Bütün ülkelerin proleter/eri. birleşimz i •
YENI
10 (146)
V
Ekim
ÇAO
1976
Komünist ve işçi partilerinin teori ve enformasyon dergisi
Barış ve silahsızlanma problemleri Son zamanlarda,
silahlanma yaTlşına karşı, silahsızlanma uğrundaki
savaşım cephesinin bir h ayli genişlediği göze çarpıyor. BMT Genel Kurulu dönem toplanti/aTlnda ve Avrupa Güvenlik ve işbirliği Konferansı oturum la"nda bu sorunlar üzerinde büyük bir dikkatle duruldu. Toplumsal güçler eylemlerini epey artlrdi/ar. Dünya BaTlş Konseyi'nin yeni Stokh olm çağ rlSl'na imza toplama kampanyasının başaTısı bunun parlak bir belirtisi oldu. Berlin'de yapilan Avrupa Komünist ve Işçi Partileri Konferansı, işçi sınıfının ve geniş emekçi yığınla"mn silahlanma ya"şın a son verilmesi için. uluslararası gerginliğin azalti/ması çabala"nda daha ileri gidilmesi için yürüttükleri savaşıma yeni yönler verdi ve atl"mlar kazandITdl. "Ba"ş ve Sosyalizm Problemleri" dergisi, silah sızlanma savaşımı konu sunun
güncelliğini gözönünde bulundurarak
bu problem üzerinde bir
görüşme örgütledi. Görüşmeye şu parti ve kurumların temsilcileri kati/dı lar: H. KELLNER - Alman Komünist Partisi Yönetim Kurulu mensupla"n dan; A. KOHEN - Arjantin gazetecisi; W. MULT AN - Polonya Uluslara rasi Ilişkiler Enstitüsü bilimsel sekreteri, doçent; E. PRIMAKOV - SSCB Bilir.nler Akademisi aday üyesi ve SSCB Bilimler Akademisine bağ" Dünya Ekonomisi ve Uluslararası Ilişkiler Enstitüsü müdür yardımcısı. Görüşmeye ay"ca dergiye bağ" Ba"ş ve Demokratik Hareketler Problemleri Komis- , yonu'nun şu üyeleri katildi/ar: Z. KARKABı - ısrail Komünist Partisi M K Sekreteri v e dergideki temsilcisi; H. CARRERA - Venezüela Komünist Par tisi MK üyesi ve dergideki temsilcisi; W. NKOSI - Güney-Afrika Komünist Partisi temsilcisi; J. PITTMAN - ABD Komünist Partisi MK Politik Bürosu üyesi ve dergideki temsilcisi; H. SAFARI - Iran Halk Partisi MK Yürütme Bürosu üyesi ve dergideki temsilcisi .. . Görüşmeye
kati/anlar,
yapılan
fikir değiştokuşu
boyunca,
süregelen
silôhlanma ya"şımn ana nedenlerini çözümlemeye, askersel yumuşamaya karşı duranla"n ideolojik "kamtfar"ımn içyüzünü açığa vurmaya, silah-
841
lanma yarışının azaltt/ması yolunda ilk başarıları ve att/ması olanakıt daha ileri adımları, silôhsızlanma uğrunda komünistlerin yürüttükleri savaşımın perspektif/erini gözden geçirmeye çalıştdar.
Silahlanma yarışının ana nedenleri Görüşmeye katılanların belirttikleri gibi, dünyanın ilk sosyalist devletinin ortaya çıkmasından çok önce başlamış olan silôhlanmanın, silôh yığmanın nedenleri, kapitalist toplumun kendi iç niteliğinden ileri geliyor. ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği'ne ve diğer sosyalist ülkelere dayatılan silôhlanma yarışı da, kaynakları ve sınıfsal özlüğü bakımından, keza kapitalist tekeller sisteminin, bunların gericiliğinin ve bencil çıkar larının dolaysız ürünüdür. Silôhlanma yarışı, bütün dünya devletlerinin yılda 300 milyar doları bulan alabildiğine büyük harcamalar yapmalarını gerektiriyor. E. Primakov şöyle dedi: Bugün eğer insanlığın büyük çoğunluğunun barış istemesine karşın silôhlanma yarışı hôlô devam edebiliyorsa, bu, askersel-sanayi kompleksierinin silôhlanmada alabildiğine çıkarları olma sından, bunların temsilcilerinin kapitalist ülkelerde izlenecek politikanın belirlenmesine katılmalarından, hem de bazan çok aktif biçimde katılma larından ileri geliyor. J. Pittman şunları belirtti: Birleşik Amerika'da askersel bütçenin memle ket tarihinde rekor denilebilecek bir düzeye (112,3 milyar dolar) çıkması nın nedenleri, memlekette militarist çevreler, en büyük bankalar ve sana yiin havacılık-uzaycılık, atom, radyo-elektronik, gemi yapımı, kimya gibi Pentagon'un elverişli anlaşmalar yapmasında çıkarları olan kolları ara sında gitgide güçlenen ilişkilerde aranmalıdır. Federal Almanya'da da, dedi H. Ke/lner, buna benzer bir durum goru ıüyor. 1976 yılında FAC'de askersel harcamalara 47,S milyar mark (federal bütçenin % 28,S'i) ayrıldı. Strauss'un partisi Hıristiyan Sosyal Birliğinin yönetimindeki Bavarya örneği, tekelci sermaye ile gerici intikamcı zümre lerin ilgi ve çıkarlarını silôhlanma yarışının nasıl birleştirdiğini gösteriyor. Ulkede askersel-sanayi kompleksinin omurgası, «Messerschmitt - Bölkow Blohm» (MBB). «Vereinigte Flugtechnische Werke» ve «Dornier AG .. hava cılık-uzaycılık sanayii konserlerinden oluşuyor. Bu tekellerin çıkardıkları malların 0,0 8S'i askersel siparişlerdir. MBB konserni diğer kapitalist mem leketler askersel-sanayi kompleksieriyle sımsıkı bağlıdır. MBB ingiliz ve italyan firmalariyle birlikte «M SA-7S» programını uygulamaya çalışıyoruz. Sözkonusu program, «Tornoda» çok hedefli savaş uçağı üretimini öngörü yor. Bu Batı Avrupa'da askersel üretim entegrasyonunun birçok örneğin den biridir. 842
Görüşmeye katılanlar şunları belirttiler: Askersel üretimde entegrasya nun amacı, bir yandan sasyalizme karşı savaşımı şiddetlendirmek, öte yandan ABD askersel-sanayi tekelleriyle rekabet etmekte olan Batı Avru pa silôh fabrikatörlerinin durumlarını güçlendirmektir. Kapitalist ülkeler arasında, dedi H. Keflner, Batı Alman emperyalizminin Batı Avrupa'da egemen duruma geçme çırpınışında apaçık kendini gös teren çelişkiler, silôhlanma yarışını körüklüyor. Fransız emperyalizminin FAC'nin güçlenmesine seyirci kalmak niyetinde olmadığı daha şimdiden anlaşılıyor. Fransa hükümeti önümüzdeki yıllarda askersel harcamalarını iki misli artırma plônlarını açıkladı. Hükümet Fransız yurttaşları karşısında bu hareketinin Avrupa'da «denge» gereğinden ileri
geldiğini söyledi.
Emperyalistler arası rekabet yüzünden hızlanan silôhlanma yarışı, kendi payına, kapitalist devletler arasındaki çelişkilerin daha çok keskinleşme sine yol açıyor. J. Pittman, ABD yönetici çevrelerinin askersel harcamaları artırmakla, tekellerin, kapitalizmin genel bunalımını keskinleştiren çevrimsel ve yapı sal bunalımların doğurduğu ciddi güçlükleri yenmelerine yardım etmek istedikleri düşüncesinde olduğunu söyledi. ABD Komünist Partisi Genel Sekreteri Gus Hall yoldaşın, ekonomik düşüş koşullarında 100 milyarlık bir askersel bütçe yapıımıyacak olursa, bazı büyük korporasyonların <dflôs çukuruna yuvarlanacakları» hakkındaki sözlerini aktardı. Görüşmeye katı lanlar da, bir yandan, askersel bütçeleri artırma yoluyle ekonomik buna, Iımı yumuşatma çabalarının boşa gittiğini belirttiler. Görüşme seyrinde bir yandan silôhlanma yarışının hızlanmasının neden leri üzerinde de duruldu. W. Mu/tan şunları söyledi: Bazı emperyalist dev letler yönetici çevreleri, askersel-politik doktrinlerinde, askersel potansiye lin artırılmasını güya Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist topluluk ülkeleriyle <<ilişkileri geliştirme» koşulu olarak ele alıyorlar. Vaşington'da yumuşama kavramının «kuvvet yoluyle barış» olarak yorumlanması bu yaklaşımın var yantlarından biridir. işte, sosyalist ülkelerle yumuşama diyalogu yürüten ve bir yandan da askersel hazırlıklarını yıldan yıla artıran
(1)
NATO üyesi
devletlerin stratejisindeki ikilik burada gizleniyor. Silôhlanma yarışının hızlanmasının bir başka önemli nedeni de, dün yanın çeşitli kesimlerinde emperyalizmin koruyup sürdürmekte olduğu geri limdir. Bununla ilgili olarak, Z. Ka rk abi ısrail'in işgal ettiği Arap toprak ,
larında zorla tutunma ve sorunun Yakın-Doğuda ôdil ve sürekli barışla
(i)
NATO üyesi ülkelerin askersel harcamaları hacmi 1974'te 135 milyar dolardan 1975'te 149 milyar dolara çıktı. Bu blokun 1949-1975 yılları dolaysız askersel harcamaları 2 trilyon doları buluyor. NATO üyesi her ülkenin askersel harcamalarının artışına dair veriler «Barış ve Sosya lizm Problemleri» «<Yeni çağ») dergisinin 1975 yılı 4. sayısındaki «Emperyalizmin barut depoları» başlıklı yazıda yer alıyor. 843
,çozume kavuşturulması yolundaki bütün denemelere karşı direnme poli tikasının gizlediği tehlikeye işaret etti. ısrail'in savaş çılgınlığı siıahlanma yarışına, memlekette militarizmin gemi azıya almış olmasına dayanıyor. 1973 yılından başlıyarak, memleketin askersel amaçlı harcamaları her yıl ortalama 1 milyar dolar artış göstererek 1976'da 6 milyar doları buldu. ısrail, ordunun her eri başına harcama miktarı bakımından kapitalist dün yada ikinci geliyor. Olkenin tüm işgücünün
% 25'i askersel üretimle iliş
kilidir. Militarizasyonun korkunç sonuçları ortadadır: Devletin dış borçları (yabancı dövizle) 1975 yılı sonunda hemen hemen 8 milyar dolara yak laştı. Dolaysız ve dolaylı vergiler işçi gelirinin
% 70'i kadarını kapsıyor.
ısrail'in son 15 yıldır güttüğü saldırgan emperyalist politika yüzünden, Yakın-Doğu kesiminde genel askersel harcamaların 8 kat artmış olması cidden düşündürücü ve endişe vericidir. Z. Karkabi şöyle devam etti: Bizce, Yakın-Doğu bunalımının adil bir çozume
kavusturulmasını
öngören
Sovyet
önerileri,
özellikle
SBKP
XXV. Kongresince kabul edilen barış ve uluslararası işbirliği için, halk ların özgürlük ve bağımsızlığı için daha öte savaşım programı, yani Yakın Doğuda silahlanma yarışına son verilmesine yardım sorununun ilgili dev letlerce ele alınması
(2)
çağrısında bulunan program, Yakın Doğudaki as
kersel gerilim ocağının ortadan kaldırılması yönünde yapıcı bir yol açma hizmeti görüyor. H. Safari, silahlanma yarışını kızıştıran bir etken olarak silah ticaretine değindi. Birleşik Amerika, dedi Safari, günümüz dünyasında en büyük siıah ihracatçısı haline geldi. 1.974 yılı ortasından 1975 ortasına kadar, Birleşik Amerika 71 memlekete 10,5 milyar dolar tutarında savaş silahı ve donatımı ihraç etti. Kesin olmıyan verilere göre, 1975 Temmuzundan 1976 Haziranına kadar ABD'nin silah ihracatı 12 milyar doları buldu. Bu cüm leden olarak, sağcı, tutucu rejimierin iktidarda bulunduğu bir grup iran Körfezi ülkesine 1974'te 4,4 milyar, 1975'te 4,3 milyar dolar tutarında siıah satışı yapıldı. Birleşik Amerika da diğer emperyalist devletler gibi hareket ederek, savaş silahı ve donatımı satarak, yeni siıahları kullanmayı. öğretmek üzere yerli kadroları eğiterek, Yakın ve Orta-Doğu ülkelerine kendi iradesini dayatmaya, bunları emperyalizme bağımlı olarak elde tutmaya ve böylelikle sözkonusu ülkelerin doğal kaynaklarını ve öncelikle petrolünü sömürmeye devam etme koşulları yaratmaya çalışıyor. H. Carrera şunları söyledi: Birleşik Amerika, yabancı ülkelere, dünyanın
bütün diğer ülkelerinin silah ihracı toplamından daha fazla siıah satıyor. Hele Latin Amerika'da bu ihracattan yalnız kazanç yığma bakımından yararlanmakla kalmıyor, bir yandan gerici askersel rejimieri de güçlen diriyor, devletler arasındaki ilişkilerde boyuna gerginlik yaratıyor. 1975 yılında militaristçe israf ölçüleri bakımından üç ülke önde geliyordu:
(2) 844
SBKP XXV. Kongresi belgeleri, Moskova, 1976, s. 26.
1,3 milyar dolarlık askersel bütçesiyle Brezilya; 1 milyar dolar askersel bütçeşiyle Arjantin; 496 milyon dolar askersel bütçesiyle de Venezüela . . . Lôtin Amerika devletleri zaten kıt olon bütçelerinin aslan payını silôh satınolmaya harcıyarok, gitgide daha büyük ölçüde Kuzey Amerikan em peryalizmine bağımlı duruma düşüyorlar. Biz, dedi A. Kohen, Lôtin Amerika militarizminin rolünden söz ederken, bunu, içinde gitgide belirginleşen bir ayrımlaşmaya tanık olduğumuz silôhlı güçlerin rolüyle karıştırmıyoruz. ABD silôhının yardımıyle payandalı Latin Amerika emperyalizminin rolü, yankiler emperyalizminin genel stratejisine cevap veren kıta sınırları çerçevesinde k�lmıyor. Brezilya-Arjantin-Güney
Afrika Cumhuriyeti «üçgen»inin kurulmakta olması kamuoyunda belirli bir endişe uyandırıyor. Bunun oluşması, ABD'nin en gerici zümrelerinin Güney Atlantik'i saldırı politikası yürütme üssü, ulusal kurtuluş hareketleriyle sa vaşım yürütme üssü haline getirme, Lcrtin Amerika ve Afrika halklarının kendi doğal servetlerine buyruk olmalarını engelliyen ve tekellerin istedik leri gibi at oynattıkları bir kesim haline getirme plônlarıyle bağlıdır. Geri cilik bu plônlarını gerçekleştirmek için Arjantin'de Pinochet diktası tipin den bir askersel-faşist rejim kurmaya özenen çevreleri olanca gücüyle destekleme çabası göstererek Lôtin Amerika kıtasının güney kesiminde kendine özgü bir birleştirme boşarmaya can atıyor. Bir başka deyişle, ABD, bu ülkede 1976'nın 24 Martında yapılan darbede ulaşılamıyon he defleri gerçekleştirme peşindedir. Afrika ırkçılığı, dedi W. Nkosi askersel kaba güce dayanıyor, silôhlan ,
mo yarışına belbağlıyor. Beyaz azınlığın egemenliğini korumaya çalışan ırkçı yönetim askersel hazırlıklarını boyuna artırıyor. Afrika'da yeni-sömür gecilik politikası güden emperyalist devletler, Worster faşist rejimine açıktan açığa ve elaltından en modern silôhları sağlıyorlar. Görüşme sırasında, bağımsız gelişme yolunu tutmuş birçok devlete sos yalist ülkelerin yaptıkları yardımın empertalist silôhlanma yarışı politikası ile hiç bir ilişiği olmadığı belirtildi. Hele askersel teknik araçlara gelince, sosyalist ülkeler, ancak emperyalizmin saldırgoı politikasının kurbanı olmuş devletlere ve sömürgeciliği tekrar canlandır'ma bağımsızlık savaşımı vermekte olon ulusal kurtuluş güçlerine böyle araçlar sağlıyorlar. Bu tür yardım, sözkonusu devletlerin savunma potansiyelinin artması için bir kaynak oluyor, sömürge ezgisinden ve emperyalizme ba ğımlılıktan halkların kurtulmalarına yardım ediyor. Sömürücü sınıfların bulunmadığı sosyalist ülkelerde, dedi E. Primokoy, silôhsızlanma, her türlü savaşı (nükleer ve geleneksel) bertaraf etmekle ilişkili önemli bir sorun olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni toplumu başarıyle kurmanın
gerekli koşullarından
birini oluşturuyor.
Oyle ki,
silôhlanma yarışına son verilmesi ve silôhsızlanma, yapıcı amaçlı nice tedbirin hayata geçirilmesi için bir hayli parasal tasarrufa olanak vere845
bilir. SBKP MK Genel Sekreteri
L. i. Brejnev yoldaş SBKP XXV. Kongre
sinde şöyle dedi: «Biz, yumuşamaya, barış içinde sosyolizm ve komünizm kuruluşunu sürdürmeye daha elverişli koşullor yaratılması yolu gözüyle baktığımızı gizlemiyoruz.»
(3)
H. Kellner şöyle konuştu: Gelişmiş kapitalist ülkelerin komünistleri, emekçilere, sosyalizmde silahlanma işinden kazanç uman hiç bir sınıf ol
madığını anlatmaya çalışıyorlar. Barış, yumuşama ve silahsızlanma isteği, organikman sosyalizme özgü olup, sosyalizmin sınıfsal iç niteliğinden doğ maktadır. Ve tersine, silahlanma yarışına düşkünlük de kazanç hırsını her şeyin üstünde tutan emperyalizme özgüdür. Böylelikle, görüşmeye katılanlar, silahlanma yarışını körükliyen itici güç lerin, emperyalizmin saldırgan iç niteliğinden, «soğuk harp», militarizm politikasını diriitme isteğinden, askersel-sanayi kompleksierinin ve ulus lararası korporasyonların doymazlığından, neo-faşizm, ırkçılık ve yeni sömürgecilikten oluştuğunu tespit ettiler.
Militarizmin ideolojik silöh deposu Uluslararası gerginliği azaltmada Ulaşılan düzey, barış ve sosyal iler leme savaşçılarını esinliyor, daho da güçlendiriyor, yığınlor arasındaki saygınlık ve etkilerini artırıyor. Burjuva ülkeleri yönetici çevrelerinin ger çekçi düşünen bazı temsilcileri de yumuşamanın daha ileri götürülmesinde belirli bir yarar görüyorlar. Ne var ki, gericilik ve militarizm güçleri, dünyayı geri geri, «soğuk harp»
ve nükleer harp uçurumu kenarında
perendecilik dönemine doğru çekmeye çalışanlar, Maoistler gibi bazı çıkarlar gözeterek açıktan açığa «yeni bir harbe hazırlanma» çağrısında bulunanlar do eylemlerini artırıyorlar. J. Pitlman şöyle dedi: Silahsızlanma düşmanlarının çevresi yeterince
geniş ve ideolojik silah deposu da oldukça çeşitli ve dolgun görünüyor. Birleşik Amerika'da bunlar arasında ırkçı ve eyalet valisi G. Wallace'nin, senatör H. lockson'un, eski vali R. Reagan'ın yandaşları olon aşırı sağcılar da,' «soğuk harp» psikolojisini koruyagelen ve değişme halindeki dünya gerçeklerine ayık görüşle yonaşmak istemeyen yasama ve yürütme organ ları resmi kişileri de, anti-komünist eğilimli sendika önderleri de vardır. Maoistler, Troçkistler ve siyonistıer, yumuşamaya karşı girişilen savaşımda gitgide orton bir iştahla en kirli işi yükümleniyorlar. Askersel harcamaları artırmanın ABD için yaşamsal bir gereklilik olduğu fikrini aşılıyarak yığın sal bilinçle oynamayı öğrenmiş olan Pentagon'un ve tüm askersel-sanayi kompleksinin yürüttükleri propoganda kampanyaları çok büyük ölçüler alı-
rı) 846
SBKP XXV. Kongresi belgeleri. Moskova,
1 976.
s. 33.
yor. Bu m i l itarist çevreler, daha şimdiden, 1970'Ierin sonunda Pentagon'un bütçesinin 1 50 mi lyar dolara çıkarı l ması gerektiği fi krine halkı a l ıştı rmak istiyorlar. Barışın düşmanları emekçilerin işlerini ve g ündel iklerini kaybetme kor kusunu da sömürüyorlar. Bunu nla i l g i l i olarak, H. Kellner, gel işmiş kapita l ist ü lkeler emekçileri arasında yayılan demagojik tez üzerinde, yani silô h lanma ya rı şının topl u m un yararına o l d u ğ u , zira istihda mı bel irli düzeyde tuttuğu düşü ncesi üzerinde du rd u. Bunlar yeni « kanıtlar» değ i ldir. Daha 1 9 1 3 yılında Alma nya'da prof. R. Hoeniger diye biri n i n yazdığı «Alman askerlik davasının iktisadi önemi adlı bir kita p çıkmıştı . Bu kitapta, asker sel harcamaların a rtması öğ ül üyor ve bu a rtışın memleket ekonomisi üze rindeki hayırlı etkisi kanıtlanmaya ça lışılıyordu. V. i. Lenin bu teze gereken karşı l ı ğ ı vererek şunları yazdı : « Göbeğ i m i l itarizme bağ lı bir boşboğaz, harp harca malarının hiç de kayıp sayı lam ıyacağını, çünkü paraların kal dığ ı nı ve büyük kazançlar sağ ladığ ı n ı kanıtlamaya kalkı şıyor. » (4) Şimdiki buna l ı m ve büyük ölçüler alan işsizlik koşullarında sosya l demagoji daha da alıp yü rüyor. Bu demagoji, bazı send ika yöneticileri nin görüş ve tutu m larının da ya rd ım ıyle, bel irli bir etki ya pabil iyor. Bu cümleden olarak, Batı Almanya'da h a rp sanayii alanında ü retim yapan fabri kaların yöneticileri, Başbakan H. Sch midt'e gönderd ikleri mektupta, silôhlanma harca ma ları nın kısıtlanmasından sakınılmasını sa l ı k veriyor ve dış ül kelere silôh i h ra cının artırılmasını istiyorlard ı . ••
Görüşmede bel irtild iği g i bi. böyle bir görü ş .pol itik m iyopluktan başka bir şey değ i ldir ve işçilerin çıkarlarına ayk ı rıdır. J. Pil trn a n şöyle konuştu : ABD, FAC, Fransa, ingiltere ve Belçika'da silôhl anma harı l harıl devam ediyor. Ne va r ki, bu mem leketlerin bir ya ndan da içinde bulund u ğ u m uz onyı l ı n en yüksek işsizl i k düzeyine ulaştıkları görül üyor. Hayat, büyük askersel harca maların işsizliği durdurmaya yol açabileceğ i düşünce sinin doğru olmadığını gösteren başka örnekler de veriyor. ABD hükümeti ni n resmi verilerine göre, 1 m i lyar dolarl ı k harcama askersel sanayide 66 bin yeni işyeri açıyor, a ma end üstriyel donatı m üreti m ine yatırılan aynı miktarda para 73 bin, yapıcılıkta 77 bin, tüketi m maddeleri üretiminde 8 2 bin işçinin istihdamını sağl ı ya bi l iyor. W. Mu/tan dedi ki : Silôhsızlanma fikrine karşı gelenler, anti-komün izm, a nti-sovyetizm, şovenizm ve m i l l iyetçiliği körüklemeye büyük bir önem veri yorlar. « Sovyet tehlikesi » « gerekçe»si hôlô epey yayg ı n d ı r. Silôhlanma ya rışının yandaşları giderek artan askersel harca maları haklı göstermeye çalışarak, d ü nya kamuoyu n u , bunun « savunu tepkisi » olara k yopıldığına , zira Sovyetler Birliğ i'nin « devrim ihracı » peşinde olduğuna i kna etmeye çaba l ı yorlar. Bu da yeni, ya da özg ü n bir «görüş sayı la maz. Sosyal iler leme düşmanları. devrimci ve i l erici g üçlerin her utkusunu Sovyetler B ir••
(1,) V. i. Lenin, Bütün eserleri,
s, 28,
s, 179. 847
liği'nin askersel müdahalesiyle kazanılmış gösterme çabasına düştüler. Bu kanıt Küba ve Portekiz bakımından, giderek Angola bakımıodan da böy lece ileri sürülüyordu. Komünist tehlikesi efsanesi, yumuşama düşmanları nın uluslararası blokunu sıkı bir birlik ve dayanışmayla perçiniemek için de kullanılıyor. Burjuva propagandası, emperyalist devletlerin rekor düzeye çıkan asker sel bütçelerini, bir de Batı'nın «askersel zayıflığı" konusunda «felsefe» yaparak temellendirmeye çalışıyor. Bu konuda Z. Karkabi, H. Carrera, H. Kellner ve W. Mu/tan, son zamanlarda silahlanma yarışının sınırlan
masını öngören bazı anlaşmaların güya «sosyalist ülkelere tekyanlı üstün lük" verdiği savının, bu asılsız söylentinin daha sık ileri sürüldüğüne işaret ettiler. Bu türden kanıtların, stratejik silahların sınırlanmasını öngören SALT-1 görüşmeleri (5) çerçevesinde imzalanmış bulunan Sovyet-Amerikan anlaşmalarıyle ilgili olarak ortaya atıldığını söylediler. Söz alanlar bu tezi silkip attılar ve askersel amaçlı araçları yıldan yıla artıran bazı Batı. devletlerinden ayrımlı olarak, Sovyetler Birliği'nde artık birkaç yıldır sa vunma harcamalarının hep aynı düzeyde bırakıldığını,
1 960 yıllarında
SSCB'nin tekyanlı olarak silahlı güçlerinde azaltma da yaptığını belirttiler. A. Kohen şöyle dedi: Latin Amerika ülkelerinde stratejik silahların sınır
Ianması konusunda ve diğer sorunlar üzerindeki Sovyet-Amerikan görüş meleriyle ilgili olarak «iki süper devlet>. arasında bir «uyuşma» olduğunu savIıyon Maocu tez şişirilmiye çalışılıyor. Bazı gerici rejimler bunu çıkarcı amaçları açısından kullanıyor, her soydan ve boydan solcular ise geniş ölçüde yaymaya çalışıyorlar. Tek sözle, sözkonusu tez objektif nedenlerle belirli güçlerin pek işine geliyor. Orneğin, bazı hükümetler ve partiler, SSCB ile ABD arasındaki görüşmelerden kuşkulandıklarını ileri sürerek kendi ülkelerinde silahlanma yarışını durmadan körüklemelerini haklı gös termek istiyorlar. H. Safari şu n ları sÖyledi: Maaistlerin «iki süper devlet arasında uyuş
ma" tezinin asılsızlığı, giderek emperyalist birleşik Amerika devletleri ile dünyanın ilk sosyalist devleti olan Sovyetler Birliği'ni aynı tahtaya koy manın tutarsızlığından ötürü de apaçık ortadadır. SSCB ve ABD birbirinin karşıtı iki toplumsal-politik dünya sisteminin ona güçleridirler ve aynı za manda bu devletler dünya nükleer-roket potansiyelinin çoğu bölümüne sahip bulunmaktadıriar. Bu durum, stratejik silahları sınırlama alanındaki Sovyet-Amerikan ikili görüşme ve anlaşmalarının olağanüstü büyük öne mini peşinen belirliyor. Bu anlaşmalara karşı çıkanlar, dedi E. Primakov, aslında, stratejik silah lanma yarışına son verilmesi davasında esaslı bir etki yapabilecek çözüm. ler aramada gösterilen affedilmez pasifliğe hizmet ediyorlar. Ama siıah-
(5)
SALT: Stratejik silahların sınırlandırılması görüşmeleri demek olan Ingilizce Strategic Arms Limitatian Talks sözcüklerinin başharfleri.
S48
lanma yarı şının durdurulması ve silôhsızlanma davasında çokyanlı etkin tedbirleri belirleme ve önermede ön çalışmalara ilişkin Sovyet-Amerikan temaslarından yararlanma pratiği de artık beklenen sonuçları veriyor. Bu dediğimiz, Cenevre Silôhsızlanma Komitesi'nin eylemini önemli derecede kapsıyor. Son çözümde, silôhsızlanma sürecinin çokyanlı sözleşmeye dayalı ikili anlaşmalar imzalanmasiyle bağdaştırılması gerekiyor.
Silôhsızlanma probleminin genellikle çözülemiyeceği hakkında Pekin yöneticilerinin ileri sürdükleri "kanıtlar", dedi W. M u/tan silôhlanma yarı ,
şına son vermeye, sonra da silôhları azaltmaya yönelik temelli tedbirleri gerçekleştirmeyi engelleyici ideolojik güçlükler arasındadır. Pekin tara fından yayılan ve belirli Batı çevrelerince benimsenen görüş, yani silôh sızlanma alanında bölümsel tedbirlerin gereklik ve amaca uygunluğunu inkôr fikri ve tutumu, "ya hep, ya hiç" sloganı, aslında, silôhlanma yarı şına son verilmesini önleme
hedefini
güdüyor.
E. Prima k ov şunları belirtti: Besbelli ki, genel ve tam silôhsızlanma programının hayata geçirilmesi, hertürlü yığınsal yoketme silôhının ve bu orada nükleer silôhın yoratılmasına. üretilmesine. yetkinleştirilmesine ve kullanılmasına kesinlikle son vererek probleme en temelli çözümü getire bilir. Sovyetler Birliği böyle bir program hazırlamış ve BMT'na sunmuş bulunuyor. Ama bugüne bugün bir genel ve tam silôhsızlanma antlaşması imzalanamadı. Bunun için.
Sovyetler
Birliği ve diğer sosyalist topluluk ül
keleri, silôhlanma yarışını sınırlama yönünde somut anlaşmalarla bu fikrin yavaş yavaş hayata geçirilebilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Görüşmeye katılanlar şunları belirttiler: Bugün yalnız silôhsızlanma çağ rılan ve genel sloganlarla yetinemeyiz. Silôhsızlanma yarışından somut
belirtiler konusunda kamuoyunu aydınlatan geniş ölçüde enformasyonla bağdaştırılmalı, askersel sanayii barışçı raylara bindirmenin sosyal prob lemleri çözüme kavuşturmaya yardım edebileceği gösterilmelidir. "Sovyet
tehlikesi" sahteci tezinin, "iki süper devlet" yalancı teorisinin olonca içyüzüyle oçığa vurulması, milliyetçilik, militarizm ve anti-komünizm öğüt çülerinin maskelerinin aloşağı edilmesi gerekiyor. SSCB ve diğer sosyalist topluluk ülkeleri torafından bütün devrimci, demokratik ve barışsever güç .Ierin
desteğiyle uygulanan
barış prog ramının fikirsel içeriği en geniş ka
muoyu tabokalarına maledilmelidir.
Komünistlerin probleme yanaşımı Sosyalist ülkelerin, komünist ve işçi partilerinin, bütün demokratik ve ilerici güçlerin, dünya barışı v e halkların güvenliği için, gerginlik ocak larının ortadan kaldırılması için, politik yumuşamanın askersel yumuşa mayla bütünlenmesi için, silôhlanma yarışına son verilmesi ve silôhsız849
lanma için yürüttü kleri her günkü savaşımın problem leri ne görüşmede bü yük ölçüde yer verildi. Uluslararası komün ist hareketi, dedi A . Kohen, daha başlangıcından itibaren, savaşların toplum yaşa m ı ndan köklenip atıl ması ödevini ortaya koyd u. Ondokuzuncu yüzyı l ı n sonunda, F. Engels, siıahsızlama gereklik ve olanağı ndan söz etti. Engels, binlerce kişilik orduların va rlığı nda ve dur madan a rtan siıah üretiminde halklar için ciddi bir tehlike görüyordu. Netekim «Avrupa si lahsızlanabilir mi?» adlı yapıtında şunları yazd ı : «Bu çı kmaz sokaktan d ü nya n ı n henüz eşini görmediği bir yıkım savaşından başka çıkış çaresi yok mudur? Ben şunu d iyorum: Si lahsızlanma ve bu n u n la birlikte barışın g üven altına a l ı nması olanağı va rd ı r. » (6) V. i. Lenin birçok yapıtında silahsızla nma pro blemlerine sın ıfsal enternasyonalist ya naşı mın, silahsızlanma savaşımı sorunlarına i l işkin stratejik ve taktik du ru m ların devrimciler tarafı ndan işlen mesinde şu veya bu dönemi n bütün som ut-tarihsel koşulları n ı hesaba katman ı n örneğ i n i verd i. Len in si lahsız lanmanın sosyalizmin ideali olduğunu belirtiyordu. Marksist-Len i n i stler, dedi W. Mu/tan, bu problemi çözmenin karmaşık iş olduğ u n u daima dikkate a l m ışlard ı r. Ama tari hsel iyimserl ik, halkların barış içinde yaşa ma idea l i n i i nsa n sağduyusunun ergeç gerçekleşti re ceğine i nanış da daima onlara özgü bir niteliktir. Bizim bu iyimserliğ i miz, pasifist hayalcilik ve aldanışlardan arı n ı ktır, mil itarist çevrelerin aktif d i re nişini kırmak için en etki n bir"sava ş ı m yürütme gerekliğ ini küçü msemekten de uzaktır. H. Safa" şunları belirtti: Genel ve tam silahsızlanma savaşçılarının ön sıraları nda komü nist parti leri n i n yer al makta olmaları, derin bir objektif temel e daya nıyor. Zira kapita l izmin gelişmesinin dolaysız sonucu olan m i l i tarizm, gerek u l uslararası i l işkiler alanında, gerekse kapita list d ü nya memleketlerinin iç politikasında en anti-demokratik, a nti-kom ü nist güç olarak bel iriyor. Mil itarizm, başl ı başına, bağ ı msız varolma haklarını sa vunan halkların, sömürgeciliği diri itme denemeleri ne karşı savaşım yürü ten halkların en kötücül düşmanıdır. I ran Halk Partisi, h ü k ü metin si lahlan ma yarışı pol itikasında n vazgeçmesini ve bir u l usal bağ ı msız barışsever dış politika gütmesini ısrarla istiyor. Partim iz, bunu, emperyalizmin etkisin den kurtu l m anı n, ekonom ik ve politik bağ ı msızlığ ı pekiştirmenin, I ran'ı n ve diğer Orta -Doğu ül kelerinin g üvenl iğ i n i sağ lamanın, sosyal ilerleme sine yol açma n ı n önem l i aracı sayıyor.
Görüşmeye katı lan ları n belirttikleri üzere, barış için, g enel ve ta m si/ôh sızlanma için savaşım, işçi hareketinin sı nıfsal amaçlarıyle çelişmedikten başka, bu amaçlara ulaşıl ması için daha elverişli koşullar da yaratıyor. Komünist pa rti leri nin belgelerinde, u l usal programlarında ve g ü n l ü k ça/ış-
(6) K. Marks ve F. Engels, Eserler, s. 850
22,
s. 387.
moları nda, silôhlanma ya rışına karşı savaşıma büyük bir yer ve önem verilmesi ta ma men yasa ldır. E. Primakov şunları söyledi : SBKP Progra m ı 'nda .. Uluslara rası sıkı bir kontrol a ltında genel ve ta m silôhsızlanma sürekli barışı sağ lamanın te mel yoludur» den i l i�or. (7) Sosyalist top l u l u k ü l keleri, şimdi birçok devlette görülen daimi askersel harca malar a rtışının yerini, bunları sistemli biçim de azaltma pratiğinin a l masını sağlamaya çalışıyorlar. Sosyalist diplomasi, birçok ü lkeler komünist/eri, Sovyet/er Birliğ i'nin önerdiği üzere bir Dünya Silôhsızlanma Konferansı'nın bir an önce ya pıl masından yana olduklarını açıklıyorlar. Büyük ve küçük, nükleer silôha sa hip olon ve olm ıyan, asker sel bloklara dahil, bloksuz ve tarafsız bütün devletlerin hak eşitliğ iyle katı lacakları, silôhsızlanma problemleri n i görüşecekl. e ri ve gereken karar ları alacakları böyle bir forum bütün insa n l ı ğ ı n çıkarl a rına uyg un olur. Söz alanlar şunları bel irtti ler: insa n l ı k silô hlanma ya rışını d urd urmak için arllk birçok önem li adım atmış bulunuyor. Barış içinde ya nya na ya şama prensipleri, toplumsal düzenleri ayrı devletlerin ilişkilerinde kura l ha line geliyor. Gerginlik aza i ı m ı , sosyal d ü zenleri ayrı devletler arasında daha yüksek d üzeyli işbirliği, daha d ü ne kada r i leri sürül mesi bile bi rçok larına gerçek-dışı görü nen problemleri n, yani silô hlanma ya rışına son verme ve bir n ükleer savaş tehlikesini g iderme problemlerinin pol itik ola rak çözü müne girişil mesine olanak verdi. A. Kohen bu alanda elde edilen sonuçların önem i n i şöyle belirtti : Her üç alanda nükleer silôh denemelerini yasaklıyo n bir a ntlaşma ; n ükleer silôhı yayma ktan koçınma antlaşması ; d enizlerin ve okyanusları n dibinde atom silôhı ve d iğer yığ ı nsal yoketme a raçları bulundurmayı yasaklıya n bir a ntlaşma; bakteryolojik silôhı ya sa klıya n bir anlaşma i mzalandı. Si lô hsızlanma yolunda a rdıcıl bir savaşım ba kım ından, stratejik silôhlan manın sınırlanmosını öngören Sovyet-Amerikan görüşmelerinin sonuçları ve özell ikle nükleer savaşı önleme amaçlı 22 Haziran 1973 anlaşması, roketsavar savunma sistemleri n i sınırlama a nt/aşması, stratejik taarruz silôhları nın sınırlanması alanı nda bazı tedbirlere il işkin geçici a nlaşma, aynı zamanda 1 974 yı lında Vladivostok'ta i mza lanan stratejik taarruz silôhları n ı n sınırlanmasına i l işkin uzun vadeli yen i anlaşma konusundaki sözleşme, barışçı a maçlı yeraltı nükleer denemeleri hakkındaki a nt/aşma büyük bir rol oynuyor. .. Tavan » tespitleri yapıl masayd ı , 1 970'lerin sonuna doğru strateji k güçlerin d ü zeyi şimdikinden bir hayli yüksek olabilirdi.
W. Mu/tan şunu ekledi: Bu ve benzeri tedbir ve edini mlerin ıŞığı altı n da, varılan a nlaşmaları n .. önemsizliği» kanıtı , yan i gerek silôhsızlanma nın yeminli düşmanları, gerekse silô hsızla nmanın bu o landaki ilerleme tempoları n ı içtenlikle doyurucu bulmıyan yandaşları tarafından ileri sürü len kanıt o kada r inandırıcı görü n m ü yor.
(7) Sovyetler Birliği Komü nist Pa rtisinin Progra m ı . 196 1 , s. 59. 851
Diğer sözcüler de şunları belirttiler: Sözleşmeleri ve gerçekleştirilen ted birleri küçümseme, silah lanma yarışına son veril mesi, politik 'yu muşa manın askersel yum uşamayla bütü nlenmesi ortak savaş ı m ı na zarar veri yor. Alınmış olan tedbirlerin önem i n i gerektiği gibi değerlendiren sosya list ü lkeler, bundan sonraki adımlara ilişkin görüşmelerde yüksek bir et kenlik gösteriyorla�. Avrupa G üvenl i k ve işbirliği Konferansı, silahsızlanm a konusunda görüşm eler yapıl ması bakı mı ndan elverişli bir hava yarattı. Fakat, Viyana'da yapıl makta olan görüşmeler henüz halkların beklediğ i sonuçları vermiş değ il d i r; kıtanın orta kesi m i nde si lôhlı güçleri ve sil ô h lanmayı azaltma hedefine hala varılamamıştır. W. Multan şöyle devam etti : NATO üyesi ü lkeler Viyana'da ilerleme kaydedilmesine yard ı m etmiyen bir tutum takındılaL Bu ü l keler, Varşova Paktı üyesi ü l kelerin g üya üstü nlüğünü i leri sürüyor ve silahlı g üçlerin « s i metrisiz» biçimde azaltı l ması nı istiyorlar. NATO üyesi ül keler, 1968'de Reykyavik'te ve 1970'te Roma'da yapılan NATO Konseyi dönem toplantı larında, Avrupa'da askersel hazı rlıkları n kı sıtlanmasına ilişkin epeyce ü mit verici öneriler i l eri sürmüşlerd i . Ne var ki, Viyana görüşmelerinde Batı devletleri öneri lerini daralttıkça daralttı lar, öyle ki önceki görüş ve tutum larından pek az bir şey kal d ı . Görüşmeleri ölü noktadan çı karıp i lerletmek istiyen sosyalist ü lkeler, Viyana'da çoktan yeni öneriler ileri sürd ü ler. Baş langıç olarak daha bu yıl içi nde yalnız SSCB ve ABD silahlı güçlerinin sayıca azaltıl ması, görüşmelere katılan diğer ülkelerin silahlı g üçleri düze yinin şimdilik « donduru l ması» ve 1 977-1978 yılında azaltmaya geçil mesi bu cümledendiL Bu yönde son u ç alınması, Batı kapitalist ül kelerinde ka m uoyu nun gerektiği g i bi hazırlanıp harekete geçiril mesine çok bağ lıdır. Bu kamuoyunun seferber edilmesi ve hükü metler üzerinde baskı n ı n artırı l ması Viyana görüşmeleri n i n başarıyla ilerlemesine yardı m edebilir.
Görüşmeye katı lan lar, silahları n daha öte artırı l ı p yetkinleştirilmesine yol verilmemesi savaşı m ı nı n ana yönleri üzerinde fiki r değiştokuşu yaptık tan sonra, şimdiki koşullarda yeni yığ ınsal yoketme silah türleri ve sistem leri yaratmaktan vazgeçil mesinin özel bir önem kazandığı sonucuna var d ı lar. Bilindiği g i bi, dedi J. Pittrnan, Pentagon yeni yığ ı nsal yoketme metot ve silahları bulun ması na yol açabilecek araştı rma ve i ncelemeler örgütıüyor. Bu durum, SSCB'nin, BMT Genel Kuru l u XXX. dönem toplantısına yen i tür yığı nsal yoketme silah ve sistemleri yapılıp üretilmesin i n yasaklanmasını
(8) ABD basınında ve bilimsel literatüründe 1.000 megaton, yani 1 m i lyar ton trinitrotoluol (trotil) g ücünde nü kleer silah ü retimi olanağı ndan söz eden görüşlere rastlanıyor. Birleşik Amerika'da, insan psikolojisi üze rinde fizi ksel, kimyasal ve diğer tarzlarda etki yapıl masına dayanan «gen si lahı", yani sinir 'bozan ve felç yapan silahın, doğal çevreyi as kersel vb. amaçlarla etkilemeyi öngören geofizik silahın yapılması için oldukça reel olanaklar bulunduğu düşünülüyor. 852
öngöreR bir anlaşma tasa rısı sunmuş olmasının ne kada r va kitli bir g i ri şim olduğunu gösteriyor. Bunun g i bi, nükleer sil ô h ı n « yayı l ması »na ka rşı savaşım da büyük bir önem kazanıyor. Görüşmede söz alanları n birçoğ u , 96 ü l ke tarafından i m za lanmış o l a n nükleer silahı yaymaktan sakınma a ntlaşmanın olağa nüstü önemine değind iler. Ama bu antlaşmanın bütün memleket lerce i mzala n ma, onaylanma ve uygulan ması için ya pılması gereken daha pek çok iş vard ı r. Çağdaş endüstriyel ve bili msel -teknik ilerleme koşu l larında, nükleer silôhı elde etme yol u n u kesen bir zamanki ekonomik ve teknik engellerin artık g itg ide alça ld ı ğ ı , aşılır hale geldiği görülüyo r. Enerji üreti m i ni atom santralleri kurarak geliştirme yönünde çalışan dev letlerin sayısı artıyor. Bundan ötürü, mil itarist, gerici güçleri n aktif olduk ları memleketlerde elektrik santralleri nükleer yakıtı n ı n nükleer silôh üre timi için k ullanılması olasılığındon doğ a n g izil tehlike artışının d i kkate alı n ması gerekiyor. (9) Bununla ilgili olarak, Z. Korkabi, isra i l ' i n nükleer silahı yaymaktan sa k1nma a ntlaşmasını i mzala maya yanaşmadığı nı hatırlattı. ABD basın ı nda, israil'in artı k küçük kapasiteli 10'dan fazla nü kleer bom boya sa hip oldu ğ una dair ha berler çı ktı. israil ile G üney Afrika Cumhuriyeti a rasında i mzalanan son anlaşma, Güney Afrika'dan isra i l'e uranyum sağ lanmasını öngörüyor. Gü ney Afrika Başkanı Vorster'in memleketimizi ziya retiyle i l g i l i olarak israil Komünist Partisi bir bildiri yayımladı. B u bildiride, ısra i l m i l i ta rist çevrelerini n bir atom s i l ô h ı deposu yaratma ları halinde doğabilecek büyük teh l ikeye işa ret edil iyor. israil'de, komü nistlerin a ktif katı l ı m ıyle, yeni Stokho l m Çağrısı'na i mza toplamak üzere geniş bir ka m panya örgüt lendi. israi/ Barış Komitesi, yurttaş/arı bu çağrıyı imzalamoya çağırdı ve çağ rıya şu iki ek maddenin de katı l masını önerdi: 1) israi l Yakın - Do ğ u nun nü kleer silô hta n arı n ı k bir bölge haline g etiril mesi için ça lışmalı dır; 2) isra i l de nükleer silôhı yaymaktan sakınma a ntlaşmasını imza la maııdır. Afrika memleketleri kamuoyu, dedi W. Nkosi, Güney Afrika Cumhuri yeti'nin bir nü kleer prog ra mı gerçekleştirmekte olmasından ciddi bir en dişeıduyuyor. işrail'le işbirl i ğ i , atom araştırma ve i ncelemeleri nin örgütlen mesine Batı Al man korpora syonlarının ya rd ı m ı , ABD Dısişleri Baka nlığının GAC'ne iki taom reaktörü satı l ması nı onaylama kara rı, Fransa'nın Gü ney Afrika ı rkçıları na iki atom elektrik santrali vermeye hazır olduğunu bildir mesi, tümüyle, ı rkçıları n atom silôhına el atma ları tehlikesini ya ratıyor. Alman Komü nist Partisi, dedi H. Ke/lner, FAC' nin energeti k atom dona-
(9) 1 975 y ı l ı nda 45 memlekette 500'den fazla atom reaktörü eylemdeyd i. Bilg inleri n ta hminlerine göre 1985 y ı l ı nda reaktör sayısı artık 2.000'i bulacak, buna göre n ükleer silôh hammaddesi olarak plutonyum ü re timi 1980'de 27 bin kg dan 2.000 yı lı nda 700 bin. kg a çı kacaktır. 853
tı mları i hraç etmesine prensip itibariyle karşı almasa bile, gerici rejimiere böyle donatı mlar verilmesini, özellikle Brezilya ve GAC'ne atom reaktör leri ihraç edil mesini protesto ediyor. 22 Mayıs 1 976'da Bonn'da en azın dan 40 bin kişinin katı ldığı ve silahsızlanma isteğini dile getirdiği FAC tarihinin en büyük gösterisi ya pıldı. Gösteri sırasında, özel likle FAC ile GAC arasında atom alanındaki işbirliği suçlandI. W, Nkosi şunları belirtti : Belirli çevreler, öncelikle Pekin çevreleri veya Pekin yandaşı çevreler, nükleer silah kullanım ını yasa klama probleminin a payrı olarak, tekbaşına ele a l ınmasını isterler. Ama nükleer silah kul lanma yasağ ı, uluslara rası ilişkilerde kuvvete başvurma yasağıyle bağl an tısı gözetilerek ele alı nmazsa, tek tek devletlere askersel ü stü n l ü k verebilir ve bu da barış davası için ciddi bir tehlike o l uşturur.
Görüşmeye katı lanlar, silahlanma ve silahların daha fazla artı n l ı p yet kinleştiril mesine karşı savaş ı m ı n en önemli sorun l a rı üzerinde dura rak, işçi sınıfı, emekçiler, bütün halklar yığ ınsal aksiyonlara geçmedikçe, silahlan ma yarı şını sona erdirmede başarı sağlana m ı yacağını belirttiler. Komü nist partilerinin silahsızlanma sorununa ilişkin görüşlerinin belirlenmesinde ve bunları gerçekleştirmek üzere yığınların seferber edilmesinde biriktirilen deney çözü mlendi. Silah lanma yarışını sını rlandırma alanında somut ted birlerin gerçekleştirilmesine yard ı m edecek koşulların yaratı lmasına, ko m ünist ve işçi partilerinin 1969 yılı Uluslararası Danışma Toplantısı önemli bir katkıda bulund u. Bu toplantının sonuç belg esinde şöyle deniliyordu : « Biz, bütün barışsever güçleri, şimdi silahıanma yarışının yutma kta olduğu ödeneklerin emekçilerin yaşa mını iyileştirmede, sağ l ı k ve eğitim işlerini geliştirmede, azgelişmiş ül kelere yardı mda kullanı l ması ereğiyle, askersel bütçeleri esaslı olarak azaltmak için, etkin bir uluslararası kontrol altında genel ve to m silahsızlonmaya gitmek için yü rütü len savaşımı a rtı rıp geniş letmeye çağı rı yoruz. " (lll) Avrupa komünist ve işçi partilerinin Kor/avi Vari (1967) ve Berlin (1976) konferansıa rında, aynı zamanda kardeş pa rtilerin diğer bölgesel toplantı larında, silahıanma yarışına ka rşı, silahsızlanma için savaşı m ı n sorun la rı üzerinde büyük bir d ikkatle duruldu. Birleşik Amerika kom ünistleri, dedi J. Pittman, ul uslararası yumuşama politikasını desteklemeye yönelik, ABD'nin yabancı ül kelerdeki emperyalist yayılışının artırıl masına karşı alan bütün tedbir ve aksiyonlara pratik ola ra k katıl ıyorlar. Bir/eşik Amerika Kom ünist Partisi bu aksiyonların bazıla rının girişimcisi ve örgütçüsüdür. Biz, uluslararası gerginliğin azaltıl ması ve barış yönünde Amerikan hal kının çoğ unl uğu arasında belirmekte alan içten isteklerin silahsızlanma a maçlı güçlü ve örgütlü bir harekete dökül mesi için reel olanaklar bulunduğ u kanısındayız. H. Kellner
şunları söyl edi : Al man Komünist Pa rtisi silahsızlanma alanın-
(10) « Komünist ve Işçi Partileri Uluslararası Danışma Toplantısı. Belgeler ve materyal ler. Moskova, 1969.» S. 34. 854
d a k i önerileri n i , yani a nti-monopoli st progra m ı n ı n bir parçası olan öneri leri g itg ide artan ça ba larla propaga nda ediyor. Bu propaganda, özel likle, silôhsızlanma istekleri n i n önemini işçilerin ve hizmet görevl ilerinin hepsi anlamadıkları ve desteklemed i kleri için de isa betli d i r. AKP Bonn Kongresi, FAC yu rttaşları n ı, gerçekleştiril mesine federal hükü metin gerçekçi tutu munun da ya rd ı m ettiği politik yumuşa ma n ı n askersel yumuşa mayla bü tünlenmesi içi n elbirliğiyle savaşıma çağı rdı. Bilindiği üzere, daha AKP Düsseldorf Kongresi (1971) FAC'nin bütün askersel kurul uşları nın toplu m u n malı haline getiril mesini istedi. Bununla, olağan bir m i l l i leştirme de ğ i l , bütün bu alanda (askersel kuruluşlar üzerinde sendikalar ve emekçi kolektifleri tarafından demokratik kontrol sağ l a n ması yol uyle) işçilerin etkisinin artı rılması kasted il iyordu . Bu ted bir, silôhsızlanma davasını ger çekleştirmeye koşut olarak, sözkonusu kurul uşları n barışçı ü retim temeli üzeri nde tekrar düzenlenmesi ne olanak verecekti. H. Carrera dedi ki : Venezüela komünistleri, silahsızlanma amaçlı sava şımı, Venezüela'nın ve kıta n ı n diğer ü l keleri nin içişlerine ABD em perya liz m inin karışmasına karşı, Lôtin Amerika halkları n ı n kend i ü lkelerinin doğ a l servetleri üzerinde kontrol hakkını tekrar elde etmeleri i ç i n yürütülen sa vaşı mla sımsıkı birleştiriyorlar. Komünist Partisinin parlômentada savunma bütçesi konusundaki tutu m u di kkate değer. Petrol satışı gel i rleri nin art masına doyanarak, Venezüela hükümeti kı sa, bir dönem içinde a skersel harca maları bir hayli artırdı. Çeşitli partilerin temsilci leri bu d u rumdan hoş nutsuzl uklarını gayrıresmi alarak bel irtir/erken, yalnız komün istler parlô mentoda askersel bütçenin artırılmasına karşı açı kça oy k u l la ndı lar. Anti komünist v e şovenist propaga nda koşullarında b u oylam a cesurca b i r adı mdl. Komünistler, petrol satışı n ı n a rtmasından elde edilen gel i rlerin, kuşku götürür m i l itarist projeleri gerçekleştirmek için değ il , halkın yaşam d üzeyi ni yükseltmek i çi n harcanması gerektiğ i n i belirtiyorlord\. Venezüela ve Kolom biya komünistleri, her iki ülke gerici çevreleri n i n Venezüela Kör fezi bölgesindeki petrolle i l g i l i a nlaşmazlık soru nu etrafında bir savaş psikezu yaratma ve körükleme ça baları na, proleta rya enternasyonalizmi ruhunda ha reketle karşı çıkıyorlar. Komü nistler, bu soru nun, bütün somut tarihsel ve h ukuksal etkenler d i kkate a l ı n a rak, görüşmeler yoluyle çözüle bileceğ i n i ve çözül mesi gerektiğ i n i düşünüyorlar. Komünist Partisi, iki ü l kenin barış savaşçıları nın, send ika l a r üyelerin i n, kad ı n v e üniversiteliler örgütleri n i n Venezüela ve Kolembiya sı nırı nda ikili buluşma ve görüşmeler ya pmalarını destekl i yor. Bu buluşmalarda, iki ü l ke arası ndaki anlaşmazl ı k sorununu barışçı yoldan çözüme kavuşturmanın, Lôtin Amerika kesiminde silôhlanma ya rışını daha da kızıştırocak bir silôhlı çatışma olanağını g idermenin ne kadar büyük bir önem taşıdığı açıklanabil iyor. H. Safari şunları bel i rtti: Silôhlanma yarışı n ı n durdurulmasından söz ettiğ i m iz za man, bizim d ışı mızda, birtakı m özel sorunları sözkonusu etmiş o l muyoruz. Yeryüzünde sosyal i l erlemenin yazgısı savaş ve barış proble-
855
mini n çozumune bağlıdır. Bugü n ilerici güçler cephesi, yeni sosyal ve ekonomik gelişme sınırları na ulaşmak istiyor. Sovyetler Birliği'nin ve d iğ er sosya l ist topluluk ü l kelerinin genel güvenliği güçlendirmeye yönelik poli kası bu süreç üzerinde olumlu bir etki yapıyor. Biz barış ve hakların g üvenliği için, si lôhsızlanma için savaşım davası nda proleta rya enternas yonal izmi bel irtisi n i görüyoruz. Silôhlanma yarışına son verme davası yolunda hôlô bir dizi objektif ve bu arada teknik g üçlükler vardır, silôhsızla nma düşmanları n ı n yarattı kları engeller de az değild ir. SBKP MK G enel Sekreteri L. L Brejnev yoldaş, « Pravda » gazetesi m u habirinin sorularına cevap verirken, başlıca kapita list devletlerin dış politikaları n ı n belirlen mesiyle i l işiğ i olan bazı çevrelerin tutu mlarını n iteliyerek şöyle dedi : « Besbell i ki, Avrupa kapitalist ve işçi partileri nin Berl in'de yaptı kları konfera nsta açıkladıkları barış hattı, silôh l a n ma ya rışını azaltma, yumuşama yol u , bu çevreler i ç i n iç açıcı değ i l d i r . . . » (il) Berlin Konferansı'nda kabul ettikleri « Avrupa'da barış, g üvenlik, işbirliği ve sosyal i l erlem e içi n » başl ıklı belgede, 29 komünist ve işçi partisi, silôh l a n ma yarışına son veri l mesi, silôhları ve silôhlı güçleri aza ltmaya baş l a n ması gerekliğ i n i belirttiler. G itg ide a rtan silôhlanma harcamalarının g ü nden güne ağırlaşan bir yük olarak emekçilerin o m uzlarını çökerttiğine d i k kati çektiler. Ayrıca, bu olanakları hal kları n yaşa m düzeyin i yükseltmek için, ekonomik gerikal mışlığı gidermek için, azgel işmiş ül kelere yard ı mda b u l u n mak için kullanmanın tüm insanlığ ı n i lerlemesine h izmet edebi le ceğine işa ret etti ler. Silôhlanma ya rışına son verme ve silôhsızla n ma için savaşım, komünist lerin ana hedeflerine uyg un düşmekle ka l mıyor, bu savaşım aynı zamanda sözkon usu hedeflere ulaşmanın önem li koşu lunu oluştu ruyor. Kom ü n i stlerirı silô hsızlanma uğrundaki savaşı m ı n ı n eylemselliği a rtıyor, zi ra bu savaşım, ha lkla rı n u l usa l ve enternasyonal çıka rla rı d ikkate alı narak, proletarya en ternasyona l izmi prensipleri temeli üzeri nde yürütü lüyor.
(11)
856
..
Pravda » gazetesi, 30 Temm uz 1 976.
Çağda, kapitalizmin çeli,kileri Friedi Fürnberg
Avusturya
Komünist Partisi MK Politbüro üyesi
Bugün tekelci sermaye son uç beli rleyici ü reti m alanları nda hemen hemen büsbütün egemenl i k sü rüyor, bu yoldan da (dolaylı veya dolaysız) kapita l izmin tüm ekonomisini kontrol ediyor. Tekelci sermayenin şu veya bu biçimde elde ettiğ i gelirler, d ünya burjuvazisinin kazançları n ı n a na bölümünü oluşturuyor. Teke l l er kapita l ist ül kelerde d uruma egemendirler. Bunlar kendi ôletleri ha line gelmiş ola n devletle sı msıkı bağ lıdıriar. Tekel ci sermayenin bu m utlak g ücü çeşitli biçim ler a lıyor. Bu biçimler yerin ve za m a n ı n somut koşullarına göre değ işiyor ve çoğ u ha lde tekellerin elden geldiğ i nce egemenl iklerini maskeleme, dünyada sosyalizmin, işçi ve ulusal kurtuluş hareketlerinin başarılarıyle meydana gelen yen i d uruma uyar lanma çaba larını ya nsıtıyor. Oretim, kôr ve sermaye birikimi çağdaş burjuva ekonomisinin en karak teristik çizgisidir. Ekonominin başlıca kaynakları nın bir avuç tekeli n elinde toplanması eğ i l i m i ya l n ız artma kla kalmıyor, hızlı tempolarla da büyüyor. Şimdi sermaye dü nyası nda a rtık tüm işçi sınıfı n ı n üçte i kisi 350 konsern tarafı ndan denetlenen üretim alanında çalışıyor. Burjuvazinin ücretli emekten sağladığı kôrın % 70'i de, anonim şirketler genel sayısı n ı n yal n ız 0'0 0,002'sini ol uştura n bu firmalara düşüyor. Sermayenin ve üreti min tekelleşmesi öyle bir dereceye geldi ki. kapitalist ekonomi üzerindeki kontrol (ulusal düzeyde ve u l uslara rası çapta), a ktif leri (alacakları) sermaye dolaş ı m ı nda kat kat a rtarak m ilyarla ra varan bir avuç firmanın elinde bulunuyor. Bunun sonucu olarak, milyonlarca insanı ilgilendiren kararları n birbirine sımsıkı kenetli birkaç a i le çevresinde a l ı n dığ ı bir durum meydana g el iyor. Orneğ in, Fransa'da, « L'H umanite . .de yayımlanan verilerin gösterdiğ i üzere, erki sınırsız tekelciler doruğu top l a m 2 5 d e v sanayi v e finans birliği nden oluşuyor. (1) FAC'de ekonominin en öneml i kollarında başlıca konsernlerin ola nca kaynakları 200 kadar aile n i n elindedir. italya v e Büyük Brita nya'da da benzeri bir d u r u m vardır. Birleşik Amerika'da 500 kada r konsern sanayi ü retim i n i n üçte ikisini denetliyer; sanayide elde edilen kaza nçları n dörtte ü çü bu konserlere d üşüyor. çağ daş kapita l izmin ekonomik problemlerini i nceliyen her araştırıcı, ABD'nin, dev konserlerin egemenlik sürd ü ğ ü ve bu egemenl i ğ i n açık veya gizli biçimde ya lnız tümüyle Amerikan ekonomisini değ i l , genel likle kapita l ist d ünya iktisat sistemini de kapsadığı bir memleketin klôsik örneği oldu ğunu biliyor.
(1) «l'Humanite , 7 avril 1976. ..
857
Ara larında Avurturya'nın da bulunduğu daha küçük ül keler, güçlü u l us lara rası konsernler için en keskin bir rekabet alanıdır. Bu dev konsernler bir yandan yerli sermayeyle gayet yakın ve çokyan l ı iliş� iler kuruyorlar. Küçük ül kelerde otoriteli ve etkili tek tek kapitalistler veya anonim şi rket ler bu ilişki leri kendi ya ra rlarına çevirmek istiyorla r. Bunlar da, partnörleri olan çokuluslu tekel ler gibi, her zaman kıyıcı l ı k ve aldatmacaya başvur maya, devleti, kanunları, iktidar kurum ve aygıtları n ı , u l usa l görenek ve gelenekleri kendi çıkarları için kullanmaya yatkı nlık gösteriyorlar. Genel likle, yerli sermayeye (çoku l uslu konsernleri ayrıcalıkla rıyle kıyasla namıya cak olsa da) , bel irli bir çıkar sağ layan (el bette emekçilerin sırtı ndan) anlaşmalara can atıyorla r. Tek sözle, bu konsernler tarafı ndan bütün sos ya list olm ıyan dü nyaya atı l a n ağda irili u faklı ba lıklar oynaşıyor ve kon sernlerin h epsi kendilerine daha büyük pay koparmaya ça l ı şıyorlar.
•
Tekelci sermaye, hedeflerini daha etki n biçimde ma skelemek için (hem kam uoyundan, hem de ra ki pleri nden) , yerel d urum ve koşu lların özellik lerini dikkate a l mak, kendini bunlara uya rlamak zorunda kal ıyor. Bu ser mayenin Avusturya'da karşı laştı ğ ı koşullar birçok bakımdan d iğer ülkelerqeki koşul l a rdan ayrılıyor. Vaktiyle Avusturya burjuvazisi g eniş ve aynı zamanda çokuluslu bir im paratorlukta hüküm sürüyordu. Viya na, Avru pa'nın önemli bir finans merkeziydi. Bu finans merkezinin ilgi a lanı mem leket çerçevesinden taşı yor, öncelikle Balkan ları , sonra kıtanın diğer kesi mlerini de kapsayarak genişliyordu. Başl ıca Avrupa devletlerin i n finans sermayesiyle sıkı i lişki leri vard ı . Ama o za manlar üzerinden artık 60 yıl geçti, Avusturya küçüldü, Avustu rya burjuvazisi büyük kayı plara uğradı, Avusturya finans sermaye si nin eylem alanı da daraldıkça daraldı. Ne var ki, geçmişten h i ç bir şey ka lmadığını söyliyemeyiz. Dünkü de ney, bilgi ve bağ lar yerli yerinde ka ldı. Son on yılda Avusturya burjuvazisi kendine özgü pol itikayı gerçekleşti rmekte epeyce başarı gösterd i. Bu poli tika, g örünüşte alçakgönüllü davranarak ve kendi ora nsal zayıflığını belirt meyi i h mal etmiyerek, bir yandan kendilerine daya nmak ve ola nağ ı n ı buldukça da a ldatmak üzere, d a h a güçlü partnörler kaza nmaktı r. Ka ldı ki, Avusturya burjuvazisi defalarca partnör değiştirmiş, bunu kimi zaman reel olarak beliren ekonomik veya politik baskı yüzü nden, kimi zam a n da partnör deği ştirmekte yarar umdukça uydurma bahaneler ileri sürerek yapn;ııştır. Ancak d i kkate değer nokta, bu burjuvazinin, eski alışkanlık ve geleneklere bağ lı ka larak, daha önceki partnörleriyle il işkilerin i ta mamen kesmeye kadar varma m ı ş olmasıdır. Avusturya burjuvazisinin doruğu «soğu k harp ..ten bir hayli çıkar sağ ladı. Bunu a ncak memleketin coğrafi d u rumuyle ve i ki nci Dünya Savaşı sonrası u l usla rarası durumun özellikleriyle açı k l ıyabil iriz. Avusturya'ya ya ba ncı sermaye akını büyük ölçüler aldı. Avusturya b u rjuvazisi bir yandan SSCB'858
yle ticari ve ekonomik temaslarda bulun uyor, a ma bunları geliştirme ve derinleştirme za hmeti ne de g i rmiyord u. Bu tutu m, burjuvazi nin, mem le ketle sınıf güçleri oranı ndaki özelli klerden d oğ a n ve kendisini iki üç misli daha ölçü l ü davran maya yöneiten deneyine uyg u nd u . Ve sonuç olarak, Avustu rya burjuvazisi, 1 945'teki yeni l g iden sonra ça bu cak bel i n i doğ rulttu, o za manlar tepesine çökmüş olan ciddi teh l ikeden kurtuldu. Bunda el bette gerek ekonomik, gerekse politik bakı mdan ABD tekelci sermayesi nin ya rd ı m ı kesin bir rol oynadı. Fakat bunda, orta taba kaları ,kaza n maya büyük bir özen gösteren Avusturya burj uvazisin i n esnek politikasının da büyük bir önemi vard ı . Burjuvazi, durum karşısında, Avus turya Halk Partisi vasıtasıyle, sanayiin (eski Al man malı kuruluşların) m i l l i leştiril mesinden yana o l d u ğ u n u açıklamak g i bi bir ödün vermeye bile katla ndı. Yaba ncı tekelci sermayeyle i l işki lerde d e böyle bir esnek l i k gösteri ldi, Avusturya burjuvazisi ilkönce ya lnız Amerika n tekellerinin acentası ve yard ı mcısı olarak hareket ediyord u. Ama Batı Avrupa tekelci sermayesi nin güçlen mesiyle, burj uvazinin d ı ş il işkiler merkezi de yer değiştiriyordu. Avusturya büyük sermayesi, bir yere kadar mevzilerini yenileyip g üçlendir dikten sonra, Batı Avrupa tekelleriyle beraber ve ortak çıkarlar gözeterek hareket etmekte her olanağı kullandı, a m a Amerikan desteği nden de vazgeçmedi, Doğallıkla, her şeyden önce, hem coğ rafya ba kı m ı ndan, hem de ta ri hsel gelenekler gereği olarak ya kınlık d uyd uğ u FAC tekelleriyle birlikte hareket etti, Avusturya'da eski Alman malı kurul uşları n mill ileşti ri l mesi işinin engelsiz olarak yapıl ması dikkate değer bir noktadır. Batı Al man tekelleri bu d urumda « a n la yış gösterd iler» ve bu işlemi hem kendi uzun vadeli 'çıkarla rı, hem de Avusturya'nın bir burjuva devleti olarak korunması ba k ı m ı ndan gerekli saydıla r. Avusturya büyük sermayesi (Sosya list Partisi liderleri nin ya rd ı mıyle) , yal nız m illileşti rilen kurul uşlarca ya ratı lan artık-değeri beni msiyerek, kôrla rını artırmasına değ il, aynı zamanda rekabet savaşımı ndan kurtulma�ı na yar d ı m eden bir metot buldu. Ama bu sadece başlang ıçtı. Sonra devlet kuru l uşları yöneti m i n i n, yavaş yavaş Avusturya özel sermayesiyle ve bir yandan da FAC sermayesiyle kaynaştı rı l masına geçi ldi. Eninde son unda, milli leştirilen bu yaba ncı malı kuruluşları n önemli bir böl ümü doğrudan doğ ruy� Batı Alman konsernlerine geri verilmiş oldu. Böylece, Engels'in söz leri, ya ni kapitalist devlette kuruluşları m i l l ileştirmeni n bunları sosyal ist ya pmadığı hakkındaki ya rgısı doğrulandı. (2) Hayat, m i l l i l eştirmeni n özl ü ğ ü n ü devletin sınıfsal karakteri nin, toplumda iktidarın hangi sınıfa ait oldyğunun bel irlediğ i n i bir kez daha g österd i , Bunun böyle olması, tekelleri n egemenliğine ka rşı savaşı m ı n ö n e m l i ge(2) K. Marks ve F. Engels, Eserler, c . 20, s. 289-290. .859
lişme koşulu ol Jra k m i l l ileşti rmenin önem ini hiçe indirm iyor. Bu nedenle, gerçekte, d ü nya n ı n sosya list ol mıyan kesi minin her yeri nde millileştirme sloganının, demokratik, ilerici g üçler politik plôtformunda özel bir yer ol ması yasaldır. Ve parti m iz, m i l l i l eşti rmeni n geri geri adı mlarla h i çe in I dirilmesi, devlet malı kuruluşları n özel sermayeye g eri veril mesi yol undaki her denemeye kesi nlikle karşı çı kıyor. Avusturya'da m i l l ileştirme belirli sosya l - pol itik değ işimlere yol açtı. Bun ların hiç değ ilse bir tanesini bel i rtel im. Yeni bir soru n, m i l l i l eştirilen ku ru luşlarda çalışan işçilerin d u ru m u ndan doğrudan doğruya hükümetin so ru m l u olması gerekliği doğ uyor. Bu do emek ile sermaye a rasındaki iliş kilere yeni bir önemli öğe getiriyo r ; savaşı m ı n ı daha başa,rılı biçimde yürütmede işçi sınıfı n ı n yararlanabileceğ i koşullar meydana gelmiş bu l u n uyor. Avusturya'da bütün bu süreç, Batı Alman ve diğer «transnasyonal .. kon sernlerin sermaye yatı rı m la rı n ı n a rtmasıyle bağdaştı rı lıyor. Doğ a l olarak, Avusturya büyük burjuvazisi boyuna mevzilerini sağ lamlaştırmaya çalışı yor. Ama uluslararası korporasyon ların ne kadar büyük bir güce sa h i p olduklarını kavrıyor, dikine g idecek olursa bunları n kaçı n ı l mazlıkla üstün geleceğini ve yine ençok kazanç elde etmeyi sağlıyacakları nı anlıyor. Çokuluslu konsernlerin eylembirliği ve memleket ekonomisine sokul ma ları temeline daya nan Avusturya devlet-tekel kapita l izminin gelişmesi, a n c a k belirli b i r pol itika, küçük sermayecilerle bağ laşma, ASP v e sendika lar doruğ uyle işbirliği politikası güdülerek gerçekleştirilebilir. Her politikanın kendine göre bir maddi temeli ol ması g erekir. O halde Avusturya'da bu temel neydi ve ned ir? Tekelci sermaye, kôrları nı artırmak için halkın çeşitli taba kaları ya ra rı na, ya n i küçük ve orta sermayeciler, bir bölü m köylüler, işçi ve mem ur ların bir böl ümü ya rarı na bazı «ödünler vermek .. zorundadır. Bununla , b u g i b i ödü n lerin ölçüldüğü birta k ı m nicel kesin boyutları kastetmiyoruz. Burada ekonomik durumun kara rsızl ı ğ ı nı, halkın sözü geçen tabakalnrın ı n g üvensizliğini d u rmada n artıran değişmel er oluyor. V e bu değişmeler;n nedeni ya lnız burjuva ekonomisine özgü deva m l ı konjonktür d üşüşleri değ i l , aynı zama nda her şeyden önce ka pitalizmin genel buna l ı m ı n ı n deri nleşmesid ir. Sermaye ve ü retimde bilimsel-teknik devrim i n h ızla ndırdığı tekelci yo ğ unlaşma bin lerce küçük sermayeciyi ve yığ ınla köylüyü yı kıma uğ ratıyor. Tekel lerin eg emenliği ya lnız doğrudan doğruya sömürülen sı nıflar için değ i l , burjuva toplu m u n u n daha geniş tabaka ları için de, hem sosyal ekonomik, h e m d e politik ezg i n i n artması a n la mına geliyor. Şimdi Lenin'in «emperya lizmin her yerde özgü rlüğe doğ ru değ il, ege860
menliğe' doğru çaba gösteren finans sermayenin ve tekellerin çağı » oL d u ğ u rı), ve « demokrasiyi reddeden emperya lizm ile demokrasiye can atan yığ ınlar arasıncaki uzlaşmaz çelişki »n i n (4) g itgide sertleştiğ i hakkındaki tezi ta mamen doğrulanıyor. Tekellerce sömürü len, yıkıma uğratı lan ve ezifen « a ra » ta baka lar, ü mit sizliğe düşerlerse, faşist örgütlerin veya aşırı-sol serüvencilerin politik yağma orta mı ola bilirler. Ama bu ta bakalar, kendi l� rini savaş felaket lerinden, ezgi ve söm ürüden kurtaracak ola n yeni sosyal d üzen uğrundaki savaşımda işçi sınıfının bağ laşığ ı d o olabi l i rler. Doğal olarak, herkesçe bilinen nedenlerle, şimdi i kinci veryanta değ g i n olanaklar iki d ünya so · ' vaşı arasındaki dönemde olduğ undan b i r hayli daha büyüktür. Ama şimdiki burjuva toplu m u nda, bu topl u m u n orta tabaka l a r denilen kategorisinin bi leşi m i nde, bir ya ndan tekelci sermaye ta rafından ezil en ve sömürülen, öte ya nda n sosya l-ekonom i k varl ı ğ ı n ı bu sermayeye borçlu ve ono sı msıkı bağ lı olon g ruplar türediğin; görmezlikten gelemeyiz. Orneğ in, çağdaş gelişkin ekonominin ya p ı l ışı nda yaşamsa� bir gereklik elemanı haline gelmiş olan « ü çü ncü o l o n » d ed ikleri h izmetler alanında çalışan işçifer bu kategoridendir. Bu alanda ça lışanların çoğu böl ü mü ücretli işçiferd i r, d urum ları bak ı m ı ndan işçi sınıfına yakındırlar ve giderek bu sınıfı n beli rli birliklerini oluştururlar. Ş u n u da önemle bel irte l i m ki, bunlar, çoğ u n l uğ uyle, büyük kuru l uşlarda işçi sı nıfı nın örg ütlendiği, bir leştiğ i koşulları genell i kle tanı mayan küçük kolektifleri n, bazan çok küçük kolektiflerin işçilerid i r. Yanlarında çalıştıkları küçük işverenler, çokluk kendileri de üreti me doğrudan doğruya katı l ı rlar ve böylelikle işveren ile çal ıştı rdığı ücretli işçifer a rası nda ka rşılıklı bir bağ ı m l ı l ı k ve belirli bir etki feşme ilişkiferi meydana gelir. Orneğ in, bu durum, motorlu taşıt ulaş tırması servisleri ve aynı zamanda küçük yapıcılık firmaları vb. h izmet leriyle ilişkili yüzlerce küçük kuruluşta a paçık belirmektedir. Küçük sermayecilerin (ki bunları n bazı ları sonradan palazla nıyor) sos yal bakımdan iki yüzü vardır. Bir ya ndan bunlar tekelci sermayeyle bağ l ı dır, onun dolaysız yard ı mcıla rı olara k çalışır ve onun yanısıra kar yığa r lar ve bu da kendi lerini varolan sistemin ya ndaşı haline g etirir. Ote ya n dan, bunlar, hak etti kleri ni umdukları gelirlerin önemli bir böl ü m ü nden kend ileri ni her za man yoksun eden tekelci sermayeni n saltı k gücünü görür ve kendi sırtları nda hissederler. Bunların « kend i » işçi ve memurlarına karşı tutumları nda da bir ikilik va rd ı r. Bu, bir yandan, işçiye elden geldiğince az ücret ödemeyi prensip edi nen patron tutu m u ; öte ya ndan d a beraber ça lışmada bir başkasıyle bağla n a n i nsa n ı n tutu m ud u r. Burada, çokluk, yü ksek verg ileri ve yolsuzl uklarıyle devlete ka rşı, finans oligarşiye karşı,
(3) V. i. Leni n , Bütün eserleri, s. 27, s. 419. (I,) V. i. Len in, Bütün eserleri, s. 30, s. 71. 861
g enellikle « büyük politika »ya karşı çıkışlarda bi r görüş ve tlJtum ortaklığı belirir. Tek sözle, küçük iş adam ları salla ntı l ı ve i ki rci m l i d i r. Kanjonktü r durumu dönümleri, yükseliş veya düşüşler, bunları n politik sallantıları nda büyük bir rol oynar. işçi sınıfı için, tekelci sermayeye karşı yürüttüğü savaşı mda, bu küçük iş adamları n ı , kapitalist taplumda arta ta baka temsilcileri alan bu işverenleri kendinden ya na çekmenin, kazanmanın ve bağ laşı klar ha line geti rmenin çok b ü yük bir önemi vard ı r. Bu şimdi her zamanki nden daha önemlidir. Ostelik, şimdi bunu gerçekleşti rme olanakları , güçlü sos ya list d ü nya nın henüz meydana gel memiş bulunduğu zamanlarda oldu ğ undon çok daha fazlodır. Tekelci sermaye el bette ki böyle bir birliğ in g erçekleştiril mesine kesin l ikle karşı koyuyor. Bu sermaye, ekonomik baskıdan yığınsal enfarmasyon organlarıyle sağ lanan çok büyük etkiye kadar, güçlü bir direniş a racına sa h i p bulu nuyor. Tekeller de orta ta baka l a rı kendi çevrelerinde birleştir meye çalışıyor ve üstel i k işçi sınıfını kendi etki yörü ngeleri ne çekmeye ça l ışıyorlar. Avusturya'da ASP yöneti mi bunları n aktif ya rdı mcısıdır. Daha geçenlerde, ASP Başka nı B. Kreisky, çokuluslu konsernlerin çok gerekli olduğunu ve kendi « sosya l ist» hükü meti nin bunlarla iyi geçi ndiğini söyledi . Bilindiği g i bi, Avusturya'da burjuvazi, send ika birlikleri yöneti mi v e ASP liderleriyle bera ber sosyal partnörl ük dedikleri bir metot uyg ul uyar. Bu ne ya ndan ba k ı l ı rsa bakı lsın, işçi sınıfını genel l ikle sermayeyle ve her şeyden önce tekelci sermayeyle bağ lamanın çok esnek biçimlerinden biridir. Bu « sosyal barış »ı sağlamak için, kôrları yüksek d üzeyde tutmak ve daha da artırmak için tekelci sermayenin orta ve küçük sermayecilere ve aynı za manda işçi sınıfına verdiği öd ün lerin ölçüsünü bel i rliyen bir metattur. « Sosyal pa rtnörlü k >., « sosyal barış » politikasın ı n önemli bir bölü m ü a nti komünizmdir. ASP liderleri, işçi sınıfı n ı n sermaye egemenl i ğ i n e karşı yü rüt tüğü savaşımda birleşmesini engellemek için anti-komünizmi bile bile körükıüyorlar. Avusturya kamünistleri, işçi sınıfı n ı n birliğini sağlamay � ve a nti -monopolist ha reketi geniş ölçüde yayg ı n laştırmaya çalışırken, «sos ya l partnörl ük ..ü n özl üğünü ve meka nizması n ı açığa vurmayı, azg ı n anti komünist ideolojiye ve ASP yöneti mine karşı toa rruza geçmeyi önemli bir ödev sayıyorlar. Besbel l i ki, bu d urumda, komünistler ve a nti-monopolist savaşımda bir li kte ha reket ettikleri ölçüde sol sosya listler, ya lnız bizzat tekellere karşı değil, aynı za manda bunları doğ ura n ve doğ u rmakta olan kapitalist sö mürü sistemine karşı savaşı m yürütüyarıor. Diğer birçok Batı Avrupa ülkesinde, Avusturya'daki d uru mdan bir hayli ayrı miı bir d u ru m yaratı l m ı ş bulunuyor. Ora larda, özellikle son za man862
l a rda, devlet-tekel yönetici zümresi ile küçük ve g iderek orta sermayeyi temsil eden sosyal tabakalar arasındaki çelişki iyice keskinleşti ; işçi sını fıysa, çoğ u bölüm üyle, tekelci egemenl ik sistemine karşı bilinçl i bir savçı şım yoluna koyu ldu. 1 970 yıllarında burjuva toplu m unu sa rsan buna l ı m olguları, tekel/erin ölümcül rolünü gözle görü l ü rcesine ortaya çıkard ı . Bu nunla, bunalı mdon çıkış ça resi a ramaya do bel irli bir yön veri l miş oldu. Halk yığınları arasında, bu çareyi tekelci sermaye egemenl iğ inin yoked i l mesinde gören komünistlerin h a k l ı oldukları, bu egemenliğin yokedi l m e siyle artık tari hsel bakımdan çoktand ı r gerekli olon sosya lizme geçiş yo lunun tem izlenmiş olacağı anlayışı yayg ınlaştı. Komünistler, şimdiki koşullarda bu geçişin barış yoluyle olabileceğini ve belki de işçi sınıfının « ara » ta baka ve zü mrelerle sosya l -pol itik bağ laşması temeli üzerinde başarı labileceğini bel irtiyorlar. Bu ta baka ve zümreler. hem tekelci egemenliğe son veri l mesinden. hem de işçi sınıfıyle birl i kte sosya list dönüşü m ler savaşım ına açı kça katılma ktan kazançlı çıkaca klar dı r. En geniş toplumsal çevrelerde, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra. fa şizmin ezi l mesinden sonra ulaşılmış olan demokratik g üçlerin birl i k ve bağlaşmasının. şimdiki yepyeni koşullar içinde daha yüksek bir düzeye çıkarı labi leceği düşüncesinin kökleşmiş ol ması rasgele değild ir. Kom ünistler böyle bir bağ laşmaya ulaşıl ması için çalı şıyorlar. Onların bu politikası. konjonktürel manevraloro, önce üstlenip, sonra yerine ge tirmiyecekleri yüküm lere dayanmıyor. Ta m tersine, bu politika, g er çekten sosyalizme götürecek en iyi yol u a ra m a gerekliğinden g ü ç a lıyor. Bu derinlemesine demokratik bir pol iti kadır. Tekelci sermaye her yerde ve sürekli olarak halkın demokratik haklarına sa ldırı rken, otoriter, giderek faşist rejimieri dört elle tutar ve böyle rejim ler yaratmaya do çalışırken, işçi sınıfı. halkın demokratik haklarının genişleti l mesi için, demokrasi ile sosya lizmin ayrı l m az biçi mde bağ l ı ol maları ndan ötürü sosya lizm yol u say dığı mız, sosya lizme yönelme koşulu saydığımız ardıcıl demokrasi içi n savaşım yü rütüyor. Lenin'in şu sözlerini daima hatırl ıyoruz : « Demokrasinin sonuna kadar geliştiri l mesi, böyle bir gelişmenin biçimlerinin aranması, bunların pratikte denenmesi vb. , tüm üyle, sosyal devrim için savaşımm temel ödevlerinden biridir.» (:i) Tekelci sermayenin egemenli kten yoksun edilmesi ve anti- monopolist demokrasinin kurulması (bizim Avusturya Komünist Partisi XXi i . Kongre sinde bel i rlediğimiz hedefler), sosya l izme doğ ru bir adım olarak ele a l ına bil ir. Bununla beraber, bizler, küçük ve orta sermayecilerle, köylü yığınıyle. d iğer partilerle birlikte sosyal izme doğru yürü m ek istedi ğimizi açıkça ve kesin olarak ortaya koyuyoruz. Ve biz bu anlamda (tekelci sermaye ara- don çıkarı l ma koşul uyle) prülarizmden yanayız. Bu, Avusturya'da ve Av-
e) V. i, Lenin, Bütün
eserleri,
c. 33,
s.
79.
863
r�pa'nın d iğ er birçok burjuva memleketinde uzak bir gelecek sorun u sayılabilir. A m a bu soru n u n b u g ü n d e çok büyük b i r önemi vard ı r. Bu sorun, a nti- m onopolist güçlerin birliği için başaT11ı savaşımm yayg ı n laş ması bakı mından a l a bi l d iğ ine g ü nceldir. B. Kreisky, komünistlerin, sosyal izme geçmede d iğer g üçler ve partilerle bağlaşmadan yana olduklarını açıklamakla, sağcı sosyal-demokratları n, g iderek Bernstein'ın yolundan g ittiklerini söyleme fırsatını da kaçırmıyor. Ama bunu yapa rken, komünistler ile uzlaşmacı lar a rasında, prensipsiz oportünistler arasındaki başlıca ayrı m ı kasten suskunlukla geçiştirmeye ça lışıyor, ya n i daha 1 931 yılında Tarnow'u n Al man Sosya l-Demokrat Par tisi'nin laypsig Kongresinde açıkça bel irttiğ i isteğ i, hasta kapitalizmin d öşeğ i önünde sağcı-sosyal demokrasinin doktorlu k etme arzusunu belirt m iyor. Kreisky geçenlerde yayı mlanan kita bında şu görüşü ta mamen kabul ettiği n i söylüyo r : " . . . bir söylev (ya n i Tarnow'u n söylevi) bütün solları n yönelttikleri sert eleştiri yüzünden, ta miığından bir şey yitirmedi . » (6) Aynı k itapta O. Pal me'ni n şu tipik sözün ü okuyoruz : « Bi z sosyalistler, b i r yere kadar, kapita l izmle g i d erek simbiyoz h a l i nde yaşıyoruz. » (1) Sosya l-demokrat yöneticilerin kend i kend i leri n i karakterize eden bu söİ leri, g üttükleri politika n ı n , kom ü nistlerin pol itikası ndan ayrı m ı n ı yeterince b el i rliyor. Sosyal-demokrasinin sağcı liderleri orta ta bakaları n ve küçük b u rjuvazinin tekelci sermayeyle bağlaşmasına katkı da bulunuyorlar. Bu bağ laşma, gerçekte, b u sosyal g rupların tekeller tarafından köleleştiril mesi n e, yıkıma uğratı l masına eşittir. Bu ekonomi k bakı mdan böyledir. Pol itik bakımdan ise, sözkonusu yöneticiler, işi a nti-demokrati k eğ i l i m lerin g üçlendiril mesine doğ ru götürüyorlar. Komünistlere gelince, onlar, küçük burjuva tabakalarıyle orta tabakaları n tekelci sermaye boyund uruğ undan kurtul ma la rını istiyor ve bunların işçi sın ıfıyle bağlaşmasını çı kış yol u sayı yorlar. Biz, böylelikle ka pita l izmin a na çelişkisini, ya n i emek ile sermaye a rasındaki çelişkiyi çözüme kavuşturma yolu n u da gösterdiğ i m izi g izlemi yoruz. Son çöçü mde, bu yolun, tekelci sermayeye karşı savaşıma katılan ları n hepsinin çıkarlarına uygun olduğ u n u söylüyoruz. Gerçekte hiç kimseyi «yutmak» istediğimiz yoktur. Ama biz, halka tarihsel bakımdan gerekli topl umsal i lerl emenin en iyi yol u n u göstermeyi ödev sayıyoruz. Bununla ilgili ola ra k V. i. lenin'in şu düşüncesini hatırlatmayı yararlı ve g iderek gerekl i buluyoruz : Her devrimsel, demokratik ha rekette (bugü n (6) V. Brandt, B. Kreisky, O. Palme .. Briefe u n d Gespröche». Europa-Ver lagsa nstalt, 1 975, s. 1 2 1 . (7) Yine orada, s . 1 1 8. Sim biyoz'u n klasik örneğ i (iki veya d a h a çok orga nizm i n yard ı m l aşara k birlikte ya�aması a nlamındaki terim doğabi/im den a l ı nmıştır) , timsa hlarla ..diş temiz/eyiciler» d enilen küçük kuşların beraberliğidir. Bu kuşlar timsahın dişleri arasında kurba n ı n ı n etinden kalan parça ları temizlerler. Yarar iki yan l ı dı r. Demek ki, bazı 'sosyal demokrat liderler böyle bir diş temizleme rolünü beni msiyorl a r. 864
buna a nti-manopolist hareketi de katabiliriz), kom ü nistler, öncülük rolü n ü deklarasyonlarla değil, hele bazı idari tedbirlerle de değ il , politik a rd ı cıl ı ı kları, teorik bilgi leri, v e bu bilgiyi edi n i len pratik deneye dayanarak zenginleştirme yetenekleriyl e, dolayısıyle savaşıma katılan bütün g üçleri açık bir eylem progra mıyle donatma kabinıyetleriyle elde ederler. (8) Bugün halkın çıkarları açısında n en elverişli olan barışçı yoldan sosya l izme doğru i lerlemeyi, uyg u n gördüğü her araçla, bu arada dolaysız bes kıyle engellemeye çalışan tekelci sermayenin ta kendisidir. Tekeller, işçi sınıfı n ı n gerek diğer sosyal tabaka larla birleşmesine, gerekse komü nistlerin diğer sol, demokratik parti ve ha reketlerle işbirliğ i ya pmalarına engel ol maya çalı şıyorlar. Çağdaş kapita lizmin gelişmesindeki genel olumlu değişimlere dayanıla rak ve bunlarda R ha reket ed ilerek, bugün tekelci sermaye ile halkın diğer kesimi a rasındaki uzlaşmaz çelişkinin, artık emek ile sermaye arasındaki çelişkiyi bile ikinci plana iten burjuva toplu m u a na çel işkisi haline g eldiğ i savlanabilir m i ? Bizce, böyle bir hüküm, böyle b i r sonuç, hem teorik, hem pratik ve politik açıdan tutarsızdır. Top l u msa l ana çelişkisi, ya lnız gelişme aşaması nın Marks'ın i nceleme l erinden öğ renmekle kal mayı p, tarihin ve çağdaş yaşa m ı n reel deneyine bakara k da boyuna inanmakta olduğ umuz gibi, üreti m i ve ü reti m iliş kilerin i kapsayan bir alanda ortaya çıkıyor. Bununla bera ber, doğal ola rak, hem üretim güçleri, hem de üretim i lişkileri gelişiyor, şu veya bu ü re tim tarzı çerçevesinde değişimlere uğ ruyor. Fakat araları ndaki a na çeli şki yerfi yerinde kalıyor. Bu, ü retim i n toplumsal karakteriyle özel kapitalist benimseme biçimi arasındaki çel işkidir, emek ile sermaye a rasındaki uz laşmaz çelişkidir. Tekelleri n egemenliğinin büyümesiyle bu çelişki merkez sel önem i n i kaybetmiş olmuyor. Orneğ in, üretimde tekelleşmenin üretim yoğ u nlaşması temeli üzerinde ol uştuğ u gerçeği bunun kanıtıdır. Tekelleş menin bu yoğ u nlaşma temeli nde oluşması da, kendi payına, küçük işlet melerin yıkımını, orta işletmeler haline gelmesini, hem küçük, hem orta işletmelerin daha büyük firmalar içinde birleşmesini içeren ka rmaşık bir sürecin sonucudur. Bu süreç genel olarak ücretli emeğ i n sömürülmesiyle elde edilen a rtı k-değerin sü rekli olarak sermayeye çevril mesidir. Bunun yanı sıra, b izce, toplu msal düzenin a na çelişkisiyle şu veya bu gelişme aşaması n ı n başlıca politik çelişkisi a rası nda ayrım yapıl ması ge reklidir. Onemli olan, prensip itibariyle her politik uzlaşmaz çelişki son çözümde sosyal-ekonomik çelişkilerden g else bile, bu ayırı m ı n dikkate a l ınmasıdı r. Somut tarihsel koşullar içinde kapital iiımi n hangi poılitik çelişkisinin ana
(8)
V. f .
lenin, Bütün eserleri, c. 9, s .
1 86 ;
s.
11,
s.
103. 865
çelişki olduğ unu birçok etken beli rler. Orneğ in, i k inci Dünya Savaşı'nda faşizm ile karşısı ndaki güçler (ayrı ayrı türden) arası ndaki çelişki, ana çelişkiyi oluşturuyordu. Bugün birçok kapitalist ülkede halkı n çoğu n l uğ un u n tekellere karşı ge nel savaşım platformu üzerinde birleştiril mesi için elverişli koşullar yara tı lmış bulunuyor. Bu durum, geçen yirmi yıl boyunca gerçekleşen gel iş menin yasal sonucu, eşi görülmedik sermaye birikiminin, halkın en geniş ta bakalarını hedef tutan sömürü artışının sonucu, ve aynı zamanda işçi sınıfının, komünist partileri nin yürüttükleri savaşımın sonucudur. Bu d u rum, bir yandan, u lusl a ra ra sı a l a nda halkları n barış istekleri n i n yol açtı ğ ı , ger g i nliğin aza ltı l ması yolundaki başarı ların gerektirdiği değişikliklerin sonu cudur. Bu gelişme demokrasi ve sosyal ilerleme uğru nda savaşı m veren güç lerin sağ l a m laşmasına yol a çtı. Sözkonusu değişiklikler, bütün kapita list ü l kelerde aynı olmasa bile, yine de, ka nımızca, ka pita l izm ile sosyalizm a rasında dünya çapındaki çarpışmada yeni bir tarihsel dönem başladığını, bunun yararla n ı l ması gereken yeni elverişli koşullar yarattı ğ ı n ı söyleye biliriz. Peki, bu koşul la r nası l ya ratı lıyor? işte bu, her komünist partisinin kendi memleketin i n somut d u ru m ve koşulları özell ikleri ni d ikkate o larak başlı başına çözmekte olduğ u sorundur. Fakat, her ahvalde, geniş top l u msal tabakaların temel çıkarları n ı n uyumlaşması, halkın çoğ u bölümü nün köklü sosyal dönüşümler savaşımına çekil mesi için reel bir perspektif, bu tabaka ları n işçi sınıfı etrafı nda birleştiri l mesi perspektifin i açmaktadır. Biz sosya lizm uğrundaki savaşı rnda halkın çoğ unluğunu kaza n momızın g erekli olduğunu daima belirtiyoruz. Doğal olarak, b u d urumda, direniş gösteren, tekelci kapita lden yana çalışan bir azı n l ı k do bulu nacaktı r. Biz toplumun böylece bir çoğ u n l uk ve azınlık olara k bölün mesinin sa lt emek ile sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkinin ötesinde nice etkenlerin beli r leyeceğ ini gayet iyi anlıyoruz. Hayat, Lenin'in yargısının, yani burjuva düzeninde işçi sınıfının bile büsbütün sosya l izmden yana kaza n ı lam ıyacağı hakkındaki yarg ı n ı n g ü ncelliğini çok inandırıcı bir biçimde doğ ruluyor. Bu sınıfın kendi sınıfsal egemenliğ i n i n kurulması, bunun zoru nlu ön koşuludur. Demek ol uyor ki. çağdaş burjuva topl um unda tekeller ile halk çoğ u n l u ğ u a rasında başgösteren politik çelişkiye gereken önemi verirken ve kendi strateji k hottı mızı belirlemekte bunu d i kkate alırken, sözkonusu çelişkinin kapita l izmin o no çelişkisinden, sermaye ile emek a rasındaki çelişkiden ayrı m l ı olduğ u n u görmenin yararı vardır. B u d a son çözümde sınıfsa l sava ş ı m ı n g elişmesine ilişkin bütün temel soru nların özlüğünü bel irlemektedir. Bu orada şunu da bel irtel im ki, bu nedenle, A. Vieug uet yoldaşın " Yığ ı n hareketinin öncü rol ü » başlıklı g enellikle ilginç yazısında, proletarya d i ktatörlüğü problemlerine yok laşma tarzı nın tartışma götürür olduğunu sanıyoruz. Çünkü, bu yazıda, konuya değ g i n bütün sorunlar 866
kompleksi. politik açıdan önemle. fakat çağdaş kapitalizmi n ana sınıfsal çel işkisini göz önünde tutma gerekliği dışı nda ele alı nıyor. Besbel l i ki. sosya l izme barışçı geçiş yolunda açı lmakta ola n olanakla ilgili poli tik savaş ı m biçim leri nin taşıdığı önemin de değerlendiril mesi gerekiyor. O rneğ i n. işçi sı nıfı temsilcilerinin. seçmen çoğ u n l u ğ u n u n ay/arına daya narak yüksek yasama org a n ı n ı gerçekten h a l k parla mentosuna çevirebil meleri olanağ ı hesaptan çıkarı/mamal ı d ı r. Böyle bir parlamento. proletar ya nın, bütün emekçilerin. ayd ı nların ve d iğer ilerici halk ta baka ları n ı n yığı n hareketi tarafı ndan desteklenme koşuluyle. gericiliğe karşı etkili bir savaşım aracı hal i ne, toplumu sosya list dönüşü m ler yol u na çıkarma yete neğine sa h i p egemen l i k orga nı h a line gelebilir. r ı n ışığında. oluşan seçim sistemleri ve parlamenter kurum/arla
Doğ a/dır ki. sosyalizme barışçı yoldan geçişin bütün biçi m l eri. sömü rücü sınıflar, sosya list dönüşü mlerde yararı olan ve bunları pratikte gerçekleş tirmeye g i rişmiş bulunan güçlere karşı silôh kullan maya kalkışmadıkla rı takd i rde. reel ola b i l i r. Ka nımızca, tekellere karşı savaşımda oluşan 've işçi sınıfı tarafı ndan yönetilen halk çoğ un l uğu, a nti-monopol ist demokrasi fikri n i hayata geçire bilecek, atariter, neo-faşist eğilimleri yenilgiye uğratabilecek durumdadır. Çağdaş kapita l izmin gel işmesiyle. tekelci sermaye ve halk çoğunluğu a ra sındaki en keskin pol itik çel işki objektif olarak birçok burjuva devletinin toplu m u n hayatı nda merkezsel bir yer al ıyor. Böylelikle, i şçi sınıfına, b u çelişkiyi çözüme kavuşturarak, önce bizzat sosya lizme geçiş yolu na çı ka bilmek ve topl umun d iğer demokratik g üçleri n i de arkası ndan götürebil mek üzere. dolayısıyle de kapitalist topl um aşaması n ı n ono çelişkisi n i , ya ni emek i l e sermaye arası ndaki uzlaşmaz çel işkiyi h a l k ı n yeğ lediği ba rışçı yoldan, örgütlü biçimde g iderebi lmek üzere, aktif bir savaşım yürütme olanağı veri l mi ş oluyor,
867
Macaristan'da iktidar uğrunda verilen sınıf savaşımından bazı dersler Dezsö Nemes Macaristan Sosyalist Işçi Partisi MK Politbüro
üyesi
Za manı mızda iktidar için savaşım problemi g itg ide daha büyük sayıda kapita l ist ü lkede işçi hareketinin dolaysız politik hedefi ka rakteri kazınıyoı'. Bununla ilgili olarak. kapitalizmden sosya l izme geçişte her yerde prole tarya diktatörlüğüne gerek olup olmadığı sorun u yeniden görüşül ü p tartı şılıyor. Bana öyle gel iyor ki. tek tek Batı Avrupa gelişmiş kapitalist ü lke lerinde bu sorun. her şeyden önce. ora l a rda burjuva-demokratik gelenek ve kaza n ı m la rı n (çağ daş olanakları n a n a l izinde rol oynasa bile) daha önemlice bir düzeye vardığ ından ötürü doğ muyor. Proleta rya diktatörlüğü kurulmadan da kapita l izmin ortadan ka ldırıla bileceğ i ve sosya list topl u mun k u rulabileceği görüşünü beli rl iyen ana etken lerden biri. kuşkusuz. ul uslararası g üçler dengesi ndeki esaslı değ işme ve sosyalizm dü nyası n ı n g itg ide d a h a sonuç bel irleyici bir g ü ç haline g el mesid ir. Bir diğer etken. belki bel irleyici etken de, halk egemenliğinin kurulmasına i lişkin koşul l a rı n değ işmesid i r ; b i r başka deyişle, işçi sınıfı ile diğer emekçi s ı n ı f ve tabaka ların her şeyi kapsayan anti-manopol ist bağlaşması ta rafından te keller diktatorasının devri l mesi olanağına açı k ve bunu dayatan bir durum ve koşulları n yaratı lmış ol masıdır. Memleketin sosya list gelişme yol una g irmesini sağlamak üzere tekel le rin egemenliğine son verebilecek bir demokratik halk i ktidarı için savaşı m, bu savaşıma eylemde katılan ve üstün gel mesine yard ı m edenlere daya nışma gösteren sosyal i lerleme ve sosya l izm yandaşları a rasında ya nkılar buluyor. Şimd iye kadar h i ç bir yerde gerçekleştiri lememiş olanın ' bugün değ işen koşullar içinde başarılıp başarılamıyacağında, yani proletarya diktatörlüğü olmadan sosya l ist topl umun kurulup kuru lamıyacağ ı nda kuşku olabilir ve vardır. Ama bu kuşkular, tekellerin egemenliğini yı kmayı, halk egemenliğ i n i kökleştirmeyi, yeni toplum kuruluşu için gerekli koşulları sağ la mayı hedef tuta n büyük savaşımla daya nışmamızı zayıfiatıcı bir etki yapamaz ve yapma malıdır. i ktidar savaşımına i lişkin yeni olanaklar üzerinde d u rulurken, sadece artık ed i n i l m iş olan tarihsel deneyi i ncelemekle yetin mek doğ ru olmaz,
(1) Sosya l izme geçiş dönemi problemlerin i tartışma konusu yapan yazı dizimize deva m ediyoruz. Bu d izi t Nörlund'un «Geleceğimizin tablo su » başlıklı yazısıyle başlamış ve Z. Karkabi'n i n « Geçiş döneminde iktidar problemi » ve T. Varela'nı n « Genel'in ve özelin d iya lektiği » baş lıklı yazı larıyle devam etmişti. Bak : « Ba rış ve Sosya l izm Problemleri » (<<Yeni çağ ») derg isi, sayı 1 , 5, 9, 1 976. _
868
a ma bunu d ikkate a l madan da geçilemez. Bu konuda Macaristan işçi ha reketi deneyinin de bir yere kadar ilginç olabileceğ i n i sa n ıyoruz. Macaristan proletaryası iki kez i ktidar savaşımına girişti. Dü nya Sava. şından sonraya raslayan her iki olayda (Macaristan proletaryasının Sov yet Cumhuriyeti kurduğu 1 9 1 9 baharı nda ve memleketin sosya list gelişme yoluna g irmesini sağlayan demokratik halk egemenliğ inin doğduğu 1 9441 945 kışı nda) koşul l a r başka başkaydı . Aşağıda duracağız.
bu
i k i tarihsel olaydan çıkarılan bazı i bret dersleri üzerinde
Memleketimizde, 1 9 1 8 yılı sonunda, halk devrimi, dü nya savaşı n ı n açı l ması ndan v e sebep olduğu ölçüsüz kayıp v e acılardan ötürü soru m l u olan krallığı silip sü pürdü. Yığ ı n la rı n hareketine devri mci sosyalistler önderl i k ediyordu. işçi v e asker deleg eleri sovyetleri (şuraları), d a h a sonra da tek tek semtlerde topraksız ve yoksul köylü sovyetleri kurulmuştu. Bu d u rumda hükümet li beral burjuvazi tarafından ele geçirildi ve li beral burjuvazi Sos yal -Demokrat Partisi'yle koalisyona girdi. Bunun sonucunda fabrikalar, madenler ve bankalar kapita l i stleri n mülkiyeti olarak, büyük çiftlikler de prensierin ve toprak beyleri nin elinde ka ldı. 1 91 8 Kası m ı nda Komünist Partisi kuru l m u ştu. Rusya örneğ iyle esinlenen b u parti memleketimizde sosyal ist devrim bayrağını dalgalandırd ı ve bir sovyetler cumhuriyeti için savaşıma girişti. Ve dört ay sonra bu savaşım kapital ist d üzenin devi ril mesine ve Macaristan Sovyet Cumhuriyeti'nin i lanına yol a çtı. ' Dikkate değer bir nokta o larak, o aylardaki çetin savaşların yanısıra, fabrika-işletme ve bölgesel işçi sovyetleri g üçlendi. fabrikları n ve maden Ierin çalışması üzerinde işçi kontrolü g eniş ölçüde yayg ı nlaştı. Koa lisyon hükü meti nin, işçi sovyetleri ni geriletme ve hükümsüz bırakma yolundaki bütün denemeleri suya düşürüldü, g iderek yer yer işçi sovyetleri fabrika ve i�letmelerin yöneti m i n i el lerine aldılar. Bölgesel işçi sövyetleri de kendi payı na iktidarın idare organları n ı n eylem i n i d enetliyord u ; 1 91 9 Ma rtı başında tek tek bölgelerde yerel idarenin sovyetlerin eline geçtiğ i g ö rüldü. Orduda ve meml eketin politik yaşa m ı nda asker sovyetleri nin etkisi ve sayg ı n lı ğ ı a rttı. Bu süreçte, çeşitli gerici güçlere karşı savaşım içinde, komünistlerle sos yal-demokratlar arasında daha sıkı bir işbirliği oluşuyordu. Sosya l - demak ratların kapita l i st düzeni paya ndo layı p sağ l a mlaştırmayı a maçlayan resm i pal itikası i l e komünistlerin işçi egemenliği için savaşıma çağı ra n politi kası arasındaki çel işkileri n her iki parti arasında sert tartışma ve çatış malar yaratması sözkonusu işbirliğine engel o l m uyordu. Burjuvazi nin ve sosya l -demokrasi temsilcil erin i n ol uşturdukları koa lisyon hükümeti, memleketi, devirilen krallığın kalıtı m ı olan derin toplu msal ve 869
u lusal bunalımdan çıkarabilecek d urumda değ i ldi. Komün ist Partisin i n h a lk arası ndaki saygınlığı d u rmadan büyüyor, partiyi vurma denemeleri hep suya düşüyordu . .. Iktidar sovyetlere ! .. sloganı işçiler ve yoksul köy lüler a rasında, aydı nların belirli bir bölümü arasında önüne geçilmez bir h ızla yayı lıyor, yığ ınları sa rıyor, sosyal-demokrasi temsilcilerini kaza n ı yordu. Sosya l -Demokrat Partisinin sol kanadı, sovyet cumhuriyeti kurul ması ve komünistlerle birl i k olma isteği ne g itgide daha çok yatkınlık gös teriyordu. Bu devrimci kaba rma sonucunda Sosya l - Demokrat Partisinde ve sendikalarda merkezciler sol ka natla birleştiler, reformist sağ kanat yal n ı zlığa itildi, öncü rol ünü yitirdi ve g eri lernek zorunda bırakıldı. B u arada koalisyon hükü metinin bunal ı m ı kendisi ni büsbütün g üçsüzlü k ve çaresizliğe d üşürdü. 21 Mart 1 9 1 9'da Komünist Partisi i l e Sosyal -Demokrat Partisi bi rleştiler, işçi sı nıfının politik birliği devrimci temel üzerinde can landırıldı ve proletarya iktidarı eline aldı, sovyet cumh uriyeti ilôn edildi. To m bir yenilg iye uğramış olon koa l isyon hükü meti, proletaryaya ikti darı ba\ şçı yoldan teslim etti. Egemen sınıflar, sosya l-demokratları n des teğ ini yitirdikten ve politik bakımdan düştükten sonra, halkın çoğ u nlu ğ u nu kazanabilmiş olon iyi örg ütlü ve birliği güçlü işçi sın ıfına ciddi bir di reniş gösterebilecek d u rumda değildiler. Işte bu koşullar altında, parl ô menter yoldan ol masa bile, barışçı yoldan, devrim üstün gelebildi. Sovyet cumhuriyeti hükümetinde ve birleşik partinin yöneticileri a ra · sında eski sosya l-demokratlar çoğ un l u ktaydı ; fakat bunların b i r bölümü doğruluğuna tamamen ina nara k leninci prensipleri benimsedi ve Komü nist Partisi temsilcileriyle birlikte sağ lam bir d evri mci birlik meydana getir di ler. Bu devrimci birlik yönetim orga nları nda üstü n gel iyordu ; merkez cileri n ve diğer çürük elemanların ikircimler ve teslim iyete yatkı nlık gös terdikleri koşullarda bile, bu birlik kendi politikasını uygulıyobilecek du rumdayd ı . Sovyet cumhuriyeti, savaşın yıkıma uğrattığı memlekette büyük bir heye canla hayatı yeniden örgütlerneye g i rişti. Ama çok geçmeden, Anto nt'ın örg ütlediği askersel müdahaleyi göğüslemek zoru nda ka ldı. Ne var ki, kendi g üçlerine ve Avru pa'da devri m i n gel işmesine inanan işçi iktidarı gayet ca nlı bir g irişimle kendi devrimci ordusunu meydana getirdi ve düşmanın kat kat üstü n güçleriyle savaşıma g i rişti. Dört buçuk oy süren bu savaşım sürecinde, sosya l-demokratların sıra larında, başlangıçta sovyet cumhuriyeti ni içtenlikle ben imsemiş olanlar arasında bile, inanç yetersizl iği boşgöstermeye, proletarya iktidarındon vazgeçme pahasına .. d emokrasi .. vaadeden Anta nfla uzlaşmaya yatkı n l ı k ağır basmaya başladı. Fakat Antont'ı n askersel utkusu sonucunda, Maca ristan halkı kanlı karşı-devrim i n ne demek olduğ unu anladı, ve memle kette faşist rejimi kuranlar i ktida ra geldi ler. Bilindiği üzere, Avusturya 'da, Almanya'da ve Çekoslovakya'da 1 91 8870
1 91 9 yıllarında burjuva demokrasisi kurulm uştu . Gericilik, proletaryayı , devrim yoluyle kapita l ist düzeni yıkma yönünden sa ptı rabilmiş olmakta n memnundu. Ama bu gericilik, savaşım sonucunda demokratik hak ve özg ürlükleri n epeyce gen işleti l m iş ol ması ndan hiç de memnun değildi ve açık burjuva d iktatarası kurarak bu hak ve özgü rlükleri çiğ nemeye hazır lanıyord u. ıta lya'daki faşist da rbe örneğ i nce, Al manya, Avusturya ve diğer ülkelerde de faşist da rbeler yapıldı. Bunu söylüyorum, çünkü bizde çok paha lıya ma lolan bir ibret dersini burada hatırlatmayı g ü ncel buluyorum : Faşist ve yarı-faşist teh like karşı sı nda burjuva-demokratik düzeni savunmak da çok önemli bir ödev ol uyor ve bu savu n u topl umsal ilerlemenin sağ la nması nda kesin bir rol oynıya biliyor. Halk egemenliği yerleşirken, giderek henüz sosyal ist d üzeni k u r madığı sırada, demokrasinin savu nul ması soru nu çok daha büyük bir önem kazanıyor. Ve bir memleketin, sosyalist yolu tutmuş olan halk ikti dartnın en azından ul uslara rası gericil i k ve ya rda kçı ları tarafı ndan örgüt lenen karşı -devri mci balta l a ma tehdidi a ltında bulunduğundan ki mseni n kuşku s u ol masa gerektir. işçi sı nıfı emekçi halkın kesin çoğ u n l uğ uyle bağ laşarak kendi egemen liğini, ya n i hedefleri açık olduğ u ve halk çoğ unluğunun çıka rlarına h izmet ettiği için özlüğünü g izlemiyen proletarya d iktatörl üğünü kurd ukta n sonra, a rtık bu iktidarı gerek iç düşmanın. gerekse u luslara rası gerici l iğ in karşı devrimci kıyıcı lığına karşı savun mayı d üşün mek zoru ndad ı r. Bu, her h a l k iktidarı n ı n o lağanüstü önem l i ödevidir. Bu ödevi yerine getirmiyen h a l k iktidarı tutu na maz. yokolur. A m a bir yandan, bu ödev. şu veya bu h a l k iktidarının. dolayısiyle bir proletarya di ktatörl üğün ü n e n önemli ödevi de değ i l d i r. 1 91 9 Mayısında Macaristan Sovyet Cumhuriyeti kat kat üstün Anta nt g ü çlerine karşı ölüm-kalım savaşı verirken, V. ı . lenin Macar işçilerini selô mladığı mesajında, kendi lerini azimli ol maya ve aynı za ma nda her türlü ikircime karşı katlanmasız davra nmaya çağ ı rıyor ve şunları belirti yordu : " . . . proletarya di ktatörlüğünün özl üğü ya lnız zorkullanımda ve her şeyden önce zorkullanı ıda değ i ld i r. Bunun ba şlıca özlüğ ü, emekçilerin ileri birliğinin. bunun öncüsü n ü n ve öncünün biricik yöneticisi olan prole tarya nın örgütlü ve disiplinli olması ndadır. Onun amacı sosyal izmi yarat mak, topl umun sınıflara ayrı lmasına son vermek, bütün toplum üyeleri ni emekçiler haline getirmek, her türlüsüyle insa n ı n i nsanı sömü rmesi orta mını yoketmekti r. » (2) Kuşkusuz, eski egemen sınıfları n mevzi lerinden uzaklaştırı l masından. bunların çoğ unun emekçilerin sıra ları arasına ka rışıp erimesinden sonra, memleket içinde düşman elemanları baskı altında tutma işlevi azal ıyor.
e) V. i. lenin, Bütün eserleri, c.
38,
5.
385. 871
Emperya list d evletlerin kıŞkırttığ ı , desteklediği ve örg ütlediği kundak çılık denemeleri bunu biraz yavaşlota bil i r, ama durd u ra maz. Buna, Leninci politika gütmekte olan sosya l ist ü lkelerin deneyi (uluslararası gericilik sü rekli iftira kampanyalarıyle bu deneyi ters göstermek için ne kada r çırpı n ı rsa çırpınsın) a paçı k ta nıklık etmekted i r. 1 944-1 945 yılında, halkın kendi egemenl i ğ i n i kurma yol u n u, faşist sü rü leri ni bizim toprakları mı zdan da koğa n Sovyet Ordusu a çtı . Cephenin memleketin bir ya nından d iğ er yanına yer deği ştirmesi ya rı m yıl sürdü. Kurtul uşu kaçmakta bulan faşist/er, yükte hafif pahada ağır ne buldularsa götürüyor, arkalarında yık'ı ntılarla örtül ü bir çorak toprak bırakmaya çalışı yorlard ı . Gerçi bunu son una kadar yapa madılar, a ma askersel harekôt yüzünden memleket büyük bir yıkıma uğradı. Yirmi beş y ı l l ı k g izli çalışma dönemi nden sonra tekrar ortaya çıka n Komünist Partiısi, ü l kenin kurta rılan doğu kesimi için bir demokratik ul usal uya n ı ş ve kalkınma program ı hazı r ladı ve daha 1 944 sonunda bunu yayı mladı. Kom ü nistler, mem leket kalkın masının girişi mci ve örgütçüleri olarak, bütün d iğer dempkratik partilerle işbirliğ i olanakları aradılar. Hele Komü nist Pa rtisi ile Sosyal -Demokrat Partisi arasında (bu pa rti nin yöneti minde artık işçi birl i ğ i ve hal kçı de mokrasi yandaşları ağır basıyordu) sıkı bir işbirliği kuruldu ve geliştiriidi. Bu d urum ve koşullar a ltı nda, 1 944 yılı sonunda, kurta rılan doğu bölge lerinde, daha sonra da tüm memleket yüzeyi nde işçi sınıfı n ı n yönetimi nde, yeni, demokratik iktidar doğ d u . Bu koşullar altında, büyük toprak sahip l erin i n egemenliğine son veren toprak reformu devrimci bir süratle başa rı ldı. Oncel ikle işçi sınıfından ve henüz toprağa kavuşan yoksul köylü l er den, sayısız güçlü klerle karşılaşan d iğer köylü tabakaları ndan büyük ça balar istiyen kalkınma işlerine g i rişiidi. Bu kalkı nmada işçi sınıfı ve köy lüler yükün ağırı n ı taşıya bilecek durumdayd ı l a r, çünkü g ü çleri örg ütlüydü, çünkü kalkınocak ülken i n halkın ü lkesi olacağına, kartel sahiplerinin, para baba l a rının, pomeşçiklerin ve bunları n temsi lci leri n i n i ktidarı n ı n bir daha geri gel miyeceğ ine inanıyorlard ı . Kom ü n ist Partisinin « Bu memleket senin, onu kend i n için kuruyorsun ! .. sloganına yığ ınlar inan ıyorlard ı . Emekçi h a l k ı n bu çaba v e atı l m ı la rı büyük ekonomik güçlükler v e çetin politik savaşımlar içinde hayata geçiril iyordu. Halk i ktidarı n ı n doğ uşu sıra sında fabrikalar ve madenler hôlô kapitalistlerin malıydı. Kapitalistler pol itik iktidarı da yeniden ele geçirmek istiyorlard ı . Burjuvazi n i n temsil cileri, ellerindeki hesa psız topra kları yitiren pomeşçiklerle birlikte küçük mülk sahipleri ve çiftçi lerin l i beral partisine (parti u lusa l koa l i syona katı l ıyordu) g i rd i l er. Demokrat mhına bürü nen, i ktidar orga nlarında hôlô elinde tuttuğu mevzilere daya n a n burjuvazi, işçi s ı n ıfın ı bura lardan itip çıkarmak için savaşıma g i rişti. Eylemi başta nbaşa azg ı n bir a nti-komünist ve a nti-sovyetik kara kter taşıyordu. Burjuvazin i n temsi lci leri, öncelikle kü çük mülk sah i pleri ve çiftçil erin partisinde, bu partin i n yöneticileri ara 872
sında kendi karşı-devrimci politikaları n ı yürütmeye çalışıyorlardı. Bu çaba lar içinde Sosyal - Demokrat Pa rtisi anti-komünist sağ kanad ı n ı n eylemsel desteğ ine de güveniyorlardı. Burjuvazi, kilise gerici yöneticileri n i n tam desteğ i nden yararlandıktan başka, idare aygıtında hôlô tutunan eski memurları n önemli bir bölü m ü n ü n gerici duyg ularına bel bağlıyordu. Ve hele dışarı n ı n , ingi ltere ve Birleşik Amerika'nın desteğ i nden çok ümitl iyd i . 1 945 g üzünde, Hiroşima v e Nagazaki faciası ndan sonra, gericiliğ i n üm itleri alabildiğine arttı . G ericil ik, atom bom bası üzerindeki Amerikan tekelinin Macarista n' ı n işlerine Batı devletleri nin hod behot karışmasına olanak vereceği ve bu sayede memlekette halk iktidarı n ı n yokedileceği ümidiyle bekl iyordu. Eski pomeşçikler artık kaybettikleri arazilere dönmeye yelteniyor, kapita list l er sanayi kal k ı n masını bütün güçleriyle sa bote etmeye çal ışıyorlard ı . Fakat işçi sın ıfı ve yoksul köylü ler bu denemeleri püskürt tüler ve karşı taarruza geçtiler. Kom ünist Partisi n i n «Toprağı geri vermiye ceğ iz ! » sloganı gerçekleştirildi: Demokratik halk iktidarı n ı n g itg ide a rta n ekonomik rolü ve aynı zamanda kuruluşların yöneti mine işçilerin daha etk i n katı l ı m ı sabotajları n yoluna set çekebiidi. Madenler millileştiri l d i ve arkası ndan en büyük ağır sanayi kuru luşları ndan bazı ları devletin eline geçti. 1 947 Ağustosu nda, Komünist Partisinin hazı rladığı ilk ü çyı l l ı k devlet halk ekonomisi plônının gerçekleştirilmesine başlandı. Bu sırada bankalar artık devletin denetimi altında bulunuyordu. Bunlar daha sonra u l usun malı haline getirildi. 1 948 baharında bütün büyük fa brika ve işletmeler de m i llileşti rildi. Memleketi n sosya list temeller üzerinde yen iden kurul ması savaşımında işçi birliği sağ lam laştı ve gelişmeye devam etti ; iç ve d ı ş gericiliğin bu birliği bozma yol u ndaki bütün denemeleri başa rısızlığa uğradı. Bunun yanısıra, lenin izm fikirleri g itgide daha geniş ölçüde yayı lıyor, komünist ve sosya l-demokrat parti lerin tekrar birleşmeleri koşu lları olgunlaşıyord u . Bu birleşme, y ı l lar yılı ortak savaşım v e bundan çıkarı lan dersler temel i üzerinde ve sosyalist düzeni kurma ortak amacı gözetilerek 1 948 ya zınd a gerçekleştiri ldi. işçi sınıfı ile köylüler arasında, küçük mülk sa hipleri partisinin demok ratik kanadı n ı da içeren halkçı demokratik bağ laşmayı bozup yoketme yolunda gericiliğin bütün denemeleri suya d üş ü rü ldü. Işçi-köylü bağlaşıklı ğının g üçlenmesi sonucu olarak, sınıfsal bileşimi bakı mından türdeş olm ı ya n küçük mülk sahipleri partisi a n a bölümleriyle çöküp dağıldı. Kalkınma atı lı m la rı aydı nların büyük bölümünü de kazanabiidi. BöyleHkle, işçilerin, köylü leri n ve aydı nları n halkçı demokratik birliği memleketin sosyalist . gelişme yoluna koyulmasının ana dayanağı oldu.
Demokratik halk iktidarı,
ulusal uyantş sürecinin başına geçmiş olan
işçi sınıfının memreketi oransaffıkra bartşçı yordan sosyarist gerişmeye doğru yöneltebifmesi için
gereken koşulları yarattı. Bu konuda parl a men873
todaki sol güçler çoğ unluğu büyük bir rol oynadı. Yığ ı n ların sürekli ola rak yalnız ka l kı nmaya değ i l , aynı za manda gericiliğe karşı politik sava şıma katı l maları da parlômento sol g üçler çoğ unluğunun rol ünden aşağı ka/mıyan bir önem taşıya rdu. 1 946'da Komünist Partisi, doğ rudan doğruya, halkçı demokratik ödevini ortaya koydu.
devrimi
baflşçı yoldan sosyalist devrime dönüştürme
Bu dönemde partimizin proletarya diktatörlüğü konusu ndaki tutumu neydi ? Komünist Pa rtisi o anda halk demokrasisini proleta rya diktatörlü ğ ü n ü n o l madığı b i r sosya l izm yolu olara k görüyordu. Bu görüş, partide tartışma lar doğ u ruyord u . Tartışmalar memleketin sosyalist yola geçmesi sürecinin ilerlemesi ölçüsünde hara retleniyordu. Ama partinin resmi görüşü buydu. Komünistlerin büyük çoğun l uğu bunu benimsemişti. Bilindiği g i bi , o zaman bu görüşte olan yalnız bizim partimiz değildi. Unutul mamalı ki, bu görüş, partinin i ktidara katı ldığ ı ve memleket yöne timi nde önder bir rol oynadığı koşullar içinde ben imsenmiş bulunuyordu. Bu görüş ve tutu mun, sadece ta ktik ka ra kterli olduğ unu, sosya lizme sempati besliyen, oma a nti-komü n ist propoganda ta rafından böylesin e «gözden düşürülen » proletarya diktatörlüğüne itirazda bulunanları yatış tı rmaya hizmet ettiğ ini düşü nmek doğru olmaz. Parti nin yöneticileri, hiç deği lse büyük bir bölümü, eğer memleket barışçı yoldan sosya l izme yönel meyi başaracak olursa, o za man sosyalist hedeflere u laşabilmek için pro letarya diktatörlüğü g i bi bir işçi i ktidarı n ı n g ereğ i ka l mıyacağı na gerçek ten inanıyorlardı. Komünist/erin isteği dışında ve suçu do ol madan, hayat bunu yalanladı. Batı devletlerin i n başladıkları , Amerikan atom şa ntajı n ı n da derinleştirdiği «soğ uk harp» koşulları altında v e a y n ı zamanda iyice şiddetlenen iç politik savaşım boyunca, sosyalist gelişme yoluna geçiş pro leta rya diktatörl üğünün yerleşmesiyle bağdaştırı ldı. Başla ngıçta ho/ k de mokrasisinin proletarya d i ktatörlüğü işlevlerini yerine getirdiği saptandı (bu gerçekten de böyleyd i) ; sonra iktidarı n , kara kteri bakımı nda n halk demokrasisi biçiminde işçi egemenliği olara k proleta rya diktatörl üğü sis temini k u rduğu tespit edildi. Böylelikle, bizim görüşümüz, yani proleta rya diktatörlüğü olmadan da ha/k demokrasisin i n sosyalizme götüreceği görüşü doğru çıkmad ı . Ama bu görüşün ardı nda yine de daya nabileceğ i yeni bir şey vardı. Her şey den önce, bu yenilik, dü nya d u rumunun değ işmiş, faşizm üzerindeki ut kuda başlıca rolü oynıya n Sovyetler Birliği'nin uluslara rası etkisinin artmış o l ması ve halk demokrasisi ülkelerini büyük emperyalist güçlerin müda halelerine karşı eylemde bir savunuyu sağlamakta olmasıydı. Ikincisi de, Macarista n 'da halk demokrasisi iktidarı koşulla rında, mem leketin sosya list gelişme yoluna gi rmesi süreci nde, işçi sınıfı n ı n , orta tabakaları, özel874
I ikle ortahalli köylüleri tarafsızlaştırmış olmakla ka l mayıp, bunların önemli bir böl ü m ü n ü kendi bağ/aşığı haline getirebilmiş olmasıydı ; işçi sınfının geniş halkçı demokratik bağlaşmaya dayanara k memleketi sosyal ist ge lişme yoluna yöneltebil miş olması, işçi i ktidarı n ı n da bu bağ laşmaya da yanan demokratik halk egemenliği biçi minde simgeleşmi.ş olmasıydı. Bu durum, sosyalizm kuruluşu sürecinde halk demokrasisi iktidarı n ı n ' yığı nsal temel inin genişlemeye devam etmesi, o ana kadar tarafsız olan orta tabakaları n bu iktida rın bağlaşığı olmalari , böylelikle gerici güçleri yalıtmaz, sömürüye son verme ve topl u m u n bütün üyelerini emekçiler ha line getirme sürecin i n hızlanması olanağ ını a rtırmıştı.
Ne var ki, partimizin o za manki yöneticileri, proleta rya diktatörlüğünün kuru l ması ndan leninci olmıyan bir sonuç çıkardı lar. lenin'in öğretisine göre, iktidar savaşımı dönem inde sadece tarafsız duru mda ka lan emekçi ta bakaların ve bu arada orta tabaka ları n , işçi sınıfı iktidarı n ı kurduktan sonra bu iktidardan yana, bağ/aşrk olarak, kazanrlmalarr g e rekiyor. Oysa o zamanki parti yöneticilerim iz, proletarya d i ktatörlüğü sırasında sınıf savaşı m ı n ı n kaçı n ı l mazl ıkla durmadan sertleştiği gibi yanlış bir tezi çıkış noktası yaparak, halkçı demokratik bağ laşmayı d a ra ltma ve hiç de yeri yokken iktidarı n di ktatörl ük ya nını güçlendirme yolunu tuttu. Buna, ekono m i ni n gelişmesinde ve diğer a l a n larda işlenen hatalar, aynı zamanda ki şiyi putlaştı rma tutu m u n u n a ğ ı r sonuçları da eklendi. Sosya list sanayi leşme yolunda çok büyük başa rıya ulaşıldığı halde, bütün bu nedenler yüzünden, düşman elemanlar izole edilemedi ve üstelik karşı-devrimci propaganda nın, açık ve gizli baltalama pususuna yatmış olanları n geniş ölçüde yararlanabilecekleri zi nci rleme hatalar işlendi. Ve 1 956'da, düş manlar, olaylar içinde doğru yönü kestiremiyen nice kimseleri de saptıra rak, işçi egemenl iğini yıkmaya bile ka lkıştılar. Böylece, karşı-devrim i n kı yıcı denemeleri başarısızlığa uğratıldı ktan sonra, partimizin yeni yöneti cileri nin ilk işi bütün hataları düzeltmek, işçi egemenliğ ini güçlendirmek, emekçi sınıflarla Leninci bağlaşma politikası uygulamak ve geliştirmek oldu. Şimdi a rtık g ü n ü m üzün tartışmasına dönel i m . Değişen durum ve koşul larda bazı gelişmiş kapita list ü l kelerde sosya lizm i proleta rya diktatörlüğü olmadan da g erçekleştirme olanağ ı görüşü n ü n ne gibi reel kan ıtlara da yandığını i ncelemek ilginç olsa gerektir. Bu görüş acaba devlet ka pita l izminin etkisini artırdığı veya bir halk demokrasisi iktidarı koşulları nda bunun bir hayli büyütülerek sosyalizme geçiş için vaktiyle aklımızdan bile geçire miyeceğimiz g ü çte bir daya n a k oluştura bileceği kanıtına mı dayanı yor? üreti mde şimdiki teknik düzeyin ve büyük tekel leri n baskısı n ı n küçük ü reticileri hararetle kooperatifleşmeye ittiğ i ve bunlar kendi kooperatif lerini tekellerin eklentisi haline gelmekten kurta ra bi ldikleri veya (bir ha lk Çı demokratik i ktidarın ya rd ı m ı yle) bu ölümcül bağ ı ml ı l ı ktan azot olabil875
dikleri takdirde, memleketin sosya list temel ler üzerinde yeniden kurul � a sına eylemde ya rd ı m etmeye bağ l ı yacakları kanıtına m ı ? Yoksa, orta ta bakaları n g itg ide a rta n önemli bir bölümünün işçi sınıfı n ı n yanısıra, kapi talizmin derinleşmekte olan sosyal bunalı mından ÇıkıŞ çaresini sosya lizmde aradığı, bunun da takı ndı kla rı tutumda ve politik temsilcileri n i n eylemsel çaba ları nda kendini gösterd iği kan ıtına m ı ? Ne olursa olsun, kardeş partileri n, gereken politik sonuçla rı çıkarabi l mek i ç i n i nceden i nceye üzerinde d u rdukları etkenlerin sözkonusu oldu ğ u n u sanıyoruz. Ama, kuşkusuz, egemen olduğu ül keleri g itg ide daha 'çok çı k ınaza veya tehl ikeli serüvenlere sü rükl iyen tekeller diktatorası n ı n yerine, hedefi toplumda gerçek sosyalist dönüşüm ya pmak olan halkçı demokra tik bir iktidar geldiğ i, dolayısiyle insa n ı n insanı sömü rme orta mını yoket tiğ i ve topl umun her üyesini emekçi haline geti rdiği takdirde, bu egemen l i k, hangi u lusa l biçimi a l ı rsa alsın, proleta rya diktatörlüğünün işlevini yerin e getirecektir. G ü n ü müzd e, bir sosyalist toplumda çok pa rti l i sistemin istenip istenme diği veya her ztıman tek pa rti nin bulunduğu bir durumu mu yeğlememiz gerektiğ i soru nu tartışma konusudur. Deney, sosya l ist gelişmenin her iki d urumunda da gerçekleştirilebileceğ i n i gösteriyor. Eğer çok pa rti l i sistem topl u m u sosya l ist temeller üzeri nde yeniden kurma plôn ve hedefleri n i ger çekleştirmeye ya rdım ederse, bunun olumlu ya n l a rı ağır basa bilir, çünkü işçi sınıfı ile d iğer emekçi sınıf ve tabakaların (poli�ik rekabette boş yere nice değerl i güç harcansa bile) ha lkçı demokratik ve daha sonra da sos ya list bağlaşması nın gen işletilip güçlendirilmesini kolaylaştıracaktır. Ama partiler arası ilişki lerde iktidar savaşımı a ğ ı r basarsa, bu takd irde, bizce, «demokrati k " ve g iderek « sosyal ist" kılı§ja bürünmüş iç ve d ı ş a nti-sosya list güçlerin sosya list kuruluşu felce uğratmaya ve halk iktidarını devir meye yeltenecekleri bir d urumdan kaçı nıl ması herha lde zor olur. Eğer bir sosya list ülkede çok pa rti li sistem kara kter bakı mından herkesin orta klaştığı sosya list hedefler temeli üzerinde kuru l u bir politik bağ ıoşma olursa ve bu bağ laşma n ı n eylemi n i sözkonusu hedefler beli rlerse, bu ta k d i rde, bizce, belirli bir süre sonra Marksist-Leninist fikirler komünistlerin bağlaşığı ola n partiler içi nde de geniş ö l çüde yayg ı nlaşabil ir. Ve sonuçta, eğer bu parti ler faydalı bulurlarsa birleşebil i rler. Maca rista n'da, büyük toprak sahipleri ve sermayecilerin egemenliği or tadan kaldırıldıktan ve memleket plônlı sosya list işletmeci lik yol una koyu l duktan sonra, 1 945-1 948 yılları politik gelişmesi, koa lisyon pa rtil erinden çoğ u a nti-komünist güçlerin çıkarı l masına yol a çtı. 1 944 güzünde komü nistlerin önerdiği u l usal uya nış v e ka lkınma programı t ü m demokratik u l u s a l koa lisyon tarafı ndan benimsendiği g i b i , 1 947'de y i n e bizim önerdiğimiz ilk üçyı l l ı k plôn herkesçe beni msenen ortak prog ra m oldu. Koa lisyon pa r ti leri, çoğ u a nti-komünist elemanlardan arındı ktan sonra, Komünist Pa rti876
siflin ve bunun sosya l-demokratlarla bi rleşmesinden sonra da Macaristan Emekçiler Partisinin memleketin politik yönetmeni olduğ unu ta nıdıla r. Her kesi n bi rleştiği bu ta nıma, partimizin bu yönetmen l i k rol ü n ü n sadece sö zünü etmesinden değ i l , bütün eylemiyle bunu pratikte kan ıtlamasında n ileri gel iyord u. Bunun sonucu olarak, bağ laşık partilerin i l işkilerinde pol i tik rekabet ikinci plana g eçmişti. Koa l isyon partileri (yu ka rıda sözünü ettiğimiz küçük mülk sahi pleri parti sini ve yoksul köylü leri n bir bölümüyle ayd ı n l a rı bi rleştiren köylü partisini kastediyoruz), sosya l izm kuruluşu progra m ı n ı ve somut planlarını ka bul ettikten sonra, bunların hayata geçirilmesine de katıl maya başladı lar. Böylel ikle, çok parti l i sistemin, orta k sosya list hedefleri gerçekleştirme te meli Üzeri nde eyleme deva m edebi l mesi için gayet elverişli koşullar mey dandayd ı . Ama parti yönetim kuru l u n u n ve hükümetin politi kasındaki ciddi deformasyonlar yüzü nden 1 949 yılı nda bunun tersi old u : Koa lisyon parti leri nin çalışma olana kları çabucak daraldı ve kısa bir süre içinde genel likle tükendi. Partiler a rasında eski bağ laşma nın yandaşlarından önemli bir bölüm, biraz ayak sü rüye'rek de olsa, m emleketin sosya list temeller üzeri nde k u ru l uşu ça lışmalarına katı ldılar. Diğ er bölüm, kendi isteğ iyle veya buna zorlanarak, pasif ka ldı. Bu da politik bağ laşmayı dara ltan sekter tutu mun son uçlarından biriydi. Daha sonra, karşı -devri m elema n l a rı, işçi i ktidarına karşı çıkışları nda, haklı ineinmelerini ustaca sömürdükleri bu « kabuğ una çekilmiş» kimseIe rin beli rli bir bölümünü de ha rekete geti rebiidi ler. 1 956 güzündeki karşı devrim denemesinde, çok pa rtil i politik yaşam sloganı ortaya atılmış, çe şitli parti ler kurmaya g i rişilmişti. Ama o za man bu yöntem işçi iktidaflm yıkma aracı olara k kullanılmak isteniyor ve eski adla rıyle kurulan partilere evvelce komünistlerle işbirliği ya pmış olanlar a l ı nmıyordu . Gerçi, güçlü bazı eylem adamları nın, komünistlerle i l işki lerine ba kıl maksızın, kişisel otoritelerinden yara rl a n ma düşü ncesiyle bu partilere g i rmeye çağ rıldığı da oluyordu. Fakat bu adamlar sözko n usu g ruplarla işbirliğine yanaşmıyor lardı, çünkü bunların açık karşı -devrimci niyetleri n i seziyorla rdı. işçi i kti darını yıkma denemesi suya düştükten sonraysa, çok partili sistemi can landırma denemeleri sona erdi. 1 956'da memleketi mizde bu sistem, işçi iktidarı d üşmanları n ı n elinde Batı emperyalistlerine ajan l ı k a racı olara k büsbütün gözden düştü. Ne var ki, yeniden g ü çlenen işçi iktidarı, yeni toplu m u kurmada, buna doğ rudan katılmaya ve işlenen hataların d üzeltil mesine ya rdıma hazır olanların hepsiyle ve bu a rada vaktiyle « kurtuluş»u pasiflikte bulanlarla da işbirliğine başlama ödeviyle ka rşı karşıya geldi. Parti, Halkçı Vatan Cephesi çerçevesinde, geniş bir temel üzerinde, ko münistlerin partisizlerle politik bağ laşma kurma ve geliştirmesi ödevini g ündeme a l d ı . Belirli durum ve koşul l a ra göre Leninci bağ laşmalar poli877
tikası bunda ifadesini buldu. Halk Cephesi beklendiğinden daha çabuk g üçlendi ve memleketiın politik g el işmesinde önemli bir etken oldu. Proletorya d i ktatörlüğünün başlıca g üçlenme koşulu, toplumsal yaşa m ı n bütün temel alanlarında sosyalist demokrasinin gelişmesi nded i r. Bizi m için esas olan, önemli alan, sosya list kuruluşun hangi sistem (tek parti li veya çok partil i sistem içi nde g erçekleştirildiği değ ildi �. önemli olon, pra tikte emekçiler iktidarı n ı n en dolgun biçimde sağl a n ması, insanın i nsanı sömürmesine son veri l mesi, halkın maddi ve kültürel yüksel işi, ulusun sos ya list gelişmesi, boy atmasıdır. Düzenimizin politik gelişmesi, bugün artık g itg ide daha az ölçüde, geç m işten devra l ı n a n temel üzerinde oluşuyor. Bu gelişme artık kesinlikle kendi temeli üzerinde oluyor. Halk için bugün ya lnızca sosyal izm düşman larının (hem de « demokrasi ..nin ve g iderek «sosyalizm ..i n selômeti düşün cesiyle) ilôn ettikleri veya bazı iyiniyet sahipleri n i n hayal gücüne dayana rak ortaya attı kları ölçütler değ i l , bizim kendi idealleri mizden, reel olay ve gerçeklerden doğ a n , yeni topl u m u kurma ve savu nma, sosyal ist fikir leri yayma ve geliştirme gibi yüce bir ödevin içeriğinden i leri gelen ölçüt ler sonuç belirleyici n iteliktedir. Bu ölçütlerden bi ri, vicdan özg ürlüğüne sayg ıdır. Sosya list gönü şlerin gelişmesi için bu özgürlüğün yaşa msal bir gerekliliği vardır. Bu özgürlük, belirli sorunları kendileriyle tartışsak bile, partimizin genel politikasını, sosya list kuruluş plônları n ı kabul eden ve bu plônların hayata geçiril me sine. yard ı ma hazır olanların politik ba kımdan sımsı kı' birleştirilmesi için gereklidir. Vicdan özgü rlüğünün sağlanması, d i nsel psikolojiye sahip yı ğı nlarla ve sosya li st kuruluşu kendi dava ları sayan ki lise adamlaryle sıkı politik birleşmenin sağ la n masına yard ı m ediyor. Parti, bu çevreleri n, kendi dinsel görüşleri ni sosya list topl u m u yaratma pratiğiyle bağlama istek ve çaba ları n ı sayg ıyle ka rşılıyor. Bu nedenl ed i r ki, Halkçı Vatan Cephesi orga nları n ı n eylemine ki lise adamları ve bu arada yöneticileri de göğ ü s l e r i n i gere gere ka t ı l ıy o rl a r. Bilindiği gibi, egemenlik savaşı m ı iktidarı ele geçirmekle bitm iyor. Bu iktidari korumak için de, topl umu yeniden kurma çalışmalarıyle örü l en bir savaşım yürütülüyor. Mem leketi miz koşulları nda {giderek başka ü l ke lerde de) , bu süreç, ekonom ik ve kültürel gerikalm ışlığa son veri l mesi ni de içeriyord u. Bütün bu gelişme süreci içinde iktidafln ka ra k terinin de değiş memesi olanaksızd ı r. Batıda bizim tek parti li sistemi mizi « totaliter .. saymaya pek özenivorlar. Ama bu ya başta n başa ya nl ışlık, ya da başta n başa ya landır. Bu yalanı, toplumsal eylemimizin her yönlü gelişm esi, pa rti miz üyeleri nin partisizlerle çokyanlı işbirliği, devlet orga nları nı n ve öncel ikle yersel şura ların çok ' çeşitl i çalışmalarına halkın g itgide daha büyük ölçüde katı l ı m ı kesinlikle yala n lıy o r Toplumsal örg ütlerin ve özellikle sendikaların eylemlerindeki .
Ş78
gelişme buna ö rnek gösterebilir. Bunlar halk egemen liğinin kurulmasına ve gel işmesine yarq ı m ettikten başka, iktidarın karakteri ni oluşturma çalış ma larına, sosyalist kuruluş plô n l a rı n ı n hazırla nmasına ve hayata geçiril me,ine de katılıyorlar. Sendikalar, hükü met kara rl a rı n ı n alı nmasında, g e ' rek memleket ölçüsünde ve gerekse yersel d üzeyde tü ketim fonl a rı n ı n dağıtımı nda söz hakkını kullanıyor, k ü ltürel v e sosya l-politik plônların hazı rlanmasına katı lıyor, bunları n gerçekleşti ril mesi nde büyük bir rol oynu yorler. Sendikalar partiyle omuz omuza ça lışıyor ve bağ ı msız örgütler olma karakteri ni koruyarak, partinin politikasını tü müyle kabul ediyorlar. Ve bundan ötürüdür ki, gerek partiye, gerekse hükü mete, genel ve g ü n lük soru n l a rı n çözü münde daha eylemsel bir destek g österebiliyorlar. Top lumsal yaşam ı mızda bilimsel birlikler, kültür ve spor birlikleri, halkın en çeşitli gereksinmelerini karşıiıyo n değ işik dernekler de kesin bir rol oynu yorlar. Sosya list devlet bunların eylemini aktif biçimde destekliyor. iktidarın karakterinin gelişmesiyle ilgili ola rak, sosya l izmin temel lerinin kurul ması ta mamlandıktan sonra, küçük mal temel ine daya l ı köy ekono misinde kooperatifleşme başa rıldı kta n sonra ne g i bi değ işiklikler oldu ğunu sadece saymakla yetineceğim. Sosya l izmin temelleri n i n kurul masından önceki dönemde, iki ana emek çi sınıf a rasındaki bağ laşma sosyalist işçi sınıfı ile küçük mal üreticisi köylülüğün halkçı demokratik bağlaşması 'ydı. Ozeld köylülerin kooperatif yoluna koyul masiyle, yani köyün sosya list temeller üzeri nde yeniden kurul masiyle, bu halkçı demokratik bağlaşma sosyalist bağıoşma'ya, u l usun halkçı demokratik birliğ i de ulusun sosyalist birliği'ne dönüştü. Köy ekonomisinin sosyalistçe yeniden örgütlenmesinden önce, bizler, sosya lizmi kurma kta olan topl umun önder sı nıfın ı n, yani işçi sı nıfımn, kü çük köylü leri ve diğer bağlaşıklarını top l u m yöneti mine çek meye çalıştl ğıı?ı bel i rtiyorduk. Ozelei köylülerin üretim kooperatifleri yaratma ları ndon sonra, a rtık daha büyük bir şey, sosya list toplumu beraberce oluşturma ve bununla birl i kte sosyalist eg em enliği elbirliğiyle daha öte geliştirme sözkon usudur. işçi sınıfı n ı n yönetmenl i k rolü, bu sınıfı n devrimci partisinin yönetici rol ü ve soru m l u l uğ u el bette koru nma kta , fakat işçi iktidan sosya lizmi kurmakta olon tü m halkın egemenliği haline gel mekte, proletarya diktatörl üğü devleti tüm halkın devletine dön üşm e yolunda gelişmektedir. Bu gelişmiş sosya list topl umun yaratı l masına yol açan süreçtir, ve Maca ristan Halk Cumhuriyeti artık bu yolun önemli bir böl ümünü g eç m iş bulun maktadır.
879
SSCB'de bilimsel toplum yönetiminin bazı görünümleri Viktor Afanasiev SSCB Bilimler Akademisi aday
üyesi
Sovyetler Birl i ğ i kom ünizm kuruluşunun en karmaşık sorunlarını çözebil mek için gerek l i her şeye sah iptir. Bu cümleden ola rak, memleketin ala bildiğine zengi n doğ a l kaynakları, çağdaş endüstrisi, büyük kapasiteleriyle köy ekonomisi, gelişki n bir a ltya pısı, deneyl i ve yüksek vasıfl ı kadroları vard ı r. Halkın yaratıcı ça lışmaları n ı komünistlerin pa rtisi yönetiyor. Bütün top l u msal yaşam ala nlarında bilime dayalı politikayı ve doğru siyaset hattını da parti tespit ediyor. Bugün bu siyaset hattı SBKP XXV. Kongresi kararla rıyle belirleniyor. SBKP MK Genel Sekreteri L i . Brejnev yoldaş, politika doğru tespit edil d i ğ i zaman d iyor, « örgüt, ya ni sözün en geniş anla m ıyle ekonomi yöneti m i n i n daha öte yetkinleştirilmesi, belirleyici halka o l u r. » (1) Kom ü nist Partisi ve Sovyet hükümeti yönetim sorun l a rı üzeri nde büyük bir dikkatle d u ruyor, bu yönde h i ç bir çabayı esirgemiyorlar. Son yıllarda bu sorunlar birçok Merkez Komitesi Plenumu'nda görüşüldü. Başarıyle hayata geçi ri l mel eri epey büyük pratik sonuçlar veren bir d izi kara rname l er çıkarı ldı. Yönetirnde işkolu prensipi ve bunun bölgesel prensiple bağ daştırı l ması bir hayli iyileştirildi. Planların kompleks karakteri bir ya ndan daha da özleşiyor, ara larında bunları n ekonomik ve sosyal açı ları daha sıkı biçimde bağ lanıyor. Sanayide ve köy ekonomisi nde birlikleri n sayısı artıyor, tarı m-sanayi kompleksieri meyaa n a getiril iyor. Yönetici kadro yetişti rme ve yeniden eğ itim işleri iyileşti riliyor. üretimin ve topl umsal işle ri n yönetim i n e yeni yeni emekçi yığ ı nları celbedi l iyor. Ne var ki, hayat bizim artı k ulaşılmış olanla yetinme� ize olanak ver m iyor, yönetirnde daha yetkin biçimler, metotlar ve araçlar gerektiriyor. Parti MK'nin eylem raporu nda şöyle deniliyor : « Biz, ekonomi yönetimini iyi leştirme önlem leri ni, uyg ulanması onuncu beşy ı l l ı k planın başarıyle yerine getiri l mesine, en yakın gelecekte sonuçlar a l ı nmasına yard ı m ede cek olan çok önem l i bir rezerv olara k ele almakta haklıyız ve a l ma lıyız. » (2) Bu ya rg ıyı çıkış noktası yapara k, SBKP XXV. Kongresi, ekonomi yönetimi n i n yeni istemler d üzeyine çıkarıl ması ödevin i ortaya koydu. Bu, çağdaş koşullarda yüklüce bir işletmecilik deneyi biriktiri i m iş o l ması, ilerlememiz gereken yönlerin daha iyi çizil mesi bakımından çok önemli ve gerçekçi bir ödevdir.
(1) lo i. Brejnev. Lenin'in yolundan, Moskova, Politizdat, 1 976, c. S, s. 51 4. (2) L. i . Brejnev. Lenin'in yolundan, Moskova, Politizdat, 1 976, c. 5, s. 518. 880.
Sosya l ist topl um, bir yöneti m öbeğ i olarak, n itel bakımdan kapita l i st topl umdan daha yüksek bir bütünsellik düzeyine sahiptir. Bu her şeyden önce ekonomik kara kter bütünsel liğid ir. Bu bütünsel liği, ü retim a raçları üzerinde tam topl u msa l mülkiyetin egemenliği, tekniğin, bilimin, kü ltürü n ulaşı miarına v e bütün doğal servetlere toplumca sah i p olma ve bunları toplumca kullanma koşulluyor. Bu, daha öteye, sosyal bütünsel l iktir, çün kü bu topl u mda uzlaşmaz çel işkili sınıflar yoktur, söm ürü ve rekabet iliş ki leri ne son veri l miştir. Kişi nin ve toplumun, kişi nin ve devletin en önemli çıkarları prensip itibariyle uyumloşmaktodır. B u eninde sonunda ideolojik pol itik kara kter bütünsel liğidir. Oyle ki, memlekette baştanbaşa bilimsel dü nya görüşü, Marksist-Leni nist ideoloji egemendir. Sosyalizmin üstün gelmesiyle, tarihte ilk defa olarak, tek m erkezsel plônlama ve bütünsel bir organizm sıfatıyle toplum yönetimi olanağı ya ratıl ıyor. Bu, sosya list ti pte yöneti min başlıca ayırdediıci özelliklerinden ve başlıca üstü nlükleri nden biridir. Memleketimiz emekçileri nin, Sovyet toplu munun örgütçü ve yönetici gücü olarak Sovyetler Birliği Kom ü n ist Partisi' n i n önünde bu üstünlükleri pratikte hayata g eçi rme ödevi d u rmaktadır. Burada şunu hatırlatmak istiyoruz : V. i. Lenin, sosya l ist topl u m u örgüt leme ve yönetmeyi, işçi sınıfı iktida rı n ı n, özlüğü Lenin'in kendi deyim iyle ..ya lnız zorkulla n ı mdan . " ve öncel ikle zorkul l a n ı mdan ibaret olmıya n », .. önceki örgütten daha yü ksek emek örgütü » anl a m ına g elen (3) proletarya d i ktatörl üğünün en önem li işlevi olara k ele a l ıyord u . Tüm memleket ölçüsünde tek ekonomi k org a n izmi yaratmayı v e b u n u plô n l ı olara k yönetmeyi, V . i . Lenin, sosyal ist devri m i n temel soru nlarından ve aynı za manda en zor soru nları ndan biri olarak bel irliyor. Ve d iyor ki : ' .. Tüm devletsel ekonomi meka nizmi tek m uazza m makine haline, yüzmil yonlarca insa n ı n bir tek plônı kı lavuz edineceği biçimde ça lışan bir işlet me arganizmi haline getirmek bizim omuzları mıza yü klenen çok büyük bir örgütleme sorunudur.» (4) Bugün, gelişmiş sosya lizm koşullarında, SSCB'de toplumsal üretim, çe şitli kolları ve dalları , birbiri nden ayrı, ama aralarında sımsıkı bağ lı ü retim ü niteleriyle alabildiğ i ne karmaşık bir sistem oluşturuyor. Bilimsel -teknik devri m i n etkisi a ltında bu sistem sürekli bir hareket ve gelişme halinde bulun uyor. Bundan başka, dışarıdan da etkileniyor, sosyal, politik ve do ğasal etkenlerin etkisi altında bulunuyor. Ve bu sistemin yönetilmesi, yan i bütün i ç ve d ı ş bağı ntı ları n ı n kavra n ması v e buna göre doğru kara rlar a l ı n ması , hiç de basit bir problem değ ildir. Bu problem, toplumsal geliş me kanunları iyice bilin medikçe, çağdaş yöneti m bilimi ve tekniği kavra n madıkça, kolay çözü lemez.
(3) V. i. Lenin, Bütün eserleri, c. 38, s. 385. (4) V. i. Lenin, Bütü n eserleri, c. 36, 5. 7. 881
Sosyalist toplu m u n tek tek üyeleri n i n çıkarları genellikle top l u m u n çıkar larıyle uyu m l u olduğu için, toplu m çıkarları bir a ğ ı rlık olarak i nsanları n ' sırtına çökmüyor. Orneğ i n , sosyalist toplu m u n her üyesi nin kendi genliğini, mesleksel ve kültü rel d üzeyi ni yükseltmekte çıkarı vard ı r. Topl u m do, halk ekonomisi plôn l a rı nda halkın reel gel irleri n i n artı rı lmasını, eğ itim -öğ reti min geliştiri l m esini öngören devlet de bunu sağ lama çabasındadı riar. Plônlarda, ekonomi, kültür ve genlik ala nlarında şu veya bu göstergelere u laşma süre ve tempoları peşinen belirleniyor. Toplumun her üyesi ileride neye kavuşacağ ı n ı bil iyor. Bu da Sovyet insa n l a rı n ı n ya rı na g üveni n i a rtırıyor. Sosyal - politik ve ideolojik birlik, yurttaşlara bir genel hedef belirleme ve bu hedefe elbirliğ iyle ulaşmak için savaşım yürütme ola nağı veriyor. Bunun sonucu olarak, genel yasa l l ı klar, topl u m u n işbirliği ve yardı mlaşma halin d eki bütün üyelerinin bilinçli ortak eylemleri vasıtasıyle ortaya çıkıyor. B u nedenle, sosya lizmde, sosya l süreçlerin düzenlenmesinde sübjektif etkenin rolü, aynı za manda bilimin rolü artıyor. Sosyalist tipte yöneti m i n bir başka temel özelliği de bundan i leri gel iyor. Şöyle ki, burada sosyal ve ekono mik süreçleri düzenlemen in tek tek elemanları karşılaşm ıyor; toplum yö neti mi, bir bütün olarak, topl u msal gelişme seyri üzerinde bilinçli, bilimsel bir etki ko rekteri taşıyor. Sosyalist ü reti m, tüm sosya list top l u m , yöneticiler, bilginler ve uzmanlar tarafı ndan (geniş emekçi yığ ı n l a rı ve kam uoyu do cel bedilerek, objektif yasal lıkları ta nı maya, plônlamada çağdaş bilimsel yöntem ve araçlardan yararla n ı l a ra k) hazırlanan bir tek genel devlet plônı gereğ i nce gelişiyor. Sosyalist yönetim i n , pazar keşmekeşi ve rekabet ka nunları n ı n hüküm sür mesi yüzü nden tek devlet plônla masına olanak vermiyen kapital ist yöne timden asıl ayrı m ı do bunda toplanıyor. SBKP XXV. Kongresi onuncu beşyı l l ığ ı n etkinlik ve kal ite beşyı llığı ola rak n iteledi. Bununla i l g i l i olarak, kongre, mallard a kalitenin, tüm işlet meci lik eyleminin yü kselti l mesi üzerinde plônın etkisini iyice artırmayı a maçlayan önlemler beli rl ed i . Kongre, yeni beşyıllıkta, yönetim eylemine v e herşeyden once plônla maya, üreti mde ve tü m üyle köy ekonom isinde en çok etkinliğe ulaşma yönünü verdi. Bu, za manı mız için özellikle g ü nceldir. Za manımız demekle, ekonominin boy atması ve karmaşıklaşması dolayısıyla nihai sonuçların bi rçok a ra halkalara, işkolları içinde ve işkol ları arası ndaki ka rmaşık iliş kiler sistemine g itgide daha çok bağ l ı olduğu koşulları kastediyoruz. Bu koşullarda, ara sonuçlara ulaşma çaba l a rı içinde nihai sonuç, asıl sonuç kayded ilebi l i r. Bunun g i bi, ara halkalara dikkat ed il medikçe, nihai sonuç da elde edilemez. N i ha i ve ara sonuçlar a rası ndaki etkileşmeni n temeli nihai sonuçtur, zira topl u msa l ve kişisel g ereksi nimleri g idermenin, sosya list üretim i a na hedefine ulaştı rma nın asıl aracı budur. Kongrece onay882
lanan .. SSCB'de 1 976-1 980 yılları halk ekonomisi gel işmesinin ono doğ rultulan »belgesi, plônlarda toplu msal gereksi nmelere daha büy Ü k bir dik katle eğ il meyi ve bunları n en az emek, en az materyal ve para horcanara k g ideril mesin i sağ la mayı sa lık veriyor; plônlarda dengenin, özdeksel (ayni) ve parasal bilônçalar, üretim kapasiteleri ve emek rezervleri bilônçoları sistemini yetkinleştirme temeli üzerinde gerçekleşti rilmesi ni, gerekli devlet rezervlerine d ikkat edilmesin i sa lık veriyor. Son yıllarda Sovyetler Birliği'nde makinelerin ve meka nizmlerin teknik düzeyi, güven liği ve tasarruf kapasitesi yükselti ldi, geniş halk tüketim malları n ı n dayanıklılığı ve estetik çekim gücü artı rıl d ı . Ve her şeye karşı n, birçok malın kalitesi henüz tatmin edici değ ildir. Malları n ka l itesini tezeiden yükseltmenin bi rçok yol ları vardır. Asıl yol , XXV. Kong rede bel irti ldiği g i bi, planlama v e hesa p vermeye il işkin göster geler sistemini, kal itenin birinci yeri olacağı sistemi yaratmak ve uyg u l a maktır. B u n u n l a birlikte, çalışma ka litesini yü kseltmeye yönel ik ça ba l a rı maddi ve ma nevi bakımdan teşvik sistemini, bozuk, ı skarta mal çıkaran lara, plan ve sözleşme d isipli n i n i bozo nlara şiddetli ve geri a l ı nmaz cezo lar verme usülüyle bağdaştı rmak do önemlidir. Kongre, bugüne bugün de vurd umduymaz yöneticilerin, sözleşme yüküm lerini yerine getirmedikleri, düşük kal iteli mal çıkardıkları ve rezervleri iyi kullanmadıkları halde, ba zen başa rı lı öncüler sırasına geçmelerine olanak veren bütün açık kapı ları n kapatı l ması g ereğ ine işaret etti. Malıarda ka l itenin yü kseltil mesi için, kongre, üretici ile tüketici a rasın daki irişk i l erin gözden geçi rilmesi sorununu ortaya koydu. Bu soru n, üreti cilerin planları n ı n hazı rlanmasında üreticelecek malın nicelik ve n iteliğ ini belirlemede tüketicinin rolünü a rtırmayı öngörüyor. Bu konuda malı sağ lıyan i l e tüketen arasındaki dolaysız i l işkiler. siparişler. sözleşmeler yerli yerinde kalıyor. XXV. Kongre yönetimin örgütsel yapısını yetkinleştirme sorunu üzerinde de büyük bir dikkatle d urd u. Bilindiği g i bi, sosya list ü retim ve bir bütün olarak toplum yönetiminin ono örgütsel i lkesi demokratik santra l izmd i r. Bu yöntem. yöneti mde merkezsel planlama esası nın, geniş demokrasiyle. yer sel idare orga nları n ı n oransol bağ ı msızlığıyla, y ı ğ ı n ları n yaratıcılığ ıyla 01" ganik biçimde bağdaştırı l masına olanak veriyor. Bu ilkenin gelişmesinde bugün iki eğ i l i m açıkça beli riyor. Biri ncisi. ü re tim yoğ u nlaşmasıyle, büyük kayna kların birleşti ril mesi ni, nice bölge ve işkolları yönetim organları n ı n uyu m l u çalışmasını gerektiren projelerin ger 'Çek leşti ril mesiyle bağ l ı daha öte sa ntra l izasyon eğ il imidir. 'I kincisi, belirli ölçüde desantralizasyon, « yukarı d a n » - «aşağıya » kara rlar o l ma hakları nı n g itgide d a h a büyük b i r insanlar v e örg ütler çevresine yönel mek üzere yeniden dağıtı l ması eğ il imidir. Bu da çağdaş üretimin, bütün toplu msa ı 883
yaşa mın olağanüstü karmaşıklığıyle, birçok sorun üzerinde merkezin ka ra rlar alma olanaksızlığıyle i l işkilidir. Bugün, yerel i n isyatif, yığınları n yönetime katı l ı m ı her zamankinden d a h a gerekl i d i r. Parti nin XXV. Kong resi demokratik sa ntralizmin işaret ettiğimiz bu iki ilkesin i de g üçlendirme ödevini ortaya koydu. Santra l izmin gelişmesi yer siz ziya n ve harca malardan kaçı nıl masına, ara çları n dağınıklığı ve yeter siz yoğ unlaşmasıyle bağ l ı büyük problemlerin çözü münde gecikmelerin önlenmesi ne, kurumsal ve yerel eğ ilimlere set çekil mesine olanak veriyor. Demokratik ilkenin gel işmesi de, aşağ ıdan g irişi min ca nlandırı l masına, yukarının ufak tefek sorunlar yükünün hafiflerilmesine, kararların alınma sında ve uyg ula nmasında ivedeliık ve kıvraklığın sağ lanmasına elveri yor. Genel devlet problemlerini komple biçimde çözme, projelemeden pratik uyg u la maya kadar işin bütün safha ları nı kapsayan tek merkezsel program ları hazırlama metot ve araçları, ancak demokratik santra l izmin bu iki temeli güçlendirildiğ i ta kdirde yetkinleşti ri lebi l i r. Kaldı ki, bu g i bi komple programlar ve SSCB halk ekonom isinin gelişmesinde g itgide daha büyük bir yer al ıyor. Orneğ i n, ü l kenin 'en büyük Batı Sibirya petrol -gaz komplek sinin ya ratı lması, çernozyom (karatoprak) kesimleri d ı şı nda köy ekonomisi üretimini daha öte geliştirme programı, Baykal -Amur a nayolu yöpıcılığı bu cümledendir. Onümüzdeki birkaç yıl içinde başarı l ması öngörülen komple progra m l a r arası nda, kong re, atom enerjisi üreti m kuru luşları n ı geli ştirme, e l emeğ ini ve a ğ ı r fiziksel emeğ i maki neleştirme, iri bölgesel ü retimsel kompleksler meydana getirme progra m larına işaret etti. Bununla i l g i l i olarak da, türd eş işkol ları g ruplarını (yakıt-enerji kom pleksi, taşıma cılık vb.) yönetme sistemleri ol uşturma sorununu ortaya koyd u. Komple prog ra mları hazırlama ve gerçekleştirmede, genel likle her yöne tim a l a n ı nda olduğ u g i bi, rasyonel hak ve ödevler bölüşümü, program çerçevesinde bütün sorumluluğu taşıyan ve çabaları uyumlaştı roh somut organların, somut kişilerin varlığı büyük bir önem taşı r. XXV. Kongre işin bu örgütsel ya nı üzerinde de özel bir dikkatle d urd u. Deney, üretimde en rasyonel yoğunlaşrrra ve uzmanlaşma tarzının, aynı za manda işletme eylemi nde etkinliği a rtırmaya , bili msel -teknik devri m i n ulaşımları ile sosya lizmin üstü nlükleri ni bir bütünde birleştirmeye olanak veren en yetkin örgütsel yapı biçiminin büyük ü retim birlikleri olduğu n u gösteriyor. 1976 yılı başlangıcına kadar Sovyetler Birliği'nde bu birliklerin sayısı 2.300·ü buluyordu. Bunlar bütün sanayi üretiminin yaklaşık bir çeyreğ ini veriyor. Yirmiden fazla baka n l ı k. işkolları yöneti minde iki ve ü ç halkalı idare sistemine i l işkin genel şemalar hazı rlamış ve uyg ula maya geçmiş bulunuyor. .. SSCB'de 1 976-1980 yılları halk ekonomisi gelişmesinin ana doğru ltuları belgesi. sa nayide bu gibi birlikler meydana getirme i şinin ••
884
tamamlanmasını, üretimde yoğun/aşma ve uzman/aşma, yönetimi iyileş tirme ve halkalar sayısı nı azaltma işine devam edilmesini öngörüyar. Köy ekonomisinde yönetim ve örgütleme sistemi yetki nleştiri liyor. Bu yılın Haziran ayında, SBKP Merkez Komitesi, « işletmelerarası kooperatif leşme ve ta rım -sanayi entegrasyonu temeli üzerinde tarı m ü retimini uz ma nlaştı rma ve yoğ unlaştı rmayı daha öte geliştirmeye d a i r» başl ı k l ı karar na meyi kabul etti. Böylece, kolhozlar-arası, kolhoz-sovhoz ve devlet kooperatif birliklerinin, aynı zamanda tarım malları üretme, işleme ve pazarlama tarım -sanayi kompleksieri n i n geliştiril mesi kararlaştı rı ldı. Son yıllarda, emekçiler, üretim araçları nın kolektif sahibi sıfatıyle ken d ilerine ta nınan hakların hayata geçi rilmesi bak ı m ı ndan daha büyük ola naklara kavuşuyorlar. Orneğ i n , planlama g i bi merkeszel bir yönetim işle vini ele alalım. Bugün yalnız yedi gösterge (mal ü reti m i hacmi, esas mal çeşitleri, kôr topla m ı , veri m l i l i k vb.) planlanıyor, öteki leri n hepsi kuruluş kolektifinin yetkisine bırakı lıyor. Artık planlama usulünün kendisi de b i r hayli değ işiyor; planlamada g it gide daha çok yerel g i rişim gözetiliyor. Baka n l ı k, k u rul uşa bazı kontrol göstergeleri veriyor. Bu göstergeler, kolektifte her işçi nin ve uzma n ı n et kenlikle katıldığı görüşmeler yapı l a rak tartışılıyor. Kol ektif iç olanakları a raştırıyor, bir « ka rş ı l ı k pla n » öneriyor. Bu plan da, bu d efa merkezsel organlarla birli kte tekrar görüşül üyor ve böylece her iki tarafça kabul edilen bir varya nt bulunuyar. B u a rtık uygulanmak üzere kabul edilen ke sin planı ol uştu ruyor. Kuruluşla rda elde ed ilen kôrdan ayrılan yerel fonlar meydana geti riliyo r : üretimi gelişti rme fonu, işçileri maddi bakımdan teşvi k fonu (primler v e aylıklara zamla �). kültürel v e yaşamsal k u ru l uş fonu (merkezsel kaynaklar dan sağ lanan ödeneklerin üstündeki harca malar). Bu fonları ya lnız ve yalnız kuruluşun kolektifi kullanabiliyor. Kuruluşla ra ve birliklere, materyal ve ham madde, takı m yapma ayg ıt ve donatı m l a rı sağ lama işlerini daha iyi yürütebil mek, mallarını daha elverişli kaşulla rda ü retebilmek vb. üzere, d iğer kurul uşla r ve tica ret örgüt leriyle dolaysız i l işkiler k u rma ve sözleşmeler yapma yetkisi veril iyor. Sürekli olarak ça lışan ü retim l e ilgili danışma, fikir değiş-tokuşu toplan ü retim i n yöneti mine katılmasının önemli bir biçimidir. Bug ü n Sovyet k u rul uşla rı nda böylece % 60'1 işçi olmak üzere yaklaşık 6 milyon kişinin katı ldığı 1 70 bin kada r ü reti mle i l g i l i da nışma toplantısı eylem gösteriyor. Bu topla ntı l a r, pla nlamadan paza rlamaya kada r bütü n ü reti m sorunlarına i lişkin tavsiyelerde bulunuyor. Deney, bu tavsiyelerin % 80'i kadarı n ı n dikkate alındığını gösteriyor. tıları emekçilerin
SBKP XXV. Kongresi yal n ı z ekonomi yönetimini değ i l , aynı za manda tü müyle toplu msal i l işkiler yöneti mini daha fazla yetkinleşti rme yol larını be-
885
l ir/edi. Burada, Sovyet topl umu politik sistemini her yönlü geliştirme, yan i sosyalist devlet kuruluşunu yetki n leştirme, sosyalist demokrasiyi d a h a öte geliştirme, devletsel ve toplumsal yaşa mın hukuksal temel ini güçlendirme, toplumsal örgütlerin eylemini etkin leştirme sözkonusudu r. Toplum yönetimi sisteminin merkezinde, g el işmiş sosyalizm koşullonnda kılavuz edindiği eylem prensiplerini SBKP NK tarafı ndan XXV. Kongreye sunulan hesapverme raporunun ortaya koyduğu Sovyetler Birliği Kom ü n ist Partisi yer alıyor. Bilindiği gibi, sosya l izm sınıfsa l topl u mdur ve bu topl umda yönetim işi bir gereklik olarak politik, sınıfsal bir ka ra kter kazanıyor. Pol itik yaklaşım olmadan, şu veya bu tedbirin politik içeriği ve politik sonuçları belirlen- . meden, ne bütünüyle toplum, ne de toplumsal yaşa m ı n herha ngi bir olanı yöneti lebi l i r.
Parti, sosya l ist toplum un, devletin ve toplumsal örg ütleri n, bütün halkın yaratıcı eyleminin politik yöneti mini her bakımdan gerçekleştiriyor. Pa rti bunları n çaba ları nı birleştiriyor, eylemi n i uyumlaştırıy6r ve tek hedefe yöneltiyor. Ve bunu, kendi örgütleri eliyle, fabrika ve işletmelerde, yapı öbeklerinde ve bili msel kurumlaf'da, kolhozlarda ve sovhozlarda çalışan komünistler eliyle yapıyor. Pa rti, topl u m u yönetmekle, devlet, i ktisat ve toplum örg ütlerinin yeri n i a l m ı ş olmuyor, bunların g irişimini geliştirmek i ç i n elinden gelen h e r şeyi yapıyor, bunları eylem lerinde elden geldiğince daha etki n olmaya yönelti yor, yapmakla ödevii oldukları işin ola nca sorumluluğunu yükümlenmele rini sağ la maya ça lışıyor. Pa'rti bu örg ütlere kumanda etm iyor, kendi büyük sayg ı nlığı na, büyük deneyine, ortaya koyduğu örneğ i n g ücüne, geniş halk yığ ı n la rının desteğ ine daya narak ikna yoluyle hareket ediyor, devlet or ganları n ı n ve topl um örgütlerinin eyl emleri nde etkinliğin g eliştirilm'esin e yard ı mcı oluyor, g i rişimlerini her bakımdan teşvik ediyor. Kuşkusuz, parti, topl umsal yaşa m ı n bütün a la nlarında halk karşısı nda sorumluluk taşıyor, ama bu olanlar üzerinde kendine özg ü çalışma metot ve biçimleriyle, öncelikle isabetli kadro seçimi ve dağılı mıyle, parti ve devlet siyaset hattı nın gerçekleşti rilmesi üzerinde bu kadrola rı n örgütsel ve ideoloj i k yığ ı nsal çalışmalara dayanara k uyguladığı deneti mle etki yapıyor. XXV. Kongre çalışma zamanının çoğ unu, yasama kurumunu da ha' fazla yetki nleştirme, sosyalist hukuk d üzeni n i kökleştirme sorurtla rını her yönüyle işlemeye hasretti. H ukuksal kura l l a rı n toplumca ulaşılan yen i d üzeye uy gun hale getiri ldiği memnun iyetle kaydedildi. ilgili organlara, emek ve idare hukukunu daha öte yetkinleştirmeleri tal imatı verildi. M a l la rı n kali tesini yükseltme soru n l a rı n ı n çözümünü, sosyal ist disiplini g üçlendirmeye yard ı m ı hukuk normları n ı n daha etki n biçimde sağ layabil mesi için, ekono886
mik eylemi hukuksal açıdan düzenleme işini iyi leştirme g erekliğine de işaret edildi. Merkez Komitesi nin eylem raporu nda, yeni SSCB Anayasası tasa rısını hazırlama çalışma ları n ı n a na yönleri de bel i rlend i. ' Kongrede, Sovyetlerin ve diğer sosya list devlet organları n ı n, Sendikalar Birliğinin, Komsomol 'un ve diğer toplu msa l ö rgütlerin, yığı nsal haberleşme ve propaganda a raçları nın, tek sözle bütün sosya list toplum yöneti m sis temi halkaları n ı n ça lışmalarını daha fazla iyileştirme yolları n ı n anal izi yapıldı. �
G ü rcistan parti örgütleri nin ça l ışmaları hakkında, XXV. Kongrenin kabul ettiğ i prog ra mın ışığında pa rti eğitimi vb. konusunda SBKP Merkez Komitesi tarafı ndan kongreden sonra çıkarılan kara rnameler, Sovyet top lumu yaşa m ı n ı n başlıca ala nları n ı n yönetiminde bütün pa rti halkaları n ı n eylemini biteviye yetkinleştirme özeniyle dolud u r. Yöneti m tekniğ i , biçim leri, metodları ve a ra çları , ne kadar yetkin olur sa olsun, bu alanda ortaya çıkan soru nları n başa rıyla çözü mü, insanlara , yani yöneten iere ve yönetilen lere bağ l ı d ı r. Bu prog ra m, bilgi, deney ve kobil iyetleri son çözümde planları mızı n · yazg ısı nı belirleyen geniş emekçi yığ ı nları n ı n yönetime oktif katılması almadan hayata geçirifemez. Burada , sosya l ist demokrasiyi, emekçilerin topl umsal etkenlik ve g i rişkenliğini daha öte geliştirmen in, ü retim yönetimine katıl mala rı n ı g en işletmenin, sosyal ist yarışıarı n ı , emeğe kom ünistçe yaklaşma hareketini geniş ölçüde yaygı nlaş tırmanın, öncü deneyi yayma nın, neden ötürü onu ncu beşyı llığın a na ödev lerinden biri olarak tesbit ed ildiği kend iliğinden anlaşılıyor. L. i. Brejnev yoldaş, Avrupa Komü n ist ve işçi Partileri Konfera nsındaki konuşmasında şöyle ded i : " Bizim toplumsal gelişmemizin başa rı l a rı , ancak yığ ı n l a rı n serbest v e bilinçli yaratıcılığı sonucu olara k, yurttaşlık haklarını giderek daha aktif biçimde kulla nmaları ve toplu msa l yaşa m ı n her yönlü oluşma sına daha aktif biçimde katı l ma ları sonucu olarak olanaklıdır. Bu nedenle, komünizm kuruluşu yol unda daha ileri ha reket, mutlaka sosya list demok rasiyi de daha fazla gelişti rme hareketi olacaktı r. Pa rtimizin i lkesel siya sal hattı budur. G ü n l ü k yaşam ve ça lışmaları m ız da budur. » (o) Yığı nların yaratıcı aktifliğini toplamada, b u n u kongrece alınan kara r ların yerine getiri l mesine doğ ru yöneltmede, kend ilerine nice büyük kay nakların ve m ilyonlarca insan ı n emeğ i ni örg ütleme işinin havale edildiği yöneticilere önemli bir rol düşüyor. Kongrede belirtildiği üzere, çağdaş Sovyet yöneticisinin zorunlu nitelikleri, sosyal i stçe girişkenlik, yeni bilimsel ve teknik çözü mleri, emeğ i n ö rg ütünde ve yönetiminde öncü metodl a rı etkenlikle kullanma. ü retim rezervlerini yaratımla araştırma, değ işen gerek sinimleri d i kkatle gözetme, belirli kararları deri n bir vukufla ve pa rti açı sı ndan alabi l me, kollektifin eğ iticisi ve ü reti m i n örgütçüsü olma gibi çizgi lerd i r.
(5) " Pravda » gazetesi, 30 Haziran 1 976. 887
Yöneti min, örgütsel-teknik ve sosya l-ekonom i k olarak iki işlevi vard ı r. . Orgütsel-teknik işlev emek araçları ile bunları kullanan insanlar a rasında ta mamen bel irli bir yera l ı m ve etkileşmeyi gerektiren teknik ve teknoloji ile şu veya bu ölçüde « bağlıdı r». Sosyal -ekonomik işlevi, toplumsal .düze nin karakteri, üreti min güttüğ ü hedefler bel i rler. Biri nci işlevin ka rş.ıt top lu msal düzenl i ül kelerde (eğer bunlar ekonomik g el işme bakı mı ndan. yak laşık aynı düzeyde bulunuyorla rsa) bel irli benzer ya nları olabi l i r. Bu d u rum sosyalist ülkelere, yönetim alanı nda yararlı uluslara rası deneyi a l ı p uyg u lama olana ğ ı veriyor. V . i. Lenin, vaktiyle şöyle dem işti : « Sosya l izmin gerçekleştiri lme ola nağ ı n ı , bizim, Sovyet egemen liğini ve Sovyet yönetim örgütünü kapita l izmin en yeni i lerlemesiyle bağdaştı rma yolu ndaki başa n ları mız belirleyecektir. » (6) Yöneti min sosyal -ekonomik ya n ı na geli nce, burada, kuşkusuz, i k i sistem a rası nda hiç bir benzerli k yoktur ve ola maz. Bu böyledir, çünkü bu .a n lamda yönetim kaçı n ı l mazlıkla sınıfsa l karakterlidir. Ka pita lizmde yönetim sırf egemen m ü l k sa hipleri s ı n ı fı n ı n çıkarına işlemektedir. Bize, sasya ii st toplu m u muza gelince, yönetim sistemim izin genel a macı bu toplumda parti nin « H er şey i nsan için, insanın selômeti içi n » slog an ıyla formüle ettiğ imiz program i lkesi ta rafı ndan beli rlenmektedir.
(6) V. i. Lenin, Bütün eserleri,
888
c.
36,
s.
1 90.
Partinin ve halkın güvenilir pusulası Kurt
Hager
ASBP Politbüro üy e si
ve
MK
Sekreteri
Alman Sosyalist Birlik Partisinin 1 976 Mayısında Berli n'de ya pılan Kongresi, yeni parti program ı nı oybirliğiyle ve büyük bir heyecanla kabul etti. Progra m ı haz ı rlama komisyon u, Dokuzuncu Kongre tarafı nda n Parti M K Genel Sekreterl i ğ i n e seçi len E. Honecker yoldaşı n başka nlığı a ltında ça l ı ştı. E. Hanecker yoldaş tarafından kong reye sonulan M K eylem raporunda, yeni progra m ı n ASBP'n i n ilkesel hedeflerini beli rlediğine işaret edilerek şöyle deniliyordu : «Yeni prog ra m parti mizin savaşı mına komü nizm yol u nda a çı k bir yön veriyor. Prog ram birkaç beşyı l l ı k plôn dönemi boyunca bizim çalışmamızı beli rliyecektir. » (1) iX.
Bu progra m , SBKP XXV. Kongresinin ve diğer sosya list ül keler ka rdeş partileri kongrelerinin sonuçlarıyle birl i kte, önümüzdeki dönemde ASBP' nin teorik ve pratik eylemine temel olaca ktır. 'Pa rtimizin program tasa rı sı ASBP iX. Kongresinden dört ay önce yak laşık olarak 7 mi lyon tirajla yayı mlandı. Tasarı, pa rti mizin üye ve aday üyeleri tarafı ndan taban örgütleri nde, semt, bölg e ve i l parti konfera ns ıarı nda geniş ölçüde görüşüldü ve oybirliğiyle onaylandı. Bu görüşmelere, Demokratik Blok'a giren ve ASBP'yle dostça i lişkileri olan partiler, sendi ka örgütleri, emek kolektifleri ve nice partisiz emekçiler de katı ldılar. Prog ram komisyonuna, tasarıda düzeltme ve eklemeler ya pı lmasını istiyen 1 905 öneri gönderildi. B u öneriler dikkatle incelendi. 442 öneri, yapılan 1 25 düzeltme ve eklemeyle p rog ra ma yansıdı. Bu nedenle, progra m ı n , partin i n v e bütün h a l k ı n eseri olduğu h a k l ı olara k söylenebilir. Prog ram beş bölümden ol uşuyor : i. Dü nya halkları kapita lizmden sos yal izme geçişi gerçekleştiriyorl a r ; II. Demokratik Al manya Cu mhuriyeti' nde gelişmiş sosya list toplum kuruluşu ; ııı. Dış politika ve u l usal savunma alanındaki ödevleri ; LV. Gelişmiş sosyalist toplum kuruluşunun ve komü nizme g eçişiın yönetici g ücü olara k parti ; V. Amacı mız komünizm. ASBP'yeni p rog ra m ı nda, gelişmiş sosyal i st top l u m kuruluşunu daha öte götürme ve böylelikle yavaş yavaş komü nizme geçmeni n temel koşulları n ı ' hazırlama g i bi esin verici bir ödev ortaya koyuyor. Bu amaç reel v e top l u'msa l gereksinmelere uyg u ndur, çünkü DAC bugün gelişmesin i n yeni aşa masına g i rmiş bulu nuyor. Parti daha öte g eçilecek yolu ve stratej ik
(1) Bericht des Zentra l komitees der Sozialistischen Einheitspartei Deutsch . land an den iX. Parteitag der SED, Berichterstatter: Genosse Erich Honecker. Berlin, Dietz Verlag, 1 976, s. 6. 889
hedefi belirliyerek, emekçilere perspektif gösteriyor, reel ve iyimserl i k aşı hyan ödevler veriyor. Dokuzuncu Kongrenin kabul ettiğ i ASBP Programı nın ve d iğer belgelerin geniş emekçi yığ ı n l a rı tarafı ndan ca nlı bir ilgi ve onayla karşı lanması rastgele değ ildir. Bu yığı nlar sosya list yarışıarında birçok somut vaatte bulunarak ve yeni g irişim lere geçerek kong renin ka ra rlarını ya nkıladılar. Kapita list memleketlerde burjuva partileri ve bunları n ideolog l a rı, bu orada sağcı sosya l -demokrasinin temsilcileri, kapital ist toplumun geleceğ i soru nuna açık bir cevap verebilecek d uru mda değ ildirler. Bu da kolay anlaşılır şeydir, zira onlar geleceğ i olmıya n bir topl u m u savunmaktad ı riar. Bili n;ı sel öngörü temeli üzerinde topl umsal gelişmenin perspektiflerin i a paçık göstermeyi, gelişmiş sosya l i st toplum kurul uşu v e yavaş yavaş ko mü nizme geçiş ödevini ortaya koymayı ancak Marksist-Leninist öğretiyi k ı lavuz edinen ve devrimci işçi hareketi nin tarihsel deneyine, öncelikle de SBKP' nin deneyine daya nan pa rti başara bi l i r. Halklara, gösterdikleri ça balara yaraşık hedefi, ya ni barış, mutluluk ve gönenç koşulları içinde ayd ı n bir geleceği ancak sosya lizm gösterebi l i r. ASBP Prog ra mı, temel olarak, feoda l gericiliğe ve kapita l i st sömürüye karşı, em perya lizme ve mil itarizme, faşizme ve em peryal ist savaşa karşı Alman devri mci işçi ha reketi nin yüzyı l l ı k savaşım deneyine dayanıyor. Bel genin g iriş böl ümünde, ASBP'nin DAC işçi sınıfı n ı n ve emekçi halkının bilinçli ve örg ütlü öncüsü olduğ u, Komünistler Birliğ i'nin ve devrimci Al man sosyal -demokrasinin devrimci geleneklerini si mgelediği bel i rti l iyor : "ASBP, Alman Komünist Partisi nin davası n ı sürd ü rüyor ve anti-faşist dire niş savaşçıları n ı n vasiyetlerin i yerine getiriyor. Bu parti, Alman halkının tarih inde ilerici olan her şeyin mirasçısıdır. » tt) 1 946 Nisanı nda Komünist Partisi ile Sosya l-Demokrat Pa rtinin Alman Sosyalist Birlik Partisinde birleşmeleri tarihsel bir önem taşıyordu. Böylece işçi sınıfı n ı n devrimci temel üzeri nde birli ğ i n i n sağ lanması, toplu ve daya nışmalı, savaşım ateşleri nden geçmiş ve açık hedeflere sahip bir Marksist Leni nist pa rti nin ol uşturulması, Alman halkının tari hinde köklü bir dönü me, DAC'de g erçekleştiri len sosya lizme açık a nti-faşist, demokratik d�nü üşmlerin ve sosya list devri min ya p ı l a bil mesi için gerekl i kesin koşul ları yarattı. Mem leketimiz emekçileri nin kaza n ı m la rı prog ra mda açı kça ve kı saca belirti l iyor: " işçi sınıfı, köylüler ve d iğer emekçilerle bağ laşık olarak De mokratik Alma nya Cumhuriyeti'nin kişi liğinde kendi politik egemenliğini kurd u ve g üçlendirdi. DAC proletarya d i ktatörl üğ ünün bir biçimi olarak işçileri n ve köylü lerin sosya l i st devleti ni ya rattı. Marksist-Leninist öğ reti temeline daya nı larak başlıca üretim a raçları üzerinde mül kiyet i lişk i l erin i n
(2) Programm d e r Sozialistischen Einheitspartei Deutschl a nds, Berlin, Dietz Verlag, 1 976, S. 5. 890
devrimci yoldan yeniden kurul uşu sağ landı, sosya list topl umun sosya l , kül türel ve ideolojik sorunlarının çözümü için sağ l a m bir pol itik ve ekonomik temel meydana g etirildi. Sosya l g üven lik, bütün emekçi leri n yaşam düze yinin biteviye yüksel mesi, yen i b i l i ncin oluşması sosya l izm kuruluşunun başlıca sonuçları oldu. Demokratik Alma nya Cumhuriyeti'nde sosyalist dönüşümler seyri nde sosya list ulus al uşmaya başladı. ,. C) DAC'de sosyal ist topl umun kurulması, dü nya devri mci süreciyle, her şeyden önce sosyalizmin başa rılı gelişmesiyle ayrı l maz biçimde bağ lıdır. Sovyetler Birliği bu sü rece kesi n bir katkıda bulunuyor. ASBP Programında Büyük Oktobr Sosya l i st Devri m i ' n i n ve Sovyetler Birliği'nin H i tler faşizmi üzerindeki utkusunun evrensel -ta rihsel önemi en yaraşık biçimde d eğer lend i ri l iyor. Lenin'in Pa rtisi nin yönetmenliği altında gelişmiş sosya list top l u m u ku rmakta ve komü n izm yolu nda güvenle i lerlemekte olan Sovyet halkının çok büyük başarı ve kazanımları ayrıca bel irtiliyor. ASBP ulus lararası komünist hareketi nin proletarya enternasyonalizmi mevzi leri nde metanetle yer alan bir birliği olarak, daima tarihsel deney, yani DAC'de sosya l izmin başarılarının SSCB'yle ve d iğer ka rdeş sosya list ül kelerle yak ı n v e sarsı l maz bir bağlaşma v e işbirliği sayesinde elde edildiğ ini gösteren deneyi kı lavuz ediniyor. Bu nedenle, ASBP Programı'nda partimizin poli tikası nın değ işmez ilkesi şöyle ta nımlanıyor : «Alman Sosya list Birlik Par tisi, yeni topl umu kurmada Sovyetler Birliği Kom ünist Partisinin ve diğer kardeş parti lerin edindikleri deneyden yararlanıyor. SBKP ve Sovyet hal kıyle sarsı l maz dostluk ve işbirl i ğ i sosyal ist Demokratik Almanya Cumh uri yeti için güç kaynağı ve gelişme temeli oldu, ol uyor ve olaca ktı r. ,. ('o) Prog ra mın birinci bölümü nde, sosya l izmin ve bütün a nti-emperya list g üç lerin g itgide artan etkisiyle ve yeryüzünde güçler dengesin i n sosyalizm, barış ve demokrasi ya ra rına daha öte d eğişmesiyle bir yandan DAC'de sosya lizmin gelişmesi içi n de elverişli koşullar yaratı ldığına işaret edi l iyor. Yeni progra m ı n il kesel hüküm leri ASBP V i i i . Kongresi kararları n ı n yerine geti rilmesine il işkin olumlu sonuçlara dayanıyor. 1 97 1 - 1 975 yılları döne minde, DAC işçi sınıfı, kooperatif üyesi köyl üleri , aydı nları , kad ı nları ve gençleri kayda değer emek başarı ları elde ettiler. Beşyı l l ı k plônın yerine geti ri l mesi ve aşılması sayesinde, ülkenin ekonomik g ücü artırıldı, halkın maddesel ve kültürel yaşam düzeyi bir hayli yü kselti ldi. Ekonomik ve sos yal politikada birl i k, yığ ınları n yaratıcı aktifliği, emekçi lerin gi rişimlerini yayg ı nlaştı rma nın güçlü etkeni oldu. Yu rttaşlarımız, ASBP'nin izledi ğ i poli tika nın v e t ü m eyleminin h a l k ı n selô metini ama çladığına kendi deney leriyle inanıyorlar. Cumhuriyeti miz bugün ekonomisi d i na m i k bir gelişme gösteren, bilimde, eğ itim ve kü ltürde bir hayli yüksek d ü zeye ulaşmış bulunan sağ lam bir
e) Prog ra m m der Sozialistischen Einheitspa rtei Deutschla nds, S. 7. (") Yine orda, s. 8. 891
sosyalist d evlettir. DAC egemen devlet olarak geniş bir u l uslararası takdir görmektedi r. BMT'nin ve onun uzmanlaşmış örgütlerin i n üyesidir. Mem leketi miz barışın güven a ltına a l ı n masına yapıcı bir katkıda bulunmakta ve barış içinde yanyana yaşama politikası g ütmektedir. Memlekette ve uluslara rası olandaki bütün bu değ işimler ASBP yeni progra m ı nda ya nsıtı lmaktadır. Program, ta rihsel kaza nım ları, DAC'nin topl u msal gel işmesinde ulaşılan düzeyi çıkış noktası yapara k, önümüzdeki dönemi n ödevleri ni açıkhkla bel i rliyor. Daha öte gelişmiş sosya lizm kuruluşu, progra mda, köklü politik, ekonomik, sosya l , tinsel ve kültürel değ işimler ta rihsel süreci olarak n ite l en iyor. Bu süreç .. bütün üstü nlükleri n ve itici g üçlerin, topl u msal yaşa mın bütün alanları n ı n , ü retim g üçlerinin, üreti msel, sosyal ve politik iliş kilerin, bilimin, eğ iti m-öğ reti min, sosya l ist ideo l oji ve kültürün, tü m ça lış ma ve yaşa m koşulları kompleksi nin ve aynı zamanda memleket savun masının pla nlı olarak yü ksek düzeyde gel iştiri l mesi »ni (5) gerektiriyor. Doğal olarak, gelişmiş sosya list topl u m aşaması nda sosya lizmin bütün yasa l l ı k ve bel irtileri yürürl ü ktedir. Ama bu aşama, sosyalizm kuruluşunun başlang ıç dönemine kıyasla, daha yü ksek düzeyde üretim güçleri gel iş mesiyle, sosyal ist üretimsel ve d iğer bütün toplumsal ilişkilerde daha yük sek derecede bir olgunlu kla ayrı mlonır. V. i . Lenin, sosya lizmin ölü, donuk, sürgit doğduğu g i bi ko lon d u ruk bir şey olmadığ ını belirtiyor, bunun .. halk çoğ u nluğun un, sonra do tüm halkın katı lı mıyle bütün toplumsal ve bi rey sel yaşam ala nları nda süratl i, gerçek, yığ ı nsal ha rekete nerdeyse başlan gıç olmakla » (G) ayı rdedi leceğ ini söylüyordu. Tarihsel deneyin gösterdiği üzere, sosya l izmin gelişme sürecinde bir basa makto n diğeri ne g eçişler objektif olarak gerekl idir. Sosyal ist ü retim i l işkileri n i n üstü n gelmesinden sonra hemen komünizm kurul uşuna, sın ıfsız topl u m u kurmaya geçilemez ; daha önce gelişmiş sosyal ist toplumun kurulması gerekir. ASBP Progra mı, ardıcd olarak, komünist toplumsal gelişme aşamasının iki safhası arasında donuk ve hareketsiz bir sınır olmadığı d üşü ncesini çıkış noktası yapıyor. .. Amacı mız komünizm» böl üm ünde şöyle deniliyor : « Ko m ü n izmin maddi -tekn ik temeli n i n yaratı l ması, sosya l ist toplumsal i l iş ki lerin komünist toplumsal i lişkilere dönüştürülmesi ve komün ist b i l i ncin g el iştiri l mesi gelişmiş sosya l ist toplumu kurma sürecinde hazırlanır. Geliş miş sosyalist toplumu kurma ve komünizm kuru l uşuna geçiş tempolarını milyonlarca şehir ve köy emekçisinin emeğ i, bilinçiiliği, yaratıcı girişken l i ğ i ve eylemlerinde örgütl ü l ü k derecesi bel irler. » (7) Komünist topl u m aşamasın ı n iki safhası arasındaki ayrı mların o n o çizg i leri üzerindeki çö zümleme, aralarında, yukarıda belirttiğimiz g i bi, kesin bir ayrı m çizg isi
(5) Programm der Sozialistischen Einheitspartei Deutschl a nds, S. 1 9. (6) V. i. Lenin. Bütün eserleri, c. 33, s. 99- 1 00. (1) Progra m m d er Sozialistischen Einheitspartei Deutschlands, S. 75. 892
olmadığ ı nı gösteriyor. Bundan ötürü, gelişmiş sosyalist topl u m u n bütün elemanları n ı n gel işti rilmesi aynı zamanda en yü ksek safhaya, komünizm safhasına derece derece geçiş için gerekli ana koşulların yaratı l ması sürecidir. Progra m ı n bir bölü m ü nde g elişmiş sosyalist toplu m u n ana çizgi ve öl çütleri on madde h a l i nd e formüle edil iyor. Bu bölüm ASBP'nin teori ala nında ve sosyalizm kurul'uşu yönetim i n e ilişkin pratik eyleminde büyük bir başarıdır. Buradaki hüküm ler, bütünüyle hem birinci safha n ı n özel liğini, hem d e tek komünist toplu msal gelişme aşamasının birinci ve ikinci saf haları a rasındaki ka rşı lıklı il işkiyi ya nsıtan esas toplumsal sü reçleri n bilim sel analizinin son ucud ur. Progra mda şöyle deniliyor : «Gelişmiş sosya list topl um, sosya l izmin ,her şey hal k ı n selAmeti, işçi sınıfı nı n, kooperatifçi köylülerin, ayd ı nların ve d iğer emekçileri n menfaatleri için' belg isiyle ta nımlanan a n l a m ve özü nü iyice belirtmek üzere, gereken bütün maddeseL. sosyal, ekonomik ve i d eo lojik-politik koşulların yaratı l ması demektir. » (8) Ayrı ca, parti nin daima halkın çıkarları nı gözeterek ha reket ettiği ve bundan böyle de ola nca gücünü bunun için, « emeğ i n g id erek artan sonuçla rı nın, üreti mdeki başa n l a n n , bilimsel-teknik ulaşı mları daha geniş ölçüde uygulamanın işçi sınıfı na ve bütün d iğer emekçilere yarar sağ la ması, halkın yaşa m düze yinin ve kü ltü rünün biteviye yükselti l mesi, tinsel yaşa m ı n ı n zenginleşti ril mesi » (9) i çin harcayacağı bel irtil iyor. ASBP iX. Kongresi parti politikası nın değ işmez prensipini yeniden doğ rulamış bulunuyor. Bu prensip, eko nomik ve sosyal pol itika n ı n birliğini, Sekizinci Kongrede işaret ed ildiği üzere, sapmaksızın gerçekleşti rmeye çalışma ktır. Bu da, parti mizin, üre timde yü ksek gelişme ve etkinliği artırma uğrunda savaşıma sadece ken d i ne dönük bir amaç gözüyle değ i l , emekçilerin ça l ışma ve ya şama koşul ları n ı sistemli olarak iyileştirmeyi sağ lama etkeni gözüyle baktığ ı anlamına gel iyor. ASBP Programı nda partimizin en ö nemli sosyal-politik ödevleri formüle edil iyor. Bunları şöyle sıra l ıya biliriz : 1 980 yılı na kadar konut soru n u n u çözmek ; çalışma koşulları n ı , sağ l ı k v e iş güvenliği ted birlerini p l ô n l ı biçi m de iyileşti rmek ; iş ü cretleri kanusunda yüksek emek göstergelerine ulaş mayı ve en az ücreti sü rekl i artırmayı amaçlayan bir politika gütmek . . . Bundan başka, ücretli izinleri n işine göre işlem ya pılarak da ha öte artı rı l ması ve yavaş yavaş 40 saatl ik iş haftasına g eçil mesi ; ailelere yardı mda bulunulması, ana ve çocuk esirgeme önlemleri n i n daha da genişletil mesi ; emektar işçilere ve bütü n yaşlı yu rttaşlara kültürel, sosyal özen i n ve sağ l ı k yardı mları n ı n iyileştirilmesi ; sağ lığı koruma işleri n i n d urmadan yetkin leş tiril mesi ; doğal çevreyi koruma önlemlerinin iyileştirilmesi öngörüıüyor.
(8) Progra m m der Soziol istischen (9) Yine orada, s. 22.
Einheitspo rtei
Deutschlands, S. 1 9-20. 893
Bütün bu önlemler halkın iyil iği içindir ve sosya lizmin özü nü yansıt maktadır. Sosya l ist toplumda üretim araçları üzerinde toplumsal mülkiyetin kök leşmesi sayesinde, başka sın ıfların emeğ i n i n meyvalarını beni msiyebilecek hiç bir sınıfın varlığına olanak yoktur. Bu toplumda, ulusal gelirin bireysel tüketime ayrı l a n böl ümünden şu veya bu yurttaşın ne kada r pay a lacağ ını belirleme ölçüsü emeğ i n nicelik ve niteliğidir. Emeğe göre ödeme prensipi sosyal izmde dağıtı m ı n ana i l kesidir. Bu nedenle, programda bunun sis tem l i olarak gözetil mesi gerekliği özellikle belirtil iyor. Emekçilerin yaşam d üzeyinin sü rekl i yükselt i lmesi, sosyal ist işletmecili. ğin yüksek bir ü retkenliğe u l aşmasını ve kararlı gelişmesini gerektiriyor. Sosyal i st ekonom i n i n yüksek gelişme tempolarına u laşması n ı , emeğin ve rim l i l i k ve etkinliğini sağlayan başlıca etken sosyal ist üreti mde yeği nleş ti rmed i r. Prog ra mda belirtildiği üzere, « ü reti mde yeğ i n l eştirme, halk eko nomisinin veri m l i l i ğ i n i n artmasına olanak veriyor. Bu, halkın yaşam d üze yini yükseltme ve aynı zamanda DAC'de sosyal izmin maddi -teknik temelini ::furmadan modernleştirme ve genişletme, yavaş yavaş kom ü n izme geçiş temel koşul ları n ı yaratma ba kımından zorunludur.» (10) ASBP iX. Kongresi, dış ekonomik il işkiler alanı nda, koşul l a rı n hayli kar maşıklaşmasına kaşrın, maddi -teknik temeli daha fazla genişletme önko şul ları n ı n genellikle elverişli olduğ u n u tespit ediyor. Sekizinci Kongreden beri halk ekonomisi boyutları epey büyüdü, toplumsa l ü reti m i yükseltme ola nakları arttı, halk ekonomisinde genellikle daha dengeli ora n l a ra ulaşıldı. Cu mhuriyetimiz bugün büyük sayıda vasıflı işçileri ve m ü hendis Ieriyle kayda değer bir bilimsel pota nsiyle sa hip bulunuyor. Memleketimi zin sosyalist ekonomik entegrasyon çerçevesindeki işbirliği, özellikle Sov yetler Birliği'yle işbirl iğ i d urmada n genişl iyor. Dü nya ekonomisinde DAC sağlam bir yer tutuyor. Bütün bunlar d i kkate a l ı na rak, ASBP Progra m ı nda, maddi -tekn i k teme l i n daha fazla yetkin leşti rilmesi için, yerli enerji ve ham madde kaynakları temelini genişletmek için, i ki ncil madde ve h urda l a rı n etk i n l i kl e kullanıl ması, materyal lerde tasarruf gözetilmesi için, sa nayi ve köy ekonomisinde üretim teknik tem elinin kökten yeni l en mesi, halk ekonomisi tarım-sanayi kom pleksi yaratı l ması için somut ödevler ortaya kon u l uyor. Program, bilimsel -teknik i l erlemeye, yeğ i nleştirmenin ona etkeni, bütün d iğer sorunları n çözümünün kesinlikle bağ lı olduğu etken rol ü n ü veriyor. Programda, bundan ötürü, temel ve pratik a raştırmaların, aynı zamanda bili msel a raştırma alanında EVK üyesi ülkelerle koo peratifleşmeni n büyük önemine işaret ed il iyor. Prog ra m, bilginleri, doğ a bilim, teknikbilim (fen) ve toplumbilimleri a rasında eylembirl iğine yöneltiyor. Bili msel a raştırma ları n en önemli sorunlarının çözümünde güçleri yoğ u nlaştı rmayı, g üçbirl iğ i
(10) Progra m m d er Sozia l i stischen Einheitspartei Deutschlands, S. 26-27. 894
yapı l masını. bilim ile üreti m a rasındaki ilişkileri n sağ l a mlaştı rı l masını. bili msel çalışma sü reci nde a maca yöneli k bir yağ u nlaşma sağ lanmasını. aynı zamanda yü ksek okullardaki öğretimde n iteliğin a rtı rı l masını istiyor. Bir başka deyişle. bilimsel-teknik a ra ştırmalar d üzeyinin daha da yükseltil mesi. h a l k ekonomisinde ulaşılan sonuçlardan d a h a dolgun v e ekonomik bakı mdan etkin biçimde yararla nılması sözkonusu oluyor. ASBP Programı nda. sosya list ekonomik entegrasyonda daha ileri gidil mesine. Sovyetler Birliği. Çekoslovakya. Polonya ve diğer kardeş sosyal ist ü lkelerle kooperatifleşme ve uzmanlaşmaya büyük bir önem veriliyor. Eko n omik ve sosyal politika alanında yöneldiğ imiz hedefleri. büyük ölçüde. sosyalist topl u l u k ül keleriyle uzun vadeli mal a l ı şverişi ve bilimsel-teknik i şbi rliği anlaşmaları sayesinde bel irliyebilmiş bulunuyoruz. Sosyal ist üretim ilişkilerinin arkadaşça işbirliği ve yqrd ı mlaşma ilişkileri olarak yetkinleştiril m esi. kolektivizmin g üçlendiri l mesi gelişmiş sosyalist toplumu k u rmanın önemli bir karakter çizgisidir. Bununla birlikte. prog ra � da belirti ldiği üzere. işçi sınıfı n ı n ve bu sınıfın Marksçı-Leninci parti sinin yönetmenlik rol ü artmakta. send ikaları n eylemi g itgide daha büyük bir önem kazanmaktadır. Gelişmiş sosya list toplumda topl u msal ilerlemenin başlıca pol itik ve sosyal g ücü işçi sınıfıdır. Bu memleketimizin sayıca en büyük sınıfıdı r. Bu sınıfın gelişmesinin ana vasfı. pol itik ve mesleksel olgunluk d üzeyinin daha fazla yükselti l mesid ir. Programda şöyle denil iyor: « ASBP. işçi sını fı nın ideolojik-politik gelişme düzeyini. emekçilerin politik ve mesleksel niteliğini sistemli olara k yü kseltmeye çalışıyor. Bu yöndeki çaba lar. kafa ve kol emeğ i a rasındaki esaslı ayrı mların yavaş yavaş g iderilmesine yar dı m ediyor. ( 11) ..
Memleketimizde işçi sınıfı. kooperatif üyesi köylü ler. ayd ı n l a r ve d iğ er emekçi taba kaları arasında yakın ve sağ lam arkadaşlık ve yaratıcı işbir l i ğ i i lişkileri kuru l d u. Bunların temeli, sosyal i st ekonomik sistemidir; sos yalist mülkiyet i lişkileri ve emekçilerin sosya list bili ncid ir. ASBP Prog ra mı. gelişmiş sosyalist top l u m kuruluşu sürecinde kooperatif üyesi köylüler sını fı nın. ayd ı n l a rın. esnafla rın. kadınları n ve g ençlerin rol ünü ve gelişme perspektifleri ni karakterize ediyor. Progra mda. topl umsal sınıf ve tabaka ların yakınlaşmaları n ı n tarihsel bakımdan yasal bir sü reç olduğu beli rti l i yor. Bu yakı n laşma. « Marksist-Leninist dü nya görüşü ve işçi sınıfı n ı n ideal leri temeli üzerinde partinin yönetmenliği a ltında oluşuyor. Yakı nlaşma halkın moral-politik birliğ i n i n g üç l enmesine yol a çıyor ve sosya list yaşam tarzının gelişmesiyle bağdaşıyor. (12) ..
Bu süreçte sosya list d evlet önemli bir rol oynuyor. ASBP Programı. bu devleti. tüm halkın çıkarları nı d ile getiren proletarya d i ktatörlüğü biçim-
(11) Program m d e r Sozialistischen Einheitspartei Deutschlands. S. 38. (12) Yine orda. s. 39. 895
lerinden biri olarak ta n ı m l ıyor. Bu devlet. topl u mda üretim güçlerinin plônlı gel işmesini yönetme. bilimsel -teknik ilerlemeyi teşvik etme ve emek üreti ken liğini durmadan artı rma. sosya list üretim ilişki leri ni gel iştirme. hal kın öğrenim ve kültü r d üzeyini. emekçilerin sosyalist bilinç d ü zeyini yük seltme. sosya l - politik problemleri çözme ödevlerin i yerine getiriyor. Sos ya l ist devletin işlevleri çerçevesi ne. yurt savunmasını örg ütleme ve sosya l ist düzeni sağ lam bir savunu güvenliği altına a l ma. toplumsal ve kişisel mül kiyeti. yurttaşları n hak ve özg ürlüklerini koru ma. SSCB ve d iğer sos ya l i st topluluk devletleriyle işbirliğini gel iştirme. DAC'nin egemenliğ i n i gara ntileme v e emperya lizmin sosyal izme kastedebilecek h e r kıyıcı dav ra nışının yol u n u kesme ödevleri de g i riyor. Progra mda barışın korunma � ınq ve güçlenmesine. sosya l izmin savunulmasına hizmet eden dış politika n ı n ta nımlanmasına özel bir böl üm ayrılıyor. ASBP Progra mına göre. sasya l i st devletin ana g elişme dağru ltusu,' sos ya list demakrasiyi daha öte yayg ı nlaştı rma ve yetkinleştirmedir. Devlet işleri ve ekonomi yöneti mine yu rttaşları n katı l ı mı. emekçilerin geniş sosyal aktifliği. tü müyle. gelişmiş sosyalist topl umun bel irti leridir. Bu olağanüstü haklar. aynı zamanda d iğ er politik özg ü rlükler. sosyal haklar (çalışma. din lenme. parasız eğ itim ve sağ l ı k yardı mlarından yara rlanma ; yaşl ılık. hasta l ı k veya işgörürlüğ ü yitirme hal lerinde maddesel yard ı m g örme hak ları) sosya list devletçe g a ra ntileniyor. Prog ram. ı rksa l ve ul usal il itkin� li klerine. d ünya görüşü. di nsel inanç ve sosyal d urum ayrımlarına bakı l maksızın. yu rttaşları n h a k eşitliğini. aynı zamanda bütün devlet. ekonom i ve kültür hayatı alanları nda erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olduk ları n ı bel irtiyor. «Gelişmiş sosyalist top l u m geniş yığ ı nların sosyalist bifinç düzeyini daha fazla yükseltmek. onlarda Marksist-Leninist dü nya görüşü ve komünist a h lôkı oluşturmak. sistemli olara k benciliğin. bi reyciliğin ve d iğer bur juva ideolojisi belirtilerinin kökünü kazı maktır (13) Prog ra mda buna da ya n ı larak. eğiti m-öğ retim ve kültür soru nları. sosya list yaşam tarzı nı ge liştirme problemleri üzeri nde özel bir d ikkatle d uru luyor. Programda. özel l ikle. tek sosya list eğ itim sistemi n i n. yani özü genel öğ renim pol iteknik ortaokulunda oluşan sistemi n bundan böyle de geliş ti ri leceğine işaret edil iyor. Gençliğin komü n i st eğ itimi. Marksist d ü nya görüşünü oluşturmayı. yüksek bir öğ renim düzeyi kaza ndırmayı ve üre.t ici emeği bağdaştıra n çok yönl ü bir süreç olarak ele a l ı nıyor. Kom ü n i st eğitim. gençl ikte yaratı mlı düşünme a l ışka nl ı kları oluşturmayı, genç ku' şağı sosya lizm ve kom ü n izm kuruluşunun büyük soru n la rı n ı çözmek üzere hazırlamayı gerekti riyor. Gelişmiş sosya list toplum yüksek bir kültür düzeyiyle ayrı m ıanıyor. ASBP Progra m ı , gerek çalı şma a la n ında ve serbest vakitlerde, gerekse d oğ a l
(1:3) Programm der Sozialistischen Einheitspartei Deutschla nds, S . 2 1 . 896
çevreyi koruma ve bayındır hale getirmede ola nca genişlik ve çeşitli l iğ iyle sosyalist kü ltürü n yayg ı nlaştırıl ması, kültürel kalıtı m ı n benimsenmesi, sos yalist gerçekçi sanat ve edebiyatın geliştiril mesi gereği n i beli rtiyor. Progra m ı n özel bir bölümü, gelişmiş sosya list topluma özgü yaşam tarzı i l e kişisel a h ldk ve davranışın daha öte oluşturulmasına ilişkin problem lere ay'rılıyor. Sosyçlist yaşam tarzının kökü sosyalist üretim tarzı ndad ı r. Emek ve özellikle işçi sınıfı n ı n eyl emi, yaşam ı n, i nsan yeteneklerin i n en dolg u n biçimde kend ini gösterme alanıdır. Dürüst ve iyiniyetli çal ışma, toplumsal sorunları n çözüm ü n e aktif olara k ka,t ılma, i nsanlar arasında sosyalist ü retim ilişkileri n i n karakterin e uyg u n Ye n i i l işkiler kend iliğinden oluşup yerleşmez. B u n u n i ç i n etki n b i r ideo lojik-pol itik parti, devlet ve toplumsal örgütler çalışması, programda denildiği gibi, aynı za manda sosyal izme yabancı olan ve sosyalist top l u m u n mora l atmosferine ol umsuz etki ler yapa n olgu lara karşı yönel ik bir çalışma gereklidir. Sosya list u l usal kültürün daha öte g �lişip yaygı nlaşması ve yaşam tar zının yetkinleşmesi, DACde sosyalist ulusun gelişme sürecinin önemli bir ya:nıdır. Bu ulusun ka rakter çizgileri n i işçi sın ıfı belirl iyor. FAC politikacı ve ideologları n ı n «Al man soru n u »nun bunda n böyle d e « g ü ndemde» kal dığı, « ulus birl i ğ i ..n i n korunması g erektiği yolundaki teraneleri, bizim mem leketi mizde sosyalist u l usun gelişmekte olduğu ve DACnin sosya l ist uluslar topluluğunun ayrı lmaz bir parçasını ol uşturduğu gerçeğ ini değiş tiremeı. Sosya list DAC ile kapita l ist FAC arasındaki il işkiler, ASBP Prog ra mında işa'ret edildiği gibi, a ncak «topl umsal düzen leri ayrı egemen dev letlerin barış içinde yanyana yaşa ma prensipleri ve u luslararası hukuk kura l ları temeli üzerindeki ilişkileri .. olarak gelişebilir. (14) Yeni program ASBP' nin sürekli bir dönem boyunca izl iyeceği genel hattı belirl iyor. " Parti nin ödevi, Demokrati k Alma nya Cumhu riyetb,nde bili msel temele dayalı bir strateji ve taktik gereğ i nce politik-toplu msal gelişmeyi yönetmektir... (15) Progra m, parti n i n ideolojik-politik çalışma, parti i ç yaşa mını yetkinleştirme, bütün toplumsal g elişme a la n la rı üzerinde yöne timsel ve örgütsel etki yapma doğrultuları n ı belirl iyor. «Alman Sosyal i st Birlik Pa rtisinin başarı lı ça lışması nın olağanüstü önemli temeli, işçi sını fıyle, kooperatif üyesi köylü ler/e, ayd ı nlarla ve diğer bütü n emekçileri e g üvenç temeline dayalı olan i lişkilerid i r. Pa rtiı emekçilere öğretmenl i k ede rek ve kendisi de onlardan öğrenerek i l er/ iyor. Parti halkın ôdil g ücüne i na n ıyor. . (16) ASBP Progra mı, her komünisti, daima kendi sosya l ist ana yurdunun çıkarları nı gözeterek hareket etmekle, bütün çalışması nda baş kalarına örnek olmakla, insa n l a rı n kalplerine ve dimağla rı na sosyal ist .
(14) Prog ra m m der Sozialistischen Einheitspa rtei Deutschla nds, S. 62. (15) Prog ra m m der Sozialistischen Einheitspa rtei Deutschla nds, S. 65. (Hi) Yine orada, S. 69. 897
yurtseverl ik ve proletarya enternasyonalizmi fiktirlerin i taşımakla yüküm ı üyor. Proleta rya enternasyonalizmi (SBKP ve d iğ er bütün komü nist ve işçi par tileriyle ka rdeşçe birlik ve daya nışma) yüce fikriı ASBP Progra m ı na baştan başa sinmiş bulu n uyor. Partim iz, Marksizm- leninizm ve proletarya enter nasyonalizmi temeli üzerinde d ünya komü nist hareketinin biırl ik ve daya nışmasını güçlendirmeye çalıştığını, her za man emperyal izme karşı, barış ve sosyal i lerleme için savaşım yürüten güçlerin birlik olmaları isteğ iyle hareket ettiğ iniı açıklıyor. ASBP, Avrupa komünist ve işçi partilerinin Berl i n Konfera nsı n ı n başarıyle yapılmasına katkıda b u l u nd u . Parti miz, bu kon feransın ortak sonuç belgesinin beliırled iği Avrupa ve bütün dünyada ba rış, g üvenl i k ve sosyal i lerleme hadefierine ulaşılması için bundan böyl e de aktif olarak ça lışacaktır. Unutulma malıdır ki, g el işmiş sosyalist toplum, em perya l izmle aktif sı nıf sal savaşım, bütün önem li topl u msal yaşam alanla rını kapsıyon bir sava şım koşulları nda kurul uyor. Sosya l izm ve bütün a nti-em perya lilSt güçler, emperyalizmi, değ işen g üçler dengesin e g öre hareket etmek, toplum sal sistemleri ayrı devletlerin barış içinde ya nya na yaşa maları pren si pleri ni gözetmek zorunda bırakabildiler. Ana gücü Sovyetler Birliği olan sosyalist topl uluk devletleri nin ortak stratejisi, « soğ u k harp »ten barış içinde yanyana yaşamaya yönelişi dönüşsüz kıl maya, sosya lizm ve komü nizm kuruluşunu sürdü rmeye elverişli dış pol itika koşul l a rı yara tıl masını hedef tutuyor. Ama barış düşmanı em perya l i st çevreleri n, ger ginlik aza i ı m ı sürecinde kaydedilen i l erlemeyi yoketme yol u ndaki dikine denemeleri, bizim sürekli ça ba lar ha rca mamızı, yüksek bir uyanı klık gös termemizi ve atılgan bir ideolojik savaşım yürütmemizi gerektiriyor. ASBP Progra mı, DAC komün istlerini, ideoloji cephesinin aktif savaşçı ları ol makla, Marksizm -leninizm devrimci fikirlerin iı propaganda etmekle ve bütün bel irtileriyle emperya lizmin ideoloji ve pol iti kasına karşı sava şım yürütmekle yükü ml üyor. Dokuzuncu Kongre, burjuva ve revizyonist görüş lere, a ntil- komünizme, a nti-sovyetizme ve m i l l iyetçiliğe karşı bundan böyle de kesin bir d iren iş gösteril mesi çağrısında bulunuyor. Kongre, em perya lizmin en gerici güçlerinden, yumuşama düşmanlarından ya na geçen Maoizm politika ve ideolojisine karşı da kesin bir savaşıma çağ ı rıyor. ASBP Programı, MarksilZ m-leninizmin yaratımla uyg u l a n ı p geliştirihıe sine katkıda b u l unuyor. Bu program, DAC'de işçi sınıfı nın ve bütün emek çileri n çıkarlarını dile geti riyor. Prog ra m, ASBP MK Genel Sekreteri E. Honecker yoldaşın bel irttiğ i g i bi, " bütün halk için bir pusula olup, hal kı mızın sosya list bugü n ü n ü ve komünist ya rınını kurma çalışmaları n ı n dev pıônıdır. » (li)
(Ii) Bericht des Zentra l komitees der Sozia l istischen Einheitspa rtei Deutsch la nds an den iX. Parteitag der SED, S. 1 39. 898
Yığın hareketinin öncü rolü Andre Vieuguet Fransız Komünist Partisi Politbüro üyesi Yığınsal Marksist-Leninist partinin kuruluşu problemlerine ilişkin görüşlerin ortaya konulduğu, komünistlerin parti saf larını genişletip güçlendirme savaşımlnda edindikleri somut deneyin anlatıldığı yazı dizisine devam ediyoruz. (0) Aşağıda, Fransız Komünist Partisi Politbüro üyesi Andre Vieuguet ile «Barış ve Sosyalizm Problemlerlı" ıtalyan
Komünist Partisi temsilcisi olan
dergisinde
Michele Rossi'nin
aynı konudaki yazılarını bulacaksınız.
Fra nsız Komü nist Partisi XXi i . Kongresinin kara rl a rı , Fra nsızların büyük çoğ u n l u ğ u n u n ortaya attı kları « Memleketiımiz için nasıl bir top l u m gerek lidir ve bu topl u m nas�1 k u ru l mal ıdır?» sorusuna komün istlerin verd i kleri esaslı cevabı oluşturuyor. Kongrece oybirl iğ iyle ka bul edilen belgede şöyle den i l iyor: « Biz komü nistler bu yeni topl u m u n sosyal ist topl u m olacağ ı na inanıyoruz. Biz b u n u söylemekle ütopyacı bir iıdea l i ileri sürmüş olm uyor, kafa m ızda tasa rladı ğ ı m ız keyfi bir k u rul uşu dayatmak istemiyoruz. Hayı r ! Bizim hedeflerim iz, emekçileri m izin g ereksin meleri n e ve özlemlerine, bugünkü Fransa'nın ola naklarına ve koşu l l a rına uyg u nd u r. » (1) Bizce, bu yeni düzeni n (da ha ad�l, çok daha büyük g üvenlik veren ve daha insancıl olan düzen) kurulmasına, birleşebildikleri ta kdirde, bütün ayrı lıklarına bakı l maksızı n, memleketimizin tüm işçi, demokratik ve u lusal güçleri yardı m edebilirler. Bu g üçleri'n gerçekte çok çeşitli oluşu, her biri nin özel bir katkıda bulu n ma sı olanağını sakl ıyor. Bu da Fra nsız hal kının birleşme ve dayanışması üzeri nde olumlu etki ler yapacaktır, çünkü g itgide daha büyük sayıda erkek ve kad ı n yurttaşımız çıkarları nın işçi sını fı nın benimsediği hedeflere uyg u n d üştüğ ünü anlamaktad ı r. Fransız komünistleriı, XXI I . Kong rede, kendi partileri n i n Fransa politik ya şamı orta m ı nda öteki lerden neyle ayrıldığını ve bu ayrı m ların her şey den önce parti nin öncülük rol ünde, yığı nsal n iteliği nde, d a i ma işçi sını fı nın, halkın, ulusun çıkarına eylem gösterme çabası nda toplandığını söy lemeye ça lıştılar. Biz a ncak stratejisi dünya nın, za manı mızın ve memleketimizin gerçek-
( ) Bak : « Barış ve Sosya lizm Pro blemleri » derg1si, sayı 4 ve 6, 1 976. (I) «Cahiers du c u m m unisme» Nı:! 2-3, 1 976, p. 364. 0
899
liğine uygun d üşen, Fransa işçi sınıfı n ı n ve halkının özlem ve emel lerine cevap veren biricik pa rti olduğ u m uz için, öncü rolü müzü, yığ ı n hareketiFl de yönetmenlik rolümüzü başarıyle oynıya bil i riz. Bununla birlikte, sözko nusu stratejinin gerçekleştiriılmesi, bu yönde a rtık başla mış olan, sosya l ve politik savaş ı m ı n gelişmesinde, köklü dönüşümlerin ya kınlaşmasında yansıyan ça lışmalar, şüphesiz ki, bizim öncü olma yeteneğ imiz için çetin bir sınav olacaktır. Bütün bunlar, pa rtim izin öncü l ü k rol ünü ve yığ ınsa l karakteri n i g üçlen d irmenin, onun politik hedefleri nden, demokratik ve devri mci yoldan sos yal izme yaklaşmasından ayrı lamıyacağ ı a n l a m ı na gelmektedir. Fra nsız Kom ünist Partisi, bütün tari h i boyu nca, tü m politik ve ideolojik eyleminde bel i rli a n ı n olanaklarına uygu n d üşen, geniş sosyal ta baka ları ve bunları n temsilcisi politik örgütleri birleştiırmeye olanak veren sorun ları ö n plôna aldığı için, öncül ü k rol'ü oynıya bildi, işçi sınıfı nın ve bütün emekçilerin a ktif d esteğ ini kazanabNdi. Partinin doğuşuna orta m ' olan koşullar, onun öncü rol ünü ve yığınsal karakterini beli rled i. Gericiliğin savladığı d üşüncen i n tersine, Komünist Pa rtiısi Fra nsız işçi hareketi nde hiç de bir «yabancı cisi m » değ i ld i. 1 920 yı l ı nda kurulduğu andan itibaren ve daha sonra, eyleminin, sağ ve sol oportü nizme karşı ideolojik savaşımının g elişme süreci içi nde, FKP, Fra n sa'da o zamana kadar yüzyıldan fazla bir savaşım deneyi biri kti rmiş olan işçi ha reketi nin kaza n ı m larını zenginleştirdi. Oluşunda, Paris Komünü'nün bayrağ ını, eski Sosya list Pa rtisi n i n eylemini sürd ü rmeye çalışan azı nlık değ i l , komüniıstler devra ldı l a r ve yüksekl erde dalgalandırdı lar. V, i. Lenin, Fra nsız işçi hareketi nin zengi n mirasını utkusal Oktobr Dev rimi'nin dünya ça pı ndaki deneyiyle birleştirmek suretiyle çok değerli bir alaşım elde edilebileceğ i ne derin,d en derine inanıyord u . Ve işte b u i:n anç tır ki, Komi ntern ikinci Kongresinin Fra nsız Sosya l ist Pa rtisine bir « g ü çlü komünist pa rtiısi » yaratı l ması çağ rısında bulun masına yol açtı. Sosyal ist Parti üyeleri büyük çoğ u nluğunun iradesi d e bu dileklere uyg u ndu. işçi sınıfı partisinin b u « biçi m » değiştirmesi sayesinde, Komünist Partisi daha işin başında yığınlardan kopuk bir grup durumuna düşmekten sakı nabildi. Genç Komü n ist Pa rtisiıni n yürüttüğü savaşım son ucunda yığı nlar a ra sında sayg ı n l ı k kazanmasına olanak veren bir etken daha vardı. Emper ya list savaş koşullarında ikinci Enternasyonal'in çökü p dağıl ması n ı n , yü kümlend i k leri ödevleri yerine getirmekten ôciz d u ru m a d üşen sosyalistler üzeri nde ağır etkileri oldu. Bunlar a l ı na n kararların herkes i çin yasa o l masını istiyorl a rdı. Demokratik sa ntra l i zm prensipleri n i n yerleşip benim senmesi için çetin bir savaşım başladı. Bu savaşımda başarının, partiı mizin yığ ı nlar a rasında g üven kaza na n savaşkan ve uzak görüşlü bir örg ü ; haline gelmesi bak ı m ı ndan kesi n b i r önemi vardı. Işçi sınıfı n ı n yü rüttüğ ü 900
savaşımın tüm u l us bakımından bir a n l a m ve önem taşıdığı a nlayışı, par timizde, a ncak sektertik ve oportünjzml e sert çatışmalar sonucunda yer leşebiidi. Komünist Partisi yığı nların hareketin i esi nleme yeteneğine sahip bir g ü ç olduğunu pratikte ortaya koydu. Maurice Thorez'i n i l eri sürdüğü « Ekmek, özg ü rlük ve barış için hal k cephesi ! » sloganı pa rtin iin ul usal ka rakteri nin oluşmasına yardım etti. Bu sloganın sınıfsal içeriği, temel/i demokratik ve u lusal kara kteri halk a rasında geniş ya nkılar uyandırmasını soğladı. 1 936 yılında gerçekl eştirilen H a l k Cephesi fikri , K. Marks ve V. i. Leni n'in ya pıtlarındo kesi:nlikle işlenmiş değ ildi. Bu fikir, bilimsel sosya lizm genel prensipleri teme.l i ne, somut gerçekl i ğ i n somut olarak çözümlenmesi teme l i n e dayanıyor, u l uslararası işçi hareketi davasına yeni l ikçi bir katkı olu yordu. Direniş döneminde, Fra nsa'nın kurtuluşu için yürütü len savaşım içinde Holk Cephesi fikri n i n yeri ni olan Ulusal Cephe fikri doğd u ve H itler teh l i kesi karşısı nda buna gerçekten yu rtsever bir nitel ik kazandırdı. Bağlaşmo politikası n ı n başarıyle uygu l a n ması sayesinde, 1 949'da, parlamentoda temsilcilere sahip olmanın ve örgütsel gücün etkisiyle Komünist Partisi Fronsa'nın en önde gelen partisine dönüştü. Tarihimizi n en zorlu duru m ve an ları, Komünist Partisi'nin öncü lük rol ü nün ve yığı nsal karakteriniın, işçi, demokratik v e u l usa l g üçleri b i rleştir meye yönelik politikasından ayrı la rnıyacağını a paçık gösteriyor. Komü nist Partisi memleket içi veya u l uslararası zor durumlarda gücünü yeterince ortaya koyamazsa, eğer bütün çaba larına ka rşın ortak sorun la rı çözecek geniş birl i ğ i n içinde yönetmen l i k rolü oynama yeteneği göstere m iyecek olursa, bu takdiırde işçi sı nıfı n ı n birliği, halk yığ ınları n ı n bağ laş ması gericiliği n vuruşları na, sınıfsal işbirliği yapan sosyal i st ve diğer par tilerin oportünistçe uzlaşmalarına daya namaz. Bugün geçmişin bu ibret dersleri büyük b i r önem taşıyor. Ziıra mem l ekette, politikanın, i ktidarın, toplum düzeni n i n değ işti ri l m esi sorun u şim diye kadar hiç bir za man bu kadar keskin bir n itel i k almış değildi r. Biz, politikamızda, gelip geçmiş geniş demokratik bağ laşmalar dene yinden yararlanıyoruz. Bu bağlaşmal a r, büyük burjuvazi ne kadar isterse istesin, tarihten si:li nemez ve dikkatten uzak tutula maz. Pol itika mızın ama cı, başka koşu llarda ve daha büyük olanaklarla bel i rmiş olan halk hare ketinin büyüyüp gelişmesidir. Tekelci egemenıiik, halka ve memlekete g itgide daha çok çul/anıyor. Uluslara rası ölçüler a l a n büyük kapita l ist zümrelerin ekonomik ve politik yaşamdaki zorba'lığı, işçi sı nıfı için, emekçilerin a na yığını için dayan ı l maz bir hal al ıyor. Bu duru m u n zararlı sonuçları n ı n olanca ağ ı rlığı tüm halkı n 901
sırtına çöküyor. Sosyal ve politik savaşım g i tg id e daha geniş ve savaşkan bir nitelik al ıyor. Bu savaşım içinde ortaya çıka n sorunlar, doğrudan doğ ruya istekler ile daha köklü ve sürekli dönüşümler isteklerini bağdaştırı yor. Büyük servetler yığan ve mi lyonlarca Fra nsızı n yaşa mı üzerinde aşırı bir egemenliği olon nice ayrıca l ı klara konmuş bir avuç fi nans oligarşisi ve iri endüstri temsi lci leri bir yana, tekelci olm ıya n bütün toplumsal tabakalar buna l ı m ı n acısını çekiyor. G iscard d'Esta i ng'in her bakımdan gerici pol itikası , bunal ı m ı n bütün topl umsal yaşa m a la n larında bel kmesine ve tümel bir n itel i k a l masına yard ı m ediyor. Sosya l çelişkileri n keskinleşmesi dolayısiyle, yalnız sistemin işlevi değ il, aynı za manda şimdiki safhasiyle sistemin kendisi şüphe altı na d üşüyor. Z i ra, ekonomiyi ve devleti yönetenler, halka yalnız bir tek per· spektif, g iderek ortan g ü çlükler, rejimde daha çok otoriterl ik ve u l usal çıkarları daha fazla feda etme perspektifi gösterebiıliyorlar. Fra nsızlar a ra sında, kapita l izmin artık za manını yaşadığı, topl umsal sistemi değ i ştirme saatinin geldiği düşü ncesi g itg ide yerleşiyor. XXi i . Kong re, top l u m u n değ işti ri l m esiyle ilg i l i sorunları, memleketimizde sosya l izmin içeriği ve sosya lizme ulaşma yol' ları sorununu en başta ele a l makla Fransızları n çıkarlarını yansıtmış oldu. Biz daha topl u ve b i l i nçli yığın aksiyonları örg ütliyerek sosyal izm fikirleri n i n halkımızın çoğ unluğu a rası nda yer etmesini sağ lamaya ça lışıyoruz. Parti şimdiye dek hiç bir zaman bu kada r yü ksek politik hedefler belirlemiş değ ildir. BUr1'lar cüret kôr ve bunu nla birlikte gerçekçi hedeflerdi r. Bunlar Fra nsız halkının rolü nün bir hayli büyümüş, işçi sınıfı n ı n ve bağlaşıkları n ı n a ğ ı rlığı artmış, de mokratik ve devrimci partin i n , yaniı FKP'nin önculü k rol ü n ü n g ü çlenmiş olması temeline daya nmaktad ı r.
işçi sınıfının ve halk yığınları n ı n rolü n ü n yükselmesine u l uslara rası alan da g üçler dengesinde g örü len olumlu değ işimler yard ı m ediyor. Gerçek ten de, « d evri mci ve ilerici g üçlerin i lerir(e doğ ru g elişmesini sağ lıyacak olanakları n artması şimdiki safha nın a na vas/ı nı oluşturuyor. » (2) Bugün em perya l i st güçler, dünya n ı n neresinde olursa olsun, halkları n kurtuluş savaşımına karşı ha rekete g eçmekten çekinmiyorlar. Ama onlar a m a çları yönünde a rtık eski ekonomik, politik, a skersel ve ideo,lojil< araç � lara sa hip değ ildirler. Dünyada g üçler dengesi emperya l izmin yararına değ ildir. Em perya lizmin zoru n l u tarihsel gerilemesi, hal kları n ileriı hare keti n i köstekl iyen eylem leri ni de zorlaştırıyor, karmaşı klaştırıyor. Ote yanda n , halklar, yazgı larını kendileri beli rlemek, ulusal ve sosyal kurtuluş yolunda i lerlemek üzere, hiç bir za man bugünkü kada r büyük ola naklara sahiıp olmamışlardır. Bu yeni olanaklar, i lerleYiş ve ba rış ı n öncü
(2) « Komünist ve I şçi Pa'rtileri Uluslara rası Danışma Toplantısı, Moskova, 1 969", s. 1 0. 902
g üçleri nin, yani sosya list ü lkeleri n, kapitalist ü lkeler işçi sı nıfı ve hal k . yığ ınlarının, ulusal kurtu luş hareketinin g üçlenme ve dayanışmasının sonucudur. Kısacası , dış koşu llar Fra nsız halkının savaş ı m ı n ı n eşsiz bir gelişme gös termesine elverişlidir. Şiliı'deki olaylar ve Portekiz'de başka koşul la rda ve başka türlü gelişen olaylar za manı mızın büyük olanakları n ı şü phe a ltına düşüremez. Bun lardan çıkarabileceğ imiz başlıca i bret dersi, demokratik güçlerin başarı sının, dönüşü m soru nları etrafı nda birleşmiş, yeterince geniş bir halk hareketinin varlığına ve yayg ın laşmasına bağl ı olduğu d u r. Bu başlıca i bret dersi, Fransa'nı n ekonomik, sosyal ve politik evrim i temeli üzerinde vard ı g ı mız sonucun doğ ruluğ unu ortaya koyuyor. B u konuda Georges Marchais XX i i . Kongrede şunu şöyledi : " Bütün bu toplumsal güçleri n (tekelci o l m ı yanların - A. V.) temel çıkarları n ı n uyg u n o l u ş u , böylece, h a l k ı n çoğ u n l u ğ unun toplumda bir dönüşüm ü n gerçekleştiri l mesi davasından yana, iışçi sı n ıfı g ibi güçlü bir kutup etrafı nda hark çoğunluğunun geniş hareketinin yaratı lması ndan yana kazanı l ması için eşi g örü l medik ola naklar veriyor. Bu ola naktan ya rarlanmalı m ıyız? Em bette yararlanmalıyız. » (3) Peki, bütün bu çeşi�li tabaka ların, her yanda n eylemsel liğini koruma kaşuluyle, bir bütü nde birleştirilmesi nasıl sağ lanabilir? Ancak, halkı m ızın artık elde etmiş bulunduğu özg ü rl ü kleri savunma ve d urmadan genişletme demokratik savaşımı yoluyle sağ lanabil i r. Büyük burjuvazi ve onun politik maşa ları özg ürlükten korkuyorlar. Ve şimdiki, rejimin otoriter karakterini her zaman kinden fazla g üçlendirmeye ça lışıyorlar. Ancak savaşımda birleşik işçi sın ıfı özg ü rlüğe yeni bir gelişme g etirebilir. Bunu ya lnız işçi sın ıfı yapa bilir. Çünkü bu sınıf bütün halk tabakaları nı demokratik ve ul usal savaşı ma çekme, özg ü rlüğü son una ka dar, insa n ı n i nsanı söm ü rmesiıne son verilinceye kadar, sosyalizme kadar geliştirme yeteneğ ine sahiptir. Biz, kuruluşlarda emekçilerin politik hak ları uğrundaki savaşımını ca nlandırm a k için her gün ola nca gücü m üzle ça lışıyoruz. Memleket ekonomisi üzeri nde birkaç tekel g rupunun egemen liğ i nden ekonomik ve sosyal gelişme üzerinde ul usça kontrolün kurul masına doğ ru, büyük sermayenin politik maşala rı n ı n otoritarizminden ve keyfil iğinden en geniş demokrasiye doğru geçi l mesin i , a ncak işçi sınıfı n ı n savaşımı, memleket yönetim i ne bu sınıfın aktif katı l ı m ı sağl ıyabiılir. Böyle demokrasinin gelişmesi, bireysel ve toplu özg ü rl üklerin daha öte genişlemesi, halk hareketinin g ü çlenmesine yol açacak, demokratik ve sonra da sosya list egemenliği destekl iyecek ve buna katılaca k bir duru m yaratacaktır. B i r yandan d a , yığ ı n la rı n savaşımı, toplu msa l v e politik g üç-
(3) " Ca h iers d u com m u n isme » ,
N!2 2-3,
1 976, p. 48. 903
ler dengesinin bütün halk tabakalarından emekçiler yararına değ işmesine yardım edecektir. Kongrece kabul edi len belgede şöyle d en i l iyor : « Fra nsız halkına sosya l izm yönünde bizim önerdiğ im iz demokratik yol, bir d izi ısrarlı yığınsal savaşım aşamaları yoludur . . . Her aşamada, bu savaşım, genel seçim hakkı vasıtasiyle halk iradesinin demorkatik biçimde beli rmesi koşullannı hazı rlıyacak ve bu iradeye saygıyı garanti edecekti r. » (4) Ozg ürl ü k ve demokrasinin devrimci' savaşımın ana kesimi haline gel mesi, işçi sınıfı n ı n yönetici politik ral ü n ü oynıyabilmesi için bütün a raç ların kullanılması, halk g üçleri arasında, büyük burjuvazinin emekçi halkı n kazanı mları na ve iktidara zorkullanımla el uzatma yeltenişleri nin izole ed ilebileceğ i bir denge sağ lıyaca k politik koşulları n yaratı lmasına olanak verecektir. Fransa gibi bir memleketin çağdaş koşulları içinde gerçek demokratik sosya l izme erişil mek üzere halkı mıza önerdiğimiz strateji, proleta rya dikta törlüğü nden ayrı m i ı bir yolu öngörüyor, çünkü bu d i ktatörlük a rtı k politi kamızın g erçekliğ i n i yansıtmıyor. Gerçekte, topl u m u n sosyalist temeller üzerinde yeniden kuru l masını yönetmekle ödevii i ktida r, işçi sınıfın ı n ve diğer emekçi ta bakaları n ı n, yani halkın büyük çoğ unluğunun egemenli ğ i olacaktır. Bu egemenlik, g enel seçim hakkıyle serbestçe belirtilen yeğle meye daya naca k ve ödevi memleketin tüm ekonomik, sosyal ve politik yaşa mını başta n başa demokratikleştirmeyi kapsıyacaktır. Halkın demokra tik seçi mini bu egemenliğin bizzat sayması ve sayılması n ı sağ la ması gerekecekHr. /
Böyle bir egemen liğe daya nacak olan işçi sınıfı ve halk, ı:nemleketin topl u msal yaşa m ı na her düzeyde a ktifçe katı larak, sosyalizmi kurmoda ve savunmoda başlıca rolü oynıyaca klard ı r. Sosyalizm yö nünde önerdiğImiz yolu n özü nü oluştura n demokrasi nin gelişmesinde, sol g üçler ortak hükü met progro m ı n ı n g erçekleştiril mesi çok önemli bir i leri adım olacaktır. Bu progra m ı n ana fikri, anti-emperyalist ka rakterli, i lerici toplumsal, kültürel ve politik içeri kli bir reformlar kompleksin i gerçekleştilrme yoluyle ul usal yaşamı demokratikleştirmektir. Tek sözle, Fransa'da bizim istediğimiz sosya lizm, memleketimizin ger çekliğ ini dikkate alan, özell ik l eri ni yansıtan bil imsel sosya l izm genel pren siplerine dayanaca ktır. Bu Fransa'nın r�nklerini taşıyan sosyal izm ola caktır. Yaşamı değ iştirme savaşı mı nda halkımızı n sağ lam bir edi n i m i var. Bu, savaşlarda pişerek yetişmiş, emin ve deneyli bir devrimci işçi hareketine ve güçlü bir Komün�st Pa rtisine sahip olan işçi sınıfıdır.
(4) « Cahiıers du communisme», 904
N!!
2-3, 1 976, P. 378.
Toplu m u değiştirmek büyük burjuvazi egemenlik sisteminin kendi buna Iımının ağırlığı altında mucize kabilinden yık ı l ı p gitmesi demek değ i ld i r. Bu gibi değişi:mlerin gerçekleştirilmesi için, bütün bunalım kurbanlarının, yan i Fra nsa'da büyük halk çoğ u nluğunun, öncelikle de işçi sınıfı n ı n bili nçli eylemi gereklidir. Fra nsa halkını oluşturan toplumsal g ü çleri n çı ka rla rı a rasındaki objektif uyg unluk, kend iliğinden, genel dönüşüm soru nlarını çözmek için bağ laşma gerekliği anlayışına varamaz. Bundan başka, her bakımdan gerici olon bugünkü i ktidar, halkın ve ulusun çıkarlarına uygun ulusal son uçlara ulaşabilecek olo n her hareketi durd urma veya yol unda n saptırmaya çalışıyor. Şimdi, mem leketimizde, hoşnutsuzluk beli rtileri n i ve muha lefet a ksiyonları n ı gerçek dönüşümler için edimsel biliııçl i harekete çevi rme tarzları na kesi n bir önem veriliyor. V. i. Lenin'in yüzy ı l ı mızın başı nda ortaya attığı fikir, yani kendiliğinden g el me hareketi, birl eşik yığ ı n savaşımı yoluyle ortaya çıkan sorunlar üze rinde açık ve edimsel bir a nlayışa vardırabiirnek üzere, daha doğ uşu ker tesiınde sezme yeteneğine sah i p bir devrimci parti g erekliği konusunda ki d üşü ncesi çok büyük bir önem kazanıyor. Halk hareketinde kesi n bir n üfus kazanmak partimiz için devrimci sava şımın ajitatörü ve propagandacısı olmak demektir. Bu büyük ödevi yerine getirmek, iıd eolojik, pol itik ve örgütsel alanlarda önemli çaba lar harca mamızı istiyor. Eğer Marksist-Leninist teoriyi durmaksızı n geliştirmezsek, politik yönlemi mizi olgunlaştırmazsak, bu sorunu çözemeyiz. Kongrece kabul edilen belgede şöyle deniliıyor : " Komünist Partisi, ödevi ni başarıyle yerine geti rebil mek için, kı lavuz edindiği teoriyi durmadan zengi n l eştirme. lidir. Marks ve Engels tarafı ndan işlenen, V. i. Len i n ve dü nya komüni'st hareketi tarafından daha fazla geliştirilen bu teori, bilgi düzeyin i n yük selti l mesiyle de zenginleşiyor, reel sosya lizmin deneyi ni sosya l gerçek l i ğ i n evrimini, uluslararası olayları, halkları n savaşımını gözönünde bulund uru yor. Parti n i n kolektif düşü nüsünde bu daimi ilerleme, komü nistlerin, pren siplerdeki katı l ı ğ ı hayatın seyri,y le bağdaştırma hü neri göstermeleri n i ge rekti riyor. (5) ..
Bizim gerçekl ik ve yaşam üzerindeki çözümlememiz, çağdaş savaşımda sınıfı n ı n kesin bir rol oynadığını gösteriyor; komünistlerin her a hvalde bu sınıfı n bi rliğ i için, kendi hedef ve çıkarlarına uyg un bağlaşmalara g i r me yeteneği kaza nması için savaşım yürütmelerin i n nedenlerini açıklıyor.
i şçi
Bizim teori miz bunalımla savaşım ölçü l eri n i n ulusal ka rakterin i ortaya koyuyor. Sosyal izm a nca k ta rihin reel g el işmesi sonucu olara k, halkın ken dine göre gelenek ve idealleri olan reel savaşımı sonucu olarak doğ a bil i r. Sosyalizm için savaşım, Fransız halkının b i reysel ve toplu özgürlükler uğ runda yüzyıldan fazla bir zamandır yürütegeldiği savaşımın daha da
(5) " Cahiers du com m u n iıs m e »,
Nı!
2-3, p. 385-386. 905
gelişkin uza ntısıd ı r. Bu sava ş ı m hümanizmin geliış mesi ve yayg ınlaşması için reel bk ortam hazırlıyor. Bütün bunlar, bilimsel teorimizi yaratı mla geliştirmenin, halkın işçi sınıfı etrafında birleşmesinin kurtuluşçu ka rakteri ni g östermemize olanak ver d i ğ i n i ortaya koyuyor. Bugünkü politik ve ideolojik savaşımda partimizin öncü rolünün bir yanı daha gözle görü l ü rcesine beli riıy or. Bu da birçok Fra nsızı n di kkati ni çeken demokratik santral izm örg üt biçi mleri ve prensipleridir. Memleketin diğer partilerinde beliren yozlaşma eği l i m l eri fon u üze ri nde, Komünist Partisinin i ç yaşı mını d üzen liyen normların önemi dahu da açıklığa kavuşuyar. Görüşmeler s ü recinde uyguladığımız çoğ unluk usulü, söz ile iş a rası nda uyum gerektiren ve böylel ikle ça lışmalarımızın etk i n ol masına yard ı m eden yöntem, h a l k ı n dönüşümleri gerçekleştirmede birici k güvenilir g ü ç olan partimize sempati d uyması nı sağ lıyor. Bizi destekliyen Ier, Komün ist Partisin in sırf işçi sınıfı n ı n ve ul usun çı karlarını savunmak için çalıştığ ı ndan ve ça lışocağ ından emi n bulunuyorfar. Şimdiye kadar büyük burjuvazinin baskısı a ltında Sosyalist Partisinin işlediğ i kusur/ar ve uğradığı yen i l g i ler deneyi ve aynı zamanda demokra tik yenilen meye h izmet eden halk çoğunluğu birliğ i n i n politik değeri ola rak sol g üç/er birlik ve bağ/aşması nın g itgide pekişmesi, benimsenen yü kü mleri yerine getirmeyi öngören demokratik santral izmi, h a l k güçl eri bağ laşması na sodakotin, çokyan / ı politik yaşama saygının güvencesi haliıne getiriyor. Bu nedenle de, demokratik santralizm prensi p;' Komünist Parti sinin gerçekten emekçi lerin daya nağ ı olduğu kanısı n ı n güçlen mesine yar d ı m ediyor. Politik hattı mızın toplumsal pratiğe dönüşmesi için, teoriyi deri nleştirme ve parti iç yaşa mını zeng inleşti rmeye koşut olarak örg ütümüzü de gel iş tirmemiz gerekiyor. Memleketimizde sosyal izm savaşı m ı n ı n güçlenmesi koşullarında, çözüm leme yoluyle bel irlenen doğru perspektif, h a l k yığ ı nları tarafından, ancak iyi örgütl ü, yani sayıca yeteri kadar büyük, kentlerde ve köylerde, özel li,kle sanayi kuru l uşlarında daya nağı olan bir komünist partisi var olduğ u takdirde benimsenebilir. Parti mizin yığ ı nsal kara kterin i ya lnız g irişim l eri n i n başarısı değ il, a y n ı zamanda örgütsel g ücü bel irler. Fransız politik yaşamının XXi. Kong rece özellikle belilrlilen bir ya nı da şudur: Fra nsa'da bizi mki nden başka hiç bir parti, saflarını güçlendirmek üzere, FKP'ni n 1 976 yı l ı için öngörd ü ğ ü kadar gerçekçi ve c ü retkôr bir ödevi yerine getirebilecek d u rumda değiıldir. Bunu açıklamak ve kanıtla mak da zor değ i ldir. Zira d iğer hiç bir parti Fransa'ya ve Fransız halkına bu kadar büyük hedefler göstermiyor. Diğer hiç bir pa rti, XXi i . Kongre ça lışmaları ya nkıları n ı n da g österdiği g i biı, böylesi n e aktif ve geniş bi r desteğe, gelişmesine yeni bir atı l ı m verecek yeni g üçler kaza n ma yetene906
ğ i ne sah i p değ i l d i r. Başka hiç bir parti, 500 bin erkek ve kadının özverili çabasını, 23 bi nd en fazle parti örg ütünün insan servetini emekçil erin ve halkın çıkarları h izmetine böylesine hasredemez. Biz cesaret gerektiren bir ödev, parti safla rı nı 600 bine, taban örgütleri say ı sı n ı 2 5 bine çıkarma ödevini belirlemiş bulunuyor ve bunu başarıyle yerine getiriyoruz. Yı lın sonuna kadar, kuru l uşlarda 10 bin örgütümüz olmasını istiyoruz.
Kısacası, ha l kımızı birleştiırmek, toplumu değiştirmek için savaşım, ön cülük rol ü müzü ve yığınlar a rasındaki etkimizi bel i rl iyen çizg ileri zerrece örtbas etmiyor. Ustelik, işçi savaşı mının, demokratik savaşı m ı n yü kselmesi koşullarında bizim bu çiıgiıleri daha da g eliştirmemiz gerekiyor. Kong rede okuduğ u eylem raporu nda Georges Marchais şunları bel irtti : " M emleketin bunalı mdan kurtarı l a bil mesi i çin, bug ü n emekçilerin dava sını savunabilmek, yarın da üstün gel melerini soğlıyobilmek i çi n , bugün büyük burjuvaziyi yenebil mek, yarı n da halkımızın d emokratik seçim ve yeğ leme hakkına el uzatmasına engel alabi l mek için, bize daha güçlü, d a h a e tk i l i, daha aktif bir komünist partisi g ereklidir. Bu, Fransa'da sos ya lizmin üstün gel mesi nin kesin koşuludur.» (6) Biz, egemenlik sürmek i ç i n sosyal i l e rl eme, özg ü rl ü k , demokrasi ve sos yalizm savaşı m ı n ı n her anında ve d u rağında halk ha reketi nin üstün gele bil mesi için kesi n bir etki sa hibi olmak istiyoruz. V. i. Leni n " Ne ya pma l ı ? » adlı yapıtında, biız im çok önem verdiği miz şu fikri belirtiyo r : " Oncü birlik, ,öncü' adını a l ma mız yeterli değildir; aynı zamanda bizim en önde yürüdü ğ ümüıü bütün öteki birliklerin görecekleri ve itiraf etmek zoru nda kalacakları b�çi mde hareket etmemiz gerekiyor. » (' )
Oncü rol ü ne yaraşık olabilmek ve yeni yandaşlar kaza na bil mek için, g ü n l ü k eylemlerim izde emekçiler yararı na, halk yığ ı nları yararına, politik öngörü ve özveri göstermeli, k a rarlı olmalıyız. Biz, bütün emekçilerin çıkar larını savu n ma , özg ü rlükleri koruma ve genişletme, demokrasi" ulusal ba ğı msızl ık, halklar a rasında dostluk ve işbirliği savaşımı nda ön safia rda 01mok istiyoruz. Daha güçlü, daha etki l i ve daha aktif bir komü nist partisi halkımızın çıka rları ve emelleri uğrunda, d iğer komünist partileriyle, bütün işçi de mokratik ve a nti-emperya l ist g üçlerle, geniş ba rışsever güçlerle dayanış mayı güçlendirme uğrundaki savaşımda g eri l i m ve etkinliği artırm a mıza yard ı m edecektir. Biz, dünyada barış ve işbi rl iığ i koşulları içi nde, demokratik Fransa'yı, sosya list Fransa'yı yaratma uğrundaki savaşımı daha büyük bir ısrarla ve etk i n l ikle yürüteceğiz.
(ii) " Cahiers du commu nisme», 1'12 2-3, 1 976, p . 71 . e) V. i. Lenin, Bütü n eserleri, c. 6, s. 83-84. 907
Halkın partisi sosyalizm savaşımında Miche/e Rossi « Barış ve Sosyalizm Problem/eri .. dergisinde ıtalyan Komünist Partisi temsilcisi
Bu yıl içinde ıtalyan Komü nist Pa rtisi'nin 5.000'e yakın seksiyon (1) konferansı yapıldı. Tüzü k gereğ i nce bu konferanslar her yı l , Ulusal Kongre dört yı lda bir, federasyon ve bölgeler konfera nsıarı da iki yı fda biır yapılı yor. Bu bizim « aşağ ıdan yuka rı .. demokrasiyi daha çok canlandırmamıza, siyaset hattı mızı ve komünistlerin doğrultusunu görüşmeler süreci içinde g enelleştirmemize, çeşitli yönetim organları n ı n çal ışmasını demokratik temel üzeriınde denetlememize, seksiyon, federasyon ve bölge komitelerin i sürekli olarak yeni v e genç kadrolarla g üçlendirmemize ola nak veriyor. 1 971 yılından sonra yönetim kadrolarını gençleştirme işi partimizin yaşa mında ayı rdedici bir çizgi oldu.
Açık kapl'lt konferans/ar
Seksiyon konferansıarı «açık» olara k yapıldı ve bunlara , komünistlere sempati besl iyenler, seçmenler, ilgi duyan yurttaşlar, diğer politik partiler ve demokratik örgütler yerel seksiyonlarının temsilcileri de katıldılar. Bütün bunlar, seksiyon konfera nsıarındaki görüşmelere zarar vermek şöyle d u rsun, bu nl arı d a h a da canlandırdı ve zenginleştirdi. Komü nistler ile sosyalist ler, hıristiya n-demokratlar, cumhuriyetçiler, katolik emekçi biırlikleri temsi l cileri, send ikalar, k a d ı n ve gençlik hareketi ara sı nda diyalog u n geliştiril mesi a ncak olumlu sonuçl a r verebilir. Komünistleriın konrera nsları nda so mut problemleri i nceleme temeli üzerinde yapılan tartışmalar, politik gö rüş çevrenini genişletiyor, hedefleri tespit ediyor, yğınlar i çi,n bir ortak perspektif bel irl iyor. ate ya ndan, konferansıarı n «açık» oluşu, komünist- · lerin eylemi üzeri nde özeleştirisel çözümlemeler yapı lmasına, yetersizli k v e hoto ların eleştiJri l mesi n e engel olmuyor. Ostelik, «açık kapı »Iı çalışma, görüşmelere eylemsel ve ciddi bir n itel i k kazandı rıyor, çünkü bu görüş meler emekçilerin ve kamuoyunun d ikkatli, eleştirici bakışı a ltında geçiyor. Bu ta rz konferans yeni b i r bulgu ol masa do, asıl g ü n ü müzde özel bir önem kazanıyor ve objektif gerekliliğe uyg u n düşüyor. Son yı llarda yığ ı n l a rı n demokratiık eylem alanı bir hayli g enişledi. Parti nin h e r seksiyonu, işletmeye ve okula, semtin seçi m örg ütlerine ve sosyal hizmet servislerine,
(1) Seksiyon : Ta ban örgütü. 908
konutlara , esnafı n ve tücca rları n eylemine vb. i l işkin güç ve karmaşık sayısız problemle karşı karşıya geliyor. Bununla beraber, bu problemler den her biri n i n g itgide daha çok gerg i n l eşen politik ve sosyal d urum ko şullarında çözüme kavuşturul ması gerekiyor. Bu d uru mda, ancak g ü nden güne daha d i reşken demokratik savaşımı hazırlama, örg ütleme ve yay g ı n laştırmanın her aşamasında emekçilerin ve tüm halkın eylembirl iği ,yapmaları o l u m l u sonuçlara ulaştırabilir. Demek oluyor ki, eylemdeki temsiH kurumlar üzeri nde gereken yönde baskı ya pılabilmesi için, son za manlarda ortaya çıka n çeşitli ha l k örgüt/eri ve komiteleri nin gösterd ikleri eylemin daha da canlandırı l ması için, parti seksiyonları, başlıca ça ba larını «aşağıdan yukarı » demokrasiyi bütün bi çimleriyle gel iştirme ve g üçlend irmeye yöneltmelidirler. işte savaşıma (canlı ve etkin olması gereken) bu katkı nın çeşitl i l iği, g itgide daha çok yurttaşın kendi deneyi temeli üzerinde demokratiık bil i ncini a rtırmasına olanak verecektir. Bu konuda, konferanslar bir a n önce g id eril mesi gere ken n ice yetersizlik ve kusur/arı ortaya çı ka rd ı . Hemen söylemel iyiz ki, parti seksiyonları mız, memleketin diğer pa rti ör gütleri nden ayrı mIı olarak, ça lışma l a rını boyuna genişletiyor/ar. Ta ban örgütlerinde komünistlerin y ı l l ı k konferansıarı, öteki demokratik pa rti lerin eylemini de (özelliıkle daha aktif olma l a rı gereken anda) ca nlandırma et meni ol uyor. Biz kurumlanmakta n, kendi mizi başka larına örnek gösterme eğ i l i mi nden uzak bulunuyoruz. Olanaklarımızı, bunları n çerçevesini, aynı za manda yetersizlik ve kusur/arı m ızı el bette kavrıyoruz. Ama halkçı gelenek Iere ve geniş bir ta bana sa hip d iğer demokratiık pa rti lerin de, üyelerinin sürekli demokratik eyleminin tüm taplumun demokratik savaşımına yard ı m edebilmesi için, elden gelen çabayı göstermeleri gerektiğ ini düşünüyoruz. Komünistler rekabetten korkm uyorlar; hedefimize ulaşma, ya ni g itg ide daha geniş yığ ı nları savaşıma çekme olanağı diğer parti ler temsilcileri n i n aktifli k göstermeleri oranında a rtacaktır. Len i n şöyle d iyordu : « Yığınlar milyonlardan oruşuyor; politika da mi lyonların olduğu yerden, binlerin değil, a ncak bu mi lyon ların bulunduğu yerden başlıyor . . . » (2) M ilyon larca erkek, kadın ve genç, yürüttükleri örgütlü demokratik savaŞımın, devlet yöneti mi üzerinde ve aynı zamanda partiler üzerinde denetleme yapabil meleri n i n kesi n önemi niı a n lamışlardır ve g itgide daha açı k olara k b u n u n bilincine varmaktadır/ar. Diğer ta rafta n, öteki demokratik partilerin taban örg ütlerinin ça lışmasındaki canlanma da yakın g eçmişteki u l usal kongrelerinde açı kça kendini göstermiş bulunuyor. Bu « ast » örgütleri tem sil eden delegeler, « ü stler» üzerinde güçlü bir baskı yaparak, siyaset hat tı n ı n değ iştiri l mesi ni, yöneti m organlarının ve yönetim metotla rının yeni lenmesini istediler. Geçen y ı l ı n 1 5 Hazira n seçi m leri, sonuçları da buna yard ı m etti.
(2) V.
i.
Lenin, Bütün eser/eri, c.
36,
s.
1 6- 1 7.
909
Saf/ara yeni üyeler alinması
1 97 1 ' d e n 1 975'e k a d a r dört y ı l içinde partiye 208.81 1 yeni üye a l ı n d ı ve k o m ü n i stleri n top l u m sayı sı 1 . 730.453'ü b u l d u . En yeni veri lere bakı l ı rsa, 1 976 içinde bu raka m ı n da a ş ı l ma s ı b e k l e n e b i liır. Partiye yeni üyeler çekme işi rastgele değ i l , d ü zen l i o l a ra k y a p ı l ı yor. Bütün b u n l a r, E. Berl i ng uer' i n dediği g i bi, k o m ü n ist o l m a n ı n « h iç de d ü ş ü ncesizliğe gel m iyen b i r seç i m , özveri v e yü k ü m l er gerektiren b i r yeğ leme yapmak . . demek o l d u ğ u n u , ş u veya bu y e n i ü yeye parti b i l eti veri l me s i n in de « pa rt i n i n d eva m l ı b i l i nç l i çaba l a rı n ı n ve partiye gi rmeyi kararlaştıran k i ş i n i n cidd iyetle d ü ş ü n ü p t a ş ı n m a s ı n ı n s o n u c u .. a n l a m ı n a g e l d i ğ i n i gösteriyor. Pa rtiye g i ren, a rt ı k « s a v a ş ı m a ça ğ ı ra n bir politik örgüte m e n s u p olaca ğ ı n ı , ken d i s i n e ayrı ca l ı k ve kôr değ i l , sevinç ve iç h u z u ru getire b i l ecek çetin b i r perspektif seçmekte o l d u ğ u n u .. bil iyor.
(3)
Gerçekten d e, emekçiler, partiye, bütün serbest v a
kitleri n i hasrederek, hertürlü özveriye katl a n a ra k ve bu a rada p a rayla d a ya rd ı ma h a z ı r ola ra k ç a l ı ş m a k üzere g i riyorla r. B i rleşik Ameri k a ' n ı n bazı büyük enformasyon orga n l a rı , CIA'in italya 'da (sırf i K P ' n i n ön plôna çık m as ı n ı engell emek üzere) d i ğ e r politik partilere pora sa l
yard ı m d a
b u l u nd u ğ u n a
i l iş k i n
ska n d o l e eşit açığa
v u rma l a ra
karş ı l ı k olsun d iye, Ko m ü n i st Partisi n i n « doğu ü l keleri .. n d en « ticaret k u m panyaları . . a racı l ı ğ ıyle para a l m a kta o l d u ğ u ya l a n ı n ı uydu ruyorlar. Ama bu kara l a m a yelten işi boşa gitti. ıtalyan b a s ı n ı , hemen hemen oybirliğiyle ses i n i yükselterek, mem lekette I KP' n i n b a s ı n to p l a nt ı l a rı n d a bütçesi n i ay rıntı lariyle a ç ı k i ıyo n , federasyo n l a rı ve seksiyonlariyle de b u hesapverme prati ğ i n i benim siyen biricik pa rti o l d u ğ u n u itiraf ederek, pa rti n i n f i n a n s p o l i t i k a s ı n d a öncel ikle k e n d i o l a n a k l a riyle yetinmeye yöneld i ğ i n i
(parti
b i leti ü c retleri, pa rti ödentisi, yard ı m top l a m a vb.) ve böylece 1 975 yı l ı nda bütün gelirl eri n
%
60' l n l sağlad ı ğ ı n ı (devlet fina n s m a n ı , gel i ri n
% 40' l n l % 75'e
ol uşturuyor), 1 979 y ı l ı n a d o ğ ru kendi f i n a n s m a n g e l i rl eri payı n ı n
çıkaca ğ ı n ı , bir başka değişle bu g e l i rlerin 14 m i lya r l i ra a rtaca ğ ı n ı b i l d i rd i, (") Yerli v e ya bancı gazeteciler, 1 975 y ı l ı nda parti bütçeleri g ider leri n i n fiyat artışları yüzünden 200 m i lyar lirayı aştı ğ ı nı tespit ettiler. Ve h a k l ı o l a ra k ş u soru doğ d u : Kendi kend i ne f i n a n s m a n l a g e l i rlerin ö n emsiz bir böl ü m ü n ü s a ğ l ı ya b ilen d iğ e r parti l e r b ü tçelerini n a s ı l d e n kliyebi l i yor lar? i K P ' n i n bu k o n u d a k i tut u m u , bir Roma g a zetes i n i n b e l i rttiği üzere, kam uoyu n u , bütün partilerin böylece ha reket etmesi için ısrarla baskı yap maya yöneltiyor. Okuyucu çevresi, geniş b i r derg ide, I KP' n i n kendi tica ret eyl e m lerinden para elde etse b i l e b u n d a k a n u n a aykırı, ya da göreneğe uymaz b i r şey o l m a d ı ğ ı n ı , i KP ' n i n elleri n i n herhalde terte m iz o l d u ğ u n u , üste l i k ( b u g ü n herkesin tesbit edeceğ i
(3) (1,) 910
« L' Unita .. , 2 8 m a rzo 1 976. « Le M o n d e .., 6 avri l 1 916.
üzere) o n u n siyaset hattı n ı
hiç
dış etkinin bel irl iyemi�eceğ i n i , ya da belirl enmesin e etki yapa mıyaca ğını yazdı.
bir
Ne var ki, ulaşılan ul usal sonu çl a r bir ya na, partiye yeni üyeler çekme, sofları nicel ve nitel bakımdan g üçlend irme konusunda daha pek çok yapacakları mız vard ı r. Her şeyden önce, kad ı n l a r, gençler ve işçiler ara s ı nda çalışmamız gerekiyor. Partide kadın üye sayısı 1 971 'de 358.000'den 1 975'te 406.508'e çıktı . Şim d i ki politik durumun istemleri ve kadınları n politik yaşa ma gitg ide daha çok katılmaları , yürüttükleri savaşı m ı n yalnız genel değ i L. aynı zamanda özel sorunları ve hedefleri dikkate alı nacak olursa, bu artış el bette yeter sizd i r. Doğaldır ki, iKP, mem leketin diğer partilerine kıyasla, bu yönde en büyük çabayı gösteren partid i r ; bölge, il ve belediye kurulları na seçilen ka.d ı n ları n büyük çoğ unluğu Komünist Partisi üyesidir. Kad ı nların politik yaşama katı l ı m ı nda görülen artış ve bugünkü perspektifler, karşılaşılan güçlükler ne kadar büyük olursa olsun, kadı n l a rı daha geniş ölçüde Ko mün ist Partisine çekmemizi gerektiriyor. ilaıyon Komünist Gençlik Federasyonu (i KGF) safları da dolgun laştı ve g üçlendi , Aynı dönem içinde üye sayısı 85.642'den 1 34.643'e çı ktı ve federasyon gençliğ i n en güçlü örgütü haıfine g eldi , Ama genç ita lya n ları n toplam sayısı v e bugün karşı karşıya bulundukları sorunlar dikkate 0 1 1 n ı rsçı, bu güç hiç bir suretle yeterli sayı la maz. IKGF X X . Kong resi (Cenova, Ara,fık 1 975) bu noktayı önemle belirtti. Hemen söyl i yelim ki, 1 2 Mayıs 1 974'teki boşanma ka nunu referandumu ve 1 5 Haziran 1 975'te yapılan seçi mler s ı rası nda gençliğin sözü son uç belirliyen bir rol oynadı. Genç-. l i ğ i n toplu ve dayanışmalı eylemi, g enç komünistlerin önemli bir rol oyna dıkları bülün çıkışlar el bette sonuçsuz kalmadı. Bu çıkışlar sayesindedi r . ki, hükümet, nice gencin yoksu l ve yoksun durumunu di kkate almak, diğer sorunları bir yana, istihdam sorununu kesi nlikle çözmekten çok uzak olsa \ bile 50 bin yeni işyeri açma ve' bunla rın. finansmanı için ödenek ayırma vaa�i nde bulu nmak zorunda kaldı. Gençliğin şimdiki d urumu, doğru yola, açık perspektifli savaşım yoluna g itgide daha çok yöneltil mesin i gerektiriyor. B u erekle, I KG F kongresinde belirtildiği g i bi, genç komünistler bazı ertelenmez sorunların çözü münü yükü mlenmelidi rler. Bunlardan biri, federasyonun safları n ı yeni üyelerle, özel likle g en ç kızlarla g üçlendi rmekti r (ha len genç kızla r federasyon bile şim i n i n a ncak % 20'sini oluşturuyor). Ikinci önem l i sorun, iKGF Ulusal Sekreteri D'Alema'nın belirttiğ i üzere, politika ve ideoloji alanı nda öte denberi eylembi rliğine yana şmıya n ve işçi hareketi ni bozg una sürükliye bilecek olan « cepheden hücum »lu savaşımı tuta n aşırı gruplara en enerjik ve en sert biçimde kqrşı koymak, onları n bölücülük yeltenişlerini önlemek, iKP'ye yönelik hücumları nı n yol u n u kesmektir. 91 1
Gençl iğin ve tüm memleketin çıkarlarına uyg u n doğru bir politika güde bilmek için bütün sekterl i k ve katlanmasızlık beli rtilerine ka rşı sava ş ı m yürütmemiz gerekiyor. Gençli k örgütü n ü n partice ya rdı m edilerek yapması gereken sıçrama da budur. Bununla birlikte, pa rti safl a rı na yeni üyeler alma çalışmalarında ası l dikkatin işçilere yönelti l mesi g itgide önemi a rtan bir yaşamsal istem olu yor. Yine aynı dört yıl içi nde i KP'nin bi l eşiminde işçilerin payı % 39,5'tan % 40'0 çıktı. Bu olay, parti nin işçi çekirdeğ i n i n, özünün, bir yere kadar güçlendiğ ini gösteriyor. Buna karşın, parti üyeleri sayısı n ı n genel a rtışı çerçevesindeki bu büyümeye bakmaksızın, parti yönetim organlarında işçilerin ora nsal payında beli rl i bir azalma görüldü. Parti nin Xi. ve X i i i . Kong releri arasındaki dönemde, federasyon komiteleri ne g i ren i şçi lerin sayısı kesin olarak a rttı, 1 .654'te 2.054'e çı ktı , ama yüzde bakımın dan azaldı, % 36,3'ten % 33,06'ya d üştü . Aynı eğ i l i m, daha küçük ölçüde olsa bile, XLV. Kong rede de görüldü. Bunu federasyonlar sektreterlerinin sosyal bileşimine i l işkin şu veri d e doğ rul uyor : Onbiri nci Kongre sırası nda 1 1 0 sekreterin 39'u işçiyken, Ondörd ü ncü Kongreden önce a ncak 35 işçi sekreter vard ı . B u n u n el bette birçok nedenleri vard ı r (örneğ in, partide v e sendikalarda yönetim katları n ı n çalışmasını bağdaştırma ola na ksızl ığı vb.). Bu neden ler üzerinde ayrıntı lı olarak d u racak değ il iz. Soru n, pa rtiye g itg ide daha büyük sayıda işçi çekme ve bunlara aynı za manda yüksek yöneti m basa makları na çıkma olanağı sağ lama sorun u d u r. Bu erekle bazı tedbirler alınmış bulunmaktad ı r.
Kadra
eğitimi
Bu tedbirlerden biri ola rak, Merkez Pa rti Okulunda işçi kad roları n eği timi için bir yı l l ı k bir özel kurs örg ütlendi. Burada politik ekonomiden memleket tari hine, Ma rksizmden çağdaş edebiyata, Spartaküstler hare ketinden çağdaş müziğe kada r çok çeşitli bilim dallarını kapsayan öğretim progra mı, okulu ziyaret eden bazı ya bancı gazetecileri hayrete düşürdü. işçilerin çoğ u, send ika işlerinde, ça lıştı kları kurul uşta veya otu rd ukları semtte politik savaşım deneyine sa hip bulunuyorlar. Bu işçileri n topl u m u n ,çağdaş istemlerine uyg un temel genel kültür ve teorik bilgi, n edenleri ö·ğ rendikten sonra, eğ itim, sağ lık, taşımacı l ı k, şehirei lik, ekoloji, belediye vb. işleri problemleri n i n çözümüyle uğraşmalarına ola nak verecek daha yüksek bir kalifikasyon ed inmeleri gerekiyor. Bu kurs, onlara, araştırma ve i nce leme metodolojisini de öğ retecektir. Zira kesin önem taşıya n kolektif in celeme ve görüşmelerden başka kişisel a raştırmalar da geçerliğini koruyor. 912
Burada uyg u lanan kad ro eğ iti mi metodu, hertürlü dogmatik ve hayattan kopuk d üşü nceye yer veri l memesini h edef tutuyor. Bu nedenle, her üçayl ık öğreni mden sonra kursa bir ara veriliyor; gerçek l i k sezg i l eri ni yitirmesinier, yığ ı nlar ve yığ ı n savaşımıyle temasla rı kesilmesin d iye kursçular işyerlerine dönüyorla r. Tog liatti bize şunu öğ retiyord u : « . . . ideolojik görüş ve tutu m ların görüşülmesi nden pratiğe inmeyi ve pratik gerçeklikten d e ideolojik görüşlere çıkmayı başarabil meliyiz . . . .. (") Şu var ki, partimiz kadro eğitiminde olağan ve sürekl i a raçlarla da ça lı şıyor, yani ya lnız her kademeden parti oku lları, özel kurslar, seminerler vb. örgütliyerek değ i l , aynı za manda çok önemli olan pratik eylem ve sava şımla da eğ itiyor. Parti bu konuda Tog liatti'nin şu şözleri ni kı lavuz edini yor : « . . . biz, ideolojik ilerleme deyince, hazır sözleri şöyle böyle g elişkin bir tekra rlama yeteneği anlamıyoruz. ideolojik ilerlemeyi, kendi prensip lerimizi kavrama, siyaset hattı mızın doğruluğ u n u inandırıcı biçimde kanıt la ma, sınıfsal temel i n i ve sosya l ist demokratik içeriğini açıklama hü neri olarak a n lıyor, durumun değişmesi n e bağ lı olarak parti siya set hattı n ı n gelişmesi ni anlama yeteneğ'i gözüyle bakıyoruz. .. (G) Berl i ng uer ş u n u ekli yor : Bize, her za man gerçekl i ğ i çözüm lemek, « teorik, politik eylem imizi g eliştirme, öğretimize hayat verme, parti üyelerinin kü ltü rünü boyuna zen g i nleştirme .. yeteneğ inde olabilmek üzere, aşağ ıdan yukarı, durma ksızın <: i ncel iyen ve düşü nen pa rti g ereklidir, .. (') Berl ing uer'e göre, ideolojik savaşımın önemini bel i rtirken, burjuva ideo lojisine, tehl ikeli bir virüs olarak, her şeye, e n sağ l a m doklara bile sokul ma yeteneğ ini maled ivermek doğru değ ildir. Gerçekte, itiraf etmeliyiz ki, Marks ve Engels'in «Avrupa üzerinde her hayalet dolaşıyor .. dedikleri zama ndan g ü n ü müze kada r, Marksizmi n fil izleri burjuva ideolojisi çığIa rına dayanmakla ka lmadı, aynı zamanda sağ lam laştı ve çok büyük bir güç kazandı. Bizce, sadece ideolojik savaşı m ı n Marksizm - Leninizm prensiple rini veya bu öğ reti nin arıklığını savunması gerektiğ ini söylemekle yeti n �ek, problemi kötü form u l e etmek olur. Gerçek ideolojik savaşım bizim fiki rlerim izin maddi güç haline getirilmesi n e yard ı m etmelidir. Bu erekle, fikirlerimiz milyonlarca i nsa na maled i l meli, insan eylem inin bütün a l a n l a rı nı kapla m a l ı , ün iversite v e okul progra m larına sindiril meli, edebiyata, b i lime, sanata, tiyatroya, sinemaya, televizyona, gazeteciliğe, müziğe vb. sokulmalı ve bütün bunlar kendi fikirlerimizi d iğer görüşlerle, başka ideo lojik akı mlarla daima serbestçe karşılaştı rma yoluyle yapılmalıdır. « Marksizm, korkusu ol mıya n, tersine, kendi gelişmesi ve doğ ruluğu için Marksizme kada rki akımlarda kaynak ve koşullar bulunup ortaya çıkarı l -
(5) ita lya n Komü nist Partisi V I I I . Kong resi materyalleri. Moskova, Devlet Pol i ti k Eserler Yayınevi, 1 957, s. 1 09. (6) italyan Komünist Pa rtisinin X. Kongresi. M., Devlet Politik Eserler Ya yı nevi, 1 963, s. 70. n « L'Unite'ı » , 28 ma rzo 1 976. 913
ması nı reddetmeyip teşvik ettiği gibi, çağdaş ideolojik akıml-arla ka rşı laş tı rıl masını boyuna teşvik eden zengi n ve doğru bir öğ retidir. Diğer ideo lojik akı mlarla kıyaslamayı peşin fikirli doğmatik suçlamaya indirgemek doğ ru değ i ld ir. C') o>
Ulusal ve en t ern çı syo n a lis t yığınsal parti Pa rtimizin yığı nsal pa rti olabilmesi için, her şeyden önce, parti n i n ka rakterine i l işkin eski sekter görüşlerden vazgeçmemiz, partiyi neredeyse askersel örnekçe örg ü tlen m i ş beli rli bir seçkin l er g rupu sayan düşürıceyi eleştirmemiz, işçiler, köylüler ve halk aydı nları a rasında (kendilerini saf ları mıza geniş ölçüde çekebil mek üzere) esinle çalışma mız, yeni örgüt ve eylem biçimleri benimsememiz, işçi sınıfı n ı ve halkı demokrasi ve sosya lizm uğrunda a rd ıcıl bir savaşıma yöneltmek için bütü n halk tabakalarıyle (hepsi nin en önem li çıkarları n ı n savun ucusu olarak) sağ l a m il işki l er kur ma mız gerekiyordu . P. Tog liatti bu uğ urda çalı şıyor, bunu örgütlüyordu. Pa rt i m izin yığ ı nsa l ka rakteri iraden in ve örgütlü çalışmanın ürünüdür. Aynı zamanda ve her şeyden önce, bu yığınsal karakter, u l usal gerçekliğ i m izle ve ul uslararası somut durumla sımsıkı bağ l ı olan doğru bir strateji ve P9 1 i tika n ı n sonucu v e zorunlu koşu ludur. Sosyalizme doğru ita lya n demokratik yolu, kökleri memleketi m izin tari hi nde, u l usal ve u l uslararası işçi ha reketi nde olon bir teorik ve politik eylemin sonucud ur. Rusya'da 1 91 7 Oktobr Devri mi'nin neden ötü rü di § er Avrupa ü l kelerinde devri mle deva m etmed iği sorusuyle (bu vaktiyl e gö rüşme konusu olmuştu) ilgili olarak, Gra msci, bu deneyin aynı biçimlerde tekrarla nmadığ ını yazıyor ve özetle şöyle diyordu : « Bana öyle geliyor ki, iliç (lenin). 1 9 1 7'de Doğ u 'da başarıyle uyg u lonan harekôt savaşını Botı' do biricik uygulama olanağı olarak m evzii savaşa çevirmenin gerekl i ol duğunu anla mıştı r . . . Ancak i!iç (lenin), formü l ü n ü derinleştirmeye vakit bulamomıştır, fakat bunu, asıl sorun ulusal karakter taşırken, yani bölgesel incelemeye ve sivil topl u m u n (rolü siperlerle ve mütah kem mevkil erle vb. k ıyosla nabi lecek) elemanları n ı n m eydana çıkarı l masını gerektirirkerı, ya l n ı z teorik bakımdan deri n l eştirebi ldiğini d i kkate a l malıyız. Doğ u'da devlet her şeymiş, sivil toplum i l kel, biçi m i n i almamış duru m da bulunuyormuş. Batı'da devlet ile sivil toplum arasında ayarl a n m ı ş kar şılıklı i l işkiler va rd ı , ve devlet sa llanmaya başl ıyacak olursa, sivil topl u m u n sağlam ya pısı derhôl ortaya çıkıyordu. Devlet yal n ı z e n öndeki siperd i ; daha gerisinde sağ lam bir istihkô m l a r zinciri bulunuyordu. Doğaldır ki, bazı devletler için bu ded iği miz daha büyük ölçüde geçerlidir ve tam da bu sorun her u l us için ayrı ve özen l i bir çözümleme gerektirmektedir. o> (il) (") ıta lyan Komünist Pa rtisinin X. Kongresi, s. 71 . 914
Işte ta ri h bakımından aluşmuş italyan toplumu üzerinde Gramsci tara fından yapılan çözü m leme ve aynı topl umun çizgileri ni i ncel iyen Tog liatti tarafı ndan bu çözü m lemenin (faşizmi n ezi l m esinden sonra, 1 940-1 950 yıl larında köklü değişimlere uğrayan uluslara rası durum koşullarında) geliş tiri l mesi temeli üzerinde, parti miz, « mevzii sava ş ", ya n i italyan sosya lizm yolu stratejisini işledi. Bu yol, güçlü, bi rleşik, yığ ı nsal bir hareketin sava şımı sayesinde ita lyan sivil toplumunun bütün « kaleler"ine ve « kazamat ,, larına hücumla kuşatmaya geçmemize, demokrasiyi en yüksek kertesine, sosya list topluma kadar geliştirmemize ola nak veriyor. Bu erekle, pa rti m i zin yığınsal, halkçı, u lusal karakterini korumamız v e durmadan sağ lam laştı rma mız, aynı za manda enternasyonal ist karakteri ni koruyup gel iştirme miz g erekiyor. Biz enternasyona lizmden ya lnız u l usla rarası daya nışmayı anlamıyoruz. Belki biraz a ba rtmalı ve paradoksal görünebil i r, ama şunu da söylemeli yiz ki, işçi sınıfı n ı n ve emekçi yığ ı n la rının enternasyonalist bilinci, bugün biz istemesek bile yi n e de kendini gösterebilecek d u ru mdadı r. Bütün «so ğuk harp " dönemi nde, Cezayir ve Küba, Viyetna m, Yak ı n - Doğ u, Angola, Şili ve ispa nya olayları sırası nda italya'nın en geniş halk tabaka ları , pol i tik ve sosyal güçleri eylemsel bir dayanışma gösterd iler. Grevler, çeşitli çıkı şlar ve gösteriler hali nde beliren bu daya nışmada, çoğ u kez, ölü, ya ra lı ve tutuklu olarak, nice kurba nlar da verdi ler. Ne var ki, e nternasyonalizm ya lnız bununla bitmiyor. Bizce, enternasyo nalizm, Sovyetler Birliği'ne ve sosya l izme sırf propaganda a maçlı meth i yeler okumakta n ibaret d e değ i l d ir. Bu çok kolayd ı r, a m a çok etki l i sayı l a maz. Geniş ka muoyunda Sovyetler Birliği'nin v e sosya list ü l kelerin ul us lararası oynadıkları reel rol hakkı nda doğru bir an layı şın yerleşebilmesi için, anti-sovyetik ön yargı lara karşı savaşmamız çok daha önemlidir. Bu aynı zamanda, nereden gelirse g elsin, SBKP'yle ve diğer kardeş partilerle il işkilerimizi, enternasyonal işbirl i ğ i m izi kesmemizi istiyen çağrı lara, böyle likle pol itika mıza güven ilmesi ni sağ lıyacağımız ve demokrasiye bağ lılığ ı mızı göstereceğ imiz yol l u kandırmacı lara da kesin bir d ireniş gösterme mizi gerektiriyor. Bizim için, enternasyona list ol mak, bunun yanısı ra, öncelikle yığınların baskısiyle, italyan h ükü meti nin dış politikası üzeri nde etki yapmak ; u l us lararası yumuşama politi kasını a ktif olarak gelişti rmesi, Avrupa ve ulus lararası g üvenlik ve işbirliğ i sistemine somut bir katkıda bulunması, gerici ve faşist rejimieri açı kça suçla ma tutu mu ta kınması, bu rejimierin kurba nı politik göçmen leri ' memlekete kabul etmesi, bunlara ya rdımda bulun ması, u l usal kurtuluş hareketleri ni desteklen mesi, « üçüncü dünya " denilen ül kelerle, ôdil, hak eşitliğine daya l ı , emperya lizm ve yeni-sömürgecil i k ruh
rj) A. Gramsci . Oç ciltlik seçil m iş yapıtları. M., Ya bancı Kitaplar Yayı nevi, 1 959, c. 3, « Hapishane defterleri ", s. 1 99-200. 915
ve pratiğine kapalı ilişki ler kurması için hükü meti zorlamak anlamına gel iyor. i şte bundan ötürü bu hedefleri g erçekleştirme savaşımına elden geldiğince g eniş ölçüde politik ve toplumsal g ü çleri çekmeye çalıştık ve çalı şıyoruz. Bundan başka, Ortak Pazar üyesi ü l keler emekçilerinin savaşımını uyumlaştırma yönü nde çaba birliği yapı lmasına ya rd ı m etme, Ortak Paza r organları n ı n demokratikleşmesini, tekeller Avrupasın ı n emekçiler Avrupa sına, yani barış ve işbirliği etkenine dönüşmesini sağ lamak üzere, bütün sol g üçler a rasında karşılıklı an layışa va rı l masına yard ı m etme ça basın dayız. Enternasyon a lizm aynı zamand<ı ve öncelikle, işçileri memleket yö neti mine çekmekle ve bu suretle tüm u l uslararası a nti-emperya l ist cepheyi g üçlendirmekle başl ıyarak, italya'nın sosyal izme doğru gelişmesi n i elden geldiğince hızla ndırmak d emektir. Bug ü n dü nyayı sarsma kta olan üç ana devrim kol u , ya l nızca Marksist ler, Leninistler, komünistler ve proleterlerden ibaret değ i l d i r. Bunları n içinde Marksist olmıyanlar, m i l l iyetçiler, demokratlar, i l erici g üçler, çeşitli d insel inanç sa hipleri, değ işik sosyal tabaka lar da vard ı r. Bundan ötü rü, bizce, «proletarya enternasyona lizm i » deyi mi hem biçim, hem de içerik bakımdan sınırlıdır ve artık günün somut koşulları na uyg u n değ i l d i r. En ternasyonal izm, felsefi, politik ve sosya l bakımdan epeyce ayrı mlı olan, ama d ünyanın çehresini değiştirmek istiyen ve bunun için savaşım yürü ten bütün b u i nsa n yığ ınını birleştirmel idir. Onlar, bütün ul usal bağı msız l ı k, d emokrasi, barış ve sosya lizm savaşçı larına maledilebilecek olan ve ed il mesi gereken (artık kısmen ma l ed i l miş olduğ unu da söyliyebil i riz) bu enternasyonalizm içinde yerlerini bulmahdırl·ar.
916
OlEl SAYFALAR
Ürdün Komünist Partisi Merkez Komitesi Amman-Ürdün Değerli yoldaşlar, Urdün Komünist Partisi � irinci Sekreteri Fuad Nassar yoldaşı n beklen med ik ölüm haberi ni aldık. Tü rkiye Komünist Partisi ve Türkiye komünist leri adına Urd ü n komünistlerine ve Urd ü n halkına bu büyük kaybı ndan dolayı başsağ lığı d i l er, acınızı paylaşırız. Fuad Nassa r yoldaş Ma rksizme-Leni nizme ve proletarya enternasyona )izmine i na nç)ı bir savaşçı idi. 'Omrü boyunca ürd ü n ve Arap halkla rı n ı n ulusal kurtuluş hareketi, dünya işçi v e komünist ha reketin i n birliği içi n em perya l izme ve siyon izme ka rşı savaştı . . Urdün komünistleri ve Urdün işçi sınıfı Fuad Nassar yoldaşı n yol u nda yürüyeceğ ine ve emperya lizme, siyonizme karşı savaşta büyük başa rılar kaza nacağı na i na ncımız büyüktür. Türkiye Kom ünist Partisi Merkez Komitesi 1 . X. 1 976
917
Kazanımlar. savunma sorunu A.
Soydan
Devlet Güvenlik Mahkemeleri tasa rısının yasal la şması nın engellenmesi işçi sınıfının etrafı nda halkalanan bütün demokratik güçleri n ortak bir kazanımıdır. Bu kaza n ı m. esasında büyük sermaye çevreleri n i n. hükümetin faşizme tırmanmasını engel led iği için elde edilen önemli demokratik bir haktır. Bu hak. her şeyden önce g enel g rev ve yığı nsa l. örgütsel direnme biçiminde beli riyor. Bir kere - işçi sınıfı « g rev ve toplu sözleşme » yasas ı n ı n yasakla masına rağ men genel grev hakkı nı. h e m de D G M ' n e karşı d i ren mek g i bi. politik bir amaçla kullandı. Ya ni. ya saklanmış ola n demokratik bir hakkı nı uyguladı. Kanundaki yasa k d u ruyor. Fakat işçi sı nıfı genel grev hakkı nı kulla nma geleneğ i nin de temel ini attı. Böylece genel grevi yasaklıyan a nti -demokratik maddenin kanundan çıka rı l ması ve genel g rev hakkı n ı n resmen tanınması savaşımı da bir yandan başla mış old u. Bu sa vaşım ergeç başarıya ulaşacaktır. Hiç olmazsa bug ü n artı k ölü ve geçer siz bir d u ruma gel miştir. Çünkü. büyük sermaye ve h ükü met çevreleri yığ ı n s a l bir genel g rev kaşısında çaresiz ka lmış v e yasağı uyg ulıyamaz d uru ma gelmişlerdir. Bu da. anti-dem okratik ka nunlara. yönetimlere karşı yığ ı nsal hareketin başarıya ulaştığını göstermekte ve yığı nsal l ı k n iteliği, a nti-demokratik. faşist tutu mlara karşı başarının. gerici hükümetleri ve egemen çevreleri geriletmenin başlıca şa rtı olarak belirmektedir. Bu savaşımda elde edilen önemli kaza n ı m lardan biri de. işçi sınıfı n ı n anti-emperya list. a nti-faşist ve demokratik hakları i ç i n savaşımda öncülü k ' ve geniş emekçi yığ ı n l a rı örg ütliyerek. toparlayarak demokratik hedeflere doğru yönetici liğinin bir daha ve açı kça belirmesidir. Bu konuda elde ed ilen önemli demokratik başarı l a rdan biri de. işçi sınıfıyla TOB-DER. TO M - DER. TM MOB. Ba rolar Birliği. TOTED g i bi emekçi yığ ınları örg ütleyen d emokratik kurU"luşla rı n savaşta birbirlerine daha da yaklaşmasıdır. Böylece a nti-emperya l ist. a nti-faşist. büyük sermayeye ve onun. ol uştu rd uğu hükü met ortaklığ ı na karşı bütün demokratik g üçlerin eylembirliği güçlendi. daha yüksek bir aşa maya ulaştı . I şçi sı nıfı n ı n politik ve sendikal örgütleri nin öteki demokratik yığ ı n örgütleriyle. demokratik hedefler doğru ltusunda işbirliğinin artması çok önemli demokratik ve top l u msal gelişmenin i l eri demokratik d ü zene ve oradan da sosyalizme g eç mesin i sağ lıyobilecek bir kazanımdır. Bu kaza nı m ı daha da i l eri götürmek. hattô ortak bir plôtforma oturtmak. ortak bir platform için de d iyaloglar kurmak. forumlar tertiplemek sınıf savaşı n ı n bugünkü aşaması nda zoru n l u Düzelirne : 1 976 yı lı n ın 1 0. sayısında. 825. sayfada aşağıdan yukarı 7 . sa tırda kuru l ma ması sözü kurulması biçiminde bası lmıştır. Düzeltir ve özür di leriz. 918
olan eylemlerdir. Ne var ki, bundan önce de bel i rttiği m iz gibi, ortak bir d üşmana karşı, orta k bir hedefe ulaşmak i çin, orta k eylemin başarıya ulaşmasına rağ men (bunun sürekli liği uğru nda) çok sabı rlı ve geniş kapsa m l ı politik bir eylem uygulamak g erekmektedir. Bu ortak eylemin zorlukları leg a l sosya list akı mları n bazı noktalarında yoğ u nlaşı yor. Bazı Ti P yöneti cileri, işçi sınıfı n ı n öncülüğü nde" elde edilen orta k kaza n ı m ı n pekleşmesi, güçlenmesi ve ortak bir plôtforma otu rtulması n ı engel lemek için ellerin den geleni yapıyorlar. Fakat ha reket a rtık onları aşmıştır. Bu yöneticiler hareketin kendi lerini aştığ ı n ı n farkı ndalar. Içine kapandıkları olumsuz ve işçi sın ıfına düşman politikanın dört d uva rı arasında daha da h ı rçın, daha da sal d ı rgan olmak eğ ilimini gösteriyorlar. Savaşımın bu aşaması nda de ın;kra1ik, a nti-emperya list güçlerin birliğ i n i engellemek a ncak burjuvazin i n geniş stratejik hedeflerine hizmet etmek anl a m ı na gelir. Bugünkü aşa mada eylembirliğini engellemenin başlıca amaçları nda n biri de TKP' ni bugünkü sınıf savaşı m ı n ı n dışında bırakmak ça balarıdır. Legal so?ya i i st parti yönetici leri n i n bir kısmı, özellikle Ti P yöneticilerinin bir kesim i bu çaba n ı n içi nded irler. Burjuvazi TKP'ne kona n yasağı kaldırmamakta aya k d i riyor. B u yasağı ka ldırmak şöyle d u rsun Demirel hükü metini oluşturan pol itikacıları n, büyük sermaye çevrelerinin komünizm ve TKP düşmanlığını günlük politika hal ine getirmek ça basında olduğunu işçi sı nıfı ve ka muoyu açı kça görüyor. TKP düşmanlığı yapmak büyük burjuvazin i n işçi sınıfını boşsız bı rakmak politikası nın pa raleline d üşmek g i bi bir sonuç doğ u ruyor. i şçi sınıfının tek örgütü olmak iddiasında ola n bazı TiP'li yöneticiler büyük burjuvazinin faşist yasaklarına sığınara k bu paralele isteyerek ve bir poli tik hedef olarak düşmekten de kaçı n m ıyorlar. Türkiye'de sınıf savaşı bu küçük esnaf « sosya listleri n » esnaf hesa pları n ı n çok ilerisinde v e geniş perspektifler açarak gelişmektedi r. T K P s ı n ı f sava ş ı m ı n ı bu ölçülerle gözönünde tutmakta ve bu ölçü leri n dışında kal a n k ü ç ü k burjuva « sosya l istlerinin » işçi sı nıfı n ı n s ı n ı f savaşı n ı n dışına atı ldı k ları oranda büyük burjuvazinin stratejik, politik hedeflerine hizmet eder d uruma düşeceklerine inanmaktadır. Sınıf savaşı m ı n ı n gelişmesi ve bazı TiP'Ii yöneticilerin tutu mu bu i na ncı haklı çı ka rmakta d ı r. TSiP yöneNcilerine g el ince, bunla rı n devrimci g üçlerin bi rliğ ini kabul etmeleri ve ayırıCı görüşlere son vermeleri şüphe yok ki, olumlu bir g eliş med i r. Fakat bu yöneticilerin proletarya enternasyonalizmi hakkı nda i leri sürd ük leri iddialar ka rışıktır. TKP' n i vurmanın dolaylı bir yol udur. Bundan ötürü de tam birleştirici değ i l d i r. Emigrasyon soru n u n u n enternasyona lizmle bir il işkisi yoktu r. Gerçek enternasyonalizmin her ü l kenin işçi sını fını Ma rksçı-Leninci i lkelere göre örg ütlen mekten geçtiği doğ rud u r. Fakat bizzat Lenin'in ve bolşeviklerin bile terörden kadroları n ı korumak için za man zaman hatta uzun bir müddet için mem leket d ı şı nda savaşmak zo runda kaldıkları da doğrudu r. Sade Rusya'daki bolşevikler değ il. Bul garistan, Alma nya ve Avru pa'nın hemen hemen bütün ü l keleri ndeki komü919
nistlerin, sosya listlerin, sosyal demokratların, a nti-faşistlerin zaman zama n kendi ül keleri nin dışında savaşmak zorunda ka ldıkları tarihsel b i r ger çektir. TKP, va rlığıyle ve gizli örg ütleriyle, açık, fakat tan ı n mamış militan lorıyle, kadrolarıyle memleket içindedir. Şunu da iyi bellemek gerek ki, mevcut pa rti ler içinde, g eride bıraktığımız yarı m yüzyılda en çok kurba n veren, kadroları kırılan TKP olmuştur. Burjuvazi her zaman TKP'nin bey nine vurmak, onu kurmaylarından yoksun bırakmak taktiğ ini uygul ıyagel miştir. Bugün de d u rum değ işmiş d eğild ir. Bundan ötürü kad rolarını koru mak için elinden gelen bütün tedbi rlere başvurmak parti nin hakkı d ı r. Sosyal istleri n, demokratik haklardan yana ola nların ödevi, i l legal ça lış manın bazı zorl ukları n ı· uyguladı ğ ı ndan ötürü TKP'ni eleştirmek değ i l , TKP'ne, konan yasağı, TKP'ne karşı baskı v e terör yöntemlerini sürd ü ren Iere karşı çıkmak, bu yöntemlerin ka ldırılması için savaşmaktı r. Çünkü faşist kanunlarla TKP'ne konan yasa k, yalnız TKP'ni değil, bütü n demok ratik gel işmeyi köstekliyor. Aşırı g erici, şeriatçı, faşist akımları n gelişmesi için elverişli bir zemin hazı rlıyor. Sol un boğ uşmaları, çatışmaları , bölü n meleri büyük burjuvazi nin, em per yalizmin stratejisine uygu n bir oluş u m d u r. CHP sorununu da bu çerçeve içinde ele a l mak gerekir. Bu parti n i n yönetici leri ni gereği g i bi kıymetlendirmek için Türkiye'de burjuvazinin ay rışmalarını ya kından izlemek gerekmektedir. Burjuvazinin büyü k sermayeei ve işbirlikçi kol unun sanayi burjuvazisi ve küçük burjuvazi ile olan çatış mala rı, hep bildiğimiz g ibi, zaman zaman kanlı boğ uşmalar halini a lıyor. CHP yöneticileri burj uvazinin sanayici ve küçük burjuva kol unun pol itik eğ i l i mlerini temsil etme d urumundadır. fakat işbirlikçi burjuvaziyle tekel ler dışı kalan burj uvaziyi ayıran kesi n bir sınır yoktur. Burjuvazi nin bir kolundan ötekine geçiş sürekli bir oluşum olduğundan böyle bir sınır çiz mek ola naksızd ır. Ama bu oluşum, tekeller dışı burjuvazi nin va rlığını da ortadan kaldırmaz. Bu burjuvazi de sömü rgendir, sınıfsal çıkarlarına sıkı sıkıya bağ lıdır, sosya lizme ka rşıd ı r. Ama topl umun g elişmesi ne, iç paza rı n daha geniş ölçüde açıl ması na, derebeylik kalıntıları il işkileri n i n kal d ı rı l masına taraftar, bu ilişkilerin faşist v e anti-demokrati k tedbirlerle ayakta tutu l masına, taşlaşmış, k i reçleşmiş eski yöntemlerin uygula n masına karşı d ı r. Hatta önemli ölçüde memleketin yeraltı-yerüstü zenginliklerini ve iş gücünü d a ha geniş, daha bilimsel v e modern bir sanayileşmeyle kendi hesabına sömürü l mesi n e de ta rafta rdır. Bu tutumlarıyle de objektif olara k em perya lizme, büyük tekelci tica ret v e montajeı burjuvaziye karş'ı olduğu gibi, bu burjuvazin i n elde ettiği eğemenliğe dayanarak u lustıl g el i re sa h i p çıkmasına, devlet organlarına yerleşmesi ne de karşıdır. Bu demek değ i l dir ki, CHP'de tekelci ler, yahut toprak ağala rı tamamen etkisizdir. Hattô zaman zaman otomotiv sanayiinde olduğu g i bi bazı tekeller Demi rel orta klığ ına karşı CHP'ni destekler bir d uru ma gelmektedirler. Bu durum, bir bakıma da bizzat Ortak Paza r veya h ut Amerikan tekelleri a rasındaki 920
boğ uşmarı ı n Türkiye'ye yansı masıdı r. Bu çelişkilerin içinde ola n CHP yöneticileri temsil ettikleri burjuvazi n i n bütün zaafl a rı n ı taşımaktad ı riar. Bundan ötürü bug ü n verd ikleri sözleri i ktidara geldikleri nde tutoca kları na dair eli mizde herhang i bir gara nti yoktur. Ama, genel likle temsil ettikleri burjuvazinin, yukarda da belirttiğ imiz gibi, bazı objektif a maçları vard ı r k i , Türkiye'nin bu g ünkü koşullarında i leri bir a d ı m d ı r v e bu a maçlar etrafı nda CHP ile d iyalog lar kurulabilir. TKP, CHP sorununu bu açıdan ele a l ıyor, sol, demokratik akı mları n belirli, somut, a nti-emperya list, demokra t i k dönüşümler sağlama hedeflerinde bağlaşma lar kurma n ı n olasıl ı ğ ı na inanıyor. Bu satırla rı yazarken CHP'nin 23. Kurultay'a su nacağı belgeleri, özel likle program ve tüzük tasarı l a rı n ı n tam metni eli mizde yok, fakat eldeki belgelerde CHP yöneticileri n i n önemli bir tespiti yer alıyor : Türkiye kapi ta l i st yoldan gelişememiştir. CHP yöneticileri n i n bazı ları bu tespiti, « ka p i talist olmıyan gelişme yoluna g irme» gereğ i n i beli rterek tamamlıyorlar. Kapitalist olmıyan g elişme yol unun g eniş bir kapsa mı ve anlamı vard ı r. Fakat her şeyden önce, büyük teke l l eri n, toprak beyleri nin, büyük ihracat, - ithalat şirketlerini n, bankaları n büyük aracıları n egemen liğine son veril mesi ve ileri demokratik bir d üzen kurul ması ve bu d üzende işçi sınffı nın, emekçi halkın, orta tabakalann, u l usal burj uvazinin egemenliğinin k u rul ması anlamına gelir. CHP program taslağı nda bu anlama g el i r kesin öneriler ve devri mci reform lar yoktur. Halk sektörü ile kapitalist olmıyan yola g i d i lmesi öngörülüyorsa, bu yöntem b i(çok g elişmiş kapitalist ü l ke lerde denen miş bir yoldur. « Ha l k kapita lizmi», .. Işçilerin yönetime ve ser mayeye katı l ması» g i bi yöntemler hiçbir zaman büyük tekellerin egemen liğine son vermemiş, a ksine halkın, emekçil erin, işçilerin, esnafın birikim leri n i n sermaye olarak büyük tekellerin eline geçmesi, dolayısiyle onların ekonomik, politik egemenlikleri n i n g üçlen mesiyle sonuçlanmıştır. Bazı Arap ve Afrika ülkelerinin kapitalist ol m ıyan gelişme yoluna g i rdi kten sonra tekrar büyük yerli sermayenin, uluslara rası tekellerin ve genellikle emper yalizmin etki alanına g i rmeleri, kapitalist ol mıyan g elişme yol u n u n bu bi çimde belirsiz, soyut ve utopik bazı esaslara bağ lanmaları nın, egemenlik ve iktidarı n burjuvazin i n elinde ka lmasının sonucu olmuştur. Bu konuda iktidar ve egemenl i k iki esaslı şarttır. i ktidar ve egemenlik, yahut ta ya lnız egemenlik, büyük tekellerin elinde kaldığı m ü ddetçe kapitalist olmıya n gelişme yol unun tekrar büyük tekel l eri n egemen liğine dönüşmesi kaçı nıl maz bir sonuç olara k belirlemektedir. CHP prog ra m taslağ ı nda özgürlüğe de önemli bir yer veril mektedir. Hattô, özgü rl ü k mutlak a n l a mıyla ele a l ı nmaktadı r. Oysa m utlak özg ü rl ü k yoktur. Mutlak özg ü rl ük, a ncak komünist toplum düzeni nd e g erçekleşe cektir. Mutlak özg ürlüğ ü n varlığı iddia ed ildiği ka pitalist d üzende egemen zü mrelerin, sÖRlürücülerin özgürlüğü çok geniş, sömürülenierin özgürlüğü ise çok d a r b i r alanı kapsa maktadır. Toprak beyinin özg ü r olduğ u yerde 921
mara bacı nın, yarıcının, kiracının kurtuluşunu sağ layacak özgürlüğünden söz edi lemez. Büyük tekellerin, büyük sermayenin, emperya lizmin özg ür olduğu bir orta mda işçi sınıfı ve emekçi halk, orta tabakalar, hattô muayyen ölçüde tekelci ol mıya n burjuvazi için de aynı ilke geçerl idir. Sömürü n ü n bask ı n ı n sürüp gittiği h e r toplum d üzen inde emekçi h a l k ı n özg ü rlüğü burjuva par la mentarizmi n i n g ereğ i olara k birkaç yılda bir sa ndık başına g itmek, bü yük burjuvazinin egemenliğ i n i tehdit etmemek şartıyle örg ütlenmek ve bazı demokratik hakları kullanmak özgü rl üğünden öte gidemez. Bu özgü rl ü kler hiçbir zaman büyük sermayenin egemenliğ i n i sarsmak ve devirmek ölçüle rine varamaz. Burj uva parla menta rizmi ile büyük sermaye ve tekeller ege menliğinin devrildiği, ileri demokratik bir toplum düzenine ve sosyal izme geçildiği dü nya tari hinde daha görü l memiştir. Bundan 44 yıl. önce isveç'te mutlak özg ürlük sloganlarıyle işbaşına g elen sosyal demokrasi geniş emekçi yığ ınları n ı n ekonomik, politik olanaklarını birkaç u l uslararası teke lin egemenliğine yöneltmekten ve onları g üçlendirmekten başka bir son uç vermemiştir. Son unda sosya l demokrasi iktidarı, büyük sermayeni n partile rine terketmek zoru nda ka lm ıştır. O"zg ü rlüğü sın ıfsal a n la mıyle ele almak, gerçek yerine oturtmak anla m ı na gel ir. Burjuvazi nin özg ürlük anlamı da sınıfsa l d ı r. Burjuvazi özgü r lüğü mutlak anla mıyle yal n ız kendi sınıfsal çıkarları için uyg u la makta d ı r. Girişim özgürlüğü, esasında sömü rü özg ürlüğü anlamına gelmektedir. Söz özgürlüğü, d i n , düşünce özgürlüğünde egemen zü m relerin egemenliklerini sürd ü rme çabası ağır basmaktad ı r. Kapital ist toplum düzeninde işçi sı nı f ı n ı n , emekçi halkın özgü rlükleri zor ve za man za man ka nlı bir sınıf sava şımı sonucunda elde ed i l miştir. Bu özg ürlükler işçi sınıfı n ı n savaşı mı sonu cunda elde ettiğ i haklar ora nı nda kısıtlanmış olduğ u halde, sermayenin i nsa nı sömü rme "özg ü rlüğ ü " önemli ölçüde kapita l ist toplum düzeni n i n temelini teşkil etmek üzere sürüp g itmektedir. B u n d a n ötürü de kapita l i st ül kelerdeki işçi sı nıfı ve emekçi halk için, sömü rü d üzeni n e son vermek ve sosyal izme geçmek önemli bir sorun olara k d u rmakta d ı r. Burjuvazi nin ileri ve l i beral kolunu ve tekeller dışı kalan kısmını kısmen de büyük burjuvaziyi temsil eden CHP yöneticilerinin Türkiye şartlorındaki politik ve sosyal tutu mları , tekelci kapitalizmin çı karları nı temsil eden bur juvaziye kıyasla daha i l erdedir. Fa kat CHP yöneticileri n i n kendileri n i n dışında kalan sol'a karşı tutu m u , pa rti içi ndeki kuvvetler dengesine yakı n dan bağ l ı d ı r. Genellikle partide tek başına ha reket etmek, CHP dışındaki sol'la işbirl iğine yanaşmamak eğ i l i m i eğemend ir. Bu tutum Türkiye'de demokratik gelişmeyi g üçlendirmez. CHP yöneticileri geniş bir ta bana sa h i p bir pa rti olmanın verdiği büyüklük kompleksinden kurtu l u p ul usal ölçülere ulaşan ve memleketin demokrati k gel işmesine yön veren bir pol i tikaya varamıyorlar. Ozel likle dış politikada (ki bunu iç politikadan ayır922
maya olanak yoktur) Atatürkçü ölçülere bile ulaşamıyorlar. NATO'nun, em perya l izmle bağ lanan aşağalayıcı a nlaşmaların d ışında Türkiye' nin ka lkınması için gereken bağ ı msız bir d ı ş politikanın gereği n i kavrayamı yorlar. Oysa kapita l ist ol m ıyan kal kı n m a -yol u n u n zoru n l u olan u nsurların dan biri de silôhlanma yarı ş ı n ı n dışında kalmak, emperya l izmin egemen liğ i nden kurtulm uş, bağ ı msız ve tarafısız bir dış politika uygulama ktır. Kalkınmak ve kapital ist olm ıyan bir yoldan kalkınmak için ul usal gel iri em peryalizmin dayattığı a ğ ı r harp masraflarından kurtarmak ve u l usal savu n ma il kesine dönmek şa rttır. Ulusa l savunma ile barışçı bir dış politika birbirinden ayrı l maz. Çünkü, çoğ ı mızın ulaştığı teknolojik d üzeyde en güç l ü savunma, genel silôhsızlanmayı sağlamak ve içten bir barışçı dış poli tika uygulamaktır. Bütün kamşula rı m ızla, bu a rada Sovyetler Birliği ve Bulgaristan'la saldırmozlık ve karşılıklı yardı mlaşma patkları imzalamak, Sovyetler Birliğ i'nin ekonomik, politik, teknik, kültürel ya rd ı m l a rını daha geniş ölçüde sağ lamak ve bu ülkeyle daha içten il işkiler kurma k kapita l ist olmıyan kalkınma yolunun koşu llarından biridir. Bütün bunlar u l usal bir pol itika olduğ undan bütün u l usal güçleri n eylembirl iğ iyle sağ lanması, onun başarıya ulaşmasının g a rantisidir. CHP dışındaki sol'un, daha doğrusu legal sosya l ist akımları n CHP pol i tikası d a bütün d emokratik g üçlerin a nti-emperya l ist, a nti-kapita l i st b i r eylembirliğini sağ l ıyacak d uru mda değildir. T i P yöneticileri u z u n zaman ul usal burjuvazinin varlığını reddettiler. Burjuvazi içindeki ayrışmaları , te kelci olan ve olmıya n burjuvazinin özel likl eri ni göremediler. Bunun için d e CHP'ne karşı politikaları , burjuvazi n i n en gerici koluna karşı uyguladıkları politikadan ayrı olmadı. Hattô, za man za man CHP'ni politik taktik bakı mından ve günün koşulları na göre doğru bir şekilde destekleyen sendi kaları CHP kuyrukçuluğu ile suçladılar. Son günlerde bazı TiP yöneticileri bu ayrı şmayı farketmeye başlad ı lar, fakat bunun kapsa m ı geçmişin hata ları n ı düzeltecek ve geniş bir cephe politikasını uygulıyocak ölçüde de ğildir. Oteki sosya list parti yöneticilerinde de CHP yığ ın ından bir şeyler kopar ' mak , hattô bu parti içinde g urup çatışmalarını körüklemek gibi, bugünkü �olitik orta mda aşırı gericiliğin taktiğine yarıyacak ve onların iktidarları nın sürüp g itmesini soğ lıyocak tutumlar vard ı r. Demirel hükümetinin te rörle birlikte el altından bu çatı şmaları körükled i ğ i ve seçimlerde soldaki oyları n böl ünmesiyle i ktidarda kalmayı plan laştı rdığı görünen bir gerçek tir. Dem irel ve ortakları n ı n bu taktiği başarı kaza ndığ ı , ya ni hükümet bir yandan soldaki çatışma larla, bir yandan da kanlı bir terörle seçimlerd e yeni b i r çoğ u n l uk sağ ladığı ta kdirde, yeniden D G M ile, hatta d a h a do sert faşist tedbirlerle işçi hareketini, bütün sol akım ları ezmeyi deneye ceğ i nden şüphe etmemek gerek. Bugün hemen hemen bütün üniversite leri, yüksek okull a rı, eğitim enstitüleri ni terörü altında tutan Demirel ortak lığının seçimlerde daha ka n l ı bir terör uyg ulıyacağını bil mek ve seçimler923
den önce bu hükü meti orta klaşa devi rmeni n yollarını a ra m a k demokratik eylemleri n başında gelmekted i r. Demirel orta klığı ile büyük sermaye çevreleri DG M konusunda uğra dıkları yeni lgiyi başka yol lardan gidermek çabasındadıriar. Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası (M ESS) organı, hükümete g revlerin d u rd urul masını, ücretlerin dondurul masını, en az d ü zeyde tek ücret sistemi n i n uygulan masını öneriyor. Hükü met ise, Meclise " Ozel Koru ma Orgütleri Tasarısı »nı sundu. Bu tasa rı nın amacı, fa brikalarda, i�yerlerinde, çiftl iklerde patron ların, hükü metin yerleştirmiş olduğu faşist komandoları n d u ru m u n u yasa l laştırmaktır. işçi sınıfı n ı n fa bri kalarda, işletmelerde, yeni ü reti m süreci içinde demokratik ve sosyal ist fikirlerin mayalandığı, işçi sı nıfı n ı n sendikal ve politik hakları için savaşımının örgütlendiği, TKP' n i n ve sınıf sendika cılığının yerleştiğ i kaynağ ı körletmek ve baskı a ltında tutmaktır. Bu tasa rı, faşist niteliği bakı mından DGM tasarısından hiç d e a şağı kal m ıyor. Çünkü a macı, örg ütlendiği, yığı nsa l olara k bulunduğu yerde işçi sınıfını vu rma k, sindirmek ve böylece demokratik gelişmeyi önlemektir. G revler, toplu söz leşm.e ler, işçi sınıfı n ı n d iren işi, silahlı komando birliklerin i n tehdidi a ltında bastı rı lacak ve sömü rü ve baskı düzenini daha rahatça sü rd ürme olanak ları yaratılacaktır. Yani demokrasi ı rmağı n ı n pınarı tıkanacaktı r. DGM'ne karşı savaşımı kazanan işçi sı nıfı ve öteki demokratik g üçler, Demirel h ükümetin i n .. Ozel Korunma Orgütleri Tasarısı »nın yasallaşmasını do engell eyecek güçtedir. Hatta DGM'ne karşı verilen savaş ı mda yeni yeni deneyler elde ed il miş, bu deneyler d emokratik savaşım için daha elverişli koşullar ya ratmıştı r. Bu tasarıya karşı savaşım daha yüksek ve daha bi l i nçli bir sınıfsa l düzeyden veril ebilecektir. Bütün sorun, DGM'ne karşı verilen ve daha eski savaşımlard a n gereken dersleri çıkara bilmekte ve bundan önce olduğu gibi eylembirliğiyle, örgütlü olara k tasarın ı n yasal laşmasını engellemeye koyulmakta ve daha şimd iden bütün demokratik güçler arasında d iya log lar, ittifakla r ku rmakta toplanıyor.
924
«Yeni çağ·· dan Okurlara Sayın okur/ar, D erg imize karşı istekler g ü nden güne artıyor. Biz bu istekleri elimizden geldiğ i kadar karşılamaya çalı şıyoruz. Okurları m ızdan, adresleri açık ve doğru olara k yazma larını, özellikle şehir ve ma· halle n u maralarını titizlikle beli rtmelerini rica ederiz. Adreslerini değiştirenler, yeni adreslerin i bize derhal bild irmelidirler. Dergiye a bone olmak ve d iğer yayı n ları mızı edin mek istiyenler adresimize bir mektupla bildirebiNrler. Sonra Avrupadaki okurları· mız aşağ ıdaki ad rese başvurabilirler : 1
Berlin 1 0
Postfach 1 00 229 West Berli n Ademeler ş u konto n u marasına ya pılır: Postscheckkonto 342 441 West Berl i n 1.
l o i. Brejnev, lENIN'iN 1 00. YILDONUMU, SBKP'NIN xxıv. KONGRESI, SSCB'NiN 50. Yı l ı .. ..
2. NAZıM H I K M ET, BOTON ESERLERI (Şimd iye kadar 8 cilt
çıkmıştır), 3. BILIMSEL KOMONIZM, 4. lENIN (Biografisi), 5. BOYOK OKTOBR 50 YAŞ ı N DA 6.
S. Ostü ngel, SAVAŞ YOLU (3. baskı) ..
..
7. S. Ostüngel, .. GONOMOZDE TKP .. 8. S. Ostüngel, « G O N EŞ LI DONYA .. . 9. A. Soydan, «ALMAN DEMOKRATIK CUMHURIYETI .. 10.
A. Soydan, « YEDI SOSYALIST OlKEDE DON·BUGON. YARIN ..
1 1 . A. Soydan, «SOVYETLER BIRllG I N D E 1 2 GON ..
Adresi miz : Yeni çağ - Stredisko pro rozsirovan i tisku, Praha 6, Thokurova 3, C:ı:echoslovakia 925
··Yeni çağ •• dan Okurlara Federa l Alma nya'daki okurla rı mız « Yeni çağ ., derg isini aşağıdaki kitap çılardan satın a l a bilirler: Ada m - Kuckhoff-Buchhandlung 5 1 00 Aachen Löhergraben 4 Buchhandlung Ludwig Feuerbach 8600 Bamberg
Obere Brücke 3 Wissen und Fortschritt Buch ha ndlung 5070 Bergisch-Glodboch BensbeFger StraBe 1 28 Wissen und Fortschritt Buch hondlung 4800 Bielefeld
Feilen StraBe 1 0 Prog i-ess-Buchhandlung 5300 Bonn
Oxford Stra Be 1 7 Wissen und Fortschritt Bucfıho ndlung 3300 Braunschweig
AdolfstroBe 1 Dein Buch Volksbuchhondlung 2800 Bremen 1
Richtweg 4 Wissen und Fortschritt Buchhandlung 6 1 00 Darmstadt Leuteschlöger 3 Büchershop Angela Davis 4600 Dortmund
KampstraBe 80 Heinrich-Heine-Buchhondlung 4000 Düsseldorf ,
Ackerstra Be 3 Li bresso-Buchzentrum Sabine Weber 8520 Erlangen Schiffstra Be 5 926
Karl-liebknedıt-Buchhandlung 4300 Essen 1 Viehofer Platz 1 4 Tat- Buchhandlung .dohanna Kirdıner» 6000 Frankfurt/Ma i n SchumannstraBe 56 Buchzentrum i n der GoethestraBe 6000 Frankfurt/Main GoethestraBe 56 Buchhandlung Walter Herbster 7800 Freiburg An der Mehlwaage 2 Wissen und Fortschritt Buchhandlung GmbH. 6300 GieBen Schiffenberger Weg 1 Wissen und Fortschritt Buch handlung 3400 Götti ngen BurgstraBe 24 I nternationale Buchhandlung GmbH. 2000 Hamburg 1 3 Johnsallee 67 Wi ssen und Fortschritt Buchhandlung 3000 Han nover-linden limmerstra Be 1 06 Buchhandlung collektiv GmbH. 6900 Heidelberg Plöck 640 Wissen und Fortschritt Buchhandlung GmbH. 3500 Kassel Werner-Hil pert-StraBe 5 Collektiv-Buchhandlung 2300 Kiel 1 Falckstra Be 1 6 Wissen u nd Fortschritt Buchha ndlung 5000 Köl n Fleischmengergasse 3 1 Buchhandlung Rosa Luxemburg 4 1 50 Krefeld St.-Anton-StraBe 86 927
Bücherzentrum Süd -West 6500 Mainz Bil hildisstraBe 1 5 Wissen und Fortschritt Buchhandlung 6800 Mannheim U 2, 3 Wissen und Fortschritt Buchhandlung G m b H . 3550 Ma rburg Am Grün 56 Buch handl ung Libresso 8000 München 40 TürkenstraBe 66 Karl-liebknecht-Buchhandlung 4400 M ü nster Steinfurter StroBe 1 5 libresso-Buchzentrum Sabine Weber 8500 Nürnberg Wei nma rkt 1 2 0 Dein Buch Volksbuchhandlung 2900 Oldenburg Am Damm 26 Libresso-Buchzentrum Sa bine Weber 8400 Regensburg Glockengasse 7 Lenchen Demuth-Buchladen Saarbrütken
6600
Nauwieser StraBe 1 3 Wissen und Fortschritt Buch handlung 5900 Siegen Freudenberger Stra Be 1 8 Buch handlung Hornung und Steinbach Stuttgart
7000
Wil helmsplatz 1 Buch handlung W. A. Bostigkeit 5500 Trier Li ndenstra Be 1 0 Friedrich- Engels-Buchhandlung 5600 Wu ppertal-El berfel d Gathe 55-57 928
ıÇiNDEKILER
Sa y fa xx :
Barış ve s i l ô h sızlanma
sorunları
841
Friedi Fürnberg Çağdaş ka pita l i z m in
çelişkileri
857
Deısö Nemes Maca rista n'da d e rs l e r
i kt i d a r uğ runda verilen sınıf savaşım ından bazı 868
.
Viktor Afanasiev SSCB'de b i l i m sel
toplum yönetiminin bazı görünümleri .
880
Kurt Hager Pa rti n i n ve h a l k ı n
g üveni l i r pusulası
889
Andre Vieuguet Yığ ı n h a reketi n i n öncü rolü .
899
Miche/e Rossi H a l k ı n partisi sosyal izm savaşı m ı n d a
908
O Z E l SA YFA LA R
xx:
TKP
M e rkez
Komitesinin Ordün Komünist Partisi Merkez Komi-
tesine mesaj ı .
917
A. Saydan Kaza n ı m l a rı savu n m a
sorunu .
.
918