizm ve sosya l i st toplu mda poHtika ile ekono m i n i n bi rliği . . . .

4

.

.

.

248

T. livkol:

.

11

/. }Jinskiy: Işçi kollektifinin otoritesi . O. Latsis : Demokra s i reportajı .

233

7

.

Parti, refah, demokras,i (SSCB XXiV. Kongresi kara rları haUı nda Sovyet bilgi n leri n i n düş,ünceleri ) . . . .

.

521

491

7

K. Setsomski: Geleceğ i öngörme, plôn ve ekonomi politik

23 2

Sovyetler 8irUği'nde sosyal ve kültürel i lerleme .

113

Emperyalizm ve anti-emperyalist savaş K. Bahman : Emperya l izmin stratejisi ve a nti-emperyalist savaşın strateji si , , , , , , , . ," . ,

3

,

,

.

1 92

10

.

,

.

721

T. Vare/a : Lôtin Amerika'da emperya l ist soyg u n deva m ediyor , , . . , , . . , . . ,

5

.

.

,

356

L. Padi/ya, H. Laborde, E. Sousa: Anti-emperya list savaş ve Lôtin Amerika s i l ô h l ı ,kuvvetleri .

3

.

.

.

202

A. Pe te rse n : U l uskıra ra sı kapitale ve ..Ortak Paza r»a ka rşı savaş . . . .

6

437

A. Rivera : Burjuva reformizminin toprak politikası .

6

441

766

,

L. Besera, H. Fuks : Ekonomik m ücadele ile politik m ücadele a rasındaki bağı ntı , , , , , "

P. Entjes : Anti-emperya l i st cephe g ücleniyor .

,

.

,

,

,

.

10

,

-

10

Sermaye dünyasında S. Aliaga : Ispanya işçi sı nıfını n başa rısı . 956

.

,

763


V. Dagmar: Kapita l i st döviz paza rında

G rev savaşı, cepheleri nde . A. Şapiro:

N

soyla

10

769

6

425 42

Kapita l'ist ekonominin bazı eğ i l im leri

Ulusol kurtuluş hareketinin problemleri

52

L. Besera : lôtin Ameri,ka'nın geleceğ i . Y. Demir: Türkiye'de sol g üclerin birliği p roblemi .

481

7

L. Padi/ya : Bol ivya olaylarından a l ınacak bazı d e �sl.er

11

Düşünce değiş-tokuş kürsüsü V. Kunts: Ekonomik Yard ı mloşma Konsey.i üyesi 'üI'keler

a rasındaki işbi rliğ i n i n yeni aşaması : Ekono m i k bütünleşme : .

.

.

5

.

.

.

.

336

Marksizm-Leninizm ve zamanımız K. Zarodof, /. Nörlünd: B i l i msel teori n i n ca n l ı l ı ğ ı veya

.

8

609

G. Hias: Temel devri mci g üCıerin eyl em birliği .

9

684

12

923

6

463

Marksizm - leninizm neden esk'imiyor

.

.

.

K. Pafitis, H. Safan : Sosya list devri m i n itici g ücü . Politik yorumlar Yan Prajki : Sosya l izmde top l u m ve i nsan .

11

Yan Prajki: Barışçı atı l ı m l a r Olaylar, yankilar, düşünceler

.

10

753

Unu Raca : H i n d ista n'da demokratik g üCıerin boşansı

5

364

H. Teksier: Şili h a l k hükümeti n i n i lk yılı .

ç.

.

.

.

.

957


N

sayfa

A l m a n Sosya list Birl ik Pa rtisi Başka n ı Va lter U I:briht yol d a ş a . . . .

5

383

ASBP M K B i ri n ci Sekreteri Eri h Honeker yoldaşa .

5

384

T ü rkiye Kom ü n i st Partisi M K'ne .

5

384

Mogonsta n Devrimci Hal'k Pa rtisi M e rkez Ko mitesi' n e

6

473

TKP' n i S B K P XXiV. Kon g resine i l i ş k i n ka rarı .

7

550

TKP' n i n k a rarı .

9

706

.

11

A l m a n Kom ü n i st Partisi' n i n ı ı . Kon g resine TKP MK adına konuşmalar

SBKP XXiV. Kong resi' n d e Ya k u b Demir yoldaşın yaptığı k o n uşma . . . . .

4

.

.

.

296

B u l g a rista n Kom ü n i st Pa rtisi X. Kon g resinde i . B i len yoldaşın konuşması . . . . . .

4

.

.

.

300

Çekosl'ova kya Ko m ü n ist Pa rti s i n i n XLV. Kon g resi n d e T K P M K B i ri nci Sekreted Yakub Dem i r yoldaşı n yaptığı konuşma . . . . . . . . .

5

.

.

.

380

Alman Sosy a l ist B i rl i,k Pa rti s i ' n i n Vııı. Kon g resi'nde TKP M K B i ri n Ci Sekreteri Yak u b Demi r yolda ş ı n yaptığı konuşma . . . . .

6

.

.

.

472

10

.

.

.

786

12

.

.

TKP MK B i ri n c i Sebeteri Y. Demi r yol d a ş ı n Lon d ra ' da ç ı ka n (Yu n a n ca) «Elefteri Pa rtid a � g azetesi m u h a b i ri n e verdiğ i m ü l ô ka t

10

.

.

A. Saydan : Bu a y ı n o l a y l a rı

(No No 1 - 1 2)

.

I r a n H a l k (Tudeh) Partisi ' n i n XXX. kuruluş y ı ldönüm ü dolayısiyle d ü ze n lenen toplantıda TKP M K Bi ri n ci Sekreteri Ya k u b Demir yoldaşın yaptığ ı konuşma . Polonya B i rleşi'k işçi Pa rtisin i n Vi . Kon g resi ' n d e T K P M K B i rinci Sekreteri Ya k ub Dem i r yol d a ş ı n y a ptığ ı konuşma . . . . . . . .

960

.

.

944

.

782


ıÇINDEKILER Sayfa Yuva rlak Masa konfera n sı m ı z : Bulgaristan KQmü nist Partisi'n i n yığ ı n l a r a rasındaki çalışmaları

881

Ib Nörlund - Ervin luker-Şifing - lIya Şevidi

Sovyetler B i rl i ğ in'den m e ktu p l a r : Komü n i st ve pa rtisiz bi l g i n ler .

901

Georgos Savidis

AKEl'in parlamentodaki çalışmaları .

915

Kostas Palitis - Hdmit Safari

M a rksizm-len i n i z m ve z a m a n ı m ı z : Sosya l i st d evrimin iti ci g ücleri .

923

V. Peri

M arksist olmayan sosya l izmin z a m a n ı m ızdaki d u ru m u : "Insancı l>. sosya l iz m i n g e rçek yüzü .

933

Ozel sayfa l a r

Polonya B i rleşik I şçi Part i s i ' n i n Vi. Kongresin d e TKP M K Birinci Sekreteri Yak u b Demir yold a ş ı n y a pt ı ğ ı konuşma

944

Ahmet Saydan

Bu ayın olayları

Adresi miz : Yeni Çağ - Stred isko p ro rozsirov a n i tisku, Pra ha 6, Thakurova 3, Czechoslova kia

947


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.