yc_73_01

Page 1


Bütün ülkelerin proleter/eri, bir/eşiniz i •

i

YENI

1

(103) Ocak

v

1973

ÇAO

Komünist ve işçi partilerinin teori ve enformasyon dergisi

Dergimiz redaksiyoniJ, bu' yazı ile gelişmiş sosyalizm problemlerine iliş­ kin bir yazı serisine başlıyor. Böylece, ekonomik ve sosyal politika görünüşlerine, devlef yapılışı ve demokrasi, olgun laşmış sosyalist bütünleşmen;n gelişmesi sürecinde alt­ yapı ve üstyapı diyalektiği sorunlaf/na ışık tutmuş olacağımızı düş!inü­ yoruz.

Komünizm yolunda bir a,ama olarak geli,mi, sosyalizm Pyofır Demiçev 1.

MarksiZimin kurucularının dahiyane eserleriyle, sosyalizm bir ütopi

olma�tıcın çıkarılarak bilim haline getirildi. ılenin'in eserlerinde sosyalizm fikirl'eri dah ı a

yönetimi altında canlı bir devrimci ıpratiğe çevrildi. Bugün sosyalizm, in­

sanlığın toplums<ıl gelişmesinde ön saflarda yürüyen bir dünya sistemidir.

Bu,' işçi sınıfının ve ,komiinist partilerinin en büyük tarihsel başarısıdır. Bu başarı, yeni toplumu, sömürüden ve sosyal ezgiden azot toıplumu yarat­

mak, için mücadele etmekte olon dünya emekçilerinin önünde reel pers­ pektiflet açmıştır.

Şimdiye kooor edinilen pratik tecrübeye da ya na ra k , sosyalizmin baş­

lıca aşamalarını oçıkça belirlemek ve gelişmenin ona eğilimlerini tespit etmek mümkündür.. SSCB'nde komünizm kuruluşunun şimdiki aşamasını en

etraflı karakterize eden SBKP

XXiV.

Kongresinin politik

teorik sonuç­

lamaiarı ile SBKP Programı'nın ilkesel hükümleri bu tecrübeye dayanmak­

tadır. Kongrede lo i. Brejnev yoldaş tarafından okunan SBKP MK faaliyet

raporunda, memleketimizde sosyalizmin gerçekleştiği yarısına kıyaısla

1 930

yılları ikinci

belirtilmektedir: "Bugün halk ekonomisinde, 'sosyalist toplumsal i1i:şkilerde. geniş halk yığınlarının lanamıyacak ka,dar

larının fedokarca çalışmalariyle gelişmiş sosyalist toplum kurulmuştur

.

.


Marksizm-leninizm klôsikleri, komünist toplum kuruluşunun oluşması ve

gelişmesinin temel tarihsel aşamalarını - geçiş dönemi, sosyalizm ve kO'münizm - olarak öngörmüşlerdir. Hayat bu Marksist-Leninist öngörü­ nün d oğruluğunu tamamiyle ortaya koymuş ve bununla birlikte komü­

nizme d oğru yükseliş basamakları hakkındaki tasarımları somutlaştırmış­

tır. Toplumun komüni�me doğru ilerleme yolu boyunca, sosyalist .düzenin dalıa fazla geliştirilmesi ve yetkinleştirilmesi ·sağlanmaktadır. Sosyalizm bir dizi yasal devrelerden geçer. Bu devrelerden her birinin

kendi çizgileri ve özellikleri vardır. Bu devreler genel çerçevesinde top­

lumsal hayatın şu veya bu yanının yenileştirilmesinde ayni ardıcrılık olmı­ yabilir. Bu tümüyle iç ve dış koşullara. şu veya bu memleketin gelişme

derecesine bağlıdır. Şu da var ki, bu kO'şullar, ne kadar kendine özgü olursa olsun, sosyali'st dönüşümleri gerçekleştirme yollarının enternasyonal gEmelliğini, yeni ve sömürüden azot toplum düzeni prensiplerinin ve ob­

jektif yasollrklarının birliğini değiştiremez.. Genel kapsamlı enternasyon�1 bir karakter taşıyan bu çizgiler açısından Sovyet toplumunun şimdiki

gelişme aşamasının tahlili, uluslararası komünist ve işçi hareketi için bir hayli ilginç sO'nuçlar ortay koyabilir. � ,

Yeni toplumun kuruluşu, temel aşamaları arasında hiçbir duvar bulun­ mayan tek bir sosyal-ekonomik süreçtir. Bunun böyle olduğunu, gerek artık g�lişmiş so'syalist

rekse sosyalizmin temellerini kurmayı başaran (veya başarmakta olan) ve gelişmiş sosyalizm kuruluşuna geçen (veya geçmekte olan) birçok kardeş ' memleketin tecrübe!>i açıkça ortaya koymaktadiL Gelişmiş sO'syalizm özel bir üretim tarzı veya başlıbaşına bir toplumsal kuru.luş

sözkonusudur, komünizmin kuruluşuna geniş ölçüde girişmeniı;ı teme.1 şullarını!) olgunlaştığı toplum anlamı. vardır. Bununla beraber, gelişmiş sosyalizmin mutlaka gözönüne alınması gereken. özellikleri de vardır. Bu aşamada, yeni düzenin üstünlükleri her bakımdan ortaya çıkmakta, O'nun ekO'nO'mik ve 'Politik sisteminin O'lanaklarından, O'bjektif yasallık ve pren­

i

siplerinden elden ge diğince yararlanılmakta, tO'Plum giderek daha uyumlu bir geli me göstermektedir. Kişinin 'en etraflı biçimde gelişmesi iIÇin yeni

ş

elverişli koşullar yaratılmaktadır.

Ekonomik alanda Sovyet toplumunun şimdiki aşamasının önemli çizgisi,

' mesinin yüksek üretim güçleri geliş

mülkiyetin kesin egemenliği temeli üzerinde yaratılmış olan sosyalis' t tim ilişkilerinin olgunluğudur. Halk ekonomisinin temel halkaları - ilerici

bilim-teknik temeline dayanan devl'e ilişkilerrv�� tek ve bununla beraber çok yanlı ve esnek bir sistemle, emek f. omik haya işbölümü ile ·birleştirilmiştir. Plônlı iktisat, memleketin ekon . .. ur yanı ye, düze yönetmenin temel prensipidir ve daha )"üksek bir

giderek artan yqğun-laşma ve ihtisaslaşmanın ihtiyaçl'arına, bilimsel-teknik ilerlemeyi hızlandirına, sosyal-ekonomik gelişme sorunlarını kO'mple olarak çözme isteml'l!rine cev,ap verebilecek düzeye çıkarılmaktadır. SBKP

XXiV. Kongresi, SSCB halk ekonomisi dokuzuncu beşyıllık (1 971-75) temel gerekçelerini ortoya koyarken, hem

planı'nın

gelişme varmak

istediğimiz hedeHerin, hem ortan ekonomik potansiyelin, hem de halk ekonomis' i

çeşitli sorunları çözme yönünde d

ôha köklü bir

dönüşümü gerçekl'eştirmeyi

mümkün ve gerekli kıldığını belirtmiş .bulunmaktadır. Politik alandasadece uzlaşmaz çelişkilerin ve sömürücü sınıflardan süregelmiş kalıntıl'arın ortadan kalkmış olması değil, aynı wmc;ındo top­ lumun sosyal-politik birliğinin daha fazla sağlamlaşmış olması da geliş­ miş sosyalizmin, karakteristik çizgi$idir. Proletarya diktatörlüğ(j, yönetmen­ lik rolü yine işçi sınıfının olmak üzere artık bütün halkın devletine dön­

müştür. SO'syaUst demokrasi daha ileri doğru gelişmektedir.' Marksıst­ Leninist p'artinin yönetmenlik rolü artmaktadır. Sosyalist ulusların ve halk

gruplarının kardeş dostluğunun, etraflı ekonO'mik, politik ve kültürel işbir­ liğinin gelişmesi, çok uluslu ülkemizin bu karakteristik özelliği, yeni .bir tarihsel insan toplumu olarak Sovyet halkının ortaya çıkıp O'luşmasına yol

açmıştır. Sosyal bakımdan türdeş ve sınıfsız toplumun tedrici oluşma süreci toplumu kurmuş bulunan Sovyetler 'Birliğinin, ge­ de gelişmektedir.

Manevi alanda, gelişmiş sosyalizmi, Marksist-Leninist fikirlerin ve komü­ nizm ideallerinin yığınların bilincinde giderek daha bUyük kesinlikle üs­ tün gelmesi, bilimin ve eğitim-öğretimin etraflı biçimde gelişmesi ve reel hayatta komünist ahlôk prensiplerinin yerleşip kökleşm�si gibi çizgiler karakterize eder. Bu aşamada, emekçilerin ve bütün Sovyet yurttaşlarının değildir. Bu kavramda artık biçimini almış, oluşmuş sosyalizm kabiliyet ve yaratıcı aktivitelerini her bakımdan geliştirme yönünde top­ ko­ lumsal olanaklar çok aha fazla genişlemektedir.

Gelişmiş sosyalist toplumda, komünizmin birinci safhasına özgü olan ve onu komünist toplum kuruluşunun eri yüksek safhasından ayırdeden özel­ lik belirtileri elbette halô görülmektedir (şehir ile köy arqsında, kol emeği

ile kafa emeği arasındaki 'önemli ayrr�lar y rinde kalmaya devam etmek­ tedir; maddi nimet/er üretiminde henüz ihtiyaç/ara göre dağıtıma geçiI­ mesine elverecek bir bolluğa ul'aşılmış değildir vb.). Bu aşamada aynı zamanda

komünizmin maddi-teknik temelini meydana getirme süreci

gelişmekte, so'syaHst mektedir.

.

bir düzeye ul'aşmış olması, sosyalist üre­ .

2. Gelişmiş sosyalist toplumun ktırakteristik 'çizgileri, sO'syalizmin eko-

t ve kolhoz-kooperatif iri işletmeleri -:-. nomik ve politik örgütünün geliştirilmesi süreci içinde, yeni üretim iliş­ kileri temeli üzerinde'tedricen belirip oluşmuştur. Gelişmiş s·osyalizm aşamasına uluşmak için bütün bir torihsel devre gerekmiştir. Bu aşama hakkında, ancak memleketimizin sosyalizmi kur-

3


maya başladığı durum ve koşullar iYI e dikkate alınarak objektif bir hükme varılabilir, Bilindiği üzere, Sovy� halkının, burjuva -pomeşçik ..dü­ zeninden kalma birçok ekonomik ve sO,�yal problemi çözmesi gere�miş­

tir, Yeni toplumu kurmo �ta karşılaşılall'�;!lüçlüklerin birçoğu E;!ski düzenin

ağır bir miras bırakmış almasından ileri gelmiştir. Bu aşamadaki ulaşımlorın ölçüleriniiyice kavrıyabilmek için, Rusya'nın

Oktobr Sosyalist Devrimi sırasında,

V.> i. lenin'in

deyimiyle, ekonomik

bakımdan ni$peten geri kalmış birfroip&ılis1: memleket, feodalizm kalın­

tıları ve dörtte üçü cahit ahalisiyl� de "ttr şeyden önce küçük-köylü mem­

leketi olduğunu hatırlatmamız yeterliaJr. Yine herkesçe biliqdiği gibi,

bugün Sovyetler Birliği ekonomik ve killtürel bakımdan yüksek derecede gelişmiş bir devlettir.

Bütün kolları ve dallariyle tam k u rulu ,ıu endüstri, çağdaş sosyaJis. t ekonom�si, ilerici bilim ve kültür, vasıflı kadrolar SSCWnin ekonomikgü­ cünün temelid;rler.

Bu hususta bazı kanıtlar ve raka,mlar verelim:

Elli yıl içinde ('1922-72) Sovyetler .Birllğinin sanayi üretimi genel hacmi 321 defqj bu o�ada üretim aroçları üretimi de 102 defa arttı. Köy ekonomisi kökünden değişti. Halen memlekette her biri büyük öl­ çüde makinel,eştirilı,niş sosyalist işletmeler olon 32 bin 300 kolhoz ve 15 bin 500 SOVROZ vardır. Köy ekonomi'�i arazi ıslahı ve sulama ylÖnünde birçok tedbirin gerçekleştirilmesine .çalış­ maktadır. Yeni teknik ve teknoloji geniş bir c ep h e üzere uygulanmakta, sosyalist köy ekonomisi çağdaş sanoy!, 'üretimi

Şunu da belirtmeliyiz ki, köylüll'ün doğuştan özel mülkiyetçi olduğu hakkındaki burjuva dogma'sını ilk defa memleketimizdeki sosya list köy ekonomisi tecrübesi p ra tikte yalanlamış bulunmaktadır.

Sosyalist ekonomide gelişmenin i başlıca genelleme belirtilerinden biri

emek verimliliğinin artışıdır. Biz Sovyet sanayiinde' ve köy ekonomisinde

emek verimliliğini kesinlikJe artırma gereğinden söz ederken, çokçası bu

alanlarda 'Birleşik

'alarak kıyaslamalar yapıyoruz. Fakat bu' durum hiçbir zaman burjuva propagandasını" yaııJıŞ tefsirlerini haklı " gösterecek bir dayanak olamaz. Bi­

Ü

Memleketimizde emek verimll ğini artırma işi, emekçilerin tom istih­ damı gözetilerek ve sağlanarak;�anoyasac'a garantili çalışma hakkı ger­ kl ştirilerek, iş ü c retleri ve sO#a I ihtiyaçlarının bedava sağlanmas' ına �� � ılışkın devlet haroomaları sistemli: �içimde artırılarak başanlmaktadır. Kapi­ taliZlne gelince, bu sistemde ticqn çıkar gözetimi her zama n insancıl dü­ şüncelerin üstüne çıkar, işsiz kd!mo ve yoksunluklara kurban olma teh­ likesi, kişinin tepesinde azrailleş� bir baskı aracı olarak kullanılır. Aman­

b�:

sız bir öWm-kalım"ffiücadelesi düzende daima bir .. eğitim» aracı ye­ rini tufcır. Işte bundan ötürü, ek®omik gelişme g östergelerini ele alır ve kıyaslarken, iki toplumsal sistem ; Cır�sındaki ilkesel ayrımları ve sosyaliz­

:

min insancıl özlüğünü herhalde jözönünde bulundurmamız gerekir.

Maddi üretimin gelişmesi ve ,.oplumsol ilişkilerin yetkinleşmesi, yasal

CIlorak, köklü nitel değişmelere y�r açar. Bu nitel değişimler, bizzat emek­ çiferin maddi ve mônevi ihtiyaçlanftın karakterinde oluşur,

d

Gelişmiş sosyalizm, insanın Y rat; cı k� biliyetlerinin biçimlenmesi v.e uygulama alanı bulması olanak.lbnnı genişletir, onun ön . ünde mônevi yükselme, işinde ve toplum hayatında enerjik bir eylem gösrerme o/aook/arı açar.

Gelişmiş sosyalizm Qşama'sında. ları gittikçe daha dolgun biçimde. karşılanır, bu mal/orın çeşitleri ve �ü r­ ür'etimini claha fazla sana leri artırılır, hizmetler alanında çalışmala r daha da iyileştirilir, şehirler, köyler ve diğer konum yerleri geniş 'ölçüde imar edilir. Bu oümleden olarak. SSCB, 1950 yılkırı ikinci yarısından beri, konut yapımında salt

düzeyine çıkarıı-maktadır.

miktar bakımından dünyada daimi olarak en önde gelmekte ve on bin sözde değişmez bireyci psikolojiye sahip kişiye isabet eden yeni konut miktOrı bakımın ' dan tutmaktadır.

' SBKP, sosyalist toplumun yönetici gücü olarak. politikasında, g boyunca ortaya çıkan yeni problemleri gözönünde1:utmakta. plôn-ekonomi

organlarının çabalarını daima en, etkin ç,özüm yolları aramaya, emek­ çilerin eğilimlerini ve ihtiyaçlarını öğreni-p incelemeye yÖneltmektedir. Bu­ nunla beraber, SSCB'nin 'bir sosyalist Amerikanın ülke sıfatiyle,ulaştığı istihlôkdaha talep yüksek yapılı­ göstergeleri örnek şına sahip olduğu ve olacağı g.rçeği de \ gözden uzak tutulamaz; bu yapılış, kapitalist memleketlerde kendiliğinden-gelme biçimden' oluşan

zim emek 'verimliliğini artırmadaki başarılarımız - Sovyet düzeninin dev­

tüketimsel yapılıştan birçok bakımd�n ayr,ılmaktadır.

gelişmiş memleketlerin ulaşımlarından ge)'i kalmak şöyle dursun, hattô

her çeşidine 'karşı, kapitalist toplumuna özgü çıkarcıirk ve açgözlülüğe

raldığı - ağır miras ve harplerin sebep' IOlduğu yıkım dikkate alınır�a - en

çoğu hallerde onları geçer. Arada mevcut far�ı hôlô m utlak ve değ işmez göste�miye çalışanlara, SSCB sanayiinde 1951-71 yıllarında emek verim­ liliği artışı tempolarının Amerikada bu alonda sağlanan hızın hemen hemen i ki mislini bulduğunu hatırlatmak yerinde olur. Şu unutulmamalıdır ·ki, iki si'Sltemin ekonomik gelişme sonuçlarını kıyas. larken, sosyalizm daima kendi ölçütlerini çıkış noktası yapar, yalnız ken­

disine, özgü sosyal sorunları ortaya koyar ve bunları çözmeye çalışır. 4

. Sosyalist toplum, maddi ve mônev'i

karşı, burjuva ticaret reklômcılığı tarafından kasten tü ret i l ip telkin edilen

ve çokçası ö�enti hırslannda anormal bir rekabete, bencillik ve gadciarlığa

yol açan yapma, .dhtiyaçlar»a korşı aktif bir mücadele yürütmektedir.

Anti-komünizmin ideologları. revizyonistler. gelişmiş sosyalizmi� özel­

liklerini yanlış tefsir ederek, sorunu, sosyalist toplum sanki artık devrim­

ciliğini yavaş yavaş yitiriyor, «burjuvalaşıyor» ire sözüm - ono

5


1 970 y ı l ı' nüfus sayımı verileriningösterd iği üzere, mem leketimiıde halk ekonomi·s inde görevli her 1 .000 kişiden 653'ü yü ksek ve orta (tam veya bitirilmemiş) öğreni m l iyken. 1 972 yılı başında bu ra kam 697'ye çıkm ıştır.

lumu»n u n ka rakter çizg i leri n i a l ıyormuş gi b i görmek ve göstermek isti­

yorlar.

Oysa biz her zaman. sosyalizmde toplumsa l üreti m i n a nca k ve ancak \

1 971 yılı verilerine göre, SSCB'nde 5.307 bilim kurumu, 2.648 kadar da. bil imsel-araştırma enstitüsü ve bunların kolları ve bölümleri va rdır. Bizde bil i m görevl ilerin in ·sayısı bir milyon u a şmaktadı.. - ve dünya n ı n her dört

i nsa nların maddi ve kültürel i htiyaçlarını en dolg u n biçimd , amaç ed inmesi 'prensipinden hareket ediyoruz. Ve bizim için problemin ,asıl özü. bazı ları n ı n za n nettikleri g i bi burjuva sta ndartları n ı ka bul edip

ların soyunu iyileştirmeyi sağlama ktır. Partimiz. top l u msal örgütleri. emek

bilgininden biri Sovyet yurttaşı d ı r. Her kademede ve her türlü eğitim ve ö' ğ renimle' meşgul olanların sayısı 80 milyondan fazladır. Dokuzuncu beş­ yıl l ı k plôn döneminde genel zorunlu orta öğrenime geçişin ta mamlan­

yetiştirmeye yöneltmektedir.

9 milyon uzma n yetiştiril mesi öngörü lmektedir. Bu rakamlar. Sovyet in­

benimsemek değil. bunlara karşı toplumsal ihtiyaçlorı doğru biçimde oluş�

turmayı ve sosyalizmin temelden insancıl tabiatına uygunlukla ',bu ihtiyaç­

ması. yüksek ve orta ihtisas öğrenim i n i n gel iştirilmesi ve yetkinleşti rilmesi ve bu dönemin sonuna kadar yüksek ve orta ihtisas öğren im inden geçmiş

kolektifleri ni. okulla rı. a i leleri. eğitsel çal ışmaları geliştirmeye. mônen ' sağla m. devrimci ideal lere bağ l ı kuşaklar. komünist uygarlık kuşakları

sa n ı n ı n.,en karmaşık üretim sorunları n ı, politik ve sosyal-kültürel problem­ leri başariyle çözme yeteneğine sah i p hür insanm biçi mlenme ve ol uş. masındaki büyük ilerlemeyi sadece kısmen yansıtmaktadır.

Burjuva teorisyenleri (R. Aron ve benzerleri) kapitalizm koşullarında endüstriyel-teknik ilerlemenin. eşitlik. özg ürlük ve birl i k gibi ' insa n l ı k idea l ­ lerini gerçekleştirme sonucuna ulaştırma d ığ ı nı itiraf etmek zmunda kalıyor­

SBKP, eğiti m-öğ retimin,

lar. .. /lerlemenin doğ u rd u ğ u hayal kırıklığı ..na ilişkin karamsar düşünceler bundan ileri geliyor. Burjuva bası n ı n ı n , zorba l ı ğ ı n artmasından. gençliğ i n ' .. isyan .. ı ndan. mônev; değerlerin ayaklar altına a l ı nmasından d uyulan

ilerlemesine

kom ü n izmin

değ işmeler sağ la nı yo r; bu değişmeler de kol ye kafa emeği arasındaki sınırların g iderilmesine y- o l açıyor.

Bütün bunlar, XXiV. Kon g rece belirtildiği gibi, bilimde etkinliğin yük­

seıtilmesini. en yeni bilimsel-teknik ulaşıml<ırın yığı nsal üretimde uyg ulan­

teknik ileri lik yii,zyı l ı nda kişinin insa ncıl umutları n ı yitirebileceğine. robota benzer "bir hale gelmesi teklikesi n i n var olduğuna iş<ıret etmektedir.

ması için, endüstride yöneti m i n ve örgüt biçimlerinin yetkinleştirilmesi için

en elverişli koşulların ya ratı lması nı ge,r

SOri z.a manla rda bir hayli yaygı n ioşan bu gibi görüşler, sömürünün şid­ � detlenmesi, bütün bir ,tekelci kapitalizm sistemi tarafı nda emekçilerin köle haline getirilmesi reel s·üreçlerini ya n sıtmaktadır. Ama bunun sos­ ya lizm ve komünizm kuruluşu pratiğ iyle hiçbir ilişiği yoktur. Bu pratik,

Sosy<ılist top l u m u n gel işme koşulları, bizi.

bugün gerçekleşti ri lmekte

olan sosyal-ekonomik tedbirlerin yal n ı z en ya k ı n sonuçla rı nı değ il. uzak

gelecekteki sonuçl a rı n ı da d i kkatle hesaplamakla görevlen d i riyor. Bu, i n­

sa ndan 've çağdaş ü retimden. top�umsal hayattan istenilen

karamsar hüküm leri Y<ıla nlamakta. kapitalizm koşullarında çöZ' ü mü ola­ naksız çelişkileri n giderilmesi i- ç in tutulacak yolu g-östermekte d i r. 3. 'Sosyalizmin basama kla rı nda n b i ri olan ve şimdi içinde bulund uğu­

ve

beklenen­

leri n süratle değişmesiyle bağlıdır. Şimdi gerek genel sosyal perspektifin

bi limsel olara k belirlenmesi. georekse üretimin ayrı ayrı kolları nın. bilim ve

kültürün geiişmesine. 'sosya l değişmele�e. nüfus artı şına ilişkin öngörülerin

muz aşama. aynı zamanda i lerideki komünizm toplumunun reel çizgileri n i de taşıyor. Işte gelişmiş sosya lizmin a na eğilimlerini d e b u çizgilerde görüyoruz. Bu dönemde objektif olarak o rtaya çık<ın yeni ve büyük ödev.,

6

tekn iğin

yönetimi biçim ve metodları nda, emeğ in içeriğ inde ve ka rakterinde nitel

pratik aczin i yansıtmaktad ır': Orneğin. burjuva hayat tarzı nd<ın geı:ıiş yığ ı n lmı n duydukları ·hoşn utsuzl uğ u n giderek arttı ğ ı n ı . bu hayat tarzı n ı n boşluk v e anlamsızlığ ı n ı . kişiliği soysuzlaştırd ı ğ ı n ı belirten E . From, bu

ödevin ye­ mesi�de Sovyet yönetimi yılla rı n d a sağ la nan nitel slçraylŞ. bu olm uştur. destek bir i l önem derece etmiş. m ı S9n rd ya rine getiri l mesine

ve

üretimin komple mekan izasyonu ve otomasyon u yönünde a rd ıcd adımlar atılmasını sağlamaya çalışıyor. o retim i n teknolojik temellerinde, işletme

end işeleri yansıtan yazılarla dolup taşması rastgele değildir. Bu h ususta .. yeni sol .. ideologları n ı n (G. Ma rkuze vb.) tutumu gayet mônidardır. Bun­ ların düşünceleri, ka' p ita lizmin olgu nlaşmış sosyal problemleri çözmedeki

lerin başa riyle çözümü. bizi. sosya l izmden komünizme geçişin elle tutul ur­ casına açı k-seçik görülebildiği mevzilere yaklaştırıyor. ' Bilimsel-teknik devri min başarıla rı n ı sosya list i ktisat sistemin üstünlük­ le �iyle organik olara k birleştirmeyi sağlamak. gelişmiş sosya lizmin çözümled iği önemli tarihsel ödevlerden biridir. 'Bil i m i n , eğitim·öğ retimin geliş­

bilim

maddi-teknik temel i n i yaratma n ı n başlıca ka l d ı racı gözüyle bakıyor ve

somut o l a rak "S'apta n ması. muazzam dönüşümlerin öncelikle insa n ı n men­

faatleri dikkate alınara k ve optimal ölçü'de-

kaynakların en rasyonel bi. ç imde kulla n ı lması g iderek d a ha büyük bir

ihtiyaç olmakta d ı r. Uzun vadeli bir hal k ekonomisi gelişme plô nı!)ın ha­ zırlanması büyük bir önem kazanmakta d ı r.

i

Gelişmiş sosyalizmin objektif koşulları, toplumsa l gelişmeyi plônlama

ç:erçevesin i n bir hayli genişletilmesi ve bu plônla m a n ı n hem ekonomik­ kültürel. hem d e sosya l yaşams<ıl k<ırakterli problemleri kapsa ması ola­

n � klatını yaratmakta d ı r. Sosya l plônl<ıma a rtık ya l n ı z devlet organlarının

sorunu değ il, aynı za manda geniş ka muoyunun, ayrı ayrı işletmelerin, 7,

e gidermeyi


kuru m la rı n. bölgelerin. şeh irlerin ve yö{tlerin işi haline elmiştir. Bu plôn­ lama, \�IDlu m hayatının her yanında neti me giderek- yeni yeni emekçi

tab� kala nnın katıl ması bakımından. wOınla rı n yaratıcı inisyatifi n in geliş­ mesi bak;mmdan büyük olanaklar i tı va etmektedir. Sosyal pıônla ma. üretim i n yapılış ve örgütünde gerçekl�tiril en değişi mlere insanla rın pe­ şinen hazırlanmalarına. daha iyi çalı a ve dinlenme koşulları yaratıl­ masına. yaşamın gerektiği gibi örgü nmesine imk ô n vererek büyük bir etkinlik gösteriyor. Gelişmiş so sya l i zm.: O şa masında. sosya L pıônlama. top­ lumsalhayatın bilimse� olarak yönetU.rnesinin olağanüstü önem ta şıyan organik bir parç� sı olur. . ,:

fo tlj

Iktisadi eylem ölçülerinin durmadan genişl emesi, bilimsel-teknik d ev ri­ min gelişmesi. doğal çevre ile bilimsel temele dayanan p l ônl ı bir karşı­ lıklı etki sa ğlan ması ' poblemini ortayP koyar; Temiz hava. temiz su. bitey (1) ve direy'in (2) ko r unma sı; yeşil alanların genişletilmesi husus­ larının tÜrTl'Ü. h e m insa n ı n normal yaşa m ı , hem de iktisadi kuru l uş i'Çin gerekli lara hizmet etmesi gereken doğal kayn ak lcı ra titiz bir özen gösterilmesini güven altına alacak büyük devletsel tediJirleri a ncak sosyalizm gerçek­ leştirebilecek güçted ir. Bu sorun, SSCB Yüksek Sovyetl'n 1n 1 972 Eylül toplantı döneminde geniş ölçüde g'örüşülmüş ve Yüksek Sovyet özel bir kararname çıkarmıştır. Bu kararname ile ö n görü len tedbirler, ger�ken somut hukuki yönergeler �e eğitsel çalışmalarla da desteklenmektedir. 4. Geliş ı;n i ş sosyalizm koşullarındQ ç(izU'm üne çalışılan sorunlar, toplu � ­ sal i lerlemenin bütün sosyal-politik ve ideolojik yönleriyle sıkı sıkıya bag­ , I ıdı r. Işçi sınıfı,kol hozcu köylÖıer ve ,halk ayd ı nla rı toplumu muzun sosyal ya­ p ı l ışını n temeliydller ve temeli olarak da kalmaktadırlar. ·Bu sosyal yapılışta köklü nicel ve nitel değişmeler g erçek leşt iril mekted i r. 1939 yılında, iş'Ç�ler (aile ki ş i l eriy le birlikte) genel nüfusun % 33,5'i; kooperatiH eşm i ş zanaat­ çılarla birlikte kolhozcu köylüler nüfusun % 47,2'si kadardı; kend i başla­ r ı na çalışan k öy.ü lerle kooperatifler dışında kalmış zanatçılar da nüfusun % 2,6'51 nı meydana getiriyorlardı. 1 972 yıli verilerine göre, � üfusu.n % 59,8'i işçilerden, 19,3'ü kolhoz 'üyesi köylülerden

tanaatçılardan oluşmaktadır; geri kakını da emekçiler ve aydınlardır.

Sosyalist toplumun yönetici sınıfının - işçi s ınıfının - bilinç düzeyinin, genel ve meslek kültürünün yükselmesiyle, onun emeğinin ve toplumsal­ politik eyleminin etkisi ve hayatın her olanında örn�k olma güoü a rt­

mektedirJ�r. Gel işiniş sosya lizm koş ullarında işçi s ı nıfı ile kolhozcu-köylüler a rasındaki birtik aaha da güçlenmekte ve yeni bir içerik kazanmakta d ı r. Ha. doğ ruda n doğ ruya ü retim gücü haline gelmesi, işçi sınıfı ile organik bi­

çimde bağlı mühend is-teknisye n kadrola rının süratle artması sonucunu doğ uruyor. Ko münist top l u m u n m ônevi kültü rünü oluşturan sanatçı ayd ı n­

ların görüşleri ve' düşünsel mevzileri de, işçi! sınıfının idea l leriyle gittikçe d a ha yakın bir uyum gösteriyo�.

Bununla ilgili olarak, b i r başkaöne m l i nokta üzerinde de dikkatle d ur­ gerekiyor. Gelişmiş sosyalizm koşullarında , birçok bakımdan

mamız

kolhozcu köyl ülerin ve aydınla rın işçi sın ıfına daha fazla yakl aşma l a rını bel i rleyen süreçler aktif bir gelişme göstermekte dir. Emekçi sınıflar ve sosya l gru plar, yaşama koş ullarında. öfjrenim ve kültür d üzeylerinde bir

hizaya gel mektedirler. Böylelikle, yeni enternas'yonal insan topluluğu sıfa­ tiyle Sovyet halkı nın ortak menfaat 've i htiyaçla rı, sosya l psikoloji ve dünya koş!Jllardır. Hem bugünkü kuşaklara, hem de görüşü çizgileri oluşmakta ve ağır basmaya dıığal başlamaktad ır. Bu süreçlerin d a ha ileri doğru başa riyle geliştirilmesi, yeni olguların d i kkatle ta hlil edil­ mesini, bilimsel-teknik devrimin bugünkü iştemlerinden , sosyal değişimlerin hızla nmasındqn doğan problemlerin doğru biçimde. Ma rksçı - Leninci tu­ tumla çözü mlenmesin i gerektirmektedir.

Gelişmiş sosyalizm, halklar arasında ekonomik, bilimsel -teknik ve kül­ türel işbirl iğinin kökleştirilmesi ve her bakı mdalı gel iştiri l mesi j·çin yeni olanaklar açmaktadır. Sovyet SO'sya list Cumhuriyetleri Birliğ i'nin 50. kuru­

luş yıldö n ü m ü n ü n kutla nması, m emleketimizde u l usal sorunun çözümünün evrensel-tarihi önemini elle tutu l u rcasına göstermiş ve Komünist Partisinin yönetimi a ltında bütün SSCB halkla rının ulaştıkları büyük başa rıları göz­ ler ön .

komple plônlı sosya list iktisat uygulaması gerçekleştirilme ktedir. Bu uygU­ lama, Birliğimiz içinde bütün u l usların ve halk gruplarını? gelişmesi için eşit maddi olana k l a r sağ lamakta, kom ü nizmin maddi-teknik temelin in' ku­

rulmasında hepsinin ortak menfaatlerini perçi nlenmektedir. 'Sosya list ulus­ ların kalkınma, gelişme ve tedricen yakınlaşmaları, toplumsal işböl ü m ü n ü n d a ha fazla kö1deştiri l mesi, ü retimde ihtisaslaşma 've kooperatifleşmenin ,

cumhu riyetler-arası ilişkilerin, bil i m ve kültür ulaşı m l a rı değiştakuşu ve kadro m ü badelesinin g üçlendirilmesi koşullarında emekçilerin enternasyo­ nal eğittm inin rolü a rtmakta d ı r. Sosya list enternasyona lizm prensipleri, sos­

makt6dı r.

yal ilerlemeyi,. bütün ul usların komünizm yol und aki' hareketlerini hızlan­ d ırmanın güçlü ka ldıracıdır.

işçi sınıfının ideallerini günden g·ünden daha iyi kavramakta ve benimse-

Top lumun sosya l -pol itik ve ideolojik birl iğini d a ha fazla sağ lamlaştır· mak, gelişmiş sosydlist toplum için bir yasa l l ık gereğid ir. Bu temel . üz&!­

Emeğiyle gittikçe sanayi" üreti m i koşu llarına yaklaşan kolhozcu köylüler,

(1) Lôtincesi flara: Bir bölgede yetişen bitkilerin tümü. (2) Lôtincesi fa. u na : Bir bölgede yetişen ,ha yvan la r ı n tü m ü. 8

rinde Sovyet genel halk devletinin güçlendi rilmesi, sosyolist demokrasiyi

yetkileştirme ve geliştirme çabalariyl.e sıkı bir diya lektik birlik içinde sağ­ lanmaktadır.

9

ve


J

Tüm � rti ve devlet politikasının ano"hedefi, insan adına, onun selômeti adınafOsyalist gelişmenin bilimsel/iklei, yönetilmesi, komünizm kuruculuğu boyunca lnsa�cıl prensiplerin hoyata geçirilmeSidir. Gelişm'iş için, sadece bütün yurttaşldrın henüz #lferiyle gerçekl' hukuki eşitliği değil, aynı zamanda &n ekçilerin sosyal haklarının daha geniş ölçüde maddi garantilerle güv�ce altına alınması da karaktertstik bir çiıgidir. Ve bu cümleelen olarak, tcımaıyıiyle garantilenmiş olan çalış­ ma hakkı, . Sovyet insanına, kendi eğilim ve menfaatlerine göre uğraşı seçebilmesi için gittikçe daha elv�rlşli olanaklar açmaktadır. Eğitim­ ö� retim ve S<Jğlık alanlarinda çalışmalar iYileştirilmekte, /ıhtiyarlık yardım­ ları artırılmakta, emekçilerin ve aileı.,rinin dinlenmeleri daha çekici ve özlü bir nitelik kazanmaktadır.

/'

SBKP Sovyet toplumunda politik örQiitlenme'nin tusu olon sosyalist demokrasisinin işle!"esini iyileştirmek, emekçilerin hak­ larının tamamiyle gerçekleş'mesini sağlamak için daimi bir özen göster­ mektedir. Bu maksatla, yersel sovyetlerin çalış'metları daha da canlandırıl­ 'makro, fonksiyonları genişletilmekte, y!.irütme organla,rının larına hesap vermeleri prensipi da'ha geniş ölçüde uygulanmakta, bun­ ların seçmenler karşısındaki sorumlufukları artmaktadır. SSCB Yüksek Sov­ yeti tarafından geçenlerde kabul edilen Halkvekiller; Stat,üsü Kanunu bu­ nun bir örneğidir. Devlet dc;ıire Ve kurumlarınıri. çalışmalarında düzenlilik; uygunluk ve kültür düzeyi yükseltilmakte, sosyalist demokrasiye aykın dav­ rafllş belirtilerine, bürokratik tahrifiere, yığınların ihtiyaç ve menfaatleri konusunda dikkatsizliklere karşı k6sin bir mikodele yürütülmektedir. Halk kontrol!! organları, sendika birlikleri, ve Komsomol gibi yığırısol emekçi örgütleri toplu� haYCltında eylemsel bJr roloynamaktadır.

Sovyet devleti sınıfsal karakterini yitirmiş değildir; zira bu devlet bir­ birine dost sınıfların işçi sınıfı yöneti'lJlindeki politik örgütüdür ve proletar­

yanın tarihsel amacını, yani sınıfsız, komüni�t toplumu kurma amacını g,erçekleştirmektedir. Tariıhsel laştır rha yolunda reel garantiler sağlandığı taktirde, bu devrim'den doğan eyleminde i'ktisat siyonlarının belirli'bi'r rol oynadıklarını göstermektedir. Kom'ünist partisinin objektif toplumsal yasallıklar temeline day,anan yönetimi sayesinde, mem- , leketimizde yönetim mekanizmasının gelişmesi, 'Botı'nrn bilimsel-teknik iler­ leme için kaçın,

lenmesi pphasrna değil, toplum yönetiminin bilimsel temellerini sağlam­ laştırma, toplum ve devlet işlerine emekçilerin gitgide daha gEmiş ölçüde ' katılmolarına imkôn verme yoluyle sağlanmaktodır. Devlet egemenlik organlarını tedricen toplumsal özyönetim orgari nna '

!J

dönüştürme işi, komünizmin kurulu�u.ve sosyalist demokrasi'5inin9eı�tlfll' mesisüreci ;çind� gerçekleştirilecektir. Tüm toplumun örgütsellikd,rece� , 'j

10

sinin yükselişi, kaçınılmazlıkla, in,san kOmünizmin karakterini belirliyecektır.

-.-

Sosyalist gelişmenin objektif eğiljmleri, Batı'da girişilen anarşist düşün. . ,celeri diriitme deneylerinin (J. Ellu� vb.) tutarsızlığını ,ortaya koymaktadır. Bu deneyler, emperyali'st bürokratil(:�devlet makinesin�n egemenliğine karşı bir küçük burjuva tepkisi olarak Qçıklanmdk istense bile, yine temelden ıprohlemlerini doğru bi-çimde anlama yoksundur; çünkü toplumsal ilerle i ve çözme yolundan s�pma anlamın<ı gelmektedir. Hepsinin özü ve amacı da, örgütsüz bireyler yığfşımını genellikle hür taplum«un ifadesi olarak göstermektedir. K. Marks daha Bakunin'le tartışmasında bunun böyle ol­ duğunu gösterir. Anarşistlerin lidert Bakunin'in gelecek toplumda «yöne­ tilenler olmıyacağı» yolundaki iddiokırına karşılık, Marks, toplum yöneti­ mini ortadan kaldırmayı öngören ':fı\trin' bütün gericilik ve hayalperest, \ Iiifini ve sosyalist devrimin zaferindeiı sonra sebep olacağı önemli zararı bütün açıklığiyle beiirtir. Ve hemel1'.ııôve eder: «Şüphesiz ki; sınıfsah..dev­ letin kaybolmasından sonra, ortade,sözun .şimdiki anıomiyle devlet de

"

so eşmiş ,olan e

••

kalmıy'acaktır ... (3) Fakat bu, de�letin yönetim fOflksiyonlarının ortadan kalkacağı demek değildir: bu fonılyonlar, değişen ekonomik ve sosyal koşullara göre biçim değiştirecek, b(l�ala�i::ıcaktır. »

gelişmesinin ana

yasama

5. Herkese sosyal bakımdan yarınlM tam bir güven sağlamakla kalın­ mayıp, sosyalist dem� krasisinin de gitgide daha yüksek düzeye çıkarıldığı gelişmiş sosyalizmde, insanların tqplumsal bilinçlilik derecesinin ve iç olgunluğunun, öğrenim ve kültür dilzeyinin rolü de bir hayli aı:tmaktadır. Hele 'bilinçlilik derecesi, toplumun yi;:ıışama tarzını doğrudan doğruya dü­ zenliyen ve gücü giderek artan bir etken olmaktadır. ,

minin etraflı birtahlilini yapqrak, bunun başlıca doğrultukırını, en etkin biçim ve yöntemlerini belirledi. Gelişmiş eğitim çalışmalarınrn öru, geniş eri\�kçi yığınlarırun bir komünist dünya görüşü edinmelerinisağlamak, onlarO' emeği şeref, ve şansorunu sayma tecrübe, $osyalist devrimin kazanımlarını savunma ve komünist tutumunu aşı lama ktır. S�lizm yığınlarda şevk ve heyecan uyandırmakto, emek konusunda ma�dr teşvik unsurlarının yanısıra manevi ve örgüt, kültü'r ve eğitim halkıfonksiyonlarının, yöneti unsurl'arın rolünü de artırmakta, ve �syalist yarışma gerçekten tüm kopsıyon bir ölçüye varmaktadır. Bu: yarışma içinde, komünist topluma

özgü emeğin, Sovyet insanlarındaki yüksek a'hlôki çizgileri gittikçe daha iyi belirmektedir. SBKP bu eğilimleri bilhassa dik­ ılmazgirişmeleri yol arkadaşı saydığı kate almakta, öncü tecrübeyi genellernekte, ilerici geniş ölçüdeteknokratik eğilimlerin yaymak için mücadele etmektedir.

Parti xxıv. Kongresi kararlarına dayanan SBKP Merkez Komitesi, kabul ettiği birçok belgelerle, emekçi yığınlarının politik alanda ve emekteki aktifliğ;n; daha kızla yükseltmenin, otıları komünist ahlôk prensipleri gere-

(3) K. Marks, F. Engels, Eserleri, c.

1 8,

s.

616. 11


ğ in.ce eğitmenin somut yolla rını ve ,imdi ki komünizm kurucuruğu aşama­

SBKP'nin politikası, bütün emekçilerin , gerek Sovyet, gerekse dünya ede­

hizmetleri belirledi. Bir yandan da, kadro eğiti mini iyileştirm,ek, yetişmiş k.adroları mevcut bilgilerini tazelemek'Jizere yeniden eğitmElk, hepsini eko­

zevk a lmalariyle,'yeHnmeyip, aynı zamanda harikulôdelik, doğruluk, ayd ın­

sınin ortaya çıka rd ığı

yeni

istem ler olar.ak yönetici kadrolardan beklenen

nomi kursl'a rından geçirmek için gere ke n tedbirler a l ı n d ı .

K omünizmin kuruluşu, emekçilerde,yeni b i r môneviyatın, kendi memle­

ketleri nin efendisi olma d uygusı.ınun, bulundukları işletmenin, dairenin,

ya pının, kolhozun ve 'sovhozun çalışması hususu"da sorumluluk yükumü,

hislerinin 'oluşmasına yol açmakta dır. Işte Sovyet toplum hayatının bütün

alanlarındaki sürekl i iyileşme ve yetkinleşmenin ön �m l i kaynağı da burada gizlenmektedir.

Emekçi yığ ınları n ı n inisyatifleri, değerli önerileri toplum hayatı nda, dev­

letin ve toıplumsol örgütlerin eyleminde gözönüne a l ınarak gerçekleştirili­

yor. öncü tecrüben in propaganda ed ilmesinde basın, radyo ve televizyon

büyü-!< bir rol oynuyor. Kamuoyu yetersizlik�er ve kusurlarla mücadeleye

yöneltiliyor. Ve bütün bunlar yığı nsal propo ganda sisteminin eylemsel demokratizmini d ile getiriyor.

Gelişmiş sosyalizm koşulları, topl u m hayatında komünist a hlôk ve mône­ viyatının oynadığı rolün a rtmasına ya rd ı m 'ediyor. Memleketimizde, insan ruhURu yozlaştıran ve ono bireydiik aşı lıyan özel mülkiyetçilik psikçıloji­

sinin objektif kökleri kazınmıştır. Toplumsal menfaatler çağdaş Sovyet in­

sanı için hayati bir önem kazanm ıştır. Fakat yeni a hlôk prensip ve norm­

larının yerleşmesi otomatik biçimde ol uvermez. Parti, ailede, okulda ve iş

hayatında benimsenen ve günlük yaşa m ı n ,atmosferini belirleyen kom,ünist

a hlôk prensiplerinin kökleşmesi için sürekli bir çaba ha rcamaktad ı r. Top­

lu mumuzun ilerici güçl�rinin b u yöndeki aktif ça lı şmaları, elbette o l umsuz

belirtilere ve hertüriü kültürsüzlüğe karşı-yürütülen müca d elenin şiddetlen­ mesine yol açmaktadır.

Memleketimizde insa nın olumsuz davranış belirtilerinin aza m i ölçilde

sınırlanması için gereken reel koşullar ya ratılmıştır. Bu cümleden olarak,

bir yal)dan emekçilerin mônen d olgun, 'özlü ve ilginç bir hayat sürmeleri

için, ihtiyaçları n ı n daha tam oltlrak karşılanması için yeni olanaklar yara­

tılmış, öte yandan da bizzat yığınların kültür ve ahlôk düzeyi yükseltilmiş­ tir. Parti, halkın mad d i refa h ı n ı n artırılması ve i ma nevi yükselişi davasını,

biyatı, p lôstik sanatları, sinema ve tiyatrosunun en iyi eserlerin i an layı p

'lık dünyasiyle temasın Sovyet insanları için organik bir ihtiyaç haline gel­

mesini sağ l a ma hedefine yöneliktir. Memleketimizde geniş bir örgü mey­ da na, getiren klüpler, kültür sarayları, halk tiyatroları, 'sa nat stüdyoları,

küWph-a ne

ediyor. Bu pol itika günden güne olumlu sonuçlar veriyor. Ve biz, Sovyet

insa n ı n ı n manevi-estetik ve kültürel-teknik düzeyinin kuşakta n kuşağa na­

sıl Yükseldiğini, onun daha çok bilgi edinme merak ı n ı n nası l arttığ ı nı ve hayatıf' da nasıl daha dolgun bır anlam ve içerik kaza n d ığını elle tutar­ casına görüyoruz.

Memleketimizde, yüksek komünizm idea l lerini yığı nlar arasına götür­ meye a raç olan ve toplumsal ilerlemeye hizmet eden sosyalist edebiyat ve sa natı n etki'si durmadan artıyor. Pa rtinin kararımı, komünizm kuru luşunda

edebiyat ve sanatın rolünü daha fazla , güçlendirmeyi, fikir yapısı ve sanat değeri d a ha yüksek eserler yaratılmas' ını teşvik et :neyi hedef tutuyor. Parti, sanatçı n ı n yaratıcı araştırma ve ça l ı şmalarını her bakımdan teşvik ediyor

ve aynı zamanda onun da belirli sistem l,eri yerine -getirmesini bekliyor. Bizim anladığımız gerçek yaratıcı lık .i>zgür!üğü, bir za manlar yaratıcı l ık sürecine «korışmamazlık»" gibi hileli bir şiar a ltında propaganda edilen

gerici fikir ve düşük kaliteli eser/er yayma serbestliği. değil, ilerici olan, emekçilerin hayati menfaatlerine, komünizm kuruluşu a maçlarına, dünya kültürünün en iyi demokratik geleneklerine uygun düşen her şeyin haya­ tımızda yer 'edebil mesi için en elverişli koşulla rı n yaratı lması ve bu olanak­ ların değerlendirilmesidir. Gelişmiş sosyalizm toplumunun gerçekleştirdiğ i

dôvaların ve sosyal değişimlerin ölç'ü.,v . e yönetmenlik rolünün, teortk düzeyinin- d urmadan, yükseltilmesini gerektiri­ yor. Bunu, yürürl,ükteki süreçlere, bilimsel bir a nlam ve' özlük verme, per­ spektifleri. �am olarak belirleme ve yeni top l u m u n objektif yasa llıklarını derinlemesine ta, h ril etme gerekliği şa rtlandırıyor. Parti, bu tahlile ve ko­

münizmin kuruluşu tecrübesini genel lemeye d ayanarak, daha s,onraki ge­ lişme strateji ve taktiğini işlemektedir: Partinin rolünün giderek artması, · artık da ha karmaşık bir nitelik ve tarihsel ölçüler alan yeni ' ödevlerin

komünizmin kuruluşu yüce hedeflerine ulaşmak, sosya l ilerleme ve kül-­

çözümü için. toplumumuzun bütün sınıf ve sosya l tabakaları n ı n, tüm hal­

organik birliği içinde ele a l maktad ır. Bugünkü .ödev, Sovyet Insanını n fikir

faatlerinin pratik politikada bilimsel olarak dile getiri lmesi i'çin yığ ı n ların

türde yeni mevziler elde etmek üzere yığı nların seferber edilmesi d ôvdsiyle

kın, bütün ulu' s ların ve ha lk gruplorının. bütün kuşakların ihtiyaç ve me � ­

potansiyelini, yeni toplumun mô nevi zenginliklerini d u rmadan artımiakta­

seferber edi l meleri gereğine bağlıdır.

ulaşı l ı rsa, komünizmin kuruluşu s'üreci o kadar daha başarılı bir gelişme

aşama anla m ı na gelmektedir. Partinin izlediği politika, o bjektif koşulla ' r ın

d ır. Yığ ı n ların kültüründe ne kadar yüksek bir politik bilinçlik düzeyine gösterecektir.

Gelişmiş sosya lizm, emekçilerin önünde, insan küttürünün yüksek ulaşım­

larını

12

beni msemeleri , için gitg ide daha

büyük olanaklar açmaktadır.

O halde, gelişmiş 'Sosyalizm aynı zamanda partinin eylem inde yeni bir

olgun laşmas ı n ı n belirlediği ve hayatın ortaya koyduğ u istemleri ve gerek­

leri yansıtmaktadır. Bununla birlikte, parti nin doğru politikası sosyal iler­

lemenin hızlanması n ı sağ la makta, ilerici olon her şeyin önünde geniş '

13


ufuklal"_ açmakta, komünizmin kuruluşu sotunlorının başariyle çözülmesi, SBKP Programı'nın hayata geçirilmesi için yığınları örgütlemektedir.

Yeni düzenin sosyal tabiatını yansıtan halkların enternasyo � aJ',kardeş­ liği, özgürlük ve borış kutsal şiarlan 'sosyalizm bayrağında yazılıdır. Sos­ yalist fikirler, halklar arasında <fostluk, bugün uluslararası gelişmenin reel etkenidir ve gitgide aktifleşerek çok uluslu yığınları peşinden çekip götüren güçtür.

b

Parti" bu yolckı, kendi çalışma l� ve yöntemlerin i yetkinleştirmeye, parti iç hayatına ilişkin leninci prenşlp ve normları geliştirmeye, yığınlarıo

bağlantıyı artırmaya, kendi saflanrydo birliği, sağlamlaştırmaya, bütün

örgütlerinin savaşkanlık ruhunu ve' �sorumluluk, duygusunu yükseltmeye

çalışmaktadır. Yurdumuzda �omünıst adını almak şereftir, fakat bu ad birçok ödevler de yükler. le�in portisinin geleneklerinde sıorumluluk duy�

gusunun, örgütlülük ve bilinçli disf"linin yJ.iksek bir yerı vardır. Emekçi halkın öncüsü olmak, uroğı iyi görmeyi, ulaşıl<ını objektif olarok değer-

lendirmeyi, yeni ödevlerin çözümü ıÇin optimı;ıl. yollar bulmayı, yığınları

peşinden çekip götürme gücüne sohip olmayı. tarihin yoklamasından geçm,iş

geçirmeyi gerektirir. Parti. devrimci teorinin. toplumsal bilimlerin bundan

' Marksist·Lenlnist politik hattı kesinlikle '(e sistemli ola'rak

böyle de geliştirilmesine, kadrola�ın Mark?ist-Lenini'st eğitiminin daha do

iy!leştirillt)eslne. ,komünizm ideallerinin 'propaganda edilmesine ilkese. bir önem vermektedir. Biz aı'ıti-komünizıYIle. burjuva ve küçük burjuva ideolo­

jisiyle. şovinizm ve milliyetçilikle. Môrksizm-leninizmin revizyonistçe tahri­ fiyle uzlaşmaz bır mücadele yürütmeyi de ödevimiz saymaktayız.

Marksist-Leninist partiler. ara'sındo. sosya"st ülkeler arasındaki �arşı­

Iıkı f

için kutsaldır. Sovyet insanları sınıfsal dayanışma ve kardeş halklarla dost­

ilişkileriı:ı temeli olan proletarya enternasyonalizmi prensipleri b

luk ruhunda eğitilmektedir. Kardeş sosyalist ıülkelerin işbirliği gitgide derin­ leşen çok yönlü bir nitelik almaktapır. Sosyalist üleklerin ekonomik. ente­

grasyonli (bütünleşmeleri) süreci gtderek hızlanıyor. Şu veya bu sosyalist

il i kede, ardıcıl bir Marksist-Leninist politika uygulamo enternasyonal kar­

deş dostluğunu soğlamlaştırma yofııyle yüksek bir ekonomik. bilimsel­

teknik vesıosyal gelişme düzeyine ulaşılması. sosyalizmin bir bütün olarak

daha ileri geli�mesine, bu ülkelenn her. birinde sosyalist dönü�ümlerin

gerçekleştirilmesi davasına hizmet,etmektedir. Sosyalist ekonomik bü�ün·

leşme. sosyalist -ülkelerin her birinde, ve tümüyle sosyalist sistemde üretici

güçlerin gelişme hızının artırılmasına yöneltiimiş olup. üretimin yapısal karakterinin pekiştirilmesi. etkinliği�in yükseltilmesi. uluslararası işbölü.

münün üstünlüklerinden yararlanılması için elverişli koşullar yarotmakta­

dır. Bu bütünleşme EYK üyesi ülkelerin ekonomik gelişme düzeylerinin bir hizaya getirilmesine ve dünya ekonomisindeki durumlarının sağlamlaş' masına yardım etmektedir. Geliş!TIiş sosyalizm. komünizm yolunda bir aşıama ofmcık sıfatiyle, sürekli ev kesintisiz bir sosyal i1erl�meyi güven altına alarak,yeni toplum düze­

nin'in okınoklarını gittikçe daha tam ölçüde ortaya çıkarprak, maddi ve

mönevi hayatın alabildiğine gelişmesini soğIıYfl rak, dünya taplumsal süreçleriüzerinde durmadan artan bir etki yapmakta. yüzyılımızın prob­

,lemlerine protik cevaplar vermektedir. 14

15


·

.. Komünist Partisi Manifesti .. bundan 125 yıl önce yayımlanmıştı. Karl Marks ve Fridrih Engels tarafından yazılan bu eser şöyle sona eriyordu : " BUTUN ULKELERIN PROLETERLERI. BIRLEŞiNiZI ..

.

Uygarlıı( d ü nyasındaki tüm örgütlg ve savaşçı p�oleta rya, bug ün d e ön u n '

fikirleriyle yaşamakta, o n u n fikirl eriyle eylemde bulunmakta d ı r. .. (i)

Yüce devrimci görev Işçi sınıfının' tarihsel görevi, « Manifest ..te, materya list tarih a n layışına. ' Marksist ekonomipolitiğe ve prol eter sınıf savaşının strateji ve taktiğ ine dayanılarak ·ayd ı n latıl mıştır. M a rks. ve Engels. toplumsal gelişmenin ya�a­

insanlığın kurtuluş programı Albert Norden

ları n ı ve öncelikle, ü retim ilişkileriyle ü retici güçler arasında uyg � nluk

Karl Ma rks. Fridrih Engels'le birlikte yazdı ı « Komü nist Partisi Mani­

festi .. ni.

.

1 848 yılının ba şla ngıcında basına verd iğ i zaman, Komünistler Bir­

liği I kinci Kongresi 'nin en önemli bir ödevi yerine geti ri l miş bul unuyord u . Işçi sınıfı n ı n enternasyonalizm mevzilerinde yer a l a n bu i l k devrimci ör­

g ütünün oluşma sü reci, progra mı n ı n - hazı rlanmasiyle ta mamlanmış olu­ yordu.

« Manifesb,;n o rtaya ç ı kması Alman işçi sınıfı

Ve

d ü nya proletaryası tari­

yasasını, aynı zamanda kapital iımln sosyaJ oekonomik kuru-hış yasasını

tah l illeri sonucunda, kapita lizmin mutlaka çöküp gideceğ ini ispat etmiş. ���

;

Burjuvazi, işçi sı nıfı n ı n kişiliği nde kendi « m eza rcısı .. nı yaratır. Bu sı�ıf n " devrimciliği is'e, içinde yaşa d ı ğ ı kd.Pita l ist topl umdaki koşul lann ürü nüdür.

Bu toplumda ki tü m ma � d i zer giılr!klerin yaratıcısı olon işçi sınıfı, ü retim a raçlıarı m ü lkiyetinden uroklaştı rı.!mıştır. Işçi, kendi işgücünü kapita l i st­

hinde bir dönüm noktası oldu. Ve işte, onun :açı klığa kavuşturd uğu fjJdr­

Iere satmak zorunda d ı r ; her mal 'gim, reka beti n ve pazarda ki istikrarsız­ ' ıiğ ı n zikza kları na tô bidir. Işçiler, yalnız iş buldukları sürece, yan i emek­

rü nün, ezgi ve harplerin labirentlerinden çı kış yollarını göstermekted i r.

yüzdend i r ki, kapita list toplum daki Işçiler ya rı nları ndan emin değ ild irler

ler,

1 25 yıldır. bütün d ü nya işçilerine kılavuzluk etmekte. kapita l ist sömü­

« Ma nifest .., işçi sınıfının - hem iktidara geçtiği ü l kelerde, hem de kurtu­

luşu için savaş yürüttüğ ü memleketlerde - yolunu ayd ı n latan bir eylem

progra m ı d ı r. Marksizmin şarkı la rının şarkısı olan « Ma nifest.. kador büyük ' top l umsal etki yapa bilen başka bir eser yoktur d iyebiliriZ.

-

« Komünist Partisi Man ifesti »nin eşsiz tarihsel etkisi şu gerçeğe daya n ­

ma ktayd ı : I ns a n l ı ğ ı n gelişmesini belirlemekle yGkümlü olan işçi s ı nıfı, dev­

rimci görevini ilk dem bu eserle cü mle ôleme duyuruyordu. Bu görev, in­

s'a nın insa nı söm ü rmesine,son vermek ve sın ıfsız, çalı şmasız, gerçekten in­

sa ncı l bir toplum yaratma ktı . « Manifesb,te bu prog�am, artık, insa n l ı ğ ı n

ebedi 'hulyasına değ i l, toplumsa l gelişmenin yasa l l ı k v e eğ ili mlerini iyice to nıma temeline dayanıyordu.

Marks ve Engels tarafında n yaratı lan teori, ya lnız ve ya l nız. işçi hore­

keti ne sıkı sıkıya bağlanmok suretiyle somutlaşıp gelişebilirdi. Zaten işçi

hareketinin' de, gerçek bir devrimci ha rekete dönüşebil mesi için, bilimsel

bir temele i htiyacı vard ı . Devrimci proletarya partisinin kuruluşunu ilôn

eden « Manitest .. aynı zama nda, bil imsel komünizmle işçi hareketi a ra ­ sındaki birleşmenin başla ngıç noktasını teşkil ed iyord u.

F. Engels, ömrü n ü n son yı l l a rında şunu saptomıştı r : Işçi hareketi içi n ­

d e k i her başa rısızlık, .. Manifest ..teki fiki rlerden sa pman'ı n bir sonucud u r ;

her başa rı ise. bu fikirl ere bağ l ı l ı ğ ı n ve onları yaratıcı biçimde uyg u l � ­ manın bir ürünüd ür.

Sosya list cephenin ve za manımızdaki tü m devrimci güçlerin başarıları,

«Manifest»in yaşoma gücünü ve oktüelliğini ispat etmektedir. Vladimir l I iç Lenin şöyle dem işti r : « Bu küçücük kitap, koca koca ciltlere değer. 16

leriyle kapitali a rtırdıkları müddetçe varlı kları n ı s ü rd ürebilirler. Işte ' bu ve bu g üvensizlikleri d urmadan a rtar.

Burjuvazi, bugü n de, işçilere norm'a ı b i r yaşayış garanti edebilecek d u­

rumda değ i l d i r. Gittikçe daha fazlo gel iştirilen - eksta nsif ve entansif -

sömürü biçimleri, emek eylem ini,

ye)ratı cı

Marks ve Engels, işçi sınıfının,

b,urjuva

edip, yabancılaştırmokta d ı r.

özün d en ve anlamından 'yoksun. toplumunu ortadan kaldırmaya '

ve insanca yaşanası ,bir toplumu kUrmaya yetenekli biricikl sınıf olduğ u

g erçeğ i n i keşfetmişlerd i r. Çünkü o" burjuva toplum undaki bütün sınıflar içinde, kapitalist sistemin ortadan ��Idı rı l masında en fazla menfaati bu­ lunan, en d inamik, en yoğun, en

Örgütl ü

ve en d isiplinli s ı nıftır. I nsa nlık

tarihinde dönüşüm ler yapmakla gö�vli en büyük güç odor. « Ma nifest ..te,

bu

tarihsel

şü mleri

di;inü

hazırlama

ve gerçekleştirme

aşamaları şöyle belirti l m işti r : Komanist partisinin yonetiminde proletar­

ya n ı n ı başına buyruk siyasal hareketini meydana getirmek ; nihai �macı ya ni politik iktidarı ele geçirme a mdı:ı nı - gözden uzak tutma m a k şa rtiyle g ü n l ü k menfaatler uğrunda savaşmak ; burjuva egemenliğini devirmek. kapitalist ü retim ilişkilerini ortadan ka ldırmak ve geçmişin kahntılar; olan fikir ve görüşlerden bil inçleri a rınd ı rınok.

Işçi sı nıfı, kendisini kurta rmak suretiyl'e, aynı za manda gitgide daha

fazla burj uvaziye bağlı hale gelen. malını, mülkünü kaybeden ve yedek sanayi emek ordusu d u rumuna giren diğer sı nıfla rı ve emekçi tabaka­ ları n ı da kapita list söm ürüsünden kurtarm ı ş olur.

(t)

V.

i.

Lenin, Bütün eserleri, c.

2, s. 1 0. 17


Işçi sınıfı, zamanımızda, sosyalist toplum kuruculi.ığ unu başa rı'ı"e ger­ çekleştirirken, ulusal ve ı rksal eşitsizli�, ve ezgiyi de ortadan kaldırmış olJTlaktad l r. Ve bu yüzden, anti-emperya list mikodelenin yönetici gücü olması ve geniş emekçi yığ ı nlarını ken.di çevresinde birleştirmesi doğal bir şeyd ir. _

Emperyalizm in kayıtsız-şartsız hükümron olduğu za manlar çoktan geç­ miştir. 'Onun canavar karakteri ve saldırganlık amaçları değ işmemiş olma­ ' sına rağmen, d'Önya sosyalist sisteminin va rlığı ve gelişmesi, uluslara rası kuvvetler or<ınını barış ve sosyalizmden yana değiştirmiştir. Sosya list top­ ' Iumun gerçekleştirmekte olduğu. işler,' bu yeni toplumsal d üzenin büyük olanaklara ve sosyal ilerleme kaynak�arına sahip olduğ unu ortaya koy­ muştur. Sosyalist toplumun politik vi, eJ<onomik gücü durmadan ,artmakta ve bu artış, dünya devrim süreci üzeri �de çözümleyici etkiler ya pmaktadır: Burjuva ideologları, « Manifest»tekl' ,fikirlerden korkma kta ve bundan dolayı da, onları tekrar tekrar, sözümOna « i ncelemekte»dirler. Oysa, Marks ve Engels'in elde ettikleri sonuçla r ve öngörülerin «eskidiklerini .. ve «za­ l11a nınl geçird ikleri n i » « i spat etmeh için girişilen sayısız çabalar, tarih tarafı ndan boşcı çıkarılmıştı r. Bilimsel.i komünizme ve onun meydana geli­ şini ilôn eden belgeye C« Manifest»e) karşı durmadan artan candan ilgiyi sçıptırmak a macıyle, son za mankırda.: kapitalizmin «yenileştiği .., «sosyal partnör!ü refah dMleti»ne dönüştüğü ileri sürülüyor ve bu masal ı n . bol bol reklamı yapılıyor. Ama, bu iddia, 'gü nlük hayatın gerçekleri ve emper­ yalizmin gelişme eğilimleriyle tam bir �el işki hali nde bulul'luyor. Bilimsel-teknik devrim koşulları içinde, emek !:ıızIa toplums'a llaşı p' yo­ ğunlaşıyor; üretim ve sermayenin yoğlmlaşma ve merkezleşmesi ise görü l­ medik ölçüler alıyor. Sermaye birikimi ile birlikte işçi sın ıfı da artıyor. XiX. yüzyı lın ortaları nda dünya prol�taryasının say;sı 10 milyon, XX. yüz­ yılın başla �ında 30 milyon kişiyd i ;, şirjidi ise dünya işçileri s·a fICırında yüz milyonlarca i nsan birleşmiştir. Burjuva ideologlarının, işçi sınıfının « orta­ dan kalkmak üzere olduğu» hakkındaki iddiaları, bu rakamların ortaya koyduğu gerçekleri kabaca çiğ nemekten başka bir şey değildir, ya do toplumsal gelişme YQsaları n ı n ölüme. mahkum ettiği sömürücülerin hayal ettikleri şu umudun açıklanmasıdır: Işçi sınıfı « ortadan kalka rsa», bunun doğal bir sonucu olarak, onun devrim yoluyle kurtuluşu gereği ve sosya­ /izmi kurma zorunluğ u da ortadan kalkmış olacaktır. Kapitalist ülkelerdeki emekçilerin 'çetin mücadeleleri ve gerçekleşen sosya l izmin 'g üçlü bir örnek olarak gelişmesi, emperyalist burjuvaziyi bazı tavizlerde bulunmaya, üretim g üçlerinin gelişmesiyle artan karlarından küçük bir kısmını emekçilere vermeye zorlamış, bu suretle iş'çi sınıfının maddi refa hı bir dereceye kadar a,rtmıştır. Bu durumun spekülôsyonunu yapan kapital izmin övücüleri, zaman ı mızda işçi sınıfının « burjuvalaştığı»nı ve artık Marks ve Engels'in sözko�usu ettikleri proletarya i le hiçbir orta k yanı bulunmadığını, bugünkü işçi sınıfı nın burjuva toplumunun refahı git18

tikçe artan b i r sınıfı haline geldiğini, « Manifest» zamanındaki prolelar­ ya nın ise belitbaşlı geçim koynaklorındon yoksun en yoksul bir sınıf oldu­ gunu ileri sürüyorlar. Oysa, Ma rksizmin kurucul'arı, proleta ryanın sosya � ekonomik durumunu ta hlil ederek şu sonuca varmışlardı : Işçi sınıfı, bütUn maddi değerlerin yaratıcısıdır ve toplumsal servetten, en iyi hallerde, bir mal olan işgücü değednin ka rşılığ ırıt alır. Bu durum, ka'p italist ü l kelerde. XiX. yüzyıldo n beri değişmemiştir. öte ya ndan, üretim araçları n ı n sa hip­ leri olan bir avuç büyük kapitalist ise, m uauam zenginlikleri ellerinde toplamışlard ı r. örneğ in, Federal Almanya'da üreti m araçlarının yüzde 70'i � halkın sadece yüzde 1 ,7'sinin elindedir. Yalnız bu delil, « uyumlu toplum», « halk kapita l izmi» vb. iddialarını n de magojiden başka bir şey olmadığı n ı i ispata yeterlidir. '

Emekle sermaye arasındaki barışf!1Cız çelişki, proletarya iJe burjuvazi a rasındaki sınıf savoşı, bugü n de, 1 2,5 yil 'önceki gibi, kapita l ist ülkelerdeki sosya l ve politik hayatın özünü teşkil etmektedir. « G rev» sözcüğü, burjuva toplumunun günlük hayatında hôlô kullanılon kelimeler arasındadı r. 1 960-70 yınarı arasında kapitalist dünyasında 583 m ilyon emekçi g revlere kotılmiştır. 1 971-72 yı llarında grev hareketi daho da genişlemiştir. 1 970'-, teki grevcilerin sayısı 65 milyonken. t��1 'de 70 milyona çıkmıştır. işçi sını­ fının sanayi kesimi, memurlar ve diğer emekçiler üzerinde gittikçe daha etkili olmakta ve bunlar do proletarya nın mücadele biçim lerini benimse­ mektedirler. Siyasal isteklerin de ortaya konduğu grevler ve diğer yığ ınsal eylemler sürecinde işçi sınıfı n ı n devrimci güçl6\rl oluşuyor. Burjuvazinin, ekonominin politikleşmesini önleme çabaları hiç bir sonuç vermiyor; politika, artık fabrika kapıları önünde durd urulamıyor. örneğin, Federa l Alman Cum­ huriyeti'nde, işletmelerde politik toplartıları yasok eden bir « Fabrika Tü­ züğü .. kanunu kabul ed i lm işti r Fakat, Federal Alman Cumhuriyeti'yle Sov­ yetler Birliği ve Polonya Halk Cumhıiri'yeti arasında imzalanan antlaşma­ ları n onaylanması için yürütülen müca�eleler sırasında, bu ülkedeki birçok büyük fabrikada, Hri'stiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal Partilerinin poli­ tikasına karşı grevler ve birçok prot�sto , gösterileri yapılmıştır. Bu olay­ lorda Alman Demohatik Cumhuriyeti'nin etki ve örneği büyük bir rol oyna­ maktadır. Çünkü Almon Demokratik Cumhuriyetinde işçiler politik sorun­ ları fa brikalarda incelemekte, başka ü l ke,lerde özgürlükleri için savaşan emekçilerle dayanışma mitingleri yapmaktadırlar. .

Bütün bunlo r, sınıf savaşının her zaman politik savaş olduğ un'u belirten « Manifest..i bir da'ha doğrulamaktadır. Emekçilerin ekonomik ve politik istekleri arası ndaki bgğrntı g itgide daho f,azla g üçleı;ı�ekte v.e emekçileri� her sosyal kazanımı, tekelci sermayenin mevzilerini zayıf!,a tmakto d ı r. 19


Komünist Parti'siyle Sosyalist Partisi ve Sol Radikaller arasındaki an­ laşmayı ve onların ortak hükümet ptagramını gösterebil iriz.

Bir bütün olan hareketin temsilcileri

SiZ

Işçi hareketinin harpten son�aki bQşarıları ye ' her şeyden önce, onun ürünü olan dünya sosyalist sisteminin kurulup gelişme.si, Ma rksist-leninist . partilerinin yönetiJTII altında sağlanmıştır. Işçilerin ekonomi, politika ve ideoloji 'alanlarındaki eylemlerini yal�ız bu partiler birleştirip yöneltebil'. mişler�ir.

Egemen emıpery\:llist çevreler ve ideologları, Marksist partilerin eylem­ lerini yığınlaro ters açıdan göstermek ve bu 'pa rti lerle halk yığınları ara­ sına kama . sokmak için çabalıyorlar. �Bunlar, işçi sınıfının iktidarda bulun­ duğu sosyal ist ü lkelerin ·partileriyle daha fazla uğraşıyorlar.

Dü şmanlarımızın iddiaları na göreı sosyal'ist iilkeler sadece partiler tara ­ fından YÖi:letiliY9r, bu yüzden sosyalizmde işçi sınıfı'nın yönetici rolü diye bir şey yoktur. Iyi ama, işçi sı nıfının menfaatl·erini komünist partisinden başka hangi parti dile getiriyor? Işçi sınıfının 'sosyalist toplumdaki yöneti­ cilik rolü, iliın edilmemiş, ancak işçilerin ve bütün halkın her bakı mdan kurtuluşu uğrunda g irişilen eylemler�onucunda kazanılmıştır!

Burjuva ideologlariyle revizyonistler. Marks'ın, proletaryanı n kendi par­ o ' tisinin yöneticiliği olmadan, kendm�inden kurtulacağına . inandığını ve . öncü bir parti kurulması fikrini hiç btr zaman geliştirmediğ ini iddia edi p dururlar. Bunlar, Marks v e Engels'le Lenin arasında bu konuda b i r çelişki bulunmasını pek isterler. Oysa, işçilerin bil imsel programl ı başınabuyruk politik partilerinin kuru l masını bir ıorunluk sayan görüş, .. Manifest.. 'in ana fikridir. Marks ve Engels, şu ge�egl ortaya koymuşlord ı : Bilimsel komü­ nizmin tepelerin,e ulaşıncaya kada r, ilk zamanlarda işçi sınıfın ı n yalnız en ileri kesimi bu düzeye yükseltilebilir. Bu öncülerin görevleri� kendi sınıfına yoı .göstermek, proleter bilincini aşılamak ve onu sınıf savaşına yönelt\ . m ektir. Insanlık tarihinde çok kısa bir devre olan 1 25 yılık dönem, şu kesin sonucu vermiştir : Hiç bir teori, kom'if�ist parti's inin ilk progra m ı ölçüsünde dünya üzerinde d evrimleştirici bir etki yapmalTIrştır. Ilk zamanlarda kamü­ nist ;hareketi birkaç yüz kişiyi kapsıyordu. Şimdi ise, elli milyondan fazla i nsan ı sgflarında birleştirmekted ir. Metterniklerı' krallar, « k utsal ittifahlar, Almanya'da anti-sosyalist kanunlar ve faşist celtôtla r çoktan tarihin lôğ ı m çukuruna atılmışl·ardır. Oysa komünistler - zindanlara atılan, iftiroya uğ­ rayan, yok edildikleri, köklerinin kazındığ ı bjn lerce defa ilôn edilen komü­ nistler -, �amanı mızın en etkili ve en etki., politik gücü olarak dimdik ' ayakta kalmışla�dır. .

Emperyalizm, tehlikeli ve güçIU bir düşmandır, küçümsenmeye gelmez. O da belirli tecrübelere sahiptir ve. halen sosyalizmin muzaffer ilerleyişini durdurmak, işçilerin menfaatleriyle' tekelci .sermayenin çıkarları arası ndaki . ta ban tabana karşıtlığı emekçilerin gözlerinden gizlemek için elinde/ olan her aracı uygulamakta, her olana�tan yararlanmaktadır. Bu yüzden de, anti-emperyalist hcreket, kapitalizmin sınıfsal çelişkilerini bütün 'derinliği ile a nlıyan (şimdi môrien de gittikçe daha fazla ezgi altında olan), söm ü ­ rülen yığınlara durumlarını anlatabilen bir yönetici devrimci güce, başka bir deyişle, anti-emperyalist m ü cadeleye yön veren partiye her zamankin­ den fazla muhtaçtır.

Komünist partileri, işçi sınıfı nın· ve bütün halkın menfaatlerini savunur­ tarken, kapitalizmi .yenme koşullarını yaratmak için tüm demokratik ve anti-emperyalist güçler a rasında eylembirliği sağlamaya çalışırlar. Batı Avrupa'd.a eylembIrıiği yolunda elde edilen başarılora örnek olarak, Fran20

Marks ve Engels, « Mo nifeSb.'te, ICOlTlünistlerin «tüm p roleta ryanın men­ faatlerinden ayrı hiç bir çıkarları yo:ktıır .. ve «proletarya ile burjuvazi ara­ sındaki mücadelenin çeşitli gelişme aşamalarında, onlor (komünistler), daima tü m hareketin menfaatlerinf' mvunurlar» (2) derken, işçi sınıfı ile komünist ıparti'si a rası ndaki .karşı lıkh �tkinin diyalektiğini gözönünde bu­ l unduruyorlar. Komünistler, işçi sınıfinın menfadtleri ve en yakın amaçlorı uğrunda savaşıyorlar, fakat günümüıde, aynı zOll'ia nda, işçi sınıfın ı n gele­ ceğini, ideallerini ve nihai amacını da savunuyorlar. Yığı nlara öğretelim ve yığ ınlardan öğrenelim i Alman SosYoUst Birlik Partisi (ASBP), parti ile işçi sınıfı ve diğ,er emekçiler arasındaki bu mrşı­ I ı klı ilişkiler prensipini gQzbebeği gi�i koruyor. ASBP, Viii. Kongresi karar­ larının ıŞığı altında ' en başta geleri. adevin i �yle görüyor : Işçi sı nıfının bütün yeni temsilcilerini politik ve ekonomik yönet,fm e çekmek, onlarda önemli devlet işlerinin sorumlu luğunu tgşıdıkları duygusunu yaratıp güç­ le!!dirmek. '.

.. Manifest»in, Işçi sınıfın ı n bir kestmi olon ve onun en iyi temsilcilerini saflarında toplayan komünist partisiıii� yönetiminde, işçi sınıfın ı n tarihsel görevine i lişkin hükmü işte böylece gerçekleştirilmektedir. Yığınların d ev ­ rimci hareketiyle sıkıca birleşmesi sdyesinde de büt{ln halkın partiye güveni artmaktadı r. .

o

En önemli Prensip: Birlik Marks ve Engel,s, ' komünist hareketlnin temel prensiplerinin proletarya enternasyonalizm i olduğunu «Manifest»te önemle belirtmişlEudir. Adalet­ çiler Birliği'nin s·afça-romantik ve sQ)'ut « bütün insanfar kardeştir .. şiarı, « Manjfest�te sa�şçı-devrimci .. Bütün" ülkelerin proleterleri, birleşiniz i» çağ rısiyle değiştirilmiştir. Zamanımizda işçi sınıfının her ulusal müfrezesinin başarıları, yalnız içinde bulunduğu somut mücadele ko.ullarına, kendilerinin politik-ideolo.

(2) K, Marks,

F. Engels, Eserleri, c, 4, s, 437.

.

21


j i k ve ö rg ü tsel dıizeylerine değ i l, aynı ıa manda işçi sı nıfın ı n d ü nya çapın­

daki d�anışma ve eylembirl iğ i n in derecesine bağ l ı d ı r. öte ya ndan, d ünya proletaryasının kud reti, d ünya olaylarının 'seyri üzerindeki etki g ücü ve

d ü nya emperya lizmine baskısının yoğ unluğ u da, her ü l kedeki işçi h a reke­ tinin boşo rı larına sıkı s ı kıya bağ l ı d ı r. '

Güçler ora n ı nı n barış ve sosyali zm yararına değişmesi ve kapita l izmin ' ekônomik hayatı enternasyonalleştirm e eğilimi, uluslararası tekelci serma­ yenin daha sıkı bir biçimde bi rl'eşmeşine yol açmıştır. Bu da, dünya işçi

, ha reketinin, birleşme ve eylebirliği. alanındaki çalışmala rını daha büyük biı çabayla devam etti rmesini gerektirmekted i r. Uluslara rası tekel. birlik­

lerine karşı, bu , birliklerin şubeleri bulunan ül kelerdeki emekçiler, -ancak

ça ba ları n ı birleşti rmek suretiyle başçrılı bir mücadele yürütebil irler. Bun­ dan ötürü de, zCl manı mızda sendikalar a rasında yeni ulus lararası işbIrliği

biçimleri or1ıaya çıkmaktad ı r. örneğin. uluslararası tekellerin Fro nsa, Ita l ­

y a v e Belçi ka'daki fabri ka la rı nda 'ça l ı şan işçilerin sendikaları a rasında ba ğ lar kurulmuştur. -B unlar peryodik topl'a ntılar düzenlemekte, muntazam haber ve mücadele tecrübesi değ iştokuşu yapmakta, ortak istekler hazır­

lama kta, eylemlerini koord ine etmekte ve ya rd ı m la şmaktadırlar.

Emekçiler, tekelci sermayeye karşı yü rüttüIcleri mücadelede, sosya list

devletlerin varoluşları gerçeğ inden ve gelişmeteri nden cesa ret ve k uvvet

a l mcıkta, o n ların tecrübe ve bilgi lerinden yararkınmaktadırlar. çağ ı m ızda

'insa n l ı ğ ı n karşı karşıya b u l u n duğ u sorunl'arın tüm şeh i r ve köy emekçile­ ri n i n yararına nasıl çözülmekte olduğu, insanlığın kurtuluşa kavuşan kesi­

mindeki örneklerle gözler önüne serilmektedi r. Sovyetler Birliği i le diğer

sosyalist ü l kelerin, işçilerin maddi ve kü ltürel . ihtiyas:la rı nı g ittikçe daha

iyi karşılama k için a rd ıcıl olara k uygu ladıkla rı ted birler ve g üttükleri ba­ rışçı politi ka, cınti-emperya l i'st mücadeleyi güçlendiren en önemli etkenler

h a l i ne gelmiştir. Işte, biltil n bunlardan dotayı, sosya lizmi savunmak, ko­ münistlerin e n�ernasyono l ödevi d i r. ,

Burj uvo ideologlariyle revizyonistler - ki Pekin yöneticileri de seslerini onla rı'n korosuna uydurmaktad ırlar -, sosya list d üzenin yapısı ile kopita­ list düzenin yapısı ve sosya l izmin barışçı d ı ş politikası ile emperya lizmi n

ya n ı şma i l eride de devam edecektir. «Tek sözle, kom ünistler, het yerde mevcut sosyal ve politik düzene karşı olan ber devrim hareketini 'aestek­ lemekted irler.» (3) Bilimsel komünizmin kurucuları, halkların sö mürgeciliğe karşı savaşe ları n ı do devrim hareketi kavra mı' içine a l m ı şlardır. Çünkü, kapito l izmin sömü rgeci l i k politika s ı n ı n söm ü rücü özü n ü keşfetm işler ve metropol l erin işçi sınıfı i le sömürgelerin işçi sı nıfı (özellikle i"ngiltere v� I rlanda işçi sın ıfı) a rasındaki ilişkilerden a l d ı kla rı örneklerle şunu ispat etmişlerd i r : Birinciler (yan i metropollerin i ş ç i sı nıfı) için, zulüm altındaki halkların u l u - . sal kurtuluş ha reketi soyut bir hak eşitl iği ve insanseveri i k soru n u değil, ' sosyal kurtuluşla rı n ı n en başta gelen koşulud ur.

Marks ve Engels ta rafı ndan kurulan Biriıici Enternasyona l, u l usal ve söm ü rgeci ezgisini ortadan ka l d ı rmanın, demokrasi, sosya l kurtuluş ve ilerilik mÜÇoadelesin in en önemli görevi olduğunu ilôn etmişti. G ü n ü m üzde

u l usal k u rtu luş ha reketi, d ü nya devrim sürecinin başlıca kolkırı ndan biri­ dir. Asy,a, Afrika ve Lôtin Amerika !hal kları. u l uslararası işçi sın ıfiyle ve d ü nya sosya l ist sistemiyle müşterek savaş sayesinde, emperyalizme old uk­

ça ağır darbeler indirmektedirle r. Onların mücadelesi, uluslararası tekelci sermayeye karşı. o rtak hücumları g üçlendirmekted i r. .

Burj uvazi, p roleta rya enternasyonal izminin ne büyük b i r kuvvet oldu­ ğ unun farkı ndad ı r. Bundan dol·ayı da. bu prensipi yozlaştırrnaya ve işçi' h a reketine mill iyetçiıik zehrini aşıl,amaya ça lışıyor. Yanlış a nladı kları ulu­ sa l menfaatleri koruma a d ı na uluslararası yükümleri a rka plôna itenler de, bu davrqnışlariyle burj uvazin i n değirmenine 's u taşı m ı ş ol uyorlar. Şunu ı:la

belirtelim ki, proleta rya entemasyonalizm i, !liiç bir za man ulusal çıkarları küçüımsemez, hiç bir zam a n bütün a ğ ı rl ı ğ ı tek yanJı olarak d ünya devrim ha reketine vermez. Onun böyle davra nışlarla d a hiç bir i lg isi yoktur. Işçi hareketinin her müfrezesinin u l usal ve enterna syonal yükümleri d i ­ ya lektik b i r birlik� kaynaşmıştı r ; bunların n e birine a ğ ı rl ı k veri lebilir, ne de öteki küçümsenebilir. Gerek iç, gerekse dış politika sanatı da. bu bir­ liğin doğru olarak anlaşı l masından i ba rettir.

.. kuvvete dayanan» politikası e rosı nda büyük bir ayrım bulunmadığ ı iddia­ larını ' ileri sü rüyorlar. B u iftiracılar, böyle iddialarla şu gerçeği h a l kların

gözlerinden g izlemeye çalışıyor/a r : B i r "üstün devlet» - yani Birleşik Ame­ rika - her gün Viyetnamda kad ı n ve çocukları bombalar altında öldürü r­ ken, - onların yine " ü stün devlet.. olarak niteledikler; - Sovyetler Birliği, özg ürlükleri iç i n savaşan halklara, hiç bir karşılık beklemeden, her türlü , yard ı mlarda bul unmakta d ı r. Anti-k,omünistler tarafından «tutucu g üçler» ve « bü rokrasi kurban ları »

olarak gösterilmeye çalışılan sosyalist ü l kelerin işçi sınıfı, Asya, Afrika ve Lôtin Amerikada - kısaca d ü nyanın her köşesinde - sava şa n kardeşleriyle,

kurtuluş savaşla rıyla etkin bir dayanışma halinde b u l unmakta d ı r. Bu da-

22

Kurtuluşun hedefi: Insan Marks ve Engels'in sözkon usu ettiğimiz d ô hiyane eserinin tek hedefi ile

anlamı, insa nd ı r. Sömürüden azot, dOğClYI emri a ltına a l a n ve topl umsal i,lişkileri bilinçli olarak düzenl iyen insa n !

Elele veren ü reticiler, ü retim a raçları üzerinde kend i m ülkiyet ha kları n ı sağ ladıktan v e topl umsal ü retim plôn gereğ ince d üzen ledikten sonra. yoşayış koşulları nı d a kontrolleri a ltına a l m ı ş ol urlar. . Bireyin çok ya n l ı gelişmesini sağ l ıyan koşullar b u suretle yaratı l ı r ve böyle toplumda ,; her ,

(3)

K. Ma rks, F. Engels, Eserleri,

c.

4, s. 459. 23


bireyin serbestçe gelişmesi, herkesin serbestçe gelişmesi koşullarını yara­ , tır.« (4) Sosyalist toplumdaki uygulamalar açık-seçik göstermiştir ki, sosyalizm insanlığın önünde ufuklar açmakta, in�nın gqcünü ve yetenekler ini geliş­ mekten a l ıkoyan bütün engelleri orti:ıda n kc;ıldırmakta dır. Yani dünyayı kurmakta (lIon insanlar, toplumsal hayeıtın her c;ılanını geliştirmek ve yö­ netmek için bütün okınaklara kavuşmakta dırlar. Ve inson, gerçek bir top­ lumsal varlık haline gelmekted ir. Marksist 'hü�an izmin � macı da budur. Marksist hlimanizmi n özü, insanın YEltkl.nleştir ilmesine ilişkin soyut bir ideal değil, sosyalist toplumun gelişmesin i, $osyalist kişiliğin menfaatler iyle ihti­ yaç ve emellerinin gerçekleşm esini sa�ıyan gerçek koşullard ı r. , Sosyalist kişiliğin mônevi, ' fiziksel � ahlôki düz�yi ne �erecede yük­ sekse, insan, toplumsal ilişkileri o oranda bir güvençle benimser. Her işçi, her köylü ve ller aydın, sosyalist mülkiyetten en yetkin biçimde yara rıanma ve yarattı kları emek değerlerin in dağıtı mı ile ilgili kararlara katkıda bu­ lunma �akkına sahiptir. Onlar, toplumsal zengi n li klerin gerçek yaratıcı­ ları oldukları bilincine bu suretle varmaktad ırlar. Kapitalist sömürü siste­ minde böyle hak ve böyle bilinç yoktur. Sosyalist toplum ise, sahip oltluğu olanak ve üstünlükle ri, emekçileri n bilinçli eylemleri dışında gerçekleştire­ mez. Kısacası', tüm halk katı lmadan, ne sosya,list devlet güçleni r, ne de sosyalist demokrasi yetkinleşir.

özgürl'ü k, �şitlik ve kardeşlik şiarlariyle, insa n l ı k, eskiden beri, insanın insana düşman' olmıyacağ ı, devletin, yabancı ve düşman bir güç 'hal inde emekçilere cep'he a lmıyacağı, söm ü rünün, horbin ve ezginin ortadan kal­ kocağı toplumsal ilişkileri yaratmok emelindeyd i. Marks ve Engel-s, bu e'm elleri, felsefe, ahlôk bilimi ve nayaller alanından alarak, ilk defa ger' çekliğin te(T1eli üzerine oturttular ve .bilimsel okırak gerçekleştirme yolla­ rını gösterdiler. Anti-proleter «sosYfllizm »in güçsüzlüğü

ki devletçe örgütlenen ilk anti-komüni st 1 852'deki Köln dôvasında dôva d ı r -, .. Komünist Partisi Manifesti » de, savcının 'suç delili olarak gösterdiği belgeler arasındayd ı. Savcı, temsil ettiğ i sınıfın duygularını , bü­ yük. bir belôgatle ortaya koya rken, .. Manifest»in üçüncü bölümünü sükCıtle geçiştirdi. Çünkü bu bölümde, bilimsel o lmıyan, anti-proleter « sosya lizm»· i n türlü biçi mleri eleştiriliyor du. Zenginler sı nıfının ve generalleri n çıkar· larını koruyan "'huhuk .. un temsilcisi olan savcı, proletarya ve komünizm düşmanların ın teorik güçsüzlükle rini o rtaya koyan .. Manifest .. in bu bölü­ mündeki kanıtlar üzerine dikkatleri ı çeiqnenin, savunduğu sınıfın çıkar­ larına uygu n olmıyacağın ı herhalde a nlarn ıştı. -

(4) K. Marks, F. Engels, Enserleri, 24

c.

4, s. 447.

O zama nki Köln savcısının yolunu izliyenler bugün de az değildir. Ve buna hiç şaş'm amak gerekir. «Manifest»in yayı mlanışının 1 25. yıldÖnümü dolayısiyle « New York Times», « Frankfurter Algemeine Zeitung» ve diğer burjuva gazetelerinde seri halinde çıkan makalelerde de, bu üçüncü bö­ 'Iümün sözü dahi edi l miyor. Alman Sosya l Demokrab Partisi Başkanı Brant da, F. Engels'in 1 50. doğum yıldönümü münasebetiyle Vuppertol'de söyle­ diği nufukta bu konuya değinmemiştir. ' Ne var ki, bilimsel komünizmin, burjuva ve küçük burj uva i deolojisine karşı yürütülen mücadele sü recinde yoratıldığını sükCıtla geçiştiri rsek, « Ma ­ nifest» üzerinde konuşamaz v e bu eserin özünden söz edemeyiz. Marks' ve Engels şöyle demişlerd i r : « Komünist. devrimi, geçmişin mirası olan mülki­ yet ilişkilerinin en radikal biçimde kopa rı lıp atılmasıdır; bu devrimin, ge­ lişmesi 'boyunca, geçmişten kô lan fikirlerl� bağ ları n ı en radika l biçimde koparması hiç de şaşılacak bir şey değildir.» (5) Burjuvazinin durmadan hortlattığı ve kumazca entrikalerla yaydığı fikir­ ı'e rden biri de, toplumsal ilişki lerde '(sosyal g üvenlik, refah, demokrasi ve insan onuruna sayg ı sağlamak için) güya, devrim savaşı' yürütülmeden de köklü değişimler yapıla bileceğ i, mül�iyet i l işkilerinde temelli bir değişiklik meydana getirilebileceği iddiasıdır, � Ma nifest»te eleştirilen feodal-gerici ve burj uva «sosyalizm i » ve ütopik sosyalizm teorileri ile bugünkü reviz­ yonizm ve sosY'aldemokratizm teorileri a rasında birçok benzerlikler vardır. Onlar da, kapimlist .. paza r işletmeciliğ i »nin « kutsal ineklerine» dokunma­ dan, � mekçi yığ ınlarına istedikleri nimetleri vaadediyorla rdı. Marks ve Engel's, kendi zamanlarının « burjuva sosyalizmi »ni şöyle suçluyorlardı : «O, gerçekte, ıproletaryodan, ya lnızca şimdiki toplum d üzeninde ka lmasını, fakat bu toplum hakkındaki düşmanca fikirlerinden vazgeçmesini istemek­ tedi r. » (6) Gün'ü ln üzün .. burjuva soyalistleri .. daha da i leri g idiyor ve Marksizm­ leniniZ'm i n eskidiğine, «Manifest»te ortaya konan ödevlerin ancak «de­ mokratik .. ve «hümanist» soyal izm yol uyle gerçekleştirilebileceğine işçi sınıfını inandırmaya çalİşıyorlar. Burada, sırası gelmişken, tarihin tecrübe ve derslerine şöyle bir göz atalım : Insanlığın harp tehlikesinden kurtulması ve varlığını devam etti re­ cek normal koşulların ya ratı l ması uğrunda en fazla kimler çalışmışlardır? Her iki d ünya harbini de kundak l ıyon ve zamanımızda da ÇinoHindi ile Yakın-Doğu'da canavarca bir harp yapan komünizm düşmanları mı, yoksa Sovyetler Birliği Komünist Partisinin XXiV. Kongresinde kabul edilen Ba ­ rış Programı'nı, Marks, Engels ve lenin'in vasiyetierine uygun biçimde ger­ çekleştiri�mekte olon .. Manifest" yolund�:ın yürüyenler midir? Insanın insanı sömürmesi ve halkların yeni-sömürgecilik biçimiyle ulusal ezgi a ltında tutulması hümanizm m idir?

(5) K. Marks, F. Engels, Eserleri, c. 4, s. 446. (6) K. Ma rks, F. Engels, Eserleri, c. 4, s. 454. 25


Sosyalist ülkelerde, açlık,

okuma-rozma bilmezlik, bunalım ve işsizlik,

milliyetçilik ve şovinizm, ırkçı kin

ve

kadın eşitsizliği

ve

kapitalizmden kal­

mış oları daha birçok toplumsal mQI'CiZ neden tamamiyle ortadan kalk­

mıştır? Gerçek demokrasinin

savunue�rı kimlerdir? Bütün bu kim Iddia edebilir?

talist to'plumda gerçekleştirilebileceğlni \

işlerin kapi­

Kültür alanında gerçek devrimi sadece sosyalizm gerçekleşti rmiştir : öğ-

retim ve eğitimde halk düşma nı ayrıcıalıklar kaldırılmış, genel

öğre­

hal k

nim siste�i kurulmuş, emekçilerin bUimde, teknikte ve sanatto yaratım yeteneklerini geliştirmek için bütün 'Burj uva teorileri ile reformist ve

<:ikınaklar sağkınmışt! r. revizyonist teoriler ve bu

o rada kapita­

list ülkelerdeki çeşit çeşit iktidar paı1f/eri 1 25 yı ldan beri «gerçek.., « hü­

manist» ve .. demokratik » sosyalizmin: reklömını yapmaktadırlar. Çünkü,

p

to lumun temel sınıfları arasındll,ki

makasıar alabı ıdiğine

ka bir deyişle, sözümona ..demokratik sosyalizm ..!n, ne

açılmakta, baş­

demokrasiye; ne cıe sosyO Hzme benzemediği uygulo ;" ada , ortıcly� çıkmaktadır. ,Başka türlü de olamaz. Zira onlar, kapitali:zmin yıktlocagından korkmakta, bu y ü zden de

işçi sı nıfının savaşarak kazandıği politik ve ekonomik iktidarı reddedip

.

abluka altına olmaktadırlar . .

Biz' komünistler, doğruluğu so'syalizmin kuruluşunda her gün onaylanan

«'Komünist

« . . . Manifestin tarihi, çağdaş işçi hareketinin tarihini önemli derecede hali flazırda, hiç kuşkusuz, bütün sosyalist litera tür içinde en uygun, uluslararası çapta en büyük prestije sahip bir eserdir, milyonlarca işçi tarafından benimsenmiş ortak bir programdır . . . "

yansıtmaktadır ; « Man ifest»,

F. Engels

«Bu eserde yeni dünya görüşü , toplumsal hqyatı da içine alan ardıc" m'Çl teryalizm, gelişmenin çok yanlı ve derin bilimi olon diyalektik, sınıf sa­ vaşı teorisi, yeni toplumun - komlihist toplumu nun - ya ratıcısı olan pro- , letarya nın dünya ça'Pı ndaki tarihsel ' devrimci rolü döhice bir açıKlık ve pa rlak lı k la

ortaya kOll'muştur.

« Komünist Manifesti ..,

temel

politik S(jvoşın taktiği olarak, Marksizmin şu « Ko nistler, e n yakın amaçlar için ve işçi

h ükmünü yükseltmiştir:

sınıfının menfaatleri uğrunda savaşırlar, fakat geleceğini de savunurkir... '

aynı

zamanda hareketin

V, /. Lenin - «Komünist Partisi Manifesti", 1 25 yılda, 1 01 dilde 1 .1 00 defa yayınlanmıştır.

Partisi Manifest i » prensiplerine (hem teori, hem de ugyulama

akınında) ileride de sadık ka'/acağız.

1 848'deki ..,hayalet», bugün gerçek bir devdir. Ama, Ma rks'ı i nkör

yi, yalenlamayı meslek haline getirenler ne

ol m �ştur?

Onlar

artık

etme­

adı-sanı

o�mıyan ölülerdir, Hayat, bunlara gülüp geçmiştir. Bugünkü, yarınki anti­ komünistleri bekliyen akibet de' bundan başka ,bir şey değildir.

Zam:anımızın' kaderi, Marksist- Lenin ist partilerin yönetiminde zaferden

liafere koşan , işçi sınıfı' tarafırdan belirleniyor. Bu partiler «'Ma nifest»in prensipleririi, kendilerine, düşünce- ve eylem kılavuzu yapm ı şla rdı r. Bundan 1 25 yıl önce, işçi sınıfına ilk defa .. Bütün ülkelerin proleterleri,

birleşiniz ! » çağrısında bulunulmuştu. O zqmandan beri sosyalizm, yeryü­

zü n ü n hemen hemen üçte birinde kökleşti, dünya komünist hareketi güç­ lendı. büyüdü, mazlum uluslar, kendi kurtuluş savaşla rında büyük zaferler kazandılar.

Çağdaş dünyadci değişimler, yasal

ve

kaçınılmaz bir z�runluktur. Işte

bu yasal ve kaçınılmaz zoru nluk, « Komün ist Pq rtisi Manifesti»nde ispat

edilmiş ve öngörülm'üştür.

* «Ben . . . doğrudan doğruya işçiler ıçın hazırlanan «Manifest ..te dahi

bütün sistemleri

attım

ve onların yerine, koşullar, insanlar ve gerçek

lumsal hareketin genel sonuçları hakkında eleştirlci bir

a n layış

top­

getirdim...

K. Marks , 26

27


Uluslararası konsernlerin stratejisi Lüdvig Mü/ler, Frits Rişe Komünist ve işçi partileri, dokümanlarında, gerek u l usa l, ' gerekse ulus­

l o rarası çapto ekonomide, devlet yöneti minde ve toplumsa l hayatt� tekel­

lerin kuvvet ve kudreti nin hızla a rttığ ı n ı bel i rtiyorlar. Onde giden tekel

birlikleri, birleşme veya kooperotifleşrT)e yoluyle, d ü nya kapitalist ekono­

misinin bazı kollarında başta nbaşa._ kumonda mevzileri n i ele geçirebil­

m işlerdir. Bunların çok uluslu karma yapı sı n ı n g üçlenmesi temeli üze­

rinde, yeni « ulusa l » ve uluslararası kolonizasyon biçimleri ortaya çık­

m a kta d ı r.

Uluslararası tekeller bugün özel bir önem kazo n m ı şlardır. Genel mer­

kezden yönetilen işletmelere sahip bulundukları b i rçok memleket ve çeşitli

kıtola r onların eylem a lanı d ı r. Uluslora ra sı tekeller bugün kapita l i st dün­ yada elde edilen bütün gaydsafi milli hasılanın yaklaşık olarak oltıda birini ü retmektedi rIer.

Uluslararası tekellerin yabancı ü lkelerdeki yatırı m ları, Ekonomik Işbir­

liği ve Ka lkınm a Teşkilatı veri lerine göre, d a ha 1 96B yılı ndo 90 milya r

dola r civarındayd ı: Bu tekel ler 1 972 yılı nda 300 m i lya r dolar tutorında mal

ü retm işlerdir. Bu d o bütün d ü nya kapitalist tıca reti hasılasından daha fazl,a d ı r.

U l u slorarası tekellerin ü retim ve s ü rümünün yüzde 75'ini hattô daha

fazlasını, yabancı ü l kelerdeki « ba ğ ı msız .. yavru kumponya lar ve elbirli­ giyle yöneti len yavru firma lar vermektedir. Ve bugün Amerikan firma la rı n ı n

yabancı yavru kumpanyaları tarafı ndan elde ed i len ü r ü n ü n toplam değeri. Birleşik Amerikanın tü m ihracatı tutarının dört m i slini geçmektedir.

Bu d u rum, emperya l izmin V. i. len i n' i n işoret ettiği k<Hakteristik çiz­

g i l erinden biı:i olarak, yeni bir sermaye yoğunlaşması d üzeyine varı ldı­ ğ rna tanıkirk etmekted ir.

(ve bazı tröstler) za manı mız için tipik olma kta devam ed iyorlar. Bu g i bi

konsernler sermaye yayı l ı m ı nı her şeyden önce dolaysız yatı rımlar (.. ya­ bancı ü l kelerde i kinci ayak» için dayanak pol itikası) biçi m i nde gerçek­

leş.tiriyorla r. Bu alanda, başlıca emperya list güç ve emperya listlerarası çelişki merkezleri a rasında (ABD, Avrupa Iktisa d i Birliği ve Ja ponya) be­ lirl i bir d i slokasyon (yer değ işti rme) göze çarpıyor.

Ha rpte uğra d ı ğ ı yenilgi sonucunda Alman emperya l izmi ya klaşık olarak

20 m i lya r Alman markı tuta rında yatı rı mdan yoksun oldu ve yabancı mem­

leketler sermaye pazarı üzerindeki etkisi n i fiilen kaybetti. Buna rağ men.

Batı Al man sermayesi son yıllard a yabancı ü l kelerdeki mevzi lerini iyice · güçlend i rmeye muvaffak oldu (aynı şey Japonya için d e söylenebilir).

Orneğin, 1 965-69 yılları döneminde Batı Almanya'nrn dolaysız yatırım lar biçimindeki serl)1oye . ihracı, yılda, ortolama olarak 2,08 m ilyar markı

buld u ; bu m i kta r. Ham burg Ekonomi Enstitüsü'nıün hesaplb rına göre, ya l ­

nız ABO'nin sermqye , ihracından (11,73 m ilyar ma rk) daha küçüktü. Ve ·ABO'nin d ı ş d ü nyad a ki nüfuzu a ğ ı r basma kta devam etse de, Batı Al man ve Jaıpon konsernlerinin . mal i h ra cı a l a n ı nda bel i rli bir üstü n l ü k sağ la d ık­ ları söz götürmez.

FAC ulusl'arara s ı konsernleri Batı Alman emperya l izminin yayılmasında

başlıca rolü oynamaya başla m ı şlard ı r. Bunlar, her şeyden önce, .. l G Far­

ben » kimya tröstünün uzantıları olo n « Sayer AG», « Bod ische Ani l i n - una

Soda-Fabrik» (BASF) ve «Fa rbwerke Hoechst» konsernleridir. Memleket d ı şı n da 5,21 m i lya r mark kad a r aktifi olon bu konsernler d ı ş ekonomik ' yayı lışın başında gelmektedi rler. Bunları n <;ı rd ı ndan do i elektro-teknik

tekelleri (2,4B milyor mark a ktifle) ve otomobil kumpanyaları (1 ,90 m ily�r mark a ktifle) gel m ekted ir. Bu orada FAC devlet ekonomi sektörü de mem­

leket d ı şında a ktif bir yotı rı m eylemi yürütmekted i r.

Bugün uluslararosı konsernlerin iç kaza nçları d ü nya kapitalist ticaretinin

giderek o rtan kısmını 'teşkil ediyor. Bu- da, esosları V. I. lenin'in em per­

yalizm hakkındaki eserlerinde derı n i ne ta hlil edilmiş olan ul uslararosı

Ekonomi k hayatı n süratle enternasyonalleştirilmesi, büyük konsern lerin

tekel leşmen i n daha yüksek bir d üzeye çı ktığ ı n ı n yeni bir ka nıtı d ı r. Büyük

gel iştirmelerine im kôn veriyo r. 13 u eylem ve gelişme-; ya l n ızça i·h racat hac­

yeni, uluslara rası kapital ist işböl ü m ü ve ü retimin toplumsa l/aşması aşa­

tüm ka p italist siste m i çapında eylem göstermelerine ve bunu alabildiğ i ne m i n i n artmasında değ il, daha fazla s ı n ı r-ötesi yavru kumpanya la rı n ve

genel ko pitalist üretimjn � ortoklaşa katı l'a n kumpanyaların işlemlerinin a rtmasında kend ini gösteriyor.

Şüphesiz ki, bugün «temiz» biçimde uluslaroro s ı Imnsernler, ya n i çeşitli

memleketler tekellerinin 'ortaklaşa sa hip. old ukları konsernler henüz nis­

peten azd ı r. Fakot eğilim bu yönde gelişme göstermektedir, zira u l us­

banka ve finans gruplarının şahsında uluslararası finans kapita l i bugünkü ması n ı n devinim zem bereği n i teşkil etmekted i r.

. Ekonomik hayatm enternasyonalizasyonunda finans -kapitalin rolü V. I. lenin, tekellerin finClns ve yatırım işlemlerinin, öncelikle, kapitalist

d ü nyayı ku'ş otan büyü,k ba nka lar ve finans g rupl·arı örg üsü tarofı ndan ger­

larorası kapita list yoğ unlaşma n ı n çok çeşitli biçimleri kaçınılma z olarak

çekleştirildiğini gösterm işti. Şimdi bunların rolü daha çok a rttı. En önde

yönetilen tekeller doğmaktadır. N e var ki, çoğ u ohvolde « u lusa l .. temele

J a pon, B'i Fra nsız ve 7'si de Batı Alma n ba nkası d ı r. Bugün ABD banka­

uluslara rası sermaye ile kurulan ve onun kara kterine uygun metotla rla

dayanan ve yobancı ü l kelerde de eylem gösteren uluslorarası konsernler

28

gelen 1 00 kada r aksiy,qner banka içinde 2B'i Amerikan, l B'i Ingil iz, 8'i

ları n ı n yabancı mem leketlerdeki 536 şübesinden 1 1 6'51 Botı Avru pada d ı r.

29

.


Bunları n aktifi 52,6 milya r . dolardır., Avrupa Ekonomik Birliği (AEB) çer­ çevesi içinde 40'ron fazla Ameriko n ve 30 Ingiliz bankosı eylemqedir. Batı Almanyada - 1 972 ıMart sonu verilerine göre - 9'u Amerika n bankası olmak üzere 30 kadar yabancı banka eylem göstermektedir. Fakat Batı Almanyadaki bütün yabancı bankaların işlemleri genel ·hacminin üçte ikisi (toplam 1 5,4 milyar markın 1 0 milyar kadarı) 57 şübeye sahip bulu­ nan bu 9 Amerikan bankasına d üşlYlekted ir. Daha 1 960 yılı sonunda Batı Almanyadaki bütün yabancı banko'larin işlemleri topla mının ancak 1 mil­ yar mark sınırmda kalması, dikkate dejler. Batı Alman ekonomisinin doğrudan doğ ruya yabancı bankalardan al­ dığı kredilerin toplamı 1 5,2 milyar matkı bulmaktadır. Büyük bankalar ve banka birlikleri. sermayenin ve üretimin enternas­ yonaHzasyonu süreci.nin örgütleyicilerı rolünü benimsiyorlar. Konsernlerin uluslarorası stratejisi çerçevesinde, her yerde, sermayenin merkezleştiril­ mes/ne çalışılıyor. Bu stratejinin özelliği, finans gruplQrının gittikçe daha aktif biçimde vlusal ekonomik, politik ve askeri kuvvete, aynı zamanda­ uluslara raşı askeri-poHtik ittifaklara ve devlet-tekel birliklerine (NATO, AEB) dayanmalarıdır. Yeni finans g rupları, silahlanma politika ve ekono­ misinde ve emperya l izmin askeri-sanayi kompleksinin yaratıl masında önemli bir rol oynamaktadırlar.

:

!

karşı yönelmektedir. BQtl Avrupayı gözden kaçırmayan FAC büyük ser­ mayesi, Kuzey Amerikada (Kanada), Gü ney Amerikada (önceli kle Brezilya ve Arjantin'de) ve aynı zamanda Güney Afrikada yayılmaya gitgide artan bir ilgi' göstermektedir. FAC konsernlerinin yu,ıtdışı durumu (1971 yılı)! I ri işletmeler veya yurtdışı işletmelere katılış

Konsern grupları

.. Volkswagen » .. Siemens .. «AEG-Telefunken .. " Bayer�., « MercedesBenz .. ..Mannesman

Yurtdışı ticaret Gelir (milyar ma rk) eyl. emi (ihracat ve yurtdışında üretim toplam 0larak)2 Top- Yurt- Top- Yurtlam dışı yüzdelerle lam dışı Istihdam sa hası (bin kişi)

41

202

42

1 7,3

8,2

71

79 140

306 178

72 18,4

14,7 9,1

6,S 2,6

40 31,2

1 0,1 1 2,7

6,5 S,S

61,4 47,S

91 26 35

138,3 147 27 86

36

7,18 0,81

29,S

federal Alman Cumhuriyetinde tekel/erin gücü artıyor Prof. Krelle'nin yönetiminde bir eksperler g rubu, 1 960 yılında, bütün üretim araçlarının yüzde 70'inin FAC nüfusunun ancak yüzde 1 ,7'sini teş­ kil eden bir g rup ailenin elinde bulunduğunu tespit etmiştir. (Prof. Sieb­ ke'nin verilerine göre, 1 966'da yüzde 14 ailenin elinde.) 1 968 yılı nda 1 .000 kadar ve daha fazla işçi çalıştıran işletmelerde, istih­ dam edilen işgücü , toplamının yüzde 50'si ve sanayi gelirinin yüzde 54'ü bütün firmaların yüzde 2,3'ne d üşüyordu. Işletmelerin yüzde O,09'unu teş.­ kil eden 88 konsern, bütün sanayi gelirinin yarısını ellerinde toplamış­ lardı.

Bu veriler, iri işletmelerin ağ ı r I?Qsan bir rol oynadığı na v/' FAC eko­ nomi kol larının birkaçında muazzam bir kuvvet yoğunlaşması olduğ unC! tanıklık etmektedir. En büyük Batı Alman konsernlerinin nüfuzlarının art� ması, kapitalist dünyasının en önde gelen 1 00 kum pdlıyasının listesinde de yansıdı. Şimdi FAC bu listede (1 3 kumpanya ile) ikinci yeri alıyor ve hemen (56 konserni olan) ABD'den sonra geliyor. Fakat derhal belirt­ meliyiz ki, en başta gelen Ameri,kon « Oeneral Motors .. konserninin geliri, 1 971 'de, FAC'rin en bUyü k kumpanyası olan "Volkswagenwerk» konser­ nintn gelirlni beş kat aşmıştır. FAC ul usl·ararasl konsernlerinin esas dış ekonomik yayılma gücü, giderek daha çok Amerikan ve Japon firmalarına

1 . 1 971 iktisat yılı ticaret bilônçosu verilerine göre. 2. 1 969 yılı verileri. «Aus'senhandels-Blötter der Commerzbonk ..ın 1 970 yılı 1 6. sayısından a lınma. Emperyalistlerarası çelişkilerin ve rekabetin keskinleşmesi Uluslara'rosı tekellerin yayı lışı ta hlil ed ilirken, 'çağdaş emperya lilimin tüm ekonomik ve politik gelişmesi üzerinde bu yayıl ışın ya ptığı çok yanlı etkinin özellikle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Yüksek düzeyde tekelleşme ve enternasyonalizasyon, Avrupa Ekonomik Birliğ i ve Avrupa Serbest Ticaret Bidiği tipinden uluslararası ekonomik gruplaşmakır çerçevesinde kapitalist enteg �syon sürecin in, bu objektif sürecin hızlanmasına yardım ediyor. Urneğ in, Ortak Pazar, tekellerin· yeni bir uluslararası yap ılışla ortaya çıkmalarının hem sonucu, hem de kata­ lizatörü sayıl ı r. Bu olu ş mada, birinci "olarak tekellerin kendi durumlarını g üçlendi rmeyi amaçlayan rekabet mücadelesinin şiddetlenmesi, ikinci ola­ rak da iktida rı n enternasyonalizasyoriuna tekeller tarafından hız verilmesi önemli bir rol oynadı. Tekelleşmeyi boyuna mahmuzlıyan etken, g üm rük­ lerin kaldırılması, devletlerarasi programlama uygulaması ve ulusüstü merkezi organlar tarafından al ınan kanun gücünde ted birlerdir. Tekeller, böylece, egemenliklerini güçlendirme, 'geniş ve g ümrükten arını 'k bir pazar 31


ara maya intibak etme ve aynı zaman'da giderek artan sermaye ihtiyaç­ ları n ı gide�me ve bu sermayeyi daha etkin biçimde kulla nma olanak­ larını bulma ktadırlar. Ortak Pazar'a dahil ü lkeler hükümetleri ve bu örgütün kurumları� tekel­ lerin bir dediğini iki etm iyor, onları n çıkarına elverişli hukuki ted birler alıyorlar. Netekim, sermayelerin serbestçe hareketi (dövizlerin serbestçe başka dövizlere çevrilebilmesi), sanayi kumpanyaları ve bankalarının şü­ beler açobilmeleri ve gerçekte hiç bir sınır tanımıyan ve yl!;lni zaman tari­ hinin gördtiğü en büyük proleta rya a kı nı na sebep olan işgücü hareketi serbestliği hep hukuki kura llara bağ lanmış bulunuyor. Emperfalizmin ortaya çıkışiyle bağl ı olan ekonomik hayatın enternas­ yonalizasyonu süreci, ü retim ve haberleşme-ulaştırma araçları a la n ı nda birçok setleri silip 's üpürmüştür. F,a kat ortaya çıkan devlet-tekel birlikleri, aynı zamanda emperyalist sistem çerçevesinde birbirleriyle rekabet eden gruplaşmalar teşkil etmekted irler. Bugün a rtık kapitalist dünyada birbirleriyle kıyasıya rekabet eden ABD, Batı Avrupa (AEB) ve Ja ponya gibi çok güçlü Uç merkez meydana gelmiş bulunuyor. 1 960 yıllarında Batı Avrupada FAC'nin rolü bilhassa arttı. Fa­ kat ABD tekElileri, .. Altılar» grupunda emperya listlerarası rekabetin. daimi ocaklıa rını meydana getirmişlerdir. Bu reka bet ocaklıarı « Dokuzlar» g rubu içinde da ha do a rtmıştır; zira ABD tekel lerinin Ortak Pazar'a yeni katılan. ülkelerde, genell ikle hemen bütün Avru pa kapitalist memleketlerinde ol­ duğu gibi, Amerikan banka larının şübı;ıleri veya yavru kumpanyalar biçi­ m inde sağ la nmış güçlü mevzjferi vardır.

Rakipler durumlarını güçlend/riyor/ar ABD uluslarora,sı konsernlerinin sermqye yatı rımı st�ateji'si, işin başından beri, önçelikle Batı Avrupa sanayiinin hızla gelişen çağdaş kolları na nü­ fuz etmekten ibarettl. Bununla, birbiri a rdından ortaya çıkmakta olan g ümrük ve pazar kuruluşları nı kesinlikle etkileme koşulları n ı n bir a n önce yaratılması amacı güdüı üyord u. ABD konsernleri. tarafından Batı Avru­ pada 'Yaratilan sanayi imparatorluğunu, kapitalizmin en ateşli övücüleri bile »dünya 'ö lçüsünde ikinci devlet.. olarak adlandırıyorlard ı . Avrupa Ekonomik Birliği'ne dahil ülkelerin kendi tekelci g rupları, ara­ larındaki çelişkilere ve rekabete rağmen, bugün Amerikan egemenliğine nasıl karşıkoyacakları kayg ısına düşmüşlerdir. AEB organları, nükleer enerji, elektronik, roket yapım ve kuruculuğu ve hayvancılık alanla rı nda Birleşik Amerika ile aralarındaki mesafeyi, birçok ülkenin bu sanayi kolları ndaki orta k çabaimiyle ka patmaya ça lışıyorlar. Bütün bunlar, devlet ya rdımına dayanarak « ulusal » konsernleri ..Avru­ pa » ya pılışlı kons'e rnlerle değiştirmeyi, yani tekellerin u luslararaSı ortak

mülkiyetini meydana getirmeyi amaçlayan bir tekel leşme prensibine göre yapılıyor. AEB Komisyonu'nun reımi bir muhtırasında şöyle deniliyar: ..Konsernlerin birleşmesinin ve hukuki. temeller üzerine geçirilmesinin ya­ nısıra, üretim yoğ unlaşmasının ekonomik ge�eklikten doğan birbirine bağlı müesseseler . biçimi de vardır. » Bunun la da, «ulusal » konsernler mevzileri n i rakiplerine terketmek zorunda kalmadan, sermayeyle birleş­ ' meler, üretim kooperatifleşmesi ve. bilimsel-teknik değiştokuş frostedil. ' mektedir. Gerçekte, şimd ilik «Avrupa » yapılışiı yalnız iki konsern örneği vardır ortada. Birincisi, 1 961 yılında Batı Alman «Bayer-Agfa » konserni ile Bel, çika «Gevaert» kumpanyasının birleşmesiyle meydana gelen konsern ; ikin­ cisi de 1 969'da roket ve havacı l ı k scınayii alanında kurulan. .. VFW-Fokker» Holland a - Batı Alma n karma kurnpanyasıdır. Aslında, bu kuru luşlar da . «temiz» Avrupa kumpanyaları değillerdir, ve buna hem AE'B memurkırı, hem de konsern yöneticileri .. esef» etmektedirler. Uluslaro rası kumpariyaların ku r�ıl uş koşullarının, en yakın gelecekte «Avrupa Aksiyoner Birliği » statüsünün kabulüyle yoluna konulması öngö­ rülmektedir. Yönergel'er temeline day;anılara k kurulan böyle bir kumpanya (<<Europa-AG»), Avrupa Mahkemesin'ce kaydı yapıldıktan. sonro, belirli ölçüde bu mahkemenin yargısal hak ve yetkilerine tabi olacaktır. Fakat bu ta kdirde bile, kendi statüsü bakımından büsbütün devletüstü bir kurum olmıyacak, zira vergi ödemekle yükümlenecek ve yönetim merkezi bUlun­ duğu ülkenin yasalarına göre eylem. 9Österecektir.

Şimdiki Ortak Paza r ülkelerinde sQyıca pek az konsern, te�llerin ortak mülkiyeti haline getirililebilecek durumdadı r. Fakat gelecekte, birbiriilin rakibi olaca'k «Avrupa sermayesi » merkezlerinin meydana gelmesi müm­ kündür; netekim yoğ unlaşma sürecinirı AEB ulusal hüküm l'e,i ve kurumları tarafından körüklenmesi, gelişmeye kaçınılmazlıklo bu yönü vermektedi r. «�vrupa» yapılışlı , konsernler AEB pazarlarında iç rekabeti herhalde sınır­ lıyacak olsalar da, Amerikan sermayesinin egemenliğine karşı denge sağ­ lama gereğ iyle ortaya çıkan bu g i bi kuruluşlar ,hiç bir zaman AEB'nin te­ kellerle i l g ili yasalorıyle sınırlanmıyacaktır. AEB'niıı karteilere ilişkin yasa­ ları, gayet güçlü çelik döküm komp�ksleri meydana getirilmesini engel­ lemiş değildir. 1 �68 yı l ı nda Batı Alman ..August This.s en-Hütte» ve .. Phö­ nix- Rheinrohr» konsernleri birleştileq 1 970 yılında da .. Monnesman .. ve "Thissen» elbirliğiyle boru ü retimine geçerek (yı lda 2,5 milyar mark getir), Batı Almanya paza rı ıiın yüzde 70'ini .l('E! AEB paza rı n ı n da yüzde 30'undan fazlasını kapladıla':. Bütün Orta k Papar . memle�etlerinde buno benzer bir gelişme görülebilir . Bu süreçlerin .. hukuki .. yönüne gelince, V. i. lenin bunu şu sözleriyle ' çokta n bel irtmiş bulunuyor: « Ka pitalistl.er, kartelleri, sendikaları, tröstleri kura rken, kurtuluş tekellerde, diyorlardı. Burjuvazinin politik önderleri de, dünya n ı n henüz bölüşülmemiş kısımlarını bir a n önce ele geçirmek ü �ere, 33


naşmadığı ta kdirde, konsern, nis�eten büyük bir kolaylıkla başka ülkeye geçebilmektedir. Bir devlet, dev firmalardan oluşmuş çok uluslu bir işletme veya g rupu yüksek vergiler yükliyerek :'cezaland ı rma ..ya g i rişti mi, bunlar hemen bütün kuruluşlarını, yatırımlarını ve kazançlarını - tüm eylem­ lerini - bir başka devlete aktarmaktadırlar. Bu ha reket ka biliyeti üstü n ­ lüğü, bi /im ve teknolc;ıj i ni n hızla gelişmesi sonucu olarak d a h a fazla artmaktadır. (6)

kurtuluşun tekellerde olduğunu tekrarlıy,o rlardı.» (3) Aynı «felsefe», AEB ortamını kapsıyon yeni rekabet biçimlerinin de temelini teşkil etmektedir.

Uluslararası konsernlerin , egemımlik metotları Artık uJuslararasl sanayi ve banka konsernleri biçim i n i almış olan mil­ letlerarası tekelci sermayenin egemenlik. g ücüne ve metotlarına, burjuva ekonomistleri ve politik yazar/arı bile karşı çıkmak gereğini h issediyor/ar.

Alman Sendikalar Birliğ i'nin Ekonomi Enstitüsü rorafından yapılan, bır incelemede, «toplumsal i lişki/er ulusal sistem inin milletlerarası konsernler ' yüzünden yıkı ldığ ı (7) belirtilmektedir.

«Fina ncia l Times »da başmakaleler yazan, konsernlerin ve finans kapita ­ linin politikasını gayet iyi tonıyon K. Tugendhat, son kilıcıbında millet­ lerarası tekellerin eylemini şöyle değerlendiriyor: .. Çok uluslu kumpanya­ l a rı n kalkınm;a?ı, haııp s'oması dönemin en dramatik 'olaylarından biridir. Bunlar yalnız ekonomik ve endüstriyel bakımdan önemli olmakla kalmı­ yorlar. Bu kumpanyaların d urumu, gerek egemen lik haklorını kuIJ.a nmaları sı rasındo hükü metler üzerinde, gerekse ayrı ayrı devletlerin i lişki leri üze­ rinde etki yapmalanna imkôn vermektedi r. » (4)

..

Fakat, yeni egemenlik metotla rına ve tekelleşmenin hızlanmasına rağ­ men, emperyalizm kendine özgü temelli iç illet ve çelişkileri n in üstesinden gelebilecek, ' bili msel-t'e knik devrimin olana kl a rını emekçilerin yararına kullanapilecek durumda değ i l d i r. Kapitalist sistemin genel bunalırrunın keskinleşmesi, ekonomik, politik, yapısal bunalı mların ve döviz buna l ı m­ larının, emperyo list birlikler içindeki çelişmelerin şiddetlenmesr buna ta­ nıklık etmektedir. Şimdiki yüksek düzeyli uluslararası ü retim yoğunlaşması ve merkezleşmesiyle sermaye artışı ye çağdaş üretim kolkıri gelişmesi hız­ lanmakta olsa da, bir yandan yeni yeni sosyal endişe ve ekonomik nis­ petsizlik kaynakları ortaya çıkmaktadı r.

K. Tugendhat bu politikanın küstah ve kaba metotlannı anlatırken, bir korisern d irektörünün şu sözlerini aktarıyo r : « �iz dünya n ı n hiç bir ülke­ sinde bilinçli olara k kanunla rı çiğnemeyiz. Ancak bir grup ekspere ödev verir, biz bu kanunlardan nasıl ·ya n çizebileceği mizi fısıldamaların ı ·iste­ riz.» Bir başka direktör de şöyle diyor : « Hükümetin ödevi kanun çıkarmak, bizimkisi de kanunlarda açık ka pılar bulmaktır.» (5) Uluslararası tekeller, ulusal dövizlerin değer yitirmesinden ve döviz bu­ nalı mlarından yara rlanarak büyük kaıançlar elde edebilirler. Bunlar, dev­ let sınırı kınımıya n konsernlerin ve banka l a rın çerçevesinde eylem göstere­ rek, sadece döviı; kayıplorından kaçınabilecek durumda olmakla kafmaz, iskonto yüzdesi farklarından yararlanmak yoluyle finansmal'! alanında bü­ yük üstünlükler de sağlıyabilirler. Aynı zamanda ulusal hükü metleri a ldat­ mak, m ilyarla rca vergi kaçakçılığı yapmak, kazan'çlarını ısviçre, Lüksem­ burg, Lihtenştayn vb. bankalarıno aktarmak onla� için hiç de' zor değ i l d i r. Konsernlerin yöneticileri işletmelerin bölgesel dağılımında da aynı ka­ zanç düşünceleriyle htıreket etmektedi rler. « Bayer-Agfa .. ve .. Gev.aert» firmaları üretiminin Antverp (Belçika) bölgesinde yoğunlaştı rılm.flsı bunun parlak örneklerinden biridir. I ngiliz sendika bir/ikleri l i d.eri Charles Levin­ son « Enflasyon .. adlı kitabında şunları yazmakta d ı r : � Çok uluslu konsern, büyük ö lçüde yatırım yopa bildiği v e kendi perso­

nelini seçebildiği için, konjonktür değişimlerine, bÖlgesel çerçevel'er için­ deki her örgütten veya kurumdan ve elbette şu veya bu devletten de çok daha süratle uymaktad ı r. Yaptığ ı tekliflere her hangi bir devlet ya-

(3) V. i. Lenin, Bütün eserleri, c. 27, 5. 376. (4) Christopher Tugendhat, « Die Multinationa len», Molden-Verl'a g, Wien­

München-Zürich, s. 7. (5) Yine aynı kita'P, s. 1 70. 34

..

Işçi sınıfı tekelci ahtapot/ar/o

m

ücadelede

Tekellerin yeni gelir kaynakları a ra maya yönelik politikası, işçi sınıfı nın ve bütün emekçilerin sömürülmesinde ve ezilmesinde yeni metotlar doğu­ ruyor. Ulusla ra rası konsernler daha etkin ü retimi planlama ve teknoloji biçimleri meydana getiriyorlar. Bu kQnsernler, kendi işletmelerini, rekabet l artışına bağ ımlılıktan ve öncel ikle sosya l çatışmaların sertleşme's i koşul­ i

leırında patlak veren g rev/ere bağımlılıktan kurtara b i l mek için büyük ölçüde yedek kuvvet kaynaklan yaratmaya alışıyorlar.

ç

Tekellerin stratejisi, her şeyden önce, ü retimi, elden geldiği kadar, iş ücretlerinin daha düşük olduğu ülkelere a ktarmayı ve ora la rda azami ka­ z'a nç sağla mayı öngörüyor. Işletmeyi başkd yere kaldırma tehdidine, sos­ yal çatışmalara karşı bir baskı a racı. olarak g ittikçe daha sık başvuruyor­ lar. örneğin,· 1 971 'de FAC kimya işçi lerinin g revi sırasında, .. Bayer-AG .. kumpanyası yönetim kuru l u, yü ksek iş ücretlerinin büyük harcamalar gerektirdiği bahanesiyle, ü retimi yurt dışına a ktarmakla işçileri tehdide kalkıştı. Henri · Ford /i de, Ingilteredeki işletmelerinde greve katılanlara buna benzer biçimde gözdağı vermek istemişti.

(6) Charles Levi nson, « I nflation .., Verlag .. Hoffma n und Campe .., Ham­ burg, S. 139.

(1) WWI-Mitteilungen, Düsseldorf, Oktobr 1 971 . 35


Tekeller, b i l imsel-teknik i lerlemeden, emekçilerin hakla rına sa ldırıyı a rtı rmak için ya�a rlanıyorla r. Teknolojik 's ürecin yeniden ayarkınması ve

geniş ölçüde elbirli?!i yaparak eylemlere g i rişmesine ne kad a r i htiyaç 01-

mid,e yapısa l değ işikliklerin yükü hemen hemen büsbütün i ş'çi s ı n ıfı n ı n sır­ tı na yüklen iyor.

lede daya n ışma ve enternasyonalizm ya nlısı olduğ u n u kesi nlikle açıkladı.

ü retim yoğ u n laşması yığ ı nla işçi ç;ka rma lar pahasına yap ı l ıyor. Ekono­

Sente�ik elyaf ü reten «Aho» (Holla nda) uluslararosı konserninin, 1 972'de

duğ u � u ispatlam l'ş bul un uyor.

Alman Kom ünist P,a rtisi (AKP), tekellerin egemen liğine karşı m ücade­

Parti n i n Düsseldorf Kongresi'nin ona dokümanı olan Tezler'de bu daya­ nışma ve enternasyona l izm gereği şoyle yansıtılmakta d ı r : « Ul usidrarası

bir « plônlama hatası » yüzünden işgücü fazlalığı görülmesi üzerine yeni­

konsernlere karşı, Batı Avrupa tekellerine karşı, Avrupada barış, demok­

FAC, Hollanda, Belçika ve ısviçredeki şü berinde toplam ol'arak 6.500 işçi

Avrupa ça pında ahenkli eylemler göstermeleri gerekl i d i r, » (25'inci tez.)

U l uslararası konsernler, işçilerin haklarına, öncelikle send ikal örgütle­ rine, de el uzatıyo rl'ar. Bunun - «,sosyal patnörl ü k » tera nesinden tutun da en kaba keyfi işlemlere ka d a r - gayet çeşitli biçimlerde yapıyorla r. FAC'­

(Pont-a -MoussonjSt. Goba i n konseriller grubu) ile bu konsern i n Batı Al­

d'en ,örgütlenmesine g i rişildiği za man, daha hemen ertes'i g ü n ü konsernin sokağa a tıldı.

nde, konsernlerin birleşmesi ve yeniden örgütlenmesi boyunca, kolektifler ve ü retim kurul ları ta rOtfı ndan işletmelerin kontrolüne katı lma konusunda elde edilmiş bulunan haklar ya tamamen ortadan ka l d ı rı lm ı ş, ya da büyük ölçüde klslHanmıştır. Konsernlerin bi rleşti rilmesinde, i ş ücretlerini en d ü ­ ş ü k düzeyde « tesviye etm e» v e çalışmayı ya rı -askeri biçimde örgütleme eğ i l i m i de görü l mekted i r. Konsernlerir egemenliği, yüzbinlerce o rta vet küçük i şletme sa hibi, esnaf ve tücca rı n d u rum larını da kuvvetle etkileyip sar�makta d ı r. U l uslararası konsernlerin g üçlenmesine ta nıldık eden bütün bu örnekler,

komünist pa rti lerinin, işçi örg ütlerinin ve b u örgütlerde görevli temsilcilerin

(üretim kurulları ve soru m l u ları), u luslararası tekellerin işletmelerinde ça ­

lışmakta ola n işçilerin eylem kı lavuzu olarak kendilerine göre belirli sonuç­ lar çıkarma la rı na imkôn vermektedir.

Son yı lları n bütün tecrübesi, kapita list mem leketler işçi sınıfı n ı n tekeller

a rasındaki birleşmelere karşı mücadele için sımsıkı birleşmesinin gayet öiıemli bir öde" hal ine geldiğini . bir kere d a ha g östermekted ir.

Bilindiği üzere, 1 971 Ocak ayında, Avrupa kapitalist memleketlerı ko mü­

nist ve işçi partileri Londra'da bir konfera n s ya paro k, Üluslararası , kon­

sernlerin egemen liğine karşı işçi sın ıfı n ı n müca delesi kon usunu görüştü­ ' ler. Komünist ve işçi parti leri temsi lciı eri bu konfera nsta tecrü be değ işto­ kuşu yaptı lar ve tekellerin egemenliği koşulları nda kapitalist ü retim i n en­

ternasyona l izasyonu süreci hakkında b i rbirlerine önemli bilg i ler verd iler. Konferansın bildirisinde, işçi örgütlerinin emperyal izm'e karşı müca delesine

i l işkin yeni istekleri özellikle bel i rttiler. Konfera ns, « eylemleri a henkleştir­

mek maksadiyle enformasyon ve tecrübe değ iştokuşu için» partiler a ra ­

s ı n d a bu g i b i temaslara ' ve görüşmelere devam edil mesini kararkıştırdı. Konfera nsa katı lan bütün partilerin tem silcileri, b u- g i bi e nternasyonal ak­

siyonların mümkün olduğunu ve büyük a ktüel l iğ i n i oybirliğiyle bel i rttiler. O g ü nden b u güne ta n ı k olduğumuz gelişme, uluslara ra s ı işçi sınıfı n ı n

36

rasi ve sosya lizm için, sendika birlikleri nin ve komünist partileri nin Batı 1 971 Eyl ü l ü nde, Fransız Komünist Partisi ve AKP. «Solla c » işletmeleri

manya şübesi olan « H a l berger-H ütte» (Saar) işletmesi komünistleri ara­

larında bir işbirl iğ i a ksiyonu örgütledi ler. Böylece ilk tecrübe d eğiştekuşu

ya pıldı ve ta rafla r özell ikle bu i'şletmelerde işçi gazetelerinin hazı rla nması

ve etkileri kon usunda bilgi edindiler. 1 972'de, her iki ta raftan fabrika

temsilcileri n i n katı lma siyle, aynı konsernin Loren'deki işletmelerinde sos­

ya l d u rum sorunları nın görüşüldüğü bir toplantı örgütlendi. Aynı toplan­ tıda, bu işbirliğ i n i gel iştirmek üzere daha ileride atılacak a d ı m l a r da

tespit edildi. Ne var ki. d a ha süratli bi r gelişme sa ğ l a nabi l m es i ve diğer uluslara rası konsernl'erin işletmeleriyle de eylembirliği ya pılabil mesi için bu g i bi ortak çabaların d a ha da ca nland ı rı l ma s ı gereklidir.

Sendikaların uluslararası daya nışmasını örgütlemek de özel bir prob­ lem d i r. Sen d i ka la rı n işbirliğ i n i n cıktüelliğini ve u l uslararası konserrı lerin çeşitli entrika larına karşı a henkli aksiyonlara g i rişil mesi gereğ ini, a rd ı c ı l s ı n ıfsal görüş v e tutumda olm ıyan sendika örgütlerin i n de a rtı k k a b u l et­ meye ba şl,ad ıkla rı görül üyor, Neteki m , Alman Send ika lar Birliği iX. Kon­

gresi'nin bir kara rı nda şöyle deniliyor: " U luslararası konsernlerin dal­ budak sa lma s ı n ı n doğ u rduğu p roblemler, a'n ca k, send ika l a r kendi lerine düşen soru m l uluğun bilincine vard ı kları , gereken u l usa l ve enternasyonal

tedbirleri g,erçekleştirmek 'üzere ha rekete geçtikleri ta kdirde çözülebi lir. »

Birçok B'a tı Alman sendika l a rı , yılla rd a n beri, U l uslara rası H ü r Sendika­ lar Konfedera syonu'na (UHSK) g i rmiyen sendika birlikleriyle b u a landa a h enkli eylem lere g i rişilmesini gerekli gördükleri n i ilôn ediyorlar. I şçi örgütleri n i n dayanışmalı eylemlere ulaşma çabaları a rtma kta olsa da, ya­

kın geçmişte Londra'da ya pılan U HSK Dünya Konferansı böyle bir işbir­ liğ inden yana görünmem iştir. Fakat böyle bir işbirliğinin gereğ ini hayatın

. kendisi dayatmakta d ı r.

Bazı u lusla ra rası konsernlerin işletmelerinde (bu a rada « Philips», « FIAT­ Citroen», «VFW-Fokker»de) send ikal « koord inasyon komiteleri» kurulm uş­ tur. Bunlar çoğu hal lerde UHSK'nun tek ya n l ı örgütleridir, Bu g i b i organ­

ların etkinliği, ancak i'stisnasız bütün sendika birlikleri a ra s ı nda eşit haklı işbirliğine ortam olabild ikleri takdirde, nis peten çok daha yüksek ola­ bilir. Hemen bel i rtmeliyiz ki, « D unlop-Pirel l i » g rubu işletmelerinde sen37


dika birlikleri temsilcileri n i n koord i na syon kom itesi

işte tam

bu

ruhta

kurulm uştur. Bu komite, çeşitli ulusla rarası sendika birliklerine giren sen­ dikala rın temsilci lerinden ol uşmQkta d ı r. Fransa'da

Işçi SendIkaları

Konfederasyonu'nun

(CGT)

38.

Geli,mi, sosyalizm kurulu.u a,amasmda eğitim ve bilim

Kongresi,

tekellere karşı m ücadelede enternasyona l işbirliği çağrısında bulundu. 1 972 Ma rtı nda, Dünya Sendika Birlik leri Federasyonu (DSBF) Bü rosu da,

UHSK, Dü nya Emek Konfedera's yonu, DSBF ve aynı zamanda bağımsız :Ve

Ivan Abadev Sosya list devrim, öncü kültürün kaza n ı m larına ve bilimsel düşüncenin

boşarılarına halk yığ ı n larının geniş ölçüde erişebilmelerini sağ lamakta ­

bölgesel ulusal sendika birlikleri arasında ortak bir eylem progra m ı hazır­

dır. Yeni toplum düzeni, Bulgoristan Halk Cumhu riyeti tecrübesinin de

ancak elbirliğiyle sağlam bir direni, gösterebilecekleri söz götürmez.

çiler yararına planlı ça lışma lara elferişli geniş o la na k,lar açmokta d ı r.

la nmasını önerdi. Tekellerin uluslara rası egemenl i ğ i ne karşı bu -örgütlerin Son zamanlarda, gerek Fransa ve Sotı Almanya'daki « D u n lop-Pirel l i »,

« Miohel i n » u l usla rarası konsernlerin şübeleri olan işletmelerde" gerekse

gösterdiği gi bi, eğiti m i n ve bilimin hızla ilerlemesine, her iki a la nda emek­

i.

Bulga ristan Kom ünist Partisi eğitimin ve bilimin gelişmesine d a i ma

biiyük bir ilgi g östermiştir. Memlekf;!timizde halk iktid a rı nı n kurulmasından

pol itik

sonra, parti, eğitimde ve bilimde kuruluşu devrimci bir )'anaşımla yenile­ ' menin in isyatörü olarak harekete geçmiştir. B u alanda ilk büyük adım

uluslararası tekel birlikleri egemenliğInin tutunduğu mevzilerdel) itilmesine

form, faşist ideolojisi nin kökü nün kazınması, okulu gerçek bilgi ve sosya­

tirmektedi r. Alman Komünist Partisin i n tecrübesiyle de sabit olduğ u üzere,

a racı haline getirme amacına yöneltiimiştir.

da işçilerin sınıfsal temel üzerinde, belirli bir konsern ve tüm ekonomi

rında ulusun olanca kabil iyet ve yetenekler ni geliştirip işe koşma yö­

diğer firmalarda örneklerini gördUğ.ijmüz ortak sınıfsal çatışma larda işçi­ ler çok değerli bir savaş te�rübesi edindi ler. Hayat, ekonomik ve

a ksiyonlar boyunca bu tecrü benin derinleşti ril mesini ve yetkinleştirilmesini,

ve bertaraf edilmesin� ilişkin somut programl,ar ileri sürülmesini gerek­ burada, sosyerl, demokratik, sendikal hakların elde ed ilmesi, aynı zaman­

çapınd<J y<?netime katı lma, işletmece alınan kararları denetleme hakkına kavuşmaları sözkonusudur.

Komünist ve işçi pa rtilerinin 1 969 Yı lı Ul uslararası Da nışma Toplantısı

şunları bel'i rtti : .. Bu istekler, giderek doğrudan doğruya ,tekelci sermaye

9 Eyl ül 1 944'ten hemen sonra gerçekleşti rilen eğitim reformudur. Bu re­

list kültür kaynağı, yetişmekte olan kuşağı komünizm ruhunda eğitme Memlekete, muazzo m bir kalkımna, toplumsal hayatın bütün alanla­

i

nünde gQçlü bir atı l ı m kazan d ı �a n BKP MK Nisan (1 956) Plenuiffi u, eği­

)

ti m i n ve bili m i n gelişmesinde de YEmi ve önem i bir aşamanın bağlongıcı

oldu. Partinin Nisan Plenumundan sonra g iriştiği büyük ya pıcı eylemler eğitimin çehresini de tıeğiştirdi. BKP MK Birinci Sekreteri T. Jivk�v yolda­

egemenliği sistemine ' karşı, onun politik iktidarına karşı yöneltil mekted l'r.

şın g i rişimiyle, öğren imin hayatlo bağlantılorını g üçfendirmeyi öngören

sal aüzen;n kökünden değiştirilmesine ilişkin i stekleri ş itgide g'üçlpnmek­ tedir...

mekanizmi olma ktan çıkarılması ödevl ortaya koriuldu. Pratik de öğret!m­

Genış emekçi yığınlarını n , söm ürü temel ine dayanan ekonomik ve toplum­

Anti-monopolist ve anti-emperyaı'ist savaşla rd<J elde edilen b'ü tün tec­

rübe, 'sa nayi konsernleri ve bankalarının, demokratik esasl,ara göre denet­

lenen toplumsal mülkiyet haline getiri lmesi için müoadele yürütülmesi ge­ rektiğini göstermektedir. FAC komü nistleri, böyle bir

inüoadeleyi

öngören

sosya l, anti-emperya list politikaya, d ünya emperya lizmine karşı yü rütülen uluslararası mücadelenin organik bir parça sı gözüyle bakmakta d ı rlar.

önemli ted birler 'a lındı ve öncelikle ' orta öğren i min sadece bilgi verme eğitim süreci çerçevesine girdi, okulun çekim gücü arttı.

Devrime kadarki Bulgar eğitim sistem inin en iyi ve ilerici geleneklerini ko­

ruyarak ve ayni zamanda Sovyet tecrübesiyle de 'zenginleşerek yenilenen

eğitim sistemi ortaya konulan büyük ödevlerin üstesinden gelebiidi. Sekiz ' yıllık zorunlu öğrenim' üygulamasına geçildi. Hol k Cumhuriyetimizin 28 yıl­ lık gelişmesi boyunC<! halk ekonomisi için vasıflı �adrolar yetişti riidi. Şim­

di okullara ve diğer öğrenim kurumlarına devam edenlerin sayısı 1 ,5 mll­

yondan fazla d ı r. 1 971 yı lında yüksek öğ�enimdeki gençlerin sayısı 89,300 buldu, yani burjuva Bulgarista�ı ndaki ü n iversiteliler sayısının 8 misline !

ulaştı.

-

Bilim alanı nda da. önem li nicel

ve

nitel değişimler oldu. Bulgaristan

Bilimler Akademisi yen i bir çehre ve özlük kaza nd ı ; ü retimle yakından bağlı olan yeni a kademik enstitüler ve diğer bilimsel örg üt halkaları mey­

dana geldi. Sosyalist kuruculuk yıllarında birçok b i l imsel araştırma ensti­

tüleri, deneme

ve

proje örgütleri kuruldu. Bilimin, yoğ u n bir örgü mey­

dana getiren bu kurum ve örgütler ten;ıeli üzerindeki başarıları sayesi nde

38

39


yeni ekonomi kolları doğ d u ve gelişmeye başladı. örneğ in, araç ve aygıt ya p ı m c ı l ı ğ ı , gemi ya pı mcıhğ ı , e(ekt �i k sanayii, yönetim araçları ü retim i , elektronik hesap tekniği kolları b ü y ü k bir atı l ı m gösterd i . S o n 1 0 yılda Bulgar b i l g i n le n n i n ya rd ı m iyle, birçoğu yabancı ülkelerde 'de büyük bir ilgi ·ve takdirle karşı lanan 7 bin kadar yeni mamul çeşidi yaratıldı. Gelişmiş sosya l ist topl u m u n kurul ması ve bili msel-teknik devri m i n enine boyuna geliştirilmesi sür� dnde, ü retim g ü çleri n i n artmasiyle, topl u msal i l işkilerin ve sosya list demokrasinin 'yetkinleştiril mesiyle, yeni insa n ı n yetiş­ tiri lmesiyle ilgili ola ra k ilkesel bakımdon yeni ve karma ş ı k ödevler ortaya çıkıyor. . Halk ekonomisi gelişmes i n i n entansif 'etkenlerinden daha çok yara rlanma temeli üzeri nde ekonomiyi geliştirmenin , toplumsal üreti m i n

etki nliğ i n i artırma n ı n çözü m l eyid b i r onem i vard ı r. Memleketi m iz son yıl­ larda nitel bakımından'yeni bir aşamaya, üretim güçlerinin yoğ unlaşması ve ihtisaslaşmas ı aşa masına g i rmiş bulunuyor. Bu aşamada yeni ekonomik örgütler, yani sanayide Devlet Iktisat Birli kleri (DSO) ve köy ekonomisinde Tarım-Sanay i Komple�sleri (APK) kuruldu. Bu, bilim ve tekniğin başa rı ­

ları n ı süratle· ü retim a la nına a kta rma ve uygulama, toplum yönetim sis­ tem ini ola � i l d iğ ince veri m l i hale getirme yön ünde geniş olanaklar açtı.

Bugün a rtı k önemlice denilebilecek hiçbir pratik sorun, bil imsel olanak­ lard a n aktif ola ra k yararla n ı lmadan çözü mlenemez. Diğer tarafta n , sos­ ya list toplumun ilerlemesi, em ;kçileril1 kültürce yükselmeleri ve devlet yönetiminde tecrübe edinmeleri, temelli Ile deneştirmeli araştırma ların genişlemesi bütün sosya l eyl'e m a la n l a rı n ı n bilime. daya n ı l'a ra k yöneti m i i ç i n gerekli koşulları yaratmakta d ı r.

Hayatı n bütün a la n la rı nda bilim ve eğitimin rolıü n ü n 'a rtması, sosya l ist kuruculuğ � n temel yasa l l ı klarından biridir. Gelişmiş sosya list toplum u n kuruluşu a şaması nd a bu yasa l l ı k a la bildiğ i ne geniş b i r eylem a la n ı h a l ine

gelmektedir. BKP Progr,a mı'nda şöyle deniliyor : « Bu aşamada, bilim, sos­ yalist toplumla organik biçimde bağ l a n ı r, ü reti m in ca n ı ve ruhu yerini tutan dolaysız bir ü retim gücü olarok 'oluşur, sosya l süreçlerin yöneti m i n i n temeli, sosy'a l, ekonomik v e teknik ilerlemenin çö�mleyici etkeni h a l i n e gelir. .. (1) Halkımızın, toplumsal v e bilimsel-tekni k i lerlemede en çeti n '

yarışın en önemli kolla rından biri saymakta d ı r. T. Jivkov yo ldaşın bel irttiğ i g i bi, « bilimsel-teknik devri mde ö n saflarda yer a l a bil mek, işçi sınıfının,

d ünya sosyalilSt sistem inin strateji ve taktiğinde birincil önem taşıyan bir sorun olmakta d ı r».

(3) ,

çağ ı m ı z koş u l larında böyle bir sorun, a ncak bilim ve politika, teori ve

pratik a rası ndaki birliğ i daha fazla güçlendirmek s u retiyle çözü lebil i r. Bu

konuda, u l usal eğitim s isteminin gelişmesinin ve bilimsel a roştır�aların,

kom ünist partisi ve sosya list devlet tarafı ndan, her b�kımdan temelien­

d iri lm iş, ard ı c ı l ve a ktif ola ra k yönetilmesi n i n de. ilkesel bir önemi vard ı r. BKP, toplumsal gelişmenin ihtiyaçları ile bilim ve eğitimin bu i htiyaç­

ları g iderme ol'a na kları a rasında 1 960 yılları nda bel i ren uyumsuzluğa tam

vaktinde parmak bastı. Sosya l yöneti m i yetkinl eştirme tedbirleri 'ta kımı içinde,

bilim cephesinin kuruluşunu yenileme ve eğitimdeki dönüşüm

sorunları önemli bir yer tutuyord u. Bu sorunlar ve çözüm yolları, BKP

X. Kongresi kara rlarında ve BKP Progra m ı 'nda formü.le edildi. Çözüm for­ m ü lleri, her şeyden önce, b i l i m i n ve eğitimin çağdaş koşulların istemleri

d üzeyine çıka rılmasını, sosya list kurucu luğun yeni aşamasiyle uyum l u hale getirilmesini öngörmekted ir. Bilim ve eğitim soru nları , şimdi halk tarafı ndan gerçekleştirilmekte olan

Altıncı

Beşy ı l l ı k Toplumsal-Ekonomik Gelişme

Plô n ı 'nda

( 1 97 1 -75) en

öne n,ı l i yerlerden birini çı l ma ktod ı r. 1 960 yılında bil imsel eylem ve araş­

tırma çalışmaları harca maları ulusa l' gelirin yüzde O,5'i kada rken, 1 969 y ı l ı nda bu harcamala r yüzde 1 ,8'e çıkmıştı r. Yeni beşyılfığ ı n sonuna doğru

�ilimi geliştirme h a rca m a la rı u l usal gel i rin yüzde 2,5-3'ne veroca ktır.

öğ retim kurum l a rı n ı n ve okulları n ma ddi temelini iyileştirmek için hemen hemen yarım m i lya r leva ha rca nması öngörülmektedi r. Bu ted bir 1 975 yı_

l ı nda temel öğrenim ieri n i ta mam lıyan kız-erkek öğrencilerin yüzde 85'i n i n

orta öğ ren im okullarına g i rmelerine i m k ô n verecektir. B u l g a r yüksek okul­

larında yeni bir öğrenim ve araştırma l ô boratuva rları örgüsü meydana

getirilmesi öngörül mektedir. Bunlar yeni a raç ve ger�çlerle ve bu orada

elektronik-hesap tekniği ile de donatılacaktır. Sofya ün iversit�l iler sitesi

g i bi, memleketimiz ölçü lerine göre muazzam siteler kurulmaktadır. Uni­ versitelere devam edenlel'in sayısı 1 1 0-1 20 bini b u lacoktır. Ya l n ız önümüz­

problemleri çözebilecek yetenekte, yüksek öğren i m l i ve kültü rl ü bir halk haline gelmesi n i n temel etkeni olan u.lusal eğitimin a n la m ve önemi son

deki beş yıl içinde, yüksek oku l l a r, halk ekonomimiz için yü ksek vasıflı

Gelişmiş soyal i'st toplum, sosya lizmi, bil imsel-tekni k devrimde ön hat­ lara çıkarı r. Bil imsel-tekni k devri mi n başarı la r ı n ı n sosya lizm i n üstü n l ü k · leriyle birleşmesi, sosya lizm i l e kapita l izm a rası'ndaki tarih i yarışmayı yeni d üzen i n kaza nması için gereken mad d ı koşul ları yaratır. Partimiz, emek verimliliğin i artırma, tekn i k ilerleme tem poları n ı hızlandırma sava ş ı n ı bu

ekonomik ve k ü ltürel gelişmen i n hızla nması, eğitim-öğretim ve bili msel

objektif i'steğ i n yerine getirilmesi, parti n i n bilim ve yüksek öğrenim ala­

(1) (2)

(3)

derece a rtar.

40

(2)

« Bu lgaristan Komünist Partisinin Prog ra m ı », Sofya, 1 97 1 , BKP Prog ra m ı , S. 67.

s.

70.

65 bin uzman yetiştirecekti r.

Bu, sorun u n yalnız bir ya n ı d ı r. öbür ya n ı d a ş u d u r : Teknik ilerlemenin,

a raştırma eyleminde daha i leri bir ihti'saslaşma ve yoğ u n bşma sağlan­ masını, gelişme hızı n ı n daha da a rtı rı lması n ı ve d iğer sosya list ü l keleırin b u a la ndaki eylemiyle geniş bir bütün leşmeye gidi lmesini istemektedir. Bu

nında uyguladığı politika n ı n önem l i bi � yönün ü teşkil etmektedir. Bak. T. Jivkovı Seçil m i ş Eserlerı c.

Vi i,

s.

11. 41


Bugün, bilim, başlıca güçleri ve a raçları belirleyici yapısal kol l a r ve

türlerde eylem i n i ulusal önemi ola n büyük problemler üzerinde yoğ unlaş­

tı ra ra k, temelli ve deneştirisel komple a raştırmalar yapmakla ödevii d i r. Altıncı Beşyı l l ı k Plôn sü resince, enerjetik ve ham madde kaynakları a l a ­

-Qında, makine yap ı m ı ve özellikle eıektronik- hesaplama tekniği, m i k ro­

elektro n i k ve otomasyon a raçla rı, mikro· biyoloji, yeni, i leri ve ' yüksek

verimli teknoloji k süreçler, sanayi �e ta rı msal ü retimin mekan iza'syon ve otomasyonu alanla rında bilimsel �slah çal ı şmalarına özel bir ilgi gösteril­

mektedi r. Sosya list ül kelerin pol itik, sosya l-ekonomik ve ideoloj i k hayatiyle,

burj uva görüşlerine, revizyonizme ve, dogmatiıme karşı mücadeleyle ilgili

aktüel problemler üzerinde a raştırmalar ya p m a kla ödevii olan topl umsal bilim lerin gelişmesine de büyük bir önem verilmekted ir.

I I . Bilim, eğitim ve toplums'al pratik arasında organik bir birliğin ön­

koşulları n ı n ya ratı lması, « bi l im-kadro ' eğitimi-üreti m » tek kompleksinin meyda na getirilmesi çok önemlid ir. Bu kompleks, sosya list toplu m u n ma ddi

ve manevi a la n ları arasında sürekl i ve ka rşılıklı etkilenme ve zenginleş­ menin diyalektik bağ l a ntıs ı n ı n ifadesi olacaktır.

Bu sorunun çözümü, genel ilköğrenim oku lunun birinci sınıfından tutun

da. yüksek okulun son sınıfı na ve diplomadan sonra d a uzma nları n kali­

fikasyonlarını yükseltme ted birlerine kadar, bütün bir eğitim ve bilim sis­

Bu birli klerde büyük bir madd i-teknik temel ve kadro gUcü yoğ unlaş­ tırılma kta. birliği meydana getiren halka l a r için yeni fonksiyon mekanizm­ leri. birbirine uyg u n bili msel ve eğits�l halkalar a rasında yeni pütünleşme bağları• . yeni bir yönetme sistem i meydana getiril mekted ir. Birliğin yö,ne­

tim örgütü, bütün halkaların çalışmasında bera berlik ve uyum sağlamakla, bilimde bölünme ve dağ ı n ı klığı g idermekle. bili msel pota �siyel gücü bü­

yük problemlerin çözü mü üzeri nde yoğ unlaştırmakla, bil imsel a raştırma­ ların ve eğitim-öğreti min plônlonmasındo ve finansmanı nda. bili msel araştırma eylem inin kadro yetiştirme davası ve pratiğin ihtiyaçlariyle bağ­ lanmasının sağlan masında tek bir politika uygulamakla ödeviidir.

Yen i strüktü rün d ikkate değer öıelliği. son yıllarda Devlet I ktisat Bir­

likleri'ne. bokahlıklara ve d a i relere bağ lı olarqk kurulan Bilimsel Araş­

tırma ve Deneysel Eylem Merkezleri'dir. Bu merkezler, bilim ile pratik a ra ­

sında iki ya n l ı dolaysız ilişkiyi gerçekleşti rmekte. gerek halk eKonomisinin

şu veya bu kolunun teknik, teknolojik, örgütsel ve ekonom ik pro blemlerinin

işlenmesinden, gerekse bu problemler için bulunan çözü mlerin ü retimde gerçekleştirilmesinden sorumlu bulunmaktadıriar.

B i l i msel Araştırma ve Deneysel Eylem Merkezleri, bilimsel potansiyelin

etkin birikimi için elverişli bir biçi m olara k ortaya çıkmakta d ı r. Bunlar

« a raştı rma - ü retim » silsilesinde geçici a ra'ları n azaltı lmasına. ekonom inin

teminde köklü değişimler sağ la n masına bağ l ı d ı r. Değişimler enine boy.u na

bütün kollarında ilkesel yeni teknoloj i lerin kökleşmesine ya rd ı m etmekte­

daki Ixığlantılarla ilgili sorunla rı, hem de her ikis'i nin pratik hayatla bü­

olup, bunlar g enel « a raştırma-üretim .. silsi lesine - daha önce teknolojik / tasarıları n uygulanması pratiğ inde llJevcut olm ıya n - �ok l üzu mlu bir

g erç�kleştirilmekte. yani hem eğitim ve b i l i m i n �rg ütlenmesi ve a ra la rın­ tünleşmesi biçimlerini kapsa maktadır.

BKP. ulusal b i l im cephesi için, top l u m u m uzun spesifik ihtiyaçlarına ve

bili msel-teknik devri m i n eğ i l imlerine uygun bir çağdaş strüktür yaratm a n ı n

gerekli olduğu kanısındadır. BKP MK E k i m (1 971) Plenumu. b i l i m ve yük­

sek öğ retim birleşik si'stemi strüktürünü tespit etm iş ve i lkesel üstünlükleri ni dı! belirterek onaylamıştır.

Yerii strüktürün başlıca unsuru, bilimsel birliğin sağlanması, yani araş­

tırma eylemi a la n ında bir temel örgütsel halka nın meydana getirilmesidir.

Bilimsel sistemin b u yeni i l kesel strüktür ü nitesi, temelli ve deneştirisel

b i l i m ler ve kadro eğitimi alanı nda büyük sorunların çöz�m üne yönel ik ve karşılıklı olarak birbirine bağlı eylem türlerini bir tek komp lekste birles­

dir. Oyle ki, merkez'lere bağlı olara k teknolojik proje şu beleri kurulmuş

halkanın katı l masına imkôn vermektedir. Ha len Bulga rista nda bu g i "i

51

merkez vardır. Bura l a rda Ulusal bilimsel potansiyelin hemen hemen

üçte ikisi a ngaje d urumdadır. Her merkezde ortalama olara k 725 b i l g i n v e bilimsel-tekn i k araştırıcı ça lışmaktadır.

Bu yeniden kuruluş ve biriktirilen tecrübeden yaratıcı olarak yararla nma

girişiminin i kmci aşQmasında, BKP. bütün d,ikkatini, karşılıklı o l a ra k ba­

ğ ı ntı lı ve yüksek etkinlikte bir bilim ve yüksek öğrenim sist�mi ya rdtma k , amaciyle, akodemilerin v e yüksek okulların reorgan izasyon u üzerinde yo­ ğ u nlaştırmış bulu nuyor.

Memlekette bilim ve kadro eğitimi tek merkezleri biçim inde yeni tip birlikler oluşmaktadır. Bulgaristan Bili mler Akademisi sistemi içinde a rtık böyle 10 tane birlik eylem halindedir. Bunlar daha ziyade

tirmektedir. Böyle bir esnek ve dinamik örgüt biçi mi, bilimi ü retime yak­

bili msel

de eğitim 'sistemiyle da h a sıkı olarq k bağ lama koşu llarını yaratmakta d ı r.

bazı akademik enstitü ler ile; i l işkili oldukları Sofya CIn iversitesi ve diğer yüksek okullar fakülteleri ve kolla rı n ı n entegrasyonu temeıi üzerinde mey­ dana geti rilmiştir. Bu ted b i r sayesinde. öğrenim kuruluşları, b i l i msel a raş­

laştı rmakta ve çeşitli bilimsel eylem alanlarını hem kendi aralarında. hem Birliklerin m eydana getirilmesinde. sosya l -ekonomik eylem i n en önem li

a lanla rı n ı n ve doğrultuları n ı n. aynı zamanda bil imsel bi lgi ve yü ksek öğ­ ren i m a l anı ndaki süreçlerin gel işmesi ihtiyaçları çözümleyici bir koşu l ola­

rak ön plana çı kmaktadır. Bil imsel araştırmalarda çağdaş ayrımlaşma ve bütünleşme eğ ilimleri, bilimin olonçıkları ve a rtı k ya ratmış bulunduğu kay­ naklar gözönünde tutulmaktadı r.

42

tı rma sürecine. akadem i k enstitüler görevlileri de yüksek öğrenimli uzman­ lar yetiştirme 'ça lışmalarına a ktif olara k celbed ilmekted ir. Bu da, doğa ve

toplum bilimleri alanında teme l problemlerin çözümüyle uğ raşan büyük bilimsel kolektifler meydana getirilmesine elverişli koşulları sağ lamakta-

43

:il!


d ı r. Böylece, halk ekonomisinin bütün kollarında bilim ve teknik politika­

larına uyg ulama, büyük a raştırma kolektifleri n i n çalışmaları na katı lma ye­

sını B i l i m ler Akademisi'n i n a ktif olarak etkiiemEisi için gerekli önkoşu llar

tenekleri n i gel iştirmek için çeşitli ted birler a l ı n makta d ı r" B u n u n yanısıra,

problemleri alan ı nda ve aynı za manda matematik, fizik, meka nik, kimya,

yerini a l a ca k genç kadronun, d u rmadan a rtan yedek gücün yetiştiri l me­

ya ratı l m a kta ; Sofya Un iversitesi, doğa ve top l u m b i l i m leri temel teorik

b i l i mde, s ü rekli gelişmenin gara ntisi olarak, bug ünkü görevli kadronun

jeoloji, biyoloji vb. bilimleri deneştiri yönlerinde çalışacak bilim kadroları

sine elveren koşullar ya ratı l makta d ı r. Memlekette parti, devlet ve kom­

yetişti rmenin güçlü merkezi hali n e gelmekted i r.

somol orga n la rı n ı n yöneti m i nde ve bunları n doğrudan doğ ruya katılışiyle,

gençliğin « öğ renim ve emek, emek ve öğren i m » şimı a ltında b i l imsel­

Memleketimizde köy ekonom isi a l a n ı nd a ça l ı şa n b i l i m en,stitü leri ve

teknik devri m cie a ktif olarak rol al ması için gerekli bütü n koşullar da

yüksek, okullar sistemi de yeniden örgütleniyor. Yeni bir Köy Ekonomisi

ya ratı lmaktad ı r.

Akademisi kuru l m uş bulun uyor. Bu a kademi, d a ha önce mevcut yüksek tarım okulları ve fakü lteleri ile eski Ziraat Akademisi ' n i n . yedi büyük b i l i m ­

iii.

Yetişmekte ola n genç kuşağ ı n eğitimiyle ilgili olarak parti X. Kon ­

sel araştırma enstitü s ü n ü n birleşti rilmesi suretiyle meydana getirilmiş bir

gresi ta rafından bel i rlenen ödevleri başo riyle çözme yeteneğ ine s a h i p yeni

l i ğ i'nden oluşma kta d ı r. Bu kuruluş, b i l i m ve öğretimle ya kından 1lişki l i

v e u l us'al eğitim sistemi ndeki ya pısa l reorga nizasyonun orga n i k, bir par­

çağdaş bi l i m-öğretim merkezid ir. Yeni akademi dört bili msel-öğretim bir­

tip okulu ya ratmayı a maçlıyan genel ve mesleki öğ renim reformu, b i l i m

köy ekonomisi uzma n la rı yetiştirilmesi v e bir ya ndan da köy ekonomisi

çasıdır. Bugün, başlıca dikkat, öğ reti m sistemini sosya l-ekonomik ihtiyaç­

biliminin daha faZl'a geliştirilmesi için elverişli koşullar sağ lamakta d ı r. Yeni

lara, bilimsel -tekn i k devri m i n i htiya'çl'a rma ve başarı la rma uyacak biçi m ­

akademi, köy ekonomisıyle i l g i l i DSO' l a r ya n ı ndaki ' B i limsel Araştırma Merkezleri ile sıkı bir işbirliği yaparak çalışmakla görevlidir. Bu sistemde,

bütün bili msel a raştırma ve uzman yetiştirme işleri örgütü Tarım ve Gıda

Sanayii Baka n l ı ğ ı tarafı ndan yöneti l mektedir.

Bir de Tı p ' Akademisi kuru l m uştur. Sağ l ı k alanı ile i l g i l i bütün b i l i m ve

öğretim kurumimını, kapsıyan bu yeni akademi, araştırma, öğretim ve ' tedavi işlerini gayet temelli biçimde ve eskisinden çok daha büyük ölçüde bağdaştırmakla görevli d i r. •

Tek n i k bili mler alanında da önem l i değ işikli kler ya p ı l ıyor. Yüksek okul­

larda ve ihtisas enstitülerinde yapılan bili msel a raştı rmalar, üreti m i n ve tekn i k ilerlemenin ihtiyaçlarına g itti kçe daha büyük ölçüde bağ lanmakta­ d ı r. Teknik b i l imlerin ve politeknik yüksek öğretimin yeniden kurul ma,sı da

ya kın gelecekte başarılaca ktır.

Merıılekette b i l i m cephes i n i n yerıiden kuru l masına paralel ola ra k, yük­

sek öğ reti m i n temel p ro blem leri de tekra r ele a l ı n ma kta d ı r. Yüksek öğ­ ren i m okulla rı n ı n ulu sa l bilim cephesiyle bi rleşti rilmesi bunları n ' ro l ü n ü

d a ha da a rtırma kta, yüksek öğren i m i n nitelik ba kımından iyileştiril mesine

ve bil imsel a raştı rmaların orga nik olara k öğrenim s ü recine katılmasına yol

açmaktad ı r. Bili msel -tekn i k devrim koşulları nd,a yüksek öğ re n i m l i uzman­ ları n eyl�mi giderek da ha fazla b i limsel a raştırma m a h iyeti almakta, yük­

sek okullar da b i li msel yaratıcılığın g üçlü merkezleri haline gelmektedir. B i l i m i n bütün maddi-teknik temel i n i n ve bilim kadrola rı n ı n genç kuşağ ı

eğitme ve yetiştirmeye dayanak olma la rı, öğretim üyeleri ve b i l i msel a raş­

tı rıcılar ile ü niversite öğrencileri n i n eylembirl iğ i n i n önemli derecede geniş­ letilmesi gereği bu ndan ileri gelmekted ir. öğretim sürecinin içeriğ i nde ve

ders verme biçim lerinde epeyce değ işikl ik vard ı r. U n iversite öğ renci leri n i n

yaratıcı biçimde d üş ü n meleri n i , ed indikleri bilgiyi değ işik deneştirme a la n AA

lerin v e mekanizmlerin yaratı lmasına yÖneltilmiştir.

H ayatın şimdi yöneti m ve iktisat kadroları ndan nitel bakımdan yeni istemleri va rdı r. Işçi nin emeğ i giderek daha fazla entelektüel bir içerik kazanmakta, yaratıcı fonksiyo n la r edinmektedir. i'şçiye a rtık yalnız h ü nerli eller değ i l, aynı zamanda yüksek bir genel kültür, politik ve özel bilgi

ed i n i m i de gerekli d i r. Çağdaş koşullarda, u l usa l eğ itim -öğ retim sistemi, top l umsal emeğ i n veri m l i l i ğ i n i a rtıran temel etkenlerden biri olabilmesi için kel')dini maddi ü reti m i n i htiy'açlarına « uyd u rmak» zoru ndadır.

BKP'n,in, b i rleşik o rta po litek n i k okulunu yaratma konusunda izlediği

politika, öğ retim ve kom ü nist eğitim prensipleri hakkındaki Ma rksist-Leni­

n ist öğreti temeline daya nıyor. V. i. Lenin bu prensiplerin özü n ü şöyle beli rtmekted i r : «öğ reti m i genç kuşağ ı n ü retim emeği ile bi rleşti rmedikçe,

gelecek toplum idea l i d ü ş ü n ü lemez . öyle ki, ne ü retim emeği olmadan eğitim ve öğ renimi, n e de paralel bir eğitim ve öğ ren i m olmadan ü retim

emeğ i ni QCJğdaş tek nik d üzey i n i n ve b i l imsel bilgi d u rum u n u n gerektir­ diği yüksekliğe çıkarmak m ü m k ü n değ i l d i r. » BKP M erkez Komitesi,

(4)

1 0 y ı l öğrenim s,ü reli yeni tip orta okula i l işkin

temel h.ükümleri tes bit etmiştir. Bu hükümler, Bulgar okulunun değerli u l usal geleneklerini ve .öğ retim -eğitim sürecinin çağdaş gelişme eği l i m ­ lerini gözönünde bulundu ruyor. Birleşik orta politeknik okul, genel öğren i m ile mesleki Öğ renimin yaklaştı rı l ması s u retiyle kurul uyor. Bu n e g e n ç kuşa­

ğ ı n yetiştiril mesinde tarihsel ola ra k ortaya çıkmış bulunan iki öğretim pro­

filini tekelleştirme, ne de bunla rı meka n i k olarak birleştirme çizgisi izlene­

rek gelişti rilebilir karmaşık bir süreçtir. Yeni tip orta öğren i m okulunu

kurma koşulları, ançak bu iki çizgiyi çağdaş toplumsal ve bili msel-teknik

(4) V. i.

Leni n, Bütün eserleri, c. 2, s.

499-500. 45

_


gelişmenin istem lerine yeteri kada r uygunlaştırmak, mesleki öğreni m i n

genel öğreni m içeriğIni, v e genel öğreni m i n de politik içeriğ ini yetkinleştir­

mek, eğitim-öğretim sü reci nin gelişme derecesini genellikle yükseltmek yolundan gidilmek suretiyle olgu nlaşacaktır.

Bug ü n Bulgaristan. bütü n kız ve erkek gençlerin hemen hemen dörtte üçünün devam ettikleri yeterince gelişkin bir mesleki okullar ve teknikum­

U

lar (orta teknik okul) örgüs ne sahiptir. ıBirleşik orta poHteknik okulu. gençlerin mesleki bilgi ediniminin ... gelişmeye devam edecek olon olumlu unsurları n ı devralmış olacaktır. H a l k Eğitim Bakanlığ ı n ı n hazır­ ladığı modellerde ve programlarda. genç ku a ğ ı n genel öğrenim ve poli­

ş

teknik öğ reni m çizgilerindeki başarıkın d i kkate a l ınmakta. b u n ları mesleki. öğrenimin başarılariyle en iyi bir şekilde bağdaştırma �Iana klorı a ro n ­ maktodır.

'

Ekonomi, tarım biliini. teknik. tı p vb: alanları içi n orta kategoride!) vasıflı uzman kadroları yetiştiren tekn ikumla r. mesleki öğ reti min önem l i

unsurud urlar. Işletmelere. DSO'Iara v e i l halk savetlerine , bağlı olara k kurulan öğretim merkezleri de kayda değer b i r önem taşımaktadır. B u , merkezler, maddi üretimi n çeşitli kolla rında çalışan işçilerin mesleki öğ­ renimleri. Ihtisas ed inmeleri 've i htisaslarını geliştirmeleriyle uğroşmaya devam edeceklerdir.

Bilim ve tekniğin o gelişmesindeki yeni eğ ili mler ve yasa l lı kl a r, genel ve

mesleki öğ reti m i n kuruluşunda ve içeriğ inde köklü bir reorga nizasyona

g idil mesirii. bi limin esaslarının öğ renim ine sistemli yanaşı mın daha geniş ölçOde uygula nmasını. doha etki n öğretim biçimleri bulunması nı gerektir­

' ları ve öğretim kurumları kolektifleri değ i l , bilim. toplum ve ekonomi ö r­ gütleri de «;ıktif olarak katı ıımaktadırlar. öğrenim reformu g ünden güne tüm Bulga riosto n halkının dôvası haline gel mekted ir.

Ulusal eğitimt yeniden örgütlem e dôvasının, pedagoji bilimine yönelik

yeni istemleri vard ı r. Bu bilim. öğ reti m usulü teori ve pratiğ inin a ktüel ve perspektif problemlerin daha geniş ölçüde incelenmesini sağlamakla, bunların çözümlenmesi yo l la rını esaslı o,la rak saptamakla ödevi idir. Bugün,

pedagoji teorisinin sadece metodolojik ve deneştirisel temelleri nin iyileş­

i

tirilmesi değil. öğretim ve eğitim sosyoloj isi. öğretim ekonom si" progra m l ı

eğitim teorisi. öğretim a l a n ı ııda öngörme. model leme, nicel ana liz metot ve uygula'maları n ı n temelleri vb, gibi yeni yönlerin açı l ması da istenmek­

tedir. Pedagojiye, insan kişi l iğ i n i n ohişma a la n ı nı sistem l i ve somut ola­

rak inceliyen diğer bilim lerle bağlarını güçlendirme, yetişmekte olan ku­

şağın eğitim ve öğ retimine ilişkin p roblemlerin

incelenmesi a la n ı nda

öncü bmm kolu ola�ak kendini kabul etti rme görevi d üşmekted i r.

iV. Mem l'e ketim izde bilimsel eylemin ve eğitim-öğ'reti m sisre,m i n i n yapı­

Iışında ve içeriğ inde gerçekleşti ril mekte olan büyük değişim ler, b u alan"

l a rı n yönetiminde parti ve devlet organları n ı n oynadıkları rol ü n artma­

sına yol açıyor. « Bi l i m - kadro yetiştirme - ü retim » büyük kompleksinin

ya ratı lması, objektif olarak. bilim, yüksek öğrenim ve teknik ilerleme alan­

larında, bunlann fonksiyon ve gel i�meleri nin her düzeyinde bideşik bir ,

/

devlet politikası u gulanmasını gerektiriyor.

Bulgarista nda a rtık sözü geçen akı nıarı da kapsıyon yeni ya pılışlı bir

sosyol yönetim vardır. BHC Devlet Konseyi'ne bağ l ı olarak yen i bir kurul.

mektedir. 'Bazı derslerde fakültatif öğ renime geçilmesi ve öğrencilerin i l ­

Toplumun Mônevi Değerlerin i Geliştirme Kurulu meydana getirilm iştir.

uygulanmasiyle. �nların bi reysel kabiliyetlerinin gelişmesine ve başlıbeışına

tesi 'nin a n a ödevi, birleştirerek temsil ettiği üç sistemin büyü k ' sayıdaki

gilerini tatmine v e eğ ilimlerini bel irtmelerine imkan veren diğer biçimlerin yaratıcı çalışma için gerekli pratik alışkanlıklar ed in melerine elverişli ko. şullar yaratı l ma ktad ı r.

Birleşik orta politeknik okul. yetişmekte olan genç kuşak için etkin bir

komünist eğitimi sistemi gerektiriyor. Bu okul. öğrencilerin etkiıilik. aktif­

lik ve özyönetimine ne kadar daya n ı rsa, gerek öğ retmenler ve komsomol

örgütü ta rafından. gerekse a na - ba bala r ve tüm ka muoyu tarafından uy­ gulanabi lecek değer ölçü leri ve normatif istemler kompleksini. çelişkiden

azot olması gereken b u birleşik kompleksi ne .kada r ça buk yoratı rsa, kendi

ideolojik ve eğitsel fonksiyonla rınv da o kadar daıia başarılı olarak yerine getirebilecektir.

öğrenim reformu karmaşık ve devamlı bir süreçtir. Bu reform, genç

kuşa ğ ı n hayata hazırlanmasının normal gid işi aksatılmadon. aşa�a aşama başarı laca ktır.

1 975

yılına kadar. anco lc daha sonraki beşyıllıkta tama m ­

lanabilecek olıan bu reformun uygulanması için gerek!i bilimsel. pedago­

j i k-metodik, ekonomi k ve örgütsel koşulları n ı n

ve

kadro olanaklarının ya ­

ratı l ması öngörülmektedir. Yeniden kuruluş sü recine, ya lnız devlet or9a n -

46

Bakanlar Kurulu'na bağ,1ı B i l i m , Tekn i k I ledeme ve. Yüksek öğrenim Kom i ­

daire ve ku'rumları n ı n eylem inde bera berlik ve uyum sağlamak, genel dev­

let pol itikasmı uygulamak, bili msel-teknik i lerleme ve yüksek vasıflı kadro

yetiştirme alanı nd� u l1Jslararasl işbirliğ ini gerçekleştirmektir.

Bu komite devletsel-toplumscıl bir organ olarak kurulm uştur ve çalış­

makta d ı r. Komitenin çalışma la�ına, doğa ve toplum b i l i m leri temsilcileri

olan ünlü bilginler, bilimsel-teknik ilerleme ve yüksek öğren imin örgüt­

çü leri, )!Önetici devlet ve parti görevl ileri katılmaktadı rlar. Halen, bilimin

yöneti lmesinde. devlet ve toplum tabanıarının en iyi bir şekilde bağdaş­

tı n i ması meka nizmi işlen mekted ir, B u mekanizmin pratikte yerleşmesi ve bir yandan da bilim cephesinde ve ulusal eğitimde yapısal reorga nizas­

yonun esas hatlariyle tama m lanm'a sı, Bulgar b i l i m kongresinin yakın gele­

cekte yapılması koşullarını yaratacak, bu kongrede eğitim ve öğ reti mimi­

zin, bili msel fikir hayatı mızın ça l ı şmaları ve başarıları kamuoyu tarafı ndan

geniş ölçüde görüşülecek, bunlann geliştirilmesi perspektifleri belirlene­ cektir.

Partim iz, bilim ve eğitim-öğretim a lanında aktüel problemlerin çözü-

47


r Bir­ münde, daima ka rdeş memleket/erin tecrü besine, özellikle Sovyetle yüksek ve teknik Bilim, r. ı aktad dayanm larına m liğ inin tecrübe ve ul,a şı sos­ vasıflı uzmanla r yetiştirme alanı ndaki ulusla rarası işbölümü , geJ işmiş i­ Cumhur Halk biridir. inden yalizm kuruculu ğunun çözümle yici etkenler mesinde bütünleş ülkelerle list 'sosya diğer ve yetimizin Sovyetler Birliğiyle - bilim­ gelişme sağlanmadı kça, bu bütünle şme - bütün gü'ç lüğüne rağ men ­ yayılma da alanına sel 'araştı rmal'o'r ve deneysel konstrük siyon ça lı şmaları ve Bilim ızdır. olanaks si gelişme rla tempola d ı kça, yu rtta bilimin hızlı i ncelen­ ' eğitim-öğretim alanınd a bütü nleşme problem leri halen titizli kle elen mekte, dünya sosya list sistemin in va rlığ ı ve gelişme si boyunca yapılag dik­ tecrübe zengin edinilen e iki ve çok yanlı kardeşçe işbirliğ i ,sürecind r. katle ta hlil edilme ktedi yüzölç ümü ve nü­ Sosyal ist bütünle şme (entegras�n) , ' Bulgar istan gibi önem taşır. EVK bir fus bakımı ndan küçük bir memleket için hayati bilimin , teknim, ra prog e kompı, edilen XXiV. toplan tı dönem inde kabul l menfaa t­ asyona entern ve ulusal esinde gelişm , ği n ve eğiti m-öğ retimin ktifler perspe li elveriş lerin en iyi bir şekilde bağda ştı rılmas ına son derece st ül­ sosyali mız, halkı bütün yaratm aktadı r. Bulgaristc;ın Komü nist Partisi, n­ bütü e biçimd sıkı en in nsiyelin pota teknik kelerin ekono mik, bilimse l ve r. rlıdırla kara kle kesinli kte yürüme dan sapma yoldan leştirilm esi için çizilen

Cezayir·de toprak dönü,ümleri Bu dönüşümlerin özlüğü ve önemi

Ahmet Kerim

Cezayirde toprak reformu ça lışmaları ilerliyor. Hükümet tarafından 1 971 Kasım ayında yayı nlanan toprak devri mi belgesi ve buyrultusu hayata geçiriliyor. Bu yoldaki çal ışmalar ve varı lan sonuçlar emekçi halkın önemli bir başarısı d ı r. Cezayir, ul usal kurtuluşuna kavuştuktan sonra, ta m politik bağ ımsızlığa ulaşmak için, ekonomik bağımsızl ığını güçlendirmek ve ulu­ sal demokratik devrimin d iğer önemli sorunl'a rını çözmek için m ücadele­ sine devam etmiştir. fakat şimdiki toprak reformu çal ışmaları nda tan ı k olduğumuz gerçekten devrimci atılımın - ölçüler v e karmaşıklık- bakımın­ dan - daha önceki mücadele kesimlerinin hiç birinde görüldüğü söylene­ mez ; daha önceki mücadelelerin hi'ç biri böylesin\,! ciddi ekonomik, sosyal ve politik sarsı ntılarla geçmiş değildir. Şü phesiz ki, bugün henüz ilk adım­ lar atı lmakta d ı r. Şimdi gerçekleştirilmekte olan ted birlerin sonuçları, bir­ kaç yıl sonra reform ta mamlandığı za man, iyice değerlendirilebilecektir. \ , fakat toprok devriminin daha şimdiden bütün memleket politik hayatın ı n merkezinde yer aldığ ı g üvenle söylenebilir. Köy ekonomisinin yapısı

Cezayir halkının % 70'inin hayati manfaatleri toprak sorununun köklü bir çözüme bağlanmasını gerektiriy'or. Bütün ulusun gelişmesi; bugünü ve yarı nı da bu sorunun çözümüne bağ lıdır. 1 963 yılında fra nsız söm ü rgecile­ rinin terkettikleri toprakların milli leştirilmesi, bu problemlerin çözü müne sadece bir giriş olm uştur. Köy ekonomisinin d urumu, memlekette geniş ölçüde bir toprok reformu ihtiyacının a rtık ertelenemiyecek kadar olgun­ laştığ ını göstermektedir. Cezayir köylüleri şimd i 8 milyon kişi kadardır. Bunun 1 ,3 m i lyonu aktif nüfustur. Uretim a la n ı 6,8 milyon hekta r işlen ir toprakla, yer yer mera olarak kull,a hılan uçsuz bucaksız çöllük a raziden iba rettir. Uretim güçle­ rinin az gelişmişliğ i, kü ltürel gerilik ve ta rım nüfusunun ağ ı r basııı a sı, memleket iktis,a di hayatının a na çizgilerini teşkil eder. Sosyal-ekonomik yapılış, bütü n eski sömürgeler için karakteristik olan ikili bir karakter gös­ terir. Bu da, çağdaş ve geleneksel olmak üzere iki. sektörün varoluşunda belirir. Çağdaş 'sektör, işlenir toprakların üçte biri kadarı n ı, yani 2,5 milyon hektarı kaplar; bu sektörde 1 milyon 1 40 bin kişi yaşa r ; bunların 1 35 bini sürekli ve hemen hemen 1 00 bini de geçici (mevsi m) işçidirier. Bu sek-

48

49


törün Iro p ladı� ı verimli topra klar, buralarda teknik donatımlı iri işletmeler meyda na getirmiş olon Fransız sö m ü rgeci l e ri nd en d evra l ı n m ı ştı r. Cazayir'in

bağımsızlığ ı n ı n ilon edilmesinden sonra, bu kesimde tarımla uğraşan

mülk

sahiplerinin çoğu palas pandıra's Fran soya

d ular. Bu

bun­ komiteleri kur­

kaçtı lar. �m. ek.çifer

lardan ' ka la n işletmelere e l koyarak, aralarında özyönetim

g i rişi m i hü kümet destekled i v e evvelce Fra nsız söm ürgecilerinin

(göçmenlerin) mülkiyetinde

bulunan

bütün 'araziyi 1 963'te millileştirerek,

özyönetim kom itelerinin emrine verdi. Bugün bu özyönetim sektörü" iç pazar ihtiya c ı n ı n önemli bir kısm ı n ı g i d ere b il m e kte ve köy ekonomisi ürün�ri i'hracmı n da çoğu kısmını sağ la ma kta d ı r.

özyö n eti m sektörü n ü n meydana geti ri l m es i, m ernl e kette , köy ek o no m isi

a d ım oldu. Fakat reformunun geleneksel sektörü de mutlaka kapsa m ı na al­ ge rekiyord u . Bu sektörde 1 m ilyon 1 00 bin kişi aktif nüfus ol m a k üzere 6 milyon ki şi va rl ığ ı n ı s ü rd ürüyo rd u . Aş a ğ ı da ki cetvel bu se ktörü n

I şte Cezayirde köy orta m ı n ı n temel sınıfsal çelişkisi böylece kendini gösterir. Bu büy ü k toprak sah i pleri n i n (bazıları bir yana), kurtuluş savaşı sırasında ' söm ü rgec i l ere h izmet ederek hıyonet işledikleri de ayrı bir ger­

çektir. Bunlar bug ü n de yeni-sömürged l i ğ i n ve em perya lizmin aktif veya potQnsiyel yardımcı ları olarak ça l ı şma kta, u l usal ve sosyal kurtuluş için. ilerici gelişme için bif engel teş ki l et me k ted i rler. Böylelikle, bugün halkı mızın önü nde, gericiliğ i n a na dOya nağ l olon

sınıfın ekonom i k temelini çökertmek, Cezayir köyünün ono çelişkisini çö­

zümlemek, m i lyonlQ rca fellô hın yaşam ve çalı şma koşu lları n ı kökünden değiştirmek g i b i b i r ödev bulunm akta dı r.

d ev ri m ci d ö n ü ş üm l eri n i gerçek le ştirm e yolunda kesin bir

gerç�k

ması -

toprak

sosyal YQPllıŞI hakkında yeterli bir fikir verebil i r. Büyük topra k sa h ipleri (ya n-feodal ve

tipten)

ka pita list

, Ortal köylüler

se l ) sektörün b üt ü n iş l en i r kaplıyan 1 6.500 işletme ; 1 0-50 h ekta rda n,

% SO si n i '

bütün

,ve özel (gelenek­ a razisinin % 25'ini ,

i ş le n i r a ra zi n i n

kaplıyan 1 47.000 işletm e ;

5-1 0 hekta rdan, bütün işien i r a ra zin i n

Küçük çiftçiler

% l S� i n i

kaplıyon 1 1 4.000 işletm e ;

5 he kta ra kadar,

To p ra ks ız köy l ü le r

Geliri rastlantı l a ra kalmış 500.000

Demek ki, çiftçil i kl e

S' i n i

uğ ra şa n la r top lamı n ı n a � cak

%

k iş i.

3'ü nü teşkil eden

çiftç i l i kl e teşkil eden az topraklılar elinde de iş­

büyük toprak sahiplerinin elinde, işlenir toprakları n bir çeyreğ i,

uğraşa nları n yarısından çoğ u n u

l en i r toprakları n a ncak

% 1 0' u topl'anmış b u l unmakta d ı r.

Geleneksel (özel) se�törde, çeşitli ' -

çokçasf da kendine

özgü - kapi­

ta li�m öncesi ve kapita l i st sömürü biçimleri birbirine örülür ve hattô ka p ita l ist biçimlerin ağır bastığı g·örüıür, Burada bir avuç büyük top ra k

ve toproksız köyı b l erd en (<< homesi» (I», mevsim d a i m i ı rgatl arda n ve köylü işsizlerden oluşan koskoca bir

sa h i bi ka rş ı sı nda , yoksul

i şç i leri n d e n,

yığ ın yer a l ı r.

(l) 50

oluna bilecek ençok toprak m iktarı, b i r a ilenin üstesinden geleb i leceğ i

çiftçilik ölçüsüne göre belirlenir. T�prak fazlası bedeli

k a rşılığ ı nda istim­ lôk e d i l i r ; a n c a k kurtuluş savaşı s ı rasında ed i niimi ş a razinin kamulaştı rı l ­ masında para öden mez. Bağ ımsızlık döneminde, toprak reform undan a razi

sa klamak için ya pılan bütün işlemler geçersizd i r. Bundan böyle toprakla

ilgili bütun işlemler (a lim-satım, kiralama vb.) kesinlikle d ü ze n len ir ; - topra kları n ı ken d i leri işliyen

bütü n i şlen i r a razinin kaplıyon 3 1 0.000 işlet m e ;

Yoksul köyl üler

%

Köyde devrimci dönüşüm lerin somut hedefleri ve bunları gerçekleştirme

araçları, toprak devrimi belgesi ve buyrultusunda şöylece belirlen m işti r :

- Büyük t.oprak sahipleri sınıfının varlığına s o n veril mektedir. Sa h i p

en az 50 h e kta rd a n

Her b i ri

Reformlar programı

H ames Oründen ·beşte bir, üçte bir pay karşılığı nda ağa nın toprağını . işliyen yarıcı.

sa ğ la n ı r ;

ka n u n g ereğ i nce

küçük ve orta çiftçilere mülkiyet hakkı •

- a bsentoizmin (zil yetliğin) her çesidine son verilmektedir, « to p rak, onu

işliyenindir» prensipi gereğince, kendi toprağını kendisi işlemiyen herkes, yurtta şlık yükümünü yerine getirmemiş sayı l ı r. Bu kura l

0,5 hekta rdan az

sulanır veya 5 hekta r sula nmaz a raziye sahip olanları kapsa maz ; zira

işçi sı n ı ­ temsilcileri ve öncel ikle

bunlar a rasında geçici ol'ara k Fronsoya g itmiş bulunan işçi ler,

fının hô/ô köyle bağ l ı d iğer bazı ta bak a l arı n ı n

şehir küçük b u rjuvazis i ta ba kaları va rd ı r ;

- yukarıda be lirtilen h ü kü ml e r gereğ ince hamesi (yorıcılık) sistem ine , son verilmekted ir. Böylece, ortaçağd o n kalmış ü retim i l i şkilerine son

de

verilm i ş olacak ve

geçmişte felce uğ ratı l m ış olon b ü y ü k potansiyel üretim gelişmesi yolu açılacaktır;

g ü çl e ri nin se r bes tçe

- bu n da n b öyJ e belirli ellerde toprak biri k i m i, hangi biçim a ltında olu rsa olsun, yasa kl-anmakta d ı r. Bu maksa tl a şu h ü k ü m ler geti ri lmekted i r : a) top­

rak reform u ulusa lf o n uno geçirilen toprak artık isti mlôk edi lemez ; b) özel

satı nalmadQ devlete ve kooperatiflere üstünlük ta n ı n ı r ; c) toprak kiralama işlemi keıa kanunla düzenlenir ve b u altında d o k oo pe ra tifl eri n arazi

51


üstü n l ü k hakkı vard ı r. Bu suretle, yeni bir büyük toprak sa h i p leri tabakası

meydana gel mesi ola nakları önlen mektedir.

Bu prog ra m ı n önemi ve devrimci korakteri, şimdiye kadar gerçekleş­ tiriImiş olan m i l l i leştirme i şlemlerinde daima yabancı sermayenin çı kar­ ' larına dokunu l�uşken, şimdi ilk defa olara k yerli büyü k topra k sahip­ leri nin d u rumuna a ğ ı r b i r da rbe indiriimiş olmasında d ı r.

Toprak de� rimi beigeSi �e buyrultusunun bir başka önemli n itel i k çiz­

gisi de, toprak reformu u l uso l fonduna geçirilen a razi nin dağıtı l masında

've bu a razide ta rı m ı n örgütlen mesinde tutulan yol ve sosyal yanaşım tar­ zı d ı r.

Toprak şu usule göre dağıtı l ma ktodl'r :

1) ' M i l l i leştirilmiş topra klard a yaşıyan işçilere, emekçilere; 2) Eski savaşçılara (1 954-1962 u!uso l kurtuluş savaşına katı lmış o la n -

lara) ;

3) Devri m sırasında şehit düşen leri n oğ ul larına ; 4) Çok çocuklu a ile başlarına ,

Toprak devrimI belgesinde, ,«toprak, her komünde kurulacak olan genel

hizmetler kooperatifine g irmek şortiyle veri l i r» kaydı vard ı r. Bu biçim bir­

leşme, ü retim kooperatifleri örgütlenmesi yolunda Ilk adımı teşkil etmek' tedir.

. Genel h izmetler kooperatifleri nin en.. ya kın ödevi, yeni çiftçi ocaklarına ça lışmalarını örgütlemeleri için gerek l i olan her şeyi sağ lama ktır. Bu ko­ operatiflere özel sektör çiftçileri ve kendi kend i n i yöneten fermalar da katı la b i l i rler.

Toprak devrimi belgesi, üretim kooperotiflednin »gönüllülük prensipi .. üzre serbestçe kuru l m � lo rınl, köy l üleri n ü retim a raçl Cl n n l .. kol�ktif olara k kullan mayı öğrenmeleri ..n i de hükümlere bağ l a m ı ştır. Belge, « kooperatif üyeleri nin bil.inç düzeyine ve ihtiyaçlarına uyg u n » çeşitli örgüt biçimleri (ya rd ı m l'a�ma dernekleri, ü retici birlikleri, hizmet kooperCltifleri ve üretim

kooperotifleri ) öngörmekted ir. Kooperatif hare keti nin başa rısızl ığ a u ğ ra ­ maması için, bu hareketi gel iştirme tempolarının, ' devletin kredi v e kadro ya rd ımı «olanakları »n a uyg u n tutulmasına d i kkat ed i lmesi gereği beli rti l ­ mektedir. Koo'Percıtifle � « bağımsız v e demokratik» .olarak yönetilecekt.ir. Belgede, devri m le toprağa kavuşturulm uş köyl �leri birle ştiren koop.era � ıf­ . lerin elde edeceği başorıla rın, küçük toprak S(I'h iplerinl de kolektıf ç ıft­ çilik biçimlerine geçmeye yönelteceg ine işaret edilmekted ir.

Yığınların

atı lmaktodır. Ve Belge ha klı olarak şunkı rı bel i rtmekted i r : «Toprak dev­ rimi hazırdan a rmağan değ i l d i r. Y.oksu l köylü lerin serbest g i rişimi, köy hayatının yen iden Ku ru l ması, her şeyden önce bu köylülerin kendi gelecek­ leri a d ı na 'seferber ed i l meleri n i n garantisini teşkil eden d!'lmokrasi olma· da n d üşünü lemez. »

Bizi, bu h ü kmün boş fbir p ropaga nda veya iyi d i lekteli i ba ret ol mayıp,

sözkonusu devrimi gerçekleştirmed� a rdıcıl davra nışı öngören b i r devrimci iradeyi yansıttı ğ ı n a inand ıran kanıtla r nelerd ir?

aelge, toprakta kök l ü dönüşümlerin gerçekleşti rilmesine köyl ülerin doğ­ rudan doğ ruya katı l malarını sağ l.ayacok somut ted birler öngörüyor. Şöyle

ki : « hiç b i r toprak devri m i köylülerin bilgi ve tecrübesine dayanmadan gerçekleşti rilemez. Köylü kad rolarının yetersizliği ve köyl ülerin öğrenim düzeyin i n çok d üşük 'olduğu koşu l /arda, bu bilgi ve tecrü beni n önemi d a ha

da a rta r. B u n da n ötürü, bizim topra k devrimi uyg ulamamızda, topraksız ve yoksul köyliller bütün orga nlarda çoğ u n lukla yer a laca klard ı r. Böyle­ l ikle, sömürü zulmünü kendi sırtlarında denem iş ve kurtuluş dôvasına en büyük katkıda bulunmuş olanlar, kendi menfa'atlerini ken d i leri savuna­

bilecek ve toprak devri m i n i n doğru biçimde Ve kes i n l i kle gerçekleşti ril­

mesine yardım edeceklerd i r. B u mahatla, yoksul köyl ü ler " Köylü Birlik­

leri»nde bi rleşip, kendi temsilci lerini, yani ihtiyaçları en iyi d i l e ge�irecek

ve sosyal i zm i n kurulmasında, sosyal -ekonomik gelişmede kendilerine dü­

şen rol ü oynıya bilecek olanla rı demokrati k usu llerle seçebileceklerd i r. » Şüphesiz ki, b u son derece ol u m l u yönergelerin yerine g eti rilmesinde

b i rçok g üçlü klerle d e karşıkışıl ıyor. Hü kümet organı olan « E I - Mücahit» gazetesi , Topra k Devrimi U l usa l Komisyonu'nu� sonbahar topla ntı la rı ndan birinin sonuçları üzerinde d u rarak şunları bel i rtiyor:

••

Köyıü birlikleri tec­

rübesi köyde a rzu ed ilen ya nkıları uyandırmadı ; küçük ve yoksul köylü ler

- çoğu bölgelerde - hareketin dışı nda kaldılar . . . Bazı komün lerde bu

örgütlerin yöneti minin, . . . va rlıklı d u ru m la rı n da n güç a la ra k kend i ira ­ delerini rü l d ü .

.

dayata n

."

(2)

topra k

sahiplerinin

ellerine

geçtiği

hal ler

de

gö­

Devrim belgesi, .. Köylü B i rlikleri »nin ya nısıra, topra k reform u n u uyg u I ı ­

yacak özel devlet organl'arı kurul ma'sını da öngörüyord u. Bu organların e n ' yükseği o l a n Topra k Devrim i U l usa l Komisyonu, Cumhurbaşka n ı Bumedi­

yen'in inisyatifiyle kuru lmuştu r ve artık etki n bir eylem göstermekted ir.

ve devletin seferber alması

Belgede beli rlenen köklü yapısal dönüşü m lerin a ncak S,ürekli bir örgüt· leme çalışmasıyle gerçekleşti rilebileceği s�z götü� ez. . � . . . V. i. Lenin, büyük devrimci ödevlerin. yerıne getırılebıl mesı ı ç ı n, ' bu nla rın

52

başarısının garanÜlenmesi, yarıda, sü rüncemede kal mamosı ve şüp heye d üşmemesi için, mutlaka geniş yığ ı n l·a rın seferber edilmesinin gerekli olduğunu belirtiyordu. Cezayir'de bu a lo nd a henüz i l k somut adımlar

Bundan sonra a rtık yığı n örgütleri temsilcileri n i n katı l d ı kları kom ü n veya

vilôyet halk meclisleri gelmekted i r. Belgede bu orga nlar hakkında şu h ü ­ kG m vard ı r : «Toprak devri m i n i demokratik v e a d e m i merkeziyetçi usulle

(2)

..

EI - M üca hit»,

3. Xi. 1 972. 53

..


uyg u lama hattı; komünlere ve vilôyetlere, gereken kararları belirleyip al­ malCırı Için çok elverişli olanakIcir vermektedi r. » Komün'ün topra k devri­ minde .birinci! bir rol oyn ıya bilmesi için, 8elge,' Hal k Meclisleri'nin çalış­ ma 1'0 rına, Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi' (3) "lensubu yerli .sorumlu kişi­ lerin, yığ i n örgütleri temsilcilerinin ve aynı zamanda .. t?praksız ve yoksul köylülerin seç�m li temsııcileri»nin katılmalarını ,öngörmekedir. Toprak reformu, p�litik, ideolojik ve ekonomik alanlarda çetin bir sınıf mücçıdelesinin eşliğinde yürütülmektedir; Sözü geçen örgütlerin ve dçıire­ lerin c!e, ' kendilerine düşen bUyük ve çok karmaşık devrimci ödevi çöze­ bilecek düzeyde olmaları gerekmektedir. Bunun için, Belge'de, devlet dairelerini ilgilendiren iki zorunlu istek ileri sürülüyor. Birincisi, sınıfsal yanaşım ve .. köylülere, a rdım konusunda somut yükümler» altına girebil­ rneleri için bu dairelerin karakterinde bilinçli bir değişim gereğ i ; ikincisi de .. çalışma metotları, kadr.o dur� mlan ve yönelim leriyle bu ödevleri (yani toprak devrimi ödevlerini - A. K.). çöı,bilecek d üzeyde olmaları istenen » , yönetim organlarının eyleminde stil bakımından değişiklik yapılması gere­ ğ idir. , Belgede, köyl ü a ha linin kalkınma sı Için şart sayılan devlet dairelerinin kurulması, bır dizi önemli politik etkenlerin varlığına bağ lıdır. Her şeyden önce, yığ ı n ların ,politik düzeyinin yükseltilmesi gereki'yor. « �I-Mücahit» gazetesinin yukarıda sözün ü ettiğimiz yazısında şöyle deniliyor: .. Gerçek­ ten de, çalışan nüfusumuzun çoğunluğunu teşkil eden köylülerin., gerekli yığı n örgütüne ve demokratik usulle .'seçilmiş temsilcilere de sahip olma­ dan, memleketin P9litik hayatının dışı nda kalma larına göz yumulamaz. » Böyle bir hal devrimci demokrasinin gelişmesini köstekler, iI�rilik g üçle­ rinin sağlamlaşmasına da, emperyallzıne ve iç gericiliğe karş1 yürüttükleri

y

mücadeleye de engel olur.

Sosyal

dayanak

Gericiliğın, memlekette toprak reformu uygulamosını s-uya düşür� ek veya h iç değilse geciktirm�k için her çareye - ekonomik sabotaj, politik ve ideolojik ta'hrikler vb. - başvuracağı şüphesizdir. Netekim, bu ,maksoUa, büyük toprak sahiplen ile bilhassa toptan ticaret ve dış ticaret alanında borusunu öttüren burjuvazinin yükse� tabakdiari arasında ve aynı zaman­ da çıkarları sözU gelten sosyal grupların çıkartarıyle objektif ol�.rak ba 1 ı bulunan yeni bürokratik çevrelerin !;ıelirli b i r kısmı a raSinda ·polıtık b i r � r­ lik meydana gelmektedir. Bu birlik, büyük ölçüde, mevcut tarımsal ılıŞ­ kilerin yapılışının beslediği bir tutuculuk temeline dayanmakta dır.

� �

Gl!ırici kuvvetler, topyekun ele a lsok bile, şehir ve köy i lerici güçlerine kıyasla elb �tte önemsiz bir azın l ı k teşkil etmekted ir. Iyi ama, gericiliğin

(3) Iktidarda bulunan parti. 54

politik otoritesi yal nız nicel verilerle ölçüye vurulamaz. Gericilik, memle­ kette hôlô ağ ı r basan kapital ist ilişki lerden kuvvet alma ktadı r ; şehir ve köy küçük burjuvazisiyle binlerce bağı vardır ve nihayet u l uslararası kapi­ tal torafından desteklenmelcted ir. Gericilik ancak wprak devriminin ardıcıl olara k uygulanmasında men. faatleri olan bütün demokratik güçler cephesiyle yolu kesildiği takdirde yenilgiye uğratılabilir. Demobatik güçler cephesi de, ilerilik yanlısı yok­ sul ve topraksız köylülerden, bütün şehir ve köy emekçilerinden, işçiler­ den, küçük tüccarlarda n;, esnaflordan, memurlardan, büyük toprak mülki­ yetiyle I lişkili olmıyan veya top,rağa bağ l ı yan gelirlerini kaybetmeye kat­ lanmış bulunaı;ı yerli sanaYicilerden, ü niversite öğrencilerinden, er ve su­ boylardan, yönetim kadroları ve mühendis-teknisyen görevli lerinden, genç­ lerden ve kadı nlardan oluşmaktadır. Demokratik güçleFin başında işçi sınıfı gehnektedir. Bu sınıf henüz hal­ kın küçük bir kısmını teşkil eder; büyük ölçüde birikimli ve örgütlü değil­ d i r ; kültürel ve teknik hazı rlı k düzeyi yüksek sayılamaz. Bu sınıfın sosyal tutumunda hala d üne kadarki köylü l ü k kökeninin izleri vardır ve sınıf bili nci henüz nispeten zayıftır. Fakat, özel mülkiyete bağlı olma d ı ğ ı için, topra k devrimini g itgide daha sistemli ve dahQ güçlü' biçimde destekliyen ve destekliyecek olan da ancak işçi sıhıfı d ı r. Köy ortamında özel mülkiyete son verilmesi işçneri sevindirmekte, onların da menfaatlerine hizmet et­ mektedir. Bu, bir yondan, halkın Önemli bir kısmını, yan i işçi sınıfının manen ve belirli ölçüde maddeten' h'ô lô bağ l ı bulunduğu kısmKlI özgür­ lüğe kavuşturmoktadır. Ote yandan d,o, şimd iye kadar ayniyat temelinde işletmecilik kıskacında kıvranan yoksul köylü yığınlarının çağdaş ü retim sürecine celbedilmesi sonucunda gerçekleşecek olan iç pazar genişlemesi gitgide büyüye", sanayiin gelişmesine ,hız verecektir. Bu da kararlı bir istihdamı ve iş ücretlerinin yükseltilmesini güven altına alaeoktır. Toprak devriminden yana olan sosyal güçlerin geniş cephesinde, şehir ve köy küçük ,burj uvazisi, yani küçük çiftçiler, esnaflar, tüccarlar ve alt kategoriden memurlar ön planda yer a l ıyorlar. Bu küçük burjuvazi kur­ tuluş savaşında kayda değer bir rol oynadı. U l usal kurtuluş hareketinin sivil ve asker kadrolarının ana om urgası bu burjuvazinin saflarından ge­ lenlerle o luştu. En devrimci gruplar, bağ ımsızlığ ı n elde edi lmesinden son­ ra, büyük ulusal burjuvazinin temsilcilerin! iktidardan uzaklaştırmaya mu­ vaffak oldular. Demek o luyor ki, memleketin şimdiye kadar kösteklenmiş olan üretim güçlerinin serpilip gelişmeSinden, köyımerin toproğa kavuşturulan temel yığını şöyle dursun, bütün holk kazançlı çıkacaktır. Ve bu a n lamda, top­ rak devrimi belgesi, bu devri min bütün ho lkın davası olduğunu belirtmekte haklıdır. V. i. l&nin'in, her kapitalist .ulusun sömürenler ve sömürülenler olarak « iki u lus»a bölündüğ üne, sömür�len ooşlıca iki emekçi sınıfı olarak


proleta ryo ile köylüler arasında ittifakın önemine Ilişkin sözleri bizim ku­ lağ ı mızda da küpedir. Bu sınıfları n ittifakı, Cezayirde de, bizi m çokça kullandığı mız deyimle « i lerilik ulusu»nun, yani köyde bir gerçek devrimin başarı l masıyle ca nla­ başla ilgilenen toplum u n temelini teşkil etmektedir. Bu prensipin evrensel bır Önemi vardır; geçeriiğ i' ve etkinliği gerçek topra k devriminin başarı l­ dığı her yerde yoklamadan geçmiştir. Birçok memleketin, tecrübesi, işçi sınıfının rolünü - inkôr etmek değilse bile - küçü msemenin, ve tersine, köylülerin devrimci olanakları n ı haddinden fazl,a büyütmenin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermektedir. Şüphe yok ki, Cezayirde, işçi sınıfı ile köylüler a rasında ittifak için pro­ letaryan ı n zayıflı ğ ı n ı ve milliyetçi-devrimcilerin ulusal-demokratik devrim ­ deki yönetici .roıünü dikkate a lacak kendine özgü b i r biçim bulunaca ktır. Cezayir Sosyalist öncü Partisi, bu ittifakın reel olabileceğ i ve da'ha geniş bir birleşmeye - tekcepheye - yol açabileceği koşunarın yaratüması için elinden gelen çabayı harca maktadır. Zira ' « Cezayir devrim i böyle bir tekcepheye, memleketin gerçek durum ve koşulları na, belirli aşamada hem Cezayir'in, hem de Arap ulusa l kurtuluş hareketin i n menfaatlerine uygun bir anti-em perya list cepheye, g'e ricilik aley'h tarı bir cepheye muhtaç­ tır. (4) Politik, ideolojik veya örgütsel sorunlara ilişkin görüş ayrı ml,arına bakıl­ maksızı n, memleketin bütün ilerici ve _devrimci güçleri, bugü n başlıcası toprak devrimi olan birçok ortak hedefler temeli üzerinde objektif olarak birbirlerine yaklaşmakta d ıriar. Partim iz bu devri min başlangıcını sosya l ilerleme yolunda büyük bir kazanım saymaktadı r. Toprak devriminin ba­ şarısı için yürütülen artok mücadelede, da,ha 1 954 yılında Cezayir kurtuluş ha reketi bayrağma yazılmış olan yüce şiar, « halk eliyle ve halk için dev­ rim » şiarı hayata geçirilm ektedir.

Okuyucu mektuplarına cevap

Bir ihanetin tarih i V� bundan ahnacak dersler , ' Komünist hareketi, sağcı revizyonizme ve «solculuğ a » kar­ Şı daima mücadele etm�k zorunda kaiıyo�: V. i. lenin'in vak­ tiyle bir de oportünizmin merkezcilik türünü şiddetle eleştir­ diği bilinmektedir. Biz bu tür oportünizmin işçi hareketi için ne gibi bir tehlike g izled iğ ini, merkezciliğin, sosya l-politik köklerinin neler olduğunu ve bug ün de belirmesinin mümkün olup olmadığını bilmek istiyoruz. Vatslav Novak (Ç5SC) Aynı problemle ilgilenen diğer okuyucuları mız : i. Ensen (Norveç) ve H. Ernandes (Ekvador) . Soruya cevap veren : Kolumbiy,a Komünist Partisi MK Yürütme Kurulu aday üyesi i Teodosio Vare/a Oportü nizm, değişik tarihsel koşullarda - kendi özlüğ ü n ü genellikle değiştirmeden - ba mbaşka bir çe,hreyle ve başka başka biçimlerde ort�ya çıkıyor. Uluslara rası sosyalizmde Marksizm-leninizme d üşman bir. akım olan rı:ıerkezcilik de oportünizmin türlerinden biridir. Bu a kım daha Birinci Dünya Savaşı'ndan önce doğdu, fakat savaşın başla rnasiyle - I kinci Enternasyonal'in çözmesinden son�a - açık seçik or­ taya-çıktı. Ve böylelikle uzlaşmaz iki cephe meydana geldi : Sosyal-şovi­ nistlerin mevzilerine kayan oportünistler' cephesi ve devrimci enternasyo­ nalistler cephesi. I kinci Enternasyonal partileri içinde, bu iki cephe, yani açık o'Portünist­ ler ve devrimci Marksistler a rasında merkezciler yer aldılar. Merkezciliğin ulusla rarası a landa ana doğ rultusu Kautski'cilik idi. Ayn ı politik kavramı ifade edebilmek için « merkez», « batak», « Kautski cilik» sözcükleri kullanı­ lıyor, bunların üçüncüsü merkezcilik ruhunun en tipik ifadesini yansıtı­ yordu. Böylelikle, Almanyada Kautski tarafta rla rının kişiliklerinden ziyade, güya ,aşırı a kımların dışında kalan, gerçekteyse oportünist cibilliyetleri ni sadece merkezcilikle ma,s keliyerek sağcı oportünizme kadar kayan ulu's ­ lora rası sahte Ma rksist tipi tanımlanmış ol uyordu.

. (4) Cezayir öncü Sosyalist Partisi'nin 15 Mayıs 1 972 ta rihli deklôrasyonu : « B ütün i lerici ve demokratik güçlerin a na ödevi : Toprak devriminin uygula n ması ve başarısı i'ç in mücadelede eylem birliği. .. 56 .

V. i. Lenin, Birinci Rus Devrimi'nden sonra ve özellikle 1 914-16 yılları döneminde yazdığı eserlerde, merkezciliğin sınıfsal kara kterinin politik özlüğ ünü v� taktiğini de en etraflı biçimde belirlemiştir.

Merkezcilik, V. i. Lenin'in tanımlamasiyle, « söze gelince Marksizmden yana görünen, eylemdeyse oportünizme bağ lı olon en ustaca maskeli ve

57


gizli oportünizmdir. » (1) Bundan ötürü de, işçi sınıfı n ı n fikri erkinliği iç i n

son derece zararlı ve tehlikelidir. V. I. L�nin, açık döneklerin proletarya için gizli döneklerden « da ha ya�arlı» oldukl'arını yazar. (2) Netekim, Birinci Dünya Harbi patlak verdiği zaman, açık ve kaba sosyal-şovinistler dev­ rimci eylemlerin aley�inde olduklarını dobra dobra söylamişler, hükümetle elele verdiklerini gizlememişlerdir: Bunlar, açık, görünen bir kötülük teş­ kil ediyorlardı. .

.

Gizli-kapaklı, Kaut�ki'ci oportünizm ise başkadır. Bu oportünizmin, şo­ venizmi. savunduğ unu açığa vurmak daha zord u ; bu oportünizm büyük bir ustalıkla bilimsellik, objektiflik ve tarofsızlı k maskesine bürünüyordu. Mer­ kezciler güya Ma rkıs izmden zerrece fedakôrlık yapmıyo r, yalnız - yeni taril,­ sel durum ve koşul la r dolayısiyle - yeni bir taktik ileri sürüyor ve daha «esnek» hareket edilmesini öneriyor. gibi görünüyorlardı. Len i n şunları belirtiyordu : « Işçi yığ ınını birden silkip atan açık oportünizm, Marksistçe diller dökerek oportünist pratiği ·haklı göstermeye çalışan ,altın merkez'­ cilik teorisi kadar ,korkunç ve zararlı değildir. » (3) Merkezdliğ i n sosyal temeli, işçi oristeıkrasisi ve küçük burjuvazidir. Bun­ ların bütün yaşamsal durum ve koşulları; kendilerini proletarya ile büyük burjuvazi a rasında ikircime sevkeder, kesin sın ıfsal çarpışmalarda bağım­ sız bir karar ve tutum a lmaktan ôciz hale getirir. Politikada prensipsizlik merkezcilerin karakteristik çizgisidir. Bu prensipsizlik, onları n uzlaşıcılı­ ğ ı nda-, proletarya pa rtisinin ard ıcıl devrimci poUtik hattı ile işçi hareke­ tinde gerek ayrı ayrı memleketler, gerekse uluslarorası çapta opor:tünizm arasındaki çelişkileri örtbas etme taktiği nde kendini gösterir. M erkezcilik herkesi ve her şeyi uzlaştırmaya, pratik ve teorik sorunların ilkesel konuş tarzının keskinliğ ini körletmeye, tartışmaları oll1runa bağlamaya, bunları n fikir kaynakla rını g izlemeye, çatişan ve çarpışan d �ğ rultuları ayırıp taraf­ sızlaştırmaya çolışıyorlardı. Sa'PI'a ndıkları prensipsiz barışçılık diplomasisi ve uzlaştırma «aracılor'ının bi rleştiricilik hayalperestliğini, proletarya or­ dusu birliği yüce prensipine dayanarak haklı göstermeye kalkışıyorlardı. Birliği, d üşünce ve kanılarına bakmaksızın, çeşitli elemanların gelişigüzel bir halite �olinde herkesin partiye doluşması olarak anlıyorlardı . Onlara . göre, eğer ayrı ayrı kişiler, gruplar ve fmksiyonlar bir ortak plôtformda birleşmiyorl'a rsa, bunun ille herkeşçe kabul edilecek biçimde tofsir edil­ mesi gerekirdi. Uzlaşmacıların prensipsiz görüş ve tutumiarı böylece suyU­ züne çıkıyordu. Marksizme karşı cephe a la nlar, çokçası birlik �ygaroları kopara ko­ pa ro, onun temelini oyuyorl'a rdı. Devrimci Marksistlare, bolşeviklere nifak­ Çı diye dil uzatıyor, onları tahammülsüzlükle, dar görüşlükle, işçi hare-

(1) V. ı. Lenin, BUtün eserleri, c. 26, s. 324. (2) V. ı. Lenin, Bütün eserleri, c. 26, s. 1 86. (3) V. I. Leni n, Bütün eserleri, c. 26, so 263. 58

ketindeki diğer akımlarla işbirliği yapmo, yararlı bir diyalog yürütme ye­ teneğ inden yoksunlukla ve daha nioe günahla rla suçluyorlard ı. Fakat bü­ tün bu suçlamalarda zerrece gerçek payı yoktu. Devrimciler arasında ke­ ' netli birliği �ınıf mücadelesinde başarılı olmanın şartı sayanlar asıl �enin'ci, bolşevik komünistlerdi. Lenin'in ve bolşeviklerin « ne pahasına olursa olsun» birliği kabul etmemeleri, devrimci mücadeleyi acze sürük­ Iiyen, gerçek birlik taraftarlarına değ i l de bu birliğin 'mezarcıl<ırına yardım eden esnafça uzlaşıcılığı reddetmeleri başka sorundu. Merkezciliğin teori a la n ındaki karakteristik çizgisi, devrimci Marksizmi

eklektizrole değiştirmesidir. Ma rksizmi h iç de türdeşi olmıya n felsefi görüş­

lerle birle,tirmeye kalkışan Ikinci Enternasyonal teorisyenlerinin başlıca karakter çizgisi eklektizmd ir.

Merkeıcilerin pir de gül ünç d �şkünlükleri vardır: Teoride ve politikada boyuna «yeni bir şey .. söylemek için, bağ ı msız bir doğrultu meydana getir­ mek için, diğer bütün ka nııardan ayrı ve güya tek yanlılık kusurundan azot bir tutumda görünmek için boş yere ça balar dururlar. Her zaman, görüş çevreni çok geniş, tarafsızlı kta hoyran edici bir düzeye çıkmış, «ça­ tışmaların üstünde» ve çarpışan ta rafların «aşırılıkları »nı yüksek bir sen­ tezde eritip gidermiş kişiler olarak görünmeii severler. Gerçekteyse, bun­ Idr, kendi cibilliyetleri yüzünden, hiq bir «özge devlet», hiç bir bağ ı msız kuvvet meydana getiremiyecakleri gibi, hiç bir önemli toplumsa l soruna belirti ve açık bir cevap da veremezler. Marks, ve Engels'in deyimiyle, « bu boyların başları kaç taneyse, hemen hemen o kadar da görüşleri var. dır. » (4) i

V. L Lenin, belirli bir fikir ve sınıf" çehresinden yoksun, geçici ve kalım­ sız varlıkkırını konjonktüre veya politik üç kôğıtçılık meyline borçlu ve . ' n i hayet bir akım durumunda deği'. a ncak «damkıcıklar» meydana getire­ bilecek d urumda ola n prensipsiz :m erkezci lik grupl'a rının iddiala rını daima silkip atıyordu. Rusya işçi ha rek'etinde. Troçkist g rupların ' merkezcilik ocağ ı olduklarını be'l irtmekte fayda vard ır. V. i. tenin'e göre. Rusya'da « merkezcilik .. poli­ tikası nı pek sık t�msil etmiş olo n Troçki (5), göstermelik uzlaşıcılığ ı n baş­ lıca tellalıydı ve P9litik kaÇQkçllığa somut bir örnek oluyordu. Tioçki, bir­ çoklarının belleğinde, belki do ha çok şimdiki bazı neo-troçkistler ruhunda sol ve ültre-501 şiarlar çağrıştırabilir. Troçki'nin biçim değiştirmeleri şöyle bir yasallık gösterir: Tarihin keskin dönümlerindtı, sınıf mücadelesi şiddet­ lendikçe. oportilnist kişi' Marksizm-Leninizme sa ldırır ve hangi tarafın ken­ disine daha çok elverdiğine bağ lı olarak kolayca sağ'd an sola veya sol­ dan sağa geçebilir. fakat hangi tarafta olursa olsun, daima parti çalış­ masında izl.enen proleter 'hareket hattına karşı bi! tutum takınır. Troçki, (4) K. Marks, F. Engels, 'Eserleri, c. 1 9, s. 1 74. (5) V. ı . Leni n, Bütün eserleri, c. 30, s. 270. 59


bu a n lamda merkezciliği , uzlaşı c ı l ığ ı , ta Oktobr Devrim i'ne ka dar bolşevik kom ü n istlere karşı mücadele a racı olarak kullanmıştır. Şimdi bunu na s" yapa bildiğine de bir göz ata l ı m . ' R u s Devri m i ' n i n yenilgiye uğ rama sından son.:a geric i l iğ i n a l ı p yürü­ dug u yıllarda (1 908-12), Bolşevik Partisi'niiı legal çalışma olanağı ka l­ ma mıştı. Bu o rada , proleta rya n ı n i l legai devrimci partisinin varlı § ı na son vermek m a k a iyle, l i be ral-burjuva kara kterli, a ş ı kô r ve belirsiz bir örgüt � . yaratı lması fıkrıne hızmet eden kimseler vardı. Pa rtin i n d üşma n ı ola n bu g ru p, SBKP ta ri hinde « likidatörle r» o l a ra k bil i nmekted i r. ' Partini � u� laşmaz çelişkiler içinde kıvra nd ığı koşullarda, Troçki, boş tene k� ısa ı 1ıcı g l rtısl bol « birl eştirme » ça ğ rı la rı nda bulunuyor, bolşevik­ � . � lerle lıkıd torlerı - elbette oportün izm plôtfdrmu üzerinde - uzlaştırmaya. � . ve bırleştı rmeye ço lışıyordu. Devrimci ha reketi n bütün temel sorunkı rı nda likid atörlerin görüş ve tutumuyle h1areket eden Troçki, şa hson /fendisinin fra nksiyonlar d ı ş ı nda olduğunu i d d i'a ediyordu.

..i!�.

Oportllnistlerin « i IIeg o i l i k » a leyhindeki ve biçim i n i yitirmiş aşıkôr bir � i meyda na getiri lmesi uğ rundaki ajitasyo n l a rı, politik ' bakımdan olgun ışçıler a rası nda çetfn b i r d i renişle karşılonıyordu. Bu hal, Marksizmin düş­ ma nlarım d ip lo masiye başvurmak, fikir 1ıcı rtışmalarınl yozlaştırmak, görüs­ leri n i gizlemek zorunda bı rakıyo rd u . Ve Troçki onlara yordım ediyord � .

Lenin, aşikôr, legal bir parti ta raftarı o l a n « l ik idatörler»in, bunu artık aşi kôre söylemekten korktukları nı (o nları işçilerin korkma k zorunda b ı ra k­ tık a rı n ı, Troçki'nin ken d i lerine korkmayı öğütled iğini) yazıyord u. (6)

!

V.

Len i n, merkezci lerin, bütün önem l i fikir ve taktik sorunları ndaki ya­ n ı lgıla rı n ı y,orulmak bil meden a çığa vuruyor; oportün ist g ruplara karşı

i.

yürütülen mücadeleye bakarak sadece tartışmaların zararı ndon bahseden acıklı sözlerle yoko larını kurtara n, çelişkil'er açıklığa kavuşturu lmadan bir­ _ lik sağ la na bi leceğ i n i d üşünen sahte Marksistlerin göstermelik uzlaşıc"ı­ ğ iyle o la y ediyordu. «Aşı rı l ı kla r.>o karşı Troçki'nin tutu mundaki protestolar,

a levlenen tartışma içinde - ne yandan bakııso - revizyonizme karşı hoş­ görürlük davra iı ı ş ı n ı haklı çıkarıyor, revizyonizmden kurtuluşu da güçleşti­ riyordu,

" Len i n « Bir konuşma » başlıklı ma ka lesinde, h icvi politik bir d i l le ve

« yo n gö�lemci» iki kişinin konuşması biçiminde, uzlaşıcı n ı n genel lenmiş simasınr çizer. Ard ı c" bir Marksisti dile getird i ğ i n i her sözünden kolayca

a n lıya bi/eceğ imiz ikinci ya n gözlemciye ceva p olara k şöyle der: « Tutkusuz

savaş yok. Aşırılıksız tutku d o yok. Baha geli nce, ben, en çok, s ı nıfla rı n,

pa rti lerin, fraksiyon ların

m ücadelesinde he� şeyden önce « aşırı l ıklar»ı

gören kimselerden n efret ederim. Ben im bu insanlara her za man - a ffe­ dersiniz - bağrresım gel i r : ,Bence, istersen iç daha iyi, o ma işinifl erbabı ol I'»

(6) (1) 60

(1)

V. i. Lenin, Bütün eserleri, c. 22, s. V. i. Lenin, Bütün eserleri, c, 23, s.

1 83 . 52.

Demek oluyor ki, merkezcilerin bugün ta rih açısından ele a l ı n a n bütün eylemi, bunun eninde sonunda devrime ihanet, M a rksizmden vazgeçme ka p ı s ı na çı ktığ'ı n ı göstermekted ir. örneğ in, Kautski, Rusya'da Oktobr Dev­ rimi zaferi nden sonra, işçi sı nıfı n ı n açık düşmanı kesil d i . Ve bugGn ya lnız Len i n' i n « Proleta rya devri m i ve dönek K'O utski » kita b ı n ı n başl ı ğ ı , merkez­ ciliğin yazg ısına i l işkin d a i m i bir uyarı olarak tarihe maloldu. Troçki de hayatı n ı n son g ü n lerine kadar bilimsel komünizm i n en azılı d üş ma n ı ola­

rak ka ldı.

Merkezcilik, ça rpışa n cepheler arasında h i leli b i r solla ntı olarak, bug ü n de s o n d e rece teh l i kelidir. B u n u n l a ilgili olarak, ya kın geçmişte Vene­ züellô Komünist Pa rtisi'nde görü len bazı olayları hatırlatmak yerinde olur. Başlarında Petkov'u n bulunduğu b i r' grup revizyoni st, bu pa rti nin Mark­ sist-Len i nist kuruluş temellerine karşı hücuma geçtikleri za man, VKP'nin

eski ünlü eylem a d a mları n d a n P. Ma rkes, görün üşt!ı tarafsız bir « merkez­ ci .. tutu m u ta kınarok, nifa kçı l'arı her bakımdan gizlemeye ve savunmaya çalıştı. Ve M o rkes'in pa rtiye ıhanete kadar g i d eceğ i ne pek a z kimse inanıyord u . Ama çok geçmeden, VKP :,Genel Sekreteri H . Faria ' n ı n belirt­ tiğ i üı:,ere, Mo rkes partiyi ya do Petkov'u se9ffi e k gibi bir i kilem karşısında kal ı nca, « Petkov'u seçti ... I şte merkezciliğ i n ma rtığı budur. Dolayısiyle, çıkarılacok b i ricik sonuç do şudur : Buna karşı daha doğ uşunde müca­ deleye geçilmel i d i r.

Merkezcilerin öteden beri yüksek amaçlar gözeten d ü şüncelerle hareket

ettiklerine içtenl ikle inanan kimseler bulunduğu da söz götürmez. V. ı . Lenin, taŞl i laşmış oportünistler ile yan lış teorilerin kurba n ı olmuş sıradan

sosya l-d emokratları ve işıçileri

birbirine

karıştı rmıyordu.

Len in, . «orta »

akı ntıda boğ u l makta ola nları n b i r kısm ı n ı n ku rta rıla rak s osya l izmden ya na kaza nlla5i 1eceğ in i , a ncak bunun i'çin aşikôr ve bili nçli oportü nistl erle kesin

bir mücod'eleye g iri�mekten başka çare olmadığını bel i rtiyordu . Oportüniz­

min ve bu o rad a merkezcilik denilen oportünizm tü rü n ü n açığa vurulma­

sını, Lenin, burjuvazi tarafınpan a idatı i m ı ş küçük , mü lk sa hipleri n i ve şu

veya b u ölçüde küçük burjuvoca )"O�ama koşu llarına tti l m iş m ilyonlarca emekçiyi orrun elinden kurta rmal'arı gereken proleta rya partileri n i n boyun borcu sayıyord u.

(8)

V. ı. Lenin, ni � rkezcileri n takti ğ i n i açığa vfJrmakla, oportü nizmin maske­

lenme metotları n ı do gözler önüne sermiş oldu, Lenin' i n tecrü besi, dev­

rimci /eri u)"Onıklığa, işçi ha reketinde MG'lrksizmin üstün. gelmesi üzeri ne bu

öğ retiye düşman kesilenlerin bu defa kom1ü nist hareketi içinde mücode·

leye geçmeye kalktıklarını (biricik başarı ola�a ğ ı n ı d o bunda gördüklerini)

a nlamaya yöneltmektedir. Ve biz, m erkezciliğin, sadece kılık değiştirmiş,

ka rı ş ı k ve diğer eğız k'alabalığı süslere b ü rünmüş bir oportünizm, reviz-

yonizm olduğunu unutamayız.

öyle görülüyor ki, çağdaş devrimci hare ket içinde oportünizmin şu veya

(8) V.

ı.

�enin, Bütün eserleri, c. 27, s.

307. 61


bu belirtileri ile bir zamanki merkeicilik a rasında dolaysız benzerlikler a ramakla iş bitmiyor. V. i. Lenin'in ve a rdıcıl .Marksist-Leninist'lerin mer­ kezciliğe k-a rşı m ücadelelerinden çıka rılan dersler ilkesel bakımdan önem· lidir. Zira d üşmanl'a nmızın Marksizm-'l eninizme hücumla rı - çeşitli tür ve biçimleriyle - gevşemiyor, giderek daha da şiddetleniyor. Netekim, şimdi kapitalist memleketlerde türl ü türlü .. felsefi oku ll-ar», teoriyi yaratıcı bi­ çimde gel-iştirme süsü vererek, onun devrimci özünü boşaltmaya çalış­ maktadırIar. Ve bugün, oportünistJ.e rin, yalnız .. yeni koşullar»ı, .. yeni du­ rum »u daha ta m ölçüde dikkate almaya, «yen i entelektüel güçler»i daha dolgun biçimde hareketimize çekmeye vb. çabaladıklarına yemin billôh ederek, devrimci teoriyi ha bire tahrif ettikleri görülmekted ir. Onların, aynı bahane altında (proletaryayı « ulusal öbekler»e ayırmaya çalışan sosya l­ şovinizme karşı mücadele tarihinin kolayoa unutulabileceğ ini bahene ederek), bazan işçi hareketine m illiyetçilik sokmayı bile haklı göstermeye çalıŞıP çalışmadıkkırı sorulabilir. Bugün, d ünya devrimc.i hareketinde ve geniş demokratik ha rekette sözü­ mona « üçüncü kuvvet» ve « ü çüncü' yol » görüşlerini savunan akımları n merkezcilikl-e herhalde birçok ortak yanları vard ı r. Orneğin, bizim Kolum­ biya'da, bu gibi fikirler, .. Kolumbiya sosya lizmi», .. Ilıristiyan sosyalizm i» vb. gibi garrıitürleriyle birlikte i leri sürülmekted ir_ Şüphesiz ki, yalnız başına bütün bunla r yeterince karmaşık bir olguyu ortaya koyar ve bu da eşit anlamlı olarak tan ı m lanamaz. Fakat bazı teorisyenlerin, kapitalizmde ve komünizmde görülen .. aşırılıkla r»ı n g iderilebileceği bir yolun varolduğunu ispata ka lkışmalarının, bizlere, vaktiyle .. altın merkez» politikaSinı öğüt­ I iyen insanl'arı hatırlatmaması elbette olanaksızdır.

Komünist ve işçi partileri hakkında kisa bilgiler Yazı kurulumuz, okuyucuları mızın arzularını yerine getir­ mek -üzere komünist ve işçi pa rtileri hakkında (üye sayiSI, sosyal yapılışı, teorik enstitüleri, okulları, basını, memleket yas-a ma organlarında ne ölçüde temsil edildiği) enformotif bilgile r yayı mlamaya başlıyor. Komünist ve işçi pa rtileri basını nda yayı mlanan, bu pa rti­ lerin merkez komitelerinden a l ı nan materyellere . daya narak, d ü nya komünist hareketinin birçok birlikleri hakkında ger­ çeğe uygun bqşlıca verileri sunabileceğ i mizi taıh min edi­ yoruz. Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP)

Pa rtin i n kuruluşu ' Rusya Sosya ldemokrat işçi Partisi'nin (RSDIP) 1 898 Martında toplanan 1 . Kongresinde ilôn ed ilmiş vE! parti fiilen RSDIP'nin II. Kongresinde (1903 Temmuz-Ağustos) kurulmuştur. 1 Ocak 1 972'de SBKP'nin üye sayısı 1 4,631 ,289'u buluyordu. Pa rti bölgelerde, işyerlerinde örgüt kurma prensibine dayanmaktadı r. Ta ban örgütleri (oca k'la r) komünistlerin iş yerleri nde kurulmakta ve ad­ ministratif bölünüşe göre bölge, şehir vb. örgütlerinde birleştirilmektedir. SBKP son XXiV. Kongresind�n (30 Mart - 9 N isan 1 971) önce, 14 Birlik Curnhuriyeti partisini, 6 uç, 1 42 yöre, 10 il, 760 şehir, 448 şehir bölge, 2.810 köy bölge örg ütünü ve 370 binden fazla da ta ban örg'ütünü birleştiri­ yordu. Parti örgütünün yüksek y-ö netim organı (ta ban örgütleri için) genel kurul toplantı-sı (bölge, şehir, il, yöre, uç örgütleri i-ç in), parti konferansı (Birlik Cumhuriyetleri Komünist P-a rti leri . ve Sovyetler Birliği Kom(jnist Par­ tisi için) kongre'dir. Genel kurul topla ntısı, parti konfera nsı veya kongresi, . kendi yürü1ıüm org-a nı olarak bir büro veya komite seçerler. Sovyetler Birliği Komün ist Partisi'nin en yüksek organı parti kongresidir_ Olağa n kongreler Merkez Komitesi tarafından en az beş yılda bir defa topla nır. Kong /e, Merkez Komitesini ve Merkez. Denetim Komisyonunu seçer. SBKP Merkez Komitesi, MK plenumları a rası nda parti işlerinin yönetimi için bir Politbüro ; yürürlükte olan işlerin yönetimi, özelli kle kadro seçimi ve yürütüm kontrolünü örgütlemek için bir Sek rellerlik seçer. SBKP Merkez K-o mitesi, MK'ne bağ lı bir Pa rti Kontrol Komitesi örgütler. SBKP'nin yüzde 40,5'uğ unu iş-çiler, yüzde 1 4,8'ini kolhozcu köylÜıer, yüz-

62

63

..


de 44,7'ni memurlar teşkil etmektedir., (1 971 yılı nda parti aday üyeleriyle birlikte işçi kesimi yüzde 56,9'u buluyordu.) SBKP'nde yüzde 22,6 oranı nda kad ı n vard ır. Parti üyelerinin yarısına yokını 40'tan daha genç yaştadı riar. YÜ'ksek öğ renimli komünistler yüzde 20,5� bitmemiş yüksek ve orta öğrenimli ler de yüzde 37,3 o�� nındadı rlar. 1 971 'de halk ekonomisinde görev a lon bütün komünistlerin yüzde 73,4'ü maddi üretım koll'a rındo ça lışmışlardır. Diğerleri de ü retimsel olmıyan kolla rdo, yan i bilim, öğ retim, sağ l ı k, kültür a la nlarında, evler iradesi, be­ lediye ve hizmeHerde görev almışla1rdır. SBKP per�oneli ulusal kökenlere göre şöyle oluş � r : Yüzde 61 Rus, yüzde 1 6 Ukraynalı, yüzde 3,5 Belorusı yüzde 1 ,9 özbek, yüzde 1 ,7 Kazoh; yüzde 1 ,7 Gürcü, yüzde 1 ,4 Azeri, Y'üzde 0,6 litvanya", yüzde 0,4 Mofcıavya h, yüzde 0,4 Leton, yüzde 0,3 Kırgız, yüzde 0,4 Tacik, yüzde 1 ,5 Erı:reni, yüzde 0,3 Türkmen, yüzde 0.3 Eston ve yüzde 8,6 kadar da diğer u luslar ve halk g rupla rı . . . Parti basinI :

Pravda .. gazellesi : SBKP Merkez Komitesi organı. V, i. Leni n tarafından 5 Mayıs 1 91 2'de kurulmuştur. rimjı 9,2 milyon. «Sovetskaya Rossiyo ..' (<<Sovyet Rusya ..) : SBKP MK'nin gazetesi. Kuruluşu 1 956. Tirajı 3 milyon. «Seıskaya jizn .. (»Köy hayatı ») : SBKP MK'nin gazetesi. Kuruluşu 1 91 8. Tirajı 700 bin. « Sovetskaya kulturo » (<<Sovyet kültürü ..) : SBKP MK'nin gazetesi. Kuru­ luşu 1 Ocak 1 973. Haftada iki defa çıkıyor. "Sosyalistiçeskaya industriya » (<<Sosyal i'st endüstri ») : SBKP MK'ni n gaze­ tesi. Kuruluşu 1 969. Hmjı 700 bin. « Ekonomiçeskaya gozeta » (<< Ekonomi gazetesi ») : SBKP MK'nin haftalık gozetesi. Kuruluşu 1 960. Tirajı 6QO bin. �

Her Birlik Cumhuriyeti'nde kendi ul usal dilinde ve Rusça olarak' cum­ h uriyet gazeteleri ; �ç, yöre ve iIIerd�, uç, yöre ve ii gazeteleri ; bazı bölge ve şehirlerde de bölge ve şehir gazeteleri çıkarı lmaktadır. « Komunist.. (<<Komünist'») : SBKP MK'nin teorik ve politik dergisi. Kuru­ luşu 1 924. Tirajı 859 bin. .. Partiynaya jizn» (<<Pa rti hayatı ») : SBKP M K'nin " dergisi. Kuruluşu 1 91 9. Tirajl � milyon. « Politiçeskoe samoobııazovanie'" (<< Politik özöğ renim ») : SBKP MK'nin dergisi. Kuruluşu 1 957. Tirajı 1 ,7 milyon. «Ag itotor» (<<Ajitatör») : SBKP MK'nin dergisi. Kuruluşu 1 923. Tirajı 1 ,2 milyon. Birlik Cumhuriyetlerinde, ulu�al dil lerde ve Rusça olarak Cumhuriyetler . Komünist Partileri Merkez Komitelerinin dergileri yayımlanmoktac!ır. Teorik enstitüler ve öğrenim merkezleri:

64

SBKP MK'ne bağl ı Marksizm- Lenınizm EnstiWsü. SBKP MK'ne bağ l ı Toplumsal Bilimler Akademisi. SBKP M K'ne bağ lı Yüksek Parti Okulu. SSCB Yüksek Sovyetine 'hoı kvekili seçilen komünistlerin soyısı 1 096, ya da bütün halkvekifleri sayı's ının yüzde 12,3'üdü 'r. 1 971 Haziranında Birlik Cumhuriyetleri Yüksek Sovyetleri'ne ılıtılkvekili seçilen SBKP üye ve aday üyeleri, toplam halkvekHleri sayısı nın yüzde 67,6'sını teşkil etmektedir. Aynı yıl mahafli Emekçi Sovyetleri'ne 964 bin komünist seçilmişti r ; bu miktar bütü n halkvekifleri toplamının yüzde 44,5'idir. ıtalyan Komünist Partisi (lKP)

Kuruluşu 21 Ocak 1 92 1 . 1 972 Ekim ayri veri lerine göre üye sayısı 1 ,581 ,629. Parti hü'creler, seksiyonlar ve federasy'on lo r esası üzre öl'g:ütlenmiştir. H ücre parti tabcm örgütüdür. H ücre, işyerlerinde, kültüre l ve topl um�al yaşam merkezlednde veya 'administratif bölünüşe göre, en az 5 parti üye­ siyle ve seksiyon yöne�im komitesinin onayı ile kurulur. Hücreler, adminis­ tratif bölünüş birimi veya işyeri ölçüsünde seksiyonları meydan'Cl g.etirirler. Federasyonlar kendi bölgeleri içindeki bütün hücreleri " ve 'seksiyon ları birleştirirler. " Federasyon genellikle il çerçevesi içinde kurulur. Merkez Komitesi, bazı yerlerde il ölçüsüne uygun federa'syonlar kurulması n ı vfi#ya bunların birleştirilmeşini önerebilir ve kararlaştı raqil ir. ıtalyan Komünist Partisinde 'a ynı zamanda, komün komiteleri ; şehi�, bölge (veya işkolu) komiteleri ve yöre kcımiteleri vardı r. Partinin en yüksek katı u lusal kongredir. Ulusal kongre üç yılda bir toplanır. Merkez Komitesini, Merkez Kontrol Komisyonunu ve Merkez De­ netim Komisyonunu seçer. Merkez Komitesi ve Merkez Kontrol K6mi'syonu, bir ortak oturumda, parti yönetfmini; flolitbüro'yu ve Sekreterlik Bürosu'nu seçerler. •

tKP'nin H ı71 durumuna göre sosyal y,a pılışı şöyledir: Yüzde 39,51 işçi, yüzde 8 tarım işçisi, yüzde 9,69 köylü, yüzde 4,63 esnaf, yüzde 3,02 tüccar, küçü k tica,tethone sahibi ve küçük işveren, yüzde 3,35 memur, yüzde 1 , 1 5 üniversiteli, yüzde 0,96 öğ retim üyesi ve diğer aydınlar, yüzde 1 2,57 ev kadım, yüzde 1 4,94 emekli ve yüzde 2,1 8 diğ�r çeşitli uğraşı sa hip­ leri . . . Parti basım:

« L'Vnita » gazetesi : IKP merkez organı. Antonio Gramşi tarafı ndan 1 924 yılı nda kurulmuştur. Politik ve te,o rik dergiler : « Ri nascita», «Critika marxista .., « Politica ed economia». 65


Politik enstütüler ve öğrenim merkezleri : «Gramşi .. Enstitüsü, Komünist Eğitim Enstitüsü . IKP, ıtalyan Parlômentosunda 1 79 Medi's üyesi ve 94 senatörle temsil ed ilmektedir. IKP başlıba şına veya diğer sol ve demokraktik güçlerle birli kte, 1779 ' belediyeyi, 1 4 il ve 3 yöre konseyi ni yönetmekted ir.� Hindistan Komünist Partisi (HKP)

HKP 26 Aralık 1 925'te kuruldu. Birinci kongresi, partinin ilk defa legal çalışmaytı geçtiğ i 1 943 yılında Bomboy'da toplandı. Son iX. Kon­ gresi de 1 971 Ekim ayı nda ya pıldı. 1 972 yılı nda pa rtinin 270 bin kada r üyesi vard ı. HKP'de taban örgütleri - hücreler - işletmelerde, dairelerde, köylerde ve ma hallelerde kurulmaktadır. H ücreleri bölge (semt) parti örgütleri bir­ leştirir. Bunlar eya let parti 'örgütleri kad rosuno girerler. Büyük sayıda hüc­ releri olan bölgelerde (semtlerde) mahalli komiteler meyda na getirilir. Eyaletler 'partı konfera nsıarı Eya let Pa rti Konseyi'ni, bunl'a r do Yürütüm Komitesi ile Sekreterlik'i seçerler. HKP'nin en yüksek organı pa rti kongresidir. Kongre en az üç yılda bir toplan ı r. Ulusa l Konseyi seçer. Ulusal Konsey, Merkez Yürütme Komitesi' ni, parti başkanını, genel sek­ reter ve sekreterlerini seçer. HKP örgütleri ü lke a halisinin bütün dil g ruplarını kapsar. H KP Ulusal Konseyi, hafta l ı k üç gazete ve bu a rad6 merkez organı « New Age» (kuruluşu 1 942) gazetesini çıkarır. HK_P aynı zamanp a mem­ leket içinde konuşul'on çeşitli dil lerde 6 tane günlük gazete ve 1 6 . tane de haftalık gazete çıkarmaktadır. Daimi parti okulları Batı Bengalyo, Kereıı la ve And hra Pradeş eyalet­ lerinde açılmıştır. Merkez Parti Okulu 1 973 yılından ttibo ran daimi olarak çalışaca ktır. Hindista n Parlamentosunda HKP'nin Halk Meclisinde 25 ve Eya letler Konseyi'nde 1 1 ha lkvekili vardı r. Son seçimlerde HKP adayla rı 1 0 milyon oy almışlardır. HKP'nin hemen hemen bütün eya letler meclislerinde temsilcileri vard ı r (1 36 halkvekili). Kerala eyaletinde ortak hükümeti H K }> üyeleri yönetmekte ve Pondişeri eyaletinde ortak hükümet kadrosuna komünistler qe girmek­ tedirIer.

66

Do sya

Ucretli emek ordusu Bu materya l, SSCB Bilimler Akademisi'ne bağ lı Uluslara­ rası Işçi Ha reketi Enstitüsü'nün Istatisti k Grupu tarafından hazı rio n m i Ştı r. Çağdaş kapitalist toplumda kol ve kafa emeğ i işçilerinin genel sayısı 1 972 yılında 230 milyona va rmış bulunuyor. Aşa ğ idaki cetvel-I, ücretli işgücünün 'artış d inamiğ i (milyon kişi hes'a biyle) hakkında bir fikir ver' mektedi r. Gelişmiş kapitalist· memleketlerin birçoğunda istihdam edile nlerin yarı­ sından fazlası ABD'de 1 945'ten beri, Kanada'da 1 958'den, Belçika, Hol­ lô nda ve, lsveç'te 1 969-70 yılla rındon beri hizmetler a la n ı nda çalışmaktadır. Fakat Japonya, FAC, Fransa ve Ingiltere'de çalışanlar toplamının a ncak yüzde 30-45'i hizmet kolları ndadır. « Eski .. mesleklerin içeriği artık değiş.iyor ve yenileri doğ uyor. Birleşik Amerika ' n ı n meslek-ko lifikasyon yapısında bilhassa büyük değişim ler göze çarpıyor. « Meslekler sözlüğ ü »nün ortaya çıkışından sonraki 20 yıl içinde (1 947-67), bu sözlükten 8 bin ihtisas adı çıkarılmfş ve 6 bin kadar da yenisi katılmıştır. 1 972'ye kadar ayrıca 5 bin me� lek adı daha ilôve edil­ m iştir. Ortıcıya çıkan �ni ihti'sasl.ar bilimsel-teknik devrimin ürünüdür. Kafa emeği işçilerinin n ispi payında belirli bir artış vardır. ABD'de bunlar üc­ retli emek işçileri genel sayısının yarısı kadardir; FAC'dcı (ASBP'ne bağ l ı TOfllumS'a1 Bilim ler Enstitüsü'nün verilerine ' göre) işçi sınıfını . meydana geti ren 20,8 milyon kişin in 8,8 milyonu . kol emeği sayılmıyan işlerde ça lış­ makta d ı r. . Kad ı n emeği istihdamı a rtıyor. Gelişmiş kapitalist memleketlerin tü­ münde, kadınlar, ça lışanların, emeklerinin ücretiyle geçinenlerin yüzde 35'ini (ıtalya'da yüzde 25,6, ABD'de yüzde 39,2) teşkil ed iyorlar. Gelişmiş kapitalizm ülkelerinde işçi sınıfının esas özü, ortadireğ i ve yön verici gücü, a rtık 85-90\milyon kişi'y i bulan sanayi proletaryasıdır. Bunlar, çıkarı m ve işleme sanayii nde, yopıcılıkta, taşıt ve ulaştırmada, belediye hiz­ metlerinde çalışan işçilerdir; aynı zamanda, tarım sanayi kompleksierinin ortaya çıkmasiyle ilgili olarak, emekleri artık sanayi emeğinin bir türü haline gelen bir kısım köy ekonom isi prolı�taryasıdır. Işsizlik artıyor Bütün kapitalist memleketlerde genel istihda m a rtış tempolarında, daha çok maddi ü retim kolları za rarına ya kesin bir düşüş (1 ngiltere, Fransa, ıta lya), ya da bir aza lma (ABD, FAC, Kanada Japonya) görülmektedir. ABD'de genel istihdam artışı tempoları n ı n düşmesiyle, 1 970-72 yıllarında 67


çıkarım ve işleme sanayiinde çal ışanl� r s-a yısında kesin b i r aza lma oldu (1 971 'de çıkorım sa nayiinde 21 bin, ' işleme sanayiinde 759 bin) ; bu azalış

ya pıcı l ı kta 86 bin ve ulaştırmoda da 23 bindir. Buna karşılık, tica ret a l a · n ı nda çalışa n ların sayısında bel i rli bir a rtış ( 1 971 'de 252 bin) görü ldü ; b u

a rtış h izmetler alanın da 287 bin, devlet maki n esinde 323 bin, fino ns daire ve kurumları nda 1 1 0 b i n kişiyi buldu. Ingiltere'de 1 966 yılı ndo n beri genel

.... oo

istihdam top lamı - çı karım ve işleme sanayii ve ayn ı za manda �öy ekono- . m isi ve ya pıcı l ı k zararına - yüzde 5 aza l d ı . B i rleşik Amerika'da olduğu g i b i , Ingiltere'de de, isti hd a m ı n , devlet makinesinde, finans d a i re ve dev­

-q. .., .... OO OO O It\ f:Ii � eıi .. .,.: ri O: � u; � ....

let maki nesinde, finans da i re ve kuruml'arındo ve hizmetler a la n ı n d a a rt­

E -= 'cı I;J "'c

iii

'"o

N :::1

.ı;

.g

..!il Ô .... Qi E

iii

-'"o

ı=

normal çal ışmaya ek saatlerin aza ltı lmas ı n ı n, kısaitı i m ı ş iş h�ftası uygula­

u')

E ı= N D .:ı: ö

II

g o 11 -

sa nayiinde fiili çalışma saatleri miktarında görülen d üşüştür ve bu d a

C

C

�iii '"

ı:

c

'>'

...

ı=

�c 'e -

tığ ı görü l d ü . Işgücü talebinde azalma n ı n göstergelerinden b i ri, işleme '

...

::;ı e c

ô 'ii;. :;;ı c; o

2:: __

.s

o:. o:.

. c'!, ..-:, ..-:,- "t "":. � �

S .., :; oo S ...

.... .. o. ...

:0

o

:ı.: ı= ...

'>' o c

masının sonucud u r. Eldeki veriler, 1 971 'de fiili çalışma saatleri mikta rı n ­

daki düş'üşün ABD'de yüzde 3,8, Japonya'da yüzde 1 ,6, FAC'de yüzde 4,2, Ingi ltere'd e yüzde 6,6, ıtalya'da yüzde 2,4 olduğunu göstermekted i r. Aşa ­

ğ ı daki cetvel-2 resmen kayıtlı işsiz sayısı (bin kişi hesabiyle) hakkında fikir vermekted ir.

Işsizlik, hizmetler a l a n ı d a d a h i l olmak üzere, hemen hemen bütün

ekonomi kolla rı n ı ka pladı. I şsizliğ in sosya l s ı n ı rları genişledi. örneğ in,

O� 1 :�

>- E

o -Vi E iii ... ı= .... ..". .... C o -; E

Frans-a 'da 1 972 yılı başında 70 bin m ü hend is ve teknisyen işsizdi (1 97 1

"' N

.., -o .., .. N It\

.... ": 'Ö lt'I Ö Ö ": Ö Ö Ô

yılına kıyaslçı yüzde 4 3 fazla). Yığınsal işsizl iğin ka psa mı a la bildiğine ge­

nişledi. öyle ki, Avustra lya, Isveç, Hoııanda ve Avusturya da işsizliğ i n

« normal .. ölçüleri epeyce aştığı . memleketler a ras ına g i rd i ler. ABD'de iş-siz kayıtlarına geçen veya yı lda b i rkaç dem işsiz ka lanların sayısı 22 mi lyon�

dan fazla, Ingiltere'de 2 m i lyondur. Kısmi işsizlerin sayısı da hissed i l i r

derecede a rttı. 1 972'de ıtalya'da böyleleri 3,5 m i lyon, ABD'de 1 mi lyon, Belçika'da 79 bin kişiyd i. Işletmenin �a panması veya kısaitı imış i ş haftası

uyg u la m ası dolayısiyle ya pıkın yığınla işçi çıkarmalar da işsizliğin geniş­

lemesine sebep .ol d u (örneğ in, 1 970-7 1 'de çoğu memleketlerde işleme sana/fi i n i n tüm üretim kapasitesi a ncak yüzde 20-35 ora n ı nda kullanıla­

biIdi). Yeni tekn i k ve teknal�ji uygul-a ması ve kapital istçe rasyonal izasyon yüzünden, ya p ı sa l ve teknoloj i k işsizl ik de a rtmay.a devam ediyor. Ha len

başlıca kapita list memleketlerde bu tür işsizl i k genel işsizl iğin yüzde

50-60'ı n l teşkil ediyor.

Gelişmekte olan ül kelerden, aynı zamanda ıtalya, Ispanya, Portekiz ve

Y u n a n ista n'dan e n gelişmiş Batı Avrupa meml eketlerine uluslara rası işi gücü akını da artış göstermekted i r. Her yerde ya ba ncı işgücü kiralama ve

a ktarma büroları kurulm u ştur. 1 972 yılı sonuna doğru FAC'de yabancı işçilerin sayısı 2,3 milyonu (bütün ücretli işçi leri n yüzde 1 , 1 'i) ; Fra nsa'da

1 ,6 milyon u (yüzde' 1), ısviçre'de 1 milyonu (yüzde 25), Belçika'da 0,8 mil­

yonu (yüzde 5) bulmuştur. Batı Avrupadaki yabancı işçiler toplamı 1 0 m i l ­ yo n u aşmış bulun maktad ı r.

68

69


Sömürü şiddet/eniyor II'L

Ô

. Oloylar ve gerçekler, işçilerin sömürülmesinin gitgide şiddetlendiğini, ertıeğin yeğ inleştirilmesinde da ha nice biçim ve YÖ{1temlere başvuruldu­ ğ u n u g ö s er yo r: C/retimsel ô rızo ve kaza larda, meslek hasta l ı klarında, psi­

t i

, ct o

r

koloj ik yıpra n mada vb. ono g ö e bir a rtış görül üyor. Birleşik Amerika'da ağır kazalar yÜiünden her yıl 1 4 bin işçi ölüyor, 2 m ilyon . kişi scikatlanıyor.

FAC'de yıldan y ı la her l O işçiden biri 'ü reti mde bir kozoya veya mesl e k i k urba n g i d iyor. Yalnız 1 97 1 yılında üretim sektöründe 1 ,9 mil-, von yoraklnma olayı meydana geldi ve bunları n 3 bini ölümle sonuç­

h a stal ığ a

landı. Meslek hastalığı olaylorı saytsı 24,3 b i n i buldu. I ng i ltere'de bir yıl içinde sinir bozu kluğ u, psikoloj i k denge hastıalıkla rı vb. yüzünden üreti m

sektörü 22,8 milyon işçi g ünü koybetti.

1 971 yırında, işleme sa ayiinde emek veri m l i liği (işçi-saat üreti mi ola­

rak) ABD'de yüzde 4, Fra nsa'da yüzde 6,4, I ng i l tere'd e yüzde 5,3 artış

r

iş ücreti a rtı ş olm uştur.

göste m iş , saat başına reel yüzde 5,3 ve-yüzde 2,6

ct "

hızı da aynı sırayla yüzde 1 ,9.

çoğu ülkelerde iş. haftıası süresi kanunun

r-:

.

öngördüğünden, dciha fazla­ (Mart 1 972),

dı r. Orneğ in, Fransa'da iş 'haftası ' 40 saat . yerine 44 saat

FAC'de toplıı sözleşmelerin öngördüğü 40 saat yerine 43 sa�t (1 971), ABD''de 36-40 saat yeri ne 40,9. saot (Haziran 1 972) s'ü rmekted i r. .

\

0-

.

Enflôsyon u n, d u rmadan artması, emekçilerin gel irlerinin yıldan yıla aza l ­

masına sebep o luyor.

Bütün

g e liş miş �apita l izm kes iminde, 1 970-71 y ı l ­

larında per<ıkende m a l fiyatları yüzde 4,85 oranında yükselmiştir.

Son on yıl için d e ABD'de g ı da maddeleri yüzde 35, ' Ja ponya'da yüzde

60, Fra nsa'da yüzde 45, FAC' de yüzde 24, ı ta lya'da yüzde

yüzde 58

se l m işti r.

pahalılaşmıştır. Aynı dönemde ev

34, I n gi ltere' de

kiraları da yüzde 25-50 y.ük'

ABD'de ya l nız 1 972 yı l ı nda federa l vergiler yüzde 1 8,

maha l li

vergi/er

de yüzde 1 2 oranında aı1tl. Bu memlekette bütün federal ve rg ile ri n yüzde ,

68'ini , işçiler ödemektedir;

i ş ücretleri nde vergilerin payı orta la m a yüzde birin� mahaUi ödemelerine ayırma,k zoru n d ad ı r. Şu d a var ki, mevcut '

30'dur, Sıra d a n Amerikan yurtfaŞI, çalış'ma za manının dörtte

ve

federal verg i

vergi sistemi, büyük tekellere kaza nçları rn n önem l i bir kısmın ı g izleme, vergi kaçakıc;ılığı yapma olanağı vermektedir. örneğ in, Fransa 'da, patron­

l a r her yıl d evl et hazinesine 20-25 m i lya r fra n k daha az vergi ödemekte­ d i rIer. 1 972 y ı l ı n ı n g rev olciyla rı nı özetliyen kronoloji bile, kdpitalist d ü nyada

sınıf SOYQşkı rı n ı n şiddetlendiğ i n i

gösteriyor.

I n g iltere'de madencilerin , de­

miryolcula rın, Hm a n i şç ileri n i n ve yapı i şçile ri n i n grevleri, işç i sınıfı n ı n 1 972

yı l ı mücadelesinin f!n b ü yü k olaylarını teşkil etmekted i r. Hükümet, liman işçilerinin ulurol ölçü d e ki grevine ka rş ı , gerici nitelikli «sanayide i l işki l e r 70

71

.


>

ka nunu>tnu uyguladı. Ingi ltere Tred ünionlm Kongresi Genel Konseyi, 46 yrıdır ilk defa ol'a rak bir genel grev kararı a lmıştı. Bu mücadelede hükü­ met gerilemek, tutuklattı ğ ı l imon işçilerini serbest bırakmak ve g revei lerin temel isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı. Yapı işçilerinin 300 bin emekçiyi �apsıyan ulusal g revi de 2 ay sürdü. Japonya:da 1 972 yılı «sonba ha r taarruzu» boyuneo 8 milyon kişi g reve katıldı. M a rt ayında 2 milyon kişi n i n kotılışiyle son birJcaç yılın en yığınsal gösteri'si yapıldı. Memleket işçi h'areketi ta rihin in en uzun sUreli g revi olon denizciler grevi (91 g ün) 3 Tem muz 1 972'de baş-a riyle sona erdi.' Grev­ cilerin istekleri (iş üeretlerinin a rttırılması, rasyonal imsyona son verilmesi­ ve normal ça lışma koşulkın sağ lanması) esas itibariyle yerine getirildi. Japonya'nın 1 972 yılı sınıfsal çelişki leri, ekonomik gerileme ve enflôsyon koşulları içinde gelişti . . ltolyo'da 1 ,7 milyon ı rgat ve ta rım işçi-s inin ulusal çaptaki grevi. oralildı olarak bir y!ldan fazla sürdü. Gösterile9 metanet karşısında, büyük toprak sahipleri ve işverenler toplu sözleşme imzalamayo yanaşmak zorunda ka l­ dılar. Kasım ayı nda, metal ve demir-çelik sanayii işçilerinin greviyle, dev­ let memurla rı n ı n iş bı ra kımiyle, öğretmenlerin derslere girmeyi reddet­ n:ıeleriyle 3 milyon kişi doha greve geçmiş oldu. Ve « uçan » g revler tak­ tiği başariyle uygulandı. ABD'de « General Motors» işletmelerinde, 1972 yılı sonunda, çalışma hızı nın a rtırı l masına karşı birkaç dalga hal inde gelişen g revler yapıldı. Bu grevlere katılanlar, yeni grev biçimleri de hesaba katılma k üzere, 1 970'te 45'milyonu, 1 971 'de 48 milyonu ve 1 972 yılının ilk yarısında 25 mil­ yonu buldu.

Gl ı:: ·C l!

o >­ c:

ı..

Gl "> Gl

i

<5

:::ı c:

:::ı ol -�

o a. i li .Q

. E III

ı:: o >-

E ri

> --

� :a

-'"

C .....

o ..c o III

ı..

Gl

..2 c: �

� ı::

__

0 ':'1' � ._ C. o

� e

�c:

(i) ı:: :::ı

ı:: :0 N

:0 ol ı::

:::ı ol Gl . Qi

"'o o U :::ı

:::ı c:

E

:::ı ol .�

'C Gl ">

� .:

> ....

�ol

C e

ı:: o ..c

g. •

cı ı:ı:ı «

72

73

-


.:r

Azei sayfa l a r

AV IN

kavtln l yenmek işinı:le deri işçilerine yardımcı olmuşlard ı . Ista nbul Sıkı­

,

yönetim Komuta n l ı ğ ı , Melen hükümeti patronların lokavbnı önliyee,ek hiçbir ted bir a lmaya yanaşmamışlard ı r. Aksine, patron lar sıkıyönetimin, Melen ikti­ darı nın işçi d üşman ı tutumundan cesaret a l a-ra k lokavta gitmişlerdi. Anca k sendikaları n dayanışması, kamuoyunun desteğ i sayesindedir ki,

OLAVLARi

Deri-Iş Send i'k ası n ı n g revi .başarı ile sonuçlandı. Patron ların lokavtı yenil­

Yurtta

giye uğradı. Sendika- ile patronlar cıraslnda leşme imzalandı.

A. Soydan

1 3 Ocakta, MaICltya Sümerbank tekstil işçileri nin açlık g revi baş­

ladı. G reve

3 bin kadar işçi katıldı. Teksifin yönettiği greve sebep, Sümer­

ban k idaresinin imzaladığı to p lu sözleşme anlaşma'sı nı uygulama ma-sı, kararlaştı rı lmış olo n zamları ve sosya l ha kları vermemesiyd l. ,

Grev hemen ertesi gün, Adıyaman Sümerbank Te.kstil fabrikasına SıÇ­

radı. ateki Sitmerbank tekstil tabriblarında olduğu gibi Adıyaman fa b­

25. 1 . 1 973 g ü n ü top l u söz.

b!mit Good�Vear Fabrikasında Lasti k-Iş Sendikası tarafından g rev

ka rarı a i ı ndı. 'Sen"d ilro ba şkanı Kenan Akman verd iğ i bir demeçte, g revin finansmanı ' için

2 milyon l ira ayrı ldığını söyled i . Işçiye ayda 450 lira öde­

nek sendika tarafı nda n verilecektir. Kenan Akmnn .. açıklaması nda , pa-tro­ nun yılda

60 milyon l i ra kôr sağ la d ığını, işçi isteklerin inse yılda 15 mi lyon

lita tuttuğ unu, patronun isteklerini yerine getirebileceğini de belirtti. Bi­

rikasında ki işçiler de Sümerba n k ida resinin 9 aydan beri to p lu sözleşme konuşmakırını sürdürmesin �-; n şika�etçiydiler. Sümerbank idaresi, Meten h Ukifmeti nin, sı kıyönetim komuta nlıkları n ı n işçi d üşmanı tutum unda n cesa ­

lindiğ i gibi, Good-Vear Lastik Fabrikası Ameri kan sermayesi ta rafından

1972 ta rihinde i,mza la d ı ğ ı a n laşmayı da uygula mıyOr� u. 150 kuruş zam istiyordu, idare 77 kuruş üzerinde ayak

p ul Fabrikasında Maden-Iş Sendikasının a ldığı grev kararını kırmak için, yabancl pOtron lokavt kararı a l d ı . Resmi -ffiQkomlar, yabancı potrom,ın

ret alarak toplu da

i

Ağ ustos

sözleşme konuşmalarını sü rüncemede bıra kıyor, Ma latya'­

Teksif saat boşl ria.

d i riyordu. Saat başına l SO kuruş

zam

hiçte aşırı bir istek değ ildi. Aksine,

enflasyonun hızla geliştiği, fiyatların süratle a rttığ ı bir d üzen içinde bu istek çok m ütevaziydl.

M � latya'da başlıyan hareket mımıleket ölçüsünde bütUn Sümerbank

kurulmuştur.

re

lzmit'te Hollanda sermayesi i le kurulmuş o l a n Bastıoş Horesa n Am­

lokovtı nı engel l�mek, için hiçbir teşebbüste bulunmadılar.

Tes-Iş Federasyonu yönetici leri'

2 Ocak günQ yayı nkldıkları bir bil­

qiri. ile, işçi haklarının klSıtlanmasına karşı bütün sendika l a rı, ilerici kuru­ luşları eylem birliğine çağırmışla rd ı r.

tekstil fabrikalarına yayı ldığından'., 29 bin koda r Sümerbank tekstil işçisi

Tes-Iş bildirisinde özetle şu fikirler yer a l makta d ı r : Işçi ha kları birlikte

direnişe geçtı'. Direniş evvelô öğle ve akşam yemeklerini Qoykot etme . şalti'inde başlad ı . Daha sonra g reve dönüştü.

savunulmalı, eylem birliğ i gUç kaynağı atma", asgari ücretler geçim şart­

Ista n bu l Sı'lahtarağa Koçholdinge ait dökümh-onede 99 g p nden beri

malı. Işçi Varcbmlaşma Ku rum u yeniden denetlenmeli,) işçiler tarafında:ı . yönetllmelldlr.

devam eden ve DISK'e bağlı Maden.lş Sendikası tarafı ndan yönetilen

g rev başarıyla sonuçlandı. Patron . temsilci leri sendika istekleri nin önemli

bir kısmı nı kabul etmek zorunda Iro l d ı lo r. Ka bul edilen istekler arasında g ündeliklere zam, bazı !Sendikal ve sosyal istekler vardır.

Koç Hold ing'in patronu Vehbi K9Ç'u ve yaboncı ortaklarını

99 gü nden

sonra dize getire!) Moden-Iş g revini hemen hemen bütün sendika fa r ve kam uoyu desteklem iştir.

Geçen ay ' başlıyan Kazlıçeşme Deri Fabrikalçrındaki g rev, iş� ilerin ile sona erdi. Grevi Deri-Iş Send ikası yürüt­

önemli 60şa rı lar elde etmeleri

tü. Bilindiği gibi, Kazlıçeşme'deki deri fabrikalarından birinde geçen ay içinde g rev kararı a l ı n mıştı. Bunun üzerine 74 deri fabrikasının patroniarı söz birliği ederek, I'okavta gitmiş, binlerce işçiyi açlığa mahkum etmek is­

temişlerdi. Deri-Iş Sendikası işçilerin g ü ndel i k lerini ödemiş ve lokavtı boşa , çıkarmak için çaba harcamaya başlamıştı. Oteki sendikalar da ellerinden

gelen maddi ve moral yardımı yaparak deri fabrIKaları p<ltronları � ;n 1074

larına uydurulmalı. yalnız sendikalı işçilere deği l, bütün işçilere uygula n­

_

Tes- I ş Fedel-asyonu bu istekleri i l e sendifroların ulusal . sorunlara

sahip

çı kma ve onları emekçilerin yararına çözüm leme hcıreketin-e katı l mıştır.

· Bunların başında da -slkıyÖnetim faşiZ!mine son vermek, demokratik bir d üzen' kurmak, Anayasadaki demokratik hakları s-avu nmak ve onkırı daha

da genişletmek, yabancı sermayenin, tekellerin ekonomik, politik ve askeri

hakimiyetine son vermek, demokratik, ulusa l ve 'Sosya lizme yönelen bir iktidan ı,lxışına getirmek sorunları bulunmaktadır.

ızmir

!

G.s-Iş

Sendikasıyle Buca b�l-ed iyesi a rasında topl u iş sözleş_

mesi im�Qıa � mış ve işçi gündeliklerine zam yapılm ıştır. "

ızmir B�cÇl Belediyesi yetki l ileri i le Tem izlik, Mezba ha, Pa rk ve Fen işlerinde çahŞQn ışçilerin -se ndikası arasında sürd-ü rülen toplu sözleşme görüşmeleri de.onlaşma ile sonuçlanmıştır. Iki yil süreli bir toplu sözleşme i mzalanmıştır: AnkJşmoyo göre, işçilere i l k yıl 7 Lira zam, 960 kuruş do 75


1 25 lira maaş verildiği bel i rtilmektedir. Ra P9 rda ayrıca yabancı sermaye­

sosyal yardım, ikinci yıl ise g ü ndeliklere 1 1 l i ra za m, 1 3 l i ra da sosya l ' ya rd ı m sağ lanm ıştır.

nin yatı rdığı her yüz l iroya karşı l ı k 70 l ira kôr sağladığı, bu nedenle de

- •

Izmet'in çayı rova bölgesindeki Otomo bil-Iş Sendikası n ı n g revt 5 ay­ da n beri devam etmekted ir. Krom Çelik Sanayii Fabrik'CIsınpa ça l ı şa n işçiler ücretler} ne zam ya pılması nı, çalışma şartları n ı n iyileştirilmesini ve yeni sosyal hakları n ı n ta n ı nması n ı istemekted irier. Beş aydan beri devam

eden g revle ilgili olara k bir demeç wren Otomobil-Iş Sendikası başka n ı , işçilerin hakları nı e l d e edinceye kada r g reve devam etmeye kara rlı olduk­ ları n ı söylemiştir.

I şçi ve send ika hareketi n i n gittikçe g üçlenmesi, onem l i demokratik bir d i renme ve d emokratik geliş'men i n e n önem l i bir g a rantisi sayı lmaktadır. Çalışma Baka n ı Uzuner AP'1i Bu�hanettin Asutay'ın bir sorusuna Mecliste

verdiği cevapta, sı kıyönetim i n işçi g revleri n i önleyemed iğ i n i kabul �tmek zorunda kalmıştır. öte ya ndan Melen iktida rı n ı n, pa şalar cuntasının Zon­

guldak ve Sakarya gibi, işçi ha reketin i n yoğun olduğ u iki ilde sıkıyöneti m i kaldırmaları, işçi h.a reketinin bir başarı sıd ı l', Bilindiği g i bi, sı kıyöneti m ler işçi g revlerini yasakla m ı ş ve izine bağkı mışlardı. Fakat grev hareketlerinin

yoğ unluğu

s ü rekliliği karşısında b u yasaklar

-tedbirler işlememiş, bundan ötürü bu illerdeki sıkıyönetim a n l a m ı n ı kaybetm işti . '

ve

ve

Ayd ı n M i l letvekili Kemal Yılmaz 26 Ocak g ü n ü yaptığ ı bir açıkla­

mada Devlet I ktisad i Işletmelerin i n Tü rkiye Işverenler, ya n i patronlar sen­

, d i kasına üye olmasını şiddetle tenkit etmiştir. Devlet I şletmeleri nin özel

sermaye temsilci leri ile bir arada işçi sınıfı na karşı cephe a l malmı, Ana­ yas'adak� « sosyal devlet» ilkesine tamamen aykırı bir tutumdur.

Devlet Plô nlama Teşkilôtı çevrelerinden p'ç ı klandığına göre, TPAO

Diyarbakır'ın Sarıca mevki inde zengin ve yüksek kal iteli pet�ol yatakla rı _

Türk, ekonom isinin dışa bağ lı ha le geldiği açıkla n makta d ı r.

Ankara Sıkıyönetim Komuta n l ı ğ ı n ı n 23 Ocakta yayı n la d ı ğ ı tebliğinde

Türkiye I htilôlci Gençlik Birli ğ i a d ı nda bir örgütün üyeleri nden 13 kişinin '\

ya kalandığı açıklandı.

Anka ra' 3 no. lu Sıkıyönetim Ma hkemesinde 267 kişinin yer a ldığ ı

d u ruşmala ra ooşlandı. Savcı 'Ihti lô lcı Işçi ve Köylü Partisi mensupları diye a n ı l a nlardan

1 85 kişinin Türk teza Kanununun 1 41 . maddesine göre ceza­

landınlma larını istedi.

24 O«ı k g ü n ü Milli Güvenlik Kuruiu diye a n ı la n askeri cunta top­

lanarak Sıkıyöneti m i n iki ay da ha uzatılmas ı n ı kararlaştırdı. Hükümet bu

'kararı ka b u l etti. Büyük M i l let Meclisinde h ü k ü m eti n sıkıyöneti m i i ki ay daha uzatıma ,kararı 26 Ocak g ü n ü görüşülmeye başla nd ı . Bu sefer cunta 1 1 ilde değ i l de 9 ilde sıkıyönetimi uzatmayı uyg u n görmüştü. TBMM'ndeki görüşmeler elektri kli bir hava içinde başI·a d l . CHP sıkıyönetimin uzatılma­

masını savundu. Sosyol ist senatör Fatma lşmen, bağ ı msız mil letveTdl lerin­ den Celal, Kargıh ve Aybar da sıkıyönetim i n kaldırı lmasını istediler.

CHP Genel Başkanı Ecevit sı kıyönetim i n kal d ı rı l masını savunurken Av­ rupa kamuoyunda yapı lan işkencelerin uya n d ı rd;ğı sert tepkileri be'l i rtti. Savunma Bakanı Izmen işkence olaylarıPlI G �rek Başbakan Melen gerekse . inkôl"O kal kıştı lar.

Meten hattô Avrupa Konseyindeki işkencelere karşı sert çıkışları .. Türki­

yenin kaderine birkaç sosyal ist mebus hak;,,;ı olamaz» dedi ve bunun bir

« komün ist propagandası .. o l d uğ u n u belirtti. Izmen, Türkiye n i n Makka rtisi

diye a n ı la n M G P Genel Başka n ı Feyzi'oğlu da yaptıkları anti-kom ün i st

bulmuştur. Oysa yine aynı çevrelerden a l ı n a n bilgiye göre, 1 4 yıldan beri

çıkışların a rd ı nda barbarca işkenceleri g izlemeye ça l ı ştılar.

a md i l g i l i ler, bunun Amerikan Mobil Şi rketi ola bi leceğ ini b.e l inmektedir­

larını protesto etmekte ya lnız değ i l lerdi. Melen'in, Izmen'in, Feyzkığ lu!nun

a raştırma ya pa n y,a 00 ncı bir petrol şi rketi (şirketin adı açlHanma m ı ştır, ler) bu bölgede petrol bulun madığına dair rapor vermişti.

Türkiye M i ma rlar Oda sı n ı n yayı nladığı raka m l a ra göre 3 . Beş Yı l l ı k

Ne var ki, k�münistler s ıkıyönetim iktidarı n ı n işkenceleri ni, berbarllk­

bô konuşmala rı ndan bi rkaç gii n sonro Ing iltere' n i n en m uhafazakôr gaze­

t�lerinqen sayılan « London Times», i ki I n g i l iz profesörünün mektuplarını

Plônda isti hdam hdcm i, I ki nci B e ş Yıllık Plana kıyasla aza l m ı ştır. Bu ra­ kamlara gör� 1 973 yılı içinde, geçen yıl olduğ u gibi 19 bin 500 m i m a r ve

yayinliyordu. Hottô , bunlarda n anti-komün ist fikirleri ile tan ı n m ı ş olan

3. Beş Yıllık Plana göre, ha l i hazırda m im a rların yüzde 33'ü, inş'aat m ü hen­

olan

d ı r. Bu uzma nlar ya işsizd i r, ya başka işlerde çal ışmakta, ya da dış ü l ke­ lere göç etmekted i rler. Buna karş ı l ı k 3. Beş Yıllık Plana göre, işletmeler

protesto Türkiyedekl,. lşkenceleri belgelere dayanarak bel i rtiyor ve şiddetle . editorlar�ı.

m ü hendise ihtiyaç o l mayacak. 9 bin 300 mimar ve m ü hendis yetecek.

d isleri n i n yüzde 24'ü, k i mya m ühendisleri n i n yüzde 34'ü iMiyaçtan fazla­

hükümetten izin a l madan personelin yüzde beşi ora n ı nda yabancı uzman kullanabi leceklerd i r.

öte yandan lZ'm i r M i m a rl'a r Odası n ı n 27 Oca kta yayı n la n a n bir rapo­

runda kamu kesiminde teknik elemanl'a rın 1 .350 l i ra ile işe başladıkları,

buna ka rş ı l ı k bir Ameri ka l ı bahçe m i m a rma devlet bütçes i nden 28 bin 76

doktor �udway b,i r arkadaşı n ı n Türkiye'de tutsak e d i l d iğ i n i ve ha{ta lorca

işkenceYe tabi tutuld uğunu açıkl ıyordu. Ayrıca, tutucu fiki rıeriyle ta n ı n m ı ş ..te

Monde .., «Fra n kfurter Rundschau», .. Sunday Times», « (ondon

Times ..� "Guordlan .. gibi Fra n sız, I n g i l iz, ,Batı Almo n burjuva gazeteleri de

Avrupa . Konı;eyinde Komünist Pa rti lerin i n temsilcileri yoktur. Konseye sosya l istler, H rrstiyan Demokratla r �e d a ha başka küçük burjuva par­

tileri temsjfci göndermişlerdi. I n g i l iz, Holla nda, ıska n d i nav ü l keleri tem­ silcil eri Konşeyin <22 Ocak oturumunda Türkiyedeki işkenceleri k ı nayan 20 imza l ı bir önerge , sundulo r. önerge incelenmek üz'ere komisyonlara

77


sevked i idi. Emin Paksüt ve K ı ratı roğ l u g i b i Konseyde Melen iktidarını tem­ sil eden delegeler, önergenin veri lmesini engellemek içın geniş bir kulis faal iyetinde bulundular, fakat herhangi bir başçın gösteremediler. DO NYADA

Ocak ayı içinde d ünya ka muoyunu en çok meşg u l ' eden Viyetnam olayla rı d ı r. Bilindiği gibi uzun süren konuşmalardan sonra Demokratik Vi­ yetnam temsilcisi Le Dük Tho He Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı Nik­

, masında Sovyeder Birliğinin s'ağ ladığı yard ı m ı n büyük yeri olduğunu be­ l i rtti, Viyetnam halkının Sovyet halkına teşekkürlerini s u n d u .

Sosya list ülkeler ba s ı n ı da Viyetna m halkı n ı n, sosya lizmin ve bütün

ilerici insa n l ı ğ ı n e m perya lizme ve harpç ı la ra karşı karo n d ı ğ ı zafere büyük bir yer ayırd ı . Moskova'da yayınlanan " Pravda » g azetesi, Viyetnam hal­ kının kaza n d ı ğ ı zaferin tarihsel b i r anlam taş ı d ı ğ ı n ı , bu zaferin banş, sos­

ya lizm ve u l usa l bağ ımsızlık davalan için büyük bir kaza n ı m olduğunu yazd ı .

son'un temsilcisi Kissinjer a rasında Ate� Kes ve Barışı Ku rma An laşması

19 Ocakta parafe edildi. Nikson ikinci cumhurbaşka � lığı devrinin başla­

ması vesilesiyle

20 Ocak günü yaptığı konuşmada Viyetnam'da ateş kes

a nlaşma sının pa rafe edildiği n i öçıkladı, fakat a n laşmanın ayrı ntı larını

belirtmedi. Anlaşma metni D�mokratik Viyetnam ' ı n başkenti Ha noy, Va­

şington, Saygon ve Pa ris'te

23 Ocakta açıklandı. An laşmaya göre, Viyet­

nam ülkesi ve halkı ile b i r bütü n d ü r. Amerika n askerleri Anlaşma n ı n im­

za lanması nda n sonra altmış g ü n içinde Güney Viyetnam'dan çekilecek­ lerd i r. Anlaşmanın yürürlüğe g i rdiği

28 Ocak g ü n ü saat 1 'de bütün çar­

pışmalar ve askeri ha reket d u ra cak. Demokratik Viyetn am, Gü ney Viyet­ nam Geçici Devri mci Hükü metleri ile Saygon ida resinin temsilcileri ara­

sıhda bir Uzlaşma ve Barışma U l usal Konseyi kurulacak, Konsey Viyet­

nam'ın birleşti rilmesi için genel seçimleri örgütleyecektir. Amerikan kuv­

vetleri her türlü askeri ha reketi kesecekleri gibi, Demokratik Viyetnam

liman larına döktükleri mayınion da tem izliyeceklerd i r. Amerikan kuvvet­

lerinin Güney Viyetn1a m'ı terk etmeleri n i kontrol için Macarista n, Polonya, Kanada ve Endonezya temsilcilerinden komisyonlar k u rulaca ktır. Bu ü l ke­

le( ayrıca ateş kesi n uyg ulanmasının k'o ntrolü için gözlemciler de sağla­

yacakla'f� ı r.

. Anlaşma Viyetnom Demokratik Cum h u riyeti, G üney Viyetnam Geçici

Devrimci Hükümeti, Birleşik Amerika ve Saygon hükümetleri dışişleri ba­

ka nları tarafındon

27 Ocak günü Paris'te im2)a la nd l ve 28 Ocak g i1rı ü

saat 1 'de yürürlüğe g i rd i .

Anlaşma n ı n imzol'a n ması d ü nya demokratik kamuoyu tarafı ndan se­

vinçle �arşılo n d ı . Ba şta Sovyetler B i rliğ i olmak üzere bütün sosyalist ü lke­

ler komü n ist ve işıçi partileri, hükü metleri bildiriler yayınlayarak, Demok­

ratik Viyetna m h ükümetine mesa j l a r göndererek, Viyetna m ho l k ı n ı n ka - ,

za ndığı büyük zaferi beli rttiler, Viyetnam halkını tebrik ettiler, bundan

böyle de Viyetnam ·ha lkının savaşını destekJeyecekleri n i bel i rttiler. Paris konuşma ları n ı yürüten Viyetnam temsilcisi Le Dük Tho Paris dönüşü nde

Moskova'ya u ğ ra d ı . Orada SBKP Genel Sekreteri Leonid Brejnev'le gö­

rüştü. Le Dük Tho şerefine verilen ziyafette Brejnev a nlaşma n ı n uygulan­

ma sı, emperyalizmin yakıp yıktığ ı Viyetnam'ın onarı l ması, ka lkınm ası ve halkın mutl u l uğ u için Sovyetler Birl iğinin var g ücü ile yardıma devam

edeceğ i n i bir d a ha bel i rtti. Le Dük Tho verd iği ceva pta zaferin kaza n ı l -

78

79


Ayın Yorumla"

Viyetnam halkmm büyÜ k ıaferi . Viyetnam'da Ateş Kes ve Barışı Ku"ma Anlaşması resmen

28 Ocak günü

saat 1 'de yürürlüğe gird i . Ama a n laşma hemen uygul.a nmadı. Gerek Ame­

rikan emperya listleri, gerekse Saygon'daki işbirlikçi Tiyö' ida resi saldırı­

larını sürdürdü ler. Amerikan B-52 a ğ ı r bombardıman uçakl,arı ldos ve

Ka m boç'u bom ba l a m ıya devam etti. Oysa Pa ri's a n l'aşmasında bu ülke­

lerde de her türlü a'skeri hareketin kesi lece§ i , açıkca bel i rtilmişti. Ote

yandan Tiyö birlikleri de her yönde sa ldırı la rı na devam ettil'er. Ancak yurt­ sever birliklerin direnişi i le bu sa l d ı rı l a r her yerde geri püskürtü ldü. De­

halk savaşından sonra elde ettiği tarihsel zaferi n temelinde, sosya l izmin Viyetnam halkına s,a ğ l ad ığ ı bu k<ıza n ı m l a r vardır. Ote ya ndan Saygon iktida'rı n ı n ha kim olduğu bölgelerde, işsizlik, sefa­ let, ceha let, fuhuş, afyon, eroin ka çakçılığı, gangsterlik yani ka pital ist top­ lulnun tedavi ed i lmez hasta l ı kları geniş ölçüde aşılanmış ve bu sosyal urlar alabildiğine gel işm iştir. Toprak reform u dahil halktan yana herhangi

bir reform }'CI p l lmamış, ha l k Soygon idaresindeki topra k beyleri nin ve öteki sömürücülerin kölesi durumuna gelmiş, ha lka k<ırşı ka ra bir terör sürd ü ­ rülmüştür. " Emperyalizmin, bütün ekonom ik, tekn·ik, politik; ·askeri i mka nla rı na rağ­ men bir halkın bağımsızl ı k azmi karşısında yenilgiye mahkumdur. Emper­

mokratik Viyetnam hükümeti ve G ü ney Viyetnam Geçici Devri mci Hükü­

yalizmin global strotejisinin önemli b i r pa�çası olan m a oo l l i harplerle

yaca kkırı nı .ilan etti ler. Ote yandan Saygon diktal!Örü Tiyö ise, kuvvet­

m ü rü Doyunduruğunda tutma k stratej isi de Viyetnam'da yenilg iye uğra­

meti a n laşma-ya tamamen bağ l ı kalaca klarını ve onu tam olara k , uyg ula­

halkları köleleştirmek, tekeller imparatorl u kları nı, ya n i başka halkları sö­ m ı ştır. Viyetnam ha lkının bu büyük zaferi u l usa l bağ ı m sızlıkları için em­

lerinin işgali altında olan bölgelere gi recek 'o lan yu rtseverlerin derhal öldürülecekleri n i ilan etti . Amerika Cumhurbaşka nı Yardımcısı Agnew de

perya lizme ve en başta Amerikan emperya lizmine karşı savaşan ha l kl a ra

met Tiyö iktidarıdır» dedi.

na m ha l kının karondığı zaferin unsur/arını kısaca da olsa bil mek, Türk

Saygon'da Pa ris a n laşmasını hiçe sayarak « Bizim ta n rd ığ ı mız tek hükü­

Bütün bunlar yenl/giye uğrayan Amerikan emperya lizminin ve Saygon'­

daki kuklo l a rı n ı n son çaba ıCı nydı. Amerikan emperya l izmi, yari emperya ­ l ist devletlerin en güçlüsü, nisbeten küçük, �kon.omi k ve askeri i m kanları Birleşik Devletlere kıya sl·a çok daha az alan bir ha l k tarafı ndan, ta rihinin

en ağır yen jfgisine uğratılmıştır.

S u,

in�a nlığın emperya lizmden ku rtu l uş

sürecini, emperya l izmin çöküşünü hızlandıracak ve bu gelişmeleri ya kın­ dan etki/iyecek olon sori yı l ların en büyük tarihsel gelişmelerinden biridir.

Viyetrıam halkının ta rihsel zaferinden çıkarılacak dersler vardı'r. Bun­

ların boşında ş u gerçeğ i n bir daha doğrulanması gel � ekted i r :

Viyetnam Demokratik Cumhuriyeti nde sosya list dev ;im başladığı zama n

halkın yüzde 85'i okur-yazar değ i l d i . Bugün okur-yazar olmayan Irotmomıştır.

Demokratik Viyetna m'.da

Sosya list Viyetnam'da sağ l ı k servisleri tamamen parasızdır. Tropik ik­

l ime, Amerikan saldırısı nın 'sebep olduğu yıkımlara rağmen sosya list dev­

rimden sonra Demokratik Viyetna m'do h içbir salg ı n hastalık kayded il­ memiştir.

Demokratik" sonra do sosya list ii i şf{j feri gel i ştiren bir top rak reformu

"başarı i le uyg u la n m ı ştır. Bütün sömürücü zümrelerin haki.rniyetine son ve­

rilmiş ve gerçek bir 'ha l k iktidarı kurulmuştur. Ta rı m ve sanayi ü reti m i a rt. mışb� Sosyalist Viyetnam bütül1j bu başarıkırı, ' Amerikan emperyali�minin

12 yıldan beri tarihte misl i ' görül memiş bir barbarlı kla sürd ü rd üğ ü bir

sa ldırı harbine rağ men elde etmiştir.

Viyetnam halkının Amerikan emperya ı izmine ve müttefiklerine karşı bir

80

b�şan've zaferfer için yeni yeni perspektifler açmıştır. Bunda n ötürü Viyet­

devrimcileri için de emperya l i�me karşı savaş ı n Istratej isi ve 'taktiğini yeni­

den ayarlamak için gereklidir. Ta bii Viyetnam halkı n ı n savqş şartları i le,

Türk devrimcilerinin savoş şartları fa rklıc!ır. Türkiye'de a nti-emperyo l ist sô­

vaşın ono hattı pol itiktir. Buna rağmen Viyetn a m halkının zaferinden alı­ nacak çok ders vardır.

Evveıa, Viyetnam 'halkı en güçlü emperyalist devleti yenebilmak için

bütün ulusal ·ola na klarını ha rekete geçirmiş ve bu hedefe yöneltm iştir.

Tiyö hükümeti etrafında hGlkalanan bir avuç işbirlikçi d ışında bütün u l u­ sa l güçler bu hedefe doğ ru seferber ed ilmiştir.

Bunda Viyetnain Demokratik Cumhuriyetinin, ya ni sosya list Viyetnam

devletinin va rlığı ön planda gelen büyük bir rol oynamıştır. Sosyalist Vi­

yetnam'da hakim devrimci 'güç, Marhçı -leninci bir parti olan Viyetna m Emek Pa rtisidir. Viyetna m halkının büyük önderi, Ho Şi M i n ve arkadaş­

ları tarafından kurulan bu parti Viyetna m Komünist Partisinin deva mıdır.

Bu demektir ki, kurtuluş ha reketi ne Viyetnam komün istleri önderlik etmiş­ lerdir.

Sosyalist devletin va rlığı, Güney Viyetna m'daki halk yığınlarına kurtu­

luşla bera ber sosyal ada let ve gerçek demokratik bir d üzen perspektifinin

açılmasında öncü bir rol oynamıştır. Gü ney Viyetna mlı komünistler öteki

ulusa l ve demokrati k akımlarla kurulan koalisyonda aktif ve öncü bir

ödevi ' başarmışlard ı r. Anti-emperyallst 'hareketin sosyal kurtuluş hareke­ tine dönüşmesinde komünistler büyük bir rol oyna m ışlan;!ır.

Viyetna m ha lkının ulusal ve sosya l savaşının başanya ulaşımasının şart­

larından biri de Sovyetler Birliği, Dünya Sosya l ist sistemi i le çok ya kın

81


politik, ekonomik, daya n ı şma ve ya rd ı m bpğ ları n ı n kurulmasıdır. Kapita­

vuşmadan, elde edi lecek olan politik bağ ı m �ızlığın a ldatıcı ve geçici ola­

list ü l kelerdeki ko mün ist ve işçi ha reketi ile, barışçı, i lerici demokratik

cağ ı n ı da biliyorlardı.

halkınrn zaferi elde etmesinde yardımcı olm uştur. Böylece, Viyetnam hal­

d üşman olduğu için M ustafa Suphi ve arkadaşlarını öld ü rdü. Türkiye Ko·

çevrelerle yakın bağla rı n kurulması, bu g ü'çlerin daya nışması Viyetnam kının zaferi, bir ya nda n da bütün d ü nya ko:m ünist, işçi, demokratik ve barış h a reketlerinil'\ emperyalizme karşı ortak zaferi olmuştur.

Zaferin ta ri hsel son uıçla rı ndan biri de bu g üçler a rasında d ü nya ölçü­

sünde ya kın bağ l a rı n , köprülerin kurulmo sı, gerçekleşmesidir. Halkların

u l usal ve sosya l kurtuluşları için emperya lizme karşı devam etti rdikleri

sava şta bu gelişme gelecekte de büyük bir rol oynayacak, o l u m l u bir unsur ol'ara k bel i recektir.

M i l l i kurtul u ş sava ş ı n ı n yöneti mini ele geçi ren b u rj uvazi bu programa

mü nist Pa rtisine karşı teröre geçti.

Ne var ki, Mustafa Suphi ve a rkadaşla rının Türkiye Kom ü n ist Partisinin

kuru l d u ğ u g ü nden beri savunduğu bu temel program, za manımızda bütün

demokratik g üçlerin, Atatü rkçülerin, sosya listlerin, partisiz yurtseverlerin, d ürüst bil imsel çevrelerin orta k hedefi olm uştur.

10 Ocak günü Nazım H i kmet 71 yaşına bastı. Büyük ,oza n ı m ızın 1 1 yıl

evvel ölmüş olması yaş g ü nünün a n ı l masına engel olmadı. Çünkü o da

M ustafa Suphi ler, Ethem Nejatlar gibi ölmezlerdendir. Nazım H i kmet Tür­

i Ki YIWö NlJMlJ . Ocak ayı içindI'! devrimci y u rtsever çevreler iki yıldönümü andı lar. Bun­

52 yıl önce Karadeniz'de ö/dürlilmeleriydi. Ikincisi de büyük oza n ı m ı z Nazım Hikmet'in 71 . doğ um l a rdan biri. Mustafa Suphi ve a rka daşları n ı n

y ı ldönümü.

1 921 yılının 28 Oca ğ ı 29'0 bağ lıyan gece, Türkiye Kom ü n ist partisinin

kıırucusu ve başka n ı Mustafa 5u phi, genel 'sekreteri Ethem Nejat ve a ra ­

larında Parti Merkez Komitesi üyeleri nin de bulunduğu d a h a üç yoldaşı­

mız. gericilerin komplosu ile 'Sa.redeniz'de tuzağa d ü ş ü rü l müş ve öldürül­

müşlerd i . Mustafa Suphi 39 �Jındayd ı . Ethem Nejat da o yaşlarda. Mer­ kez Komitesinin öteki üyeleri de genç, dinç devrimcilerdir.

52 yıl son ra. bugünün büyük kon uları na baktığımızda. M ustafa Suphi

ve 'a rkadaşleı rı n ı n o za manda n bu yana her ölümsüz g i b i genç, d i nç kal­

kiye Komünist Partisinin en ilk üyelerindendir. ölümüne kadar da öyle

kaldı. Parti onu terbiye etti, ona ulusal ve enternasyonal ist soluğu TKP

verd i. Nazım, burjuvazinin bütün cilalı tekliflerini reddetti, sarp, kaya l ı k

fakat şerefli savoş yo lunu, K'omün ist Partisinin saflaFında savaşmayı seçti., Hayatı nın on sekiz yı l ı n ı zındanlarda geçirdi.

Sıkıyöneti m i n, Melen iktidarının yakmayı kara rlaştı rd ığı

1 37 kita b ı n a ra­

sında Nazı m'ın bütün eserleri b u a rada M i l l i Kurtuluş H ci rbi Desta nı da

var. Nazı m ' ı n kitapları g i bi bütün sosya list düşü nürlerin, bütün yurtsever yaza r ve düşünürlerin eserleri yakılacaktır.

27 Ocak ta ri h l i gaz.eteler bil­

d i riyor haberi. Hitler' i n eseri « Kavgam ", yani ka nlı faşist bir hegemon­ ya n ı n teo risini yapan,

12 yıl Avrupayı kana bulaya n , hara beye çeviren

Nazi partisinin, Hitlercilerin programı sayı lan bir kitap serbestçe s'atı lmak­

tadır.

Ne Nazım H ikmet, ne de öteki sosyal ist ozan ve düşünürlerin kitapları

dığını görürüz. Bu gençlik, daval'a rı n ı n , yü rüttükleri sava,Şın gençliğinden.

ya kı lmakla , sosya list düşünce yenilgiye uğ ramaz. Hiç bir yerde uğra ma­ mı ştır. Nazım 71. d oğ u m yıl dönümü nde, yasa'klo malara, kitapları n ı n ya­

Mustafa Sup'hi ve arkadaşları Tü rkiye Komün ist Partisini tarihsel bir

za manki nden daha ca n l ı d ı r. "Devrim yol u n u ayd ı n lotmak, hem şiiri ile, hem

sağ lamlığından geliyor.

zorunluk olarak kurmuşlardı. Türkiye Komünist Pa rtisi kuru l d u ğ u iaman, em peryalist devletlerin, ya n i Yunan, Ingiliz, Fransız, ıta lyan ve Amerikan

işga li çokta n başlamıştı. Koni ünistler, sosyalistler, öteki yurtseverler em­

"ılmasına rağmen, hal kımızın, emekçilerimizin kalbinde ve kafa sında, her

de devri mcilere ö rnek ola n özel ya şa mı ile u l usal ve sosyal kurt u l uş sa­ va şımızın en ön ' safla'rı nda mücadele etmektedir.

perya lizme karşı çete ho rbine ba şlamışlard ı . Burj uvazi nin temsilcisi gene­ raller daha son ra Osma n l ı ord usunun ve idaresinin Anadoludaki kalıntı­

larına ağa, eşref ve b u rj uvaziye dayanara k sonradan örgütlen meye ve hareketin yönetim ini ele a l maya koyuldular. Mustafa Suphi ve arkadaş­ ları u l usa l k u rtu l u ş s'a vaşını derin devri mci dönüşüm lerle bütü n l eştirmek, demokratik bir toprak reform u n u başarmak, cepheden dönecek olan köy­

l üyü, tekrar toprak beylerinin kölesi olmaktan kurta rmak, işçi sınıfının

emekçi halkın demokratik haklarını genişletmek, geniş bir örgütlenme hakkı ile demokratik hakları n ı sürekli olarak genişletmesini sağlamak isti­

yorlardı. Sanaylleşmeden, kalkınmadan, yan i ekonomik özg ürlüğe de ka-

82

83


ı Ç i N D E K i LE R

"Yeni çağ" dan Okuyuculara Sayfa

Say/ri Okuyucu/ar, Dergimize karşı istekler günden' güne artıyor. Ve biz, bunları ' elimizden geldiği kadar karşılamaya çalışıyoruz. Okuyucularımızdan, adresleri a çı� ve doğ ru olarak yazmalarını, özellikle şehir ve ITl(]halle numaralarını titizlikle belirtmelerini rica ederiz. Çünkü bu numaralardo, geriellikle adreste küçük bir hata; ,derginin elinize geçmesini engellemektedir. Sonro, adres değiştirince, yeni adresi­ nizi bize -derhal bildirmerıiz ger�kir. Dergiyi a'rkadaşlarınız arosında do ta nıtmak ve okutmakla ulusal ve sosyal kurtuluş dövamızın' saflarına yeni savaşçılar kazandırmış olursunuz. Dergiye henüz a bone olmıyanlar, arzu ettikleri ta kdirde, adresi­ m ize bir mektu'p yazarak isteklerini bildirebilirler.

p, Demiçev K o m ü nizm yol un d a b j r a ş a m a o l a ra k g e l i ş m i ş sosya lizm

A. Norden i nsa n l ı ğ ı n k u rt u l u ş progra m ı

,

,

,

,

,

16

,

L. rvtü/ler, F. Rişe 28

U l u s l a ra ra s ı konser n l e r j n stratej jsj

i. Abaciev

Bundan başka, aşağıdaki kita'pları edinmek istiyenler de bu dileklerini bir �mektupi(ı adre's imize yozabilirler.

G e l j ş m j ş sosya l j z m k u r u l u ş u a ş a m a s ı n d a e ğ j t j m ve b i l i m ,

1. DAVA VE MDDAFAA (1951 tevkiflerinde Türkiye Komünist Partisi yönetiminin başında bulunan Zeki Başt/ma" ı n Askeri Mah­ keme önünde yaptığ ı müdatoa)',

A. Kerim

2. SOVYETLER 'BIRLlOI KOMDNIST PARTISI N I N PROGRAMI, 3. NAZı M , HIKM ET, BlJTDN ESERLERI (Şimdiye kadar 7 cilt çıkmıştır), 4.

BILI MSEL KOMDNIZM,

39

49

Cezayir'de toprak d ö n ü ş ü m l erj

T. Vare/a 57

B i r i h a neti n ta r i h i ve b u n d a n a l ı na c a k dersler .

5. LENIN (biyografisi), 6. S. Ostüngel'in Sovyetler Birliği'ni anlatan .. GONEŞLI DONYA» adlı eseri,

xx :

Kom ü n ist ve i şçi p a rti leri h a k k ı nd a k ı sa bilg i ler .

7. Ahmet ' Soydan ' ı n, Alman ulusunun sosyalist devletini bütün yönleriyle tanıtan ..ALMAN DEMOKRATIK CUMHURIYETI .. adlı eseri,

xx :

Deret l i emek ordusu

Oz el

Adresimiz : 'Yeni çağ - Stredisko pro rozsirovani tisku, Praha 6, Thakurova 3, Czechos/ovakia

A. Saydan Ayı n olay l a rı Ayı n yoru m l a rı

.

.

,

,

63

67

8. BDY[JK OKTOBR 50 YAŞı NDA. .

.

s a y fa l a r



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.