yc_78_12

Page 1

Bütün ülkelerin proleterleri, bir/eJinizl •

YENI

12(174) Aralık

v

1978

ÇAG

Komünist ve işçi partilerinin teori ve enformasyon dergisi

Çeli,kilerin Engebeli Yolu Gus Hall ABD Komünist Partisi Genel Sekreteri

Fra n k l i n D. Roosevelt'ten bu ya na A B D başka n la rı burjuva politika s ı n ı n «yolortas ı »ndan yürümeye çal ı ş mışlardır. Bu, çelişkilerin çetin, s a r p yo­ l u nda at s ü rme sa natıd ı r. Bu yol h i ç bir z a m a n dümdüz o l m a mı ştır, çün­ k ü işçi s ı nıfına ve h a l ka bazı ödünler vermeyi de i çerir. Şi mdiyse, kapi­ ta lizmin genel bunalı m ı n ı n derinleşmesin i n bir sonucu olara k, « yolun or­ tas ı " da ra l m ı ş ve ciddi derecede a şı n mı ştır. Carter Yönetimi'ni niteleyen kafa karışı klığ ı , k a ra rs ı z l ı k, çelişkili söz ve eylemler, ABD tekelci kapita l i z m i n i etkisi altına a l a n ve g iderek şid­ detlenen çelişkileri n bir ya n s ı m asıdır. Ya l pa l a m a l a r, Carter' i n kişiliksel özell i k lerinden çok, « yolun ortas/»nda k i a ş ı n m a n ı n ve ABD ka pita l iz­ m i n i n elindeki seçeneklerin a za l ma sı n ı n bir ya nsı masıdı r. Ka pitalizm kendi özg ü l , ya pısal çelişkileriyle birlikte doğdu. B i rincil ve bütün çelişkilerin kaynağ ı olan çelişki, sermaye ve işçi s ı n ıfla rı a ra s ı nda ki, toplu msal olara k ü retilen ü rünlere toplu sahip çıkma uzlaşmaz çelişkisi­ dir. Kapitalizm pek çok evrelerden geçmiştir, a ma bu s ı n ıfsal çelişki, kapita l i z m i n bu Aşil Topuğu, birincil ayrı m çizgisi olmaya deva m ediyor. S ı nıfsa l çelişkinin birincil olma n iteliğ i n i sula ndırma yol u nda k i s ü re k l i çaba l a ra k a rşı çıkmaya deva m etmek zorunl udur. K i m i leri, b u n u u z u n b i r çelişkiler listesi i çi ndekilerden ya l n ı zca birisiymiş g i bi e l e a l a ra k sula n ­ dırıyarIar; başka ları, s ı n ıf i l işkileri n i n değ işti ğ i n i ve bu yüzden s ı n ıf çeliş­ kisinin, s ı n ıf savaş ı m ı n ı n ve işçi s ı n ıfı n ı n özg ü l rol ü n ü n geri pla nda k a l­ dığı n ı söyleyerek da ha a ç ı kta n karşı çıkıyorlar. Ka pita l i z m i n bu haya l ler ü l kesi kavra mla rı oportü nizm için bir özür h i z m eti görüyor. 1067


Tekelci sermaye ve onun egemenliğ i altındaki devlet çökmeyle ilişkin sorunla rla uğraştıkça, temel s ı n ı f çelişkisine yeni öğeler ekleniyor. Dev­ letin tekelci sermayeden yana a rta n girişimleri, tekellerin ve çokuluslu şirketlerin büyü mesi, yeni teknoloji düzeyi, işçi sınıfı n ı n bi leşi mindeki de­ ğişiklikler, d ü nya g üçler dengesindeki değ işm e ; bütün bunlar yeni soru n ­ lar çıka rıyor. A m a b u n l a r ka pita l izmin t a özü o l a n s ı n ı f çelişkisini zerrec� değiştirmez ya da onun yeri ni ala maz. Böylece, bu biri ncil çelişki ve onun yeşertip ortaya sa ldığı s:n ıfsa l fır­ tınalar, işçi sı nıfı için zorunlu olarak, başl ıca çıkış ve merkezsel odak noktası olarak kal ma lıdı r. Carter Yönetimi'nin «yolun ortası »nda n at sür­ meye çaba larken, tökezleyip durmas ı n ı n ana nedeni de s ı n ıfsa l çeli şkinin derinleşip şiddetlen mesidir. Ka pita l izmin birincil çelişkisinin doğ u rduğ u savaşımlar yoğ unlaştı kça , bütün öteki çel işkilerde de buna bağ lı bir şiddetlenme görü l ü r. Bu çeliş­ kiler ayn ı zamanda Carter Yönetimi ve ABD Kong resi' n i n üzerine a ğ ı r bir bölge d üşürmektedir. Bu çelişkilerin şiddetlenmesi büyük burjuvazinin saflarında bölün meler yaratır, a ncak g ene de ayrı l ıklar ABD tekelci sermayesinin topla m çıkar­ ları n ı n çerçevesi içinde ka l ı r. Bunların büyük bir taktik önemi va rd ı r, hele tekelci sermayenin bir kesimi ya da belli şirketler, halkın, dü nya ba rışı­ n ı n, yu muşama ve ticaretin çıka rla rıyla uyuşan politika ları n kendi ya k ı n sınıfsal çıka rlarına yara rlı olacağ ı na inandı kları z a m a n bu önem daha da a rta r. Bu g üçler g eniş bir politik etkinliğe sahi ptir. Bu gibi bağ laş­ malar sa llantı lı, hassas ve kısa ömürlü olabilir, a ma buna l ı m dönem­ lerinde savaşı mların sonuçlarına katkı yapabilirler. Kendi çıkarları na en iyi hizmeti bir nük leer yıkı ma götü rebilecek kar­ şıtl ı k politikası nda gören tekelci sermaye kesimleri va rd ı r. Ama Carter yönetimindeki Bvzezinski gibi, senatör lackson, Moynihan ve Tower, ya da askersel üstyönetimin a ktif ya da emekliye ayrı l m ı ş üyeleri g i bi insa nlığ ı n g eleceği üzerine k u m a r oyna maya hevesli n ükleer m a nya k l a r d a va rd ı r. Mayıs 1 978'de Carter'in Ulusa l G üvenlik Da nış ma n ı B rzezinski şöyle diyordu : « N ükleer silôhların kulla n ı m ı n ı n insa n ı rkını n sonu olacağ ı n ı söylemek hata l ı o l u r. Bu bireyci bir düşüncedir . . . kesin istatistiksel veri­ lere göre konuşursak, eğer Birleşik Amerika tüm cepha nesini Sovyetler Birl iği üzerinde ve Sovyetler Birliği de tüm silôhları n ı Birleşik Amerika'ya karşı kullanırsa, bu hiç de insa n l ı ğ ı n sonu olmaz.» (1) ABD egemen çeveleri a rası nda bölün meler yaratan temeldeki sorunlar nelerdir? Bu böl ün meleri yaratan temel soru nlar şu nokta lardaki ayrı­ l ı kla rd ı r : Toprağ ı n ayağ ı n ı n a ltından kayma kta olduğ u bir dönemde ABD

(1) «The New Yorker», 1 Mayıs 1 978. 1 068


em peryalizminin karşısına dikilen yeni sorunlarla nasıl başedi lece k ; nasıl manevra yapı laca k ; nası l g eri çeki l inecek; bir düşüş dönemi nde, çel iş­ kilere nasıl karşı konu lacak? ABD tekelci devlet kapitalizminin özgü l so­ runları d ü nya kapitalizminin g enel buna l ı m ı n ı n yen i aşaması nda n elbette ki etkilen mektedir. ABD Mal iye Baka n ı Michael B l u menthal şu sözleriyle ABD ve dünya emperyalizminin açmazını itiraf etti : « Dünya n ı n büyük sanayi g üçleri nin liderleri bu g ü n lerde ekono mi pol itika konularında her zaman aynı gö­ rüşleri payla şmıyorlar. Ama bir konuda kesinli kle a n laşma içindedirler: yöneticilik sa natı n ı n bugünkü kadar yetenek gerektirdiği ve politika seçe­ neklerinin bu kadar dara l mış olduğu za manlar pek ender görül müş­ tü r. .. (2) ABD emperya lizmi için bu «dara l ma .. birçok yönlüdür. ABD dünya emperya l izminin egemen temel direği olmayı sürdü rüyor, a ma şu olg u lar, onun faa l iyet alanının gittikçe dara l ma kta oldğ unun bir göstergesi d i r : 1960'da ABD'nin d ü nya mamul m a l l a r d ışsatımındaki payı 0,'0 22'yd i; 1977'de bu pay % 15'e düştü. (3) D ünya e m peryalizm i ndeki eşitsiz ve kayg a n e ğ i l i m ABD'nin, özell i kle Batı Alma nya ve Japonya i le, daha az ölçüde de öteki ka pita list ül ke­ lerle olan ilişki lerini ciddi derecede etkilemektedir. B u çelişkileri n şiddetlenmesi nin nedeni, g enel olara k ka pitalist dünya için «seçeneklerin daha dara l mı ş .. olmasıdır. «Uç ya n l ı ülkeler» (I) daha çok « z i rveler .. topla r, sonu g el meyen ko­ m isyon lar kura r, tonla rca ra por ve a raştı rma yayı mlar ve birbirlerine vaadlerde bulunu rlar. Ama bunlar d ü nya kapitalizminin iç buna lı mı na çözümler g etiremiyorlar ve getiremezler de. Dü nya em peryalizmi ile d ü nya devri mci g üçleri a rası ndaki çel işki, ve bunun odak noktası - sosya l ist ü l keler ile kapital ist d ü nya arasındaki çelişki - ABD'ndeki gelişmeler üzeri nde muazza m bir etki ya pmaktadır. ABD dış politikasını belirleyen birincil çelişki budur. Tekelci sermaye kesi m leri ve Carter Yöneti m i ' n i n üyeleri bu açmazın her iki boynuzunun da üzeri nde oturuyorlar. Bu çelişkinin yoğ unluğu, ABD emperya lizminin, Sovyetler Birl iğ i 'yle bir

(2) « Foreign Affairs», Temmuz 1 978, s. 728. (l) « Monthly Bu lleti n of Statistics», Birleşmiş Milletler, Ozel Ta blo E. Ha­ zira n 1978. (I) ABD, Kanada, Batı Avrupa ül keleri ve Japonya g i bi gelişmiş kapita­ l i st ü lkeler kastediliyor. 1 973'de Rockefeller' l er bu ü lkelerin önde gelen finans, sanayi, h ü kümet adamlarından ve a yd ı n larından oluşan bir komisyon k u rdu. Komisyon emperya l ist strateji ve takti kleri oluştura ­ caktı Editör. -

1069


askersel dengeyi kabul etmemek, silôhlanma yarı şını kızıştırı r. Bu, n ükleer s ilahların denetimin i n ya do s ı nı rlandırı lmasının karşısındaki başlıca �ngeldir. Aynı zamanda Avrupa'da silôhlarda ve silôhlı kuvvetlerde kar­ şılıklı indiri m yapı lmasının önündeki bir engeldir. Bu reddediş, barış içinde yanyana yaşama yol u n un üzerindeki temel barikattır. Bir askersel dengeyi ve ulusal kurtuluşu kabul lenmek, bir madalyonun iki yüzü g i bidir. U lusal kurtuluşun gerçekleri ni kabul etmeyi ve kendini ono göre ayarlamayı reddetmek, ABD'nin izlediği politikaların, dünya n ı n h e r köşesinde en gerici, faşist v e militarist g üçleri desteklemesine, bun­ larla ortak komplolar hazı rlamasına yolaçıyor. ABD emperya lizmi manev­ ro lar yapıyor ve « çoğ u nluğun egemenliğ i »nden sözediyor, oma u l usal kurtuluşa karşı dünyadaki merkezsel güç olmayı sürd ü rüyor. B rzezinski ile Kissingerin « bağ lantı » politikası nın a n lamı do budur. Yumuşama ve tica ret, Sovyetler Birliği ile öteki sosya l ist ülkelerin u lusal k u rtuluş hareketleri ve savaşlarını desteklemekten vazgeçmeleri istemiyle «ba ğ la ntılandırılıyor». Sözümona «rejim muhalifleri » ve « i nsan hakları » konusu tam bir sahtekarlıktır. Gerçek olon, emperya l ist yayılma ve «bağ­ lantı» politikalarıdır. Afrika 'daki gelişmeler « bağlantı » kavramları nın oda­ ğ ındadır. Çelişkinin kaynağ ı n ı şu olgu açığa çıkarıyor : ABD'nin ham petrol dışa­ l ımı nın % 38'i Afrika'dan gelir; ABD elmaslarının % 53' ü Gü ney Afrika'­ don, %ll' i Zai re'den gelir; ABD ma nga nez cevheri n i n % 31 ' i n i Gabon'­ dan sağ lar; ferro·kromun % 34' ü Güney Afrika'dan, % 24'ü G üney Ro­ d ezya'dan gelir. (G) Ba kır, kobalt ve kakaoya ilişkin benzeri yüzdeleri de bu listeye eklemek gerekir. «Bağlantı» kavramı tam bir zoralım g i ri şimidir. Bu, Güney Afrika'da kurtuluş ve bağımsızlık i çi n savaşan halkıara yardım ve destek sağlayan Sovyetler Birliği, Kuba ve öteki sosya list ü lkelere karşı yürütülen isterik kampanyayı açıklar. Bu isteri anlaşılabilir bir şeydi r, çünkü ABD emper­ yal izmi Angola, Etiyopya ve öteki ü lkeler halkları n ı n utkuları n ı n d ünya­ d a k i karşılıklı g üçler ilişkisini niteliksel olarak değ i ştirmekte olduğ u n u n tamamen bilincindedir. ABD dış politikasının başına dert olan çel işki lerin tam merkezinde i k i -dünya sistemi a rasındaki çel işki bulunmaktadır. ABD emperya l izmi için sosya lizme geçişin verd i ğ i bunalım en acı verici olonıdır. Iki d ü nya sistemi arasındaki çel işki, göreli ekonomik karşı laştırmalar­ daki değişmeden etkileniyor. 1 977'de Sovyetler Birliğ i'nin ve sosya list Avrupa ü l keleri n i n sanayi ü retimi 1 970'deki düzeyin % 75 üzerine çıktı, ha l buki belli ba şlı kapitalist ü l kelerin üretimi 1 970'deki düzeyin % 26

(5) «Department of State 1070

Bulletin ...

Mart 1 978, s. 1 .


üzerine çıka bildi. Bu yeni g e rçekleri kabu//enmesi ABD emperyalizminin başına yeni sorunlar açmaktad ı r. Sosyal ist ülkelerle tica ret ABO'nin dış i l işkilerinde önemli bir unsur ha­ line gelmiştir. B u tica ret ABD'nin dış tica ret dengesi üzerinde herhangi bir başka tica rete ora n la en fazla olumlu etkiye sah i ptir ve bir iki du­ rum d ışında sosya l ist ül keler tüm a l ıcılar a rası nda en iyi ödeme yapa n ­ lard ı r. Ancok, en yeni gelişmelerde her za man görüld ü ğ ü g i bi, b u tica ret de tekelci sermayeye kendi çelişkilerini sunmaktad ı r. Bu kôrlı a lışveriş için g i derek büyüyen bir açlık d uyuluyor. Böylelikle, iş çevrelerinden, tica ret yasalarındaki Jacson-Va nik Değişiklikleri g i bi ay­ rımcı ticari s ı n ı rla maların kaldırı l ması yönünde büyük baskılar geliyor. Ama, kapita l izmin bu kôrlı işe duyduğu açlık ile tekelci sermayenin sos­ ya lizmin ka lkınma hızı karşısındaki aşağ ı l ı k kompleksi ve sinir buna l ı m la rı a rasında bir çelişki va rdır. Dü nya g üçler dengesi değişmekte deva m ettiği sürece, tica ret sorunu, sosya l izmden yana g ittikçe daha g üçlü bir etken haline gel mekted i r. Sosya list ül kelerle ticaret açlığ ı n ı ekonomik devreler de etkiler. Eko­ nomi, devrenin alt noktası nda iken tica rete d uyulan açlık büyü r. ABO'­ nin sosyalist ül kelerle olan ticaretindeki yeni etken, onun a rtık öteki ka­ pitalist ül kelerin tica ret politikaları nı deneti m a ltı nda tuto ma yışıdır. ABD em perya lizminin başı n ı a ğ rıtan iç çelişki lerde yeni bir nitelik va r­ dır, çünkü bunlar d ü nyadaki g eçiş bunalımıyla ilişkili olup, ondan etkilen­ mektedir. ABD e mperya lizmi ka pita lizmden sosya lizme tarihsel geçişin sa rsıcı dalgala rı n ı n etkisi nden kendisini koruya mamaktad ı r. Başvura bile­ ceği yedeklerin kökü kuruyor. Bunalım öğelerini dışarıya sata bileceğ i d ü n ­ y a alanları s o n derece sınırl ı bir d ü zeye i n miştir. B u da sürtüşmeleri a rtı rıyor, çel işki leri keski n leşti riyor. ABD emperyalizminin mekanizmasını gemleyen iç ve uluslararası çel iş­ k i lerin çoğ u iç i çe geçmiş, karş ı l ı k lı bağ la ntılı bir d u ruma gelmiştir. Yeni d ü nya g üçler dengesini kabullen meyi reddeden bir dış pol itikaya karşı bir i ç ka rşıtlı k da va rd ı r. Dış politikada bazı kaydı rma lar yapmadan iç sorunlara çözü m bulmanın olana ksız olduğu bir düzeye gelinmiştir. Şu a na dek Carter Yöneti m i bu yeni unsuru kabul etmek istememişti r, a ma baskılar artmakta d ı r. Bu yıl silôhlanma yarışı, her y ı l % 1 0 tı rma nan 1 30 milya r dolarl ı k bir a skersel bütçeyle desteklenecektir. Bu silôh ü retimi - pazara g irmeyen malların üretim i - d ü zeyi enflasyon ve vergi a rtışları için büyük bir itici etken olm uştur. Askersel bütçe kaba rdı kça, toplumsal hizmetlere ayrı lan kayna klar kısı lmaktad ı r. Böylece, sald ı rgan dış politika ve bunu destek­ leyecek askersel bütçeler yaşam düzeyinin d üşmesi sonucunu getiriyor. Bugünkü eğilim, d ışardaki 2.500 kadar askersel üs için ayrılan fonlar 1 071


da içinde almak ü zere askersel a maçla ra yönelik ha rca maların tırmanışı ile iç gereksinimler, toplumsal h i zmetler, eğ itim, konut ya p ı m ı , vb. a ra ­ sında g iderek büyüyen b i r çelişki doğ u rmuştur. Askersel bütçelerle halkın gereksini mleri a rasında « yolun orta s ı » büyük ölçüde ortadan kaybol­ muştur. ABD'nin ü retimi ve dış ticareti silôha harcanan para la rı dengelemeye yeterli değildir. Son uç, s ü regiden bir dış ticaret açığı ve doların dünya pa ra paza rlarında s ü rekli değ er yitirmesidir. Doların d ü nya paza rında büyük değer yiti rmesi gerçeklerden kopuk politi kaların ü rünüdür. ABD emperya l izmi doları n zayıfl ı ğ ı n ı kapitalist ra ki plerine karşı bir silôh ola­ rak kulla nıyor. Kısa eri mde bu d u ru m belki ABD ürü nlerinin rekabet g ü ­ c ü n ü a rtırıyor, a ma Wa ll Street'tekiler kaçı nı lmaz ekonomik çöküntüyü hesaba katmadan kumar oynuyorla r. ırkçılık ABD kapita l izminin bütü nleyici bir özelliğidir. ırkçılık bir ek kôr a racıdır. Bu her za man ABD emperya l izminin dış politikas ı n ı n bir özel liğ i olagelmiştir. Bu da şimdi ciddi bir çelişki olarak ortaya çıktı. Bu çel işki ABD'nin Birleşmiş Mil letler'deki temsi lcisi Andrew You ng'ın boğ uşmak zorunda kalaca ğ ı bir çel işkidi r. Afro-Amerika lılar ABD'nin Afrika'daki ma nevralarını desteklemiyorlar ve desteklemeyecekler. Onlar Siya h ' la rı n demokratik çoğ u nluk yönetimi i ç i n verilen savaşları n ı aktif olarak destek­ Iiyorlar. Ote yandan Carter Yönetimi, Ca rter'in Afro-Amerikan toplu­ m u na yaptığı seçim vaadlerini de yerine getirmiş değ ildir. Carter Yönetimi Afrika'da, ABD'nde uyguladığı ırkçı pol itika ları sakla­ yam ıyor. Wi lmi ngton Onlusu'nun 280 yıllık mahku miyet kara rı n ı gizleye­ miyor. (ti) Yüksek Mahkeme'nin Bakke hakkı ndaki ı rkçı kara rı n ı cı örtbas edemiyor. Aynı şekilde ABD'nde de, Afri ka'daki ı rkçı azınlık reji mierine sağladığı desteğ i ve ı rkçı l ı k yanlısı ma nevralarını saklaya mıyor. Ote yandan ı rkçılığa karşı savaşı m ların dünya ça pında bir onay ve destekle karşılanmakta oluşu ABD emperyalizminin gerek içerde, gerekse d ışardaki bu çelişkisine yeni bir boyut getiriyor.

(G) Federal ve devlet maka m ları n ı n Afro-Amerikalılar ıçın ada let ve öğ ­ renim hakkı ha reketi ü zerinde ulus ça pı ndaki baskı g i rişimleri nin bir pa rçası olarak, 1 971 'de on yurttaşlık hakları savaşçısı, Wi lmi ngton l i man kenti nde ya rg ı landı. ABD ve yurtd ışındaki yığı nsa l baskı sonu­ cunda bazı l a rı kosu llu olarak sa lıveri ldi, a ma devri mci Ben Chavis de içinde olmak ü ze"re geri ka lanlar hôlô tutukl u . Ostelik mahku miyet kara rı n ı n daya nd ı rı ldığı delilin düzmece olduğ u tekra r tekrar kan ıt­ lanmış bulunuyor. (7) U lusal Havacı lık ve Uzay Da i resi a raştı rma merkezinde görevli 38 ya ­ şındaki beyaz mü hendis Allan P. Ba kke'ın, bir sağ lık okulunda boş bulunan 1 00 kişi lik yerden 1 6'sının ı rksa l azınlık g ru pları için ayrı l ması isteğ iyle yaptığı başvurusu, Yüksek Mahkeme tarafından 28 Haziran 1 978'de 4'e karşı 5 oyla alınan bir ka ra rda « ka rşı ı rkçı l ı k » olara k nite­ lendirildi ve siciline suç ola rak işlendi. 1 072


Derinleşen genel buna l ı m ve buna eşlik eden çelişkiler ABD kapita­ lizmini yeni yeni sorunlarla karşı karşıya b ı rakıyor. ABD bugün, uzun ta ri hsel dönemler boyunca en yüksek büyüme hızına sa hip olmuş bir ülke durumundan alt sıra l a ra düşmüştür. 1 967 ile 1 977 a rasındaki yı/da % 2,9'Iuk büyüme hızı, durg un luğa ya k ı n d ı r. 1 967'de Avrupa'daki NATO ü l kelerinin toplam gayri safi ulusal ürünü ABD'ninkinin % 81 'ini bulu­ yordu. 1 977'de aynı ka pitalist Avrupa ü l keleri n i n gayri safi ulusal ü retim i ABD topla m ı n ı n % 90'ı na u laştı. Askersel ü retim sektöründeki e ş i görül­ medik büyüme h ı zı ve ABD egemenliğindeki çokuluslu şirketlerin geliş­ mesi ABD'nin genel ü retim hızı üzerinde olumsuz bir etki yapmıştır. ABD ve öteki emperya l ist ü l keler kuşa klar boyunca baskı a ltındaki sö­ mürge ve yarısömü rge ül keleri ucuz ha m madde için özel depolar ola ra k k u l landıla r. Dü nya g üçler dengesindeki değişme sonucu, bu ilişkilerde d e bir değişiklik meydana geldi. B u g ü n A B D şirketleri ha mmadde için bel li ölçüde daha fazla bir ödeme ya pmaya zorlan ıyorlar. Artı k, ekonomik buna l ı m la rdan kurtul muş bir kapitalist gelecek tasa rı m­ larından sözedildiği duyulm uyor. Bunun haklı nedenleri de var. Çünkü, ü retim a raçla rı nın özel iyel iği ve ücretli emek sömürüsünden kaynakla­ nan ve kaçı n ı/ maz ola ra k bunalı mlara yol aça n temeldeki çelişki yine ta m bir işlerlik içindedir. Tekelci devlet kapitalizminin hiç bir ma nevrası, bu çel işkilerin nihai sonuçla rı n ı orta dan kaldıra maz. Tipik bir ekonomik bunalımla sonuçla nan olay dizileri açı kça yola lıyo r ; fa iz ora n la rı n ı n yük­ seklerde dolaş ması, enflasyonun hızlanması, stokları n a rtması, topraktaki ve öteki spekü latif işlemlerin hızla büyümesi. Gelişen ekonomik buna­ l ı m ı n ilk patlak verdiği yer petro- ki mya, plastik ve gemi ya p ı m ı g i bi sana­ yilerdeki fazla üreti m buna l ı m ı d ı r. Tekelci devlet kapitalizminin bazı başka yeni ya nla rı da var. Sıkı dene­ ti mler ve yeni teknolojiler nedeniyle, az ü retimle az sermaye h a rcayarak, a ma enflasyon fiyatlarıyla kô rla rı a rtıra bilir. Şirketler ayrıca, az sayıda i şçiyi daha uzun süre ça l ıştıra ra k daha büyük kô rla r elde edebili rler. Bu yüzden, milyon larca insan işsiz dolaşı rken, zorunlu fazla ça l ı şma keskin bir sorun ola ra k ortaya çıkmıştır. Bu da sürekli işsiz ordusunu büyüte­ cektir. Karl Marks kredinin gel işmesini ve bunun sermayeye getireceği çeliş­ kiyi önceden doğ ru lukla görmüştü : « Kredi sistemi üretici g üçleri maddi gelişmesini hızla ndım . . . Kredi aynı za manda bu çel işkinin şiddetli pat­ lala larını - buna l ı m la r - h ızla ndırı r. » (B) Kredi sistemi, «şiddetli patla malar»ın, olumsuzl u kları n birincil özel likler haline geldiği bir noktaya ulaşmıştır. Kredi sistemi - borç pa rayla iş ya pma ve devleti yü rütme sistemi - tekelci devlet kapitalizminin vazgeçi l(H) Karl Marks, Ka pital, c. 3, s . 432. 1 073


mez bir özelliğ i haline gelmiştir. Borç pa ra devreye g i rdiği zaman bir ekonomik özendirici i şlevini görü r. Ama, borç a l a n ı nda herkesin de bil­ diği g i bi, bundan sonra gelen iki sorun vard ı r ; biri ncisi fa izi ödele sorunu vard ı r ; ikinci ola ra k para n ı n geri ödeneceği g ü n de gelir çata r. ABD federal hükümeti nin borç fa izleri yılda 50 milya r dola ra ulaşmıştır ve hôlô a rtmakta d ı r: her yıl federal h ü kü meti n 700 milya r dolarlık bor­ cuna 50 milya r dolar eklen mektedi r. Bunun bütçeye her y ı l eklenmesi gerekir. Yeni bağı msız ve gelişme yolundaki ü l kelerin birçoğu da bugün yine bir kredi buna lımı noktasında d ı r. Gelişme yolundaki ülkelerin borçlu ol­ d ukla rı 400 milya r dola rı n çoğ unluğu emperya list ü l kelerin bankaları nda n a l ı n mıştı r. Bu borç üzerinden fa iz topla mak yeni bir emperya list sömü rü biçimi olup çıkmışt ı r. Borçlu ülkelerin çoğu şimdi eski borçları nın fa iz­ lerini ödemek için borç al ıyorlar. ABD h ü kü meti bug ün özel ABD banka­ ları borçla rını toplaya bilsin diye bu ülkelere borç veriyor. Marks haklıydı, bu kredi buna l ı m ı dü nya ça pı nda «şiddetl i patla maları hızlandırmıştır». rederal Rezerv Ba nkası' n ı n koru nmalı duvarları a rkası nda ABD'nin bankacı l ı k kuruluşları enflasyonla sava ş baha nesiyle para a rzını kısıyor ve fa iz ora nları n ı yü kseltmeye deva m ediyorlar. Bu, işçi s ı n ıfı n ı n tekelci sermayenin mali kesimince sömü rü l mesinin başta gelen bir özelliği ol­ muştur ve ha lka yeni bir yük bind irmektedir. Buna, halkın kullandığı kredi sistemini de eklemek gereki r. Bu d u ru m pazara katkı yapar, a m a o n u n d a b i r kopma noktası va rd ı r k i , bundan sonra olumsuz bir etken halini a l ı r. Büyük kentlerin de buna l ı m la rı vard ı r, çünkü bunlar borçla yaşa ma­ nın buna l ı m noktasına gelmişlerd i r. Belediye tahvil leri ni satı n alan ban­ kalar kredi vermeyi kesince, kentler bütün toplumsal hizmetleri kısmak ve eski lerinin fa izini ödemek için yeni ta hviller çı ka rma k zoru nda ka l ı rlar. Böylece kredi sistemi ve onun kaçı n ı lmaz buna l ı m ı ka pitalizmin çeliş­ k i lerinin çoğ una yeni bir boyut daha ekler. Yeni teknoloji kullanımı da çel işkilere katkı yapa r. Yeni teknolojinin ü retici g ü çl ere eklenmesi sermayenin organik bileşimini değiştirir, çünkü makinelere görece olarak daha fazla yatı rı m ya p ı l m ı ş olur. Bu, kôr ora ­ n ı n ı n kendi içindeki d üşme eğ ilimine katkıda bulunur. Bu d a ka rş ı l ı k o la ra k tekelci sermayeyi, düşen ora n ı ü retim m ikta rı n ı a rtı rma k yoluyla karşıla maya zorlar. Bunlar pazar ü zerinde herha ngi bir gerçek denetime sa h i p olmadı klarından, bu önlem üretim ile pazar a rasındaki çel işkiyi şiddetlendirme eğ ilimi taş ı r. Kapitalizmin tekelci devlet aşaması nda devlet g iderek ekonomik s ü re­ cin daha çok bütü nleyici bir özelliği haline gelir. ABD'nde devlet, tekelci sermayenin a ğ ı na yüzlerce yolla bağlanmıştı r. Büyük işada mları « büyük hükü met müdahalesi »ne ka rşı yayga ra koparırlar. Ama devlet bir kenara 1 074


çekilecek 0150, ya do bıra kı p, tekelcilik öncesi ta rih lerdeki sınırlı rolüne g eri dönse, tüm ka pita list sistem yuvarla n ı r g iderdi. Bu da yeni çeliş­ ki lerden biridir. B üyük sermaye « müdahale»yi istiyor, a ma a ncak yarar­ la rı n ı görmek koşuluyla. Carter Yönetimi aynı zamanda bu açmazın men­ g eneleri a rası nda da ya lpa layı p duruyor. Tekelci sermayenin i l k yı lla rı nda finans merkezleri ni ve hatta banka­ ları ya da şirketleri kendilerine özgü bölgesel etkinlikleriyle ayırdetmek ola naklıydı. Petrol şirketleri ya l n ı zca petrol şirketleriydi ve çelik şi rketleri çelik üretimiyle sınırlıydı. Tekelci devlet kopitalizminin gelişmesi ve mali kuıuluşla rı n yüksel mesiyle, bu çizg iler karmakarış ı k bir hal a ld ı . Ayrı ku­ ruluşla rı n çıka rlorı n ı ayı rdetmek zorlaştı ve öz çıkarlar içiçe geçti. Bu da ABD kapitalizminin çel işki lerine yeni/erini ekledi ve bunla rı karma şık­ laştırdı. Sınıf düşma n ı n ı n safları a rasındaki çel işki ve böl ü n meleri gorup an­ la mak her zaman önemli oldu. B u nokta, bütün sorunla r tarihsel geçişe bağ l ı olduğ u için, bu dönemde çok daha önemlidir. Böyle bir a n layış baskın ı n nereye yöneltileceği ve kimlerle bağlaşmaya gidileceği hakkın­ da bir fiki r verir. Ve birincil sınıf çelişkisi nin doğ ru kavranışı, d i kkatlerin odak noktasını s ı n ı f savaşımı üzeri nde tutmayı sağ lar. Şimdi Carter Yönetimi büyük bir g üven ilirl i k buna l ı m ı içi ndedir. Bu da Ca rter'in iki yüzlü demagojilerin i n sonucudur. " Oç ya nlıcı/a r»ın yeğ lediği aday olara k seçi mi kaza ndı. Ancak, seçimi kazana bilmek için başta işçi­ ler olmak ü zere öz çıka rla rı tekelci sermayenin çıka rla rıyla çelişen halk g üçlerinden, ı rkçı baskı altındaki a z ı n l ı klardan ve alt ve orta katma nlar­ d a n gelen kesimlerden oluşan bir seçim koal isyonunu bira raya getirmesi g erekti. Bu kalisyonu der/emek ve bira rada tutmak için yoğ un bir popül ist demagojiye başvu rmak zorunda ka ldı. Carter, temel il kesizliğ inden ötürü, en g üçlü a k ı m olarak neyi görüyorsa o n u n ya n ı nda yürü me yol undadır. Ama, rüzg a rın yön ü n ü n değişti ğ i n i gördüğü anda bir başka yöne kay­ ma k için her za man açık ka pı bırakı r. Bu Carter'in eylemlerinden ve bLellikle de en ya k ı n danışmanları n ı n bileşiminden görül üyor.

Bu olgu kend i n i en ça rpıcı biçimde d ı ş politikada gösteriyor. Va nce ile Wa rnke yumuşa ma n ı n zorunlu olduğuna ve egemen sı n ıfın çıka rlarına en iyi hizmet edeceğ ine inanmış görünen ı / ı m l ı kişiler kimliği ndedirler. Bun­ lar aynı zama nda siıahlanma yarı şında bazı denetim lerden yanaymış g i bi görü n üyor/ar. i l ı m i ı la rdan And rew Young genellikle ABD emperya liz­ m i n i n " üçüncü d ü nya »daki, özellikle Afri ka 'daki yüzü n ü aklamak gayre­ tindedir. Bu nedenle bazı ödünler veren eski emperyalist politi kada n " fa rklı» ve " yeni» diye satı/a bi lecek bir tür yenisöm ürgeci lik politikası peşindedir. ale yanda n, bir " Rockefeller beslemes i » olan Brzezinski, sert, 1075


profesyonel, doğ uştan bir a nti-Sovyetist, bütün d ünya sorunları n ı sosya­ l i zme ve Sovyetler Birliği'ne karşı beslediğ i düşma n l ı k açısı nda n gören bir soğ uk savaş ya nlısıdır. O, çatışma ve silôhla n ma yarı ş ı n ı n tırma n­ dırı lmasını a rzula rnoktad ı r. Carter bu uzlaşmaz gruplaşmayı, aynı anda iki yönde de hareket etmeye ça balayo rak bira rada tutuyor. B - 1 bomba rd ı m a n uçağ ını d ur­ duruyor, ama gezici roketleri (cruise missile) onaylıyor. Bir g ü n nötron bombasından ya na, bir g ü n karşı oluyor. Bir başka g ü n ise henüz karar vermediğ ini, Sovyetler Birliğ i'nin karşılığı nda bir şeyler vermesini bekle­ diğ ini söylüyor. Carter Yönetimi ideolojisi ve politikası ba kımı nda n bir büyük sermaye yönetimidir, ama bütün çe li ş kilerin her iki yönüne de oynamaya çalış makta d ı r. Egemen tekelci g rupların safları ndaki ayrı l ı k l a rı temsil eden fa rklı da­ n ı şma nlarda n ötürü, Carter, kara rsızdır. Bunları n kimisi onda n Sovyetler Birliği ile anlaşmasını ve ülkedeki a şırı buna lımı n yolaçtığı gerg inlikleri yu muşatmasını istiyo r ; öbürleri ise silôhları n çoğa ltılmasından ve i l k vuruşu yapa bilme olanaklarının ya ratı lmasından yana çıkıyorlar. Lenin, can çekişmekte ola n bir sı nıfı n değerlendirmelerinde ta mamen akılcı ola­ mayacağını söylerken çok haklıydı. B ı k ı p usa n madan yayı l a n ve Carter'in görünüşte kabul ettiği bir görüş va r : Olke şimdi sağa kaymıştır ve etkisi n i n zayıflamasına « katı lık»tan yoksun oluşu neden olmuştur. Bu yüzden Carter şimdi demagojik bir şekilde kendini « katı »ymış g i bi gösterme ça basına g i rmiştir. Carter çoğ u soru n la rı n her iki yön ü ü zerinde de kesin bir tutum a l ı r. Bir dizi nazik ve karmaşık konuda insiyatifi ele geçirmiş olan iyi koor­ dine edilmiş, iyi fina nse edilen, Soıı derece h ü nerli ve kurnaz «yeni gö­ rünüml ü » bir sağ ı n ortaya çıkmasından ötü rü, ortam daha karma şık bir hal a lmıştı r. Ve bu «yeni görü n üml ü » sağ, saldırgo nca atılımıyla, ken­ disi n i gerçekten çoğ unluğun adına konuşuyormuş gibi g östermiştir. B u n u n böyle olmadığı çeşitli seçimlerden, yığ ı n eylemleri n i n v e hareketlerinin yükselen dalgasından a n laşılabilir. Sovyetler Birliği'yle yumuşa ma kon u ­ s u n d a yapılan kamuoyu yoklamaları s ü rekli olarak % 71 y a da daha yü ksek bir desteğ i n varl ı ğ ı n ı gösteriyor. Ve nötron bombası hakkındaki son Harris Yoklaması 1 977'de bombad a n ya na çıkan çoğ u n l u ktan, bo m ­ boya karşı çoğ u nl uğa doğ ru bir kayma olduğ u n u ortaya koydu. Demek ki, ü lke, sağ ı n bir hayli başa rılı bir şekilde g östermeye çal ıştı ğ ı g ibi sağa yönelmemiştir. «Yeni » aşırı -sağ ı n başa rıları v e temsil ettiğ i arta n teh like daha inceltilmiş bir çeşit g üvenden ve büyük i şadamla rı topluluğunun çok daha büyük bir kesimi nden görd ü ğ ü destekten kay­ nakl a nıyor. Bunun varlığı artık deli" ya da «çllgınlar»la sınırlı değildir. Böyleleri hôlô var, ama Joh n Birchers yeni �yığ ı n » ya klaşımı na ilişkin ..

1 076


ikinci bir çerçeveyi kabul etmeye hazır g örünüyor. Bu yaklaşım, yığ ı nsal akımları ve d uyg u l a rı bölgelere, etnik g ruplara ve özel çıkar g ruplarına göre titiz bir bilg isaya r a raştırması ndan geçirmeyi ve bunları n herbirine ayrı, demagojik bir çağ rıyla yönelmeyi kapsıyor. Bilgisayarlar çağ rı la rın en büyük sonuçla rı verecek yerlere yöneltilmesinde kulla n ı lıyor. «Yeni» sağ çağ rı l a rı n ı tepki olara k gericilik ü reten duygusal konular üzerinde yoğunlaştı rıyor. Gerçekler ka rşıtla rı n ı ifade edecek biçimde kendi orta ­ mından çıkarıl ıyor. Böylece yumuşama ve SALT ii « Moskova'ya teslimiyet» biçimi nde yo­ rumlanara k ça rpıtı l ıyor ; kü rtaj hakkı n ı n yadsı nması « yaşam hakk ı » olup çıkıyo r ; iş reformu yasası « emek patronluğuna payanda " olarak dam­ galanıyo r: Panama Kanalı anlaşması na « bizim kanalımızı başkasına ver­ mek " deniyo r ; enflasyon ve vergiler sürekl i ola ra k ça lışa n herkesi içinde saydıkları «orta sınıfa ka rş ı saldırılar» olarak görü l üyor ; işsiz gençlik ve sağ l ı ğ ı yerinde olan kişiler, ı rkçı açılardan, ça l ışmayacak denli tem­ bel ve sadakayla yaşamak isteyen insanlar diye ta n ımlanıyor; ayrımc ı l ı ğ a s o n verme uğraşları nda n kayna klanan olumlu eylemler « ka rşı ayrımc ı l ı k » diye ça rpıtılarak sunu luyor. Birçok seçimde görüldüğü g i bi, sağ, ü lkede çoğ unluğu temsil etmiyor. Ama sağ yandaşla rını ca nlandırma, ha rekete geçirme ve örg ütleme yeteneğiyle, çoğ u n l uk olduğu görü n ümünü veriyor ve çoğ unlukla ihma l sonucu çoğ unluğ u sağ l ı yor. Hesaba katılması gereken bir başka etken de, Kongre'de - «Kongre'-· nin yetkilerini yeniden elde etmek » adına - çok a ktif ve sa ldırgan bir gerici, soğ uk savaş ya nlısı sağ bloku n ortaya çıkma s ı d ı r. B u blok Ca rter Yönetimi üzerinde a ğ ı rlığ ı n ı duyu ruyor. SALT II konusunda a nlaşmaya va rılmadan önce bile Jackson, Byrd, Moynihan, Baker ve bağlaşıkları n ı n bu gerici bloku red oyla rını a çıktan açığa ortaya s ü rmüştü. Çelişkilerin yeni d üzeyi, yeni yığı n h a reketlerini teşvik ediyor. Son çö­ z ümlemede, şu anki gelişmeleri n niteliğ ini ve tarihin doğ rultusu nu belir­ leyecek olan bu yığ ı nsa l ka rşıl ı ktır. Carter Yönetimi'ne hareketin gerçekçi bir değ erlendirmesine daya l ı politika lara geçmesi yön ünde içerden ve d ı şa rdan gelen baskı lar a rt­ maya devam edecektir. Birleşik Amerika halkı soğ uk savaş politikası na. dönülmesini kabul etmiyor.

1077


Ekonomik ilerlemenin Güçlü

Bir

Etkeni

Vaklav Hula Çekoslovakya Komünist Partisi Merkez Komitesi Prezidyum üyesi, Çekoslovak Hükümeti Başkan Vekili

1 979' u n OcaSlında, Bulga ristan, Çekoslovakya, Macarista n, Polonya, Roma nya, ve Sovyetler Birliğ i'nin Ekonomik Ya rd ımla şma Konseyi' n i (EYK) kurma tarihsel k a rarını a l d ı kla rı Moskova toplantısından bu ya na otuz yıl geçmiş olacak. EYK dünya sosya list sistemi nin ekonomik gelişi­ minin doğurduğu görevlerin üstlenilmesinde kardeş ülkelerin çabalarını uyumlaştırma k, a ra l a rı ndaki ekonomik işbirliğ ini g. e nişletip derinleşti rme u ğ raşılo rı n ı koordine etmek ve ekonomilerini n dengeli gelişmesini sağ la ­ ma larına yardımcı olma k amacıyla kuruldu. 1 954'de Demokratik Alma n Cumhu riyeti, 1 962'de Moğolista n ve 1 972'de Kuba EYK'ne g irdi . 1 978'de Viyetnam Sosya list Cumhu riyeti, Konsey'in o n u ncu üyesi oldu. B u uluslara rası ekonomik örg üt çal ışma l a rını daha başında n sosyalist, p roleter enternasyonalizmi, tom eşitlik, ulusal çıkarlara soyg ı ve ege­ menliğe saygı, karşı lıklı yara r ve yoldaşça yardımlaşma ilkelerine daya n ­ d ı rd ı . B u ül kelerin Ma rksist-Leninist pa rti lerinin faal iyetlerinin ono çiz­ gi/erinden biri, birbirleriyle olon e konomik bağları n her yönde gelişme­ sine önc ü l ü k etmektir. Bu ü l kelerin politik, ideoloj i k ve ekonomik soru n­ la rla u ğ raşlarında arta n birlik ve işbirliği, a ralarındaki ekonomi k işbir­ liğinin genişleyip derinleşmesine ve bu yoldaki her g üçlüğ ün üstesinden gelmeye yönelik olan ortak strateji çizg ilerini beli rlemeleri ve uygulama ­ l a rı a çısından muazzam bir öneme s a h i ptir. EYK'nin otuz y ı l l ı k deneyi, bu ü l kelerin uyumlu ve dengeli faal iyetleri­ nin, çeşitli işbirliği biçimlerinin geliştirilmesine ve gerek tek tek ü l ke­ lerde, gerekse tüm toplulukta sosya list kuruluşun ka rma şık sorunlarının çözümüne ve hızlı ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesine değeri ölçü­ lemeyecek bir yardımda bulunduğu n u gösteriyor. Bu, topluluğun ekono­ mik gelişmesinin en başarılı bir şek i ld e ilerletilmesine ve çeşitli tarihsel nedenlerle sosya l izmin maddi ve teknik temelini kurmakta geri kalmış Qlan sosya list ü l kelerin kalkı nması n ı n h ı zla ndırı lması na yardımcı olma k ­ tad ı r. EYK'nin kuruluşundan bu yana kardeş ü lkeler, üretim g üçlerini yüksek bir d üzeye çıkarmış, sosya list üretim i l işki lerini sağlamlaştırmı ş ve yaşam d üzeylerini hızla yü kseltmişlerdir. Sosya l ist topluluk bugün büyük ölçekli bir hamma dde taban ı na, geniş bir a raştı rma ve gel iştirme pota nsiyel ine, yayg ı n sanayilere - ima lat, ma kine yapımı, kimya - ve modern bi r ta rı ­ ma sa hip g üçlü bir ekonomik komplekstir. 1078


1 975'de EVK ü l keleri n i n s ı na i ü retimi 1 970 d üzeyinden % 45 faylayd ı ; 1 975'de sına i gelişmenin her yüzde birimi 1 970'dekinden 1 0 kat daha a ğ ı rl ı klıydı. Bu beş y ı l l ı k dönemde ya lnızca sa nayi a rtışı mutla k ra ka m­ lar/o 1 950'deki sa nayi çıktıs ı n ı n beş katı kada rd ı . Topluluk g ü nümüzün en dina mik g ücüdür. EVK ülkeleri ho mmadde ve enerji sorunlarının çözü müne ve topluluk içinde çıkarım ve imalat sektör­ lerini uyu mlu bir şekilde geliştirmeye her za man büyük özen göstermiş­ tir. EVK kurulduğu sıra l a rda, üyeleri, d ü nya sanayi ürü n ü n ü n beşte-biri kada rı n ı ü retiyordu ; bugün bu ora n üçte-birin üzerindedir. 1 950'de EVK'­ n i n Avrupa'lı üyeleri, Avrupa' n ı n ekonomi k potansiyel i n i n % 31 'ini elinde bulund ururken, 1 977'de bunun % 53'üne sahipti ; sermaye yatı rı mı rak a m ­ l a rı % 32'den % 56'ya v e u l usal kökenli enerji kaynak l a rı 0,'0 45'den % 76'ya çıkmı ştır. 1 975' in sonunda EVK ü l keleri nin sanayi ürü nleri AET'­ ninkinin iki katıydı ve 1 971 'den 1 975'e değ in bu ü l kelerin sa nayisi geliş­ miş ka pita list ülkelerin sanayisinden dört kez daha h ı zlı gelişti. Bu d u ­ rum, hôlô yetmişlerin orta l a rı ndaki ekonom ik, hammadde, parasal ve m a l i buna lı m la rı n neden olduğ u sı kıntıların üstesinden gelmek zoru nda olan ka pita list d ünya ekono misinin içinde bulunduğu durumla ta m bir karşıtlık içindedir. EVK ülkelerinin gelişme düzeylerinin giderek ya kı nlaştırılması Toplulu­ ğ u n ekonomik pota nsiyelinin beli rleyici bir özel liğidir. Bu, sosya list dü nya için, sosyalist enternasyonalizm i lkelerinden kaynaklanan ve sosyalist ül­ kelerin birliğ ini pekiştiren nesnel bir süreçtir. Kardeş ülkelerin gelişme d üzeylerine ilişkin olumlu değ iştiklikleri gösterecek birkaç somut örnek verelim. EVK kurulduğu za man, Avru pa'lı EVK üyesi ül kelerde kişi ba şına düşen e n yüksek ve en düşük u lusa l gelir arasındaki oran 3'e 1 d üzeyin ­ deyd i. Bugün bu ora n ya lnızca l,5'e l'dir. 1 950 ile 1 977 arası nda bu ü l kelerin ul usa l geliri ve sanayi ü reti mindeki büyüme hızına i l işkin ra kamlar da bu eğ i l i m i kanıtlıyo r : Ulusa l Gel i r SSCB

7,6 kat

DAC

5,7

Sa nayi Orünü 1 0,9 kat 8,0

Çekoslovakya

4,5

7,5

Macarista n

4,5

7,8

Polonya

6,7 9,8

1 4,1 20,3

1 2,0

25,9

Bulgarista n Roma nya

1 079


Ekonomik bakımdan d a ha g üçsüz olan ü l kelerin daha büyük bir bü­ y ü me hızına sahip olduğ unu görüyoruz. EVK ül keleri n i n başarı l ı gel işi mini, ul usa l ekonomileri n ya pısında mey­ d a n a gelen, sermaye yatırı mları n ı n sanayiler a rasında ulusal ekonomik ö nlemlerine uygu n olara k planlı bölüştürü lmesine daya n a n i lerici değ i ­ şiklikler de doğ rula ma kta d ı r. Sosya l ist kuruluşun h e r evresinde bu fon ­ la rı n büyük bir k ı s m ı sanayinin geliştiril mesine ayrı l mıştı r. 1970-1977 ara­ sında EVK ülkelerin i n ekonomik yatırı mları, gelişmiş kapitalist ü l kelerdeki % lS'lik artışa karşılık, % 60 çoğaimıştır. EVK ülkeleri n i n ekonomik gelişmesinin başla ngıç aşamaları en başta ekonomik kompleksieri nin makro ya pıları içinde derin değişikliklerle damgalanmıştı, a ma şimdi bunların ekonom ik ya pıla rını bir mi kro d üzey­ de değ iştirme zorun luğ u va rd ı r, bu u lusla ra rası sosya l ist işbölümünün deri n leşmesini ilerletecektir. Bu, uluslara rası işbirliğ i n i n ve sosya list eko­ nomik bütünleşmenin üstün l üklerinden yara rla narak, yatırı mları n etkin­ l i ğ i nde daha çarpıcı bir a rtış ve birikim fonu yoluyla gerçekleştiri lebi l i r. EVK ül kelerinin sanayi leşmesinin ve ekonomilerindeki yapısal değ iş­ melerin en önemli toplumsal sonuçları a rasında işsizliğin ortadan kalk­ masını, a ktif n üfusun çoğ a l masını, tek tek sektörlerde insa n g ücü dağ ı l ı ­ mındaki niteliksel değ işmeleri (özellikle ta rımdan sanoyiye a k ış) ve keş­ fol unmamış insa n g ücü kayna kları n ı n daha etkinlikli kulla n ı m ı n ı saya ­ biliriz.

Sosya list ülkelerin sanayiindeki istihda m, ulusa l ekonomideki toplam istihda mdan çok daha h ızlı büyüyor. Nitekim, ça lışan nüfusun yaklaşık OJO 30'u Avrupa'lı EVK ü l kelerin i n sanayiinde çalışıyor, oysa 1950'de Bul­ g a rista n ile Roma nya'da ça lışan nüfusun a ncak 0'0 10'u sa nayideyd i . Ba şka b i r t i p i k gelişme d e , bir ya nda n ta rımsal üreti m çıktısı sürekli a r­ tarken (son 25 y ı lda EYK ülkelerinin ta rı m ü rünleri 2,5 kattan çok artış göstermiştir), tarımda ça lışan insan g ücü ora n ı n ı n aza/masıdır. Bu, bir yanda sanayide iş sayısı n ı n çoğal masına, öte yanda da ta rımın sosya list dönıiş ü m ü ne ve g iderek küçük ölçekli ta rımsal üretimden ileri teknoloji kulla n ı mına ve yüksek bir makineleşme d üzeyine daya n a n büyük ölçekli ta rı msal ü retime geçişine bağ lı d ı r. Ka pita list ül keler kapita l izmin ortadan kaldı rma kta n aciz olduğu kalaba l ı k bir işsiz ordusuna sahi pken, sosya list topluluk ülkelerinde istihda m sürekli büyü mektedir. Sosya list ülkelerin ekono mik gel işmedeki baş lıca a macı, halkın yaşa m d üzeyini yükseltmek, maddi ve toplu msa l g üvencini artırmak, erkek ve kadınların uyu mlu fiziksel ve ruhsal gel işmelerini sağlamak, yani ta ma­ men sosyalist yaşam tarzını yetkinleştirmek ve bireyin tam gelişimini sağ ­ lamaktır. EYK ül keleri komün ist ve işçi pa rtileri nin kongrelerinde benim­ senen ve başa rıyla gerçekleştirilen ekonom ik ve toplumsal prog ra m l a rı n 1080


a no görevi, halkın sürekli büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerini ka rşı lamak ve yaşam düzeyini yükseltmektir. Sosya l ist ül kelerde gerçek ücretler tam istihdamla bi rl i kte sürekli a rt­ m ı ştır. Nitekim, 1 971-1 975 a rasında EVK ü l kelerinde işçi başı na gerçek ücret yı l da % 2,5-4,3 dolayında yüksel miştir. Emekli maaşları, çocuklu a ilelere yardımlar ve öteki top l u msal güvence türleri de sürekli artmıştır. B ütün EVK ülkelerinde tüketimin yapı.s ında niceliksel bir büyüme ve nite­ liksel bir iyileşme görülmüştür, bu gıda m addeleri ve mamul mallar için sözkonusudur. Büyük çaplı konut ya pımındaki dengeli gelişme, öteki toplumsal ve demografik politika la rın merkezinde bulunmaktadır ve de sosya l ist top­ lulukta yaşam düzeyinin yü kseltil mesinde önemli bir etkendir. 1 97 1 - 1 975 a rasında EVK ülkeleri her y ı l bin kişiye 5-1 0 konut dikti, bu beş-y ı l l ı k dönemde (1 976-1 980) i s e konut ya pımı hacmi daha da büyüyecektir. Ko­ nut koşull a rını iyileşti rmeyi sürdü rmek içi n yeni dairelere daha iyi komp­ leks donatı m kuru l m a ktadır, bu da yeni konut ya pımı giderleri nin yak­ laşık % 25'ini bulan ta hsisatla rdan sağlanmaktad ı r. EVK ülkelerinde, özellikle emekli maaşları i le yardı mların a rtırılması, halk sağ l ı ğ ı hizmetlerini, eğiti m, kültür, fiziksel yetiştirme ve spor olanak­ la rının geliştiril mesi için kulla n ı l a n toplumsal tüketim fon la rında d üzenl i bir yüksel me va rdı r. EVK ül keleri devlet bütçelerinin % 1 0 ile 20'sini b u amaçla harcıyorlar. Pek çok toplumsal tüketim tipiyle dünyada başta

geliyorlar. Ekonominin yüksek vasıflı uzmanla ra duyduğu s ü rekli büyüyen gerek­ sinimi karşılamak için de çok şeyler ya pılıyor. 1 975'de EYK ü lkeleri, 1 970'­ dekine oranla % 22 % 46 kadar daha fazla orta ve yüksek öğ ren i m görmüş uzmana sa h i pti v e bu uzma nların sosya list eğitim sistemiyle ye­ tiştiril meleri onları n daha da fazla sayıda uzman yetişti rmelerini ola naklı k ı lıyor. Kapitalist dü nyadaki işsizlik fela keti genefrikle okul ve yü ksekokul mezunları n ı en ağ ı r biçimde etkiler, oysa sosya list ül kelerde genç uzmon­ lar her zaman iş bulabilme g üvencesine sahiptirler ve mesleksel bilgilerini daha da i lerletmek için önlerinde iyi a çılı mlar vardır. -

EVK ü lkeleri n i n ekonomik işbirliği biçimleri, ekonom i k pota nsiyellerinin bCıyü mesiyle birlikte genişlemiş ve derinleşm iştir. Bu, karş ı l ı k l ı ilişkilerde a rdıcıllığı ve dengeyi sağlayan ve ü reti mde uzmanlaşma işbirliği için, bilim ve teknolojide ortak ça lışmalar i çin geniş fırsatla r yaratmış olan ekonomik planların koordinasyonuna dayanmakta d ı r. Vetmişlerin başlarında EYK ü l keleri, uzun bir dönem boyunca bel irli a maçların elde edil mesine yönelik daha yüksek işbirliğ i biçimlerin bulup pratikte adım a d ı m gerçekleştirmenin zorunlu olduğu bir d üzeye eriştiler. 1081


B u, EVK'nin 1 971 yı lındaki 25. Oturu mu'nda beni msenen sosya list ekono­ mik bütü nleşme Kapsa mlı Progra m ı 'nı üretti. Sosya l ist topl u l u k ül keleri­ nin ekonomilerin i n geliştirilmesi ve bütünleştirilmesi yönündeki bu prog ­ ra m, üretimin bell i başlı alalanlarında, bilim, teknoloji ve tica rette bütün­ leşme sürecinin a na hatları n ı ve görevleri n i bel i rl iyordu. EVK' nin 1 975 ta rih l i 29. Oturu m u'nda 1 976-1 980 dönemi için çok yönlü bütünleşme önlemlerine ilişkin bir a n laşmalı plan beni msendi. Bu plan, 1 980 y ı l ı n ı n sonuna d e k u luslara rası uzman laşma ve üretimde işbirliği yoluyla ortak yapıma ve ü retim kapasiteleri n i n genişletilmesine, ve b i r dizi temel bilim­ sel-teknik soru nun çözümüne yöneli k en önemli önlemleri içermekted ir. EVK' n i n 1 978 Hazira nındaki 32. Oturu mu, sosyalist topluluk ülkeleri nin Kapsamlı Program') ve çok yönlü bütünleşme önlemleri planını uygula­ makta büyük başa rı lar kaydettiğ ini bildirdi. Di kkatler, söz konusu ülke­ lerde maddi, mali ve i nsan gücü kaynakları n ı n bi rleştirilmesine daya l ı önlemler üzeri nde topla ndı ; bunlar, anlaşmalarla bel irlenen uç sınırlar içinde gereksini mlerini karşılama kolaylıkları n ı yaratacaktır. Böylesi ön­ lemler a rasında Soyuz gaz boru hattını n (Orenburg'dan SSCB'nin Batı s ı n ı rına) kurulmasını saya bi l i riz. Oretimde özellikle maki neci l i kte ul uslar­ a rası uzmanlaşma ve işbirliği konusunda da bel irg i n bir ileri adım atı l­ mıştı r. Kardeş partiler bütünleşme süreçlerini, bunların ürünleri ve eğ ili mleri n i değerlendirirken, t ü m işbirliği sisteminin y e n i v e d a h a yüksek bir düzeye va rmış olduğu sonucunu çıkard ı l a r. Dünya sosya l ist topluluğunun gelişi­ mine hükmeden nesnel sosya l ist yasa ların faal iyet alanı genişlemekte, ekonomik işbirliğ i derin leşmekte ve kardeş ü l kelerin ekonom ileri, her ü l ­ kenin v e tüm olarak topluluğ u n yararına birbirlerini tamamlamak yolun­ da g ittikçe a rta ra k ilerlemektedir. Gerek sosya l ist kuruluşta, gerekse ulus­ lara rası a renada ortak a maçlara ulaşmak için ka rdeş ul usların, bunları n devletlerinin ve komün ist pa rti lerinin uluslara rası bağları ve birlikte uyumlu faa l iyet göstermeleri giderek daha da önem kazanmaktad ı r. Nite­ kim, yeni ekonomik ve politik gerçeklikler, EVK ülkeleri a rasında daha büyük bir işbi rl iğ i ve birlik gerektirmektedir. Bütün bunların ya nısıra, eldeki ul usla ra rası deneyim ve beş y ı l l ı k dö­ nemin çerçevesi n i fersah fersah aşa n bütünleşme sürec i n i n a rtan karma­ şık niteliği, EVK ü lkeleri nin aynı o nda gelecek dönem için büyük ölçekli birleşik eylem prog ra m la rı hazı rla malarını ve uyg ula maya koymaları n ı gerekli kı lmaktad ı r. EVK'nin 32. Oturu mu bu noktada önemli bir ilerleme getird i : Enerji, akaryakıt ve ha mmadde alanı nda, ta rım ve besin sanayii, ayrıca makine ya pımı dalında uzun eri mli a maca yönel i k prog ra mlar ben imsedi. B u p rogra mlar 1 990'a dek sürecek dönem içi n hazırlandı; uzun bir dönem boyunca işbirliğ i stratej isini beli rleyen bu progra m l a r sosya list ekonomi k bütünleşmenin üstünlüklerinden d a h a i y i yara rlanmak, 1 082


üreti mde uzma n laşma ve işbirliğini daha da genişletmek ve bilim ve tek­ nolojinin en yeni başarılarını u ygulamaya geçirmek için fırsotlar ya rotı­ yor. EVK ülkeleri a rasındaki işbirliğinin ka psa mının, bu ü l keler a rası ndaki bütünleşmenin daha hedefli ve a maca yönelik olmasıyla kayda değer ölçüde zeng inleştiği kuşkusuzdur. Bu işbirliğ inin dengeli gelişimi sosya list ekonom i k bütünleşmenin üstün­ l ü k lerini serg i lemekte ve onun kapitalist tipte bütünleşmeden temelde fa rklı olduğunu göstermektedi r. Kapitalist ülkelerdeki egemen tekelci eği­ l i mler, en başta dev ul usla r-ötesi (tra ns- nasyonal) şi rketlerin kuru l masın­ da kendini gösteriyor. En fazla kôr yasasından kayna klanan kaj.>italist bütün leşme ekonomik gelişme düzeyleri ndeki farkl ı l ı l ı kları ortadan ka l­ d ı romaz ve kaldıramıyor. Tersine, bu fa rk l ı l ı lkları genellikle daha da büyütüyar. B u bütünleşme sınıfsal özü bakı mından işçi sınıfı n ı n çıkarla rına ka rşı yönelti imiştir ve onun maddi ve toplu msal g üvenç istemleri nin kar­ şısına dikilmektedir. Sosya list ekonomi k bütü nleşme, buna katı lan bütün devletlerin çı kar­ larını karşı lar. Ekonomik gelişme d üzeylerindeki fa rkların aşı lmasını ve tüm olarak sosyalist topl uluğun pekiştiril mesini sağlar. Kapitalizmde eko­ nomik bakımdan zayıf orta klar, asl ı nda bütü nleşme toplulukları nda eşit­ siz bir konumu ka bu l len meye zorla n ı r, oysa sosya list bütün leşme gönüllü katı lma ve tam eşitlik il kelerine daya n makta d ı r. Sosya list bütün leşmen i n a macı sosyalist ülkelerdeki tüm h a l k l a r ı n maddi ve toplumsal g üvencinin artmasını ve bireylerin tam gelişimini sağ la maktır. Sovyetler Birliği EVK' nin ça lışma ları nda istisnai derecede önemli bir rol oyna mıştır ve oyna maya devam etmekted i r. Burjuva propaga ndaeı ları Sovyetler Birliğ i' n i n öteki EVK ülkeleri « köleleştirmek .. ve kendi işbirliği koşullarını «dayatma k » a macıyla geniş ekono m i k pota nsiyelini kullandığını ileri sürüyorlar. Ama öteki ka rdeş uluslar g ibi, Çekoslovak halkı da, EVK içindeki otuz y ı l l ı k deneyine bakara k, SSCB'nin sosya list enternasyona­ lizm ilkelerine bağ l ı olduğuna ve öteki sosya l ist ül kelerle olan ilişkileri nin tom eşitlik, dostluk, kardeşçe yardımlaşma ve k a rşı lıklı ya rara dayandı­ ğ ı na inanıyor. Uluslara rası sosya list işbirliğ i n i n başarıyla geliş mesi her zaman SSCB'nin ekonomik pota nsiyeline, doğ a l kayna klarına, yü ksek tek ­ noloji ayg ıtları, donatım v e temel hammadde, ö b ü r maddeler v e enerji sağ la masına daya nmı ştır. Aynı zamanda SSCB planlama, yönetim, bilim ve teknoloji alanlarındaki deneyimlerini de cömertçe paylaşmıştır. Leonid Brejnev 25. SBKP Kong resi'ne sunduğu Raporu'nda şöyle diyor: « Biz, kar­ deş ülkeler tarafı ndan kollektif olarak planlanan önlem leri, bunlara iliş­ kin y ü k ü m l ü l ü klerimizi titizce ve kesi nli kle yeri ne geti rmenin Devlet Pla n ­ l a m a Komisyonu' nun, baka n l ı kların, dairelerin, ü reti m birlikleri v e işlet­ melerin ve de bu olandaki herkesin kutsa l ödevi olduğuna inanıyoruz. Halkı mızın bu konuları yerinde bir soru m l u l u k d uygusuyla ve bunları n 1 083


sosya list topl u l u k ve d ü nya sosya lizminin başa rıları için ta şıdığı olağa­ n üstü önemi ta mamiyle kavra mış olara k ele alaca ğ ı n a o l a n inancı mı belirtmeme izin verin.» (1) SSCB tüm o muazza m bili msel ve tekn i k pota nsiyelini h iımetimize sun­ muştur. Bizim Prag'daki metro, Jaslovske-Bohunlce atom enerjisi santra lı, Pilsen'deki atom reaktörü işletmeleri, vb. gibi son derece önemli yüksek teknolojiye daya l ı projeleri onunla işbirliğ i içinde ve onun yard ı mıyla gerçekleştirmekte olduğ umuzu belirtmek yeterlidir. Çekoslovakya Sosya list Cumhuriyeti, kuru luşunda n bu yana EYK' nin çalışmalarında aktif bir yeralmıştır. Ekonomik gelişmemizdeki başa rıla r öteki sosyalist ü l kelerle ekonomik işbirliğ imizin genişleyip derinleşmesiyle orga n i k olara k bağla ntı l ı d ı r. Gustav Husa k 1 976 y ı l ı ndaki 1 5. ÇKP Kon­ g resi'ne sunduğu Ra poru'nda şöyle d iyordu : .. Sosya list ü l keler ekonomik ba kı mda n birbi rlerine ya k ı n laştı kça ve sosya list topl u l u k pekişti kçe, ulusa l ekonomi mizin gel işmesi için dış ekonomik i l işk i le ri n taşıdığı önem giderek a rtar. Ulusla ra rası sosya list işböl ü m ü n e daha da geniş ölçüde katıl mak etkinl iğ in a rtırı l ması nda, gereksi nim lerimizin ka rşı lanması nda ve ekono­ mimizin dengeli gelişiminin sağlanması nda önemli bir etken haline gel­ mektedir. Sovyetler Birliği ve öteki EYK ül keleriyle işbirliğ inin derinleşti ril­ mesi, ekonomi mizin uluslararası işbölümüne katı lı rken içinden geçtiği a na kana l d ı r. » Çekoslovakya 'n ı n EYK'n i n ça lışmalarına katkısı, sosya l ist topl u l uğ u n g üc ü n ü n ortması v e çeşitli işbirliğ i biçimlerinin yetkin leşip gelişmesiyle birlikte çoğalm ıştır. ilk y ı l l a rda yeteri nce gelişkin bir sa nayiden yoksun bulunan sosyolist ü lkelere m a ki ne ve donatım sağla d ı k . B u g ü n, sosyalist ekonomik bütün leşme için Kapsa mlı Prog ra m ve çok yön l ü bütünleşme önlemleri pla nı uyg u l a nırken, Çekoslovakya bütün öteki ilgili ü lkelerle birlikte sermaye yatırı m l a rına a ktif bir biçi mde katılıyor, çeşitli önlemleri yaşa ma geçiriyor, madeni eşya tipleri ve tek noloji sağ lıyor. Çekoslovakya'nın uluslararası uzmanlaşma ve işbi rli ğ i ne katılması n ı n boyutla rı hakkında bir fikir edinmek i ç i n b u beş y ı l l ı k dönemde (1 9761 980) dışalım-d ışsatı m yükümlülüklerine ilişkin 97 çok ya nlı ve 207 ikili a n laşmaya bakmak yeter. 1 977'de uzmanlık da/ındaki ürün dışsatımı, 1 976'ya oranla % 18,6 yükseldi, uzmanlık d a l ı ndaki makine ya p ı m ı ü rü n ­ leri % 16.9 a rttı v e bunun EYK ü l kelerin i n makine v e donatı m dışsatımı içindeki payı % 29,4'ü buldu. O reti mde uzma nlaşma ve işbirliğine ilişkin çokyönlü anlaşma l a rdan doğ a n yükümlülüklerimiz a rasında, Koprivnice'­ de Tatra ka myonları ya pımını ilerletme maddesi de yeral ıyor. Ato m i k m a k i n e ya pımcılğ ı n ı n üretim v e tek n i k taba n ı n ı k u rmaya deva m ettik. gelecek on yılda buradan öteki sosyalist topluluk ü lkelerine de reaktör sağ layabileceğ iz.

(1)

"SBKP

1084

25.

Kong re s i . Belgeler

ve Kararlar , Moskova 1976, s. 13. ..


EYK ükelerinin ekonomik bütünleşmelerin i n ilerlemesi, Çekoslovakya ' n ı n kendi ekono m i k gelişmesi için gerekli kaynakları elde etmeyi sürdüre­ ceğ i n i n ve ürü n lerini satmaya, böylece üretimin etk i n liğ ini ve n iteliğ ini g üvenle artı rmaya devam edeceğ i n i n tuta rl ı bir g üvencesidir. Partimiz sosya list ekonomik bütü n leşmeye büyük özen göstermekte ve öteki kardeş partiler g i bi. kend i n i g ü ncel konularla s ı n ı rlandı rmayarak, ya k ı n geleceğe bakmaya ve bu uluslara rası sürecin daha i leri yol alma­ s ı n ı n perspektiflerini çizmeye ça lışma ktad ır. Şu a n d a sosyalist devletlerin ekonom ik yaşa m ları n ı n uluslara rası laşması üzeri nde a ktif bir etkide b u l u ­ nan etkenleri n za man i lerledikçe d a h a b üyük bir önem kazanacağına inan ıyoruz. Bu etkenler şunlard ı r : Uretimin boyutla rı n ı n ve yoğ un laşma düzeyinin b üyümesi ; tek tek ü l kelerin ekonomik d üzeylerinin, en önemlisi temel sanayilerin teknolojik kara kteristiklerinin ya k ı n laşması ; bili msel­ tekn i k işbirl iğ ine ve ulusal kayna kları n uluslara rası ekonomik tica rete ka­ t ı l masına duyulan zorunluğun a rtması ; ve, geliştirme progra m ları ile kuruluşları n ı n tek n i k ba kımdan yenilenmeleri n i n maliyetindeki yü kselme sonucu doğan maddi ve mali kaynakların birleştiri l mesi gereğ i . Sosya list ülkelerin planlı işbirliğinin g iderek, a raştırma ve geliştirme, sermaye k u ­ ruluşu v e ta mamla n m ı ş ü rü n lerin ya p ı m ı nda uzma nlaşma v e işbirliği de içinde olmak üzere, ara larındaki ekonomik işbirliğinin her öğesine doğ ru yayı lma kta olduğ u şimdiden açık seçik görülüyor. Ka psa mlı Progra m ' ı n yerine getiri l mesi, esas kapsa mı bu ü l keler a ra ­ sı nda bir iç bağ lantılı üretim yapısı n ı n oluşması nı ve daha dengeli bir gelişme a n lamına geleceğ i açı kça görülen bir sonra ki, bir üst bütü nleşme aşa mas ı n ı n hatları n ı ortaya ç ı ka raca ktır. Sosya list ekonomik bütünleşme pratiği, bu aşamanın, ekonomilerin her d üzeyde g e ni ş uluslararası işbir­ liğini ; tek bir prog ra m altı nda işleyecek ve ü retimde optimal bir yoğ u n ­ laşma sağlayacak ola n teknik kompleksierin ve uluslararası üretimin geliş­ mesi ve genişlemesi ni ; sonunda ulusal ekonomi lerden tüm olarak ulus­ lararası işbölümünde yer a lan örgüt, işletme ve birliklere geçiş, yani plan­ lama ve yönetimin her d üzeyinde ekonomilerin bütünleşmesinin kaynaş­ mas ı na ya rd ı mcı olacak ortak pla nlama biçimlerine geçişi öne çıkara ­ cağı n ı gösteriyor. EYK'nin çeşitli ülkelerdeki, ekono mi ve iş örgüt ve kuruluşları arası n ­ d a k i sayg ı n"ğı büyüyor. EYK açık b i r uluslara rası örgüttür, bütün ü l keler onunla en çeşitli biçimlerde işbirliğine g i rmekte serbesttir. Yugoslavya EYK'nin ça lışmalarına yıllard ı r a ktif olarak katıl ıyor. Finlandiya, Irak ve Meksika ile işbirliği a nlaşma la rı i mzalamıştır. Kore Demokratik H a l k Cu mhuriyeti, Angola H a l k Cumhuriyeti, laos Demokratik H a l k Cu mhuri­ yeti ve Sosya l ist Etiyopya EVK' n i n 32. Oturu mu'na gözlemci sıfatıyla ka ­ tı /dı /ar. Oturum laos, Angola ve Etiyopya' n ı n EVK ülkeleriyle çok yanlı ve ikili ekonomi k bili msel ve teknik işbi rliğine gösterdikleri ilgi karşısı nda o l u m l u d üşüncelerini belirtti. 1 085


Bugün EYK'nin 61 uluslara rası ekonomik, bilimsel ve teknik örgütle bağ ları vardır. lJyeleri Batı Avrupa ülkeleriyle BO'den fazla ikili ekono­ mik, bili msel ve tekn i k işbirliğ i a n laşması i m za la m ışlard ı r. EYK ile AET a rası nda bir a nlaşma n ı n ve bu örg ütlerin üyeleri arasında ka rşılıklı a nlaşmaların bağ lanması, ekonomi k bağ ların gen işletil mesinde önemli bir adım ola bilirdi. EYK ve üye ü lkeleri karşı lıklı kabul edilebi l i r koşullarla böyle bir adıma g i rişmeye h a z ı r oldukla rını beli rtmişlerd i r, a ma AET'nin de bu yönde somut bir karşılık vermesi gereklidir. EYK ülkeleri Helsinki kara rla rı n ı n ruhuna uyg un olara k, Avrupa'da ve d ü nya nın öteki bölgeleri nde karşı lıklı ya ra ra dayanan ekonomik bağları her yönden genişletmeye çabalıyorlar. EYK'nin gelişme yol undaki ü l ke­ l erle işbirliği tarihsel bakımdan önemli bir aşamadan geçerken, bu ülke­ lerin ekonomi k bağ ları n ı n önemli bir öğesi durumundadır. B u d u rum özel­ l ikle, EYK ülkeleri nin emperya l izme karşı sava şta dost ve yandaşları gö­ züyle baktı kla rı ve iç işlerine karışmama ve kendi gelişme yol larını ba­ ğ ı msız ola ra k belirleme haklarına saygı i l keleri n i n gözetimi yol uyla destek oldukla rı sosya list yöneli m l i ülkeler için geçerl idir. 32. Otu rum, üyeleri nin, gelişme yolundaki ül kelerle eşit ve ka rşı lıklı yara ra daya nan işbirliğini genişletmeye, bunla rı n sosya l-ekonomi k ve k ü l ­ türel gel işmelerin i ilerletmeye, d ünya ekonomisindeki konumlarını g üç­ lendi rmelerine, em perya l ist tekellerin baskısından kurtulmalarına ve sö­ mürgeciliği bütün biçimleriyle ortadan ka ldırmalarına yardımcı ol maya kara rlı olduklarını bildirdi. Sosya list ü l keler bu genç devletlere her yönl ü yardı mlarda bulun u rla rken kendileri için bir üstü n l ü k ara mazla r ve ne politik egemenlik kurma k, ne de topra kları üzerinde askersel üsler dikmek gibi bir a maç g üderler. EYK ü lkeleri gelişme yolundaki devletlerin sınai kompleksierini kuru p g üçlendi rmelerine ve ekonominin gere k geleneksel, gerekse yeni sektör­ leri n i n bili msel ve teknoloj i k d üzeyini yükseltmeleri ne yardım ederler. Bu, en başta, ulusal doğal kayna klara dayanara k çalışan işletmelerin kurul­ ması ve ayrıca sanayiyi geliştirmeye ve tarımsal üretimi a rtırmaya yönel i k yardımlar i ç i n sözkonusudu r. EYK ü l keleri n i n gel işme yolundaki ül kelere bu a maçla verd ikleri uzun eri mli k rediler, bug ün 1 1 mi lya r rubleyi aş­ mıştır.

Personel yetiştiril mesine yard ı m ve bili msel a raştırmada işbirl iğ i de büyük bir gelişme göstermiştir. Yal nızca son beş y ı l l ı k dönemde EYK ü lkeleri gelişme yol undaki devletlerin 22 y ü ksekokul, 25 ortaokul ve çeşitli alanlarda uzma n yetiştiren 1 17 eğ itim merkezi açma larına yardı mcı ol­ muştur; bu ülkelerin 1 4.000 kadarı SSCB'de olmak üzere, 25.000 öğrencisi EYK ülkelerinde öğ renim görmektedi r. EYK ül keleri ile gelişme yol undaki ülkelerin katı l masıyla karışık şirket ve işletmelerin kurulması, ekonom i k bağların genişlemesi a çısından önemli olmaktadı r. 1 0B6


Sosya list topluluk ülkeleri n i n gelişme yolundaki ülkeler karşısındaki tavrı, emperya list g üçlerin tavrı ndan temelde fa rklıdır. Em perya l istleri n bu ü lkelere, yani ekonomileri azgelişmişliklerini koruya n ve yaşam d üzey­ leri son derece düşük kalan bu eski söm ürgelerine verdikleri yard ı mı büyü k bir g ü rültüyle reklam ettikleri doğrudur. Ne va r ki, halkları n ı va hşi bir sömürü a ltında tutarak, bu ül keleri yağmalamış, hammaddelerini a l ı p götürmüş v e muazzam karla r vurmuş ola nlar d a yine b u em perya l ist güç­ lerd i r. Bunların bug ü n yaptı kları yard ı m ı n a macı, en başta karla rı nı ko­ rumak ve haklı olara k gelişme yolundaki ülkelerin ha lkları na ait olan kayna kları alıp götürmeye deva m etmektir. EVK devletleri nin yard ı m ı ise tümüyle ba mbaşkadı r : Bu yardım, gelişme yolundaki ülkelerin sömü r­ geci liğin m i rasını a ltetmelerine, em peryalist sömürüden kurtulmalarına ve ulusal kayna k la rını bağ ı msız alara k kullanmalarına yard ı mcı olur. EVK' nin tüm topluluğun ve her bir üyesinin ekonomik pota nsiyelini ge­ l i ştirmeyi hedefleyen otuz y ı l l ı k çal ı şma s ı n ı n ü rünleri, bu ül kelerin ekono­ m i k işbirliğinin derin leşmesi nin ne denli önemli bir rol oynadığını gösteri­ yor. EVK ülkeleri komün ist ve işçi parti lerinin Marksizm-Leninizm ve sos­ ya list enternasyonalizm i lkelerinin ya ratıcı l ı kla uyg ulanması temeli üze­ rinde ekanom i k işbirliği biçimlerini yetkin leştirmeye gösterd i kleri sürekli ilgi, bu sürecin daha da ilerletil mesi için muazza m bir önem taşır. Buna ilişkin maddeler, sosyalist ü lkeler kardeş pa rtileri n i n Genel (Birinci) Sek­ reterlerinin toplantı ları nda görüşülen kon ular a rasındadır. Bu sekreter­ Ierin 20 Temmuz 1 978'de Kırı m'da yaptı kları toplantıda Gustav Husak ve Leonid Brejnev, şu a nda 1 990'0 dek yürürlü kte bulunan üretimde uzma n­ laşma ve işbirliğ ine i l işkin Sovyet-Çekoslova k progra m ı n ı n EVK'nin 32. Oturumu'nda onayla nan uzun eri mli amaca yöneli k işbirliği prog ra m­ la rıyla bağ la nması nın önemini vurg u la d ı l a r. Bu tür topla ntı la r, taraf olan ül kelerin ve tüm olara k sosya list topluluğun ekonomisinin daha etkinlikli gelişimi için ü retimde koordinasyon ve uzmanla şma nın derin leştiri lmesine bir ivme kaza ndırmakta d ı r. Sosya l ist ü l kelerin ekonomileri n i n her yön lü gelişimini amaçlayan ça lış­ malar ve halkın yaşam d üzeyini daha da yükseltmek için kaynakların sağ lanması, Sovyetler B i rliği ile öteki sosya l ist ülkelerin izledikleri barış içinde yanyana yaşama ve uluslara rası işbirliği politika s ı n ı n organik bir parçasıdır. Sosya list topluluk ülkeleri dış pol itikaları nda Lenin'in barış il keleri ni a rdıcıl bir biçimde pratiğe geçirmişlerd i r. Sosya lizm ve barış birbirinden ayrı lmaz. EVK ülkeleri, Helsinki Avrupa Güvenlik ve işbirliği Konferansı'nın Sonuç Belgesi'nin ruhuna uyg u n olarak, ba rış içinde işbir­ liğini geliştirme çaba ları na h ız veriyor ve uluslara rası detantı a ktif bir biçimde destekliyorlar.

1 087


Yorum

Ortadoğu'da Barışa Karşı Komplo Emile Habibi ısrail Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Büro Uyesi Naim Aşhab Urdün Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Büro Dyesi 18 Eylül'de ABD Başkanı Ca rter, ısrai l Başbakanı Beg i n ve M ısır Cum­ hurbaşka nı Sedat, Ca m p David'de, Ortadoğ u'da " ba rı ş ı n kurulması » üze­ rine belgeler imzaladılar. Washington'un dayatmasıyla kaleme a l ı n a n bu belgelerin (Sedat rejimi a çısından) teslim iyetçi niteliğ i öylesine açı ktı ve Ara p yığ ı n la rı a rasında öyle bir öfke uya ndırd ı ki, Suudi Arabista n, Or­ d ü n, Kuveyt ve Kata r gibi gerici reji m le r bile bunları açıkta n açığa des­ teklemeye cesa ret edemediler. Ca m p David görüşmelerine katı lan M ıs ı r Dışişleri Baka n ı Muha mmed ıbrahim Kemal bile durumu protesto ederek istifa etti. Bir ABD senatörü, anlaşmalara ilişkin yorumunda haklı ola rak, Beg i n'in Ca mp David'de herşeyi kaza ndığ ı n ı , Sedat' ı n ise herşeyi yitird i ­ ğ i n i belirtti. (1) C a m p David belgeleri ni kaleme olanla r, bunların şiddetli eleştirilere uğ ra ması ka rşısında, Ortadoğu buna l ı m ı n ı n bellibaşlı sorun­ ları n ı n çözümsüz kaldığ ı n ı kabul etmek zorunda oldukları n ı gördüler.

Bu s o n derece adaletsiz, hatta provokasyon niteli ğ indeki anlaşmalar Ara plar'a ancak zorla dayatılabilir. Pa rti leri mizin de vurg u ladığı gibi, bütü n ba rışsever g üçlerin bu a n laşma l a rı yeni bir sa ldırg a n l ı k savaşına doğru bir adım olara k isra i l halkı da dahil tüm Ortadoğu halklarını n ç ı ka rlarına ters ve evrensel ba rışa za ra r verecek bir a d ı m ola ra k gör­ melidirler. Ozünde, Ca m p David'de a nlaşmaya varılan konula r nelerdir? Bunlar iki belge h a l i nde belirlenmiştir : "Ortadoğ u'da Barış için Bir çerçeve » ve " Mısır ile isra i l Arasında Bir Barış Anlaşması Ya pılması Için Bir çerçeve». Aynı za manda üç taraf d a , bazı bel li uyuşmazlık konula­ rına ilişkin kendi kon umlarını ortaya koya n belge a l ı şverişinde bulundu. I l k belge, "Ortadoğ u'da Barış Için B i r çerçeve» şu a maçlara ula ima yönündeki emperyalist bir g irişim ola ra k tanımlanabi l i r : - Orta Doğu'da çözümün yöntem ve temelini tammlayan Birleşmiş

(1)

..

1 088

International Herald Tribune», 23-24 Eyl ü l 1978.


Milletler kararlanm ba/ta/amak ve SSCB ve ABD'nin birlikte başkanlık ettiği ve Filistinli Arap halkın temsilci/eri de dahil tüm ilgili tarafların eşit olarak kati/dığı Cenevre Konferansı mekanizmasımn yerine, ABD emperyalistlerinin gözetimi altında ısrail ile Arap ülkeleri arasında ayn ayrı görüşmeler mekanizmasını getirmek.

Gerçi belgede « ısrail i le komşuları a rasındaki çatışm a n ı n barışçı çö­ z ü m ü için a n la şmaya va rıl a n temelin bütün yönleriyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 242 sayı lı kararı» olduğ u söyleniyor. Ama Sina Ya rı m ­ adası'nın M�sır'a ait bölü m ü nde ü ç y ı l d ı r v e Batı Şeria ile Gazze Şeridi üzerinde en az beş yıldır süren isra i l işga l i ; (Jrd ü n h ükü metiyle (ka bul ederse) işg a l a ltı ndaki top ra kların paylaşı lması konusundaki görüşmelere ve ayrıca ı sra il yönetici leri n i n Kudüs'ü n işgal a ltı ndaki Arap kesi mini i l h a k etmekten vazgeçmeyi inatla reddetmesi ve daha birçok olgular, bu belgeyi i mzalayan tarafların zor yoluyla toprak ilhakının kabul olunmaz­ Iığı ilkesine, başka bir deyişle ısra i l'in 1 967 saldırısı nda işgal ettiğ i bütün topraklardan çıkması i l kesine daya nan 242 sayı l ı kararı bir kenara atmış old ukları n ı gösteriyor. - israi!'in, Arap t o pra kla rt, özellikle de Kudüs'ün Arap k esimi de için ­ de olmak üzere Batı Şeria ile Gazze Şeridi üzerindeki işgaline bir «yasa/­ lik" görünümü kazandITmak.

Batı Şeria ile Gazze Şeridi' nde, bu bölgede bir « özerk yönetim'in kurul­ masından sonra başlayacak olon bir beş yıllık « geçiş dönemi" öngörül ­ mesindeki a ma ç budur. Dışişleri Bakanı Dayan ısrail televizyonundaki bir konuşması nda geçiş döneminin, « çözüm konusunda ya do başka nokta­ larda bir çatışma n ı n va rolması halinde» (2) bel irsiz bir süre deva m ede­ bileceğini açıkladı. B u na ek olara k anlaşmalar israil birlikleri n i n Batı Şeria i le Gazze Şeridi'ndeki özel yerleşim bölgelerinde belirsiz bir süre kalma­ sını öngörüyor. Dahası var, israil bu topra klarda yerleşi m bölgeleri inşa etmeyi sürdürecek . Begin yalnızca üç aylık bir dönem süresince ve yalnızca bazı belirli alanlarda yeni yerleşim bölgeleri ne başla ma mayı kabul etti­ ğini resmen bild i rdi. 1 967'de işgal edilen Kudüs' ü n Arap kesimine gelince, bu sorun Camp David'de tartı şı imadı bile, Sedat ise Ca rter'e yol ladığı bir mektu pta « Ara p Kudüs'ünün Arap egemenliği altı nda olması gerketiği »nden söz etmekle yetindi. Belge'nin Su riye toprakları içindeki Golan Tepeleri üzerindeki isra il işga­ l i ni de «yaso llaştırd ı ğ ı »nı belirtmek gerekir. Belgenin g i riş bölümünde, ısra i l ile böyle bir görüşmeye hazır olan her­ hangi bir devlet a rasında « ba rı ş ve güven l i k » konusunda gelecekte görüş(2) Ha'aretz, 19 Eylül 1 978. 1 089


meler ya pı lması yolunda çağrı yera lıyordu. Bu, belgeye i mza atan ülke­ lerin, her Arap ül kesi ısra i l ' l i yöneticilerle onları n koşulla rına boyun eğerek ayrı ayrı g örüşmeye razı oluncaya dek (ki bu, saldırı kurbanla rını ulusa l bağ ı msızlı klarından vazgeçmeye zorlayacaktır), Suriye'deki de dahiL. Ara p topra kları üzerindeki ısrail işgalini kabul lendikleri anlamına gelir. - Filistin'li Arap halkın haklı ve yasal haklarına kavuşmasını önlemek, Birleşmiş Milletler'in geçerli kararlarını iptal etmek ve bu halkın varlığına ağır bir darbe indirmek.

Belgeyi imza layanlar böylelikle Begin'in, Fil istin'li Ara p halkın va rlığını, yasal ha klarını ve temsilcilerini, Ara p d ünyasında ve uluslararası a landa kabul gören Filistin Kurtuluş Orgütü'nü tanı ma maya ve şu ya da bu biçimde Filistin halkının toprakları üzerindeki ısrail işgalinin sürüp gitme­ sine dayanan « çözüm »ünü beni msemişlerd i r. Belge Batı Şeria ile Gazze Şeridi halkı i çin « özerkli k » geti riyor, anca k işgal birliklerinin buralarda kal­ ması koşuluyla. Ustelik, «özgür» ( ? !) seçi mle ol uştu rulacak olan « özerk yöneti m » in biçi mi ve yetkileri, doğaldır ki, ısra i l işgal makamla rınca (Mısır ve kabul ederse U rdün'den h ük ü met temsilcilerinin de katı l masıyla) beli r­ lenecektir. Geçiş döneminin bitiminde ısrail ile Urdün'ün, Batı Şeria'daki nihai s ını rları görüşmeleri beklenmektedir, ki bunun da bu sını rların yeni­ den bölünmesi demek olacağ ı açıktır. Zira, ısra i l D ışisleri Bakanı'nın açık­ tan belirttiği gibi : « Bi r Fil istin devleti yaratmak diye bir şey ola maz. » Böy­ lece Filistin'li göçmenler sorununun çözü mü, fiilen, bunların yurtla rına geri dönme hakkını onaylayan Birleşmiş M i l letler kara rlarının tersine, israil yöneticilerinin keyfine b ı ra kı l m ı ştır. - Oteki Arap devletlerini israil ile ayrı ayrı görüşmeye ikna etme çaba­ larını sürdürmek.

Ca m p David belgesi yalnızca Ara pların saflarındaki ayrı lı kları ge­ genişletmeyi ve Fil istin yurtsever hareketinin birliğini bozmayı değ i l , aynı zamanda Fil istinli lerin bazı kesi mlerini ve unsurlarını, Carter ile Sedat tarafından kuru lan tuzağa çekmeyi de hedef a lan maddelerle doludur. Şu anda komplo Fi listinli Ara p ha lka ve onun safla rındaki birliğe yöneliktir. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'yle ilgili madde, Mısır, ısra i l ve Urdün a rasın­ da « kendi kendini yönetecek otoritenin kurul masının a l maşıkları» konu­ sunda görüşmeler yapı lmasını öngörüyor. Madde ayrıca şöyle diyor : « M ı s ı r v e Urdün delegasyanIon Batı Şeria i l e Gazze'den Filistin/ileri y a d a üze­ rinde karş ı l ı klı an/aş maya varılan ba şka Fil istinl ileri içerebilir . . . i sra i l yönetici leri, emperyalizm v e gericil i k bu yolla, Filistinlileri bi rbi rine d üşürme ça bası içinde, bazı Filistinli sağ oportünist unsurla rı yakalamak için «olta » atıyor. »

« Mısır ile ısra i l Arasında B i r Barış Anlaşması Bağlanması i çin çerçeve » adını taşıyan öteki belge, israil a skerlerinin M ı s ı r sını rına çekilme ta rih 1G90


lerine ilişkin za man çizelgesin i ele al ıyor (aşa malı ısrail çeki l mesi barış a nlaşması n ı n imza l a n masından sonra üç-dokuz ay içinde başlayacak ve en son çekilme iki-üç yıl süresinde olaca k). Başla ngıç a d ı m ı üç ay içinde, iki ülke arasında diplolatik, ekonomik, ticari ve öteki alanlarda ilişkiler kurul­ ması nı öngören bir ba rış a nlaşması i mzalamak olacaktır. Daha i lerki ön­ lemler buna daya nacaktı r : Sina ve Şarm el Şeyh'deki ısrail yerleşim böl­ geleri n i n tasfiyesi ; ve Sina'daki i ki ısrail askeri havaa l a n ı n ı n M�sır'a devri ve bunların ya l nızca sivil h i zmetlerde kulla n ı l ması ; uluslara rası güç­ ler ta rafı nda n koru n a n kı smen ya da tüm üyle askerden a rı ndırılmış ku­ şakların oluşturu l ması (ve mu htemelen ABD deneti minde gözetleme istas­ yonla rı n ı n kuru l ması) ; ısrail'in kullan ması için Sina'yı Ord ü n'e bağlaya­ ca k bir yol ya p ı l ması. B u planların sinsiliği Mısır Komünist Partisi tarafı ndan 20 Eylül 1 978'de yayı n l a na n bir bi ldiriyle a çığa vuruldu. Bild iri, Ca m p David g i rişiminin « herşeyden önce M�sı r'a bir iha net ve aynı za ma nda Filistinlilerin ve Ara p la rı n çıkarlarına bir iha net» olduğ u n u, ısra i l ' i n Sina 'da n «çekil mesi »­ n i n «Sina'yı Mısır' ı n egemen liğine sok mayacağ ı »n ı söylüyordu. Sedat Ca m p David belgeleri ne i mza atmakla yal n ı zca Filistinli Arap halkın yasal u lusal haklarını değ il, a ma aynı zama nda Mısır' ı n kendi topra kları üzerinde ta m egemenliğe sahip olma h ak k ını da yadsımaktad ı r. Mısır Başkanı ısrail'le ayrı bir barış imzalama n iyeti ni g izlemiyor. Şu s ı rada sürmekte ola n ve Washington'da olabildiği nce kısa sürede bir barış a n ­ laşması i mzalamak i ç i n yürütülen ü ç l ü görüşmeler bunu doğ ruluyor. Dahası var, Ca m p David maddeleri ABD'nin Mısır' ı işgaline ve gerek Mısır gerekse ısra i l'de ABD askeri üsleri n i n kurulmasına g iden yol u açı­ yor. ABD Senatörü Fra n k Church'e göre, Beg i n , senatörlere ısra il'in Hay­ fa'da ABD' n i n bir askeri üs kurmas ı n ı kabul etti ğ i n i ve M ı s ı r' ı n Sina'da benzer bir üsse razı olduğ u n u bildirm iştir. e) O rd ü n Komünist Partisi'nin bir bildirisinde (Eylül 1 978) Ca m p David zirvesi n i n sonucu olara k Orta Doğ u'da ABD em peryalizminin etkinliğinin g üçlen mesi teh l i kesinden sö­ zedi liyor. Orada imzalanan a nlaşmalar, ABD emperya l istleri nin bölgemiz ve Afrika h a l kları na ka rşı, SSCB'ye ve öteki sosyalist ülkelere karşı yö­ neltilmiş (bölgedeki bütün öteki gerici rej i miere de açık) bir ısra i l - M ı s ı r bloku oluşturma p la n la rına uyma ktad ı r. Ca mp David'e katı lan tarafla r a rasındaki belge değ iştokuşuna gelince, bunlar (belirtilmiş ola n l a rı n dışında) şu nokta ları içermektedir. 1) Beg i n ' i n Sina'daki ısrail yerleşi m bölgeleri n i n boşa ltı l ması soru­ n u n u Knesset'e (Meclis çn.) getirmeyi kabul etmesi (Knesset'i n onayı da bu a rada a l ı nm ıştır) . 2) Kudüs'ün statüsüne i l işkin ısrail ve M ı s ı r' ı n kon umla rı n ı n formülas­ yonu, israil, «her za m a n için ısrail devletinin başkenti olacak» bir « bir­ leşik Kudüs»de ı srar ediyor. Mısır, Ara pları n Kudüs'teki u lusal haklarını -

1 09 1


bir kez daha dile getirmekle yet i n m iş ve yönetim açısından birleşik bir kent ola ra k kalmasına razı almuştur.

3) Mısır' i n «Araplar ve Fi listin liler adına .. , isra il'e Batı Şeria ve Gazze'­ n i n kon u m u hakkı nda ayrı görüşmeye g i rmeye hazı r olduğ una ilişkin bildirimi. 4) israil'in, « Fi l isti n li ler» terim inden yalnızca Batı Şeria ve Gazze h a l ­ k ı n ı a n ladığ ı n ı ve Batı Şeria yerine ise sürekli olarak «Ya h ud iye ve Sa ­ m i riye» adla rı n ı k u l l a ndığını açıkla ması. Ca mp David formülasyonları çel işkili yoru mlara açık olduğu halde, halkları m ı z bunla rı n barış getirmeyeceğ ini çabuk kavra d ı lar. Son 30 y ı l boyunca emperya lizm, özellikle de ABD em perya lizmi, bölgemizde h e r türlü barış g iriş im inin ö n ü n e d i k i l m iş v e Ortadoğ u 'yu em perya listlerin işine geldiği za m a n alevlenecek, için için ya nan bir savaş ocağ ı olara'( tutmaya ça l ı ş m ı ştı r. Yı llarca Ara p dü nyas ı n ı n kalbinde bir yara va rol­ muş ve bu israil halk ı nı da acıya boğ muştu r. Parti leri mizin görüşü odur ki, Ca m p David a n laşmaları bu teh likeli em perya list politikayı sürdürüp etk i n leştirmekte ve yumuşa mayı geri döndü rme, dünyayı yeniden soğ u k savaşa v e bölgesel sıcak savaşlara götürme yön ü nde yeni bir çabayı ser­ gi lemekted ir. israil Ko mün ist Partisi Merkez Komitesi'nin bir kararında şöyle den iliyor : « Komünist Pa rtimiz isra i l Devleti'nin kurulmasından b u yana isra i l -Arap çatı şması n ı n em perya listleri n deneti mi altı nda çözü m ­ lenemiyeceğ ini vurg u la m ı ştır . . . Emperya l izmle birlikte Ara p ha lklarına karşı değ i L , Arap halklarıyla birlikte emperya lizme karşı, isra i l'in ve Arap halkları n ı n özg ürlüğü için, bölgede barış ve g üven l i k için : isra i l halkı n ı ıı yü ksek çıka rlarına uygun düşen biricik politika budur. » Ca m p David g i rişi m i n i n tezg a hlanması nda Başkan Carler' i n oyna d ı ğ ı role geli nce, Ca rter yöneti m i n i n , ayrı S i n a a n laşmaları n ı v e K a s ı m 1 977'de Mısır Başka n ı ' n ı n israil yöneticileri ile teslim iyetçi g örüşmelere başla ma­ s ı n ı düzen lemiş old uğunu a n ı msaya l ı m . ABD h ü k ü meti bunu, Sovyet­ Amerikan 1 977 Ekim bildirgesinin yükümlül ükleri n i yerine getirmekten ka­ çınmak a macıyla yaptı . Söz konusu bildirge geçen y ı l ı n sonla rına doğ­ ru Cenevre Barış Konferansı'nın yeniden toplan ması açı l ı m ı n ı getiriyordu. Bu da Ortadoğu'da adil ve evrensel bir çöz ü me doğ ru gerçek bir i ler­ leme a n l a m ı na gelecekti. IJçlü Ca m p David tertibinin canavarca adaletsizliği ve saldırg a n n ite­ liği Ara p halkları a rası nda bir öfke fırtınası doğ u rd u . Anlaşma Filisti n ! i Ara p h a l k tarafından oybi rliğiyle kınandı. Bütün Batı Şeria kentleri n i n belediye başka nla rı v e halk l iderleri n i n Kudüs'ün Ara p kesiminde top­ lanan bir konfera nsında Ca m p David g irişimine oybirliğiyle karşı çıkıldl.

(3)

..

1 092

Ha'aretz», 20 Eyl ül 1 978.


Ca mp David g ı rı ş ı mıne veri len ya nıt, em perya lizm ve sa l d ı rga n l ı kla savaşan bütün Ara p g üçleri nin birliğ ini genişletip sağ la mlaştırmak ve sosya list topluluk ü lkeleriyle daha sıkı il işki ler kurmak olmuştur. Eylijl ayı nda Suriye'nin başke.ntinde ya pılan Red ve çatışma Cephesi'ne bağ lı devlet başka nları n ı n zirve topla ntısında alınan kara rl a r bunun göster­ gesid i r. Drdün Ko m ü n ist Partisi'nin bildirisi Cephe'ye sağlanan desteği güç­ lendirme ve emperya lizmin, siyonizmin ve aja nlarının bütün planlarına ka rşı kararlılı kla savaşma zoru nluğunu vurg u luyor. Ara p yığınları n ı n ener­ jisini serbest bırakmak için tüm kısıtla malara, yetkililerin genel demok­ ratik özg ürlükleri ortadan kald ı rma yönündeki tüm çaba larına ve des­ potik hükü met yöntem lerine sonvermek de aynı şekilde zorunludur. I rak Komün ist Partisi Merkez Komitesi Ca mp David anlaşmalarına iliş­ kin bir bildirisinde şöyle d iyo r : .. Sedat'm, Arap gericiliğ i n i n açık-kapalı desteğ iyle bu a nlaşmayı i mzalaması . . . bu iha net politikası ile bunun gerçeğe dön üştü rül mesine yard ı mcı olan Arap g ü çleri ve reji m ieri n i n sı nıfsal nitel iği a rası nda bel i rli bir bağlantı b u l u n d u ğ u biçimi ndeki a ç ı k v e temel gerçeğ i doğ rula makta d ı r. » Bu anlaşmalar Sedat rejiminin son bir kaç y ı l içindeki tüm sosya l-ekonomik politikası n ı n doğ a l son ucudur. Çünkü Sedat, Fil isti nli Arapların kendi yazg ı la rını kend ileri belirleme, kendi bağ ı msız devletlerini k u rma hakkını ve Filistin Kurtu luş Org ütü'­ ndeki yasa l temsi lcilerini ve kendi yöneticilerini seçme hakkını destBk­ leme çağrısında bulunan Ara p zirve topla ntı ları nın ka ra rlarına ka rşı gel meye a ncak em perya list ve gerici g üçlerin a rka çıkmasıyla cesaret edebi i m iştir. Şimdiki d uru mda Filisti nli Ara p halkı tüm devrimci enerjisini seferber etmeli, ilerici Ara p ü lkeleriyle ve başta Sovyetler B i rliği ol mak üzere u l u ­ s a l kurtuluş ha reketi nin doğ a l bağ laşıklarıyla sarsı lmaz bir/ i k içinde saf­ larını sıklaştırma ııdır (ve bunları ya pa bilir de) . Başta M ı s ı r olmak üzere, Arap gerici liği tarafı nda n a rkada n i ndirilen iha net ha nçeriyle itilebi le­ cekleri gerçekçi olmaya n ve a ş ı rı l ı kçı tavı r/a rda n kaynaklanan aceleci, sabırs ı z hareketlerden kaçınmak iç.in bu gerekl idir. Yasal, ul usal hak­ ları n ı n ta m olarak tan ı n ması ve otuz u aşkı n yıl ı n gösterdiği g i bi Filisti n soru nu adil bir çözüme kavuşmadan ola na ksız olan adil bir barışın ger­ çek leşmesi için kutsa l savaşı i natla sürd ürmek zoru nludur. Oyle görü nüyar ki, em perya l istler ve i sra il yöneticileri Ca m p David'in kendi lerine Arap ul usa l kurtuluş hareketini ezmeleri için daha büyük bir serbestl ik verdiğ i ne ina n mışlard ı r. Ozellikle Lübnan'daki d u ru m u n sürekli va h i m leşmesi bunu kanıtla maktad ı r. Su riye Komü nist Partisi d iyor ki : « Em peryal izmin, israil'i n ve de Sedat'ın Suriye ve Filistin Direnişi'ne baskı ya pmak ve böylece onların emperya listlerle siyonistlerin planları n ı boşa çıka rma gayretlerine katkıda b u l u n malarını önlemek a macıyla, bu kar1 093


deş ü l kede geri l i m i daha da a rtırmak için derhal ha rekete geçeceği kuş­ kusuzdur. Böyle bir entrikaya karşıkoymak için Suriye ve Fil istin Direniş H a reketi i le Lübnan u lusa l hareketi a rası nda daha sıkı bir bağ laşıklık gereklidir. »

Ca m p David a n laşmaları başka teh l ikelerle de doludur. Yeni bir sa ldırı tehdidi daha bir bel i rg i nleşmiştir ve bu yalnızca bizim bölgemiz içi n sözkonusu değ ildir. M ı s ı r yönetici çevreleri, Afrika'da ve başta Demok­ ratik Yemen olmak üzere Ara p Ya rımadası'nın gü neyindeki devrimci de­ ğişikliklere ka rşı gel mede ısra i l yöneticilerine a rka çıkma niyetlerini g iz­ lemiyorlar. Biz bu teh likelerin tümüyle bilinci ndeyiz. H a l k ı m ı z kom ployu bozg una u ğ ratacağ ından emindi r, çünkü Sovyetler Birliği ile öteki sosya l ist toplu­ luk ü l kelerinin ba şını çektiğ i ba rış yanlısı g üçlerin uya n ı k olduğ unu bili­ yor. Tüm dünya Leonid B rejnev'i n Baku'daki konuşmasını büyük bir d ik katle izledi. Leonid Brejnev Ca m p David görüşmeleri ve Ortadoğu buna l ı m ı n ­ dan sözederken şöyle ded i : " . . . Ortadoğ u sorununa geçerli bir çözü m ü n temel önkoş u l la rını kulakardı etme, çöz ü m ü n yasal taraflarından her­ hangi birini dışarda tutma ya da kandı rma, çıka rl a rını feda etme, bun­ lara koşullar dayatma yönündeki bütün g i rişimler bir çözüm haya linden öte bir sonuç vermez . . . Uzun deney y ı l la rı Ortadoğ u çatı şmasına geçerli bir çöz ü m sağ lamanın tek bir yolu olduğ unu çürütülemezcesine kanıtla ­ m ı ştır. Bu da, ısrail'in 1 967'de işgal ettiği tüm Arap topraklarının ta ma­ miyle kurtarı lması, Filistinli Arap h a l k ı n kendi bağ ı msız devleti ni kurma hakkı da dahil, yasa l hak la rı nın tam ve açık seçi k ta n ı n ması, el bette ki ısrail de içi nde olmak üzere, bölgedeki tüm ül kelere g üven i l i r, g üvence a ltına a l ı n mış bir g üven lik sağlanmasıdır. Böylesi tam ka psa mlı bir çö­ züm a ncak Filistin Kurtuluş Orgütü de dahil olmak üzere, tüm ilgili taraf­ ları n kat ı l masıyla olana k l ı d ı r. » (4) Cenevre Barış Konfera nsı, son Sovyet­ Suriye bildirgesinde vurg u landığı g i bi, özel ola ra k Orta Doğ u'da barışın kurulmasını hedef alan bir uluslara rası mekanizma olara k tüm önemini korumaktad ı r. Emperya lizm ve gericil iğ i n Orta Doğu'da yarattığı teh likeler ciddid ir. Bu nedenle pa rtilerim iz, sorumlulukları n ı n bilincinde olan tüm yurtseveı g üçleri birincil olmayan ayrılıkları n üstesinden gel meye, saflarını sıklaş­ t ırmaya ve bölgemizdeki a yrımsız tüm halklar ve devletler için evrensel ve adil bir barış u ğ rundaki savaşta en fazla birliği sağla maya çağı rı r. ısra i l'in ABD e mperyalizminin desteğiyle yeni saldırı savaşları başlata­ bilme tehlikesi karşısı nda, emperya list talancı l ı k, israil sa l d ı rganlığı ve Ara p gerici ihaneti karşısında biricik etk i n ve haklı seçenek olan, halk­ larımızın güçleri ni ha rekete geçirmek zoru n l udur.

(�) « Pravda 1 094

»,

23 Eylül 1 978.


Parti Deneyimi

Yakın Geçmişin Dersleri Ezekias Papayoannu Kıbm Emekçi Halkının Iterici Partisi (AKEL) Genel Sekreteri

Emperya lizm 1 974'ün (1) orta ları nda ba şlattığı suçu ta m a m la ma k üzere Kı brıs aleyhindeki komplosunu yine hızlandırıyor. Bu komplonun ipleri ClA' n ı n elindedir. NATO'daki Batı Alman çevreleri de, kendi payla rına, Doğ u Akdeniz'de Tü rkiye, i sra i l ve M ı s ı r'daki gerici liğin konumlarını g üç­ lendi rmeye yöneli k yoğ un bozgunculuk eylem lerini açı kça sürd ü rüyorla r. Gerici lik a çı kta n açığa faşist ve terörist yöntemlere başvurmakta n çekin­ m iyor. Ka nun kaça kları n ı n Lefkoşe'deki b i r burjuva gazetesinin büro­ sunda b ı ra ktıkları bir teyp, aşırı gericiliğin hizmetinde ça lışa n fa natik teröristlerin « i ntiha r tugaylarp'n ı n varlığ ını ortaya çıka rdı. Kı brı s'a yönelik yeni komplo 1 977 Kası m ı nda Pa rti m izce açığa vuruldu. 1 978 Tem muıunda Cu mhu rbaşka n ı Spiros Ki priya nu bu kom ployu boşa çıka racak a d ı m la r atacağını bildirdi. Ne va r ki, Kıbrıs hôlô em perya list entri ka ların hedefi durumunda d ı r. Komplonun kökleri Kı brıs'ın bağ ı msızlığ ı n ı n ilôn edi ldiği y ı l la ra (1 960) dek gider. 1 962'de ABD Elçiliğ i'nden bir danışman AKEL Genel Sekre­ teri'ne açık açık, «ABD'nin, va rolduğu sü rece, AKEL' in Kı brıs'tak i hükü­ mette yera l masına izin vermeyeceğ i .. ni söyled i. Kı brıs pa rlamentosunun Kul islerinde geçen ve bir skandal nitel iğ indeki bu olay rasgele bir olgu değ i l d i r. Gerçekten de, emperyalizm Kıbrıs C u m h u riyeti'nin i çişlerine sürekli karışmaya bu yıllarda başladı. Ka ra ü n l ü Acheson Pla n ı (1 964) adanın bölüşümünü öngörüyordu ; pla n ı n g i riş böl ü münde ise bunun « Başkan Maka rios ile AKEl'in yokedilmesini gerektirdiği .. vurgulan ıyordu. Em perya l istler, işçi sınıfı n ı n pa rtisi AKEL'in h a l k arasında geniş bir etkinliğe sa h i p olduğ u, bağ ı msız, egemen, bütün ve bağ la ntısız b i r Kıb­ ris'ın varl ı ğ ı n ı bir türlü kabul lenemediler. Küçük bir halk, NATO'nun gü­ neydoğu kanadında bir ged i k açmayı başa rabildiği için ü rktüler. Gerici komplolara onmilyonlarca dola r h a rca ndı. Ya ln ızca 1 973-1 974'de ülke­ mizdeki a nti-komünist faa l iyetler için 60 mi lyon dolar h a rca ndı - bu gerçeğ i yüksek rütbeli bir CIA görevlisi olan Hefner ortaya koyd u. Em­ perya lizm 15 Temmuz iha net da rbesini sa h nelemek için Yunanista n ve Kı brı s'ta ki cu nta aja nları n ı , 20 Tem m uz işgalini gerçekleştirmek için de Ankara ' n ı n şovenist ve gericilerini kullandı.

( I) Bkz. Ezekias Pa payoa nnu, « Egemen ve B i rleşik Bir Kı brıs için ", BSS, Mart 1 975. 1 095


Em perya listler ve ajan ları neyin peşindeydiler? B u n u n tek yanıtı, Kı brıs devletin i ortadan k a l d ı rmak, ülkeyi Türkiye ile Yunanistan a ra sında pay­ laştırmak, NATO'nun g ü n eydoğ u kanadını sağla m laştırmak ve adayı em perya lizmin elinde g üçlü bir köprü başı ha line g etirmek istemeleridir. Cefa kôr halkı mıza pek çok kan ve gözyaşına, maddi ve ma nevi kayıp­ lara malolan Türk i şgalinden bu yana dörtbu çu k yıl geçti. Birleşmiş M i l ­ letler G üven l i k Konseyi v e Genel Kurulu Kı brıs sorununu defa larca g ö ­ rüştü. Aldıkla rı k a ra rla r ya bancı askerlerin Kıbrıs'ta n bir a n önce çekil­ mesi ni, ülkenin bağ ı msızlığı, egemenliği ve toprak bütü n l ü ğ ü n e saygı gös­ teril mesi ni, tüm göçmenlerin yerlerine g eri dönmesini, m ül klerinin geri veri l mesini ve Kı brıs sorununun Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri' n i n g özeti mi altında topl umlara rası görüşmeler yoluyla çözümlenmesini ö n ­ görüyor. Ne ki, Türkiye bütün bu kara rla r yön ünde t e k bir a d ı m atma k şöyle d u rsun, nüfusun demografik bileş i m i ni değ iştirmek a ma çıyla ada­ nın işgal a ltındaki kesimine insan taşı maya deva m etmektedir. Kıbrıs halkı Türk h a l k ı na d ü ş m a n değ il d i r ; o e mperya l izme karşıdır. Ancak, Ankara şovenistleri nin, d ünyayı sahte belgi ve demeçlerle ya nılt­ ma çaba larına rağmen, em peryalizmin oyununda parmaklarının' bulundu­ ğunu da görmezli kten gelemez. Kı brıs soru nu Kı brıslı Yu n a n l ı la r ile Kı brıslı Türkler a rasında k i bir ça­ tışmanın ürünü değildir. Bu sorun, Kıbrıs ile emperya lizm a rasındaki, Kı brıs ile Türk işgali a rasındaki çel işki nin sonucu, ülke topra kları n ı n % 40'ını d ı ş istila i l e e l e geçirilmesinin ü rü n üd ü r. Bize gelince, bu, a nayurdumuzun bağ ı msızlığı, egemenliği ve toprak bütü nlüğü sorunudur. Kıbrıs'a asker gönderen Türk maka m la rı Kıbrıs'lı Türklerin duru mlarıyla ilgilen medi ler. Oysa bunların du ru mları hôlô son derece kötüd ür. Türk askerlerinin işgal ettikleri bölgelere sürülen Kıbrıs'lı Türkler en acımasız sömürü ve baskıya uğ ra ma ktad ı rlar. Türk işgal kuvvetleri nin, Türkiye'den gelip yerleşenlerin ve K ı b rıs'lı Türk terörist örgütü TMT' n i n elinde, üç yanlı bir baskı ve aşağ ı l a ma a ltındadıriar. Yaşa m d üzeyleri işgalden ve işg a l a ltındaki bölgelere dağ ıtı l ma l a rı ndan önceki d üzeyin a nca k üçte biri dolayındad ı r. Başka bir deyişle, bu trajik olaylar nedeniyle evleri n­ den olan ve kendi ülkelerinde göçmen haline gelen, işgalciler tarafından s ı nı rs ı z bir gaddarlıkla sömürülen ve ezilen yaln ızca Kı brıs'lı Rumlar de­ ğ j f, aynı za ma nda Kı brıslı rürlderdir de. B u radan, Kı brı s halkının savaşımının, tüm Kıbrıs'ın bağ ımsızlığı, toprak bütü nlüğü ve egemenliği için, Türk ve tü m öteki yabancı askerlerin çeki l ­ mesi i ç i n , göçmenlerin evlerine dönmeleri v e m ü l klerini g e r i al ma ları için, savoşta kaybolan ıa rı n duru m la rının a raştı rılması ve Kı brıs soru n u n u n h u ­ k uksal yön ü n ü n t ü m Kı brıslıların - Rumiar, Türkler, Ermeniler v e Mara­ n itler - yara rına to plumlara rası görüşmeler yoluyla çözüme ulaştırı l ması 1 096


ıçın bir sava ş ı m olduğ u ortaya çıka r. Kı brıslı Tü rklere gelince, onlar da bu savaşı mda bir yer tutma kta devam etmelidi rler, çünkü kendi d i ri msel çıkarları Kıbrıslı Rumia rın, a dadaki tüm n üfusun ç ı ka rlarından ayrı de­ ğ i ld ir. AKEl'in 1 4. Kongresi (Mayıs 1 978) Parti'nin bütün bu sorunlar karşı­ sındaki temel tutumunu onayladı ve emperya list komplo ve bölücülüğe ka rşı K ı b rı s l ı ları n istemlerinin gerçekleşmesi için savaşma istek ve karar­ I d ı ğ ı n ı gözler ö n ü ne serd i . Kongre, da rbe öncesi dönemi, çıka n dersleri v e faşist cu nta g iriş i m inin yenilgisini sağlayabi lecek olan etkenleri çözümledi. Parti miz yalnızca da rbeyi önceden sezmekle kalmamış, aynı zama nda h ü k ümete da rbeyi önleyici ya da yenilgiye uğ ratıcı özgül önlemler önermişti. Olaylardan birkaç g ü n önce AKEL Merkez Komitesi Pol iti k B ü rosu, Kıb­ rıs'ı hedef alan emperya l ist komploya karşı uyarıda bulundu ve bu komplonun dolaysız düzen leyici ve y ü rütücü leri ni - Atina'daki askersel di ktatörlük ve Kı brıs Rum terörist örg ütü EOKA 2 - gösterd i . Y ı l l a r önce AKEL h ü k ü mete, demokrasi ve ulusal bağ ı msızlığ ı n utku­ sunu g üvencelemek için pa rtin in tüm g üçferini ku((a nmayı önermişti. Ko­ münistler, h ük ü meti, g üven l i k örg ütleri ni ve devlet aygıtı nı, EOKA 2' n i n canice eylemlerine katda nlardan tem izfemesi ve ofası b i r başka ldırıyı bozg una uğ ratmak için titizlikle önlemler planlaması için zorladılar. An­ cak hükümet, AKEl'in defalarca yaptığı uyarılara ve yaklaşan darbeyi savuşturocak adımlar atma yol undaki içten çağrılarına karşın, çok önce­ den yapması gereken şeyleri ya pamadı. Sonuçta, da rbe gerçekleşti ; hem de g üpeg ü ndüz ve görece ola ra k k ı sa bir zam a n içinde ta mamlandı. 1 4.

Kangre, darbe ve Türk işgal inden önceki olayları değerlendirirken,

ciddi yanlışlara düşüldüğünü beli rtti. B u hatalar, ca n ice planları yürür­

lüğe kaymak için harekete geçen emperya l istler ve aja n ları tarafı ndan sömürüldü. ilk ciddi ya nlış, bir bağ ı ms ı z Kıbrıs devleti politikası ndan sapılması oldu. Enosis politi kası, Makarios'a karşı terörist bir başka ldı rıyla birlikte diri ltildi. Asl ı nda herşey bir çifte enosis yaratma, yani Kıbrıs'ı böl me yö­ nü ndeki titizlikle planla n m ı ş bir emperya list komploya bağ lıydı. Yoğ u n bir enosis k a m pa nyası n ı n baskısı a ltı nda k a l a n v e bir gerici terör orta ­ m ı nda bıra kı l a n devlet ada mları ve politikacılar olanakfı ola n ı n sınır­ larını aştı lar. Böylel ikle yolaçtıkları zararı k ü çü msediler ve istemeyerek de olsa Kı brı s'ı pa rça lama ve bağ ı m sı z l ı ğ ı na son verme yolundaki em­ perya l ist pla nlara katkıda bulundular. i k i nci ciddi yan l ı ş, U lusal Muhafız örg ütünü Yunanistan'dan gelen subaylarla doldurmak oldu. Aslında Kıbrıs h ük ümeti, Yuna nista n 'da as1 097


kersel cunta n ı n a laşa ğ ı edi l mesinden sonra bile bunları temizlemeyi ba­ şaramadı. Böylece Ul usa l Muhafızlar yıpratı i m ı ş ve cu nta su bayları Kıb­ rıs'ın gerçek oğababa l a rı olup çıkmıştı. i şte bu subaylar Ulusal Muha­ fı zla r' ı m ı za ihanet ederek, onları Türk işga li ka rşısında savu nmasız bırak­ tılar. B i r üçüncü ciddi ya n l ı ş ise, EOKA 2'ye ve onun conice bölücü eylem­ lerine karşı, genel olarak gerici yeraltı faa l iyetlerine ka rşı hoşgörü poli­ tikası izlen mesiyd i . EOKA 2 katil leri nin tutuklonmo, ya rg ı lanma ve hemen­ cecik salıverilmelerindeki tutum bu terörist örgütün üyelerini cesaretlen­ d irdi ve ey/emleri n i kolaylaştırdı. Dörd üncü önemli ya nlış do bir başka ldırı teh likesi nin küçümsenmesi ve yeterli uya n ı k l ı ktan yoksun olu nmasıydı. Her yanda da rbe pla nına ka rşı uyarı çanları çalarken bi le, Cu mhurbaşka nı ve hükü met Yunan cunta s ı ­ n ı n Kıbrı s'a karşı böylesine canava rca b i r g i rişimi tezgahlaya bileceğ ine inanmak istemiyordu. B u a ldırmazlığın sonucu, gericiliğ i n tosanlarını suya d ü şürecek önlemlerin zamanı nda a l ı nama ması oldu. B u hata lara d üşü/memiş ve iyi hesap/anmış bir plan uyarınca zoru n l u ön leyici önlemler za m a n ı nda o / ı nmış olsaydı, Yunan cu ntası v e onun Kı brıs'tak i aja nları n ı n bu iha net g i rişimini başarıya ulaştı rma ları ya ola­ naksız ya da son derece zor olurdu. Hiç k uşkusuz, 20 Temmuz 1 974'de odada gerçekleşen olayı n gerçekten bir yabancı işgal hareketi olduğ unu her zaman a n ı msamamız gerekir. Darbeden önceki dönemin derslerinin, özel likle Kı brıs'a karşı emper­ ya list komploya hız veri ldiği bug ü n lerde hôlô geçerli olduğunu eklemek isteriz. AKEL'i n 1 4 . Kongresi, ABD Pentagonu'nun başını çektiğ i em perya list­ lerin, yumuşa ma ve işbirliğ i havasına son vermek ve dü nyayı soğ uk sa­ vaşa geri götü rmek için el lerinden ne gelirse ya ptı kları bir za manda toplandı. Bu nedenle, komü n istlerin kongresi, insa n l ı ğ ı n geleceğ i açısın­ dan kilit önem taşıyan bu sorunlara büyük bir ilgi göstermiştir. ABD em perya l izminin başını çektiğ i dü nya em perya lizmi, özünde bizzat ka pita list sistemin kendi buna l ı mına bağ lı olon a ğ ı r bir bunal ı m ı n içi n ­ ded i r. Emperya l istler u mutsuzco, silôhlanma yarışı v e bağ ı msızl ığını k a ­ za nmış ül kelere sızma yoluyla bu açmazdon çıkış yolu arıyorla r; faşist da rbelere ka lkışma kton ya do geri l i m oca kları ya ratma ktan ve silôlılı çatışma lar çıkarmaktan geri durmuyorlar. Ne var ki, bunları n politikaları, bizim halkımız do dahil d ü nyadaki pek çok halkın d i renciyle korşı laşıyor. Kı brıs l ı l a rı n kurtuluş savaşı emperya liz­ me karşı, ya ba ncı işgaline ve yenisömürgeciliğe karşı bağ ı msızlık, ege­ men lik ve toprak bütün l ü ğ ü için dü nya çapı nda y ü rütülen savaşın ya l ­ nızca bir pa rçasıdır. 1 098


Emperyalistler, yaşamın gösterdiği g i bi, sosya lizmin ortaya çıkışından, d ü nya n ı n ilk sosya l ist devleti Sovyetler B i rl iğ i'nin doğuşundan iki yüzyıl önce gelişmeye başla m ı ş olmasına karşın, kapita l izmin, barış içinde yarış­ mada sosya l izme üstü n gelecek bir konu mda bu luna mayışını bir türlü içlerine sindiremiyorlar. Sovyetler Birliği en gelişkin kapitalist ülke o/an B i rleşik Amerika'yı bir çok temel ü retim dalında g eçmiştir ve kesin ola­ rak ayrı msız tüm a la nlarda da geride b ı ra kacaktır. D ü nya sosya l izminin kazan ı mları yumuşama ve barış içinde yanyana yaşama yön ünde bir değ işime yolaçmıştır. Yumuşama politikası d uygusa l ya da pasifist bir politika değ i l d i r. Tersine, yalnızca sosyalist ülkeler i ç i n değ il, a m a tüm dü nya i ç i n de parlak bir gelecek vaadeden gerçek b i r devrimci politika d ı r. Halkların yumuşa mayı pekiştirme, barışı i lerletme ve nötron ba mbasını yasaklatma savaşımı bir barış, halklara özg ürlük, top­ l u msal i lerleme ve sosya lizm savaşımıdır. Yumuşama ve barış i çinde yan­ yana yaşama politikası emperya listlerin ve maocu ları n inatla karşı koy­ maları na ka rşın sürekli yol a l m a ktad ı r. Insanlık için umut verici olan bu politika mutlaka üstün gelecektir, çünkü onu destekleyen g üçler ul usla r­ a rası gerg i n l i k ve savaş ya n lısı g üçlerden kat kat üstü ndür. U luslara rası komünist ve işçi sı nıfı hareketi nin birliği hiçbi r za man bu­ günkü denli yakıcı bir sorun olmamıştı r. insanoğ lunun bir termonükleer yıkı m ı n kolla rı na iti l i p itil meyeceğ i bu birliğe ve ha lkla rın, daha kalıcı bir yumuşama ve işbirliği u ğ rundaki savaşına bağ lıdır. Biz komün istlerin emperya l izmin, henüz uluslara rası kurtuluş ve işçi sı nıfı hareketine büyük zararlar vermeye yetecek denli güçlü olduğ unu u nutma ması gereki r. Em­ perya lizm halkları n gerçek bağ ı msızf ı ğ ı , demokrasi, toplumsal i lerleme ve barış yolunun üzerine engeller dikmek i çi n olanca g ücüyle çalışıyor. B u ça bası nda, Çin H a l k Cu mhuriyeti'nin ağ ı rl ı ğ ı n ı öteki sosya list ü lke­ lerden yana, dünya n ı n komü nist ve işçi partilerinden yana değil de, fiilen emperyalizm ve NATO'dan yana koya n Çin yönetim i n i n tavrından cesa ret alıyorla r. Pa rtimiz bu emperya list yanlısı çizgiyi oybi rliğ iyle kına· maktadır. AKEl her za ma n ölümsüz Marksizm-leninizm ve proleter enternasyo­ nalizmi i l kelerine sa rsı l mazca bağ lı kalm ıştır. Parti miz Avrupa Komünist ve işçi Partileri Konferansı'nın (Berlin 1 976) belgeleri ndeki öngörülere sıkı sı kıya uyma ktad ı r. Kı brı s l ı komünistler a nti-Sovyetizmin her biçi m i n i a nti­ kom ün izmle eş görmekte ve kesinlikle karşı çıkmaktad ı r. Bu em perya l ist tuza ğ a d üşürül memize asla izin vermeyeceğ iz. Partimizi uluslararası ko­ münist ve işçi sınıfı hareketin i n birl i ğ i n i a rdıcıl olara k savun maya deva m edecektir. Biz bu birliği, kapita l izme ve emperya l izme karşı, barış, bağ ı m ­ sızlık, toplumsal ilerleme v e sosya l izm sava ş ı n ı n utkuya ulaşma s ı n ı n en sağ l a m g üvencesi olara k görüyoruz.

1 099


Görüşler

Latin Amerika'nın Panoraması Gözlemcilerin dikkatleri hala Latin Amerika ile Karayi pler üzeri nded i r. Bu bölgedeki devrimci s ü reci dile getiren Latin Amerika Komü nist Pa rli­ leri Konfera nsı (Hava na 1 975) yayı mladığı bildiride şöyle diyordu : « için­ de Kuzey Amerika emperyalizmine karşı olan tüm g ü çlere yer olan zorlu ve karmaşık bir savaşı m içindeyiı. Devrimci h a reket değişik biçim v e yöntem ler kullanmalı, söz konusu ü l kede egemen olan koşullara uyg u n ola ra k bunların zamanı n ı v e yeri ni i y i aya rla maııdır. » Aşağ ıdaki iki yazı Şil i'deki durumu i nceliyor ve Nika ragua'daki halk savaşına i lerici dü nıa kam uoyu n u n sağ ladığı daya n ışmayı gösteriyor.

Bunalım i ç i n deki Şili Ekonomısi Hugo Faıio Şili Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi

Latin Ameri ka'da ka pita list ilişkiler, ça rpık o l malarına ve pre-kapitalist i lişkilerin ka l ı ntılarını hala taş ı m a la rına karşın ağır basmış durumdad ı r. Bu da kaçı nı lmaz olara k devri bunalı mları n evrimi üzeri ne bir etki yap­ maktadı r. Geçmişte bu buna lı m l a r daha çok gelişmiş ka pita l ist ü l keler­ deki buna l ı m la rı n bir yansı ması ya da son ucuydu, a ma bug ün, ekonomik s üreçler, çoğ u son derece yoğ u n bir yapısal bunal ı m ı n pençesinde kıvra­ nan Latin Amerika ü l kelerindeki iç etkenlerden g iderek daha çok et­ kilenmektedir. Bu olgu Ma rksist a ra ştırmacı ları n ve komü n ist parti leri n i n dikkatlerini her geçen g ü n d a h a ç o k çekmektedir. Orneğ i n Brezilyal ı komünistler şu sonuca vard ı la r : « Brezilya'da kapita l iz m i n gelişimi tara ­ fından beli rlenen i l k fazla - ü reti m devri bunalımı 1 963'de başladı. Daha önceki buna l ı mlar salt başka ülkelerdeki bunalımları n yansı masında n iba retti, ya n i « itha l » edilmiş bunalımlardı. » (1) Son b i rkaç yıldan beri, özellikle faşist da rbeden hemen sonra patla k veren buna l ı ma bağlı olara k Şili ekonomisinin devresel evri minde de aynı olguyla k a rş ı laşıyo ruz. Bu buna l ı ma en başta diktatörlü ğ ü n ü l keyi her alanda içine sürüklediği ağ ı r çökü ntüden kaynaklanan iç etken ler neden ol muştur. B u etkenler a rasında emperya l ist egemenliğin aldığı biçim özel bir öneme sah i ptir. Bu oluşumları daha bir derinden kavra ma k için, Şili'deki devresel ge­ l işmenin biçimleri n i , savaşta n bu yana e n derin buna l ı m olan kapita list dünya n ı n 1 974-1 975 ekonomik bunalımının latin Amerika için doğurduğıı

(1) «America latino », Sayı 1, 1 978, 1 1 00

s.

1 1 5.


sonuçların ışığında i nceleyelim. Bu buna l ı m kıta n ı n ekonomik etkinliğinde beli rgin bir gerilemeye yolaçtığı ha lde, gayri safi yerli üretim büyümekte devam etti. 1 970 ile 1 974 a rası nda bu ü retim orta lama % 7,2, 1 975'de ise a ncak % 3, 1 a rttı . Bu dönemde kişi baş ı na gayri safi yerli üreti m, 1 9701 974 dönemindeki orta lama oran olan % 4,4'den, 1 975'de % O,4'e d üştü. Devresel buna l ı m ı n en derin sonuçla rından birisi ödemeler dengesi açığı nda görülen büyüme old u ; bu da Latin Amerika ülkelerinin dış borç­ larının hızla çoğalmasına ve uluslara rası finans oligarşisinin bell i baş l ı merkezlerine o l a n ekono mik bağ ı m l ı l ı kları n ı n artmasına yol açtı. Bu açık, büyük bölümü özel ba n ka lardan gelen yabancı sermaye akı mıyla kapa ­ tı ldı. 1 974-1977 a rasında Lati n Amerika ü lkeleri n i n ödemeler dengesi açığı 36 milya r dola ra u laştı. Şili'de devre değişik bir yolda n gelişti. Dikkat çekilecek ilk olgu, ü re­ tim düzeyindeki hızlı düşüştür. 1 975'de pazar fiyatlarıyla gayri safi yerli ü retimde bir önceki yıla ora n la % 1 6,6 düşme oldu, ama bu ora n kişi başına hesa pland ı ğ ı na % 1 8,4'ü bul uyordu. Temel sanayi lerde düşme daha da büyüktü : I malat sanayii nde % 27,4 ve i nşaat sektöründe 0:'0 31 oran ı nda düşüş oldu. üretimdeki kısı ntı n ı n neden leri, Şili ekonomisinin kend ine özg ü gelişimi ve yapısal buna l ı m ı n boyutları çözü mlen meden anlaşılmaz. B u n a l ı m ı doğ u ra n birincil etkenlerden biri ücretlerde ve n ü ­ fusun ana k ütlesinin tüketim indeki keski n d üşüştü. üretim düzeyi i l e tü ketim düzeyi a rası ndaki uçu rum k ritik bir noktaya ulaştığ ı za ma n, ya n i tü ketim a rtışı ü reti m a rtışı ndan çok geride kaldığı za man çoğu nlukla bir fazla -üretim buna l ı mı patla k verir. Şili'de bu kritik noktaya faşist darbenin hemen sonrasında ücretlerde meydana gelen büyük düşüşten sonra ula­ şıldı. ücretlerin u l usal gelir içi ndeki payında önemli bir azalma oldu. 1 976'­ da bu oran en düşük noktasına indi : % 4 1 , 1 ; Allende hükümeti zama­ nı nda bu ora n % 62,8'di. Pa rasal olara k ifade edildiğinde bu ora n daha da düşüktür, çünkü bu dönemde ulusal gelir de a zaldı. 1 972'de ücretler toplam 20 milyon S02 b i n pezoyu (1 965 döviz kuruna göre) bulurken, 1 976'da 17 mi lyon 370 bin pezoya inmişti. Dolayısıyla topla m ücretler % 44,S6 düşmüş oluyordu. Temel gereksinim maddeleri n i n fiyatları nın tüketim fiyatları endeksi ne

o ra n la çok daha hızla artış göstermesi ve h ü kü metin sinimiere ayırd ı ğ ı fonlarda n ya ptığı kesintiler durumu tırdı. 1 972'de toplu msal gereksinim h a racamaları kişi iken, 1 975'de 6 8 dolar, 1 976'da 7 6 dola r ve 1 977'de ise

toplumsal gerek­ daha da ağ ı rlaş­ başına 1 43 dol a r 7 8 dolar oldu. (2)

Lenin, Ma rksist genişleti lmiş yeniden ü retim ve devresel bunalı mlar teorisini işleyip geliştirirken, sermayeni n o rganik bileşiminin büyü mesiyle,

(2) « Hoy», 6 Eyl ü l 1 978. 1 101


en h ızlı büyümenin üretim a raçları yapan üretim a raçların ı n üretiminde meydana geldiğ i n i, bunu tüketim a raçları yapan üretim araçla rı n ı n ü re­ ti m i n i n izled i ğ i n i ve en yavaş büyü menin ise tüketim araçla rı n ı n üreti ­ m i n d e görü leceğ i sonucu n u çıkarmıştı. Şili'de ekonomik faa liyetteki genel düşüşün sonuçları üretime yönel i k yatı rı mlarda buna denk düşen bir a r­ tışla aza ltıla bilir. Ama 1 975'de sabit sermayeye ya pılan yerli yatırım­ larda keskin bir a za l ma oldu ; yatırı m lar gayri safi yerli üretimin yaklaşık % 1 0,7'sini buldu, 1 976'da ise bu % 9,8 dolayındaydı. 1 977'de bu yatı­ rı mlar yeniden % 1 0,7'ye çıktı. 1 974 ile 1 977 a rasında yatırı mları n hac­ m i n i n n e denl i küçük olduğu, bunları n orta lama hacminin ülke nüfusu­ n u n şimd i k i n i n % 75'i kadar olduğu 1 960-1 963 dönemine ora n la 0,'0 1 1 , 1 d a h a d ü ş ü k olmasından a n laşılabilir. B u ba kı m d a n Şili, 1 974-1 975'de yatırım a rtışları n ı n ortalama % 20'ye ula ştığ ı tüm Latin Amerika ü lke­ lerinden geridi r. Tüketi mdeki d üşme kısa za ma nda iç paza rı n son derece dara lmasına yolaçtı, öyle k i pek çok sanayi, ürü n leri n i n büyük bir kısmını sata madı. 1 974'de mamul malları n ı n satı mı 1 972'ye ora n la % 7,7 daha az oldu. Böylelikle, faşizmde tüketim d üzeyindeki d üşüş devresel bunalımın birincil nedeniydi. D i kenin ekono m i k faa liyetini yava ş/ata n diktatörlüğ ü n kararları kapitalizmin temel çelişkisi olon üreti min toplumsal niteliği ile özel ka pitalist m ü lkiyet biçi mi a rasındaki çelişkiyi uç noktasına dek gö­ türdü ve sosya l -ekono m i k yaşantı n ı n her a la n ı nda bir çöküntüye yol açtı. Dretim a l a n ı ndaki ekonomik faa l iyet bug üne değ i n düşük bir düzeyde sürmektedir, buna karşı l ı k yüzde olarak bu düşüş 1 975'deki denli şiddetli değ i ldir. 1 978'in ilk beş ayı nda i ma lat üreti mi 1 972'deki aynı döneme ilişkin orta lama göstergelere ora n la % 20, 1 ve 1 968 orta lamasına oranla ise % 6 d üştü. Ima/at üretimi Ocak-Mayıs, (yüzde olarak) 1972

1 973 1 974 1 975 1 976 1977

1 978

=

1 00

- 97,5 - 95,9 - 75,3 - 58,4 - 73,4 - 79,9

Kaynak: I nstitudo Nacional de Estadisticas

Şili'de uzun za mandır çoğ u nlukla h ükümet sipa rişleriyle gelişmekte olon i nşaat sanayiinde buna l ı m daha da büyük boyutla ra ulaştı. 1 977'de çıka n ürü n 1 972 düzeyin i n ancak % 56, l 'ini bul uyordu. 1 977'de 643 bin pezo (1 965 döviz k uruna göre) değerinde ürün verdi, bu ra kam 1 972'de 1 mil1 1 02


yon 1 45 bin pezoydu. En düşük gösterge 1 976'da s a pta ndı : 621 b i n pe­ zo (3) . Olke nüfusu n u n hemen hemen % 30'u giderek artan bir konut eksikliği çekmektedir.

Faşizmin tarım politika s ı n ı n ve genel alara k ü lkedeki ekonomik süreç­ lerin olumsuz sonuçları som utlaştıkça, tarı m ı etkisi a ltına o la n buna l ı m da şiddetlendi. Toprak reformu sürecinde el kona n topra k l a rı n % 28,4'­ ü n ü n eski sahiplerine geri veril mesi ; yürürl ükteki toprak reformu kara rna­ mesi doğ rultusundaki kara rlarının fiilen kaldırı lmasının son za m a n l a rda geliştird iğ i topı a k m ülkiyetin i n g ittikçe a z sayıda ellerde yoğ u n laşma sı ; küçük çiftçilerin sürekli y ı k ı ma uğra ması ; a ncak yüksek bir fa iz ora nıyla elde edilebilen kredi yetersizliğ i ; ülkedeki gerçek orta m ı n değerlendiril­ mesine değ i l, o ma i ç fiyatları dünya fiyatları d ü zeyine yükseltme yön ü n ­ deki bir zorla maya daya lı iç fiyat politikası ; ta rımda koruyucu önlemleri n toptan kaldııri ması ; bugün a rtı k hükü met temsilcil ikleri tarafı nda n değ i l d e , hükümet fonlarından ya ra rla n a n özel şirketler ta rafı ndan sağlanan teknik ya rd ı m ı n yetersizliği, vb. g i bi olg ular ta rı ma za ra r vermekted ir. 1 977-1978 hasat mevsimi nde 1 4 merkezin y ı l l ı k ta h ı l ü reti mi % 27 daha d üşüktü (1 974 pazar fiyatlarına g öre). Bu ra kamlar bunalımı uzun süren bir çökü ntü nün izled i ğ i n i ve ta rı m g i bi kimi sektörlerde bunalı m ı n derin leşmeye deva m ettiğ ini gösteriyor. Ekonominin finans da dahil, öteki alanlarında do bunalımdon çıkıla­ bilmiş değ i ldir. Yüksek faiz ora n l a rı ve dola ş ı mdaki para hacminin art­ ması, finans sisteminin sarsıntı çinde ol mayı sürd ü rdüğü a n lamına geli­ yor. Dola ş ı md a ki para hacmi tüketim fiyatla rı endeksinden daha hızlı artmıştır.

1 977'de kısa eri m l i kredi fa izi % 56,3'dü. 1 978' i n i l k yedi ayı nda ba nka faizi ayda orta lama % 5,3 dalayındaydı, öte yandan tüketim fiyatları endeksi % 2,3 yükseldi, demek ki gerçek fa iz ora n ı ayda ortalama 0 '0 3'd ü. Şikago O niversitesi Ekonom i Böl ü m ü Deka n ı ve Pi nochet dikta ­ törl üğ ünün benimsediği ekonomi modeli n i n kurucul a rından Arnold Har­ berger bu konuda şöyle yazıyor: B u "dünyada eşi görülmedik b i r olg u ­ d u r . " (I,) Şi/i ekonomisinin buna l ı m ı keskin ve süregendir; Ikinci Dünya Savaşı sonrasında Latin Amerika ülkelerinde boy gösteren buna l ı m süreçleriyle dahi kıyaslana maz. Amacı Şili'de yalnızca Halk B i rliği hükümetinin ger­ çekleştirdiği devri mci dönüşümleri ve halkın öbür demokratik kaza n ı m ­ ları n ı y o k etmek değil, aynı zamanda bağ ı ml ı tekelci devlet kapita l i zmi ya pısını yeni bir temel üzerinde yeniden kurmak ola n fa şizmin dayattığı gerileme politikası n ı n yıkıcı sonuçları n ı ayrı ntılı bir i ncelemeden geçir­ meden, buna l ı m ı n boyutları kavra na maz.

(3) Boletin del Ba nco Centra l , Ocak 1 978, s. 206. (4) EI Mercu rio", 27 Kasım 1 977. "

1 1 03


1 974 yılında gelişmiş ka pitalist ü lkelerde patlak veren devresel buna­ l ı m ı n Şili 'deki buna l ı m ı n üzerinde bir etkisi oldu. Şili fa şizmi bu ülkelere bağ ı m l ı l ı k il işkilerini son s ı n ı rı na dek götürdü. Faşizmin politikası en başta, rej i m i n tüm pratik faa l iyetinin yönelik olduğ u u l uslara rası serma­ yenin çıka rarını karş ı l a ma ktır. Açı kta n u l us düşmanı ekonomi politika­ sının ve kapita l iz m i n d ünya ça pındaki devri buna l ı m ı n ı n ü l ke üzerindeki etkisinin g iderek a rtmasının nedeni budur. Şili ekono misinin, ya pısından ötürü u l uslara rası paza r karşısı nda genel olara k çok duyarlı olduğ u n u kaydedel i m . Gelişmiş ka pitalist ülkelerin ekonom i k faa l iyetindeki düşme, Şili bak ı r ı n ı n satışı nda bel i rg i n bir aza l ­ maya, büyük stokları n oluşmasına - 2 m i lyon tondan fazla - v e fiyat­ ların d üşmesine neden old u : 1 975-1977 a ra sında ba kır fiyatları 1 96 5 1 969 dönemi ortala ması nın % 30 a ltı nda kaldı. (5) Faşist reji m fiyatlar­ daki d üşüşü önlemek için kolunu bile k ı p ı rdatmadı ve sorun, ba k ı r satan ü lkelerin hükümetlerarası konseyinde tartışı l ı rken açı kça o l umsuz bir tu­ tuma g i rdi. Faşizmin çaba ları fiyatlardaki düşüşten büy ü k zarar gören bakır dışsatıcısı ülkeler arası nda karş ı l ı kl ı a n layışı engelledi. Şili fa şizmi, Şili 'deki ba k ı r madenierini işletmenin daha az masraflı oluşundan, son­ ra ki işlemler ve pazarla ma içi n daha elverişli bir konu mda bulu nuşu nda n da yara rlana rak, ra kipleri n i dü nya paza rından kovmayı a maçlıyord u . Ş i l i ' n i n bir başka önemli d ı şsatı m maddesi o l a n demir cevheri ka pita list dünyanın, özellikle de başta gelen dışalı mcı Ja ponya ' n ı n meta l u rji d a l ı n ­ d a k i bunalımının etkilerinden za rar g ördü . 1 977'de demir cevheri üretimi 1 976'ya oranla % 22,8 düşük oldu. -

Di ktatörlü ğ ü n u l usa llaştırmayı geri dönd ürme politikası 1 974-1 975 ka­ pita l ist buna l ı m ı n ı n Şili ekonomisi üzeri ndeki olu msuz etkileri n i a rtırd ı . Bu politika belli ba şlı u l usal kaynakların, en başta ba k ı r, petrol v e lityu ­ m u n, ayrıca en iyi çalışan ulusal işletmelerin (petro ki mya, lasti k vd.) çokuluslu tekellere devredi l mesini öngörüyord u . Rej i m aynı zama nda ya­ bancı şi rketlere ü rünleri ni ü l kede pazarla maları için geniş ayrıca l ıklar da ta nıdı. Bu, ulusa l işletmelerin ürün leri n i satma olana kları nı daha da k ısıtla d ı . Ta lebin d üşmesi üzerine, bazı işletmeler a ncak «fazla » ürünleri­ nin ta m a m ı n ı ya da bir kısmını dışa rıya satmak suretiyle ayakta kal mayı başa rd ı la r. Ama u l usa l sa nayi koru n masız bıra k ı l ı nca, dış ticaret dengesi daha da teh l i keli bir düzeye geld i . Cunta ' n ı n ekonomi politikası ya bancı sermaye v e mallara kapıyı a rd ı na dek açmış, Şili'ye ya lnızca, cunta n ı n ekonomik pla nları na göre « karşı­ laştırmalı ya ra rlar» sunabilen malların ü reti mini bıra kmıştır. Bu politi­ kanın özü, ka pitalist ül kelerde üretim ve sermayenin yoğ un laşma boyut­ ları ve Şili'nin « ka rşılaştırmalı yara rlar» sunan pek az sanayiye - özel-

(5) « EI Mercurio», 1 4 Ocak 1 978. 1 1 04


likle hammadde çıkarı mı - sahip olduğu gerçeği hesa ba katı l ı rsa, a paçı k ortaya çıkar. Dikenin bağ ı ml ı l ığ ı a rtma kta ve yeni özellikler kazanmaktadır. Geç­ miştekinin tersine, çok uluslu şirketlerin Şili'nin iç pazarı üzerindeki dene­ timi, anları n bu pazarı elde tutma k a macıyla doğ rudan yatı rı m yapmak­ ta n kaçı nma l a rına olanak sağ lıyor. Şi mdi herhangi bir ek yatırım yap­ madan, ticaret yoluyla d ışardan denetim i sürdürebi l i rler. Diktatörl ü ğ ü n iç ve dış yal ıtla nml�lığ ı ndan, bunun kalıcı olmayan bir rejim old uğu görü­ şünden ayrı olarak, e mperya lizmin sahip bulunduğu geniş olanaklara ka rşın bütün bu yıllar boyunca dolaysız d ı ş yatı rı mların çok küçük olma­ sının ve hemen hemen yalnızca « ka rşı laştırmalı yara rlar» sunan sanayi dallarına yönel mesi nin neden lerinden biri budur. 1 977'ye değ in mutla k ra kamlarla yaıtı rmlar eksi d urumdaydı, çünkü dışa rı sermaye d ı şsatı mı, içeri g iren sermayeden fazlaydı ; fark o yıl 1 4 milyon dolara ya kındı. 1 978'de Exxon şirketinin La Disputada de Las Condes bakır madenini ü lke açısından son derece olumsuz koşulla rla devra l masından sonra du­ rumda bir değ işme oldu : Şirket devletin ma lı olan madencilik donatı mı­ n ı n ı n bedelini bile ödemedi. Yine de, bu şi md iye değ i n ya pılan tek somut dolaysız yatı rım örneğ idir. 1 978 Nisanında Dış Yatı rı mlar Komitesi toplam 2.482 mi lyon dolarl ı k yatırıma izin verdi, b u n u n % 92'si ba k ı r çıkarımı başta olma k üzere, maden çıkarımı sanayi ine yönel i kti. Bu dolaysız yabancı yatırı mları n ı n olası eğ iliminin b i r göstergesidir, a ma b u g i bi tasarı mları gE'rçekleştir­ menin somut olana kları hôlô incelen mektedir. Ya bancı sermaye a kımı çokluk, emperyalist şi rketlere yatı rım harcama­ la rı n ı çı karma ları için ek güvenceler getiren ve aynı zamanda onlara fa iz biçiminde daha yüksek kô rla r yapma ola nağı sağ laya n k redi biçi mini a l ı r. Diktatörl ü k d ı ş borçları n ı (1 978 sonunda resmi tah m inlere göre dış borçlar 6,8 milyar doları aşacak) ve 1 977'den bu ya na çok bel i rgin bir a rtış gösteren dış ödemeler dengesindeki muazza m açığı kapatmak için kredilerden geniş ölçüde yara rla n ı l mıştır. Aynı yıl net yabancı sermaye gi rişi eşi görü l medi k bir sayıya, 51 1 mi lyon dola ra ulaştı, bu da 493 mil­ yon dola rlık dış ödemeler dengesi açığ ı n ı n ka patı lmasını sağladı. 1 978'de krediler a rtmakta deva m ederek toplam 1 , 1 milya r doları aştı ; bu tuta r dış borçları kapatmakta v e ödemeler dengesi açı ğ ı n ı finanse etmekte kullanılacak. Dış fonları n en başta ABD özel ba n kalarında n gelen a kı m ı, di ktatör­ lüğün kendi ekonomi modelini uyg ulayabil mesi ne olana k sağ lamıştır. Bu finans tipi en derin bağ ı m l ı l ı k biçimlerini üretir. DIkenin fa şizmin ekono­ mi politikası çerçevesinde gelişimi ulusla ra rası fina ns oligarşisinin dev­ lerinden gelecek fonlara bağ lı hale gelmiştir. Bağımlılığ ı n a rtması devresel dengesizliği doğ u ra n ve ülkenin ekono1 1 05


m i k-devresel bir canlanma evresine g i rmesini önleyen etkenlerin sayısını çoğaltır. Genel olarak dış tica ret, bağ ı ml ı ülkelerde devri bunalımla rı beli rleyen temel bir öğedir ve Şili'de bunun rolü cunta nın sa nayinin b ü ­ y ü k bir kesimine v e ü retim faaliyetinin öteki alanla rına zara r veren eko­ nomik politikası yüzünden daha da a rtmıştı r. Faşizmin ekonomik tutum u bunalımı deri n leştirme v e devrenin olağa n evrimi baltalama eğilimin­ dedir. Şili'nin ödemeler dengesi (milyon dolar)

Ticari denge açığı Hizmetler dengesi açığ ı Dış önemeler dengesi açı ğ ı Ya bancı sermaye a kını Dış borç ödemeleri Odemeler dengesinin h a reketi

1 977

1 978 (tahmini)

1 53 365 518 + 1 .361 855 7

200 478 678 + 2.000 822 + 500

Kayna k : Banco Central de Chile U l usal yatı rım düzeyinin düşmesi, Şili ekonomisi nin son dönemdeki ge­ lişmesinin diğer bir belirleyici özelliğidir. Bugüne dek bunalı m yeni büyük ça plı yatırı mlar için bir başla ngıç noktası sağ l a ma mıştır, böylelikle de devrenin canlanmaya doğ ru evri mi için maddi temeli yaratmayı başara ­ ma mışt ı r. Bu dönemde sabit sermayeye yapılan g ayri safi yerli yatırımlar son derece önemsiz oldu ve sıksık ülkenin eldeki ka pasitelerinin korunmosı ve iyileştiri l m esi gereksi nimlerini karşı la makta bile yetersiz kald ı . Faşizm ko­ şulları ndaki düzey a nca k 15 yıl önceki y ı l l ı k yatırı mlarınki kada rd ı r. Devlet bu a maca yönelik yatırımları kıstığı için genel yatı rımlar azaldı. Eskiden devlet yatı rı mları geleneksel ola ra k yatı rımların esas kütlesini oluşturu rken, faşist reji m çeşitli tasarı mların uygulan masını yerli ve ya­ bancı burjuvazinin keyfine bırakarak, devlete salt bir ya rdımc ı l ı k rolü vermiştir. Şili'nin And Pa ktı'ndan çıkması yatı rı m pol itikası n ı n d u rumunu kötü ­ leştirmiştir. Böylece, devlet girişim i n i n özellikle önemli olduğu büyük öl­ çekli bak ı r sanayii ve altya pı g i bi ekonominin kilit sektörlerindeki yatı­ rı mlar açıkça yetersiz kalmışt ı r. Ne va r ki, h ü k ü met yatı rı mlarındaki boşluk, d iktatörlüğün bekled iği gibi, özel sermaye tarafı ndan dolduru l ma d ı ğ ı için, gedik büyü müştü r. Ger­ çekten de özel yatırı mlar her zaman yetersiz ol muştur. Burjuvazinin öneml i bir kesiminin sıkışık bir durumda bulunduğu, tefecilerin yüksek 1 1 06


faiz ora nları istemleriyle karşı laştı kları, u lusal tasarrufun küçük olduğu ve mevcut fon la rı kısa eri mli pazara yöneitmeyi daha kôrlı yapan bir s pekülasyonun va rolduğu bu orta mda, yatı rımların a rtacağ ı da yoktur. Dte yandan, faşizmde y ü ksek kôrlar sağlayan ve finans kaynakları n ı n bü­ y ü k bir böl ü m ü n ü n deneti mini ele geçirmiş olon en güçlü ekonomik g rup­ lar açıkça asalak bir varl ı k ola ra k ka lmayı yeğ lemişlerdir. Bunların üre­ tim yatırımları son derece az olmuştur ve bunlar mevcut fon larını spek ü ­ latif g i rişimlere katılmak, özel sermayeye geri veri len devlet işletmelerini satı n a l ma k ve l ü ks maddeler almak için kullanmışlard ı r. Finans oligar­ ş isi en gerici bir konuma gi rmiştir. Ulusal artı değ erin bir bölümü onıın lehine yeniden böl üştürül m ektedi r (ve bunda parmağı da yok değildir). Para pazarı üzeri nde deneti me sahip ola n finans oligarşisi bu pazardaki kamu fonlarını kendi çıkarcı emelleri için kullanmıştır. Bunun sonucu olarak, kredi dağıtım politikası doğ rudan gerici bir n itelik taşıma ktadır. Diktatörl ü ğ ü n yatı rı mların büyüyeceği umutları suya düşmüştü r : o, söylediğ imiz g i bi, bug üne dek pek s ı n ı rlı olan ve aslında ekonomik faa ­ l iyetin özendiri l mesine hiçbir yararı dokunmayan d ı ş fonların a k ı m ı ndan medet umuyordu. Şili'de olağan ekonom i k devre eğ i l i m i sayısız engellerle boğuşmakta ­ d ı r. Faşizmin ekonomik politikası yeni çelişkileri doğ u rup duruyor ve bu politika üretim sürecini h ızla yeniden kurul uşa doğru yönel mekten ve eko­ nomiyi sağ lı ğ ı na kavuşturmaktan yoksundur. Ekonomik ka lkınmanın yol u üzerindeki engeller a rası nda ; ul usal ürünleri saf dışı eden dışalıma sağ ­ lanan genjş destekleme önlemlerini, kilit sanayilerin durması nı, ekono­ mideki tekelleşmeyi, iç paza rın darlığını, ülkenin ürünlerini hemen sata­ bi leceği geleneksel pazarla rından yalıtlanmasını, yüksek işsizli k düzeyi ni. büyük ödemeler dengesi açığını, ağır dış borçları vd. saya bil iriz. Bun­ l a ra ek ola rak, yapısal bunalımın etki lerini de hesaba katmak gerekir. Şili'nin ve ülke nüfusu nun çoğ u nluğunun u lusal çıka rları ile başta ABD olmak üzere, çokuluslu sermayenin, yerli finans oligarşisi ve büyük top­ ra k sahiplerinin çıka rla rı a rasındaki çelişkiler eşi görülmedik ölçüde kes­ ki nleşmiştir. Diktatörlüğün gerici ekono mik politika s ı n ı n bunal ı m sırasındaki başa­ rısızlı ğ ı , faşist rejim ierin, hem devrimci ve ilerici hareketleri sindirme hem d e Latin Amerika ü l kelerinin ya p ı l a rındaki buna l ı m ı n üstesinden gelme görevini omuzla maları nı isteyen em perya lizmin stratej isinin yeni lgisini de göstermektedir. Şili gerçeğ inin ve ekonomisinin bir çözü mlemesi, em perya lizme bağ ı m ­ I ı l ı ğ ı n a rtmasıyla bağlantıl ı olan devrenin gelişimindeki iç etkenlerin büyük rolü n ü n a nlaşı lmasını sağl a r. çoğ u Latin Amerika ül kesinde, özel­ likle de faşizm altı ndaki ülkelerde emperyalizmin varl ı ğ ı yapısal buna­ lımın başl ıca iç etkenlerinden biridi r. 1 1 07


Nikaragua Hal kıyla Dayanı,ma Dünya n ı n d ikkati Nika rag ua'nın üzerinde oda klaşmaya devam ediyor. Sovyetler B i rliği'nin, öteki sosyalist ülkelerin halkları ve bütün ilerici g üç­ ler ka nlı Samaza rejimini ve a rkası ndaki emperya l ist destekçileri lanztl i­ yarlar. B u Orta Amerika ülkesinin halkının birincil istemleri için dünya ça pında büyüyen bir destekleme hareketi yola lıyor. *

BSS'n i n Latin Amerika ve Karayipler Sorunları Komisyonu, Çekos!o­ vakya Afrika ve Asya Halklarıyla Daya nışma Komitesi'yle birli kte, Prag '­ da, Nika ragua halkının Samaza di ktatörl üğüne karşı savaşımını destek­ leme konusunda bir topla ntı d üzenledi. Topla ntıya Dünya Sendikalar Federasyonu, Uluslararası Oğrenciler Birliği, Uluslara rası Gazeteci ler Orgütü temsilci leri ve Çekoslova kya 'da öğ ren im gören Latin Ameri kalı ve öteki yabancı öğ renciler katı ldı. Toplantıyı, Çekoslovakya Daya nışma Komitesi Başka nı Old risch Pos­ pisil açtı ; Başkan konuşması nda Ni karagua halkının, dış g üçlerin yard ı ­ mıyla ülkeyi 42 yı/d ı r baskı a ltında tuta n kokuşmuş v e despotik rejime ka rşı verdiği zorlu savaşımdaki kahramanlığ ından sözetti. Çekoslovakya halkının Nikaragua halkının haklı özlemlerini gönü lden destekled i ğ i n i belirtti. EI Salvador Komü nist Partisi temsilcisi Jaime Barrios Nikaragua olay­ larını ta nımladı. Burada o l u p bitenlerin bir u lusal kurtuluş savaşı, tüm halkın bir savaşı, d i ktatörlüğe karşı ul usal bir ayaklanma olduğ unu söy­ ledi. çoğ u silahsız ola n ya da yetersiz silahlarla donatılmış halkın, So­ moıa ai lesinin ve Kuzey Amerikan tekel/eri n i n çıka rla rını koruyan U l usal M uhafızlar'la ça rpıştığını a n lata n Ba rrios sözlerine, Orta Amerika'da ki burj uva g üçleri n i n kendi ül kelerinde de olası tehlikeli ya nkıla rı ndan ka­ çı nmak amacıyla, ayaklanmanın bastırıl ması için ellerinden geleni ya p­ tıkları n ı söyledi. N i karagua'daki savaşı mın bütün barışçı g üçlerden, de­ mokrasi ve i lerlemeden yana ola n herkesten dayanışma görd ü ğ ü n ü belirtti. Topla ntı, Nikaragua halkını destekleyen ve vahşi terör ve misil leme­ lere derhal son veri l mesini, tüm politik tutu kluiara ve yurtseveriere özg ü r­ lüklerinin verilmesini, Orta Amerika Savunma Konseyi'ne bağ lı askerlerin m üdahalesinin sona erdiril mesini ve Nikaragua halkının kendi yazgısı n ı belirleme hakkına saygı gösterilmesini ta lep eden b i r bildiri yayı mladı. V . B.

1 1 08


Görüş Değiştol<uşu, Ta rtışm a

Tarım Sorunu ve Gelişmekte Olan Ülkelerde KöylüıÜğün Rolü Daha önce haber verildiği g i b i , 1 978 Hazira nı nda, Moğolistan H a l k Cumhuriyeti'nin başkenti U l a n Bator'da « Ta rım Sorunu v e Ulusal Kurtu­ luş Devriminin Bugünkü Aşamasında Köylülüğün Rolü .. konusunda ulus­ lararası bir teorik konferans d ü zenlendi. « Barrş ve Sosyalizm Sorunlarr " derg isi ile, Moğol ista n Devrimci Halk Partisi (MDHP) Merkez Komitesi'­ nin örgütled i ğ i konferansa Cezayir, Endonezya, Filipinler, H i ndista n, Hon­ d u ras, Güney Afrika, Ira k, I ra n , Senegol, Suda n, Suriye, Sri Lanka, Tür­ kiye ve ürdün komünist ve işçi pa rti leri ile Angola, Etiyopya, Gi ne, Kon­ go ve Madagaskar devrimci-demokrat pa rti ve örgütleri temsilcileri ve Bulgarista n, Çekoslovakya, Demokratik Alman Cumhu riyeti, Küba, Maca­ rista n, Moğolistan, Polonya, Roma nya, Sovyetler Birliği ve Viyetnam'dan bilim a d a mları ve « Barış ve So s ya li z m Sorunları .. derg isi nden bir heyet katı l m ıştır. Konfera n sta, çeşitli açı lardan aşağ ıdaki sorunlar ele alı nmıştı r :

• Gelişmekte olan ülkelerde köy ekonomisinin top l u msal-ekonomik yapısı ve köylülüğ ü n toplu msa l - po l itik güç olara k n iteli k leri ; • Sosyalist ülkelerin deneyimleri i le sosyalist ve kapitalist doğ ru ltu l u ü l kelerin uyg ula maları dahil, topra k soru n u n u n çöz ü m yolları ; • Çağ ı mızda u lusal kurtuluş h a reketi n i n ve toprak sorununun ilerici konumlardan çözül mesi sava ş ı n ı n başarısı i ç i n en önemli etken olarak işçi s ı n ıfıyla köylü lerin u lusal ve uluslara rası çapta bağ laşıklı ğ ı . MDHP Merkez Komitesi şube yönetmenlerinden Ç. Sereeter ta rafından açılan konfera nsta, açlış konuş ması nı ya pa n MDHP Merkez Komitesi Po­ litik B ü rosu üyelerinden a kademisyen N. Jagvaral, M DH P Merkez Komi­ tesi Birinci Sekreteri ve MHC Büyük Halk H u ralı Prezidyumu Başka nı Y . Seden b a l' ı n konferansa katı l a n la ra gönderdiğ i mesajı okumu ş tur. « Barış ve Sosyalizm Sorunları " dergisi reda ksiyonu a d ı n a da, SSCB B i l i m ­ l e r Akademisi aday üyelerinden i . Frolov b i r konuşma ya pmıştır. Aşağıda, konferansa katı lanları n yaptıklar konuşmaların bir özeti ya­ yınlanmaktad ı r. Konuşmaları n ta m metni ayrı bir kitap halinde yayınlana­ caktır. Çözümlemenin Metodo/ojisi

O lusal k u rtuluş h a reketinin bug ünkü aşamadaki başlıca içeriğini em­ perya lizme karşı ve gelişme halindeki ü l keler için düğ ü m noktası olan 1 1 09


topra k-tarım soru n u n un çözülmesi dahil, top l u msal-ekonomik ilerleme için verilen savaş oluşturmaktadı r. Dünya devri m sürecinin ba şlıca kay­ naklarından biri alan ulusal kurtuluş h areketi, her şeyden önce köylü hareketidir. V. i . Len i n vaktiyle şunla rı belirtmişti : « . . . her ne kada r şimdilik geri kalmış d urumda olsalar da, söm ü rg e ülkelerdeki emekçi yığınla rı, köylüler d ünya devriminin bunda n sonraki aşama la rında büyük bir devrimci rol oynayaca klardı r. " (1) Yaşam bu bilimsel değ erlend i rmeyi tama miyle doğ ru lamıştı r. Kuşkusuz, topra k, tarım soru n u n u n çözül mesi u ğ rundaki savaş olmasaydı, u lusal kurtuluş savaşı bugünkü niteliğ i ni ka­ zana mazdı, yani emperya lizmin sömürgeleri olan ülkelerdeki milyonlarca insa n ı n devrimci emellerini dile getiremeıdi. G ü n ü müzde toprak, tarım soru n u n u n Asya, Afrika ve latin Amerika'­ daki kurtu luşuna kavuşmuş ül kelerin top l u msal -ekonomik gelişmeleri n i n e n ö n d e gelen soru n larından biri olduğ u n u beli rten N . Jagvaral, şöyle devam etmiştir : Ekonomik gelişme n i n tempoları, bağ ı msız bir ekono m i n i n yaratı l ması v e pekişti ril mesi a macıyla yeniden ü reti min genişletilmesi olanağı bu soru n u n doğ ru ola ra k çözü lmesine bağ l ıd ı r. Genç bağ ı msız ülkelerin politik, topl u msal ve kültürel gelişmeleri n i n başlıca soru nları­ nın çözül mesi de topra k sorununa org a n i k olarak bağ l ı bulunmaktad ı r. Kısacası, yeryüzündeki yüz m ilyonlarca insa n ı n yazgısını, eninde sonunda, topra k sorununun çözülmesi beli rliyecektir. lenin'in köy ekonomisinin sos­ yalistçe yeniden d üzenlen mesiyle ilgili da hiya ne kooperatif planı dahil, topra k sorunuyla ilgili yüce ideleri n i n doğruluğu üzeri nde du ra n N . Jag­ va ra l şun ları belirtmiştir : Bu idelerin doğruluğunu d ünya sosya lizminin gelişmesindeki deneyi mler yadsınmaz bir biçimde kan ıtlam ıştır. Ta rım politikası ve ka rdeş sosya list ü lkeler komü nist ve işçi partilerinin toprak­ tarı m sorun u n u n çözü mü sırasında elde ettikleri tarihsel deneyi mler, top­ lumsal ilerleme u ğ ru n da savaşan tüm ülkeler ve halklar için yaşamsa l bir önem taşıma ktadı r. i. T. Frolov, ulusal kurtuluş sava ş ı n ı n yol unu şaşırtmaya ve gelişme ha­ l i ndeki ü lkelerde ta rı msal bunalımın baş n edeni olan emperyal ist sömü­ rüyü g izlemeye yönelik burj uva ve somut olara k Ma lthusçu ve yen i - Ma l ­ thusçu görüş/eri eleştirdikten sonra, şunları belirtmiştir : Çağdaş bilim, yeryüzündeki « fazla nüfusu n " g üya yiyecek buna l ı m ı n ı n başlıca kaynağ ı olduğu konusundaki görüşleri ya lanlamıştır. Şimdilik yeryüzündeki kara pa rça larından a ncak % 1 1 'nden (ya klaşık 1 ,5 milya r hektar) köy ekono­ misi için yararla n ı l ma ktad ı r. üstel i k tarı m ü rü n leri yetiştiril mesi için elve­ rişli toprakları n sadece % 41 'i işlenmektedir. Bunun yan ı s ı ra, tekniğin bugünkü düzeyi nde tarım için, ya şam için, kara pa rça ları n ı n yaklaşık % 70'i (1 0,5 milyar hektar) ta ma miyle elverişli sayı labilir. B u muazza m topra klardan fiilen yararla nıldığı ta kdirde sadece ta rım ü rün leriyle mil-

(1) V, 1 1 10

i.

Lenin, Toplu Ya pıtlar, c. 44, s. 38.


ya rla rea insa n ı n beslenebileeeği a paçıktır. Çöl lerin, tuzlu ve buzlarla kaplı topra kları n tarıma kaza nd ı rı l ması için yoğ u n ça lışıldığı, yeryüzü n­ deki okya n usları n bitkisel ve hayva nsal va rl ığ ından yararla nıldığı ta k­ d i rde, gelecekte ölçüsüz derecede bol yiyecek maddeleri sağ la nacaktı r. Malthusçuların diğer « ka n ıtı .., yan i « topra ğ ı n veri m i n i n azalması ya ­ sası .. do aynı derecede temelsizdi r. Bu yasa n ı n temelinde, toprağa ek olarak, verilen emeğ in ve yatın lan sermayenin aynı oranda ü rü n sağ la ­ mad ı ğ ı, daha azını verdiği görüşü yer alma ktadır. To p ra ğı n , özel iyeli k irişWerine özg ü barba rca sömürütmesi son ucunda verimliliğini k ısmasın ı Malthusçular doğ a n ı n « m utlak yasası . olara k göstermektedirler. K . Ma rks, kapita list ü reti min, tekniğ i ve toplu msa l ü retim sürecini, her türlü zengi n ­ liğin kaynağ ı olo n toprağı v e işçiyi tüketecek biçi mde geliştirdiğ i ni be­ l i rtmiştir. Fakat, Len i n ' i n dediği gibi « toprağ ı n veri mi n i n azalmasıyla ilgifi evrensel yasa ..nın yandaşları, e n önemli olanı, yani tekniğin düzeyi n i ve ü retim g üçlerinin durumunu gözön ünde bulundurmuyorlar. Bugün, tüm ülkelerde çağdaş bilim ve tek n i ğ i n uyg u l a n ması h a l i nde, elde edilebile­ cek tarı m ü rü n leri n i n a ncak % 3-4' ü n ü n elde ed ildiğ i n i söylemek yeterli olsa gerek. Yukarıda belirtilenler yapı lsaydı ta rı m ü rü n leri n i n ü retimi kesinlikle artar, bitkicilik ve hayvancılıkta verim yükselmiş olurd u . Fakat b u n u n için, şu ya da bu ülkenin ekonomik, bili mseL. teknik vb. alanla rı n ­ d a k i genel gelişmesine s ı k ı sıkıya bağlı toplu msal-ekonomik yapılar ge­ rekl i d i r. B u ya pılmadıkça, tüm b i l i msel -teknik hesa plar ve ta hmi nler b i r ütopi ol maktan öteye gidemez. B u n u görebil mek için örneğ i n « Yeşil Dev­ rim .. in sonuçlarına bir göz atmak yeterlidir. Bilindiği gibi sözkon usu hare­ ket birçok Avrupa ülkesinde ve Kuzey Ameriko'da, örneğ in, buğday ü re­ timinin önemli ölçüde a rtmasını sağlamıştır. Ne var ki, yeni tür buğ day­ Iardan, «harika pirinç ..ten ta rım ü retiminin yeni teknolojisi nden vb. yarar­ la nma ola nakları n ı n salt bilimsel-teknik açıdan çözümlenmesi temelinde yapılan h esapla rı n ve tah mi nlerin Asya, Afrika ve Latin Ameriko ü lkeleri için de son derece iyimser olmasına karşı n, bu ülkelerde elde edilen sonuçlar, bi rçok hallerde, hiç de parlak olmamışt ı r. En iyi durumlarda bile, birçok Asya ü l kelerinde tarım ü retimi, nüfus a rtı şını aşmamış ve adam başına düşen yiyecek maddel eri, en az gereksinim d üzeyinde kalmamıştır. Dolayısıyla 335 milyon i nsa n, daha önce olduğu g i bi, fa kir­ l i ğ i n eşiğ i düzeyinin a ltı nda bulunmaktad ı r. .

Aynı d urum Afrika'da 400 mi lyon i nsa n içi n de sözkon usud u r. Çünkü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarı m Org ütü' nce açıklanan verilere göre, bu kıtada 1971-1975 döneminde yiyecek maddeleri ü retimindeki a rtış anca k 0 /0 0,5 ora n ı n ı bulmuştur. Yani, n üfus artışındaki hız gözön ünde bulun­ durulursa, Afrika'da insan başına d üşen yiyecek maddeleri üreti minde % 2, 1 ora n ında azalma olduğu görülmektedir. 70 yılları n ı n i l k yarısında, Afrika ü lkelerin i n yiyecek maddeleri d ı şa l ı m ı nda ü ç kat bir artış olmuştur. « Yeşil Devrim .. Afrika nüfu s u n u n temel yığınla rı nı henüz etki lememiştir, 1111


ve bilimsel-teknik başarılara ola n a k sağ layan geliş miş a ltyapı yaratı l ­ madı kça durumu değiştireceği kuşku götürür. V. G. Rastyannikov (SSCB) son yıllarda Ma rksist-Leninist bili mde, ge­ lişmekte olan ü l kelerin ekonomisini a n la ma ba k ı m ı ndan yeni görüş ve yeni yaklaşı m l a r ortaya konduğunu bel irtmiş ve şöyle deva m etmişti r : Her şeyden önce ayrı ayrı çok ya pı l ı l ı k ve ya pılar a rasında karşı / ı k i ı etkileşme görüşüne ve a y n ı zamanda bağı m l ı kapita list gelişme görü­ şüne değ i n mek istiyoru m . Oyle sa nıyorum ki, bunlar birlikte ele a l ı n ı rsa, toprak sorunu ile ilgili başlıca süreçleri a n la maya yarayacak a nahtar ortaya çıkmış olur. Gerçekten de, ta rımda ü reti m g üçleri n i n çeşitli sistem leri, birbiri n i n üstünde ta baka laşıyormuş g i bi, bir a raya gelmektedir. B u n l a r h e r şeyden önce, genellikle emeğ i n doğ a l etkenlerine daya nan endüstri öncesi ü re­ tim g üçleridir. Diğerleri ise, " Yeşil Devri m » çerçevesi içinde, tarı m ı n çeşitli kesi mlerinde gelişen endüstriyel üretim g üçleridir. Endüstriyel üre­ ti m g üçleri sistemi n i n meydana çıkması şu a nlamı taşı r : Daha önceleri ta rım, yeniden ü reti m ba k ı m ı ndan ul usal ekon o m i n i n kendi kend ini d ü ­ zenleyen, ka pa l ı sektörü olduğ u halde, şimdi ya bancı etkilerle dışa dönük, açık, diğer sektörlerle mal il işkileriyle bağlı bir sektör h a l i ne gel mi ştir. Duru m böyle olu nca dış etken lerin topra k soru nu ü zerindeki etkisi köy ekonomisinin s ü rekli ve değ iş mez bir unsuru olmakta d ı r. D ünyada to p l u m sa l -ekono mi k gelişme sürecinin bütünsel bir parçası, örneğ i n yiyecek maddeleri sorunud ur. Artan yiyecek maddeleri gerek­ sinimleriyle yerel üreti m düzeyi a rası ndaki açık gitgide artmakta d ı r. Yiyecek maddel eri ü reti mi için nicel ba k ı mdan yeni sistem lerin geli ş­ mesi bili msel-teknik devri m i n gel işmesine g ittikçe daha fazla bağ ı ml ı du ruma gel mekted i r. Ama sosya list ol mayan d ü nya n ı n bili msel-teknik pota nsiyelinin muazzam bir kısmı gelişmiş ka pita list ü l kelerde topla n mış­ tır. (Gelişmekte olan ülkelerdeki � 'o 2 oranına karşıl ı k, o ( i 98.) Demek ki, sürekli artan enternasyonal/eşme koşulları yiyecek maddeleri b u na l ı mı n ı yarattığı g i bi, bu bunal ı m ı n ortadan kaldırı l masına ya rd ı m::ı olabilecek maddi temel/erin yaratı l masına da olanak sağ l ı yo r. Geliş­ mekte olan ü lkelere yiyecek sağ la ma n ı n soru m luluğunu d ü nya kapita liz­ m i n i n merkezleri taşıdığı ndan dolayı, gelişme halindeki ül kelerin dü nya kapita list ekonomisinin çerçevesi içinde yeni bir ekonomik d üzen için yürüttükleri savaş yiyecek soru n u n u n çözül mesinde, en önemli uzun süreli savaşlardan birine dönü şmektedir. Bu savaşın somut a macı, kapital ist ü l kelerdeki kaynakların, gelişmekte olan ülkeler yararıno bölüştü rül mesi n i sağ l a m a ktır. B u n u n ya nısıra, yiyecek soru n u n u n toplumsal parametreleri içinde ne dereceye kadar çözüleceğ i, gelişme halindeki ül kelerdeki ikti­ dar çevreleri n i n , ul usal gelirin, halkın ezici çoğ unluğunu oluşturan var1 1 12


l ıksız gruplar yararına böl üştürülmesi i çi n yürütecekleri politikaya bağ ­ l ı d ı r. Toplumsal il işkiler açısından ba k ı l ı nca çok yap ı l ı ekonomi, her şeyden önce, en büyük d ikkatin, egemen, en önemli ya pısı na ayrı l masını gerek­ tirmektedir. Son za manlarda gelişmekte olan bi rçok ü l kelerde egemen, bel i rleyici yapıyı ka pita l ist yapı oluşturmakta d ı r. Fa kat bizim, şu veya bu ekonominin kapita l izme yöneli k gelişmesinde, onun ya p ı la r kompleksini d ü nya kapital ist ekonomisinin belirli bir ölçüde etki lediğ i n i de görmemiz gerekiyor. Bundan dolayı gelişmekte olan ül kelerde, end üstri öncesi dö­ nemde ü reti m g üçlerine ve üretim i l i şkilerine sadece geçmişin kalı ntı ları olara k değ i l, aynı zamanda d ü nya kapita l izminin gelişme yasa l a rı n ı n ü r ü n ü ola ra k da ba k m a m ı z gerekir. B u yasaları n etkisi, d ü nya kapita l iz­ m i n i n doğa l olmayan belirtileri n i oluşturan gelişmemiş toplumsa l biçi m ­ leri sürd ürmektedir. Sermayenin tutucu, y a da ta mamlanmamış biçim lerde bulunduğu gel işmekte ola n ü l keler ekonomilerinin duru munu anla ma k i ç i n gereken a na htar budur. Tarı m sorununun uluslara rası görüntüsü, özelli kle yiyecek soru nu üze­ rinde N. A şh ab (Ord ü n), S. Thiam (Senegol), Ş. Suranyi (Maca ristan) de d urdular. N. Aşha b konuşmasında şunları belirtti : Geçmişte, söm ü rge ve bağ ı m l ı ülkeler, metropollerin, yiyecek maddeleri dahiL, birçok gerek­ sini mleri ni karşı layan kayna kları oldukları ha lde, bug ün yiyecek madde­ lerini gelişmiş ka pita list ü lkelerden a l ma k zoru ndadırlar. Yiyecek madde­ leri sata n ü l kelerin başında yer a la n em perya list devletler ve özellik le ABD bu dışsatı mdan, kurtuluşuna kavuşmuş ü l kelere baskı ya pmak için, politik bir silôh olara k yararlan maya başlamışlard ı r. S. Thiam, örneğ in, Afrika ül kelerinin, dünya çapındaki ka pita list paza­ rı n gereksinimleri için yiyecek maddeleri ü retmeyi s ü rdürürken, temel yiyecek maddeleri n i dışa rd a n a l ma k zorunda kaldıklarını bel i rterek, bu­ nun ne kadar paradoksal feci bir durum olduğ unu vurg u ladı ve şöyle deva m etti : Bu d u ru m dü nya pazarı ndaki konjönktürü n en küçük değ i ­ şimierine ta mamiyle bağı mlı olma. d ı ş tica ret bilançosunda a çı k verme a n l a m ı na gelmekte, gelişmekte olan ü l kelerin gelişme ça baları nın sonuç­ larını önemli ölçüde azaltma kta ve başta köyl ü l ü k olmak üzere, emekçi yığı nları n yaşam koşulları n ı n iyi leşti ri l mesini kösteklemektedir.

Burjuva propaga ndacı la rın, gelişmekte olan ü l kelerin soru nları n ı ayd ı n ­ latma. geri ka l mı ş l ı kları n ı n nedenlerini açıklama çaba ları gösterirken, tüm suçu « nüfus patla ması »na yüklediklerini belirten S. Suranyi, kanuş­ ması nda şöyle demişti r : N üfusun hızla a rtmasının, ekonomik gelişmeye olu msuz etkide bulunduğu kuşkusuzdur. Ne va r ki, yiyecek maddeleri sorununun çetin l eşmesindeki nedenlerden sadece biridi r. Aslında, geliş­ mekte olan ülkelerde bu sarun, tarı m ü retiminin düşük olması ve ü reti­ m i n daha da düşme eğ i l i m i göstermesi yüzü nden ortaya çıkmaktadır. 1 1 13


Bugün, gelişme h a l i ndeki birçok ü lkelerde yiyecek maddeleri dışsatı m ı h a l a başlıca g e l i r kayna ğ ı d ı r. A m a bu a l a ndaki a rtış, d ü nya ticareti n i n tümündeki genişleme sürecine oranla geride kal ma ktadı r. Gelişmekte olan ü lkelerin, 1 955 yılı nda, d ünya ölçüsündeki yiyecek maddeleri dışsa­ t ı m ı ndaki payı % 57 i ken, 70 y ı l / a rı nda bu ora n % 30'a düşm üştür. Bu ü l kelerin ul usal ve uluslara rası çaptak i tüm ça ba larına karşın tarı m ürün­ l eri, a rtış h a l indeki sentetik maddelerin rekabetiyle, gelişmiş kapita l i st ü l kelerin kıyas kabul etmez yü ksek ü reti m d üzeyiyle ve bir hayli ticari engel/erle (verg i /er, kota lar) karşı karşıya kalmaktadır. H. Grienig (DAC) tarı m soru n u n u n ve gelişmekte olan ü lkelerdeki köy­ lülüğ ü n başlıca niteliklerinin, a ncak d ünya kapitalizm ine bağ ı mlı ve sö­ m ürülen halklar ola ra k boyun eğ meleri dolayısıyla ka rşılıklı il işkiler g öz­ önünde bulunduru ld uğ u nda anlaşıla -bileceği n i belirterek şöyle deva m etti : «Tarı m ı n geri ka lışı, dünya ölçüsündeki ka pitalist birikim yasa s ı n ı n zorunlu bir olgusudur. Sözkonusu ülkelerde, emperyalizmin v e o n a bağ l ı oligarşinin sürekli v e karşılığında h içbir şey vermeden, e k ü retim e elkoyma ları ta rı m ı zayıfiatmış, toplumsa l -ekonomik gelişmenin önünü kesmiş, tutuculuğa destek olmuş, ömrünü yaşa mış yapı ları «sağlamlaştır­ mıştır». E m peryalist bağ ı ml ı l ı k ve söm ü rü sistemi ta rı mın iç toplu msa l­ ekonom i k g el işmesini, tıpkı tefeci sermaye g i bi etkilemekted i r. Bu ser­ maye, K. Marks'ın dediğ i gibi « büyük tip ü reti m i kötü du ruma sokmakta, üreti m g üçlerini gel işti receğ i yerde felce uğratmakta , aynı za manda bu elverişsiz durumu sonsuza kadar uzatmakta ki, bu ha lerde toplu msal emek verimi ka pita l ist ü retimde olduğu gibi, emeğ i n hesa bına g elişme­ mekted i r. » (2) Ekonominin ka pitalizm öncesi ve erken kapitalizm dönem lerinde emper­ yalist devletlerin mali sermayesi ve onlara bağ l ı ol igarşi tarafından sö­ mürü l mesi, doğrudan doğ ruya ü reti m yapa nların mal/arına elkonması, onları n ü reti m a ra çlarından kopa rı l ması sürecin i hızland ı rdı, ta ma m iyle veya kısmen m ü l ksüz, üretici köyl ülerin oluşturduğu koskoca bir ord u n u n ortaya çıkmasına neden o l d u . Fa kat ekonom i k ya p ı n ı n geri kalışı, b u pota nsiyel ücretli işçilerin proleta ryaya dönüşmesi i ç i n g erek l i koşulla rı sağ lamadı, ya da çok küçük bir ölçüde sağ layabildi. Asya ve Afrika ülkeleri ndeki köylülüğün büyük çoğ unluğunu, kapitalizm öncesi ya da erken kapita lizm dönemlerinde oligarşi ve uluslara rası m a l i sermaye ile devlet tarafı ndan söm ü rülen sefalete düşm üş, eski yaşa m tarz ı n ı sür­ düren, az veya orta büyüklükte topra k sa hibi, ekonomik ba kı mdan köle­ leşti rilmiş icarcı la r, yarıcılar, beylik top ra kları (özellikle Afrika'da, Sahra g üneyi nde) işleyen köylü lerle, ta mamiyle yozlaşmış yoksul/oşmış köylü yığınla rı oluşturmakta d ı r. Konferonsa katı /anla r, gelişmekte olan ü lkelerde tarı mın gerika lmışlığ ı

(2) K. Ma rks, F. Engels, Ya pıtları, c. 25, s. 1 45. 1114


ü zerinde duru rken, hepsi de d urumun, hôlô çalışanların büyük b i r k ı s m ı n ı kapsayan bu ekonomi kesimi nde ü retici g ü çlerin gelişmesindeki d ü ş ü k düzeyin sonucu olduğ u kanısında birleşm işlerdir. Toplumsal e m e k veri m ­ l iliğinin düşüklüğünde ortaya çıkan bu gerikal m ı şl ı k, tarı m ürünleri ü re­ ti m i hacminin azlığ ını ve büyümesindeki ağı r tempoları koşullandı rmakta­ dır. Bu, yığ ınların yiyecek gereksinimleri ve gelişme halindeki end üstri n i n i se h a m madde gereksinim lerinin a rtışıyla, tarım ü rünleri üretimi a rasın­ daki dengesizliğin büyüdüğü a n l a m ı nı taş ı m a ktad ı r. Gerika l mışlığ ı n top­ l u msal-sınıfsal nedenleri, kapita l iz m öncesi ü reti m ilişki le rinin çeşitli bi­ çimleri n i n ve geçici durumlarının üstünlüğünü sürdü rmeleri d i r. Bütün bun­ ları n orta k sonucu ise, köylülerin ezici çoğ unluğunun perişan d u ru mda ol ması ve köyl ü l ü ğ ü n emek pota nsiyeli �den a ncak kısmen ya rarlanıl­ masıdır. Sosyalist O/k e/erin Deneyim/eri

Tarım sorunun çözül mesin i n yolları ve a ra çları nelerdir? Herkesçe bi/in­ diği gibi tarı m ı n gerika l m ı ş l ı kta n kurtarı lmasının zorunlu koşulu teknik­ ekonomik modern leştirmenin gerçekleşti rilmesidir. Ama bu i şlem, a ncak tarı msal i l işkilerin köklü bir biçimde yeniden düzenlenmesiyle, büyük toprak iyeliğ i n i n ortadan ka l d ı rı l masını ve köylülerin emeğiyle devletin desteğ ini kaynaştıra n çeşitli biçi mlerin yaratılmasını ka psaya n devri mci bir toplumsal modernleştirme a rasında birl i k kurulmakla gerçekleştirile­ bilir. Sovyetler Birliğ i'nin Orta Asya Cumhu riyetlerinde ve sosya lizm yoluna koyul muş Asya ülkelerinde tarı m -topra k soru n u n u n kökünden değ i ştiril­ mesi iki aşamadan geçmiştir. Birinci aşamada a nti -feodal demokratik değ iş im ler ya p ı l m ı ştır. Bunun a macı köylülere uygulana n kapita lizm ön­ cesi sömürü biçimlerini ortadan kaldırmaktı . Bu aşama, çeşitli ülkelerin somut koşu lları gereğ i nce, çeşitli süreler içinde gerçekleşti ri l miştir. Ama her yerde ortak ya nı şu olmuştu r : «Topra k (hayvanlar) , onu işleyen indir (bakanındır) . " Bu i l keleri n, genel burjuva -demokratik içeriğ inde, belirli a nti-kapita list çizgiler de va rdı r. Ve bunun a rdıcıl ola ra k uyg ulanmasıyla sadece feodal iyeli k ortadan kaldırı l m ıyor, aynı zamanda feodal ve ka pitalist söm ü rü metotları n ı (ücretli emek) bi rleştiren toprak sa hipleri nin kon u m la rı sars ı I ­ m ı ş ol uyordu. Dolaysıyla ilk aşama, tarihsel ba kı mdan ikincisini hazırlıyor, a nti-ka pita list niteli kte önlemleri kapsıyordu. Yeniden düzenlemenin h u ­ ku ksa l temelinde topra ğ ı n m i l li leştirilmesi yatıyor, elkonan büyük toprak­ lar üzerinde devlet i şletmeleri k u ru l uyordu. ikinci aşamada artık sosyalist içerik başta geliyordu ve a ma ç, lenin ' i n kooperatif planına v e her c u m h u riyeti n, her ülken i n somut koşu lları n a göre, toplu msal, kolektif işletmeler biçi m i n i örg ütlemek v e pekiştirmekti. 1 1 15


Bu, ya l n ı z özel iyelik temeline dayalı yoksul köyl ülerin sömürülmesi n i ortadan kaldırmakla kal mıyor, aynı zamanda ta rı m üretim i n i n teknik ba ­ kı mdan modernleşmesi için zoru n l u toplu msa l temeli oluşturuyordu. ' Sovyetler Birl iğ i'nin Orta Asya cumhu riyetlerinde ta rı m soru n u n u n sos­ ya listçe çözü m ü n ü n Bolşevi k Partisi' n i n yönet i m i nde Rus işçi sı nıfı n ı n , tü m halkın bu c u m h u riyetlere yaptı kları çok büyük, beli rleyici yardı m la rıyla sağlandığını ayrıca beli rtmek g erek i r. Bu olguda dünya n ı n ilk sosyalist devletinde h a l kları n karş ı l ı k l ı yardı mlaşmalarını ve enternasyonal ka rdeş­ l i ğ i n i öngören Leninci i lkeleri n nası l yaşamda gerçekleştiği görülmektedir. Çarlık i mparatorlu ğ u nu n bu g eri ka l mış acımasızsa sömürülen bölge­ lerinde tarı m alanında sağ lanan köklü dön üşümler, özg ü rl ü ğ ü ne kavuşan Asya ve Afrika h a l kları ve herşeyden önce sosyalist gelişme yoluna koyu­ la n ü lkeler için esin leyici bir örnektir. Konferansta, Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde ta rı m ı n sosya listçe yen i ­ d e n düzenlen mesinde ed in ilen deneyi mler, (N. Jagvara/, A . Minis, H. Daş­ dondov vb. g i bi Moğolista n l ı yoldaşla r tarafı ndan) çok yanlı ola rak ay­ d ı nlatı l d ı . N . Jagvaral konuşmasında ş u n la rı belirtti : 1 921 yı/ında ki halk devri­ minden önce Moğol ista n Asya' n ı n en gerikal mış ü lkelerinden biriydi . 0 1 -

kede feoda lizm-kölel i k i l işkileri egemendi. Eski Moğolista n'da, yayg ı n gezg i n hayva ncı l ı k dışında, ekono m i n i n diğer kolları hemen hemen bilin miyord u . Moğolista n aratları (köylü leri) g erikal m ı ş l ı k ve ca h i l l i k için­ de yaşıyor/ardı. H emen hemen bütün nüfus a lfa besi zd i . E mekçiler, ya­ bancı tica ret firma ları ta rafından olduğu kada r, yer/i feodaller tarafından da acımasızca sömürül mekteydi. Bütün bunlara a ncak Büyük Oktobr Sos­ yalist Devri m i'nin dolaysız etkisiyle utkuya u laşa n halk devrim i son verebiidi. Devri m i n i n demokratik aşaması s ı rasında (192 1 -1 940) aratların kölelik­ ten kurtarı l ması, toprağ ı n millileştiri l mesi, feodal iyeliğ in ortadan kal­ dırı l ması, din kuru mlarıyla ilgisi olan ve o l maya n t ü m feoda l ları n eli n ­ deki sü rü lerin a ratlara tesli mi, a ratla rın ekonomik girişimlerini destekle­ mek yoluyla natürel işletmelerin yavaş yavaş küçük s ü rü ekonomisi halim> geti rilmesi, kooperatifleşmenin ilk biçimleri n i n yaratılması gibi önemli ödevler çöz ü l m ü ş oldu. Demokratik dönüşü mleri n başarıyla yeri ne geti ril mesi nden sonra, ülke­ m izde Leninci kooperatif plô n ı n ı n temeline daya n ılarak, tarı m ı n yen iden d üzenlenmesi ödevi n i n g e rçekleştiril mesine g eçildi. Bireysel arat işlet­ meleri n i n kooperatifleştiril mesi, bi rkaç a şa madan g eçilerek, 50 yılları n ı n sonunda ta mamla n mış oldu. O g ü nden bu yana 20 yıl kadar za man geçti. Bu süre i çinde Köy Eko­ nomisi Birlikleri (KEB) iri sosyalist kooperatif işletmelere dönüştü. Oyle 1 1 16


k i daha önce varolan yüzbinlerce özel işletmenin yeri ni alan 257 KEB i f e 57 devlet köy ekonomisi işletmesi bug ü n hayva nsal ü retimin büyük bir kısmını sağ lamaktadır. Sovyetler B i rliğ i'nin ve diğer kardeş sosyalist ü lkelerin yardı mıyla, ta ­ rı m çağdaş maddi -tek n i k araçla rla donatıldığ ında n, bugün başlıca işler modern makinelerle görül mektedi r. 1 959'dan 1 9 75'e kadar geçen dönem içinde hayva nso l ürünler ü retim i 249 kat a rtmış, KEB'lerde ça lışa nların y ı l l ı k gelirleri 5,3 kat y ü kseltil m iştir. Bunun ya nısıra , her KEB üyesi, ülke­ nin kuzey bölgelerinde 50, g üney bölgelerinde ise 75 baş hayva n yetiş­ tirebil mektedir. Domuzlar ve k ü mes hayva nları bu sayılanları n dışındadır. Elde edilen sonuçlar s os ya l ist işletmelerin ufak kişisel işletmeler karşısın­ d o k i ölçüsüz üstünlüğünü en parlak biçimde ortaya koymaktadır. Koope­ ratif düzen köy ekonomisinin gelişmesi ve a ratların kü ltürel-teknik d üzey­ leriyle maddi genliklerinin artması için geniş olanaklar sağ lam ıştır. H. Daşdondov, konuşmasında. Moğolistan'da kooperatif düzenin kurul­ masıyla tarım ü retim i yapısında büyük değ işiklikler olduğ unu belirterek şöyle deva m etti : Daha önceleri, ekono m i n i n hemen hemen biricik b ranşı ve halkın nerdeyse tek me sle ğ i hayvancıltk olduğu h alde, tarıma kazan­ d ı rıian topraklar üzerinde bitkicilik geliştiri l miştir, ve bug ü n g enel tarım ü reti minin beşte birinden fazlasını sağlamaktadır. Bitkiciliğin geliştiri l ­ mesi ülkenin g ereksi n i mlerini k a rşılayan tah ı l ü rünleri el d e edilmesine. sebzeciliğin beni msenmesine ve yem bitkileri ekilmesine yol açm ıştır. A. Minis, konferansa katı la nların d ikkatini, M HC'nde varolan top l u m ­ sa l-ekono mik i lişkiler temelinde, tarı m a l a n ı nda yapılan dönüşümlerin özellikleri ü zerine çekerek, ş u n la rı belirtti : Ta rı m ı n köy ekonomisinin baş­ l ı ca bra nşı olduğu ü lkelerde, ta rı m sorunu, toprak iyeliği ilişkileri nde köklü değ iş i m ler yapma yoluyla çöz ü m e kavuşturu lurken, Moğ olista n d a bu s oru nu n demokratik ç özüm ü feod a l lerin elindeki toprağ ı n da, hayva n ­ l a r ı n d a milli leştiril mesi yoluyla çözülm üştür. '

B. Şirendib, Moğolista n'da k i a ratıarı 1 92 1 y ı lındaki h a l k devri m i n i n itici gücü olarak niteledi kten sonra şöyle deva m etti : M D H P devrim i n başa ­ rıya ulaşmasından sonra, köyde yürütülen s ı nıf savaşla rıyla ilg i l i teoriyi k ı lavuz edinerek, a ratlara karşı politikası nda fakirlere ya rd ı m, orta halii­ leri destekleme ve sömürücü elemanları sınırlandırma gibi farklar gözet­ meye ba şla d ı ve bu politika sosyalizme g eçiş hazırl ı klarının önemli ko­ şullarından biri haline geldi. M. Sa njdo j Moğolista n a ratla rı n ı n devrimci-demokrat iktidarının özel­ l i kleri ve gelişmesi soru n u n u kapsayan konuşmasında özellikle şunları söyledi : Sosyalist doğ rultuyu seçen, hep birlikte emperya lizme ve g eri­ ciliğe karşı savaşan işçi, köylü, küçük burj uva ve kısmen orta burj uva elema nları n oluşturduğu demokratik blok tarafı ndan yönetilen ü lkelerderı

1 1 1,7


farklı olarak, işçi s ı nıfı ile ulusa l burjuvazi bulunmadığı için, bizde dev­ rimci-demokratik di ktatörlüğün temelini a ratlar oluşturmuştur. Olkede u lusal işçi sınıfı meydana g eli nceye kadar, proleta rya ile köylüler a ra ­ sı ndaki bağ laşıklık, Rusya 'daki işçi sınıfıyla Moğolista n a ratları a rası nda, uluslararası alanda gerçekleştiriliyordu. Bu bağlaşıklık sonucunda, Mo­ ğolista n 'daki halk iktida rı proleta rya ve köylü lerin bir tür devri mci­ d e mokratik di ktatörlüğ ü n ü oluşturuyord u . B u ise, oslında, len i n' i n birçok kez söz ü n ü ettiği, halkın devri mci demokratik di ktatörl üğü görüşü ne uyuyordu . (l)

ş. Bira sosya lizme geçiş döneminde köyl üleri n ti nsel yaşa m ı ndaki de­ ğ işiklikler g i bi önemli bir konu üzeri nde dura rak şunları söyledi : Halk devri m i n i n utkusu, Moğolista n o ratları n ı n ti nsel yaşa m ı nda geniş değ i ­ şi mler soğ l o n ması olono ğ ı n ı yaratmıştır. Köy ekonomisinin sosyo list te­ meller üzerinde kooperatifleştiril mesi, hayva n ba kıcıları n ı n sürdürdü kleri yoşo m ı n bütün kesimlerinde çok derin değ işi m lere neden oldu. i n sa n ı n insan tarafı nda n söm ü rü l mesinin toplumsal köken leri yoked i idi, ufak özel m ü l k sahipleri s ı n ıfı n ı n yerini, ta mo miyle yeni bir sınıf olon, sosya lizm il keleri ne göre ya şaya n, kooperatif üyesi arctlar sın ıfı aldı. Aratların kül­ türel -yasa msal koşull a rı n ı n çok ya n l ı iyileştiril mesine, g ezg incilik g i bi g eri ka lmış bir yaşam biçi m i n i n geride bıra k ı l masına başla ndı. Tüm K EB'­ ler okula, veteriner dairesine, klü be, sinema salonuna, elektri k santra l ine, radyo tesisine, h o mo mo, otele, çocuk bahçesine vb. kavuştu ruldu ; a rat­ lar a ra sında a lfabesizl i k ortadan kald ı rıldı. Sosya list yaşam ta rzı , çağdaş aratların emeğe karsı il iskilerinde de etkisini gösterdi. Bu i lişkinin başlıca n iteliklerini toplumsal ödevleri bilinçli olara k yerine getirmek, emek disiplinine sayg ı göstermek, iş saatleri ni gerektiği g i bi değerlendirmek, emek veri m i n i a rtırmak, yüksek kalifikas­ yona erişmek, sosyalist yarı şıara, sosya list emek hareketine yığ ı n sa l olara k katılmak v b . ol uşturmaktadır. Konferansa katı lanlar, diğer sosya l ist ülkelerde tarı msa l dönüşüm lerden edi n i len deneyi mleri g enelleştiren konuşmaları do büyük bir d ikkatle d i nlediler. Van Tao (Viyetna m ) Kuzey Viyetna m 'da köylü lerin, gönüllü olara k kooperatiflere g i rmeleri n i n, g enel çizg i leriyle, 1 958-1 960 y ı llarında ta­ m a mla n d ı ğ ı n ı belirterek, şöyle deva m etti : Amerikan saldırg a n ia rına ka rş ı d ireniş savaşı başladığı nda, Viyetna m ' ı n k ı rsal bölgelerinde büyük ü reti m olanakları vardı ve bunlar cephe g erisinde roJlerini başarıyla yerine g etirdiler. Kuzey Viyetnam'da sosyalizmin utkuya ulaşması son u ­ cunda, kurtuluştan h e m e n sonra, b u n l a r ülkenin g ü neyi ndeki köyl ülere gereken yard ı m ı sağlama olanağ ı n ı buldular. Son yıllarda tarıma maki-

(3) B a k : V. 1 1 18

i.

Lenin, Top l u Ya pıtlar, c. l l ,

s.

44; c. 41, s. 381 -384.


neler sağlanması alanı nda önemli gelişmeler a l m a kta, bu da emek veri m ­ liliğinin artmasını elverişli biçimde etkilemeketedir. Dreti m g üçlerinin geli�mesi yiyecek maddeleri sağ l a n masını olduğ u g i bi, halkın ya şa m düzeyinin yükselmesini de etkilemektedir. J. Cane/a (Küba ) ülkesi ndeki tarı m politikasını a nlatarak, şunları be­ lirtti : Pa rti mizin tarı m palitikası, köylülere mak ine sağ la ma işini iyileştir­ mek suretiyle verimliliği a rtırma, kaynaklard a n gerektiği g i bi yararl a n ı l ­ m a s ı v e teknik öğretiminin iyileştiril mesi zorunluğ una daya nma ktadır. Son yıllarda şeker ka mışı, tütün, meyva ve sebze ü retimi önemli ölçüde a r­ tırı l d ı . ate yadan köylüler, e mek veri m liliğinin a rtı rılmasında büyük geliş­ meler sağlayacak olan sosyal ist işletmeler biçimini benimsemenin zorun­ luluğunu g itgide daha iyi a nlamaktadırlar. Topl u msa l-ekonomik yap ı ­ ların değiştiri l mesi ça lışmalarında, köylülerin kooperatif y a da devlet işletmelerine g i rişlerinde gönüllülük i lkesi ne titizlikle uyulması çok önemli bir rol oyna maktad ı r. Bu büyü k iş sosya l ist işletmelerin üstü nlüğünü kanıt­ layan yoğun politi k eylemler ve propaga nda çalışmala rı yürütülmekle yeri ne getiril mektedir. Bu a landa biz, tıpkı gelişmemizin diğer kesim­ lerinde olduğu gi bi. ka rdeş sosyalist ü l kelerin dostça ya rd ı m ından yara r­ lan maktayız. K. Nabrdalik (Polonya) Bi rleşi k i şçi Pa rtisi (PB i P)'nin ta rı m politikas ı n ı n Ma rksizm-len inizm ilkelerini v e sosya lizm kuruluşunun genel yasa lI ı kIa­ rını, işçi -köylü bağlaşıklığ ıyla ilgili leni nci stratejiyi kılavuz edindiğ i n i bel irterek şunları söyledi : Pa rti mizin a macı, köyde sosya l izmi k u r m a k ve h a l k ı n a rtma kta olan gereksini mlerini karşıla maya elverişli yüksek veri mli bir ta rı m ol uştu rmaktır.

Daha sonra, Polonya köy ekonomisinde sosya list ya pıların biçi mIen­ mesi, sürü m ve paza rla ma a l a n ı nda kooperatiflerin ça lışmaları n ı n örg üt­ lenmesi ve köylü dernekleri, üretim kooperatifleri ve devlet işletmeleri üzerinde dura n K. Nabrdalik şöyle deva m etti : PBiP, köydeki sosya list dönüşümlerin yöneti l mesi nde Sovyetler B i rliğ i ' n i n ve diğer ka rdeş ü l ke­ lerin deneyimlerinden geniş ölçüde yararla nmakta , gelişmiş sosya lizm kuruluşu prog ra m ı n ı a rdıcıl olara k gerçekleştirmektedir. i . Manoiu (Romanya) ü lkesi nde ta rı m a l a n ı ndaki devrimci dönüşü m ­ lerin 1 945 y ı l ı ndaki toprak reformuyla başladığını belirterek, konuşmasına şöyle deva m etti : Bu reform, ellerindeki 2,3 milyon hekta r topra ğ ı n be­ dava olara k a l ı n masına olanak sağ lamakla, büyük topra k sa hipleri sını­ fını ve köydeki feodal ilişkileri ortadan kaldı rmıştır. Anti-feodal reformun tam a m la n masından sonra, 1 949 y ı l ı n ı n Mart ayında, ta rı mın sosya list değişi miyle ilgili prog ra m hazırlandı ve 1 962'ye kada r, 1 3 y ı l süreyle, u yg u landı. Bu dönemde Romen köyü, küçük özel iyelik biçiminde, i ri sosyalist iyeliğe giden büyük bir yolu aştı. Şimdi ekilebi lir toprakları n % 90,58'i sosya list ta rı ma aittir v e bu toprakların 0:0 60,531ünde koopera -

1 1 19


tif işletmeler, % 30,05'inde de devlet işletmeleri kuru l muştur. Ta rı m ü re­ timi bu dönem içinde ü lkede n üfus a rtışı n ı çok gerilerde bıra kan d i n a ­ m i k bir a rtış göstermiştir. Roma nya Komünist Partisi'nin uyg uladığı ta rı m politikas ı n ı n en önem li elemanlarından biri köylüleri n yaşam d üzeyin i n sürekli yü kselti l mesidir. Genel olara k bu politika, köyde sosyalist ü reti m ilişkileri n i n du rmad a n g elişmesi n i v e pekişmesini sağ la ma kta, iki dost s ı nıf, işçilerle köyl üler a rası ndaki bağ laşıklığı g üçlendirmekte, end üstriyel tarı mı, devlet ta rı m işletmeleriyle üretim kooperatifleri a rasındaki sıkı bağ l a rı geliştirmektedir. J. Dosta/ova (Çekoslovakya) burjuva Çekoslovakyası dönemi ndeki koo­ peratifleşme deneyim leri üzerinde d u rarak, kooperatiflerin gelişmesin i n tarı mda köklü değ işiklikler sağla maya yeterli olmadığ ı n ı belirttikten sonra, şöyle deva m etti : Toprak reform u n u n başa rı kaza n ması ül kede devri mci bir politik iktidarın bulunmasına bağ l ı d ı r. Çekoslovakya'da tarı m ı n , Le­ n inci kooperatif pla n ı n ı n yaratıcı bir biçimde uyg u l a n ması yol uyla, ilerici açıdan yeniden d üzenlen mesi için reel temel, ancak Çekoslovakya emek­ çileri n i n 1 948 Şubatında burjuvaziye ka rş ı kazandı kları utkudan son ra m ü mkün olabi l miştir.

Ta rımdaki sosya l ist gelişmeler, tarı m ü reti m i n i n d i na miği nde, d üzeyinde ve n iteli klerinde olduğu kada r, köyl ü lerin emeğinde ve yaşam düzeyinde köklü değişiklikler yapıl ması olanağ ı n ı sağ la d ı . 1 948 y ı l ı ndan bu yana, işlenebi l i r topraklar ve iş eli (% 60 ora n ı nda) azaltı ldığı ha lde, tarı m üreti m i i k i kat, emek verim l i l i ğ i dört kat, üreti m g üçleri de önemli ölçüde arttı . Ta h ı l ü rünleri n i n topl a n ması işi ta m a m iyle, diğer ürünlerinki ise kısmen makineleştiri idi. Hayva ncılı kta, end üstriyel üretim teknolojisi uy­ g u l a n ma ktad ır. Çekoslovakya dü nyada, ta rım alanı nda çalışan emek­ çi lerle, ekono m i n i n diğer alanla rında ça lışa nların gelirleri arasındaki den­ gesizliğ i ortadan kaldıra n i l k ül kelerden biri oldu. Kooperatif üyesi köy­ l ü lerle, devlet işletmeleri ndeki işçilere toplumsa l - h u ku ksa l ba kı mdan eşit­ lik sağ la n d ı . Ta rihsel a ç ı d a n kısa b i r sürede u l a ş ı l a n bu sonuçlar Ma rksist- Leninist tarım teorisinin gücünü ve ca n l ı l ı ğ ı n ı , köy ekonomisindeki sosya list üretim siste m i n i n üstü n l ü klerini açı kça ortaya koyma ktad ı r. Bu sonuçla r ka pitalist o l mayan gelişme yol unu seçmiş gelişme h a l i ndeki ülkeler için bir dene­ yim kayna ğ ı olabi l i r. Konferans delegelerinden birçoğ u, Sovyetler Birliğ i'nin Orta Asya cum­ huriyetleri nde ve sosya list topluluk ül kelerinde tarı m ı n yeniden düzen ­ l e n mesi alanı nda elde edilen deneyi m lerin genç devletler için prati k bir önem taşıdı ğ ı n ı bel irtmişlerdir. Orneğ i n B. Diallo (Gi ne) ü l kesi n i n ta rı m a la n ı n da kollektifleştirme politikası üzerinde dura ra k, şunları bel i rtmiştir : B u a l a nda Moğolista n Halk Cumhuriyeti ve Viyetnam g i bi sosyal ist ü lke1 1 20


lerin deneyi mleri nden g eniş ölçüde yararlanıldı. B u ülkelerden her ikisi­ nin de, ü reti m güçlerinin gelişme d üzeyi çok eskiden beri düşük old u ğ u h a lde, sadece çağdaş üreti m a raçlarından değ i l aynı za manda g elenek­ sel ve yarı-geleneksel ü reti m a raçlarından da yara rla nılara k, yavaş yavaş sosyalist kollektifleşmeye geçmek m ü mkün oldu. N. Amir (Iran) sosya list ü l kelerin ve hepsinden önce Sovyetler Birliğ i'­ nin tarım sorununun kökten çözülmesi a la n ı ndaki başarı ları n ı n d ikatle i ncelenmesi ve propaga nda edilmesi g erektiğini belirterek şöyle deva m etti : Sosya list toplu l u k ülkelerinde ve özellikle I ran'ın komşusu olan SSCB Orta Asya c u m h u riyetlerinde başarılan topl u msal değ işimler, Iran köylülerini derinden etkilemektedir. Biz de, g erçek sosya lizmin başa rı­ la rıyla ilgili enformasyonları yayg ı nlaştırmak için, her çabayı ha rcıyoruz. Bu a rada kapitalist ol maya n gelişme yolu n u seçen ülkelerin deneyi m ­ lerinden de dersler çıka rıyoruz. Bütün bunlar, kendi toprak reformu prog ­ ra mı mızı zenginleştirip, derinleştirmemize, u l usal k u rtuluş hareketi nin seli içinde proleta rya ile köylülük a rasındaki bağ laşıklığı daha da pekleştir­ memize ya rd ı m ediyor.

Kuşk usuz g elişmekte olan ülkelerde doğ al, topl u msal-ekonomi k ve pol i ­ t i k koşullorı n birbirinden çok farklı olması, tarı m ı n yeniden düzenlen­ mesinin somut biçi m, metot, derinlik, ölçü ve a rdıcı l l ı ğ ı na yansı maktadı r. Topra ğ ı n milli leştiril mesi, küçük mal üreti minin sürekl iliği, köylü lerin kooperatiflerde bi rleşme metot ve tempoları, devlet tarı m işletmeleri ku­ rulması, orta k l ı k geleneklerinden anti - ka pita list a maçlar için ya ra rlanma olanak ları vb. g i bi sorun lar, bu koşulları n taşıdıkları özelliklere göre çö­ zül mektedir. Ne var ki, sosya list ü lkelerdeki tarı msal değişimlerin genel yönelişi, Asya, Afrika ve Latin Amerika ü l kelerinin nesnel topl umsa l ­ ekonomik v e teknik g ereksinimlerine tama miyle ya nıt vermektedir. Nite­ kim, sosya l ist doğ rultu lu ül kelerde ya pılan reformlarda, ara la rı ndan bazı­ ları n ı n tarı m politi kasında, devlet i ktidarı nın sınıfsa l - politik niteliğine bağ lı olara k, a rdıcıl davranı lmadığı, yarı m önlemlerle yeti nildiği dikkati çekse de, g enel olarak benzer bir yöneliş görülmesi raslantı değ i ldir.

Sosyalist Gelişme Yoluna Koyulmuş arkelerdeki Değişimler

Komünist partilerinin ve sosya list gelişme yolu n u seçmiş ülkelerdeki devri mci-demokratik pa rtilerin temsilcileri konferansta bu değ işimler üze­ rinde konuşurken, birçok ekonomik, toplumsal ve politik sorunlara değ i n ­ d iler. Ta rı msal değ i şi mlerde, biraz önce sözü edilen yarım önlemler en fazla Suriye'de di kati çekmektedir. Bu ülkede, R. Şeyho'nun bel irttiğ i gibi, a nti-feoda l reform u n yapılmasından sonra meydana g etirilen ta rımsal 1 1 21


bulunmuştur. Toprak re­ formu yasa ları n ı n kapsa m ı içine g i ren birçok büyük topra k sahibi, top ­ raklar\mn ka rşılı ğ ı olarak aldıkları büyük paralarla ka pitalist sanayici, kapitalist işletmeci olmuşlard ı r. Bunlardan a l ı na n toprakları n önemli bir kısmı m zengin köylüler ele geçirerek, özel m ü l klerini fakir köylülerin za ­ ra rına olara k genişletmişlerd i r. Kapitalist gelişmeyi ta rımdaki devlet ve kooperatif sektörleri nin çok zayıf olması da kolaylaştırmoktadı r. Devlet işlenebilir topra kları n a ncak % l 'ini, kooperatifler ise % 1 6, 1 'ini elinde bulundurmaktadır.

yapı, kapitalist ilişkilerin gelişmesine yardımda

Ekonomik durumları sürekli g ü çlenen köy burj uvazisi, büyük ticaret burjuvazisi ve devlet bürokrasisiyle sıkı bi r işbirliği içinded i r ki, bu da ülke çapındaki kapitalist eğili mlere h izmet etmektedir. Bu eğ i l i m i n ile­ ride daha da büyü mesini engellemek için, i l k olara k kapitalizm öncesi ilişkilerin yokedi l mesi işi sonuna kadar götürmeli, ikinci ola ra k da, kapi­ talist i li şkiler çevresinin ardıcı l olarak s ı n ı rland ı rı l ması yolu tutulma l ı d ı r. Konferansta sosyalist doğrultulu ü lkelerde tarımsal değişiklikler süre­ cinin derinleştirilmesi sorununa başka delegeler de değ in m iştir. D. 0/ He/vai (Ira k) şunla rı belirtmiştir : Yarı -feodal ü reti m ilişki lerine yönelti len ağır d arbelere, bu ilişkilerin ta mamiyle yokedilmesi, kooperatif ve kollek­ tif i l işkiler biçimleri yaratılması, ta rımda devlet sektörü nün güçlendiri l ­ mesi için yürütülen a ralıksız savaşa k a rşın, Irak ta rımı h ô l ô geçmişin yükünü omuzları nda taş ı m a kta, üretim g üçlerinin gerika lmışlığı sürüp g it­ mektedir. Kooperatif birliklerinin eylemleri tarı m tekniği, k redi, sürüm g i ­ bi alanla rla s ı n ı rlandırı l m ı ştır. Yarı-feodal ü reti m il işkileri n i n genel çiz­ gi/eriyle yokediimiş olması, bazı köylü katmanla rı nın sermaye biriktirmesi ve kapital ist ilişkilerin gelişmesi için elverişli koşullar ya ratmıştır. Koope­ ratifler, ekonomik konumları daha g üçlü o la n ları n baskısı a ltında bulun­ maktadı r. B u işletmeler işlenebi lir toprağ ı n büyük bir k ı s m ı ndan yarar­ landıkları ha lde, nitel bakımdan gelişememekte, ü retim kooperatifi ha line dönüşememektedir. Böylelikle de, tarı m ü reti mine ve tüm ul usal ekono­ miye zarar verilmekte, asala k b u rjuva mensu pla rı n ı n sayısı artmakta d ı r ki, biz bunu devri mci v e sosyalist doğ rultu i ç i n bi r tehdit sayıyoruz. ­

Cezayir'deki ta rımsa l değ iş i m lerin çözüm lemesi ni yapan A. Malki, ta ­ rı m reformu çerçevesi içindeki önlemlerin aşağıdaki sonuçları verdiğin i belirtti : - Topra ğ ı n işlenmesine dolaysız olarak katılanlara, 1 m i lyon hekta rda n fazla hazine topra ğ ı dağıtıldı ; - 23 bin toprak sahibinin eli ndeki 560 bin hektar toprak m i l li leşti ri ldi ; - Bu işlemden, topla m olarak, 1 00 bin ta rı m işçisi ve topra ksız köylü yararlandı ; ülkede 6 bin ü retim ve 600 hizmet kooperatifi k u ruldu. Ta rı m ' reformu sonucunda eskiden feada /lerin ve köy kapitalistlerinin, dolaylı veya dolaysız olarak, ellerinde bulunan 1,5 milyon hekta r toprak koope1 1 22


ratiflere verildi. Bu d urumda Cezayir'de devletin ve kooperatiflerin elin­ deki topra klar yaklaşık olara k 4 m i lya r hektardır, ya da tüm işlenebilir toprakları n % SO'sinden fazlasını oluşturmaktadır. Bununla beraber ta rı msal değ i ş i mlerde b i rtak ı m temel eksiklikler de g öze çarpmakta d ı r : - Tarı m reformunun yürütme organları üzeri nde etkisi o l a n b ü y ü k top­ ra k sa h i pleri n i n öneml i bir k ı s m ı na dokunulmam ıştı r : - Birçok kooperatiflerin yaşam g ücü olmad ı ğ ı görü l müştü r ; - Bozkı rla rda yayg ı n hayvancı l ı ğ ı n da ta rı m reformunun kapsa mı na a l ı n ması ça l ı ş ma l a rı, gerici liğ i n di renişiyle kösteklen mekted ir. Bu eksiklikleri n temelinde birçok etmenler yer a l ma ktadır. Bunlardan biri, bugüne kadar tarı m reformundan yararla namamış olan köylü kat­ manları nda görülen kara rsızlıktır. Bu yüzbinlerce a i l eyi 1 .4 milyon ça lışa­ bilir k işiyi, yani aktif köyl ü nüfusu nun % 60'ı ndan fazlasını içine a l mak­ tadır. Ta rımsa l değ i ş i m lerin özel l i ğ i n i iki çelişki bel i rlemekted ir : 1 ) Küçük burjuva ideolojisinden g ü n geçtikçe daha fazla uzaklaşan ve ta rı m reformunu toplumun perspektifteki topyekün ve ra dikal dönüşü­ münün temeli saymaya başlayan devri mci -demokratların sosya list görüş­ leriyle, iktidar ayg ıtında temsilci leri bulunan ve tarı m reform una teknokra­ tik bir yön verebileceğ ine g üven miş olan u l usal burj uvazinin çıka rları a rasındaki çelişki ; 2) One s ü rü len ve gerçekleştirilmesi halinde sosya l izme doğru iler­ leyişin ekonomik, topl u msal ve politik temel leri ni oluştura b) l ecek olan ödevlerin ilerici n iteliğ iyle, bu ödevleri çözmekle görevli orgönların za­ yıflığı arasındaki çelişki. Bu organlar anti -demokratik metotlara başvur­ muş, emekçi yığ !nlar üzerinde en küçük bir etkide bulunmamış ve sağcı elemanları n balta l a malarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Böyle olsa da, ta rım reformu yığınlar üzerinde g üçlü bir seferber edici etkide bulunmuş ve ha rekete köyl ü l ü ğ ü n geniş katma nları nı çekebi l m i ştir. Cezayir'de köy emekçileri hala nüfusun büyük kısmını oluştu rmaktadır. işte bu emekçileri toplumsal i lerlemenin düşmanı olanların etkisi altın­ dan k u rtara bildiği miz ölçüde, en a rd ı cıl devri mci g üçlerin h a lk arasında a ldıkları yerin boyutları ve sağ l a m l ı ğ ı da o ölçüde a rtaca ktı r. P. Dia//o, Gine Demokrat Partisi tarafında n yürütülen ekonomi politi­ kasının başta gelen i l kesinin, ta rı m ı temel, endüstriyi ise gelişmenin çö­ zümleyici etkeni saym a k olduğ unu (") beli rterek, konuşmasını şöyle sür-

(") Kongo Halk Cumhu riyeti, Madagaska r Demokratik Cu m h u riyeti ve Angola Halk Cumhuriyeti'nde iktida rda ki devri mci-demokratik part i ­ lerin program belgelerinde de buna benzer görüşler yer almaktadır. 1 1 23


dü rmüştür: 70 yıllarının ortasına kada r Gine köyleri nde küçük köy üre­ ti m i egemendi. Bunun temelini, genel olara k doğ a l nitelik taşıya n ve 0,5 hektarla 2 hekta r a rasında değişen aile işletmeleri oluşturuyordu. Bilindiği g i bi, işletmelerin son derece böl ünmüş olması çağdaşlaşma, modernleşme yolunda bir köstektir. K. M a rks'ın yazd ı ğ ı g i bi " küçük top­ ra k iyeliği, doğası nedeniyle, topl u msa l ü reti m g üçlerinin, toplumsal emek biçimleri n i n, toplumsal sermaye biri k i m leri n i n, büyük çapta ki hay­ va ncı l ı ğ ı n, bilimin ilerici a maçlarla uyg u la n masının k a rşısında yer a l m a k ­ tad ı r. » C') 1 975 y ı l ı nda, devri mci i ktida rı n yerel org a n l a rı iki tip ü reti m kol lektifi ku rmaya başladı la r. Bunla rdan biri ncisi makineleştiril miş ü retim eki pleri a d ı n ı taşıyor ve devletin, yerel devri mci i ktida r org a n l a rı na açtığı kre­ d iyle a l ı n a n bir traktöre s a h i p bulunuyor ve bu kollektifin 10 d a i m i üyesi va r. I kincisi, hayva n gücü kullanara k ü reti m ya pa n ekipler: Elde edilen üretimin tümü, devrimci i ktida rı n yerel orga nları n ı n e m ri ndedir ve bunu devlet karşısında yükü m l ü l ü kleri n i yerine getirme ve kendi ekonomik ve toplumsal gel işmelerini sağ la m a kla, sağ ladı kları kôrı kol lektif üreti min temel ini genişletmeyle ve öğ reti m, sağlık, eğlence vb. topl umsal g erek­ sini mleri n i karşılanmak için kui/a n ı l ı r. O reti m eki pleri Gine köyünde sos­ yalist kollektifleştirilmeye geçişin çıkış noktasını ve köylülerin toplumsal ve ekonom ik ba k ı m ı a rd a n i lerlemelerinde başlıca daya na ğ ı nı oluştur­ maktadı r. 1 976 yılında Gi ne'de 2.300 ekip va rd ı ve bunların 800'ü maki neleşti ri l ­ miş üreti m ekipleri, 1 .500'ü i s e hayva n g ü c ü kullanara k ü reti m ya pa n ekiptir. 1 977 yılında, bunların yaygın a rtı şına geçildi ve devrim i ktida rı ­ nın tüm yerel org a n l a rı bu iki t i p ekiplerden oluşa n kompleksler kurdu­ l a r. Şimdi yoğ un a şa maya geçil mesi hazırlıkları ya p ı l m a ktad ı r ve bunun a macı emek veri mliliğini artı rma ktı r. A. Kouba-Keita (Kongo) ül kesi nin ta r ı m ı nda ka pita l izm öncesi ü reti m tarzının egemen olduğ u n u ve bunun, son 1 5-20 yıl içinde h ızla a rtan kentlerdeki nüfusun yiyecek, ul usa l endüstrinin de ha mmadde gereksi­ ni mlerini karşı layacak duru mda olmad ı ğ ı n ı , aynı za ma nda bu ü reti m ta rzının devlete hem köyde emek verimliliğinin a rtması nı, hem de feoda l ve kabile dönemi top l u m u id �olojisine ka rşı başa rı l ı sava ş yürütme ola­ nağını sağ l ı ya ca k ciddi yapısal değişimler yapması için gerekli döviz kayna kları da sağla madığ ı n ı bel i rtmiştir. Bu değişim lerin en önemli un­ su rla rında n biri köylü yığı nlarının kooperatiflerde bi rleşti ril mesi sürecidir.

Ayn ı konuda P. Pakotobe (Madagaska r) ile J. Pires (Angola) de birer konuşma ya ptı lar. Topra k reformunun, topra kların yeniden paylaştı rılması ve kooperatif sistemin oluşturulması ve geliştirilmesiyle sınırlandırıla maya -

e) K. Marks/F. Engels, Ya pıtla rı, c. 25, s. 372. 1 1 24


cağı nı söyleyen P. Pakotobe, deva mla şunla rı belirtti : Toprağa kavuşa n köylü ler koşum hayva n ı , ta rı m makineleri, tohum, g ü bre vb. g i bi üretim a raçları soru nlarıyla karşı karşıya ka lmaktadıriar. Devleti n, kooperatifIer­ de birleşmiş olan köylülerin, kendilerine büyük faizler karşı lığı ü retim a raçla rı sağ laya bilen zeng i n m ü l k sahipleri n i n ve gericilerin egemen liği altına g i rmemesi için, yard ı mda bulunması gereklidir. Devlet, kurul makta olan sosyalist kooperatiflerin başarıyla çalışabil mesi için, gerekli araçları (kred i ler, para ya rdı m ları, teknik yard ı m) sağ lamalıdır. Angola'daki durumu a n latan J. Pires şunları belirtti : Dlkemizde, somur­ g eci lerden kalan büyük pla ntasyonlar temelinde kurulan devlet sektörü, küçük mülk sahipleri n i n oluşturduğu köy topl uluğunun büyük bir kısmını ka psaya madı. Küçük üretici köylü y ı ğ ı n la rı a rasında, yeni üreti m ilişkileri meyda na g etirmek ve küçü k m ü l k sahipleri n i n yaşa m ı n ı iyi leşti rmek a n ­ c a k bunların yavaş yavaş kooperatiflerde b i r a raya getiri lmeleriyle m ü m ­ k ü n olabilir. Bu nedenle, Angola H a l k Kurtuluş Ha reketi (MPLA) ' n ı n a l ­ d ı ğ ı b i r karar g ereğ ince, i l k dönemde kooperatifleşme hareketini köylü ortaklı kları temsil etmektedir. Bunlar, başta mal dağ ıtımı olmak üzere, o rta k soru n la rı n ı çözmekle görevlidir. Bu orta k l ı klar za manla, devletin de yard ı mıyla, kollektif iyeliğ i n g enişleti lmesiyle, ilk aşa manın kooperatif­ lerini oluşturacaklard ı r. Bu tip kooperatiflerde üyeler, bireysel mü l klerini elde bulundurmaya deva m edeceklerd i r. i kinci a şa mada sosya list ti pten kooperatifler ol uşturu laca ktı r. Bunlarda gerek topra k, gerekse diğer üretim araçla rında toplumsal iyelik a ğ ı r basaca k, merkezi yönetimle idare edi­ len kooperatifler; planları nı devlet planlarına göre hazırlıyacaklard ı r. Sömürgecilerden kalan ve yeterli ölçüde büyük olan, gelişmiş altyapı k u ruluşlarına sahip bulunan bazı pla ntasyonlarda da bu tip kooperatif­ ler meydana getiril mesi tasarla nmaktad ı r. M. Wolde-Mariam (Etiyopya) tarı msal değ işi mlerin kesintisizl iği ve ge­ l işmesi konusuna değ inerek şun ları belirtti : Kra l l ı ğ ı orta dan ka ldıran 1 974 Şubat Devri mi'nden sonraki y ı l içinde, topra k üzeri ndeki toplumsal iye­ likle ilgili buyrultu yayı nlandı. 1 975 y ı l ı n ı n Ara l ı k ayında, en önemli ön­ lemlerden biri alınara k, köy o rta klı kları biçiminde örgütsel ya pılar mey­ dana g etirildi. Bu ortaklı klar, üyeleri ne kendi işlerini yönetme, yerel soru n ­ l a rı çözme v e ü l k e n i n politik, ekonomik v e toplu msal yaşa m ı na dolaysız alara k katıl ma olanağ ı n ı sağlamaktayd ! . Devri m i n bu kaza n ı m ları. her şeyden önce köyl ü l ü ğ ü n çıka rları n a ya nıt vermektedir. Ama aca ba köylü­ l ü k devrime hangi açıda n ba kıyor. kol lektif mi. yoksa bi reysel açıdan m ı ? Geçici askersel hükü met. köylülerin bili nci ne. devrimin toplumsa l kollek­ tif n iteliğ i n i aşılamak için büyük çaba lar harcıyor. Ama köylü lerin devri­ min kaza n ı mlarına daha fazla bireysel açıda n. özel i yelik açısından bak­ ma eğiliminde olduğ u n u ortaya koya n birçok olgulara sah ibiz. Son üç yıl içinde köylerde yiyecek maddelerine ve diğer tüketim madi 1 25


deleri ne g ereks i n i m önemli ölçüde a rttı. Bunun sonucu olarak, büyük kentlerde yiyecek maddeleri sağ lama işi gitgide daha fazla çeti nleşmek­ tedir. Apa çı ktı r ki. köyde biri k i m ve yatırı m ola nakları yükselti l medikçe. köy ekonomisi g eleneksel metotla rı n ı s ü rd ü recek ve yetersiz üreti m düze­ yinde ka lacaktı r. Bütün bunlar tarı m üretim i n i n toplu msa l laşması zorunluluğunu ortaya koymakta d ı r. Ama bu işi. bir yandan köyl ülerin geleneksel değerlerini zedelemeden, öte yandan da, devri m i n devri mci gelişme a maç ve tempo­ larına zara r vermeden ya pmak nasıl mü mkündür? Bu konuda, doğ a l ola ­ ra k benzer sorunlarla karşı karşıya kalmış ola n sosya list ül kelerin dene­ yim lerinden ders çıkarma m ı z gereklidir. Konfera nsa katı lanların belirttikleri gibi, sosya list gelişme yol u n u seç­ m iş ü lkelerdeki tarımsal değ i ş i mlerin radikal ve ilerici nitelikleri bir­ birinden fa rklıdır ve bu fark birçok nesnel ve öznel ekonomi k ve politik etkenlerden . ileri gelmektedir. Böyle olsa da, yapılan çözümlemelerin so­ nucu şunu göstermekted i r : Bu değ i şi mlerin ilk somut amacı, feod a l i z m i n v e kalıntıları n ı n yokedilmesidir. El bette ki köy ekonomileri feodal gelişme düzeyinde ola n ü l kelerin somut a maçları ta ma miyle başkadır ve bunlar­ dan biri, geleneksel yöneticiler kuru munu ortadan kaldı rmaktır. Doğ a l olarak, a y n ı şey ka pita l ist gelişme aşaması nda ola n ül kelerdeki reformlar için de söylenebilir, a ma oralarda b u ilk a maç, aynı za ma nda temel a maçtı r. Oysa sosya list gelişme yoluna koyul muş ül kelerde bu a maç, i l kesel olarak, ta rı msal ilişkilerdeki değişi mleri n ka pita list ol mayan te­ mellere daya n d ı rı l mas ı n ı n çıkış noktası ol maktadır. Sosya lizme yönelik ül kelerdeki tarı m reformlarına özg ü ikinci bir nokta da, köylülerin kooperatifleştirilmesinde ağ ı rl ı ğ ı n üretim kooperatiflerine veril mesidir. Bu g i bi durumlarda, zen g i n köyl ü leri n kooperatiflerde ege­ men olmalarına olanak verilmemekte, ya da h iç olmazsa verifmeyeceğ i ilôn edil mekted ir. Oçüncüsü, yığ ı nsal köy örgütleri kuru l masına, bunların sağ lamlaşma­ sına, ta rı msal değişimlerin uyg ulan masına dolaysız olarak katılacak aktif bir toplumsa l g üç haline gelmesine büyük bir önem veri l mektedir. Ve son olarak, tarı m ı n teknik-ekonomik modernleşti ri l mesiyle ilgili t ü m önlemlerin başlıca a macı, kooperatif v e devlet sektör/erin i n oluşturul ­ mas ı d ı r. Sosya l ist doğ rultu çerçevesi içinde ya pılan tarı msa l değ i şimlerin b u genel çizgi leri özellikle Asya v e Kuzey Afrika ül keleri için g eçerlidir. (Tro­ pikal Afri ka'da, köylerde toplumsal-ekonomik gelişmenin genel olarak daha düşük düzeyde olması reformlarda kendine özgü duru mları n göz­ önünde bulundurulması nı gerektirmekted ir). 1 1 26


Bütün bunlar ta rı msal değ işim leri reel veya potansiyel olara k burjuva­ demokratik çerçevenin dışına sü rmekte, köylerde sosyalist tipten ü reti m ilişkilerinin biçimlenmesi, bunla rı n perspektifte egemen ilişkilere dönüş­ mesi için önemli temeller ya ratmakta d ı r. El bette ki bütün bunlar çetin bir sınıf sava ş ı n ı n koşulları içinde g erçekleştirilmekte, köylerdeki sömürücü z ü m re lerle, bunlara bağ l ı olon devlet aygıtının, politik üstyap ı n ı n ele­ manlann:n çok yan l ı direnişiyle karş ı ka rşıya kalmaktadır.

Kapitalizme Yöneliş Denemesi Konferansta, ka pita list doğ rultu lu ü l kelerdeki ta rı m reformları geniş ölçüde aydınlığa kavuşturuldu. Bu g i bi reformla rın ve sonuçları nın çözüm­ lenmesine, H i ndistan, Sri lanka, Iran, Endonezya vb. g i bi ülkelerin komü­ nist partileri temsilcileri değ indi ler. Drneğ in, H. Aşhab şunları belirtti : Ortaçağ ı n ve yarı -feodal il işkilerin ortadan kaldırı lmasına yönelik her toprak reformunun, böyle bir refor­ m u n devri mci olmasına, ya da tutucu rejimin toplumsal temelini geniş­ letmeye yönelik bulunmasına ba k ı l maksızın, nesnel olara k il�ri bir a d ı m olduğ u kuşkusuzd u r. B u rada önemli olan anti-feodal reformları n daha sonra nasıl bir g elişme izledikleri, tarı m sorununun kompleks çöz ü m ü için, y a n i ekonomik, sosyal v e teknik ba kı mdan çözü mü i ç i n perspektif/er yaratı p ya ratmadıklarıdır. I. Sinha (Hindistan) ülkesindeki burjuvazinin tarı m politikası nın feodal ve ya rı-feodal sömürü n ü n en çirkin biçimlerini belirli bir ölçüde s ı n ı r­ landırd ı ğ ı n ı söyledi ve şöyle deva m etti : Büyük sayıda köy emekçisi top­ ra k ağaları n ı n « h i mayesinden» kurtuldu. Tüm ül kede, tek özel iyelik sis­ teminin uyg ulanmaya başla masıyla ta rı mda ka pita l ist g elişmenin yolları temizlenmiş oldu. Ne var ki, bu önlemler en önemli soruna, ya n ı topra k ağa larının egemenliklerini s ü rd ü rmek ve geniş köylü yığı nlarını, özel likle fa kirlerle tarı m işçilerini söm ü rmek için yara rlandı kları çok geniş topra k­ l a r, m uazza m parasa l ve maddesel kayna klar üzerindeki tekellerin orta­ d a n kald ı rı l ması soru n u na dokunmadı.

Köylülüğ ün çok büyük ölçüdeki üretim g üçlerini serbest bırakmaya e lverişli ra dikal bir topra k reformunun uyg u la n masını baltalayan burju­ vazi sulama sistemlerini, elektri kleşmeyi, çeşitli g ü brelerden yara rlanmayı, ça lışma a ra çları nı yetkin leştirmeyi, yüksek verimli toh u m sağ lamayı, banka k redileri ve çe�itli hizmetler sağla mayı ön plana alarak, ta rı msa l -teknik temeli iyi leştirmeye ve genişletmeye g itg ide daha büyük bir önem ver­ meye başla d ı . Köklü topra k reformla rı n ı n yaşa mda uygulanma ması do­ layısıyla, «Yeşil Devrim » adı veri len bütün bu önlemler sadece büyük toprak sahipleriyle zengin köylülerin duru munu iyileştirdi ve bu, a ncak 1 1 27


ta rı m ı n gelişmiş olduğ u bel irli " p i lot bölgelerinde» gerçekleşti rilebildi. "Yeşil Devri m » ü retimin ve özellikle ta h ı l ü reti m i n i n belirli ölçüde a rtma­ sını sağlomakla toplumsal eşitsizliği deri n l eştirdi, s ı nıfsa l çelişkileri kes­ k i n leştirdi. Ul usa l burjuvazinin tarı m ı geliştirmek a macıyla feodal-kapita list yolu seçmesi umulan sonuçları vermedi. Sadece 1 95 1 - 1 977 döneminde tarı m (ve sulama) işlerine 1 70 milyar rupi harca ndığı ha lde, köy ekonomisi tü­ müyle, düşük teknolojik düzeyde bulun maktad ı r. Tü m köylü lerin % 1 5 kadarı nı oluştura n büyük topra k sa hipleri ve köy zeng i n leri, devlet ofisleri tarafı ndan dağıtılan k redileri n % 66'slnl ele geçirirken, fa kir ve orta halli köylüler (köyl ülerin yüzde 85' i n i oluşturuyor) du rmadan sefalet, işsiz­ lik ve yoksu lluk bata kl ı ğ ı na batm ışlard ı r. Son 20 yıl içinde bunların, hôlô kırsal bölgelerdeki kredilerin üçte ikisini sağlayan tefecilere olan borcu 13 m i lyardan, 40 milya r rupiye yü kse l miştir. Ja nata Pa rtisi ' n i n kurduğu yeni h ü kü met, end üstrileşmeyi ve ta rı m reformunu gerçekleştirme yoluyla bağ ı msız ka pitalist gelişmeyi öngören " Nehru Modeli»ni reddetmiştir. Bunun yerine h ü k ü met, tarı ma, ev ve el zanaatlarına daya n a n ve ihracata yönelik bir ekonomi gelişti rmeyi ön­ gören «a lternatifli » strateji önermiştir. H ü k ümet, tarı m ı n, sulama, elek­ trikleşme, cins toh u m sağ la ma, donatı m, mal dağıtımı sistemini, krediler ve çeşitli hizmetleri gerçekleştirme a l a n larında tekn ik temelini g üçlendir­ meyi öngörmekted i r. Ama bu çok geniş prog ra mda topra k reformları n ı n g erçekleştirilmesi tempoları çok a ğ ı r tutu lmuştur v e topra k iyeliğ i n i n « üst s ı n ı rları n ı n », «alt eşikle» ta mamlan ması tasar/anmaktad ı r. Bu nedenle o n mi lyonlarca fakir köylü, ta rımdan uzaklaştırılacak v e büyük topra k parça ­ ları ü zerinde modern ka pitalist işletmeler oluşturulaca ktır. Kolayca a n ­ laşılaca ğ ı üzere, bu stratej i, tarı m ı n h e r şeyden önce feodal-ka pita l ist yönde değ iştiri l mesi nin hızlandırı l ması nı öngörmektedir. N. Amir, ira n 'daki ka pitalist topra k reformunun topra k ağalığı soru­ nunu çözmediğini ve çözemiyeceğ i n i bel i rterek, şöyle deva m etti : Bizde köylülüğün büyü k bir kısmı ya topra ksız, ya da az topra k ı ı d ı r. i statistik veriler şunu gösteriyor : 320 büyük topra k sahibinden, ya da ka pita list şirketten her biri 300 hekta rda n fazla (bazı hallerde bunları n topra kları 1 0- 1 2 bin hekta rd ı r) toprağa sahiptir. 9 bin toprak sahibinin elindeki topraklar 1 00-300 hekta r a rasında, 635 bininki 1 0-1 00 hekta r a rasında. 2,2 milyonunki 0,5- 1 0 hektar a rası ndad ı r. Bu son u ncu g ru pta 1 mi lyon 81 bin ailenin elindeki topra k 867 bin hekta rd ı r, ya ni her köylü ailesi ne (orta l a ma olara k 5 kişiden oluşur) bir hektardan az to pra k düşmektedir. Bu verilerin gösterdiği gibi, a ma ç topra k iyeliğini, yeni femellere oturtu­ larak, daha da yoğ unlaştı rma k, toprağ ı n ka pita list-topra k işletmecileri n i n yararına v e köy emekçileri n i n zara rı na, ada let v e eşitlikten u z a k b i r biçimde böıüştürül mesidir.

1 1 28


Kapital ist toprak reformu a ğ ı r sosya l -ekonomik sonuçlar verd i : Sefa let ve kentlere göç (her yıl 500 bin kişi) a rttı, tarı mda çok yanlı buna l ı m lar başgösterdi vb. Tarım üret imi ya yerinde saymakta, ya da azalmakta, gelişme tem polorı ülkenin gerçek olanaklarına ve g ereksi n i mlerine uy­ mamakta, hatta n üfus artışın ı n a ltına düş mektedir. Zayıf, yavaş geliş meye ta n ı k l ı k eden bazı veri ler sıralaya lı m : Dlke için en önemli ta h ı l alan buğday ü reti mi, hekta r başına orta lama 8 kenta lı a şmıyor ; t a r ı m d a

kullanılan

elektrik

enerj i s i ,

ü reti l e n t o p l a m enerJ ı n ı n

3'ünü bile bulmuyor ; 8 m i lyon hektar toprağa ancak 50 bin traktör d üşüyor, en az 60 bin ta rım teknisyenine gereksi n i m d uyulduğ u ha lde, tüm ü lkedeki tekn isyenlerin sayısı 5 bini geçmiyor; i ran tarı m ı nda emek veri m i A8 D'd2ki d üzeyin 30 kat a ltında b u lunuyor. 110

H ü k ü metin tarı m ı n g e l i ş m esi y l e ilgili progra m ı fiyasko ile sonuçl a n ­ mıştır, hôlô yılda 1 -1 ,5 milyar dolar g ibi muazza m bir para, yiyecek mad­ deleri dışa l ı m ı için harca nıyo r. Böyle bir duru m u n endişe uyandı rmaması olanaksızdır. Bizim ö n ü m üzde du ra n en önemli sorunlardan biri, ta r ı m ı n her a çı d a n geri ka l m ı ş l ı ğ ı n ı n orta d a n k a l d ı r ı l m a s ı soru n u d u r.

S. Sudiman (Endonezya) ülkes i n i n köyleri nde, henüz ortadan kalkmamış olan feodal sistemin sömürüsü ne, büyüme h a l i ndeki kapita list sömürü n ü n de eklendiğ i n i belirterek, şunla rı söyled i : Bu alanda sadece yerli Endo­ nezya sermayesi değil, yerli ve yabancı Çi n sermayesi ve son on yıl için­ de ki mya s a l g ü breler ü ret i min de, orman i şletmec i l i ğ i nde v e ba l ı kçı l ı kta eylemleri n i genişleten yabancı ka pital ist tekeller de rol oyna makta d ı r.

Ormanıarın teker teker kesilmesi topra ğ ı n erozyona uğra masına, bu da piri n ç ta rlaları n ı n yağ mur ve su baskı n ları sırasında teh l i keye d üşmesine, ürünün ziyan olmasına yol açmaktadır. Ba l ı kçılık a l a n ı ndaki açgözlülük ve modern a raçlar kullanı lması neden iyle yerli ba l ı kçılar işsiz kal makta­ d ı r. Köy l ü ler;' el lerindeki topra k l a rı çok d üş ü k fiyatl a r l a satmaya zorl a ­ yan h ükü met, b u n la rı kırsal bölgelerde işletmeler meydana getiren ya­ bancı sermaye yatırı mcılarına icara vermektedir. Bunun sonucu olarak, birçok köyl ü, topraklarından kovu lduğ undan, ta m bir sefalete düş mekte­ d ir. Şimdi Endanezya'da da uygulanmakta olan ..Yeşil Devrim .. aslında büyük köylü yığ ı n larına değil, modern köy tek niğ ini sağ layacak durumda buluna nlara yararlı olmaktadır. Bu .. devrim ..e bağ l ı olarak a l ı n a n ön­ lemler, tüm hali nde, ülkenin kapitalist doğ rultusun u pekiştirmektedir. P. Jayaksekara (Sri La nka) ü l kesindeki tarı m ı n daha birçok eski sö­ m ü rge ülke için tipik olan ikili n iteli k taşıdığ ı n ı belirttikten sonra, şunları söyledi : Dlkemizde ka pitalist tarzda ü retim y a p a n , çay, kauçuk, H i n d istan cevizi vb. g i b i d ışsatı m maddeleri üreten iyi gelişmiş pla ntasyonlar bu­ l un ma ktadır. Bunları n başlıca n itelikleri nispeten i ri çapta işletmeler

1 1 29


olmala rı, sermaya birikimine ve bilimsel işletme metotları na elverişli almaları d ı r. 1 970 yılında Sri La n ka Ozg ürlük Partisi (ulusal burjuvazi nin partisi) tarafından kurulan Birleşmiş Cephe h ü k ü meti iki taprak reformu uygula­ mıştı r : Birini 1 972'de, d iğeri n i de 1 975 y ı l ı nda. Bu reformlar sonucunda, yaba ncıları n elindeki tapra kları milli leştiren hükü met, bunla rı devlet kor­ porasyanları n ı n yöneti mindeki pla ntasyon işletmeleriyle, devletin d üzen­ lediğ i kooperatif örg ütler a rası nda paylaştırd ı . Başta pirinç o l m a k üzere, yiyecek maddeleri üreten geleneksel sektörde sosya l-ekonomik koşullar son derece elverişsizdir. Bu kesi mde topraksız büyük köylü yığ ı nları n ı n varol ması ; yarıcı l ı ğ ı n geniş ölçüler a l ması (iş­ lenebilir toprakları n dörtte biri bu ilkeye uyg u n olara k ekilip biçiI mekte­ dir) ; köylü borçları n ı n kronik olara k sürüp g itmesi ; üreti m metotları n ı n ilkel düzeyde kalması ; köyl ülerin v e tarı m işçilerinin işsizl i k çekmesi vb. g i bi sorunları n ı n a ğ ı rlığı kendini bütün g ücüyle h issettirmektedir. Bütün bunlar g eleneksel sektörün g enel g eri kalmışl ı ğ ı n ı göstermektedir. Burjuvazi, reformla r uyg ulanmasının ve aza minin üstündeki topraklara elkonara k bunların gereksinim duya nlar a rası nda bölüştürü l mesi nin ta rı­ mın gel iş mesine aykırı düştüğ ünü ve işlenebilir topra kların küçük parça lar haline g el mesine hız verdiğini iddia etmektedir. Gerçekten de, küçük toprak iyel iği, gelişmekte ola n ülkelerin gerika l mı şl ı kta n kurtulması için gerekli olan iri çapta ta rı ma geçil mesi yolunda büyük bir engeldir. Ama, herkesin bildiğ i g i bi, bu çelişkinin kooperatifleşme politikasiyle ortadan kaldırı lması ola naklıdır ve gereklid ir. Onü müzde, birçok sosya list ülkenin tarihsel deneyi m leri du ruyar. Bu ülkelerde devri m öncesi dönemde çok büyük sayı/a ra u laşan küçük köy işletmeleri kooperatifleştiri lmiş ve daha sonra da iri tarı m-end üstri kom pleksieri oluşturulmuştur. Kuşkusuz, toplu msal-ekonomik ilerleme açısı ndan, gerçek koopera tifler a ncak sosya list doğ rultu koşu lları içinde kurulabilir. Her ne kadar kapi­ talist doğ rultu l u ülkelerde kooperatif işletme metodları uygulan ıyorsa da, bu kooperatiflerin i çeriği kapitalist, hatta S. Tiam'ın belirttiği gibi, yeni­ sömürg eci bir nitelik taşımaktadır. Böyle bir kooperatifçi liğin ekonomik a macı, söm ü rg eci lik dönemi nde olduğ u g i bi, iş gücünün yeniden üreti mi sırasında uğra n ı la n zararları köylüleri n s ı rtına yükleyip, aşırı kôr sağ la­ ma ktı r. Politik ba k ı mdan ise, sosya list kooperatiflerin karikatüründen baş­ ka bir şey olmaya n kooperatif strüktürleri çerçevesi içi nde, örneğ in Sene­ gal'de olduğu gibi sürd ürülen sömürü ve aşırı sömürünün a macı, köy­ lü lere hem g erçek sosya lizme, hem de Leni nci anlayışta kooperatifleşmeye karşı ters bir tutum ya ratmaktır. Gelişmekte olan ül kelerde tarı m sorununu ka pita list yolda n çözme dene­ melerinin deri n çelişkileri ve perspektif yoksuniuğu konusunda K. Kervan 1 1 30


(Türkiye), A. Aşhab, Ş. Dişani (Sudan) ve diğer bazı delegeler söz aldı­ lar. M. Parades (Honduras) sözkonusu perspektif yoksun iuğu ile ilgili olarak, Latin Amerika ü l kelerinden örnekler ve bu ül kelerde tarı m ı « ka ­ pitalistleştirme" işleminin (özellikle topra k ağaları n ı n g iderek burjuva­ laştı rılması ve köylülere uyg u lanan yarı-feodal ve ka pita l ist sömürü biçim­ lerinin kaynaştı rılması yoluyla (uzun bir geçmişi olduğunu söyleyerek, şöyle deva m etti : lJretim ve iyelik biçimlerinde ya pılan değ işikl ikler, EKLA'nın bir belgesinde belirtildiğ i g i bi « fa kirliğ i n son kademesinde bu­ lunan, i ktidarın keyfi davranışları n ı n ezgisi a ltında yaşaya n ve toplumsal hizmetler alanında ayırı meılıkla karşı karşıya buluna n " köy halkının bü­ yük çoğ unluğunun durumunu değiştirmemektedir. Latin Amerika ülke­ leri nde, ileride daha geniş toplumsal değ işimlere olanak sağ layabi lecek olan köklü toprak reformları istemi g itgide a rtmaktad ı r ve öyle ölçüler a l m ıştır ki, kon umla rı n ı tehdit eden teh likenin g ideril mesi için çabalar h a rcaya n büyük toprak ağaları dahil, gerici çevreleri, aslında reform olsa da, bazı önlemler a l ı n masına razı ol maya zorla maktad ı r.

1 131


Barış ve Sosyalizm Davasına Daha Che Hizmet Dilekleri Kardeş partiler " Ba rı ş ve Sosya lizm Sorunları » derg i s i n i n 20. y ı l ı n ı kutl uyarlar.

Belçika Komünist Partisi Başkan Yardımcısı Jose/ Tur/, Yazı Kurulu'na gönderdiği mesajında şöyle diyor : " Büyük bir enformasyon kayna ğ ı ola­ ra k bize çok değerli yard ı mda bulunan, " BaTIş ve Sosyalizm SorunlaTl » dergisinin 20. kuruluş yıldön ü m ü nedeniyle selômlarımızı i letiriz. Çağdaş dü nyada genel d u ru m u n karmaşı klığ ı n ı ve hızlı g elişmeleri gözönünde bulundura rak, biz, " BaTIş ve Sosyalizm SorunlaTl » dergisinin şimd iye ka­ dar olduğu g i bi bundan böyle de d ü nya devrimci g üçlerine yard ı rrıda bul unacağ ına i n a n ıyoruz. » Büyük Britanya Komünist Partisi Genel Sekreteri Gordon MeLennan, mesajında şunla rı yazıyor : " . . . Bu zaman içinde, derg i n i n çeşitli d i l ­ lerde baskı sayı sının 22'den 57'ye çıkması v e bug ün 1 45 ül kede okun­ ma kta olması, görevl iler kad rosu n u n nasıl ça lıştığ ı n ı n açık bir kanıtı olup, dünyada dönüşümler ya ratma kta olan Ma rksist fiki rlere du rmadan a rta n bir ilgi gösterildiğini ortaya koyuyor. . . . Biz, " BaTIş ve Sosyalizm SorunlaTl » derg isinin, bilimsel sosya lizm teori ve pratiğinin zenginleş­ mesine yard ı mcı olara k, önemli bir rol oynayabi leceğ ine inanıyoruz. Der­ gi, pa rti ler arasında deneyim değ iştokuşu ya p ı l ması n ı sağ layarak, d ü n ­ yada meydana gelen yeni görü ng üleri derinlemesine inceleyerek, dev­ rimci ha reketlerin önündeki bütün önemli soru nlar üzeri nde tartı şmalar d üzenlemeye ve bunla rı açındı rmaya yardı mcı olarak, bütü n ülkelerde hareketimizin başa rıdan başarıya u laşmasına omuz verebilir ve böylelikle enternasyonal birl i ğ i daha da g üçlend i rebil ir. » Atina'dan alman mektupta şunlar okunuyor: "Yunanista n Komün ist Partisi Merkez Komitesi, kardeş komünist ve işçi parti leri n i n enternasyo­ nal sıkı birlik ve daya nışma ma neviyatı n ı yü kseltme yönünde " BaTIş ve Sosyalizm Sorunla n » dergisinin yaptığı katkıyı, bizim olümsüz Ma rksist­ Leninist i lkelerim ize bağ l ı l ı ğ ı n ı büyük bir takdi rle ka rşı lıyor. YKP Merkez Komitesi, bütün kesim lerde ve özellikle ideolojik cephede yürüttüğü müz savaşımı açındırmada derg i n i n oynad ı ğ ı önemli rolü çok değerli bul uyor ve onu, ü l kemizde komün istleri n ve tüm ilerici g üçlerin elinde g üçlü bir silôh sayıyor. » Danimarka Komünist Partisi MK S e kre te rliğ i'nin kutla ma mesajında, şunlar belirti liyo r : " Derg i n i n eylemi, başl ı başına proleta rya enternasyo­ nalizminin, orta k ödevleri h a reketimizin nice sı navlardan geçmiş il keleri

1 1 32


temeli üzeri nde yeri ne getirmede komünist pa rtileri a rası nda gönüllü ve veri mli işbirliğ i n i n parlak bir ifadesid i r. Danimarka Komü nist Partisi, derg i redaksiyonunun çalışmasına büyük bir değer biçtiğini bel irtmek ister; zira dergi, ka rdeş pa rtilerin eylem i n i v e deneyi mini tanıma yoluyla u l uslara rası ko m ü n ist hareketi nin ilişki leri n i sağla mlaştırmada Da nimarka komünistleri i ç i n önemli bir araç o l d u ve o l ma ktadır. »

israi! Komünist Partisi Merkez Komitesi n i n kutlama mesajında özetle şöyle den iyor : « Daha kuru l d u ğ u g ü nden itibaren, yirmi yıldır. « Barış ve Sosyalizm Sorunları » dergisi, Marksizm-leninizm'in a rı kl ı ğ ı n ı koru ma, bi­ l i msel sosya lizmi yaratıcı biçimde gelişti rme ça balarına değerli bir kat­ kıda bulundu. Derg i n i n milliyetçiliğe, oportünizme, revizyonizme, dog ma­ tizme ve a nti-Savyetizme ka rşı gösterdiği kesin d i renç devri mci işçi hare­ ketin i esinledi, bizim komünist partimizin çalışma ve sava ş ı m ı na da bü­ yük ölçüde yard ı m etti. Derg i, bir ya nda n, ko m ü n ist ve işçi partileri n i n a ra la rı nda deneyim değ iştokuşu ya pmaları yönünde ö n e m l i bir ödevi yerine getiriyar. Bu da, komünist pa rtimizin eylemini iyi leştirmeyi, çalış­ mala r ı n ı yeni bir d ü zeye çıkarmayı a maçlayan çaba ları m ızda bize yar­ d ı m etti ve ediyor. » '

irlanda Komünist Partisi Genel Sekreteri Michael O'Riordan ve parti­ nin Ulusal Başkant Andrew Ba rr ı n kutlama mektubunda şu satırla r var­ d ı r : « Dü nya komünist ve işçi partileri nin ortak kürsüsü olara k, « Barış ve Sos'talizm Sorunları » dergisi, birliğ i g üçlendi rme, d ü nya komü nist hare­ ketine teorik açı k l ı k ve eylemsel etkinlik kaza ndırma ça baları içindeki bütü n parti lerin düşü nceleri ni yansıtma işlevini görüyor. Derg i, aynı za ­ manda, genel a n la mda deneyim değ iştokuşuna sayfalarını açık tutma kla, k o m ü n ist ve işçi partileri nin kendi ü l kelerinde gelişip g üçlenmelerine o m u z vermiş, ya rd ı m l a rda b u l u n m uş ol uyor. » '

Dergiye, yirminci k u ruluş yıldön ü m üne ilişkin olara k ispanya Komün ist­ leri n i n selô mlarını ileten ispanya Komünist Partisi MK Uluslararası Ko­ m is yo nu'nun mektu bunda, bunun « çetin savaşlarla dolu yirmi yıl, emper­ yalist sisteme ağ ı r da rbeler indirildiği yirmi y ı l » olduğu bel i rtildikten sonra şu satı rla r yer alıyo r : « Biz, iç işlere karı şmazlık, hak eşitliği ve karşı lıklı saygı i lkeleri ni gözeterek, şimdi orta k sava ş ı m ı m ızı zayıfiata n, ayrı m ve a n laşmazl ı k la rı yum uşatma ve g i dermeye, pa rti leri mizin ulusal karak­ teri ni pekiştirmeye olanak verecek olan yeni tipten ilişkil ere doğru iler­ l iyebi leceğ iz. B u n u n ya nısıra , emperya lizme ka rşı, barış ve topl umsal i lerleme uğrunda yürüttüğümüz savaşı mda ul usla ra rası birlik ve daya nış­ mayı sağ la mlaştı rmak da boyu n borcumuzd u r . » italyan Komü nist Partisi Sekreterl iği üyesi Gia ncarlo Pajelta, " Barış ve Sosyalizm Sarunları » derg isinin ka rdeş partilerin arto k organı sıfatiyle 1 1 33


yirmi yıldır gösterdiğ i eylemin sonuçlar üzerinde durd u ktan sonra, özetle şunları söylüyo r : « Bu yirmi yıl, ba şla d ı ğ ı m ı z işin ne kadar karmaşık oldu­ ğunu gösterdi. Evet, güçlükler va rdı , a ma derg i n i n g itg ide daha çok ül­ kede yayı l ma s ı n ı n sonuçları, yeni bilg i ler ed i n me ola nağ ı , bunun belki de zor, a ncak yararı söz götürmez bir ça lışma olduğ unu ortaya koyuyor. » Kanada Komünist Partisi Merkez Yürütme Komitesi adına Parti Genel Sekreteri William Kashtan şunları yazıyo r : «Ana kara kter çizg ileri, sos­ ya lizm g üçleri, ulusal kurtuluş güçleri, uluslara rası işçi sı nıfı g üçleri ara ­ sı nda birl iğ in olağan üstü büyümesinden ol uşa n za manımızda, em per­ ya lizmin buna l ı m ı n ı n g itgide şiddetlenmesi koşu lla rı a ltında, em perya liz­ min ve yardakçı ları n ı n geri l i k ya nlısı, bölücü, a nti-Sovyetik ve a nti-komü­ nist ka mpa nyası na karşı veril mekte olan ideoloj i k sava ş ı m çok daha bü­ yük bir önem kaza nıyor. Biz « Barış ve Sosyalizm Sorunları " derg i s i n i n ideoloj i k savaşı ma Ma rksist-Leninist katk ı s ı n ı bundan böyle artıracağ ı na inanıyoruz, ve partimizin dergi ile - kuruluşu sırası nda olduğu g i bi - e n sıkı biçimde işbirliği ya paca ğ ı n ı sizlere bildirmek istiyoruz." Lüksemburg komünistlerinin, LKP Başkanı Rene Urbany ta rafından i m ­ za lanmış o l a n kutla ma mesajı nda şöyle denil iyo r : « i nanıyoruz ki, komü­ n istleri durmadan yeni yeni karma ş ı k sorunla rla karşı karşıya getiren dev­ rimci çağ ı mızın dinamik g elişmesinden ötürü, ortak bir teori ve enfor­ masyon yayı n ı n ı n va rlı ğ ı ve daha öte gel işmesi g erekliliği g ünden g üne artaca ktır. .. Malta Komünist Partisi Genel Sekreteri Anthony Vasollo'nun kutla ma mesajı nda şu satı rlar okunuyo r : « Malta Komün ist Partisi, uluslara rası komün ist hareketinin g enç bir birliği olarak, ulusal ve uluslara rası sö­ mürü n ü n içyüzünü açığa vurmada, dü nya ça pındaki barış, yu muşa ma. ulusal ve toplu msa l kurtuluş, sosya lizm savaşı m ı n ı n en önemli soru nları nı nesnel ola ra k ve derinlemesine ayd ı nlatmoda " Barış ve Sosyalizm Sorun­ ları " dergisinin oyna dığı role büyük bir değer veriyor. " Yeni Zelanda Sosyalist Birlik Partisi Ulusal Sekreteri George E. Jack­ son, mesaj ında, "Barış ve Sosyalizm Sorunları " dergisinin bütün parti­ lerimiz a rası nda sıkı birlik ve topluluğu g üçlendi rmede önemli bir rol oynad ı ğ ı n ı ve oynayaca ğ ı n ı belirtiyor. Norveç Komünist Partisi Başkanı Martin Gunnar Knutsen'in telegrafında şöyle deniliya r : « Norveç Komün ist Partisi Ulusal Yönetim Kurulu, " Barış ve Sosyalizm Sorunları " dergisini 20. kuruluş yıldönümü münasebetiyle candan kutla r ; barış, ileri l i k ve sosya lizm sava ş ı m ı nda, d ünya komünist hareketi nin Marksizm-Leninizm ve proleta rya enternasyona lizmine daya l ı birliğini a maçlayan savaşı mda sizlere d a h a n ice yeni başa rılar diler. » Portekiz Komünist Partisi Genel Sekreteri Alvaro Cunha/, mesajında, « Barış ve Sosyalizm Sorunları " dergisini yirmi nci kuruluş yıldönümü do-

1 1 34


l ayısıyla kutladıktan sonra, özetle şunları belirtiyor : « Dergi, emekçilerin ve halkların yürüttükleri sava ş ı m konusunda akurları na düzenli ve doğ ru h a berler iletiyor, aynı zama nda komü nist ve işçi partileri n i n eylemi üs­ tüne geniş ölçüde bilgi veriyor, onların proleta rya enternasyonalizmi ilke­ lerinden esinlenen savaşımıyla sürekli dayanışmada olduğ u n u bildiriyor, za ma nı mızın sorunla rı nın teorik bakımdan Ma rksizm -Lenin izm temeli üze­ rinde işlemesinde deney i m değ iştokuşuna ve deneyimin yayg ı nlaştırı lma­ sına önayak ol uyor. » ABD Komünist Partisi Ulusal Başka nt Henry Winston ve Genel Sekre­ teri Gus Hal/'ün gönderd i kleri mesajda özetle şöyle deniliyo r : « Dünya çapında olaylarla dolu olara k g eçen şu yirmi yı l içinde, dergi, uluslar­ a rası komün ist ha reketinde birliğ in Ma rks, Engels, Lenin'in fi k i rleri ve p roletarya enternasyonalizmi temeli üzerinde g eliştiril mesi için yorulmak b i lmeksizin dirençli b i r savaşım yürüttü.

Biz, derg i n i n sayfa larında, kapitalist d ünyada ki sınıf savaşımı özel çiz­ g i lerinin g itg ide daha büyük bir ilgi ve dikkatle ele a l ı nd ı ğ ı n ı , kapita list g erçekliğin ola nca içyüzünün açığa vurulduğ unu görüyor ve seviniyoruz. Pa rti miz için, a maçları emekçilere başeğ di rmeyi yıllar y ı l ı sürdü rmek olan sömürücülerin ideolojisine karşı, çözümlemeye daya l ı ve tartışmaya açık yazılar özel bir önem taşı makta d ı r. » Finlandiya Komünist Partisi Merkez Ko mitest n i n kutla ma mesajı nda şunlar bel irti liyo r : « Derg i , yaşa m ı n ı sürdüregeld iği şu yirmi yıl boyunca, ba rış, demokrasi ve sosya lizm için savaşı mda, sosya list ül kelerin ulaşım­ Iarını çözümleme ve bildirmede, kom ünist parti leri n i n edindi kleri dene­ yimi yayg ı nlaştı rma yön ünde çok değerli ça lışmalarda bulundu ; çeşitli ü lkeler komünist partileri n i n ve diğer ilerici partilerin barış içinde yan­ yana yaşa ma, uluslara rası yu muşama ve silôhsızlanma il kelerini gerçek­ leştirmeyi a maçlayan savaşımlarını sistemli olara k yansıtmaya ça lışt ı . » Alman Komünist Partisi Başkanı Herbert Mies şunları yazıyo r : « Dergi komünist ha reketinde ve anti-emperya list ha rekette sağ la m ve başkası tarafı ndan doldurulması ola na ksız bir yer aldı. Uluslara rası sınıf kav­ g a sı n ı n ortagöbeğ inde yer a l a n sorunlara ışık tutarak, burjuva ideolo­ jisinin her türüne ka rşı, sağ ve sol o portünizme karşı a nti-komünizme ve bunun en belirg i n biçi mi olan a nti-Sovyetizme karşı i lkesel bir sava ş ı m yürüterek parti mizin üyeleri ne büyük bir yard ı mda bulunuyor, onlara des­ tek oluyor. » isviçre Emek Partisi Ulusal Sekreterliği ve Politbürosu'nun mesajı, der­ g i n i n Yazı Kurulu'nu « bu yıllar boyunca sürdü rd üğü ça l ışma larda n ötürü» kutladı ktan sonra, şöyle devam ediyo r : « Bi z, derg i nin, 29-30 Hazira n 1 976 günleri Berlin'de y a p ı l a n Komün ist v e işçi Partileri Konferansı ' n ı n kararlarında n yola çıka rak, g itgide daha önemli ta rtışmalar kürsüsü h a -

1 1 35


lini alacağına, bu ta rtışmaların da partileri mizin ve barış h a reketi nin yo­ lunda ortaya çıkan sarunlara açıklık kaza n d ı rı l masına yard ı m edeceği n e inan ıyoruz. » isveç Sol (Komünistler) Partisi Başkant Lars Werner şunları yazıyor : « Biz, 1 976 yılı nda Berlin'de i mza lanan belgen in yansıtığı işbirliği i lke­ lerini ve Avrupa Kom ü n ist ve işçi Partileri Konferansı'nda sa pta na n poli ­ tik a maçları tüm üyle kabul ediyor ve beni msiyoruz. Şimdi asıl önemli i ş b u a maçları gerçekleştirmektir. Bu yolda « Ba"ş ve Sosyalizm Sorunla,, " dergisine büyük bir rol oynamak düşüyor. " Japonya Komünist Partisi Merkez Komites t n i n dergiye gönderdiği kut­ l a ma mesajı nda şunları okuyoruz : « Biz, derg i n i n , u l uslara rası enformas­ yon yayı n ı sıfatıyla, çeşitli ülkelerde değ işik koşu llar a ltında ça lışan ko­ m ünist ve işçi partileri n i n prati k deneyim ve teorik ulaşımlar değ işto­ kuşunda, bunları karşılıklı olarak, başlıbaşına incelemede kaynaklandık­ Iarı yayın sıfatıyla, bu karakteri ni yitirmeden bundan böyle de gelişme­ sini d i leriz. "

Asya, Afrika ve Latin Amerika ül keleri kardeş komü nist partileri, em- .. perya lizme, yenisömürgeciliğe ve yerel gericiliğ e ka rşı savaşı m yürüten komünistlerin, devrimci demokratla rı n , bütün i lerici g üçlerin eylemi ba k ı ­ m ı n d a n derg i n i n büyük b i r önemi olduğunu beli rtiyorla r. Cezayir Sosyalist Oncü Partisi Merkez Komitesi, derg inin 20. yı ldön ü m ü dolayısıyla gönderdiği mektupta, « Barış v e Sosyalizm Sorunları » derg i ­ s i n i n ul usa l kurtuluş hareketi için ne büyük b i r önemi olduğunu beli rtti k ­ ten sonro, şu satı rlarla deva m ediyo r : « Derg i, burada devrimci demok­ ratların ve bağ laşıkları olan komünistlerin yürüttükleri çetin savaşım yol­ larını aydı nlatmada yard ı mcı oluyor. Bu soru nların ele a l ı nd ı ğ ı seminer ve kollokyu mları ya nsıtan ve birçok ülkede yayı mlanan yazılar ve mater­ ya ller bu ü lkelerin kom ü nistlerine, bütün devrimci g üçlerine yardı mcı o l ­ m uş, emperya lizmin, yen isömürgeciliğin kaba propagandasına karşı y ü ­ rüttükleri sava ş ı m ı n perspektif/erine ı ş ı k tutu lmasına destek olmuş bu­ lunuyor. »

Arjantin Komünist Partisi Genel Sekreteri Jeronimo Arneda Alvares mesajı nda şunla rı bel irtiyor : "Şimdi, ,Barış ve Sosyalizm Sorunla'" derg i ­ sinin 2 0 ya ş ı n ı dold u rduğu g ü n ü m üzde, gerek bütün d ü nyada, gerekse her ka pitalist ü l ke ça pında s ı n ıf çelişki leri g itgide daha çok sertleşiyor. Hepi miz, geniş yığ ı nl a rı n ba rış, demokrasi, ul usa l bağ ı msızlık ve sosya lizm uğrundaki sava ş ım la rı n ı n g ü nden g ü ne nasıl gelişip yayıldığına ta n ı k ol uyoruz. Çokuluslu korporasyon l a r v e önceli kle Amerikan karporasyonları ta rafından yöneti len emperya lizm g ü çleri, silô h l a n ma ya rışını kızıştıra rak, bölgesel savaşların patlak vermesi olasılığ ıyla korkutmacalara ba şvu ra rak, içinden çıkamadı kları derin bunalımı atlatma k istiyorlar. Bu güçler, eski

1 1 36


,soğ uk sova ş' g ü nleri ne dönmek için sinsi pla nlar ya pıyor, reel sosya liz­ min utka n ilerlemesi n i gözlerden sakla maya ça l ı şıyorlar. Bu koşu llarda, ,Banş ve Sosyalizm Sorun/an' dergisinin önemi daha a rtıyor, ve derg i bütü n komün istler i çin gerekli bir silaha dönüşüyor. " Brezi/ya komünist/erinin, BKP MK Gene/ Sekreteri Luis Car/os Prestes tarafı ndan imzala n m ı ş kutlama mesaj ında şöyle deni liyor : « i şçi sınıfı g üç­ leri n i n a l a bildiğ i ne artması ve Marksizm-leninizm'in gitgide daha geniş toplu msa l katma nlar üzerindeki etk isi soncu ola rak, kaçı n ı l mazlıkla, yeni v e birbirinden çetin soru nlar ortaya çı kıyor, u l uslara rası komü nist hare­ keti n i n birliği için savaşım soru n u g ü nden g üne daha sık olarak g ündeme a : ı n ıyor. Büyümenin özünden ileri gelen bu , hasta l ı k' ,Banş ve Sosyalizm Sorunlan' dergisinin, her halkı n toplumsal i lerlemeye açık devri m::i sa ­ va ) ı m ı n i n Ma rksizm-leninizm ve proleta rya enternasyonalizm i i lkeleri ne daya l ı d ü nya ça p ı ndaki güçlü hareketle kaynaşmasını sağ lama yönü nde ha rca ma kta olduğu çaba ları n ı n önemini ve sayg ı n l ı ğ ı n ı daha fazla yük­ seltiyar. " Venezüella Komünist Partisi MK X/ii. Plenumu'nun o yb irli ğ i y le karar­ laştı ra ra k gönderdiği kutlama mesajı nda şu satı rlar okunuyo r : «VKP M0r­ kez Kom itesi, derg i nizi, bu önemli devri mci yayını en ya raşık ölçülerle değerlendi riyor. Derg i n i n Venezüella'da da yayı mlanmakta ve tirajı n ı n g itgide a rtma kta olması bizlere kıva nç veriyor. Kendi payı mılO, onu h a l k ı ­ m ı z a rasında daha g e n i ş ölçüde yaymak i ç i n biz d e ça bayı esirgem iye­ ceğ iz. " Küba Komünist Partisi Merkez Komitesinin, Parti MK Birinci Sekreteri, Devlet Konseyi Başkanı ve Bakanlar Kuru/u Başkanı Fide/ Castro Ruı tarafı ndan i mzala nmış olan kutlama mesajında şöyle deniliyo r : « Biz der­ g i n i n şu yirmi yıl içinde eriştiğ i başarı ları takdirle ka rşılıyor ve ça lışma­ sında her parti nin bağ ı msızlığı i l kesi n i n a raları nda deneyim değ iştokuşu gerekliği ve ola nağ ı ile org a n i k biçimde bağdaştırı ldığ ı na ta n ı k ol uyoruz. Derg i, d ü nya komünist h a reketinde birliğin g üçlendirilmesi ve bütün ilerici g ü çlerle sıkı topl u l u k ve daya n ı şması için savaşım yürütüyor. Dü nya dev­ rimci ha reketi nin karşı karşıya bulunduğu gayet karmaşık ve yaşa msal sorun lara i l kesel konu mla rda n ı ş ı k tutuyor.

Ben, derg i n i n u l usla ra rası sayg ı n l ı ğ ı n ı n daha öte pekişmesi, bütün d ü n ­ yada özg ürlük, toplu msa l i lerleme, sosya lizm v e barış uğrunda sava ş ı m verenlerle i l işki leri nin sağ lam laşması yönünde en içten di lekleri mizi su­ na rken, bu vesileyle, Küba Komünist Partisi'nin bundan böyle de dergiyi yaygı nlaştı rma k ve o l u m l u etkisini a rtırmak üzere çabayı esirgemeden yardı mcı ol maya Ça lışaca ğ ı n ı sizlere bir kere daha d uyurmak isteri m . " Bo/ivya Komünist Partisi Merkez Komitesi' n i n kutlama mektubunda ş u satı rları okuyoru z : « Derg i , komünistler i l e d ü nya demok ratik v e anti-

1 1 37


emperyalist h a reketi n i n diğer g üçleri a rasında daya n ışmanın g üçlendirif­ mesine katkıda bulunuyo r, devrimci birliğ i sağ l a m laştırma sava ş ı mı nda etki n bir a raç h a l i ne gelerek, p roletarya enternasyonalizminin soylu a maç­ larına hizmet ediyor. » Guyana Ilerici Halk Partisi Genel Sekreteri Cheddi lagon, mesojında şunla rı belirtiyo r : " Biz derg i nizde ka rdeş pa rtiler a rasında birleştirici hal­ ka işlevinde bir org a n kişiliği g örüyoruz. Bu halka, ka rdeş pa rtilere, bir­ birleri n i n prog ra m la rı n ı daha da öze i nerek ve daha açı k biçimde a n la ma , ça lışmalarını v e deneyimini d a h a ayrıntılı olarak ta nıma v e b i r yandan da barış, özg ü rl ü k, sosyal ada let ve ileri lik u ğ runda, emperya lizme karşı savaşım yürütmekte olan diğer ha reketler ve örg ütlerle temas ola nağ ı veriyor. » Guadelup Komünist Partisi Genel Sekreteri Guy Daminthe'nin derg i n i n 20. yıldön ü m ü n ü kutlama mesajı nda şöyle deniliyor : " Dergi, partimizi n yaşa mıyla içten i ç e bağ l ı d ı r, ç ü n k ü pa rti miz y i n e yirmi yıl önce ba şlı­ başına bir pa rti haline g eldiğ inden beri, bu yay ı n ı n kişi liğinde kendi gelişmesinin doğ a l desteğ ini bulma kta d ı r. » Guadelup Emek Partisi MK, « Banş ve Sosyalizm Sorunlan » derg isinin yirminci kuruluş yı ldön ü m ü n ü kutluyor ve özetle şunları bel i rtiyo r : " Biz halkımızın ul usal ve toplu msa l kurtu luşu uğ runda yürüttüğ ü müz sava ­ şı mda g ü nden g ü n e ça ba l a rı mızı a rtırıyoruz. Bu savaşımda, « Banş ve Sos­ yalizm Sorunlan » dergisi, devri msel a maçları mı za ulaşma yön ü nde bize g üçlü bir daya nak ol uyor. » Honduras Komünist Partisi Merkez Komitesi, dergiyi O n u r Diploması ile öd ü l lendiriyor ve şunları belirtiyo r : « Derg i, enformasyon a l a n ı nda, işçi sınıfı n ı n ve bütün ha lkları n , demokrasi, barış ve sosya lizm içi n , em per­ yalizme ka rşı yü rüttü kleri savaşıma ilişkin sorunla rı n görüşülmesinde çok veri mli bir katkı sahibidir. » Dominik Komünist Partisi Genel Sekreteri Narcisso isa Conde mesa­ jında şunla rı yazıyo r : « Ko m ü nist ha reketinin çokyönlü deneyi mini ve ula­ şımiarı n ı bir sentez yapara k belirtmek, toplumsal değişmeler ve ul usa l kurtuluş uğ runda sava şım veren nice işçi birlikleri ve geniş h a l k yığ ı n ­ ları n ı n dön üştürücü eylemlerini isabetle yön lemede yardı mcı olmak, h i ç kuşkusuz, önemi çok büyük b i r hizmettir. B i z derg i n i n b u yöndeki çaba­ ları nı büyük bir ta kdirle karşılıyor ve sizleri seıô m lıyoruz. » Mısır Komünist Partisi Politbürosu'nun mektu bunda şöyle deniliyo r : " Biz, komün ist ve işçi pa rtileri n i n uluslara rası dergisinin çok büyük bir rol oy­ nadığı kanısı ndayız. Derg i değ erli enformasyon ve çözü mleme materya l ­ leri yayı mlıyor, Ma rksist-Leninist teoriyi çağdaş sorunlara yaratı cı v e ger­ çekten enternasyonal bir ya naşı mla uyg uluyor. » Hindistan Komünist Partisi Ulusal Konseyi Genel Sekreteri Rajesvara

1 1 38


Rao şunlar yazıyor : .. Parti m iz, k uruluş topla ntısına katılanlardan biri ola­ ra k, daha kuruluş gününden beri derg iyle süregelen ilişkilerine büyük bir değer veriyor v e bununla kıvanç duyuyor. Derg i n i n yirmi y ı l d ı r boşa ­ rıyla yürüttüğü t ü m eylemine (Yazı Kurulu ve reda ksiyon ça lışma l a rı, se­ mi nerler ve teorik konferansıar, sempozyumlar ve dergiyi Hi ndistan'da yed i dilde yayı mlama işleri) a ktif olara k katı lmaya ça l ıştı k ve ça lışıyoruz. Dergi üstlendiğ i ödevi en yara ş ı k, en başa rılı biçimde yeri ne geti riyor. Gelecekte çok daha önemli bir rol oynayaca ğ ı na inan ıyoruz. » Endonezya Komünist Partisi Yönetim Kurulu, k utla m a mesajı nda ş u n l a rı belirtiyor : «Şi mdi, ka pita list ül kelerde işçi h a reketi nin, Asya, Afrika ve Latin Amerika'da ulusal kurtuluş h a reketi nin durma d a n gen işlemesine ya rdı mcı olarak, dü nya sosya l ist sisteminin günden güne daha fa zla g üç­ lendiği g ü n ü müzde, bilimsel sosya lizm ve Marksizm - Leninizm, insa n l ı ğ ı n hertürlü ezgi v e sömü rüden kurtu luşu uğrundaki savaşı mda etk:n bir teo­ rik silôh olara k büyük üstünlüğ ü n ü g itgide daha ina n d ı rıcı biçimde kanıt­ lıyor. Bu d urumda, bu yeni koşullarda, derg i n i n rol ü ve önemi el bette kat kat a rtmış bulun uyor. » Urdün Komünist Partisi MK Politbürosu, mesajı nda, komü nistlerin şa nlı ortak davasına derg i n i n sadakatle ve soylu çabala rla hizmette bulundu­ ğ u n u belirttikten sonra, şöyle deva m ediyo r : « Derg i , uluslara rası komü­ nist ve işçi hareketi nin ed indiği deney i m i genell iyerek, onun gelişme ya ­ sal lıklarını b u l u p ortaya çı k a rı y o r ; bir yanda uluslararası em peryalizm ve sa ldırı güçlerinin kötü n iyetleri nde tırman ışlara g eçti kleri, öte yanda Pe­ kin yönetici leri n i n Marksizm-Leninizm ilkelerini yozlaştı rma ve değiştirme a maçlı balta lama ça ba la rından g eri durmad ı kları koşullar altında bu i lkelerin ve proletarya e nternasyonalizminin arıklığını savun uyor.» Irak Komünist Partisi Merkez Komitesi, şunları bel irtiyor : « Her komü­ nist partisinin, devri m aşamasını bel irlemek için, bir eylem prog ra m ı ha ­ z ı rlamak ve devri m süreci boyunca ortaya çıkan yeni sorunla rı incelemek ve gereğ ini düşün mek için yürüttüğ ü savaşıma sahne ola n toplumun so­ m ut koşullarını kavra ma çaba la rı, bütünüyle dü nya d urum ve koşulla­ rı n ı n gelişmesi üzeri nde ve d ünya devri mci h a reketi nin gelişmesi üzeri n ­ de gerekli çöz ü mlemeden ayrı v e kopuk ola maz. Komü nist partilerinin, komün ist ha reketinde i lerlemeyi sağ layaca k yeni bili msel çıkarı m lara ulaşmak a ma cıyla bütün görüng üleri teorik ba kı mdan daha öte i nceleme yönlü kollektif ça lışma ları n ı n önemi bunda n ileri geliyor. « Barış ve Sos­ yalizm Sorunları dergisinin soylu ve değerli hizmeti de budur. » İran Halk Partisi (TUDEH) MK Birinci Sekreteri iradi Eskanderi, gön­ derdiği mektupta şöyle diyo r : « Dergi, çetin i l leg a l l i k koşu lları a ltında ça lışma kta olan partimize, kardeş pa rtileri n deneyi mini, özellikle SBKP'­ nin en zengin deneyi m i n i genelleme ve yayma yönlü ideoloji k ça lışmala­ rında çok değerli ya rd ı m larda bulundu ve bulun uyor. Dergide, biz de,

1 1 39


özg ü rl ü k. topl u msa l ve demokratik ilerleme savaşı m ı m ı z bak ı m ı ndan güçlü ve çokya nlı bir destek buluyoruz.» Kıbfls Emekçi Halkının Ilerici Partisi (AKEL) Genel Sekreteri Ezekias Papaioannou, şunla rı yazıyor : «AKEL, derginin, ulusla ra rası komün ist ve işçi hareketi nde s ı kı topluluk ve dayanışma a maçlı, çağ ı mızın barış, ba­ ğ ı msızl ı k, demokrasi ve toplu msal ilerleme isteğ iyle, em peryalizmin ve gericiliğin karşısına dikilen üç a na devri mci kol a rası nda bağ laşma a maçlı sava ş ı ma yaptığ ı katkıyı çok değerli bulmaktad ı r. » Kolombiya Komünist Partisi M K Plenumu ' n u n dergiye gönderdiği kut­ lama mesajında şöyle denil iyor : « Derg i ile daha kuruluşundan beri bağ l ı v e beraber o l a n Kolom biya Kom ü n ist Partisi o n a , uluslara rası danışma topla ntı larında a l ı na n kollektif kara rları kı lavuz edindiği ça lışmala rında bunda n böyle de başa rı lar diler. B u kara rlar, her zaman, Amerikan kıta­ sında ca nlı si mgesi Küba olan reel sosya lizm konusunda açık bir görüşle ortaya ç ı k ı l ması, emperya lizme karşı Maoculuk ve Troçkizm g i bi solcu sapmalara ka rşı uzlaşmaz bir ideoloji k sava ş ı m yürütül mesi gerekliğ ini öngörmektedir. » Lübnan Komünist Partisi Merkez Komitesi, derginin 20. yı ldön ü m ü n ü kutladığı mesaj ı nda şunları belirtiyor : « Biz, d a h a kuruluşunda n beri, der­ giye, hareketi mizde birlik ve daya n ı ş m a n ı n önemli etkeni ola n bir kürsü, gereğ i söz götü rmez bir kürsü gözüyle bakıyoruz. Olkemizde sü rmekte olan iç savaşın çetin koşulları altı nda, partimiz, birçok dergi ve gazetenin yayı mlanmasını kesmek zorunda kalmış olsa da, bizler, çok değer verd i ­ ğ i miz ,AI Vakt' (Bafiş v e Sosyalizm Sorunlafı) dergisinin d üzenli olara k çık maya deva m etmesini sağ lamış bulunuyoruz. » Nikaragua Sosyalist Partisi MK Genel Sekreteri Luis Sanchez Sancho, mesajı nda şöyle diyo r : « Derg i, geleneksel ve ,çağdaş' revizyonizme karşı ardıcıl bir sava ş ı m veriyor, reel sosya l izmin ulaşımiarı n ı halklar arasında yaymada, emperyal izme, yeni tipten fa şizme, söm ü rgeci liğe ve yenisömür­ geci liğe karşı savaşı mda, aynı za ma nda gericilik ve emperya lizm tara ­ fından kovuştu rulan yurtseverler, demokratla r ve kamünistlerle sosyalist­ çe daya n ışmayı dile getirmede büyük bir ral oynuyor. » Panama Halk Partisi Genel Sekreteri Ruben Souıa ' nın kutla ma mesa­ j ı nda şu satırlar okunuyo r : « Dergi, en değişik koşullarda Marksizm-Leni­ nizm'den yaratıcı bir yanaşımla yara rlanmada edinilen çeşitl i deneyimin genellen mesine yard ı m ediyar. Biz Pa nama komün istleri, ,Bafiş v e Sosya­ lizm Sorunlan' dergisinin sayfa la rında her zaman değerli materya ller, gelişmemiz için, somut d u ru m u m uzu daha iyi anlamamız ba k ı m ı nda n ya­ ra rl ı yazı lar buluyoruz. » Paraguay Komünist Partisi MK Birinci Sekreteri Antonio Maidana'nı n kutla ma mektu bunda şöyle deniliyor : « Pa rti m iz, hareketimizin teori k-

1 1 40


politik yayı n ı n ı n genel doğ rultusunu ve içeriğ ini tama men ve i l kesel ba­ kı mdan onamakta, derg i n i n daha do g üçlenmesini ve bu isa betli doğ ­ rultuda eylemini gelişti rmesi ni hara retle di lemektedi r. » Sa/vador Komünist Partisi M K Gene/ Sekreteri Chalik lorge Handa/, mesajında şun/an belirtiyor : « Derg i, dünya n ı n en çeşitli kesim lerinde de­ ğ işik koşullar a ltında ça lışmakta ola n bi rçok komü nist ve işçi pa rtisi için çabaları n ı bi rleştirme ve a ktif işbirliği orta mıdır. Bu, böyle bir işbirliğinin olanaklı, gerekli ve verim l i olduğunu g ü n be g ü n gösteriyor, uluslara rası h a reketimizin birliğ i dava s ı na reel bir katkı oluştu ruyor. » Senegol Afrika BağımsıZlık Partisi MK Genel Sekreteri Seydou Sis­ sokho, mesajı nda şu kanıyı belirtiyo r : « Devri mci işçi hareketi n i n ed i n i m ­ leri n i savunma v e gerçekten yaratımla geliştirme davası, komünist par­ t i leri n i n ,Banş ve Sosyalizm Sorunlan' derg is i orta m ı nda gönüllü ulusla r­ a rası işbirliğini g üçlendirmekle ayrı l m a z biçimde bağ lıdır. » Suriye Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin mesajında derg i n i n eylemi sayesinde, « devrimci düşünü ve devri mci deneyimin zengin leştiği, u lusal ve toplumsal soru n la rı çözmede, yen i mutlu yaşa m ı ku rmoda bütün sa­ vaşçılara çok değerli bir yard ı mda bulunulduğ u » belirtiliyor. Sudan Komünist Partisi Merkez Komitesi Gene/ Sekreteri Myhammed Nugud, mesajında şunları yazıyo r : " Uluslararası ve ulusal sorunların ,Bafiş ve Sosyalizm Sorun/an' dergisinin sayfa ları nda görüşül mesi, emek­ çi yığı nlarına, halkla rı n başlıca düşma n ı olan dü nya emperya lizmine karşı savaşı mda güvenilir bir silôh kaza n d ı rorak, bilinç düzeylerin i bir hayli yükseltiyor. » Tunus Komünist Partisi Politbürosu, mesajı ndo, « Dergi, uluslara rası kom ü n ist hareketi için, ul usa l kurtuluş hareketi için gayet gerekli bir rol oyn ıyan çok değerli bir silôh idi ve silôh olara k kalıyor» diyor. Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri i. Bi/en, kut­ l a ma mektubunda, şun ları belirtiyo r : « Bafiş ve Sosyalizm Sorun/a n » der­ g isi, parti mize, işçi s ı nıfı ve halkımıza yürüttükleri savaşlarda önemli bi r destek olmuştur. 1 5 yıldan beri ,Yeni çağ' dergisi çıkıyor. Komünistleri n, sempatizanların, teorik ba k ı mdan yetişmeleri ne büyük katkıda bulu nuyor, Marksizm-len inizm'in teori ve pratiğ ini işleyen yazıla rıyle onla ra engin bir çevren açıyor, savaş yol u n u aydın latıyor. » Uruguay Komünist Partisi MK Yürütme Komitest nin mesajı nda şöyle deni liyor : « Biz, Uruguay komünistleri, ,Barış ve Sosyalizm Sorun/arı' der­ g isine büyük bir değ er biçiyoruz, çünkü Uruguay Komü nist Partisi içi n her zaman, hele çok a ğ ı r koşul l a r a ltında geçirdiğimiz: faşiz:m dönemi nde, sağ lam bir destek, bir çıkış kürsüsü old u . » Filipin/er Komünist Partisi M K Gene/ Sekreteri Fe/icisimo Makapaga/,

1 1 41


mesajında şunları bel i rtiyo r : « Fi li p i n ler Komünist Partisi devri mci savaşım yürüttüğ ü karmaşık koşullar içinde ,Bartş ve Sosyalizm Sorunlart' derg isi çok öne m l i bir rol oynuyor. Biz diğer kardeş pa rti ler ve hareketlere ken­ d i deneyi m i m izi vererek ve onların deney i m i nden yararlana rak, aynı za­ manda, onların, tüm dünya devri m süreci ve bu sürecin gel işmesi hakkın­ daki g örüş ve düşünceleri n i de öğ renmiş ol uyoruz. » Şili Komünist Partisi Genel Sekreteri Luis Corvalan, mesajı nda şunları yazıyo r : .. Şili komünistleri derginin m i lyonla rı bulan ya rdı mcıları a rasında yer almakta olup, onun sürekli okuyucuları d ı rlar. Pa rtimizin üyeleri, ideo­ lojik bakımdan gel işmeleri ve Şili halkının a nti -faşist savaşı mıyla ulus­ lara rası daya nışma ka m pa nyası nı açı ndı rma yönünde derg i n i n gösterdiği paha biçil mez yardı mdan ötürü şükra n d uyg ularını belirtmeyi borç say­ makta dı rla r. » Sri Lanka Komünist Partisi MK Genel Sekreteri Peter Keuneman, mesa ­ jı nda şunları belirtiyor : .. Derg i , devri mci teori ve pratiğin birliğ ini parla k bir biçimde kanıtlaya rak, barış, uluslara rası y u m uşama ve çağdaş d ü n ­ yayı a ktif olara k yenileme uğrundaki sava ş ı m ı n deneyimini bütün ' yeryü­ zünde m ilyonlarca insa n ı n bilincine maled iyor. Sosya lizm kuruluşunda, a nti-emperya list savaşı rnda ve ulusal kurtuluş sava ş ı m ı nda son g örü n ­ g ü leri çözümleme temeline daya narak, Marksizm- Leninizm'i yaratı mla g e ­ liştirme ça l ışma la rı na değerli b i r katkıda bulunuyor. ..

Güney-Afrika Komünist Partisi Başkanı Youssuf Oadou nun kutl a m a mesajında şu satı rlar okunuyo r : .. Derg i n i n Afrika'da g itg ide yayg ınlaş­ ması, kıta m ı zda Marksizm -Leninizm'i yayma davasında oynadığı ve oyna­ maya deva m edeceğ i büyük rolü en parlak biçimde kan ıtlıyor. Bugün Afrika'da g itgide daha büyük sayıda yurtseverler, devri mciler ve anti­ emperyal ist savaşçılar yolla rına ışık tuta n Ma rksist-Leninist kurtuluşçu fikirlere dört elle sarı/ıyorlar. » '

Avustralya Sosyalist Partisi Başkanı P. Claney v e Parti Genel Sekreteri P. Syman, şunları yazıyorla r : 1 958 y ı l ı nda ,Bartş ve Sosyalizm Sorunlart' dergisi komünist ve işçi parti lerine bir hayli değerli yard ı m la rda bulundu. Yayı mladığı enformasyon ve teorik ayd ı nlatma materya lleri, bütün dünya ölçüsündeki işçi hareketinde Marksizm-Len inizm'in konu mları n ı n sağ l a m ­ laştı rılması ba kımından ç o k büyük bir rol oyna d ı . » ..

Dergi kutla ma mesajları a l maya deva m ediyor.

1 1 42


OZEL SAYFALAR

--.---J

__

çağrı işbirl ikçi-tekelci burjuvazi, yeniden m il itarist kliği sıkıyönetimle halkın k a rşısına d i kti. Bu olay, memlekette buna l ı m ların daha da derinleştiğ ini, emekle kapita l a rasında, e mperya lizm ve işbirli kçi-tekelci burjuvaziyle h a l k ı m ı z a rasındaki çel işkilerin sertleştiğini, burjuvazinin iç çel işkilerinin a rttığı nı, egemen g üçlerin pa rla menter yöntemlerle kolay kolay h ü kü met edemediklerini gösteriyor. S ı k ıyönetim, faşizm teh likesi n i daha da a rt­ tırmış, memleketi askersel bir d i ktatörl üğ ün eşiğ ine getirmiştir. Böylece, g erici-faşist g üçlerin bir kolu, dolaysız olara k yönetimi hükümetle pay I a ­ şıyor. Sı kıyönetim genera l leri a rasında M H P ya n l ı l a rı va r. Pa rla mento s ı n ı rl ı olan etki nliğini büyük ölçüde yitirdi. CHP sağ ka nad ı n ı n ağ ı r bas­ tığı hükü met, sıkıyönetime gitmekle em perya list çevrelerin, AP' nin, fa şist M H P' n i n, gericiliğ i n dayatmasına boyun eğiyor. Sıkıyönetimin gerçek a macı, ka pitalist buna l ı m ı n y ü künü emekçi yığ ı n ­ l a r ı n sırtına yüklemek, gelişen işçi ha reketini, ul usa l bağ ı msız l ı k v e de­ m okrasi sava ş ı m ı n ı durdurma ktı r. Barış ve yumuşama süreci ni, Türkiye'­ n i n sosya list ülkelerle i l i şkileri n i n gelişmesini balta lamak, em perya liz­ m i n, NATO'nun, CENTO'nun bölge mizde zayıflayan konumlarını yeniden g ü çlendirmektir. Sıkıyönetim halkı m ıza karşı d ı r ; başta işçi sınıfına, komü­ nistlere, sosya listıere, sosya l-demokratlara , CHP'nin sola açılan kana d ı na, Kürt demokratlarına karşı yönel i ktir.

Kası m orta l a rı nda, i ra n olayla rını, Türkiye'deki gelişmeleri ele a l a n NATO, CENTO genel sekreterleri n i n Ankara topla ntısı, burjuva bas ı n ı nda bir süredir yürütülen mi lita rizm propogandası, gerici -faşist parti sözcü­ leri n i n ord u üst yöneti mine ya ptığı çağrılar, sıkıyönetim için pla n l ı bir hazırlı ğ ı n ya pıldığ ı n ı gösteriyor. Faşist terörün ça pının genişleti l mesi, Pe­ k i n ya n l ı sı ve öteki Maocu g u rupların provokasyonla rı n ı a rttı rması ve barbarca uyg ulanan kanlı Mara ş kırımıyla faşist terörün iç savaş boyut­ l a rı na varması, sı kıyönetim dayatmasına yönelik planın bir pa rça sıdır. CHP sağ kanat yöneti minin izleyegeldiğ i politika, Türkiye' nin sı kıyöne­ time sürüklen mesine yalaçmış, e m perya lizm, gerici çevreler bu palitika ­ d o n sıkıyönetimi dayatma k için ya rar/a n m ışla rd ı r. H ükü met em perya l ist tekel lerin, işbirl i kçi tekelci burjuvazinin çıkarına ·ol a n ekonomik politikasıyla ka pita list buna l ı m ı n üstesinden gelemedi. 1 1 43


Buna l ı m ı n yükünü emekçilerin sırtına « s ı n ı flara rası uzlaşma » politikasıyla bindirme yolunu tuttu. işçi sınıfının direnişini kıra mayı nca, sınıf sendika­ larına karşı baskıya, o n l a rı bölmeye yöneldi. « Hem sağa, hem de sola karşı olma » politi kasıyla, faşist oda k l a rı n üstüne g itmemesiyle, ord uyu, polisi, MiT'i faşistlerden a r ın dırma masıyla, terörü � daha da azg ı nlaş­ masına yol açtı. Hükü metin bu politikası giderek tüm ilerici güçleri baskı a ltına al maya yöneldi. « TKP'ye Dzg ürlük ! » isteminin yaygı nlaşmasına kar­ Şı a nti-komünizmi yoğ unlaştırd ı . Ostel i k yeni a nti -demokratik ya sa l a r hazı rla d ı . Başından beri ulusal demokrati k g üçlerle işbirliğine ya naşma­ yan, bu g i rişime ka rşı düşma nca tutum a l a n CHP sağ kanadı, gerici faşist g üçlere biteviye ödün ler verd i . Halka verdiği sözlerin tersini uyg u ­ l a r d u ruma d üşen hükümetin i ç politikası tümüyle iflas etti. iç gericilikle uzlaşmaya giden, NATO'culukta ayak d i reyen h ü kümet, « çok yönlülük >. a d ı n ı verdiği d ı ş politikasına ka rşı yönelen emperya list baskılara boyu n eğdi. Sonuçta, A B D üslerini d a h a da yoğ un ça lışmaya açtı. NATO'nun silôhlanma politi kasını onayla d ı . Yeni bir NATO casusluk üssü açmaya söz verdi. Egemen sın ıfla r, sıkıyönetime g itmede TKP'nin sürekli savunduğ u ulu­ sa l demokrati k g ü çlerin cephe birliğ inin sağ lana mayışı nda n yararla n d ı ­ lar. Serüvenci akı mların bireysel terörizmini de gerekçe olara k kulla n ­ d ı l a r. CHP üst yöneti minin politikası n ı n iflasıyla buna l ı mların üstesinden gel­ mek, faşist tı rma nışı, terörü önlemek, ul usa l bağ ı msızl ı ğ ı , barış ve güven ­ liği sağ l a m a k için, açık ve kesin a nti-emperya list, a nti-fa şist, a nti -tekelci biı politik a n ı n izlenmesi zoru nluğ u bir kez daha kanıtla n mıştır. Olkeyi çı kmazdan, ancak halkın devri mci erki, işçi sınıfının ağ ı rl ı ğ ı nda ileri, demokrati k bir h ü kümet kurta rabilir. Hükü met, « özgü rlü kleri koruma » savıyla sıkıyöneti m i savunuyor. Terörün tırma nması ndan, ilerici g üçlere karşı nasıl ya ra r umd uysa, sıkıyöneti m ­ den d e şimdi böyle yara r bekliyor. Oysa faşist odakların üstüne g itme­ mek terörü nasıl azd ı rdıysa , sı kıyönetimin ilerici güçlere karşı baskıları n a gözyu m m a k d a hükü meti devirmek isteyen gerici faşist g üçleri öyle g üç­ lendi recektir. Hükümetin bu politikada ayak diremesi, faşist diktatörlüğe geçmek isteyen çevrelerin işine y a rayaca ktı r. Teh l i ke yen i l mez deği ld i r. Faşist tırmanışı d u rd u racak, bu tehlikeyi a l t edecek g üçler vard ı r. DISK, Türk- i ş'e bağ l ı sendikalar, ilerici parti ve örgütler, parlamenterler sı kıyönetime ka rşı çıkıyor. Ord u s ı ra l a rı nda, h a l k a rasında tepkiler gelişiyor. B u d u rumda, TKP, Ti P, TSi P'in, sosya listleri n. sosya l demokratların, CHP'nin sola açılan ka nad ı n ı n, Kürt demokratları ­ n ı n, sendi ka ları n , tüm demokratik y ı ğ ı n örgütleri nin, ilerici, devrimci genç­ lik kuruluşları n ı n , orduda ki yurtsever güçlerin sıkıyöneti me, demokratik özg ü rlüklerin daha da kl5ltla n ması na, i nsan hakları n ı n çiğnenmesine. 1 1 44


mezhep k ışkırtmalarına. ırkçı şöven baskıla ra karşı olan herkesi n ivedi istemler için eylem birli ğ i ya pması ertelenmez görevdi r. Sı kıyönetim kaldırı l m a l ı d ı r ! M H P v e tüm faşist örgütler kapatılmalıdır! Türkeş tutukla n m a l ı . kanlı kırımların hesabı sorul malıd ı r ! Bugünkü koşulla rda eylem birliğ ine ka rşı ö n e sürülen hertü rlü gerekçe de mokrasi savaş ı na büyük za ra r veriyor. Bütün ilerici güçler. en küçük demokratik kon umları ve kaza n ı m ları bile sonuna kad a r orta klaşa. a ktif savu nmaııdırlar. Pa niğe ka pıl madan. serüvenciliğe sürüklen meden. ko­ şulları n gerektird iği her türlü eylem biçim ve yöntemlerini birlikte sa p­ tayı p uygula ma lı d ı riar. Halkın. i lerici kod rola rın can g üvenliğini koruma sorunu tüm g ü ncel liği ile g ü ndemde d u ruyor. Komün istler. halk d ireni­ şinin en başında yürüyor. yü rüyeceklerd i r. H içbi r baskı işçi sınıfı n ı n . hal­ kımızın ul usal bağ ı msızlık. ba rış. demokrasi ve sosya lizm sava şını du rd ura­ m ıyoca ktı r. Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi 28 Ara l ı k 1 978

1 1 45


Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi delegasyonunun 20 Kasım 30 Kası m arasasında Küba'ya yaptığı gezi nedeniyle yayınlanan basın komünikesi -

Küba Komünist Pa rtisi'ni n çağ rılısı olara k Genel Sekreter i. Bilen yol­ daşın ba şka n l ı k ettiği ve bir Politbüro üyesi ve bir Merkez Komitesi üyesi yoldaşın katı ldığı, Türkiye Komün ist Partisi Merkez Komitesi 'nin bir dele­ gasyonu 20 Kas ı m ile 30 Kas ı m 1 978 g ü nleri a rası nda Küba'da kaldı. Küba Kom ünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Fidel Castro Ruz yoldaş, i. Bilen yoldaş başka nlığ ı ndaki TKP MK delegasyonu ile ka r­ deşçe bir k a rşılaşma yaptı. Politbüro üyesi Guil lermo Garefa Frias yolda şın başka n l ı k ettiği ve M K Sekreterlik üyesi v e Uluslara rası I lişki ler Genel Böl ü m ü Başka n ı Raul Valdes Viv6 yoldaşın katı ldığı KKP M K' n i n bir delegasyonu, kardeş Tür­ kiye Ko münist Partisi delegasyonu ile görüşmelerde bulundu. Uluslara ra sı i lişkiler Genel Bölü m ü Başkan Yardı mcısı Rafael Polanco Brahojos yoldaş, böl ü m ü n seksiyon başka n ı ve seksiyon üyesi Javier Ardi­ zones ve Denya Guzman yolda şla r da görüşmelerde hazır bulundula r. TKP Merkez Komitesi delegasyon u Küba'da kalış süresince KKP M K Politbüro üyesi Blas Roca Calderıo ile bul uştu. KKP Merkez Kom itesi'nin Orgütlen me Böl ü m ü Başka n ı Jorge Va ldes yoldaşla bir ka rşılaşma ya ptı . Küba Send ikalar Birliğ i n i n (CTC) merkezinde CTC 2. sekreteri Aga pito Fig ueroa yoldaşla k a rşılaştı. Devri mi Savunma Kom iteleri (CDR) Ulusal Yöneti minde CDR Koordinasyon Bürosu Başkan Ya rd ı mcısı Ma rıa Teresa Malmierca yoldaş kendilerine bu örg ütün görevlerini açıkladı. Delegas­ yon Küçük Köylüler Ulusa l Birliğ i'nin (ANAP) merkezi ne de uğra d ı . Bura ­ da ANAP Başka n yardı mcısı J u a n Jose leon yoldaşla b i r görüşme ya­ pıldı. Mata nzas i l i nde M K üyesi ve i i Komitesi 1. Sekreteri Julfan Rizo yoldaş kendilerine bu i ldeki çalışmal a r üstüne bilg i verdi. Ta rihsel, eko­ nomik ve toplumsal önem taşıyan yerleri g ezdiler. Görüşmeler s ı rası nda her i ki partin i n temsilci leri partileri nin durumu ve bug ü n kü görevleri üstü ne bilgiler verdiler. Uluslara rası durumun g ü n ­ cel sorunları , uluslara rası komü nist v e işçi ha reketinin durumu v e kendi­ lerini i l g ilendiren sorunlar üstünde g örüş değiş-tokuşu nda bulundular. KKP M K temsilcileri, 55 yıldan fazla bir süre boyunca illeg a l ite koşul­ larında, ülkesi nde işçi sınıfının ve bütün emekçilerin, bütün demokratik ve i lerici güçleri n i n birliğ i ve temel çıkarla rı için yoru l ma k bil meksizin savaşa n TKP' nin bu örnek, bu yılmaz savaşına, onun Marksizm-leninizm 1 1 46


ve proletaryo enternasyonalizmi i lkelerine olan bağ l ı lığ ı na yüksek bir d eğer biçmiştir. Küba Komünist Partisi , bu savaşı nda kardeş Türkiye Ko­ m ü n ist Partisi ile daya nışma içinde bulun uyor ve ono konan yasa ğ ı n kalkması i ç i n demokratik v e ilerici güçlerin ö n e sürdüğ ü istemi destek­ liyor. TKP MK delegasyonu, Türkiye komünistleri nin Amerika a na ka rası ndaki ilk sosyalist devri mi i le, Küba halkının her tür sa ldırıya ka rşı 20 yıldan fazla süren yiğit savaşımı ile daya n ı ş masını dile getirmiştir. Küba Komü­ n ist Partisi nin ve h ü kü meti nin, en yüksek biçi mini Angola'da ve Etyopya '­ da gösteren kararlı enternasyonalist politikasına y ü ksek bir değer biçmiş­ tir. Bunun ya nısıra Küba'nın Bağlantısız D ı keler hareketi içinde oynad ı ğ ı rol ü kutla m ı ş v e Vi. Tepe Topla ntısı'nın başa rıyla geçmesi ni dilemiştir. Her iki pa rti, ül keleri nin, hal kları n ı n , dünyada barı ş ı n ve güvenliğin ya ra rına olan yumuşama sürecinin gelişmesinden ve pekişmesinden kesin­ li kle yana oldu kla rı n ı beli rtmişler, ABD emperya lizminin, NATO egemen çevreleri n i n bug ünkü Çin yöneti mi ile işbirliğ i içinde gerg i n li k ya ratma, yumuşama süreci ni ve barışı balta l a ma çabalarını yermişlerdir. KKP ve TKP, Sovyetler Birliğ i ve öteki sosya l ist ül kelerin a rdıcıl barış politikasının, uluslara rası işçi h a reketinin artan etkinliğinin ve ulusal k u rtuluş savaşları n ı n dü nya barı ş ı n ı n ve yu muşa ma n ı n geliş mesine kat­ kıda b u l u nd uğ u üstüne ina nçlarını belirtmiş lerdir. Her iki kardeş pa rti e mperya l izme, yeni söm ü rgeci liğe ve ı rk ayrı mına karşı, demokrasi, ulusal bağ ı msızlık ve topl umsal ilerleme için savaşan halklarla, hareketlerle daya n ı ş maları n ı , onlara destekleri ni duyururlar. Afrika'nın genç, bağ ı ms ı z devletlerin i seı ô mlarlar. Bugünkü Çin yöneti ­ minin Viyetna m halkının barış içinde ul usa l yeniden kuruluşunu ba lta Ia­ mak yol undaki barbarca bir a maçla yü rüttüğ ü sa ldırılar karşısı nda Viyet­ nam ile daya n ışmalarını bildirirler. Her iki parti, Ya kın Doğ u'daki durumdan duydukları kayg ıyı vurgu l a m ışlar, Filistin halkının yasal hakları nı, bağ ımsız u lusal devletini k u r­ masını ta nı madan ve ısrail'in 1 967'de elkoyduğu topra klardan geri çekil­ mes i n i sağ lamadan bu bölgede ada letli ve kalıcı bir barışı n olanaksız olduğuna i na nçlarını dile geti rmişlerd i r. Her iki parti, Filistin h a l k ı n ı n ve bölgedeki Ara p hal kların ı n haklarını gözetmeyen bir anlaşma n ı n, ya lnızca gerçek bir barışa yol açmamakla kalmayıp, bunun ya nısıra em peryalizmin ve gericiliğin elinde Ara p d ü n ­ yas ı n ı n devri mci v e ilerici g üçlerine karşı savaşta b i r silôh olara k k u l l a ­ n ı lacağ ı görüşünded i rler. Her iki parti Kı brıs soru n u n u n barışçı çözü m ü nden yanad ı r ve ada top­ ra kları nda n bütün yabancı birliklerin geri çek i l mesini, bu ülkenin ege­ menliğinin ve toprak bütünlüğünün koru nma s ı n ı isterler. 1 1 47


Görüşmeler s ı rası nda uluslararası komü nist ve işçi h a reketi nin geliş­ mesi. birlikleri nin pekişmesi yolunda çabaların g üçlendirilmesi konusunda her iki pa rti görüş birl i ğ i içinde oldukları n ı sapta m ışlard ı r. Her iki parti arası nda sistematik ve gelişen bir işbirl i ğ i n i n temel leri atı lan görüşmeler ka rdeşçe bir hava içinde geçmiştir. TKP ve KKP a rası nda Marksizm-leninizm ve proleta rya enternasyona­ lizmi temelinde kardeşçe i lişkilerin sürekli gelişmesi. her iki halkın ya ra­ rına. uluslara rası komünist hareketin. barışın. demokrasi ve sosya l izmin ya ra rı na d ı r. Havana 4 Araltk 1978 Xi. Festival yilı

1148


TKP - i KP'nin ortak komünikesi 1 3- 1 6 Ara l ı k g ü nlerinde, TKP Politik B ü ro üyesi Ah met Soyda n yoldaşın başka nlığı nda bir Politik Büro üyesi ve bir de M K üyesinden oluşa n bir d elegosyon, iKP'nin çağ rılısı olara k italya'ya geldi. TKP delegasyonu, C i a n Kaslo Pajetta başka n l ı ğ ı nda, Sekreterl i k üyesi Mario Birardi, MK'­ s inden Antonyo Rubbi ve lina Fibbi ile Dış I l işkiler Seksiyonundan Vit­ torio Orilya'dan oluşa n i KP delegasyonu ile iki ü l kedeki durum ve ulus­ l a ra rası durumun bazı yönleri ü zerinde düşü nce değ i ş tokuşunda bulun­ d u l a r. Türkiyeli yoldaşlar, Göçmen Işçiler Seksiyonu sorumlusu Cuilya no Pa ­ jetta yoldaşla, Komünist Gençlik Federasyonundan Sa kkoni, De Ancelis ve Kohçi yolda şlarla, Ekono m i k Seksiyondan Rod rigez yoldaşla, kadın soru n la rı seksiyonundan B ragtisarsi yoldaşlarla görüştüler. Tartışmalar s ı rasında iki delegasyon ; uluslara rası gerğinliğin a zaltıl­ ması nda, silô hsızla nma ve silôh indirimi eylem ini geliştirmede, özellikle iki ülkeyi özel olara k ilgilend i ren Akdeniz b ö l ges inde ba r ış ve g üven­ l iğ i n g ittikçe daha fazla g üçlendiril mesinde ortak çıkarları olduğunu doğruladılar. i KP, Türkiye h a l k ı n ı n demokrasi ve ulusal bağ ı msızl ı k sava şıyla ta m dayanışma içi nde olduğ unu beli rtti. TKP'nin leg a le çıkma savaşında ta m destek sağla maya ve bu a maca yönelik bütün girişim leri tü müyle destek­ l emeye hazır olduğ u konusunda TKP'ye g üvence verdi. iki parti ilişkilerini yoğ unlaştırmayı ve iki ülke demokratik örgütleri a ra ­ s ı ndaki ilişki lerin geliştiril mesini ka ra rlaştırdılar.

Roma, 1 5 Ara l ı k 1 978

1 1 49


Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Fidel Castro Ruz yoldaşa Çok değerli Fidel Castro yoldaş, Türkiye komünist Partisi Merkez Komitesi, bütün Türkiye komünistleri ve emekçileri adına, Küba Komün ist Partisi Merkez Komitesi'ne, bütün Küba Komünistleri ve halkına, Size, Küba ' n ı n Ulusal Kurtuluşu'nun 20. yıldö­ n ü m ü nedeniyle devrimci savaş selô mlarını yol lar, bu önemli yıldön ü m ü n ü içtenlikle kutla r. Eli kanlı Batista rejimini yıkan Küba devri mcileri, Amerika a na ka ra ­ sında, ABD emperya lizminin kapı eşiğinde i l k kez a nti-emperyalist, de­ mokratik bir halk devrim i n i utkuya ulaşt ı rdrlar. Dünya n ı n bu ya rı myuva r­ lağında sosya lizme g iden yolu açtr lar. Devri m kaza n ı mlarını, Ameri k a n em perya lizminin sa ldırı v e baskı larına karşı Küba halkı özveriyle savu n ­ d u . Bu utkan sava şların temeli nde, şanlı Küba Komünist Partisi'nin öncü­ lüğünde, sosya list kurucul u k gelişiyor, yükseliyor. KKP i . Kongre kara r ­ l a r ı n ı Küba h a l k ı yaşama geçi riyor. Lenin'in ülkesi Sovyetler Birliğ i'yle, bütün sosya list ülkelerle kopmaz bağlarla bağ l ı olan devri mci Küba, d ünyada sosya lizmin g üçlenmesine, halkların ul usa l bağ ı msızlık ve özg ürlük sava şları n ı n başa rıya ulaşmasına değerli katkı larda bulunuyor. Bağlantısız ülkeler Hareketi' nde sosyal ist Küba ' n ı n sayg ı n l ı ğ ı, aldığı yerin önemi günden g ü ne a rtıyor. Küba halkının sosya l izm kuruculuğ undaki büyük başarıları, proletarya enternasyona lizmi i l kelerine daya nan tutu mu, devrimci daya n ı şması, Tür­ kiye işçi s ı n ıfı nın, h a l k ı m ı zı n sava ş ı m ına katkıda bulunuyor. TKP ile KKP arasındaki savaş kardeşl iğinin Marksizm- Leninizm ve proletarya enter­ nasyona lizmi il keleri temelinde gelişmesi, ul usa l bağ ı msızlık, demokrasi, ve barış ve sosya lizm için savaşan bütün devri mci lere güç kaynağ ı o l u ­ yor. TKP, halklarımızın çıka rına, toplumsal ilerleme sürecinin yara r ı na olan bu i lişkilerin daha da g üçlendiril mesini doğru buluyor. Küba komünistlerine, Küba halkına ve Size, değerli Fidel Castro yol­ daş, savaşınızda, çalışma larınızda yeni yeni, büyük başarı lar, sağ l ı k ve esenlik d ilerim. Komünist se/ôm/arla Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri i. Bilen

1 1 50


Almanya Sosyal ist Birlik Partisi Merkez Komitesine Değerli yoldaşlar, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye i şçi s ı n ıfı ve e mekçi leri a d ı na Alman­ ya Komünist Partisi'nin 60. kuruluş yıldönümü nedeniyle, Alma nya Sos­ ya list Birlik Partisi Merkez Komitesi'ne, Al man Demokratik Cumhuriyeti komünistleri ve halkına kardeş savaş sel ô m la rı m ı zı i letir, bu ta rihsel yıldön ü m ü n ü candan kutlar. Almanya Komünist Partisi, Büyük Oktobr Sosya list Devrimi'nin etkile­ riyle, Kası m ayaklanmasının ateşleri, savaşları içinde doğdu. Liebknecht'­ lerin, Thö l ma n n'ları n leninci pa rtisi, sert sınıf savaşlarının örsünde çelik­ leşti, oportünizme karşı bi/endi. En çetin, il/ega l koşul/arda, Alman prole­ taryasının devri mci öncüsü olara k, Hitler faşizmine, kanlı teröre, e mper­ yalist harbe ka rşı özveriyle, yiğitlikle savaştı. Faşiz m i n yen i lg isinden sonra , Almanya ' n ı n doğu bölgesinde Alma n komünistleri n i n g i rişimiyle işçi sı nıfı n ı n birliği gerçekleşti rildi. Alma nya Sosyalist Birlik Partisi'nin öncü lüğ ünde işçi sınıfı, emekçiler, a nti -faşist­ d e m okratik dönüşümleri sosya list devri m i ba şa rd ı l a r. Proletarya d iktatör­ l ü ğ üyle Alma nya Komünist Partisi'nin devri mci prog ra m ı n ı yaşa ma geçir­ d i l er. Al ma n Demokratik Cu m h uriyeti'ni, Alman topraklarında ilk işçi­ köylü devleti ni kurdular, çokyönlü g üçlendirdi ler. ADC halkı, g ü n üm üzde ASBP'nin öncül üğ ünde iX. Kongre kara rla rının g e rçekleştiril mesi, gelişmiş sosya list toplum kuruculuğunun ilerleti l mesi i ç i n çalışıyor. ADC'nin 30. kuruluş yıldön ü m ü n ü yeni yeni kuruculuk eylem­ leriyle kutla maya hazırlanıyor. Alma nya Sosya list Birlik Partisi, Alma nya Komünist Partisi'nin Ma rksçı­ leni n ci geleneklerini, Sovyetler Birliği ile dostluk il kesini ola nca ca n l ı l ı ­ ğ ıyla sürdü rüyor. Al man proletaryasının hiçbir za man elden düşürmediği proleta rya enternasyonalizmi bayrağını yükseklerde dalgala ndırıyor. Ulus­ l a ra rası i şçi ve komünist hareketin devrimci birliğini g üçlendirmek için va rg üçle savaşıyor. Türkiye Kom ünist Partisi, kardeş Al ma nya Sosya l ist Birlik Partisi' ne, sosya l iz m i-komünizmi kurma yolunda, d ünya barışını, sosyalizmini g üç­ lendirme savaşında bundan böyle de yen i yeni, büyük başarıla r d iler. Komünist se/ôm/arım/z/a Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri /. Bilen 31 Aralık 1 978 1 1 51


Alman Komünist Partisi Yönetim Kuruluna Değerli yoldaşlar, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi, bütün Türkiye komünistleri ve halkı m ı z adına, Al ma nya Komün ist Partisi'nin 60. kuruluş yıldön ü m ü ne­ den iyle, kardeş Alman Ko m ü n ist Partisi'ne devri mci savaş selô mlarını yolla r. Büyük Oktobr'u n etki leri a ltı nda, Kas ı m ayakla n ması n ı n ateşleri içinde savaşa atı lan Alma nya Komünist Partisi, Alman proleta ryasını, oportü­ nizmle uzlaşmaz Leninci savaş yoluna götürd ü . Al man komünistleri, geri­ ciliğin baskılarına, Hitler faşizminin kanlı terörüne, emperyalist harbe karşı savaşta büyü k özveri, yiğ itli k örnekleri verdiler. Faşizmin yen i lg isinden sonra, Almanya'nın batı bölgesinde tekelleri n egemenliğine, i ntika mcılığa, soğ u k harbçiliğe karşı yılmaksızın sava ştı ­ lar. Alma nya Komün ist Pa rtisi'ne, bugüne d e k kaldırılmayan anti-demok­ ratik yasağ ı n konmasından sonra bu savaşı i l legol koşullarda sürd ü r­ dü ler. Günü müzde Alman Ko münist Pa rtisi, bu devri mci savaş geieneklerini, Federal Alma nya topra klarında yaşatıyor, sürdü rüyor. Ma rks, Engels ve Lenin'in devri mci öğretisini yaratıcı l ı kla uyg uluyor. işçi sınıfı n ı n , emek­ çilerin demokratik ve sosyal haklarını korumak, daha da geliştirmek için savaşıyor. Bu savaşı mı, demokratik ve sosyal ilerlemeye dönüşü m için ve sosya lizm için savaşımla bağlıyor. AKP proleta rya enternasyona lizıı:ı i bay­ rağ ı n ı yükseklerde dalgalandı rıyor. işçi sınıfı nın ortak çıkarları için yerl i ve ya bancı, bu a rada Türkiye'li işçilerin eylem birliği için ça lışıyor. Barış ve silôhsızlanma, halkın ulusal çıkarla rı için savaş veri rken, Lenin'in ü l ­ kesi Sovyetler Birl i ğ i i l e dostl uğu, dünya komünist hareketi nin devri mci birliğini savunuyor. TKP, Alman Komünist Partisi'yle kopmaz savaş kardeşl iği bağlarıyla bağ l ı d ı r, haklı savaşı mıyla tam bir daya nışma içi nded i r. TKP Merkez Ko­ mitesi, bütün Federal Alma nya komünistleri ne barış, demokrasi ve sos­ yalizm savaşı nda yeni yeni büyük başarı lar diler. Komünist selômlanmız/a Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri I. Bilen

31 Ara l ı k 1 978

1 1 52


Batı Berlin Sosyalist Birlik Partisi Yönetim Kuruluna Değerli yoldaşlar, Türkiye Komü nist Partisi, Alma nya Kom ü n ist Partisi'nin 60. kuruluş yıl­ dönümü nedeniyle Batı Berlin Sosya list Birlik Pa rtisi'ne devrimci savaş ve daya nışma selômlarını yol lar. Alma nya Komünist Pa rtisi'nin kurul masıyla Alman proletaryası eline Marksçı-leninci bir savaş silôhı a ld ı . Alma nya Komünist Pa rtisi'nin öncü­ lüğ ü nde, gericiliğe, Hitler faşizmi ne, emperya list ha rbe karşı sava ştı. Bu savaşı en çetin koşu llarda, özveriyle, yiğitli kle, oportünizme öd ü n ver­ meden yürüttü. Faşizmin yenilgisinden sonra Berlin'in batı bölgesinde komünistler em­ perya lizme, soğ u k ha rbçi liğe, koyu bir anti -sovyetizme, a nti-komünizme karşı ardıcd savaş yürüttüler. Barış içinde ya nya na yaşama ilkeleri ni, emekçilerin demokratik ve sosyal haklarını sürekli savundular, savu nu­ yorla r. Batı Berl in Sosya list Birlik Partisi, tekellerin baskı ve söm ü rüsüne karşı, işçi sınıfının ba rış, demokrasi ve sosyal ilerleme için sava ş ı m ı na önderl i k ediyor. işçi sınıfı n ı n eylem birliğini, yerli ya bancı, bu arada Türkiyeli işçi­ lerin savaş orta kl ı ğ ı n ı ku rma k için ça l ı şıyor. Batı Berl in Sosya list Birl i k Partisi, Alman proleta ryasının devrimci savaş gelenekleri ni, Marksçı - leninci i l keleri, Sovyetler Birliği, d ü nya sosya list sistemiyle dostluğu, proleta rya enternasyonalizmini va rg üçle savun uyor. TKP, bütün Batı Berl i n komünistlerine savaş ları nda yen i yeni başarılar di ler. Komünist se/ôm/anmızla Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel S ekreteri /. Bilen 31 Ara lık 1 978

1 1 53


Polonya Birleşik i şçi Partisi Merkez Komitesine Değerli yoldaşlar, Türkiye Kom ü n ist Partisi Merkez Kom itesi, bütün Türkiye komünistleri adına Polonya Komü n ist Partisi'nin k u ruluşunun 60. yıldön ümünü ve Po­ lonya Birleşik Işçi Partisi'nin kuruluşu nun 30. yı ldön ü m ü n ü candan kutlar, devrimci savaş selô m larını yol lar. Büyük Oktobr Devri mi'nin etkileriyle kurulan Polonya Komü nist Partisi, Polonya işçi s ı n ıfının, ha lkının burjuvaziye, toprak ağalarına karşı sava­ şına öncü lük etti. Pol � nya Birleşik Işçi Partisi'nin öncü lüğünde Polonya halkı sosya lizmi kurdu. Sosya list Polonya devleti dü nyada ba rışın, sosya­ lizmin g üçlenmesine önemli katkılarda bulunuyor. Türkiye Kom ü n ist Partisi, kardeş Polonya Birleşik işçi Partisi ile Mark­ sizm-leninizm ve proletarya enternasyonalizmi i l keleri temelinde bağ l ı ­ d ı r. T K P Merkez Komitesi, Polonya komünistlerine, gelişmiş sosya l ist top­ lumun kurul ması yolunda yeni yeni başarı la r d iler. Komünist se/ômlarlmızla Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri /. Bilen

22 Ara l ı k 1 978

1 1 54


1 978 Aralik ayı içinde Urdün KP, Bahrein Ulusal Kurtuluş Hareketi, Tunus KP, Cezayir Sosyalist Öncü Partisi, Sudan KP, Suriye KP, Irak KP, Lübnan KP, Mıs/( KP, Fas Ilerleme ve Sosyalizm Partisi bir dantşma toplantısı düzenlemişlerdir. Dantşma toplanltslnda Türkiye Komünist Partisi MK'ne aşağıdaki mesajı gönderme kararInt a/mış­ lard,,:

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesine Değerli yoldaşlar, Arap bölgesinin sorunları n ı ve Yak ı n Doğ u olaylarını görüşmek için 1 978 Ara l ı k ayı nda toplanan biz Arap ü l kelerinin Komünist ve Işçi Parti­ leri, Size ve Sizin a racılığınızla savaşkan partinizin tüm üyelerine, savaş yürüten Türkiye halkına kardeşçe selô mları mızı iletir, Türkiye işçi s ı n ıfı ve halkının en değerli evlôtlarından yüzlercesinin k u rban gittiği kanlı terör karşısı nda ateşli yoldaş doya nışmamızı bildiririz. Yolda şlar, Türkiye'de halk yığınlarının Amerika n askersel birliklerinin Türkiye'deki varl ı ğ ı na, ülkenizdeki NATO üsleri ne karşı, derinleşen ekonomik bunalıma ka rşı, ulusa l kurtuluş, demakrasi ve sosyal ilerleme için verdikleri dev­ ri mci sava ş ı m ı n gelişmesini büyük bir ilg iyle izliyaruz. Savaşa ka lka n halk yığ ınları n ı n başını çeken kardeş Türkiye Kamün ist Partisi'nin savaşı m ı Ara p halkları n ı n davası için, özellikle g ü n ü müzdeki b u zor d u rumda, bü­ yük bir destektir. Bu nedenle de Po rtinizin sürekli gelişmesini, yığı nsa l niteliğ inin güçlen mesini ya kın bir ilgiyle izliyoruz. Türkiye Komün ist Par­ tisi'nin legol leşmesi için yürüttüğ ünüz savaşımla daya n ışma mızı bildiririz. Yoldaşlar, Parti lerimizle savaşko n portin i z a rasında, halklarımızia savaşlar için­ deki halkınız a rası nda en yakın, yoldaşça, enternasyonalist ilişkiler kur­ maya, geliştirmeye tümüyle hazır olduğumuzu bel irtiriz. Bu, ortak dava ­ mızın, ulusal kurtuluş, demokrasi, sosya lizm, halklar a rası nda barış dava ­ sının ç ı karına olaca ktı r. Yaşasın yiğit Türkiye halkının ve onun Komünist Partisinin utkusu ! Arap Ufkeleri Komünist ve işçi Partilerinin Dantşma Toplantısı

Ara l ı k 1 978 1 1 55


Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesine Sevg ili yoldaşlar, Türkiye'n i n gelişmesi ıçın önemli, partiniz ve ülkenizin öteki demok­ ratik güçleri için beli rleyici olan bu d uru mda, Sizlere bir kez daha kar­ deşçe daya nışmamızı d uyururuz. Faşist terörün tırma nmasının, Kahraman­ maraş'ta ki ka nlı kırı m ı n ve sıkıyöneti me g id i l mesinin ha berlerin i öfke ve hiddetle a ldık. Türkiye'nin NATO emperya lizminden bağ ı msızlığa kavuş­ mas ı n ı , demokratik güçlerin gelişmesin i engellemek için, gericiliğin vuru­ cu gücü ola rak en i ğ renç yöntemlere başvurmaktan geri d u rmayan faşist­ lerin kanlı terörün ü kesin likle yereriz. Ecevit h ükü metinin Demirel ve Tür­ keş çevresindeki gerici çevrelerin istemini yerine getirerek sıkıyönetime g itmesin i n asla faşistleri d u rd u ra mayacağını, tersine demokratik halk g üçlerine baskıyı a rttıraca ğ ını, bunun da gericiliğ i yeni atılımlara kışkır­ tacağı nı, kendi tarihsel deneyimlerim izden biliyoruz. B u n u n için partinizin faşizme karşı geniş bir ulusal demokratik cephe kurma çaba s ı n ı, faşist­ leri geri letecek y ı ğ ı nsal eylemlere çağrı nızı sempatiyle karşılıyoruz. Bunun için, ülkemizde Türkiyeli işçilerin a nti-faşist gösterileriyle daya nı şma için­ deyiz. Bunun için Federal Alma nya hükümeti ne, toprakları m ı zda faşist terör örgütü " Bozkurt"la rın ça lışmasını yasa klama istemini yineliyoruz. Sevg ili yoldaşlar. Türkiye demokratik g üçleri n i n savaşımında, TKP' n i n legale çıkma sava ­ şı mında her za man yanınızda olacağız. Sosyalist se/ôm/arımızla Alman Komünist Partisi Genel Başkanı Herbert Mies 27

Aralık 1 978

1 1 56


TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Kahra manmaraş oiayları üstüne ccTKP'nin Sesi.. Radyosunun sorusuna verdiği yanıt Soru : Bilen yoldaş, Kahra ma nmaraş'ta ka n lı olayla r sü rüyor. Türkiye Komünist Partisi durumu nasıl değerlendi riyor? Yanıt: Ka h ra manmaraş olayla rı, ayla rdır tı rmo n d ı rı l a n faşist terör zin­ cirinin bugüne kadarki en ka n l ı halkasıdır. Yüze yakı n yurttaşımız yaşa m ­ ları n ı yiti rmiş, bini aşkın yu rttışımız ya rala n m ıştır. Demokratik örg ütleri n , pa rtilerin binaları yakılmış, dükkônları yağma edilmiştir. Türkiye halkı, ba rbarca bir kırı m , kundaklama ve yağ ma olayıyla karşı karşıya d ı r. Bu kanlı olay faşistlerin erke geldi kleri za man a nayurd u muzda neler ya pa ­ caklarını gözler önüne seriyor. Başbaka n Ecevit, Mara ş olayları üzeri nde dururken Endonezya kırı m ı n ­ dan s ö z etti. A m a ne ya pılaca ğ ı n ı söylemedi. H ü k ü met sald ı rganı adıyla, sa n ıyla söylemekten çekiniyor. Pa rlamentoda gerici v� faşist pa rti ler olay­ ları tepeta klak ediyor, kırıma a rka çıkıyor. Burjuva bası n « sünni-a levi ça ­ tışmas ı ", « a na rşi " yaygaralarıyla olayları bir sis perdesi altında g izle­ meye ça lışıyor. Bütün bunlarla işçi sınıfı n ı n, h a l k ı m ızın, tüm ul usal de­ m okratik güçlerin savaşımını saptı rmak istiyorlar. Oysa sorumlular, suç­ l u l a r, kışkırtıcılar ve sa l d ı rganlar ortadad ı r. Somuttur. Bunlar, Ameri ka n emperya l izmidir, işbirlikçi burjuvazidir, onlara daya na n gerici-faşist güç­ lerdir.

Amerikan emperya lizmi, Türkiye'de de, iç savaş boyutlarına varan kış­ kırtmaları bütün olanaklarıyla körükl üyor. Ka h ra manmaraş'ta ki olayla rı n a rd ı nda CIA'nın pa rmağ ı va rd ır. Amerika'nın Sesi radyosu bu olaylardan Demirel-Türkeş g u rubunu g üçlendirmek için yara rlanıyor. Amerikan em­ perya lizminin bu gi rişi mleri, onun dünya ölçüsünde gerginliği arttırma ve Orta Doğ u'da özell i kle C EN TO'nun zayıflaması ve I ra n 'daki halk aya k­ lan masıyla ortaya çıkan yeni d uru ma ayak uydu rma politikasıyla bağ l ı ­ d ı r. Emperya listler, Sovyetler Birliği i l e iyi komşu luk v e dostlu k ilişkileri i çi nde bir Türkiye istemiyorlar. Bu nedenle ü lkemizdeki tüm gerici, faşist ve Maocu karşı -devri mci leri halkı mıza karşı kışkırtıyorla r. Maraş k ı rı m ı n ı n suçlul a rı Sivas'ta, Malatya 'da, Elôzığ 'da ve 1 Mayıs 1 977'de kan dökenlerden başkaları değ i l d i r. Demirel, Türkeş, Erba kan ve Feyzioğ lu ile Maocu parti sözcüleri Kahra m a n ma raş olayla rı üzerine ko­ nuştular. Kon uşma ları ile kendilerini ele veriyorlar. B unlar, terörle h ü k ü ­ meti yı kmak, yeri ne d a h a gerici bir hükümet kurmak peşindedi rier. Kimisi açık faşist diktatörl ük istiyor. Kimisi, buna bir basa mak olacak AP-CHP h ük ü meti nden söz ediyor. Ası l a ma çla rı bu yolla işçi ha reketi ni, ulusal ve sosyal kurtuluş savaşını, bu savaşın ön s ıra ları nda yer alan TKP'yi, sos­ yalistleri ve CHP'nin sola açılan kanadını ezmektir. Onlar, terqrü zorlaya1 1 57


ra k bu h ü k ü met el iyle a nti-demokratik yasa ları meclisten geçirmek isti­ yorlar. Em peryalist gizli servislerin, gerici, faşist ve Maocu g ü çleri n halkımıza ka rşı giriştiği bu ka n l ı kırım eylem leri n i n soru mluları a rasında h ü kü mette a ğ ı rlıkta olan CHP sağ kanat yöneticileri de vard ı r. Hükü met, faşist odak ­ ları n üzeri ne yürümemekle ona cesa ret veriyor. içişleri bakanı üzaydınlı bugüne kadar izlediği politikayla faşist tı rma nıştan, komünistlerin, sosya ­ l istleri n, hatta kendi partisinin sol kanadı üzeri nde baskı uygulamak için ya rarlan mı ştır. içişleri bak a n ı polisi yasa dışı kullan mış, « b i r sağdan ya kalarsa n ı z, bi rkaç da soldan yakolayı n » yolunda emirler vermiştir. Böyle bir içişleri baka nıyla faşist terör önlenemez. Maraş kırımı, ulusal demokratik g üçler için a rtık kesin bir uyarı olma l ı ­ d ı r. Emperya lizmin, işbirlikçi burjuvazinin kışkırttı ğ ı faşist teh like h a l k ı n üzerine kanla, k u rşunla yürüyor. B u n a karşı dağ ı nı k l ı k olamaz. Eylem bir­ liğinden yan çizmek olamaz. CHP yöneticilerinin « kendi dışı m ızda sol » dedikleri demokrasi g üçleri nden uzak durma politikası onların bekledi ğ i sonuçları vermemiştir. Faşist sa l d ı rganlar uysa llaşmamıştır. Sa ldırılar h e r geçen g ü n ka nlı boyutlar a lıyor, azıyar. TKP ile eylem bi rliğ ine yanaşma ma politikası sosya l ist pa rtilere de zor­ l uklardan, faşist sa ldırılar ka rşısı nda g üçsüzl ü kten başka birşey getirmi­ yor. Bu durumda, hiç zaman yitirmeden tüm ulusal, demokratik güçlerin eylem ve cephe birl iğ i yolunda kalıcı a d ı m l a r atmak gerekiyor. TKP bu yolda her türlü a d ı m ı n atılmasında bütün gücünü ortaya koymuştu r, koyuyor. i şçi hareketinin savaş tarihi, böylesi durumlarda komünistlerin eylem ve cephe birliği çağ rı l a rı na olumsuz yanıt verenleri n, sosyal demokratla rın, sosya l istlerin yol açtı kları yenilgi lerin, yıkı mları n acı örnekleriyle doludur. Bu tarihsel soru mlulukta n onları k i mse k u rtara maz. Artık ön -yarg ı lar a ş ı l ­ malıdı r. B i r k e z d a h a yinel iyoruz : Kom ü nistlerle eylem birliğine hazır olduğunu açı klaya n, her i lerici kuruluşla pa rtimiz her türlü ya sa l engel­ leri aşa ra k o rta k bir platform içinde görüşmeye hazırd ı r. Kahramanmaraş olayları, TKP'nin bundan bir s ü re önce Merkez Komi­ tesi bildirisiyle açıkladığı can güvenliğ i n i sağlama, faşist saldı rıya karşı tüm konum ları, kadroları koruma görevinin g ü ncel liğini, zorunluğunu doğrul uyor. Yığ ı nsal komitelerde örg ütlenmek, kanlı terörü eylem birli­ ğ iyle, gösterilerle, yığ ı nsal eylemlerle göğüslemek olanaklıdır. işçi sınıfı bu savaşın baş ı n ı çekiyor. Komünistler bunu herg ü n yiğit eylemleriyle ka­ nıtlıyorla r. Olkemizde Endenozya tipi ndeki k ı rı mların, Şili tipindeki faşist h ü kümet devirmesini önlemenin yolu, a ktif savaşım, eylem birliğ idir. H ü ­ ktimet devirmesi ve iç savaş kışkırtması ya pan Türkeş tutukla nmalı, De­ m i rel 'den hesap soruımalı, M H P ve tüm faşist örgütler ka patı l m a ı ı d ı r. 25 Ara l ı k 1 978 1 1 58


Aralık 1978 günleri arasında Sofya'da düzenlenen •• Sosya l izmin, komünizmin kuruluşu ve dünya gelişmesi•• konulu ul uslararası teorik konferansta TKP M K Genel S�kreteri i. Bilen yoldaşın yaptığı konuşma 12-16

Değerli yoldaşlar, " Ba rı ş ve Sosya lizm Sorunları » dergisinin, Bulga ristan Komünist Partisi Merkez Komitesi i le birlikte düzenlediği bu ulusla ra rası konfera nsa katı l · m a ktan büyük sevinç duyuyoruz. Kardeş kom ü nist v e i şçi partileri n i bir o raya getiren böylesi foru m l a r, orta k soru nları m ı z ı n çözü l mesine değerli katkılarda bulunuyor, savaş birliğimizi daha da pekiştiriyor. " Sosyalizmin, komünizmin k u ruluşu ve d ü nyadaki gelişme » konulu bu konferans, g ü n ü müz koşulları nda özel bir önem taşıyor. Sosya list dü nya sistemi ile d ü nya daki devrim s ü reçleri a rasındaki sıkı bağ la ntıyı kimile· rinin yadsıma çaba ları oluyor. Bu ça ba l a r, em perya lizmin silôhlandırmayı tırmandırması, gerginliği a rttı rması, ve bir s ı ra ül kede gerici, faşist a k ı m · ları, rej i m ieri destek lemesi olg usuyla çakışıyor. B u , raslantı değildir. Bü· yük Oktobr Sosya list Devri mi'nden bu ya na d ü nya devrim süreci nin temel g ü ç kaynağı olan Sovyetler B irliği, emperya l ist sa ldırıla rı n boy hedefi olmaktan çı kmadı. Sosya list ü l keleri, komünist partileri ni, ulusal kurtulu� hareketleri ni Sovyetler Birliği'nden ayı rma çaba ları n ı n a rd ı a rkası kesi l· medi. G ü n ü m üzde konumla rı zayıflaya n emperya l izm, sa ldırgan a maçla· rını gerçekleştirmek için, proleta rya enternasyonalizmi ve Ma rksizm·leni· nizm ilkelerinden her türlü ayrı l ı ştan, anti·sovyetizmin her türünden ala· bildiğine ya ra rla n maya ça l ışıyor. Tü rkiye'de de burjuvazinin değişik kesim· leri, « so l » maskesi a ltında a nti·sovyetizmi yü rütenleri, oportünist a k ı mları, b a rı ş savaşı mına , a nti·emperya list, anti·faşist sava ş ı ma karşı silôh olara k kullanıyor. Bütün bu nedenlerle sosya lizm v e ko mü nizmin kuruluşu i l e d ünya gelişmesi a rasındaki kopmaz bağ ı inceleyen bu forum, bizce hem teorik olara k, hem de pratik ola ra k büyük bir g ü ncel l i k taşıyor. Değerli yoldaşla r, Dünya halkları n ı n can a l ıcı sorunu, barış sorunudur. Barışın en büyük d üşmanı, harp teh l i kesinin kaynağı em peryalizm, özel l i kle Ameri ka n em · perya lizmi, NATO egemen çevreleri silôhla ndırma yarışını tırmandı rıyor· lar. NATO'nun Washi ngton tepe toplantısı, Brü ksel savaş bakanları top· l a ntısı kararları, ABD'nin Nötron bom bası üretme kararı, bu tı rma nış s ü recinin belirgin aşamaları d ı r. Emperya l izm, bu politika ile yu muşa ma · m n a skersel alanı da kapsamasını engelliyor. Askersel g ü c ü n ü halklara 1 1 59


ka rşı, yeni-sömü rgecilik yöntemlerine daya nak yapıyor. Emperya lizm böl ­ gemizdeki, Yakın Doğ u'daki bas k ı larını arttırıyor, gerg inlik ocaklarını körü klüyor. Bu s ü reç, hem Türkiye, hem de çevremiz halkları için büyük bir teh l i ke oluşturuyor. Emperyalizmin silôhlanmayı hızla ndı rması, bug ün ula ştığ ı dev boyut­ larla, yeni bir harbin maddesel temellerini hazırlaya n bir öge oluyor. Pekin hegemonyacıları n ı n g üttüğ ü, ABD emperya lizmi ve NATO egemen çevreleriyle uyumlu yü rüttüğü politika, bu teh li keyi daha da a rttırıyor. Harbin kaçı nı l mazlı ğ ı n ı savu nmak kada r, bu harp teh l ikesin i küçümsemek de bir ya n ı f g ı d ı r. Bu, yığ ı n ları n barış sava ş ı m ı na mobilize edil mesine ve emperyalizmin saldırganlığına karşı savun mayı g üçlendirmeye engel olur. Dü nyada g üçler ora n ı nı n sosya lizmden ya na köklü bir değişikliğe uğra ­ masıyla harbin önlenmesi, barış içinde ya nyana yaşama ilkelerinin etkin­ lik kaza n ması için ön koşullar oluşmuştur. Sovyetler Birliğ i, sosya list dev­ letler topluluğu, Avru pa'da barış ve g üvenliğin, d ü nyada yumuşa ma süre­ cinin güçlenmesi yolunda a ra l ı ksız, a rdıcıl bir savaş yürütüyor. Bu yolda atılan ileri adımlar, sosya list d ü nya sistemi, uluslara rası komünist hare­ keti ve tü m barış g üçleri n i n uyu m l u çabala rıyla gerçekleşti. Sovyetfer Birliğ i'nin Birleşmiş M i l letler toplantılarında ya ptığı somut öneriler ve Varşova Paktı devletleri nin son Moskova deklarasyonu, barış, g üven lik ve silôhsızlanma sava ş ı m ı nda t ü m d ü nya halkları için somut bir eylem p rogra m ı oluşturuyor. B u progra m ı n yaşama geçmesinde, herşey­ den önce kardeş komü nist pa rtileri n i n ortak, uyu mlu eylemleri beli rleyici önem taşıyor. Bu yolla tüm barışçı g ü çleri ortak eyleme çekmek ola n a k ­ ları d a h a da genişliyor. Emperyal izm, silôhlanma yarışını ala bifdiğine körüklediği bu dönemde, karşısında en büyük engel gördüğü d ünya sosya list sisteminin kon u m ­ larını zayıflota bilmek i ç i n ideoloj i k a l a nda da yoğ un b i r ka mpa nya yürü­ tüy�r. Kapita l izmin üçüncü buna l ı m döneminde emperya lizm, bu alanda da cepheden açık sa l d ı rıyla başarı olanaklarını biteviye yiti riyor. Mark­ sizm-len inizm jfkelerinin d ü nya çapında etkinliğ i n i n hızla a rttığ ı g ü n ü ­ müzde, em perya lizm kendini bu koşullara uydurmaya çalı şıyor. Sosya lizme karşı saldırı la rında her tür oportünist akı mdan, döneklerden yararlanıyor. Czellikle işçi hareketi içinden, eleştiri maskesi a ltında reel sosya lizme düşma n l ı k g üden her akımı destekliyor. Marksizm-leninizmin bütü nselli­ ğ i ne, evrensel geçerl iğine karşı çıkan sözde « Marksist» görüşleri alabildi­ ğ i ne yayıyor. Revizyonist çabaların g ü rültüsü ve görü ntü bolluğu> gücünü em perya l ist kaynaklardan a l ıyor. E mperya lizm, « i nsan ha kları » demagojisi ile giderek yoğ u nlaşan bir « psikoloj i k harp » yürütürken «yavuz h ı rsız» rol ü n ü oynuyor. işçi hareketinde kimiferi de bu ka mpanyanın etkisi al­ tı nda kalabiliyor. Hatta onun borazanlığını üstfenenler çıkıyor. Böylece, g ü n ü m üzde Ma rksizm-leninizmi revize eden görüşlerle> a nti-sovyetizmin. 1 1 60


sosyalist ü l keler düşmanlığ ı n ı n her tü rüyle savaş, ya lnız teorik bir sorun olmakla kal mıyor, tüm insanlığın yazgısını doğrudan i lgilendiren, yaşa m ­ sal barış sava ş ı m ı n ı n b i r soru n u oluyor, Pek i n yönetici leri n i n, ideoloji k bata k l ı kta ki « uzun yürüyüşü » sonunda vardıkları nokta bu görüşü doğruluyor. Onlar da Marksizm-leninizm'i a nti-sovyetik kon u m la rdan revize etmekle işe başladılar, ş i mdi NATO ' n u n Uzak Asya'daki 1 6. üyesi d iye a n ı l ıyorlar. Değerli yoldaşla r, Emperyalizm, NATO ' n u n egemen çevreleri, Türkiye üstünde baskıları n ı a rttırıyor. Bug ü n k ü Türk i ye h ü k ü meti, bu baskılar altı nda geriye doğ ru bazı adımlar a rttı . Amerikan üsleri n i n yeniden yoğ u n olara k ça l ı ştırı l ­ ması n ı sağ ladı. Son NATO savaş baka nları topla ntısı nda, yeni bir casus­ luk sistemi içi n Sovyetler Birliği'ne karşı yeni üs açma sözü verd i. Egemen çevreler böyle�e, Türkiye halkının sırtına mi lya rlarca l i ra l ı k yeni sil6h­ lanma hoca ma l a rı yüklemiş oldu.

Em perya lizmin ü l kemiz üstündeki askerseL. politik ve ekonomik bask ı ­ ları n ı n başlıca a maçlarında n biri, Tü rkiye ile Sovyetler Birl i ğ i arasında gelişen ekonomik işbirl iğini, kü ltürel ve politik ilişkileri engellemektir. NA­ TO genel sekreteri, son NATO savaş bakan ları topl a ntısında, Tü rk-Sovyet i lişkileri n i kastederek «Tü rkiye'n i n başka kayna klara yönelmemesi için ekonomik yard ı m » zorunluğ u ndan söz etti. Esk i « Ma rşal Pla nı »nın bir yeni örneğ i n i n uygulan ması gereğ i n i vurg u ladı. Türkiye ekonomisini güdü­ m ü ne a lmaya ça lışan, em perya list tekellerin örg ütü, Ul usla ra rası Para Fonu temsilcisi de Tü rk-Sovyet tica ret a nlaşmasına karş ı çı kt ı . Işbirlikçi tekelci burjuvazi, ül keyi em perya lizme daha s ı kı bağ lama ça ­ bala rın ı , a nti-sovyetizmi, sosya l ist ül kelere karşı düşmanlığı körüklemekle atba ş ı yürütüyor. Burjuva basını hem uluslara rası a nti -sovyetik kampan­ yaları Türkiye'ye taşıyor, hem de alışılagel miş «Sovyet teh li kesi » masa­ lını yayıyor. Bu a maçla Maocu g u ruplardan ve sağcı revizyonistlerden yara rla n ıyor. Bu çaba lara karşı işçi s ı n ıfı, h a l k ı m ı z somut, eylemsel adı mla r atıyor. Bu yıl ü lkemizin, başta ista nbul olmak üzere birçok büyük kentinde, işçi yata kları nda B üyü k Oktobr Devri m i ' n i n yı ldönü m ü yığı nsal gösterilerle kutlandı. Sovyet Deniz Filosu'nun Istanbul limanına yaptığı geziyi tüm kışkırtmolara karşın , halkımız yakın, sıcak b i r ilgiyle karşı ladı. Bütün b u n ­ lar, Türkiye'de a nti-sovyetizmin g iderek etkin l i ğ i n i yitirdiğini gösteren ör­ neklerdir. Değerli yoldaşlar, Sovyetler B i rliği ' n i n Türkiye'ye karşı izlediği politika barış, dostluk, iyi komşul u k, ka rşılıklı yoraro, eşit haklara daya nan ekonomik işbirliği i lke1 161


lerine dayanıyor. Bu il kelere daya nan Sovyet ya rdımı, hem ülkemizin ekonomik bağ ı msızlığı için maddesel bir temel oluşturuyor, hem de halkı­ mızın ulusal ve sosyal kurtuluş savaşına ya rd ı m ediyor. Pa rtimiz, sosyal ist ü l kelerle imzalanan ekono mik, teknik, kültürel işbir­ liği a nlaşmaları na böylesi bir açıdan bakıyor. Hükü metin bu yolda attığ ı e n küçük bir a d ı m ı olanca g ücüyle destekliyor. Orneğin, Avrupa Toplu­ luğunun «orta k Pazarı n » Türkiye tekstil ürünlerine a m ba rgo koyd uğu, Uluslararası Para Fonu'nun Türk parası ve ekonomisi üstünde ağır baskı­ lar uyguladığı bir dönemde, b u geçtiğ i m iz Kası m ayında, Sovyetler B i r­ liği ile Türkiye arasında imza lanan a n laşmalar, Türkiye'de a ğ ı r end üstri­ ninin gel işmesi için çok elverişli olana kla r sağ lıyor. iki ayrı dünya siste­ m i n i n Türkiye i le i l işkileri a rasında böylesi bir karşılaştırma, em perya­ lizme, tekel lerin egemen liğine karşı savaşta halkımızın yararına ol uyor. TKP, geniş emekçi yığınları bu yolda ayd ı n latmayı görev biliyor. Hazira n ayında i mza lanan Türk-Sovyet Politi k Belgesi'nin, özellikle «tehdide ve kuvvet kullanmaya başvurmama ve toprakları n ı n diğer dev­ letlere karşı sa ldırı ve yıkıcı çaba lar için kulla n ı l masına izin vermeme» i lkesi nin yaşama geçmesi için parti miz vargüçle savaşıyor. Genç Sovyet devleti daha ilk gün lerinde, Türkiye h a l k ı na ulusal kurtu­ luş savaşı nda dostluk ve daya nışma elini uzattı. TKP, bu enternasyona ­ list tutu mu halkımızın belleğ i nden silmek isteyenlere kôrşı savaşıyor, iki halk arasındaki bu kardeşlik geleneklerini ca nlı tutuyor. Bu gelenekler, u lusal bağ ı msızlık savaşımızın önemli bir ideoloji k daya nağı oluyor. i k i h a l k arasındaki kardeşliğ i n güçlü desteğ iyle, ulusa l bağ ı msızlık sava ş ı n ı n utkuya ulaşacağı i n a n c ı d a h a da pekişiyor. Sovyetler Birl iğ i'nin, öteki sosya list ülkelerin Leninci enternasyo nalist politikası ya l n ı z Türkiye'de değ il, d ünYcı'll l n dört bir ya nında, halkların u lusal bağımsızlık savaşlarına en önemli bir destek, güç kaynağ ı oluyor. Bu yadsı namaz olgu, tarihseL. dünya ölçüsünde deneylerle kanıtla n m ı ştır. Ya l n ı zca Sovyetler Birliği'nin, sosya list Küba ' n ı n Angola'ya, Etyopya'ya özverili yard ı ml a n n ı a n ı msatmak yeterlidir. Değerli yoldaşlar, Sovyetler Birl iğ i'nde, komşumuz Bulga rista n'da, öteki sosya l ist ülkeler­ de, sosya lizm ve komünizm kuruculuğ unda elde edilen her başa rı, Tür­ kiye'de işçi sınıfı n ı n , halkımızın savaşı i çi n özendirici, esi nlendirici bir örnek ol uyor. Burjuvazinin bu başa rı ları g izleme ve küçü mseme ça ba­ larına ka rş,ı TKP savaşıyor. Parti miz bu ça l ı ş mayı, sosya lizmin kapita lizme üstünlüğünü h a l k ı m ıza somut olara k kanıtlamak yol unda etk i n bir yön­ tem sayıyor. i ki sistemden sözde eşit uza klıkta du rma ya nlısı görüşlerden, proletarya 1 1 62


enternasyona lizmini çıgneyen tutu m la rdan ve Maocu'ların a nti-sovyeti k pol itikasından egemen güçler em perya lizme, NATO'ya bağ l ı l ı ğ ı a rttı rmak yönünde ya ra rla nıyor. Bu olgu, revizyonist eğ i l i m lere, Maoculuğa karşı savaşın ul usa l bağ ı ms ı zl ı k savaşından ayrıla mayacağına kanıtlıyor. Değerli yoldaşla r, Emperya lizmin askersel, pol itik, ekonomik örgütlerine, NATO'ya, CEN­ TO'ya, Ortak Pazar tekellerine bağ l ı l ı k, Türkiye'yi derin ekonomik, sosyal. politi k bunalı mların kıskacına sokm uştur. Resmi verilere göre bu yı/, enflasyon ora n ı yüzde 37 ile 70 a rası nda­ d ı r. Başbakanın belirttiğine göre ça l ı ş ı r nüfusun ' yüzde 20'si, yakla ş ı k 4 m i lyon işsiz vard ı r. Türkiye'nin d ı ş borçları 2 0 milyar dolara ulaşıyor. 1 972-1 977 a rası nda Türk pa rası 1 5 kez deva lue edildi. Dış ticaret açığ ı , s o n 1 4 yılda 1 3 k a t a rtmıştı r. Bu a rtış, özellikle 1 971-1 977 arası nda, Tür­ kiye'nin tüm NATO ül keleri içinde askersel harca maları n ı yüzde 33 gibi bir oranla en fazla a rttıra n ü l ke ol masıyla ya kından bağ l ı d ı r. Buna l ı m l a r, ya lnız emekle sermaye a rasındaki çelişkiyi keskin leştirmekle kalmıyor. Bir de emperya lizm ve i şbirlikçi tekelci burj uvaziyle işçi s ı n ıfı ve h a l k ı m ı z arası ndaki çelişki sertleşiyor. Bu, sınıf savaşları n ı n geniş boyut­ lar, sert, kanlı biçi mler a l ması nda kend ini gösteriyor. Egemen güçler, eski yöntemlerle kolay kolay h ü k ü met edemez duruma geliyorlar. Son 8 yılda 1 0 h ü k ü met değ işikliği oldu. G ü n ü müzde politik buna l ı m ı n belirgin göstergesi, faşist terörün tı rma nmasıdır. CIA M iT, Kontr-geri lla örg ütleri ­ nin yön lendirdiği faşist terörü n uyg u layıcıları , M H P'li « bozku rtla r » ve Maocu guru plard ı r. Açı klamalara göre bu yıl, terörün kurba nları n ı n sa­ yısı 900'ü, ya ra l ı ların sayı sı binleri aşıyor. Bu faşist terörün sivri ucu nun Işçi sınfına, komün istlere ve onlara ya kın olanlara çevri ldiği her geçen g ü n daha açık ortaya çıkıyor. Ya lnız Kas ı m ayında, gençliğin en yiğ it temsilcilerinden, ara la rı ndan biri Politika gaze­ tesi yazı işleri müdürü olan 7 i lerici Gençler Derneğ i üyesi öldürüldü. Bu gençlerden üçünü Maocu lar vu rdu. Böylece Ilerici Gençler Derneğ i'­ nin bu son sa l d ı rı /a rla verd i ğ i kurban sayısı 50'yi aşıyor. Faşist sa ldırı sosya l ist partilere de yöneliyor. Ankara'da geçtiği miz Ekim ayı nda yedi Türkiye işçi Partisi üyesi genç barba rca öldürüldü. Cumh uriyet Halk Par­ tisi'nin sola açılan kanadı da bu sa ldırı la ra, toplu k ı rı mlara hedef oluyor. Bütü n ci nayet oda kları bilindiği ha lde, h ü kü met bu yuva ları k u rutmu­ yor. TKP, h ü k ü metin seyirci kald ı ğ ı faşist cinayetlere karşı halkı yı ğ ı nsal diren meye, can g üven liği için örg ütlen meye çağı rıyor. Pa rtimiz, işçi sını­ fı nın birliği ve bütün ulusal demokratik g üçleri n eylem ve cephe birli­ ğini sağ lamak için ça lı şıyor. Ti P'e, öteki sosya list parti lere, CHP'nin sola açılan kanadına, devrimci gençliğ in örg ütlerine, sendikalara, yığ ı n örg üt­ lerine Ulusal Demokratik Cephe'de bi rleşme çağrısı yapıyor. Em perya1 1 63


l izmden kaynaklanan faşist tı rma n maya karşı, değişik kentlerde örgüt­ lenen yığ ı nsal eylemler, faşist g üçlerin ya ratmak istedi kleri yılg ı n l ı ğ ı k ı r­ ma kta belirleyici rol oynuyor. Faşist M H P' n i n başı Türkeş'in kömür işçileri yatağı Zongulda k'ta yığ ınsal bir d iren işle karşılan ması ve bölgeden ko­ vulması bunun somut örneğ idir. TKP, faşist teh likeye ka rşı savaşta bireysel terörist eğ i l i m lere karşı ol­ duğu g i bi , eylemsizlik, yı lgınlık belirtileriyle de savaşıyor. Parti miz, eylem birliğine engel ola n k i m i örgüt yöneticileri n i n ön yarg ı ları n ı aşmak için sabırlı bir çaba gösteriyor. Hükümette, Sosyalist Enternasyonal'e üyeliği geçtiğimiz Kası m ayında onaylanan CHP' n i n sağ kanadı ağır basıyor. Hükü met, seçi mlerde ha l ka verdiği sözlerin tersine, demokratik özg ü rlükleri gen işletmek şöyle d ursu n , d a h a da budama yoluna gid iyor. Hükü met, i lerici, demokratik g üçlere karşı baskısını a rttırıyor. Hükü metin va lileri bir yıl içinde, Demokratik Dünya Gençlik Federasyonu üyesi i lerici Gençler Derneğ i ' n i n 20 şubesini, ya sal daya nağı ol maksızı n ka pattı. I lerici Kad ı n l a r Derneğ i' n i n Uluslar­ a rası Demokratik Kad ı n lar Federasyonu'na üyeliğini yasakladı. i lerici yayın organla rı yönetmenleri n i n her biri hakkında birkaç yüzyılı aşkın hapis istemiyle davalar açıl ıyor. Faşist 1 42. yasa maddesi, gerici-faşist h ü kü metler döneminden de daha yoğ u n ça lıştırılıyor. Ecevit Hükümeti, Avrupa'da yasa klı komünist partisi olan TKP üstündeki yasağı kaldırmak bir ya na, partimizin legal yayınlanan prog ra m ı n ı top­ lattırıyor. Onu yayınıoyan ORON yayınevi yazı işleri müdürü Ah met Taş­ tan'ı ağır hapis istemiyle ya rg ı l ıyor. Hü kü metin bu baskısı, TKP' n i n g üç­ len mesini ve TKP'ye özg ü rl ü k istem i n i n yığı nsaflaşmasını durdurma g iri­ şimidir. işçi s ı n ıfı, ilerici, demokrati k g üçler, bu a nti-komünist girişi me, insan hakları n ı n böylesi çiğ nen mesine gereken ya n ıtı verdiler. Ve, 1 7 Ekim'de ya pılan i l k duruşmayı, faşist 1 4 1 . ve 1 42. yasa maddeleri n i n yar­ g ı landığı bir foruma dönüştürdüler. Bütün bir hafta boyunca TKP üstü n ­ deki yasağı, yığı nsal gösterilerle protesto ettiler. O R O N yayı neviyle d a ­ ya nışma, uluslara rası ala nda geniş b i r ya n k ı buldu. üzef likle kardeş komü nist partileri n i n, partimizle ve ülkemizdeki demokrasi güçleriyle gös­ terdikleri dayan ı şmadan ötürü partim adına teşekkürü borç bilirim. B i z Türkiyeli komün istler proleta rya enternasyona l izminin ne den li büyük b i r önem taşıdığ ı n ı bir kez d a h a somut ola ra k yaşad ı k. Pa rtimizin a nti-sovyetizme karşı yürüttüğü ideoloj i k savaş, bir de TKP üstündeki yasa ğ ı n başlıca gerekçesine ka rşı yöneliktir. Egemen g üçler, bu yasağa « Sovyet teh likesi » propoga ndasıyla gerekçe uydu ruyorlar. Onlar Türkiye'n i n Avru pa'da komünist partis i n i n yasaklandığı tek ülke olmas ı n ı , ü l kemizin «jeopol itik duru m u » ile açıkla maya yelteniyorlar. Görüldüğü g i bi, ülkemizin NATO boyunduruğuna bağ la n ma gerekçesiyle, TKP üstün1 1 64


deki yasağ ı n egemen güçlerce öne sürülen gerekçesi bird i r - Anti-sov­ yetizm, a nti-komünizmden oyrı l m ıyor. Sovyetler Birliği'nden ü l kemize tehl i ke gel mediğ i n i n, resmi ağ ızla rca a ç ı klandığı g ü n ü m ü zde, TKP üstündeki yasağ ı n daha i nce gerekçeleri yayg ı nlaştı rı lıyor. TKP'yi progra m ı ndaki Ma rksçı-Leninci i lkelerden, prole­ tarya enternasyonalizminden ayırma çaba ları, bunlar a rası nda baş yeri a l ıyor. Li bera l, gerici, faşist ve Maocu yayınlar, pa rti mizin savaş il keleriyle, « Avrupa komünizmi » a d ı n ı verdikleri bir eğ i l i m a rasında s ı k sık karşı ­ loştırma ya p ı yorlar. Leninci i lkelerden vazgeçmemiz koşu luyla, pa rti mize « varolma hakkı » ta nıyorlar. Türkiyeli komünistleri n, yarı m yüzyı l ı aşkın bir süre, burjuvazinin en ağır terör ve işkencesi a ltı nda savund ukları bu i l kelerden, parti miz bundan böyle de hiç bir ödün vermeyecektir. Çünkü biz, tarihsel deneyin ve kendi pratiği mizin gösterd iğ i g ibi, Marksizm­ leninizmden, proleta rya enternasyonalizm i nden ayrı l ma kla değiL. tersine bu ilkelere s ı ms ı kı bağ l ı kalmakla utkuya ulaşılabileceğ i n i çok iyi bili­ yoruz. Değerli yoldaşlar, Pa rtimiz, proleta rya enternasyona lizmini tek ya nlı ele a l mıyor. Bütün kardeş komün ist partilerin savaşlarıyla daya nışma içindeyiz. Türkiye'de d ü zenlenen ul usla ra rası dayanışma eylem leri nin başını komün istler- parti­ m i z çekiyor. Şili halkı yla dayanışma eylem leri yü rütül üyor. Faşist cunta n ı n g e m i s i « La Esmeralda » i lerici gençl i ğ i n yığı nsal eylemleriyle Türkiye limanlarından kovuldu. Halkımız i ra n halkının, eli kanlı Şah d iktatörl ü­ ğ üne karşı savaşını a ktif destekliyor. Arap halklarıyla, Afri ka, Asya, Latin Amerika halklarının u l usal ve sosyal kurtuluşla rı uğrundaki savaşlarıyla tam bir daya n ı şma içi ndeyiz. TKP, dü nya devrim sürecinin temel güç kayna ğ ı olan Sovyetler Bir­ l iğ i 'ne, sosya list d ünya sisteminin, uluslara rası komün ist hareketin birl i ­ ğ ine, ul usal bağı msızlık hareketine karşı yürütülen h e r türlü sa l d ı rıyı göğ üslemeyi g üncel görev sayıyor. Ozel / ikle, ba rış ve silôhsızlanma sava ş ı m ı nda, sosya l ist ü l kelerin yapıcı g i rişi mlerine omuz vermek, em peryalizmin sa l d ı rg a n l ı k politikası na ardıcıl karşı çıkmak, bu a maçla en geniş barış g üçleri ni eyleme geçirmek için d ü nya komünist partileri nin sürekli, uyu mlu, orta k eylemleri bir zoru n­ l uktur. Değerli yoldaşlar, Bu lga ristan Komünist Partisi Merkez Komitesi' ne, gösterdiği sıcak ko­ n ukseverlikten ötürü candan teşekkür etmeyi bir borç bi/irim. Dikkatinize saygılar.

1 1 65


Reel Sosyalizm Bizi Esinlendiriyor So/ya 'da yaptlan « Sosyalizmin, komünizmin kuruluşu ve dünya geliş­ mesi .. konulu uluslararası teorik konferans strastnda Türkiye delegasyonu başkant TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaş, BKP MK organt « Ra ­ botniçesko delo .. gazetesi temsilcisinin sorulannt yanttladı.

Soru : U l u slararası teorik konfera ns üstüne düşü nceleri niz nelerdir? Yantt: Bulga ristan Komün ist Partisi M K' n i n « Ba rı ş ve Sosyalizm Sorun ­ ları .. dergisiyle birlikte d üzenled i kleri b u uluslara rası teorik kanfera ns, g ünümüz koşulları nda büyük bir politik önem taşıyor. Bir kez, bu forum , yayı lıcı emperya list çevrelerin NATO egemen güçlerinin, Pekin hegemon­ yacılarıyla elele, barış ve yum uşa ma sürecine ka rşı, bu sürecin ana gücü Sovyetler Birliği' ne, d ünya sosya l ist sistemine karşı, dü nya komün ist hare­ ketine ve ul usal kurtuluş hareketi ne ka rşı saldırıları n ı yoğunlaştırdığı bir dönemde topla nıyor. Bir de, insa n l ı ğ ı n yazg ı s ı n ı belirlemede, ba rışı, g ü ­ venliği sağ la m a ve silôhsızlanma savaşında başı çeken d ünya sasyal ist sisteminin bu rolünü yadsıya nlar var. Bu ki mseler, em peryalizmin a nti­ sovyetizm, anti-komünizm ka mpa nya ları na ça nak tutuyorlar.

Dünya komünist ve işçi pa rtileri n i n bu foru mu, em peryal istlere ve on­ ların sa ldırgan a maçları nda yararlandığı gerici eg i l i m lere gereken kar­ şılığı verdi. Komünist partileri n i n elinde en kesk i n bir silôh olan Marksizm­ Leni n izm il kelerinin, doğruluğunu ve ca nlı lığını yaşa mdan, sava ş deney­ lerinden örneklerle kanıtladı. Proleta rya enternasyonalizmi ilkeleri ne bağ­ I ı l ı ğ ı n, ba rış, demokrasi, ul usa l bağ ı msızlık ve sosya lizm savaşımı nda yen i l mez bir güç olduğunu gösterdi. Devrimci teoriyle devri mci pratiğ i n ayrı l mazlığ ı n ı önemle vurguladı. Todor J ivkov yo lda şın konfera nsı açış sözleri, Boris Ponomaryov yoldaşın geniş ka psa m l ı konuşması, daha bir­ çok yoldaşların katkıları, bu gerçeğ in somut örnekleri oldu. 73 kardeş parti temsilcileri n i n böyle üst bir d ü zeyde bir a raya gelmeleri, konfera n ­ s ı n zamanında v e yerinde alduğunu gösteriyor. Konferansın sosyalist d ü n ­ ya sisteminin Balka nla rda b i r ka lesi, bölgemizde barışın, g üvenliğin bir burj u olan sosya l ist Bulgarista n'da ya pılması, halkları m ı z için ayrı b i r önem taşıyor. Soru : Dünyada anti-em perya list savaşı mın gelişmesinde reel sosyaliz­ min önemi sizce nedir? Yantt : Emperya l izme ka rşı dünya devrim g üçleri n i n yü rüttüğ ü sava şın belirleyici g ücü, yüce Lenin'in ülkesi Sovyetler Birliği, ve dünya sosya list sistemidir. Dünya n ı n gelişmesi, günü müzde artık em peryal istlerden soru l ­ m uyor. Sosya l ist ülkeleri n g üçlen mesiyle, birliğ i n i n pekişmesiyle dünya devri m ha reketi, işçi, komünist ve ulusal kurtuluş ha reketleri yükseliyor 1 1 66


g üçleniyor. Günü m üzde Angola, Moza m bi k, Etyopya, Afgan ista n, Demok­ ratik Yemen'deki devrimci gelişmeler bu kaynaklardan g üç al ıyor. Bölge­ m izde ve ka pita l ist d ü nyada da em perya lizme, gerici liğe, sömü rüye ka rşı ulusal bağ ı msızlık, demokrasi ve sosya lizm için savaşın güç kaynağı budur. En ya k ı n komşuları m ı z Sovyetler Birliğ i ve Bu lga rista n'da, öteki sosya­ l ist ü l kelerde, sosya lizm ve komünizm yol unda elde edegelinen büyük başarılar, tüm dünya işçi s ı n ıf ı n ı , geniş emekçi yığ ı n larını, tü m ilerici g üçleri ul usa l ve sosyal kurtuluş sava ş ı m ı nda esi nlendiriyor. Bu tarihsel olgu, bütün ka pita list ülkeler işçi s ı nıfı, e mperya lizmin boyunduruğu ndaki h a lklar için geçerl idir. B ütü n bunlardan ötürü, Sovyetler Birliği' ne, sosya list ül kelere karşı, reel sosya lizme ka rşı « i nsan ha kla rı » maskesi a ltında, «eleşti ri » maskesi al­ tında yürütülen karalama ka mparya ları, a nti-emperya list güçlerin ortak savaşımına karşı yöneliktir. Pa rtim iz için, sosyalist dünya sistemini savu n­ mak, kendi halkımızın barış, demokrasi, ul usal bağ ı msızlık ve sosya lizm savaşından ayrılmaz. Soru : Konfera nsta ya pılan konuşmalarda kom ü n istlerin işçi s ı n ıf ı n ı n , em perya lizme, gerici liğ e v e sömü rgeciliğin s o n kalı ntıla rına karşı ortak savaşta birliğinin gerekli olduğ u bel irtildi. Dünyadaki değişik ül kelerde devri m hareketi nin ayrı ayrı böl ükleri n i n birliği konusunda ne söyleye­ b i l i rsiniz? Yanıt: Günü müzde dü nya komünist pa rti leri n i n savaş birliğ i n i daha da g ü çlendirmeleri nin zorunluğu, bu uluslara rası forumda bir kez daha açık­ ça, somut biçimde ortaya çıktı. Daha bir olgu var. Konferansa katı lan tüm pa rtilerin çoğ u legal, kimi yarı legal, ya da illega/. Kimi parlamen­ toda, kimi değ iL. Kimi erkte . . . Kimi kapita lizmin kalan ka leleri ni yık­ m a k için, kimi sosya lizmi-komünizmi kurma k için savaşıyor. Savaştı kları ü lkelerin koşulları ayrı ayrı d ı r. Savaş yol ları, savaş biçimleri ve yöntem­ leri başka başka d ı r. Ama uğrunda savaşılan a m a ç, sosya lizm bir tekti r : M a rksizm-leninizmin evrensel yasa ları na göre kurula n, var olan, reel sosya lizm. Bölgesel özelliklere göre, «Avrupa Komünizmi » türünden mo­ deller, işçi s ı n ıfı n ı şaşırtma kta n, s ı n ıf düşma n ı n ı n eline koz vermekten başka bir şey değ i ldir. Konuşmalarda, ezici çoğ u n l u k bu gerçeği vurgu­ ladı. Konfera ns proletarya enternasyonalizmini, bu leni nci il keleri gözbebeği g ibi koruma n ı n zoru n luğunu bir kez daha ortaya koydu. Ra botniçesko Delo gazetesi a racılığı ile komşumuz Bulga rista n halkına Türkiye komün istlerinin, halkı mızın en yak ı n sel ô m la rı n ı iletmek isteriz.

1 1 67


«Y E N i Ç A G D E R G i S i N i N 1 978 Y i I I N A A I T 12 SAY ı S ı N DA Ç ı KA N YAZ ı lA R Sayı R. Arismendi: Marksizmin bilimselliği ve g ü n ü m üzde Marksizm-leninizm konseptinin önemi . . . ,

10

Sayfa 888

9

803

E. Gierek : Barış içinde yaşa ma hakkı .

. . B. Hu fa : Ekonomik i lerlemenin güçlü etkeni

6 12

481 1 078

Y. Dadoo: Güney Afri ka : Yükselen devri m .

7 11

589 971

1

25 385

E. Wimmer: leninizm ve savaşı m ı mızın açınımla rı

Derg imizin yirminci y ı l ı

xx:

H. Sinderma n n : Dzgürl üğ ü n ve i nsa n hakları n ı n g üvencesi . . . . . . xx:

Adı çağlar boyu yaşıyacak, yapıtları da

5

xx:

Sayın okurlar .

1

.

.

.

.

.

.

.

.

.

8

702

10

900

P. Keuneman n : Dünyadaki değişmeler ve gelişmekte ola n ülkeler . . . . . . . . . . . . . . .

3

205

K. Kervan : « Sovyet tehdidi» efsa nesi ve g ü n ü m üzün gerçekleri . . . . . .

9

803

11

983

A. Kapek: Gelişmiş sosya lizmi kurma da önemli bir etken G. Kwialowski: Yay ı l ma ve d ikte silôhı - ABD emperyalizminin planla rı nda NATO . .

/VI.

.

.

.

G. Knulsen : Oktobrla sınan mış strateji

.

.

.

.

7

577

.

.

.

.

9

779

11

973

E. Papaioannou : 1 970'lerin sonla rı nda a nti-komünizm

2

112

E. Pastorino: Uluslara rası sendikal hareketin yeni aşaması . . . . . . . . . .

8

694

2

97

J. Lenarl: Ekonomi ve demokra s i xx:

Yirmi yıl .

.

.

.

.

.

.

.

D. Nemeş : Macarista n Halk Cu m h u riyeti'nde sosyal ist toplumun politik sistem i . . . .

.

.

.

.

.

.

B. Ponomaryov: Yeni Sovyet Anayasası'nın uluslar­ a ra sı önemi . . . . . . . . . . . . . B. Ponomaryov: Tehl i keli bir yol . . . . . . . .

8

683

6

490

S. Todorov: Bulgarista n Komünist Pa rtisi'nin bug ünkü sosyal politikası . . . .

3

1 93

Faria : Yu muşama, silô hsızla nma ve . . . topl u msal i lerleme . .

4

289

xx :

Yaratıcı bir biçi mde geliştirilen devri mci öğreti .

J.

.

1 1 68


Sayfa 13 1 088 781

Sayı H. Florakis, G. Vieira : Devri mci deneyim ve önemi .

. E. Habibi, N. Aşhab: Ya k ı n - Doğu'da barışa karşı komplo K. Hager: i şçi sınıfı n ı n bili msel dünya görüşü . S. Handal: Kopmaz bağ . . . . . . . . .

1

12 9 5

.

12

394 1 067

Y. Sedenbal: Sosya list ü l keler a rasında işbirliğ inde . . uluslara rası ve u lusal etmenler . . . .

10

875

5

3 387

G. Holf: Çelişkilerin engebeli yolu .

.

.

.

.

.

J. Cyrankiewicz : Barışı g üçlendi rme ve sosyal ilerleme için neler ya pıldı ve neler ya p ı l ması gerekiyor . . R. Çandra : Yeni bir dü nya kurucuları n ı n progra m ı . Parti deneyimi V. Bilak : Çekoslovakya'da 1 948 Şubatından çıkarılan dersler .

.

2

1 33

G. Grüneberg : Işçilerle köylülerin bağlaşıklığı güçleniyor

5

430

B. Gupta : Komünistler parla mentoda .

.

9

827

K. Zarodov : Leninizm ve dünya nın devri mci yenilen mesi

4

299 91 4 71 3

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

K. Sorgenicht: Alma nya Sosya l ist Birlik Pa rtisi ile dost parti ler a rasındaki işbirl iğ i . . . . . . .

.

.

10

P. Keuneman: Savaşa n yığ ı n ları n birliğ i .

.

.

8

.

.

.

L. Corva/an : ülkemizde silahsız devri m nasıl gerçekleşti

34

C. Costa: M i l l i leştri l m iş kesi m ve komünist kon u m

7

A . Norden : Kası m Devrim i nden çı karı lan derslerin g ü ncel liğ i . •

.

.

11

995

Papaio ann o u : Ya kın g eçmişin dersleri

.

.

.

12

1 095

.

E.

61 1

.

.

.

.

.

.

.

.

.

R. Rao : Oneml i bir kilometre taşı : H i nd ista n Komün ist Partisi'nin X i . Kongresi . .

7

598

11

1 006

H. Fforakis : Yuna nistan'ın politik yaşa m ı nda önemli bir o l ay .

9

816

W. S toph : Sosya l ist devlet ve toplumun . ekonomi k gelişmeSi . . . . .

2

1 23

.

.

.

G. Farakos: Savaşım ve utku bayra ğ ı .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Görüş değiştokuşu-Tartışma xx: Ta rı m soru n u ve gelişmekte ola n ül kelerde köylülüğ ün rolü . .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

12

.

. 1 1 09 1 1 69


Sayı

Barrios, L. Padi/la, K. Maydanik : Latin Amerika'da faşizmin doğ uşu ve özel l ikleri

Sayfa

1.

F. Gamboa : Komün istler ve yığı nların bilinci .

4 2

334 1 46

J. Gvişiani: Global modeller ol uşturma : Dünyadaki gelişmeleri n tümünün irdelen mesi .

8

744

Top l u m u n devrimci dön üşümü için verilen sava ş ı m sırası nda ekonomi v e politi k a n ı n d iya lekti ğ i

3

214

Top l u m u n devrimci dönüş ü m ü i ç i n veri len sava ş ı m sırasında ekonomi v e politika n ı n d iya lektiği .

5

403

Topl u m u n devrimci dönüşü mü için veri len savaşım sırası nda ekonomi ve politi k a n ı n d iyalektiği

6

503

V. lagladin, i . Frolov: Komünistler ve za manımızın g lobal soru n l a rı

3

232

W. Kashtan : Kapita liz m in buna l ı m ı ve ko mün istler .

1

47

2

1 58

G. Skarov: Ekonomik buna l ı m ve gelişmekte olan ü l keler

11

1 034

M. Schmidt: 1 974-1 975 bunalı mı ndan sonra kapitalizm

3

246

4

31 1

.

xx :

xx:

xx:

Nörlund: Enerji soru n u n u n sınıfsa l özü

i.

Görüşler B. Bayigh : Etiyopya devri minin yaşa d ı ğ ı çeti n g ü nler S. Nguesso : Kongo : Bugünkü aşa m a n ı n başlıca ödevleri

4

318

A. Malki: Anti -emperya list savaşın gelişmesi

4

325

J. Mosotn o : Afri ka ' n ı n görü n ü m ü : Kurtuluş h a reketin i n gerçek durumu v e perspektifleri .

7

618

7

624

D.

J.

B. Ponama : Reünyon halkı özg ü rl ü k istiyor .

F. Brown: Çocuklar karşısında ödevi miz .

6

538

Iskandary: i ran'da rej i m i n buna l ı m ı .

11

1017

i.

9

850

U . Fasio : Buna l ı m içindeki Şili ekonomisi

12

1 1 00

V. B. : N i karagua hal kıyla daya nışma .

12

1 1 08

8

725

R. Kosolapov: Sosya list ülkü : Teori ve gerçeklik

F. Mahapagal: Amerikan em perya lizmi ve Filipinlerin bağ ı msızl ı ğ ı . L. Mü/ler, F. Rische: F. Alma nya'da tekelci sermaye : Yay ı l macı eğ i l i mler .

4

369

W. Namiotkewicz: « Oç d ü nya teorisi »nin şovenist temeli

11

1 022

K. Kervan : Baskı lar ve terör d u rd u rulsun .

10

922

1 1 70


J. M.

AI-Helvai: Ira k köyünde : Değişimler ve sorunlar

M. O'Riordan : Sermaye n i n kozmopolitizmi ve işçi sı nıfı nın enternasyonalizmi . . . . •

xx:

.

Soyfa 630

839 639

9

7 8

Bilg in/er nötron bombasına karşı çıkıyor

A. Fantis: Yine i nsa n hakları konusu .

Sayı 7

.

735

Bilim, kültür, ideoloji A. Karaganov: Politik fil m soru n u : Kapita list dünya . sinemasında görülen bazı eğ i l i m ler . . .

7

646

B. Köpetzi: Kültür, değerler sistemi, yaşam biçi mi

8

754

.

Basın G. Smirnov: Marksizm-leninizm : Yaratıc ı l ı k ve kuruculuk

10

.

.

924

Olgular, veriler, haberler A. Bolli, L. S oro ni: Uluslara rası mafja ların en kan/ısı O. Vis/lekker, M. Pitfman : G ü n ü m üzde neo-nazizim ve neo - faşizm . . . .

.

92 5

442

xx:

Somut ola ra k ya n ıtla nırsa

4

361

xx:

Eylemde enternasyonalizm

11

1 045

7

663

8 7

669

10

936

10

928

7

658

11

1 054

12

1 1 32

Federal Alma nya Cumhuriyetinde ilôn edi l miş haklar ve gerçek haklar . . . . . . .

3

258

V. Per/o : A merika B i rleşi k Devletleri'nde finans ka pital

4

347

9

812

10

910

xx : Sayı/arla SBKP; RSDiP'nin ikinci Kongresinin 75. yı ldönü m ü üstüne . . . . xx:

Tekelci firmalar - Ahtopotlar

xx:

Çocukluktan yoksun çocuk l a r

xx:

Emperya lizmin maskesini sıyıra n yen i materya ller

E. Pahad: Kimin bağlaşı ğ ı ? Pekin'in dış politikası üzerine xx:

SSCB'nde ça lışma ha kkı .

.

.

.

.

.

.

.

.

Ba rış ve sosyal izm davasına da ha öte h izmet dilekleri . . . . . . . .

763

xx:

.

.

xx:

.

xx:

.

« Ba rı ş ve Sosya lizm Sorunları », i l k yirmi yıl

G. Wert: NATO'nu n savaş makinesi

.

.

.

.

.

.

1 1 71


Sayı

Sayfa

Dze/ sayfa/ar TKP Merkez Komitesinin bildirisi . . TKP Merkez Komitesinin Mustafa Suph i'leri Anma Komitelerine mesajı .

xx:

.

.

63

70

xx:

.

.

.

.

.

.

.

.

TKP Merkez Komitesinin Türkiye B a rı ş Derneğ i Kongresine mesajı . . . . xx:

xx :

TKP Merkez Komitesinin çağ rısı

TKP Merkez Komitesinin bildirisi Bizim Radyo " nun 20. kuruluş yıldön ümü nedeniyle TKP Merkez Komitesi n i n kutla ma mesajı . x x : TKP Merkez Komitesinin 1 Mayıs belgileri . . .

xx:

xx :

2

1 70

3

273 275

3

..

274

.

3 4 5

TKP Merkez Komitesinin AKEL'in XiV. Kongresine mesajı . . . . . . . .

5

453

5

458

.

xx:

TKP Merkez Komitesinin açıkla ması .

.

.

.

.

382 451

xx:

.

.

.

.

.

.

.

.

TKP M erkez Komitesinin ilerici Gençler Derneğ i n i n Kong resine mesajı . . . . . . . . . . x x : Merkez Komitesinin i lerici Kad ı n l a r Derneği Kon g resine mesajı . . . . . . . xx:

5 6

460 546 549

xx :

TKP Merkez Komitesinin tüm ulusal güçlere çağ rısı

xx:

TKP Merkez Komitesinin bildirisi

xx :

TKP Merkez Komitesinin bildirisi

xx:

TKP Merkez Komitesi nin açıkla ması

6 6 7

xx:

TKP Merkez Komitesinin bildirisi

9

xx:

TKP Merkez Komitesi n i n bildirisi

10

958

xx :

TKP Merkez Komitesi n i n çağrısı

12

1 1 43

12

1 1 46

12

1 1 49

TKP M K Delegasyon unun 20 Kasım 30 Kasım a rasında Küba 'ya ya ptığı g ezi nedeniyle yayı nlanan bas ı n komüni kesi . . . . . .

xx :

-

.

xx:

550 671 863

TKP i KP'nin ortak komünikesi .

.

.

.

.

.

.

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın BKP M K Genel Sekreteri Luis Carlos Prestes yoldaşa mesajı . .

65

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaş ı n PBiP M K Birinci Sekreteri Edwa rd Gierek yoldaşa mesajı . . .

66

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın ÇKP M K Genel Sekreteri Gustav Husak yoldaşa mesajı

67

TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Holla nda Komü nist Partisi 26. Kongresin e mesajı . . . . .

68

xx:

xx:

xx:

xx:

.

1 1 72


Sayı

Sayfa

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın RKP M K Genel Sekreteri v e RSC Başka n ı N i kolae Ceauşescu yoldaşa mesajı . . . xx : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Dünya Gençlik Federasyonunun X. Kongresi ne mesajı . . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın BKP M K . B i ri nci Sekreteri v e B H C Devlet Konseyi Başka n ı Todor . . . . . . J ivkov yoldaşa mesajı . . . .

2

1 71

3

276

TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Alma nya Sosya list Birlik Pa rtisi Merkez Komitesine mesajı . . .

3

277

TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Uruguay Komünist Partisi MK Genel Sekreteri Rodey Arismendi yoldaşa mesajı . . . . . . . . . . . . .

3

277

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Hi ndistan Komünist Partisi Xi . Kongresi ne mesajı . . .

3

278

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Belçika Komünist Partisi Merkez Kom itesi ne mesajı . . . . .

4

384

TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Avusturya Komün ist Partisi Merkez Kom itesine mesajı . . . . .

4

384

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşı n YKP MK Birinci Sekreteri H . Florakis yoldaşa mesajı . .

5

452

TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Batı Ber­ lin Sosya list Birl i k Partisi Başka nlığ ı na mesajı

5

455

TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Gü ney Afrika Komünist Partisi Merkez Komitesine mesajı . .

5

456

5

457

xx:

.

.

.

.

.

.

.

.

.

69

.

xx :

xx:

.

xx :

xx:

xx:

xx:

xx:

xx:

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın YKP M K Genel Sekreteri H. Florakis yoldaşa mesajı . . . . x x : TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yolda ş ı n Yugos­ lavya Komünistler Birliği Xi . Kongresine mesajı xx:

6

552

TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yolda şın Al man Komünist Partisi Prezidyumuna mesajı . . . . . .

7

674

TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Vene­ zuela Komünist Partisi Başkanı Gustav Ma hado yol­ . . daşa mesajı . . . . . . . . . . . .

7

675

.

7

676

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yolda şın SBKP M erkez Komitesine mesajı . . . . .

7

677

xx :

xx :

.

.

TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Batı Berl i n Sosya list Birlik Partisi Başkanı Horst Sch mitt yol-

xx :

daşa mesajı .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

xx :

1 1 73


Sayı

TKP M K Genel Sekreteri ı. Bilen yoldaşın X i . Dünya Gençl i k ve öğrenci Festival i ne katılan dü nya gençliği temsilcilerine mesajı . . . . . . . . . . . . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın « Ba rış ve Sosya lizm Sorunları .. dergisi redaksiyonuna mesajı . . x x : TKP MK Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Venezuela Komünist Partisi Merkez Komitesine mesajı

Sayfa

xx:

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaş ı n Şili Komünist Partisi Merkez Komitesine mesajı . . . . .

7

678

8

770

8

772

9

865

xx:

TKP M K Genel Sekreteri ı. Bilen yoldaşın I ra n Tudeh Partisi Merkez Komitesine mesajı x x : TKP M K Genel Sek reteri i. Bilen yoldaşın Alman Komü nist Partisi Yönetim Kuruluna mesajı . . . . .

9

865

9

866

TKP MK Genel Sekreteri ı. Bilen yoldaşı n Batı Berlin Sosyalist Birlik Partisi Yönetim Kuruluna mesaj ı . .

9

867

9

868

9

868

10

960

10

961

10

962

10

963

10

964

10

965

11

1 062

11

1 06 1

xx:

xx:

TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yoldaş ı n Norveç Komünist Partisi Genel Başka nı Knutsen yoldaşa mesajı x x : TKP M K Genel Sekreteri ı. Bilen yoldaşın Avustralya Sosya list Partisi 3. Kon g resine mesaj ı . . . . x x : TKP MK Genel Sekreteri ı. Bilen yoldaş ı n Fra nsız, ıta lya n, Portekiz ve Ispa nya Komünist Pa rtileri Merkez Komitelerine mesaj ı . . . . . . . . . . . . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Peru Ko­ mün ist Partisi Merkez Komitesine mesajı . . . . . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşı n AKEL M K Genel Sekreteri E. Pa paioanneu yoldaşa mesajı . . . xx : TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Alma n Kom ünist Partisi Başka nı Herbert Mies yoldaşa mesajı x x : TKP M K Genel Sek reteri i . Bilen yoldaşın ısra i l Ko­ m ü nist Partisi Genel Sekreteri Meir Vilner yoldaşa mesajı xx : TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Yemen Sosya l ist Partisi MK Genel Sekreteri Abdel Fattah ısmail yoldaşa mesajı . . . . . . . . . . . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Avusturya Komü nist Partisi Merkez Komitesine mesajı . . . . . x x : TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Sovyetler Birliği Komü nist Partisi Merkez Komitesine mesajı . . x x : TKP MK Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Portekiz Komünist Partisi Genel Sek reteri Alva ro Cunhal yoldaşa mesaj ı . . . . . . . . . . . . . . . . xx:

1 1 74

11

.

.

. 1 063


Sayfa

Sayı

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Yunanis­ tan Komünist Partisi Merkez Komitesine mesajı . x x : TKP M K Genel Sek reteri i. Bilen yoldaşın Hollanda Komünist Partisi Merkez Komitesine mesajı . . x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Maca r Sosya list işçi Partisi Merkez Komitesine mesajı . . . ](x:

.

11

1 064

11

1 065

11

1 066

TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaş ı n Polonya . B irleşik Işçi Partisi Merkez Komitesine mesajı . x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yolda şın Küba Komünist Partisi M K Birinci Sekreteri F. Castro Ruz yol­ daşa mesajı . . . . . . . . . . . . . . .

12

1 1 54

12

1 1 50

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Alman Sosyalist Birlik Partisi Merkez Komitesi ne mesajı . .

.

12

1 1 51

TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaş ı n Al ma n Komünist Partisi Yönetim Kuruluna mesajı . . . . .

12

1 1 52

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşı n Batı Ber­ l i n Sosya list Birl i k Partisi Yönetim Kuruluna mesajı . .

12

1 1 53

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın «TKP'nin Sesi » radyosuna son politik gelişmelerle ilgili verdiği demeç . . . . . . . . . . . . . . . .

5

-461

TKP M K Genel Sek reteri i. B i len yoldaşın « Ul usa l Demokratik Cephe Soru n u » üzerine " TKP'nin Sesi .. rad­ yosunda yaptığ ı konuşma . . . .

6

554

xx: TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Merkez Komitesi Plenumunda okuduğ u Politik Büro Raporunda n

6

561

xx : TKP M K Genel Sek reteri i. Bilen yoldaşın « Ba rı ş v e Sosya lizm Sorunla rı .. dergisinin 20. yıldönümü ne­ deniyle d üzenlenen tören toplantısı nda yaptı ğ ı konuşma

9

871

xx : TKP M K Genel Sekreteri ı . B i len yoldaşın Başba ka n B ülent Ecevit'e açık mektubu . . .

11

1 058

x x : 1 2- 1 6 Ara l ı k 1 978 g ü nleri a rası nda Sofya'da düzenlenen « Sosya lizmin, komünizmin kuruluşu ve dünya gelişmesi » konulu uluslara rası teorik konferansta TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşı n yaptığı konuşma

12

.

.

_

1 1 59

x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın BKP M K organı « Ro botniçesko delo» gazetesine demeci . .

12

.

1 1 66

TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Kahramanmaraş olayları üstü ne "TKP'nin Ses i » radyosunun ·sorusuna verdiği yanıt . . . . . . . . . . . .

12

.

. 1 1 57

xx:

.

_

.

xx:

xx:

xx:

xx:

xx:

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

xx :

1 1 75


Soyfa

Sayı

ÇKP M K Genel Sekreteri Gustav H usak yoldaş ı n T K P MK Genel Sekreteri i . B i l e n yoldaşa mesajı . x x : AKEL MK Genel Sekreter Yardı mcısı Andreas Fa n­ tis yoldaşın TKP Merkez Kom itesine mesajı . xx :

2

1 72

9

869

9

870

9

870

9

870

xx: i ra n Tudeh Partisi MK B irinci Sekreteri i. Eska ndari yoldaşın TKP Merkez Komitesine mesajı .

10

966

Alman Komü n ist Partisi Genel Başkanı Herbert Mies yoldaşın TKP Merkez Komitesine mesajı .

12

1 1 56

Ara p ül keleri Komün ist ve işçi Partilerinin Danışma Toplantısına katı /an partilerin TKP M K'ne mesajı .

12

1 1 55

5

464

Küba Komünist Pa rtisi Merkez Komitesinin Türkiye Komü nist Partisi Merkez Komitesine mesajı . x x : AK EL MK Genel Sekreter Ya rd ı mcısı Andreas Fan­ tis yoldaşın ü rün Yayı nevi ne gönderdiği daya nışma mesajı . xx : Londra AK EL örg ütünün TC Başbakanı Bülent Ece­ vit'e gönderdiği protesto telgrafı xx:

xx:

xx:

xx: Yuna n ista n Kom ü n ist Partisi X. Kong resine katı /an TKP temsilcisi nin konuşması . x x : Karl Ma rks' ı n 1 60. doğ u m yıldön ü m ü dolayısıyle DAC'nin Karl Ma rks kentinde düzenlenen toplantıda TKP MK Pol itik Büro üyesi A. Sayda n yoldaşın TKP delegasyonu adına yaptığ ı konuşma .

5

.

.

467

TKP temsi lcisinin 1 4- 1 6 Haziran 1 978'de Ulan­ Bator'da d üzenlenen «Tarım sorunu ve u l usal kurtu luş devri minin bugünkü aşamasında köyl ülüğün rolü .. kon u l u u l uslara rası teorik konferansta yağtığ ı konuşma

6

556

Alman Komü nist Partisinin Manheim Kongresinde TKP te msilcisinin yağtığ ı konuşma .

10

967

2 3 5

71 1 73 279 471

xx:

xx:

TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yolda şın kısa biyografisi

xx:

A. Soydan : G üçler dengesi ve yeni hükümet

1

88

A. Soyda n : Maden-iş g revi ve sonuçları .

2

1 82

1 1 76


«Yeni çağ» dan Okurlara Federal Al manya'daki okurlarımız «Yeni çağ » derg isini v e TKP'nin di­ ğer yayı nlarını, listesini yayınladığımız kitapçılardan satın alabilirler. ı.

«Yeni çağ »

2. «Atı l ı m » .

1 ,- DM

.

0,50 D M

3. L. i . Brejnev, « Lenin'in 1 00. yıldönü mü, SBKP'nin XXiV. Kongresi, SSCB' n i n 50. yılı » . . . .

5,- DM

4. Nazım Hi k met, Bütün Eserleri (8 eilt) ciddi

7,50 D M

5. Bilimsel komünizm

7,- DM

6. Len in (biografisi)

5,- DM

7. Sovyetler Birl i ğ i Komünist Partisinin Programı .

3,- DM

8. Büyük Oktobr 50 yaşında

3,- D M

9. S, Ostüngel, «Savaş Yol u »

1 0,- DM

1 0. S . Ostü ngel, .. Günümüzde TKP»

5,- DM

1 1 . S. Ostüngel, «Gü neşli Dünya »

5,- DM

1 2. S. Ostüngel, « Türkiye Olayları - 1 973 » .

1 ,- DM

1 3. A. Soydan, «Sınıf savaşında yeni aşama » .

5,- D M

1 4. A. Sayda n, « Alman Demokratik Cumhuriyeti ..

3,- DM

1 5. A. Soydan, « Yedi Sosya list Ol kede Dün-Sugün-Yarı n » , 1 6. A. Saydan, « Sovyetler B irl iğinde 1 2 Gün» .

.

.

,

3,- D M 2,- DM

Ayrıca derg i mize a bone olmak ve TKP'nin diğer yayı nlarını edinmek istiyenler aşağ ıdaki adrese başvurabilirler: Yeni çağ - Stredisko pro rozsirovani tisku Praha 6 Tha kurova 3 Czeehoslovakia

1 1 77


'ii

.. V E N I Ç A G .. OKU VE OKUTI

1 1 78

I


ıÇiNDEKILER Sayfa Gus Hall Çelişki lerin engebeli yolu Vaklav Hula Ekonomik i lerlemeni n güçlü bir etkeni Emile Habibi, Naim Aşhab Orta Doğu'da barışa karşı komplo Ezekias Papayoannu Yakın geçmişin dersleri Hugo Fazio B u na l ı m içindeki Şili ekonomisi Vo B : Nikaragua halkıyla daya nışma xx: Ta rım sorunu ve gelişmekte olan ülkelerde köyl ülüğ ün rol ü xx : Barış ve sosya lizm davasına daha öte hizmet di lekleri o

o

1 067 1 078 1 088 1 095 1 1 00

o

1 1 08 1 1 09 1 1 32

DZEL SAYFALAR TKP Merkez Kom itesinin çağ rısı TKP Merkez Komitesi delegasyonunun 20 Ka sım - 30 Kas ı m a rası nda Küba'ya yaptı ğ ı gezi nedeniyle yayınlanan bası n kom ü nikesi xx: TKP - I KP'nin ortak komü nikesi x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Küba Komü nist Partisi MK Birinci Sekreteri Fidel Castra Ruz yoldaşa mesajı xx: TKM M K Genel Sekreteri i. Bi len yoldaşın Alma nya Sosya list Birlik Partisi Merkez Komitesi n e mesajı x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yolda şın Alma n Komün ist Partisi Yönetim Kuruluna mesajı xx: TKP M K Genel Sekreteri i . Bilen yoldaşın Batı Berlin Sosya li st Birlik Partisi Yönetim Kuru l u na mesajı x x : TKP MK Genel Sek reteri i . Bilen yoldaşın Polonya Bi rleşik i şçi Partisi Merkez Komitesine mesajı xx : Arap lJIkeleri Komü n ist ve Işçi Pa rtilerinin Danışma Topla ntı sına katılan partilerin TKP Merkez Komitesi ne mesajı . . . . . xx: Alman Komünist Partisi Genel Başkan Herbert Mies yoldaşın TKP Merkez Komitesine mesajı x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın Ka h ra manma raş olayları üstüne «TKP'nin Sesi » radyosunun sorusuna verdiği yanıt xx : 1 2-1 6 Ara l ı k 1 978 g ün leri a rasında Sofya'da düzenlenen « Sos­ yalizmin, komünizmin kuruluşu ve d ü nya gelişmes i » konulu ulus­ lara rası teorik konferansta TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın ya ptığ ı konuşma x x : TKP M K Genel Sekreteri i. Bilen yoldaşın BKP Merkez Komitesi organı « Ra botniçesko delo» gazetesin� d e me c i . xx :

o

o

o

o

o

o

1 1 43

xx:

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

1 1 46

o

o

o

o

1 1 49

o

o

o

o

o

o

o

o

1 1 52 1 1 53

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

o

1 1 51

o

o

o

1 1 50

o

o

o

o

o

o

1 1 54

1 1 55 1 1 56

1 1 57

o

o

o

o

1 1 59

o

o

o

o

1 1 66


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.